pkk cumhuriyeti

375
İçindekiler Önsöz Giriş PKK Cumhuriyeti Birinci Bölüm Yeşil’in Pkk Macerası İkinci Bölüm Gayretullah’a Dokunur Zulüm Üçüncü Bölüm Pkk Dolu Rüyalarım Dördüncü Bölüm Pkk’lı Çocuk Askerler Beşinci Bölüm Zerdüştlük Özentisi Altıncı Bölüm Pkk’ya İhale Edilen Yeni Görev Yedinci Bölüm KCK: Paralel Devlet Sekizinci Bölüm PKK’yı Ancak Kürt Aydınları Bitirebilir Dokuzuncu Bölüm PKK Başarabilir mi? Onuncu Bölüm PKK ve KCK Nereye Koşuyor? 1

Upload: wlu-ca

Post on 24-Jan-2023

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

İçindekiler

Önsöz

GirişPKK Cumhuriyeti

Birinci BölümYeşil’in Pkk Macerasıİkinci BölümGayretullah’a Dokunur ZulümÜçüncü BölümPkk Dolu RüyalarımDördüncü BölümPkk’lı Çocuk AskerlerBeşinci BölümZerdüştlük ÖzentisiAltıncı BölümPkk’ya İhale Edilen Yeni GörevYedinci BölümKCK: Paralel DevletSekizinci BölümPKK’yı Ancak Kürt Aydınları BitirebilirDokuzuncu BölümPKK Başarabilir mi?Onuncu BölümPKK ve KCK Nereye Koşuyor?

1

Son Söz: Kardeşiz

2

ÖnsözKürt sorununda akıl tutulmasına son

verilerek nihayet  Osmanlıformülüne geri döndük. Silahların gölgesikalkıyor ve millet sisteminin öngördüğü haklarKürt toplumununa veriliyor. Ancak PKKCumhuriyeti mi kuruluyor sorusu kafalarıkarıştırıyor. Beklentiler çok yüksek. KCK’nınkurduğu paralel devlet yapılanması ve açılandava ne olacak, PKK’lılar gerçekten silahbırakacak mı? Terör sorunu bitiyor mu, yoksaayrılıkçı terör siyaset ile ülkemizi bölmeye miçalışıyor? PKK, bu süreçten güçlenerek çıktı,çıkıyor.

18 Ekim 1525 tarihli  Kanuni SultanSüleyman’ın fermanında egemenlik alanı dilegetirilirken Kürdistan ifadesi kullanılıyordu.Türk milliyetçileri Kürdistan kelimesi tabusunu

3

artık yıkmalı. Bilad-ı Ekrad: Kürt diyarıdemektir. Kürdistan, tarihi bir realite vegerçekliktir. Kürt sorunu, aslında II.Mahmut’la (1808-1839) başlayan modernleşme vemerkezileşme çalışmaları sırasında, Kürtbölgelerinin özerk statüsü kaldırılmasıylabaşlamıştır. Dörtyüz yıl boyunca Kürtbeylerinin yönettiği Van ve Diyar Bekir adlıiki ayrı vilayete bağlı sancaklar, aşiretlereverilmiş emirlikler, tımara verilmiş otonombölgeler vardı. Musul ana eyaletti. 19.yüzyılın ikinci yarısında tapular dağıtıldı,bazı şeyhler ve ağalar aslan payını aldı,zulüm, adaletsizlik arttı. Önce Ermeniler isyanetti. İsyanların ardı arkası kesilmedi.Osmanlı’nın Kürt beylerini yenilgiye uğratmasıve bu Kürt Emirliklerini ortadan kaldırmasıbeklendiğinin tersine, bölgedeki kontrolünükolaylaştırmamış, ortaya çıkan yüzlerce başıboş aşiret nedeniyle zorlaştırmıştır. PKK, sonKürt isyanıdır.

İngilizlerin ünlü yazarı William Şekspir,“beklentisi yüksek olanların kalplerininkırılması kaçınılmazdır” mealinde kelam etmişvaktiyle. Beklentisizlik Sufi İslam kültürününde ana eksenidir. “Terki dahi terketmek”Nakşilerin dillere pelesenk sözüdür. Beklentiiçine sokulmak ürkütücü. Kamuoyuna aşırıpompalanan barış umudu beni korkutuyor. “Balonpatlayacak ve düş kırıklığı yaşıyacağız” diyeendişeliyim. PKK’dan ayrı düşünülemez halegetirilen Kürt sorununda inisiyatif PKK LideriAbdullah Öcalan’ın cebine kondu. Gerçekten  ilkdefa milli bir süreç mi yürütüyoruz? Yoksastratejisi yıllar öncesinden yazılmış bir

4

filmin kusursuz tiyatrosu mu seyrettiğimiz?Öcalan’ın müdafaasına soyunduğu ve mesajınıniçinde iki kere tekrarladığı “Misak-ı Millîdavası” yeni dönemin önemli işaretlerindenbiri.

21 Mart 2013 Nevruz’unda kullandığı barışdili nedeniyle yüceltilen Öcalan’ın sızdırılanİmralı tutanaklarındaki firavun kişiliğiunutuldu. Öcalan’ın konuşmasını sanki  BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorunuBaşdanışmanı, AK Parti Milletvekili Doç. Dr.Yalçın Akdoğan yazmış! Daha geçen yıl 2012’de MİT’in işgüzarlığı ile 4. Zerdüşlüğesoyundurulan Öcalan, bu sefer yıkılması mümkünolmayan bin yıllık  İslam kardeşliğinden demvuruyor. Gelde samimiyetine inan! ‘Sulhda hayırvardır, hayır sulhtadır’ çıkışıyla önalanFethullah Gülen Hocaefendi olmasa pek çoğumuzbu suni sürece güvenmeyeceğiz. Zaten cesaretedip, risk alıp başka konuşan ne cemaat liderivar nede konuşan gerçek Kürt kökenli sivil akiladamlar. PKK’nın silahlarının gölgesi, korkusudevam ediyor.

‘Zamanı doğru okumak’tan söz ediyor Öcalan.Kendi ‘okumasına’ göre mevcut koşullar ‘silahlımücadele’ döneminin bittiğini söylüyor. Öcalanbiliyor ki ya gelişen koşullara kendiniuyarlayıp barış yapacak ya da Kürt siyasalhareketi toplumdan, bölgeden, dünyadan kopup,yok olmasa bile marjinalleşecek. Irak Kürtleridevlet olurken, Suriye Kürtleri Esed’e karşıdünya ile birlikte hareket etmeye başlamışkenPKK’nın silahı, Öcalan’ın ve Kürt siyasalhareketinin sırtında bir yük. Çözüm süreci, buanlamda genel Kürt siyasetinde Öcalan’ın

5

‘küllerinden doğma’ girişimi. PKKCumhuriyeti’ne giden yol tavizkar olmasınıgerektiriyor.

Öte yandan on yılı aşkın bir süredir Kürtsorununa yönelik atılan adımlar, inkâr veasimilasyon politikalarına demokratikleşme,çoğulculuk, dindaşlık ve stratejik ortaklıkadına son verilmesi karşısında ‘silah’ anlamlıbir tavır olmaktan zaten çıktı. Buna paralelolarak 2007’den itibaren Kürt siyasalhareketinin Türkiye siyasetine Meclis üzerindenentegre olması PKK’yı iyice anakronistik halegetirdi. KCK yapılanması PKK’nın silahlımücadeleden, silahların gölgesinde siyasalsürece katılma ve siyasal aktöre dönüşmearayışını yansıtıyordu.

Sonuçta, uzun zamandır PKK’nın silahlımücadelesini gerektirecek, haklılaştıracak birdurum kalmadığı ortadaydı. Öcalan bunu Nevruzkonuşmasında itiraf etti. Şimdi sorun; işi,işlevi biten PKK’yı ne yapacağı.

Öcalan ‘yeniden doğmaya’ çalışırken Kürtsiyasal hareketine ‘kaybetmediniz, başardık’mesajı veriyor. Türklere ‘İslam bayrağı’altında toplaşmaktan, birlik ve beraberlikten,kardeşlik hukukundan söz ediyor. ‘Yeni Türkiye-Yeni Ortadoğu’ sözleriyle iktidar partisine‘ortak vizyon’ mesajı gönderiyor. Yani ciddiciddi ‘siyaset yapan’ bir Öcalan vardı Nevruzmiladı ile karşımızda. Gerçekten samimiydi?

Ayrıca, Marxist-Stalinist bir jargondan‘medeniyetçi’ bir dile sarılmıştı. Butoprakların medeniyet birikimine ve vizyonunadayanan bir ‘yeni model’ arayışından sözediyordu. ‘Özüne ve aslına dönen Anadolu ve

6

Kürdistan halkı’ için ulus devlet ötesi, yerli,medeniyetçi bir model…

Bu arada Kürt sorununa aşırı milliyetçiyaklaşan Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde kimkahraman, kim hain belirlenemez, seçilemez halegeldi. Bağımsız ülkücülerden, MHP’lilere, SolcuKemalist CHP’lilerden Ergenekoncu askerlerekadar herkesin ne yazdığını okuyorum,izliyorum. Silivri mahkumu Hasan Atilla Uğurgibi 2004 yılına kadar İmralı ile görüşmeleriyürütmüş bir Özel Harpçi doğal olarak kişiselsitesinden ateş püskürüyordu. Doğu’da ömrünüPKK ile savaşarak geçirmiş nice subay veastsubaylarımız, boşuna harcanan yılları veemekleri içine sindiremiyor ve süreci hainlikolarak lanse ediyor. “İmralı’ya heyet,Ergenekon’a müebbet” diyerek paradoksu gözesokuyor ve elbette serbest kalmayı umuyorlar.Darbecilerin PKK üzerinden duygu sömürüsüyapmalarına alışmalıyız. Ancak tüm gücü PKK’yavermek mantıklı mı?

PKK içinde değişik kollar bulunuyor vehepsinin Öcalan’ın ruhani önderliğine sonunakadar sadık kalacağı şüpheli. Kandil LideriMurat Karayılan, aynı zamanda KCK denilenparalel devlet yapılanmasının da başkanı idi,bu görevi 2013’de Cemil Bayık’a teslim etti.Polis güçlerinin 2010 ile 2012 yılları arasındakan kusturduğu yapılanma dolayısıyla hapiste veyargılanan on bin kişi var. Karayılan, sürecebu tutukluların serbest bırakılması ve davanındüşmesi beklentisi ile ses çıkartmıyor. Bayıkise açıktan sert mesajlar veriyor.PKK’lıların silah bırakmadığını dile getirenKarayılan, güçlerinin Kuzey Irak’ta

7

Barzanilerle olan limoni ilişkilerini çözmesiiçin Ankara’dan beklenti içinde. Suriye Kolulideri Bahoz Erdal, AK Parti’den hiçhoşlanmıyor, Kürtleri Zerdüşt yaparak İslam’dankopartma beklentisini karşılamayan APO’yakızgın olmalı. Mehdi Zana, İsveç’te Leyla ZanaTürkiye’de Mazdek takılanlardan. Ezberlerinbozulmasından rahatsızlardır.

Avrupa PKK Lideri Zübeyir Aydar’ın dedesiNakşi tarikatı şeyhi ve AK Parti’nin süreçte engüvendiği isim. Yılda bir milyar dolar haraçtoplayan PKK, bu geliri kaybetmekten korkuyorve Türkiye’ye paraların kaçak sokulmasına izinverilmesinin beklentisi içinde. Fransa’daaçılan dava ve 2009’dan beri Almanya’yagönderilen Türk polisinin resmen orada görevyapması canlarını sıkıyor. Almanya’da çalışan81 MİT görevlisi ile araları iyiydi, şimdi‘nereden çıktı bu dindar polisler’ diyorlar.Son üç yıldır polisin yaptığı uyuşturucuoperasyonları ile para damarlarınınkesilmesinden hoşnut değiller, nefes almakistiyorlardı. 2. Kürt açılımı sayesinde 50milyar doları bulan uyuşturucu ve haraçtangelen paralar yatırımlar adında bölgeyeakacaktır. Avrupalı zengin PKK’lılar kapitalistve saygın iş adamları olma beklentisindeler.Terörist olarak artık anılmayacaklar, siyasetçiolacaklar. Silah baskısı olmayan bir atmosferdePKK’ya sıcak bakmayan çoğunluk Kürtler daha netkonuşur. İşte o zaman gerçek barış ortamı doğarve demokrasiden bahsedebiliriz.

Kanada’da yaşayan PKK’lılardan edindiğimizlenim, “emellerine ulaşmak için gerekirseşeytanla yatağa girmekten çekinmeyiz” tavırları

8

oldu. Bu nedenle birbiri içine geçmiş dışülkelerin istihbarat örgütleri tarafındankullanılan bir terör oyuncağına çevrildiklerinikabullenmiyorlar. Ya bunu strateji, oda olmadızorunluluk gereği şark tilkiliği olarakyorumluyorlar. Haraç toplayan, yüklü uyuşturucuve kaçakçılık geliri olan PKK’nın lordlarıaslında asla çözümden yana değiller. Normalhayata dönmek stres yapıyor. Osman Öcalan’ınsivil dünyaya atılması ve yaptığı işibatırması, dağdaki ve şehirde ayak işleri yapanmilitanlara kötü örnek oldu. Kandil patronlarınormal hayata dönerse koca birer hiçlerolmaktan çekiniyorlar. Haksızda değiller,silahsız onları kimse takmaz.

Bu süreçle birlikte 15 yıldır İmralı’datutulan Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünekavuşması Kürt sorununun çözümü konusundaparadigmaları değiştirir. Öcalan’ın kendiözgürlüğü peşinde olması gayet normal. Pekikullandığı çocuk askerler nedeniyle Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanmasıgündeme gelebilir mi? Gelir. Bu, PKK’nıntamamen silah bırakmasına ve ilan edilecekgenel affın sınırlarına bağlı. Yoksa İmralıkonuğu ömrünü bir Avrupa hapishanesindetamamlar. PKK, barış görüşmeleri sayesindeyakın bir gelecekte ABD ve Avrupa’nın ‘terörörgütleri listesinden’ çıkabilir. PKK, böyleceFilistin  Kurtuluş Örgütü muamelesi görebilir.Misakı Milli’den bahseden Öcalan,  Musul veKerkük’ü  altın tepside Ankara’ya sunarsamilletvekili olmayı bekleyecektir. Bu arada KCKve PKK’nın Türkiye’nin siyaset sahnesinde

9

özgürce kendisine yer bulmasını talep ediyorki, bunu söke söke alacaktır.

Sürecin henüz kamuoyu hazır olmadığı içinsöylenmeyen kısımları elbette vardır. Meselaçıkartılacak genel afla ‘Apo’ dâhil eli kanlıPKK’lılar şehirde siyaset yapacak vemilletvekili olabilecektir. Yerel yönetimlerinyetkileri artacak ve Kürt bölgesi ilanedilmemiş kültürel özerkliği yaşayacaktır. 4.yargı paketinin amacı zaten hem KCK’lılarıhemde Ergenekoncuları serbest bıraktırmak içinhazırlandı. Böylece hem PKK hemde Ergenekon“terör örgütünün propagandasını yapan,örgütlerin bildiri veya açıklamalarınıbasanlara veya yayınlayanlara cezaverilmesinde, ‘cebir, şiddet veya tehdit içerenyöntemleri meşru gösteren, öven ya da buyöntemlere başvurmayı teşvik etme’ şartıgetiriliyor. Bunun anlamı şiddete, teröre çağrıyapmamış pek çok KCK ve Ergenekon tutuklusununserbest kalmasını sağlayacaktır. Başbakan RecepTayyip Erdoğan’ın 30 Eylül 2013’de açıkladığıdemokrasi paketinde ana dil hakkının teslimedilmesi önemli bir adımdı. Anadilde eğitimdeKanada’da yıllardır sadece özel sektörtarafından değil devlet tarafından dadesteklenir. 20 öğrenci bulursan, bu sınıfadevlet okulunda öğretmen atamak ve maaşınıvermek devletin görevidir. Henüz bu noktayagelmedik ama iyi bir başlangıç yapıldı. Bualanda ideali bulmuş, Norveç, İsveç veKanada’yı 31 yıl geriden  takip ediyoruz amaolsun, niyet önemlidir. Demokrasi paketinde enfazla beğendiğim karar nefret ve ayrımcılığınartık suç haline gelmesi oldu. 1982’de kabul

10

edilen Kanada anayasasında yer alan temelözgürlükler, dünyanın en özgür demokrasipaketidir.  İnsan Hakları Bölümü’nde yer alantemel insani haklara karşı işlenen suçlariçinde nefret ve ayrımcılık ayrıca ele alınır.Bu iki suç konusunda çok ciddi yaptırımlarkanunlarla desteklenmiş, sözde kalmamıştır. BirKanadalıya, ırkçılık, nefret veya ayrımcılıksuçu işliyorsun derseniz ödü kopar. Şikayetederseniz davası çok ciddi görülür, Kanadabaşbakanı bile olsa yargıda hesap verir vemutlaka ceza alır. Devlet memuru ise iştenatılır ve bu suçu işleyen biri olarak ömürboyu, hayalet gibi yaptığı vahim hata onu takipeder. Dolayısıyla bu suçları işlemeye kimsecesaret edemez. Pek çok Kanadalıyı bu ikisihirli kelime ile titrettiğimi ve kendilerinegetirdiğimi hatırlıyorum. Avrupa’da artanırkçılık, nefret ve ayrımcılık suçları o haldeneden ve nasıl oluyor dediğinizi duyar gibiyim.Suça maruz kalanın duyarsızlığından oluyor.Kanun karşısında hakkını arasa suçu işleyenlerveya işlemeyi aklına getirenler titrer. Bubilinçin yerleşmesi elbette zaman alacak amayerleşmesi imkansız değildir. Eski Türkiye’demedyada Kürtler, azınlıklar, gayrimüslimler ve“biz”den olmayan herkes namlunun ucundaydı.Bundan sonra medya bu suçu serbestce işleyenmuhabir ve yazarlarını kontrol etmek zorundaveya en azından bir uzman çalıştırmalı ki suçişlemesinler… Türkiye’nin son yıllarda sıklıklatanık olduğu linç girişimlerinin ardındakidüşmanlığın beslenmesinde medyanın rolü büyük.Gerek nefret söylemi içeren ve hedef gösterenaçıklamaları haberleştirme biçimiyle, gerek

11

köşe yazarları ve yorumcuları aracılığıylaönyargıları körükleyerek toplumsal ayrışma vedüşmanlığı ateşlediler. Karanlık bir devrikapatan bu paketin getirdiklerini TCK’nundayapılacak değişiklikler izleyecektir,izlemelidir.

PKK liderleri aslında hükümetten tam aflaterörist damgasından kurtulmayı, kültürelözerklikten başlayarak tam bağımsızlığa gidenyolu demokrasi paketleriyle açmasınıbekliyorlar. Halkların kendi kaderini belirlemehakkı vardır ana prensibini zamanı gelincegündeme getireceklerdir.

Eski Savcı Gültekin Avcı, Bugüngazetesindeki 20 Mart 2013, yani Öcalan’ınkonuşmasından bir gün önceki yazısında buironiyi şöyle betimliyordu: Çözüm sürecibaşlayınca Öcalan da, Karayılan da ahenkleçıtayı yükselttiler. Karayılan ne istiyor? “KCKdenilen bu davaların hükmen düşmesi gerekiyor.Böyle olmazsa sürecin barışa dönüşmesininkoşulları da gelişemez.” Karayılan bunusöyleyerek darbecilere, Balyozcular’a veErgenekon’a da yeşil ışık yakıyor.

Zira KCK davaları Cengiz Çandar‘ın dediğigibi bir yargı paketiyle tasfiye edilirse,eşitlik ilkesi gereği, darbeleri, Balyoz’u,Ergenekon’u da tasfiye etmek kaçınılmaz olur.

Bu davaların hepsinin belkemiği “silahlıterör örgütü” olgusudur. KCK konusunda Öcalandeşifre olan İmralı görüşmesinde ne demişti?

“Her KCK’lının içeri alınması bir ayaklanmasebebidir…”

12

“İmralı Çözüm Süreci” başlayınca nedendeğiştiler?

Evvelce böyle söylemiyorlardı.Hatırlayalım.1-2 yıl evvelki görüşme notlarında Öcalan, “KCKillegaldir, bunu bilir ve ona göre hareketeder”diyordu. 2010 yılında KCK’yıaçıkça ‘silahlı bir örgütlenme’ olaraktanımladı.

Şimdiyse müzakereler devam ederken, “herKCK’lının tutuklanmasını bir ayaklanma sebebi,Kürt halkına bir darbe” olarak niteliyor. YaKarayılan?

KCK operasyonlarında alınan “8000 kişinin1000 küsuru bizim arkadaşlardı” diyordu.

Diğerlerinin ise örgütle bir ilgisiolmadığını söyleyerek operasyonun sadece okısmını eleştiriyordu.

Kritik sorular ve cevapları arayalım. KCKoperasyonlarında alınan terör örgütü üyelerinebir itirazı yoktu Karayılan’ın.

Terör örgütü üyesi diye yargılanmasını dadoğal karşılıyordu. Söylediği aynenşudur: “Diyelim ki onları tutabilir yani.Haydi, onları örgüt üyesi diye aldı, tutukladıdedim. Devlettir yaa. Terör örgütü olmaktanyargılar.”

Öcalan İspanya örneği üzerindeçalışılmasını istiyor ya. Bakalım İspanya’ya.Sabah gazetesinden Nur Batur 2010 yılındaİspanya’nın Ankara’daki Büyükelçisi JoanClos‘la çok önemli bir söyleşi yapmıştı.İspanyol Büyükelçi Carlos cezaevinde 3000 ETAteröristinin olduğunu belirterek “Af olamaz.Ömür boyu hapse mahkûm olanlar var” demişti.

13

Büyükelçiye sorulan bazı kritik sorular vecevapları şöyle:

“Hiç af ilan etmediniz mi?” Hayır. Hiçbir zaman taviz verilmedi. Zaten

resmi görüşme yapıldığı da hiçbir zaman kabuledilmedi. Bazı mahkûmların daha yakınhapishanelere nakli gibi şeyler oldu ama koşuleli kanlı teröristlerin kesinlikleaffedilmemesiydi. Kanlı eylemlere katılanlarınaffı hiç düşünülmedi.

“Hâlâ hapiste ETA teröristi var mı?”Üç bin terörist var. Eli kanlı

teröristlerin hepsi hapiste. Ömür boyu hapsemahkûm olanlar da var. 

“Genel afla siyasete atılmadılar mı?”Hayır. “Af çıkartalım diyen yok mu?”Bazen birileri söylüyor ama böyle bir şey

olamaz. Ayrıca sadece ETA teröristleri değilsağcı teröristler ve 1981′de Parlamento’yubasıp darbe yapmak isteyen albay da hâlâhapiste. Hükümetten rest gibi yanıt

Bask bölgesinin bağımsızlığı için 45 yıldırsilahlı mücadele yürüten ETA terör örgütü,2011′de silahlı mücadeleye son verdiğiniaçıklamıştı. 26.11.2012′de BBC‘nin haberinegöre, kendini feshedip silahlarını teslim etmeküzere İspanyol ve Fransız hükümetleriyle masayaoturmaya hazır olduğunu bildirdi.

Bask bölgesindeki Gara adlı gazetenin websitesinde yayınlanan ETA bildirisinde, fesih vesilah bırakma kararı için örgütün bazı şartlarıolduğu belirtilerek müzakere çağrısı yapıldı.Buşartlardan birinin de hapiste

14

bulunan ETA militanlarının kendi memleketlerineyakın şehirlere nakledilmesi olduğu belirtildi.

Dikkat buyurun serbest bırakılmasını bileistemiyorlar. Hapisteki ETA militanlarınınmemleketlerine yakın şehirlerin cezaevlerinenakledilmesini istiyorlar.

Ne oldu? ETA‘nın müzakere teklifineİspanyol hükümetinden rest gibi ret cevabıgeldi.

İçişleri Bakanı Jorge FernandezDiaz, “Bugüne kadar terörist bir örgütle hiçmüzakere etmediğimiz gibi bundan sonra daetmeyeceğiz. Hükümetin, tek talebi değil, tekemri kayıtsız şartsız örgütünfeshedilmesidir” dedi.

İşte İspanya. KCK davalarının ortadankaldırılması demek, devletin kendini ve yakıngeçmişi inkâr etmesi sayılır. Hukuk ise aslaitibar edilmemesi gereken bir kurum halinegelir.Öte yandan Büyük Türkiye, Kürtlerinkatılımı olmadan kurulamaz, bu nedenle sürecibaltalayanlar hain görülecektir… Zaman yazarıAli Bulaç, 25 Mart 2013’de Öcalan’ın verdiği şuyedi mesaja dikkati çekti.  

1) Batı’nın tarih yazdığı büyük parantezkapanıyor, yeni bir dünyanın eşiğindeyiz.

2) Aydınlanma, emredici modernleşme ileberaber ulus devlet de çökmüş durumda.

3) Bölgenin bütün halkları bir araya geliportak yaşama arzusu ve modeli geliştirmebecerisini göstermezlerse küresel güçlerinhegemonyası altında zillet içinde yaşayacak,üstelik sürekli olarak birbirlerinin kanınıakıtacaklardır.

15

4) Yeni dünyayı ulus devlet çıkarını veyatarihi mirası esas alan Neo-emperyalizmi(Emevi, Abbasi, Safevi, Osmanlı) üzerindenkuramayız.

5) Sünnilik, Şiilik, Vehhabilik, Selefilikbölge halklarının tek başlarına birleştiricikubbesi olamazlar; her bir mezhep kendi tabiialanında varolmaya razı olmalıdır.

6) Irk, etnisite, ulus, bölge temelindeyeni yapılar eskinin tekrarıdır. Hiçbirmilliyetçilik diğerinden daha masum, iyi veyaolumlu değildir.

7) İslam’ın üst referans olduğu bölgedebütün gayrimüslimler yeni siyasi birliğinortakları olarak yerlerini almalıdırlar. 

Dağdan inişlerin biçimini, yeni anayasanıniçeriğini daha hararetli tartıştığımız günlerdeherkes kendi zaferine çekiliyordu isteristemez. Dağdakileri temsil edenler, barışsürecini tek başlarına tesis etmişler gibi,sıra devlette diyorlardır. Hükümeti temsiledenler ise bugünlere gelinceye dek devletgeleneğinde hakkaniyetli bir uygulamaylakarşılaşmamış ve hep mağdur edilmiş kesimleredahi umut aşılamanın keyfindeydi.

Velhasıl,  zafer burada kendi iktidarınıkurmak değil, ötekini ele geçirmek, alt etmek,ona diz çöktürmek değil; barışın ruhunu hepbirlikte diriltmektir. Ergenekoncularınsaflarını barış karşıtı olarak belirlemelerinedeniyle sürece destek vermeliyiz…

Ancak ülkemizin bölünmesine, emperyalistplanı olan Kürdistan bölgelerinde PKKCumhuriyeti kurulmasına da karşı çıkmalıyız.

16

Faruk Arslan Kitchener, Kanada

19 Ekim 2013

Giriş

17

PKK CumhuriyetiKomünistlikten Zerdüştlüğe devşirilen

PKK'da Abdullah Öcalan'a biçilen yeni rol, dörtülkede kurdurulacak Büyük Kürdistan veya PKKCumhuriyet’inde Ahura Mazda Paşa olmasıdır.İsrail’in Mavi Marmara rezaleti nedeniyle ABDBaşkanı Obama’nın zoruyla İsrail BaşbakanıNetanyahu’nun zoraki özür dilemesi, Suriye veİran’ı kapsayan yeni operasyonda İsrail,Türkiye ve Ürdün’e biçilen yeni rollerdenkaynaklanıyor. 28 Şubat sürecindeki eski gücünekavuşmak isteyen İsrail, Kürt sorununda PKK’nınsilahlı terör örgütünden siyasi yapıyadönüştürülmesine gizli destek veriyor. Suriye,İran, Irak ve Türkiye’den kopartılacak Kürtbölgesinde Mandela olacağı vaadine kananÖcalan, Türk toplumunda yerleşik barış umudunukullanıyor.

4. Zerdüştlüğe MİT'in katkılarıylasoyundurulan “Atakürt” Apo, PKK'yı FilistinKurtuluş Örgütü kisvesine sokarken, Kürtsorununu da Filistinleştiriyor. Güya AbdullahÖcalan, 2. Barış Müzakere Açılımı sürecinde‘stratejik hedef’ olarak bölge ekseninde‘Türkiye-Kürtler beraberliği’ni belirledi!Bunun için de bir ‘yol haritası’ çizdi. Bu ‘yolharitası’na göre ‘çatışmasızlık ilanı’ ve bunabağlı ve bazı adımlara paralel olarak silahlıPKK unsurlarının ‘sınır dışına çıkması’nı ilanetti. 

Kandil-Avrupa yani PKK, Öcalan’ın buçağrısına uymadı. Yaşlı, kadın ve çocuklarıtaşırken, 2500 yeni genç Kürt militan adayını

18

da dağa çıkardı. KCK Lideri Cemil Bayık,PKK’nın sözünde durmaması konusunda 2013’unbahar, yaz ve sonbaharında epey pişkinaçıklamalar yaptı. Öcalan, bu devrede kardeşiMehmet Öcalan vasıtasıyla talimatlar yağdırdıve süreci çok ustaca yöneterek istediğinikopartana kadar silahı aslında hiçbırakmayacakları şantajı yaptı. Hemde devletizniyle bunu yaparken, Cemil Bayık kötü polisrolündeydi. Ateşkese devam ama çekilmiyoruzbazında açıklamalardı bunlar. Israrla saklanangerçekler, silah gölgesinde yaşamın ve PKK’nınotoriter baskısının sürdüğüdür.

Oysa N-narşist, megololan kişiliği kastensızdırılan İmralı zabıtları ile ortaya çıkanMazdAPO, Alman Gestapo’sundan beter bir zulmüKürt halkına MOSSAD ve BND’nin hazırladığıstrateji gereği sunabilir: Din değiştirme…PKK’lılar Apo ne seçerse doğrudur görüşündedir.BDP Milletvekili Ayten Tuğluk’un Öcalan’ın ‘binyıldır müslüman kardeşiyiz’ söylemini tersindenokuyup, ‘PKK laikliğin teminatıdır’ demesi,büyük oyunun farkında olduğunu simgeliyor.

Zerdüşt dininin kurucusu olan üç aydınvardır. Birinci Zerdüşt yaklaşık olarak MÖ üçbin yıllarında yaşayan Mahabat, ikinci Zerdüştyaklaşık olarak MÖ iki bin kırk yıllarındayaşayan Haşeng (bunun Hz. İbrahim de olduğusöyleniyor), üçüncü Zerdüşt ise MÖ altıyüzlerde yaşayan Zerdüşt’ün kendisidir. ÜçüncüZerdüşt’ün bir bilgedir ve Zerdüştlük onuntarafından sistemleştirilipyaygınlaştırıldı. Büyük antik çağ filozofuEflatun’un (Platon) kendisini Zerdüşt’ün

19

öğrencisi olarak tanımlar. MİT’in teşvikiyleÖcalan, manevi, ruhani liderliğe kendinikaptırmış durumda.

Çünkü Doğu İran’da yaşamış olan Zerdüşt,esasında ilk sosyalist reformcuydu. Onunmesajı, daha önceki dini tecrübeye birçokyönden muhalefetti; çünkü o bir monoteist idi.Bu dinde Ahura Mazda, Yüce Rabb’dir ve bütünzıtlıkların yaratıcısıdır. Zerdüşt, her şeyinyaratıcısı olan, insanlara iyilik yapan tek birTanrı’nın, Ahura Mazda’nın (Hürmüz’ün)peygamberidir. Rivayete göre kitap kendisine,Yüce Tanrı Ahura Mazda tarafından vahiy edilmişve o da dini yaymak için halka vaazlardabulunmuştur. Zerdüşt belki de peygamberdi; dahaönceki dini arıtıp temizlemiş, İran çok-tanrıcılığını, tek-tanrıcılığa doğru yöneltmişve çok yüksek bir ahlâkın kurallarınıkoymuştur. Kitap, peygamberlik, ahiret inancıve tektanrıcılık görüşleriyle Zerdüştlük’ün,ilâhî bir dinin temel vasıflarını üzerindetaşıdığı kabul edilir. 

Zerdüşt’ün kurduğu dinin adına Mazdeizmdeniliyor. Zerdüşt, Mazdeizm’le tek tanrılığayönelirken, egemenlerin gücüyle bütünleşen çoktanrılığı aşıyor ve tanrıyı egemenlerdenalarak, insanlığın özlemleriyle birleştiren birgüce dönüştürüyor. Soran, sorgulayan tanrınınkötülükleri affetmeyeceğine inanıyor, bunedenle kötülüklere karşı savaşımını bir tanrıemri olarak öne sürüyor. Zerdüşt’ün güçlü birfilozof ve düşünce adamı olduğu, doğa, toplumve insan gerçeğine ilişkin bilimselperspektifler getirdiği, örneğin Antikçağ Yunan

20

filozoflarının hareket noktasının, Zerdüştinanışının geliştirdiği kavramlara dayandığıısrarlı bir şekilde vurgulanıyor.

‘Tarihte Zerdüştlük, ilk defa insaniradesine özgürlük tanıyan ve iradeye önematfeden bir düşünüş olur. Burada özgür irade,felsefenin başlangıcı ve dinin kul anlayışınınreddi olmaktadır. İlk felsefenin (Hint, Çin,Batı felsefesi) Zerdüşt’ten dünyaya yayıldığınıbelirtmek abartı olmaz. Bu yönüyle gerekfelsefede, gerekse inanç boyutunda çok özel biryere sahiptir.’ Öcalan'ın çoğunluğu Müslümanolan Kürtleri İslam'dan uzaklaştırma projesiaynı zamanda Türklerle en güçlü ortak paydanınyok edilmesi anlamı taşıyor. Birey özgürlüğünüfiravunlaştıran bu anlayış oldukca laik, BatıLiberalizmine uygun ve sosyalist dinsizliğe dekapı açıyor. Peygamber Efendimizin de işaretettiği gibi; ahir zamanın alameti olan Fırat’laNil arasında kan ve gözyaşının akabileceğidönemlere doğru hızla gidiyoruz.

Barış müzakereleri adı altında başlayanyeni dönem böl–parçala- yut diyen zihniyetişimdilerde ise çarpıştır-yücelt-kandır-yut dönemine dönüştürdü. PKK ile FethullahGülen Hocaefendi ve onu seven camiasıçarpıştırıldı, MazAPO yeteri kadar dafiravunlaştırıldı ve yüceltildi. Hocaefendi’ninaçılımdan önce yaptığı müthiş öngörülü sulhçıkışı olmasaydı, barışı isteyemeyenler olarakcamia günah keçisi yapılacaktı. MİT, 30 yıldırkucağında olan Öcalan’ı bir anlamda bumüzakerelerle adeta yeniden küllerden doğan birlider olarak destekliyor ve onun statü

21

kazanmasında ona yardımcı oluyor. MİT bumanevralarla yeniden Öcalan’ın örgüt üzerindekietkinliğini artırıp, onu tekrar merkeze yaniörgütün yönetiminde tümüyle söz sahibi olacakbir hale getirmeyi amaçlıyor. Böylece PKK’yıaklınca çok başlı sisteme girmesinin yerine,tek başlıya çevirip, müzakerelerde muhatabınınkim olduğunu da netleştirmiş olmayı arzuediyor.

Oysa PKK, birbiri içine geçmiş dışülkelerin istihbarat örgütleri tarafındankullanılan bir terör oyuncağına çevrildi.Hiçbiri sorunun çözümünü istemiyor. Yolda birmilyar doları aşkın haraç toplayan veuyuşturucu, kaçakçılık geliri olan PKK’nınlordları asla çözümden yana değil. OsmanÖcalan’ın sivil dünyaya atılması ve yaptığı işibatırması kötü örnek oldu. Kandil patronlarınormal hayata dönerse koca hiçler olmaktançekiniyor. Son kozlarını oynuyorlar.2009’dan beri terör saldırılarının azması veşehit sayısının artması, ülkemizi 2013’deyeniden yol ayrımına getirdi. Terörüsonlandırmak için iki çarenin var olduğuzannedilir: Şiddet kullanarak başını ezmek,köklerini kurutmak veya karşılıklı tavizlervermek, barışçıl yöntemle kanı durdurmak, ortayolu bulmak...

Aslında her zaman bir üçüncü yol dahavardır. Türkiye’de ve gurbetteki Türkiyelilerindilinde, kalbinde, gönlünde aynı özlemhissediliyor: Yeter artık, sabır taşı kırıldı;ne olacak bu PKK’nın hali! PKK sorunuTürkiye’yi bölmeye doğru koşuyordu. 2014 veya

22

2015’e kadar ülkemiz bölünmeden dayanırsa,bölgesel güç olacak ülkemizi bu tarihten sonrane İsrail, ne Almanya ne ABD bölebilirdi.Ameller niyetlere göredir. Niyetler karanlıksaaydınlık yola çıkılması güçtür. İçte ve dıştabazı hain odaklar ve güçler PKK’yı bitirmemekiçin direniyorlar. Kürtler elinden silahıbırakırsa pazarlık güçlerini kaybedermiş...Verdikleri şeytani akıl buydu!

Oysa gelinen nokta tam tersine doğruişliyordu. PKK şiddette ısrar ettikçe Kürtler,elde ettiği kazanımları kaybetme riskitaşıyordu. Bölgede AK Parti'nin demokratikreformları hep PKK'nın başarısı olarak lanseedildi, ediliyor. Tarihimiz boyunca, hiç birisyancı hayal ettiklerini elde edememiştir, hepaksiyle tokat yemiştir. Kabakçı Mustafa’danŞeyh Bedreddin’e Patrona Halil’den Şah kuluisyanına kadar ayaklanmalara kısaca bir gözatınız. Şah kulu’nu bizzat öldürtenin, isyanemrini veren Şah İsmail olduğunu göreceksiniz.PKK isyanı da bir savaş değildir, ayaklanmadırve isyancıların iki dünyada da yatacak yeriyoktur. Oyuncağı kuranlar oyuncaktan bıkıncaoyuncağı parçalar, çöpe atar. PKK pimi çekilmişserseri bir bomba, mayındır. Kendisinigümletmesine az kaldı!

Ortada yakın geçmişte Sri Lanka’da yaşananTamil Kaplanları örneği bulunuyor. 30 yıl sürenayrılıkçı terörün ardından Norveç’in devreyegirmesiyle Sri Lanka hükümeti 2006 yılındanitibaren ateşkes ilan etti ve silahlarınbırakılması ile ilgili barış görüşmeleritaraflar arasında Cenevre’de yapıldı.

23

Sonuçta, Tamil Kaplanlarının asla silahbırakmaya niyeti olmadığı üç yıl sonra başlayanterör olayları ile anlaşıldı. Tıkanangörüşmelerin peşi sıra Sri Lanka hükümetiordusunu Tamil Kaplanlarının bölgesine sürdü.Sonuç 20 binden fazla ölüydü, milyonlarca Tamilise yurt dışına kaçtı. Bugün Batı ülkeleri veHindistan’da 6 milyon Tamil ilticacı konumunda.Tamillerin lideri Vellupillai Prabhakaran dahilörgütün tüm elebaşları öldürüldü ve örgüt ülkeiçinde bitirildi. Kanada’da 300 bin Sri Lankalıvar, çoğu Tamil. Burada barış içindebirbirlerini öldürmeden yaşıyorlar. Colombohükümetinin 2009 ve 2010 katliamlarına BM dâhiltüm dünyanın sessiz kaldığını PKK’lılarındikkatine arz ederim. Silah bırakmayan terörörgütü masum değildir.

ABD ve AB ülkelerinin acizliktenSuriye’deki katliamlara müdahale edemediğiniBarak Obama’nın ikinci defa seçilmesininardından Suriye ile savaş işini tamamen Türkordusuna ve özel harp birimlerine Katar veSuudi Arabistan’ın finansmanıyla havaleettiğini unutmayalım. Ve bu plan Rusya’nınbaşarılı girişimleri ile çöktü. Geride ikiyüzbin müslüman ölü, bir o kadar yaralı ve ikimilyona yakın Suriyeli mülteci sorunu bıraktı.Dış konjonktürün ekonomik krizlere kitlendiğibir dönemde, kimse PKK’yı dinlemezdi. Türkordusu ve polisinin ortaklaşa büyük ve gerçekçibir operasyon düzenlenmesi halinde rahatlıklayok edilebileceği beş bin PKK militanına dünyakamuoyunda hiç kimse yas tutmayacaktı. PKK,eğer ‘KCK ile dağdan şehre indik, şehirleriyakarız’ diyorsa, şehirlerdeki bin beşyüz

24

kişilik yapılanmalarının tüm isim veadreslerinin emniyet güçlerinin elindebulunduğunu unutuyorlardı. Bol katliamlıpolitikalara yol yaparak Ankara hükümetiniyanlış yapmaya zorlamakla Kürt haklarısavunulamazdı! AK Parti’nin yürüttüğü ilk Kürt açılım paketiniPKK militanları ve BDP, Ergenekon ile dirsektemasında baltaladı ve ellerine koca bir hiçgeçti! Kürtlerin ülke nüfusunun yüzde 20’siolduğunu varsaysak bile yüzde beş oy alanBDP’nin Kürtlerin tamamını temsil etmediğiaçık. BDP’nin PKK’nın borazanı, sözcüsü olduğuise bariz belli, hatta belgeli ve partilerinikapatacak kadar da aşikâr.

O halde horozlanmaları nafile çaba!Kürtlerin üçte ikisi AK Parti’ye oy verdiğinegöre pazarlık güçleri zayıf. Kürtlerin haklarıbugün çiğnenmiyor, tersine pek popülerler, sonyıllarda yayınevleri habire Kürtlerle ilgilikitap basıyor. Ülkemizdeki Lazlar ve ÇerkezlerKürtlere tanınan hakları kıskanmaya başladı.  Ohalde PKK kime güveniyor? Elbette, 1998’denberi PKK’yı taşeron örgüt olarak kullanan vedenetimine alan MOSSAD’a bel bağlıyorlar. OysaAnkara hükümetinin İsrail ile ilişkileri limonive eskisi gibi Genelkurmay’da odaları, MİT’deeğitmenleri yok. Ülkemizin her tarafını devkulaklarıyla dinleseler de, etkili olamıyorlar.Ancak yüzlerce ajanları bölgede cirit atıyor.PKK’yı cesaretlendiriyor, organize ediyorlar.

Bu zamana kadar Ergenekoncu askerler,MOSSAD ile PKK işbirliği olmasaydı, çoktanterörün kökleri kurutulmuştu. PKK, 1980 ile

25

1987 arasında Diyarbakır Cezaevinde yapılanişkencelerle zorla doğurtuldu. Kasıt vardı.Daha sonra PKK’yı kullanmayan istihbarat örgütükalmadı, ‘Yedi Kocalı Hürmüz’e döndü. Devletinkaranlık yüzü elini uyuşturucudan, insankaçakçılığından, silah ticaretinden çekmedenPKK veya Kürt sorunu bitirilemez. Birbirindenbeslenen vampirleri mağaralarındançıkartmayacak hamleleri yapmanın zamanı geldi.Hakkâri’de Kavaklı mevkiinde ve KazanVadisi’nde 16 tane PKK kampı olduğunu 2011’deilk yazdığımda önce bana kimse inanmak istemedi(1).

Emniyet istihbaratı raporlarına dayanarakbunu yazmıştım. Bu kampların bazıları eskidenberi bizim askeri birliklerimize 3-5 kmmesafedeydi. Kimse kimseye güvenmiyordu. Polistimleri bu kampları 2011’in yaz ve sonbaharındadağıtmaya başlayınca bölgede Ergenekoncuaskerler ile PKK arasındaki derin ilişki suyüzüne çıktı. Bu nedenle, halkın korkusubitirilip, belirsizlik devletine güvenedönüşmeden açılım ve yatırım paketleri abesleiştigaldir, yılan hikâyesidir...

O halde üçüncü yoldan başka  mantıklıseçenek kalmıyor. Bölgeye gelecek beş binkişilik özel eğitimli polis timlerinin aynıpersoneli, 2 yıl değil 10 yıl orada kalacak vehalk ile iç içe, kardeşçe yaşayacaktır.Öldürmeye değil yaşatmak için gelecekler. Busefer, 1993 ile 1996 periyodunda ‘binoperasyonla on bin kişiyi faili meçhul cinayet’

1 Arslan, Faruk. Ejder ve Baron’un Hakkâri oyunu!Canadatürk gazetesi. 01.07.2011.

26

ile yok eden Ergenekon’un silahlı örgütü JİTEMyok! Ergenekon’un karanlık general ve subaylarıhapiste yargılanıyor. İsrail ülkemizebatamıyor! ABD, Irak ve Afganistan’daçuvallamış, yeni maceradan uzak duruyor. Ekonomik krizlerle boğuşanlar, ekonomik patlamayapan ülkemizin dinamizmini pörsümüş PKK iledurduramaz...

Bundan sonra, halkın dinine, inancına,gelenek ve göreneklerine saygılı, devletingülen yüzünü gösteren bir polis kuvveti görevbaşında olmaya başladı. AK Parti’nin camiayabağlı diye 2013 yazında 700 polisi doğuyasürmesi aslında kaderin bir cilvesi oldu.Kandil Dağında göstermelik şovlara da ihtiyaçkalmadı, zira yalandan dağ taş dövmekle, 18yaşında dağa zorla çıkartılmış fidanlarıöldürmekle terör sona ermiyor. Vatandaşıyaşatırsan, devlet bölünmeden yaşar!

En can alıcı makalemi 12 Haziran 2011 genelseçimden hemen önce yazdım. Hakkâri veDiyarbakır’dan seçim öncesi ulaşan bilgiler hoşdeğildi. Global Ergenekon’un Suriye’debaşlattığı Baas rejimini devirme hamlesine veHakkâri’de oynanan eşgüdümlü büyük oyuna dahafazla sessiz kalamayız. Çünkü düğmeye aynımerkezden basıldı. Ergenekon’un baronu veejderi, global Ergenekon’dan aldıklarıcesaretle ‘Kürt kozunu’ sahneye koydular. Kandil ve İmralı’nın emirlerini CIA veMOSSAD’dan aldığı talimatlarla yerine getirenDemokratik Toplum Kongresi (DTK) ve BDP,“sürgünde Kürdistan parlamentosu” veyaTürkiye’de KCK ile ‘gölge Kürdistan’ devleti

27

kurmaya hazırlanıyordu. Mesele Kürt sorununuçözmek değil, çözdürmemekti...

Bu noktaya nasıl ve neden geldik? 10.Ergenekon dalgasında mason localarınaulaşılması, global Ergenekon’u rahatsız etti.İstanbul baronları ve medya ayaklarınadokunulmaması için hükümetle pazarlığagiriştiler. Başarılı oldular, Ergenekonsoruşturması sadece ordudaki ayaklarayönelirken, işi maliyeleştirenleri bilerekıskaladı. Medyanın propaganda ayağındatutuklananlar devede kulaktı. Seçimde zorakiseçtirilen Silivri ve PKK adaylarınınoluşturacağı keşmekeş, seçim sonuçlarına gölgedüşürmek için “Baron” ve “Ejder” ikilisinindünya çapında Ergenekon’dan aldığı onaylatasarlandı. Aslında onları kendilerinedokunulmaması ve ihalelerden daha fazla paykapmak  amacıyla hükümete şantaj içinkullanıyorlardı. Servetlerine servet katmayısürdürmelerinden rahatsız değilim amaHakkâri’de oynadıkları oyunu artık deşifreetmek zorundayım.

MHP liderinin başdanışmanlığına getirilmiş,“Silivri milletvekili” emekli korgeneral EnginAlan, MHP’nin imajını tek başına çizmeyeyetiyordu. Ergenekon ve Balyoz davalarındaaldığı müebbet cezalar haklı olduğumu gösterdi.Alan analizimden dolayı milliyetçi çevredenepey eposta almıştım. Elimde Alan’la ilgilineler olduğunu merak  ediyorlardı. Sahte ülkücüolduğunu belirtmem kanlarına dokunmuştu.Öyleydi ama! 2023 yazarı, Avukat Tolga Akalın,Türk Özel Kuvvetleri’nin efsane komutanı

28

Alan’ın MHP’ye Allah’ın emaneti olduğuiddiasındaydı. Yazısındaki şu ifadelerdikkatimi çekti:  “Ülkü ocaklarının yaptığıtavsiye neticesinde Harp okuluna  girmiş ve1980 ihtilali akabinde ülkücü olması hasebiyle  35 gün cezaevinde işkence görerekyatmıştır.”12 Eylül darbesi günü tüm MHP il başkanları veülkü ocakları liderleri gözaltına alındılar veyıllarca işkence gördüler. Bunlardan 35 tanesiertesi gün, 13 Eylül 1980’de serbest bırakıldı.Bu sansasyon bilgiyi benimle Ekim 1998’deKazakistan’ın Türkistan kentinde sabaha kadarsüren sohbetimizde paylaşan MHP’nin 12 Eylülöncesi üç siyasi eğitmeninden biri olan NamıkKemal Zeybek’ti. Bu bilgiyi daha sonra rahmetliMuhsin Yazıcıoğlu’na teyit ettirmiştim. Zeybek,daha sonra Demokrat Parti lideri oldu,yürütemedi ve siyasi sahneden çekildi. Çıksınkonuşsun. Gladyo’nun Özel Harp subaylarınısivil görüntüde çaktırmadan nasıl kendiaralarına soktuğunu ve il başkanlıklarını elegeçirdiğini anlatsın. Taha Akyol ve Mümtaz’erTürköne de bildiklerini anlatmalı. O günlerdeMHP’nin diğer iki siyasi eğitmeni onlardı.Hapiste aralarında neler konuştuklarını dilegetirsinler. Rahmetli Alparslan Türkeş’inyorumunu artık gizlemesinler. Çünkü serbestbırakılan o 35 kişinin hepsi MİT mensubu ÖzelHarpçi idi. MHP’yi geçmişte ele geçiren Gladyomensupları, bugün rahat duruyor musanıyorsunuz? MHP ve BBP, İslam ve Türksentezinden uzaklaştırılıyor, kuru kafatasçıulusalcı bir Türkçülükle bağnazlaştırılıyordu.İttihat ve Terakki Partisi’ne Fransızmasonlarının yüzyıl önce uygulattığı aşırı

29

milliyetçilik virüsü nüksetmişti. Bu oyunuülkücüler bozmalıydı...

Alan’ı Bakü’de askeri ateşi olduğu 1992yılından beri yakından tanıyordum. 1994 ve1995’de Azeri lider Haydar Aliyev’e karşıdüzenlediği başarısız suikast ve darbegirişimleri ile ülkemizi rezil etmiş ve ülkeyiCIA ve Amerikan politikaları üstünlüğünebilerek veya bilemeyerek bıraktırmıştı.Başarısızlığa mahkûm suikast ve darbeteşebbüslerini oysa CIA elemanlarıyla ortak vedirekt Pentagon’dan gelen talimatlarıylayapmıştı. Eski Genelkurmay başkanı Doğan Güreştarafından Özel Harp biriminin Özel HareketlerKomutanlığı’na çevrilmesinin ardından başına1995’de Alan’ın getirilmesine hiçşaşırmamıştım. Başarısızlığı mı yoksa ABDtarafından başarısı mı (!) ödüllendirilmişti.Alan’ın kariyeri 1999’da PKK elebaşçısıÖcalan’ı Kenya’dan paket teslim getirilmesi iledüzeltildi. Oysa daha sonra o uçağın içindeolmadığı ortaya çıktı. Gazeteci Şamil Tayyarnet belgelerle açıkladı. Bir balon daha söndü.  Zaten ortada Gladyo’nun paket teslimi vardı.‘Kahraman’ denilen Alan, aslında hep CIA iledirsek temasında çalıştı. PKK’ya destek verenJİTEM birimine yıllarca özel eğitimli subayvermiş bir Özel Harpçi idi. Faili meçhulleriçok iyi bilirdi. Azerbaycan’da görev yaptığı1990’lı yılların başlarında eski AzerbaycanCumhurbaşkanı Haydar Aliyev’e karşı organizeedilen başarısız darbe ve suikast girişimleriülkemize pahalıya patlamış ve Aliyev uzun süreülkemizle ilişkileri askıya almıştı.

30

Bunlar aslında Gladyo ve CIA planlamasıolan ‘çakma’ girişimlerdi. Alan, başarısızlığamahkûm darbeleri bilen az sayıda üst düzeyyöneticiden biriydi. Başbakanlık örtülüödeneğinden finanse ettiği darbe fiyaskolarınıkimseye izah edemezdi. Türkiye’nin mükemmelimajını bir hamlede yıktı. Türkleri sokağaçıkamaz hale getirdi. ABD’nin imajını parlattı,Türkiye’yi batırdı. MHP, yanlış bir ataoynuyordu ama MHP lideri esir veya rehin olduğuiçin yanlış yaptığını itiraf edemezdi. Hakkâriiçin 2006’da alınan küresel Ergenekon kararı,12 Eylül referandumu ve 12 Haziran 2011seçiminde başarı ile uygulandı. Hakkâri’deyaşayan her vatandaşımızın evinden baskıyla,zorbalıkla, şantajla dağa, PKK’ya en az biradam kaçırma projesi, bölgedeki Ergenekoncukomutanların göz yumması ile gerçekleştirildi.

2008 yılına kadar PKK’ya Hakkâri’denkatılan insan sayısı yılda elli iken, son beşyılda bu rakam yılda beş yüze çıkartıldı. Builimizden dağda iki bini aşkın militan grubuoluşturuldu. Kimse inkâr etmesin, elimde sağlambir istihbarat raporu vardı. Karakol baskınlarıile hükümet küçük düşürüldü. Halk korkutuldu.Silah zoruyla yapılan seçimde BDP, Hakkâri’detamamı, 36 bağımsız adayını seçtirdi. Böyleceplanın ilk aşaması olan “kurtarılmış” Hakkârikotarıldı. Bundan sonra Şırnak ve Cizre baştaolmak üzere başka iller Türkiye’denkopartılacak ve dört yıl içinde bölge halkınıntüm oyu sadece PKK’nın gösterdiği aday veyapartiye kaydırılacaktı. Bunun adı demokrasideğildir, diktatörlük, despotluktur. Hükümetacilen Yüksekova’ya il statüsü vererek emniyet

31

güçleri kadrolarını burada artırmalıydı veyabölgeye özel eğitimli tim birimlerikaydırılmalıydı.

Her yıl 1-15 Kasım aralığında Kandil merkezolmak üzere yurtdışı kamplara kış üslenmesineçekilen örgüt bu kez intikam eylemleri içinHakkâri ve Şırnak kırsalında yüzlerce militantutuyordu. Kavaklı ve Kazan operasyonları ilebüyük darbe yiyen örgüt, hem güç kaybetmediğinigöstermek hem de intikam operasyonları içinhazırlanıyordu. 250'ye yakın PKK'lı sürekliHakkâri'deydi. Sadece üst düzey yöneticilerKandil'e çekiliyordu. Hakkâri'nin civarbölgelerinde ise 700 PKK'lı vardı. Telsiztrafiğinden edinilen bilgilere göre bazımilitanlar ise şehirlere sık sıkiniyordu. Hakkâri civarında yerleşilen yerlerise şunlardı: Çobandağı, Çaltepe, Han Yaylası,Alandüz Tepeleri, Faraşin Yaylaları, Dağlıca,Onbaşılar, Eski Çanaklı ve Kavaklı.  Coğrafiyapıyı avantaj olarak kullanan PKK'lılarmağaralarda saklanarak kışı geçiriyorlardı.Ağır koşullar nedeniyle kırsalda eylemyapamayan örgüt, şehre inmenin yollarınıarıyordu.

Yine başkente akan bilgilere göre Diyarbakır kırsalındaki Şenyayla bölgesi de sınır dışına çıkmayan PKK'lıların üslendiği yerlerdendi. Tunceli'de de benzer tablo mevcuttu. Daha önce de yazdım: Derdi, Kürtler'in hakları, yaşam standartları olmayan, yabancı istihbarat örgütlerinin elindeoyuncak olmuş bir örgüt yönetimi vardı. Kendisihiç çatışmaya girmediği halde başkalarının ölüm

32

fermanını imzalayan bu kişiler ısrarla kan dökülsün istiyorlardı. O yüzden barışı tesis edebilmek için savaşmak zorundasınız. Kürtler'iezenleri ezmezseniz Kürtler'i kazanmanız mümkündeğil. Bu da operasyonlara yaz kış ara vermedenetkili bir şekilde mücadeleyi gerektiriyordu. Mevsim kış olsa da saha hâkimiyeti kurmak ve örgütün üzerine gitmek şart. Hantepe ile Dağlıca arasındaki arazinin dağlık olmasından dolayı PKK bölgeyi sık kullanıyordu. 2007'den bu yana arazide rahat rahat dolaşan militanlar Avaşin ve Basyan kamplarına da buradan geçiyorlardı.

Eğer PKK kamplara çekilmezse örgüt Murat kod adlı Halim Akman'ın emrindeki PKK'lılarla Hakkâri'de kışı geçirmenin yollarını arıyordu. Bahoz'un yakın adamlarından Siyabent ve Umut kod adlı PKK'lılar ise Oğul Vadisi'nde kalarak haraç toplamaya devam ediyordu. Yerini belli etmemek için son dönemde telsiz talimatı vermeyen Bahoz Erdal'ın Zap'ta olduğu iddia ediliyor, 'Kavaklı'nın intikamını alın' emrini aracılarla gönderdiği de artık sır değildi. Sonuç itibarıyla, örgüt Kandil'i Hakkâri'ye taşıdı ve eyleme hazırlanıyordu (2).

Yaptığımız bu uyarılar fayda vermedi,defalarca baskın yedi Türk askeri vekarakolları. Yanlış olan bir şeyler vardı.Diyarbakır’da 12 Haziran 2011 genel seçimiöncesi ele geçirilen ve ağzı çözülen MOSSADajanından elde edilen bilgiler ve belgelerkamuoyuna açıklanacak mıydı acaba? Bu bilgi

2 Arslan, Adem Yavuz. PKK, Kandil'i Hakkâri'ye taşıdı.Bugün gazetesi. 29.11.2011.

33

bana iki sağlam kaynak tarafından ulaştırıldı.En kilit soruyu soralım: Hakkâri’den ve diğerDoğu illerimizden zorla seçtirilen BDP’limilletvekillerinden kimler hangi yabancıistihbarata ve devlete çalışıyorlardu?

BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ınMOSSAD’a İsrail’e, Ayten Tuğluk’un Almanistihbaratı BND’ye İsrail’e çalıştığına dairbelgeler, yardım akışlarına dair dekontlarolduğu halde sessiz mi kalınacaktı. Başkanerelerden mali destek alıyorlardı? Bu durum,milletvekilliğinin düşmesine sebep değil miydi?Ülkemizde bu işleri koordine eden yabancıdiplomatlar kimlerdi? Neden sınır dışıedilmiyorlardı? En önemlisi Kürt sorunu, bukarmakarışık, çapraz, ensest ilişkilerle nasılçözümlenecekti? Yeni anayasanın yapılmasınadesteğe hiç niyeti olamayan CHP, MHP ve BDP’yikimler yanlış yönlendiriyordu? MOSSAD ajanındanelde edilen istihbarat, bu sorulara vefazlasına açıklama getiriyordu.

Irak, İran ve Suriye’deki Kürtleri kapsayanplan çerçevesinde küresel Ergenekon, “BüyükKürdistan” için devredeydi. Kürdistan’ı ya sizDiyarbakır merkezli kurar yönetirsiniz veya bizErbil veya Kerkük merkezli kurar başınıza belaederiz diyorlardı. Suriye’deki Baas rejimiiktidarı, bizdeki cuntacı Ergenekoncularla aynımeşrepten (Nusayri Alevileri dine oldukça uzakbir Şiilik koludur) olduğu halde neden tasfiyeediliyorlardı? Çünkü İran’ın Suriye veLübnan’daki Şii bağlantılarını sağlayan Şamrejimi artık işlevini yitirdi, miadı doldu.Bizde de Baas benzeri cunta kurmaya çalışan

34

Mason Bektaşi çetenin savunduğu azınlıklarınçoğunluğu yönetme stratejisi çöktü. GlobalErgenekon, oyun ve oyuncu değiştirdi. Yüzde85’i Sünni Suriye halkı, AK Parti’ye veliderine bayılıyordu, er geç Türkiye’ninizinden gidecekti.

Kendilerine ulaşılamasın diye bu kadarfırıldak çevirmeye gerek var mı? Ergenekon’dakod adı “Ejder” olan şahıs, 9 Haziran 2011 günüAK Parti Genel Merkezi’ne giderek BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan’la görüştü ve helâlleşti.CHP’nin birinci parti olarak çıkacağıkehanetinde bulunan kodaman işadamımız, aslındabaronun sağkolu, özel ulağıydı. Rahmetli VehbiKoç’un milyon dolarlarını Milliyet gazetesinisatın alması için 1979’da Aydın Doğan’a getirenisimdi o. Ergenekon yapılanmasında ilk onagiremese bile fitne çıkarmada üstad sayılırdı.Kim olduğu zaten basına yansıdı.

Gazeteci ve yazar Avni Özgürel,Radikal’daki köşe yazısında onu şöyletanımladı: Yurtbank patronu Ali Balkaner’inmahkeme ifadesinde “Bizler 18 büyük aileyiz.Hepimizin bağlı olduğu bir başkanımız var. 18büyük aile bir havuz oluşturduk. Tüm ekonomibunların elinde toplanıyor. İstanbul MenkulKıymetler Borsası’nı manipüle eden kişi, bizimbağlı olduğumuz başkanımızdır. TokyoBorsası’nda 800 milyon dolar kaybetti, banamısın demedi” diye tarif ettiği kişiydi. Çılgınfitne projeleri ile baronu etkileyen, AKParti’den ilk yerli otomobil projesini Karsanadına kapacak kadar da uyanık bir işadamıydıKoçların damadı İnan Kıraç. Askerleri,

35

siyaseti, medyayı, yargıyı, iş dünyasını hattasendikaları yöneten, yönlendiren, dışbağlantıları güçlü ve oldukça masonik olanbarondan bir kaç ricam var:

Lütfen, kendi ülkenize Fransız kalmayıartık bırakın! “Bidon kafalı”, “göbeğinikaşıyan adam” dedirttiğiniz kitle ülkeninyarısı, yüzde 50’si olduğunu tescilledi.Nostaljik özlemle Jön Türkler’in ruhunuçağırmayı da bırakın! Ordumuza yazık oluyor.Genelkurmay’ın boynuna taktığınız süslü püslükementi de çıkartın, sırıtıyor! Milletimizuyandı, emanetini teslim aldı. Size bir dahapabuç bırakır mı sanıyorsunuz? Kürt kartınızdaboğulmadan kördüğüm haline getirdiğiniz sorunda ve Hakkâri’de ilmekleri açınız.Kürtlere ve Türklere, bu vatana yazık oluyor.Yamalı bohçaya dönmüş darbe anayasamızındeğişmesi için sadece siz CHP’yi iknaedebilirsiniz... Bugüne kadar ülkemizde milyardolarlar kazandınız. Faili meçhul cinayetlerinaltını kazırsak, emri veren eli ve ellerigörebiliyoruz. Global Ergenekon da artık sizikurtaramaz. Siz Hacısınız, toplum olarakbarışalım, uzlaşalım, helalleşelim (3). Buçağrıyı yapalı dört sene oldu. Helaleşmedönemimin bu denli hızlı başlamasını doğrusubeklemiyordum! Gezi olayları ,PKK’nın iştahınıkabarttı.

Bu aşamaya nasıl gelindi? Aklı selimi bulmakta zorluk çekmedi mason yönetici elitimizve ikinci Kürt açılımı doğdu. 40 kişilik Encümen’de ihtiyarların hazırladığı planı 12

3 Arslan, Faruk. 2011.

36

kişilik Milli Birlik Komitesi onayladı ve MİT’egörev verildi. Önce çakma hapishane isyanları ve açlık grevleri ile 2012'nin sonbaharında Öcalan'ın liderlik karizması parlatıldı. Zira ne Kandil patronu Murat Karayılan nede SuriyeliKürtlerin önderi Bahoz Erdal veya Fehmi Hüseyin, Ahura Mazda Paşa'yı dinlemeye niyetli değildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan terörü gerçekten de iyi niyetle bitirmeye ve PKK’yı dasonlandırmaya çalışmasına rağmen, MİT’te ve bazı kabine üyelerinde ‘farklı planların ve Erdoğan sonrasının tasarımlarının kararlaştırılmasını ABD’li, İranlı, İsrailli yetkililerle uzlaşan / konuşan kişiler bulunuyor. Süreçte toplum, karşıdakinin ne verdiğiyle değil ne aldığıyla ilgili. Örneğin Abdullah Öcalan’ın çatışmasızlık, çift yönlü ateşkes talebi karşılığında ne veriyoruz sorusuna hükümetten tatmin edici cevap gelmediği için Türk toplumu oldukça kuşkulu. İmralı zabıtları bu kuşkuları dağıtacak özelliktaşıdığı için önemli. Yalçın Akdoğan “BDP’nin Kandil’e götürdüğü metinlerin hiçbirinde bu zabıtlarda geçen konular yok” diyor ama Kandil’e giden metinde ne var onu açıklamıyor. Hâliyle insanlar Abdullah Öcalan veli mertebesine erişmediğine göre, almadan vermez diye düşünüp, Öcalan ne alıyor onu merak ediyor. Hükümet de Öcalan’a ne verdiğini açıklamadığı için Türk kamuoyu sürece kuşkuyla yaklaşıyor. Haksız sayılmaz.

Emre Uslu'nun öngördüğü gibiİmralı zabıtların sızdırılması AKP’yi İmralı’yamahkûm etti. Bundan sonra AKP hükümeti PKK’nınhemen hemen her türlü talebine evet demek

37

zorundaydı. Zira silahların yeniden patlamasıAKP’nin bitişini hızlandıracaktır. PKK bununçok iyi farkındaydı. PKK liderlerinden birininanalizi şöyle: “Ya demokratik siyasi çözüm içinadım atacaktır ya da 2012’den daha da şiddetlibir savaşla karşılaşacaktır. PKK savaşa dabarışa da hazır olduğunu söyledi. Ancak AKPyeni bir savaşı zor götürür. Eğer yeni birsavaşa girerse bunun sonunda büyük ihtimalleAKP iktidarını kaybedecektir.” Emre Uslu haklıçıktı, barış süreci başladı. 

Cahit Mervan PKK medyasının önde gelenkalemlerinden biri. Fırat Haber Ajansıtarafından da iktibas edilen yazısındaİmralı’dan Kandil’e gönderilen mutabakatmektuplarının içeriğini en net şekilde yazdı.Bu metne göre süreç hükümet medyasındaanlatıldığı gibi olmayacaktı. Aksine anayasalgaranti alınana kadar PKK’nın silah bırakmasıbile öngörülmüyordu. PKK bir takım adımlaratılıp, Öcalan’ın koşulları düzelmeden de sınırdışına çekilmeyecekti. Aynen yazdığı gibi deoldu. İsterseniz Cahit Mervan’ın Kandil’e gidenmektupların içeriğini açıkladığı o yazısınınilgili kısmını bakın ve kararı siz verin.  

Buyurun Cahit Mervan’ın kaleminden İmralıMektuplarının içeriği: ”Peşinen söylemekgerekirse İmralı’da görüşmelerde fikriyatdüzeyinde önemli mesafe kaydedilmiş. AslındaKürt kaynakları PKK lideri Abdullah Öcalan’ınüst not iliştirerek BDP, Kandil ve Avrupa’yagönderdiği aynı içerikli mektubu ‘genelmutabakat metni’ olarak nitelemesini önemlibuluyorlar. Öcalan BDP, Kandil ve Avrupa’ya

38

gönderdiği mektubu 13 Şubat’ta hükümetyetkililerine verdiğini kardeşi Mehmet Öcalanaracılığıyla açıklamıştı. Görünen o kiÖcalan’ın ‘genel mutabakat metni’ olaraknitelediği metne ilişkin Türk devlet ve hükümetyetkilileri de kendi aralarında istişaredebulundular. ‘Genel mutabakat metninde’ yer alanhususlara ilişkin kendi aralarında kararavardıktan sonra suni olarak yaratılan‘İmralı’ya kim gidecek’  krizine son verdiler.Ve adaya ikinci BDP heyetinin gitmesine ‘izin’verdiler. Arkası gelecektir.

Görünen o ki Türk hükümeti ‘genel mutabakatmetnine’ bağlı kalır ve atacağı adımlarızamanında atarsa Kürt gerillası Kuzey Kürdistansınırları dışına çıkmaya başlayacaktır. Ancakbu çıkış aynı zamanda yeni bir Kürt-Türkittifakının temelini oluşturacaktır. Kürdistanparçaları arasındaki ilişkiler özgürleşecektir.Bir anlamda Kürdistan’la birlikte ‘misak-imilli’ güncelleşecektir. PKK silahlara aslaveda etmeyecektir. Aksine Öcalan’ın mektuptabelirttiği iddia edildiği biçimiyle Kürt veKürdistan’ın ‘varlık ve özgürlüğü güvencealtına alınmadan silahlar bırakılmayacaktır.’Kürtler her şart ve koşulda bu güvencesağlanmadan öz savunma güçlerinikoruyacaklardır.

Sızdırılan İmralı tutanakları, AbdullahÖcalan’ın ‘Paşa Paşa’ milletvekili olmakistediğini ortaya koydu. Hatta daha fazlasınıistiyor. Büyük Kürdistan’ın devlet başkanlığınaoynuyor. Oysa serbest kalsa bile gideceği sondurak Avrupa’da bir ev hapishanesi. Çocuk asker

39

kullandığı için af edilmeyecek suçlar işlemişPKK liderinin ancak yatacağı hapishane mekanıdeğişebilir. Sanırsınız bir halk ve özgürlüksavaşçısı kahraman var karşımızda. Terör suçunuhiç işlememiş sanki. 40 bin insanının katilininsöz aralarında hikmet arayanlar aklını peynirekmekle yemiş olmalı. Andıçlama kokan abuksabuk konuşmaları, şu kalıcı barış sistemitezimi doğruladı: Öcalan’ı abartmadan Kürttoplumunda liberal demokrasi, liberal ekonomive sivil toplumu geliştirerek tepeden inmedeğil altdan gelen bir barış formülü gerekli.Gerisi angarya ve zaman kaybı…

Narsist, megaloman, ruh hastası bir liderÖcalan. Nelson Mandela’ya özeniyor. Mandelasanıldığı gibi 28 yıl hapis yatmadı. Bugün müzehaline getirilen yattığı hapishanede değil lüksbir adada özgürce, zevklerine uygun biçimdeağırlandı Mandela. Ziyaretçileri olduğu zamangöstermelik olarak hapishaneye götürülür ve birtiyatro kurgulanırdı. Devlet başkanı olması‘reconcilitation’ sürecinde beyaz ırkınişkencecilerinin, zalimlerinin af edilmesikarşılığında bir şekerlemesi ve oyunuydu.

Şaşırdınız mı? Bu bir komplo teorisi değil,maalesef acı gerçekler. Güney Afrika’da‘apartheid’ bir rejim vardı ve halkı sömürenazınlık ipleri gevşettiğinde devlet eliylebağışlama ve bağışlanma, sosyoloji tabiriyletoplumsal sosyal barış süreci başlattı.Komisyon’un pek çok raporunu ve bu alandayazılmış onlarca akademik makale okudum. İşinaslını faslını bilenlerdende Mandela’nınaslında bir İngiliz ajanı olduğunu öğrenmem zor

40

olmadı. Hiç hapiste kalmamıştı, öylegösterilmişti. Daha doğrusu Mandela, bir takımtavizler alabilmek için önüne konan tiyatroyabaşından sonuna kadar sadık kalmıştı. Atatürkadına verilen insan hakları ve demokrasiödülünü ret etmesinden, başkanlığı dönemindeizlenen politikalara kadar hepsi Londra’daplanlandı. Bu İngilizler şeytana külahını tersgiydirir. Öcalan boşuna Mandela aşığı değilyani...

Öcalan ile Mandela arasındaki tek benzerlikikisininde çok uyanık ve fırsatçı olmaları.Ters olan nokta ise Mandela, İngilizlerleyaptığı anlaşmaları ustalıkla gizlemeyibaşarırken, Öcalan’ın açıktan oynamayı ve medyabudalası gibi gündemde kalmayı sevmesi. Kendiniseven kibirli firavun tipler, hep konuşulmakisterler. İngiliz İstihbaratı Öcalan’dan birMandela çıkartmaya çalışıyor vekontrollerindeki Kürdistan’ın önünde engelolarak gördüğü en güçlü kesime fırsatıkullanarak darbe vuruyor.

İngilizlerin ve arkalarına aldıklarıTelaviv destekli Neocon çetenin nihai planları,petrol zengini bölgede Türkiye, Suriye, İran veIrak’tan kopartılmış 35 milyonluk bir BüyükKürdistan kurmak. Irak’ta yaptıkları gibi 30yıllık vergisiz algısız bedava petrol garantisianlaşmaları imzalamayı planlıyor petroldevleri. Zayıf bir devlet olacak Kürdistan veidaresine sözlerinden çıkmayan Öcalangetirilecek. İncirlik’teki Amerikan üssündegeçtiğimiz yıl yapılan, PKK temsilcilerindentutun Kürt davasında yararlı gördükleri her

41

kuklanın çağrıldığı kritik toplantıda kararalındı: Öcalan yeni dönemin maskotu, sembolüolacak... Bu fantaziye kendini kaptıran Öcalanhadi diyelim atustik özürlü zevzek biri, pekipeşine takılanlara ne oluyor? ABD’nin heremrini yapacak mıyız?

Yeni Şafak’ta yazan İbrahim Tenekecisüreçle ilgili en güzel yorumu şöyle yaptı:"Bugün, Anadolu insanı, tarihi sınavlarındanbirini veriyor. Unutmayalım ki, nifak ileittifak aynı yerde durmaz. Barıştan sözedenlerin hatırı sayılır bir kısmı, vergibarışına daha çok sevinmişlerdi. Her fırsatta,kardeşlik vurgusu yapılıyor. Kim ne dersedesin, güzel ahlakın olmadığı yerde, kardeşlikde olmaz. Kardeşliğin ilk işareti, üsluptur,nezakettir. Dolayısıyla, 'kardeşlik'diyebilmemiz için, önce üslup meselesinihalletmemiz gerekiyor. Bazı adresler için iseancak şunu söyleyebiliriz: Fitneninkurumsallaşması."

PKK, fitnenin kurumsallaştırıldığı bir anaçekim merkezi. Onca yabancı istihbarat örgütüPKK’yı Türkiye’yi firenlemek ve bölmek içinkullanıyor. Ordu içindeki Ergenekoncular PKKile barış görüşmelerini dibine kadar kullanmayakararlı. PKK’nın 1989’dan beri akıl hocası olanAlman istihbaratı BND, İngilizlerin önayakolduğu tutanak krizinde geri planda kaldı.Çıkarlar çarpışacak ve Almanya kontrolündekiAvrupa PKK’dan aykırı sesler çıkacaktır. Gülenve çevresini hedef alacakları istihbaratı biryıldır değişik kaynaklardan bana ulaştığındahamlelerini zaten bekliyordum. Gülen’in A

42

takımına suikastlar düzenlemek yerine itibarınızedeleme politikası öncelik almış gözüküyor.

Tekrar İbrahim Tenekeci’ye döneceğim, şöylediyor: "Hep söylüyoruz: 'Kötü niyetliler suçluarar, iyi niyetliler çözüm. 'Türkler de,Kürtler de Anadolu'nun öz evlatlarıdır.Üstünlük ise ancak takvadadır. Son zamanlarda,sıklıkla, 'bir arada yaşama kültürü'nden sözediliyor. Bana kalırsa, bu, ayrılığıçağrıştıran, hatta daha da derinleştiren birifadedir. Zaten aynı evde yaşıyoruz,yaşayacağız. Ayrı eve çıkmak yahut odalarınortasına duvar çekmek gibi bir lüksümüz yok.Ayrıca bir ve beraber olmak, kültür değil,inanç meselesidir, itimat ister. Bizim,öncelikle, inancımızı pekiştirmemiz gerekiyor.Toparlayacak olursak: Otuz yıldır yaşananyakıcı ve yıkıcı süreç, ister Türk olsun, isterKürt, bir mazlumlar ve mağdurlar topluluğumeydana getirmiştir. Bu insanların hatırı için,daha dikkatli ve rikkatli olmamız icap ediyor."

Sonuç olarak Öcalan üzerinden Gülencamiasına operasyon yapıldığı açık. Zirabölgede ülkenin çocuklarının PKK’nın kucağınadüşmesini tek engelleyen güç Gülen grubunundershaneleri, okulları ve okuma odaları. İştebu nedenle 2012’den beri yanlış politikalarizleyen AK Parti’ye özel dershanelerkapattırılıyor ve PKK’nın kucağına düşen gençsayısı artırılıyor. PKK, Gülen kurumlarınınKürtleri Türkleştirdiğini savunarak uzaktutmaya çalışıyor. Sadece Doğuda değil Batıdaİstanbul’da, Mersin’de, Manisa’da ülkenin dörtbir yanında Gülen grubu amiyane ifadeyle

43

PKK’lıların en fazla korktuğu işi yapıyor:Dağdan adam çalıyor veya dağa adam çıkartmıyor.Dershaneleri kapatma atılımı ileErgenekoncuların tuzağına düştüğü anlaşılanBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, veelbette Hakan Fidan başkanlığındaki MİT, Öcalandiliyle atılan iftira ve andıçlama ile ateşineodun taşıyor. İkinci İmralı heyeti sonrasıÖcalan’dan Fethullah Gülen’e özür çıkmasıtakiyeden ibaret. Dine ve dindara soğukbakışını düzeltmeye çalışan Öcalan’ın bukaypaklığı PKK İslam dinine karşı mı yoksadeğilmi sorusunu yeniden gündeme getirdi.

Aynı MHP tabanının yüzde 95’inin dindarTürk olması gibi, BDP tabanının da yüzde 95’eyakını Kürt Müslümanlardır. Ama MHP’nin üstkademesinde ulusalcı-derin devlet ilişkili biryapının olması gibi, BDP’nin ve PKK’ninyönetici kademesinde de Marksist- dinsiz-derindevlet yapısı söz konusudur. Kanımca KürtMüslümanları ve Türk Müslümanları, BDP ve MHPüst yöneticilerinin oyunlarına gelmeyecek veyapılmak istenilen oyunu sandıktabozacaklardır. Aslında aşağıda bir Kürtkardeşimden gelen mektup da, bütün gerçekleriaçık ve seçik olarak ortaya koymaktadır. ÖnderAytaç’a gelen aşağıdaki mektup hem PKK, hemBDP’nin dine yaklaşımı hem de KCK’nin dinmerkezli açılımları hakkında bize önemli ipuçları verecektir. Şöyle ki;

‘….Merhabalar Saygıdeğer Önder Hocam,PKK ve KCK’nin dinle olan ilişkileri

hakkında önemli gördüğüm bir yorumda bulunmakistiyorum.

44

Türkiye’nin doğusunda yaşayan, Türkiyeliolmaktan büyük haz ve keyif alan bir Kürdüm.İlk tanıştığım milliyetçilik de haliyle Kürtmilliyetçiliğidir. Çocukluğumdan beri, nedenibilmemekle birlikte, henüz fikirlerim,düşüncelerim oturmamış olmasına rağmen, hattave hattta Kürt milliyetçisi bir aileden gelmemerağmen, milliyetçiliğe hiç olumlu bakmadım.Yıllar içinde de ötekileştiren dayatmacımilliyetçilikleri tanıdıkçA da her türlü kökten/ radikal ulusalcılıkların, ırkçılıkların hemülkemiz hem de dünyamız için hiç de yararlıolmadığını anladım.

Doğuda yaşadığımız için haliyle Med-TV,Medya-TV, Roj-TV yayınlarını izleyerek büyüdüm.İlk zamanlarda onlarda bütünüyle ultra ulusalKürtçülük ve faşizme varan bir yayınyapıyorlardı. Yapılan bütün yayınlar; Marks,Nazizm, Lenin ve Stalin kokuyordu. Kürtmilliyetçilileri -ki ben aşırı olanlarına şakayollu ‘welatparez’ diyorum- dine karşı kesinbir tavır alıyorlardı. Namaz kılanlar horgörülüyor ve aşağılanıyordu. Namazla dalgageçiliyor, ateist düşünce halka empoze edilmeyeçalışılıyordu. Hatta “camilerde nedendomalıyorsunuz” dediklerini de bizzat duydum.

O zamanlar dinle dalga gecen, namazıdomalma olarak gören o ırkçı faşist düşünce,şimdi ise biz Kürtlere, alenen göstere gösteredini siyasete alet ederek kandırmaya vekullanmaya çalışıyor. Neymiş Almanya daaçtıkları ibadet merkezlerinin adları Said-iNursi, Ahmed-i Hani ve Şeyh Said

45

mescitleriymiş. Neymiş, onların seçtikleriimamların arkasında namaz kılınacakmış.

Son dönemdeki sözde ‘sivil itaatsizlik’eylemlerindeki ‘sözde’ sivil cumagösterilerinin temellerine bakacak olursak;aslında PKK kadrolarının din konusundakidüşünceleri eskiden her neyse bugünlerde deodur. Hatırlarsanız Abdullah Öcalan, AİHMsavunmasında da “Namazın tiyatro olduğunu,Allah’ın isimlerinin Sümerlerden geldiğini”iddia etti. Bir diğer anlatımla, örgütün dağ veyönetim kadrolarının hiç birisi dini değerlereönem vermiyordu.

Fakat 2001’deki PKK’nin kendiözeleştirisinde, dine hassasiyetgöstermediklerini, din konusuna da eğilmelerigerektiklerini vurguladılar ve o süreçtensonrada bugüne kadar, tıpkı gerilla yetiştirirgibi imamlar yetiştirmeye başladılar.Kendilerince; “devlet de aramıza imamlar koyupajanlık yapıyor” düşüncesinde oldukları için,biz de kendi yetiştireceğimiz imamlarla,devletin uyguladığı aynı taktiği kullanalımdediler. Bu yetiştirilen imamlardan ilkini olanMuhittin Erylmaz’ı 2008 yılında Diyarbakır’dagördük. Muhittin Eryılmaz, belki hatırlarsınız,elindeki Kuran-ı Kerim’le bir PKK mitingindeboy gösterdi.

Muhittin Eryılmaz’ın sonrasında da, yineaynı dönem içinde Mehmet Gönden ve AbdulbariTiryaki adında 2 emekli imam daha “PKK’yiövmekten” tutuklandı. Yine bu süreçte,Batman’da bulunan ve adı Hüseyin Bulut olan birşarlatan, şerefsiz, imansız, ahlaksız da hoca

46

olduğunu söyleyerek, masum Kürt halkınakendince dini sohbetler yapıyordu. Elindensigara, ağzından küfürler düşmeyen bu adamınsözde din sohbetlerine, BDP’nin ilyöneticileri, belediye başkanları da bizzatkatılıyordu. Evine yapılan baskınlarda da,örgütsel dökümanların yanında, porno kaset vecdler de çıkıyordu.

Yukarıda somut olaylar bağlamındaanlattığımız PKK yapılanması, normalde dindüşmanı olmasına rağmen, aynı bölücüemellerini, farklı taktiklerle / yöntemlerledile getirmeye çalışmakta ve Kürt halkımızı dabu şekilde kandırmaya devam etmektedir. ÖrneğinHüseyin Bulut gibi bir insanın arkasında namazkılınmasını emredebilir ve halk da ama korkudanama cahilliğinden buna kanabilir.

Benim sizden ricam, yukarıda sözünü ettiğimbu konu çok ama çok mühim. Kürtlerin bu konudaayık ve uyanık olması gerekiyor. Bizler,bireysel olarak bu konuları çevremizlegörüşüyor ve doğruları aktarmaya çalışıyoruz.Ama ne yazık ki bireyselde kalıyor ve kitleselolmuyor. Bundan dolayıdır ki, sizin gibideğerli yazarların omuzlarına büyük yüklerbiniyor. Bu konuda size güvenimiz sonsuz…’

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın inisiyatifiile başlayan ve devam eden İmralı süreciKürtler açısından şimdiden önemli kazanımlarıortaya çıkarmış durumda. Her şeyden önce çifttaraflı ve kalıcı bir ateşkesten en fazlaKürtler yarar sağlayacaktır. Kürt-Kürtilişkisi, Kürdistan’ın parçaları arasındakiilişki ve dayanışma nitelikli bir sıçrama

47

yakalayacaktır. Hewler’de Kürdistan UlusalKongresi kısa bir dönemde PKK’nin resmi ve eşitkatılımıyla toplanabilecektir.

Batı Kürdistan devrimi Kuzey’deki barışsürecinden olumlu etkilenecektir. Kısmen bubaşlamış durumda. Güney Kürdistan, hem Kuzeyleekonomik-sosyal-kültürel ve politik ilişkisinigeliştirecek, hem de Ankara ile ilişkilerindedaha rahat ve eli güçlenerek hareket edecektir.Kısa bir gelecekte PKK, ABD ve Avrupa’nın‘terör örgütleri listesinden’ çıkmış olacaktır.Kürt diplomasisinin yeni politik manevraalanları açılacaktır. KCK ve PKK’nin Kuzey veTürkiye siyaset sahnesinde özgürce kendisineyer bulması, bu süreçle birlikte 14 yıldırİmralı’da güya esir tutulan Abdullah Öcalan’ınözgürlüğüne kavuşması Kürt sorununun çözümükonusunda nitelikli bir değişime yol açacaktır.Kürtlerin statüsü ve Türkiye’nin yeniden idarişekillenmesinin belirlenmesiyle barış sürecininönemli bölümü bir anlamda tamamlanmışolacaktır. Çıkartılan genel afla MazAPO dâhileli kanlı PKK’lılar şehirde siyaset yapacak vemilletvekili olabilecektir. Yerel yönetimlerinyetkileri artacak ve Kürt bölgesi ilanedilmemiş kültürel özerkliği yaşayacaktır. İştebarış planı tamı tamına böyle. Bu bir barışmutabakatı değil olsa olsa hezimetmutabakatıdır. PKK kendi çerçevesindenmektupların içeriğini açıkladı. Bu içeriktenbir barış değil PKK cumhuriyeti doğar. Kimsekusura bakmasın ama yalın gerçek budur.

Kürt kimliğini bulmak sorunu olarakgördüğüm Kürt sorunu içine odaklanmış kronik

48

PKK terörü, Türkiye’nin bölgesel güç olmasıönünde en büyük engeldir. ABD, İsrail, Almanya,Fransa, Rusya, Yunanistan ve Büyük Britanya’nınkullandığı PKK, bugün uluslar arası bir teröroyuncağı haline geldi. Ankara’ya dış güçlerindayattığı ya Diyarbakır merkezli Kürdistan’ısiz kurar yönetirsiniz veya Erbil merkezli bizkurar yönetiriz dayatması ile karşı karşıyayız.Yeşil, Kara ve Kürt Ergenekon’unun uyuşturucuticareti engellenirse, korku imparatorluklarısona erer. Politik gözüken güç elde etmesavaşının arkasında hep ekonomik savaşvardır...

PKK, KCK, BDP ve İmralı’daki lideri resmenKürt Ergenekon’un taşeronudur ve Kürtleriİslam’dan uzaklaştırarak Türk milletine düşmanyapmaya çalışmaktadır. Zerdüşt dininidiriltmeye çalışmaları bunun delilidir. MİT, 4.Zerdüşt olarak Apo’yu sunmaya razıdır. PKK’ınöncülüğünde kurulacak Kürdistan artık MazdAPOAhura Paşa’mıza emanettir. Müslüman Kürtlerdikkate alınmadan kurdurulan bu yapı çökmeyemahkûmdur. Oysa ne zaman Türkler ve Kürtlerbirlik olmuşsa dünyayı yönetmiştir... SultanYavuz’un Kürtlerle el ele Memlukluları veSafevileri perişan etmesi gibi... Bin yıldırkardeş olan iki milletin sağlam kardeşliğitarihi zorunluluktur. Bu kardeşliğim temeliniİslam milleti birliği oluşturur. İnşallah AhuraMazdAPO Paşa’mız yeni bir Hitler olmaz, dörtülkedeki Kürdistan topraklarında Gestaporejimine benziyen bir PKK Cumhuriyeti kurmaz…

Sürecin başlatılmasınınn ana nedenlerifarklıdır. Bütün mesele, ABD ve İsrail’in

49

bölgedeki varlık ve gücünün yeni bir sistemletakviye edilmesidir. Bu yeni uluslararasısistemde Türkiye ile işbirliği ve Kürtlerin debu işbirliğinin eşit bir unsuru olarak ortayaçıkmasıdır. Bölgenin Amerikan ve İsrailçıkarları bağlamında demokratikleştirilmesidir.En önemlisi İran’ın hizaya getirilerek haddininbildirilmesidir. Türk ve Kürt birlikteliğiylesünni dayanışması sağlanarak İran’a muhtemelkara harekatının altyapısı hazırlanıyor.Türkiye’de son 2 yılda ayyuka çıkarılan İrantehdit ve tehlikesi ile yeni bir Yavuz-Şahİsmail kapışması öncesi şartlarının olduğuizlenimi veriliyor. Haddizatında bu argümanındoğru olduğu içimizdeki İran severlerinçokluğuyla anlaşılıyor. Bölgeyi yeniden dizayneden güç içimizdeki bu İran yayılmacılığınıgözümüzün içine sokarak kendileriyle işbirliğiyapmamızın menfaatimize olduğunu göstermeyeçalışıyor. Bizim dışımızda hazırlanan birproje, Türkiyeye bölgesel güç olma yolunuaçıyor.

Ancak süreçte bilinmezler var. İran’a Çinve Rusyanın ne kadar destek vereceği, İsrail’inİran’dan sonra Türkiye’yi istikrarsızlaştırmakiçin neler yapacağı, Kürtlerin bir süre sonrabağımsız bir Kürdistan kurmaktan niyevazgeçecekleri, gibi bir sürü bilinmeyenvardır. Elbette Allah’ın da bir ahir zamanprojesi var. Her ne plan kurulursa kurulsuneğer samimi gayretler olursa o planlarıRabbimiz lehimize çevirecektir. Yeşil’in PKKmacerasını ve yeni barış sürecindeki rolünükamuoyu bilmelidir. 2011’den beri Lübnan’daBeka Vadisi’nde bulunan, Suriye Kürtleri

50

üzerinde operasyonlar planlayarak PKK yanlısıPYD’nin önünü açan Yeşil, 2013 yazındaalelacele Türkiye’ye döndürüldü.

51

Birinci Bölüm

Yeşil’in PKK MacerasıHacı, Sakallı, Terminatör, Metin Atmaca,

Ahmet Demir, Ahmet Yeşil, Mehmet Kırmızı, HasanTanrıkulu adlarıyla da tanınan  Mahmut Yıldırımile ilgili hiç bir yerde bugüne kadaryazılmamış şok bilgiler edindim. PKK olayınayeniden el atan Yeşil, yeni süreçte tekrargöreve getirildi. Kaynağım Yeşil ile Tunceli’de1994 ve 1995 yılında operasyonlara çıkan bir

52

özel tim elemanı. Kanada’ya iltica ettiği içinismini ricası üzerine gizliyorum. 1994 yılınakadar Yeşil’in görev yerinin Almanya vevazifesinin PKK’lıları eğitmek olduğunu biliyormuydunuz? Peki ne olmuşta da Yeşil birden PKKdüşmanı kesilmişti? Mahmut Yıldırım’ın ailesi1994 yılında PKK tarafından öldürülmüş. Bubilgileri veren şahıs sağlam bir kaynak.

Almanya’dan hemen dönüş yaparak Tunceli’yegelen Yeşil, karıştığı karanlık işlerden dolayıgüvenilir bir eleman değildir ve kendisinereferans olacak birine ihtiyacı vardır.Ailesinin intikamını almak istemektedir.Tunceli Bölge Komutanı İsmail Kuru’nun yanınagider ve yalvarır. Kuru, ona bir şans dahavermek için insiyatifini kullanır ve YeşilTunceli’de Özel Tim’e alınır, kod adı Palet 33olur.

Ergenekon tarafından öldürülen Albay KazımÇillioğlu’nun infaz kararını veren TunceliBölge Komutanı İsmail Kuru, Yeşil’i denemekiçin suikastla görevlendirir. Yeşil geneldekurbanlarını enseden vurur, bir tanede kafadansıkar. Yeşil bu işte tek başına değildir.İsmail Kuru, infazdan bir gün önce görevdenalınmıştır ama sahte otopsi raporunu lojmandahazırlatmayı başarmıştır.  İzmir’de görevliykenrahmetli Eşref Bitlis tarafından 1993’deDiyarbakır Alay Jandarma Komutanlığı’na atananÇillioğlu ile Kuru’nun arası bir yıldıraçıktır. PKK’ya karşı operasyona giderkenÇillioğlu ‘Kuru geri çağırır’ diye telsizinikapatmaktadır. Terörle mücadelede içeridenbilginin Kuru’nun ekibi tarafından

53

sızdırıldığından şüphelenmektedir. Yeşiltetikçi ama Kuru Azrailidir şehit albayımızın.  Parmaksız Zeki kodlu Şemdin Sakık, ‘kendigenerallerini öldürecek kadar kudurmuşlardı’diyor savcıya ifadesinde. Daha ne desin?Şiddete karşı barışa taraftar oldukları içininfaz edilen Eşref Bitlis, Hulusi Sayın gibigenerallerimizi kast eden Parmaksız, şehit 33er olayını da içimizdeki Ergenekoncu subaylarıntezgâhladığını itiraf etti. Çillioğlusoruşturmasını kapatan Savcı İnayet Taş’ta suçaortaktır, cinayete intihar süsü verilmiştir.Nihayet ki dava yeniden açıldı sürüyor bugün.Yeşil ve Kuru, ayrıca savcı Taşyargılanmalıdır! Yeşil’i kahraman yapan KurtlarVadisi Pusu dizisine yazıklar olsun!

Yeşil, Kontrgerilla elemanıdır. KurtlarVadisi Pusu dizisine 2011 sezonunda eklemlenen‘Kara’ adlı Yeşil, zannedildiği gibi yeraltında filan yaşamıyor. 1994’den 1998’e kadarPKK’ya karşı iç operasyonlarda resmen orduelemanı olarak görev aldı. Kuru, ilk görevindensonra nam salması için Yeşil’e ikinci göreviniverir. PKK’nın uyuşturucu trafiğindekendilerine zorluk çıkartan bir ekibi tasfiyeetmesi gerekmektedir. Verilen evlere baskındüzenleyen Yeşil, tek başına temizlik yapar vekısa sürede Tunceli alayına 29 PKK kellesi ilegelir. Artık o bir kahramandır ve özel timingözünde tek başına hareket etme yetkisine haizefsanedir. Komandolar Yeşil’in konumunu içinesindirememektedir, Mazgit operasyonunda ferdihareket etmesine kızan askerin keskin nişancısnipperla Yeşil’i vurmasına yine Kuru engelolur. Yeşil’in Tunceli’de karıştığı sayısız

54

yargısız infaz var, tüm bunlar halkı devletinedüşman yapmış ve daha fazla sivilin PKK’yakatılmasına yol açmıştır. Adeta estirilendevlet terörü ile Kürtler dağa postalanmıştır.

Kuru’nun verdiği üçüncü görev o dönemde PKKiçinde kendilerine sorun çıkartan DoktorBaran’dır. Baran işkence ile Yeşil tarafındanöldürülür ve PKK’nın Öcalan’a muhalif birkanadı daha kopartılır. Dördüncü görevi,‘Parmaksız Zeki’ kod adlı Şemdin Sakık’aÖcalan’a karşı geldiği için dersverilmesidir. 1959 Muş doğumlu Sakık’ın 18kardeşi vardır. Sakık, tarlasında ev yapmasınaizin vermeyen babasını bir kurşunla yaralar, bunun üzerine babası Sabri kendisine pusu kurupöldürmek ister. Sevdiğine istenen başlıkparasını bulamaz ve dağa çıkar. 18 yıl en kanlıterör saldırılarını yönetir ama bir gün  PKKLideri Abdullah Öcalan ile arası bozulur vesürgüne gönderilmek üzeredir. Sakık’ı işkenceyealan Yeşil, tüm el ve ayak parmaklarını yakar,bu nedenle Parmaksız Zeki’de parmak izibulunmamaktadır. Kuzey Irak’ta Duhok kentiyakınlarında 13 Nisan 1998 tarihinde başınasilah dayayarak yakalayan kişi yine ‘Yeşil’ dir

Şemdin Sakık’ın kardeşi DTP MilletvekiliSırrı Sakık hakkındaki iddiaları korkunç.Milletvekili Sakık’ın PKK’nın yüz binlercedolarını yediğini, baba mirasını üzerinegeçirdiğini ve milletvekilliği için bölücü başıAbdullah Öcalan’dan icazet aldığını, gerçekteortaokul diplomasına bile sahip olamadığını,Ankara’da barış yanlısı görünüp, bölgeyegittiğinde ise terör örgütüne ‘savaşın’

55

dediğini biliyor muydunuz? Sakık, BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan’a ve medyaya gönderdiğimektupda 120 DTP’linin adını vererek, “Bunlarıpartiden atarsanız PKK’nın partideki etkisinikırarsınız.” diyordu. Savcılara engel olursanızne PKK’nın DTP üzerindeki etkisi kırılır nedeuyuşturucu trafiği sona erer!

Yeşil’e o günlerde neden Sakık’a işkenceyaptırıldığını anlamak için Sakık’ın failimeçhul cinayetleri araştıran Diyarbakır’dakiözel yetkili savcılara verdiği ifadeye bakmakyeterli, şöyle diyor: Abdullah Öcalan’ın örgütiçinde başarısız eylemler gerçekleştirenler veyönetici olma potansiyeli bulunanmilitanlarının da içinde bulunduğu 2 bine yakınkişiyi öldürterek Bekaa Vadisi’ne gömdü.Öcalan’ın izlediği taktik, kendi grubudışındaki herkesi hain, işbirlikçi, ajankişilikler olarak ilan etmekti. Sadece kişilerdeğil, kurumlar da bu saldırıdan nasiplenir.Güçlendikçe daha da saldırganlaştı. İlk kurşunusolculara ve Kürtlere sıktı. Bunun onlarcaörneğini göstermek mümkün. Mehmet Şener, ResulAltınok, Çetin Güngör gibi. PKK’dan ayrılanşiddet karşıtı eski yöneticiler halen örgütünölüm listesinde. Bunların başında Öcalan’ıneski eşi Fatma kod adlı Kesire Yıldırım var.

PKK’lıların en büyük geliri uyuşturucudur.Van Başkale ve Hakkari’den ülkemize eşeklerlekatırlarla sokulmakta ve Van’da işlenerekAvrupa’ya çıkarılmaktadır. Bu trafiktedevletlülerin eli vardır.  Sakık bununyasaklanması için Öcalan’a teklifte bulunmuşAncak Öcalan Sakık’a şu cevabı vermiş: “Örgütü

56

ayakta tutmak kolay değil. Uyuşturucu geliriolmazsa bu kadarı insanı nasıl doyuracağız.”dedi. Yeterince açık değil mi? Savcılara engelolmak isteyen AK Parti, PKK’lılara KCK’lılarayol vererek mi yoksa darbecileri, uyuşturuağında parmağı olan generalleri serbestbırakarak mı Kürt açılımı yapacak?

İşte zurnanın zırt dediği yer burası. PKKuyuşturucu ticaretini Ergenekoncu askerlerle vemafya babaları ile birlikte yürütüyor. Yeşiltüm bu karanlık olaylara vakıftı venemalanıyordu. 1998’de Macaristan’da döneminbaşbakanı Mesut Yılmaz’a ‘şerefsiz’ diyerekyumruk attırmasından sonra ortadan kayboldu.Daha doğrusu eski Cumhurbaşkanı SüleymanDemirel’in emriyle başka görevler verildi. Birsüre Romanya’nın Köstence’sinde Çingenemafyasını yöneten Oflu Ali Sabit’in yanında kaldı. Burada PKK’nın uyuşturucularınıAvrupa’ya sokmasına aracılık etti. Daha sonrayurtdışında verilen özel görevler nedeniyleArnavutluk, Afganistan, Rusya ve Beyaz Rusya’dabulundu. Askeri üniforma ve albay rütbesitaşıyordu, diplomatik dokunulmazlığı vardı. Songörev yeri Lübnan’da Beka Vadisidir. Başka birisme çıkartılmış pasaport kullanıyor, bunuhenüz tesbit edemedim.

13 Mayıs 2012’de Yeşil’in Romanyayıllarında sağ kolu olan Abdullah ArgunÇetin’den Lübnan’dan eposta, mesaj aldım.Kullandığı yeni pasaport ismini yazmayayım dadeşifre olmasın. Zira söz verdim.‘Patronlarımız değişti ama yaptığımız çirkinişler değişmedi’ diyordu. ‘Siz Ergenekon’u

57

tasfiye ettiğinizi sanıyorsunuz, oysa yeni biryapı kuruluyor ve kara para düzenini yönetenkirli eller sadece el değiştiriyor’ diyeyakındı. Şu anda ne yaptıklarını sordum.Aldığım cevap korkunçtu: Maalesef ülkemizleSuriye’yi savaşa sokmak için malum devletingözetiminde ve emriyle provokasyonlarhazırlıyoruz ve kendimi ülkeme ihanet ettiğimiçin çok kötü hissediyorum. Bu yazdıklarımsanal bir dizi senaryosu veya komplo teorisideğil acı gerçekler… Daha fazlasını yazmayamezun değilim, mesajı alacak almıştır umarım!Suriye ile savaş demek ekonominin batmasıdır.

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinekahramanlaştırılan Yeşil ve avanesininpiyonluktan öte yaptığı icraat yoktur. 250.Madde’yı çıkartarak uyuşturucu tacirlerini,mafya babalarını ve Ergenekoncu subaylarımızı,generallerimizi Silivri’den çıkartmaya çalışanAK Parti, nasıl bir aymazlık içindediranlayamıyorum. Habur fiyaskosu ile sonuçlanmışKürt açılımı oyununda başrol alan İrancıdamarın temsilcisi Beşir Atalay’a PKK ile barışyaptık açıklaması yaptırmak üzere olan AK Partive ‘Derin Devlet’dir. Bir önceki gün PKK’nınAvrupa Sorumlusu Zübeyir Aydar’ın twitter’dabuna tepkisini gördüm, şöyle dalga geçiyor: AKParti rüya görüyor… Bu makaleyi yazmadan birgün önce ise Zübeyir Aydar’ı gerçekten rüyamdagördüm, AK Parti’ye Derin Devletin verdiğigörevde başrol oyunculuğu verilmişti! Dahafazlasını anlatmayayım…

AK Parti Oslo’da hakem devlet gözetimindePKK’yı muhatap alarak MİT’e bir yanlış

58

yaptırmıştır. Oysa isteseler hem MİT hem Polisiçin bugün PKK’dan ayrılan veya ayrılmayanyüzlerce militanı yakalamak çocuk oyuncağı.Teröristi devlet tarihimizde hiçbir devletyetkilimiz muhatap almamış ve masayaoturmamıştır. Eğer KCK’ya af ilan edilirse,işte o zaman Türkiye Filistinleşmeye doğrugider. Zira İsrail’de Yahudiler devletlerinikurmadan önce yıllarca etnik terör estirmişlerve İngilizleri hakem yaparak vaat edildiğiniiddia ettikleri toprakları koparmışlardı.Oslo’da aracı devlet yine İngilizlerdi ve Oslogörüşmelerini PKK aracılığıyla yine BüyükBritanya istihbaratı MI6 ve MI5 tarafındanbasına sızdırıldı. Alman istihbaratındanProfesör Udo Steinbach ise militan Kürtlerinakıl hocaları, bize yüzyıl önce yuttuğumuzbenzer bir oyunu oynuyorlar. Eski PKK’lılarbaşta Irak olmak üzere birçok ülkede tekbaşlarına ve rahatça dolaşıyor. Onları alıpgetirmek zor değil. Örneğin Murat Karayılan’ıalmak ne kadar zorsa, Osman Öcalan’ı almak okadar kolaydır. Irak’ta ABD ve Kürt liderlerinistedikleri anda, Karayılan başta olmak üzereyakalayıp Türkiye’ye teslim edemeyecekleri tekbir yönetici yoktur. Avrupa’da Almanya veFransa’da PKK’nın uyuşturucu ile kara paraaklama operasyonuna el konuldu ve yılda birmilyar dolar akladıkları ortaya çıktı. Avrupalıgüvenliğini düşünüyor, peki bizim halkımızıncanı can değil mi, güvenlik, huzur, barışiçinde yaşamayı hak etmiyor mu?

Terörün beslendiği kaynağı kesersen terörbiter. Avrupa Birliği ülkeleri teröre karşısert önlemler alırken, ülkemizde özel yetkili

59

savcıların yetkilerini tırpanlamak ve ülkemiziceset tarlasına dönüştürenleri yargılamadanazat etmek neden? Yeşil gibiler bu oyundakasten abartılan küçük piyonlardır, devletadına katil olan Yeşil’in icraatlarınıanlatmaya kitaplar yetmez. Asıl mesele büyükbalıkları yakalamakta! Savcılar ve polisler pekçoğunu yakaladı yakalamasına ama derin yapıylauzlaştığı imajı veren AK Parti gulyabanileri,ekonomiyi batırmak isteyenleri ve iç savaşçıkartmaları için çaba gösterenleri sankisalacak gibi gözüküyor…  Bu adım sadece AKParti’nin bitişi demek değildir, eski karanlıkyıllara dönüşünde sinyalidir. Allah sonumuzuhayreylesin… AK Parti, yılanları çıyanları,akrepleri meydana salarsa, oy verenlerhaklarını helal etmeyecektir (4).

Rahmetli şehit Muhsin Yazıcıoğlu, “Oğuz veya Türkmen soyundan bir lider ve aydınlanmışlar grubu ülkemizi milli çıkarlarımıza göre yönetene kadar çakma derin devletçilik ve Ergenekonculuk oynayanlar güruhunun fitneleri bitmeyecek” derdi. “Yüzyıldır bizi yönetenler milli değil” diye sitem ederdi ve taşı gediğine koyardı: Türk milleti öksüzdür, zira bu milletin iradesinin vesayetsiz tecellisine ve milletin manevi değerlerine yürekten bağlı birinin başa geçmesine asla tahammülleri yok... Foyaları ortaya çıkacak diye onu şehit ettiler. Ne kadarhaklı olduğunu 2007’den beri resmen ortaya çıkartılan sekiz kollu ahtapot Ergenekon

4 Arslan, Faruk. Yeşil, Kara ve Kürt Ergenekon!Farukarslan.com. 30.11.2011.

60

sayesinde toplumumuz yeni anladı. Resmen diyorum, çünkü daha önce kimseyi inandıramıyorduk.

Bu yüzsüzler topluluğunun iç yüzünü 1998’den beri yazıyorum. Yüzlerce haber, köşe yazısı, beş de kitap yazdım. Bana pek çokları en hafif tabirle, “Donkişot”, “Deli” veya “Komplo Teorici” yakıştırması yaptı. Yıllarca marjinalleştirilmeye ve yok sayılmaya çalışıldım. Şimdi Ergenekoncular ve onları sevenler marjinalleşti. Yazdıklarımıza, anlattıklarımıza artık kimse şaşırmıyor! Pandora’nın kutusu açıldı, hiç bir şey gizli kalmıyor. Yeşil, Kara ve Kürt Ergenekon konusuna kitaplarımda detaylarıyla değindim. Kırmızı PKK ‘Yeşil’leşirken, bunları kamuoyununbilmeye hakkı var. Biraz açayım.

Her ülkeye milli bir derin devlet lazımdır.Dış güçlere bağlı olan ve toplumun ana inancının tersine giden, kısacası şeytana hizmet edenlere karşıyım! Osmanlı devletinde Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar derin devletin yönetimi ve icraat Çandaroğullarındaydı. İstanbul’un alınmasına karşı çıkınca Fatih tarafından tasfiye edildiler. Derin devlette Anadolu kliğinin sonugeldi, ‘Türk Rumeliler’ ve ‘Devşirme Rumeliler’devri başladı. Osmanlının başvezir ve vezirlerine bakınız, çoğu devşirme Rum, Sırp, Hırvat, Boşnak veya Arnavut kökenlidir. Saray’ıele geçiren bu klik, ülkeye hizmet ettiği sürece problem yoktu. Galata Bankeri zengin Ermeniler ve Büyük Pazar’ın esnafı Yahudiler, hep Rumeli atına oynamış ve hep kazanmışlardır.

61

Türkleri, “idraksız, cahil Türkler”, Arapları “necip millet”, Türkmen Alevilerini ise Farsa hizmet eden “Şii hainler” olarak gösterdiler. Oğuzlar, askeriyeyi yöneten ama emir eri memurlardı, Türkmenler ise çiftci köylülerdi...Bizi bölen, merkeze yerleşen Sünni Oğuz ve çevredeki Alevi Türkmen rekabetiydi. Türk-İslamsentezinden ziyade müslüman kardeşliği esas iken ayrımcılık azdı.

Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün çevresinikuşatanlarda Rumeli kliğiydi! Selanik’tengetirtilen devşirme Sebataycı güruh, İttihat veTerakki’nin dışlanmış “B takımı” olarak grubaeklemlendi. Atatürk,“A takımı”nın çoğunu, 1908ile 1918 arasında koca imparatorluğu yanlışpolitikaları ile uçuruma sürüklemeleri veiktidarı paylaşmak için darbe hazırlamalarınedeniyle, 1926’da İzmir suikastı bahanesiyleipte sallandırdı. Bir kısmını da TeşkilatıMahsusa’nın Kafkas veya Rumeli kökenlitetikçilerine veya İstiklal Mahkemeleri’netemizletti! Rumeliler, Kafkas kökenlileriaralarına almamak için direnselerde, Atatürkbüyük yararlılıklar gösteren, nüfusları kabarıkÇerkezlere istihbaratı teslim edereködüllendirdi. Onlarda Gürcü, Azeri, Tatar,Çeçen ve Özbekleri yanlarına çekti ve Rumelikliğini dengelemeye çalıştı. Neredeyse bir asırböyle geçti.

NATO üyeliğimiz öncesi İsmet İnönüdöneminde başlayan bugünkü Ergenekonyapılanmasında halkın ana inancı sünniMüslümanlık ve Alevilik dışlandı, Kürtler yoksayıldı. Nüfusun yüzde 80’i iç düşman kabul

62

edildiler ve devlete yaklaştırılmadılar. Buyöntem, İngiliz ve Fransızların meşhurazınlıkların çoğunluğu yönetmesi politikasıdır.İpleri yabancı örgütlerin eline tamamen geçmişErgenekon ahtapotunun bazı kolları sonoperasyonlarla kesildi, ancak yerine başkakollar monte edildi. Bazı damarlar ise boşluğudeğerlendirerek güçlendi. Çerkezler ve Kürtler,yeni Ergenekon’da güçlenen kesimlerdir. KürtErgenekon’u destekleyen klik, Diyarbakır veElazığ grubudur. Rumeliler, her zamanErgenekon’un kara gücüydü, Kürtleri sahayasüren Yeşil kodlu Mahmut Yıldırım ise ElazığlıTürk milliyetçisi bir Kürttü, ama Kürt veAlevilere düşmandı!

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde ‘Kara’ adıylasimgeleştirilen Yeşil karakteri, yeni klikinsahte kahramanıdır! Hapiste öldürülen KaşifKozinoğlu, yıllarca Perinçekgilleri besleyenistihbarattaki kara koyundu! Peki Yeşil nerede,neden bugün ortaya çıkartılıyor ve hangi kliğehizmet ediyor? Yeşil, yakında  kirliçamaşırları ortaya dökülecek Mehmet Ağargrubunun geçmişteki pisliklerini aklamak,örtbast etmek ve kamuoyunun beynini güya PKK’yakarşı sert mücadele konusunda yıkamak içinortaya çıkartıldı! 62 yaşında emekli olmuş birdevlet memuru, Ankara’da Yeni Mahallede, tamMİT binasının karşısında 13 yıldır özgürceyaşıyor! 1998’den beri Arnavutluk, Kuzey Irakve Afganistan’da dış görevlerde bulundu. Albayrütbesi verildi ve ordu üniforması giydi.İnanmayan, CHP’nin en üst organı Merkez KararYürütme Kurulu eski üyesi Tunceli MilletvekiliSinan Yerlikaya, Mehmet Ağar ve Yeşil’i

63

yıllarca kullanan istihbaratçılar Teoman Koman,Veli Küçük, Arif Doğan, Mehmet Eymür, HanefiAvcı ve Levent Bektaş’a sorabilir…

Uzun süredir Yeşil’in nerede olduğunusormuyordum. Temmuz 2011 yazında Toronto’nunpolis şefi William Bill Blair, yardımcıları KimDerry, Tony Warr, Henry Ford ve eşleriyle,Ontario Eski Adalet Bakanı David ile eşiniTürkiye’de gezdiriyordum. İzmir Emniyet MüdürüErcüment bey bize üç tane özel koruma ve özeleskortlar verdi. Eskiden Polis Özel Timinde1990’larda Yeşil ile beraber çalışmış birpolis, konu açılınca ben sormadan söyledi:Geçen sene Şanlı Urfa’da bir akrabamınemeklilik işi vardı, sağ olsun Yeşil o işiçözdü. Yeşil yaşıyor, hatta epey iyi gördüm.Eski günlerini arıyor. Emekli olmuş, artık hiçbir işe karışmıyormuş, kafasını dinlemekistiyor!

‘Eski günler geride kaldı, artık Yeşilgibilerine yer yok. Terörle mücadelede temizbir sayfa açılıyor. Polis gücü, öldürmek içindeğil halkı yaşatmak için bölgeye geliyor’ diyedeğişen şartlara vurgu yaptım. “Beni deçağırdılar, gidip gitmemekte kararsızım. Buhükümete güvenilir mi sence demez mi?” ‘Git’dedim ve ekledim: Artık Yeşil veya Kırmızı gibikime çalıştığı belirsiz tiplerin faili meçhulcinayetler işleme devri kapandı. Müsadeedilmeyecek, devlet yargısız infaz yapmayacak,cinayet işlemeyecek…

Şu endişesini dile getirdi: Geçmişte polisgüçleriyle askerler ve JİTEM birbirlerine silahçektiler, çatıştılar. Askerler, ülkenin ve

64

bölgenin hakimi biziz, polis de kim oluyortavrındaydı. Polisi kimse takmıyordu. Şimdidevran değişti ama halen koordinede aksaklıkolur ve henüz tamamen temizlenemeyenErgenekoncu askerlerle bölgede çatışırız gibimegeliyor… Haksız sayılmaz. Ergenekoncu askerlerordudan temizlenebilseydi, PKK zemin bulamaz veçoktan teslim olurdu! 2011 başından beriPKK’nın uyuşturucu depolarına yapılanbaskınlarla gelir yolları tıkandı. Fransa’daaçılan davada Avrupa’dan yılda bir milyar dolarharaç toplayan PKK’nın adamları tutuklandı vepeşin para gönderdiği kurye sistemi çökertildi.Hakkâri’deki Kavaklı ve Kazan Vadisi’nde anaterörist yetiştirme kampları dağıtıldı. KCKoperasyonları ile şehir yapılanması çökertildi.Uyuşturucu ticaretinin merkezi olan Van kentiniise deprem vurdu. Halen Van’ın Başkale sınırkapısı, Hakkâri, Yüksekova uyuşturucuyollarından katırlarla, eşeklerle uyuşturucutaşınıp Van’a getiriliyor. İşlenmiş halde Van’aİran ve Irak’tan gelen uyuşturucular, buradanİstanbul’a ve Avrupa’ya pazarlanıyor. Belki dedeprem Allah’ın bize uyarısıydı… Van’ın halkıdindar olmasına rağmen yüzde 80′nin araçlarıuyuşturucu taşımaktan sabıkalı! Kiminuyuşturucusu bu? Elbette Ergenekon ve PKK’nın(5).

1998’den beri, yani Yeşil veya adamlarıeski Başbakan Mesut Yılmaz’a Budapeşte’deyumruk atıp, burnunu kanattığından beri Yeşilöldü gibisinden kamuflajlar yapılıyor. Yeşil,

5 Arslan, Faruk. Yeşil’in PKK Macerası ve AKParti’nin Aymazlığı! Çorum Manşet, 10.06.2012.

65

Mehmet Eymür'ün MİT'te adamıydı. ABD dönüşü AKParti ile dirsek temasında çalışan EymürYeşil'in geçmişte ve bugün neler yaptığınıbiliyor. Ama konuşmamaya devam ediyor. Yeşilbir gün çözüldüğünde, ucunun kendisinedokunacağını da biliyor. Eymür, ‘öldü, birdönem bitti’ gibisinden Yeşil işini kapatmayaçalışıyor. Eğer öldüğünü biliyorsa, nerede, nezaman, hangi olayda, nasıl öldüğünü de bilmesilazım. Eymür bunları da açıklamak zorunda.Bakınız... Devlet Yeşil'i ne öldürür, ne deyargılar. Yeşil mahkeme önüne çıkarılırsa herşeyi anlatır. Öldürülürse de, sağlam birineemanet ettiği kasetler ortaya çıkar. Bu yüzdenYeşil'i yakalamak da, ortadan kaldırmak daistemiyorlar. Yeşil hâlâ kuvvetli biri. Devlet,Yeşil konusunda samimi değil. İnanmayan, MehmetAğar, Mehmet Eymür, Hanefi Avcı’ya dasorabilir, eminim nerede olduğunubiliyorlardır.

Ergenekon sanığı olan Veli Küçük,  kirliişlerini yaptırdığı Yeşil’in öldürüldüğüiddiasını kamuoyuna 1998’dan beri kastenpompalattı. Yeşil’in  imajı, kurumudeğiştirildi, ölmedi. Yaşıyor. Çünkü Yeşil'decinayetlerin kasetleri var. Kontrgerillaelemanıydı. Kurtlar Vadisi Pusu dizisineeklemlenen Kara adlı Yeşil, zannedildiği gibiyer altında filan yaşamıyor. Oğlu tarafındankitaplaştırılan Yeşil, artık emekli bir devletmemuru...

Peki Yeşil nerede?  En son 1998’deMacaristan’da dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’a‘şerefsiz’ diyerek yumruk attırmasından sonra

66

ortadan kayboldu. Daha doğrusu EskiCumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in emriyle başkagörevler verildi. Zaman gazetesi, müthiş birgazetecilik yaptı ve 1997 yılında Yeşil'intelefon konuşmalarının tam dökümünü yayınladı.Bunu neden yaptı? Çünkü 2. MİT raporunaGülen'in adını da karıştırmak isteyen Ergenekonçetesi Yeşil ile muhterem Gülen Hocaefendi’ningörüştüğü iftirasını ortaya atarak kamuoyunualdatmıştı. Zaman'ın haberiyle ilk defa maskesidüşen Yeşil'in MİT Başkanı Teoman Koman'danCumhurbaşkanı Demirel'e, hatta GenelkurmayBaşkanlığı'na kadar herkesle rahatca direktkonuşabilen devletin pervasız tetikcisi olduğutescillendi. Yeşil gibi katillerle Gülen'inilişkide olmayacağı ise açıktı. O, Ergenekon'unadamıydı, yani Gülen'in düşmanlarının infazmemuruydu... Kimilerine göre katil kimilerinegöre vatanperver kahramandı. Esasen O,Ergenekon'un Yakup Cemili idi. Sonu cehennemolan bir yoldaydı. Nerede olduğunu aslında pekçok devlet görevlisi biliyordu.

Mesela 2000 yılı sonbaharında Yeşil’innerede olduğunu sorduğum bir Emniyet İstihbaratyetkilisi gülerek şunu söylemişti: Albayrütbesinde Arnavutluk’ta geziyor ve Kosova’daUÇK’nın milis güçlerine gayri nizami harpkonusunda askeri eğitim veriyor. Bir kaç yılsonra nerede olduğunu bir askeri yetkiliyesorduğumda yine acı acı güldü ve şunufısıldadı: Benden duymuş olma ama Afganistan’aNATO çerçevesinde gönderdiğimiz Türk BarışGücü’nde Albay rütbesinde Afgan emniyetgüçlerini eğitiyor. Eski istihbaratçı astsubayHüseyin Oğuz'a göre Yeşil Belarus’ta

67

yaşıyordu. Oğuz İzmir polisine ve medyaya şöylededi: “Bu kişinin ismini İzmir Emniyeti’ndeverdiğim ifadede söyledim ve emniyet güçleri şuanda bu kişiyi arıyor. Yeşil’e ilişkin olarakda bazı yazılar yazıldı. Yeşil hakkında MehmetAltan, Belarus’ta olma ihtimalini yazmış. Doğruyazmış.” (6).

Emekli Jandarma İstihbarat AstsubayıHüseyin Oğuz, “geçmişe dair” Takvim’e27.12.2011'de önemli açıklamalarda bulundu.Oğuz, adı karanlık cinayetlere karışan veyaşayıp yaşamadığı yılan hikayesine dönenYeşil’in hayatta olduğunu söyledi. Oğuz, “Yeşilkod adlı Mahmut Yıldırım sağ. Halen Belarus’tayaşıyor” dedi. Eski istihbaratçı Oğuz,iddialarına şöyle devam etti: “Yeşil haladevlet tarafından korunuyor. Yıldırım yaniYeşil’in hakkında Kırmızı Bülten olmasınarağmen hala yakalanamıyor. Çünkü arkasındaderin bir yapılanma var. Yeşil zaman zamanTürkiye’ye giriyor. Varın gerisini siz düşünün.Mahmut Yıldırım, Türkiye’de gerçekleştirdiğiher olaydan sonra Belarus’un başkenti Minsk’etatile gönderilirdi. Yani ödüllendirildi. Tümbildiklerimi devlete anlattım. Ancak bunarağmen tanık korumaya alınmadım. Bu konu vediğer konulara ilgili tüm bildiklerimi gerekliyerlere ilettim. Yakında piyasaya çıkacak olan‘Karanlık Güçler Çeteler ve Faili MeçhulCinayetler’ adlı kitabımda da tüm bilgilerianlattım. Ben hala yaşam mücadelesi veriyorum.

6 Arslan, Faruk. Yeşil Yaşıyor. Peki Nerede?Ankara’da veya Belarus’ta! Farukarslan.com.11.11.2011.

68

Maddi ve manevi olarak bittim. Bana çobanlıkbile yaptırmadılar. Buna rağmen yine debildiklerimi açıkça söylüyorum. Ancak yine desize her şeyi anlatamam. Çünkü bildikleriminonda dokuzunun bende kalması ‘yaşamam’ içingerekiyor (7).

TBMM’nin, çok sayıda cinayetin faili olduğuiddia edilen ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırımmuammasının çözülmesi için çok önemli birgirişimde bulundu. TBMM İnsan Hakları İncelemeKomisyonu, 1992 yılında Yeşil tarafındanişkenceyle öldürüldüğü belirtilen AytenÖztürk’ün babası Hıdır Öztürk’ün ifadelerindenyola çıkarak, Mahmut Yıldırım hakkında suçduyurusunda bulunmuştu.Söz konusu suçduyurularının 19 Aralık 2011 tarihindeyapıldığını kaydeden İnsan Hakları İncelemeKomisyonu’ndan bir uzmana göre, Tunceli veElazığ savcılıklarına Meclis adına suçduyurusunda bulunuldu. Alt komisyonumuzdakonuşan Hıdır Öztürk’ün ifadeleri de başvuruyaeklendi. Daha önceki açıklamalarında ‘Yeşil’inyaşadığına inandığını’ söyleyen TBMM İnsanHakları İnceleme Komisyonu Başkanı AKP’li AyhanSefer Üstün’ün, alt komisyonun çalışmalarınınardından inisiyatif alarak bu girişimdebulundu. TBMM İnsan Hakları İnceleme KomisyonuÜyesi ve CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygünde Meclis’in bu adımının olumlu sonuçlardoğurabileceği inancında:

“Onca delile ve tanıklığa rağmen bugünedeğin savcılar ve mahkemeler Yeşil hakkındakiiddiaları soyut bulduklarını ifade ettiler.

7 Arslan, Faruk . 2011.

69

Ancak eğer bu girişimin ardından ilgilisavcılar Meclis’i dikkate alırlarsa Yeşilhakkında yakalama kararı çıkartılabilir. Ve budurumda Yeşil’in sorumlu olduğu iddia edilendosyalarda, örneğin 1992 yılında öldürülenAyten Öztürk’ün dosyasındaki zamanaşımıtehlikesi de bertaraf edilmiş olur.”

Aygün, Yeşil’in yaşayıp yaşamadığışeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:

“Bu çok zor bir soru. Ancak Ayhan Çarkın’ınifadeleri aydınlatıcı olabilir. Çarkın bazıçalışma arkadaşlarının eceliyle ölmediğinisöylüyor. Yeşil’in hayatta olup olmadığınıtartışırken bu devlet içi tasfiyeleriddialarını da değerlendirmek gerek.”

Dikkat ediyor musunuz bilmiyorum ama sonzamanlarda Ergenekon’un etrafındaki ayak izlerihep aynı adreste kesişiyor. ErgenekonDavası’nın kaçak sanığı Bedrettin Dalan’ın,İnternet Andıcı Davası’nın üç numaralı sanığıolan Tümgeneral Musatafa Bakıcı’nın, tavanabakılarak geçiştirilen ve kim olduğunu halaresmen öğrenemediğimiz ‘Dalan’a çantayla paragötüren şike sanığının’ hep aynı adreste ortayaçıktığını görüyoruz. Belarus’un başkentiMinsk’den söz ediyorum. Neden Minsk? ÇünküBelarus ile aramızda ‘suçluların iadesi’konusunda bir anlaşma yok. Diyorum ki Yeşil desakın Minsk’de olmasın? Sahi, acaba YeşilMinsk’te mi? (8).

Kıbrıs Postası’ndan yazar Polat Alper’indeşöyle bir iddiası var, okuyalım:8 Altan, Mehmet. Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ınadresi. Star 24.12.2011.

70

Geçen hafta aldığım bir okuyucu mektubu,Türkiye`de kırmızı bültenle aranan Yeşil kodadlı Mahmut Yıldırım`ın uzun süredir KKTC`deyaşadığını ve bu bilginin, TC ve KKTCistihbarat birimleri tarafından bilindiği haldebuna göz yumulduğunu idda ediyordu. Mektubugönderen kişi, kendisinin de bu teşkilatınmensubu olduğunu bu sebepten kimliğiniaçıklayamayacağını söylüyordu. Bu bilgiyiözellikle Kıbrıs`ta geniş bir kitleye hitapeden Kıbrıs Postası Gazetesi aracılığıylapaylaşmayı tercih ettiğini belirtiyordu. Yeşil,MGK, 1992 yılında “Teröre, terörün kullandığıaraçlarla son verme” kararını aldıktan sonra,JİTEM bünyesindeki 7 bölgede ağırlıklı olarakGüney Doğu’da operasyon timleri kurdu.

Bunların başında sonradan generalliğe terfieden Albay Veli Küçük vardı. Mahmut Yıldırımise bu timin basit bir elemanıydı. Hatta PKK’yaharaç (yardım) veren iş adamlardan tahsiledilerek bankaya yatırılan paraları bilekendisi çekemiyordu. O işi Jandarma AstsubayAhmet Demir yapıyordu. Karışıklık, Ahmet Demirismini Mahmut Yıldırım’ın kod adı olarakkullanmasından kaynaklanıyordu. Yine tesadüfeseri bir başka Ahmet Demir bölge illerindenbirinde Emniyet Müdürü idi. JİTEM resmi kadrosuolmayan onayla kurulmuş bir birimdi. Hemistihbarat hem de operasyon birimleri aynı çatıaltındaydı. Emniyet’teki gibi ayrı birimlerdedeğildi. İstihbaratı kendisi yapıp imha etmeemrini kendisi veriyordu. Hukuken böyle birtimin kabul edilmesi söz konusu bile olamazdı.JİTEM dağıtıldı, kimi general oldu, kimiuluslararası nakliyat filosu kurdu, kimi de

71

Yıldırım gibi, Romanya’da uzun süre dolaştıktansonra şimdilerde Kıbrıs’ta dinleniyor.

Önceki yıllarda, Uzan ailesinin, AbdullahÇatlı’nın, Yaşar Öz`ün, hava korsanlarının vedaha birçok kanundan kaçan kişilerin KKTC`desaklandığı gündeme gelmişti. Peki tümTürkiye`de aylarca konuşulan, kırmızı bültenlearanan Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım`ınKKTC`de yaşaması kimin umurunda? (9).

Tekrar İzmir’e dönelim. Polis memuru, eskiözel tim elemanı arkadaşla geçirdiğim gündegeçmişte neler olduğunu  beraber hatırladık.JİTEM bünyesinde başlayan iç çatışma nedeniyleArif Doğan-Cem Ersever ekibi ile Veli Küçük-Mahmut Yıldırım (Yeşil) ekibi 1993’de karşıkarşıya geldi. Arif Doğan'ın Ankara'yaçekilmesi, Cem Ersever'in emekliye ayrılmasıylaBatman üçgeninde Yeşil döneminin de önü açıldı.Bu dönemin başlangıcı ise, 20 Eylül 1992tarihinde Musa Anter'in öldürülmesiyle başladı.1992-1993 yılları arasında bölge'de yoğunlaşanfaili meçhul cinayetler, 1997 yılındaBaşbakanlık Susurluk Raporu'na kadar taşındı.

Bu cinayetlerle yetinmeyen ekipler,uyuşturucu, adam kaçırma, şantajla parasızdırma gibi ekonomik alana da yöneldi. 1993yılı Mayıs ayında Turgut Özal'ın ölümününardından Başbakan Süleyman Demirel'in ÇankayaKöşkü'ne çıkması, DYP'nin başına geçen TansuÇiller'in Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla dafaili meçhul cinayetler Adana, Ankara veİstanbul gibi kentlere sıçradı. JİTEM9 Alper, Polat. “Yeşil” KKTC`de yaşıyor, kiminumunurunda… Kıbrıs Postası. 2011.

72

içerisinde başlayan iç çatışma, Ankara'daJandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Lice'deBahtiyar Aydın ve Mardin'de Albay Rıdvan Özdengibi muvazzaf subaylara kadar ulaştı. JİTEM’Ikontrolu altına alan Veli Küçük, iddialara göreönüne çıkan, şiddetin bitmesini isteyen barışyanlısı  askerleri Yeşil’e infaz ettirdi.

İşte tam bu sırada Çiller, hedef hainlerlistesini açıkladı. Çiller'in İstanbul HolidayInn Oteli'nde, 'Türkiye milis hareketiniteliğine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terörhareketiyle karşı karşıyadır. PKK’nın haraçaldığı işadamı ve sanatçıların isimlerinibiliyoruz. Hesap soracağız' açıklamasınınardından Batman'da DEP Mardin MilletvekiliMehmet Sincar öldürülürken, ekim ayında iseJİTEM'deki ayrılıklar nedeniyle basınakonuşmaya başlayan Cem Ersever, JİTEM elemanıKemal Uzuner'in Aydınlıkevler'deki evindenalınarak Bolu'da bulunan Başbakanlık AtışPoligonu'nda sorgulandıktan sonra Yeşiltarafından öldürüldü. Ersever ile birliktesevgilisi Nevval Boz ile Mustafa Deniz deöldürülen isimler olarak kayıtlara geçti.Öldürülmesi gereken, sözde PKK’ya yataklıkyapan 10 bin kişiyi bin operasyonla temizlemefikri tamamen Mehmet Ağar’ındır ve bunu MGK’da1992 yılında Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’ede kabul ettirmişti. Hatta Güreş’in bu ortayaçıkarsa hepimizi sallandırırlar dediğiniduymuştum. Şimdi yaptıkları hatanın, ektiklerinefret tohumunun hesabını vermenin vakti geldi.

Ersever'in elinde bulunan ve Doğu illerindebirçok eylemde kullanılmaya başlanan

73

patlayıcıların ölümü sonrasında Ankara veİstanbul'da peşpeşe meydana gelen patlamalardaortaya çıkması, Yeşil'in Ankara'daki iziniaçığa çıkardı. Ve Ankara Emniyet Müdürlüğütarafından gözaltına alınan Yeşil kod adlıMahmut Yıldırım'ın sorgusuna bizzat AnkaraEmniyet Müdürü Orhan Taşanlar da katıldı. Budönem iki Mehmet arasında krize yol açan Yeşil,kaburgaları kırık bir halde Mehmet Eymür'eteslim edildi.

Cem Ersever'in ölümü sonrasında başlayantartışmalarda taraf olan Aydınlık Dergisi veDoğu Perinçek, Ersever'in Yeşil tarafındanöldürülmediğini, Hanefi Avcı ve ekibitarafından korunduğuna dikkat çeken yayınlaryaptı. Adnan Akfırat'ın Eşref Bitlis'e ilişkinyazdığı yazılar ile Doğu Perinçek'in 'ÇillerÖzer Örgütü' isimli kitabında JİTEM korunurken,Emniyet İstihbaratı açıkça suçlandı.Gözaltından çıkan Yeşil, MİT bünyesinde yenibir görev için Şam'da yaşayan PKK elebaşısınasuikast için Şam’a uçtu.

Bu suikastta kullanılacak olan patlayıcılarise Viranşehir Belediye Başkanı Halil İbrahimKeleşabdioğlu'nun organizesiyle Ceylanpınar'ınReselayn Kapısı'nda Şam'a gönderildi.

Çiller’in siyasi rakibi Mesut Yılmaz’ınYalçın Küçük’e ulaştırdığı notla suikastdanhaberdar olan Öcalan, suikastın başarısızolmasını sağladı. Yılmaz, hoşlanmadığı MehmetEymür ve Yeşil gözden düşürmeye çalışmıştı. Şammerkezinde zamansız patlayan bomba, iki Mehmetarasındaki kavgayı derinleştirdi ve MehmetEymür görevinden alınmasının ardından ABD'ye

74

uçtu. Eymür, tüm bu yaşananları kurduğuAtin.org sitesinde bir bir deşifre etti.Ersever'in ölümünün ardından büyük kentleresıçarayan cinayetler zincirinde Kürt kökenliişverenleri, avukatlar, Kürt kökenkli aydınlarıhedef alınmaya başlandı. Bu dönem büyükkentlerde JİTEM bünyesinde bulunanitirafçılarının yanısıra eski ülkücüler, polismemurları ve mafyaya uzanan bir ağa kadarulaştı. Bu dönem Behçet Cantürk, Savaş Buldan,Adnan Yıldırım, Hacı Karay, avukatlar MedetSerhat, DEP Ankara İl Başkanı Faik Candan,HADEP Yüreğir İlçe Başkanı Rebih Çabuz,İzzettin Görnü gibi çok sayıda insan öldürüldü.Devlet, siyaset ve mafya üçgeninde örgütlenmişyapılar tarafından işlenen siyasal cinayetlerinyanısıra ekonomik rantlar sağlanması adına,Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfi Topal, TefeciNesim Malki'ye ulaşan bir dizi cinayet dahaişlendi.

Yeşil, Bingöl, Solhan ilçesi DicnikKöyü'nde 1951 yılında doğdu. MHP kökenli,1973'te Bingöl Genç İlçe Jandarma Komutanlığıtarafından kullanıldı ve ilişki aynı yıl MİTTatvan Bölge Müdürlüğü'ne devredildi. Kasım1975'te askerden geldikten sonra Milli Görüşhareketi içinde MİT adına çalıştı. Yıldırım,Elazığ'da 1977'de Etibank Ferro Kromtesislerinde puantör olarak göreve başladı.İşlemleri 20938 sicil numarası üzerindenyapılıyordu. Tam dört yıl sonra farklı birgöreve soyunup, farklı bir isimle anılmayabaşladı. Yeni adını gözlerinin rengi olan"Yeşil"den aldı. Susurluk kazasından sonraortaya dökülen ilişkiler, pek çok cinayetin

75

tetikçisi olduğunu ortaya koydu. HerkesYeşil'den söz etti, ancak bulunamadı. DöneminBaşbakanı Mesut Yılmaz, aldığı bilgileriaktarırken Yeşil'in öldürüldüğünü söyledi.

Ancak kısa bir süre sonra Yeşil, 1999’daİHD Başkanı Akın Birdal'ı vuranlarınarkasındaki isim olarak ortaya çıktı. Dahasonraki bilgiler Yeşil'in hala hayatta olduğunuortaya koydu. Susurluk Raporu'nda da Yeşil'e 12sayfalık özel bir yer ayrıldı. Ahmet Demir,Mehmet Kırmızı sahte kimliklerini kullanan,Güneydoğu'da "Sakallı" adıyla bilinen SolhanlıMahmut Yıldırım'ın geçmişi bir ölçüde deşifreedilebildi. Bir dönem MİT'te, bir dönemJİTEM'de görev aldığı anlaşıldı. JİTEM subayıAhmet Cem Ersever'in öldürülmesinden,Güneydoğu'daki pek çok faili meçhul cinayetekadar sayısız olayda tetikçilik yaptığıbelirlendi. Hatta Abdullah Öcalan'ın Suriye'deöldürülmesi için görevlendirilen ekipte de yeraldığı öne sürüldü. Afyon Cezaevi'nde öldürün Sabancı suikastı sanıklarından DHKP - C'liMustafa Duyar'ı Türkiye'nin ŞamBüyükelçiliği'nden alıp getiren ekipte onun daadı sayıldı. Ancak istihbarat birimlerininkamuoyuyla pek de paylaşmadığı kanıya göre,aslında Yeşil tek bir kişinin değil, birdenfazla görevlinin kullandığı ortak kod adı.

Yeşil kodunu kullananlardan biri de üstdüzey görevlerde bulunan Veli Küçüktü. Birdönem Güneydoğu'da PKK'ya karşı yürütülenmücadelede özel operasyonlar, karşı gerillaeylemleri ve taktikleri onun yönetimindeyürütüldü. Ankara'da bir pavyonda eğlenirken

76

olay çıkarttığı için gözaltına alınan,götürüldüğü Emniyet Müdürlüğü binasında OrhanTaşanlar ve ekibi tarafından kaburgalarıkırılana kadar dövülen Yeşil'i polisin elindenalan ve MİT'te tedavi ettiren kişi MehmetEymürdü. Üzerinde taşıdığı 0542 214 50 21numaralı telefonla aradığı yerler arasındaresmi kurumların yanı sıra, Abdullah Çatlı,Sami Hoştan, Sedat Peker gibi isimler debulunuyor. Mesut Yılmaz'a Budapeşte'de yumrukatanlar da Yeşil'in telefonundan arananlararasında yer alıyor. Yeşil adının korkuylaanılması Susurluk çetesi tarafından tahsilatamacıyla kullanıldı. Susurluk çetesinintehditle para topladığı kişileri arayan hepYeşil idi.

Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmeden önce parayatırdığı Ziraat Bankası Ankara HeykelŞubesi'ndeki hesabın sahibinin de Ahmet Demirkimliğini kullanan Yeşil olduğu ortaya çıktı.Mahmut Yıldırım, sıradan bir memur olarakbaşladığı yaşamını bugün herkesin bildiği ancakkimsenin tanımadığı kanlı bir tetikçi olaraksürdürüyor veya öldü. Kaçak olarak neredeyaşadığını kesin olarak saptayabilen yok. 30yıldır çalışmadığı istihbarat teşkilatıkalmadı. Doğu'da pek çok karanlık faili meçhulcinayete birlikte kalkıştığı, PKK'ya karşıgayrinizami harp yürüten Binbaşı Cem Ersever vearkadaşlarını, fazla konuştukları için Çatlı veHaluk Kırcı'ya çekinmeden öldürtecek kadarderin bir adamdı.

Tüm devlet başkanları, başbakanlar,Genelkurmay, MİT ve Emniyet teşkilatında çok

77

sevilmesede gözüpek işleri nedeniyle çok iyitanınan, saygı duyulan Yeşil, kontragerillaçalışmalarıyla devletin düşmanlarını infazeden, ettiren delikanlı bir istihbaratçıydı.Kosova'da UÇK'nın askeri eğitimi, Afganistan,Bosna, Çeçenistan ve Kuzey Irak'ta gizlioperasyonlar dahil pek çok yurtdışı kirlioperasyonun organizatörüydü. Haziran 1996’deEymür’ün verdiği son görevini ifa ettiğiyurtdışı görevinden döndükten sonra birdenortadan kayboldu. Eğer bundan sonraki göreviülke içindeki mafya yapılanması ve yolsuzluğunkan damarlarına girmekse öldü gösterilmesielzemdi. Kürt asıllı olmasına rağmen vatanseverbir ülkücü, ulusalcı, Alevi Kürtlerin vePKK'nın can düşmanıydı (10).

Radikal Gazetesinden Sayın İsmet Berkan 12ve 13 Temmuz 2000 tarihlerinde Yeşil'inifadesine değinen "Susurluk sırları" ve Nedenyadırgamıyoruz?" başlıklı yazıları yazmıştı."Yeşil, para alabileceği her yerden paraalmaktan çekinmediğini, Ceylanlar dahil herkesiharaca bağladığını ('vergi' diye adlandırıyor,aynen PKK gibi) bir devlet kurumu olan MİT'erahatça söylüyor ve başına hiçbir şey gelmedenoradan ayrılabiliyordu. Aynı Yeşil, 'failimeçhul' bir cinayete kurban giden Kürt yazarMusa Anter'i bir PKK önde geleni aracılığıylanasıl kandırıp tuzağa düşürdüğünü de yine MİT'eadeta övünerek anlatıyordu. Bu anlatımdanhareketle Musa Anter'i Yeşil'in öldürdüğünekuşku duyulamaz artık. Tek bilinmeyen Yeşil'intalimatı kimden aldığı." Yeşil'in anlatımları

10 Arslan, Faruk 2011.

78

arasında Emniyet Genel Müdürlüğü'nün en önemlibirimlerinden birinin, Özel Harekat Dairesi'ninbaşındaki bir insanın (İbrahim Şahin) çeşitliişadamlarını haraca bağladığı, o işadamlarınında 'vergi' adı verilen bu paraları çeşitlirütbeli polisler aracılığıyla gönderdiklerini,bu paralardan kendisinin de nasiplendiğinianlatıyordu. MİT'in suçla mücadele ve suçluyuyakalama gibi bir görevi yok belki ama enazından vatandaşlık bilinci mesela Yeşil'in,İbrahim Şahin'in, Abdullah Çatlı'nın, 'ArnavutSami'nin, Mehmet Ağar'ın, Korkut Eken'in vs.savcılara ve teftiş kurullarına ihbaredilmesini gerektirmiyor muydu? (11).

Berkan'ın yukarıdaki soru ve tenkitlerineMehmet Eymür kapatmadan önce kendi sitesayfalarıda cevap vermeye çalıştı: Esasındakonu birçok karanlık bölümleri bulunan birdevri ve sistemi ilgilendirdiği için, busistemin içinde belli bir rolü olan ve budönemin bir bölümünde (1994-96) resmi görevibulunan beni fazlasıyla aşıyor. Ben yine dekendi sorumluluk sahamda kalarak bazı yanıtlarvereceğim. Bahsi geçen dönemde iki tip illegalfaaliyet yürütülmüştür.  Birincisi "Terör vePKK ile mücadele kapsamında" yürütülen illegalfaaliyetlerdir.

"Birinci tip" diye adlandıracağımız bufaaliyetler, demokrasi rejimi ile bağdaşmasa da"yaşadığımız olağanüstü terör yılları", "şehitverdiğimiz ve ölen sayısız insanımız" nedeniyle

11 Berkan, İsmet. "Susurluk sırları" ve Nedenyadırgamıyoruz?" Radikal Gazetesi.12 ve 13 Temmuz2000.

79

haklı nedenler taşıyabilir.  Yani "olağanüstü"şartlardaki, "olağanüstü mücadele yöntemidir"Diğeri, yani "ikinci tip" illegal faaliyetler,"ülke yararına" görünümü altında yürütülen"maddi ve politik çıkar sağlamaya yönelik" -çete- faaliyetlerdir.  Her iki faaliyet içiçedir ve her iki faaliyetin oyuncuları aşağıyukarı aynı kişilerdir.  Hukuken bu ikifaaliyeti bunlar suç, bunlar diğeri değil diyeayırabilmek mümkün değildir. Resmi olarak inkâredilse de, "ülke yararına yönelik illegalfaaliyetler" belli bir karar mekanizmasıtarafından harekete geçirilmiş, belli bir emirve komuta zinciri içinde yerine getirilmiştir.  Emirleri icra eden kişiler, ulvi bir göreviyerine getirdikleri inancıyla bu işleriyapmışlardır. Emirler genellikle şifahenverildiği için, bu emri verenlerinsıkıştıklarında bu hususu inkâr etmeleri vesuçu astlarına atmaları mümkündür. İcracıkişilerin, bazı hallerde menfaate yönelikfaaliyetlerde, bilmeden kullanılmış olması daimkan dahilindedir.

Tamamına yansımasa dahi, birçok olayda, heriki tip faaliyeti yürütenlerin aynı kişilerolduğu görülmektedir. Bu ise şahısların "ikincitip" faaliyetler ve suçlardan dolayı ithamedilmesini zorlaştırmaktadır.  Hukuk karşısındaağır neticeler getirebilecek olan ikinci tip"çete" faaliyetlerin ortaya çıkma ihtimali,emir ve komuta zincirindekileritelaşlandırmakta ve bu nedenle buzincirdekiler, "ikinci tip" faaliyetleri tasvipetmeseler dahi, suçlu etrafında bir korumahalkası oluşturmaktadırlar. Esasında suç

80

işleyenlerin başlangıçta devlete hizmetfelsefesi ile yola çıktıkları, gözlerinde çokbüyüttükleri hedeflerini devletin imkânlarınıkullanarak kolayca bertaraf ettikten sonradevletin gücünü kendi güçleri gibi gördükleri,kolayca elde edilen büyük rantlardan sonradevlet işlerini tamamen unuttukları, rahatlıklaifade edilebilinir.

Diğer önemli bir zorluk, her iki tipfaaliyeti yürütenlerin ulusal güvenliğimizikorumakla görevli teşkilatlarımıza ve politikhüviyete mensup kişilerden oluşmasıdır.  Buteşkilatlarımıza has özel statüler ve politikkimlik, bir cins dokunulmazlık kabuğuyaratmakta ve adaletin düzgün işlemesini veadil neticeler alınmasını önlemektedir.Neticede günümüzde yaşadığımız gibi,dokunulmazlık kabuğu en ince olan "bir kaçpolisin" ve sivil vatandaşların yargılanmasınınötesine gidilememektedir. (12).

Zaman’da yazar iken Fehmi Koru’da 1998'dekibir Taha Kıvanç yazısında dönemin AnkaraEmniyet Müdürü Orhan Taşanlar'a atfen şununakletmişti: Yıl 1995. Ramazan ayı. Taşanlariftar için eve her gidişinde, çorbayıkaşıklayamadan bir yerlerde patlama olduğuduyuruluyor. "Bir değil, iki değil, üç değil...Bombalarda 'Yeşil' imzası çok belirgin...Araştırın bakalım, buralarda mı?" diye tâlimatvermiş... O gece Ulus'taki gece kulüplerinden

12 Eymür, Mehmet. "Terör ve PKK ile mücadelekapsamında" yürütülen illegal faaliyetler. 10Mayıs 2003. Kapandığı için internet ulaşımı yok.Atin.org.

81

birinde bulmuşlar Yeşil'i... İçeri aldıklarıkişinin Yeşil olduğunu polisler biliyor, amamuhataplarına çaktırmıyorlar... 'Yeşil'olduğunu hiç açık etmeden, ama 'Yeşil' imişgibi ayrıntılı bir ifadesi alınıyor... "Ertesigün, bizim elimize düşmesinden hiç mutluolmayan devlet birimleri devreye girdi; tahminedemeyeceğiniz kadar yukarılardan bir ilgigösterildi. Biz de kendisini teslim etmekzorunda kaldık..."  (13).

En iyisi Yeşil’i ona görevler veren eskiMİTci Eymürden dinleyelim: Yeşil'in  güvendiğipaşa Kemal Yılmazdı, o tarihlerde MİT'dekiYavuz Ataç, Orhan Çoban, Kaşif Kozinoğlu gibi"Özel Kuvvetler Komutanlığı (Özel Harp)"kökenli emekli subaylarla yakın ilişkiiçindeydi.  Bu kişiler MİT Müsteşarı olacağınamuhakkak gözüyle baktıkları Kemal Yılmaz'adevamlı bilgi taşıyorlardı. MİT'teki askerkökenliler Kemal Yılmaz'ın başlarına geleceğineo kadar kesin bakıyorlardı ki, nakledilenleregöre Yavuz Ataç ve Orhan Çoban, yeni yapılanmaile ilgili listeleri tanzim ederken makamkavgasına girmişler, aralarında serttartışmalar çıkmıştı.

Kemal Yılmaz'ın, Genelkurmay'daki Çevik Birekibinden olduğu biliniyordu. Normal şartlardaMİT Müsteşarlığına gelmesi pek mümküngörülmediğinden, bunun ancak askeri birmüdahale sonra olması mümkündü. Yeşil'in bütünanlatımlarına rağmen MİT tarafındankullanılmaya devam edilmesi, "kanuni" yönden

13 Kıvanç, Taha. Bir değil, iki değil, üç değil.Zaman. Yeni Şafak. 1995 ve 2005.

82

olmasa bile, "ahlaki" yönden çirkingözükebilir. Zamanın MİT Müsteşarı SönmezKöksal da bu konuda bir hayli tereddütlüydü.Yeşil'in bütün mazisinin MİT'e monteedilmesinden endişe duyuyordu. Ben Yeşil'inortalarda denetimsiz bırakılmasının daha vahimneticeler vereceğini düşünüyordum. Mehmet Ağar,resmi bir toplantı için MİT'e geldiğinde MİTMüsteşarının yanında kendisine mealen "Bu adamısiz de, Jandarma da kullanmış, şimdi ortalardabırakmışsınız. Bu tip adamları sahipsizbırakırsanız "suç makinası" haline gelirler,buna bir şekil bulun" dedim. Ağar, Jandarma ilekonuşacağını söyledi, ancak bir netice çıkmadı.

O tarihlerde, Yeşil'e milli menfaatlerdoğrultusundaki bazı yurtdışı faaliyetlerdegörev vermiştik. Bu faaliyetler ile ilgilibağlantılar kurmuş, çalışmalar yapmıştı. Çokhassas bazı operasyonlarımızı biliyordu. Bubakımdan devam etmesinin hem faaliyetlere yararsağlıyacağını, hemde kendisini Ankara'dan vesuçtan uzak tutacağını düşündük. Zaten,belirttiğimiz gibi, yaşadığımız günlerdeki"suç" Yeşil'i çok aşan organize bir faaliyetniteliğindeydi. Ayrıca Yeşil, bu açıdan iyi birhaber kaynağıydı. Terör ve organize suçfaaliyetlerinde en iyi kaynaklar o faaliyetiniçinde olan kişilerdir. Bu istihbaratın temelunsurlarından biridir.

Üzerinde PKK/ARGK ve İnsan HaklarıDerneği'ne ait üye kimlik kartı taşıyan Yeşil,bizim açımızdan, uygun vasıflara sahip, bir çokengeli kolayca aşabilen, yetenekli bir faaliyetelemanıydı, çalışmalarımıza olumlu katkıları

83

oldu. Yeşil'le ilk görüşmelerimiz 1994'ün sonaylarına rastlar. Bu görüşmelerde kendisine,yer aldığı operasyonların başarı ileneticelenmesi halinde yüksek miktarda parasalbir mükâfat verileceği söylenmiştir. Yeşilcevaben, kendisinin bu güne kadar parakarşılığında iş yapmadığını, böyle bir mükâfatıkabul etmeyeceğini belirtmiştir. Yeşil'eayrıca, çalışmalar esnasında meydana gelecekmakul masrafların tarafımızdan ödeneceği,ihtiyaç hasıl olması durumunda, teknik alet vemalzeme sağlanacağı, Türkiye içinde kanunsuzhiç bir faaliyetine müzahir olunmayacağı,kendisine Teşkilatımızla arasındaki bağınortaya çıkmasına neden olabilecek herhangi birbelge verilmeyeceği, görev esnasında yurtdışında şehit olması durumunda, ailesiningeçiminin ve çocuklarının okul masraflarınınTeşkilatımız tarafından karşılanacağı, göreviniifa ettiği esnada yurtdışında tutuklanıp mahkumolması halinde de, ailesinin ve çocuklarınınmasraflarının karşılanacağı, böyle bir durumda,kendisiyle olan ilişkimizin inkar edileceğibelirtilmiştir.

Yeşil, ailesini garantiye aldıktan sonragerekirse intihar eylemlerine bilekatılabileceğini, bir tutuklanma halinde, PKKitirafcısı olarak ifade vereceğinisöylemiştir.. Bu sözlü anlaşmada belirtildiğigibi, MİT'in Ankara Emniyet Müdürlüğütarafından gözaltına alınan Yeşil'le ilgili,dolaylı veya dolaysız hiç bir teşebbüsüolmamıştır. Beyanlarına göre, Yeşil'in KorkutEken ve Polis ile problemleri, 1994'ün sonaylarında başlamıştı.  Kemal Horzum'dan her ay

84

aldığı 250 milyon lira yardımın azalmasıüzerine, Kürt Ahmet lakaplı Ahmet Turgut'tanpara istemesini neden gösteriyordu. Daha sonraArnavut Sami olayı, ilişkileri iyicegerdirmişti.

Kasım 1994 sonunda Korkut Eken'in,İstanbul'da Kürşat Yılmaz, Yavuz Bıçakcı veAhmet Güzel isimli arkadaşlarını gözaltınaaldırıp, hakkında bilgi topladığını öğrenmişti.Kürşat Yılmaz ile bağlantı kurduğunu veKürşat'ın, kendisine "kendine dikkat et,seninle ilgili bilgi almak için bizi çokhırpaladılar" dediğini söylüyordu. Kürşatkendisinden tabanca ve bir cep telofonu talepetmiş, Yeşil, birilerine 5.000.000 lira rüşvetvererek istediklerini cezaevine iletmişti.Yeşil bu konuyla ilgili olarak şunlarıanlatıyordu:

"Aynı günlerde Jandarma Genel Komutanlığıİstihbarat Şubesi'nde görevli H. Yarbay'dançağrı aldım ve hemen görüşmeye gittim. H.Yarbay bana 'Bugün Korkut Eken Genel Komutan'ageldi, bir süre görüştüler. Korkut Yarbay,komutana biz Ahmet YeşlL'i tutuklayacağız,sizinle herhangi bir bağlantısı var mı? diyesormuş, Genel Komutan da, jandarma ile buşahsın hiçbir bağı yok, tutuklayabilirsinizşeklinde cevap vermiş, ancak tutuklamagerekçesini bilmiyoruz, Genel Komutan'asoramadık. Korkut Yarbay gittikten sonra GenelKomutan, B. Paşa'yı çağırıp, EmniyetMüdürlüğü'nün tutuklama kararını sanailetmesini istemiş, B. Paşa da bana emir verdi,Korkut Yarbay kararlıymış " dedi.

85

Olaydan 10 gün kadar önce, A.Çatlı datelefon ile aradı ve dikkatli olmamı tenbihetti, aynı günlerde oğlumun devam ettiği KarateSalonuna gelen telsizli iki şahıs oğluma,benimle ilgili sorular yöneltmişler. Yine aynıtarihlerde Cumhurbaşkanlığı'na gittim ve buradaCumhurbaşkanı Danışmanı olan dostum ilegörüştüm. O da Mehmet Ağar ve benim gibiElazığlı. Görüşme sırasında banaCumhurbaşkanına ait altın bir dolma kalemhediye etti. Sohbet ederken bana "Mehmet Ağarile iyi geçinmiş olman lazımdı" şeklinde bircümle kullandı, ancak o gün için bu konununüzerinde hiç durmamıştım. Emniyet GenelMüdürlüğü ve Jandarma ile bugüne kadar hiçbirsorununun olmadı, tutuklanmam için ortadahiçbir gerekçe yok."

Yeşil'e göre, Ankara'da yeraltı dünyasındaadı geçen Kürt Ahmet lakaplı şahıs kendisininvarlığından tedirginlik duyuyordu. KürtAhmet'ten 100 Milyon TL almış, Kürt Ahmet bunuÜnal Erkan'a aktarmıştı. Kürt Ahmet, Ünal Erkan'a ismiyle hitap ediyordu, Emniyet Müdürlerininkararnamesinde bile Kürt Ahmet'in onayı vardı.  Kürt Ahmet bir süre önce tedavi maksadıylaAmerika'ya gitmiş ve gitmeden önce kendisininpasifize edilmesi için Korkut Bey'den yardımtalep etmişti. Korkut Bey, Kürt Ahmet'e bukonuda teminat vermişti. Kendisinin aranmasınıKorkut Bey'in sözünü yerine getirme çabasıolarak mütalaa ediyordu.  Korkut Eken'inyanısıra, İçişleri Bakanı danışmanı MehmetKıvanç Özer de kendisi ile uğraşıyordu.Aydın'lı Özer, sanki İçişlerinin değil KürtAhmet'in danışmanıydı. Zira devamlı Kürt

86

Ahmet'in yanındaydı. Özer'in çağrı numarası 3 62- 1 2 8 6 idi, araştırılırsa ne kadar büyükişler çevirdiği anlaşılırdı. Kemal Horzumkendisine her ay 250 milyon lira para verirken,bunun 50 milyona düşürmüştü.

Bunun nedenini Kürt Ahmet'inyönlendirmesine bağlıyordu. Şöyle diyordu:"Kemal Horzum'un dışındaki bütün Kürtişadamları PKK'ya yardım ediyor. K.Horzum'un,PKK'lı Metın Kod adında bir ortağı vardı. Benimbaskım neticesinde ortaklıktan ayırdı veHorzum'un çevresinden uzaklaştırıldı. Başbakanve Cumhurbaşkanı korumaları, boş zamanlarındave izinlerinde Horzum'un bürosuna gelerekkoruma yapıyorlar. Son görüştüğümde Horzum bana'Seni Zülküf Ceylan'la görüştüreceğiz' dedi.Zülküf halen İsviçre'de hasta imiş. Döndüktensonra belirleyecekleri bir tarihte İstanbul'daHorzum, Zülküf ve Ceylan'ların kirvesi EmniyetMüdürü H. ile toplanıp görüşeceğiz. Birşeysormuyor ve herşeyden haberim varmış gibidavranıyorum.

Oynamayı planladıkları senaryoya göre,sözde devletin elinde terör örgütüne parayardımı yapan kürt iş adamlarının isim listesivar ve sözde devletin içindeki bazı güçlerbenim kanalımla bu şahısları enterne ediyorlar.Dolayısıyla ben parayı alınca Ceylan'larayönelik herhangi bir eylemde bulunmayacağım.Horzum'un daha önce benim adımı kullanarak aynısenaryo ile tahsilat yaptığını biliyorum. Ancakherşeyden haberdarmışım gibi davrandığım içinaçık açık kimlerden para tahsil ettiklerinisoramıyorum. Şu anda ekonomik yönden çok kötü

87

durumdayım. Etlik'teki evimin 2 milyon liralıktelefon parasını ödeyemiyorum, Diğer telefonun7 milyon borcu vardı, ödeyemediğim içinkapattılar. Her şey paraya bakıyor, araba halasanayide rehinde.

Sonuçta, maddi durumum berbat, para olmadanhiç bir iş yürümüyor. Ne yapacağımı bendeşaşırmış durumdayım Aslında buraları bana göredeğil, bölgedeki halimi özlüyorum. Beni maddiyönden bitirdiler, Şehirde paranız olmayıncagücünüz de olmuyor."

Yeşil, parasal sorunları ve polisle olanproblemlerini halletmek için bazı temaslardabulunmuştu. şöyle anlatıyordu:"Cumhurbaşkanlığı Danışmanı HayrettinGökdemir'in beni Köşke çağırdı, 'bir sıkıntınvarsa söyle" dedi.  Bakmak mecburiyetindeolduğum sekiz adamım var. Bunlar için döşeliiki ayrı eve, geçimlerini temin için bilardosalonu benzeri bir işyerine ihtiyacım var.Sanayide rehin duran iki arabamı kurtarmamlazım dedim.  Bana 'Yakında Rusya'dan birişadamının döneceğini, onunla konuşarakisteklerimi karşılayacağını söyledi. 'Ceylanailesi zamanında Baba'yı ayakta tuttu, şimdibiraz da sana baksınlar. Baba için vinç lazımama sana bir parmak hareketi yeter' dedi. 10gün önce çağrı alınca İbrahim'le buluştuk.Maltepe'deki Monako Pavyona gittik. Korkut Ekenile anlaşmazlığım konusunu açtım. İbrahimanlaşmazlığın boyutlarının sıkıntı yarattığını,Korkut Eken'in Emniyet Genel Müdürlüğündenormal bir memur odasında sığıntı gibioturduğunu, acz içinde olduğunu, sorunu çözmeye

88

yardımcı olabileceğini, büyütmemelerigerektiğini söyledi.

Korkut Eken, 12 Aralık 1994 günü ekibi ileAzerbaycan'a gitti. Benim hakkımda ' ülkücükatili' şeklinde konuşmalar yapıyormuş. Ankaraİl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbaratŞubesinde görevli A. Binbaşı Korkut Eken'lebenim için görüştü, beni müdafaa etti. Ancakgörüşmeden bozuk ayrılmış.  Mehmet Ağar bütüngelişmelerden haberdar. A. Binbaşının elindeM.Ağar ile ilgili 42 milyar liralık biryolsuzluk belgesi var, fakat kullanamıyor."

Aynı tarihlerde Yeşil'in "adamlarımdanbiri" diye bahsettiği bir kişi kaçarkenpolisler tarafından ayağından vurulmuştu.Yeşil, "Ayın 1.nde İstanbul'da polisler OsmanÖzbek isimli adamımı kaçarken ayağından vurdu.Ne kadar malzeme varsa gitti. Ev, araba, ceptelefonları, çağrı cihazları, elbiseler hepsigitti. Adamım şimdi İstanbul'a giremiyor. Buçocuğun yaptığı özel bazı mafyavari işlervardı." diyordu. Yeşil'in kastettiği kişi OsmanGürbüzdü.  Hani Veli Küçük’ün NecipHablemitoğlu’nu öldürttüğü tetikçi. HalenErgenekon sanığı olarak içeride...

Yeşil, Ankara Emniyet Müdürlüğüne alınmadanbir hafta kadar önce, polisler onun yakınarkadaşlarını gözaltına almışlardı. Bu konuyuise şöyle naklediyordu Yeşil. "Sorgu çok ağırgeçmiş, işkence yapılmış. Ankara Emn. Md. OrhanTaşanlar bizzat sorguya katılmış. Sorgudaağırlıkla benim üzerimde durmuşlar. Cem'inyazdığı kitabı açarak Tunceli'den, Muş'tanbaşlayarak sorular yöneltmişler Çocuklar,

89

istiyorsanız telefon ve çağrı numarasınıverelim, arayın buraya çağırın, kesin gelir,gelmez ise bizi öldürün demişler. Gerçekten deçağırsalardı giderdim. Devletten kaçmak olmaz,ben devlet ile uğraşamam. Adamlarınsorgulanmasında tamamen beni hedef aldılar,bana göz dağı vermek istiyorlar. Bana açıkca"çalışacaksan, bizim hesabımıza çalış" şeklindeMehmet Ağar kaynaklı bir mesaj ilettiler. BenMehmet Ağar'ın kim olduğunu gayet iyibiliyorum.  Sorguya alınan çocukların ikisininüzerinde silah vardı. Hakan'ın üzerindekiKırıkkale silah daha önce öldürülen veİstihbaratta çalışan polisin kendi silahıydı.Ben onun Hakan'ın üzerinde olduğunubilmiyordum. Bir kenarda duruyordu. Tesadüfen ogün Hakan üzerine almış. En çok o silahtankorkuyordum. Ancak olayı kapattılar. Sadeceruhsatsız silah taşımaktan muamele yapacaklar.

Çocuklardan iki şekilde ifade almışlar.Adliye'ye gönderilecek olan ifade de, silahlarıYeşilden aldıklarını söylemişler. Kendilerinesakladıkları ifade de ise silahın biriniJitem'den aldım diye ifade vermesiniistemişler. Hakan'da baskı üzerine,Diyarbakır'da Jitem'de çalıştığını söylediğiancak gerçekte var olmayan Zülfü Astsubay diyebirinden aldığını söylemiş. Mart 1996'dayurtdışına gönderildi. Dönüşünde Türkiye içindebüyük bir trafik kazası yaptı. Arabayı kendikullanıyordu. Herhalde yine bir konuyakitlenmişti.  Kaza neticesinde boyunkemiklerinde kırıklar meydana gelmiş, ilkyardım ve doktor tedavisinden sonra dinlenmeyeAntalya'ya gitmişti. O günlerde "Antalya'da

90

evin nerede?" diye sormuştum. "Lara'da Ofootelinin tam karşısında" diye cevapladı.  "Ofootelinin arkasındaki sitede de benim ev var, şuanda kirada, kaça aldın?" dedim.  "Ben paravermedim, Gazinocu Ömer Lütfü Topal hediyeetti. Jandarmadan ve polisten bir iki arkadaşındaha orada dairesi var diye" konuştu.  ÖmerLütfi Topal, Yeşil'e daireleri kendisinikoruması için hediye, etmişti. Antalya'yagidince rahat ettiğini, yemeğinin de gazinodanyollandığını söylüyordu.

Yeşil'i Mart ayında DEP Milletvekili AhmetTürk aramıştı. Sırrı Sakık'ın bürosunda buluşuphep birlikte yemeğe gitmişlerdi. Türk'ün birderdi vardı. Akrabası "Zekiye" PKK'dankaçmıştı. Avrupa'ya göndermek için pasaportçıkarmışlar, bilahare Avrupa'ya gönderirlerseiyi olmayacağını, tekrar örgüte bulaşacağınıdüşünmüşlerdi. Devlet'e teslim etmeyi dedüşünmüyorlardı. İtirafçı konumuna düşüphalkına zarar vermesini istemiyorlardı. Her anyakalanacağından korkuyorlardı. Bu sorunu Yeşilhalledebilirdi. Yeşil, bu şartlarda yardımcıolmasının imkansız olduğunu söyledi "yaAvrupa'ya gönder yada Devlet'e teslim et" diyecevapladı. Türk, bu cevaptan hoşnut olmamıştıama bozuntuya vermedi. Yeşil'e şaka yollu"arkadaş çok sıkışırsam senin evine gönderirim,Zekiye senin yeğenin sayılır sen ne yaparsanyap" diyerek konuyu kapattı.

Orhan Taşanlar'ın Ankara EmniyetMüdürlüğünden gitmesinden sonra Yeşil daharahat hareket ediyordu. Antalya'da EmniyetMüdür Muavini ile görüşmüştü. Bir sorunu yoktu.

91

Ankara'da ise Emniyet Müdürü ile Çiftlik MerkezLokantasında yemek yemişti. Yemek fotoğrafıYeşil'in MİT'deki yöneticileri tarafındanfotoğraflanmıştı. Bir akşam İşkembeci'yegittiğinde Mehmet Ağar ve Ünal Erkan ilekarşılaşmıştı. Ayaküstü kısa bir konuşmalarıolmuştu. Yeşil, Ağar'a karşı tavırlı hareketettiğini söylüyordu. Polis ve Jandarma'danverilen hüviyetleri hala taşıyor, Yurtdışıgörevlere giderken bunları MİT'tekiyöneticilerine bırakıyordu. (14).

Taraf gazetesinden Neşe Düzel’e (Radikal'deiken) verdiği röportajda CHP'li SinanYerlikaya, Yeşil’in tüm işlerini kasetlerealdığı için devletin ona dokunamadığınısavundu. Yeşil'i kimin koruduğunu, haraçişlerini, derin devletin suç ve suçluylailişkilerini sürdürme ısrarını, Yeşil'iyakından bilen, Yeşil'in kim olduğunu kamuoyunailk duyuran kişi olan CHP'nin en üst organıMerkez Karar Yürütme Kurulu üyesi TunceliMilletvekili Sinan Yerlikaya’ydı. Yerlikaya,Yeşil’in kim olduğunu şöyle izah ediyordu:

“Yeşil itirafçı değil. PKK veya TİKKOsempatizanı olup dağa çıkmış, sonra da dağdaninmiş biri değil o. Yeşil, devletinyetiştirdiği bir operasyon adamı. Direkt halkıniçinden alınmış bir adam o. Yeşil, BingölSolhanlı bir vatandaş. Ailesi Elazığ'ayerleşmiş. Yeşil de, Elazığ'da doğmuş büyümüş.Elazığ'da devlete ait Ferro Krom tesislerindeişçilik de yapmış. Bu vatandaşın asıl adıMahmut Yıldırım. 'Yeşil', onun kod adı. Bir kod

14 Eymür, Mehmet 2003.

92

adı daha var: 'Sakallı'. Yeşil, adını ilkTunceli'de duyurdu. O zaman 'Sakallı' kodadıyla ünlüydü. Olağanüstü Hal dönemindedevlet, Yeşil türü bir sürü insanla çalıştı.Abdullah Çatlı gibilerine, kimlikler, paralar,silah izin belgeleri, yeşil ve kırmızıpasaportlar verildi. Yeşil de bu insanlardanbiri işte.

Yeşil, önce MİT'e çalıştırıldı. SonraJİTEM'e kaydırıldı. Emniyet'te ise hiççalışmadı. 90'da Tunceli'nin Ovacık ilçesindeavukatlık yapıyordum. Yeşil'i o zaman tanıdım.Emrinde 20-30 kişilik bir özel tim vardı.Bunların arasında İnsan Hakları Derneği BaşkanıAkın Birdal'ı vuran Haydar kod adlı zat davardı. Bu adamlar asker elbisesine benzerelbiseler giyiyorlardı. Yeşil bazen de sivildolaşıyordu. Bunlar köylere operasyonlaryapıyor, insanlara işkence ediyorlardı. Dağagidip PKK'yla çatışmıyordu bunlar. Normalvatandaşla uğraşıyorlardı. Yeşil ve adamlarınınyaptıkları çok korkulu bir hal almıştı. Yeşil,Ovacık'ta bir kahveye veya lokantaya girdiğindeorası hemen boşalırdı. Yeşil, Ovacık EmniyetAmirliği'nin üst katında kalıyordu. Benim büromda emniyetin yanındaydı. Yeşil'i sık sıkgörüyordum. Zaten bizim karşılıklı konuşmamızda dağ başında olmadı. Bir lokantada, kahvedede olmadı. Emniyet amirliğinde oldu.

Yeşil ve adamlarının işkencelerini vatandaşyetkililere şikâyet ediyordu ama çarebulamıyordu. O, köylüleri dövüyor, suyabatırıyor, onları çırılçıplak soyup karın içinesokuyor, bazılarını da karısının önünde

93

çırılçıplak soyuyordu. Elinde hep iki defterledolaşırdı. Size isminizi ve köyünüzü sorardı.Sonra o defterlere bakıp sizinle ilgili bütünbilgileri söylerdi. O defterler, onaverilmişti. Yeşil, terörle mücadele kapsamındagörevlendirilmiş biriydi. Onun gözünde herkesPKK'lıydı, her Kürt potansiyel suçluydu. Zamanzaman Abdullah Çatlı'nın da bölgeye geldiği,bunlarla hareket ettiği söyleniyordu.

İşte ben o dönemde, Ovacık'ın tekavukatıydım. Vatandaş bana geldi. Ben de durumusavcıya, kaymakama söyledim. 'Biz karışamayız'dediler. Hatta jandarma komutanı yüzbaşı çokiyi biriydi. 'Bizim bu adamla uğraşmamız mümkündeğil. Bu adam direk yukarıya, Genelkurmay'abağlı. Gidin, derdinizi oraya anlatın. Yoksaburada daha çok pislikler yapacak bu. Benimyapabileceğim bir şey yok' dedi. Ovacık'taYavuz bey diye bir savcı vardı. Ondan, beniYeşil'le görüştürmesini rica ettim. Çünkü busavcı bey, Yeşil'le çok samimiydi. Onunlaemniyetin bahçesinde sık sık tavla oynuyordu,lokantaya gidip rakı içiyordu. Savcı Yeşil'invatandaşlara neler yaptığını biliyordu.Olayları tüm çıplaklığıyla anlatıyorum. Yorumuda artık size bırakıyorum. Savcı bir akşam beniaradı ve 'Yeşil seni emniyet amirliğindebekliyor' dedi. Yanıma üç kişi alıp, gittim.Bir polis bizi emniyet amirinin odasına aldı.Az sonra Yeşil geldi ve emniyet amirininmakamına oturdu.

Kendisine bu insanların teröristolmadığını, devletine bağlı insanlarolduklarını anlattım. Bana, 'Sen ne

94

karışıyorsun' dedi. 'Avukatım' dediğimde de,defterini açtı. 'Senin dosyan da çok kabarmış.Yakında senin hesabın da görülecek.Milletvekili olmak istiyorsun, unut' dedi.Düşünün ben o zaman Sosyal Demokrat HalkçıParti'nin ilçe başkanıydım. PKK'li değilim,DEP'li değilim. Yeşil'in birçok cinayetişlemesine rağmen bir dokunulmazlığı vardıanlaşılan.

Düşünün. Bir savcı, bir yüzbaşı,kendilerinin görev alanında türlü olaylarakarışan Yeşil'le ilgili 'Biz onunlauğraşamayız. Ona bir telkinde bulunamayız'diyorlardı. Yeşil'e bu dokunulmazlığı tabii kidevlet sağlıyordu. Derin devlet dediğimiz yapıkoruyordu onu. Devletin içinde ona budokunulmazlığı sağlayan kimdi derseniz... Bu,ya JİTEM'dir, ya da MİT'tir. Yeşil, o dönemdeJİTEM'e çalışıyordu. Sonsuz yetkileri vardı. Nekaymakam ne de yüzbaşı ona kimse karışamıyordu.Onu, Olağanüstü Hal Valiliği tanıyordu. Gittiğiilin valisi ve emniyet müdürü de tanıyordu.Elinde resmi bir belge olmalı ki, gittiğiyerlerde resmi binalarda kalıyordu. Gittiğiilçelerin kaymakamı, emniyet amiri ve yüzbaşısıda onu tanıyordu. Eski OHAL Valisi Ünal Erkan,Hayri Kozakçıoğlu Yeşil'i çok iyi tanırlar.Emniyet Genel Müdürlüğü yapan Mehmet Ağar daonu çok iyi tanır. Üstelik o da Elazığlı.MİT'in eski önde gelenlerinden Mehmet Eymürzaten tanıdığını söyledi. Yeşil, MİT'teEymür'ün adamıydı. Hatta Eymür Yeşil için'öldü' dedi.

95

Yeşil ölmedi, yaşıyor. Ama kamuoyuna öldüğüsöyleniyor. Gündemden çıkarılmak istendiği içinölmüş gösteriliyor. Çünkü bu adam onlarca failimeçhul cinayet işledi. Şavaş Buldan'lar, MusaAnter'ler, Behçet Cantürk'ler... Bütün bucinayetlerin içinde Yeşil var. Elazığ'da birdoktorla avukat infaz edilmişti. Tunceli'degenç bir kız kaçırılıp öldürülmüştü. Oolaylarda da Yeşil vardı. Ama bu cinayetlerleilgili Yeşil hakkında hiçbir dava açılmadı.Yeşil'in hakkında askeri mahkemedeitirafçılarla birlikte yargılandığı tek birdava var. O davanın da ne olduğu belli değil.Ciddi bir dava değil o. Oysa Yeşil'le ilgilibinlerce dosya olması gerekirdi. Ben Yeşil'inyaşadığını biliyorum. Daha geçen baharda,Yeşil'i eskiden beri bölgeden tanıyan bazıinsanlar bana onunla görüştüklerini söylediler.Birkaç müteahhit bana, 'Yeşil'le oturdukAnkara'da lokantada yemek yedik' dedi. Bunlarbenim tanıdığım kişiler. Bu müteahhitler,Elazığlı, Diyarbakırlı ve Bingöllü. İnsanlarYeşil'in arkasındaki desteğin çok kuvvetliolmasından korkuyorlar. Bunu yaşadılar çünkü.İnsanlar öldürülmekten korkuyor. Yeşil'in kimolduğunu kamuoyuna ilk açıklayan benim.Kumarhaneci Topal öldürüldükten sonra, Topal'ınKızılay'da bir bankanın hesabına MahmutYıldırım adına 10 milyon dolar yatırdığı haberigazetelerde çıktı. Bu adamın kim olduğunu kimseanlamadı. Mahmut Yıldırım'ın 'Yeşil' olduğunubasın benden öğrendi. Onun robot resmini de bençizdim basına. Zaten Yeşil, Topal cinayetindensonra konuşulmaya başlandı. 97'nin Şubat'ıydı.CHP Genel Merkez'den Yeşil beni telefonla

96

aradı. Konuşmaya, küfürle, hakaretle, tehditlegirdi. 'Benden ne istiyorsun? Her şeyi devletadına yaptım ben' dedi. Ben de, 'Büyükpislikler yaptın. Gel bunların hesabını ver.Bunlar kayıt dışı kalsın diye devlet seni zatenbir gün öldürtür. Konuşmaman için seniöldürürler' dedim. 'Kimse bana dokunamaz. Bentedbirimi aldım. Yaptığım bütün işlerikasetlere aldım. Kim bana emir vermiş, kim banane demiş, hepsini, yaptığım her şeyi kasetlereanlattım. Adam öldürüyorsam, devletim içinyapıyorum. Bu kasetleri ilgili yerlere verdim.Eğer bana bir şey olursa kasetler ve ilişkilerortaya çıkacak' dedi. Sonra da, benimlebuluşmak istedi. Ankara'da Gölbaşı'ndaki parktarandevu verdi. 'Yalnız gel' dedi.

Odamda arkadaşlarım vardı. Onlara,'Arkamdan gelmeyin. Bu adam istese beni zatenistediği yerde vurur' dedim. Parka yalnızgittim. Ama Yeşil gelmedi. Baktım arkadaşlar üçarabayla gelmişler. Yeşil sonra beni aradı,'Sözünde durmadın. Niye onları getirdin' dedi.Bir süre sonra da Akın Birdal'ı vuran Haydarkod adlı kişi aradı. 'Bizimle uğraşmaktanvazgeç, bu işlerin peşini bırak' dedi.

Yeşil, G. Doğu'da daha çok devletintalimatlarıyla iş yapıyordu. Ama zamanlakimliği ortaya çıkınca, devletin bazı kesimleriona G. Doğu'dan el çektirdi. Onu Batı'yaaldılar. O da Batı'da işin kuralına göregörevini yapıyor. Haraç alıyor. Yeşil, Doğu'danAnkara'ya ve İstanbul'a geldikten sonra lüksyaşamın içine girdi ve para toplamaya koyuldu.Kumarhaneci Topal'ın onun adına bankaya

97

yatırdığı 10 milyon doların akıbeti hiçsorulmadı. Bu para ne için yatırıldı, devletbunu ortaya çıkarmadı. Bu da dahil,Yeşil'in hertürlü olayı kapatıldı. Yeşil de yakalanmadı.Bir ara Antalya'da Yeşil'in yazlığına operasyonyapıldı. Yok yarım saat önce, yok on dakikaönce kaçtı açıklamaları oldu. Polisten yarımsaat önce kaçan adam yakalanmaz mı? Çok kolayyakalanır. Devlet, Yeşil konusunda ciddi değil.Üstelik Yeşil öldü gibisinden de kamuflajlaryapılıyor.

Kısacası devlet, Yeşil konusunda samimideğil. Her şeyi bilen ve bulan emniyet Yeşil'inasıl bulamaz? İnsanlar onun Ankara'daMercedes'le dolaştığını, Sakarya çevresindekibarlara gittiğini, lokantalarda yemek yediğinigörüyorlar. Yeşil'in oğlu İstanbul'un göbeğindeadamlarıyla yakalandı. Yeşil'in de aynı evikullandığı söyleniyor. Yeşil destek almasaİstanbul'da çete kurabilir mi? Hayır kuramaz.Yeşil'in maddi ve manevi desteği olmadanoğlunun silahlı çeteye sahip olması, haraçtoplaması mümkün değil. Ama ben Yeşil'in o evdeolduğunu tahmin etmiyorum. Yeşil işiolgunlaştırır, adamlara emir verir ve sonrasınıtepeden takip eder.

Üstelik Türkiye'de sadece Yeşil'in ki değilbir sürü çete var. Devletimiz maalesef bukonuda çürümüşlük içinde. Ama bakıyoruz,Yeşil'in oğlunu yakalayan, Yeşil'i deşifreedenler de devlet görevlileri. Devletgörevlileri kendi içlerinde bir güç çekişmesiyaşıyorlar. Devletin içinde, kurumlarında buişlere karşı çıkan, dürüst, namuslu, iyi

98

niyetli görevliler de var. Yeşil, JİTEM'in yaniJandarma İstihbarat'ın adamı olarak tanınıyor.Ama son zamanlarda Silahlı Kuvvetler'in dürüstve şeffaf bir yapıya kavuşmak için çok ciddiçalışmalar yaptığını görüyoruz. Ordunun zirvesitemiz bir yapı isterken, ordunun içindebirileri eski ilişkileri sürdürmeye çalışıyor.Terörle mücadelede sap ve saman karıştırıldı.'Gerçek suçludan ziyade, potansiyel suçlulararandı. Askeriyede, JİTEM'de bu türyanlışlıklar çok oldu. Mesela Veli Küçük. Onunda kendine göre çetesi vardı. Ama doğru dürüstyargılanmadı. Bunları yargılamaktan ziyade,dışlayarak yavaş yavaş temizleme yolunagidildi. Şu anda düzgün olmayan işlere bulaşmışkişileri temizleme gayretleri var. Ama bukişiler yargıda cezalandırılsalar, sonuç dahaetkin olur. Tabii bir de hükümetler devletiniçindeki çetelere, askeriyenin, JİTEM'in,MİT'in işine fazla giremediler ya da girmekistemediler. Biz 91-95'te DYP'yle koalisyonkurduk ama İçişleri ve Savunma gibibakanlıklara hep OHAL valilerini getirdiler.Susurluk'ta adı geçenler bürokrasiye getirildi,bakan yapıldı. Bu işleri çözmek bu nedenlemümkün olmadı. Herkesin yargılanabildiği,kimsenin dokunulmaz olmadığı, şeffaf,demokratik bir devlet olmadıkça, içindekisuçluları tümüyle ayıkladığına inandığımız birdevlete sahip olamayız. Bakın... Susurluksırasında Mersin Cezaevi'nden biri bana telefonetti. 'Ben bunlarla bir dönem çalıştım.Susurluk'taki kazada araba sayısı iki değil,üç' dedi. 'Birinci arabada Çatlılar vardı.İkincide korumalar. Üçüncüde eroin. Bursa'da

99

Çelik Palas'a gidiyorlardı. Yeşil malı almakiçin onları otelde bekliyordu. Zaten Yeşilzaman zaman Berlin'e gider. Orada Türkiyem spordiye bir kulüp var. Orada malı dağıtırlar'dedi. Ben bunu açıkladım. Konu Almanparlamentosuna da gelmiş, operasyon yapılmış,olayın doğru olduğu çıkmış. Telefondaki adambenimle daha çok şeyler paylaşacaktı amabağlantı koptu, ailesini aradığımda, 'öldü'dediler. Bütün bu yaşananlar, bir günyargılanacak” (15).

Neşe Düzel’in röportajında SinanYerlikaya’nın anlattıkları pek çok kimseyişaşırtmadı. Yıllarca Doğu ve Güneydoğu'da görevyapan eski Jandarma Kıdemli Yüzbaşı ÖzcanTuzlu, JİTEM'in varlığının tartışılmasının abesolduğunu söyledi. Diyarbakır 3. Ağır CezaMahkemesindeki bir duruşmada JİTEM'invarlığının Genelkurmay ve Jandarma GenelKomutanlığı'na sorulmasına karar vermişti.Bunun üzerine tartışmalar yeniden alevlenirken,Özcan Tuzlu, JİTEM'in faaliyetlerinin döneminiçişleri bakanları ve bölge valileri tarafındanbilindiğini anlattı. "Bürolarının üzerindeJİTEM yazılı levhaları vardı. Merkezi Ankaraidi, yetkileri sınırsızdı." diyen Tuzlu'ya göre'Yeşil' de yaşıyor. Özcan Tuzlu, Doğu ve Güney-doğu'da JİTEM'in kurucularından Cem Ersever,Abdülkerim Kırca ve 'Yeşil' kod adlı MahmutYıldırım ile Ergenekon terör örgütünün tutuklusanıklarından Veli Küçük ile İstanbul'dabirlikte çalışmış. Zaman'a konuşan Tuzlu,

15 Düzel, Neşe. Yeşil Yaşıyor. Sinan Yerlikayaröportajı. Radikal gazetesi. 2006.

100

JİTEM'in varlığını tartışmanın, resmiyetiniaramanın sadece bir oyalama taktiği olduğunuanlatıyor. JİTEM'in çok profesyonel birteşkilat olduğunu söyleyen Tuzlu, şu bilgileriveriyor: "İz bırakmadan çalışırdı. İyi eğitimlikişilerden oluşuyordu. JİTEM'i, Doğu veGüneydoğu bölgesinde aklı başında herkes bilir.Çünkü halkın, korucuların ve polisin bilearasına girmişti. JİTEM çalışanları, ordumensupları içinde tanınmaları için beyaz renkliRenault marka araçlarla dolaşıyordu. Her biriçok iyi derecede Kürtçe biliyordu ve tamyetkiye sahiptiler."

Özcan Tuzlu, 1991 yılında JİTEM bölgemüdürlükleri ile çalışanlarının ordu içindeayrı ayrı telsiz kodlarının olduğunu ve bukodlarla telsiz üzerinden bağlantı kurulduğunuanlatıyor: İşte Tuzlu'nun açıklamaları: "1991yılının mayıs, haziran aylarında JİTEM'in deiçinde bulunduğu telsiz kodları hazırlanıpdağıtıldı. Buna göre, terörle mücadelede sıcaktemas sağlandığında, yasadışı unsurlarınkaçmalarına karşı, 'Süngü'den izci istiyorum'koduyla çağrı yapılıyordu. 'Süngü' DiyarbakırJandarma Asayiş Komutanlığı'ndaki JİTEM bölgemüdürlüğünün koduydu. 'İzci' ise o zamankilakabıyla 'müdür' olarak anılan MahmutYıldırım'dı. 'Yeşil', çağrı üzerinehelikopterle ve ekibiyle anında olay yerinegötürülürdü. Yıldırım, o dönem ordu içindeJİTEM'ci olarak bilinmesi için boynuna (yeşil)kaşkol takardı. Daha sonra adı kaşkolunrenginden yola çıkılarak 'Yeşil' olarakanılmaya başlandı. Cem Ersever ve AbdülkerimKırca Ekrem, Levent Temizöz ise 'Fırat' kodunu

101

kullanıyordu. Bunlar, onların telsizdeki ilJİTEM kodları idi. JİTEM'in bölge müdürlükleribir timden oluşuyordu ve 7 ayrı tim olarakTürkiye genelinde faaliyet gösteriyordu. Doğuve Güneydoğu Komutanlığı'nın merkeziDiyarbakır'dı. Diyarbakır'daki bürosu Suriçindeydi. Elazığ'da 8. KolorduKomutanlığı'ndaki askeri mahkemenin altında,Batman ve Mardin'de il jandarma komutanlığında,Şırnak'ta ise Silopi Botaş içinde faaliyetgösteriyordu. Diyarbakır, Maraş ve Urfa'ya;Elazığ, Tunceli'ye; Bingöl, Muş, Mardin'e,Batman ve Şırnak ise diğer bölgelere bakıyordu.İstanbul ve Ankara'da birer büro vardı.Buraların birer merkezi timi bulunuyordu. JİTEMbirimleri asayiş komutanlarının emriyle bölgevalisinin bilgisi dahilinde çalışıyordu. Resmivarlığı bilinmesine rağmen JİTEM direktyazışmalar yapmıyordu. Bilgileri asayişkomutanlığı istihbarat şubesine, oradan ilgiliyerlere gönderiliyordu. JİTEM'i döneminİçişleri bakanları, polis yetkilileri ile bölgevalileri de biliyordu. Çünkü jandarma asayişkomutanlarının denetiminde, bölge valisininbilgisi dahilinde çalışılıyordu. Bürolarınınüzerinde JİTEM yazılı levhaları vardı.Bölgeleri vardı ama yetkileri sınırsızdı. Birbölgeden Türkiye'nin farklı bir ucuna gidip işyapabiliyorlardı. Her şeyi resmileştirilenJİTEM halen JİT adıyla görev başında." ÖzcanTuzlu, o dönemde görev arkadaşlarını sık sıkuyararak yapılanların yanlış olduğunuilettiğini ancak dışlandığını vurguladı.Diyarbakır'da sırasıyla Ersever, Kırca veTemizöz'ün JİTEM bölge komutanı olarak görev

102

yaptığını kaydeden Tuzlu, Yeşil'in ise halenyaşadığını ileri sürerek şu iddiayı dilegetirdi: "Eski çalışma arkadaşım LeventGöktaş'a Ergenekon'dan gözaltına alınmadan önceAnkara'ya gittiğimde Yeşil'in ne olduğunusordum. Bana, Yeşil'in Ankara Yenimahalle'deolduğunu ve tecrit edildiğini, normal bir hayatsürdüğünü anlattı." (16).

Ergenekoncuları mahkûm etmenin en sağlamyolu, JİTEM davalarının Ergenekon ilebirleştirilmesidir. Yıllardır infiale uğrayankamuoyu, JİTEM suçlularının cezalandırılmasıile bir nebze olsun rahatlayacaktır. AvrupaBirliği üyesi bir Türkiye’de korkuimparatorluğu kuranlara, halkın özgürlüğünüelinden alanlara, işkencecilere yer yoktur. Onların yeri hapishanedir. Yeşil, bugün 62yaşında bir emeklidir ve yargılanması gerekir.Öte yandan Yeşil, Kurtlar Vadisi'ndeki PolatAlemdar'ın ekibine hiç yakışmadı. Ağar'ıkurtarmak için Yeşil'i Vadi'ye kahraman olarakmonte etmek diziyi yer bitirir... Belkiizleyici kaybeden diziye bir süre izleyici vereklam kazandırabilir, o kadar. Yeşil aklanamazbeyler... Kara karadır... PKK konusunda eğer AKParti, Emniyet, Askeriye veya İstihbaratbirimleri tekrar yararlanmak istiyorsa, 1993ile 1996 yıllarında yaşanan kaos yıllarına geridönülüyor demektir. Kürtlerin Türklere vedevletlerine tekrar inanmaya ve güvenmeyeihtiyacı var. Ne zaman ki Kürtler ile Türklerkafa kafaya vermişse süper güç olmuş, dünyayı

16 Tuzlu, Özcan. Bürolarının üzerinde JİTEM yazılılevhaları vardı. 2006.

103

yönetmiştir. Bu birliğe engel olmakisteyenlerin amacı iki millet arasında güvenbunalımı meydana getirerek ipleri koparmaktır.Yeşil'in tarzı ile kardeşlik ve güven iklimideğil düşmanlık ve nefret ortamı oluşur (17).

2013 yazı ve sonbaharında Yeşil’in ölmediğiresmen deşifre oldu. Korkut Eken, Emniyettekisorgusunda ‘Yeşil yaşıyor’ dedi ve gözler bugerçeğe çevrildi. Ancak neredeyse bas basbağırarak konuyu gündeme getirdiğim haber veyorumlarımı ana medya ıskalıyor. NTVgazetecilik başarısı göstermiş, Eken’inifadesini diğer medyadan üç gün önceyayınlamış. Günaydın! Eken, elbette Yeşil’inyaşadığını biliyor, zira Lübnan’da BekaVadisi’inde  Suriyeli muhalifleri eğitirken veSuriye’de Özel Harp operasyonlar yaparkenyanındaydı!  Yeşil’in yaşadığına dair en sağlambilgiye ise Lübnan’da beraber görev yaptığısağkolundan Mayıs 2012′de aldığım bir emailsayesinde kavuştum. Yeşil’in Romanya yıllarındasağ kolu olan vatandaş ile 1999′da Ankara’daröportaj yapmıştım. Öldürüldüğünü yazdım diyebana kırılmıştı, yaşadığını söylemekle kalmadı,emailde şunları yazdı:Sayın Arslan

Ben ( Buraya sansür koyuyorum), Tesadüfensitenizde ki `Yeşil yaşıyor mu? Yaşıyor dedikya` yazınızı okudum. Yazınızda benden debahsetmişsiniz, ortadan kaybolduğum doğrudurama henüz ölmedim. Görüşmemizde de söylediğimgibi bazı şeyler hep gömülü kalmalı, yada

17 Arslan.2011.

104

gömülü kalmaya mahkumdur. Zamanında hepimizüstümüze düşeni yaptık, deli dediler, yalancıdediler, ama onların bilmedikleri şey nederlerse desinler ölü demelerinden iyidir. Banadeli ve yalancı diyenlere zamanında Aksiyondergisine söylediklerimi okumalarınısöylüyorum, hep söylediğim gibi beni zamanhaklı çıkaracak ki, 11-12 sene öncesöylediklerim buna Ergenekon dahil ortayaçıkması sadece bir delinin yada yalancınınsalladığı şeyler olarak mı görülecek?. Benimüzüldüğüm bana deli veya yalancı demelerideğil, sadece bildiklerimizin  ağırlığı altındaezilmemdir. Saygılarımla.Ona cevaben bazı sorular sormak istediğimiyazdım ve yanıt bekledim. Şu cevap geldi:Sayın Arslan,Benim yaşama sebebim bana hala ihtiyaçlarıolduğundandır. Yanlız şunu söyleyebilirim ki,hiçbirşey ortaya çıkarılmış değil, yukarıdankimsenin kuyruğu kıstırılmadı. Ortaya çıkanlarsadece onların çıkmasını istedikleri şeyler.Sizin Ergenekon dediğiniz yapılanma ahtapotunen ufak kolu. Sizler Ergenekon denen şeyleuğraşırken esas olanı gözden kaçırıyorsunuz.Size araştırmanız için tek bir şey söyleyeceğimAVRASYA feribotu size neyi hatırlatıyor? Gemiyekimin çıkmasına izin verilmişti yayın yapsındiye? Kime dosyalar servis ediliyordu ozamanlar?  Bu bağlantıyı çözdüğünüzde medyaayağını zaten çözdünüz demektir. ( GazeteciFatih Altaylı bota çıkmıştı).Sayın Arslan, hükümet kararlı olabilir, ülkekararlı olabilir bu yapılanmayı çözmeye amabenim şahsi fikrim ASLA tam olarak

105

çözülemeyecektir. Bölgede bu kadar önemkazanmış bir ülke olmuşken, Türkiye üzerindeegemen olan devletler kurdukları bu yapılanmayıasla ve asla deşifre etmezler. Aradan geçen buzamanda patronlarım değişti ama yenipatronların amaçları ve niyetleri hep aynıkaldı. Daha yeni Lübnan’dan geldim, ülkeyiSuriye ve Lübnan bataklığına nasıl sürüklemekistediklerine bizzat şahit oldum. Demekistediğim şey, sizler gibi ülkenin iyiliğiniisteyenler ülke içindeki Ergenekon dediğinizyapılanma ile uğraşırken esas yapılanmanıniçindeki bizler gibi piyonlar ülke dışında,ülkenin yararına olmayan işler yapıyoruz. Şimdidiyebilirsiniz ki, ` bırakın, ne işiniz var,gelin bunları yetkililere anlatın`. Evetdoğrudur, ülkesini seven herkesin yapmasıgerekende budur. Denedik sayın Arslan.İçimizden deneyenler oldu. Ya trafik kazasındaöldüler yada Guatelama hapishanelerinde ElKaide üyesi diye hapsedildiler. Vaktinizi almakistemem. Size bol şanslar diliyorum. Buyazdıklarımı kullanırsanız, benim adımıkullanmamanızı özellikle rica ediyorum. Yinedesormak istediğiniz, cevaplayabileceğim sorularacevap vermekten onur duyarım.

Ve zor sorularımı sordum:

Sayın……….,

Samimi cevap için teşekkürler. Medyanın kim vekimler olduğu belli zaten ama nedense henüzoperasyon yapmadılar. Biraz soru sorayım,hepsini bilemeyebilirsin.

106

Uyuşturucu, kumar, kadın ve insan ticareti,kaçakçılık, kısacası kara paranın yönetimi şuanda kimin elinde? Mehmet Ağar’ın durumu nedir?

BND’nin istasyon şefini biliyorum, MOSSAD veCIA’nınkiler şu anda kim? AK Partiyi yenidendizayn etmeyi planladıklarını biliyorum.Erdoğan’ın yerine yoksa Hakan Fidan’ı mıdüşünüyorlar? Önümüzdeki 10 yılda kimlerparıldatılacak?

Yeşil’in kaydettiği videolar ve belgelerönemli. Karanlık bir dönemim kapatılması içinbunlara ihtiyaç var. Nerede olduklarını biliyormusun? halen JİTEM ve faaili meçhulcinayetlerde yeterli delil emniyetin elindeyok?

İsrail, Türkiye’yi komşularıyla kavga ettiripsıcak savaşa sokmaya, ekonomisine darbe vurupeskisi gibi yönetmeye hevesli ama o dönemgeçti. Hangi provakasyonu planlıyorlar?

Alevilik sorunu konusunda kimler kullanılıyor?Nasıl bir fitne ateşi yakacaklar. YahudiAlevilik, Mason Bektaşilik, çakma KemalistAlevi Solculuk nereye koşuyor? Yeni plan nedir?

CHP’nin başına önümüzdeki dönemde Osman FarukLoğoğlu’nu mu koyacaklar? Solu nasıl organizeedecekler?

Göktürk yapılanması konusunda ne biliyorsun?Miktat Alpay ve MİT ve Özel Harpteki Çerkezgrubu ne planlıyor?

107

MİT ve Emniyet içindeki kara koyunlar kimler?

Kürt Hizbullah’ı ve Kürt İslam Teali grubunukimler kurduruyor? PKK’ya hangi rol verilecek?

Ajan gazetecilerin listesi sende var mı?

Zor sorular sorduğumun farkındayım. Sen kendiaçından nasıl görüyorsun merak ediyorum.Suriye’yi ikiye üçe böleceklerini, MOSSAD’ınplanlarını ve İran olayını elbette biliyorum,ülkeyi karanlığa sürükleyen içteki hainlerkimler?

Selamlar

Şu cevap geldi:

Sayın Arslan,

Sorularınızdan bazılarının cevabını biliyorum,bazılarını zaten bilmem mümkün değil. Benim sağkalmamın sebebi, daha evvelde söylediğim gibibildiklerimi kendime saklamam ve hala işlerineyaramam. 10-15 gün sonra Hongkong ‘da olacağım.Oradan size daha güvenli bir iletişimkuracağımı sanıyorum. Oradan bazı bilgileraktarabilirim, ama daha önemli bir konu ortayaçıktı. Hocaefendi’ye yada danışmanlarındanbirine ulaşabiliyorsanız bir mesajım olacak.Simbetin kodlu Şin Bet ve Lashgare 23 Takavarkisvesinde, kendisine karşe eylem plane var.Umarem bunlareen ne anlama geldiğinibiliyorsunuzdur,  Allah yardımcıları olsun.Saygılar.

108

SİM veya SİMBET, İsrail’in özel infaz grubununoperasyonel adı. Kurumun tam adıİsrail Güvenlik Servisi Şin Bet. Şin Bet, epeyinsanımızı casusluk tuzağına düşürmek için hertürlü yolu deniyor. Önceden şebeke sistemiyleçalışıyordu şimdi ise facebook ve twitter gibisosyal iletişim ağları üzerinde yoğunlaşmayabaşladı. Özellikle ’araştırma merkezleri’ veya‘hayır kurumları’ gibi adlarla faaliyettebulunur Şin Bet. En geniş kadroya sahip ve enönemli departmanlardan biridir. Karşı-casusluk,yabancı diplomatların takibi görevlerinin yanısıra, komünistlerle ve diğer politik aşırı-uçlarla mücadele eder. Dezenformasyon, yanlışveya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarakyayılan bilgidir ve Şin Bet’in en başarılıolduğu alandır. Hasmı rencide etmeyi,aşağılayıp küçük düşürmeyi amaçlayan Karşıpropaganda ile benzerlik taşır. Sahte belge, elyazısı, fotomontaj ve montaj filmler ilefabrikasyon istihbarat ve dedikodularınduyurulması gibi yöntemleri bulunur. Sosyalalanda bireyleri ve toplumları yönlendirmekamacıyla, yanlış bilgi ve haber vermek içinkullanılan en önemli araçlardan biridir.Espiyonaj veya askeri istihbarat alanındadezenformasyon, düşman kuvvetleri yanlışkararlar aldırmaya yönelik olarak çıkartılır.Hasım tarafta psikolojik çöküntü oluşturulmasıve motivasyonun kırılması için de kullanılır.

Yanlış bilgi üretme ve yayma yoluylayapılabileceği gibi mevcut bir bilgiyi kötümaksatla kullanma ve çarpıtarak verme yöntemide uygulanabilir. Geleneksel propaganda veya

109

Büyük Yalan teknikleri toplumsal seviyedehissiyatı motive veya demotive etme amacıtaşırken dezenformasyon, makul seviyedekitleleri kuşkuda bırakan çarpıtma bilgilerveya bu bilgilerin yanlış kasıtlı sonuçlarabağlanması yoluyla manipüle etme amacına hizmeteder. Eğer hedef kitle bu tip kontroldenetkilenebilecekse uygulanan diğer bir teknik,gerçeklerin gizlenmesi veya sansürlemedir. Eğerbilgi alma kanalları tamamen kapatılmadanbırakılabilirse, bu kısıtlı bilgilerindezenformasyon ile doldurulabilmesi ve hasmınkolayca ispatlanamaz birçok iddialar ilebirlikte kuşkulu bir halde bırakılabilmesimümkündür. Bazı gerçek bilgileri ve gözlemleribazı yanlış yorumlar ve yalanlarla karıştırmakveya bazı gerçek bilginin sadece bir kısmınıvererek yanlış yorumlarla bilgiyi dağıtmakyaygın dezenformasyon taktiklerdendir.

Operasyon bölümü1. Koruma ve güvenlik. (İsrail elçiliklerini

ve görevlilerini, Başkan’ı ve İsrailSavunma Sanayini şemsiyesi altına alır.)

2. Arap ülkelerle ilişkileri yürütenteşkilat. (Özellikle İsrail sınırlarındakiArap ülkeleriyle ilgilenir.)

3. Araplar olmayan ülkelerle ilişkileriyürüten teşkilat. (En geniş kadroya sahipve en önemli departmanlardan biridir.Karşı-casusluk, yabancı diplomatlarıntakibi görevlerinin yanı sıra,komünistlerle ve diğer politik aşırı-uçlarla mücadele eder.)

110

1998′de mensuplarını yine İsraillilerin oluşturduğu İşkenceye Karşı Genel Komite adlı oluşumun  İsrail Yüksek Mahkemesi‘nde Şin-Bet’in işkenceleri hakkında dava açması üzerine, teşkilatın o dönemdeki Genel Müdürü General Ami Ayalon mahkemeye bir rapor sunmuş ve İsrail İç Güvenlik Teşkilatı’nın Filistinlilere işkence yapmadan edemeyeceğini, Şin – Bet soruşturmaları açısından işkencenin zorunlu olduğunu ileri sürmüştü. Ayalon aynı raporda, işkenceye herhangi bir sınırlama getirilmemesini de talep etmişti. Sonuçta Yüksek Mahkeme, Ayalon’un raporunu esas alarak İşkenceye Karşı Genel Komite’nin davasını reddetti.İsrail güvenlik servisi Şin Bet’in eski başkanı Avi Dicter, terör zanlılarına yönelik düzenlenen suikast operasyonlarının her birininbaşbakanın özel onayıyla yapıldığını söyledi.ABD’de Brookings Enstitüsü‘ne konuk olan Dicter, İsrail’in terörle mücadele operasyonlarının perde arkasına ilişkin yaptığıalışılmadık açıklamasında, suikast operasyonlarının her birinin tek tek başbakan tarafından onaylandığını anlattı.Sherut-ha-bitachon ha-khali’in kısaltması, İsrail’in ülke içindeki olayları izlemekle yükümlü istihbarat servisi. genel güvenlik servisi anlamına gelir. Aslında İsrail’in ülke içerisinde istihbarati faaliyet yürüten istihbarat kurumudur ama destek ve operasyon olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Özellikle devlet görevlilerinin ülke içerisindekorunması bu kurumun görevidir. Yargsız infazlar, işkenceler, adam kaçırma ve

111

cinayetler sıradan işleridir. Ülkemizdeki pek çok suikastı Uğur Mumcu cinayeti gibi bu birimin üyeleri bizim kirli birimlerle ortak yapmıştır. Hücreler halinde çalışan bazı infaz timleri özel harp elemanlarımızla içiçe geçmiştir.

1980’den itibaren İsrail’in gizli servisi Şin Bet’i yönetenler aslında Yahudi Hahamlar Konseyi’dir. Yani bir bakıma İsrail’i gerçek manada yönetenler bunlardır. Hatta dünyaya şekil verenleri de denebilir. Şin Bet’in eski yöneticilerinden Avraham Şalom (1980-86), Yaacov Peri (1988-94), Carmi Gillon (1994-96), Ami Ayalon (1996-2000), Avi Dichter (2000-2005)ve Yuval Dichter (2005-2011) daha önce hiç röportaj vermemişti. Yönetmen Dror Moreh’in karşısına geçtiler ve bir belgesele içlerini döktüler. Oscar’a aday gösterilen The Gatekeepers adlı bu belgeseli izleyen İsrail’deki şahinler “Bizim Şin Bet sol saçmalıklara kurban gitmiş” diye eleştiriyordı.Nedamet getirmiyorlar aslında, daha zalim olmadıklarına yanıyorlar.

Yuval Diskin, yani Şin Bet’in en son taze yöneticisi, şöyle diyor: “Biliyorum, onlara göre de ben teröristim. Benim düşman bellediğimbeni terörist olarak görüyor. Birinin teröristi, diğerinin özgürlük savaşçısıdır.”

Bizler için zafer nedir? Daha çok terörist öldürmek mi? Daha çok güvenlik mi? Zafer dediğiniz şey… Kim daha iyi bir siyasi gerçeklik yaratırsa onun olur. Siyasi bir algı

112

yaratma işidir zafer. Bu kadar basit. Şin Bet’in yöneticilerinin genel politikası bu cümlelerde gizli; toplumda algı meydana getirerek olmazı olur kılmaktır.

Yeşil’in sağ kolu ile bundan sonrakikonuşmalarımız sırdır.Bundan sonraki emailleşmemizde aldığım cevapkorkunçtu: Maalesef ülkemizle Suriye’yi savaşasokmak için malum devletin gözetiminde veemriyle provokasyonlar hazırlıyoruz ve kendimiülkeme ihanet ettiğim için çok kötühissediyorum. Bu yazdıklarım sanal bir dizisenaryosu veya komplo teorisi değil acıgerçekler… Daha fazlasını yazmaya mezundeğilim, mesajı alacak almıştır umarım! Suriyeile savaş demek ekonominin batmasıdır.Yeşil’in sağkolunun telefonunu Emniyet’e verdimve dinlemeye almalarını tavsiye ettim ki, Yeşilne haltlar karıştırıyor öğrenebilelim. 2012 yazında Türkiye’ye gittiğimde abimin telefonundan ona mesaj çektim. Ertesi gün abimin telefonu bozuldu ve üç gün tamirciden çıkmadı. Elbette kopyalandı. Zavallı abimin başını derde soktum. Gerçi ‘başının derde girmesini istiyorsan bir mesaj çekeyim, bak sonra neler olacak?’ dedim de telefonunu bilerek kullandım. MİT’dekiler boş yere abimin telefonu kopyaladı, abimin telefon konuşmalarında en fazla, ‘Cimbom ne haber’, ‘hey Afrika nasılsın’ diye arkadaşlarıyla geyikmuhabbetleri vardır. Epey gülmüştük. Neyse, bu işin matrak tarafı. MİT ile dalga geçmeyi seviyorum…

113

22 gün sonra çektiğim mesaja yanıt geldi, şöylediyordu: Çok hızlı bir dönem geçirdik,yoğundum. 10 ay sonra 2013 yazında gelen kısamesajda ise tırsmıştı: Yazdıklarınızla beni çokkötü bir duruma düşürdünüz, ben size sadeceyardım etmek istemiştim. Artık beni de hedefyaptınız, teşekkğrler, saygılar….Şu yanıtım son mesajlaşmamız oldu: Mesela.Kimse kimseye haybiye yardımcı olmaz, belkidehedef saptırmak için beni kullanmak istediniz.Her neyse. Verdiğim rahatsızlık olduysa özürdilerim. Vatana millete faydalı oldu iseçektiğiniz hiç bir şey önemli kalmaz…Gazeteci ile hamama giren terler…

İkinci Bölüm

114

Gayretullah’a Dokunur ZulümGlobal Ergenekon’un PKK’ya 2012 yazı

başlarken yaptırdığı  Dağlıca saldırısını 4 günöncesinden haber veren bir makaleyi nasılyazmıştım? Yeşil’in sağ kolu Lübnan’dan BekaVadisi’nden Yeşil’in yanından bildiriyordu.Saldırı öncesi ve sonrası oluşturulan çakmaatmosfer üzerine makalemi yeniledim. Devirdeğişti, ne post modern darbe, nede hükümetedirek el koyan bir askeri darbe mümkün. Lakindarbeden daha kötüsü olabilir. ÜlkemiziMısır’daki firavunlara benzer bir diktatöryönetebilir. Veya askeri vesayeti devamettirmek isteyen rövanş peşindeki Silivrişürakası, Roma’yı yakan Neron gibi ellerindengüç gitti diye ülkemizi baştan sona yakabilir.Müneccim değilim, ulaştığım haberkaynaklarından gelen bilgileri analiz edereksonuca ulaşıyorum.

Bu nedenle yorumum şahsidir, yanlışolabilir ve öngörülerimin hatalı çıkması sadecebeni bağlar. Silivri’de azı meskûn, çoğudışarıda şeytani planlar yapanların kötüniyetleri ve tuzakları malum oldu. Üç aşamalıyeni bir şer planı yaptıklarını basireti olandagörebilir. Bazı dost bildiklerimizde oyununiçinde olmasa, üç ayrı kaynaktan gelen, birbiriile irtibatı imkânsız üç aykırı uçtan dökülenbilgilere “komplo teorisi” der geçerdim. Darbetehdidi geçti sananlara kötü bir haberim var.Suriye ile Türkiye’yi savaşa sokmak isteyen

115

yerel derin çete ve küresel fitne şebekesi,inanılması güç bir fitne peşindeler. Bir taşlakuş katliamı yapacaklar!

İlk atışı Dağlıca’da yaptılar, PKK’nınFehman Hüseyin yönetimdeki Suriye kolu,Kandil’i Suriye ile Türkiye sınırında Afrin’etaşımayı tamamlar tamamlamaz ilk ses getirenterörünü yaptı. Bundan sonra PKK içindekibölünmeler ile Leyla Zana, Murat Karayılan,Abdullah Öcalan, Zübeyir Aydar ve FehmanHüseyin taktik gereği ayrı ayrı teldençalacaklar ve terör oyuncağını kuranlarıperdeleyecekler. 5 ayrı PKK ile karşıkarşıyayız, hangisi ile barış görüşeceksiniz,buyrun buradan yakın! Bu noktaya nasıl gelindi?Özel Harbimizin gözde elemanları ve “Sakallı”Yeşillerimiz, MOSSAD ve CIA ile el ele vermiş,Lübnan’da Beka vadisinde harıl harıl hazırlıkyapıyordu. MİT, dedesi şeyh olan PKK’nın Avrupasorumlusu Zübeyir Aydar ve Sabri Ok ile Oslo’dabarış deyince damarlar çatladı. Hürriyetgazetesine röportaj veren Leyla Zana’nın‘sorunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çözer’mesajının ardından gelen Dağlıca baskınıylaordu, millet, hükümet el ele oldu. Al sana yenibir çakma toplum mühendisliği daha! Gazeteci veYazar Avni Özgürel, Karayılan’la görüşüp zeytindalı güya uzattı, ama nedense barış baltalandı.Öcalan’a ev hapsi önerisi ve Kürtçe’nin seçmeliders yapılması jestlerinden sonar olanlar oldu.BTP Lideri Selahattin Demirtaş, ‘PKK silahbıraksın’ dedi, Kürdistan lideri Mesut Barzanive Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ardısıra. İncirlik’te ABD gözetiminde tüm taraflararasında yapılan görüşmelerden sonra nedense

116

şehitler, ihanetler arttı. Ortalık maymundangeçilmiyordu!

‘Global Ergenekon’un yerli işbirlikçilereuygulatacağı planı deşifre ediyorum. Beka’dahazırladıkları Suriyeli muhalifleri vePKK’lıları Suriye ordusu kıyafetinde baştaHatay, Adana ve Mersin olmak üzereaskerlerimizi, polislerimizi, sivilvatandaşlarımızı öldürmeye yönelik büyükprovokasyonlara imzalar atacaklar. Günahınfaturası PKK’ya kucak açan Şam yönetiminekesilecek. Rejim PKK karşıtı tüm Kürt liderleriyabancı istihbaratların tetikçilerine ve yerliajanlarına Suriye’de öldürttü. İsrail’in Simbetve İran’ın Lashgare 23 Takavar özel saldırıinfaz timleri birlikte çalışıyordu. FethullahGülen’e veya A takımına ABD toprakları içindeortak operasyon yapmayı planlayan iki şer özelinfaz timini haber veren Yeşil’e teşekkür müetmeliyim, yoksa kızmalı mıydım? Tüm şeytanlaraynı saftaydı!  İnfaz listeleri kabarıktı,ülkemizde yeni gazeteci, aydın, politikacısuikastlarına hazır olun! Dertleri Suriye’deEsad rejimini devirip, akan Müslüman kanınıdurdurmak değil, gayeleri ülkemizde Müslümankanı akıtmak ve 10 yıllık kazanımları kesipdoğramak… İsrail kaybettiği konumu tekraristiyor ülkemizde.

AK Parti, “Yerli ve Global Derin Devlet”ile anlaşma yapınca kirli bağırsakları tasfiyesürecinin sonlandırılacağı belliydi! 250. Maddekrizi çıkartarak özel yetkili savcıları budamakisteyen AK Parti’nin asıl amacı yakın vadede budeğildi. Bu taviz dayatılıyordu. Savcı ve

117

hakimlerin tepki göstererek tayinleriniistemesi bunu gösteriyordu. HSYK’nın 2012 YılıAdli ve İdari Yargı Kararnamesi ile 2 bin 335hakim ve savcının yerini değiştirmesi yanlışyorumlandı medyada! Star yazarı, AKMilletvekili Şamil Tayyar’a kanacak olursanız,“yargı AK Parti’ye darbe yapıyordu.” HayırTayyar efendi, yargı AK Parti’ye derin devletleanlaştığı ve yargıya müdahale etmek istediğiiçin rest çekiyordu. Yeni hakim ve savcılarınatanmasıyla Ergenekon, Balyoz, KCK, Şike gibidavalar tepetaklak olacak ve en az altı aysüresince yeni gelenlerin davalara vakıf olmasıgerekecekti. Bu zaman kaybıdır, peki bu zamanakimin ihtiyacı var? Hani davalar uzun sürüyorduda yüce Türk adaletinin bir an önce tecellietmesini merakla bekliyorlardı. Külliyen yalan.Yargıya zerre kadar güvenmiyorlar, sonuç neolursa olsun razı değiller, zaten kabuldeetmeyecekler, takmayacaklar…

Peki kibirleri yüksek bu ekabir takımı neplanlıyordu? 2013 yılı öncesi veya yıl içinde Silivri’dekiler tutuksuz yargılanmak içinbaşvuracaklar, hakim ve savcısı değişendavaların aksamasından dem vuracaklardı. Bizdetoplum olarak aptalız ya, onlara acıyacağız vezararsız olduklarına hükmedip Silivri’dençıkmalarını arzulayacağız. Koskoca paşalarkaçacak değil ya! Bedrettin Dalan kaçmışsa onunsuçu canım! Savcı ve hakimlerin delillerigizleme, karartma, değiştirme kabiliyetleri vegüçleri nedeniyle tutuklu yargılattığısanıkların neredeyse masum olduğunainandıracaklar bizi. Çıkar çıkmaz tövbe ediphacca gidenlerin olacağına bile inandırılan

118

saflarımız olacaktır. Bu kadar numarayıyermiyiz bilemiyorum ama ikinci aşama korkunç!

Lübnan’da Beka’da aylardır askeri eğitimgören kışkırtma ekibine beş koldan inanılmazprovokasyonlar yaptırılacak ve Türk medyasındahep savaş tamtamları çalacak! Sonunda toplumTürk milliyetçilerinin isyanıyla patlayacak,Genelkurmay ve Başbakanlık, el ele veripvatandaşını koruma hakkını kullanıp, Şam’a hakettiği dersi vermek için Suriye’ye girecek.Kimse karşı çıkmayacak dünyada, hattaalkışlanacak. Buraya kadar problem yok, militanPKK’ya destek veren Kürtler dışında kimse Türkordusu ve hükümetinin komşuya adalet vedemokrasi götürmesine ses çıkarmayacaktır!Zaten ne ABD nede AB ülkelerinin petrolü,madeni olmayan ülkelere demokrasi götürmeyehevesi kalmamış! İş bitsin, paylaşım savaşındamasada aptal (!) Türklerden savaş kazanımlarınıgeri almak nasıl olsa çantada keklik!

Savaş, Ankara’nın tahmin ettiğinden uzunsürecek, kayıplar artacaktı. Genelkurmay,ülkede olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilanedecekti. Al sana askeri darbe! Hükümet başkanıve cumhurbaşkanı ordunun sembolik olarak başıolsada tüm güç merkezleri ve kaynakları yönetimaskeri bürokrasinin eline geçecektir. Vay sizmisiniz, savaşı yönetecek kudretli, tecrübelipaşalarımızı Silivri’de yargılayan, tutuklayan,gereksiz yere mağdur eden, hırpalayan,küçümseyen! Rövanş vakti gelmiştir.

Haziran ayında internete düşen 4 seskaydının sahiplerinin ve bunların hitap ettiğiastlarının, tepedeki isimlerin bulundukları

119

psikolojileri ve akıl sağlıkların normalolmadığı ortada! Mahkeme sürecinde illegalişler yaptıklarını itiraf etmediler mi? Polisintopladığı milyonlarca belge ne olacak peki?Elinde belge olmadan karar veremez yargıelemanı. Ya doğrudur kanuna göre yada yanlış…

AK Parti, 250. Madde’yi bu dönemçıkartamayacağını sanıyordum, ama kredisiyleoyun oynadı ve halka rağmen geçirdi. Peki oyunnedir? Oyun, izinsiz dinlemelerle kayıt altınaalınan ses kasetlerinin yayınlanmasınıdurdurmak, engellemek! Basına sansür yasasıçıkartarak bunu yapabileceklerini sanıyorlar.Bugünkü hükümet ülkenin geleceği için önemlikonuları sallamış, kontrol edemediği her durumve alan için kanun çıkarıyordu. Sadece kendinidüşünüyordu. Yıpranmaktan, yıpratılmaktan ödükopuyordu. AK Parti, bir suçu deşifre eden,suçüstü yapan bir gazeteciyi hapse tıkmakistiyorsa, kendi pisliklerinin ortayaçıkmasından korkuyor demektir. Siz çıkardığınızsansür yasasıyla gazeteciyi, mesela beni içeritıkarsınız ne olacağını söyleyeyim: Bendosyaları yayınlayacak mecra mutlaka bulurum.Bir gerçeği yaymanın yolları sonsuz sayıdadır.Bütün yolları kapatsanız da fısıltı gazetesine,twitter’e, facebook’a da sansüruygulayamazsınız. Yolsuzluk dosyaları,hortumculuklar, ihaleye fesat karıştırmalar,imam nikâhlı kaçak Muta eşleri, zamparalıklar,ahlaksızlıklar, rüşvet, yani bilumum zulüm ergeç varsa ortaya çıkar. Kalbimiz çok temiz,fitne çıkarma, biz haram ve helal dengesindeyaşayan, devletin kuruşuna dahi dokunmayan davaerleriyiz iddiasındaysanız yandınız, zira 

120

ihlâslı, samimi olamayanların karizması Hak veHak dostlarınca çizilir.

İşte üçüncü aşamada savaş bahanesiyleyapılan darbenin en vahşet ve dehşet planısahneye konur. Sansürle susmayan gazeteciebediyen susturulur. Eski dönemde 6 milyoninsanımızı fişledikleri için ellerinde epeyliste var ama listeleri netleştirmelerigerekiyor. Son aylarda öldürülmesi gereken ilkyüz kişi, bin kişi, tutuklanması hapisteçürütülmesi gereken ilk on bin kişi listelerihazırlamışlar, dost bildiklerimizle diz dize,el ele… Bu “kelle avcıları” herkese her şeyilayık görüyorlar ama, kendilerine bunlarınyüzde birinin yapılmasına razı değiller..Kendilerinden çok eminler, ama akılsızca veahlâksızca işler yapıyorlar.. Yaşananlardanders almıyorlar.. Belki de bunların adlitakiple birlikte bir de psikolojik terapiyeihtiyaçları var. İktidarın muktedir sarhoşluğuzayıflığın işaretidir. Üç aşamalı darbe planınaAK Parti dur diyemezse, elbette Gayretullah’adokunur zulüm (18).

12 Nisan 2012’den beri Suriye ile ülkemizisavaşa sokmaya çalışan küresel ve yerelErgenekon’a karşı hedefi 12’den vuran onlarcaTürkçe ve İngilizce makaleler yazmıştım. Suriyesüratle Lübnanlaşıp iç savaş derinleşirken,ülkemizde dozajı kasten artırılan hormonluterör eylemleriyle Türkler ile Kürtlerayrıştırılıyordu. Son 10 yılda Suriye’ye 62defa giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,Esad rejimi ile önce “kanka” oldu, sonra ise

18 Arslan, Faruk. Çorum Manşet, 16.06.2012

121

“düşman”. İhvanı Müslim atına oynayan Ankarahalen şaşkın, ama ordusunu Suriye’ye zorlasokmaya çalışan global çeteye direniyordu.

Gelinen noktada Türkiye, Suriyeli Kürtlerinotonom içerikli siyasi taleplerini geriçevirirse savaş çıkabilir. Zaten çoğu Türkvatandaşı veya Türkiyeli Kürtlerle akrabalar.Yakında Tunceli, Van, Hakkari, Şemdinli, Cizre,Şırnak, Mersin, Şemdinli ve Diyarbakır’da“sivil itaatsizlik” soslu iç savaş planlayanPKK, ülkede Türk ve Kürt gerilimini yabancıservislerinin istihbarat, lojistik, akademik,strateji, medya ve yazar katkılarıylatırmandırıyor ve Suriye kartını mükemmelkullanıyor. PKK’ya teorisyenlik yapan yabancıservisler ve yerli işbirlikçi baronlar, zamanayaydıkları üç ana Kürt politikasına oynuyorlarve iç savaş senaryosu adım adım titizliklehazırlanıyordı.

Birincisi, Suriye’de bir iç savaşyaşanıyor, savaşın dışında kalan Kürtler, neEsad rejimiyle çatışıyorlar ne de Suriyemuhalefetine katılıyorlardı. Kürtler kendiözerk bölgelerini kuruyorlardı. PKK güdümündesanılan PYD de PKK gibi ulusalcı ve Kürtmilliyetçisi! İkisi de gerek Suriye’deki gerekTürkiye’deki Kürtlerin statü talepleripeşindeler, dinden uzaklar, seküler fikirlerive hayatı benimsiyorlar. Sanıldığı gibi PYD,PKK’nın kurduğu, yönettiği bir örgüt ve siyasiparti değil. PYD’nin geçmişi 1950’lere kadargidiyor. Aralarında bir ast-üst ilişkisi yok.Bugün PYD’yi PKK yönetmiyor. Suriye KürtleriPKK’nin yönetimini kabul etmezler ama birlikte

122

hareket etmeyi kabul ederler. Bugün SuriyeKürtleri kendi yaşadıkları bölgelere uygunsiyasal yapılar oluşturuyorlar. Suriye’de birKürt siyasi yapısının oluşması PKK’ya moralveriyor.

AK Parti’ye Türkiye’de “Kürt açılımı” adıaltında teröristlere siyasetin önü açmasınısalık verenler, PKK’nın eli kanlı militanlarınısiyasallaştıran Almanya! Hedefleri, PKK lideriAbdullah Öcalan’ın Nelson Mandela havasıylamilletvekili yapılması ve dağdaki teröristleringenel afla şehre inip paralel devletyapılanmasının başına geçmelerinin sağlanması.KCK’lıları salan AK Parti’ye hata yaptırıldı,Beşir Atalay’a yazıklar olsun!

İkincisi, Öcalan, Kürt nüfusunu artırmakiçin çocuk yaptırma politikasına yöneldi. HerKürtden dokuz on çocuk sahibi olması talepediliyor. Türkler iki çocukta kaldığına göre,25 yıl sonra 14 milyonluk Kürt nüfusu üç katınaçıkacak ve Türk nüfusuna karşı psikolojiküstünlük sağlanacak. Örnek vereyim. Adana’da Hürriyet Mahallesi, Dağlıoğlu Mahallesi,Çamlıbel Bulvarı, Şehit Erkut Akbay Mahallesi,Şakir Paşa Mahallesi ve Gülbahçesi Mahallesi,doğu illerimizden göç etmiş Kürtlerle kaynıyorve buralara Türkler giremiyor.

Bu mahallere  kaçak ve legal sigara satışıyapan bir dostum, şahit olduklarını şöyleanlattı: Birbiri içine geçmiş evlerde her odadabir kadın vardı. Kahvede erkekler tüm günsigara içip, kağıt, tavla ve okey oynuyorlar,çalışmıyorlar, tek görevleri her yıl iki adeteşlerinden birer çocuk yapmak. 5 veya 10

123

milyara başlık parası ile satın alınan Kürtkızlarını sömürüyorlar burada ve Kürt nüfusuçoğaltılıyor. Çocuklara sokaklarda seyyarsatıcılık yaptırılıyor, polise taş attırılıyor.Çocuk asker kullanan PKK elebaşlarını Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi’ne verirsek, belki buçocuk istismarcılarından kurtulabiliriz. VarsınAvrupalı düşünsün, bizim teröristlerleuğraşması kolay mı, hem İmralı sakininibeslediğimiz yeter!

Üçüncü politika, her Kürt ekonomikbağımsızlığını kazanacak, Türklere muhtaçolmadan yaşayacak, iş yeri sahibi olacak veTürkleri emrinde çalıştıracak politikası. Örnekverelim. 2003’de 300 milyon dolarlık bir güçiken bugün 30 milyar dolarlık tiran halinegelen Mesut Barzani ve aşireti kara parasınıbaşta Mersin ve Gaziantep olmak üzere ülkemizdeaklıyor. Vigor marka sigara üreten EuropeanTobacco Genel Müdürü Hulusi Kaymaz’ın dabulunduğu toplam 33 kişi, sigarakaçakçılığından geçtiğimiz yıl Eylül ayındatutuklandı. European Tobacco, Türkiye’de sigaraüretme ve ihraç etme yetkisine sahip 7 firmadanbiri. Firma ürettiği sigaraların tamamınıyurtdışına ihraç kaydıyla üretiyor ve bunedenle vergi ödemiyor. Sattığı her dörtsigaradan biri kaçak.

Bu şirketin yüzde 40 ortağı görünen Ermeniasıllı Lübnanlı Nasri Kardeşler, Kürt BölgeselYönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani’nin kasasıolarak biliniyor. Şu anda şirketin çoğunlukhisseleri, Saskatchewan’da mercimek fabrikalarıile bir dev haline gelen Arbel’in Saskcan veya

124

borsadaki şekliyle Alliance Trader’in büyükhissedarları Mahmut Arslan, Hasan ve HüseyinArslan kardeşlerle Hulusi Kaymaz’ın elinde.Emniyet, Kaymaz’ın Azerbaycan’da çok üst düzeybazı isimlerle gayri resmi ortaklıklarıolduğunu belirledi. Kaymaz ayrıca Yunanistan’dada güçlü bir ilişkiler ağına sahip.

Mahmut Arslan, bu iddiaları yalanlıyor,Nasri Grup’la 2005’te yollarını ayırdıklarını,Barzani’yle ortaklık iddialarının doğruolmadığını ileri sürüyor ama tüm Mersinlilergerçeği biliyor! 2004 yerel seçimlerinde MersinBüyükşehir Belediye Başkanlığı için AKP’denaday olan Mahmut Arslan’ın evi bundan bir yılsonra PKK tarafından bombalandı. 1.5 milyardolar cirolu, 165 milyon dolarlık ihracatasahip Arbel Gıda’nın patronu Arslan,fabrikalarında çalıştırdığı PKK’lılardan ve buzamana kadar verdiği haraçlardan kurtulmayaçalışıyor. MÜSİAD ve TUSKON üyesi olanArslan’ın şirketi European Tobacco polistakibindeyken, devlet bakanı Ali Babacan’lakaçakçılıkla mücadele toplantısındaydı. Müthişbir ironi!

Kürtlerin en büyük geliri uyuşturucu, insankaçakçılığı, İstanbul’da  fuhuş ve eğlencemerkezi işletmeciliği dışında petrolkaçakçılığı taşeronluğu! 2006 yılında akaryakıtkaçakçılığı konusunda Meclis AraştırmaKomisyonu’nun yayınladığı 310 sayfalık raporagöre, kaçakçılığın sadece yüzde 10’u sınırticareti kapsamında ya da sınır ihlalleriyoluyla yapılıyor, geri kalan yüzde 90’ını,kaçak akaryakıttan asıl büyük payı alanlar ise

125

büyük holdinglere bağlı dağıtım şirketleriyürütüyor.

Komisyonu’nun tespit ettiği ve kamuoyundangizlenen kaçakçı şirketler arasında Koç Holdingbünyesinde faaliyet gösteren Opet, Türkiyeakaryakıt sektörünün yabancı şirketleri Total,Shell ve Shell tarafından satın alınan Turcas,Turgay Ciner’in de ortağı olduğu Aytemiz Petrolve Petrol Ofisi A.Ş. (POAŞ) de bulunuyor. Buşirketlere ek olarak, irili ufaklı pek çokakaryakıt şirketi de, daha düşük miktarlardaolmak üzere kaçakçılık faaliyetinin içerisindeyer alıyor.

Rapordaki bu veriler, akaryakıt kaçakçılığında Irak’a akaryakıt taşıyan tanker şoförlerinin ya da katırlarla veya sırtlarında mazot taşıyan köylülerin günah keçisi ilan edildiğini, Kürtleri bahane eden Beyaz Türkler’in vurgun yaptığını gösteriyor. Sektör uzmanları, 2003 yılı sonunda yürürlüğe giren Petrol Piyasası Kanunu’nun akaryakıt ithalatınıserbest hale getirmesinin, akaryakıt kaçakçılığının artmasında en büyük etken olduğunu belirtiyorlar. Aynı kanunla birlikte devletin sektörde denetim olanaklarını yitirdiği de yapılan değerlendirmeler arasında.Özelleştirme uygulamalarıyla ise akaryakıt piyasasında devletin müdahale olanakları tamamen ortadan kalktı. Hatırlanacağı gibi, ülkenin en büyük dağıtım şirketi olan POAŞ, 2000 yılında Aydın Doğan’a, Türkiye’nin akaryakıt ürünleri üreten tek şirketi Tüpraş ise Koç-Shell Ortaklığı’na satılmıştı. BirileriKürtlerle iç savaş senaryosu, provokasyonu

126

hazırlarken, birileri şahane soygun yapıyordu (19).

AK Parti hükümeti Suriye tuzağını nihayet 2012 yaz sonuna doğru gördü. Olayların başındanbu yana Türkiye’yi kontrolsüz bir şekilde Suriye‘ye sokmak isteyen hayli geniş bir koalisyonun olduğu ortadaydı. Hatta Batılı birçok müttefikimiz ‘yürüyün arkanızdayız’ diyordu. Fakat Ankara tuzağı gördüğü için ilk andan bu yana devreye BM ve Arap Ligi’nin girmesi için çalışıyordu. Bugüne kadar kısmen de başarılı oldu. Önce uçağımızın düşürülmesi sonrasında da top saldırısı ile hemiçeride hem dışarıda muhtelif çevreler savaş çığırtkanlığına başladı. Oysa unutmamak gerekirki savaşa girmek hiçbir şeyi çözmeyeceği gibi bölgesel bir felaketi de beraberinde getirirdi.O yüzden, bütün tahriklere rağmen soğukkanlılığımızı koruyarak, uluslararası kurulları harekete geçirip BM ya da NATO eliylesorunu çözmek zorundayız. Neyse ki hükümet cephesi Türkiye’ye kurulan tuzağın farkında ve artık temkinli adımlar atıyordu (20).

PKK veya Kürt sorunu adı ne konursa konsun,ülkemizin ciddi bir etnik sorunu vardı. OysaOsmanlı’da tüm müslümanlar tek millet ve eşitstatüde kabul edilir ve azınlık sayılmazdı.Ermeni, Rum ve Yahudiler azınlıktı ve onlarınhaklarını koruma karşılığında ekstradan Cizrevergisi öderlerdi. Osmanlı dağılırken Kürtler

19 Arslan, Faruk. Kürtlerle iç savaş senaryosu! ÇorumManşet, 24 Eylül 2012.

20 Arslan, Adem Yavuz. Hükümet Suriye Tuzağını Gördü.Bugün. 5.10.2012

127

asla Türklerden kopmak istemedi. Peki bugünneden kopma hevesindeler veya gerçekten öylemi? Bu konu rüyalarıma misafir oldu, banarüyada doktora tezi yazdırdı, hem de PKK LideriÖcalan’ı şahit olarak hazır bulundurarak.Buyrun akademik gazeteci rüyasına...

Üçüncü Bölüm

PKK Dolu Rüyalarımİlim öğrenmek soru sormakla başlar. ‘Annen

hangi türküyle düğün dernekte oynardı?’sorusunu 29 Nisan 2012’de rüyamda PKK LideriAbdullah Öcalan’a soruyorum. Akademik teziminsunumunda heyetin önünde orada hazır bulunanmuhatabım doğrudan doğruya Öcalan. 40 yıldüşünsem böyle bir soru aklıma gelmez, rüyaişte! Şaşırıyor. Cevap veremiyor. Cevapveriyorum, ‘Gelin Oy (Bir Bülbül Gül Dalında)Ağlatma Gelem Gelem’ türküsüyle. Türkününsözlerini mırıldanıyorum, Öcalan ağlamayabaşlıyor. ‘Biz Türkler ve Kürtler, bin senedir

128

İslam milletinin kardeşleriyiz. Aynı türkülerleduygulanır, oynarız, ağlarız. Kız alır, kızveririz, bizi kimse birbirimizden ayıramaz’diyorum. Öcalan başını omzuma koyuyor ve hüngürhüngür ağlamaya başlıyor. Teskin ediyorum veKürt sorununun çözümleneceğini, el ele tümdünyaya birlikte tekrar kardeş olarak meydanokuyacağımızı, tüm fitneleri dağıtacağımızısöylüyorum. Bana güveniyor ve ‘işte Kürt sorunuböyle çözümlenir diyor, ortak gönlümüztürkülerimizle’ diyor.

İşte o türküyü en güzel okuyanlardan FerdiÖztaş’tan dinleyin. Bu türküden daha öncehaberdar değildim, rüyama girmese olacağı dayoktu. Hayatımda cereyan edecek önemli olaylarıgenelde olmadan önce rüyamda görürüm.Evleneceğim hanımı da, olacak biri erkek birikız çocuğumu da daha önce rüyamda gördüm vegördüğümle evlendim ve gördüğüm çocuklarımoldu. Şaka yapmıyorum, çok ciddiyim. HepimizAllah’ın Levhi Mahfuz’da daha önce yazılı olankaderimizi oynuyoruz. O biliyor, bizbilmiyoruz. Kaderin denk noktasında, yolayrımında vereceğimiz kararlarda cüzi irademizrol oynayabilir. Sonuçta Allah ne kararvereceğimizi de bildiği için Allah’ın dediğiolur.

Rüyamın ayrıntılarına geleyim. Rüyayıgördüğüm sıralar akademik tezim için konu seçmeaşamasındayım. Aklımda tamamen farklı bir konuvardı, hatta Wilfred Laurier Üniversitesi’ne veYork Üniversitesi’ne 2011’in Ocak ayındasunduğum tezlerin konusu Irak ve Suriye’denülkemize gelen ilticacı ve mültecilerin

129

Türkiye’deki statü, sosyal, kültürel, siyasi vehukuki konum ve sosyal yardım sorunlarıydı.Kürtlerle ilgili tek kelime bile geçmiyordu.Şimdi anlıyorum ki, yazmam gereken tez konusu,Türkler ve Kürtlerin ortak paydaları üzerindeyoğunlaşmalı ve Kürt sorunun çözümünde bamteline dokunmalıyım.

Rüyam aslında oldukca uzun. Abdullah Öcalanniye tezimi sunduğum komisyonda dinleyici tanıkolarak yer alıyor, halen çözebilmiş değilim.Kürt sorunu tezimi, Osmanlı döneminden beridevam eden bir süreç olarak takdim ediyorum.Tarihsel arka planını verdikten sonraCumhuriyet döneminde yapılan yanlışlaradeğiniyorum ve PKK’nın ortaya çıkışınıdetaylarıyla anlatıyorum. Konu gelipte AbdullahÖcalan’ın PKK’nın başına CIA, MOSSAD ve MİTişbirliği ile KGB’nın planını bozmak için nasılgeçirildiğine gelince, Öcalan sinirleniyor.Asıl onu çileden çıkartan bilgi BABEK projesi.Bu projenin ne olduğunu henüz bende bilmiyorum.Tezimde işlediğime göre bileceğim.

BABEK projesini hayata geçiren koordinatör,bir sınır ilimizin MİT ve asker kökenli birÖzel Harp elemanı, adı Saadettin Suruç. Bu ismitanımıyorum, ismini daha önce hiç duymadım. Kimolduğunu araştıracağım, tabi gerçekten böylebiri varsa! Suruç’a destek veren birde vali varrüyamda. Onun ismini bilmiyorum, çünkü rüyamdadeşifre olmadı. 1980 tarihli BABEK projesi,Öcalan’ın önünü açmak ve PKK’nın başınageçirmek isteyen üçlü istihbarat koalisyonununPKK’yı asıl kurduran KGB elemanı veya aşırı solgörüşlü Kürtleri ortadan kaldırmasıyla ilgili.

130

MİT’in  Özel Harp elemanları epey lidertemizliyor. Öcalan bunları duyunca oturduğuyerden ayağa fırlıyor, gözleri nefretleneredeyse beni yiyecek, ateş püskürüyor. Hiçaldırmıyorum. Konuşmaya devam ediyorum.

MİT’in Öcalan analizi, tesbitleri ve eksikteşhisi ile başlıyorum:

İlk başlarda MİT için Apo Kürt milliyetçisiveya Kürtçü bir akımın lideri değildi. Odönemin (1970–1979) MİT raporlarına baktığınızzaman görürsünüz, Apo dosyalara uzun süre solfaaliyetleri nedeniyle girmişti. Aşırı solcubir Kürt olarak nitelendirilirdi. Fazla daönemsenmezdi. Zaten Kürt hareketleri 1970′lerdeKürtçülükten çok sol faaliyetler çerçevesindeele alınırdı. İzlenirler, ne yaptıklarıbilinir; ancak genelde solun içindebulunduklarından dolayı, bu yönleri ön planaçıkarılırdı. Biz MİT olarak gerçeği biliyorduk;ancak devleti hiçbir zaman ikna edemedik. Bizeinanmadılar veya inanmak istemediler.

Daha sonra ontolojik ve epistemolojik durumtesbiti yapıyorum, nede olsa sosyologuz:

Türkiye 12 Eylül 1980′e dayandığında, solorijinli terör örgütlerinin yanında özellikleDoğu bölgesinde ismini yeni yeni duyurmayabaşlayan Ala–Rızgari ve Apocular gibi birkaçyasa dışı grup ufak tefek dikkat çekmeyebaşladı. Bu grupların ortak özelliği, “Kürtlük”unsuru üzerinde durmalarıydı. Ala–Rızgarigrubu, 80 öncesinde yayınlanan Rızgaridergisinin etrafında toplanan kişilerdenoluşuyordu. PKK, 1978′de Lice’nin Fis köyündekuruluşunu ilan edip, oluşturulan Merkez Komite

131

etrafında örgütlenmesine karşılık, bu grup“Apocular” olarak biliniyordu. Öcalan’ın enyakın arkadaşlarından Haki Karel, 1977′deGaziantep’te öldürüldü. 1979′da ise Elazığ veDiyarbakır’da, “Apocular”a önemli bir darbeindirildi. Geniş tutuklamalar yapıldı, MerkezKomite üyesi Şahin Dönmez de tutuklandı. Busırada Abdullah Öcalan’ın izine deDiyarbakır’da ulaşıldı. Bir güvenlik yetkilisi,olayı şöyle anlatıyor:”Öcalan, Kesire Öcalanile birlikte Diyarbakır’da GünaydınApartmanı’nda kalıyordu. Polis yerini tespitetti. Milli İstihbarat Teşkilatı da biliyordu.Ancak, hemen baskın yapılıp alınması yerine,izlenip bir örgütsel faaliyet sırasındatutuklanması düşünüldü. Eğer o sırada gözaltınaalınsaydı bir süre sonra serbest bırakılırdı.”Kesire Yıldırım ile 24 Mayıs 1978 günüAnkara’da evlenmişlerdi. Belki de o tarihlerdefazla önemsenmediğinden yeterince izlenmediğiiçin Öcalan, 1979′un Temmuz’unda izinikaybettirip Urfa üzerinden Suriye’ye kaçmayıbaşardı. İlginçtir, Öcalan bu tarihte askerkaçağıydı.

Bunlar bilinen bilgiler, yakın tarihe kadarbilinmeyenlere geliyorum: Kesire Öcalan’ın CHP’de etkin konumdaki Tuncelili aşiret lideri Ali Yıldırım adlı MİT’in Kürt Şubesi başkanınınkızı olması zaten MİT ile ilişkisini inkâr edilemeyecek biçimde ispatlıyor. Pilot Necati ile Öcalan’ın devşirilmesi ve 1980′lerde üç defa yakalanmasına rağmen Genelkurmay tarafından serbest bırakılmasına değiniyorum. Henüz 1980′de CIA’nın MİT’e  yaptığı önerisi açıkca durumu özetliyor: 12 Eylülde sol görüşlü

132

KGB destekli örgütleri biçtiniz ama KGB rahat durmaz, birini açık bırakın, içine sızın ve liderini kendiniz koyup örgütü yönetin. Diyarbakır’da Tapu Kadostra’da sıradan bir memur iken okumaya Mülkiye’ye giden, gençliğinde namaz kılarken Deniz Gezmiş gibi bir anda aşırı solcu olan Öcalan gözümün önündecanlanıyor. Her şeyi devletin kontrol ettiği vetayin ettiği siyasi atmosferde Öcalan’ın Albay Hakim Baki Tuğ tarafından MİT’den gelen yazıyla1971′de serbest bırakılması çok normal geliyor bana.

Ardından rüyamda kendi gözlemlerime, bilgive akademik referanslara, gazetecilik kaynaklıdayanaklarımla sosyopolitik durumu tesbitegeçiyorum: İlk PKK baskınlarına derin devletinverdiği destekle Eruh’ta gerçekleşiyor.Rahmetli Özal’ın bir kaç çapulcu dediği yıllar.Ordu içindeki Ergenekoncu askerlerinkimliklerini tek tek açıklıyorum. Öcalan artıksus pus olmuş beni dinliyor. Bugüne kadargelinen noktayı JİTEM cinayetlerini, PKKiçindeki cinayetleri, yabancı istihbaratlarınoyunlarını ve PKK sorununu ele geçirmek içinyaptıkları amansız mücadeleyi sağlam akademikverilerle detaylandırıyorum. Bir yandanda gözümÖcalan’ın üstünde, artık tepki vermiyor,sessizce dinliyor. En son AK parti’nin yaptığıyanlışlara geliyorum ve Kürt sorunununçözümünde Fethullah Gülen’in sunduğu vizyonuaçıklıyorum.

Sonuç bölümünde çözüm önerilerimi sıralıyorum. Öcalan’a bir soru yöneltiyorum: Annen düğün dernekte hangi türküyle oynardı?

133

Öcalan şokta. Belli ki böyle bir soru sormamı beklemiyor.  Şaşkın şaşkın bön bön banabakıyor. Cevap veremeyince sorumu üç defa tekrarlıyorum. Yanıt gelmeyince ben cevaplıyorum: ‘Gelin Oy (Bir Bülbül Gül Dalında) Ağlatma Gelem Gelem’ türküsüyle.

Türkünün sözlerini mırıldanıyorum, elimdekimetinden sözlerini okuyorum. Öcalan ağlamaya başlıyor. Bam teline dokunuyor ve tarihi konuşmayı yapıyorum: Biz Türkler ve Kürtler, bin senedir İslam milletinin kardeşleriyiz. Aynı türkülerle duygulanır, oynarız, ağlarız. Kız alır, kız veririz, bizi kimse birbirimizdenayıramaz.

Öcalan başını omzuma koyuyor ve hüngürhüngür ağlamaya başlıyor. Teskin ediyorum veKürt sorununun çözümleneceğini, el ele tümdünyaya birlikte tekrar kardeş olarak meydanokuyacağımızı, tüm fitneleri dağıtacağımızısöylüyorum. Bana güveniyor ve ‘işte Kürt sorunuböyle çözümlenir diyor, ortak gönlümüztürkülerimizle’ diyor. Doğrusu Öcalan’ın Türkolan annesi gerçekten bu türkü ilemi oynardı,ondan bile emin değilim.

Tezimi kabul edip etmediklerini görmedim,çünkü Azeri eşim Suna, ‘Faruk kalk uykudançocukları okuldan alman lazım, geç kalıyorsun’diye uyandırdı. Yarı uyanık biçimde on dakikadirendim ve rüyamın ayrıntılarını hemenhatırlamaya çalıştım. Tam uyansam detaylarkaybolacak. Hanımın fırçası, sesi berkyükseldi, kulaklarımı tırmaladı da, mecburenuykudan uyandım. Ana hatlarıyla yakaladığım ve

134

şimdi kağıda döktüğüm rüyamın sadık olduğunusanıyorum. Doğrusunu  Allah bilir (21).

Öcalan'ı daha önce defalarca yakalanmasınarağmen kimler serbest bıraktırdı? sorusunayanıt arıyorum. 1972 yılında hakkında ağıriddialarla gözaltına alınan Abdullah Öcalan'ınsalıverilmesi bir muammadır. Yıllar önce ustagazeteci Uğur Mumcu olayın peşine düştü.Dosyanın savcısı Baki Tuğ'la görüştü. O sıradaTuğ, DYP'den milletvekiliydi. Mumcu, Öcalan'ıniçeriden gelen yazı üzerine salıverildiğiniöğrendi. Yazının kimden geldiğini ve içeriğinibilmek istiyordu. Tuğ, Mumcu'ya "Arşivebakayım, o notu bulursam seninle paylaşırım."dedi. Bir hafta sonrası için randevulaştılar.Meclis'teki odasında görüşeceklerdi. ncak obuluşma gerçekleşmedi. Daha doğrusugerçekleşemedi. Çünkü Uğur Mumcu suikastakurban gitti. Puslu bir Ankara sabahında aracıbombayla havaya uçuruldu. Mumcu'nun üzerindeçalıştığı 'Abdullah Öcalan'ın Milli İstihbaratTeşkilatı ile ilişkileri' dosyası kayıp... 12Mart, yargıda askerî etkinin en kesif olduğuolağanüstü bir dönemdi. Savcı Tuğ gözaltındakiboykotçu öğrenciler arasında en ağır cezayıAbdullah Öcalan ve iki arkadaşı için isterkenserbest bırakılmaları, cevabını bulamamış soruişaretidir. AK Parti'den milletvekili seçilenmeslektaşımız Şamil Tayyar 'Kürt Ergenekonu'diye bir kitap yazdı. Abdullah Öcalan'ınistihbarat örgütüyle ilişkisini irdeledi.TV8'de Erkan Tan'ın programında açıkladığı bir

21 Arslan, Faruk. Annen hangi türküyle oynardı AbdullahÖcalan? Farukarslan.com. 01.05.2012.

135

bilgi yıllar öncesinin soru işaretine cevapmahiyetindeydi. Söylediği, iddia da olsa çokönemli... Nedense pek yankı uyandırmadı.Tayyar, Savcı Baki Tuğ'un Öcalan hakkında önceçok ağır ifadeler kullandığı iddianamedekigörüşlerini bir anda değiştirmesini sorgularkenşunları söyledi: "Dönemin Genelkurmay İkinciBaşkanı Orgeneral Turgut Sunalp arıyor ve'Öcalan adamımızdır, serbest bırakın' diyor. Veiddianame değiştiriliyor." Tayyar'ın kitabındabu bilgi yok. Daha sonra öğrendi. İddiagörmezden gelinecek gibi değil. Çok çarpıcı,'Kürt Ergenekonu' tespitini doğrulayacaktürden... Üzerine gidilmesi gerekir. TurgutSunalp Paşa gerçekten Öcalan'ın bırakılmasıiçin devreye girmiş olabilir mi? Hayattaolmadığı için doğrulama veya tekzip etme imkânıyok. Ancak iddiaya açıklık getirecek başkalarıvar. En başta da Baki Tuğ... Tuğ'umilletvekilliğinden tanıyorum. Bu konulardakonuşmayı sevmeyen bir isimdi. Bugün bu iddiakarşısında sessiz kalması doğru değil. Gerçeğinbilinmesi için konuşmalı. Turgut Sunalp, benimiçin sıradan bir isim değil. Mesleğe yenibaşladığım yıllarda, 1990'ların başında sıkgörüştüğüm biriydi. İstanbul Moda'daki evindeTSK ve politikada yaşadıklarını çok kezdinledim. Sağ ve milliyetçi duruşu olanbiriydi. Sunalp, renkli bir kişilikti. Birdönem büyükelçilik de yaptı. 12 Eylülcülerinteklifi üzerine MDP diye bir parti kurdu. Geçişdöneminin başbakanı olması planlandı. Ancaksandık hesabı bozdu. Sunalp, 12 Mart dönemininen etkili generallerinden... Adına sıkçarastlanır. Hemen her olayın içinde vardır.

136

Sadece kışlada değil, hayatın diğer alanlarındada aktif. 1973'te Faruk Gürler'in cumhurbaşkanıseçilmesi için milletvekillerini Genelkurmay'açağırarak konuşan ve sonrasında imzalarını alanda o... 12 Mart döneminin öne çıkansiyasetçilerinden Hasan Korkmazcan o günlerianlatırken Turgut Sunalp'ten de söz eder. Nasılmı? Şöyle: "12 Mart muhtırasını verenlerincumhurbaşkanı adayı Faruk Gürler'di. Destekiçin partilerle toplantı yapıyorlardı. Bizi deçağırdılar. O toplantılarda Turgut Sunalp'letartışmıştık. Sunalp Paşa 'Eğer bizimdediğimizi yapmazsanız sizleri toplatırım'dedi." Şamil Tayyar'ın, Öcalan'ın serbestbırakılmasını sağlayan kişi olarak TurgutSunalp ismini ortaya attığını duyunca ilgisizkalamadım. Doğrusu bu iddia bana 'inandırıcı'geldi. Çünkü 12 Mart döneminin kudretli olduğukadar, etkin de olan isimlerinin başında...Eğer bu iddia doğruysa yakın tarihin birçoksayfasını yeniden yazmak gerekebilir (22).

Ancak halen BABEK planı nedir öğrenememiştim. Bilmezsem aklıma kurt düşer, uyamamam. Yaptığım araştırmalar sonuçsuz kalınca aklıma Emre Uslu geldi. Nede olsa bir yılı Toronto, Kanada’da, sekiz yılı ABD’de Utah’da toplam 9 yıl Kürt sorunu konusunda doktora tezi yazmıştı ve o sırada bir yıllığınaziyaretçi öğretim görevlisi olarak ABD’de idi. Yazdığım epostada ona rüyamı aktardım, telefonunu istedim ve aldım. Sorularım aklımda yazılı, arka arkaya soruyorum, Emre’de maşallah

22 Ünal, Mustafa. Öcalan'ı kim serbest bıraktırdı?Zaman Gazetesi, 20.11.2011.

137

makineli tüfek gibi otomatik cevaplıyor, telefonda tam bir buçuk saat konuşmuşuz. Ortayaçıkan bilgilerden iki makale yazdım. Önce BABEKplanına gelelim.

Bir kere Babek değil Bavbekmiş. Babek, Hürremiler haraketi olarak bilinen, İslam ordularına karşı yirmi yıl dağlarda savaşan ve en sonunda kolları ve ayakları çapraz kesilerekve derisi soyularak öldürülen asi Azeri Türk liderdir. Emre çok zeki, hemen anladı Babek’in kim olduğunu ve rüyamda bahsedilen Bavbek’in kim olduğunu.

1980 öncesi aşırı sol hareketlerin içindeyer alan ‘aşırı milliyetçi’ virüsü taşıyanKürtler, atalarının dini İslam’a sırtlarınıdönmüştü. Bu virüs kimin kanına girse fitneuyanmıştır. Baştan sona CIA tarafından organizeedilen askeri darbe sonucu devlet başkanı olanKenan Evren, İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balve İstihbarat Şube Başkanı Ümit Bavbek’içağırarak Kürtler konusunda brifing aldı.Ülkücü geçinen veya görünen milliyetçi Bavbek,CIA’nın öngördüğü plan çerçevesinde solcu Kürtgruplardan birinin içine sızıldığını, liderinikoymaları halinde sorunu kontrol altındatutacaklarını söyledi. Böylelikle ‘Bavbekplanı’ doğdu.  KGB’nin kurdurduğu, Bekavadisinde kamp imkanı sağladığı PKK, CIA’nıngözüne kestirdiği zayıf örgüttü. BavbekDiyarbakır’a gitti, kendisi gibi işkenceci birpolis müdürü, Özel Harp elemanları, bir sınırilçesi kaymakamı ve bir valimizle toplantıyaptılar. Bu karanlık toplantı sonrası,Abdullah Öcalan’ın önünün açılması için

138

potansiyel Kürt liderler öldürüldü. Diyarbakırcezaevinde Kürtlere insanlık dışı işkenceleryaparak halkın devletine düşman olmasını vedağa çıkmasını sağlayan aynı ekipti. Yoksakimsenin dağa çıkmaya niyeti yoktu. Kürt sorunuçıksın diye  toplum sosyolojisinizorlamışlardı. PKK’yı destekleyen ordumuzdakikara koyunlardı, halende destekliyorlar.

Bavbek’i 28 Şubat döneminde kurulan ençirkin tezgah olan  Fadime Şahin-Müslüm Gündüzve Ali-Emire Kalkancı skandallarındaorganizatör olarak görüyoruz. Şok ilişkiyedikkat edin, Kalkancı ile Bavbek’i tanıştıranisim o dönemde İşçi Partisi Mersin İl Başkanıolan Bayram Çiçek. Biri ülkücü, diğeri Maocusosyalist aynı cephede buluşuyor. Çiçek bugünİşçi Partisi Genel Başkan yardımcısı.1980öncesi orduya söven, Kıbrıs’taki askerimizeişgalci diyen, orduya sayısız ajan sokan DoğuPerinçek, 1980 sonrası birden Kemalist veAtatürkçü, ordu yanlısı oluyor. 2001’den sonraKüçük tarafından mafya lideri yapılan SedatPeker ile “Kızılelma koalisyonu” kuruyor,Ergenenekon için Öztürkleri birleştirme misyonuüstleniyor. İşin kötü tarafı hiç biri Türkdeğil, ya cibilli olarak İslam düşmanılar veyaetnik yapıları “kripto ecnebi!”  Ergenekonsoruşturmasının merkezinde İşçi Partisi’ninolması, fitne ocağının merkezi olmalarından!Gerçek müslüman Türk ve Kürtler asla aşırımilliyetçilik yapmaz. Oyunları sırıtıyor.

“Perinçek virüsü” diye bir hastalık var.Kime bulaştıysa ömür boyu çıkmıyor!  İkna gücüyüksek Perinçek, Bavbek’i tepe tepe kullanıyor.

139

Uğur Dündar ve Ali Kırca’nın karşısınatelevizyona Kalkancı’yı çıkarmadan önce BavbekNişantaşı’nda bir berberde Kalkancı’yı tıraşettiriyor, ne söyleyeceği ezberletiliyor. Busenaryoları darbeciler adına Veli Küçük vePerinçek organize ediyor. ‘İhale’, Turgut YağSanayi’nin sahibi Turgut Büyükdağ’a veriliyor.Küçük’le Büyükdağ, bir akşam HarbiyeOrduevi’nde buluşarak baş başa yedikleriyemekte  ’senaryonun’ ayrıntılarınıkonuşuyorlar. Senaryonun finansörü Büyükdağ,organizatörleri, Strateji Dergisi’nin GenelYayın Yönetmeni Ümit Oğuztan, Sisi olarakbilinen transseksüel Seyhan Soylu ve PolisMüdürü Bavbek. Bütün görüşmeler, Büyükdağ’ınsahibi olduğu, Nişantaşı Akkirmanlı Sokak’takiStrateji Dergisi’nin ofisinde yapılıyor.Oğuztan, Aksaray’da, sonradan Hanedan Restoranolarak değişen pavyonda konsomatrislik olarakçalışan Fadime Şahin’i bu iş için ayarlıyor.Bugün uyuşturucu taciri olan Kalkancı’yı ünlübir işadamının kızı olan Emire Ersoy ileevlenmeleri bile tezgah! Kızını alkolik, işsizbir adama vermeye yanaşmayan baba, kendisihakkında tutulmuş bazı şantaj dosyalarıyla iknaediliyor. Toplum sosyolojisinin anasıağlatılıyor!

Fadime, sahte Aczmendi Tarikatı’nın LideriMüslüm Gündüz’le tanıştırılıyor, sonra Fatih’te‘staja’ tabi tutuluyor. Ünlü işadamının güzelkızının, bir tarikat şeyhi tarafından nasılkandırılarak tuzağa düşürüldüğü hikayesinekamuoyu bayılıyor, medya manşetlerinde aylarcatartışılıyor. Senaryoyu yazanlar, istediklerisonucu almakta gecikmiyorlar. Bir yandan

140

Sincan’da tanklar yürütülüyor, diğer yandan daTürk basınının etkin gazete ve televizyonları,‘irtica’ kampanyaları başlatıyor. Aylardırsüren ‘Bırakın’ baskısı, art arda patlayanskandallar sayesinde sonuç veriyor ve hükümetdüşüyor. Planda yer alan herkes tezgahdatiyatro oyuncusu! Başta Süleyman Demirel’in ikidünyada da yatacak yeri yok!

Bavbek aslında 1995’de emekli olmuş bir polis müdürü. Tuncay Güney, ‘Veli Paşa’nın Cipeihtiyacı var’ diye 2001’de buna gidiyor. Veli Paşa için Cip arıyorlar. Hakan Erel diye bir şahıs, ‘Raşit Dostum’a daha önce tahsis ettiğimCipi verelim’ diyor.  Olayda adı geçen SüleymanGürleyen diye bir şahıs, kendisini JİTEMci diyetanıtan Güney’e inanıyor , Bu Cip geri gelmeyince Gürleyen durumu Ümit Bavbek’e bildiriyor. Şikâyetçi oluyorlar, polis Bavbek ve Süleyman Gürleyen, 26 Mayıs 2001’de gözaltına alıyor, sevkedildikleri DGM’de haklarında işlem yapılıyor. Ayrıca Emniyet Teftiş Kurulu, bu durumu araştırınca Tuncay Güney içeri alınıyor, bülbül gibi öterek Ergenekon’u anlatıyor. İşte hiç hesapta olmayanbir sosyolojik gerçek daha! Sinek kadar değer vermedikleri kuryeleri onları satıyor!

Toplumu çok zorladıkları için ekonomi, siyaset dünyası ve medya iflas ediyor. 2002’de bu enkazdan AK Parti doğuyor. Abdullah Öcalan, 2004’de İmralı’dan Kandil’e “AK Parti güçlendi.Kemalist güçler buna engel olmalı. Türkiye’ye saldırıları artıralım” mesajı gönderiyor. CelalTalabani ve Mesut Barzani’den aldığı mesajı devletin zirvesine ileten gazeteci İlnur Çevik,

141

Hürriyet’in patronu Ertuğrul Özkök tarafından Turkish Daily News’ün genel yayın yönetmenliğinden alınıyor. Süleyman Demirel ve Necmeddin Erbakan’a danışmanlık yapan İlnur Çevik’in ipini PKK ile Ergenekon ittifakını deşifre edince çekiyorlar. Özkök kime çalışıyordersiniz? Doğan ve Ciner medyasında şafakın atması boşuna değil. Sıraları geldi.

Fitne kazanı kaynatanlar, Kürt sorunununçözümlenmesini baltalamak için beş koldan yinedevrede. Öcalan’a en eski Komünizm örneği olanMazdekizm ile ilgili kitap yazdırılıyor. 40yıldır Kürtleri oyalayan Komünizm öldü, olmadıFars sosyalizmi verelim mantığı! Yapma Öcalan,bunu yeni nesil Kürtler yemez! MOSSAD,İranlılarla ortak hareket ederek KürtHizbullah’ını bölgede yeniden canlandırıyor.İsrail’de kurulmuş “Yahudi Aleviler” grubu,Hacı Bektaş’a seferler düzenleyerek Alevilerive Kürt Alevileri kullanmaya çalışıyor.Tunceli, Pazarcık, Hatay, Mersin hattındamüthiş bir hareketlilik var.

Osmanlı’nın ilk ittihatçılarından Kürdistanİslam Teali Cemiyeti benzeri yapıyla yenidenbir “Kürt İslamı” inşa etme projesi gözeçarpıyor. The Cemaat’ın Kürtlerin güveninikazanması kıskanılıyor ve Kürtlerin genlerindemevcut gerçek İslami potansiyelin ortayaçıkartılmasının önü çakma İslami yapılarlakesilmeye çalışılıyor. Kürt Hizbullah’ı ileSünni Kürtleri birbirine düşürüp PKK’nın İslamizemine arabulucu olarak kaydırılmasıplanlanıyor.

142

Geçmişte MİT eski başkanı Teoman Komantarafından kurdurulan Hizbullah ile PKK’nınsavaştırılması nasıl tezgâhsa, bu tiyatrodaelbette çakma ve toplumun sosyolojisine yenigulyabaniler, kâbuslar eklemeye yönelik!Kısacası kimse Kürt sorununu çözmek istemiyor,Kürtlerin haklarını savunduğunu iddia ederekdağda gezenler kimin kucağına otursa onunborusunu çalıyor (23).

İkinci yazdığım ‘Toplumun sosyolojisinibozanlar hesap vermeli!’ başlıklı makalem dahafazla ses getirdi. Köşe yazarı olduğum ÇorumManşet gazetesinde ve Alperen Ocakları’nınTemmuz 2012’de yayınladığı Terör özel sayısındamüstear ismim olan Ali Alperen mahlasımlayerini aldı. Türkiye’de etnik savaşı körükleyenne MOSSAD, CIA, BND gibi yabancı istihbaratörgütleri, nede MİT ve Genelkurmay Başkanlığı,sosyolojik gerçeklerle savaşamaz. 1826’daSultan 2. Mahmud’un Fransız annesi ve eşininetkisinde kalarak, Osmanlı’da merkezi sistemegeçmesi, Balkan ve Ortadoğu milletleri baştaolmak üzere Kürtlerin eyalet özerkliğininkaldırılması, Fransa’dan kopyalanan aşırı Türkmilliyetçiliği virüsünün dolaşıma sokulması,eğitimsizlik, ayrımcılık, ırkçılık, fakirlik vedevlete yaslanarak yaşama kültürü asalaklık,tembellik ve kimlik bunalımı Kürt sorununun ananedenleridir. İki yüzyıla yakın süredir devameden kin, nefret, ayrımcılık politikalarının

23 Arslan, Faruk. Toplumun sosyolojisini bozanlarhesap vermeli! Çorum Manşet gazetesi. 22 Mayıs2012. İnternet ulaşımı

143

oluşturduğu psikolojik travma, sanıldığındandaha koyu ve derindir.

Batı’yı modernleştirip,endüstirileştirirken, Doğu’da Kürtlerinyaşadığı bölgeleri devletleştirme politikaları,sivil toplumu yok etmiştir, halkı çifte terörkucağına itmiş ve askerlerin hoyratçadavranmasına yol açmıştır. Bölgeler arasıeğitim, kültür ve ekonomik farklılıklara, 1925Şeyh Said isyanından sonra Kürt kimliğinitoptan yok sayma yanlış politikası eklendi.1960 ve 1970′lerde dünyayı kasıp kavuranSosyalizmin ayrılıkçı akımlara ilham olduğudönemde PKK ve benzeri illegal örgütlerinKürtler arasında ortaya çıkması çok normaldi.

1990′da Sovyetler Birliği’nin çöküşü ileMarkizm ve Sosyalizm’de mevta oldu, ideoloji veargümanlarını kullanan ayrılıkçı sosyalhareketler bir bir evrim geçirdi, değişendünyaya ayak uydurdular, halen dünyada PKKdışında pek az Markizm’de inat eden örgütkaldı. PKK lideri Mazdekizm ile İran felsefesiithal etmeye kalksa da İslam dini ile çatıştığıiçin Kürtlerin çoğunluğundan veto yedi. Çakmaideolojilerden çok çeken, halen medet uman bazıKürtler, ne zaman gerçeklerle yüzleşecek diyemerakla bekliyorum. Yeniden sivil toplumkurulmadan, bölgede etnik ayrımcılıktanbeslenen, kinden, nefretten medet umanlarıntopluma baskısı, korkutma, sindirmepolitikaları, antidemokratik tutumu, aşırıyakaçan kimlik mücadelesi, sosyal, kültürel,ekonomik ve politik çarpıklıklar bitmez,tükenmez. Sorun aslında PKK’dan ziyade devletçi

144

Ankara bürokrasisidir; merkezi idarenin yolaçtığı yıkımlar, devletleştirmenin getirdiğiarızalar büyüktür. Kürt toplumunun sosyolojisibilinmeden PKK ile silah bıraktırma görüşmeleriyapmak, genel af ilan etmek veya sorunurölantiye almak abesle iştigaldir. Hiç biristihbarat örgütü ve devlet, yıkılmışgönülleri, harap edilmiş ekonomiyi, yasaklanmışdil ve kültürü dikkate almadan kimlik boşluğunudolduramaz, Kürt sorununu kalıcı biçimdeçözemez.

Peki nasıl çözülür sorun? Elbette önceliklebölge halkının refah seviyesini yükseltecekadımlar atılmalıdır. Suriye, Irak ve İran ileTürkiye arasında sınırlar kaldırılmalıdır,Osmanlı döneminde olduğu gibi bölge halkıözgürce ticaret yapabilmeli, Diyarbakır’da,Hakkari’de Van’da ürettiği koyunu Bağdat’daŞam’da satabilmelidir. Pasaport kullanmadan,vizeye ihtiyaç duymadan, terör endişesi,eşkıyalara haraç verme belası, askerlerin yolkesip kimlik sorma derdi olmadan ticaretyapmalı ve bol para kazanmalıdır. Buna liberalekonomi veya kontrol edilmeyen, edilmemesigereken serbest piyasa ekonomisi diyoruz.Liberal ekonomi olmadan liberal demokrasioluşmaz, demokratik bilinç gelişmez, bireylerözgürleşmez, düşünceler baskı altında kalır,paralar ise yastık altında. Dağa çıkaraközgürleşeceğini sanan geçmişteki şiddete dayalıçeteler, insani yönü ağır basan, hukukçerçevesine giren özgürlükcü devrimcilerinakıllı çocukları tarafından devrim şartlarıortadan kalkınca hep yenmiş, yutulmuştur. PKKve Türkiye devleti ve askerinin bölge halkına

145

yaptığı birbirinin kopyası benzer zulümlerdir,aynı kibirde baskı rejimidir. Bölgede bugünKürdistan kurulsa ve PKK yöneticileri ülkeninbakanları, PKK üyeleride polisi ve askeri olsabile, Türkiye polisi, askeri ve bürokrasisindendaha fazla halkı ezecek, sömürecek,zulmedecektir. Bu sosyolojik gerçeği PKK’yadestek veren vermeyen tüm Kürtler ve Türklerbiliyor.

Tek sosyolojik gerçek, halkın nasıl mutluolacağıdır. Evvela bölgede asker sayısıminimuma indirilmeli, PKK silah bırakıp yuvayaön şartsız dönmeli, askeriyenindevletleştirdiği emlaklar kamu yararına açıkokul, hastane, üniversite, kültür ve dilmerkezi, park şeklinde halka geridöndürülmelidir. İki tarafta birbirine hiçgüvenmiyor iken bu nasıl olacak? Askerin yerinialacak aha dindar, halkın dilinden,kültüründen, örf ve geleneklerinden anlayansivil polisin güvenliği sağlaması ve hukukunherkes için uygulanabilir hale getirilmesigerekir. İki kardeş halk birbirinegüvenmelidir. Eşitlik, adalet ve özgürlükolursa PKK dağdan iner ve halka karışır. Eğerinmiyorsa amacı demek ki Kürt halkının refahı,haklarını savunmak değildir. PKK’nın kurdurulanve etnik milliyetçilik yapan Kürt partilerinive politikalarını toptan kontrol ve yönetmesiyaseti hormonludur ve liberal demokrasideğerleriyle bağdaşmaz. Neticede PKK, Kürttoplumunun tamamını temsil kabiliyetindenyoksundur, AK Parti bölgede oyların yarısınıalıyor. Avrupa’da PKK taraftarlarının  siyasidestek bulması Türkiye’de onlara Kürtlerin

146

tamamı adına pazarlık hakkı vermiyor. Kürtlerin sessiz çoğunluğu konuşmayabaşladığında kuşkusuz PKK marjinal kalacaktır,belki yok olmayacaklardır, zaten yok olmalarınada gerek yoktur.

Demokrasilerde radikal görüşler her zamanfaydalı olur. PKK’nın varlığı Kürtlerinhafızasında neyin doğru yapılması konusundaortak aklı bulmaya yardımcı olabilir. Hattabölgede gerçek demokratik, barışçıl ve huzurluzemin keşke olsa da, Hizbullah’tan MHP’ye kadarher kesim gelip kendi karakter ve mizaçlarınauygun insanlara özgürce hitap edebilseler.Devletin çakma kurdurduğu yapılanmalarıntemizlendiği bu günlerde, bölgede şiddetebaşvurmadan insan gibi görüşlerini ifade eden,bağımsız, gururlu, mert her bireye ihtiyaçvardır. Eğer ‘the Cemaat”a bile bölgede yaşamhakkı tanımayanlar korkuluk gibidolaşabiliyorsa, samimiyetle devletten kuruşyardım alınmadan yapılan onca eğitim ve sosyalyardım hizmetleri görmezden gelinebiliyorsa, neyurt dışında zenginleşen Kürt vatandaşlarımız,ne Batı’da Kürt eliti, nede Türkiye’nin taşınaltına elini koyması gereken sivil toplumörgütleri gelir, Kürt kardeşlerine daha fazlahizmet sunar. Elbette iyi ki, iman, irade,vicdan ve adaleti eden temsil eden, insaniilişkilere önem veren ‘The Cemaat’ var da,bölgedeki varlığı herkese ilham oluyor veiyilik peşinde olan samimi gönüllere suserpiyor. ‘The Cemaat’ı bitirme politikasıizleyen küçük güruhun eğer ıslah olmalarımümkün değilse, zaten yakın gelecekte Allah’ıngazabına uğramaları kaçınılmazdır, ilahi

147

adaletin gereğidir. Islah olmayacaklara bedduaetmek caizdir. Avrupa’da PKK’nın liderlerindenZübeyir Aydar gibi dedesi tarikat şeyhi olanakil yöneticilerin, kendi tabanlarındaerkeklerin çoğunun muhafazakar eğilimli,bayanların ise neredeyse yüzde 80′iningeleneksel veya modern başörtüsü takan, İslamdinine sonsuz saygılı, Peygamberine hürmetliinsanlardan oluştuğunu görmemesi mümkündeğildir. Dinin sosyolojisi açıktır, hiç birbirey aşirı milliyetçi dürtülerini  hormonlubiçimde sonsuza kadar devam ettirerek mutluolamayacağını ve iç barışa ulaşamayacağınıbilir, iki dünyada saadet arayan bireylerinAllah’ın rızasını kazanma zorunluluğu önplanaçıkar, şiddet ve nefret kaybeder.

AK Parti’nin attığı adımlar bugüne kadarsiyasi şovdu, pratikte uygulamalar hep aksadı.Bakın daha neler yapılmadı? Yerel idarelerinyetkileri artırılarak sağlık, sosyal hizmetler,vergisiz serbest ticaret gibi bazı hususlardabelediyelerin önleri açılmadı. Bu nedenle bölgehalkının yüzde 45 ile 50′si halen elektirikparalarını merkezi hükümete ödemiyor veya kaçakelektirik kullanıyor, vergilerini zatenyatırmıyor. Fiilen merkez, bölgeden hiç bir şeykazanmadığı gibi halen elimde tutayım diye bolkazan kepçe verdikçe veriyor. Asalaklaşan bölgeinsanı devlet verirse sormadan alıyor, vermezsesövüyor, PKK’ya katılıyor.

İlk yapılması gereken halen yapılmadı. SaidNursi’nin 1910′da Sultan Reşad’a sunduğu,1922′de ilk T.B.M.M.’de Mustafa Kemal’e kabulettirmeye çalıştığı ama başaramadığı Kürtçe

148

eğitim yapan üniversite projesinden tam yüzyılgeçti, halen kurulmadı. Oysa Kürt dili bölgeüniversitelerinde okutulmalı, ana okulundanlise sona kadar devlet okulları Kürtçe eğitimiseçmeli, Kürt nüfusun yoğunlukta yaşadığı bazıbölgelerde zorunlu ders yapmalı, özel eğitimkurumları sivil inisiyatif kullanarak bölgedeKürtçe eğitim veren okullar açmalıdır. BölgedeTürkçe farz, Arapça vacip, Kürtçe caiz olmadan,sorunun çözümünde bir milim bile gidilemez.Üniversitelerde Kürtçe master ve doktorabölümleri olmalıdır. Kürtçe Tv ve radyolarkurulmalı, özgür dergi ve gazeteler çıkmalıdır.Nefret dili yerini sevgi diline bırakmalıdır.Kürtçe yayın yapan medya organları, bölücülükdeğil birlik mesajları vermelidir. Bunlarolursa PKK’nın talep ettiği kültürel özerklikzaten kendi kendine gerçekleşir.

Siyasi bağımsızlık peşinde olan Kürt sayısıülkemizde oldukca azdır. Bölünme korkusuyaşayanlar halen Sevr sendromunu pomplayanküçük, çukur adamlardır. Keşke milli vebağımsız Kürdistan’ı tek parça kurabilecekiman, kabiliyet ve özgüven olsa, böyle birdurumda Osmanlı döneminde olduğu gibi Türkiyebüyüyecek, Kürtler Doğu’nun bahadır islamkahramanları olacaktır.  Batı’ya entegre olanMersin, Gaziantep, Konya, Adana, İzmir,Antalya, İstanbul, Bursa ve Ankara’ya yerleşipzengin olan Kürtler, geldikleri ana babatopraklarına yatırımlar yapmalı ve iş istihdamolanaklarını halkına sunmalıdır. Bölgedehükümetin yeni açıkladığı teşvik paketininamacı budur. Ancak geçmiş dönemlerde de böylepaketlerin çıktığı, devleti dolandırarak kredi

149

çeken bazı uyanıkların yüzde 10 oranında Ankarabürokrasisine rüşvet verdikten ve sadeceyatırım diye dört kuru duvar çektikten sonrayine kapağı büyük kentlere attığı ve kendihalkını sattığı unutulmamalıdır. Denetlememekanizması iyi kurulmamış her kredi, umutlarısöndüren bir zehir olur, güveni yıkar. Yurtdışındaki Kürtler, öz ana topraklarına dönüpbilgi, tecrübe ve sermayelerini aşırımilliyetçilik, nefret siyaseti yerine olumlumilliyetçilik ve ekonominin gelişmesi, Kürthalkının refah seviyesinin Batı ile eşitlenmesiyolunda gayret göstermelidir. Miting yapmakla,intihar bombacısı göndermekle, polise askeretaş atmakla, okul, hastane, fabrika yakıpyıkmakla, öğretmen, doktor öldürmekle, yurtdışında her fırsatta Türkiye’ye nefretkusmakla, öz vatanlarının düşmanı şeytanlarınkucağına oturmakla bu bölgede Kürdistankurulabilir düşüncesi, saflık veyaaldatılmışlıktır.

Bölge halkı her şeyi devletten beklemetembelliğinden kurtulmalıdır. Gerçek siviltoplum örgütleri, şiddete bulaşmışlar vetoplumun nefret duyduğu bireyler yerine, dahatemiz ve dürüst olan akil, erdemli, imanlıKürtler tarafından kurulmalıdır. Kürt aydınıvicdanının sesini yükseltmeden liberal ekonomive liberal demokrasi asla işlemez. Halkızenginleşen, çocuklarını okutan, kendi dil vekültürlerini özgürce yaşayan bir toplum dağaçıkıpta terör estirmez, kimseyi öldürmez,öldürtmez. Katil olmak kolay değildir, normal,mutlu, huzurlu, barış dolu bir hayat yaşamakisteyen bölge halkı, gerçek insanlığa ulaşmış

150

samimi Müslümanlar Türklerle geçmişte olduğugibi bugünde kolayca anlaşır, iki asırdır birumut ışığı bekliyorlar. Hatta dindar olmayanKürtler bile geçmişte hep başındaki idarecininAllah korkusu olan dindar insanlardanseçilmesinş veya atanması tercih etmiştir.Çünkü Doğu’nun kalbi dindir, İslam milletikardeşliği olmadan menfi milliyetçilik Türklerve Kürtler arasında sürüp gider. Dışmihraklarda Türk ve Kürtlerin aşırımilliyetçilik zafiyetini kullanır ve iki gadimdost ve kardeş halkı birbirine kırdırır.

Doğu insanı merttir, asildir,misafirseverdir, yüreği geniştir, yumuşaktır. Mezopotamya, asırlarca yüksek medeniyetlerebeşiklik etmiştir. Bu müthiş cevheri ortayaçıkarmak için zemin oluşturulmalı, öncelikledevletçilik politikalarına Ankara sonvermelidir. Bölgenin emlakını, toprağınıdevletleştiren kurumlar artık emaneti Kürthalkına geri vermelidir. Hakkını gasp edilmişgören Kürt halkı, hakkını devletten almadanKürt sorunu bitmez, Türkiye büyük devlet olmaz,olamaz. Kürt sorununu adil biçimde aydınTürkler ve Kürtler el ele verip konuşmalı,tartışmalı, sanat dilinden tiyatroya kadarbarış dilini konuşturan çözüm formülleridevreye sokulmalıdır. Kürt vatandaşlarına 2.sınıf vatandaş muamelesi yapan, insan yerşnekoymayan Türkiye’yi hiç bir İslam ülkesidinlemez, bölgesel yıldız veya dünyapolitikalarında söz sahibi lider olamaz.İslam’ın Sufi kültürüne hakim ve haiz Türkler,Kürtlerle ortak kardeşlik dili olan Müslümankardeşliğini, İslam milliyeti çatısı altında

151

bulmuş, kim kimden üstün tartışmasını fitne veşeytan işi saymıştır.

Ortadoğu’da Kürtler demiyor mu, ‘bizi dörtülkeye bölmüşler, 35 milyonluk nüfusumuz baskıaltında’ diye. Haydi, o zaman sınırlarıkaldıralım, ticareti artıralım, bakalımtoplumun doğal süreçte sosyolojik eğiliminereye doğru akacak! Etnik nefreti, şiddetisalık verenlere doğru yönelim olmayacağınabahse girerim, baskı unsurları olmayandemokratik bir ortamda ekonomi, yani refahhedefi her zaman için tercih edilecek değişmezinsan fıtratı ve tek gelişim ideolojisidir.Alman düşünür Nietzsche’nin ifadesiyle tümideolojiler çöplüktür, ama unutulmamalı kiİslam asla bir ideoloji veya stratejik birsiyasi doktrin değildir. Bölgenin kalbiasırlardır inançla atar, Müslümanlık Kürtlerinkimliğinin ayrılmaz parçası, karakteri, öz ruhuolmuş ve gerçek Müslümanlığın yaşandığı dönemdeKürtlere izzet, şeref, zenginlik, onur, barış,adalet, özgürlük ve eşitlik getirmiştir (24).

 

24 Arslan, Faruk Toplumun sosyolojisini bozanlar hesapvermeli! Farukarslan.com. 02.05.2012. Alperen, Ali.Alperen Dergisi. Terör Özel Sayı. 01.07.2012.

152

Dördüncü Bölüm

PKK’lı Çocuk Askerler2 Mayıs 2012’ın ertesi günü PKK’nın önde

gelen sosyolog ve akil adamlarından Hadi Elişile buluşacaktım. Yazdığım üç makaledikkatlerini çekmişti. Önce kabul etmekistemedim. 1988’den beri Kanada’da da yaşayanPKK’nın kurucu isimlerinden Hadi bey, KuzeyAmerika Kürt Araştırmalar Merkezi’nde Amerikalıve Kanadalı akademisyen ve istihbaratelemanlarıyla toplantılar yapan ve Kanada’daki

153

PKK toplumunun önde gelen önemli bir ismiydi.‘Milyonlarca sayfa belge var elimizde var,istersen senle paylaşabiliriz diye yematmıştı’. Dayanamadım ama şunu özellikle altınıçizerek vurguladım: Ben sizle cemaat elemanıolarak görüşmüyorum. Biliyorsun, sizinkilerZaman gazetesi yazarı ve eski müdürü HüseyinGülerce ile görüştü, başına gelmedik kalmadı.Ben bağımsız ve yalnız bir bireyim, gazeteci,yazar ve sosyologum, bu görüşmeyi PKK ilecemaat buluşması olarak algılamayın.

Hadi bey, ‘merak etme, bende senle PKK’lıolarak değil sosyolog olarak görüşeceğim. Bugörüşmemizi bizimkiler duymasın ve medyayayansımasın’ deyince rahatladım. Durumu EmreUslu’ya tekrar telefonla arayarak aktardım.‘Dikkatli ol, bunu kullanmak isteyebilirler’dedi. Bir yandan da ne gibi belge ve bilgilerverecekler diye merak etti. Gitmem vacip halegeldi. Emre Uslu, telefonu kapatmadan banaönemli bir bilgi daha verdi.’Yarın PKK’nınÇocuk Askerleri’ başlıklı bir makalem Tarafgazetesinde yayınlanacak, bu yazıdan sonraPKK’nın resmi sitesi çocuk askerlerinhikâyelerini oradan temizleyecektir. Benyerinde olsam siteye girer hikâyeler silinmedenhepsini kaydederdim’. Sabaha kadar uyumadım,yüze yakın çocuk asker dramını bilgisayarımafotoğraflarıyla indirdim. Biri beni çoketkiledi. Beritan henüz 16 yaşlarında elinesilah verilmiş, PKK'ya katılmış bir Kürtkızıydı. 12 yaşında evlerinden kopartılansiyasi ve silah eğitiminden geçirilen pek çokçocuk, kendi iradelerinin dışında, oyuncaklaoynayacak yaşta iken 'Child Soldier' oluyordu.

154

Uluslararası Çocukları Koruma Anlaşmasına görebu bir insanlık suçuydu. Birleşmiş Milletlereüye 194 ülkenin onayladığı bu anlaşma, PKK'nınpek umurunda değildi. Eminim, dava açılırsaUluslararası İnsan Hakları Mahkemesi, PKK gibidüşünmeyecekti.

Telefonda, ‘Abdullah Öcalan ve eli kanlıyönetici lider kadrosu serbest kalsa bilemilletvekili olamazlar, Avrupa’da hapsetıktırırız ‘diyen Emre Uslu’nun makalesi bamteline şöyle dokunuyordu: Geçen aylardanBingöl’de sağ yakalanan ve askerin parkasınıverdiği PKK’lı henüz 16 yaşında bir çocuktu.Nedende kimse bu çocuğun PKK’daki durumunusorgulamadı. Türkiye’de çocuk işçiler, çocukevlilikleri büyük gürültüyle gündeme getirilir.Ama PKK’nın istihdam ettiği çocuk savaşçılarkonusunun kapağını bile açmıyor. Örneğin İnsanHakları Dernekleri PKK’daki çocuk gerillalarkonusunda bir raporu bırakın bir kelime bileaçıklama yapmamıştır. Batılı gazetecilerKandil’deki çocuk savaşçılara mutlaka kameratutar. Bizim gazeteciler Kandil’e gider, PKKiçindeki çocuk askerleri de görürler, ama bununinsanlığa karşı işlenen bir suç olduğunubelirtip PKK liderlerine karşı iki kelimelikbir eleştiri yazmazlar. Bu yüzden çocuksavaşçılar konusunda şimdiye kadar Türk medyasıiki kelimelik haber yapmamıştır.Oysa kuruluşundan beri PKK’daki çocuksavaşçıların oranı hayli yüksekti. Çocuksavaşçılar meselesi uluslararası literatürdeinsanlığa karşı işlenen suçlar kategorisindesayılıyor. En son geçen haftalarda eski LiberyaDevlet Başkanı Charles Taylor uluslararası

155

mahkeme tarafından savaş suçlusu ve insanlığakarşı suç işlemekten suçlu bulundu. SierraLeone iç savaşında Taylor özellikle çocuksavaşçıları iç savaşta kullandığından dolayısavaş suçlusu ve insanlığa karşı suç işlemektensuçlu bulundu.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarını KorumaKonvansiyonu ve Opsiyonel Protokolü’nde yeralan düzenlemelere göre çocuk savaşçılarkullanmak temel insan hakkı ihlali olaraktanımlanıyor. Bu bağlamda çocuk savaşçılarınherhangi bir silahlı guruba katılmasınısağlamak insanlığa karşı işlenen suçlarkategorisinde değerlendiriliyor. Zatenmahkemenin Charles Taylor’a verdiği ceza buyasanın hukuksal uygulamasına örnek teşkilediyor.

Konuyu PKK açısından değerlendirdiğimizdedurum çok net. Tıpkı Charles Taylor gibi baştaAbdullah Öcalan olmak üzere tüm PKK liderleriçocuk savaşçı kullanmak ve onları PKK’yakazandırmaktan insanlığa karşı suç işliyorlar.Üstelik bu suçlarını öylesine bir şekildeitiraf ediyorlar ki devlet belgelerine bilebaşvurmaya gerek yok. Bizzat PKK’nın sitesindeyer alan şehitler albümünde yer alıyor bubilgiler.

Charles Taylor davası PKK liderleriaçısından süreci öylesine kritik kılıyor kiartık medeni dünyada hareket etme olanaklarıneredeyse yok. Diyelim ki MİT’in önerdiğiprotokolleri taraflar kabul etti, PKK liderleriNorveç gibi bir Batı ülkesine gitti. Diyelim kiAbdullah Öcalan da hapisten çıkıp Meclis’e

156

geldi. Çocuk savaşçı kullanmak uluslararasıhukukta savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmişbir suç olarak kabul edildiğinden herhangi birkurum veya kişi eğer PKK liderlerini insanlığakarşı suç işlemekten dolayı şikâyet eder veuluslararası hukuk mekanizmasınıçalıştırırsa PKK liderleri de tıpkı CharlesTaylor gibi yargılanır. Bu suçlar insanlığakarşı işlenmiş suçlar kategorisinden olduğundanmilletvekili dokunulmazlığı dahi kazansalaruluslararası mahkeme önüne çıkmaktankendilerini kurtaramazlar.

Bizzat PKK’nın yayınladığı bilgileregöre PKK’ya çocuk yaşta katılanların oranıyüzde 35. Yani bir bakıma PKK çocuksavaşçıların omuzlarında sürdürüyor bu savaşı.Bu konu uluslar arası çocuk haklarıörgütlerinin gündeminde. Örneğin AFP’nınKandil’de çektiği ve 15 yaşındaki PKK’lımilitanların yer aldığı görüntüler buörgütlerin sitelerinden duyuruluyor veuluslararası kamuoyunun dikkati bu konuyaçekilmeye çalışılıyor.PKK kaynaklarınabaktığımızda 12 yaşında PKK’ya katılmış kızçocukları bile var. Örneğin H.İ. bunlardanbiri. PKK’nın kendi sitesinde yer alanbilgilere göre H.İ. 1984 yılında doğmuş ve 1996yılında PKK’ya katılmış. Bunun gibi 12 ve 13yaşında PKK’ya katılmış, eline silahtutuşturulup insan öldürmeye gönderilmişyüzlerce çocuk var. Bunları da bizzat PKKsitesi yayınlıyor. İşte bu uluslararası hukukagöre insanlığa karşı işlenmiş bir suç.

157

12 ve 13 yaşında çocukların gönüllü olarakPKK’ya veya başka bir silahlı gruba katılmalarıhukuken kabul edilebilir bir durum değil. Bunedenle de her ne kadar silahlı guruplar buçocukların gönüllü olarak PKK’ya katıldığınıiddia etse de uluslararası mahkeme bunuçocukları alıkoyma ve köleleştirme olarakgörüyor. Charles Taylor ayrıca bu suçlardan daceza aldı. Peki, PKK ile her platformdamücadele eden devlet PKK’nın bu çocuksavaşçılarını uluslararası hukukun dikkatinesunup, PKK liderlerinin insanlığa karşı suçişlediklerini belirtip yargılanmalarını nedenistemiyor?

Çünkü devlet Güneydoğu’da olan çatışmanınuluslararası hukukta bir iç savaş olaraktanımlanmasını istemiyor. Bunun bir terörsorunu olduğunu savunuyor. Eğer iç savaş olaraktanımlanırsa uluslararası camianın müdahaleetme hakkının olduğundan devlet PKK’daki çocuksavaşçılar sorununu uluslararası hukukataşımıyor kendi hukuk sistemi içinde deyargılanmasını istemiyor. Çocuk istismarına çokduyarlı numaraları yapan medya da bu nedenlesuskun ve konuyu gündeme getirmiyor. Bu durumPKK liderlerini sorumluluktan kurtarmıyor.Nitekim Charles Taylor devlet başkanı olmasınarağmen şimdi yargılanıyor. Yarın bu kirli savaşbiterse PKK liderlerinin insanlığa karşı suçişlemekten yargılanması halen masada duracak.Bu savaş biraz da bu nedenle kirli. Hem PKK hemde devlet bu savaşta çocukların kirli birşekilde kullanıldığını biliyor. İkisinin de

158

işine geldiğinden kimse bu insanlığa karşı suçasesini çıkarmıyor (25).

Yapılan araştırmalara göre terör örgütündekadınların oranı yüzde 25. Bunların bir kısmınıUluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne aykırıolmasına rağmen kız çocukları oluşturuyor.Terör örgütü, kadınları, silahlı eylemci,istihbaratçı olarak görevlendiriyor. İllegalçalışmanın en elverişli elemanları olankadınlar, şehirlerdeki çalışmalar çoğunluklaonların elleriyle yürütülüyor. İntihareylemlerinde de görevlendirilen kadınlar,terörist başı Abdullah Öcalan yakalanmadan öncekoruma örgütünün en aktif ve en güvenilirelemanları oldu. Çatışma alanı dışındakiyerlerde hizmet işlerinde çalıştırılankadınlar, yönetici takımla ilişkiyireddettikleri, muhalefet ettikleri ya damuhalif gibi davrandıkları belirlendiği zaman'ajan' olarak nitelendirilip tutuklanıyor,işkenceye tabi tutuluyorlar. Ajan diyeşüphelenenlerin tutuklanması halinde ise dahaçok bilensinler, duygusallıktan uzaklaşsınlardiye işkenceci olarak görevlendiriliyorlar.Terör örgütündeki kadınlar sorununu Cihan HaberAjansı'na (Cihan) değerlendiren Kürt siyasetçive yazar İbrahim Güçlü, PKK'daki kadınsayısının yüzde 35 olduğunu söyledi. Kürttoplumunda kadınların en fazla ezilen toplumunen büyük kesimi olduğuna dikkat çeken Güçlü,PKK'nın bu sistemi değiştirmek, kadını

25 Uslu, Emre. PKK’nın Çocuk Askerleri. Taraf,2.05.2012.

159

özgürleştirmek adına yeni bir bağımlılıksistemini oluşturduğunu vurguladı.

"Kadını güya kocasına karşı, sıradan erkeğekarşı özgürleştirirken, kadınları PKK'yabağımlı hale getiriyor. PKK, özel bir kişilikolmadığı için, PKK adına da lidere ve liderlerebağlılık geliştiriyor." diyen Güçlü, kadınlarınen fazla Öcalan'a bağlı olduğunu belirtti. PKKkadınlarıyla şeyh-mürit arasındaki ilişkidendaha sıkı, daha fanatik bir bağımlılık ilişkisibulunduğunu anlatan Güçlü, "PKK, Öcalan'ın, 'öldediği zaman ölecek' 'intihar et dediği zamanintihar edecek', 'hepiniz benim kadınımolacaksınız dediği zaman onun kadını olacak','şu ya da bu yere saldırın dediği zamansaldıracak' tehlikeli, saldırgan, patalojik,duygulardan arınmış bir kadın kategorisiyaratmıştır ve bu sahiplikle kadınları hoyratçabir yapı içinde hareket ettirmektedirler."dedi. Asıl şeflerin hükmü altında, üst ve altdüzeylerde yetkilendirildiğini dile getirenGüçlü, konuya ilişkin yazılanlarda kadınmahpuslara yapılan işkencelerin 5 NoluDiyarbakır Askeri Cezaevinde yapılanlardan dahaşiddetli ve kötü olduğunun ifade edildiğiniaktardı.

PKK'nın 5 Nolu Diyarbakır AskeriHapishanesi'nde uygulanmayan işkence türlerinide uyguladığına dikkat çeken Güçlü, PKK'nınşiddetle aileye karşı olduğunu vurguladı.Öcalan'ın ailesiz, aileden koparılan, kimsesiz,erkek ve kız çocuklarının terörist olmasınıheyecanla istediğini anlatan Güçlü, şöyle devametti: "Bunların, kendisine ve PKK'ya karşı

160

muhalefet etmelerinin olanaksız olacağını, yada muhalefet etmelerinin çok zayıf bir ihtimaliçinde olacağını, onların rahatlıkla hereylemde kullanılabileceğini, özellikle demuhaliflerin ve halkın infazı eylemlerindesorunsuz olacaklarını doğal olarak sosyo-psikolojik ve toplumsal anlamda saptıyorlar.Öcalan açıkça yeniçeri niteliğinde bir savaşçıordunun yaratılmasını amaçlıyor, bunun içinçabalıyor. Bu nedenle, kadın ve erkekgerillaların kendi ailelerinden uzaklaşmaları,aile kurumuna düşman olması için özel telkinlerve eğitimler yapıyorlar." diye konuştu. Güçlü,şunları söyledi: "Aile düşmanlığı, gelenekselbir toplum olan Kürt toplumunda kadınlarınerkeklere karşı konumlanması, erkeklerihorlamaları, dışlamaları, gelenek dışıdavranmalarıyla becerilmeye çalışılıyor. PKK'yakatılmadan önce evli olanların birbirindenkopması, birbirinden uzaklaşması telkinediliyor. Bunun pratikçe gerçekleşmesisağlanmadığı zaman, evli kadın ve erkeğinbirbirini görmemesi, aile olarak ilişkilerinigeliştirmemesi ve devam etmemesi içinbirbirinden uzak ve bilinmez yerlerdegörevlendiriliyorlar. Aynı işlem ve uygulama,gerillalara katıldığında birbirini seven,sözlü, nişanlılar için de geçerli. PKK'yakatılmadan önce, bir birine âşık olup da PKK'yakatılan kadın ve erkek gerillaların aşklarınason vermeleri için direktif veriliyor.Direktifin sökmeyeceği de düşünüldüğü için de,birbirine aşık ve evlenmek isteyen çiftlerbirbirin görmeyecek yerlerdegörevlendiriliyorlar. Ayrıca PKK'ya yeni

161

katılan kadın ve erkek gerillalarınevlenmeleri, âşık olmaları yasaktır. Âşık olanve evlenmek isteyen kadın ve erkek gerillalar,şiddetle cezalandırılıyorlar. Buna karşılık,Öcalan başta olmak üzere PKK yöneticilerinkadın gerillalarıyla ilişkilerinde pervasızoldukları, PKK'dan kaçan yöneticilerin, kadınve erkek gerillaların yazdıklarında rahatlıklasaptanmaktadır."

PKK'nın 18 yaşından küçük erkek ve kızçocukları dağa çıkarmasının yeni bir sorunolmadığını belirten Güçlü, örgütün temelideolojik, kültürel, toplumsal yaklaşımlarındanbiri olduğunu ifade etti. "Kız çocukları,toplumdaki ve aile içindeki baskıdan bunaldığıiçin, kız çocuklarının dağa çıkarılması dahakolay olabiliyor." diyen Güçlü, erkek ve kızçocuklarının dağa çıkarılmasının bellivaatlerle aldatılmalar, Kürdistan'ın özgürlüğüve bağımsızlığı konusunda beyin yıkaması, zorve kaçırma metoduyla gerçekleştiğini vurguladı.

'PKK'nın çocuk savaşçıları' sorunununhayati bir konu olduğunu belirten Güçlü,Türkiye genel kamuoyunun, siyaset sınıfı veaydınlarının bu konuda duyarsız ve sağırkonumda olduklarına dikkat çekti. "Yapısalnedenleri ve kuruluş felsefesi gereği PKKsavaşmadan var olamaz. Savaş ve çatışmanın sonbulması PKK'nın hayatının son bulması vesönmesi demektir." diyen Güçlü, "Bulunduğumuzaşamada, PKK ile ilgili gerçeklerin deşifreolmaya başlaması, silahlı mücadeleye inancınazalması, demokratik ve sivil yoldan sorunlarınçözümlenmesinin egemen düşünce olmaya başlaması

162

nedeniyle PKK'nın, toplumsal ve siyasal olarakzorlandığından, PKK yeniden savaşçılılarını 18yaşındaki çocuklardan seçmektedir. Benim tespitve gözlemlerime göre, PKK'nın son günlerde de18 yaşından küçük çocukları, belirttiğim eskimetot ve yaklaşımıyla yeniden dağaçıkarılmalarda bir artış olduğu görülmektedir."şeklinde konuştu. PKK'nın kuruluş felsefesinin,tahayyül ettiği otoriter ve faşizan toplumprojesinin; tek ideoloji, tek lider, tek lidersisteminin yapılandırılmasının; toplumsaldeğerlerden uzak, biat eden, baş eğen, itirazetmeyen insan tipi oluşturması paradigmasınınbir sonucu olduğunu dile getiren Güçlü,"Öcalan'ın parti yöneticilerine gönderdiği birtalimatında dile getirdiği görüşler, çocuksavaşçıların konumlarına daha bir açıklamagetiriyor. Öcalan, eğitim düzeyleri, yaşlarıitibarıyla PKK'ya uygun insanlarla ilgili diyorki: Üniversite öğrencileri, eğitimli olduklarıiçin, soru soran ve kendi akıllarına uygunolmayanlara itiraz eden insanlardır. Bunlarışekillendirmek ve PKK'ya uygun militan, savaşçıhaline getirmek olanaklı olmuyor. Öcalan,liseli gençlerle ilgili de aynı sakıncalı vetehlikeli durumdan bahsediyor. PKK'ya en uyguninsanların, eğitimsiz olan her yaş grubundakiinsanlar, eğitimliler arasında da ilköğretiminilk 5 ya da 8 yılını bitirenler. Bu nedenle de,iç infazlara kurban olanlar, kitlesel olaraküniversiteli gençler ve eğitimli diğer yaş

163

grubundaki kesimler olmuştur." ifadelerinikullandı (26).

Beşinci Bölüm

Zerdüştlük ÖzentisiHadi Eliş ile görüşmemiz çok ilginç geçti.

‘Senin yazdıklarınla bizim düşüncelerimizarasında bir çizgi kadar bile fark bulunmuyor,ama Öcalan’a terör elebaşsısı demen kanımızadokunuyor, bizde Gülen’e benzer ifade kullansaknasıl tepki verirsin, lütfen Kürt özgürlükhareketinin önderine karşı saygılı olun, sayındeyiniz’ dedi. PKK’nın düzenlediği Kürtfestivallerine katıldığımı, PKK’nın yayınorganı Sinews’u çıkartan Metin beye Diyarbakır

26 Cihan Haber Ajansı. PKK'nın sinsi planı ortayaçıktı. 19.11.2012.

164

cezaevinde yapılan işkence ve aşağılamalarıöğrenince vicdanımın kanadığını söyledim. Kürtfestivallerinde gördüğüm Kürt kadınlarınınAnadolu kadınları gibi başörtülü ve dindarolmasına rağmen Marksist, dine mesafeli,dağdaki militanların namaz kılmasına ve oruçtutmasına izin vermeyen, Allah’ı inkar eden,namus anlayışı gibi, töre ve kültürel değerleresaygısız PKK’nın Kürtler arasında nasıl tabanbulduğunu çözemediğimi ilettim. Hadi bey, ‘Bizİslam’a karşı değiliz, Müslüman Kürtleri dedışlamıyoruz. Ancak PKK lideri Abdullah Öcalan,Mazdekizm ve Zerdüştlük dininin Kürtlerin asıldini olduğuna dair kitap yazdı. Öcalan nediyorsa odur. Farsların eski dini olanZerdüştlük ve peygamberi Zerdüşt aslında Kürtkökenlidir. Kürtleri eski dinlerinekavuşturmanın neresi yanlış’ deyiverdi.

Hiç renk vermedim. Zerdüştlük konusunuaraştırmam farz olmuştu. ‘Zerdüşt böylebuyurmuştu Kürtler!’ başlıklı makalemi PKK’nındünya çapında eylemler yaptığı 15 Ağustos 2012tarihine denk getirdim. PKK’nın, Zerdüştlüğü/Mecusîliği ‘Kürtlerin dini’ olarak ilânetmesini önceleri bir şaka olarak algılamış,ciddiye almamıştım. İmralı ve Kandil’e yakınsağlam başka bir Kürt kaynağından edindiğimbilgi değişik istihbaratlarla teyit edilipbirleşince şok oldum. Kürt kimlik kalkışmasınınmanevi önderi sayılan Abdullah Öcalan’a 2012yılında gerçektende Mazdekizm ile ilgili din,felsefe kitabı yazdırılmış veya pek inanmıyorumya kendisi isteyerek yazmıştı. Bueserde Öcalan, 4. Zerdüştlüğe soyunduruluyor,yani bir nevi peygamberliğini ilân etmekle

165

kalmıyor, Mecusîlerin tanrı kabul ettiği ‘AhuraMazda’ rolünü de benimsemiş gözüküyordu.

İslam dini kardeşliği ile Kürtlerin Türklerle birlikte bin seneyi aşkın süredir sürdürdükleri ortak dava, ortak vatan, ortak ülkü zeminine dinamit koyanlar Zerdüştlerin kötülükler kralı, şeytanı olan ‘Ehriman’ olmalıydı! Neden Zerdüşt? M.S. 644 de İslam orduları İran’ı feth edince, Zerdüşt dininden olanları “Ehli Kitap” gibi kabul etmişlerdi. Kuran’da yer alan (40:78) “Senden önce de peygamberler yolladık; bunlardan bazılarını sana duyurduk, bazılarındansa bahsetmedik”sözlerinde “bahsedilmeyen” peygamberden birinin Zerdüşt olması muhtemeldir. Zerdüşt’e eski Yunanlılar ve Romalılar ilgi duymuşlardı. Nietzsche’nin “Zerdüşt böyle konuştu..” başlıklı eseri, Richard Strauss’un aynı adlı senfonik şiiri, İrlandalı şair Yeats’in Zerdüşt’ten sıkça bahsetmesi, bu meçhul insana ilginin sona ermediğini yansıtır. Zerdüştlerin çoğu İslam’ı kendine çok yakın buldu ve hemen Müslüman oldular. Zira miraca çıkıp tek Tanrı ile görüşen, cennet ve cehennemi tarif eden, sırat köprüsünü anlatan, yetmiş büyük günahdan sakındıran Zerdüşt, Maneizm’in taassup anlayışına, yobazlığına, dini sömürüsüne karşı bir ahlak manzumesi sunmuştur, zamanla Zerdüşt rahiplerin elinde din yozlaşmış, mükemmel din İslam ile bu dine gerek kalmamıştır. İran, Afganistan ve Orta Asya’da Türkler ve Kürtler arasında İslam yayılınca Zerdüştlük silindi; dünyada halen 250 bin Zerdüşt bulunuyor.

166

Ünlü Alman filozofu Friedrich Nietzschekitabında, Zerdüşt’ten çıkarım yapar ve ‘üstüninsan’ felsefesiyle Tanrı’dan iradenin,özgürlüğün alınarak insana verildiğini savunur.Bireysel özgürlüğün esasları belkide Doğu’da üçbin beş yüz sene önce İran’da Zerdüşt ileatılmıştı, ama Batı medeniyeti ona egoizm,bencillik kattı, birey özgürlüğü diye bugünyutturulmaktadır. 483 yılında Mazdek isyanınıbaşlatan Mazdek tek Allah’lı bir din getirdi,ancak daha sonra Zerdüşt rahipleri, ‘kadın veservet ortak’ olmalı görüşünü savunarak bu dinide kirletti. Namuslarına düşkün Kürtlerinkadınların ortak mal olarak kabul edildiği birtoplumda yaşaması imkânsızdır. Kadın, erkekeşitliği ilkesini dile getiren, sınıfsalayrımlara karşı olan Zerdüşt, ‘Yeşil’ veya‘Kırmızı’ Komünizm’inde ilk babasıdır. AncakAlmanları iki dünya savaşında yerin dibinebatıran, kana dayalı üstün ırk ırkçılığı vetotalitarizmi din haline getirtenteorisyenlerden Nietzsche’den esinlenen Öcalan,Zerdüşt’ü çarpıtıyor ve Kürtleri yanlışetkiliyor. Bu filozofun, ‘Tanrı öldü, yeryüzünebağlı kalın, inanmayın size dünya ötesiumutlardan söz edenlere!’ sözü  bir asırinsanlığı uçuruma sürükleyen hem Sosyalizminhem de Nasyonal Sosyalizm’in din düşmanlığınıne güzel anlatıyor. Nietzsche öldü ama Tanrızaman ve mekândan münezzeh, yaşıyor.

KCK ile Türkiye’de despot ve faşist birparalel Kürt özerk veya bağımsız yapılanmakurmak istediklerini açıkça belli eden MuratKarayılan, Zerdüştlüğü öven ve İslâmiyet’ehakaret eden açıklamalar yaptı. Bölücü ve

167

ayrılıkçı gruplarıyla Kürtler ve Türklerinçimentosu olan İslamiyet’in gücünü kırmakistiyor ve Kürt vatandaşlarına Zerdüştlükpropagandası yapıyorlar. Propagandanın etkisiniartırmak için Zerdüşt’ün Kürt olduğu iddiasıyayılıyor. Kürtçü yayın yapan internet sitelerive yayın organları son dönemde giderek artanbir şekilde Zerdüştlüğü anlatıyor. Zerdüşt’leilgili kitaplar ve makaleler yazıyor, şarkılarbesteliyorlar. ‘Zerdüşt’ serisi albümleriyletanınan Reşo da bunlardan biri. Dağdakimilitanlara Zerdüştlük dersleri, örgütün üstdüzey yöneticileri Suriye uyruklu FehmanHüseyin (Bahoz Erdal), Duran Kalkan (Abbas) veCemil Bayık tarafından veriliyor. Suriyeliteröristler dinsizlik konusunda çok baskınlar,dağda domuz eti çoktan helal yapılmış durumda.BDP, ‘Sivil itaatsizlik’ adı altında CumaNamazlarını yozlaştırırken, dağda namaz kılmayave oruç tutmaya izin yok. Müslümanlık paydasıyıkılıyor.

Batılı kaynakların 6 bin yıllık Kürttarihinden bahsettiğini anlatan, yıllardırİsveç’te kaçak yaşayan  Mehdi Zana, “Kürtlerİslamiyet’i kabul ettiklerinde kaybettiler”diyor. İsveç’te “Kürdistan Zerdüşt Cemaati”adında bir propaganda merkezi  var ve bu merkezeliyle 2012’nin Haziran’ında “Kürt ZerdüştTapınağı” açıldı. Mehdi’nin eski karısı LeylaZana ise, ‘Kürtlerin kılıç zoruyla Müslüman‘olduğunu söyleyip çuvalladı, sonra ‘benim dedemşeyh idi, Müslüman’ım’ diye toparladı, amakimse yemedi! KCK operasyonu sonrasında KCKSiyaset Akademileri’nde Kürtlerin dinininZerdüştlük olduğu şeklinde dersler verildiği

168

ortaya çıktı. Kandil’de PKK’lıların yaptığıZerdüşt ayini gazetelere yansıdı. Haberlerdeyer alan fotoğraflarda militanların teröristbaşı Öcalan’ın resimlerinin de olduğu birmekânda Güneş’e tapındıkları görülüyordu. PKKmilitanları içinde Zerdüştlük dini yüzde 34oranında, oldukça yaygın. Zerdüştlük dinindekutsal sayılan birçok isim örgüt kamplarına,örgütçülere veriliyor, telsiz kodu veya parolaolarak kullanılıyor. Murat Karayılan “Medya”telsiz kodunu kullanıyor. Medya Zerdüştlükdininin kurucusu Zerdüşt’ün doğduğu yer. Kürtbayramı diye lanse edilen Nevruz’u kullananPKK, Zerdüştlük bağlantısı sayesinde İranKürtlerini kazanmanın hesabını da yapıyor.Kadim bir İran inancı olan Zerdüştlüğü kullananörgüt, bölgedeki nüfuz savaşında elinigüçlendirmek istiyor. Kürt ırkçılığı ilhamınıTürk ırkçılığından alıyor. Aşırı ırkçıTürklerde tarihin İslam öncesi evrelerine özelbir gurur ile sığınıyor, cahiliye dönemine dairırki seyahatler düzenliyor, mitolojininefsunkâr rüzgârıyla coşup, folklorikgösterilere başvuruyor.

Her iki ırkçı zümrenin de görmediği; dahadoğrusu görmek istemediği bir gerçek var.Türkler de, Kürtler de Müslümanlığı kültürelbir fantezi olarak algılamıyor; onu varoluşgerçeği olarak bizzat yaşıyor. Örgütlerin gözardı ettiği bu hakikati vatandaş görüyor.Kürtlerin en büyük talihsizliği, “KürtAydını”nın kendisine cesur bir söylemseçememesidir. Devlet hakkında olabildiğincecesur konuşanlar, söz örgütten açılınca birdensuspus oluyor. Oysa bir topluluğun yanlışını

169

bir başka topluluk tashih edemez. Kan, kin bağıüzerine kurulmuş bir nefret medeniyetiistemiyor medeniyetler beşiği Anadolu insanı.Derin ve karanlık eller, dini bütün Kürtkardeşlerimizi silah zoruyla Zerdüştlüküzerinden berduşluğa davet ediyor. Umarımırkçılık yoluyla yürütülen bu saçma sapan,felsefi kalmış, özü tahrif edilmiş meşumZerdüştlüğü hortlatma planı da akim kalır.Üstad Bediüzaman Said Nursi, gücünü halkınmillî ve manevî, İslam değerlerinden alan “müspet milliyetçilik” ile sorununçözümleneceğini öngörüyor.

Zerdüştülük dinini yakından tanıyalım:Avesta, Zerdüştlüğün kutsal kitabıdır. Tektanrılı bir dini anlatan bu lirik şiirimsiyazılmış kutsal kitap üç ana bölümden oluşur.Yasna adını taşıyan ilk bölümde dini törenlerdeokunan ilâhiler yer alır. Zerdüşt e ait olduğukabul edilen Gatha lar da bu bölümdedir. Toplam896 mısradan oluşan Gatha’lar, Gat denilen beşmanzumedir. Manzumeler Esnud Gat, Uştad Gat,Spentmend Gat, Vaşnu Hişter Gat ve VehiştvetGat adlarını taşırlar. Çeşitli ilâhilerinoluşturduğu ikinci bölüm Yast adını taşır.Videvdat denilen üçüncü bölüm de “şeytanlarakarşı kanun” biçiminde adlandırılır. Bu bölümdeşeytanlara karşı tılsımlar ve temizlenmekuralları yer alır. Zerdüştlük dini, ateşinkutsal sayıldığı dinlerden biridir ve ateş, buinancın tanrısı Ahura Mazda’nın ruhu veoğludur. Bununla ilişkili olarak ateş, iyi vekötüyü birbirinden ayıran Tanrısal bir gücesahip. Yaşayan yıldız star olarak nitelenenZerdüşt ve dininin oluşturan üç peygamberden

170

bahsedilir. I. Zerdüşt yaklaşık olarak M.Ö 3000yıllarında yaşayan Mahabat, II. Zerdüştyaklaşık olarak M.Ö 2040 yıllarında yaşayanHaşeng (bunun Hz. İbrahim de olduğu söylenir),III. Zerdüşt ise M.Ö 660 yaşayan Zerdüşt ünkendisidir. 3. Zerdüşt bilge ve ileri birdüşünce adamı ve filozoftur. K kurduğu dininadına Mazdeizm denilir. Zerdüşt Mazdeizm le tektanrılığa yönelirken, egemenlerin gücüylebütünleşen çok tanrılığı aşar ve tanrıyıegemenlerden alarak, insanlığın özlemleriylebirleştiren bir güce dönüştürür. Soran,sorgulayan tanrının kötülükleri affetmeyeceğineinanır, bu nedenle kötülüklere karşı savaşımınıbir tanrı emri olarak öne sürer.

Zerdüşt ün güçlü bir filozof ve düşünceadamı olduğunu, doğa, toplum ve insan gerçeğineilişkin bilimsel perspektiflerinde görmekmümkündür. Örneğin Antikçağ Yunanfilozoflarının hareket noktası, Zerdüştinanışının geliştirdiği kavramlara dayanır. M.Ö538 dönemlerinde yaşayan Theopampos, AhuraMazda ve Ehriman arasındaki mücadeleyi tabiatınkendi içindeki kanunu olarak algılar. Bunoktada yeri gelmişken doğru anlaşılabilmesiaçısından hemen açıklama gereği duyuyorum ki,Zerdüştlük inancında Tanrı kabul edilen AhuraMazda “Aklın Efendisi” ile sembolize edilir,Ehriman ise kötülüğün güçlerini temsil eder. Veiyilik-kötülük mücadelesi bu noktada başlar.Eflatun, Zerdüşt’ü hocası olarak kabul eder.Yunan felsefesinin Zerdüşlük’ten etkilenmeyönündeki diğer bir örneğini ise Heraklitos’dagörebiliriz. Heraklitos (Anadolu da Efes deyaşayan Sokrat öncesi filozoftur. Heraklitos

171

doğadaki her şeyin sürekli değişim içindeolduğunu öne sürmüştür) hareket kuramındaZerdüşt ün karşıtlar mücadelesi çizgisindenetkilenir. Bundan yola çıkarak, Zerdüşt ün gök,ışık, güneş ve diğer göksel varlıklarınçözümlenmesini yorumlar, bununla fizikselevrenin öz devinimlerini formüle eder. Zerdüştün felsefi inancının dünyanın beş temelelementten oluştuğunu belirtir. Bunlar toprak,su, ateş, hava ve bitkidir.

Zerdüştlük inancına göre Tanrı kadın veerkeği bir arada ve birbirine arkadaşyaratmıştır. Arkadaşlar arasında eşitliği temelalan bu inançta kadın ve erkek eşit olarakkabul edilmektedir. Zerdüşt inancının gelişipyayıldığı bölgelerde çok eşliliğin azaldığı vetek eşliliğin arttığı görülmüştür.Zerdüştilikte, doğru yaşama, ahlaki emirlereuyma esastır. Ahlaki emirler; iyi düşünce, iyisöz, iyi iş diye özetlenir. Fakirlere cömertdavranma, yabancılara misafirperverlik, bütünlekelerden uzak kalma, toprağı sürme, sığırlarabakma, sıkıcı şeyleri imha da faziletliişlerden sayılır. Bazı cinsi konular ve ölübedenine temas, kirlenmeye yol açar, özelayinler gerektirir. Yine Zerdüşt inancı heralanda tarım ve hayvancılıkla uğraşılıp bolüretimin sağlanmasını tavsiye etmektedir. Temizhayvanlardan sayılan köpek ve kedininöldürülmesini büyük günah saymaktadır.Döllenmeyi ve çiftleşmeyi önleme kesin olarakyasaklanmıştır. Bu inançta şarap içkisi için,dini ibadetle ilgili olup, dini düşünceleringeliştirilip derinleştirilmesi ve ruh gözününaçılması amacıyla içilmekte olduğu vurgulanır.

172

Avesta’nın Gatha bölümünde belirtildiğine göredini inanç alanında şarkı ve şiirlerin önemlibir yeri olduğu görülür. Cenneti şarkılı biryer olarak değerlendirir (27).

Maalesef, PKK, Kürtleri 1980’den beriepeyce evirmiş ve dönüştürmüştür. Kürtlerin,özellikle genç Kürtlerin ülkeye aidiyetduygusunu yok etmiştir. Kürtleri toplumdan-devletten bütünüyle ayırmak için önünde tek birengel var. Her ne kadar son zamanlardaKürtlerin dini duygularını yok edemeyeceğini,İslam’a dair derin kökleri yıkamayacağınıfarkederek dini kendi lehine kullanmayaçalışsa, nevzuhur hocalarla halkı kandırmayauğraşsa da örgüt Marksist, ateist, pozitivistbir yapıdadır. Allah’la, dinle, diyanetle,camiyle medreseyle bir alakası yoktur. Liderkadrolarına baktığınızda örgüt bu özelliklerisize haykıracaktır. Zira PKK’nın, BDP veKCK’nın liderleri, militanları Allahsız,peygambersiz, herhangi bir ahlaki kaygıtaşımayan, bohem bir hayat yaşayan ateist-Marksist tiplerdir. Bunların Zerdüştlükle debir ilgileri yoktur; bari Zerdüştlüğündeğerlerine, emirlerine uysalar; ama örgüt içinZerdüştlük genç Kürtleri İslam’danuzaklaştırmanın, toplumdan koparmanın aracındanöte bir şey değildir.

İslam, bizim medeniyetimizin temeli,blokajıdır. Müslüman toplumların kültürelkodları, değer yargıları, toplumsaldinamikleri, birlikte yaşam ilkeleri İslam’a

27 Arslan, Faruk. Zerdüşt böyle buyurmuştu Kürtler!Farukarslan.com. 15.08.2012.

173

dayanır. İslam kardeşliği, beraberliği,dayanışmayı, paylaşmayı teşvik eder. Her türlüterörü ve anarşizmi reddeder. Türklerden dahaönce İslam’la tanışan Kürtler ise toplumunortalamasından daha dindardır; muhafazakârdır.Bu durum, örgütün hedeflerine ulaşması,Kürtleri ırkçı-şoven hale getirebilmesi vekullanabilmesi için büyük bir engeldir.

Örgüt pek çok diğer sebebin yanında ikitemel nedenden dolayı İslam’a düşmandır.Açıktan, toplum karşısında hedef alamasa da,İslam’ı erozyona uğratmanın, Kürtler arasındaetkisiz kılmanın, hayattan dışlamanın yollarınıaramaktadır. Örgüt, Marksist’tir;materyalisttir. Özellikle İslam’a Karl Marks’ındediği gibi “insanları uyutan afyon!” olarakbakmaktadır. Örgüte göre eğer Kürtlerin birdini olacaksa Zerdüştlük olabilir. Tek Partidönemindeki Şamanizm’e dönüş çabalarına benzerşekilde, örgüt Zerdüştlüğü İslam’dan kopuşusağlamak, Kürt kimliğini “milli” bir dinledesteklemek için kullanmaktadır. İslam’a bukadar katı davranan PKK-KCK, öte yandan örgütiçindeki “Kürt”, “Alevi Kürt” görünümlü KriptoErmenilerin Hıristiyanlık çalışmalarına gözyummakta, desteğini aldığı batının din vekültürüne tolerans göstermektedir.

Örgüt ve arkasındaki güçler zaman zamanyalanlasa ve inkâr etse de, bir Kürt devletipeşindedirler. Kürt devletinin olabilmesi için,etle tırnak gibi olmuş, iç içe geçmiş KürtlerleTürklerin ayrışması, vuruşması ve düşman olmasıgerekmektedir. “Birlikte yaşanamaz” olduğunadair tabloların oluşması ve bunun dünya

174

kamuoyuna da fotoğraf şeklinde verilmesi,arkasından da U.A. kuruluşların devreyegirmesiyle bu ayrışmanın fiilen temin edilmesigerekmektedir. BOP çerçevesinde Ortadoğu’da birKürt devleti kurmak isteyen batılıdostlarımızın(!) ve onların maşası örgütün buamacının önündeki en büyük engel “İslam”dır.Zira toplumun, Türklerle Kürtlerin müşterektemeli, çimentosu, ortak paydası İslamdır.Örgüt ve arkasındaki güçler bu nedenleKürtleri, özellikle genç nesilleri İslam’danuzaklaştırmanın, İslam’ın toplum üzerindekietkisini erozyona uğratmanın türlü yollarınıdenemektedirler.

Uzun süre İslam’a ve değerlerine doğrudandüşman olan örgüt bunun kolay yıkılamayacağınıgördüğü için son birkaç yılda taktik vestrateji değiştirmiş; daha faydacı davranmayabaşlamıştır. Naylon hocalar bularak, ayrılıkçıCuma namazları tertipleyerek, İslam’ın Kürtçüsöylemlerini geliştirerek İslam’ı doğrudanhedef almak yerine, sureti haktan görünerek,asıl niyetini perdeleyerek Kürtleriyozlaştırma, İslam’dan uzaklaştırma yöntemleriuygulamaktadır.

Örgüt ortaya çıktığı 1984 yılından butarafa bölgede etkin olan tarikatların,medreselerin, din adamlarının etkisini kırmış,onları itibarsızlaştırmış, toplum üzerindekikredisini yıkmıştır. Muhafazakâr bir toplumolan Kürtler arasında mahremiyet duygusunu,ahlak anlayışını, namus düşüncesini tarumaretmiştir. Dini eğitim veren kurumları tehditleveya baskıyla sindirmiş, din adamlarının ve

175

kanaat önderlerinin örgüte rağmen sözsöylemelerine engel olmuştur.

Örgütün 30 yıllık çabalarıyla, devletin 28Şubat gibi dönemlerde uyguladığı katı laikçiyaklaşımlarıyla, Güneydoğu’da dindarlık sözdekalmış, İslam toplum üzerindeki etkisini epeyceyitirmiştir. Daha önce İslam bölgede birincilfaktör, unsur iken, yoğun propagandaçalışmaları ve Şoven Kürtçü söylemler-eğitimlernedeniyle bu gün özellikle 25-30 yaş altıgençlerde İslam etkisizleşmiş; ama Kürtçülük,Kürt olmak çok öne çıkmış ve baskın halegelmiştir. Tarikatlarla içli dışlı olan Kürtlertasavvuf ekollerinden uzaklaşmıştır. Örgütünpropagandası, devletin ve muhafazakâr AKPhükümetinin de ihmalleri sonucu bölgedeseküler, hınçlı, militan bir Kürt nesli ortayaçıkmaktadır. Bu gün örgüt bölgede sözünüdinlemeyen imamları öldürmekte, yurtlarıbasmakta-yakmakta, STK’ları tehdit etmekte,cemaatlere hayatı dar etmektedir. Dinadamlarını sadece kendi söylemleriniseslendiren figüranlar yapmayaçalışmaktadır. Bu noktada hükümetin ve İslamadına hareket ettiğini söyleyen cemaatlerin vecemiyetlerin, STK’ların büyük vebali vardır.Zira bu kesimler bölgeyi bütünüyle örgütebırakmışlar, bölgede İslam’ın anlatılmasınıdahi örgütün naylon hocalarının, imamlarınıninisiyatifine terk etmişlerdir. Örgüt Kürtleriepeyce evirmiş ve dönüştürmüştür. Kürtlerin,özellikle genç Kürtlerin devletle ortak bağınıkoparmıştır; ülkeye aidiyet duygusunu yoketmiştir. Kürtleri toplumdan-devlettenbütünüyle ayırmak için önünde tek bir engel

176

vardır: İSLAM. Bu güçlü bağı, ortak paydayı,müşterek zemini bazen inkar ederek, erozyonauğratarak; bazen de istismar ederek Kürtçülükve Kürt devleti namına yıkmakta,yıpratmaktadır. Örgüt bölgede ciddi birtoplumsal taban oluşturmuş, genç kitleleridevşirmiştir. Kaybedilen bu zemini yenidenkazanmanın, örgütün bölgede toplumsal tabanınızayıflatmanın yolu bölge insanında var olandini duyguları yeniden beslemek vegüçlendirmektedir. Örgüt kendisine engel olanbu dinamiğin farkındadır. Sürekli ve sistematikolarak bu dinamiği ve değerleriniyıpratmaktadır. Ancak ne devlet, ne hükümet, nede birlik ve bütünlük yanlısı kesimler bu güçlüargümanı, etkili ortak değeri bölgede gerektiğigibi kullanamamaktadırlar (28).

Öte yandan PKK ve yandaşlarınınZerdüştlük'ten sonra şimdi de Yezidilikfaaliyetleri yürütmesi Güneydoğu bölge halkınıntepkisini çekiyor. Kürtlerin, Zerdüştlük veYezidilikle alakası olmadığını vurgulayan bölgeSTK'ları, “PKK ve uzantılarıKürtleri İslam'dan, kültüründen ve asılkimliklerinden uzaklaştırmayı planlıyorlar.Çünkü İslam'ı benimseyen hiç kimse PKK'yadestek vermez” diyorlar. Örneğin Memur-Sen veDiyanet-Sen Bitlis Şube Başkanı İsmet Alca,Zerdüştlük ve Yezidilik faaliyetleriniyürütenlerin dinsiz olduğunu söyleyerek, “Bukişiler bölgedeki gençleri camidenuzaklaştırıyor. Örneğin sivil Cuma namazları

28 Gezgin, Yusuf. PKK-KCK’nın İslam’la Derdi Nedir?10.11.2011. İnternet ulaşımı

177

gibi. Ayrıca bu kişiler; sazlı, gitarlı,alkollü, karılı kızlı eğlenceler düzenleyipgençleri dinden koparıyor. Bu şekilde gençleridinden uzaklaştırıp istedikleri gibiyönlendirmeye çalışıyorlar. Gençleri kolaycadağa çıkarıyorlar, güvenlik güçlerine taşattırıyorlar, okul yaktırıyorlar. Devlet vediyanet gençlere sahip çıkmalı. Çünkü İslam'ıbenimseyen hiç kimse PKK'ya destek vermez” diyekonuşuyor. İHH Mardin İl Temsilcisi ve USTAD(Uluslararası Stratejik Tahlil ve AraştırmalarMerkezi) üyesi Mehmet Timurağaoğlu ise, PKK veyandaşlarının Kürtlerin içine farklı farklıinançları sokmak istediğini dile getirerek,“Bir zamanlar ‘biz Hıristiyanlarla amcaoğluyuz'dediler, hatta Kürtçe İncil bile dağıttılar.Bir zamanlar ise, ‘Yahudilerle amcaoğluyuz'dediler. Şimdi de Zerdüştlük ve Yezidiliğiçıkardılar. Bu faaliyetler sistematik ve planlıbir şekilde yürütülüyor. Kürtleri İslam'dan,kültüründen ve asıl kimliklerindenuzaklaştırmayı planlıyorlar. Bu şekilde onlarıele geçirmeye çalışıyorlar. Mahalle baskısı vesilah zoru ile milleti susturmaya çalışıyorlar.Artık Kürtlerin yakasından düşsünler.Bölge halkı insanca yaşamayı hak ediyor”ifadelerini kullanıyor (29).

Başbakan Erdoğan’da Elazığ Havalimanı’nınaçılış töreninde yaptığı konuşmada bu konuyadikkati çekti. Bölge halkının terörle arasınamesafe koyması gerektiğini savunan Erdoğan,Iğdır'da öğretmenleri PKK'nın elinden alan

29 Akit. Müslüman Kürt, Zerdüşt PKK’yı desteklemez!21.10.2012.

178

köy halkını örnek verdi. Erdoğan,'Bunlara primvermeyin. Onlar sizi insan yerine koymuyor.'Sevgili kürt kardeşim bu terör örgütünetepkini koy ki bölgede abad olmasın. Buteröristlerin yeri belli. Bunlar zerdüşt.Bunlar Yezidilikten bahsediyorlar. Bu türayinleri yapıyorlar.'Terör başta olmak üzerekronik sorunları kardeşlik ruhuyla dayşanışmahalinde aşacağız. Bize husumet besleyen herçevrenin dilediği gibi kullandığı bu kuklayı,bu maşayı Allah'ın izniyle bertaraf etmek içinçok boyutlu ve kararlı bir mücadeleyürütüyoruz'' dedi (30).

Küresel perspektiften baktığımızdaKürtlerin maşa olarak kullanıldığı Zerdüştlükprojesinin mimarı acaba kimler ve neden şimdibugünlerde gündeme geldi? Özellikle son dönemdesessiz sessiz dünyadaki krizi izleyen İsrail’inmeşhur ”Mesih Planı” gündemde olmasa daEvanjelistlerin bu plandan vazgeçtikleri yok.Evanjelist Bush’un diskilafiye olması onlariçin fazla bir kayıp değil. Obama’nın etrafınındikenlerle çevrili olması ve gidereksıkıştırılması, Ortadoğu’daki karışıklığafarklı bir bakış açısı getirmektedir. Obamaikinci defa seçilir seçilmez İsrail’in Gazze’yedüzenlediği kanlı savaş, bu hoyratlığınişaretidir. Güç bizde, ABD arkamızda, sonFilistinli’yide öldürür bu sorunu kökündençözeriz yaklaşımı devam ediyor. Düşünceitibariyle İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ındaüyesi olduğu Hüccetilerle birlikte aynıdüzlemde olan Evanjelistlerin birlikte aynı

30 AA. PKK Zerdüşt Prim Vermeyin. 20.10.2012.

179

amaca hizmet ederek bölgeyi karıştırmakistemeleri sıradan bir durum değil. Suriyekrizi ile Ankara, İsrail ve İran’ın ortakçalıştığını daha yeni anladı. ABD’nin kredinotunun düşürülmesinin arkasındaki hedef hemönümüzdeki seçimlerde 2008′de başlayanekonomik kriz, Avruapa’da Yunanistan’ınardından İtalya, ispanya ve Portekizekonomilerini de batırmaya, Alman veFranszıların bu ülkeleri ekonomik olaraktamamen işgal etmesine gebe. Arap baharınınArap kışına dönüşmesi, Ortadoğu’nun karışmasıbir tesadüften ibaret değildir. 2001′de ABD’ninAfganistan’dan sonra Irak, İran ve Suriye ilebirlikte Sudan’ı değiştirme düşüncesi ise sondüzlükte İran’ı yanına çekme stratejisinedönüştü… Buradaki en büyük etkenlerden biriEvanjelistlerin Obama üzerinde baskıoluşturmasından kaynaklanmaktadır. Pentagon’un120′ye yakın ülkede gizli savaş yürütüyorolması ve El-Kaide’den sonra yeni bir hedefbelirleme düşüncesi ise önümüzdeki dönemdeEvanjelistlerin tüm etkinliklerine rağmenyerine getirilmesi zor gözüküyor. Küreselbaronların bu süreci atlatmak için ellerindekison kozu oynayacakları zaten 2008′inortalarında ve son Washington toplantısın daortaya çıkmıştı. Tür askerine korkusuzca vedengeleri gözetmeden saldıranların neye hizmetettikleri biraz perdenin arkası ile ilgili.

Bu bağlamda Abdullah Öcalan diskalifiyeedildi, PKK barış istedi, yok istemiyortartışmaları anlamlıdır. Malum, devletinbaşındaki şahısta PKK’yı Öcalan’nın yönettiğinizannederek uzun bir süredir onunla istişare

180

ediyordu. Silvan’dan sonra uyandı ama geçuyandı. 2009′dan beri söylenen uyarılarıdikkate almayan, saçma sapan danışmanlar –görevlendirmeler ve YAŞ kararları alan birstrateji ile ancak buraya kadar… İstediğimizkadar PKK’ya, KCK’ya operasyon yapalım. Kiminleve ne ile yapacaksın. Karlofça’dan beri savaşkazanamayan ve Mustafa Kemal’den itibaren altyapısını Alman bir generalin kurduğu veiçerisinde PKK’lı, CIA’cı ve MASONBEKTAŞİLER’in kol gezdiği bir ordu ile mioperasyon yapacaksın? PKK’lı bir itirafçı diyorki; Bize haritalar getirildi. Askerî, özelharitalar. Krokiler de vardı. Karakollarınnerede olduğunu, asker sayısı, mühimmat durumu,komutanların özel ve genel durumları gibibilgiler gelirdi. Devamında rütbeliler Kandil’egidip geliyordu diyor. Yahu kardeşim bunlarınolduğunu bizler bu halimizle 1999′dan beribiliyoruz da, siz devletin yöneticileri bunlarıbilmiyor musunuz. Hala anlamadıkları şey şu;MASON BEKTAŞİ sisteminin 150 yıllık bir sistemolduğunu ve bunların temizliği yapılmadan ”sa-va-şı-la-mayacağı. Kimseye güvenemez ve hamleyapamazsınız.. Orada ölenler yine Müslüman Türkaskerleri olacak. Diğer hainlerde elleribellerinde ayinlerini yapmaya devam edecekler.Unutmamak lazım, Türkiye’yi değiştiren AKPdeğil, AKP’yi değiştiren Türkiye’dir. Bundansonraki değişimde yine milli irade ileolacaktır. Yaşanan olaylara -Ortadoğu’dakarışıklık veya PKK’nın barış istemiyoruzsaldırıları- nazarı ile bakmak sadece birgaflet ve basiretsizliktir. PKK’yı elindekifigüranlarla 4-5 parça halinde kullananlar ise

181

küresel baronların Ortadoğu temsilcisi kanalıile sürdürülmektedir. Bölgedeki en büyük kanlıstratejileri ise Şİİ-ALEVİ-NUSAYRİ üçgenidir.Bir nevi Şİİ HİLALİNİN MASON BEKTAŞİversiyonudur. Tatar İsmail Gaspıralı’nın ifadeettiği gibi İslam en büyük darbeyi Moğolistilası ile yemiştir. Bir nevi Osmanlı’da budaralma ve baskılar sonucunda ortaya çıkmıştır…Mevlana ve Yunus Emre’ler ise bu yıkıntılararasında doğmuştur. O yüzden meseleyeümitsizlik nazarı ile bakmak beyhudedir.Allah’a inanlar üzerlerine düşen vazifeyibihakkın yerine getiriyorsa zafer yakındır..Oyolda dökülecek her kan kutsal ve gereklidir.Ne baştakilerin basiretsiz ve gaflet içindeolmaları ne de Yaratan’a yakın kalplerinazlığı- bu işin önüne perde olamayacaktır.Ortada olan ve görünmeden yaşanan bir -DİN’LER-savaşı vardır. Bir tarafta Evanjelist-Siyonist-Zerdüşt Tapınakçı kadroları ve diğer taraftaMüslüman Türk evlatları. Bir taraf hem para hemsayı olarak çok önde… Diğer taraf ise hem maddihem de sayı olarak çok geride. Ancak aradaki enbüyük fark; üç harf. Bir taraf kan, diğer tarafHak diyor (31).

İlk ve son sözü her zamanki gibi yine Haksöylüyor; ”Göklerin ve yerin ordularıAllah’ındır. Allah Aziz (mutlak izzet ve ululuksahibi, her işte üstün ve mutlak galip)tir.Hakim (her hüküm ve icraatında pek çokhikmetler bulunan)dır” (32).

31 Polat, Rauf Atilla. Evanjelist PKK’nın ZerdüştKalkışması… 18.08.2011. İnternet ulaşımı

32 Kuran’ı Kerim. Fetih Suresi 7.Ayet

182

Altıncı Bölüm

PKK'ya ihale edilen yenigörev

'İnternet andıcı' davasının en önemlisanıklarından olan ve hakkında tutuklama kararıbulunan Tümgeneral Mustafa Bakıcı'nın KuzeyIrak yolunu kullanarak Türkiye'den kaçtığıortaya çıktı. Ergenekon davasında müebbet aldı.Şırnak'ta 23. Tümen komutanlığı yapan Bakıcı,hakkındaki tutuklama kararına rağmen Ağustos2011'de tümgeneralliğe yükseltilmiş ancak dahapasif bir göreve getirilmişti. Bakıcı, 2008-2009 tarihleri arasında Genelkurmay İç GüvenlikHarekât Daire Başkanlığı görevini yürütürkenaynı zamanda bilgi destek daire başkanlığınavekâlet etmişti. Ancak onun ismini 23. Tümenkomutanı iken duymaya başladık. Gelin onunlailgili en önemli tartışmayı hatırlayalım...Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim mitingiyapacağı 24 Mayıs'tan birkaç gün önce 12 Mayıs2011 tarihinde Şırnak'ta 12 PKK'lı öldürüldü.Askerler, Tümgeneral Bakıcı'nın talimatıylacesetleri almayarak arazide bıraktı. Sivilinsanların sınırı geçerek cesetleri getirmesinegöz yumuldu. Daha sonra öldürülen militanların,

183

örgüte yeni katılan tecrübesiz gençler olduğuanlaşıldı. Bakıcı, cenazeleri adli tıpuzmanının bulunduğu Diyarbakır veya Malatya'yagöndermek yerine Şırnak'a getirdi. Cenazelerüzerinden Güneydoğu'da büyük olaylar yaşandı.2. Ordu komutanı, Şırnak'a gelerek olaylara elkoydu.

Aynı Bakıcı, 12 PKK'lının öldürülmesindenbir hafta önce çevresindekilere bile habervermeden Kuzey Irak'a gitmişti. Yüksek rütbelibir subayın teklifsiz bir şekilde Kuzey Irak'agitmesi ve bunu gizli tutması kafalarda soruişaretlerine neden olmuştu. Bakıcı'nın oradakimlerle gizli görüşmeler yaptığı ise hâlâbilinmiyor. Mustafa Bakıcı'nın yine aynı yoluyani Kuzey Irak yolunu kullanarak Rusya'yakaçtığı ortaya çıktı. Burada, Bakıcı'nınGenelkurmay'daki görevinin İç Güvenlik HarekâtDaire başkanı olduğu bilgisini bir kez dahahatırlamakta fayda var. Türkiye'de bunlaryaşanırken, dünya da bir başka olayla sarsıldı.Sekiz Türk ve bir Yunanlıyı öldüren MilliyetçiDemokratik Parti'nin bünyesinde Almanistihbaratına mensup 100'e yakın köstebeğinolduğu ortaya çıktı. Bu sayı size küçük gibigelebilir ancak bu, söz konusu partinin yüzde15'i demekti. Devlet-terör örgütü ilişkisi,üzerinde çok derin incelemeler gerektiren birkonu. Ancak el yordamıyla, hasbelkaderöğrendiğimiz bilgilere baktığımızda dünyadakibütün terör örgütlerinin ya kendi devletinin yada bir başka devletin yardım ve yataklığıylaortaya çıktıkları, hayatlarını bu yolla devamettirdikleri çok net bir şekilde görülüyor.PKK'nın da her kritik evrede ortaya çıkıp

184

provokatif eylemlerde bulunması ve süreçleristatükonun istediği yörüngeye sokması, buörgütün ne işe yaradığını iyice tartışılır halegetiriyor.

Bundan sonra üzerinde durulması gereken enönemli konu; PKK'ya ihale edilen yeni görevolacak sanıyorum. Taraf Gazetesi'nden 18 Kasım2011’de Kurtuluş Tayiz'in yazdığı yazı da bukonuyu iyice deşifre ediyordu. Tayiz, bakın nediyor: "Kürt medyasındaki Gülen düşmanlığı,1990'lar Türkiye'sini ve 28 Şubat medyasınıhatırlatıyor bana. İstihbaratın aşırdığı Gülenvideoları her akşam haber kanallarının birincigündemiydi. Gazetelerin manşetleri de öyle.Devletin eski sahiplerinin veya askerîbürokrasinin Gülen düşmanlığını sanki bugün PKKdevralmış gibi davranıyor. Yayınlardakullanılan jargon 28 Şubat medyasından, OdaTvve İşçi Partisi'nden tanıdık. Hatta bu konudaneredeyse birebir aynı sözcük ve kavramlarıkullanıyorlar.''

PKK; artık devlette bazı birimlerinfaaliyet gösteremez hale geldiği konulara elatıyor ve Gülen hareketiyle mücadele işiniüzerine alıyor. Bu da PKK'nın aslında nasıl birörgüt olduğunu net bir biçimde gözler önüneseriyordu. Bakıcı olayı, Alman İstihbaratı'nınyaptıkları, Aselsan'daki mühendislerin ölümü,Abdullah Öcalan'ın Turgut Sunalp tarafındanserbest bıraktırılması vs. Bunların hepsiaslında terör örgütlerinin bir simülasyondanibaret olduğunu ortaya koyuyordu. İyiceanlaşılıyor ki devletler terör örgütleriniistediği zaman devre dışı bırakabiliyor. Yeter

185

ki bu konuda iyi niyetli ve kararlı olunsun(33).

PKK politikalarını yakından takip eden Kurtuluş Tayiz'in yazısı, muhafazakâr medyacıların da ilgisini çekti. (Taraf, 18 Kasım) Tayiz, Fırat Haber Ajansı'ndan internet sitelerine, PKK uzantısı medyanın, Fethullah Gülen Cemaati'ne niye yüklendiğini sorguluyordu. Mesela PKK komutanı Murat Karayılan, kasım başındaki bir söyleşisinde, elinde cemaatle ilgili dosya bulunduğunu... Bu dosyayı Türkiye'deki TV ve gazetelerle paylaşmak istediğini söylüyordu. Dosyaya verdiği isim neydi dersiniz?

Sıkı durun: "Yeşil Ergenekon"! KurtuluşTayiz ayrıca PKK'nın kullandığı dilin, 28Şubat darbe medyasının kullandığı dilebenzemesinin altını çiziyor. Sonra da, "PKK'nınbu Gülen düşmanlığı nereden çıktı" diyesoruyor: Nasıl oldu da PKK çevresi cemaatineredeyse "baş düşman" ilan etti? Yazar busoruya cevap ararken, Leonardo Di Caprio'nunbaşrolünü oynadığı "Inception" filmine göndermeyapıyor ve PKK'nın kafasına bu fikri Ergenekonyapılanmasının, derin devletin soktuğunusöylüyor.

"Kurtuluş Tayiz yanılıyor" diyemem. Çünküseçim döneminde PKK-BDP çizgisinin güttüğüinanılmaz politikalara hep birlikte şahitolduk: Güneydoğu'da CHP'yi, hatta yeryer MHP'yi desteklediler... Daha ne olsun!Ayrıca "sivil iktidarla" değil, "askeri33 Kamış, Mehmet. PKK'ya ihale edilen yeni görev.Zaman Gazetesi   19.11.2011.

186

vesayetle" ittifak kuruyorlar. "Kimlesavaşıyorsak, barışı da onunla yaparız" diyerekaskere göz kırpıyorlar.Dolayısıyla, askerivesayetin hedefe koyduğu, Ergenekoncuların"bitirme planları" yaptığı Gülen cemaatine,onlar da yükleniyor. Bu analize kategorik biritirazım yok. Ama bence PKK'nın Gülendüşmanlığının daha basit bir açıklaması var...Başbakan Erdoğan, seçim konuşmasıiçin Diyarbakır'a gittiğinde hep iki temayı önesürüyor:

1) "Kimlik" politikasına karşı, "cüzdan"politikası. Yani ekonomik kalkınma... 

2) Din bağı, din kardeşliği... Niye? Çünkü Kürt vatandaşların yarısı BDP'ye oy verirken, diğer yarısı AK Parti'ye oy veriyor. Bu gerçeğioluşturan dinamiklerden biri de, elbette Başbakan Erdoğan'ın altını çizdiği din kardeşliği...Bu durum, PKK'nın, "Kürt sorunununtemsilcisi benim" iddiasını havada bırakıyor.Gelelim Cemaat faktörüne: Gülen cemaatinin üyeleri her yerde olduğu gibi, Güneydoğu'da da fedakârca çalışıyor.Ne mi yapıyorlar? Örneğin "Okuma Salonları" adlı bir girişimleri var. Yoksul ailelerin çocuklarına ekstra öğretim görme imkânı sağlanıyor.Ben geçen yıl Diyarbakır'a gittiğimde, bu salonlardan birini gezmiştim: Okuma salonları, "dershane, kütüphane, yardım evi, kültür ocağı"arası bir organizasyon. Para talep edilmeden, çocukların öğretimdeki eksikleri tamamlanıyor. Kimi kırık notlarını düzeltiyor, kimi sınavlarahazırlanıyor.Devletten beş kuruş alınmıyor. Girişimi tamamen gönüllü işadamları finanse

187

ediyor. Ramazanda çocukların ailelerine erzak gidiyor, akşam birlikte iftar yapılıyor. 2010 Ağustos ayı itibariyle kentteki 21 okuma salonunda, 4 bin çocuk vardı.Salonu gezdiğimin ertesi günü, "İslamcı" siyasetten, "Kürt ulusalcılığına" deplase olan, (BDP'nin bağımsızmilletvekili) Altan Tan ile konuşmuştum. Okuma salonlarının asıl işlevinin, Kürt çocuklarını asimile etmek olduğunu söylemişti kaşlarını çatarak! Velhasıl PKK'lılar... Gülencilerin din kardeşliğini sağlamlaştırdığını... Yoksul Kürt çocuklara yeni ufuklar açarak, militanlaşmalarını engellediğini görüyor... Ve fena halde gıcık oluyor! KCK'ya karşı yapılan operasyonların, cemaatin çalışmalarını rahatlattığı bir dönemde, PKK'nın Gülencilere yüklenmesi normal değil mi? Olayın bu yönüne de bakmak gerek (34).

Terör örgütü PKK, köşeye sıkıştıkça neyapacağını ve kime saldıracağını şaşırdı.

Yardımcı Doç. Dr. Mahmut Akpınar, FethullahGülen Hocaefendi’nin Kürt sorununun çözümüne yönelik çalışmaların örgütü telaşlandırdığını söyledi. Bu rahatsızlıktan dolayı, sadece GülenHareketinin değil, bölgedeki önemli din adamlarının da PKK tarafından karaladığını ifade eden Akpınar; “Marksist bir örgütün bölgeüzerindeki uygulamaları sonucunda, bölgede din unsurunun etkisini yitirdiğini görebiliyoruz. Bu açıdan, örgüt Türk ve Kürt halkının ortak paydası olan din unsurunun yeniden canlanmasınıistemiyor. Örgüt bundan dolayı bazı din

34 Aköz, Emre. PKK niye cemaate düşman kesildi? SabahGazetesi, 19.11.2011.

188

adamlarını montajlarla, iftiralarla değersizleştirmeye çalışıyor.”dedi.

Sivil toplum kuruluşlarının bölgede pek fazla etkisinin olmadığını kaydeden Akpınar, bunun yerine eğitim faaliyetlerini yürüten bazıkurum ve kuruluşların mevcut olduğunu dile getirdi. Bu eğitim kurumlarının, geniş bir tabana yayılması ve örgütlü yapılanmalarından dolayı, PKK’nın bu yapılandan ciddi rahatsızlıkduyduğunu ifade eden Akpınar şöyle konuştu:

“Örgütün eğitim faaliyetlerini hedef almasının nedenleri arasında, eğitilen bölge insanın dağa çıkamayacağını biliyor. O kurumlardan geçmiş birinin dini değerlere, ülkenin değerlerine sahip çıkacağı düşüncesi ile PKK siyasal faaliyetlerinde etkili olamayacağı endişesi içerisinde. Örgüt bu açıdan, eğitim faaliyetlerinin geleceğine zararvereceği düşüncesinde ve karşısında. PKK, bölgeden bu dini faaliyetleri yürüten kişileri çıkararak Stalinist bir baskı kurmayı hedefliyor. Dini unsurlar olmasın, var olanlarıda bir şekilde tehditle kaçıralım, düşüncesiylebölgede baskı oluşturmayı hedefliyorlar. Amaçları kendi egemenlik alanlarını genişletmektir.”

Türk uluslaşma sürecinde de İslam’danönceki dine ait vurgular yapıldığını hatırlatanMahmut Akpınar bu durumu, Kürt uluslaşmasürecinde de gördüğüne dikkat çekti. PKK’daİslam’ın Kürt kimliğini yıprattığı düşüncesininhakim olduğuna işaret eden Akpınar; “Şimdigecikmiş bir Kürt buluşması yaşanıyor. MaalesefPKK bunu yapıyor. 21. yüzyılda bu ulaşlaşmayı

189

yaparken Kürtleri Zerdüştlük Dini’ne döndürmeyiamaçlıyor. Ancak pragmatist ve popülist birtakım temellerle Kürt halkını yanında tutmayıamaç ediniyor. Samimi olmaksızın, bir takımimamlar çıkararak o insanlar üzerinde Kürtlerinhem Kürtçü damarlarını hem de dini duygularınıtatmin etmeyi amaçlıyor.”ifadelerini kullandı.

Mahmut Akpınar, bazı aydınların KCKoperasyonlarına gösterdiği tepkiyi deeleştirdi. KCK operasyonlarının bu aydınlartarafından perdelediğini düşündüğünü kaydedenAkpınar şöyle konuştu:

"Bunlara, bazı beyaz aydınlar dediğimiz,sistemin kanını emen, sistemden sağladıklarıavantajlarını sürdürmek için PKK ve KCKüzerinden ayrıcalıklarını sürdürmekeğilimlerindedirler. Bu liberal aydınlarınetkisinden yararlanan bir kısım aydınlarda orüzgârın etkisi ile KCK’yı bilmeksizin, BDP’nintanıtmalarıyla bu yapıyı ılımlı, şirin görmeeğilimindedirler. Meselenin cemaateyansıtılmasına gelince bence orada bir saptırmavar. Meselenin gerçek boyutlarını görmekistemeyenler hedef saptırıyorlar.”

PKK’nın uluslararası boyutları ile ilgilideğerlendirmelerde de bulunan Akdoğan, Ortadoğuyapılandırılırken uluslararası güçlerin,ülkeler arasında anlaşmazlıklar çıkarmak içinPKK’yı yeniden yapılandırdığını savundu. Suriyeile İran’ın da bölgede müttefik olduğunu dilegetiren Akpınar, Suriye’deki Esad Rejimi’ninortadan kalkmasının bölgede en çok İran’a zararvereceğini vurguladı. Suriye yönetimindeğişmesinin ve demokratikleşmesi yolunda

190

adımlar atılmasının bölgede Türkiye’ninvarlığını güçlendireceğini anlatan MahmutAkpınar, “Suriye'nin toplumsal yapısıTürkiye’ye yakındır. Dolayısıyla, İran’ın veSuriye yönetiminin bu ülkede bir değişiminyaşanmasını sağlamak isteyen ülkelere karşıtavır alması, yaptırım kullanması anlaşılabilirbir şeydir.” yorumunda bulundu (35).

Güneydoğu’yu ve bölgeyi iyi bilen biriiçin, hatta sıradan bir vatandaş için bile şudurumu tesbit etmek zor değildi: "Burada birPKK, bir de Gülen cemaati var."

30 yıldır PKK terörü ve "Kürt meselesi"ninçözümü konusunda atılmış en önemli adım,2009’dan itibaren hamiyet sahibi bazıişadamlarının Doğu ve Güneydoğu'muzla kurmayabaşlattığı "gönül köprüleri" oldu. Artarakdevam eden bu faaliyet, yine hem terör hem de"Kürt meselesi"nin çözümünde eğitimle birlikteen önemli faktör olan din ve din kardeşliğininbilhassa "Gülen cemaati" tarafından teoridenpratiğe aktarılmasıyla birlikte yürümektedir.Söz konusu gönül köprüleri ilk kurulmayabaşladığı zaman, terör ve "Kürt meselesi"nibesleyen bazı iç ve dış çevrelerin bundan nekadar büyük rahatsızlık duyduklarını içeride vedışarıda bazı yayınlarda müşahede etmiştim. Ogünden başlayan bu rahatsızlıklar, 2011’densonra daha üst perdeden ve daha genişçevrelerce dile getiriliyordu.

35 CHA. Terör örgütü PKK, köşeye sıkıştıkça neyapacağını ve kime saldıracağını şaşırdı.18.11.2011.

191

Türkiye'de KCK ve PKK operasyonlarına karşıçıkan ve devleti PKK ile masa başındabuluşturmaya çalışan bazı liberal çevrelerianlamak için de Fethullah Gülen Hocaefendi'yekarşı duyulan ciddî bir rahatsızlığı görmekyetecektir.Meselâ, Kürşat Bumin, eline fırsatgeçtiğini düşündüğünde bu rahatsızlığı birşekilde dile getirir. Habermas'lakarşılaştırılmak Hocaefendi'ye artı katkıyapacakmış gibi, bir zaman Hocaefendi'ninHabermas'la karşılaştırılmasını da eleştirmişbulunan Bumin, meselâ, İsrail'in nükleersilahlarına karşı çıkmaz ama, İsrail'in vardiye İran'ın da olmalı mı diye üst üste altıyazı yazabilir. İsrail'in Gazze saldırısına sesçıkarmaz; bir şeyler söyleme mecburiyetiduyunca da İsrail'i bir cümle ile eleştirip,yazısının kalan kısmını Filistinlileri tenkideayırır. Dünyadaki 50 milyon Yahudi'nin sadece 5milyonunun İsrail devlet sınırları içinde,Ermenilerin çoğunluğunun diasporada yaşıyorolması Bumin için İsrail ve Ermenistandevletlerinin varlığına mâni değildir; fakatmültecî Filistinlilerin varlığınınFilistin'dekilerden daha fazla olmasını, F.Taştekin, S. İdiz ve Amerika'nın Fellucekatliamını bile savunabilmiş Cengiz Çandar'ı dayanına alarak, bir Filistin devletininkurulmasına ve Türkiye'nin BM'de bunudesteklemesine mâni görür. Bumin, KCK ve hattâPKK'ya karşı operasyonlara karşıdır;Hocaefendi'nin "kötek"ten başka bir şeyi haketmeyen teröristlere hak ettiğinin verilmesigerektiğini söylemesini eleştirir; fakat meselâABD'nin "el-Kaide" üzerinden Müslümanlara karşı

192

sürdürdüğü terör savaşını, Üsame Bin Ladin'ihem de başka bir ülke toprağında, hem deyargılamadan öldürüp denize atmasını hiçkınamaz; zaten Ali Bayramoğlu da bu konuda,"saldırganı en ağır şekilde cezalandırmanın"haklılığından söz eder. Oysa Ladin 2007’deböbrek yetmezliğinden Pan Amerikan hastanesindeölmüştü, operasyon tamamen çakmaydı. Terörstinmiadı dolunca çöpe ayılır. PKK gibi örgütleruluslararası güçlerin oyuncağıdır.

Yazar Bumin, Aysel Tuğluk'un seçimlerden 5hafta önce sarf ettiği "Çok kötü şeylerolacak..." sözünü tehdit değil tesbit olarakniteler ama aynı günlerde Mahmut Alınak'ın"Seçimlerden sonra AKP hükümeti 6 ay içindedüşürülecek" sözünü duymaz. Tabiî, daha sonraPKK'nın Çukurca ve Silvan saldırıları aleyhindetek kelime yazmadığı gibi, 25 askerimizin şehidedildiği son Çukurca saldırısı hakkındasöylediği de sadece "8 koldan yapılan terörsaldırısı" ifadesinden ibarettir; ne busaldırıyı kimin yaptığını kaydeder, ne de birkınama cümlesi olsun sarf eder.

BDP'nin özerklik ilanı çalışmalarınısadece zamansız görerek eleştirir; Öcalan için"bölücübaşı" tabiri kullanılmasını da kınar.AB'yi Egemen Bağış'a dayanarak bir barışbirliği olarak gören Bumin, Almanya'daTürklerin vahşice öldürülmesini ise ne görür,ne duyar. "Türk Milleti" tabirinden ya da TürkMilleti'nin övülmesinden de öyle rahatsızdırki, Sayın Ulaştırma Bakanımızın söylediği "Sonyaşadığımız Van depremi bir kez dahagöstermiştir ki, Türk milleti büyük bir

193

millettir..." değerlendirmesini hazmedemez vesanki sayın bakan "Türk milleti tek veya enbüyük yardımsever millettir." demiş gibi,yardımseverliği millîleştirme olarak tenkiteder. "Kürt meselesi"ni, KCK ve PKKoperasyonlarını anlamada işte bir ölçü (36).

Yedinci Bölüm

36 Ünal, Ali. 'Kürt meselesi' ve 'Gülen Cemaati'rahatsızlığı. Zaman Gazetesi, 26.11.2011

194

KCK: Paralel Devlet10 yıl önce bir kısmı gözaltına alınıp

serbest bırakılan 300 PKK’lı, bugün KCK’nın anakadrosunda yer alıyor. O zaman görmezdengelinen örgüt üyeleri, şimdi ülkeyi tehlikeyesürüklüyor. Planlardan biri, BDP’ninkapattırılması. KCK/PKK yapılanması, eylemtürleri ve kirli, derin ilişkileriyle farklıbir örgüt profili çiziyor. Sıradan bir gerillahareketi olmaktan çıkan örgütün tüm ayaklarısürekli hareket ve gelişim hâlinde. Hem silahlıçatışmayı sürdürüyor hem kendilerine örtülüdestek veren siyasetçilerin üzerindeki baskıyısürdürüp olmadık işler yaptırıyor hem detopluma karşı psikolojik harekât uyguluyor.İddiaya göre, KCK/PKK, Barış ve DemokrasiPartisi’nin (BDP) Anayasa Mahkemesi tarafındanbir an önce kapatılmasını istiyor. Bunun içinde parti temsilcilerini, KCK ile irtibatınıgüçlendirecek şekilde yönlendiriyor. Çünkü, birKürt partisi daha kapatılırsa oluşacakmağduriyet psikolojisi örgüte yarayacak. HattaKCK, partinin kapatılması için mayıs ayınımilat olarak seçti. Mayısa kadar ya davaaçılmış olacak ya da parti, kapatılmayısağlayacak eylemlerin içine çekilecek. Bu yöndetalimatlar çoktan verildi. BDP’lisiyasetçilerin “Ben de KCK’lıyım” diye kendiniihbar etmesinin altında yatan sebep bu.

Diğer taraftan yargı organlarının yürüttüğüKCK operasyonlarının devam edeceği söyleniyor.Alınan bilgilere göre, Abdullah Öcalan’ınavukatlarını da kapsayan operasyonların perdearkasında ilginç bilgiler var. Adı geçen

195

avukatlar, Öcalan-Kandil-Avrupa arasındaKCK’nın talimatlarını taşıyan kişilerdenoluşuyor. Özellikle İrfan Dündar, yurtdışındaolduğu için yakalanmayan Mahmut Şakar gibikişiler avukat operasyonunun ‘kilit isimleri’konumunda. Öcalan ile Dündar’ın 120, MahmutŞakar’ın 74 görüşme yaptığı tespit edildi.Görüşmelerin çoğunda eylem kararı alındı vesonrasında birtakım saldıralar gerçekleşti.Öcalan’ın Haziran 2004’ten itibaren avukatlararacılığıyla KCK’nın silahlı kanadına saldırıtalimatları verdiği artık kesinlik kazanmışdurumda. Gözaltına alınan avukatların içindeÖcalan ile görüşmeyenler olsa da, çoğu KCKyapılanmasındaki ‘Hukuk birimi’ içinde yeralıyor. Öcalan’ın vekâlet verdiği avukat sayısıaslında 250 civarında ve önemli bölümü KCKyapılanmasında ismi geçmeyen kişilerdenoluşuyor.

KCK’nın örgüt şemasına bakıldığındaoperasyonların kimlere yapılacağı anlaşılıyor.KCK’nın ovadaki vesayetini sağlamanın vasıtasıgörülen kişi ve kurumlara karşı yenioperasyonlar yapılacağı söylenebilir. Zirabazılarına göre sıradan bir şema olaraknitelendirilen yapılanmanın unsurları bir birharekete geçiriliyor. KCK/PKK bu şekilde canlıtutuluyor. KCK-BDP ilişkisinin bir an önceortaya konulup partinin kapatılması örgütünistediği bir şey. Diyarbakır’da görülen KCKdavasında çıkacak bir karar BDP’nin örgütün yankuruluşu olduğunu ortaya çıkaracak, dolayısıylapartiyi suçlu konumuna getirecek. Bu sonuçlarındoğuracağı problemler hesaba katıldığındaTürkiye’nin önümüzdeki süreçte yine KCK

196

üzerinden bir kaosun içine sürüklenmekistendiği ifade edilebilir.

Peki, bazı siyasiler ve gruplar tarafındaneleştirilen KCK operasyonları gerçekten haksızmı? Sorunun cevabını bulmak için, gözaltınaalınan veya tutuklananların geçmişlerine bakmakgerekiyor. Mesela Öcalan’ın avukatlığını yapanhukukçuların önemli kısmının KCK sözleşmesindegeçen yemini ettikleri belirtiliyor. Aslındasorulması gereken soru şu: KCK yapılanmasınasıl oldu da bir anda çok sayıda dernek, vakıfve sendika içinde yer alabildi ve bazı kişilerüzerinden örgütü yönlendirmeye başladı? Bununiçin biraz geriye gitmekte fayda var. AbdullahÖcalan’ın 1999’da yakalanıp tutuklanmasındansonra örgüt bir bocalama dönemine girdi. Fakat,artık adına Ergenekon denen yapılanma daha öncePKK ile zayıflayan ilişkisini yeniden tesisetmeye başladı. ‘1999 Ergenekon-Analiz-YenidenYapılanma’ belgelerinde geçen ‘terör örgütleriile işbirliği’ maddesi bu dönemde ortayaçıkıyor. Bu sürede dokunulmayan Ergenekonkendisini 2001’den başlamak üzere yenidenyapılandırdı. Son olarak 2002 yılındamevcudiyetini resmileştirdi. Bu belgelerinhepsinde ‘faydalanılması gereken terörörgütleri’ listesinde PKK hep bir numara oldu.Bir iddiaya göre, Ergenekon yapılanması örgütünyeniden yapılandırılması için harekete geçti vebazı subaylar örgüte katıldı. 2001’dedağdakiler dâhil şehirde yaşayan 300 kişilikbir PKK’lı listesi güvenlik birimleritarafından dönemin Adalet Bakanlığı’na sunuldu.Hatta o tarihte birçok kişi örgüte yardım veyataklık ettiği gerekçesiyle gözaltına alınıp

197

tutuklandı; ama tuhaf bir şekilde serbestbırakıldı. Örneğin bu kişilerden biri şu andaPKK’nın medya ayağının önemli ismi olan BakiGül’dü. 300 kişilik listedeki kişiler hakkındasomut deliller olmasına rağmen işlem yapılmadı,yapılanlar ise düzeltildi. Tuhaf bir el,2001’de hazırlanan 300 PKK’lı listesini sümenaltı etti. Aksiyon’un yıllar sonra ulaştığılistede ilginç isimler var. Bugün adı KCK ileanılan ve yapının ‘beyin takımı’ olarak geçenkişilerin ismi ön planda. O listede adıgeçenlere yönelik herhangi bir hukuki işleminyapılmamış olması PKK’yı yeniden toparlamayayetti. 2002 örgütün yeniden dirildiği yıldı.Sonrasında 2004’te çıkartılan ‘savaş’ kararıile KCK/PKK güçlenerek ortaya çıkan bir yapıoldu.

Bugünkü neticeden dönemin Adalet Bakanlığısorumlu tutuluyor. İşin ilginç tarafı, şu ankiKCK davasında adı geçenlerin yüzde 90’ı2001’deki listede yer alıyor. Bu kişilerKCK’nın ana damarlarını oluşturan mevkilerdegörevli. Yine güvenlik güçleri tarafından2010’da hazırlanan 300 kişilik bir başkalistede aynı kişilerin adı geçiyor. Ancak bukez iş şansa bırakılmadı. Bazı şahıslar KCKoperasyonlarında gözaltına alınırkenbazılarının ismi yerel güvenlik birimlerine vegümrük kapılarına verildi. Bu isimler aynızamanda İnterpol’e bildirildi. Listede Alevilerüzerinde ayrıca çalışılmış. KCK’lıların yüzde40’ının Alevi kökenli olduğu ileri sürülüyor.Özellikle Tunceli kökenli Alevilerin örgüttekivarlığının artması ayrı bir tartışma konusu.

198

Kripto Ermeniler olarak işaretlenen isimler dedikkat çekiyor.

KCK/PKK yapılanmasının kendi yayın ve medyaorganları aracılığıyla psikolojik savaşyürüttüğünü söylemek mümkün. Bu savaşı veren,çoğu zaman bazı sivil toplum oluşumlarınayönelik kara propaganda yapan ve KCK’nın yayınakışını düzenleyen üç isim ön plana çıkıyor:Baki Gül, Mustafa Karasu ve Duran Kalkan. Bukişilerin ortak noktaları bir hayli fazla.Örgütte ‘yönetici’ adına birçok açıklamayı bukişiler yapıyor. Bu şahıslar özellikleFethullah Gülen Hareketi’ne yönelikbaşlattıkları kara propaganda ile Kürtlerüzerinde etkili olmaya çalışıyor. Üç kişininderin kadronun bir parçası olması ve birlikteçalışması dikkat çekici. Duran Kalkan veMustafa Karasu, PKK’nın kuruluş aşamasında yeralan ve Ankara Grubu olarak bilinen ekipten.Özellikle Karasu’nun Ergenekon bağlantısı,tanıklar ve birtakım belgelerle sık gündemegeldi. Örgütün şahin kanadını Cemil Bayık ilebirlikte bu kişiler yönetiyor. Fakat örgüttesevildikleri pek söylenemez. Hem Kalkan hem deKarasu’nun muhtemel bir operasyonda Türkgüvenlik güçlerinden çok, kendi militanlarıtarafından öldürülmekten korktuğu belirtiliyor.Bu aynı zamanda onların sağ ele geçirilmesiniistemeyenlerin de beklentisi. Derin devlet veKCK/PKK, üç kişinin sağ ele geçirilmesidurumunda örgütün bütün karanlık ilişkileriniortaya dökmelerinden korkuyor ve bu yüzdentetikte bekliyor. Dolayısıyla bu kişilerinhayatta kalma şansları neredeyse yok gibi.

199

Derin kanatla birlikte çalışan ancak pekbilinmeyen diğer isim Baki Gül ise ‘Derin’kadronun önemli ayağını oluşturuyor. PKKyanlısı TV ve gazetelerde boy göstermesiyletanınan Gül’ün geçmişinde izah etmektezorlandığı karanlık noktalar bulunuyor.  Sümenaltı edilen 300 kişilik listede adı kırmızıkalemle çizilenlerden. Gül’ün karanlıkilişkileri örgüt içinde de biliniyor. Tuncelimerkeze bağlı Okurlar nüfusuna kayıtlı 1974doğumlu Gül’ün adı ‘derin kadronun basıncısı’olarak geçiyor. 2001 yılında adı listedeolmasına rağmen Kuzey Irak’ta gerçekleştirilenbasın konferansına katıldığını tanıklaranlatıyor. Zaman zaman kırsalda bulunan, örgütkamplarını dolaşan Gül, ‘PKK medyasının herşeyi’ olarak da anılır. 2004 yılında hakkındaörgüt üyeliğine dair çok sayıda belge ve delilolmasına rağmen adliyede serbest bırakılmasıkafaları karıştırdı. Çünkü kendisinden daha azörgüt bağlantılı olan arkadaşları tutuklanıpcezaevine gönderilirken, o ‘gizli el’inkurtardıkları arasındaydı.

KCK/PKK içinde başlayan ve giderekderinleşen diğer bir kavga Alevi-Sünniçatışması. Derin Alevi kanat çözüm istemiyor vesürecin bu şekilde devam etmesinden yana.Örgütte hayli etkili konumda olan AlevilerKCK/PKK yapılanmasını da şekillendirecek gücesahip. Ancak Sünni PKK’lılarla son dönemdearaları açılıyor. Önce Zazalarla çatışmayagiren Aleviler onları örgütten uzaklaştırmayıbaşardı. Şimdi ise Sünni örgüt mensuplarınısindirmeye çalışıyorlar. Kendilerinden yanaolmayanları yetkisizlendiren Derin Alevi kadro

200

şu anda örgütün tek hâkimi durumunda. OnlarKCK’yı yönlendirdiği gibi, örgüt adına resmîgörüşmeleri de yapıyor. Mustafa Karasu ismininsık sık görüşmelerde geçmesi boşuna değil.

KCK yapılanması şeması içinde siyasi alankısmında yer alan Kürdistan Aleviler Birliği,tam bir örgüt okulu olarak çalışıyor. KCK birdönem DHKP-C’nin etkili olduğu ve kullandığıAlevi vatandaşlarımızı aynı yöntemlekullanıyor. Daha çok “Ali’siz Aleviliği”savunan ve İslamiyet karşıtı bir propagandayürüten örgüt, Alevileri, dinî duygularınıistismar ederek örgüte kazandırıyor.

İstihbarat birimleri, son dönemde örgütekatılanların dinî-mezhebî profilini çıkarmış.Buna göre, örgüte katılanların yüzde 60’ı Alevikökenli, yüzde 35’i Sünni, yüzde 5’i ise diğerdinlere mensup. Aslında bu durum geçmişten beridevam ediyor. 300 kişilik listede Tuncelili veAlevi olarak geçenlerin sayısı ise 25.

KCK, Kürtleri fişliyor KCK/PKKyapılanmasının kent meclislerine bağlı mahalleörgütlenmeleri adı altında istihbarî bilgitoplama dışında bölgede yaşayan Kürtvatandaşları da bir bir fişlediği ortaya çıktı.Operasyonlarda ele geçirilen dokümanlararasında çok sayıda kişiye ait özel bilgilereulaşıldı. Bu bilgiler Diyarbakır merkezegönderilmek üzere her ilin Kent Meclisitarafından tanzim ediliyor. 28 Şubat’takileriaratmayan türden fişlemeler dikkat çekiciayrıntılar içeriyor. Örneğin, bir şahıslailgili fişlemede maaşı, kaç çocuğu olduğu,çocuklarının yaşı, hangi okula gittikleri, bir

201

cemaat veya vakıfla ilgisi olup olmadığı gibibir dizi soruya cevap aranıyor. A. isimli şahıshakkında tutulan fişleme raporunda şöyledeniyor: “Bu Kürt bizden değildir. KendisiKürt, karısı Kürt ve yerli olmasına rağmenörgüte yardım ve destekte bulunmuyor. Üç çocuğuvar. Bir çocuğu … cemaatine ait okuma salonunagidiyor. Ama büyük kızı bir yere gitmiyor, bizbunu kullanabiliriz. Ayrıca aile namaz kılıyorve x televizyonlarını seyrediyor. Küçükoğulları girdiği sınavlarda başarılı oluyor, xxdershanesine devam ederse gerçek bir Kürtolmaktan çıkacaktır. Bu ailenin en az birferdini kazanmalıyız.” Kişilerin ne zaman evegirip çıktıkları, hangi komşularıyla samimioldukları dahi fişlemelerde yer alıyor.

Gizlenen listeden bazı isimler 2001tarihinde hazırlanan, dağdaki teröristlerikapsayan ancak onlara yardım eden veya onlarlairtibatlı olanların da yer aldığı listedeilginç isimler bulunuyor. Bugün KCKyapılanmasında da bu isimleri görmek mümkün.Söz konusunu listede şu anda örgüttenayrılanlar da var. Bunlardan biri Osman Öcalan.Hâlen geçerli olan isimlerden bazıları iseşöyle: Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Rıza Altun,Duran Kalkan, Murat Karayılan, Ali HaydarKaytan, Gülüşan Sever, Sakine Cansız, NilüferKoç, George Aryo, Gönül Tepe, Nuriye Kespir,Muzaffer Ayata, Sabri Ok, Makbule Eksen, DündarAlparslan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu, DursunAli Küçük, Pınar Yıldırım, Mustafa Okçu, SunaParlak, Rukiye İncesu, Baki Gül, Reşat Ok,İrfan Dündar, Mahmut Şakar, Osman Özçelik,Hüseyin Cengiz, Fatma Gül, Mehmet Gündüz, Nedim

202

Seven, Ruhşen Mahmutoğlu, Hamit Bayram, İsmetÖğet, Fehmi Atalay, İsmail Nazlıkul (KasımEngin), Nurettin Demirtaş, Sebehat Tuncel,Bengi Yıldız, Nejdet Atalay, Lokman Özdemir(37).

Akit'in Ankara Temsilcisi ve Yazarı YenerDönmez, Öcalan'ın orijinal el yazısı ileverdiği eylem talimatına ulaştı. Mektubu ÖcalanTemmuz 2011’de yollamıştı. Öcalan'ın İmralı'danörgütü yönettiği; avukatları aracılığıyla sözlüve yazılı talimatlar ilettiği çokça yazıldıçizildi.. Ama bizzat Öcalan'ın kaleme aldığıböyle bir mektuba hiçbir gazeteci ulaşamamıştı.10 sayfalık bu mektup çoğaltılarak tüm örgütüst yöneticilerine dağıtılmıştı. Nitekim mektupSiirt Pervari'de 19 Ağustos 2011'de güvenlikgüçleriyle girdiği çatışmada ölü ele geçirilensözde Botan Eyalet Sorumlusu Zerdeşt Kod adlıAli Gezer'in cebinden çıktı. Öcalan'ın mektubuörgüt yöneticilerine avukatları aracılığı ileulaştırıyordu. Öcalan önceden kaleme aldığı 10sayfalık talimat mektubunu avukatlarına,emniyet güçlerinin ele geçirdiği tarihten 23gün önce yani 27 Temmuz 2011'de yaptığıgörüşmede verdi. KCK operasyonunda gözaltınaalınan avukatların Öcalan'dan aldıkları talimatmektubunu çoğaltarak, BDP ve KCK yöneticileriüzerinden Kandil'deki örgüt yöneticilerineulaştırmıştı. Mektubun bir başka nüshasının isePKK'ya yakın olan ANF ve Roj Tv gibi yayınkuruluşlarına dağıtıldığı ve bu sayedekamuoyunun yanlış yönlendirilmeye çalışıldığı

37 Söylemez, Haşim. KCK’nın amacı BDP’yikapattırmak. Aksiyon. 30.11.2012.

203

ortaya çıktı. Şok mektupta terörist başı, PKKmilitanları ve KCK yöneticilerine talimatlaryağdırıyor; örgütün pasif durumdan çıkarak,aktif olarak eylemler yapmasınıemrediyordu. Öcalan, mektubunda şöylediyordu: “Kandil de, BDP de şunu bilmeli, ikidebir ‘Biz halkı tutamıyoruz, biz kitleyidurduramıyoruz, kitle patlama noktasındadır'diyorlar. Bırak o zaman patlıyorsa patlasın.‘Sorun çözülmezse devrimci halk savaşınıbaşlatırız, savaşa da barışa da hazırız'diyorlar. Seni tutan mı var, yap! Yapar mısınyapamaz mısın sen bilirsin.”

Nitekim mektuptan 23 gün sonra 19Ağustos'ta örgütün sözde Botan Eyalet SorumlusuZerdeşt Kod adlı Ali Gezer'in asker kıyafetiyleşehre inerek, Pervari'de karakola saldırıgerçekleştirmiş, çıkan çatışmada ölü elegeçirilmişti. Öcalan'ın talimat mektubu buörgüt yöneticisinin cebinden çıkmıştı. 19Ağustos 2011'deki bu saldırıyı gerçekleştirenZerdeşt Kod adlı Ali Gezer ile Ferzat Nucevanadlı PKK'lı alkollüydü. Teröristlerin adli tıpraporlarında incelemenin iki gün sonrayapıldığı ve saldırı anında teröristlerinyaklaşık 150 promil alkollü oldukları tespitinevarıldı. Başbakan Erdoğan, örgüt yöneticilerineulaştırılmış olan bu şok Öcalan mektubundanhaberdar edildi. Devletin zirvesinde bir dizigörüşme gerçekleştirildi. Başbakan Erdoğan vedevletin zirvesine, Öcalan'ın dağa nasıl eylemtalimatı verdiğinin yol haritası en inceayrıntılarına kadar anlatıldı. Öcalan'ın avukatgörüşmelerinin engellenmesi kararı, ele geçenbu mektup ve ardından yapılan görüşmeler

204

üzerine alındı. Böylelikle BaşbakanErdoğan'ın “Öcalan İmralı'dan PKK'ya talimatlarverdiği için görüşmeleriyasaklandı” açıklamasının perde arkasıaralanmış oldu. Terörist başının 10 sayfaolarak kaleme aldığı mektubun tamamıincelendiğinde PKK ve KCK'ya yöneliktalimatların yer aldığı göze çarpıyordu. Öcalanmektupta örgütün artık pasif durumdan çıkmasınıve aktif olarak eylemler yapmasını emrediyordu.Öcalan'ın mektubunda Kandil ve KCK'yı pasifdavranmak ve eylem yapmamalarından dolayı sıkçaeleştirmesi de dikkat çekiciydi. Terörist başıçokça “sözün bittiği yerdeyiz” ifadesinikullanarak, artık silahlı olarak devrimcimücadelenin olması gerektiği uyarısındabulunuyordu. Başbakan Erdoğan ve Türkiye'yehakaretler savuran Öcalan, mektubunda ikigazetecinin isminden ise olumlu bahsediyordu.Bunlar Cengiz Çandar ile Ahmet Altan idi.Öcalan mektubunda direkt Taraf Genel YayınYönetmeni ve Yazarı Ahmet Altan ve RadikalYazarı Cengiz Çandar'a hitap ediyordu. Teröristbaşı mektubunda Cengiz Çandar'ın Kürt raporunailişkin “Cengiz de bir şeyler yazmış. Birşeyler anlatıyor ama o da derinliğinianlamamış. Çok yetersiz kalıyor. Hepinizbirbirinize benziyorsunuz, tencere yuvarlanmışkapağını bulmuş” diyordu. 

Öcalan mektupta şunları söylüyordu: “Açıkbir şekilde KCK'ye de, Devlete de söylüyorum.Beni taşeron olarak kullanamazsınız. KCK debeni taşeron olarak kullanıyor. AKP de gelenheyeti taşeron olarak kullanıyor. Her iki tarafda beni taşeron olarak kullanmaya çalışıyor.”

205

“Kandil de bana ‘Yazdıklarınızdan çokistifade ediyoruz, önümüzü aydınlatıyorsunuz'diyor. Her iki taraf da beni idare ediyor.Aslında bu bir şantajdır. Her iki tarafın dabeni taşeron olarak kullanmasına son veriyorum.Bugün itibariyle buna son veriyorum.”

“Türkiye de ikide bir ‘Bitireceğiz, şöylebitireceğiz' diyor. Eğer bitirmezsen sendendaha rezili yoktur. İşte ‘İşte Sri Lanka gibiolacak' diyorlar. Eğer 300 uçağı kaldırıpKandil'i bombalamazsan, eritemezsen sen deşerefsizsin. Sen de hazırsan Sri Lankaolmadığını ispatla o halde...”

“Ahmet Altan yazısında savaşın gümbürgümbür geldiğini, bunu durduracak tek kişininben olduğumu yazıyor. İyi de ben burada ayda-yılda bir yaptığım bir-iki saatlik görüşmeylemi bunu başaracağım? Yapabiliyorsa o koşullardagelsin kendisi yapsın. Ona söylemeli Öcalanrolünü oynaması için hükümetin adım atmasılazım, irade göstermesi lazım. Onlar da üzerinedüşeni yapmalı. 30 yıldır Kandil tüm yüküomuzlarıma atmış. Kandil'i de uyarıyorum. 30yıl dışında 13 yılda burada sırtımda taşıyorum.Benim bu önderlik tarzıma alışmışlar. Benden buÖnderlik tarzımdan sürekli yardım almayaçalışıyorlar. BDP onlar o kadar konuşacaklarınadoğru-dürüst karar versinler. Kararlarını dauygulasınlar.” (38).

Başbakan Erdoğan, Ekim 2011’de Makedonya’yayaptığı gezi dönüşü uçakta gazetecilere, bazıAlman vakıflarının BDP'li belediyeler üzerinden38 Dönmez, Yener. Apo'dan Elyazılı Talimatlar. Akit.27.11.2011.

206

PKK'ya yardım ettiklerinin tespit edildiğiniaçıklamıştı. Erdoğan'ın işaret ettiği Almanvakıf ve dernekleri, Heınrich Böll StiftungDerneği, Konrad Adenaeur Vakfı, FriedrichEbert, Friedrich Naumann isimli kuruluşlardı.Polisin yaptığı KCK operasonları kapsamındaProfesör Büşra Ersanlı'yı tutuklaması Almanlarıkızdırmıştı. Çünkü Ersanlı, bu Almankuruluşlardan biri olan Heınrich Böll StiftungDerneği tarafından Türkiye'nin iç meselelerininkonuşulacağı yuvarlak masa toplantısınakatılmış ve KCK’nin gölge Kürdistan devletikurulması projesine akademik destek vermişti.14 Eylül 2011 günü Heınrich Böll StiftungDerneği'nin Ersanlı ile kurduğu irtibatErsanlı'nın sorgu tutanağına dayansıdı. Soruşturmada ayrıca, KCK'nın İstanbulyapılanmasında görev alan birçok örgütmensubunun yanı sıra Osman Kavala'nın daHeınrich Böll Stiftung Derneği'ndekitoplantılara katıldığı belirlendi.

Ersanlı'nın, PKK'lı öğrencilere MarmaraÜniversitesi'nde Yüksek Lisans kontenjanıayarladığı da ortaya çıktı. Savcılık kararıylabir süredir telefonları dinlenen Ersanlı ileYüksel isimli bir kişi arasında geçengörüşmede, PKK'nın yayın organlarından DicleHaber Ajansı'nda çalışan 4 kişiye Marmaraüniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nde YüksekLisans kabulü almalarını istediği görülüyordu.Ersanlı görüşmede sınava giren 4 kişinindurumuyla ilgileneceğini söylüyordu. Ersanlı,BDP Parti Meclisi üyesiydi. MarmaraÜniversitesi İktisadi ve İdari BilimlerFakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalışıyordu.

207

Spekülatör George Soros'un Helsinki YurttaşlarDerneği'nin kurucularındandı.1972 yılında TİİKPörgütü içerisindeki faaliyetlerinden dolayıtutuklanmıştı. Bu davada "Hükümetin izniolmadan belli ideolojide veya yurtdışı desteklicemiyetleri kurmak ve işletmek suçundan 15 yılağır cezasına çarptırılmış ama çıkarılan afkanunuyla 1974 yılında tahliye edilmişti. Eskieşi İş Adamı Mehmet Ali Zarifoğlu geçmişte TİKBörgütü mensubu olarak faaliyet gösterdiği içinçeşitli tarihlerde gözaltına alınmıştı. DoğuPerinçek'in kurucusu olduğu Türkiye İşçe KöylüPartisi'nde faaliyet göstermiş ve 1970 yılındabu gazeteyi dağıtırken gözaltına alınmıştı.Diğer eski eşi Lazare Cem Behar da öğretimüyesiydi. Ablası Fatma Sırma Evcan, İşçiPartisi Genel Başkanı ve halen Ergenekondavasında tutuklu yargılanan Doğu Perinçek'ineski eşiydi. Emine Büşra Ersanlı Van veİstanbul'daki Siyaset Akademilerinde ToplumsalCinsiyetçilik Dersleri veriyordu. Ayrıca,Siyaset Akademilerinde ders verecekeğitimcileri yetiştiriyordu. Ersanlı'nınverdiği derslerde, PKK kaynaklarını kullandığıve PKK'nın ideolojik çerçevesi içinde hareketettiği açıktı. Örneğin derslerinde kullandığıve evinde yapılan aramalarda ele geçirilen"Kadının Toplusal Sözleşmesi" isimli doküman,PKK'nın kadın yapılanması olan Partiya AzadiyaJin a Kurdistan'ın anayasasıydı. Sözde siyasetakademilerinde sınıflara PKK'lılarınisimlerinin verildiği görülüyordu. Osınıflardan bazıları şöyleydi:

Sınıflardan birine ismi verilen MüslümDoğan, 18 yaşında iken Abdullah Öcalan'ın

208

yakalanışının protesto edildiği Adıyaman'da2010 15 Şubat'ında düzenlenen eylemde kendiniateşe vererek hayatını kaybetmişti. ŞerzanKurt da, Muğla Üniversitesi'nde öğrenci olduğusırada 12 Mayıs 2010 tarihinde öğrenciolaylarında hayatını kaybetmişti. AydınErtem ise, Diyarbakır Dicle Üniversitesi'ndeöğrenci iken 6 Aralık 2009 tarihinde terörörgütü adına korsan gösteri ve yürüyüşeyleminde çıkan olaylarda hayatını kaybetmişbir isimdi (Bugün, Habervaktim, 2011).

Ersanlı'nın da aralarında bulunduğu KCKtutukluları tarafından Siyaset Akademileri'ndeverilerin derslerin, terör örgütününKandil'deki kamplarında verdiği derslerlebirebir aynı olduğu görülüyordu. İşte PKK'nındağdaki kamplarda verdiği dersler ile KCK'nınSiyaset Akademileri'nde verilen derslerinkarşılaştırılması:

209

Abdullah Öcalan'ın talimatıyla, PKK'yanitelikli kadrolar yetiştirmesi için kurulduğutespit edilen siyaset akademilerinde eğitimlerveren Büşra Ersanlı'nın evinde ele geçirilen elyazması dokümanlar, siyaset akademilerininişlevi konusunda önemli ipuçları veriyordu.Siyaset akademilerindeki eğitim müfredatı ilePKK'nın dağ kamplarındaki eğitim içeriğininaynı olduğu görülüyor. Büşra Ersanlı'nın elyazması notlarında, PKK'nın terör örgütülistesinden çıkması gerektiğinden, Kürtdevletinin kurulması için şartların uygunolduğundan, özerkliğin tek taraflı olmayacağıama devlet kurmanın tek taraflıolabileceğinden, Kürdistan devletinde tümkamusal alanların Kürtler tarafındanyönetileceğinden bahsediliyordu.

Büşra Ersanlı'dan ele geçirilen belgelerarasında, Siyasi Partiler ve Sivil Toplum

210

Örgütleri Komisyonu tarafından hazırlanan birrapor da bulunuyordu. Raporda iki başlıkaltında yapılan faaliyetlerle ilgilideğerlendirmelere yer verilmişti."İkinci EtapFaaliyetimiz" başlığında; "KCK Diyarbakırdavası duruşmalarına dönük yapılan çağrı,görüşme ve iletişimlerdir. İstanbul, Ankara veDiyarbakır merkezli yürüttüğümüz bu çalışmadaplanlanan, öngörülen ve Hedeflenenlereulaşıldığı gerçekleşen duruşmalar sürecindengözlemlenerek, görülmüş" ifadelerine yerverilmişti. 2009'da Diyarbakır'da açılan KCKdavasın baskı altına alınmasına yönelikfaaliyetlerin raporlaştırıldığı görülüyordu.KCK duruşmalarına yönelik, dava duruşmalarınınizlenmesi ve destek sağlanması faaliyetlerininilk 3 gününün değerlendirildiği raporda, KCKduruşmalarına destek veren STK, gazeteciyazarlar ve aydınlar isim isim yer verilmişdurumdaydı. Raporda Gazeteciler/Yazarlarbaşlığı altında, Cengiz Çandar, Ruşen Çakır,Altan Öymen, Oral çalışlar, Murat Belge gibikamuoyunun yakından tanıdığı ve KCKsoruşturmasına ilk günden karşı çıkan isimlerdikkat çekiyordu. 11 Kasım 2010 tarihli 4sayfalık raporun son değerlendirme cümlesindeise; Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Altan Öymenve Murat Belge'nin isimlerine tekrar yerverilerek, bu isimlerin yanısıra birçokgazeteci, düşünür ve televizyon kanalları haberve yorumlarla beklenen istikamette bir yayınpolitikası izlemişlerdir ifadeleri yer aldı.KCK duruşmalarına destek veren akademisyenarasında Osman Kavala, Eşber Yağmurdereli veGencay Gürsoy isimleri dikkat çekiyordu.

211

Büşra Ersanlı'nın, terör örgütü PKK'nınortalığı savaş alanına çevirdiği molotoflueylemlerine de katılmıştı. Ersanlı'nın, HatipDicle'nin adaylığının YSK'da iptalinin ardından26 Haziran'da Taksim'de düzenlenen eylemdeyerini aldı. Hatip Dicle'nin milletvekilliğiadaylığının düşürülmesi üzerine PKK yandaşlarıtarafından 26 Haziran 2011'de Taksim meydanındaizinsiz protesto eylemi gerçekleştirilmekistenmişti. BDP organizesinde Cevahir İşmerkeziönünde Halaskargazi caddesi üzerinde toplanankalabalık, polisin izin vermemesi üzerine, yolutrafiğe kapatmış, yüzleri kapalı PKK yandaşlarıda etrafa molotof atarak, taşlı sopalısaldırılarda bulunmuştu. PKK yandaşlarınıngerçekleştirdiği bu eylemlerde toplam 9 polisyaralanırken, 28 işyerinde ve park halindekiaraçlarda hasar meydana gelmiş, olaylarsonrasında 42 PKK sempatizanı gözaltınaalınmıştı. Operasyon öncesi şüpheler üzerinetelefonları dinlenen Prof. Ersanlı'nın yaptığıbir görüşmede polis gazından etkilendiğinisöylüyordu. Resmi dinleme kayıtlarına göre,Ersanlı, 22 Haziran 2011 günü Meral DanışBektaş isimli şahısla telefonda konuşurken,polis gazı yediğini anlatıyordu. BüşraErsanlı'nın sadece Hatip Dicle'nin adaylığınıniptal edilmesi sonrasında değil, başka birçokPKK sempatizanının düzenlediği yasadışıprotesto eylemine katıldı. Soruşturma dosyasınayansıyan başka bir bilgide de Ersanlı'nın PKKmarşı söylediği ve Öcalan lehine sloganlarattığıydı.Ersanlı'nın 27 Mart 2011'de “Kürt sorunundayürütülen çözümsüzlük politikalarına tepki

212

vermek” adı altında İstanbul Demokratik KentKonseyi ve Barış ve Demokrasi Partisi'nindesteğiyle Taksim'de çadır kurularak beklemeeylemi olduğu kesindi. Bekleme eyleminekatıldığı belirlenen Ersanlı'nın diğereylemciler ile birlikte PKK terör örgütününmarşlarının söylemiş ve Abdullah Öcalan lehineslogan atmıştı. Soruşturma dosyasına yansıyanbu bilgiden de Ersanlı'nın, PKK yandaşlarının22 Haziran 2011'de İstanbul Taksim'degerçekleştirdiği ve Tarlabaşı Bulvarı'nıntrafiğe kapatılması ile İETT otobüsüne hasarverilmesi ve 1 polis memurunun yaralanması ilesonuçlanan eyleme katıldığı anlaşılıyordu (39).

"KCK operasyonlarını eleştirenler,Türkiye'nin vücuduna yeni kanser hücreleri zerkediyorlar"dı. Bugün gazetesinde yazan eskisavcı Gültekin Avcı, KCK'nın HPG adına yaptığıaçıklamaları sorguladığı yazısında, 'PKK'nınKCK bünyesinde bir ideolojik cephe' olduğunuifade etti. KCK'nın gençleri dağa çağırdığınıbelirten Avcı, KCK'nın bu eylemlerinindahi operasyonların bugünkü yoğunluktayapılmasını gerektireceğine dikkat çekti.BDP'nin bir siyasi parti olmadığını belirtenAvcı, "KCK'yı maskelemek ve dikkatleri üzerineçekmek için sahneye sürülen çekici birmankendir." dedi ve bu partinin misyonunun"İşgal ettiği siyasal statünün hak veimtiyazlarına dayanarak KCK'yı mümkün olduğuncademokratik siyasal alan içine gizlemek vekonuşlandırmak" olduğunu ifade etti.

39 Bugün, Habervaktim.com. İşte Büşra ErsanlıGerçeği. 17.11.2011.

213

PKK'nın sıkça çökertilen web sitelerindenbirinde TSK'nın hava operasyonunda ölen üstdüzey 7 teröristle ilgili KCK açıklaması vardı.21 Ekim 2011 tarihli açıklama hâlâ sitededuruyordu. Hava operasyonunda ölenteröristlerden Rüstem Cudi KCK Yürütme Konseyiüyesiydi. PKK'nın askeri aparatı olan HPGAskeri Konsey Üyesi Guhar Çekirge, HPG AskeriKonsey Üyesi Alişer Koçgiri de hava operasyonusonucu ölenler arasındaydı. Kalan 4 kişi PKK-HPG militanıydı. KCK Yürütme Konseyi ne diyorduaçıklamasında?

"Bu değerli öncü konumundakiarkadaşlarımızın şahadeti bizler için ciddi birkayıp ve acı verici bir olaydır. Bu değerlikomutan ve savaşçı arkadaşlarımızınşahadetinden dolayı tüm Kürdistan halkınabaşsağlığı diliyoruz. Onların anısını, özgürlükmücadelesini yükselterek yaşatacağımız sözünütüm kamuoyun önünde veriyoruz."

Çukurca'da 24 asker evladımızın hainceşehit edilmesinden sonra KCK yine açıklamayapmıştı:

"Kürdistan halkının öz evlatları olan HPGkomuta ve savaşçısının bu fedai ruhu veperformansı olduğu müddetçe hiç kimse Kürthalkının iradesini yok sayamaz ve istediği gibisaldırı yapamaz. Bu büyük devrimci eylemdeşahadete ulaşan 7 HPG savaşçısının direnişi vekahramanlığı büyük bir gerçeği ifade etmiş vebu yiğitlerin şahsında büyük bir başarıya imzaatılmıştır."

KCK, 24 askerimizin şehit olduğu Çukurcasaldırısının, hava operasyonunda öldürülen HPG

214

teröristlerinin anısı için gerçekleştirildiğiniaçıkça ilan etti.

KCK, PKK terör örgütünün askeri aparatı HPGadına neden açıklama yapıyordu acaba?

Yapabilirdi zira PKK KCK bünyesinde birideolojik cepheydi. KCK'nın bu açıklamalarınıözellikle KCK operasyonlarını eleştirenlerokumalıydı. Hele KCK'nın şu ifadeleri her şeyiaçıkça ortaya koyuyordu:

"...Hareketimizin bütün komuta, kadro vesavaşçılarını, tüm değerli sempatizanlarını,gerillada ve serhildanda mücadeleye tüm gücüylekatılmaya, Kürdistan gençliğini gerillasaflarına katılarak kahraman şehitlerimizinanılarına sahip çıkmaya çağırıyoruz."

Açıklamaların hepsi PKK'nın veya PKK askeriaparatı HPG'nin değil KCK'nın açıklamalarıydı.Bazı KCK körleri yazar ve akademisyenler olayaşaşı bakıyordu. Oysa KCK, Kürt gençleriniaçıkça dağlara çağırıyordu. Siyaset veya piknikyapmak için değil tabii ki. Size hukukun gereğiolan KCK operasyonlarını bile eleştirme haddiveren, demokratik sisteminizi koruyan güvenlikgüçlerinizi kanlı bir şekilde kucağınıza vermekiçin çağırıyordu. Bu zamana kadar KCK diye birşey bilinmeseydi de sadece bu açıklamalargörülseydi bile, KCK operasyonlarının bugünküyoğunlukta yapılması gerekirdi. Gazeteciliği,hukukçuluğu, aydın kimliği de bir tarafabırakın. KCK'nın bu açıklamalarını okuyannormal, orta zekâlı bir vatandaş KCK'nınPKK'dan daha vahim ve şümullü bir yapı olduğunuanlardı. Şunu artık herkes anlamalıydı: BDPdiye bir gerçeklik yoktur. Böyle bir siyasal

215

parti de yoktur. BDP, KCK'yı maskelemek vedikkatleri üzerine çekmek için sahneye sürülençekici bir mankendir. BDP'nin misyonu; işgalettiği siyasal statünün hak ve imtiyazlarınadayanarak KCK'yı mümkün olduğunca demokratiksiyasal alan içine gizlemek vekonuşlandırmaktır. Ayrıca KCK kadrolarındayoğun sayıda BDP siyasi kimliklerine görevverilmesinin sebebi, Selahattin Demirtaş veHasip Kaplan'ın söylemiyle "hepimiz miteröristiz" imajıyla KCK soruşturmalarınınciddiyetini darbelemek ve terör örgütselliğinesiyasal meşruiyet kazandırmaktır. KCKoperasyonları çok geç kaldı. Umarım kansermetastaz yapmamıştır.KCK operasyonlarını eleştirenler, Türkiye'ninvücuduna yeni kanser hücreleri zerk ediyorlardı(40).

Prof. Büşra Ersanlı gözaltına alınmıştı ama2012’de KCK davasında başta Almanya ve ABD’ninbaskısıyla ilk salıverilen tutuklu olmuştu.Neymiş, acaba KCK operasyonları abartılıyormuymuş! Profesör olunca tüm suçlardan ömür boyuberaat ilamı mı veriyorlardı? Generalfetişizminden kurtulduk şimdi de akademisyenfetişizmi mi başlamıştı? Ersanlı'nın nedensoruşturulduğu açıktı. Terör suçunu sadeceelinde silah olanlar veya fiilen saldırıdabulunanların işlediğini kabul ederseniz,Öcalan'ı derhal serbest bırakmanız gerekirdi.Murat Karayılan'ı elinde silah adam öldürürkengören var mıydı? Ama yana yakıla arıyorsunuz

40 Avcı, Gültekin. Yeni Kanser hücrelerizerkediyorlar. Bugün gazetesi. 17.11.2011.

216

adamı. 70.000 kişinin ölümüne imza atanPeru'daki Aydınlık Yol terör örgütünün liderifelsefe profesörü Dr. Guzman da elinde silahsağa sola ateş açmamıştı.

Şamil Tayyar, BDP/ KCK/ PKK ilişkilerinedair açıklamalarda bulundu. BDP'lilerin ikilioynadığını belirten Tayyar, bunun sebepleriniaçıkladı. AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar,bazı BDP'li milletvekillerinin dostsohbetlerinde KCK operasyonlarını yerindebulduklarını ifade ettiklerini fakat, PKKvesayeti nedeniyle bunu resmi açıklamalarınayansıtamadıklarını belirtti. Tayyar, KCKoperasyonlarıyla beraber, artık şehirlerdeeskisi gibi eylem yapılamadığını, eylemkabiliyetlerinin büyük ölçüde sınırlandığınınherkes tarafından daha iyi görüldüğünü ifadeetti. BDP’nin KCK operasyonlarına karşı serttavır almasının altında bir inançtan öte PKKbaskısının bulunduğunu, BDP’lilerin her gün‘fırça yediğini’ ve dolayısıyla onların da bu‘fırçanın gereğini yerine getirdiğini’ ifadeeden Tayyar çok önemli de bir iddiaya da yerverdi. Şamil Tayyar, “Bazı BDP’limilletvekilleri dost sohbetlerinde buoperasyonların yerinde olduğunu söylüyorlar.Çünkü, bu operasyonlar arttıkça BDP’lisiyasetçiler de daha özgür ifadeler kullanmayabaşladılar. KCK operasyonları Kürtsiyasetçisini, Kürt aydınını, Kürtentelektüelini özgürleştirme operasyonudur.Bunu kabul eden ve gören bazı BDP’limilletvekilleri var ve bunu özel sohbetlerdeifade ediyorlar ancak, PKK vesayeti nedeniyleresmi açıklamalarına bunu yansıtmıyorlar ve

217

resmi platformlarda çok ağır ifadelerkullanıyorlar. Yani ikili oynuyorlardiyebiliriz.” dedi.

Daha önce, PKK vesayetinin bölgede ortadankaldırılması halinde BDP’nin Türkiyegenelindeki oyunun yüzde 1’i bilegeçmeyeceği iddiasında bulunduğunu ifade edenTayyar, “Bu iddiamın hala arkasındayım.”dedi. BDP’nin şu anki yüzde 5-6 oy aralığına daDoğu ve Güneydoğu ile İstanbul, Mersin gibibüyükşehirlerde vatandaşların, PKK tarafındantehdit edilmesiyle ulaştığını belirtenTayyar,“Hatta Bazı BDP’li yöneticiler başkayerlere oy verme ihtimali bulunan aşiretlerinve kurumların telefonlarını Kandil’e vererek,Kandil’den tehdit edilmelerinisağlamışlar.” diye olayı özetledi (41).

***Öte yandan terör örgütünün PKK'nın

Avrupa'daki üst düzey yöneticilerinden SabriOk, devlet yetkililerine skandal bir mektupgöndermişti. Bu devrede Türkiye'nin son dönemdePKK ile gerçek anlamda mücadelesi, Kavaklı veKazan Vadisi'nde yaptığı başarılı operasyonlarsonuç vermeye başlamıştı. Köşeye sıkışan, altekiple irtibatı kopan, yaptığı eylemlerle bölgehalkı tarafından da ciddi tepki toplayan PKK,Ok eliyle devletteki açılımcı ekibe mektupyazarak Öcalan'ın tekrar muhatap alınması, hemaskeri hem de KCK operasyonların durdurulmasıdahil bir dizi skandal talepte bulundu.Mektubun yazan, Oslo'da gerçekleşen MİT-PKK41 Tayyar, Şamil. Şamil Tayyar'dan Çarpıcı 'BDPİddiası'!

218

görüşmesinde PKK'yı temsil etmiş isim olanSabri Ok’tu. PKK tarafından böyle bir mektubundevlet içindeki açılımcı kanada gönderilmesiayrı bir tartışma konusuydu ama o mektubuniçeriği PKK'nın içinde bulunduğu durumu çokaçık ve net bir şekilde özetliyordu. Eğer PKKile gerçek anlamda mücadele edilirse, askerioperasyonlar ve KCK operasyonları kesintisizdevam ederse çok değil kısa bir süre içerisindePKK kendisi gelip masaya oturmak isteyecekti.

“Öldürebildiğimiz kadar Türköldürelim” mantığıyla emrindeki örgüt üyelerineyön veren PKK yöneticisi Fehman Hüseyin'de veörgütün Avrupa Kadrosu'nda taktik değişikliklerbaşlamıştı. Bu güvenlik güçlerinin başarılıoperasyonları ve Kürtlerden yükselen tepkilernedeniyle zorunlu bir değişiklikti. Çocuğu PKKsaflarında ölen ebeveynler bile artık PKK veBDP'ye tepki gösteriyordu. Kartepe feribotunukaçıran teröristin annesinin cenazede EmniyetAmiri'ne söylediği,“Bunları görmezden gelin,bunlar bizi dinlemiyor, istemiyorumbunları”sözleri manidardı. PKK'ya Güneydoğu'danve Kürtlerden yükselen tepki örnekleriniçoğaltmak mümkündü. Bu tepkiler, terör örgütünüciddi biçimde rahatsız etti. Bastırmak içinönce şiddeti Kürtlere yönelttiler. Annekarnındaki bebeklerden, 17 yaşındaki kızlarıntaranmasına kadar sivillere yönelik saldırılargerçekleşti. 90'lı yılların bu taktiğitutmadığı gibi ters tepti.Van depremi sonrası pekişen kardeşliğimiz bunuiyice artırdı. Fehman Hüseyin, altındaki ekibe“Van bölgesinde eylem yapmayın, çok tepkialıyoruz Sivas bölgesine geçin” diye talimat

219

verdi. PKK'nın yaptığı bölge taksimi bizimbildiğimizden farklıydı. Sivas bölgesi oldukçageniş bir alan dikkat edilmesi gerekiyordu. Vanbölgesi ise daha çok Güneydoğu illerinikapsıyordu ve bu bölgeden örgüte yoğun tepkivardı. Kepenk kapatma için baskı yapanKCK'lılar dayak yemeye başladı mesela. Silahlıkanattan Fehman böyle panikte, beyin takımındanSabri Ok ise daha taktiksel davranıyordu.Oslo'daki görüşmelerde PKK'yı temsil etmiş isimolan Sabri Ok, “Devletin içinde Açılımı SavunanEkibe” Kasım 2011’de bir mektup göndererek,bazı taleplerde bulundu ve yeni bir barışsüreci başlatmak istediğini iletti.

Mektup şu talepleri içeriyordu:1- Abdullah Öcalan'ı yeniden muhatap alın

ve görüşmeleri başlatın2- KCK operasyonlarını derhal durdurun3- PKK'nın dağ kadrosunun artan saldırıları

Öcalan üzerinden kontrol altına alınabilir.4- Askeri Operasyonlar hemen durdurulmalı…Sabri Ok'un önerdiği yol haritası ve

talepleri böyleydi. Kavaklı ve Kazan Vadisioperasyonları sonrası ciddi kayıp veren, KCKoperasyonlarıyla alan hakimiyetini büyük ölçüdekaybeden, zaafa uğrayan, alt ekiple irtibatkuramaz hale gelen, para akışında ciddiaksaklık yaşayan PKK Üst Yöneticileri vedestekçisi güçler, böylece yeni bir süreçbaşlatarak “zaman kazanmak” istiyorlardı. Şu anörgüt için silahtan, paradan, kandan, sesgetirmekten çok daha öncelikli şey “zamankazanmaktı”… Bu mektubun öncesi de vardı tabi

220

ki. Sabri Ok başta olmak üzere Avrupa'dayerleşik kanat, bölgeye giderek MuratKarayılan'la toplantı yaptılar. Butoplantılarda özellikle 2011 yaz vesonbaharında yapılan operasyonlarla PKK'nınaldığı ağır yenilgi sonrası yeni bir stratejigeliştirme kararı alındı. Alınan kararlarşöyleydi:

1- Öcalan'ın devlet tarafından kabulününsağlanması ve görüşmelerin devam etmesi

2- PKK'nın ateşkes ilanının Öcalantarafından Kandil'e emir olarak iletilmesisonrası ateşkesin sağlanması

3- Sınır ötesi ve bölgede yapılan askerioperasyonların pazarlıkla durdurulması

4- KCK operasyonlarının sona erdirilmesi vegözaltına alınanların bıraktırılmasınınpazarlıkla sağlanması…

Alınan kararlardan bazıları bunlardı.Toplantıda başka kararlar da alındı amaözellikle bu kararlar yukarıda bahsettiğimmektuba yansıtıldı. PKK'nın tepesi panikteydive yeni bir strateji ürettiler. Önemli olan“Devlet Aklı”nın bu zokayı yiyip yemeyeceğiydi(42).

PKK ile mücadele bu dönemde hızlandı veönemli mesafeler alındı. Bir yandan 'bazıçevrelerin yanlış öngörüleri yüzünden iki yılgeciktirilen' KCK operasyonları kararlılıklayapılıyordu. Öte taraftan da diplomatikadımlarla örgüt köşeye sıkıştırılıyordu.

42 Dönmez, Yener. Sabri Ok'tan Mektup Var. Yeni Akit.17.11.2011.

221

Özellikle Kuzey Irak yönetimi ve Amerika ileyapılan görüşmeler sonuç verdi. İlk etaptaİncirlik üssüne 4 adet Predatorlar geldi. GerçiABD'nin İncirlik'e yolladıkları sadece izleme-istihbarat amaçlıydı. Silahlı modeliniTürkiye'ye vermediler. Ama şunu dahatırlatalım, ABD silahlı Predatorları bugünekadar başka bir ülkeyle de paylaşmadı.Ayrıca Süper Cobralar da yoldaydı. Bununlabirlikte Kandil'e yönelik hava akınlarıaralıksız olarak sürüyordu. Yurtiçinde desığınaklar bir bir imha ediliyordu. Eylemhazırlığında yakalanan teröristler de polisinbaşarısıydı. Yani ‘tam saha pres' sonuçveriyordu. Tabii ki bu durum her şeyin güllükgülistanlık olduğu anlamına gelmiyordu. Ama buülke Kürt sorununu çözmeden önce mutlaka PKK'yıbertaraf etmek zorundaydı. Bir başkaifadeyle kalıcı bir barışı tesis edebilmek içinöncelikle savaşmak gerekiyordu. Başbakan RecepTayyip Erdoğan'ın grup konuşmalarında izlediğitavizsiz politika, Ankara'nın kararlılığınıyansıtma açısından çok önemliydi.Erdoğan, KCK'nın ne olduğunu bilmeden sahipçıkanlara sert yükleniyordu. Ama aynı zamandaBDP'ye de rest çekiyordu. Özellikle deMeclis'i boykot tehdidine rest çekmiş ve sonuçalmıştı. BDP'nin tek gündemi PKK idi. Buaşamada BDP'nin Erdoğan'ın elini rahatlatmasıipleri gevşetti. BDP, hep siyasi partiden çokörgütün uzantısı gibi davrandılar.Depremzedelerle değil de terörist cenazeleriyleuğraştılar. KCK'lıları kurtarmak için yargıyıtıkamaya çalışıyorlardı. KCK'nın talimatıyla'Meclis'ten çekilmekle' tehdit ediyorlardı. Bu

222

hem siyaseten hem de pratikte tutarsız birrestti. Ayrıca çekilseler nereye gideceklerdi?Öte yandan çekilmenin neye yarayacağı da ayrıbir soruydu. Üstelik tehdit ettikleri Erdoğan'giderseniz gidin' havasındaydı. Bütün bugelişmelerin yanında perde gerisinde çok önemlibir gelişme daha var ki bundan sonraki süreçiçin önemli ipuçları barındırıyor.

Malum olduğu üzere PKK'nın en büyükkozlarından birisi Roj TV idi. Özellikle ajiteedici, abartılı ve örgüt tabanını motiveyeyönelik yayınlarla bildiğimiz RojTV'nin kapatılması için Türkiye yıllardırmücadele veriyordu. Bu mücadelede zaman zamankendi hatalarımız, zaman zaman da Avrupaülkelerinin ikiyüzlü politikaları nedeniylemesafe alınamadı. Bu arada Roj TV iki yedekkanal daha kurdu. Kopenhag'da süren kritik birdava vardı. Davanın seyrine bakarak Roj TV içinyolun sonu yakındı. Nitekim öylede oldu vekanal kapatıldı. Ancak kapanmadan önce kanalınyönetimi de davadan umutsuz olduğu içintelevizyonu sessizce İsveç'e taşıdılar.Stockholm'de 'Rohani' (aydınlık) adında birkanal kurup Kasım 2011’in ilk haftasıitibariyle test yayınına başladılar. 31 Ekim2011 gecesi Newroz TV'de yeni kanalın haberleriyayınlandı. Kayıtlara göre Roj TV'nin eskidirektörü M. Tahsili Zoonozi yeni kanalın dagenel direktörü olarak gözüküyordu. Roj TVkapandı ama yayınlar Rohani üzerinden devametti. Örgütün medya cephesindeki gelişmelerbununla sınırlı değildi. Bir yandan daNorveç'te Suriye Kürtleri'ne hitap edecek SterkTV isimli bir kanal daha kurdular. Kanal önce

223

iki saat yayın yapmaya başladı. Görünüşte"Rohani" gibi Suriye Kürtleri'ne hitapedecekti. Danimarka'daki göstermelik ofisdışında tüm yayınını Brüksel'den yapan RojTV'nin kapanmaması için BDP'nin ağır toplarıDanimarka'da kulis yaptı ama pek yüzbulamadılar. Tabii son dönemde PKK içindeSuriyeliler'in ağırlığını artırması yanındaörgütün Suriye Kürtleri'ne yönelik bir kanalkurması da üzerinde durmaya değer bir durumdu(43).

Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu, KCKoperasyonlarında tutuklanan bazı KCK'lıların,istihbarat elemanı olduğunu söyleyince dananınkuyruğu koptu. MİT ve askeri istihbaratın KCKyapılanmasına sızdırdığı bazı personelin KCK'dail sorumlusu düzeyine çıktığını iddiasını dilegetiren Uslu, KCK eylemlerinden en ön sıradabulunan bu şahısların MİT mensubu olduğunubilen emniyetin bir süredir bu isimleredokunamadığını ileri sürdü. MİT'in içindekisola yakın bir kesimin operasyonlaradirenmesinin sebebinin bu olduğunu dile getirenUslu, "Bu damar uzun süre KCK operasyonlarınadirendi. Hatta bazı elemanları KCKoperasyonlarında tutuklanınca Emniyetbirimlerine sert çıktılar. Ben en azından dörtönemli ilde tutuklanan KCK il sorumlularınınbizzat istihbarat elemanları olduğunubiliyorum." dedi. Terör ve güvenlik konularındaçarpıcı açıklamalar yapan Uslu, KCKoperasyonları ve süreçle ilgili önemli

43 Arslan, Adem Yavuz. PKK Roj TV'yi yedekledi, SuriyeKürtleri'ne de TV kurdu. Bugun Gazetesi 17.11.2011.

224

iddiaları dile getirdi. Uslu, 'KCK yöneticileriistihbarat elemanı' başlığıyla kaleme aldığıyazıda, MİT ve Askeri istihbarat içinde yeralan bir grubun, KCK operasyonlarına karşıolduğunu dile getirdi. Yazısında KCKoperasyonlarıyla ilgili son dönemde medyayayansıyan en kritik bilginin Şamil Tayyar'ınpaylaştığı, 'MİT'in KCK tutuklularınınsalıverilmesini istediği' bilgisi olduğunuaktaran Uslu, bu bilginin doğru ama eksikolduğunu ifade etti. MİT'in içindeki sola yakınbir kesimin istihbaratın önemli kesiminin KCKoperasyonlarından rahatsız olduğun aktaran Usluyazısında, "Bu kesim medyada sola yakınbirtakım kişilere bu rahatsızlığı kurumunrahatsızlığı olarak lanse etmiş olabilirler.Özellikle 2009 yılındaki KCK operasyonları okesimler ile Emniyet'i kimi illerde karşıkarşıya getirdi. Şimdilerde bazı aydınların'Devletin bir kesimi KCK operasyonlarına karşı'diye yaygara koparması bundan. İstihbaratçılariçindeki o kesim bazı aydınları maniple ederekKCK operasyonlarını cemaat operasyonları gibigöstermeleri de şaşırtıcı değil bu nedenle.Zira başından beri o kesim KCK operasyonundanrahatsızdı. Rahatsızlığın nedeni KCK üzerindenPKK'ya yeni bir kaynak yapmak istemeleriydi. Nedemek PKK'ya KCK üzerinden kaynak yapmak?İstihbarat teşkilatlarının doğal görevlerindenbiri mücadele ettikleri örgütlere sızmaktır.KCK yapılanması yeni bir yapılanma olarakortaya çıkınca istihbarat birimleri de bu alanıbir fırsat alanı olarak görüp PKK içine sızmakiçin değerlendirmiş olabilir. Buraya kadaraslında her şey normal. Peki, KCK networkuna

225

sızdırdığınız elemanlardan ne beklersiniz?PKK'nın yapacağı eylemleri güvenlik birimlerinebildirip eylemler olmadan önce önlenmesinibeklersiniz değil mi? Hayır bizde böyle olmadıolmuyor. MİT ve Askerî İstihbarat birimlerininKCK yapısı içindeki elemanları 'İl Sorumlusu'seviyesine çıktılar, serhildan eylemlerindetoplumu galeyana getirmek için yüzleri poşuluen önde yürüyenler arasında onlar da vardı;hatta en önde gidenler çoğu zaman onlardı.Polis de bunların kim olduğunu biliyor veeylemlerde bunlara dokun(a)mıyordu."ifadelerini kullandı.

KCK yapılanmasını iller bazında bizzatyöneten ve yönlendirenler aslında HakanFidan'dan önceki MİT içindeki bir damarın veAskeri İstihbarat elemanlarının yer aldığınıbelirten Uslu, "Bu damar uzun süre KCKoperasyonlarına direndi. Hatta bazı elemanlarıKCK operasyonlarında tutuklanınca Emniyetbirimlerine sert çıktılar. Ben en azından dörtönemli ilde tutuklanan KCK il sorumlularınınbizzat istihbarat elemanları olduğunubiliyorum. (KCK üzerinden bir kesimistihbaratçı PKK'yı kendi emelleridoğrultusunda yönlendirmeye çalışırken diğerkesim istihbaratçıların Devrimci Karargâhüzerinden sızma/yönlendirme girişimi yapmışolabileceği unutulmamalı) Bu noktada birhatırlatmayı yapayım. MİT-PKK görüşmesinde AfetGüneş KCK'nın başı Sabri Ok'a 'Şehirleri bombadoldurdunuz hepsini biliyoruz' derken neredenbiliyordu? Bizzat KCK networkunun illerdekisorumlusu kendi elemanları olduğundanbiliyordu. Peki, bunu Emniyet birimleriyle

226

paylaşıp yakalattılar mı? Hayır. Hatta KCKoperasyonu yapan Emniyet birimlerine çokkızdılar. Sahi KCK sanıklarının eli kelepçeli ofotoğrafını kim sızdırdı medyaya? Neden? SakınKCK'ya operasyon yapıp Diyarbakır'da terörestiren, terör estirilmesine göz yuman,istihbaratçı KCK yöneticilerini içeri alanEmniyet müdürünü görevden aldırmak içinolmasın?" ifadelerini kullandı.

Uslu yazısına şöyle devam etti: "Yeni devletPKK ile mücadele ederken istihbaratbirimlerinin KCK içindeki elemanları şehirsorumlusu seviyesine gelmişti ama asılgörevleri olan PKK'nın şehirlerde yapacağıeylemleri bildirmek bir yana o eylemleri bizzatorganize ediyordu. Emniyet'e de aslında hem PKKile hem de o kesim istihbarat görevlileri ilemücadele etmek düşüyordu. Bu noktada kendisinisol ideolojiye yakın biri olarak tanıtanistihbaratçıların "KCK'yı, ovada PKK vesayeti"gibi tanımlayıp KCK operasyonlarına buna rağmenkarşı çıkması ile sol-liberal aydınların "KCKoperasyonlarını devlet değil cemaat yapıyor,devlet KCK operasyonlarına karşı" diye tempotutmaları size de anlamlı gelmiyor mu? KCKoperasyonlarına destek veren sol-liberallerinBaşbakan'ın net açıklamalarına rağmen "Devlettebir kesim bunu istemiyor" deyip bu tutumuısrarlı bir kampanyaya dönüştürmelerini siz deanlamlı buluyor musunuz? MİT'in başınageldikten sonra bir süre Hakan Fidan'dateşkilatındaki o etkili ve güçlü damarıntelkiniyle –ve Öcalan/PKK ile müzakeresürecinde– KCK'ya karşı sert tutum alınmasına

227

soğuk bakmış olabilir. Ancak KCK networkunun neolduğunu görmeye başlayıp kurumuna hâkim olmayabaşladıktan sonra işin rengi değişti. En sonMİT ve Emniyet ortak KCK raporu hazırlayarakmanzaranın fotoğrafını net ortaya koydular.Askerî İstihbarat birimleri için aynı şeyisöylemek biraz daha zor. Necdet Özel'in bukesimler üzerinde etkisi var mı emin değilim.Reşadiye saldırısından bir gün önce Ankara'danTokat'a sivil bir Hyundai arabayla gidenJandarma İstihbarat yöneticisine halen Reşadiyesaldırısından önce Tokat'ta ne arıyordun,kimlerle toplantı yaptın, diye soran yoksa, çokşey değişmemiştir o cenahta... (Sahi oistihbaratçı komutanın askeri olarak askerlikyapan Nurettin Demirtaş nerede bilen var mı?)Boşuna "PKK sadece PKK değildir" demiyorum. Buörgütü, liderleri, istese de tam olarak kontroledemezler. Kimin eli kimin cebinde belli değil.Olan gariban çocuklara oluyor. Kime çalıştığıbelli olmayan KCK liderleri, hattamilletvekilleri olduğu sürece, onların peşinetakılıp eyleme giden, dağa çıkan çocuklarölmeye devam edecek... Peki, ne oldu da son ongünde 14 PKK militanı ellerinde silahlarıylabirlikte bir kurşun atamadan yakalandı? YediPKK militanı bir kamyonette silahlarıylabirlikte nasıl yakalanır? PKK mı değişti yoksaen azından MİT'teki istihbarat anlayışı mıdeğişti?" (44).

Hemen bu devrede olan bitenlere FethullahGülen Hocaefendi’de sessiz kalamadı. Terör

44 Uslu, Emre. 'KCK yöneticileri istihbarat elemanı'.Taraf gazetesi. 17.11.2011.

228

örgütü, açıklamalardaki bazı bölümleri ‘kes-yapıştır’ yöntemini kullanarak, Gülen'in, sankibölge insanına şiddet uygulamasını istiyormuşgibi propaganda yapmaya başladı. OysaHocaefendi, sohbetinde bölge insanıylakucaklaşmak gerektiğini anlatıyordu.Hocaefendi, bölge insanına kulak vermekgerektiğinin altını çizdi. Bediüzzaman Said-iNursi Hazretleri'nin yıllar önce yaptığı birtavsiyeye dikkat çekti. Bediüzzaman, 100 yılönce Van'da Kürtçe eğitim veren büyük birüniversitenin kurulmasını istemişti. MeselaGülen’in konuşmasındaki şu bölüm ezberleribozacak mahiyetteydi: "Neden okullardaKürtçenin de öğretilmesine fırsat verilmedi?Yurtdışındaki okullarımızda, hatta Amerika'dabile Türkçe seçmeli ders olarak okutuluyor vekimse buna mani olmuyor. Büyük devlet olmanınhususiyeti budur. Bir dönem balyoz gibitepelerine inerek bunları sindiririz zannettik.Hâlbuki her balyoz sadece kini ve nefretikamçıladı. Ve bunu arkadan gelen nesillertevarüs etti ve bir milleti yutacak hale geldi.Meselenin üzerine bağırıp çağırarak, yakıpyıkarak ve öldürerek değil; akıl, firaset veşefkatle gidilmelidir."

Hocaefendi, bölge insanına daha çok hizmetgötürülmesini istiyor ve bölge halkınındertlerine deva olunma çabasının, yıllar öncebaşlaması gerektiğini vurguluyor. Gülenaçıklamasında ‘keşke o insanlarıkucaklayabilecek devlet memurlarıgönderilebilse’ diyordu. Bazı yazarlar  Gülen’in açıklamalarının PKK’yı paniğe sevkettiğini bu yüzden Hocaefendi aleyhinde

229

propaganda yapıldığını vurguladı. Kürtsorununun çözümü Gülen Hocaefendi’nin dilegetirdiği görüşlerin PKK’yı rahatsız ettiğinisöyleyen Yazar Mümtaz’er Türköne, “PKK’nınvarlığı ve geleceği Kürt sorununun çözümünebağlı. Hocaefendi de sorunun çözümü için çokönemli şeyler söyledi. Sorunun çözümü içinbugüne kadar sorgulanmamış politikalargeliştirdi. Sorunun çözümü için atılan adımlarPKK’yı gereksiz hale getireceği için PKK  yağakalkıyor, itiraz ediyor, lâfebeliği yapıyor.Hocaefendi’nin sorunun çözümü noktasındakimesajlarının PKK’yı  paniğe sevk ettiğinidüşünüyorum. PKK kendi tabanını kemikleştirmekiçin Hocaefendi’ye savaş açtığını düşünüyorum.”diye konuştu. PKK’nın Hocaefendi’nin sözleriniçarpıtmasını Marksist Leninizm taktiğinebenzeten Türköne, “Karşısındakinin sözleriniamacından saptırmaya çalışıyor. Kürtlerin deartık PKK’nın silahlı vesayetini tasfiye etmesigerekiyor. Şuandaki karşımızdaki tablonuntamamı PKK’ın silahlı vesayetinin yol açtığıvesayetten ibaret. Silahın üstünlüğünün sonaermesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı (45).

Sabah Gazetesi Yazarı Mahmut Övür iseGülen’in açıklamalarının çok olumlu mesajlariçerdiğini belirtti. Özellikle Kürtçe’ninserbestliği ile ilgili değerlendirmelerinradikal bir çıkış olduğuna vurgu yapan Övür,“Türkiye’deki muhalefet ya da siyasi erkler hepkarşısındakinin negatif tarafını ortayaçıkararak baktı olaya. Burada da onu görüyorum.

45 Türköne, Mümtaz’er. Gülen'den PKK'yı panikletensözler. CHA.15.11.2012.

230

Hoca sağduyuya çağırıyor. O camia açısındanradikal bir çıkış yapıyor. Bu olumlu tarafınabakmıyorlar. Oradan bir cümlesini cımbızlayaraksiyaset yapıyorlar. Ben bunu doğru bulmuyorum.Bu halklar arasında dostlukları değil,düşmanlığı getiren bir yaklaşım bu. Bunu herkesimde görmek mümkün. PKK  bunu en iyiyapanlardan biri.” diye konuştu. PKK’nınkendisi dışında hiç kimsenin çözüm üretmesinetahammül edemediğini dile getiren Övür, “SadeceGülen hocanın değil, diğer sivil toplumhareketlerinin de çözüm üretmesinden rahatsızoluyor. Bizim eski devlete benziyor. Kürtvatandaşları bu konuda daha sağduyuluyaklaşıyor diye düşünüyorum. Çok büyük orandasağlıklı bakan kesim var.” şeklinde konuştu(46). PKK’nın Gülen aleyhinde yaptığı karapropagandayı bölgenin siyasetçileri deeleştiriyor. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKParti) Diyarbakır Milletvekili Mehmet GalipEnsarioğlu, Hocaefendi’nin ‘bölge halkıylakucaklaşılmalı’ gibi ifadelerinin PKK’yırahatsız etmiş olabileceğini söyledi. Gülenhakkındaki kara propagandanın PKK’nın yayınorganlarında son dönemde sıkça yapılmayabaşlandığına dikkat çeken Ensarioğlu,“Fethullah Gülen cemaatinin bölgedekiyapılanmasına karşı mücadele edilmesigerektiği, hatta savaşılması gerektiği gibiağır ifadeler de kullanılıyor. Kendindenolmayana tahammül etmeyen kendine tahammülbeklemesin. Kendinden olmayana bu şekil muameleederse bu olmaz. Bu onların samimiyetini de

46 Övür, Mahmut. 15.11.2011.

231

sorgular hale getirir. Her fikre her görüşesaygı göstereceğiz. Bu kucaklaşma meselesiherhalde rahatsız ediyor onları. Acaba bizimzeminimiz mi elimizden gidiyor? Diye kaygı var.Bölgeye ilgi duymaları olumlu laflar etmeleriherhalde rahatsız ediyor onları.” şeklindekonuştu (47).

Gülen aslında ne demişti. Sohbetinin soruve cevapları özetle şöyleydi:

Soru: 1) Milletimiz bir kere daha yürek dağlayan şehithaberleriyle sarsıldı. Terör hadisesini ve arkasından ülkemizdehakim olan genel havayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanların pek çoğunun yitirdiğideğerlerden biri de, ızdırap duyulması gerekenmeseleler karşısında ızdırapsız olmalarıdır.Yürek dağlayan hadiseler karşısında yüreğiyanmayan kimselerin problemlere çarelerbulmaları mümkün olmadığı gibi, birileriniteselliye matuf “âh u vâh”ları da yalandır.İhmal, ayrı bir günah; kâmetinin çok üstündebir tavır sergilemek de ayrı bir yalan vegünahtır. (01:00)

Herkesin kendini yeterli gördüğü, herşeyin hakkından geleceğine inandığı ve hayatınıona göre planladığı bir dünyada siz endoğruları bile kimseye duyuramaz ve ozihniyetteki vazifelilere, sorumlulara hiçbirşey kabul ettiremezsiniz. Bu da önemli birhandikaptır; çok ciddi stratejiler ve çarelerüretsek de maalesef bugün kimse dinlemez. Hatta-artık mümkün değil, o peygamberlere nasipolmuştur ama- vahiy ve ilhama müstenid bir

47 CHA. 15.11.2011.

232

kısım mesajlar getirseniz, onu biledinletemezsiniz. (04:11)

Çoklarının dediği gibi, mensup olduğumuzBirleşmiş Milletler ve NATO içinde önemli güce,kuvvete ve mekanize birliklere sahip sayılıdevletlerden biriyiz. Bir espriye bağlı ifadeedersek, o güç, kuvvet ve mekanize birliklerinneler yapabileceğini görmek istiyorsanız, 27Mayıs ihtilaline bakabilirsiniz. O güç, gelipkendi milletinin başına binmiş ve 25-30 milyoninsanı teslim almıştır. Daha sonra da her onsenede bir binlerce insanı ezmiş, zindanlaraatmış, sürgünlere yollamıştır. Şimdi, sen oradakuvvetini sonuna kadar kullanmışsın, sokağahükmetmişsin; fakat, ayıptır bu, ârdır, otuzsenedir dağdaki bir avuç şakînin hakkındangelemiyorsun. (05:48)

Böyle bir dönemde, senelerin ihmalindendolayı bir kısım müesseseleri tenkid manasınagelecek sözler sarfetmek ve onları suçlamakdoğru değil. Ne var ki, bu mübarek vatanınparçalanması tehlikesi karşısında, Gandi’ninHindistan hakkındaki sözlerini hatırlıyorum vegözlerim doluyor. Hindistan’ın bölündüğü,Pakistan’ın ayrıldığı günlerde Gandi, MuhammedAli Cinnah’a der ki; “Beni testere ile ortadanbiç, ikiye böl; fakat, Hindistan’ı bölme!”İşte, o ölçüde bir ızdırap olmayınca, gereklistratejiler üretilemez ve o gâilenin hakkındangelinemez. (08:42)

Ümitsizliğe kapılmamalı; ama bugüne kadarihmal edilmiş tedbirler var: Keşke, o bölgeyegönderilen muallimler, bugün dünyanın dört birtarafına ciddi fedakârlıklarla hicret eden

233

gönüllüler gibi, dönmemek, orada ölmek ve orayagömülmek üzere gitselerdi. Keşke o halkınkarakterini çok iyi bilen, çok ciddi bir empatimülahazasıyla onları doğru okuyan ve ona göremuamelede bulunan vaizler gönderebilseydik.Keşke her köye olmasa bile birkaç tanesine birsağlık memuru, pratisyen hekim gönderebilseydikde okullardaki sağlık derslerini onlarverseler; hem mesleklerini icra etme yoluylahem de okuttukları çocuklar vesilesiyleailelerin içine girseler ve kendilerini ifadeetselerdi. Keşke halkı öyle kucaklayabilecekadliyeden insanlar ve mülkiye memurlarıgönderebilseydik. Keşke evleri teker tekergezip toplumun dertlerini dinleyen ve güveninteminatı olan emniyet memurlarıgönderebilseydik. Böylece başkalarının halkıidlal etmesine fırsat vermeyecek şekilde bütünsızma kanallarını kapatsaydık. Otuz sene değil,on sene evvel bile ülkeyi idare edenlerin aklıbu işe erseydi ve bunlar bugüne kadar gerektiğiölçüde yapılabilseydi, bugün o problemlerkökünden kurutulamasa da en aza indirilmişolacaktı. (10:20)

İnsan öldürerek bir yere varmak ve birhedefe ulaşmak hiçbir peygamberin, hiçbir Hakdostunun defterinde yoktur. Allah Rasûlü(sallallahu aleyhi ve sellem) on üç sene Mekke-yi Mükerreme’de presleniyor gibi bir baskıaltında yaşamış ama bir karıncaya bile ayağınıbasmamıştır; o mütemerrid, o mütegallip, omütehakkim insanlara karşı her zaman insancadavranmıştır. İşte, bu ruhun o insanlaraanlatılması lazımdır ki dağa çıkmanın önükesilebilsin. Evet, kim yaparsa yapsın, insan

234

öldürerek ve kan dökerek bir hedefe varmayaçalışmaya ancak vahşet denir, cinayet denir,zulüm denir ve bunlarla da insanlık adınahiçbir hayır elde edilemez. (15:45)

Bediüzzaman Hazretleri o bölgenininsanıdır. Bir dönemde Ermeni Taşnaksiyonu’nakarşı talebelerini arkasına alıp gönüllüsavaşan, Rus işgaline karşı alay komutanıolarak mücahede eden, bacağı kırılan, esirdüşen, Kosturma’da hapis kalan ve harikuladebir şekilde oradan kaçıp Türkiye’ye dönen,İstiklal Mücadelesi’ni destekleyen, kendisinemeclise girme yolu açılan, fakat siyasetlehizmet edemeyeceğine inanınca Erek Dağı’ndainzivaya çekilen Üstad Hazretleri, çeşitlibahanelerle senelerce zulüm görmüştür. “Seksenküsur senelik hayatımda dünya zevki namına birşey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında,esaret zindanlarında, yahut memlekethapishanelerinde geçti. Çekmediğim cefa,görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bircani gibi muamele gördüm; bir serseri gibimemleket memleket sürgüne yollandım. Memleketzindanlarında aylarca ihtilattan men edildim.Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretleremaruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defaziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinimintihardan beni men etmeseydi, belki bugün Saidtopraklar altında çürümüş gitmişti.” diyecekkadar acı ve ızdırap yudumlamıştır. Fakat,kat’iyen olumsuz bir tavır sergilememiş vemilletin huzurunu kaçıracak hiçbir hareketeizin vermemiştir. (17:12)

235

Ben O’nun çırağı, kapıkulu, kölesisayılmam ama ben de onca senedir burada kendivatanımdan cüdâyım. Mevcudiyetim oradaki genelahenge zarar verir diye burada gönüllüduruyorum. Peki siz neden o canavarlığatevessül ediyorsunuz?!. Öyle bir hak aramanınmisali yoktur geçmişte. Ne peygamberlerinnurânî hayatında, ne bir kısım toplumliderlerinin, Zerdüştlerin, Hermeslerin,Budaların, Brahmanların hayatında yoktur öylebir şey. O ancak şeytan çizgisinde olabilecekbir şeydir. (19:49)

Bizim en büyük problemimiz, bizibirbirimize bağlayacak tutkal mahiyetindeki çokönemli bir dinamik olan dinideğerlendiremeyişimiz olmuştur. (21:13)

Hazreti Bediüzzaman ta Meşrutiyetyıllarında Medresetü’z-Zehra adıyla Van’da birüniversite kurulmasını teklif ederken oradaArapça’nın farz, Türkçe’nin vacip ve Kürtçe’nincaiz gibi kabul edilerek hepsinin beraberceokutulması gerektiğini söylemiştir. Nedenokullarda Kürtçe’nin de öğretilmesine fırsatverilmedi? Yurtdışındaki okullarımızda, hattaAmerika’da bile Türkçe seçmeli ders olarakokutuluyor ve kimse buna mani olmuyor. Büyükdevlet olmanın hususiyeti budur. (21:35)

Bediüzzaman Hazretleri, maruz kaldığızulümlere rağmen hiç kimseyi zerre kadarincitmemiş, “intikamımı alın” dememiş; hattakendisine o teklifte bulunanlara şöyle cevapvermiştir: “Türk milleti asırlardan beriİslâmiyet’in bayraktarlığını yapmıştır. Çokveliler yetiştirmiş ve çok şehitler vermiştir.

236

Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez.Biz Müslümanız, onlarla kardeşiz, kardeşikardeşle çarpıştıramayız. Bu şer’an caizdeğildir. Kılıç, haricî düşmana karşı çekilir.Dâhilde kılıç kullanılmaz.” İşte bu sâlimdüşünce herkese mal edilmeliydi ama maalesef buhususta muvaffak olunamadı. (24:30)

Bugüne kadar pek çok fırsat kaçırılmıştırama bu her şey bitmiş demek değildir. Belki birkısım mütemerridleri kuvvetle sindirme ve baskıaltına alma da düşünülebilir; fakat, esas otoplumun ruhuna girme yolları açılmalı,kardeşlik ruhu yeniden canlandırılmalı, vifakve ittifak stratejileri oluşturulmalı veonlarla tevfik-i ilahiye davetiyedebulunulmalıdır. (27:14)

Soru: 2) Çeyrek asırdır tekrar edip duran terör hadiseleri veherbiri arkasından yapılan benzer açıklamalar milletimizde birgüven bunalımı da hasıl etti ve bazı kimseleri provokasyonlaraaçık hale getirdi. Bu zaviyeden, sağduyu çağrıları nasılanlaşılmalı ve hem teröre hem de görevini hakkıyla yapmayansorumlulara karşı tepkiler hangi suretle seslendirilmelidir?(29:30)

Türkiye’nin, uluslararası arenada dengeunsuru olan ve bölgede gözünün içine baktıranbüyük bir devlet olmasını istemeyen hasımlarınvarlığı görmezlikten gelinmemelidir. Böyle birhasımlık önceden bir kısım müstemlekeci Avrupaülkelerine mahsustu. Günümüzde, çevremizde veOrtadoğuda bölünmüş, parçalanmış, kendifelsefelerine bağlı sistemlerini kurmuşdevletler de sizin büyümenizi çekemiyorlar. Odağın şu anda kimler tarafından desteklendiğinibilmiyoruz. Yoksa, nereden alacaklar onca

237

silahı.. nereden bulacaklar onca imkanı.. dağdoğurmuyor ki onları... Mutlaka birileri onlarayardım ediyor sizi dize getirmek ve pazarlığaçekmek için. Böyle çepeçevre kuşatılmakarşısında bulunan bir millet çok tedbirli vetemkinli hareket etmelidir. (30:00)

Dünden bugüne şer güçler, bir taraftabazılarını tahrik edip sokaklara salarken beritarafta da onlara karşı çıkarılabilecekbaşkalarını kışkırtmış, diğerlerine saldırtmışve insanları karşı karşıya getirip vuruşturmuş;böylece kendi menfaatlerini elde etmeyeçalışmışlardır. Nitekim, 27 Mayıs öncesindenbaşlayıp 80 darbesi ve hatta sonrasına kadardevam eden benzer provokasyonlarda aynı eller,insanları sağ sol gibi sınıflarla ikiye bölmüş,onların damarlarına basmış ve vatan evladınıbirbirine kırdırtmış; sonra da akan kanınüzerine kendi saltanatlarını kurmayaçalışmışlardır. İçinde bulunduğumuz şartlardada aynı senaryoların sahneye konması, bir Kürt-Türk çatışması çıkarılması ve hatta sonundameselenin Birleşmiş Milletler’in hakemliğinekadar vardırılması muhtemeldir. (32:48)

Her köşesi, rengi, deseni, çeşidi veşivesiyle ülkemizi ve insanımızı seven herkesinçok dikkatli ve temkinli olması, kışkırtmalaragelmemesi ve hele “mukabele-i bilmisil” kaide-izalimânesine girmemesi lazımdır. Bağırıpçağırmalarla, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”sloganlarıyla problem çözülmez. O fitne vefesadın önüne geçilmesini isteyenler, tenkit vetekliflerini başkalarına yol göstermek üzere,yetkililere verecekleri sağlam metinler

238

halindeki raporlarla ve bildirilerle masumcaifade edebilirler. (37:11)

Meselenin üzerine bağırıp çağırarak,yakıp yıkarak ve öldürerek değil, akıl, firasetve şefkatle gidilmelidir. Az önce işaretettiğim “hakkı, kötek olanlar” istisnaedilirse, o toplumun yüzde doksan beşi şefkatleve re’fetle kucaklanmalı, onlara karşımülayemetle hareket edilmelidir. (40:03)

Herkes bu meselenin halli için duanıngücüne de sığınmalı; her fırsatta gönülleriniYüce Dergâh’a açıp “Allahım, birliğimizi sağla,aramızı te’lif buyur, bizi vifak ve ittifakamuvaffak kıl. Hidayet ve ıslahını muratbuyurduğun insanları ıslah eyle, kalb vekafalarına salah ver. Şayet düşmanlık yapanlararasında ıslahını murat buyurmadığın vekendileri hesabına ıslah istemeyen kimselervarsa, onların da altlarını üstlerine getir,birliklerini boz, evlerine ateş sal, köklerinikurut ve işlerini bitir.” diye niyaz etmelidir.(40:32) (48).

48 Gülen, Fethullah. ‘Terör ve Izdırap’. 15.11.2011.

239

Sekizinci Bölüm

PKK'yı ancak Kürt aydınlarıbitirebilir

Kürt aydınları Kemal Burkay, İbrahim Güçlüve Orhan Miroğlu, 2011 ve 2012’de çarpıcıaçıklamalar yaparak PKK’nın Kürtleri tek başınatemsil etme yetkisini elinden almayaçalıştılar.

Orhan Miroğlu Bir açıklamasında:“Kürtlerin silahlı mücadelesi meşru değildir.Geçmişte de devletin baskıcı politikalarınıeleştiriyordum. Şimdi bu geride kaldı.Kürtlerle savaşmak isteyen bir devlet yok.Kürtlerin haklarını silah ile bastırmak isteyendevlet de yok.  PKK’nın silahlı stratejisi hemKürtlere hem de Türklere zarar veriyor. BugünPKK’nın dışında aydınları hedef alacak marjinalbir yapı, çete, Ergenokvari örgütlenme kalmadı.Adam öldürme Türkiye’de bir tek grubuntekelindedir. O da PKK’dır. Dağa insankaçırmak, polisin arkasına yaklaşıp kafasınasıkmak, imam infaz etmek, köylüleri öldürmekbir tek PKK’ da var” dedi. 28 Şubat sürecinintartışıldığını ancak kritik bir konunungündemden kaçırıldığını ifade eden Miroğlu, “28Şubat süreci gündemde ama PKK hiç konuşulmuyor.

240

O döneme ilişkin Öcalan’ın “Tansu Çiller’i bizeöldürme teklifi yapıldı” şeklinde sözleri var.Neden kimse bunu sorgulamıyor? 28 Şubatgündemde iken Öcalan’a kimlerin Çiller’iöldürme teklifi yaptığı sorulmuyor. Buatlanacak bir konu değil” diye konuştu.Yapımcılığını ve Sunuculuğunu Gazeteci- YazarAslan Değirmenci’nin Kanal 5’te yaptığı haberprogramı ‘Son Gündem’ e konuk olan Kürt YazarOrhan Miroğlu, PKK ve medya’yı sert sözlerleeleştirdi, Suriye, İran ve PYD ilişkisiniortaya koyan açıklamalarda bulundu. OrhanMiroğlu, “Kürtlerin silahlı mücadelesi meşrudeğildir. Geçmişte de devletin baskıcıpolitikalarını eleştiriyordum. Şimdi bu geridekaldı. Kürtlerle savaşmak isteyen bir devletyok. Kürtlerin haklarını silah ile bastırmakisteyen devlet de yok.  PKK’nın silahlıstratejisi hem Kürtlere hem de Türklere zararveriyor” dedi. “Medya,  özellikle de bazıliberal yazarlar PKK’ya tolerans tanıyor” diyenMiroğlu, “Ve PKK bundan çok iyi yararlanıyor.Şemdinli de yaşananları farklı yansıtmak PKK’yahizmet etmektir.  Liberal yazarlar son süreçtehatta Suriye’de PYD dışındaki hiçbir Kürtyapıyı görmeyerek PKK propagandası bileyapıyor. Gerçekleri görmezden geliyorlar. 15-16Kürt partisi yok sayılıyor. Özgür Suriyeordusunda bulunan Kürtler bile hedef alınıyor”diye konuştu. Medya’ya yönelik eleştirilerinisert ifadelerle dile getiren Miroğlu, “Bunlaraitiraz ettiğimizde andınçlandıklarını iddiaediyorlar. Oysa biz bunları dile getirdiğimizdeandınçlanıyoruz.  Hem de PKK’yaandıçlatıyorlar. Hem hedef yapıyor hem de baskı

241

uyguluyorlar. Kuzey Irak’ta, Suriye’de muhalifKürtlerin başına gelenler ortada. Bugün PKK’nındışında aydınları hedef alacak marjinal biryapı, çete, Ergenokvari örgütlenme kalmadı.Adam öldürme Türkiye’de bir tek grubuntekelindedir. O da PKK’dır. Dağa insankaçırmak, polisin arkasına yaklaşıp kafasınasıkmak, imam infaz etmek, köylüleri öldürmekbir tek PKK’ da var. Ama böyle bir durumdabizlerin medya tarafından hedef alınmasısorgulanmalıdır. Aynı kalemler, akademisyenlerbazı programlarda, panellerde elinde silaholanları eleştiremedi. Panellerde şiddetpolitikalarına hiç değinilmedi. PKK’nınstrateji gündeme getirilmedi. Aynı şekildeaskerlerin benimsemediğimiz politikalarınıyerden yere vuranlar Kürt silahlı örgütünüvesayetini neden konuşmuyorlar. Ne yani bizimdemi Kandile çıkmamız gerekiyor?” diye sordu.Milat Gazetesi Ankara Temsilcisi AslanDeğirmenci’nin sorularını cevaplandıranMiroğlu, “Şuanda liberaller ve ulusalcılar ilePKK’nın çıkarları örtüşüyor. Bunların umuduPKK… AK Parti’ye muhalif bütün kesimlerin umuduşiddet olayları oldu. Şiddet olayları ilehükümetin sarsılmasını bekliyorlar. AK Parti’yiyenememenin nefreti bu. Psikolojik harbeliberaller ve ulusalcılar destek veriyor. Oysa90’lı yıllarda insanlar sokaklarda infazediliyordu. Tüm hakları ellerinden çalınıyordu.Bugün böyle bir durum yok. Bu gündemegetirilmiyor. Uzman olduğu iddia edilenlerPKK’nın öldürdüklerini gündeme bile getirip,sorgulamıyorlar. Kandil’in politikalarınıeleştiren bir tek yazılarına rastlamıyoruz.

242

Uludere konusu evet önemlidir. Bu konudatepkilerimi dile getirdim. Uluderesorgulanmalı. Ama Uludere konusunu gündemegetiren bazıları neden Gaziantep bombalısaldırısında aynı tepkiyi göstermiyor? Buçelişkiyi yakalamak gerekiyor. Uludere’dekoyduğumuz tepkiyi Gaziantep’de degöstermeliyiz” şeklinde konuştu. Bazıçevrelerin ise muhalif Kürtleri “devletinKürdü” olarak tanımladıklarını hatırlatanMiroğlu, “Kim devletin kürdü kim değil aslındabelli. Geçmişte bazı karakolların basılmasına,facialara, katliamlara baktığımız zamanişbirlikleri görebiliriz. Türkiye henüzkonuşmadı. Demokratikleşme süreci umarımFırat’ın ötesindeki sayfanın açılmasına dasebep olurda Türkiye bunları konuşmaya fırsatbulur. Köylerin yakılması, boşaltılması, failimeçhul cinayetler üç-beş kişinin işi değil. Birderin ilişki sonucunda bunlar gerçekleşti.İnsanlığa karşı işlenen suçlar var. Bu suçlarınbir ayağında da İstanbul burjuvazisinintemsilcileri, medya var. 28 Şubat sürecigündemde ama PKK hiç konuşulmuyor. O dönemleilişkin Öcalan’ın “Tansu Çiller’i bize öldürmeteklifi yapıldı” şeklinde sözleri var. Nedenkimse bunu sorgulamıyor? 28 Şubat gündemde ikenÖcalan’a kimlerin Çiller’i öldürme teklifiyaptığı sorulmuyor. Bu atlanacak bir konudeğil” dedi.

Suriye krizine ilişkin de önemlideğerlendirmelerde bulunan Miroğlu sözlerini şuşekilde sürdürdü: “Suriye ile PKK ciddi birilişki içinde… Aynı şekilde İran ile PKKyakınlaşması da ortada. Sadece Suriye’de değil

243

İran’da da PKK kampları mevcut. PKK’ya bölgedebir manevra alanı sağlandı. Suriye devrimininbaşlamasıyla birlikte İran’ın PKK politikasıdeğişti. İran, Suriye ve PKK ayakta durmanınyolunun bir birine verecekleri desteğebağlıyor. PYD, PKK ve Esed ordusu beraberyaşıyorlar. Etnik ve mezhepsel çatışmaçıkartarak ayakta durmaya çalışıyorlar. Temelhedefte Türkiye’yi plan dâhilinde sıcakçatışmaya çekerek süreci derinleştirip, zamankazanmak… Bir Vietnam beklentileri var. Ama şubir gerçek bu son bir çırpınış. Tutmaz.Diktatörün 30- 40 bin kişinin öldürmesi sokağadökülerek ‘savaş istemiyoruz’ diyenlerietkilemiyor. Esed’i destekleyen eylemleryapılıyor. Aynı gruplar şimdi savaş karşıtısahte bir kimlikle karşımıza çıkıyorlar. Amaonların da etkileri tükenmek üzere…” (49).

‘Vur kendini dağlara’ başlıklı yazısınınTaraf gazetesinde sansürlenerek yayınlanmamasıüzerine gazete ile yollarını ayıran OrhanMiroğlu’nun bu makalesini Rotahaber yayınladı.

Miroğlu, Taraf gazetesine gönderdiği, ‘Vurkendini dağlara’ adlı son yazısının gazetedeyer almadığını belirtmiş, “Taraf’ın benim içinmiadı doldu” demişti. Yaşanan bu gelişmeninardından Miroğlu’nun sansürlenen yazısı büyükmerak uyandırmıştı. İşte Orhan Miroğlu’nun 3bölüm halinde yayınlamayı düşündüğü yazısınınTaraf’a gönderdiği ve sansürlenen ilk bölümü veyayınlanmayan 2. bölümü… 

VUR KENDİNİ DAĞLARA!49 Miroğlu, Orhan. Öcalan’a derin talimatı kim verdi?Kanal 5. 7 Ekim 2012.

244

VUR KENDİNİ MAXMUR’A!Türkiye nüfusunun önemli bir bölümü bence

artık realitelerden iyice koptu,derin birulusal huşu içinde yaşıyoruz, yas bitmiyor,acılar tükenmiyor, nereye baksan sıra sıratabutlar, ağıt yakan kadınlar  var.

Bu tablo içerisinde Türkler bana biraz dahamakul görünüyor.

Kürtler ise suskunluk,endişe  ve psikolojikharp arasında bir araftalar.

Düz ovada siyaset yapmak onları bunaltıyorartık.

Onlar da kendilerini dağlara vuruyorlar,ellerindeki muazzam siyasi imkanlara değil,dağdakilerin ellerinde tutuğu  silaha vepsikolojik harbe güveniyorlar.

Bir yanda devlet,  bir yanda PKK.İlki yavaş yavaş hakikate yaklaşırken,

diğeri yani PKK geleceğini psikolojik harbebağlamış görünüyor.

Devletin geçmişte yürüttüğü psikolojik harpmetotlarından uzaklaşıp, gerçeğe dönmesi kolayolmadı.

Türkiye neredeyse 2000’li yıllara kadar,sanki sanal bir mücadelenin içindeymiş gibi,sanki 20 yıl ülkenin belli bir bölgesinde adetaiç savaşı andıran bir çatışma yokmuş gibigösterildi.

Oysa o tarihe kadar çatışma sadece dağlardadeğil, şehirlerde de sürmüş, sivillere karşıbinlerce faili meçhul cinayet işlenmiş, köylerboşaltılmış, Türkiye’nin tarihindeki en büyükiç göç hareketi meydana gelmiş ve resmi

245

açıklamalara göre 28 bini PKK’li olmak üzere 35bin insan hayatını kaybetmişti.

Bu iç çatışma manzarası,  ‘düşük yoğunluklusavaş olarak’ tanımlandı.

Nihayet 1999 yılında Öcalan yakalanıpTürkiye’ye getirildiğinde, artık ortada  üstüörtülecek bir şey kalmamıştı.

PKK liderinin, mahkemeye sunduğu ve gerekyazılı, gerekse sözlü olarak yaptığı savunmalaraslında bütün gerçeği tüm çıplaklığıyla ortayakoyuyordu.

Öcalan artık İmralı’daydı, ama aynı yılyapılan yerel seçimlerde HADEP büyük bir başarısağlamış ve aralarında Diyarbakır’ın da olduğubeş büyük şehrin belediye başkanlığınıkazanmıştı.

1999 Türkler’in ve Kürtler’in, Kürtsorununda gerçeklerle yüzleşmeye başladığı yılolarak görülebilir.

Türkiye bu yıl itibariyle mücadele ettiğibu örgütün artık siyasallaşmış bir örgüt,dağdaki birkaç militandan ibaret bir örgütolmadığını anlamıştı.

Ama PKK’de savaşın miadının dolduğunubizzat Öcalan’ın ifadeleri ve açıklamalarıylakabul etmiş görünüyordu. Mücadele artıksilahsız ve hak temelli bir mücadele olaraksürebilirdi.

Bu tarihe gelinceye kadar, siyaset kurumu,alanı tamamen askerlere terk etmiş ve siyasetingerçeği halktan gizleyen psikolojik harpmetotlarının gönüllü savunucusu olmaktan başkabir işlevi kalmamıştı.

246

Sivil-asker ilişkileri o yıllardanbaşlayarak, son on yılda büyük bir değişimgeçirdi.

Türkiye kendi Kürt sorununda ve bu sorununbir parçası haline gelen, iç içe geçen PKK’ylemücadele stratejisinde artık psikolojik harbiesas alan bir yerde durmuyor.

Tabular bir bir yıkıldı ve bu ülke Oslogibi bir süreci yaşadı.

İzlenen politika geçmişte PKK’yi askeri vesiyasi manada yok edeceğine inananların hayatageçirdiği politikalardı, ama sonuç vermedi.

Şimdi artık PKK’yi yok etmekten bahsedenkimse kalmadı. Ya da böyle birileri kaldıysada, onlar süreci belirleyen bir konumdadeğiller artık.

Devlet bir yandan PKK’yle mücadele ederkenbir yandan da demokratik reformların devametmesini yeni bir anayasa yapılmasını ve siyasipartilerin bu konuda uzlaşmasını  istiyor.

Hükümet Kürt sorununda hakikatleri gizleyenbir konumdan, bu hakikatleri milliyetçihezeyanlara kapılmadan, etnik hınç ve öfkebarındıracak söylemlerden önemli orandakaçınarak kamuoyuyla paylaşmayı benimseyen birkonuma geçti.

O kadar ki, Antep’te aralarında dört deçocuğun bulunduğu ve 9 kişinin hayatınıkaybettiği saldırıdan sonra bile, BaşbakanErdoğan, kapılarını çözüm için çalacak herkeseaçık tuttuklarını ifade etti. Geçmişte yaşanansaldırılar karşısında da tutumu farklı değildi.

247

Şehit cenazelerinin kaldırıldığı günlerdedahi,  PKK’nin silahı bırakması halinde herşeyi konuşabileceklerini açıklamıştı.

Dolayısıyla, ortalığı kızıştırmak içinortaya atılan ve özellikle BDP çevrelerinindillendirdiği ‘bu hükümet Sri-Lanka modeliniesas aldı, dağdaki Kürt gençlerini imha edecek‘ yollu propagandanın kısa sürede, PKK’ninyürüttüğü ‘psikolojik harpten’ başka bir şeyolmadığı ortaya çıktı.

PKK, Şemdinli baskınlarından sonra‘psikolojik harbe’ dört elle sarılmışbulunuyor.

Devleti de psikolojik harp günlerine geridönmeye zorluyor.

PKK’nin psikolojik harbini siyaset alanınave kamuoyuna da, maalesef  BDP’ li liderler veşiddet meselesine, bugün artık hiçbirgeçerliliği kalmamış, mağduriyet teorileriyleyaklaşan  ve PKK’nin devrimci savaşstratejisine başından beri tolerans gösterenlertaşıyor.

Peki, bu manzara içinde BDP’nindağdakilerle buluşmasını nasıl yorumlamakgerekir?

Perşembeye devam edelim.Orda  bir kamp var uzakta, gitmesek de

görmesek de o kamp bizim kampımızdır ve adıMaxmur’dur!

CHP,   ziyaret etmek isteyip giremediğiHatay’daki kampı ziyaret edecek olan Meclis-İHK’na üye vermeyecek.

248

Gerekçe de, CHP’nin kampta saklandığınainandığı birtakım silahların ve delillerinortadan kaldırılması!

Ne diyelim, sağlık olsun! Ama benCHP’lilere yine bu ülkenin en yakıcı sorunuolan Kürt sorunu nedeniyle oluşmuş bir kampıziyaret etmelerini öneriyorum. İnanın bu dahafaydalı olur hatta artık yazılması yılanhikayesine dönen Kürt Raporu’na da katkısağlar. Apaydın kampı bugün var, yarınolmayacak. Ama Maxmur yirmi yıldır var. Kamptayaşayanların tümü bu ülkenin vatandaşı. Vizeyok, kampa girmek, geceyi orada geçirmekserbest. Diyarbakır CHP il Başkanlığına seçilendeğerli politikacı ve sevgili dostum HaşimÖzkoyuncu’ya program hazırlaması için birtelefon yeterli.

Hadi CHP, vur kendini Maxmur’a ve Kürtsorunuyla yüzleş!

Not: ‘Kürt Aydınının Trajedisi’ yazılarınınüçüncüsü ve sonuncusu cumartesiye kaldı, merakedenlere duyurulur. /

BU DA MİROĞLU’NUN 3 BÖLÜM HALİNDEYAYINLAYACAĞI YAZININ 2. BÖLÜMÜ

DAĞA VE BAYRAĞA DAİR..Borsada değeri giderek artan hisse senedi

gibi dağ mistifikasyonu sanki her geçen gündaha bir değer kazanıyor.

Gece PKK’liler dağlara bayrak asıyor,gündüz olunca bu sefer de askerler aynı bölgeyekocaman bayrakları götürüp dikiyor.

249

PKK, son zamanlarda Şemdinli üzerindenilginç bir pskolojik harp uyguluyor, ve BDP bupsikolojik harbin tam ortasında yer alıyor.

Siyasi temsil bakımından Meclisin dördüncübüyük partisi olan bir partinin, umudunu vegeleceğini PKK’nin önüne koyduğu psikolojikharbe bağlaması, başta bu partiye oy veren Kürtseçmenler olmak üzere, bütün Türkiye için birkayıptır.

Sayın Demirtaş Şemdinli hadiselerindensonra ortaya bir iddia attı.

Buna göre hükümet gerçeği halktan gizliyorçünkü Şemdinli kırsalı ve 400 kilometrekarelikbir alana yayılan bir toprak parçasını, devletdeğil artık PKK kontrol ediyor.

Hem de 700 kişiyle..Bence ortada PKK’nin ve onun isteği üzerine

de BDP’nin realitelerden koptuğu bir durum sözkonusudur

Keşke PKK daha fazla geç kalmadan gerçeğeuyanabilse..

Bunun olabilmesini en çok arzuedenlerdenim.

Ama nafile bir temenni ve nafile bir arzubu; öyle görülüyor ki, Türkiye’nin siyasizemini, ve bu zeminin giderek demokrasi yönündegüçlenecek olması hiçbir şekilde PKK’yi tatminetmeyecek ve PKK, demokrasi güçlendikçe silahınve şiddetin önde olduğu psikolojik harpyöntemlerine dört elle sarılmaya devam edecek.

Bir hayli hazin ve bir o kadar da ironikbir durumla karşı karşıyayız.

250

Çünkü devletin PKK’ye karşı mücadeledepsikolojik harbi terk ettiği ve hakikatedönmeye başladığı bir dönemde, PKK filmi tekrarbaşa sarıyor ve ‘kurtarılmış bölge’hayalleriyle hem kendini hem Kürt siyasetini,hem de kendisine inananları reel siyasi birzeminde değil, sadece ulusal hissiyattan,dahası etnik hınç ve öfkeden beslenenpsikolojik bir zeminde tutmaya çalışıyor.

Devletin Kürt sorununda tamamen güvenlikeksenli bir politikayı cumhuriyetten bu yanasürdürüyor olmasının maliyetini nasıl ki buhalk ödediyse, PKK’nin ‘savaş stratejisinin’maliyetini de bugün,  hiç kuşku yok ki 15-16yaşlarında savaşa sürülen Kürt gençleri vehalkın kendisi ödüyor.

Demirtaş, ‘Şemdinli’yi PKK ele geçirdi, PKKbaşka toprakları ele geçirmeden gelin onunlaanlaşın’ demeye gelen  çağrılar yaptı.

Yani, Türkiye cumhuriyeti tarihinde birilkin gerçekleşmiş olduğunu ve ‘devletinegemenliği altında bulunan topraklardan birkısmının devletin egemenliğinden çıktığını’açıkladı.

Açıkçası ‘devrimci savaş stratejisinin’sonuç verdiğini ilan etti.

Sanki kimsenin farkında olmadığı birgerçeğe dikkatlerimizi çeker gibi yaptı, amayaptığı şey psikolojik harpten başka bir şeydeğildi. Çünkü o da böyle bir durumun sözkonusu olmadığını biliyordu, nitekim daha sonrabir araya geldiği medya mensuplarınasöylediklerinin yanlış anlaşıldığını ifadeetti.( Ezgi Başaran, Radikal2 Eylül.)

251

Sayın Demirtaş’ın açıklamasını baştan sonaokudum. Eğer ben de bu açıklamadan psikolojikharp sezmiş ve bu yazı bana iki yazıyazdırmışsa, sıradan vatandaşı artık varın sizdüşünün.

PKK uzun zamandır bu psikolojik harbi, BDPve gönüllü medya üzerinden sürdürüyor.

Önce CHP Milletvekili Hüseyin Aygünkaçırılıyor, ardından, BDP’nin öncülüğündePKK’lilerle bir mizansen buluşma gerçekleşiyor.

Sonra internete gece karanlığında dağlarıntepesine bayrak asmaya çalışan bir PKK’ liningörüntüleri düşüyor..

Devlet de geçmişte o bölgede dağa taşa ‘Nemutlu Türküm diyene’ vecizesini bembeyaztaşlarla veya kireçle yazdırır,  ErtürkYöndemlere ‘Anadolu’dan Görünüm’ programlarıyaptırır, Türkçe bile bilmeyen Kürt ağalarınıTRT’ye çıkartarak, psikolojik üstünlüksağlamaya çalışırdı.

Bugün artık, böyle şeylere itibar etmeyenve geçmişten ders çıkaran bir devlet ve hükümetvar.

Psikolojik harbi devlet terk etti, şimdiPKK sürdürüyor.

Psikolojik harp senaryosunun buraya kadarolan kısmını anlamak zor değil ve ben bunuanlayabilecek durumdayım.

Anlamadığım şey Taraf gazetesinin bupsikolojik harbe bir takım haberlerle vemanşetlerle  katkıda bulunmasıdır.

Felaketi haber verir gibi atılan veSuriye’de, ‘ikinci Kürt devletinin kurulduğunu

252

‘ispatlayan’ manşetlerden sonra, Şemdinli içinatılan manşetler barışa ve yumuşamaya değil,PKK’nin psikolojik harbine hizmet ediyor.

Psikolojik harbin her türlüsü çok kötüdürve hiçbir şekilde meşru değildir.

Bir ülkenin, bir halkın hakikatten kopuşu,psikolojik harbe inanmakla ve ona başvuranlarınhaklı olduğunu kabul etmekle başlar.

Kürtler ve Türkler  otuz yıl boyuncadevletin psikolojik harbine yenik düştü.

Şimdi PKK’nin psikolojik harbiyle karşıkarşıyayız.

Daha birincisinin yol açtığı vahamet ve acıbitmeden, Türkiye bir psikolojik harbe ikincikez yenilmemelidir.

Ve kendi kişisel hikayesi, Kürtlerin haklıdavasına yazılmış bir yazarın, Kürtlerinpsikolojik harbini yazmak zorunda kalmasıgerçekten de çok trajiktir ve üzücüdür.

Bu durumda galiba o yazarın,  ‘ulusalsaflarla’ onun arasında akıp giden bir nehrinkorunaklı tarafına doğru iyice geri çekilmesive aynı nehrin öbür yakasından atılacaktaşlardan kendini iyice koruması gerekecektir(50).

Derin devlet ile AK Parti’nin 2011’denitibaren anlaşmasından sonra güvenlikkuvvetlerine, giderek sivillere ve kendimilitanlarına yönelik şiddeti tırmandırmasıkarşısında, hükümette ve hükümete kayıtsızşartsız destek veren çevrelerde PKK silahlı50 Miroğlu, Orhan. İşte Miroğlu’nun sansürlenen oyazısı. Rotahaber.com. 04.09.2012.

253

isyanının ancak yasak, baskı ve şiddetle,kısaca askerî yöntemlerle bastırılabileceğidüşüncesi ağır basmaya başladığı. Başka birdeyişle, 1990'ların zihniyetine dönüşsinyalleri çoğalmaktaydı. Sapla samanıayırmaksızın yapılan KCK tutuklamalarınınyaygınlaşması... BDP'ye yönelik suçlamalarıntırmanması... Öcalan ile görüşmelerin sonbulması; avukatlarıyla dahi görüşmesine izinverilmemesi... PKK'nın örtük-açık şekildefaaliyet gösterdiği Avrupa ülkelerine dönükeleştiri ve talepler... Irak'tan çekilmekteolan ABD ile insansız hava araçlarınıİncirlik'e yerleştirmesi için varılananlaşma... Ankara'ya gelen Barzani'ye,"Karayılan ile görüşün, ateşkes ilan edip,silahı bıraksınlar... Ortalık yangın yerinedönse de askerî operasyonlar sürecek. Eğer PKKsilahlı mücadeleye devam ederse, siz de zarargörürsünüz..." mesajının verildiğine ve PKK'nınhareket yeteneğinin kısıtlanması için belirlianlaşmalar yapıldığına dair haberler... Hepsi,bu defa sivil yönetimin askerî çözümemeylettiğinin işaretleriydi. Hükümetin verdiğiizlenim, Kürt sorunu konusunda siyasi çözümiçin bugüne kadar attığı adımlardan ileri gitmekonusunda isteksiz; gerekli güvenlik önlemlerialınırsa, PKK'nın bitirilemese bilemarjinalleşeceği düşüncesinde olduğuydu.

Öncelikle belirtilmesi gereken şunlardı:PKK'nın yürüttüğü sivilleri hedef alan teröreylemlerini de içeren silahlı isyan ve bunundesteklenmesine yönelik yasa dışı örgütlenmelerelbette ki hiçbir şekilde meşru görülemez.Silahlı isyancılara karşı olabildiğince etkin

254

güvenlik önlemleri alınması şarttır. Bugünekadar yaşanan istihbarat yetersizliklerinin;gerilla yöntemleri uygulayan isyancılara karşımücadelenin düzenli orduyla, profesyonelkadrolarla değil zorunlu askerlik hizmetigören, silahı yeni eline almış elemanlarlaverilmesinin doğurduğu kayıpların mazurgörülebilir yanı yoktur. Hükümet, güvenlikönlemlerini etkinleştirme yönünde attığıadımlarda haklıdır. Ne var ki, hükümetinçeşitli sözcülerinin zaman zaman altınıçizdikleri, güvenlik ve özgürlük dengesininkorunmasında yanlışlar yapılacak olursa; bubağlamda büyük sorun arz eden TMK ve TCK'nın(değiştirilmesi ihtiyacı hükümet sözcüleritarafından da dile getirilen ve, her nedense,değiştirilmesinde ağır davranılan) hükümlerikullanılarak, barışçı yöntemlerle yapılanmuhalefet ile şiddet eylemleri aynı sepetekoyulacak olursa, bundan sadece ve sadeceşiddet yanlılarının yararlanacağının hiçbirşekilde unutulmaması gerekir.

Silahlı isyancılara karşı güvenlikönlemlerinin güvenlik-özgürlük dengesigözetilerek etkinleştirilmesi elbettegereklidir; ama Kürt sorunundan kaynaklananşiddet ancak sorunun halliyle bitebilir. Kürtkimliğinin serbestçe yaşanması önündeki bütünengeller ortadan kalkmadan, KürtleriTürkleştirme politikasından tümüylevazgeçilmeden, Kürtlerin ortak demokratiktalepleri karşılanmadan, Kürtler gönülleri vezihinleriyle kazanılmadan Türkiye, istikrar vehuzura kavuşamaz; bölgesinde oynamak istediği(ve oynaması gereken) özgürlük ve demokrasi

255

kalesi rolünü asla üstlenemez. Liderleriylemüzakere edilerek militanlarının olabildiğincegeniş bir siyasi afla dağdan inmelerinin,silahlı mücadeleyi bırakıp sivil, siyasimücadeleye katılmalarının yolu açılmadan dasilahlı isyanı bitirmek mümkün olmayacaktır.

Deniyor ki, PKK'nın amacı devlet içindedevlet olmak, Kürtler üzerinde vesayetkurmaktır. Evet, PKK'nın en azından birbölümünün, KCK örgütlenmesinin de amacı buolabilir. Kürt sorunu çözülür, silahlarınsusması ve terk edilmesi sağlanır, Kürtlerbütün farklı sesleriyle siyaset sahnesindeözgürce yer alırsa, kim onlar üzerinde vesayetkurabilir ki? O zaman PKK'yı bizzat Kürtlerbitirecektir. Zaten PKK'yı ancak Kürtlerbitirebilir (51). Kimsenin eli silahlı birörgütle mücadele yapılmasına itirazı olamaz.Mesele PKK nede Kürt sorunu.. Ancak şu soruyuda göz ardı etmeyelim; bu mücadelenin sonundanasıl bir Türkiye doğacak? Tecrübeyle sabit;PKK ile mücadele devletin de toplumun dakimyasını bozuyor. Mücadelenin süresi,araçları, psikolojisi herkesi derindenetkiliyor. Bizi başkalaştırıyor. Demokrasiyizayıflatıyor, hukuku zedeliyor, çoğulculuğuöldürüyor. Yani yaşadığımız ‘çevre’yi boğucuhale getiriyor. Milliyetçilikler yükseliyor,hoşgörüsüzlük ve güvensizlik artıyor. Sonundaiş gelip bizim ‘nasıl yaşadığımız’a dayanıyor.Bu nedenle, sorun ne PKK ne de Kürt meselesiolarak kalıyor; bizim, hepimizin sorununadönüşüyor. PKK saldırdıkça özgürlükler

51 Alpay, Şahin. Zaman Gazetesi, 19.11.2011

256

vazgeçilebilir, hukuk esnetilebilir görülüyorinsanlara. Devlet de, toplum da sertleşiyor.Dün ‘açılım’ politikasına destek verenlerinbüyük bir kısmı bugün ‘açılımın yanlış olduğu’kanısında. Kimse de sormuyor; iyi de ‘açılım’denilen proje yürütüldü mü ki? Habur veTokat’ın ardından açılım adına ne yapıldı?Toplumsal ve siyasal zeminde ‘açılım’ yapmanınsiyasal riskleri ortaya çıkınca, devlet bu işi‘tepeden’ Öcalan’la görüşerek halletmeyeçalıştı. O da olmadı. Bakın, Öcalan-MİTgörüşmesi geçen yıl deşifre olduğunda ‘ne olmuşyani, devlet terörü bitirmek, PKK’yısilahsızlandırmak için elbette örgütlegörüşebilir’ diyenlerden eser kalmadı şugünlerde. Meselenin güvenlik tedbirleriyleçözülemeyeceğini söyleyenler hemen ‘müzakereci’sıfatıyla PKK’ya yapıştırılmaya çalışılıyor.Kısaca, Türkiye daha ‘sert’ bir iklime doğrugidiyor, ağır bir kış yaşayacağız… Bununsiyasal uzantısı BDP’li milletvekillerinin‘dokunulmazlıklarının kaldırılmasına’ varacakgibi. Bir adım sonrası da BDP’nin AYMtarafından kapatılmasıdır. BDP’nin terörle,şiddetle, PKK ile arasına mesafe koymadığı sırdeğil. Bu durum kuşkusuz partinin demokratikmeşruiyetini ciddi olarak zedeliyor.Kapatılması kimseyi şaşırtmaz. Peki, ikimilyona aşkın seçmenini ne yapacağız? Bir diğersoru PKK ile alakalı; PKK nasıl bitirilecek?PKK’nın artan saldırganlığına tepkilerhakikaten çığ gibi büyüyor. Haksız da değil butepkiler; siyasetin imkânlarının sınandığı vede tükendiği düşünülüyor. Tek kalan seçenekolarak da PKK’yı silahla bitirmek görülüyor.

257

Tamam da bu, denenmemiş bir yöntem değil ki!Devlet PKK’yı silah yoluyla bitirmestratejisini zaten hiç bırakmadı. Şimdiye kadar30 binin üzerinde PKK’lı öldürüldü. Hatta eskiGenelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ‘PKK’yı beşdefa bitirdik’lerini ilan etti. Ama PKK teröreylemlerine hâlâ devam edebiliyor. Bu ortamdasöylemesi kolay değil, ama gerçekçi olmak adınasormak zorundayız; PKK şimdiye kadar silahyoluyla bitirilemediyse bundan sonra nasılbitirilecek? Niyetim elbette moral bozmak falandeğil; mücadele edilecekse de gerçekçi birzeminde yapmak lazım bunu. Şunu bilmek gerek;PKK son yıllarda mevcut konjonktürde olduğugibi uygun bir bölgesel ortamı hiç bulmamıştı.Dün, Profesör Sedat Laçiner dile getirdi;‘Türkiye bugün dört devletle savaşıyor’:Suriye, İran, Irak ve İsrail. Savaş belkiabartılı bir ifade, ama bu dört ülkeyle çokderin sorunlar yaşadığımız, siyasal vediplomatik çatışma içinde olduğumuz kuşkusuz.Peki, doğrudan fiilî bir çatışmaya girmeden buülkelerin bize karşı yürütecekleri yıpratıcıstrateji neye dayanır? Bu sorunun cevabınıhepimiz biliyoruz; PKK. Sonuç şudur; PKKtarihinde görmediği bölgesel desteğe şu sıralarsahip. Hep çatışma içinde olduğu İran bilearkasında. Ne yaparsak yapalım terör maalesefkısa vadede bitmeyecek. Türkiye 1990′larınpsikolojik ortamına geri döndü; ‘PKK’yı neyleve nasıl bitirirseniz bitirin’ noktasındayız.Bunun sonuçlarını eminim hatırlayanlar vardır.Ne PKK biter ne Kürt sorunu çözülebilir mevcutkoşullarda. Korkum, son on yıllık demokratikkazanımların da feda edileceği bir noktaya

258

doğru kaymak. Devlet buna hazır, toplum dahazır hale geliyor (52).

Dokuzuncu Bölüm

PKK Başarabilir mi?PKK, Temmuz 2012’den itibaren yeni eylem

biçimleriyle bir stratejik hamle deniyordu.Gazeteci ve akademisyen Emre Uslu, en vurucumakalesini’ PKK Başarabilir mi? başlığıylaTaraf gazetesinde yazdı:  PKK kaynaklarınınanlattığı kadarıyla bu stratejik hamlede hedef2012 yılı içinde “sonuç almak”. PKK’nın almakistediği sonuç ise en azından Türkiye’nin birbölümünde, örneğin Hakkâri, mümkünse Şırnak,KCK sistemini fiilen uygulamaya koymak. KCKsistemini uygulamaya koyabilmek için önceliklePKK’nın hedefe koyduğu bölgelerde toplumüzerinde “psikolojik kuşatılmışlık hissi”yaratması gerekiyor. Yani insanlar bu

52 Dağı, İhsan. ‘PKK’yı neyle ve nasıl bitirirsenizbitirin’. Zaman. 4.09.2012.

259

coğrafyada devlet yok PKK var bu nedenledevletin sistemine göre değil PKK’nın siteminegöre kendimi ayarlamalıyım diye düşünmeyebaşlaması gerekiyordu.

Bu strateji için Şemdinli kritik bir yer,çünkü Şemdinli halkı çoğunlukla gönüllü olarakPKK sistemini kabul etmiyordu. Bu nedenlede PKK zorla Şemdinli üzerinde psikolojikkuşatılmışlık hissi yaratmaya çalışıyordu.

Hatta son aldığım bilgilere göreŞemdinli’de PKK’ya müzahir köylere gelen PKKmilitanları halkı silahlandırmak için köylülerebaskı yapmaya başlamışlardı. Köylerde yaşayangençlere silah dağıtacaklarını ifade edipherkesin PKK’nın dağıtacağı silahları almakzorunda olduğunu belirtmişlerdi. Birnevi devletin kurduğu koruculuk sitemininbenzerini PKK kendine müzahir köylerde kurmakistiyordu. KCK sistemi içindeki öz savunma gücümantığın biraz daha genişletip halkısilahlandırarak burada ben hâkimim duygusunuyerleştirdikten sonra bir halk savaşı başlatmakistiyordu.

Ancak Şemdinli’de PKK’ya müzahir köylülerdâhil PKK istediğini yapabilmiş değildi ve2012’de yapamadı, e başarısız yılı oldu.Örneğin, köylerinizde gençler silah alacak diyezorladıkları köylülerin bir kısmı köyleriniboşalttı. Bazı köylüler çocuklarının zorlasilahlandırılmasını önlemek için çocuklarınıKuzey Irak’a gönderdi.

Bütün bu veriler bize PKK’nın en azındanŞemdinli de “sonuç alıcı hamle” için işininkolay olmayacağını gösteriyordu. Ancak

260

psikolojik kuşatılmışlık hissi yayma noktasındada PKK’nın şimdiden hedeflerine ulaşmayabaşladığını söylemek yanlış olmaz. PKKkuşatılmışlık duygusunu genişlettiği için2011’de yapılan operasyonlarla devletin elinegeçen psikolojik üstünlük PKK’nın eline geçmişdurumdaydı. 2011 yılında faaliyetleridurdurulan “KCK mahkemeleri” ve “vergi”sorumluları harıl harıl çalışıyor ve halkıdevletin sistemine değil kendi sistemine göreyaşamaya zorluyordu. Bu zorlama nedeniyle dePKK’ya haraç vermek istemeyen bazı zenginaileler Şemdinli ve Hakkâri’nin ilçelerindengöç etmeye hazırlanıyordu. Hatta bazıları göçetti bile. Bu açıdan bakıldığında, evet, PKK enazından kendi psikolojik ortamını yaratmanoktasında başarılı oluyor denebilir. Ancakpsikolojik ortam yaratıp bunu muhafazaedebilmek çok zor bir iştir. Bir operasyondaverilecek büyük kayıplar, devletin Uludereöncesindeki nokta operasyonları konseptineyeniden dönmesi bu havayı tekrar tersineçevirebilir.

PKK’nın hedeflediği sonucu alıpalamayacağına ilişkin değerlendirilmesi gerekendiğer faktör kuşkusuz Suriye’nin içindebulunduğu durumdur. Eğer Suriye’deki mevcutkaos durumu bu şekilde devam ederse, yanitaraflar yenişemezse, ve Esad iktidarını birsüre daha korumayı başarışa, örneğin bir ikiyıl, bu PKK’nın elini kolaylaştıracaktır. Enazından Suriye’de kurduğu PKK devleti sayesindeterörü batı bölgelerine kaydırarak Hakkâricivarında kurduğu psikolojik iklimikoruyabilirdi. Nitekim 2012’de gerek Antep

261

gerekse Kayseri Pınarbaşı’nda patlayanbombaların Suruç ile ilişkisi çok dikkate değerbir ayrıntıydı. Ne oldu da Suruç birden birePKK’nın otomobil bombalarıyla yaptığıeylemlerin merkezi hâline geldi?

Bu soruya cevap vermek için Suruç’unkarşısında yer alan Kobani’nin uzun bir süredirPKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin kontrolündeolduğunu hatırlatmak gerekiyor. Davutoğlu veBeşir Atalay Kobani’de olanları küçükgöstermeye çalışıyor ama etkisi Antep’ten,Kayseri’den hissediliyor. Yani Antep’te,Kayseri’de ve önümüzdeki dönemde Urfa, Hatay,Maraş, hatta İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde patlayacak bombaların izleriKobani’den, Afrin’den çıkacaktır. Bu yönüylebakıldığında PKK şimdiye kadar başaramadığınıbaşardı; terörü ülkenin batısına yayarakpsikolojik kuşatılmışlık hissini derinleştirdidenebilir.

Son olarak, PKK’nın başarısı biraz dadevletin toplumsal duyarlılığı nasıl yönetipyönlendireceğiyle ilgilidir. Görüldüğükadarıyla devlet PKK’nın psikolojik kuşatmahamlesine karşı hazırlıksızlık yakalanmıştı.Nitekim Şemdinli’de iki hafta süren çatışmadöneminde toplum PKK propagandasına maruzkaldı. Buna karşı devlet etkili bir açıklamabile yapamadı. Özellikle twitter’ın bu kadaretkin olduğu bir yerde bilgi saklayarak, yalanadayanarak toplumsal dalgayı yönetmeyekalkarsanız bu ters teper. Devlet tam da bunuyapmaya çalışıyordu. Bu da devletin hazırlıksızolduğunu gösteriyordu.

262

İşte PKK devletin bu hazırlıksızlığınıkendi avantajına dönüştürerek yaptığı eylemleritwitter gibi sosyal medyada köpürterektoplumsal yarılma sağlamaya çalışıyordu. Kürt-Türk çatışmasının fitilini ateşleyici eylemeleryapıp bunları twitter’dan paylaşarak TürkleriKürtlere karşı kışkırtıyordu. Zira muhtemeltoplumsal tepki ile Kürtler ile Türklerarasındaki duygusal bağ tamamen kopacak bu daPKK’nın Devrimci Halk Savaşı hamlesinikolaylaştıracaktır.

Doğrusu PKK’nın başarıya ulaşmasınısağlayacak en zayıf halka da burası. Birtoplumsal çatışma PKK’nın istediği sonucualması sürecini hızlandıracaktır (53).

Kürtçe yayın sayısını merak ediyor musunuz?Evet ben de ediyordum. Bu nedenle de araştırdımve belli rakamlara, verilere ulaştım. Belkibunları sizinle paylaşmam, sizin merakınızı dagiderir düşüncesi ile hareket ettiğim için, bumakaleyi kalem aldım.

Şöyle ki;1. Yazılı basında ve televizyon

kanallarında, Kürtler ve Kürtçe konusundabilgisi olan olmayan hemen hemen herkesyazıyor, konuşuyor. Yaşamı boyunca Doğu /Güneydoğu Anadolu bölgelerine adımını dahiatmamış olanlar bile Kürt meselesikonusunda“uzman” olup televizyonlara çıkabiliyor. Sözkonusu zevat,Türkiye’deki bunca değişimerağmen, hâlâ “Kürtçe üzerinde baskı veengellerin varlığından” bahsedebiliyor. Bu53 Uslu, Emre. PKK Başarabilir mi? Taraf gazetesi.25.08.2012.

263

zatların hangi zaman diliminde yaşadıklarınıgerçekten merak ediyorum.

2. TRT-6′nın günde 24 saat Kürtçe yayınyaptığı, Mardin, Muş, Diyarbakır vs.illerindeki Devlet üniversitelerinde “Kürt Dilive Edebiyatı” bölümünün açıldığı, ayrıca Kürtçeseçmeli dersin konulduğu, “Kürdoloji” üzerinesempozyumların düzenlendiği, KültürBakanlığı’nca Kürtçe kitap neşrine başlandığı,bazı Valiliklerce (Diyarbakır, Van vb.)vatandaşları bilgilendirme amaçlı Kürtçeafişlerin asıldığı, Diyanet İşleriBaşkanlığı’nın izniyle bölgedeki camilerdeKürtçe hutbe / vaazların verildiği bir dönemde,hâlâ baskı, yasak ve engellerden sözedilebiliyorsa, bunda bir art niyet aramakgerekir.

3. Öte yandan, Kürtçe öğretim kursu vermek,televizyon /sinema filmi-dizisi çekmek, konser,konferans, sempozyum düzenlemek, kitap, dergi,gazete, broşür, plak, kaset, cd çıkarmak içinherhangi bir kısıtlama da yok zaten.

4. Buna rağmen, “Kürtlerin anadilleriniyazmaktan mahrum oldukları” iddiasındabulunanlara sormak lazım: Türkiye’dehâlihazırda 35′ten fazla Kürtçe süreli yayınınneşredildiğinden haberiniz var mı acaba?

5. Merak ettim ve araştırdım. İşte, 2012yılı itibarıyla Türkiye’de Kürtçe ve Kürtçe-Türkçe çıkan dergi ve gazeteler: Asima, Avesta,Azadiya Welat, Banga Heq li Kelha Amed, Bawerî,Birca Belek, Bîr, Çira, Çirûsk, Dema Nû,Demokratik Modernite, Demokratik Yaşam, HawaraBotan, Hêvîya Jinê, Hinar,

264

Jiyan,KirmanciyaBeleke, Mizgîn, Multîkultî,Munzur, Newaya Jin, Newede Dersim, Nûbihar,Nûbûn, Nûkurd, Rewşen, Roja Kurd, Serbestî,Şopa Rojê, Tîgrîs, Tîrêjên Tamara, Tîroj,Toplum ve Kuram, Vesta, W, War, Zend vs.

6. Kürtler konusunda kitap basım-dağıtımişi yapan Kürt yayınevleri de bir haylidir:Alan, Aram, Arya, Avesta, Beybûn, Çetin, Deng,Dilan, Doz, Fırat, Hêvî, Jan, Komal, Koral,Kürt Enstitüsü, Lîs, Melsa, Mem, Müjde,Nûbihar, Nûjen, Öz-Ge, Pelêsor, Pêrî, Ronahî,Sîpan, Tevn, Vate, Welat vs. gibi onlarca isimsayılabilir.

7. Ayrıca birçok Radyo ve TV kanalında daKürtçe yayın mevcut.

8. Bu gerçekleri, Kürt meselesi konusundakendilerini “uzman” diye takdim edenlerinbilgisine sunuyor ve onları birazcık insaflıolmaya davet ediyorum ki; bu da hakkım olsagerek, değil mi? (54).

Ergenekon davası, PKK'yı ürkütüyordu. Kürtşair, yazar ve siyasetçi Kemal Burkay, yasaklıolduğu için 30 yıldır İsveç'te yaşıyordu.2011’de Türkiye’ye döndü. Konuşuyor,röportajlar veriyordu. O da Kürt sorunununçözümünü istiyordu. Ama PKK-KCK-BDP çizgisindençok farklı bir duruşu, söylemi vardı. Burkay,Yeni Şafak gazetesine verdiği röportajdaşunları savundu (55):

54 Aytaç, Önder. Anadolu’da Kürtçe Yayın Sayısı.Rotahaber.com. 28.08.2012.

55 Aksoy, Murat. Yeni Şafak gazetesi. Kemal Burkay’laröportaj. 17.11.2011.

265

"Yükselen barışçı Kürt siyasetine karşıgeçmişte, kontrgerilla devreye kondu.Kontrgerilla eylemleri, halka yönelik baskılar,bir bakıma barışçı biçimde gelişen mücadeleyi,şiddete yöneltmek için yapıldı. 1960-70'lerdebarışçıl ve kitlesel biçimde gelişen Kürthareketi, 1980'lerde PKK eli ile şiddeteyöneldi ve giderek harekete, şiddetin dili veyöntemleri egemen oldu. PKK bizden sonrasahneye çıktı ve bizleri hedef gösterdi.Bizlere şiddet uyguladı. Bu tavır 1980'lerde debugün de aynı. Belki yöntemi biraz yumuşadı,ama bakış aynı. "Kürtleri ben temsil ederim,benden başkası haindir" anlayışı, bizim diyalogçabalarımıza rağmen değişmedi.

(Kürtler, PKK vesayetinden kurtulmaya, bunutalep ve ısrar etmeye hazır mı?) "Şimdilik buyönde kitlesel ve çok etkili bir hareket yok.Kitlelerin gönlünde olsa da bu, henüz söze veeyleme yeterince dökülmedi. Çünkü silahlarınsesi, kitlelerin sesini bastırıyor. Onlarıntaleplerini, duygu ve düşüncelerini özgürcedile getirmeyi engelliyor. Bana göre bir korkuvar.

"Tabii ki açılım ve çözüm sürecindekiduraklamada, AK Parti'nin yalnız kalmasınınpayı büyük. Bu süreçte CHP ve MHP'nin açılımadestek vermemesini, siyaseten haklı bulmasam daanlayabilirim, ama beni asıl hayal kırıklığınauğratan BDP ve PKK oldu. Onlar ilginçtir, nedemokratik açılıma ne de Ergenekon davalarınayeterince destek vermediler.

"Ergenekon davası ürkütüyor. Ergenekonbirtakım ilişkilere ışık tutuyor. Bu ilişkiler

266

ağının açığa çıkmasından korkuldu herhalde...Ergenekon hem devletin içinde örgütlenmiş, hemde solun ve Kürt hareketinin içine eliniuzatmış. Ergenekon ortaya çıkarken bukesimlerin tedirgin olması veya karşı çıkmasıancak böyle izah edilebilir.

"PKK'nin eylemsizlik ilan ettiği dönemdeordu, AK Parti'nin açılım politikalarına rağmenoperasyonlara devam etti. Operasyonlarındurduğu zamanda bu kez Reşadiye olayı, Dörtyolve Kastamonu olayları oldu. Bunlar kuşkulu veçözüm sürecine hizmet etmeyen eylemlerdi. Hele12 Haziran seçimlerinden sonra BDP'nin boykotu,PKK'nin ise eylemlerini tırmandırması sonderece yanlış oldu.

(1999-2004 arasındaki çözüm şansı vardı.Kullanılamadı mı sizce?) "Demek ki dağda PKK'lısilahlılar olmasını istediler. PKK'yi yedektetuttular... Kanımca en başta PKK'yi GüneyliKürtlere, yani Kürdistan Federe bölgesine karşıkullanmak için. Biliyorsunuz geçmişte de PKKbirçok kez (1992, 1995 ve 1997'de) GüneyliKürtlere, KDP ve KYB'ye karşı savaştı. BundaKürtlerin hiçbir çıkarı yoktu, ama özellikleSuriye ve İran'ın etkisiyle PKK bu işesürüklenmişti. Nitekim bir ara Karayılan'ınkendisi, 'Türkiye bizim Güneyli Kürtlerlesavaşmamızı istiyor' diye açıklama yaptı.Öcalan bir keresinde görüşme notlarında,'Benimle görüşen subay, tüm gerillaları güneyegeçirme, 500 kadarı içerde kalsın, lazım olur'dediğini açıklamıştı. Nitekim lazım oldu da.PKK 1999-2004 döneminde silahlı eylemleri

267

durdurmuştu. Ama AK Parti'nin seçimleri kazanıphükümet kurmasından itibaren durum değişti.

"AK Parti'ye karşı Ergenekon, Sarıkız,Ayışığı vb. bir dizi darbe planının devreyekonduğu dönemde, daha önce 'hata yaptık,silahları tümden bırakıyoruz' diyen Öcalan vePKK, 1 Haziran 2004'te yeniden silahı devreyesoktu. Bu dönem, tam da AK Parti'ye karşı cuntahesaplarının yapıldığı dönemdir. Belli ki derindevlet, AK Parti'ye iktidar olanağı vermemek,hem Kürt sorununun çözümünü hem de Türkiye'ninAB üyeliğini ve demokratikleşme süreciniengellemek, başka bir deyişle statükoyu korumakiçin harekete geçti..." (56).

“Kürt sorunu çözülürse PKK bitermi?” konusu Türk ve Kürt aydınlarınınsürdürdüğü bir tartışma. Star gazetesi yazarı,liberal düşüncenin önde gelen isimlerindenBerat

Özipek ile en önemli konuda hemfikiriz. Demokratikleşme ister PKK’yı zayıflatsın ister güçlendirsin olmazsa olmaz bir zorunluluktur. Bu nedenle tartışmamız biraz daha teknik bir alana iniyor. Demokratikleşme PKK’yı güçlendirir mi zayıflatır mı? Kürt sorunu uzmanı Emre Uslu, 2004 yılından bu yana PKK’yı canlı tutan şeyin antidemokratik uygulamalar değil güçlü PKK network’u olduğunu savunuyor. Bu konuda Emre ile de aynı düşüncedeyiz. Özipekise demokratikleşme olmadığından PKK’nın kitle desteğinin devam ettiğini demokratikleşirsek PKK’nın kitle desteğinin zayıflayacağı 56 Gülerce, Hüseyin. Ergenekon davası, PKK'yıürkütüyor. Zaman Gazetesi. 18.11.2011.

268

görüşünde. Tartışmamızın esası burada odaklanıyor. Özipek’in son argümanlarını (http://haber.stargazete.com/yazar/sorun-cozulurse-pkk-biter-mi/yazi-688452) linkten okuyabilirsiniz. Emre Uslu’ya göre tartışmanın doğası gereği biraz ETA’ya odaklanmak durumundayız. ETA ile PKK arasında paralellikler kurabilir miyiz? Özipek ETA’nın bitiş hikâyesini anlatırken demokratikleşme sayesinde ETA’nın bölündüğünü ve marjinalleştiğini, ana gövdenin siyasette kaldığını, 30 yıl süren ETA’nın eski ETA’dan farklı olduğunu ve daha küçüldüğünü anlatıyor. Doğru, ETA’da bölünmeler oldu ama bubölünmeler Özipek’in anlattığı gibi demokrasiyle ilgili değil ETA’nın stratejik tercihleriyle ilgiliydi. ETA’da ilk bölünme Özipek’in de vurguladığı gibi 1974 yılında oldu. Büyük grup (ETApm) strateji olarak demokratikleşmeyle birlikte “Siyasi ve askerî bir strateji izleyip bir yandan siyasette var olurken bir yandan da militan eylemler yapmalıyız” diyordu. Daha küçük olan grup (ETAm) ise “hayır siyaset mücadelenin özüne zarar verir çünkü kıt kaynaklarımızı iki alana da dağıtmak zorunda kalırız” diye karşı çıktı ve sadece silahlı mücadeleyi savundu ve “siyasete girerseniz askerî eylemler anlamsızlaşır” diye itiraz etti.13 Eylül 1974 yılında Madrid’de polis karakoluna bitişik bir restoranda patlatılan bomba ayrışmayı hızlandırdı. ETA müşterilerininçoğunun polis olduğu varsayımıyla bombayı patlattı ve 13 kişi öldü. Bunlardan beşi çocuktu ve sadece bir tanesi polisti. Bu olay

269

ETA içinde büyük tartışmalara neden oldu. Zatenstratejik tercihlerde ayrışan iki grup farklı yollara gitti ve ETApm ve ETAm olarak ikiye bölündü. Keşke PKK’nın içinde de siviller ölünce böyle tartışma olsa ama PKK’da böyle tartışmalar olmaz çünkü PKK’nın kodlarında demokrasinin ’D’si yoktur. Bu nedenle demokratikleşmenin PKK’yı zayıflatacağı tezi yanlıştır. Özipek ve tabii ki birçok aydın da bu bölünmeyi demokrasiyle ilişkilendiriyor. Eğer Özipek’in anlattığı gibi bölünme demokrasiyle ilgili olsaydı bölünme 1974 yılında değil demokrasiye geçişin olduğu 1978 ve sonrasında olması gerekirdi. Nitekim Batılı analistler de ETAm’in haklı çıktığını, Özipek’in anlattığının aksine, siyaset ve teröreylemlerini birlikte götürmeye karar veren ETApm’in rakamsal olarak ETAm’den daha büyük olmasına rağmen silahlı mücadeleyi uzun süre devam ettiremediğini, 1977 yılında kendi içindebir bölünme daha yaşayarak ETApm’in içindeki askerî kanadın örgütten ayrılarak ETApm’in dahaküçüldüğünü ve etkisizleştiğini vurgular. Bu süre içinde sadece askerî stratejiyi seçen ETAm’in ise militan ve silah gücü olarak daha güçlendiğine 1978 yılından itibaren eylemlerinin büyük tırmanışa geçtiğine ve silahlı mücadelenin dominant grubu olduğuna vurgu yapar. Rakamlar da bu analizi doğrular. Ayrılmadan önceki ETA’nın askerî kanadı üyelerinin toplamda daha az olduğunu, demokrasiye geçişin de olduğu 1978 yılında bu rakamın 300/350 civarında olduğunu, daha sonraki yıllarda bu rakamın 500’e kadar çıktığını biliyoruz. Yani demokratikleşme

270

ETA’ya katılan hard-core militan sayısını azaltmadı arttırdı.

1982’den itibaren ise ETA’ya katılanmilitan sayısında bir azalma görülüyor. Çünküörgütün artan eylemleriyle birlikte İspanyakolluğu da hızlı bir şekilde tutuklamalaryapıyor. Bu dönemde tutuklanan ETA üyelerinebakıldığında çok sayıda tutuklamanın olduğugörülüyor. Çok kısa bir süre içinde çok fazlaETA üyesi ve sempatizanı tutuklanınca örgütyeni eylemci bulmada zorlanıyor. Yeni örgütekatılım çarkı yavaşlatılıyor. ETA asıl darbeyi,Özipek’in söylediği gibi demokrasiyle değil,bizzat polis operasyonuyla 29 Mart 1992tarihinde alıyor. Bu tarihte ETA’nın tümliderleri Fransa’nın güneyinde tutuklanıyor. Bugerçeği ETA üzerine çalışan tüm kaynaklar teyitediyor. Bu tarihten sonra örgütün kendisinegelemediğini ve ana gövdeyi oluşturan militansayısının yüzlerin altına düşütünü veetkisizleştiğini biliyoruz.ETA’nın yeni eleman kazanımı ve varlığınısürdürmek için tıpkı PKK gibi geniş bir networkağı kurduğunu ve bu sayede 30 yıldan fazlayaşadığını biliyoruz. Sanırım buna Özipek deitiraz etmez. ETA’nın network’unu zayıflatanasıl darbenin de 1998 yılında İspanyol hâkimGarzon’un başlattığı bizdeki KCKoperasyonlarının çok daha kapsamlısıoperasyonlar zinciriyle ETA ile legal alandaçalışan tüm diğer network’ların arasındakurduğu ilişkinin belirlenip network’un illegalilan edilip tüm üyelerinin tutuklanması ilebirlikte, network’un çökertilmesi sayesindeolduğunu tüm literatür yazar. Eğer Hâkim

271

Garzon’un yaptığı operasyonun oransal olarakbir benzeri bizde yapılsaydı; yani KCKoperasyonları tüm PKK network’unu çökertecekbiçimde ve tabii ki daha hassasyapılsaydı bugün PKK network’u çalışmazdı vePKK çok zorlanırdı. Ancak devletin içindekimüzakereciler ve aydınların katkılarıyla buoperasyonlar durduruldu Uludere’de bilereköldürülen köylülerle de dağdaki militanlarayönelik operasyonlar durduruldu PKK’ya can suyuverildi.

Özipek teorik bir argümanla konuyudemokrasiyle ilişkilendirip, demokrasiyibağımsız değişken gibi anlatıyor. Bu nedenle deETA’nın militan yapısına ve çelik çekirdeğinebakmıyor. ETA’ya yönelik toplumsal destekazaldığı için ETA zayıfladı diyor. Oysarakamlar da Özipek’i doğrulamıyor. 1978 yılındatam olarak siyasete giren, Özipek’in büyükETA’yı şiddeti bitiren ETA olarak tanımladığıETA’nın siyasi kanadının aldığı oy oranlarıdemokrasi olgunlaştıkça artmadı. Aksine hepaynı kaldı hep yüzde 10 civarında, 150 bincivarında kaldı. Bir tek 1998 yılında oylarını224 bin civarına çıkardılar, o da seçimlerdenbir ay önce ateşkes ilan edildiği için. YaniETA’ya destek veren kor sempatizan kitleninsiyasal tercihlerinde artma veya azalma yok. Bunedenle de Özipek’in argümanı doğru değil.

Eylemsellik rakamlarına bakıldığında daÖzipek’in argümanını destekleyen rakamlar yok.ETA’nın eylemleri demokrasiye geçiş döneminde78-81 yıllarında tavan yapıyor. Bunu Özipekmantıklı bir tez ile açıklayabiliyor. Ancak

272

Özipek’in açıklaması gereken iki farklı dönemdaha var. ETA eylemleri 1987 yılında ve 1991-92yılında da tırmanışa geçiyor. Eğer ETA’nıneylemleriyle demokratikleşme arasında birilişki olsaydı demokrasiye geçişten sonrasüreli bir azalma olması gerekirdi ve sonundabitişi görmeliydik. Oysa ETA eylemlerinin 92yılında liderlerin tutuklanmasından sonrabirdenbire düştüğünü görüyoruz ki bu da benimargümanımı daha çok doğruluyor.

Peki, ETA neden bitti? Elbettedemokratikleşmenin ve insanlara farklı kanallarsunmanın etkisi olmuştur ama ETA’nın network’uçökertilmese ETA bugün de devam ederdi. ETA’nınçöküşünü anlamak için onun uyguladığı üç farklıstratejiyi anlamak gerekiyor. Kuruluş 1977(ayaklanma), 1978-92 (yıldırma savaşı) ve 1992-2003 (Ulusal Cephe ya da Demokratik alternatif)stratejisi. ETA 1977’ye kadar ayaklanma savaşıyürüttü. Ancak özellikle ılımlı Baskmilliyetçilerinin ve diğer partilerin destekvermemesi nedeniyle bu strateji başarıyaulaşamadı. 1978-1992 arasında ETA da tıpkı PKKgibi, “silahlı mücadelenin amacını düşmanıyenmek değil, bu mümkün de değil, ama uzunsüren savaşla onu bıktırıp istediğimiz bölgedençekilmesini sağlamak olarak” benimsemişti.Bugün PKK’nın kabul ettiği 4. StratejikMücadele’nin mantığı ETA’nın uyguladığıstratejisiyle aynıdır. Bu yüzden AKP’yibıktırıp bölgede izole edip çekilmesini veyataleplerine evet demesini istiyor. ETA 1978yılında tıpkı PKK gibi neredeyse bire birşartlar sürmüş ve stratejisini devleti buşartları kabul ettirmeye zorlamak olarak

273

belirlemişti. Bu şartlar, kendi kaderini tayinhakkı, hapisteki ETA üyeleri için af, Baskbölgesi için anayasal garanti, ve İspanyolgüvenlik güçlerinin Bask ülkesinden geriçekilmesi.1988 yılında tıpkı PKK ve bugünkü bazımüzakerecilerin dediği şeyi söylüyordu ETA:“Biz İspanya’yı yenemeyeceğimizi biliyoruz. Bubizim hedefimiz de değil. Ancak şunu dabiliyoruz İspanya’da bizi yenemez.” Yine devletile ETA arasında 1975 yılından başlayıp 1976,1977 yılında devam eden ve 1983 yılındasıklaşan görüşmeler oldu. ETA bu görüşmeleriyapan İspanya hakkında ne düşünüyordu? “İspanyazayıf olduğu için bizimle barış görüşmesiyapmak istiyor.” Tam da bu nedenle her görüşmeöncesinde veya sonrasında tıpkı PKK’nın yaptığıgibi elini güçlendirmek için eylem yapıyor,insanları öldürüyordu.

ETA bu eylemleri yaparken hükümete güçlüolduğumuzu göstermeliyiz onları bıktırmalıyızki istediğimizi alalım düşüncesiyle yaptı.Yoksa ETA’nın içinde bir bölünme yoktu ve savaşisteyenler bu eylemleri yapmıyordu. TıpkıPKK’nın devletin 2. Müzakere girişimibaşlatmayı planladığı ve Avni Özgürel ile2012’de zemin yokladığı haziran ayından hemensonra eylemleri tırmandırması gibi.

ETA 1992 yılında liderleri yakalandığındayeni stratejisini ilan etti: “DemokratikAlternatif” (Ulusal Cephe). Buna göre devletlegörüşüp pazarlıkla istediğimizi almak yerineBask bölgesindeki diğer Basklılarla birleşiptaleplerimizi tüm Basklıların talebi olarak

274

sunalım. Böylece devlet bu toplumsal talebekarşı çıkamayacaktır düşüncesini geliştirdiler.Bu strateji çerçevesinde özellikle siyasilerihedef alan eylemler yaptılar. Demokratikalternatif size de tanıdık geldi mi? PKK da2005’ten itibaren Demokratik Özerklik ilan edipDTK ile ulusal cephe kurmaya çalışmıyor mu?Ancak özellikle 1998 yılında Garzon’un ETAnetwork’una başlattığı operasyon ile 9/11ortamı birleşince ETA liderleri de zatenhapiste olduğundan ETA bitti. Yoksa ETA’yadestek veren tabanda hiçbir değişiklik olmadıhep yüzde 10 civarında kaldı ve demokrasiÖzipek’in anlattığı gibi ETA’ya desteğiazaltmadı. ETA’yı bitiren şey demokratikleşmedeğil uyguladığı üç farklı stratejinin de işeyaramaması ve zaman içindeanlamsızlaşmasıydı. Ayrıca ETA, bu stratejiyiuygularken devletin dayanıklılığının ne kadarolacağını hesaplayamadı. Kısaca İspanyoldevleti ETA’nın beklediğinden daha dayanıklıçıktığı için ETA 30 yıl içinde eridi.

Oysa bizde devletin en azından stratejikaklı kayış atmış durumda ve PKK’yı bitiremeyizdiye inanmış. Siyasetçileri de inandırmışdurumda. İşte bu düşünce PKK’yı azdıran veDevrimci Halk Savaşı’nı cesaretlendiren temeldüşüncedir. Eyleminden stratejisine PKK il ETAarasında ne kadar da paralellikler var. Nekadar da tanıdık değil mi? Fark bu gerçeğigöremeyen, aynı yanlışları illa da yapmakzorunaymışız gibi bize yaşatan ve yaşatmakisteyen yöneticiler ve aydınlarda sanırım.ETA’ya dair bilgiler Cuenca’nın “Thepersistence of nationalist terrorism: The case

275

of ETA” adlı makalesinden özetlendi (Uslu,2012).

Berat Özipek ve Murat Aksoy, Emre Uslu’nunETA yorumuna itiraz ediyorlar.Özipek “Demokratikleşme konusunda ısrarla veinatla yoluna devam eden sivil hükümet kazandı.ETA’nın taban desteği zayıfladı, örgütün anakütlesi silah bıraktı. Tamam, ETA adlı birörgüt saldırılarına daha yıllarca devam etti.Ama o ETA, artık o baştaki büyük ETAdeğildi” diyor. Doğru 2010 yılına geldiğindeETA’nın desteği azaldı ancak buraya gelenekadar otuz yıl geçti. Kürt sorunu çözülürse PKKbiter mi sorusu her Türk vatandaşının sorduğubir soru. Emre Uslu bu soruya ve Özipek’inargümanına şöyle yanıt veriyor: Demokratikanayasadan sonra ETA 30 yıl daha varlığınısürdürdü. Özipek’in argümanı doğruysa şu soruyatatmin edici bir cevap vermesigerekiyor: ETA’nın gücünün zayıflaması nedendemokratik anayasanın kabulünden sonraki 15-20yıl gibi uzun bir süre içinde gündeme gelmedide 2001 yılından sonra oldu bu? Cevabını Usluveriyor: ETA’nın desteğini yitirmesinin nedeni2001 yılındaki kritik 9/11 saldırılarıdır. El-Kaide’nin New York’taki terör saldırılarıylabir anda tüm dünya Amerika’nın önderliğindeterör örgütlerine karşı bir duruş sergiledi veşiddetin meşrulaştırılması dönemi kapandı. Yaniartık benim teröristim senin özgürlük savaşçınalgısı yıkıldı. Bu dönemden sonra özellikle ABve ABD terör örgütleri listeleri çıkardı. Bulistelerde ETA’da vardı. Hatırlayın bukonjonktür PKK’yı da etkilemişti. Özellikle2004 yılındaki El-Kaide’nin Madrid bombaları

276

İspanya’da terör algısını kökten değiştirdi.Artık insanlar Bask bölgesindekiler de dâhilterörün korkunç yüzünü global ölçekte gördü.2004 Madrid bombasından sonra da tüm Avrupagibi İspanya’nın gündeminde kendi lokalproblemleri değil “ithal problemler” oturdu.Avrupa artık özellilikle Müslüman dünyadangelen göçmen sorunu ve bununlailişkilendirdikleri terör sorununu bir numaralıgündemlerine oturttu. Bu da hâliyle ETA’nınarada bir yaptığı eylemleriyle gündemde tutmayaçalıştığı ana gündemi bastırdı ve ETA’nınargümanlarını anlamsızlaştırdı. ETA’nın silahbırakma sürecine giden 2006 yılındaki ateşkesilanının 2004 yılından sonra gelmesi çoktesadüf olmasa gerek.

Bu noktada bir hatırlatma daha yapmakgerekiyor: PKK’dan farklı olarak ETA hiçbirzaman kendisinden farklı partileri tehditle yoketmedi. 1979 seçimlerinden beri Bask bölgesindeseçimlere giren ve önemli miktarda olan en azbeş farklı parti var ki ETA’nın desteklediğipartiler genellikle üçüncü sırada geliyor oyoranlarıyla. ETA’ya desteği azaltan network’larişte Bask bölgesinde her zaman ETA’dan fazla oyalabilen diğer partilerdi. Ayrıca ETA’nındesteğinin azalmasına neden olan en kritik olay2006 yılındaki Madrid Havaalanı bombasıydı.Hapisteki 400 ETA militanının yerlerinindeğiştirilip Bask bölgesine daha yakınhapishanelere taşınması görüşmelerininyapıldığı dönemde patlatılan o bombadan sonraETA’ya destek veren parti ETA ile arasınamesafe koydu. Bu saldırıdan sonra ETA’nınsiyasi kanadı ipleri eline aldı ve askerî

277

kanadın söz söyleme üstünlüğü zayıfladı. Bu daETA’ya verilen halk desteğini azalttı. Bizdedurum böyle mi? Silvan saldırısından sonraBDP’nin bırakın PKK’ya mesafe koymasını PKK’nınsözcülüğünü yaparken hangi bilimsel veri iledemokratikleşme PKK tabanını zayıflatırdiyorsunuz? Yeniden söyleyeyim, ETA’dan farklıolarak PKK alternatif hiçbir parti veyanetwork’a izin vermiyor. Ohâlde demokratikleşmenin yeni network’larınoluşumunu sağlayacağını, bunun da PKK’nıntabanını savunacağı argümanı (Murat Aksoy’unargümanı) tamamen temelsiz. Zira mevcutdemokratik ortamda bölgede PKK’ya alternatifpartilerin ve network’ların oluşumun engelleyenşey Türk devleti değil PKK. Demokratikleşmedaha da gelişirse PKK’nın vicdanı mı kabaracakda alternatif network’ların oluşumuna izinverecek? Ayrıca PKK neden buna izin versin?

ETA’nın zayıflamasında 2001 sonrasındakipolis operasyonlarının azımsanmayacak etkisivardır. Bir nevi bizdeki KCK operasyonlarınınbenzerini İspanya hükümeti yapmış Fransa’nın dadesteğiyle ETA’yı bitirme noktasına gelmiştir.Silah bırakma pazarlıkları da bu sürecinsonunda ETA’nın bileği bükülüp dışarıda sadece30-50 arasında aktif ETA militanı kalıncabaşlamıştır. Pazarlıkların içeriği de bizdekigibi bölgeyi KCK’ya bırakmak üzerine değil, ETAtutuklularına bir af sağlanıp sağlanmayacağıüzerine yürütülüyor. Özetle 11 Eylül sonrasıortamında değişen uluslararası ortam ETA’nınargümanlarını anlamsızlaştırdı ve ETA’nındesteği azaldı. ETA’nın bitiş süreci (salt)demokratikleşme sayesinde değil (öyle olsa 2001

278

öncesi 20 yılda bitmesi lazımdı) 2001sonrasındaki konjonktürü İspanya hükümetininiyi kullanıp etkili polis operasyonlarıylaETA’nın bileğini bükmesi sonucunda akıllı birpazarlık süreci yürütmesiyle mümkün olmuştur.Demokratikleşme PKK’nın tabanını zayıflatırdiyenlerin bir diğer tezi şu: “PKK’nınkullandığı argümanları demokratikleşmeyleelinden alırsanız PKK hangi gerekçeyle dağdakalacak?”Bunu düşünenler PKK’nın toplumsaltaleplerden doğan bir argümandan dolayı dağdakalmasını meşrulaştırdığını sanıyor. Oysa durumtam tersidir. PKK Kürt toplumuna kendiargümanlarını dikte ediyor, kabul ettiriyor.Yani bir argümanlar manzumesinin sonucu değilbizzat argümanların üreticisi. Dolaysıylataleplerin de üreticisi. Hatırlayın 2002yılında Kürt sorununda tek argüman vardıOHAL’in kaldırılması. Anadilde eğitim diye birargümanı yoktu halkın kafasında. Sadece Kürtçeyayın hakkı gibi bir argüman vardı. Peki, kimüretti anadilde eğitim argümanını? Tabi ki PKKve/veya Kürt entelektüeli. Bu bakımdan PKK’nınargümanını elinden almak diye bir şey sözkonusudeğil. Demokratik talepleri karşıladıktan sonrada PKK kendi argümanını üretip dağda kalmayadevam edecektir. Tıpkı Kürtçe tv’lere izinverildikten sonra onları “korucu tv” diyeötekileştirip kendi argümanlarını ürettiğigibi. Bu argümanların üretim kapasitesitoplumsal taleplerin karşılanmasıyla değil PKK

279

network’unun ne kadar etkin çalıştığıylailgilidir (57).

Onuncu Bölüm

PKK ve KCK nereye koşuyor?Şırnak'ın Cudi Dağı'na yapılan sonbahar

2012 operasyonlarında PKK'nın sapık yüzü birkez daha gözler önüne serildi. Bu operasyonlarterör örgütü PKK 'nın sapkın ilişkilerini birkez daha ortaya çıkardı. Cudi Dağı 'na yapılanoperasyonda aralarında Kadınlar Sorumlusunun daolduğu 5 terörist öldürüldü. Kış hazırlıklarıyapan teröristlerin mağara ve sığınaklarındaaramalar yapıldı. Ele geçirilen malzemelerarasından çıkan doğum kontrol hapları vebenzeri malzemeler kirli ilişkilerin delili.Bunlar örgüt içindeki ahlaksızlığın ilkdelilleri değil. Terörist başının kürtkadınları ile ilgili konuşmaları örgütte nasılbir iğrençlik yaşandığını ve tesis edildiğinianlatmaya yetiyordu. Terör örgütü KCK 'nın

57 Uslu, Emre.ETA nasıl bitti, PKK ile paralellikkurabilir miyiz. 18 Eylül 2012. İnternet ulaşımıeuslu.com

280

sahte Cuma imamı Abdullah Taş 'ın, kardeşinineşi K.T. ile sapkın bir ilişkisi ortayaçıkmıştı. İstanbul'da BDP 'nin organize ettiğisivil cuma eylemi ile adını duyuran 5 çocukbabası Taş'ın, 4 çocuk annesi olan yengesi ileçarpık ilişkisi deşifre olmuştu. Taş'ın bütünyapıp ettikleri iddianamede yerini aldı. İşteterör örgütü PKK ve üst yapılanması KCK'dakibir başka ahlaksızlık skandalı daha.İstanbul'da 44 kişinin tutuklandığı KCKoperasyonunda, Ümraniye'deki sözde siyasetakademisine de baskın yapılmıştı (58).

Terör örgütü KCK'yı yönetenlerin kadıneğitmenlere tecavüz ettiği ortaya çıkmıştı.Kadın eğitmenin, 'KCK'lı yönetici bana tecavüzetti' diye yazdığı şikâyet mektubu, baskındapolisin eline geçmişti. Genç kadın mektuptataciz ve tecavüz mağduru olduğunu anlatıyordu.PKK kamplarından kaçan Nemrut kod adlı birkadın teröristin itirafları da tüylerürpertiyordu. Nemrut, Örgüt içinde kadınteröristlere nasıl kötü muamele ve tecavüzedildiğinden bahsediyordu. Örgüt içindedefalarca kadın ve erkek teröristler arasındakisapkınlıklar gündeme geldi. Terör Örgütünün öneçıkardığı isimlerin örgüt dışında da, Ehl-inamus bölge halkının aile ve kızlarına yönelikcinsel saldırılarda bulundukları daha öncede gündeme gelmişti (59).

58 Uslu, Emre. Kürt sorunu çözülürse PKK biter mi? (3) 12Eylül 2012. İnternet ulaşımıhttp://euslu.com/2012/09/12/kurt-sorunu-cozulurse-pkk-biter-mi-3/

59 Samanyolu Haber, Bugün, Haber7. İşte PKK'nın sapık veiğrenç ilişkileri! 17.11.2012.

281

Bu arada Hakkâri son teknoloji ürünü"şahin göz "kameralarına kavuştu. Kaşif adıverilen casus balonlarla artık kentte kuşuçurtulmayacaktı. Şehir eşkıyaları ve huzurkaçırmak isteyenlerin işi artık daha zordu.İçişleri bakanlığının desteği ile Hakkari'dekurulan mobese merkezi ve uydu takip sistemipolisin adeta eli ayağı oldu. Sokak ve caddeleradım adım bu merkezden takip ediliyor. Herhangibir suç unsuru olduğunda ise anında müdahalegeliyor. İl merkezi ve ilçelere 25 şahin göz ve117 mobese kamerası yerleştirildi. Kameralargece görüşüne sahip ve kendi ekseni etrafındadönebiliyor. Şahin gözler 10 kilometreye kadarnet görüntü sağlıyor. Nihayet devlet Hakkâri’yegeldi. Kullanılan teknoloji sadece kameralarlada sınırlı değil... İnsansız hava araçları dapolis tarafından kullanılıyor. Teknolojininkullanılmasından bu yana, yasa dışıgösterilerde kayda değer bir azalma var.Üstelik birçok olay da mobeseler yardımıylaaydınlatıldı. Yüksekova'da Kuran-ı Kerimkursuna malzeme almaya giderken saldırıyauğrayan polis memurunun katilleri kameralardanbulunmuştu. 6 Ekim 2012´de de yol kesen birgrup kameralar sayesinde anında tespit edildi.Uydu takibi ile saklandıkları yer belirlenenşüpheliler yakalandı.  Şemdinli ilçesindeki 5terörist ise böyle yakayı ele vermişti.Yeniliklerin bu kadarla da sınırlı kalmayacakve bu mağdur ilimiz Türkiye’ye ait olduğunuhissedecek, şehri kurtarılmış PKK bölgesiyapmak isteyen iç ve dış güçlerin heveslerikursaklarında kalacaktı. Yakın zamandaHakkâri’de Aselsan tarafından üretilen Balonlu

282

Keşif Gözetleme Sistemi kullanılmayabaşlanacaktı. Sistem, yüksek irtifadan gerçekzamanlı gözetleme yapılabilecekti. Uzmanlarteknoloji kullanımının güvenlik açısındanhayati öneme sahip olduğunun altını çiziyordu.

KCK'nın eğitim boykotuna karşı çıkan,teröriste karşı öğretmenini koruyan Hakkâri’deeğitim için dev yatırım kararı alındı. 16anaokulu, 15 ilkokul, 9 lise, 2 spor salonu,pansiyon ve öğretmenevi yapımı için 120 milyondolarlık eğitim kompleksi kuruluyordu!Bugün'den Bilal Şahin'in haberine göreHakkâri'de esnaftan memura, işadamındanişçisine, taksiciden öğrenciye, her kesim terörörgütünün baskısından dert yanıyor. Yöre halkı,devletin kendilerine yüzde yüz güvenliksağlaması halinde örgüte olan desteğin tamamenkırılacağını vurguluyor.KCK'nın talimatlarınaaykırı hareket edenlerin "çocuklarınıkaçırırız, dükkânını yakarız" diye tehditedildiği belirtiliyor. Hakkârililer ilkolarak PKK'nın eğitim boykotuna karşı çıkarakörgüte toplu tepki gösterdi. Şemdinli Bağlar'daöğretmeni silahla tehdit eden teröristlerinkarşısında veliler durdu. Ekim ayı başındaboykot nedeniyle öğretmenleri tehdit edippropaganda yapan dört teröristi Bağlar halkınıntoplu tepkisi geri adım attırdı. Şemdinlimerkeze bağlı bir köyde üç defa teröristbaskınına uğrayan okulda da veliler gece-gündüznöbet tutuyor. Okullara yönelik molotoflu vebombalı saldırılara rağmen eğitim aralıksızdevam ediyor. Hakkâri'de eğitimin önündekiengellerden birinin lojman ve derslik sıkıntısıolduğunu tespit eden İçişleri Bakanlığı gerekli

283

çalışmaları başlattı. Buna göre kenttekiokullar kampüs halinde bir yerde toplanacaktı.120 milyon lira ödenek ile 16 anaokulu,ilköğretim için 79 derslikten oluşan 15 okul, 9lise, 2 kapalı spor salonu, 20 odalı ikilojman, 300'er kişilik iki pansiyon ve barınmasıkıntısı çeken öğretmenler için 120 odalıöğretmen evi inşa ediliyordu. 2014 yılındabitecek olan eğitim kurumlarının temelleriatıldı. Yüksekova'da da eğitim kampüsü inşaedilecek. Liseler 2014'te bitecek olan kampusçatısı altında toplanacaktı. Mevcut liselerortaokula çevrilerek sınıflar en fazla 30kişilik olacak. Kampüste spor salonu,yemekhane, havuz ve pansiyon bulunacaktı.Güvenlik ve diğer hizmetler ihalelerle özelşirketlere devredilecek. Eğitim kampüsüuygulaması ilk olarak Eskişehir ve Hakkâri’defaaliyete girecek ardından Türkiye genelineyayılacaktı.

Taş atan çocukların en çok gündeme geldiğiHakkâri ve Şırnak'ta çocukların vakitgeçirebileceği bir tek oyun parkının dahiolmaması dikkat çekiyor. Bir lokantaişletmecisi belediyenin özellikle parkyapmadığını iddia ediyordu. HakkâriBelediyesine çocukların vakit geçirebileceğialan yapması talebinde bulunmalarına rağmenherhangi bir cevap alamadıklarını belirtiyordu.Daha önce İl Özel İdaresi tarafından yapılanparkların KCK tarafından çocuklara hedefgösterilerek kullanılamaz hale getirildiğiaktarılıyordu. Bölgenin önemli sorunlarındanbiri de yatırım eksikliği. Hakkâri İşadamlarıDerneği Başkanı Hüseyin Biçer ildeki güvenlik

284

sıkıntısı nedeniyle Hakkârili iş adamlarınınbile farklı illerde yatırım yaptığını belirtti.Teşvikte Van, Gaziantep, Batman ve Şanlıurfaile birlikte 6. Bölge il olmasının büyükdezavantaj getirdiğine dikkat çeken Biçer buillerle aynı bölgede yer aldıklarından dolayıyatırımın gelmediğini vurguladı (60).

PKK, uzun zamandır füze temin etmepeşindeydi. Bunu 2012 sonbaharından beribaşarmış görünüyor. Özellikle son dönemdeSuriye üzerinden terör örgütüne uçaksavar vefüze girişi yapıldı. Bu donanımların içbölgelere kadar da taşındığı söyleniyor.Duyumların maalesef bu bilgiyi teyitettiği, KCK‘nın son dönemlerdeözellikle Doçka ve füze tarzı silahları çoktemin ettiği bir gerçek. İşin kötü tarafıbunları yurtiçine aktarmış olup, hakimnoktalara yerleştirmiş olması. Irak merkeziyönetimine karşı Barzani‘yi ve Esad rejiminekarşı Suriyeli muhalifleri açıktandestekleyerek sorunlara taraf olan Türkiye’ninbu tavrına karşılık, KCK bu silahları İran,Irak ve Suriye’den son dönemlerde rahatlıklasağladı. Hatta İran PKK’ya doğrudan yardımederek örgütün bu silahları Türkiye sınırınakadar getirmesine refakat etti. İran’ın herkonuda, özellikle silah ve mühimmat konusundaPKK’ya daha çok yardım ettiği, PKKteröristlerinin İran topraklarından Türkiye’yegeçmelerini güvenle yoğun şekilde sağladığınıistihbarat makamları biliyor. Bugün gazetesinde

60 Şahin, Bilal. Hakkari’ye Dev Yatırım. Bugüngazetesi. 17.11.2012.

285

eski savcı Gültekin Avcı, Kandil’in nereyekoştuğunu şöyle betimliyor: Ne gariptir ki bukonuda kamuoyunda daha çok Irak ve Suriye önplana çıkartılıyor. Bu da devlet içinde konuşluİran muhiplerinin psikolojik harekâtı olsagerektir. Bunun yanında; PKK’nın bölgedekaçakçılık yapan vatandaşlardan şimdiye kadarkomisyon adı altında para aldığını biliyoruz.Bu aşamadan sonra terör örgütünün planlamasıdeğişiyor. Bundan sonra kaçakçılık yapanvatandaşları sınır geçişleriyle mühimmat vesilah taşımada daha aktif kullanabilecekleriistihbaratı alınmış durumda.

Uludere olayıyla “vahim bir yanılgı”yaitilen devleti yumuşak karnından avlamakistiyorlar. Dolayısıyla terör örgütünün herfırsatta Uludere olayını kaçakçılara psikolojikbaskı aracı olarak kullanabilecekleri güçlü birihtimaldir. Belli ki daha sofistike gelecekler.Propaganda faaliyetlerinde Kur’an ayetlerinibile kullanmayı tasarlıyorlar. Düşünebiliyormusunuz?

Zerdüştlük ayinleri yapıp, İslam’a bin birhakarette bulunan PKK, mütedeyyin Kürtkitlelerini Kur’an ayetleriyle avlamayıdüşünüyor. “Ya tutarsa” kabilinden akla gelenve gelmeyen her yolu deneyecekleri besbelli. 2ay önce Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren KCK üstyöneticileri tarafından eleman temin etmekgayesiyle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimibölgesinde seferberlik ilan edildi.Bu amaçlaher evden bir erkek-bir kız olmak üzere acilolarak birer kişinin örgüte çağırıldığı, çocukolan bu örgüt mensuplarının büyük şehirler

286

başta olmak üzere çeşitli bölgeleregönderilerek eylem yapacakları duyumları var.KCK emriyle yapılan eylemler sonucunda devletinyaptığı her kanuni düzenleme, KCK cephesindegalibiyet olarak algılanıyor. Vahim olan iseKCK’nın devletin attığı adımları Kürtler’eyönelik zafer ve propaganda aracı olarakkullanıp, baskıyla oturduğu zeminigüçlendirmesidir. KCK okul boykotlarına çokönem veriyor. Özellikle buboykotların Cizre, Şırnak ve Hakkâri‘de mutlakauygulanmasını istiyor. Okulların boykotedilerek veliler tarafından bir süre işgaledilmesi, öğretmen ve öğrencilerin dersegirmemeleri gibi planlamaları ise KCK TürkiyeMeclisi yürütüyor.

Bunlar bir yana, Kandil’in (KCK YürütmeKonseyi) verdiği çok ilginç bir talimatvar.Kandil, BDP’li belediyelerden bölgedefaaliyet gösteren Gülen Hareketi bünyesindekidershane ve okulların deprem yönetmeliklerineuygun olmadıkları, yangın merdivenlerininolmadığı gibi bahanelerle kapatılmasınıistiyor. PKK bünyesindeki "Kürdistan Halkİnsiyatifi" tarafından yapılan 17 Kasım2012 bildirisinde Gülen Cemaati de özel olarakhedef alındı. Kürtleri resmi eğitim müfredatınıve okulları şiddetle boykot etmeyeçağıran İnisiyatif, Gülen cemaati bünyesindekidersane ve yurtların “ajanlaştırma vedüşürme” yerleri olduğunu savundu. Cemaate aitbu kurumların hedef alınması ve bölgedenköklerinin kazınmasını isteyen İnisiyatif,“Özellikle özgürlük mücadelemize bağlıyurtsever Kürt ve demokratik öğretmenler

287

sömürgeci AKP-devletine karşı net tavır almalı,kendi anadilinin öncüsü olmalıdır." dedi.Hatırlarsanız Karayılan‘ın devletten çok GülenHareketi’ne husumet beslediğini gösterenifadeleri evvelce basına yansımıştı. PKK bununeden ister? PKK, kardeşlik, hoşgörü, şiddetireddetmek, gönülleri fethetmek, Kürtçocuklarının idrak seviyesini yükseltmek gibislogan ve uygulamaların örgütle Kürtler arasınaaşılmaz mânialar diktiğini iyi biliyor. Belliki Türk-Kürt ekseninde ayrılıkları değilasırlara dayanan müşterekleri öne çıkaran GülenHareketi’nin eğitim sistemi, kanla beslenenKCK/PKK eksenini zehirliyor. PKK cinnetiningeniş Kürt kitleleri nezdinde kabul görmesinive meşruiyet kazanmasını engelliyor (61).

Kasım 2012 sonu Pakistan’a giden BaşbakanErdoğan’ın dönüşte uçakta gazetecileresöylediği birkaç cümle bir cilt kitaba denkti.“Silahların susturulması değil, silahlarınbırakılması” diyor önce ve sonra da ekliyor:“Silah bırakıldığı andan itibaren başkaülkelere gitmeleri gündeme gelebilir.” Busözlerin önünü, arkasını ve aradaki boşluklarıuzun uzun doldurmak ve olup bitenlerle ilgiliçok kritik sonuçlar çıkartmak mümkün.Birincisi: Demek ki uzlaşma sadece Öcalan’ınyeniden sahneye çıkışı ve açlık grevlerininsona erdirilmesi ile sınırlı kalmamış. Masayaoturulmuş ve çözüm için müzakerelere başlanmış.Kiminle? Sahneye Öcalan çıktığına göre onunlaolmalı. Peşinen Oslo’daki gibi, İmralı ile

61 Avcı, Gültekin. Kandil’in düşündüren talimatı.Bugün, 29.11.2012.

288

Kandil arasındaki ‘network’ün yeniden tesisedildiğini varsayabiliriz. İkincisi,Başbakan’ın iki cümlesinin gösterdiği üzere bumüzakerelerde PKK, ateşkes karşılığı liderkadronun güvenli bir şekilde bir üçüncü ülkeyeyerleşmesi şartını öne sürmüş. Hükümet ise buşartı kabul etmiş, sadece “ateşkes” yerine“silahlar bırakma” şartında ısrar ediyor.“Ateşkes” adı üzerinde elinizdeki silahıntetiğindeki parmağınızı çekmeniz; “silahbırakma” ise daha ileri bir adım. BeşirAtalay’ın sözleri aradaki boşluklarıdoldurmamıza imkân sağlıyor. Yurtdışına çıkacakPKK yöneticisi sayısı 130 civarında. Gerikalanı için eve dönüşü mümkün kılacak bir genelaf planlanıyor. Üçüncü ülke ise Polonya veyaBeyaz Rusya. Kısaca Oslo süreci, kaldığı yerdendevam ediyor.

Zaman yazarı Mümtaz’e Türköne’ye göre,başbakan’ın sözlerinden öte bu sözlerle kamuoyuönüne çıkmasından çıkartılacak çok önemli birsonuç var: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ninişbaşındaki hükümeti müzakereyi kamuoyuna açıkyürütüyor. Bu şeffaflığın amacı, Kürt, Türk veuluslararası kamuoyunun baskısını PKK’yayönlendirmek olmalı. “Devlet terör örgütünümuhatap almaz” eşiği aşıldığına göre buyaklaşım tutarlı. PKK’ya gelince: Hükümet ilemasaya oturup yönetici kadronun sınır dışınaçıkması, geri kalanının eve dönmesikarşılığında “ateşkes” yerine “silah bırakma”şartını müzakere ediyorsa kendi varlıksebebiyle ilgili üç ihtimal söz konusu.Birincisi, “silahlı mücadelede yenildik” tezi.Örgüt, askerî açıdan yenilmiş olsa da, bu

289

gerekçeyi öne sürmez. İkincisi; silahlımücadelenin gerekçesi olan “red ve inkâr”politikalarının sona erdiğini,  böylece amacıngerçekleştiğini söylemek. Silahlı mücadele ilesonuç aldığını ve maksadın hasıl olduğunu önesürmek. Üçüncüsü, ikisi arasında bir yer:“Silahlı mücadelenin gerekçeleri devam ediyor.Ama artık bu amaca silahla değil, sivilsiyasetle ulaşacağız” tezi.

İki taraf için de doğrusu şu olmalı:Başbakan PKK’ya güvenmiyor. Müzakere masasınıne zaman ve hangi saikle devireceğinikestiremiyor. Reşadiye, Silvan saldırıları bugüvensizliğin gerekçesi olarak yeterli. Amaaçık müzakere yöntemi ile karşı tarafınelindeki argümanları çürütmeyi hesaplıyor.Böylece PKK’nın inandırıcılığını ve itibarınıkendi sempatizan kitlesi önünde teste zorluyor.PKK ise, her zaman olduğu gibi kış kampınaçekilmiş durumda. Bu sene askerî hedeflerindenhiçbirini gerçekleştiremedi. “Vur-kal” taktiğive “devrimci halk savaşı” stratejisi iflasetti. Yaralarını sarmak ve bahara hazırlanmakiçin bu müzakereleri taktik bir nefes almaaralığı olarak kullanabilir. Zira bölgedePKK’nın elindeki silahla rol alabileceğidiplomasinin şartları hâlâ devam ediyor. Yinede “Ne değişti de, PKK bu sefer silah bırakmayarazı oluyor?” sorusunun inandırıcı birkarşılığı yok. Tersine, uluslararası konjonktürPKK’ya fırsatlar sunuyor. Öyleyse umuda

290

kapılmak için çok erken. Daha henüz işinbaşındayız (62).

Bizde barış bir kasımpatı gibidir. Kasımayında açar baharda solar. Barış çiçeğininaçması için her kasımda bir gazeteci KuzeyIrak’tan barış mesajları estirir. Bu kasımdakim gidip özlediğimiz barışı getirecek, diyesormuştum. Hasan Cemal sağ olsun zahmet ediporalara kadar gidip barış mesajları getirmiş.Fakat bu sefer daha kompleks bir barış ışığıylakarşı karşıyayız. Bir yandan Kuzey Irak’tangeldi barış mesajları öbür yandan da İmralı’danaçtı kasımpatı çiçekleri. Sanırım hersonbaharda oynanan bu barış tiyatrosuinandırıcılığını kaybettiğinden daha etkili birsenaryoya ihtiyaç duyuldu. Bu yüzden de uzunbir gerilimden sonra mutlu sonla bitecek biraçlık grevi tiyatrosu kondu sahneye.Sonunda Abdullah Öcalan İmralı’dan habergönderdi 68 gün süren açlık grevi tiyatrosu sonbuldu. Bu, “bir gerilim tiyatrosu”ydu çünküoyunu yazan zaten ne zaman ve nasılsonlanacağını biliyordu. Başbakan da biliyordubu tiyatronun detaylarını Abdullah Öcalanda. Zira tiyatroyu sahneye koyanlar aynızamanda büyük başarı ile bu süreci sonlandırdıkdiye kendilerine pay çıkaranlardı.

Sadece önümüzde oynanan ölüm oyununudışarıdan seyreden bizler tiyatroyu gerçeksandık. Ne Abdullah Öcalan bizim medya kadarciddiye aldı bu oyunu ne de Başbakan Erdoğan.İkisi de oyunun sonunu biliyordu. Bu arada bu

62 Türköne, Mümtaz’er. PKK silah bırakacak mı? Zaman.25.11.2012.

291

ölüm oyunundan mutlaka ölüm çıkarmak isteyenKCK yapısı da vardı, ancak oyunu yazanlar yanetkileri de göze alarak oynadılar bu oyunu.Örneğin hapishanedeki açlık grevleri yapanlarınnormal açlık grevlerinde alınmayan birtakımvitaminler aldıkları da bizzat yetkililertarafından açıklandı. Açlık grevindeyken kiloalmalar bu nedenledir.

İmralı’dan her seferinde barış ışığıgörenler de (bunlara bakılırsa yakında güneşİmralı’dan doğacak) adadan mucize çıkaranlar daşu sorulara neden cevap vermez: Madem Öcalanölüm oruçlarına ilkesel olarak karşıydı, açlıkgrevlerini sonlandırın demek için neden 70 günbekledi. Adaya koster kalkmıyordu da ondan mı?Oysa Ada’ya inen helikopterin sayısı Katodağına operasyona giden helikopterin sayısındandaha az değildi bu süreçte. Resmî açıklamalarabakılırsa MİT yetkilileri AKP kongresinden öncede sonra da görüştü Öcalan’la. Bu süreçte en azbeş görüşme yapıldı. Bu da her hafta birgörüşmeye denk geliyor neredeyse. Yine, MehmetÖcalan 21 Eylül 2012’de yani açlık grevleribaşladıktan on gün sonra görüştü. Ekim ayıiçinde biri üst düzey olmak üzere en az üç defaMİT yetkilileri Öcalan ile görüşmeler yaptı.Eğer gerçekten de ışık huzmeleri arasındagördüğünüz büyük barış mucizesi Abdullah Öcalanilkesel olarak ölüm orucuna karşıysa neden buziyaretlerden birini vesile yapıp açlıkgrevlerini bitirin mesajı vermedi? Çünkü buoyunda Abdullah Öcalan’a verilen rol geriliminzirveye tırmandığı anda ortaya çıkıp bir mucizegöstermesi ve bir sözüyle ölümleri durdurupüzerimize barış ışıkları saçmasıydı. Sonrası

292

kendiliğinden gelecekti ve Öcalan büyük barışadamı olarak yeniden sahneye çıkacaktı. Çıktıda…Peki, bu tiyatro neden yazıldı? Gazeteci veakademisyen Emre Uslu, bu soruyu şöylecevaplıyor: Abdullah Öcalan son bir yıldaPKK’daki İran eğilimine yakın şahin kanadınkontrolü ele geçirmesinden sonra kendiliderliğini sürdürebilmek için şahinlerden yanatavır koymaya başladı. Öcalan buna mecburdu,çünkü PKK’ya posta koyup oradan ayrılma lüksüyoktu. PKK Öcalansız da savaşabildiğinigösterdi. Daha önce de bir kaç defa belirttiğimgibi, PKK’nın Öcalan’a değil Öcalan’ın PKK’yaihtiyacı var. Bu nedenle Öcalan tercihini PKKiçindeki şahinlerden yana kullandı. Nitekim 21Eylülde kardeşi ile yaptığı görüşmede “Silvansaldırısında PKK’nın sorumluluğu yok” diyor. Buaçıkça kendisine rağmen yapılmış Silvansaldırısını onaylıyorum demektir.

Oysa tiyatroyu yazan istihbaratteşkilatının hesabına göre barış ancak Öcalan,Murat Karayılan çizgisi üzerinden müzakere ilemümkün. Bu nedenle de Öcalan’ın yeniden PKK’nıtartışmasız lideri olması gerekiyor,Karayılan’ın da pozisyonunu koruması. Bunedenledir ki MİT’in etki alanı altındakigazeteler ve gazeteciler Murat Karayılan’ıbarış yapılabilir bir lider olarak sunuyor. Onatoz kondurtmuyor, hastaysan doktor gönderelimdiye mesaj gönderiyorlar. Bütün şeytanlıklarıda Bahoz Erdal’a yüklüyorlar. Öcalan için deaynı durum geçerli.

Yani açlık grevi tiyatrosu Öcalan’ın geridönüşü için büyük bir PR operasyonuydu.

293

Başarılı da oldu. Hatırlayın, Öcalan, geçen yıltemmuz ayında Silvan saldırısıyla rütbelerisökülüp onursal başkan konumuna düşürülmüştü.Son açlık grevi tiyatrosu Öcalan’a rütbeleriniiade etme töreni için yazılmış bir gerilimtiyatrosuydu. Uzun süren gerilim sahnelerisonunda Öcalan ortaya çıkartıldı ve birkurtarıcı olarak yeniden barış mucizesigerçekleşti. Yeniden “ışıklar” içinde bir liderolarak doğdu. Tarihsel olarak Öcalan da PKK daistihbarat teşkilatının yazdığı bu tiyatrolarsayesinde büyümüştür. MİT 1978’de Türk solunubölmek için oynadı bu oyunu. Kürt sorunu olarakkarşımıza çıktı. Şimdi aynı oyunu oynuyor,yakında Kürt devleti olarak göreceğiz sonucunu.Acı olan şu: hükümet de bu illüzyona inanmış,kendi rolünü oynuyor: Türklere gaz veriyorÖcalan’a söz veriyor. Başbakan Türkmahallesinde Öcalan’ı asıyor, Kürt mahallesindekurtarıyor. Bu bir gerilim tiyatrosundan skeçdeğilse ne?

Bazıları Öcalan’ın bu tiyatro oyununu birmucize göstererek gerçeğe dönüştürecek sihirlideğneği olduğunu sanıyor. Oysa barış birtiyatrodan daha ciddidir. Öcalan, “PKK ülkedışına çekilsin” çağırısı yapıp PKK da buçağırıya uyana kadar bu tiyatroya inanmayacakkadar tecrübeli bir TC vatandaşıyım ben. Butiyatroya başlık seçseydim herhalde “Kışınseviş yazın savaş” olurdu. Ancak ölüm gerçeğiİmralı’da Kandil’de ve Yeni Mahalle’desahnelenen barış tiyatrosundan daha gerçek,barış mucizesinden daha sahici, barışışıldaklarından daha yakıcıdır. Çünkü bunu

294

sadece barış Pollyannaları değil herkes görür(63).

Gazeteci ve yazar Rıdvan Akar ise, açlıkgrevleri sayesinde Öcalan’ın tekrar liderlikrolünü kaptığını düşünüyor. Açlık grevleri ikibiçimde bitebilirdi. Kandil açlık grevlerininbitmesi talimatı verebilirdi. Ancak Kandil’inböylesi bir niyeti olmadığı KCK Yürütme KonseyiBaşkanı Murat Karayılan’ın 22 Ekim 2012’de RojTV’de yayınlanan mesajında ortaya çıkıyordu.Karayılan, cezaevlerinde yapılan açlık grevleriile PKK’nın bir ilgisi olmadığını, eylemlerin“kendiliğinden” başladığına dikkati çekiyor ve“PKK geleneğinde cezaevlerinde bir eyleminyapılması kararı vermeyecekleri gibi, ‘bitir’talimatını da kimsenin veremeyeceğini bu kararısadece açlık grevi başlatanlarınverebileceğini” söylüyordu. Karayılan’a göreaçlık grevlerini Öcalan değil, Başbakan Erdoğanbitirebilirdi.

Her ne kadar Karayılan böyle dese de ikinciseçenek hiç kuşkusuz Öcalan’dı. Öcalan’ın“bitir” talimatı/çağrısı eyleminsonlandırılması için yetti de arttı. AncakÖcalan’ın çağrısında “dışarıdakilere” dönük bireleştiri de mevcuttu. “Dışarıdakilerin”kendilerinin yapmaları gerekenicezaevlerindekilere yüklediği mealindekieleştiri kulak ardı edildi. Oysa Karayılan aynısöyleşide açlık grevlerinin tarihi birdönüşümün başlangıcı olabileceği yönündekigörüşleri mevcuttu. Yani açlık grevlerine

63 Uslu, Emre. Kışın seviş yazın savaş. Tarafgazetesi. 18.11.2012.

295

böylesi bir mana ve ehemmiyet yüklendiğianlaşılıyordu. Şimdi bu yeni ahvalde iki ilginçtutum dikkati çekiyor. Birincisi, MİT doğrudanÖcalan ile yeniden iletişime geçmiş görünüyor.Bu iletişimi Hükümet-Öcalan diyaloğu olarak datanımlayabiliriz. Zira Adalet Bakanı SadullahErgin “gerekirse Öcalan ile degörüşülebileceği” yönünde demeçler verirken,Başbakan Erdoğan’ın henüz dumanı üzerindeki“Biz iktidarda kaldığımız sürece ev hapsiolmaz. Cezasını İmralı’da çekecek” şeklindekiaçıklamalarına rağmen, Başbakan YardımcısıBülent Arınç “silah bırakılması halindeÖcalan’a ev hapsinin de gündemealınabileceğini” söylüyor.

Peki bu keskin U dönüşüne neden gerekduyuldu? Erdoğan Öcalan’a görüş yasağınınkonulduğu 1.5 yıl içinde Kürt Sorunu’nunçözümünde muhatap arayışında ciddi bir sıkıntıyaşadı.  Önce farklı mecralarla Kürt Sorunu’nugörüşeceğini söyledi. Olmadı. Sonra sadeceyasal temsilcileriyle görüşeceğini belirtti.Yani BDP’yi muhatap alacaktı. O da olmadı. Halböyle olunca da milliyetçiliğin hamaseti ilemalul bir “silahla çözeriz” politikasınasarılındı.

Ancak İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in“Öcalan’a görüş ambargosunu sürdürelim. Terörlemücadelede çok başarılı bir dönemden geçiyoruz”telkininin bir yumuşak karnı vardı. Dağdasilahlı, şehirlerde taş ve molotoflu Kürtmilitanlar yerine siyaseti açlıklaterbiye/tehdit eden yepyeni bir direniş biçimiezberleri bozdu. İşte bu ahvalde “terörle

296

mücadeledeki azimli ve başarılı kararlılık” pekde etkili olamayacaktı. Oysa cezaevlerindengelebilecek kitlesel ölüm haberleri ülkeyiyeniden kan ve ateşle imtihanasürükleyebilirdi. Bu koşullarda yeniden malumadrese başvuruldu. Öcalan devreye girdi vesorunu çözdü. Krizin biricik kazananı da Öcalanoldu. Bir kez daha örgüt ve Kürtler üzerindekietkisini kanıtladı. 1.5 yıllık uzaklığa rağmengücünden hiçbir şey yitirmediğini gösterdi.Dahası belki tersten “çakarak” da olsakendisinin uzak kaldığı dönemdeki caridinamikler/muhataplar olan BDP/Kandil ekseninekifayetsizlik eleştirisi yapmış oldu. ŞimdiÖcalan yeniden muhatap alınması gereken tekmakam olarak öne çıkıyor. Dahası açlıkgrevlerindeki duruşu itibarıyla da “akil” birkonuma yükselmiş görünüyor. Hele avukatlaragörüş izninin verilmesi halinde bu sürecin çokdaha içerikli parametrelerini göreceğimizi öngörüyorum.

Yani Öcalan giderek fiili siyaset yapan,örgütü yöneten kadrolarla arasına mesafekoyarak, eleştiri ve “silahla çözüm olmaz”yaklaşımıyla devletle PKK arasında “aracı” birkonum elde etmek isteyebilir ya da o konumu“pazarlıklar muvacehesinde” devlet tarafındanöne çıkarılmak istenebilir. İlginç bir sürecegireceğiz. İmralı’da pazarlıklar sürecek. Öyleanlaşılıyor. Bakalım bu pazarlık sürecindeKandil “biz de buradayız” vurgusunu yine kanlayazacak mı? Bakalım Öcalan ile devlet ve Öcalaninisiyatifi ile Kandil arasındaki bu bilekgüreşini kim kazanacak? Umarız telaffuzedildiğinde bile adeta PKK söylemi gibi

297

algılanan “barış” bu kez provokasyonlara dahadayanıklıdır (64).

AKP içindeki bir damar da yeni bir fitnevesilesi olarak, Milat Gazetesinden AdemÇaylak’ın da ifade ettiği şekliyle; ‘doğuda PKKile mücadele eden the cemaattir. Ve şiddetebaşvuran güvenlik güçleri de the cemaatinelemanlarıdır’ şeklinde absürt bir söylemgeliştirmektedir. Gazeteci ve akademisyen ÖnderAytaç, bu süreç içerisinde muhtemel olabilecekterör eylemlerini 30 madde halinde ve PKKsorununda gelinen noktaya parmak basarak ikimakalesinde şöyle özetliyor.

1. Öncelikle burada yazdıklarımız bizimöngörülerimiz ve bu konudaki uzmanlığımızsonucundaki çıkarsamalarımızdır demeliyim.

2. Bu yazdıklarımızdan sonra, -daha öncedende defaatle olduğu gibi- ya bu olaylarıyapmalarında eylem sayısı bağlamında birazalama ya da yapılma süresini öteleme /geciktirme ve hatta hiç yapamama söz konusuolabiliyor. Olabiliyor çünkü terör örgütlerininyapacaklarının önceden söylenilmesi /yazılması, örgütte çok ciddi moral bozukluğunavesile oluyor ve içsel hesaplaşmalara da nedenoluyor ki bu da ülkemiz adına güzel bir durum… 

3. Sn. Muammer Güler bundan sonraki siyasihayatına herhalde Mardin’de devam edemez.Edemez çünkü Büyükşehir Yasası sonucunda Mardinde BDP’nin dışındaki partiler sadece naltoplayacaklar. Bu nedenle, eğer bu büyükşehiryasası ile ‘Kürdistan’ın haritası çizilmiyorsa,64 Akar, Rıdvan. Öcalan’a biçilen yeni rol.25.11.2012. Internet den, 24.com.tr

298

yasanın uygulamasından geri adım atılmalı.Atılmazsa, çok kısa geçecek belli bir süresonrasında ‘biz size demiştik ama anlamadınız’demek zorunda kalacağız…

4. Eğer Sn. Beşir Atalay’ı Sn.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül her ne hikmetseısrarla tutmaya ve kollamaya devam ederse,terörle mücadele de ve açılım konusunda atılanadımlarda ciddi saçılımlar ve polis özelharekât ve jandarma özel harekâtın ortaklaşayaptıkları nokta vuruşlu ve caydırıcı adımlarakim kalmış olacak…

5. Yapılan bu açlık grevleri ile suni birgündem oluşturdular ve bunu da Öcalan’açözdürerek onu yeniden önemli ve kutsanmış halegetirdiler.

6. Bölgede kaçakçılık yapan kaçakçılar daasla terörün bitmesini istemiyorlar. Özelliklede sigara ve mazot kaçakçılığı yapanlar için budurum daha fazlası ile söz konusu. Sınırötesinden 1’e getirilen mallar Türkiye’de 5’esatılabiliyor ki rantta bu konuda çok büyük.

7. Sınırlar adeta kevgire dönmüş gibi.Sınır güvenliği çok önemli olmasına rağmenböylesi bir güvenlik nerede ise yok. Coğrafişartların kötülüğü de bir diğer dezavantaj.Sınırda çok kör noktalar var. Yalnızca insanadayalı kontroller değil, onun yanındaelektronik ve teknik kontroller deçoğaltılmalı.

8. Emniyet güçleri, jandarma ve karacılargerçekten de son 3-4 ayda terörle mücadeledeçok başarılılar. Ama bu başarılarını yeterinceanlatamıyorlar. Medyada da bu anlamda başarılar

299

yeterince yer almıyor. PKK, psikolojikçöküntüsünü izale etmek ve tabanına moralaşılamak için yeni bir Uludere benzeri saldırıyapmak istiyor. Ya da batıdaki petropol şehirmerkezlerinde terör saldırısı yapmayaçalışacaklar.

9. Bu bağlamda güvenlik güçleri açısındanen büyük engel ve en büyük terörle mücadeleyiyavaşlatacak unsur olarak gözüken ise AK PartiHükümetinin yeniden müzakereler diyerekgörüşmelere başlaması ve mücadeleyisonlandırması ki bu durum PKK’ya yeniden nefesalmayı ve kendini düzenleme hakkını vermişolacak…

10. PKK’nın özellikle dağ kadrosunda dainanılmaz çarpıklıklar söz konusu. Çocuk yaştadağa çıkan kızlara ve erkeklere kaşarlanmışteröristlerce tecavüz, yoz ilişkiler,homoseksüel çarpıklıklar, doğum kontrolhapları, pejmurdelik alabildiğine söz konusu vebununla ilişkili terör örgütünün kendi içindede çok ciddi sıkıntıları mevcut.

11. Doğuda yapılan operasyonları azaltmakve hatta engelleyebilmek için, batıdaki büyükillerde patlayıcı maddelerin yığınaklarıyapılmakta. Bu amaçla batı illerinde de bol boleylemler gerçekleştirilecek…

12. TSK belki de PKK ile mücadele tarihindeilk kez şu anda en etkin şekilde mücadelesiniyapmakta. Jandarma da bu anlamda gerçekten deçok başarılı bir şekilde JÖH olarakta gerçektende başarılı adımlar atmakta. TSK’da artık etkinbir şekilde terörle mücadelede polisle birlikteaktif katılım sağlamakta. Darısı MİT’in de

300

başına demekte de yarar var… Hakkari ve Şırnakda bu anlamda önemli olan 2 ilimiz..

13. Terör bölgesinde görev yapan valilerinçoğu başarı ancak bazı illerde adı yolsuzluğabulaşan kişiler de acaba var mı? Kaymakamlar daeskiye göre daha aktifler. Ancak hala tırsıkolan bazı kaymakamlarda var. Bunların yerine deaktif kaymakamların getirilmesinde yarar var…

14. MİT kurumsal anlamda sanki oldukçasıkıntılı. Bir diğer anlatımla çağıyakalayamamış bir durumda adım atıyor. HakanFidan’ın MİT’i iyileştirme ve çağdaşlaştırmaadımları olsa da maalesef ki hantal yapıkarşısında yeterli olmıyor…

15. Dağda olan terörist sayısı 3500 kadarolduğu ifade edilen bu yapının, Temmuz 2012’denbu tarafa neredeyse 500’e yakını  ölü olarakele geçirildi ki bu neredeyse son 30 yıldakiterörle mücadeledeki en başarılı olunandönemdir bile denilmesine neden oluyor. Dağdayaşayanlar ise kış gelmesine rağmenmağaralarına giremiyorlar çünkü PÖH ve JÖHtarafından ortak operasyonlarla yakalanıyor yada öldürülüyorlar. Bu nedenle de dağdakiteröristler de çok perişan bir durumdalar. BUdurumda örgütte çok ciddi infiallere ve içeleştirilere de neden olmakta (65).

2012’nin Temmuz ayından bu tarafa neredeyse500’den fazla terörist öldürüldü. Bu verilenrakamlar daha önceki yıllarda güvenlik

65 Aytaç, Önder. Kasım ve Aralık'ta terör takvimi! 21.11.2012. İnternet ulaşımıhttp://www.medyafaresi.com/yazi/1018/onder-aytac-kasim-ve-aralik-ta-teror-takvimi.html

301

güçlerince ifade edilen abartılmış / şişirilmişrakamlar gibi de değil. Hatta bunun fazlasıvardır ama azı yoktur. Dağdaki silahlıteröristlerin 3500 kadar olduğu düşünülürse 1 /7 kadar olan bir oranda teröristin ölü olarakele geçirilmesi söz konusudur ve bu oldukça daönemlidir diyerek, ilk makaleden sonrakaldığımız yerden maddeler halinde yazmayadevam edelim. Şöyle ki;

16.Şu anda her yıl olduğu gibi bu yıl dahaateşkes sağlayamamış olan PKK, kış uykusunageçemedi ve mağaralarına / inlerine giremedi.Çok sayıdaki öldürülen teröristten dolayı da,PKK militanları dağlarda aç ve sefil olarakdurmaktalar, mağaralarına girememekteler vebunların da büyük bir çoğunluğunun yaşı da 15ve civarında olan çocuklardan oluşmakta...

17.Bu anlamda BDP’nin ölüm oruçlarışeklinde tavır sergilemesinin nedeni de,dağdaki PKK’nin sıkışmış olması ve örgütünkısmen de olsa rahatlatılması amaçlı...

18.Türkiye’deki başkanlık sistemine doğrurejimin yönlenmesi de güçlü bir başkanınyanında çok zayıflatılmış bir yargının,yetkileri budanmış bir yasamanın ve güçsüz olanbakanların ortaya çıkmasına neden olur ki,bunun kabul edilmesi de çok da doğru değil…

19.Tek adam yönetiminin ve 3 dönemden beridevam eden tek parti iktidarının istikraraçısından faydaları olmakla birlikte, demokrasisiteminin neredeyse rayından çıkmasına da nedenolmakta. Bu çerçevedeki Sn. Erdoğan’ın olduğubir başkanlık sistemindense; yasama, yürütme veyargının kuvvetler ayrılığı siteminde devam

302

ettiği bir yapının olması çok daha sağlıklıolsa gerek…

20.PKK açısından 2012 yılı Kürt Baharı’nınolduğu bir yıl şeklinde geçirilecekken,neredeyse örgüt bağlamında hezimet yılı oldu.Örgütün hala bu sene içinde sıklıkla yapılanoperasyonlardan dolayı, kış tertiplenmesiniyapamaması söz konusu. Yine terörle mücadelede,son 30 yıldır ilk kez sağlıklı, sabit karakolve karargahlardan beklenilme ve av olmakşekliyle değil, mobil sistemlerle hareketli veJandarma Özel harekat (JÖH) ve Polis ÖzelHarekatın (PÖH) ortaklaşa ve uyum içindeçalıştığı bir yöntemle, PKK ile mücadele sözkonusu ve bunda da çok ciddi başarılar eldeedilmekte...

21.Şemdinli de ilk kez 11 yaşındaki FarisDemirci’nin teröristlerce patlatılan bir bombaile öldürülmesi sonrasında, ailesinin PKK’yakarşı takındığı tavır, Şemdinli de bu olaydandolayı PKK istediği için değil ve fakat PKK’yatepki olarak dükkanların esnaflar tarafındankapatılması ve okullara yapılan teröristsaldırılarda, çocuklarının okuma hakkınınengellenmemesi için, velilerin PKK’lılara karşıtepkilerini göstermesi, son yıllarda bölgedeasla gözükmeyen halkın PKK’ya karşı yaptıklarıprotestolar var ve bunlar da gerçekten de çokönemli...

22. Eğer devlet ve hükümet; teröre karşıistikrarlı bir şekilde mücadele edecek olsalarve güvenlik güçleri de teröristlerle yapılançatışmalarda başarılı sonuçlarını arttırarakdevam ettirseler, zaten PKK’den bıkkınlık duyan

303

yöre halkının da yeniden devletin yanında yeralması söz konusu olacak… Bunun tek handikapıise teröristle müzakere yolunun yeniden açılmatehlikesinin mevcudiyeti. Böylesi bir garabetise maalesef ki, bir kez daha yeniden yörehalkının PKK’nin saflarına doğru yönlenmesineneden olacak…

23.Bir örgüt düşünün ki tabandan örgütedevşirilenler en fazla 8-10 yıl dağ hayatıyaşıyorlar ve sonrasında da ya öldürülüyorlarya da hapse gidiyorlar. Ama üst düzeyyöneticilerin hepsi de, en az 28 yıldır halaüst düzey yönetici olmaya devam ediyor vebunlara da hiç bir şey de olmuyor. O zaman PKKüst düzey yönetimi acaba görevli muvazzaflarmıdır ki? O nedenle de hala onlar görevlerinemi devam etmektedirler? Ya da onlara karşıneden operasyonlar düzenlenmemektedir?İsrail’in Hamas liderlerine, İran’ın PJAKyöneticilerine, Rusya’nın Çeçen yöneticilerineyaptığı suikast saldırılarının aynısınıntıpkısı, neden PKK’nın üst düzey yöneticilerinekarşı düzenlenmemektedir? Bunlar o zaman yadevletin görevli elemanları mıdır ya dadevletin istihbarat birimleri hiç de iyiçalışmadıkları için bunlara karşı bir operasyondüzenlenememektedir?

23.PKK’nin üst düzey yöneticilerineyapılacak operasyonlarda başarı sağlanması,beraberinde örgütün tabanının da moral kaybınaneden olacak ve örgütün çözülmesine de katkısağlayacaktır…

24.ABD, terörle mücadele bize yeterincebilgi vermemekte ve fakat bizim yapacağımız

304

operasyonlarda ise mutlaka / kesinlikle 24 saatöncesinden kendisine bilgi verilmesini vegidilecek koordinatların nereleri olduğunu daistemektedir. ABD operasyonel bilgileri bizimlepaylaşmamakta ve verdiği bilgiler bağlamında daoldukça bayat verileri paylaşmaktadır…

25.Örgütün kendi içinde de son dönemlerdeoperasyon üstüne operasyon yemesi nedeniyle veçok sayıda ölü vermesinden dolayı, ciddianlamda iç mücadeleler ve kendi kendisinisorgulamaları söz konusudur. Alandaki başarısızolan liderlerin hepsi de tabandaki gençmilitanlar tarafından da artık sorgulanmakta /eleştirilmektedir…

26.PKK’nin terör sorununu, Öcalan ileuzlaşarak çözeceğiz yaklaşımının tek nedeni isegüvenlik güçleri ile mücadelede başarısız olanterör örgütünün bitmesini önleme çabası olsagerektir. Beşir Atalay’ın bunu istemesi desanki farklı bir acem-i oyunu mu diye dedüşünülebilir…

27.PKK tamamıyla uluslararası taşeron birprojedir ve asla ama asla Kürt halkınınhaklarını savunmamaktadır…

28.AKP içindeki bir damar da yeni bir fitnevesilesi olarak, ‘doğuda PKK ile mücadele edenthe cemaattir söylemi geliştirdi. Ve şiddetebaşvuran güvenlik güçleri de the cemaatinelemanlarıdır’ şeklinde olayı çarpıtıyor. Bunuda AKP’nin içindeki acem(l)-i bir grup dabenzer şekilde ifade etmektedir… Hâlbuki budurum, güvenlik güçlerinin hepsini de ErdoğanHükümetinin tayin ettiği ve göreve getirirkende 3 hafta kadar MİT’te de istihbaratlarının

305

yaptırıldığı kişilerdir… Ama AKP’de başınınsıkıştığı her yerde ve özellikle terör ileilgili konularda; ‘ben yapmadım, onlaryaptılar’ deme sendromundan kurtulmalıdır (66).

Türkiye’nin en çok konuştuğu kişilerdenbiri Abdullah Öcalan’dır ama medyada derlitoplu bir Öcalan analizi yapılmamıştır.Türkiye’de yazılan kitaplar ekseriyetle yaÖcalan’ı kutsamak için ya da yerin dibinebatırmak için yazılan psikolojik harekât amaçlıkitaplardır. Bunun için kuşkusuz bir kitapyazılmalı. Gazeteci ve akademisyen Emre Uslu,maddeler hâlinde Öcalan’ın PKK içindekikonumunu, ne istediğini, ve neyi yapabileceğinişöyle anlattı:

1) Abdullah Öcalan KCK yapılanması kurulupoturduktan bu yana PKK’nın lideri değilsözcüsüdür.

2) PKK’yı yöneten KCK Yürütme Kurulu’dur vebunun en etkili ayakları da Avrupa kanadıdır.

3) Abdullah Öcalan’ın üzerlerinde etkisininen az olduğu PKK yapısı Kandil ve HPG iken enfazla olduğu yapı hapishanedeki örgütçülerdir.Özellikle hapishanelerdeki örgütçülere yazdığıözel mektuplar nedeniyle bu etkisini giderekderinleştirmiştir. Son açlık grevlerini builişkiyi bilmeden anlamak mümkün değildir. Bubağlamda açlık grevleri öncesinde, Öcalan’ınİmralı’dan giden mektupları vasıtasıyla veyabaşka bir biçimde PKK’lı mahkûmlarla Öcalanarasında ne gibi temaslar olmuştur? Sorusuönemlidir.66 Aytaç, Önder. Kasım içinde PKK terörü ve iktidar.Rotahaber 22.11.2012.

306

4) Abdullah Öcalan kendisi özellikle halküzerindeki etkisini kullanarak pozisyonunukoruma siyaseti gütmektedir. Bu nedenle PKKiçindeki değişen güç dengelerine göre kendisiniayarlamakta duruma göre pozisyon almaktadır.

5) En son Silvan saldırısı ile birlikteAbdullah Öcalan’a gündem dayatma ile başlayanve şahinlerin PKK’da liderliği elegeçirmesinden sonra Abdullah Öcalan dapozisyonunu belirleme çabasına girmiştir.

6) Abdullah Öcalan 2010 yılından sonra birdönem bitiğini iktidarı AKP’nin ele geçirdiğinidüşünüyordu. Bu nedenle de Başbakan veCumhurbaşkanı’na mektuplar yazmaya başlamıştı.Ancak Uludere faciasından sonra o eski derindevletin halen yaşadığını görmüş ve tavrınıbelirleme konusunda aceleci davrandığınıdüşünerek PKK içindeki güç dengelerinbakımından şahinlerden yana tavır koymuştur.

7) 2004 yılındaki avukat görüşmeleriincelenirse o dönem de böyle bir sürecinyaşandığını, Abdullah Öcalan’ın kendisinegündem dayatan Duran Kalkan ve Cemil Bayık’ahesap soracağını söylediğini görürsünüz. Ancaksavaşı başlatarak kazanan taraf Bayık ve Kalkanekibi olunca Öcalan da dümeni Bayık ve Kalkantarafına kırmış ve kendi pozisyonunu KCKYürütme Konseyi kurarak kurtarmaya çalışmıştır.Bundan sonraki süreçte de Öcalan PKK’nınsözcüsü olmuştur. Silvan saldırısıyla birliktesözcülük pozisyonu da sarsılmıştır. Bu arkaplanı bilmeden Öcalan hakkında yapılan yorumlarboştur.

307

8) Öcalan devlete sürekli “bu şartlaraltında örgütle bağım yokken örgüt üzerindeetkili olamam. Bana örgütle irtibat kuracağımgerekli araçları vermeden bir şey yapamam”şeklinde çağırılar yapar. Devlet bu çağırılarıÖcalan’ın kendini İmralı’dan kurtarmak içinyaptığı taktik çağırılar olarak okur. Bunedenle de Öcalan’ın ev hapsi istediğinidüşünür. Ben de uzun süre böyle düşünmüştüm.Ancak Öcalan devlete “elimi güçlendirin”çağırısı yaparken aslında bir stratejik akıllahareket ediyor. Şunu demek istiyor: “BenPKK’nın lideri değilim. Ancak devletten birşeyler koparabilirsem, devletin beni ciddiyealdığını gösterebilirsem, halkın üzerindekietkimi de kullanıp PKK’nın etkililerine Öcalangeri geliyor mesajı verip devletten aldığım‘ödün’ ile PKK’daki liderliğimi gerialabilirim. Bu nedenle beni tekrar PKK’nınlideri yapacak gerekli araçları verin.”

9) Abdullah Öcalan PKK’nın sözcüsüolduğundan dolayı müzakere sürecinde etkisisanıldığı kadar büyük değildir. Öcalan busüreçte ancak bir ortam yumuşatıcı olarakdeğerlendirilebilir. Müzakerede PKK’nıntutumuna ancak KCK Yürütme Konseyi kararverebilir.

10) Bu nedenle Öcalan’a yüksek düzeydesiyasal tanınmayı da çağrıştıracak heyetlergöndermek yanlıştır. Öcalan ile veya PKKliderleri ile yapılacak görüşme alt düzeyistihbaratçılar aracılığıyla yapılmalıdır. Nezaman ki PKK sınır dışına çekilmeyi kabul edero zaman görüşme sürecinde kıdem arttırılabilir.

308

11) Unutmayın ki Abdullah Öcalan gibiliderler için en önemli mesele yola çıktıklarıprojelerini tamamlamaktır. Yapamıyorlarsa onunaltyapısını kurup tarihe iz bırakmak isterler.Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ın yola çıkışprojesini tamamlaması için elindeki en güçlüenstrümanı, PKK’yı tasfiye etmesini beklemekdünyanın en saçma beklentisidir. Yaser Arafatnasıl FKÖ’yü tasfiye etmeden, örgütü koruyarakbir barış sürecini başlattıysa Öcalan da benzerbir model ile barış getirmek istiyor. Bunubilmek gerek…

12) Öcalan’ın en güçlü tarafı devletiTayyip Erdoğan’dan bile iyi tanıması veTürkiye’deki siyasetçilerin çoğundan çok dahaiyi analitik düşünebilme yeteneğine sahipolmasıdır. En zayıf tarafı ise komploteorilerine fazla inanması ve narsist yapısıile aşırı kuşkuculuğudur (67).

Kırmızı PKK ‘Yeşil’leşirken kazanıyor mu?AK Parti’nin geçen on yılık başarısının enönemli sırrı algı yönetimini kusursuz yapması.Bu süre içerisinde toplumun algılarını öylesinegüzel yönetti ki hem kendi tabanınıdönüştürmeyi başardı, hem de ülkedeoluşabilecek toplumsal muhalefetin önünü kesmişoldu. AK Parti algı yönetimi konusunda sanırımbir stratejik akla göre hareket ediyor.Yaptıkları her şeyi planlı yapıyor, her lafıplanlı konuşuyor, her adımı planlı atıyor veher süreci planlı yürütüyor. •Bu sürecinyönetimine ilişkin en güzel örnek yüzde 50

67 Uslu, Emre. Abdullah Öcalan ne düşür. Tarafgazetesi. 07.11.2012.

309

psikolojik sınırı algısını yerleştiripyönetmek. Herhangi bir anket şirketi AK Partioylarını yüzde 50’nin altında gösterdiği andabir AK Parti yetkilisi çıkıp bir başka anketsonucu açıklayarak “acaba AK Parti yüzde 50’ninaltına mı düşüyor” algısının tabana yayılmasınıönlüyor. Yine bu kapsamda alternatifoluşturabilecek Numan Kurtulmuş gibi kişileritransfer ederek algı yönetimi noktasındagerçekten pürüzsüz bir övgüyü hak ettiklerinikayda geçirmem gerekiyor. Emre Uslu, algıyönetimi konusunda bu kadar başarılı olan AKParti’nin Kürt sorununun çözümü konusunda aynıbaşarıyı göster(e)mediğini düşünüyor. Şöyledevam ediyor: Türkiye genelinde algı yönetiminibu kadar kusursuz yapan bir partinin Kürtsorunu konusunda özellikle PKK’nın ekmeğine yağsürecek birtakım işler yapıp “PKK vurdukçakazanıyor” algısını oluşturmadakibaşarısızlığını doğrusu ben AK Parti’ninaklıyla bağdaştıramıyorum. Bu büyük tezat ancakbilinçli yapılır gibi de düşündüğüm oluyor.Aslında AK Parti PKK ile anlaştı ve“sözdemücadeleci özde müzakereci” bir tutumla Türktarafına yönelik bir algı inşası mıyapıyor diye de düşündüğüm oluyor. Zira biryanda sözüne en güvenilir bir siyaset adamıBaşbakanErdoğan çıkıp “APO’yu asarım” diyenutuk atarken, perde arkasında müsteşarınıÖcalan’la görüşmeye gönderiyorsa, Oslo’ya tavizvermeye gönderiyorsa o zaman aslında Başbakanbu mücadeleci çıkışlarıyla Türkmilliyetçilerinin algılarını maniple ederkenKürt milliyetçileri ile pazarlık mı yapıyor,diye sormadan edemiyor insan. En son açlık

310

grevlerinde de durum aynısı olmadı mı? ErdoğanAlmanya’da “öyle bir oruç eylemi yok”dedi “halkidamı istiyor” dedi ama KCK sanıklarını salacakdördüncü paketin çıkacağının da sinyaliniverdi. Yani Türklere vurucu Kürtlere verici birsiyaset anlayışında algı yönetimi nerede? Bütünbu süreçlerden hep PKK kazançlı çıkmıyor mu? AKParti’nin amacı Kürtlerin haklarını teslimetmek mi yoksa gerçekten de Oslo’da uzlaşıldığıgibi KCK’yı bölgede büyütüp, psikolojiküstünlüğünü temin edip bölgeyi KCK’ya bırakmakmı? Eğer AK Parti’nin politikası Kürtlerinhaklarını vermek ise, ki bunu sonuna kadardestekliyorum, o hâlde neden PKK ile pazarlıkyapıyor, neden bir takvim açıklayıp bunu birtakvime bağlayarak vereceğini açıklamıyorda her PKK eyleminden sonra bir kısmını veripPKK’ya pirim kazandırıyor? En son anadildesavunma hakkını örnek alalım. 30 Eylül2012’deki AK Parti’nin 2023 vizyon belgesindebu hakkın tanınacağı açıklanmıştı. Peki, neoldu? PKK’lılar açlık grevine gitti. Başbakançok sert açıklamalar yaptı. PKK’yı ve Öcalan’aidamı gündeme getirdi. Sonra dün bakanlarkurulu kararı ile anadilde Savunma hakkı apartopar gündeme getirildi ve bütün kredilerPKK’ya aktarıldı. Bunun amacı nedir? Algıyönetiminde bu kadar başarılı bir parti bu işibilinçli yapmıyorsa, bu yöntemin PKK’nın işineyaratığını, PKK’yı büyüttüğünü görmüyor mu?Aynı şeyi anadilde eğitim için desöyleyebiliriz. Bunu sağlamak için bir takvimaçıklayıp, bir pilot proje başlatmak için yenibir PKK eylemi mi bekliyor AKP? Bu süreç yenide değil. Geçen seçimlerden bu yana devam eden

311

bir süreç. AK Parti bölgede kaybedeceğini bilebile hem yerel seçimlerde hem de genelseçimlerde bölgede zayıf adaylar çıkardı. Buyöntemin bölgeyi BDP’ye terketmek olduğunusağır sultan bile biliyordu. AK Parti bununeden yaptı o hâlde? Aynı şeyi BüyükşehirBelediyeleri Yasası’nda da yapıyor. Yeni yasaile Mardin ve Van bir daha geri kazanılamayacakşekilde BDP’ye terk ediliyor. Bundan sonraharitaya baktığımızda bölgede AK Parti’ninkazandığı adacıklar olmayacak. Tamamen BDP’yeterk edilmiş olacak. Bu da insanlarınzihinlerinde algısal bölünmeyi daha danetleştirecek. Peki, AK Parti bu algı yanlışınıneden yapıyor? İnsanın söylemeye dili varmıyorama Cemil Bayık 4. Stratejik Mücadele Dönemi’nianlatırken amaçlarının “bölgeden AKP’ninsilinmesi” olduğunu belirtip “böylece devletbizimle masaya bizim istediğimiz şartlardaoturacak” demişti. AKP Parti Kütlerin haklarınıbir bütün olarak, PKK eylemlerinden bağımsızolarak bir takvime bağlayıp deklere etmekyerine PKK eylemlerinden sonra veriyor. Hâliyle PKK bölgede psikolojik üstünlük eldeediyor kendi tabanında da “vurdukça alıyoruz”algısı ile daha net dayanışma sağlıyor. Bu daPKK’nın daha da güçlenmesine yol açıyor.  Buyapılanlara bütüncül pencereden bakınca CemilBayık’ın argümanlarının haklıçıktığı görünüyor. Maalesef enazından bölgedeki algı bakımından PKK kazanıyorTürkiye kaybediyor. Buna da AK Partinin butuhaf politikaları etken oluyor.

Soru şu: bölgede psikolojik üstünlüğünükabul ettirmiş, açlık grevleriyle iktidarın

312

bileğini bükmüş, devleti Öcalan’ın ailesineyalvartıp Öcalan’dan yardım dileyen pozisyonunadüşürmüş, Suriye’de fiili bir devlet kurmuş birPKK, açılımın başladığı 2009 öncesinden daha mıgüçlü daha mı zayıf görünüyor? Açılımın amacıPKK’yı zayıflatmak terör sorununu çözmek değilmiydi? Bu açılım yöntemi PKK’yı güçlendirdi mizayıflattı mı?  Daha da önemlisi AK Parti neyapmaya çalışıyor; amaç Kürt haklarını vermekmi PKK’yı güçlendirmek mi? Bu bir akıltutulması mı bir planın parçası mı? Plansakimin planı? (68).

Türkiye'yi 12 parçaya bölerek yönetmeyihedefleyen terör örgütünün, 2010-2011yıllarında 'topyekün savunma' stratejisi içinmesafe almaya çalıştığı ama 2012’de polis özeltimin başarılı operasyonları karşısında neserhildan denilen halk ayaklanmasınja cesaretedebildi nede Hakkari’yi kurtarılmış bölge ilanedebildi. Güvenlik güçlerinin operasyonları,örgüt açısından strateji değişikliği sürecinibaltaladı. Terör örgütü PKK/KCK sözleşmesi,örgütün 'anayasası' hükmünde. Sözde Yasam-Yürütme-Yargı hiyerarşi ile 'Önderliği'şekillendiriyor. 46 asıl, 4 ek maddedenmüteşekkil metinde organlarla temelfaaliyetlerin nasıl yürütüleceği anlatıyor. 11.maddesi 'Kürdistan Demokratik ToplumKonfederalizmi'nin kurulduğunu, liderininAbdullah Öcalan olduğu ifade ediliyor. KCK'nınTürkiye'nin yanında Suriye, Irak ve İran'ıkapsadığına dikkat çekiliyor. KCK'nın Suriye'de

68 Uslu, Emre. PKK kazanıyor. Taraf gazetesi.10.11.2012.

313

Demokratik Birlik Partisi (PYD), Irak'taKürdistan Çözüm Partisi (PÇDK), İran'daKürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK) üzerindefaaliyette olduğu vurgulanıyor. Ankara'nınKumrular Caddesi'nde 5 kişinin öldüğü 40kişinin de yaralandığı bombalı terörsaldırısıyla ilgili hazırlanan iddianamede,terör örgütü PKK/KCK yapılanması anlatılıyor.KCK veya KCK/PKK terör örgütü, hangi harfgrubunu kullanırsa kullansın aynı teröristörgüt olduğunun altı çiziliyor.

Terör örgütünün 5 bin ile 5 bin 500civarında silahlı bir kadroya sahip olduğubelirtiliyor. Örgüt tarafından Türkiyeeyaletlere bölünmüş ve 12 bölgeye ayrılmış. Herbölgeye bir isim verilirken, buralarda kaçkişilik terörist grubu olduğu da anlatılıyor.Bunlar sırasıyla şöyle: "Samsun-Tokat-Amasya-Giresun (Karadeniz Açılım Grubu) hattında 20-25kişilik grup; Sivas ve çevresindeki alanınıkapsayan alanda (Koçgiri Eyaleti) 5-10 kişilikgrup; Malatya-Adıyaman-Gaziantep-Kahramanmaraş(Güneybatı Eyaleti) bölgesinde 9-10 kişilikgrup; Tunceli ve çevresinde (Dersim Eyaleti)180-200 kişilik grup; Elazığ'ı da kapsayacakşekilde Diyarbakır ve çevresinde (Amed Eyaleti)170-190 kişilik grup; Erzurum'dan Bingöl'ekadar uzanan (Erzurum Eyaleti) bölgede 80-85kişilik grup; Batman-Bitlis-Muş bölgesini(Garzan Eyaleti) kapsayan alanda 90-95 kişilikgrup; Mardin ve çevresinde (Mardin Eyaleti) 35-40 kişilik grup; Siirt ilini de kapsayacakşekilde Şırnak çevresinde (Botan Eyaleti) 315-350 kişilik grup; Ardahan-Kars-Iğdır hattında(Serhat Eyaleti) 75-80 kişilik grup; Van ve

314

çevresinde (Van Eyaleti) 110-120 kişilik grup;Hakkari ve çevresini kapsayan alanda (ZağrosEyaleti) 370-410 kişilik gruplar bulunuyor."

Ayrıca sınıra yakın alanlardan HaftaninBölgesinde 270-300 kişilik grup; BehdinanBölgesinde 700-750 kişilik ve Hakurk bölgesinde290-310 kişilik gruplar yer alıyor. Bunlarındışında da ülkenin geri kalan kısımlarındametropollerde ve yurtdışında da azımsanmayacaksayıda örgüt mensubu bulunuyor. Terör örgütününstratejisi, 'pasif-aktif-topyekün' savunmaaşamalarından oluşan Meşru Savunma Stratejisi.Uzun süreli halk savaşının aksine aşamalardoğrusal olarak ilerliyor. Geri dönüşler sözkonusu olabiliyor. Bugüne kadar 'pasif ve aktifsavunma' süreçleri yaşanmış olması veeylemlerin en yoğun olduğu dönemin örgütçeaktif savunmanın ileri aşaması olaraktanımlanması ise topyekün savunma aşamasına hiçgeçilmediğini gösteriyor. 2011 yılı Haziranayında yapılan genel seçimler sonrası örgüt vemüzahir yapılar tarafından sıklıkla dilegetirilen Devrimci Halk Savaşının stratejikaçıdan karşılığı da bulunmuyor ve içeriğineilişkin net açıklamalar yapılmıyor. Son dönemdeyakalanan örgüt mensupları ise 'Devrimci HalkSavaşı tartışmalarının yaklaşık bir yıldırdevam ettiği, tartışmanın özellikle 2010-2011kış üstlenmesi sürecinde gerçekleştiği,stratejinin temel mantığının halkın daiçerisine dahil edildiği topyekün bir mücadeleolduğu, tam olarak uygulanması için birpsikolojik hazırlık süreci gerektiği, bunun dabasın yayın organlarıyla yapılacak propagandaile sağlanacağı, hazırlık aşamasında HPG

315

mensuplarının illerde-ilçelerde Öz SavunmaBirliği (ÖSB) mensuplarının faaliyetyürüteceği' şeklinde konuşuyor.

2011 yılı içerisinde terör örgütünün kırsalve metropol alan faaliyetlerinin şiddeteylemlerinin stratejik açıdan karşılığı meşrusavunma stratejisi. Yurt içindeki ve yurtdışındaki konjoktürel gelişmeler, genelseçimler, Ortadoğu'daki gelişmeler, ABD'ninIrak'tan çekilme süreci ise terör örgütünü alankazanmaya yönelik bir çabanın içine soktu. Alankazanmaya yönelik kitlesel eylemler üzerindenörgütün mesafe almaya çalıştığı belirlendi.Ancak örgüt kadrolarına, yapılanmalarınayönelik gerçekleştirilen polisiye operasyonlarıörgütü yeni strateji değişikliğine itti.

2011 yılında bölücü terör örgütü MeşruSavunma Stratejisi kapsamındaki kırsal metropolalan faaliyetleri, HPG ve bağlı silahlıunsurlar tarafından örgütün 2010 yılı Mayısayından itibaren takip ettiği eylemstratejisine uyumlu bir şekildegerçekleştirilmiş kırsal alanda HPG'ye bağlıkırsal kadrolar ve sözde Özel Kuvvetler,metropollerde ve şehir merkezlerinde ise ÖzSavunma Birliği, Özel Kuvvetler, KürdistanÖzgürlük Şahinleri (TAK) ve Apocu Gençlikİntikam Tugayı (AGİT) gibi yapılanmalar şiddeteylemleri üzerinden mesafe almaya çalıştı. 2011yılı içerisinde özel kuvvetlerin faaliyetleribağlamında mayınlı-bombalı saldırılarla,özellikle araçla seyir halindeki güvenlikkuvvetlerine yönelik saldırıların nitelik venicelik açısından arttığı, diğer sahalara

316

patlayıcı aktarımında artış olduğu, kırsalalanda ilçelerde özellikle polis özel harekâtbirimleri ile çatışmaktan kaçınılmayan birtavrın izlendiği tespit edildi. TAK ismi,örgütün uluslararası alandaki teröristimajından kurtulmak ve örgüt üzerindeki baskıyahafifletmek amacıyla özellikle kullanılıyor.TAK adıyla üstlenilen tüm eylemlerin bizzat KCKterör örgütünce gerçekleştirildiğinivurgulanıyor. "Ayrıca amaç ve hedeflerineulaşmak amacıyla sürekli yeni taktikler veyöntemler geliştiren KCK terör örgütü, Kürtkökenli vatandaşları güvenlik güçleri vedevlete karşı kışkırtmak amacıyla yan kuruluşolarak öz savunma birlikleri adlı yapıyı hayatageçirdiği, kent ve ilçe merkezlerindeörgütlenen bu oluşum farklı çıkarlar sağlamakyoluyla bünyesine kattığı grupları halktadevlet unsurlarına karşı bir direniş oluşturmakmaksadıyla kullandığı bu çerçevede AnkaraKızılay'da meydana gelen bu soruşturmanınkonusu olan bombalı eylemin örgütün eylemsizlikkararının kendileri için geçerli olmadığıtarzında açıklamalarla tak yapılanmasıtarafından üstlenildiği anlaşılmıştır."deniyor.

Terör örgütü, yandaşlarınca işletilenişyerlerinden gelir sağlanıyor. Özellikleİstanbul’da eğlence merkezleri para basıyor.Kaçakçılık faaliyetlerinde haraç alınıyor.Sağlanan paralar ise kuryeler vasıtasıyla örgütkadrolarına aktarılıyor. Bazen küçük miktardakirakamlar güvenilir örgüt mensuplarınınhesapları aracılığıyla ya da para transferşirketleri üzerinden gerçekleştiriliyor. Yüksek

317

miktardaki para transferleri ise genelliklebizzat Avrupa'daki örgütlenmelerin başındakikişiler üzerinden sağlanıyor. Terör örgütü, hertürlü teknik haberleşmenin yanı sıra doğrudankurye de kullanıyor. Uydu üzerinden yayın yapantv kanalları, radyolar, çeşitli dergi vegazeteler, internet siteleri aracılığıylailetişim faaliyetlerini gerçekleştiriyor. Terörörgütü KCK, 2007 yılında aktif hale geldi.Irak'ın Kuzey'inde KCK Yürütme Konseyininbaşında Cemal kod adlı Murat Karayılanbulunuyor. Türkiye topraklarında örgütselfaaliyetleri yürütmekle görevli KCK/TMyapılanmasının başında ise Refah kod adlı SabriOk yer alıyor. Remzi Kartal da örgütsel yapıiçerisinde Kongre-Gel Başkanı olarakgösteriliyor. Duran Kalkan, Cemil Bayık, MehmetTören, Mustafa Karasu, Nuriye Kesbir, NewrozCeren gibi örgüt mensupları da KCK sözdeYürütme Konseyi üyeleri. Yurt dışındaki örgütyöneticileri Nizamettin Toğuç, TahirKemalizade, Hasan Yirik, Aynur Hülakü, DolakayŞanlı, Muzaffer Ayata, Fahrettin Gülşendönemsel olarak rolleri değişecek biçimdeörgütsel faaliyetlere katkı sunuyor.

PKK içerisinde Ergenekon'un bir koluolduğunu vurgulayan Kürt aydınları Kemal Burkayve İbrahim Güçlü gibi BDP'nin özgürce siyasetyapamadığını ifade ediyorlar. BDP'nin, Kandilve İmralı'dan gelen talimatlara göre hareketettiğini dile getiren Burkay, "Farklı sesleryükseldiğinde ise PKK tarafından susturuluyor.Silahların gölgesinde özgürce siyasetyapılamaz. Oysa talepler silahsız dilegetirilmeli." dedi. Kanal 5'de konuşan Burkay,

318

geçmişte açlık eylemlerinden dolayı bir çokinsanın hayatını kaybettiğini hatırlatarak,böyle ansızın açlık grevine gitmenin insanınkendi kendisine yaptığı bir işkence olduğunukaydetti. Gençlerin hayatlarının tehlikedeolduğuna dikkat çeken Burkay, "İnat ile sonuçalınmaz. Bu kabul edilemez bir durum. Sesleriduyuldu ve belli adımlar atılıyor. Kamuoyundaduyarlılık var. Artık açlık grevleri sonaerdirilmelidir." diye konuştu. "PKK, pek umutvermiyor. İnsan hayatına değer veren bir örgütdeğil." diyen Burkay, şöyle devam etti: "BDP,etkilerini kullanmalıdır. 'Devam edin' şeklindetavır takınmamalıdır. Ölümlerin gelmesi sorunaçözüm sağlamaz, aksine gerilimi yükseltir.Olaylar iyice karmaşık hale gelir."

Ergenekon davasında tanık olarak ifadeveren Şemdin Sakık'ın; Doğu Perinçek, YalçınKüçük ve Ergenekon hakkındaki iddialarını dadeğerlendiren Burkay, "PKK içerisindeErgenekon'un bir kolu olduğundan şüphem yok.Ergenekon, 1950 yıllarında kurulankontrgerillanın devamıdır. NATO tarafındankurulan Gladio'dur. Özel Harp Dairesi'ne hizmetetti, Ergenekon adını aldı ama kuruluşukontrgerillaydı. Sadece devletin kurumlarıiçerisinde değil, sağ ve sol örgütlerin içinede girmişti. Bunlardan biri de PKK'dır.Perinçek ve Küçük olayı hayli ilginçtir.Perinçek, bir dönem 'PKK'ya destek vermeyenKürtler bölücüdür' diyordu. Yalçın Küçük defarklı değil. İşin içerisinde çok derin bağlarvar. PKK ile ilişki kurulurken ince hesaplarvar. Bunlar tam olarak açığa kavuşmadı.Fırat'ın ötesindeki Ergenekon eylemleri açığa

319

kavuşursa çok şey anlaşılır." şeklinde konuştu."Kürt sorununun çözümü için öncelikle şiddeteylemleri terk edilmeli, silahlar susmalıdır."diyen diyen Burkay, şöyle dedi: "Silah ile birçözüm sağlanamaz. Çok büyük bedeller ödendi.Kürtlerin şiddete sarılması hiçbir çözümgetirmedi. Devletin inkar politikaları daçözümsüzlük üretti. Hepimiz artık dersçıkartmalıyız. Şiddet ile sonuca varılamayacağıgörülmeli ve sağduyu hakim olmalıdır. Sonyıllarda hükümet ciddi reformlar yaptı.Eksiklikler olabilir ama sonuçta var olaniyileşmeler görülmelidir. Gerilimden uzakdurulmalıdır. Sonra reform süreçlerinde ciddiprovokatif olaylara tanıklık ettik. Statükodanyana olan çevreler, hükümete geri adım attırmakiçin her yolu denedi. Oslo süreci, Habur olayıve sonrasında yaşananlar bunun göstergesidir."

Hükümetin önemli iyileştirmelere imzaattığına dikkat çeken Burkay, askeri vesayetlemücadele edildiğini ve başarılı olunduğunuifade etti. Bu olumlu gelişmelerin bileeleştirildiğini, hatta soldan bile değişimetepki geldiğini anlatan Burkay, "Oysa sol,değişime açık olmalıdır. Ama aksini gördük. Birdevrim olmasa da demokratikleşme yolunda ciddiadımlar atıldı ve atılan adımlar halktanyanaydı. Bu süreçte Kürtler de bir bütün olarakolumlu davranamadı. Bu değişime karşı çıktılar.Atılan iyi adımları tuzak olarak göstermekistediler. BDP, CHP gibi TRT Şeş'e karşı çıktı.PKK, insanları tehdit etti. Toplumunbeklentilerinin aksine gelişmeler yaşanmasınaneden olundu. Kaldı ki PKK halk savaşı tezinesarıldı. Bu tez sürüldü ortaya. Hedeflerinin de

320

açıkça AK Parti olduğunu deklare ettiler.Silahların susması beklenirken, PKK aksi birduruş sergiledi. PKK süreç içerisinde Öcalan'ıbile bypass etti. Bu gelişmeler ile diyalogortamı darbe yedi. Tabi bu durumda hükümetinduruşu da sertleşti. Geçmiş hükümetlerlekıyaslarsak çözüm için en önemli adımları buhükümet attı. Ama stratejiyi, AK Parti'yiyıkmak üzerine belirlemek doğru değildir. Kaldıki önceki dönemlerde yaşananlar var. Sistematikişkenceler, köy boşaltmalar ve failimeçhuller... Onlar bu dönemde sona erdi. Geçmişdönemleri unutmamak lazım. AK Parti düşmanlığıüzerinden siyaset yapılmamalı. Gerçekçi olmakzorundayız." dedi.

Hükümetin, askeri vesayet ile ciddi birmücadele içine girdiğini belirten Burkay, ancakbu süreçte terör örgütü PKK'nın silahlarınınKürt siyaseti üzerinde vesayetine devamettiğine dikkat çekti. Bunun, Demoklesin kılıcıgibi halen durduğunu dile getiren Burkay, "BDP,özgürce siyaset yapamıyor. BDP, Kandil veİmralı'dan gelen talimatlara göre hareketediyor. Farklı sesler yükseldiğinde ise PKKtarafından susturuluyor. Silahların gölgesindeözgürce siyaset yapılamaz. Oysa taleplersilahsız dile getirilmeli. Silahlar dışındasiyaset yapılsa Kürtler daha memnun olur. Çokacılar çekildi. Artık bu acılar sona ermeli."ifadelerini kullandı. "Fırat'ın ötesinde sadeceKürtler öldürülmedi. Oradaki çete ile tersdüşen generaller ve albaylar da ortadankaldırıldı." diyen Burkay, şöyle devam etti:"Bugün savcıların olayları incelediğinigörüyoruz. Bu, çok önemli... JİTEM mutlaka

321

ortaya çıkartılmalıdır. Çok geç kalındı.Çeteler ve JİTEM ortaya çıkartılmalıdır.Kontrgerilla eylemleri, Özal suikastı, EşrefBitlis olayı, Bahtiyar Aydın, gazeteci veaydınlara yapılan suikastlar devlet sırrı gibisaklanıyor. Bu nasıl sırdır ki cumhurbaşkanınasuikast, Gaffar Okkan'a yapılan saldırı açığaçıkartılmıyor. Büyük bir tuzak var. Bu tuzakKürt sorununun çözümsüzlüğe itilmesidir. Butuzağı bozmak, Fırat'ın ötesindeki yapıyaulaşmak ile mümkündür. Nasıl ki Özal bu konuyuçözmek için uğraştığında 33 er olayı oldu,suikast girişimi yaşandıysa benzer tuzaklarıyaşamaya hep devam ettik. Belli ki çözümistemeyen iç ve dış yapılar var. PKK'nın vedevletin derinlerinde çatışmalardanfaydalananlar var. Gerçekler ortayaçıkartılmalı ki yangın sönsün" (69).

AK Parti Diyarbakır İl Başkanı HalitAdvan’ın Genel Merkez’e sunduğu rapor,Güneydoğu’da uyuşturucu bağımlılığının ulaştığıboyutu gözler önüne serdi. Raporda uyuşturucukullanım yaşının 11’e kadar düştüğü ve terörleanılan mahallelerde yaygınlaştığı belirtiliyor.Rapora göre, son iki yılda uyuşturucu ekimi vesatışı ile ilgili 600 olay gerçekleşti. 50kilodan fazla eroin, 21 ton esrar, 2 bin adetecstasy hap ve 6 milyon Hint keneviri kökü elegeçirildi. Savcılığın verilerinde de son üçyılda 342 çocuğun madde bağımlılığı sebebiyledenetimli serbestliğe tabi tutulduğu ifadeedildi. Raporda, 400 aile ile yapılan

69 Burkay, Kemal. İşte PKK'nın yeni stratejisi! Kanal5. Cihan Haber Ajansı. 12.11.2012.

322

görüşmelere de yer veriliyor. Aileler,Diyarbakır’da uyuşturucu pazarının her sokakta,parkta ve okul önünde kurulduğunu söylüyor.Halit Advan, bu tabloyu şöyle özetliyor:“Maalesef esrar, bölgenin geleneksel tarımürünü haline geldi. İntihar vakaları artıyor.”30 yılı aşkın süredir terörle boğuşan Doğu veGüneydoğu Anadolu, bir yandan da uyuşturucutehdidi altında. Terörün en yoğun olduğubölgelerde esrar tarlaları boy gösteriyor.Diyarbakır-Bingöl arasında uçsuz bucaksızuyuşturucu tarlaları bulunuyor. Diyarbakırkırsalında yılda ortalama 500 ton esraryetiştiriliyor. Bu korkunç tablo karşısındaharekete geçen AK Parti Diyarbakır İlBaşkanlığı bünyesinde Uyuşturucu ile MücadeleKomisyonu oluşturuldu. Komisyon, yaptığı alantarama çalışmalarını bir rapor halinde GenelMerkez’e sundu. Rapora göre terör örgütüfaaliyetlerinin yoğun olduğu Bağlar ilçesiKaynartepe, 5 Nisan ve Muradiye mahalleleri,Yenişehir ilçesi Seyrantepe, Dicle, Ferit Köşkve Fiskaya mahalleleri ile Sur ilçesi Saraykapıve Hançepek mahallelerinde uyuşturucu maddekullanımı ve satıcılığı had safhada.

Bu durum raporda şöyle anlatılıyor:“Uyuşturucu kullanımının ve satımının birincidereceden etkisinin yoksulluğun ve terör örgütüfaaliyetlerinin birleştiği alan üzerindeyoğunluğu komisyonumuz tarafından farkedilmiştir. Diyarbakır kentimizde yineçocukların terör örgütü eylem faaliyetlerininiçinde yer almaları, kuşkusuz çocuklarınailelerinin denetim eksikliğindenkaynaklanmaktadır. Çocukların uyuşturucu madde

323

kullandıktan sonra yapmış oldukları terörörgütü gösterilerinde bir banka binasınınyakılması girişiminde bulunmaları kısa birörnek olarak durumun ciddiyetini ortayakoyabilir niteliktedir.”

Raporda ayrıca, şehrin diğer problemlerinede dikkat çekiliyor. Türkiye İstatistikKurumu’nun (TÜİK) verilerine göre son 5 yılda333 kişinin intihar ettiği, İş-Kur verilerinegöre işsiz sayısının 50 bin civarında olduğu,Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü istatistiklerinegöre de kentte 11 bin 500 sabıkalı hırsızbulunduğu bilgileri sıralanıyor. Terörörgütünün dini de kullanmaya başladığına vurguyapılan raporda, “Mele açılımı, müftülükleriniyi yönlendirememelerinden ötürü beklenensonuçları henüz verememiştir.” itirafı dayapılıyor. Buna karşılık ‘PKK’lı imamlar’ın çokiyi organize olarak ciddi anlamda propagandayaptığına ve kimi yerlerde başarılı olduğunadikkat çekiliyor. “Bölgede cami cemaatininsayısı batı illerine nazaran ciddi ölçüdefazladır. Ancak bu denli inançlı bir toplumunBDP’ye yüzde 58 oranında oy vermesinin altındayatan gerçeklerin sosyolojik analize muhtaçolduğu aşikardır.” deniliyor. AK PartiDiyarbakır İl Başkanı Halit Advan, raporu şöyleyorumluyor: “Maalesef esrar, bölgeningeleneksel tarım ürünü haline geldi. Uyuşturucukullanımı ve intihar vakaları artıyor. İşsizlikyüksek. İnsanlar mutsuz.” Advan, yetkilileritedbir almaya çağırıyor (70).

70 Dönmez, Ahmet. Kürt çocukları esrarın pençesinde.Zaman gazetesi. 30.10.2012.

324

Gazeteci ve akademisyen Önder Aytaç, KCK vePKK’nın nereye koştuğunu özetleyen makalesiylekitabımıza son noktayı koyuyoruz: AbdullahÖcalan’ın 2011 yılında Suriye’ye ilişkinverdiği talimatlarda; “Suriye Kürtlerinin hemBeşir Esad hem de muhalif gruplar ile diyalogiçerisinde olunmasını, hangi taraf olumluyaklaşıyorsa da o tarafa taleplerinidayatmalarını ve gerektiğinde silah dakullanarak öz savunmalarını yapmalarını”istemekte. Bu şekliyle hareket tarzını sürdürenörgüt, Suriye’de, özellikle de Suriye’ninkuzeyine kalıcı bir şekilde yerleşmeyihedeflemekte… PKK / KCK terör örgütü, BirleşikKürdistan amacı ile son zamanlarda Suriye’dekifaaliyetlerine büyük bir önem vermekte. Budurum yalnızca Türkiye açısından değil,bölgedeki diğer Kürt kesimler ve Irak BölgeselKürt Yönetimi (IBKY) bağlamında da önceliklibir konudur. Suriye’deki Kürt kesimlerin derin-milliyetçi bilinci ve dolayısıyla da temelrefleksleri IBKY lehine bir görüntü ortayakoyarken, aktif gençlik hareketleri ise dahaçok PKK / KCK’nın paravan örgütlenmesi olan PYDyanlısı görüntüler sergilemekte. IBKY, SuriyeKürtlerinin, Suriye Ulusal Muhalefetiyleişbirliği içinde bir duruş sergilemesini,bununla birlikte, Kürtlerin temel taleplerindentaviz verilmeden birlik içinde hareketedilmesini arzulamakta. PKK / KCK ise, biryandan PYD üzerinden Barzani’nin desteğine haizdiğer Kürtlerle işbirliği içinde hareketederken, diğer yandan da Suriye Kürtleriüzerindeki ağırlığını arttırmaya çalışmakta…Abdullah Öcalan’ın 2011 yılında Suriye’ye

325

ilişkin verdiği talimatlarda; “SuriyeKürtlerinin hem Beşir Esad hem de muhalifgruplar ile diyalog içerisinde olunmasını,hangi taraf olumlu yaklaşıyorsa da o tarafataleplerini dayatmalarını ve gerektiğinde silahda kullanarak öz savunmalarını yapmalarını”istemekte. Bu şekliyle hareket tarzını sürdürenörgüt, Suriye’de, özellikle de Suriye’ninkuzeyine kalıcı bir şekilde yerleşmeyihedeflemekte… İşte bu nedenle de; bölgedekifaaliyetlerini her geçen gün hızlandırarak,özerkliğin ilan edilmesine yönelikçalışmalarını yoğunlaştırmaktadır. Bu bağlamda;

1. PKK-KCK, PYD üzerinden; Afrin, AynElArap(Koban) ve Kamışlı civarında, gençliğinorganize edilmesi ve Suriye Kürtleri üzerindehâkimiyet kurulduğu izlenimi yaratılmasıhedeflenmekte,

2. Kanımızca 2013 Nevruz’undan önceSuriye’de özerklik ilan edilmesi arzulanmakta,

3. Yine; "Kürt Dil Okulu" adı altındaeğitim ve kültür merkezi bu bölgede açılmakta,

4. Politika ile ilgili eğitimler verilmekteve örgütlenme çalışmaları yapılmakta,

5. Örgüte ait kamplarda ideolojik ve askerieğitimler verilmekte,

6. Suriye’den örgüte katılımlarda da birhayli artış yaşanmakta,

7. Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’dede köklü bir yerleşim hedeflenmektedir…

Suriye’de PKK militanı olarak yaklaşık 1500kadar kişi bulunmakta ve her hafta Irak’ınkuzeyinden yeni yeni geçiş yapan grupların

326

katılımlarıyla da bu sayı artmaktadır. Yinebazı bölgelerde örgüt mahkemeler kurulduğu,cezaevleri oluşturulduğu ve kaçakçılık /vergilendirme, şehirlerin giriş ve çıkışlarındada inzibat faaliyetleri yürütmektedir.

Suriye’deki bu karışık durum devam ettiğiiçin, önümüzdeki zaman diliminde şu sorularınyanıtlarına dikkat edilmelidir. Şöyle ki;

1. Beşir Esad yönetimi, rejimi devamettirmek için, PKK-KCK’nin Suriye’ninkuzeyindeki yapılanmasına zımnen izin vermeyedevam edecek mi?

2. PKK içindeki Suriyeli militanlarınsayısı daha da fazlalaşacak mı?

3. Suriye üzerinden, Amanoslara veözellikle de kırsaldaki jandarma bölgelerineyönelik olarak, militan ve mühimmat transferiartarak devam edecek mi?

4. Bu bağlamda da, Suriye üzerinden gelenterör, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya,Şanlıurfa, Mersin ve hatta Antalya’ya doğruterör uzanabilir mi?

5. Yine PKK’nin kendi lehine alan veşehirleri devşirmesinin nedeniyle, Halep’tekiArap ve Türkmen nüfus ciddi anlamda tepkigösterecek ve taraflar arasında muhtemel biriç-çatışma olacak mı? Ve bu durumun ülkemizeyansıması da olumsuz olacak mı?

6. Bu nedenle de Irak’taki üslenmeye benzerhatalı bir durumun, Suriye’de de olmaması içinçok dikkat edilmeli ve PKK’nin buradaki alan vezaman hakimiyeti zayıflatılmalı ve hattabitirilmeli mi?

327

Ne dersiniz?..Şimdi de yola gene devam edelim ve PKK-

KCK’nin ses getirici eylem arayışlarına daberaberce irdeleyelim.

PKK-KCK yapısı son dönemde hem şehirmerkezlerinde hem de kırsalda yapılan sonuçodaklı operasyonlarla ciddi sıkıntılar yaşadığıiçin, kendisince ses getirici saldırılardabulunarak bir çıkış yolu bulmayıarzulamaktadır…

PKK-KCK;1. Kırsal arazilerde dağınık hareket

edilmesini ve fakat grupların parçalanarakgüçlerinin dağıtmamasını ve eylem amacıyla biraraya gelinmesini,

2. Düzenlenen her saldırıların kameralarlakaydedilerek, propaganda saikiyle Fırat HaberAjansı aracılığı ile haber yapılmasını,

3. Yaz aylarında jandarma (JÖH) ve polis(PÖH) tarafından operasyon yememek için,sıklıkla (15 gün gibi) kamp noktalarınındeğiştirilmesini,

4. Güvenlik güçlerini yanıltmak saikiylekıyafetlerin farklı olmasına dikkat edilmesinive silahların görünmemesinin sağlanılmasını,

5. Anadolu’daki yapımı devam eden barajlarayönelik bir eylemin gerçekleştirilmesini,

6. Özellikle ve öncelikle kalburüstü sivil,asker, bürokrat ve mülki amirlerin saldırılardahedef alınmasını,

7. Ayrıca, güvenlik güçlerine yönelik,pusu, mayınlama, taciz ateşi gibi riski azeylemlerin artarak devam edilmesini,

328

8. Mevcut eylem tıkanıklığını da aşmakiçin, metropoller ve şehir merkezlerinde desaldırılar düzenlemeyi,

9. “Şehir gerillacılığı” adı altında;sabotaj, suikast, bombalama gibi saldırıyöntemlerine ve bunlarla ilgili eğitimlereağırlık vermeyi,

10. Bu bağlamda Öz Savunma Birliklerini(ÖSB) metropol şehirlerde, daha yaygın, etkinve sürekli bir şekilde yapılandırılmayıistemektedir…

Kanımızca bundan sonraki süreçte PKK-KCKterör yapısı, Diyarbakır mliserkez olmak üzere,bazı diğer metropol şehirlerde de, ÖSB’likişilerin eylemleri ile valilik ve önemlidevlet binalarına, çarşı iznine çıkanaskerlere, daha önce keşfi yapılan resmi /sivil polis arabalarına ve yerleşim yerleritespit edilmiş terör ve istihbarat konusundauzman olan akademisyenlere ve polislere yöneliksilahlı / bombalı saldırı eylemleri yapılmasısöz konusu olacaktır. Eğer bu bağlamda burnumbile kanayacak olursa bunun sorumlusu BaşbakanErdoğan, Başbakan Yardımcısı Başer Atalay,Ankara Valisi Yüksel ve Emniyet Genel MüdürüKılıçlar ve Polis Akademisi Başkanı RemziFındıklı’dır…

Gediktepe + Hakur + 250 örgüt mensubunun +saldırı + Tekeli taburu + Şemdinli ilçe merkezi+ Gomani + Efkar dağları kelimelerinibirleştiren bir cümlenin kurulması durumundaolacak her şeyden sizce kim sorumlu olacaktır?

PKK-KCK’nin bütün çabalarına karşın, şiddetiçerikli sokak gösterilerine yurttaşlarımız

329

asla teveccüh göstermemektedir. NeredeyseÖcalan’ın 27 Temmuz 2011’den bu yanaavukatlarıyla görüştürülmemesini protesto etmekiçin, BDP organize ettiği bazı illerde yapmayaçalışılan eylemlerde bile vatandaşlarınkandırılamadığı çok net bir şekildegörülmektedir…

BDP milletvekilleri, PKK-KCK kadrolarınıntüm yönlendirmelerine rağmen, 27 Temmuz’dakieylemler alabildiğine sönük geçmektedir ve çokaz sayıda katılım sağlanmaktadır… Adıyaman,Batman, Diyarbakır, Hakkâri, İstanbul, Mardin,Mersin, Şırnak ve Van da yapılmaya çalışılaneylemlerde Kürt yurttaşlarımız asla itibaretmemiş ve hepsine birden katılanların sayısı2000 rakamını bile bulamamıştır…

Hiç bir yurttaşımız bu sokak gösterilerinekatılmamakta ve itibar etmemektedir. İtibaretmemektedir çünkü, son dönemlerde yapılan KCKoperasyonlarının bu duruma artı değer katmasısöz konusudur.

Özellikle de Eylül 2011’den Ekim 2012’yekadar yapıla gelen ve en az kesintisiz 1 yıldaha devam etmesi gereken bu KCK operasyonlarısayesinde; örgütçe kitleleri eylemselliğeyönlendirebilecek kadroların bulunmasında büyüksıkıntılar yaşanmaktadır ve artık sokakeylemlerinde ciddi anlamda düşüşler yaşanmasısöz konusudur…

PKK-KCK önümüzdeki haftalarda ve aylarda nemelanetler yapabilir?

1.Öcalan her fırsatta gündeme getirilerek,yeniden onunla irtibat kurulmasına çalışılacakmı?

330

2.Hakkâri / Dağlıca ve Kayseri / Pınarbaşıgibi bir terör eylemi ile ses getirici, büyükçaplı şiddet eylem arayışları ile kırsaldapusu, taciz ateşi, mayınlama gibi saldırıgirişimleri yapılabilir mi?

3.Özellikle de Hakkâri ve Siirt kırsalalanlarında, etkili saldırılargerçekleştirilmeye çalışılacak mı?

4.Amanoslar ve Karadeniz bölgeleri takviyeedilerek, ses getirici eylemlere tevessüledilebilir mi?

5.Canlı bomba, fedai türü eylemler de dâhilolmak üzere, şehir merkezlerindeki bombalısaldırı arayışlarına devam edilecek mi?

6.Suriye’nin kuzeyindeki örgütsel varlığıngüçlendirilmeye ve bu sayede Türkiye’deki terörolaylarının da artırılmaya çalışılması var mı?

7.Yol kesme, adam kaçırma, iş makinesiyakma türünden saldırılar ile kritikaltyapılara yönelik eylemlerin yapılması sözkonusu mu?

8.Çeşitli bahanelerle, sokak eylemlerininarttırılmasına çalışılacak mı?

PKK-KCK terör örgütü saldırıları için çözümnedir?

1.Hakkari / Şemdinli Çukurca’da birhareketlilik söz konusu mudur? Çünkü; PKK-KCK,son zamanlarda, özellikle Hakkari ilineyoğunlaşmaktadır ve bu bağlamda da Şemdinli veÇukurca ilçelerine yönelik sanki eş zamanlıolarak saldırılar mı planlamaktadır?

331

2.PKK-KCK acaba 1980 ve 1990’lı yıllardaolduğu gibi, bu yerlere yine 300-400 kişiliksaldırılar mı düzenlemeyi düşünmektedir?

3.Şemdinli’de PKK militanlarınınmevzilendiği Gomani tepesi ve Günyazı köyüneyakın Yiğitler mezrası çevresi JÖH ve PÖHtarafından kontrol altına alınmış mıdır?

4.Şemdinli’de emniyet ve asker ortaklaşa veetle tırnak gibi bütünleşerek PKK-KCK’ninyapacağı saldırıları püskürtmüş müdür?

5.PKK-KCK’ya karşı operasyonlarınarttırılarak ve kesintisiz 1 yıl devamettirilmesi gerekli midir?

6.Kırsalda ve sınır ötesindeki üslenmebölgelerine yönelik, istihbarat destekli,teknik imkânların çok etkin kullanıldığıönleyici hava / kara operasyonlarınınarttırılması gerekli midir?

7.Bu konuda özellikle jandarma ve askeribirimlerin yönlendirilmesi zaruri midir?

8.Karacı yapılanmanın bir an önce re-organize edilmesi ve mutlaka ‘bekle-öl’şeklinde değil, ‘saldır-vur’ şeklindekonuşlandırılması mı gereklidir?

9.PKK-KCK’nın içinde de inanılmaz derecedeideolojik bunalım, strateji geliştirememe,örgüt içinde hizipleşme, iç hesaplaşmalar,derin devlet ile çok sıcak birliktelikler veliderlik çekişmeleri gibi sorunlardan acabayararlanılabilmekte midir?

10.Öcalan’ın izole edilmesinin devamlılığıve PKK-KCK örgütünü itibarsızlaştıran /

332

etkisizleştiren uygulamaların üzerinehassasiyetle gidilmesi gerekli midir?

11.PKK-KCK’nin üst düzey yöneticilerine,İsrail’in FKÖ’nün, İran’ın PJAK’ın, Rusya’nınÇeçenler’in üst düzey yöneticilerine yaptığınokta ve sonuç odaklı yaklaşımın aynısınıntıpkısının yapılması artık bir an öncegerçekleştirilmeli midir?

12.Yine bu paralelde, şehirlerde halkayaklanması ve alternatif devlet yapılanmasınıamaçlayan illegal KCK oluşumlarına yönelikoperasyonların aynı hassasiyetle sürdürülmesigerekli midir?

13.PKK-KCK yapısına yurtdışı kaynaklıdesteğin kesilmesine yönelik atılması gerekenbütün adımların aksatılmaksızın arttırılmasılazım mıdır?

14.Bu bağlamda, Irak’ın kuzeyindeki PKK-KCKdevletinin kurulmaması ve Suriye’dekikarışıklığın örgütsel bir kazanıma dönüşmesininönlenmesi yapılmalı mıdır?

15.Kamuoyunda, “terörle müzakere”edilebileceği gibi bir algının oluşturulmasınınönüne geçilmesi amacıyla; kesinlikle veözellikle bölge halkının sorunlarınınteröristler ile pazarlık konusu ol(a)mayacağı,çözüm sürecinde rol almak isteyenlerin silahlailişkilerini sonlandırmaları gerektiği net birbiçimde vurgulanmalı mıdır?

16.Kamuoyunda, “terör olaylarının artmasınaparalel olarak uzlaşma zemini arandığı”izlenimine asla ama asla ve hatta Beşir

333

Atalay’ın rağmına meydan verilmemelidir değilmi?

17.Örgüt üst düzey sorumlularınınyerlerinin tespit edilmesinde büyük faydasağlayacak ve örgütteki çözülmelerihızlandıracak mıdır?

18.Terörle Mücadele Kanunu Kapsamına GirenSuçların Faillerinin Yakalanmasına YardımcıOlanlara Verilecek Ödül Hakkında Yönetmeliğinışık hızıyla hayata geçirilmesi gerekli midir?Elzem midir? Olmazsa ihanet midir?

19.PKK-KCK örgütünün içinde bulunduğusıkıntılardan dolayı örgütsel problemlerin /ayrışmaların, son dönemde alabildiğinefazlalaştığı ve örgütten kaçışların /ayrılmaların inanılmaz arttığı kamuoyunayeterince anlatılmakta mıdır?

20.PKK-KCK yapılanması Şemdinli veYüksekova’da neredeyse 5000 sivil halkınölmesinin örgütçe göze alınması söz konusumudur?

21.Mesut Barzani’nin terör örgütünü açıktandesteklediği ve hatta bol miktarda askerikamuflaj ve kıyafet temin etmesi doğru mudur?

22.Şemdinli’ye yönelik saldırı girişimiöncesinde başka bir oyun çevirip, güvenlikgüçlerini başka bir bölgeye çekmeyeçalışacakları, sonrasında ilçe merkezindegüvenlik güçlerinin sayılarının azalmasındanfaydalanarak saldırıya geçmeleri mi söz konusuolacaktır?

23.Gediktepe + Hakur + 250 örgüt mensubunun+ saldırı + Tekeli taburu + Şemdinli ilçe

334

merkezi + Gomani + Efkar dağları kelimelerinibirleştiren bir cümlenin kurulması durumundaolacak her şeyden sizce kim sorumlu olacaktır?

24.Yüksekova sorumlusunun kim olduğu,Yüksekova ve Şemdinli’nin ele geçirilmesi,Çukurca’nın çevresinin sarılması, sonunda dabütün Hakkâri’nin ele geçirilmesi çalışması varmıdır?

25.Dalamper Dağının Hakurk Bölgesi’ne bakantarafında sınıra yakın bir yerde 1800 kadarmilitanın beklediği, 16-17 katıra yüklü şekildeağır makineli silahları ve bol miktardailkyardım malzemesinin varlığı söz konusumudur?

26.Yüksekova’ya 700 örgüt mensubunungönderildiği, askeri operasyonların neticesi neolursa olsun Şemdinli ve Yüksekova’yı basmayakararlı oldukları doğru mudur?

27.Diyarbakır – Lice içinde böylesi birbasma planının varlığı söz konusu mudur? (71).

PKK terör örgütünün Avrupa ülkelerindevakıf, dernek, vb. kuruluşlar adı altındatopladığı yardımlar gelir kaynakları arasındabüyük meblağları ifade etmektedir. Bukuruluşlar Almanya, Hollanda, Rusya, İsviçre,Danimarka, İsveç, ABD, Kanada ve Fransa gibiülkelerde kurulu olup, toplanan para trafiğiKürt Demokratik Halk Birlikleri (ERNK)tarafından kontrol edilmektedir. Sayıları 165'ibulan bu dernekler 9 federasyonun çatı kurumuolan KON-KÜRD tarafından organize edilmektedir.

71 Aytaç, Önder. PKK-KCK Nereye Koşuyor?Rotahaber.com. 28.10.2012.

335

PKK terör örgütü Almanya'da resmenyasaklanmasına rağmen faaliyetlerini farklıisimlerde kurulan dernek ve kuruluşlarcasürdürmektedir.

Öte yandan PKK terör örgütünün diğer gelirkaynaklarını şu şekilde sıralamak mümkün:

Yandaş devletlerin yardımlarını daunutmayalım. Özellikle PKK terör örgütününkurulduğu yıllarda doğrudan parasal olarakyapılan yardımlar halen devam etmekte fakatABD'ye yapılan terör örgütü saldırısı sonucuterörün algılanışının farklılaşması vegünümüzdeki yeniden yapılanmalar sonucu yerinikısmen dolaylı yardımlara bırakmıştır. Budolaylı yardımlar ise yandaş devletlerintopraklarında barınma izini, terör örgütüüyelerine verilen eğitimler şeklindesıralanabilir. Yakalanan teröristlerinifadelerinden Türkiye ve çeşitli Avrupaülkelerinden Yunanistan'a gönderilen PKK terörörgütü üyelerinin bu ülkede patlayıcı maddeeğitimi aldıkları anlaşılmaktadır. Uyuşturucuticareti en büyük gelir kalemidir. Türkiye'ninjeopolitik konumu düşünüldüğünde, Asya ileAvrupa'yı birbirine bağlayan Türkiye'nin, OrtaDoğu'dan Avrupa ülkelerine yapılan uyuşturucuticareti için uygun güzergâha sahip olduğugörülmektedir. PKK terör örgütü, nakliyesikolay, müşterisi hazır, para ile takası kolayve geliri giderlerine göre çok yüksek olanuyuşturucu maddelerin ticaretinigerçekleştirmekte ve bu ticaretten yüksek gelirelde etmektedir. Yakalanan terör örgütüüyesinin ifadesine göre Van'dan İstanbul'a

336

götürülen uyuşturucu maddenin kilosu 5 bin 500Euro olurken Avrupa'ya çıkartılan uyuşturucumaddenin kilosu 17 bin Euro'ya ulaşıyor.Diyarbakır Valiliği'ne göre; 2010 ve 2011yıllarında bölgeden geçirilirken yakalananuyuşturucu madde miktarının 39,3 tonağırlığında olması terör örgütünün finansalkaynakları arasında uyuşturucu ticaretininbüyük önemi olduğunu gösteriyor. PKK, her türlükaçakçılık işleri yapmaktadır. Bunlariçerisinde silah, petrol ve petrol ürünleri,insan, sigara vb. kaçakçılığını sayabiliriz.Özellikle son yıllarda sigara ve petrolürünlerindeki yükselen fiyatlar nedeniylevatandaşlar alternatif arayışlara girmiş veözellikle İran ve Irak'tan getirilen kaçaksigara ve petrol ürünlerine talep artmıştır.Ülkeye kaçak olarak getirilen sigara ve petrolürünleri vergisiz olarak ve yüksek kâr marjıile satılmakta, sağlanan gelir ise PKK terörörgütüne verilmektedir. Yurtiçinden veyurtdışından topladığı haraçlar her seneartmaktadır.

Haraç ile ifade edilen ise PKK terör örgütüile ilgisi olan veya olmayan kişi vekuruluşların terör örgütüne zorla yaptıklarımali desteklerdir. Bu yol ile toplanan gelirinyıllık 150 milyon Euro civarında olduğu tahminedilmektedir. Fransa’da açılan PKK davasındabir milyar ABD doları rakamı telaffuzedilmiştir. Hıristiyan misyonerler vasıtasıylasıcak paralar Avrupa’dan ülkemize taşındığıiçim kimse gerçek rakamı bilemiyor. Soygun vegasp yapan PKK, özellikle büyük şehirlerdeaktiftir. Ünlü türkücü İbrahim Tatlıses’ten

337

bile gasp yoluyla paralar alınmıştır. Tümzengin işadamları hedefleridir. Terör örgütüüyeleri tarafından gerçekleştirilmekte olansoygun ve gasptan sağlanan kaynakların büyükmeblağlar olmadığı düşünülse de, devletimizi vevatandaşlarımızı hem maddi hem de manevi olarakkayıplara uğratmaktadır. Sahtecilik almışbaşını gitmiştir. Günümüzde baskıteknolojisinin de ilerlemesi ile para basımıiçin gerek duyulan araç ve gereçler kolaylıklaelde edilebilmekte, terör örgütünün ihtiyaçduyduğu kaynak sahte para basılıp piyasayasürülerek sağlanmaktadır.

Görüldüğü üzere PKK terörörgütü hayatımızın her alanına girerekkendisine para kaynakları yaratmaktadır. Bizimbu bataklığı tamamen kurutabilmemiz içinmutlaka finans kaynaklarına inilmesi vemilletimizin çok uyanık olması gerekmektedir(72).

Zirve Üniversitesi Öğretim Üyesi veOrtadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (OSAM)Müdürü Doç. Dr. Gökhan Bacık, terör örgütüPKK'nın, her yıl ihtiyaç duyduğu milyarlarcadolar parayı sınır bölgelerinde kaçakçılardan''vergi'' adı altında topladığı haraçlardanelde ettiğini belirtiyor. Doç. Dr. Bacık, terörörgütü PKK'nın, 2011-2012 yılında birteröristin dağda barınması için günde ortalama70-80 dolar harcadığını, söz konusu teröristinbir yerden bir yere eylem yapmaya gitmesidurumunda ise maliyetin katlandığını

72 Ban, Ünsal. PKK Terör Örgütünün Para Kaynakları.Bugün gazetesi. 13.11.2011.

338

kaydediyor. Maliyetler karşısında örgütün büyükparalara ihtiyaç duyduğuna işaret eden Doç. Dr.Bacık, ''Terör örgütü PKK'nın, silahlı mücadelesüresi uzadıkça, haraç ve bağış yoluyla eldeettiği gelirlerinde ciddi oranlarda düşüşgörülüyor. Örgüt, her yıl ihtiyaç duyduğu 4-5milyar doları sınır bölgelerinde kaçakçılardan'vergi' adı altında topladığı haraçlardan eldeediyor. PKK, terör örgütünün varlığınısürdürebilmesi için mutlaka büyük bir ekonomikkaynak oluşturması gerekiyor. Örgüt,uyuşturucu, silah kaçakçılığı, göçmen ticaretigibi işler oluşturarak ciddi maddi gelirlerelde etmeye çalışıyor'' diye konuşuyor.

Türkiye'de sadece PKK'nın değil, failimeçhullerden, darbelere kadar bütün negatifyapıların ekonomik yapısının bulunduğunu, buillegal ekonomik yapıların mutlaka çökertilmesigerektiğini, aksi takdirde milyar dolarlıkuyuşturucu ve sigara kaçakçılığı pazarınınolduğu yerde bu kaynağa talip olanların damutlaka çıkacağını dile getiren Doç. Dr. Bacık,şunları tesbit etmiş: ''Tabii ki, PKK da diğerörgütler gibi finansal kaynaklarını diri tutmakisteyecektir. PKK ve benzeri örgütler,Afganistan üzerine gelip Türkiye üzerindenAvrupa'ya giden göçmen kaçakçılığı işinden deciddi gelir elde ediyor. Ancak terör örgütüPKK'nın, bu kadar parayı bunca yıldır bu kadarrahat bulması çok çok problemli bir sorundur.Türkiye gibi büyük iddiaları olan bir devletin,gücüne paralel bir şey değildir. Bu gayri meşruekonomik güç ortada durduğu sürece de,istediğiniz kadar operasyon yapın, temizlikyapın, o yine yeşerip ortaya çıkar. Terör

339

örgütünün para muslukları kesilmedikçe, örgütünyok edilmesi veya silah bırakmaya zorlanmasıimkânsız. Polisin ve jandarmanın gerek sigara,gerekse de uyuşturucu kaçakçılarını yakalamasıbüyük bir başarıdır. Ama insanlar doğudan gelenuyuşturucuyu Türkiye üzerinden batı pazarınagötürdüğü sürece, ne terör biter, ne de bubölgedeki istikrarsızlıklar biter'' (73).

Terör örgütünün ulusal ve global malikaynaklarının yer aldığı Mali Suçları AraştırmaKurulu raporu, PKK'ya yapılan yardımları mercekaltına aldı. Raporda, Türkiye'de bulunan terörörgütüne yakın derneklere Avrupa'dan yüklümiktarda para aktarımı gerçekleştirildiğiortaya çıktı. MASAK'ın, söz konusu raporunuMİT, emniyet ve savcılığa gönderildi. Rapordayer alan belgeler, Avrupa'nın terör örgütüneyaptığı mali yardımları tescil ediyor. MaliSuçları Araştırma Kurulu (MASAK), bir ihbarüzerine Diyarbakır merkezde bulunan veözellikle kadın ve çocuklara yardım etmek içinkurulduğu öne sürülen 'Umut Işığı KadınKooperatifini' yakın takibe aldı. 2008'dekurulan derneğin mali hesaplarını inceleyenMASAK, Umut Işığı Kadın KooperatifineAvrupa'daki tanınmış yardım vakıflarından 3 yıliçinde toplamda 760 bin İsveç Kronu, 100 binAmerikan Doları ve 125 bin lira paraaktarıldığı ortaya çıktı. MASAK uzmanları buparanın PKK'ya aktarıldığını iddia ediyor.2008'de kurulan Umut Işığı Kadın Kooperatifi'nemali destek sağlayan kuruluşların izini süren

73 Bacık, Gökhan. Terör Örgütünün en büyük gelirkaynağı. Sabah Gazetesi. 13.07.2012.

340

MASAK, Avrupa'daki İsveç Kürt Kültür Vakfı'naulaştı. Vakıf üzerinde araştırma yapan MASAKuzmanları, Stockholm Kürt Kültür Derneği vebazı oluşumların yasal kılıf altında PKK'nındağ kadrosuna militan temin ettiğini iddiaetti. Raporun konu ile ilgili kısımlarında"Umut Işığı Kadın Kooperatifine para transfereden Kürt Kültür Vakfı hakkında internetüzerinden yapılan taramada; Stocholm KürtKültür Derneğinin de içinde bulunduğu bazıoluşumların yasal kılıf adı altında PKK'ya dağkadrosu ve militan temini amacıyla hizmetverdiği, bunların aynı zamana PKKmilitanlarının buluşma noktası olduğu Türk veKürt iş adamlarını tehdit ederek çok miktardanakit temin ettikleri, bürolarında uyuşturucuticaretini ve organize fuhuşu  yönettikleri,İsveç hükümetinin PKK'yı terör örgütü olaraktanımakla birlikte bu tür paravan kuruluşlaramüsamahakâr davrandığı iddia edilmektedir"ifadeleri yer aldı.

Maliye Bakanlığı'na bağlı Mali SuçlarıAraştırma Kurulu (MASAK) PKK'ya finans desteğisağlayan oluşumları yakın takibe aldı. 2 yılsüren çalışmanın ardından  Avrupa'dakivakıflardan Chest Vakfı, Global Fund Childrenve Ashoka General gibi kuruluşlarınDiyarbakır'da PKK'ya yakınlığıyla bilinen 'UmutIşığı Kadın Kooperatifi' adlı kuruluşa yüklümiktarda para aktardığını tespit etti. MASAKtarafından hazırlanan raporunun MİT, emniyet vesavcılığa gönderildi. Raporun konu ile ilgilikısmında: " Umut Işığı Kadın Kooperatifi'nindoğrudan kendi hesaplarına yahut ortak veyaçalışanlarının hesaplarına yurt dışından 'Kürt

341

Kültür Vakfı (Kurdiska Kulturstiftelsen)'tarafından toplam 469,800 SEK, VansterpartietJarfalla (İsveç Sol Parti) tarafından 290,000SEK, Global Fund For Children tarafından 15,000USD, Ashoka General tarafından 26,435,63 USD veChrest Foundation tarafından 45,598 USDtutarında para transfer edilmiştir. Diğeryandan İsveç İstanbul Başkonsolosluğutarafından Kurdiska Kulturstiftelsen adlıkuruluşa 140,931 SEK tutarında para transferedilmiştir" bilgileri yer alıyor (74).

Terör örgütünün beslendiği en önemli finanskaynaklarının başında uyuşturucu ticaretigeliyor. Emniyet'in raporlarında da PKK-uyuşturucu ilişkisi konusunda çarpıcı verileryer alıyor. Buna göre 1981'den beri yapılanoperasyonlarda 60 PKK sığınağında yüksekmiktarda uyuşturucu ele geçirildi. Bu kapsamda839 terörist tutuklandı. Operasyonlarda 4 bin253 kilo eroin, 22 bin 830 kilo esrar, 4 bin305 kilo bazmorfin, 8 kilo afyon sakızı ve 710kilo kokain yakalandı. Güvenlik güçleri, terörede finansman sağlayan uyuşturucuya yönelikoperasyonlarını son yıllarda sıklaştırdı.1988'de zehir tacirlerine 2 bin 737 baskınyapılmışken, bu sayı 2011’de 18 bin 24'e çıktı.Öte yandan terör örgütünün uyuşturucubağlantısı Avrupa Birliği polis teşkilatıEUROPOL, NATO Ekonomik Komitesi ve BirleşmişMilletler Uyuşturucu Kontrol Programı'nınraporlarına da girdi. Emniyet Genel Müdürlüğüarşiv verilerine göre terör örgütüne yönelik

74 Kılıç, Mustafa. İşte PKK’nın para kaynaklarınınbelgesi. Milli Gazete. 21.09.2012.

342

operasyonlarda 60 PKK sığınağında yüksekmiktarda uyuşturucu ele geçirildi. Son 27 yılınarşiv verilerinde 363 uyuşturucu operasyonundazehir tacirlerinin PKK, DHKP/C, TKP-ML, Devsolve Asala gibi terör örgütleriyle bağlantılıolduğu ortaya çıktı. Son yıllarda terörörgütünün finansman kaynakları arasındaolduğunun net bir şekilde ortaya çıkmasıylabirlikte uyuşturucu operasyonlarına büyük önemverildi. Örneğin 1998 yılında uyuşturucutacirlerine yönelik 2 bin 737 operasyonyapılmışken 2011'de bu sayı 18 bin 24'e çıktı.1999'da uyuşturucudan yakalanan şüpheli sayısıda 6 bin 121 kişi iken 2011 sonunda bu sayı 38bin 534'ü buldu. Terör örgütlerinineylemlerinin devam etmesi büyük ölçüde finansalkaynakların yeterliliği ve devamlılığına bağlı.Örgütlerin silah, barınma, beslenme, iletişim,propaganda gibi ihtiyaç ve faaliyetleri büyükçapta finansal kaynak gerektiriyor. Terörörgütü PKK için de uyuşturucu kaçakçılığının enönemli gelir kaynaklarından biri olduğu ifadeediliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü arşivkayıtlarında terör örgütü mensuplarınınifadeleri ve ele geçirilen belgelerdeki parakayıtları PKK'nın uyuşturucudan finansmansağladığını açıkça ortaya koyuyor. Türkiye'deistihbarat birimlerinin narko terör raporlarınagöre PKK artık dünya raporlarına uyuşturucukaçakçısı olarak girmemek için özel bir önemgösteriyor. Avrupa ülkeleri ve Amerika gibiyerlerde daha rahat hareket edebilmek amacıylauyuşturucu kaçakçılığı işlerini örgütle direktbağlantısı ortaya çıkmayan kişilere yaptırıyor.Ancak yine de her yıl yayınlanan uluslararası

343

raporlar örgütün zehir tacirliğini ortayaçıkarıyor. Avrupa Birliği polis teşkilatıEUROPOL tarafından yayımlanan 'AB TerörizmDurumu ve Eğilim Raporu (TE-SAT 2012)' başlıklıraporda PKK'nın Avrupa'daki üyelerinin işlediğisuçlar arasında uyuşturucu kaçakçılığı dasıralanıyor. PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığındankazandığı parayı terörist faaliyetlerdekullandığı ifade edilen raporda, Avrupa'nın PKKiçin lojistik destek üssü durumunda olduğuvurgulanıyor. PKK'nın örgütsel faaliyetlerinifinanse etmek için Avrupa içinde ve dışındauyuşturucu kaçakçılığı yaptığı belirtiliyor.Terör örgütünün, militan devşirme ağını endişekaynağı olarak gören raporda kara para aklama,uyuşturucu ve insan kaçakçılığının örgüt içintemel finansman kaynağı olduğu tespitiyapılıyor. NATO Ekonomik Komitesi 2009'dahazırladığı 'Terörün ekonomik ve maddi boyutu'başlıklı gayri resmi raporunda PKK'nın finanskaynaklarına dair çarpıcı bilgiler veriyor.Terör örgütlerinin finans kaynaklarına ilişkinuluslararası istihbarat kurumlarından eldeedilen bilgiler doğrultusunda hazırlananraporda, Avrupa'dan PKK'ya 200 milyon Euroaktarıldığı belirtiliyor. Raporun 70.maddesinde bu miktarın 25 milyon Euro'sununbağış olarak toplandığı, geri kalan miktarınise uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve kara paraaklama gibi yasa dışı işlerden toplandığıvurgulanıyor. Birleşmiş Milletler UyuşturucuKontrol Programı (UNODC) 2011 yasa dışıuyuşturucu kaçakçılığı analizlerinde de PKK'nınrolünden bahsediliyor. Uyuşturucu ticaretiylesilahlı terör örgütlerinin ilişkisinin

344

irdelendiği 2012 raporunda da PKK örneğiveriliyor. UNODC 2007 raporlarında, terörörgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığınınimalat, taşıma, aracılık, satış ve sokaksatıcılığı gibi her safhasında yer alarak,finansal destek sağladığına dikkat çekiliyor.Avrupa'da uyuşturucu ticaretini kontrol altındatutan PKK'nın, Afganistan, Pakistan ve Iraküzerinden getirilen uyuşturucuyu İtalya,Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya'daki yasadışı örgütler ile işbirliği içerisindeAvrupa'ya nasıl aktardığı ve pazarladığıbelgeleriyle ortaya konuluyor. 30 Mayıs 2008tarihinde, ABD yönetimi tarafından 'YabancıNarkotik Çeteleri Belirleme Yasası'çerçevesinde 3 PKK terör örgütü yöneticisiuyuşturucu kaçakçıları listesine dahil edildi.ABD Hazine Bakanlığı bünyesindeki YabancıVarlıkların Kontrolü Ofisi tarafından 14 Ekim2009 tarihinde yapılan açıklamada söz konusuşahısların 'Özel Olarak Belirlenmiş UyuşturucuKaçakçısı' olarak ilan edildiği bildirildi. Bubağlamda bahsi geçen terör örgütü PKKyöneticilerinin ABD'de bulunan malvarlıklarınındondurulmasına ve Amerika Birleşik Devletlerivatandaşlarının bu şahıslarla ekonomik veyaticari nitelikli bir işlem yürütmesininyasaklanmasına karar verildi (75).

“PKK Terörü Neden Azdı(rıldı)?” SDEStratejik Planlama Kurulu’ndan Aydın Bolat, PKKMatruşkasını şöyle yorumluyor: “Bilinmelidir kibugün PKK uluslararası bir terör markasıdır ve

75 Sarıkaya, Salih.PKK sığınakları uyuşturucu deposu.Zaman gazetesi. 27.09.2012.

345

taşeron bir örgüttür. PKK’nın varlığının veeylemlerinin, Kürt halkının talepleri ve Kürtsorunuyla bir ilişkisi yoktur. PKK çok parçalıve dağınık bir yapılanmadır, homojen birbütünlükten uzaktır. Yeknesak bir iradesi vetek tip çizilmiş bir stratejisi yoktur. Kandilartık uluslar arası bir terör kampıdır. Türkiyeüzerinde ve bölgede hesabı olan bütündevletlerin kullandığı bir terör ve savaşaracıdır. ABD, İsrail, İran, Irak, Suriye,İngiltere, Almanya, Rusya ve Ermenistan’ın ayrıayrı ya da birleşik PKK’sı vardır. Türkiye’ninArap Baharı, Yeni Ortadoğu ve özellikle Suriyeüzerindeki politika ve inisiyatifleriniengellemek, sınırlamak veya kontrol etmekamacıyla yumuşak karnımız PKK terörü güçmüdahalesinin bir enstrümanı olarakkullanılmaktadır. PKK markasıyla yapılansaldırılar Yeni Türkiye vizyon vepolitikalarına PKK silahıyla bedel ödetmekoperasyonlarıdır. Suriye bu işin ancak figüranıolabilir. Türkiye’nin bölgesel gücüne veküresel rolüne karşı hamle yapan küreselgüçler, Suriye iç savaş ve krizini bu hamleiçin bahane ve fırsat olarak istismarediyorlar. PKK’nın uluslararası kullanım değerive kabiliyeti bitene kadar bu mücadele devamedecektir. Terörün ahlaksızca diplomatik birsilah olarak kullanıldığı biliniyor. Bukonjonktürde maalesef uluslararası sistemPKK’yı tasfiye etmemize izin vermiyor çünkü onukullanıyor. Suriye’deki sorun çözülse deçözülmese de PKK terörü bitmez. Türkiye yeniyükseldiği uluslararası ligde bölgesel gücünüispatlarsa, diplomasi ve siyaset kurma becerisi

346

ile PKK’nın son kullanma tarihini uluslararasıaktörlere kabul ettirebilirse bu beladan ozaman kurtulacaktır. Tarihin ve konjonktürününfırsatları bizim oyun kurma kabiliyetimizlebirleşince PKK kartı çöpe atılacaktır.

Suriye, Irak ve İran sınır üçgeninde, güneydoğunun en uç bölgesindeki Türkiye’nin en son yerleşim yeri olan ilçe Şemdinli’dir. 23 Temmuz 2012’de aşlayan 2 haftadan fazla devam eden 700 kişilik PKK görünümlü ağır silahlarla donanımlı terörist saldırı Şemdinli’yi ele geçirip alan hakimiyeti sağlayarak kurtarılmış bölge yaratıp bayrak dikme amacını taşıyordu. PKK’nın Suriye menşe’li Fehman Hüseyin kolunun etkili olduğu saldırı Suriye himayeli, İsrail destekli, çok uluslu konsorsiyum motivasyonlu planları çok önceden hazırlanmış sıra dışı bir saldırıdır. Şemdinli ve köylerinde halkın arasına karışmış terör gruplarıyla asker ile halkı karşı karşıya getirmek amaçlanmıştır. Halktan insanların hedef haline getirilerek öldürülmesiyle oluşacak tablodan işte ‘Kürt Baharı’ diyebilecekleri bir senaryoyu sergilemek istediler. Eş zamanlı olarak Çukurca’da karakollara yapılan saldırılar dikkatleri dağıtmak içindi. Ancak Şemdinli halkının PKK’ya prim vermeyen sağduyulu tutumu hain emellerin planlarını bozdu. Halk PKK’yı dışladı ve terörist gruplar askerle karşı karşıya kaldılar ve çok ağır bir hezimete uğradılar. 500’ün üzerinde militan Şemdinli dağlarında telef oldu. Hem emellerine ulaşamadılar hem de büyük kayıplar verdiler. İşte bu ağır yenilgiyi unutturmak için PKK-KCK-BDP’liler bölgede Psikolojik Savaş hamleleri

347

yaptılar. Amaç‘yıkılmadık ayaktayız, bölge bizden sorulur’ edalarıyla bozulan moralleri düzeltmek ve güç gösterileri olabilecek eylemler yapmak oldu. Milletvekili kaçırmak, asker kaçırmak, Gaziantep bombalı saldırısı, Foça’da Askeri servise bombalı saldırısı nihayet PKK’lı silahlı teröristlerle BDP’li milletvekilinin kucaklaşması Şemdinli yenilgisinin atlatılması ve moral çöküntüsünün önlenmesi için yapılan intikam ve güç gösterisieylemleridir.

Son PKK saldırılarını planlayan,düzenleyen, destek veren bölgesel ve küreselgüç merkezleri yani PKK taşeronunun patronlarıTürkiye’yi bir iç savaşa ve kardeş savaşınasürüklemeye zorluyorlar. Türkiye’yi izlediğiSuriye ve bölge politikasından vazgeçirmeyeçalışıyorlar. Özgür Suriye ordusuna karşı PKKkartını masaya sürüyorlar. Antep saldırısıylaŞam’daki bombalamaya misilleme yapıyorlar.Maalesef istihbarat örgütlerinin konuşma diliterörle oluyor. Gayri nizami savaşın veasimetrik harbin silahı da terördür. Hakkaridağ yolundaki BDP’li sözde vekillerleüniformalı ve silahlı PKK’lı teröristlerinbuluşmaları hasretle, hayranlıklakucaklaşmaları acı bir itiraf ve ibrettablosudur. Bu sahne BDP’nin gemileriyaktıklarının, sondan bir önceki adımıattıklarının, silahlı siyaseti tercihettiklerinin, kanun, hukuk, otoritetanımadıklarının devlete, demokrasiye, hukukave her şeye kafa tuttuklarının düpedüz teröristolduklarının itirafıdır. Bu binlerce şehidin vecanın kanları üzerinde cüretkar, küstah,

348

pervasızca meydan okuyarak halkın siniruçlarına basmak, milleti tahrik etmek,partilerini kapattırmak kendilerini canlı bombagibi feda etmek, hedef yapmak, hapse atılmak venihayet Türk-Kürt çatışmasının fitiliniateşlemek, duygusal kopuşun ipini kesmek içinibretlik haince bir provokasyon ve ağır birtahriktir. Bu tablo PKK’nın silahlımücadelesini BDP üzerinden meşrulaştırmakistediğinin kanıtıdır. BDP de meclisi bu amaçiçin kullanıyor. BDP terör örgütünün vesayetialtında değil onun Ankara TBMM’deki şubesidurumundadır. BDP normal bir siyasi partideğil, Kürt halkının değil terör örgütününiradesini temsil ediyor. PKK’nın bölgedekibaskılarıyla ‘korku oyları’ile seçiliyorlar.Siyaset üretmiyorlar, çözüm dertleri de zatenyok. Yeniden ihanet kucaklaşmasına dönersek, buağır tahrike kapılarak o meş’um niyetlerinkurbanı mı olmalıyız? Yoksa yinesoğukkanlılıkla, sabrımızın limitlerinizorlayarak, hukuku, adaleti tehir mi edelim?Bundan sonraki adımı düşünebiliyor muyuz? Buhangi çizgidir, bu limitin sonu nedir,neresidir? Kimse bundan sonrası için bumilletin sabrını test etmeyi aklından bilegeçirmesin. Buna Türk’ün de, Kürt’ün dekimsenin cüreti olamaz, olmamalıdır.Eleştirilere ‘demirden korkan trenebinmez’ kabadayılığı ile cevap verenlerin Kürtsorununun çözümünde zerre miskal samimiyetiyoktur. BDP’yi kapatmak çare değildir tabi kiancak; teröre arka çıkanlar, teröristle sarmaşdolaş olanlar, şiddeti ve nefreti milletingözüne gözüne sokanlar da TBMM koltuklarına

349

bütün bunların küstahlığı ile kurulup millete,ülkeye demokrasiye ve hukuka meydanokuyamamalıdır.

Sonuç: Kervan yürüyor. Hükümete büyükgörev düşüyor. Yaşanan olaylarda güvenlikzafiyeti apaçık görülüyor. Şemdinli’de topyekunPKK saldırısına karşı sağlanan başarıyıunutturmaya, pervasız cüretlerini sergilemeyefırsat ve imkan verilmemeliydi. Zira bundansonra bir şey yapmak daha zordur ve bedeli dedaha ağırdır. Türkiye zor bir dönemden geçiyor.İçeri ve dışarıdaki tehditlerle ilgili riskanalizini doğru yaparak stratejilerinibelirlemelidir. Mal, can ve yaşama güvenliğininolmadığı yerde özgürlüğün esamesi bileokunamaz. Hukuk otoritesini ve kamu güvenliğinisağlamak hükümetlerin ilk görevidir. Milletsabreder çünkü devlet bu meseleyi çözer,gereken tedbirleri alır inancındadır. Büyükdevlet olmanın bedelleri olduğu gibisorumlulukları da vardır. Her şeye rağmenAnkara, hem Suriye’de hem ‘Yeni Ortadoğu’da hemde Türkiye içinde yoluna devam ediyor, kervanyürüyor” (76).

Kırmızı PKK, yeniden hortlatılanZerdüştlükle, sahte mollalarla, çakma Cumanamazları ile Yeşil’leşirken uyuşturucuticaretiyle tıpkı bir Rus Matruşkası halinegeldi. Kürt aydınları, dini kanaat önderleri

76 Bolat, Aydın.PKK Terörü Neden Azdı(rıldı)? SDEStratejik Planlama Kurulu. 01.09.2012. İnternetulaşım.http://www.sde.org.tr/tr/kose-yazilari/1189/pkk-teroru-neden-azdi-rildi.aspx

350

neden susuyorlar? Konuşmanın vakti geldi,geçiyor. Sivil toplum oluşur, liberal demokrasive liberal ekonomi gerçek İslam kardeşliği ilebölgeye yerleşirse Kürt sorunu kalmaz, tamtersine Kürtler Türkiye’nin bölgesel güçolmasında sağlam bir sura, kaleye çevrilebilir…PKK’nın tarihsel gelişimi, KCK bağlantısı, sosyal ve politik yönü, medya ilişkisi ve finansmanı barış sürecinde zurnanın zırt dediğiyerler. Kürt sorununun çözümünde muhatap kabul edilen PKK güya silahsızlanacak, militanlarını sınır ötesine çekecek ve bölgede silahların baskısı kalkınca alternatif sesler yükselecekti. Oysa PKK 50 milyar dolarını ülkemize serbestce sokarak silah baskısını sermaye baskısına dönüştürmeyi planlıyor. Bu bağlamda marjinalleşerek küçülmesi gereken PKK,tam tersine maddi gücünü ülkemize girdirirse daha da büyüme potansiyeli taşıyor. Üstelik terör kisvesinden sıyrılarak, uluslararası kamuoyunda özgürlük mücadelesi yürüten sivil halk örgütü imajına kavuşturuluyor. Terörist damgası kalkan PKK daha da hoyratlaşacaktır. Zira son aylarda 2500 yeni militan kazanan PKK,Kürt gençleri kurulacak Kürdistan’da iş, memurluk gibi vaatlerle aldatıyor ve dağa çıkartıyor. Bu atmosferde isterlerse PKK LideriAbdullah öcalan’ın dediği gibi 50 bin kişi dahaçıkabilir. Taleplerine direnen Türkiye ile bu sefer daha kanlı bir savaş yürütür. Liberal ekonomi ve liberal demokrasinin bölgeye gelmesisilahların gölgesinin kalkmasına bağlı, ancak PKK’ya tanınan ayrıcalıklar şimdiden farklı Kürt seslerini baskı altına alıyor. Hükümet, KCK’ye MİT elemanı sızdırıp kontrolü elinde

351

tuttuğunu sandı, daha başlangıçta bir yerde hata yaptı ve PKK’yı Kürt sorununun çözecek tekgüç haline kendi eliyle getirdi. Şimdi ayıkla pirincin taşını…

PKK’nın kanlı parasını AKP Türkiye’de aklayarakekonomiye sıcak para sokmayı hedefliyor.PKKlı hainlerin uyuşturucu ticareti, haraç ve terör yoluyla elde ettiği milyarlarca doların, VarlıkBarışı adı altında, yasal hale gelmesi için kanun bile çıkarıldı. Son iki ayda beyan edilentutar 50 milyar 45 milyon lira.Önceki Varlık Barışı’nda, uzatmalara rağmen be-yan edilen tutar, 27 milyar 876 milyon TL idi!.. Bunun da 5.2 milyar lirasını Ali Türkan adlı, sağlık sorunu olan bir vatandaş beyan et-miş ama 1 dolar dahi getirememişti. Bunu hesabakatmadığımızda, ilk Varlık Barışı’ndaki tutar 22 .6 milyar TL oluyor. Yetkililer, 31 Ekim 2013 tarihine kadar uzatılan süre zarfında, Ye-ni Varlık Barışı nedeniyle toplam 100 milyar lira beyan edileceğini tahmin ediyorlar. Aklıselim sahibi herkes, silah bırakmanın, PKK’nın illegal finansman faaliyetlerinden bağımsız değerlendirilemeyeceğinin farkında…Terörle mücadelede çözüm sürecinin sınır dışınaçıkma aşamasıyla birlikte PKK’nın finansman kaynakları ile mali varlığının ne olacağı sorununun da çözüm bekliyor. 2009′da yayımlanmasına karşın, içeriği güncel kalmayı başarmış bir MASAK yayınından notlar aktaracağım. “Terörün Finansmanı” adlı kitap, Hasan Aykın ile Kevser Sözmen’in imzalarını taşıyor. (Aykın, halen Cumhurbaşkanlığı DDK üyesi)

352

-Terör örgütlerinin finansman ihtiyacı 10 kalemden oluşuyor: Terör örgütlerinin doğrudan maliyetleri, terör eylemine hazırlık faaliyeti,örgüt üyelerinin iaşe ve ibate giderleri, örgütüyeleri ile yakınlarına yapılan düzenli ödemeler, eğitim masrafları, seyahat masrafları, rüşvet, propaganda masrafları, güvenli istihdam ve tahrik merkezleri için yapılan harcamalar, terör örgütünün siyasi uzantısına fon sağlanması.-Yıllık ihtiyaç 30 milyon dolar: Her militan için yapılan harcamanın 500 dolar olduğu varsayımıyla; 5 bin üyesi bulunan terör örgütünün kırsalda veya komşu ülke kırsalında barınma, eğitim, giyinme, silah, iletişim, mühimmat harcaması, aylık 2.5, yıllık 30 milyondolar olarak hesaplanıyor.YILLIK UYDU ÜCRETİ 3 MİLYON DOLAR-Gelir kaynakları: Yasadışı, yasal görünümlü veyabancı devlet bağışları olmak üzere 3 ana kaynaktan gelir sağlanıyor.Yasadışı gelir kaynakları; uyuşturucu ticareti,insan kaçakçılığı, sigara ve diğer maddelerin kaçakçılığı, haraç, sahtecilik, taklit ve kopyaürün ticareti, kredi kartı dolandırıcılığı, gasp hırsızlık, fidye amaçlı adam kaçırma olmaküzere 9 kalemde sıralanıyor.Kitapta fikir vermesi açısından yıllık uydu kullanım ücretine de yer veriliyor. Yabancı birülkeden yapılan uydu yayınları için yıllık uydukullanım ücretinin 2.5 ila 3 milyon dolar arasında olduğu bilgisi var.

ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ

353

Kitapta, yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilen ve tedavisi süren eski Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun’a atfen de önemli veriler yer alıyor. Saygun, 2008′de “Terörizmle mücadele Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı”nca düzenlenen “Küresel Terörizm veUluslararası İşbirliği Konferansı”nda; PKK’nın yıllık gelirini 400-500 milyon euro olarak açıklamış. Bu tutarın 200-250 milyon eurosunu uyuşturucu gelirleri oluşturuyor.Sonuç olarak, PKK’nın kontrol ettiği ve küreseldüzeyde karapara aklama faaliyetlerine konu olduğu defalarca raporlanmış, muazzam bir mali varlıktan söz ediyoruz. Güvenlik güçleri, Dışişleri Bakanlığı ve Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) koordineli bir çalışma yürüttüğünü duyuyoruz.Hükümet açısından bu zorlu meseleyi yönlendirecek iki düğüm noktası var: Örgüt yöneticilerinin PKK’nın mali varlığıyla ilgili tutumları ve bugüne kadar “esirgenen” uluslararası işbirliğinin gösterilip gösterilmeyeceği.Tüm bu kilit noktaları anlatan ‘The PKK’ adlı kitap geçen temmuzda Alman VDM Yayınevi’nden çıktı. Bu İngilizce kitap, ABD’deki ve Avrupa’daki akademik çevrelerde çok satıyor. Amerikan ve Türk terör uzmanlarının yazılarınınyer aldığı kitabın editörleri de çok ünlü Amerikalı iki terör uzmanı.

İşte önümüzdeki yıl Türkiye’de yayımlanacak kitaptan önemli başlıklar: UYUŞTURUCUDAN YILLIK2,5 MİLYAR DOLAR GELİR ELDE EDİYORLAR...

354

NATO’nun 2007 Kasım’ında yaptığı takviyeli Ekonomik Komite toplantısındaki verilere göre de, yasadışı narkotik endüstrisi PKK’nın en kârlı kriminal faaliyeti. Pakistan’daki uyuşturucunun ham üretiminden, Irak’ta damıtılmasına, sokaklarda pazarlanmasından PKK tarafından sürülmemiş uyuşturucunun Avrupa’da vergilendirmesine kadar, örgütün narkotik ticaretinin her safhasında yer aldığı ifade ediliyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, Suçla Mücadele Programları Müdürü David M. Luna’nın 2008’deki raporuna göre; uyuşturucu ticareti PKK’nın en çok kazanç getiren kriminal faaliyeti. PKK-Kongra-Gel, İran, Afganistan ve Pakistan’ı kapsayan ‘altın hilal’ bölgesinden gelen işlenmemiş morfinin güvenliğini sağladıktan sonra tüm Avrupa’da satışını yapmaküzere kendi laboratuvarlarında eroine çeviriyor. Kendi kontrolündeki bölgelerden uyuşturucunun geçişinde uyguladıkları vergilendirme ve bu kaçakçılığı yapanlardan sınırlarda aldıkları haraçlar, bu terörist örgüt için çok önemli bir gelir kaynağı. PKK terör örgütünün yıllık geliri yıllık 50-100 milyon dolar olarak tahmin ediliyor. Başka kaynaklar daha yüksek miktarlarda tahminlerde bulunarak PKK’nın narkotikten elde ettiği gelirin 500 milyon Euro ile 2.5 milyar dolar arasında değiştiğini söylüyor.

SİCİLYA MAFYASI GİBİ

Yvon Dandurand ve Vivienne Chin tarafından hazırlanan ve Nisan 2004’te Birleşmiş MilletlerUyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ile Kanada

355

Dışişleri Bakanlığı’na sunulan ‘Terörizm ile Diğer Suç Türleri Arasındaki Bağlantılar’ raporunda şu ifadeler var: Yapılan araştırmalara göre, PKK ve Kürt grupları arasındaki işbirliği Sicilya mafya aileleri arasındaki işbirliğine benziyor. PKK uyuşturucuticaretinin, üretiminden piyasada satışına kadar, her aşamasında yer alan çok katmanlı birorganizasyon gibi çalışıyor. ilk aşama genellikle Pakistan’dan gelen baz morfinden üretimin yapıldığı laboratuvar aşaması, son aşamaysa örgüt tarafından görevlendirilen satıcılarla Avrupa sokaklarında satışının yapıldığı pazarlama aşaması. İstanbul’da 8-10 Temmuz 2008 tarihlerinde, ABD Uyuşturucu ile Mücadele İdaresi (DEA) ve Türk Polis Teşkilatı’nın ortaklaşa düzenlediği Uluslararası Uyuşturucu ile Mücadele Konferansı’nda, ABD hükümeti PKK terör örgütünüönde gelen uyuşturucu kaçakçısı olarak nitelendirmişti. Buna göre PKK, her türlü operasyonu durdurulacak, liderleri yakalanacak ve banka hesapları ve gayrimenkuller de dâhil olmak üzere her türlü malvarlığına el konulacaklar listesine eklenmişti.

GÖÇMEN PAZARINI KONTROL EDİYOR

NATO Takviyeli Ekonomik Komite Toplantısı raporuna göre, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti PKK’nın uyuşturucudan sonra en çok gelir getiren faaliyeti. PKK, sahte pasaport vevizelerle yasadışı göç ve göçmen kaçakçılığı faaliyetlerini yürütüyor ve özellikle de Almanya’daki göçmen kaçakçılığı pazarını

356

kontrol ediyor. insanlar Avrupa’ya bu sahte pasaportlarla kaçırılıyor ve orada örgüte yakınderneklere iaşe, ibate ve iş sözü verilerek kayıt ediliyor. Bu şahıslara bir iş bulunduğunda da kendilerinden ‘üyelik aidatı’ adı altında PKK adına haraç toplanıyor. PKK seyahat dokümanlarının sahteciliğinde iki yöntem kullanıyor: Başkası adına düzenlenmiş iltica ve sığınmacı başvurusu belgeleri üzerinde sahtecilik yapılıyor veya daha öncedençalınmış pasaport veya kimlik belgelerinin üzerindeki fotoğraf veya bilgiler değiştiriliyor.

AVRUPA’DA HARAÇ TOPLUYOR

PKK’nın iyi yapılandırılmış suç ağı, Avrupa’daki Kürt kökenli Türk vatandaşlarından,özellikle de işadamlarından haraç toplamalarınaimkân tanıyor. Bu türden haraç toplama özellikle batı Avrupa’da çok yaygın. Toplanan rakam yıllık bir milyar doları geçiyor.

Avrupa ülkelerine PKK tarafından kaçırılan veyagetirilen insanlar da gelirlerinin büyük bir kısmını örgüte vermeye zorlanıyor veya kendi iradeleri dışında uyuşturucu işinde kuryelik için kullanılıyor. Terör örgütü bu haraç toplama faaliyetlerini ‘devrim vergisi’ veya ‘gönüllü bağış’ olarak adlandırıyor. Bu tür zorla haraç alma faaliyetlerinin mağdurları, maruz kaldıkları tehdit ve cebirden dolayı bu durumu ilgili makamlara bildiremiyorlar.

ROJ TV KARA PARA AKLIYOR

357

Nakit kuryeliği olarak bilinen nakit paranın sınır ötesine taşınması yöntemi, PKK tarafındankara paranın aklanması amacıyla sıklıkla kullanılıyor. Bağışlardan, Türkiye ve Avrupa’daki işadamlarından toplanan para, güvenilir nakit kuryeleri aracılığıyla, örgütünKuzey Irak’taki Hêzên Parastina Gel (HPG) olarak bilinen ve Halk Savunma Güçleri bünyesinde bulunan mali birimine getiriliyor. Danimarka polisi Avrupalı ve Amerikalı otoritelerle uyum içinde sürdürdüğü beş yıl süren araştırmaları sırasında PKK’nın ROJ TV ile bağlantılı kara para aklama faaliyetinde bulunduğundan şüpheleniyor.

EN ÇOK SATAN AKADEMİK YAYINLAR LİSTESİNDE

Türkiye’nin Emniyet Genel Müdürlüğü, 2010 Mayıs’ında, ABD’nin başkenti Washington DC’de ‘PKK’nın Finansmanı’ adlı bir konferans düzenledi. Konferansta terör uzmanı Türk emniyet mensupları, kuruluşundan itibaren PKK ile ilgili çok önemli verilerin yanı sıra rakamlara da dayanarak, 1990’dan itibaren Avrupa’da PKK’ya yönelik operasyonlarından sonra ortaya çıkan gerçekleri anlattılar. İşte bu konferanstaki sunumlar, bu yıl yayınlanan ‘THE PKK’ adlı kitapta yer buldu. Kitabın iki Amerikalı editörü terör konusunda uzmanlıkları tüm dünyada kabul gören isimler: New York Üniversitesi Terör Merkezi Başkanı Prof. Charles Strozier ve Cincinnati Üniversitesi Ceza Adaleti Bölümü öğretim üyesi kriminolog Prof. James Frank. Son derece titiz ve bilimselobjektiflikle ve iki yıllık bir çalışmayla

358

hazırlanan kitap, Almanya’da ve akademik dil olan İngilizce yayımlandı. Avrupa ve ABD’deki terör uzmanları ve politikacıların dikkatini PKK gerçeğine çekmeyi hedefleyen ‘THE PKK’ ABD’de 113 dolara, Avrupa’da 69 Euro’ya satılırken, en çok satan akademik yayınlar listesine de girdi.

BÜTÜN KAYNAKLAR SİLAH ALIMI İÇİN KULLANILIYOR

Eski bir Alman başsavcının ifadesiyle Avrupa’dayakalanan uyuşturucunun yüzde 80’inde PKK bağlantısı var ve bu paranın çoğunluğu silah alımında kullanılıyor. 1984-2006 arasında Türk yetkililerce PKK’ya ait toplam 40 bin 45 adet silah ele geçirildi. Bu silahların üzerindeki ayırt edici marka veya numaralar üreticiler, kaçakçılar veya kullanıcılar tarafından silindiği için büyük çoğunluğunun orijini tespit edilemedi.

Terör örgütü PKK, vergi adı altında her ‘KCK vatandaşı’ndan para topluyor. Çiftçi, memur veya esnaf olmak fark etmiyor. Parası olmayan yoksulların çocukları ise vergi karşılığı olarak dağa çıkarılıyor.

KCK’nın (Kürdistan Topluluklar Birliği) kurduğu‘Devrim ve Halk mahkemeleri’ Doğu ve Güneydoğu’da uzun süreden beri faaliyet yürütüyor. Aynı şekilde yerel kaynakların yerinde kullanılması ilkesi de yürürlükte. Çünkü KCK kaynak olarak gördüğü ilk gelir kapısı olan ‘vergi’ toplama işine çoktan başlamış. Hâlihazırda örgüt ‘KCK vatandaşı’

359

olarak tanımladığı insanlardan aylık, yıllık vergiler topluyor.

KCK sözleşmesinde yer alan ‘Yerel kaynakların yerinde kullanılması’ ilkesine göre buradan toplanan vergiler bölgede kalacak, vatandaş gelirinin yüzde 10’unu KCK yönetimine vermekle mükellef. Bunun için BDP milletvekilleri, belediye başkanları ve çalışanları maaşlarının yüzde 10’unu KCK’ya veriyor. Parti yöneticilerinin vergi ödediği, KCK İddianamesi’ne de yansımıştı. Örneğin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in her ay 3 bin 500 TL KCK’ya ödeme yaptığı iddianamede yer alıyor. Aynı şekilde çalışan her vatandaş kazancının yüzde 10’unu vergi adı altında KCK’ya yatırıyor. Köyde hayvan yetiştiren veya tarımla uğraşanlar da buyüzde 10’luk vergiye tabi tutuluyor. Hayvancılık yapanlardan küçükbaşta 10’da 1, büyükbaşta ise 20’de 1 vergi alınıyor. Durumu iyi olmayan aileler ise bir çocuğunu (istenildiği takdirde) örgüte ‘asker’ olarak göndermek zorunda. Bu KCK sözleşmesinin bir gereği. Örgüt uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere, mazot, kozmetik, araba yedek parçaları gibi birçok kalemden gelir elde ediyor. ‘Gümrük geliri’ adı altında kaçakçılardan elde ettiği gelir ise cabası.

İRAN KARPUZU’NDA UYUŞTURUCU

Örgüt hem kaçıkçılardan ‘gümrük vergisi’ topluyor hem de kaçakçılığı bizzat yapıyor. Ancak birebir dâhil olduğu işler daha çok yüklü

360

para getiren uyuşturucu ve insan kaçakçılığı. Kaçakçılık daha çok kış ve sonbahar aylarında yoğunlaşıyor. Çünkü iklim şartları zorlaştıkça KCK militanlarının işi kolaylaşıyor. Aynı durumdiğer kaçakçılar için de geçerli. Örgüt kaçakçılardan para alırken bir de onay veriyor.Bunun için özel hazırlanan; kırmızı renkli HPG mühürlü ve kâğıt üzerine ‘arkadaşın gümrüğünü aldık’ şeklinde not düşülüyor. Bu notu almayan kaçakçının sınırlardan geçmesi neredeyse imkânsız. Yakalanan R.D. isimli bir örgüt militanı yapılan kaçakçılığı şöyle anlatıyor: “Örgüt vergisini kesin alır. Bazen de malların taşınması için yardım eder. Bu da ekstra ücretetabi olur. Kaçakçılar atlara daha hızlı koşsun diye viski içirir. Uyuşturucu önce Van’a ulaşır. Oradan da İstanbul’a. Uyuşturucunun kilosu İstanbul’da 5 bin 500 avroya çıkar. Van’dan İstanbul’a getirilirken uyuşturucu genellikle özel zulası olan araçlara yerleştirilir. Aynı şekilde kargo firmaları ilebeyaz eşya, giyecek, yiyecek, içecek, bilgisayar kasaları gibi kapalı eşyaların içineyerleştirilerek de gönderilir. İstanbul’da dağılan mal dağıtılır kalanı ise gemilerle Yunanistan, İtalya ve İspanya’ya gönderilir. İspanya’ya ulaşan uyuşturucunun kilosu 17 bin avro olur. Buradan Avrupa’nın tamamına dağılır.Örgüt ayrıca şahıslardan ‘Avrupa vergisi’ adı altında para topluyor. Çünkü uyuşturucu Avrupa’ya ulaştığında KCK/PKK malın sahibini çok iyi biliyor.”

İşin belki de en trajikomik yanı uyuşturucu ticaretinde hem kaçakçıların hem de KCK/PKK’nın

361

uyguladığı ilginç taktikler. Uyuturcular bazen açıktan sınırdan geçirilemez. Bunun için sebze,karpuz, kavun, lahana gibi ürünlerin içine yerleştirilerek resmî gümrük kapılarından geçirilir. Kışın ortasında İran karpuzlarının bolluğu sanırım bunun en güzel delillerinden biri olsa gerek. İnsan kaçakçılığı için de örgüt aynı güzergâhı kullanıyor. Hatta bazen dağlardan tüm Türkiye coğrafyası aşılıp Ege sahili veya Marmara Denizi’nde gemilere bindirilen kaçaklar Avrupa ülkelerine gönderiliyor.

KCK’nın bazı ‘gümrük kapıları’ hangileri?

KCK militanları askerî karakolların yakın olduğu bölgelerde seyyar gümrükleme sistemi ileçalışıyor. Kaçıkçıların geçişlerini takip edip bunlardan vergi alıyor. Ancak PKK’nın sabit olarak vergi topladığı çok sayıda sözde gümrük kapısı bulunuyor. Bazı sabit kapılar şöyle.

Şehidan: Şehidan Dağı’nın güneyinde, İran tarafında bulunan kısmında yer alan bir ‘gümrükkapısı’. Örgüt buradan geçirilen kaçak mazot, benzin, çay, şeker ve sigaradan vergi alıyor. Şahin Amed isimli örgüt mensubu yönetiminde 20 militan bu kapıdan sorumlu.

Tise: Şehidan Dağı’nın kuzeyinde yer alıyor. Mazot, benzin, çay, şeker, sigara kaçakçılarından vergi alınır. Piling Suruç isimli KCK/PKK’lının yönetiminde 7 kişiden oluşan ekip bu kapıdan sorumlu.

362

Harçini: İran tarafında bulunan Çobanpınar köyübölgesini kapsıyor. Uyuşturucu, mazot, benzin, çay, şeker, sigara kaçakçılarından vergi alınır. Bu gümrük kapısı da Suruç’a bağlı çalışan 5 kişi tarafından kontrol ediliyor.

Erbila: İran tarafında yer alan bu geçiş noktası Güvenli köyünün tam karşı noktasına düşüyor. Uyuşturucu, mazot, benzin, çay, şeker,sigara kaçakçılığı yapanlardan ücret alınır. Bugeçiş kapısı Mizgin kod adlı bir bayan teröristtarafından idare ediliyor. Toplam 12 militan Mizgin’in komutasında kaçakçılardan vergi topluyor.

Sarıyıldız köyü: Esendere sınır kapısı yakınlarında bulunuyor. Buradan ekseri insan veuyuşturucu kaçakçılığı yapılıyor.

Kalereş: Örgütün bu kampına bağlı ancak seyyar gümrük sorumluları bulunuyor. Van-İran sınırınıkapsayan bu geniş alanda seyyar 12 geçiş noktası yine KCK/PKK tarafından kontrol ediliyor.

Ağrı-Kars: Çok sayıda kaçakçılık geçiş noktası örgüt tarafından kontrol ediliyor. Her türlü kaçakçılık bu alanda yapılıyor. Kaçakçılar Başkale’dan başlayıp Ağrı-Kars hattını uyuşturucu geçişinde yeni güzergâh olarak kullanmak istiyor. Tabii burada KCK/PKK’nın alacağı pay daha fazla olacak. Çünkü geniş coğrafyada kaçakçılık yapmak daha riskli ve zor.

363

Hakurk: Örgütün Hakurk kampında bulunan militanları tarafından kontrol edilen geniş biralanı kapsıyor. Esendere-Yüksekova uyuşturucu trafiğinin en yoğun olduğu bölge. Son dönemlerde geçiş trafiği güvenlik güçlerinin yoğun çabaları sonucunda önemli ölçüde sekteye uğratılmış durumda.

Kalem kalem KCK’nın gelir kaynakları: Uyuşturucu,  İnsan kaçakçılığı,  Araba yedek parçaları,  İş adamlarından toplanan haraçlar, Sözde KCK vatandaşlarından toplanan vergi (gelirinin yüzde 10’u),  Belediyelerce kurulan paravan şirketler ile Avrupa’daki çeşitli iş kuruluşlarından toplanan paralar,  Halk mahkemelerinde görülen davalarda elde edilen gelir (Basit davalar, 1500 TL’ye görülüyor. Maldavasının yüzde 20’si KCK’ya kalıyor),  Demokratik Toplum Kongresi üyeleri, belediye başkanları, milletvekilleri ve parti üyelerininmaaş veya mallarından kesilen pay.

Örgütün İran-Türkiye sınır kaçakçılığında sözdekurduğu gümrük kapılarından aldığı pay oranları:  Mazot, benzin: Katır başı 3 dolar,  Şeker kaçakçılığı: Katır başı 5 dolar,  Çay: Katır başı 7 dolar,  Sigara: Katır başı 7 dolar,  Uyuşturucu madde baz morfin (ham hâlde): Kilo başına 25 dolar,  İşlenmiş uyuşturucu maddesi: Kilo başına 65 dolar,  Örgüt militanlarının uyuşturucu taşınmasına verdiği destek: Parti başına 4 bin dolar,  İnsan kaçakçılığına yardım: Kafile başına 5 bindolar,  Elbise: At başına 7 dolar,  Kozmetik ürünler: At başına 7 dolar,  Araba yedek

364

parçaları: At başına 7 dolar,  Kokain: 10 kilo için 3 bin dolar,  Av tüfeği: At başına 7 dolar,  Tabanca ve diğer silahlar: At başına 15dolar..

SON SÖZ Kardeşiz Dağdaki PKK’lı ne düşünüyor sorusunun yanıtı çok önemli. Komünüstlikten Zerdüşlüğe devşirilen PKK, dört ülkede Kürtlere Büyük Kürdistan Cumhuriyeti kurabilecek kabiliyette mi görülüyor? Yoksa hapishane açlık grevi oyunuile bir anda yıldızı parlatılan onursal başkan Öcalan’ı önplana çıkartan MİT, KCK’yı kurdurarak, içine sızdırdığı ve yönettiği elemanları ile militan Kürtleri oyalıyor mu? Acaba hangisi doğru? Bu konuda en sıkı, net analizi, tenkiti, özeleştiri veya çözümlemeyi PKK’nın eski avukatlarından Medeni Ayhan, http://www.gelawej.net adlı sitede şöyleyapıyordu:

“Apo’nun talimatı ile Kuzey Kürdistan’da PKK dışında pek çok kongre adı içeren örgütün

365

kurulması, her birinin başına ayrı birkaç kişinin yönetici yapılması, KCK’nın ise devletin istemlerine göre PKK’nın talimat ve çatı örgütü olarak örgütlendirilmesi ve kontrolaltından çıkma ihtimali büyük olasılık olan dağın güçlendirilmemesi için, herkesin KCK’da toplanarak tutulması da, dağdaki PKK’ yı etkisizleştirme ve tasfiye etmek içindir. PKK dışında Kongra Gel, KCK, DTK, KNK, HDK, BDP ninkurulması ve her birinin başına da birkaç kadronun yönetici yapılması kararın merkezileşmesini engellemek, dağdaki PKK’nın Apo’nun ve dolayısı ile devletin kontrolünden çıkarak Apo’yu ret etmesi halinde, diğer yapıları kendisine ve devlete bağlı tutabilmek içindir. KCK’nın, devletin Apo’yla verdiği talimat ile kurulması ve üstelik devletin ajanlarının yoğun şekilde bu yapı içinde yer almaları, ayrıca bu yapının PKK’nın üst talimatve çatı örgütü haline getirilmesi, dağın güçlenmemesi için örgütlenecek ve cezaevinden çıkmış herkesin söz konusu yapının içinde şehirlerde bıraktırılması da, aslında dağdakilerin Apo’yu (dolayısı ile devleti) ret edeceği korkusundan kaynaklanan bir kontrol mekanizmasıdır. Ayrıca KCK, PKK’yı tasfiye mekanizması olmak üzere, devletin isteklerine göre oluşturuldu. Ancak bu örgütün kuruluşu sürecinde İttihatçı-Kemalist kanadın liberal muhafazakar AKP’ye karşı kullanacağı bir mücadele aygıtının olmaması karşısında, KCK’yı mücadelelerinin aleti yapmaları ve devleti temsil eden yeni gücün de kadrosuzlaştırmak ve etkisizleştirmek, hatta kimlerinin dağa gidişinin önünü almak için yeni kurulan bu

366

yapının içinde olan ve olmayan herkesi toplayarak zindanlara aldılar. Şimdi AKP, hem KCK’dan tutuklananları, hem de Ergenekon ve Balyozdan tutuklananları mütekabiliyet(karşılılık) esası çerçevesinde tahliye ettirerek, iki tarafında eleştiri getirmeden yasaya onay vermesini sağlamış olacaktır. Dışarı çıkarılan KCK elemanlarının önemli bölümünün APO’ya (dolayısı ile devlete) bağlı kalacağı hesaplandığından dolayı da, tahliyeleri sağlanacaktır. Devlette PKK’nın Apoile bir yol ayrımına geliş sürecinde olduğunu kendisi ile konuşmalarından bilmektedir, ve aynı zamanda söz konusu süreci hazırlamaktadır.”

Bu hesap ve kitaplar çarşıya uymayabilir? Gerçek ne? AK Partşi 50 bin kişiyi kapsayan birgenel af hazırlıyor, 2014 ve 2015’de ki seçimler öncesi toplumsal barış adı altında hemKCK’lıları hemde Ergenekoncuları serbest bırakmayı hedefliyor.

“Türkiye’nin 21. yüzyıldaki geleceğini üç liderbelirleyecek: Recep Tayyip Erdoğan, FethullahGülen ve Abdullah Öcalan.” Bu sözleri 11 Nisan2011’de Toronto’da  bir akşam yemeğinde TürkKültür Merkezi’nde buluştuğumuz Prof.Dr.TözünBahçeli söylemişti.

Kanada’da Western Üniversitesi’nde SiyasetBilimi Profesörü ve Kürsü Başkanı olan TözünBahçeli, 40 yıldır Kanada’da yaşayan bir KıbrısTürkü. Kıbrıs sorunu, Türk ve Yunan ilişkilerive Türk dış politikası konusunda kitapları ve

367

akademik makaleleri bulunuyor. Editörü olarakkatılımda bulunduğu ve ortak yazarlarlayayımladığı eserler arasında; “1955’den beriTürk Yunan İlişkileri”, “De Facto Devletler veBağımsızlık Arayışı”, “Türkiye’de MilliyetçilikPolitikaları, AKP ve Kürt Sorusu” ve “Politikİslam, Kemalizm ve Kürt Sorunu” adlı kitaplarıile dikkatleri üzerine çekti.

Benzer tesbiti 21 Temmuz 2013’te Yeni Şafakgazetesi yazarı Cem Küçük’ün köşe yazısındaokuyunca şaşırdım. “MİT gazeteciliği” deninceartık aklıma Fatih Altaylı, Emin Çölaşan, CanDündar, Murat Yetkin, Mehmet Ali Kışlalı,Ertuğrul Özkök ve Cengiz Çandar gelmiyor. ErgünDiler, Yiğit Bulut, Mustafa Karaalioğlu ve CemKüçük aklıma ilk gelen gazeteci isimleri. Bunedenle Cem Küçük’ün yazılarını “MİT servisi”veya “MİT ne düşünüyor” algısıyla okuyorum.Gazeteciler yorumları farklı bakış açısıylaokur, kimin nereye çalıştığını kavrar.

Buyrun Cem’in Yeni Şafak’ta 21 Temmuz’dayayınlanan yazısından okuyalım:

“Türkiye’nin mevcut durumunda üç aktör öneçıkıyor. Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen veAbdullah Öcalan. Arkasında millet desteği olanTayyip Erdoğan aynı zamanda uluslararası biraktör. Fethullah Gülen cemaati devletin içindebelirli kademelerdeki bürokrasi alanında etkin.Eğitim faaliyetlerinden gelen büyük para vesermaye Gülen Cemaati’nin güçlü olduğu birdiğer alan.”

368

Son zamanlarda Cem Küçük, konumun gereğini yerine getirerek camiaya serbest atış yapıyor, MİT destekli evvelki salvoları sanmasın ki gözümden kaçıyor. Gerçekçi bir gözlemle başlayan yazısı Erdoğan ve Öcalan’ı adeta kutsallaştırırken, Gülen’i aynen PKK’nıjn yaptığı gibi hedefe oturtuyor. Güya askeri vesayeti kaldıran Erdoğan, ama yerine yargı vesayeti getirten camia. Kanıtı ise, eski polisşeflerinden Hanefi Avcı’ya Devrimci Karargâh davasından toplamda aldığı 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası. Avcı’nın içine düştüğü durum üzücü. Günah defteri kabarıkları savunmak size mi düştü Cem bey? Gladyo karşıtı yazılar yaz, sonra kalk Gladyo’nun en önemli adamını savun!

Hükümeti zor durumda bırakmak için bu sefer polis ve yargının içindeki vesayet uzantıları harekete geçmiş ve Kürt açılımını sakıncalı ve başarısız gösteriyormuş. Eğer bir hizmet 1911’de basılan kitabında Güneydoğu’da kurulacak bir üniversitede, İslamî ilimler okutulacağı için “Arapça lâzım; Türkçe resmi dil olarak vacip; Kürtçe mâhalli dil olarak câiz”, demişse ve sonra bir toplumun anadili kullanma hakkını vermek bir ulûfe değil normal,tabiî hakkıdır diye anlayışını herkesten önce belirtmişse, ayrıca seneler önce eğitim adına kolejler, üniversite hazırlık dershaneleri açmış ve fakir muhitlerde de parasız okuma salonları ve kurslar, faaliyete geçirmişse; Kürtçe yayın yapan TV kanalı kurmuşsa, hâlâ o hizmetin açılıma karşı olduğunu hatta açılımı baltalamaya çalıştığını iddia etmek kötü niyetliliktir…

369

Cem diyor ki, “PKK içindeki şahin ve uç kanatlar devlet içindeki ezelden beri varolan yapıyla bu süreci baltalamak için var gücüyle mücadele etti ve hâlâ ediyor.” Bu yoruma katılıyorum, ancak Küçük’ü küçülten ve “MİT gazeteciliği”ni ortaya koyan sinsi yorumu şu: “Vesayet sisteminin geçmişte Türkiye’yi nereye götürdüğünü iyi bilen Erdoğan haklı olarak bunaizin vermedi. Yeni vesayet, öfkesini 7 Şubat’tagösterdi. Giremediği devlet dairelerindeki herkesi hedef aldı. Hakan Fidan, Beşir Atalay gibi bakan ve bürokratları hedef seçti.”

Küçük’ün zan altında bırakmak istediği Türkiye’nin en önemli aktörü olarak zikrettiği Gülen. PKK nasıl camiayı düşman görüyorsa, Cem’in MİTci bu söyleminde de hedef aynı. Bu çelişkili tavır ve laf sokması MİT’den aldığı talimat gereği mi? Küçük’ün “yargı birilerinin devlet içindeki uzantısı gibi çalışır ve sistemi tıkarsa bu her yerde soruna sebep olur”dediği kim ve kimler acaba? Nedense yargı dünyasında skandal olarak nitelenen son girişimleri hükümetin yaptığını unutuyor. Görüntü, Silivri’yi boşaltma amaçlı yargı altyapısının hazırlandığı izlenimi veriyor. Üstyargıyı eski bakan Moğultay’ın eski adamları ile donatmak için genç savcı ve hakimlerin önü 20 yıl şartı ile tıkandı. Polis ve yargıda operasyon yaptıran, Ergenekon ve Balyozcuları hapse tıkanları saga sola sürdüren el, sanki Ergenekon davalarını örtbas etmek ve sanıklarını beraat ettirmek istiyor. Bunu görmemek için aptal olmamız gerekir.

370

7 Şubat krizini 28 Şubat sürecine çevirenler MOSSADlaştıklarını fark edemiyor mu? Tam bir Alman istihbaratı BND ve MOSSAD ortak yapımı olan KCK ile PKK’nın siyasileşmesini kim kamuoyunda masumlaştırdı? MİT’in KCK’yı kurdurduğu ve yönettiği ortaya çıkınca kızılca kıyametin koptuğu doğru. Ama neden? MİT’teki Ergenekoncuları temizlemezseniz daha çok tersinden operasyon yersiniz. KCK’lıların serbest bırakılması zaten yargının hangi vesayetin baskısı altında olduğunu yeterince ispatladı. MİT’in KCK’yı legalleştirme adımınınne kadar Türkiye’nin bölünmezliğine hizmet ettiği belli değil. KCK’nin paralel devlet yapılanmasına göz yumulması ne kadar doğru göreceğiz. Zira üç yıldır Diyarbakır’dan başlayacak bir ‘Serhildan’ yani Gezi olayları benzeri ‘sivil itaatsizlik’ eylemleri hazırlayan PKK’nın yöneticilerinin iştahı Gezi ile kabardı. Önlerindeki tek engel camianın Kürt ve Türk halk barışını sağlamlaştıran tabandaki Kürt çocuklarına bedava Eğitim, Halk Evi ve Dostluk hizmetleri. Bu nedenle MİT, kullandığı gazetecileri camia üzerine saldırtıyor. Gerçek milliyetçilik öldü, MHP güdümde.

AK Parti’den ve başbakandan umudumuzu kesmiyoruz, 2. Kürt açılımı ortada yok iken, Öcalan’ın eline meşhur Nevruz konuşması MİT tarafından verilmemişken, ‘Barışta hayır vardır, hayır barıştadır’ diye destekleyen Gülen değil miydi beyler! Yoksa Gülen’i barış karşıtı gösterme oyununuz elinizde patladı diyemi saç baş yoluyorsunuz? Gülen’in karanlık

371

planları bertaraf etme gibi muhteşem bir vizyonu vardır. Camiayı denklem dışına çıkarmaya çalışırsanız sınıfta kalırsınız… Halktabanında güvenilir olan partiler pırtılar değildir, kalplerin sultanıdır…

Tekrar Tözün Bahçeli ile yaptığım mülakata dönelim, bakın 2011’de ne diyordu: “AK Parti, Kürt sorununu çözse tarihe geçer. Son 9 yılda muazzam gelişmeler oldu. Kürt kimliği ortaya çıktı ve resmen tanındı, baskılar ortadan kaldırıldı. Faili meçhul cinayetler durdu, bir suç şebekesi yargı önüne çıkartıldı, yargılanıyor. Açıklar kapatılıyor. AK Parti’ninmilliyetçi Kürtlere verebilecekleri ile onlarıntalep ettikleri arasında uçurum bulunuyor. Ne AK Parti nede başka bir parti BDT’ye istediklerini verebilir. Federasyon istiyorlar,bu imkansızdır. Üniter devlet yapısı bozulamaz ancak bazı yetkilerin yerel yönetimlere devredilmesi kaçınılmazdır.”AK Parti veya iktidar olacak herhangi bir partiKürt vatandaşlarımıza neler verebilir? diye sormuşum Tözün’e. Çünkü kilit nokta burası…Tözün Bahçeli şunları öneriyor: “Merkezi Ankarayönetimi anlayışı yetersiz kalıyor. İnsiyatifin, maddi destekler artırılarak şehirlere, yerel idarelere verilmesi gerekiyor.Bazı konularda devletin imkanları da yetersiz, Kürtçe eğitimin ana okulu, ilk, orta, lise ve üniversite seviyesinde verilmesine yakında gelecekte bu nedenle gerçekleşmeyebilir. Harranve Bilgi üniversitelerinde Kürt Enstitüleri açıldı, daha da açılacaktır. Özel televizyon veradyolar Kürtçe yayın yapıyorlar. Kürt

372

politikacılar Kürtce faaliyet gösterebiliyor, hapishanelerdeki mahkumların ve ziyaretçilerin Kürtçe konuşmasına izin veriliyor. Bunlar daha önce tabu olan şeylerdi. AK Parti’nin Kürt seçmenin yoğunlukta olduğu yerlerden yüzde 75 oranında oy alması, Kürt halkın AK Parti’ye olan güvenini gösteriyor. AK Parti, Türkiye’ninbölünemeyeceğinin teminatıdır.”Peki BDP ve PKK neler istiyor veya isteklerindemakuliyet var mı? soruma Tözün Bahçeli’nin yanıtı ilginçti: “Geçtimiz yıl, bazı Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibi liberal aydın ve gazetecilerinde katıldığı bir toplantıda BDP taleplerini açıkca gündeme getirdi. Katılımcıların birçoğu  hayret ettiler. Yerel yönetimlerin bayrağı olsun, silahlı teşkilatları bulunsun istiyorlar. Kürtçenin anayasal güvenceyle resmi ikinci dil olmasını ve kültürel haklar, devlet destekli Kürtçe eğitimini talep ediyorlar. Abdullah Öcalan’da kapsayan PKK militanlara genel af gündemlerinde. Yüzde 10’luk seçim barajının kaldırılması Öcalan’la masaya oturulması da şartlar arasında. Fikir üretelim diyorlar ama bunlar çok radikal öneriler AK Parti ve devletin güç merkezlerini bunlar korkuttu, Bunların asıl niyeti nedir acaba sorusu ortaya çıktı. Elbette teklifleri ciddiyetden uzak, kabul edilemez talepler. Belki Öcalan’ın İmralı’dan çıkartılıp cezasını ev hapsinde doldurması sağlanabilir.”Yeni anayasamızı bu dönemde yapabilecek miyiz? Hiç sanmıyorum. Bahçeli’nin bu yöndeki soruma cevabı şaşırtıcı olduğu kadar 2015 ile 2020 arasındaki Osmanlıvari Türkiye’nin kafa

373

yapısını şöyle özetler gibiydi: “Yeni dönemde Türkiye Türklerindir söylemi kalkacaktır. AK Parti, Kürtlerin çoğunluğuna eşitlikci ve özgürbir Türkiye için samimi adımlar attığını ispatladı. Bu süreçte PKK’nın tavrı da önemlidir. Öcalan, acımasız ve bencil kişiliğine rağmen halen PKK üzerinde ve Kürt halkının önemli bir kesiminde etkilidir. Kürtlere ‘dağ Türkü’ denildiği, Kürtlerin 2. sınıf vatandaş sayıldığı, işkence, baskı ve yasaklara maruz kaldıkları darbe dönemleri geride kalmıştır. AK Parti, Kürtlere bugüne kadar gelen Türk hükümetlerinin hepsinin üstünde haklar vermiştir ve  Kürt açılımını anayasaya taşıyacaktır.”

MİT gazeteciliği yapmıyorum, sosyolojik gazetecilik yapıyorum.

Derin çatlaklarla parça parça bölünüp parçalanması için her fitnenin sahnelendiği ülkemizde, nifak, şikak ve fesadın önüne geçmekiçin Kürtleri kucaklayan gayretler gösterenlerin alkışlanması gerekirken, hiç ümitedilmedik şekilde karşısına çıkılması Türkiye’nin gerçek problemlerini çok iyi bilen ve çareler üzerinde beyin yoranları derin üzüntülere sevk ediyor… Yıllardır Batıda yaşayan zengin veya orta halli işadamlarımız kurbanlarını doğuda fakir Kürt ailelerin evindekesiyor, Türk ve Kürt kardeşliğini güçlendiriyor, kin ve nefreti söndürüyor. Ne olur çevremizdeki İslâm ülkelerine bir de bu açıdan bakalım da kandan, feryattan başka hiçbir şeyin görünmediği bu toz duman arasında

374

birbirini boğazlayanlardan bir ders alalım. Unutmayalım birileri bizim de öyle olmamızı istiyorlar. Allah rızası için ya bu olacaklara daha güzel bir çare bulun veya sırf iyi niyetlebulunmuş şu çarelere bir destek verin… Veya hiçolmazsa aleyhinde bulunmayın… Tenkit çok kolaydır, aynen tahrip gibi… Ama eğer yapıcı olmayan yıkıcı tenkitler Allah rızasının dışında bir garazdan ileri geliyorsa, yarın UluDivan’da Allah Huzuru’nda hesabı çok zordur. Cenab-ı Hak hepimize basiret versin, bizi birbirimize sevdirsin… Denizi geçip bir karış derede boğulmayalım ne olur…

375