yunanistan İç savaşı ve sonrasındaki gelişmeler

26
Yunanistan İç Savaşı ve Sonrasındaki Gelişmeler 1 Özet Yunanistan’da yirminci yüzyıldaki siyasi istikrarsızlık dönemi İoannis Metaxas’ın iktidara geldiği diktatörlük döneminde başlamış ve onun 1941’deki ölümünün ardından Yunanistan giderek güçten düşmüş ve II. Dünya Savaşı içerisinde işgal edilen ülkelerden biri olmuştur. İşgaller üzerine Yunanistan’da sol kanatta “Ulusal Kurtuluş Cephesi” (EAM) adında, sağ kanatta ise “Ulusal Cumhuriyetçi Yunan Birliği” (EDES) isimli örgütler kurularak işgallere karşı direnişe geçilmiştir. Savaş sonrası Almanların Yunanistan’dan çekilmeleri sırasında bu iki örgüt arasında patlak veren İç Savaş özetle, komünistler ile milliyetçiler arasındadır. İngiltere sağ kanat olan EDES’e yardım sağlıyordu fakat sol kanat hiçbir yardım görmedi. Sonuçta savaşın galibi İngiliz destekli sağcılar oldu ve solcuların bu dönemde Yunanistan üzerindeki etkisi büyük ölçüde kırıldı. İç Savaş ülkeyi büyük bir kaosun içinde terk ettiğinde yaklaşık 80.000 kişi ölmüş ve 700.000 kişi evsiz kalmıştı. Ekonomik kayıpların ise haddi hesabı yoktu. Ülke çöküşün eşiğindeydi. Ancak 1950’lere gelindiğinde Yunanistan hem sosyal hem de ekonomik olarak bir gelişme sürecine girmiştir. Anahtar Kelimeler: Yunanistan İç Savaşı, Yunanistan Komünist Partisi, KKE, EAM, ELAS, EDES, Demokratik Ordu, Truman Doktrini, Kıbrıs Sorunu, Enosis, EOKA. Abstract The political instability has began in Greece during the early twentieth century when Ioannis Metaxas took power with dictatorship. After his died in 1941, Greece was left powerless and occupied to due Word War II. After that, the left side created the “National Liberation Front” (EAM). Another group was formed that was against the EAM called the “National Republican Greek League” (EDES). 1 Bürkem ÖZLÜ, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkerleri ve İnkılâpları Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi. 1

Upload: hacettepe

Post on 24-Apr-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Yunanistan İç Savaşı ve Sonrasındaki Gelişmeler1

Özet

Yunanistan’da yirminci yüzyıldaki siyasi istikrarsızlık dönemi İoannis Metaxas’ın iktidara geldiği diktatörlük döneminde başlamış ve onun 1941’deki ölümünün ardından Yunanistan giderek güçten düşmüşve II. Dünya Savaşı içerisinde işgal edilen ülkelerden biri olmuştur. İşgaller üzerine Yunanistan’da sol kanatta “Ulusal Kurtuluş Cephesi” (EAM) adında, sağ kanatta ise “Ulusal CumhuriyetçiYunan Birliği” (EDES) isimli örgütler kurularak işgallere karşı direnişe geçilmiştir.

Savaş sonrası Almanların Yunanistan’dan çekilmeleri sırasında bu ikiörgüt arasında patlak veren İç Savaş özetle, komünistler ile milliyetçiler arasındadır. İngiltere sağ kanat olan EDES’e yardım sağlıyordu fakat sol kanat hiçbir yardım görmedi. Sonuçta savaşın galibi İngiliz destekli sağcılar oldu ve solcuların bu dönemde Yunanistan üzerindeki etkisi büyük ölçüde kırıldı.

İç Savaş ülkeyi büyük bir kaosun içinde terk ettiğinde yaklaşık 80.000 kişi ölmüş ve 700.000 kişi evsiz kalmıştı. Ekonomik kayıpların ise haddi hesabı yoktu. Ülke çöküşün eşiğindeydi. Ancak 1950’lere gelindiğinde Yunanistan hem sosyal hem de ekonomik olarak bir gelişme sürecine girmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yunanistan İç Savaşı, Yunanistan Komünist Partisi, KKE, EAM, ELAS, EDES, Demokratik Ordu, Truman Doktrini, Kıbrıs Sorunu, Enosis, EOKA.

Abstract

The political instability has began in Greece during the early twentieth century when Ioannis Metaxas took power with dictatorship.After his died in 1941, Greece was left powerless and occupied to due Word War II. After that, the left side created the “National Liberation Front” (EAM). Another group was formed that was against the EAM called the “National Republican Greek League” (EDES).1 Bürkem ÖZLÜ, Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkerleri ve İnkılâpları Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi.

1

After the war, during the German retreat from Greece summarize the civil war that erupted between the two organizations are among nationalists and communists. England was providing help EDES the right side but the left side has no help. After all the winner of the battle was the British-backed rightist and leftist influence on Greece during this period were finished.

End of the war, more than 80,000 people were killed while another 700,000 were left homeless. The civil war left Greece in shambles. However, in the 1950’s, Greece went through a growth of development,both socially and economically.

Keywords : Greek Civil War, Communist Party of Greece, KKE, EAM, ELAS, EDES, Democratic Army of Greece, Truman Doctrine, Cyprus Problem, Enosis, EOKA.

Giriş

İtalya’nın Doğu Akdeniz ve Balkanlar üzerindeki isteklerini ortaya koyan Etiyopya (Habeşistan) Savaşı (1935) ve bunu izleyen Arnavutlukişgali (1939) karşısında Balkan ülkeleri endişe etmeye başlamış, İtalya’nın bu saldırgan ve yayılmacı faaliyetleri üzerine İngiltere,Avrupa’nın bu bölgesinde sürdürdüğü çekingen tutumu terk etmek zorunda kalmıştı2. Akdeniz’in durumu üzerine İtalya ile yapılan anlaşmadan sonra, gerek İngiltere gerekse Fransa, Romanya ve Yunanistan’a herhangi bir İtalyan saldırısına karşı koruma garantisiverdiler. Almanya’da da Hitler, Mussolini’nin yayılmacı faaliyetlerinden geri kalmamak ve Versailles Anlaşması’nın Almanya’da yarattığı hoşnutsuzluk üzerine İngiltere ve Fransa ile Eylül 1939’da savaşa girince, bu iki ülke Ekim 1939’da Türkiye ile üçlü bir ittifak imzaladılar.3 İngiltere, Almanya’nın ekonomi alanındaki yayılmacı etkisini azaltmak ve Balkan coğrafyasındaki hegemonyasını savaş boyu garanti altında tutabilmek için 2 Eric HOBSBAWM, Kısa 20. Yüzyıl- 1914-1991 Aşırılıklar Çağı, Everest Yayınları, İstanbul, 8. Basım, Kasım 2014, s. 50-513 J. M. ROBERTS, Yirminci Yüzyıl Tarihi, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, Haziran 2003, s.357 ve 381-382

2

Yunanistan’la bir ticaret anlaşması imzaladı. Bunun dışında Yunan, Fransız ve Britanya Genel Kurmayları, askeri yardım sağlama konusunda bir anlaşmaya vardılar (1940)4 .

Fransa’nın savaşın daha ilk dönemlerinde Almanya tarafından işgal edilerek teslim olmasından sonra (Haziran 1940)5 Hitler, Avrupa’nın büyük bir bölümü üzerinde savaş oyununu oynamaya başladı. Nihai hedef İngiltere olmasına karşın kıta Avrupası’nda sağlam temeller atmak istiyor ve tüm kıtaya hâkim olmaya çalışıyordu6. Bu durum karşısında, kıtadaki diğer tüm ülkeler gibi Yunanistan da hedef tahtasındaki yerini almıştı. Sovyetler ile savaşın başında kurulan çıkar ilişkisinin iplerinin de kopmaya başlamasıyla Yunanistan, Hitler’in gözde hedeflerinden biri haline geldi. 7

1. İç Savaş’ın Temelleri

1.1. Kısaca II. Dünya Savaşı’nda Yunanistan8

Yunanistan için II. Dünya Savaşı, İoannis Metaxas’ın İtalyanların taleplerini reddetmesi ve İtalyanların 28 Ekim 1940’ta Arnavutluk’u işgal etmesiyle başladı. Yunanlar, Epir’deki İtalyan saldırısına başarı ile karşı gelmişler, taarruza geçerek savaşı başarı ile sürdürüşlerdir. Yunan ordusu Batı Makedonya’da Koriça kentini işgal ederek (22 Kasım) Pindos Dağları kuzeyinde bir İtalyan Alpinist tümenini tümüyle yok etmişti. Ayrıca kıyı bölgesinde yunan hududunu geçen İtalyanlar, bu bölgede de gerilemişler ve Kalama Vadisi boşaltmak zorunda kalmışlardır. Yılsonlarına doğru İtalyan ordusu Arnavut sınırının 60 kilometre içerilerine kadar sürülmüştü. Altı aylık sürede on altı Yunan tümeni, Arnavutluk’ta, üstün donatımlı yirmi yedi İtalyan tümenini etkisiz hale getirdi. Bu durum, 6 Nisan1941’e kadar sürdü. Almanya, Yugoslav direnişini kırdıktan sonra Yunanistan’a saldırdı. Hitler ordularının ilerlemeleri karşısında Yunanlarla birlikte çarpışan İngiliz askerleri, Yunan hükümeti ve

4 ROBERTS, A.g.e., s. 3735 ROBERTS, A.g.e., s. 3746 HOBSBAWM, A.g.e., s. 567 ROBERTS, A.g.e., s. 3758 www.ww2.gr - Η Ελλάδα κατά τον 2ο Παγκόσμιο Πόλεμο.(İ Elada Kata Ton Duo Pagkosmio Polemo- II. Dünya Savaşı’nda Yunanistan) Erişim tarihi: 20.04.2015

3

Kral, ülkeyi terk ettiler. Yunan ordusu 24 Nisan’da teslim oldu. AmaGirit’te savaş Mayıs 1941’e kadar sürdü.

1.2. İç Savaş’ın Sol Kanadı: EAM ve ELAS’ın Oluşumu

İşgalden sonra Yunanistan gerek maddi gerekse manevi olarak oldukça yıpranmış ve adeta çökmenin eşiğine gelmişti. İşgal dönemi boyunca ülke, Almanlar, İtalyanlar ve Bulgarlar arasında paylaşılmış, neredeyse tüm geliri ve varlığı işgalcilerin eline geçmişti9. Bir yandan açlık, bir yandan kurşuna dizilmeler ve sürgünler ülkeyi harabeye çevirmişti. Tüm bu baskılar ve kötü koşullar karşısında Yunan ulusundaki direnme isteği, işgalin daha ilk günlerinde kendini belli etmeye başlamıştı10.

Ülkenin ölüm döşeğinde olmasına rağmen halkın kendi kurtuluşunu sağlamak isteği doğrultusunda örgütlenme çalışmaları hemen başladı. 27 Eylül 1941’de, Yunan Komünist Partisi (Κομμουνιστικό Κόμμα Ελλάδας/ Komunistiko Koma Eladas-KKE)’ne bağlı sendikacılar ve kimi önemli politikacılar, ayrıca bu partiye yakınlığıyla bilinen Sosyalist Parti ve Halk Demokrasi Partisi bir araya gelerek “Ulusal Kurtuluş Cephesi”(Εθνικού Απελευθερωτικού Μετώπου/ Etniko Apeleftherotiko Metopu- EAM)’ni kurdular.11 Aynı zamanda direnişin askeri kanadını sağlamak amacıyla bir gerilla kuvvetinin oluşturulması için hazırlıklar yapıldı. Şubat 1942’de faaliyete geçen “Ulusal Halk Kurtuluş Ordusu” (Ελληνικός Λαϊκός Απελευθερωτικός Στρατός/Elinikos Laikos Apeleftheotikos Stratos- ELAS) oluştu.12

Yunan halkının büyük çoğunluğu EAM’ın çevresinde toplandı.13 Bu siyasi oluşum yalnızca bir direniş örgütü değildi, aynı zamanda faaliyetlerine başladığı ilk günlerden kentlerde toplu gösteriler14,

9 Φ.Κ.Βώρου, “ΙΣΤΟΡΙΑ ΠΑΓΚΟΣΜΙΑ ΚΑΙ (ΙΔΙΑΙΤΕΡΑ) ΕΛΛΗΝΙΚΗ ΚΑΤΑ ΤΟΝ 20Ο ΑΙΩΝΑ”,. s. 201 www.siatistanews.gr/Voros/21os-olo.pdf,Erişim Tarihi. 13.03.2015 (Sira Arthron To F. K. Voru,“İstoria Parkosmia Ke (İdiaitera) Eliniki Kata Ton 20. Aiona”- Makaleler Serisi F. K. Voru, “20. Yüzyıl Küresel Tarihi ve (Özel) Yunan Tarihi”) 10Φ.Κ.Βώρου, A.g.e., s. 20211Φ.Κ.Βώρου, a.g.e., s. 20412 Tahsin İSKEÇELİ, Yunanistan Buhranı, Kardeş Matbaası, Ankara, 1969, s.2713 Φ.Κ.Βώρου, a.g.e., s. 20614 İlki Yunanistan’ın bağımsızlık yıldönümü olan 25 Mart 1942’de gerçekleştirilmiştir.

4

grevler düzenledi. Bu girişimler işgal güçlerini zor duruma düşürdü.İlk grev, 14 Nisan 1942’de, ikincisi 5 Mart 194315’te düzenlendi.16

Öte yandan ELAS, İtalyanlar tarafından ürünlerin yağma edilmesi tehlikesiyle karşılaşan köylüleri savunmuş, bu arada Müttefiklerin düzenledikleri askeri hareketleri desteklemiştir17. Direnişte önemli başarılara imza atan örgütün en önemli başarılarından biri, 1942’de Gorgopotamos Köprüsü’nün havaya uçurulmasıdır.18 Bu sadırı ve daha daönemlisi saldırının sonucu, El Alamein savaşının başlangıcı sayılabilir. Çünkü bu önemli köprünün havaya uçurulmasıyla Rommel ordularının Yunanistan yoluyla ikmali kesilmiştir. ELAS’ın bu başarılı saldırısından sonra sabotajlar büyük ölçüde devam ettiğinden kara yoluyla yapılan iletişim işleri tümüyle aksamaya başlamıştır19.

Tüm Yunanistan’da ve adalarda sürdürülen gerilla savaşı, üç Alman vedört İtalyan tümenine20 büyük sıkıntılar vermiştir. Ülkenin kurtuluşunu kendi öz güçleriyle elde etmeye kararlı olan ELAS’ın gerilla savaşını yok etmek için yapılan çabalar hiçbir sonuç vermemiştir. Savaştan sonra da ülke yönetimini ele almayı amaçlayan EAM, direniş faaliyetlerinin yanı sıra, savaşın er ya da geç bitiminin ardından ülkede nasıl bir yönetim izleyeceğine dair alıştırmalara bu dönemde başlamış, adliye ve yerel yönetim alanlarında da son derece ilginç çalışmalar yapmıştır21. Ele geçirdiği bölgelerde seçimle işbaşına getirilen halk yönetim sistemikurulmuştur. Bunun için de 1 Aralık 1943’te bir Özerk Yerel Yönetim ve Halk Mahkemeleri Kanunu çıkartılmış, aynı zamanda sosyal devrimleri gerçekleştirmek üzere de çalışmalar yapılmıştır. Ülkenin bu yeni politik örgütü 10 Mart 1944’te Ulusal Kurtuluş Geçici Komitesi’ni kurarak yönetimde yetkin bir merkez olma yoluna girmiştir.22

15 5 Mart grevi, Yunan işçilerinin Almanya’ya gönderilmesine karşıydı. Bu grevden sonra Atina hükümeti, Alman işgal güçleri adına yaptığı açıklamada, zorunlu çalışma ile ilgili merkezlerinkurulmayacağını açıkladı.16 Dominique EUDES, Kapetanios: Yunan İç Savaşı- 1943-1949, Belge Yayınları, İstanbul, 1970, s. 54-5517 EUDES, a.g.e., s. 28-2918 EUDES, a.g.e. s. 29-3419 EUDES, a.g.e., s. 36-3820 EUDES, A.g.e., s. 4821 EUDES, a.g.e., s. 138-14222 Yunanistan İç Savaşı, Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, 4. Cilt, 33. Fasikül, İletişim Yayınları,1988, s. 1086

5

1.3. Direnişte Komünizme Karşı Arayışlar

EAM’ın günden güne önem kazanması, sosyal devrimlere doğru yönelişi ve yönetimin Komünist Parti’nin denetimi altında bulunması İngiltere’yi, eski partileri ve Kahire’de bulunan sürgün hükümetini tedirgin etmeye başladı23. Halkın mevcut yönetime bağlılığını yenidenkazanmak ve işgallerden kurtuluşun mevcut yönetim ile sağlanacağınınhalk nezdinde güvenini sağlamak için de ülkedeki mevcut direniş örgütlerine karşı birtakım örgütler kurulması yoluna gidildi. Bunlariçinde en önemlileri, “Ulusal Sosyal Kurtuluş Örgütü” (Εθνική Και Κοινωνική Απελευθέρωση/ Etniki Ke Kinoniki Apeleftherosi-EKKA) ve “Ulusal Demokratik Yunan Birliği” (Εθνικός Δημοκρατικός Ελληνικός Σύνδεσμος/ Etnikos Dimokratikos Elinikos Sindesmos- EDES) adlarıyla oluşturulan örgütlerdir.24 EKKA, göreceli olarak diğerlerinden daha demokratik bir örgüttü denilebilir. EDES ise subaylar tarafından oluşturulan küçük oligarşi örgütüydü. Her ikisinin de amacı, EAM’ın etkisini azaltmak ve halkın mevcut yönetime olan güvenini yeniden kazanmaktı.25

Politik yaşam, böylece ulusal direnişle bağlantılı olarak yeni bir uyanış ve canlanma dönemine girdi. Görünüşte ülkenin bağımsızlığını sağlamak ve işgale karşı direnme amacını güden bu dört grubun esas olarak ELAS ve EAM kanadı, halkın işgallere karşı direniş duygularının sol bir ideoloji ile yorumlanması ve savaşımı eksenindeiken EKKA ve EDES kanadı ise yine halkın direnişine sahip çıkmakla birlikte daha çok statükoya bağlılığı sağlamak ve İngiliz ekseninde işgalden kurtulma amacını taşıyordu. Mevcut bu “bağımsızlık” savaşımı veren gruplar arasında bir uzlaşma sağlanması için 1943’te yapılan çabalar sonuç vermedi26. Örgütler arasındaki sert sosyal savaşım, aşırılıklar ve yanılgılar, işgal güçlerine karşı halkın topyekûn bir direnişini sağlamayı engelledi.

1943’te oluşan Yunan Nazi grupları, Almanlarla işbirliği yaparak ELAS’a karşı bir yok etme hareketine giriştiler.27 1944’te İtalyanların ateşkes imzalaması ile silahlarını ELAS’a teslim etmelerinin ardından Almanlar bu hareketi özellikle başkent Atina’dagerçekleştirmek isteyerek iki grup arasındaki mücadele ile direniş

23 Richard CLOGG, Modern Yunanistan Tarihi İletişim Yayınları, İstanbul, 2007, s. 15224 Φ.Κ.Βώρου,a.g.e. ”,s. 207-210.25 İSKEÇELİ, a.g.e. , s. 2926 Yunanistan İç Savaşı, a.g.e., s. 109227 Yunanistan İç Savaşı, a.g.e., s. 1094

6

hareketinin önünü kesmeyi başarmışlar, halkın direnişe karşı umutlarını suya düşürmüşlerdi.

Kahire’de bulunan Yunan hükümetinde de durum farksız değildi. Yunanistan’dan kaçarak El-Alamein hareketlerinde ve daha sonra İtalya’da müttefiklerle birlikte savaşı sürdürmek amacında olan bazısubay ve erler Kahire’deki sürgün Yunan Hükümeti çevresinde toplanmışlardı28. Kraliyet hükümeti görünürde anayasal yönetimi sürdürüyor olsa da, kral yanlısı subaylar diktatörlük ilkelerine bağlı kalarak kurtuluştan sonra monarşiyi yeniden diriltmek amacındaydılar.29 Yine de ülkedeki mevcut ordunun çoğunluğu gerçek bir ulusal hükümetten yanaydı. Ancak ordunun bu isteği ve monarşi yanlılarına karşı çıkışları yarar sağlayamadı. 1944 Nisanında ordu içinde bir isyan çıkartıldı ve İngilizler bu isyanı bastırdı. Böylece yapılması planlanan “temizlik” hareketi gerçekleştirilmiş oldu30.

Savaşın sonuna yaklaşılması, iki karşıt cephenin savaşımlarının ülkekurtuluşu ile ilgili değil tamamen dış güçlerin çıkarlarına olduğunufark etmeleriyle anlaşmaya doğru gitmesini sağladı. Ağustos 1943’te,EAM, Yunanistan’daki eski partiler, EKKA ve EDES, çatışmaya yol açanrejimin sorununun kurtuluştan sonra bir referandumla çözülmesi gerektiği konusunda hemfikir olmuşlardı.31 Bu çözüm formülü kral ve sürgün hükümeti tarafından da kabul edildi. Gruplar arasında görüşmeler hız kazandı ve sonuçta, 1944 Mayıs’ında “Lübnan Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşmaya göre “Ulusal Birlik Hükümeti” kuruldu. Yeni hükümet, Napoli’ye nakledildi.32

İçerideki durum karşılıklı anlaşma yoluyla çözüme kavuşturulmasına rağmen bölgedeki hâkimiyetlerini sürdürme kararında olan Roosevelt ve Churchill arasında Quebec Konferansı33’nda, İngiltere’nin, savaştan sonra “ülkeyi anarşiden kurtarmak” amacıyla Yunanistan’a bir askeri birlik göndermesi kararı alındı. Niyeti açıkça belli olanbu kararı esas olarak reddetmeyi planlayan EAM Almanların tümüyle ülkeden kovulabilmesi için, Eylül 1944’te Caserta Anlaşması34’nı

28 CLOGG, aa.g.e. s. 15329 CLOGG, a.g.e., s. 15530 CLOGG, a.g.e., s. 15631 Yunanistan İç Savaşı, a.g.e., s. 109632 CLOGG, a.g.e., s. 16133 ROBERTS, a.g.e.”, s. 40534 EUDES, age, s. 203-205

7

imzalamayı kabul etti. Bu anlaşmaya göre ELAS birlikleri Atina’ya girmeyecek ve İngiliz Ordusu Yunanistan’a çıkarılacaktı.35

1944 Ekim’inde Sovyet ordusunun Balkanlara doğru hızla ilerlemesi sonucunda Almanlar Yunanistan’ı terk etmek zorunda kaldılar.36 12 Ekim’de Atina ve Pire kurtuldu37. 14 Ekim’de de anlaşmaya bağlı olarak General Skobi komutasındaki İngiliz tugayı Yunanistan’a geldi. General Skobi, aynı zamanda tüm Müttefik ordularının komutasını üzerine aldı38. Birkaç gün sonra da Yunan Hükümeti Atina’ya geldi.

Almanların Yunanistan’ı tümüyle terk etmemelerine ve Girit’te savaşın sürmesine karşın General Skobi, ELAS gerillalarının10 Aralık’tan önce silahlarını teslim etmelerini istedi39. Bunun üzerineEAM mensubu bakanlar hükümetten çekildiler. ELAS, dağılmayı kabul etmedi, İngilizlere ve 3 Aralık’ta Yunanistan’a dönen kral ve ordusuna karşı geldi.40 Atina’da başlayan savaş bir aydan fazla sürdü. Churchill anlaşma ve barışı sağlamak üzere Atina’ya geldi. Sonuçta Varkiza Anlaşması 12 Şubat 1945’te imzalandı41. Bu anlaşmaya göre İngiltere, ordunun demokratikleşmesi ve bir an önce halk oylamasının yapılması için uygun koşulların yaratılmasını sağlayabilecek önlemleri alacaktı. Bu arada Atina Metropoliti Damaskinos, Kral naibi oldu42.

ELAS silahsızlanma sözü verdi ve karşılığında “siyasi suçlular” diyenitelendirilenler için af sözü aldı. Aynı zamanda seçimlerden sonra monarşi konusunda bir halk oylaması yapılması gerektiği üzerinde biranlaşmaya varıldı. Fakat Aralık ayında patlak veren çarpışmaların körüklediği ateşi söndürmenin pek de kolay olmadığı anlaşıldı. ELAS’ın rehin aldığı bazı kişileri öldürmesine öfkelenen ve solcuların işgal sırasında siyasi muhaliflerine uyguladıkları terörüunutmayan aşırı sağcılar, artık ayrım yapmaksızın sertçe onlardan intikam almaya bakıyordu43. Birbiri ardına gelen güçsüz hükümetler kutuplaşmayı denetlemedeki isteksizliklerini ya da bunun üstesinden

35 Φ.Κ.Βώρου,a.g.e. , s. 21136 CLOGG, a.g.e., s. 16237 CLOGG, a.g.e., s. 16238 G. LANGLOIS (Ed.), 20. Yüzyıl Tarihi, Nehir Yayınları, İstanbul, Mart 2003, s. 26839 EUDES, a.g.e., s. 25440 EUDES, a.g.e., s. 255-27441 EUDES, a.g.e., s. 28842 CLOGG, a.g.e. s. 16343 EUDES, a.g.e. s. 301-307

8

gelemeyecek durumda olduklarını belli ettiler. 1945 yılının sonlarına doğru İngiliz baskısı ile Themistoklis Sofulis yönetimindebir hükümet kuruldu.44

2. İç Savaş (1946-1949):45

Savaştan sonra ülke yönetiminde kimin söz sahibi olacağı yarışına dönen sağ ve sol partiler arasındaki mücadele, iç savaşın çıkış noktasıydı. Fakat bu arada, 1944 yılı sonlarından itibaren Yunanistan’a İngiliz kuvvetleri çıkmaya başlamıştı. 1945 Ocak ayındaİngiliz kuvvetleri Yunanistan'ı kontrol altına almaya başladığı zaman, komünistler ve bilhassa Tito'nun Yunan Makedonyası’nı ele geçirmek için kurup Yunanistan’a sevk ettiği “Slav Milli Kurtuluş Cephesi” (SNOF) da Yugoslavya’ya sığınmak zorunda kalmışlardı.46

1945 Şubat’ında EAM ve ELAS güçleri ülkenin beşte dördüne yani 31 vilayetten 27’sine hâkim olmuşlardı ve 75 bin silahlı adamlarıyla Moskova’dan gelecek direktifi ve desteği bekliyorlardı. Fakat Stalin’in Churchill ile yaptığı görüşmeler neticesinde Yunanistan’ınİngiliz denetimine, Romanya’nın ise SSCB denetimine bırakıldığı “Yüzdeler Anlaşması” sebebiyle Moskova’dan gelecek işaret, bir türlügelmiyordu. Yunanistan Komünist Partisi’nin geçici lideri Siantos, 1945 Şubat’ında İngilizlerin güdümündeki hükümetle pazarlığa oturdu47.

Sonuçta Siantos, eski siyasi çizgiye sadık kalma uğruna, o sırada henüz İngiliz tümenleri ve terör çetelerinden başka desteği olmayan hükümete teslim oldu48. Varkiza Barış Antlaşması gereğince, komünistler ay sonuna kadar 41 bin 500 tüfek ve hafif makineli tüfeği, 2015 makineli tüfeği ve 32 parça çeşitli topu teslim

44 CLOGG, a.g.e., s. 16445 Genel hatlarıyla ele alınan konunun ayrıntıları için bkz. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, 4. Cilt, 33. Fasikül, s. 1077-1103.46 Fahir ARMAOĞLU, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınları, İstanbul, 2005, s. 43047 Ν. ΚΑΡΑΓΙΑΝΝΑΚΙΔΗΣ – Χ. ΚΑΛΙΝΤΖΟΓΛΟΥ, ΣΤΟΙΧΕΙΑ ΓΙΑ ΤΗ ΔΡΑΣΗ ΤΩΝ ΑΝΤΙΠΑΛΩΝ ΣΤΗ ΔΙΑΡΚΕΙΑ ΤΟΥ ΕΜΦΥΛΙΟΥ ΠΟΛΕΜΟΥ ΣΤΟ ΝΟΜΟ ΣΕΡΡΩΝ ΑΠΟ ΑΡΧΕΙΑΚΕΣ ΠΗΓΕΣ ΤΟΥ «ΕΘΝΙΚΟΥ ΣΤΡΑΤΟΥ» 1946-1949, Α' Τομος, Σερρες 2013, s. 114-118. (N. Karagianakidis- X. Kalintzogloi, Stoiheia Gia Ti Drasi TonAntipalonsti Diarkeia Toy Emfilio Polemoi Sto Nomo Serronapio Apxeiakes Phiges Ton < Etniko Stratoi> 1946-1949.- Ulusal Ordu Arşiv Taraması- İç Savaş Sırasında Serres’te Rakiplere Karşı Eylemler, 1946-1949)

48 Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, s. 11019

edeceklerdi49. Bunu duyan dağ kadroları gönülsüz bir şekilde silahlarını bıraktılar. Binlercesi evlerine döndü ve teslim ettikleri silahları alan sağcı çetelerin terörüne kurban gitti. Azınlıktaki bir kesim de sadece eski püskü silahları verip yenileri gömdü.50 Bu silahlar, bir kez daha yerlerinden çıkacaktı. İç Savaş’ınbu ilk aşaması olarak değerlendiren kısmı şimdilik sona ermiş gibi görünüyordu.

Varkiza Anlaşması’nın aslında hükümet nezdinde bir tasfiye hareketinin başlangıcı olduğu, Merkez partileri başkanlarından Sofulis, Kafandaris Çuderos (Kahire’deki Kraliyet hükümeti başbakanı) ve Plastiras’ın yayınladıkları ortak bildiriden anlaşılmaktadır51:

“… Aralık ayaklanmasından sonra tüm ülkede, aşırı sağın terörü günden güne artmaktadır. Kral yanlısı olmayan vatandaşların yaşam, bu yüzden, dayanılamayacak kadar güçleşmektedir. Bu koşullarda serbest plebisit ya da seçim yapma olanağı yoktur. Aşırı sağ terörü yaratanların en önemlilerin Almanlar tarafından silahlandırılmış ve işgal süresinde onlarla işbirliği yapmışlardır. Silahları ellerinden alınmayan bu gruplar, demokrasi ilkelerini yok etmek amacıyla güvenlik organlarıyla işbirliği durumundadırlar…”

Hükümet bütün komünistleri tasfiyeye girişirken, komünistler de dağ hareketinin liderlerini tasfiyeye başladılar.52 O günlerde, Alman toplama kamplarından sağ kurtulanlar arasında ortaya çıkan Yunanistan Komünist Partisi lideri Zakhariadis, parti içinde kısa süreliğine de olsa yeni bir umut havası yarattı.53

Zakhariadis, ülkeye dönüşünde Atina’da yüz bini aşkın kişi tarafından karşılandı ve bu coşkulu kitleyle birlikte partisi içindede kralcıların yarattığı “beyaz terör”den kurtulma konusunda bir yolgöstermesi bekleniyordu.54 Moskova’nın Churchill ile pazarlığından habersiz olan Zakhariadis, şehirlerde etkinliğini artırarak, iktidara ortak olmak istedi ve kısa sürede dağ kadrolarını tasfiyeyegirişti.55 Ne var ki kralcı hükümet, grevleri ve diğer silahsız hareketleri de şiddetle ezdi.

49 EUDES, a.g.e., s. 28750 EUDES, a.g.e. ,s. 289-29151 Νικος Σβορωνος, Επισκοπηση Της Νεοελληνικης Ιστοριας, (Nikos Svorovos, Episkopisi Tis Neoelinikis İstorias- Modern Yunan Tarihi) Θεμελιο Εκδότης, Αθήνα, 1976, s. 10852 EUDES, a.g.e. s.30853 EUDES, a.g.e., s.31354 EUDES, a.g.e. ,s. 313-31555 EUDES, a.g.e., s. 323

10

1945’i 46’ya bağlayan kış, ELAS’ın silahlarını alan kralcılar, evinedönen bin 219 direnişçiyi öldürüp, 7 binden fazlasını yaralarken, hükümet de 100 binin üzerinde tutuklama yaparak Ege Adalarını direnişçilerle doldurdu56. Yükselen kralcı terör o hale geldi ki, komünistler tekrar dağlara çıkmak zorunda kaldılar. Ama artık kozlarkarşı tarafın eline geçmişti. Kaldı ki, EAM bir yıl boyunca bocalayıp yalpalarken, hükümet ELAS liderlerini ve özellikle de meslekten subay olanları toparlayıp Ege Adaları’na sürmüştü. Napoleon Zervas, “Kamu Güvenliği Bakanı” olmuş ve polis güçlerini tüm hışmıyla Komünist Partisi’nin üzerine sürmüştü57.

1946 Martında Yunanistan'da genel seçimler yapıldı ve solcu partilerin birliğini temsil eden EAM seçimleri boykot etti58. Hal böyle olunca sağcılar seçimleri kolay bir şekilde kazanmış oldular. Bunun arkasından Kralın Yunanistan’a dönmesi hususunda yapılan bir halk oylamasında da yine EAM’ın boykotundan dolayı monarşi taraftarları kazandı. Bu gelişmeler üzerine, EAM grubunu oluşturan komünistler Kuzey Yunanistan'da ayaklandılar.59

Komünist Partisi, yeni hareketin ELAS ile bağını manevi olarak kesmek için isim değiştirdi ve “Demokratik Ordu” adını kullanmaya başladı. Bu ordunun lideri, eski ELAS militanı Markos Vafiadis idi. Yugoslav lideri Tito, Milli Kurtuluş Cephesi (NOF) adı ile kurduğu ve komünistlerden oluşan bir kuvveti Markos'un yardımına gönderdi. Tito'nun arkasından Arnavutluk ve Bulgaristan da Markos'a yardıma başladı.60 Markos'un ayaklanması Yunanistan’ı iç savaşın ikinci ve belki de en yoğun çatışmaların yaşanacağı bir döneme sürüklemiş olmaktaydı.

Hükümetin başında bulunan Sofulis, seçimlerin ertelenmesini talep etti. Ama İngilizlerin seçimin yapılması için diretmesi üzerine boyun eğmek zorunda kaldı61. Bunun üzerine bakanların bir kısmı hükümetten çekildi. Demokrat partiler seçime katılmadı ve Halk Partisi (Kralcı Parti), 31 Mart 1946 seçimlerinde kolay bir zafer elde etti.62 Alelacele yapılan bir referandum ile Eylül 1946’da

56 Φ.Κ.Βώρου,a.g.e. , s. 26857 CLOGG, a.g.es. 16558 Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, s. 100459 Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, s. 100560 ARMAOĞLU, a.g.e s. 43161 CLOGG, a.g.e. s. 16762 CLOGG, a.g.e., s.168

11

Kralın yeniden Yunanistan’a dönmesi sağlandı. Terör günden güne artmaya ve yasal olmaya başladı. Bunun sonucunda eski EAM mensuplarıdağlara kaçıp yeniden örgütlenmeye başladılar63. 28 Ekim 1946’da “Demokratik Ordu” ve 23 Aralık 1947’de “Bağımsız Yunanistan Geçici Hükümeti”ni kurdular. İç savaş bütün şiddetiyle yeniden başladı.64

2.1. İç Savaş’ta Yabancı Güçlerin Rolü

Yunan İç Savaşı Yunan siyasetine, savaşan tarafların yarattığı büyükekonomik yıkım ve binlerce masum sivilin kanının akması gibi şiddetli yıkımlar şeklinde etki ettiği gibi bu dönemdeki yabancı güçlerin ülkedeki açık müdahaleleri sırasında işledikleri vahşetle de damgasını vurmuştur. İç savaş döneminde kontrolün elden çıkması ve ülke içindeki siyasi istikrarsızlık, pek çok siyaset bilimcinin zaman zaman yabancı müdahalesini bir alternatif olarak görmesine sebep olmuştur ki bu da, Soğuk Savaş döneminin “süper güçleri” (İngiltere, ABD ve SSCB) için ülkenin, güçlerini sınadıkları bir alan olmasına sebebiyet vermiştir.

2.1.1. Sovyetler Birliği’nin Rolü

II. Dünya Savaşı sırasında Balkan coğrafyasının tümünde söz sahibi olmak ve “sosyalist imparatorluğu”nu bu bölgede yaymak adına Müttefiklerle işbirliği yapan SSCB’nin Yunanistan tutumu65, 1944 yılında gelindiğinde değişmişti. İngiltere’nin bölgede özellikle Yunanistan üzerindeki egemenliğini, Mısır ve Akdeniz’deki çıkarları nedeniyle koruma konusundaki ısrarı neticesinde Stalin ve Churchill arasında yapılan sıkı pazarlıkların ardından imzalanan Yüzdeler Anlaşması ile Yunanistan’da söz hakkı İngiltere’ye geçmişti. Bu pazarlıklardan haberi olmayan Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve SSCB sosyalizmine bağlı Demokratik Ordu gibi askeri oluşumlar, Moskova’dan gelecek direktiflere bağlı olarak direnişi sürdürmeyi bekliyorlardı66.

1945 yılında yapılan Yalta Konferansı’nda bir araya gelen Roosevelt,Churchill ve Stalin’in görüşme konuları içinde yer alan Almanya’nın işgal ettiği bölgelerden temizlenmesi konusu kapsamında bulunan

63 EUDES, a.g.e., s. 33864 Yunanistan İç Savaşı, a.g.e. s. 1099-110065 G. LANGLOIS, a.g.e. 27566 EUDES, a.g.e. , s. 319

12

Yunanistan’ın durumu hakkında, daha önce Stalin ve Churchill arasında sağlanan anlaşma ABD’ye deklare edilmişti67.

Tüm bu gelişmeler akabinde SSCB’nin Yunanistan konusundaki tutumunu eleştiren Yugoslavya lideri Tito, Yunanistan’daki iç savaşa sosyalist devletlerin destek vermesi ve Yunanistan’ın Sosyalist Blok’a katılması gerektiği konusunda Stalin ile anlaşmazlığa düşmüştü68. Stalin, daha önce “üç büyükler” arasındaki anlaşmaya dayanarak bölgedeki yapının Sosyalist Blok’a uygun olmadığını ve iç savaştaki sol grubun çok kısıtlı kaynaklara sahip olduğundan başarıya ulaşamayacağını savunuyordu.

Yunanistan iç savaşında “üç büyükler”in kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri nedeniyle sol kanat, kökten bir şekilde bağlı bulunduğu SSCB’den hiçbir destek görmedi, aksine Stalin, İngiltere ile yaptığı anlaşmaya sadık kalarak iç savaşa hiçbir müdahalede bulunmadı. Bu gelişmeler belki de Yunan solunun kendi ideolojisinin kendisinin kuyusunu kazması nedeniyle bu dönemdealdığı en büyük darbeydi.

2.1.2. Amerika Birleşik Devletleri ve Truman Doktrini

Nazi işgalinden kurtuluşun ardından geçen 1944- 1949 arası beş yıllık çalkantılı dönemde ABD ve İngiltere’nin rolü belliydi. Tüm dikkatler, ülke içinde olası bir sivil savaş üzerine yoğunlaşmıştı ve ABD ile İngiltere’nin Yunanistan üzerindeki yoğun ilgilerinin sebebi aslında bu beklentinin kendisiydi. Başından itibaren bu tutum, Yunanistan’da kimin kendi varlığını göstereceği ve empoze edeceğinin bir yarışıydı aslında.

Yunan hükümeti de ekonomik ve askeri yardım sağlamak için ABD’ye başvurmuş, ABD Kongresine çok acıklı bir tablo çizen Başkan Truman, komünist tehdidine karşı Yunanistan’ın korunma altına alınmasını önermişti.  21 Şubat 1947 günü ülkeyi saran ekonomik kriz hakkında Washington’daki İngiliz Büyükelçisi İngiltere’nin, 31 Mart tarihindeYunanistan’a yapılacak olan ekonomik bir yardımla ülkedeki ateşkesinsağlanacağını fakat bu yardımın İngiltere tarafından yapılmasının mümkün olamayacağını Beyaz Saray’a duyurdu69. Bunun üzerine bölgedekihâkimiyetin kendi çıkarlarına olduğunu anlayan ABD birkaç gün sonra 67 G. LANGLOIS, , a.g.e., s. 27668 www.hri.org - Ο ρόλος των ξένων δυνάμεων ( O Polemos ton Ksenon Dunameon- SavaştaYabancı Güçlerin Rolü) Erişim: 06.03.201569 www.hri.org – a.g.m.

13

yani 12 Mart 1947’de başkan Truman tarafından Yunanistan’a 300, Türkiye’ye ise 59 Milyon Dolarlık olması öngörülen bir askeri ve ekonomik yardım programının uygulayacağını tüm dünya kamuoyuna sundu. “Truman Doktrini70” olarak adlandırılan bu program kapsamında Truman, ABD’nin Yunanistan’da artan siyasi istikrarsızlık ve ekonomik kriz gibi sorunları dolayısıyla bu kapsamda ülkeye askeri ve ekonomik yardım göndermeye hazır olduğunu bildirdi.

Bu hamle ile ABD, sadece Balkanlar gibi önemli bir stratejik bölgedeİngilizlerin konumunu ele geçirmekle kalmamış aynı zamanda komünizmekarşı ideolojik bir “Haçlı Seferi” ruhunun oluşmasının temellerini atan bir lider konumuna gelmiştir. Ayrıca, 6 Ocak 1948 tarihinde ABDUlusal Güvenlik Konseyi, Yunan silahlı kuvvetlerinin ülkedeki komünist kuvvetleri yok etmedeki başarısız durumu hakkında “Yunan Sorununa İlişkin ABD’nin İlgili Pozisyonu” başlıklı gizli bir raporda, ülkedeki çözümsüzlüğün nedenleri olarak “mücadele ruhunun eksikliği ve ülke başkanının sorunu çözmedeki kötü liderliği”71 gibi tanımlamalara yer vermişti.

2.1.3. İç Savaş’ın Sonu

1948 Mart’ına gelindiğinde Demokratik Ordu’nun kaybı çok fazla artmış, buna karşılık 250’den fazla Amerikan subayı, modern toplar, uçaklar ve 35 bin yeni İngiliz tüfeği hükümet kuvvetlerinin gücünü  olağanüstü artırmıştı.72  Bu sırada EAM’ın içinde yer alacağı bir hükümetle, anayasal hakların iadesini ve milislerin dağıtılmasını isteyen ateşkes antlaşmasını bir zayıflık belirtisi olarak yorumlayan hükümet, saldırılarını daha da yoğunlaştırdı.

1948 Ağustos’unda hükümet güçleri Yunanistan İç Savaşı’nın en büyük operasyonlarından birini başlattı. ABD’li danışmanların iki haftada biteceğini düşündüğü Grammos operasyonu tam dokuz hafta sürmüş, iki taraf da ağır kayıplar vermişti73. Ancak saldırıyla Demokratik Ordu iyice kuzeye sürüldü ve sınır bölgesine sıkıştırıldı. Ağustos sonunda Viçi’ye saldıran hükümet kuvvetlerinin Demokratik Ordu’dan beklenmeyecek bir seri direnişle karşılaşması üzerine Atina’ya gidenABD dışişleri bakanı Marshall, raporda beceriksizlikle suçlanan

70 ROBERTS, a.g.e. ,40871 www.hri.org- a.g.m.72 EUDES, a.g.e., s. 39473 Yunanistan İç Savaşı, a.g.e., , s. 1002

14

hükümeti değiştirdi ve yerinde Sofulis başkanlığında sağcı bir hükümet kurdu74.

Marshall’ın bu müdahalesi ardından Atina hazırladığı yeni bir planlaDemokratik Ordu’ya karşı hareketlerin ağırlığını güneye kaydırdı ve üç ay süren bir temizlik hareketinin ardından bölgede hiçbir isyancıkuvvetin kalmadığını duyurdu75. Bu arada hükümet başkanlığından çekilen Sofulis yerine Papagos geçti ve hükümet güçlerinin ilerleyişi hız kazandı. Hükümet güçlerinin düzenli ilerleyişine karşı mevzilerini savunan Demokratik Ordu, yedi bin milisle üç hükümet tümenine dayandıktan sonra bin ölü vererek Arnavutluk’a çekildi. Yunanistan karşısında yalnız kaldığını düşünen Arnavutluk’un Demokratik Ordu milislerinin silahsızlandırılacağı ilanı aslında savaşın sonuydu. Artık Yunanistan dağlarında dağınık halde yalnızca bin savaşçı kalmıştı.16 Ekim 1949’da Demokratik Ordu radyosu,”Yunan ulusal varlığının daha çok harap olmasına izin vermeyeceği”ni duyurduğunda Yunanistan İç Savaşı sona eriyordu.76

3. İç Savaş Sonrasında Yunanistan:

3.1. Sağ Partilerin İktidarı

İç savaştan sonraki dönemde Yunanistan’ın politik yaşamında büyük bir boşluk oluşmuştu. Sağ partiler ve önce İngilizler sonrasında da Amerikalılarca desteklenmiş, böylece hükümetteki tüm liberal kişilerekarte edilmiş ve ülkenin yönetimi sağ politikacıların tekeline bırakılmıştır. Sol siyasi sanatsa SSCB’den aldığı desteği kaybetmiş ve iç savaş sonrası sağ politikacıların baskısı altında kalarak yerleşik kadrolarını tümüyle kaybetmiştir.

1950 ve 1951 seçimlerinden sonra iktidarı alan “liberal” hükümetleryetkilerini “güçlü bir hükümet”e, yani ABD destekli sağa aktarmak zorunda kalmışlardır. Ancak, kurulan hükümette merkez partilere mensup bazı bakanlara da görev verildi. 1951’de Aleksandros Papagos liderliğinde “Yunan Birliği” (Ελληνικός Συναγερμός- Elinikos Sinayermos) ismiyle sağ eksenli bir parti kurulmuş ve Amerikan Elçiliği’nin girişimleri ve müdahalesiyle kabul edilen nispi seçim

74 CLOGG, a.g.e.”, s.17375 Yunanistan İç Savaşı, a.g.e.,, s. 100376 EUDES, a.g.e, s.435

15

sistemiyle oyların %49’unu almıştır. Böylece Yunanistan için 1963 yılına dek sürecek olan sağcı iktidar dönemi başlamıştır77.

İç savaş süresinde sola karşı alınan ve 1958’den sonra daha da sertleşen olağanüstü önlemler ve ayrıca yasallaşan terör havası, tümmuhaliflere karşı harekete geçilmesine olanak vermişse de, muhalefet, geniş halk kitleleri üzerindeki etkisini sürdürmesinin yolunu buldu. İşçiler, sınırlı ekonomik kalkınmadan yararlanma olanağı bulan küçük ve orta burjuvalar kendilerini dış etkilerden koruyabilmiş olan iş adamları, özellikle Atina’da yaşayan oldukça çok sayıdaki işsizler ve sürekli olarak kentlere akın etmeye başlayan ve kapitalist ilişkiler sürecine giren köylüler, muhalefetin dayandığı güçlerdi. Tüm bu çevreler, kimileri doğrudan doğruya kimileri dolaylı olarak, salt küçük bir azınlığın yararlanabildiği dışa bağımlı politikanın etkisini ve tedirginliğiniduymaktaydılar. Sol için yeniden ayağa kalkma ortamı bu koşullar altında mümkünmüş gibi görünse de iç savaştan sonra soldaki doktriner ve teorik kadroların tümüyle tasfiyesi nedeniyle pratikte bir başarı sağlanamamıştır.78

İşte Yunanistan’ın daha henüz yakasını kurtardığı bu dönemde süreklisavaşlar ve ‘Yunan’ı Yunan’a kırdıran’ kavgalar sonucunda yorgun düşen ulusun geçirdiği bunalımdan, seçim sistemlerinden, manevi ve ekonomik baskılardan, özellikle seçim sırasında uygulanan baskılardan ve seçim yolsuzluklarından yararlanmasını bilen bir grupvardı. Papagos’un 1955’teki ölümünden sonra bu atmosferden yararlanmayı bilen, Konstantinos Karamanlis liderliğinde kurulan ve sağ eksenli bir parti olan “Ulusal Radikal Partisi”i (Εθνική Ριζοσπαστική Ένωσις/ Etniki Rizospastiki Enosis-EPE), 1955’te iktidarı ele geçirdi. Bu parti, 1963 yılına kadar iktidarda kalmayı başardı.79 EPE’nin iktidarı sırasında ülke meşruti bir rejimle yönetildi. Ama EPE yönetimi, göstermelik bir yönetimdi. Gerçekte ülkeyi parlamento dışı güçler yönetiyordu. Bu güçler şunlardı: Kral ve çevresi, 1952’den beri NATO’nun ve dolayısıyla ABD’nin emrinde bulunan ordu – ordu komutası, EDEA adıyla 1944’de kurulan gizli bir askeri örgütün elindeydi-, CIA kontrolünde bulunan Gizli Haber Alma Örgütü (KİP), Emniyet Teşkilatı ve kırsal bölgede faaliyet gösteren Ulusal Güvenlik Örgütü (TEA).80 77 Νικος Σβορωνος, a.g.e. , s.10978 Βώρου, a.g.e., s. 27379 Σβορωνος,, a.g.e., s.11080 Σβορωνος,, a.g.e., s. 110

16

3.2. Ekonomik ve Sosyal Durum81

II. Dünya Savaşı, işgal ve de 1946-1949 yıllarındaki İç Savaş, ülkeyi harabeye çevirmişti. İnsan kaybı nüfusun %7-8’ini bulmuştu. Tarım sektörü gücünün %70’ini, ticaret filosu ise %73’ünü yitirdi. Ülkenin temel yapısı hemen hemen tümüyle yok olmuştu. Yok olan köylerin sayısı bini bulmuştu. Paranın değeri sıfıra düşmüştü. Savaştazminatı olarak alınan paralarla ülkeyi kalkındırmak olanaksızdı. Bu durumda kalkınma ancak yabancı sermayenin yardımıyla başarılabilecekti. 1944’ten Haziran 1946’ya kadar “yabancı yardım” yaklaşık olarak 4.600 milyonunu ABD vermişti. Bu yardımın ancak %21’i üretken yatırımlar için kullanılmış, büyük bölümü (%54) askerigereksinmelere yatırılmıştır. Yasaların tanıdığı ayrıcalıklar sayesinde 1953’ten sonra Yunanistan’a sokulan özel girişimcilerin sermayeleriyle ülke ekonomisi, sömürge ekonomisi damgasını taşıyordu. Bu ekonomi, sayısal başarılarına karşın asalaktı, dengelibir karakteri hiçbir zaman olmamıştı. Endüstri, sağlanan kolaylıklara, vergi bağışıklıklarına karşın güçlenememişti. Endüstriözellikle küçük ve orta kapasitedeydi, sermayesi sınırlıydı. Amacı salt tüketim maddeleri üretmekti. Endüstri kuruluşlarının büyük bir bölümü el tezgâhı kullanırlardı. Yunan ekonomisinin en önemli dalı her zaman tarım olmuştur. Ama tarım sektörünün gelişmesi, üretimin artması, ürünlerin üstün nitelikli olabilmesi için alınan önlemler yeterli değildi. Köylüler, köylü devriminden sonra küçük çapta da olsa toprak sahibi olmalarına karşın, fakir bir sınıf düzeyinde kalmış ve bankalarla tüccarlara bağımlı olmuşlardı. Ticaret, taşımacılık ve çok sayıda ikincil işler bir gelişme sürecine girdi. Bu işler oldukça büyük karlar sağlıyordu. Tüm bunlara karşın, ülke ekonomisi ancak 1951’de, savaş öncesi düzeyine vardı. Bir süre sonrada bu düzeyin üstüne çıktı. 1952 ile 1963 yılları arasında tarım üretimi iki katına çıkmış, ticaret filosu %100’lük bir artışla savaşöncesi tonajına ulaşmış, Yunan armatörlere ait yabancı bandıralı ticaret gemileri, dünyada üçüncü sırayı almıştı. Gayri safi ulusal gelirin artışı olağanüstü ilginçtir. Savaştan önce kişi başına 80 dolar iken, 1951’de 112 dolar, 1956’da 270 dolar, 1964’te ise 500 dolar olmuştur. Bu sayısal ve ekonomik bünye değişiklikleri, sosyal bünyede de kimi değişiklikler getirdi. Çalışanlar, endüstri alanına doğru kaymaya başladı (1940-1944 süresinde tüm nüfusun %42’si, 1961’de tüm nüfusun %44’ü). Savaştan önce faal nüfusun %60’ı tarımla

81Σβορωνος,, a.g.e., s. 110-111

17

uğraşır ve gayri safi ulusal gelirin %50’sini sağlarken 1952’de tarımla uğraşanların sayısı toplam faal nüfusun %58’i oldu. 1962’de %53,4’e düştü. Buna karşılık, endüstri alanında çalışanlar %21,1 ve %22,1; yönetim işlerinde çalışanlar ise %22,1 ve %24,2 oldular. Aynıyıllarda tarım alanında çalışanlar gayri safi ulusal gelirin %33,5 ve %27,6’sını, endüstri alanında çalışanlar %21,4 ve %26,6’sını, yönetim işlerinde çalışanlar ise %43,9 ve %42,5’ini sağladılar.

Nüfusu 10.000’in üstünde olan bölgelerde oturan kentlilerin sayısı sürekli olarak artmaktaydı: 1940 yılında %33 iken, 1951’de %39’a, 1961’de ise %44’e yükseldi savaş öncesine göre Yunan toplumunda temelden değişiklikler olduğunu söylemek yersiz olacaktır. Tarımla ilgili en önemli değişiklikler, savaştan önce olmuştu. Ekonomik ve sosyal alanlarda bir değişikliğe doğru gitmenin kaçınılmaz olduğu görüşü egemen olmakla birlikte sağ, her türlü ekonomik, politik ve sosyal gelişmeye karşı çıkmıştı.

3.3. Merkez Partilerin İttifakı

Karamanlis’in iktidarı süresince ona karşı muhalif olan çevreler de bir toparlanma sürecine girdiler. Ekonomik ve sosyal nedenlere dayanan bu muhalif hareket, önce 1951 yılında “Demokratik Sol Birliği” (EDA) ismi altında, daha çok eski solcuların birleştirilmesi ve yeniden politika sahnesine çıkmaları amacıyla biraraya gelmişlerdi. Fakat diğer yandan sosyalizme tamamen karşı ancakmevcut sağ iktidardan hoşnutsuz liberallerden oluşan bir grup da vardı ki bu grup, ideolojik olarak tam tersi bir grup olan EDA’ya deste vermiyorlardı. Böylece ülkede tek başlı bir iktidar karşısındaparçalanmış bir muhalefet kitlesi vardı. Bu iki başlı muhalefetin, birbirleriyle olan tezatlıkları ve çatışmaları, sağ iktidarı daha dagüçlendiriyordu.

Bu durumun anlaşılması üzerine sol ve liberal muhalefetler, kendi ideolojilerinden bazı tavizler vererek ülkeyi sağ iktidardan kurtarmaya karar verdiler ve 1961 yılında Georgios Papandreu liderliğinde bir araya gelerek “Merkez Birliği”ni oluşturdular.82 Bu güçlü muhalif birliğin oluşması karşısında iktidarının sallantıya düşmesinden korkan Karamanlis’in sağcı grubu, gerek parlamento içi gerek parlamento dışındaki faaliyetleriyle muhalif hareketin önünü kesmeye çalıştılar.83 Politik cinayetlere kadar giden girişimlerle

82CLOGG, a.g.es. 18083Σβορωνος,a.g.e. s. 115

18

faaliyetlerini sürdüren sağa karşı demokratlar ve halk oldukça büyüktepki göstermiş ve acilen seçime gidilmesini istemişlerdir. Sonuç olarak 3 Kasım 1963’te yapılan seçimler sonucu halk, sağ iktidardan ne derece bıktığını kanıtlamış ve Papandreu’nun Merkez Partisi %42 oy oranıyla iktidarın yeni sahibi olmuştur.84

Merkez Parti’yi iktidara getiren halk, aslında Yunanistan’ın düzenli politik ve sosyal yaşama yeniden kavuşacağı umudu taşıyordu.Halkın bu umudunun temelinde hem politik olarak düzen hem de özellikle ekonomide bir iyileştirme politikası vardı. Bu da hükümetin yeni bir sosyal politika uygulamasına yol açtı. Hükümet ulusal gelirin dağılımını yeniden düzenlemiş, yabancı sermayeye tanınan hakları yeniden gözden geçirmiş ve bazı ekonomik önlemler almıştı. Sonuçta ulusal ekonomi alanında yeni bir düzen kuruldu. 1965’te üretimde %8’lik bir artış elde edildi. İlk olarak endüstri ürünleri üretimi tarım ürünleri üretiminin üstüne çıktı. Eğitimin çağdaş ve demokratik ilkelere dayalı olması için çalışmalar yapıldı.Özellikle devlet yönetiminin liberalleştirilmesi konusunda çaba gösterildi. Ancak Merkez Parti’ye dayalı iktidarın tüm çabaları sınırlıydı. İktidarı oluşturan partiler arasında tam bir birlik yoktu. Büyük bir bölümü tutucuydu. Bu nedenle uygulanan politika da tutarlı olamadı. Hem aşırı sol hem de aşırı sağa karşı politika izlendi. Ancak devlet mekanizmasını ve özellikle orduyu, polis örgütünü ve jandarmayı faşizan unsurlardan arındırmayı başaramadı. Bu unsurlar, devlet mekanizmasının önemli yerlerini hala işgal etmekteydi. İktidar, parlamento dışı güçlerle başa çıkamıyordu. Bu arada terör olaylarının ortadan kaldırılması, oligarşiyi kaygılandırmaya başladı. Bu, soylu sınıfın ayrıcalıklarına son verecekti.85 Öte yandan iktidardaki kimi sol çevrelerin ulusal politikaya tam bağımsız bir yön verme eğilimleri ABD’yi kaygılandırmaya başladı.

3.4. Kral Destekli Askeri Darbe

Başbakan Georgios Papandreu, orduda bir temizleme girişiminde bulundu; ancak biraz geç kalınmıştı ve yasal hükümete açıktan açığa saldırlar başlamıştı. Bu arada ASPİDA adlı gizli bir askeri örgüt ortaya çıkarıldı. Bu örgüt, Nasır türünde bir diktotarya kurma amacını güdüyordu. Örgüt mensupları arasında Papandreu’nun oğlu Andreas Papandreu’nun ve diğer bazı bakanların da bulunduğu 84CLOGG, a.g.e.s. 18285Σβορωνος, a.g.e. s. 116

19

söylendi. O sıralarda Andreas Papandreu, hükümetteki sol kanadın başında bulunuyordu. Kral, Milli Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanının uzaklaştırılmasıyla ilgili Başbakanlık kararını onaylamayı kabul etmedi. Bunun üzerine Başbakan Georgios Papandreu, 15 Temmuz 1965’te istifa etmek zorunda kaldı. Bu, Kral eylemlerinin başlangıcıydı. Eylem, iki evrede gerçekleşecekti: Parlamento içi evresi ve başarısızlık durumunda askeri darbe.86

Parlamentonun lağvedilmesi ve yeni seçime gidilmesi tehlikeliydi. Çünkü Merkez partilerin başarısı ve sol kesimde EDA’nın gücü, yapılacak yeni seçimde kendini gösterecekti. Böylece yeni bir tertipdüşünüldü. Bu, eskiden beri kral çevrelerinin uyguladıkları taktikti. Merkez Birliği’nden kimi milletvekillerini kendilerine çekmek ve EPE’nin de yardımıyla “yasal” bir hükümet kurma yoluna gittiler. Ne ki bunu başarmak pek kolay değildi. Pazarlıklara ve bakanlık vaatlerine ve de kimi baskılara karşın elde ettikleri milletvekillerinin sayısı çok azdı. Ama yine de 1965 Eylül’ünde bir hükümet kurmayı başardılar. Ancak hükümet çok küçük bir çoğunlukla kurulabildi. Kimi merkez partileri ile ilişkili olanlarla sol ve aşırı sola bağlı olanların birleşerek gerçekleştirdikleri gösteriler, demokratik ilkelerin savunulması amacını güdüyordu. Papandreu, bu sol ve aşırı güçlerle anlaşma yoluna gitmekten kaçındı. Yapılan gösteriler merkez partilere mensup çoğunluğun kimi kararlar almasına yol açtı. Antikomünist sloganlar artık fayda vermiyordu. Bu yüzden sağ partilerle merkez patiler arasında, geçicide olsa, Saray’ın onayı ile bir anlaşma yapmak gerekiyordu. Böylece Aralık 1966’da bir “hizmet hükümeti” kuruldu87. Bu hükümete EPE mensupları ile Georgios Papandreu’ya bağlı kalanlar katıldı. Gerçekleştirilen bu parlamenter manevra ile Merkez partilerin başarıolasılığı ortadan kaldırılmıştı. Seçim kanunu değiştirilmiş, ayrıca Merkez partilerin radikal kemsinin lideri Andreas Papandreu, ASPİDA olayı nedeniyle mahkemeye verilmişti. Papandreu, hükümeti desteklemekten vazgeçmiş, böylece “hizmet hükümeti” çekilmek zorundakalmıştı. Kral, yeni hükümeti kurmak için Nisan 1967’de EPE’nin başkanı Panayotis Kanellopulos’u görevlendirdi. Fakat yeni hükümet güvenoyu alamadı ve Kral, parlamentoyu dağıttı. Kralın “Parlamenter fiili girişimi” başarısızlıkla sonuçlanıyordu88. Bu başarısızlık ve

86CLOGG, a.g.e., s. 183 87CLOGG, a.g.e. s. 18988 CLOGG, “a.g.e.,”, s. 191-193

20

parlamenter sistemin felce uğramasıyla, ordunun müdahalesine zemin hazırlanıyordu.

Seçim sistemi sağ partilerin iktidara gelmesini sağlayamadığına göretek çözüm, Kral ve ona bağlı generallerin girişimleriyle, klasik anlamda bir askeri darbe yapılmasıydı. Böylece bir “büyük cunta” tekçözüm olacaktı. Ama CIA’in de işbirliğiyle daha modern bir çözüm bulundu. 21 Nisan 1967’de albaylardan kurulu bir cunta, kral adına silahlarını kullanarak hükümeti ele geçirdi. Kral, “boyun eğmek” zorunda kaldı. “parlamenter fiili girişim” ile zedelenen anayasal haklar ve demokratik ilkeler, tümüyle yok oldu. Sadece Yunan ulusunun değil, politikacıların büyük çoğunlunun ve sağcıların da büyük bölümünün tepki gösterdiği bu çözümün, ülkenin sosyal ve politik yapısına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, kralın darbeden önceki düzeni yeniden kurma amacıyla gösterdiği çabalar sonuç vermemiş ve kendisi ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Yeni anayasa ordu, eğitim, devlet yönetimi, sosyal yaşamla ilgili olarak çıkarın kanunlar, iktidarı elinde bulunduranların kullandıkları sloganlar ve özellikle uygulanan iç ve dış politika, neofaşist bir yönetimin belirleyicileri olmuştur.

4. İç Savaş Sonrası Yunanistan Dış Politikası

4.1. NATO’ya Giriş89

İç savaş boyunca Yunanistan, Soğuk Savaş mücadelelerine sahne olan kilit bölgelerden biriydi. Bu gerçek, kuzeydeki üç komünist komşu Arnavutluk, Yugoslavya ve Bulgaristan’ın komünist yönetim altına girmiş olması neticesinde ülkenin batı savunma sistemine geçmesi kesinleşecekti. 1952’de Yunanistan ile Türkiye Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) müttefikleri arasına kabul edildiler. 1940’lı yılların sonunda ortak dış tehlikeler iki ülke arasında iyi ilişkiler kurulmasına yol açtı. 1948 yılında Moskova’dan koptuktan sonra tek başına kalan Yugoslavya da 1953’te bu resmi ittifaka katıldı. Uygulanamayacak bir uzlaşma olan Balkan Paktı çok geçmeden Yugoslavya ve Rusya arasındaki ilişkiler yeniden düzelince ve 1955 Eylül ayında İstanbul’daki Rum azınlığa yöneltilen saldırıların ardından Yunanistan ve Türkiye arasındaki ilişkiler bunalımın ilk sinyallerini vermeye başladı.

89 http://ellinikosemfilios.blogspot.com.tr/ Erişim: 09.04.201521

4.2. Kıbrıs Sorunu ve Enosis

Paris Antlaşması (10 Şubat 1947) ile Oniki Ada Yunanistan’a bağlanmış ama Kuzey Epir ile Kıbrıs sorunu çözülememişti. Savaş sırasında unutulmaya yüz tutan Kıbrıs sorunu yeniden ve daha şiddetli bir şekilde ortaya çıktı. Londra’daki Kıbrıs Komitesi, İngiltere’nin 1954’te vermeyi kabul ettiği anayasal hakları kabul etmemiş, adaya bağımsızlık verilmesini istemişti. 1949’da ada nüfusunun %82’si Rumlardan, %18’i Türklerden oluşuyordu. Yapılan plebisitte oy hakkı olan %79 oranındaki halkın %96’sı Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını (Enosis) istedi.90 Oysa İngiltere ada üzerindeki karlı egemenliğini sürdürmede kararlıydı ve de 1954 anayasasını kabul ettirdi. Bunun üzerine Yunanistan konuyu BirleşmişMilletler’e götürdü. Buradan bir sonuç alamayınca da, işgal sırasında ve ondan sonra ortaya çıkan bir antikomünist örgütü yöneten General Georgios Grivas adında Kıbrıs doğumlu bir Yunan subayı 1955 Martında politik erk tarafından desteklenen bir sivil başkaldırı kampanyası başlattı. Bu kampanyayı yürüten kendi komutasıaltındaki Ulusal Kıbrıs Savaşçıları Örgütü (EOKA) ve Kıbrıs Başpiskoposu III. Makarios da onlarla üstü kapalı bir işbirliği yapıyordu91.

31 Mart- 1 Nisan 1955 gecesi EOKA örgütü silahlı mücadeleye başladı.Çatışma sebebiyle ada hâkimiyetini kaybedeceğini düşünen İngiltere, Kıbrıs konusunda Türkiye ve Yunanistan arasında bir gerilim ortaya çıkarmayı düşündü ve Türkiye’yi adadaki Türk azınlığın haklarını gözetmesi için birtakım girişimlerde bulunması konusunda yüreklendirdi92. Türkiye kamuoyunun da konu hakkında desteğinin sağlanması için “Selanik’te Atatürk’ün evininin yakıldığı”na dair asılsız bir haber ortaya atıldı ve böylelikle İstanbul’daki Rum azınlıkların trajik sonunu hızlandıran 1955 Eylül ayındaki ayaklanmaların temeli atılmış oldu. Türkler Yunanların “Enosis çağrılarına “Taksim” (adanın eşit paylaşımı) istekleriyle karşılık verdiler.

Adanın Yunanistan topraklarıyla birleşmemesi koşuluyla kargaşanın çözümüne giden yol artık açıktı. Bu doğrultudaki anlaşmanın

90CLOGG, a.g.e.,s.17291CLOGG, a.g.e.”,s.175-17792Βώρου,a.g.e. s. 317

22

temelleri hiç zaman geçirilmeksizin Karamanlis ile onun Türk meslektaşı Adnan Menderes arasında 1959 yılı başlarında Zürih’te yapılan bir toplantıda atıldı. Daha sonra Londra’da yapılan 16 Ağustos 1959 tarihli toplantıda da adanın bağımsızlığı ilan edildi. İngiliz, Yunan ve Türk hükümetleri anlaşma taslağını adadaki Yunan ve Türk toplumlarının önderleri Makarios ve Fazıl Küçük’e sundular. Bu anlaşma Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu’na dâhil bağımsız bir cumhuriyet olmasını sağlayacak ve İngiltere iki üs alanı üzerindeki egemenliğini süresiz olarak koruyacaktı. Yunanistan ve Türkiye adaya küçük askeri birimler yerleştirmeye hak kazandılar ve İngiltere’nin yanında anlaşmanın ortak garantörleri oldular. Kıbrıs sorunu bir süreliğine rafa kaldırılmış gözüküyordu.

1963’te Kıbrıs Devlet Başkanı Makarios anayasayı yeniden gözden geçirmek istedi. Karmaşık ve zorla kabul ettirilen bu anayasa ile ülkeyi yönetmek hemen hemen olanaksızdı. Bu yüzden iki toplum arasında çatışmalar başlamış, bu çatışmalar Yunanistan ile Türkiye’yi savaşın eşiğine getirmişti. NATO’nun Güney-Doğu kandı tehlikeye girmeye başladı. Kıbrıs sorunu, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz sorununa yeni bir sorun ekliyordu. Sovyetler Birliği, ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda bir çözüme gidilmesine karşıydı. ABD, adanınRumlarla Türkler arasında paylaşılmasından ve Kıbrıs’ta sürekli olarak NATO güçlerinin bulunmasından yanaydı.93 Öte yandan Makarios ülkesinin toprak bütünlüğünü koruma kararındaydı ve Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde bir çözüme gidilmesini istedi. Bunun için de Sovyetler Birliği ve Nasır’dan yana çıkmaktan kaçınmadı. Makarios’un bu tutumunu Papandreu hükümeti kimi ödünlerledesteklemek zorunda kaldı. Papandreu hükümeti sağ hükümetlerin boyuneğme politikasına karşın ABD’nin baskılarına direniyordu. Ama içtekitutucu güçlerin çabaları ve Amerikan politikasının tepkisi sonucundaPapandreu hükümeti devrildi.94

93Βώρου, a.g.e.,s. 31894CLOGG, a.g.e.201-202

23

Sonuç

I. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye ile yapılan savaştaki mağlubiyet,Yunanların tabiriyle “Küçük Asya Felaketi” yirminci yüzyıl Yunan tarihinde ‘felaket çağı’nın başlangıcını oluşturmuştu. Bu tarihten sonra kendini boşlukta bulan ülke, Avrupa devletlerinin kendi sorunlarına yönelerek kaderine terk etmesiyle adeta öksüz kalmış, bunun da ötesinde içerideki siyasi dengesizlik ve boşluktan dolayı II. Dünya Savaşı arifesinde adeta yavaş yavaş kaosa sürüklenmiştir.

Faşist diktatoryanın moda olduğu 1930’lu yılların sonlarında Yunanistan da bu akıma ayak uydurmuş ve İoannis Metaxas’ın beş yıllık iktidarı boyunca diktatörlüğe boyun eğmek zorunda kalmıştı. II. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllarda ölen Metaxas’ın boşluğu bir süre doldurulamadı. Ülke önce İtalyan sonra Alman ve Bulgar işgali altında kalarak parçalanmaya çalışıldı. Lidersizliğin bir ülke için özellikle savaş dönemlerinde ne kadar mühim olduğunun göstergesi olan bu işgal yıllarında halk, kendi direnişine kendisi liderlik ederek işgallere karşı ülkeyi korumaya çalıştı.

II. Dünya Savaşı esasen emperyalist temelli bir savaş olmasının yanında Nazizm, Kapitalizm ve Sosyalizmin de karşı karşıya geldiği bir ideolojik savaştı. Dönemin hemen hemen her ülkesinde ortaya çıkan sosyalist partilerin doktriner bağı, o dönemde sosyalist teorinin vücut bulmuş hali olan Sovyetler Birliği idi ve bundan dolayı her sosyalist parti, Sovyetler’e göbekten bağlıydı. ÖzellikleBalkan coğrafyasında yer alan devletlerdeki bu partiler, çoğunlukla Stalin’in gölgesindeydiler ve onun tüm diktelerine uymakla yükümlüydüler.

Faşizm bu dönemde her ne kadar ‘moda’ olsa da esasen diğer kutup, Amerika Birleşik Devletleri güdümlü kapitalizmdi ve Avrupa’daki faşist devletler dışındaki devletleri de kapsıyordu. Sosyalizmin esas düşmanı olan kapitalist ülkeler, kendi çıkar bölgelerindeki en

24

ufak bir sol eğilime tahammül edemiyorlar ve hemen önünü kesmeye çalışıyorlardı.

İşte Yunanistan’da gerçekleşen iç savaşın esas hikâyesi de buydu. Bir taraftan sadece ‘halk’ olduğu için, tüm ideolojilerden uzak, ülkesini işgalden kurtaracak her formülü kabul eden toplum, diğer taraftan ideolojisini aşılamak ve “Sosyalist İmparatorluk”a katılmakiçin fırsatı değerlendiren sol ve Akdeniz’deki statükoyu korumaya veSosyalizm’in “sıcak deniz”e inmesini engellemeye çalışan kapitalizm.Oynanan oyun ise sosyalizmin de içinde emperyalist bir güdünün bulunduğunun kanıtlanmaya çalışılması ya da kanıtlanmasıydı.

İşgal ülkeyi derinden sarstı ama ülkeyi çöküş noktasına getiren iç savaş oldu. Binlerce sivil bu çıkarlar savaşında hayatından, evinden, yurdundan oldu. Sonunda Yunanistan dışarıda yine bir devlete bağımlı hale geldi içerideyse dengesiz bir siyasi hayatla çalkalandı. Tarih, özgücünü kaybetmiş tüm devletlere aynı senaryoyu yazıyordu: askeri darbe. Nihayetinde iç ve dış sorunlarla baş edemeyen Yunanistan’ın siyasi dünyası 1967’ye gelindiğinde bu darbe ile sarsılmıştır.

Kaynakça:

Kitaplar:

- ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yayınları, İstanbul, 2005

- EUDES, Dominique, Kapetanios: Yunan İç Savaşı- 1943-1949, BelgeYayınları, İstanbul, 1970

- HOBSBAWM, Eric, Kısa 20. Yüzyıl- 1914-1991 Aşırılıklar Çağı, Everest Yayınları, 8. Basım: Kasım 2014, İstanbul

- LANGLOIS, G. (Ed.) 20. Yüzyıl Tarihi, Nehir Yayınları, İstanbul, Mart 2003

25

- İSKEÇELİ, Tahsin, Yunanistan Buhranı, Kardeş Matbaası, Ankara, 1969

- ROBERTS, J. M., Yirminci Yüzyıl Tarihi, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, Haziran 2003

- Σβορωνος, Νικος, Επισκοπηση Της Νεοελληνικης Ιστοριας , Θεμελιο Εκδότης, Αθήνα, 1976 (Nikos Svorovos, Episkopisi Tis Neoelinikis İstorias- Modern Yunan Tarihi)

- ΚΑΡΑΓΙΑΝΝΑΚΙΔΗΣ, Ν. –ΚΑΛΙΝΤΖΟΓΛΟΥ, Χ., ΣΤΟΙΧΕΙΑ ΓΙΑ ΤΗ ΔΡΑΣΗ ΤΩΝ ΑΝΤΙΠΑΛΩΝ ΣΤΗ ΔΙΑΡΚΕΙΑ ΤΟΥ ΕΜΦΥΛΙΟΥ ΠΟΛΕΜΟΥ ΣΤΟ ΝΟΜΟ ΣΕΡΡΩΝΑΠΟ ΑΡΧΕΙΑΚΕΣ ΠΗΓΕΣ ΤΟΥ «ΕΘΝΙΚΟΥ ΣΤΡΑΤΟΥ» 1946-1949, Α' Τομος, Σερρες 2013 (Stoiheia Gia Ti Drasi Ton Antipalonsti Diarkeia Toy Emfilio Polemoi Sto Nomo Serronapio Apxeiakes Phiges Ton < Etniko Stratoi> 1946-1949.- Ulusal Ordu Arşiv Taraması- İç Savaş Sırasında Serres’te Rakiplere Karşı Eylemler, 1946-1949)

-

Ansiklopedi:

- Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, Yunanistan İçSavaşı, 4. Cilt, 33. Fasikül

Makaleler:

- Σειρά άρθρων του Φ.Κ.Βώρου,“ΙΣΤΟΡΙΑ ΠΑΓΚΟΣΜΙΑ ΚΑΙ (ΙΔΙΑΙΤΕΡΑ) ΕΛΛΗΝΙΚΗ ΚΑΤΑ ΤΟΝ 20Ο ΑΙΩΝΑ.( (Sira Arthron To F. K. Voru, “İstoria Parkosmia Ke (İdiaitera) Eliniki Kata Ton 20. Aiona”- Makaleler Serisi F. K. Voru, “20. Yüzyıl Küresel Tarihi ve (Özel) Yunan Tarihi”)

Elektronik Kaynaklar:

- http://ellinikosemfilios.blogspot.com.tr/ Erişim: 09.04.2015- www.hri.org - Ο ρόλος των ξένων δυνάμεων O Polemos ton Ksenon

Dunameon- Savaşta Yabancı Güçlerin Rolü) Erişim: 06.03.2015

- www.ww2.gr - Η Ελλάδα κατά τον 2ο Παγκόσμιο Πόλεμο (İ Elada Kata Ton Duo Pagkosmio Polemo- II. Dünya Savaşı’nda Yunanistan) Erişim: 20.04.2015

26