930'larda yunanlilarin anadolu'ya gÖÇÜ Üzerİnden bİr deĞerlendİrme
TRANSCRIPT
1
1930’LARDA YUNANLILARIN ANADOLU’YA GÖÇÜ ÜZERİNDEN BİR
DEĞERLENDİRME**
Ekrem Yaşar AKÇAY*
ÖZET
Anadolu, tarih boyunca pek çok medeniyetin ilgisini çekmiş bir bölgedir. Coğrafik özellikleri, yer altı
kaynaklarının zenginliği, iklimi nedeniyle oldukça rahat yaşanılabilir bir durumda olması, Anadolu’ya pek çok bölgeden
göçün yaşanmasına da sebep olmuştur. Bu durum Anadolu’da ticaretin gelişmesinden tutun da sosyo-kültürel anlamda da
değişimlere ve çeşitliliğe neden olmuştur. Osmanlı Devleti döneminde pek çok tebaayı içinde barındıran Anadolu’da
özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde ayaklanmalarla ayrışmalar başlamış ve I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı
Devleti’nin yıkılmasıyla Anadolu’da birkaç devlet arasında parçalanmıştır. Milli Mücadele sürecinde yeniden birleşen
Anadolu’dan dışarıya göçler başlamıştır. Örneğin 30 Ocak 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında Mübadele Anlaşması
imzalanmış ve 1 Mayıs 1923’ten itibaren İstanbul dışında yaşayan Rum Ortodoks Türk vatandaşları Yunanistan’a, Batı
Trakya dışında yaşayan Müslüman Yunanistan vatandaşları da Türkiye’ye göç etmişlerdir. Mübadele Anlaşması gereğince
göç eden vatandaşlar, ülkelerin izni olmadan yaşadıkları eski yerlere göç etmeyeceklerdir. 1923 yılında mübadeleye ilişkin
anlaşma yapılsa bile uygulanması kolay olmamış ve iki ülke arasında mübadele dışı sayılmaya ilişkin kriterlerden
patrikhaneye kadar oldukça ciddi sorunlar yaşanmıştır. Ancak bu durum 1930’larda değişmiş, iki ülke arasında yapılan
anlaşmalarla mübadeleye ilişkin sorunlar çözüme kavuşturulmuştur. Söz konusu yapılan anlaşmalar ışığında Türkiye’den
ve Yunanistan’dan göç eden vatandaşların geri dönüşlerine, evlenme ve ticaretle uğraşmalarına izin verilmiştir. Bu
anlamda çalışmamız, 1930’larda yaşanan değişimin nedenleri ulusal ve uluslararası boyutlarıyla ele ala alınacaktır. Bu
sayede Türkiye ve Yunanistan’ın kazanç ve kayıpları da görülmüş olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Türkiye, Yunanistan, Göç, Mübadele Anlaşması, Anadolu.
** Bu çalışmayı yakın zamanda kaybettiğim Anneme ithaf ediyorum. * Yrd. Doç. Dr. Hakkari Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü, [email protected], Selçuk Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. 2010 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi, SBE, Uluslararası İlişkiler ABD’da Yüksek Lisansını, 2015 yılında Ankara Üniversitesi, SBE, Uluslararası İlişkiler ABD’da Doktorasını tamamladı. Çalışma alanları Siyasi Tarih, Türk Dış Politikası, Avrupa Birliği, Avrupa Bütünleşmesi, Türkiye‐AB İlişkileridir.
2
GİRİŞ
Türkler ve Yunanlılar, yüzyıllar boyunca bir arada yaşamalarına rağmen sorunları hala devam eden
iki ulustur. 1453’te İstanbul’un fethedilmesiyle Bizans İmparatorluğu’nun ortadan kalkması ve 1461’de
Mora’nın alınmasından sonra Osmanlı İmparatorluğu kontrolüne giren Yunanlılar, yaklaşık 500 yıl
Osmanlı himayesinde yaşamışlardır.
1789 Fransız İhtilali sonrasında ortaya çıkan ve hızla yayılan milliyetçilik akımının ve Rusya gibi
dış güçlerin faaliyetlerinin etkisiyle ayrılmak isteyen Rumların Osmanlı İmparatorluğu tarafından 14 Eylül
1829’da yapılan Edirne Antlaşması ile bağımsızlığı kabul edilmiş sonrası 24 Nisan 1830’da bağımsızlığı
onaylanmıştır (Sarıkoyuncu, 2006: 239-261). I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı’dan toprak alan
Yunanlılar,1798’den beri uğraştığı “Megali İdea” ülküsünü 1830’da bağımsızlığını kazandıktan sonra daha
da fazla gerçekleştirme arzusunda olmuştur (Albayrak, 2004: 42). Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk
önderliğinde başlattığı Milli Mücadeleyi kaybetmiştir. Yunanistan’ın “Küçük Asya Felaketi” olarak
isimlendirdikleri savaş sonrasında yapılan Lozan Antlaşması ile Türkiye bağımsızlığını kazanarak yeni bir
devlet olmuştur (Lozan Mübadilleri Vakfı, 2015). Tek ve homojen bir ulus-devlet olmak ve dış güçlerin
kendi içişlerine karışmalarını önlemek isteyen Türkiye, bazı faaliyetlerle bunu gerçekleştirmeye çalışmıştır
(Sepetçioğlu, 2014: 57).
Lozan görüşmeleri sırasında Yunanistan ile yapılan Mübadele Anlaşması bu faaliyetlerden biridir.
30 Ocak 1923’te yapılan ve 1 Mayıs 1923’te başlayacak olan mübadeleyle İstanbul dışındaki Türk
uyruğundaki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya dışındaki Yunan uyruğundaki Müslümanlar zorunlu olarak
mübadeleye tabi tutulmuşlardır (Ünay, 2007: 62; Kasaba, 2005: 102). Mübadeleye tabi olan kişilerin geri
dönmelerine de izin verilmemiştir. Söz konusu bu sürecin anlaşmasını yapmak kolay olmuşsa da
uygulaması kolay olmamıştır. İki devlet arasında mübadele kapsamına kimlerin alınacağından patrikhaneye
kadar pek çok sorun yaşanmıştır.
Bu süreç, 1930 yılında iki devlet arasında yapılan anlaşmalarla çözüme kavuşturulmuştur. Yapılan
anlaşmalarla mübadeleye tabi tutulanların geri dönmesine izin verilmiş, yerleşmelerine, ticaret yapmalarına
imkan sağlanmıştır. Çalışmamız, başlangıçta göçe ilişkin böyle bir yasak varken 1930’da bu yasağın neden
kalktığına ilişkin sorulara cevap aramaktadır. Bu sayede söz konusu yasağın getirilmesi ve kaldırılmasıyla
ne tür beklentilerin olduğu da belirlenmiş olacaktır.
MÜBADELE ANLAŞMASI
Mübadele fikri esasında ilk kez Balkan Savaşları’nın sonrasında ortaya çıkmıştır. Bu savaşlar
sonrasında Osmanlı Devleti, Avrupa’daki topraklarının yaklaşık %80’ini nüfusunun da yaklaşık %16’sını
kaybetmiştir. Savaş sonrasında ortaya çıkan yeni sınırlar sorunu daha da ağırlaştırmıştır. Öyle ki
Müslümanların çoğunlukta olduğu Batı Trakya Yunanlılarda, Yunanlıların ve Bulgarların yoğun olduğu
Doğu Trakya ise Osmanlı’da kalmıştır. Savaş sırasında 50.000 Bulgar Bulgaristan’a göç ederken Türkler
de Osmanlı’ya göç etmişlerdir. Bu nedenle 29 Eylül 1913’te Bulgaristan ile yapılan İstanbul Antlaşması’na
3
gönüllü mübadeleyi içeren bir ek protokol konulmuştur (Küçüker, 2015: 441; Mandacı, 2014: 89). Ancak I.
Dünya Savaşı nedeniyle anlaşmanın uygulanması mümkün olmamıştır (Öksüz, 2016). Benzer durumlar
1914’te Balkanların kaybedilmesiyle birlikte Türkiye ve Yunanistan arasında da hissedilmeye başlanmıştır.
1919 ile beraber göç sorununa kalıcı çözümler aranmaya başlanmıştır (Bozdağlıoğlu, 2014: 12). Türkiye,
hem daha önce yaşanan yasa dışı göçleri önlemek hem de türdeş bir ulus yaratmak için Lozan görüşmeleri
sırasında mübadele istemiştir. Ancak görüşmeler sırasında bunu dile getirmekte zorlanmıştır. Buna karşın
mübadele konusu ilginç bir şekilde müttefikler tarafından dile getirilmiştir. Milletler Cemiyeti (MC)
yetkilisi Dr. Fridtjof Nansen, mübadeleden yana olduklarını söylemiştir. Bu konuya ilişkin görüşlerini Ülke
ve Askerlik Sorunları Komisyonu’nun 1 Aralık 1922’deki oturumunda dile getirmiştir (Bozdağlıoğlu,
2014: 16). Çünkü müttefikler, hem savaş sırasındaki yakıp yıkmalar hem de iki devlet arasında barışın
sağlanması için halkların iç içe girmişlikten kurtarılmasıyla mümkün olacağını anlamışlardır. Çünkü
Yunanistan’daki Türkler ciddi baskı görmeye başlamışlardır. Üstelik Milli Mücadele döneminde
Yunanistan’a kaçan Rumlar, buradaki Türklerin evlerine yerleşmeye başlamışlardır (Çapa, 1990: 50).
Dolayısıyla Dr. Nansen, Yakın-Doğu’da halkların iç içe girmişlikten kurtarılması durumunda barışın
sağlanabileceğini fark etmiştir (Kara, 2005: 189). Bu anlamda mübadele konusu Türkiye ya da
Yunanistan’ın isteği ile olmamıştır (Kayam, 2015). Türkiye de bunu olumlu karşılamıştır. Çünkü Türkiye
için uluslaşma sürecinin yaşandığı bir dönemde bağımsız, türdeş bir Türk ulus devleti kurmak için
mübadele zorunlu görülmüştür (Güner, 2015). Yani Mustafa Kemal mübadeleyi hem homojen bir Türk
devleti kurmak için hem de ülke içindeki azınlıkların Osmanlı Döneminde olduğu gibi dış güçlerce Türkiye
aleyhine kullanılması ihtimallerinden endişe etmiştir. Ayrıca Rumların Türkiye’de kalması durumunda
“Megali İdea” (Çetin, 2010: 150) fikrinin Türkiye’yi rahatsız etmesinden de endişe etmiştir (Uzun, 2004:
35-50).
Bununla birlikte Yunanistan ise mübadelenin gönüllü olmasından yana bir tavır sergilemiştir (Oran,
2005:164). Çünkü savaş sonrasında Yunanistan’a yaklaşık bir milyon kişi göç etmek zorunda kalmıştır.
Yeni bir göç dalgası için de yeni araziler ve ekonomik güç gerekli görülürken Yunanistan için bunları
sağlamak oldukça güç görülmüştür. Üstelik yıllarca Megali İdea fikrini benimsemiş Yunan kamuoyu için
İstanbul’daki Rumların göç etmesi de bu hayalin ortadan kalkması anlamına geldiği için hayal kırıklığı
yaratacaktır (Kalelioğlu, 2008: 105-123). Aynı zamanda İstanbul’daki Rumların göç etmesi, Patrikhanenin
cemaatsiz kalmasına ve patrikhanenin İstanbul dışına taşınmasına bile yol açacaktır (Yılmaz, 2016). Bu
nedenlerden ötürü Yunanistan mübadelenin gönüllü olmasını istemiştir. Bütün bunların üzerine İngiltere
Dışişleri Bakanı Lord Curzon, mübadelenin zorunlu olmasını ancak Batı Trakya Müslümanları ile İstanbul
Rumlarına özel bir durum verilmesini istemiştir. Böylece müttefikler mübadelenin zorunlu olmasına kara
vermişlerdir (Ünay, 2007: 61).
Bu gelişmelerden sonra mübadelenin kimleri kapsayacağına dair tartışmalar başlamıştır. Türkiye
tarafı Batı Trakya Müslümanları hariç Yunanistan’daki tüm Müslümanlarla, İstanbul’daki Rumlar da dahil
4
Türkiye’ye yerleşen tüm Rumları mübadeleye tabi tutarken Yunanistan tarafı ise İstanbul Rumlarının
mübadele dışında kalmasını istemiştir. Uzun süren tartışmalardan sonra Türkiye tarafı da İstanbul’daki
Rumları mübadele dışı bırakmış ve 30 Ocak 1923’te “Mübadele Anlaşması” ve savaş sırasında alınan
esirler için “Sivil Tutukluların Geri Verilmesi ve Savaş Tutsaklarının Mübadelesine İlişkin Türk-Yunan
Anlaşması”1 imzalanmıştır (Ünay, 2007: 62; Burak, 2007: 34).
Tam adı “Türk ve Rum Nüfus Mübadelesine İlişkin Sözleşme (Sarıkoyuncu, 2006: 240) olan bu
anlaşmaya göre;
Madde 1: Türk topraklarındaki Rum Ortodoks olan Türk uyrukları ve Yunan topraklarındaki
Müslüman Yunan urukları mübadeleye tabidir. Mübadeleye tabi olan kişiler Türkiye’nin izni
olmadan Türkiye’ye, Yunanistan’ın izni olmadan Yunanistan’a yerleşemeyeceklerdir (Ertem, 2010:
6).
Madde 2: İstanbul’da oturan Rumlar ve Batı Trakya’da oturan Müslümanlar mübadele dışıdır. Bu
kişilere etabli ismi verilmiştir (Soysal, 1989: 177). 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş olan
bütün Rumlar İstanbul Rum’u olarak tanımlanırken 1913 Bükreş Antlaşması’nın koyduğu sınır
çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş bulunan Müslümanlar Batı Trakya’da oturan
Müslümanlar olarak sayılmıştır (Özgören, 2015; Bilgin, 2016).
Madde 5: Mübadeleye tabi tutulan kişilerin mülkiyet hakkı ve alacaklarına hiçbir zarar
verilmeyecektir (Gökçe, 2010: 76; Budak, 2010: 137).
Madde 8: Mübadeleye tabi tutulanlar, her türlü taşınır mallarını yanlarında götürebileceklerdir.
Götürülemeyen taşınır malların dökümü yapılacak, değerleri saptanacak ve bunların giderleri
geride bıraktıkları taşınmaz mallarla birlikte bir karma komisyon tarafından tasfiye edilecektir
(Sarıkoyuncu, 2006: 242-246; Çelebi, 2006: 36).
Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan mübadelede din unsuru da temel alınmıştır (Emgili, 2009:
225; Türk ve Yunan Nüfusu Mübadelesinin Bir Başka Açıdan Algılanması, 2016). Buna göre Ortodoks
olanların dışındaki Rumlar mübadele dışında tutulurken Anadolu Ortodoks halkı (Türkçe konuşan
Karamanlılar) mübadeleye tabi tutulmuşlardır. Diğer yandan İstanbul’da kalanlar da mezhep ayrımı da
yapılmamıştır. Mübadeleyle birlikte Türkiye’den 1.200.000 kişi Yunanistan’a, Yunanistan’dan 450-
500.000 kişi Türkiye’ye göç etmiştir (Arı, 2005: 338; Erdal, 2016).
1 Kurtuluş Savaşı sırasında Türk tarafının eline on beş binden fazla esir geçmiştir. Bunlardan on bini Lozan Barışı’ndan önce serbest bırakıldı. Geri kalanlardan 352’si subay olmak üzere 4629 Yunan savaş esiri Kurtuluş Savaşı’ndan sonra on ay süreyle Ankara, Adana, Kayseri, Konya ve Yahşihan garnizonlarında tutulmuşlardır. Söz konusu anlaşma bu esirler için yapılmıştır (Öksüz, 2016).
5
(Kaynak: Goularas, 2012: 132).
Diğer yandan mübadeleye ilişkin bazı özel istisnalar da getirilmiştir. Buna göre, Lozan Konferansı
sırasında 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan Mübadele Sözleşmesi’nden önce ihtida (Müslümanlığı kabul
etme) etmiş olanlar sözleşmede geçen Rum Ortodoks bulunan kaydının dışına çıkmış olduklarından bu
durumdaki şahıslar mübadeleye tabi olmayacaktır. Buna karşın, söz konusu tarihten önce ihtida ederek bir
Müslüman ile evlenip de nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olan Rum asıllı kadınların durumlarının ne olacağı
belirsizlik yaratmaktaydı. Bu belirsizliğin giderilmesi yönünde yapılan itirazlar üzerine Hükümet,
27.7.1924 tarihinde Mübadele Sözleşmesi’nin imza tarihinden önce ihtida ederek izdivaç etmiş olan
kadınlarla, aynı tarihten önce ihtida etmeyerek Müslümanlarla izdivaç etmiş olan kadınların mübadeleye
tabi olmadıkları şeklinde bir karar almıştır. Bununla birlikte mübadeleye tabi bölgelerden İstanbul’a
gelerek Mübadele Sözleşmesi’nin imzalanmasından önce Gayr-i Müslim erkeklerle evlenmiş olan
kadınların durumunun ne olacağı sorunu ortaya çıktı. Bunun üzerine Hükümet, 27.7.1924 tarih ve 732
numaralı kararnameye ek olarak Mübadeleye tabi olmayan Gayr-i Müslim erkeklerle, Mübadele
Sözleşmesi’nin imza tarihinden önce evlenen ve nikâhlarını belirtilen tarihten önce nüfus kayıtlarına
geçiren Rum Ortodoks kadınların da mübadeleden istisna edilmesi şeklinde bir karar kabul edilmiştir.
Genel nitelikli bu tür istisnalara 1929’da özel nitelikli bir istisna eklenmiştir. Buna göre Mübadele
Sözleşmesi’nin uygulamaya konmasından iki ay sonra Fransız uyruklu Matheu Mille ile evlenmiş olan ve
iki çocuğu ile İzmir’den çıkarılan Madam Marie Savacıoğlu isimli kadının, emlak meselesi kapsam dışında
olmamak üzere, şahsı itibariyle mübadeleden istisnası Hariciye Vekâleti’nin teklifi üzerine Bakanlar
Kurulu tarafından 20.2.1929 tarihinde kabul edilmiştir (Öksüz, 2016).
Bunların yanında Milli Mücadele döneminde askeri ve insanı yardımda bulunan Rumlar da
mübadele dışında tutulmuşlardır. Buna göre 1921 yılında Söke’de25 Yunanlılar tarafından Türklere yapılan
mezalim ve feci uygulamalara engel olarak bir çok halkı kurtaran; Boran Nahiyesi’nde yerli Rumlar
tarafından çıkarılan isyanı, Türk jandarma karakollarına yapılacak saldırıları ve kuşatma altına giren Türk
birliklerinin imhasını haber vermek suretiyle etkisiz hale getiren; ayrıca Denizli’de Üçüncü Süvari Fırkası
6
Kumandanı İbrahim Bey’in nezdinde Hükümet lehine casusluk yapan Türkiye vatandaşı Rum asıllı
Konstantin Portil oğlu Dimitri’nin Dahiliye Vekâleti ve Emniyet Genel Müdürlüğünün teklifleri üzerine
mübadeleden istisna edilmesi 17.12.1924 tarihinde Hükümet tarafından kabul edilmiştir. Yine Söke’de
Yunan işgali sırasında göç edemeyerek burada kalan Müslüman halkı bir Amerikan şirketinin fabrikasında
toplayarak katliamdan kurtaran ve Yunanlıların geri çekilişleri esnasında kasabayı yakıp Müslüman halkı
katletmek girişimlerinde halkı aynı fabrikaya toplayarak kurtaran Sökeli Doktor Perikli Efendi’nin
mübadeleden istisnası, Aydın Vilayetinin bildirimi, Dahiliye Vekâleti ve Emniyet Genel Müdürlüğünün
teklifi üzerine 17.12.1924 ve 1277 sayılı kararname ile kabul edilmiştir. Bu kararnameye yapılan bir ekle
vermiş olduğu hizmetlerden dolayı hukukçu Bodrumlu İstimat Zihni Efendi’nin de mübadeleden istisnası
29.4.1925 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilmiştir (Öksüz, 2016). Bunların dışında bir de
mübadeleden tecil olanlar bulunmaktadır. Bunlar kimsesiz, sakat ve hastalıklı olanlardır. Mübadele
Komisyonu bu insanların nakilleri sırasında zorluk yaşanacağından ötürü mübadele dışında tutulmalarını
uygun görmüştür.
Anlaşma bu şekilde yapılmasına karşın uygulanması kolay olmamıştır. Örneğin İstanbul
Rumlarının hangilerinin 30 Ekim 1918 öncesinde yerleşmiş olduklarını bulmak kolay olmamıştır. Çünkü
savaştan çıkan bir ülkenin söz konusu duruma ilişkin belgeleri elde etmesi oldukça zor görünmektedir
(Gökaçtı, 2004: 295-302; Macar, 2006: 7). Böyle bir ortamda çıkan sorunlar Karma Komisyon tarafından
çözülemeyince konu Yunanistan tarafından 19 Kasım 1924’te Milletler Cemiyeti’ne gönderilmiştir (Uzun,
2004: 45). Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’nın verdiği karara göre;
Etabli süreklilik vasfı taşımakta ve bir oturma ile belirlenen fiili durumu ifade etmektedir.
İstanbul Rumlarının mübadele dışı olmaları için İstanbul şehrinin 1912 yılında yapılan kanunla
belirlenen belediye sınırları içinde olmaları ve 30 Ekim 1918 öncesi İstanbul’a gelip sürekli
oturmak niyetinde olmaları gerekmektedir (Fırat, 2005: 331-332).
(Taşçıoğlu, 2016)
Yunanistan Divan’ın verdiği bu karardan memnun olmayınca iki ülke arasındaki ilişkiler
sertleşmiştir (Erdem, 2009: 95). Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin mallarına el koyarak buralara
7
Türkiye’den göç eden Rumları yerleştirmiştir (Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası, 2015).Yunan
hükümetinin bu tedbirlerine karşılık olarak Türkiye ise İstanbul’daki Rumların mallarına el konulması için
hazırlanan kanun tasarısını Meclis’e sunmuştur (Gök, 1995: 412). Üstelik bu soruna patrikhane sorunu da
eklenince iki ülke arasında gerilim artmıştır.
Patrik Meletios’un istifa etmesi üzerine yeni patrik seçimi yapılmış ve 1924 yılında Arapoğlu
Konstantinos patrik seçilmiştir. Ancak Ankara hükümeti yeni seçilen patriği mübadil saymıştır. Bu
durumda Yunanistan konuyu Milletler Cemiyeti’ne götürmek istemiştir (Erdal, 2014: 126; Erdem, 2009:
96). Çünkü onlar için Patrikhane evanjelik statüsündedir (İnci, 2010: 7). Türkiye içinse Türk kurumu olarak
görülmekte ve konu Türkiye’nin içişleri olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla Türkiye kimseyi
Türkiye’nin içişlerini karıştırmak istememiştir. Bu kapsamda Ocak 1925’te patrik sınır dışı edilmiştir
(Öksüz, 2006: 34). Daha sonra Arapoğlu Konstantinos Mayıs’ta istifa etmiş ve yerine mübadil sayılmayan
Vasilios Yeorgiadis patrik olarak seçilerek sorun tatlıya bağlanmıştır (Sarıkoyuncu, 2006: 245; Barlas,
2015).
Yapılan mübadeleyle birlikte Anadolu’ya göç eden insanların Türkiye’ye uyum sağlamaları ortak
kültürden ötürü kolay olmuştur. Üstelik Anadolu’ya göç eden muhacirler nedeniyle Anadolu köy
kültürünün geliştiği halkın kalkınıp zenginleşmeye başladığı görülmüştür. Ancak göç eden insanlar bazı
sorunlar da yaşamışlardır. Anadolu’ya göç eden muhacirlere Yunanlıların boşalttığı evler tahsis edilmişse
de, bu evlere üst düzey bürokratlar yerleştirilmiş, çoğu ev ise Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmıştır. Bu
durum da ev kiralarının artmasına neden olmuştur. Örneğin 1923 yılında 100 lira olan bir evin kirası 1924
yılında 1000 liraya yükselmiştir (Arı, 1991: 47). Ekonomik olarak bakıldığında Türkiye’ye göç eden
muhacirlerin %90’ı tarımla uğraşırken Yunanistan’a göç edenlerin ise yaklaşık %30’u tarımla
uğraşmaktaydı. Yani tarıma ayrılan toprak azdı. Buna rağmen tarım ürünlerinin üretimi ve ihracatı
konusunda Türkiye gelişmeye ve ilerlemeye devam etmiştir (Koraltürk, 2016). Buna karşın diğer alanlarda
Türkiye oldukça zorlanmıştır (Aktoprak, 2010: 20). Çünkü Türkiye’de yaşayan Rumlar, zanaatkardı.
Rumların Türkiye’den göç etmesiyle birlikte peynircilik, kiremitçilik, tuhafiyecilik gibi pek çok ticari
alanda boşluk ortaya çıkmış ve bu boşluk doldurulamamıştır. Bununla birlikte Türkiye’den giden Rumlar
ise tarımda ticarette Yunanistan’ı kalkındırmaya başlamış ve Yunanistan dış pazarlarda Türkiye ile güçlü
bir rekabetin içine girmiştir (Arı, 1991: 128-182; Aktoprak, 2010: 19). Bununla birlikte mübadele
nedeniyle Türkiye’de bağımsız ve güçlü iktisadi seçkinlerin ortadan kalkmıştır. Böyle rekabetten yoksun
bir siyasal sistemin ortaya çıkması da demokratik rejime geçiş sürecini uzatmıştır (Yıldırım, 2010: 188).
İLİŞKİLERİN YUMUŞAMAYA BAŞLAMASI
Söz konusu olayların yaşanmasından sonra ilişkilerde yumuşama havası sezilmiştir. Çünkü Türkiye
Lozan’dan kalan sorunları çözüp mümkün olan en kısa sürede içeride ekonomik ve sosyal reformları
gerçekleştirmek istemektedir. Bunun için Yunanistan ile 1925 yılında Ankara Anlaşması imzalanmıştır.
Mali ve hukuksal sorunları kapsayan bu anlaşma hiç uygulanmamıştır. Anlaşmanın yürürlüğe
8
girmemesinin nedeni ise 1925 yılında iktidara gelerek diktatörlük rejimi kuran General Pangalos’un
hükümet çizgisini terk edip Lozan’ı revize etmek istemesidir. 1926 yılında Pangolos iktidardan
düşürüldükten sonra ilişkiler tekrar gelişmeye başlamış ve 1926 yılında Atina Anlaşması imzalanmıştır.
Söz konusu bu anlaşma da mali sorunları kapsamıştır (Özgören, 2015; Yılmaz, 2015; Erdem, 2009: 98).
Ankara Anlaşması hiç uygulanmasa bile iki ülke arasındaki ilişkilerde bir yumuşamaya neden olmuştur.
Bununla birlikte 1928 yılında Yunanistan’da tek başına iktidara gelen Venizelos, irredentist
politikadan ve toprak taleplerinden vazgeçip barışçıl ve statükocu bir politika benimsemiştir (Demirözü,
2005: 297). Çünkü 1928 yılında Yunanistan’ın nüfusu 6.200.000 olmuş, konut, işsizlik sorunları
yaşanmakla birlikte bu sorunlar siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa da yol açmıştır (Uzun, 2004: 43).
Örneğin mübadele sonrası Atina’da 200.000 kişi açıkta kalmıştır (Arı, 2015). Üstelik Yunanistan’da
yaşanan yığılma, ekonomik dengelerin alt üst olması, fiyatların artması ve tifüs, çiçek hastalığı gibi bazı
bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasından dolayı ekonomik ve siyasi bunalımlar ortaya çıkmıştır (Aktar,
2005: 63). Bu sorunları çözmek için Venizelos dış politikada barışçıl bir yol izlemiştir (Erdem, 2009: 102).
Diğer yandan hem Türkiye hem de Yunanistan içeride ekonomik kalkınma ve sosyal reformları
gerçekleştirmenin tek yolunu barışçıl bir dış politikada görmüşlerdir. Böylece silahlanma için harcanacak
ekonomik kaynak ekonomik ve sosyal reformların gerçekleşmesi için ayrılabilecektir. Diğer yandan
Bulgaristan ve İtalya’nın emperyalist politikaları iki ülkeyi birbirine yakınlaştırmıştır (Yorulmaz, 2014:
103-135; Aybars, 1993: 7; Köni, 1981: 73; Aydemir, 2007: 29). Öyle ki İtalya’nın Korfu Adası’nı işgal
etmesi ve Doğu Akdeniz’de nüfus alanını git gide genişlemesi Yunanistan’ı rahatsız etmiştir (Değerli,
2008: 118). Bu nedenler çerçevesinde iki ülke arasında mübadeleye ilişkin sorunlara yönelik görüşmeler
başlamış ve sorun 10 Haziran 1930 ve 30 Ekim 1930’da imzalanan anlaşmalarla çözülmüştür (Akalın,
2000: 110; Sarıçoban, 2009: 222). 10 Haziran 1930’da imzalanan Ankara Sözleşmesi ile;
Türkiye, bugün hazır bulunan Türk uyruğundaki tüm Ortodoks Rumlara, Yunanistan ise Batı
Trakya’da hazır bulunan Yunan uyruğundaki Müslümanlara yerleşik statüsü verdi. Yani 30 Ekim
1918 kriteri kaldırıldı.
Mübadillerin malları terk edilen hükümete geçecek, bankalarda bulunan mevduatlar ise mübadillere
iade edilecektir.
İstanbul ve Batı Trakya yerleşiklerinin mallarına daha önceden el koyma ya da haciz konduysa bir
ay içinde kaldırılacak ve mallar sahiplerine iade edilecektir (Uzun, 2004: 45).
Ankara Sözleşmesiyle birlikte iki ülke arasında yakınlaşma giderek artmaya başlamıştır. Öyle ki
Venizelos 27-31 Ekim 1930 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyarete gelmiş ve 30 Ekim 1930’da iki ülke
arasında üç anlaşma daha yapılmıştır (İkili İlişkilerin Genel Görünümü, 2016; Köylü, 2010: 41-43). Bu
anlaşmalardan biri ‘Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaşma ve Hakemlik Anlaşması’dır (Aybars, 1993: 7). Bu
anlaşmaya göre;
9
Taraflar, taraflardan birisinin aleyhine yönelik hiçbir politik veya ekonomik anlaşma ve tertip içine
girmemeyi üstlenirler.
Taraflardan biri, barışçıl tutumuna rağmen bir ya da birkaç devlet tarafından saldırıya uğrarsa diğer
taraf tarafsızlığını koruyacaktır.
İki taraf arasında anlaşmazlık çıkarsa önce diplomatik uzlaşma yoluyla en son olarak da adli yoldan
hakeme başvurarak çözüm sağlanacaktır. İki devlet arasında imzalanan bu anlaşma sayesinde
Bulgaristan’ın Trakya üzerinden Ege sularına inme ve Yunanistan’a saldırma ihtimalini ortadan
kaldırmıştır (Dursun, 2014: 375).
İki taraf arasında yapılan ikinci anlaşma ise ‘Deniz Kuvvetlerinin Sınırlandırılmasına İlişkin
Protokol’dür. Buna göre iki taraf da silah harcamalarının önüne geçmek için karşılıklı olarak sınırlandırma
yapacaklar ve taraflar altı ay öncesinden haber vermeden silah siparişi, gemi alımı yapmayacaklardır. Bu
sözleşme ile 1929 bunalımı nedeniyle yaşanan ekonomik krize çare bulmak için silah harcamasından kalan
para üretime aktarılacaktır (Erdem, 2009: 110).
Üçüncü anlaşma ise ‘İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Anlaşması’dır. Bu anlaşmaya göre taraflardan
birinin uyrukları diğer tarafın ülkesine, ülkenin kanun ve düzenine uyarak yabancılar için özel hükümler
varsa en çok gözetilen ulus uyruklarının tabi oldukları veya olacakları düzenlemelerden başka kısıtlamalara
tabi olmaksızın serbestçe girebilecek, orada oturabilecek, yerleşebilecek, yolculuk yapabilecek ve orayı
istedikleri zaman terk edebileceklerdir. Ayrıca taraflardan birinin uyruklarına diğer tarafın ülkesinde mülk
edinme, ticari faaliyette bulunma, şirket, fabrika kurma, ithalat, ihracat yapma, gemi taşımacılığı yapma
gibi haklar verilecektir (http://users.uoa.gr/, 2015; Tağmat, 2014: 155).
İki devlet arasında yapılan bu anlaşmalarla öncelikli olarak 1929 bunalımının yarattığı ticari ve
ekonomik faaliyetlerdeki durgunluğuna son verip ticaret canlandırılmak istenmiştir. Çünkü Türkiye’de
1923 yılında dış ticaret açığı %60,1 iken 1929 yılında %101,1 olmuştur (Keyder, 1982: 23). İkinci olarak
nüfus mübadelesi nedeniyle Rumların İstanbul’dan göç etmesi Türkiye’de büyük nitelikli işgücü açığına
yol açarken Yunanistan’da ise işsizliğe neden olmuştur. Bu anlaşmaların yapılmasıyla Türkiye’nin
kaybettiği işgücü kazanılacak Yunanistan’da yaşanan işsizlik sorunu da kısmı olarak çözülebilecektir.
Üçüncü olarak mübadele ile birlikte Türkiye üzerinden yapılan ticaret de durmuştur. Çünkü ticaret Rumlar
ve Levanten adı verilen tüccarlar tarafından yapılmaktaydı. Onlar göç edince ticaret trafiği de aksamıştır.
Yapılan söz konusu anlaşmalarla Türkiye üzerinden yapılan ticaretin yeniden canlanması hedeflenmiştir.
10
SONUÇ
1830 yılında bağımsızlığına kavuşan Yunanistan, “Megali İdea” ülküsünde hareket ederek
topraklarını genişletme çabası içine girmiştir. Ancak 24 Temmuz 1923’te yapılan Lozan Barış Antlaşması
ile Türkiye bağımsızlığını kazanmış ve Yunanistan için “Megali İdea” ülküsü yavaş yavaş sona ermeye
başlamıştır.
Uluslaşma sürecinin yaşandığı ve bu sürece dahil olan devletlerin varlıklarının devam ettiği
dönemde, Türkiye de tek ve homojen bir devlet oluşturma gayreti içine girmiştir. Bunun için de
Yunanistan’la 30 Ocak 1923’te zorunluluk esasına dayalı mübadele anlaşması yapmıştır. Bu sayede
Türkiye’deki azınlıklar gidecek ve yerlerine Türkler yerleştirilerek hem uluslaşma süreci sağlanmaya
çalışılacak hem de büyük güçlerin azınlıkları bahane ederek Türkiye’nin iç işlerine karışmalarının önüne
geçilebilecekti. Ancak hiçbir şey planlandığı gibi olmamıştır. Mübadele ile yer değiştiren insanlar, yıllardır
yaşadıkları yerleri bir anda bırakıp yeni bir yere yerleşince psikolojik olarak yerleştikleri yere uyum sorunu
yaşamışlardır.
Diğer yandan mübadelede istisna olan İstanbul Rumlarının belirlenmesi hususunda da sıkıntılar
yaşanmıştır. Mübadele anlaşmasına göre 30 Ekim 1918 öncesi İstanbul yerleşen Rumlar etabli sayılmıştır.
Ancak 30 Ekim 1918 öncesinde Türkiye’ye yerleşmiş olma şartının belgelerle ispatlanması savaştan yeni
çıkan bir ülke için çok da mümkün olmamıştır. Bu anlamda kimin 30 Ekim 1918’den önce kimin sonra
yerleştiğini bariz bir biçimde belirlemek güç olduğundan sorunlar yaşanmıştır. Bu duruma patrikhanenin
statüsü ve İstanbul dışına çıkarılması gibi sorunlar da eklenince ilişkiler oldukça gerilmiştir.
İstanbul Fener Rum Patrikhanesi Hıristiyan dünyası için oldukça önemli bir kurumdur. Patrikhane
evanjelik statüsündedir. Yani dünya üzerindeki tüm Ortodoks Hıristiyanlar adına karar-alma yetkisine
sahiptir. Söz konusu kurum statüsü gereği Osmanlı döneminde diplomatik yapılanma içinde de temsil
edilmiştir. Fakat Ankara hükümeti Patrikhaneyi bir Türk kurumu olarak kabul etmiştir. Üstelik 1924’te
patrik olarak seçilen kişiyi de mübadil sayarak sınır dışı etmiştir. Bu durum da iki devlet arasında ciddi
problemlere neden olmuştur. Çünkü “Megali İdea” ülküsü sona ermiş olsa bile Yunanistan için
Patrikhane’nin İstanbul’da kalması ve İstanbul Rumlarının mübadil dışı sayılması psikolojik olarak Bizans
İmparatorluğunu hatırlatacak bir şey olarak görülmüştür.
Bununla birlikte iki devlet arasındaki sorunlar, mübadele gerçekleştikten sonra da devam etmiştir.
Mübadeleyle birlikte Yunanistan’a yaklaşık 1.200.000 kişi göç etmiştir (Hirschon, 2014: 31). Bu durum da
Yunanistan’da konut sorunu, işsizlik, nüfus artışı gibi pek çok ekonomik, sosyal ve siyasal soruna yol
açmış ve istikrasızlıklar kendini göstermeye başlamıştır. Türkiye’de ise ticaret durma noktasına gelmiş ve
ekonomik açıdan ciddi sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Mübadele sonrasında tarımsal, sınai ve kültürel yönlerden önemli boşluklar ortaya çıkmış ve bu
boşluğu doldurabilecek potansiyel güçler de bulunamamıştır. Çünkü Türkiye toplumunun %90’ı tarımla
11
uğraşırken ticaretle uğraşan Yunanlılar göçe maruz bırakılmışlardır. Yani ulusçuluk boyutunda elde
edilmek istenen kazançlar nedeniyle önemli ekonomik ve sosyal kayıplar yaşanmıştır. Türkiye’de pek çok
sektörde yoğun bir iş gücü ve girişimci açığı ortaya çıkmıştır. Türkiye’den ayrılan Rumlar içinde tacir,
hekim, hukukçu, perakende satıcı, sanatkar, işçi bulunmaktaydı. Bu sektörlerin büyük bir kısmı da göçten
önce bu insanların elindeydi. Göç sonrasında ise söz konusu alanlarda çalışacak insan kalmayınca
Türkiye’de büyük bir açık yaşanmıştır.
Öyle ki söz konusu bu durum, iki devletin siyasi ilişkilerini de etkiler duruma gelmiştir. 1930
yılında yapılan ve mübadeleye ilişkin olarak verilen yasakları ortadan kaldıran anlaşmaların nedenlerinden
birini bu durum oluşturmaktadır. Çünkü iki devlet de savaştan yeni çıkmış, toparlanmaya çalışan
devletlerdir. Ülkelerinin içlerindeki ekonomik, siyasi ve sosyal reformları sağlayarak istikrara kavuşmak ve
kalkınmayı sağlamak için birbirlerine ihtiyaç duymuşlardır. Bu yüzden iki devlet de statükocu bir politika
ile barışçıl ilişkiler geliştirme yoluna gitmişlerdir.
Buna bağlı olarak İtalya ve Bulgaristan’ın revizyonist politikalarına karşı işbirliği yaparak
statükonun devamını sağlamaya çalışmışlar ve ortak hareket etme gereği hissetmişlerdir. Bu süreç de
1934’te Balkan Antantının doğmasına yol açmıştır.
12
KAYNAKÇA
http://users.uoa.gr/~mmavrop/publications/turk%20yunan.pdf, (15.10.2015).
“Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası (1923-1930)”,
http://www.ait.hacettepe.edu.tr/egitim/ait203204/II/7.pdf, (12.10.2015).
“İkili İlişkilerin Genel Görünümü”,
http://www.turkishgreek.org/index.php?option=com_content&view=article&id=46:kili-likilerin-genel-
goeruenuemue&catid=47:kl-lkler-hakkinda&Itemid=66, (07.03.2016).
“Türk ve Yunan Nüfusu Mübadelesinin Bir Başka Açıdan Algılanması”,
http://www.kozkoy.net/editordevam_yazi.asp?idyazi=114, (14.01.2016).
Akalın, Hikmet (2000), Ede’de Bahar: Gül Mü?, Diken Mi?, Ümit Yayıncılık, Ankara.
Aktar, Ayhan (2005), “Türk-Yunan Mübadelesinin İlk Yılı: Eylül 1922-Eylül 1933”, Yeniden Kurulan Yaşamlar: 1923
Türk- Yunan Zorunlu Mübadelesi, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
Aktoprak, Elçin (2010), “Bir Kurucu Öteki Olarak: Türkiye’de Gayrimüslimler”, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler
Fakültesi, İnsan Hakları Merkezi Tartışma Metinleri, Sayı 16, s. 1-64.
Albayrak, Mustafa (2004), “Megali İdea’dan Balkan Antantı’na Türk-Yunan İlişkilerinin Tarihsel Gelişimi”, ODTÜ ADT
Düşünce Dergisi, Sayı 17, s. 39-48.
Arı, Kemal (1991), “Cumhuriyet Dönemi’nin İlk Yıllarında Türkiye’de Mübadele, İmar, İskan İşleri ve Mustafa Necati”,
Mustafa Necati Sempozyumu, Kastamonu.
______ (2005), “Bir Tarih Araştırma Konusu Olarak Mübadele”, Mülfide Pekin (der.), Yeniden Kurulan Yaşamlar: 1923
Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
______ (2015), “Tarihsel Süreçte Mübadele ve Bursa”,
http://www.lozanmubadilleri.org.tr/arastirma_kemalari18.htm#_ftn14, (13.10.2015).
Aybars, Ergun (1993), “Türk-Yunan İlişkileri”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Çağdaş
Türkiye Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, s. 1-10.
Aydemir, Nurulay Funda, (2007), Balkanlarda İttifak Arayışı ve Türkiye Birinci Balkan İttifakı, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya.
Barlas, Dilek (2015), “Atatürk Dönemi’nde Türkiye’nin Balkan Politikası”,
http://home.ku.edu.tr/~dbarlas/ata-balkan.PDF, (13.10.2015).
Bilgin, Mustafa Sıtkı, (2016), “Atatürk Döneminde Türkiye’nin Balkan Diplomasisi (1923-1930)”,
http://www.balkanlar.net/forum/index.php?topic=21360.0;wap2, (08.03.2016).
Bozdağlıoğlu, Yücel (2014), “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Sonuçları”, TSA, Yıl 18, Sayı 3, s. 9-32.
Budak, Ömer (2010), “Mübadele Meselesi ve Lozan’da Çözümü”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı 26, s. 129-142.
Burak, Durdu Mehmet (2007), “Türkiye İle Yunanistan Arasında Mübadele Meselesi ve Kırşehir’e Yerleştirilen
Muhacirlerin İaşe Sorunları”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı 12, s. 29-46.
Çapa, Mesut (1990), “Yunanistan’dan Gelen Göçmenlerin İskanı”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü
Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 2, Sayı 5, s. 49-69.
Çelebi, Ercan (2006), “Mübadillerin Yunanistan’daki Mal Kayıtları ve Muhtelit Mübadele Komisyonu Tasfiye
Talepnameleri”, ÇITAD, Cilt 5, Sayı 12, s. 35-46.
13
Çetin, Nurten, (2010), “1914 Osmanlı-Yunan Nüfus Mübadelesi Girişimi”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Sayı 24, s. 149-172.
Değerli, Esra, (2008), “Türkiye’nin Balkan Ülkelerine Yakınlaşma Çalışmaları: Balkan Paktı”, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, s. 115-134.
Demirözü, Damla, (2005), “Megali İdea’dan Ankara Anlaşmasına (1930) Eleftherios Venizelos”, Ankara Üniversitesi,
Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 35-36, s. 291-315.
Dursun, Halil (2014), Ufuk Ötesi (Makaleler), Cilt 1, E-Kitap, İstanbul.
Emgili, Fahriye (2009), “Mübadeleden Kurtulma Çabası Olarak İhtida”, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 28, Sayı 45, s. 221-234.
Erdal, İbrahim (2014), “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinde Gayri Mübadil Olma Konusu ve Mübadeleden Iskat (Çıkma)
Yolları”, TSA, Özel Sayı 3, s. 123-141.
____________ (2016), “Türk-Yunan Nüfus Değişiminde Mübadillere Yapılan Yardım Faaliyetleri”,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/36/322.pdf, (11.03.2016).
Erdem, Nilüfer (2009), “Yunan Tarihçilerinin Gözüyle 1930 Türk-Yunan Dostluk Antlaşması ve Venizelos’un Bu Sürece
Katkıları”, Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 23, s. 93-128.
Ertem, Barış (2010), “Atatürk’ün Balkan Politikası ve Atatürk Dönemi’nde Türkiye-Balkan Devletleri İlişkileri”,
Akademik Bakış Dergisi, Sayı 21, s. 1-24.
Fırat, Melek (2005), “1923-1939 Yunanistan’la İlişkiler”, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından
Bugüne Olgular, Belgeler, Olaylar, Cilt 1, İletişim Yayınları, İstanbul.
Goularas, Gökçe Bayındır (2012), “1923 Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Günümüzde Mübadil Kimlik ve Kültürlerinin
Yaşatılması”, Alternatif Politika, Cilt 4, Sayı 2, s. 129-146.
Gök, Dursun (1995), İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi, Güney Ofset, Konya.
Gökaçtı, Mehmet Ali (2004), Nüfus Mübadelesi, Kayıp Bir Kuşağın Hikayesi, İletişim Yayınları, İstanbul.
Gökçe, Gökhan (2010), Rumeli’ye Veda, Kaynak Yayınları, İstanbul.
Güner, Zekai (2015), “Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesinde Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin İskan Politikası”, http://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/G%C3%9CNER-
Zek%C3%A2i-T%C3%9CRK%C4%B0YE-YUNAN%C4%B0STAN-N%C3%9CFUS-
M%C3%9CBADELES%C4%B0%E2%80%99NDE-T%C3%9CRK%C4%B0YE-
CUMHUR%C4%B0YET%C4%B0-DEVLET%C4%B0%E2%80%99N%C4%B0N-%C4%B0SK%C3%82N-
POL%C4%B0T%C4%B0KASI.pdf, (14.10.2015).
Hırschon, Renee, (2014), “History, Memory and Emotion: TheLong-Term Significance of the 1923 Greco-Turkish
Exchange of Populations”, Vally Lyrta (ed.), When Greeks and Turks Meet: Interdisciplinary Perspectives on the
Relationships Since 1923, King’s College, London.
İnci, Salih, (2010), “Türk-Yunan Siyasi İlişkilerinde Azınlıkların Dini Kurumları Meselesi: Patrikhane Örneği”, Balkan
Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı 2, s. 63-96.
Kalelioğlu, Oğuz (2008), “Türk-Yunan İlişkileri ve Megali İdea”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü
Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 41, s. 105-123.
Kara, Bülent (2005), “Dramatik Bir Huzur Mücadelesi: Mübadele”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
14
Cilt 5, Sayı 1, s. 187-198.
Kasaba, Reşat (2005), Dünya, İmparatorluk ve Toplum: Osmanlı Yazıları, Kitap Yayınevi, İstanbul.
Kayam, H. Cevahir (2015), “Lozan Barış Andlaşması’na Göre Türk-Yunan Mübadelesi ve Konunun TBMM’de
Görüşülmesi”,
http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-27/lozan-baris-andlasmasina-gore-turk-yunan-nufus-mubadelesi-ve-konunun-
tbmmde-gorusulmesi, (14.10.2015).
Keyder, Çağlar (1982), Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye 1923-1929, Yurt Yayınları, İstanbul.
Koraltürk, Murat (2016), “Mübadelenin İktisadi Sonuçları Üzerine Bir Rapor”,
http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/pdf/dergisayi6-7/cilt2_sayi6-7_murat_koralturk.pdf, (15.01.2016).
Köni, Hasan (1981), “Türk-Yunan İlişkileri ve Dış Politika Yanlışlıkları”, Ekonomik Yaklaşım, Cilt 2, Sayı 3, s. 73-83.
Köylü, Murat, (2010), “Atina’da Geleceğe Atılan ve Yere Basmayacak Bir Adım”, 21. Yüzyıl Dergisi, Sayı 18, s. 41-48.
Küçüker, Yüksel (2015), “Birinci Dünya Savaşı Döneminde Yaşanan Rum Göçü ve Kadük Bir Mübadele Girişimi”,
Turkish Studies, Vol. 10, No. 1, 437-454.
Lozan Mübadilleri Vakfı, (2015) “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi”,
http://mubadelemuzesi.net/mubadele.aspx, (14.10.2015).
Macar, Elçin (2006), “İki Dünya Savaşı Arası Türkiye ve Yunanistan”, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, s. 1-
10.
Oran, Baskın, (2005), “Kalanların Öyküsü 1923 Mübadele Sözleşmesi’nin Birinci ve Özellikle de İkinci Maddelerinin
Uygulanmasından Alınacak Dersler”, Renee Hirschon (der.), Ege’yi Geçerken: 1923 Türk-Yunan Zorunlu
Mübadelesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.
Öksüz, Hikmet (2006), Batı Trakya Türkleri (Makaleler), Karam Yayınları, Çorum.
_________ (2016), “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinin Sebep ve Bazı İstisnaları”,
http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-48/turk-rum-nufus-mubadelesinin-sebep-ve-bazi-istisnalari, (14.01.2016)
Özgören, Aydın (2015), “ Atatürk Dönemi Türk-Yunan İlişkilerine Bir Bakış”,
http://turkoloji.cu.edu.tr/ATATURK/arastirmalar/ozgoren.pdf, (12.10.2015).
Sarıçoban, Gülay (2009), “Lozan Sonrası Türk Dış Diplomasisi (1923-1930)”, EKEV Akademi Dergisi, Sayı 40, s. 219-
234.
Sarıkoyuncu, Esra (2006), “Atatürk Dönemi Türk-Yunan Siyasi İlişkileri”, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Dergisi, Sayı 15, s. 239-261.
Sepetçioğlu, Tuncay Ercan (2014), “İki Tarihsek Eski Kavram, Bir Sosyo-Kültürel Yeni Kimlik: Mübadele Nedir,
Mübadiller Kimlerdir?, TSA, Sayı 3, s. 49-83.
Soysal, İsmail (1989), Türkiye’nin Siyasal Anlaşmaları (1920-1945), Cilt 1, TTK Yayınları, Ankara.
Tağmat, Çağla D. (2014), “Lozan Barış Konferansı’na Yunanistan Tarafından Bakış: Venizelos’un Dünyasında Lozan”,
Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt 14, Sayı 29, s. 141-173.
Taşçıoğlu, Uğur, (2016), “Batı Trakya Türkleri”, http://balkantarihi.blogspot.com.tr/2011/04/bat-trakya-turkleri.html,
(09.03.2016).
Uzun, Hakan (2004), “1919-1950 Yılları Arasında Türkiye-Yunanistan İlişkileri”, Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim
Fakültesi Dergisi, Cilt 5, Sayı 2, s. 35-50.
15
Ünay, Bora (2007), Türk-Yunan İlişkilerinde Temel Sorunlar ve 1999 Sonrası Yumuşama Dönemi, Atılım Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Yıldırım, Onur, (2010), “Ladas, Pentzopoulos ve Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi: Bir Üst-Anlatının Anlatısı”, Toplum ve
Bilim, Sayı 119, s. 184-205.
Yılmaz, Mustafa (2015), “Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası (1919-1938)”,
http://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=354398, (12.10.2015).
Yılmaz, Burak, (2016), “Dönem Dönem Türk-Yunan İlişkileri”,
http://tr.caspianweekly.org/genc-dusunce/86-genc-dusunce/1709-doenem-doenem-tuerk-yunan-likileri.html,
(08.03.2016).
Yorulmaz, Murat (2014), “Değişen Uluslararası Güvenlik Algılamaları Bağlamında Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde
Değişmeyen Güvenlik Paradoksu”, Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi, Cilt 3, Sayı 1, s. 103-135.