zİya gÖkalp ve "yenİden doĞma" temİ - dergipark

18
ZİYA GÖKALP VE "YENİDEN DOĞMA" TEMİ MEHMET KAPLAN Bundan önce ç:kan bir makalemde, Ziya Gökalp'ın düşünce sistemi ile şahsî psikolojisi arasındaki münasebetten bahsetmiş ve ilk çocuk- luk yıllarına ait anne hayâliyle daha sonra kurtarıcı genç kız şeklinde tasavvur ettiği "mefkûre" arasındaki bağlantıyı ortaya koymaya çalış- mıştım 1 . Bu konunun başka bir cephesi daha vardır. O da, büyük mütefekkirin eserlerinde mühim bir yer tutan ve âdeta hayat felsefesi- nin temelini teşkil eden "yeniden doğma" temidir. Gökalp'a göre, mil- letler yarattıkları mefkureler vasıtasıyle ileri giderler. Mefkureler "ye- niden doğuş"u mümkün kılan dinamik kuvvetlerdir. Gökalp, diğer fikirleri gibi, bu fikrini de makalelerinde "aklî" bir şekilde ortaya koymuş, şiirlerinde ise umumiyetle "hissî" bir şekilde işlemiştir. Masallarında aynı düşünceyi ifade eden çeşitli semboller var- dır. Bazı eserlerinde bu üç ele alış tarzı birbirine bağlı bir bütün ola- rak gözükür. Bunlardan hangisinin daha önce geldiğini tayin etmek bazen son derece güçtür. Meselâ İpek Kozası adlı şiiri "yeniden doğ- ma" temini allegorik bir şekilde ortaya koyan ve "fikir" den "hayâl" e gidildiği intibaını "Uyandıran bir manzumedir. 20 Kasım 1922 yılında Küçük Mecmua'da neşredilen bu manzume- nin 2 yazıldığı devrin sosyal şartları ile sıkı bir münasebeti vardır. 1 Kasım 1922 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi saltanatı ilga eder. 16 Kasım gecesi halife Mehmed V İstanbul'dan ayrılır. 29 Ekim 1923 de Cumhuriyet ilân olunur. 3 Mart 1924 de halifelik ilga edilir. Hâdise- lerin sür'at kazandığı bu yıllar, Türkiye'nin "kabuk değiştirdiği" yıllar- bır. Bu tarihî ânın derin mânası, Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ere- rek yeni bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti'nin doğmasıdır. Bu sosyal 1 Mehmed Kaplan, Ziya Gökalp ve Saadet Perisi, Türkiyat Mecmuası, 1965, c. XIV, s. 38-64. 2 Fevziye Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı I. Şiirler ve Halk Masalları Ankara, 1952, s. 333. Türkiyat Mecmuası X V I . \

Upload: khangminh22

Post on 18-Mar-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

ZİYA GÖKALP V E "YENİDEN DOĞMA" TEMİ

MEHMET KAPLAN

Bundan önce ç:kan b ir makalemde, Ziya Gökalp'ın düşünce sistemi ile şahsî ps ikolo j i s i arasındaki münasebetten bahsetmiş ve i l k çocuk­luk yıllarına ait anne hayâliyle daha sonra kurtarıcı genç kız şeklinde tasavvur ettiği "mefkûre" arasındaki bağlantıyı ortaya koymaya çalış­mıştım 1 . Bu konunun başka b i r cephesi daha vardır. O da, büyük mütefekkirin eserlerinde mühim bir yer tutan ve âdeta hayat felsefesi­nin temelini teşkil eden "yeniden doğma" temidir . Gökalp'a göre, m i l ­letler yarattıkları mefkureler vasıtasıyle i ler i giderler. Mefkureler "ye ­niden doğuş"u mümkün kılan dinamik kuvvet lerdir .

Gökalp, diğer f i k i r l e r i g ib i , bu f i k r i n i de makalelerinde " a k l î " bir şekilde ortaya koymuş, şiirlerinde ise umumiyetle " h i s s î " bir şekilde işlemiştir. Masallarında aynı düşünceyi ifade eden çeşitli semboller var­dır. Bazı eserlerinde bu üç ele alış tarzı birbir ine bağlı bir bütün ola­rak gözükür. Bunlardan hangisinin daha önce geldiğini tay in etmek bazen son derece güçtür. Meselâ İpek Kozası adlı şiiri "yeniden doğ­m a " temini a l legorik bir şekilde ortaya koyan ve " f i k i r " den " h a y â l " e gidildiği intibaını "Uyandıran bir manzumedir.

20 Kasım 1922 yılında Küçük Mecmua'da neşredilen bu manzume­nin 2 yazıldığı devrin sosyal şartları i le sıkı b i r münasebeti vardır. 1 Kasım 1922 yılında Türkiye Büyük Mi l le t Meclisi saltanatı i lga eder. 16 Kasım gecesi halife Mehmed V İstanbul'dan ayrılır. 29 E k i m 1923 de Cumhuriyet ilân olunur. 3 Mart 1924 de hal i fe l ik i lga edi l i r . Hâdise­ler in sür'at kazandığı bu yıllar, Türkiye'nin " k a b u k değişt irdiği" yıllar-bır. Bu tarihî ânın derin mânası, Osmanlı İmparatorluğu'nun sona ere­rek yeni b i r devletin, Türkiye Cumhuriyet i 'n in doğmasıdır. Bu sosyal

1 Mehmed Kaplan, Ziya Gökalp ve Saadet Perisi, Türkiyat Mecmuası, 1965, c. X I V , s. 38-64.

2 Fevziye Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı I . Şiirler ve Halk Masalları Ankara , 1952, s. 333.

Türkiyat Mecmuası X V I . \

2 Mehmet Kaplan

planda bir " ö l m e " ve "yeniden doğma" hâdisesidir. Z iya Gökalp adı geçen manzumesinde bu hâdiseyi kendisine göre tefsir ederek al legorik bir şekilde ele alır.

Bazılarına göre Osmanlı devletinin yıkılması Türk mil le t in in ölümü mânasına gel ir . İlk bakışta manzara böyle görünebilir. Fakat bu ölüm, sadece " b i r kabuk değiştirme" den ibarett ir . Yıkılan İmparatorluğun içinden yeni bir devlet doğar : Türkiye Cumhuriyet i .

İşte Ziya Gökalp, bu hâdiseyi, tırtılın içinden kelebeğin çıkmasına benzetiyor. İpek Kozası şiiri bu açık benzetmeye dayanır. Tırtıl her gün küçülür ve erirken kelebek büyür ve kuvvetlenir . Buna " i s t i h a l e " adı ver i l i r . Bu tabiî hâdiseyi sosyal plana nakleden Ziya Gökalp f i k r i n i şöyle geliştiriyor :

Tırtıl, tekâmülün sonuna varmış, Durmuş tefeyyüzde, dönmüş geriye . . Bu yüzden çarhını ölümler sarmış, Gerektir her uzvu şimdi eriye . .

Değişecek şekli : Tırtıl ölmeden Çıkacak içinden yeni bir beden . .

Bu yeni mahlûkun adı kelebek, Tekâmülde dâim yürür i l e r i . Şairler der ona kanatlı çiçek, O da çiçek g i b i baharın şi'ri

Tırtıl ir t icaa düşmüş bir hayat, Kelebek hürlükte arıyor necat . .

Bu hazırlıktan sonra, şair, sözü aktüel meseleye, saltanatın kaldırı­larak yerine halk hükümeti kurulması f ikr ine get ir i r :

Taht ve taç da bizde tırtıla benzer O da b in yılda değişir gömlek . . O çökerse sanma oluruz heder Ondan doğar mil le t adlı kelebek F ik i r le mefkûre ( ik i ) kanatlarıdır: Uçunca hürriyet adını alır

Bu şiirinde Gökalp maziyi kötülemez. " İst ihale" ve " tekâmül" f i k r i onu müsamahalı yapar :

Saray da b i r zaman işe yaradı; Fakat millî devlet asra uygundur Öteki sönünce, bu nur parladı :

Ziya Gökalp ve " Yeniden Doğma " Temi 3

Halkçılık önünde tahtcılık dûndur . . Hiç kabul eder mi bu günkü vicdan, Milyonları esir etsin b ir sultan ?

Saltanatın yıkılmasından müteessir olanları şair şöyle teselli eder :

Tahtçı l ığa bakıp ey bedbin o l a n ! Halkçılığa bak k i n i k b i n olasın . . Her yur t o l d u şimdi b ir millî vatan Lâyık mı bu mil let geride kalsın l, Tırtıl b i r devredir gelmiş, g e ç e c e k : Mi l le t ler in sonu ancak kelebek!

Bu şiirin aktüalite i le olan münasebeti apaçıktır . Buna bakılarak zanriedilebilir k i Gökalp, manzumenin esasını teşkil eden tırtıl-kelebek imajım o esnada bulmuştur. H a l b u k i bu hayat görüşü ve ona tekabül eden alegori yazarın kafasında daha önceden mevcuttur. 14 Haziran 1920 tarihinde Polverista'dan kızı Seniha Hanım'a yazdığı mektupta şöyle d i y o r :

"Hadise ler i herkes başka türlü görür; filozof başka türlü görür. Filozof hâdiselere bakmaz, o hâdiselerin bir araya gelince ifade et t ik­ler i tekâmül hareketine bakar. Cemiyetler terakkiye , tekâmüle doğru g i d i y o r l a r mı ? Filozofun aradığı budur. Tekâmül varsa, i s t ikbal i y i ­d i r . O halde gam y o k t u r . Meselâ ipek böceği kozanın içinde b i r tırtıl haline gelir . Kozaya röntgen şua'ı i le bakıldığı zaman tırtılın büzül­meğe başladığı görülür. Başkaları bunu görünce eyvah ipek böceği ölüyor der. Halbuki fi lozof bakınca der k i hayır ipek böceği ölmüyor, be lk i tırtıl halinden kelebek haline geçiyor. İpek böceği g i b i , cemiyet­ler de tırtıl halinden, kelebek haline geçebilirler. '.' 3

Bu vesika gösteriyor k i , Ziya Gökalp, tırtıl-kelebek imajını İpek kozası manzumesini neşretmeden beş-altı ay evvel bulmuştur.

Bu şiirde görülen " ö l m e " ve "yeniden d o ğ m a " f i k r i , sadece bu şiire münhasır değildir. Aynı tem, Ziya Gökalp'ın masallarında, şiirlerin­de ve makalelerinde değişik bir şekilde tekrar tekrar görülür. Bunlar­dan bazıları tamamiyle sembolik b ir karakter taşırlar.

I I

Ps ikolog C. G . Jung'a göre "yeniden doğma" temi insanlığın k o l -

3 Fevziye Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı I I . Linini ve Malta Mektupları, Ankara , 1965, s. 317.

4 Mehmet Kaplan

lekt i f gayrı şuuruyle i l g i l i b i r arşetiptir. Dinlerde ve masallarda bu teme sık sık raslanılır. C. G . Jung b ir araştırmasında "yeniden d o ğ m a " teminin beş şeklini tesbit eder. Bunlardan bir incis i Metempsgchosis (tena-süh-i ervah) dır. Budizmde mühim bir yer tutan bu inanca göre, insan­lar öldükten sonra ruhları b i r bedenden başka bir bedene geçerek yaşamasına devam eder. Burada başka bedene geçen ruhun eski şahsi­yetini muhafaza edip etmediği bell i değildir. T i lmizler i Budâ'ya hayatı boyunca bu soruyu sormuşlar, ondan kesin b ir cevap alamamışlardır, i k i n c i şekil Reincamationdur. Bunda şahsiyetin devamına inanılır. Öldük­ten sonra başka b ir insan vücuduna giren ruh daha önce yaşadığı haya­tın safhalarını hatırlar. Reincamation, başka b ir vücut ile yeniden dün­yaya gelmek demektir . Üçüncü şekil, Resurrection (Basübadelmevt) d i r . insan öldükten sonra başka b ir dünyada, ahirette, d i r i l i r . Ahiret te d i n ­len vücut ya dünyadaki hüviyetini muhafaza eder veya başka bir şek­le girer. Dördüncü şekil Rebirth (renavatio), insanın yaşadığı hayat içinde yeniden doğmasıdır. Burada bahis konusu olan, ferdin aslî hüvi­yet ini muhafaza ederek, ruhunun tazeleşmesi, gençleşmesi, kuvvet ka­zanmalıdır. İleride görüleceği üzere, Ziya Gökalp'te "yeniden doğma" f ik i r ler inden bir kısmı bu gruba girer . Beşinci ve sonuncu şekil b i r merasime iştirak etmek suretiyle ruhun yenileşmesidir l .

Bu yeniden dir i lme şekillerinin insanoğlunda hangi p s i k o l o j i k i h t i ­yaçlara tekabül ettiğini uzun uzun izah eden C. G . Jung, araştırmasının sonunda, Kur 'an 'daki Ashab-ı kehf ile Hızır kıssasını tahl i l eder. Başka b i r kitabında yazar "yeniden d o ğ m a " teminin çeşitli kültürlerdeki sembollerini gözden geçirir s .

"Yeniden doğma" temi, çocuğun anne karnına dönme arzusuyle yakından i l g i l i d i r . Ziya Gökalp, g i b i , " i çe dönük" t iplerde bu arzu son derece kuvvet l id i r . Onlar dış âlemin sıkıntıları karşısında kendi iç dünyalarına dönerler. Bir zamanlar anne ile beraber bulunulan an onlar için en mes'ud andır. Kelimenin hakikî mânasıyle anne karnına dön­mek imkânsızdır. C. G . Jung, Incest'i anne karnına dönüş ve tekrar çocuk olma arzusuyle izah eder 8 . Çocuğun annesine karşı duymuş o l ­duğu cinsî arzu yasak olduğu için o, şuur altında aynı arzuyu ifade eden çeşitli semboller y a r a t ı r 7 . C. G . Jung'a göre, ölüm arzusu da

4 C . G . Jung, The Archetypes and The Collective Unconscious, New York, 1959, s. 113-115.

6 C . G . Jung, Symbols of Transformation, New York, 1965, s. 207-273. 8 "Incest is the urge to get back to childhood", aynı eser, a. 235, not. 42. 7 C . G . Jung'a göre dinlerde ve masallarda görülen semboller, " l i b i d o " yu kana-

Ziya Gökalp ve " Yeniden Dogma " Temi 5

anne karnına dönüşün b ir ifadesidir . Ölmenin gayesi yeniden doğmaktır . Henry A . Murray, "yeniden doğuş" (renaissance) teminin " i ç e dönüş" (ingession) ile "dışa dönüş" (egression) temayülünü birleştirdiğini söy ler 8 ,

Gökalp'ın şahsiyetinde bu i k i temayül son derece k u v v e t l i d i r . O , hem aşırı derecede " i çe dönük" bir t i p t i r , hem de "dışa dönüş" ün en aşırı şekli olan ve " B e n " i inkâr eden bir sosyoloj i vücuda getir­miştir. Bu i k i uç onda b ir "yeniden doğuş" (renaissance) mefküresi şeklinde tecelli eder. Sürgünden yazmış olduğu mektuplarda bu tema­yülleri i fade ; eden dikkate değer satırlar vardır. Polverista'dan kızı Seniha Hanım'a yazdığı bir mektupta şöyle d iyor :

"Burada herkes iht iyar larken ben gençleşiyorum ; çünkü ben zama­nın ve muhit in haricinde yaşamağa al ışt ım" 8 .

Çirkin hâdiselerle do lu hâlihâzırdan maziye, "dış ' ' tan " i ç " e dönen yazar orada çocukluğunun masal âlemini ve i lk sevgisini bulur. Yine Polverista'dan karısına yazdığı mektupta şu satırları okuyoruz :

" . . . Geçen gün karşı yakaya kadar yüzerek g i d i p geldim, insan suya girince çocukluğu hatırına gel iyor . Zaten ben b ir türlü çocukluk­tan, gençlikten dışarı çıkamıyorum. Çocukluk şetaret , gençlik metanet­t i r . Hayat bunlarsız nasıl y a ş a n ı r ? Benim nasıl yaşadığımı soruyorsun : Türkân g i b i desem bilmem inanır mısın ? İnsanların yalancı hakikat ler in­den uzak, hakikatten daha doğru olan hâyâller, masallar, rüyalar için­de yaşıyorum. Felâkete d i n gözüyle bakıyorum; saadet o luyor . Buluta şiir gözüyle bakıyorum; kanatlı melek oluyor. Zayıfa ahlâk gözüyle bakıyorum, kavî o luyor . Mağluba felsefe gözüyle bakıyorum; gal ip oluyor . İşte ben hayatı hep böyle çocuk gözüyle gürüyorum. Yüzümde, ihtiyaçların ekşi suratı görülmez. Ağzımdan, ümitsizlerin meyus sözleri işitilmez" 1 0 .

Bu satırlar Ziya Gökalp'ın masalları neden sevdiğini ve niçin "ü¬mit felsefesi" ne o kadar bağlandığını izah eder. Çocukluğa dönüş onu hayata ve istikbale karşı kuvvet l i kılıyordu. Hâlihâzıra gözlerini kapayan bu adamda yarına karşı kuvvet l i bir iman vardı. Karısına yazdığı mektu­bunda "dünya havadisini öğrenmek istemem; yarının i y i olacağına kani im. Ben daima bugüne bakmam, yarina bakarım." d i y o r n .

lize etmeğe yararlar. " I n e e a f ' i n ya3ak oluşu muhayyileyi yaratıcı kılar. BU. Aynı eser, s. 224 daha öncesi ve daha sonrası.

8 Henry A . Murray, Exploration de la Personnalité, Paris 1953, s. 363-364. 9 Limni ve Malta Mektupları, s. 326. 1 0 Agnı eser, s. 407. 1 1 Aynı eser, s. 325.

6 Mehmet Kaplan

Başka b i r mektubunda yine denize girmesinden bahsederken çocukluk temine dönüyor : 1

" . . . Sonra denizde yüzmek de b i r eğlencedir. Yaşımın kaç olduğunu bi lmem; fakat ben biraz çocuk, biraz da gencim. Çocuk olmasaydım, çocuk masalları, şiirleri yazar mıydım? Çocukluktan ayrıldım mı genç o l u r u m . Bir mektepl i g i b i ruhum mefkûre ile, zihnim suallerle doludur . O halde ben, çocuk g i b i denize de g i r e r i m . Bir Darülfünunlu g i b i k i tap­larla da uğraşırım. Yalnız ihtiyarlamayı, hastalanmayı sevmem" I 2 .

Gökalp'ın i k i mektubunda da " d e n i z " ile "çocukluk ' ' u birleştirme si d ikkate değer. Psikanalizcilere göre " s u " anneyi temsil e d e r 1 9 . Gökalp denize girdiği zaman çocukluğunu hatırlamasında, g a y r i şuurî olarak "anne karnına dönüş" arzusunun tesiri altında kaldığını düşün­memek mümkün değildir. Başka b ir mektubunda tekrar çocukluğa dönüş münasebetiyle şöyle d i y o r :

"Çocukluk başka bir âlemdir, insanlar büyüyünce o zamanın d u y g u ­larını unuturlar. Ben, yazdığım çocuk şiirleri de gösterir k i , o hayattan hiç b i r zaman çıkamıyorum. Çocukluğumda amcamın kızını da (şimdi­k i karısı) böyle hasretle beklerdim. O da Malatya 'dan gel irken şimdiki Türkân kadardı. Çocukken peri masallarını çok severdim u .

Zikretmiş olduğum cümleler Ziya Gökalp'da çocukluğa (anneye dönüş) temayülünü açıkça gösterdiği g i b i , yazdığı çocuk masalları ve şiirleriyle kendi çocukluğu arasındaki münasebeti de açıklar. Bundan dolayı Gökalp'da "yeniden d o ğ m a " temini i l k i n masal ve şiirlerinde aramak yerinde olur.

I I I

Gökalp bazı masallarını k las ik masal örneğine uygun olarak bizzat yaratmış, bazılarını gelenekte olduğu g i b i almış, bâzılarını da değiştir­miştir. Bizi burada i lgi lendiren onların menşeleri ve asıllarına uygun­lukları değil, ortaya koydukları temel d u y g u ve hâkim f i k i r olduğu için, folklorcuları alâkadar eden bu konu üzerinde durmayacağız. İster şahsen yaratmış, seçmiş veya değiştirmiş olsun, Gökalp'ın bunlarda kendisini yakından i lgi lendiren bir mâna bulduğuna veya onlara böyle b ir mâna verdiğine hiç şüphe yoktur . Biz hâlis masal karakter i taşı­yan masallarda da yazarın şuur-altıyle i l g i l i semboller bulunduğuna kaniiz. Bundan dolayı onları da bu zaviyeden inceleyeceğiz.

L /

1 2 Aynı eser, s- 489. 1 8 C - G . Jung, Symbols of Transformation, s. 218 1 4 Limni ve Malta Mektupları, s. 571.

Ziya Gökalp ve " Yeniden Doğma " Temi 7

Manzum Kızıl Elma masalı, iç içe birkaç " ö l m e " ve "yeniden doğma" mot i f in i iht iva eder. Sosyal planda bahis konusu olan ölüm, Türklüğün tar ih boyunca kendisine yabancılaşarak millî benliğini kay­betmesidir. "Yeniden d o ğ m a " m o t i f i ise, A y Hanım'ın Lozan civarında kurduğu okulda " y e n i b i r nesi l " yetiştirmesi ile kendisini ortaya koyar . Gökalp bu okuldan çıkan çocukları " y e n i A d e m " ve "yen i H a v v a " diye vasıflandırır. Bu okul Türk çocukları için " y e n i bir hayatın beşi­ğ i " olmuştur 1 5 .

Buna muvazi olarak romantik b ir delikanlı olan Turgut 'un tıpkı genç Ziya Gökalp gibi b i r ümitsizlik ânında int ihara kalkışması ve A y Hanım tarafından kurtarılması, ferdî planda " ö l m e " ve "yeniden d o ğ m a " teminin b ir tekrarından başka bir şey değildir. Bu şiiri bundan önce neşretmiş olduğum makalede geniş olarak incelediğim için üzerinde daha fazla durmayacağım 1 8 .

Kızıl Elma şiirinde masal ile ideoloj i birleştirilmiştir. Hattâ denile­b i l i r k i , ideolo j i masala ga l ipt i r . Onu t a k i p eden Ülker ile Aydın11

masalında ise masal unsuru ön planda gel ir . Yazar şiirin sonunda ma­sala ideolo j is ini âdeta zorla sokmağa çalışır.

Ülker ile Aydın masalında çocuk ile anne ve baba arasındaki müna­sebet ve "yeniden d o ğ m a " temi sembolik b i r mâna taşır. Baba, üvey-annenin tesiriyle bir gece çocuklarını ormanda uyutarak evine döner. incesi dolayısıyle annesinden uzaklaştırılan çocuk, annesine ve babasına düşman gözüyle bakar. Bu masalda üvey annenin büyü yaptığı, içilme­si son derece tehlikel i sular, kendisine dönülmesi istenilen annenin sen-bol ler idir . Bu sulardan içenler ya vahşi b i r kaplan, ya korkunç b ir yılan veya güzel b i r ceylân olacaklardır. Aydın susuzluğa dayanamı-yarak en son rasladıkları sudan içer ve birden bire şahsiyet değiştire­rek ceylan olur. Burada Budizme has bir moti f vardır. Aydın'ın insanî varlığı y o k olmuş, ruhu b ir ceylân vücûduna girmiştir. Aydın ceylan o l ­makla beraber, ablası Ülker'e karşı olan sevgisini ve insanî benliğini kaybetmez. Aynı masalda üvey anne. bir padişahla evlenen ve karnında çocuk taşıyan Ülker'i hükümdar savaşa gittiği zaman bir hi le ile göle atar. (ölme temi). Fakat ceylân (Aydın) kızkardeşini kurtarır. Hüküm­dar, balıkçıya emredince sudan kaya g i b i bir balık çıkarılır. Balığın karnı yatılınca içinden i l k i n Ülker'in çocuğu Turan çıkar, arkasından

1 5 Şiirler ve Halk Masalları, s. 19, 16 Mehmet Kaplan, Ziya Gökalp ve Saadet Perisi, Türkiyat Mecmuası, c. X I V sN5S-53. « Şiirler ve Halk Masalları, s. 24-36.

8 Mehmet Kaplan

anne de kurtarılır l s . Turan'a bakan ceylân (Aydın) da birdenbire tek­rar insan şekline girer .

Bu özetten anlaşılacağı üzere, Ülker ile Aydın masalı da Kızıl el­ma masalı g i b i , " ö l m e " ve "yeniden d o ğ m a " motifine dayanıyor. Fakat burada f i k i r ideolo j ik olarak değil, sembolik olarak ortaya konulmuştur.

Manzum Küçük Şehzade 1 9 masalında, çocuğun baba tarafından hakîr görülmesi, hattâ öldürülmek istenmesi, fakat onun bir yiğitlikle yeniden ortaya çıkarak kendis ini babasına kabul ettirmesi bahis konu­sudur. Masalda küçük şehzade korkunç bir dev ile karşılaşır ve onu hile i le yener. Çocuğun zal im baba tarafından cellâda teslim edilmesi " ö l ü m " temine, daha sonra or taya çıkarak kendisini kabul ettirmesi "yeniden d o ğ m a " temine tekabül eder 2 0 .

Polvan Veli masalında da 2 1 ölüme galebe çalma m o t i f i vardır. Hakan, Dev Pençe'ye yenilen Polvan Vel i 'n in öldürülmesini emrederken, o, hakanın şahlanarak uçuruma atılan atını tutmak ve havaya kaldır­mak suretiyle, kuvvet l i olduğunu ispat eder; hem hakanı, hem de k e n d i ­sini ölümden kurtarır:

Alageyik masalındaki 2 2 çocuk heyecanlı maceralarından sonra dev pençesinde esir kalan Kırgız kızıyle karşılaşır. Bu kız " T u r a n meleği" d i r . Kızı kurtaran delikanlı ona şöyle hitap eder :

Dedim : " T u r a n meleği 1 Türk'ün yüce dileği ! Yüz mi lyon Türk bu anda Seni bekler Turan'da, H a y d i çabuk varalım, Karanlığı yaralım, Sönük ocak canlansın, Yoksul ülke şahlansın ! "

Burada "yeniden d o ğ m a " temi ideolo j ik plana aktarılmıştır. Özleni-len, Türklüğün "yeniden d i r i l m e s i " d i r .

1 8 Büyük bir balığın içinden çıkma, "yeniden doğma" sembolüdür. C . G . Jung, Symbols of Transformation, s. 248.

1 9 Şiirler ve Halk Masalları, s. 38-49 2 0 Baba ahlakî, emirler ve yasaklar âlemini temsil eder. içgüdülerine karşı koyar.

Bundan dolayı o, masallarda hazineyi koruyan bir dev olarak gözükür. C . G . Jung, Symbols of Transformation, s. 260-261.

21 Şiirler ve Halk Masatları, s. 50-52. 2 2 Aynı eser, s 52-54.

Ziya Gökalp ve " Y e n i d e n D o ğ m a " Temi 9

Mensur Keloğlan masalında 2 3 dev karısı -kötü anne- ölüm tehlike­sini temsil eder. Keloğlan onu hile ile aldatır ve öldürür. Burada "çocukluğa dönüş" ile alâkalı safiyane b ir moti f vardır : Keloğlan ve arkadaşları dev karısına i l k defa rasladıkları zaman onu, sağ memesini sol omuzuna, sol memesini sağ omuzuna atmış, arkası dönük, dikişle meşgul bulurlar . Keloğlan arkadaşlarına " y a v a ş ç a hepimiz dev karısı­nın memesini emersek oğulları olacağımızdan, bizi ko lay kolay y i y e ­mez; meğer k i çok acıkmış o l a " der. Hepsi parmaklarının ucuna basa­rak dev karısının yanına gel ir ler " i k i s i sağ memesine, ik i s i de sol memesine sarılarak, süt pınarın oluğundan su içer g i b i kana kana içerler ."

Mensur Tembel Ahmed m a s a l ı n d a 2 4 ölü ruhlu bir delikanlı olan Temel A h m e d karısının zoruyla harekete geçer ve başarıya ulaşır. Aynı masalda birkaç "ölümden k u r t u l m a " veya "yeniden d i r i l m e " mot i f i vardır. Masaldaki kız padişah babasının gazabına uğradığı için alelâde bir kimse olan Tembel Ahmed'e verilmiştir. Kız, kocasını hare­kete geçirmek suretiyle hem onun, hem de kendisinin kaderini değişti­r i r . Bir tüccar ile Bağdat 'a giden Tembel A h m e d , su çektiği kuyuya düşen bir kızı da kurtarır. Bu kız Tembel Ahmed ' in karısının, aşkın­dan çılgına dönmüş erkek kardeşinin nişanlısıdır. A h m e d onu saraya götürdüğü zaman şehzadenin de aklı başına gelir .

C. G. Jung "yeniden d o ğ m a " konusunu ps iko lo j ik olarak izah eder­ken insan ruhunun zihnî yorgunluk, uzvî hastalık i lah . . dolayısıyle çöküşünden ve onun çeşitli vasıtalarla yeniden kuvvet kazanmasından bahseder. Aşk veya dosluk, manevî olarak yıkılmış olan bir insanı tekrar d i r i l t e b i l i r 2 5 . Tembel A h m e d masalı bu neviden bir "yeniden doğuş" " k u v v e t ve şahsiyet kazanma" masalıdır.

Kuğular masalında da 2 8 anne ile çocukları arasındaki münasebet bahis konusudur. (Kötü-üvey) anne hiç sevmediği (üvey) kızını hamama götürerek yüzüne, vücuduna, başına siyah b ir boya sürmek suretiyle çirkinleştirir. Büyü vasıtasıyle on bir tane (üvey) oğlunu da kuğu şek-

28 Aynı eser, s. 151-157. 2i Aynı eser, s. 158-163. 25 C . G . Jung. The Archetypes and The Collective Unconscioııs, s. 120-121. İki

şahsın karşılaşması ile benliğin taşkın bir kuvvet kazanmasının en güzel örneklerinden birini Mevlâna ile Şems'in karşılaşması teşkil eder. Yunus Emre'nin şu mısraı da bu bakımdan dikkate değer :

Dost bana nazar kıldı taze civan oldum ben 26 Şiirler ve Halk Masalları, s. 163-168.

10 Mehmet Kaplan

line sokar. Bu durum onlar için " ö l ü m " demektir . Rüyada görünen b i r kadın, genç kız süt gölünde yıkanırsa tekrar güzelleşebileceğini, erkek kardeşlerine de mezarlıktan ayrık o t u toplayarak birer gömlek örerse tekrar insan şekline sokabileceğini söyler. Genç kız denildiği g i b i ya­par; süt gölünde yıkanarak tekrar eski güzelliğine kavuşur, mezarlık­tan topladığı ayrık otlarından gömlek örmek suretiyle kardeşlerini de kurtarır. Bu masalda da çocuklarını sevmeyen (kötü-üvey) anne yüzünden şahsiyetini kaybetme (ölme) sonra tekrar eski haline gelme (yeniden doğma) m o t i f i vardır.'

Nar Tanesi veya Düzme Keloğlan masalında da 2 7 yüksek seviyede olan bir insan (şehzade), sevgilisi tarafından hakîr görülerek aşağı bir seviyeye iner, düzme Keloğlan -bahçıvan- olur . Sonra bahçede b ir gün içinde çeşitli renklerde güller açtırmak suretiyle tekrar sevgilisinin gözüne girerek, eski hüviyetini alır z a . Burada da " ö l m e " , "yeniden d o ğ m a " motif ine tekabül eden "değerden düşme-tekrar değer kazanma" f i k r i vardır.

Keşiş Ne Gördün masalında 2 9 bir "şahsiyet değişmesi" bahis konu­sudur. Savaşa giden şehzadenin sevgilisi keşiş kıyafetine girerek onu t a k i p eder. Şehzade başka bir is i i le evlendiri l irken, kız, düğünde aslî hüviyeti ile ortaya çıkarak tekrar sevgilisine kavuşur.

Pekmezci Anne masalında 3 0 baba hacca giderken bütün yiyeceğini alarak kızını bir eve kapatır. Kızı seven şehzade pekmezci kadın kılığı­na girerek dama çıkar, kıza pekmez satmak ve masal söylemek suretiy­le onu yalnızlık ve can sıkıntısından kurtarır. Burada "eve kapanma" , (mezar-ölüm) temine tekabül eder. Babası döndükten sonra pekmezci anne tekrar eski hüviyetine girerek genç kızla evlenir. Burada pekmez-

2? Aynı eser, s. 169-174. 2 8 Gül veya çiçek açması yeniden doğma'ya tekabül eder. Aynı sembol Yahya

Kemal' in Rindlerin Ölümü adlı şiirinde de vardır. Hafız'm kabri olan bahçedeki gül kanayan rengi ile her gün yeniden açar . Rindler için ölüm asude bir bahar ülkesidir. Kendi Gök Kubbemiz, 1000 Temel Eser, 1969, s. 8. Yunus Emre, insanin öldükten sonra tekrar dirilmesini baharda çiçeklerin açması ile isbat eder :

Yine yir yüzi donanup kat kat olup renge batup Bülbül güle karşı ötüp can budağa asdı yine Sözüm değil yaz kış içün geldi maşuka iş içün Oldürdüğin bağışlamak pâdişahun kasdi yine.

( Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus Emre Divanı, 1943, s. 85-86 ) . 29 Şiirler ve Halk Masalları, s. 175-181. 30 Aynı eser, s. 182-185. .

Z i y a Gökalp ve " Yeniden D o g m a " Temi 11

c i aniıe-şehzade, genç kızı içine kapatıldığı evden (mezardan) kurtarıcı r o l oynar.

Yılan Bey ile Peltan Bey masalında 3 1 " ö l m e " ve "yeniden d o ğ m a " temi çeşitli şekillerde or taya konulmuştur. Bir padişahın oğlu olan Yılan Bey dünyaya yılan şeklinde gelir . Kendisiyle evlenen genç kızın sabrı sayesinde kat kat elbiselerini üzerinden atar ve güzel bir şehza­de olarak gözükür. Bu " i s t i h a l e " ile kelebek haline gelen tırtıl arasın­da b ir benzerlik vardır. Kötü görünen bir şeyin içinden i y i bir şey çıkar 8 2 .

Aynı masalda mezar içinde yaşayan Peltan Bey bu mezar içine düşen genç kız tarafından kurtarılır. Burada görülen "mezara g i r m e " ve "mezardan ç ı k m a " m o t i f i i le ' " ö l m e " ve "yeniden d o ğ m a " mot i f l e r i arasında b i r benzerlik vardır.

Kolsuz Hanım masalında 3 3 (kötü-üvey) anne, (üvey) oğluna cinsî münasebet tekl i f eder (Incest). Oğul bunu reddeder. Bunun üzerine anne oğlunu tavana astırır. Onu kurtarmak isteyen kız kardeşinin de kolları­nı keserek bir sandık içinde denize attırır. Sandık denizde yüzerken tesadüfen b ir şehzade tarafından görülür, sudan çıkarılır. Şehzade k o l ­suz olmasına rağmen bu çok güzel kızla evlenir, daha sonra kızın k o l ­larını da bularak yer l i yerine koyar . Vücut âzalarının parçalanması ve genç kızın sulara terkedilmesi "ö lüm" motifine, kızın şehzade tarafından kurtarılarak kollarının tekrar yerine konulması "yeniden d o ğ m a " mot i ­fine tekabül eder.

Kısaca gözden geçirmiş olduğumuz bu masalların hepsinde " ö l m e " ve "yeniden d o ğ m a " motif ine tekabül eden değişik unsurlar vardır. Bunlar Ziya Gökalp'ın şuur-altındaki "yeniden d o ğ m a " teminin sembolik i fadeleridir . Aynı tem şiirlerinde daha vâzıh b ir şekilde kendisini gös­terir . Şimdi, kısaca onları gözden geçirmek is t iyorum.

I V

Ergenekon efsanesi, sosyal planda, bir kavmin öldükten sonra tek­rar d i r i lme arzusunu anlatan en güzel masallardan b i r i s id i r 8 8

a . Gökalp

31 Aynı eser, s. 186-193. 8 2 Yılanın sembolik mânaları hakkında bk. Ç. G . Jungf, Symbols of Transformation

s. 382-383.. 8 8 Şiirler ve Halk Masalları, s. 194- • 8 8 a E s k i Türk kültüründe ölme ve yeniden dirilme motifi mühim bir yer tutar. Doç.

Dr . Şükrü Elçin bir yazısında buna dair çeşitli örnekler veriyor. Bk. Göçebe Türk Destanlarında Ölüp-Dirilme Motifi, Türk Folklor Araştırmaları, Nr. 234, Ocak 1969.

12 Mehmet Kaplan

bu efsaneyi manzum bir şiirinde işlediği g i b i 3 İ , diğer bazı şiirlerinde de kısaca tekrarlar .

Türk Han'ın beş oğlu o r d u l a n y l e dünyanın her tarafına yayılarak büyük devletler kurar lar . Bir gün gelir, Türklerin ta l ih i döner. Sağdan soldan akın eden düşmanlara karşı konulamaz :

Ver i lmedi bir dem soluk, Kanlar aktı o luk o luk ; Öldü bütün çoluk çocuk, H a n , bey, çeri, uşağımız I

Koca Türk kavminden yalnız i k i kişi kalır. Bunlar yanlarına i k i kız alarak her tarafı yüce dağlarla çevrili b i r yere gel ir ler , çoğalırlar ve dört yüz sene burada kalırlar. "Ölüm- içe veya anne karnına dönüş" temine tekabül eden bu safhadaki hayatı, şair, şöyle tasvir ediyor :

Bir de baktık : Yeşil bir bağ. Her tarafı bir yüce dağl Geniş, fakat sıkı bir ağl Dedik, ne hoş bu ağımız! A l a g e y i k çayır y e r d i , Yavrusunu e m z i r i r d i , . Bizi gördü meme v e r d i . O l d u ana kucağımız! Dört yüz sene burda kaldık, Geyik arttı, biz çoğaldık; Çıkamadık; işe daldık, Pek şenlendi konağımızl

Nihayet Türkler bu kapalı yerde yaşamaktan bıkarlar, demir bulur­lar, işlerler ve kendilerine b i r çıkış yolu ararlar. Bu esnada b ir k u r t peyda olur, onlara y o l gösterir . Şair, psikologların d i l i y l e egression veya " d ı ş a dönüş" e tekabül eden bu ânı şöyle tasvir ediyor :

Yunus g i b i çıktık : Hut ' tan! Büyük yurda küçük yurt tan Geyik g i r d i k , doğduk kur t tan ; Kılıç o ldu orağımızl

"Öldükten sonra tekrar d i r i l m e " veya "anne karnına döndükten

3İ Aynı eser, s. 89-98.

Z i y a Gökal.p ve " Yeniden Doğma " Temi 13

sonra başka bir şekilde doğma" , C. G. Jung'un belirttiği g i b i , insana veya kavme büyük b ir güç kazandırır. Dünyaya yeniden doğan Türk­ler tekrar etrafa yayılırlar :

Sar t 'hk g i t t i , Uygur'lândık; Soyumuzla gururlandık; Şamanlardan uğurlandık : Pîrler oldu yardağımız! İlk yayıldık : Beşbal ığ 'a ! Karakurum, Elmalığ'a! Çin başladı zorbalığa, Ezdi onu tokmağımız! S a ğ a sola g i t t i o r d u ; Hind'e , Rum'a bir baş vurdu; A l t u n yurt ta düzen k u r d u Yine eski yasağımız! Alp ler imiz g i r d i harbe; Düşmanlara attı darbe, Şimal, cenup, şarka, garbe Akın etti kısrağımız!

'•İçe dönüş" ile "d ışa dönüş" mot i f ler in i birleştiren bu tem Henry A . Murray'ın tar i f ettiği "yeniden doğuş" veya "renaissance" temine uygundur.

1913 yılında Balkan savaşı esnasında yazdığı İlahî adlı manzume­sinde Gökalp Erkenekon masalını hatırlayarak şöyle d iyor :

Yüce Tanrı! D i r i l t eski Kurt lar ' ı ! Bir demirci , çekiciyle sed yarsın; Geri almak için aziz yurtları Bizi yine Ergene'den çıkarsın. Türk Mehdîsi yine doğsun : Âmin! Deccal Garb'ı kana boğsun : A m i n ! 3 5

Burada sosyal planda yeniden doğma arzusu o kadar açıktır k i , işaret etmeye bile lüzum y o k t u r .

Yeni Atillâ adını taşıyan ve marş olarak yazılan şiirde de " y e n i ­den d o ğ u ş " temi vardır. Manzumenin şu son i k i parçası bu temi açı­ğa v u r u r .

3 5 Aynı eser. s. 61-62.

14 Mehmet Kaplan

Ey A v r u p a bu belâdan Sen nereye kaçacaksın? Bir ik inc i Atillâ'dan Çok gözyaşı saçacaksın! Kaçışıyor düşman geri , Yürü! Yürü! Türk askeri Dinlen artık! Bütün cihan Yine eski Turan oldul Padişah'a dendi i lhan, Yeryüzü b ir vatan o l d u ! Durmam dedi öç duygusu, Yürü! Yürü! Türk ordusu! 3 8

Altun Yurt başlıklı şiirde, uzun yıllar Çin'de kalarak Çin dinin i , i l m i n i öğrenen ve Mandarin adını alan Ulutaş adlı bir Türk, b i r gün Çinlilik hayatından usanır ve atalarının eski şanslı günlerini hatırlar. K u r u l t a y toplayarak Türk halkına şöyle seslenir :

Dedi :- Ey Türk Hanları, Türk'ün ayak bastığı Her yer, ana vatandan b ir parçadır; b u vatan is t iyor k i , her elde Altınordu bayrağı , Bütün Türkler birleşsin, bu b i r l ik te " i l i H a n " Saltanatı d i r i l s in , Türk Hakanı, Altundağ Eteğinde donatsın parlak, yüce bir otağ. . Karakurum cenneti eski g i b i şenlensin.. . Türk yurdunun şanları, Türk i l i n i n duygusu Eski yolda yaşansın, eski sesler dinlensin. Şark 'a Garb'e yürüsün Oğuz Han'ın ordusu . . . Eski yolda fağfurlar, şahlar, çarlar, sultanlar, V e r g i versin Hanlar 'a , verg i alsın Hakanlar 3 7 .

Gökalp'ın en güzel l i r i k şiirlerinden b i r i s i olan Altun Destan şiiri de b i r bütün olarak " ö l m e " ve "yeniden d i r i l m e " temine dayanır. Şii­r i n baş kısmında Türklüğün içinde bulunduğu şimdiki feci durum (ölüm), i k i n c i kısmında ise "yeniden doğuş" arzusu ortaya konulur. Şiir T a h ­l i l l e r i kitabımın bir inci c i ldinde bu şiiri geniş olarak incelediğim için burada üzerinde d u r m u y o r u m 8 8 .

8 8 Aynı eser, s. 70. 8? Aynı eser, s. 77.

38 Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleıi, 4. Baskı, 1969, s. 164-172.

Ziya Gökalp ve " Yeniden D o ğ m a ' ' Temi 15

V

"Yeniden d o ğ m a " temini masallar, koşmalar ve destanlarla hissî bir şekilde ifade eden Ziya Gökalp, bunun nasıl gerçekleşeceğini ve hangi esaslara dayanacağını makale ve kitaplarında aklî bir şekilde işlediği g i b i , Yeni Hayat adlı şiir kitabında topladığı manzumelerde d i d a k t i k bir üslûpla ortaya koymuştur. Bu kitabın adı, Yeni Hayat sözü kendiliğinden "eski hayaf ' ın reddi veya ölümü mânasını taşır. •'Yeni"nin doğması için " e s k i " n i n ölmesi lâzımdır. Bu ki tapta toplanan şiirler 3 9 Gökalp'ın " h i s " ve "hayâller"inin değil, mücerret düşünceleri­nin mahsulleridir . Bundan dolayı onları incelemeden önce yazarın " y e n i ­den d o ğ m a " temini makalelerinde aklî olarak nasıl ortaya koyduğunu kısaca gözden geçirmek is t iyorum.

1909 yılında Diyarbakır 'da Peyman gazetesinde çıkan imzasız b i r yazısında Gökalp, bu meseleyi p o l i t i k olarak ele alır. " B i r devlet nasıl gençleşir?" başlığını taşıyan bu makalesinde yazar, İbn-i Haldun-un "uzviyet ler g i b i devletlerin de ömr-i tabiîsi olduğu" f i k r i n i redderek, devletlerin inkilâplar vasıtası ile gençleşebileceklerini i ler i sürer.

Canlı uzviyette eskiyen hücrelerin yerini yeni hücreler alır. "Y ıpran­mış hücreler bir ekseriyet- i azîmeyi ihraz ett ikten sonra, gençlik, b i r daha avdet etmemek üzere ebediyyen veda eder. Devletlerde ise fert­ler in muzafferiyet ve rüçhanı istıfa-yı tabiî kanunundan başka istıfa-yı aklî düsturuna da tâbidir" . Deha sahibi küçük bir zümre, " b i r zümre-i ka l i l e - i dühat", i k t i d a r a geldiği takdirde bozuk unsurları yerinden ata­rak idareyi eline alabi l i r . O zaman "ihtiyarlamağa başlamış olan cism-i d e v l e t . . . derhal gençleşmeye yüz tutar " .

Gökalp bu gençleşmeye örnek olmak üzere "Osmanlı inkılâbı" adı­nı verdiği I I . Meşrutiyet inkılâbını örnek gösteriyor : "Osmanlı mi l le t i anâsır-ı fertutanm takallüb-i küllisi i le amîk bir ihtiyarlığa düşmüştü. Genç Osmanlı devleti âni hir hareketle gençleşmeye, başladı.»

Aynı makalede iktidarı tamamiyle gençlerin ele almaları gerektiği­ni i l e r i süren Gökalp, şöyle ilâve eder : " E s k i âdemlerden yeni f i k i r ­ler i anlamak ve onlara göre hareket etmek beklenmemelidir. Herkes nazarında sabit olmuştur k i : Bu mil le t tamamen gençleşmedikçe yaşa­yamayacaktır . Eskilerin yed- i idaresinde kaldıkça bir iht iyar siması gösterecek, ka lb ler imiz i pür-hun eden taarruzların arkası kesilmeyecek­t i r " «°.

39 Şiirler ve Halk Masalları, s. 110-147. 40 Şevket Beysanoğlu, Ziya Gökalp'ın İlk Yazı Hayatı, İstanbul, 1956, s. 121-122.

16 Mehmet Kaplan

Gökalp, aynı görüşü, Selânik'e g i t t i k t e n sonra, 1911 yılında Genç Kalemler dergisine yazmış olduğu makalelerde, kültür sahasına aktar­mak suretiyle, geliştirir ve derinleştirir. Ömer Seyfeddin ile Âli Canip bu dergide, Gökalp daha aralarına karışmadan önce eskilere karşı çok şiddetli b i r savaş açmış bulunuyorlardı. Ömer Seyfeddin imzasız olarak yazdığı " Y e n i Lisan' ' başlıklı makalesinde, meseleyi d i l zaviyesinden ele alarak, i l k i n d i l i , sonra edebiyatı, daha sonra d i l ve edebiyatı yenileştirmek suretiyle bütün millî varlığın sıhhate kavuşturulabileceği tezini i leri sürüyordu 4 1 .

Aynı dergide, A l i Canip, " y e n i l i san" ile "sosyal inkı lâp" arasında bir münasebet kurarak şöyle d i y o r d u : "Fakat yeni lisan Türkler için sade bir edebiyat meselesi değildir; o her şeyden evvel b i r lisan, b i r hayat meselesidir. Şüphesiz k i kılıç bir ihtilâl yapar; bu ihtilâlin arka­sında bir inkılâp doğuran ancak " k a l e m " d i r . 10 Temmuzla yaşamağa nasıl büyük bir hakkı olduğunu gösteren mil let imiz , henüz bir şey o l ­mamıştır; Anadolu , bu zavallı toprak hâlâ haraptır, hâlâ maarif nedir b i lmiyor ; çünkü bu lisanla onu kurtaramaz; çünkü oha yabancıdır ve ya­bancı kalacaktır. Aynı zamanda millî kütüphanemiz de bomboş duruyor ; i k i köhne telifle üç tercüme otuz mi lyon halkı tatmin edemez" 4 2 .

Genç Kalemler dergisinin sekizinci sayısında Demirtaş imzasıyle çıkan ve " Y e n i Hayat ve Yeni Kıymetler" başlığını taşıyan makale Gökalp'ın "yeniden doğma' ' terhini f i k i r sahasına ta tb ik ettiği en mühim yazılarından b i r i s id i r .

Yazara göre siyasî inkilâbı yapmak kolay, içtimaî inkılâbı yapmak zordur. Zira siyasî inkılâp "mihanikî b i r f i i l " i le mümkün olduğu halde "içtimaî inkılâp uzvî b i r tekâmül ile hâsıl olabileceği için gayet güçtür. İçtimaî inkılâp kuvvet-hislerinin inkişaf ve tealisine bağlıdır. F ik i r ler in kabul ve r e d d i zihnin iradesi dahil indedir. Hisler asırlarca süren içtimaî itiyadların izleri olduğundan kolayca istihale edemez". Daha sonra Gökalp âdeta birdenbire şu suali sorar ve hemen cevabını v e r i r :

" içt imaî inkilâp nedir?

Eski hayatı beğenmeyerek yeni b i r hayat ibda etmek.

4 1 öenç Kalemler, İ 9 İ 1 , c I I , nr. 1. Genç Kalemler dergisinde çıkan yazılardan bazıları imzasız, bazıları takma adla neşrolunmuştur. Merhum A l i Canip bendeki nüsha­ya hangi yazıların kimlere ait olduğunu kendi el yazısı ile işaret etmişti,

y 42 Genç Kalemler, e. I I . nr. 2, s. 26.

Ziya Gökalp ve " Yeniden Doğma ,, Temi 17

Bilirsiniz k i hayat tab i r i gayet umumî bir mânaya delâlet eder. Bu kelimede iktisadî, ailevî, bediî, felsefî, ahlâkî, hukukî, siyasî bütün hayatlar da mündemiçtir. Yeni hayat demek (yeni iktisat , yeni aile yeni bidaat, yeni felsefe, yeni ahlâk, yeni hukuk, yeni siyaset) demekt ir ,

Eski hayatı değiştirmek, iktisadî, ailevî, bediî, felsefî, ahlakî, hukukî, siyasî hususiyetleri ile yeni bir yaşayış yaratmakla k a b i l o labi l i r .

Yine bi l i rs iniz k i b i r hayatın mahiyetini teşhis eden âmiller onun terviç ettiği kıymetlerdir.

Eski hayatın kendine mahsus iktisadî kıymetleri olduğu g i b i , ailevî, bediî, felsefi, ahlâkî, hukukî, siyasî kıymetleri yardı. Eski hayatı beğen­meme bu kıymetleri takdir ve terviç etmemek demektir . Yeni bir hayat ibdaına çalışmak bu şubelerin her birine ait hakikî kıymetleri aramak ve onlara revaç vermek mecburiyetindedir.

Yeni hayatı gaye i t t ihaz edenler, bu hakikî kıymetleri aramak ve onlara revaç vermek mecburiyetindedir .

x

Yeni hayatı gaye itt ihaz edenler bu hakikî kıymetleri arayan genç­l e r d i r . " «

Gökalp bu makalesinden sonra yukarıda saymış olduğu çeşitli sahalara ait kıymetleri araştırır. Yıl larca süren bu araştırma sonunda varmış olduğu neticeleri Türkçülüğün Esasları adlı kitabında toplamış­tır M. "Yeni Hayat kitabındaki şiirler son merhaleye varmadan önce i ler i sürdüğü " y e n i kıymetleri" ortaya koyar . Yazar bu kitabında " d i n " , " i l i m " , " v a t a n " , " m i l l e t " , " a h l â k " , " a i l e " , "vaz i fe" , " v e f a " , " k ö y " , " l i san" , "kadın" , "medeniyet " , "sanat", "deha" , " k a v i m " , " d e v l e t " , "vak ı f " , "darülfümi(i"ilah. " . g i b i sosyal hayatla i l g i l i konulardaki görüş­ler in i manzum bir şekilde ifade eder. Burada onların mahiyetlerini inceleye­cek değiliz. Ele almış olduğumuz konu bakımından bunların ehemmiyeti, Ziya Gökalp'ın bütün düşüncelerini içten besleyen ve kökleri şuur-altın-da olan "yeniden d o ğ m a " temine bağlı oluşlardır.

Yukarıda bahis konusu olan makalesinde Gökalp, aynı f i k r i bir başka şekilde tekrar layarak şöyle der : " Y e n i hayat ibda edilecek b i r hayat olacaktır . Yeni kıymetler Osmanlılığın ruhundan doğacak iktisa­

ba Genç Kalemler, e. I I , nr. 8, s. 132-141. 4 4 Türkçülüğün Esasları, Ankara Matbuat ve İstihbarat Matbaası 1339.

Türkiyat Mecmuası X V I . 2

18 Mehmet Kaplan

dî, ailevî, bediî, felsefî, ahlâkî, hukukî, siyasî kıymetlerdir. Osmanlılık yeni b i r medeniyet ibda edebilmek için yeni b i r ik t i sa t , yeni bir ai leviyet , yeni b i r bidaat, yeni b i r felsefe, yeni b i r ahlâk, yeni b i r hukuk, yeni b i r siyaset içtihat edecektir" .

Gökalp'a göre bu " y e n i h a y a t " ne eskinin bir tekrarı, ne de Batı­nın b i r t a k l i d i olacaktır . Millî bir esasa dayanacak ve «gösterecek k i , A v r u p a medeniyetleri çürük, hasta, müteaffin esaslar üzerine ist inad etmiştir. Bu medeniyetler inkıraza, izmihlâle mahkûmdur. Hakikî medeni­yet ancak yeni hayatın inkişafı ile başlayacak Türk medeniyetidir. Türk ırkı diğer ırklar g i b i ispir to ile sefahat ile bozulmamıştır. Türk kanı şanlı muharebelerde çelikleşmiş, gençleşmiştir.

Türk zekâsı başka zekâlar g i b i tefessühe başlamamış, Türk hassasi­yet i başka hassasiyetler g ib i kadınlaşmamış, Türk iradesi başka irade­ler g i b i zayıflamamıştır. İstikbalin hâkimiyeti Türk şekimesine mev'uddur.

x

A l m a n f i lozofu Nietzsche'nin tahayyül ettiği fevkalbeşerler Türkler­d i r . Türkler her asrın (yeni insanları) dır. Bundan dolayıdır k i yeni hayat bütün gençlerin anası olan Türklükten doğacakt ı r " .

Bu son satırlar, Ziya Gökalp'a "yeniden doğma" teminin, fikrî makalelerinde bile ne kadar heyecan verdiğini açıkça gösteriyor.