yenİden Çevİrİlerİn kaynak metne dÖnÜŞÜ: fahrenheİt 451’İn farkli Çevİrİlerİ
TRANSCRIPT
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3015
Number: 37 , p. 387-398, Autumn I 2015
Yayın Süreci
Yayın Geliş Tarihi Yayınlanma Tarihi
21.07.2015 04.09.2015
YENİDEN ÇEVİRİLERİN KAYNAK METNE DÖNÜŞÜ:
FAHRENHEİT 451’İN FARKLI ÇEVİRİLERİ THE RETURN OF RETRANSLATIONS TO THE TARGET TEXT:
DIFFERENT TRANSLATIONS OF FAHRENHEIT 451 Okt. Seda TAŞ
Namık Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Özet
Yeniden çeviriler, ilk defa görünür hale geldikleri 1990’lı yıllardan beri bir ilgi
odağı olmakta ve çeşitli boyutları ile irdelenmektedir. Yeniden çeviri olgusunun
kavramsal çerçevesi, bir kaynak metnin ilk çevirisi ve sonraki çevirilerinin neden
farklılaştığı sorunsalı üzerine fikir yürüten Antoine Berman (1990), Paul Bensimon (1990)
ve onları izleyen Yves Gambier (1994) tarafından oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu
çerçeveye göre, yeniden çeviriler adım adım ilerleyen bir döngünün sonucunda ortaya
çıkarlar; çünkü ilk çevirilerde erek okurlarca daha fazla okunabilme amacıyla yabancılığı
ve kültürel mesafeyi azaltma gibi çeviri stratejileri benimsenir. İlk çevirilerde böylelikle,
tamamlanmamışlık veya eksiklikler meydana gelir. Her yeniden çeviri, kaynak metne
daha yakın bir erek metin oluşturarak kaynak metne dönüşü gerçekleştirir. Bu makalede
amaç, yeniden çevirilerin bu yöndeki savlarının ve kaynak metne dönme eğiliminin
geçerliliğini sorgulamaktır. Çeviri incelemesi için Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 (1953)
adlı distopik metni ile dilimizde farkı yıllarda ve değişik çevirmenler tarafından
çevrilmiş iki erek metni ele alınacaktır. Metin seçiminde, birçok metinle bağlantı kuran
ve erek kültür için yabancı olarak nitelendirilebilecek çeşitli yan-metinsel ve
metinlerarası ögeleri yoğun biçimde barındıran bir eser tercih edilmesi önemlidir. Bu
doğrultuda, makalede kaynak metin ile erek metinlerin karşılaştırılması yapılacaktır.
Fransız kuramcı Gérard Genette’in (1997) yan-metinsellik ve metinlerarasılık
ayrımından yararlanılarak yeniden çevirilerin kaynak metne doğru giden bir yol izleyip
izlemediği tespit edilmeye çalışılacaktır. Çalışma yeniden çeviri olgusunu betimlemeye
yardımcı olacak ve bu yöndeki araştırmalar için ufuk açıcı olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Yeniden Çeviri, Kaynak Metne Dönüş, Yan-Metinsellik,
Metinlerarasılık
Abstract
Retranslations have been a focus of interest and studied with their various
dimensions since they first became visible in 1990’s. The conceptual framework of
retranslation phenomenon was mapped out by Antoine Berman (1990), Paul Bensimon
(1990) and Yves Gambier (1994) that pondered on the question as to why the first and
later translations of a source text differentiate. According to this framework,
388
Seda TAŞ
retranslations emerge as a result of a circle proceeding step by step; because translation
strategies such as reducing foreignness and cultural distance are adopted in the first
translations in order to make them more readable for the target readers. Thus,
unaccomplishments or deficiencies occur in the first translations. Each retranslation
realizes a return to the source text forming a closer target text to the source text. The aim
of this study is to question the validity of these arguments and the tendency of
retranslations in order to return the source text. For translation analysis, Ray Bradbury’s
dystopian novel Fahrenheit 451 (1953) and its two target texts that were translated into
our language in various years by different translators will be utilized. In the selection of
text, it is important to prefer a work that has relations with many other texts and hosts
various paratextual and intertextual elements intensively. Accordingly, the comparison
of the source text and the target texts will be carried out in this article. Whether
retranslations follow a path that goes through the source text will be determined
benefiting from the distinction of paratextuality and intertextuality that was put forth by
French theorist Gérard Genette (1997). This study will help describe the phenomenon of
retranslation and be stimulating for the researches in this aspect.
Key Words: Retranslation, Return to the Source Text, Paratextuality,
Intertextuality
GİRİŞ
Yeniden çeviri, erek dilde ve kültürde ortaya çıkan bir kaynak metnin erek metinlerinin
çoğulluğu anlamına gelir. Bir kaynak metnin karşındaki oluşan bu çoğul metinler çeviribilim
için yepyeni ve zengin bir araştırma alanı oluşturmaktadır. Yeniden çevirilere yöneltilebilecek
“Bir kez çevrilen metinler neden yeniden çevrilmektedir?”, “Erek metinler arasındaki
benzerlikler ve farklılıklar neden kaynaklanmaktadır?”, “Erek metinler nasıl bir çeviri sürecinin
sonucudur?” gibi her yeni soru, olgunun yelpazesinin genişletmekte ve sınırlandırılmasını
güçleştirmektedir. Bu çalışmada yeniden çevirinin temellerini atan Berman (1990), Bensimon
(1990) ve Gambier’nin (1994) yeniden çeviriye ilişkin düşünceleri, yeniden çevirilerin
kıyaslanması yoluyla sınanacaktır. Kaynak metin olarak toplumsal eleştiri ve gelecek kaygısı
barındıran Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı distopik bir kurmacası ve Türkçedeki iki erek
metni incelenecektir. Kaynak ile erek metinlerin karşılaştırılmasında dağınık olmayan ve tutarlı
bir yöntem benimsemek adına Genette’in (1997) yan-metinsellik ve metinlerarasılık
düşüncelerinden yola çıkılacaktır. Yan-metinsellik bağlamında tanımlıklar, kitabın bölüm adları
gibi ögeler irdelenirken metinlerarasılık bağlamında alıntı ve anıştırmalara odaklanılacaktır. Bu
ögelerin erek dil ve kültür için yabancılık taşıyabileceği ve çevirmene çeviri sürecinde zorluk
oluşturabileceği göz önünde bulundurularak erek metinlerin kaynak metne dönme eğilimi
gösterip göstermediği betimlenmeye çalışılacaktır.
1. Kuramsal Çerçeve
Bir kaynak metnin erek dilde eşzamanlı veya artzamanlı olarak birden fazla erek
metinle karşılanması “yeniden çeviri” olarak adlandırılmaktadır. Yeniden çeviri tanımlamaları
erek dilde yer alan yeniden çevrilmiş metinlere getirilen ürün ve süreç odaklı yaklaşımların bir
sonucudur.
“Yeniden çeviri (bir ürün olarak) bir tek kaynak metnin aynı erek dilde ikinci veya
sonraki çevirileri anlamına gelir. Yeniden çeviri (bir süreç olarak) böylece prototipik olarak belli
bir zaman diliminde ortaya çıkan bir olgudur, fakat uygulamada, birincisini ilk çeviri ve
diğerini ikinci çeviri olarak sınıflandırmayı güçleştiren eş zamanlı ya da eş zamanlı olmaya
yakın çeviriler de vardır” (Koskinen ve Paloposki, 2010, s. 294).
Yeniden çeviri olgusu ilk defa Palimpsestes dergisinin özel bir sayısında, Paul Bensimon
(1990) ve Antoine Berman’ın (1990) ilk çeviriler ve yeniden çeviriler arasında önemli farklar
Yeniden Çevirilerin Kaynak Metne Dönüşü: Fahrenheit 451’in Farklı Çevirileri 389
olduğunu dile getirmeleri ile sesini duyurmuştur. Şiir çevirileri üzerine odaklanan Bensimon,
ilk çevirilerin yabancılığı azaltma ve yerlileştirme stratejileri ile kaynak metnin farklılıklarını
silme eğilimi gösterdiklerini saptar. İlk çeviriler böylelikle kaynak ve erek kültür arasında
bağlantı kurmaya ve erek kültüre bir giriş sağlamaya çalışmaktadır. İlk çeviriler için erek kültür
okurları tarafından okunabilme ve olumlu algılanabilme önem teşkil eder. Bu nedenle kaynak
kültüre ait yabancı öğelerin asimile edildiği ve kültürel mesafenin azaltıldığı çeviriler olarak
erek kültürde ortaya çıkarlar. “İlk çeviriler yabancı yapıtların sıklıkla yerlileştirilmeleridir”
(Bensimon, 1990, s. ix). Erek kültür okurlarına tanıdık gelen çeviri metinler, onları yormadıkları
için olumlu karşılanırlar. Daha sonraki çeviriler, erek kültürde hâlihazırda bir giriş sağlanmış
olduğundan kaynak metnin kültürel, dilsel ve biçimsel özelliklerini daha çok yansıtma eğilimi
gösterirler. Bu doğrultuda yeniden çeviriler tanıdık bir zeminden farklılığı ve yabancılığı
sergilemekten kaçınmayan ve kültürel mesafeyi koruyan özellikteki çevirilere doğru ilerlerler.
Bir başka değişle, ilk çevirilerde yerlileştirme; yeniden çevirilerde ise yabancılaştırma stratejileri
benimsenir.
Derginin aynı sayısında makalesi yer alan Fransız araştırmacı Berman, yeniden
çevirinin gerekliliğini çevirinin doğası ile ilişkilendirir. Buna göre, kaynak metinler eskimezler
ve hep “genç” kalırlar, fakat erek dildeki çeviriler “yaşlanırlar” veya eskirler. (Berman, 1990,
s.1). Kaynak metin yazıldığı andan itibaren sabit kalırken, çeviriler erek kültürdeki ve dildeki
değişimlerden etkilenerek güncellenme ve yeniden çevrilme ihtiyacının sonucundan tekrar
üretilirler. Aslında Berman, yeniden çeviri olgusunu Alman Romantizminden esinlenerek ve
Goethe’nin düşünceleri üzerine temellendirerek açıklar. Berman’a göre, yeniden çeviriler adım
adım ilerleyen “bir döngünün” sonucudur (Berman, 1990, s. 1-7). Goethe’nin sözlerini
alıntılayan Michel Ballard (2000) yeniden çevirideki bu döngüyü şöyle açıklar:
“Üç çeşit çeviri vardır. İlki bizi yabancı ülke hakkında kendi koşullarımıza göre
bilgilendirir; […] İkinci devir çevirmenin kendini yabancı duruma yerleştirmeye teşebbüs
edişini ama aslında sadece yabancı fikri kendine mal edişini ve onu kendi düşüncesi olarak
yansıtışını takip eder. Çevirinin üçüncü devri […] sonuncusu ve üçünün en üstüdür. Burada
çevirinin amacı, kaynak metinle mükemmel bir benzerliğe ulaşmaktır.” (Ballard, 2000, s. 19).
Berman’ın (1990) ileri sürdüğü kaynak metne doğru ilerleme düşüncesi, yeniden
çeviriler için “zaman” etmeninin önemli bir role sahip olduğuna işaret eder. Aynı zamanda ilk
erek metnin tamamlanmadığını ve yeniden çeviriler yoluyla gelişebileceğini vurgular.
Berman’a göre ilk çeviriler, çeviriye direnirler ve kaynak metinle kıyaslandıklarında bir çeşit
yetersizlik barındırırlar. “Berman için, ilk çeviri “kör ve karasızdır” ve bir erek metin ancak bir
yeniden çeviride tamamlanmış olur” (Vanderschelden, 2000, s.10). Berman’ın düşüncesinde
bütün çevirilerin doğasında, çeşitli çeviri eksikliklerinden veya yetersizliklerinden doğan “bir
başarısızlık” bulunmaktadır. Başarısızlık yeniden çevirilerle kıyaslandığında, ilk çevirilerde en
yüksek noktaya ulaşır. İlk çeviriler, “sık sık okunabilirliği, kültüre özgü ögelerin
yerlileştirilmesini, açıklamayı ve hatta basitleştirmeyi tercih eder. Bir metin ne kadar çok
yeniden çevrilirse, metnin biçimini ve yapısını korumak amacıyla o kadar çok kaynak metne
geri dönüyor gibi görünür” (Vanderschelden, 2000, s. 10). Her yeniden çeviri, kaynak metne
daha da yaklaşarak kaynak metnin iyi anlaşılmasına ve çevirinin daha başarılı olmasına
yardımcı olur. “Zamanla, yeniden çeviri döngüsünü uzun bir süre için durduracak
standartlaşmış bir çeviri üretilebilir” (Berman, 1995, s. 57). Bu “mükemmel çeviri” (“great
translation”), ilk çevirilerin edindiği durumumdan ve onlardan edindiği bilginin sonucu olarak
bir çevirmenin kültürel mesafeyi en aza indirgemesiyle doğmuş olabilir. Çünkü çevirmen kendi
dilinde ve kültüründe neyin uygun ve kabul edilebilir olduğunun bilincindedir. İlk çevirinin
erek kültürde tanınmış olmasından hareket ederek kaynak ve erek metin arasındaki dengeyi
390
Seda TAŞ
daha iyi kurabilir. Böylece bir yeniden çeviri belli dönemlerde zirveye oturabilir, uzun bir süre
kabul görebilir ve yeni bir çeviri ihtiyacının doğmasına da engel olabilir.
Berman’ın düşüncesinde her yeniden çeviri kaynak metne doğru, bir şekilde gelişim
veya ilerleme kaydedileceği vurgusu öne çıkmaktadır. Benzer bir yaklaşımla Yves Gambier
yeniden çevirileri “kaynak kültüre bir dönüş” olarak yorumlar (Gambier, 1994, s. 414).
“Kültürel veya editoryal gereklilikler adına ilk çeviriler genellikle farklılığı azaltmaya, daha
asimile edici olmaya meyillidirler” (age). Özellikle “ilk çeviriler erek kültür tarafından kabul
görebilmek ve daha fazla okunabilmek amacıyla bazı kısıtlamalara maruz kalırlar” (age). İlk
çeviriler özellikle kaynak kültüre ilişkin bilgi eksikliği yüzünden erek kültürdeki çeviri
sürecinde bazı zorluklarla mücadele etmek zorunda kalabilirler. Bu açıdan
değerlendirildiğinde, yeniden çeviriler aynı zamanda kaynak kültüre ve dile ilişkin artan bilgi,
farkındalık ve yorumu resmedebilirler (Gambier, 1994). Bir anlamda, ilk çeviriler kaynak
metnin erek kültüre girişini sağlar, metni kaynak kültüre tanıtır. Nitekim bilindik bir şey
üzerinden hareket etmek ve farklılık yaratmak, sonraki çevirilerin kabul görmesinde etkili olur.
Önceki çevirilerden yararlanarak metni bir adım daha ileriye taşımak, kaynak metne çok
yaklaşan daha iyi bir çeviri yapabilme olasılığını da arttırır. Söz konusu olan “yakınlık”
kavramı, yeniden çevirilerin nedensel modellere ışık tutmada kullanılabileceğini ileri süren
çeviribilim araştırmacısı Andrew Chesterman’ın (2000, 2004) çalışmalarında gözlenebilir.
Chesterman “sonraki çevirilerin kaynak metne daha yakın olma eğiliminde olduklarını” belirtir
(Chesterman, 2004, s. 8).
1990’lı yıllarda Bensimon (1990), Berman (1990) ve Gambier (1994) tarafından
kavramsal çerçevesi oluşturulan yeniden çeviri kavramı, kaynak metne dönüşü, yeniden
çeviriler yoluyla ilerlemeyi ve ideal çeviriyi savlaması gibi düşüncelerin tek yönlü olması
bağlamında eleştirilere maruz kalmaktadır. Bu nedenle, çeşitli kaynak ve erek metin
karşılaştırmalarıyla, yeniden çevirilerin bu çerçeveye oturup oturmadığı test edilmektedir (Örn.
Bkz. Paloposki ve Koskinen, 2004). Bu çalışma da, benzer bir amaçla yeniden çevirileri
tartışmaya açmaya çalışmaktadır.
2. Yeniden Çeviriye Yan-Metinsellik ve Metinlerarasılık Odaklı Bir Yaklaşım
Yan-metinsel ve metinlerarası unsurlar, çeviriye ilişkin dilsel, metinsel, kültürel,
toplumsal, ideolojik ve eyleyiciler gibi pek çok boyut hakkında bilgi sağlamada çeviribilim
çalışmalarında sık sık başvurulan araştırma kaynaklarıdır. Araştırılmak istenilen boyutlara
yakından odaklanmaya yardımcı olmaları açısından yan-metinsel ve metinlerarası ögeler
çeviriye bir inceleme yöntemi de sağlamaktadır. Çeşitli metinlerarasılık kuramcıları arasında,
1990’lı yılların sonunda doğru metinler arasındaki ilişkileri daha sınırlı bir şekilde ele alarak
düzenleyen Gérard Genette’in (1997) yaklaşımları dikkat çekicidir, çünkü metinler arasındaki
ilişkileri sınırlandırarak ve dizgeli bir sınıflandırmaya tabi tutarak Genette, metinlere
uygulanabilir tutarlı çerçeveler sunmaktadır. Bu doğrultuda birer metin olarak çeviri
incelemelerinde de Genette’in yan-metinsellik ve metinlerarasılık düşüncelerinden
faydalanılabilir, çünkü “metinlerarası ilişiler karşılaştırmanın özel bir biçimi, özel bir
yöntemidir” (Aktulum, 2011, s. 242).
Genette, yan-metinselliği ve metinlerarasılığı bir şemsiye kavram olarak belirlediği
aşkınmetinselliğin altına yerleştirir. Paratexts: Thresholds of Interpretation (çev. Lewin, 1997b) adlı
çalışmasında detaylı olarak değindiği yan-metinsellik, metnin dışında kalan başlıklar, alt
başlıklar, epigraflar (tanımlıklar), notlar, basında çıkan yazılar, biyografiler, eleştiriler, bilimsel
çalışmalar, ön sözler, kapak, resimler gibi çoğu zaman önemsiz ve ikincil olarak değerlendirilen
ama metinle sıkı sıkıya ilişki içerisinde olan ögeleri kapsar. “Yan-metin, paketlenen eşyanın
özünü başlangıçta koruyan ve yavaş yavaş açığa çıkaran paketlemenin katmaları gibi çekirdek
Yeniden Çevirilerin Kaynak Metne Dönüşü: Fahrenheit 451’in Farklı Çevirileri 391
metni çevreleyen ve destekleyen metindir” (Pellatt, 2013, s.1). Yan-metinler, birer giriş
niteliğindedirler ve okurun algısını yönlendirme de etkilidirler. Türk çeviribilim araştırmacısı
Tahir Gürçağlar, “What Texts Don’t Tell: The Uses of Paratexts in Translation Research” adlı
makalesinde “yan-metinsel ögelerin bir metnin çeviri olarak erek okur tarafından
algılanmasında etkili olabileceğini” vurgular (Tahir Gürçağlar, 2002, s. 52).
Metinlerarasılık ise daha dar bir alana işaret eder. “İki ya da daha fazla metin
arasındaki ortak birliktelik ilişkisi olarak tanımlanan metinlerarasılık, daha az açık olan bir
alandır” (Genette/ Newman ve Doubinsky (çev.), 1997a, s.1-2). Bu alan, üç farklı alt başlığa
sahiptir. Bunlar: “alıntı” (“quotation”), “intihal veya aşırma” (“plagiarism”) ve “anıştırma”
(“allusion”)’dır. Alıntı, bir başka metinden alınan bir düşüncenin tırnak işareti veya italik yazı
ile yazılarak metinde göze çarpacak şekilde yer almasıdır. Aşırma, başka metinlere
düşüncelerin iz bırakmadan üstü kapalı alıntılanmasıdır ve dikkatli bir okur olmaksızın fark
edilebilmeleri oldukça güçtür. Anıştırma “daha az açık ve daha az sözcüğü sözcüğüne yapılan,
kavranması bir sözce ile yansılarının gönderdiği bir başka sözce arasında belli bir algılamayı
zorunlu kılan, dolaylı bir alıntıdır” (Aktulum, 2007, s. 84). Dolayısıyla, okur ve bir okur olarak
çevirmen tarafından anlaşılmaları önem teşkil eder. Örneğin Inge Boesewinkel (2010), David
Lodge’un Nice Work adlı çalışmasında yer alan alıntıların ve anıştırmaların nasıl çevrilmiş
olduğunu araştırır. Bir yapıttaki anıştırma ve alıntılarının çeviride yansıtılmasının kolay bir iş
olmadığının altını çizer. “Çeviri sürecinde metinlerarasılık yoluyla anlam üretimi” sağlandığı
ve bu nedenle çevirmenin “yapıt hakkında olabildiğince bilgiye sahip olması gerektiği”
sonucuna varır (Boesewinkel, 2010, s. 102).
3. Yeniden Çeviri İncelemesi
Yeniden çeviri incelemesi Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 (1953) adlı distopik romanı
ve Türkçede erek metinlerin karşılaştırılması yoluyla gerçekleştirilmiştir. Karşılaştırma yan-
metinsel ve metinlerarasılık bağlamında yapılmıştır. Tanımlık, bölüm başlıkları, alıntı ve
anıştırma gibi kaynak dile ve kültüre ilişkin çeşitli metinler ile yapılan alışverişlerin erek dilde
çeviri sürecinde yansıyıp yansımadığı irdelenmektedir. Nitekim bu ögeler erek kültür okurları
için yabancılık barındırabilen, kaynak ve erek kültür farklılıklarını sergileyebilen nitelikte
olduklarından erek metinlerdeki durumlarının betimlenmesi yeniden çevirilerin kaynak metne
dönme eğilimini taşıyıp/madıkları konusunda aydınlatıcı olabilecektir.
3.1. Fahrenheit 451 ve Erek Metinleri
Zamyantin’in Biz’i, Orwell’in 1984’ü ve Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sı ile beraber
Bradbury’nin Fahrenheit 451’i distopik kurmacaların ilk örnekleri arasında yerini alır. Medyanın
kitleleri kontrol ettiği, bireyin önemsizleştiği, okur-yazarlığın yasaklandığı, kitapların yakıldığı,
baskı altındaki toplum tasvirinin yapıldığı bir Amerika geleceği Fahrenheit 451’in ana
sorunsallarındandır. “Sansüre, totaliter yönetimlere, kültür endüstrisine ve insanlığa dayatılan
gündelik hayat tarzlarına yönelik keskin bir eleştiridir” (Bıçakçı, 2014, s. 27). Distopik bir metin
olarak Fahrenheit 451, insanların anlamlı konuşmalar yapmadığı, büyük televizyon ekranlarının
önünde saatlerce oturdukları, hiçbir şeyi sorgulamadıkları ve aile kavramının çarpıtıldığı bir
toplum düzenini anlatır. “Distopik hiciv, evrene değil topluma odaklanır; temel olarak
sosyopolitik bir mesajı, İdeal Okur’un ahlaki duygularını ve mantığını hedef alan didaktik bir
niyeti vardır, çünkü kahramanın –ve bizlerin- toplum ve tarih içindeki yeriyle ilgilidir
(Gottlieb/Ünal (çev.), 2012 s. 32). Kurgunun başkişisi de kendi yaşam şeklini ve toplum içindeki
yerini sorgulayarak bir distopya yaratır. Bu nedenle, kurguyu betimlemekte yarar vardır.
Kitap “ocak ve semender”, “elek ve kum” ve “alev alev” adlı üç bölümden
oluşmaktadır. Guy Montag, kitapları ve kitaplarla birlikte bulundukları evleri yakan bir
itfaiyecidir. Montag, bir gün Clarisse McClellan adlı genç bir kızla sokakta karşılaşır ve kızın
392
Seda TAŞ
hayat ve sevgi dolu oluşu Montag’ın kendi yaşadığı hayatı düşünmesine neden olur. Birkaç gün
sonra genç kıza araba çarpar ve kız ölür. Aynı zamanda Montag’ın karısı intihar girişiminde
bulunur. Sarsıcı olaylar Montag’ı saklamakta olduğu kitaplardan birini okumaya ve ters giden
hayata bir çözüm aramaya yönlendirir. Montag işe gitmek istemez ve patronu Beatty durumun
farkına vararak Montag’ın evine gelerek onu uyarır. Karısı ise onun kitap okumaktaki ısrarını
anlamsız bularak televizyon önündeki yaşamını sürdürür. Bu arada Montag, bir zamanlar
tanıştığı Profesör Faber ile iletişime geçerek, kitapları gizlice yeniden basmaya başlar. Fakat bir
gün eve geldiğinde karısı ile birlikte oturmakta olan diğer kadınları gördüğünde kitaplara olan
ilgisini belli eden cümlelerle kadınları şaşırtır ve sarsar. Bu durumda rahatsız olan karısı
Mildred, kocasını ihbar eder. İtfaiye merkezi yöneticisi Beatty alarm üzerine ekibi ile eve gelir
ve Montag’ı yakalamak ister. Mekanik bir köpek olan tazıyı onun üzerine salar. Buna rağmen,
Montag elinde birkaç kitap ile ve Faber’in kulaklıklarından verdiği talimatları izleyerek
şehirden kaçmayı başarır. Şehir dışında kendisini felsefe ve yazın kitaplarını ezberlemiş olan bir
gurup kitap-severler insan arasında bulur. Onlarla birlikte, şehir içindeki karmaşa ve bombalara
karşın, medeniyeti yeniden inşa etmek için hareket eder. Bu açıdan “bütün büyük distopik
kurgular arasında, Bradbury’ninkisi yazına ve baskıcı bir rejimin halkın yazına ulaşmasını
sınırlandırma girişimlerine […] belki de en yoğun biçimde odaklanan distopyadır” (Booker,
1994, s.106). Montag’ önceleri İncil ve on dokuzuncu yüzyıl romanlarını tereddütsüzce
yakarken, edindiği farkındalık sonucu onları yeniden basmaya ve sansüre direnmeye çalışır. Bir
anlamda Amerikan toplumuna da geleceğe yönelik bir uyarı da bulunur. “Ray Bradbury’nin ilk
romanı olan Fahrenheit 451, ABD halkı için bir kehanet niteliğindedir. Bu kehanetin özeti,
insanlığın tüketim ve suç toplumu haline gelecek olmasıdır. Kitapların yasaklanması da bu
sistemin bir unsurudur” (Bıçakçı, 2014, s.27).
Fahrenheit 451, Türkçeye farklı yıllarda ve yayınevleri tarafından çevrilmiştir. Kitap ilk
defa 1971 yılında Reha Pınar çevirisi ile Okat Yayınevinden çıkmıştır. Daha sonra 1984 yılında
Dilara Özman çevirisi ile Başkan yayınlarından basılmıştır. Son çevirisi ise 2012 yılında Zerrin
ve Korkut Kayalıoğlu tarafından İthaki yayınlarından yapılmıştır. Kitabın ayrıca 2009 yılında
çizgi romanı Epsilon yayınevinden çıkmıştır. Çalışma kapsamında, verilerin yoğunluğu
nedeniyle 1971 yılı basımı ilk çeviri (EM-1) ve 2012 basımı son çeviri (EM-2) ele alınmıştır.
Karşılaştırmada temel alınan kaynak metin (KM) ise, 2008 yılında Harper Voyager
yayınevinden basılmış olan metindir.
3.2. Erek Metinlerde Yan-Metinsel ve Metinlerarası Ögeler
Yeniden çevirilerin kitap adı, tanımlıklar, kitabın bölüm başlıkları gibi yan-metinsel,
alıntı ve anıştırma gibi metinlerarası ögeler göz önünde bulundurularak incelenmesine yönelik
bazı örnekler şöyledir:
Örn. 1:
KM: If they give you ruled paper, write the other way.
– Juan Ramón Jiménez
(Bradbury, 2008, p.v).
EM-2: “Eğer sana çizgili bir kâğıt verirlerse, sen öteki türlü yaz.”
– Juan Ramón Jiménez
(çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 20).
Tanımlıkta yer alan bu alıntı, isyankâr bir duygu tonunda alışılmışın dışına çıkmayı ve
toplumun kurallarına aykırı yollara başvurmayı teşvik edici bir tutumu ifade etmektedir.
Metnin özünü, metin kendini henüz anlatmaya başlamadan önce okura sunmaktadır. Aynı
zamanda kurgunun başkişisinin gerçekleştireceği isyanını, zihinsel baskı ve belli eylemleri
Yeniden Çevirilerin Kaynak Metne Dönüşü: Fahrenheit 451’in Farklı Çevirileri 393
gerçekleştirme zorunluluğuna direnişinin habercisidir. Fakat EM-1’de bulunmayan tanımlık, bir
eksiklik oluştururken, yeniden çeviride tanımlık yer almaktadır.
Örn. 2:
KM: The Hearth and the Salamender (Bradbury, 2008, p.7).
EM-1: KALP VE SALAMANDRA (çev. Pınar, 1971, s. 5).
EM-2: OCAK VE SEMENDER (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 21).
Yukarıdaki örnekte, ilk bölümün adı bulunmaktadır. Bu bölümde itfaiyeci Montag’ın
kitapları yakışı ve sokakta karşılaştığı kızın Montag’ın düşünce sistemini değerlendirmesine
neden oluşu anlatılmaktadır. “The hearth” Türkçede ilk akla gelen anlamı ile “kalp” olarak
çevrilebilirken, diğer anlamları olan “ocak, soba, fırın” olarak da ifade edilebilir. Gerçekten de
metnin anlam evreninde kalp anlamından ziyade, kitapların yakıldığı ocakların bulunması söz
konusudur. Benzer şekilde kitabın adının devamında yer alan “Salamender”, dilimize “ocak,
salamandra” gibi ifadelerle çevrilebilir. Bir başka açıdan “salamender” sözcüğü “ateşte
yanmadığına inanılan efsanevi bir hayvan, semender” olarak da bilinmektedir. Metnin
göndergeli yapısı ve kitapların yakılsa da bilginin ölmeyeceği yönünde umut dolu yaklaşımı
düşünüldüğünde, basitçe bir salamandranın kast edilmediği açıktır. Bu doğrultuda, yeniden
çevirinin kaynak metne yakın bir çeviriyi amaçladığı ve bir anlamda kaynak metne dönüş
eğiliminde olduğu iddia edilebilir.
Örn. 3:
KM: when she seemed hypnotized by the salamander on his arm and the phoenix-disc on his
chest, he spoke again (Bradbury, 2008, p. 12 ).
EM-1: Kız, Montag’ın kolunda asılı duran salamandra’ya ve göğsündeki sembole büyülenmiş
gibi bakıyordu (çev. Pınar, 1971, s. 7).
EM-2: Kolundaki semenderle göğsündeki yuvarlak anka kuşu düğmelerini gören kız hipnotize
olmuş gibi göründüğünde, Montag tekrar konuştu (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 26).
Yukarıdaki örnekte “salamander” ve “Phoenix” sözcükleri ile birisi yanmayan, diğeri
yansa bile küllerinden yeniden doğan efsanevi hayvanlar anıştırılmaktadır. İki anıştırmanın bir
arada ve kurgunun başkişinin üzerinde bulunması, onun geçireceği dönüşümleri akla
getirmektedir. Çeviriler kıyaslandığında, EM-1’de “salamander”, “salamandra” olarak
çevrilerek ya bir ocak ya da bir hayvan olan “semender” ifade edilmeye çalışılmaktadır. Aynı
cümlede yer alan “phoenix” ise, kısaca “sembol” olarak dilimizde karşılanarak anıştırma çeviri
sürecinde kaybedilmiş görünmektedir. Buna karşın, yeniden çeviride “salamandra”,
“semender” olarak çevrilmiş ve yayınevinin açıklayıcı bir dipnotu ile desteklenmiştir.
“Phoenix” de, “anka kuşu” olarak çevrilerek anıştırma korunmuştur. Denilebilir ki, yeniden
çeviri ilk erek metnin yetersiz ya da eksik kaldığı bazı yönleri gidermiştir.
Örn. 4:
KM: The important thing for you to remember, Montag, is we're the Happiness Boys, the Dixie
Duo, you and I and the others. We stand against the small tide of those who want to make
everyone unhappy with conflicting theory and thought. We have our fingers in the dyke.
(Bradbury, 2008, p.81).
EM-1: Şunu unutma ki bizler, çevresini mutsuz kılmak isteyenlere karşı duruyoruz (çev. Pınar,
1971, s. 60).
EM-2: Unutmaman gerekn en önemli şey şu Montag, biz Mutluluk Adamlarıyız, Dixieli
İkilisi’yiz, sen, ben ve ötekiler. Karşıt teorier ve düşüncelerle insanları mutsuz etmek isteyen
394
Seda TAŞ
kişilerin küçük dalgasına direnenleriz. Deliği parmağımızla biz tıkamışız. (çev. Kayalıoğlu ve
Kayalıoğlu, 2012, s. 100).
Örnekteki “the Happiness Boys, the Dixie Duo” ifadeleri, Amerika’da 1919 yılında bir
araya gelen bir şarkı yazarı ve piyaniste verilen adlardır. Erek metinler karşılaştırıldığında EM-
1’de Amerikan kültürüne özgü bu anıştırmanın çevirilmediği gözlenmektedir. Aynı doğrultuda
Hollandalı bir çocuğun nehrin gelmesini engellemek için bir deliğe parmağını koyarak boşuna
sarfettiği emeği anıştıran “We have our fingers in the dyke” cümlesi, EM-1’de
bulunmamaktadır. Bununla birlikte, yeniden çeviride anıştırmaların yer aldığı ve ilk çevirinin
eksikliğinin giderildiği görülmektedir.
Örn. 5:
KM: Do you know the legend of Hercules and Antaeus, the giant wrestler, whose strength was
incredible so long as he stood firmly on the earth. But when he was held, rootless, in mid-air, by
Hercules, he perished easily. (Bradbury, 2008, p.108-109).
EM-1: Herkül devirlerini okudun mu hiç? (çev. Pınar, 1971, s. 80).
EM-2: Herkül ve Antaios’un efsanesini bilir misin? Antaios ayakları yere sağlam bastığı zaman
gücü inanılmaz olan dev bir güreşçidir. Fakat Herkül tarafından ayağı yerden kesilip havada
tutulduğu zaman ölür (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, s. 2012, 128).
Bir başka örnekte Roma mitolojisinden esinlenilerek anıştırmada bulunulduğu
görülmektedir. Herkül ile Antaios efsanesi anlatılarak, mitolojik bir gönderme yapılmaktadır.
EM-1’in kısaca “Herkül devirlerini okudun mu hiç?” şeklinde bir soru ile çevrilmiştir. Bir
anlamda, yabancılığı sergilemekten kaçınmış gibidir. EM-2’nin ise, anıştırmayı çevirmek
suretiyle yabancılığı ve kültürel mesafeyi koruyarak kaynak metne dönüşü sağlamıştır,
denilebilir.
Örn.6:
KM: They're Caesar's praetorian guard, whispering as the parade roars down the avenue,
`Remember, Caesar, thou art mortal.' (Bradbury, 2008, p.112).
EM-1: Bulunmamaktadır. (çev. Pınar, 1971, s. 82).
EM-2: Kitaplar, tören alayı büyük bir gürültü içinde caddede ilerlerken, Sezar’ın kulağına
“Unutma, Sezar, sen de ölümlüsün,” diyen pretoryen muhafızlarıdır (çev. Kayalıoğlu ve
Kayalıoğlu, 2012, s. 131).
Zaferden dönen bir Roma imparatorunun kulağına fısıldanan yukarıdaki Latince
slogan, imparatorların bile ölümlü olduğunu anımsatma amacındaki ve oldukça yaygın
kullanılan bir alıntıdır. Çeviriler açısından değerlendirildiğinde EM-1’de alıntının çevrilmediği
ve yeniden çeviri yoluyla yok çeviriden çeviriye doğru gidildiği savlanabilir.
Örn.7:
KM: "To see the firehouses burn across the land, destroyed as hotbeds of treason. The
salamander devours his tail! (Bradbury, 2008, p. 112).
EM-1: İtfaiye Merkezlerinin yanışını görmek büyük bir zevk olurdu (çev. Pınar, 1971, s. 82).
EM-2: Ülke boyunca itfaiye merkezlerinin yakılmasını, ihanet yuvaları olarak yıkılmalarını
görmek. Semender kendi kuyruğunu yiyor (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 132).
Yukarıdaki örnekte ironik bir şekilde, kitapları yakmakla görevli olan itfaiye
merkezinin yakılmasının, ateşte yanmadığı bilinen semender adlı mitolojik hayvanın kendi
kuyruğunu yemeye çalışması ile eşdeğer olacağı anlatılmaktadır. Bununla birlikte EM-1’de,
paragrafın eksik çevrilmesi sonucunda alıntı da çeviri sürecinde kaybolmuş ve metnin anlam
evreninin fakirleşmiştir. Yeniden çeviride ise, paragrafın çevrildiği ve anıştırmanın tekrar
kazanıldığı söylenebilir.
Örn.8:
Yeniden Çevirilerin Kaynak Metne Dönüşü: Fahrenheit 451’in Farklı Çevirileri 395
KM: Far away across town in the night, the faintest whisper of a turned page. “The Book of
Job.” (Bradbury, 2008, p.120).
EM-1: Çok uzaklarda çevrilen bir sayfanın hafif sesi duyuldu (çev. Pınar, 1971, s. 89).
EM-2: Şehrin çok uzaklarından, bir sayfa çevrilişinin belli belirsiz fısıltısı, “Eyüp Kitabı” (çev.
Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 141).
Dini bir gönderme olan “The Book of Job” yukarıda görüldüğü üzere EM-1’de
çevrilmemiş ve KM’ de insanların dini duygularını hatırlatan bir anıştırma kaybolmuştur. EM-
2’de KM’deki yazım şekliyle çevrilerek anıştırma erek kültür okurlarına sunulmuştur.
Örn.9:
KM: He saw their Cheshire Cat smiles burning through the walls of the house. (Bradbury,
2008, p.121).
EM-1: Bulunmamaktadır.
EM-2: Onların Cheshire Kedisi gülümsemelerinin evin duvarlarında yandığını görebiliyordu
(çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 141).
Lewis Carroll’ın ünlü çocuk yapıtı “Alice in Wonderland” (“Alice Harikalar
Diyarında”) bulunan ve genişçe gülen bir kedi olarak bilinen Cheshire Kedisi’ne KM’de
gönderme yapılmaktadır. Metninde de bu anıştırma ile Montag’ın kitapları keşfetmesi ile
yaşadığı mutluluk anımsatılmaktadır. EM-1’de anıştırma ve içinde bulunduğu cümle yer
almazken, yeniden çeviride anıştırmanın yer aldığı ve kaynak metne yaklaşma gerçekleştiği
ifade edilebilir.
Örn. 10:
KM: Sweet food of sweetly uttered knowledge,' Sir Philip Sidney said. But on the other hand:
`Words are like leaves and where they most abound, Much fruit of sense beneath is rarely
found.' Alexander Pope. (Bradbury, 2008, p. 137).
EM-1: Kelimeler bir yaprağa benzerler. Bu sözü Alexander Pope söylemiş (çev. Pınar, 1971, s.
101).
EM-2: “Güzel dile getirilmiş bilginin güzel besini” demiştir Sir Philip Sidney. Ama, diğer
yandan Alexander Pope da “Sözcükler yapraklar gibidir; onların çok bulunduğu yerde,
anlamın meyvesi pek fazla bulunmaz” (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, s. 2012, 159).
KM’de Sir Philip Sidney ve Alexander Pope’un alıntılanan sözleri yukarıdaki örnekte
yer almaktadır. Erek metinlerde alıntıların durumu incelediğinde, EM-1’de Sir Philip Sidney’e
ait sözlerin bulunmadığı ve Alexander Pope’un sözlerinin bir kısmının çevrildiği
görülmektedir. EM-2’de ise, alıntıların eksiksiz ve KM’deki biçimsel özellikler doğrultusunda
çevrildiği söylenebilir. Bu durumda, yeniden çevirilerin ilk çevirilerin eksikliklerini gidererek,
kaynak metne yaklaşan erek metinler oluşturdukları savlanabilir.
Örn. 11:
KM: I thought I had part of the Book of Ecclesiastes and maybe a little of Revelation, but I
haven't even that now. (Bradbury, 2008, p.193).
EM-1: Bir din kitabının parçasına sahip olduğumu düşünüyordum. Şimdi o bile bende değil.
(çev. Pınar, 1971, s. 140).
EM-2: Ecclesiastes Kitabı’nın bir kısmı ve Vahiy’in küçük bir parçasının bende olduğunu
sanıyordum, ama o bile yok (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 218).
Yukarıdaki örnekte, KM’nin içinde sürekli gönderme yapılan dini düşüncelere bir
örnek sağlanmaktadır. KM’deki “Book of Ecclesiastes”, eski Ahit’te Hazreti Süleyman’a yazılan
kitap olarak bilinmektedir. “Revelation” ise, Türkçede “vahiy” olarak karşılanabilir. EM-1’de
“Book of Ecclesiastes”, “din kitabı” olarak çevrilerek, hangi din kitabı olduğu konusunda
belirsizlik oluşturmuştur. Devamındaki “vahiy” anlamına gelen sözcük ise atlanmıştır. Buna
396
Seda TAŞ
karşın EM-2’de bu eksik çeviri olarak nitelendirilebilecek çeviri uygulamaları tamamlanmış ve
yabancılığı göz önüne sermiştir. Dolayısıyla, yeniden çeviri ile kaynak metne bir anlamda
dönüş gerçekleşmiştir.
Örn. 12:
KM: Knowledge is more than equivalent to force. (Bradbury, 2008, p. 138).
EM-2: Bilgi güçten daha kuvvetlidir (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 160).
Örn.13:
KM: He is no wise man that will quit a certainty for an uncertainty (Bradbury, 2008, p. 138).
EM-2:Kesinliği belirsizlik için terk eden bir insan akıllı değildir (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu,
2012, s. 160).
Yukarıdaki örnek 12’deki cümle Dr. Samuel Johnson’ın 1759 yılında yayımlanan
Rasselas adlı öğretici bilgiler veren yapıtından, örnek 13 ise Dr. Samuel Johnson’ın The Idler
(1758-1760) adlı yazılarını bir araya getirdiği eserden alıntılanmıştır. Her iki alıntının da EM-
1’de bulunmadığı, fakat bu eksikliğin EM-2’de giderildiği gözlenebilir.
Örn. 14:
KM: Truth will come to light, murder will not be hid long (Bradbury, 2008, p. 138).
EM-2: Gerçek gün ışığına çıkacak ve cinayetler uzun süre saklanamayacaktır (çev. Kayalıoğlu
ve Kayalıoğlu, 2012, s. 160).
Örn. 15:
KM: Oh God, he speaks only of his horse (Bradbury, 2008, p. 138).
EM-2: Tanrım, bu sadece atlarından bahsediyor (çev. Kayalıoğlu ve Kayalıoğlu, 2012, s. 160).
Örn. 16:
KM: The Devil can cite Scripture for his Purpose (Bradbury, 2008, p. 138).
EM-2: Şeytan kutsal kitabı amaçları için bir delil olarak gösterebilir (çev. Kayalıoğlu ve
Kayalıoğlu, 2012, s. 160).
Örnek 14, 15 ve 16’da yer alan cümleler William Shakespeare’in Venedik Taciri (çev.
Bozkurt, 1992) adlı tiyatro oyunundan alıntılanmıştır. KM’nin başkişisi Montag, kendini itfaiye
merkezi yöneticine anlatmaya çalışırken, bu cümlelerden destek alır ve kendini Venedik
Taciri’ndeki karakterlerle özdeşleştirir. Erek metinler karşılaştırıldığında, EM-1’de bu alıntıların
hiçbirinin bulunmadığı ve metin içindeki çeşitli metinlerle yapılan alışverişin kaybolduğu
gözlenebilir. Bununla birlikte, EM-2’de alıntı metinler eksiksiz olarak çevrilerek, kaynak metne
yakın bir çeviri metin oluşturulmuştur.
Çalışma boyunca sunulan örnekler dışında, çeşitli oyun ve roman yazarından yapılan
birçok alıntının EM-1’de bulunmadığı ve EM-2’de bu eksikliklerin giderildiği gözlenmiştir.
Dahası KM’de yer alan Milton, Aiskhylos, O’Neil, Pirandello, Shaw, Shakespeare, Sophocles
gibi tarihte belli dönemlerde yaşamış şair ve yazarlara yapılan kişi anıştırmaları da EM-1’de yer
almadığı, fakat EM-2’de eksiksiz olarak çevrildiği tespit edilmiştir.
SONUÇ GÖZLEMLERİ
Bu çalışmada yeniden çeviri olgusu üzerine ilk defa fikir yürüten Berman (1990),
Bensimon (1990) ve Gambier’nin (1994) düşünceleri tartışmaya açılmıştır. Kaynak metin olarak
Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı distopik romanı ile Türkçede iki erek metninin kıyaslanması
yoluyla çeviriler arasındaki farklılaşmalara odaklanılmıştır. Genette’in (1997) yan-metinsellik ve
metinlerarasılık kavramları ışığında, metinde yer alan tanımlık, bölüm başlığı, alıntı ve
anıştırma gibi ögelerin çeviri sürecindeki durumları betimlenilmiştir. Araştırma sonucunda ilk
erek metnin tanımlık, dini ve yazınsal alıntı ve anıştırmaları çoğunlukla barındırmadığı veya
eksik çeviri örnekleri teşkil eden bir metin olduğu yönünde bulgulara ulaşılmıştır. Bu anlamda,
Yeniden Çevirilerin Kaynak Metne Dönüşü: Fahrenheit 451’in Farklı Çevirileri 397
erek dil okurları için yabancı olarak görülebilen ve aradaki kültürel mesafeyi yansıtan ögelerin
çeviri metinde bulunmadığı söylenebilir. Diğer bir deyişle, ilk erek metin kaynak dilin ve
kültürün özelliklerini vurgulamaktan kaçınan ve yabancılığı metinden silen bir stratejinin
sonucu ortaya çıkmıştır. Böylesi bir metinde okuru yoran, şaşırtan veya zora sokan bir durumla
karşılaşılması söz konusu değildir. Dolayısıyla ilk erek metinin, erek kültüre bir giriş sağlamış
ve okunulabilirliğini garanti altına almış olduğu görülmektedir. Buna karşın, yeniden çevrilen
metin neredeyse bütün bu yoklukları ve eksiklikleri tamamlamış ve kaynak metne daha yakın
bir metin oluşmasını sağlamıştır. Yeniden çeviri, yabancıyı evine davet eden ve farklılığı ön
plana taşımaktan kaçınmayan bir stratejinin ürünüdür. Öyleyse yeniden çeviri aracılığıyla
kaynak metne bir dönüş gerçekleştirmiştir. Kuşkusuz ki iki metin arasında geçen zaman,
kaynak kültüre ilişkin artan bilgi ve çeviri politikalarının da yeniden çevirinin kaynak metne
dönüşünde etkisi olmuştur.
Bu çalışma, yeniden çevirinin kavramsal çerçevesini örnek bir durum çalışması
üzerinden sorgulamış ve geçerliliğini tespit etmiştir. Bununla birlikte, farklı örnekler üzerinde
yapılacak yeniden çeviri incelemeleri daha değişik sonuçlara ulaşılmasını sağlayabilir (Bknz.
Paloposki, O., Koskinen, K. 2004; Taş, S. 2015). Bu nedenle, ileride yapılacak olan yeniden çeviri
araştırmaları daha geniş bir kapsama sahip olabilir. Yeniden çeviri üzerindeki çeşitli
eyleyicilerin, toplumsal-politik koşulların, normların rollerini göz önünde bulundurabilir.
Bütün bunlar çeviribilimde yeniden çeviri olgusunun gelişmesine ve çeviribilimin
zenginleşmesine katkı sağlayabilir.
KAYNAKÇA
Aktulum, K. (2007). Metinlerarası İlişkiler. 3.bs. Ankara: Öteki Yayınevi
Aktulum, K. (2011). Metinlerarasılık / Göstergelerarasılık. Ankara: Kanguru Yayınları.
Bensimon, P. (1990). “Présentation”. Palimpsestes. c. 13. s. 4: ix–xiii.
Berman, A. (1990). “La retraduction comme espace de traduction”. Palimpsestes. c. 13. s. 4: 1-7.
Berman, A. (1995). Pour une critique des traductions: John Donne. Paris: Gallimard.
Ballard, M. (2000). In Search of the Foreign: A Study of the Three English Translations of
Camus's L'Étranger. Myriam Salama-Carr (Ed.), On Translating French Literature and Film II
(s.19-38) Amsterdam: Rodopi.
Bıçakçı, H. (2014). “Hayatımız Distopya: Karşı Ütopyanın Taksisiyim”. Sabit Fikir. s. 44: 22-27.
Booker, M. K. (1994). The Dystopian Impulse in Modern Literature. Westport, CT: Greenwood
Press.
Boesewinkel, I. (2010). Intertextuality Generates Meaning: the Translation of Allusions and
Quotations in David Lodge’s Nice Work, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Utrecht
University, Faculty of Humanities.
Bradbury, R. (2008). Fahrenheit 451. London: Harper Voyager.
Bradbury, R. (2012). Fahrenheit 451. (Çev. Z. Kayalıoğlu, K. Kahyaoğlu). İstanbul: İthaki
Yayınları.
Bradbury, R. (1971). Fahrenheit 451. (Çev. R. Pınar). İstanbul: Okat Yayınevi.
Chesterman, A. (2000). A Casual Model for Translation Studies. M. Olohan. (Ed.) Intercultural
Faultlines (s. 15-27). Manchester: St. Jerome.
Gambier, Y. (1994). “La Retraduction, retour et detour”. Meta. s. 39. c. 3: 413-417.
Genette, G. (1997a). Palimsests: Literature in the Second Degree. (Çev. C. Newman and C.
Doubinsky). London: Nebraska Press.
Genette, G. (1997b). Paratexts: Thresholds of Interpretation. (Çev. J. E. Lewin). Cambridge:
Cambridge University Press.
398
Seda TAŞ
Gottlieb, E. (2012). “Distopya Batı, Distopya Doğu”. (Çev. A. Ünal). Notos Dergisi, Dosya:
Ütopya ve Distopya. s. 36:25-34.
Koskinen, K., Paloposki, O. (2010). Retranslation. Y. Gambier and L. V. Doorslaer (Ed.)
Handbook of Translation Studies (s. 294-298). Amsterdam: John Benjamins.
Paloposki, O., Koskinen, K. (2004). Thousand and One Translations: Revisiting Retranslation.
G. Hansen, K. Malmkjaer ve D. Gile (Ed.) Claims, Changes and Challenges (s.27-38).
Amsterdam, Philadelphia: John Benjamins.
Pellatt, V. (2013). Introduction. Text, Extratext, Metatext and Paratext in Translation. UK:
Cambridge Scholars Publishing.
Tahir Gürçaglar, Ş. (2002). What Texts Don’t Tell: The Uses of Paratexts in Translation Research.
T. Hermans (Ed.) Crosscultural Transgressions Research Models in Translation Studies:
Historical and Ideological Issues (s. 44-60). Manchester: St. Jerome.
Taş, S. (2015). Yan-Metinsellik ve Metinlerarasılık Odağında Yeniden Çeviriler: İki Distopik
Roman. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul
William, S. (1992). Venedik Taciri. (Çev. B. Bozkurt). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Vanderschelden, I. (2000). Why Retranslate the French Classics? The Impact of Retranslation on
Quality. M. Salama-Carr (Ed.). On Translating French Literature and Film II (s. 8-11).
Amsterdam: Rodopi.