donyaya hÜkmeden - media.turuz.com · sine göre yazılmış, derli toplu tarih kitapları yok. 2....

368

Upload: others

Post on 11-Sep-2019

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

DONYAYA HÜKMEDEN

Dünyaya Hükmeden Türk D�vl�t!��i__ _ __ _ _ _ TUTKU YAY lNEV I ©

Editör : Füsun Dikmen

Kapak Tasarımı : Faruk Erşahin

Baskı :Ayrıntı Matbaası

Yay. Sertifika No : 15304

ISBN : 978-605-4756-07-0

1. Basım: Mart 2013

TUTKU YAYlNEVi

Hilal Mah . Aleksander Dupçek Cd.

No:16/1 Çankaya-Ankara Tel: (312) 442 73 95- Faks: (312) 442 73 97

DAGITIM

Dost Dağıtım : (312) 430 48 95

Alfa Dağıtım : (212) 511 53 03

TEMSiLCiLiKLERiMiZ lzmir : Pan Kitabevi, Aykut Yenersu, Tel: (232) 369 11 99

Bursa : Bursa Kültür Merkezi, Tel: (224) 225 52 52

Adana : Bilgi Dağıtım, Gökhan Çelik, Tel: (322) 432 27 60

Samsun : Endülüs Kitabevi, Tel: (362) 435 96 07

Diyarbakır : Urartu Kitabevi, Mahmut Erdinç, Tel: (41 2) 223 10 12

Elazığ :Batı Kitabevi, Hanifı Batı, Tel: (424) 237 69 71

© 2013 Tutku Yayınevi

Eserin tüm yayın hakları Tutku Yayınevi'ne aittir.

Yazılı izin olmadan kısmen veya tamamen hiçbir yolla kopya edilemez,

çoğaltılamaz ve dağıtılamaz.

www.tutkuyayinevi .com

DÜNYAYA HÜKMEDEN

. . . AYTEKIN GEZICI

"Dünyadaki en değerli varliklan m, kwmetli evlatlanm;

Ahmet Tahir Can, Enes ve Muhammed Emir Gezici 'ye ...

Aytekin GEZICI

1 0 Ekim 1 974'de dünyaya geld i .

1 993'dan bu yana sürdürdüğü gazeteci l i k mesleği boyunca çeşitl i gazete ve televizyon larda muhab i r olarak çal ıştı .

Gezici , Star TV'de Saadetlin Teksoy i le Teksoy Görevde ' ve TGRT'de Cüneyt Ark ın ' la 'Babacan' is im l i haber program lar ında muhabirl i k , Abdurrahman Boztaş' la 'Her şeyi b i len adam' prog­ram ı n moderatörl ük yaptı .

Aytekin Gezici 'n in i l k kitab ı 1 997 yı l ı nda 'Bi r K ıs ım Medya Manzara ları - Gazeteci Geyik leri , Öykü leri , F ı kra ları' ism iyle yayı n land ı .

1 994'de polis adi iye haberlerin in oluşum süreçlerin i muhabir­Ier in penceresinden an latt ığ ı öykü lerden oluşan , 'Bu Sayfaya Kan Gerek' okurla buluştu .

Gezici ' n in 2006 y ı l ı nda , "Az gel işmiş ülken in taze soğan ı " i s im l i ik inci öykü kitab ı yayı n land ı .

Yazarı n Türkiye ve dünya gündemin i gazeteci perspektifın­den ele ald ığ ı i nceleme araştı rma türündaki eserleri çeşitl i yayı­nevlerinden yay ım lanm ı şt ı r.

Aytekin Gezici ha len Refleks Gazetesi 'nde 'Resiml i Adana Tarih i ' başl ığ ı alt ı nda şehir tarihi üzerine araşt ı rmalar yayın la­maktad ı r.

Yazar evl i ve üç çocuk babas ıd ı r.

twitter .com/aytekingezici

www .aytekingezici .com

aytekingezici@gmai l .com

www. tutkuyayinevi. com

EPiLOG "Bir zamanlar biz de mi l let, hem nas ı l m i l letm iş iz ,

Gelmişiz dünyaya mi l l iyet ned ir öğretmişiz.

insanl ığ ın bütün ufukları kapkaran l ı kken ,

Iş ık olup fışk ırm ışız ta karan l ı ğ ı n koynundan . "

(Mehmet Akif Ersoy)

Türk Milletine aç1k mektup,·

Ey Türk Milleti insanlik seni tarih sahnesine Çlkflğm günden bu yana yiğitliğinle, mertliğinle, baş eğmezliğinle, vatanseverli­ğinle, adaletin/e tamd1.

Sen ki çağ kapay1p çağ açan, Hz. Peygamberin övdüğü yü­ce bir m/Iletsin.

Şimdilerde namerde muhtaç olmuş, el kapiiarmda aman di­/eniyorsun. Eskiden senden icazet alanlara ya/vanr oldun.

Aziz Türk Mil/eti;

insanilk senden öğrendi adaleti, merhameti, islam '1 ve in­

sanliği.

Şimdi sen tutmuş AB'den bizim onlara as1rlar önce öğretti­

ğimi z has/etleri 'bize yeniden öğret' diyorsun.

Atalanmiz bize, 'eloğlundan dost olur, yar olmaz'! öğretti

unuttunmu?

6

Türk Devletleri

Birileri büyümü yapt1 sana, gözlerini mi bağladiiar yaşad1ğm topraklarda neler oluyor anlayamJYoruz art1k biz bu gördük/eri­

mize, duyduklanm1za.

Atalarmm canlan uğruna muhafaza ettiği bayrağma sahip

Çikamaz olmuşsun, sokaklarda birkaç kendini bilmez yakiyor­muş şan!J bayrağm1, paramparça ediyormuş meydanlarda bun­

lar doğru mu ey Aziz Millet?

Ey Aziz Türk Mil/eti, bir kez daha titreyip kendine gelmenin

vakti geldi de geçiyor bile.

Titre ve kendine dön. Özünü ha!Jrla.

Tarihini ve değerlerini unutma, unutturma. 1

* **

"Onlardan kald ı bu toprak;

Biz gezip tozmaya l ım m ı?

Yabanlar k ıskan ı r d iye ,

Destan da yazmaya l ım m ı?"

(Arif Nihat Asya)

ı Bahse konu 'açık mektup' yazılı, görsel, işitsel ve sosyal medya kanallarında sa­yısız kez çok değişik imzalar altında tekrarlandı ki metnin ilk halini kaleme alan gerçek isme ulaşmak tüm çabalara karşın mümkün olmadı. Her şeye rağmen oku­yanın 'gönül telini titreten' böylesi hisli satırların gerçek sahibine ulaştidığında hakkını teslim edip ismine atıfyapmak bu satırların yazarının 'kesinlikle ödeye­ceği' bir ınanevi borcu olsun.

7

içindekiler Başlarken .......................... . ........... . . . . .... . . . . . . . · . · . . · · · · · · · · · · · 9

Birinci Bölüm Türk Tarihine Bakış ımız Nas ı l Olmal ı d ı r? .................. 15

Ikinci Bölüm Türkler Nası l Müslüman Oldu? . . ..... . ...... . . ... . .. . . . . . . . . . . . . 37

Üçüncü Bölüm Geçmişten Günümüze Türk Devletleri Tarihi . . . . . . . . . . . . 45

H un Kültürü öncesi Türk Bileşenleri . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . . . 5 1 Türk Boyları ......................................... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 57

Türk Kavimleri . ........ . .. . ..... ............ . .............. . . . . . . . . . . . . . 113

Türklerin Kurdukları Imparatorluklar ....... . . .... . . .. . ... . .. 117

Türklerin Kurdukları Imparatorlukların Tarihçeleri . . . 121

Dördüncü Bölüm Türk Devletlerinin Büyük Savaşları .. . . . . . . ....... . . . . . . . . . . 1 87

Beşinci Bölüm Geçmişten Günümüze Türk Devlet, Beylik, Atabey 225

Hanl ık, Cumhuriyet Ve Sultan l ı klar ın Listesi ... . .. . . . .. 225

Altıncı Bölüm Büyük Türk Hükümdarları , Liderleri Ve Devlet A . . . . . 233

Bitirirken

16 Devlet Masal ı Ve Uydurma Bayraklar(!) ... . . . ... . ... 355

Yararlanı lan Kaynaklar

Türk Devletleri

BAŞLARKEN Mevlana'n ı n şöyle bir duası vard ır : "Bizi , bizden öncekiler­

den sonra yaratan Rabbime şükürler olsun !" Bunun ı ş ığ ı nda benim de duam şu : B ize , her hususta müracaat edebi leceğimiz zengin bir tarih b ı rakan ecdad ım ızdan Al lah razı olsun !

M i l let asi l , kaynak mükemmel . . . B ize gel ince: "Ol mahi ler ki , derya içindedirler, deryayı b i lmezler" misal i , e l imizdekin in kıy­metin i b i lemiyoruz. Defınenin üzerine oturmuş devler g ibiyiz. Ne kendimiz çı kartıyoruz, ne de ç ıkartmak isteyen i b ı rakıyoruz.

Tarı k Buğra şu siteminde hakl ı : "Soyunuzun , sapunuzun ve­ya kend inizin geçmişine layı k durumda deği lseniz, o geçmiş ha sizin olmuş, ha bir Merih l in in fark etmez. Tarih i le övünmek, ta­rihe sahip olanların , onu gün içinde, gel iştirerek, sağlamlaştıra­rak yaşatanların hakkıd ı r."

Tarihçi Naima ne güzel bel irtiyor: "Tarih , herkes için faydal ı b ir i l imdir. Ancak, tarih in faydas ı , onun kap ıs ın ı çalanad ı r. Bu­gün, bu kap ıya mesafel i duruyoruz. Hafızamız ı , kap ın ı n öbür ta­rafında u nutmuş g ibiyiz."

Türk tarih i emsalsiz bir kaynakt ır. Çocuklarımız bu kaynağ ın gür suyundan mahrum b ı rakı lmamal ıd ır. Sadece siyasi tarih de-

9

www.tutkuyayinevi. com

ği l , kültür ve medeniyet tarih i de ele a l ı nma l ı d ı r. B u n u n yan ı nda , Türk mi lletinin yaşadığ ı coğrafyalar, d iğer m i l letlerle temaslar ı , yetiştirdiği büyükler, ülküleri , meziyetleri , zaafları ve bug ü n kü du­rumu da öğreti lmelidir. Ancak bu sayede çocuklar ı m ız aşağ ı l ı k duygusuna düşmekten kurtulurlar.

Böyle gür bir kaynaktan niçin faydalanam ıyoruz? d iye sora­cak olursak, karşımıza şu meseleler ç ıkar:

1 . Çocuklarımızın kolayca okuyabi leceğ i , d i l ve b i lg i seviye­sine göre yazılm ış, derl i toplu tarih kitaplar ı yok .

2. Tarih, cemaat ve dernek hesaplar ı n a , s iyasi görüş le re malzeme yapı l ıyor. Herkes işine gelen k ısm ı , iş ine ge ld iğ i g i bi yorumluyor; işine gelmeyeni kara l ıyor. lnsa n ı m ız da , kend i adamı kabul ettiği o kişin in açtığ ı pencereden tari h i ne bakt ı ğ ı için, başka tarafların ı göremiyor.

3. Bir kıs ım insanlar 7. ası rdan yukarı ç ı ka m ıyor; b i r k ı s ı m insanlar da 1 91 9'dan öncesine inemiyor. B u d u ru m , tari h i n bü­tün olarak kavranmasın ı engell iyor. Daha da kötüsü , b u n u n b i ri , diğerine cephe al ıyor. Halbuki 7. ası r da b izi m , 1919 sonras ı da , ikisinin arasındaki tarih de . . .

4. Bütünlüğü engelleyen başka b i r husus da , bazı kah ra­manların yücelti l ip, bazı ların ın yere batı rı lmas ıd ı r.

5. Bazı insanlar da, "Kara Deniz taşar da Konya Ovas ı ' n ı su hasarsa benim buğdayiarım ne olur?" diye, yersiz kayg ı la ra ka­pı lmakta, gerçek tarihle insan ım ız aras ına d uvar örmektedir .

6. Tarihimiz Çanakkale'ye demir att ı . Ondan daha önem l i olan Sakarya ve Dumlupınar b i l inmiyor.

7. Osmanl ı denince de, 700 yı l l ı k tarih istanbu l ' un feth ine düğümleniyor. Zaferleri de melekler kazan ınca bize b i r şey kal­mıyor.

lO

Türk Devletleri

Türk tarih i , doğru olarak öğreti lmel id ir. Bu , çocuklarım ız içi n , ekmek g ib i , su g ib i , hava g ib i b i r ihtiyaçtı r. Mehmet Kaplan ' ı n bel irttiğ i g ib i , "Mi l letlerin tarihi tecrübeleri , nesi lden nesi le kendi­l iğ inden geçmez, öğrenme yolu i le elde edi l i r . B ir mi l let çocukla­rına tarih in i öğretmezse, onlar kend i l iklerinden bu bi lg iyi edine­mezler. Hatta buna ihtiyaç bi le duymayabi l i rler. Mi l letin in tarih in i b i lmeyen nesi l ler, mi l letlerine karş ı sorumlu luk duygusu da his­setmezler. Böylelerin in yabancı laşmas ı çok kolayd ı r. "

Şu husus çok öneml id ir: Tarih denince akla , be l l i b i r döne­min s iyasi tarih i ; vatan denince de sadece 780 bin ki lometre ka­rel ik Türkiye gelmemel idir . Bugün , Büyük Okyanus ile Atlas Ok­yanusu, Kuzey Buz Denizi i le H int Okyanusu aras ı nda 250 mi l­yon Türk yaşamaktad ı r. Lehçeleri , şiveleri , görünüşleri , idareleri farkl ı da olsa , bunlar ayn ı kökten türemiş, kardeşlerdir . Biz baş­ka yerdeki kardeşlerimizi b i lmel iyiz, onlar da bizi .. . Bu da ancak tarih imizi bütün olarak doğru öğrenmekle mümkündür.

Bu sat ı rlar 'Avrupadaki çocuklarım ız için TÜRK TARIH i ' ki­tab ı n ı n yazarı Hamza Eravşar' ı n 'Başlang ıc ından Osman l ı 'ya Kadar' ismin i verd iğ i çal ışmas ı n ı n önsözünden a l ı nd ı . Eravşar 'mi l letime olan borcumun faizin in taksiti olarak kabul ed i l i rse ne mutlu bana' d iyerek noktalad ığ ı önsözünde öncel ikle tarih bi l in­cin in önemine değ in iyor;

TARiH N E DIR?: Her insan ı n bir hayatı o lduğu gib i , mi l letle­rin , yan i insan top lu lukları n ı n da hayatı vard ır . I nsan hayatı na ömür, mi l let hayatı na tarih d iyoruz. Tari h , bizden önceki insan­lar ın , yan i ata larım ız ın i ncelenmesidir : Nerede yaşad ı lar? Nası l yaşad ı lar? Neler yapt ı lar? Nelerle karş ı laşt ı lar? Düşünceleri ve inançları nas ı ld ı ? Hangi büyük adamlar ı yetiştird i ler? Dostları , düşman ları kimdi? Onlardan bize ne kald ı?

Tarih , ayna g ibid ir . Evimizdeki aynaya bakarak kendimizi görü r; yüzümüzde , gözümüzde, üstümüzde, baş ım ızda , takt ık-

ll

www.tutkuyayinevi.com

larımızda, giydiklerimizde; temizlenmesi , düzelti lmesi gereken b i r şey varsa, yaparız.

Tarih de, milletler için bir aynadır. Ona çok bakmak, iyi bak­

mak lazımdır. Nasıl bir millet olduğumuzu; ne leri iy i , ne leri kötü; neleri doğru, neleri yanlış yaptığımızı; sıkıntıla rı nasıl aştı ğ ı mızı; neleri yapınca büyük devlet olup, dünyaya sözüm üzün geçtiğ in i ;

neleri ihmal edince gücümüzü kaybettiğ im izi; savaşları nasıl ka­

zandığımızı, nasıl olunca yenildiğimizi; k imlerin b ize dost, k im le­

rin düşman olduğunu hep o tarih aynasına bakarak öğren i riz .

Tarih, aynı zamanda bir pusuladır. Nereden ge l i p , nereye gideceğimizi onunla anlarız.

Tarihi bilmek bize ne kazandıracak? i nsan iç in kend i tecrü­besi ne ise, millet için de tarihi odur. i nsan , hayatını tecrübeleri sayesinde devam ettirir, millet de hayatını tecrübeleri yan i tari h i ile devam ettirir.

· Biz gökten düşmedik; yerden de bitmedik . Bizim anamız ,

babamız var, onların çocuklarıyız. Anamızın , babamızın da a na­

ları, babaları vardı. Soyundan geldiğimiz o i nsanlara ata larımız diyoruz. Bizden sonra yaşayacaklar da olacak , biz d e on ların ata larıyız. Hayat böyle bir devamlılık içe ris inded i r.

Bizim huyumuz, ahlakımız, adetimiz, i nancımız bizde n önce yaşayan Türklerden geçmiştir . Hem kendimiz i , h e m de m i l l e­timizi doğru tanımak için tarihimizi, yan i ata larımızın yaşayışını iyi bilmeliyiz.

Tarih, bize vazifemizi de hatırlatır: Bizden ewelk i ler kend i

zamanlarında, gerekeni yaptılar . öncek i leri n on lara bıraktıkla­rını koruyup, geliştirerek, bize güzel bir vatan ve emsals iz b i r kültür bıraktılar. Şimdi sıra bizde . . . Biz de , bize bırakılan ları ko­

ruyup, geliştirerek, sonrakilere devretmakle vazife l iy iz . Hayat

bizimle bitmiyor; bizden sonra da devam edecek.

12

Türk Devletleri

7000'1erle ifade edi len bir geçmişimiz olmakla beraber, bu­nun ş imdi l ik üçte birin i ayd ı n latabi lmiş durumday ız. ( i ki a l im, Kazı m Mirşan ve Haluk Tarcan bu tarih i 16 OOO'Iere kadar in­d i rmektedi rler. ) Bu süre içinde bizim , Türkistan'da kuru lup , Tür­kiye'de devam eden b ir devletimiz olmuştur; ad ı , Büyük Türk Hakan l ığ ı , deva m ı da Türkiye Cumhuriyeti'd ir . Onun d ış ı nda , ordu ve hanedan hakimiyetine dayal ı Türk devletleri de vard ı r.

ANAY U RT ve BATlYA KAYMA: Merkez, Altay ve Tanrı Dağları çevresi olmak üzere , Hazar-Ural-Altay üçgeni anayur­dumuzdur. Sonra güneye ve batıya yayı lmalar olmuştur. Yayı l ­malar , bazen fetih , bazen sızma şekl indedir. Hun göçlerin in ku­rakl ı ktan , Oğuz göçleri n i n mera darl ı ğ ı ndan i leri geld iğ i b i l in­mektedir . Kuvvetl i b ir toplu luğun sald ı rıs ı da yer değiştirmalere sebep o lmuştur. Türk, e l inde k ı l ı cı ; a ltı nda atı , yüreğ inde cesa­ret ve kendine güven duygusuyla , b i l inmeyen ufuklara , teh l ike­lere , ö lüm-kal ı m savaşiarına atı lmaktan çekinmemiştir.

M UKADDES ADIMIZ: Çok eskiden beri Türk ismin in , Altayl ı kavimleri ifade etmek için kul lan ı ld ı ğ ı kesindir . Türk kel imesini 552'de devletin resmi ad ı yapan Göktürkler olmuş ve Türkçe konuşan kavimlerin tamamı o tarihten sonra Türk ad ı i le an ı l­m ışt ı r. Türk sözü , güç, kuwet, olgun luk manasma gelmektedir.

D ivan- ı Lügat-üt'Türk'deki bir hadis-i şerife göre, bu adı Türklere Tanrı vermiştir. Hadis şöyledi r: "Tanrı ' n ı n , devlet güne­ş in i Türk burcunda dağdurmuş olduğunu ve onlar ın mülkleri üzerinde göklerin dairelerin i döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk ad ı n ı verd i , onları yeryüzüne hakim k ı ld ı . Za­man ı n hakanlar ın ı onlardan ç ıkard ı . Dünya mi l letlerin in yuların ı onları n el lerine verd i . . . . "

1 3

BiRiNCi BÖLÜM •• • •

TURK TARIHINE BAKIŞIMIZ NASIL OLMALIDIR?

www. tutkuyayinevi.com

Elinizdeki çal ışma genel hatlarıyla geçmişten g ü n ü müze ku­rulmuş Türk topluluk ve devletlerin in kronolojis in i a n latmak he­defındedir. Ancak bir meseleyi izaha başlarken i l k yap ı l mas ı g e­reken mevzuunun a, b, c'sini eski tab i rle 'el i f ba' s ı n ı an latmak ve girizgahta bu bilgileri vermektir.

Bu çerçevede, 'Dünyaya hükmeden Büyük Türk Devletleri

Tarihi' isimli bu çal ışmaya 'Türkçü , Turanc ı ve M i l l iyetçi ' ta n ı m­larıyla anı lan ve Türkçülük hususunda ki say ı l ı i d eo log la rda n kabul edilen üstad N ihat Ats ız ' ın imzas ı n ı taş ı ya n e n u yg u n ve isabetl i metin kabul ettiğ im , Türk tarih ine bak ış ı m ız nas ı l o lma­l ıd ır?' başl ıkl ı değerlend irmesine göz atarak başla m a n ı n doğru olacağ ına inanıyorum.

Nihat Ats ız bu genel değerlendi rmede as ı l o lara k Türk d ev­let tarihinin, 'gerçekte hangi olay ve oluşum i le baş lad ı ğ ı husu­sundaki farkl ı bakış açı larına dikkati çekiyor. M i l l et o lara k m ü m­kün olan en kısa sürede b i r fik i r b i rl iğ ine var ı lmas ı ve yetişen yeni nesil lerin bu bi lgi ler ış ığ ında eğiti lmesi tekl ifi n i öne sürüyor.

işte Nihat Atsız' ın 'Türk tarih ine bakış ın ' nas ı l o lmas ı g e re k­tiği konusundaki ezber bozan ve okuya n ı hayl i şaş ı rta n a nal i ­zinden bölümler;

1 6

Türk Devletleri

Onbeşinci yüzy ı lda, bizde, bel irl i b ir tarih görüşü vard ı ; Türk tarih in in en eski çağları olarak Oğuz Han Destan ı 'ndan bahse­di l i r , sonra pek kısa bir Selçuk tarih i anlat ı larak Osmanl l lara ge­çi l i rd i . Böylece eski tarihçiler, Osmanl ı ları daha mühim ve üstün tutmakla beraber, Türk tarih in i b ir bütün hal inde gözden geçiri r­lerd i .

Fakat bu tarih görüşü köklenmeden baltaland ı . Hele, Hoca Sadeddin g ibi b i r müverrih in , eserine doğrudan doğruya Os­man l ı larla başlamasından sonra , bizim için Türk tarih i sadece "Osman l ı tarih i " olarak kald ı . Ve daha önceki Türklerden , az ve­ya çok , yabancı mi l letler gibi bahsedi lmeye başland ı .

XIX. yüzyı lda Müşir Süleyman Paşa i le başlayan tepki , bu yan l ı ş görüşü sarsmaya başlad ı . Varl ı k ve başlang ıc ımız ın Os­manl ı lardan daha i leride olduğu anlaş ı ld ı . Eski Türklerden bah­seden bölü mler okul kitapları na kadar g i rmekle beraber, Türk tari h i s ı ra lanm ış b ir bütün hal ine konulmad ı . Çünkü çeşitl i h ü­kümdar sülalelerin in zamanları ayrı ayrı devletlermiş g ib i ele a l ı n ıyor ve Türkler birçok yerlerde birçok devletler kurup bunlar­dan h iç biris in i uzun müddet yaşatamam ış bir mi l let g ib i gösteri­l iyordu .

Halbuki gerçek h i ç de böyle deği ld ir. Çünkü Türk tarih i ara­l ı ks ız bir bütündür. Mesele, onu sistemleştirmekten ibarettir.

***

Türk tarih ine bakış ım ız nas ı l olmal ıd ı r? Bu pek mühim bir meseledir. Çünkü Türk tarih i ; i ngi l iz, Alman veya Fransız mi l let­lerin in tarih i g ib i ele a l ı namaz. Bunun sebebi , Türk tarih in in , o mi l letierin tarih i kadar basit olmayış ıd ı r.

Bugün , dünyadaki bel l i başl ı mi l letierin nas ı l meydana gel­d iğ in i bi l iyoruz. Çünkü bu, tarih in gözleri önünde olmuştur. Hal-

1 7

www.tutkuyayinevi.com

buki Türk mi l leti tarih başlad ığ ı zaman teşekkül etm iş bu lunu­yordu.

Bundan başka bu mi l letierin tari h i , hemen heme n , hep aynı

dar bir alanda geçtiği için, onları n tarih leri n i s ı raya koymak ko­layd ır. Fakat Türk tarih i için bu , mümkün müdür? Bazen Ç i n'de ,

bazen Mısı r'da, bazen Avrupa'da gördüğümüz Türkleri n tarih in i bir çerçeveye sığd ı rmak güç b ir iş g ib i gözükür. Bundan d olayı­d ır k i şimdiye kadar Türkler, k ı rk yerde k ı rk d evlet kura n bir mi l­

let sayılmış ve Türk tarih in i kronolojik bir d üzene sokmak te­şebbüsü görülmemiştir.

Eskiden, tarihin destanlana karı ş ı k olduğu zamanlarda , Türk­lerin kafasında daha sisteml i b i r tarih görüşü vard ı . B u gü n , b i r­çok bil inmeyen gerçekler meydana ç ıktı ğ ı i çi n , artı k , o esk i gö­rüş i le yetinmek mümkün deği ld ir. Bunun iç in bir yen i tarih sis­temi bulmak zorundayız. Mi l l iyetçi olduğumuz ve büyük Türk b i r­

l iğine inand ığımız için de, tarih imize vereceği miz sistem , d i lek­

Ierimize uygun olmalı ve bu s istem , bize yaln ız geçmiş im iz i en parlak şekilde göstermekle kalmamal ı .

***

Birçok mi l letler için tari h , b ir vatan tarih id i r. Mesela Frans ı z­lar için vatan tarih inden başka bir tarih usu lü g ütmek m ü m kü n

değildir. Bundan dolayı da Fransızlar i çi n m i l let , o vatan iç inde oturan ve birbirine karışan insanların toplu luğundan doğan var­lık demektir. Çünkü Fransızlar ne Gol , ne Lati n , n e d e Germen olduklarını iddia edebi l i rler. Bu unsurların heps in i n aynı vata nda

karışmasından doğan b i r mi l let oldukları i çi n , vatan tari h i n i esas olarak almaya mecburdurlar.

Araplar için tarih , bir mi l let tarih id i r. Ç ü n kü vatan ları n ı n s ı n ı r­ları değişik kalmakta beraber, bu mil let, uzun asırla r d evletini kaybetmiş, fakat mi l l i varlığını saklam ıştı r.

18

Türk Devletleri

i ng i l izler içinse tarih , bir devlet tarihid ir. Çünkü vatan d ış ına ç ık ı nca kültü r bak ım ından ingi l iz kalmakla beraber I ng i l iz'den başka bir is im taş ıyan I ngi l izler esas varl ı kları n ı ana devletleri n­de korumuşlard ır .

Bununla beraber bu hükümler kesin sayı lamaz. Frans ızlar için vatan-devlet, I ngi l izler için devlet- vatan esas ın ı n varl ı ğ ı da söylenebi l ir . Kesin olan şudur ki , tarih i kuru luşları başka olan mi l letler içi n , tarih sistemi de başka başkad ır .

B ize gel ince: Bizim şimdiye kadar sahip olduğumuz "tarih i görüş"ümüz yan l ışt ı r. Çünkü bizim için mi l let-devlet esas ı n ı ka­bul etmek mi l l i menfaatlerimiz için daha uygun olduğu halde, biz mi l let tarih i şöyle dursun , devlet ve vatan tarih in i bi le b ir yana b ı rakarak, yaln ız sülale ve rej im tarih in i esas olarak kabul ettik . Her sülaleyi bir devlet sayarak, şimdiye kadar, sülaleler sayı­s ınca devlet kurduğumuzu i leri sürdük. Fakat düşünmedik ki o kadar devlet kurduksa , bunlar ın h iç biris in i de yaşatamamış ol­duk!

Halbuki el imizde, her zaman bir Türk devleti vard ı . Çünkü gerçekte bu kadar devlet kurmuş değ i l , bu kadar sülale değiş­tirmiş bulunuyorduk. Tarih i hayatları uzun olan bütün mi l letlerde olduğu g ibi , bizde de birtakım hükümdar sülaleleri gelmişti . Başka mi l letler onları hükümdar sülaleleri d iye sayd ı kları halde , biz, ayrı devletler d iye kabul ettik. Bu çeşit hükümdar sülaleleri­n in zamanların ı ayrı devletler olarak kabul etmek elbette ki yan-l ışt ı r.

ing i ltere'de, Fransa'da sülaleler nas ı l b irbirlerin in ard ından gelmişse ve Fransa'da Kapet, Burbon, Orlean, Napoleon ; Al­manya'da Saksonya , Frankonya, Baviyera , Habsburg; Ingilte­re'de Anju , Tudor, Stuard Devletleri yoksa ve bunlar sadece hanedanlar ise; bunun g ib i , Türkel inde de Kun , Gök, Türk, Uy­gur, Selçuk, Osmanl ı Devletleri yok, sülaleleri vard ı r.

19

www.tutkuyayinevi. com

Bazen iki veya daha çok sülale idares inde daha çok s iyasi Türk zümresinin bulunması ve bunları n b i rb i rleriy le çarp ışmaları

bu kural ı bozamaz. Nası l ki Almanya'da düne kadar ayn ı za­manda hakim olan birçok sülaleler bazen b i rb i rleriy le çarp ışt ı k­ları , hatta bunlardan bazı ları Fransızlar i le b i rl eşerek öteki Al­manlara karşı yürüdükleri halde Alman Devleti b i r d evlet say ı l ı ­yor idiyse, bizde de ayn ı şeki lde b ir devlet olmak gerek i r .

Eğer bütün mil letler tarih lerin i bizdeki g ib i değerlend i rseler­

di, o zaman, mesela ingi ltere'de Iki G ü l Savaş ı ' nd a i ki d evlet bulunduğunu kabul etmek laz ım gel i rd i . Y ine Fra nsa 'da , kent­lukların kuwetlenip kral nüfuzunun gücü n ü kaybettiğ i zaman­larda, birkaç devlet bulunduğunu kabul etmek gerek i rd i .

Hele XVIII. ve XIX. yüzyı l lar Almanya 's ı , iç inden ç ı k ı lmaz b i r hal a l ı r, belki de Almanya deni len varl ı ğ ı n i n kar ed i lmesi l üzumu baş gösterird i .

Bizim tarih lerim izin , böyle aykı rı b i r şek i lde yaz ı lmas ı nda hanedanc ı l ı k zihn iyeti büyük rol oynam ıştı r. Hanedan ı n kutsal bir varl ı k sayı lmas ı , onun düşmesiyle d evleti n yok o ld uğu d ü­şüncesini doğurmuştur. Halbuki bu g ib i ha l lerd e d eğ işen şey, zaman ım ızın kabine değişmeleri i le k ıyaslanab i lecek kada r ba­sittir.

Mesela Doğu Türkel inde Gök Türk haneda n ı n ı n d üş ü p Do­

kuz Oğuz hanedan ın ın kurulması yen i b i r devlet doğmas ı g ib i sayı labi l ir. Gerçekte ise ayn ı devlette hanedan değ işmişt ir . Ha l ­kı , s ın ırları , toprağ ı , teşki latı , d i l i , geleneği ayn ı o lan bu i ki d evre arasındaki ayrı l ı k , yaln ız, başlarındaki haned a n ı n ayrı o luşun­dad ır.

Onun için , Göktürkler i le Dokuz Oğuzlara , n as ı l , ayr ı i ki d ev­let diye bakabi l iriz? Düşünmal i ki , Dokuz Oğuz devres i Göktürk devresinin tekamülünden başka b i r şey deği ld i r.

20

Türk Devletleri

Ve nihayet, eğer, bizdeki hanedan değişmeleri başka mi l let­lerdeki hanedan değişmeleriyle ayn ı şartlar içinde olmuyorsa , bunun sebeplerin i mi l letierin ruhi farkları nda aramal ıd ı r.

Şu halde, hanedanlar ı ayrı devlet saymak, hanedanc ı l ı k zihn iyeti i l e hareket etmek deği l midir?

B ir de günümüzün tarih inden örnek alal ım : Bizde hakim olan yan l ı ş tarih telakkisine göre, Osmanl ı Devleti y ık ı lm ış , onun yerine Türkiye Cumhuriyeti gelmiştir. Bu düşünüş de yan­l ı şt ı r. Çünkü bir Osman l ı Devleti yoktu ki y ık ı lm ış olsun . Sadece Osman l ı hanedan ı vard ı . Y ı kı lan odur. Yani devlette rej im de­ğişmiştir. işte o kadar.

Sonra şunu da unutmamak gerekir ki ; eğer biz, y ık ı lan süla­leleri devletler gibi gösterirsek, bundan, devletlerin siyasi hayat­ta istikrara sahip olmad ı kları , devletlerin i uzun zaman yaşata­mad ıkları sonucu da ç ıkar. Mi l letierin ruh iyatı yüzy ı l lar içinde değişmediğ ine veya pek az değişliğine göre , bu , Türkiye Cum­huriyeti 'n i de uzun müddet yaşatamayacağ ım ız gib i b ir düşün­eeye yol açabi l i r. Bundan kazanacak olan da, elbette , biz ola­mayız.

M i l letierin hayatı nda iç savaşlar ve karış ıkl ı klar görü lür. Fa­kat bundan , hiçbir zaman o devletin ikiye ayrı ld ığ ı manas ı ç ık­maz. Eğer, böyle olursa , merkeziyetçi olmayan eski Türk idare şekl ine göre, m i l letimizin , pek dağ ın ı k bir hayat yaşad ığ ı , b irle­şip devlet kuramad ığ ı g ibi bir mana da ç ıkabi l ir .

Yine, bazı iç karış ıkl ı k ve ayrı l ı kların uzun sürdüğü de olur. Anadolu 'daki beyl ikler devri gibi . Bu beyl i klerin hepsini birer devlet sayabi l i r miyiz? Bu, büyük bir yanl ı ş olur. Çünkü gerçekte olan şey, batı Türklerin in başsız kalmalarından ibarettir. N itekim 1806-1871 aras ı nda Almanya da başsız kalm ış, fakat kimse Prusya , Baviyera , Saksonya , Vurtemberg vesaireyi ayrı birer devlet saymam ıştır . Tarih yine Almanya tarih i olarak say ı lm ış ve

2 1

www. tutkuyayinevi. com

okunmuştur. Halbuki biz hala, her sülaleyi ayrı devlet sayıyor ve Türkiye tarih i deyince, pek pek, Osmanl ı hanedan ı ve cumhuri­yet devrini anl ıyoruz.

***

O halde, bu yanl ış görüşü nas ı l düzeltmel iyiz?

Türk tarihini , ancak kendi şartlarım ıza göre gereken değ işik­l ikleri göz önünde tutarak, başka mi l letieri n kendi tarih leri n i e le

ald ıkları usul gibi b ir usulle değerlendirmek suretiyle b ir d üzene

sokabiliriz.

Bu yolda yürüyünce, Türk tarihin i önce ik iye ayı racağ ız:

1 - Anayurttaki Türk tarih i ,

2- Yabancı i l lerdeki Türk tarih i .

Anayurttaki Türk tarih i , en eski çağlardan Xl . yüzy ı la kad a r yalnız Doğu Türkelinde geçer. Bu Doğu Türkel i deyimine , bu­

günkü Moğol istan i le Moskof Avrupas ı ' n ı n doğu bölümleri de gi­

rer.

Xl . yüzyılda batıda, ikinci b i r anayurt daha kurulm uştu r: Tür­

kiye. Bu da Anadolu , Erran, Azerbaycan , I rak ve Kuzey Suri­

ye'den meydana gelen yurttur.

Doğu Türkeli ve Türkiye tarih leri , ara l ı ks ız bir bütün ha linde

Türklerin tarih idir. Hem de bu iki vatan ın bazen birleşmeleri ha­

l iyle.

Yabancı i l lerdeki Türk tarihi ise , hakim Türk süla le lerin i n ya­bancı mi l letiere dayanarak kurdukları devletlerin tarih idir. Bunlar sürekl i olmamış, bir Türk sülalesiyle o sülalen in buyruğundaki bir Türk ordusunun başka mi l letiere hükmetmesiyle başlayara k,

sonunda bu Türklerin yabancı çoğunluklar aras ı nda dil lerini ve

mi l l iyetlerini kaybetmeleri şekl inde devam etmiştir. Bu devletle ri ,

bütün hayatları boyunca Türk devleti saymaya imkan yoktur.

22

Türk Devletleri

Mesela bugünkü M ıs ı r Devleti , Türk askerlerine dayanan bir Türk hanedan ı tarafı ndan kurulduğu halde, bugün M ıs ı r ta­mam ıyla bir Arap devleti olmuştur. Bunun için Çin , H indistan , iran , Doğu Avrupa ve M ıs ı r'da kurulan Türk devletlerin i , hane­dan ve ordu Türk karakterin i taş ıd ığ ı müddetçe Türk tarih i kad­rosuna sokabi l i riz. Hanedan ve ordu Türklüğünü kaybettikten sonra onlar ı Türk tarih i içinde görmeye imkan yoktur.

Buna göre , Doğu Türkel i ve Türkiye tarihlerin in şernaların ı şöyle çizebi l i riz:

Doğu Türkel inde:

Sakalar çağ ı M .Ö. VI I . - M .Ö. l l l . yy. Kunlar çağ ı M .Ö . l l l . - M .S . 2 1 6

Siyenpi ler çağ ı 2 1 6 - 394

Aparlar çağ ı 394 - 552

Gök Türkler çağ ı 552 - 745

Dokuz Oğuzlar - On Uygurlar çağ ı 745 - 840

Uygurlar çağ ı 840 - 940

Karahanl ı lar çağ ı 940 - 1 1 23

Karah ıtaylar çağ ı 1 1 23 - 1 207

Sekizler çağ ı 1 207 - 1 2 1 8

Çeng izl i ler çağ ı 1 2 1 8 - 1 370

Aksak Temirl i ler çağ ı 1 370 - 1 50 1

Özbekler çağ ı 1 50 1 - 1 920

Türkiye'de:

Selçuklu lar çağ ı 1 040 :_ 1 249

i l han l ı lar çağ ı 1 249 - 1 336

Büyük beyl ikler çağ ı 1 336 - 1 51 5

23

www.tutkuyayinevi. com

Osmanl ı lar çağ ı 1 51 5 - 1 922

Cumhuriyet çağ ı 1 923'ten itibaren

***

Ciddi i l im adamlarından meydana gelecek küçü k b i r tarihçi­ler grubu, bu şemayı tartış ıp , eks ik ve yan l ı ş tarafla rı n ı bu lup düzelttikten sonra , Türk tarih i bu esaslar üzerinde yen iden ele al ınmal ıdır. Bu yapı lmad ıkça , okul larda tarih im iz i Türk çocukla­

rına hazmettirmek imkansız olmaya devam edeceğ i g i b i , m i l let­çe geçmişimize saygıs ızl ı k göstermiş olmaktan da kurtu lama­yız.

Türk Tarihinin Meseleleri Bütün medeni m i l letler kend i tarih leri hakk ında son ve kesin

kararı vermişlerd ir. Yani tarihlerinin nereden başlad ı ğ ı n ı , hang i çağiara bölündüğünü , kimlerin kend i tarih leri n e mal ed i l m iş ol­

duğunu bilirler ve tarihlerini dolduran insan lar ı n ad ları n ı n hang i

imla ile yazı lacağ ı hususunda değ işmez kanaatiere ma l i kti rler .

Bize gelince, her hususta o lduğu g ibi , tari h im iz i a n lay ı ş ko­nusunda da acıkl ı bir kargaşal ı k iç inde bu lunuyoruz . Tari h i m iz in nereden başlad ığ ı hakkında ortak b ir fikri m iz yoktu r. Tari h im iz in

bölündüğü devirler, herkesin keyfine göre değ işmekted i r . Baz ı ­larının mi l li kahraman sayd ığ ı şahsiyetler , d iğerleri taraf ı ndan da mi l li düşman sayı l ı yor: Çengiz Han g i bi . Tarih e mal o l m u ş kahramanların ve şahsiyetlerin adlar ın ı yazm a k hususu nda d a

aramızda birl ik bulunmuyor.

Meşrutiyet'ten sonra karışmaya başlayan tarih s iste m i , Cum­

huriyet'ten sonra tamamen bozu ldu ve Tarih Kurumu 'nun i lk ça­l ışmaları i le de bugünkü acık l ı ha l in i a ld ı .

Halbuki eskiden tarih anlay ış ımız oldukça d üzg ü n v e i st i k­rarl ı idi: Eski tarih imiz, efsanevi Oğuz Han i le başlat ı l ı r , Selçuk-

24

Türk Devletleri

lu lar ve Çengiz i le b iti ri l i rd i . Çengiz, Müslüman olmad ığ ı için ba­zen lanetiense bi le çok defa kendisinden ve hele çocuklarından sayg ı i le bahsolunurdu .

Türkiye tarih i ise Anadolu Selçukluları hakkındaki k ısa b i r başlang ıçtan sonra hemen Osmanl l lara geçmekle devam etti ri­l i r, Anadolu 'nun öteki beğl iklerinden ve özel l ikle bunlar ın büyük olanlarından Türkiye'n in bir bölümünün meşru hükümetleri ola­rak bahsed i l i r , beğ leri sayg ı i le an ı l ı rd ı . Anadolu beğl iklerin in gayrımeşru sayı lması hakkındaki telakki Fatih 'ten sonra başla­mıştı r.

H iç şüphesiz, bu tarih telakkisi i lmi deği ld i . Fakat umum ta­rafı ndan kabul o lunmuştu . Yani tarihi anlay ış ım ızda bir kanun vard ı . Kanun , ne de olsa , kanunsuzluktan iyi olduğu için , o za­manki kıt b i lg i lerle kabul edi len tarih sistemi , bugünkü gelişmiş bi lg i lerimiz arası ndaki şuursuz kargaşal ı ktan daha doğru id i .

Türk tarih in in , bugünkü , hemen halledi lmesi gereken ve pek de güç olmayan meselelerinden bir kısm ı şunlard ı r:

A. Türk Tarihinin BaşlanglCI Bugünkü tarih kitapları nda Türk tarihi umumiyetle Hunlar­

dan , yan i Orta Asya Hun ları ndan başlat ı lmaktad ı r. Fakat bu başlang ıc ı tan ımayan tarihçiler de vard ı r. Bazı ları , Türk tarih in in VI. yüzyı lda Göktürklerden başlaması gerektiğ in i söyledikleri g i­b i , bazı ları da Hunlardan daha önceki zamanlarda, Sakalar ça­ğ ı nda başlaması fikrin i gütmektedir.

Hatta son zamanlarda değerl i bir tarih bi lg in i Prof. Zeki Ve­l id i Togan , Türkistan'da Sakalardan önce yaşayan ve milattan önce 1 200-800 aras ı ndaki varl ı kları tespit olunan Şu veya Çu ad ındaki kavmin i lk Türkler olduğunu iddia etmektedir.

25

www.tutkuyayinevi.com

Şu veya Çu' lardan daha önceki Sümerlerin de Türk olduğu veya aralarında Türkler bu lunduğu hakkı nda bazı ciddi ilim a­damların ın fikir, nazariye ve iddialar ı vard ır .

Bütün bu karşı fikirlerin b i r sonuca bağ lanması , ancak ilmi bir tarih kurultayının ciddi ve uzun tartışmalar sonundaki kararı ile mümkün olabi l ir. Belki bazı meselelerin çözülmesi için, bu­günkü tarih bi lgisi yetmez. Fakat ne de olsa işler bir prensibe

bağlanır ve önüne gelen in Türk tarih ine ayrı bir baş langıç çiz­mesi gibi korkunç bir olayın önüne geçilir . Bu yap ı lmazsa , Türk dünyasında birbirine aykırı nazariyeler ve fikirler doğacak ve ara­larında gittikçe büyüyen ve soysuzlaşan tart ışmalarla belki de

milletin aydınları birbirine düşman i ki veya üç tak ı m a bölüne­

cektir.

Millet, b irçok unsurlarla birl i kte , ortak tari h in d e mahsulü ve

sonucu olduğuna göre, ortak tarih telakkis i olmayan insan ların

bir mi llet hal inde toplu yaşamaları manevi bir rahats ızlık doğu­racak ve uzak gelecek için fesat tohumları atılmış olacaktır .

B. Türk Tarihinin Kadrosu Türk tarihinin başlangıcındaki anlaşmazlık , Türk tarih i n i n kad­

rosu hakkında da an laşmazlık d emek o lmakla beraber , daha

sonraki çağlarda kimlerin Türk tarih ine sakulacağı mese les i bü­tün karmaşıklığı i le karşımızda d urmaktadır.

Mesela, Karahıtaylar'ın Türkistan 'da hak i miyeti za m anın ı Türk tarih in in bir devri g ib i kabul etmek doğru m ud u r? Yoksa Karahıtaylar Moğol oldukları iç in bu devir bir yabancı h a k im iyet devri midir?

Yahut Gazneli ler Devleti Türk tarih i kadrosu n a g irer m i , yok­

sa yabancı halkın oturduğu yerlerde hak im old ukları i ç i n b un la­rın mi l l i kadrodan ç ıkarılması m ı gerekir? Hangi Türklerin tarih i anavatan tarih id ir ve hangi lerin inki söm ürge veya sadece hane-

26

Türk Devletleri

dan tarih i olarak göz önüne a l ınmal ıd ı r? Bunlar Türk tarih in in ciddi meselelerid i r ve henüz hal lolunup kesin b ir sonuca varı l ­mış deği ld i r.

Türk tarih in in kadrosu konuşulurken akla gelecek en mühim meselelerden b iri Çengiz ve Temir' in mi l li tarih in kahramanları mı yoksa ı rk ı m ız ın düşmanları mı olduğunun tespitid i r. Çünkü iki müh im şahsiyet hakkında bizim tarihçilerimiz ortak kanaat sah ib i deği ld ir .

B i r k ıs ım tarihçi ler bu iki şahsı Türk say ıyorlar ve onların ya­ratt ığ ı vakalar ve kurdukları devletleri Türk tarih i kadrosuna so­kuyorlar . Bazı tarihçi ler ise tamamıyla aksin i savunuyorlar. On­lara göre Çengiz ve Temir Türk deği ld ir; Moğol veya Tatard ı r. I kisi de ı rki düşmanlar ım ızd ı r.

Tarihçi lerimizden b iris i ise Çen9iz' i yabancı , Temir' i Türk sayıyor. Ayn ı mi l letin tarihçi leri aras ı ndaki bu büyük fik ir ayrı l i ğ ı ve görüş farkı , h içbir mi l lete eşi gösteri lerneyecek bir mi l l i anar­şidi r.

Çünkü mesele belirli şah ısların iyi mi , kötü mü ; büyük mü , küçük mü olduğu meselesi değ i l , doğrudan doğruya mi l li tarihe mal ed i l ip edi lerneyeceği meselesidir. Bu an laşmazl ı klar Türk tarih in in başlang ıc ına , mitoloj i ile karış ık çağiar ına ait olsayd ı , b ir dereceye kadar hoş karş ı lanabi l i rd i . Fakat XIII. ve XIV. yüz­y ı l larda yaşamış olan şah ıslar üzerindeki bu fi kir kargaşal ığ ı , mi l li şuurun henüz gereğince uyanmamış olduğunu gösterir.

Bu zıt kanaatlerden hiç şüphesiz, bir tanesi doğru , d iğerleri yan l ı şt ı r. Yak ın geçmişteki en büyük ana meseleler üzerinde doğruyu bulup çı karamamak ise tarih belgelerin in eksikl iğ in i değ i l , tarih i ve mi l l i şuurun azl ı ğ ı n ı veya yokluğunu gösterir.

27

www. tutkuyayinevi.com

C. Türk Tarihinin Çağlar• Tarih in l i k Çağ , Orta Çağ g ib i deviriere ayr ı lmas ı nın pek

doğru olmad ığ ı artık anlaş ı lm ışt ır . Çünkü bu ayr ı l ı şlar bütü n in­

sanl ığa göre değ i l , bir k ıt'a veya bir k ıs ım milletiere göre yapı l­mıştır. Taş Devri , Maden Devri nas ıl bütün kavimlerde ayn ı za­manlarda başlamıyorsa; ortaçağ, yeniçağ g ib i zaman lard a (eğer fikir hayatındaki tekamül marhalelerin i göstermek iç in kullan ıl ı­yorsa) bütün milletlerde ayn ı devri gösteremez. Eski Türk tarihi­

n i , ilkçağ'da Türk tari h i , ortaçağda Türk tarihi d iye bölü mlere ayırmak i lmi deği ld ir . Batı Avrupa' n ı n kend isine göre yaptığ ı b ir

s ın ıfland ırmaya körü körüne uymak elbette doğru olmaz.

Tarih imizi mi lli görüşe göre s ın ıfland ırma teşebbüsü ş imd iye kadar yaln ız Dr. Rıza Nur ile Prof. Zeki Vel id i Togan tarafı ndan yapı lmıştır. Rıza Nur, Türk tarihin i "Eski Türk Tarih i" (= Türe ve

Yasa Devri= M ill i Devir) , "Yen i Türk Tarihi" (=Müslümanl ı k Dev­

ri=Dini Devir) ve "Taze Türk Tarih i " (=Yeniden Doğuş ve Uyan­

ma=ikinci M i l l i Devir) olarak başl ıca üç çağa ayır ı r .

Zekid i Vel i Togan'da XVI. yüzy ıl ortas ı na kadar ilerlem e ve yükselme çağ ı , Birinci Cihan Savaşı sonuna kadar gerileme ve çökme çağ ı , Birinci Cihan Savaş ı ' ndan sonra da üçüncü b i r çağ olmak üzere üç ana çağa bölmektedir .

Fakat bu ik i s ın ıfland ırma k imse tarafı ndan d ikkate al ı n ma­mıştır.

D. Adlar1n imlasi Türk tarih indeki b irtak ım özel adlar ı n bel l i b i r i m iaya mal ik

olmayışı da mi l li ayıplarım ızdan birid ir . XIII. yüzy ı l kahraman ı­nın ad ı Çengiz mi , Çingiz m i , Cengiz mi? Sonra Temir m i , Te­mür mü, Timur mu?

28

Türk Devletleri

Tıpkı bun lar gibi prens unvanı alan kel ime "tig in" mi , "teg in" mi? Karahanl ı kahramanın adı Buğra m ı , Boğra m ı yazı lması gerekir? Bu fikri karars ızl ıklar birçok yan i ışiara yol açıyor.

Bir yan l ış ın nas ı l kökleştiğ ine en güzel örnek, Göktürklerin i lk kağan ı Bumun veya Surnın' ı n adında görülmektedir. Eski

harflerle yazı ld ığ ı zaman " ı" ve "i" farkı bel l i olmadığ ı için yeni harflerden sonra bu kağan ın adı Bumin şekl inde yaz ı lmış ve ta­

rih kitaplarına , p iyeslere , soyadiarına kadar bu yan l ış şekliyle girip yerleşmiştir.

***

Görülüyor ki , tar ih imizi anlay ış ve ele al ış tarzımız kar ış ı kl ı k içindedir. Bu kar ış ıkl ı ğ ın içinden n e şah ıslar, n e de özel teşek­kü l ler ç ıkamaz. Bu kar ış ıkl ı ğ ı önlemek için resmi bir teşekkül la­z ımdır. Böyle resmi bir teşekkül , Türk tarih in in meselelerin i ka­rara bağlamak için bir kurultay toplamal ı ve kurultayda mesele­ler i lmi açıdan ele al ı narak değerlendiri lmeli ve tartış ı lmal ı , kar­

ş ı l ı kl ı iddialar bas ı larak umumi efkara sunulmal ıdır . Ancak, mi l l i

ve i lmi fıkrin hakim olacağ ı böyle bir kurultaydır ki , Türk tarih in in meselelerine b ir çözüm yolu bulabil ir.

Türkiye Tarihinin Meseleleri Umumi Türk tarih in in olduğu gibi Türkiye tarih in in de çözül­

memiş meseleleri vard ır ki , bunlar, bir sonuca bağlanmadan ne

oku llarda mi l li menfaat hesabına tarih öğretebi l ir, ne de Türkiye Türklerinde mi l l i tarih şuuru yaratabil ir .

Bugün , umumi Türk tarih in in olduğu g ib i , Türkiye tarih in in

başlang ıcı da bel l i deği ldir. Hatta daha acıkt ı olarak, tarih i bir çağda kurulmuş olan Türkiye'n in başlang ıcı hususunda , bugün ,

aramızda ik i l ik vard ır. B ir mi l let, kendi tarih in in başlang ıc ın ı , ta­

r ihi bilgi lerin azlığı yüzünden bilmezse, bu , o kadar mühi m bir

eksikl i k sayı lamaz. Fakat tarihin çok iyi bi l inen çağları süresinde

29

www. tutkuyayinevi.com

gelişmiş bir devletin kurulduğu zaman üzerinde fiki r ayrı liğ ı var­sa , bu , ancak bir fikir kargaşal ığ ın ın ifadesid i r. Devletlerin in ku­ruluş yı l ında anlaşmazl ığa düşmek, dedelerin in kim olduğu hak­kında anlaşmazl ığa düşen terunlara benzemek demekti r.

Türkiye tarih inin önemli meseleleri şunlard ı r:

A. Türkiye Tarihinin BaşlanglCI Türkiye tarih i Fransa, Ing i ltere ve Almanya'ya n ispetle yeni­

dir. Eski veya yeni olmak büyük bir mana ifade etmez. Böyle ol­

duğu halde, nedense, insanlarda ve mi l letlerde, devletlerin in eski olması ruh i isteği vard ı r. Ancak, bu ruh i hal , tarihi değiştir­meye kadar varmama l ıd ı r. B ir zamanlar, Anadolu 'daki varl ığ ı­m ızı m ilattan 2000 y ı l öneeye götürmek düşüncesiyle Hititlerin Türk olduğu iddia edi lmişti . Halbuki i lk memleketin tapusuna malik olmak için mutlaka i lk ahal is i o lmak lazı md ı r d iye d üşün­mek de boştur. Böyle olunca , bugün var olan mi l letierin hemen

hepsinin , yaşad ı kları topraklarda yabancı say ı lmalar ı gerekir,

hele Amerika l ı lar ın durumu büsbütün güçleş ird i .

Sonra H ititler Türk bile olsa , onlar ortadan kalkt ıktan i k i b in

y ı l sonra ayn ı topraklarda kurulan yen i Türk devleti eskisin in

devamı sayı lamaz.

Türkiye tarih in in Selçuklu larla başlad ı ğ ı , bugü n , bütü n c idd i tarihçiler tarafından kabul edi lmişti r. Bunu i l k defa ortaya atan

merhum Dr. R ıza Nur'dur. i lmi ve tarihi gerçek d e bundan i ba­

rettir. Ancak, kesin bir tarih söylemek gerekince , bunda fi k i r b i r­l iğine rastlanamıyor.

Birçokların ın fikrine göre , tarih i miz, 1 07 1 Malazg i rt Savaş ı i le başlamaktad ı r. Fakat bu fıkirde kesin b ir isabet o lduğu söy­lenemez. Çünkü Malazgirt Savaş ı , kuru lmuş bi r devletin , yani

Selçukluların , komşuları Bizans i le yapt ı kları bir savaştı r ve bu

30

Türk Devletleri

çarp ışmadan sonra yeni b i r devlet kuru lmuş değ i l , zaten var olan bu devlete Küçük Asya'n ı n kap ı ları açı lm ışt ı r . . .

Bu devlet 1 040'ta Horasan'da Selçuklu Tuğrul Beğ' in padi­şahl ı ğ ı i le kuru lmuş , sonra büyüyerek d iğer b i rçok topraklarla birl ikte Anadolu'yu kendisine eklemiştir. Fakat tarih in garip b i r ci lvesi olarak bu devlet, üzerinde kuru lmuş olduğu topraklar ı kaybetmiş , kuru luşundan sonra fethettiği yerlerde tutunmuştur.

Bu garip tarih i g id iş , başka devletlerin tarih inde yoktur. Al­manya , Fransa, i ngi ltere i lk kuruldukları toprakları sonradan el­den çıkarmamışlard ı r. Tarihçi lerimizi şaşırtan ın bu olduğunu sa­n ıyorum .

Türkiye tarih in i Malazgirt'ten başlatmak isteyen tarihçi lerimiz bu tarihten sonra Anadolu'da ayrı su ltanlar bulunduğunu , bun­dan dolayı da bunun yen i ve ayrı b ir devlet demek olduğunu i leri sürüyorlar. Anadolu 'da ayrı sultanlar bu lunması bu ü l ken in ta­mamen ayrı ve bağ ımsız b ir devlet olduğunu göstermez. Eski Türk devlet sisteminin merkeziyetçi olmad ığ ın ı hatırlamak, Ana­dolu sultan l ığ ı n ı n ayrı bir devlet demek sayı lamayacağ ı n ı be­l irtmeye yeter. Göktürklerde de iki , hatta bazen dört kağan bu­lunuyordu . Kağanlar, iç işlerinde bağ ımsızd ı lar. Fakat bu ayrı ayrı i ki veya dört devlet demek deği ld i . Bunun g ib i , Selçuk Dev­leti 'nde de dört sultan bulunuyor, fakat bunları n üçü Horasan 'daki büyük sultana tabi olarak yaşıyordu .

O halde, Türkiye'nin başlangıcı olarak hangi tarih i kabul ede­ceğiz? 1 040 y ı l ı n ı m ı , yoksa 1 07 1 ' i mi? Bana göre doğru olan birincisid i r. Fakat benim bu fikirde bulunmam, hatta çoğunluğun bana taraftar o lması h içbir mana taş ımaz.

Aramızda tek fik ir hakim olmad ıkça , evvelce de söylediğ im gibi , uzak gelecek iç in fesat tohumları atı lm ış olur. Bu anlaş­mazl ığ ı ve fikir kargaşa l ığ ın ı da ancak bir tarih kuru ltayı önleye­bi l i r. Kesin bir sonuca vanld ı ktan sonra , bütün tarih kitapları ar-

3 1

www. tutkuyayinevi. com

tık o başlangıç yılına göre kaleme a lın ı r. B i r devletin hang i tarih­te başladığını tespit etmek pek müh imdi r. Başlang ıç y ı l ı bel l i olmayan devlet, medeni bir teşekkül sayılamaz.

B. Türkiye Tarihinde Hegemonyalar Bu mesele, Türkiye tarih in in ana çağiara bölünmesi mesele­

sidir. Türkiye tarihinin yalnız Osmanl ı lardan ibaret olmayı p Sel­çuklulardan başladığını Osmanlı Meb'usan Mecl is i 'nde b i r n u­tukla söyleyen ve bu fikri i lk defa ortaya atan merhum R ıza N u r Bey, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yayınlad ı ğ ı 1 2 ci ltl i k Türk Ta­rihi'nde, Türkiye tarih in i Selçuklu lar, beyl i kler, Osman l ı l a r d iye üç ana bölüme ayırmaktad ı r k i , onun bu s ı n ı fland ı rmas ı b i rçok­ları tarafından kabul o lunmuştur.

Başka bir tarihçi ise, Türkiye'de s ı ras ıyla , Dan işmend l i , Sel­çuklu , Karamanlı, Osman l ı hegemonyaları n ı n bu lundu ğ u n u söy­

lemektedir. Bu fikre göre Anadolu 'dak i Türkler in H o rasan 'd a ki

Büyük Selçuklu Devleti 'yle bağlantısı yoktur.

l lhanlıları yabancı ve hatta d üşman sayan Anadalucu z ihni­yete göre, bu sınıfland ı rmanın büyük it i razlara u ğ rayaca ğ ı mu­hakkaktır. Fakat bu çeşitl i fi kirle rden hang is in in doğru ve i lmi olduğu ise, ancak b i r tarih kuru ltayında anlaş ı lab i l i r .

Burada konuşacak bi lg inler fik i rlerin i savunmak iç in büyük

çalışmalara koyulacaklarından , belki yen i tarihi belge ler ve ger­çekler de ortaya çıkar.

Medeni mil letler kendi tarih lerindeki h ü kümdar sü la le lerin i kesin şekilde bi l i rler. Bi lmed ikleri şey, çok d efa , i l k hanadanın i l k hükümdarlarına a i t tahta çıkış ve ö lüm tarih lerid i r . B iz ise , Tür­kiye'de hangi hanedanların yüksek hakimiyeti e l inde tutmu ş ol­duğunu bi le bi lmiyoruz.

32

Türk Devletleri

C. Osmanli Padişahlar1n1n Say1s1 Şimdiye kadar kaç Osmanl ı padişahı geldiği hakkında dah i

ortak kanaatimiz yoktur. Klasik telakkiye göre Osman Gazi i le

başlayan ve IV. Mehmed ile biten Osmanl ı padişahları ; 6 Meh­med, 5 Murad, 4 Mustafa , 3 Osman , 3 Ahmed, 3 Sel im , 2 Bayezid, 2 Süleyman, 2 Mahmud, 2 Abdülhamid, 1 Orhan , 1 lb­rah im, 1 Abdülmecid, 1 Abdülaziz olmak üzere 36 kişidir.

Fakat acaba bu telakki doğru mudur? Yıldırım Bayezid' in oğul ları olan Süleyman, Musa ve Mustafa Çelebi ler i le Fatih ' in oğlu Sultan Cem de Osmanl ı padişahları arasında deği l midir? Şimdiye kadar ki Osmanlı tarih i , saltanatı ele geçiren padişahla­rın meşru olduğunu bel irtmek düşüncesiyle yazıldığ ından , bazı tarih i gerçekler kasten örtbas edi lmiş olamaz mı? Sizce Osman­lı padişahları klasik 36 kişiden ibaret değildir.

N itekim XIV. yüzyılda yaşayıp bugünkü bi lgimize göre i lk

Osmanlı tarih in i yazan meşhur şair Ahmedi, Yı ld ı rım Bayezid'­den sonraki Osmanlı padişah ı olarak Süleyman Çelebi'yi tanı­d ığ ı g ibi , 11. Murad ve Fatih devirlerinde yaşayı p Behçet üt­Tevarih adl ı umumi tarih i yazan Şükrullah da Yı ldır ım'dan sonra Süleyman Çelebi 'n in hükümdarl ık ettiğ in i kabul etmektedir. Şük­ru l lah , Süleyman Çelebi 'den sonra Anadolu'da Çelebi Su ltan Mehmed, Rumeli 'de de Musa Çelebi olmak üzere iki pad işahın birden tahta çıktığını yazmaktadır.

Şükrullah'tan biraz daha sonraki müverrih Aşıkpaşaoğlu'nda

da Süleyman Çelebi 'nin Osmanl ı padişahı sayı ldığına dair bazı

imalar vardır.

Daha sonraki Osmanlı müverrihleri tarafından Süleyman Çelebi i le Musa Çelebi 'n in padişah sayılmayışın ın sebeb i , iç kavgalardan sonra diğerlerinin öldürülerek Çelebi Sultan Meh­med nesiin in hakimiyete geçmiş olması ve ihtimal ki o zaman meşru sayılmayan bir saltanatın meşru gösteri lmek istenmesi-

3 3

www. tutkuyayinevi.com

dir. Son devir tarihçi lerin in çoğu ve bu arada "Osmanlı Tari h i Kronolojisi" ad ı veri len b i r eser yay ın iayan i sma i l Ham i Daniş­mend , Süleyman ve MOsa Çelebi leri Osmanlı pad işahlar ı a ra­s ında ·saymamakta , sebep o lara k d a bun la r ın bütün Osm anl ı ü lkesine sahip olamad ı klar ı n ı i leri sürmekted i r.

Halbuki eski Tarih Encümeni üyelerinden merh u m Ali Seyd i Bey, 1 329'da yayın lad ığ ı Osman l ı Tarih i 'nde Y ı ld ı r ı m B ayezid ' ­den sonra Çelebi Süleyman ' ı beşinci pad işah o lara k kabul et­

mektedir. O zaman devletin başkenti Ed i rne o lduğundan, baş­kente hakim olan şahzadenin meşru hükümdar sayı lma s ı d a b i r dereceye kadar doğrudu r. Y ine Y ı ld ı rı m Bayezid ' in oğu lla rından Mustafa Çelebi 'n in Rumel i 'de , Fatih ' i n oğ l u S u ltan Cem ' in de Anadolu 'da padişah l ı kları n ı tan ıtt ı rm ı ş o lma ları ve aylarca , hatta

y ı l larca hükümdarl ı k etmiş bu l u n ma lar ı do lay ıs ıyla , bunlar ın d a bir kalemde hükümdarlar sUs i lesinden at ı l ma lar ı d oğru değ i ld i r .

B irçok beylere ve vezi rlere h ü kümdarilkiarın ı kabu l ettiren, para bast ı ran , ordusu olan ve memleketin büyük bir k ı s m ında uzu n

zaman pad işahl ı k eden b i r prens in padişah sayı l ı p say ı l a m aya­

cağ ı , ancak, i lmi b i r kuru ilayda karar a l t ına a l ınab i l i r.

Fakat mesele bu kadar da değ i ld i r. Son y ı ll a rd a Osman Ga­zi i le Orhan Gazi aras ında başka b i r pad işa h ın da h ü kü m d a rl ı k ettiğ i iddia o lunmuştur. Amasya Tarih i müverri h i m e rh u m Hüse­

yin H üsamedd in Efend i , Tarih Encümeni M e c mu as ı ' n d a ki b i r

etüdü i le Osman Gazi 'den Osmanl ı taht ı na oğ lu Al i E rden B ey'­

in geçtiğ in i , dört y ı l padişah l ı ktan sonra d iğer Anado lu beyle ri n ­

den yard ı m gören kardeşi O rhan Gazi ta raf ından ta httan ind i ­ri ld iğ in i iddia etmişti r . B izans kaynaklar ı nda da buna benzer bi r vak ıa kayıtl ı o lduğu iç in Hüseyin Hüsameddin Efend i 'n i n i dd ias ı ciddiyelle tartış ı lmaya değer mah iyettedir .

34

Türk Devletleri

Tarihindeki Terimlerle Özel Adlarin imlasi Umumi Türk tarih inde de bulunan bu mesele, Osmanl ı tari­

h inde belki daha şiddetle kendini göstermektedir. Okul kitapla­rında olsun, i lmi eserlerde olsun özel adlardaki "d-t" meselesi keyfi imiaya tabi olmakta devam etmekted ir. Tarihteki Ahmed , Mehmed , Mahmud adlarının sonu "d" i le mi , "t" i le mi yazı lacak­t ır? Bu hususta ortak bir kanaat yoktur.

Yeni harflerin kabulünden sonra azalacağ ına, büsbütün ar­tan imla anarşisi , tarih i adiara da si rayet etmişti r. Ben, tarih i şahsiyetlerin adlarının as ı l larındaki şeki l leriyle, yani Ahmed, Mahmud şekl inde yazı lmasına taraftarım. Bugün yaşayanlar ise kendi adlarını istedikleri imla i le yazmakta serbesttirler. Başka­ları da onların bu hakkına uymaya mecburdur.

Tarihi terimierin imlası da ayrı b ir meseled ir. Osmanl ı devri­

nin başbakanları olan şah ısların unvanı hangi imla ile yazı la­

cakt ır? Bazı ları bununda asl ıdaki imla ile "sadr- ı azam" şekl inde yazı lmas ını uygun buluyor. Bir k ıs ım ise Türkçeleşip halka mal olmuş bulunan bu kel imeyi umumun söyleyişi üzere "sad ı r­azam" şekl inde yazmayı doğru say ıyor. Bunun gibi , Diyanet iş­leri Başkanı olan zatın unvanı , eski okuyuşa göre "şeyhül islam" m ı , yoksa halk söyleyişi şekl inde "şehislam" mı yazı lmal ıd ı r? Türlü türlü prensipiere göre yazı lan ve manevi bir güçsüzlüğün

bel irtisi olan bu hale ancak i lmi bir kongre son verebi l i r.

3 5

iKiNCi BÖLÜM ••

TURKLER NASIL •• ••

MUSLUMAN OLDU?

www. tutkuyayinevi. com

Türklerin Islamiyel i le tan ışması Peygamberi m iz zam a n ı na kadar uzan ı r. l ik islam şehid i Hz. Sümeyye'n i n , emsals iz k ı l ı çlar yapan Süreyç ai lesinin Türk olduğ u ; Peygamberi m iz in b ir Türk çad ı rı nda ilikafa çeki ldiğ i , Türkleri takd i r eden çok say ı d a had isi bulunduğu göz önüne al ınacak olursa , atalarım ız ın Asr- ı Saadet'­den başlayarak, islam'a geçtiğ i anlaşı l ı r.

As ı l lslamlaşma, Emevi ordu ları n ı n Aşağ ı Türkistan 'a g i r­mesinden sonrad ı r. Türkler s ı n ı r boylar ında is lam Din i 'n i tan ı ma f ırsatı buldukça onu benimsiyorlard ı . Hazar Türkleri 732'de , i s­lam' ı resmen kabul etmişlerd i . Araplar ı n ı rkç ı l ı kla rı onlar ı i s l am '­dan soğuttu; SOO'lerde Islam'dan ayrı ld ı lar. Karay Türkleri Ha­

zarların torunlarıd ı r . Bunu saymazsak i lk M ü sl ü ma n o lan T ü rk devleti it i l (Volga) boyunda yaşayan Tü rkle ri n ku rmu ş o l d u kla rı

Bulgar Devleti oldu . (Bunlar Kama veya Çu lman ad ı i l e d e a n ı ­

l ı rlar.) it i l Bulgarları ' n ın hükümdan Alm ış Han , Bağdat'da ki Ab­basi hal ifesinden din adamı ve kale yapmas ı n ı b i len insan lar i s­temişti . Istenen insanların 922 y ı l ı nda Bu lgar başkentine ge ld iğ i b i l inmektedi r. (Volga Bulgarları ' n ın bu tarihten b i raz önce M ü s­

lüman olduğu anlaşı l ıyor. )

Bulgar Türkleri i lk y ı l larda , eski ört ve adetleri n i , baz ı la r ı i s­

lam'a uymasa da devam ettiriyorlard ı , ama is lamiyel kon u s unda

38

Türk Devletleri

çok samimi id i ler; geceler kısa olduğu içi n , sabah namazın ı ka­ç ı rma korkusuyla çok defa h iç uymuyorlard ı . Bun lar ayn ı za­manda, Müslüman olmayan komşu Türklerle savaşıyordu . Baş­kurtlar o s ı rada H ı ristiyan olacakken, Bulgarlar bunu engel le­mişti r . ( it i l Bulgarlar ından önce , hanedan ve ordu hakimiyetine dayal ı , Tolu noğu l lar ı , i hşidler , Sacoğu l lar ı g ibi M üslüman Türk devletleri olduğunu da bi lel im . )

Aşağ ı Türkistan bölgesinde (Aral Gölü 'ne dökülen Ceyhun havzası ) M üslüman Türk nüfusu g itgide artıyordu ; bazı şehi rle­rin nüfusu çoğunlukla Müslüman olmuştu . Burada yaşayan Türk­ler, soydaşları n ı n Müslüman olmas ı için , ü lkelerine ak ın eden gazi lere mal ve para yard ım ında bulunuyorlard ı . Karluk ve Oğuz boylar ı n ı n kitleler hal inde M üslüman oldukları görülüyordu . Müs­l üman nüfusunun kabard ı ğ ı Türk şeh irlerinde is lam medeniyeti de i l k büyük meyvelerin i vermeye başlam ıştı ; buralarda büyük a l imler ve d indarlar yetişiyor, bunlar Müslüman l ığ ı n yüksek me­deniyetin i temsi l eden kimseler olarak islam' ı sevdiriyorlard ı .

Türklerin Müslümanl ığa girmeleri uzun zaman içinde ve ya­vaş yavaş devam etmiş, 1 0 . yüzyı lda ise çok büyük b ir h ız ka­zanm ışt ır . Asl ı nda bu gecikmenin sebeplerinden biri , Erneviierin is lamiyet'den çok, Arap hakimiyetine önem vermeleri ve Aşağ ı Türkistan bölgesinde yen i b ir d in i n haberci leri g ib i değ i l de, işgal ordusu gibi davranmalarıyd ı . (Hazarları k ızd ı ran durum) Kendi­lerin i kabul ettirmek için çok da insan öldürmüşlerd i .

Türklere (Türgiş kağan ı na) i l k Müslüman l ı k tekl ifi 8 . yüzyı l ortas ı nda geld iğ i ha lde buradaki Türkleri n devlet ha l i nde Müs­lüman olmalar ı ancak iki yüzy ı l sonra , Karahanl ı lar zaman ında mümkün o lmuştur. Ha lk ın Müslümanl ığ ı , Abbasi h i lafetin in baş­lad ığ ı 750 y ı l ı ndan sonra iyice artm ışt ı r. (Türklerle Araplar i l k defa H z . ömer zaman ında karş ı laşm ışt ı . Peygamberimiz, "Türk­ler size i l işmed ikçe, siz de onlara i l işmeyin ! " demiş olduğu iç in Ha l ife , ordular ın ı n Türk toprakları na girmesine izin vermemişti . )

39

www. tutkuyayinevi.com

Göktürklerin , Çin h i leleri i le ik iye bölündüğü ve zay ıflad ı ğ ı 640 - 680 yı l ları arasında Türk toprakları onların işga l ine uğra­d ı . Batı s ın ı rlarında oturanlar da Arap-Emevi ord ular ının baskı­

s ıyla karşı laştı lar. Türkistan ve Afganistan bölgesindeki Türk bey­leri Arapların i lerleyişini durdurdu . Fakat kendi a ra lar ındak i an­laşmazl ı klar yüzünden zayıf düşünce bundan faydalanan Emevi kumandan ı Kuteybe, Samerkant ve Taşkent'i işgal etti . Bu şe­h irlerdeki i lk cami ierin yap ı lmas ıyle Türkler, is lam Din i 'ni göre­rek öğrenmeye başlad ı lar. Ik inci Göktürk Hanedanı kurulu p , Türk devleti kuwetlenince, Emevi ordular ın ın i lerlemesi d u rd u , Kül Tigin buralara kadar gelerek batı s ı n ı rları n ı güvenlik a l t ına ald ı .

Göktürklerin 745'te Uygur ve Basm ı l Türkleri tarafından y ı ­k ı lması üzerine Arapların karş ıs ında sadece Türg iş Kağanı Su lu kald ı . O da , kumandanlarından biri tarafından öldürü lünce , Türk ülkeleri , doğudan i lerleyen Çin i le batıdan i lerleyen Arap kuvvet­

leri arasında bir çekişme konusu hal ine geld i . Tam o s ı rada

Emevi Hanedanı i ktidardan atı larak yerine Abbasi ler geçti ve

Arapların Türkistan siyaseti yumuşad ı . Öbür yandan büyük Çin ordusu Taşkent'e kadar gelmiş , Ç in l i ler, Taşkent Beyi Bağatur Tudun'u hi le i le öldürmüşlerd i . Bağatur Tudun'un oğ l u Arap lar­dan yard ım istedi . Ziyad komutasında gelen Abbasi ordusu Ta­

las şehri yakın ında Çin ordusuyla karş ı laşt ı . Ç in l i ler ga l ip ge l i r­

se, Türkler belki her şeylerin i kaybedeceklerd i . Araplar ga l ip ge­l i rse Türklerin intikamı a l ınmış olacaktı .

751 y ı l ında Arap ve Çin ordu ları Talas yak ınlar ında karş ı laş­

tı . Çin l i ler sayıca çok üstündü. Araplar da h iç bi l medik leri b i r mil letle savaşıyorlard ı ; zorlanmaya başlad ı lar. Türk-Karlu k Bey' i savaşı tepeden seyrediyor ve Arapların ga l ip gelmesin i i st iyor­du. Müslümanların zorland ığ ın ı görünce, emrindeki süvari bir l i k­

lerin i savaş meydan ına sürdü . Akşama kadar Ara plar i le Karlu k­lar, Çin ordusunun tamamın ı yok etti ler.

40

Türk Devletleri

Talas Savaşı'nın sonucu olarak Müslümanl ık Aşağ ı Türkis­tan'da tutunmuş ve Türkler de Çin tehl ikesinden uzun bir zaman için kurtulmuş oldular. Artık Araplar i le barışmaz bir düşmanl ı k­ları yoktu .

Araplar, Aşağ ı Türkistan'a gel ince Türklerin ahlaki güzel l ik­lerini, idareci l ik ve askerl ikteki üstünlüklerini gördü ler. Bunların şöhreti ta uzak islam beldelerine kadar yayı ld ı . Herkes Türkler­den bahsediyordu. Müslümanlar arasında, Türkler lslamiyet'e gir­dikleri takd irde art ık hiçbir gücün lslam'a karşı çıkamayacağ ı inancı doğmuştu . Hz. Muhammed' in Türkleri öven müjdeli söz­ler söylediği ortaya konuluyor, bazı Kur'an ayetlerinde Türklerin

anlatı ld ığ ını söyleniyor, Kur'an'da ad ı geçen Zülkameyn, Oğuz Kağan'd ı r denil iyordu. Kaşgarl ı Mahmud , Araplara Türkçe öğ­retmek için "Divan-ı Lügat'it Türk" ad ı ile bir kitap yazd ı . Burada, iki kutsl hadisten bahsediyordu:

"Cenab-ı Hak diyor ki : Benim Türk ad ını verdiğim ve Doğu'­

da yerleştirdiğim askerlerim vard ı r ki, bir kavme karşı gazaba

gelecek olursa m , Türk askerlerimi o kavme h ücum ettiririm". Ve "Türk d i l ini öğreniniz, çünkü Türkler in çok uzun zaman sürecek bir hakimiyetleri vard ı r."

Arap edebiyatç ı ları ve tarihçi leri de Türkler hakkında övgü dolu şeyler yazmışlard ı r. Bunlardan Cahiz, "Türklerin Faziletleri" ad l ı kitab ında şöyle demektedir: "Savaş sanatı Türk'e, bi lg i , tec­rübe , siyaset ve sair yüksek vasıflar kazand ırmışt ır. Türk daima sözünde durur ve hi le bi lmez. Türk hakanı h i leyi sadece savaş­ta yapar. ikiyüzlü olanları en kötü insan sayar. Arap ordularını Türkler kadar titreten başka bir mil let yoktur. Türkler daima soy­larıyla iftihar ederler, vataniarına ve di l lerine çok bağl ıd ırlar. Düş­manlarını esir al ınca onlara iyi l ik ve ikramda bulunurlar."

9 . yüzy ı l ın ortalarında Abbasi ordusunda çok sayıda Türk

vard ı . Abbasiler de Emeviler gibi Türkleri islam-Bizans s ın ı rına

yerleşti rerek, onlar ı H ı ristiyanlara karş ı s ınır bekçi leri yaptı lar.

4 1

www.tutkuyayine vi. com

Böylece Türkler, Selçuklu akı n ı ndan çok önceleri Anadolu 'ya gelmiş ve oralarda yerleşmiş o luyorlard ı . B izi m ha lk ı m ız ın çok okuduğu ve sevdiği Battal Gazi Desta n ı işte bu ak ıncı Türkler devrinden kalma bir destand ı r.

Karahanl ı lar zaman ında çok sayıda Türk kitlesi b i r anda i s­lam'a g ird i ve Islam, devletin resmi d in i o larak kabu l ed i ld i . Bu hadisade Satuk Buğra Han ' ı n pay ı büyüktü r. O , S amanoğl u beylerinden Ebu Nas ı r el iyle is la m ' ı bu lmuştu . B u k iş i Peygam­ber'i rüyas ında görmüş ve ondan şu emri a lm ış : "Kalk, Türkis­tan'a g it! Oran ın Tig in 'i Satuk Buğra Müs lüman olmak içi n sen i bekl iyor."

Ebu Nas ı r, Endican'a gelerek 1 2 yaş ı ndak i Satuk Buğra i le görüşmüş ve ona Müslüman i iğ ı öğretm iştir .

Satuk Buğra Han Müslüman olduktan sonra "Abdü lkerim" is­mini ald ı . Karahan l ı lar ı n ls lam ' ı seçmesi i le bütün Asya'da Ç in

s ı n ı rları n ı da aşan bir Is lamiaşt ı rm a hare keti başlad ı . Daha son­

ra Türklerin tamam ı Müslüman old u . Bugün say ı la rı 250 m i l­yondur.

Türklerin Gök Tan rı inancıyla (Şaman izm değ i l ) , i s lamiyat aras ı nda benzeri i kierin bu lunması on ları n i slam ' ı güçlü k çek­meden kabul etmelerine yol açm ışt ı r . Türkler, Tek Tan rı i le b i r­

l ikte Cennet ve Cehennem'e inan ı rlard ı . üste l i k i s la m ' ı n g aza ve cihada verd iğ i önem onlar ı n hayatiarı n a ve d ünya g ö rü şleri ne de uygun düşüyord u . Türkler d ünyan ı n idaresin in Ta n rı tarafı n­dan kendi lerine ısmarland ı ğ ı na inan ı rlard ı . is lam'a g i rmekle on­lar Al lah ' ın askeri oldu lar. C ihan hak im iyeti ü l kü le ri , Alla h a d ı na , aleme nizarn vermeye dönüştü .

Türklerin Müslüman olmalar ı hem Is lam tari h i , h e m Türk ta­rih i bak ım ı ndan , hem de bütün dünya i çi n pek öneml i bi r o lay­d ı r. Türkler bu sayede birl iğe kavuşmuş ve e riy ip yok olm a ktan kurtulmuşlard ı r. Bugün yeryüzünde Müslüman olmaya n Türk yok

42

Türk Devletleri

gibid ir . Müslüman olunca kendini kaybed ip yok olan bir Türk topluluğu da mevcut deği ldir . Ama Türk soyundan gelmiş bi rçok toplu luk vard ı r ki , bunlar islam'dan başka diniere girmekle hem di l lerini , hem köklerini unutmuşlar ve kaybolup gitmişlerdir. Tu­na Bulgarları buna misald ir. Şimdiki Bulgarların Türklük i le en ufak bir i l işkisi kalmamıştır.

islam olmaları sayesinde Türkler kendi lerini tarih sahnesin­de üstün mil let olarak devam ettirmenin de yolunu buldular.

Müslüman olunca, o s ırada teşekkül hal inde bulunan islam me­deniyetine katı ld ı lar ve bu medeniyet oluşturan üç mi l letten biri oldular. Islam cephesine g irmiş olmaları onları Asya bozkı rla­rından Yakındoğu'ya getird i ve orada yerleşmelerine vesi le ol­du. Bizim, Orta Asya'da kalan amca çocuklarımız bir çıkmaz so­kak içinde kald ı lar, eski medeniyetlerini biti rip tükettikten sonra, herhangi bir gelişme fı rsatı bulamad ı lar. Son y ı l larda o bölgede de sevindirici hamleler görülmektedir.

Öbür yandan islam Alemi de, Türklerin kat ı lmasıyla taze bir kan ve can buldu . Türkler islam' ı kendileri için bir mil li d in haline getird i ler, bütün benl ik ve samimiyetieriyle bu dine sarı larak 1 1 . yüzy ı ldan itibaren islam' ın düşmaniarına karşı korunması işini tek baş ına yüklendi ler.

43

Ü�ÜNCÜ BÖLÜM

GE�MiŞTEN GÜNÜMÜZE TÜRK DEVLETLERi TARiH i

www. tutkuyayinevi.com

ÖNTÜRKLER 1 PROTÜRKLER Ön Türkler ya da Prototürkler, sonraki tarih devirlerinde Türk­

ler tarafından benimsenen bazı sosya l özel l i k lere sa h ip o lan ,

Türk d i l a ilesine mensup d i l ler konuştu klar ı tahm in ed i len , Bazı

b i l im adamları ön Türkleri etn i k veya siyasi an lamda Türklerin

ataları olarak kabul ederler.

Protatürk sözcüğü, özel l ikle antik Ç in yaz ı lar ında tarif ed i len

ve günümüzde sadece Çince adlar ı i le tan ı lan baz ı ha lklar iç in

kullan ı l ı r:

Tukyu (Tue'kue, Tuyku ya da Tu'kut)

Hiung-nu

Çu

Sien pi

Yüan yüan

Vu sun

I l i

Bazı bi l im adamları , antik Çin yaz ı lar ı nda sözü ed i len "Tue'­kue" sözcüğünün Türk anla m ı na geld iğ in i kabu l ederle r ve

46

Türk Devletleri

"Türk" olgusunu Mi lattan önceki yüzyı l lara kadar geri götürme­n in mümkün olduğu görüşünü savunurlar.

Ancak çoğu bi l im adamı , M.S . 6. yüzyı l ortalarında Kök Türk Devleti 'n in ortaya ç ık ış ından önceki dönem için "Türk" sözcü­ğünü kul lanmaz ve bundan daha eski olan ve Türklerle akraba olduğu düşünülen halkiara Protatürk veya Ön Türk ad ın ı verir.

Ön Türk arkeoloj is in in alt s ın ı rı n ı bel i rlemek mümkün değil­dir. Di le i l işkin veri lerin bulunmadığ ı bir çağda neyin "Ön Türk" say ı lacağ ı na bağ l ı olarak, MÖ 1 4 . binyı la kadar geriye g iden bir dönemde Avrasya kıta grubunda bulunan çeşitl i i nsan izlerini Ön Türk tarih ine ait saymak mümkündür.

Kazakistan , Alt ın Elbiseli Adamın (Esik Kurgan ı ) , Türk tari­h in in en eski yazı l ı belgesi olduğu kabul edilmektedir. Karbon testlerin in sonucuna göre ele geçen hazinenin geçmişi M .Ö . 4-5. yüzyı l lara dayanmaktad ır . Hazinenin en değerli parçası şüp­hesiz ki d ibinde Göktürk abecesi i le yazı l ı iki satı rl ı k metin bulu-nan gümüş tast ır.

1 970 y ı l ında, Kazakistan'da Almatı ' n ın 70 km . kuzeyinde Esik kasabas ı nda, garaj yapmak ve yol açmak için alçak bir te­penin düzelti lmesine çal ış ı l ı rken rastlantı eseri bulunan bir Türk Tegin ' ine ait kurganda Alt ın pul larla kapl ı elbise ve 4800 parça-dan fazla eşyalar bulundu .

Höyüğü açan arkeologlar muhteşem bir mezarla karş ı laştı­lar. Bu , bir lahid deği l , M ıs ı r piramidlerindeki firavun odas ın ı an­d ı ran , her tarafı kapal ı , süslü kayalarla yap ı lmış bir oda id i . Bu adayı itina i le açt ı lar ve ası l şaşkınl ı k o zaman oldu . Çünkü bu ölü odas ın ı n içi p ı rı l p ı r ı l altı n eşya ile doluydu. Alt ın olmayan eşyalar da çoktu .

Bu lunan altın elbise , en göz al ıc ı ve harika nitel i kteki eşya,

altından yapı lm ış bir elbise id i . Çizmesinden başl ığ ına, keme­

rinden k ı l ı çiar ı na kadar her şeyi saf alt ın olan bir elbise. Alt ın

47

www. tutkuyayinevi.com

elbisenin başl ığ ı ok ve tuğ larla süsl ü . Al ı n h izas ı nda koç, g eyik ve at kabartmaları var. B u kabartmalara , kama k ı l ı fı nda ve öteki eşyalarda da rastlan ıyor. Be l indak i kemeri n solunda bir k ı l ıç , sağ ı nda ise bir kama ası l ı .

Ceketin altındaki d üz pantelonu n paçaları çizmenin iç ine gi­riyor. Ceket, yüzlerce üçgen alt ı n ı n b i rleştiri lmesinden meyda na gelmiş, çorabın çizme i le d iz kem iğ i aras ı nda ka l a n k ı sm ınd a yine üçgen parçalar, çizmede ise dörtgen parçalar var. Tolga­sındaki bacakları ters dönmüş geyik s imgesi Tengrici l ik'te öl ü m­süzlüğün simgesi olan s ıgun geyikti r. Tari hçi ler bu e lb isenin b ir tig ine (prense) ait olduğunu söylüyor, fakat t ig in in k im l iğ in i h e­

nüz bi lemiyorlar. Onun için yazı larda ad ı "Alt ı n E lb ise l i Ada m" olarak geçiyor.

Kazakistan'da Alma-Ata'n ı n yak ı n ı ndaki Esik höyüğünden ç ıkarı lan ve M.Ö. 5 . yüzyı lda yaşamış b ir Türk t ig i n i ne ait a l t ın

elbise. Halen Alma-Ata müzesinde bu lunan bu e lb ise ve d iğer eşyalar, 25 ası rl ı k geçmişten Türk tari h i ne ı ş ı k tutan belgelerd i r.

Saf alt ından yapı lan böyle bir elbise d ünyan ı n başka h içbi r yerinde yoktur. Kaz ım Mirşan alt ı n elbise l i ada m ı n mezarı nda bulunan yazı lar ın tamğaların ı n ve ku l la n ı lan Türkçen i n eski çağ­Iara ait olduğunu tespit etmiş ve alt ı n elbise l i ada m ı n tarih in i M .ö. 3381 olarak tahm in ettiğ in i kitaplar ında bel irtmişt ir .

Saka Türklerine a it , Mezarda , 4 .800 parça alt ı ndan başka , tabakları , vazoları , kepçeleri , ayna ve tarak k ı l ıfları n ı , g ümüş ka­şıkları inceleyen tarihçi ler, bunları n , M . Ö . 5 . yüzy ı la ait yüksek bir medeniyelin ü rün leri veya belgeleri olduğunu oyb i rl i ğ i i l e ka­bul ediyorlar. Yine bu tarihçi lerin kanaatlerine göre , bu yüksek medeniyelin kurucuları , Ç in baskıs ı i l e Altaylardan kalk ıp bugü n­kü Kazakistan bölgesine gelerek yerleşen ve Sakalar o larak an ı lan b i r Türk kavmid ir.

4 8

Türk Devletleri

Sakalar, M.Ö. 8. ve 4 . yüzyıllar arasında , önce Tiyanşan'da, sonra da güneybatı Asya'da yaşayan Turani kavimler toplulu­ğuna verilen bir add ır. Daha sonra bunlara Iran kökenli Soğdlar da karışmıştır .

Sakalar, Fergana , Kaşgar, Aral Gölü , Hazar Denizi arasında­ki alanda ve bugünkü Rusya'nın güneyinde kalan yerlerde haki­miyet kurmuşlard ı . Bunların inanışlar ı , ölü gömme törenleri ve örfleri , Altayl ı larınkinin aynı id i . Hunların ve Göktürklerin adetle­

rine de uyuyordu .

B ir yandan l ranlı ların, öte yandan Çini i ierin sürekl i baskı ları­na uğrayan Sakalar, M.Ö. 4 . yüzyı lda devlet olarak ortadan kal­d ı rıld ılar. Bugün Yakut Türkleri kendilerine 'Saka' demektedi rler.

Altın Elbisel i Adam' ın bir Türk Tig ini olduğu anlaş ı lmaktad ı r. Mıs ır piramitlerinden sonra mezarından en çok altın çı kan, baş­tanbaşa , her şeyi i le saf altından elbisesi olan veya zamanım ıza kalan yalnız odur.

Fakat Altın Elbiseli Adam' ın mezarında bulunan en değerl i şey ne bu altınlard ır, ne de d iğer eşyalar. Bu mezarda bulunan en değerl i tar ih i belge, yarıs ı k ır ık bir kab ın üzerindeki 26 harfl ik ik i satır yazıd ı r. Bu yazı , tarih i lmine, özel l ikle Türk tarih i ve me­deniyetine ış ık tutan, yeni boyutlar kazand ı ran bir belgedi r.

Bugüne kadar bi l inen en eski Türk yazıs ı , Yenisey ve Orhun anıtlarındaki yazı lard ı ve bunlar zamanım ızdan ondört asır geri­ye uzanıyordu . Oysa Esik'teki mezarda bulunan bu yazı 25 as ı r­l ık bir belge id i .

Sovyet tarihçi lerinin okuduğu 2 6 harfl ik yazının anlam ı şu­dur; "TiG iN 23'ÜNDE ÖLDÜ . ESiK HALKI N IN BAŞI SAG OL­SUN ."

Kazı devam ed iyor, Esik dolaylarında kazılar devam etmek­

ted ir. Daha büyük ve başka mezarlar da bulunmuştur. Fakat bun­

ların soyulduğu , değerl i eşyaların çal ınd ığ ı , mezarların bomboş

49

www. tutkuyayinevi. com

bırakı ld ığ ı görü lmüştür. Bununla beraber taş lah id ler , yontma lar, çeşitl i buluntu lar, ayd ınlatıc ı belge n itel iğ inded i r.

Esik höyüğünde bulunan alt ı n elbise ve d iğer eşya lar ha len Alma-Atı müzesindedir.

Balbal , Orta Asya Türklerinde, şaman l ı k d in in in geçerl i l i ğ in i yayg ın olarak koruduğu dönemde, ö len savaşçı lar ın kurgan de­ni len mezarların ın etraf ına d iki lmiş , savaşçı n ı n öldürdüğü d üş­manları s imgeleyen , gene l l i kle b i r taş parças ı n ı n üzerine yon­tulmuş bir elinde k ı l ıç , figürlerinden oluşan heykel lere veri len ad .

Eski Türklerde kişin in an ı lması için mezarı n ı n veya bazı kurgan­ların etrafına d iki len taş .

50

•• •• •• •• • HUN KULTURU ONCESI •• • • TURK BILEŞENLERI

www. tutkuyayinevi. com

ANAV KÜLTÜRÜ ; Öntürklerin o luşturdukları Orta Asya kültür bölgesi . MÖ. 4500 i le MÖ. 1 000 y ı l l a rı a ras ı na tari h len i r. Türkmenistan' ın başkenti Aşkabat yak ın lar ı ndaki Anav bölge­sinde yapı lan kazı lar sonucu ortaya ç ıkm ı şt ı r.

Kazı lar sonucunda bu kültür çevresindeki insanlar ı n , yerle­şik oldukları , tuğladan yap ı lma evlerde oturdukları , dokumacı l ı k ,

toprak ve bak ır işlemeci l iğ i , koyun , keçi , s ı ğ ı r ve deve besledik­leri ve yan ında Tarımda yaptı kları ortaya ç ıkm ışt ı r.

AFANESEVO KÜL TÜRÜ ; Orta Asya'daki en eski Türk kültür çevrelerinden birid i r MÖ. 3000 i le MÖ . 1 700 aras ına tarih­lenir. Altay ve Sayan dağlar ın ı n kuzeybat ıs ı ndak i bozk ı rlarda gel işmiştir. Avcı l ı k , hayvancı l ı k , taştan ve bak ı rdan eşya lar yap­t ıkları kazı lar sonucu ortaya ç ıkm ışt ı r.

Kurot ve Kuyum kurganları ndan ç ı kan bu luntu lar, bu kü ltür

çevresinde yaşayan insanların at, s ığ ı r ve deveyi evci l leşti rmiş oldukları , bak ırc ı l ı ğ ı b i ld ikleri , avcı ve savaşçı b i r toplu l u k o ldu k­ları anlaş ı lmaktad ı r. Türkologlar, Altay' larda ge l işen bu kü ltürü n

Orhun nehirleri bölgesin i de etkisi a lt ı na a lara k Orta Asya me­

deniyetinin temel ini oluşturduğu fi krin i benimsemekted i r.

5 2

Türk Devletleri

KEL TEMiNAR KÜL TÜRÜ; M.Ö. 3000 y ı l larında Aral gö­lüne dökülen Amuderya deltası civarında bal ıkçı l ı k ve avc ı l ı kla uğraşan bir Orta Asya kü ltürü . Bu çevrede i nsanlar yerleşik b i r hayat tarzı benimsemişlerd iL

ANDRONOVO KÜL TÜRÜ; Altay-Tanrı dağları , Güney Sibirya ve Hazar' ın doğusuna kadar uzanan bölgede gel işen Orta Asya Türk kü ltür çevresi . MÖ. 1 700 ile MÖ. 1 200 aras ına tarih leniL Afanasyevo Kültürü'ne benzeyen ve daha i leri bir se­viyeye u laşan kültürde bakı r araçların yanı s ı ra tunç ve altından araçlara da rastlanmışt ır. Eşyalarını hayvan figürleri i le süsle­yen bu kü ltür atı evci l leştirm işti r.

KARASUK KÜLTÜRÜ ; MÖ 1 200- MÖ 700 y ı l ları aras ına tarih lenan Orta Asya Türk kültür çevresi . Bu kültür ad ın ı Yeni­sey ı rmağ ının kol larından biri olan Karasuk nehrinden almışt ı r. Orta Asya uygarl ığ ında demir ilk defa bu bölgede işlenmiştir.

Keçeden dokunan çad ı rlarla örtülü dört tekerlekli arabaların kul­

lan ı ld ı ğ ı yap ı lan kazı lar sonucunda tespit edi lmiştir.

Ölü gömme adetleri ve seramik süslemeleriyle Andronovo kü ltürüyle benzerl i k gösteren Karasuk kültürü çevresinde yaşa­yan insanlar, at, deve , s ığ ı r ve koyun beslemekte, dokumacı l ığ ı bi lmekte id i ler.

Bu devreye ait kurganlardaki buluntular aras ında yüzük, bi­lezik, küpe g ibi süs eşyalarına rastlanmaktad ı r. Kabzaları hay­van fıgürüyle süslenmiş hançerler, Orta Asya'daki iskit gelene­ğin in bel irtis id ir. Atl ı-göçebe kü ltürünün Orta Asya'ya tamamen yayı larak lskit ve Hun kültürünün temelini oluşturmuştur.

ÇU DEVLETi ; Çu halk ı M .Ö. 1 050 i le 249 tarih leri aras ın­da varl ı ğ ı n ı sürdürmüş ön Türkler (Prototürkler) toplu luklar ın bi­

ri . Çin kaynaklarında Çular, Tik'ler' in bir bölümü olarak gösteri l i r­

ler. Çular Çin 'e Türkistan'dan gelmişler, M .Ö. 1 1 1 6 - 247 yı l ları

arasında Çin 'i yönetmişlerd iL Bunlar Çin'e yeni b ir yönetim sis-

5 3

www. tutkuyayinevi. com

temi ve yeni inançlar getirmişlerd i r. (Tik , Türk sözcüğünün ad ı ­n ın Ç in di l indeki eski yazı l ış biçimi) M.Ö. 1 200 y ı l lar ından M.Ö 247 yı l larına değin egemenl ik süren Çu Devleti tari hte ad ı b i l i ­nen i lk Türk Devletid ir.

Çu Devleti 'nin ad ı Türkoloji kitaplarında Chou , Tcheou , Cov olarak da geçer. Çu Devleti bir boylar birl iğ i id i . Çu hanedan ı n ı n

yönetimi altındaki bu devlet, Kuzey Ç in'de (Ordos bozk ın i l e onun güneyinde uzanan Şen-si ve Kansu bölgeleri) bu lunma k­

tayd ı . Çu Devleti , Kuzey Çin'de yaklaş ık olarak 800 yıl egemen­l ik sürmüştür. Çu Hanedan ı , uzun süre b ir Çin sülalesi sanı ld ı . Bu yüzden eski tarih ve Türkoloji kitaplar ında , Ç u Devleti 'nin b i r Ç in devleti olduğu bel irti l i r. Fakat yap ı lan araştı rmalar, Çu Sü la­lesi'nin bir Çin sülalesi olmad ığ ı n ı ortaya koymuştu r. Çu lar' ı n Türk ırkından bir kavim oldukları çeşitl i Türkolog ve tarih b i lg in­

lerinin araştırmaları i le birçok kanıtla desteklanerek ortaya kon­muştur.

i lk Türkler Su kavmi diye anı lan bu ilk Türklere komşular ı Çinl iler Su ve

Se, iranillar Sak veya Saka , Yunanl ı lar Skit/Skolot/Oskolot ( ls­kit) ad ın ı vermişlerdir.

Milattan 4 bin y ı l önce Anadolu 'nun Doğu ve Güneydoğu bölgeleri dah i l , Mezopotamya d iye anı lan bug ünkü S u riye ve

I rak toprakların ı da içine a l ıp geniş bir sahada üstün lüğünü h is­

settirerek ayrı ayrı bölgelerde kral l ı klar tesis eden Subar/Suvar Türkleri 'n in yaşayan torunları olarak kabul ed ilen Subar Türkle­ri , meskun bulundukları coğrafyada, adları n ı aynen veya bunla­rın değişik, yahut ekler almış şeki l lerin i muhafaza etmekted i rler.

Tarihçe Diyarbakır ve Harput mınt ıkas ında kuru lan 'Sup Kra l l ı ğ ı 'n ı

Subar Türkleri kurmuştu . Sup' ad ı , bazı kaynaklarda 'Su kh ' şek­

l inde geçer. Zazalar, günümüzde dahi D iyarbak ı r i l ine Suk der-

54

Türk Devletleri

ler. Zazalar' la meskCın bu lunan Diyarbak ır' ı n Eği l bucağ ındaki eski Sup krallarına ait mezarlar mevcuttur.

Urartu lar, Harput mıntıkas ına Supani ad ını veriyorlard ı . Di­yarbakır'da S ı pani ad ında bir köy mevcuttur. Palu 'da, Sebiterias adını taşıyordu . Bu isim 'Subari' n in bozulmuş bir şekl idir. Urmiye Gölü kuzeyinde akan Sibir çayı da bunları n ad ın ı taşır. Orta As­ya'daki Sibirya ad ı , yine bunlardan kalmadır. Sipki , Sibki, S ip­kan i , S ibari (Zibari) gibi aşiret i� imlerinin kaynağ ı da yine bun­lard ı r.

Subarlar-Su Uruğu Subar'ların d iğer ad ı Suvar'd ır. Ağrı , Elazığ, Erzurum ve Bit­

l is'te Suvar ad larını taşıyan köyler vard ır . Palu , H ınıs ve Bin­göl 'de, Suvarlar anlamına gelen, Suvaran isiml i köyler mevcut­tur. Ad ıyaman' ı n Besn i i lçesinde ve Malatya'da Suvarl ı ad ında b irer köy bulunmaktad ır. Malatya'nın Pütürge ilçesinde, Siver

bir köydür. Zaza l ığ ın güney hududunda önemli bir yer tutan Si­verek ad ı da anılmaya değer. "S" ve "Z" değişimi i le Tuncel i 'nin

Pertek i lçesinde Ziverek ad l ı köyler de d ikkat çekicidir. Ayrıca ; Şuvan (Suvan/Sivan) , Çuvan, Şiveli (Sivel i ) , Sivelan gibi aşiret isimlerinin sonlarındaki '-an' çoğul ekini kald ırd ığ ımızda, arta ka­lan; Şuv, Çuv, Siv g ibi sözlerin, eski Türkçe'de Su anlam ına geldiği görü lür. Şu halde, bu aşiret isimleri de eski kökün birer miras ı d ı rlar . B ingöl 'ün Genç ("Dareyhini") i lçeşinin hemen he­men tamamını kaplayan geniş bir mıntıkada 33 köy (muhtarl ı k) ve 86 tane de mezra vard ı r ki , bütün bunları bünyesinde topla­

yan bu bölge Sivan ad ıyla anı lmaktad ı r. Sivan, 'Su' lar' yani Su uruğundan olanlar demekti r.

5 5

• •

TURK BOYLARI

www. tutkuyayinevi. com

AFŞARLAR (AVŞARLAR) On birinci yüzyı ldan itibaren mühim rol ler oynamak suretiyle

adlarını zamanımıza kadar yaşatm ış Oğuz boyu . Bozokiarın Yı ld ızhanoğul ları kolundand ı rlar.

Büyük Selçuklu Devletinin kuru luşundan önce diğer Oğuz

boyları i le beraber, K ıpçak çölünde yaşarlard ı . 1 1 35-1 1 36 y ı l la­rında reisieri Arslanoğlu Yakub Bey kumandas ında gelerek H u­

zistan'a yerleşti ler. Yakub'dan sonra Afşarların baş ına Aydoğdu bin Küşdoğan geçti . Şumla lakab ıyla anılan bu bey , Büyük Sel­çuklu Devleti 'nin zayıflamasından faydalanarak , Huzistan'da Sel­çuklu hakimiyetine son verd i ise de, 1 1 59'da Irak Selçuklu sul­tan ı Mel ikşah gelerek tekrar Huzistan'a hakim old u .

B u devrede Şumla d a Mel ikşah ' ın h izmetine gird i . 1 1 94 yı­l ı nda Abbasi hal ifesi En-Nas ı r l i-Dini l lah , veziri i bn-ü i-Kassab

kumandas ında Huzistan bölgesine b i r ord u gönderd i . i bn-üi­Kassab, Huzistan' ın başşehri Tuster' i ve b i rçok kaleleri zaptet­tikten sonra , Şumla'nın a i lesini ve çocuklar ını toplay ıp Bağdad'a götürdü . Böylece Huzistan'daki , Avşar Şumla ve oğu l lar ın ın ha­

kimiyeti sona erip , ü lke , hal ifenin topraklar ına katı ld ı .

5 8

Türk Devletleri

Diğer taraftan Malazgirt Savaşından sonra, Anadolu'ya Türk­menlerle beraber göç eden Afşarlar, Selçuklu Devleti 'nin uç bölgelerine yerleşti ri lmişlerd i .

N itekim Anadolu 'da yerleşim yerleri arasında Avşar ad ı , Ka­yı lardan sonra ikinci s ı rada gelmektedir. Bu yer adları Avşarla­rın Türkiye'nin fetih ve iskanında Kayı ve Kınıklar gibi birinci de­recede rol oynad ıklarını göstermektedir .

Yine kaynaklara göre Karamanoğul ları Beyliğ ini kuran ai le­nin Avşar boyuna mensub olduğu bel irti lmektedir. Osmanl ı ve Iran tarih inde öneml i rol oynayan Avşarlar, Anadolu'ya on üçün­cü yüzyı lda göç edenlerd i r. Bu ikinci göç hareketi s ı rasında Anadolu 'ya gelen Avşarların bir bölümü , Akkoyunluların i ran' ı ele geçirmesi üzerine , Mansur Bey önderl iğinde l ran'a giderek Huzistan'a yerleşti . Anadolu'da kalanlar ise; daha çok Malatya ve Doğu Anadolu'da bulunuyorlard ı . Bunlardan büyük bir bölü­mü on altıncı yüzyı l başlarında lran'a göçerek Urmiye'den Her­

at'a kadar olan geniş bir bölgede yerleşti ler ve Nadir Şah, 1 736'­da bunlardan Afşarlar hanedanını kurdu.

I ran Afşarları ; Mansur Beğ Avşarları , lmanlu Afşarı , Alplu

Avşarı , Usalu Afşarı , Eberlu Afşarı olmak üzere, başl ıca beş

büyük oba id i .

Safevi hükümdan Birinci Şah ismai l , Afşarları sınır koruyu­

cusu olarak Horasan'a yerleştird i . Safeviierin zayıfladığ ı bir dö­

nemde, Afşarların l ideri Nadir; Afşar, Celayir ve diğer Türkmen­

leri etrafında toplad ı ve ikinci Tahmasp' ın hizmetine girdi . i ran

topraklarından Afganları ç ı karınca , nüfuzu artt ı . Sonra ikinci

Tahmasp' ı tahttan ind irerek yerine Üçüncü Abbas' ı şah yaptı .

Kend isini de saltanat veki l l iğine geti rd i . 1 736'da da kendi şahl ı­

ğ ını i lan etti . 1 737'de H ind istan seferine çıkarak Delh i 'ye kadar

i lerled i . Bir suikasdden sonra idareyi sertleştiren Nadir Şah , Af­

şar ve Kaçar Beyleri tarafından öldürüldü . Horasan' ı yöneten to-

59

www.tutkuyayinevi.com

runu Şahruh'un ölümünden sonra Iran Afşar yöneti m i d e sona erdi .

i ran Afşarları günümüzde, Urmiye gölünün kuzey batıs ı nda Hemedan, Kirmanşah, Nişabur, Kerman' ın güneyinde d ağ ın ık halde yaşamaktad ırlar.

Afşarlar, hal is Türk olup, i ran'dakiler hariç hepsi Eh l- i s ü nnet olup, Hanefi mezhebindedirler.

Afşarlar, güler yüzlü , iyimser, hayat dolu , sakin ve terbiyel i

insanlardır. Kad ınları çok çal ışkand ı r. Ünlü Afşar k i l im ieri bu ça­l ışkan kad ınların el emeğid ir.

Günümüzde yerleşik olmalarına rağmen bir k ı sm ı adet lerini devam ettirmektedirler. Bugün Kayseri 'nin P ınarbaşı kazas ı n ı n merkez nahiyesine bağl ı bir k ıs ım köyler i le aynı kaza n ı n Pa­zarören nahiyesi köylerinden pek çoğu , Sarız kazas ı ve Tomar­za'n ın Toklar nahiyesi köylerinin yarıs ından fazlas ı Avşa rlara

aittir. Ayrıca Adana'ya bağ l ı mağara kazası köylerinden Ayvad

ve Ağdaş alan ı köyleri de Avşarlar tarafından iskan ed i ld iğ i g ib i , Çukurova'da mevcut bazı Avşar köylerinden başka Kasta mo n u , Bolu , Muğla, Isparta ve Antalya yörelerinde pek çok Avşa r köy ad ına rastlan ır.

Balkarlar Kuzey Kafkasya'daki Kabartay-Balka r Özerk Cum­huriyetinde yaşayan Türk boyu . Taulular (Dağ l ı la r) veya Ma lkar­lar diye de tan ın ırlar.

Balkarların menşei hakkında , değişik görüş ler vard ı r. Bazı araştı rmacılar, Balkar ad ın ı n Bu lgar'dan kayna kla n d ı ğ ı n ı i l e ri sürmektedirler. Ekseri araştı rmacı lara göre ise uzun müddet gö­çebe bir hayat süren ve Karaçayl ı tarla birl ikte yaşayan Ba lkar­lar, adların ın , Kırım'dan göç ettikleri s ı rada kend i leri n e önderl i k eden "Malkar" ad ında bir beyden geldiğ ine inan ı rlar . Menşe leri ­

nin, Hazar Türkleri'ne dayand ığ ın ı i leri sürenler d e vard ı r. B un­lara göre Balkarlar, 1 0 ve 1 1 . yüzyı l lara kadar bağ ı m s ı z yaşa-

60

Türk Devletleri

mış , daha sonra Ruslar veya Osetler tarafından Kafkasya'ya sürü lmüşlerdir .

Balkarlar, Alt ı nordu ve Kır ım hanl ı kları n ı n hakimiyeti altında kald ıktan sonra , 1 5 . yüzyı l sonlarında, Kır ım Hanl ığ ıyla birl ikte Osmanl ı Devleti 'n in hakimiyetine gird i ler. Balkarlar arasında, gi­derek ls lamiyet yay ı ld ı . Uzun müddet Osmanl ı himayesinde hu­zur ve güven iç inde yaşayan Balkarlar, 1 827 senesinde Rus hakimiyetine g i rdi ler .

1 9 1 7 Ekim devriminden sonra, Karaçayl ı larla birl ikte Kuzey Kafkasya Bağ ımsız Cumhuriyeti içinde yer ald ı lar. Kızı lordu, 1 92 1 'de bu devlete son verince Balkarlar, Kabartay Bölgesine, Karaçaylar ise Karaçay-Çerkes özerk Bölgesine yerleştiri ld i ler. ikinci Dünya Savaşı s ı rasında Balkarlar ve Karaçayl ı lar birleşe­rek Sovyet hükümetine karş ı çete savaşları başlattı lar. Savaş sonras ı nda , Almanlarla işbirl iği yaptıkları için , Orta Asya'ya ve Sibirya'ya sürüldüler. Yaşad ıkları bölge olan Balkariye de, Gür­cistan Sovyet Cumhuriyetine katı ld ı . 1 957 senesinde çıkartı lan bir kanunla , Balkarlar ın büyük bir kısm ı , Orta Asya'dan geri geti­ri ldi ler. Kabartay Balkar özerk Cumhuriyetine yerleştiri ldi ler. Nü­fusları 66.000 civarında olan Balkarlar, Sovyet Sosyal ist Cum­huriyetleri B i rl iğ i 'n in dağ ı l ış ından beri , yeni sistem içinde hayat­ları n ı sürdürriıektedirler.

Balkarlar, Malkar ti l (Malkar dil i) ve Tau til (Dağl ı dil i) olarak adland ı rd ı klar ı , K ıpçakça kökenl i bir dil konuşurlar. Balkarca'­n ı n , d i lb i lg is i bakım ından Karaçayca i le ortak özell ikleri vard ı r. 1 926 senesine kadar islam harflerini kullanan Balkarlar, daha sonra Latin alfabesin i ve 1 940'ta da Kiril alfabesini benimsedi­ler. Gel işmiş bir yaz ı l ı edebiyatları olmamasına rağmen , zengin bir sözlü edebiyatları vard ı r.

6 1

www. tutkuyayinevi. com

BAYAT BOYU (BAYATLAR) Oğuz boyları ndan b i ri . Bozokiar ın Gün-Hanoğu l lar ı ko luna

bağl ıd ı r.

"Devleti ve nimeti bol , devlet ve n imet sahib i " manas ı na ge­len Bayat boyunun ongunu (sembolü ) , şah i n ; şölen le rd e ki et payları , "sağkarı yağrın" (sağ kürek kemiği) k ı sm ıd ı r. Kaşga rl ı Mahmud , Divanü Lügati 't-Türk'te Oğuz boylar ı n ı n dokuzuncusu olarak, Bayat boyunu göstermiştir.

Oğuzların sağ kolunda bulunan Bayat boyu , e kseri Oğuz hanların ın ç ıktığ ı dört Bozok boyundan b irid i r. D iğer Oğuz boy­ları g ib i Sirüderya (Seyhun) Nehri k ıy ı lar ı nda ve kuzeydek i boz­k ı rlarda yaşayan Bayat boyu , is lamiyel'ten öncek i tari h inde , Korkut Ata (Dede Korkut) i l e temsi l edi lm iştir . Bayat boyundan Kara Hoca'n ın oğlu Korkut Ata , ak ı l l ı , b i lg i l i ve kera m et sahib i b ir insand ı . "Ala atl ı k iş tonlu" Kayı inal Yavku i le ond a n son ra gelen hükümdarlar devrinde ç ıkan birçok zor s iyasi mese le ler, Korkut Ata'n ı n d i rayeti sayesinde hal led i lmişti r .

Diğer Oğuz boyları g ib i , is lamiyet'i kabul eden Bayat boyu­nun bir kısm ı , 1 1 . yüzyı lda Selçuklu hükümdarlar ı i da res inde , Horasan ve i ran üzerinden Anadolu ve Suriye'ye ge ld i le r. Ana-

62

Türk Devletleri

dolu'ya gelenler in b ir k ısm ı , uçlara yerleşti ler. B ir k ısm ı ise gö­çebel iği b ı rakarak , Batı ve Orta Anadolu'da köyler kurdular. Bu bölgelerde görü len ve bazıs ı günümüze kadar gelmiş olan yer adları , Bayat boyunun Anadolu'ya yerleştiği deviriere aittir.

Orta Asya'da kalan , Bayat boyuna mensup bir k ıs ım oymak­lar ise , 13 . yüzyı lda Moğol isti las ı ndan kaçarak, Doğu Anadolu , Suriye ve l rak'a geld i ler. 1 4 . yüzyı lda Kuzey Suriye'de , Bozok kolunun Avşar ve Beydi l l i boylarıyla birl ikte yaşad ı lar. Yaz ayla­rında , yaylak olarak , Anadolu içlerine göçtüler.

Kuzey Suriye'de bu luna n , Avşar ve Beğdi l l i boylarıyla birl i k­te 40 .000 çad ı rdan fazla olan Türkmenlerin Bozok kolunu mey­dana geti ren Bayatlar, bazı siyasi hadiselere kat ı ld ı lar. Büyük bir ihtimal le Du lkadiroğu l ları Beyl iğ in i kurdu lar. Maraş ve Elbis­tan bölgesin in yeniden iskan ı na katı ld ı lar. 15. yüzy ı l ı n başların­da, Kara Tatarlardan boşalan Yozgat ve komşu yörelerde, Bo­zok oymakları yurt tuttu . Bunlar aras ı nda, kalaba l ık sayıda Ba­yatlar da vard ı . Bu Bayatlar, k ış ın Kuzey Suriye'ye g ittikleri içi n , Şam Bayatı ad ı n ı a ld ı lar. Şam Bayatı 'n ı n , b i r k ıs ım Akçalu (Ağçolu) ve Akçakoyun lu (Ağçakoyunlu) boyları n ı n kol larıyla birl ikte , Kaçar boyunu teşki l etti ler. 15. yüzyı l ı n sonlarına doğru Kuzey Azerbaycan'daki Gence yöresine giden Kaçarlar ın b ir kısm ı , 1 7 . yüzy ı l ı n başları nda i ran ' ın Esterabad yöresine göç et­ti ri ld i . 1 8 . yüzy ı l ı n son çeyreğinden başlayarak, 1 925 senesine kadar i ran' ı idare eden Kaçar Hanedan ı , bu Kaçar koluna men­sup olup Şam Bayatı 'ndan ç ıkmış olması mümkündür.

Bozok'ta (Yozgat ve civarı ) kalan Şam Bayatı kolu ise , çiftçi­l ik yaptığ ı arazide köyler kurarak, tamamen yerleşik hayata geç­ti ler. Bayatları n öneml i b ir kolu da , 1 5 . yüzy ı l ı n sonunda Akko­yunlu feth i üzerine, l ran'a göç etti . Bunların bir kısm ı Azerbay­can'da, öneml i b ir k ısm ı da Hemedan' ın güneydoğusundaki Kezzaz ve Girihrud yöresinde yerleşti .

63

www. tutkuyayinevi. com

Akkoyunlu Devleti 'n in y ık ı lmasından sonra l ran'a hakim olan Safeviler' in h izmetinde, birçok Türkmen top lu luğu g ib i , öneml i miktarda Bayat da vard ı . Cins atlar yetiştiren ve 1 0 .000 çad ı r­dan ibaret olan bu Bayatların beyleri , Şah Abbas ta rafı ndan Azerbaycan'daki sancaklara tayin ed i ld i . Böylece , bu yörede yaşayan Bayatlar dağ ı ld ı .

Aynı yüzyı lda Horasan'da N işabur bölges inde d e Bayatlar yaş ıyordu. Ancak, bu Bayatların Türk o lmay ıp Moğol as ı l l ı o l­dukları anlaş ı ld ı . Onlara , Kara Bayat ad ı veri ld i . As ı l Bayatları bunlardan ayırt etmek için , Akbayat veya Özbayat den i ld i .

1 9. yüzyı l ı n başlarında Akbayatları n , Azerbaycan'da 5000 kişi , Tahran çevresinde 3000 kişi , Ş iraz taraflar ında 3000 kiş i olmak üzere üç kol hal inde yaşad ıkları tespit ed i ld i . Karabayat­lar ise Nişabur dolaylarında oturuyorlard ı .

Suriye ve Doğu Anadolu'nun Osman l ı Devleti toprak ları na katı lmasından sonra, b i r k ıs ı m Bayatlar da d iğer Türkmen ler g i ­bi geleneksel göçebe hayatları n ı sürdürdü ler. Yerleşik hayata geçenler de, köy hayatı içinde uzunca bir müddet yayiaya ç ık­ma geleneğini b ı rakmad ı lar. Fakat, Osmanl ı top lum yap ı s ı iç in­de kaynaştı lar. Boy adlarıyla an ı lmaz oldular .

Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde , Kuzey Suriye'de ki ana Bayat kolu , yirmi obadan meydana gelmişti . Fakat bu oba­ların nüfusları fazla deği ld i . 1 6 . yüzy ı l ı n i ki nci yarı s ı nda boyun başında bulunan Bozca adl ı boy beyi a i lesi , boy hal k ı nd a n b i r­çok kimseyi de yan ına alarak l ran'a g itti . Bun lar, o rada Bozcal ı ad ıyla an ı ld ı lar ve varl ı kları n ı geçen yüzy ı l ı n son ları na kadar ko­rudular.

Anadolu'da kalan Bayatlar, Pehl ivan l ı ve Reyha n l ı g ib i g üç lü obalar olarak hayatların ı sürdürdüler. 1 7 . yüzy ı lda Bayat abala­r ından çoğu Pehlivan l ı ları n , geri kalanları da Reyhan l ı lar ı n etra­fında topland ı lar. Böylece, 1 8 . yüzyı lda Peh l iva n l ı la r , 1 5 .000

64

Türk Devletleri

çad ı ra sah ip güçlü b ir oymak hal inde Bozok'ta oturdular. Rey­hanl ı lar ise 3000 çad ı ra yükselerek, yaz mevsimini Sivas' ı n gü­neyindeki Yeni l l 'de , k ış ı da Amik Ovasında geçirdiler. 1 9. yüz­yı lda Pehl ivan l l lar ın çoğu , Yozgat-Ankara aras ındaki yörede yerleşti ler. Reyhan l ı lar ise 1 865 senesinde Amik Ovasında yer­leştiri ld i ler. Böylece , Reyhanl ı kasabası meydana geld i . Bayat boyunun Kuzu Güdenl i oymağ ı , Kayseri 'n in Bucakkışla yöresin­de toprağa bağland ı .

I rak' ı n Kerkük bölgesinde yerleşmiş olan Bayatları n , geçen yüzy ı l ı n başlar ı nda , 2000 çad ı r kadar olduğu tespit edild i . Bu bayatların , I ran Bayatlar ından olması muhtemeldir.

Anadolu 'nun Türk yurdu hal ine getiri lmesinde ve lslamiyet'in yayı lmas ında büyük h izmetleri o lan Bayat boyundan, büyük şah­siyetler yetişti . Oğuz e l in in büyük manevi şahsiyeti Dede Korkut (Korkut Ata) , şair Fuzu li, Cem Sultan ad ına Osmanl ı Hanedanı­n ın eski ataları na dair Cam-ı Cem-Ayin adl ı eseri yazan Mah­mud oğlu Hasan , Bayat boyundan yetişen ünlü şahsiyetlerdir.

65

www. tutkuyayinevi.com

ÇAVULDUR BOYU (Çavuldurlar) Yirmi dört Oğuz boyundan b i ri .

Üçokların Gök Han Oğul ları koluna bağl ı olu p , a larnet o lara k sungur/akdoğan kuşunu kul lan ı rlard ı . "Namuslu ve ü n ü uzakla­ra yayı lm ış" manasına gelen "Çavuldur" kel i mesi bazı kayn a k­larda "Çavundur'' şekl inde geçer. Çavuldu r boyu , 1 0 . yüzy ı lda diğer Oğuz boylarıyla birl ikte yurtlarından Mang ış lak/SiyahkOh Yarımadasına göç etti . B ir k ıs ım Çavuldur mensu b u , M a n g ış­lak'ta kal ı rken , bir kısmı Selçuklular' la b irl i kte Anadolu 'ya ge ld i . Bunlardan Emir Çavuldur, Sultan Alparslan ' ı n ; Çavu l d u r Caka da Danişmend Gazi 'n in Anadolu fetih lerine komutan o la ra k işti­rak etti ler. Bu akınlarla gelen Çavuldurlardan Anadolu 'ya ge l ip yerleşenler de oldu . Kurdukları köylere , boylar ı n ı n adlar ı n ı ver­di ler. Bu isimle Anadolu'da, 1 6. yüzyı lda on alt ı , 20 . yüzy ı l orta­larında on yedi köyün varl ığ ı tespit ed i lmiştir .

Mang ışlak Yarımadasında kalan Çavu ldur boyu m e nsup ları ise, 1 6 . yüzyı lda Kalmukların baskıs ıyla Kafkasya' n ı n kuzeyine göç etti ler.

66

Türk Devletleri

KAÇARLAR Türkistan , Azerbaycan , I ran ve Anadolu'da yaşayan Türk-:

men kabilesi ve i ran'da ( 1 796-1 925) tarihlerinde iktidar olmuş hanedan. Kaçar ad ı , Türkçe kaçmak kel imesinden türeti lmiştir.

Moğol lar ( 1 206-1 320) devrinden beri , Hazar Denizi kıyı la­rında otururlard ı . i lhanl ı lardan Hülagu Hanın (1 256-1 264) , Alamut Batı nilerine ve Suriye'ye karşı giriştiği seteriere katı lan Kaçarlar; I rak, Suriye ve Anadolu'ya kadar yayı ld ı lar. l lhan l ı Devleti y ık ı ld ığ ı zaman, Suriye hududuna yerleştiler. Timur Han, Suriye'yi ele geçirince, onları esas vatanları olan Türkistan'a yol lad ı . On alt ı ncı yüzyı l ı n baş ında kurulan Safevi Devleti 'nin ( 1 502- 1 732) kurucusu Şah ismai l ' i ( 1 502-1 524) destekleyen Kaçarlar; bu devirde vezirl ik , başkumandanl ık, beylerbeyl ik da­hi l , devlet kademelerinde vazife ald ı lar. Safeviierin yıkı lmasıyla, 1 8. yüzyı lda, Afşarlar ( 1 736-1 7 49) ile mücadele etti ler. Afşarl ı Nadir Şah'a ( 1 736-1 747) düşmanca davranan Kaçarlar, Kuzey I ran üzerinden Azerbaycan'a yayı ld ı lar. Kaçarl ı Mehmed Ağa­n ın Azerbaycan val i l iğ i s ı ras ında, I ran'daki hakimiyetleri kuvvet­lendi . Zendlere ( 1 749-1 796) karş ı 1 779'da , Şiraz'da zafer kaza­nan Mehmed Ağa, isfahan bölgesini alarak, şahl ığ ın ı i lan etti .

67

www. tutkuyayinevi.com

1 796'da Zendlerin hakimiyetine son veren Mehmed Ağa , l ran ' ı bütünüyle zaptetti .

Böylece, 1 796'da kurulan Kaçar Devleti , Rustarla mücadele edip, 1 9. yüzyı lda Avrupa devletleriyle d iplomatik münasebetler kurdu. Feth Al i Şah ( 1 797-1 834) devrinde, Fransa ve i ng i lte­re'nin yanına çekilmek istenen i ran'daki Kaçar Devleti , Çarl ı k Rusyası'n ın Hint Okyanusuna inme politikas ı na karş ı , o rdusunu kuwetlendirerek, Avrupa'dan tekn ik eleman , s i lah ve malzeme getirtti . Feth Ali Şah , i ran-Rus Harbi ( 1 826-1 828) sonu nda im­zalanan Türkmençay Antiaşması i le , I ran ve Kafkaslar h aval i ­sindeki hakların ı Rusya'ya vererek, Hazar Denizindek i Rus ha­kimiyetini kabul etti . Muhammed Şah ( 1 834-1 848) d evri nde , Kuzey Iran'da Acem ası l l ı Elbab Ali Muhammed ' i n ta lebesi is­lam düşmanı Bahaullah' ı n kurduğu "Bahail i k" ortaya ç ı kt ı . Ba­hailer, Kaçarl ı iktidarın ı tehdit edip , isyanlar ç ıka rd ı . Nasi redd in Şah ( 1 848-1 896) , Sahaileri k ı l ıçtan geçirdi i se de , b i r fed a i tara­fından öldürüldü . Doğu'nun fethadi lmesi içi n Afgan ista n ve Her­at'taki mücadeleler, Hindistan'daki Gürganiyye (Babü r) D evleti'­n in (1 526-1 858) Ingil izler tarafından y ık ı lmas ı na kad a r d evam etti .

Rusya, ingi ltere ve Fransa'n ı n , i ran bölges indek i rekabeti , Kaçarlar Devleti üzerinde Avrupa devletlerin in i kt isadi h a kim iye­tin i arttı rd ı . Muzaffereddin Şah ( 1 896-1 907) devrinde , l i bera l izm ve meşrutiyet veri lmesini isteyenlerin hareketleri karş ı s ı n d a , 1 Ocak 1 907'de Mecl is-i ŞOra-yi Mi l li açı ld ı . Muzafferedd in Şah'­tan sonra tahta geçen Muhammed Ali Şah ( 1 907- 1 909) , M eşru­tiyet Anayasasın ı i lan etmesine rağmen , tatbik etti rmemes i üze­rine, Azerbaycan ve diğer eyaletlerde, Kaçarl ı Haneda n ı na kar­ş ı , si lahl ı mücadeleler i le isyanlar başlad ı . M u hammed Al i Şa­h ın , Rus ve Ingil iz kontrolündeki iktidarına ihti lalci ler son verin­ce, yerine oğlu Ahmed Şah ( 1 909-1 925) geçti . B i ri nc i Dü nya Harbinde tarafsız kalan Kaçarlar Hanedan ın ın ü lkesi , Rus lar ve

68

Türk Devletleri

Ingi l izler tarafı ndan muharebe alan ı olarak kul lan ı l ıp , buradan Osmanl ı Devleti 'ne sald ı rı lar tertiplend i . Harp sonrasında, I ran'­da mahalli isyanlar ve ayrı lma taraftarı hareketler gel işti . Bolşe­vik Rus orduları Kuzey i ran'a gird i . lngi l izler, Ahmed Şah' ı 1 923'te Londra'ya götürünce, yerine, saltanat naibi ve ordu başkumandan ı Ali Rıza Han vekalet etti . 1 924'te I ran Mi l li Mec­lisini elde eden Ali R ıza Han, 1 925'te kanl ı bir darbe yaparak, Ka­çarlar Hanedan ına son verip , Pehlevi hükümetin i ( 1 925-1 979) kurdu . Pehlevi hükümeti devrinde, Kaçarlar Hanadanından ve kabi lesinden birçok devlet adamı na vazife veri ld i .

Kaçarlar, bugün , Türkistan , Azerbaycan ve kalabal ık bir şe­kilde Esterabat dahi l i ran'da yaşamaktad ır.

69

www. tutkuyayinevi.com

KAYI BOYU Oğuzların 24 boyundan b i rid i r. Gün Han Oğu l la r ı kolu na

bağl ı olup, Ongunu (kutsal hayvan ı ) şah ind i r. Oğuz boylar ıyla i lg i l i i lk bilgi ler

Kaşgarl ı Mahmud'un Divanü Lugati 't-Türk ad l ı eserinde d e r­lenmiştir. Reşideddin' in Camiü't-Tevarih ve Yaz ı c ıoğ lu A l i ' n i n Selçuknamesi (Tarih-i Al-i Selçuk) s inde Kay ı boyu i l e i lg i l i b i lg i ­lere yer veri lmektedir.

Reşideddin' in verdiği bi lg i ler Oğuzların Is lam d in in i ben im­sernelerinden önceki dönemi kapsad ığ ı ndan dolayı büyük önem taş ı r. Bu kaynakta ve d iğer kaynaklarda boyla r l istes in in e n ba­ş ında yazı lmas ı , Kayı boyunun Oğzular aras ı ndaki top lu m sa l ve siyasal konumunun yans ımas ıd ı r.

Kayı Boyu (Kayı lar) Oğuzları n Bozok kolundan , Osman l ı la­rın da mensup olduğu bir boy.

Kayı kel imesi ; "muhkem, kuvvet ve kudret sah ib i " d e m e kti r . Kayı boyunun damgas ı , iki ok ve bir yaydan i ba retti . Oğuz H a n oğlu Gün Han oğlu Kayı 'n ın , b u boyun cedd i o lduğu söyle n i r . Yirm i sene hükümdarl ı k yapan Kayı ' n ı n n esl i , uzu n y ı l l a r b u makamda kalmıştı r . Bu sebeple Kayı boyu , Oğu z boyla r ı a ra -

70

Türk Devletleri

sında i lk s ı rada gösteri lmekted ir . Dede Korkut da eserinde, ge­lecekte hanl ığ ın geri Kayı 'ya döneceğini bi ldirerek, Osmanl ı lar' ı haber vermiştir.

Kayı lar, Selçuklu lar' la birl ikte , fetih esnas ında ve daha son­raları Anadolu 'ya gel ip , değiş ik bölgelerde yerleşti ler. Osmanl ı Devletin in kuru luşunda, esas nüveyi teşkil etti ler. Osmanl ı lar za­man ında, Rumel i 'n in fetih ve iskan ına katı ld ı lar.

Sultan ikinci Murad , soyunun bu boya mensubiyetin i gös­termek için , sikkelerine , Kayı boyuna ait iki ok ve bir yaydan müteşekki l damgayı koydurmuştur. Sonraki padişahların bast ır­dıkları sikkelerde görü lmeyen Kayı damgas ın ın , Kanuni'ye ka­dar çeşitl i eşya ve si lahlar üzerine konulmasına devam edi lmiş­tir.

Kayı boyuna mensup Karakeçi l i göçebe oymağ ı , eski za­manlardan beri her y ı l , Söğüt'teki Ertuğrul Gazi Türbesin i ziya­ret etmekte ve bununla i lg i l i şen l ikler yapmaktayd ı . Sultan i kinci Abdülhamid Han , bu ziyaret ve şenl iklere resmi bir hüviyet ka­zand ırd ı . Kendi oymağ ı sayd ığ ı Karakeçil i gençlerinden , Ertuğ­ru l Alayın ı teşki l etti rd i . Bu oymak mensupların ı , ziyarete gelen Alman imparatoruna, "akrabalarım" d iyerek takdim etti .

"Ertuğru l 'un ocağ ında uyand ım,

Şehidlerin kanlarıyla boyand ım."

beytiyle başlayan bir marş bestelenip, y ı l larca di l lerde söy­lenip, gönül lerde yaşatı ld ı .

Bugün , Kayı boyu mensupları , genel l ikle; Eskişehir, Miha­l ıççık , Orhanel i , Isparta , Burdur, Fethiye, Muğla, Ayd ın ve Öde­miş civarındaki köylerde yerleşmişlerdir.

7 1

www. tutkuyayinevi.com

KINIK BOYU Selçuklu Hanedan ın ın mensup olduğu Oğuz boyu . Y i rmi

dört Oğuz boyundan biridir. üç-ok boylarındand ı r.

Kın ıklar Selçukluların kuruluşunda ve Anadolu 'nun feth i nde büyük rol oynad ı lar. On üçüncü yüzyı lda kalabal ı k b i r kit le ha­l inde Suriye'de mevcut olan Türkmen grubu a ras ında K ı n ı klar da bulunuyordu. Diğer boylarla birl ikte K ın ı klar da Memluk leri n yan ında yer alarak Çukurova'n ın fethine katı ld ı lar . Çukurova 'da Ceyhan I rmağından Gavur Dağ ına kadar uzanan bölgede ve bugünkü Osmaniye kazası i le Ceyhan kazas ı n ı n b i r k ı s ım top­rakların ı içine a lan bölgede yurt tuttular.

On dördüncü yüzyı l ın son yarıs ında , Memluklerle ara ları açı ld ı . 1 378'de üzerlerine gelen Memluk ordusunu , d iğer Ü ç­oklu Türkmenlerle beraber yendiler. Fakat Memlukler, Üç-ok boyları arasına tefrika soktular. 1 383'te Kın ı klar, Yüreğirle re sal­d ı rd ı lar. Daha sonra , Kad ı Burhaneddin ' in ü lkesinde kargaşa l ı k­lar ç ıkard ı lar. Bu hadiselerden sonra Kın ı kiarın ad ı s iyas i sah­nede gözükmez oldu.

Kın ıklar, Osmanl ı fethin in i lk y ı l larında toprağa bağlan d ı lar . On dokuzuncu yüzyı la kadar Çukurova'da Kı n ı k ad ı n ı taş ıyan

72

Türk Devletleri

bir kaza vard ı . Muhtemelen bugünkü Toprakkale eski K ın ık Ka­lesi olmal ıd ı r. Kalen in kuzey doğusunda yer a lan kasabada 1 522'de iki mahal le 1 547'de beş mahalle vard ı . Ayrıca kazaya yetmiş beş köy ve mezra bağl ı id i . K ın ık kasabası ve köyleri 1 7. yüzyı lda harab oldu . On altı ncı yüzyı lda Haleb'de Ankara'da ve Ayd ın'da K ın ı k boyuna mensup cemaatlerin yaşad ığ ı bi l inmek­tedir. On yedinci yüzyı lda S ivas'ta da bir Kın ık cemaatin in mev­cudiyeti görülmekted ir. Bugün Anadolu'da Kın ı k ad ın ı taşıyan pek çok köy ve lzmir'e bağ l ı Kın ık kasabası vard ı r.

73

www. tutkuyayinevi. com

PEÇENEKLER Türk boylarından. Oğuzları n Üç-ok koluna mensupturlar . i s­

lam kaynaklarında "Beçene, Seçenek, B içene"; Anadolu ağzın­da "Peçeneke, Seçenek" olan boyun ad ı , " iyi çal ı ş ı r, gayret gös­terir" manasındad ı r. Peçenaklere

B izansl ı lar "Patzinak" , Latinler "Bissenus" , Rus lar "Peçen­yeg" , Macarlar "Beşennyö", Ermeni leri n "Badzinag" d e d i kleri , kaynaklarda yazı l ıd ı r. As ı l yurtları , Orta Asya'da , Seyhu n (S i ri­derya) i le ldi l (Volga) nehirleri aras ındad ı r.

9 . yüzyı lda Hazar Hakani iğ ı ve Oğuzlar' ı n bask ı la rıy la , as ı l yurtların ı terk edip , batıya göç etmeye başlad ı lar. Yay ı lma i sti­kametleri Karadeniz' in kuzeyinden Balkaniara doğru id i . H azar Hakanl ığ ı , Rus Knezl ikleri , B izansl ı lar ve Balkan kavimleriyle mücadele ettiler. 860-880 yı l ları aras ı nda Don-Ku ba n neh i rleri boyuna gelen Peçenekler, Macarları bu haval iden uzaklaşt ı rd ı­lar. Don Nehrinden , Dinyeper' in batıs ı na kadar yay ı ld ı l ar .

9 1 5'te, Rusların ataları o lan Kiyef Rus Knezl iğ i 'ne , i lk Peçe­nek ak ın ı yapı ld ı . Rusları , Karadeniz k ıy ı lar ı na ind i rmemek iç in ,

9 1 5'ten 1 036 yı l ına kadar, on b i ri büyük o lmak üzere pek çok ak ın yapt ı lar. Peçeneklerin , Ruslar ı Karadeniz'e i nd i rm emeleri ,

74

Türk Devletleri

Bizansl l lar ın menfaatineydi . B izans l ı lar, 1 01 8 y ı l ı na kadar, Pe­çeneklerle dost geçinmeye çal ışt ı lar. 1 026, 1 035, 1 036'da, Bal­kanlara ak ın tertip etti ler.

Peçenekler 300 y ı l ı k tarih leri boyunca yerleşik hayat düze­nine geçemedi ler ve merkezi bir devlet kuramad ı lar. Oba, oy­mak, boy, urug şekl inde teşkilatlanmışlard ı . Her uruğun bağ ım­sız olarak hareket edebilen bir başbuğu vard ı .

Peçenekler devaml ı olarak savaşla uğraştıklarından at ve si laha çok değer verirlerd i . S ilahları ok, yay ve k ı l ıçtı . Peçenek­ler genel l i kle Şaman d in indeydi ler. ölümden sonra da ruhun ya­şad ığ ına inand ı klar ı için mezariarına yiyecek ve ölünün hayat­tayken ku l land ığ ı eşya ve si lahların ı da gömerlerd i . Mezarlar kal ın bir toprakla örtü lür ve bunun üzerine balbal diki l i rd i .

75

www. tutkuyayinevi. com

KlPÇAKLAR Kıpçaklar ( Kumanlar) Avrupal ı lar ın "Kuman" ad ı n ı verd i kleri

kuzey Türkleri .

K ıpçakları , Bizansl ı lar "Kumanos", Macarlar "Kun" , Ruslar "Polovets", Almanlar "Falben" ad ıyla b i l i rler. is lami kaynak lar ise "Kıpçak" (Kıfşak, H ıfşak) d iye zikrederler. Genel l i kle , beyaz ten­l i , sarı saçl ı ve mavi gözlüdürler. Batı Göktürkleri 'n in b i r kolu ol­duğu söylenen Kıpçakları n , Kimek, Yimek, Kang l ı ve Oğuz g ib i Türk boyları i le irtibatları vard ı r.

Karah ıtayların baskın ı i le , Güneybatı S ib irya'da i rtiş ve Ural nehirleri arasındaki yurtlarından, 1 1 . yüzyı lda ç ı ka rı ld ı lar . Volga

üzerinden batıya göçtüler. Özi (Dinyeper) Nehr ine kad a r Kara­deniz' in kuzeyindeki bozkı rlara hakim oldular . Su ra lar "Deşt-i Kıpçak" şekl inde kendi is imleriyle an ı ld ı . Bölgede yaşayan Bu l­gar, Alan, Burtas, Ulah , Mordva ve Hazarla r' ı hakim iyetleri a lt ı­na ald ı lar. Rus s ın ı rında yerleşen Karakalpak larla savaşt ı la r. Ruslarla , uzun y ı l lar ( 1 06 1 - 1 220) süren savaşlar yapt ı la r. Esir ald ıkları Rusları , K ır ım'daki Bizansl ı tacirler vas ı tas ıy la Akden iz ü lkelerine satt ı lar. B i lhassa Rus knezleri aras ındaki m ü cadele­

lerde yard ıma çağrı lmaları sebebiyle , ak ın la rı n ı büsbütün a rtt ı r-

76

Türk Devletleri

d ı lar. On ik inci yüzy ı l boyunca Rustarla savaştı lar. Ruslar ın meşhur igör Destan ı , 1 1 85'te K ıpçaklara karşı düzenledikleri , fakat yeni ld ikleri seteri konu almaktad ı r. Beyl ikler halinde yaşa­yan K ı pçaklar , çevreyi bu şeki lde kontrol altı nda tutmaları na rağmen , tam b i r b i rl i k sağlayamad ı lar.

1 222 y ı l ı nda Moğollar, Kafkasları Derbent geçidinden aşa­rak Kıpçaklar üzerine yürüdüler. Ancak Kıpçak Başbuğları , Rus knezleri i le işbirl iğ i yap ıp , Moğolları Kalka Nehrine kadar sürdü. 1 223'te yap ı lan Kal ka Meydan Muharebesinde ise Rus knezleri ve Kıpçaklar müthiş bir bozguna uğradı lar. Birçok Rus köy ve şehri yak ı l ı p y ık ı ld ı . 1 236'da Batu Han , batı seferine çıktı . Rus­ları yendikten sonra ld i l i le özi nehirleri arasındaki bozkırlarda yaşayan Kıpçakları dağ ıttı ( 1 239} . Kıpçaklardan bir kısmı , Özi 'n in batıs ına g id ip kitleler hal inde Macaristan'a girdi ler. Bir kısmı ise, Orda ld i l (Volga} sahas ına yani Bulgar Türklerin in yurduna ulaş­tı lar. Bu lgar Türkleri , Kıpçaktarla kaynaşıp Kazan Türklerini mey­dana geti rd i ler. Batu Han , Macaristan' ı da itaatine ald ıktan son­ra , ordular ın ı ld i l 'e kadar çekti ve Aşağı id i l boyunda, Altınordu Devleti 'n in temel in i att ı ( 1 242} .

Yerl i K ıpçak Türkleri , işgalci Moğolları , k ısa zamanda kültür­lerin in etkisi alt ında eritti ler. Devlet adeta bir Kıpçak devleti hali­n i ald ı . Moğolların sadece adı kald ı . Türkçe konuşup Türkçe yaz­maya başlad ı lar. B i lhassa Batu 'nun oğlu Berke Han ın Müslü­man olmas ı , Moğol lar arasında islamiyel' in h ızla yayı tmasına yol açtı . l s lamiyet, 922 y ı l ı nda Bulgar Hanı Almas Han ın Müs­lüman olarak Abbasi hal ifelerine tabi olmasından sonra, bölge­deki Türk boyların ı n ortak d in i hal ine geldi . Yüzyı l larca, Rusları , Sib irya soğuğuna mahkum eden Kıpçak Türkterin in hakim ol­duğu Altı nordu Han l ığ ı , Timurlular' la g iriştiği mücadele sonunda zayıf düştü .

Altınordu 'nun hakim olduğu bölgelerde, Kazan ( 1 437-1 552} ve K ı rı m ( 1 430-1 783) han l ı kları kuruldu. Bu hanl ı kların nüfusu ,

77

www. tutkuyayinevi. com

Kıpçak Türklerinden meydana gel iyordu . Kazan Han l ı ğ ı 'ndaki taht kavgaları , Rusları iyice güçlendird i . 1 552'de Korkunç Ivan , Kazan Han l ığ ı n ı y ıktı . 1 783'te K ı rım Hanl ığ ı , Rusya hak imiyeti­ne gird i . Osmanl ı lar' ın zayıf dönemlerin i iyi ku l lanan Ruslar, iş­gal ettikleri bölgelerdeki cami ve medreseleri yak ı p y ı kt ı la r. B i r­çok Müslüman, Osmanl ı topraklarına göç etti . Geride ka lan lar, Rusların korkunç zulümlerine maruz kald ı la r. 1 9 1 7 Bolşevik ihti­lal i ve sonrasında din tamamen yasakland ı . Fakat bölgede mes­kOn olan Müslüman ahal i , benl iğ in i Is lamiyat sayesinde korudu . 1 990'1ara doğru dini inançların serbest b ı rak ı lmas ı i le bölgede lslamiyet, eski günlerine kavuşma yolunda h ızla i lerlemekted i r.

Macaristan ve Romanya gib i ü lkelere g id ip yerleşen K ıpçak­lar, H ı ristiyanlaşarak benl iklerin i kaybetti ler. On i ki nc i yüzyı l ve sonrasında, M ıs ı r'daki Eyyubi ve MemiOklu devletlerin e sat ı lan K ıpçak çocukları , zamanla devletin idares in i e le geçird i ler. 1 250 - 1 382 yı l larında, Mıs ı r' ı K ıpçak as ı l l ı MemiOk h ü kü mdarlar ı idare etti ler.

78

Türk Devletleri

OGUZLAR Oğuzlar bugün ; Türkiye , Balkanlar, Azerbaycan , I ran , I rak

ve Türkmenistan'da yaşıyan Türklerin ataları olan büyük bir Türk boyu . Oğuzlara Türkmenler de denir. Oğuz kelimesin in tü­reyişiyle i lg i l i çeşitl i fiki rler i leri sürülmüştür. Kelimenin boy, kabi­le manas ına gelen "Ok" ve çokluk eki olan "z"n in b irleşmesin­den "Ok-uz" (oklar, koylar) anlam ında olduğu i leri sürüldüğü gi­bi, oyrat (haşarı , yaramaz) kel imesin in eş anlami ıs ı olduğunu iddia edenler de vard ır . Ancak kel ime, Anadolu ağ ızlarında "ha­l im sel im , ağ ı rbaşl ı " manalarına da kul lan ı lmaktad ır. Arap kay­nakları nda ise "guz" veya "uz" şeklinde geçmektedir.

i l k zamanlar Üçok ve Bozok adlarıyla iki ana kola ayrı lmış o lan Oğuzlar, daha sonraki devirlerde, Dokuz Oğuz, Altı Oğuz, Üç Oğuz adlar ında boylara da ayrı ld ı lar. Oğuzlar, yirmi dört boydan meydana gelmişti . Bunlardan on ikisi Bozok, on i kisi üçok koluna bağl ıyd ı . Tarihçiler, hazırlad ıkları cedvellerde Oğuz boyların ı n adları n ı , sembollerin i ve ongunların ı (armaların ı ) gös­termişlerd ir. Buna göre, Bozoklar; Kayı , Bayat, Alka Evl i , Kara Evl i , Yazı r, Dodurga, Döğer, Yaparlu , Afşar, Begdi l i , Kızık , Kar­g ı n ; üçoklar ise ; Bay ınd ı r, Peçenek, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymur, Ala Yundlu , Yüreği r, Iğdir , Büğdüz, Y ıva , K ı n ı k boyla-

79

www. tutkuyayinevi.com

rına ayrı lm ışlard ı . Bugün Türkiye'de yirmi dört Oğuz boyuna ait işaret ve yer adiarına çok rastlanmaktad ı r.

Oğuz ad ına i lk defa Yen iseyKitabelerinde rastlanmaktad ı r. Barl ı k ı rmağı yöresinde bulunan bu kitabelerde; "Altı Oğuz bu­dunda" sözü yeralmaktad ı r. Öz Yiğen Alp Turan adl ı b i r beye ait olan bu kitabelerin yazı ld ığ ı devirde, Oğuzlar, Göktürklerin ha­kimiyeti alt ında alt ı boy hal inde Barl ı k ı rmağ ı k ıy ı lar ında yaşa­makta idi ler.

Oğuz teşkilatı , yirmi dört boyun ç ıkard ı ğ ı sülaleler ve meş­hur şahsiyetleri :

80

Türk Devletleri

BOZUKLAR Boz-Oktar: D ı ş Oğuzlar da denip, Sağ kolu teşki l ederler.

(Bkz. Oğuz Kağan Destan ı )

1 . Gün-Alp/Gün-Han: Sembolü şahin . Oğulları : a ) Kayıg­/Kayı-Han : "Sağlam , berk" manasındad ır. Üç kıta ve yedi deni­ze altı yüz yı ldan fazla hakim olan Osmanl ı sülalesi bu boydan­d ı r. Kayı Boyundan Ertuğrul Gazi ve her biri b irer müstesna şahsiyete sahip çoğu dahi, cihangir, kumandan , şair ve sanat­kar olan Osman l ı su ltanları , Kayı Han nesi in in kıymetini gös­termeye kafid i r . b) Bayat: "Devletl i , nimeti bol" manasındad ı r. Maraş ve çevresine hakim olan Dulkadiroğul ları , I ran'da Kaçar­lar, Horasan'da Kara Bayatlar, Maku ve Doğubeyazıt hanları , Kerkük Türkmenlerin in çoğu bu boydand ır. Dede Korkut kitabın ı 1480'de Hicaz'da yazan Tebrizli Hasan ve meşhür şair Fuzüli bu boydand ı r. c) Alka-Bölük/Aika-Evl i : "Nereye varsa başarı gösterir'' manası ndad ı r. Türkiye ve Azerbaycan'daki Alaca, Ala­cal ı lar ad ı taş ıyan yerler bu boyun hatıras ıd ır. d) Kara-Bölük­/Kara-Evl i : "Kara otağl ı (çad ırl ı )" manasındad ır. Karalar ve kara­l ı gibi coğrafi yer adları bunlardan kalmad ır.

8 1

www. tutkuyayinevi. com

2 . Ay-Alp/Ay-Han: Sembolü kartal . Oğul lar ı : a) Yazgur­/Yazı r: "Çok ülkeye hakim" manas ındad ı r. Ab-Yabgu devrindeki Yenibent Yabguları , Batı Türkistan'daki Cend Emirleri , Kara­Daş denilen Horasan Yazırları , Ah ıska'dan aşağ ı Kür boyundaki Azgur-Et (Azgur Vurdu) Kalesi , Kürmanç Kürtlerin in Azan Boyu , Toroslardaki Gündüzoğul ları Hanedan ı bu boydand ı r. b) Tokar­/Töker/Döğer: "Dürüp toplar" manas ındad ı r. Yen ikentl i Vezir A­yıdur, Harput-Diyarbak ı r-Mard in hakimleri , Artuklu lar , S incar­Siverek, Suruç arasında hakim eski Caber Beyleri , Mem lükler devrinde Halep Döğeriyle Hama Döğerleri , bugünkü M a rd in­Urfa aras ında yirmi dört oymakl ı Kürt Döğerleri , Hazar Denizi doğusundaki Saka Boyu Takharlar; Şavşat'taki Ören kale , To­Kharis ve Malatya 'n ın Tokharis bucağ ı , Dağ ıstan'daki D igor ve Kars ve Arpaçay sağ ındaki Digor kazası bu boydan h at ı rad ı r. c) Totı rka/Dodurga/Dödürge: "Ü lke almak ve hanl ı k yapmak" ma­nasındad ı r. Sivas doğusundaki Tödürgeler bu boydan d ı r. d ) Yaparl ı : "Misk kokulu" manası ndad ı r. Zaza Çarekl i ler v e misk ticareti yapan Yaparı Oymağ ı bu boydand ı r. Yapar ı Oymağ ı n ı n Akkoyunlu ve Girayl ı camilerin in mihrap duvar harc ına bu güzel itriyattan kattıklarından hala hoş kokmaktad ı r. D iyarbak ı r ve Kı­r ım'da hat ıraları vard ı r.

3. Yı ld ız-Alp/Yıld ız Han: Sembolü tavşanc ı l . Oğu l ları : a ) Av­şar/Afşar: "Çevik ve vahşi hayvan avına hevesl i " manas ı ndad ı r. Hazistan Beyleri , Konya'daki Karamanoğul lar ı , I ran 'daki Avşarl ı Nadir Han ve Hanedan ı , ürmiye ve Horasan Afşarlar ı bu boy­dand ı r. b) Kızık: "Yasakta pek ciddi ve kuvvetl i " manas ındad ı r. Gaziantep, Halep ve Ankara çevresindeki K ız ı klar , Doğu G ü r­cistan'da ve Şirvan batıs ındaki ovaya Kız ık ad ı n ı veren ler bu boydandır. c) Beğdi l i : "Uiular gibi aziz" manas ındad ı r. H a rezm­şahlar, Bozok/Yozgat-Raka/Halep çevresi ndeki Beğd i l i ler , Kür­manç Bad ı l ları bu boydand ı r. d ) Karkın/Karg ı n , "Taşk ı n ve do­yurucu" manasındad ı r. Akkoyunlu-Du lkadiroğlu ve Ha lep-Hatay

82

Türk Devletleri

bölgesindeki Kargun lar, Doğu Anadolu ve Azerbaycan'daki i lk­baharda eriyen karları n suları i le kopan sel ve su kabarmasına da Karg ın/Korkhun deni lmesi bu boyun ad ındandır.

Üç-Oklar: Iç Oğuzlar da deni l ip , sol kolu teşkil ederler.

1 . Gök-Alp/Gök Han: Sembolü sunkur. Oğul ları : a) Bayun­dur/Bayınd ı r: "Her zaman nimetle dolu yer" manasındad ır . Akkoyunlu lar sülales i , izmir'den Azerbaycan'daki Gence'ye ka­dar Bayınd ı r adl ı yerler bu boydan gelir. b) Beçene/Beçenek­/Peçenek: " iyi çal ışkan , gayretl i" manas ındad ır. Karadeniz ku­zayi ile Balkan Yarı madasına göçen ve 1 071 Malazgirt ile 1 1 76 Miriokefalon Meydan Muharabelerinde Bizansl l lardan ayrı larak Selçuklular safı na geçen Peçenekler, Dicle Kürmançların ın iki ana kolundan güneydeki Beçene Kolu , Ankara-Çukurova Halep bölgelerindeki Türkmen oymaklarından Peçenekler bu boydan­d ı r. c) Çavuldur/Çav ınd ı r: "Ün lü , şerefl i , cavl ı " manas ındad ı r. Türkmenistan'da Mang ışlak Çavuldurları , Çorum çevresindeki Çavuldur ve Anadolu 'daki Çavdar Türkmen oymakları , Erzurum ve çevresindeki Çoğundur ad l ı köyler bu boyun ad ından gel­mektedi r. d) Çepn i : "Düşman ı nerede görse savaş ıp hemen çarpan , vuran ve h ızl ı savaşan" manasındad ı r. Rize-Sinop ara­s ındaki çok usta demirci Çepni ler veÇebi ler, Kırşehir, Manisa­Bal ıkesir çevresindeki ve Kars ile Van bölgelerinde Türkmen Oymağ ı Çepni ler bu lunmaktad ı r.

2. Dağ-Alp/Dağ Han : Senbolü uçkuş. Oğulları : a) Salgur­/Salur: "Vard ığ ı yerde k ı l ıç ve çomağı i le iş görür'' manasında­d ı r. Kars ve Erzurum hakimi Salvur Kazan Han Sülalesi , Sivas­Kayseri hükümdan a l im ve şair Kad ı Burhaneddin Ahmed ve Devleti , Fars Atabekleri , Salgurlular, Horasan'daki Teke-Yomurt ve Sarık adl ı Türkmenlerin çoğu bu boydand ı r. b) Eymür-l lm ı r­/lmir: "Pek iyi ve zengin" manasındad ır. Akkoyun lu , Dulkadirl i ve Halep Türkmenleri içindeki Eymürlü/lmirlü oymakları , Ç ı ld ı r ve Tifl is'teki iyi hal ıc ı ve keçeci Terekeme Oymağ ı bu boydand ır . c)

83

www. tutkuyayinevi.com

Ala-Yontlup/Aia-Yundlu : "Alaca atl ı , hayvanları iy i" manas ında­d ır. Yonca kel imesi bu boyun hat ı ras ıd ı r. d ) Yüregi r/Ü regir : " Da­ima iyi iş ve düzen kurucu" manas ındad ı r. Orta Toros ve Ç u ku­rova Üç-Oklu Türkmenlerinin çoğu , Adana'daki Ramazanoğul­lar ı bu boydand ı r.

3. Deniz Alp/Deniz Han: Sembolü çak ı r. Oğul ları : a ) l ğ d ı r­Niğdir/lğdir: "Yiğitl ik , büyüklük" manas ındad ı r. lçel ' i n Bozdo­ğani l Oymağ ı , Anadolu'da -yüzlerce yer a d ı b ı ra ka n iğ d i rler , I ran'da büyük Kaşkay-Ei i içindeki iğd irler ve Kars' ı n I ğd ı r kaza­sı , bu boyun hatırasıd ı r. b) Beğduz/Bügdüz/Böğd üz : "Herkese tevazu gösterir ve hizmet eder manas ındad ı r. D icle K ü rtleri i lbeği olup, hazret-i Muhammed'e (sal la l lahü aleyhi ve se l lem) elçi giden (622-623 yı l ları arasında Medine'ye vara n ) , Bogduz­Aman Hanedam temsilcisi ve Kürmanç' ı n i ki ana kolu ndan Bokhlular/Botanlar, Yenikent-Yabgul lar ından onuncu yüzy ı ld a ki Şahmelik' in Atabegi Kuzu lu , Halep Türkmenlerinden B üğ düzler bu boydand ır. c) Yıva/lva: "Derecesi hepsinden ü stün " mana­s ındad ır. Büyük selçuklu Sultan ı Mel ikşah ( 1 072-1 092) d evri n­de Suriye ve Fil istin ' i feth eden Ats ız Beğ , 1 2 . yüzy ı l da H eme­dan batıs ında Cebel bölgesi hakim leri Berçemoğul lar ı , Haçl ı l a rı Halep çevresinde yenen Yaruk Beg , Güney-Azerbaycan 'daki Kaçarlu-YıvaOymağı bu boydand ı r. Ankara 'da çok m akbO l yuva kavunu bu boyun yerleştiğ i ve adları i le a n ı lan köyle rd e yetişi r. d) Kın ık: "Her yerde aziz, muhterem" manas ındad ı r. Büyük ve Anadolu Selçuklu devletleri , Orta Toroslardaki Ü çoklu T ü rkmen­ler, Halep-Ankara ve Ayd ın 'daki K ın ık Oymaklar ı bu boyd a n d ı r.

84

Türk Devletleri

ÖZBEKLER Özbekler (Şeybani ler) 1 4. yüzyı ldan itibaren Orta Asya'da

hakimiyet kuran , bugün çoğunlukla Özbekistan Cumhuriyetinde yaşayan Türk boyu .

Özb�k halk ı n ı n tarih in in i lk dönemlerine ait bi lgi yoktur. Öz­beklere bu ad , i lk olarak 1 31 3-1 340 yı l ları arasında hüküm sü­ren , Alt ınordu Hükümdan Gıyaseddin Muhammed Özbek tara­fından veri ld i . Daha sonraları , 1 4 1 2-1 468 yı l ları aras ında hüküm süren Ebü' I-Hayr'a bağ l ı Müslüman-Türklerin adı oldu .

Timur Han' ı n 1 405'te ö lümünden sonra zayıflayan Timur imparatorluğu parçalanmaya başlad ı . Bu s ı rada Aral Gölünün ve Seyhun ı rmağ ın ı n kuzeyindeki bölgede dağ ın ık olarak yaşa­yan Özbekler, Ebü' I -Hayr' ı n idaresinde toplanarak, 1428'de onu kendi lerine han ilan etti ler. K ısa zamanda kuwetlenip, çevrede­ki · diğer boyları da hakimiyetleri altı na ald ı lar. Timurlulardan , Harezm'i al ı p , U rgenc' i zaptetti ler. Siriderya (Seyhun) ı rmağ ı k ı­yıs ındaki S ığnak , Arkuk, Suzak, Akkurgan, Özkent gibi şehirleri ülkelerine katt ı lar ve bunlardan S ığnak' ı başşehir yaptı lar. Tür­kistan tarafları na seferler düzenledi lerse de, Kalmuklara yeni le­rak S ığnak'a çeki ld i ler.

85

www. tutkuyayinevi.com

Özbeklerin bu zayıf durumundan istifade eden Karay ve Canibek adl ı başbuğlar, Özbeklerden b i r k ı sm ı n ı etrafiar ı nda toplayıp, Çağatay Hanı Esenboğa'ya başvurarak , kend i le rine yurt vermesin i istedi ler. Esenboğa, onlar ı , Çağatay M oğol im pa­ratorluğunun s ın ı r bölgelerine yerleşti rd i . Can ibek ve Karay'a tabi olarak Özbeklerden ayrı lan göçebe boylara , daha sonra Kazak veya Kırg ız Kazakları ad ı veri ld i . K ırg ız Kazaklar ı n ı yeni­den hakimiyeti alt ına almaya çal ışan Ebü' I-Hayr, 1 468 'de b ir savaşta vefat etti .

Ebü' I-Hayr' ı n vefat ından sonra , Özbekler , Çağatay M oğol hükümdan Yunus Hana yeni lerak dağ ı ld ı la r. Yunus H a n , Ebü' I­Hayr' ı n oğlu Şah Budak' ı öldürttü . Dağ ı n ı k ha lde b u l unan Öz­bekler, bu hadise üzerine Şah Budak' ı n oğ lu M u hammed Şey­bak' in (Şeybani) etrafında tekrar toplanarak g ü neye doğru i n­meye başlad ı lar.

Bu tarihten itibaren Şeybaniler ad ıyla da a n ı l an Özbekler , i l k zamanlar, Çağatay Hanı Mahmud Han ı n h imayes ine g i re rek Türkistan'a yerleşti ler. 1 500 y ı l ı nda Timuroğu l l a rı Devleti n d eki iç karış ıkl ı ktan yararlanarak, Buhara'yı zapted ip , Tim u r Hane­dan ına son verdi ler. Maveraünnehir tahtı na , M u hammed Şey­bani geçti . Timur soyundan gelen Hüseyin Baykara ' n ı n h ü kü m sürdüğü Harezm'i ve Hüseyin Safi 'n in idare ettiğ i Hive 'yi d e ele geçiren Özbekler, Çağatay Hükümdan Yunus Han ı n torun u Ba­bür i le uğraştı lar.

Yapı lan bir savaşta , Babür'ü mağlu p edere k Taşke nt'e çe­kilmek zorunda bıraktı lar. Horasan tarafı n a da sefe rle r d üze nle­yip, Belh ve Herat' ı ele geçird i ler. Çağataylar ı n e l i n d e b u l u nan Taşkent' i de zapteden Özbekler, Çağatay Han ı M a h m u d Ha n i le kardeşi Ahmed Han ı es ir a ld ı lar. Böylece Türkistan , M averaün­nehir, Fergana ve Horasan bölgelerine hakim olu p , Orta Asya'n ı n e n güçlü devleti hal ine geldi ler.

86

Türk Devletleri

Özbekler, on alt ınc ı yüzy ı l boyunca i ran'daki Şii-Safeviler'le devaml ı olarak savaşt ı lar. Osmanl ı lar ve Hindistan'daki Babür­lü ler' le iyi münasebetler kurmaya çal ışt ı lar. 1 7 ve 1 8. yüzyı l ı n ortaları na kadar Ast ı rhanlar Hanl ığ ı 'n ın hakimiyeti alt ında kald ı­lar. 1 740'ta , Nadir Şah tarafından , Astırhanlar (Astrahan) Hanl ı ­ğ ı y ık ı ld ı .

Nadir Şah ı n vefatı ndan sonra , hakimiyet Canoğulların ın ye­rine Mang ıthan lar süla lesine geçti . Canoğul ların ı n hakimiyeti , 1 860 yı l ı na kadar devam etti . 1 860'tan itibaren Türkistan içleri­ne doğru i lerleyen Rusları n h imayesinde, yarı bağ ımsız olarak devam eden Buhara Hanl ığ ı 'n ı n hakimiyetinde kalan Özbekler, Rusların baskıs ı altı nda yaşad ı lar. 1 91 7'deki komünist ihtilalden sonra , Rus esaretine karş ı harekete geçti ler. Buhara , 1 920'de Ruslar tarafı ndan tamamen işgal edi l ince, Mang ıthanlar sülalesi de ortadan kalktı . Kad ı n-erkek, ihtiyar-çocuk demeden insanla­rın kurşuna dizi lmesi , cami ve mescitlerin kapatı l ı p din adamla­rın ı n şehit ed i lmesinden sonra, Buhara Halk Cumhuriyeti kurul­du. Bu cumhuriyet de 1 924'te ortadan kald ı rı ld ı .

Bugün Özbekler, 1 99 1 'de bağ ımsızl ığ ın ı kazanan Özbekis­tan Cumhuriyeti 'nde yaşamaktad ı rlar. 1 984'te 1 7.5 mi lyon olan Özbekistan nüfusunun , 1 2 mi lyonu Özbeklerden meydana geli­yordu . Ayrıca , Tacikistan 'da 1 milyon, Türkmenistan 'da 240 bin, K ırg ızistan 'da 450 bin , Kazakistan'da 2 mi lyon 400 bin kadar Özbek yaşamaktad ı r. Böylece Orta Asya Türk Cumhuriyetlerin­deki toplam Özbek say ıs ı , 1 6 mi lyonu buluyor.

87

www.tutkuyayinevi.com

SALUR BOYU Salur Boyu (Salurlar, Salurlular) Oğuzların Üçok kolu na men­

sup bir Türk boyu . 1 3 . yüzyı lda i ran ' ı n Fars bölgesinde Salgur­lu lar (Fars) Atabegl iğ in i kurdu lar. Horasan ve Kirman 'dan ge­len diğer Türk boylarıyla , nüfuzları n ı arttı rd ı la r. Atabagl iğ in 1 286 y ı l ında Moğol lar tarafından ortadan kald ır ı lmas ı ndan son ra , Sa­lurlar, Salur Türkmenleri ad ıyla anı lmaya başlad ı lar. Bölgede ka­lan lar, Merv ve Serahs civar ında hayatlar ı n ı devam etti rd i ler . Batıya göç edenlerse, Anadolu'da kuru lan Mengücükler , Eret­nal ı lar ve Türkiye Selçukluları 'n ın hizmetine g i rd i ler.

Salurlulardan Kad ı Burhaneddin , Eretnal ı ları n zayıfla mas ın­dan istifadeyle, Sivas ve Kayseri bölgesinde kend i ad ıy la an ı lan bir devlet kurdu (1 381 ) . Osmanl ı lar zama n ında Sa lu rl u lar, Si­vas, Erzincan , Tokat, Amasya , Adana ve Trablusşa m bölges in­de hayatiyatlerin i devam ettird i lerse de, sonra lar ı d iğer Türkmen boyları arasına karıştı lar. Bugün Anadolu 'da , Salu r a d ı n ı taş ı­yan birÇok yerleşim birimi bulunmaktad ı r.

Tatarlar Türkistan' ın doğusundan , Cengiz Imparatorluğu za­man ında Kır ım ve Anadolu 'ya yayı lan bir kavim .

88

Türk Devletleri

Muhtelif zamanlarda, muhtel if manalarda kullan ı lan Tatar ke­l imesi , daha ziyade Moğolları ve Türkleri ifade etmiştir. Tatar ke­l imesine, i lk olarak Orhun Kitabeleri'nde, Istemi Han' ın bir me­rasimine gelenler l istesinde rastlanmaktad ı r. Ayn ı şekilde Kül­tigin ve Bi lge Kağan kitabelerinde de Tatarlar, çeşitl i vesilelerle an ı l ı r. Bu kitabelerde Otuz-Tatarlar olarak geçen kavim, Gök­türk ve Uygur kitabelerinde Dokuz-Tatarlar şekl inde geçer. Ba­yan-Çur Kağan kitabesinde, Uygurlar'la Tatarların yaptıkları sa­vaşlar an latı l ı r. Farkl ı devirlerde yazı lan yukarıdaki kitabelere bakı l ı rsa , Otuz-Tatarlar ın Moğol , Dokuz-Tatarların ise Türk ol­maları muhtemeldir.

Türk ve Moğol menşel i olmak üzere iki grup olarak kabul edilen Tatarları n , Asya'dan batıya yayılmaları , iki dalga halinde olmuştur. Ati l la zaman ındaki savaşlar esnasında batıya gitmiş­lerse de, çoğunluğu geriye dönmüş ve bir kısm ı , Kuzey Kafkas­ya ve Karaden iz'de Bulgar birl iğ ini kurmuşlard ır. Altıncı ası rda, bu birl ik dağ ı lmış ve Balkan lar'a doğru göçmüşlerdir. Ikinci dal­ga ise, Cengiz Han ın savaşları esnasında vuku bulmuştur. Mo­ğol Imparatorluğunun dağı lmasından sonra, batıya gelen Türk çoğunluklu Tatarlar, Alt ınordu Devleti'ni kurmuşlard ır.

Moğol ları n Ortadoğu'ya yayı lmaları esnasında , geniş bir Moğol ve Türk topluluğu da Anadolu 'ya gelmiştir. Tarihi kaynak­larda Tatar olarak an ı lan bu zümrenin beyleri , i lhanl ı ların hiz­metine g i rmişlerd i r. On beşinci as ı rdaki kaynaklarda, bunlara, Kara Tatar deni lmekle beraber, bunların ayn ı isimdeki boyla münasebetleri yoktur.

Anadolu 'ya gelmiş olan Tatarlar, el l i iki oymağa ayrı lm ışlar­d ı . Orta Anadolu ve Doğu Anadolu'nun batı kesimlerinde zengin etiaklara sahipti ler. Hayvancı l ı k sayesinde rahat bir hayat süren Tatarlar, verg i de vermiyorlard ı . Yı ld ı rım Bayezid Han' ın Anado­lu'yu feth i s ı rasında Osmanl ı hizmeti altına giren Tatarlar, m�n­faatlerin i her zaman kuvvetl i bir hükümdarın emri altında olmak-

89

www. tutkuyayinevi. com

ta görmüşlerd i r. Ankara Savaş ı 'ndan sonra Timur Han tarafın­dan, Anadolu'dan göçe zorlanan Kara Tatarlar ı n büyük bir k ıs­m ı sürülmüştür. Anadolu'da kalabi lenler de , zaman la Türkleş­mişlerdir.

Göç etmeyip , Anadolu'da kalanlar, Fetret Devri 'nde şahza­deler aras ındaki mücadelede, öneml i rol oynam ış lard ı r. S u ltan Çelebi Mehmed Han ( 1 4 1 3- 1 42 1 ) , i ktidar ı e le geçird i kten sonra , bunları Fi l ibe civarında yerleşti rmişti r.

Tatarların Türk olanları , günümüzde Rusya'n ı n ve d ünyan ın muhtel if bölgelerine yayı lm ış lard ı r. Tataristan , Başk ı rd ista n , Çu­vaşistan , Ast ı rhan , Batı Sibirya , U krayna , Kafkasya , Türk istan ve Kırım'da toplu veya dağ ı n ı k halde yaşamaktad ı rlar. B u böl­gelerin d ış ında Finlandiya , Mançurya , Kore , Japonya , ABD , B ir­leşik Almanya ve Türkiye'de Tatarlar bulunmaktad ı r. Ancak, Man­çurya, Kore ve Japonya'daki Tatarlar ı n ekseriyeti , Türkiye'ye göç etmişlerdi r.

Zaman ım ızda , özel l ikle Eskişeh i r civarı nda yaşayan ve Ta­tar olarak bi l inenler ise, K ı rı m'dan göçmüş Türkle rd i r.

90

Türk Devletleri

VARSAK BOYU Varsak Boyu (Varsaklar) Oğuzlar' ın Üçok koluna bağl ı bir

Türk Boyu .

U laş, Elvanl ı ve Kusun gibi ohalara ayrı l ı rlard ı . On üçüncü asırda, Anadolu'ya gelerek, Tarsus-Mersin civarındaki dağl ık araziye yerleşti ler. Osman l ı -Karamani l mücadelesinde, Kara­manoğul ları tarafı nda yer ald ı lar. Memluklar'la da komşu olduk­larından , zaman zaman Karamanl l lara karşı da tavır aldı lar. Varsakları n bir k ısm ı , Çelebi Sultan Mehmed zaman ında, Os­man l ı idaresi alt ı na a l ı nd ı . Osmanl ı -Akkoyunlu savaşında, bir kısım Varsaklar, Akkoyunlu tarafı n ı tuttu . Savaş sonunda, Uzun Hasan' la birl i kte i ran'a gitti ler ( 1 473) . Anadolu'da kalanları , Fa­tih Su ltan Mehmed'e tabi iyatlerin i arz etti ler. ikinci Bayezid'e karş ı Cem Sultan ' ı destekleyen Varsaklar, Yenişehir Savaşın­dan sonra , bu işten vazgeçti ler. Osmanl ı-MemiOk mücadelesin­de, MemiOklar lehine hareket edip , lçel sancak beyl iğini ele ge­çird i ler. Ancak , Sadrazam Davud Paşa, bunları denetim altı na alarak , çoğun luğunu , Karaman , Kırşehir, Antalya, Ayd ın ve Ma­raş tarafı na sürgün ed ip yerleştirdi ( 1 487) . Bu durum, Varsak­ların b ir daha devlet a leyhine birleşmelerine imkan vermedi .

9 1

www. tutkuyayinevi. com

YAKUTLAR Yakutlar Sibirya 'n ın kuzeydoğusunda yaşayan bir Türk bo­

yu .

Sahalar ad ıyla da bi l inen Yakutları n , Gul ıganlarla (Kurıkan­

lar) Tunguzların karışmasından meydana geldiği tahmin edil­

mektedir. Kurıkanların , 7. yüzyı lda Çin sarayına hed iyeler ver­

d ikleri , Göktürk Devleti 'n i i kinci defa kuran i lteriş Kağan'a karşı

ç ıkt ıkları bi l inmektedi r. Yakutlar, 1 0 . yüzyı ldan sonra , Moğol isti­laları yüzünden yurtları n ı terk ederek, Selenga ı rmağ ı n ı n aşağ ı k ıyı larında, Angara ve Lena ı rmakların ın yukarı bölgeler ine göç­tüler.

On yedinci asrın başlarında Ruslar, Asya'yı ele geçirme ta­sawurların ı gerçekleştirmek üzere , Yakutları n ü lkesine g i rmeye başlad ı lar. 1 620-1 630 yı l ları aras ında tamamen işgal etti ler. Yakutlar, zaman zaman ayakland ı lar ise de, b i r netice elde e­demediler. Bu tarihten sonra Yakutların büyük çoğun luğ u , Rus­ların etkisiyle H ı ristiyanlaştı . Buna rağmen Şamani inançların ı da devam ettirmişlerd i r.

Iyi at yetiştirmeleriyle tan ınan ve zengi n insanlar olan Yakut­lar, Rusların zulmü altı nda fakirleşti ler. Yakutistan , Çarl ı k Rus-

92

Türk Devletleri

ya'sında siyasi suçlu ların sürgün edi ldiği bir ülke durumuna geld i . Diğer bölgelerden Rus nüfus göçürü lerek, Yakutistan'da iskan edi ld i . Sürgünler , Yakut ü lkesinde, Batı kültürünü ve muhtariyet (özerkl i k) fi kri n i yayd ı lar. On dokuzuncu asırda, kültürlü kimseler yetişti . 1 900' 1ü y ı l ları n baş ından 1 91 7 ihti lal ine kadar, bağ ımsızl ı k mücadelelerine devam etti ler. 1 920-1 921 'de kurulan Yakut Mi l li Hükümeti , komün istlere karş ı savaştı . Fakat, Moskova'n ın güçlü ordusu karş ıs ında mağlup oldular. Ruslarla yap ı lan barış neti­cesinde Yakutistan , Sovyet Sosyal ist Muhtar Cumhuriyetin i kur­dular ( 1 922) . Fakat Ruslar , 3 .062.000 km2'yi bulan Yakutistan' ı , kolonizatör Ruslarla iskan ederek, Yakut nüfusunun oran ın ı de­vaml ı düşürmektedi r. 1 970 say ım ına göre Yakutların nüfusu , 602 .000 id i . 1 992'de , 944 .000'e yükselmiştir.

93

www. tutkuyayinevi.com

YÖRÜKLER Yörükler, Anadolu ve Rumeli 'de göçebe olara k yaşayan , ge­

çimlerin i hayvancı l ı kla sağlayan ve mevs imlere göre ova veya yaylalarda kurdukları çad ı rlarda oturan Oğuz Türklerine veri len ad. Bunlara , Türkmenler ad ı da veri l i r. "Cesur, muharip , iyi yü­rüyen, el i ayağı sağlam" gibi manaları ifade eden "Yörük" keli­mesi yerine, "yürük" kel imesi de kul lan ı l ı r. U m u mi olarak konar­göçer hayat yaşayan bütün toplu luklar için ku l la n ı la n bu isim , daha çok göçebe Oğuz boyları için alem (özel is im) o lmuştur.

1 1 . yüzyı lda Orta Asya'dan göç eden ve göçebe hayat ya­şayan Oğuzlar, I ran'dan geçerek, Malazg irt Zaferi 'nden sonra Anadolu'ya geldiler. Burada da eski hayat tarzları n ı aynen de­vam ettird i ler. ilk zamanlar Türkmen ad ıyla an ı l an Oğuzları n bir kısm ı yerleşik hayata geçti . Anadolu 'nun is lamlaştı r ı l ı p Türkleş­tiri lmesi s ı rasında , Oğuz boyları , Anadolu 'nun her tarafı na ya­yı ld ı . Bir k ısmı yerleşik hayata geçerek Türkmen ad ı n ı a ld ı , b ir kısm ı da göçebe hayatın ı sürdürüp Yörük ismiyle a n ı l d ı .

Anadolu Selçukluları ve beyl ikleri dönemlerinde, Yörüklerden, askeri güç olarak faydalan ı ld ı . Selçuklu lar ve Osman l ı lar , Yö­

rükleri sistemli bir şekilde toprağa yerleşti rmeye çal ı şt ı lar . Or-

94

Türk Devletleri

han Gazi ve Y ı ld ı r ı m Bayezid devirlerinde, geçitlerin , derbent­lerin korunmas ı , Yörüklere yaptı r ı ld ı . Osmanl ı ların Rumeli 'ye ge­çişinden sonra , Yörüklerin öneml i b ir bölümü de Rumeli 'ye göç ettirild i . Su ltan B i ri nci M u rad Han zaman ında, Saruhan'dan , Se­ez taraflar ı na kalabal ı k g ru plar hal inde sevk edi len Yörükler, is­kan ed i ld ikleri yen i bölgelerde , yabancı unsurlar arasında bir dayanak noktas ı teşki l etti ler ve i leride yap ı lacak fetihlere yar­d ımcı oldu lar. Yörükleri n Rumel i 'ye geçiri lmeleri , Y ı ld ı rım Ba­yezid devrinde daha yoğu n b i r şeki lde devam etti .

Sultan i kinci Murad ve Fatih Sultan Mehmed zamanlarında, yen i fethed i len yerlere , çok Yörük nüfus nakled i ldL Fatih Ka­nunnamesi 'nde Yörüklere , d iğer ahal iye göre bazı vergi muafi­yetleri tan ı nd ı . Fatih Kanunnamesi 'nde, Yörükleri n , ağnam (ko­yunlar) resmi mükel lefı ve askerl ikle mükellef oldukları belirti ld i . Orduda yard ımcı kuvvet olarak vazife a lan Yörükler, Kanuni devrinden itibaren , daha çok imar ve muhafaza hizmetlerinde kul lan ı ld ı . Bu lunduklar ı coğrafi mevki itibariyle çeşitl i hizmetler gören Yörükler, sahi l lerde gemi malzemesi temini ve gemi ya­pım ında; derbentlerde ve ana güzergahlarda yol emniyeti , ta­mir, muhafaza , köprü i nşası ve menzi l lere zahire toplanması ve korunmas ında ; madenlerde, ordunun nakl iye işlerinde ve devle­tin kalelerin i n onar ımlar ında da istihdam edi ldi ler. Yörüklerin , geçtikleri yerlerde kalabi lecekleri , yaylak ve kışlak alanları bel ir­lend i .

Yörükleri n Rumeli 'ye geçiri lmesi ve fethedilen yerlere yer­leştiri lmesi , daha sonra Osmanl ı Devletin in umumi bir siyaseti oldu . Ancak, sonra ki devirlerde, Yörüklerin Rumeli 'ye yerleşti­ri lmesi yavaşlad ı . Fakat 1 8 . yüzyı l ı n sonlarına kadar devam etti . Bu göçleri n b ir k ısmı , isteğe bağ l ı olduğu gib i , bir kısmı ise dev­let siyaseti doğrultusunda mecburi olmuştur.

Anadolu 'da baş gösteren Gelali isyanları ve neticesinde meydana gelen iç çalkant ı lar ve ekonomik buhranlar, Anado-

95

www. tutkuyayinevi. com

l u 'daki Yörüklerin düzeninin bozulmas ı na yol açt ı . Bu karış ıkl ı k­

lar, Yörük camiasma da sirayet etti . Devlet, bu yüzden , Yörükler

üzerindeki idari otoriteyi sağlamak ve doğabi lecek zararları ön­

lemek için , onları mecburi yerleşmeye tabi tuttu . M ecburi iska­

n ın gayesi , göçebe hayat tarz ı sebebiyle Yörükleri n , yerleşik

halka zarar yapmaların ı önlemek, harap ve boş o lan iskan mer­

kezlerinin imar ed i lmesin i , eki lmeyen topra kla rı n i şlenmasini

temin etmek, devlet tarafından kontrol ed i lmes i zor o lan eşkıya

gruplarına karşı bir emniyet unsuru o lara k set vazifes i görmele­

rin i sağlamaktı .

1 683 Viyana Seteri 'n in mağlubiyetle son u çlan m as ı , Rumeli

ve Anadolu'da, geniş çapta aşiret hareketleri ve eşkıya l ı k hadi­selerine sebep odu . Köprü lüzade Fazı l M ustafa Paşa' n ı n sad­

razami iğ ı s ı rasında , 1 691 senesinde, Yörükleri tamamen iskan etmek için harekete geçi ld i .

Rumeli 'deki Yörükler, "Evlad- ı Fatihan" ad ı a l t ı nda yen i bir teşkilata tabi tutuldu . Bunlardan , askeri maksattarla faydalan ı l­maya çal ışı ld ı . Anadolu'daki Yörükler ise , b i lhassa Hama, Hu­mus, Rakka ve Halep bölgelerine yerleşti ri lmek s u retiyle , Aneze ve Şammar aşiretlerin in bask ın lar ı ön lenm eye çal ı ş ı ld ı . 1 8 Mart 1 692 tarihl i bir ferman i le Anadolu 'nun çeşitl i v i layet ve sancak­larından , muhtelif yörük aşiretlerine mensup yetmiş kadar oy­mak yerleştiri ldi .

B u aşiretlerin , yerlerin i terk etmemeleri iç in d e , Adana ve Maraş taraflarında, derbent mahal lelerine Yörük ler yerleşti rildi . 1 720 senesinde, Şam vi layetine bağl ı baz ı sanca klar Yörükler yerleştiri lmek suretiyle, Türk nüfusu yönünden takv iye ed i ld i . Bazı Yörük oymakları da, kend i yaytak ve k ış iakiar ı n da iskana tabi tutuldular. 1 693 senesinde, Kayseri v i layetin e bağl ı Zaman­tı ve P ınarbaşı yaylaları , 1 728'de Zamantı ı rm ağ ı n ı n etrafındaki harabe köyler, bu bölgede yaytak-k ıştak hayatı yaşayan Yörük­lere tahsis edi ld i .

96

Türk Devletleri

Ayrıca Kozan Dağ ı ndaki Yörükler, Çukurova'ya , Orta To­roslar'daki kalaba l ı k Yörük cemaatleri lçel 'e , Antalya ve Isparta bölgelerinde dağ ı n ı k halde bulunan Yörükler ise, Taşeli yayiak­Iarına yerleşti ri ld i ler.

Bu arada , O rta Anadolu 'ya (Çiçekdağ ı , Nevşehir, N iğde) yörük iskan ı yap ı l ı rken , Teke, Hamid , Beyşehir, Alanya ve Ak­şehir Yörü klerin in de uygun yerlere yerleştiri lmeleri için , 1 732 senesinde ferman ç ı karı ld ı . Ayrıca doğudan batıya uzanan Toros Dağların ı n iç ve d ı ş k ıs ımlarında yeni kurulan birçok ka­saba ve nahiyelere de , çeşitl i yörük cemaatleri yerleştiri ld i . lçel ve Alanya bölgesinde yaşayan bazı Yörükler, Kıbrıs Adasına gönderi ld i ler.

On dokuzuncu yüzy ı l ı n ortalarından itibaren , Yörüklerin is­kan ı , daha düzenl i olarak yap ı lmaya başland ı . Vi layetlerine Yö­rük iskan edi lecek val i ler , yaylak ve kışlaktaki Yörükler üzerine iskan nazı rı tay in ederek, onları disipl in altı na almaya çal ıştı lar. Tanzimat'tan itibaren de boş arazi ler ve terk edi lmiş yerler, is­kan sahası olarak seçi ld i . Bu şeki lde iskan için Bursa , S ivas, Ankara , Konya ve Ayd ı n eyaJetleriyle mülhakatı (bağ l ı yerler) seçi ld i . Yörüklerin iskan ı için tertip edi len F ı rka-i lslahiye, Adana Halep, Maraş ve Ayıntab'da (Anteb) yeni kasabalar da kurmak şartıyla pek çok Yörük cemaatini iskana tabi tuttu .

Bugün , Yörüklerin tamam ı yerleşik hayata geçmişlerdir. An­cak, eski hayat tarzları n ı devam ettiren ve yaylak-kışlaklarda göçebe olarak yaşayan Yörükler, Toroslar'da hala mevcuttur.

Yörüklerin is imleri ve onlarla i lg i l i kanuni hükümler, ilk defa Fatih Kanunnamesi 'nde yer ald ı . Buna göre kurulan yörük teşki­latı , idari ve askeri maksaliara uygun şeki lde düzenlendi . Fatih Kanunnamesi 'nde, Yörüklerin , setere ç ıktıklarında her türlü teç­h izatı kendi lerin in temin etmeleri ve avarızdan muaf tututmaları ve setere ç ı kanlar ın ertesi yı l çıkmamaları kanun hal ine getiri ld i . Ancak, Yörüklerle i lg i l i kanunname Kanuni devri ortalarına doğ-

97

www. tutkuyayinevi. com

ru tamamland ı . Hası latı , devletin hazine defterleri nde yazı l ı ve muayyen zeamet b irl i klerine çevri len Yörükler, seraskerl i k ad ı a ltında b ir tak ım gruplara ayrı ld ı .

Bunların başında, Yörüklerin aras ı ndan seçi lerek b i r berat i le tayin edi len "serasker" (yörük reis i) bu lunurdu . Yörük seras­kerl ikleri , kendi aralarında ocaklara taks im olun muşlard ı . i ı k za­manlar yirmi beş kişi bir "ocak" sayı l ı rken , sonradan ocağ ı n sa­yıs ı , otuza ç ıkarı ld ı . Bu ocakların her birinden beş kişi , setere g itmek veya devlet h izmetin i görmek üzere "eşk inci" o larak ayrı­l ı r, ocakta kalan diğer yirmi beş kişi de "yamak" o lurdu .

Eşkinci olarak seçi len bu beş kişin in , sefer ve divan- ı hüma­yOna hizmet masrafları n ı , alt ı ayl ı k müddetle ve el l işer a kça ol­mak üzere yamaklar karş ı lar, buna mukabi l avarız- ı divaniye verg isinden muaf tutulurlard ı . Yörükler, yörük tarzı hayatı devam ettirirlerse , kendi hayat düzenlerine göre ayarlanmış bir k ıs ım verg i leri veri rlerd i . Onlardan , h içbi r surette , d iğer ha lktan a l ı nan vergi al ı nmazd ı . Ancak Yörükler, tabii hayatları n ı b ı rak ı r da, zi­rai hayata geçerlerse reaya kaydolunurlar , d iğer hal k ı n verd iğ i verg i leri öderlerd i .

Yörüklerin yaşad ıkları m ıntıkalarda , köyler, mezralar ve yurt-' lardan meydana gelen kazalar kuru lmuştu . Yörükler iç in cazip b i r hale getir i len kazalarda , Yörüklerin kaza! (ad li) mesele lerin i hal için , bir kad ı bu lunurdu . Kad ı lar , ayn ı zamanda, Yörüklerin sah ip oldukları hayvanların tahri rleri i le, sefer s ı ras ında ord uda ikmal ve nakliye işlerinde vazife alaca k olan ları n is imler in i ve ki­ra bedellerin i de tespit ederd i . Anadolu 'd a , bu şeki lde kurulan birçok yörük kazası vard ı .

Yörükler, Orta Asya'dan getird i kleri ge lenekleri d evam ettiri­yorlard ı . Hayatları , bel l i kaidelere bağ lanm ı şt ı . B u ka ideler , da­ha çok, örfe bağl ı yd ı . Yazlar ı seri n o lan yayla lard a , k ı şla rı ise s ı cak veya ı l ı k k ış iakiarda geçiren Yörüklerin , yayla fara g id iş gel işleri , bel l i b ir düzen içinde yap ı l ı rd ı . Bu g id iş ge l iş ler , bel l i

98

Türk Devletleri

yollardan olurdu . Yayiağ ı ve kışiağ ı olmayan Yörükler de otlak kiralarlard ı . Yörüklerde yaylaklar, oymakların mal ı sayı l ı r, o oy­mağa mensup olan herkesin hayvanları , burada serbestçe ot­lard ı .

Yaytak veya k ışiaklardaki evler ve çevrelerindeki küçük bahçeler, şah ıs lara aitti . Çad ırların ve küçük bahçelerin bulun­duğu yere , "yurt yeri" denird i . Bir oymağ ın hayvanların ın , diğer oymakları n hayvaniar ına karışmas ın ı önlemek için , hayvaniara "dökün , dövme" veya "döğme" ad ı veri len damgalar vurulurdu. Hayvanların kulakları , bel l i şekil lerde çentilerek de, d iğer oba hayvanlar ından ayrı l ı rd ı . Bu işaretiere "en" ad ı veri l i rd i . Koyun , keçi , s ığ ı r ve deve g ib i hayvanlar besleyen Yörükler, yaylak ve kışiakiarda buğday, arpa , m ıs ı r ve bazı sebzeleri yetiştirirlerd i .

Süt mamul leri ve et , temel g ıdaların ı teşkil ederdi . Giyim ve ev eşyalar ı n ı , kendi leri dokurlard ı . Bununla beraber, kapal ı b ir ekonomiye sah ip olmay ıp , köy ve kasabalardaki pazarlara iner­ler, ürün lerin i satarak kendi ihtiyaçların ; sat ın al ırlard ı . Devele­riyle, şehirlerarasında yük taş ı rlard ı . Istanbul gibi büyük şehirle­re , buğday ve benzeri tüketim maddelerin i , develeriyle, Yörükler taş ı rlard ı . Keçi besleyen Yörükler, k ı ldan yapı lmış çad ı rlarda , diğerleri ise keçeden yap ı lm ış çad ı rlarda otururlard ı .

Evi and ı ran yörük çad ı rlarında, oturma , yatma ve yemek pi­şirme için bölümler vard ı . Çad ır , orta direğin etrafına s ıralanmış 5-9 d irek üzerine kuru lurdu . Büyük çad ırlarda , binek hayvanla­

rın ı n bağland ığ ı bölüm dahi bulunurdu. Çad ır ın oturma bölümü,

Yörük ki l imleriyle döşenir , kenarlarda minderler bulunurdu. Ça­

d ı rda, herkesin oturacağ ı yer bell iydi .

Yörüklerde ai le yap ıs ı , daha çok erkek hakimiyetine daya­n ı rd ı . Yörüklerde esas evl i l ik şekl i , tek evl i l ikti r. Umumiyetle, ev­lenen çocuklar, babayla birl ikte yaşard ı . Bu yüzden , büyük aile­ler meydana getiri rlerd i . Yörükler, amca kızı , dayı kızı , amca ve teyze kızı g ibi yak ın akrabayla da evlenirlerd i .

99

www. tutkuyayinevi.com

Yörüklerin idari teşkilatlanmaları , oba , oymak, boy ve ulus şekl indeyd i . Yaylak ve kışlaklarda , b ir soyun yaşad ığ ı a lana "oba" denird i . Bu terim, zamanla kaybolmuş ve yerin i mahal le kel imesi almışt ır. Bir veya iki oba halk ına "oymak" denird i . Oy­makların başında, "kethüda" bulunurdu . Yörükler, buna , "kahya" derlerd i . Birkaç oymağ ın birleşmesinden meydana gelen toplu­luklara , "boy" ad ı veri l i rd i . Boyun baş ında "boybeyi" bu lunurdu . Boy beylerine daha sonra , "yörük başbuğu" ad ı da veri ld i . B ir­kaç boyun birleşmesinden "ulus" meydana gel ir , bunun başkan­larına "ulusbeyi" denird i .

Arı duru b i r Türkçe konuşan ve zengin bir fol kloru bu lunan Yörüklerde, an'ane ve gelenekiere bağl ı l ı k vard ı . Yörü klerin göçleri , bel l i esaslara bağlanm ıştı . Yayiakiara göç, bahar ayla­rında olurdu. Oymak veya boy beyleri , göçün gününü önceden tespit ederek herkese duyururdu . Göç günü gelmeden önce, gerekl i hazırl ıklar yapı l ı rd ı . önceden bi ld iri len gün gel ince , bü­tün eşyalar develere yüklenir, üzerine ki l imler atı l ı rd ı . Develerin a l ın larına süs, küçük ve büyük çanlar tak ı l ı rd ı . Kervan ı n önün­de, yeni elbiselerini g iymiş, el inde kirman ı i le yün aği rerek bir gel in giderd i . Çevrede, ata binmiş genç erkekler, s i lah atarak , at sürerek yayla yoluna yürürlerd i . Boyun çocuklar ı , kad ın lar ı ve genç kızları , hayvan sürülerin in önünde veya yan ı nda yürürler­d i . Uzun yolculuktan sonra yayiağa varı l ı r, yerleşi l i rd i . Sonba­harda da buna benzer merasimle yayiaktan göç ed i l i rd i . Yörük­lerin nişan , düğün , bayram ve sünnet zamanlar ı nda uygulad ı k­ları , buna benzer merasimleri vard ı .

Yörüklerin , bir kısmı bugün d e devam eden , n işan v e düğün adetleri şöyleydi :

Oğlu evlenme çağ ına gelen yörük ai les i , kend isine uygun bulduğu ai lenin kızına dünür giderd i . Eğer olu mlu cevap al ı n ı r­sa , kız evinde kahve içi l i rd i . Bunun tersi o lursa , dünürcüler , he­men evi terk ederlerdi . Dünürcüler, uygun cevap a ld ı kları za-

100

Türk Devletleri

man , oğlan evi tarafından hazırlanan ve beraberlerinde getird ik­leri şerbeti içerlerd i . Uygun cevap al ı n ıp , söz kesi ldikten sonra , "beyl ik" ismi alt ı nda , oğ lan tarafından seçi len kad ınlar, k ız evine giderler ve k ıza nişan takarlard ı . N işanlar, elbise, altın , gümüş gibi ziynet eşyalarıyd ı . Söz kesiminde, oğlan tarafından kızın babas ına veya velis ine b ir miktar para veri l i rd i . Islam din ine gö­re a l ı nmas ı n ı n haram olduğu bi ldiri len bu paraya "başl ı k" ad ı veri l i rd i . Oğlan tarafı , k ız ın elbise, mutfak ve diğer eşyaların ı al­d ıktan başka , k ız ın akrabalarına da uygun hediyeler al ı rd ı . Bu­nun ismine "yol" denird i . Kız, başka köyden gelecek olursa , oğ­lan babas ı davet edeceği köylerin her odas ına ve her oda sahi­bine ayrıca b irer yol (davet hed iyesi) gönderird i . Bu yollar kase, bardak, sahan , şeker, kahve gib i şeylerd i . Oda sahipleri , dü­ğüncüleri odalarına davet ederek yedirip içirirler ve oğlan baba­sına düğün sahibiymiş gib i yard ım ederlerd i . Odalara inen misa­firlerin misafırl iğ i , tamamen oda sahiplerine ait olurdu. Kız tarafı da davetçi ler ç ıkar ırd ı . Düğün başlad ığ ında, her iki taraf, konuk­Iarına ikramlarda bulunurdu .

K ız evinde, k ına gecesi yap ı l ı rd ı . Gel in in g ideceği gün , kız evinde haz ı rlanan ve oğlan tarafından önceden kız evine gön­deri len çeyizler, kap ı n ı n önüne çıkarı l ı rd ı . Kız evinden , yüzü alla örtülü olarak ç ıkar ı lan gel in , ata bindirilird i . Çeyizler de yükleti l ip oğlan evine götürü lürdü . Oğlan evine götürülen gel in in , yol larda önüne s ık s ık çocuklar tarafından ipler geri l i r, çocuklara hediye­ler veri lerek geçi l i rd i . Gel in i , güveyin evi önünde, yengeler attan indiri rd i . Gel i n attan inmeden önce , güveyin yak ın akrabaların­dan biri , başına üzüm , şeker, arpa, buğday, para gibi şeyler ser­perd i . Gel in attan ineceğ i s ı rada, oğlan babası davet edi l ir , gel i­ne hediye verir veya vaad ederd i . Kaynana ve diğer yakınlar da, çeşitl i hed iyeler veri rlerd i . Gel in attan indikten sonra , güveyin in evine g ider, çeyiz içinde ayrı lm ış olan ve "dürü" ad ı veri len bazı eşyalar, davetl i lere dağ ıtı l ı rd ı .

1 0 1

www. tutkuyayinevi. com

Damada törenle elbise g iyd iri l i rd i . Güvey, e lb iseyi g iydikten sonra , "sağd ıç" ad ı veri len , evl i b i r k imsen in evin e götü rü lür, vaktin gelişine kadar, güveye her türlü şakalar yap ı l ı r , güvey bu­rada izin almad ıkça yerinden kalkamaz, gü lemez ve söz söyle­yemezdi . Bundan sonra meclise köyün hacas ı ge l i rd i . Güveye, gerdeğe ait s ı hhi ve dini öğütler verir, kendis ine hayırl ı b i r evl i l ik iç in dua ederd i . Yatsı namazı k ı l ı nd ı ktan son ra , güveyi , arka­daşları evine götürürler, evin g iriş kap ıs ı önünde hoca tarafın­dan dua okunduktan sonra , arkadaşları tarafı ndan vuru lan bir­kaç yumruk arasında, güveyi eve g i rerd i .

Ertesi gün kad ınlar, gel in i ziyaret ederler, bu ziyaret esna­s ında yapı lan törene "baş bağlama" veya "duvak açma" ad ı ve­ri l i rd i . Bir hafta veya bir ay sonra damat, ge l in le bera ber kayın­pederin evine giderek, büyüklerin el lerin i ve d izlerin i öptükten sonra , kayınpeder ve kayınval idesini evine davet ederd i . Bu da­vet günü, kayınpeder de, ayrıca bir gün için onlar ı davet etmiş olur ki , buna "el öpme" denird i .

Yörükler mensup oldukları Oğuz boylarına göre is im a l ı rlar­d ı : Kay ı , Bayat, Karaevl i , Yazı r, Döğer, Dodurga , Yaparl ı , Av­şar, Kızık, Beğdi l i , Karkın , Bayınd ı r, Peçenek (Seçenek) , Ça­vundur, Çepni , Salur, Eymir, Alavuntlu , Yüreğ ir , iğd i r, B uğdüz ve K ın ık isimleri yörük boylarına ait isimlerd i r. Bugün Anado­lu'daki birçok mezra , köy ve kasaba , is imlerin i bu yörük boyları­nın isimlerinden alm ışlard ı r. Yörükler, umumiyetle O rta , Güney ve Batı Anadolu'da yerleşmişlerd i . Bugünkü , Sivas , Ankara , Bo­lu , Kastamonu, Bal ı kesir, Manisa , Kütahya , Afyon , Uşak , izmir, Aydın Antalya , Konya , Aksaray, Niğde, Nevşehir, Adana , Hatay, Gaziantep ve Maraş i l lerin in bulunduğu geniş b i r sahaya yayı l­m ışlard ı . Büyük gruplar hal inde yaşayan Yörükler, ayrıca b i rçok tal i kol iara ayrı lm ışlar ve çeşitl i yerlere dağ ı l m ış lard ı .

Bunlardan Ankara , Tokat, K ırşehir bölgesinde yaşayan U lu­yörük topluluğu ve Ankara Yörükleri , Orta Anadolu yayia iar ı nda

1 02

Türk Devletleri

yaşamaktayd ı lar. Ayd ın , Honaz, Nif, Çeşme ve B,ozdoğan hava­l isinde Karaca-Koyun lu , Menteşe bölgesinde Oturak Barza, Gü­ne Barza , Küre Barza , iskender Bey, Kayı , Horzum , Kızı lca­Yal ınç, Bolu , U luborlu , Tefenni ve Ereğl i civarında Bolu Yörük­leri diye adland ır ı lan Yörükler yaşamaktayd ı .

Söğüt Yörükleri diye an ı lan büyük bir topluluk, Bursa'daki Emir Sultan Evkafı reayası olarak, Söğüt, Edincik, Bal ıkesir, Bursa , Bergama , Gönen ve i negöl 'e kadar yayı lm ışlard ı . Kara­Keçi l i Yörükleri , Söke; Boynu-incelü Yörükleri , Nevşehir ve Ak­saray; Kayı ve Çoban Yörükleri , Manisa civarında dolaşıyorlar­d ı . Kalabal ı k nüfusa sahip Danişmendlü Yörükleri de, Aksaray, Kırşehir , Ayd ın ve Adana gib i geniş bir sahaya yayı lm ışlard ı . Biga ve çevresinde yaşayan Ağaca-Koyunlu Yörükleri ise, daha küçük bir cemaati teşki l etmekteydi .

Anadolu'da dağ ı n ı k b i r durumda bulunan Yörükler, Rume­l i 'de daha teşki latl ı ve bel l i yerlerde yaşamaktayd ı lar. Rume­li 'deki Yörükler, istanbul 'dan kuzeye doğru Bender ve Akker­man'a kadar, Tuna'yı takiben Bulgaristan ve Sırbistan hudutla­r ına, oradan da Selan ik Çatalcas ı na kadar yayı lmışlard ı . Bu geniş saha içinde, sekiz grup olarak defterlere kaydedi lmiş olan Yörükler, daha s ı k ı d is ip l in altı ndayd ı lar. Rumeli 'deki Yörükler, Tekirdağ , Naldöken , Kocacı k, Vize, Selan ik, Ofçabolu Yörükleri , Aktuğ ve Oktav Tatarları adları n ı taş ımaktayd ı lar.

Uzu n müddet Rumel i 'de kalan , fetihler s ı rasında Osmanl ı ordu ları na yard ı mcı olan b u Yörükler, zamanla azald ı lar. Os­manl ı lar' ı n , Rumel i 'den çeki lmeleri üzerine, onlar da Anadolu'ya göç ederek, çeşitl i yerlere yerleşti ri ld i ler. Rumel i 'de kalan yö­rüklerden bir k ısm ı , bugün Yugoslavya'da Ograzden Dağların ı n güney eteklerinde hayvancı l ı kla uğraşmakta, geleneklerin i , di l­lerin i ve ekonomik yap ı ları n ı korumaktad ırlar.

Bugün , hemen hemen tamamen yerleşik hayata geçmiş olan Yörükler; Ayd ı n , Manisa, Kütahya, Antalya , Mers in , Adana,

1 03

www. tutkuyayinevi.com

Muğla ve Bal ı kesi r gibi muhtelif yerlerde yerleşmişlerd i r. Eski

an'anelerin i ve halen konar-göçer yaşayışiarı n ı sürdüren Yörük­

ler de vard ı r. Bi lhassa Orta Toroslar üzerindeki Bu lgar (Bolkar)

Dağların ın eteklerinde bulunan , Güzeloluk , Yağdağ , Karagü l , Eğriçayı r, Perçengediği , Sarıtaşgediğ i , Konçaged iğ i , Bayboğan, Düden , Çatalca , Dikmen, Yağ l ı p ınar, Bastı r ı k , Dedel i , Barç ın , Alaçayı r, Cumayal ı k, Konurcuk yaylaları nda ; yine Toroslar üze­rindeki Aladağlar eteğindeki Üçkap ı l ı , Demirkazı k , Baş Yayla, Alagöl , Göşdere, Dönberi , Taşhan , Teki r ve Namrun yaylaların­da; Kozandağ ı eteklerindeki , Uyuzpınarı , Seyhan Nehrin in kolu Zamantı Suyunun yamaçlarındaki Ş ı h l ı , Yen iköy, Bak ı rdağ ı·, Kurşundağ ı , Çataloluk, Dereşiml i , Gölalan , Çad ı ryeri , Boncuklu­bel , Boyduran yaylalarında; Binboğa Dağları ndaki Ayran P ı narı , Yedi Kardeş Pınarı , Alapınar, Karagöl , Yaylakl ı , Kemerl i gibi yay­lalarda; Nurhak Dağlarındaki Gülkice , Akp ınar , Beysöğüt, Yam­rıtaş, ls ı rganl ı , Yaprakl ı ve Abeş yayiaiar ında yarı konar göçer halde yaşamaktad ırlar.

1 04

Türk Devletleri

YÜE-ÇiLER Yüe-çiler (Yüeçiler) eski Türk kavimleri nden. Çince kaynak­

larda "Yüeh-ch' ih" olarak geçer.

Yüe-çi lere , tarihi kayıtlarda, i lk defa M .Ö. 3. yüzyılda rastla­n ı r. Çin ' in kuzeyine hakimdi ler. Anayurtları , Orta Asya'da Tanrı Dağları i le Kan-su haval isiyd i . Büyük ve Küçük Yüe-çiler olmak üzere i kiye ayrı l ı rlard ı . M .Ö. 3 . yüzyılda Çin' in Şansi ve Kan-su eyaletlerinde, kuwetl i b ir devlet kurdular. Çinl i lerle sıkı müna­sebette bu lundular. Ç in kültürünü benimsediler. Mi l li kıyafet ve di l leriyle , Ç in i i lere benzedi ler. Hunlar' ın meşhur imparatorların­dan Mete , Yüe-çi leri , M .Ö . 203 y ı l ı nda mağlup etti . Yüe-çiler devleti y ık ı ld ı . Çin'den çıkarak, Orta Asya'ya göçtüler. Make­donya l ı lskender' in , Baktria (Belh) bölgesinde kurduğu Grek hakimiyetine , M .Ö . 1 66'da son verdi ler.

M .Ö . 1 29'da , Türkistan'a yerleşti ler. Türkistan'da kuwetli bir devlet kurdular. I ran ' ı n doğusunu ele geçirerek, Partlarla komşu oldular. Partiara M . Ö. 1 27'de yeni l ince, beş ayrı beyl iğe ayrıld ı ­lar. Bir as ır b irl ik olamad ı lar. Kuşan Beyi Kucula, merkezleri Belh olmak üzere, Yüe-çiler' i , M .Ö . 25'te birleştird i . Yüe-çilere, Kuşanlar denmeye başlad ı . Yüe-çi ler, önce Çin kültürünü , son-

1 05

www. tutkuyayinevi.com

ra da Budizm inancın ı benimsediler. Bundan sonra , Türklü k va­s ıfların ı , benl iklerin i kaybedip , tarihten s i l ind i ler

1 06

Türk Devletleri

MOGOLLAR Moğollar, günümüzde Moğolistan' ın yerli halkıdır. Doğu As­

ya kavimleri ndendir . Ası l yurtları Moğol istan'd ır.

Bugün Moğol lar, Moğolistan d ış ında Rusya'ya bağl ı ; Aga Buryat Özerk Bölgesi , Ustorda Özerk Bölgesi ve Buryat Cum­huriyetinde yaşamaktad ırlar. Ayrıca Çin i le Moğolistan arasında yer alan Iç Moğol istan özerk Bölgesi'n in de büyük çoğunluğu Moğol 'dur.

Tarihte , Asya kıtas ın ın büyük bir kısmına sahip olup, yayıl­d ı lar. Memleketlerinden çık ıp da geri dönmeyenler, medeni mil­letler arası nda erid i ler. Bugün Moğollar, sadece Çin ile Rusya arasındaki Moğolistan'da yaşarlar. Doğu Asya'daki sarı ı rkın ,

mongaloit tip indendirler. Di l leri Türkçe'ye yakın bir d i l olan Mo­

ğol'cad ı r.

TARiH i : Moğolları n hakkında i lk bi lgi lere komşuları Çini i ierin tarih leri nde rastlan ı r. Verilen bi lgi lere göre bu cahi l ve vahşi ka­vim küçük kabileler hal inde ve göçebe şeklinde Gobi Çölü'nde yaşard ı . Avcı l ı k ve yağmacı l ı kla geçinirlerdi . Baskın larda ok kul­lan ı rlard ı . Kad ın ları da harp ederdi . Güneşe taparlard ı . Her kö­tülüğü işlerler ve yasak tan ımazlard ı . Şehirleri yakar, yıkarlard ı .

1 07

www. tutkuyayinevi. com

Çoluk-çocuk kad ı n- ihtiyar demeyip , kendi lerinden o lmayan her i nsan ı öldürürlerd i . Yiyeceklerin i hayvani g ıdalar teşki l ederd i . Insan eti yiyenleri de vard ı . Koyun , s ığ ı r, deve, at , merkep , ka­t ır, domuz yetiştirirlerd i . N ikah ve ai le bağ ı o lmayı p , b i r kad ına sayıs ız erkek sahip olabi l i rd i . Dağ ın ık , teşki lats ız , başs ız ve vahşi Moğol kablleleri 1 3 . asrın baş ı na kadar bu ha lde kald ı .

CENGIZ HAN DÖN E MI : 1 3. yüzyı l ı n başları nda Cengiz' in halas ın ın kocası Duş Han , Moğol Han ı id i . Duş ö lünce , oğ lu ol­madığ ı için yerine Cengiz geçti . Cengiz, çetin m ü cadelelerden sonra dağ ın ı k kablleleri toplayarak itaat alt ı na a ld ı . Karaku­rum'da 1 204 senesinde l i k Moğol Devletin i kurd u . Moğol ve Ta­tar hanları n ı n başı oldu . Cahi l ve vahşi Moğol ve Tatarlardan , işi gücü yağmacı l ı k olan büyük bir ordu toplad ı . Moğol ista n ' ı n etra­fındaki ü lkelere sefer açtı . On b i rinci yüzy ı l dan Itibare n bazı Türk boyların ı n H indistan'a Anadolu 'ya ve Karaden iz' i n kuze­yinden Balkaniara göç etmesi Moğollara kolayca yayı l ma i m ka­nı sağlad ı . Cengiz Han, 1 2 1 8 y ı l ına kadar Doğu Türkistan ve Çin' i ald ı . Harezmşah Devleti 'n in Moğol Elç i leri n i ö ld ü rü p bazı la­rın ı n da sakalların ı yak ıp geri yol laması üzerin e Ceng iz Han 1 2 1 9'da Harezmşah Devleti 'ne sald ı rd ı .

Moğol ordusu ; Batı Türkistan , Horasan , Kandehar, M ültan g ibi devrin medeniyet merkezlerin i tahri p etti . Buhara , Semer­kand, Herat g ib i hepsi b irer kültür, sanat ve meden iyet a bidesi olan şehirleri yağmalay ıp y ıktı lar. Bun lardan Merv, Rey ve daha pekçok şehi r, uğrad ı kları bu tahribat sonunda bir daha kalk ına­mad ı . Şehir olma vasfın ı kaybederek, y i rm inci asra kad a r b i rer harabe halinde kald ı . Islam medeniyetine telafi ed i lemeyecek darbeler ind ird i ler. Kafkasya'ya , Rusya'ya ve Anadolu'ya yayı l­d ı lar. 1 224 senesinde Kara Kurum'a çeki ld i ler. Cengiz Han ' ın kurup güçlend i rd iğ i Moğol Devleti'n in idaresinde; Çin l i , Tunguz, Tibetl i , Türk, i ranl ı , Afgan l ı , Arap , Ermeni , Rus ve Alan lara men­sup çeşitl i boylar vard ı .

108

Türk Devletleri

1 227 senesinde Kansu'da ölen Cengiz Han , Moğol ları b ir­leştirip , teşki latland ı rmış ve kendi ad ıyla anı lan meşhur Cengiz Yasas ı n ı ç ı karmışt ı . Boy beyleri ve kumandanların meydana getirdiği kurultayı vard ı . Cengiz' i n ölümüyle işgal ettiğ i ü lkeler, oğul ları aras ında paylaşı ld ı . Büyük oğlu Cuci'ye; Batı Sibirya ve Kıpçak bozk ı rlarından , Harezm'i de içine alan Kuzey Karadeniz kıy ı larına kadar olan bölge düştü . Cuci 'n in mirası , oğlu Batu'ya veri ld i . I ki nci oğlu Çağatay'a Maveraünnehr'den Doğu Türkis­tan'a kadar uzanan topraklar veri ld i . Üçüncü oğlu Ögedey; ku­rultay kararıyla Büyük Moğol Han ı seçi ld i . En küçük oğlu Tu­luy'a Moğol imparatorluğunun merkez toprakları olan Moğolis­tan veri ld i .

YÖN ETIM Ş EKLI VE B I RiMLERi : Cengiz Han ın teşkilatlan­d ı rd ığ ı Moğol larda , ahal iye ivgen, boya; obop, aile ve en küçük biri i kiere de Aymuğ ve Yasun denird i . Ordu da bu usule göre teşkilatlanm ışt ı . U lus deni len Moğol kabi le birl i klerinin hepsi as­ker sayı l ı rd ı . Kabileler sefere , kendi çad ı rları , hayvanları ve ka­d ın ları i le b i r ord u gib i g iderd i . Her kabile kendini idare ederd i . Sanat bölükleri , idari kumanda teşkilatları yoktu . Silahların ı ken­d ileri yaparlard ı . Sonradan işgal ettikleri bölgelerde az çok bir şeyler öğrend i ler. işga l ettikleri ü lkeler, merkezi bir devletten idare edi lemeyecek kadar genişled i . Siyasi ve idari bakımdan tecrübesiz olan Moğollar, bu yüzden çok zor duruma düştüler. Devlet kadrosunda idareci ve verg i toplayacak memurları yok denecek kadar azd ı .

Cengiz H a n ı n soyundan olanlar , Çağatay Han l ı ğ ı ( 1 227-1 370) , i lhan l ı lar ( 1 256- 1 353) , Altınordu ( 1 226-1 502) , Şeybaniler ( 1 500-1 598) ve Giray Hanlar devletlerin i kurdular. Cengiz Han ın oğul ları ve toru nları n ı n hakimiyeti çok kısa sürdü . Ancak Islam alemine ve medeniyetine çok zarar verdi ler. On üçüncü asırda yap ı lan tahribatla , altı yüz senede nice emeklerle elde edi lmiş, hatta islamiyatten önce de yapı lm ış pekçok mimari eserleri , kü-

1 09

www. tutkuyayinevi. com

tüphaneleri , tarih in kıymetl i vesikaların ı , mektepleri , rasathane­leri yok etti ler. Abbasi halife l iğ in in merkezi Bağdat' ı 1 257'de ya­k ıp y ıktı lar. Suriye dahi l Doğu Akdeniz, Batı Anadolu k ıy ı larına Avrupa'da Viyana şehri civarına kadar hakim oldu lar. Moğol la­rın yeni lmezl iğ in i , M ıs ı r Memlukleri y ıktı . H ü lagu Han ı n ordusu­nu , Memluk Sultan ı Baybars , 1 260'da Ayn Calut'ta büyük bir bozguna uğrattı . Doğu Karaden iz'deki Haçl ı kra l ları ve Ki l ikya Ermeni leri i le de Müslümanlara karş ı an laştı lar. Türkiye Selçuk­lu Devletinde ve beyl iklerinde on üçüncü asrın ortalar ından son­ra Moğol val i ler söz sahib i o ldu . H ind istan 'daki Türk- ls lam dev­letlerine yaptıkları ak ın lar, Müslüman ları zor d u ruma d üşürdüy­se de, zamanla bölgeden atı ld ı lar.

On dördüncü asrın başlarında Orta ve Güneybatı Asya'da Islam ülkelerinde yaşayan Moğol lar medenileşmeye başlad ı lar. i lhan l ı hükümdan Gazan Mahmud Han ı n is lamiyeti kabu l etme­s iyle , kumandan , vezir ve askerleri nden pek çoğu Müs lüman oldu. ls lamiyeti kabul eden l l han l ı devlet adamlar ı , bölgedeki ahal iyle kaynaşmayı sağlad ı lar. Maveraünnehr, Yedisu ve Doğu Türkistan'a hakim olan Çağatay Han l ı ğ ı , on dörd üncü asrın so­nunda TimOrlu lar ın hakimiyetine g i rd i . Güney Rusya ve Batı Si­b irya'daki Cuci Süla lesinden Altı nord u Devleti Berke Han ı n Müslüman olmasıyla medenileşrneğe başlad ı . On beşi nci asrın sonuna kadar bölgeye hakim olan Alt ınord u Devleti , TimOrlu lar tarafından y ık ı ld ı . B ir k ıs ım toprakları üzerinde Kazan Han l ığ ı kuruldu (Bkz. Kazan Hanl ığ ı ) . Cuci Sülalesinden sünni b i r is lam devleti o lan Şeybaniler, on alt ı nc ı as ı rda Mavera ü nnehr'e hakim olup, i ran'daki bozuk itikad sahib i Safevilerle m ü cadele etti ler (Bkz. Şeybaniler) . K ır ım'daki Cuci Sü la les inden G i ray Han lar, en uzun ömürlü hanedan oldu . Osman l ı Devletine tabi id i ler . Ü l ­kede Osmanl ı kültürü hakimdi . On beşinci as ı rdan o n sekiz inci asrın sonuna kadar i ktidarda kald ı la r (Bkz. K ı r ım Han l ı ğ ı ) . D ış Moğolistan 'daki Moğol istan bağ ıms ız , Rusya'ya ; Iç Moğol is-

1 1 0

Türk Devletleri

tan'daki muhtar idarede Çin'e bağl ıd ı r. Moğol istan'da yaşayan Moğol lar, Buda inancın ı n Lamaizm mezhebine mensuptur. Din adamlarına " lama" ad ı n ı verirler. Lamalar, tabiblik ve büyücülük de yaparlar. D in merkezleri Tibet'teki Lhasa şehri olup ikinci de­recedeki dini merkezleri Urga'd ır. Moğolistan'da , putperest ve H ı ristiyanları n yan ında, çok az da Islam din ine mensup olanlar vard ı r.

Tarih , ırk, tip , d i n , d i l , edebiyat, kültür bakımından Moğollar, bugün Türklerden ayrı bir mi l lettir. Ural-Altay dil birliği içinde yer almaları sebebiyle tarih öncesi bir yakın l ıktan bahsedi lebil i r. Al­tay d i l leri a i les i içinde yer alan , Mançu Tunguz, Kore, Japon , Türk ve Moğol d i l leri aras ında en çok yakın l ık Türkçe i le Moğol­ca arasında görülmekted ir. Hatta Türkçenin bir lehçesi olan Çu­vaşça her i ki d i l i n yap ı ve unsurlarına yer veren köprü bir di l du­rumundad ı r. Türk çoğun luğunun içinde Islam kültürünü benim­seyenler de vard ı r. Dünyan ın en büyük hükümdarlarından olan Timur Han , aslen Moğol soyundan olmasına rağmen, Moğolca bi lmezd i . Türkçe konuşurdu . Müslüman bir ai leden gelip kültür bakım ı ndan da Cengiz Handan ayrıd ır. Yine TimOr Hanın torun­larından Babür Şah da, H indistan'da Gürganiye Devletini kurdu . Babür Şah ve soyundan gelenler de Türkleşmişlerd i .

l l l

• • • •

TURK KAVIMLERI

www. tutkuyayinevi. com

1 . SiBiRYA TÜRKLERi - Yakutlar, Karagaslar, Soyan lar, lrtiş veTobol Türkleri

l l . ALTAY TÜRKLERi- Kij i ler, Teleng itler , Teleütler, Tuba­lar, Kumand ı lar, Lebedler

l l l . ABAKAN TÜRKLERi - Sagaylar, Belt irler , Kaçlar, Kızı l­lar , Koybalar, Şorlar, Çatlar

IV. BATI TÜRKiSTAN TÜRKLERi- Karakalpaklar , Özbek­ler, Kazaklar, K ı rg ızlar, Türkmenler

V. DOGU TÜRKiSTAN TÜRKLERi- Uyg u rlar

VI. KAFKASYA TÜRKLERi - Karaçaylar, Malkarlar, Ku­muklar, Nogaylar

VII. AZERBAYCAN TÜRKLERi

VIII. iRAN TÜRKLERi - I ran Aze ri le ri , Afşarlar , Koçarlar, Kaşkaylar, Karadağ l ı lar, Karapapaklar

Şahsevenler, Hemseler, Kengerlu lar , Horasani ler , Karayi ler, Karaçorlu lar, Türkmenler

IX. iDiL URAL TÜRKLERi- Kazan l ı la r, Astrahan l ı lar , Baş­k ırtlar, Çuvaşlar, K ı r ım Türkleri

1 14

Türk Devletleri

X. AVRUPA TÜ RKLERI- Lehistan Türkleri , Litvanya Türkle­ri , Gagauz Türkleri (Balkan Türkleri) Fin Türkleri

1 1 5

• • •

TURKLERIN KURDUKLARI •

IMPARATORLUKLAR

www. tutkuyayine vi. com

Tarihte Türkleri n kurd u kları i mparatorl u klar ı ku ru luş tarihle-rine göre şu şeki lde s ı ra lamak mümkü n d ü r.

1 . Saka-iskit Imparatorluğu

2 . Büyük H u n Imparatorluğu

3 . Avrupa Hun Imparatorluğu ya da Bat ı H u n Im paratorluğu (374-469)

4. Ak-Hun Imparatorluğu ( IV. yüzy ı l - 557)

5- Gök Türk imparatorluğu (552-582)

6 . DoğuGöktürk Imparatorluğu (582-630)

7 . Batı Göktürk imparatorluğu (582-743 )

8. l l . Göktürk imparatorluğu (68 1 -744)

9. Avar imparatorluğu (563-803)

1 0 . Uygur Imparatorluğu (VI . yüzy ı l -805)

1 1 . Hazar Imparatorluğu (VI I . yüzy ı l (650-985)

1 2 . Uygur Devleti (744- 1 335)

1 3. Karahan l ı lar Devleti (940- 1 040)

1 4 . Gaznel i ler Devleti (963-1 1 83 )

1 5. Büyük Selçuklu imparatorluğu ( 1 040- 1 1 57 )

1 18

Türk Devletleri

1 6 . Anadolu Selçu klu Devleti ( 1 077-1 308)

1 7 . Harzemşahlar Devleti ( 1 1 57-1 23 1 )

1 8. Alt ınordu Devleti ( 1 236-1 502)

1 9 . T imur imparatorluğu ( 1 368-1 501 )

20. Babür Imparatorluğu ( 1 526-1 858)

2 1 . Osman l ı imparatorluğu ( 1 299-1 922)

1 1 9

• • •

TURKLERIN KURDUKLARI iMPARATORLUKLARlN TARiH�ELERi

www. tutkuyayinevi. com

SAKA iSKiT DEVLETi (M.Ö.8-M.Ö.5) Saka lskit Devleti , doğu kaynaklar ı nda Saka , batı kaynakla­

r ında iskit olarak bi l inen bu devlet, Avrasya'da antik çağda ku­ru lmuş bir Türk devletid i r

lskitlerin i lk yurtları n ı n Tanrı Dağlar ı ve Ferg a na Vad isi ol­duğu kesinleşmiştir. önceleri iskitler in hang i ı rktan o ldukları tar­t ışma konusu iken yap ı lan kazı larda ortaya ç ı ka n kal ı nt ı lar, Sa­kaların Türk kökenl i b ir halk olduğunu kesin leşti rmiştir . Dünya tarih çevrelerin in çoğunluğu da Türk köken l i o ld u kları sonucunu kabul etmişlerd i r.

Kimmerler, Medler, Yunanl ı lar , Persler , Asurl u la r, U rartular i le savaşan iskitler, Perslerle yapt ı k lar ı savaşlar , Alp Er Tunga adl ı komutan i ran l ı ları n destan ı "Şehname" ye kon u o lmuştur.

iskitler, M .Ö. 2. yüzyı la kadar hüküm sürm üştür.

YAŞAYIŞLARI: Sakalar ın çoğun luğu g öçebe id i . Göçebeler atlar ın çektiğ i çad ı rlarda yaşarlard ı . Baykal Gölü ' nden Tuna Nehri boylarına kadar uzanan geniş coğrafyada M.Ö . V I I - l l . yy.'­a kadar geçen uzun bir dönemde siyasi ve kültürel varl ı kların ı sürdürmüşlerd i r. Genel l ikle konar göçer ha lde ve hayvancı l ı kla meşgul olan Sakalar çad ı r şekl ine getiri lm iş a ra ba lar i çi nde ya-

1 22

Türk Devletleri

şamışlar. K ı r ım ve Azak Denizi gibi yerleşmeye elverişl i yerler­de de zi raat ve ticaretle meşgul olmuşlard ı r.

Savaşlarda kul land ıkları en önemli si lah , savaş baltasıyd ı . Ayrıca ok , yay ve k ı l ı ç da kul lan ı rlard ı . lskit kal ınt ı larındaki a t fı­gürlerin in yoğunluğu d ikkati çekmektedir.

SANAT: iskit kurganlar ında ç ıkan eserler, medeniyette i leri oldukları n ı göstermekted ir. Heredota göre, "lskitler, çok medeni bir mi l letti . Gümüş işçi l iğ inde, dişçi l ikte ve çıkıkiarı sarmakta us­tayd ı lar."

lskit sanat ında, hayvan üslubu önemli yer tutar. At, geyik, kuş motifleri ağ ı rl ı ktad ı r.

Hemdot'un yazd ı klar ına göre Yunanl ı lar, elbise teferruatla­rın ı , gümüş ve alt ı n at tak ımları n ı iskitlerden öğrenmişlerdir.

IRAN KAYNAKLARINDA ISKITLER: Sakaların siyasi haya­tına dair b i l inenler komşu veya siyasi i l işki kurmuş oldukları i lk çağ devletlerine ait b i lg i lere dayanmaktad ır. Sakaların Ön Asya seferi onları Anadolu'ya kadar geti rmiş . I ran i le olan mücadele­leri ( i ran hükü mdan Kurus ve Daryüs'ün seferleri ) ile Büyük is­kender' in i ran seferi i le i lg i l i olarak Sakalardan söz edi lmektedir. Sakaları n Ön Asya seferin i yapan hükümdarın adı Grek tarihçisi Heredot'a göre Mid ias, Şehname'ye göre, Afrasyap, Türk efsa­nelerine göre ise Alper Tunga olarak bi l inmektedir.

Sakalar' ı n , hayat tarzı yönüyle islam öncesi Türklerin giyim­kuşam, madenieri kul lan ımdaki başarı ları ve özel l ikle de at ko­şumları vb. etnoğrafık eserleri yönüyle Türk Mil l i kültürünün i lk temsi lci leri olduğu söylenebi l i r. Saka ( iskit) ların yaşad ıkları coğ­rafyada yap ı lacak olan arkeolaj ik kazı lar ve burada ortaya ç ıka­cak eserler bu devletin Türk kültür ve siyasi hayatındaki yerin i ortaya koyacakt ı r.

1 23

www. tutkuyayinevi. com

ALP ER TUNGA DESTANI

Alper Tunga öldi mü?

ıss ız acun kald ı mı

Ödlek öçin ald ı mu

Emdi yürek yırtı l ı r

Ödlek yarağ közetti

Ogrı tuzak uzattı

Beğler beğin azıttı

Kaçsa kat ı kurtu lur

Öğreyüki mundağ ok

Munda ad ı n tizdağ ok

Atsa acun uğrap ok

Tağlar başı kerti lür

Begler atın argurup

Kagdu an ı turgurup

Mengzi yüzi sargarup

Körküm angar türtü lür

Ulş ıp eren börleyü

Yırtıp yaka urlayu

S ıkrıp ün i yurlayu

Sıgtap közü örtülür

Könglüm içi n örtedi

Yitmiş yaş ığ kartad ı

Keçmiş özüğ irted i

Tün kün keçüp irtelü r

Öd lek arıg kevredi

1 24

Yunçığ yavuz tovrad ı

Erdem yeme sevredi

Ajun begi çerti lür

Ödlek kamug köfred i

Erdem ar ıg sevredi

Yunçığ yavuz tovrad ı

Erdem beg i çerti lür

B i lge bögü yunç ıd ı

Ajun a n ı yanç ıd ı

Erdem eti t ınç ıd ı

Yerke teg ip sürtü lü r

1 25

Türk Devletleri

www. tutkuyayinevi. com

BATI HUN iMPARATORLUGU (374-469) Büyük Hun imparatorluğu (Şyunglar) M .Ö . 46 y ı l ı nda Çiçi

han ve Ho-Han-ye kardeşler aras ında Doğu ve Batı o lmak üze­re ikiye ayrı ld ı . Batı Hun ları n ı ; Çiçi han , Doğu H u n ları n ı Ho­Han-Ye Kağan (Şenyu) yönetti . Ho-Han-Ye'n i n ö lüm ü nden son­ra Doğu Hunları Panhu ve yeğeni P i 'n in taht kavgas ı na sahne oldu. M .S . 48 yı l ı nda Doğu Hun ları ; Kuzey ve Güney olarak iki­ye ayrı lm ışt ır. Kuzey Hunları n ı P i , Güney H un ları n ı Pan-hu yö­netmiştir. Güney Hun ları yan i Panhu 'nun yönettiğ i b u ü lke Türk l iteratürüne Batı Hun Imparatorluğu olara k geçmiştir . Ç in ege­menl iğ i gölgesinde yöneti len bu imparatorlu k Talas' ı n doğusun­da Çin'e kadar olan topraklara egemend i .

Çiçihan ' ın yönettiğ i Batı Hun ları ise Ara l g öl ü , Batı Türkistan ve Karadeniz' in kuzeyine kadar olan bölüme egemen olmuştur. Göktürk devletin in kuru lmasıyla Avrupa'ya göç ederek Avrupa Hun imparatorluğu'nun temel in i o luşturmu şlard ı r.

BATI HUN IMPARATORLUGU EGEMENLIK ALAN I : Bu­günkü Moğolistan , Kuzey Çin ve Doğu Türkistan ' ı kapsar.

Türk tarih l iteratüründe üç tane Batı H u n i m paratorluğu is­mine rastlanmaktad ı r.

1 26

Türk Devletleri

* 1 . 1 6 Büyük Türk devleti içerisinde sayı lan Batı Hun Impa­ratorluğu ; Panhu yönetimindeki Güney Hunları'd ı r.

*2 .As ı l Batı Hun ları ; Avrupa hunların ın ataların ı teşkil eden Çiçihan' ı n yönettiğ i Batı Türkistan' ı kapsayan devlettir.

*3.Avrupa Hun imaparatorluğu da Batı Hunları o larak bazı kaynaklarda anlatı lmaktad ı r. Ama Avrupa Hunları demek doğru olan ıd ı r.

SONUÇ: 1 . 1 6 Büyük Türk devleti içerisinde sayı lan Batı Hun imparatorluğu ; Panhu yönetimindeki Güney Hunları'd ı r.

BATI HUN (GÜNEY HUNLAR) DEVLETININ TÜRK TARI­HINE KATKILARI : Çin siyasi egemenl iğinin kabul edilmesi du­rumunda , g iderek Çin l i leşi leceğin i gösteren devlet olmuştur.

1 27

www. tutkuyayinevi. com

BÜYÜK HUN iMPARATORLUGU (M.Ö.204-M.S.21 6)

Büyük Hun Imparatorluğu, M .Ö. 220 y ı l ı nda H unlar tarafın­dan kurulan imparatorluktur. En yayg ı n teze göre , Türk ve Mo­ğol boylarından oluşturulmuştur. H iung-nu (Hun) ad ı na i lk ola­rak M.Ö. 3 18 yı l ı nda Çin ile yap ı lan Kuzey Şansi Savaş ı'nda ve bunun sonucunda yap ı lan anlaşmada rastlanmaktad ı r. H iung­nu lar günümüzün Moğolistan bölgesinde; Çin ' in kuzeybatıs ında yaşamların ı sürdürmekteydi ler. Bi l inen i lk imparatorları Teoman (Tuman)'d ı r. En büyük imparatorlar ı Mete Kağan (Oğuz Ka­ğan)'d ı r. Çinl i ler önüne geçemedikleri H unlarin sald ı rı ları ard ın­dan "Büyük Çin Duvarı" (Çin Seddi) 'n i i nşa etmek zorunda kal­mıştı r. (M.ö. 2 14) Bu yap ı günümüzde halen b i r d ünya harikası olarak kabul edilmektedir. Ming Hanedan ı döneminde de yeni­lenen büyük duvarın birçok kısm ı sağlaml ığ ı i le günümüzde ha­la ayakta kalmıştır. En parlak dönemini Mete Kağan zamanında yaşamıştı r. Mete Kağan orduyu onluk , yüzlük (Bölük) , b in l ik ve onbinl ik (Tümen) birimlere ayırm ıştı r. Bu s istem günümüzde de uygulanmaktad ı r. Öyle ki Kara Kuvvetlerin in kuruluş tarih i ola­rak (M.ö. 209) Mete Kağan' ı n tahta ç ık ış tari h i ku l la n ı lmaktad ır

1 28

Türk Devletleri

BOZKIRLARlN IMPARATORLU�U: Kuruluşu hakkında ke­sin bi lg i ler yoktur. M . ö. 220 y ı l ında Teoman tarafından kurul­duğu kabul ed i l i r. Teoman'dan sonra devleti büyük bir impara­torluk ha l ine geti ren Mete Kağan (Mo-dun)'d ı r. Hun , Türk ve Moğol boyları n ı b ir çatı altı nda toplayan Mete, Ipek yoluna egemen olmak için Çin i le savaşmıştır. M.Ö. 200 yı l larında Çin' i yen i lgiye uğratarak verg iye bağlamıştır. M .Ö. 1 87 y ı l ında Çin Imparatorluk ordusunu , ki baş ı nda Ka-o-ti bulunmaktad ır, Pa-i­Teng seferinde 1 O bin kişi l ik disipl in l i ve düzenl i ordusuyla ye­nilg iye uğratm ıştı r. Bu ç in ordusunun sayıs ın ı n bazı kaynaklar­da 200 b in bazı kaynaklarda ise 35 Tümen yani 350 bin olduğu yazmaktad ı r. Mete Kağan devrinde Sibirya, Çin Denizi , Japon denizi ve Hazar Denizi arası nda kalan tüm topraklara hakim olunmuştur.

Mete 'n in Çin ' i toprakları na bağlamayıp , vergi almak suretiyle yönetmesi sebeb i , Çin yerleşik hayatı ve siyasi etkisinden uzak durma olarak yorumlan ı r. Bunun yan ında Çin' in kalabal ık nüfu­su altı nda Hun luk özel l ikleri n i kaybetmek istememiştir.

Meten i n ölümünden sonra bir süre daha gücünü koruyan devlet, Çin l i prenseslerle evlenme geleneği i le Çinl i prensesierin casusluk faa l iyetleri , H u n boyları aras ı ndaki iktidar kavgaları , Çin in ipek yolu üzerinde gittikçe siyasi nüfuzunu arttırması gibi nedenlerle M .Ö . 46 y ı l ı nda Hun lar Doğu Hunları ve Batı Hunları olmak üzere ikiye ayrı ld ı . Bu ikiye ayrı l iş ın nedenlerinden birisi de Büyük H u n Devleti 'n in başında bulunan Ho-han-ye' nin eko­nomik s ık ınt ı lar ı da neden göstererek Çin egemenliğine girmek istemesid ir ki , bu düşünceyi kardeşi Çiçi , "atalarına saygıs ızl ık" olarak kabul ed ip esaret a ltı na g irmeyi reddetmiştir.

Batı Hunları Çiçi yönetiminde Talas' ı n batıs ına egemen ol­dular. Akhunları n ve Avrupa Hunları n ı n kurulmasında etkin rol oynad ı lar. Batı Hunlu ları 'n ın baş ında bulunan Çiçi 'nin Çin'e kar­ş ı verdiğ i mücadelede k ısa bir süre sonra başarısız olduğu gö-

1 29

www. tutkuyayinevi.com

rü lmüştür. Zira Çiçi , Çin i le mücadelede eski Hun savaş taktikle­rini b ı rakarak bir şehir kurup burayı kale hal ine getirerek sa­vunma savaş ı yapmayı yeğlemiştir. Bu kend isin in bir inci hatası­d ı r. Yeni lgisinde etki l i olan diğer hata ise emri alt ında bulunan askerlere çok sert davranmas ıd ı r.

Doğu Hunları Ho-Han-ye yönetiminde Talas' ı n doğusunda M.S 48 yı l ına kadar hüküm sürdü . Çin ' in siyasi hareketleri so­nucu , M.S. 48 yı l ı nda Güney ve Kuzey H unlar ı o lmak üzere iki­ye ayrıld ı . Kuzey hunları hakan Pi yönetiminde Moğol ve Sibirya stepleri çevresinde 1 56 yı l ı na kadar devam etti . Güney Hunları Panhu yönetiminde Uygur havzasında ve Çine yak ın bölgelerde 2 1 6 y ı l ına kadar devam etti .

Doğu Hunların ın kuzey ve güney olarak ikiye ayrı lmasın ın sebebi ; Panhu yönetimindeki Türkler' in Çin ' in siyasi üstünlüğü­nü kabul etmesine rağmen , yeğeni Pi yönetim indeki kuzey Türklerin' in Çin üstünlüğünü kabul etmeyişidir . (Güney Hunları : Batı Hun imparatorluğu)

Güney Hunların ın y ık ı lmas ı sonunda Çin siyasi egemenliği çerçevesinde Çin ülkesine tampon maksatl ı b irçok küçük Hun devleti kurulmuştur. Bu Hun devletleri Göktürk siyasi üstünlü­ğüne kadar devam etmiştir. Mete kağan zaman ı nda hun impa­ratorluğunun en iyi dönemi idi

KÜLTÜR: Hunlar kendi belgelerin i b ı rakmad ığ ı için arkeelo­j ik deli l ler d ış ında Çin kaynakları na bak ı lmaktan çare yoktur. Hunların özell iklerinden bir kaç örnek:

*Gençlerin önemsenmesi ve yaşl ı lar ı önemsenmemesi

*Reisi vefat edince, yerine oturan oğlunun kendi anası dı­ş ındaki babas ın ın kad ın ları n ı alması

Ancak bu özel l ikler sadece Hunlar değ i l , d iğer göçebe kabi­leler için de geçerl id ir. Ayrıca bunları n Çin meden iyetin ahlak an layış ve mantığ ına aykırı olduğu içi n Çin kaynakları nda Hun-

1 30

Türk Devletleri

ların gelenek ve göreneklerinden bahsedi iken eleştiri içerikl i cümleler kul lan ı lm ışt ır.

Hunlar' ı n d in i , Şamanizm ve Tanrı (Tengri ) inancı olup, yı lda üç kez büyük ayini bayram düzenl iyordu.

Alkeoloj ik kazı ları n sonucuyla Hunların . başkentinin Ulan Sa­tur (Moğolca : YııaaH6aaTap; Ulaanbaatar)'un kuzeyinde bulu­nan Noin-Uia kurgan ı nda olduğu saptanmaktad ır. Ve kurganla­rından kazı lan Hunların teksti l ierin eski Fars ve Yunan kültürü­nün etkisi tespit edi lmektedir. Şimdiye kadar elde edilen delil­lerden , Hunlar' ı n hem doğu medeniyet hem de Batı medeniyelin etkisi alt ında olduğu anlaş ı lmaktad ır.

ÇIÇI'N IN ÇIN KA YITLARINDAKI SÖZLERI : Çin elçisinin Çiçi i le i lgi l i düştüğü bir kayıt şöyledir: " Boyun eğmeyeceğiz. Zi­ra öteden beri Türkler kuvveti takdir eder, tabi olmayı hakir gö­rürler. Savaşçı süvari hayat ım ız sayesinde ad ı yabancı ları titre­ten bir mi l let o lduk. Biz ölsek de, kahramanl ığ ımızın şöhreti ka­lacak, çocukları m ız ve torun larım ız diğer kavimlerin efendisi olacaktı r."

DEVLET YÖNETIMI : Hun devleti başında bulunan kişi " tan­hu" ya da "şen-yu" olarak an ı l ıyordu. Tanhu sözcüğü bir unvan olarak " sonsuz geniş l ik" anlam ına gelmektedir. Hükümdarl ık da kut anlay ış ı egemendi . Hükümdarl ığ ın tanrıdan geçtiği görüşü vard ı . Ü lke , töre hükümlerine göre yöneti l ird i . Şenyunun görevi , ülkede dirl iğ i sağlamak, adaleti gerçekleştirmek, orduya komuta etmek, mecl isi yönetmek olarak s ıralanabi l ir. Hükümdarl ık ba­badan oğla geçmektedir. Ü lke oğullar arasında doğu , batı , mer­kez olarak miras b ı rak ı lmaktad ı r. Türk devleti hükümdarı eşine "ka-tun"(hatun) den i rd i . Yönetirnde söz sahibiyd i . Büyük Hun Devleti 'nde üç mecl is bu lunuyordu.

1 . Mecl is : D in i nitel ikte konular tartış ı l ı r. Yı l ın i lk aylarında toplan ı rd ı

1 3 1

www. tutkuyayinevi. com

2. Mecl is: Haziran ayında toplan ı r ve devlet işleri

3. Mecl is: Sonbaharda toplan ı l ı r ve askeri iş ler görüşülürdü.

Devaml ı devleti yöneten " seçkinler mecl is i" vard ı . Bu mecl i-se ll toy ll denilmekteydi .

ORDU: Hun ordusu ücretl i deği ld i .

Hun ordusunda kad ın-erkek asker say ı l ı r, her an savaşa hazır bulunurdu. (ordu-mil let anlay ış ı )

Hun ordusunun temeli atl ı askerlere dayan ı rd ı .

Ordu tümen sistemine göre teşki latlanm ışt ı r. ( 1 0 .000 kişi)

Kul lan ı lan araçlar: ok ve yayd ı . Yak ın dövüşte k ı l ıç , kargı kul lan ı l ı rd ı .

Savaş stratejisi ; keşif seferleri ve y ıpratma savaşları olarak ikiye ayrı l ıyordu.

Sahte geri çeki lme ve turan taktiğ i teknikleri kul lan ı ld ığ ı Çin kayıtlarından öğreni lmekted ir.

METE'NIN BIR MEKTUBU: Mete'n in Ç in im paratoruna yaz­d ığ ı mektup:

"Yay çekebilen ve kullanabilen tüm kavimler Hun olarak bir tek aile halinde birleştiri ldi ler. Artık Hun ü lkesinde küçükler bü­yümeleri için gerekli çevreyi elde edecekler; yaşl ı lar ve büyükler ise kendi yurtlarında sessiz ve rahat yaşayacaklard ı r. Nesil ler­den nesil lere bütün Hunlar barış ve mutlu luk içinde kalacaktır. Tanrı 'n ı n lütuf ve inayeti i le subay ve askerlerim in üstün yete­nek ve erdemleri i le dayan ıkl ı atlarım ı n üstün gücü i le Kuş­hanları ezerek yendi . Çin s ı n ı rı ndaki bütün küçük devletler i le, bütün Orta Asya halkları düzene kavuşturuldu . Bun lar ın hepsi artık Hun oldular."

1 32

Türk Devletleri

BÜYÜK HUNLARIN TÜRK VE DÜNYA TARIHINE KATKI­LARI : Ordu örgütlenmesinde 1 O'luk sistem Mete döneminde oluşturu lmuş ve günümüze kadar gelmiştir. Batı uygarl ıkları bu sistemi Türkler'den a lmıştır .

Hun akı n iar ına karş ı tarih i Çin seddi yapı lmıştır.

Kavimler Göçünün başlamasında Hun devletinin y ık ı l ış ı i lk etkendir.

Diğer Türk devletlerine intikal eden olumsuz miras ise par­çalanma ve iktidar için mücadele eden Türk boyları genetiğidir

1 3 3

www. tutkuyayinevi. com

AVRUPA HUN iMPARATORLUGU 4. yüzy ı l ı n sonları na doğru Balam i r' in önderl iğ inde batıya

doğru yürüyen Hunları n bir bölümü i l k d efa Doğu Anadolu'ya g i rd i ler. Balamir'in ölümünden sonra oğ lu ya da torunu olduğu san ı lan U ld ız döneminde ise Karpat dağları n ı aş ı p Macaristan'a g i rerek burada Avrupa H u n Devleti 'n i ku rd u lar . Avru pa Hun Devleti 'n in d ış pol itikas ı U ld ız döneminde bel i rlenmiştir. Bu poli­ti kaya göre Bizans baskı alt ı nda tutu lacak ve Germen kavimle­rine karş ı Batı Roma imparatorluğu i le iş b i rl iğ i yap ı lacakt ı r.

ULDIZ DÖNEMI: Uld ız, B izans' ı baskı a lt ı na a l mak amacıyla Trakya üzerine yürüdü . Barış isteyen Trakya val is ine "Güneşin batt ığ ı yere kadar her yeri zaptedeb i l i rim" d iye rek Doğu Ro­ma(Bizans)'ya meydan okudu . Türklerin g ü cü nden çekinen Bi­zans, anlaşma yaparak H unların üstün lüğ ü n ü kabu l etti .

Bu dönemde Hunlar , Orta Avrupa'd a n H azar' ı n doğusuna kadar uzanan geniş topraklara sah ip o lmuşlard ı . Devletin doğu bölgesini Karaton'un yönettiğ i b i l in iyorsa da bu hükümdar hak­k ında fazla bi lg i yoktur.

1 34

Türk Devletleri

RUA DÖNEMI: 4 1 2-422 yı l ları arası nda Avrupa Hun Devleti ile i lg i l i fazla b ir b i lg iye rastlanmamaktad ı r. Hükümdar soyundan gelen Rua 422 y ı l ı nda tahtı ele geçirerek, ü lkeyi kardeşleri Mun­cuk, Oktar ve Aybars i le bir l ikte yönetti . Muncuk'un erken ölümü üzerine Aybars ü lken in doğu kanad ın ın yönetimine, Oktar ise batı kanad ı n ı n yönetimine getiri ld i .

Rua , Uld ız' ı n bel i rlediği Hun d ış pol itikas ın ı uygulamaya de­vam etti . Casusluk faal iyetlerin i i leri sürerek Bizans üzerine bir sefer düzenledi(422) . Bu sefer sonucunda Bizans ağ ı r bir vergi­ye bağland ı .

Batı Roma'daki taht karış ıkl ı klarından yararlanmak isteyen Bizans, italya'ya kuvvet gönderd i . Bunun üzerine Rua, altm ış bin kişi l i k bir orduyu Batı Roma'n ın yard ım ına göndererek Bi­zans Imparatoru Theodosius(Teodosyus)'u savaşmadan geri çe­ki lmek zorunda b ı rakt ı .

Bizans üzerine yapacağ ı yen i b ir setere hazırlan ırken 434 yı l ında öldü . Yerine kardeşi Muncuk'un oğlu Attila geçti .ayrıca Rua 4 kardeşlerden birid ir.bunlar;rua,Muncuk, Aybars, Oktar d ır . .

ATTILA'NIN SEFERLER! : Birinci Balkan Seteri (441-442) Bizans' ı n Margos Antıaşmas ı 'n ı n hükümlerine uymaması üzeri­ne Atti la , Bizans üzerine setere ç ıktı . Doğu Trakya'ya kadar iler­leyen Hun ordusundan çekinen Bizans, barış isternek zorunda kald ı . Bu Antlaşma i le Atti la Bizans' ı n ödediği vergiyi artırd ığ ı g ib i bazı s ın ı r kalelerin i de e le geçird i . Bu seferden sonra Avru­pa Hun larına Balkanlar ın yolunu açı lmış oldu .

ik inci Balkan Seteri (447) I .Balkan Seteri'nden sonra Bizans imzalad ığ ı antlaşma şartlar ında öngörülen vergiyi ödemediği için Atti la yeniden setere ç ıktı . i ki kola ayrı lan Hun ordusunun bir kolu Yunanistan'a g i rip Teselya'ya kadar i lerledi . Diğer kolu ise Sofya, F i l ibe ve Lüleburgaz şehirlerin i alarak Büyükçekmece

1 3 5

www. tutkuyayinevi.com

yakınlarına kadar ulaştı . B izans Imparatoru barış isternek zo­runda kald ı .

YAPILAN ANOTOLYOS ANTLAŞMASI'NA GÖRE: Bizans ödediği vergiyi üç kat ına çıkaracak, Savaş tazminatı , Tuna'n ın güneyindeki yerler askerler arı nd ırı lacaktı .

Batı Roma (Galya ) Seteri (451 ) Roma im paratoru 'nun k ı­zıyla evlenen Ati l la, çeyiz olarak imparatorluk toprakları n ı n yarı­s ın ı isteyince, bunu kabul etmeyen Batı Roma'n ı n üzerine yürü­dü. Katalan Ovas ı 'nda Atti la, 1 00 bini Türk geri kalan ı da ger­men ve islav kavimlerinden oluşan 200 bin kiş i l ik b i r ordu i le iken roma ordusu da ayn ı bölgeye 200 bin kişi l ik ordu i le gel­mişti . Hun düşman ı olan barbarların hepsi Aetiüs ordusunun sa­fında idi ler. 20 Haziran 451 günü dünyan ın iki yar ıs ı b i rb i ri üze­rine yüklendi o güne kadar görülmüş en kan l ı savaş oldu savaş 24 saat sürdü iki tarafta cok büyük hasar gördü büyük kayıplar verdi fakat savaş günü akşamı roma ordusu dağ ı ld ı .

Roma'yı desdekleyen Batı Got ordusu d a kral lar ı savaşta ölünce çekilmek zorunda kalmıştı r. Ati l la çeki lmekte olan Aet­iüs'ü takip etmedi ordusunu dinlendird i . Zaten amaçma u laşmış Roma'n ın asker deposu sayı lan Galya'yı işgal etm işti . Bundan sonraki i lk ciddi sald ırıda bütün romayı tam olarak çökerteceği kesindi.

Aradan geçen 20 günde Atti la ordusunu kendi başkentin in bulundugu bölgeye getird i . Savaş sonras ı nda dünya onun ye­ni lmezl iğini bir kere daha anlamış ve kabul etmişti . Bu savaştan 1 yı l sonra Atti la dağ ıttığ ı Roma imparatorluğu'nun tamamın ı idaresi altına almak icin harekete gectigi zaman, ona karş ı ko­yacak güçleri kalmamışt ı . 452 yı l ı nda Attila Po ovası na geldi ve Roma'dan yola çıkan Papa Leo Türk Başbuğu huzuruna ç ıktı ve Atti la'dan Roma'yı esirgemesini istedi bütün şartları kabul et­tiklerini zaten Attila'n ın Roma'ya hakim olduğunu söyled i . Sade­ce Hristiyanl ık merkezinin yıkı lmaması temennis in i i letti ve Attila

1 3 6

Türk Devletleri

Roma'ya said ı rmadan vergi lerini daha da katl ı almış oldu ve hakimiyetini tan ıtm ış olmuştu .

italya Seteri (452) Atti la , 452 y ı l ında yüz bin kişi l ik ordusuyla Alpler üzerinden italya'ya gird i . Papa ı . Leo başkanl ığ ında bir heyet Roma'n ın bağ ışlanmasın ı istedi . Papa'nın ricasın ı kabul eden Attila geri döndü .

EGEMENLIK ALANI : Güney Rusya , Romanya, Yugoslav­ya'n ın kuzey bölgesi , Macaristan, Avusturya, Çekoslovakya, Gü­ney ve Orta Almanya (Doğu Fransa'dan Ural Dağlarına; Kuzey Macaristan'dan Bizans kap ı larına kadar olan saha). Yüzölçümü: yaklaş ık 4.000.000 km2'dir.

AVRUPA HUNLARININ TÜRK VE DÜNYA TARIHINE KAT­KILARI : Avrupa'da hakimiyet kuran ve Avrupa merkezl i i lk Türk devleti olmuştur. Kavimler Göçü'nün başlamasında etkil i olmuş­tur.

Batı Roma imparatorluğunun yıkı lmasına neden olmuştur. Pantelonu (Şalvar olarak) Avrupa'ya getirmişlerdir.

AVRUPA HUNLARININ PARÇALANMASININ NEDENLERI:

Ele geçird ikleri topraklarda gittikçe nüfus olarak azınl ıkta kalma­ları . Sürekl i Türk göçleriyle beslenememeleri . Düzenli ve sağ­

lam bir devlet teşki latı kuramamaları . Yerleşik kültür i le müca­

dele edi lmesi . Yerleşik kültürün olumsuz etkiledi

1 3 7

www. tutkuyayinevi.com

AVAR iMPARATORLUGU (563-803) Avarlar, Orta Asya kökenl i bir kavimdir. Önce 3 .-6 . yüzyı l lar

arasında Asya'da , ard ından 6.-9. yüzyı l lar aras ı nda Doğu Avru­pa'da devlet kurdular. Avrupal ı ların da Arap ve Bizans kaynak­larına dayanarak Avar ad ın ı verdiği bu kavmi Göktürkler "Apar'' olarak adland ı rıyordu. Apar ad ı karşı koyan manas ı na gelmek­tedir. Ancak Çini i ierin "Juan-Juan" ve ya Cücen dedikleri kavim ile ayn ı olup olmad ığ ı kan ıtlanmamaktad ı r.

Asya Büyük Hunlarına bağ l ı boylardan doğan bu kabi le, Uar ve Kun olmak üzere ik i büyük kabi leye daya n maktad ı r. Avarlar, 6. yüzyı l sonlarında bugünkü Moğolistan , iç Moğol istan ve Kore'ye kadar olan toprakları içine alan büyük b ir devlet kur­dular.

552 yı l ı nda Göktürkler Avar hakimiyetine son verince Avar sülaleleri batıya doğru göçtüler. 558 y ı l ı nda S ib i r Türkleri i le karşı laştılar ve Sibirleri yağmalad ı lar. Karaden iz ' in kuzeyinden geçerek bugünkü Romanya ve Slovakya toprakları n a g i rd i ler. Bizansın boşluğundan yararlanarak Balkan ları denetim i alt ına ald ı lar.

1 3 8

Türk Devletleri

EGEMENLIK ALANI : Volga'dan bütün Macaristan'a kadar olan saha i le Güney Rusya ve Eflak Boğdan bölgeleri .

AVARLARIN TÜRK VE DÜNYA TARIHINE KATKILARI; Germen ve Slav kavimlerin in tarihi yapıs ın ı etki lediler. Iki kez is­tanbul 'u kuşatt ı lar . 200 y ı l l ı k egemenl ik kuran Avarlar, Slav halkları üzerinde etki l i oldular ve Slav boyların ı tuna boylarına ve Balkaniara yerleşti rd i ler. Bugünkü Slav toplulukların oluşma­sında temel rol oynam ışlard ı r. Orta Avrupa ve Doğu Avrupa'nın etnik yapıs ı ortaya çıkmışt ır. Slav devletleri, devlet teşkilatlan­maların ı ve askeri örgütlenmelerini Avarlardan öğrenmişlerdir. Germen kavimleri b ir müddet Avar etkisinde kalm ıştır. Günü­müzde yap ı lan bazı araştırmalar Slovenlerin , H ırvatların ve Slo­vakların ataların ı n Avarlar olduğuna yöneliktir.

1 39

www. tutkuyayinevi.com

UYGUR iMPARATORLUGU (744-1 335) Çin kaynaklarında Hoei-ho, Vei-ho, H ui-ho, H ueu-hu , Wei­

wu vb. şeki lde görülen Uygur ad ı n ı n an lam ı 974'te yazı lan Çin­ce bir eserde "şahin süratiyle dolaşan ve hücum eden" şeklinde açıklanmaktad ı r.

Fakat bunun bir yakışt ırma olduğu bel l id ir . Etimoloj ik olarak Uygur ad ın ın "uy (takip etmek)+gur" (Salgur g ib i )tarzında ortaya çıkt ığ ı i leri sürülmüş ise de, o tarihlerde kul lan ı lan Türkçe'de de "takip etmek" manasındaki eylem kökünün "ud-" biç iminde ol­duğu antitezinden hareketle sözcüğün "oy (oymak, baskı yap­mak) + gur" ve daha kuwetl i bir olas ı l ı kla "uy (akraba , mütte­fik)+ gur" şekl inde türediği savunulmaktad ı r.

N itekim tarihsel süreçte ortaya ç ıkan "On Uygur" federatif ad ın ın "On Müttefik" manasma kul lan ı lm ış olma olas ı l ığ ı tarihsel gerçekl ik açıs ından ağ ı r basar. Uygur ad ıyla i lg i l i b i r diğer so­runsal ise Islam kaynaklarında her zaman ve Ç in kaynaklarında bazen kendilerine veri len Tokuz Oğuz/Dokuz Oğuz ad ı n ı n kö­keni ve ne şeki lde ortaya ç ıkt ığ ıd ı r.

Asl ı nda Uygurlardan ayrı bir budun (boylar b i rl iğ i ) olan Do­kuz Oğuzlar Göktürk siyasi otoritesin in dayand ığ ı toplu luk id i .

1 40

Türk Devletleri

Bu anlamda ayrı b i r etn i k yap ı oluşturmayıp bizatih i Türk budu­nunu oluşturan boylara veri len is imd i . Zaten Çin kaynaklarında kendi lerinden "Türkleri n 9 kabi lesi " , Göktürkler'den ise "9 kabi­lenin Türkleri" d iye bahsedi lmesi bu özdeşliği ortaya koymakta­dır.

Işte bu Dokuz Oğuz boylarına, başka bir deyişle 9 adet Oğuz boyuna , -9 oymaktan oluşan- Uygur boyunun eklenmesiy­le "On-Uygur" deni len s iyasal birl i k ortaya çıkmıştır ve böylece Uygur ad ı i le Dokuz Oğuz ad ı birl i kte ve bazen karıştırılarak kul­lan ı la gelmiştir .

Orhun ı rmağ ı k ıy ıs ı nda başkenti Ordu-bal ık kentin i kuran i lk Uygur kağanı Kutlug Bi lge Kül i ki y ı l l ı k bir hükümdarl ıktan sonra 747'de öldü . Yerine oğlu Moyen-çor(747-759) kağan oldu. Moyen-çor'un etkin l iklerin i Orhun-Selenga ı rmakları arasındaki Şine-usu Gölü yak ı n ı nda d iktirdiğ i "bengü taş"'tan izlemek mümkündür. Buna göre öncelikle aralarında hep yakın i l işkiler olan Dokuz Oğuz boyların ı derled i . Ard ından Orhun-Ötüken bölgesin in etrafı nda konan göçen ve Türkçe konuşan boyları denetimi alt ına a lma polit ikası gütmeye başlad ı .

B u çerçevede, kuzeyde Yenisey ırmağı havalisindeki Kır­g ızlar' la , Altay Dağları i le Tanrı Dağları arasında bulunan Kar­luklar ve onlara yard ım eden daha batıdaki Türgişler' le, Ye­nisey, Obi ve l rtiş ı rmakları arasında bulunan Basmı l , Dokuz Tatar ve Çikler' le savaşmış , bunların tamamın ı kendi kağanl ığ ı­na bağlamıştı r. Bu arada savaştığ ı boylar arasında bel irtilen Sekiz Oğuzlar' ı n Göktürkler' in etrafa dağı lma sürecine giren

asal budunu olma olası l ı ğ ı yüksektir. Böylece Türk soylu boy ve

budunları denetimine alan Moyen-çor Uygur Kağanl ığ ın ı sağ­

lam temellere oturtmuş bulunuyordu.

YÜKSELME DÖNEMI: Uygurlar' ın Orta Asya politik saha­sında etkin leşmesi yüzy ı l ı n ortalarına doğru tırmanan Arap-Çin rekabetiyle i l inti l id ir. Taraflar kozların ı 751 y ı l ında Talas ı rmağı

1 4 1

www. tutkuyayine vi. com

kenarında yapı lan savaşla paylaşm ışlar, Karluklar' ı n da deste­ğini alan islam kuwetleri Çin ordusunu dağ ıtm ışt ır. Çin' in , Gök­türk Kağanl ığ ı 'n ın çöküşü i le yayı lma ve nüfuz etme olanağı bulduğu Tarım Havzası 'n ı (Bugünkü Doğu Türkistan) tamamen boşaltmasına -bu boşluğu Uygurlar doldurdu ; bütün Tarım Hav­zas ı Uygur kontrolüne girdi- yol açan bu yen i durum, Çin'de so­nu gelmez olaylar çıkmasına sebep olmuştur.

Bu olayların en öneml isi Soğu kökenl i olup-annesi Göktürk-, Çin ordusunda etkin pozisyonda bulunan An-lu-şan ad ındaki bir komutanın 200 bin kişi l ik bir kuvvetle Çin başkentleri Lo-yang ve Çang-an' ı zaptetmesiydi . Moyen-çur,Tang imparatoru (o dö­nemde Çin' i yöneten hanedan) Su-tsung]'un yard ım çağrıs ına olumlu yan ıt verd i . Çin'e giren Moyen-çor başkentleri geri al­makta zorlanmadı . Bunun Çin'e mal iyeti hiç de azımsanamaya­cak derecedeydi : 20 bin top ipek ve hatun adayı bir prenses.

ZIRVEYE ULAŞMA VE YENI B IR DIN: 759'da Moyen­çur'un ölümü üzerine yerine geçen oğlu Bi lge Kağan (759-779) ' ın amacın ın karış ıkl ı kların sürdüğü ve Su-tsung'un ölümüy­le Tang Hanedam'n ın söz geçirmekte zorland ığ ı Ç in coğrafya­s ına hakim olmakt ı . Ancak Türk kökenl i Pu-ku(=buku , Türk un­van ı ) Huai-en' in karış ık i l kiara son vermesi ve düzeni geri getir­meye başlaması Bögü'nün planların ı geciktird i ; ama suya dü­şürmedi ! Şöyle ki Çin'deki bu gelişmelerden yararlanmak iste­yen yaln ızca Uygurlar deği ld i . Tibetl i ler daha erken davranarak Çin' in batı başkenti Loyang'ı işgal etmeyi başard ı lar.

Bu şartlarda Çinl i ler bir kez daha , bu kez Tibetl i ler'e karş ı Uygur kağanından yard ım istedi ler. 762'de Lo-yang'a sefer dü­zenleyen Bögü Tibetl i ler' i şehirden ve Çin topraklarından çıkar­d ı . Bir süre Çin başkentinde kalan Bögü'nün burada gördüğü Maniheizm'den etkilendiği anlaş ı l ıyor. N itekim ü lkesine geri dö­nerken Uygurlar'a ve diğer Türklere Mani d in in i öğretmek ama-

1 42

Türk Devletleri

cıyla 4 rahibi beraberinde getirmişti . Kendisinin kabul ettiği Ma­niheizm , Türk ü lkesinde resmi din hal ine geldi .

Avlanmay ı , savaşmayı ve hayvan besinleri yemeyi yasakla­yan bu d in , göçebe bir yaşam süren Türk boyların ın toplumsal bünyesine pek uygun düşmüyordu. Türklere yeni bir din getir­meye çal ışan Bögü Kağan dan ışmanlarından Tun Baga Tarkan ile askeri b ir mevzuda anlaşamayınca bir suikast i le öldürüldü . Tun Baga Tarkan , Alp Kutluk Bilge Kağan (779-789)adıyla hü­kümdar oldu .

GERILEME VE ÇÖKÜŞ: Alp Kutluk Bilge ve ardı l ları olan­neredeyse tamam ı Ay Tengri'de kut ya da ülüg buldukların ı be­lirten adlar taş ıyan-kağanlar döneminde Tibetl iler' in Çin'e baskı­sı iyice arttı . Üste l ik bu kez Beş-bal ı k haval isine hakim olan Şa­to Türkleri ile de ittifak kuran Tibetl i ler, Uygurlar' ın Çin i le arala­rında kurduğu ticari , s iyasal ve askeri dengeleri sarsmaktaydı . Hatta bazı kağanlar ın devri lmesinde Tibetl i ler'in Çin'e yaptıkları akınların önlenememesi etki l i oluyordu.

Bir ara Ediz boyundan Kutlug Kağan (795-805) döneminde bir gönenç yakaland ı ise de Tibetl i ler'in Doğu Türkistan'a sız­mas ı , K ı rg ızlar' ı n kuzeyden baskı ları devletin sonunu getird i . Mani d in in in g ittikçe yayg ı nlaştığ ı anlaşılan ve toplumsal yapısı iyice değişen Uygurlar' ı n hemen yan ı başında bulunan , göçebe savaşçı özel l ikleri nden h içbir şey kaybetmemiş Kırg ızlar 840 yı­l ı nda Ordu-bal ı k' ı basarak son Uygur kağanı Ho-sa'yı öldürdü­ler, ahaliyi k ı l ı çtan geçird i ler. ötükan'de devletleri y ık ı lan Uygur­lar yurtların ı terk ederek Karluk ülkesine (Çungarya),Kan-çou'ya ve en yoğun bir şeki!de iç Asya/Tarım havzası'na göç etti ler.

DO�U TÜRKISTAN (TURFAN) UYGUR DEVLETI: 840'taki

Kırg ız bask ın ı ndan sonra Ngo-nie Tegin'in Altay Dağları'n ı aşa­

rak Beşbal ık , Turfa!:l yöresine taşıdığ ı Uygurlar buraya yerleşti­

ler ve K ı rg ızlar' ı n öldürdüğü son kağanların ın yeğeni Mengl i 'yi

856'da kağan i lan etti ler. Uzun zamand ır Tibet baskıs ı altında

1 43

www. tutkuyayinevi. com

yaşayan Çin imparatoru dengeleyici güç olarak tasarlad ığ ı bu devleti-kendisine bağl ı olması koşuluyla da olsa- hemen tan ıd ı ve Uygurlar' ın Tarım Havzas ın ı n öteki ucuna(Kaşgar'a)kadar yayı lmasına ses çıkarmadı .

91 1 'de soydaşları Kan-su Uygurları sayesinde bağ ı msızl ı k­ların ı kazanan Turfan Uygurları siyasal olarak etki l i b i r güç ola­mad ı larsa da Maniheizm din in in de etkisiyle yerleşik hale geçti­ler ve başl ıcaları Turfan, Kaşgar, Beşba l ı k , Kuça , Hami olan şehirlerinde önemli bir "uygarl ı k" yaratt ı lar. (D i l im izdeki uygarlık sözü de onların yadigarı zaten. )

Yeni coğrafyalarında Maniheizm yerine Budizm'i benimse­yen Uygurlar Nesturi Hrıstiyanl ığ ı da tan ı m ış lar, en son -Kara­hanl ı Devleti'n in de baskı ve tesiriyle- toplu luk hal inde is lamiyeti kabul etmişlerdir ki bugün Çin'de yal n ızca Uygurlar'a deği l , Uy­gurlar aracı l ığ ı i le Müslümaniaşm ış d iğer etnik g ruplara da Huei-hu(Uygur) denilmektedir.

1 2 .yüzyıldan itibaren Kara H ıtaylar'a bağl ı olan Doğu Türkis­tan Uygur Devleti , 1 209'da Cengiz Han'a bağland ı . Bu s ı rada başlarında iduk-kut Barçuk Art-Tegin bu lunuyordu . Moğol ida­resinde çok öneml i devlet görevlerine getiri len Turfan Uygur Devleti 1 368'de tekrar Çin hakimiyetine g irene dek yarı bağ ım­sız yaşad ı lar. Bu tarihten günümüze dek Çin'de varl ı kların ı sür­dürmektedirler.

UYGURLARlN TÜRK TARIHINE KATKILARI: Göçebe ya­şantıyı terk ederek ilk yerleşik hayata geçen Türk örgütlenmesi­d ir. Göktanrı inanc ın ı b ı rakarak başka b i r d i ne geçmişlerdir . (Mani ve Budacı l ı k) Türkler arasında sulu tarım ı n yayg ın laşma­sı gerçekleşmiştir. Matbaan ın gel iştiri lmesinde Uyg urları n da katkıs ı olduğu görülür. Yen i g iysi dokuma aletleri bu lmuşlard ı r.

1 44

Türk Devletleri

Moğol lar ın Türkleşmesine neden olmuşlard ı r. Bi l im, edebi­yat ve sanatta diğer Türk devletlerine göre oldukça i lerlemiştir. Savaşçı l ı k faal iyetleri azalmıştır.

i lk yerleşik Türk medeniyet örneklerini vermişlerdir. Uygur alfabesin i gel işti rmişlerdir . Uygur lehçesinde birçok kitap bırak­m ışlard ı r. Uygur lehçes i , Çağatay lehçesinin temel ini oluşturur. Uygur alfabesiyle yaz ı l ı nesirlere örnekler: 1 -Ait ın Yaruk 2-iki Kardeş Hikayesi 3-Sekkiz Yükrnek

1 45

www. tutkuyayinevi.com

HAZAR iMPARATORLUGU (650-985) Hazar Imparatorluğu, 5 ve 1 O. yüzyı l lar arası nda Karadeniz­

' in Kuzey kıyı lar ı , Kiev'e kadarki bugünkü Ukrayna toprakları , Hazar Denizi 'nin Kuzey ve Kuzeybatısı n ı kaplayan geniş top­raklarda hüküm sürmüş olan bir Türk Devletid ir . islamiyet'ten önce Türklerin tamamına yak ın ı Şaman olmasına rağmen Ha­zarların yönetim kadernesi Musevi l iği benimsemişti r.

Sibir Türkleri 'n in ve bazı Göktürk boyları n ı n devamı olan Hazarlar, Göktürk birl iği döneminde Göktürklerin Batı kanad ın ı oluşturmaktayd ı . Göktürklerin y ık ı lmasından sonra bağ ımsızlaş­tı . 7. yy ile 1 0 . yy arasında Hazar denizi ile Karadeniz' in kuze-· yinde egemenlik kurdular.

Hal ife Osman'ın başında bulunduğu Araplarla ve Sasani ler­le savaş yaptı lar. imparatorluk doğudan gelen Peçenekler se­bebiyle zayıflad ı ve Rus Knezliği tarafından y ık ı ld ı .

EGEMENLIK ALANI: Kaplad ığ ı Alan : K ı rım , Kafkasya , Din­yeper, Don , Volga aras ı .

DIN : Hazar Kağanl ığ ı halkın ı n b i r k ısm ı batıdaki Bu lgarların etkisiyle hristiyanl ığ ı , bir kısmı güneydeki ü lkelerin etkisiyle müs­lümanl ık ve musevi l iği benimsediler. Yönetici ler ise musevi di-

1 46

Türk Devletleri

nindeyd i . M usevi l i k ve Müslümal ı k resmi d in haline geldi . Ha­zarlarda 7 adet p iskopos luk bölgesi olmasına rağmen Hristiyan­lık resmi d in ha l ine gelmed i .

TÜRK TARIH I AÇlSlNDAN HAZARLAR: Karadeniz' in kuze­yi ve Kafkasları Türkleşti rd i ler. Hükümdar ve yönetim kesiminin sonradan Musevi l ik d in in i seçtiğ i tek Türk kavmidir. Dini hoşgö­rü egemen bir yap ı o luşturdu lar. Göktanrı dini d ış ında olmaları­na rağmen Türklü klerin i kaybetmedi ler, asimile olmad ı lar.

Araplarla i l k karş ı laşan Türk devletid ir. Hazar Denizi'ne isim­lerini verd i ler. Ruslar devlet örgütlenmelerinde ve ticarette Ha­zarları örnek a lm ış lard ı r

1 47

www. tutkuyayinevi.com

KARAHANLI DEVLETi (940-1 040) Tarihte i lk Müslüman olan Türk devletid ir. Kurucusu Bilge

Kül Kadir Han , Müslüman olduktan sonra ad ı n ı da Abdülkerim Satuk Buğra Han olarak değiştirmiştir. M .S . 940 - 1 040.

Kurucusu: Satuk Buğra Han . Kaplad ığ ı Alan : Aral Gölü'nden Moğolistan'a Satuk Buğra Abdülkerim Han (940 - 955) Kuruluş dönemi i le i lgi l i pek fazla bi lgi bulunmayan Karahanl ı lar Devleti , Karluk, Çiğ i l , Yağma ve diğer Türk boylar ından oluşmuştur.

Devlet, 840 y ı l ı nda Uygur Devleti 'n in , K ı rg ız lar tarafı ndan yık ı lmasıyla Bi lge Kül kadir han tarafından kuru lmuştur. 893 yı­l ında Kaşgar devletin başkenti olmuştur.

Bilge Kül Kadir Han'dan sonra devleti oğu l lar ı , Bazır Arslan Han ve Oğulçak Kadir Han yönetmişlerd ir. Balasagun ve Taraz merkezl i iki ana idari bölgeye ayrı lan devlette ; Bazır Arslan Han , Balasagun'da Büyük Kağan olarak ve Oğu lçak Kadir Han Taraz'da Ortak Kağan olarak yönetimi paylaşm ışlard ı r.

1 0 . yüzyıl sonlarında Oğulçak Kad ı r Han' ı n yeğeni Satuk'un (Satuk Buğra Han) savaş halinde bulundukları Samani s ığ ın­macı ların etkisi i le islam'ı kabul etmesi devletin tarih inde yeni bir sayfa açmıştır. islam'ı kabulunden sonra Abdü lkerim ad ın ı

1 48

Türk Devletleri

alan Satuk Han , devletin sürekl i savaş halinde olduğu Sama­niler'den de ald ığ ı destek ile amcasına karş ı mücadele ederek devletin yönetimin i ele geçirmiştir.

lslamiyet' i devlet d in i olarak benimseyen Satuk Han döne­minde Karahani ı Devleti 'n in tamamına yakın bir bölümü bu dine geçmiştir. Karahani l Devleti i lk Müslüman Türk devleti olmuştur. Halife "Nasr B in Al i" döneminde Abbasiler Karahani ı lan Müslü­man ülkesi olarak tan ım ıştı r. Samanoğul ları i le iti lafta olan Ka­rahanl ı lar, Gaznal i leri destekleyerek Samanoğulları Devleti 'ni yıkmıştı r. Gaznel i ler i le Ceyhun nehri s ın ı r olarak bel irlenmiştir.

Devlet 1 042 y ı l ı nda hanedan içindeki kavgalar sonucunda Doğu ve Batı Karahani l devletleri olarak ikiye bölünmüştür. Batı Karahani l Devleti ; 1 042- 1 2 1 2 y ı l ları arasında hüküm sürmüş ve ilk başkenti Özkent olan devlet 1 2 1 2 y ı l ında Harzemşahlar tara­fından y ık ı lm ıştı r. Öneml i merkezleri ; Balagasun , Talas ve Kaş­gar ve i lk hükümdan Tamgaç Buğra Han olan Doğu Karahani l Devleti ise 1 2 1 1 y ı l ı nda y ık ı lm ışt ır

EGEMENLIK ALANI: Karahani l Devleti , Aral Gölü'nden Mo­ğolistan'a kadar uzanan bir coğrafyada hüküm sürmüştür.

TÜRK TARIHINE KATKILARI: i l k Müslüman Türk devletidir. Tam anlam ıyla Türk u lusal kiml iğ ine sahiptir. Türklerden başka boylar yoktur. i l k Türk- islam sentezi eserler ünlü kervansaraylar ortaya ç ıkmışt ı r. M i l l i benl iklerin i korumak için Türkçeyi resmi dil olarak kul lanm ışlar, Uygur lehçesin i geliştirip edebi eserler orta­ya koymuşlard ı r: Divan ı Lügait Türk, Kutadgu Bi l ig , Atabetül Hakayık , D iva n ı H ikmet. Türklük bi l inciyle hareket etmişlerdir. Devlet yönetim i Göktürklerle ayn ıd ı r. Batıyı deği l Doğuyu yö­netmek ayrıca l ı ktı r. Doğu hükümdarları Buğra; batı hükümdarla­rı Arslan olarak adland ı rı lm ışt ır.

1 49

www. tutkuyayinevi. com

KÜL TÜR VE YAPlSI: Islam' ın kabulü sonras ı nda Karahanl ı­lar Arap abecesini benimsemişlerdir. "Ribat" ad ı veri len karvan­saraylar yap ı lm ıştı r. Tuğla ve kerpiç ağ ı rl ı kl ı olduğu için günü­müze enkazları kalmıştır. Türk-islam sentezi olarak Kümbetler · i lk bu dönemde görülür.

Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bi l ig(Mutlu luk Bi lg is i ) , Kaşgarl ı Mahmud'un Divanü Lügati 't-Türk (Büyük Türk Sözlüğü) , imam-ı Ebü'I-Fütuh Abdülgafur'un Tarih-i Kaşgar(Kaşgar' ı n Tarih i ) adl ı çal ışmaları bu dönemin en önemli yapıtlarıd ı r.

1 50

Türk Devletleri

GAZNELiLER DEVLETi (963-1 1 83) Samani Devleti 'n in önemli şahsiyetlerinden Horasan kuman­

dan ı Alp Tig in (Aipteg in ) , 96 1 'de Vezir Al i Muhammed Bel'ami ile birleşerek kendi aday ın ı zorla Samani tahtına oturtmak iste­diğinde başarıs ızl ığa uğrar. Böylelikle Gazne Devleti 'nin temeli atı lmış olur.

Gaznel i ler Devleti sadece Alptegin' in beraberinde geti rdiği Türk askerlerine dayanmaktad ı r.

Hanedan l ık , Gazneli Mahmud zamanında altın çağ ın ı yaşar (997-1 027) . Başarı l ı bir komutan olarak bil inen Gaznel i Mahmud sadece ü lkenin toprakların ı genişletmekle kalmaz ayn ı zaman­da Gaznemerin in çoğunu Müslüman yapar.

Gazneli Mahmut'un oğlu olan 1 . Mesut'un tahta gelmesiyle hanedan l ık geri ler. Dandanakan Savaşı 'yla da Selçuklular ülke­nin büyük bir bölümünü ele geçirirler. Gaznel i ler devleti tarihi kaynaklarda Yemin i ler ve Sebüktiginler olarak geçer

GAZNELI MAHMUT DÖNEMI: 997 yı l ında hükümdar olan

Gazneli Mahmut, 999'da Karahan l ı lar'dan da yard ım alarak Ho­

rasan' ı fethetmiş ve Samanoğul ları Devleti'ne son vermiştir.

Gazneli Mahmut 1 001 - 1 027 y ı l ları arasında Hindistan üzerine

1 5 1

www. tutkuyayinevi. com

1 7 sefer düzenlenmiştir. Bu seferler; Hindistan ın yeraltı ve yer üstü zeng in l iklerin i ele geçirmek, H ind istanda is lamiyeti yay­mak, islam dünyas ın ın l ideri olmak amacıyla yap ı lm ışt ı r.

Bu dönemde ülke s ın ı rları Ganj nehrine kadar gen işlemiş, H indistan içlerinden kaynaklar sağlanm ıştır , devletin ekonomisi güçlenmiştir. 1 0 1 7 y ı l ı nda Harezm bölgesi de devlet s ın ı rları içine kat ı lmışt ı r.

Gazneli Mahmut Abbasi hal ifesini Şi i Büveyhoğu l lar ına karşı korumuş; hal ife , Gaznel i Mahmuda Su ltan unva n ı n ı vermiştir. Bu tarihten sonra Türkler, Sünni islamiyetin savunucusu konu­muna gelmişlerdir. Sultan unvan ın ı ku l lanan i lk Türk hükümda­ndır.

Selçuklular' ın büyük güç olacağ ı n ı önceden sezmiş, Aslan Yabguyu esir alarak bunu engellemeye çal ışmıştı r.

Gazneli Mahmud döneminde askeri alanda önemli bir yeni­l ik olarak fıl ler orduda kul lan ı lmaya başlanm ıştır .

SELÇUKLULAR ILE MÜCADELE VE YIKILIŞ: 1 040 Danda­nakan savaşı sonunda ağ ı r yeni lg i alan Gaznel i ler Devleti 1 1 87 yı l ı nda Afganlar(Gurlulardan olan sultan Giyasuddin i guri) tara­fından yık ı lm ıştır. Tarihçilere göre Gaznel i ler Türklerin kurduğu çok uluslu devletlerin i lkidir. Devletin çökmesinde bu çok uluslu yapı da önemli rol oynamışt ır.

EGEMENLIK ALANI: Mavera-ün'nehir'den Ganj boylarına, Hindistan içlerine; Hazar kıyı larından Pamir yayiaiarma kadar uzanan bölgeler. (4 .700 .000 km2)

GAZNELI KÜL TÜRÜ: Gazneli lerde resmi dil Farsça olması­na rağmen orduda ve sokakta Türkçe kul lan ı lmaktayd ı . Gazne­l i ler Samanoğul lari g ibi Farsçaya ve i ran kü ltürüne adapte ol­muslar ve farsça edebiyati desteklemisler. Gaznel i lerin sarayın­da ünlü farsi yazarları büyük edebiyat eserleri yazmışlar. Bunla­rın arasında Şehname'nin yazarı F irdevsi ve ai-Birun i vardir.

1 52

Türk Devletleri

iran tarihçi leri Gaznel i leri kendi kültürlerine mal etmeye ça­l ışmaktad ı rlar. Bugün Gazne şehrinde Gazne sultanlarından ka­lan "Zafer kuleleri" vard ı r.

GAZNELILERIN TÜRK VE DÜNYA TARIHINE KATKILARI: Bugünkü Pakistan , Bang ladeş yani H indistan müslümanların ı n l islamlaşmas ın ı sağlayan ü lkedir.

Hindistan içlerine kadar Müslümani iğ ı götürmüşlerdir.

Yukarıdaki iki maddenin gerçekleşmesinde Gazneli Mah­mut'un Hindistan'a yapt ığ ı 1 7 sefer en önemli etkenlerdendir.

1 53

www. tutkuyayinevi.com

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETi (1 040-1 1 57) Büyük Selçuklu Devleti , Selçuklu lar hanedan ın ın kurduğu i lk

devlettir. Selçuklu lar tarafından kurulan diğer devletler ise, Kir­man Selçuklu Devleti , I rak Selçuklu Devleti , Suriye Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti 'dir. 1 038-1 1 57 arasında hüküm süren Büyük Selçuklu lar, en güçlü oldukları dönemde Harezm, Horasan, Iran , I rak, Suriye , Arap Yarımadası ve Doğu Anadolu'ya egemen olmuş Türk devletid ir.

Selçuklu hanedanına ad ın ı veren Selçuk Bey' in başkanı ol­duğu Kın ık boyu , Oğuz boylarından biriyd i . K ın ı klar, 1 O . yüzyıl­da öbür Oğuz boylarıyla birl ikte Orta Asya'da yaşıyorlard ı . Sel­çuk Bey' in önderl iğ inde, 1 O. yüzyı l ın ikinci yarıs ı nda göç ederek Cend bölgesine yerleşti ler ve islam din in i ben imsedi ler. Bu gö­çebe topluluk, Karahan l ı lara ve Samani lere savaşlarda asker vererek karş ı l ığ ında geniş otlaklar elde etti ler. Selçuk Bey'in 1 009'da ölümünden sonra daha da güneye indi ler.

Selçuk Bey'in oğlu Arslan Bey'in yönetiminde, Karahani ı lan ve Gaznali leri endişelendirecek kadar güçlendi ler. Arslan Bey'in Gaznel i lerce tutuklanması ve 1 032'de ölmesinden sonra , Sel­çuk Bey'in torunları Tuğru l Bey ve Çağrı Bey bağ ımsızl ıkların ı elde etmeye girişti ler. 1 035'te büyük bir Gazneli ordusunu yene-

1 54

Türk Devletleri

rek Horasan içlerine doğru i lerledi ler. 1 037'de de, bugünkü Türkmenistan'da yer a lan Merv kentin i ele geçirdi ler. 1 038'de Gaznal i leri ik inci kez yendi ler ve Nişabur kentine girerek ba­ğımsızl ıkları n ı i lan etti ler. Tuğru l Bey sultan san ıyla hükümdar ilan edi ldi ve Büyük Selçuklu Devleti de böylece kurulmuş oldu .

EGEMENLIK ALANI : Kaplad ığ ı Alan : doğuda Balkaş, lssık Gölleri , Tarım Havzas ı ; batıda Ege ve Akdeniz sahil leri kuzeyde Aral Gölü , Hazar Denizi , Kafkasya , Karadeniz; güneyde Arabis­tan dahil Umman Denizi 'ne kadar olan aland ır. ( 1 0.000.000 km 2) .

KURULUŞ: Devletin kurucusu kabul edilen Selçuk Bey Ha­zar imparatorluğunda subaşı (Ordu komutanı) görevinde idi . Gi­riştiği taht mücadeles in i kaybedince ailesi ve ordusu i le birl ikte Iran yönüne özel l ik le de Horosan bölgesine göç ettiler. Selçuk Bey önce Samanoğu l lar ı 'na s ığ ınd ı . Burada müslümani iğ ı be­nimsedikten sonra Samanoğulları devletinin yönetiminde söz sahibi oldu . Samanoğul ları Devleti yıkı l ınca Selçuk Bey, Müs­lüman halkıyla birl ikte Horosan bölgesine yerleşti . Teşki atl ı dev­let düzenine g i rmesi Tuğru l ve Çağrı Beyler dönemindedir. Dev­letin i lk yöneticisi Tuğrul Bey'di r.

TOPLUMSAL VE EKONOMIK YAŞAM: Büyük Selçuklu Devleti 'ndeki Oğuz boyları ve başka bazı topluluklar göçebeydi­ler. Oğuz boyları n ı n baş ında bir bey bulunuyordu. Bu göçebe topluluklar geçimlerin i hayvancı l ı kla sağl ıyorlard ı ve otlak bul­mak için de mevsimlere göre yer değiştiriyorlard ı . Devlet göçe­be toplu luklardan otlak vergisi a l ıyordu . Yerleşik nüfus ise çiftçi­l ik, zanaatç ı l ı k ve ticaretle uğraşıyordu.

Kentlerdeki tüccar ve esnaf, işkol larına göre loncalar biçi­minde örgütlenmişti . Merkezi devlette görevli memurlar i le sü­rekli ordudaki askerler maaş al ıyorlard ı . Büyük Selçuklular tica­retin gelişmesin i destekliyor ve kervan yolların ın güvenl iğini sağl ıyorlard ı . Bu dönemde en öneml i uluslararası ticaret, Uzak-

1 5 5

www.tutkuyayinevi. com

doğu'dan Avrupa'ya kadar uzanan Ipek Yolu ve Baharat Yolu aracı l ığ ıyla gerçekleşiyordu . Tarı m ı n gel işmesi için su lama ka­nalları vard ı . Yün , pamuk, ipek dokumacı l ı ğ ı çok gel işmişti .

Büyük Selçuklu Devleti 'nde öğrenci leri n , yolcuları n ve yok­sul halkın doyurulduğu sosyal yard ı m kuru m u olan imarethane­ler vard ı . Devletin yönetici-memur kad ro lar ı , N izamü lmülk'ün kuruluŞuna öncülük ettiğ i N izarniye medreselerinde yetiştiri li­yordu .

E�ITIM, BILIM VE SANAT: Büyük Selçu klu lar, kendi lerin­den önce var olan medreselerde öğretim i sürdü rdüler, ama bu­nunla yetinmediler. Vezir N izamülmülk' ün öncü lüğünde ve onun ad ın ı taşıyan yen i medreseler kurd u lar. N izarn iye medreseleri­n in i lk i 1 067'de Bağdat'ta aç ı ld ı . Daha sonra lsfahan , Rey, Merv(selçukluların başkenti ) , Bel h , Herat, Basra , M usul gibi kentlerde yen i N izarniye medreseleri ku ru ld u . Medrese siste­minde programl ı ve bel l i b ir yönteme dayanan eğ itim i lk kez bu medreselerde veri ld i . Med reselerd e d i n kon u lar ı n ın yan ı sıra matematik, felsefe, d i l ve edebiyat g ib i ders ler de okutu luyordu ve medreselerde zengin kitapl ı klar vard ı . M ed reseleri n d ış ında da ülkenin çeşitli yerlerinde kuru lmuş kita p l ı klar bu lunuyordu . Mel ikşah döneminde önce lsfahan 'd a , sonra Bağdat'ta birer gözlemevi kuruldu . Büyük Selçu klu lar Arapça'yı d i n ve bi l im dil i , Farsça'yı edebiyat ve devlet d i l i , Türkçe'yi ise saray ve orduda günlük konuşma di l i olarak kul lan ıyorlard ı .

Büyük Selçuklular, var olan kentleri bay ı nd ı r hale getirirken yeni kentler de kurdular. Ü lken in pek çok yerinde yen i kurumlar ve yapı lar inşa etti ler. Bunlar cam i , medrese, kervansaray, has­tane, köprü , çeşme, imaret, han , hama m , türbe ve kümbet gibi yap ı lard ı . Büyük Selçuklular, ince ve uzun minarelerle cami mimarisine yen i bir an layış getird i ler. l sfa han'daki Mescid-i Cu­ma bu anlayışla yap ı lm ış en eski örnektir . Büyük Selçuklu anıt­mezarları olan kümbetler de yayg ı n mimari yap ı lard ı r. Kümbet-

1 5 6

Türk Devletleri

ler içten kubbe , d ıştan ise p i ram it ya da kon ik b i r çatıyla örtülü­yordu. Dört köşe l i , çok köşel i ya da yuvarlak formdaki Büyük Selçuklu kümbetleri gene l l i kle i ki katl ı o lara k yap ı l ıyordu . Bu kümbetlerin alt kat mezar, üst kat ise m escit o larak kul lan ı l ıyor­du.

Büyük Selçuklu sanatı nda hat (yaz ı ) , m inyatür, ahşap ve taş oymacı l ığ ı , çin ici l ik , maden iş leme , cilt ve çeşitl i süsleme sanat­ları da gel işmişti .

SELÇUKLULARlN YIKILMA SEBEPLERI : Merkezi otorite­nin zayıflaması

Taht kavgaları , Oğuz isyan ları , Haçl ı seferleri , Atabeyleri n bağımsız hareket etmesi , Abbasi hal i fe l iğ in i korumak iç in büyük mücadelelere g i rmeleri , Fatim i ler ve Ş i i ler in y ıpratmalar ı , Şeh­zade ayaklanmaları , Gaznel i ler ve Karahan l ı lar ın isti las ı , Bat ın i­lik hareketleri , Ü lke toprakları n ı n hanedan üyelerin in ortak ma l ı sayılmas ı , Kötü padişahlar.

1 5 7

www. tutkuyayinevi. com

HARZEMŞAHLAR DEVLETi (1 1 57-1 231 ) Harzemşahlar Devleti , Orta Asya'da Harzem'de Muhammed

Harzemşah tarafından kurulan b i r is lam devletid i r. Kuruluş Ta­rih i : 1 097. Bölgesi : Orta Asya

Kurucusu : Anuş Tekin . Başkent: Gürgenç (Bugün Nukus) Yık ı l ış : 1 230

Ceyhun ı rmağ ın ın Aral gölüne dökü ldüğü yerin güney ke­simleri Harzem ad ıyla an ı l ı r. Öteden beri burada hüküm süren­Iere Harzemşah deni lm iştir. Harzemşah la r sü lalesinin atası Anuş-Tegin isminde, Begdi l i Türk zümresine mensup bir kişidir. Anuş- tegin Selçuklu Sultan ı Mel ikşah ' ın saray h izmetinde bu­lunuyordu. Oğlu Kudbeddin Muhammed , Selçuklu lara bağ l ı ka­larak, Harzemşah unvan ı i le bu bölgen in val i l iğ in i üstlenmiştir.

Daha sonra başa geçen Ats ız ve i l-Arslan devirlerinde hem I rak Selçukluları hem de Kara-H ıtaylarla mücadele ed i ld i . N ite­kim i l-Arslan , Sultan Sencer' in ölümü üzerine bağ ımsızl ığ ın ı i lan etti Harzemşahların en büyük hükümdan Alaadd in Tekiş'tir. Tekiş , önce Kara-H ıtaylar' ı , ard ı ndan son Selçuklu H ükümdan l l . Tuğrul'u yendi . Harzemşahlar k ısa sürede s ı n ı rları n ı Doğu Anadolu'dan Maveraünnehir'e kadar geniş letti ler. Adeta Selçuk-

1 5 8

Türk Devletleri

lu devletin in varisi o ldu lar . Karahani l ve Kara-h ı tay devletlerine son verdi ler. Ancak bu parlak dönem uzun sürmedi . 1 220'de bütün ülke Cengiz Moğol ları 'n ı n isti las ına uğrad ı . Celaleddin Harzamşah devleti yen iden toparlamak için uğraştıysa da başa­rı l ı olamad ı . Ölümü üzerine Harzemşahlar Devleti tamamen or­tadan kalkt ı .

HARZEM DEVLETININ DO�UŞU: Harzem bölgesinde Sel­çuklu devletine bağ l ı o lara k merkezden atanan val i lerle yöneti­len bu eyalet Anuş Tekin zaman ı nda serbest yaşamaya başla­mışlard ı r. 1 1 28'de Harzem val is i olarak atanan Atsız dönemin­de yarı bağ ı msızl ı k kazanm ışt ır . 1 1 4 1 Katvan Savaşında Sel­çukluların ağ ı r yen i lg i a lmas ıyla tamamen bağ ımsız kalma fırsa­tı doğmas ına rağmen Oğuz soylu oldukları için Seneere bağl ı kalmayı tercih etmişlerd i r.

ALAADDIN TEKIŞ DÖNEMI : Alaaddin Tekiş dönemi her bakımdan en parlak olduğu dönemdir. Bu dönemde I rak, Azer­baycan, Karadeniz' i n kuzeyi , Horasan ve Doğu Türkistan' ın bir bölümü ele geçiri lmişti r. Alaadd in Tekiş kendisini Selçukluların devam ı ve varisi o larak görmüş ve "Sencer" unvan ın ı kul lanmış­tır. Abbasilerle iyi i l işki ler kurmuş ; Batin i lere karş ı halifeyi sa­vunmuşlard ı r.

ALAADDIN MUHAMMED DÖNEMI: Alaaddin Tekiş' in oğlu olan Alaaddin Muhammed döneminde Karahitaylara ve Batı ve Doğu Karahan l ı lar tamamıyla yok edild i . Gaznali leri yıkan Gur­ları yok ederek Pakistan ve Afganistan ı topraklarına katm ıştır. Alaaddin Muhammedin en büyük rüyası Çin i ele geçirmekti . Fa­kat bu dönemde Moğol lar Çin i a larak büyük güç haline gelmiş­lerdi. Siyaset gereğ i Moğol teh l ikesin i görmüş ve Moğollarla iyi geçinmeye çal ışm ışt ı r. Moğol larla ticaret anlaşması imzalamış­tır.

OTRAR FACIASI VE MO�OL ISTILASI: Bir Moğol ticaret karvan ın ın Harzamşah val isi inalcı k tarafından yağmalanması

1 5 9

www. tutkuyayinevi.com

ve geri kalanların ın da sakalların ı n yakı l ı p geri gönderilmesi yü­zünden Moğollarla i l işkiler bozu lmuştur; bu olay tarihe "Otrar Faciası" olarak geçmiştir. Bu olay ın özel l iğ i ; Türkler Moğolları üzerlerine çekmiş; Türk Dünyas ı üzerinde Moğol tehl ikesinin başlamasına neden olmuştur. 1 220'de başlayan Moğol isti lası Harzem devletin in sonunu hazırlam ışt ı r. Otrar Faciası yaşan­masa bile Moğol ların Harzemşahları n üstüne bir bahane ileri sürüp said ı racağ ı kuwetle muhtemeldir çünkü Cengiz Han Çin hanedanl ığ ın ı yok ettikten sonra yen i yerler fethatrnek zorun­daydı kendi kurduğu çok büyük bir yağma ordusu vard ı . Bu or­duyu beslemek ve barınd ı rmak için bir yayı lma hareketi şarttı . Hayır b i r yan l ış ın ız var. Moğol kervan ı mensupları n ı n casusluk yapması da burada mevcut. inalcık han bu yüzden kervanı yağ­malatır.

YASSI ÇEMEN SAVAŞININ SEBEBI : Harzemşahlar' ın Sel­çuklu Devleti'yle birleşip kendi lerine karş ı tehdit unsuru oluştu­racağ ın ı anlayan Moğol lar; Harzem askeri görüntüsü altında bazı Selçuk köylerin i talan etti ler. Bunu Celaledd in Harzemşah'­ın yaptığ ın ı zanneden Selçuk Sultan ı ; Celaleddin Harzemşah' ın köyleri talan etmediğini bi ld iren mektubuna inanmad ı , bir süre sonra da araları açı ld ı . Bu esnada eski Ahlat Val isi Hacip Ali 'de kaybettiğ i Ahlat Kalesi 'ni yeniden ele geçirm işti . Bunu duyan Celaleddin Harzemşah, Ahlat Kales in i tekrar a lmak için Ahlat' ı kuşatınca Hacip Ali 'n in dostluğunu kendi menfaatleri için i leriet­tiği Selçuk Sultan ı ; Celaleddin Mengü Berti'den Ahlat kuşatma­s ın ı kald ı rmas ın ı istedi . Sultan Celaledddin Ahlat Kalesi 'nin za­ten kendisinin olduğunu, Hacip Al i 'n in orayı işgal ettiğ in i söyle­d iysa de Selçuk Sultan ı onu d in lemed i . Bu mevzuu hakkında aralarında geçen sert mektuplar yüzünden aralarında savaş rüzgarları esmeye başlam ışt ı .

1 60

Türk Devletleri

HARZEMŞAHLAR'IN YENILMESININ BAZI SEBEPLERI ŞUNLARDlR: Türk ve M üs lüman ordusu olan Harzemşahlar' ın bir başka Türk ve Müs lüman ordusu olan Selçuklular'la savaş­mak istememesi . Y ı l lard ı r Moğol lar' la savaşt ığ ı için yorgun olan Harzemşah ordusu n u n daha d inç olan Selçuklu ordusu karşı­sındaki güçsüzlüğü .

HANEDANLIGIN ANADOLU'YA GEÇIŞI : Moğol lardan ka­çan bir kıs ı m ha lk ve Harzem soyluları Anadolu'ya s ığ ınmak is­temişler fakat nedense Anadolu Selçukluları 1 230 Yassı Çemen Savaşında Harzem h ü kü mdarl ı ğ ı n ı yok etmiştir. Tarihçiler ara­sında, barış sağ lansayd ı Moğol isti lasına karşı güçlü bir Türk Dünyası doğabi leceği varsay ı m ı yayg ınd ı r.

Bundan sonra Orta Asya'da Moğol isti lası başlamış; Türk Dünyası , b irik imi ve medeniyetinde büyük tahriplere yol açmış­tır. Bugünkü Orta Asya o luşmasında 1 220 Moğol isti lası temel belirleyici olmuştur.

EGEMENLIK ALANI : Kaplad ığ ı Alan : I ran , Güney Kafkasya, Dağ ıstan, Umma n Denizi , Afgan istan , Maveraünnehir, Harzem, Balkaş i le Aral Göl leri a ras ıd ı r. (5.000 .000 km 2) .

HARZEMŞAHLARIN TÜRK TARIH INE KATKILARI: Her yö­nüyle Büyük Selçuklu karakteri taş ı r. Orta Asya'n ın Moğol isti la­sından önce son gücü ve güçlü devlet olmuşlard ı r. I ran i l lar bu devletin resmi d i l i Farsça olduğu kendi lerine mal etmeye çal ış­maktad ı r ama tüm devlet özel l ikleri ve karakteristik yapısı i le ve halkın büyük çoğun luğu Türk'tür.

1 6 1

www. tutkuyayinevi. com

ALTIN ORDA DEVLETi (1 236-1 502) Altın Orda Devleti , Moğol ları n kurduğu devletlerden biridir.

Kazan ve çevresinde bulunan Kazan Türkleri medeniyeti ve Türk kitlesin in yoğunluğu karş ıs ında Moğol Alt ınorda yönetici le­ri , gittikçe Türkleşmişlerdir. Alt ınordu Devleti o larak da bi l inen bu devlet, 1 3 .-1 6. yüzyı l larda Doğu Avrupa i le id i l Nehri boyla­rında egemen olmuştur.

Moğol imparatoru Cengiz Han ölmeden önce toprakların ı oğulları arasında paylaştı rm ışt ı . Seyhun ı rmağ ı i le Balkaş Gö­lü'nün batısındaki yerleri büyük oğlu Cuci Han'a vermişti . Cuci Han' ın küçük oğlu Batu Han , batıya doğru g i riştiğ i seferlerle bu toprakları genişletti . Cuci 'n in toprakları sonradan Batu Han ile ağabeyi Orda Han aras ında paylaş ı ld ı . Balkaş ile Aral göl leri arasındaki ve Seyhun ı rmağ ı 'n ı n güneyindeki yerler Orda'ya ve­ri ld i . Harezm ve yeni a l ınan topraklar Batu'nun yönetimine bıra­k ı ld ı . Orda'n ın yönetimindeki doğu bölgesine Ak Orda , Batu'nun yönetimindeki batı bölgesine de Gök Orda ad ı veri ld i . Gök Orda sonradan Altın Orda olarak adland ır ı ld ı .

1 242'de Altın Orda Devleti 'n i kuran Batu H a n , id i l Nehri'nin aşağ ı havzasındaki Saray kentin i kend ine başkent edindi ve

1 62

Türk Devletleri

toprakları n ı genişletti . 1 256'da Batu Han öldüğünde devletin s ı­nırları Kıpçak Bozk ın 'n ı ( Deşt-i K ıpçak) , id i l ' in aşağ ı ve orta havzasın ı , Seyhun ve id i l ı rmakları aras ındaki Aral Gölü yöresi­ni, Kafkasları n Azerbaycan'a kadar olan kesimini kaps ıyordu . Altın Orda Devleti , Lehistan (Polonya) ve Litvanya'yı vergiye bağlamıştı .

Batu Han' ı n yerine Berke Han geçti . Berke Han, Islam dinini benimsedi ve Moğol ları n b ir başka kolu olan l lhan l ı larla savaştı . Bulgaristan'da Bizans ordusunu yendi . 1 260'ta , ortaçağ ın en büyük kentlerinden biri say ı lan Saray Berke kentini kurdu .

Berke Han' ı n ö lümünden sonra Mengü Timur Han, Özbek Han ve Can ı bek Han Alt ın Orda Devleti 'n in gücünü korudular. Can ıbek Han' ı n ö lümünden sonra taht kavgaları başlad ı . Tok­tamış Han 1 380'de Timur'un desteğiyle tahta çıkarak bu çatış­malara son verd i . Daha sonra Timur'un Alt ın Orda topraklarına sefer düzenlemesi ve taht kavgaların ı n yeniden başlaması Altın Orda Devleti 'n i güçsüz düşürdü . Bu kavgalarla parçalanan Altın Orda Devleti topraklar ı nda Kazan Hanl ığ ı , Kır ım Hanl ığ ı , Astrahan Han l ığ ı , Nogay Han l ı ğ ı ve Sib ir Hanl ığ ı kuruldu. Kalan toprakları K ı rı m Han l ığ ı ele geçird i ve 1 502'de Altın Orda Devle­ti tarihten si l ind i .

Altı n Orda Devleti 'de yönetsel konular soyluların oluşturdu­ğu Kurultay'da görüşü lür ve karar bağlan ı rd ı . Topraklar ve otlak­lar Moğol soylu ları n ı n el i ndeyd i . Halk bu toprakları işler, ürünle­rin bel irl i bir bölümünü bağ l ı oldukları beye verirdi . Göçebe bir toplumdan gelen Alt ın Orda hükümdarları , göçebeleri yerleşik düzene geçirmeye çal ı şt ı lar . Aşağ ı id i l 'de 20'den çok kent kur­dular. Bu kentlerin en büyüğü olan Saray Berke'nin nüfusunun 1 00 binden daha fazla olduğu san ı l ı r.

SIYASI TARIH : Cengiz Han ' ın 1 227'de ölümünden sonra büyük hanl ı k maka m ı n ı Ögedey işgal etti . Onun hakimiyeti , Türk-Moğol Hakan l ı ğ ı ' n ı n teşki latland ırı lması bakımından mü-

1 63

www. tutkuyayinevi. com

himdir. Bu maksatla kurultaylar toplanmış ve bazı umumi kural­lar konulmuş, Cengiz' in "yasa"s ı tatbik ed i lmekle beraber, şehirl i ve köylü ahal in in ihtiyacına göre bir idare kurulmuştu . 1 235'te devlet işlerin i alakadar eden yeni meseleler münasebetiyle top­lanan büyük kurultayda Batı Seferi , yani Doğu Avrupa'n ın isti la­sı kararlaştır ı ld ı . Bu maksatla bi lhassa Türkler'den olmak üzere büyük bir ordu topland ı . Miktarı bi l inmeyen bu Moğoi-Türk or­dusunun birkaç yüz bin kişiden ibaret olduğu muhakkaktır. Fü­tuhatın başlang ıcı 1 236 yı l ı na rastlar.

Bu muazzam ordunun baş ında Cengiz' in torunu , Batu (Çoçi Oğlu) bulunuyordu. Asl ında Harezm, Kafkasya ve irtiş' in batısı büyük oğlu Cuci'ye düşmüştü ( 1 224) . Fakat Cuci , Cengiz Han'­dan az önce öldü ve ona ayrı lan yerler oğ lu Batu Han'a veri ldi . Ona veri len bölgede kurulan devletin ad ı "Aitı nordu", ası l kuru­cusu da Batu Han'd ı r. Altınarda ad ı Moğolca'da çad ı r demek olan "Orda" kel imesinden gel ir. Hanları n ordugah ında han çad ı­rın ın üzeri alt ın kaplama olduğu için , bu çad ı ra "Aitı norda" deni­l iyordu. Zamanla bu kel ime Türkçe'de "Ait ı nordu" şeklinde yazı­l ı r.

Hem Altınordal ı lar, hem de "kral sarayı" ve "ordugah" an­lamlarında ku l lan ı l ı r. Batu Han'a ait o lan yerlere , babasın ın ad ından dolayı "Cuci Ulusu" den iyordu . U lus , "Birleşik i l ler" an­lamında, yani yer ad ı olarak kul lan ıyordu . Sefere , ondan başka birçok Çingiz oğulları (prensleri ) de işti rak edeceklerd i . ön kıta­ların kumandan ı olarak da en meşhur general lerden biri olan Sobutay' ı (Sübegetey, Sübetey) görüyoruz. Askerlerin büyük bir çoğunluğunu Orhun ile Yayı k ve i rtiş araları nda yaşayan Türk kabileleri teşkil ediyordu. i lk darbe Bu lgarlar üzerine oldu . Bu hareket 1 224'de Bulgarlar' ı n Don boyundan dönen Moğol kıta­larına hücumların öcünü almak için yap ı lm ıştı .

Bulgarlar az bir zaman içinde yeni ld i ler; başta Bulgar olmak üzere şehirleri tahrip edild i . Şehirlerden ve büyük yollardan

1 64

Türk Devletleri

uzakta kalan hal k ı n , bu isti ladan zarar görmediği muhakkaktır; şehirl i ve köylü ahal iden b i rçoğunun da kaçarak, ormanlarda sakland ığ ı an laş ı lmaktad ı r. Bu suretle Moğol isti lasından sonra Orta ldi l sahas ındaki Bulgar unsuru ortadan kald ır ı lmış olmadı ; yok olan şey: müstaki l b i r Bulgar devletiyd i . Nitekim çok geç­meden bu bölgede Bu lgar beylerin in yeniden faaliyette bulun­dukların ı görüyoruz.

1 237 sonunda k ış mevsimi olmas ına rağmen , Moğoi-Türk ordusu Rus bölges in in isti las ına başlad ı . Bu sıralarda Rus yur­du birçok knezl i klere bölünmüştü . Ryurik sülalesine mensup olmak üzere , muhtel if m ı ntıkalarda , knezleri , müstaki l birer bey­lik hal inde hükümet etmekte id i ler; artık Kiyef merkez olmaktan çıkmıştı ; onun yerine Suzdal Rusyası (Merkezi Vladimir) yük­selmişti ; batıda da Hal iç knezleri kuwet bulmuşlard ı .

AL TINORDA DEVLETI'N IN TÜRK VE DÜNYA TARIHINE KATKILARI : Timurlar ı n Alt ı narda Devleti'ni y ıkmasıyla Rusya, Avrasya'da öneml i b i r güç hal ine gelmeye başlad ı ve Orta Asya Türklerin i tehdit etmeye başlad ı . Başlangıçtaki Moğol kabile ve yönetici leri Türk kültürü , n üfusu ve di l i karşıs ında gittikçe Türk­leşti ler.

1 65

www. tutkuyayinevi. com

TiMUR iMPARATORLUGU (1 368-1 501 ) Bir Türk devletid ir. 1 507'de Akkoyunlu lar' la ve Karakoyunlu­

lar'la mücadele neticesinde zayıflamaları ve Özbeklerin istilası­na uğraması sonucu y ık ı lm ışt ı r

Timur, 1 370-1 405 y ı l ları aras ında yapt ığ ı seferlerle, Ha­rezm, Doğu Türkistan, i ran , Azerbaycan , H ind istan Delhi Sul­tan l ığ ı , I rak, Suriye, Alt ın Orda Devleti ve Osmanl ı Devleti 'nin de içinde bulunduğu muazzam büyüklükteki topraklara hakim olmuştur. Onun fetih leri , sonuçları açıs ından , Türk Tarih i'n i de­rinden etki lemiştir. Mesela, Altınarda Hanı Toktamış üzerine dü­zenlediği seferler ( 1 391 ) Altınarda Devleti 'n in çöküşüne ve yeri­ne bölge hanl ıkları n ı n kuru lmasına sebep o lurken , Moskova Knezleri 'n in güçlenmesini de beraberinde geti rmişti r. Böylece, XVI . yüzyı ldan itibaren Rusya'n ı n Kafkaslar ve Deşt-i Kıpçak'a doğru yayı lması söz konusu olacaktı r.

Timur Han, 1401 'e kadar yap ı lan dört seferle I rak ve Güney Anadolu , 1 398-1 399 seferleriyle H ind istan Delh i Sultan l ığ ı 'n ı , 1 40 1 -1 402'de Suriye'yi fethetti . N ihayet, 1 402'de yapı lan Anka­ra Savaş ı'nda , Osman l ı Devleti 'n i mağlup ederek fetret devrinin başlamasına neden oldu .

1 66

Türk Devletleri

Timur'un Türkistan'a hakimiyeti Özbek, Kazak ve Türkmen­lerin günümüze kadar u laşacak olan tarihlerin in de nirengi nok­tas ın ı teşki l eder. 1 398-1 399'da H ind istan Delh i Sultan l ığ ı 'na düzenlediğ i sefer de bölgedeki s iyasi ve kültürel yap ın ın değiş­mesine sebep olmuştur. Ancak Timur'un 1 399'da yedi yı l süren Anadolu Seteri 'ne ç ık ıp , 1 402 Ankara Savaşı ile Yı ld ırım Baye­zıt' ı yenip , Anadolu'yu ele geçirmes i , Osmanl ı tarih inde unutul­maz bir yer tutar. Ü lkesindeki karış ıkl ı klar sebebiyle Anadolu'da fazla kalamayan Timur, Ç in seferine giderken yolda hastalana­rak ölmüştür. ( 1 405)

Timur'un ölümünden hemen sonra devlet oğlu ve torunları aras ında paylaş ı l m ı şt ı r . Buna göre ; Torunu Muhammed baş­kent Semerkant'ta tahta ç ıkarken , diğer torunları Pir Muham­med ile lskender i ran'da, 3. oğlu Miranşah Bağdat ve Azerbay­can'da, en küçük oğlu Şahruh ise Horasan'da yerleşmişlerdir.

Şahruh , Maveraünneh i r bölgesin i de ele geçirerek, Herat şehri merkez o lmak üzere devletin i kurdu. Ard ından I ran ve Azerbaycan' ı da hakimiyetine alan Şahruh dönemi (1 407-1 447) , Türkistan'da parlak b i r kü ltür hayatın ı n başlang ıcı olmuştur. Şahruh'un ö lümü üzerine , tahta büyük bir alim ve astronom olan oğlu Uluğ Bey geçti . Onun i ki y ı l l ı k saltanatı mücadeleler içinde. geçmiş ve oğlu tarafı ndan öldürü lünce ülke dahil inde büyük ka­rış ıkl ı klar ç ıkm ı şt ı r.

Miranşah' ı n torunu Ebu Said ' in Akkoyunlu Uzun Hasan'a yeni lmesiyle ( 1 469) Horasan ' ın bat ıs ında kalan bütün topraklar Akkoyunluların el ine geçti . Timurluisrdan yaln ız Hüseyin Baykara (1469-1 506) Horasan'da tutunabi lmiştir. Başkenti Herat, Türk ta­rihinde say ı l ı kü ltür merkezleri nden biri oldu . Ünlü Türk şair ve i l im adamı Al i Ş i r Nevai burada yetişmiştir. Baykara'n ı n oğlu Bediüzzaman' ı n hükümdarl ı ğ ı zamanında, Özbek hükümdarı , Şeybani Muhammed Han' ı n başkent Herat'ı ele geçirmesi ( 1 507) , Timurluları n sonu old u . Timurlu isrdan Babür Türkistan'da başa-

1 67

www. tutkuyayinevi. com

rı l ı alamayınca, H indistan'a g iderek 1 51 9'da Türk-H int impara­torluğu'nu kurmuştur.

EGEMENLIK ALANI : Kaplad ığ ı Alan : Batıda Balkanlar; ku­zeyde Volga kıyı ları ; güneyde Hint Okyanusu ; doğuda Orta As­ya bölgeleridir.

TIMURLARlN TÜRK VE DÜNYA TARIHINE KATKILARI: Alt ınordu devletin i yıkarak Türk ulusları n ı n karş ıs ına Rusları çı­kartmışt ır.

Orta Asya'da kurulmuş ve Orta Asya'daki Türk boyların ı hat­ta Anadolu Türkleri 'ni bir çatı altı nda toplamış son büyük impa­ratorluktur.

Orta Asya'da büyük medeniyet kurmuştur.

1 68

Türk Devletleri

BABÜR iMPARATORLUÖU (1 526-1 858) Babür imparatorluğu , günümüzde Hindistan toprakları üze­

rinde bulunan bölgede kuru lmuş olan büyük Türk devletlerinden birid ir. Timur'un terunu olan Babür tarafından 1 526 kurulmuştur. 1 858 y ı l ı nda b ir isyan üzerine bölgeye müdahale eden Ingil iz'­leres H ind istan'daki Babür Imparatorluğu'na son veri lerek; Hin­distan , Büyük Britanya imparatorluğu'na bağlan ı lmıştır.

Hükümdarl ığ ı n ad ı : Gürganiyye 'dir.

Timur'un torun lar ından Zahireddin Muhammed Babür tara­fından bugünkü H i nd istan topraklarında kurulmuştur. Zahireddin Muhammed Babür 1 483 y ı l ı nda Fergana'da doğmuştur. Babası Fergana hükümdan ömer Şeyh Mirza'd ı r, ki Şeyh Mirza ayn ı zamanda Timur'un torunudur. Babas ın ın ölümünden sonra am­

cası ile yaptığ ı taht mücadelesin i kaybetmiş ve emri altındaki beylerle b irl i kte 1 504' te Kabi l 'e gitmişti r.

Devletin başkentin i de burası yapmıştır. 1 51 9 yı l ı nda Pencap bölgesini ele geçirmiş , 1 524 y ı l ı nda Delh i Sultan ı n ı yeni lgiye uğ­ratarak Lahor'a g i rm işti r . Delh i 'den sonra Agra'yı alan Babür Şah burayı başkent yapmıştı r. 1 530 y ı l ında bu şehirde ölmüştür. Babür Şah'dan sonra devletin başına oğlu Hümayun(1 530-1 556)

1 69

www. tutkuyayinevi. com

geçmiştir. Tahtın ın i lk yı l larında kardeşleri ve akrabaları i le mü­cadele eden Hümayun bir yandan da Ludi hükümdan ile müca­delede bulunmuş ve bu mücadelelerden gal ibiyetle ayrı lmıştır. Yetenekli bir hükümdar olmayan Hümayun Şah 1 566 yı l ında öl­müş yerine Ekber Şah(1 556-1 605) geçmiştir. Ekber Şah döne­minde sarayda Hint etkisin in artt ığ ı görü lmüştür. Bu dönemde Hintl i ler de devlet ve askerl ik işlerinde görev almaya başlamış­lard ı r.

1 605'de ölümünden sonra yerine Cihangir( 1 605-1 627) geç­miştir. Bu dönemde öneml i başarı lar görü lmemiş ve Kandahar şahrin i Iran ele geçirmiştir. Yap ı lan en önemli iş olarak Lahor i le Agra arasında yapı lan yoldur. ingi l izler bu dönemde Hindistan ticaretine el atmış ve Surat l iman ında yer açarak zamanla bu­radan Hindistan' ı ele geçirecek gel işmeyi sağlamışlard ı r. Ci­hangir' in ölümü üzerine yerine oğlu Şah Cihan ( 1 628-1 658) geç­miştir.

Kardeşleri i le g irdiği taht mücadelelerin i kazand ıktan sonra bir daha bu tip mücadelelerin yaşanmamas ı amacıyla kendi so­yundan gelen bütün erkekleri öldürtmüştür. Şah Cihan döne­minde Avrupal ı lar i le i l işkilerin daha da arttığ ı görü lmektedir. Dö­nemin en önemli eseri ise Tae Mahal olarak bi l inmektedir. Çok sevdiği eşi Ercümend Banu(Mümtaz Mahal) ö lümü üzerine dün­yan ın en ünlü usta ve mimarlar ı n ı getirterek , (ki bun lar içinde Mimar Sinan' ın öğrenci lerinden Mehmet isa Efend i'de bulun­maktad ı r) muhteşem bir eser meydana geti ri lmiştir. Eserin ya­p ımı 1 63 1 'de başlamış 1 652'de biti ri lmişti r. 1 658 yı l ı nda hasta­lanan Şah Cihan' ın yerine oğlu Evrengzip( 1 658-1 707) tahta çıkmıştır. Onun zamanında Hindistan ticaretinde Hollandal ı lar da rol almaya başlamışlard ı r. 1 707 y ı l ı nda ölümü i le yine taht kav­gaları başlamış ve ü lke 1 723'te Delhi ve Haydarabad şahl ıkları olmak üzere ikiye ayrı lm ıştı r. i ran Hükümdan 1 739'da Delhi'yi zaptatmiş ve imparatorluk hazinesin in büyük bölümüne el koy-

1 70

Türk Devletleri

muştur. 1 7 48 y ı l ı nda Afgan hükümdan Hindistan'a girmiş ve birçok eyaleti ele geçirmişti r. 1 760'ta l l . Alemgirşah' ın yerine l l . Şah Alem geçmiş bu dönemde ingi l izlerle 1 764 Baksar Savaşı yap ı lmış ancak yeni lg iye uğran ınca i ngil izler Hindistan'da hü­küm sürmeye başlam ışlard ı r. 1 766 Al lahabad Antiaşması i le In­gil iz hakimiyeti daha da artmışt ır. 1 857 y ı l ında ç ıkan Sipahi Is­yanı 'n ı da bast ıran i ngi l izler 1 858 y ı l ında bütün Hindistan' ı Ingi­liz imparatorluğu 'na katm ışlard ı r (Bk: Britanya Hindistan ı ) . Ba­bür devleti H i nd istan' ı tek bir çatı altı nda toplayarak, Hindistan'­da lslamiyet' in yay ı lmas ın ı sağlamışlard ı r

EGEMENLIK ALANI : H ind istan, Pakistan, Bangladeş ve Af­ganistan ü lkelerid i r. (2 .700.000 km 2) .

BABURLÜLERIN TÜRK VE DÜNYA TARIHINE KATKILA­RI: Hindistan'da müs lümanl ığ ın yerleşmesini sağlamışlard ır. Tüm hindular ı tek çatı alt ı nda toplayan i lk devlettir. Türklerin ye­ri neresi olu rsa olsun kolay devlet kurabilme ve örgütlenebilme yeteneğin i gösteren devletlerin başında gelmektedir. Tae Ma­hal'i miras b ı rakm ışlard ı r.

1 7 1

www. tutkuyayinevi. com

OSMANLI DEVLETi (1 299-1 922) Osmanl ı Devleti , Osmanl ı imparatorluğu ya da Devlet-i Aliy­

ye-i Osmaniye isimleriyle an ı l ı r. 1 299 senesinde şimdiki Türkiye Cumhuriyeti 'nin Bi lecik i l in in Söğüt i lçesinde, Anadolu Selçuklu Devleti zaman ında Osman Bey tarafından Osman-oğul ları Bey­l iği olarak kurulmuştur.

En geniş zamanında devlet, üç kıtaya yay ı lm ış , istanbul ile s ın ı rl ı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma imparator­luğu'nu y ıkmış , bazı tarihçi lere göre bu Yeni Çağ' ı başlatan olay olmuştur. Devletin kurucusu ve Osmanl ı Hanedan ın ın atası olan Osman Bey, Oğuzların Kayı boyundand ı r. Osmanl ı Devleti Sünni Müslüman hakim kültürün yönetim , yasama ve yarg ıda hakim olduğu, H ı ristiyan ve Yahudi ve diğer azın l ı kları n ise be­l irl i yasal düzenleme ve s ın ı rlamalar ayrıştı r ı lmas ına rağmen göreceli olarak din i özgürlüklere sahip olduğu b ir devletti .

Hakimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar za­man zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar i le Osmanl ı iktida­rına karş ı ç ıkmışlard ı r. Türkiye'deki k imi ve Türkiye d ış ındaki ta­rihçilerin çoğuna göre Osmanl ı Devleti yönetim ve yürütmede temel esasları Doğu Roma Imparatorluğu'ndan a lmış bir impa-

1 72

Türk Devletleri

ratorluktur, çağdaş an lamda emperyalizm ve sömürü çağrış ımı yapmas ı sebebiyle Türkiye'de Osmanl ı Imparatorluğu yerine Osmanl ı Devleti ku l lan ım ı tercih edi lmektedir.

BEYLIK: 1 299 öncesi Anadolu Selçuklu hükümdarı , Kayı boyu'nu Ankara'n ı n yak ı nları ndaki Karncadağ yöresine yerleş­tirdi . Anadolu Selçuklu Devleti 'n in Kayı lar'a verdiği bu toprak 1 .000 kilometrekareden ibarettir. Kayı lar, batıya yönelerek Bi­zans' ın Söğüt ve Domaniç bölgelerin i , Ertuğrul Gazi i le ald ı lar.

1 3 . yüzy ı l 'da Anadolu , giderek artan ölçülerle Moğol ege­menl iğine g i rmeye başlad ı . 1 4 . yüzy ı l başlarında Anadolu'nun batı k ıs ımlar ında pek çok Türkmen beyl iği ortaya çıktı . Bu bey­l ikterin en küçüğü , Eskişeh i r-Sakarya-Söğüt dolaylarındaki Os­manl ı Beyl iğ i id i .

Osman l ı Beyl iğ i , art ık iyice zayıflamış olan Bizans impara­torluğu i le karadan s ı n ı ra sahip tek Türkmen beyliği id i . Osmanl ı Beyl iği'n in kuru lduğu Eskişehir-Sakarya- Söğüt dotayları Anado­lu'da biçim bak ım ından i lhanl ı lar'a bağl ı olsa da, Moğol l lhanl ı etkisin in uzanamayacağ ı kadar batıda yer alan bir bölgeydi . Bu yüzden Osmanl ı Beyl iğ i 'n in toprakları , Moğol baskısından ka­çan Oğuz aşiretleri , Anadolu Selçuklu asker, memur ve bi l im adam ı için bir s ı ğ ı nak yeri işlevin i görüyordu. Osmanl ı devletinin yan ında birçok boy da orada idi bunlara : uç beylikleri denir. Osmanl ı devleti daha sonradan büyüyerek Avrupa yakasına geçti buradan Bizans ı alarak Avrupa'ya yayı ld ı .

KURULUŞ: Osman Bey; Karacahisar, Bi lecik, Yarhisar ve

Mudurnu'yu a lm ışt ır . Beyl iğe ad ın ı veren Osman Bey'dir. Os­

man Bey, Çobanoğu l ları Beyl iği 'n in vasal ı olarak akınlarda bu­

lunurken, bu beyl iğ in B izans' la anlaşması üzerine, bölgede Bi­

zans üzerine ak ın larda bu lunanlar, etkinl iklerini bu kez Osman

Bey' in bayrağ ı alt ı nda sürdürdüler. Bu durum yavaş yavaş Os­man Bey'i bağ ı ms ızl ığa iten bir etken oldu.

1 73

www. tutkuyayinevi.com

Osmanl ı Beyl iği 'n in genişlemesi , Marmara bölgesindeki bü­yük Bizans kentlerinden Bursa'n ın 1 326'da Osmanl ı Beyl iği'nin el ine geçmesiyle sürdü . Bursa'n ın al ı n ış ı n ı görerneden o yıl ölen Osman Bey'in yerine geçen oğlu Orhan Bey zamanında da Osmanl ı Beyl iği 'nin gel işmesi h ızland ı . Para bastı rarak Osmanl ı beyl iğ in i , Osmanl ı Devleti hal ine getird i .

Bursa'n ın ard ından Marmara bölgesin in öteki büyük Bizans kentleri , iznik ve izmit de Osmanl ı lar' ı n el ine geçti . Osmanl ı i ler­lemesini durdurmak isteyen ve baş ında Bizans imparatoru l l l . Andronikos'un bulunduğu b i r Bizans ordusu Pelekanon(Malte­pe) denilen yerde bozguna uğratı ld ı ( 1 329) . Osman Bey döne­minde, Osmanl ı beyl iğ i yaln ız Bizans topraklarında genişlemişti .

Orhan Bey döneminde ise komşu Türkmen beyl iklerin in top­rakları nda da gen işlemeye başlad ı . Böylece Osmanl ı lar hem Karesi Beyl iğ i 'n in donanmas ına , hem Rumel i 'ye geçiş için ö­nemli bir takım noktalara , hem de Rumeli toprakların ı iyi tanıyan Karesi komutaniarına sah ip oldular. Osmanl ı lar Rumeli 'ye Bi­zans Imparatorluğu'nda Palaiologoslar ile Kantakuzenoslar ara­s ındaki taht kavgalarından yararlanarak, 1 354'te ayakbastı lar.

Osmanl ı lar' ın Balkanlar'da ele geçird ikleri ilk üs Gelibolu Ya­rımadası 'nda Çimpe Kalesi oldu . Orhan Bey' in yerine oğlu ı . Murat ( 1 362 - 1 389) geçti . Osman Bey ölünce yerine Orhan Bey geçti . B izans o s ı ralarda iç karış ıkl ı klar içindeyd i . Kantakuzen, Orhan Bey'den , Çimpe Kalesi karş ı l ı ğ ı nda yard ı m istedi . Orhan Bey, Bizans Tekturları n ı (val i ) bozguna uğrattı ve Çimpe'yi Ru­mel i 'ye geçişte üs olarak ku lland ı . izn ik ele geçince Orhan gazi tuğras ın ın olduğu i lk osmanl ı paras ı n ı bast ırtarak, tarihteki i lk padişah oldu . Donanma ilk kez Orhan Bey zaman ında kuruldu ve Osmanl ı Beyliği , Osmanl ı Devleti hal ine geld i . Yine Orhan Gazi zaman ında , 6 yı l süren kuşatman ı n ard ı ndan Bursa al ına­rak başkent yap ı ld ı .

1 74

Türk Devletleri

1 . Murat, Balkan fet ihlerin i h ızla sürdürdü. 1 363'te Edirne yakınlarında Sazl ıdere deni len yerde, Osmanl ı i lerlemesini dur­durmak isteyen b i r B izans - Bulgar ordusu yenilgiye uğrat ı ld ı ve bu zaferin ard ı ndan Edirne Osmanl ı lar' ı n eline geçti . Kısa bir süre sonra , Edirne'yi geri almak isteyen Macar - Sırp - Bulgar -Eflak - Bosna b i rleşik ordusu Edirne yakınlarında, Sırpsındığı Savaşı 'nda ağ ı r b i r yeni lg iye uğrat ı ld ı ( 1 364). Osmanl ı lar kısa süre içinde Bulgaristan' ı , Yunanistan' ı ve Sırbistan'ı ele geçir­meyi başard ı lar. 1 4 .yy. sonlarında Osmanl ı s ın ı rı Tuna'ya ve Belgrad'a dayanmış bu lunuyordu . Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerin in Osmanl ı i lerlemesini durdurma çabaları , 1 . Kosova Savaşı ( 1 389) , Niğbolu ( 1 396) , Vama (1 444) , l l . Kosova Savaş ı ( 1 448) savaşları i le kır ı ld ı .

Istanbul 'un Osmanl ı lar' ı n el ine geçmesinden önce Belgrad ve dolayları , Arnavutluk , bazı l iman şehirleri d ış ında Balkanlar büyük ölçüde Osman l ı egemenl iğ ine girmiş bulunuyordu. Bu döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah' ın kızı ile 1 . Murat' ın oğlu Şehzade Bayezit' in evlenmeleri , Kütahya, Tavşanl ı , Emet, Simav ve Gediz dolayiarın ı n çeyiz olarak Osmanl ı lar'a geçme­sine neden old u .

Yine 1 . Murat döneminde Osmanl ı Beyliği , Harnitoğul ları Beyl iği 'nden Akşehir , Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişe­hir'i 1 374'te 80000 alt ın karş ı l ı ğ ı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendi lerin i Anadolu Selçukluları'n ın varisi sayan Karamanoğul lar ı Beyl iğ i i le s ın ı rdaş yaptı ve bu durum Osmanl ı - Karaman mücadelesin in başlamasına neden oldu. 1 . Murat' ın oğlu Yı ld ı rı m Bayezit ( 1 . Bayezit) ( 1 389 - 1402) tahta geçer.

Yı ld ı r ım Bayezit döneminde, Anadolu Türk birl iği yeniden sağland ı . Ancak Osmanl ı 'n ı n bu kadar güçlenmesi , o sırada bir Çin seferi haz ı rl ı ğ ı nda olan Timuru korkuttu . Batısında böylesi­ne güçlü b ir devlet b ı rakmak istemeyen Timur, Karakoyunlu ve

1 75

www. tutkuyayinevi.com

Celayirli hükümdarın ın Osmanl ı 'ya s ığ ınmas ın ı bahane ederek Osmanl ı 'ya savaş açtı ve Ankara'ya kadar geld i .

O s ı rada istanbul'u kuşatmakta olan bayezid kuşatmayı kal­d ı rd ı ve Çubuk Ovası 'nda Timur'un ordusu i le karş ı laştı . Yapı lan Ankara Meydan Savaşı 'nda bayezid kendisine bağ l ı Türk boyla­rın ı n ona ihanet etmesinin de etkisiyle çok ağ ır b ir yeni lg i ald ı . Timur, devleti Bayezid' in oğul ları isa , Musa , Mehmet ve Süley­man çelebiler ars ında paylaşt ırd ı ve Anadolu beylerin i eski top­raklarına kavuşturdu.

"Fetret Devri" ad ı veri len bu dönemde Mehmet Çelebi kar­deşlerin i yenerek 1 41 3 y ı l ı nda tahta ç ıktı . Çelebi Mehmet, Ana­dolu Türk birl iğ in i bir ölçüde yeniden sağlad ı ve devleti eski gü­cüne kavuşturdu . Bu dönemde Venedikl i lerle yap ı lan i lk deniz savaş ı , başarıs ızl ı kla sonuçland ı . 1 42 1 'de yerine oğlu Sultan l l . Murat padişah oldu.

DIN: Osmanl ı imparatorluğu'nda islamiyet bask ın din olmak­la birl ikte, Islam inancında "semavi d in ler" olarak kabul edi len Musevil ik ve H ıristiyanl ık dinlerin in mensupları , mi l let sistemi sa­yesinde o dönemde batı ü lkelerinde azın l ı k d inlerine gösteri len hoşgörünün üzerinde bir rahatl ı k içinde yaşamayı sürdürdüler. H ı ristiyanl ığ ın Ortodoks ve Gregoryen ki l iseleri mi l let sistemi içinde meşru bir şekilde örgütlenmiş durumdayd ı . Bu inançlara mensup kişiler, kendi dini kurallarına göre yarg ı lan ı rd ı . Buna kar­ş ı l ı k mil let sistemine dahil olmayan d in lerin , devlet içinde meşru bir varl ığ ı bulunmuyordu .

AVRUPA: Osmanl ı Imparatorluğu, 1 7. yüzyı lda Lehistan kral­l ı ğ ın ı h imaye altı na alarak, Belarus, Letonya , Litvanya ve Eston­ya topraklarına kadar olan bölgeyi h imayesine a lmış , Balt ık De­n izi'ne kadar uzanmıştı r. Fakat 30 y ı l içinde doğal s ın ı rlarına yan i Slovakya gerisine çekilmek zorunda kalm ışt ı r.

1 76

1 .Türkiye

2 .Bulgaristan (545 y ı l )

3 .Yunanistan (363 y ı l ) ( 1 458-1 821 )

4 .Sırbistan (539 y ı l )

5.Karadağ (539 y ı l )

6 .Bosna-Hersek (539 y ı l )

? .H ırvatistan (539 y ı l )

8 .Makedonya (539 y ı l )

9.Siovenya (250 y ı l )

1 0 .Romanya (490 y ı l )

1 1 .Siovakya (20 y ı l ) Osmanl ı ad ı :Uyvar

1 2 .Macaristan ( 1 60 y ı l )

1 3 .Moldova (490 y ı l )

1 4 .Ukrayna (308 y ı l )

1 5 .Azerbaycan (25 y ı l )

1 6 .Gürcistan (400 y ı l )

17 .Ermenistan (20 y ı l )

1 8 .Güney Kıbr ıs (293 y ı l )

1 9 .Kuzey K ıbr ıs (293 y ı l )

20.Rusya'n ı n g üney toprakları (291 y ı l )

Türk Devletleri

21 .Polonya (25 y ı l )-himaye- Osmanl ı ad ı : Lehistan

22. italya'n ı n güneydoğu kıyı ları Otranto ve çevresi(20 yı l)

23 .Arnavutlu k (435 y ı l )

24 .Belarus (25 y ı l ) -himaye-

25.Litvanya (25 y ı l )-himaye-

26.Letonya (25 y ı l ) -himaye-

1 77

www. tutkuyayinevi. com

27.Kosova (539 yı l )

28.Voyvodina ( 1 66 yı l ) Osmanl ı ad ı : Sanat

ASYA: Osmanl ı 'n ın bu bölgede hakimiyeti altı nda bulunan bölgeler ve elinde kald ığ ı süreler şöyle s ı ralanabi l ir.

29. 1 rak (402 yı l )

30.Suriye (402 yı l )

3 1 . israi l (402 yı l )

32.Fi l istin (402 yı l )

33.Ürdün (402 yı l )

34.Suudi Arabistan (399 yı l )

35.Yemen (401 yı l )

36.Umman (400 yı l )

37.Birleşik Arap Emirl ikleri (400 y ı l )

38.Katar (400 y ı l )

39.Bahreyn (400 yı l )

40.Kuveyt (381 yı l )

4 1 . i ran' ın batı toprakları {30 y ı l )

42.Lübnan (402 yı l )

AFRiKA: Afrika k ıtas ı da Osmanl ı ' n ı n egemenl iğ i altında tut­tuğu kıtaların baş ında gelir.

43 .Mıs ı r (459 yı l )

44 .Libya (394 yı l ) Osmanl ı ad ı : Trablusgarp

45.Tunus (308 yı l )

46.Cezayir (31 3 yı l )

47.Sudan (397 yı l ) Osmanl ı ad ı : Nübye

48.Eritre (350 yı l ) Osmanl ı ad ı : Habeş

1 78

49.Cibuti (350 y ı l )

50.Somal i (350 y ı l ) Osman l ı ad ı : Zeyla

51 .Kenya sahi l leri (350 y ı l )

52 .Tanzanya sah i l leri (250 y ı l )

Türk Devletleri

53.Çad' ı n kuzey bölgeleri (31 3 y ı l ) Osmanl ı ad ı : Reşade

54.N ijer' in b i r k ısmı (300 y ı l ) Osmanl ı ad ı : Kavar

55.Mozambik' in kuzey toprakları ( 1 50 yı l )

56 .Fas (250 yı l ) -h imaye-

57.Batı Sahra (250 y ı l ) -h imaye-

58.Moritanya (250 y ı l ) -himaye-

59.Mal i (300 y ı l ) Osman l ı ad ı : Gat kazası

60.Senegal (300 y ı l )

61 .Gambiya (300 y ı l )

62 .Gine B issau (300 y ı l )

63.Gine (300 y ı l )

64.Etiyopya'n ı n b i r k ısm ı (350 y ı l ) Osman l ı ad ı : Habeş

Hi lafeten bağ l ı yerler

65.H ind istan M üslümanları -Pakistan-

66.Doğu Hind istan M üslüman ları -Bangladeş-

67 .Singapur

68.Malezya

69.Endonezya

70.Türkistan Han l ı kları

7 1 .N ijerya

72 .Kamerun

1 79

www. tutkuyayinevi. com

TÜRKiYE CUMHURiYETi DEVLETi (1 923- . . . ) Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarih i , Osmanl ı imparatorluğu'nun

temelleri üzerine Mustafa Kemal Atatürk ve si lah arkadaşları tarafından inşa edi lmiş bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti 'nin Kurtuluş Savaşı i le başlar.

1 . Dünya Savaşı'ndan yenik ç ıkan Osmanl ı Devleti 'nin itilaf Devletleri'nce işgal i sonucunda M isak- ı Mi l li s ı n ı rları içinde ülke bütünlüğünü korumak için g i rişi len çok cephel i siyasi ve askeri mücadele 1 9 1 9-1 922 yı l ları aras ında gerçekleşmiş ve 1 1 Ekim 1 922'de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fi i len , 24 Temmuz 1 923'te imzalanan Lozan Antıaşmas ı i le resmen sona ermiştir.

Türkiye Cumhuriyeti 'n in temel nite l ikleri , Lozan Antlaşma­sı 'nda da yer alm ıştı r. Buna göre, ü lkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan Türkiye'de yaşayan ve Türk devletine va­tandaşl ık bağ ıyla bağ l ı olan herkes eşit ve ayn ı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktad ı r.

Saltanat ın kald ı rı lmas ın ın ve Lozan Antiaşmas ı 'n ı n ard ından TBMM'de en çok tartışı lan konu lardan b iri olan yeni devletin ni­tel iğ i sorunu Mustafa Kemal Paşa'n ı n 28 Ekim gecesi lsmet inönü'yle, devletin n itel iğin in cumhuriyet olduğunu saptayan bir

1 80

Türk Devletleri

yasa tasar ıs ı haz ı rlaması i le son buldu . 29 Ekim 1 923 günü; "Hakimiyet kayıts ız ve şarts ız mi l letindir. idare usulü halk ın mu­kadderatı n ı b izzat ve b i lfi i l idare etmesi esasına dayan ır. Türki­ye Devletin in hükümet şekl i cumhuriyettir" esasına dayal ı olarak Cumhuriyet i lan edi ld i ve yen i Türk Devleti 'n in ad ı artık Türkiye Cumhuriyeti id i .

Mustafa Kemal , 24 N isan 1 920 ve 1 3 Ağustos 1 923 tarihle­rinde TBM M Başkanl ı ğ ı na seçi ld i . Bu başkanl ı k görevi , devlet­hükümet başkan l ığ ı düzeyindeydi . 29 Ekim 1 923 tarihinde Cum­huriyet i lan edi ld i ve i l k cumhurbaşkanı seçi ldi . Anayasa gere­ğince dört y ı lda b ir cumhurbaşkanl ığ ı seçimleri yeni lendi . 1 921, 1931 , 1 935 y ı l lar ında TBMM Mustafa Kemal' i yeniden cumhur­başkanl ı ğ ı na seçti .

Mustafa Kemal Atatürk s ı k s ı k yurt gazi lerine çıkarak devlet çal ışmaları n ı yerinde denetledi . I lg i l i lere aksayan yönlerle i lgi l i tal imatlar verd i . Yurt d ı ş ı na hiçbir resmi ziyaret için çıkmamakla birl ikte , Cumhurbaşkan ı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanları n ı , başbakanların ı , bakanların ı ve komu­tanların ı ağ ı rlad ı .

Atatürk Ha lk F ı rkas ı ad ıyla bir parti kurmak niyetin i ve siyasi tı rkaları n gerekl i l iğ in i 7 Şubat 1 923'te Bal ıkesir Paşa Camii 'nde halka h itaben yaptığ ı , halkçı l ı k temel ine dayal ı bir fı rkanın ku­ru lması üzerinde durd uğu konuşmada "Halk F ırkası dediğimiz zaman bunun içi nde bir k ıs ım değil , bütün mil let dahi ldir . . . Halk Fırkas ı halk ım ıza terbiye-i siyasiye vermek için bir mektep ola­caktır" d iyerek bel l i etmiştir.

9 Eylü l 1 923 ' te M ustafa Kemal tarafından kurulmuş olan

Cumhuriyet Ha lk Partisi (CHP) , Türkiye Cumhuriyeti 'n in i lk siya­

si partis id ir.

Başlang ıçta ad ı "Ha lk F ı rkas ı" olan parti 1 924 y ı l ı ndaki ku­ru ltayda ad ı n ı "Cumhuriyet Halk F ı rkas ı" olarak değiştird i . 1 927

1 8 1

www. tutkuyayinevi. com

yı l ı nda "Cumhuriyetçi l ik", "Halkçı l ı k" , "Mi l l iyetçi l ik" ve "Laiklik" il­kelerin i tüzüğüne ekledi .

1 935 y ı l ı ndaki kurultayda daha önceki dört i lkeye "Devletçi­l i k" ve "'Devrimcil ik" i lkeleri de eklenerek i lkeler altıya çıkarı ld ı ve partin in ad ı "Cumhuriyet Halk Partisi" oldu .

Atatürk Devrimleri veya d iğer ad ıyla Atatürk i nk ı lapları , Tür­kiye Cumhuriyeti 'n in kurucusu ve i lk cumhurbaşkan ı olan Mus­tafa Kemal Atatürk tarafından öncü lük ed i len , günümüzde Ata­türk i lkeleri olarak bi l inen i lkeler doğru ltusunda , 1 922 ve 1 938 y ı l ları aras ında hayata geçiri len b ir d izi yasal değişikl iktir. Bu devrimierin amacı , Atatürk tarafından ; "Türkiye'yi gel işmiş dev­letler seviyesine çıkartmak" olarak beyan edi lmiştir.

Cumhuriyetin i lan ı , mi l letin yöneti lme şekl in in bel i rlenmiş ol­duğu, Atatürk'ün siyasi devrimlerinden b i r tanesid ir. 23 Nisan 1 920'de TBMM'nin açı l ış ı i le mi l l i egemenl iğe dayal ı yeni bir devlet kurulmuştu . Ancak Kurtuluş Savaş ı devam ederken, mill i b i rl ik ve beraberliğin bozulmaması için rej im in ad ı konulmamış­tı .

Türkiye Büyük Mi l let Mecl is i 'nde (TBMM) 25 Ekim 1 923'te ortaya çıkan kabine bunal ım ı sonucunda , bu yönetim şekl inin kusurları daha net ortaya ç ıkmış ve 29 Ekim'de Anayasanın i lgi l i maddeleri değiştiri lerek, ü lkenin yönetim şekli cumhuriyet olarak bel irlenmiştir.

Cumhuriyet' in i lan ı Atatürk ve si lah arkadaşları aras ında gö­rüş ayrı l ı klarına, dolayıs ıyla tepki lere yol açm ıştı . Bu ayrı l ıklar Cumhuriyet Halk F ı rkas ı 'na (CHF) karş ı i l k muhalefet hareketini doğurdu . Bu gelişmeden sonra Mi l l i Mücadele döneminde M. Kemal Paşa'n ın yakın ında yer alan ve onu destekleyen Kazım Karabekir, Ali Fuat (Cebesoy) , Refet (Bele) , Rauf (Orbay) ve Adnan {Ad ıvar) gibi önemli komutan ve şahsiyetler Terakkiper­ver Cumhuriyet F ı rkası ad ıyla yen i b ir parti kurdu .

1 82

Türk Devletleri

Terakkiperver Cumhuriyet F ı rkas ı , Şeyh Said lsyanı sonra­sında , programındaki 'fı rkamız itikad-ı d iniyeye ve fıkriyeye hürmetkard ı r' maddesinden dolayı isyandan sorumlu tutularak 5 Haziran 1 925'te kapat ı ld ı .

1 923-1 929 y ı l lar ı aras ı nda Teşvik-i sanayi Politikası uygu­lanmışsa da d ünyada yaşanan ekonomik kriz nedeniyle bekle­nen ölçüde yararl ı o lamam ıştı r. Bunun sonucunda 1 932 yı l ı nda hükümet devleti n ü retime yönelen temel yatır ımları gerçekleş­tirmesin i üstlenmesine karar vermiştir.

1 930'1u y ı l lar dünya tarih i açıs ından son derece önemliydi . Avrupa'da faşizm yayı lmakla bir l ikte Türkiye'nin doğu komşusu SSCB'de de sosyal ist idare anlayışı total iter ve merkeziyetçi bir şeki lde yay ı lmaktayd ı .

Dünyada ekonomik buhran halklar üzerinde etkisini arttıra­rak sürdürmekteyd i . Türkiye i ktisadi buhran ı atıatabilmek ve h ız­la kalkınabi irnek maksad ıyla devletçi l ik uygulamasına geçmişti .

1 934 y ı l ı nda ı . Beş Y ı l l ı k Sanayileşme Plan ı devreye sokul­du. En büyük ağ ı rl ı k dokuma sektörüne veri lmekteydi . Fabrika­ların büyük b i r k ısmı Sovyet kredisi ve teknolojisi i le kuruluyor­du. Demiryol ları yap ı m ı na önem veri lmekteydi .

10 Kas ı m 1 938'de Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vefat etti . Atatürk'ü n yerine Kurtuluş Savaşı 'ndaki silah arkadaşlar ından ismet i nönü Türkiye Cumhuriyeti 'nin ikinci Cumhurbaşkan ı seçild i .

1 1 Kas ı m 1 938'de cumhurbaşkanl ığ ına seçilen lnönü Cum­hurbaşkanl ı ğ ı n ı n yan ı s ı ra CHP genel başkanl ığ ına da getirildi­ğinden ü lke yönetim i üzerinde geniş otorite sahibi oldu.

26 Ara l ı k 1 938'de toplanan CHP Üçüncü Büyük Kurultayı'n­da ismet Paşa Değişmez Genel Başkan ve Mill i Şef i lan edil­mesiyle yaklaş ı k 1 2 yıl sürecek olan mil l i şeflik dönemi başla­mış oluyordu .

1 83

www. tutkuyayinevi. com

Ocak 1 939'a kadar Atatürk'ün son başbakanı olan Celal Bayar ile ve kurduğu 1 O. Hükümet i le çal ışmış Dahi l iye Vekil i ( içişleri Bakanı ) Şükrü Kaya 'n ın yerine Refik Saydam, Hariciye Veki l i (Dışişleri Bakanı ) Tevfik Rüştü Aras' ı n yerine Şükrü Sara­çoğlu getiri lmiştir. Dış politika i lkeleri ve ekonomik pol itika farkl ı­l ı kları yüzünden 25 Ocak 1 939'da istifa eden Bayar yerine Refik Saydam yen i hükümeti kurmuştur.

MILLI ŞEF ISMET INÖNÜ DÖNEMI: l l . Dünya Savaşı ( 1 939-1 945) döneminde lnönü ü lkeyi savaştan uzak tutmaya çal ıştı . Savaş yı l larındaki ekonomik ve toplumsal s ık ıntı lar, dö­nemin unutulmayan mirası olarak kald ı .

Gene bu dönemde Hasan Ali Yücel ' in öncülüğündeki Köy Enstitüleri kuruldu ve gel işti ri ldL

Savaş nedeniyle çok sayıda gencin askere a l ı nması ve te­mel ürünlerle i lg i l i olarak devlet stokların ı n geniş tutulması ne­deniyle iç piyasada büyük darl ı k yaşanmış ve ürünlerin fıyatları olağanüstü artmıştı r. Ayn ı dönemde hükümet stokçu , karabor­sacı ve fırsatçı larla yoğun bir şekilde mücadele etmişse de, top­lumun geniş kesmi tatmin edi lememiştir.

1 950 genel seçimlerinde CHP iktidarı Demokrat Parti 'ye (DP) b ıraktı .

Demokrat Parti birinci iktidar dönemirnde ( 1 950-54) l iberal­leşmed e önemli ad ımlar attı . Yabancı yatı r ımlar desteklendi . Ezanın Arapça okunmas ın ı sağlad ı . Radyoda d in i program ya­p ı lması yasağ ın ı kald ı rd ı ve okul lara d in dersi kondu .

1 950 y ı l ında Kore'ye asker gönderi lmesinden sonra 1 952'de NATO'ya g iri ld i . DP'n in üçüncü ve son iktidar dönemi ( 1957-60) , iktidar i le muhalefetin yer yer sokağa taşan sert çatışmaları i le sürdü .

1 84

Türk Devletleri

Adnan Menderes , K ıbr ıs konusunda imzalad ıkları ortakl ı k anlaşmasına garantörlük maddesini yerleştirerek uluslararası başanya imza atm ıştır .

27 Mayıs 1 960'da gerçekleştirilen askeri bir darbe i le De­mokrat Parti iktidarı sona erd i . I ktidardan indiri len Başbakan Adnan Menderes ve iki bakan ı idam edi l i rken , Cumhurbaşkanı Celal Bayar yaşl ı l ı ğ ı gerekçesiyle hapis cezasına çarptırı ld ı .

27 Mayıs 1 960 askeri darbesinin ard ından ülkede siyasi is­tikrar kimi zaman benzer müdahalelerle kesintiye uğrad ı . 1 2 Mart 1 970 askeri muht ıras ı , 1 2 Eylül 1 980 askeri darbesi , 28 Şubat 1 997 'postmodern darbesi' ü lkenin siyasi tarihine damga vurdu.

2000'LI YILLARDA TÜRKIYE: 14 Ağustos 2001 'de kurulan ve 3 Kas ım 2002 seçimleri nde büyük bir halk desteğiyle iktidara gelen Adalet ve Kalk ınma Partisi 'n in (Ak Parti) yönetim anlayışı ile ülkede siyasi ve ekonomik istikrar sağland ı .

1 85

.. .. .. . . .. DORDUNCU BOLUM

•• • •

TURK DEVLETLERI N I N •• ••

BUYU K SAVAŞLARI

www. tutkuyayinevi. com

ÇALDlRAN SAVAŞI Çald ı ran Savaşı , Osmanl ı padişah ı Yavuz Sultan Sel im ile

Safevi hükümdan Şah ismai l arası nda 23 Ağustos 1 51 4'te, Van' ı n 1 1 3 km kuzeyinde, bu günkü Çald ı ran i lçesi s ın ı rlarında yer alan Çald ı ran Ovas ı'nda yapı lan savaş. Savaş Yavuz Sultan Sel im' in kesin zaferiyle sonuçland ı .

Safevi hükümdan Şah ismai l ' in Anadolu 'daki Osmanl ı sünni yönetimden hoşnutsuz olarak Safevi devletine yakın laşan Alevi Türkmenlere ve bunlar ın l iderlerine yönel ik koruma politikası, Avrupa'da deği l fakat doğuda rakip arayan ve kendine hedef olarak d iğer iki Türk devletin i (Safevi ve Memlük) seçen Yavuz Sultan Selim açıs ından kabul ed i lemez bir durumdu . Osmanlı Devleti i le Safevi Devleti arasında bir savaş kaç ın ı lmaz olmuş­tu .

Yavuz Sultan Sel im 1 51 2'de tahta ç ıkt ığ ı nda Safevi terin do­ğudaki etkisine son vermeyi istiyordu . Yavuz Sultan Selim ha­z ı rl ı kları n ı tamamlad ıktan sonra büyük bir orduyla Mart 1 514'te Edirne'den yola ç ıktı . Yavuz Sultan Sel im i le Şah lsmail arasın­da i lg inç bir mektup düel losunun yaşand ığ ı sefer s ırası nda Ya-

1 88

Türk Devletleri

vuz Sultan Sel im mektupları n ı Farsça yazmış, Şah !smail ise Türkçe yan ıt vermişti r.

Yavuz Sultan Sel im' in Anadolu'dan geçerken Safevi yanl ıs ı oldukları gerekçesiyle b ir k ıs ım tarihçilerin iddiasına göre 40 bin Alevi Türkmeni öldürtmesi daha sonra Anadolu'da Gelali Ayak­lanmaları biçiminde ortaya ç ıkan huzursuzlukların önemli etken­lerinden biri oldu .

Üç ay sonra Eleşkirt'e vard ığ ında Osmanl ı askerleri arasın­da huzursuzluk başlamıştı . Yavuz, askerlerini yatıştırarak i ler­lemeyi sürdürdü ve Şah ismai l komutas ındaki Safevi ordusuyla Çald ı ran Ovas ı 'nda karş ı laştı . Her iki ordu da yaklaşık 80-1 00 bin askerden oluşuyordu .

Burada yapı lan meydan savaşı b i r gün boyunca sürdü. Os­manl ı ordusu , s i lah donan ım ı bakımından , özel l ikle de sahra topçusunun ateş g ücü ve yeniçerilerinin tüfek kul lanması açı­sından üstündü . Savaş Osmanl ı ordusunun zaferiyle sonuçlan­dı . Şah ismai l ön saflarda yer ald ığ ı çarpışmalarda yaraland ı ve hazinesi i le ordusunu b ı rakarak savaş alan ından çeki ld i . Ard ın­dan Yavuz Sultan Sel im , 6 Eylül 1 51 4'te Safeviierin başkenti Tebriz'e g ird i . Yavuz Sultan Selim kış ı burada geçirmek istiyor­du, ama Bektaşi tarikat ına bağ l ı yeniçeriler arasında huzursuz­luk artınca istanbu l'a dönmek zorunda kaldı .

Çald ı ran Savaş ı 'nda yiti rdikleri toprakları Safeviler savaşsız geri ald ı lar. Ama Osmanl ı lar bu savaşın sonunda, Dulkadiroğul­ları başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki bey­liklerin egemenl iğ ine son verdi ler. Safeviierin M ısır'daki Mem­IOklarla bağlantı ları n ı kesti ler. Bu da Yavuz Sultan Sel im'in M ısır seferini kolaylaşt ı rd ı . Osman l ı lar ayrıca ipek Yolu'nun denetimi de ele geçird i ler. Diğer i ki önemli sonuç da Iran' ın yönetimine Farsların egemen olmas ı ve Alevi l ikle birl ikte bir oranda Türklü­ğün Osmanl ı 'da kenara iti lmesidir.

1 89

www. tutkuyayinevi. com

ANKARA SAVAŞI Osmanl ı Pad işah ı Y ı ld ı rım Bayezid i le Timur arasında, An­

kara'n ın Çubuk Ovası 'nda yap ı lan savaş. Geç ortaçağ tarihinin en kan l ı meydan savaşları ndan biri olan ve Osmanl ı ların yenil­g isiyle sonuçlanan Ankara Savaş ı , Osmanl ı Devleti 'nin parça­lanmasına ve Fetret Devri ( 1 402-1 4 1 3) olarak bi l inen bir iktidar boşluğu döneminin yaşanmasına yol açtı .

Osman Gazi ve Orhan Gazi i le 1 . Murad' ı n inşa ettikleri dev­let; daha çok Balkanlar'da genişlediği g ib i , henüz gevşek va­sall ı k bağiarına dayanıyordu . Bu dönemde Osmanl ı lar özell ikle Anadolu'da h ızl ı ve kesin i lhaklara g i rişmişlerd i ; aradaki çatış­malara karş ın , Türk-islam beyl ikleriyle daha yumuşak bir i l işkiyi gözetiyorlard ı . Yı ld ır ım Bayezid ise, istanbul kuşatmas ın ı sürdü­rürken , bir yandan da Anadolu birl iğ in i sağlamak amacıyla çe­şitli savaşlara g irişti .

Karamanl l lara karşı kazan ı lan Akçay Savaş ı sonucu kazanı­lan zaferle ( 1 398) Konya, N iğde, Karaman ve Devel i Osmanl ı la­rın el ine geçti ; Sivas hükümdan Kad ı Burhaneddin' in öldürül­mesiyle Sivas, Tokat, Kayseri ve Aksaray Osmanl ı egemenl iği­ne g ird i ( 1 399) .Ayn ı y ı l Memluk sultan ı Berkuk'un ölümünden ve

1 90

Türk Devletleri

yerine çocuk yaştaki Nas ı reddin Ferec' in geçmesinden yararla­nan ı . Bayezid , Malatya'yı Memlüklerden ald ı .

Dulkadiroğul ları n ı n e l inde bulunan Kahta , Divriği , Besni ve Darende kaleleri de Osman l l lara geçti . Osmanl ı s ın ırları böyle­ce Orta F ı rat'a dayanmış oluyordu . Bütün bu fetihlerden sonra 1 . Bayezid , yen i lg iye uğrayan yerel hanedanları tasfiyeye yönele­rek, s ıkı bir merkezi yap ı kurmaya girişti . Bu amaçla Balkanlar­' ın H ı ristiyan prensi ikierine ve aristokrasisine yaslanması ise, Türk beylerin in ve Is lam u lamas ın ın kendisine duyduğu tepkiyi artırıcı bir rol oynad ı .

Türkistan ve i ran'da güçlü bir devlet kuran Timur, kendini 1 1-hanl ı ların varisi sayarak Anadolu üzerinde hak i leri sürmekteydi . Bayezid döneminde Osman l ı lar ın erken bir aşamada Ön Asya'­ya dayand ı rması Timur'un d ikkatin i çekti . Timur'un sald ırı larıyla toprakların ı yiti ren Celayir sultan ı Ahmed ile Karakoyunlu Kara Yusuf Osman l l lara s ığ ı n ı nca , Bayezid i le Timur arasında mek­tuplaşma başlad ı .

Bayezid , Timur'un , Kara Yusuf i le Sultan Ahmed'in geri ve­ri lmesi yolundaki isteği n i kabul etmedi . Osmanl l lara gözdağ ı vermek isteyen Timur, Bayezid tarafından toprakları ellerinden al ınan ve Timur'un yarı-kabi lesel devletinde kendilerine daha yakın bir sosyal düzen bulan Anadolu beylerinin de kışkırtma­sıyla Sivas , Halep ve Şam'ı ele geçirdi ( 1 400).Timur'un Bağdat­'a yönelmesi üzerine Bayezid , Temmuz 1 40 1 'de doğuya ilerle­

yerek Timur'a bağ l ı Mutahharten'in egemenl iğindeki Erzincan

ve Kemah' ı isti la etti . Bu gel işme iki hükümdarın arasın ı iyice

açtı .

Bayezid'e b ir elçi gönderen Timur, Kemah' ın Mutahharten'e Anadolu Beyl i klerinden a l ı nan yerlerin de sahiplerine geri veril­mesin i , Kara Yusufun tesl im ed i lmesini ve Osmanl ı ların kendi­sine bağlanmas ı n ı istedi . Bayezid' in Timur'un yerine getiri lmesi

1 9 1

www. tutkuyayinevi. com

zaten imkansız bu isteklerin in h içbirin i kabul etmemesi savaşın gerekçesi oldu .

Hem Balkanlar'da , hem de Anadolu'da yay ı lm ış bulunan Osmanl ı ların her iki cephe arasında gel ip g itmek açısından zor­lanmaları öneml i bir rol oynad ı . Harekat in isiyatifini ele alan Ti­mur, 1 402 başlarında Gürcistan'da yeniden büyük bir ordu top­lad ı ; Erzincan, Kemah ve Sivas üzerinden Ankara'ya gelerek kenti kuşattı .

Ama Bayezid' in Tokat üzerinden Ankara'ya doğru yaklaştı­ğ ı n ı haber a l ı nca , kuşatmayı kald ı rarak Çubuk Ovasına çekildi. Fi l lerle desteklenen ordusu Bayezid' inkinden daha kalabal ık ve askeri malzeme bak ımından daha güçlüydü . On dört saat süren savaşın başlarında üstün görülen Osmanl ı ordusu Karatatar­larla eski Anadolu beyl iklerine bağ l ı askerlerin Timur'un safları­na katı lmasıyla güç durumda kald ı .

B ir tek S ı rp müttefikleri Bayezid' i sonuna kadar terk etmedi­ler. Savaş, Timur'un lehine döndüğü s ı rada , ı . Bayezid'in oğulla­r ından Süleyman Çelebi , Mehmed Çelebi ve Sadrazam Çandan Al i Paşa kuşatmayı yararak kaçmayı başard ı lar. Üç yüz kişi ka­l ı ncaya kadar çarpışan ı . Bayezid ise sonunda tutsak düştü .

Ankara Savaşı yeni lgis i , Osmanl ı Devleti 'n in parçalanarak, devletin imparatorluk aşamas ına geçmesin in 50 yıl kadar ge­cikmesine, Anadolu beyl iklerin in yeniden kurulmasına ve Os­manl ı tarih inde Fetret Devri olarak b i l inen 1 1 y ı l l ı k bir iktidar boşluğu döneminin yaşanmasına neden oldu .

Ankara savaşı ortaçağ ı n e n büyük meydan savaşıdır. Iki yüz binden fazla Türk askeri b i rbiri i le savaşm ışt ı r. Anadolu top­raklarında iki Altay Kökenl i ve Müslüman devlet arasında ya­p ı lm ış olan büyük meydan savaşlarındand ı r. Ankara savaşının önemli sonuçları aras ında; Anadolu Türk Birl iğ i 'n in parçalanma­s ı , B izans ve Istanbul fethin in el l i y ı l daha uzaması ve Osmanlı

1 92

Türk Devletleri

Devleti 'n in gel işmesin in en azından yarım yüzyı l daha fazla ge­cikmesi sayı labi l i r.

Timur Han , Ankara savaşında k ırk bine yakın zarar vermiş­tir. Oysaki o bu savaşa kadar altı binden fazla kayıp vermemiş­tir. Buna Osmanl ı ordusundaki sevk ve idarenin kusursuzluğu sebep olmuştur. Bazı tarihçiler, Y ı ld ı rım Bayezid ile savaştığı için Timur Han' ı haksız olarak kötülemekte, cenk sahasında o­lanları , zulüm ve ortal ı ğ ı kana boyamak şeklinde bildirmektedir. Oysaki bunun ik i devlet aras ı nda bir egemenlik ve savaşı oldu­ğu unutulmamal ı , bu savaş tarafsız ele al ın ıp değerlendiri lmeli­dir.

1 93

www. tutkuyayinevi. com

DANDANAKAN SAVAŞI Dandanakan Savaşı ( 1 040) , Selçuklu Devleti 'n in Gazne

Devletin i yendiği ve Gazne Devleti 'n in çözü lmesine yol açan savaştı r.

Tuğrul ve Çağrı Bey' lerin g ittikçe büyüyen Türkmen kuwet­leri Gazne şehirlerin i tehdit edip, yağmalamaya başlamıştı . Gaz­ne hükümdan Sultan Mesud Selçuklu tehl ikesine son vermek için çoğunlukla z ırh l ı askerlerden oluşan büyük bir ordu ile Sel­çuklu ların üzerine sefere ç ıkt ı .

Gazne Ordusu Serah'a yürüyüş s ı ras ında Selçuklu vur­kaçları i le yıpranmış, su ve yiyecek kaynakları da Selçuklu as­kerleri tarafından kesi lmişti . Sonunda 23 Mayıs 1 040'ta , Merv ve Serah arasındaki Dandanakan'da iki ordu çatışmaya başlad ı .

Üç gün süren savaş Selçukluları n büyük gal ib iyeti i le sona ererken, Sultan Mesud 1 00 süvarisi i le can ı n ı zor kurtard ı . Sa­vaş Selçuklular' ı n bölgede hakimiyetin in başlang ıcı ve Büyük Selçuklu Devleti 'n in kuruluşu olarak kabul edi l i r. Sultan Mesut askerleri tarafından öldürülür.

1 94

Türk Devletleri

KÖSEDAG SAVAŞI Kösedağ Savaşı Türkiye Selçukluların ın , Moğollara yenil­

mesiyle sonuçlanan ve 1 Temmuz 1 243 tarihinde meydana ge­len savaş. Türk-is lam tarih inde, önemli bir dönüm noktası teşkil eden bu savaş, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkı lma sürecine girmesine sebep olmuştur.

Anadolu Selçuklu Devleti 'n in güçlü hükümdarı Alaeddin Keykubad'dan Moğol lar çekin iyorlar, bu sebeple Anadolu'ya sald ı ramıyorlard ı . Alaeddin Keykubad' ın ölümünden sonra yeri­ne geçen oğlu l l . G ıyaseddin Keyhüsrev zamanında cesaret­lend i ler. Anadolu içlerine doğru seferler düzenlemek için , Iran'­daki Moğol ordu ları başkumandanl ığ ına Baycu Noyan getiri ld i . Kafkasya'daki Gürcü ve Ermeni kuwetlerinden de yardım alan Baycu Noyan , Anadolu Selçukluları üzerine sald ırmak üzere fır­sat kol lad ı . Baba ishak isyan ından ve Gıyaseddin Keyhüs-rev'in tecrübesizl iğ i nden faydalanarak, 1 242 senesinde Erzurum'a sald ırd ı . Korkunç zulümler ve katl iamlar yaparak, Müslümanla­rın malların ı yağ malattı . Bu haberi alan genç ve tecrübesiz Sul­tan Gıyasedd in Keyhüsrev 80 000 kişi l ik ordusuyla Sivas'ta or­dugah kurup beklerneye başlad ı . Sultanın Sivas'ta olduğunu haber alan Baycu Noyan , buraya hareket etti .

1 95

www. tutkuyayinevi.com

SAVAŞ: Moğol askerlerinin Sivas'a hareket ettiklerin i haber alan Sultan l l . G ıyaseddin Keyhüsrev, kumandan larıyla istişare etti . Tecrübel i kumandanlar, Sultana si lah ve erzakla dolu olan Sivas'ta kalmasın ı , kumandan şöyle bir cevap ald ı . "Biz buraya oturmaya değil savaşmaya geldik".

Devletin i leri kademesinde bulunan , fakat tecrübesiz ve harpten anlamayan bazı kimselerin teşvik ve tahriklerine kapı­lan genç sultan, harekete geçti . Sivas' ı n seksen kilometre kadar doğusunda bulunan Kösedağ mevki inde, suyu ve otlağ ı bol olan bir yeri seçerek, ordugah kurdu. Burası askeri bakımdan savunması kolay, Moğol ların tecavüzüne imkan vermeyen bir araziydi .

Dağ geçitleri tutulmuş, düşmanın gelmesi bekleniyordu . Ne yazık ki sultan , yine tecrübesiz kimselerin teşvik ve tahrikiyle, müstahkem mevkileri b ı rakarak, düşmanın karş ı lanmas ın ı em­retti . Galip geleceğinden emin bir halde, tedbire bi le lüzum görmeden ilerleyen genç sultan, az sonra Moğol ordusuyla kar­ş ı laşt ı . i lk başta geri çekilen Moğol kuvvetleri dönüş yaparak, Selçuklu öncü kuwetlerini bozguna uğrattı lar. Hiç harp görme­miş tecrübesiz sultan, öncü kuvvetlerin in bozguna uğrad ığ ın ı duyunca, ordunun tamamen yeni ld iğ in i sand ı . Düşman el ine geçmemek için otağ ın ı ve hazinelerin i harp meydan ında b ı rakıp Tokat'a, oradan da Konya'ya doğru kaçmaya başlad ı . Sultan ın harp meydanından kaçtığ ın ı henüz duymayan Selçuklu askerle­ri , akşam ın geç vakitlerine kadar düşmanla çarp ışmaya devam etti ler. Sultan ın harp meydan ın ı terk ettiğ in i öğrenince, onlar da çad ırların ı bırakarak fırar etti ler. Ertesi sabah , çad ı rlarda bir ha­reket göremeyen Moğol lar, bunun bir harp h i lesi olduğunu zan­nederek, çad ı riara iki gün yanaşamad ı lar. 3 Temmuz 1 243 tari­hinde, korka korka çad ı riara girdi ler. Küçük bir çarpışma ile harp bitti . Seksen bin kişi l ik Selçuklu ordusu , utanç verici bir yenilgiye uğrad ı . Selçuklu toprakları , Moğol işgal ve zulmüne

1 96

Türk Devletleri

uğrad ı . Erzincan , Sivas ve Kayseri 'yi yağmalayan Moğollar, pek çok Müslüman' ı şehit etti ler.

Kösedağ mağlubiyetinde sultanı ikna edemeyen güngörmüş vezir Mühezzibüddin Al i , Konya'ya gitmeyip Amasya'ya geldi . Moğol kumandan ı Baycu Noyan'la görüşme yoluna gitti . Bazı hususları anlat ıp , pek çok hediyeler vererek, daha fazla gitme­mesini tavsiye etti . Bir müddet Anadolu'nun işgal ini durdurup geri dönmeleri , Mühezzibüddin Al i 'n in gayretleri sebebiyle oldu. Yapılan sulh antlaşmasıyla , Selçuklular, Moğollara vergi ver­meyi kabul etti ler.

Türk tarih inde benzeri görülmemiş olan Kösedağ Bozgunu , genç ve savaş tecrübesi olmayan Selçuklu Sultan ı Gıyaseddin Keyhüsrev' in fevrl hareketleri neticesinde ortaya çıkmıştır. Da­ha önce Anadolu 'ya g i rmeye cesaret edemeyen Moğollar, Kösedağ Bozgunundan sonra Anadolu'yu kolayca isti la etmiş­ler, şehirleri yağmalay ıp , Müslüman halkı sivi l-asker, kad ın­çocuk demeden katletmişlerdir . Bu mağlubiyet neticesinde, Sel­çuklu lar, Moğol lara vergi vermeyi kabul etmişler, iki yüz yı l l ık Anadolu Selçuklu Devletin in y ık ı l ış ı başlamıştır

1 97

www. tutkuyayinevi.com

MiRYOKEFELON SAVAŞI 17 Eylül 1 1 76 tari h inde Sal ı günü olmuştur. Türklerin ka­

zand ığ ı bu zafer Anadolu'nun Türk hakimiyeti alt ında kalmasın ı kesinleştiren savaş olarak bi l inmektedir.

Bizans Imparatoru Manuel 1 Komnenos Bizans s ın ı rlarında özell ikle Eskişehir yörelerinde yoğun bir şekilde çoğalan Türk­menlerin , Denizl i , Kı rkağaç, Bergama ve Edremit'e değin Bi­zans memleketlerine akınlarda bulunmaları üzerine bu akınları önlemek amacıyla Anadolu'ya yeni kuvvetler göndermekle bir­l ikte düzenleyeceği bir sefer için de askeri haz ı rl ı klara başlad ı . Manuel , papaya bir mektup yazarak, zaman ın yen i b i r haçl ı se­teri için elverişli olduğunu ve Anadolu'dan geçen yolun art ık gü­ven altına al ınacağ ın ı bi ldird i .

Onun bu hazırl l ların ı haber a lan l l . K ı l ıç Arslan , b ir elçi he­yeti göndererek Daha önce yapı lan barış antlaşmas ın ın yeni­lenmesini önerd i , fakat imparator, Bizansa yönelti len Türkmen akınların ın durdurulması , Bizansa s ığ ınan Danişmendl i emiri Zünnun ile şehzade Şahinşah' ı n , daha önce yönetiminde bulu­nan memleketlerin Bizansa b ı rakı lması şart ıyla buna razı ola­cağ ın ı sultana bildird i .

1 98

Türk Devletleri

Bu şartları kabule yanaşmayan sultan, atl ı kuwetler sevk edip Denizli yörelerine kadar olan Bizans toprakların ı ağ ı r bir şekilde tahrip etti . imparator, Bizans kuwetleri eşliğinde, önce şehzade Şahinşah ı daha sonra da Zünnunu Anadolu'ya gön­derme girişiminde bu lundu ise de l l . Kı l ıç Arslan' ın ald ığ ı önlem­ler karş ıs ında başarı l ı olamad ı ; Şahinşah ve Zünnun yeniden Bizans'a kaçmak zorunda b ı rakı ld ı lar.

Bunun üzerine sultan ın ikinci barış önerisini de reddeden Manuel , amcas ın ı n oğlu Andronikos Batatzesi bir orduyla Pap­hlagoniaya doğru yola ç ıkard ı ve kendisi de içinde Frank, Pe­çenek, Macar ve S ı rp kuvvetleri bulunduğu büyük bir orduyla, Anadolu Selçuklu Devleti'n in başkenti olan Konya üstüne yö­neldi . Bunun üzerine uçlarda bulunan kalabal ık Türkmen kuv­vetleri , Bizans ordusunu şiddetle mukavemet ederek yıprattı lar. Kıl ıç Arslan , B izans ordusunu , dar ve sarp Miryokefalon (Kum­danl ı ) vad isinde karş ı lad ı meydan savaş ında, Bizans ordusunu ağ ır bir şeki lde mağlup etti .

Ağ ır bir yen i lg iye uğrayan Manuel , Selçuklulara karş ı inşa ettird iği Eskişeh i r ve U luborlu'nun doğusundaki Sublaion müs­tahkem mevki ler ine geri çekilmeyi kabul etmesinden başka, Selçuklu devletine savaş tazminatı olarak 1 00 bin altın ödemek zorunda kalm ıştı r. Bu zafer sonucunda, Bizansın Selçuklu lar karşıs ında savunmada kalması sağlanmış ve dolayıs ıyla üstün­lük Türk Anadolu Selçuklu Devletine geçmiştir.

Zaferden sonra sultan l l . K ı l ıç Arslan , başta Bağdat Abbasi hal ifesi olmak üzere , bütün islam hükümdanarına birer fetihna­me göndererek B izansa karş ı kazand ığı büyük zaferi müjdele­miştir.

1 99

www. tutkuyayinevi.com

MALAZGiRT SAVAŞI 1 OSO'lar süresince Selçuklu Sultan ı Alp Arslan Türk mütte­

fiklerinin Ermenistan ve Anadolu'ya doğru göç etmesine izin verdi ve Türkler buralarda şehirlere ve tar ım alanlarına yerleşti­ler.

1 068 yı l ında Romen Diyojen Türklere karş ı bir sefer düzen­ledi , fakat Koçhisar şehrin i geri almasına rağmen yavaş i lerle­yen askerleri h ızl ı Türk atl ı ları na yetişemedi . 1 070 y ı l ı nda Ro­men Diyojen , günümüzde Muş'un bir i lçesi olan Malazgirt'te Türklerce ele geçirilmiş olan bir Bizans kalesine doğru ikinci bir sefer düzenledi ve Alp Arslan'a bir anlaşma önerd i . Antlaşmaya göre Alp Arslan Urfa kuşatmasın ı sona erd i ri rse Romen Diyojen Koçhisar' ı geri verecekti .

Romen Diyojen Alp Arslan' ı , bu antlaşmayı kabul etmediği durumda savaşmakla tehdit etti ve Alp Arslan ' ın antlaşmayı ka­bul etmeyeceğini düşünerek ordusunu hazır hale getird i ki Alp Arslan da bu antlaşmayı reddetti .

i lginç bir seçim olarak Romen Diyojen yan ı nda eşl ik etmesi için eski düşmanı olan Andronikos Dukas' ı getirmişti . Romen Diyojen en iyi generali olan N icetoros Botaniates'i , sadakatin-

200

Türk Devletleri

den şüphe ettiği için (ki asl ında Dukas'tan kesinl ikle daha sad ık­tı) geride b ı rakmıştı .

Bizans ordusu 5000 batıdan gelen ve yaklaşık bir o kadar da doğudan gelen Bizans askerinden; Roussel de Bail leul'e bağl ı 500 Fransız paral ı askerinden ; biraz Türk, Bulgar ve Pe­çenek para l ı askerlerinden , Antakya düküne bağl ı askerlerden; yedek kuvvet olarak Ermeni askerlerinden ve bell i sayıda da imparatorluk muhafızlarından oluşuyordu. Türk kaynakları Bi­zans ordusunun boyutunu 1 .000.000'a yakın gösterir. Diğer kaynaklarsa bu rakamı yaklaş ık 700.000 olarak tahmin eder.

Anadolu üzerindeki yolculuk uzun ve zorlu geçmişti ve Ro­men Diyojen' in ordusu imparator'un lüks bir araba i le yolculuk etmesinden rahats ız olmuştu . Ayrıca Bizans halkı Diyojen'in Alman para l ı askerlerin in gerçekleştird ikleri yağmalarnalardan dolayı zarar görmüştü .

Bundan dolayı da Romen Diyojen Almanlar' ın birliğinin dağl­tı lmas ın ı emretmek zorunda kalmıştı . Ordu i lk olarak Sivas'ta dinlendi ve Haziran 1 07 1 'de Erzurum'a vard ı . Orada, Diyojen'in generallerinden bazı ları Selçuklu bölgesine i lerlemeyi sürdür­meyi ve Alp Arslan' ı hazırl ı ks ız yakalamayı teklif etti . Nikeforos Bryennius da dahi l d iğer general lerin bazı ları da bulundukları yerde bekleyip pozisyonları n ı güçlendirmeyi önerdi . Sonuç ola­rak i lerlemeye devam etme kararı veri ld i .

Diyojen , Alp Arslan' ı n çok uzakta olduğunu veya hiç gelme­yeceğin i düşünerek, ve Malazgirt'i ve hatta Malazgirt yakınında­ki Ahlat kales in i h ızl ıca geri ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru i lerled i . Ancak, Alp Arslan asl ında Halep, Musul ve d iğer bölgelerden gelen 30.000 atl ı i le Ermeriistan'­dayd ı . Alp Arslan ' ın casusları Diyojen'in nerede bulunduğunu tamı tamına bi l iyordu ama Diyojen bundan haberdar değild i . O Alp Arslan' ı n hareketlerin i h iç bi lmiyordu.

20 1

www. tutkuyayinevi.com

Diyojen, generali John Tarchaneiotes'e bazı Bizans askerle­rin i ve Imparatorluk muhafıziarın ı a l ıp Peçenekler'e ve Fransız­lar'a Ahlat kalesine doğru eşl ik etmesini emretti . Kendisi de or­dunun geri kalan ıyla Malazgirt'e doğru i lerled i . Bu karar muhte­melen güçleri iki tarafta da 20.000 asker olacak şekilde ikiye böldü. Tarchaneiotes'e ve ordunun yarıs ına ne olduğu tam ola­rak bi l inmese de, görünüşe göre Tarchaneiotes Selçuklularla karşı laştı ve kaçtı . Daha sonra Malatya'da ortaya ç ıktı ve Ma­lazgirt savaşında yer almad ı .

SAVAŞ: Diyojen , Tarchaneiotes'in kayb ından haberdar de­ğildi ve Malazgirt'e i lerlemeye devam etti ve 23 Ağustos'ta orayı kolayca ele geçird i . Ertesi gün Bryennius altı ndaki keşif birl ikleri Selçuklu ordusunu tespit etti ve Malazgirt'e geri çekilmek zo­runda kald ı lar. Diyojen sald ı ranların Alp Arslan' ı n tüm ordusu olduğuna inanmayarak Ermeni general i Basilaces'i birkaç atl ı birl iğiyle d ışarı gönderdi ; bunun üzerine gönderilen atl ı birl ikleri yok edildi ve Basilaces esir al ı nd ı .

Ard ından Diyojen ordusunu formasyana soktu ve sol kanad ı Bryennius altına aktard ı , ki o da h ızl ıca gelen Türkler tarafından neredeyse kuşatı l ıyordu ve bir kez daha geri çeki lmek zorunda kald ı . Geceleyin ise Türkler yakınlardaki tepelerde sakland ı ve Diyojen'in karşı sald ı rı yapma ihtimal ini neredeyse yok etti ler.

25 Ağustos'ta , Diyojen'in bazı Türk para l ı askerleri Selçuklu­larla karşı laştı lar ve Bizans ordusundan ayrı ld ı lar. Ayn ı gün, Diyojen de bir Selçuklu elçisini reddetti ve Tarchaneiotes'i geri çağ ırmaya çal ıştı , ancak tabii ki çevrede ondan herhangi bir ize rastlayamad ı . O gün boyunca h içbir çatışma yaşanmad ı , fakat 26 Ağustos'ta Bizans ordusu düzgün bir savaş formasyonuna geçti ve sol kanatta Bryennius'un , sağ kanatta Theodore Alya­tes'in ve merkezde imparatorun birl ikleri olmak üzere Türk mev­zi lerine doğru ilerlemeye başlad ı . Andronicus Ducas da yedek birlikleri artçı olarak yerleştird i .

202

Türk Devletleri

Selçuklular ise yaklaşı k dört kilometre ötede hilal formasya­nunda duruyordu ve Alp Arslan güvenli bir mesafeden olayları izliyordu . B izansl ı lar yaklaştı kça Selçuklu okçuları sald ırmaya başlad ı ve hi la l in merkezi devaml ı geriye doğru giderken kanat­lar da Bizans ordusunu çevreleyecek şekilde ilerledi .

Bizansl ı lar okçu sald ır ı ları na ald ırmadan i lerledi ve Alp Ars­lan ın kampı n ı akşama doğru ele geçirdi . Ancak, okçu sald ırısı­na en çok mağruz kalm ış olan sağ ve sol kanatlar, Selçukluları yakın dövüşe zorlamaya çal ış ırken neredeyse dağ ı l ıyordu . Bu­na karş ın Selçuklu atl ı lar ı ise sadece geri çeki l iyorlard ı . Selçuk­luların yak ın dövüşten kaçınd ığ ın ı gören Diyojen , gece çöker­ken geri çeki lme emri vermeye mecbur kald ı .

Ancak, sağ kanat ın general i Theodore emri yanl ış anlad ı ve Diyojen'in eski düşman ı Ducas, imparatorun geri çeki l işini ko­rumaktansa , kasıtl ı b ir şekilde imparatoru dinlemedi ve Malaz­girt d ışındaki kamplar ına kadar geri çeki ldi . Selçuklular da Bi­zansl ı ları n bu karış ıkl ı ğ ı n ı fı rsat bi lerek sald ı rıya geçti . Bizansl ı­ların sağ kanad ı bozguna uğrad ı ve kısa bir süre ardından sol kanat da bozguna uğrad ı .

B izansl ı lar ın geri çeki lmesinin ard ından Selçuklular Diyojen'i bulup esir ald ı klar ında Diyojen yaralanmıştı . Alp Arslan , birkaç gün sonra Romen D iyojen' i kasıtl ı olarak serbest bıraktı . lmpa­rator başkentine döndüğünde bir isyanla karşı laştı ve isyanın sonucunda gözlerine mi l çeki ld i .

SONUÇ: Yeni lg iye rağmen , Bizansl l ların kayıpları göreceli olarak düşüktü . Ducas hiç kayıp vermeden kaçmıştı ve Diyojen'­e karş ı bir darbe g i riş iminde bulunmak için lstanbul'a h ızla geri dönmüştü . Bryennius da kanad ın ın bozguna uğramasına rağ­men az adam kaybetmişti . Gece karanl ığ ına kadar savaş olma­dığ ı için , Alp Arslan kaçan Bizans ordusunun arkasından git­medi ki B izans ordusunun çoğunu bu karar kurtard ı . Öyle ki , Türkler Malazgirt'i bu noktada ele geçirmedi bile. Bizans ordusu

203

www. tutkuyayinevi.com

yeniden gruplaştı ve Diyojen bir hafta sonrasında serbest bıra­kı ld ığ ında imparatorla Tosya'da birleşti ler. Görünüşe bakı l ı rsa en önemli kayıp imparatorun lüks arabası olmuştu .

Yı l lar ve as ırlar sonra, Malazgirt'in Bizans imparatorluğu için bir felaket olduğu düşünülmeye başland ı ve sonraki kaynaklar savaştaki asker sayıların ı ve kayıpları abartı l ı b ir şekilde gös­termeye başlad ı lar. Bizans tarihçileri s ık s ık geriye bakıp o gün­kü 'felaket' için yas tutar, imparatorluğun çöküşünün başlangıcı olarak Malazgirt Savaşı 'n ı gösterirlerd i .

Halbuki savaş, askeri açıdan, hemen gerçekleşen b i r felaket değild i ; çoğu birl ik sağ kalmıştı ve birkaç ay içinde Balkanlar'da veya Anadolu'da savaşlara gönderi lmişlerd i . öte yandan, Bi­zansl ı ların yeni lgisi Selçuklulara Bizansl l ların yeni lemez ve ele geçiri lemez olmad ıkların ı göstermişti . Andronicus Dukas' ın dar­besi de imparatorluğu politik dengesizl iğe sürüklemişti ve savaş sonrasında başlayan Türk göçlerine karş ı d i renişi organize et­mek zorlaşmıştı .

Birkaç yı l içinde neredeyse tüm Anadolu , Selçuklular tara­fından ele geçiri ld i . 1 075'de Selçuklu hanadan ından Kutalm ış­oğlu Süleyman Şah iznik'i alarak başkent yapmış , 1 08 1 'de Ça­ka Bey'in müstakil kuvvetleri lzmir'i alarak ve hemen bir donan­ma inşa ederek, Ege Denizi'nde ve Çanakkale Boğazı'nda Bi­zans Imparatorluğu'nu tehdit etmeye başlam ışlard ı . Bu i lk Türk i lerleyişi 1 095'teki Haçl ı Seteri'ne kadar sürdü . Haçl ı orduları karşısında Türkler Orta Anadolu'ya çeki lerek Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdular ve Batı Anadolu , Anadolu Beyl ikleri dönemi­ne kadar sürecek şekilde yen iden Bizans denetimine geçti .

Tarihçiler Bizansl l ların çöküşünün bu savaş sonrasında baş­lad ığı konusunda hemfikirdirler. Türkler için ise Malazgirt Savaşı 'Türklere Anadolu kap ı ların ı açan savaş' olarak tarihe geçmiştir. Ayrıca Malazgirt Savaşı Haçl ı Seferleri 'n in temel nedenlerinden

204

Türk Devletleri

biri olarak görü lür. Batı , B izansl l ların doğudaki h ıristiyanl ığ ı artık koruyamad ığ ın ı bu savaş sonrasında anlamıştır.

Bu savaş Türklerin Anadolu'da yaşayış sürecini başlatmıştır.

205

www. tutkuyayinevi.com

OTLUKBELi SAVAŞI Otlukbeli savaşı ( 1 1 Ağustos 1 473) Osman l ı padişah ı Fatih

Sultan Mehmet ile Akkoyunlu Devleti sulta n ı Uzun Hasan ara­s ında yapı lmış bir meydan savaşıd ı r.

Savaşın dönüm noktası Osmanl ı topçu ve d iğer ateşl i si lah kullanan birliklerin in Akkoyunlu süvari lerine üstün lük sağlama­sıd ır. Akkoyunlu hükümdan Uzun Hasan , Karakoyunlu ları orta­dan kald ırarak, Osmanl ı Devleti 'n in doğudaki en güçlü rakibi durumuna gelmişti . Uzun Hasan , Osman l ı lar ın büyümesinden endişe duyuyor ve Osmanl ı Devleti 'ne karş ı o luşan b irl iktel ikler­de yer al ıyordu. Bu sebeple 1 473 y ı l ı nda sefere ç ıkan Fatih, Akkoyunlu ordusu i le Otlukbeli 'nde karş ı laştı .

Yapılan savaşı Osmanl ı Devleti kazand ı ve Doğu Anado­lu'da güvenl iği sağlad ı . Bu savaştan sonra Akkoyun lu Devleti zayıflamaya başlad ı . 1 502 y ı l ında Safevi devleti tarafı ndan ta­mamen ortadan kald ı rı ld ı .

206

Türk Devletleri

TALAS SAVAŞI Talas Savaşı , 751 y ı l ı nda bugünkü Kırg ızistan s ın ırları civa­

rında Araplarla Çin l i ler arasında yapı lan savaştır. Parçalanan Türkeşierin "Kara Türkeşler" gurubu 742'de Çini i ierin desteğiyle Tumoça kamutas ı nda bağ ı msızl ı kların ı korudular.

Taşkent ( Keş) 'teki bu Kara Türkeşierin sonraki hükümdan Sahad ır Tudun , Ç in l i komutan Kao Siyen Çe (ya da Gao Hsien­çı) tarafından öldürü ldü (751 ). Bütün maliarına el konuldu . Şehir yağma edi ld i . Çinl i komutan hükümdara söz verdiği halde, onu komplo i le ve onursuzca öldürtmüştü . Bu olaydan sonra kaç­mayı başaran hükümdarın oğlu , Karluk Türklerinden ve Arap­lardan yard ı m isted i .

Bu gel işmeden bir y ı l önce, islam Imparatorluğu'nda Erne­viler y ık ı larak (750) , yerlerine Abbasi sülalesi gelmişti . Bu du­rumun gerçekleşmesinde, Horasani l Türk olduğu söylenen Ebu Müslim ' in çok öneml i b ir rolü oldu . Çünkü Ebu Müsl im 745 yı­l ında Erneviierin Horasan val is i Nasr lbni Seyyar' ı yenerek Ho­rasan'dan çı kartmışt ı (745) .

Bu olay Ernevi ierden memnun olmayan Müslümanlar için bir kıvı lcım oldu .

207

www. tutkuyayinevi.com

Ebu Müslim'i o bölgedeki mi l letierin hepsi , kendi u lusundan biri olarak görüyordu . Bunun nedeni , belki bölge halk ın ın Erne­viiere karş ı duydukları nefretti belki de , ord usunda değişik mil­letlerden insanların bulunması idi .

Türklerin yard ım istediği s ı rada Horasan val is i olan Ebu Müsl im , Arap l iderleri gibi düşünmedi ve komuta n ı Ziya bin Sa­l ih' i gönderdi . Karluk Türkleri (Karahan l ı la r Devleti 'n i kuran ana boydur) ise zaten Çini i lere düşmand ı . l l . Göktürk Devleti 'n in yı­kı lmasıyla bağ ımsızl ıklarına kavuşmuşlard ı . Onlar da olumlu cevap verdiler. Böylece 751 'de birleşen kuvvetler, Talas nehri kıyı larında Çin ordusunu ezdi ler.

Çini i ierin yok olurcasına yeni lmelerinde Karl uk ve Yağma Türklerinin Çin ordusunun arkasına sarkmalar ı ve on ları iki ateş arasında bırakmaları etki l i oldu .

Ç in ordusundaki Karluk ve Yağma Türklerin in savaş s ıra­s ında Arapların tarafına geçtiğini anlatı r. Ha lbuki Karluklar, ba­ğımsızl ıklarına kavuştuktan sonra Balkaş gölü civar ına çeki lmiş­lerdi . Çinl i lerle aralarında Türgişler, Göktürkler ve devlet olarak Uygurlar vard ı . Uygurlar ise yık ı lan Göktürk Devleti 'n in mirasçı­s ı oldukların ı iddia ediyorlard ı . Dolay ıs ı i le , Göktürklere karşı bağ ımsızl ık için isyan eden Karluklara düşma nd ı . (Yani bu iddi­an ın doğru olması ihtimal i yoktur.)

SONUÇ: Bu savaşla birl ikte matbaa i lk defa Çin d ış ına çık­mıştır. Bunun yan ı s ı ra barut, kağ ıt ve pusu layı da Araplar ve Türkler öğrenmişlerdir. Bu önemli buluşlar Avrupa'ya ise Avrupa ülkelerinin Türklere karşı düzenlediğ i Haçl ı Seferleri i le geçmiş­tir. Bu bakımdan da Talas Savaş ı 'n ı n Dünya Tarih i için çok önemli bir yeri vard ı r. Ayrıca Ç in , bu yen i lg iden sonra kabuğuna çekilmiştir. Çin bu pol itikas ın ı komünizminde etkis iyle ancak 2005 yı l ı nda terk ederek küresel pazarda büyük bir pay elde etmiş ve birçok devletin ekonomisini a lt üst etmiştir. Bu savaşın

208

Türk Devletleri

diğer bir önemli sonucu da Türkler islamiyet'le tan ışmış ve gruplar hal inde is lamiyete girmeye başlamışlard ı r

209

www. tutkuyayinevi.com

TRABZON SAVAŞI Birinci Dünya Savaşından Türkiye'de en yoğun etkilenen il­

lerden Trabzon'dur. Ruslar Osman l ı imparatorluğu'na savaş i lan edip, 1 Kasım 1 914'den itibaren doğu hududunu aşarak Türk topraklarında i lerlemeye başlad ı . Doğu Karadeniz k ıy ı ları n ı al ıp, Anadolu'yu ele geçirmeyi hedefleyen Rus ord uları karşıs ında, Türkiye 3 Kasım'da Almanya yan ı nda savaşa katı ld ı ve 14 Ka­sım'da Cihad-ı Mukaddes i lan etti .

DENIZ OPERASYONLARI: Rus savaş gemi lerin in Karade­niz l imanların bombard ıman etmesi i le Trabzon büyük yaralar almaya başlamıştır. Nitekim 1 7 Kas ı m 1 9 1 4'te yirmiüç parçalık bir Rus donanması Trabzon'u bombard ıman ederek büyük tah­ribata ve can kayb ına sebep oldu . Bombard ı ma nlar devam etti . Trabzon 8 Şubat ve 1 1 Şubat 1 9 1 5'te Rus bombard ımanı ile büyük ölçüde tahrip oldu , 1 OOO'den fazla i nsan ö ldü .

Bu sırada Türk savaş gemisi Yavuz Tra bzon'a geld i . 32 ağır makineli tüfek, bir batarya, dağ topu ve bazı askeri levazımat i le Kafkasya cephesinde kul lan ı lmak üzere i ki uçak geti rd i .

2 1 0

Türk Devletleri

KARA OPERASYONLARI: Ruslar 23 Ocak 1 9 1 6'dan itiba­ren kıyı sald ır ı ları n ı yoğunlaştı rd ı lar. 1 7 savaş gemisin in destek­lediği bu sald ır ı lar sonunda Türk b irl ikleri geri çekilmek zorunda kald ı .

Istanbul'dan isted iği yard ı m ı a lamayan Üçüncü Ordu Komu­tanı Kamil Paşa , b irl i klerin i I l ı ca'ya doğru geri çekince 1 6 Şubat 1 91 6'da Ruslar Erzuru m'u işgal etti .

Rus kuwetleri , donanman ın desteğini de alarak 24 Şubat 19 1 6'da Rize'yi işga l etti ler. Of s ı n ı r ına dayanan Ruslara karşı Baltacı Deresi 'nde yöre ha lk ından oluşan kuvvetleri n de yard ı­mıyla Türk askeri bir l i kleri savunma yaptı lar. Rus ordusunu 20 gün durdurmayı başara n Türk birl ikleri , Ruslar ın denizden ve karadan sald ır ı ları n ı n yoğun laşması ve bu arada hiçbir yerden destek gelmemesi sonucu geri çeki l i nce, 1 5 Mart 1 91 6'da Of I l ­çesi Rusların e l ine geçti . Daha sonra Sürmene işgal edi ld i ve Ruslar Trabzon kapı lar ına dayand ı .

1 8 Nisan 1 9 1 6'da Trabzon Rumlar ından bir heyet, Türklerin 1 5-1 6 Nisan şehri boşaltlığ ı n ı işgal kuwetleri komutan ı Gene­ral Lyhkov'a bi ld i rerek kendis in i şehre davet etti . Erzurum Cad­desinden Belediye Meydan ına g i ren işgal kuwetleri şehri tesl im ald ı . Göç ederneyerek şeh i rde ve köylerde kalan Müslüman halk mağdur b ı rak ı lm ış , işkence görmüştür. özel l ikle yerl i azın­l ıkların bu eylemlerde yer a ld ığ ı ve yağmalama yaptığ ı öne sü­rülmüştür.

1 91 7: 1 9 1 7'de Rusya'da Bolşevik i hti la l i olur. Geri çekilmek zorunda kalan Rustarla Türkiye aras ında 1 8 Ara l ı k 1 91 7'de Er­zincan Antiaşması yap ı l ı r.

1 91 8: Bu antlaşmaya Ermeni ler uymayıp , Türkler aleyhinde katl iamlara giriş ince, Ord u Komuta n ı Vehip Paşa'ya i leri harekat emri veri ld i . 1 1 Şubat 1 91 8'de genel hareket emrin i alan Türk ordusu , bir koldan Kafkasya üzerine i lerlerken , d iğer koldan

2 1 1

www. tutkuyayinevi.com

Trabzon'lu Albay Harndi Bey (Pirsel imoğlu) komutasındaki 37. Tümen; Giresun'dan 1 23. alay i le takviye edi lerek Trabzon üze­rine yola çıktı .

Bölgedeki çeteleri de temizleyerek i lerleyen birl iklerimiz 1 5 Şubat 1 91 8'de Vakfıkebir' i , 1 8 Şubat 1 91 8'de Akçaabat' ı geri al­d ı . Birkaç gün içinde çevreyi kontrol altı na alan Türk b irl ikleri 24 Şubat 1 9 1 8 tarihinde Trabzon'a g ird i .

Osmanl ı Devleti , Brest-Litovsk Anlaşması i le doğudaki top­rakların ı isti ladan kurtard ı .

SAVAŞIN ETKILERI: Göçen halk döndüklerinde büyük oran­da yık ı lmış bir şehirle karş ı laşm ışt ı r. Özel l ikle Rus askeri üni­forması g iymiş Ermeni ve Rum-Pontus çeteleri Trabzon'da bü­yük bir kıyım yapmışt ı r. Yavuz Su ltan Sel im' in annesi Gülbahar Hatun'un türbesi y ıkı lm ış , Müslüman mezarl ı ğ ı na tiyatro binası yap ı lmıştır. Öldürülen sivil lerin sayıs ı kesin olarak bi l inmemekle birl ikte yaln ızca Pontus Çeteleri 'n in Karadeniz genel inde resmi rakamlara göre 8000 civarında Müslüman' ı katiettiğ i bel irti lmek­tedir. Rus işgal i sebebiyle Batıya şehirden 80 .000 civarında nü­fusun göç ettiğ i kaynaklarda belirtilmektedir. Bun lardan bir kıs­m ı çeşitl i sebeplerle geriye dönememişlerd i r. Şehirde işgal ve sonrası dönemde büyük yağmalamalar olmuştur.

2 1 2

Türk Devletleri

KURTULUŞ SAVAŞI 1 iSTiKLAL HARBi Kurtuluş Savaşı , ı . Dünya Savaşı 'ndan yenik ç ıkan Osmanl ı

Imparatorluğu'nun Müttefik devletlerince işgal i sonucunda Mi­sak-ı Mi l l i s ı n ı rları içinde ü lke bütünlüğünü korumak için girişi len çok cepheli siyasi ve askeri mücadelenin ad ıd ı r. Ayrıca lstiklal Harbi ya da Mi l l i Mücadele olarak da bi l in ir.

1 9 1 9-1 922 y ı l ları aras ı nda gerçekleşmiş ve 1 1 Ekim 1 922'­de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile fii len , 24 Temmuz 1 923'­

. te imzalanan Lozan Antiaşması i le resmen sona ermiştir.

Kurtuluş Savaşı , dört bel irg in döneme ayrı labi l i r

Birinci Dünya Savaş ı sonrası dönemi : Mondros Mütareke­

si'nin yürürlüğe g ird iğ i 31 Ekim 1 91 8'den , Padişah VI . Mehmet

(Vahdettin) ' in Mustafa Kemal Paşa'yı 9 . Ordu müfettiş i olarak

Anadolu'ya yol lad ığ ı 1 6 Mayıs 1 9 1 9'a kadard ır.

Örgütlenme dönemi : Mayıs 1 91 9'dan, istanbul'daki Mebusan Mecl isi 'nin açı ld ığ ı Mart 1 920'ye kadard ı r.

Hakimiyetin sağlanması dönemi : Mart 1 920'den , Londra Ba­rış Konferansı 'n ı n ik inci safhas ın ın başlad ığ ı Mart 1 922'ye ka­dardır.

2 1 3

www. tutkuyayinevi. com

Barış ın sağ lanması dönemi : Mart 1 922'den , Cumhuriyetin i lan edi ldiği 29 Ekim 1 923'e kadard ı r.

Birinci Dünya Savaşı sonrası , Ekim 1 9 1 8 - Mayıs 1 9 1 9

ı . Dünya Savaşı'na Almanya i le birl ikte g i ren Osmanl ı Devle­ti , Çanakkale Savaşı 'ndaki başarı l ı savun maya ve Kafkasya cephesindeki kısa sürel i başan lara rağmen savaşın son döne­minde ingi l iz ordu larına karşı b ir d izi ağ ı r yen i lg iye uğramış ve Hicaz, Fi l istin , Suriye ve l rak'ı kaybetmişti . Suriye cephesinin çö­küşü üzerine, Imparatorluğu 1 91 3'ten beri d i ktatörlük yöntemle­riyle yöneten ittihat ve Terakki hükümeti 8 Ekim 1 9 1 8'de istifa etti . Hükümet i leri gelenlerinden Talat, Enver ve Cemal Paşalar yurt d ışına kaçtı lar. Genel af i lan edi lerek, sürgün ve hapisteki muhal iflerin lstanbul'a dönüşüne izin veri ld i . 30 Ekim 1 91 8'de imzalanan Mondros Mütarekesi i le Osman l ı hükümeti yen i lgiyi kabul etti . Istanbul bas ın ı mütarekeyi sevinçle karş ı lad ı .

Mütareke hükümleri , a) s ın ı r müdataas ı ve asayiş için gere­ken birl ikler d ış ında Osmanl ı ordusunun terh is in i ve elde kalan si lah ve cephanenin tesl im edi lmesin i , b) boğazlar, demiryol ları ve Toros tünelleri g ib i stratej ik nokta ları n müttefik devletlerce işgal in i , c) altı doğu vi layetinde karış ı kl ı k ç ıkması ha l inde bura­ların müttefiklerce işgal in i , d) Arap ü l keleri nde kalan Osmanl ı b irl iklerin in tesl im olmas ın ı , e) Kafkasya cephesinde 1 91 4 s ın ı­r ına geri dönülmesin i , f) Türklerin e l inde bu lunan müttefik ve Ermeni esirlerin in serbest b ı rakı lmas ı n ı öngörmekteyd i .

ISTANBUL IŞGALI, KASI M 1 9 1 8 : 6 Kas ı mda Boğazlar si­lahsızland ır ı ld ı . 7 Kas ımda işgal güçleri Çanakkale'den geçti . 1 3 Kasım 1 91 8'de Osmanl ı 'n ı n başkenti istanbu l 'a müttefik asker geld i . 23 Kasım 1 91 8 sonra Ahmet izzet Paşa yen i hükümeti kurdu . 9 Şubatta Hadisat gazetesinde S üleyman Nazif 'Kara Gün' başl ık l ı bir yazı yazd ı . Türk mi l letin in böyle b ir işgal i yaşa­mad ığ ın ı ve bunu kald ı ramayacağ ı n ı söyled i . it i laf devletleri Türk halkın ı n tepkisin i çekmernek ve işgal i n hakl ı l ığ ı n ı kan ıtla-

2 1 4

Türk Devletleri

mak için işga l in geçi o lduğunu amacın ı n Padişahl ığ ı , hal ifel iğ i , azın l ıkları korumak olduğu . Padişahl ı k makamın ın kald ı rı lmadı­ğ ın ı ve istanbu l 'dan veri lecek kararların geçerli olduğunu i lan et­ti .

KUVA-YI MILLIYE: işgal alt ındaki istanbul'da Ingi l iz askerle­rinin Türk d irenişçi leri kurşuna d izrnek suretiyle idamı . Ittihat ve Terakki yönetim in in , gizl i bir teşkilat olan Teşkilat- ı Mahsusa vasıtasıyla Anadolu ve Rumel i 'de savaş sonrası bir d ireniş ha­reketi örgütlediği an laş ı ld ı . D irenişin amacı , doğu i l lerin in Erme­ni lere, Ege bölgesinde bazı yerlerin Yunan l l lara ve Adana yöre­sinin Fransa kontrolündeki Suriye'ye veri lmesini öngören giri­şimiere karş ı mücadele etmekti . Yan ı s ı ra , savaş yı l larında çe­şitl i yöntemlerle öneml i servete ve yerel iktidara kavuşan Ittihat ve Terakki yan l ıs ı zümreleri n konumların ı n korunmas ı , savaş sı­rasında sürülen gayrimüsl im Osmanl ı vatandaşların ın geri dön­mesinin önlenmesi , bundan dolayı çıkabilecek karış ıkl ı klar ne­deniyle müttefik devletlerin olası müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktayd ı .

1 9 1 9 başlar ından itibaren Kuva-yı Mi l l iye ad ıyla si lahianan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz bölgesinde Rumlara , Güneydo­ğu'da ise Ermen i lere karş ı çatışmalara g irdi ler. Bu grupların ço­ğu 50 ila 200 kişi l i k düzensiz kuwetlerden oluşmakta ve Teşki­lat-ı Mahsusa üyesi olduğu bi l inen kişilerce yöneti lmekteydi .

1 91 9 Şubat ayında M üttefik Yüksek Komutanl ığ ı , Anadolu'­da asayişi sağlamak amacıyla üst düzey bir Türk komutan ın ın özel yetkilerle donat ı larak Anadolu'ya gönderi lmesini önerd i . 1 5 Mayıs 1 9 1 9'da "Anafartalar Kahraman ı" ve "Fahri Yaver Hazreti Şehriyari (Padişa h ı n Onursal Yaveri )" Mustafa Kemal Paşa , 9 . Ordu komutan ı ve Anadolu Genel Müfettişi s ıfatıyla, padişah VI . Mehmet Vahdettin tarafı ndan Anadolu'ya gönderi ld i .

2 1 5

www. tutkuyayinevi. com

IZMIR IŞGALI, MAYIS 1 91 9: izmir' in işgal i düşüncesi 1 91 9'­un Şubat ortalarında Yunanistan başbakan ı Ven izelos'un öneri­siyle, Ingi ltere başbakan ı Lloyd George tarafından ortaya atı ld ı . izmir' in işgal i , Birinci Dünya Savaş ı sonras ı nda Paris'te topla- . nan uluslararası barış konferans ı n ı n kararıyla ortaya çıktı . ABD başkanı Wilson bu öneriye önce kesin l i kle karş ı ç ıkt ı , ancak 25 Mart dolayında daha esnek bir tavrı benimsed i . 7 Mayıs ta Ingil­tere, ABD ve Fransa , Yunan donanmas ı n ı n izmir'e gönderilme­sinde mutabık kald ı lar.

lzmir kenti i le birl ikte Ayva l ık, i ki kent a ras ındaki sahi l şeridi , Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar izmir' in h interiand ı da işgal edi lmişti r. 1 920 N isan' ından sonra Yunan ordusu izmir'den harekete geçerek, Bursa , Eskişeh ir, Kütahya ve Afyon'a kadar Batı Anadolu'nun büyük bir bölümünü de işgal alt ı na a lm ışt ır.

ÖRGÜTLENME DÖNEMI , MAYIS 1 9 1 9 - MART 1 920: Pa­ris'te toplanan uluslararası Barış Konferans ı , o gün lerde açık­lanması beklenen Türk Barış Antlaşmas ı n ı , 1 9 1 9 Mayıs başla­rında bel irsiz bir geleceğe erteledi . 1 5 Mayıs'ta Yunan kuwetle­ri , müttefik devletlerin kararıyla izmir' i işgal etti . U lusa l bir fela­ket olarak görülen bu olay, Türkiye çap ında m üthiş bir u lusal tepkiye yol açtı . 23 Mayıs'ta Fatih ve Sultanahmet'te Türk siyasi tarih in in o güne kadarki en büyük kitle g österi leri d üzenlendi . Direniş fikri , Ittihat ve Terakki yandaşları n ı n görüşü olmaktan çıkarak tüm ülke sath ına yayı ld ı .

21 Haziran'da Mustafa Kemal , Anadolu 'daki en önemli as­keri birl iklerin komutanları olan Kaz ım Kara bekir, Refet ve Ali Fuat Paşalar ve Ege bölgesinde asayişi sağ lamakla görevlendi­ri len Rauf Bey i le Amasya'da buluşarak Amasya Tamimi 'n i ya­yımlad ı . Bi ld iri , u lusal bağ ımsızl ı ğ ı n a ncak u lusun "azim ve ira­desi" i le sağlanacağ ın ı vurgulayarak , ü lke çap ı nda bir direniş hareketin in işaretin i vermekteydi .

2 1 6

Türk Devletleri

23 Temmuz'da Kaz ım Karabekir' in öncülüğünde Erzurum'da toplanan Doğu i l ieri Müdataa-yı Hukuk Gerniyeti Kongresi , as­keri görevlerinden istifa eden Mustafa Kemal' i kongre başkan ı seçti . Kongre , Doğu i l lerin in Ermenistan'a veri lmesi olas ı l ığ ına karşı direnme kararı a l ı rken , Türkiye'n in kalk ınması için Ameri­kan mandas ı fikrine açık kap ı b ı rakmaktayd ı .

4 Eylül 1 9 1 9'da Türkiye'n in her yan ından gelen delegelerin katı l ım ıyla Sivas'ta toplanan kongrede, genel seçimler yap ı l ıp yeni Mebusan Mecl isi kuru luncaya kadar istanbul hükümetiyle tüm resmi bağları n kesi lmesi kararlaştı rı ld ı . Ü lke çapında yeni bir idari ve siyasi örg ütlenme kurmak amacıyla bir Heyet-i Temsil iye kuru ldu .

Kas ım ayında Adana, Maraş, Antep ve Urfa'n ın Fransızlarca işgal i üzerine, Heyet-i Temsi l iye tarafından yönlendiri len d ireniş hareketi başlatı ld ı . D i reniş umulmad ık bir h ızla başarıya u laşa­rak 1 920 Mayıs ı 'nda Frans ızları ateşkese zorlad ı .

OSMANLI MECLISININ AÇlLMASI VE MISAK-l MILLI, KA­SIM 1 91 9 - OCAK 1 920: Aral ı k ayında yapı lan genel seçimler sonucunda son Osman l ı Mecl is-i Mebusan ı ( 1 920) oluştu . Mec­lise Anadolu'dan sadece Mi l l i Mücadele yanl ıs ı mi l letveki l leri seçildi . iki ayrı i lden mi l letveki l i seçi len Mustafa Kemal Paşa'n ın lstanbul'a g itmeyi reddetmesi üzerine, Sivas Kongresi başkan veki l i olan Rauf Bey Mecl is reis l iğ ine seçi ld i . 28 Ocak 1 920'de Mebusan Mecl isi daha sonra Misak- ı Mi l l i adıyla an ı lan "Ahd-ı Mil l i Beyannamesi"n i kabu l etti . Beyanname, Mondros Mütare­kesi s ın ı rları iç inde tam bağ ı ms ızl ık sağlanıncaya kadar müca­deleye devam etmeyi öngörmekteydi .

OSMANLI MECLISININ KAPATlLMASI, MART 1 920: 1 6 Mart 1 920'de Mecl is-i Mebusan da dahi l olduğu halde Babıal i ve bütün hükümet da i releriyle beraber Istanbu l , Ingi l izler tara­fından cebren ve resmen işgal edi lmiştir. I ngi l iz birl ikleri Istan­bul'daki önde gelen M i l l i Mücadele yan l ıs ı mi l letveki l ierin i tutuk-

2 1 7

www. tutkuyayinevi.com

lad ı lar. Ayrıca telgrafhaneler de işgal alt ına a l ı nm ış ve resmi makamlar arasında i letişim imkan ı kalmam ı şt ı r. Bu şartlara gö­re, Anadolu , istanbul ve resmi makamlarla ortak hareketten mahrum kalmışt ır.

istanbul'daki olağanüstü hal , ortaya Osman l ı Devletin in ki­min idaresi ve hangi güçlerin kanun ları n ı n geçerl i o lduğu soru­nu ortaya çıkarmıştır. Bu durumda M ustafa Kemal Temsil Heye­tinin başkanı olarak: "Bu hareketin Anadolu 'da Osman l ı Kanun­ların ın yürürlüğünü engel lemeyeceği nden ve her ne şekilde olursa olsun a l ınacak önlemlere Osman l ı m i l leti uygarl ı k yete­neği özel l ikle dikkat çekici bulunduğundan kanun d ış ı nda hiç bir işlem yapı lmaması ve bütün görevlerin özenle yap ı lması haya­t ımızın gereklerindendir" d iye genelge yayın lamışt ı r.

Bunun üzerine Meclis 1 8 Mart 1 920 b i r toplanarak kendini feshettiğini açıklad ı . Mecl isin kend in i feshettiğ i açı klaması Padi­şah' ın Nisan 1 1 1 920'de i kinci meşrutiyetin sona erdiğin i açık­laması i le bir başka Mecl is oluşturma yolu n u kapatm ışt ır. Ayn ı gün Şeyhül islam Dürrizade Abdul lah' ı n , "Padişah ve Hal ife kuv­vetleri d ış ındaki mi l li kuwetleri kafır i lan ede n ve katl in in gerek­l i" olduğunu bi ldiren fetvas ı "Takvim-i Vekayi"de yayın land ı . Pa­d işah Osmanl ı Devleti 'nin tari hinde bir bölümü kapatmayı amaç­lamış ve kendi otoritesi d ı ş ı nda bu lunan bütün güçlerin (mil li kuwetleri ) devlet karşıtı olduğunu i lan etmiştir . Pad işah ve ata­d ığ ı hükümetler Osman l ı devletin in idares ine tek otorite duru­muna gelmişlerdir.

HAKIMIYETIN SA�LANMASI , MART 1 920 - MART 1 922: Bu dönemde Büyük Mi l let Meclisi'n in etkin l ikleri karş ı tarafiara Anadolu'yu kendisin in temsi l ettiğ i ve onun içinde olmad ığ ı hiç­bir barış ın geçerl i l iğ i olmad ığ ı n ı kabu l ettirmesi çabasıd ı r. Bir yandan uluslararası destek ve yard ım aray ış ına g iri lerek, Bol­şevik Rusya'n ın mali yard ım ı sağland ı . Öbür yandan Anadolu'­nun çeşitl i yörelerindeki düzensiz d i reniş grupları n ı tasfiye ede-

2 1 8

Türk Devletleri

rek düzenl i bir ordunun kuru lması için ad ımlar atı ld ı . Askeri ola­rak karş ıs ına ç ı kacak bütün güçlerle baş edebi lecek düzeyde olduğunu kan ıtlad ı .

BÜYÜK MILLET MECLISI AÇlLMASI, NISAN 1 920: Os­manl ı Mecl isin in fes edi lmesi yeni bir mecl is in , bir kurucu mecl i­sin, gerekl i l iğ in i doğurmuştu . Kurucu Meclis ve seçimlerle i lg i l i 19 Mart 1 920'de bir bi ld iri yayınlad ı . Sultan Istanbul'da id i ve Mustafa Kemal "olağanüstü yetki lere sahip bir mecl is" olarak takdim etti . Seçimlerin yap ı lması iç in yayın lanan bu bi ldiri uya­rınca , yurdun her yerinde seçimler yapı ld ı . 1 6 Mart 1 920'deki baskından kurtulan mi l letvekil leri g izl ice Ankara'ya geçti ler. Bolu Düzce, Hendek bölgesinde başlayan ve Nal l ıhan, Beypazarı çev­resine s ıçrayan (bak ın ız Isyanlar ( iç Cephe)) ayaklanma olayla­rı oldu. Bu olaylardan dolay ı , seçilen mil letveki l lerin in tümünün gelmesi bekleni lmeden , M i l let Mecl isi 'n in açı lma hazı rl ıkları ya­pı ld ı .

Türkiye Büyük M i l let Mecl isi ( 1 . Dönem) 23 N isan 1 920'de Ankara'da Mustafa Kemal Paşa önderl iğ inde topland ı . Bu tarih­ten itibaren istanbul hükümetin in etkisi istanbul kenti ve çevre­siyle s ın ı rl ı kal ı rken , Ankara'da oluşturulan Mecl is ve hükümet, fiilen Türkiye'n in yönetimin i ele a ld ı . Mustafa Kemal 24 Nisan 1920'de Meclis Başkan ı seçi ld i

ISYANLAR (IÇ CEPHE): Ordunun finansmanı için ağ ı r ver­gi ler kondu . Vergi vermeye ve askere a l ınmaya karş ı koyanları sindirrnek için istiklal Mahkemeleri kuru ldu . Tek eelsade idam kararı alma yetkisine sahip olan lstiklal Mahkemeleri , Ergun Aybars' ın araştı rmaları na göre 9000 dolayında idam kararı ver­di.

Kuva-yı M i l l iye'yi dağ ıtma g iriş imi bazı bölgelerde başarı l ı olurken , bazı Kuvayı Mi l l iye bir l iklerin in yoğun d irenişiyle karş ı­laştı . Kas ım 1 920'de başlayan ve Ocak 1 92 1 'de yeni lgiye uğra­tılan Çerkez Ethem isyan ı bu d i renişierin en önemlisid i r.

2 1 9

www.tutkuyayinevi.com

ERMENI SAVAŞI (DO�U CEPHESI): Dünya Savaşı sonun­da Kuzeydoğu cephesi Müttefik devletlerin ta lebi doğru ltusunda 1 91 4 Osmanl ı-Rus s ın ır ına çeki lmişti . Bu s ı n ı r Ardeşen-Yusufeli­Oitu-Bayezit hattından geçiyordu . S ı n ı r ın öte yan ı nda 1 91 8'de Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kuru ld u .

1 920 Eylü lünde Türk-Rus mutabakatı n ı n sağ lanması üzeri­ne 28 Ekim 1 920'de Kazım Karabekir kam utas ında harekete geçen Türk kuwetleri , 1 O gün süren b ir harekat sonunda Erme­nistan' ı kesin yeni lg iye uğrattı . Bu harekatta Türk tarafı 46 şehit verd i . 1 Aral ı k'ta imzalanan Gümrü Antıaşması i le Türk-Ermeni s ın ı rı , 1 878 öncesindeki Osmanl ı-Rus s ı n ı r hatt ı na çeki ldi . Bu s ın ı r, bugünkü Türkiye-Ermenistan s ı n ı rı d ı r. 2 Ara l ık'ta Kızı l Or­du Ermenistan' ı işgal ederek bağ ı msız Ermenistan ' ın varl ığ ına son verd i .

YUNAN SAVAŞI (BATI CEPHESI): Buradaki Savaşlar, iz­mir-Bursa-Bal ıkesir-Kütahya-Eskişeh ir hatt ında gerçekleşti . Müttefik devletler tarafından 1 8 N isan 1 920'de Paris' in Sevres banl iyösünde i lan edilen Sevr Antiaşmas ı Türkiye'den önemli bazı toprakların a l ı nmas ın ı ve Türk devletin in müttefikler kontro­lü altında bir tür yarı-bağ ımsız statüde yöneti lmesin i öngörmek­teydi . Türk tarafın ı n anlaşmayı imzalamaktan kaç ınması üzeri­ne müttefikler, Yunan ordusunu Anado lu içine sevk etti ler. Temmuz ayında Bursa, Ağustos'ta Uşak Yunan l ı la r tarafından işgal edild i . Yı lsonunda Yunan ordusu Eskişeh i r ve Kütahya'yı tehdit etmeye başlad ı . Bu s ı rada ç ıkan Çerkez Ethem lsyanı Türk savunmasın ı zor durumda b ı rakarak , Yunanl ı lar ı n mevzile­rin i i lerietmesine yard ımcı o ldu .

Batı Cephesi komutan l ığ ına atanan ismet Bey , Ocak 1 921 '­de Birinci lnönü Muharebesi ve Mart 1 92 1 'd e i ki nci l nönü Muha­rebesi'nde Yunan i lerlemesin i durdurd u . inönü zaferleri , mi l l i or­d u projesin in başarıs ın ı kan ıtlayarak T.B . M . M . hükümetinin oto­ritesin i pekiştird i , Mi l l i Mücadelen in n iha i zaferine olan güveni

220

Türk Devletleri

sağlad ı . 27 Mart'ta Afyon'un kaybedi lmesi bu zafer duygusunu ancak kısmen gölgeleyebi ld i .

Ancak 23 Ağustos - 13 Eylü l aras ında süren Sakarya Mey­dan Muharebesi i le Yunan taarruzu püskürtüldü . Bu zafer ne­deniyle Mustafa Kemal Paşa'ya müşir (mareşal) rütbesi ve Baş­kumandan payesi veri ld i .

Nihayet 26 Ağustos 1 922'de Afyon'un doğusundaki mevzi­lerden taarruza geçen Türk ordusu, 30 Ağustos'taki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunanl ı ları kesin yenilgiye uğrattı . Ta­mamen dağ ı lan Yunan ordusunun boşaltlığ ı Ege bölgesi birkaç gün içinde Türk kuwetlerin in el ine geçti . N ihayet 9 Eylü l'de Türk orduları izmir'e girerek Yunan işgal ine son verd i .

FRANSIZ (GÜNEY CEPHESI): Kil ikya Mezopotamya Cum­huriyeti ad ı altı nda kurulan Ermeni Şişmanyan Hükümeti politi­kaları ard ı ndan Adana'daki Müslüman halk ın şehirden göç et­meye başlaması

Türk-Fransız Cephesi veya Güney Cephesi Kurtuluş Savaş ı Mil l i kuwetlerin Fransız lejyoner birl iklerine (Fransız, Cezayir ve Ermeni Askerlerinden oluşan) karşı verdikleri savaşı kapsamak­tad ır. Ingi l izler Musu l , lskenderun , Ki l is , Antep, Maraş ve Urfa'yı işgal etti ler. Frans ızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye'yi işgal ettiler.

Maraş'ta , Sütçü imam' ın önderl iğ in i yaptığ ı mücadele so­nunda Maraş'ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı ( 1 2 Şubat 1 920) . U rfa şehrinde Ali Saip(Ursavaş) Bey ta­rafından teşkilatiand ı rı ian Türk d irenişi başarıyla sonuçland ı . Fransızlar 1 1 N isan 1 920'de şehri boşalttılar. Antep halkı 1 Ni­san 1 920'de Frans ızlara karş ı ayakland ı . Üstağmen Sal ih ' in 'Şahin' takma ad ıyla Kuvayı Mi l l iye Komutanl ığ ına atanması halkı daha da örgütlü b ir güç hal ine getird i . H içbir yerden yar­dım alamayan Antepi i ierin Frans ızlara karş ı d irenişi yaklaşık 1

22 1

www. tutkuyayinevi. com

y ı l sürdü . Antep şehri, tüm olanaks ızl ı kları yaşad ı ktan ve altı bin şeh it verdikten sonra onurundan taviz vermeden 9 Şubat 1 92 1 'de düşmana tesl im olmak zorunda kald ı .

Fransızlar halkın d irenişleri sonucunda askeri harekatların ı durdurduktan sonra Sakarya Zaferi 'n in arkas ından TBMM ile Ankara Antiaşması 'n ı yaptı lar ve işgal ettikleri yerleri boşalttı lar.

LONDRA BARIŞ KONFERANSI , ŞUBAT 1 92 1 VE MART 1 922: 1 921 yazında Londra Barış Konferans ı i le müttefikler Sevres Antlaşmasın ı Ankara hükümetine kabul ettirmek istedi­ler. TBMM hükümetin in kesin tavrı karş ıs ında Yunan ordusu bu kez Ankara'yı ele geçirmek üzere harekete geçti . Sakarya Mey­dan Muharebesi bir güç gösterisi o larak gerçekleşti .

1 922 yı l ı n ı n i l k yarısı sonuçsuz barış m üzakereleri i le geçti . Bu dönemde değişti ri l iş Sevres Antlaşması n ı ortaya atı ld ı . Bu yeni çözüm Sevres hükümlerin i yumuşatı lm ış şekl i o lmaktayd ı .

BARIŞIN SA�LANMASI, MART 1 922 - KASIM 1 923: Bu dönemde Büyük Mi l let Meclisi 'n in etkin l ikleri çizi len s ın ı rların dünyaca kabulünü ve bu s ın ı rlar iç inde Cumhuriyet i le yöneti le­cek devletin i lan ın ı kapsamaktad ı r.

MUDANYA MÜTAREKESI , EYLÜL 1 922: izmir' in kurtulu­şundan birkaç gün sonra Türk ordusu I ngi l iz işgal inde bulunan Çanakkale Bağazı karşıs ında mevzi lanerek ing i l izierin çekilme­si için bir ü ltimatom verd i . 1 5 Eylül 'de başbakan Lloyd George başkanl ığ ında toplanan ingi l iz kab inesi ü lt imatomu reddederek, ingi ltere ile Türkiye arasında savaş ç ı kmas ına yol açacak bir politika benimsedi . Ancak i ng i l iz kam uoyu n u n sert tepkisi üzeri­ne koal isyon ortağı olan Muhafazakar Parti h ü kümetten çeki ldi . Lloyd George hükümeti 1 9 Ekim'de d üştü . 1 1 Ekim'de ingi ltere i le Ankara hükümeti arasında Mudanya'da ateşkes imzaland ı . Ateşkes anlaşmas ı en kısa zamanda ısviçre 'n in Lozan (Lau­sanne) kentinde bir barış konferansı top lanmas ı n ı öngörüyordu.

222

Türk Devletleri

SALTANATI KALDlRlLMASI , KASIM 1 922: 1 Kas ı m'da TBMM, Istanbul hükümetin in hukuki varl ı ğ ına son vererek Tür­kiye'nin tek ve tartışmasız hakimi oldu .

Şeklen "hal ife" unvan ın ı koruyan VI . Mehmet Vahdettin 1 0 Kas ım'da son Cuma selaml ığ ı na katı lmış , ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönel ik tehd itleri gerekçe göstererek 1 7 Kas ım sa­bah ı Boğaziçi 'nde demirl i bulunan Ingi l iz z ırh l ıs ı Malta'ya s ığ ın­m ıştır. Bunun üzerine 1 9 Kas ım'da TBMM, vel iaht Abdülmecit Efendi'yi hal ife i lan etmiştir.

LOZAN BARIŞ KONFERANSI , KASIM 1 922: 20 Kas ım 1 922'de toplanan Lozan Barış Konferansı 'nda Türk delegeleri lsmet Paşa ve Dr. Rıza Nur Bey id i . 4 Şubat 1 923'te konferans anlaşma sağlanamadan dağ ı ld ı . Türkiye'de anlaşman ın bazı ko­şullarına d irenen Mecl is in feshedi lerek yeni Mecl is seçimlerin in yapı lmas ı üzerine 23 N isan'da yeniden toplanan konferans, 24 Temmuz 1 924'te Lozan Barış Antiaşması 'n ı kabul etti .

LOZAN ANTLAŞMASI , TEMMUZ 1 923: Bu antlaşma i le Türkiye Hicaz, M ıs ı r, Su riye , F i l isti n , I rak, K ıbrıs ve Oniki Ada üzerindeki tüm haklar ından vazgeçti ; Batı Trakya'da da bazı koşul larla Yunan egemenl iğ in i kabul etti . Istanbul ve Çanakkale Boğazların ın si lahs ızland ı rı larak uluslararas ı bir komisyonun yö­netimine b ı rakı ld ı . Osmanl ı borçların ın bir k ısmı si l in i rken , baki­yesinin uzun vadede ve uygun koşul larla ödenmesi kararlaştı­rı ld ı .

Türkiye'deki gayrimüsl im azın l ı klara uluslararası hukukun korumas ı altı nda bazı haklar tan ınd ı . Buna karş ı l ı k Türkiye'n in idari , hukuk i , adl i ve mal i konulardaki bağ ımsızl ığ ı onayland ı .

Antlaşmaya ekl i b ir protokol le , Türkiye'deki R u m azın l ığ ı i le Yunanistan'daki is lam azın l ı ğ ın (bazı istisnalarla) zorunlu mü­badelesine karar veri ld i .

223

www. tutkuyayinevi.com

CUMHURIYETIN ILANI , EKIM 1 923: 29 Ekim 1 923 günü Atatürk, mil letvekil leri i le görüştükten sonra taslağ ı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Mi l let Mecl isi'ne verdi . Meclis önergeyi kabul etti . Böylece, Türkiye devletin in yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, ad ı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak bel i rlendi . Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti 'n in , i lk "Cumhurbaşkan ı" oldu .

224

. . .. . . BEŞINCI BOLUM

• • • • • • • • •

GEÇMIŞTEN GUNUMUZE TURK • •

DEVLET, BEYLIK, ATABEYLIK, •

HAN LIK, CUMHURIYET VE • •

SULTANLIKLARlN LISTESI

www. tutkuyayinevi. com

TÜRK DEVLETLERi

1- Kuzey Hun Devleti (m. 48-1 56)

2- Güney Hun Devleti (m. 48-2 1 6)

3- 1 . Chao Hun Devleti (304-329)

4- 2 . Chao Hun Devleti (328-352)

5- Hsia Hun Devleti (407-431 )

6- Kuzey Liang Hun Devleti (40 1 -439)

7- Lou-lan Hun Devleti (442-460)

8- Tabgaç Devleti (386-557)

9- Doğu Tabgaç Devleti (534-557)

1 0- Batı Tabgaç Devleti (534-557)

1 1 - Doğu Türkistan {Turfan) Uygur Devleti (9 1 1 -1 368)

1 2- Leang Şa-t'o Türk Devleti (907-923)

1 3- T'ang-Şa-t'o Türk Devleti (923-936)

1 4- Tsin Şa-t'o Türk Devleti (937-946)

1 5- Kan-Çou Uygur Devleti (905-1 226)

1 6- Türgeş Devleti (71 7-766)

226

1 7- Karluk Devleti (766-1 2 1 5)

1 8- Kırg ız Devleti (840-1 207)

1 9- Sabar Devleti (V. as ı r-VI I . asır)

20- Onogur Devleti (V. as ır-VI . asır)

21 - Tugurkur Devleti (V. as ı r-VI . asır)

22- Uturgur Devleti (V. as ır-VI . asır)

Türk Devletleri

23- Basaraba Türk Devleti (Romen devletin in başlangıcı 1 330)

24- Karahani l lar Devleti (840 , 1 042)

25- Doğu Karahan i l Devleti (1 042-1 2 1 1 )

26- Batı Karahani l Devleti ( 1 042-1 2 1 2)

27- Oğuz, Yabgu Devleti (X. asrın i lk yarıs ı-1 000)

28- Gaznel i ler Devleti (969-1 1 87)

29- Suriye Selçuklu Devleti ( 1 092-1 1 1 7)

30- Kirman Selçuklu Devleti ( 1 092-1 1 87)

3 1 - Anadolu Selçuklu Devleti ( 1 092-1 307)

32- Irak Selçuklu Devleti ( 1 1 57-1 1 94)

33- Eyyubi Devleti ( 1 1 71 -1 348)

34-Hind istan Türk Devleti (Delh i Türk Sultan l lğ ı ) ( 1 206-1 41 3)

35- Mıs ı r Türk Devleti ( 1 250-1 383)

36- Çağatay Devleti ( 1 277-1 330)

37- Karakoyun lu Devleti ( 1 380-1 469)

38- Akkoyun lu Devleti ( 1 350-1 502)

39- Timurlu lar Devleti ( 1 405-1 507)

40- l lhanl ı Devleti ( 1 256-1 336)

41 - Safevi Devleti ( 1 502-1 760)

227

www. tutkuyayinevi.com

BEYLiKLER

1 - Uygur Beyl iği (8. as ı r)

2- Karluk Beyliği ( 1 3. as ı r)

3- Tolunlular Beyl iği (868-1 41 7)

4- Akşidl i ler Beyl iği (935-969)

5- izmirl i ler Beyl iği (9. as ı r)

6- Dilmaçoğulları Beyl iğ i ( 1 085-1 1 92)

7- Danişmentl i Beyl iği ( 1 092-1 1 78)

8- Saltuklu Beyl iği ( 1 092-1 202)

9- Sökmenli ler Beyl iği ( 1 1 1 0-1 207)

1 0- Artuklu Beyl iği ( 1 1 01 -1 409)

1 1 - Erbil Beyl iği ( 1 1 46-1 232)

1 2- Çobanoğul ları Beyl iği ( 1 227-1 309)

1 3- Karaman Beyl iği ( 1 256-1 483)

1 4- lnanç Beyl iği ( 1 261 -1 368)

1 5- Sahip Ata Beyl iği ( 1 275-1 34 1 )

1 6- Pervane Beyl iği ( 1 277-1 322)

1 7- Menteşe Beyl iği ( 1 280-1 424)

1 8- Çandarl ı Beyl iği ( 1 292-1 462)

1 9- Karesi Beyl iği ( 1 297-1 360)

20- Germiyan Beyliği ( 1 300-1 429)

2 1 - Hamid Beyl iği ( 1 301 -1 423)

22- Saruhan Beyl iği ( 1 302-1 4 1 0)

23- Ayd ın Beyl iği ( 1 308-1 426)

24- Teke Beyliği ( 1 32 1-1 390)

25- Eratna Beyl iği ( 1 335-1 381 )

228

26- Dulkadir Beyl iğ i ( 1 339-1 521 )

27- Ramazan Beyl iğ i ( 1 352-1 608)

28- Dobruca Türk Beyl iği ( 1 354-1 41 7)

29- Kad ı Burhanettin Beyl iğ i ( 1 381 -1 398)

30- Eşref Beyl iğ i ( 1 300-1 326)

31 - Berçem Beyl iği ( 1 2 . asır)

32- Yaruklu lar Beyl iğ i ( 1 2 . asır)

ATABEYLiKLER

1 - Şam Atabeyl iğ i ( 1 1 1 7-1 1 54)

2- Musui-Halep Atabeyl iğ i ( 1 1 27-1 259)

3- Azerbaycan Atabeyl iğ i ( 1 1 46-1 225)

4- Fars Atabeyl iğ i ( 1 1 47-1 284)

HANLI KLAR

1- Büyük Bulgar Han l ığ ı (630-665)

2- Volga Bulgar Hanl ığ ı (665-1 391 )

3- Tuna Bulgar Han l ı ğ ı (681 -864)

4- Peçenek Han l ığ ı (860-1 091 )

5- Uz Hanl ığ ı (860-1 068)

6- Kuman-Kıpçak Hanl ığ ı (9. asır-1 3. asır)

7- Özbek Hanl ığ ı ( 1 428-1 599)

8- Kazan Han l ığ ı ( 1 437-1 552)

9- Kırım Hanl ığ ı ( 1 440-1 475)

10- Kasım Hanl ığ ı ( 1 445-1 552)

1 1 - Astrahan Han l ığ ı ( 1 466-1 554)

1 2- Hive Hanl ığ ı ( 1 5 1 1 -1 620)

229

Türk Devletleri

www. tutkuyayinevi. com

1 3- Sibir Hanl ığ ı ( 1 556-1 600)

1 4- Buhara Hanl ığ ı ( 1 599-1 785)

1 5- Kaşgar Hanl ığ ı (XV. as ı r-1 877)

1 6- Hokand Hanl ığ ı ( 1 71 0-1 867)

1 7- Türmenistan Hanl ığ ı ( 1 860-1 885)

TÜRK CUMHU RiYETLERi

1- Türkiye Cumhuriyeti ( 1 923-)

2- Batı Trakya Türk Cumhuriyeti ( i l k kuruluş 31 Ağustos 1 9 1 3 ikinci kuruluş 1 9 1 5-1 9 1 7 Üçüncü kuru luş 1 920-1 923)

3- Azerbaycan Cumhuriyeti ( 1 991 -)

4- Hatay Cumhuriyeti ( 1 938-1 939)

5- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ( 1 983-)

6-Türkmenistan Cumhuriyeti ( 1 99 1 -)

?-Özbekistan Cumhuriyeti ( 1 991 -)

8- Kazakistan Cumhuriyeti ( 1 99 1 -)

9- Kırg ızistan Cumhuriyeti ( 1 991 -)

1 0- Tacikistan Cumhuriyeti ( 1 991 -)

Bu l istelerde yaklaşık 1 1 2 devletin is imlerin i hangi tarihlerde kurulmuş oldukları takip edilebi l i r.

TÜRK KRALLIKLARI VE S U L TAN LIKLARI

Bu 12 devletin yan ı s ı ra 2 grup devletten de söz etmek ge­rekir. Bunlardan birinci grubu ; Taşkent, Buhara , Fergane, Şu­man, Toharistan gibi Orta Asya'da kuru lmuş Türk kral l ı klarıd ır.

Bunların Çin gibi komşularına elçi göndermeleri göz önüne a l ın ı rsa bunlarında devlet sayı lmas ı gerektiğ in i gösteriyor. Bun­lar d ış ında ikinci grup devletler ise; H ind istan 'da kurulan Türk Sultan l ıkları 'd ı r. Bunların en önemli leri şunlard ı r:

230

1 ) Del hi Türk Su ltan i iğ ı

2 ) Bengal Sultanl l ğ ı ,

3 ) Gucurat Sultanl ığ ı ,

4) Malva Sultan l lğ ı ,

S)Handeş Sultani iğ ı

6) Dekkan Sultani iğ ı

7) Madura Sultani iğ ı

Türk Devletleri

Bu Türk devletleri de H indistan toprakları üstünde kurulmuş­tur. Bunlar d ış ında kurulan devletlerin eksiksiz l istesinin oluş­ması ise; Çin , H indistan , Rusya kaynakların ın birinci elden ta­ranması sonucu oluşturulabi l ir.

ÖZERK TÜ RK CUMHU RiYETLERi

Günümüzde varl ı kların ı sürdüren özerk Türk Cumhuriyetleri i le bu cumhuriyetierin hangi coğrafi bölgede bulundukların ı şu şekilde l isteleyebi l iriz.

-Hakasya Özerk Cumhuriyeti (Rusya)

· -Tuva Özerk Cumhuriyeti (Sıb irya-Rusya)

-Yakutistan Özerk Cumhuriyeti (Kuzey S ıbirya)

-Tataristan Cumhuriyeti (Rusya)

-Doğu Türkistan Özerk Cumhuriyeti (Çin)

-Çeçenistan özerk Cumhuriyeti (Gürcistan)

-Karaçay-Çekes Özerk Cum. (Kafkasya-Rusya)

-Abhazya Özerk Cum.(Kafkasya-Rusya)

-Gagavuz Özerk Cum. (Ukrayna)

-Kırım Muhtar Cumhuriyeti (Rusya)

-Ah ıska Cum (Kafkasya-Rusya)

23 1

www. tutkuyayinevi.com

-Başkalpakistan Özerk Cumhuriyeti (Özbekistan)

-Başkurdistan Cum.(Kuzey Rusya)

-Nahçıvan Özerk Cum. (Azerbaycan)

-Çuvaşistan Özerk Cum.(Rusya)

232

ALTI NCI BÖLÜM

BÜYÜK TÜRK HÜKÜMDARLARI, • •

LI DERLERI VE

DEVLET ADAMLARI

www. tutkuyayinevi.com

Bil indiği üzere Türkler "Beyl ik gururu"na sahip bir mil lettir. "Beyl ik duygusu+insan sevgisi+gerçekçi l i k" şekl inde özetlenebi­lecek olan eski Türk düşüncesin in esasları n ı ahlak prensibi yapmıştır.

Tarihte kurdukları devletler i le " i lk kanun koyucu mi llet" ol­mak şerefini kazanmış olan Türklerin kendine has bir hukuk dü­zen i , bir inanç sistemi ve bir sanat an layış ı vard ı r. Türk teamül hukukuna "töre" adı veri l ir. Hususi Hukuk hükümlerini olduğu ka­dar, amme hukuku esasları n ı da ihtiva eden "Töre"ye göre; ka­d ına hürmet edi l irdi , ai le müessesesi kutsald ı , zinan ın cezası idamd ı , h ı rsızl ı k yasaktı , barış zaman ında s i lah çekmek şiddetle men edilmişti .

Türklerin dikkat çekici ahlaki bir özel l iğ i de "utangaç" bir mil­let oluşudur. Yabancı kaynaklara göre , Türkler savaş meyda� n ında deği l , rahat döşekte ölmekten , hatta ihtiyarlayıp hasta­lanmaktan utanırlard ı . Esir olmak, köle durumuna düşmek, ka­d ın ların düşman eline geçmesi büyük utanç kaynağ ı id i . Şatafat içinde yaşamaktan, böbürlenmekten, başarı ları ndan dolayı övün­mekten ve övülmekten , verd ikleri sözü yerine getirememekten , yalan söylemekten utanırlard ı . Eski Türk ah lak ında, cesaret ya­n ı nda ve belki ondan da üstün olmak üzere , kötü lükten koruyu-

234

Türk Devletleri

cu , başkaları n ı aldatmaktan , vicdan ın yerin i kurnazl ığa terk et­mekten al ı koyucu ve insana namuslu bir hayat düzeni bağ ışla­yıcı utanma duygusu en büyük fazilet sayı lm ıştır.

Bu ahlaki özel l i kleri dolayıs ıyla Türkler hakka sayg ı l ı , doğ­ruya hürmetkar olmuşlar ve meşru devlet idaresine bağ l ı l ı kları i le bozulmayan Töre'nin disipl in anlayışı içinde "nizamcı" bir ce­miyet teşkil etmişlerd i r. B i l indiği g ibi Türk düşüncesinde mühim yeri bi l inen "otoriter devlet" telakkisin in iki dayanağ ından biri Tö­re'ye s ıkıca bağ l ı l ı k , b iri de devlet kuru luşların ı n işleyişine dam­gasın ı vuran bu "Nizamc ı l ı k"ta d ikkatl i ısrard ır.

Şimdi as ı l meseleye gelel im .

Mensup olduğu mi l lete yön veren ve onları peşlerinden sü­rüklemesini bilen Türk devlet adamların ın özel l ikleri nelerdi?

ÖZELLiKLERi :

1 - Bilge olmal ı .

Türk hükümdar, devlet adamı ve hatun'una "bi lge" s ıfatın ın veri lmesi , Bi lgel ik ' in Türk idarecilerinden istenen başl ıca şart ol­duğunu gösterir.

"Bilge Kağan imiş cesur kağan imiş. Buyruku yine bilge imiş." (Kitabeler) .

2- Akı l l ı ve bilgil i olmal ı .

3- Cesaretli , kuwetli ve kahraman olmal ı .

4- Asil soydan gelmel i .

" Iki türlü as i l insan vard ı r: b iri bey, biri a l im, bunlar insanların

başıdır." (Kutadgu B i l ig ) .

5- Dürüst olmal ı , doğruluktan ayrılmamal ı .

"Hükümdarl ı ğ ı n temel i doğru luktur. Hükümdarlar doğru olur­sa, dünya huzura kavuşur. Güneşe bak, küçülmez, bütünlüğünü daima muhafaza eder, parlakl ığ ı hep ayn ı şeki lde kuwetl idir .

23 5

www. tutkuyayinevi. com

Hükümdarın tabiatı da ona benzer, doğru luk i le doludur ve hiç

bir vakit eksi lmez. Saadetle yükselrnek içi n insana doğruluk la­

zımd ı r. insanl ı k doğruluğun ad ıd ı r. insan nadir deği l , insanl ık na­

dirdir, insan az deği l , doğru luk azd ı r. Hükümdarı n sözü doğru

olmal ı , tavı r ve hareketi itimat telk in etmel id ir ki , halk ona inan­s ın ve huzur içinde yaşasın . Ey hükümdar, Tanrı sen i doğruluk için bu mevkie getird i , doğru ol, ve doğru luk ile yaşa ." (Kutadgu Bi l ig) .

6- Fazilet sahibi olmal ı .

"Ey hükümdar yatacağ ın yer, şüphesiz mezard ı r, onu iyi l ik­ler i le süsle. Tanrın ı n yarattıklarına karşı iyi ol ve temiz kalple muamele et." (Kutadgu Bi l ig) .

7- Sözünde durmal ı ve verdiği sözden dönmemeli .

"Sözünde durmayan hükümdara ümit bağlama, örnrün bo­şuna geçer ve perişan olursun . Hükümdar ın sözü ve gönülü iyi olursa, onun h izmetinde bulunanlar doğru luk yolunu tutarlar." (Kutadgu Bil ig) .

8- Hasis olmamalı , eli açık olmal ı .

"Hizmetkar darl ı kta kal ı r ve muhtaç duruma düşerse, onun s ık ınt ıs ın ı duyan hükümdar ihsan ferman ı n ı göndermel idir. Ha­sis bir hükümdar memleketine hakim olamaz, hasisl ik i le hü­kümdarl ık birbirine düşmand ı r. Hasise karş ı her yerde isyan edi­l ir. Bu dünyada böyle adet olmuştur: Hasise söğerler, cömerdi öğerler." (Kutadgu Bi l ig) .

9- Yumuşak huylu, alçak gönüllü, himmet ve haya sahibi olmalı .

"Bir memleketin bağ ı ve k i l id i i ki şeyden ibaretti r: biri i htiyat­l ı l ık , biri kanun, bunlar esast ır. Hükümdarlar d üşman ı ihtiyat ile vurmuşlar ve ihmalkarl ı k i le hükümdarl ı ğ ı n bağların ı çözmüşler­dir ." (Kutadgu Bi l ig) .

2 3 6

Türk Devletleri

1 0- Uyanık olmal ı .

"Gafıl olma, gafıl o lursan , bu hükümdarl ı k g ider, gafıl insan her iki dünyada bedbaht olur. i nsan ı uyutan bu gaflettir. Uyuyan

. insan işini-gücünü b ı rak ı r. i nsan bu gaflete h iç düşmese id i , o melek olur ve yaln ız ibadet ederdi . " (Kutadgu Bi l ig) .

1 1 - Aceleci deği l , sabırl ı olmal ı ,

"Hiç b i r işde acele etme, sabret, kendin i tut, kul sabırl ı olur­sa, hükümdarl ı k mertebesin i bulur. Sab ı r ve sükünet hükümdar­l ık için bir ziynetti r, bun lar hükümdarl ığ ın başta gelen meziyet­ledir. D in işinden başka işlerde acele etme." (Kutadgu Bil ig) .

12- Zalim olmamal ı .

"Ey hükümdar, eğer her i ki dünya hükümdarl ığ ın ı istiyorsan , harama karışma , zu lüm etme , insan kan ı dökme, düşmanl ık besleme ve k in gütme. Eğer devaml ı ve ebedi hükümdarlık isti­yorsan, adaletten ayrı lma ve halk üzerinden zulmü kald ı r. Zal im adam uzun müddet beyl iğe sahip olamaz, zal imin zulmüne halk uzun müddet dayanamaz. Zulüm yanar ateştir, yaklaşanı yakar; kanun sudur, akarsa n imet yetişir. Zal im olma, zulmü kötülere karşı tatbik et, bütün memleketi kötü lerden temizle." (Kutadgu Bil ig) .

13- Merhametli ve şefkatli olmal ı .

"Halk koyun g ib id i r, hükümdar onun çoban ıd ı r, çoban ko­yunlara karş ı merhametl i olmal ıd ı r. Ey hükümdar, memleketin­de gözünü ve kulağ ı n ı keskin tut, merhametini herkese ulaştır." (Kutadgu Bi l ig) .

14- Yalancı olmamal ı ve yalandan hoşlanmamal ı .

1 5- Siyasette mahir olmal ı .

"Hükümdar memleket ve kanunu siyaset i le düzene koyar, halk hareketini onun siyasetine bakarak tanzim eder." (Kutadgu Bil ig) .

237

www. tutkuyayinevi.com

1 6- Suçluları affetmeli.

Avrupa Hun hükümdarı Attila 448 y ı l ı nda kendisine suikasd maksad ı i le gelen Bizans elçi l ik heyetin in hiçbirine dokunmaya­rak affetmişti .

1 7- Temiz olmal ı .

1 8- Takva sahibi olmal ı .

1 9- Dili yumuşak (tatl ı dill i) olmal ı .

" insanın gönlü bir bahçedir, onu yetiştiren su, hükümdarların sözleri ve nasihatleridir. Hangi bahçe devaml ı sulan ı rsa , orada binlerce renkli ve kokulu çiçek açar. Hükümdar onun hakkında iyi sözler sarfederse, halk ın gönlü açı l ı r ve yüzü güler." (Kutadgu bil ig).

20- Mağrur ve kibirli olmamal ı .

"Hükümdar mağrur, kabadayı ve kibirl i olmamal ı , gurur in-san ı doğru yoldan çıkarır." (Kutadgu Bi l ig ) .

2 1 - Gönlü temiz ve kalbi doğru olmal ı .

22- Misafirperver olmalı .

23- Nefsine hakim olmal ı .

"Ey hükümdar, nefsine kuvvetle karş ı koy: onun arzusunu yerine getirip, ona zevk sürdürme. En kötü düşman ın budur. Bu dünya bir düşmand ır, nefsin ise , başka bir düşmand ı r; bu iki düşmanın her yerde tuzağ ı hazırd ı r. " (Kutadgu Bi l ig) .

24- Harama el uzatmamal ı .

25- Tanrı 'ya kulluk etmeli , ibadet etmel i .

"Ölüm gelmeden sen ölüme hazırlan , hayatta iken Tanrı 'nın emirlerin i yerine getir, ibadette kusur etme." (Kutadgu Bi l ig) .

2 3 8

Türk Devletleri

26- Içki içmemeli , kumar oynamamalı ve fesattan uzak dur­mal ı .

"Hükümdar içki içmemeli . Hükümdarlar şarabın tad ına a l ı ­şırsa , memleketin ve halk ın bundan çekeceği çok ac ı olur." (Kutadgu Bi l ig ) .

27- Kan dökmemeli , düşmanl ık besleyip kin gütmemeli.

28- Kıl ıcı elden bırakmamal ı .

"Hükümdarlar k ı l ıç i le memleketine hakim olurlar. K ı l ıç i le balta memleketin bekçisid i r. K ı l ıç sayesinde memleketler ele geçiri l ir. K ı l ıç k ım ı ldad ığ ı müddetçe düşman k ımı ldayamaz. Kı­l ıç kın ına girerse , hükümdarı n huzuru kaçar." (Kutadgu Bi l ig).

29- Dünya mal ına değer vermemeli , dünyaya aldanmamalı ve varlığın ın fani olduğunu unutmamal ı .

"Ölüm olmasa ve i nsan baki kalsa id i , hükümdarl ık ne güzel bir şey olurdu . Ey hükümdar ölüm gelmeden sen ölüme hazır­lan , ölüme gafıl avlanma. Ey hükümdar, sen saray ve köşkler yaptırma, kara toprak a lt ında senin evin hazırd ı r. Bu dünya bir zindand ır, zindan içinde endişeden başka bir şey bulunmaz. Zindanda sen fazla sevinç bekleme, sevinme ve avunma yeri ancak cennettir. Bu dünya çok eski , ihtiyar bir dünyad ı r. Bu ha­şin dünya çok hükümdarları görüp-geçird i . Senin gibi yiğit bir­çok hükümdarları ihtiyarlattı , seni de uzun müddet yaşatmaz. Dünyaya nai l olan n ice cihan hükümdarların ı ölüm yakalad ı ve onlar gözleri i le etrafında dua di lenerek gittiler." (Kutadgu Bi l ig) .

30- Güler yüzlü, yakışıkl ı , saçı-sakal ı düzgün ve orta boylu

olmal ı .

2 3 9

www. tutkuyayinevi. com

VAZiFELERi : 1 - Barış ve sükOnu sağlamak ve bunu yaln ız Türk ülkesi öl­

çüsünde değil, dünya çapında gerçekleştirmek.

Bil indiği gibi Türk cihan hakimiyeti felsefesin in temeli "güne­şin doğduğu yerden batt ığ ı yere kadar" dünyayı Türk idaresine almak ideali şekl inde özetlenebi l i r.

27 Millet için, gündüz oturmadan, gece uyumadan hizmet

etmeli ve vatanı müdafaa etmelidir.

" . . . Babamızın , amcam ızın kazanmış olduğu mi l letin ad ı sa­n ı yok olmas ın di le , Türk mi l leti içi n gece uyumad ım, gündüz oturmad ım. Küçük kardeşim Kül Tig in i le , ik i şad i le öle yite ka­zand ım, mil leti dört yandan düşmansız k ı ld ım . " "Kapgan hakan oldu . Gece uyumad ı , gündüz oturmad ı . (Kitabeler) .

3- Memleketi tanzim ve idare etmeli , halkı düzene sokmalı .

" i lsizleşmiş, kagansızlaşmış , m i l leti , cariye olmuş, köle ol­muş mil leti , Türk töresin i b ı rakm ış mi l leti , ecdad ım ın töresine yen iden yetiştirmiş, çeşitl i kavimleri orada tanzim etmiş ." "Am­cam kagan oturarak Türk mi l letin i tekra r tanzim etti . " "Babam kagan , arncam kagan oturduğunda dört taraftaki mi l leti nasıl düzene sokmuş. Tanrı buyurduğu için kend i m kagan olduğum­da dört taraftaki mi l leti düzene saktum ve tertip ledim ." (Kitabe­ler) .

4- Iyi kanunlar yapmalı , adaleUe tatbik etmeli ve halkı koru­mal ıdır.

Eski Türk topluluğunda fertler hür id i ler. Hür olan kimse ada­let ister. Adalet ise herkesin hakkın ı vermekti r.

Demek ki , Türklerde devlet, "her türl ü sald ı r ıya son veren hürriyeti ve hukuki nizarnı sağlaya n düzen" olarak kabul edi l ir. Böyle b ir devlet sisteminde önce hükü mdar töreye saygı l ıd ır.

240

Türk Devletleri

Töreye sayg ı l ı olan hükümdar ise Türk sosyal hayatın ı n en seç­kin fert örneğidir . Türk toplumlarında görülen büyük, kahraman , adil l ideriere gönülden bağl ı l ı ğ ı n sebebi de budur.

Kutadgu Bi l ig 'e göre kanun hükümdarl ı ktan da üstündür: "Hükümdarl ı k çok iyidir , fakat daha iyi olan töredir. Fakat bun­dan da mühim olan tören in tüz (eşit) tatbik edi lmesidir." Töre hususunda Yusuf, hükümdara şöyle seslenmektedir: "Devletin temeli adalettir. Hükümdar adi l olursa dünya da huzur bulur. Tö­reyi adilane tatbik eden hükümdar bütün di leklerine kavuşur. Halkı adil kanunlarla idare et. Birin in d iğerine karşı zorbal ığa kalkışmasına meydan verme. Fakir, dul ve yetimleri kol la, bun­ları korumak, kanun ları gerçekten tatbik etmek demektir. "

Kısaca nerede Türk varsa orada adalet ve hürriyet vard ı r. Bu hiç bir zaman unutu lmamal ıd ı r. Insanlar tarih boyunca ada­let ve hürriyet için mücadele etmişlerdir, eşitl ik için deği l . Cana­bı Hakk şöyle buyurmuşlard ı r: "Celal im hakkı için , biz peygam­berlerimizi açık mucizelerle gönderd ik ve beraberlerinde (AI­Iah' ın hükümlerin i b i ld iren) kitap ve adalet indirdik ki , insanlar adaletle ayakta dursunlar". (EI-Hadid Suresi , ayet 57) .

5- Dağın ık boyları toplayıp, nüfusu çoğaltmal ı .

Türk tarih inde i lk defa Tanhu Mo-tun tarafından bu gayeye ulaşıld ığ ı anlaş ı l ıyor. Dağ ın ı k Türkleri toplamak işi daha sonra Kagan Kapgan (692-71 6) zamanında gerçekleştirilmiştir. "Kagan oturup aç, fakir mi l leti hep toplattım. Fakir mil leti zengin kı ld ım. Az mil leti çok k ı ld ım . Amcam, kagan oturarak, Türk mil letini tek­rar tanzim etti , besledi . Fakiri zengin k ı ld ı , azı çok kı ld ı . Ben kendim kagan olduğumda, her yere gitmiş olan mil let öle yite , yaya olarak, ç ıp lak olarak dönüp geld i . " (Kitabeler) .

24 1

www. tutkuyayinevi.com

6- Halkı çıplak ise giydirmeli , aç ise doyurmalıdır.

"Mi l leti besleyeyim d iye, kuzeyde Oğuz kavmine doğru , do­ğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru , g üneyde Ç in 'e doğru on iki defa bir büyük ordu sevkettim. " , "Ondan sonra , Tanrı bağ ışla­s ın , devletim var olduğu için , ölecek mi l leti d i ri ltip besledim." (Ki­tabeler) 2

2 Doç. Dr. Abdülkadir Donuk, İslamiyet'ten Önceki Türkler' de Devlet Adamı Ti­pi, Türk Kültürü, Yıl XXIV, Mart I 986, Sayı 275, S . 1 43- 1 59

242

Türk Devletleri

TE O MAN Asya Hun imparatorluğu'nun kurucusu ve i lk hükümdan

olan Türk devlet adamı ve Mete'n in babasıd ı r. M .Ö. 3 . yüzyı l dolaylarında yaşayan Teoman, bi l inen i lk Hun (Hiung-nu) hü­kümdarıd ı r.

I l k dönemlerde Türk hükümdarlarına Yabgu da deniyordu , b u yüzden bazen "Teoman Yabgu" veya "Tuman Yabgu" da de­nirdi .

Teoman Türk boyları dahi l olmak üzere çeşitl i gruplar ara­sında birl iğ i sağlayarak, merkezi bir yönetim kurmuş ve böylece M.Ö. 220 yı l ı nda i lk Tanhu olarak iş başına geçmiştir.

Türk boyları o zamana kadar en yakınlarındaki Çin lmpara­torluğuna birçok ak ın gerçekleştirmişti . Her ne kadar bu akınlar Çinl i ler için tehdit oluştursa da, göçebe boyları h içbir zaman bir­l ikte hareket etmedikleri içi n büyük bir Hun akın ı olmamıştı .

Teoman boyları birleştirince en başta Çin olmak üzere o dönemde Orta Asya'daki birçok farkl ı grubu ve topluluğu korkut­tu .

Teaman' ı n büyük oğlu olan Mete, veliahtı sayı l ıyordu . Yine de Teoman , başka b ir karıs ına olan bağ l ı l ığ ı yüzünden Mete ye-

243

www. tutkuyayinevi.com

rine , bu karıs ından olan oğlunu vel iaht yapmak istedi . Mete'ye tanhuluğu vermemek için çeşitl i tedbirler ald ı ve diğer oğlunu tahta çıkarmak için uğraşt ı .

Tüm bunlar Mete'nin ondan nefret etmesine neden oldu ve Mete tahtı babasından almak ve babas ı i le eşinden öç almak için bir ordu toplad ı . Mete 1 0 .000 kişi l ik ordusu i le babas ın ın üs­tüne yürüdü, Teoman' ı , Teoman ' ı n eşin i ve bu eşinden olan vel iahtı yapmak istediği oğlunu öldürdü (M .Ö . 209)

244

Türk Devletleri

METE Mete veya Mao-tun MÖ 234 - MÖ 1 7 4, MÖ 209-MÖ 1 7 4

arasındaki Türk-Hun (H iung-nu) hükümdarıd ı r. Oğuz Kağan Destan ı 'ndaki Oğuz Kağan i le ayn ı kişi olduğu düşünülmektedir.

Çin kaynaklarında anlat ı lan bir olaya göre, Asya Hun Impa­ratorluğu'nun kurucusu olan Teoman , oğlu Metehan' ın kendisi

yerine üvey annesi Yenşi 'n in oğ lunu tahta çıkarmak istedi .

Törelerine göre Türk hatundan olan, has bir Türk'ün tahta geçmesi gerekiyordu . Metehan' ın üvey Annesi Çin'l iydi . Yani Çinli kad ından olan erkek çocuk tahta geçemezdi . Bu durum­dan dolayı üvey annesi Metehan' ı n babas ın ı doldurdu ve Mete'­yi komşu kavim olan Yüeçiler'e (Yuezhi) rehin olarak gönderd i . Babas ı , ard ı ndan Yuezhi' lere savaş ilan ederek Mete'yi öldürt­mek istedi . Mete , babas ı Teoman Yuezhi'lerin topraklarına gir­meden Yuezhi ' lerin e l inden kaçt ı . Babası bu kadar zorlukları at­latmasın ın ard ı ndan hakkın ı vermek için emrine on bin çad ırl ı k bir birl ik verd i . Sonunda da Mete öz babas ın ı , üvey annesi ve kardeşlerini ö ldürüp kağan oldu (MÖ 209)

OK EFSANESI : Pek çok göçebe kavimin kulland ığ ı çavuş oku ad ı veri len ısl ı kl ı okun mucidinin Mete olduğu kabul ed i l ir. Çin kaynaklarına göre eğer okunu bir yöne yöneltirse emrindeki

245

www. tutkuyayinevi. com

askerlerin hepsi o hedefe ok atarak hemen yok ederd i . Bir gün okunu en sevdiği atına çevird i . Askerlerinden baz ı ları tereddüt etti . Bunun üzerine okunu s ı rayla tereddüt edenlerin üzerine çevird i . Atına ok atmakta tereddüt eden askerlerin in hepsi atı lan okiarta öldürüldü. Böylece küçüklü kten beri oynad ığ ı okunu he­defe çevirme oyunu emirlerin in tart ı ş ı lmazl ı ğ ı n ı da perçinledi . Bir gün emrinde demir disipl i n i i le yetişti rd iğ i 1 O bin askeri var­ken okunu ava çıkan babas ın ı n üzerine çevi rd iğ inde askerlerin­den hiçbiri tereddüt etmemişti .

Mete Önce Hunlardan toprak talebinde bu lunan doğu kom­şuları Donghu üzerine yürüdü ve onlar ı ağ ı r b i r yen i lg iye uğrattı . Yapı lan anlaşmada Donghular y ı l l ı k s ığ ı r, at ve deveden oluşan bir vergi ödemeyi kabul etti ler ve MÖ 208 y ı l ı nda on ları hakimi­yetine ald ı .

Donghu'yu yendikten sonra , Kuzey Moğol istan'da yaşayan Tunguz gibi halkları da içine katt ı . MÖ 1 77-1 65 yı l lar ı arasında Hunların güney batıs ında, Tanrı Dağları i le Gansu aras ında ya­şayan Yüeçilein üzerine seferler d üzen led i . M Ö 203'te Yueçi'yi mağlup ederek kendi toprağna katt ı .

Ordos'da hakim olmaya çal ışan Tah in Türklerin i yend i . Çin üzerine sürekli seferler düzenleyerek Sarı ı rmak' ı n güneyindeki kaleleri egemenliğine ald ı . Bu zaferlerle , sonradan Hunlara bü­yük gelirler getirecek öneml i ticari yol ları n ı n kontrolüne sahip oldu .

Bölgede yaşayan Altay (Moğo l , Tunguz ve Türk vb .) kavim­lerin i egemenliği altına alarak askeri ve stratej ik olarak daha güçlü bir hale geld i .

MÖ 200'de Han Hanedam imparatoru Gaozu'nun (Gao-Di) 320.000 kişi l ik ordusunu Baideng (bugünkü Datong , Şanşi)'de . Peteng Kalesinde kuşattı . Gaozu (Gao-Di ) Mete'n in eşine hedi­yeler gönderdi ve Mete'n in kuzey eysietleri n i H un lara b ırakma

246

Türk Devletleri

ve yı l l ı k vergi ödeme gibi bütün şartların ı kabul etti ve kuşatma­dan çıkmasına müsade ed i ld i .

Gaozu payitahtı Çang'an(bugünkü Şian)'a dönebiidiyse de Mete arada bir Han' ın kuzey s ın ı rı n ı tehdit etmiş ve nihayet MÖ 1 98'de Gaozu bar ış istemiş ve Han' ın prensesini Tanhu'nun eşi olması ve y ı l l ı k haraç ödemesi şartlarıyla antiaşması imzalan­mıştı r.

Qin ve Chu i le y ı l lar süren mücadelenin ard ından Han impa­ratoru olan Liu Bang (Gaozu) , Baideng'da Mete karşıs ında zor duruma düşünce, yorgun ordusunun Hunlarla baş edemeyece­ğini farketmişti . Akrabal ı k i l işkisi kurmak amacıyla, bir prensesi yüklüce hediyeyle birl ikte Hun sarayına gönderdi .

Liu Bang MÖ 1 95'te ölür, karısı Lü Hou imparatoriçe olur. MÖ 1 92'de Mete Lü Hou'ya mektup göndererek kaba bir üslup­la evlenma tekl if eder. Ü lkesin in içinde bulunduğu koşullarda Hunlarla bir çatışmayı göze alamayan imparatoriçe, uğrad ığ ı saygısızl ığa karş ın bir mektup yazarak Mete'ye bir prenses gönderir. Çin kaynaklarına göre , Lü Hou'nun davranışı karşı­sında pişman olan Mete , imparatoriçeden bir mektupla özür di­lemiştir.

Çin savaş ından sonra , Mete, Yüzehi ve Wusun'u Hun'un kö­leleri olmaya zorlad ı .

Saltanatı boyunca çoğu halklar Hun idaresi altına girdi . On­ların tümünü, steplerin bütün göçebe atl ı okçuların ı bir impara­torluk altı nda birleşti rd i . Göçebe tebaalarından başka Mete ay­rıca Tarım Havzas ı'nda kendisine bağl ı l ı k yemini eden vaha şe­hir devletleri kurdu . Onun hem askeri hem de idari yap ılanması sonradan bi rçok merkezi Asya halklarında ve devletlerinde uy­guland ı .

Bölgesinde askeri gücü i le korku sald ı . Savaş taktikleri ve askeri d isipl in i sayesinde Çin imparatorluğu'nu ve çevre kavim­lerle yaptığ ı savaşları kazand ı . Ordusu savaş zaman ında topla-

247

www. tutkuyayinevi.com

nan sivi l lerden oluşmuyordu. Onun yerine sürekl i eğitiml i ve sa­vaşa hazır halde bulunan profesyonel askerlerden oluşmaktay­d ı . Hakim olduğu bölgelerdeki geniş tah ı l ve yiyecek kaynakları ile ordusunu ayakta tutabil iyordu.

Mete, MÖ 1 74 yı l ı nda öldüğünde, birçok kavimleri çatısı al­t ında birleştiren büyük bir imparatorluk geriye b ı raktı . Bu impa­ratorluk yaklaşık 1 8 milyon km2 büyüklüğe sahipti . imparatorlu­ğunun s ın ı rları doğudan batıya Japon Denizi 'nden ld i l Nehrine ve kuzeyden güneye Sibirya'dan Tibet ve Keşmir'e uzanıyordu. Hunların karş ı larında bulunan tek düzenl i ve güçlü kuvvet olan Çin ordusunun , iç karış ıkl ıklar nedeniyle idari zaafıyet içinde olması Mete'nin devletini kolayca büyütmesine sebep gösteri l ir.

Yayg ın kitle eğlence sektöründe Çin efsanelerinde geçen acımasız ve disipl in l i komutan olarak tasvir edi len karakterlere, Modu, Şanyu gibi Mete'nin isimleri veri lmiş ve bu yapıtiara Me­te'nin Çin kaynaklarında geçen hayat h ikayesinden kesitler ak­tanim ıştır.

O�UZ KA�AN EFSANESI : Türk destan lar ında Çin ve Hin­distan fetihlerinde söz edilen Oğuz Kağan' ı n Mete olduğu sa­n ı lmaktad ı r. Destanda anlat ı lan Oğuz Kağan i le Mete'nin hayat h ikayesinde birçok benzerl ikler bulunmaktad ı r. Hayat h ikayesi­n in Oğuz Kağan efsanesinin tarihi temel in i oluşturduğuna inanı­l ı r.

TÜRK KARA KUWETLERININ KURULUŞU: Türk Kara Kuwetleri 'n in kuruluş tarih i 1 363 y ı l ı olarak kabul edi lmekteydi. Nihai Atsız 1 963 ve 1 973'te Türkiye Kara ordusunun kuruluş ta­rihinin Mete'n in tahta geçtiği MÖ 209 olması gerektiğ in i yazmış­tır. Atsız' ı n görüşlerin i benimseyen Yı lmaz öztuna da 1 968'de Cemal Tural'a Türk Kara Kuvvetleri 'n in kuru luş tarih in in MÖ 209 olması tekl ifini yapt ı . Sonraları , K .K .K kuru luş tarih i MÖ 209 ola­rak değiştiri ld i .

248

Türk Devletleri

OSMAN BEY 1 OSMAN GAZi 1 1. OSMAN Osman Bey, Osman Gazi , ı . Osman El Gazi ya da Ataman

Bey mahlasıyla tan ı n ı r, Osmanl ı Beyl iği ve Osmanl ı Hanedam'­nın kurucusu ve beyl iğ in ilk padişah ıd ı r.

1 299 yı l ı nda Anadolu Selçuklu Devletinin uçbeyi olmaktan çık ıp bağ ı ms ızl ı ğ ı n ı i lan etmiştir. Moğol isti lalarından kaçan Müslümanları n , beyl iğ ine s ığ ınması ile siyasi ve askeri gücü artmıştı r. Çöküş döneminde bulunan Doğu Roma imparatorlu­ğu'ndaki karış ı kl ı kları n da etkisiyle kısa sürede Anadolu ve Do­ğu Roma'n ı n hakimi durumuna gelmiştir. Öldüğü zaman beyl ik, Eskişehir i le Bursa arasındaki topraklarda hüküm sürüyor, Doğu Roma Imparatorluğu'na ait izn ik ve Bursa'yı abluka altında tut­maktayd ı .

Osman Bey, 1 258 yı l ı nda Söğüt'te doğdu. Yaşamın ın erken dönemleri hakkında · güveni l i r kayıtlar yoktur. Osman Bey'in so­yuna ve boyuna ait bi lgi ler gelenekseld ir ve en eskisi ölümün­den 1 00 sonra yazı lm ışt ı r. Bu eserler arasında en eskiden baş­layarak Ahmedi (ö. 1 4 1 4) , Dastan ve Tevarih-i MOtOk-i Al-i Osman' , Şükrul lah (ö. 1 464) , Behçetu 't-Tevarih ve Aşıkpaşazade

249

www. tutkuyayinevi. com

(ö. 1481) , Tevarih-i Al-i Osman ad l ı eserle r i s im lendiri lebi l ir.

Dönemine ait tüm çağdaş eserler büyü k ölçüde 1422 ya da hemen sonrasında tarih lend i ri l en ve art ı k m evcut olmayan (ama özgün bir metinden türemiş o lduk lar ı idd ia ed i lmekted ir. Bazı ta­rihçi lere göre , Osman Gazi 'n in yaşam ve savaşlar ı tarihsel l ikten çok, masaisı destans ı b i r örtüntü içi nde , ha lk söylentileri , ermiş­l ik öyküleri ve mitoloj ik lejantlarla ren klend i ri lm iştir .

Babası Ertuğru l Gazi (bazı kaynakla ra göre Erdoğdu Bey} Batı Anadolu'da Söğüt] Ovas ı i le Doman iç Yaylası nda yaşayan Oğuz Türkleri 'n in Bozok boyun u n Kayı kolundan olan büyük ka­labal ık bir obaya başkan l ı k etmekte id i . Osman Gazi onun kü­çük oğlu id i . Tarihçi ibn i Kemal (ö. 1 534) Tevarih-i Al-i Osman adl ı eserinde Ertuğru l Bey' i n Anadolu 'ya (Rum'a) geldiğinde iki oğlu bulunduğunu, Söğüfte göçebe yaşam ın ı n sürdürürken 1254'­de (hicri 652'de) "aslan yap ı l ı ay yüzlü " küçük oğlu Osman'ın doğduğunu bi ld iri r.

Halk söylenti lerine göre annesi (ya da babaannesi) , Hayma Ana'd ı r. Yine tarihçi lbn i Kemal , Osma n ' ı n gençl iğ inde "yiğitler aras ına g i rdiğ in i" ve "vurmada tutmada ve durmada ve oturma­da herkesi kendin i uyd u rduğunu" be l i rti r ve kardeşlerden en kü­çüğü olmakla beraber "şimş i r (k ı l ıç) ve tedb i rle cümlesinden ev­vel olduğunu" b i ld iri r. Bu an latırn ı n Oğuz d esta n ı n ın ternalarına benzer şeki lde işlenmiş olduğu barizd i r.

1281 yı l ı nda 23 yaş ı nda iken Kayı Boyu'ndan Ömer Bey'in kızı Malhun Hatun i le evlend i . B u evl i l i kten daha sonra Osmanlı Devleti 'n in baş ı na geçecek o lan Orhan Gazi doğdu . Daha sonra Şeyh Edebal i 'n in kızı Bala Hatun i le evlend i . Bu evl i l ikten de Alaeddin Bey dünyaya geld i .

1 281 yı l ı nda babası E rtuğru l Bey 90 yaşlar ında iken ölmüş­tür. Birçok tarihçinin anlaşt ığ ı görü şe göre , Kayı aşireti beyliği

250

Türk Devletleri

için beyl ik görevi değ işmesi bar ışç ı l o lmamış ve beyl ik görevin i üzerine alabi lmek iç in Osman Gazi yakı nlar ı i le "taht mücadele­si" yapmışt ır.

Bu mücadelenin k imle yap ı ld ığ ı ve nas ı l gel iştiği tartışmal ı olup değişik tarihçi ler değiş ik an latı mlarda bulunmaktad ı rlar.

Bu anlat ımlardan çokça sayıda tarafl ıs ı olan birisine göre , Osman Gazi amcası Dündar Gazi i le beyl ik iç in çatışmaya g i­rişmiştir. Bu anlat ıma göre Dündar Bey Kayı boyunun i leri gelen uluları tarafı ndan tutu lmakta ve aşiretin genç yiğitleri ise Osman Bey'i desteklemekteydi . Bu çatışman ın ne kadar sürdüğü ne türlü devam ettiğ i b i l i nmemektedir . Fakat çatışma sonunda Os­man Bey gal ip ge lmiş ve düşmana karş ı yap ı lan akıniara karş ı çıktığ ı bahanesi veri lerek yaşl ı Dündar Bey'i bir ok atım ı i le öl­dürmüştür. Bundan sonra Osman Bey Oğuz töresine uygun ola­rak Kayı Aşiretine baş ve buğ olmuştur.

Alternatif bir anlat ım olan Hacı Bektaş' ı n "Vi layetname" ese­rinde ise Osman' ı n beyl iğe geçme an latım ı değişiktir. Kayı boyu aşireti · Sultanönü ve civar ına yerieşlikten sonra önce amcası Aydoğmuş ve sonra babas ı Erdoğdu (Ertuğrul) Bey beyl iklerin­den daha sonra da küçük a mcas ı Gündüz Alp Kayı beyi olmuş­tur. Osman Gazi bu s ı rada çevresindeki aşiret yiğitleri i le yerel Bizansl ı Yarhisar, Bi lecik, i negöl , izn ik yörelerine akınlar dü­zenmeye başlamışt ı r. B izans l ı Bursa Tekturu Konya'da bulunan Selçuklu sultan ı l l l . Alaedd in Keykubad'a elçi ler gönderip bu akınlardan şikayet etmiştir. Selçuklu Sultan ı ise Gündüz Alp'a haber göndererek ak ı n ları düzenleyen yeğeni Osman Bey'i yola getirmesin i istemiştir. Gündüz Alp Osman Beyi yakalayarak yi­ğitleri i le birlikte Konya'ya l l l . Alaeddin Keykubad'a gönd�rmiştir.

Ancak Selçuklu Su ltan ı Osman Gazi'yi beğenip el ve onay alması için onu Sultan Karahöyük'te

·bulunan Hacı Bektaş Veli '­

ye yol lamıştır . Hacı Bektaş Osman' ı büyük bir misafırperverl i kle

2 5 1

www. tutkuyayinevi.com

karş ı laşmış ve tekbirle kendi tü lbentin i onun baş ına dolayıp sanki ona taç giydirmiştir.

Osman Konya'ya dönerken Hacı Bektaş onun la Sultan'a hi­tap eden Osman' ı öven bir mektup da göndermişti r. Selçuklu Sultanı bu mektubu okuduktan sona "buna yüce bir mansıp veresuz" dediği bi ldiri l ir. Osman Gazi Su ltanönü ucunun merke­zi olan Söğüt'e döndükten sonra Selçuklu S ulta n ı ayrıca "altun başl ı sancak" ve "tablhane (mehter)" gönderi p onu ödül lendir­miştir. Bu öykü Vi layetname yan ı nda Yaz ıcizade'n in Selçukna­me adl ı eserinde de tekrar edi lmekted ir .

Birçok tarihçi bu ödül lendirmeyi uçbeyl iğ ine istik lal veri lmesi olarak kabul etmektedir. Hacı Bektaş Vi layetname eseri Gün­düz Alp i le Osman arası ndaki i l işki leri n sonradan ne olduğunu kapsamamaktad ır. Birkaç tarihçi Osman Bey i le kardeşi Gün­düz Alp' ın arasında çatışma olduğu ve bu çat ışma sonunda Gündüz Alp' ı n öldürülerek Osman Bey'in uçbeyi olduğunu kabul etmektedir. Fakat d iğer bazı tarihçi ler ise Günd üz Alp' ın Bey olmas ın ı ve Osman Bey i le Gündüz A lp mücadelesini tümüyle h iç olmamış gibi bir kenara b ı rakmaktad ı rlar. Y ine bazı tarihçiler Gündüz Alp' ın "Domaniç Muharebesi"'nde şehit olduğunu bildi­rirler. Bu tarih karmaşasında bazı tarihçi ler ise Osman Bey ile Dündar Bey'in mücadelesin in olmad ığ ı n ı ve bu mücadele anla­t ım ın ın Osman Bey-Gündüz Alp mücadelesine atıf ettiğ in i kabul ederler.

Daha yeni ve inan ı l ı r kaynak bu lunmadan , bu değ işik hatta birbirleri i le zıt olan anlatımlardan ç ıkart ı labi lecek en uygun so­nuç Osman Bey'in babas ı Ertuğrul Bey' in yerine geçmesinin bir barışçı l hükümdarl ığa çıkma olmayı p b i r "taht mücadelesi" so­nucu ortaya çıktığ ıd ı r.

Osman Gazi 1 280'1erden 1 300'e kadar uzayan yaklaşık 20 yı l l ı k Osmanl ı devletinin doğuş süreci evres inde toplumasal dü­zeni çok karış ık Bitinya bölgesinde (yan i günümüzdeki Bursa-

252

Türk Devletleri

Bilecik-lznik yörelerinde) san ı n ı korumak ve ufak uçbeyliğ in i güçlendirmek için b i r d izi yerel çatışmalar yapm ıştı r. Bu çatış­malarda gaza yoldaş ı olan Sarnsa Çavuş, Konur Alp, Akçako­ca, Aygüt Alp , Gazi Abdurahman gib i diğer "alp" beyler ve bun­ların idaresindeki ak ı nc ı b i rl i k lerden destek a l ıp faydalanmıştı r. Osman Gazi'ye d insel ve moral desteği ise Ahiler vermiştir. Özell ikle Osman Bey' in Bala Hatun adl ı k ızıyla evlendiği kayın­babası Eskişehir ah ı leri n i n itburnu şeyhi olan Şeyh Edabal ı de­vaml ı dan ışman l ı k ve destek sağlamışt ır.

Osman Gazi i lk in 1 283'de inegöl tekturu Nikola i le yapt ığ ı "Ermenibeli Muharebesi"'de yen ik düşmüştür. Bu muharebede kardeşi Saruhan' ı n oğlu o lan yeğeni Bay Hoca şehit olmuştur. 1284'de Osman Bey 300 kişi l i k b i r güçle inegöl yak ın larındaki Emirdağ ı eteklerinde bu lunan "Ku laca H isar"'a bir gece bask ın ı düzenlemiş ve bu kaleyi e l ine geçirmiştir. Bu Osmanl ı ların i l k kale fethidir.

1 286'de ise Osman Bey i le B izansl ı Inegöl Tekturu i le Kara­cahisar (Malachiya) Tekturu'n ı n birleşik yerel kuvvetleri arası n­da Ekizce mevki inde "Domaniç Muharebesi" yapı lmışt ır. Osman Bey bu muharebeyi de kazanmışt ı r ama kardeşi Saruhan (bazı kaynaklara göre Gündüz Alp) bu muharebede şehit olmuştur. Bu gal ibiyet sonunda Karacahisar Osman Bey el ine geçmiştir. Bundan sonra Osman Gazi , müteffikleri ile birl ikte akın lar yap­ma stratejisin i uygu lamaya başlamışt ı r. Mudurnu yakın larında yerleşik Sarnsa Çavuş ve kardeşi Satı lm ış ve Harmankaya (Priminos) Tekturu Köse M ihal güçleri i le birl ikte Sakarya Nehri vadisinde Sorkun , Tarakl ı Yenicesi ve Göynük taraflarına ak ın­lar yapmışlard ı r.

1 298-1 299 yı l lar ında Osman Gazi 'n in yüksel işinden rahat­sız olan ve tehl ikeyi önceden sezen Bi lecik (Belekona) Tekfuru , Yarhisar tekturunun k ız ı i le evlendireceği oğ lunun düğününe Osman Gazi 'yi de çağ ı rarak ona pusu kurup öldürmeyi amaç-

2 5 3

www. tutkuyayinevi. com

lamıştır. Fakat Osman Gazi 'n in dostu olan ve B i lecik Tekfuru ile aralarından düşmanl ı k bulunan Harmankaya Tekfuru , bu tuzağı Osman Gazi 'ye haber vererek onun tuzağa düşmesin i engel le­miş ve oyun içinde oyun d iye adland ı rı lan b i r taktikle bu kenti almıştır.

Bu "oyun içinde oyun" taktiğ ine göre Osman Gazi kırk yiğitine kad ın g iysi leri giyd irek (tarihçin in an latım ı i le "bir n ice gaziları da baş bezleriyle avrat donuna koyup) B i lecik kalesine sokmuş ve diğer taraftan keçelere bürünerek öküz sürüsü için­de kaleye gel ip kap ı lardan g i ren yiğit ler de bunlara destek sağ­layarak Bilecik kalesin i el ine geçirmiştir. Bu an lat ım Osmanl ı ta­rihçilerin Osman Bey dönemi için an lattı kları masaisı mitlerin il­kelerinden olmuştur.

Ayn ı kampanyada Osman Bey Yarhisar'dan ç ıkan yola çı­kan düğün alayı koruyucu güçlerin i "Çak ı r P ı narı" mavkininde alt etmiştir. Bu gelin alayında bulunan Yarhisar tekturunun kızı olan Holofıra (Nilüfer Hatun) adl ı gel in ise Türklerin el ine geçe­rek Osman Gazi 'n in oğlu Orhan Bey' le evlenmişti r. Bu çatışma­lar sonunda Bilecik tekturu öldürü lmüş; Bi lecik ve Yarhisar kale­leri Osman Bey el ine geçmiştir.

Ayn ı dönemde ( 1 298-1 299 y ı l ları nda) Turgut Alp inegöl ka­lesin in kuşatmış ve bu kalenin de Osman l ı beyl iğ i e l ine geçme­sini sağlamıştır.

Osman Gazi'nin hangi tarihte, i leride Osman l ı Devleti olacak üçbeyl iğini kurduğu tarihçi ler arasında tart ışmal ıd ı r. Kulaca Hi­sar ve Kracahisar kalelerin i fetihleri takiben 1 299 y ı l ı nda inegöl­'ü alması Osmanl ı Devleti 'n in kuruluşu olarak kabul edi l i r. Birçok tarihçi 1 299 yı l ı nda Anadolu Selçuklu lar Devleti 'n in y ık ı l ış ı ile Osman Gazi 'n in , Anadolu 'nun d iğer Türk beyl i kleri arasında is­tiklal in i i lan ederek, Osmanl ı Devleti 'n i kurduğunu kabul ederler. Diğer tarihçi ler 1 299'da Anadolu Selçuklu Su ltan ı l l . G ıyaseddin Mesud'in Osman Gazi'ye tabi ve bayrak göndermiş olduğunu ve

254

Türk Devletleri

bu tabi ve bayrak ödü l leri i le üç beyl iğ ine senbol ik olarak istiklal verdiğini iddia ederler.

Bir ipekçi l i k ve demirci l i k merkezi olan Bi lecik kalesin in el ine geçmesi i le Osman Gazi 'n i n yetmiş y ı l l ı k hayatın ı n üçüncü ev­resine girmiş o lduğu tarihçi lerce kabu l ed i l i r. Bu hayat ın ı n bu evresinde de savaşlar öneml i rol ler oynarfar.

Bu evrede ilk başarı Köprü h isar' ı n beyl ik güçleri eline geçi­rilmesi ile başlam ışt ır. Bu dönemde hedef önemli bir Bizans şehri olan ve Üçüncü Haçl ı Seteri 'nde Latin Haçl ı lerin ele geçird ikleri Konstantinopol is'e karş ı Doğu Roma/Bizans Imparatorluğu di­reniş merkezi olan ve 1 26 1 'de tekrar Konstantinopol is'i el ine geçirip imparatorluk kuran ve o zamanlar hala imparatorluk tah­tında bulunan Pala iologos Hanedam'n ı n merkezi sayı lan lznik id i . lznik Golü 'nün doğusunda bulunan lznik şehrine karşı olamak üzere golün bat ı k ısmına 1 30 1 'de Türkmen nüfuslu Ye­nişehir, Bursa kuru lmuştur. Osman Bey Yenişehir' i beyl ik mer­kezi yapmışt ır.

Tarihçi Mehmet Nesri 'n in 1 500'1erde kalem ald ığ ı tarihe gö­re [9]ayn ı yıl Osman Bey ad ına ilk hutbe Şeyh Edebal i 'n in mürit­lerinden olan Karamanl ı Dursun Fakih tarafından Karacahisar'­da bir ki l iseden çevri lmiş olan camide veri lmiştir.

Osman Bey beyl iğ i arazisin i Oğuz türesine uyarak yakın ak­raba ve si lah arkadaşların "dirl ik" olarak vermiştir. Böylece Es­kişehir kardeşi Gündüz Bey'e , Karacahisar oğlu Orhan Bey'e, Yarhisar Hasan Alp'e ve inegöl Turgut Alp'e veri lmiştir.

Osman Gazi 'n in ve "Aip"'ler komutan l ıkları a ltı ndaki uçbeyl ik akıncı orduları 1 299'a kadar yerel Bizans si lah l ı mil is güçleri i le çatışmışlard ı . Bizans imparatoru 1 1 . Andronikos Palaiologos'un imparatorluk dönemin in çok kuşku lu bir s ı rasında Türkmen bey­liklerinin imparatorluğuna olan tehdidin i anlam ıştı . O yı l ortak imparator olan Mikai l kamutasında bulunan b i r merkezi Bizans

255

www. tutkuyayinevi. com

ordusu günümüz Germencik kasabası yak ında bu lunan "Men­deres Magnesia"sı mevkinde b ir Türkmen ordusuna yeni l ip Bi­zans komutan ı esir olamaktan komutas ı n ı n b ı rak ıp kaçarak zor kurtulmuştu .

Bundan birkaç hafta sonra 1 7 Temmuz 1 302'de Bizans Bur­sa val isi Orhaneli (Atranos) , Kite , Kestel tekturları n ı n yerel Bi­zans kuwetleri i le Konstantinopol is'den gemi lerle gönderilen ve Yalakova'da sahile ç ıkan çoğu Alan kaviminden para l ı askerle­rinden oluşan bir karış ık düzenl i merkezi Bizans birl iğ i Osman Bey' in eline geçirdiği lznik şahrin i geri a lmak hedefiyle (günü­müzde Yalova yakınlarında bu lunan) Yalakova ad ı veri len düz­lükte i lerlemekte idi ler.

Hedefleri lznik yönünden gelecek Türk tehdid ine karş ı kıyı­ya inen Yalakdere vadisinden geçen yolu t ı kamak ve sonra bu vadiden i lerleyerek lznik' i geri a lmaktr . Komutan ları 2 .000 as­kerl ik merkezi Bizans birl iğ i "Heteriarkos ( M uhafız Komutanı) Muzalon" idi .

Osman Bey kuwetleri ise Bizans güçlerin in karaya çıktığı haberin i a lmışlard i ve Bizansl l lar ın Yalakdere'den güneye ilerle­yip lznik'e gitmelerin i önleyip onlar ı d u rd u rma hedefin i seçmiş­lerd i . Osman Bey komutasındaki 5000 kiş i l i k karış ık Türkmen piyade ve süvari birl iği Yalakdere içinden sah i le Yalakdova'ya h ızla indi ler ve sald ırıya geçti ler. Bizansl ı komutan Muzalon bu­nu beklemiyordu ve Osman Bey' in b irl iğ i i le karş ı laşmas ı , onla­rın an i sald ı rıs ı b ir baskı n havas ı yaratm ıştı . i k i ordu böylece izmit Körfezi 'n in güney kıy ı larındaki k ıy ı ovas ıyla , iznik'ten ge­len kara yolunun kıyı ovas ıyla birleştiğ i b ir noktada bir muhare­beye giriştiler. Bizans para l ı askerlerinden o lan Alan lar bir karşı sald ı rı düzenleyip Bizans m ı l ı s ve merkezi piyade birl iklerinin geri çeki l ip mümkünse yen iden top lanmaia n na fı rsat verdiler. Şiddetl i bir mücadele olmakla beraber yaya yerel ve merkezi Bizans askerleri fazla dayanma güçleri o lmad ı ve toplan ıp karşı

2 5 6

Türk Devletleri

saldırıya geçeceklerine pan iğe kap ı l ı p d üzensiz olarak geri çe­kilmeye başlad ı lar. Böylece say ıca da üstün olan Osman Bey ordusu bu muharebeyi ga l ip biti rd i . Sonuçta , yerel B izans ordu­ları panik hal inde ama pek fazla zayiat vermeden Bizansl ı lar elinde bu lunan izmit (N icomed ia ) şehrine kaçmayı başard ı lar . Merkezi Bizans düzenl i b i rl i k leri ise para l ı askerler olan Alan­lar' ın korumas ı i le halen k ıy ıda bu lunan gemi lere b in ip Konstan­tinopolis'e kaçt ı lar.

Tarihçi Hal i l i na lc ı k 2009'da verd iğ i b ir konuşmada Osmanl ı beyliğinin devlet n itel iğ in i 1 302 y ı l ı nda Yalova yakın larında mer­kezi Bizans ordu güçleri i l e yap ı lan Bafeus Muharebesi'ndeki Osman Bey' in ga l ib iyetinden sonras ı kazand ığ ın ı iddia etmek­tedir.

Bu muharebenin yap ı l d ı ğ ı mevkii günümüzdeki Yalova i l ine bağl ı Hersek Köyü topraklar ı ndad ı r. Bu muharebeye günün Bi­zansl ı tarihçisi o lan Yorg i Pachymeres yazd ığ ı kronoloj ik tari­hinde Yalakdere içindeki B izans karakolu olan Safeus/Çoban­kale'ye atıfta "Bafeus Muharebesi" ad ın ı vermektedir. Bazı Türk­çe tarihçiler de bu muharebeyi Yalakderesi vad isinde bulunan küçük Bizans karakol merkezi olan Bapheus'un Türk ismi olarak "Çobankale Muharebesi" ad ın ı verirler. Fakat diğer bazı tarihçi­ler, özel l ikle 1 9 . ve 20 . yy başları ndan Osmanl ı tarih i yazanlar, başta Joseph von Hammer-Purgstal l ve Ahmet Refik Altınay olmak uzere is im karı ş ı kl ı ğ ı iç inded irler ve bu muharebeye "Koyunhisar Muharebesi" ad ı n ı vermektedirler.

Bu muharebede Osman l ı tarafında Osman Bey' in yeğeni olan Aydoğdu'nun şehit olduğu bel irti lmekted ir. Bafeus Savaşı , düzenl i merkezi Bizansl ı ordusu i le Osmanl ı uçbeyl iği ordusu arasındaki yap ı lan i lk savaştı r.

Bu muharebeden sonra Marmara Denizi'nin güney kıy ı lar ına Osman Bey' in ordu ları n ı n hücumuna açık kald ı . O yı l Kite H isa­rı , Orhaneli (Atranos) ve U lubat Gölü içinde bulunan Alyos ada-

2 5 7

www. tutkuyayinevi. com

s ı Osmanl ı lar el ine geçti . Kite H isar ı 'n ı n Rum komutan ı d irenişe geçmişti ve kale Osmanl l lara e l ine geçince Aydoğdu'nun öcünü almak için öldürüldü . Osman Bey' in ordusu ta Ege Denizi'nde Edremit'e kadar g itme imkan ı bu lunduğunu B izans imparatoru da anlamıştı .

Osman l ı güçleri bu bölgede bu lunan müstahkem mevkileri almaktan ziyade etrafta bulunan ziraat arazis in i iş leyen köylere ve köylülere ak ın yapmayı tercih etmişti . B u k ı rsal güney Mar­mara bölgesinde panik yaratm ış ve Rum köyl ü lerin in göçe baş­lamalarına neden olmuştur. Günün Bizansl ı tarihçisi Yorgi Pachy­meres Bizans k ı rsal arazi lerinden yaşayan köylü lerin başlattı k­ları büyük göçü ve bu göç hareketin in ortaya ç ı kard ığ ı zorlukları kitab ında anlatmışt ır.

Bafeus Muhaberesi sonucundan sonra Bizans Imparatoru Osmanl ı ları ve diğer Türkmen beyl ikleri n i Batı Anadolu'dan at­mak hedefiyle çok daha rizikolu pol itika uygu lamaya karar ver­m işti r . Akdeniz'de çapu lcuğu , eşk ıya l ı ğ ı ve korsan i i ğ ı i le ün yapmış Roger de Flor'u ve onun kamutas ı alt ı nda bulunan para­l ı askerler birl iğ i olan Katalan Bölüğü' nün Sici lya'da kontratı bi­tince Anadolu'ya gelmek için tekl ifi kabu l etmiş ve onları Kons­tantinopol is'e davet etmiştir . Çoğu Katalonyal ı lardan oluştuğu için Katalan Bölüğü ad ı n ı a lan b ir para l ı askerler b irl iğ in in asker­leri ve yanlarında bulunan a i leleri i le 1 Eylü l 1 302 de 3 1 kad ırga ve yard ımcı yük gemileri i le Hal iç'e gelmiştir . B u birl iğ in , yarısı ağ ır zırh l ı süvari olan 2 .500 kişi l ik para l ı askerden oluştuğu bil­d iri lmektedir. Bizans imparatoru l l . Andron ikos Palaiologos Ka­talan Bölüğü'nü kendine daha bağlamak için k ız ın ı bir l ik komu­tan ı Roger de Flor i le evlendirmiştir.

Roger de F!or ve Katalan Bölüğü önce Cenevizl i lere karşı Konstantinopolis'te gözdağ ı vermiş ve Kap ıdağ yarımadasında­ki önemli Kzykus şehrini kuşatmaya a lm ış o lan Karesi Beyliği güçlerine karş ı kendi gemi leri i le gönderi lmiş ve bu Türkmen

2 5 8

Türk Devletleri

ordusunu büyük b ir yeni lg iye uğratmıştır . Bu muharebede Kata­lan Bölüğü ağ ı r süvari hücumları ve ok işlemeyen z ı rh ları i le çok ün yapmıştır. Sonra Roger de Flor Alaşehire geçmiş ve kaleyi kuşatmaya alan Karamanoğul ları Beyl iğ i güçlerin i büyük b ir ye­nilgiye uğratm ıştı r. Sonra devaml ı ganimet toplayarak Toros­larda Gülek Boğazı 'na kadar ordusu i le yürümü O ; oradan geri dönerek Katalan Bölüğü 'nün ganimetierin in toplan ıp sakland ığ ı Alaşehir'e gelmiş ve burada iken gemi lerle Avrupa'dan yeni as­ker desteği gelmi Otir .

Katalan Bölüğü ve Roger de Flor önce karadan Konstanti­nopol is'e geri gelmiş ; IX . M i khai l Palaiologos'a destek için Edi r­ne'ye gitmiş ve 1 305'de Edirne'de bir komploya kurban g iderek öldürülmüştür.

Katalan Bölüğü ve Roger de Flor Osman l ı güçleri ile doğru­dan muharebeye g i rmemekle beraber, Katalan Bölüğü'nün di­ğer Anadolu Beyl ikleri ordu lar ına karş ı 3 değişik büyük muha­rebede üstün gal ibiyet kazand ığ ı ve g iriştiğ i çok sayıda küçük çarpışmaları da hiçbir zaman yeni lg iye uğramadan gal ip biti rd iğ i Bizans tarihçi leri tarafından bi ld iri lmektedir. Yine Bizans tarihçi­lerine göre Roger de Flor ve Katalonya Bölüğü'nün bu yeni l­mezl ik ünü dolay ıs ı i le Osmanl ı beyl iğ in in güney Marmara'da fe­tihlerinin gelişmesi çok yavaşlam ıştı r.

1 308'de tekrar başlayan fetih ak ınlarıyla i lk olarak Iznik-Izmit yolu üzerindeki stratej ik Karahisar (Trikokıya) ele geçiri ldi . 1 31 3'­de Osman Bey'e büyük yard ımları dokunan Bizans Harman­kaya Tekfuru olan M ihai l Köşes Müslüman olarak Köse Mihal ad ın ı ald ı ve fetih ak ı n iarı na kat ı lmaya başlad ı . 1 31 3-1 31 5 dö­neminde Sakarya Nehri vad is inde bulunan Lefke, Mekece, Ak­hisar, Geyve, Gölpazarı ve Leblebici kaleleri ele geçiri ld i .

Bu fetihlerden Osman l ı beyl iğ in in daha genişlemesin i sağ­lamak için bu yörede en büyük B izans şehri olan Bursa'n ın ele geçiri lmesi gerekmekteydi . Osman Bey döneminde emrinde bu-

2 5 9

www. tutkuyayinevi. com

l unan askeri güçler bu şehrin büyük kalesini ele geçirmek yete­neğinde deği ldi ler. Bu nedenle Osman Bey Bursa'yı abluka al.; mayı tercih etti . Zaten Bursa uzaktan üç yan ı ndan Osmanl ı bey­l ik arazi leri i le çevri l i hale gelmişti . Bu şehri n daha yak ın ablu­kaya a l ınması için iki küçük "havale hisarı" yapt ı rd ı ve bu hisar­ların komutanl ığ ın ı Osman Bey yeğeni Aktimur i le kölesi olan Balancık'a verdi .

Osman Gazi son y ı l larında yaş ın ı n i lerlemesi ve "damla i l le­ti" (yani gut) yüzünden hasta l ıkl ı olduğu için , tarihçilerin bildir­diklerine göre, beyl ik idaresini oğlu olan Orhan Bey'e b ı rakmıştı . Ancak Osman Bey' in ne zaman ölüp , Orhan Bey' in ne zaman beyl ik idaresini tümüyle el ine ald ığ ı tartışmal ı d ı r.

1 320'den sonraki olayların tarihçilerce anlatımlarında Osman Bey' in ismi geçmemektedir. 1 5 . yy Osman l ı tarihçi lerinden Ruhi Çelebi 1 481 tarı-hine kadar getirdiği Tevarih-i Al i Osman adl ı ta­rih eserinde Osman Bey' in 1 320'de öldüğünü bi ld irmektedir. l l . Mehmet ve l l . Beyazid döneminde yaşayı p 1 502'ye kadar olan­ları inceleyen Oruç Bey'in "Tevarih-i Al i Osman" adl ı tarih ese­rinde ise Osman Bey' in ölüm tarih i 1 327 olarak veri lmektedir. Diğer tarihçiler Osman Bey' in ö lümünü bu ik i üç tarih arasında vermektedirler.

Modern tarihçi Necdet Sakaoğlu 1 320'den sonraki olaylarda Osman Bey' in ad ı geçmezken , oğlu Orhan' ı n 1 324'de bey oldu­ğunu kan ıtlayan belgelerden söz ed i l i r deyip Osman Bey'in ölümünün 1 324'de olduğunu i leri sürmekted ir .

Osman Bey'in ölüm yerin in nerede olduğu da tartışmal ıd ır. Büyük olas ı l ı kla Söğüt'de ölmüştür. Bazı tarihçi ler Bursa'n ın onun ölmesinden önce Osmanl ı devleti e l ine geçtiğ in i kabul ederek onun Bursa'da öldüğünü iddia ederler. Ancak Bursa'nın Orhan Gazi tarafından kendi beyl iğ i dönemin in başında fethe­d i ldiği üzerinde Osmanl ı tarihçilerin in çoğu hemfıkird irler. Os­man Gazi 'n in önce Söğüt'te babas ı Ertuğru l 'un türbesine gö-

260

Türk Devletleri

müldüğü ve Bursa' n ı n fethinden sonra buradan al ı n ıp Bursa ka­lesinde Osman iye M eydan ı 'nda bu lunan Gümüşlü Kümbet'e (Aya Elia) gömüldüğü kabu l edi lmektedi r.

Osman Gazi , babas ı Ertuğrul Gazi'den yaklaşı k 4 .800 km2 olarak devra ld ı ğ ı Osman l ı toprağ ı n ı oğlu Orhan Gazi'ye 1 6.000 km2 olarak devrettiğ i hesaplanm ışt ı r.

26 1

www. tutkuyayinevi. com

1. MURAD HÜDAVENDiGAR ı . Murat, Murad Hüdavendigar veya Gazi Hünkar Osmanl ı

Devleti 'nin üçüncü padişah ı . Babas ı Orhan Gazi , annesi Ni lüfer Hatun'dur. Babası Orhan Gazi döneminde 95.000 km2 olan dev­let toprakları onun döneminde yaklaş ık 500 .000 km2 kadar ge­nişlemiştir.

"Hükümdar" , "bey" anlamına gelen hüdavendigar unvan ı ve­ri lmiştir. Tuğras ı Sultan Murad b in Orhan olarak istiflenmiştir. Bazı kitabelerde Mel ikO' I-Adi l lı Gazi es-Su ltan GiyasO'd-Dünya ve'd-Din san ı i le an ı lm ışt ı r. Ad ına kesi lmiş o lan gümüş ve bakır sikkelerde ve bazı diğer kitabelerde Murad bin Orhan ei-Melik, el-Adi l , es Sultanü'l Gaal ib ad ve unvan iarı ku l lan ı lm ışt ı r.

Bazı kaynaklara göre, bu Osman l ı lar ı n i l han l ı lara olan ba­ğ ıml ı l ığ ın ın sona erdiğin i göstermekted i r. Böylece Sultan unvanı i lk kez 1 . Murat zamanında kul lan ı lm ışt ı r. Batı kaynaklarında Amourad 1 olarak an ı lmaktad ı r.

Edirne'yi alarak Balkanlar'a geçmişti r ve Balkanlar'da fetihler yapmaya başlayarak Osman l ı Devleti 'n in s ı n ı rları n ı genişletmiş­tir. 40' ın üzerinde savaşı yönettiğ i ve h iç yen i lmediği çeşitl i kay­naklarda söylenmektedi r. ı . Kosova Savaş ı 'ndan sonra savaş

262

Türk Devletleri

alan ın ı gezerken b i r S ı rp askeri olan Mi los Obi l ic tarafından hançerlenerek öldürü lmüştür.

Şehzadel ik y ı l lar ı hakkı nda el imizde hiç bi lgi bulunmamak­tad ı r. Annesi Rum as ı l l ı Yarh isar tekturunun k ız ı o lduğu için , bundan ne kadar etki lend iğ i , örneği n Rumca bi l ip b i lmed iği , meçhuldur. Çocukluğu ve gençl iğ inde lznik ve Bursa'da medre� seler açı ld ığ ı b i l inmekle beraber 1 . Murad' ı n bu kurumlarda veya bunlarda bulunan değerl i hocalardan Islami eğitim görüp gör­mediğ i ; yahutta babas ı ve dedesi gib i geleneksel Türkmen eği­timi mi gördüğü b i l inmemektedir .

Babası Orhan Bey Bursa'yı ald ığ ı zaman ( 1 326'da veya ba­zı kaynaklara göre 1 324'de) ,Aş ıkpaşazade tari hine göre bu şe­hir "Bey Sancağ ı" olarak örgütlenmiş ve Şehzade Murat sancak beyi olarak atanm ışt ı r. Diğer kaynaklara göre ise Bursa doğru­dan doğruya devlet merkezi yap ı lm ışt ı r.

1 . Murat'a Hüdavendigar ünvan ı veri ld iğ i b i l indiği ; bu ün­van ın daha çok Bursa Sancağ ı'nda kul lan ı ld ığ ı ; sonradan l l . Murat'a da veri ld iğ i göz önüne a l ı n ı rsa , Bursa Sancak beyi ola­rak görev yapt ığ ı çok olasıd ı r.

Olas ı l ı kla Bursa Sancak Beyi iken , ağabeyi Süleyman Pa­şa'n ın maiyetinde Rumel i fet ih lerine katı lm ıştır . Süleyman Pa­şa'n ın Çorlu'da bir sürek avı s ı rasına 1 359'da ölümünden sonra

üç yı l kadar ( 1 359-1 362) Beylerbeyi olarak Rumeli fetihlerine

devam etmiştir. Ancak bazı kaynaklar oğlu Süleyman Paşa'n ın

. beklenmedik ölümüne çok üzülen ve çok yaşl ı olan Orhan Bey­

'in son günlerini inzivaya çeki l ip sessiz geçirdiğin i , devlet idare-

sini oğlu Murat Bey'e b ı raktı ğ ı n ı yazarlar. Aş ı kpaşazade ise Or­

han Bey' in Süleyman Paşa i le ayn ı y ı lda öldüğünü bi ld irmekte­

dir.

263

www. tutkuyayinevi. com

SALTANATI: 1 362'de Orhan Bey ö lünce , kend isi Rumeli'de bir muharebe ortamında iken , Bursa ah i lerin in kararıyla, hü­kümdar i lan edi lmiş ve Bursa'ya çağr ı lm ışt ır . Murad Bey tahtına geçtikten hemen sonra Aşıkpaşazade'n in deyişiyle kendi viiaya­tinden ve Karesi'den eyi leşker cem edip hemen Rumeli'ye dönme hazırl ı ğ ı yapmaya başlam ıştı r. Fakat komşu devletler ve diğer düşmanlar bu hükümdar değişikl iğ inden faydalanmak için hemen harekete geçmişlerd ir. Bizansl ı lar Çorl u , Surgaz ve Mal­kara'yı geri a lmışlard ı r. Kısa bir zaman önce Osmanl l lara katıl­mış olan Ankara'n ın Ahi leri şehirlerinden Osman l ı ka le muhafız­Iarın ı kovmuşlard ı r. Büyük şahzade ib rah im ayaklanm ıştır. Bi­zansl ı lar, anne tarafından VI . Yann is Kantakuzenos'un torunu olan ve imparator V. Yannis Palaiologos'u n k ız ıyla n işan l ı olan küçük şehzade Hal i l ' i k ışkırtarak ağabeyin i n hükümdarl ığ ın ı ka­bul etmemesine neden olmuşlard ı r.

Karamanoğul ları da Osmanl l lara hücum için ordusunu ha­zırlamaktayd ı .

Murad Bey önce deneyiml i kom utan lar, u lema mensupları ve diğer i leri gelenler i le b ir görüşme yapm ış ve bu sorunların hepsine o yı l çare bulmuştur. Önce Ankara'ya hücum edip kale­yi ve şehri el ine geçirmiş ve bozguncular ı e l im ine etmiştir. Son­ra Sultan Höyüğü (Eskişehir) a lm ış ve Bursa'ya dönüp biraz daha savaş hazırl ı ğ ı yap ıp yapamadan Karamanoğu lları üzeri­ne yönelmiştir. Tarihçi Şükrul lah' ı n deyimiyle Karaman Beyi de i leri gel ip iki ordu karş ı laşt ı lar . . . Karg ı la r k ı rı l d ı , k ı l ıçlar çentik çentik , kalkanlar paramparça oldu . Kiş i ler güz yaprağ ı gibi dö­küldü . . . Karamanl ı lar çarisinden Varsak, Tatar ve Türkmenden sayısız kişi ler toprağa düştü . . . Karaman Beyi takımları n ı , ağ ır­l ıkların ı b ı rakıp kaçtı .

Bu s ı rada Eskişehir ve Bi lecik taraflar ında ayaklanma hazır­l ı kları içinde bulunan kardeşleri ib rah im ve H al i l ' i yakalatt ırd ı ve boğdurdu .

264

Türk Devletleri

O zamana kadar devlet göreneğine göre beylerbeyl ikleri ve sancak beyl ikleri hükümdarı n kardeşlerine veya oğul lar ına ve­ri lmekteydi . Fakat Murat Bey kardeşlerin i bağdurduğu ve çocuk­ları da çok küçük yaşda olduğu için hanedan d ış ı atamalar yapmak zorunda kald ı : La la Şahin Paşa beylerbeyi ünvan ı i le ordu komutan ı ; Bursa Kad ıs ı Genderel i (Çandarl ı ) Kara Hal i l Hayreddin' i de "kad ı-asker" olarak atad ı .

Anadolu'da durumu dengel i hale soktuktan sonra 1 . Murat Rumeli 'ye hemen 1 36 1 'de dönüp Bizansl l ları n tekrar el lerine geçirdikleri Lüleburgaz ve Çorlu 'yu yeniden eline geçird i . 1 . Mu­rat Lüleburgaz'da bir savaş meclisi toplad ı ve burada Edirne'n in al ınmas ı kararlaşt ı rı ld ı . Hacı i i-Beyi ve Gazi Evrenos idaresi al­tında akıncı kol ları Malkara , Keşan , i psala ve Dirneteka doğru­su üzerinde i lerleyip hem buraları ele geçirip hem de Balkanlar­dan yard ım gelmesin i önledi ler. Lala Şahin Paşa kamutasında Osmanl ı birl i kleri b i r karmaş ık B izans-Bulgar ordusuna karşı Sazl ıdere Savaşı 'nda gal ib iyet kazan ıp ; Edirne'nin feth ine yol açtı . Böylece 1 . Murat Bizans' in Trakya'daki merkezi ve impara­torlukta üçüncü büyük şeh ir olan Edirne'yi (Adrianople) 1 362'de ele geçird i .

Balkanlar'da gen işleme startej isi uygulamak ve bunun daha kolay başarı lmas ı n ı sağ lamak için Ed irne'yi devletin ikinci baş­kenti olarak seçti . Edirne , istanbul ile Tuna yal ı ları aras ındaki yolda en güçlü kaleyd i ; B izans başkenti ve Balkan Dağlarından giden yolun önemli menzi l i olarak bu yolu kontrol etmekteydi ve Bizans' ın Balkanlardaki ordu ve idari merkezi id i . Edirne yeni kurulan Rumeli Beylerbeyl iğ i 'n in de merkezi oldu .

Bu stratej ik avantaj ı n ı kul lanan ı . Murat 1 363'de F i l ibe (Phil ippolis/Piovd iv)'i ve Gümülcine'yi de el ine geçirip istanbul'a hem çok önemli verg i gel i ri , hem de hububat, pirinç gibi yiyecek maddeleri sağlayan ana yol lar ın geçtiği Meriç ı rmağ ı vad isini idaresine ald ı . Bu ayn ı zamanda Bulgar Çarı John Aleksander'a

265

www. tutkuyayinevi. com

Bizans aleyhinde Osmanl ı lara destek sağlaması için bir baskı yolu oldu .

Artık hedef Bizans deği l Balkanlar olmuştu . Bu yeni stratej ik durum Bulgar, Bosna, S ı rp, Macar ve Eflak devletlerini etkiledi ve Papa V. Urbanus' ın teşvikiyle yeni bir bağdaş ıkl ı k kuruldu . H ı ristiyan devletlerin birl iklerinden oluşan .ve Macaristan Kıral ı 1 . Layos komutanl ığ ında b i r Haçl ı ordusu topland ı ve 1 364 yazın­da bu ordu Balkanlar üzerinden Meriç vad is ine in ip Meriç ı rmağı kanarından ilerlemeye başlad ı . Bu s ı rada ı . Murat Anadolu'da Bursa'da devlet reformları i le uğraşmakta id i .

Lala Şahin Paşa Edirne'yi korumak niyetiyle orada kal ıp Ha­cı i i-Beyi kamutas ında bir süvari birl iğ in i keşfe gönderd i . Haçl ı­lar zaferlerinden emin o lup Meriç k ıy ıs ı nda rahatl ı k içinde kampta bulunmaktayd ı lar. 26 Eylü l 1 364'de Hacı i l-bey' in birliği gün ağarı rken aniden bir baskın hücumuna geçip bu Haçl ı kuv­vetini paniğe kaptı rd ı ve binlerce Bu lgar, S ı rp , Boşnak, Macar ve Emrıkl ı Haçl ı asker öldürüldü veya Meriç'te boğuldu . Osmanl ı tarihçileri bu müthiş baskın ı S ı rp S ınd ı ğ ı olarak anmaktad ırlar.

1 366'da Savoy Kontu olan Amedeus, yak ın akrabas ı olan Bizans imparatoru V. Yannis Pala iologos'a destek sağlamak için denizden küçük bir Haçl ı seferine g i rişti . Venedik'ten 1 5 ka­d ı rga i le ayrı l ı p Konstantinopolis'e g itmekte iken Çanakkale Bo­ğazı ağzında bulunan ve 1 2 y ı l önce Osman l ı lar tarafından Trakya'da ele geçiri l ip yerleşke kuru lan i lk kent olan Gelibolu'ya hücum edip 1 . Murat kale garnizonuna zaman ı nda yard ım sağ­layamad ığ ı için bu şehri el ine geçird i . Bu stratej ik kale böylece 1 O yı l Latin-Bizans idaresinde kal ı p ancak 1 377 sonunda yine Osmanl ı lar tarafından geri a l ı nd ı .

1 . Murat Bursa'dan Katalan Para l ı Askerler B i rl iğ i kal ı ntıları el inde bulunan Karabiga'yı kuşatıp ald ı ktan sonra Rumeli'ye geçerek bir müddet Dimetoka ve Edirne'de oturdu ve bu kentle­rin imarı i le uğraş ıp buralarda b irer saray ve cami i yaptırd ı .

266

Türk Devletleri

1366-1 368'de Bulgarları n e l inde olan Kızı lagaç, Yanbolu , l hti­man , Samakov, Aydos ve Süzebolu kentleri ve Bizans idaresin­de olan Hayrabolu , P ınarh isar, Vize ve Kırklarel i Osmanl ı lar el i­ne geçti . Bulgar K ıra l ı ivan Şişman ü lkesin in önemli bir kısm ı n ı kaybetmiş oluyordu . 1 368'de k ı z kardeşi Prenses Mara'yı 1 . Mu­rat'la evlendirdi ve Bulgaristan' in Osmanl ı lar ın yüksek egemen­liği altı nda bulunan bir vasal ü lke olma statüsünü kabu l etti .

1 371 'de S ı rps ınd ığ ı Savaş ı 'n ı n intikamın ı almak isteyen Sırpları Çirmen Savaş ı 'nda yendi . Ayn ı y ı l Istanbul'un yakın ı nda bulunan Çatalca ele geçiri ld i . Osmanl ı s ın ı rları S ı rp Despotlu­ğu'na dayanmıştı . 1 374'te S ı rp Despotu Lazar i le yapı lan bir an­laşma i le y ı l l ı k verg i vermek suretiyle S ı rbistan ' in Osmanl ı lar yüksek egemenl iğ i alt ında bir vasal ü lke olması kabul edi ld i .

Bu gelişmeler Bizans' ı da yakından etki lemişti . Bizans Impa­ratoru V. Yannis Pala iologos ı . Murat i le müzakerelere girerek 1 373 başlarında bir an laşma yap ıp Bizans Imparatorluğu'nun yı l l ık verg i ödeyerek Osmanl ı lar yüksek egemenliği altında bir vasal ülke olmas ı n ı kabul etti . Böylece Osmanl ı ların Rumeli 'ye geçip yerleşmelerinden 20 y ı l sonra Balkanlar'da bulunan üç devlet de (Bizans , Bulgaristan ve S ı rbistan) Osman l ı ların yük­sek egemenl iğ in i kabul etmiş oluyordu .

Bizansl ı larla yap ı lan anlaşmaya göre Bizans Imparatoru Os­manl ı Sultan ı isted iğ i zaman imparatora yak ın bir komutan al­tında asker de gönderecekti . Böylece Mayıs 1 373'de Bizans Imparatoru Anadolu'da ı . Murat' ı n Çandaroğul ları 'na karş ı açtığ ı bir savaşa katı lmak zorunda kald ı .

SAVCI BEY ISYANI : 1 . Murat b u seterde iken "taht veki l i " olan oğlu Savcı Bey b ir şehzade ayaklanması başlattı . Gerçek­te bu Osmanl ı şahzadesin in ayaklanması Istanbul 'da Bizans Imparatorluğu için imparator adayiari aras ındaki taht kavgaları­n ın bir uzantıs ı id i . ı . Murat 1 373de yan ına vasal hükümdar olan Bizans imparatoru V. Yann is Pala iologos i le birl ikte bir Anadolu

267

www. tutkuyayinevi. com

seferine çıkmıştı . Konstantinopolis'deki büyük oğlu Andronikos küçük kardeşi Manuel ile taht için rekabet hal inde id i . Babasının başkenten ayrı lmasından istifade eden Andron ikos bir komplo yap ıp imparatorluğunu i lan etti . Bu ayaklanma eylemine her ne­dense daha 1 4 yaş ında olan Osmanl i şehzadesi Savcı Bey de katı l ı p Rumeli 'de babası ı . Murat yerine hükü mdar olduğunu i lan edip kendi ad ına hutbe okuttu .

1 . Murat, komutas ı altındaki Osman l ı güçleri i le hemen Ru­mel i 'ye geçti . Şehzade Savcı Bey ve Bizans l ı gaspçı Androni­kos'un komutası alt ında bulunan b irl iklerle Istanbu l yakın larında "Apikridium" mevkinde bir çarp ışma yap ı ld ı ve 1 . Murat idaresin­deki ordu Savcı Bey ve Andronikos'un ordusunu dağıtt ı . Savcı Bey Dimetoka'ya kaçtı ve orada yakaland ı . Babası Savcı Bey isyan ından çok etkilendiği için , önce onun gözlerine mi l çektir­me cezası uygulattı . Feridun Bey Münşeati terimiyle Savcı Bey "nur-ı basıradan mechur (görme ış ığ ından yoksun)" ed i ldi .

Ayn ı ceza Bizans Imparatoru V. Yann is tarafı ndan asi oğlu­na da uyguland ı . Fakat tarihçi ler Bizans imparatoru'nun bu ce­zayı daha hafif bir şekilde uygulay ıp oğ lunun gözlerine kızgın sirke döktürüp yarı kör ettiri ld iğ in i b i ld i ri rler. ı . Murat oğlunu kör etiird ikten sonra öfkesin i yenemeyip sonradan Bursa'da bulu­nan Savcı Bey'i boğdurarak idam ett ird i . Bursa dolaylarında başlayıp orada biten Savcı Bey öyküsü sonradan ş i i r ve roman­lara konu olmuş bir traj ik vaka oldu .

El l i yaş ında iken 1 376'da ı . Murat Bursa'ya döndü ve savaş­s ız geçen 5 yı l ı orada sarayında geçird i . 1 38 1 'de oğlu Yı ld ırım Bayezid i le Germiyanoğul ları Beyi Süleyman Şah' ı n kızı Devlet Hatun i le evlendird i . Germiyanoğul ları çeyiz olarak Kütahya, Si­mav, Tavşanl ı , Emet kentlerin i Osmanl ı la ra verd i ler ve Süley­man Şah Kula'ya çeki ld i . Bursa'da yapı lan görkeml i düğüne ko­nuk olan Harnitoğul ları Beyi Hüseyin Bey ve elçisiyle görüşen 1 . Murat 80 b in altı n karş ı l ığ ında Akşeh i r, Ya lvaç, Beyşehir, Sey-

268

Türk Devletleri

dişehir, Karaağaç, Eğ i rd i r ve Isparta'yı sat ın ald ı . Bu siyaset so­nucu Osmanl ı k ısa zamanda Karamanoğul ları i le karş ı karş ıya geld i . Böylece 1 . Murat "Su ltan" san ıs ıyla an ı lmas ı gerektiren bir güce ulaştı .

1 . Murat saltanatı n ı n 1 38 1 'i izleyen yı l larında Anadolu beyl ik­lerinden Candaroğu l lar ı 'n ı içten zayıflatmayı ve Akdeniz'de güç­lü Venedik devleti i le barış ı k kalmayı güden bir stratej i uygular­ken Balkan s ın ı rlar ı ndaki akı ncı beylerin i ve ordu komutanların ı Balkan feth ine devamla görevlendird i .

Gazi Evrenos Bey idaresindeki akıncı kolu daha önce kay­bedi len Gümülcine'yi e l ine geçi rd ikten sonra Batı Trakya ve Makedonya'ya yöneld i . Balaban Bey Sofya'yi , Yahşi Bey Niş'i ele geçird i . Ak ı nc ı lar Vardar ve Struma nehirlerin in vad i lerin i ta­kip etti ler ve hemen sonra Vezir Çandarl ı Hayreddin Paşa ise Batı Trakya'da Kavala , Drama, Zihne, Serez ve Bizans'in ikinci büyük şehri olan Selan ik' i a ld ı . Kara Timurtaş Paşa lştip ve Ma­nastır ve Hayredd in Paşa Ohri'yi ele geçirip Arnavut sorunlarına müdahele edi lmeye başland ı . Buralara Anadolu'dan yeni göç­men Türkmenler naki l ed i lerek Balkanları n Türkleşmesi konu­suna da eği l i nd i .

KARAMANO�ULLARI ILE SAVAŞ: 1 . Murat 60 yaş ın ı Bur­sa'da geçirmekte i ken bu sefer de damad ı Karamani l Alaeddin Bey'le uğraşmak zorunda kald ı . Alaeddin Bey 1 386'da Osmanl ı s ın ırların ı çiğneyip Osman l ı idaresine 1 381 'de geçen Beyşehir' e saldırd ı . Bunun uzerine ı . Murat büyük bir ordu i le Karamanl ı merkezi Konya üzeri ne yürüdü . Alaeddin Bey' in af d i lernesini ve barış öneri lerin i kabul etmed i . Osmanl i ve Karaman i l ordular ı Konya şehri yak ın lar ında b i r çarp ışmaya girişti ler. Alaeddin Bey yeniidi ve Konya kalesine kapand ı . Fakat Osmanl ı ordusu kale­yi kuşatıp çok geçmeden a l ıp kenti fet etti ler. 1 . Murat' ı n kızı ve Alaedd in Bey' in kar ıs ı Netise Melek Hatun babas ı huzuruna çı­kıp kocas ın ı n affı n ı d i led i . Oğluna karşı çok haşin davranmış

269

www. tutkuyayinevi. com

olan ı . Murat, damad ına karş ı çok bağ ışlayıcı davrand ı ve onun hayatın ı bağ ışlayıp Bursa'ya döndü.

KOSOVA MEYDAN MUHAREBESI VE ÖLÜMÜ: Osmanl ı devlet idaresi bu s ı rada öneml i bir değişme geçird i . Çandarl ı Hayreddin Paşa hastalanarak 22 Ocak 1 387'da öldü ve yerine vezirl iğe oğlu Çandarl ı Al i Paşa atand ı . O zamana kadar tek bir vezir varken , Karaman seterinden sonra bu seterde çok gayreti görülen Kara Timurtaş Paşa'ya da vezir payesi veri ld i . Böylece Çandarl ı Ali Paşa da vezir-i azam payesin i a ld ı .

1 388de Balkanlarda yeni bir gai le ortaya ç ıkt ı . O zamana kadar vasal devlet hükümdan olan S ı rp Despotu Lazar ve Bos­na Kral ı Tvrtko, H ırvat prensleri i le Arnavutluk prensleri arasın­da bir H ıristiyan bağdaşıkl ı k cephesi kurdular . Amaçları yen i bir Haçl ı Ordusu kurup, Osmanl ı Devleti 'n i Balkanlar'dan çıkarmak­t ı . Bu cephen in kurduğu ordunun i lk başarıs ı 1 388 Ploşnik'te küçük bir Osman l ı akıncı birl iğ in i bozguna uğratmak oldu . Bun­dan cesaret alan Macarlar, U lahlar ve hatta bir Osmanl ı uyruğu konumlu Bulgarlar da bu cepheye katı ld ı .

1 389'da yeni Vezir-i Azam ünvan l ı Çandarl ı Al i Paşa kornu­tas ında 30 bin kişi l ik bir kuvvet ile Rumel i 'de setere başlad ı . Bu kuwet başarılar elde edip Tırnova ve Sumnu'yu ald ı . Bu s ırada 1 . Murat Anadolu'da beylerden ve ahal iden yeni bir ordu kur­makla meşgul olmakta idi ve çok gecmeden Rumel i 'den de yeni takviye alan bu ordusu ile Bu lgaristan'a g i rd i . Bunun üzerine Bulgar Kral ı Şişman H ıristiyan bağdaş ıkl ı kdan ayrı l ı p teslim ol­du . Ordunun bir kısm ı Tuna boylar ına yönel i p stratej ik N iğbolu ve Si l istre kalelerin i ele geçird i . Haziran sonuna doğru büyük Osmanl ı ordusu Kratova'da toplanmaya başlad ı ve burada ı . Murat başkanl ığ ında b i r harp mecl is kuru lup bağdaş ı kl ı k ordusu üzerine yürüme kararı veri ld i . Şehzade Beyazid , Şehzade Ya­kup ve diğer deneyiml i komutanlara görev bel irti lerek bir muha­rebe plan ı hazırland ı .

270

Türk Devletleri

28 Haziran 1 389'da Haçl ı Ordusu i le Osmanl ı ordusu Üs­küp'ün kuzeyinde Kosova Ovası 'nda büyük bir meydan muha­rebesine girişti ler. 1 . Kosova Savaşı olarak adland ı rı lan bu mu­harebede Osmanl ı ordusu i le H ı ristiyan S ı rp, Bosna, Eflak, Ma­car ve H ırvat bağdaş ı kl ı k ordusu sekiz saat süren bir çarp ışma­ya girişti ler. H ı ristiyan ordusu sonunda büyük bir bozguna uğra­dı. Muharebe bitti kten sonra veya muharebe s ı rasında 1 . Murat, Sırp Milo i Obi l ic tarafı ndan hançerlanerek şehid edi ld i . Böylece ı . Murat harp s ı rası nda öldürülen tek Osmanl ı Sultan ı oldu .

B i r ölüm kal ı m savaşı hal ine g i rmiş olan çarpışma ve hü­kümdara su ikast olayı Türk/Osmanl ı ve yabancı kaynaklarda çok farkl ı şeki l lerde anlatı l ı r:

Birçok Türkçe kaynakta ı . Murat geleneksel olarak savaş alan ın ın dolaşı rken S ı rp Despotu Lazar' ı n damad ı olan yaral ı Milos'un hançerine hedef o lmuş; otağ ına götürü lmüş; ama kur­tarılamayarak ölmüştür.

Feridun Bey Münşeat ad l ı eserinde Milos'un Müslüman ol­mak istediğ i nedeniyle ı . M u rat'a yaklaş ıp yeninde saklad ığ ı hançerle onu kalbinden vurduğunu bi ldirir.

Dimitri Kantamir ise tarih inde ı . Murat' ın Kosova savaş meydan ın ı gezerken yerdeki ölü lerin çoğunun tüysüz del ikanl ı­lar olmas ın ın nedenin i sorduğunu ; vezirin kendisine "Padişah ım zaten zafer bundan dolayı bizim olmuştur" dediğini ; 1 . Murat' ı n ise bu harp meydan ı nda öldürüldüğü hakkında önceki gece gördüğü bir rüyayı an latmaya başlad ığ ı n ı ; bu s ı rada civarda ya­ral ı bulunan bir H ı ristiyan askerin bu konuşanlar kişi leri n padi­şah ve vezi ri olduğunu aniayı p onlara hücum edip 1 . Murat' ı n karnma hançerin i saplad ığ ı n ı nakleder.

Yabancı kaynaklardan özel l ikle S ı rp anlat ımiarına göre, ise bir S ı rp ası lzadesi olan M i los'un görüşme talep ettiğ i ; bunun ka­bul edi l ip serbestçe maiyeti i le birl i kte ı . Murat' in atağ ı nda huzu-

27 1

www. tutkuyayinevi. com

runa çıktığ ı ve onun üzerine atı l ı p onu hançerleyip öldürdüğü yazı l ı r.

Bu olayla i lg i l i elde bulunan zaman ına ait tek b ir yaz ı l ı belge ise, Bosna Kral ı ı. Tvrtko'nun Floransa Senatosu'na gönderdiği 20 Ekim 1 389 tarih l i bir mektuptur. Bu mektuba göre muhabe­renin başlarında S ı rp ağ ır süvari lerin in b ir hücumunda 1 2 kişi l ik bir grup Osmanl ı ordusunu yarmayı başarm ış ve bu 1 2 soylu süvariden biri ı. Murat' ı öldürmüştür.

Bu kaynak karış ıkl ığ ı dolayıs ıyla hala gizemin i koruyan bu suikast olayı nası l olursa olsun , Şehzade Beyazid' in muharebe sahasından çağrı l ı p otağda Sultan i lan ed i l ip kendis ine biat edil­mesi ; yakalan ıp esir düşen S ı rp Despotu Lazar' ı n ve yakın ları­n ın "'mukabeleyi-misil" olarak öldürü lmesi 1 . Murat' ı n muharebe tam olarak bitmeden bir suikasta uğrad ığ ı n ı açı kça göstermek­tedir.

1 . Murat' ın cenazesi , saltanat savı güder gerekçesiyle Koso­va'da yeni padişah 1 . Bayezid emriyle boğu larak öldürü len oğlu Yakup Bey'in cenazesiyle bir l ikte Bursa'ya getiri ld i ve Çekirge'­deki türbesine gömüldü . Cenazenin sağ l ı kla nakl i içi n , iç organ­ları atağ ın ın bulduğu yerde Kosova'da defın edi lmişti r. Türkler ve islam dünyasında 1 . Murad'a Hüdavendigar lakabı i le kutsal­l ı k derecesinde sayg ı beslenmesine başlanm ışt ır . Böylece Ko­sova'da hala bulunan iç organların ı n defı n ed i ld iğ i yer "Meşhed-i Hüdavendigar" ad ı ile ve Çekirge'de bu lunan ı . Murad türbesi birer ziyaretgah olmuştur.

SALTANAT DÖNEMININ DE�ERLENDIRMESI : 1 . Murat Osmanl ı tarih inde i lk Sultan lakabı i le tan ı nan hükümdard ı r. 27 y ı l l ı k saltanatı s ı �asında Anadolu ve Rumel i 'de 37 önemli muha­rebe yapmış ve bunlardan hepsini zaferle sonuçland ı rm ışt ır.

272

Türk Devletleri

Şahsi karakterlerine gel i nce tarihlerde "orta boylu , uzun bo­yunlu, değ irmi çehrel i , seyrek dişl i , koç burunlu , şahin bakışl ı " olarak betimlenmişti r.

Az ve güzel konuşmas ı , cengaverl iğ i ve ava düşkünlüğün­den söz ed i lmişti r. Katı l d ığ ı savaşlarda çarpışmalar başlama­dan önce ordusuna yaptığ ı ateşl i mora l verici söylevler hala ri­vayet edi lmektedir . Neşrl Tarih inde 'Atas ı gibi hayır sahibi id i . Cemi ömrünü gazaya sarfetmişti r. Osmanoğul larında bunun et­tiği gazayı hiçbir padişah etmemişti r. Dahi avı gayet sever idi ve nice bin altı n ve gümüş ha lka l ı itleri vard ı . Doğanları yine öyle idi' deni lmekted i r.

Yabancı kaynaklar ondan "kibar şövalye" olarak bahseder­ler. Müneccimbaş ı Tarih i ise adaletinden , iyi l ikseverl iğinden ve merhametinden söz eder.

Öldükten sonra sanki kutsa l l ığa yükseltilmiştir ancak zama­nında pek d indar olmad ığ ı hakk ında bazı ipuçları bulunmakta­dır. Dimitri Kantemir tarih i Bursa kad ıs ı n ı n bir özel davada 1 .

Murat' ın şahitl iğ in i cemaatle birl ikte namaz kı lmaması nedeniyle

kabul etmediğ in i h ikaye eder. Ancak Ahi ler aras ında en yüksek mertebeye ulaştığ ı , yaptı rd ı ğ ı bir vakfıyenin kitabasinde "Ahiler­

den kuşand ığ ım kuşağ ı Ahi Musa'ya kendi el imle kuşattım"

cümlesinden ç ıkart ı labi lmekted ir.

Hayırları i le i l işk i l i olan 1 385 tarih l i Vakfıye belgesi Arapça olarak el imizde bulunmaktad ı r. Bursa'n ın Çekirge semtinde Hü­davendigar Camii ve imaret, medrese, misafırhane, türbe ve kapl leayı kapsayan kül l iyesi vard ı r. Ayrıca Bursa H isarı 'nda Hi­sar Cami i , Bi lecik ve Yen işehir'de cami i ler ve zaviye ve annesi ad ına iznik'te bir imaret yaptı rm ıştı r.

Osmanl ı devlet idaresi ı . Murat döneminde küçük bir beyl i k idaresinden b i r Su ltan l ı k idaresi şekl ine dönüştürülmüştür. 1 . Murat döneminde 'Devlet hükümdar ve sütalesin in ortak mal ı -

2 7 3

www. tutkuyayinevi. com

d ı r. ' anlayışı kalkm ış yerine 'Devlet hükümdar ve oğul ların ın or­tak mal ıd ı r. ' anlayışı gelmiştir. Edirne'n in Osman l ı lar el ine geçi­ri l ip ikinci bir başkent durumuna geçiri lmesi ı . Murat döneminde başlamış, Rumeli Beylerbeyl iği kuru lmuş ve bu Osmanl ı devle­tin in bir Balkanlar ve Avrupa devleti olduğu gerçeğ in i vurgula­mıştı r. Vezirlerin sayısı artmışt ı r. Divan üyelerin in sayısı artırıl­mışt ır. Devletin mali bünyesi ortaya ç ıkartı lm ış ve Defterdarl ık makamı oluşturulmuştur. Çağ ın ı n en i leri profesyonel askeri or­ganizasyonu olan Yeniçeri ocağ ı kuru lmuştur.

274

Türk Devletleri

FATiH SULTAN MEHMED l l . Mehmed veya Fati h Su ltan Mehmed , yedinci Osmanl ı

padişah ı . Divan edebiyat ında Avnl mahlas ın ı kul lanmışt ır. Sul­tan l l . Murad ve Hüma Hatun 'un oğludur. lstanbul'u fethetme­sinden sonra Ebu : 11-Feth (Fethin Babas ı ) ve daha sonraki as ı r­larda Fatih lakabıyla an ı lm ıştır.

Ayrıca döneminde Avrupa'da Büyük Türk (Grand Turco) ola­rak da zikredi lmiştir. istanbul 'un feth i , Orta Çağ' ın sonu Yeni Çağ' ın başlangıc ı olmuştur. Bundan dolayı Fatih , "çağ açan hü­kümdar" olarak da tan ın ı r.

Istanbul 'un fethinden sonra Kayser-i Rum (Roma imparato­ru) unvan ın ı da kul lanmaya başlam ıştı r. Istanbul 'un feth iyle 1 000 yı l l ı k Doğu Roma (Bizans) imparatorluğu son bulmuştur. Fatih , çıkard ığ ı yasalarla devleti öneml i ölçüde yeniden biçim­lendirmişti r.

27 Receb 835 (30 Mart 1 432) Pazar günü şafak vaktinde, devletin başkenti olan Edirne'de, 1 1 . Murat' ın dördüncu oğlu ola­rak dünyaya geld i . Annesi Hüma Hatun , tarihçi Babinger ve ya­zar Lord Kinross'a göre gayrimüsl im bir köledir. Yine Babinger'e

275

www. tutkuyayinevi. com

göre, ölümünden sonra Acem efsanelerindaki cennetkuşu hü­madan esinlenilerek Hüma Hatun olarak adland ı r ı lm ışt ır.

Mehmed iki yaş ına kadar Edirne'de kald ı ktan sonra 1 434'te sütninesi ve küçük ağabeyi Alaeddin Al i i le b i rl i kte 1 4 yaşındaki büyük ağabeyi Ahmed' in Rum sancakbeyi olduğu Amasya'ya gönderi ld i . Burada ağabeyi Ahmed'in erken yaşta ölmesi üzeri­ne Mehmed altı yaş ında Rum sancakbeyi o ldu ( inalcık'a göre şüpheli ) . Diğer ağabeyi Alaeddin Ali ise Manisa'da Saruhan san­cakbeyi oldu. iki y ı l sonra babaları l l . Murat' ı n ta l imatıyla iki kar­deş yer değiştirdi ler ve Mehmed Saruhan sancakbeyi oldu.

Mehmed' in eğitimi için babas ı çeşitl i hocalar görevlendirdi . Ancak zeki olduğu kadar h ı rç ın bir çocuk olan Mehmed' in eği­ti lmesi kolay olmad ı . Sonunda babas ı heybetl i ve otoriter bir al im olan Molla Gürani 'yi görevlendird i . Aniatı lana göre Murad , Gürani 'ye bir değnek vermiş ve Mehmed itaatsizl ik ederse kul­lanmasın ı söylemişti . Molla Gürani Mehmed'e, dersini d ikkate al­mayan bir öğrencinin hacas ı tarafından dövülmesi ile i lg i l i edebi b i r cümleyi inceletmiş, Mehmed durumun ciddiyetin i kavrayarak eğitimine önem vermeye başlamışt ır.

Şahzade Mehmed'in medrese kökenl i hocaları n ı n yan ı s ıra bilgi edindiği Batı l ı şahsiyetler de bu lunmaktayd ı . Saruhan (Ma­nisa) sarayında italyan hümanisti Anconal ı C i riaco ve saraydaki başka ita lyanlar onun Avrupa tarih i i le Antik Yunan fi lozofların ın hayatlarıyla i lg i l i kitaplar okumasına önayak o lmuştu . Bu durum Şahzade Mehmed'e çok-kültürlü lük kazand ı rm ıştı r. Topkapı Sa­rayı arşivinde bulunan l l . Mehmed' in şahzadel ik yı l ları na ait olan karalama defterinde Latin harfleri , Arap harfleri , Roma büstlerini and ı ran insan çizimieri ve Osmanl ı figürleri bu lunmaktad ır. Ay­rıca Fatih Sultan Mehmed'in Arapça ve Farsça'n ı n yan ı s ı ra La­tince, Yunanca ve italyanca b i lmesi bu dönemdeki münasebet­lerine dayand ır ı lmaktad ır .

276

Türk Devletleri

TAHTA ILK ÇIKIŞI : l l . Murat 1 443 yazı nda Karaman beyi lb­rahim'i Anadolu'da yeni lg iye uğrattıktan sonra Ekim ayında Edir­ne'ye döndüğünde Hunyadi Yanoş, Macar Kral ı Ladislas ve S ı rp Despotu Yorgo Brankoviç önderl iğinde bir Hristiyan ordusunun Tuna'n ın güneyindeki Osmanl ı toprakların ı isti la etmeye başla­d ığı haberin i ald ı . Ayn ı dönemde Amasya'dan Şehzade Al i 'n in öldüğü haberi geld i .

Iki ağabeyin in erken yaştaki ölümleri sonucu Mehmed tahtın varisi oldu . Murat H ı ristiyan ordusunun 25 Ara l ık'ta Iziadi'de durdurulmasın ın ard ı ndan başlayan müzakereler sırasında Meh­med'i Manisa'dan Edirne'ye getirtti . 1 2 Haziran 1 444'te Edirne'de Macarlarla antlaşma yaptıktan bir ay sonra oğlu Mehmed' i Edir­ne'de Sadrazam Çandarl ı Hal i l Paşa denetiminde "kaymakam" olarak b ı rakarak Hamidi l i toprakların ı işgal eden Karamanl l ların üzerine yürümek üzere Anadolu 'ya geçti ve Karamanl ı lar'la Ye� nişehir'de bir anlaşma yaptı .

Yenişehi r'den ayrı ld ı kran sonra Ağustos ayında Mihal iç'te yeniçeri ağası H ız ı r Ağa ve d iğer beylere tahttan oğlundan yana resmen çeki ld iğ in i duyurdu ve ordusu Edirne'ye dönerken ken­disi Bursa'da kald ı .

l l . Murad ' ı n 1 444 yazında doğuda ve batıda barış ı sağlad ı­ğını düşünerek tahttan çeki lmesi Edirne'de bir otorite boşluğu yaratarak devleti buhrana sürükled i . D ış siyasette ihtiyatl ı dav­ranmayı tercih eden Sadrazam Çandarl ı Hali l Paşa ile Mehmed'­in etrafında toplanmış olan Şahabeddin , Zağanos, Turahan pa­şalar aras ında rekabet baş gösterd i . Bu rekabet 1 444-1 453 yı l ­ları aras ında Osmanl ı Devleti 'nde yaşanan başl ıca pol itik ge­lişmelerin beli rleyici etmenlerinden biri olmuştur.

Ağustos baş ı nda Kral Ladislas' ı n Osmanl ı larla yapı lan barı­şı geçersiz sayarak yeni b ir Haçl ı Seferine çıkacağ ın ı i lan et­mesi başkent Edirne'de paniğe yol açtı ve halk şehri terk etme­ye başlad ı . Konstantinopolis'te Rumların himayesinde olan ve

277

www. tutkuyayinevi. com

Osmanl ı tahtında hak iddia eden Orhan Çelebi de bu dönemde Çatalca yakın larinda inceğiz'e ve Dobruca'ya geçerek bir isyan g irişiminde bulundu. Bu giriş im Şahabedd in Paşa tarafından ön­lendi ve Orhan Çelebi Konstantinopol is'e kaçtı .

Ayn ı dönemde başkentte kendin i H u rufi l i k taraftarların ın el­çisi olarak tan ıtan b ir i ran l ı hal ktan epey yandaş toplam ıştı . Mehmed de iran i t n ın öğretisine i lg i duymuş ve koruması altına . alm ışt ı . Ancak Müfti Fahreddin ve Sadrazam Hal i l Paşa'n ı n bu duruma tepki göstermesi üzerine Mehmed çok geçmeden des­teğini çekmek zorunda kalmış ve sonunda başkentte bir Hurufı katl iamı yaşanmıştı . Bu s ı rada şehi rde ç ıkan yang ı nda bedes­ten ile birl ikte 7.000 ev kü l o lmuştu .

Eylül ayı sonları nda Kral Ladislas önderl iğ indeki H ı ristiyan ordusu Tuna'yı aşarak Edirne'ye doğru yürü rken b ir Venedik fı­losu da Çanakkale Bağazı 'n ı kapatt ı .

Sadrazam Hal i l Paşa'n ın çağrıs ıyla l l . M u rat Anadolu Hisa­rı 'n ın bulunduğu noktadan Rumeli 'ye geçerek Edirne'ye geldi ve 1 0 Kasım 1 444'te h ı ristiyan ordusunu Varna'da ağ ı r bir yeni lgi­ye uğrattı .

Varna Savaşı s ı ras ında ve sonras ı nda Mehmed tahttan çe­ki lmemişse de fi i len padişah l l . Murad't ı . Zağanos ve Şahab­eddin paşalar genç padişah ın otoritesi n i güçlend i rmek için Mehmed' i Varna Savaş ı 'na götürmek istemişler ama Sadrazam Hal i l Paşa buna mani olmuş ve onlara karş ı l l . Murad'a gerçek padişah muamelesi yapmıştı . Ancak l l . Mu rad savaştan sonra oğlunun konumunu Konstantinopolis'teki Orhan Çelebi 'ye karşı zayıflatmamak için fi i li durumu hakiki bir cülus hal ine getirme­den Manisa'ya çeki ld i .

Murat 1 446'n ın Mayıs ayında Sadrazam Hal i l Paşa'n ın çağ­rıs ıyla bir kere daha Edirne'ye tahtı na döndü . Bunun sebebi Mehmed' in Konstantinopol is'e said ı rma planlar ı yapıyor olma-

278

Türk Devletleri

sıyd ı . Hal i l Paşa kend i gücünü zayıftataeağ ı düşüncesiyle bu sald ırıya karş ı gel irken Mehmed' in yandaş ı olan Zağanos ve Şahabeddin bu plan ı destekl iyordu . Sonunda Hali l Paşa bir ye­niçeri isyan ı düzenleyerek Mehmed ve yandaşların ı iktidardan uzaklaşt ırd ı . Murat' ı n yeniden tahta geçmesi üzerine Mehmed Manisa'ya çeki ld i , Zağanos Paşa da Bal ıkesir'e sürgüne gönde­ri ld i .

Mehmed' in Manisa'daki i lk y ı l larında neler yaptığ ına dair çok fazla bi lgi yoktur. Babas ın ı n 1 446'da Mora'ya düzenlediği setere katı lmam ıştı . 1 447 sonlarında ya da 1448 başlarında Ar­navut kökenl i bir h ı ristiyan köle olan Gülbahar Hatun'dan i leride padişah olacak Bayezid ad ı nda bir oğlu oldu .

1448'de Macarlar i le yapı lan l l . Kosova Savaşı 'nda babası­na Anadolu birl i klerin in önderliğ inde eşl ik ederek i lk defa bir sa­vaşta yer ald ı .

1 7 yaş ına geldiğinde Gülbahar Hatun i le birl iktel iğini tasvip etmeyen babas ı tarafı ndan Dulkadir hanedamndan Süleyman Bey' in kızı Sitti Hatun i le evlendiri ld i .

Mehmed Man isa'da bu lunduğu s ı ralarda oldukça baş ına buyruk bir biçimde hareket etmişti . Onun rızasıyla Türk korsan­ları Ege'deki Vened ikl i lere sald ı rıyordu . Hicri takvimle 852 (1448/1 449) y ı l ı nda Selçuk'ta kendi ad ına paralar bastı rmıştı .

1 449'un Ağustos veya Eylü l ayında annesi vefat etti . 1 450

yı l ında babas ın ı n iskender Bey üzerine yaptığ ı Arnavutluk sefe­

rine ve başarıs ızl ı kla sonuçlanan Akçahisar Kuşatması 'na katı l ­

d ı .

TAHTA IKINCI KEZ ÇIKIŞI : 1 1 . Murat 1 451 ' in 3 Şubat günü öldü. Mehmed babas ı n ı n ö lüm haberin i Sadrazam Hal i l Pa­şa'n ın özel u lakla Manisa'ya gönderdiği mektupla ald ı . Anlat ı la­na göre "Beni seven ard ımdan gelsin !" diyerek atına atlay ıp ,

279

www. tutkuyayinevi. com

kuzeye doğru yola ç ıkmıştı . Mehmed 1 9 Şubat 1 451 'de Edir­ne'de ikinci kez tahta çıktı .

Çandarl ı Hal i l Paşa'yı sadrazaml ı k makamında tuttu , ishak Paşa'yı da Anadolu Beylerbeyi olarak atad ı ve babas ın ın cena­zesine eşl i k etmek üzere Bursa'ya gönderd i . Daha sonra baba­s ın ın istendiyaroğul ları beyin in kızından olan sekiz ayl ı k oğlu Küçük Ahmed'i boğdurttu . Bu şekilde kardeş katl i yasası da uy­gulamaya konmuş oldu . Ahmet Çelebi'n in cenazesi de babası Murat' ı nkiyle birl ikte Bursa'ya gönderi ld i .

Mehmed her ne kadar Çandarl ı Ha l i l Paşa 'yı görevinde bı­raktıysa da artık gerçek iktidar kendisiyle birl i kte lalaları Şa­habeddin Paşa ve Zağanos paşaları n baş ın ı çektiğ i savaşçı ke­simin eline geçmişti . Mehmed' in amacı Tuna'n ı n güneyindeki Balkan toprakları ile F ı rat' ın batıs ındaki Anadolu toprakların ı alarak büyük dedesi Yı ld ır ım Bayezid' i n o luştu rmaya çal ıştığ ı merkeziyetçi imparatorluğu kurmakt ı . Ancak Bayezid' in aksine bunu yapmak için önce Konstantinopol is' i a lması gerektiğini dü­şünüyordu .

Öte yandan gerek batıda ve gerekse de Doğu Roma'da yeni padişah genç yaşı ve tecrübesizl iği dolay ıs ıyla i lk başta önemli bir tehdit olarak alg ı lanmam ıştı . Bu görüş Mehmed' in 1 451 'de Venedik , Ceneviz Cumhuriyeti , Macaristan ve S ı rp Despatiuğu i le babas ın ın yapmış olduğu anlaşmaları yeni lemesiyle pekiş­mişti .

Mehmed Doğu Roma'ya da babas ı dönemindeki dostane i l işki leri devam ettireceğin i ve Sü leyman Çelebi 'n in Konstanti­nopol is'teki oğlu Orhan için y ı l l ı k 300 b in akçe ay ı rd ığ ı n ı bi ldir­mişti .

Mehmed' in yetersiz bir hükümdar olduğunu düşünen yaln ız­ca h ı ristiyanlar deği ld i . Tahta geçmesin in ard ı ndan Karamanl ı lar yerel beyl i kleri yeniden diri ltmek üzere ayakland ı lar ve Seydi-

280

Türk Devletleri

şehir i le Akşehir ' i e le geçird i ler. Bunun üzerine 1 451 ' in yazında Mehmed Anadolu 'ya geçti ve kısa sürede bu isyanı bastırd ı . Bu sırada Mehmed' in Anadolu 'da bulunmas ın ı fı rsat bi len Doğu Roma Imparatoru Konstantinos ulakları vas ıtas ıyla Süleyman Çelebi 'n in torunu Şehzade Orhan ' ın ödeneğinin yapı lmad ığ ın ı , ödeneğin i kiye katlanmaması hal inde Orhan' ı n Osmanl ı tahtın­da hak iddia etmesine izin vereceği tehdidinde bulundu. Meh­med sorunu çözeceğin i söyleyerek elçileri gönderdi ancak Edir­ne'ye döndükten sonra Orhan için ayrı lmış olan geliriere el koy­du ve Konstantinopol is ' in ablukaya a l ınmas ın ı emretti .

Mehmed kuşatma haz ı rl ı klarına 1 451 sonlarında başlad ı . Boğaz' ın Anadolu yakas ı nda büyük dedesi Bayezid ' in yaptırm ış olduğu Anadolu H isarı 'n ı n karş ıs ına o dönemde Boğazkesen ad ı veri len Rumel i H isarı ' n ı n inşa emrin i verd i . imparator Kon­stantinos Mehmed'e h isarı n yap ım ı için kendisinden izin alması gerektiğin i b i ld irmek için elçi ler gönderdi ancak Mehmed elçi leri kabul etmedi . imparator en son 1 452'nin Haziran ayında barış görüşmeleri için bir kere daha elçi lerin i gönderdi ancak Meh­med elçi leri reddetti . Bu savaş i lan ı anlam ına geliyordu. Hisar 1452'nin Ağustos ayı nda tamamland ı . Böylece boğazın kontrolü Osmanl ı ları n e l ine geçmiş oldu . Boğazdan geçecek gemiler bundan böyle geçiş paras ı ödemek zorundayd ı . Aksi takdirde gemiler top atış ıyla bat ı rı lacaktı . 1 452 sonlarında ödeme yap­mayı reddeden b ir Vened ik gemisi batı rı lmış , kaptanı ve taytası tutuklanm ıştı . Söz konusu toplar Erdei l i Urban ad ında bir top dökümcüsü tarafı ndan yap ı lm ışt ı . Mehmed kendisinden Kons­tantinopol is' in surları n ı y ı kabi lecek güçte bir top yapıp yapama­yacağ ın ı sormuş U rban da "Ne Konstantinopol is, ne de Babi l ' in surların ı n karş ı koyabi ieceği bir top yapabileceğini" söylemişti .

öte yandan bu gel işmeler karş ıs ında imparator Konstanti­nos Papa ve ita lyan şehirlerinden umutsuzca yard ım talebinde bulundu ama bunlar sonuçsuz kald ı . Yaln ızca Genova 1 452'n in

28 1

www. tutkuyayinevi. com

Kasım ayında yard ım göndermeye karar verd i ve Giovanni Giustiniani kamutasında 700 asker taş ıyan Ceneviz kad ırgaları 26 Ocak 1 453'te Konstantinopolis'e vard ı . i mparator Konstanti­nos, Giovanni Giustiniani 'yi kara kuvvetlerin in başkumandan yapt ı . Kostantinopol is'teki asker sayıs ı 8 .000 civarı ndayd ı , l i­manda 26 savaş gemisi bulunuyordu . Daha evvel 700 halyanı taşıyan yedi Girit ve Venedik gemisi Şubat ay ında şehirden kaçmıştı . Osmanl ı ordusundaki asker sayıs ı ise en az 50.000 id i . Ayrıca Mehmed yaln ızca karadan kuşatman ı n yeterli olma­yacağ ın ı düşünerek bir donanma hazı rlatm ıştı . Bu donanma bahar aylarında boğazın Marmara g irişine vard ı .

Osmanl ı ordusu 2 3 Mart'ta Edirne'den hareket etti ve 2 Ni­san'da Konstantinopol is'e vard ı . Ayn ı gün Hal iç' in g i rişi zincirle kapatı ld ı . Karargah ın ı Romanus kap ıs ın ın karş ıs ına Maltepe'ye kuran Mehmed son kez tesl im çağrıs ında bulundu ama impara­tor reddetti .

6 Nisan sabah ı i lk sald ı rı başlad ı . Kuşatma , ara l ıkl ı çatışma­larla 53 gün sürdü . lmparator Konstantinos , Giustinani ile birlik­te Romanus kapıs ın ı savunuyordu . Şahzade Orhan da Marma­ra kıyısındaki kıtalardan birin i yönetiyordu . 20 N isan günü Pa­pa'n ın gönderdiği üç Ceneviz gemisi ve Sici lya'dan gelen bir Rum yük gemisi şehrin açıklarında bel i rd i . Marmara denizinde yapı lan savaşın sonunda akşam saatlerinde dört gemi Hal iç'e g irmeyi başard ı . Donanmasın ı bir şeki lde Hal iç'e indirmesi ge­rektiğini anlayan Mehmed gemi lerin i karadan geçirmeye karar verd i .

Bugünkü Daimabahçe'den Kas ımpaşa'ya uzanan güzerga­ha kalaslar döşendi ve 70 kadar gemi si l ind i rler üstünde 22 Ni­san sabah ında Haliç'e indiri ld i . Böylece Hal iç' in kontrolü Os­manl ı ların el ine geçti . Öte yandan kuşatman ın yedinci haftasın­da Osmanl ı lar hala kesin bir sonuç alamamıştı . Bu noktada Ha­l i l Paşa son bir kez Mehmed' i tesl im çağr ıs ı yapmaya ikna etti

282

Türk Devletleri

ancak imparator tekl ifi yine reddetti . Bunun üzerine Mehmed 24 Mayıs'ta ay ın 29'unda karadan ve denizden büyük bir sald ı rı yapacağ ı n ı d uyurd u .

Son sald ı rı haz ı rl ı kları n ı Zağanos Paşa düzenledi . Osmanl ı ordusu 29 Mayıs ' ı n i lk saatlerinde taaruza başlad ı . Osmanl ı lar son taaruzu üç dalga hal inde gerçekleştirdi ler. i lk iki saat bo­yunca baş ıbozuklar surlara sald ı rd ı lar, ard ından Anadolu birl ik­leri onları n yerin i a ld ı . Son olarak öldürücü darbeyi vurmak üze­re yeniçeri ler devreye g i rd i . Bu s ı rada yaralanan Giustiniani 'nin savaş alan ı ndan ayrı lması şehri savunanların arasında büyük moral bozukluğuna neden oldu .

Nihayet sabah saatlerinde Osmanl ı askerleri "Kerkoporta" adl ı kap ıdan içeri g i rmeyi başard ı lar ve kap ın ın üzerindeki bur­ca Osman l ı sancağ ı n ı d ikti ler.

Mehmed feth in i lk günü öğleden sonra şehre gird i . Ayasaf­ya'ya giderek namaz k ı ld ı ve min-ba �� d (bundan sonra) tahtım Istanbul'dur d iye buyurdu .

Şehir zorla a l ı nm ıştı bu yüzden dini hukuka göre yağmala­nabi l i rd i . Yağma üç gün sürdü . imparator Konstantinos'un akı­beti meçhuldür. Kimi kaynaklar cesedinin bulunamad ığ ın ı söy­lerken , Babinger g ib i bazı tarihçiler imparatorun cesedinin mor ayakkabı ları ndan teşhis edi ld iğin i yazar. Alphonse· Lamartine eserinde imparatorun cesed in in bulunduğunu ve Fatih'in Kons­tantin için H ı ristiyan usu lü cenaze töreni düzenlediğini bel i rti r.

Şehzade Orhan ise keşiş k ı l ığ ında şehri terketmeye çal ış ı r­ken yakalan ı p idam edi ld i .

Fatih şehrin ticaret merkezi olan Galata'dan kaçmış olan Rumların ve Cenevizl i lerin dönmesini sağlad ı . Rum Patrikhane­si'nin yeniden açı lmas ına izin verd i ; ayrıca bir Yahudi haham­başl ığ ı i le b ir Ermeni Patrikhanesi kurdurdu . l l . Mehmed istan-

283

www. tutkuyayinevi. com

bul 'u , farkl ı d inlerden insanların bir arada yaşad ığ ı , ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçlad ı .

Fethin hemen ard ından Mehmed şehrin onarım ına başlad ı . Amacı Doğu Roma'yı y ıkmak değil onu Osmanl ı yapıs ı içinde d iri ltmekti . Kuracağ ı imparatorluk bir islam devleti olmakla birl ik­te Doğu Roma gibi kozmopolit b ir yap ıya sah ip olacaktı .

Fatih , Rum Ortodoks Patrikhanesi , Ermeni Patrikhanesi ve Yahudi hahambaşı bulunmas ına izin verd i . 6 Ocak 1 453'te Yorgo Skolaris'i yen i Ortodoks patriği olarak atad ı . Ayasofya camiye çevri ld iğ inden Patrikl iğe resmi makam yeri olarak Ha­variyun Kil isesi veri ld i . Şeh irdeki Yahudi lerin hahambaşı olarak Moşe Kapsal i atad ı . 1 461 y ı l ı nda ise Bursa Psikoposu Hava­kim Istanbul Ermeni Patriği olarak atand ı .

Mehmed Theodosius Forumu'nun olduğu yerde i lk sarayının inşasın ı başlattı . Daha sonraki yı l larda ise Sarayburnu'nda Top­kapı Sarayı 'n ı inşa ettird i .

Fatih , i lk tahta geçtiğinde ve Istanbu l 'un feth i s ı rasında ser­gi lediği tutumlar nedeniyle , Çandarl ı Hal i l Paşa'y ı 1 0 Temmuz 1 453 tarih inde Edirne'de idam etti rd i . Bazı kaynaklara göre Çandarl ı Fatih'i sabırs ız ve deneyimsiz bu luyordu . Bu olay i le Fatih otoritesin i pekiştirmiş oldu ve herkes genç hakana boyun eğdi .

Çandarl ı Hal i l Paşa fetihten sonra ida m ı na giden süreçte Yedikule'de Alt ın Kapı 'da k ı rk gün hapis ed i ld i . 1 O Temmuz'da gözlerine mil çeki ld i ve daha sonra idam edi ld i . Boyun eğeceği yerde Hakan'a d ik bakt ığ ı iddia edi l i r. Daha sonra oğlu lbrahim Paşa tarafından iznik'e götürü lüp türbesine gömüldü . Çandarl ı Ha l i l Paşa , idam edi len i lk Osmanl ı sadrazamıd ı r.

istanbul 'un fethinden sonra Osmanl ı lara bağl ı l ığ ı n ı bi ldiren ve ele geçird iğ i bazı kaleleri geri veren S ı rplar, Macarlar ile iş birl iğ i yaparak yeniden düşmanl ı kları n ı göstermeye başlamış-

284

Türk Devletleri

lard ı . Bunun üzerine 1 454 - 1 457 aras ında üç kez peşpeşe S ı r­bistan'a sefer düzenlendi . Belgrad d ış ındaki bütün S ı rp toprak­ları ele geçiri ld i .

S ırp Kra l ı Bronkoviç' in ö lümüyle başlayan taht mücadelele­rinden faydalanan Osman l ı lar, S ı rpları vergiye bağlad ı lar. Taht kavgaları n ı n yeniden a levlenmesi üzerine, Mora seferinde bu­lunan Fatih , S ı rp meselesine son veri lmesini emretti . Mahmut Paşa, 1 459'da başkentleri Semendire'yi ele geçinierek Semen­dire Sancakbeyl iğ i 'n i o luşturdu . Böylece S ı rbistan'da 350 yıl sü­recek Osman l ı hakimiyeti başlamış oldu .

Istanbul 'un feth inden sonra Bizans Imparatoru XI I . Kons­tantin' in oğu l lar ı , rakipleri Kantakuzen ai lesine karş ı Mora'da, Osmanl ı ların yard ı m ı n ı istemişlerd i . Turahanoğlu Ömer Bey, a­kıncıları i le duru ma müdahale etti ve muhal ifler bertaraf edi ld i . Fakat bu sefer ik i kardeş aras ı nda mücadele başlamıştı . Bölge ülkelerin in Mora'yı isti la n iyetlerin i bilen Fatih 1 458'de harekete geçti . Korent'i ele geçiren Fatih , Mora'n ın bir kısmın ı merkeze bağlayarak, burada bir sancak oluşturdu . Atina ve d iğer bölge­ler ise Osman l ı yönetimin i kabul etti . Kardeşi Dimitrios'a karş ı Arnavutların desteğin i a lan Tomas' ı n Osmanl ı larla yapı lan an­laşmayı bozması üzerine 2 .kez Mora'ya sefer düzenlendi . To­mas, Papa'n ı n yan ı na kaçmak zorunda kald ı . Bölgeye çok sa­yıda Türk yerleşti ri l d i . Vened ikl i ler bölge halk ın ı Osmanl l lara karşı ayakland ı rmaya çal ış ıyorlard ı . Ancak bunda başarı kaza­namayan Venedik , Osman l ı kuvvetleri tarafından bozguna uğ­ratı ld ı ( 1 465) .

Anadolu seferine ç ıkan Fatih Cenevizl i lerin önemli üslerin­den Amasra'yı , Candaroğu l ları ' n ın el indeki Sinop'u ald ı .

Fatih Sultan Mehmed 1 477'de Kır ım Hanl ığ ı 'n ı Osmanl ı Dev­leti 'nin egemenl iğ i altına ald ı . 1 479'da bir antlaşma yaparak Ve­nedik'le 1 6 y ı l l ı k savaşa sona verd i . Venedik Arnavutluk'taki ka­leleri Osman l l lara b ı raktı , karş ı l ı ğ ında Mora'daki bazı iskeleler-

285

www. tutkuyayinevi. com

den yararlanma hakkı elde etti . Fatih Venedik' le anlaşmaya va­rınca, italya'n ı n öteki önemli kent devletlerine savaş açtı . 1 480'­de italya'n ı n güneyindeki Otranto l iman ı n ı ele geçi rd i . Otranto , Roma'ya giden yolda bir köprübaş ı o lduğu için bu olay Avru­pa'da büyük yankı uyand ı rd ı .

Osmanl l lara vergi yoluyla bağ l ı o lan Bosna Kral ı n ı n , anlaş­malara riayet etmemesi üzerine Üsküp'ten harekete geçen Fa­tih , Sadrazam Mahmut Paşa ve Turahanoğ lu Ömer Bey'e Bos­na'n ın tamamen fethadilmesi emrin i vermişti . 1 463 y ı l ı ndaki se­ferle Bosna Kral ı Osmanl ı hakimiyeti n i yen iden tan ı d ı . Ancak şeyhülislam ın da fetvasıyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyl iği oluşturu ldu. Fakat ordunun istanbul'a dön­mesi üzerine ayn ı y ı l , Macar kra l ı Bosna'ya g i rd i .

ikinci kez düzenlenen seferle Osman l ı lar, Yayçe d ış ı ndaki bütün kale ve şehirleri yeniden ele geçird i ler. Bosna seferleri esnas ında Hersek Kral ı Stefan da ü lkesin in b ir k ıs ım toprağ ının Osmanl ı lara doğrudan bağlanması şartıyla tahtı nda b ı rakı lm ıştı . Ancak 1483 yı l ı nda Hersek tamamen Osman l ı toprağ ı haline gelecektir. Fatih , Bosna'yı Osmanl ı toprakları na katt ığ ı zaman "Bogomil" mezhebindaki Bosnal l lara çok iyi davranmıştı . Hem Katelik hem de Ortadaksiarın kendi ki l iselerine almak için baskı yaptıkları Bogomil ler bu sebeple Osman l ı yönetimine s ıcak bak­mışlar ve kendilerine sağlanan din ve vicdan hürriyetinden etki­lenerek zamanla Müslüman olmuşlard ı . Bu Müslüman Bosnal ı­lara "Boşnak" denilmektedir.

Fatih devrinde Osmanl ı lar ın karada en güçlü komşusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik id i . Macarlar bu dönemde tek başlarına Osmanl ı larla baş edemeyeceklerin i b i ld iğinden , doğrudan bir savaşı göze alamamış , Fatih de tabii s ın ı r olan Tuna'yı geçmeyi düşünmemiştir. Ancak akıncı lar vas ıtas ıyla, Ma­caristan'a güvenl iğin sağlanmas ına yönel ik yüzlerce başarı l ı ak ın düzenlenmiştir. Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanl ı larla

286

Türk Devletleri

doğrudan karş ı laşmaktansa Balkanlardaki diğer devletleri k ış­kırtmayı yeğ tutmu ştur. Güçlü donanmasıyla Mora ve Ege'deki adalara sah ip o lmak isteyen Venedik , Osmanl ı lar karş ıs ında is­tediği sonucu a lamamış , a ks ine pek çok ada ve kıyı kaleleri Osmanl ı lar ı n e l ine g eçmiştir.

Yı ld ı rım Bayezid zama n ı nda vergiye bağlanan Eflak Prens­liği 'n in baş ı na Fatih tarafı ndan l l l . Vlad (Kazıkl ı Voyvoda) geti­rilmişti . ( 1 456) Osman l l la ra bağ l ı görünen Vlad asl ında gizliden gizl iye düşman l ı k ed iyord u . Vlad ' ı n Fatih' in elçilerini kazığa o­turtarak öldü rmesi üzerine 1 462 y ı l ı nda Fatih , Eflak'a bir sefer düzenled i . Boğdan 'dan da yard ı m alan Osmanl ı kuwetleri Voy­voda'yı uzun süre takip etti . Neticede, s ığ ınd ığ ı Macarların , Os­manl ı larla yapt ığ ı a nlaşma üzerine Vlad ' ı esir etmeleri ile mese­le çözüld ü . Fatih voyvoda l ığa Radul 'u getird i ve Eflak bir Os­manl ı eyaleti ha l ine ge ld i .

1455'ten itibaren Osmanl ı Hakimiyetini tanıyan Boğdan Prens­l iği 'n in Kefe'n in feth inden sonra izlediği düşmanca siyaset üze­rine Osmanl ı kuvvetleri 1 475 y ı l ı nda Racova Savaşında yenil­mesine rağmen 1 4 76'da Boğdan'a g i rd i . Fatih' in bizzat başın­da olduğu Osman l ı kuwetleri Boğdan ordusunu büyük b ir boz­guna uğratt ı . Böylece Boğdan da yeniden Osmanl ı hakimiyetini tan ımış old u . Kesi k baş ı Fatih Sultan Mehmet'e tesl im edi len Kazıkl ı Voyvoda'n ı n mezarın ı n yeri bi l inmemektedir.

Papal ı k ve Napol i Kral l ı ğ ı n ı n desteği i le harekete geçen Ar­navutluk hakimi iskender Bey, vurkaç taktiği i le Osmanl ı kuwet­lerine bask ın la r d üzen lemekteydi . Bunun üzerine Fatih , bizzat setere ç ıkmaya kara r verd i . 1 465 y ı l ında gerçekleşen 1. seferde, l lbasan Kales i 'n i yapt ı rı p , içine asker yerleştiren Fatih , Balaban Paşa'yı bölge için görevlendirerek, geri döndü. Ancak, Papa ve diğer devletlerden a ld ığ ı kuvvetlerle Türklere sald ıran lskender Bey, Balaban Paşa'yı şehit etti ve l lbasan kalesi 'n i kuşattı . Bu­nun üzerine Fatih l l . Arnavutluk Seferine çıktı ( 1 467) . Ele geçiri-

287

www. tutkuyayinevi. com

len topraklarda yeni garnizonlar oluşturu ldu . B u s ı rada iskender Bey ölmüş ve yerine oğlu Gjon Kastrioti l l geçmişti . Fatih baş­lattığ ı 3. Arnavutluk seferinde Arnavutları n e l inde kalm ış olan Kroya ve işkodra kuşat ı ld ı . 1 479'da Arnavutluk da b i r Osmanl ı vi layeti durumuna geldi .

1 461 'de Pontus Devleti 'n in (Trabzon im paratorluğu) baş­kenti Trabzon'u ele geçird i ve bu devletin varl ı ğ ı na son verdi . 1462'de yeniden Rumeli seferine ç ıkt ı . Eflak' ı Osman l ı Devleti'­ne bağlad ı ve 1 463'te Bosna'yı tamamen ele geçi rd i . Ayn ı yı l Ege Denizi 'ndeki Mid i l l i Adası 'n ı a l ı nca Vened ikl i l er' le arası açı ld ı . Bu olay, 1 479'a kadar sürecek olan savaş ın da başlang ı­cı oldu . Fatih' in Ege'de fethettiği adalar; Taşoz, Eğriboz, Limni, Semadirek, lmroz, Midi l l i ve Tenedos'dur . 1 465'te Hersek' in bü­yük bölümünü, 1 466'da da Arnavutluk'taki bazı kaleleri fethetti .

Osmanl ı Devleti 'n in gel işen bu gücü karş ıs ında Karaman­oğul ları , Doğu Anadolu'daki Akkoyunlu lar' la ittifak kurdu .

Fatih , 1 466'da yen i b i r Anadolu seferine ç ıkt ı . Karamanoğul­ların ın başkenti Konya'yı ele geçird i . Ama istanbu l 'a dönünce Karamanoğul ları , Osmani r iara geçen yerleri geri a ld ı lar. Sonra­dan sadrazam olacak olan Gedik Ahmed Paşa 1 471 'de Kara­manoğul ları n ı b ir kez daha yeni lg iye uğratt ı . Akkoyun lu lar, Ka­ramanoğul ların ı desteklemeye devam etti ler . 1 1 Ağustos 1 473'-te Otlukbeli Savaş ı 'nda Akkoyun lu hükümdan Uzun Ha­san' ı ağ ır bir yeni lgiye uğrattı . Ertesi y ı l da Karamanoğulları Beyl iği 'ni tamamen ortadan kald ı rd ı .

Fatih , askeri başarı larla Osmanl ı Devleti 'n i büyük bir impa­ratorluğa dönüştürdü . Bi l ime, tarihe ve felsefeye özel i lg i gös­terd i . Türkçeden başka Arapça , Farsça , Latince ve Yunanca ki­taplardan oluşan özel bir kütüphanesi vard ı . Avni takma ad ıyla şi i rler yazd ı . Şi irleri Fatih Divan ı ( 1 944) , Fatih ' in Şi i rleri ( 1 946) , Fatih ve Şi irleri ( 1 959) gibi adlar altı nda bas ı ld ı . B i l im adamları­n ı ve edebiyatçı ları destekleyen Fati h , nesir ustası Sinan Paşa

288

Türk Devletleri

i le şair Ahmed Paşa'yı vezirl iğe kadar yükseltti . Ünlü matema­tikçi ve astronomi b i lg in i Ali Kuşçu'nun Istanbul'da kalmasın ı sağlad ı . Fati h , ita lyan ressam Genli te Bel i in i 'yi 1 479'da lstan­bul'a geti rterek resim lerin i yapt ı rd ı .

Fatih , Osman l ı Devleti 'ne düzenl i ve sürekl i b ir yapı kazan­d ırmak için öneml i d üzenlemeler yapt ı . Yönetim , mal iye ve hu­kuk alan ında koyduğu kural lar ı içeren Fatih Kanunnamesi , son­raki dönemde de yürürl ükte kald ı . Bu kanunname, tahta çıkan padişaha devletin geleceğ i (n izam-ı alem) için kardeşlerin i öl­dürme hakk ı veriyord u . [SO] Fatih ' in Osmanl ı devlet düzenine i l işkin temel i l kelerin pek çoğu , Tanzimat dönemine kadar ge­çerl i l iğ in i korudu . Fatih ' in sa ltanatı döneminde Osmanl ı ülkesin­de SOO'den fazla m imari yap ı yap ı ld ı . Onun ad ına yapı lan en öneml i yap ı , ista nbu l 'da bir cami i le medrese, kitapl ık , imaret­hane (aşevi ) , darüşşifa (hastane) , hamam, karvansaray gibi bi­rimleri kapsayan Fatih Kül l iyesi 'd ir.

Fatih Su ltan Mehmed' in tarihteki en önemli yanlarından biri­si de eğitime verd iğ i önem olmuştur. Üniversite anlam ında Os­manl ı tarih inde ve dünya tarih inde bi l inen en eski eğitim kurum­larından olan Sahn- ı Seman' ı kurmuştur. Sahn-i Sernan Istan­bul'un i lk Türk yükseköğretim kurumudur. Sahn-ı Sernan med­reseleri Fatih Kül l iyesi içindeki en yüksek düzeyl i medreseler idiler. Sahn- ı Sernan' ı n eğit im müfredatın ın hazırlayıcı larından biri çağ ın öneml i b i l im adamı Ali Kuşçu 'dur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafı ndan d üzenlenen bir okutma plan ın ın olduğu , hatta bunun "KanOnname" şekl inde yap ı ld ığ ı bi l inmekle birl ikte, bu­güne kadar incelemesi yap ı lan Osmanl ı arşiv belgeleri arasında ele geçiri lememişti r. Bu kanunnamenin asl ın ın 1 91 8 y ı l ında kül­l iyede ç ıkan yang ın la yok olması da olas ıd ı r. Sahn-ı Seman, Kanuni tarafından açı lan Süleymaniye Medresleri zamanına ka­dar nakl i ve ak l i b i l im lerde öğrenci yetiştirmekteydi . Kanuni dev­rinde bu medreseler şer'i i l imler ihtisası yapı lan medreseler ol-

289

www. tutkuyayinevi. com

muşlar, Süleymaniye Medreseleri de akli i l im ierin i htisas yeri olmuştur.

Al i Kuşçu , Fatih tarafından astronomi eğ itim i iç in Semer­kant'a gönderi lmiş ve daha sonra 1 570'te Takiyuddin tarafından Tophane'de kurula.cak gözlemevin in i lk ça l ı şmaları n ı yapmıştır.

ÖLÜMÜ: Fatih 1 48 1 'de, Anadolu 'ya doğru yen i bir sefere çıktı . Ama daha yolun baş ında hastaland ı ve 3 May ıs 1 481 'de Maltepe'deki ordugah ında öldü . Gut hastal ı ğ ı ndan öldüğü sa­n ı lmakla birl ikte, zehirlendiği de söylenir. Ölümünden sonra oğ­lu Bayezid tahta çıkt ı . Fatih Camii 'ndeki türbesinde yatmaktadır. Seferi nereye düzenlediği tam olarak b i l inmemektedi r. Zira Fa­tih bu bilg iyi seterin güvenl iğ i açıs ından çok g izl i tutuyor ve kim­seye söylemiyordu. Ancak tarihçi ler seterin M ıs ı r'a ya da Ro­ma'ya (Papal ık) olacağ ı yönünde tahmin ler yürütmekted ir. Ama başka kitaplar ve tarihçiler ise farkl ı yerlere fet ih düzenleyeceği görüşündeydi . B irl ikleri Üsküdar'da toplad ığ ı ve haz ırl ı kları baş­latt ığı için seterin ltalya'ya olma olas ı l ı ğ ı günümüz tarihçileri ta­rafından makul bulunmamaktad ı r. Fatih Su ltan Mehmet öldük­ten sonra Papa, 2-3 gün boyunca tüm ki l iselerin çan ları n ı çal­d ı rmıştır.

Fatih Sultan Mehmed çocukluğundan itibaren yoğun bir is­lami ve i lmi eğitim ald ı . Kendisinden önceki alt ı pad işah gibi o da askeri hususlarda bi lgi ve tekniğe sahipti . Fati h Sultan Meh­med , birçok tarihçi tarafından bir Rönesans hükümdan olarak tan ımlanmaktad ır.

Fatih , italya ve halyan kültürünü tan ıyan nadir bir Doğu hü­kümdarıyd ı . Sultan Mehmed'in yan ı nda bu lundurduğu Rum ta­rihçi Kritvulos, onun kendi anadi l i olan Osman l ı Türkçesi d ış ın­da Arapça , Farsça, lbranice , Keldan ice , S lavca , i ta lyanca , Yu­nanca ve Latince bi ld iğini ifade etmektedir .

290

Türk Devletleri

Fatih ' in özel l i kle istanbul 'un feth inden sonra zengin b ir kü­tüphanesi vard ı ve b in lerce ciltl ik kitaba sah ipti . Antik tarihe me­rakl ı olan padişa h , Pu lutarque'n in Geographia isiml i eserin i Yunanca'dan Türkçeye çevirerek coğrafi bi l imiere olan i lgisini göstermiştir. Fatih ' in saray ında Yunanca ve ıtalyanca bi len iki katip bu lunuyor ve padişaha eskiçağ tarihiyle i lg i l i bi lgi ler veri­yordu . M itoloj iyle i lg i lenen Fatih , Homeres'un meşhur l lyada Destan ı 'n ı n kopyas ı n ı hazı rlatm ıştı .

Fatih ' in yan ı nda bu lunan !talyan nedimesi ona Antik Yuna­nistan'daki düşü n ü rlerin ve Romal ı tarihçilerin eserlerin i okut­muştu . Fatih papalar ı n , imparatorlar ın , Fransa kral ların ı n , Bü­yük lskender' in Lombardları n vekayinamelerini okumuştu .

Bizansl ı ayd ı n Gregorios Phrantezes, Fatih' in Büyük lsken­der, Roma imparatoru Augustus, Bizans imparatoru Büyük Kons­tantin ve Theodosios g ib i şahsiyetlere karş ı hayranl ık beslediği­ni söyler.

Ayrıca Fatih ateşl i s i lahiara karş ı yoğun i lgi göstermiş, tarih­teki ilk havan topu olduğu bi l inen şahin in çizimlerin i bizzat ken­disi yapmışt ı r. Diva n edebiyatında Fatih Sultan Mehmed , Avni mahlasıyla ş i i rler yazm ışt ı r. Yine padişah , huzurunda felsefi tar­tışmalar yapt ır ıyord u . Al i Kuşçu , Georgios Trapezuntios ve Ho­cazade . g ib i devri n büyü k zekaları n ı korumuş, H ı ristiyan bi l im adamları ve sanatkarları sarayına davet etmiş, onlara i ltifat ve ikramlarda bu l unmuştur.

Fatih ayrıca italyan ressam Gentile Bel i in i 'ye kendi hususi resmi olmak üzere çeşitl i portreler ve heykeller yaptırmıştı r. H ı­ristiyan l ığ ı yak ı ndan tan ımak isteyen Fatih , istanbul Ortodoks Kil isesine patrik olarak atad ığ ı Gennadios i le H ıristiyanl ı k akaidi üzerine müzakereye g i rişmiş ve bu müzakerenin yazı lmasın ı is­tem işti . (Gennad ios lt ikadnamesi) Hatta bu durum Avrupa'da Fatih' in H ı ristiyanl ığa meylettiği şekl inde yorumlanmış ve Papa l l . Pius pad işah ı H ı ristiyanl ığa davet eden bir mektup kaleme

29 1

www. tutkuyayinevi.com

alm ıştı . Tarihçi i lber Ortayl ı bu konuyla i lg i l i o larak Fatih' in şüp­hesiz itikad ı olduğunu fakat sofu derecesinde koyu bir Müslü­man olmad ığ ın ı bel irtmiştir.

292

Türk Devletleri

YAVUZ SULTAN SELiM 1 1 . SELiM 1 . Selim , Yavuz Su ltan Sel im, Hadim'ui-Harameyn'iş-Şerif­

eyn (Mekke ve Medine'n in Hizmetkarı) 9 . Osmanl ı padişahı , 74. Islam hal ifesi ve i l k Osmanl ı hal ifesidir.

Babası l l . Bayezid , annesi Gülbahar Hatun, eşi Ayşe Hafsa Sultan'd ır. Tahtı devrald ığ ında 2.375.000 km2 olan Osmanl ı top­rakların ı sekiz y ı l g ib i k ısa b ir sürede 2,5 kat büyütmüş ve ölü­münde imparatorlu k toprakların ın 1 .702 .000 km2'si Avrupa'da , 1 .905.000 km2'si Asya'da , 2 .905.000 km2'si Afrika'da olmak üzere toplam 6 .557.000 km2'ye çıkarmışt ır.

Padişah l ığ ı döneminde Anadolu'da birl ik sağlanmış; hal ifel ik Abbasilerden Osman l ı Hanedan ına geçmişti r. Ayrıca devrin en önemli ik i ticaret yolu olan Ipek ve Baharat Yolu'nu ele geçiren

Osmanl ı , bu sayede doğu ticaret yol ların ı tamamen kontrolü al­

tına a lmışt ı r.

Sel im , tahta babas ı 1 1 . Bayezid'e karş ı darbe yaparak ç ık­mışt ır. Şehzade Sel im , tahta çı kmadan önce val i olarak Trab­zon'da görev yapmışt ı r. Yavuz Sultan Selim'e k ız ın ı vermiş olan Kırım Han ı Mengl i G i ray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yard ım etmiştir. 1 51 2'de tahta çıkan Sultan Sel im ,

293

www. tutkuyayinevi. com

Eylü l 1 520'de şarbon hasta l ığ ı na bağ l ı o larak Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen bir ç ıban yüzünden henüz 49 yaş ında iken vefat etmiştir.

Sert mizacından dolayı Yavuz ve şehzadel iğ inden beri Se­l im Şah olarak an ı lan Sultan Sel im , h icri 875/rumi 1 0 Eylül 1 470 tarihinde babas ı Şehzade Bayezid ' ın sancakbeyl iği görevi ne­deniyle Amasya'da dünyaya geld i . Babas ı l l . Bayezid , annesi ise kimi kaynaklara göre Dulkadiroğu l lar ı Beyi Alaüddeyle Boz­kurt Bey'in kızı Gülbahar Hatun , bazı lar ına göre Du lkad iroğul ları Beyi Alaüddeyle Bozkurt Bey' in k ız ı Ayşe Hatun , baz ı kaynakla­ra göre ise Zulkadiroğlu Alaüddevle'n in k ız ı Ayşe Hatun'dur.

Osmanl ı 'n ı n , daha küçük yaşlarda devlet tecrübesi kazan­ması için şehzadeleri sancaklara gönderme gereği Şehzade Se­l im de Trabzon'a val i olarak atand ı .

Fatih Sultan Mehmed zaman ında , Sivas Vi layetin in Amasya Sancağında, büyük oğlu Şehzade Bayezid (sonradan l l . Bayezid) Sancakbeyi iken ; yine Sivas Vilayetine bağl ı Trabzon Sanca­ğ ında da Şehzade Bayezid ' in en büyük oğlu Abdul lah , Sancak­beyi olarak bulunmaktad ı r. Trabzon'da içkale Cami i şad ırvanın­da Sancakbeyi Abdul lah' ın 875/1 470 tarih l i b ir kitabesi bulun­muştur. Şehzade Abdul lah' ı n Trabzon Sancakbeyi olarak 886-/1 481 y ı l ına kadar bu görevde kald ığ ı an laş ı lmaktad ı r.

Trabzon'da Şehzade Abdul lah'tan son ra , Trabzon Sancak­beyi olan ikinci ve son şehzade Yavuz Su ltan Sel im'dir. Fatih Sultan Mehmed' in vefatı i le 1 1 . Bayezid Han ( 1 481 -1 5 1 2) , Os­man l ı Devleti tahtına padişah olarak cüiOs ettiğ i zaman, oğlu Şehzade Sel im' i 886/1 481 yı l ı nda Trabzon Sancakbeyi olarak tayin etmişti . Şehzade Sel im, gemi i le Kefe'ye oğlu Süleyman' ın yan ı na gidişine kadar, 886-91 5/1 481 -1 5 1 0 y ı l lar ı aras ında yak­laşık olarak 29 y ı l , Trabzon'da val i l ik yapmışt ı r.

294

Türk Devletleri

Val i l iğ i s ı ras ında devlet iş leri yan ı nda i l imle de uğraşmış ve alim Mevlana Abdü lha l im Efendi 'n in derslerin i takip etmiştir. Daha o zamanlarda Şahzade Sel im , devletin bel kemiği Türk­menlerin devletten duyduğu memnuniyetsizl iği ve Safevi Devle­ti'ne yönelmelerin i fark etmişti r . Türkmenleri devlete bağlamak için Şahzade Sel im , istanbu l yönetiminden izin almaksızın Gür­cüler üzerine sefer yapmış ve bu seterierin en önemlisi olan Kütayis seferi nde Kars, Erzurum , Artvin i l ieri i le birçok yeri fet­hederek Osman l ı toprakları na katmıştır ( 1 508) Hatta devlet tö­resine göre elde edi len gan imetin beşte birini beyt-ül mal'a kat­ması gerekirken onu da mücahid Türkmenlere b ırakmıştı r.

l l . Bayezid' ı n 8 oğlu o lmuştu ; oğulları yaş s ı rası ile Abdullah , Şehenşah, Alemşah , Ahmed , Korkud , Selim, Mehmed, Mahmud'­dur. Ahmed , Korkud ve Sel im d ış ındaki ler babaların ın sağ l ığ ın­da ölmüşlerd i . Sel im Trabzon , Korkud Saruhan , Ahmed Amas­ya i l lerinde val i o larak görev yapıyordu . Selim' in oğlu Süleyman Kefe ; Ahmed' in oğlu Bolu sancakbeyi olarak görev yapıyordu . Karaman val isi Şahzade Şehenşah' ı n ölümü üzerine, Beyşeh­ri'nde bu lunan oğl u Mehmed Konya'ya tayin edi ld i ; Şahzade Alemşah' ı n oğlu Osman ise Çankırı sancakbeyi olarak görev­deyd i . Şahzade Mahmud'un oğlu Orhan babasın ın Manisa'ya nakli i le Kastamonu beyl iğ ine atanmış , Mahmud'un diğer oğlu Musa ise Sinop Beyi o lmuştu . Şahzade Mahmud'un en küçük

oğlu Emirhan ise, çok küçük olduğundan henüz ataması yapı l­

mamıştı .

Şahzade Sel i m , Trabzon val i l iğ i s ı rasında Türkmenlerin ve

askeri başarı ları münasebetiyle de yeniçeri lerin desteğini arka­

sına a lm ıştı . Ancak Osman l ı bürokrasisi , Şahzade Ahmet' in tah­

ta ç ıkmas ın ı destekiernekte id i .

Man isa sancağ ı ndaki Şahzade Korkut'un erkek çocuğu ol­mad ığ ından tahta ç ıkma şansı az olarak görülmekteydi . Kon-

295

www. tutkuyayinevi. com

ya'daki Şahzade Şehenşah 2 Temmuz 1 5 1 1 'de -babas ından 6 ay ewel- vefat ettiğinden taht kavgas ına dah i l o lamam ıştı .

Şahzade Sel im, uzun zamand ı r kötü g iden devlet işlerinden ötürü artık saltanatı terk edeceğin i haber a lm ıştı . Fatih Kanun­namesi'ne göre hükümdar olan şehzade d iğer kardeşlerin i öldü­recekti ; bunun için kardeşleri Korkud ve Ahmed' in hareketlerini yakından takip ediyordu . Sel im saltanatı ele geçirmek için kar­deşleri gibi o da hazırl ı k yapm ış , kend i askerlerine ek olarak Kı­rım Han ı kuvvetlerinden de istifade etmişti r . Rumel i 'ye geçtiğin­de yan ında Kır ım Hanı 'n ın küçük oğlunun kamutasında 350 ka­dar asker de vard ı . Ayrıca taraftarları sayesinde Yeniçeri Oca­ğ ı 'n ı n des�eğin i de elde etmişti .

Şehzade Sel im' in oğlu Süleyman evvela Şark ı Karahisar'a tayin edi lmiş, ancak Şehzade Ahmet' in kendis ine yak ın l ığ ı se­bebiyle itiraz ettiğinden Bolu'ya naklolunmuş , Şehzade Ahmed bu sefer de kendisi i le istanbul aras ında rakibi Sel im' in oğlunun bulunmas ın ı istemediğinden buna da iti raz etmiş ve bu iti razı da kabul edi lmiştir. Bu defa da Şehzade Sel im , oğlu Süleyman'a kendi sancağ ı olan Trabzon'a uzak yerlerden sancak gösteri ldi­ğ inden bu yerlere karş ı ç ıkm ış ve oğlunun kend i yak ı n ı nda ol­mas ın ı ısrarla talep etmiş, Şarkı Karah isar yah ut Kefe sancakla­rından birin in veri lmesin i istemiştir. Tüm bun lar ın sonucunda Süleyman Kefe sancağ ına atanm ışt ı .

Kendisi istanbul 'a uzak 'o lduğundan çabuk ve muntazam haber alamıyordu. Bu nedenle devlet merkezine yak ın bir yere nakledi lmek istiyordu. Bu maksada uygun olarak Rumel i'de bir sancak istedi ve hemen Kefe'den , K ı r ım'dan Tuna'ya doğru yü­rüdü ; kendisine Trabzon'a i laveten Kefe veri ld i ise de bunu ka­bul etmedi . Şehzade Selim'e nasihat vermesi amacıyla u lama­dan kişi ler yol lansa da Sel im bunlar ı geri çevird i ; Anadolu'da nereyi istersen verelim önerisi gelse de isted iğ i g ib i b ir cevap alamayınca derhal Kır ım Han ı 'ndan ald ığ ı kuwetle Si l istre yo-

296

Türk Devletleri

luyla Rumel i 'ye (Balkan lar'a) geld i . U lemalar tekrar yol lansa da, Sel im buna da kes in olarak red cevabı vermiştir. Ayrıca Şehza­de Sel im bu hareketinden önce, Şehzade Korkud da babas ın­dan izin a lmaks ız ın Antalya'dan kalk ıp Manisa'ya gitmişti . Bu hareketleri doğru bu lmayan Şehzade Ahmed ; babas ı l l . Baye­zid'dan Korkud ve Sel im' i öldürtmek için izin istemiş ise de Bayezid bunu kabu l etmemiştir.

Şehzade Sel im' in Rumel i'ye geçişi Istanbul'da duyulunca, Sel im üzerine asker sevkedi lmesi gündeme gelmişti . Bunu ha­ber alan Sel im asi olmad ığ ı n ı , babas ına sayg ı ları n ı arzetmek i­çin geldiğ in i beyan etmiş ve kendisine nasihat için babası tara­fından yol lanan elçiye it ibar etmiş, bunun üzerine lstanbul'a dö­nen elçi şehzaden in babas ı n ı n el in i öpmek için geld iğini söyle­miştir. Sel im karş ıt ları bu oyunu kabul etmeyerek Selim'in üze­rine Rumel i Beylerbeyi Hasan Paşa'yı göndermişler, ancak Ha­san Paşa savaşmaks ız ın Edirne'ye dönmüştür. Bunun üzerine padişah l l . Bayezid bizzat Selim'e karşı harekete geçmiştir.

Padişah Bayezid yaşl ı olduğundan arabayla hareket etmiş ve Çukurçay ı r'da Sel im' in ordugah ın ı n karşıs ına gelmişti . Sel im karş ı taraftan taaruz olmad ıkça , kesinl ikle sald ı rı imamasım em­retmişti r. Bayezid 'e b inmiş olduğu araban ın penceresinden el in i öpmeye gelen oğ lunun kuvvetleri gösteri l ince Bayezid duygu­lanmış , Rumel i ak ıncı ve sancakbeylerin in de etkisiyle, savaş­tan vazgeçi lerek taraflar aras ı nda bir anlaşma yapı lmıştı r.

Buna göre ; vel iaht yap ı lacağ ı dedikoduları olan Şehzade

Ahmed' in vel iaht yap ı lmayacağ ı temin edi ldi ve Bayezid tarafın­

dan şehzadelerinden h içbirin i diğerine tercih edip veliaht yap­mayacağ ı na da ir ah idname yazd ırı ld ı . Ayrıca Selim'e Rumeli'­den isted iğ i Semendire Sancağ ı veri lmiş, bununla beraber bu sancağa Alacah isar ve izvorvik Sancakları da i lave edilmiştir. Bu gel işmeler üzerine Şehzade Ahmed babasına yazd ığ ı mek­tupta ; Sel im' in askeriyle padişah babası n ı n üzerine yürüdüğü-

297

www. tutkuyayinevi. com

nü, buna rağmen 3 sancak ve buna ek olarak 500.000 akçe ve­ri lmesini eleştirmiş; sadece 3 sancak olsa da bunun Rumeli 'nin tamamen veri lmesi demek olduğunu , hükümdarl ığ ı na sadece bir hutbe ve bir de sikke kald ığ ın ı ; ha lbuki kendis in in babasın ı asla ineitmediğini de belirtmiştir.

Ayrıca babas ı sağ oldukça saltanatta kes in l ikle gözü olma­d ığ ın ı ancak asi kardeşi üzerine g itmesine izin veri lmesini iste­miştir. Böylece, vel iaht tayin i işin i de önleyen Sel im , komutasın­daki askerlerle Semendire'ye g itmeyip , Eski Zağra ve Fi l ibe ta­ratlarında kalmış ve Semendire'ye bir veki l gönderd i .

Şehzade Sel im, Semendire'ye gitmeyip yolda oyalan ı rken, merkezden sancağa gitmesi emredi l i rken ; Şahkulu meselesinin sonuçlanmasın ı beklediğini arz ediyordu . Sonuçta Şahkulu i le sa­vaşı lmış , bu savaşta Veziriazam Had ı m Al i Paşa hayatın ı kay­betmişti . Şehzade Ahmed ise asi leri tak ip etmek yerine Amas­ya'ya dönmesi , askerlerin Ahmed'e olan desteğin i azalm ışt ı . Ha­d ım Al i Paşa'n ın vefat ettiğ in i öğrenen Beyazid , yine ayn ı za­manlarda Karaman Val is i oğlu Şehzade Şehenşah' ı n da ölüm haberin i de al ı nca; saltanattan kati surette çeki lmeye karar ver­d i . Devlet i leri gelenlerin i davet edip görüştü ve çoğun luk Şeh­zade Ahmed'in hükümdar olmas ın ı destekled i .

Had ım Ali Paşa'n ın yerine veziriazam olan Hersekzade Ah­med Paşa, bu karara katı lmad ı ; padişah ın çeki lmemesi , Şehza­de Selim'in Semendire'de kalması , Şehzade Ahmed' in ise Ka­raman eyaletine nakledi lmesi gerektiğ in i savunsa da başta pa­dişah olmak üzere çoğunluk Şehzade Ahmed'in hükümdar olma­s ın ı istediğinden kend isine haber gönderd i . Karar veri ld ikten son­ra padişah Bayezid , Rumeli beyleri n i çağ ı rarak onlardan Şeh­zade Ahmed'e iti raz etmeyeceklerine dair söz ald ı . Rumeli bey­leri gibi Sel im'i destekleyen yeniçeri ler ise Ahmed' in hükümdar­l ığ ın ı önlemek için "Senin sağ l ığ ında biz başkas ın ı pad işah is-

298

Türk Devletleri

temeyiz" d iye tem inat vermişti . F i l ibe'de bulunan Şehzade Sel im ise tüm bun ları adamları vas ıtas ıyla öğreniyordu .

Bayezid ' ı n verd iğ i ahidname'ye uymad ığ ın ı anlayan Şehza­de Sel im , 40.000 kişi l i k kuvvetle , Çorlu'da babas ın ın bulunan kuwetlerin in olduğu ovaya gird i . Ağustos 1 51 1 tarihinde vuku bu­lan savaş sonunda Sel im kuwetleri bozuldu. Şehzade takip eden­lerin el inden zorla kurtu larak Karadeniz sahi l ine geldi ve kendi­sine kat ı lan larla iğne Ada ( inada)'dan gemiyle Kefe'ye gitti . Se­lim'in bu mağ lubiyeti üzerine , Ahmed'e derhal lstanbul'a gelme­si yazı ld ı .

Veziriazam Hersekzade , daha önce veri len ahidnameye sa­d ık kal ı nmas ı , h içb iri n in bir d iğerine tercih edilmemesini savun­du. Ayrıca askerin Sel im'den taraf olduğunu, Kapı kulu Ocakla­rı'n ın Ahmed tarafına çevird ikten sonra saltanatı terketmesin i ve Ahmed'i istanbu l'a getirtmeyerek Karaman'da al ıkoymas ın ı pa­dişaha arz ettiyse de bu sözü dinlenmedi . Şehzade Ahmed ls­tanbul'a vard ı ğ ı n ı n ertesi günü padişah i lan edi ld i .

Şehzade Ahmed' in hükümdarl ığ ın ı tan ımayan yeniçeri ler, bununla kalmay ıp içleri nde devlet i leri gelenlerin in evlerin in de olduğu bi rçok evi ta lan etti . Yeniçeri ler, Selim'e sadakat göste­rerek onun gelmesi ve vel iaht olmas ı gerektiğinde ısrar etti . Bu­nu haber alan Ahmed Anadolu'ya döndü . Selim karş ıtları bunun üzerine Şehzade Korkud'u hükümdar yapma düşüncesiyle ken­disin i acele istanbu l'a davet ettiklerine dair haber yol lad ı lar. Bu­nun üzerine istanbul 'a gelen Korkud'a yeniçeri ler hürmet gös­terse de, Sel im'den başkas ın ı istemediklerini söylediler (Yeniba­hçe ayaklan ması 6 Mart-24 Nisan 1 51 2) Bu durum üzerine zor duruma düşen ve artı k hükmü ve nüfuzu kalmayan Bayezid Se­lim'i istanbul'a davet etti . Bayezid başlang ıçta saltanattan çe­kilmeye yanaşmayarak Selim'e, Şah ismail üzerine yapı lacak setere Serdar tayin etmeyi teklif etse de; Selim ordunun baş ın­da hükümdarı n bu lunması gerektiğin i söylerek bu teklifi reddetti .

299

www. tutkuyayinevi.com

Bayezid oğlunun hükümdar olma isteği ve asker i le bazı devlet adamların ın Selim'den taraf olduğunu görünce sa ltanatı Selim'e terketti (Safer 91 8/Nisan 1 5 1 2) . Sel im' in cü lusu da 23 Mayıs'ta gerçekleştiri lmiştir.

Bayezid tahttan çeki l ip istirahat edeceği D imetoka'ya gitmek üzere yola çıksa da Dimetoka'ya varamadan Çorlu civarında ansızın vefat etti . Bu konuda kayıtlar Bayezid ' ı n ; yolda giderken hastaland ığ ından ya da ihtiyarl ı ğ ı ndan ötürü eceliyle öldüğünü söylese de, Tacü't-Tevarih'te zehirlanrnek suretiyle öldüğünden bahsedilmektedir. Ayrıca Şahzade Ahmed , Memlük Sultanı 'na yazd ığ ı mektupta babas ı Bayezid' ı n hasta lanarak vefat ettiği duyurulduktan sonra halk arasında vefatı n ı n kardeşi Sel im tara­fından yapı ld ığ ı görüşünün yayg ın olduğunu yazmışt ı r.

Selim'in Osmanl ı tahtına oturması sorun lu o lmuştur. Babası Bayezid başta olmak üzere devlet erkan ınca m üstakbel padişah olarak görülen Şahzade Ahmet, Yavuz'un iktidarı ele geçirme­sini hazmedememiştir. Ahmet; Konya'da hükümdarl ı ğ ı n ı i lan et­mekle kalmamış, 1 9 Haziran 1 51 2'de oğlu Alaaddin ' i göndere­rek Bursa'yı da ele geçirmiştir. Alaaddin , Bursa Subaş ın ı öldür­terak padişah l ı k alameti olan hutbeyi babas ı Şahzade Ahmet ad ına okutmuştur.

Bu duruma karş ı l ı k Sel im, 29 Temmuz 1 51 2'de Bursa'ya geçerek Alaaddin' i şehri terke zorlam ışt ır . B u olay ı n üzerine, Şahzade Ahmet taraftarı olan ve onun la g izl i i letiş imi de olan Sadrazam Koca Mustafa Paşa'yı idam ettiren Yavuz, 4 . defa Hersekzade Ahmet Paşa'yı sadrazaml ığa geti rmiştir. Yavuz, so­run çıkarmaması için ; Saruhan val is i i ken ölen Şahzade Mah­mut'un oğulları Kastamonu Beyi Orhan ( 1 494-1 5 1 2) , Emirhan (Emirhan henüz küçük olduğundan sancakbeyl iğ ine yollanma­mıştı ) ve Sinop Beyi Musa ( 1 490-1 51 2)'yı ; Şahzade Alemşah' ın oğlu Çankırı Beyi Osman'ı ve Şahzade Şehenşah' ın oğlu baba-

3 00

Türk Devletleri

sın ın ölümü üzerine Konya'ya tayin edilen Mehmet Bey'i orta­dan kald ı rtm ışt ı r .

Sel im' in pad işahl ığ ı n ı tan ıyan öz ağabeyi Şehzade Korkut bunun üzerine Saru han Sancakbeyl iği 'ne tayin edi lmiştir. Yavuz Sultan Sel im , öz ağabeyin in fikrin i öğrenmek için , bazı devlet adamları n ı n ağz ından padişah olmas ın ı arzu eder tarzda mek­tuplar yazd ı rm ış , Şehzade Korkut'un , mektuplara müspet ce­vaplar vermesi üzerine Manisa kuşat ı lm ıştır. 1 51 3'te Bergama yakın lar ında yakalanm ıştı r. Ard ından Sultan Sel im, ağabeyini 9 Mart 1 5 1 3'te yay kirişiyle boğdurtmuştur.

Yavuz'u n yan ı ndaki devlet adamları n ın l isan ından yazı lan Ahmed'e mektuplar yazı larak, şahzadeterin ve vaziriazam Koca Mustafa Paşa'n ı n ö ldürü lmesinden ve kendilerinin zor durumda olduğundan şi kayet etmişler ve Şehzade Ahmet'i i lk çarpışmada kendisine i t tihak edeceklerine inand ırmışlard ı . Bunun üzerine Ahmed Bursa üzerine yürümüş fakat Yenişehir Ovası'nda yapı­lan mücadeleyi kaybetmiştir. Daha sonra esir edilen Ahmet de Kapıcıbaşı Sinan Ağa'ya boğdurtturulmuştur. Devlete isyan su­çunun had cezas ı olarak idam olunan Şehzade Ahmet, böylece 38 gün önce idam edi len kardeşi Şehzade Korkut'la ayn ı kaderi paylaşm ıştı r. Bu yol la Sel im tahtın tek hakimi konumuna gelmiştir (Şevval 9 1 8/0cak 1 5 1 4) . Sadece Şehzade Ahmed'in Kasım a­d ındaki oğ lu Memlüklere i ltica etmiş ve Murad ad ındaki d iğer oğlu ise Şah ismai l ' in yan ı nda bir süre kalmıştır. Murad , i ran'da sancakbeyi derecesinde b ir h izmette iken vefat etmiştir.

Sultan Sel im tahta ç ıkt ığ ı nda Osmanl ı Imparatorluğu s ıkıntı l ı bir dönem yaşıyordu . Bu bunal ıml ı dönemin en büyük nedeni doğudaki Ş i i Safevi Devleti olarak kabul ed i lmekteydi . Safevi Devleti 'n in ortadan kalkmasıyla Anadolu'daki Osmanl ı egemen­l iği sağlamtaşacak ve doğudan gelebilecek tehditlere karşı dağ­lık Doğu Anadolu Osmanl ı savunmasın ı güçlendirecekti . Yavuz

3 0 1

www. tutkuyayinevi. com

Sultan Selim'in bir başka amacı da doğudaki bütün islam dev­letlerini tek bir devlet çatıs ı alt ında birleştirmekti .

ı . Sel im, Safevi lerle giri lebilecek bir savaşa karş ı hazırl ı klar ve çal ışmalar yaptı . Şah ismail de ayn ı dönemde Safevi ierin başında, Osmanl l lara karşı bazı hazırl ı klar sürdürüyordu .

Yavuz Sultan Sel im bu amaçlarla , 1 51 4 y ı l ı baharında ordu­suyla birl ikte i ran seferine çıkm ışt ı r. Oğ lu Sü leyman' ı 50.000 ki­şi l ik kuvvetle Anadolu'da emniyet olarak b ı rakm ışt ır . Osmanl ı kuvvetleri , Erzincan'dan Tebriz'e doğru yürüyüşlerine böylece başlamışt ır.

Osmanl ı ve Safevi orduların ı n ikisi de Türk ve Müslüman'd ı . Sefer çok uzun sürmüş, ancak Safevi ve Osman l ı güçleri henüz karş ı laşamamıştı . Osmanl ı Ordusu'nda bazı güçlük ve kıtl ı klar baş göstermeye başlam ışt ı . Bu s ı rada , orduda seferden geri dönme düşüncesinde olanlar da vard ı .

Yaşanan bazı olayları ve di l lendiri len baz ı rahatsızl ı kları fark eden 1. Sel im, atına binerek askerlerine h itaben cesaret veren ve meydan okuyan bir konuşma yaptı . Geri dönmeye niyeti ol­mad ığ ın ı söyleyen 1 . Selim, askerleri k ışk ırtan larla hesaplaşma­yı sefer sonrasına b ıraktı .

Osmanl ı ve Safevi orduları Çald ı ran Ovası 'nda 2 Recep 920/23 Ağustos 1 51 4 tarih inde karş ı laştı . Osman l ı Ordusu'nun yaya kuvvetleri daha çok olmasına karş ı n , Safevi Ordusu'nun süvari leri fazlayd ı . Ancak Safevi Ordusu'nda top yoktu ; buna kar­ş ın Osmanl ı'da topçu kuvvetleri bu lunuyordu . ı . Süleyman dö­neminde hazırlanmış olan Şükri-i Bitl is i 'n in Sel imname adl ı ese­rinde ; Safevi askerleri , k ı rm ızı çubuğa dalanmış sarı klar, miğfer ve zırhla ; Osmanl ı Ordusu ise önde tüfek ve m ızrakl ı dört yeni­çeriyle zırhsız ve miğfersiz olarak resmedi lmişti r. 24 Ağustos'ta gerçekleşen savaşta Osmanl ı kuvvetleri zafer kazan ı rken , Safevi' ler bozguna uğramıştı r. Savaşın kazan ı lmasında Osman-

3 02

Türk Devletleri

l ı ordusunda ateşl i s i lah ların olması bel i leyici olmuştur. Bu du­rum Safevi'ler le sürekl i mücadele hal inde olan Özbeklerin de menfaatlerine o lmuştur. Zaten daha önce Özbekler i le Osmanl ı ­lar aras ı nda s iyasi i l işki ler güçlenmiş ve ortak düşman Safe­vilere karş ı müttefi kl i k kuru lmuştu .

Muharebe, Osmanl ı lar ın lehine sonuçland ı . Muharebede ya­ralanan ve atı ndan düşen Şah lsmail , askerlerinden birinin atı n ı ona vermesi i le savaş alan ı ndan kaçtı . ı . Selim yoluna devam ederek Tebriz'e g i rd i , bu olayı müteakip şehirdeki birçok sanatçı ve i l im adam ı istanbu l'a gönderi ld i . Yaşad ığ ı ağ ı r yeni lginin ar­d ından Şah ismai l eski sayg ın l ı ğ ı n ı yiti rd i . Bu sayede Doğu Anadolu'da Osman l ı lar için bir tehl ike kalmad ı . Çald ı ran Zafe­ri'nden son ra , Erzinca n , Bayburt kesin olarak Osmanl ı hakimi­yetine geçti .

1 5 Eylü l 1 5 1 4'te Tebriz'den Karabağ'a hareket eden Yavuz kışı orada geçirip , baharda i ran' ı tümüyle almayı arnaçiasa da şartlar müsait o lmad ığ ı için Amasya'ya gitmişti . Bundan önce Nahçivan'da i ken askerlerin bazı köy evlerin i yakmaların ı vesile ederek, askeri kontrol etmede ihmalkar oldukları söylemişti . Bu nedenden ötürü vaziriazam Hersekzade Ahmed Paşa ve ikinci vezir Dukakinoğ lu Ahmet Paşa azledi ld i .

K ış ı Amasya'da geçiren Sultan Sel im, i lkbaharda tekrar I ran seferine ç ı kacağ ı için top ve cephaneyi Şarkı Karahisar'da bı­rakmıştı r. Sel im , Amasya'da oturduğu s ırada Dukakinoğlu Ah­med Paşa'y ı vaziriazam ve defterdar; Piri Mehmed Paşa'yı da üçüncü vezir i lan etti . Ancak Dukakinoğlu'nun vaziriazam olma­sından 2 ay sonra , yine devlet adamların ı n kışkırtmasıyla Mu­harrem 92 1 /Şubat 1 5 1 5 tarih inde yeniçeri ayaklanması oldu . Bunun üzerine Yavuz Sultan Sel im ayaklanma sebebini araş­tırmış , sonuçta askeri ayaklanmaya teşvik ettiği ve ayrıca Dul­kadiroğlu'yla ittifak ı o lup mektuplaştığı anlaşılan Sadrazam Duk­akinoğlu Ahmet Paşa idam edi lmiştir. Bu olay üzerine Sel im bir

3 03

www. tutkuyayinevi.com

süre veziriazaml ığa kimseyi tayin etmemiştir. 1 . Sel im, askerin vaziyeti sebebiyle I ran üzerine tekrar sefer yap ı lamayacağ ın­dan, emniyet sağlamak amacıyla doğu ve güney s ı n ı rlar ına ait bazı yerleri ele geçiri lmesi gerektiğine karar verdi .

Sultan Sel im öncel ikle Kemah kalesin i de a larak işe başla­m ıştı r. Ard ından I ran Seteri s ı ras ında , Şah'a karş ı savaşa ka­tı lması istenen, buna karş ın Safevi ve M ıs ı r Memlüklerine yar­d rmda bulunan, ayrıca kendisine bağ l ı baz ı aş iret reisieri de Osmanl ı zahire kol ların ı vurduran Dulkad iroğ lu Alaüddevle'nin üzerine gidi lmesine karar vermişti r. Du lkadiroğul ları Beyl iği 'n in üzerine Şehsüvaroğlu Ali Bey yollanmrş , 12 Hazi ran 1 51 5'de ka­zan ı lan Turnadağ zaferi i le de beyl ik topraklar ı Osmanl ı 'ya geçmiştir.

Safevi Devleti 'nin batı s ın ı rı ndaki şehi r ve kalelerden en ö­nemli lerinden biri olan Diyarbakır' ı n da a l ı nmasına karar veren Su ltan Sel im, Osmanl ı Devleti 'ne gelmiş o lan b i l imadamı idris-i Bitl isi vasıtasıyla bu şehri su lh yoluyla a lmaya çal ışmış ve bun­da da başarı l ı olmuştur. Diğer taraftan yine id ris-i B ill is i 'n in yar­d ım ıyla Mardin de Osmanl ı topraklar ına katı lm ışt ı r.

Böylel ikle Urmiye, itak, i mad iye , Si irt, Eğ i l , Hasankeyf, Palu , Bitl is , Hizran, Meyyafarikin ve Cizre ; Osman l ı hakimiyetine gir­miştir. Bu tarihlerde Memlük Devletine tabi o lan Ramazan­oğul ları Beyl iği 'nin baş ında Mahmud Bey bu lunuyordu . Bu za­ferlerden sonra Osmanl ı 'yla yakın laşan Mahmud Bey'i Memlük Devleti azletmiş, bunun üzerine Mahmud Bey de Yavuz Sultan Sel im'e tabiiyetin i resmen arzetmiştir . Ramazanoğul ları Beyl iği kendi l iğinden tesl im olup Osmanl ı'ya tabi i o lmas ıyla Anadolu'da birl ik sağlanmıştır.

Osmanl ı lar i le Memlüklüler aras ı nda , Fatih Su ltan Mehmet devrinden beri süregelen anlaşmazl ı klar bu lunsa da i ran Seferi , Memlük ve Safeviierin ittifak yapmaları na neden olmuştur.

3 04

Türk Devletleri

Ayrıca Yavuz'un Safevi ler'e karş ı setere çıktığ ın ı haber alan Memlük S ulta n ı ordusunu Osmanl ı s ın ır ına kayd ırmıştı . Yavuz Sultan Sel im döneminde , Du lkadi roğlu Beyl iğ i'ne son veri lmesi , Osmanl ı la r i le Memlüklü ler arasındaki mevcut gergin l iği daha da artt ı rd ı . 1 5 1 6 y ı l ı nda Sadrazam Hadim Sinan Paşa komuta­sındaki Osman l ı ordusunun Suriye'den geçmesine Memlüklerin izin verm emesi üzerine , Yavuz Sultan Sel im 5 Haziran 1 51 6'da Mıs ır seferi ne ç ı km ış , 27 Temmuz günü Osmanl ı Ordusu Mıs ır s ın ırına dayanmıştır . Memlük Sultanl ığ ına bağl ı Antep ( 1 8 Ağus­tos .1 5 1 6) ve Besn i ( 1 9 Ağustos 1 51 6) kaleleri birer gün arayla tesl im olm u ştu r. Ancak as ı l savaş 24 Ağustos 1 51 6'da Halep yak ın ları nda Mercidab ı k'ta gerçekleşmiş, Memlük Ordusu Os­manl ı lar ı n ezici top ateşi karş ıs ında fazla dayanamamıştır . Sa­vaş sonunda yaş l ı Memlük Sultan ı Kansu Gavri atından düşe­rek ölmüştür. Bu sefer sonucunda Osmanlı 'n ın sınırları 5.200.000 km2'ye ç ıkmışt ı r.

28 Ağustos 1 51 6'da Halep'e g iren Yavuz Sultan Sel im hiçbir direnmeyle karş ı laşmadan şehri tesl im almıştır. Hama ( 1 9 Eylül 1 51 6) , Humus (2 1 Eylü l 1 5 1 6) ve Şam (27 Eylül 1 51 6) ayn ı şe­kilde tesl im olu rke n , Lübnan emirleri de Osmanl ı hakimiyetini kabul etmişti r . 2 1 Aral ı k , 1 51 6'da Sadrıazam Sinan Paşa komu­tas ındaki Osmanl ı ordusu Han Yunus Şavasında Canberdi Ga­zal i 'yi yenmiş , böylece F i l istin yolu açı lm ıştır.

Yoluna devam eden Yavuz 30 Aral ı k 1 51 6'da Kudüs'e gir­

miş ve Kudus'deki kutsal yerleri ziyaret etmiştir. Osmanl ı ordusu

2 Ocak 1 51 7'de Gazze'ye girmiştir. Mercidabık Savaşı'ndan son­

ra Memlü k Devleti 'n in baş ına geçen Tomanbay; Osmanl ı haki­

miyetin i kabu l etmediğ i g ib i , barış tekl ifi için gelen Osmanl ı elçi­

sini öldü rmüştür. Tumanbay, Venedikl i lerden top ve silah alarak

Ridaniye'de kuwetl i b i r savunma hattı kurmuştur. Yavuz Sultan Sel im , ordu suyla b irl i kte Sina Çölü'nü 5 gün içinde ( 1 1 Ocak-1 6 Ocak) geçerek , Ridaniye'de Memlük Ordusu i le karş ı laşmıştı r.

3 05

www. tutkuyayinevi.com

Memlük Ordusu'na, EI-Mukaddam Dağ ı 'n ı n etrafı n ı dolaşarak güneyden sald ı ran Yavuz Sultan Sel im , bu manevra sayesinde Memlük Ordusu'nun yönleri sabit olan topları n ı etkisiz hale ge­tirmiştir.

Memlük Sultanı Turnanbay çok büyük çabalarla yaptığ ı sa­vaş hazırl ıklarına rağmen 22 Ocak günü Ridaniye Savaş ı 'n i kay­betmekle olduğunu anlayınca en cesur askerleri i le bir birl ik ku­rup Osmanl ı komut merkezine bir bask ın düzenled i . Su ltan Se­l im'in otağı sand ığ ı Veziriazam' ın çad ı rına g i rd i ve Vaziriazam Hadim Sinan Paşa öldürüldü. Bu suiskast baskı n ı n ı n da istenen hedefi bulmaması sonucu, Turnanbey savaş alan ından kaçtı . Böy­lece 22 Ocak 1 51 7'de Ridaniye Zaferi kazan ı lm ıştır . Fakat bu savaş çok zayiatl ı geçmiş ve her iki taraf da 25.000 kadar asker kaybetmiştir.

24 Ocak 1 51 7'de Kahire a l ınm ıştır. 4 Şubat 1 5 1 7'de Yavuz törenle Kahira'ye girmiş ve Mıs ı r Memlükleri 'ne bağl ı Abbasi ha­l ifeliğine son vermiştir.

Kahire'yi hiç zayiat ve şehrin sosyal ve ekonomik hayatına zarar vermeden eline geçirmek niyetiyle 25 Ocak'ta Sultan Se­l im direniş göstermeden tesl im olan bütün Memluklü lerin affe­di lecegini i lan etti . Fakat Turnanbay ve ona yak ın Memluklu komutanları gerila tipi direniş organize etmeye başlad ı lar ve bu nedenle Kahire ancak üç gün süren çok şiddetl i savaştan sonra ele geçti ve şehir kısmen y ık ı ld ı ve bin lerce kişi öldü . 4 Şubat 1 51 7'de Yavuz törenle Kahire'ye g ird i ve "Yusuf Nebi Tahtı"na oturdu. Memluklular Nil deltasında ve Yukarı M ıs ı r'da d iren işe devam etti ler. Fakat fazla zaman geçmeden Osmanl ı güçleri bu d ireniş merkezlerin i el imine edip Tumanbey'i yakalamayı ba­şard ı lar. 1 3 Nisan 1 5 1 7'de Turnanbey Kah i re kale kap ıs ı nda a­s ı larak idam edi ld i . Bu zaferle birl ikte Memlük Devleti y ık ı lm ış, toprakları Osmanl ı egemenl iğine g irmişti r.

306

Türk Devletleri

Bu seterde çok büyük ganimet elde edi lmişti ve Mıs ı r'daki Osmanl ı ordusu erzak ve müh immat gerektiriyordu. Sultan Se­l im lstanbu l 'a gemi i le haber göndererek 80 parça yarar gemi ve 20 parça kad ı rgadan o luşan bir tilonun Istanbul'dan acele gön­deri lmesin i i sted i . Bu s ı rada Istanbul çok siddetl i bir kış geçir­mekte id i ; H al iç donmuştu ve Istanbul kaymakamı (muhafızı) Pi­ri Paşa hemen isten i len ti loyu gönderemedi . Halbuki tersanede çok say ıda yen i gemi , özel l ikle 6 top gemisi ve 5 at gemisi ya­p ı lmış haz ı r bekl iyord u . Top gemileri o zamana kadar Tersane'­de yap ı lan gemi leri n en büyüklerinden olup her birine yirmi ye­dişer vukiyye demür atar darbezen topları yerleştiri lmişti . Des­tek ti losu ancak 26 Mart'ta istanbul'dan yol almaya başlad ı . is­kenderiye J ima n ı na u laşan ti lo orada Sultan Sel im için çok gör­keml i b i r donanma gösterisi sergi ledi ler. Ele geçen hazineler ve ganimet mal lar ı bu ti loya yüklenerek 1 5 Temmuz'da istanbul'a gönderi ld i .

M ıs ı r Seteri son u nda Suriye , Fi l istin ve Mıs ır, Osmanl ı ha­kimiyetine g i rmişt ir. Ayrıca H icaz ve yöresi de Osmanl ı toprakla­rına katı l m ışt ı r. Doğu ticaret yol ları tamamen Osmanl ı ların el ine geçmişti r. Elde ed i len gan imetler ve al ınan vergi lerle Osmanl ı Hazinesi do lmuştur . 6 Temmuz 1 51 7'de Kutsal Emanetler Os­man l ı el i ne geçmiştir . Ayrıca Kıbrıs'taki Venedikli ler Memlükler'e verd ikleri verg iyi Osman l ı lar'a ödemeye başlamıştı r.

M ıs ı r' ı n a l ı nmasıy la Baharat Yolu da Osmanl ı kontrolüne

geçmişti r. D evrin en öneml i iki ticaret yolu Ipek ve Baharat Yo­

lu'nu e le g eçiren Osman l ı bu sayede Avrupa ülkeleri , ekonomik

yönden Osman l ı l ara bağ ı m l ı duruma gelmiştir. Ancak Ümit Bur­

nu'nun keşfı neden iyle bu avantaj uzun süre kul lan ı lamamıştı r.

Bun lara ek o larak , M ıs ı r' ı n Osmanl ı hakimiyetine girmesi ve Tomanbay' ı n ölümünden sonra ; Yavuz Sultan Selim, Kansu Gav­ri'n in kendis ine rakip olarak ç ıkard ığ ı kardeşi Ahmed' in oğlu Ka­s ım' ı e le g eçirtmiş ve öldürtmüştür.

307

www. tutkuyayinevi. com

Yavuz Sultan Sel im, Çald ı ran Savaşı 'ndan sonra Şah tsrna­i l ' in barış için yaptığ ı teklifleri kabul etmemiş o lup , Doğu Seteri'­ne devam etme amacın ı taş ıyordu . Ancak , Şam'a geld iğ inde Şah ismai l ' in name ve hediyeleriyle elçi lerin i oraya gelmiş bul­du; Şah ismail ' in barış yapma hususunda bu kadar istekl i olma­sı Mıs ır Seteri'nde sonra kendi üzerine b ir başka sefer daha ya­p ı lmasın ı olas ı görmesiyle açık lanabi l i r. Şah ismai l yol lad ığ ı namesinde sayg ı dolu ifadeler kul lan ıp şöyle d iyord u : "Sen bir­çok belde ve tebaaya malik oldun ; b i lhassa M ıs ı r' ı a lmakla Ha­dim-i Haremayn-i Şerifeyn unvan ın ı ald ı n . Ş imdi sen arzın is­kender'isi n ; aram ızda geçen geçmiştir ; b i r daha geri gelmez; sen memleketine g it, ben de memleketima g ideyim ; aram ızda Müslümanların kanların ı dökmeyel im , arzun ve maksad ın ne ise onu ben yerine getiririm."

Sultan Sel im askerin yorgun olmas ı nedeniyle Şah lsmail üzerine g itmedi ; bununla beraber Şah ismai l 'den gelebi lecek herhangi bir sald ı rıya karş ı tedbir a lmayı da ihmal etmemiştir. Yavuz, dönüş yolunda Mercidab ık mevkine ge ld iğ inde vaziria­zam Piri Mehmed Paşa'yı 2 .000 yen içeri ve b i r hayl i eyalet as­keri i le Diyarbakır tarafına yol lad ı , kendisi de istanbul'a hareket etti . Piri Mehmed Paşa bir süre F ı rat Nehri kenarı nda kald ı ; Şah lsmai l' in h içbir harekette bulunmamas ı üzerine veri len emir i le Edirne'de bulunan pad işah ın yan ına geldi .

Bozok Türkmenleri'nden ve Amasya'n ın Turhal kasabası hal­kından Celal isminde tımarl ı bir k ız ı lbaş ayaklanarak 20.000 kişi toplayıp Tokat'a gelmişti . Bu hadisenin bast ır ı lması için Rumeli Beylerbeyi Ferhad Paşa görevlendiri lmişti . Ayn ı zamanda Şeh­süvaroğlu Ali Bey de olaydan haberdar ed i lmişti . Ferhad Paşa gelmeden önce; Al i Bey, Kız ı lbaş Celal ' in üzerine yürümüş ve Celal' i mağlup etmiştir (924/1 51 8) .

Yavuz Sultan Sel im, M ıs ır Seteri'nden döndükten sonra do­nanmaya önem vermiş, hazırl ı k yapmaya başlam ıştı . Bu hazır-

308

Türk Devletleri

l ı ğ ın ne tarafa o lacağ ı henüz bi l inmediğinden Venedikl i ler telaş­lanmış , K ıbr ıs adas ına a it vergiyi vermekle beraber her ihtimale karşı adayı da askeri yönden takviye etmişler, ayrıca Avrupa'da müttefik aramaya başlam ışlard ı . Bununla beraber seterin ne ta­rafa gerçekleşti ri leceğ i muğlakt ı r.

Ayr ıca Papa X. Leo'nun Osmanl l lara karşı sefer yapı lması amacıyla çal ışmaları o lduğu da bi l inmektedir. Papa, Osmanl ı 'ya karşı ittifak yapma a macıyla Ispanya , Avusturya, Fransa ve In­giltere devletleriyle görüşmekteydi . Donanmadaki hazırl ığ ın esa­sen , olas ı b i r Haçl ı Seteri 'ne karş ı denizde de üstün olmak ama­cıyla yap ı lm ış o lmas ı olas ıd ı r.

B i r k ıs ım devlet i leri geleni de Rodos'un fethi konusunda Sul­tan Selim'i teşvik ediyordu . Ancak Sel im adan ın zaptı için hazır bulunan dört ayl ı k levazım ı yeterl i bulmamıştı . Daha önce Fatih Sultan Mehmed tarafı ndan da kuşatı lan Rodos'un, fethedilme­sinde yine başarıs ız o lunmas ın ı istemediğinden dolayıd ı r ki Sul­tan Sel im çok daha iyi hazırlan ı lması emretmiştir.

Yavuz Su ltan Sel im , donanma faaliyetleriyle beraber yapa­cağ ı seteri n yönü hakkında kesin kararı vermeden önce Edi r­ne'ye g itmeye karar vermiştir . M ıs ı r Seteri'nde sonra Batı Sete­ri'ne başlamak amacıyla Veziriazam'ı Kapıkulu askerleriyle Edi r­ne'ye göndermiş , sonra kendisi de 2 Şaban 926/Ağustos 1 520'­de Edirne'ye doğru yola ç ıkmıştı r.

Yavuz S u ltan Se l im' in saltanatı kısa sürmüş olsa da, Os­man l ı imparatorluğu 'nun oğlu Süleyman döneminde altın çağ ın ı yaşamas ına zemin hazırlamıştır. Sultan Selim, babasından dev­rald ı ğ ı boş hazineyi ağzına kadar doldurmuştur. Yayg ın bir ef­saneye göre ; hazinenin kap ıs ın ı mühürledikten sonra, şöyle va­siyet etmiştir : "Ben im altı n la doldurduğum hazineyi , torunlarım­dan her kim doldurabi l i rse kendi mührü i le mühürlesin , aksi hal­de Hazine-i H ümayun ben im mührümle mühürlensin ." Bu vasi­yet tutu lmuş , o tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi

309

www. tutkuyayinevi. com

dolduramad ığ ından , hazinenin kap ıs ı Osman l ı 'n ı n yaklaş ık 400 yıl sonraki iflası na kadar Yavuz'un mührüyle mühürlenmiştir.

Sultan Sel im, Mıs ı r Seteri 'nden sonra Batı Seteri 'ne başla­mak amacıyla Veziriazam'ı Kap ıkulu askerleriyle Ed i rne'ye gön­dermiş, sonra kendisi de 2 Şaban 926/Ağustos 1 520'de Edirne'­ye doğru yola ç ıkmıştır. Ancak Sel im, s ırt ı nda b i r ç ıban çı kma­sından ötürü rahats ızlanmıştır. Halk aras ı nda yan ıkara olarak da isimlendiri len bu çıban, Şirpençe ya da Aslan Pençesi ismiyle bi l inmektedir.

Hoca Sadettin Efendi , yazı larında Yavuz Sultan Sel im'in ölü­müne sebep olan çıban hakkı nda ayrı ntı l ı b i lg i ler vermişti r ve bundan ötürü günümüzde kaynak olarak genelde onun yazı ları­na başvurulmaktad ır. Yazılarına göre; Yavuz Sultan Sel im , Edir­ne'ye harekete karar verdikten sonra b ir gün musahib i Hasan Can'a s ırtına bir şeyin batlığ ı n ı söylemiş, bunun üzerine Hasan Can , el in i hükümdarın s ırtına sokmuş fakat b ir şey bu lamamış­tı r. Ancak ikinci sefer yine ayn ı şeyden şi kayet edince o zaman Hasan Can , Sultan Sel im'in s ı rt ına bakm ış ve henüz baş ver­miş, etrafı kızarmış ve tam olgun laşmamış sert bir ç ı ban gör­müştür.

Bunu Sultan Selim'e söyleyince, Su ltan ç ıban ı s ı kmas ın ı is­temişse de Hasan Can : "Padişah ım , büyük bir ç ıband ı r, henüz hamd ır, zorlamak caiz deği ld ir, b ir münasib merhem koyal ım" demiş, bunun üzerine Sultan Sel im "Biz Çelebi deği l iz ki , b ir çı­ban için cerrahiara müracaat edel im" cevab ı n ı verm iştir. O ge­ceyi ızd ı rap içinde geçiren Hünkar, ertesi gün hamama giderek orada çıban ı s ıkt ır ıp zedeletmiş, fakat bu da ızd ı rab ı n ı artı rmak­tan başka bir işe yaramamışt ır. Bunun üzerine Hasan Can'a "Seni d in lemedik amma kendimizi helak ettik" deyip ç ıbanın maceras ın ı an latınca Hasan Can "neredeyse akl ım başımdan gidiyordu" diyecektir. Bütün bu s ık ınt ı lara rağmen Yavuz, sefer daha önce kararlaştır ı ld ığ ı için geri dönmeyerek hasta olduğu

3 1 0

Türk Devletleri

halde 2 Şaban 926/Ağustos 1 520 tarihinde Edirne'ye doğru yola çıkm ıştı r.

Yavuz, Çorlu 'da k ı rk gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafın­dan tedavi ed i lm iş fakat yara yine de büyüyüp açı lmıştır. Hare­ket ederneyecek kadar yorgun düşen Yavuz, tedaviden ümidini kesince Ed i rne'de bu lunan Vaziriazam Piri Mehmed Paşa i le vezir Çoban M ustafa Paşa'yı ve Rumel i Beylerbeyi Ahmed Pa­şa'yı acele yan ına çağ ırtm ış ve vasiyetini bel irtmiştir. Ayrıca ace­le ed ip yetişmesi iç in Manisa Val isi olan oğlu Şehzade Süley­man'a haber göndermiş ancak oğlu gelmeden 926/1 520 y ı l ında 8 Şevval ' ı 9 'una/2 1 Eylü l 'ü 22'sine bağlayan gece Çorlu karar­gah ı n ı n bu lunduğu köyde vefat etmiştir. Sultan Selim'in vefatı , tek oğlu o lan Manisa Val is i Şehzade Süleyman gel inceye kadar gizl i tutu lmuştur. Sü leyman' ı n 1 1 Şewal tarihinde istanbul tara­fına ge l ip kad ı rga i le saraya indiği haber al ınd ıktan sonra, Se­l im' in vefat ı ve yen i Padişah' ı n istanbul 'a geldiği ilan edi lmiştir.

Devlet erka n ı , derhal istanbul'a gel ip yeni Padişah' ı tebrik ettikten son ra Sel im' in naaş ı , bütün i lg i l i ler tarafından Edirneka­pı haricinde , bağlar ucunda karş ı lan ıp , hazırlanmış bulunan ta­buta konm u ştur . Fatih Su ltan Mehmed Camii'nde cenaze na­mazı k ı l ı nd ı ktan sonra , o tarihlerde Mirza Sarayı denilen günü­müzdeki Su ltan Sel im Camii yan ındaki mahalleye defnedilmiş­ti r. Türbes i , oğ lu Sultan Süleyman tarafından yaptı r ı lmışt ır.

Yavuz S u ltan Sel im ; 22 Eylül 1 520'de Aslan Pençesi (Şir­

pençe) den i len b ir ç ıban yüzünden vefat ettiğinde oğluna, dolu

bir hazine , güçl ü b i r ordu ve iç karış ıki l kiara son veri lmiş bir devlet b ı rakm ışt ı r. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde babas ı n ı n cenaze namazın ı k ı ld ı ktan sonra , onu Sultan Sel im Cami i avlusundaki türbeye defnettirmiştir.

HALIFELIK VE HILAFET: Mıs ır Seteri sonucunda kutsal topraklar Osman l ı hakimiyetine girmişti . 6 Temmuz 1 51 7'de Kut­sal Emanetler (Emanet-i Mukaddese) denilen ve aralarında Mu-

3 1 1

www. tutkuyayinevi. com

hammed Peygamber'in h ı rkas ı , dişi , sancağ ı ve k ı l ıc ı da bulu­nan eşyaları , Hicaz'dan Yavuz Sultan Selim'e gönderi lmiştir. Böy­lece 29 Ağustos 1 5 1 6'da Hi lafet Abbasi soyundan Osmanl ı so­yuna geçmiştir.

Yavuz Sultan Sel im, Ayasofya Camii 'nde yap ı lan bir törenle, son Memluk hal ifesi l l l . Mütevekkil 'den kutsa l toprakları a ld ığ ı zaman oradaki idareci lerin kul land ığ ı Hakimü' I-Haremeyn (Kut­sal beldelerin hakimi) sıfatın ı uygun görmeyip kend in i Hadimü'I­Haremeyn (Kutsal beldelerin hizmetkarı) i lan etmiş , Kendi de­yimiyle Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn (Haremeyn-i Şerifeyn) , yan i Mekke ve Medine'nin h izmetkarı ünvan ı n ı devra lm ışt ır.

O dönemde hal ife olan l l l . Mütevekki l istanbul 'a taş ınmış ve ömrünün sonuna kadar orada Osmanl ı koruyuculuğunda, siyasi yetkiye sahip olmadan yaşamışt ı r. Her ne kadar h i lafet Osmanl ı Sultaniarına geçse de, hal ife s ıfatı Osman l ı belgelerinde s ı kça kul lanı lmış değildir. Hatta şaşaal ı bir elkap ku l lanan Kanuni Sul­tan Süleyman gibi bir sultanda dahi hal ife unvan ına rastlanmaz.

Resmi olarak ilk kez Küçük Kaynarca Antıaşması i le Os­manl ı Padişah ı , hal ife olarak Rus idaresine g i ren K ır ım Müslü­manları 'n ın koruyucusu olarak gösteri lmektedir . Osmanl ı 'da hi­lafet iddiaların ın kurumsaliaş ıp oturmas ı ancak Su ltan Abdül­mecit i le başlayacak ve Sultan l l . Abdülhamit i le gel işecekti r.

YAVUZ KÜPE TAKARMIYDI?: Bazı araşt ı rmacı lar Yavuz'un kulağ ına küpe taktığ ı ve bunun M ıs ı r Seteri zaman ına dayandı­ğ ı n ı iddia etmekted ir. Ancak bu konuda çeşit l i görüşler vard ı r. Bazı tarihçiler Sünni mezhebin in islam Hukuku nda erkeklere caiz olmayan küpeyi i lk Osmanl ı Hal ifesi Yavuz Sultan Selim'in takmasına ihtimal bile vermezken , bazı tarihçi ler ise bunun ger­çek olduğu ve bazı sebeplere dayand ığ ın ı iddia etmekted ir.

Yavuz'un kulağ ına küpe taktığ ı na inanan tarihçi lerden çoğu bunun islami bir gönderme olduğunu savunmaktad ı r. Bunu şöy-

3 1 2

Türk Devletleri

le ifade ederler : "Yavuz, Kahire Camisi'ne gird iğinde Kahirel i ler ona Hak imü' l -haremeyn (Mekke ve Medine'n in hakimi) sıfatın ı verirler a m a o b u s ıfatı kabul etmez ve "Ben olsam olsam Ha­dimü' l -haremeyn (Mekke ve Medine'nin hademesi) olabil irim" der. B u olay üzerine o dönemde hademelerin taktığ ı küpeyi is­ter ve ku lağ ı na bu işareti , hademelerin taktığı küpeyi geçirir." Diğer bir görüşe göre ise M ıs ı r Seteri 'nde kulaklarında küpesi olan insanları görü p "Bu insanlar neden küpe takıyor?" diye sor­muş ve "köle (ku l ) o ldukları için" cevab ın ı almış ve bunun üzeri­ne "Biz de Al lah ' ı n ku luyuz! " d iyerek küpe takmaya başlamıştır. Bunu şöyle aç ık larlar: "Takt ığ ı küpe o dönemde köleler tarafın­dan tak ı lan c instend i , o da kendisini Allah' ın kölesi , kulu olarak görüyordu bunu da kölelerin taktığ ı küpelerden takarak ifade etmiş o luyordu " .

B u görüşe katı l mayan tarihçi ler ise Yavuz'un küpe takmad ı­ğ ın ı , böyle res imler in Yavuz döneminden uzun süre sonra ya­pı ld ı ğ ı n ı ve gerçek l ik değerin in olmadığ ın ı savunmaktad ı r. Bunu şöyle aç ık lamaktad ı rlar:

" is lam H u kukuna göre kulakların küpe takılmak üzere de­l inmesi ve küpe tak ı lmas ı , kad ın lar için caiz görülmüş; ama er­kekler iç in caiz görü lmemiştir. Bazı hukukçular, erkek çocukla­rın da ku laklar ı n ı n del inebi leceğin i ve bu tür bir olayın Peygam­ber Muhammed zaman ında yapı ld ığ ı halde yasaklanmad ığın ı i le­ri sü rm e kte d i rl e r. H e r ha lükarda ergen erkeklerin kulakları n ı deldirmeleri v e küpe takmaları , çoğu hukukçulara göre haram ve bazı lar ına göre ise mekrOhdur; yani kısaca caiz deği ldir. Işte bu şer-i h ü kmü b i len Yavuz Sultan Selim'in kulağ ın ı deldirip küpe taktığ ı na i htima l dah i vermiyoruz. Zira Yavuz, M ısır Seteri dö­nüşünd e oğ lu Sü leyman ' ın süslü elbiselerin i görünce, "Bre Sü­leyman , sen böyle g iyin i rsen, anan ne giysin?" dediğini bi l iyor ve onu n şahsi hayat ında sade ve süsten uzak olduğunu kay­naklardan öğreniyoruz. Yavuz, süs ve ihtişamdan hoşlanmayan

3 1 3

www. tutkuyayinevi. com

bi r padişahtı r. Doğru olan resimlerinde, pala b ıy ıklar vard ı r; an­cak küpe yoktur.". Yine ayn ı görüşe sah ip bazı tarihçi lere göre ise bu küpeli resim Şah lsmail 'e aitti r. Bu görüşün nedenin i ise şöyle ifade ed iyorlar: "Başında Şi i mezhebi 'n in a lameti olan kızı l börk ve bunun üzerinde I ran şahlar ına mahsus taç vard ı r. Ayrı­ca küpe de Şi'a mezhebinde caiz görü lmekted ir . " .

Dulkadiroğlu Beyl iği 'nin i lhak ından sonra istanbu l'a dönen Sultan Sel im, gerek Çald ı ran öncesi , gerekse Amasya'da asker tarafından yapı lan yağma , serkeşl ik ve isyan hareketleri üzerine bazı tedbirler al ı p derhal uygulamaya koyma zaruretin i duymuş­tur. Askeri tam bir disip l in altı na a l ıp Yeniçeri Ocağ ı 'n ı ıs lah et­mek amacıyla, Ocak üzerinde an'ane gereğince büyük bir nüfu­zu bulunan Ocak ihtiyarların ı huzuruna çağ ı rarak Amasya'daki itaatsizl iğin müsebbiblerin in kimler olduğunu sormuştur. Bunlar, yine Ocak anlayış ve yard ımiaşması gereği olarak "Cümlemüz mücrimüz, devletiO Hüdavendigar'dan afvumuzu reca eylerüz" diye cevap vermişlerd ir.

Padişah ın devlet rical in i bu yol la sorguya çekmesi sonucu ortaya bir takım isimler ç ıkarmış ; bunlardan Kad ıasker Tacizade Cafer Çelebi , 2. vezir lskender Paşa ve Sekbanbaşı Balyemez Osman Ağa'n ın da dahi l olduğu devlet adamları isyan teşvikçi­leri oldukları ndan idam ed i lmiştir. Bunu müteakip Sultan Sel im, Yeniçeri Ocağ ı 'n ın ıs lah ı için , i htiyarlarla an laş ı p bazı tedbirler almıştı r. Buna göre, bundan böyle Yeniçeri Ağası saray tarafın­dan, Ocak Erkan-ı Harbiyesi de saltanat maka m ınca tayin edi­lecekti . Bu suretle, yüksek kumanda heyetin i , daha s ık ı bağlarla saltanat makamına bağlamıştı r.

Istanbul'un fethinden beri orada hala esasl ı bir tersane ya­pı lmamışt ı . Bizans Imparatorluğu zaman ı ndan kalma, b ir kad ır­ga tersanesi ve Haliç'te küçük bir tersane olsa da ; kad ı rga ter­sanesi bakımsızl ıktan kul lan ı lmayacak durumda, Hal iç'teki ise ih­tiyacı karşı layamayacak kadar küçüktü .

3 1 4

Türk Devletleri

Osman l ı Donanmas ı 'n ı gel işti rmek isteyen Yavuz Sultan Se­l im, Ağustos 1 5 1 8'de Edirne'ye gitmeden bu doğrultuda Istan­bul 'da Frenklerin tersanesine eş bir tersane yap ı lmas ın ı emret­miştir . B u n u n iç in H al iç'te önceden Bizans tersanesi olan yerde yap ı lması uyg u n görü ldü . Ancak burası uzun zamand ır terk edil­d iğ inde n , m ezarl ı k olmuştu . Bu mezarl ı ktan tersane olacak ka­dar b i r yer ayrı l d ı ktan sonra ç ıkarı lan ölü kafaları ve kemikleri uzun hendek ler kaz ı la rak oraya gömüldü . Ayrıca hendekierin baş ına mezar olduğunu bel irtmek için baş ve ayak uçlarına işa­ret konu lmuştu . Böylece tersane gözleri 1 60'a çıkartı ld ı . Sel im tersaneyi daha da büyüterek , Galata'dan Kağ ıthane deresine kadar büyüte rek 300 kadar inşaat tezgahı yapmayı arnaçiasa da bu amacı n ı gerçekleştiremeden vefat etmiştir. Yavuz Sultan Sel im zaman ı nda devlet merkezinde kurulan Haliç Tersanesi Osman l ı i mparatorluğu 'nun sonuna kadar kullan ı lmaya devam etmiştir.

Donanma gel işti ri lmesi için hazırl ı klar da ayn ı zamanda de­vam etti . Her b i ri 700 ton luk 1 50 gemi için Arap kürekçiler getir­tild i . Memluklu lar ın Kız ı ldeniz donanmasın ın komutanı olan Sel­man Reis istanbul 'a çağr ı ld ı . K ısa zamanda Istanbul ve Gelibo­lu tersanelerinde 250 gemi l ik bir donanma hazırland ı . Rodos Sen Jan Şöva lyeleri n i n reisi bu hazırl ı kların Rodos'a yönel ik olma­s ından korkarak savun ma önlemlerin i art ırd ı . Fakat bu donan­mayı b i r sefe r iç in ku l lanmaya Sultan Sel im'in ömrü yetmedi .

Yavuz S u ltan Sel im , dedesi Fatih Sultan Mehmet zaman ın­da kul lan ı lan Hal iç Tersanesi'ni kapasite olarak arttı rmıştır. Kon­ya'da Mevlevi Tekkesi'ne su getirtmiştir. Medreselerin yan ında, sosyal ve ticari a landa h izmet verecek birçok bina inşa ettirmiş­ti r. H ayatı yoğu n savaşlarla geçen Yavuz Sultan Sel im, Diyar­bak ı r Fatih Paşa ve Elb istan Ulu Camii 'ni inşa etti rmiştir. Ayrıca Şam Sa l ih iye'de M uhyiddin ibn Arabi'ye Camii ve imaret inşa ettirmiş , ayr ıca M uhyiddin lbn Arabi 'n in türbesini de bulup yap-

3 1 5

www. tutkuyayinevi. com

t ı rmıştır . ı . Sel im, 1 51 6'da Şam'a Şam Su ltan Se l im Cami i 'sin i yaptırmıştır. Ayrıca M ıs ı r Seferi s ı ras ı nda Hind ve Çin haritala­rın ı da yaptı ran Selim'e, Piri Reis tarafı ndan 1 5 1 3 y ı l ı nda ta­mamlanan harita 1 51 7 y ı l ı nda M ıs ı r'da P i ri Reis' in kendisi tara­fından sunulmuştur. Temel in i attı rd ı ğ ı istanbu l Su ltan Sel im Ca­mii 'ni bitirmeye ömrü yetmemiş; bu eser oğ lu ı . Süleyman tara­fından tamamlanm ıştı r[6] [44][54]. Su ltan Se l im bun lara ek ola­rak 1 51 4 y ı l ında istanbul'da Yavuz Su ltan Se l im Güzzamhane­sini yaptırm ışt ır.

Arapça ve bi lhassa Farsça'ya çok hakim olan Sel im'i n , ken­di el yazısı ile Sel imi mahlas ıyla yaz ı lm ış olan Farsça manzu­meleri günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi 'nde bu lunmak­tad ı r. Farsça'n ın yan ı nda Türkçe şi i rleri de bu lunan Selim'in, Farsça olan Divan'ı 1 306 y ı l ında Istanbu l'da bas ı lm ış olup, 1 904 tarih inde de Alman Imparatoru l l . Wi lhelm' in emri i le Paul Horn tarafından Berl in'de yeniden nesred i lmişti r.

ŞAH iSMAIL: Yavuz Sultan Selim , i ran Seteri 'ne ç ı kmak için 1 9 Mart 1 514 tarihinde Edirne'den istanbul'a hareket etmişti . Bir ay sonra Üsküdar'a geldiğinde, Şah ismai l ' in hal ifelerinden olan K ı l ıç ad ında biri vasıtası i le Şah'a Farsça name gönderd i . Sul­tan Sel im, lzmit'ten gönderd iğ i h icri takvime göre 920 Safer ta­rih l i mektubunda: Şah' ın Müslümanl ığa uygun olmayan hareket­lerinden , mezal iminden bahis i le kendisin in Müs lüman i iğ ı takvi­ye ve mezal imi kald ı rmak için faal iyete geçtiğ in i , yaptığ ı işler nedeniyle katl ine fetva veri ld iğini ve k ı l ı çtan evvel is lamiyeti ka­bul etmesi lazım geldiğini ve atların ı n Safer ayında istanbul 'dan hareket ettiğini ve bizzat muharebeye haz ı r olacağ ı n ı b i ld irmişti . Yavuz mektubunda şöyle d iyordu : "Fitneler ç ıkard ı n ız, Islam büyüklerine küfürler ed iyorsunuz, bunun cezas ı katl id ir , üzerini­ze gel iyorum, işgal ettiğ in iz Osmanl ı memleketlerin i geri veri­niz." Elçi K ı l ıç, Şah lsmail ' i Hemedan'da bularak mektubu ver­miş, o da muharebeye hazır olduğunu bi ld irmiştir. Şah' ın bu ce-

3 1 6

Türk Devletleri

vab ı Osman l ı o rd usu Erzincan'a geldiği s ı rada al ınmıştı r. Lütfi Paşa tari h i ne göre Şah ismai l mektubu getiren Kı l ıç' ı öldürtmüş­tür.

Şah ismai l , muharebeye hazır olduğunu bel irten mektubun­da: "Er isen meydana gelsin , biz de intizardan kurtuluruz" demiş ve Yavuz'a b i r kad ı n elbisesiyle , yaşmak yol lamıştı r. Yavuz bu mektuba cevab ı n ı 920 Cemaziyelewel sonunda Erzincan'dan yol lam ı şt ı r . Yavuz bu mektubunda Şah lsmai l er meydan ına davet ed i l iyor ve hala kendisinden bir eser olmad ığ ı beyan edi­l iyord u . Şah lsmai l bu mektuba cevap olarak; gerek l l . Bayezid zaman ı nd a ki ve gerek kendis in in Trabzon val i l iğindeki dostluk­ları ndan bahsedere k aradaki düşmanl ığ ın neden ileri geldiğinin bi l i nmed iğ i n i , Osman l ı Hanedan ıyla kadim dostluklarından ötürü Timur zama n ı ndaki g ib i fena bir neticenin olmasın ı istemediğini beyan etmekted ir . Ayrıca Yavuz'un mektubunda hakaretvari ta­birlerden ş ikayet i le mektup yazan katipierin yazı ların ı afyon te­siriyle yazd ı kları iç in b i r altı n hokka i le afyon macunu yollad ığ ın ı da mektubunda bel irtmiştir. Şah lsmail ' in afyon macunu yolla­ması yoluyl a , l l . Bayezid' ı n afyonkeşl iği sebebiyle oğlunun da babas ı g i bi o lduğu ima ed i lmektedir.

Yavuz Su ltan Sel im bu ağ ı r mektuba ağ ır cevap vermiştir: "Davete icabet ed ip uzun yol ları kat i le memleketine girdik; fakat sen meydanda görü n müyorsun . Padişahların ellerindeki mem­leket on ları n n i kah l ı s ı g ibidir ; erkek ve yiğit olanlar kendisinden başkas ı n ı n ona e l in i dokundurtmazlar; halbuki bunca gündür askerim le memleketine g irip yürüyorum, hala senden bir haber yok. Sen i korkutmamak için askerimden 40.000 kişiyi ayır ıp Si­vas i le Kayseri a ras ında b ı rakt ım; hasma mürüvvet ancak bu kadar olu r. B u ndan sonra da saklan ıp gözükmezsen erkekl ik sana haramd ı r, m iğfer yerine yaşmak ve zırh yerine çarşaf ihti­yar eyleyip serdarl ı k ve şah l ı k sevdasından vazgeçesin ." Yavuz bu m e ktubuyla beraber Şah ismail ' in gönderdiklerine karş ı l ı k

3 1 7

www. tutkuyayinevi. com

kendisin in kökenini telmihen h ı rka , şal , asa , misvak ve şedden (kuşak) ibaret tarikat levaz ımı yol lam ıştır . Böylece Yavuz, Şah ismail ' in dervişl ikten geld iğine gönderme yapmışt ı r.

Bir iddiaya göre Yavuz Sultan Sel im' in ta l imat ıyla Anadolu'­da 40.000 alevi öldürülmüştür. Alevi lerin öldü rü ldüğü görüşünü destekleyen akademisyenler Yavuz Su ltan Sel im' in şeyhül isla­mı olan Müftü El Hamza'n ın 1 5 1 2 tarih l i K ız ı lbaşlarla i lg i l i bir fetvasın ı göstermekte ve bu fetvan ın katl iamları n izn i olduğuna inanmaktad ı r. Bu fetvada, k ız ı lbaşlar kafı r ve d insiz olarak ta­n ımlanmış, onları öldürmenin vacip ve farz olduğu söylenmiştir.

Bazı akademisyenler ise bu idd ian ı n gerçekl ikten uzak ol­duğuna inan ır. Tarihçi Mustafa Akdağ , "Yavuz Su ltan Selim'in o zaman, Kızı lbaş mezhepli 40.000 kişi öldürttüğü hakkında tarih­lere geçmiş bir rivayet vard ı r . . . Ancak, biz bunu pek şişiri lmiş b ir sayı bulmaktayız. Çünkü bu Padişah devrine ait pek çok mahkeme defterleri hala el imizdedir. Bunlar üzerinde yaptığ ımız araştırmalarda, bu çapta kitle idamlarına rastlayamadık . Eğer öyle kan l ı bir olay geçseydi , bu defterlerde yer a lması zorunlu id i . " diyerek bu iddiaların gerçekçi olmad ığ ı n ı ifade etmektedir.

Sayıyı abartı l ı bulan bir diğer tarihçi Robert Mantran şöyle ifade ediyor, "Göründüğü kadarıyla , bu "büyücü av ı " , özel l ikle olaylara bulaşan t ırnar sahiplerin i yerlerinden atmak ve bi l inen elebaş ı ları öldürmekten ibaret kald ı . 1 5 1 3 ya da 1 5 1 4'te olan 40.000 alevinin öldürü lmesi efsanesin in destekleyen h içbir kan ıt yok elimizde; sayı lar karş ıs ında doğu lu baş dönmesiyle alabil­diğine damgal ı görünüyor bu."

3 1 8

Türk Devletleri

KANUNi SULTAN SÜLEYMAN ­MUHTEŞEM SÜLEYMAN

1. S üleyman Osman l ı imparatorluğu'nun onuncu padişah ı ve 89. Is lam ha l ifes i . Bat ıda M uhteşem Süleyman, Doğuda adaletl i yönetimine atfen Kanuni Sultan Süleyman olarak da bi l inmek­ted i r. 1 520'den 1 566'daki ö lümüne kadar, yaklaşık 46 yı l bo­

yunca pad işa h l ı k yapan ve toplamda 1 3 kere sefere çıkan Sü­

leyman saltanatı n ı n toplam 1 o yı l 1 ayın ı seferlerde geçirmiştir. Süleyman böylece devleti n hem en uzun süre görev yapan hem en çok sefere ç ı ka n hem de en uzun süre sefer yapan padişah ı olmuştur.

1. S üleyman 1 520 y ı l ı nda , babası ı . Selim'in vefatın ın ard ın­

dan tahta ç ı kt ı . Bat ıda Belgrad , Rodos, Bağdan ve Macaristan­

' ı n büyük k ı sm ı n ı i mparatorluk topraklarına katt ı . 1 529 y ı l ı nda

Viyana'yı kuşatsa da çeşitl i sebeplerden ötürü bu kuşatma ba­

şarıs ızl ı kla sonuçland ı . Doğuda, Safevilerle yapı lan savaşlar son­

ras ı nda Orta Doğu'nun büyük kısmın ı ele geçird i . Afrika'da im­paratorluğun s ı n ı rları Cezayir'e kadar uzanırken; Osmanl ı Do­nanmas ı ise Akdeniz'den Kızı ldeniz'e kadar olan sularda haki­miyet kurmuştu .

3 1 9

www. tutkuyayinevi. com

ı . Selim'den 6.557.000 km2 olarak devrald ığ ı Osmanl ı lmpa­ratorluğu'nu, padişahl ığ ı döneminde 1 4 .893 .000 km2'ye ulaştır­d ı . Zigetvar Muharebesi'nin sonlanmas ından yaklaş ık bir gün önce, 6 Eylül 1 566 tarihinde hayatı n ı kaybetti ve yerine oğlu l l . Sel im geçti .

ı . Süleyman, 6 Kas ım 1 494 tarih inde , Trabzon'da doğdu . Babası , Süleyman doğduğu zaman Trabzon valisi olan , 1 51 2 y ı l ında ise padişah olarak tahta geçen 1 . Sel im , annesi ise val i­de sultan Ayşe Hafsa Su ltan id i . Yed i yaş ında b i l im , tari h , ede­biyat, din ve askeri eğitim almak için için istanbu l'da yer alan Topkapı Sarayı'ndaki Enderun'a gönderi ldi .

1 508 ile 1 51 2 yı l ları arasında Şebinkarah isar, Bolu ve Kefe'­da sancakbeyi olarak görev yapyı . Babası ı . Sel im' in 1 51 2'de tahta çıkmasından önce istanbul ve Edirne'de oturdu . 1 5 1 3 yı­l ı nda Saruhan sancakbeyliğine atand ı . Burada, sonraları baş dan ışmanlarından biri olacak olan Pargal ı lbrah im i le yakın bir arkadaşl ık kurdu. Yaklaşık yedi y ı l l ı k Manisa sancakbeyl iğ in in ard ından , Eylü l 1 520'de babas ı 1 . Sel im' in ölü mü üzerine lstan­bul'a geldi ve 30 Eylü l 1 520 tarih inde onuncu Osman l ı padişahı olarak tahta çıkt ı .

Tahta geçişinden birkaç hafta sonra Venedik elçisi Bartola­rneo Contarini Süleyman'ı "Yirmi altı yaş ı nda , uzun fakat s ırım gibi ve kibar görünüşlü . Boynu biraz fazla uzun , yüzü zayıf, burnu kartal gagas ı gib i kıvrı k . Gölge g ib i b ıy ığ ı ve küçük bir sakal ı var. Cildi biraz soluk olsa da yüzü oldukça hoş. Derisi solgunluğa meyi l l i . Akı l l ı bir hükümdar olduğu söyleniyor ve herkes onun saltanatın ın hayırl ı olacağ ın ı umuyor." şekl inde ta­n ımlamıştı r.

1 . Süleyman' ın tahta geçmesinden k ısa bir süre sonra Şam Beylerbeyi Canberdi Gazal i , Süleyman' ın pad işahl ığ ı n ı tan ımad ı ve hükümdarl ığ ın ı i lan ederek isyan başlattı . Merkezden gönde­rilen Ferhad Paşa komutas ı ndaki b irl ikler, Zü lkadriye Eyaleti'n-

320

Türk Devletleri

de bu lunan kuvvetler ve Şam'daki kuwetlerin etkin l ikleri sonu­cunda Şam yak ın ları ndaki Mastaba adl ı bölgede, 27 Ocak 1 52 1 tarih inde yap ı l an çarp ışmalar sonucunda Gazali 'nin yeni lmesi ve ö ldürü lmesiyle isyan bastı r ı ld ı .

S ü leyman i l k seferin i 1 9 Mayıs 1 521 'de, Macaristan Kral l ı ­ğ ı 'n ı n yönetimindeki Belgrad (o dönemdeki ad ı Nfmdorfehervar) üzerine yaptı . Çevresindeki Böğürdelen , Zernun ve Salankamen şeh i rleri n i n a l ı n mas ı n ı n ard ı ndan 1 Ağustos günü kuşatılan şe­hir , 29 Ağustos 1 52 1 tarih inde fethedi ld i . Bu sayede Avrupa'da gerçekleşti ri leb i lecek fetih ve seferler için öneml i bir merkez al ı nm ış o ld u . Fetih hakkında Kutsal Roma-Germen Imparator­luğu'n u n istanbu l elçis i ; "Belgrad' ı n ele geçiri lmesi, Macaristan Kral l ı ğ ı 'n ı n çöküşüne sebep olan olayların başlangıcıydı . l l . Lajos'un ö lümü , Bud in ' in ele geçiri l işi ve Transilvanya'n ın işga­l iyle devam eden süreçte Macaristan Imparatorluğu yıkı lmış ve diğer ü l ke leri de benzer sonu yaşayacağ ına dair bir korku sar­mıştı . " şekl i nde yorum yapmıştı .

Ertesi y ı l Sü leyman , Hospital ier Şövalyeleri 'nin bulunduğu Akdeniz adas ı Rodos'a karadan sefer düzenledi . Osmanl ı Do­nanması ise , Haziran 1 522'de adan ın "Cem Bahçesi" körfezine dem i r att ı . S ü leyman da 28 Temmuz günü adaya çıkt ı . Yaklaşık 1 00 .000 kiş i ve 400 gemiden oluşan Osmanl ı ordusu , 5 ay 28 gün süren kuşatma sonucunda, 20 Aral ık 1 522'de şövalyelerin başı Ph i l i ppe Vi l l iers de L' lsle-Adam' ı n tesl im koşul ların ı kabul etmesiyle b ir l ikte ada n ı n hakimiyetin i ele geçird i .

Adada H ı ristiyan kiml iğ iyle yaşayan Cem Sultan' ın şehza­desi Murad i le oğul lar ı boğduruldu , eşi ve iki kızı lstanbul'a gön­deri ld i . Rodos'un a l ı nmas ın ın ard ı ndan şövalyelerin elinde bu­lunan Bodru m , Tahta l ı ve Aydos kaleleri i le lstanköy ve Sömbe­ki adalar ı da a l ı n d ı .

Ocak 1 523'te lstanbul'a dönüşünün ard ından Süleyman, saltanatı n ı n i l k üç y ı l ı nda görev yapan Sadrazam Piri Mehmed

32 1

www. tutkuyayinevi. com

Paşa'yı emekl iye ayı rd ı . 27 Haziran 1 523 günü ise hasadaba­ş ıs ı ibrahim Ağa'y ı sadrazam olarak atad ı . Sadrazaml ığa ek olarak kendisine Rumeli Beylerbeyl iğ i 'n in yönetim in i de verd i . Sadrazaml ık yetkisinin kend isine veri lmesin i bekleyen ikinci ve­zir Ahmed Paşa , val i olarak atand ığ ı M ıs ı r'da 1 524 yı l ı nda isyan çıkararak bağ ımsızl ı ğ ı n ı i lan etti . Ahmed Paşa' n ı n öldürü lmesiy­le isyan bastı rı ld ı ve Sadrazam ibrah im Paşa , M ıs ı r' ı düzene sokmakla görevlend iri ld i .

Mart 1 525'te, Süleyman' ı n Kağ ıthane'de avland ığ ı s ı rada Yeniçeri ler şehirde ayaklanma başlatt ı lar. K ısa sürede bastır ı­lan ayaklanma sonras ında Yeniçeri Ağası Mustafa Ağa , kahya­sı Kıran Bali ile Reis-ül Küttab Haydar idam edi ld i .

Mıs ı r' ı düzene koyan ibrah im Paşa i se 6 Eylü l 1 525 günü is­tanbul'a döndü. Bu dönemde istanbu l 'a gelen Fransa elçisi Je­an Frangipan i , Pavia Muharebesi sonrası Kutsal Roma-Germen imparatorluğu'na esir düşen Kral ı . François içi n , kra l ı n annesi Louise de Savoie'un ricası üzerine Süleyman'dan yard ı m isted i .

Yazd ığ ı mektupla yard ım sözü veren Sü leyman ; önce Sad­razam ibrahim Paşa'yı gönderd i , 23 Nisan 1 526'da ise orduyla birl ikte Macaristan'a hareket etti . i brah im Paşa komutasındaki kuwetler, Petrovaradin ve iyluk şehirleriyle on bir ka le ele ge­çirdikten sonra , Özek kalesin i de ald ı .

Öte yandan Bosna beyleri d e S irem bölges indeki bazı kale­leri ele geçirmişti . Macaristan Kra l ı l l . Lajos'un l iderl iğ indeki or­du i le Tuna k ıy ıs ındaki Mohaç düzlüğünde karş ı laşan Osmanl ı ordusu , 29 Ağustos 1 526 günü yap ı lan m u harebeyi kazanarak Doğu Avrupa'daki Macar d i rencin i k ı rd ı . Lajos ise muharebeden kaçan bazı askerlerle birl ikte batakl ı kta boğu larak hayatı n ı kay­betti .

Osmanl ı ordusu yürüyüşüne devam ederek, 20 Eylü l günü Budin'e g ird i . Şehrin anahtarı n ı a lan ve yaklaş ık on dört gün

3 22

Türk Devletleri

boyun ca kra l saray ı nda kalan Sü leyman, dönüşte Segedin ve bazı şeh i rle ri de a larak 2 1 Eylü l 'de Peşte'ye geçti ve Macaris­tan ' ı n baş ı na E rde l Voyvodas ı Janos Szapolyai ' i getird i . Maca­ristan ' ı n Osma n l ı i mparatorluğu'na bağlanması ve Fransız­Osman l ı ittifa k ıy la 5 Ek im 1 526 tarih inde sona eren ve yaklaş ık yedi ay s ü re n sefer sonunda , 1 3 Kas ım 1 526 tarih inde Istan­bul'da zafer a lay ı d üzend i .

1 526-27 y ı l l a rı nda , Anadolu'da ç ıkan Baba Zünnun i le Ka­lender Çeleb i isyan ları ; 1 527 yazında bastır ı ld ı . Birkaç ay sonra i ran l ı Mo l la Kaab ız , vaazlar ında isa peygamberin bütün pey­gamberlerden ü stün o lduğu fikrin i d i le getirdiğinden sünni u le­man ı n tepk is i n i çekti ve bu sebeple d ivanda yarg ı land ı . Ancak fikirlerinden vazgeçmeyen Mol la Kaabız idam edi ld i .

Kutsal Roma imparatoru V. Karl ' ı n kardeşi Avusturya Arşi­dükü Ferd i nand , Janos Szapolyai ' ı n kral l ı ğ ı n ı tan ımayarak ken­dini Macaristan Kra l ı i lan etti . K ısa bir süre sonra Ferdinand , Janos Szapolya i ' ı n kuvvetlerin i yeni lg iye uğratarak Budin' i ele geçird i ve verg i ödemesi karş ı l ığ ı nda kend isinin Macaristan Kra l ı o lara k tan ı nmas ı n ı istedi . Ancak bunu reddeden Süley­man , 1 O May ıs 1 529'da yen i bir setere ç ıkarken, Sadrazam lb­rah im Paşa'ya da serasker u nvan ı verd i . K ısa süre sonra Budin tes l im o ldu ve yönetim i tekrardan Janos Szapolyai'a veri ld i . Hemen ard ı ndan Estergon'u alan başaran Osmanl ı ordusu, 1 529 Eylü lünde Viya n a'yı kuşattı . Ancak hava şartları n ın elverişsizl iği ve m ü h i mm at bak ı m ı ndan kuşatma için hazırl ı ksız olunması sebepleriy le kuşatma kald ı r ı ld ı ve ordu , 1 6 Ara l ık 1 529'da is­tanbul 'a döndü .

Osm a n l ı aç ıs ı ndan başarıs ızl ı kla sonuçlanan Viyana ku­şatmas ı n ı n a rd ı ndan Ferd inand' ı n , Macaristan Kral l ığ ı 'n ın ken­dis ine veri lmesi iç in gönderd iğ i i kinci e lç i de Süleyman'dan ret cevab ı a ld ı . B un u n üzerine Estergon, Vişegrad ve Vaç şehirle­rin i Osman l ı 'dan a lan Ferd inand , Budin şehrine bir sald ı rı dü-

323

www.tutkuyayinevi. com

zenlese de bu sald ı rı başarıs ızl ı ka sonuçland ı . 1 7 Ek im 1 530'­da, Avusturya elçileri N icolas Jurisch itz ile Joseph von Lamberg istanbul'a geld i .

17 Kas ım günü pad işah Süleyman i l e yaptı k lar ı görüşme­lerde bir anlaşma sağlanamayınca Avusturya üzerine setere çı­k ı lmas ı kararlaştır ı ld ı . 25 N isan 1 532'de , Sü leyman ve İbrah im Paşa'n ın önderl iğ indeki ordu istanbul 'dan ayrı ld ı . Bosna Beyi Gazi Hüsrev Bey, Sali Beyoğlu Mehmed Bey, K ı rı m Han ı ı . Sahib Giray ve eyalet beylerbeyleri kaleler fethederken , ak ı ncı kol ları Almanya'n ın içlerine kadar i lerled i . Osman l ı ordusu 1 1 Eylü l günü Slovenya'ya g ird i , [40] b ir süre sonra da H absburg Hanedam'n ın el indeki Güns şahrin i üç hafta kadar süren ku­şatmanın ard ından ele geçird i . l brah im Paşa b i rkaç kale daha ele geçirirken ; Süleyman' ın yaptığ ı Almanya Seferi , 21 Kas ım 1 532'de istanbul'a dönülmesiyle sonuçland ı . B i rkaç ay sonra , 22 Haziran 1 533 tarih inde Avusturya Arşidük lüğü i le Osman l ı imparatorluğu aras ında istanbul Antiaşmas ı i mza land ı . Bu an­laşmayla Ferdinand , Macaristan üzerindeki hak iddias ı n ı son­land ır ırken (Macaristan' ın batıs ındaki küçük bir bölge kendis in­de kald ı ) , Janos Szapolyai ' ın Macaristan hükümdarl ı ğ ı n ı kabul etti ve Osmanl ı imparatorluğu'na y ı l l ı k 30.000 gu lden verg i ver­meyi kabul etti . 1 534 Mart' ı nda Mora Sancak Beyi Sal i Beyzade Mehmed Bey, 1 532'de Habsburg ları n e l ine geçen Koron'u geri ald ı .

i ran'da hüküm süren Safevi Devleti 'n in baş ı nd a bu lunan Şah 1. Tahmasp; Sü leyman yan l ıs ı Bağdat val is in i ö ldü rterek, yerine şah yanl ıs ı bir val i atad ı . Ard ı ndan ise Osman l ı 'ya bağ l ı B itl is valisi şaha bağland ığ ı n ı i l an etti . Bunlar üzerine İbrah im Paşa, i ran üzerine yapı lacak sefer iç in Ek im 1 533'te H alep'e hareket etti . Öte yandan 27 Aral ı k 1 533 günü Cezayi r hükümda­rı H ızır Reis (Barbaros) , fı losuyla birl ikte istanbul'a geld i . Kendi­sine çeşitl i hediyeler sunan ve Cezayir' i Osman l ı topraklar ına

324

Türk Devletleri

katan H ız ı r Reis 'e "Hayredd in" u nva n ı veren Süleyman , Hay­redd in ' i C ezayi r Beylerbeyi olarak atad ı . lbrah im Paşa i le gö­rüşmek iç in H a l e p'e g id i p dönen Barbaros Hayredd in Paşa , 1 534 y ı l ı nd a kaptan- ı derya oldu . 1 534 Mayıs' ı nda i lk seferin i yaptı . Güney ita lya sahi l leri ne çeşitl i sald ı rı lar düzenledikten son­ra Tun us'a ge ld i . Küçü k çap l ı d i renişiere rağmen Mevlay Hasan­' ın hükümdarl ı ğ ı ndaki Tunus , 1 534 ağustosunda a l ınd ı . Mevlay Hasa n ' ı n yard ı m istemesi üzerine V. Karl , Andrea Doria kornu­tas ında çeşitl i d evletleri n kuvvetleri nden oluşan bir donanma haz ı rlad ı ve 1 535 yaz ı nd a sald ı rd ığ ı Tunus'u ele geçird i .

l b ra h i m Paşa i se B it l is' i geri al ı rken , herhangi b i r d i reniş göstermeyen Tebriz şehrin i de 1 3 Tem muz 1 534 tarih inde Os­man l ı im paratorl uğu topraklar ına katt ı . Sü leyman ise 1 1 Hazi­ran 1 534 g ü n ü , a lt ı nc ı seteri olan l rakeyn Seteri'ne ç ıktı . Sü­leyman ' ı n d a ge lmesiyle b ir l ikte ord u , 3 1 Ara l ı k 1 534 günü tes­l im o lan Bağdat' ı e le g eçi rd i . K ış ı Bağdat'ta geçiren ord u , 8 Ocak 1 536'da ista nb u l 'a döndü .

Fra nsa e lç is i Jean d e L a Fon�t'n in g i riş imleri sonucunda 1 8 Şubat 1 536 g ü n ü S ü leyman , Fransa i le kapitü lasyon anlaşması imzalad ı . An laşmayla b i rl ikte Frans ızlara ticari ve hukuki alan­larda b i rta k ı m ayr ıca l ı klar tan ı nd ı . 1 4 Mart' ı 1 5 Mart'a bağlayan gece Top ka p ı Saray ı ' nda konu k o lan Sadrazam ibrahim Paşa , Sü leyman ' ı n e m riy le boğu larak öldürüldü . Ertesi gün sadrazam­l ığa Ayas Mehm ed Paşa geti ri ld i .

Barbaros H ayredd in Paşa komutas ındaki Osmanl ı Donan­mas ı , 1 536 bahar ı nda Akdeniz'deki yabanc ı l imanları vurd u . Dona n m a n ı n Avlonya k ıy ı larında olduğu vakit Süleyman , 1 7 M a­y ıs 1 537'de ista nbu l 'da n ayrı larak "Sefer-i Pu lya" denen Adriya­tik seferi n e ç ı ktı . F rans ız-Osman l ı ittifak ı gereğince Fransa'n ı n ıtalya'ya kuzeyden , Osman l ı Donanması 'n ı n ise güneyden sal­d ı rı yap ı l m a s ı kara rlaşt ı r ı ld ı . Barbaros Hayreddin Paşa komuta­s ındaki askerler, 1 537 Temmuz'u nda Pugl ia bölgesinde yer alan

3 2 5

www. tutkuyayinevi. com

Castro şehrinde konuşland ı . Otranto civarı nda yaklaş ı k ik i hafta kalan askerler, daha sonra ele geçi rd ikleri esirlerle b i rl i kte bura­dan ayrı ld ı .

Öte yandan Fransa , italya'ya sald ı rmaktan vazgeçerek as­kerlerini Hollanda üzerine göndermişti . ita lya'dan ayrı lan Os­manl ı Donanması , ağustos ayında Venedik Cumhuriyeti 'n in el in­deki Korfu adas ın ı kuşatt ı . Ancak kış ın gelmesiyle kuşatma kal­d ırı ld ı . Barbaros Hayreddin Paşa, Venedik'e ait Ş ira , Patmos, Naksos gibi adalar a l ınd ı ; Naksos i le diğer beş ada Osman l ı imparatorluğu'na vergi vermek üzere yeniden eski d ü ka l ığa b ı ­rakı ld ı . Padişah i le donanma, 22 Kasım 1 537'de istanbu l 'a dön­dü .

Osmanl ı imparatorluğu'na bağ l ı o lan Bağdan Voyvodası Petru Rareş'in vergi ödememesi üzerine Süleyman , Barbaros Hayreddin Paşa'n ın donanmayla b irl ikte denize açı lmasından b ir- iki gün sonra, 9 Temmuz 1 538 tarih inde saltanatı ndaki seki­zinci seferine çıktı . Başkent Yaş da dahil olmak üzere Bağdan'­ı n büyük kısm ı i le Suceava ve Besarabya Osmanl ı egemenl iği­ne gird i . Petru Rareş Erdel'e sürülürken , Bağdan ' ı n baş ına l l l . Ştetan getiri ld i . Bu s ıralarda Akdeniz'de olan Barbaros Hayred­din Paşa yönetimindeki donanma, 22 Eylü l 1 538'de Venedik Cumhuriyeti , lspanyol imparatorluğu , Papa l ı k Devleti , Ceneviz Cumhuriyeti ve Malta Şövalyeleri 'nden oluşan ve Andrea Doria'­n ı n önderl ik ettiği Kutsal ittifak donanmas ın ı n Korfu'da olduğunu öğrendi . 28 Eylül 1 538'de, Preveze aç ı klar ında gerçekleşen Preveze Deniz Muharebesi'nden Barbaros Hayreddin Paşa za­ferle ayrı ld ı . Andrea Doria geri çeki l i rken Kastelnova'yı alsa da 1 539 i lkbaharında denizden Barbaros Hayredd in Paşa , karadan ise Gazi Hüsrev Bey' in sald ı rı ları sonucu ada geri a l ı nd ı . 1 540 Ekim'inde Venedik i le Osmanl ı aras ında imzalanan a ntlaşmaya göre Mora ve Dalmaçya kıyı larındaki kaleler ve adalar Osman l ı imparatorluğu'na b ırakı l ı rken, Venedik'in Osmanl ı 'ya y ı l l ık 300 .000

326

Türk Devletleri

alt ı n tazm i nat vermesi kararlaşt ı r ı ld ı . Öte yandan 1 5 Temmuz 1 539'da Ayas Mehmed Paşa'n ı n ö lümüyle boşalan sadrazaml ı ­ğa Lütfi Paşa getir i ld i .

1 . Sü leyman , lzabela Jagiel lonka ve oğlu Sigismund Zapolya'yı kabu l ederken

1 535 y ı l ı nda G ucerat Su lta n ı Sahadur Şah' ı n gönderdiği elçi ve mektup a rac ı l ı ğ ıyla Portekiz Imparatorluğu'na karş ı gerçek­leşti rd iğ i m ü cade le iç in yard ı m istemesi üzerine Süleyman, H int Okya n us u üzeri n e gönderi lecek gemiler için Had ım Süleyman Paşa'y ı görevlend i rd i . 1 3 Haziran 1 538'de Süveyş'ten yola çı­kan H ad ı m S ü leyman Paşa , i lk olarak geldiği ve Portekizi i ierin e l inde bu l unan Ade n' i a ld ı . 1 9 Ağustos günü Aden'dan ayrı lan donanma , 4 Eylü l 'd e Diu 'ya u laşt ı . Ancak Sahadur Şah 1 537'de ölmüş ve Portekiz' i n desteğiyle yerine gelen yeğeni l l l . Mahmud Şah , 1 538 Eylü l ' ü nde şehre yapı lan kuşatmada Portekiz tara­fı nda yer a lm ı şt ı . Ancak kuşatma başarısızl ı kla sonuçland ı ve 25 Aral ı k g ü n ü Ade n'e dönü ldü . Bir müddet sonra ise başkent San'a'da dah i l olmak üzere tüm Yemen'i Osman l ı imparatorluğu topraklar ı n a katı ld ı .

N isan 1 54 1 'de, ayn ı zamanda Süleyman' ın kardeşi de olan , karıs ı Ş a h h u ban S u ltan 'a tokat atması sebebiyle Lütfi Paşa; padişah tarafı n da n D imetoka'ya sürülürken , yerine Had ım Sü­leyman Paşa geti ri l d i .

Janos Sza polyai ' ı n 22 Temmuz 1 540'ta ölmesin in ard ından eşi lzabela Jagiel lonka , Szapolyai ' ın ölümünden birkaç gün ön­ce doğan oğlu Sig ismund Zapolya ad ı na Macaristan' ın baş ına geçmek için Sü leyman'dan onay ald ı . Yaşananları duyan Ferdi­nan d , 1 54 1 ağustosu nda Bud in' i kuşattı . önce Rumel i beyler­beyi , a rd ı nd a n ise üçüncü vezir Sokol lu Mehmed Paşa komuta­s ındaki kuvvetleri Bud in 'e gönderen Sü leyman , 22 Haziran 1 54 1 'de ord uyla b i rl i kte setere ç ıkt ı ve Budin'deki Ferdinand' ı n kuvvetleri n i yen i lg iye uğrattı . Bud in ' in kurtarı lmasından sonra

327

www. tutkuyayinevi. com

kurulan Budin Eysieti'yle Macaristan doğrudan Osman l ı toprak­larına bağlan ı rken , lzabela Jagiel lonka ve oğlu Sig ismund Zap­olya Erdel'e gönderi ldi . Kardeşi Ferdinand' ın 8 Eylü l 'de Ceneviz'e u laşmasıyla yaşananları öğrenen V. Karl , 1 54 1 sonbaharı nda Osmanl ı imparatorluğu'nun el indeki Cezayir üzerine bir sefer düzenled i . Kutsal Roma Germen Imparatorluğu , ispanyol impa­ratorluğu, Napol i Kral l ı ğ ı , Sicilya Kral l ığ ı , Malta Şövalyeleri , Ce­neviz Cumhuriyeti ve Papal ı k Devleti kuvvetlerinden o luşan Andrea Doria'n ın komutanl ığ ındaki donanma, 1 9 Ekim'de Ce­zayir'e geld i .

Ayn ı zamanda Cezayir Beylerbeyi de o lan kaptan- ı derya Barbaros Hayreddin Paşa'n ın yokluğunda Cezayir' i savunan Hasan Ağa komutasındaki askerler, dört ay kadar süren çatış­malar sonunda V. Karl ' ın kuvvetleri karş ıs ı nda zafer elde etti . Süleyman ise ordu i le birl ikte 27 Kas ım 1 54 1 'de istanbu l'a dön­dü .

1 542'de Ferdinand' ın tekrardan Bud in ve Peşte'ye yaptığ ı kuşatmalar üzerine, 17 Kas ım 1 542'de yen i b i r sefer haz ı rl ı ğ ı için gittiğ i Edirne'de b i r müddet ka lan Süleyman , 23 N isan 1 543'te Macaristan üzerine bir kez daha sefere ç ıktı . 1 0 Ağus­tos'ta , iki hafta süren kuşatma sonucunda Estergon Osmanl ı Imparatorluğu tarafından ele geçiri ld i . Birkaç hafta içerisinde ise Sikl6s , Szekesfehervar ve Szeged şehirleri de a l ı nd ı . 1 9 Hazi­ran 1 547'de Kutsal Roma Germen imparatorluğu i le Osman l ı imparatorluğu aras ında imzalanan Istanbu l Antiaşmas ı i le Far­d inand ve V. Karl , Macaristan' ın Osman l ı imparatorluğu kon­trolünde olduğunu kabul ederken, Habsburg Hanedam'n ı n el in­de bulundurduğu batı ve kuzey Macaristan için Osman l ı impa­ratorluğu'na yı l l ı k 30.000 altı n florin vermeyi kabu l etti .

1 542-1 546 italya Savaşı esnas ında Süleyman i le ı . Fran­çois, V. Karl i le ingiltere Kra l ı VIII. Henry'e karş ı b i r ittifak oluş­turdu . 29 Mayıs 1 543'te Istanbul 'dan yola ç ıkan Barbaros Hay-

328

Türk Devletleri

redd i n Paşa komutas ındaki Osman l ı Donanması , ağustos ayın­da Marsi lya'ya u laşt ı . 6 Ağustos günü , Osmanl ı ve Fransa kuv­vetleri nden o luşan donanma , Savoie Dükü l l l . Charles' ı n yöne­tim indeki N ice şehrin i kuşattı . 22 Ağustos'ta N ice ele geçiri l i r­ken , kaledeki d i ren iş in devam etmesi sebebiyle kuşatma 8 Ey­lü l 'e kadar sürd ü .

l leride d üzenlenecek sald ı rı larda Fransa'ya daha kolay yar­d ı m edeb i lmesi iç in François , Osmanl ı Donanması 'n ın k ış ı Toul­on'da gerçirmesin i sağlad ı . Yaklaş ık sekiz ay süren konaklama sonra s ı , 1 544 Mayıs' ı nda donanma lstanbul 'a dönüş için yola ç ıkt ı .

Kas ı m 1 544'te , Sadrazam Had ım Süleyman Paşa i le Divane H üsrev Paşa' n ı n d ivanda kavga etmesi üzerine ikisi da görevle­rinden a l ı nd ı ve sadrazaml ığa Damat Rüstem Paşa getiri ld i . 4 Temmuz 1 546'da kaptan-ı derya Barbaros Hayreddin Paşa'n ın vefat etmesiyle de yeni kaptan- ı derya Sokol lu Mehmet Paşa old u .

1 547'de Safevi Şah ı ı . Tahmasb'a karşı isyan başlatan kar­deşi E l kas M i rza da istanbu l'a geldi . Eşi Hürrem Sultan i le birl i k­te 1 544 , 1 545 ve 1 546 y ı l ları n ı Edirne'de geçiren Süleyman , ls­tanbu l 'a döndü kten sonra E lkas Mirza'yı doğuya gönderdi ve 29 Mart 1 548'de i ran üzerine sefere ç ıktı . Sü leyman yönetimindeki ord u tarafı ndan Van'a yap ı lan kuşatmayı Ulama Paşa devral ı r­ken , k ısa b i r süre son ra şeh ir ele geçiri ld i . 1 534'te Osmanl ı ege­menl iğ ine g i rse de sonradan tekrar Safevi Devleti 'nin el ine ge­çen Tebriz , S üleyman komutasındaki kuvvetler tarafı ndan tek­rar a l ı nd ı . K ış ı Ha lep'te geçiren ordu , 1 549'da Diyarbakır'a geldi ve i k inci vezi r Kara Ahmed Paşa'yı Gürcistan taraflarına yol lad ı . B i r buçu k ay içerisinde, başta Tortum ve Akçakale olmak üzere yirmi kadar şehri e le geçiren ve Şirvanşahlar Devleti Osman l ı imparatorluğu 'na bağlayan Kara Ahmed Paşa , ordu i le birl ikte 2 1 Ara l ı k 1 549'da istanbul'a döndü .

329

www. tutkuyayinevi. com

31 Mart 1 547'de ölen ı . François'n ın yerine Fransa kra l ı olan 1 1 . Henri , Akdeniz'de Habsburglarla mücadele için Sü leyman i le anlaşma yaptı . Bunun üzerine Andrea Doria komutas ı ndaki do­nanma, 8 Ekim 1 550'de V. Karl ad ı na Mehd iye'yi e le geçi rd i . Buna karş ın Osmanl ı ve Fransa kuvvetlerinden oluşan donan­ma Fransa'n ın güneyini savundu . Sokol lu Mehmet Paşa'dan sonraki kaptan-ı derya Sinan Paşa yönetiminde olan ve Sal ih Reis i le Turgut Reis' in eşl ik ettiği donanman ın , Tem m uz 1 55 1 -de Gozo adas ın ı ele geçird ikten sonra , 1 8 Temmuz günü Malta adasına yaptığ ı sald ır ı başarısızl ı kla sonuçland ı . [90] K ısa bir süre sonra donanma, Malta Şövalyeleri 'n in kontro lündeki Trab­lus'u kuşatt ı . 1 4-1 5 Ağustos günlerinde ise şehir e le geçiri ld i .

Trablus'un a l ı nmasıyla 1 55 1 -1 559 italya Savaş ı 'n ı n zemin i hazırlanmış oldu . 1 552'de, Fransa'ya yard ım etmek amacıyla yo­la çıkan Fransa ve Osmanl ı gemilerinden oluşan donanma ita l­ya'n ın güneyindeki Reggio Calabria'yı ele geçird i . 5 Ağustos 1 552 günü, Ponza açı klarında Andrea Doria komutas ı ndaki do­nanmayla karş ı laşan Fransa-Osmanl ı donanmas ı , yap ı lan de­niz muharebesinden zaferle ayrı ld ı . 1 553'te ise bu donanma, Ceneviz Cumhuriyeti 'nin el indeki Korsika'n ı n büyük bir k ısm ı n ı ele geçird i .

1 551 yı l ı nda, Avusturya kuvvetlerin in Erdel 'e g i rmesin in ar­d ından Süleyman , Rumeli Beylerbeyi Sokol lu Mehmed Paşa'yı Erdel üzerine gönderd i . 1 0 Temmuz 1 551 'de Sofya'dan hareket eden Sokol lu , 7 Eylül'de Slankamen'den ayrı larak Beçe önleri­ne geldi ve yaklaşık 1 6 kaleyi ele geçird i . Tem muz 1 552'de Lip­ve'yı da ele geçirdikten sonra , Temeşvar' ı kuşatsa da hava şart­ların ın müsait olmaması üzerine Belgrad'a döndü . Sokol lu Meh­med Paşa'n ın çeki lmesi üzerine Avusturya kuvvetleri Erdel'e gi­rerek Lipve'yi geri ald ı ve Segedin' i kuşatsa da bu kuşatma ba­şarıs ızl ı kla sonuçland ı . Lipve'yi geri a lmak amacıyla 26 Tem­muz 1 552'de hareket eden Kara Ahmed Paşa komutas ındaki

330

Türk Devletleri

Osman l ı kuvvetleri , 35 gün kadar süren kuşatma sonrasında Temeşvar' ı ele geçird i . K ısa bir süre sonra da Lipve'nin geri a l ı­n ı rke n , Vespre m i le Solnok de ele geçiri ld i . Eğri'ye yap ı lan ku­şatma ise k ış mevsim in i n gelmesi sebebiyle kald ı rı ld ı .

Öte yandan 1 548'de , ik inci kez H int seferine gönderi len do­nanman ı n baş ı nda P i ri Reis vard ı . Piri Reis, Osmanl ı lmpara­torluğu 'a dah i l o lduğu halde Portekiz egemenl iğ ine giren Aden'i , 26 Şubat 1 548 tarih inde geri a ld ı . Ağustos 1 552'de ise Portekiz imparatorluğu 'nun kontrolündeki Maskat' ı ele geçird i . Sonras ın­da ise Ara p Yarı madas ı 'n ı n sahi l k ıs ımları n ı ele geçirerek Basra Körfezi 'ne kadar geld i ve Katar ile Bahreyn'i Osmanl ı Imparator­luğu topraklar ı na kattı . Ancak Herteyişine devam etmeyen Piri Reis , donanmayı Barsa'da b ı rakarakSüveyş'e döndü. Bu yüz­den b i r sü re hapsed i ld i , 1 554'te ise Süleyman tarafından idam ed i ld i . H i nt O kyanusu üzerine yap ı lacak olan üçüncü sefer için Koca M u rat Reis görevlend i ri ld i . Açı k denizde Dom Diogo de Noronha komutasındaki Portekiz Donanması'yla yapı lan çarp ış­malard a n Koca M u rat Reis zaferle ayrı lsa da rüzgarın aksi isti­kamette o lması sebebiyle Basra'ya dönmek zorunda kald ı .

Başarıy la sonuçlanmayan b u seterin ard ından Seydi Ali Re­is ' in önderl i ğ i nde dördü ncü ve son sefer 1 553 y ı l ı nda yap ı ld ı . Portekiz gemi leriyle yap ı lan çatışmalar ve yakalan ı lan fırtınalar sebebiy le zay ıflayan ve sayıs ı azalan Osmanl ı gemileri Surat'a

u laşara k, ka lan teçhizat ve topları Gucerat sultan ın ın valisi Re­

cep H a n'a b ı raktı . Osman l ı imparatorluğu i le Safevi Devleti ara­

s ı ndaki i l i şki leri n iyi o lmamas ı sebebiyle bir süre burada kalan Seydi Ali Reis , 1 555'te imzalanan Amasya Antiaşması 'n ı n ar­d ı nd a n hare ket ettiğ i istanbul 'a 1 557 y ı l ında vard ı .

Şah Tahmasp' ı n Erciş , Adi lcevaz, Bargiri ve Ahlat' ı ; oğlu ls­mai l M irza'n ı n ise Erzurum'u alması üzerine Damat Rüstem Pa­şa komutas ı ndaki kuvvetler i ran üzerine yol land ı . Ancak sonra­ları bu kuvvetler geri çağrı l d ı ve 28 Ağustos 1 553'te Süleyman

3 3 1

www. tutkuyayinevi. com

komutasındaki ordu sefere çıktı . Süleyman , tahta geçmek iste­diği yönünde söylentiler olan oğlu Mustafa'yı 6 Ekim'de, Konya Ereği isi'nde boğdurdu. Ayn ı gün Rüstem Paşa sadrazaml ıktan aziedildi ve yerine Kara Ahmed Paşa geti ri ld i . öte yandan kış ı Halep'te geçiren , i lkbaharda ise Nahçıvan'a kadar i lerleyen Os­manl ı ordusu , Şah Tahmasp' ın çeki lmesi üzerine Nahçıvan, Revan ve Karabağ tarafların ı e le geçird i . Amasya'ya döndü ve kışı burada geçird i .

29 Mayıs 1 555'te, iki devlet aras ında imzalanan Amasya Antiaşması i le s ın ı r bel irlen irken ; Bağdat dahi l I rak' ı n büyük kıs­m ı , Azerbaycan' ın batıs ı , F ı rat i le Dicle neh irleri aras ı ndaki böl­ge ve Tebriz Osmanl ı imparatorluğu'nda kald ı . 3 1 Temmuz 1 555'te istanbul'a dönen Süleyman , 29 Eylü l 'de Sadrazam Kara Ahmed Paşa'yı idam ettird i ve yerine tekrardan Damat Rüstem Paşa'yı getird i .

Habsburglarla Fransa aras ında 1 551 y ı l ı ndan beri sürege­len savaş esnas ında Fransa Kral ı 11. Hen ri , 30 Aral ı k 1 557 tari­hinde Süleyman'a mektup yazarak kend isinden yard ı m isted i . Fransa'ya yard ım amacıyla N isan 1 558'de istanbu l 'dan ayrı lan Turgut Reis ve Piyale Paşa komutas ı ndaki Osman l ı Donanma­s ı , 1 3 Haziran 1 558'de italya'ya vard ı . Temmuz ayında ispanyol imparatorluğu'nun el indeki Balear Adaları 'na , başarıyla sonuç­lanan sald ır ı lar düzenlenmeye başland ı . Bunun üzerine ispanya Kral ı l l . Fel ipe, Osmanl ı imparatorluğu 'nun el i ndeki Trab lus'u geri almak amacıyla Papa IV. Paulus'tan yard ı m isted i . ispanyol imparatorluğu , Venedik Cumhuriyeti , Papa l ı k Devletleri , Cene­viz Cumhuriyeti , Savoie Dükal ığ ı ve Malta Şövalyeleri 'nden olu­şan dona nma, 1 O Şubat 1 560'ta Trablus'a doğru yola ç ıktı . 7 Mart'ta Cerbe adas ın ı ele geçiren donanma, burada b ir kale in­şasına başlad ı . Piyale Paşa komutasındaki Osman l ı Donanma­s ı ise 1 1 Mayıs'ta Cerbe'ye ulaştı . Yap ı lan deniz muharebesin­den Osmanl ı Donanması zaferle ayrı ld ı .

332

Türk Devletleri

Oğu l lar ı Şehzade Bayezid i le Şehzade Sel im arasında ya­şan a n taht kavg as ı nda Sel im' in tarafında oldu . l ran'a s ığ ınan Bayezid ve oğu l ları n ı , Şah Tah masb i le yaptığ ı mektuplaşman ın sonunda , 25 Eylü l 1 56 1 'de , Kazvin'de boğdurttu .

2 1 Tem m uz 1 56 1 'de Sadrazam Rüstem Paşa öldü , yerine Semiz Al i Paşa ata nd ı . 1 562 y ı l ı nda lstanbul 'a gelen elçi Ogier Gh ise l in de B usbecq arac ı l ı ğ ıyla Habsburglarla Osmanl ı Impa­ratorluğu aras ı nda sekiz y ı l l ı k bir antlaşma imzaland ı . Bu ant­laşmaya g öre Ferdinand , Erdal ' in Osmanl ı'da kald ığ ın ı ve 1 547'­deki a ntlaşmada olduğu g ibi y ı l l ı k 30 .000 altın vergi vermeyi kabu l etti .

Turg ut Reis ve Piyale Paşa'n ı n komutasındaki Osmanl ı Do­nanmas ı , 1 8 Mayıs 1 565 tarih inde Malta Şövalyeleri 'nin el indeki Malta adas ı n ı b i r kez daha kuşatt ı . Malta Şövalyeleri 'nin yan ın­da ispanyol imparatorluğu , S ici lya Kral l ı ğ ı ve Maltah sivi l ler de adan ı n savun mas ına destek oldu . 1 1 Eylü l'de başarıs ızl ıkla so­nuçlanan kuşatma sonrası nda Turgut Reis de çarpışmalar es­nas ı nda a ld ı ğ ı darbe i le vefat etti . Ancak 1 565 y ı l ında 1 . Süley­man' ı n vefat ı na az kala Piyale Paşa komutasındaki gemiler Sa­k ız Adas ı ' n ı fethetmişlerd i r.

Osman l ı h ü kümeti , 1 562'deki antlaşmada yer alan koşul lara göre y ı l l ı k verg isi n i ödemeyen Ferd inand' ın 1 564 yı l ındaki ölü­m ü n ü n a rd ı ndan Kutsal Roma Imparatoru olan l l . Maximi l ian'­dan hem eski borçlar ı n ödenmesin i hem de kalan altı y ı l için verg i leri n ödenmesi teminatın ı istedi . Maximil ian, lstanbul'a gön­derd iğ i elçiyle bu koşul ları yerine getird i . Ancak karş ı l ıkl ı s ın ı r i h la l leri sonras ı nd a , Semiz A l i Paşa'n ın 28 Haziran 1 565'teki ö lümün ü n a rd ından sadrazaml ığa gelen Sokollu Mehmed Pa­şa' n ı n tutumu üzerine Sü leyman ; 1 Mayıs 1 566'da, yaklaş ık 1 3 y ı l a radan son ra , 7 3 yaş ında 1 3. seferine ç ıktı . 27 Haziran'da Belgrad'a vara n ve burada Sigismund Zapolya'n ı n kuvvetlerin in de katı l d ı ğ ı Osman l ı Ordusu , 2 Ağustos'ta Zigetvar'a vard ı .

3 3 3

www. tutkuyayinevi. com

Süleyman kuşatma yerine 5 Ağustos'ta varm ış ve kuşatma­n ı n görülebi leceği bir tepede yer alan çad ır ına yerleşmişti . 7 Ey­lü l 1 566 gecesi , Zigetvar' ın al ınmasından b ir gün önce, kaynak­lara göre n ikris , d izanteri , felç veya anj in sebebiyle vefat etti . öte yandan Zigetvar' ı n yan ı nda Göle, Yanva , Lügos ve d iğer bazı kaleler de ele geçiri lmişti . Süleyman ' ın ö lümü 48 g ü n bo­yunca , 21 Ekim günü ordunun Zigetvar'dan ayrı l ı ş ı na kadar sak­land ı . Cenazesi, 28 Kasım'da şeyhülislam Mehmet Ebussuud Efendi 'nin k ı ld ı rd ığ ı namazın ard ı ndan Süleyman iye Cami i 'nde toprağa veri ld i . Süleyman' ın vefatı n ı n ard ı ndan yerine oğlu l l . Sel im geçti .

1 . Süleyman' ı n padişahl ığ ı döneminde, ı . François tarafı ndan istanbul 'a yol lanan Fransız elçi Pierre Gi l les' in yazd ı klar ı na göre şehirde Bizans imparatorluğu döneminden fazla yap ı ka lmam ış­tı . Döneminde birden fazla sultan kül l iye yapt ı ran Sü leyman dö­neminde i lk olarak, babası 1. Selim döneminde yap ı m ı na başla­n ı lan 1 . Sel im Küll iyesi 'nin yap ım ı tamamlan ı rken ; oğlu Mehmed için Şehzadebaşı Kül l iyesi ve kendisi için , Osman l ı m imaris in in en önemli örneklerinden biri olarak kabul edi len Sü leymaniye Kül l iyesi yap ı ld ı .

Yine pad işah ın yak ın ların ı n kül l iyeleri ; Rüstem Paşa Kül l i ­yesi , Sokol lu Mehmed Paşa Kül l iyes i , K ı l ı ç Ali Paşa Kül l iyesi , Haseki Kül l iyesi ve Mihrimah Sultan kül l iyeleri (Üsküdar ve Edir­nekapı 'da olmak üzere iki tane) , Had ı m ibrah im Paşa Kül l iyesi , Kara Ahmed Paşa Küll iyesi de bu dönemde inşa edi ld i . öte yan­dan nüfus art ış ına bağ l ı olarak istanbu l'da çeki len su s ı k ı nt ıs ı ­n ın önüne geçmek amacıyla su tesisleri yeni lendi ve K ı rkçeşme su sistemi kuruldu .

Bu imar faal iyetlerinde baş ı çeken kurum , saraya bağ l ı ola­rak çal ışan ve devlet s ın ı rlarındaki her türl ü resmi inşaat işleri n i yürüten Hassa Mimarlar Ocağ ı i le baş ındaki hassa m imarbaşı id i . Süleyman tahta ç ıktığ ı dönemde hassa mimarbaş ı , ı . Sel im

334

Türk De vletleri

döneminde göreve gelen Acem Al i 'yd i . 1 538 veya 1 539 y ı l ı nda ö len Acem Al i ' n in ard ı ndan yerine ge len ve Süleyman döne­m inde yap ı l an mimari eserlerin çoğunda imzas ı bulunan Mimar S inan , Osman l ı dönemin in en büyük mimarlarından b iri olarak kabu l ed i lmekted i r.

1 . Sü leyman' ı n saltanatı döneminde yetişen başl ıca şairler aras ı nd a F uzOii , Baki , P i r Sultan Abdal ve Bağdatl ı Ruhi göste­ri lmekted i r. M atrakçı Nasuh ise dönemin önemli ressam, tarihçi ve minyatü r sanatç ı lar ındand ı . Yine bu çağda yaşayan ve Süley­manname'yi yazan şehnameci Arifı, nakkaş Nigari ve hattat Ahm ed Karah isari de dönemin önde gelen sanatçı ları aras ında yer a lmaktad ı r.

S u ltan S ü leyman döneminde ayrıca sadrazam Pargal ı Mak­bu l i b ra h i m Paşa , Mohaç Meydan Savaşı sonras ında Budin'den istanbu l 'a Üç G üzel ler olarak an ı lan mitoloj ik heykel ler getirmiş ve At Meydan ı nda bu lunan sarayına d ikmiştir. Bu heykel ler her ne kada r i lg i uyand ı rsa da bazı çevreler tarafından put olarak görü l üp hoş karş ı lan mad ığ ı için kal ıc ı olamamışt ır. Bu heykel le­rin yan ı s ı ra , Bud in 'den bazı Doğu ve Batı düşünürlerin in eser­leri istanbu l 'a g et iri lm iş ve kütüphane oluşturu lmuştur. Bu eser­ler Macar kra l ı Matth ias Corvinus'un kurduğu geniş kütüphane­den savaş gan imeti o larak elde edi lmiştir. Süleyman bu yönüyle Osman l ı kütüphane kü ltüründe etki l i ve önemli b ir padişah ola­rak yer a l ı r.

Su ltan S ü leyman döneminde çok sayıda medrese kurulmuş­tur. B u dönemde sarayda kurulan kütüphanelerden çok, medre­se ve kü l l iyelerd e kurulan kütüphanelerin ön planda olduğu gö­rülmekted ir. Bu da , devletin halk ın eğitimin i daha ön planda tut­maya başlad ı ğ ı n ı n göstergesi olarak görülebi l i r .

1 . S üleyman döneminde kuru lan ve Osmanl ı Devleti 'n in i kin­ci büyük eğ it im kuru m u olan Süleymaniye Medreseleri açmış oldu ğ u farkl ı b i l im da l ları nedeniyle (özel l ikle t ıp , matematik ve

3 3 5

www. tutkuyayinevi. com

d iğer akl i b i l imler) yeniden bir s ın ıflamaya g id i lm işti r. Su ltan Sü­leyman döneminde yap ı lan düzenlemeyle Osman l ı medresele­rinde eğitim Dahil medreselerinden sonra iki aşamaya ayrı lm ış­t ı r. B i ri ncisi Sahn-ı Sernan medreselerinde hukuk , i lah iyat ve edebiyat dallarında yapı lan eğitim, ikincisi ise Süleymaniye Med­reselerinde matematik ve t ıp alanlarında yap ı lan eğ itimdir .

� HASEKI HÜRREM SUL TAN: Saruhan Sancak Beyi olduğu s ı ralarda harerne giren ve gerçek ismi b i l inmediğ inden Fülane Hatun olarak geçen kad ın , çoğu tarihçi tarafı ndan Sü leyman' ın i lk eşi olarak gösteri lmektedi r. Tarihçi Çağatay U luçay; Sü ley­man' ın Hürrem Sultan, Mahidevran Su ltan ve Gülfem Hatun ol­mak üzere üç eşi olduğunu ve başka eşlerin in de olabi leceğin i söyler.

Öte yandan Fülane Hatun'dan dünyaya gelen Mahmud; Mahidevran Su ltan'dan dünyaya gelen Şehzade Mustafa ; Hür­rem Sultan'dan dünyaya gelen Şehzade Mehmed , Şehzade Abdul lah, Şehzade Sel im, Şehzade Bayezid , Şehzade Cihan­g i r, Mihrimah Sultan ve annesin in Gülfem Hatun olduğu yönün­de görüşler olan Şehzade Murad olmak üzere Süleyman' ın top­lamda sekiz erkek i le iki kız çocuğunun olduğu kesin olarak bi­l inmektedir.

Bunlara ek olarak Yı lmaz Öztuna; Şehzade Orhan , Şehzade Ahmed, Şehzade Osman, Şehzade Abdul lah, Şehzade Meh­med , Şehzade Mehmed , Şehzade Orhan' ı da Sü leyman ' ın oğlu olarak göstererek bu sayın ı n on beş olduğunu bel irtir ve Fatma Sultan ad ında bir kızı daha olduğunu söyler.

3 3 6

Türk Devletleri

ll. ABDÜLHAMiD l l . Abdü lhamid Osman l ı imparatorluğu'nun 34. padişah ı ve

99 . Is lam hal ifes id i r.

Su ltan Abdü lmecid' in oğ ludur. Henüz 1 O yaşındayken anne­si Tirimüjgan Su ltan ö lünce , bakım ın ı Abdülmecid'in diğer ço­cuksuz eşi P i ristO Kad ı n Efendi üstlend i . PiristO Kad ın Efend i , Abd ü lhamid 'i kend i çocuğu g ibi büyüttü . Babas ın ın ölümünden son ra yerine geçen amcas ı Abdülaziz diğer şehzadelerle birl ikte Abdü lhamid ' in eğitimiyle de yakından i lg i lend i .

1 867 y ı l ı nda ç ıktı ğ ı Avrupa gezisine Abdülhamid'i de bera­berinde götürd ü . Amcası Abdülaziz' in 1 876'da tahttan indiri lme­si ve şüphel i koşu l larda ölümü , ağabeyi V. Murat' ın tahta geçi­ri ld ikten üç ay sonra ruhsal çöküntü geçirdiği iddiasıyla tahttan ind i ri lerek Ç ı rağan Saray ı 'na hapsedi lmesi olayiarına tan ık oldu . 31 Ağustos 1 876'da padişah i lan edi ldi ve 7 Eylül günü Eyüp'te k ı l ı ç kuşand ı . Ağabeyin in yerine tahta geçiri ld ikten sonra , her iki saltanat değ işim in in mimarı olan M ithat Paşa'yı sadrazam yaptı . 33 y ı l pad işah l ı k yaptı ktan sonra 27 Nisan 1 909'da tahttan indi­ri l d i . 3 yı l Selan ik'teki Alatin i Köşkü'nde ev hapsinde tutu lduktan son ra 1 9 1 2'de istanbu l'daki Beylerbeyi Sarayı'na getiri ld i . 1 O

3 3 7

www. tutkuyayinevi. com

Şubat 1 9 1 8'de Istanbu l'da vefat etti . Mezarı , büyük babas ı için D ivanyolu'nda yaptı r ı lm ış Sultan l l . Mahmut Türbesi 'nde bu lun­maktad ı r.

Abdülhamid tahta ç ıktığ ı nda Osman l ı imparatorluğu büyük bir bunal ım içindeydi . 1 87 1 'de Al i Paşa'n ı n ö lümünden sonra saray i le Bab- ı Ali aras ındaki çekişme alevlenmiş , 1 875'te dev­let borçların ı ödeyemez hale düşerek Muharrem Kararnamesi i le morataryum i lan etmiş, Rusya'n ı n baş ı n ı çektiğ i Panslavizm akımın ın etkisiyle Balkanlar'da ulusal ayaklanmalar baş gös­termişti . Yurt içinde meşrutiyet yanl ıs ı görüşler güçleniyor, hatta padişah l ığ ın tasfiyesiyle cumhuriyet i lan ı fikri tartışmaya açı l ı ­yordu .

Abdülhamid , tahta geçmeden Mithat Paşa'ya verd iğ i taahhüt uyarınca 23 Aral ık 1 876'da, i lk Osmanl ı anayasas ı olan Kanun- ı Esasi'yi i lan etti . Mecl is-i Mebusan ve Ayan Mecl is i üyelerinden oluşan i lk meclis 1 9 Mart 1 877'de açı ld ı . Böylece ı . Meşrutiyet dönemi başlad ı . Padişah i le mecl is in ü lkeyi b irl ikte yönetmesi i lkesine dayanan anayasayla yarg ı bağ ımsızl ı ğ ı ve temel haklar güvence altına a l ı nmasına rağmen egemenl iğ in esas kaynağ ı yine padişahtı . Abdülhamid , Kanun- ı Esasi'n in 1 1 3 . maddesiyle kendisine tan ınan "idari sürgün yetkisi"ni ku l lanarak, daha mec­l is toplanmadan Mithat Paşa'yı sürgüne yol lad ı .

Rusya'n ın Balkanlar'da ısiahat için verd iğ i teklifierin 1 2 Ni­san 1 877'de ibrahim Ethem Paşa hükümeti tarafı ndan redde­d i lmesi üzerine 93 Harbi olarak bi l inen Osmanl ı-Rus Savaş ı patlak verd i . Abdülhamid' in karş ı olmas ına rağmen M ithat Paşa , Damad Mahmud Paşa ve Redif Paşa gib i devlet adamlar ı n ı n ıs­rarlarıyla giri len savaşta Rus orduları Balkan ve Kafkas cephe­lerinde Osmanl ı kuvvetlerin i bir d izi yen i lgiye uğratarak doğuda Erzurum'u , batıda ise Bulgaristan' ı n tamamı i le Trakya'n ı n is­tanbul surlarına kadarki kısm ın ı işgal etti ler. Mecl is-i Mebusan'­da hükümetin savaş politikalarına yönelti len ağ ı r eleşti ri ler üze-

3 3 8

Türk Devletleri

rin e Abdü l ham it , m ecl is i 1 8 Şubat 1 878'de tati l etti . Takip eden 30 y ı l boyu nca mecl is i b i r daha toplantıya çağ ı rmad ı ve bu süre zarfı n d a meşrutiyet a nayasası olan Kanun- ı Esasi'yi kağ ıt üze­rinde d e olsa m u hafaza ederek, ald ığ ı kararları yine bu anaya­saya göre yürü rlüğe koydu .

93 Harb i , 3 M a rt 1 878'de Istanbul surlar ı d ış ındaki Ayastefa­nos'ta kara rgah kuran Rus kuwetlerin in d ikte ettiğ i Ayastefanos Antiaşmas ı i le sona erd i . Anlaşmaya göre; Osmanl ı Imparator­luğu 'na bağ l ı , s ı n ı rl a rı Tuna'dan Ege'ye , Trakya'dan Arnavutluk­'a uza na ca k bağ ı m s ız b i r Bu lgaristan Prensliği kurulacak, Bos­na-He rsek'e iç iş lerinde bağ ı ms ızl ı k veri lecek, S ı rbistan , Kara­d a ğ ve Romanya tam bağ ı msızl ı k kazanacak ve s ın ı rları geniş­leti lecek , Kars , Ardaha n , Batum ve Doğubeyazıt Rusya'ya veri­lecek, Teselya Yunanistan 'a b ı rak ı lacak, Girit ve Ermenistan'da ıs iahat yap ı lacak, Osmanl ı Imparatorluğu Rusya'ya 30 bin ruble savaş lazminat ı ödeyecekti . O ldukça ağ ı r şartlar içeren bu ant.:. laşmaya , Ru sya'n ı n aş ı rı derecede güçlenmesinden kayg ı du­yan d iğer Avrupa devletleri karş ı ç ıkt ı lar. 13 Temmuz 1 878'de Ayastefa nos Antiaşmas ı ' n ı n yerine geçen Berl in Antiaşması im­zala n d ı . Yen i a ntlaşmayla Rusya'n ın toprak kazan ımları geri a l ı nd ıysa d a , Romanya ve Karadağ'a bağ ımsızl ık veril irken, Bul­gari stan 'da Almanya ve Avusturya himayesinde özerk bir prens­l i k olu şturu ld u .

Berl i n Antlaşmas ı , Doğu Anadolu'daki Ermeniterin Rus hi­mayesin e yöne lmelerine engel olmak amacıyla, Osmanl ı impa­ratorl u ğu 'ndan b u bölgedeki Ermeni lerin durumunu düzeltmeye yönel i k b i r d izi reform yapmasın ı talep etti . Abdülhamid yöneti­min in b u reformları ertelemesi ve bölgedeki Kürt aşiretlerin i muh­temel b i r Ermeni isyan ına karş ı si lahiand ı rma yoluna gitmesi ü­zerine Ermeni ler a ras ında devrimci ve mi l l iyetçi örgütler güç ka­zand ı . 1 887'de Maraş'a bağ l ı Zeytun'da, 1 891 'de ise Si irt'e ya­k ı n Sason'da Ermeni devrimci örgütlerince desteklenen direniş

3 3 9

www. tutkuyayinevi. com

hareketleri başlatı ld ı . 1 895'te bu olayları n ü lke çap ında b i r i hti la­le dönüşmesi olas ı l ığ ı n ı n doğması ve istanbu l'da Ermen i örgüt­lerin in Kumkapı'da Batı kamuoyunu etki lerneye yönel ik b i r ayak­lanma düzenlemesi üzerine Kamil Paşa hükümeti tarafından Ana­dolu'da Ermeni toplu luklarına yönel ik sert bastı rma tedbirleri a l ı nd ı . IV. Ordu Komutan ı Müşir Zeki Paşa , Ermen i isyan ı n ı bastı rmakla görevlendiri ld i . Doğuda Kürt aşiret reisieri Hamid iye Alayları ad ı altında düzensiz mi l is b irl iklerinde örgütlend i . 1 895 yazında tüm Anadolu taşrasında gerçekleşen kanl ı olaylar Batı kamuoyunda genel l ikle Hamidiye katl iamlar ı o larak ad land ı rı ld ı ve l iberal Avrupa bas ın ında Abdülhamid a leyh ine ş iddetl i b i r kampanya başlatı lması na sebep oldu .

1 897 y ı l ında , Girit' in Yunanistan'a i lhakın ı isteyen Yunan hü­kümetin in Tesalya s ın ı rı nda ihlal iere g i rişmesi üzerine "barut kokusu" artık duyulmaya başlamıştı . Bunun üzerine vükela mec­l isi Mabeyne çağrı ld ı . Pad işah tarafından , durumun müzakere ve bir neticeye bağlanması için emred i ld i . Mecl is ara vermeden 56 saat durumu konuştu . Herkes Yunan l l lara harp açı l maması yolunda fikirler i leri sürdü. Bunu söyleyenler, ü lken in durumu­nun iyi olmad ığ ın ı izah ederek: -Harbe g i rmek hata o lur, d iye rey veriyorlard ı .

Bu fikrin baş müdafii izzet Paşa id i . Zaman zaman d ı şarı ç ı­karak padişahın yan ına gid iyor, müzakereler hakkında b i lg i ve­riyordu . Fakat Rıza Paşa ve birkaç devlet adam ı , eğer Yunanis­tan'a karşı korkak bir tavı r içine g iri l i rse , bütün Rumel i 'n in par­çalanacağ ın ı ve belki de Istanbul 'un tehl ikeye d üşeceğin i sa­vundular ve Sultan l l . Abdülhamid i le g izl ice görüşerek bu fiki r­lerin i ona bi ldirdi ler. Savaş taraftarı olan padişah hemen haz ı r­l ı kların yap ı lmas ın ı istiyordu . işte tam bu s ı rada harekete geçen Yunan ordusu Alasonya'ya sald ı rd ı . Hazırl ı ks ız bu lunan Yanya'­daki Osmanl ı tümeni , Yunan birl ikleri önünden ric'at etmek zo­runda kald ı . Bunun üzerine Istanbul'daki ı . Ordu , Umum Kuman-

340

Türk Devletleri

dan ı Eth e m Paşa kumadas ı nda Yunanistan üzerine harekete geçti . B i rkaç g ü n içinde Yenişehir' i (Tesalya) e le geçird i . Daha son ra Ati na yolu üzeri ndeki M i lona geçitlerine geldi ve buras ın ı savunan Yunan ordusunu , 23 N isan 1 897 günü büyük b i r mağ­l ubiyete uğratt ı . M i lona M eydan Savaşı i le, Avrupa l ı ları n , geçi­lemez de d i kleri bu geçitleri aşan ordu , güneye çeki len Yunan ordusu ise , Atina i le Tesalya aras ındaki Dömeke'de yeniden karş ı laşt ı . Yunan l ı ları n son müdafaa hatları olan Dömeke'de, 25 b in k iş i l i k Yunan ord usu perişan edi ld i ve bir daha taparlanama­dan darmadağ ı n edi ld i . Bu muharebede Abdülezel Paşa şehid düştü . Ord u h ı zla i lerleyerek b i rkaç saat içinde Atina'ya gird i .

1 5-1 7 Mayıs tarih inde Dömeke'de yap ı lan muharebede Yu­nan ord us u kesin b i r yen i lg iye uğrad ı . Avrupa devletlerin in mü­dahales i i le m ütareke yap ı ld ı . Osmanl ı lehine Tesalya s ın ı rı n­daki bazı küçük değiş ikl i kler d ış ı nda savaştan önceki s ın ı rlara dönü ld ü . Yunan istan Osman l ı Devleti 'ne 4 mi lyon l ira savaş laz­m inat ı ödemeyi kabu l etse de bu tazminat tahsil edi lemedi . Oy­sa buna karş ı l ı k G i rit'e özerkl i k veri lmişti .

l l . Abdü l ha mid M ecl is' i kapatarak yönetimi kendi el ine ald ık­tan sonra Osman l ı tarih inde i l k defa geniş kapsaml ı bir pol is ve isti hba rat örgütü kurd u . 1 880 y ı l ı nda Yı ld ız Istihbarat Teşkilatın ı kurd u . Çok sayıda hatiyeden oluşan bu örgütün amacı Abdülha­mid 'i n s iyas i rakip leri hakk ında bi lgi toplamak ve Abdülhamid'e karş ı haz ı rl ana n darbe veya ayaklanma girişimlerin i önlemekti . Hatiyele r sadece kend i başlar ına bi lgi toplamakla kalm ıyor, halk aras ı nda çok say ıda kişiye maaş bağlayarak geniş bir istihbarat ağ ı o luşturuyorlard ı . Jurnalci ad ı veri len bu kişi ler Abdülhamid yönetim ine karş ı o labi lecek faal iyetleri bi ld iriyorlar, böylece her türlü hare ketin önü önceden kesi lmiş oluyordu .

Abdü lhamid ' in dönemi bazı uzmanlarca Osmanl ı Devleti'n in ömrü n ü 30-40 y ı l daha uzatm ış o lduğu i leri sürü lmüştür.

34 1

www. tutkuyayinevi. com

Düvel-i Muazzama'n ı n bu mecl is in açı lmas ı n ı demokrasi ve insan hakları için deği l , kendi adamları olan mi l letveki l leri e l iyle iç idareye daha rahat karışabi irnek için isted iğ i öne sürü lmüştür.

Azı n l ı k mil letvekil leri , her bir grup arkasına bir Avrupa Dev­letin i alarak, üyesi olduğu bağ ımsız devletler kararı ç ıkarmak için uğraşmaktayd ı lar. Girit, Teselya ve Yanya'n ı n Yunan istan'a b ı ­rakı lması gerektiğin i ifade eden veki l ler ç ıkmışt ı r.

l l . Abdülhamid , 1 3 Şubat 1 878'de Mecl isi tati l etti . Durum­dan rahatsız olan ingi ltere , V. Murat' ı Pad işah , M ithat Paşa'yı sadrazam (başbakan) yapmak için Genç Osman l ı lardan Ali Su­avi 'yi tahrik ederek tarihe Ç ı rağan Bask ın ı olarak geçen başarı­sız darbeyi yaşattı . 23 ihti lalcin in ölümü i le sonuçlanan bu so­nuçsuz darbe, l l . Abdülhamid' in hafıyye deni len g izl i teşki lat ın ı kurarak daha s ık ı idareyi ele almas ına mecbur etti .

IKINCI MEŞRUTIYET: Abdülhamid' in örfı yönetimine karş ı muhalefet de giderek güçlendi . 1 889'da itti hat ve Terakki Gerni­yeti kuruldu . 1 908'de ittihat ve Terakki yan l ıs ı bazı subaylar Ma­nastır ve Selanik kentlerinde ayakland ı lar. Bu baskı ları n üzeri­ne, Abdülhamid 24 Temmuz 1 908'de anayasayı yen iden yürür­lüğe koymak zorunda kald ı ve l l . Meşrutiyet i lan ed i ld i . Yap ı lan seçimlerle oluşturulan yeni meclis 1 7 Aral ı k 1 908'de açı ld ı .

Artan huzursuzluklar ve ittihat ve Terakki karş ıtları n ı n baskı­ları sonucunda , 1 3 N isan 1 909'da istanbul 'da ayaklanma ç ıktı . Rumi takvimle 3 1 Mart günü patlak verdiğ i için bu ayaklanma 31 Mart Olayı olarak bi l in ir. Selanik'te kurulan Hareket Ordusu 23-24 Nisan gecesi istanbu l'a g irerek ayaklanmayı bast ı rd ı .

i kinci Meşrutiyet dönemi ağ ı rl ı kl ı olarak ittihat ve Terakki hükümetlerin in yönetiminde geçti . Devlet yönetim inde itti hat önderleri Enver Paşa , Talat Paşa ve Cemal Paşa etki l i o ldular. Bu dönemde Osmanl ı Devleti , Trablusgarp, ı . ve l l . Balkan Sa­vaşları ve 1 . Dünya savaşiarına g ird i . ı . Dünya Savaşı 'n ın he-

342

Türk Devletleri

men a rd ı ndan VI . Mehmet, it i laf Devletleri ' n in baskısıyla 2 1 Ara­l ı k 1 9 1 8 'de parlamentoyu kapatt ı .

3 1 MART AYAKLANMASI VE TAHTTAN INDIRILMESI : 1 2 N isan ' ı 1 3 N isan'a bağlayan gece, Taksim Kışiası 'ndaki Avcı Tab u ru 'na bağ l ı askerler subaylarına karş ı ayaklanarak kendi le­rine önderl i k eden d in adamların ı n peşinde Heyet-i Mebusan' ın önünde top land ı lar ve ü lken in şeriata göre yöneti lmesini istedi­ler . H ü seyin H i lm i Paşa hükümeti ayaklanmacı larla uzlaşma yo­l unu seçti ve h ü kü met üyeleri tek tek istifa etti .

Abdü lhamid , olaylar ın başlama sebebin i hat ı ratında şu şe­k i lde an lat ı r :

"Vekayi ' ı n (olaylar ın ) ve acemi bir idarenin hergün bir sOretle izhar ettiğ i mevadd- ı müşte- ı le(tahrik edici hususlar) elbette infı­lak edecekti . H atta 31 Mart'a kadar te'hiri bi le şayan-ı hayrettir. H içb i r k imseye hesap vermek mecburiyelinde bulunmadığ ım bir zamanda , ma'a' l-kasem(yemin ederek) te'min ederim ki ben bir fena l ı k o lmamas ı na e l imden geldiği kadar çal ıştım. Tehl ikenin te'e h u r-i vuku'unda(gerçekleşmesin in gecikmesinde) bu mesa'i­i hay ı r-hahanen in dah l i bu lunduğunu zannederim."

Ayaklanma Heyet-i M ebusan üzerinde de etki l i oldu . O gün i tti hat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenl ikleri olmad ığ ı için mecl ise g itmedi ler . Baz ı lar ı Istanbu l'dan uzaklaş ı rken , bazı ları da kent iç inde g izlend i . Bu arada ayaklanmacılar ittihatçı subay­larla mebuslar ı bu ldukları yerde öldürüyorlard ı . Hükümetin ve mecl isin etkisiz kalmasıyla, 1 1 . Abdülhamid yeniden duruma e­gemen oldu . Ayaklanmayı başlatan muhalefet ise, herhangi bir programdan yoksun olduğundan önderl iğ i elde edemedi .

i sta nbu l 'da denetim i el inden kaçıran ittihat ve Terakki as ı l güç merkezi ola n Selan ik'teki 3 . Ordu'yu harekete geçird i . Böy­lece aya klan mayı bast ı rmak üzere Hareket Ordusu kuruldu . A­yaklanmacı lar 23 Nisan ' ı 24 N isan'a bağlayan gece lstanbul'a

343

www. tutkuyayinevi. com

girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başar ıs ız bir d i reniş ça­bas ından sonra tesl im oldular. Heyet-i Mebusan ve Heyet-i A­yan da bir gece önce Yeşi lköy'de toplanarak Hareket Ordusu'­nun g irişimin in meşruluğunu onaylamışlard ı .

Diğer bir iddiaya göre 3 1 Mart ayaklanmas ı n ı itti hat Terakki , i ngi ltere ve Abdulhamid'e F i l istin neden iyle husumet besleyen Mason teşkilatları tertip ederek Abdulhamid' i tahttan ind irmeyi amaçlamışlard ı r. [kaynak bel i rti lmeli] N itekim Abdu lhamid' in taht­tan inmesiyle Yahudiler Fi l istin'de toprak sat ın a lma izni a lm ış­lard ı r. [kaynak bel i rti lmeli] ittihad Terakki ise h içbir etkisi olma­yan padişah Mehmet Reşad sayesinde yönetime tamamen ha­kim olmuştur. Abdulhamid'ten sonra imparatorluk h ızl ı b i r parça­lanma sürecine giderek ingi ltere de isted iğ in i elde etmiş oldu .

Ayaklanman ın bast ır ı lmasından sonra s ı k ıyönetim i l an edi ld i ve ayaklanmacı lar ın önderleri d ivan ı harpte yarg ı lanarak ö lüm cezasına çarptı rı ld ı lar. Muhalefet hareketi öneml i kay ıplara uğ­rad ı . Ama en önemli gel işme, Mecl is-i Umumi Mi l l i ad ı a ltı nda birl ikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan ' ı n 27 N isan'­da l l . Abdülhamid' in tahttan indiri lmes in i , yerine V. Mehmed' in geçiri lmesin i kararlaştı rmasıyd ı . Ayrıca l l . Abdü lhamid ' in istan­bul'da kalması da sakıncal ı bulunarak Selanik'te oturması uy­gun görüldü . Divan ıharp l l . Abdülhamid' i yarg ı lamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hi lmi Paşa hükümeti bunu kabul et­medi .

Abdülhamid , Selan ik'ten gelen Hareket ordusuna karş ı her­hangi bir d ireniş göstermedi . Kendi hat ı rat ında bunu kardeş ka­nı dökülmesin diye yaptığ ın ı yazar. Oysa Osman l ı Paşaları bu toplama orduyu rahatl ıkla geri püskürtebi leceklerin i padişaha arz etmişlerdi .

ÖZEL HAYATI VE KIŞILI�I: Kızı Ayşe Sultan'a göre , babası l l . Abdülhamid' in 13 eşi olmuştur. Kabul gören diğer kaynaklara göre ise, bu sayı 1 6'd ı r. Sultan Abdülhamid uzunca boylu , es-

344

Türk Devletleri

merce ten l i , uzunca burun l u , ela gözlü , hafif k ıv ırc ık saka l l ı id i . Zeka ve h afızas ı n ı n güçlü olduğu , aç ık b ir tarzda konuştuğu , kend is ine a n latı lan lar ı uzun müddet sab ı rla d inlediği söylenir.

Su ltan Abdü lhamid oldu kça d indar b ir insand ı . Kızı Ayşe Su ltan babas ı n ı n d indarl ı ğ ı n ı şöyle an latm ışt ır: "Babam doğru ve tam d i ni itikada sah ip b i r Müslümandan başka biri deği ld ir. Beş vakit namaz ı n ı k ı lar , Kur'an- ı Kerim okurdu . Daima camile­re deva m ett iğ i n i , Ramazanlarda Süleymaniye Camii 'nde na­maz k ı ld ı ğ ı n ı , o zamanlar camide açı lan sergi lerden a l ışveriş et­t iğ i n i h i kaye tarz ı nda a nlatı rd ı . Babam herkesin namaz kı lması­n ı , cami lere devam edi lmesin i çok isterd i . Sarayın husus'i bah­çes inde beş vakit Ezan- ı M uhammedi okunurdu . Babamın bir sözü vard ı : "D in ve fen , " derd i . "Bu ikis ine de itikat etmek caiz" o lduğu n u söylerd i .

S u ltan Abdü lhamid çal ışkan b i r padişahtı . Günde muntazam 1 5-1 6 saat çal ı şt ı ğ ı söylenmekted ir. Çal ışma saatleri d ış ında hobi ola ra k marangozlu kla uğraştı . Gençl iğinde binici l ik, yüzme, at ıc ı l ı k , g ü reş gibi sporlar yaptı . Tiyatro ve operaya i lgi duyard ı . Y ı l d ı z Saray ı 'nda yaptı rd ı ğ ı tiyatroda çeşitl i oyun ve operaları husus i o lara k getirtir ve ai lesiyle birl ikte seyrederd i . En sevdiği p iyeslerden b i ris i , ün l ü Alman şairi Friedrich Schi l ler' in Haydut­lar ad l ı eseriyd i . La Traviata , Aida , Carmen , Faust, Manon en sevdiğ i opera lardand ı .

Abd ü lhamid matbaa ve yayı n işlerine çok merakl ıyd ı . Mo­dern matbaa makinelerin i Türkiye'ye getirtip kal itel i d ivan eser­leri bast ı rd ı . M esela Cem Sultan Divan ı 'n ı bastır ıp bazı nüshala­rı n ı i ng i ltere'ye , Almanya'ya ve Amerika'ya göndertti .

Abd ü lh amid dedektif romaniarı na ve seyahatnarnelere çok merak l ı b i r padişa ht ı . Abdü lhamid' in 2 ile 5 bin adet arasında o lduğu rivayet ed i len bir pol isiye roman koleksiyonu vard ı , bun­lar ı n b i rçoğu Y ı l d ız yağması s ı rası nda ortadan kayboldu . Sher-

345

www. tutkuyayinevi. com

lock Holmes'un bütün maceraların ı eksiksiz olarak Osman t ıcaya tercüme ettirmişti .

Abdülhamid Yı ld ız Sarayı'nda çok büyük bir kütüphane kur­durtmuştu . Bu kütüphane 4 bölümden oluşmaktayd ı : Yabancı d i l lerde Türkiye i le i lgi l i yazı lmış eserler: Bunlar ın içeris inde el­yazması pek çok kitap vard ı r. Bunlar özel olarak tercüme etti ri­lerak telif hakkı ödenmiş kitaplard ı r. Dolayıs ıyla bunlar ı basmak ve dağ ıtmak yasaktı . Tek nüshad ı rlar.

Gazeteler: Kütüphane, Avrupa'da ç ıkan bütün öneml i gaze­telere aboneydi . Dolayıs ıyla son derece zengin b i r sürel i yay ın koleksiyonu mevcuttu .

Roman ve hikayeler: 6.000 kadar kitap özel olarak saray için çevri lmişti . Bu romanlar haremde de okunur ve elden ele gezer, sonra kütüphaneye tesl im edi l i rd i . Mesela Carmen Si lva'n ı n bü­tün eserleri mevcuttu . Kütüphanenin bir de Arapça ve Farsça eserleri içeren kısm ı vard ı ama bu k ıs ım d iğerlerine nazaran fa­kird i . Coğrafya ve seyahatnameler: Y ı ld ız Sarayına kapanmış bir hayat süren Abdülhamid' in dünyayı bu eserler sayesinde ta­n ıd ığ ı ve takip ettiği söylenir.

Özel l ikle Ermeni isyan ın ı bast ır ırken kul land ığ ı tedbirler ne­deniyle batı l ı tarihçiler ve muhal ifleri tarafından "k ız ı l su ltan" d i­ye an ı lm ışt ır. Öte yandan, taraftarları onu "u lu hakan" g ib i yü­celtici lakaplarla anarlar. Abdülhamid , baskıc ı rej im i , azı n l ı klara karşı uygl!lad ığ ı sert siyaset ve muhafazakarl i ğ ı nedeniyle , gü­nümüzde hala onu destekleyen genel l ikle sağ siyasi çevreler i le eleştiren sol çevreler arasında bir tart ışma odağ ı olmaya devam etmektedir. i lber Ortayl ı 'ya göre Dünyan ın son hükümdarı , son evrensel imparator l l . Abdülhamid Han'd ır .

ORDUNUN MODERNLEŞMESI: 1 879'da Osmanl ı impara­torluğu'nun hezimetiyle sonuçlanan 93 Harbi 'nden sonra , Sultan l l . Abdülhamid Rus Yayı lmac ı l ığ ı 'na karş ı Osman l ı Ordusu'nun

346

Türk Devletleri

modernleşmesi gerektiğ ine karar verd i ve bu yayı lmacı l ı ktan et­k i lenen d iğer ü l ke olan Almanya i le işbirl iğ ine karar verd i . Arala­rı nda sonradan Müşir rütbesi veri lecek olan Baron Von der Goltz kamutas ı nda bir Alman askeri heyeti Istanbul'a geld i . Von der Goltz , askeri okul larda köklü reformlar gerçekleştirip genç su­baylar ı n yetişti ri lmesi için önkoşulları oluşturdu . Ancak bununla b i rl i kte von der Goltz , Türk general lerin in günümüze kadar da­yanan , herkesten daha modern yöntemlerle eğiti lmiş olma ve en yeni askeri teknoloj i leri takip etme bi l incinin temel taş ın ı o luşturd u . M amafı h , Prusya geleneğin in b i r d iğer temeli olan askerleri n sivi l siyasete karışmama prensibini aşı lamakla başa­rı l ı o lamad ığ ı Bab-ı Al i Bask ın ı i le ortaya çıktı .

l l . Abdü lhamit döneminde, borçlar ın artmaması , genel du­rum vb. (ki gemi ler hep borçlarla a l ı n ıyordu . ) sebepler yüzün­den Osman l ı donanmas ın ı n gücü azald ı . Osmanl ı Donanması Hal iç Tersanesi 'nde kalm ışt ır. Bu dönemde dünyada i lk kez Osman l ı tarafı ndan denenen Abdülhamid ve Abdülmecid zırh l ı den izalt ı lar ı denemelerde başarı l ı olmuştur. Ayrıca , i lk deniz müzesi d e bu dönemde açı ld ı . ( 1 897) Ancak, çeşitl i sebepler­den dolayı Osman l ı Devleti den izaltı yarış ına ı . Dünya Sava­ş ı 'nda e l inde tek denizaltı bi le olmadan devam etmiştir. En uzun süre Bahriye Nazıri i ğ ı yapan Hasan Hüsnü Paşa döneme dam­ga vurmuştur.

Ord u n u n Von der Goltz tarafından yeniden yapı land ır ı lma­s ıyla b i rl i kte Osmanl ı lar, Krupp ve Mauser gibi Alman şirketleri­ne i l k kapsaml ı s i lah siparişlerin i verdi ler. Von der Goltz, Al­manya' n ı n ve Osman l ı Devleti 'n in Doğu'daki nüfuzunu garanti­lemek için Bağdat tren yolunun inşa ed i lmesini de destekledi . B u fik ir , yen i pazarlar bulmak için tren yol ların ın yapı lmas ın ı d estekleyen Alman ekonomisinin çıkarlarıyla da örtüşüyordu . 1 888 y ı l ı nda Su ltan l l . Abdülhamid, Bağdat tren hattı i nşaas ı l i­sans ın ı , Alman Bankası Deutsche Bank tarafından yöneti len bir

347

www. tutkuyayinevi. com

Alman konsorsiyumuna verd i . Osman l ı Ordusunun modern si­lahlar kul lanmaya başlaması , 1 897 Osmanl ı -Yunan Savaşı 'nda hemen semeresin i gösterd i . Osmanl ı Ordular ı n ı n Atina'yı tekrar ele geçirmelerine ancak Rus Çarı l l . N ikolay' ı n Su ltan l l . Ab­dülhamid'e haber göndererek, eğer derhal ateş-kes sağ lanmaz­sa Rus Orduların ı n Erzurum'a hücum edeceğin i b i ld irmesi engel oldu .

i l k k ız okul ları l l . Abdülhamid zaman ında açı lm ışt ı r. N itekim bi lgi l i bir kişi olan Abdüllatif Suphi Paşa'n ı n i lk defa b ir k ız sanat okulu açma teşebbüsünde tereddüt geçirmesi ve titizlenmesi üzerine Abdülhamid , Sen mektebi aç, ben arkandayı m , d iyerek açı ktan destek vermiş ve çevresin i , daima k ızlar ın okumas ı için i lk ad ımları atmaya teşvik etmiştir.

Osmanl ı tarih in in en can l ı eğitim hamles i , Abdü lhamid dö­nemine rastlar. Sevan Nişanyan' ı n hesaplamaları na göre Türki­ye , Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabi lecek bir oku i laşma dü­zeyine yeniden ancak 1 950'1 i y ı l larda ulaşabi lmiştir. Mesela 1 895'te TC s ın ı rlarına tekabül eden bölgede bine yak ın (835) ortaokul ve l ise bulunuyorken 1 923'te bu sayı 95'e düşmüştür. 1 895'teki yüz bine yak ın öğrenci say ıs ı (97.837) , 1 950-51 se­zonunda aşağ ı yukarı ayn ı seviyede seyretmekted ir (90 .356) . Öncesiyle kıyaslad ığ ım ızda Abdülhamid dönemindeki eğit im patlamas ı daha görünür hale gel ir . Tahta geçtiğ i yı l 250 olan rüşd iye sayısı 1 909'da 900'e , 6 olan idad i sayıs ı 1 09'a ç ıkmışt ı r. 1 877'de istanbul'da sadece 200 tane modern i lkokul varken 1 905'te 9 bine çıkmışt ı . Her yıl ortalama 400 i l kokul açı lm ıştır ki , bu , Cumhuriyet döneminde bi le k ı rı lamamış b ir rekordur.

Büyük ölçüde gerçekleşen projelerden birisi H icaz Demiryo­lu'dur. Bu proje Alman ları n finanse ed ip Haydarpaşa-Ankara aras ında gerçekleşti rd ikleri Bağdat Demiryolu 'nun aksine , fı ­nansman ıyla , inşaatıyla , tasarım ıyla , is lam aleminden toplanan bağ ışlarla tamamen yerl i b ir g i riş imin eserid ir. S i rkeci ve Hay-

348

Türk Devletleri

d a rpaşa garlar ı Abdu lhamid' in yaptı rd ı ğ ı öneml i binalard ı r. Hay­d arpaşa Gar ı 'n ı n yap ı m ına 30 Mayıs 1 906'da başlanmışt ı r.

l l . Abdü lhamid zaman ı nda bütün Anadolu'yu baştanbaşa dolaşacak bir karayolu ağ ı n ı n (şose şebekesin in) projetendiri l ip tatbikata geçi ri ld iğ i çeşitl i kaynaklarda bel irti lmektedir. 1 869 yı­l ı nd a geti r i len bir s istemle halk ın kara yol ların ı n yap ım ına katı l­mas ı sağ lanm ışt ı . Buna göre 1 6-60 yaş arası erkek nüfus i le her hanen in sah ip o lduğu yük ve araba hayvan ları senede 4 g ü n yol inşaatı nda çal ı şacaktı . Bu sayede i nşaat ın h ızla bili ri l­mesi sağla n m ı şt ı r. Gümüşhane-Bayburt-Erzurum-Doğubeyazıt­i ran kara yolu ( 1 879) haricinde 1 2 b in ki lometrel ik bir güzergaha sah i p Samsun-Bağdat şosesi 1 895 y ı lma kadar tamamlanmıştı . Açı lan yol lar Samsun'a göçü başlatm ış ve bu şehrin önemli öl­çüde büyümesi Abdü lhamid döneminde olmuştur. Bursa için de duru m böyled ir. Hem şehir içi , hem de şehirleraras ı yol larla Bur­sa , yen iden bölgen in öneml i b ir kara yolu kavşağ ı hal ine gel­miştir .

i l k o larak 1 877'de Posta Telgraf Teşkilatı konuya daha et­ken l i k kaza n d ı rmak amacı i le ayn ı is imle bakanl ık hal ine getiri l­d i . Ayr ıca 27 Haziran 1 900'de Posta Telgraf Teşkilatında ilk de­fa b i r "havale kalemi" devreye sokulmuş, 30 Mayıs 1 90 1 'de Şe­h i r Posta ları kuru lmuş , 30 Ağustos 1 90 1 'de ise postaların yerine daha h ızl ı u laşabi lmesi için demiryol ları (o zamanki ad ı Şark Ş imend iferleri) ş i rketiyle özel bir anlaşma yapı lmıştır. Telefon ise Avrupa'da ku l lan ı lmaya başland ığ ı tarihten ( 1 876) sadece 5 y ı l sonra , yan i 1 88 1 'de istanbul 'a getiri lmiş ve s ın ı rl ı da olsa isti­fadeye sunu lmuştur. Telgraf hatları döşenmesine onun zama­n ı nd a h ız veri lm iş , hatta bu hatlar ı n her b irinde meteoroloj ik gözlemler yap ı lması için tal imat veri lmiştir. Böylece telgraf hat­ları n ı n yayg ı n laşmas ıyla b i rl i kte , hatları n u laştığ ı noktalardaki hava d u rumunun merkeze bi ld iri lmesi imkan dahi l ine g irmekte , böylece bu çabalar çağdaş 'hava durumu' raporlarımız ın baş-

349

www. tutkuyayinevi. com

lang ıc ın ı oluşturmaktad ı r. 1 899 y ı l ı nda , halen faa l iyette o lan Şiş l i Etfal Hastanesi'ni kurdu . 25 Mart 1 906 tarih l i ferman ıyla Okmeydanı 'ndaki Darülaceze'yi kurdurmuştur.

l l . Abdülhamid 20. yüzyı l ı n başları nda istanbul'da Hal iç'e , dahas ı Boğaziçi'ne birer köprü yaptırmayı düşündü , bunun için projeler hazırlattı . Fernidan Arnoden adl ı Fransız mimarı n 1 900 tarihinde bir, Boğaziçi Demiryolu Kumpanyas ı 'n ı n iki Boğaz köp­rüsü projesi , gerçekleştiri lememiş olsa da, en azı ndan belgeleri , çizimleri , resimleri bulunmaktad ı r. Gerçekleşemeyen ama pro­jesi çizdiri len, fızibi l itesi çıkartı lan ve ihalesi yap ı larak i nşas ı na başlanan projelerden birisi de Yemen Demiryolu'dur. Raporu 1 898'de o zamanlar Yemen Val is i olan (sonradan Sadrazam) Hüseyin H i lm i Paşa vermiş ve 1 91 3 yı l ı nda i nşas ına başlan m ış­tı r. Ancak italyan kuwetlerin in Yemen'deki Cibana l iman ı n ı topa tutmasıyla çal ışmalar durmuş ve proje iptal ed i lmiştir.

350

Türk Devletleri

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 1 88 1 y ı l ı nda , Osman l ı imparatorluğu'nun bir i l i olan Sela­

n ik ' te doğd u . Babas ı Ali R ıza Efend i , annesi Zübeyde Hanım'­d ı r . Babas ı n ı küçük yaşta kaybettikten sonra i lkokulu Selanik'te Şems i Efend i Mekteb i 'nde okudu . Öğrenimin i Selanik Askeri Rüştiyesi ve Manastı r Askeri ldadisi 'nde sürdürdü. 1 899'da gir­d iğ i Ista n b u l Harbiye Mektebi 'n i 1 902 y ı l ı nda piyade teğmeni rütbesiyle , Harp Akademisi 'n i de 1 905'te kurmay yüzbaşı olarak b iti rd i .

M ustafa Kemal 1 905 y ı l ı nda Şam'da 5 . Ordu'da, 1 907'de Makedonya 'daki 3. Ordu 'da görevlendirHdL Manastır ve Sela­n ik 'te görevl i i ken 1 909'da istanbul 'daki (31 Mart Vak'ası ) ayak­lan mayı bast ı ra n Hareket Ordusu'nda görev yaptı . Arnavutluk isyan ı n ı bast ı rma harekiU ına katı ld ı . 1 91 1 'de italya'n ın Trablus­garp 'a asker ç ı karması üzerine Tobruk'a gönderi ld i . Tobruk ve Deme'de Türk Kuvvetlerin i başarı ile yönettikten sonra binbaşı rütbesiy le 1 9 1 2- 1 9 1 3 y ı l lar ında Balkan Savaşı 'na katı ld ı ; Ed ir­ne'yi Bu lgari stan 'dan geri alan kolorduda görev yaptı . 1 9 1 3-1 9 1 5 y ı l lar ında Sofya'da ataşe olarak bulundu. Birinci Dünya Savaş ı 'nda , 1 9 1 5'te , 1 9 . Tümen Komutanı olarak Çanakkale

3 5 1

www. tutkuyayinevi. com

Savaşı 'na katı ld ı . Gel ibolu'da düşman sald ı rı lar ı n ı başarı i le durdurdu ; "Anafartalar Kahraman ı" olarak ün kazand ı .

1 9 1 6'da Doğu Cephesi'ne Kolordu Komutan ı olarak atand ı ve general l iğe yükselti ld i . Rus sald ı rı lar ı n ı durduran M ustafa Kemal , Bingöl ve Muş'u düşmandan geri a ld ı . 1 9 1 7'de Fi l istin ve Suriye'de görevl i 7 . Ordu Komutan l ığ ı 'na atand ı . Ayn ı y ı l Ve­l iaht Vahdettin ile Almanya'ya gitti .

Alman Genel Karargah ı ve Alman savaş cepheleri nde ince­lemeler yapt ı . 1 91 8'de yeniden görevlend iri ld iğ i Suriye cephe­sinde 7 . Ordu Komutan ı i ken , B irinci Dünya Savaş ı ' n ı n sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antiaşmas ı 'ndan sonra istanbul 'a geld i . Ü lkeyi düşman işgal i nden kurtarmak amacın ı g izl i tutarak, Ordu Müfettişl iği görevi i le istanbul 'dan ayrı ld ı .

Karadeniz yoluyla 1 9 Mayıs 1 9 1 9'da Samsun'a ç ıkan Mus­tafa Kemal , 22 Haziran 1 91 9'da Amasya Genelgesi 'n i yay ım la­d ı . Türk mi l letine, "Vatan ın bütünlüğünün ve mi l letin bağ ıms ızl ı ­ğ ı n ı n teh l ikede olduğunu , azim ve kararl ı l ı kla vatan ı n kurtarı l­ması için Sivas'ta bir kongre toplanacağ ı n ı" b i ld ird i . Ayrıca Os­manl ı Hükümeti 'n in verdiği görevden ve askerl ikten istifa ederek 23 Temmuz 1 9 1 9'da Erzurum'da , 4 Eylü l 1 9 1 9'da Sivas'ta top­lanan kongrelerin başkanl ı ğ ı n ı yaptı .

Bu kongrelerde, "Düşman işgal ine karş ı mi l letin vatan ı sa­vunacağ ı , bu amaçla geçici bir hükümetin kuru lacağ ı ve bir m i l li meclisin toplanacağ ı , manda ve himayenin kabul edi lmeyeceği" kararları a l ınd ı ve açıkland ı . Türkiye Büyük Mi l let Meclisi , onun çabalarıyla 23 N isan 1 920'de Ankara'da tarihi görevine başlad ı ; Mustafa Kemal, Mecl is ve Hükümet Başkan ı seçi ld i . Osman l ı Hükümeti i l e iti laf Devletleri aras ı nda imzalanan Sevr Antiaş­ması 'n ı Türk mi l letin in kabul etmediğ in i dünyaya duyurdu .

iti laf Devletleri 'n in yard ım ıyla izmir' i işgal eden Yunan Kuv­vetlerin in i lerlemesi 1 92 1 'de Birinci ve i kinci inönü savaşlarıyla

352

Türk Devletleri

d u rd u ru ld u . 2 3 Ağustos 1 92 1 'de yeniden sald ı ran Yunan Ordu­su bozg u na uğratı larak Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'n ı n yönettiğ i Türk O rd usu Sakarya Meydan Savaşı ' n ı zaferle so­n u çland ı rd ı . 22 gün geeel i gündüzlü süren bu savaşta Yunan O rd u s u ağ ı r kay ı plara uğratı ld ı . Bu zafer nedeniyle Türkiye Bü­yük M i l let M ecl is i tarafı ndan Mustafa Kemal'e 'Mareşal' rütbesi ve 'Gazi ' u nva n ı veri ld i . Türk Ordusu , vatan ı düşman işgal inden k u rta rmak için 26 Ağustos 1 922'de karş ı sald ı rıya başlad ı . Mus­tafa Kemal Paşa'n ı n yönettiği Başkomutan Meydan Savaşı 'nda (30 Ağustos 1 922) Türk Ord usu Yunan Ordusu'nun büyük kıs­m ı n ı yok ett i . Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini iz­leyen Türk O rd usu 9 Eylü l 1 922'de izmir'e g ird i . 1 1 Ekim 1 922'­d e M udanya Ateş kes Anttaşması imzaland ı ve iti laf Devletleri i şga l etti k leri Türk toprakları ndan çeki ld i ler.

Kurtu l u ş Savaş ı ' n ı n ard ı ndan TBMM tarafından 29 Ekim 1 92 3 g ü n ü Cum h u riyet i lan edi l i rken , Mustafa Kemal de Cum­h u rbaşka n ı seçi ld i . 1 938'deki ö lümüne dek arka arkaya 4 kez cu m h u rbaşka n ı seçi len Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cum h u rbaş ka n ı o ld u .

M ustafa Kemal 'e , 24 . 1 1 . 1 934 günlü , 2587 sayı l ı kanunla Atatü rk soyad ı veri ld i ve bu soyad ın ı n başkaları tarafından kul­l an ı lmas ı yasakland ı .

M ustafa Kemal Atatürk, 1 929 Dünya Ekonomik Bunal ım ı 'n ın etk i le ri n i h afifl etmek ve ü lken in kalk ınmasın ı h ızland ırmak ama­cı i l e 1 93 3'te Beş Y ı l l ı k Sanayi Plan ı ' n ı başlattı . Ayn ı dönemde d ış po l it ikada da öneml i ad ım lar atı ld ı ; Mi l letler Gerniyeti 'ne gi­ri l m es i ( 1 932 ) , Ba lkan Antantı ' n ı n imzalanması ( 1 934) , Montrö Boğazlar Sözleşmesi ( 1 936) ve Sadabat Paktı ( 1 937) gibi g i ri­ş im ler Türkiye'n i n bölgesinde ve dünyada etki l i bir aktör olarak öne ç ı kması na katkıda bulundu. Atatürk, Hatay' ı n anavatana ka­t ı lmas ı içi n yoğ u n b i r d iplomatik çaba sarf etti ve onun bu ama­cı , vefat ı n ı n a rd ı ndan 1 939 y ı l ı nda gerçekleşti .

3 5 3

www. tutkuyayinevi. com

Atatürk, yaln ızca Türk mi l letin in Kurtuluş Savaş ı 'n ı başarı i le yöneten bir komutan değ i l , ayn ı zamanda gerçekleşti rd iğ i dev­rimler ile de dahi bir devlet adamı id i . 57 y ı l süren yaşa m ı n ı n büyük kısm ında, mi l letin in v e vatan ın ı n bağ ı ms ızl ı ğ ı v e mutlu lu­ğu için y ı lmadan çal ı ştı ve g ird iği her mücadeleden zaferle ç ıkt ı .

Türkiye Cumhuriyeti 'n in kurucusu , cesur ve unutu lmaz ön­deri Mustafa Kemal Atatürk, 1 0 Kas ım 1 938'de aram ızdan ay­rı ld ı .

354

Türk Devletleri

BiTiRiRKEN

1 6 Devlet Masall Ve Uydurma Bayraklar(!) Son zamanlarda basında görülen haber1erle ve TRT'nin bas­

t ı rd ığ ı b i r takv imle Türklerin ş imdiye kadar 1 6 büyük devlet kur­d u ğ u n u , bu yüzden Türkiye Cumhurbaşkanl ığ ı forsunda 1 6 y ı l­d ız bu lunduğu idd ialar ı öne sürü ldü .

Her şeyim iz g i bi tari h im iz de henüz kesin şekl ini almış de­ğ i l d i r . Türk tari h i nerden başlay ıp hangi g id işi takip eder, kimler Türk' tür? Bun lar henüz bel l i deği ld ir. Daha önce de belirttiğimiz g ib i baz ı büyük şahsiyetlerin Türk olup olmad ığ ı üzerinde bile tarihç i leri miz a ras ında birl i k yoktur. Durum bu merkezde iken , ş imdiye kadar 1 6 büyük Türk devletin in kurulduğu ve Türkiye' nin bun lar ın varis i olduğu hakkındaki iddia , şüphesiz, çok su götü­rür b i r i dd iad ı r.

Ş imd iye kadar 1 6 büyük Türk devleti kurulduğu hakkındaki karar ı k im i n verd iği bel l i deği ld ir. Tarih bi lginlerin in konusu olan bu kon u için cidd i b i r kuru ltayı n toplanması gerekird i . Böyle bir k u ru ltay toplanmış deği ld ir . Ayrıca bu kadar büyük ve tesirl i b ir fi k i r iç in yaln ız tar ih b i lg inlerin in toplanması da yeterl i sayı lmaz.

3 5 5

www. tutkuyayinevi. com

B u tarih miras ından söz ed i l i rken işe mi l l i kü ltür ve ü lkünün ta­ş ıy ıc ı lar ı olan kimselerin karışması da tarihi b ir zarurettir.

Cumhurbaşkan l ığ ı forsundaki 1 6 y ı ld ız ın 1 6 büyü k Türk devletin i temsi l ettiğ i hakkında şimdiye kadar ben im h içbir bi l ­g im yoktu . Bu gibi konularla i lg i lenen birisi olarak ben bu sem­bolü bi lmedikten sonra acaba bunu kimler bi l iyordu? Yoksa bu da bir mil li s ı rd ı da ancak şimdi mi açığa vuru lması uygun gö­rüldü?

1 6 Türk devleti efsanesin i , Sayın Tekin Ererin Ocak 1 969'­da kendi sütununda yazd ığ ı "Türklüğün 1 6 Avizesi" başl ı kl ı ma­kaleden öğrendim. Bu makalede say ı lan 1 6 devlet aras ı nda Samanl ı lar g ib i Türk olmayan devlet bulunduğu g ib i Akkoyun­lu lar, Karakoyunlu lar, Safeviler, M ıs ı r Kölemenleri g ib i büyük ve muhteşem Türk devletlerinden bahsedi lmeyişi , hele cihan tari­h inin en büyük imparatorluğu olan Çengiz devletin in an ı lmayış ı konuyu daha başlang ıçta sakat hale geti rmekted ir .

Bundan başka 1 6 devlet telakkisi bizim mi l li ü lkü müze , bü­yüklük düşüncemize, sürekl i l ik vetiremize ayn ı zamanda tarihi gerçekiere de şiddetle aykırı düşmektedir.

1 6 büyük devlet . . . Tabi i , Karamanoğu l lar ı ve daha küçükleri g ib i ötekilerin i de sayınca bu rakam kabaracak , en aşağ ı 50 devlet olacakt ır. 50 devlet kurmayı bir başarı saymak, i lk bak ış­ta mümkün gürünebi l i r. Fakat madalyonun ters tarafı na dönün­ce iş tamamiyle değişir. Adama sorarlar: E l l i devlet kurdun da neden h içbirin i yaşatamad ın? Neden kala ka la orta çapta bir Türkiye Cumhuriyetine kald ı n?". Zoraki tarih bi lg in leri tabi i bu sorunun cevab ın ı veremeyeceklerd i r. Çünkü tarihi gerçek hiç de öyle deği ld ir. 1 6 veya 50 devlet kuru lmuş deği ld ir . Gerçekte anayurtta bir, n ihayet iki devlet kuru lmuş, anayurt d ı ş ı nda da buna üç beş devlet daha eklenmiştir. O kadar. Bizi as ı l i lg i lend i­ren anayurdumuzdaki devlet olduğuna göre de konu bir veya iki devletin tarih inden ibaret kalmaktad ır. Bu iki devlet Türkistan ve

356

Türk Devletleri

o n u n uzant ı la r ı o lan doğu Avrupada kuru lan devletle bugün Türkiye ded iğ im iz devletin kuru lduğu Önasya bölgesindeki dev­letten ibarett i r ve ikincisi b irkaç defa bir incisine tabi olmak sure­t iy le tari hteki Tek Türk Devleti prensib in i devam ettirmiştir. Tek Devlet düşüncesi sembol ik de olsa son zamanlara kadar devam etm i ş , mesela S u ltan Aziz zaman ı nda Doğu Türkistan"dan Çin­l i l e ri atan Ata l ı k Gazi Yakub Han , Türkiye Devletin i kendisine metbO tan ı m ı şt ı r .

Herşeyi miz g ibi tarih imiz de henüz kesin şekl in i a lmış değil­d i r ded ik . Bu yüzden okul larda çocuklarım ıza mil li tarih terbiyesi veri lememekted ir . Tarih lerde hala Sümerler"in veya H ititler'in Türk o ldu ğ u hakkı ndaki hezeyan tekrarlanmakta , bunu inanma­d a n öğrenen çocukta mi l l i tarih sevgisi d iye bir şey kalmamak­tad ı r .

Tü rk tari h i b i r bütündür. Devlet deni len nesneler ayrı hü­küm d a rlar , hanedanlard ı r. Böyle olunca 1 6 Türk devleti masal ı kend i l i ğ i nden y ık ı l ı r ve b irb i rin in devamı olan hanedantarla Türk tari h i ndeki b i rl i k karş ım ızda parı ldar.

Tü rk tari h i n i n devletler ad ı alt ı nda parçalara bölünmesinin m i l l i ps ikoloj i üzerindeki y ık ıc ı tesirin i k imse düşünmüyor. Mazi­d e ki m i l l i d evam l ı l ı ğa inanmayan kimsenin bugünkü mil li de­vam l ı l ı ktan da ümitsiz olacağ ı hesaba kat ı lm ıyor. Halbuki biraz mant ı k ve a nlay ış sahibi olanlar Türk tarih in in aral ıks ız bir bütün o ldu ğ u n u kend i l iğ inden kavrayabi l ir .

Türkiye Cumhuriyeti gökten zembi l le inmemiştir. Osmanl ı imparatorluğu ' nun devamıd ı r. Osmanl ı imparatorluğu , i lhanl ı Dev­leti "n in uç beyl iğ inden doğmuştur; demek ki onun devamıd ır. i l­han i ı Devleti Anadoludaki Selçuklu devletin in devamıd ır. Ana­doludak i Selçu klu devleti ile Batı Türkistan ve i randaki Harzem­şah lar d evleti Büyük Selçu klu Devletin in devamıd ı r. Büyük Sel­çuk lu d evleti Karahanl ı ları n , Karahanl ı lar Uygurlar' ın , Uygurlar

3 5 7

www. tutkuyayinevi. com

Gök Türkler' i n , Gök Türkler Aparları n , Aparlar S iyenpeleri n , Siyenpi ler Kunların devamıd ı r.

Bu devamlar kesintisiz, ara l ıks ız bir tarih in kadrosudu r. Yan i biz, biri y ık ı l ı p biri kurulan ayrı ayrı devletlerin deği l , b i r bütün hal inde sürüp gelen b i r devletin mi l letiyiz.

Bazen ayn ı zamanda birkaç hanedan ın b irden bulunup Tür­kel i "n in ayrı bölgelerinde hakimiyet kurması ve hatta bunlar ın birbiriyle çarp ışması bu kaiden in bozulduğunu göstermez. Bu durum Türk siyasi hakimiyet nazariyesin in , merkeziyetçi olma­yan devlet telakkisinin icabından başka bir şey deği ld i r. Çünkü h iç olmazsa nazari halde bi le, bu hanedanlardan b i r tanesi öte­kiler üzerinde hakimiyete mal iktir.

Buna rağmen bazen Türk tarih inde siyasi bütün lüğün parça­land ığı olmamış deği ldir. Bunlar her mi l letin tari h inde görü len fetret zamanlarıd ı r. Bizim tarih imizin son zamanları nda istan­bul"da ve Ankara' da ik i ayrı hükümetin bu lunması bunun tip ik b ir örneğidir. Tarihi gerçek budur. i lkokuldan ün iversiteye kadar tarih in böyle okutulmas ı , böyle gösteri lmesi laz ımd ı r. Türkler" in kafasında bir tarih birl iğ i , tek devlet şuuru bu lunmal ı d ı r. Fakat bu şuurun yerleşmesi için önce Mi l l i Eğit im Bakan l ığ ı "nda, onun Tal im ve Terbiye Kurulu"nda bu şuurun bu lunması icap eder.

Son haftalarda TRT tarafından yayın lanan bir takvim ayn ı 1 6 devlet masal ı n ı tekrarlamak, üstel ik 1 6 devlete 1 6 uydurma bayrak yakışt ırmak bak ımından dikkati çekmiştir. TRT umumi­yetle sol eği l iml i bir müessese olarak tan ı nd ığ ı iç in onun böyle Turancı bir takvim yayınlamas ı cidden şaşı lacak b ir davran ı ştır . Fakat 1 6 devletin her biri hakkında veri len bi lg i i le Türk büyükle­rine isnad olunan sözler yanl ış veya uydurmad ı r. Mesela : Bü­yük Kun imparatorluğu"nun kuruluş y ı l ı mi lattan önce 204 ola­rak gösteri lmiştir. 220 olacakt ır. Kurucusu da Mete değ i l , Me­te"n in babas ı Turnan Yabgu"dur. Mete"nin sözleriymiş gibi gös­teri len Benden eyerimi isteyin vereyim , atım ı isteyin vereyim ;

3 58

Türk Devletleri

fakat vata n ı mdan h iç kimse b i r karış toprak istemesin , vermem sözle ri böyle değ i ld i r. Mete doğu komşuları olan

Tu ng-hu ları n k ıymetl i bir at i le zevcelerinden birin i istemele­ri n i , d ev l eti n o andaki zayıfl ığ ı dolayıs ıyla kabul etmiş, fakat top­rak istek leri n i reddederek Tung-huları yenmiştir. At ve kad ın ve­r i l d i kten sonra çorak b i r toprak parças ın ı n ne değeri olur d iyen beğ lere karş ı da at ve kad ı n şahs ıma aitti , verd im. Fakat toprak m i l leti nd i r cevab ın ı vermişti . Bu iki şekil aras ında büyük fark vard ı r . Keyfi olarak değiştiri lemez.

Takvim i n yapraklar ı alt ında Türk büyüklerine isnad olunan sözle rd e de ge l işigüzel tasarruflar olmuştur. Son zamanlarda s ı k s ı k görü len , B i lge Kağan ·a ait Türk mi l leti titre ve kendine d ö n sözü de uydurmad ı r. Bu söz sadece Türk mil leti ! Düşün şekl i nded i r ve B i lge Kağan' ı n ağzı ndan söylenmiş olmakla be­raber Yu l ığ Teg in tarafından yazı lm ışt ır. Hele Gök Türkler"in en esk i kağan lar ı ndan Istemi Kağan (yahut Istemi Bağatur Yab­g u)"a i s nad olunan erkekleri cesur, kad ınları iffetli olan ulus egemen olur vecizesi tamamiyle uydurmadır. istemi Kağan hak­k ı n d a ki tarihi b i lg i o kadar azd ı r ki bu az bilgi arasında onun bir veeizes i n e raslamak imkansızd ı r.

Bu yanl ı şl ı klar ı b i rer b i rer saymağa ne imkan, ne de lüzum var . Fakat bayraklar hakkından konuşmak yerinde olacaktır.

1 6 m u hayyel Türk devletin in 16 bayrağ ı da tamamen hayali, u yd u rm a ve yak ışt ı rmad ı r. B i r kere , eski Türkler'de bayrak yok, tuğ vard ı r . Bayrak, tuğu n gel işmesiyle daha sonraki yüzyı l larda doğmuştur. Y ine b i l i ndiğ i g ibi eski Türklerde bir tek milli bayrak deği l , tü rl ü türl ü bayraklar vard ı r. Osmanl ı Türkleri ' nin bayrakla­r ı ndan çoğu b i l i nmektedi r. Her askeri birl iğ in , her korsan ın , her kumand a n ı n ayrı bayrağ ı olduğu maiOmdur. Tek milli bayrak fik­ri yavaş yavaş gel işmiş ve bizim bugünkü bayrağ ım ız bu son şekl i n i Su ltan Abdü lmecid zaman ında alm ıştır.

3 5 9

www. tutkuyayinevi. com

Uydurma bayraklar aras ındaki Hun bayrağında ejder m i , semender mi , kertenkele veya d inazor mu olduğu bel l i olmayan acayip yaratı k şekl in in yer alması Türk tarih i hakk ı nda hiçbir bi l­g iye mal ik olmamak demektir. Ejder, Çin i i ierin sembolüdür. Türkler"de ise kurt, doğan ve koyun kul lan ı lm ıştı r.

Yine bu takvimde Batı Hunların ın (Orta Asya Hunları ' n ı n son çağ ı demek istiyorlar) sapsarı , Harzemşahların kapkara bayrak­ları n ı n hangi muhayyi leden doğup uydurulduğu da cidden me­raka değer.

Bir de Ötüken"in haritada şehir olarak gösteri lmesi büyük bir yan l ışl ı kt ı r. Bi l indiğ i g ib i Ötüken şehir değ i l , orman l ı k bölgen in ad ıd ı r.

Kaş yaparken göz ç ıkarmak buna derler. TRT bunca mas­rafla cidden güzel bir takvim ç ıkarı rken Türk tarih i profesörlerine dan ışsayd ı böyle yan l ışlarla dolu bir eser yerine kütüphanelerde saklanacak bir eser meydana getiri r ve büyük b ir m i l li hizmet yapmış olurdu . Bunu yapmad ığ ı için bu takvim gülünç bir nev­hevesl ikten i leri gidemeyecek, daha kötüsü birçokları burada veri len bi lg i leri ve bayrakları doğru sanarak kendi m i l li tarih leri üzerinde çok yanl ış fikirlere sahip olacaklard ı r.

Ey Mi l li Eğ itim Bakanl ı ğ ı ! Ad ı n ı n baş ındaki mi l li kel imesi doğru ise, bunun bizim anlamad ığ ım ız başka bir manas ı yoksa önce sen Titre ve kendine dön de okul lara b ir mi l li tarih kitab ı hazırlat ve Tal im-Terbiye Dairesine Türk tari h inden anlayan b i r i k i seçkin üye bulup oturt. Türk çocuklar ına Yunan , Roma, Bi­zans tarihleri yerine Türk tarih in i öğret ve çamur gibi kağ ıt lara bas ı l ı p el ine alanda okuma zevki b ı rakmayan bugünkü müsa­bakal ı ( !) kitaplar yerine Türk ü lküsüne uygun tek tarih kitab ı n ı yazd ırarak yarınki nesil lerin beyn ine mi l li tarih şuurunun çakı l ­mas ın ı sağla.

360

Türk Devletleri

Yoksa n ah iyelerde l ise, her şehirde yüksek okul açmakla Türkiye kalk ınmaz. Kalkı nman ın kuweti önce yürekte doğar. Yü­rekteki kuvvet mi l li ü lküye bağl ı l ı kla sağlan ır. Mi l li ü lküye bağl ı l ı k içi n yurt ve tarih sevg is in in gönül lerde yaşaması lazımdır. M il li futbol tak ı m ları n ı n l istesin i ezbere b i l ip de mi l li kahramanlardan haberi o lmayan nesi l ler ün iversitede, bugün görüldüğü gibi Türk bayrağ ı n ı i nd i ri p yerine k ırmızı bez parçasın ı asan şuursuz ser­seri le r ha l i ne ge l i r.

Türk m i l l eti n i n kafası ve gönlü mi l li( ! ) , sosyal( ! ) safsatalarla do lduru l u rsa o art ık Türk mi l leti olmaktan çıkar ve bu yakın larda s ı k s ı k tekra rland ığ ı g ib i Türkiye mi l leti veya Anadolu mil leti ha­l i ne ge l i r ki g eçmiş le i lg is i kesi lmiş , mukaddesats ız, tekniği i leri o lsa d a kültürü ve ah lak ı olmayan bir Güney Amerika mil letin­d e n fark ı kal maz. 3

3 N ihat Atl ı . ı 6 Devlet masalı ve uydurma devletler, Ötüken Dergisi, 65 . Sayı . Y ı l : ı 969

36 1

www. tutkuyayinevi. com

YARARLANILAN KAYNAKLAR

Prof. Dr. Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken Neşriyat, Istan­bul , 1 996

Aytekin Gezici , Türklüğümüzle Gurur Duymamız Iç in 1 00 1 Ne­den, Tutku Yayınevi , Ankara , 20 1 3

Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti MefkOresi Tarih i , Boğazi­çi Yayın ları , istanbul , 1 993

Prof. Dr. Bahaedd in Ögel , Türk M itoloj isi , Ci lt. 1 , s. 6 1-63; Bü­yük Türk Klasikleri Ansikloped isi , Ci lt. 1 , s. 53-54; Kemal Zeki Gençosman, Türk Destanları

Hakkı Dursun Yı ld ız, Hazarlar'da Insani Değerler ve Hukuk, Türkler'de Insani Değerler ve Insan Hakları , ı . Kitap, Türk Kü ltü rü­ne H izmet Vakfı Yayın ları , Istanbu l , 1 992

Türkler ve Din; Türkler lslamiyet' i Kabul Etmelerin in öncesinde Islam Dünyas ı'nda Nas ı l Tan ın ıyorlard ı? , TRT Avrasya Kanal ı , 1 2 Mart 2000, Konuşmacı lar: Prof. lsenbike Togan ve Prof. Ahmet Yaşar Ocak, Sunan: Prof. Erol Mutlu .

lsmail Hami Danişmend , Eski Türk Seciyye ve Ah lakı , Istanbul Kitabevi Yay. , Istanbu l , 1 982

R. Şeşen, lbn-i Fadlan Seyahatnamesi , Bedir Yayınevi , Istan­bul , 1 975.

Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, Mi l l i Eğitim Bakan­l ığ ı Yayın ları , Istanbul , 1 969

Türkler'de Din ; Tarihte Devlet ve Din I l işkileri , TRT Avrasya Kanal ı , 27 Şubat 2000, Konuşmacı lar: Prof. lsenbike Togan ve Prof. Ahmet Yaşar Ocak, Sunan : Prof. Erol Mutlu .

362

Türk Devletleri

Mevlana Muhammed, Is lam' ı n Yayı l ış Tarih i , cilt 2, Istanbul , 1 972

E l M evdud i , Selçuklular Tarih i

Osman Turan , Tarih Akış ı Içinde Din ve Medeniyet, 1 980

Osman Turan , Selçuklular Tarih i ve Türk-lslam Medeniyeti, Tu-ran Neşriyat Yurdu , Istanbul , 1 969

M ustafa Akdağ, Türkiye'n in Iktisadi ve lçtimai Tarih i , cilt 1 , Cem Yay . , I stanbu l , 1 974

Dimitri Kandemir, Osmanl ı Imparatorluğu'nun Yükseliş ve Çö­küş Tarih i , c i l t 1 , Kü ltür Bakanl ığ ı Yay. , Istanbul , 1 979

W. Raphael Lewis, Osmanl ı Türkiyesi'nde Gündel ik Hayat, Çev: M . Poroy, Doğan Kardeş Yay. , Istanbul , 1 963

Gal ip Söylemezoğ lu , Siyasi Dağarcığ ım , Istanbul , 1957

Sü leyman Kocabaş , Tarihte Adi l Türk Idaresi , Vatan Yayınları , 1 995

"Mora" , Is lam Ansikloped isi , ci lt 8

Tayyip Gökbi lg in , Osman l ı Müesseseleri , Teşkilatı ve Medeni­yeti Tarih ine Genel Bakış , l .ü .E .F. Yay. , Istanbul , 1 977

T.W. Arnold , i ntişar- ı Islam Tarih i , Çev: H . Gündüzer, Akçağ Yay . , Ankara , 1 971

Yı lmaz Öztuna , Türk Tarihinden Yapraklar,

Zekeriya Kitapçı , Osmanl ı Türkleri , Afrika ve Emperyalizm, Türk Dünyas ı Tari h derg is i , Şubat 1 990

S ü leyman Kocabaş , Tarihte Adi l Türk Idaresi

Avram Galanti , Türkler ve Yahudi ler, Tan Mat. , Istanbul, 1947

Ahmed Akgündüz, Said Öztürk, Bi l inmeyen Osmanl ı , Osmanl ı Araşt ı rmalar ı Vakfı , Istanbu l , 1 999

Mehmet Neşri , Neşri Tarih i , Haz: M .A. Köymen, cilt 1 , Ankara, 1 983

363

www. tutkuyayinevi. com

lamartine, Aşiretten Devlete (Türkiye Tarihi) , Çev: R.M . Uzmen, cilt 1 , Tercüman 1 001 Temel Eser, Istanbu l , 1 979

Mehmet özel ; Vatan , Mi l let ve Bayrak Sevgisi

E . Esenkova, Türk Düşüncesi , Şubat 1 955

Onur Bi lge Kula, Alman Kü ltü ründe Türk Imges i , Gündoğan Yay. , Ankara , 1 993

Samiha Ayverd i , Küplüce'deki Köşk, Hü lbe Yay . , Istanbu l , 1 989

Hüseyin Algül , islam Tarih i , cilt 4 , Gonca Yay . , Istanbu l , 1 988

Hayat Tarih Mecmuas ı , Ocak 1 969, sayı 1 2 .

Mustafa Kemal Atatürk, ( 1 927) . Nutuk, Ci lt 1 -2-3 , Türk Devrim Tarihi Enstitüsü , istanbul 1 970.

Oğuz Akay, Atatürk'ün Sofras ı . Truva Yayın ları .

Kazım Öztürk, Atatürk'ün TBMM Açık ve Gizl i Oturumlarındaki Konuşmaları , Ci lt 1 -2 , Kültür Bakanl ığ ı-Atatürk Dizisi .

Hikmet Bi la , C H P 1 91 9-1 999, Doğan Kitap, lstanbul 1 999

Ali Ahmetbeyoğlu , Avrupa Hun Imparatorluğu , Ankara : Türk Tarih Kurumu Yayın ı .

Doğan Aksan , "Kök-Türkçenin Sözvarl ı ğ ı Üzerine" , TDAY­Belleten 1 980-1 981 , TOK, Yay. 51 5, http://turkoloj i .cu.edu .tr, Eri­şim Tarih i : 24.01 .2007.

Doğan Aksan , Türkçenin Gücü , Ankara : Bilgi Yayınevi .

Mustafa Aksoy, " Türk Ad ı , Türk Damgaları ve Türk Ha l ı-Ki l im Tarihi" , http://www . hakimiyetimi l l iye.org/index.php?news=62 , Eri­şim Tarih i : 1 8 .01 .2007

Cemal Anadol , Fazi le Abbasova, Türk Kültür ve Meden iyeti , is­tanbul : IQ Kültürsanat Yayıncı l ı k .

Rahmeti Arat, " Eski Türk Hukuk Vesikaları " , Hasan Celal Gü­zel , Kemal ÇIÇEK, Salim KOCA (Ed i . ) , (2002) , Türkler, Ankara: Yeni Türkiye Yayın ları , ss . 907-928.

364

Türk Devletleri

Bülent Atalay, 'Türk Devlet Geleneğine Göre Devlet Adamla­r ı nda B u l u n mas ı Gereken Asgari H ususiyetler" , Hasan Cela l Gü­zel , Kema l Ç IÇEK, Sal im KOCA (Edi . ) , (2002) , Türkler, Ankara: Yeni Türkiye Yayı n lar ı , ss. 861 -868.

Doğan Avcıoğ lu , Türklerin Tarihi Birinci Kitap, Istanbul: Tekin Yay ı nevi .

Doğan Avcıoğ lu , Türklerin Tarih i Ikinci Kitap, Istanbul: Tekin Yay ı nevi .

Erhan Ayd ı n , "Orhon Bölgesindeki Kazı Çalışmaları Hakkında Düşünceler" , Türk D i l i Dergisi , Say ı : 622, Ekim 2003, ss: 554-556,

http ://tu rkoloj i . cu .edu .tr, Erişim Tarih i : 24 .01 .2007.

Erhan Ayd ı n , "Cumhuriyet Döneminde Eski Türk Yazıtlarıyla I l­g i l i Ça l ışma lar" , Karaman, Dil , Kültür ve Sanat Dergisi 2005, 205-2 1 1 , http://turkoloj i .cu .edu .tr, Erişim Tarih i : 24.01 .2007.

E rhan Ayd ı n , " 1 995-2005 Yı l ları Arasında Türk Runik Metinleri Üzerine Yap ı lan Çal ışmalara Bir Bakış", I lmi Araştı rmalar Dergisi ,

Say ı : 20 , s .s . 43-56.

Metin Aydoğan , Yönetim Gelenekleri ve Türkler Birinci Kitap,

lzmir : U may Yayıncı l ı k.

Tahsin Banguoğlu , "Eski Türkçe üzerine", TDAY Sel leten 1 964 , TOK, Yay. :240, Ankara , 1 989, http://turkoloji .cu .edu.tr, Eri­ş im Tarih i : 24 .0 1 .2007.

Özcan Başkan , "Türk Di l i Geçmişi", A. Ü . TÖMER Dil Dergisi , Özcan Başkan Özel Sayıs ı , S. 22, Ağustos 1 994, http://turko­loj i .cu .edu .tr, Eriş im Tarih i : 24 .0 1 .2007.

M. Orhan Bayrak, (2006) , Türk Imparatorlukları Tarihi , Istanbul : B i lgi Karınca Yay ın .

Kenan Si l ici , "Orhun Anıtların da 1 997 Yı l ında Yapı lan Çal ış­malar: l i k Rapor" , http://www.akmb.gov.tr/turkce/books/turkkong4-1 /tk4- 1 - 1 4-bi l ici . htm , Erişim Tarih i : 24.01 .2007.

365

www. tutkuyayinevi. com

Mehmet Canatar, (2002) , " Türk Kültür Tarih i Çerçeves inde Ya­sa, Yasak, Yatgak Tabirleri Üzerine " , GÜZEL, Hasan Cela l , Kemal ÇIÇEK, Sal im KOCA (Ed i . ) , (2002) , Türkler, Ankara: Yen i Türkiye Yayın ları , ss . 929- 937 .

Engin Çetin , "Eski Türkçedeki Insan Yap ımı Nesne Adları nda Ödünçlerneler Üzerine" , http://turkoloj i .cu .edu .tr, Erişim Tarih i : 24.01 .2007.

Sencer Divitçioğ lu , (2003) , Oğuz'dan Selçuklu'ya (Boy, Konat ve Devlet) , Istanbul Yapı Kredi Yayın ları .

Ahmet Erci lasun, (2005) , Başlang ıçtan Yirminci Yüzyı la Türk Di l i Tarih i , Ankara: Akçağ Yayınları .

Hatice Palaz Erdemir, (2002) , " Yabancı Yazariara Göre Türk­lerde Savaş ve Taktik" , Hasan Celal Güzel , Kemal Ç I ÇEK, Sal im KOCA (Ed i . ) , (2002), Türkler, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları , ss . 938-943.

Emel Esin , (2006) , Türklerde Maddi Kültürün Oluşumu , Istan­

bul : Kabalcı Yayınevi .

Saadetlin Gömeç, ( 1 997), Kök Türk Tarih i , Ankara : Türksoy

Yayın ları .

Gürer Gülsevin , ( 1 998) , "Kök-Türk Bengü Taşlarındaki Oğuzca özel l ikler" , Türk Lehçe ve Şiveleri Dergisi , Sayı : 7 , ss . 1 2-1 8.

Necati Gültepe, (2002) , " i lk Türk Devletlerinde Bürokrasi " , GÜZEL, Hasan Celal , Kemal ÇIÇEK, Sal im KOCA (Edi . ) , (2002), Türkler, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları , ss. 894-906 .

Bozkurt Güvenç, ( 1 997) , Kültürün ABC's i , lzmir: Yapı Kred i

Yayınları

Nadir i lhan, (2006) , "Zamana Hükümdar Olmak" , http://turkolo­

ji .cu.edu .tr, Erişim Tarihi : 24.01 .2007.

366