dkh bülteni - sayı 9

76

Upload: ahmet-hakan

Post on 26-Mar-2016

257 views

Category:

Documents


13 download

DESCRIPTION

2006'dan bu yana yayınlanan Demokratik Kadın Hareketi Bülteni.

TRANSCRIPT

Page 1: DKH Bülteni - Sayı 9
Page 2: DKH Bülteni - Sayı 9

38

2

18

50

21

9

40

35

6771

53

14

48

46

Devrim ve demokrasi

Mücadelesinde...

Aile ‹çi fiiddet ‹mitasyon KültürünTek Tip Sald›r›s›

Sibel Özbudun Novamed’ik Kararl›l›¤›Desa’da da Sürüyor

Yoksa Kad›nlar›n VarOldu¤unu...

Esnaf Kad›n OlmakZor Zanaat

ADHK

B‹YOGRAF‹Tina Modotti

HUKUK: K›demTazminat›

61626365

56

OKURLARDANMitolojii

Anne hareketlerinegenel bir bak›fl II

BU S

AY

IMIZ

DA

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTERİ ORGANİZASYON LTD. ŞTİ.Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Hakan ERTEN

Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No: 20/2 Beyoğlu-İSTANBUL Tel: (0212) 243 91 92 Dizgi: Kardelen Yayımcılık

Baskı: Kayhan Matbaacılık: Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi D Blok No: 134 Topkapı/İst.

Posta Çeki Hesap Numarası: Olcay ARAT 1627285 Olcay ARAT İş Bankası Perpa Şubesi YTL 1188 0338876

Euro 1188 0172040

[email protected]

SA⁄LIK

Film-Kitap Tan›t›m›

Page 3: DKH Bülteni - Sayı 9

1

S A Y I 9

Bütün dünyay› derinden etkileyen kriz, bize bir kez daha gösterdi ki “krizi kamulaflt›r›p kar› özelleflti-renler” dünya halklar› için yeni oyunlar› sahnelemek üzereler. “Neo-liberalizmin sonu” safsatalar›ylahayata geçirilmek istenen yeni y›k›m politikalar›na karfl› uyan›k olmak bizlerin görevi. Bugün kriz ba-haneleriyle iflten ilk ç›kar›lanlar biz kad›nlar oluyoruz. Krizin faturas› “vergi”lere yans›t›lm›fl durumday-ken her geçen gün yaflam›m›z yeni zamlarla içinden ç›k›lmaz bir hal al›yor.

Bask›lar›n giderek artt›¤› günümüzde, direnifller de yeni filizlerini tomurcukland›r›yor. Bugün Desa’datüm bask›lara karfl›n direniflini örgütleyen iflçiler bunun en güzel örne¤i. 8 y›ld›r çal›flt›¤› fabrikadan“kötü ifl ç›kar›yorsun” gerekçesiyle ç›kar›lan Emine Aslan, Sefaköy’deki Desa fabrikas›n›n önünde tekbafl›na direnifline devam ediyor. Ekonomik fliddetin bir parças› olan gerekçesiz iflten ç›kar›lmaya karfl›kendi eylemlerini sürdürüyor Desa iflçileri.

Yaflad›¤›m›z ülke gerçekli¤i bize birçok kereler göstermifltir ki yasa koyucular›n tedbir olarak ald›¤› ka-rarlar biz kad›nlar›n dört duvar›ndan s›yr›l›p bizlere ulaflamam›flt›r. Bugün evlenme yafl›n›n 14'e indi-rilmesi tart›flmalar› sürerken, ülkemizin birçok yerinde çocuk yaflta olan k›z çocuklar› zorla evlendiril-meye devam ediyor. Elbette ki bizler kazand›¤›m›z haklar›m›zdan vazgeçmeyece¤iz. Ancak flunu daunutmamak gerekir ki elde etti¤imiz her hakk›n ad›m ad›m takipçisi olabilmeliyiz.

Günlerce televizyon kanallar›nda boy gösterip yapt›¤› fleyin çok normal oldu¤unu piflkince anlatan Hü-seyin Üzmez’in “toplumsal de¤erlerimiz” ad›na yapt›¤› aç›klamalar, toplumuzda oldukça yayg›nl›k ka-zanan cinsel fliddetin boyutlar›n› gözler önüne sermesi bak›m›ndan önemlidir. Bugün, eflin tecavüzün-de 7 y›l olan cezan›n 1 y›la indirilmesi önerileri de devlet eliyle yarat›lan fliddetin bir ürünüdür.

Psikolog bir annenin k›z›na düzenledi¤i “regl partisi” üzerine yorum yapmayan kalmad›. Ay›playanlarda oldu, göklere ç›kartanlar da. Bir “tokat”la kendilerine kad›nl›k gerçe¤i hat›rlat›lan onlarca kad›n,annenin davran›fl›n› çok olumlu karfl›lad›. Kad›nl›k durumuyla ilgili do¤al bir süreci toplumsal tabular-la bast›rmaya çal›flman›n ya da “Art›k bir kad›n oldun” gerçe¤inin alt›n› kal›n çizgilerle çizmenin bizlerüzerinde nas›l bir psikoloji yaratt›¤›n› bilerek davranmak gerekti¤ini söylemeliyiz.

Bir önceki say›m›zda bafllayan “Devrim ve Demokrasi Mücadelesinde Erkek-Egemen Anlay›fl ve Yan-s›malar›” yaz›m›za kald›¤›m›z yerden devam ediyor ve erkek egemen düflünceyi hep birlikte yarg›lama-y› sürdürüyoruz. Bunun yan›nda görünmeyen fliddetin bir parças› olan “Aile ‹çi fiiddet”, kölesi halinegetirilmeye çal›fl›ld›¤›m›z popüler kültür, Marksizmsiz bir kad›n mücadelesinin ç›kmazlar› konular› üze-rinde duraca¤›z. Yaflam›n farkl› alanlar›nda çal›flan kad›nlarla yapt›¤›m›z röportajlarda kendinizden birparça bulaca¤›n›z› düflünüyoruz. Ayr›ca sa¤l›ktan hukuka, kültür-sanattan mitolojiye kadar genifl birçerçeveyle sizlerle buluflmaya devam ediyoruz.

Bültenimizi içerisinde bin bir rengi bar›nd›ran bir resim tablosu haline getirmeyi amaçl›yoruz. Böylelik-le sizlerden gelen her bir f›rça darbesiyle farkl› bir anlam kazanacak ve zenginleflecektir. Yaflam› flekil-lendiren bizler ona yön vermek için birlikte düflünmeyi ve birlikte üretmeyi her daim önemsedik. Bunedenle farkl› sesleri bir araya getiren okur yaz›lar›m›zdan ayr› keyif alaca¤›m›z› düflünüyoruz.

“25 Kas›m Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü” yaklafl›rken toplumsal cinsiye-te dayal› fliddete karfl› örgütlü bir güçle karfl› durman›n önemini bir kez daya yineliyor ve bir sonrakisay›m›zda buluflmak dile¤iyle diyoruz.

mer

haba

...

Page 4: DKH Bülteni - Sayı 9

ad›n olmaktan kaynakl› yaflad›¤›m›z sorunlar›n varl›¤›-

n› kim inkar edebilir ki? Zaten kad›nlar›n özgün mü-

cadelelerini zorunlu k›lan da bu gerçekliktir. Nedir bu

sorunlar?

Her kad›n, kendi yaflam›na bakt›¤›nda, mutlaka bu sorunun ce-

vaplar›yla karfl›laflacakt›r ya da karfl›laflmaktad›r. Kad›nlar hor-

lanmakta, afla¤›lanmakta ve görmezden gelinmektedir. Bu flid-

det türleri en ola¤an ve en kan›ksanm›fl olanlard›r ve fliddet

olarak görülemeyecek kadar do¤al yaflamla bütünleflmifltir.

'Eksik etekler', 'avratlar', 'saç› uzun akl› k›salar', 'namusumuz',

'yarimiz', 'anam›z', 'bac›m›z' olanlar… Yani onlara biçti¤imiz, ya-

flam içerisinde ay›rd›¤›m›z küçük köfleli tan›mlar›n d›fl›nda, bir

bütün olarak insan olmay› hak etmeyenler, bunu istemeye hak-

lar› olmayan kad›nlar… Zaten bunu isteyemeyecek kadar yenik,

istemeye gerek duymayacak kadar gerili¤i ile bar›fl›k duruma

gelmifl olan kad›nlar...

Örgütlü mücadeleye dahil olan kad›nlar›n bu sorunlar› yaflama-

d›¤›n› iddia edemeyiz. Ancak de¤iflen, daha do¤rusu de¤iflme-

si gereken bir fley vard›r. Örgütlü olan kad›nlar, mücadeleye

dahil oldu¤u andan itibaren, bir kad›n olarak karfl›laflt›¤› sorun-

lara karfl› da mücadele yürütmek zorunda kalmaktad›r.

Kad›nlar›n profiline bakt›¤›m›zda dahi, kad›n sorununun belirli

boyutlar›yla devam etti¤ini görebiliriz. Bugün örgütlü kad›nlar›n

içerisinde çok az say›da iflçi, köylü, memur, ev kad›nlar› vard›r.

Hele evli ve çocuklar› olan kad›nlar hemen hemen hiç yoktur.

MMüüccaaddeelleeyyee öönnccee kkeennddiimmiizzddeenn bbaaflflllaammaall››……

Mücadele edebilmek için neye karfl› ve nas›l mücadele edece-

¤imizi bilmeliyiz önce. Bu nedenle öncelikle kad›n olarak yafla-

d›¤›m›z sorunlar›n nedenini ararken do¤ru bir iz sürmenin an-

cak sorunlar›n kayna¤›na inebilmekle mümkün oldu¤unu gör-

meliyiz. Ayn› zamanda bu sorunlar› derinlefltiren nedenlerden

biri olmama mücadelesini yükseltmek, yani mücadeleyi kendi

içimizden bafllatmak, kendimizi oldu¤umuz gibi kabul etmekten

kurtulmak gerekmektedir.

Biz kad›nlar erkek egemen sistemin neresinde duruyoruz? Er-

kek egemen sistemi var eden sadece egemenler mi, erkekler2

S A Y I 9 Devrim ve DemokrasiMücadelesinde

“Erkek Egemen Anlayış”ve Yaşam Pratiğine

Yansıması-2‹flte bu noktada örgütlü mücadele içerisindekad›n›n kad›na yabanc›laflmas›, kad›nlar aras›ndamesafenin olmas› sorununun, öncelikle örgütlükad›nlar›n erkek egemen sistemin tafl›y›c›s› olmadurumlar›n›n bir sonucu oldu¤unu görüp bu konu-da öz elefltirel yaklaflabilecek bir olgunlu¤akavuflmak gerekiyor. .

KK

Page 5: DKH Bülteni - Sayı 9

mi? Biz kad›nlar da en çok ac›s›n› çekti¤imiz fleye, yine en

çok ba¤lananlar, baflka bir yol oldu¤una inanmayanlar,

mevcut durumu en çok içsellefltirenler de¤il miyiz?

Örgütlü kad›nlar olarak aflamad›¤›m›z gerici yönlerimizi dü-

flünelim. Birey olma mücadelesini do¤ru bir zeminden zor-

layan kad›nlar olarak da t›kand›¤›m›z›, güven ve özgüven so-

runu yaflad›¤›m›z›, çözüm üretemedi¤imizi, çözümü zorla-

yamad›¤›m›z›, her güncel-pratik meselede kendi halimizi ka-

n›ksam›fl olman›n bizi pasiflefltirdi¤ini inkar etmek olanak-

s›z.

YYaa kkaadd››nnll››¤¤››mm››zz›› rreeddddeeddiiyyoorr yyaa ddaa ggeelleenneekksseell kkaadd››nn

kkiimmllii¤¤iimmiizzllee bbaarr››flfl››kk yyaaflfl››yyoorruuzz..

Bu konuya somut örnekler vererek ilerleyelim. Örne¤in; ge-

çen say›m›zda kad›nlar›n örgütlü mücadele ile ba¤›n›n ge-

nellikle dolayl› yollar ve baflkalar› üzerinden gerçekleflti¤ini

ve ço¤unlukla bu çerçeveyi aflmad›¤›n› dile getirerek genel

anlamda örgütlülü¤ün bu konuda sorunlu bir bak›fl aç›s› ve

prati¤i içerisinde oldu¤unu dile getirmifltik. Gelin bu soru-

na bir de kad›nlar› merkeze alarak yaklaflal›m. Kad›nlar ne-

den örgütle do¤rudan ba¤ kurmuyor, kuram›yor? Neden

hep erke¤in gölgesinde kalarak onun efli, akrabas›, sevgili-

si olarak iliflkilenmeye devam ediyor?

‘Kad›n›m ben’ kabullenifli, kendini yeni bir ‘ben’de araman›n

pratik sanc›s›na dönüflmemekte, kendini o çok da yak›nd›-

¤› ma¤dur ve kimliksiz oldu¤u alan içerisinde tutmaya de-

vam etmektedir. Elbette bu durufl özünde kad›n›n tercihi

de¤ildir. Nas›l ki ezilenlerin ezilmelerinin bafll›ca gerekçesi

ezilenlerin boyun e¤ifli de¤ilse, kad›nlar›n da ezilen cins ol-

ma gerekçesi, kad›nlar›n bu durumu kan›ksam›fl olmas› de-

¤ildir. Bu sadece bir sonuçtur. Kad›nlar› örgütlü mücadele-

ye dahil etmeye çal›flt›¤›m›zda ‘kad›nl›k vazifelerini yerine

getirmek’ amac›yla geri durmalar›n›n nedenlerini iflte bu

gerçeklikte aramak gerekmektedir.

Mücadeleyi içsellefltirmek, sürekli de¤iflmek ve ilerlemek

demektir. De¤iflmeyen ve ilerlemeyen kiflinin kendini örgüt-

lü olarak ifade etmesi en çok kendisini tüketmesine ve ken-

disiyle birlikte örgütün ilerlemeyen, dinamik olmayan bir ya-

p›ya mahkum olmas›na yol açar. Oysa mücadeleye dahil ol- 3

S A Y I 9

Page 6: DKH Bülteni - Sayı 9

du¤u andan itibaren kad›n›n güncel-pratik yaflam› de¤iflmek

zorundad›r. Kad›n yine geleneksel rolleri gere¤i üzerine dü-

flen sorumluluklar› ayn› tarzda yapmaya devam ediyorsa, iç-

selleflmeyen, alg›lanmayan, de¤ifltirici rolü olmayan bir ör-

gütlülük anlay›fl›na ve prati¤ine mahkum oluyor demektir.

Böylesi bir durumda, geçen her zaman dilimi, kad›n› ileriye

tafl›yan de¤il, kad›n›n daha fazla umutsuzlaflaca¤›, yorulaca-

¤›, ç›kmazlara girip bunalaca¤› bir süreç olaca¤›ndan örgüt

içerisindeyken kad›n›n örgüt ile aras›na giderek derinleflen

bir mesafe yani yabanc›laflma koymufl olur. Kad›nlar, bu ya-

banc›laflma durumunu alg›lamal› ve her fleyden önce örgüt-

lü yaflam›, kendi yaflam›n› de¤ifltirmek için istemeli.

Kendisi ile sorun yaflamayan, kendi cinsel kimli¤inin sanc›s›-

n› duymayan kad›nlar, örgütlü mücadeleyi kendileri için iste-

me durumunu da yeterince a盤a ç›karamaz. Bugün müca-

dele içerisinde hala özne olma s›k›nt›s› yaflamam›z, hala ken-

dimizi ‘yard›mc›’, ‘destekçi’ durumunu aflamayan dar bir pra-

tik üzerinden mücadeleye dahil olmam›z, üstelik bundan ye-

terince rahats›zl›k duymad›¤›m›z, y›llarca bu konumda kalma-

ya devam etti¤imiz düflünüldü¤ünde örgüt içerisinde yeterin-

ce dikkate al›nmama, bize geleneksel kad›nl›k rolleri üzerin-

den pay biçme prati¤ine en çok da kendi prati¤imizle ve ba-

k›fl aç›m›zla ortak oldu¤umuzu, bu sorunu büyüttü¤ümüzü

görmeliyiz. Mücadele içerisinde pasif roller biçilebilmesinin

en önemli nedeni, bizim daha fazlas›n› talep etmememiz ol-

maktad›r. Bu durum, bizim özgüvensiz bir durufl sergileme-

mize ve bu yönüyle bizlerin daha fazla sorumlulu¤u kald›ra-

mayaca¤›m›z düflüncesinin kal›c›laflmas›na yol açmaktad›r.

Hele ki ‘ev kad›nlar›’ysak ve bir de üstelik çal›flan kad›nlar

isek günlük pratik koflturmalar›m›z›n yo¤unlu¤u içerisinde ör-

gütlü faaliyette çok az pratik sorumluluk alm›fl olmay›, çok

do¤al bulabilmekte, örgütlü oldu¤umuz sürece pasif ve edil-

gen kalmaya devam etmekteyiz. Ne evlerimize, ne de iflyer-

lerimize örgütlü mücadelemizi tafl›ma gayreti içerisine gir-

mekteyiz. O k›sa dar vakitlerde konuflmak, eylemlere ve et-

kinliklere kat›lmak ve küçük pratik birkaç ifl yapmak bize yet-

mektedir… Neden yetiniyoruz? Çünkü bu sorunun özünde,

günlük yaflam›m›zdaki kad›nl›k vazifelerimizin kafam›zda ve

yaflam›m›zda en fazla yeri iflgal ediyor olmas› yatmaktad›r.

Bilincimiz de, hareket alan›m›z›n s›n›rlar› da hep bu vazifeler-

den arta kalabilen üzerinden flekillenmektedir. Yani de¤iflmi-

yoruz, de¤iflmekten korkuyoruz. D›fllanmaktan, bask›lardan

korktu¤umuz kadar ayn› zamanda de¤iflimin kendisinden

korkuyoruz. Çünkü bildiklerimizle flekillenmifliz bugüne kadar.

Aileyi, efli, çocuklar›, ev ifli ve sorumluluklar› hayat›m›zdan ç›-

kard›¤›m›zda geriye ne kal›yorsa, hem bilinç, hem pratik ve

hem de emek boyutuyla asl›nda biz oyuz. ‹flte tüm bunlardan

geriye kalan ‘ben’e ve onun ne istedi¤ine o kadar yabanc›y›z

ki… Korkuyoruz! Hayat› boyunca köle olan›n özgürlükten kork-

mas›, efendisini büyük bir nimet olarak görmesi gibi… Hem

efendiden tiksinir ve nefret eder, hem de hayat›m›z› onsuz

yaflayam›yoruz.

Örgütlü kad›nlar olarak, örgütlü erkeklerin hala çok gerisin-

de (hem bilinç hem de pratik olarak) kalmam›z ve onlara ba-

¤›ml› kalarak mücadeleye dahil olmam›z da bu sorunlu duru-

flumuzun bir parças› olarak de¤erlendirilmelidir. Kendi ayak-

lar›m›z üzerinde durmaktan korktu¤umuz için, buna gücü-

müzün yetmeyece¤ini düflündü¤ümüz için kendimizi rahatl›k-

la erke¤in inisiyatifine teslim ediyor, sonra da bunun getirdi-

¤i olumsuzluklar karfl›s›nda dert yan›yoruz!

Birçok erke¤in, yan›ndaki kad›n› ezmesine ve onu bask›lama-

s›na karfl› ç›karak elefltirdi¤imizde özellikle örgütlü erkeklerin

‘ben ona hakk›n› aramas›n›, mücadeleye daha fazla dahil ol-

mas›n› söylüyorum, ama kendisi bunu istemiyor, kendisi bu

durumu tercih ediyor’ dedi¤ine de tan›k olmufluzdur. Bu yar-

g›lay›fl› biraz irdelenmeye çal›flarak sorunun özünü bulmaya

çal›flal›m. Kad›nlar›n derneklere, kurumlara, eylem ve etkin-

liklere yan›nda erkek olmadan gelmemesi, gelmeye gerek

duymamas› ya da bundan çekinmesi durumuna s›kl›kla rast-

layabilmekteyiz. Bunda erke¤in kad›n› sahiplenmesi ve koru-

ma çabas›n›n yan›nda kad›n› bask› alt›na almas› da etkili ol-

makla birlikte bu sorunu aflmas› ve mücadele etmesi gere-

ken kad›n›n durumdan memnuniyeti ve bu sahiplenmeyi ‘se-

vilmek ve korunmak’ olarak alg›lay›p hep birilerinin varl›¤› üze-

rinden kendini yaflama dahil etmesi, mevcut durumun de-

vam etmesinde ve de¤iflmemesinde temel belirleyici olmak-

tad›r. Biz kad›nlar ‘sahiplenilmekten’, ‘birilerine ait olmaktan’,

‘korunmaktan’ mutlu oldu¤umuz, buna çok ihtiyaç duydu¤u-

muz sürece hep birilerinin gölgesinde silik bir yaflama kendi

ellerimizle kendimizi mahkum etmifl olaca¤›z. S›¤›nd›¤›m›z, bi-4

S A Y I 9

ücadele edebilmek için neye karfl› ve nas›lmücadele edece¤imizi bilmeliyiz önce. Bu neden-le öncelikle kad›n olarak yaflad›¤›m›z sorunlar›nnedenini ararken do¤ru bir iz sürmenin ancak

sorunlar›n kayna¤›na inebilmekle mümkün oldu¤unugörmeliyiz. Ayn› zamanda bu sorunlar› derinlefltiren neden-lerden biri olmama mücadelesini yükseltmek, yani mücade-leyi kendi içimizden bafllatmak, kendimizi oldu¤umuz gibikabul etmekten kurtulmak gerekmektedir.

M

Page 7: DKH Bülteni - Sayı 9

zi korumas›n› bekledi¤imiz kifliler, birlikte mücadele yürüttü-

¤ümüz erkekler oldu¤unda mevcut sorun çok daha ince bir

flekilde devam etmifl oluyor. Dikkat edelim çevremize. Özel-

likle örgütsel ve politik aç›dan nitelikli bir yerde duran, yöne-

tim mekanizmalar› içerisinde yer alan erkeklerin otoritele-

rini çevresindeki kad›nlar›n ço¤u kay›ts›z flarts›z kabullen-

mekte ve bu durumu hiç sorgulamamaktad›r. Çünkü erke-

¤in özne olmas›na al›flk›n›z… Onlar, onlar›n düflünceleri, pra-

tik becerileri bize yol göstermeden hareket etmekten çeki-

nir, korkar›z.

Bu örnekler, kad›n›n erkek egemen anlay›fl› içsellefltirmifl

olmalar›n›n bir yönüdür ki bu yön; kad›n›n kendi geleneksel

kad›n kimli¤ini ve rolünü kabul ederek onunla bar›fl›k yafla-

mams›n›n birer sonucudur.

Ancak erkek egemen anlay›fl›n kad›nlar üzerinde baflka

yans›malar› da vard›r ki özellikle örgütlü mücadele içerisin-

de aktif ve inisiyatifli olan kad›nlarda bu özelliklere çok daha

s›k rastlan›r.

Bir de kad›nlar, özünde özgüven sorunu yaflad›klar›ndan,

politikada özneleflen erke¤e yak›n olmay› özel iliflki yarata-

rak onun efli, sevgilisi olma fleklinde yorumlamaktad›r. Bu

da kad›n›n erkek egemen iktidar› ne kadar içsellefltirdi¤ini

göstermektedir. Kad›n için özne ve inisiyatif olman›n, sayg›

görmenin ve daha özgür olman›n en güçlü yolu, iktidar olan

erke¤e yak›n olmak, ona sahip olmak ya da onun taraf›ndan

sahiplenilmek olmaktad›r. 'Ben A.n›n sevgilisiyim!' gururuyla

dolaflarak mücadeleye direkt kendi kimli¤i üzerinden kat›l-

mak, yan›ndakinden ba¤›ms›z bir pratik bilinç ve eylem sü-

recine girmekten kaç›nmakta, buna ihtiyaç duymamakta-

d›r. Elbette bu durumdan erkek de sorumlu tutulmal›d›r.

Ancak bu sorunla mücadelenin öznesinin esasta kad›n ol-

du¤unu, onun bu konudaki tavr›n›n belirleyici olaca¤›n› aç›k-

ça görmek gerekir. Mevcut bu gerili¤in bir ad›m ötesine ge-

çen, mücadelede daha aktif olan kad›nlar da vard›r kuflku-

suz. Ancak onlar›n da apolitik ve örgütsel aç›dan yan›ndaki

erke¤e ve onun düflüncelerine, prati¤ine mahkum, onu tak-

lit eden bir hareketlili¤e sahip oldu¤u durumlara da s›kl›kla

rastlanmaktad›r. Kad›n ya yan›ndaki erke¤i koflulsuz savu-

nan ya da onun taraf›ndan sürekli koflulsuz savunulmay› ve

sahiplenilmeyi bekleyen bir davran›fl sergileyebilmektedir.

‹flte bu hatal› yaklafl›mlar, kad›n›n geliflmesini engellemek-

te, mücadele içerisinde edilgenleflmesine ve silikleflmesine

neden olmaktad›r.

EErrkkee¤¤iinn eeffeennddiillii¤¤iinnii ttaakklliitt eettmmeekk,, kkaadd››nn››nn kkeennddii kköölleellii¤¤ii--

nnii kkuuttssaammaass››dd››rr

Sistemin yaratt›¤› geleneksel kad›n kimli¤ine tepki duyarak

‘kad›nl›¤›m›zdan kurtulma ad›na kendimizi de reddetme,

kendimize tümden yabanc›laflma’ durumu olarak tarif ede-

biliriz bu durumu. Bu tepkisellikle hem kendimize, hem mü-

cadelemize ve hem de hemcinslerimize yabanc›laflma du-

rumunu s›kl›kla yaflamaktay›z. Bu anlay›fl›n flekil verdi¤i pra-

tik, biz her ne kadar güç ve inisiyatif, özne ve iktidar olma

durumu olarak görsek de, asl›nda iktidar olamayan erke¤in

iktidar yan›lsamas›n› paylaflmaktan öteye bir fley de¤ildir.

Bu duruma en çarp›c› örnek, kad›n›n cinselli¤ini kullanarak

iktidar olma h›rs›d›r. Bu h›rs, mücadele içerisindeki kad›nla-

r› da esir alabilmektedir. Erkeklerle eflit olmay› cinsel özgür-

lükte eflitlik, daha do¤rusu bu yan›lsamada ortakl›k olarak

görebiliyoruz. Görece daha rahat ve serbest olarak, böyle

davranarak, kurtulaca¤›m›z› zannedebiliyoruz.

Sadece cinsellikle de¤il, bir erke¤in güncel-pratik davran›fl

ve hareketlerine de özenerek, onunla ayn›laflarak kendimiz-

den kurtulabilece¤imizi düflünüyor, bu nedenle erkeklere

daha yak›n oldu¤umuzda kendimizi daha güçlü de hissede-

biliyoruz. Birçok örgütlü kad›n›n ‘ben erkek yoldafllar›mla

daha iyi anlafl›yorum” dedi¤ine tan›k olmufluzdur. Yine baz›

kad›nlar›n övündükleri pratiklerden biri de eve ve aileye da-

ir sorumluluklar olarak tariflenen yemek, bulafl›k, ev iflleri

vs. u¤rafllarla hiç ilgilenmemek olmaktad›r. Bu tepkiselli¤in

çok hakl› bir gerekçesi vard›r elbette. Kad›nlar›n tüm ya-

flamlar›n›n ve pratiklerinin eve dair sorumluluklar ve ailenin

bak›m› ile geçmesi ve kad›n›n sosyal, düflünen, üreten bir

varl›k olmaktan ç›kar›lmas› durumu, asla bar›fl›k yaflanma-

mas› gereken, kad›n› körelten ve gericilefltiren bir yerde

durmaktad›r. Ancak bu prati¤i reddetme ad›na bu sefer de

kifli olarak kendi sorumlulu¤umuzu sadece kurumlar›m›zda

ve kitle ile yüz yüze geldi¤imiz alanlarda de¤il, yaflam alan-

lar›m›zda, evlerimizde, ailemizde ve çevremizde de tafl›ma-

m›z gerekti¤i gerçe¤ini unutuyoruz. Bunu unuttu¤umuzda

sergiledi¤imiz pratik de yeme, içme, temizlik, bar›nma gibi

en temel ihtiyaçlar›m›z› kifli olarak giderme ve bunun so-

rumlulu¤unu tafl›may› bilinçli ya da bilinçsiz olarak ailemize,

özellikle annemize, k›z kardefllerimize, ailenin kad›nlar›na

yüklemifl oluyoruz. Bir taraftan kad›n olarak ezilmeme ge-

rekçesiyle kendimizi ev ifllerinden ba¤›ms›z k›larak kendimi-

ze üretebilece¤imiz zaman›, hemen yan› bafl›m›zdakilerin

özgürlü¤ünden çalarak kazan›rken, kad›nlar olarak bu yan-

l›fla düflerken, erkeklerin benzer pratiklerini elefltirmemizi

düflünmek, üzerine kafa yorarak pratikte ayn›laflmam›z›n

nedenleri üzerine durmak gerekmektedir.

EErrkkee¤¤ee ddüüflflmmaannllaaflflmmaaddaann eerrkkee¤¤ee kkaarrflfl›› mmüüccaaddeellee eett--

mmeeyyii öö¤¤rreennmmeelliiyyiizz kkii mmüüccaaddeellee pprraattii¤¤ii iiççeerriissiinnddee oonnllaa--

rr›› ddaa kkeennddiimmiizzllee bbiirrlliikkttee iilleerriiyyee ttaaflfl››yyaabbiilleelliimm

Kad›n sorununun temel gerekçesi erkek olmamakla birlik-

te flüphesiz ki kad›n›n ikinci cinsli¤ini süreklilefltiren, güncel-

pratik yaflamda a¤›rlaflt›ran önemli taraflardan biri erkek

ve onun kad›na yönelik tutum ve tav›rlar› olmaktad›r. Erkek

egemen sistemin kad›nla iliflkisini kurarken, erkek ile olan

ba¤lant›s›n› mutlaka irdelemek gerekmektedir ve bu iliflki-

nin de kendi içerisinde özgün bir taraf› oldu¤unu fark et-

mek erke¤e karfl› mücadele ile erkekle birlikte mücadele gi-

bi temel iki mücadele biçimini do¤ru kavramak ve ba¤›n›

kurmak için zorunluluktur.

Erkek de kad›n gibi cinsel kimli¤ine hapsedilmifltir. Ancak

onun köleli¤i kad›n›n köleli¤inden farkl›d›r. Bu kimli¤i içerisin-

de görece özgürlükler bahfledilmifltir kendisine. Erkek ezen,

kad›n ise ezilen cins olman›n kaderiyle bafl baflad›r. Ancak

erkek cins kimli¤inden kaynakl› avantajl› ve halinden mem-

nun taraf› olufltururken, kad›n sistemle birlikte erke¤in de

bask›s› ile köleli¤in izlerini çok daha derinden yaflamakta, 5

S A Y I 9

Page 8: DKH Bülteni - Sayı 9

kölenin kölesi olman›n siliklefltirdi¤i suretiyle yaflamda iz b›-

rakamamaktad›r.

Kad›n, ‘sistem neden beni kad›n kimli¤ine hapsediyor’ diye

düflünmez. Zaten bu sorun, onun günlük yaflam›n›n yak›c›

ve kahredici bir parças›d›r ve kad›n ne iflle u¤rafl›rsa u¤rafl-

s›n peflini b›rakmaz, kad›n› bask›land›r›r, bunalt›r. Bakacak

çocuklar, hastalar, kocalar ve aile üyeleri vard›r, her gün

cinsel fliddetle, tacizle, horlanmayla, afla¤›lanmaya ve daha

birçok tehditle, bask›yla yüz yüzedir. Bu sorunlar, kad›n› o

kadar kuflat›r ki, sosyal, düflünen, üreten bir varl›k olmak-

tan ç›kar. Yüzy›llard›r bu somut durum içerisinde kalan ka-

d›n, kendisine alabildi¤ine yabanc›laflm›flt›r.

KKaadd››nn ssoorruunnuu ggiibbii eerrkkeekk ssoorruunnuu ddaa vvaarr mm››dd››rr??

Kad›nlar, ikinci cins olduklar› için daha fazla ezildiklerini dile

getirdi¤inde zaman zaman erkeklerin de “kad›n sorunu var

da erkek sorunu yok mu, biz de eziliyoruz” gibi söylemlerini

duymufluzdur. Erkekler, bu ifadeyi, k›flk›rt›lm›fl erkeklik olgu-

sunun üzerine gitmek ve kendi cinsel-toplumsal kimliklerine

yönelik bir mücadelesinin gere¤ini ifade etmek için de¤il,

daha çok kad›nlar›n kad›n olmaktan kaynakl› ayr› bir müca-

deleye giriflmelerini gereksiz ve anlams›z gördükleri için di-

le getirmektedir. Bu bak›fl aç›s›n› da tüm insanlar›n, kad›n-

lar›n ve erkeklerin ayn› nedenlerle, ayn› flekilde ezildikleri ve

birlikte mücadeleyi yani s›n›fsal zeminde mücadeleyi yüklen-

meleri gerekti¤i üzerine kurgulamaktad›rlar. Evet, ezilen s›-

n›fa ait olman›n yükü kad›n-erkek ayr›ms›z tüm insanlar›n

s›rt›ndad›r. Bu gerçek, kad›nlarla erkeklerin ortak mücade-

lesini zorunlu k›lar. Ancak bu ortak mücadele içerisinde ka-

d›nlar ve erkekler olarak cinsel kimliklerimize hapsedildi¤i-

miz, bu cinsel-toplumsal farkl›l›klar üzerinden kendi içimizde

ezen-ezilen olarak ayr›flt›r›l›p bölündü¤ümüz gerçe¤ini yad-

s›rsak, ‘ortak mücadele’ olarak ifade etti¤imiz fley ‘ortak bir

yan›lg› ve güçsüzlü¤e’ dönüflecektir.

Erkelerin kad›n mücadelelerine ve kad›nlarla eflit temelde

bir mücadelede buluflmalar›n›n ve kad›nlar›n mücadeleleri-

ni desteklemelerinin tek yolu, kendi erkek kimlikleriyle yüzle-

flerek ona karfl› mücadele etmektir. Oysa görüyoruz ki, ka-

d›n sorununu en iyi ve en teorik anlamda ifade etmekte bir-

biriyle yar›flan erkekler, kad›n sorununun çok güçlü bir par-

ças› olduklar›n› unutarak kendilerine yönelmekten kaç›n-

maktad›rlar. Sorunu, her iki cinsten sadece kad›n cinsine

yüklerken, çözümün zorlanmas› noktas›nda da, kad›n›n ini-

siyatifli olmas› gerekti¤ini dile getirmekte ve bu sorunun çö-

zümünü de sadece kad›n›n öznel çabas›n›n artmas›na ba¤-

lamaktad›r. Ayr›ca kad›n sorununun çözümünü, devrimci

prati¤i içermeyen ütopik bir bak›fl aç›s›yla devrim sonras›-

na erteleme gibi bir pratik de sergilenebilmektedir.

Sonuç olarak bu meselede örgütlü kad›nlar›n üzerine dü-

flen iki sorumluluk ortaya ç›kmaktad›r. Birincisi; erkeklere

kad›n›n özgün sorunlar›n› ve özgün mücadelelerini kavrat-

mak ve onlar› bu faaliyetin bir parças› yapmakt›r. ‹kincisi de;

erkeklerin kad›n sorununa somut katk›lar›n›n ancak kendi

cinsel-toplumsal kimliklerinin üzerine giderek ‘erke¤i’ par-

çalamalar›n› sa¤lamak, erke¤i sürekli bu iç mücadeleye

yönlendirmektir.

KKaadd››nnllaarr››nn tteekk tteekk ddoo¤¤rruu bbiirr hhaattttaa iilleerrlleeyyeerreekk kkaadd››nn

ssoorruunnuunnaa ççöözzüümm üürreettmmeessii,, ggeerrççeekklleeflflttiirriillmmeessii iimm--

kkaannss››zz bbiirr ddüüflflttüürr

Devrimci ve demokratik örgütlenmelerde kad›nlar›n gele-

neksel kad›nl›k rollerinden bir ç›rp›da kurtulmas›n› bekleme

gibi bir yan›lsaman›n oldu¤unu ifade etmifltik. Kad›nlar›n bu

yan›lsamal› ve sorunlu yaklafl›ma karfl› mücadele yürütme-

meleri veya yürütememelerindeki nedenleri sorgulamak,

bu mevcut durumu de¤ifltirmek için at›lmas› gereken ilk

ad›md›r. Örgütlü kad›nlar olarak en önemli yan›lsamam›z,

örgütlü alanda nefes al›p soluman›n, onun sosyal ortam›n-

da yaflaman›n rahatl›¤›na s›¤›narak kendimizi örgütlenmifl

farzederek milyonlarca kad›n›n yaflad›¤› sorunlar› aflt›¤›m›z›

düflünmemiz ve özgürleflti¤imizi düflünerek cinsel kimli¤i-

mizden ar›nd›¤›m›z› zannetmemizdir. Bu durum, egemen

sistemin s›n›rlar› dahilinde yaflarken, sistemi reddetmenin

bafll› bafl›na onu yok etmek olarak alg›lamam›z gibidir. Ör-

gütlü kad›nlar, ezilen cins olma kaderine isyan ederken ve

kad›nlar›n günlük dar pratik yaflam›n› aflmaya çal›fl›rken,

milyonlarca kad›n›n ikinci cins olmaya mahkum eden somut

durumu, engelleri ve ç›kmazlar› görmezden gelmemeli. Bu

sorunlara karfl› kad›nlarla dayan›flma, birlikte düflünme ve

çözüm arama zorunlulu¤unu hissetmelidir.

Kad›nlar›n yaflad›¤› sorunlara karfl› tek bafl›na mücadele

yürütmeleri mümkün mü? Tek bafl›na mücadele edecek

güçte ve kararl›l›kta olsa dahi çözüm olabilir mi? En uç ha-

liyle bir kad›n kendisi için belirledi¤i hedefe çok yaklaflm›fl ol-

sa bile, birey olmaya çok daha yak›n dursa bile, bu duruflun6

S A Y I 9

Page 9: DKH Bülteni - Sayı 9

milyonlarca kad›n›n yaflam›na somut katk›s› ne olabilir? On-

lar›n hayat›n› ne ölçüde de¤ifltirebilir?

‹flte bu noktada örgütlü mücadele içerisinde kad›n›n kad›na

yabanc›laflmas›, kad›nlar aras›nda mesafenin olmas› soru-

nunun, öncelikle örgütlü kad›nlar›n erkek egemen sistemin

tafl›y›c›s› olma durumlar›n›n bir sonucu oldu¤unu görüp bu

konuda öz elefltirel yaklaflabilecek bir olgunlu¤a kavuflmak

gerekiyor. Bu olgunlu¤u bize kazand›racak olan fley de an-

cak kad›nlar›n bir araya geldi¤i, sorunlar›n› tart›flarak a盤a

ç›kard›¤›, dayan›flman›n yan›nda mücadele yürütebilecek

kolektif bir güce dönüflebilmelerine hizmet edecek bir kad›n

örgütlülü¤ü yaratmakt›r.

BBiirr aarraayyaa ggeelleerreekk ssoorruunnllaarr››nn›› ttaarrtt››flflaann,, kkaadd››nn ssoorruunnuu--

nnaa yyöönneelliikk ddaayyaann››flflaann kkaadd››nnllaarr ddaa mmaa¤¤dduurriiyyeett sseerrzzee--

nniiflfllleerriinnii aaflflaammaammaakkttaadd››rr!!

Mücadele içerisinde bir kad›n örgütlülü¤ü yarat›lmad›¤›nda

kad›nlar aras›nda bir dayan›flma ve birlik oluflturma duru-

mu zay›f kalmakta. Belirli bir hedefi, program›, iflleyifli ve ör-

gütsel disiplini olmayan bu tür giriflimler, süreklili¤e dönüfl-

medi¤i için de örgütlü kad›nlar›n bir araya gelerek ‘s›zland›-

¤›’, ‘ma¤duriyetini’ tart›flt›¤› ve her seferinde bir çözüm ya-

ratamadan ayr›ld›¤› ve dolay›s›yla kad›n kitleleriyle bulufla-

mad›¤›, günübirlik ve geçici, sonuç al›c› olmayan çabalar

olarak kalmaktad›r. Kad›nlar›n bu bir araya gelifllerinin ve-

rimsizli¤i, örgütlü kad›nlar›n özgün sorunlara yönelik politi-

kadan geri çekilmelerine ve bu çaban›n gereksizli¤ine inan-

malar›na neden olmaktad›r. Oysa sorun kad›nlar›n özgün

sorunlar›n› dile getirip tart›flmas› de¤il, bu özgün sorunlar›-

na yönelik özgün bir örgütlülük ve özgün bir araç yaratama-

ma durumlar›d›r. Birçok devrimci kurum ve örgütlenmeler-

de kad›n kitlelerine, kad›nlar›n sorunlar› üzerinden gidilme-

sine ihtiyaç duyulmamakta, her ne kadar tersi iddia edilse

de, kad›nlar› örgütleme gibi bir dert, çok da merkezi bir he-

def olmamaktad›r. Kad›nlar›n kendili¤inden örgüt bilincine

eriflerek, mücadeleyi kavrayarak onun bir parças› olmas›

beklenmektedir. Ancak bizim aç›m›zdan çok daha önemlisi,

bu düflünceyi içsellefltiren ve savunan örgütlü kad›nlar›n

say›s›n›n az›msanmayacak nicelikte olmas›d›r. Bu düflünce

o kadar sabit bir fikre dönüflmüfltür ki, kad›nlar› örgütleme-

de karfl›lafl›lan sorunlar›n a¤›rl›¤›, en çok da örgütlü kad›n-

lar› korkutmakta, bu mücadelenin bir parças› olmamak için

direnmekte, bu mücadele alan›nda olan kad›nlara yönelik

küçümseyici, yar›-ayd›n, küçük burjuva tarzlar dahi sergile-

yebilmektedir. Kad›n mücadelesinin önemine vurgu yapan

hem cinslerine “niye bu konunun üzerinde bu kadar çok du-

ruyorsunuz? Neden baflka mücadele alanlar›nda kendinizi

gelifltirme gere¤i duymuyorsunuz?” diyerek onlar› gelenek-

sel kad›ndan biraz daha ‘ileri’, ancak kendilerinden de daha

‘geri’ olarak görebilmektedirler. Bu bak›fl aç›s›, do¤ru de¤il-

dir. Çünkü elefltiri yap›l›rken elefltiri sunulan noktaya düflül-

dü¤ünün fark›nda olunmamaktad›r. Hemcinslerimizin baz›-

lar›n› sadece kad›n sorununa yönelik mücadele etmekle

suçlarken, bu mücadelenin içerisinde yer almamakla bu so-

runun bir parças› oldu¤umuzu görmezden geliyoruz ya da

alg›lam›yoruz. Örne¤in; kültür ve sanat alan›na yo¤unlaflan

kad›n, onun d›fl›ndaki mücadele alanlar› ile ba¤ kuram›yor

ve kendi alan›na hapsolan bir devrimcilik, örgütlü kiflilik ge-

lifltiriyor ya da gençlik alan›nda faaliyet yürüten kad›nlar,

kendi alanlar›n›n d›fl›ndaki her tür mücadeleye yabanc›lafla-

biliyor. Dolay›s›yla bu tek tarafl› geliflme ve mücadele yürüt-

me sorunu, hem genelin, hem özelin ve bu özelin bir parça-

s› olarak da kad›n örgütlülü¤ü çerçevesinde faaliyet yürü-

ten kad›nlar›n sorunu olabilmektedir.

Bir bireyin baflka bir bireyi örgütleme u¤rafl› içerisinde; bir

kad›n›n kad›n›, bir iflçinin iflçiyi, bir gencin bir genci, bir köy-

lünün bir köylüyü, bir memurun memuru örgütleme hedefi

vard›r, olmal›d›r. Çünkü bu kesimlerin her biri kendi içinde

kendine özgü ve özel sorunlara sahiptir. Özgün mücadele-

leri çerçevesinde birleflmeye de ihtiyaç duymaktad›r. Kad›n

örgütlülü¤ünü de genel- toplumsal örgütlü mücadeleleri

içinde onun özgün bir parças› olarak örgütlemenin en ba-

sit gerekçesi bu gerçekliktir. Biraz daha derin ve karmafl›k

gerekçesi ise hangi kesimden olursa olsun, iflçi, iflsiz, ev ka-

d›n›, memur, sanatç›, ayd›n, ö¤renci, köylü tüm kad›nlar›n

ayn› nedenler, ayn› araçlar ve ayn› biçimlerde ezilmeleri du-

rumudur. Ancak kad›nlar›n ‘kendilerine ait bir örgütlülü¤e’

ihtiyaç duymalar› ile ‘kendilerine ait bir örgütlenmeye de ih-

tiyaç duymalar›’ aras›nda fark vard›r.

FFeemmiinniizzmm vvee ffeemmiinniisstt öörrggüüttlleennmmee,, eerrkkeekk eeggeemmeenn ssiisstteemmiinn

eenn iinnccee vvee eenn uuçç flfleekkiillddee vvaarrll››¤¤››nn››nn öörrggüüttlleennmmeessii ddeemmeekkttiirr..

Kad›nlar›n sadece kendilerine ait bir örgütlülü¤e ihtiyaç

duymalar› ve kad›n olarak yaflad›klar› çeliflkileri, sorunlar› di-

¤er her çeliflkinin üzerinde ya da d›fl›nda, ‘her fleyden ve 7

S A Y I 9

Page 10: DKH Bülteni - Sayı 9

her türlü örgütlülükten ba¤›ms›z bir örgütlenme’ olarak, ya-

ni ‘her tür ideolojiden ba¤›ms›z’ tan›mlama durumu, asl›nda

yine ideolojik bir tan›mlama ve anlay›fla, yani feminizme da-

yanmaktad›r. Feminizm de, ne kadar ba¤›ms›z bir ideoloji

olarak kendini tan›mlasa da, iki temel ideolojiden birinden

beslenmekte, ona hizmet etmektedir. Niyetli ya da niyet d›-

fl›, burjuvaziye hizmet etmektedir. Feminizmin homojen ol-

mad›¤› ve kendi içinde radikal feminizmden sosyalist femi-

nizme, örgütlü güçlerden ba¤›ms›z kad›nlara kadar uzanan

genifl bir yelpazesi oldu¤unu düflünüldü¤ünde tüm bu güç-

lerin sistemle ba¤›n›n derecesi farkl›laflmakta ve dolay›s›yla

kad›n sorunu ile toplumsal sorunu iliflkilendirme durumlar›

da birbirinden farkl› olmaktad›r. Ancak en radikalinden en

sosyalistine tüm feminist örgütlerinin ortak bir taraf› vard›r:

Kad›n sorununa karfl› örgütlenme gerekçesi sadece cinsel

kimli¤e dayand›r›lmaktad›r. Demokratik kurum ve örgütlen-

melerde yer alan kad›n kurumlar› dahi, genel-toplumsal

mücadele ile kad›n mücadelesi aras›na keskin bir mesa-

fe koymaya, kad›na örgütlü mücadele içerisinde de ‘do-

kunulmaz’, ‘korunakl›’ bir alan yaratmaya çal›flmaktad›r.

Feministler, dünyadaki erkek egemen iktidar› y›kmaktan

bahsederken, kendilerini ve mevcut örgütlülüklerini bu ik-

tidar›n çok uza¤›nda, egemen sistemin her türlü hastal›-

¤›ndan tamamen ba¤›ms›z bir yerde gördüklerinden,

kendilerini de y›kmadan yeninin yarat›lamayaca¤›n› göre-

memektedirler.

Feminizm, kad›nlar›n ikinci cins olma kaderine sald›rarak

bu sorunu görünür k›lma mücadelesini baflar›yla yürü-

türken, bu baflar›y›, çözümü zorlayacak bir zeminden

uzaklaflt›r›yor. Feminizmin en büyük sanc›s› bu teorik-

pratik ç›kmazd›r. Özgürleflmek amac›yla isyana teflvik

eden düflünce, milyonlarca ezilen kad›n› bir taraftan isya-

na davet ederken di¤er taraftan da o kahredici 'kad›nl›-

¤›'na hapsederek kendi dinamizmini baltal›yor. Kad›nlar›n

mücadelesi, ayn› zamanda 'kad›nl›¤›' y›kmaya ve henüz

ulafl›lamayan o yeni bireyi ç›kars›zca yaratmaya çal›fl›r-

ken, kendini aflma cesaretine sahip, isyan›n›n radikal ve

parçalayan zeminini eylem prati¤inde ve düflüncesinde

de zorlayan bir atmosfere tafl›mak. ‹flte tüm amac›m›z

bu olmal›…

Feminizm, geleneksel kad›n kimli¤inden kurtulmaya ça-

l›fl›rken kendi s›n›rlar› içerisinde 'ideal kad›n›' tan›mla-

makla tüm enerjisini yitirerek var olan gücünü siste-

min cinsel kimli¤ine s›k›flt›rarak sistem içilefltiriyor.

Milyonlarca ezilen kad›n›n her gün yaflad›¤› güncel so-

runlara bütünlüklü olarak e¤ilinmedi¤inden, ‘flu sorun

kad›nlar› ilgilendirir’ ‘bu sorun kad›nlar› ilgilendirmez’

gibi net ayr›flmalar içerisinde olundu¤undan maalesef

parmakla say›labilecek kadar› ‘ideal kad›n’ olman›n

prati¤i, düflünsel u¤rafl› içerisinde olma lüksüne sahip

olabiliyor! ‹flte kad›n kitleleriyle araya konan bu mesa-

fe, onlar›n çok ilerisinde kendini tan›mlama durumu,

kad›nlar›n yüzy›llard›r maruz kald›¤› ayr›mc›l›¤›, bask›y›

de¤ifltiren bir pratik olmaktan her geçen gün bir ad›m

daha uzaklaflarak erkek egemen sistemi en inceltilmifl

haliyle var ediyor…

DDeevvrriimmccii vvee ddeemmookkrraattiikk öörrggüüttlleennmmeelleerr iiççeerriissiinnddee kkeennddii--

nnii vvaarr eeddeenn kkaadd››nn öörrggüüttllüüllüükklleerrii oollaarraakk nneerreeddee dduurruuyyoo--

rruuzz??

Devrim ve demokrasi mücadelesi içerisinde ayn› zaman-

da kad›n örgütlerine de ihtiyaç oldu¤unu savunan kad›n-

lar olarak, genel anlamda devrim ve demokrasi güçleri-

ni ve feminist örgütlenmeleri elefltirdi¤imiz noktalara

pratikte mahkum oldu¤umuz dönemleri aç›k yüreklilikle

itiraf etmek zorunday›z.

Kad›n örgütlülükleri olmayan, buna ihtiyaç duymayan

devrimci ve demokratik örgütlenmeleri, kad›nlar›n özgün

sorunlar›na karfl› özgün politika üretmemek, bu nedenle

kad›nlara yabanc›laflmakla, feminist örgütlenmeleri de

kad›n mücadelesini sadece cinsel mücadele ile s›n›rl› tut-

tuklar› ve yine kad›n kitlelerinden kopmakla suçlarken

bizler kad›n kitleleri ile ne kadar buluflabiliyoruz?

Evet, programatik ve örgütsel düzeyde kad›n sorununa

bak›fl›m›z›, cinsel-toplumsal kimli¤i ile bir bütün olarak

gördü¤ümüzü, toplumsal mücadele ile kad›n mücadelesi-

nin birbirinin içinde, birbirine kopmaz ba¤larla tutundu-

¤unu, tutunmas› gerekti¤ini söylüyoruz.

Gelinen aflamada, kad›nlar›n özgün örgütlülüklerinin çö-

zümsüzleflmesinin en önemli gerekçesinin, mevcut top-

lumsal, devrimci ve demokratik örgütlenmeler içerisinde

yeterince aktif olmamas›d›r. Bu mücadele alanlar›n›n

zorlanarak gelifltirilmesine flimdikinden çok daha fazla

çaba harcamam›z gerekti¤ini düflünüyoruz. Çünkü güçlü,

merkezi bir gücü yaratamad›¤›m›z sürece, bu gücün ku-

rumsal, kitlesel bir iflleyifle kavuflmas› noktas›ndaki faali-

yetin önemini ve aciliyetini duyumsamad›kça, geldi¤imiz

noktada bir ad›m daha atmam›z mümkün olmayacakt›r.

Kad›n örgütlülü¤ünün niyetten ba¤›ms›z kad›n kitleleriyle

kopmas› ve dar bir alana s›k›flmas› sorunu, bugün dev-

rimci-demokratik örgütlenmelerde yer alan ba¤›ms›z-

özerk kad›n kurumlar›n›n da sorunu olmaya bafllam›flsa,

devrim ve demokrasi mücadelesi emekçi kesimlerden

kopmufl demektir. Yani iflçi ve köylülerle buluflamayan

örgütsel bir mücadele içerisinde iflçi ve köylü kad›nlarla

nas›l buluflabiliriz?

Bu durumun vahametini görerek üzerimize düflen rolün

bugünkünden çok daha fazlas› oldu¤unu, daha fazla

emek seferberli¤i içerisinde olmam›z gerekti¤ini unut-

mamal›y›z

Bizler bir araya gelir ve bir araya gelifllerimizi örgütlersek

ve bu örgütlenmeyi do¤ru bir zeminde ve pratikte örgütle-

me çabas› içerisine girersek örgütlenmeyi bir ma¤duriyet

politikas› arac›na dönüfltürmeden, örgütlülü¤ümüzü genifl

kad›n kitleleriyle buluflturma zorunlulu¤umuzu temel ama-

c›m›z olarak belirler ve bu hedeften uzaklaflmamak için her

ad›mda kendimizi sorgulayarak gerekirse her fleye yeni

bafltan bafllayacak kadar bilinçli, öngörülü ve hedefine kilit-

lenmifl bir mücadele yürütürsek, kaderimizi alafla¤› edebi-

lir, üzerimizden yükselen egemenleri derinden sarsabiliriz.

T›pk› bir deprem gibi.. Her fleyi y›k›p, farkl› bir fley infla ede-

biliriz.8

S A Y I 9

Page 11: DKH Bülteni - Sayı 9

9

S A Y I 9

fiiddet ve Egemenlik ‹liflkisi

Bireysel ve toplumsal bir olgu olarak psikolojik, sosyo-kültürel vesosyo-ekonomik boyutlar› olan fliddet, sald›rganl›kla ba¤lant›l›, kor-kutmak ve sindirmek için kullan›lan bir davran›flt›r. Egemenlik iliflki-lerinin hüküm sürdü¤ü her yerde fliddet vard›r. Erkek-egemen anla-y›fl›n hâkim oldu¤u sistemler, varl›klar›n› sürdürmek, üretmek veyeniden üretmek ad›na fliddeti yap›sal hale getirip kad›nlar› bellikimliklere hapseder.

Bizimki gibi ülkelerde kad›na yönelik fliddet, geleneksel önyarg›lar-la, cinsiyet ayr›mc› politikalarla ve yasalar arac›l›¤›yla meflrulaflt›r›l›-yor. fiiddetle yaflamaya al›flt›r›lan biz kad›nlar, fark›na varmadan, ya-flamlar›m›z› etkisi alt›na alan, fliddetin bir parças› oluveriyoruz. Bu-gün 'erk'e¤in hizmetini eksiksiz olarak yerine getiren kad›nlar›n bilefliddetten kurtulamamas›, fliddet-egemenlik iliflkisini ortaya koy-maktad›r. “Ezilen kad›n, ezilme olgusunu ne derece içsellefltirirse

İÇİAİLE

ŞİDDETAile hücresinin kal›n duvarlar›arkas›nda yükselen kad›n 盤-l›klar›n›: "Kar›-koca aras›na gi-rilmez." gerekçesiyle duymaz-l›ktan gelme al›fl›lagelmifl özel-liklerimizdendir. Önce ailenindi¤er bireyleri vicdanlar›n› uy-kuya yat›r›rlar. Daha sonra bususkunlar korosuna komflularve en nihayetinde devlet organ-lar› efllik eder.

Page 12: DKH Bülteni - Sayı 9

10

S A Y I 9

onu egemenlik alt›na almak da o kadar kolay olur.” dü-flüncesiyle s›rt›m›zdan sopay› eksik etmeyenler sahte ege-menliklerini baki k›lma u¤rafl›ndad›rlar.

Geliflmemifl ülkelerde durum son derece vahimken gelifl-mifl ülkelerde de kad›nlara yönelik fliddet hala engellen-mifl de¤il. Buralarda cinsler aras›ndaki eflitsizlik daha dagizli yürütülüyor. Yasalar karfl›s›nda sözde eflit haklara sa-hip kad›nlar›n erkek zihniyetinden paylar›n› ald›klar› ke-sin. Araflt›rmalar sonucu ortaya ç›kan istatistikler kapita-lizmin ikiyüzlülü¤ünü ortaya koymaya yetiyor.

‹ster özel alanda ister kamusal alanda olsun fiziksel, cin-sel, psikolojik ve ekonomik fliddet, bizleri bulundu¤umuzher ortamda tehdit ediyor. Bedensel bütünlü¤ümüze yö-nelik gerçeklefltirilen fiziksel fliddet, en çok dile getirilenfliddet çeflididir. Bunun yan›nda eme¤imizi görmezden ge-lerek de¤ersizlefltirmeye çal›flanlar›n uygulad›¤› ekono-mik fliddet, bedenimiz üzerindeki söz hakk›m›z› elimizdenalanlar›n uygulad›¤› cinsel fliddet ve daha çok "yok say-ma"yla paralel gerçeklefltirilen psikolojik fliddet de ya-flamlar›m›z› kontrol etme araçlar› haline getirilmifltir.

Sürüden ayr›lan› kurt kapar!

Ne gariptir ki, özellikle bizler için en güvenilir mekanlarilan edilen, "sürüden ayr›lan› kurt kapar" hikayeleriyleçaresiz yaflamaya devam etti¤imiz evlerimiz, daha çokfliddetle karfl› karfl›ya kald›¤›m›z yerler haline geldi. Babaevinden koca evine kadar fliddetin bin bir türlüsüyle karfl›karfl›ya kalan bizler için as›l tehlike, ad›na 'aile' dedi¤imizyuvalar›m›zda yakal›yor bizi. D›flar›da karfl›laflt›¤›m›z flid-dete karfl› yetersiz de olsa sesimizi yükseltirken aile için-deki fliddete göz yummak zorunda kal›yoruz.

Erkek, d›flar›da kendisini ezen her fleye karfl› öfkesini, ev-de kendisini bekleyen kad›na kusar. Sabahtan akflama ka-dar dört duvar aras›nda koflturup durmam›z kocaya, ba-baya ve abiye yetmez olur. "Dayakl›k kad›nlar" olma ger-çekli¤imiz hiçbir yerde b›rakmaz yakam›z›. Miras hakk›n-dan yoksun olmam›z, ev içi eme¤imizin görmezden gelin-mesi, çal›flma hakk›m›z›n elimizden al›nmas›, kazanc›m›-z›n yan gelir say›lmas› ve bafll›k paras›yla al›n›p sat›lma-m›z önemsiz konular olup ç›kar karfl›m›za.

Aile Araflt›rma Kurumu’na göre, kad›nlar yeme¤i yakma,kocaya karfl›l›k verme, fazla para harcama, çocuklar›n ba-k›m›n› ihmal etme gibi sebeplerle kocalar› taraf›ndan fi-ziksel fliddete maruz b›rak›l›yor. Bir baflka deyiflle "Evininkad›n› olma" kural›na uymamak fliddet görmemizin yegâ-ne nedeni oluyor.

Aile içinde s›kl›kla karfl›lafl›lan fliddet türlerinden biri de,cinsel fliddet. 1 Haziran 2005’te yürürlü¤e giren Türk CezaKanunu’nda cinsel sald›r› suçlar›, kiflinin vücut dokunul-

mazl›¤›na karfl› suçlar olarak tan›mlanm›fl olup cinsel teca-vüz, cinsel sald›r›, cinsel taciz suçlar›na a¤›r cezalar öngö-rülmüfltür. Önceki yasadan farkl› olarak efle karfl› tecavüzve cinsel sald›r›, ilk kez, yeni yasada suç olarak say›lm›fl vedava aç›lmas› ma¤durun flikâyetine ba¤l› olarak, di¤er cin-sel sald›r›lara öngörülen cezaya tabi tutulmufltur. "Eflekarfl› nitelikli cinsel sald›r›" suçlamas›yla Antalya’da bir ilkgerçekleflmifl ve nikâhl› efle tecavüz, 10 y›ldan az olma-mak kayd›yla cezaya çarpt›r›lm›flt›r. Ancak kad›n hareke-tinin özellikle ç›kar›lan bu ve buna benzer yasalar›n uygu-lanmas›yla ilgili çal›flmalar›n› aksatmadan sürdürmesi ge-rekir. 2005’te ç›kar›lan bir yasan›n pratik yans›mas›2008’de karfl›m›za ç›k›yor. Bu da konuyla ilgili düzenleme-lerin takipçili¤i yapma görevini biz kad›nlara veriyor.

Aile ‹çi fiiddetle Mücadelede At›lan Ad›mlar

D›flar›daki fliddet kadar kolay kolay dillendirilmeyen aileiçi fliddetle mücadelede bugüne kadar çok önemli ad›mlarat›ld›. 1987'de "Daya¤a Hay›r!" ismiyle bafllat›lan kam-panyaya paralel olarak 90'l› y›llarda kad›n dayan›flmamerkezlerinin aç›lmas› h›z kazand›. Ayn› y›l ekonomik flid-detin bir parças› olan "koca izniyle çal›flma" maddesi kal-d›r›ld›.

Aile içi fliddete karfl› at›lan en önemli ad›mlardan biri de1998’de yürürlü¤e giren ‘Ailenin Korunmas› Hakk›nda Ka-nun’dur. Aile bireylerinin (özellikle kad›n›n) fliddetten ko-runmas›na yönelik ç›kar›lan bu yasada kad›n örgütlerininönemli çabas› olmufltur. Bu özel yasa ile fliddet ma¤duruolan aile bireyinin en fazla fliddete maruz kald›¤› kendi evive ifl yerinde korunmas› hedeflenmektedir. Yasa, fiziksel,psikolojik maddi ve her türlü fliddeti uygulayan efle karfl›acil olarak al›nacak tedbirlerle fliddet ma¤durunun acilenfliddet ortam›ndan uzaklaflt›r›lmas›na yönelik hükümleriçerir.

2004 y›l›nda çeflitli sivil toplum kurulufllar›n›n "Aile ‹çi fiid-dete Son!" ad›yla gerçeklefltirdikleri kampanyalarla flidde-te karfl› fark›ndal›k gelifltirilmeye çal›fl›ld›. Sosyal Hizmet-ler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde hizmet verenAlo 183 hatt›, kad›nlar›n fliddet gördü¤ü anlarda yard›misteyebilecekleri telefon hatlar› aras›nda yer ald›.

Gerek devletin gerekse sivil toplumculu¤un beraber ya daba¤›ms›z yapt›klar› kampanyalar›n etki gücü tart›fl›lmayaaç›kken kad›n hareketinin bu tür çal›flmalar›n yürütücüsüolmas› gerçekli¤i as›l oland›r.

Neo-liberal politikalar gere¤i sosyal hayattan elini ete¤iniçeken devlet, elbette ki kal›c› çözümler bulma noktas›ndagüdük kalacakt›r. Baflbakanl›k Aile Statüsü Genel Müdür-lü¤ü'nün 2007–2010 y›llar› aras›nda hayata geçirmeyi dü-flündü¤ü "Kad›na Yönelik Aile ‹çi fiiddetle Mücadele Ulu-

Page 13: DKH Bülteni - Sayı 9

11

S A Y I 9

sal Eylem Plan›" bu noktada belli olumluluklar tafl›sa dayap›lacak düzenlemelerin "yasalar evimin duvarlar›ndaniçeriye girmez" diyen fliddet ma¤duru kad›na ulaflmayaca-¤› da aflikâr. Devletler taraf›ndan fliddete karfl› yap›lan dü-zenlemelerin birço¤u, fliddeti sona erdirmek için de¤il ak-sine daha fazla ses ç›karmamam›z içindir.

fiiddeti önlemeye dönük al›nan bütün bu tedbirlerin elbet-te ki sonuna kadar takipçisi olaca¤›z. Ancak flunu unutma-mak gerekir ki erkek-egemen anlay›fl iliklerimize kadar ifl-lemifltir. Bizler yasa koyucular›n ayn› anlay›fltan hareket-le kendi kararlar›n› binlerce kez çi¤nedi¤ine flahit olduk.Suçu iflleyenin öfke ve fliddetli bir üzüntüye(!) kap›lm›fl ol-du¤u düflüncesiyle "Haks›z tahrik indirimi"nin uyguland›-¤› namus cinayetlerinde, bugün için elde edilmifl kazan›m-lardan geriye dönüfl yaflanmaktad›r. Aile karar›yla ifllenenbu cinayetlerde, e¤er kesin deliller bulunmazsa, suçlu da-ha az bir cezayla kurtulmaktad›r.

Bugünden hedeflenmesi gereken yaflamlar›m›z› fliddetleesir almaya çal›flanlara karfl› köklü bir mücadele yürüt-mektir. Tekrar hat›rlatmak gerekir ki, bizler, bugündenal›nacak önlemlerin, konuyla ilgili yap›lacak reformlar›nda sonuna kadar savunucusu olaca¤›z. Bugünden at›lmas›gereken ad›mlar› devrimden sonraya tafl›mak kendi so-runlar›m›za yabanc›laflt›¤›m›z anlam›na gelecektir.

fiiddete Maruz Kald›¤›m›z›n Fark›na Varamamak

Bir toplumda nelerin fliddet say›l›p say›lmayaca¤›, o toplu-mun kültürel yap› ile geçerli olan de¤er yarg›lar›yla yak›n-dan ilgilidir. Kad›na yönelik fliddet konusunda en çok tar-t›fl›lan konulardan birisi de neyin fliddet say›l›p say›lmaya-ca¤›. Toplum taraf›ndan kabul görülen fliddet meflrulafl›r.Çözülmesi gereken bir sorun olarak görülmez. Aile içi flid-det de toplumsal önyarg›larla flekillenip çeflitli yönleriylemeflru görülmekte ve müdahale s›n›rlar› da daralt›lmakta-d›r. Özellikle kad›nlar›n aile içinde maruz kald›klar› psiko-lojik, cinsel ve ekonomik fliddet neredeyse dillendirilemezilan edilmifltir.

Toplumsal ön kabullenifller, fliddetle mücadelenin önünüt›kayan bir iflleve sahip. Bugün bu mücadelede at›lmas›gereken ilk ad›m fliddete maruz kald›¤›m›z›n fark›na var-makt›r. fiiddeti sadece fiziksel fliddetle s›n›rland›r›p “Benkocamdan hiç dayak yemedim.” cümlesiyle fliddet görme-di¤imizi iddia etmek, bizleri yarat›lan fliddetin bir parças›olmaya götürür.

Bizler erkekler taraf›ndan sinsice gerçeklefltirilen psikolo-jik fliddete karfl› uyan›k olmak zorunday›z. “Eksik etek”mant›¤›yla düflünceleri önemsenmeyen birçok kad›ndaözgüven eksikli¤i ortaya ç›kt›¤›n› unutmamal›y›z. Aile içicinsel fliddete maruz kalan kad›nlar›n ses ç›karamamalar›-

n›n birden çok sebebi var. En baflta ma¤dur oldu¤u haldeispat etme zorunlulu¤uyla karfl› karfl›ya kalan kad›n, ispatetse dahi toplumun gözünde düflece¤i durumu düflünür.

Bütün bunlar›n yan›nda bazen fliddeti dillendirmek de tekbafl›na yeterli olmaz. fiiddete u¤rad›¤›n› dile getiren birçokkad›n, flimdi de bunu ispat etmek zorunda kalacakt›r. fiid-

dete maruz kald›¤›m›z› söyledi¤imiz yak›n çevremizdenald›¤›m›z ö¤ütler yetmiyormufl gibi baflvurdu¤umuz dev-let mekanizmalar› da s›rt›m›z› s›vazlay›p “Aile aras›ndaolur böyle fleyler.” deyip evlerimize yollayacaklar bizleri.

Yani sizin anlayaca¤›n›z fliddetle yaflamaya mecbur b›rak›-l›yoruz. Yan› bafl›m›zdaki annelerimiz bile, bize kad›nl›k

Page 14: DKH Bülteni - Sayı 9

görevlerimizi hat›rlat›yor. Peki, flimdi ne yapaca¤›z? Kimse

bizden susup evlerimize geri dönmemizi bekleyemez el-

bette. En do¤al insanl›k hakk›m›z› toplumsal de¤er yarg›la-

r›na feda edecek de¤iliz. 8 Mart’ta evlerde kendilerine ifl-

kence edenleri teflhir etmek için kad›nlar taraf›ndan dü-

zenlenen “iflkence aletleri sergisi”nde oldu¤u gibi, buldu¤u-

muz her f›rsatta fliddeti mahkûm edece¤iz. Mücadelemizi

seslerimizi birlefltirerek sürdürmemize kimse mani ola-

maz.

Namus Bekçilerinin Gerçek Yüzleri: D›flar›da

Melek, Evde fieytan

Aile içinde fliddet uygulayan birçok erke¤in ev d›fl›ndaadeta melek portresi çizdi¤i bir gerçek. Evde uygulad›kla-r› fliddetten en ufak bir vicdan azab› (!) duymayan bu er-kekler, d›flar›da karfl›laflt›klar› herhangi bir fliddet olay›nakarfl› en duyarl› kifliler oluverirler.

fiahika Yüksel’in flu cümleleri durumu çok iyi özetlemek-tedir. " 'Tecavüz' ve 'tecavüz eden'... Bu sözleri kim hoflkarfl›lar? Duyunca irkiliriz, dehflete kap›l›r›z. Tecavüz edeninsanlar›, farkl› fanteziler içinde ama hemen, daima tan›-d›k-bildik, efl-dost erkeklerden farkl› olarak hayal ederiz.Bizim çevremizdeki, ailemizdeki erkeklerden çok farkl›,muhtemelen iri yar›, gece karanl›kta, tenhada karfl›m›zaans›z›n ç›kan birileridir. Belki de evin kap›s›n› k›r›p eve gir-mifltir. Ama üzgünüm ki, bu bir yan›lsama. ‹nan›lmas› güçama say›lar gösteriyor ki, kad›nlara en çok kocalar› teca-vüz ediyor." Bu düflünceler kad›nlar›n en çok koruma al-t›nda olduklar›n› düflündükleri aile çat›s›n›n gerçek yüzü-nü ortaya koyuyor. Toplum içinde s›kça dile getirilen “çokiyi adam” sözleri de lafta kal›yor.

Aile içi tecavüzün suç say›lmas›yla ilgili çeflitli uygulama-lar gündemdeyken konuyla ilgili akademisyenlerden tele-vizyon dünyas›na kadar pek çok kifli görüfllerini aç›kl›yor.Prof. Sulhi Dönmezer’in, Bahçeflehir Üniversitesi'nde yap-t›¤› bir konuflmada: "Bu sorunlar aile içinde halledilmeli.Özgürlükçüyüz diye evlilik içinde zorla ›rza geçmeyi suçsayarsan›z iftiralar›n önü al›namaz.” diyor. Konuflmas›n›ndevam›nda tecavüz ma¤duru kad›nlarla ilgili ak›llara dur-gunluk veren görüfllerini aç›kl›yor. 'Tecavüzcüyle evlenmefuhflu önler' diyen Dönmezer’in, toplumsal fliddetin yay-g›nlaflmas›ndaki çabalar› gözlerden kaçm›yor.

Yine kat›ld›¤› bir televizyon program›nda Hülya Avflar'›n"Kar› koca aras›ndaki tecavüzün bu kadar büyütülmemesigerekti¤ini düflünüyorum. Bir kad›n›n mahkemede: 'Eflimbana tecavüz etti.' suçlamas›nda bulunmas›n› da normalkarfl›lam›yorum. Sonuçta bu olabilir." cümleleri soruna nedenli yabanc›laflt›¤›m›z›n örnekleri aras›nda duruyor.

Yüreklerin Kulaklar› Sa¤›r…

Aile hücresinin kal›n duvarlar› arkas›nda yükselen kad›n盤l›klar›n›: "Kar›-koca aras›na girilmez." gerekçesiyleduymazl›ktan gelme al›fl›lagelmifl özelliklerimizdendir.Önce ailenin di¤er bireyleri vicdanlar›n› uykuya yat›r›rlar.Daha sonra bu suskunlar korosuna komflular ve en niha-yetinde devlet organlar› efllik eder. AKP Grup Baflkanveki-li Salih Kapusuz'un, Konya Milletvekili Halil Ürün’ün eflinidövmesini "aile içi mesele" olarak nitelendirmesi henüzhaf›zalardan silinmifl de¤il.

Toplumun tüm kesimlerince meflru görülen aile içi fliddetido¤al karfl›lay›p susanlar aras›nda yüzümüzdeki morlukla-12

S A Y I 9

Baba evinden koca evine kadar fliddetin binbir türlüsüyle karfl› karfl›ya kalan bizler içinas›l tehlike, ad›na 'aile' dedi¤imiz yuvalar›-m›zda yakal›yor bizi. D›flar›da karfl›laflt›¤›m›zfliddete karfl› yetersiz de olsa sesimizi yüksel-tirken aile içindeki fliddete göz yummak zo-runda kal›yoruz.

Page 15: DKH Bülteni - Sayı 9

13

S A Y I 9

r› "Kap›ya çarpt›m." cümleleriyle kapatmaya çal›flan bizkad›nlar da var›z. "Kocamd›r, döver de sever de." savunu-suyla bizlere yöneltilen fliddetin devam ettiricisi oluyoruz.

Aile ‹çi fiiddetten Nasibini Alanlar: Çocuklar

Aile içi sahte güç dengelerini koruman›n bir yolu olan flid-det, sadece kad›nlar› de¤il savunmas›z durumdaki çocuk-lar› da derinden etkiler. Toplumda oldukça yayg›nl›k kaza-nan “çocu¤un iyili¤i için dayak” görüflü bu fliddeti meflru-laflt›r›yor.

Çocuklar için as›l tehlike aile içi cinsel istismar anlam›nagelen ensest iliflkidir. Yak›nlar› taraf›ndan cinsel istismarau¤rayan çocuklar, bunu dile getirmede güçlük çekerler. Bunedenle bu durumu ispatlamak çok zordur. Mevcut yasa-larda da konuyla ilgili yapt›r›mlar oldukça yetersiz. Cinselistismara u¤rayan bir çocu¤un tecavüz esnas›nda ba¤›r-mamas›, suçlunun aklanmas› için yeterli olmufltur. Yap›-lan araflt›rmalar ensest kurbanlar›n›n büyük bir k›sm›n›ndaha sonraki yaflamlar›nda, sa¤l›kl› güven iliflkisini kur-makta çok zorland›¤›n› göstermektedir. Güvensizlik,umutsuzluk, çaresizlik belirtileri de bu çocuklar›n kifliselgeliflimini olumsuz yönde etkilemektedir.

Çocu¤un tüm yükünün annenin üzerine b›rak›ld›¤› bir top-lumda, ciltler dolusu pedagojik çocuk geliflim kitab› yaz-sak da durum sand›¤›m›z kadar basit çözülmeyecek. Ço-cuk haklar› konusunda at›lan c›l›z ad›mlar› güçlendirmek,yine toplumun muhalif güçlerine düflüyor.

Kad›n S›¤›nma Evleri

Fiziki savafl koflullar›nda ya da ola¤anüstü durumlardakullan›lmak üzere oluflturulan yüksek güvenlikli s›¤›nak-lar vard›r. Geçici korunma yerleri olarak infla edilen s›¤›-naklar ola¤anüstü durumlar d›fl›nda kullan›lmaz. Ancakyaflam boyu ayakta kalma mücadelesi veren biz kad›nlar,fliddet karfl›s›nda her daim bafl›m›z› sokabilecek güvenlimekanlar arar dururuz. 90’l› y›llardan bu güne ayn› ihtiya-c›n ürünü olarak yarat›lan kad›n dayan›flma merkezleri ves›¤›nma evleri halen yaflam bulmaya çal›fl›yor.

S›¤›nma evi, bar›nma evi vs. fleklinde ifade edilen, devlettaraf›ndan desteklenen, güvenli¤i sa¤lanan bu evlerin ka-d›na nefes ald›raca¤› flüphesiz ki do¤rudur. Ancak böylesikurumlar için mücadele ederken kad›n kurumlar›n›n unut-mamas› gereken nokta, kad›n›n fiziki olarak fliddetin ger-çekleflti¤i ortamdan, çevreden ve kiflilerden uzaklaflt›rma-n›n kad›n yaflam›n› de¤ifltirmeye yetmeyece¤i gerçe¤idir.

Geçici önlem merkezleri olarak adland›rabilece¤imiz buyerlere ‘s›¤›nma evi’ demenin kad›n›n ‘s›¤›nt› ve ma¤-

dur’ oldu¤u düflüncesinin ürünü oldu¤undan hareketle

kad›n dayan›flma ve yard›mlaflma evleri demeyi daha

uygun buluyoruz.

Belediyeler kanununa göre her 50.000 nüfusa bir s›¤›nma

evi açmak gereklili¤i flimdiye kadar yerine getirilmedi.

Türkiye genelinde, sadece 6–7 tanesi belediyeler taraf›n-

dan iflletilen 34 kad›n s›¤›nma evi var. Bunlar›n yeterli do-

nan›ma sahip olmad›klar›n› da göz önünde bulundurursak

bu konuda ortak çal›flmalar yürütme zorunlulu¤umuzu

daha iyi kavrar›z diye düflünüyoruz. Bunun için ülkemizde

kad›n hareketinin ortak çal›flma kültürünü bugünden ya-

ratmaya bafllamas› gerekir.

fiiddetinizle Bar›flmayaca¤›z!

Kendi gibi olmayana yaflama hakk› tan›mayan erkek-ege-

men anlay›fl “öteki”lefltirme yoluyla tüm karfl› koyufllar›

bir potada eritmektedir. Bu anlay›fl›n sürdürücüsü konu-

mundaki aile kurumu da çizilen s›n›rlar içinde oyundaki

yerini al›r. Kad›n ve erkek kendilerine biçilen rollerin d›fl›-

na taflmamal›d›r. Bugüne kadar eflcinsel birlikteliklere izin

vermeyen ve sapk›nl›kla nitelendiren devletler, bugün on-

lara evlilik flart›yla izin verebilmektedirler. Sizin anlayaca-

¤›n›z çizilen s›n›rlar›n d›fl›na taflmamak kayd›yla özgür b›-

rak›l›yoruz.

Bütün bu sahte özgürlük vaatlerinin ard›ndan biz kad›nla-

ra düflen ise fliddetle yaflamaya al›flmak oluyor. Bizler er-

kek-egemen anlay›fl›n bizleri kölelefltirmek için kulland›¤›

fliddetle bar›flmayaca¤›z. “Ezme-ezilme” olgular›n›n hü-

küm sürdü¤ü bir yerde gerçek bir özgürlükten söz etmek

imkans›zlafl›r. Bu nedenle fliddete karfl› yürüttü¤ümüz

mücadelemiz erke¤in sahte egemenlik taht›n› da sarsacak

ve beraberinde onu da özgürlefltirecektir.

Türkiye’de belli bafll› yasalar›n ç›kar›lmas›nda kad›n hare-

ketinin çok önemli etkileri oldu¤unu biliyoruz. Özellikle

son dönemde yürütülen kampanyalar sayesinde ceza ka-

nununda cinsiyet ayr›mc›l›¤›na, cinsel suçlara, bekâret

kontrollerine, aile içi fliddete, töre cinayetlerine dair çok

önemli kazan›mlar sa¤land›. “Bedenimiz Bizimdir” diye so-

kaklara dökülen bizler yan yana gelmenin ve tek ses ol-

man›n heyecan›n› yaflad›k.

25 Kas›m 1960’ta Trujillo diktatörlü¤üne karfl› mücadele

yürüten ve bu u¤urda canlar›ndan olan Mirabel Kardeflle-

r’in b›rakt›¤› yolda fliddete karfl› tek vücut olman›n yarat-

t›¤› bilinçle yürümeye devam edece¤iz.

25 Kas›m Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslar Aras› Mü-

cadele Günü’nde “fiiddetinizle Bar›flmayaca¤›z” diyecek ve

bugünden yar›na mücadele bayra¤›n› yükseltece¤iz.

Page 16: DKH Bülteni - Sayı 9

14

S A Y I 9

‹nsan ve kültür denkleminde kültürün insan›n yaratt›¤›m›, yoksa yaratan› m› sorusuna cevap bulmak, nas›lolufltu¤unu ve bizim yaflant›m›zda ne flekilde hayat

buldu¤unu kavramam›zla mümkündür. Yaflam› flekillendi-ren insan›n, üretim, sosyal yap›, ekonomi ve bunlar›n bütü-nüyle yaflanan çeliflki ve iliflkilerden elde edilen maddi-ma-nevi bütün unsurlar›, tarihten al›p gelece¤e tafl›yan ve busüre içerisinde ö¤renen, kendini yeniden üreten bir olgudurkültür. ‹nsanl›¤›n kültürü, üretim araçlar› ile insan aras›n-daki diyalektik geliflme ve de¤iflmenin üzerinde yükselir.Üst yap›y› belirleyen alt yap›n›n üretim ve ekonomisi, s›n›fgerçekli¤i ve ezilen s›n›f›n ezen s›n›fa karfl› mücadelesi, bumücadelenin de geçifl yapt›¤› her ça¤da ve toplumda gelifle-rek mücadele kültürünü oluflturup s›n›f bilincini tafl›mas›

da, ilerici devrimci bir kültürü yaratmaktad›r.

Bugün bu tan›mdan uzaklafl›p içini boflaltan anlay›fl, tabi

ki de yerine yenisini düflünmüfltür. En kolay anlayabilece-

¤imiz kelimelerle oluflturulmufl, ayn› zamanda kula¤a hofl

gelen anlamlar yüklenmifl tan›mlar: “Eskiden televizyon

yoktu, flimdi var… Eskiden bilgisayar yoktu, flimdi var” vs.

‹flte bunlar ça¤dafl olan ve tüm dünyada kullan›lan popü-

ler teknolojik ürünler, bunlar›n kullan›m›, kültürü, ça¤dafl

ve popüler k›lar. Kültür denen fleye ileri medeniyetlerin

teknolojileri, be¤enileri ve yaratt›klar› s›fat›n› vermektedir.

Hayat›m›z›n olmazsa olmazlar› aras›nda s›ralayaca¤›m›z

pek çok teknoloji ürünü bulunmaktad›r. Her biri pazar›n

yegane mal›-markas›. ‹flte kapitalizmin kültür anlay›fl› da

imitasyon Kültürün “Tek

Toplumun tarih içinde oluflturdu¤uinançlar, söylenceler, kahraman-

lar, iyi ve kötü olan bütün varl›klarpopüler kültürün ö¤elerine yans›t›l-

maktad›r. Popüler kültür ticariamaçl›d›r ve bunun yarat›c›lar› ça-

¤›n ruhunu yakalay›p ona görekültür ürünleri sunmak ve toplum

de¤erlerini kullanarak talebi olufl-turmak durumundad›r

Page 17: DKH Bülteni - Sayı 9

15

S A Y I 9

tam bu noktada harekete geçiyor: “en yeniler, en güzellerve en pahal›lar” Küreselleflen sermayenin, küreselleflenkültürü sürekli yenileniyor. Bir önceki eskiyip bitmeden,her yerde yenisi sat›l›yor. Konunun bafl›nda bahsetti¤imiz“yaratt›¤› m›- yaratan› m›” sorusu, yaratan olma çabas›n›nbu kültür için hedef oldu¤unu gösteriyor. Tercih edilebilir-li¤i olan hemen her ürün bir önceki piyasa araflt›rmas›ndabelirlenmifltir. Toplumun gereksinim ve beklentileri de¤il,sunulan ürün ve yaflam fleklinin kiflileri ve toplumu olufl-turulmak istenmektedir.

‹kinci Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras› postmoder-nizm, öncelikle bat› ülkelerinde kendini yetifltirmifl dahasonra do¤u ve güneydeki yoksul ve sömürge ülkelere gire-rek pazar› ele geçirmifl, siyasi hedeflerine bunun üzerindende yönelmeye bafllam›flt›r. Ülkemizde ise en bariz flekilde

80 sonras› d›fl destekli politikalarla ve özellikle Özall› dö-nemlerde bu durum kendini her alanda göstermeye baflla-m›flt›r. Günlük hayata giren hemen her türlü davran›fl,al›flkanl›k ve e¤lenme flekli burjuva özentisinin gerektirdi-¤i biçimde imaj kayg›l› ve insanlar› flekillendiren, tüketimiihtiyaçlar›n uza¤›na tafl›yan eylemlere dönüflmüfltür. Ta-rihte var olan moda, sanat, e¤lence kültürünü de kapsa-yan yaflam kültüründen daha farkl› ve de¤iflken olan vebir sonraki nesle tafl›nmayacak kadar yapay olan bu kül-tür, toplum taraf›ndan de¤il de birilerinin eliyle oluflturul-du¤unu bize göstermektedir. Bu kültürün ürünleri bizimkigibi üçüncü dünya ülkelerinde, yerel versiyonlar›yla sunu-lup tüketilmektedir. Popüler kültür araflt›rmas› yapan kimiaraflt›rmac›lar bu kültürün Aristoteles’e kadar dayand›¤›n›söylüyor. Fakat var olan kültürün ekonomik de¤il de este-tik oldu¤unu, 1900‘lü y›llar›n bafl›nda ise “kitle kültürü”olarak an›lmas› ve sonras›nda “kültür endüstrisi” kavra-m›n›n ortaya at›lmas›yla Amerika ve Avrupa’daki siyasalve ekonomik de¤iflimin bu kültürü de flekillendirdi¤i kan›-s›n› tafl›maktad›r. “Popüler” s›fat›n› Avrupa ve Amerikayap›m› olmas›ndan alan bu kültür incelenirken, ideolojikve siyasi özelli¤inden ba¤›ms›z ele al›namaz. Popüler kül-tür tart›flmalar›n›n ortaya ç›k›fl› ve geliflim seyri ile kapita-lizmin geliflim seyri aras›nda önemli bir ba¤ mevcuttur.Kültürün sermaye gibi ulus afl›r› olmas›nda büyük etkenolan medya, gerçek kültürü ham madde olarak kullan›pçeflitli yönleriyle yeniden yarat›p flekillendirerek sunmak-ta ve ulaflt›¤› her yerde postmodernizmi ça¤›n gereklili¤iolarak savunmaktad›r. Böylelikle tüketimi etkileyerek yozbir yaflam tipolojisi oluflturmaktad›r.

Toplumun tarih içinde oluflturdu¤u inançlar, söylenceler,kahramanlar, iyi ve kötü olan bütün varl›klar popüler kül-türün ö¤elerine yans›t›lmaktad›r. Popüler kültür ticariamaçl›d›r ve bunun yarat›c›lar› ça¤›n ruhunu yakalay›pona göre kültür ürünleri sunmak ve toplum de¤erlerini kul-lanarak talebi oluflturmak durumundad›r. Kar amaçl› olanbu kültür tüketilerek yaflamlaflan, tüketildikçe büyüyen,içine alan ve sonras›nda sadece “arz” ›n “talebi” haline dö-nüflerek, özgü kültürleri ayn›laflt›ran, içini boflaltan dahas›yozlaflt›ran global bir metad›r. Siyasi ve ekonomik gücüelinde tutan s›n›f›n, süresiz egemenli¤i için, kendi belirledi-¤i güzeli, iyiyi ve de¤erliyi evrensel bir be¤eniymifl gibi bü-

Tip” Saldırısı

Page 18: DKH Bülteni - Sayı 9

tün halklara empoze etmeye çal›flmas›, sömürü ve talansald›r›s›yla güçsüzlefltirilen halk›, kültür sald›r›s›yla da tes-lim alma çabas›d›r. Her toplumun kendi özgünlüklerini, ya-flam flekillerini, al›flkanl›k, inanç ve be¤enilerini bu flekildeayn›laflt›ran kapitalist kültür, tarih bilincini ve farkl›l›klar›n›silerek, kendi de¤er yarg›lar›n› tüm toplumlar›n de¤er yarg›-s›ym›fl gibi sunmaktad›r. Kültür -sanat ürünleri ve maddikarfl›l›¤› olamayaca¤›n› söyledi¤imiz birçok “de¤erli” ninde,ticari de¤erini biçip sat›n al›nan ve sadece sat›lmak için ya-p›lan ürünler niteli¤ine girdi¤ini görmekteyiz. Tekrara veimitasyona dayal› olan bu kültür, üretilmifl olan› kopyaedip benzer olan› üretmekte ve her üründe kendi pazar›n›dahas› insan›n› oluflturmaktad›r: Düflünmeyen, sorgulama-yan sadece sahip olma duygusuyla tüketen insan…

Toplumun ilgi ve yönelimlerini flekillendiren bu sahte kül-tür, toplum içindeki görevler ve bunun da¤›l›m› konusunuda bizzat kendisi organize ettikten sonra hem oyuncu hemde seyirci olmaktad›r. Her yafl›n uygun görünümünü, tü-ketmesi gereken ve hayati önemdeki ihtiyaçlar›n›, sanatanlay›fl›n›, davran›fl ve hitap fleklini, k›sacas› tüketim, in-san iliflkileri ve bunu alg›lay›fl flekillerini kendisi flekillen-dirme gayretindedir. Popüler kültür ayn› zamanda bütünbunlar› tart›fl›lmaz gerçekler, sorgulanmas›na bile gerek ol-mayan do¤rular olarak sunmaktad›r. Bireylerin cinsiyetle-rine göre varl›k nedenlerini ve nas›l yaflamas› gerekti¤inide tayin eden sistem bunu toplum kültürü olarak medyayay›n araçlar›yla içsellefltirmektedir. Reklamlarda ve dizi-lerde kullan›lan kad›n imgelerini inceledi¤imizde, kad›nla-r›n en yayg›n temsil edilme flekillerini görmekteyiz. Evi,mutfa¤› ve çocu¤uyla bütünleflmifl veya tamamen bir cin-sel obje olarak reklam ürünlerine aksesuar olmufl bir nes-ne gerçekli¤i… Bu roller Avrupa ve Amerika ülkelerinde deayn› flekilde ve ayn› araçlarla da¤›t›lmaktad›r. Toplumunde¤er yarg›lar›n›, gelenek ve kurallar›n› kendi ç›kar› içinfarkl› flekillerde kopyalayarak kullanan egemenler, bunukabullendirmek için yine medya kanallar›n› kullanmakta-d›r. Sözde karfl› ç›k›lan ve gerici olarak nitelendirilen bir-çok toplumsal gelenek ve kurallar› kendi görsel yay›nlar›n-da reyting amaçl› kullanmaktad›rlar. Görücü usulü evlili¤ireddeden burjuva medyas›, yay›nlad›¤› bir programla ben-zerini yaparak buna karfl› gelmeyi de¤il toplumsal gerilik-leri daha da içsellefltirip bundan hem kâr hem de siyasi ka-zan›m sa¤lamay› hedeflemektedir. Buna benzer, kad›n›ham madde olarak kullanan birçok kad›n program› ve ya-r›flma hala bütün medya kanallar›nda yay›nlanmaktad›r:Kad›n›n Sesi, Gelinim Ol, Desti ‹zdivaç, Benimle Evlenirmisin vb. Di¤er taraftan da görselli¤iyle imaj ve modan›nöncüsü magazin kad›nlar›n›, üzerindeki eflya ve aksesuar-lar›n bir parças› yaparak, toplumda özenti yaratma hedefi

gözetmektedirler. Popüler olan›n yarat›lmas›nda da di¤erpopüler olanlar kullan›lmaktad›r. Bunlar; popüler sanatç›-lar, sporcular, popüler fikirler ve popüler programlar. ‹dolhaline getirilen medyan›n boyal› bebekleri gibi görünmek,ayn› tarz giyinip ayn› fleylerden hofllanmak hatta ayn› ak-san› kullanarak yapay mimiklere sahip olmak görebildikle-rimizin en masumu... Burjuva yaflam biçimine özlem veözentiyi körükleyip mal-mülk edinimini k›flk›rtarak “kullanat” felsefesini dayatan bu kültür, medya arac›l›yla h›zl› birflekilde yayg›nlafl›p bir hapishaneye dönüflerek bireyleritek tiplefltirmekte ve halklar› kendi özgünlüklerinden, ya-flam tercihlerinden koparmaktad›r.

Bütün kültürlerin, oluflup aktar›ld›¤› süreçlerin siyasi vesosyo-ekonomik koflullar›ndan etkilendi¤ini, ideolojileri-nin de oldu¤unu bilmekteyiz. Bu anlamda popüler kültürde ideolojik tan›larla dolu bir aland›r. Televizyon ve di¤erkitle iletiflim araçlar› ile kendi gerçekli¤ini ideolojik olarakkodlayan ürünleri, pazarlama teknikleri ve piyasa araflt›r-malar›yla sunduktan sonra, bu kodlarla yaratt›¤› sanal kül-türü alternatif olarak dayatmaktad›r. Ezilen halklara siya-set yasa¤› getirilirken, egemenlerin günlük yaflam›m›zasoktu¤u her türlü maddi ve manevi unsurda egemen ide-olojinin kendi siyaseti-propagandas› bulunaktad›r. Yeni-dünya düzeni imparatorlu¤unun kurulmas› için kültür em-peryalizminin yayg›nlaflmas›, egemenlik kurmas› ve bu-nun için de bütün araçlar›n kullan›lmas› flartt›r! Kirli sa-vafllarda kulland›klar› en büyük silahlardan biri bu yozlafl-t›rma silah› olan kültürel sald›r›lard›r. Bu sald›r›lar ço¤un-lukla tanklar ve bombalardan daha etkindir ve halklar üze-rinde yavafl ama daha büyük erozyon oluflturarak, özellik-lede genç nesli h›zl› bir flekilde zehirlemektedir. Yarat›lansanal dünya içindeki öncelikleri, yoz diyebilece¤imiz, ihti-yaç haline dönüfltürülmüfl metalar ve iliflkiler almaktad›r.Amerika-bat› hayranl›¤›, çeteleflme, madde ba¤›ml›l›¤›, cin-sel sapk›nl›klar, amaçs›z yaflam, piyango, fal ve büyülereba¤lanan umutlar, mistik inan›fllar, sanal özgürlükler, bi-reysel kurtulufl ve ç›karlar… K›sacas› kifliyi birey yapan vetoplumsal olan de¤erlerin, ihtiyaçlar›n çok uza¤›nda ya-flam ve beklentiler. Uluslararas› pazar›n de¤iflim ve ihti-yaçlar›na göre de¤iflip flekil alan, önceden belirlenip girdi-¤i pazar›n ebatlar›na göre kesilip biçilmifl ve paketlenmiflolan bu yoz kültür, sömürge ve yar› sömürge ülkelerde,modernleflme ad› alt›nda, sömürüyü katmerlefltirmektedir.Geri ülkelerin bu geliflme, ilerleme (!) ayg›t›na ba¤l›l›¤›n›artt›rmaktad›r. Tüketim niteli¤i aç›s›ndan maddi olmayanbirçok duygusal ve manevi ürün de, yerli-iflbirlikçi serma-ye taraf›ndan halk›n sorunu ve ihtiyac› haline getirilerek, osürecin kayma¤› tüketilmektedir. “Milliyetçilik, vatanse-verlik, bayrak” söylemlerini halk›n diline pelesenk eden ve16

S A Y I 9

Page 19: DKH Bülteni - Sayı 9

17

S A Y I 9

bunlar›n en büyük savunucular› olarak ortaya ç›kan yerliiflbirlikçiler, ayn› zamanda yabanc› kültürün yerli misyo-nerleridir. Ülkedeki yeflil sermayenin dini gereksinimlerineters düflen lüks yaflamlar›, bat›l› son model teknolojileri,Avrupa ve Amerika’daki yat›r›mlar› da bunlara küçük birörnektir. Yerel sermayenin, siyasal ve ekonomik seçkinle-riyle iflbirli¤i içinde olan emperyalizm, bunun gereklili¤iolarak, politik ve ekonomik deste¤ini esirgemeyip bunlareliyle kendi ç›kar›na hizmet eden her türlü politika ve kül-türünü yayg›nlaflt›rmaktad›r.

Kitlelerin de¤ifltirme-dönüfltürme gücünü yok say›p zihin-

sel yap›lar› yoz kültüre göre flekillendirerek kitlelerin tart›fl-ma, sorgulama yetilerini elinden alan, amaçs›z ve araçs›zbir kitleyi hedefleyen egemenler, bunu gerçeklefltirirken,yozlaflma tan›lar›nda bahsi geçen bütün yollar› çaps›z birflekilde kullanmaktad›rlar. Bulundu¤umuz topraklar özgü-lünde bu sald›r›lar› en yayg›n olarak yoksul emekçi halkla-r›n yaflad›¤› bölgelerde görmekteyiz. Metropollerde, ço¤un-lukla muhalefetin yo¤un oldu¤u emekçi semtlerde, varofl-larda yozlaflt›rma sald›r›lar› daha yo¤unluklu görülmekte-dir. H›zla yayg›nlaflan çeteler, artan madde ba¤›ml›l›¤›,gasp, h›rs›zl›k ve daha birçok sorun, ekonomik yetersizlik-lerin ötesinde bilinçli olarak var edilen, sistemin güç ve ya-flam zorunluluklar›d›r. Asgari ücretle çal›flan›n ücretininüzerindeki lüks tüketim malzemelerine yönelmesi, karn›n›doyuram›yorken sadece üzerindeki giysileri yenilemesi vee¤lence gereksinimini barlarda alkol tüketip uyuflturucumadde kullanarak ifade etmesi, bütün bu yozlaflt›rma ça-balar›n›n sonucudur. Soyut-genel geçer olan bu emperya-

list kültür kitleleri özgürlefltirmekten uzakt›r ve sadece bukültür ürünlerini tüketme özgürlü¤ü sunmaktad›r. ‹nsanl›-¤›n kültür birikimini ve ça¤dafll›k aray›fl›n› yok eden, yerel,ulusal ve evrensel kültür de¤erleri yerine sadece kozmopo-lit, tüketmeye dayal› ve insan› kendine yabanc›laflt›ran bukültüre karfl› gelmenin gereklili¤i ezilen s›n›f›n zorunluluk-lar› içindedir. Egemenlerin di¤er bütün sald›r›lar›ndan ba-¤›ms›z olmayan bu sald›r› karfl›s›nda da duruflumuz, ileri-ci, do¤ruyu ö¤retecek, örgütleyecek nitelikte devrimci ol-mal›d›r. Kendi baca¤›ndan as›lacak her koyun anlay›fl› ye-rine, var oluflun ya da yok oluflun toplumsal olaca¤› ve bu-

na karfl› dur-mada esasolarak birey-sellikten kaç›-n›p kitle hare-keti perspekti-fiyle mücadeleyürü tmen inbilince ç›kar›lmas› zorunluluktur. Bugün ezen egemenlerekarfl› mücadele veren ya da bu mücadelenin küçük de ol-sa bir parças› olan her bireyin de bu sistem içerisinde ya-fl›yor-yaflam›n› sürdürüyor olmas›, bu yoz kültür sald›r›la-r›ndan az ya da çok etkilenmesine sebep olmaktad›r. Dev-rim mücadelesi içerisinde bahsi geçen ve olumsuzlanarakyok edilmesi hedeflenen birçok zaaf›n temelinde bu sald›-r›lar yatmaktad›r. Bu nedenledir ki bu kültür sald›r›s›nakarfl› verilecek mücadele, devrimci kültürün de kavran›pgeliflerek büyümesini sa¤layacakt›r.

Kad›n› ham madde olarak kullanan birçokkad›n program› ve yar›flma hala bütün med-ya kanallar›nda yay›nlanmaktad›r: Kad›n›nSesi, Gelinim Ol, Desti ‹zdivaç, BenimleEvlenir misin vb. Di¤er taraftan da görselli-¤iyle imaj ve modan›n öncüsü magazin ka-d›nlar›n›, üzerindeki eflya ve aksesuarlar›nbir parças› yaparak, toplumda özenti yarat-ma hedefi gözetmektedirler.

Page 20: DKH Bülteni - Sayı 9

Latince'de baflkas›, yabanc› manas›na gelen Ahe-nus kökünden türeyerek bat› dillerine ‘alicnati-on’ fleklinde geçen yabanc›laflma kavram›, huku-kî kullan›m›yla, bir mülkiyetin, sat›fl veya hediye

gibi herhangi bir yolla bir kifliden baflka bir kifliye intika-li, mülkiyetin benzer yollarla el de¤ifltirmesi anlam›nagelmektedir. Psikiyatride yabanc›laflma, genellikle nor-malden uzaklaflma, normalden bir sap›fl olarak görülmek-tedir ki, bu patolojik bîr durum, bir ak›l hastal›¤› veya de-lilik olarak de¤erlendirilmektedir. Günümüz psikoloji vesosyoloji teorileri ise yabanc›laflma terimini, bir ferdintopluma, do¤aya, di¤er insanlara veya kendisine karfl›duydu¤u yabanc›laflma hissi olarak tan›mlamaktad›rlar.Marx ise yabanc›laflmay› özetle; insan eme¤i taraf›ndanyarat›lan nesnelerin, insan› kölelefltiren yabanc› bir özolarak kendisine geri dönme süreci olarak tan›mlar.

‹lkel komünal dönemde, do¤al üretim içerisinde, üreten-ler ayn› zamanda tüketenlerdi. Fakat bu flekil üretim vetüketim biçimi, artan ifl bölümü ve yerleflik hayatla birlik-te; art› ürün, art› de¤er ve buna ba¤l› olarak özel mülki-yetin ortaya ç›kmas› ile birlikte de¤iflmifltir. Özel mülki-yet, insan›n do¤aya, insana ve ürettiklerine dolay›s›ylaeme¤ine yabanc›laflmas›n›n da bafllang›c› olmufltur. Budurum çok geçmeden cinsler aras›nda da kendisini göste-rerek ezilen cinsin ortaya ç›kmas›na, yine insan›n duygu-lar›na, düflüncelerine ve nihayetinde fizi¤ine de yabanc›-laflmas›n› beraberinde getirmifltir.

Özel mülkiyetle birlikte s›n›flar›n ortaya ç›kmas› ve ege-men s›n›f›n ezilen s›n›fa dayatt›¤› mecburiyettir de ya-banc›laflma. Bu mecburiyet ayn› zamanda birçok özleminbast›r›lmas›na da yol açacakt›r. Buna yabanc›laflt›r›lm›flhayat da diyebiliriz. Yani art› ürün, art› de¤er ve eme¤in

gasp›. Örne¤in, köleci toplumda kölelerin köle sahiplerinekendi yaflam›n› idame ettirmenin d›fl›nda verdi¤i bütünyaflam. Feodal toplumda köylülerin derebeylerine ve top-rak a¤alar›na sa¤lad›¤› kar ve kapitalizmde proletaryan›nburjuvaziye sa¤lad›¤› art› de¤er, özel mülkiyet, sermaye.K›sacas› yabanc›laflma üretenlerin ürettiklerine sahip ola-may›fl›, eme¤in egemen s›n›f taraf›ndan gasp edilmesidir.

Kad›n ve yabanc›laflma

Mülkün ç›k›fl›yla birlikte sahip olunan›n kendinden üre-yenlere b›rak›lmas› arzusu (miras hukuku) beraberindekad›n bedeninin denetimi ve cinselli¤inin k›s›tlanmas›n›getirmifltir. Bunun sonucu olarak, ikinci cins insan konu-muna düflürülen kad›n da eme¤ine, bedenine, cinselli¤inek›sacas› tüm varl›¤›na yabanc›laflm›flt›r.

‹lk olarak kad›n›n dinlerdeki konumu de¤iflmifltir. Binler-ce y›l kad›n, ana-tanr›ça olarak tap›n›lan tek nesne iken,zamanla erkek tanr› figürleri öne ç›km›fl, erkekleri temsileden resimler tafla kaz›nm›flt›r. Bu da anaerkil temelleringiderek zay›flad›¤› anlam›na geliyordu.

‹fl bölümü sonucu erke¤in sürekli d›flar› iflleri ile u¤raflma-s› ve üretim için gerekli araç gereçleri elinde bulundur-mas› mülk sahibi olmas›na yol açm›flt›r. Bu özel mülkiyetiliflkisi anaerkil sistemi temelden ortadan kald›rm›fl ve er-kek egemen (ataerki-babaerki) sisteme yol açm›flt›r. Ve ogünden bu güne de kad›nlar›n toplumdaki yeri onlar›nyaflam›fl olduklar› toplumsal sistemin üretim iliflkileriylebelirlenmifltir.

Dolay›s›yla cinsiyet eflitsizli¤inin temelini oluflturan fley,onu besleyen ve yaflatan üretim araçlar› üzerindeki özelmülkiyete dayal› sömürü iliflkileridir.18

S A Y I 9

YABANCILAfiMASI

KADININ KEND‹NE

VE EME⁄‹NE

Avrupa Demokratik Kad›n Hareketi

Page 21: DKH Bülteni - Sayı 9

Köleci toplumda kad›n kölelerin de kölesi olmufl ve budönem yabanc›laflman›n ve her türlü sömürünün en yo-¤un, en a¤›r yafland›¤› dönem olmufltur. Hatta köle kad›-n›n can› da kendisine ait olmam›fl, istendi¤i gibi al›n›p-sa-t›lm›fl ve öldürülmüfltür.

Feodalizmde ise kad›n›n bahçesinde, tarlas›nda yapt›¤› ifl,ufak tefek ifllerden say›lm›fl ve hiçbir de¤eri olmam›flt›r.

Geri kalm›fl ba¤›ml› ülkelerdeki kad›nlar›n ortak sorunu,feodal de¤er yarg›lar›ndan kaynaklanan e¤itimsizlik, dinba¤nazl›¤›n›n tuza¤›nda, olaylar› tanr› buyru¤unda elealan k›s›tl› düflünce yap›s›d›r. fiükretmeci mant›k tüm ezi-lenlere boyun e¤dirirken en çok da kad›na boyun e¤dir-mifltir.

Kad›n hep baflkalar› için yaflam›flt›r. Evlenmeden önce ba-bas›n›n k›z›d›r, o ne derse öyle olur. Ailesi için, kardeflleriiçin, çevresi için yaflam›flt›r. Ayn› zamanda da örf-adetle-rin bask›s›yla flükretmek ö¤retilmifltir. Evlendikten sonrada efli için, çocuklar› için yaflam›fl, yuvam y›k›lmas›n diyeyaflam›n bütün yükünü s›rtlam›fl; ama kendisi için yafla-mam›flt›r. Yaflam› kendisi yaratm›flt›r; fakat yaratt›¤›nada yabanc›laflm›flt›r.

Marks'›n din konusundaki söyledikleri bugün de gerçe¤inta kendisidir: "Din halk›n düflsel mutlulu¤una olan özle-midir. Din bir hayal arayan toplumun içinden ç›kar; amahalk gerçek mutlulu¤u anlad›ktan sonra yiter." Halk›ngerçek mutlulu¤una engel olmak yönetici s›n›flar›n birin-ci görevidir zaten.

Dinin korunmas›, egemenlerin güç ve yetkilerinin korun-

mas› demektir. fiu sözler oldukça çarp›c›d›r:

Saint Paul: " Erkek kad›n için yarat›lmad›; ama kad›n er-kek için yarat›ld›."

Saint Jean Chirisastome: " Bütün vahfli hayvanlar içindekad›ndan daha zararl›s› bulunmaz."

Napolyon: " Tabiat kad›nlar› bize köle olarak yaratt›."

Sonuçta diyebiliriz ki belki de köleci toplumun kad›na ya-pamad›¤›n› feodal toplum yapm›flt›r.

Kapitalist - Emperyalist Ülkelerde Kad›n

Bu sistemde de kad›n›n durumu çok farkl› de¤ildir. Ser-mayenin iflgücüne göre konumlanmas›yla birlikte kad›nyine tali plandad›r.

Kad›n›n hem eme¤i hem de bedeni pazara sunulmufltur.Kapitalist devlet; yasalar›yla, kurumlar›yla bir yandan ka-d›n› eve hapsederken, bir yandan da belli saatler için aç-t›¤› krefl ve çocuk yuvalar›yla kad›n› tali ifl gücü olarakyerlefltirmeyi planlam›flt›r. Geçim zorluklar› içinde olankad›n›n ucuz ifl gücünün pazara sunulmas›, kapitalistlerinproletaryan›n sermayeye karfl› direniflinin k›r›lma arac›olarak kullan›lmas›na yol açm›flt›r.

Bu nedenle emekçi kad›n›n kurtuluflunun ancak ve ancaktüm ezilenlerin kurtulufluyla olaca¤›n› bilince ç›kartarakcins fark› olmaks›z›n "eflit ifle eflit ücret" talebini öne ç›-karmak zorunludur. Bu talep kad›n›n eme¤ini her zamanve yedek ifl gücü olmaktan ç›kar›rken, sermayeye karfl›

19

S A Y I 9

Page 22: DKH Bülteni - Sayı 9

proletaryan›n direniflini de güçlendirecektir.

Kapitalizmde kad›n›n hem eme¤i hem de bedeni pazarasunulmufltur. Fuhufl, para ve özel mülkiyetle birlikte bafllar.‹lkça¤, ortaça¤ ve günümüzde de¤iflik biçimlerde kendinigösterir. ‹lkça¤da konukseverlik belirtisi olarak evin kad›n›-n› konu¤a sunma gelene¤i vard›. Ortaça¤da fuhflu yasakla-mak için çok çaba gösterilse de kölelik kurumunun iyiceyerleflip köle kad›nlarla cinsel iliflkinin rahatl›kla kurulabil-mesi, fahifleli¤in artmas›na neden olmufltur.

Günümüz emperyalist Avrupas›nda s›n›f çat›flmas› keskinli-¤ini yitirdi¤i gibi, Avrupal› kad›n da s›n›f savafl›m›ndan uzak-t›r. Burjuva devrimlerinin ve sonras›nda yaflanan 68 hareke-tinin kendisine sa¤lad›¤› görece avantajl› konum nedeniyle(üzerinde belirgin bir toplum bask›s› yoktur, cinselli¤ini ya-flamakta daha özgür durumdad›r, görece de olsa ekonomiközgürlü¤e sahiptir) ne kadar ezilirse ezilsin ezildi¤inin bilin-cinde de¤ildir ya da görmezden gelir. Sayd›¤›m›z nedenlerlegeri kapitalist, yar› sömürge ve feodal toplum iliflkilerininvarl›¤›n› sürdürdü¤ü ülkelerde yaflayan kad›nlardan ileri ko-numda olsa da mücadele prati¤i aç›s›ndan gelinen noktadabizim gibi ülkelerin kad›nlar›ndan daha geri durumdad›r.

Avrupa metropollerinde yaflayan göçmen-mülteci kad›n-larda da yer yer ayn› yan›lsama mevcuttur. Oysaki ülke-lerinden uzak olman›n etkisiyle daha çok ezilmektedirler.Ekonomik olarak fazla olmasa da kültürel olarak, sosyalolarak, kimlik olarak sömürüldüler. Dillerini, yerlerini bil-medikleri bir ülkeye geldiler ve sosyal olarak daha çokkapand›lar. Kimlikleri, kiflilikleri daha çok bask› alt›ndakald›. Ço¤unlukla en a¤›r temizlik ifllerinde çal›flt›lar amayine de örgütlenmede az geliflmifl ülke kad›nlar›na göredaha çok kaçar oldular.

Büyük Frans›z Devrimi’nde ço¤unluk olarak yerlerini alankad›nlara oy hakk› bile vermeyen burjuvazi, kendisinekarfl› direnenlere giyotinde boyunlar›n›n kesilmesi özgür-lü¤ünü vermifltir.

Çok ilginçtir, az geliflmifl ülkelerde 8 Mart’larda hep alan-lara ç›k›l›rken Avrupa'da göçmen kad›nlar›n çal›flmalar›y-la alanlara ç›k›lmaktad›r.

‹nsan› insan yapan temel faktör onun bilinçli eme¤idir. Onayabanc›laflt›¤› ölçüde insanl›¤›ndan da uzaklafl›r. En çokeme¤e yabanc›laflt›r›lan cins de kad›nd›r. Bugüne kadar hiç-bir eme¤i de¤er kaydedilmedi¤inden tarihte ço¤u dönemlerinsan yerine bile konulmam›flt›r. Kapitalizmle birlikte sana-yi pazar›na ç›kan kad›n, yine kapitalizmin ihtiyac›na görekonumlanm›fl, eme¤i hem yedek hem de ucuz ifl gücü ola-rak toplumsal üretimde artç› konumda b›rak›lm›flt›r.

Y›llard›r belki eme¤inin sömürüldü¤ünün fark›nda bile ol-mayan kad›n eme¤inin ücretlendirilmesiyle (yani bir de-¤er biçilmesiyle) birlikte hem eme¤in de¤erini daha iyi an-lam›fl, hem de sömürünün çekilmezli¤ini bizzat yaflayarakgörmüfltür. ‹flte bundand›r ki emekçi kad›n›n "eflit ifle eflitücret" isyan› tam da kapitalizmin bafllar›na denk gelir.

Durum böyleyken Avrupa'da birçok kad›n›n: "Burada ençok erkekler eziliyor, biz ezilmiyoruz." anlay›fl› da eme¤i-ne yabanc›laflmay› ne kadar kan›ksad›klar›na örnek veri-lebilir. Ne yaz›k ki bunu da en çok kan›ksayan kesim evkad›nlar›d›r. Onlar›n bu eme¤i görülmedi¤i, yok say›ld›¤›gibi kendileri de görmüyor ya da küçümsüyor. ‹flte tam dabu noktada diyebiliriz ki, yabanc›laflman›n yafland›¤› enüst boyuttur ev içi emek.

Yabanc›laflmadan kurtulman›n yollar›na gelince

1 - Bilinçlenmek için ideolojik e¤itim

2- Yaln›zca e¤itimle kalmay›p ezilen s›n›f›n bir bireyi olarak hems›n›f mücadelesinde hem de kad›n›n özgün sorunlar› çerçevesin-de hareket eden örgütlenmelerde yer almak

3- Çevresinde ve dünyada geliflen olaylara karfl› düflünceleriniserbestçe ortaya koymak

4- Her alanda hak ve görevlerinin bilincinde olmak

5-Kendisine ve çevresine elefltirel gözle yaklaflmak, geliflmek vegelifltirmek olarak özetlenebilir.20

S A Y I 9

Page 23: DKH Bülteni - Sayı 9

21

S A Y I 9

"Yemek istiyorsan,

aflç›ya küfretme..."2

Kabul etmeli, her yeni "izm", her yeni ak›m, en çok da,en fazla beslendi¤i ideolojilerden bir "kopufl" sav›ylaortaya ç›kar. Hele ki, yeni "izm" kendini y›k›m koflulla-r› üzerine infla etme sav› ve gayretindeyse, bu "kopufl"daha sanc›l›, daha inkârc›, daha keskin olmaya yönele-cektir.

Bir "rüflt" ispat› güdüsünden itim sa¤lad›¤› ölçüde, buanlafl›labilir bir durumdur da...

Neo-liberal ideoloji ve uygulamalar›n emekçilerin tüm

sosyal kazan›mlar›n› yeryüzü ölçe¤inde budad›¤›, dün-ya kaynaklar›n›n tümünü bir avuç çokuluslu flirketintalan alan›na dönüfltürdü¤ü bir tarihsel kesitte, "Mark-sizm iflas etti, proletarya öldü, tarih sona erdi!" vavey-lalar› aras›nda boy veren "yeni sol hareketler" de, öy-le görülüyor ki, bu "erginleme" mant›¤›ndan, bu nere-deyse "Freudyen" "patricide" (babay› öldürme) güdü-sünden kaç›namamaktalar...

"Muhalif" cephede "büyük anlat›lar" yap› bozumunau¤rat›l›r, yatay s›n›f çeliflkilerinin yerine dikey kimliksavlar› ikame edilir, giderek parçalanan [Kad›n; Güney-li kad›n; Güneyli siyahî kad›n; Güneyli eflcinsel siyahî

�� S‹BEL ÖZBUDUN

KKAADDIINNLLAARRIINN KKUURRTTUULLUUfifiUU MMAARRKKSS‹‹ZZMM’’SS‹‹ZZ OOLLUURR MMUU??11

Page 24: DKH Bülteni - Sayı 9

kad›n; Güneyli eflcinsel, siyahî, Protestan kad›n; Güney-li eflcinsel, siyahî, Protestan, genç kad›n; Güneyli eflcin-sel, siyahî, Protestan, genç, iflsiz kad›n ve ilh...] kesim-sel talepler birbiriyle yar›flt›r›l›rken, neo-liberal vahfle-tin krizden krize sürükledi¤i "egemenler" cephesinde"Marksizm'in güncelli¤i" çoktan (yeniden) tart›flma ala-n›na girdi bile.3

Y›k›m sürecindeki ve/fakat bu süreçte tüm "bios"u pe-flinden sürükleyen kapitalizmin alarm çanlar› çalarken,onun en "uyan›k" ideologlar›, restorasyon umuduylaMarksizm'e sar›l›yor; pekâlâ, kendini flu ya da bu tarz-da kapitalizm karfl›s›nda konumland›ranlar için Mark-sizm'le "bar›flma" vakti gelmedi mi?

Mouffe, Touraine, Habermas gibi ideologlar›n görüflle-rinden beslenen "yeni toplumsal hareketler"in Marx'›yeterince "çevreci", "feminist", "yerlici" vb. bulmad›k-lar›na dair elefltirilerini fazlaca dinledik. Bu elefltiriler,a¤›rl›kl› olarak Marx ile Engels'in "ne demedi¤i" üzeri-ne yaslanmaktayd›.

Gelin bu kez tersinden bir yol izleyelim ve örne¤inMarx'›n kad›n sorunu üzerinde söylediklerinden hare-ketle neler yapabilece¤imize bir bakal›m...

Marxizm’e feminist itirazlar

1960'l› y›llar›n sonlar›na do¤ru radikal toplumsal mu-halefet hareketlerinin içerisinden ç›kan "yeni" femi-nizm(ler), özellikle de reel sosyalizmin çöküflünün ar-d›ndan hayatta kalabilmeyi baflaran di¤er muhalif ha-reketlerin ço¤u gibi, ideolojik aç›dan h›zla Mark-sizm'den uzaklaflma yoluna girdi. Bu yoldaki argüman-lar kabaca flöyle özetlenebilir:

- Bir s›n›f mücadelesi stratejisi olarak Marksizm, top-lumlar›n z›t ç›karlara sahip s›n›flar olarak yatay bir ek-sende bölündü¤ünü savunur. Oysa bu saptaman›n do¤-ru olup olmad›¤›ndan ba¤›ms›z olarak toplumlar cinsi-yetler ve cinsiyet rolleri, yani kad›nl›k ve erkeklik ek-seninde dikey olarak (da) bölünmüfltür. Tüm kad›nlar,tüm erkekler taraf›ndan bask› ve denetim alt›nda tu-tulmakta ve (baz› feminist tahlillere göre) sömürül-mektedir. fiu hâlde kad›nlar›n mücadelesinin ana mih-veri, s›n›fsal bask› ve sömürüye karfl› de¤il, üzerlerin-deki cinsel bask›ya karfl› mücadele olmal›d›r. Bir baflkadeyiflle kad›nlar›n en büyük (ve ortak) düflman› kapita-lizm (ya da s›n›fl› toplum) de¤il, Patriyarka/Ataerkidir.

- ‹flçilerin/emekçilerin siyasal ve toplumsal kurtulufluiçin ça¤r› ç›kartan Marksizm, cinsiyet körüdür; Marx'›ntarihin aktörü olmaya ça¤›rd›¤› iflçi s›n›f›, özünde"eril"dir; Marksist "toplumsal kurtulufl projesi" kad›n-lar›n "kurtulufl"tan sonra bulafl›k y›kamaya, dayak ye-

meye devam edip etmeyecekleri konusunda bir fley

söylemez.

- Marksizm, kad›nlar› burjuvazi-proletarya ekseninde

bölerek, "burjuva feminizmi" olarak mahkûm etti¤i,

kad›nlar›n XIX. yüzy›l mücadelelerinin kad›nlar aç›s›n-

dan tafl›d›¤› önemi ikincillefltirmekte, önemsizlefltir-

mekte, görünmezlefltirmektedir.

- Marksistler aras›nda kad›n konusunda en duyarl›s› sa-

y›lan Engels'in Ailenin, Devletin, Özel Mülkiyetin Köke-

ni kitab›, etnografik hatalar› ve bugün geçersizli¤i yay-

g›n kabul gören evrimci hatt› benimsemesinin yan› s›-

ra, "kad›n›n tarihsel yenilgisi"ni aç›klamada yetersiz,

hatta hatal›d›r. Özel mülkiyetin erkeklerin elinde yo-

¤unlaflmas›n›n, erkeklerin kad›nlar› da temellük etme-

sine zemin haz›rlad›¤›n› kabul edecek olsak bile, ne

Marx ne de Engels, özel mülkiyetin neden kad›nlar›n

de¤il de erkeklerin elinde temerküz etti¤ini aç›klaya-

mamaktad›rlar. Bu durum, kad›n›n ikincil/madûn konu-

munu aç›klamada ekonomi-politik d›fl›nda baflka fak-

22

S A Y I 9

Page 25: DKH Bülteni - Sayı 9

23

S A Y I 9

törlerin etken olmufl olabilece¤inin kan›t›d›r. Böyleliklefarkl› feminist e¤ilimler kad›nlar›n ezilmesinin kökenikonusunda farkl› aç›klama çerçevelerine müracaatedecekler: psikoloji, kültür, biyoloji... ya da "köken"aray›fl›yla ilgilenmeyi tümüyle terk edeceklerdir... 4

XX. yüzy›l›n son çeyre¤i feminizmi özet, özet oldu¤uölçüde de basitlefltirilmifl olan bu argümanlarla Mark-sizm'le aras›na hat›r› say›l›r bir mesafe koyarken (bumesafede Marksistlerin feministlere karfl› yürüttüklerisert "ideolojik mücadele"nin ve yaflanan sosyalizmin"Kahraman Anal›k Madalyalar›" gibi 'absürd' uygula-malar›n da hat›r› say›l›r bir pay› oldu¤u geçerken belir-tilmeli), reel sosyalizmin çöküflü, feminizm(ler)i, yap›bozumculuk, postmodernizm gibi, kendisini daha rahathissedebilece¤i, ba¤lamlara yerleflmesinin ortam›n› bi-çimlendirdi.

Marx ve Engels: Ne diyorlard›?

San›yorum ifle "Feministlerin Marx'a, Marksizm'e yö-

nelttikleri elefltiriler do¤ru mu/ne kadar do¤ru?" soru-suyla bafllamak, sorunu tümüyle bata¤a saplayacak birgiriflim olacakt›r. Zira böylesi bir soru, Marx ve Mark-sizm'i tamamlanm›fl bir ö¤reti, noktalanm›fl bir dogmaolarak gören feminist (ya da çevreci, Üçüncü Dünya'c›,yerlici vb.) yan›lg›y› paylaflmak olacakt›r.

Do¤rudur; Marx'›n onca yap›t› aras›nda kad›nl›k duru-muna iliflkin göreli pek az veri vard›r. Yaflam›n›n büyükbir bölümünü sermayeyi deflifre etme ve insanl›¤›n ser-maye tahakkümünden özgürleflmesi perspektifini ge-lifltirme yolunda geçiren Marx, insanlar› "cinsiyet rolle-ri"nden çok, sermaye karfl›s›ndaki toplumsal konumla-n›fllar› aç›s›ndan ele alma e¤ilimindedir. Bu aç›dan "fe-minist" oldu¤u söylenemez.

Ancak, Engels'le birlikte Marx, kendi ça¤›nda kad›n›nözgürleflmesi perspektifinin en ›srarl› savunucular› ara-s›nda yer alm›fllard›r.

"Kendi ça¤›nda" dedim; Avrupa'da Frans›z ‹htilali'ninyaratt›¤› altüstlüklerin bir "burjuva düzeni" hâlinde ni-

Page 26: DKH Bülteni - Sayı 9

zam ve intizama sokuldu¤u bu "ça¤"da, kad›nlar›n du-rumunu en iyi, 1804 tarihli Napoleon Medeni Yasas›temsil eder. 213. maddesinde "Koca kar›s›n› korumal›,kad›n kocas›na itaat etmelidir," denilen bu yasa, evlikad›nlar› kocas›n›n izni olmadan miras b›rakmak, mira-sa konmak, para biriktirmek, mülk sat›n almak, sat-mak, yolculuk yapmak, meslek sahibi olmak, ticaretleu¤raflmak vb. haklar›ndan yoksun b›rakmaktad›r. Me-denî Yasa'n›n gerisindeki "demir yumruk", Napoleonise, Devlet Konseyi (Conseil d'Etat)'ne flöyle seslenmek-te beis görmemekteydi: "Tabiat kad›nlar› bizim köle-miz olarak yapt›. Kocan›n kar›s›na: Madam d›flar› ç›k-mayacaks›n›z, Madam Komedya'ya gitmeyeceksiniz!Madam, flu veya bu kifliyi görmeyeceksiniz! Yani, Ma-dam, beden ve ruh olarak bana aitsiniz demek hakk›vard›r." 5

Evet, devir restorasyon devridir; tabii kad›nlar için de...Frans›z ‹htilali'nin barikatlara ç›kard›¤› kad›nlar evleri-ne geri püskürtülmüfl, buna direnenlerse kodeslere,hatta giyotine gönderilmifltir - Olympe de Gouges, Ro-se Lacombe gibi...

Napoleon Yasas›'n›n "ruhu", yaln›zca Fransa'da de¤il,tüm Avrupa ülkelerinde kol gezmektedir. Örne¤in ‹n-giltere'de 1870'e dek, göreneksel hukuka göre kad›nevlendi¤inde hükmî flahsiyetini yitirmekte, kocas›n›nyasal kiflili¤i içinde massolmaktayd›.6 Yine ‹ngiltere'de(1840'larda) yarg›çlar kocalara kar›lar›n› dövme ve "za-limce davranmad›¤› sürece hapsetme" yetkisini ver-mekteydi, dahas›, Almanya'da kocan›n kar›s›na karfl›zor kullanmas›, 1900'e kadar yasald›.7

Üstelik bu durum, dönemin burjuva entelijansiyas› aç›-s›ndan hiç de "sorunlu" say›lmamaktayd›. "Kad›n›n ka-deri ve tek flöhreti erkeklerin kalbini çarp›tmas›d›r," di-yordu H. de Balzac. "Kad›n kontratla elde edilen birmald›r; tafl›n›r bir mald›r, çünkü malik olmak senettir;nihayet kad›n, aç›k konuflursak erke¤in eklentisindenbaflka bir fley de¤ildir."

"Napolyon gibi ben de kad›nlardan hiç hofllanmam,"diye ekliyordu Lord Byron. "Eline bir ayna, bir de flekertutuflturun, mutlu olacakt›r."

Ve "kad›n›n yeri ne olmal›d›r?" sorusuna Bonald'›n ya-n›t› netti: "Kad›nlar politik topluma de¤il, aileye aittirve tabiat onlar› kamu hizmetleri için de¤il, ev iflleri içinyapm›flt›."

XIX. yüzy›l Avrupas›'nda, kad›nlar›n mevcut konumla-r›na itirazlar, genellikle ütopik ya da bilimsel sosyalist-lerden yükselmekteydi.

Ütopik sosyalistlerden Saint Simon, Olinde Rodrigues,Prosper Enfantin, hele ki "Toplumsal ilerleme ve ça¤

de¤iflimleri, kad›nlar›n özgürlü¤e do¤ru ilerleyifliyleorant›l›d›r; toplum alan›nda gerilemeler ise kad›nlar›nözgürlü¤ünün azalmas›yla meydana gelirler. Kad›n im-tiyazlar›n›n genifllemesi, tüm toplumsal ilerlemenin ge-nel ilkesidir." diyen, kad›nlar›n "dikifl ve mutfakla s›-n›rlanmas›"na karfl› ç›k›p kurgulad›¤› "falanster"lerde"genç k›zlar› bir mal olarak sunup alçaltan" evlili¤i ilgaeden, kad›nlar› bilimle, e¤itimle u¤raflmaya ça¤›ran Fo-urier8... kad›nlar için "özgürleflme" ça¤r›s› ç›kartan dev-rimci seslerdir.

Marx ile Engels, kad›nlar›n özgürleflmesi konusundaütopik sosyalistlerin perspektiflerini elefltirel bir tarzdadevralm›fllard›r. Marx, Kutsal Aile'de Fourier ile birlikteseslenir:

"Kad›n cinsinin afla¤›lanmas› ayn› zamanda hem uygar-l›k hem de barbarl›¤›n özsel bir özelli¤idir, flu tek ay›-r›mla ki, uygar düzen, barbarl›¤›n yal›n biçimde uygula-d›¤› kusurlardan her birini, çift yönlü, belirsiz ve ikiyüz-lü, bileflik bir varolufl biçimine yükseltir... Kad›n›n köle-lik içinde tutulmas› olgusundan kimse, erkekten dahaderin biçimde cezaland›r›lmam›flt›r."9

Öte yandan, kad›n›n "metalaflmas›" ile kapitalist sis-tem aras›ndaki ba¤lant›y›, erken y›llar›nda, 1848'de ka-leme ald›klar› Komünist Manifesto'da a盤a ç›kart›rlar...

"Ama siz komünistler kad›nlar›n ortaklaflal›¤›n› getire-ceksiniz" diye ba¤›r›yor tüm burjuvazi koro hâlinde.

Burjuva kar›s›n› salt bir üretim arac› olarak görür. Üre-tim araçlar›n›n ortaklafla kullan›laca¤›n› duyunca do¤alolarak, kad›nlar›n da herkes için ortak olma yazg›s›n-dan kaç›namayaca¤› sonucuna var›r.

Oysa burjuvalar›m›z›n komünistlerin aç›kça ve resmentesis edeceklerini öne sürdükleri kad›nlar›n ortaklaflal›-¤› karfl›s›ndaki erdemli öfkelerinden daha gülünç birfley yoktur. Komünistlerin kad›nlar›n ortaklaflal›¤›n› ge-tirmelerine gerek yok; o hat›rlanamayacak kadar uzunbir zamand›r var.

Ortak kullan›lan fahifleleri bir yana b›rakacak olursak,emrindeki proleterlerin kar›lar› ve k›zlar›yla yetinme-yen burjuvalar›m›z birbirlerinin kar›lar›n› ayartmaktanbüyük zevk al›yorlar.

Burjuva evlili¤i gerçekte ortak kar›lar sistemidir ve ko-münistler olsa olsa, ikiyüzlüce gizlenen bir kad›nlar›nortaklaflal›¤› yerine aç›kça yasallaflm›fl bir ortakl›¤› ge-tirme iste¤iyle suçlanabilirler. Öte yandan, mevcut üre-tim sisteminin ilgas›n›n bu sistemden kaynaklanan ka-d›nlar›n ortaklaflal›¤›n›n, yani hem kamusal hem deözel fuhflun ortadan kald›r›lmas›n› getirmesi gerekece-¤i, kendinden bellidir."1024

S A Y I 9

Page 27: DKH Bülteni - Sayı 9

25

S A Y I 9

Marx, sermayenin insanl›¤› tahakküm alt›na al›fl koflul-lar›n› oldu¤u kadar burjuvazinin "püriten" ahlâk›ndakiikiyüzlülü¤ü de a盤a ç›kartman›n peflindedir:

"Çapk›n burjuva, evlili¤i ihlâl eder ve gizlice zina yapar;tüccar spekülasyon ve sahte iflas yoluyla baflkalar›n›mülkiyetten mahrum b›rakarak mülkiyet kurumunuihlâl eder; genç burjuva kendini imkân buldu¤u zamankendi öz ailesinden ba¤›ms›z k›lar; kendi ç›kar› için fii-len ailesini da¤›t›r; fakat evlilik, özel mülkiyet, aile teo-rik olarak el sürülmemifl kal›rlar; zira pratikte bunlar,üzerinde burjuvazinin hâkimiyetini kurdu¤u temeldir-ler; zira burjuva flekli ile bunlar her zaman ihlâl edilenkanunun dini bütün bir Yahudi'yi gene dini bütün birYahudi yapt›¤› gibi, burjuvay› burjuva yapan flartlar-d›r."11

"Özgürleflme"nin önkoflullar›n› böylelikle -proletaryaiçin oldu¤u kadar kad›nlar için de- mevcut üretim vemülkiyet iliflkilerinin de¤ifltirilmesi ba¤lam›na yerleflti-ren bu perspektifin ötesinde, Marx yaz›lar›nda kad›nl›ksorununa iki ba¤lamda de¤inmektedir: Özel mülkiyetinilgas›n› ailenin ilgas›, dolay›s›yla serbest ve kurals›z cin-sel iliflkiler olarak alg›layan (kendi deyifliyle) "kaba ko-münizm"in "liberterli¤i" karfl›s›nda "komünist ah-lâk"›n savunulmas› ve kad›nlar›n (ve çocuklar›n) XIX.yüzy›l Avrupas›'nda emekçi s›n›flar içerisindeki ac›nas›koflullar›na dikkat çekmek... ‹ki örnekle yetinelim. ‹lki:

"Özel mülkiyete karfl›, kamulaflt›r›lm›fl özel mülkiyetiç›karmaya yönelen bu hareket, evlili¤e (flüphesiz bumünhas›r özel mülkiyetin bir fleklidir) karfl›, kad›n›n ko-lektif ve baya¤› bir mülkiyet hâline geldi¤i, kad›nlar›nortaklafla kullan›lmas›n› ç›kard›¤› zaman hayvanî birflekilde ifade edilmifl olur. Kad›nlar›n ortaklafla kullan›l-mas› fikrinin bu kaba ve düflünceden yoksun komüniz-min s›rr›n› meydana ç›kard›¤› söylenebilir. (...) -Her yer-de insan kiflili¤ini reddeden- bu komünizm, zaten ken-di z›tt› olan özel mülkiyetin bir belirtisidir. (...)

(...) Kolektif flehveti tatmine yarayan bir nesne ve bir avgibi görülen kad›n, sadece kendisi için yaflayan insan›nsonsuz alçal›fl›n› ifade eder; zira insan›n kendi hemcin-si ile olan iliflkilerinin s›rr›, çeliflkisiz, kesin, aç›k ifadesi-ni, kad›n ve erkek iliflkisinde ve dolays›z ve do¤al cin-sel iliflkiyi anlay›fl tarz›nda bulur. Beflerî varl›klar›n ge-rekli, do¤al gerekli, do¤al, dolays›z iliflkisi, kad›n ile er-kek aras›ndaki iliflkidir. Bu do¤al iliflkide, insan›n do¤aile iliflkisi do¤rudan do¤ruya insan›n hemcinsi ile olaniliflkisini temsil eder, ayn› flekilde insan›n hemcinsi ileolan iliflkisi, do¤rudan do¤ruya do¤a ile kendi öz do¤aldo¤rultusu ile olan iliflkisini temsil eder. Böylece bu ilifl-ki, hissedilir bir flekilde belirli bir olaya indirgenmifl in-sanî özün ne dereceye kadar insan için tabiat hâline

geldi¤ini ve ne dereceye kadar tabiat›n insan›n beflerîözü hâline geldi¤ini ortaya ç›kar›r. Bunun içindir ki, builiflkiye dayanarak, insan›n geliflim derecesi hakk›ndahüküm verilebilir."12

Marx'a göre burjuva düzeninin kendi "aile"sini tahripetmesinin iki biçimi vard›r. Bunlardan ilki, "birbirlerininkar›lar›n› ayartmaktan büyük zevk duyan" burjuvazi-nin ikiyüzlü ahlâk› ise, ikincisi, kapitalizmin ac›mas›zbir sömürü sistemiyle proleter ailesini içerisine sürük-ledi¤i "sürdürülemezlik"tir... Yani kad›n ve çocuklar›günde 14-15 saatlik bir çal›flmaya, "erimifl domuz ya-¤›yla birkaç dilim ekmek ve bir fincan sütsüz çay"dan13

ibaret bir tay›na, "ergen genç erkek ve k›zlar›n, baba-larla annelerin, hepsinin domuzlar gibi yaflay›p ayn›odada beraber yatt›¤›"14 koflullara mahkûm k›lan kapi-talizmin insanl›ktan uzaklaflt›r›c› koflullar›... Böylelikle,dönemin emekçilerin yaflam koflullar›nda baz› düzel-timleri öngören kimi raporlar›ndan aktar›r:

"Çocuklar›n› okula gönderecek yerde iflten ç›kar›lmatehdidiyle onlardan menfaat sa¤lamaya ebeveyni zor-layan bazen bucak memuru, bazen patronlard›r. Tümkuvvet ve zaman kayb›, ekici ve ailesine ola¤anüstü vegereksiz yorgunlu¤un neden oldu¤u tüm ac›lar, ebe-veynin çocuklar›ndaki ahlâks›zl›¤› k›r evlerinin s›k›fl›k-l›¤›na ve gruplar›n i¤renç tesirine ba¤lad›klar› tümolaylar, yoksul emekçilerin ruhunda anlafl›lmas› kolayve ayr›nt›lar›na girilmesi gereksiz hisler uyand›r›rlar.Emekçiler, asla sorumlu olmad›klar› ve ellerinde olayd›hiçbir zaman r›za göstermeyecekleri ve yenecek kud-rete sahip olmad›klar› flartlardan gelen ahlâkî ve fizik-sel dertlerle kuflat›lm›fl olduklar›n› gayet iyi biliyor-lar."15

F. Engels ise, "kad›n sorunu"nu ele al›fl› bak›m›ndan da-ha kapsaml›, daha bütüncüldür. Ailenin, Özel Mülkiye-tin, Devletin Kökeni (AÖMDK), kad›nlar›n tarihsel yenil-gisiyle emekçilerin tarihsel yenilgisini, özel mülkiyet vedevletin koflut ortaya ç›k›fl tarihi içerisinde birbirineba¤daflt›rma giriflimidir. Modern (kapitalist) toplumdaerke¤in kad›n üzerindeki baflatl›¤›n› kapitalist mülkiyetiliflkileriyle aç›klar. Bu baflatl›k, hukukî reformlarla gi-derilemez. "Modern bireysel aile kad›n›n gizli ya daaç›k ev içi köleli¤ine dayanmaktad›r ve modern top-lumda yaln›zca, kendisinin molekülleri gibi olan ferdîailelerden oluflmufl bir y›¤›nd›r. Günümüzde, örneklerinbüyük ço¤unlu¤unda erke¤in ailesini besleyecek para-y›, hiç olmazsa mal-mülk sahibi s›n›flarda kazanmas›gerekir, bu da kendisine özellikle kanunla imtiyaz ta-n›nmas› gerekmeyen baflat bir konum vermektedir. Ai-le içinde erkek burjuvad›r ve kad›n proletaryay› temsileder. Ama sanayi dünyas›nda, proletarya üzerindeki

Page 28: DKH Bülteni - Sayı 9

ekonomik bask›n›n özel niteli¤i, bütün aç›l›¤›yla, ancakkapitalist s›n›flar›n bütün yasal imtiyazlar› kald›r›p ikis›n›f›n hukuksal eflitli¤i tam yerlefltirilince kendisinibelli eder; demokratik cumhuriyet iki s›n›f aras›ndakiz›tl›¤› elemez, tersine bu z›tl›¤›n mücadeleyle çözüm-lendi¤i bir alan sa¤lamaktan baflka fley yapmaz. Ve ay-n› flekilde, modern ailede erke¤in kad›na üstünlü¤ününözel niteli¤i ve aralar›nda gerçek bir toplumsal eflitliksa¤lama flekli ve gereklili¤i ancak iki cinsiyet hukukîalanda eflit haklara sahip olunca bütünüyle gün ›fl›¤›naç›kacakt›r. ‹flte o zaman kad›n›n kurtulmas›n›n birinciflart›n›n bütün kad›nlar›n kamu sanayine girmesi oldu-¤u ve bu flart›n da ferdî ailenin toplumun ekonomik bi-rimi niteli¤inin ortadan kald›r›lmas›n› gerektirdi¤i görü-lecektir."16

Hem emekçiler hem de kad›nlar, her ikisi için de kurtu-lufl, özel mülkiyetin nihai biçimi olan kapitalist üretim(ve mülkiyet) iliflkilerinin ortadan kald›r›lmas›d›r. Bun-dan sonras› ise, gelecek kuflaklar›n iflidir:

"Çok yak›nda kapitalist üretime vurulacak bir süpürgedarbesinden sonrad›r ki cinsel iliflkilerin örgütlenmesihakk›nda bulunaca¤›m›z kehanet, bilhassa ortadan kal-kacak olan fleylerle s›n›rl›d›r. Fakat sonra ne olacakt›r?Bu yeni bir nesil yetiflti¤i zaman kararlaflt›r›lacakt›r; ha-yatlar›nda asla, bir kad›n›n teslimiyetini para karfl›l›¤›n-da veya herhangi bir sosyal zorunluluk yard›m›yla sa-t›n alma durumunda kalmayacak bir erkek nesli; asla,ne kendilerini gerçek bir aflk d›fl›ndaki sebeplerden do-lay› bir erke¤e teslim etme durumunda, ne de bu tesli-miyetin ekonomik sonuçlar›n›n korkusu yüzündensevdi¤i kifliyi reddetme durumunda kalmayacak bir ka-d›n nesli. Bu insanlar yaflad›¤› zaman, bugünden nas›ldavranmalar› gerekti¤ine inand›¤›m›z fleylerden tasaduyarlarsa ne âlâ; kendi törelerini ve herkesin harekettarz› hakk›nda karar verecek kamuoyunu kendileri ya-ratacaklard›r. ‹flte hepsi bu kadar."17

Ataerkil/s›n›fsal sömürü-Ne kadar ayr›?

Evet, Marx ile Engels, kad›nlar›n madûnlu¤unu, maddîyaflam›n üretilmesi süreçleriyle aç›klayarak, kad›nlar›nözgürleflmesi konusunda maddeci bir perspektif sun-mufllard›r. Marksizm "gökyüzünden inme" bir kutsaldoktrin de¤il de, infla hâlinde bir süreç oldu¤undan, busunum, hiç kuflku yok ki, gelifltirilmeye, zenginlefltiril-meye aç›kt›r; yine hiç kuflku yok ki "Marksizm ve ka-d›n" denildi¤inde akla ilk gelen katk›lardan biri olanEngels'in Ailenin, Özel Mülkiyetin, Devletin Kökeni'nde,dayand›¤› kayna¤›n (L. H. Morgan'›n Eski Toplum'u) et-nografik eksikliklerinden ve dönemin baflat paradig-mas› evrimcili¤in topyekûnlu¤undan kaynaklanan ha-talar vard›r. Peki, bu eksiklik ve hatalar, kad›nl›¤›n ma-

dûnlu¤una iliflkin çözümlemelerde Marksizm'i bir ke-nara atmay› gerektirir mi? Ya da, Marksizm'i kaale al-mayan bir kad›nlar›n kurtuluflu perspektifi mümkünmüdür? Dilerseniz, biraz bunu tart›flal›m...

Feminist literatür, kendi içerisindeki çeflitli görüfl ayr›-l›klar›na karfl›n, kad›nlar›n ezilmiflli¤inin toplumlar›n s›-n›fl› yap›s›ndan de¤il, bir "eril tahakküm ve/veya te-mellük biçimi" olan Ataerki/Patriyarka'dan kaynaklan-d›¤› konusunda neredeyse oybirli¤i içerisindedir. Ata-erki'nin salt bir tahakküm biçimi mi oldu¤u, yoksa ka-d›n›n bedeni üzerinde oldu¤u kadar eme¤i üzerinde birtemellük (dolay›s›yla da sömürüy)ü içerip içermedi¤ikonusunda rivayet muhtelif de olsa, toplumlar›n s›n›f-lara bölünmesini önceledi¤i ya da onunla "iliflkinsiz"oldu¤u, yayg›n bir kabul görmektedir. O zaman ifle, ata-erkinin s›n›fl› toplum tarihiyle iliflkileri üzerine tart›fl-makla bafllamak gerekecektir.

Konuya ilk dikkat çeken, y›llar boyunca SSCB'nin Stalindöneminde benimsenmifl "ilkel-köleci-feodal-kapita-list-sosyalist" s›ral› "beflli toplumsal evrim flemas›"nakarfl› fliddetli bir mücadele yürüten Frans›z yap›salMarksistleri olmufltur.18 Özetin özetiyle, yap›sal Mark-sistler, Marksist literatürde "eflitlikçi/komünalist" ola-rak tan›mlanan toplum tiplerindeki farkl›laflm›fl güçiliflkileri üzerinde durmufllar ve örne¤in, hemen tüke-til(e)medi¤i için denetlenmesi gereken toplumsal birürünün, yani "hasad›n" söz konusu oldu¤u, bu neden-le daha istikrarl› grup yap›lar› gerektiren "çapa/bahçe-tar›mc›s› (horticulturalist)" toplumlarda emek-gücü kri-tik bir unsur hâline geldi¤inden, kad›nlar›n üreme po-tansiyelinin denetim alt›na al›nd›¤›na, bu denetiminakraba grubu ya da kabilenin yafll› erkeklerince üstle-nildi¤ine iflaret etmektedir. Böylelikle grubun yafll› er-kek üyeleri bir yandan toplumsal ürünün üretim ve da-¤›t›m›n›n kooperatif örgütlenmesi, bir yandan da ka-d›nlar›n farkl› gruplar aras›ndaki mübadelesi yoluylatoplumsal yeniden-üretim/üremenin denetimi iflleviniüstlenmektedirler.19

Gerçekten de, etnografik araflt›rmalar ço¤u hortikültü-ralist toplumun, çiftlerin serbestçe farkl› gruplar aras›n-da dolaflabildi¤i, kolayca çözülüp yeniden toplanabilen,istikrars›z "tak›m"lar hâlinde örgütlenen avc›-toplay›-c›lar›n tersine, soyun ana ya da baba hatt›ndan izlendi-¤i, istikrarl› "kabileler" biçiminde örgütlendi¤ini ortayakoymaktad›r. Böylelikle kad›nlar›n göreli özerk bir ya-flam sürdürebildi¤i avc›-toplay›c›lar›n tersine20, özellik-le soyun babadan izlendi¤i kabilelerde kad›nlar›n be-denleri ve emekleri, kabilenin yafll› erkeklerinin olufl-turdu¤u bir jerontokrasinin s›k› denetimi alt›nda tutul-makta, kad›nlar -ittifak ve ticareti güvence alt›na al›na-26

S A Y I 9

Page 29: DKH Bülteni - Sayı 9

27

S A Y I 9

cak tarzda- kabileler aras›nda mübadele edilmekte, ka-d›n zinas› a¤›r yapt›r›mlara tabi tutulabilmektedir...

Bu bulgular, kad›nlar›n "fleylefltirilmesi"nin, tarihselolarak Marksist literatürün kabul etti¤inden farkl› birnoktada, iktisadi-toplumsal s›n›flar›n biçimleniflindenönceye denk düflebilece¤ine iflaret etmesi aç›s›ndanönemlidir. [Ancak flunu vurgulamak önemli: Engels,"erke¤in kad›n üzerindeki sömürüsünün tarihteki ilksömürü biçimi" oldu¤unu söylerken21 hortikültüralisttoplumlara iliflkin, ço¤u XX. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndaa盤a ç›km›fl bu bulgulardan habersiz olmas›na karfl›n,gerçekten de flafl›rt›c› bir önsezi sergilemektedir!]

Her durumda, ataerkinin tohumlar›n› hortikültüralisttoplumlarda teflhis etmek, onun s›n›fsal sömürü iliflki-lerinden ba¤›ms›z, cinsiyete dayal› bir görüngü oldu¤u-nu kan›tlamaya yetmemektedir. Tam tersine ataerki,ancak s›n›fl› toplumlarda kal›c›l›¤›n› sa¤layan, istikrar

kazanan, yap›sallaflan bir "iktidar formu", yani özündesiyasal bir görüngüdür. Atayanl› (soyu erkek taraf›ndanizleyen) kabile toplumlar›nda kad›nlarla erkekler ara-s›ndaki güç iliflkilerini kad›nlar aleyhine asimetrikleflti-ren bu (terimin genifl anlam›nda yorumlanmas› kayd›y-la) "siyasall›k", ortaya ç›kt›¤›nda iktisadî sömürününiçerisine yerleflece¤i tahakküm kal›plar›n› böyleliklesa¤layabilmifltir... Ve bu asimetriklefltirici etkisi saye-sindedir ki kad›nlar›, bilinen tüm sömürüye dayal› top-lumsal formasyonlarda bir toplumsal kategori olarakikincillefltirebilmifltir. fiu hâlde "ataerki"nin, -bir s›n›f›nbir baflka s›n›f› (daha do¤rusu toplumun geri kalan›n›)sömürmesinden ibaret olan- iktisadî "öz"ün, tarihselolarak de¤iflken "tezahürü" oldu¤unu söyleyebiliriz -ve bunu söylerken Marx'tan kopmam›z da gerekmez...

Ataerki (tahakküm) ile (s›n›fsal) sömürü aras›ndaki ilifl-kiyi bu tarzda kurgulamak, kad›nlar üzerindeki eril ta-hakkümün, sömürü biçimleri de¤iflse dahi neden ve na-s›l süregitti¤ini anlamam›za olanak sa¤layacakt›r. Çün-kü tarihte tahakküm ve sömürüye dayal› tüm toplum-sal iliflki türleri, bir s›n›fl› toplum biçiminden di¤erine,biçim de¤ifltirerek de olsa devredilir. Yani Asyatik, kö-leci, yar›-feodal ya da feodal tüm sömürü sistemleri,kabile toplumlar›n›n ba¤r›nda biçimlenmifl olan bu eflit-sizlik biçimini devralarak yeniden biçimlendirmifllerdir.Ama kad›nlar›n eflitsizli¤i sorunu en çaprafl›k biçiminikapitalizmde edinecektir.

Kapitalizmin ataerkini yeniden üretmesi

fiu hâlde vurgulamal›, kad›nlar›n eflitsizli¤i kapitalizminbir ürünü de¤il, deyim yerindeyse, bir "girdi"sidir. Ka-

pitalizm kendisini önceleyen sistemlerden devrald›¤›di¤er eflitsizlikler -k›r-kent eflitsizli¤i, etnik-dinsel az›n-l›klar, bölgeler aras› eflitsizlikler, yöneten-yönetileneflitsizli¤i...- gibi, kad›n-erkek eflitsizli¤ini de kendi ifller-li¤i do¤rultusunda dönüfltürerek içsellefltirmifl/ifllevsel-lefltirmifltir.

Yükselen kapitalizmin devrald›¤› kad›nl›k manzara-s›, kad›nlar›n ikinci s›n›f varl›klar olarak konumlar›-n›n dinsel buyrultularla tescil edildi¤i, kamusal alan-dan, yani iktisadî, siyasal, toplumsal karar alma sü-reçlerinden d›flland›klar›, beden ve cinsellikleri üze-rinde a¤›r bir denetim ve tahakkümün sürdürüldü¤übir sahnedir. Kapitalizm boyunca kad›nlar›n her tür-lü kazan›m›, kanlar›, canlar› pahas›na elde ettikleri-nin tan›¤›, tafllanan, hakaretlere u¤rayan, hapislerde

"Kad›n cinsinin afla¤›lanmas› ayn› zamanda hem

uygarl›k hem de barbarl›¤›n özsel bir özelli¤idir,

flu tek ay›r›mla ki, uygar düzen, barbarl›¤›n yal›n

biçimde uygulad›¤› kusurlardan her birini, çift

yönlü, belirsiz ve ikiyüzlü, bileflik bir varolufl biçi-

mine yükseltir... Kad›n›n kölelik içinde tutulmas›

olgusundan kimse, erkekten daha derin biçimde

cezaland›r›lmam›flt›r."

Page 30: DKH Bülteni - Sayı 9

sürünen ‹ngiliz Sufragette'ler, giyotinde can verenFrans›z Olympe de Gouge ve benzerleridir...

Oysa kapitalist sistem içerisinde kad›nlar›n kazand›¤›her hak, yeni ve farkl› eflitsizliklere dönüflecektir. Böy-lelikle, örne¤in mülk edinme, e¤itim görme, çal›flma,sosyal güvence, seçme ve seçilme gibi haklar› kazan-m›fl olmalar›, kad›nlar›n dünyadaki mülklerin yaln›zcayüzde 4'üne sahip olmalar›na, e¤itim düzeylerinin er-

keklerin gerisinde seyretmesine ve "kad›nca" alanlarayöneltilmesine, en düflük gelir ve prestijli ifllerde yo-¤unlaflmalar›na, erkeklerle ücret farkl›l›¤›n›n en iyi ko-flullarda yüzde 15-20 düzeyinde seyretmesine, siyasalkarar mekanizmalar›ndaki temsillerinin vitrin de¤eri-nin üzerine ç›kamamas›na, eril fliddete u¤ramalar›na,ev iflleri ve çocuklar›n bak›m yükünü hemen tümüyle

üstlenmelerine engel oluflturmam›flt›r.

Bir baflka deyiflle sistem, devrald›¤› eflitsizli¤i boyutlan-d›rarak sürdürmektedir. Çünkü öncelleri gibi kapitalizmde, nihaî olarak bir kaynak aktarma rejimidir: emekçi-lerden patronlara, az›nl›klardan hâkim gruplara, Güneyülkelerinden Kuzey'e, kad›nlardan erkeklere aktar›lankaynaklar›n giderek azalan say›da elde yo¤unlaflmas›,bir sistem mant›¤›d›r. Bu görüngüyü, "kapitalizmin ata-erkini yeniden üretmesi" olarak tan›mlayabiliriz.

Yüzlerce y›ll›k s›n›f mücadelelerinin emek kesimine ka-zand›rd›¤› tüm "haklar"› berhava etme giriflimi olarak,kapitalizmin "özüne dönüflü" olarak tan›mlayabilece-¤imiz neo-liberal kapitalizmde ise bu "kaynak aktar-ma", emekçi s›n›flar›n direnifl hatlar› geriye çekildi¤i öl-çüde, had safhaya ulaflmaktad›r. Bu bak›mdan kapita-lizmin neo-liberal evresinde, kad›nl›k durumunda dabir "bozgun"un yaflanmakta oldu¤unu rahatl›kla söy-leyebiliriz. ‹flte bu durumun somut verileri:

Bilindi¤i üzere, neo-liberalizm, istihdam›n "deregülari-zasyonu", "eme¤in esneklefltirilmesi", sermayenin"devingenleflmesi" ad›na iflgücünün en ucuz, iflçilerinen örgütsüz oldu¤u bölgelere yönelmesini (de) içer-mektedir. En "ucuz", "uysal" ve "örgütsüz" iflgücünüise, kad›nlar sunmaktad›r çokuluslu sermayeye22. Böy-lelikle neo-liberalizm, ataerki flahs›nda, sermaye te-merküzü ve sömürünün yo¤unlaflt›r›lmas› alan›nda"harika" bir müttefik bulmufltur. Bunun en ç›plak ör-ne¤ini, bize, "bir ülkenin siyasi s›n›rlar› içinde bulunma-s›na ra¤men, gümrük uygulamalar› gibi d›fl ticaret k›s›t-lamalar› d›fl›nda b›rak›lm›fl, yat›r›mc›lara vergi muafiye-ti tan›nm›fl, altyap› ve iletiflim olanaklar› dünya düze-yinde olan, örgütlenme zorluklar› nedeniyle sendikala-r›n pek u¤rayamad›¤› yerler"23 olan, Novamed'in kad›nemekçilerinin direniflinden tan›d›¤›m›z "serbest bölge-ler" sunmaktad›r:

"Bölge yaflam alan› olarak da soyutlanm›fl, ya duvarvar çevresinde ya da tel örgü. Kapitalizm küresel ölçek-te yay›ld›kça, üretim yedek sanayi iflgücünün bol bu-lundu¤u ülkelere kay›yor ve serbest bölgelerin say›lar›art›yor. 1975'te Asya, Avrupa, Latin Amerika'da, 25 ül-kede 79 tane 'serbest üretim bölgesi' varken, 1995'tebunlar›n say›s› 200'e ç›km›fl. Buralarda çal›flan iflçi say›-s› 1970'lerde 725 bin iken, 90'lar›n ikinci yar›s›nda 4milyonu aflt›. Bu bölgelerde çal›flan kad›nlar›n hikâyele-ri ortak.

Malezya'da yabanc› sermaye yat›r›mlar›n› özendirmekamac›yla haz›rlanan bir broflürde yaz›lanlar 'ortak hikâ-ye' tespitini destekler nitelikte: 'Oryantal kad›nlar›n elhünerleri dünya çap›nda meflhurdur. Onlar›n elleri kü-çüktür, ola¤anüstü bir h›z ve dikkatle çal›fl›rlar. Do¤ala-28

S A Y I 9

Page 31: DKH Bülteni - Sayı 9

29

S A Y I 9

r›ndan kaynaklanan bu meziyetlerle üretim hatt›n›z›netkinli¤ine daha fazla katk› sunabilirler.'

Asya'dan Latin Amerika'ya geçelim. ‹lk olarak 1960'lar-da Meksika-Amerika s›n›r›nda serbest bölgede kurulan'maquila' ad› verilen ve kad›nlar›n parça birlefltirereküretim yapt›¤› fabrikalarda da durum pek farkl› de¤il.Yap›lan araflt›rmalar kad›nlar›n buralarda çal›flabilmekiçin gebelik testine, cinsel hayatlar›n›n a盤a ç›kar›lma-s›na, aybafl› dönemlerinin sorgulanmas›na ses ç›karma-d›klar›n› gösteriyor. Çal›flma konusunda pek seçenekle-ri yok çünkü.

Nikaragua'da ise hükümet yeni serbest bölgeler inflaediyor. Baflflehir Managua yak›nlar›ndaki Maquila'lardakad›n iflçilerin flartlar› Meksika'dan farkl› de¤il. Nikara-gua'da faaliyet gösteren 'Maria Elena Cuadra' (MEC)isimli bir kad›n örgütünün serbest bölgelerde çal›flankad›nlara iliflkin gözlemleri flöyle: 'Kad›nlar dikifl maki-nelerinde günde 8-12 saat, taburelerde oturarak çal›fl›-yorlar. fieflerin sistemli kontrolü ve afla¤›lanmalar›namaruz kalarak akort üretimi yap›yorlar. Günde iki keztuvalete gidiyorlar. Dikifl tozlar› nedeniyle kad›nlar›nço¤unda nefes alma güçlü¤ü var. Düflük say›s› fazla vesistemli cinsel tacize maruz kal›yorlar. Hamile kal›ncaiflten ç›kar›l›yorlar.' "24

Üstelik neo-liberalizm koflullar›nda yo¤unlaflan emek,özellikle de kad›n eme¤i sömürüsü, yaln›zca "serbestbölgeler"le s›n›rl› de¤ildir. 1980'lerden bu yana kad›nistihdam›nda -Kuzey ülkelerinde art›yor görünse bile-genel bir daralma ve vas›fs›zlaflma süreci yaflanmakta-d›r. Kad›nlar›n gerek "esnek/yar› zamanl› ifller" olaraknitelenen ve daha düflük ücretler ödenen ifllerde, ge-rekse sömürünün "kay›ts›z flarts›z" bir tarzda zincirin-den bofland›¤› "enformel sektör"de yo¤unlaflmas›, birrastlant› de¤ildir...

Durumu dilerseniz, Türkiye verilerinden izleyelim:

2004 y›l› say›m›na göre Türkiye'de 70 milyon 556 bininsan yafl›yor. Bu insanlar›n 21 milyon 791 bini çal›flannüfus. 2001'den beri çal›flan nüfus oran›nda kayda de-¤er bir farkl›laflma yok. Bu çal›flan say›s›nda 16 milyon23 bini erkeklerden, 5 milyon 768 bini ise kad›nlardanolufluyor. Çal›flan erkeklerin 3 milyon 676 bini niteliklitar›m, hayvanc›l›k, ormanc›l›k ve su ürünleri alan›ndatoplan›yor ve toplam çal›flan erkek nüfusunun yüzde23'ünü oluflturuyor. Çal›flan kad›nlar›n 2 milyon 774 bi-ni çal›flan erkeklerle ayn› alanda toplan›yor. Yani çal›-flan kad›nlar›n yüzde 48'i nitelikli tar›m, hayvanc›l›k,avc›l›k, ormanc›l›k ve su ürünleri alan›nda, bir baflkadeyiflle k›rsal alanda toplan›yor. Kad›nlar›n ikinci yo-¤unlaflt›klar› alan da nitelik gerektirmeyen ifller. Bualanda çal›flan kad›nlar›n tüm çal›flan kad›nlara oran›

yüzde 14.

Bu genel tablonun yan› s›ra flunlar› da aktarmak fayda-l› olacakt›r. Erkeklerde madencilik ve taflocaklar›nda103 bin, imalat sanayiinde 3 milyon 21 bin kifli çal›fl›-yor. Ulaflt›rma, haberleflme ve depolama da önemli birbafll›k. Burada da 1 milyon 38 bin insan çal›fl›yor. Kad›n-larda ise madencilik ve tafloca¤› çok yo¤unluk olan biralan kuflkusuz de¤il. Buna ra¤men imalat sanayide 779bin kifli çal›fl›yor. Ulaflt›rma, haberleflme ve depolama-da sadece 62 bin kifli çal›fl›yor. Kad›nlar›n ikinci büyükifl alan› sosyal hizmetler ve kiflisel hizmetler alan›. Bualanda 877 bin kad›n çal›fl›yor. Bu çal›flan nüfus da¤›-l›mlar›na bakarak klasik anlamda bir proleter nüfus bi-rikiminin ciddi anlamda olmad›¤› ileri sürülebilir. Ayr›-ca çal›flan erkek nüfusun 3 milyon 677 bini toptan veperakende ticaret, lokanta ve otellerde yer al›yor. Bualanda çal›flan kad›n say›s› 502 bin. Buras› çal›flan ka-d›nlar›n üçüncü büyük çal›flma alan›.

Yine 2004 say›m›na göre 49 milyon 906 bin kifli 15yafl›n›n üzerinde yani 20 milyon civar›nda bir nüfus15 yafl›n alt›nda. Burada muhakkak iflaret edilmesigereken bir nüfus kesimi de 18 milyon 763 bin iflgü-cüne dâhil olmayan kad›ndan 13 milyon 301 binini evkad›nlar›n›n oluflturmas›.

fiu hâlde, Türkiye'de çal›flan kad›nlar›n büyük bölü-mü, yani yüzde 48'i k›rsal alanda, büyük ço¤unlu¤u"ücretsiz aile iflçisi" statüsüyle çal›flmaktad›r. K›rsal-dan kentlere göç artt›kça bu kad›nlar "ev kad›n›"kimli¤ini edinir; bir baflka deyiflle ülkemizde 13 mil-yon 301 bin kad›n ev kad›n› ya da daha do¤ru bir de-yiflle, "gizli iflsiz"dir25 ve toplumun en k›r›lgan kesi-mini olufltururlar. Dahas›, son y›llarda giderek "geridönüflsüz" bir görünüm yüklenen iflsizlik, kad›nlar›n"eve çekilmesi"ni h›zland›rmaktad›r; örne¤in, TÜ‹K(Türkiye ‹statistik Kurumu) Hane Halk› ‹flgücü anketisonuçlar›na göre 2007 y›l› içerisinde istihdam alan›n-dan çekilen 368 bin kiflinin 248 bini kad›nd›r; yani sonbir y›l içerisinde "ev kad›nlar›"n›n say›s› 248 bin art-m›flt›r.26 Buna bir de "iktisatta neo-liberal, siyasettemuhafazakâr" AKP hükümetinin kad›nlar›n istihda-m›n› teflvik edici politikalardan vazgeçti¤ini [gerekçetrajikomik: "eflitli¤e ayk›r› oldu¤u için" deniliyor...]ekleyecek olursak, bu e¤ilimin h›zlanarak sürece¤inikestirmek, kehanet say›lmaz. Öte yandan, kad›n›nçal›flmas›n›n durumunda fazla bir düzeltime yol açt›-¤›n› öne sürmek de pek mümkün gözükmemekte.Çünkü:

"Türkiye'de 9 milyon 480 bin kiflinin herhangi birsosyal güvenlik kurumuna kayd› olmadan çal›flt›¤›belirlendi. Türkiye ‹statistik Kurumu'nun verilerine

Page 32: DKH Bülteni - Sayı 9

göre kas›m ay›nda istihdamdaki toplam nüfus 20milyon 867 bin kifli olurken, bunun 9 milyon 480 bi-nini, herhangi bir sosyal güvenlik kurulufluna kayd›bulunmayanlar oluflturdu. Ücretli olarak çal›flan top-lam 10 milyon 989 bin kifliden, yüzde 20,6 oran›nda-ki 2 milyon 268 bininin kay›t d›fl› çal›flt›¤› belirtildi.

Toplam say›lar› 1 milyon 468 bin olan yevmiyelile-rin ise yüzde 90,6 oran›ndaki 1 milyon 330 bini ka-y›t d›fl› olarak çal›fl›yor.(...)

Kay›t d›fl› çal›flanlar içinde en büyük grubu ücretsizaile iflçileri oluflturuyor. Bu kiflilerin toplam say›s› 2milyon 722 bin kifli düzeyinde bulunuyor. Bunlar›nda yüzde 95,8 oran›ndaki 2 milyon 609 bini sosyalgüvenlik flemsiyesinden yoksun durumda. Normalbir istihdam olana¤› elde edemedi¤i için mevcut ko-numda yer alan bu kiflilerin, ücretsiz aile iflçisi flek-linde tan›mlanmas›, Türkiye'deki iflsizli¤in boyutlar›-n› da oldu¤undan küçük gösteriyor. Kay›t d›fl› çal›-flanlar toplam›n›n 4 milyon 531 bini tar›mda, 4 mil-yon 949 bini ise tar›m d›fl› sektörlerde bulunuyor.Kay›t d›fl›l›k oran› tar›mda yüzde 87, di¤er sektör-ler ortalamas›nda yüzde 31,6 düzeyinde bulunu-yor."27 "Kay›td›fl›"nda büyük ço¤unlu¤u olufltu-ranlar›n ana gövde itibariyle kad›nlar oldu¤unubelirtmeye gerek var m›?

fiu hâlde gelin, bir saptama yapal›m: Neo-liberal ka-pitalizm, ülkemizde oldu¤u gibi küresel ölçekte dekad›n eme¤ini de¤ersizlefltirmektedir. Emek cephesizay›flad›kça, kad›n eme¤i üzerindeki sömürünün ve"vas›flas›zlaflma"n›n süregidece¤i, öngörülmelidir.

De¤ersizleflen yaln›z emek mi?

Kad›n eme¤inin bu "de¤ersizleflmesi" sürecine, kad›nbedeninin ve kiflili¤inin "de¤ersizleflmesi" süreci efllikediyor. Bunun somut göstergeleri ise, bir yandan ka-

d›n sa¤l›¤› ve kad›nlara yönelik fliddete iliflkin veriler,di¤er yanda ise, "kad›n karfl›t› söylem"in eriflti¤i per-vas›zl›k düzeyi.

Önce ikinciden bafllayal›m. Bilindi¤i üzere ABD tarihin-de ilk kez bir kad›n, baflkanl›k yar›fl›nda sahne ald› veDemokrat Parti'nin baflkan aday› olmak üzere, k›rank›rana yar›fl›yor. "Kad›n›n özgürleflmesi" ad›na"göz yaflart›c›" bir örnek, de¤il mi? Kaz›n aya¤› hiçde öyle de¤il oysa. Ayfle Kad›o¤lu'nun izlenimle-rinden okuyoruz:

"(...) Bu tart›flmalar aras›nda, yine ünlü feminist yazarve eylemci Robin Morgan'›n Hillary Clinton'› destekle-mek için kaleme ald›¤› bir yaz› var ki, çok ama çok et-kileyici. Morgan, Hillary Clinton'a deste¤ini ise kad›nakarfl› olan ayr›mc›l›¤›n ne denli 'ince' bir konu oldu¤u-nu hat›rlatarak veriyor. Örne¤in, seçim konuflmalar›n-dan birini yaparken dinleyiciler aras›ndan birisi HillaryClinton'a 'Sen git de benim gömleklerimi ütüle' diyeba¤›r›yor. Bu duruma bas›n ve televizyonlarda fazlacatepki verilmiyor. Oysa diyor Morgan, birisi ç›k›p daObama'ya 'sen git de benim pabuçlar›m› parlat' desey-di (yani ›rkç› bir imada bulunsayd›) yer yerinden oy-nard›. John McCain'e 'Difli köpe¤i (bitch) nas›l yenece-¤iz?' diye sorduklar›nda, McCain kahkahalarla güldük-ten sonra 'Mükemmel bir soru' diyerek cevap vermifl.Oysa diyor Morgan 'siyah piçi nas›l yenece¤iz?' diyesorsalard› yer yerinden oynard›. Kimi yorumcular Hil-lary Clinton'›n kal›n ayak bileklerini ne kadar sevme-di¤ini dile getirmekte bir sak›nca görmüyorlar. Üzerin-de 'Keflke Hillary O. J. Simpson ile evli olsayd›' yazan t-shirt'ler, bir TV dizisinde teröristlerin Hillary Clinton'›nvajinas› içine bomba koymaktan söz edebilmeleri vedaha türlü çeflitli kad›n ayr›mc›l›¤› içeren ifadeler. Veen önemlisi, bütün bunlar›n sonucunda ortal›¤›n aya-¤a kalkmamas›. Morgan kad›nlara karfl› yap›lan 'ince'

30

S A Y I 9

Özel mülkiyete karfl›, kamulaflt›r›lm›fl özel mülkiyeti ç›-

karmaya yönelen bu hareket, evlili¤e (flüphesiz bu

münhas›r özel mülkiyetin bir fleklidir) karfl›, kad›n›n ko-

lektif ve baya¤› bir mülkiyet hâline geldi¤i, kad›nlar›n

ortaklafla kullan›lmas›n› ç›kard›¤› zaman hayvanî bir

flekilde ifade edilmifl olur. Kad›nlar›n ortaklafla kulla-

n›lmas› fikrinin bu kaba ve düflünceden yoksun komü-

nizmin s›rr›n› meydana ç›kard›¤› söylenebilir.

Page 33: DKH Bülteni - Sayı 9

31

S A Y I 9

ayr›mc›l›¤›, belden afla¤›ya vurman›n ses getirmemesi-ni iflte böyle anlat›yor."28

"Git, gömleklerimi ütüle!" "Difli köpek!" "Kal›n bacak-l›!" "Vajinas›na bomba kodu¤um!"... Geçti¤imiz y›llar-da Fransa'da baflkanl›k seçimlerine adayl›¤›n› koyan birbaflka kad›n, Segolene Royal da benzer (belki daha ra-fine) afla¤›lamalar›n muhatab› olmam›fl m›yd›? Forbesdergisinin "Dünyan›n En Güçlü 100 Kad›n›"29 listesinde-ki kad›nlar bu maço gövde gösterisinden yakay› kurta-ram›yorlarsa, bu listeye hiçbir zaman dahil olamayacakmilyarlarca kad›n›n durumunu, var›n siz tahayyül edin.

Ya da ben örnekler vermeye devam edeyim...

* Bugün dünyada her üç kad›ndan biri fiziksel fliddetgörüyor.

* Her y›l yafllar› 5 ile 15 aras›nda de¤iflen iki milyonayak›n k›z çocu¤u fuhfla zorlan›yor.

* Dünyada her 6 dakikada 1 kad›na tecavüz ediliyor.

* ABD'de her y›l 4 milyon kad›n fliddete maruz kal›yor.

* Hindistan'da her gün 5 kad›n çeyiz kavgalar› yüzün-den ölüyor.

* Güney Afrika'da her 90 saniyede bir kad›na tecavüzediliyor.

* Çin'de l milyon k›z çocu¤u sadece k›z olduklar› içinanne karn›nda öldürülüyor.

* Irak'ta savafl›n ilk aylar›nda yirmi bin kad›na tecavüzedildi.30

* Her y›l 2 milyon kad›n uluslararas› kad›n ticaretindekullan›l›yor.31

fiiddet, taciz, tecavüz sarmal›n›n parçalad›¤› kad›n be-denleri, üstüne üstlük, borç sarmal›nda bo¤ulan yoksulülkelerde yaflayan dünya yoksullar›n›n sa¤l›k hizmetle-rine eriflim olanaks›zl›klar›yla ya da çökertilen kamusalsa¤l›k sektörünün enkaz› alt›nda ezilmektedir. Okuya-l›m:

"Birleflmifl Milletler Çocuklara Yard›m Fonu'nun (UNI-CEF) Dünya Çocuklar›n›n Durumu 2007 raporuna göredünyada dakikada bir kad›n hayata veda ediyor. Tah-minlere göre, dünyada her y›l 500 bini aflk›n kad›n ge-belik ve do¤umla ilgili nedenler sonucu ölüyor, çok sa-y›da kad›n da yaflamlar› boyunca sürecek sorunla kar-fl›lafl›yor. Anne ölümlerinin yüzde 99'u geliflmekte olanülkelerde meydana geliyor. Afrika ile Asya'daki anneölümleri ise bu toplamda yüzde 90 paya sahip.

Raporda, 2000 y›l›nda meydana anne ölümlerinin üçteikisinin dünyan›n en yoksul 13 ülkesinde görüldü¤ü,ayn› y›lda bütün anne ölümlerinin dörtte birinin Hindis-tan'da meydana geldi¤i an›msat›ld›.

Afrika'n›n Güneyi Afrika'da yaflayan her 16 kad›ndanbirinin gebelik veya do¤um s›ras›nda öldü¤ü belirtilenraporda, flöyle denildi: 'Oysa sanayileflmifl ülkelerde bunedenler yüzünden ölen kad›n say›s› dört binde 1'dir.Dahas›, annelerini yitiren yeni do¤anlar›n ölme olas›l›k-lar› da anneleri hayatta olan yeni do¤anlara göre 3 ila10 kat daha fazlad›r. Oysa temel sa¤l›k hizmetlerineeriflim olanaklar›n›n bulunmas› hâlinde bu kad›nlar›nço¤unun yaflam› kurtar›labilirdi. Söz konusu hizmetler

bütün do¤umlara e¤itilmifl görevlilerin efllik etmesi vekomplikasyonlar karfl›s›nda acil do¤um bak›m yard›m-lar›n›n sa¤lanmas›d›r.'

(...) Anne ölüm oranlar› aç›s›ndan Türkiye'de de durumvahim. Türkiye'de her y›l ortalama 2 bin 500 kad›n an-ne olmak isterken ölüyor. Anne ölüm oran› ‹rlanda'dayüz binde 4, ‹talya, Fransa ve ‹spanya'da yüz binde 5,Türkiye'de ise yüz binde 49,2."32

Türkiye'nin, kad›nla iliflkili tüm konularda oldu¤u gibi33

Page 34: DKH Bülteni - Sayı 9

kad›na yönelik fliddet verilerinde de "bafla güreflti¤i"bilinmeyen bir fley de¤il.34

Nitekim son olarak Sabanc› Üniversitesi'nden Ayfle GülAlt›nay ile Bo¤aziçi Üniversitesi'nden Yeflim Arat, 18 aysüren araflt›rmayla kad›na yönelik fliddetin boyutlar›n›ortaya koydular. Türkiye'de her üç kad›ndan birinin ai-lesi içerisinde fliddet gördü¤ünü ortaya koyan araflt›r-man›n sonuçlar› flöyle:

"E¤itim düzeyi artt›kça fiziksel fliddet gördü¤ünü söy-leyen kad›nlar›n oran› genel e¤ilim olarak azalmakta-d›r. (Okuma yazma bilmeyenlerde fliddete maruzkalma yüzde 43, yüksekö¤renim görmüfl olanlardayüzde 12. Üniversite mezunu alt› erkekten biri kad›-na fliddet uyguluyor!) Aile içi fliddet kentlerde yo-¤unlaflmaktad›r. Cinsel zorlama ve fliddete u¤rayankad›nlar›n yüzde 67'si ayn› zamanda fliddete de ma-ruz kalmaktalar. Gelir düzeyi yükseldikçe fliddetazalmakta, buna karfl›l›k kad›nlar›n aileye ko-calar›ndan daha çok gelir getirmesi, fliddetriskini art›rmaktad›r." Araflt›rmaya görekad›nlara yönelik aile içi fliddetin nedenle-riyse, flöyle s›ralanmakta:

"‹taatsizlik (yüzde 13), ekonomiksorunlar (yüzde 14), geçimsizlik(yüzde 6), psikolojik sorunlar(yüzde 9) erkeklik gösterisi, güç-süzlük ya da acizlik nedeniyleüstünlük sa¤lama (yüzde 27)."35

Hat›rlayacaks›n›z; yukar›da biryerde "Neo-liberal kapitalizm,ülkemizde oldu¤u gibi küreselölçekte de kad›n eme¤ini de¤er-sizlefltirmektedir. Emek cephesizay›flad›kça, kad›n eme¤iüzerindeki sömürünün ve"vas›flas›zlaflma"n›n sü-regidece¤i öngörülme-lidir," demifltim. ‹z-ninizle buna ikincisaptamam› da ek-leyeyim.

Neo-liberal ka-pitalizmin kü-resel ölçekteyol açt›¤› ve"sürdürüle-mezlefltir-d i ¤ i "yoksul -laflma-

n›n çap› geniflledikçe, kad›n›n kiflilik ve bedenineyönelik "hiçlefltirme" de çap› geniflleyerek süregidecektir...

Marxizm’siz olur mu?

Marx ile Engels, kad›nlar›n ikincil konumunun nedenleriniüretim ve mülkiyet iliflkileri içerisinde aramak gerekti¤iniva'zetmifllerdi bize; neo-liberalizm, onlar› bir kez daha do¤-ruluyor.

Çünkü kad›nlar›n toplumsal kurtuluflu, öncelikle ko-numlar›n›n düzeltilmesine yönelik toplumsal kaynak-lar›n tahsisini gerektirmektedir: Kad›n e¤itimi, istihda-m›, sa¤l›¤›, kad›na iliflkin toplumsal/kültürel de¤erlerindönüfltürülmesi, kad›nlar›n siyasete kat›l›m›, çocuk veyafll›lar›n bak›m yükünün kad›nlar›n s›rt›ndan al›nmas›,

kad›nlara yönelik fliddetin engellenmesi... bun-lar›n tümü, toplumun kaynaklar›-

n›n36 kad›nlar lehine kullan›m›-n› gerektiren sorunlar.

Oysa bilindi¤i üzere neo-li-beral kapitalizm, b›rak›n ka-

d›nlar lehine yeni kaynak ya-ratmay›, mevcutlar› dahi ço-kuluslu flirketlere yöneltme

do¤rultusunda s›n›r tan›-mayan bir itim anlam›nageliyor. Kad›n(lar)›n küre-sel kapitalizm aç›s›ndanyaln›zca iki anlam› var:alt katmanlarda ucuz,örgütsüz, azla yetinen,uysal emekçiler olmala-r›, yafll› ve çocuklar›n ba-

k›m›n›, ev ifllerini itirazs›zcaüstlenip sa¤l›k, e¤itim vb.

sektörlerdeki kesintilerin,emekçilerin daha fazla yoksul-

laflmas›n›n flokunu massetmeleri;orta ve üst kesimlerdeyse tüket-

meleri, daha çok tüketmeleri37...Böylelikle günümüz kapitaliz-minin dünyas›, kad›nlar aç›s›n-dan, bir yanda 'dikifl makinele-

rinde günde 8-12 saat, tabure-lerde oturarak çal›flma; fleflerin

sistemli kontrolü ve afla¤›lanma-lar›na maruz kalma; günde iki kez

tuvalete gidebilme; dikifl tozlar› ne-deniyle nefes alma güçlü¤ü çekme;

birbiri pefli s›ra düflük yapma; sistemlicinsel tacize u¤rama ve hamile kal›ncaiflten ç›kar›lma'; di¤er yanda ise mücev-32

S A Y I 9

Page 35: DKH Bülteni - Sayı 9

33

S A Y I 9

herler, rujlar, rimeller, k›r›fl›k gidericiler, flampuanlar, el,saç kremleri, ojeler, deterjanlar, parlat›c›lar, kireç önle-yiciler, pedler, perdeler, koltuk tak›mlar›, baza ve nev-resimler, bebek bezleri, mamalar, leke sökücüler, mar-garinler, bitkisel ya¤lar, bulyonlar, kremalar, pastalar,diyet ürünleri, selülit gidericiler, masaj aletleri...vb.vb.den oluflan bir "çöp y›¤›n›"...

Bütün bunlar› duyup, bilip de, -Marksist- topyekûn birkurtulufl perspektifinin d›fl›nda bir "Kad›n Özgürlü¤ü"tasarlamak mümkün mü?

D‹PNOTLAR:

1 Kald›raç Dergisi, No:87, Mart 2008...

2 Çin Atasözü.

3 Örne¤in Financial Times yazarlar›ndan John Thornhill, gazete-

sinin 28 Aral›k 2006 tarihli köflesinde soruyor: "Son küresellefl-

me dalgas› -ki pek çok bak›mdan Marx'›n içinde yaflad›¤› ça¤›

an›msatmaktad›r- Marx'›n kapitalizm elefltirisine olan ilgide bir

canlanmaya yol açm›flt›r. Nas›l oluyor da son zamanlarda yay›n-

lanan bir BM raporunun ortaya koydu¤u gibi dünyan›n yetiflkin

nüfusunun yüzde 2'si global iktisadi varl›klar›n yüzde 50'sinden

fazlas›na sahipken, dünyan›n en yoksul yüzde 50'si bu varl›kla-

r›n sadece yüzde 1'ine sahip? Sermayeyi Das Kapital olmadan na-

s›l anlayabiliriz?" (John Thornhill, Financial Times, 28 Aral›k

2006).

4 Bu elefltirilerin bir derlemesi için bkz. A. Catherine MacKinnon,

"Feminism, Marxism, Method and the State: An Agenda for The-

ory", Signs, 8: 635-658, 1983.

5 Aktaran: Jean Freville, "Önsöz", Kad›n ve Marksizm, Öncü Ki-

tabevi, ‹stanbul, 1975, s.27.

6 "Koca ile kar› birdir ve bu bir, kocad›r." (Blackstone).

7 Nicole Arnaud-Duc, "Hukukun Çeliflkileri", Kad›nlar›n Tarihi,

Devrimden Dünya Savafl›na, Feminizmin Ortaya Ç›k›fl›, c. IV, (der.:

G. Duby, M. Perrot), Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, 2005,

s.97 - 104.

8 "Önsöz", Kad›n ve Marksizm, Öncü Kitabevi, ‹stanbul, 1975,

ss.32-33.

9 K. Marx, F. Engels, Kutsal Aile ya da Elefltirel Elefltirinin Eleflti-

risi, Sol Yay›nlar›, Ankara, 1976, s.292.

10 K. Marx, F. Engels, "Manifesto of the Communist Party", Se-

lected Works, c. 1, Progress Publishers, Moskova, 1977, s.124.

11 K. Marx, F. Engels, Alman ‹deolojisi, Sosyal Yay›nlar, ‹stanbul,

1968.

12 K. Marx, Ekonomik ve Felsefî Yaz›lar, 1844.

13 K. Marx, Kapital, I: XXIII.

14 K. Marx, Kapital, I: XXIII.

15 K. Marx, Kapital, I: XXIII.

16 F. Engels, AÖMDK.

17 F. Engels, AÖMDK.

18 Konunun ayr›nt›l› tart›flmas› için bkz. S.Özbudun ve C. Sar›,

"Erkekler Kad›nlar› Sömürüyorlar m›?", S.Özbudun, C. Sar›, T. De-

mirer, Küreselleflme, Kad›n ve Yeni Ataerki, Ütopya Yay›nevi,

Ankara, 2007.

19 C. Meillassoux, Femmes, greniers et capitaux, Maspero, Paris:

1975.

20 Avc›-toplay›c› tak›mlara bir örnek olarak !Kung'lar aras›ndan

derlenmifl bir yaflam öyküsü için bkz. M. Shostak, Nisa: Bir !Kung

Kad›n›n›n Yaflam› ve Sözleri, Epsilon Yay›nc›l›k, ‹stanbul: 2003.

Çal›flma, özellikle toplay›c›-avc› tak›mlarda kad›nlar›n konumu,

kad›n-erkek iliflkileri konusunda ayd›nlat›c› içgörüler sunmakta.

Ne ki, yukar›da söylenenler, "tüm" toplay›c›-avc›larda böylesi

bir serbestli¤in bulundu¤u biçiminde yorumlanmamal›. Aaby'nin

isabetli olarak belirtti¤i gibi, örne¤in, toplay›c›-avc› olan Avus-

tralya aborijinleri "geliflkin bir kad›n mübadelesi sisteminin ya-

n›s›ra, jerontokratik çokefllilik sergilemekteydiler." (bkz. P.

Aaby, "Engels and Women", Critique of Anthropology, 1977:

9&10, s.40.) Tabii, Avustralya aborijin topluluklar›ndan baz›lar›n-

da belirgin olan jerontokrasinin, beyazlarla temas›n bir getirisi

oldu¤u yolundaki ihtiyat pay› da gözard› edilmemeli...

21 "Tarihte kendini gösteren ilk s›n›f çat›flmas›, erkekle kad›n

aras›ndaki uzlaflmaz karfl›tl›¤›n kar›-koca evlili¤i içindeki gelifl-

mesiyle ve ilk s›n›f bask›s› da difli cinsin eril cins taraf›ndan bas-

k› alt›na al›nmas›yla düflümdeflti. Kar›-koca evlili¤i büyük bir ta-

rihsel ilerlemedir; ama ayn› zamanda kölelik ve özel mülkiyetin

yan› s›ra günümüze kadar ve baz›lar›n›n gönenç ve geliflmesi ba-

z›lar›n›n da ac› ve gerilemesiyle elde edildi¤ine göre her ilerle-

menin görece bir gerileme oldu¤u a盤a ç›kar." (F. Engels, Ailenin

Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Sol Yay., çev: Kenan Somer,

2002.)

22 Tabii bu da kapitalizmin "eski" bir hikâyesi. Marx, Kapi-

tal'de Lord Ashley'in "On Saatlik ‹flgünü" söylevinden (1844) flu

al›nt›y› yap›yor: "Fabrikatör M. E. makineyle ilgili ifllerde yaln›z-

ca kad›nlar› kulland›¤›n› belirtti; bu bey, evli kad›nlar›, özellikle

kalabal›k ailelerde evli kad›nlar› tercih eder; zira evli kad›nlar

bekârlardan daha dikkatli olurlar ve daha disiplinli çal›fl›rlar, üs-

telik geçim araçlar›n› sa¤lamak için tükenene dek çal›flmaya

mecburdurlar. Böylece kad›n› en iyi tan›mlayan faziletler onun

zarar›na çal›fl›rlar. Kad›n›n tabiat›nda ahlâk ve yumuflakl›k gibi

ne varsa sefalet ve köleli¤in arac› olurlar." (Kapital, I: XXIII).

23 Lale Bak›rezen-Necla Akgökçe, "Kad›n Eme¤inin Küresel Sö-

mürüsü", Radikal ‹ki, 28 Ekim 2007, s.8.

24 Lale Bak›rezen-Necla Akgökçe, "Kad›n Eme¤inin Küresel Sö-

mürüsü", Radikal ‹ki, 28 Ekim 2007, s.8.

25 "Kad›nlar çal›flabilir yafltaki nüfusun yüzde 50.5'ini olufltur-

mas›na ra¤men, ifl bulma ümidinin kaybolmas› iflgücüne kat›l›m›

sürekli düflürüyor.

AB ülkeleri içinde kad›n istihdam oran›n›n en düflük oldu¤u ül-

keler aras›nda yer alan Türkiye'de, çal›flabilir yafltaki nüfusun

yüzde 50.5'ini oluflturan kad›nlar›n ancak dörtte biri istihdam

ediliyor. ‹flgücünün yüzde 35.4'ünü oluflturan kad›nlar›n ancak

yüzde 24.9'u iflgücüne kat›l›rken, erkeklerin iflgücüne kat›l›m

oran› yüzde 71.5 düzeyinde bulunuyor. Türkiye ‹statistik Kuru-

mu (TÜ‹K) ve Devlet Planlama Teflkilat› (DPT) verilerinden yap›-

lan derlemeye göre, iflgücü d›fl›nda olan kad›nlar›n yüzde 47.5'i

Page 36: DKH Bülteni - Sayı 9

yani yar›s›na yak›n› ev iflleriyle u¤raflanlardan olufluyor. ‹flgücü

d›fl›ndaki kad›nlar›n yüzde 35.4'ü 15-29 yafl aral›¤›nda bulunu-

yor. Ekonomide tar›m sektörünün pay›n›n sürekli azal›fl›n›n so-

nucu olarak kad›nlar›n iflgücünden çekilmesi, kad›nlar›n iflgücü-

ne kat›lma oran›n› düflürüyor. Tar›m sektöründen ayr›lan kad›n

iflgücü niteliksiz ve iflgücü arz› anlam›nda iflgücü piyasas›n›n ar-

tan gerekliliklerini karfl›layam›yor. Bu kad›nlar ifl bulma ümitle-

rini kaybediyor ve iflgücü piyasas›ndan çekiliyor. Kentsel alan-

larda s›n›rl› çocuk ve yafll› bak›m› hizmetleri de kad›nlar›n iflgü-

cüne kat›lmalar›n›n önünde bir engel olarak duruyor. ("Kad›nlar

‹flgücünden Çekiliyor", Cumhuriyet, 5 Kas›m 2007, s.13.) Ve T‹SK

taraf›ndan yap›lan bir araflt›rmaya göre, "OECD'ye üye ve aday

30 ülke aras›nda ö¤renim görmeyen, istihdam edilmeyen ve ifl

aramayan genç k›zlar›n ça¤ nüfusuna oran›n›n aç›k arayla en

yüksek Türkiye'de oldu¤u ortaya konuldu. Türkiye'de 15 - 29

yafl grubu k›zlar›n yaklafl›k yüzde 60'›, 25 - 29 yafl grubundakile-

rin ise yüzde 66's› hem e¤itimin hem de istihdam›n d›fl›nda."

("K›zlar Evlerinde Oturuyor", Cumhuriyet, 6 fiubat 2008, s.13.)

26 "Kad›nlar 'eve' çekildi", Cumhuriyet, 23 fiubat 2008, s.4.

27 "Ne Kay›t Var ne de Güvence", Cumhuriyet, 18 fiubat 2008,

s.13.

28 Ayfle Kad›o¤lu, "Kad›nlar ve Siyaset", Radikal ‹ki, 17 fiubat

2008, s.1-4.

29 "100 Güçlü Kad›n Aras›nda 2 Türk", Cumhuriyet, 1 Eylül 2007,

s.13.

30 Ve buna ekleyelim: "Irak'ta ABD iflgalinin bedelini en a¤›r

ödeyenlerin bafl›nda gelen kad›nlar, fliddet döngüsü içinde bir

baflka fliddetin de kurban› oluyor. Kuzey Irak Kürt yönetimine

ba¤l› Süleymaniye kentinde morgda onlarca kad›n yat›yor. Bir-

kaç› silahla vurulmufl ya da bo¤ulmufl, ço¤uysa yak›lm›fl. Ölüm

nedenleri çat›flma de¤il, resmi belgelere kaza diye geçiriliyor,

ama asl›nda 'namus cinayeti'. Sadece Süleymaniye'de 2006 y›l›n-

da 400 kad›n yak›lm›fl. Bunlar›n cesetlerine sahip ç›kan olmam›fl.

Irakl› kad›nlara yönelik fliddetle mücadele için kurulan Asude ör-

gütünün yöneticisi Han›m Rahim Latif, durumun giderek kötüye

gitti¤ini, yakarak öldürmelerin artt›¤›n›, elektrik kesintilerinden

ötürü her evde benzin bulundu¤unu, ama çok az ölümün kaza-

ra oldu¤unu, yan›klar›n biçimi ve çap›n›n kas›tl› yap›ld›¤›n› gös-

terdi¤ini söylüyor: 'Pek çok vakada kad›n ya zinayla ya da evli-

lik öncesinde iliflki kurmakla yahut ailesinin istemedi¤i bir evli-

lik yapmakla suçlan›yor. Kocas›, erkek kardefli ya da baflka bir

akrabas› namuslar›n› korumak için kad›n› öldürüyor. E¤er adam

yoksulsa tutuklan›yor, önemli biriyse dokunulmuyor. Pek çok

vaka ise sakl› tutuluyor. Kad›n›n cesedi kilometrelerce uza¤a at›-

l›yor, bulundu¤unda ailesi 'Bizim k›z›m›z yok' diyor.' (...) Irak'ta

art›k kad›n yan›nda erkek efllikçi olmadan sokakta dolaflam›yor.

Zira devlete ba¤l› olanlar dahil her silahl› grup ayn› zamanda te-

cavüzcü. Ve Irak çap›nda daha önce görülmemifl say›da çok ka-

d›n öldürülüyor. BM'nin Irak'taki yard›m misyonu (UNAMI) ekim-

de Kürt bölgesinde namus cinayetlerinin endifle verici boyutta

artt›¤›n›, 2007'nin ilk yar›s›nda 255 kad›n›n öldürüldü¤ünü, bun-

lar›n dörtte üçünün yak›ld›¤›n› rapor etti. (...) BM'nin soruflturma-

s›nda Irakl› doktorlardan Kürt yönetimi insan haklar› bakan› Yu-

suf Aziz'e kadar herkes kad›nlar›n kendilerini yakt›¤›n› savundu.

Örgütler ise, kendileri yapt›larsa bile buna zorland›klar›n› düflü-

nüyor. " Latif'in Kerkük'te bir erke¤e neden k›z kardeflini öldür-

mek istedi¤ini sordu¤unda, ald›¤› yan›t ise, çok çarp›c›: "Çünkü

art›k Irak'ta demokrasi var!" ("Kürtler Namus ‹çin Kad›nlar› Ya-

k›yor", Radikal, 14 Aral›k 2007, s.9.)

31 Ayfle Baziki, "Kad›nlara Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas›

Mücadele Günü", Ürün Dergisi, No: 23, Ocak-fiubat 2008, s.102-

103.

32 "Siz Bu Haberi Okurken ‹ki Kad›n Ölecek!", Radikal, 29 Hazi-

ran 2007, s.4.

33 "Dünya Ekonomi Forumu'nun (DEF) 2007 Küresel Cinsiyet

Eflitsizli¤i raporunda, ‹slâm ülkelerinde kad›nlar›n ifl sahibi ol-

mak, eflit ücret almak, e¤itime eriflim ve siyasete kat›lmak için

dünyan›n di¤er ülkelerindeki kad›nlardan daha çok mücadele et-

mesi gerekti¤i ortaya konuldu. Raporda ele al›nan bir ölçüt

de sa¤l›k oldu. DEF'in Birleflmifl Milletler Çal›flma Örgütü, BM

Kalk›nma Program› ve Dünya Sa¤l›k Örgütü verilerine daya-

narak 128 ülkede yürüttü¤ü çal›flmalar sonucunda dün ya-

y›mlad›¤› raporda, geçen y›l 115 ülke aras›nda 105. s›rada

yer alan Türkiye'nin, 121. s›raya geriledi¤i görüldü. Raporda,

Avrupa ülkeleriyle birlikte ele al›nan Türkiye, de¤erlendir-

menin yap›ld›¤› 4 ölçütte de, Avrupa'daki en kötü ülkenin bi-

le çok gerisinde kald›. ‹skandinav ülkeleri, önceki y›llarda ol-

du¤u gibi listenin ilk s›ras›nda yer al›rken listenin ortalar›n-

daki eski Sovyet ülkelerinden Azerbaycan ve K›rg›zistan d›-

fl›nda, Müslümanlar›n ço¤unlu¤u oluflturdu¤u Ortado¤u ülke-

lerinin hemen hemen tümü listenin son s›ralar›nda kald›."

("Türkiye Listenin Sonunda", Cumhuriyet, 9 Kas›m 2007,

s.10.) Ya da: "2007 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eflitsizli¤i En-

deksi'nde ülkemiz, ne yaz›k ki kad›nlar›n ekonomik kat›l›m›

ve yararland›klar› imkânlarda 118. s›rada. Eflit ifle eflit ücret

konusunda dünyada 47. s›raday›z ve kad›nlar›n ekonomik

geliri dikkate al›nd›¤›nda 109. s›rada yer al›yoruz." (Yusuf

Engin, "fiiddet Kad›n›n ‹radesini Elinden Al›yor", Radikal, 27

Kas›m 2007, s.11.)

34 "E¤itim-Sen Diyarbak›r fiube Sekreteri Hafize ‹pek, sendika bi-

nas›nda düzenledi¤i bas›n toplant›s›nda Türkiye'de geçen y›l 72

bin 643 kad›n›n fliddet içerikli sald›r›lara maruz kald›¤›n›, bu ka-

d›nlardan 842'sinin cinayete kurban gitti¤ini, 9 bin 317'sinin de

yaraland›¤›n› belirtti. 466 kad›n›n intihar etti¤ini vurgulayan

‹pek, 5 bin 852 kad›n›n da intihar girifliminde bulundu¤unu ifade

etti. Aile içi fliddete maruz kalan kad›n say›s›n›n 14 bin 989 oldu-

¤unu anlatan ‹pek, 1113 kad›n›n tecavüze u¤rad›¤›n›, 380 kad›-

n›n ise "sat›ld›¤›" n› söyledi. Yap›lan araflt›rmalara göre tüm ta-

ciz olaylar›n›n yüzde 46's›n›n iflyerinde gerçekleflti¤ine de¤inen

‹pek, bunlar›n da yüzde 8'inin ölümle sonuçland›¤›na iflaret etti."

("fiiddetsiz Günleri Yok", Cumhuriyet, 24 Kas›m 2007, s.3.)

35 Derya Sazak, "Kad›na fiiddet", Milliyet, 9 Aral›k 2007, s.23.

36 Burada "kaynak" derken yaln›zca paray› de¤il, ayn› zamanda

bilgi, araflt›rma, çaba, enerji, planlama vb. etkinlikleri de kast

ediyorum.

37 Size bir öneri: Herhangi bir TV program› boyunca yay›nlanan

reklamlarda amatör bir istatistik çal›flmas› yap›n. Reklamlar›n

yüzde 90 kadar›n›n kad›nlara (ve dahi çocuklara) yönelik oldu-

¤unu göreceksiniz. Ve geçerken bir not: Kad›nlara yönelik rek-

lamlar› izlerken onlar›n tek derdinin yafllanmak, yafll› görünmek

oldu¤u zehab›na kap›l›yor insan!34

S A Y I 9

Page 37: DKH Bülteni - Sayı 9

35

S A Y I 9

Ülkemizde, iflçi haklar› gasp› ve emek sömürüsüher geçen gün daha da artarak devam ediyor.En demokratik haklardan birisi olan sendika-

laflma hakk›, bugün suçmufl gibi karfl›m›za ç›k›yor. Buhakk› kullanan iflçiler, ilk f›rsatta çeflitli gerekçelerle ifl-lerinden ediliyor, bin bir bask›yla karfl› karfl›ya kal›yor-lar. Son olarak da Desa’da iflçiler daha iyi çal›flma ko-flullar›, daha iyi ücret için sendikal› oldular. Ve iflçileren demokratik haklar› olan sendikalaflma haklar›n› kul-land›klar› için çeflitli gerekçelerle iflten at›ld›lar.

Evet, Desa üç tane fabrikas› olan 1200 iflçi çal›flt›ran,Çorlu’da, Düzce’de ve Sefaköy’de faaliyet gösterenuluslararas› markalara üretim yapan bir firma. Desa,bu markalarla davran›fl kurallar›n›n alt›na imza atm›fl.Bu davran›fl kurallar›n›n bir maddesi de “örgütlenmeözgürlü¤ü ve toplu pazarl›k hakk›na sayg› göstermek.”Desa Uluslararas› Sosyal ve Etik Standartlara uyma ku-ral›n›n alt›na imza atm›fl olmas›na ra¤men uymuyor.

Çal›flanlar insanl›k d›fl› koflullarda çal›flt›r›l›yor. Genel-likle iflçiler asgari ücretle çal›flt›r›l›yor. Keyfi zam uygula-malar› yap›l›yor. Desa’da çal›flma saatleri haftada 6 gün,ancak iflçilerin ço¤unlu¤u pazar günleri de fazla mesai

ad› alt›nda çal›flt›r›lmakta. Günlük çal›flma saatleri 10saat. Fakat Desa patronuna bu da yetmiyor! ‹flçiler nezaman bitece¤i belli olmayan ve sabahlara kadar süre-bilen fazla mesaiye mecbur b›rak›l›yor. Sabahlamayakalan iflçiler, ertesi gün normal mesailerini tamamlamakzorunda. Fazla mesai ücretleri ödenmiyor. Fazla mesai-ye itiraz eden iflçiler iflten at›lmakla tehdit ediliyor.

‹flçiler ölüm, do¤um, hastal›k, hamilelik gibi durumlar-da izin almakta zorlan›yor. “Cenazeyi sen mi kald›ra-caks›n, baflkas› yok mu?”gibi cevaplarla karfl›lafl›rken,hasta olan iflçilere “bir fley olmaz düflersen serumu biztakar›z” denebiliyor. 3 fabrikas›nda 500’e yak›n kad›niflçi çal›flmas›na ra¤men hiçbirinde emzirme odas› vekrefl yok. Bebe¤i olan kad›nlar emzirmek için günde ikikez evlerine yürüyerek gidip geliyor. Krefl olmad›¤›ndankad›nlar çocuklara bakmak için ifli b›rakmakla karfl›karfl›ya kalabiliyor.

‹fl sa¤l›¤› ve güvenli¤i tedbirleri uygulanm›yor. ‹flçilerayak a¤r›lar›, bel a¤r›lar›, varis, nefes darl›¤› gibi sa¤l›ksorunlar› yafl›yor. Sefaköy fabrikas›nda üretim alanla-r›nda havaland›rma yok ve iflçiler üretim s›ras›nda kul-lan›lan kimyasallar›n etkisine maruz kalmaktad›r. ‹fl-

NOVAMED’‹N

KARARLILI⁄I

DESA’DA DA SÜRÜYOR!

Page 38: DKH Bülteni - Sayı 9

yerlerinde verilen yemekler kötü, tuvaletler yetersiz veçal›flma süresinde belli saatler d›fl›nda kapal› tutulmak-ta ve insan sa¤l›¤›n› tehdit edecek boyutta kirli. ‹çmesular› kalitesiz. Düzce’de iflçiler tuvaletin lavabolar›n-dan yerlerde gezen hortumlarla doldurulan sular› içmekzorunda b›rak›l›yor. Çal›flanlar onur k›r›c› davran›fl vehakaretlere maruz kal›yor. Çorlu tabakhanesinde iflçilersigortas›z çal›flt›r›l›yor.

Çal›flma koflullar›n›n düzelmesi, daha insanca koflullar-da ve daha iyi bir ücretle çal›flabilmek için Düzce fabri-kas›nda çal›flan iflçiler nisan ay› içerisinde Deri-ifl’e üyeolmaya bafllad›. ‹flveren iflçilerin sendika üyesi oldukla-r›n› ö¤renince, 29 Nisan tarihinden itibaren iflçi ç›kar-maya bafllad› ve 41 iflçi iflten at›ld›. Ç›kar›lan iflçiler 29Nisan 2008’ den bugüne Desa’n›n Düzce’deki fabrikas›-n›n önünde beklemektedir. Sefaköy’de de, evinde sendi-

ka örgütleme toplant›lar› yapan Emine Arslan, kötü iflç›kard›¤› bahanesiyle 3 Temmuz 2008’de iflten ç›kart›l-d›. 8 y›ll›k Desa çal›flan› olan Emine Arslan’a k›dem ih-bar tazminat›, izin ücretleri ve çal›flm›fl oldu¤u haziranay›n›n maafl› ve 144 saat mesai ücreti ödenmeden ifl ak-di feshedildi. 3 Temmuz’dan bugüne fabrika önünde di-renifli devam ediyor. Emine Arslan direniflinde polis bas-k›s›, takipler, tehditler, cezalar vb. birçok bask›ya maruzkalm›fl; ancak tek bafl›na da olsa, tüm bask› ve sindirmeçabalar›na karfl›n kararl›l›kla direniflini sürdürüyor.

1 Kas›m’da yani Emine’nin direniflinin 122. günündegereklefltirdi¤imiz ziyarette onunla sohbet etme f›rsat›yakalad›k. Bizlerle yaflad›¤› direnifl sürecini paylaflt›.

Türküler ve marfllar eflli¤inde yan›ndan ayr›l›rken yü-zündeki kararl›l›k ve inanç, bize bir kez daha eme¤imi-ze sahip ç›kma mücadelesinin önemini ve kad›nda ya-ratt›¤› gücü gösterdi.

fiimdi sözü o gün yapt›¤›m›z sohbet çerçevesinde Emi-ne Arslan’a b›rak›yoruz:

“Direniflimizin as›l amac›, içerideki kötü flartlar›n de-¤iflmesi için sendikal› olmam. Sendikal› olunca da içer-deki ifl arkadafllar›mla sendikal faaliyet için evimde bu-lufluyorduk. Bütün suçum günah›m bu zaten. Sen mi-sin bunu yapan? ‹lk önce beni koydular kap›ya.

Bir insan 36 saat çal›flabilir mi? Biz 36 saat çal›fl›yor-duk. Eve gitti¤imizde hiçbir yerimiz tutmuyor. Ayaktaduram›yoruz, dufl almaya halimiz kalm›yordu.

Bize en az 150 saat mesai yapt›r›rken, önümüze gelen

dokümanda, mesai saati 10 saati geçmiyordu. 6 saat, 7saat, 8 saat, 10 saat imzalatt›r›yorlar. Ben o kadar me-sai yapm›fl›m, sen benimkisini niye bana imzalatm›yor-sun? Ne yapt›ysam onu imzalat. Bir de denetçiler geldi-¤inde bize, ‘Onlara mesai yap›yoruz demeyin, sabahla-ma kal›yoruz hiç demeyin’ diyorlard›. Son dönemlerdebaliyi saklat›yorlard› bize. Onlar› saklatana kadar on-lardan korunacak bir fley ver bize. Yani bu deri ifli so-nuçta, vebali onlar›n boynuna.

Bir de iflte hastalan›nca eve gidememe, bir iflini ya-pamama gibi sorunlar yafl›yorduk. Her ifli yap›yoruzbiz burada. Adam›n iflini de biz yap›yorduk, her fle-ye koflturuyorduk. 36

S A Y I 9

Page 39: DKH Bülteni - Sayı 9

37

S A Y I 9

Yani ustabaflç›lar›n hakaretli konuflmalar› ve daha bir-çok sebep bizi sendikal› olmaya itti. Sendikal› oldu¤u-mu duyunca da, ilk önce beni koydu kap›ya. Kap›yakoyma sebepleri de flu: ‘Astarda sökük geçiyorsun, bu-nu görmedin mi?’. Görmemem mümkün de¤il! Bunumahsus yapt›klar› belli zaten. O mal pakete de gitmi-yor. Di¤er tamirini, koltuk alt› tamirini, yazm›fl›m; amabu ete¤in astar› sökük, bunu görmedim mi! Peflindenyaka tasmas› konusu. (Deride yaka k›sm›nda tasmaolur.) ‘Bunu görmedin mi’ dedi. ‘Gördüm ama bunu sizbize geçirin biz ütüde düzeltiriz, diyordunuz. Onun içinde¤ifltirmedim.’. Bu flekilde cevap verince de, ‘bir üstü-ne karfl› geldi, cevap verdi’ oldu. Daha sonra beniHamdi Bey’in, ‹nsan Kaynaklar›’n›n, yan›na ça¤›rd›lar.‹ki tane fley vermiflti bana, ihtar var imzala, savunman›yaz, imzala!

Biliyorsunuz, biz iflçiler, imza olay›ndan korkar›z. ‹m-zalamad›m. Bu hatalar› ben yapmad›m, dedim. Ayn›fleyleri Hamdi Bey’e de anlatt›m, anlar belki dedim. Öy-le de böyle de akflam oldu. Daha Hamdi Bey’in yan›nagitmeden Tekin Bey, beni insanlar›n, arkadafllar›m›naras›ndan ç›kard›, yemekhaneye götürdü. Yemekhane-de a¤za al›nmayacak, küfürlü bir flekilde konufltu. On-dan sonra, beraber içeri gidiyorduk ki, ben çal›flma ala-n›ma giderken O, geri döndü. Hamdi Bey’in yan›na git-mifl tekrar. Bu sefer beni yine ça¤›rd›lar ve ben kabul et-medim yine hiçbirini. Hamdi Bey de ‘O zaman art›k ça-l›flamayaca¤›z seninle’ deyince, peki dedim, 8 senelikhakk›m! Ne veriyorsunuz bana? Ayl›¤›m duruyor, me-sailerim duruyor, senelik iznim duruyor… Bunun üze-rine ‘Maalesef! Desa’n›n tazminat verdi¤i görülmüflmü?’ dedi.

Ondan sonra eve gittim ben. Ertesi gün, 3 Temmuz’da,sendikam arad›. Dedi ki ‘ Abla iflten ç›karm›fllar. Ne ge-rekçeyle? Fabrikaya gidip onlarla beraber görüflelim.”

Beraber gittik, onu almad›lar, beni ald›lar içeri. Verdik-leri ka¤›tlar› imzalatmaya çal›flt›lar. ‘‹mzalam›yorum’dedim. ‘Çal›flmak istiyorum, bana iflbafl› veriyor musu-nuz?’ dedim. ‘Yok, vermiyorum’ dedi. ‘Peki, paralar›m›veriyor musun, haklar›m› veriyor musun? ‘ Yok!’ dedi.‘O zaman haklar›m› alana kadar, içeri girene kadar,sendikamla birlikte kap›n›n önünde beklemeye devamedece¤im’ dedim ve ç›kt›m. Ç›kt›ktan befl dakika sonratekrar arad›lar ve akflam bittikten sonra tekrar görüfle-lim, flimdi iflbafl›, dediler. Ama bekledim, o gün ça¤›ranolmad› beni. O gün durduk, ertesi gün akflam durduk.Bu sefer telefon telefon üzerine ( o an sendikam yan›-m›zda yoktu, biz de eve gitmifltik), gelin anlaflal›m diye.

Eflim, k›z›m ve ben geldik. Bana haklar›m› veriyor, taz-minat›m› veriyor, mesailerimi filan, her fleyimi veriyor.Ama bana etmifl oldu¤u bir tehdit var. ‘ Bugün sen git,yar›n öbürkülerle de görüflece¤im’ dedi¤i için, ben oteklifi alamad›m. Çünkü içerdeki arkadafllar›ma ihanetetmifl olurdum. Sendikama ihanet etmifl olurdum. Oinsanlar›n kaç›n› kendi evime götürdüm. Ben üye yap-t›m. Bana ‘yaz›klar olsun’ demezler mi? Vicdan›m ka-bul etmedi, alamad›m. O gün dedim, verseydiniz, erte-si gün sabah verseydiniz, o psikolojiyle ben alm›flt›m.Bu saatten sonra alm›yorum, dedim. Ben arkadafllar›miçin, di¤er s›n›f arkadafllar›m için bekleyece¤im, dedim.Zaten mahkemeye de baflvurmufltuk.

O gün bugündür bekliyorum. Peflinden gözalt›lar baflla-d›, kald›r›m cezalar› bafllad›. Polis her gün geliyor. Sondönemde de, yurtd›fl›ndan yabanc›lar geldikten sonra,tekrar bask›lar bafllad›. Bu bask›lar›n peflinden, banatekrar para teklifi geldi. 8 milyar, bu sefer 30 milyaraç›kt›. Ama bunun karfl›l›¤›nda ne diyecekmiflim ben?Diyecekmiflim ki, benim ç›k›fl nedenim sendikal neden-den dolay› de¤il, sendika beni kullan›yor, diyecekmi-flim. Kesinlikle, beni ipe de taksalar, ben bu kelimeyihiçbir yerde kullanmam.

Ben onlara flu teklifi götürdüm: ‘Madem siz beni çokdüflünüyordunuz. Bu iflin sonunu Musa baflkanla çöze-lim. Musa baflkan› da ça¤›ral›m, ‘Tamam abla, anlafla-l›m.’ derse gideriz notere, bir imza veririm, istifa ederim,olur biter’ dedim. Oradakiler de bana, ne dedi biliyormusunuz: ‘Sen ne çok uyan›k bir kad›ns›n, ne çok fleybiliyorsun. Senin dedi, çoluk çocu¤un var. Beni yakar-san ben de seni yakar›m. Ondan sonra, yar›n, pazarte-si günü de, seni flu dozerlerin yan›ndan ( fabrikan›n ile-risi) geçirmeyece¤im. Pefline elli kifli de gelse, etraf›nayüz kifli de gelse kafalar›n› k›rd›raca¤›m.’ dedi ve çektigitti. Peflinden benim dedi¤im kelime flu oldu sadece: ‘8senedir siz çal›flmad›n›z köle gibi, ben çal›flt›m. Gelicemdedim, k›rd›r›n.’ Ve ertesi gün çocu¤uma yap›fl›ld›. Bil-miyorum, gözda¤› olarak düflünüyorum bunu, beni y›l-d›rmak için. Beni çok düflünen birisi gibi görünüyorama hiç de beni düflünmüyor. Bunca insan›n, sizlerineme¤i var burada. Buradaki insanlar›n hepsi buradaoturmuyor, nerelerden geliyor. Ben hepsine ihanet et-mifl oluyorum, teklifini al›nca. Art› bir de kabul edince,adliyeye o flekilde dilekçe vericem. Paray› alacam, 30milyar›, akflama bana kamyon getirecekler, ‹stanbul’uterkedecem! Niye terk ediyorum ben! Benim suçum ne!Kabul etmeyince de tehditler bafllad›, çocu¤uma yap›-fl›ld›. Bilmiyorum yani, durum bu.”

Page 40: DKH Bülteni - Sayı 9

38

S A Y I 9

nnelik kurumu, feministlerin kuflkuyla yaklaflt›-¤›, ço¤u zaman kad›n›n ezilmesinin nedenlerin-den biri olarak görülen tart›flmal› bir aland›r.

70’lerde ilk kuflak feministler, kad›n›n erkekle eflit oldu-¤unu, ancak do¤urganl›¤›n bu eflitlik durumunu kad›n›naleyhine çevirdi¤ini savunmaktayd›. Onlara göre kad›n,biyolojik varoluflu nedeniyle ikincil konumdayd›. Kad›n,do¤um ve çocuk bak›m› gibi ifllerle meflgul oldu¤undantoplumsal yaflamda erkekler kadar aktif rol alam›yordu.Bu dönemde birçok feminist, kendi kiflisel yaflamlar›ndada, bir durufl olarak çocuk yapmama karar› ald›.

Kimlik politikalar›n›n yükselmesiyle birlikte, kad›na veanneli¤e olan bak›fl da de¤iflti. Farkl› kültür ve kimlik-lerin özgürce ifade edilmesi yönünde geliflen sol, ayr›bir kimlik olarak “kad›n kimli¤i”ni de sahiplenmektey-di. Bu yeni yaklafl›m› bir öncekinden ay›ran ise, anne-li¤i kad›nlar için bir engel de¤il bir avantaj olarak ta-n›mlamas›yd›. Do¤urganl›k, kad›nlar› anneli¤e özgüdüflünme ve davran›fl biçimleriyle donatarak onlar›erkeklerden daha farkl›, daha bar›flsever ve daha in-sanc›l k›l›yordu. Kad›nlar bu yaklafl›mca biyolojik ola-rak “hayat veren” ve “yarat›c›” olarak kodland›klar›n-dan, sosyal olarak da “verdi¤i yaflam›n savunuculu¤u-na soyunan” bir cins olarak sunulmaktayd›lar. Bu yak-lafl›m adeta anneli¤i göklere ç›kart›yor, ona “tanr›sal”bir güç kazand›r›yordu.

‹lk bak›flta anneli¤in yüceltilmesi, kad›nlar için olumlubir yerde duruyor gibi görünse de, esas›nda bu kavra-y›fl kad›n›n tarihsel ikincil rolünü pekifltirmektedir. ‹n-sanl›k tarihi, içinde bar›fltan çok kan ve gözyafl›n› ba-r›nd›rmaktad›r ve kad›n› bar›flla efl anlaml› göstermek,kad›n›n tarihte hiç yer almad›¤›n›, adeta “yok” oldu¤u-nu söylemekle eflde¤erdir. Di¤er yandan kad›nlar›n“do¤alar› gere¤i” yaflam› savunduklar›n› söylemek,analizi “insan do¤as›”na ba¤lamaktad›r. Oysa Mark-sizm olgular› insan do¤as›yla de¤il, üretim iliflkileri vetarihsel koflullarla aç›klama gayretindedir. Annenin“içgüdüsel olarak” çocu¤unu koruma e¤iliminde olupolmad›¤› flüphesiz bilim çevrelerince tart›fl›lmaktad›r.Ancak böyle bir e¤ilim olsa dahi, her annenin bar›flç›loldu¤unu söylemek güçtür. fiayet öyle olsayd›, örne-¤in Tansu Çiller ya da Condoleezza Rice da annelik gü-düleri gere¤i dünya bar›fl› için didinen kad›nlar olurdu.Oysa bu iki kad›n da Türkiye’de ve dünyada gerçekle-

flen say›s›z katliama onay vermifl kiflilerdir.

Anneli¤in yüceltilmesinin bir di¤er olumsuz yan›, ka-d›nlar›n cinsiyete dayal› iflbölümündeki kan›ksanm›flkonumunun devaml›l›¤›n› beraberinde getirmesidir.Çocu¤un anneden, annenin de çocu¤undan ayr› olama-yaca¤›n›, annenin bir çocu¤u büyütüp e¤itebilecek ye-gâne kifli oldu¤unu savunmak, bir yandan annelik va-s›flar›n›n önemine iflaret ederken di¤er yandan erkek-leri çocuk bak›m› ve e¤itimindeki sorumluluktan kur-tarmaktad›r. Örne¤in süt izninin kad›na bir ödül gibiverilmesinin alt›nda yatan mant›k budur: devlet nez-dinde bir çocu¤un sorumlulu¤u öncelikle kad›na aittir.Bu alg›lay›fl, kad›n›n eve kapanmas›n›, kendini çocukbak›m›na adamas›n› ve üretimden çekilmesini meflruk›lmaktad›r. Kad›nl›k ve annelik eflanlaml› hale getiri-lerek, her kad›n›n gelecekte anne olmas› gerekti¤ivurgulan›r. Bu yanl›fl bak›fl aç›s›, anneli¤in kutsal gö-

KKAADDIINNLLAARR ÖÖRRGGÜÜTTLLEENN‹‹YYOORR::“Anne Hareketleri”ne Genel Bir Bak›fl

A

Page 41: DKH Bülteni - Sayı 9

39

S A Y I 9

rünümüyle kad›n›n gözünü boyar ve anal›¤a düzdü¤ümethiyelerle kad›n› özel alana hapseder.

Anneli¤e bak›fl›m›z, ilk bahsetti¤imiz “kad›n-erkek eflit-tir” yaklafl›m›yla, ikinci olarak bahsetti¤imiz “kad›n ve er-kek farkl›d›r” yaklafl›m›n›n aras›nda bir dengede durma-l›d›r. ‹lk olarak flunu kabullenmek gerekir: Kad›n ve er-kek farkl›d›r. Ancak bu fark içinde güzellikleri bar›nd›ran

bir farkt›r. Do¤urganl›k da kad›n› erkekten ay›ran temelbir farkt›r ve bu özellik kad›n› güçsüz k›labilecekken,güçlü k›lma halini de içinde bar›nd›r›r. Günümüz koflul-lar›nda, tasvip edelim ya da etmeyelim, çocukla etkile-flime geçen ilk birey annedir. Çocuk anneyle sürekli et-kileflim halindedir ve anne anaerkil de¤erleri çocu¤unaafl›lama olana¤›na her zaman sahiptir. Anne, elindeki bugücü, çocu¤una kad›nlar›n ikincil konumunu tersine çe-virecek bir e¤itim vererek kullanabilir. Evin d›flar›s›nda-ki birçok egemen faktöre ra¤men ona alternatif de¤er-leri afl›lama imkân›na sahiptir. Di¤er bir deyiflle annelerfark›nda olmasalar da nesilleri e¤iterek dünyay› de¤ifl-tirme gücünü tafl›rlar. Ancak di¤er taraftan, bu iliflkidekendileri oldukça edilgendir, çünkü bu e¤itim sürecindeyaln›zca çocukla etkileflim halinde ve ev içerisindedir-ler. Çocu¤un varl›¤›, üretimdeki yerlerini ev içi üretimles›n›rlar. Bu yüzden gerçek anlamda, üretimden ald›klar›

bir güçle harekete geçme olana¤›na sahip de¤ildirler.

Tüm bu çeliflkileri göz önüne ald›¤›m›zda, anneli¤e karfl›duruflumuz ne olmal›d›r? Öncelikle biz kad›nlar, kad›nl›¤›-m›zdan vazgeçerek de¤il, mücadele perspektifimize ka-d›nl›¤›m›z› dâhil ederek kendimizi konumland›rmal›y›z.Erkeklerle eflit olmay›, do¤urganl›ktan vazgeçmekle öz-defllefltirmek son derece yanl›flt›r. Ancak mevcut sis-tem, çocuk sahibi olman›n getirdi¤i sorumluluklar› kad›-na yükledi¤inden, annelik bir tür esarete dönüflebil-mektedir. Tarihsel cinsel iflbölümü kad›na do¤urmay›,besleyip büyütmeyi dayatt›¤›ndan, kad›n olmak, “yu-muflak,” “k›r›lgan,” “duygusal,” “irrasyonel,” olmakla, er-kek olmak ise “dayan›kl›,” “güçlü,” “ak›lc›” ve “rasyonel”olmakla özdefllefltirilmektedir. Bizler kad›na yöneltilenbu s›fatlar› birer “iltifat” de¤il, kad›n›n annelik vas›flar›gerekçe gösterilerek devrimci rollerden uzaklaflt›ranbasmakal›p düflünceler olarak alg›lamal› ve bu tan›mla-malara karfl› durmal›y›z.

Bir di¤er önemli nokta anneli¤in “dura¤an” olarak kav-ranmas›d›r. Erkek “eyleyen,” “üreten,” “de¤er katan”iken, kad›n evde sabit iflleri gören ve “ekonomik bir de-¤er katmayan” meflgalelerle vakit geçirir. Oysa çocuk bü-yütmek, onu ilerici de¤erlerle yetifltirmek bir insan›n ya-pabilece¤i en önemli ifltir. Bu anlamda anneli¤in devrim-cili¤i tart›flma götürmez bir yerde durmaktad›r.

Bu söylediklerimiz ister istemez elefltirdi¤imiz, anneli¤iyücelten yaklafl›ma hizmet ediyor. Ancak bizler anneli¤i,kad›n› erkekten ay›ran bir özellik olarak kabul edip kad›-n›n ezilmiflli¤ini tersine çevirebilecek bir unsur olarakkurguluyoruz. En önemlisi, anne olman›n çocu¤un so-rumluluklar›n›n tümünü üstlenmek olmad›¤›n›, baban›nda anne kadar bu sorumluluklara dâhil olmas› gerekti¤i-nin alt›n› çizerek, kad›n›n hem çocu¤unu gerekti¤i gibie¤iterek hem de evin d›fl›nda üretimin bir parças› olarakkonumlanarak mücadelesini sürdürmesi gerekti¤ini dü-flünüyoruz. Kad›n›n hem evin içerisinde hem de d›flar›s›n-da savaflmas›, kendini var etmesi, hem cinsel hem s›n›f-sal sömürüye karfl› ç›kmas› için bir zorunluluktur.

Annelik flüphesiz geleneksel ailenin temellerinden biridirve en muhafazakâr kurumlar›n bafl›ndad›r. Ancak günü-müzde, annelik solun ihtiyaçlar› göz önünde bulunduru-larak yeniden yorumlanmal›d›r. Her ne kadar muhafaza-kâr bir kurum olsa da, muhalefetin nüvelerini de içindebar›nd›ran diyalektik bir yap›s› oldu¤u unutulmamal›d›r.Tarih boyunca resmi ideolojik yap›lar, kad›nlar› ülke nü-fusunu artt›rmaya yarayan üretim makineleri olarak gör-düler. Ancak kad›nlar›n çocuklar› üzerindeki güçleri son-suzdur. Kad›n, bu gücüyle kendini ve içinde yaflad›¤› top-lumu de¤ifltirecektir. ‹flte o zaman kad›nlar, annelik üze-rinden yap›lan ve kad›n› ikincillefltiren tüm politikalaracevaplar›n› kendileri verecektir!

Page 42: DKH Bülteni - Sayı 9

40

S A Y I 9

‹talya sokaklar›ndan Meksika gettolar›na, ad›na dünyan›n en güzel sözlerinin ilmek ilmek ifllendi¤i k›z›l bayra¤› eli-mize tutuflturan, kad›n ve sanat mücadelesi veren, mücadelelerle dolu bir ömür geçiren Tina Modotti. Tina’n›n ken-disinden önce, ‘K›z›l Bayrak’ adl› foto¤raf› ve sanat› tan›n›p sahiplenilmifltir bu topraklarda. Foto¤raflar›nda insan›nzaman ve mekan içindeki özelli¤ini, özgünlü¤ünü bulup ç›karmaya, bunu resmetmeye çal›flm›flt›r. Kad›n foto¤raf-lar›, özellikle Tecuantepec kad›nlar›n›n foto¤raflar›nda Tina'n›n devrimci kad›n bak›fl aç›s› kendini gösterir. Güçlü,berrak ve güzeldir Tina'n›n kad›nlar›…

Tina Modotti 16 A¤ustos 1896'da ‹talya’n›n Undine kasabas›nda, alt› çocu¤un ikincisi olarak dünyaya gelir. Küçükyafllarda maddi olanaks›zl›klardan ötürü Avusturya’ya gider ve aile geçimine yard›m edebilmek için, 12 yafl›ndaiken, 1908'de, bir ipek fabrikas›nda çal›flmaya bafllar. Tina, 1913 y›l›nda ABD'ye gider ve ailesinin yerleflti¤i SanFrancisco’da "Little Italy" olarak bilinen ‹talyan semtinde k›z kardefli ile birlikte bir tekstil fabrikas›nda çal›flmayabafllar. Bu göçmen semtinde düzenli olarak örgütlenen kültür etkinlikleriyle ilgilenmeye bafllar ve de¤iflik amatör ti-yatrolar›n oyunlar›nda önce küçük, daha sonra önemli roller üstlenerek oyunculuk yapar. Bir süre sonra, Hollywo-od'da film oyuncusu olarak çal›flmaya bafllar, ancak bu k›sa sürer. Çünkü Hollywood'un ona biçti¤i rollerde, öneç›kard›¤› fley Tina'n›n oyunculuk yetene¤i de¤il, bir kad›n olarak güzelli¤idir, yaln›zca.

Tina, o dönemde devrimci-

lerin haks›zl›¤a karfl› bafl-

kald›r›lar›n› belgeleyen

birçok foto¤raf›, her alan-

da yay›nlayarak tüm dün-

yaya seslerini duyurmaya

çal›fl›r.

Latin Amerika'daki gelifl-

meler, Tina'n›n foto¤rafla-

r›yla dünyaya tan›t›l›r.

BİYOGRAFİ

T‹NA MODOTT‹

Page 43: DKH Bülteni - Sayı 9

41

S A Y I 9

1922'de, Tina ilk kez Meksika'ya gider. Tina’n›n çocuk-lu¤undan itibaren sosyalist hareket ile iç içe olmas›,Meksika y›llar›nda devrimci mücadele içerisinde yol katetmesini sa¤lar. Meksika’ya yerlefltikten sonra yaflaya-ca¤› hayat›n rotas›n› çizmeye bafllar. 1920'li y›llar›n ba-fl›nda, Tina foto¤rafç›l›¤›n öncülerinden olan EdwardWeston'la tan›fl›r. Tina, Weston'a hem modellik yapar,hem de ondan foto¤rafç›l›k zanaat›n› ö¤renir. Wes-ton'dan edindi¤i foto¤rafç›l›k ö¤renimi o dönemlerdeözellikle bir kad›n sanatç› için zor bir meslek ve ekono-mik ba¤›ms›zl›k anlam›na geliyordu. Mesle¤i arac›l›¤›y-la Tina, kulland›klar› yarat›c› yöntemlerle birçok insan›çeken devrimci sanatç› ve sanat çevreleriyle iliflki kurar.Çeflitli alanlardan sanatç›larla, sanat›n seçkin küçük birgruba de¤il, tersine halk›n genifl kesimlerine aç›k olma-s›n› savunurlar. 1923 y›l›nda kesin olarak Meksika'yayerlefltikten sonra, gördü¤ü ç›plak yoksulluk ve adalet-sizlik sonucunda Tina'n›n Meksika'daki gerici iktidarhakk›nda görüflleri de¤iflir. Bu de¤ifliklik çal›flmalar›nada yans›r. Foto¤raflar›nda insanlar›n gündelik yaflant›-lar›n›, kulland›klar› araç ve yöntemleri, bir bütün olarakyaflamlar›n› yans›t›r.

Bu tarihlerden itibaren büyük bir köylü devriminin ya-fland›¤› Meksika, birçok devrimci ve solcu sanatç› içinbir çekim merkezi halini al›r. Devrimci, demokratik,halkç› sanat, o dönemde Meksika'da büyük bir at›l›myapar. Di¤er Latin Amerika ülkelerinde bask›ya u¤ra-yan birçok devrimci için, Meksika o dönemde mücade-le için önemli bir yer halini alm›flt›r. Özellikle 1920'li y›l-lar›n bafllar›nda Meksika ile Sovyetler aras›nda önemlibir yak›nlaflma olur. Onun devrimci mücadele içerisin-de yol almas›nda Meksika'daki Sovyet elçili¤i ile temas-lar› önemli bir rol oynar. Tina, o dönemde, Meksika'da-ki Sovyet elçisi Petrovski ile dostluk iliflkileri içindedir.Petrovski'den sonra Meksika elçili¤ine 6 y›ll›¤›na Kol-lontai gelir ve Tina’n›n zamanla Kollontai ile paylafl›m-lar› artmaya bafllar. Bu süreçle birlikte Tina 1927'denitibaren Meksika Komünist Partisi'nin üyesi olarak ça-l›flmaya bafllar. Özellikle antifaflist faaliyetler ve enter-nasyonal dayan›flman›n örgütlenmesinde önemli rollerüstlenerek, Meksika'da Enternasyonal K›z›l Yard›m'›nbir flubesinin aç›lmas›na önayak olur. Antifaflist müca-deleye bu denli önem vermesinin nedenlerinden biri de‹talya'da 1922'de faflist Mussolini'nin iktidara gelmifl ol-mas›d›r. 1922’de faflistlerin kurdu¤u terör rejimindenkaçmak zorunda kalan binlerce antifaflist, sürgünde ya-flamak zorunda kal›r. Sacco ve Vanzetti'nin idamlar›n›engellemek için 1927 yaz›nda doru¤a ulaflan enternas-yonal kampanyada Tina da en ön saflardad›r.

Bu s›rada Meksika polisinin Komünist Partisi'ne karfl›bask›lar›, sald›r›lar› artar. Parti 1929'da illegal hale ge-lir. Merkez yay›n organ› ‘Machete’ yasaklan›r. Sovyetler

Birli¤i ile diplomatik iliflkiler kesilir. Tina'n›n evi gözetimalt›na al›n›r. 5 fiubat'ta yeni seçilen Meksika baflkan›nakarfl› bir suikast giriflimi olur. Bu suikast, komünistleresistemli sald›rabilmek için bahane edilir. Yüzlerce ko-münist, bu arada Tina da, tutuklan›r. 13 günlük tutuk-luluk ertesinde Tina s›n›r d›fl› edilir.

Sanat›n yaflam›nda ne gibi bir yere sahip oldu¤unu vepolitik tavr› ile nas›l birlefltirebilece¤ini Weston'a birmektupta flöyle anlat›r:

"Senin bir zamanlar bana tavsiye etti¤in gibi, sanatprobleminde kendimi kaybederek -yapamayaca¤›mdande¤il- yaflam›n problemini çözemem; yaflam problemi-nin sanat problemini zorlaflt›rd›¤›n› hissediyorum (...)Benim durumumda yaflam daima, sanat›n zorluk çeke-ce¤i bir egemenli¤e sahip olacakt›r. Sanattan her türlüyaratmay› anl›yorum. Bende yaflam unsuru sanat unsu-runa göre daha güçlü oldu¤undan, bana var olanla ye-tinmem ve bundan mümkün olan›n en iyisini yapmamgerekti¤ini söylerdin. Fakat oldu¤u gibi yaflam› -çokkaotik ve çok bilinçsiz- kabul edemem, benim direncimve mücadelem buradan ileri gelmektedir. Sürekli ola-rak, yaflam› benim duygular›ma ve ihtiyaçlar›ma uygunhale getirmeye çabal›yorum, baflka sözlerle, yaflam›maçok fazla sanat, çok fazla enerji koyuyorum ve bu yüz-den, sanata daha fazlas›n› veremem."

Tina, o dönemde devrimcilerin haks›zl›¤a karfl› baflkal-d›r›lar›n› belgeleyen birçok foto¤raf›, her alanda yay›n-layarak tüm dünyaya seslerini duyurmaya çal›fl›r. En-ternasyonal K›z›l Yard›m'›n Moskova'da birçok dildeyay›nlanan organ› da, Latin Amerika'daki geliflmeleriTina'n›n foto¤raflar›yla dünyaya tan›t›r. Tina’n›n yafla-m› de¤ifltirmeye, daha do¤rusu sanat› yaflamda, yaflam›de¤ifltirme mücadelesinde bir araç olarak görmesi vesanat›n› bu mücadelenin hizmetine sunmas›, çok netbir tercihtir. Politik olarak daha yo¤un faaliyet dönem-lerinde, Tina'n›n foto¤raflar› belgesel niteli¤inde olmayabafllar. Mücadelenin ihtiyaçlar› Tina'y› foto¤rafik belge-ler yaratmak için sanat foto¤rafç›l›¤›ndan uzaklaflt›r›r.

Bütün yaflam›n› foto¤rafç›l›¤a adam›fl bir insan›n, ken-disini politik çal›flmaya vermek için bundan vazgeçme-si burjuva çevrelerinde bir ‘anlam’ bulamam›flt›r. AmaTina, öncelikle insanlara yard›m etmenin gerekli oldu-¤u ve foto¤rafç›l›¤›n bu flartlarda lüks oldu¤u bir dö-nemde yaflad›¤› sonucuna varm›flt›r. Bu tercihiyle bur-juvazi O’ nu; sanat›, erkekleri ve yaflam› seven bir ka-d›n olarak gösterip karalamak için türlü u¤rafllara giri-flir. Neruda an›lar›nda flunu yazmaktad›r: "Tina foto¤rafmakinesini Moskova'n›n sular›na att› ve yaflam›n› ko-münizm davas›n›n alçakgönüllü ifllerine adamaya antiçti. Tam da bu çerçevede Tina'n›n bilinçli karar› özel-likle dikkate al›nmal›d›r. Zira rahat bir burjuva yaflam

Page 44: DKH Bülteni - Sayı 9

ve sanata adanm›fl bir yaflam sürdürme imkân› vard›;ama O, zorlu mücadele yolunu tercih etmifltir. “

1929 bafllar›nda, foto¤rafç›l›¤› tamamen b›rakmadanönce kendi resimleri üzerine flunlar› yazar:

"Kendimi bir foto¤rafç› olarak görüyorum, fazlas› de¤ilve flayet benim foto¤raflar›m, bu alanda genel olarakyap›lanlardan farkl› ise, sanat yapmak için de¤il, tersi-ne, foto¤rafç›lar›n ço¤unlu¤u halen melez ürünün or-taya ç›kt›¤› sanatsal efektlere göre ya da di¤er resimselsunufl araçlar›n›n taklidine göre ifl yaparken, hilesizveya manipülasyonsuz dürüst resimler yapt›¤›mdandolay›d›r. (...) Söz konusu olan foto¤rafç›l›¤›n sanatolup olmad›¤› da de¤ildir, söz konusu olan iyi ve kötüfoto¤raf aras›nda ayr›m yapmakt›r. ‹yiden, foto¤rafç›-l›k tekni¤inde var olan s›n›rlar› kabul eden ve bu ara-c›n sundu¤u tüm imkânlar› ve özellikleri kullanan an-lafl›lmal›d›r (...) Sadece belli bir anda ve objektif ola-rak kamera karfl›s›nda var olan› üretti¤inden, objektifyaflam› tüm olgusal biçimleri ile kaydetmek için foto¤-rafç›l›k en tatmin edici araçt›r, belgesel de¤eri de bun-dand›r. Ve bunun yan› s›ra duyarl›l›k ve meslek bilgi-si de eklenirse ve her fleyden önce tarihi geliflim için-deki konumu noktas›nda da aç›k bir yönelim olursa,san›r›m hepimizin katk›da bulunmas› gereken toplum-sal üretimde onurlu bir yer alabilir."

Nisan 1939'da Tina ABD'ye bu kez farkl› bir nedenle gi-der. Fakat burada ülkeye girifline izin verilmez, bu yüz-den Meksika'ya dönmek zorunda kal›r. Ama bu ülkedede hala "istenmeyen kifli" oldu¤undan, kendini gizler veyaln›zca çok güvendi¤i bir kaç dostla iliflki kurar. Ti-na’y› Meksika y›llar› öncesinden tan›yanlar onun bü-yük oranda çöktü¤ü izlenimine sahiptirler. Rahats›zl›k-lar› artmaya bafllayan Tina’ya doktorlar kalp yetmezli¤iteflhisi koyarlar. Tina Meksika'da, son döneminde içinekapan›k bir hayat sürdürür. Bu dönemde politik faaliye-ti tercüme yapmakla, bildiri ço¤altmak vb. ile s›n›rl›d›r.Ölümü bas›nda büyük yank› uyand›r›r. Pablo Neruda,Tina'n›n ölümünden bir kaç gün sonra, Meksika’da bir-çok gazeteye, yay›nlanmas› amac›yla gönderdi¤i, Ti-na’ya adad›¤› fliiri kaleme al›r:

“T‹NA MODOTT‹ ÖLDÜ”

Tina Modotti, bac›, uyumuyorsun sen, hay›r sen uyumu-yorsun.

Belki yüre¤in dünkü gülü dinliyor, yeni gülü dinliyor.

Rahat et bac›.

Yeni gül senin, senin yenidünya:

Sen kendine derin topraktan yeni bir giysi diktin42

S A Y I 9

Page 45: DKH Bülteni - Sayı 9

43

S A Y I 9

ve senin gülümser sessizli¤in flimdi kökleniyor

Sen bofl yere uyumayacaks›n bac›.

Senin tatl› ad›n saf; saf senin k›r›lgan yaflam›n. Senin demirgibi sert, narin yap›n ar›dan, gölgeden, ateflten, kardan, ses-sizlikten, dalgadan, çelikten, çizgiden, nektardan.

Senin uyuyan gövdenin baflucundaki çakal yiyip bitirmek is-tiyor, kanl› ruhunu tatmin etmek için.

Fakat sen gülümsüyorsun bac›,

sanki çamuru aflacakm›fl gibisin.

Seni benim ülkeme kaç›raca¤›m ki ulaflamas›nlar sana,

Benim karla kapl› ülkeme ki senin safl›¤›na dokunamas›n ka-tiller

Çakallar, paral› askerler: Orda bar›fla ulaflacaks›n sen.

Bir ayak sesi duyuyor musun, bir sürü ayak sesleri içinde,

Steplerden gelen, dondan gelen, so¤uktan yank›lanan

bir ses?

Karda yürüyen bir askerin ayak sesini duyuyor musun?

Bac›, bunlar senin ayak seslerin.

Günün birinde senin küçük mezar›n›n önünden geçecekler,

açmadan dünkü güller,

yar›nkiler geçecek mezar›n›n önünden

ve sessizli¤inin yan›fl›n› görecekler

Bir dünya yürüyor bac›, senin gitti¤in yere

Senin türkülerin söyleniyor a¤›zlarda her gün

Senin onca sevdi¤in halk›n a¤z›nda.

Ne cesurdu yüre¤in senin.

Senin ülkenin eski mutfaklar›nda, tozlu yollar›nda

bir fleyler konufluluyor ve ak›p gidiyor.

Bir fleyler senin alt›n sar›s› halk›n›n atefline kar›fl›yor

Bir fleyler uyan›yor ve flark› söylüyor.

Seninkiler bac›m bugün senin ad›n› ananlar,

bizler, her yerde, denizde, karada,

senin ad›nla susan ve baflka isimler söyleyenler.

Atefl ölmez çünkü!

PABLO NERUDA

Tüm hayat›n› insanl›k mücadelesine adam›fl Tina’n›n, sa-vafllar›n ac›mas›z yüzünü ortaya koydu¤u bildirisini siz-lerle paylafl›yoruz.

“5 000 000 DUL

10 000 000 YET‹M

Page 46: DKH Bülteni - Sayı 9

S A Y I 9

KADINLAR! BUNU TEKRAR ‹ST‹YOR MUSUNUZ?

BÜTÜN DÜNYANIN EMEKÇ‹ KADINLARI!

Her gün yeni bir emperyalist dünya savafl› giderek yak-lafl›yor. 1914 - 1918'deki korkunç vahflet ve y›k›c›l›¤›katmer katmer aflacak olan bir dünya savafl›. Çin'de sa-vafl bafllad› bile.

Son aylardaki kanl› çarp›flmalarda ve Çapay'da (fianghay)sadece birkaç gün süren ve Japon iflgalinin fianghay'da30.000 üzerinde Çinli iflçi ve yoksul köylünün yaflam›namal olmas›, halklar›n katledilmesinin sadece bafllang›c›n›oluflturmaktad›r.

Yeni bir dünya savafl›! Neden? Kime karfl›?

Bu savafl, bir grup emperyalist haydut bir baflka emperya-list haydut grubuna karfl› zenginlikten bir parça alma, pa-zarlar, sömürgeler "hakk›"n› kopar›p almak için yürütül-mektedir. Bütün kapitalist ülkelerin derinleflen krizlerin-den kapitalizme bir ç›k›fl yolu sunmas› amac›yla sar›n›lanbir dünya savafl›.

Kapitalistler savafl›n iflsizli¤e de son verece¤i görüflün-dedir.

Birinci olarak; milyonlarca insan asker k›yafetlerinin içinesokulacak ve patlay›c› ve silah fabrikalar›na sürülecek,ikinci olarak; yeryüzü üzerinde görünen milyonlar ve mil-yonlarca "fuzuli aç bo¤az"› savaflla birlikte yeryüzünden si-linecektir. Kapitalistlerin hesaplar› böyledir!

Bu savafl; her fleyden önce de, yeni bir dünyan›n infla edil-di¤i, yeni bir yaflam›n filizlendi¤i, yeni bir insanl›¤›n yetifl-ti¤i ülkeye, dünyan›n bütün kapitalistlerinin korktu¤u venefret etti¤i Sovyetler Birli¤i'ne karfl› bir taarruz olacak.

Kapitalistler Sovyetler Birli¤i'ne karfl› nefret duymaktad›r-lar; çünkü orada iktidar, iflçilerin ve köylülerin elinde bu-lunmaktad›r. Nefret ediyorlar; çünkü kendi ülkelerinde

milyonlarca iflsiz varken, kapitalist flimdiye kadar görül-memifl bir kriz içinde k›vran›rken, Sovyetler Birli¤i'nde ifl-sizlik ortadan kald›r›lm›flt›r ve ülke sosyalist temelde kal-k›nma içinde bulunmaktad›r. Kapitalistler Sovyetler Birli-¤i'nden nefret etmekte ve ondan korkmaktad›rlar ve bili-yorlar ki; SSCB bütün emekçilerin anavatan›d›r; çünkükrizlerin devrimci çözümünün canl› örne¤ini oluflturmak-tad›r. Ve bu canl› örnek sömürgelerde oldu¤u gibi, kapi-talist ülkelerde de emekçi kitleler üzerinde muazzam et-kide bulunmaktad›r.

Kapitalist gruplar aras›ndaki büyük rekabete ve kendi ara-lar›ndaki tüm kavgalara ra¤men, Sovyetler Birli¤i'ne sald›-r› söz konusu oldu¤unda, birbirlerine ellerini uzatmalar›-n›n nedeni budur.

Bu yüzden onlar ortak hareket ediyorlar ve ateflli bir flekil-de -büyük finans krallar›ndan ve ordu yöneticilerindenbafllayarak, ücretli-paral› Rus Beyaz Muhaf›z askeri çetele-rine ve ihanetçi sosyal faflizmin yöneticilerine kadar bütüngerici güçleri harekete geçiriyorlar. Amaçlar›, Sovyetler Bir-li¤i'ne sald›rmak ve Sovyet iktidar›n› y›kmakt›r.

Savafl, bütün cephelerden maddi ve ideolojik olarak haz›r-lanmaktad›r.

Bir taraftan savafl endüstrisi tam gaz makineli tüfekler, top-lar, gülleler, tanklar, bombalar, gaz vb. üretiyor ve insanneslinin öldürülmesi için daha çok yeni ve güçlü malzeme-lerin devreye konulmas› için burjuva bilimin kendisini na-s›l koflulsuz bir flekilde kâr için savafl k›flk›rt›c›lar›na hiz-mete sundu¤unu görüyoruz. Di¤er taraftan "anavatan›nsavunulmas›" üzerinden ideolojik zehirleme bafllad›, ›rkç›önyarg›lar, flovenizm vb. en üst noktaya ulaflt› ve okul, ki-lise ve burjuvazinin di¤er iktidar organlar› arac›l›¤›yla gençnesillere afl›lan›yor.

Artan beyaz terör ve iflçi ve yoksul köylülerin takibat›n-daki güçlü art›fl, savafl haz›rl›¤›n›n baflka bir boyutunu

44

S A Y I 9

....sanat probleminde kendimi kaybederek -yapamaya-

ca¤›mdan de¤il- yaflam›n problemini çözemem; yaflam

probleminin sanat problemini zorlaflt›rd›¤›n› hissediyo-

rum (...) Benim durumumda yaflam daima, sanat›n zorluk

çekece¤i bir egemenli¤e sahip olacakt›r.

Page 47: DKH Bülteni - Sayı 9

45

S A Y I 9

gösteriyor.

Burjuvazinin bugün hayata geçirdi¤i bütün takibatlar vefliddet yöntemleri (makineli tüfeklerin kullan›lmas› vegösterici kitlelerin katledilerek ezdirilmesinden ajanl›k veprovokasyon sistemine kadar), emekçi kitleleri bask› al-t›nda tutmak ve kölelefltirmek ve savafl›n patlak vermesidurumunda onlar› engellemek burjuvazinin vazgeçilmezsilahlar›d›r. Burjuvazi, dünyan›n yeniden paylafl›lmas›nakat›lmadan önce ve Sovyetler Birli¤i'ne sald›r› deneme-sinden önce, önünde engel olarak duran ve u¤ursuzplanlar›n› gerçeklefltirmeyi zorlaflt›racak olan iflçi s›n›f›-n›n devrimci örgütlerini yok etmek zorunda oldu¤unuçok iyi bilmektedir.

Bugünkü "tempo" ve kapsamda iflçilerin tutuklanmas›, eniyi proleter savaflç›lar›n öldürülmesi, ola¤anüstü hal mah-kemelerinin verdi¤i cezalar buna uygundur ve savafl›nhangi tempo ve kapsamda baflka alanlarda haz›rland›¤›n›göstermektedir.

Bütün dünyada 1931 y›l›nda beyaz terörün kurbanlar›n›ntoplam rakamlar›n›n 1925 y›l›ndakinden on kat daha bü-yük oldu¤unu söylemek bile yeter.

Beyaz terörün bütün kurbanlar›n›n (tutuklanan, yarala-nan, kötü muamele gören, öldürülen, iflkenceyle öldürü-len, idam edilen, hapis ve para cezas›na çarpt›r›lanlar›n)

rakamlar› üzerine IRH'n›n (Uluslararas› K›z›l Yard›m) res-mi istatistik verileri flöyle:

Y›llar: Say›lar

1925- 120.055

1926- 187.499

1927- 243.456

1928- 361.902

1929- 367.749

1930- 877.702

1931- 1.090.421

Sadece faflist ülkelerde de¤il, ayn› zamanda sözde demok-ratik ülkelerde terör bugün iktidar›n sürekli yöntemidir.

Terör, burjuvazinin son s›¤›na¤›d›r. Burjuvazinin tümdençöküflünü ertelemenin, sömürülen kitlelerde geliflen mü-cadele iste¤ini kapitalist ve sömürge ülkeler içinde tutma-n›n, direnifllerinin imkanlar›n› yok etmenin ve en iyisi ye-ni savafl için silahlanmaya baflvurarak, kendisine ç›k›fl yo-lu bulman›n son çaresidir.

Bu yüzden beyaz teröre ve küçük burjuva s›n›f adaletinekarfl› mücadele ayn› zamanda, emperyalist savafla karfl›mücadele, Sovyetler Birli¤i'ne karfl› silahl› sald›r›ya karfl›bir mücadeledir.

E¤er biz, Uluslararas› K›z›l Yard›m saflar›nda, kapitalist vesömürge ülkelerde emekçi kitlelerin maruz kald›¤› ve dev-rimci iflçi ve köylü örgütlerinin varl›k haklar›n› savunmakiçin harekete geçer, zorbal›¤a ve kanl› bast›rma yöntemle-rine karfl› mücadele edersek bu, ayn› zamanda, burjuvazi-nin savafl haz›rl›¤›na karfl› iflçi s›n›f›n›n direniflinin güçlen-dirilmesi için mücadele demek olacakt›r.

Ola¤anüstü ve ola¤an mahkemelere karfl› mücadele etti¤i-mizde, bu ayn› zamanda iflçi düflman› yasalara, yabanc›devrimci iflçilerin s›n›r d›fl› edilmelerine, kapitalist siste-min bastonu olan insanl›k d›fl› hapishane rejimine ve ifl-kence düzenine karfl› mücadele etmek demektir. Ve kapi-talist zindanlarda çürümesi istenen binlerce devrimcininkurtar›lmas› için mücadele ayn› zamanda; sömürü siste-mine, beyaz teröre ve emperyalist savafllara karfl› mücade-leleri yönlendiren iflçi s›n›f›n›n öncüsünün fiziksel olarakyok edilmesinin engellenmesi için mücadele etmek de-mektir.

Uluslararas› K›z›l Yard›m saflar›na kat›lmak demek, bütün›rk ve milliyetlerden emekçilerin cephesinin güçlendiril-mesi; hakim s›n›f› ayakta tutan ve besleyen, emekçileriizole eden ve savafllar› mümkün k›lmaya yarayan ›rkç›l›knefretinin, flovenizmin ve kilisenin ördü¤ü bariyerleri y›k-mak demektir.”

T‹NA MODOTT‹

Page 48: DKH Bülteni - Sayı 9

?46

S A Y I 9

YOKSA

KADINLARIN

VAR OLDU⁄UNU

UNUTTUNUZ MU

Bir babayla o¤lu arabayla giderken trafik kazas› geçirmifller. Kaza ge-çiren baba ve o¤ul hastaneye kald›r›lm›fl. Doktor, kaza geçiren çocu¤utedaviye geldi¤inde çocu¤a bakm›fl ve:

—Bu benim o¤lum, demifl ve üzüntüsünü dile getirmifl.

Sizce doktor kim acaba? Gelin bu soruya birlikte cevap bulmaya çal›-flal›m.

— Adama bir fley olmam›fl, o¤lunu tedavi ediyor…

Ama bu olamaz de¤il mi? Çünkü ikisini de hastaneye getirmifllerdi. Dü-flünmeye devam öyleyse.

— Aaaa buldum… Doktor çocu¤un üvey babas››››…

— Hay›r! Bu da de¤il.

— Nas›l yani… O zaman doktor kaza geçiren adam›n dedesi…

— Hay›r, çocuk gerçekten o¤lu, torunu de¤il…

—Uzatmayal›m, durun ben söyleyeyim:

—Doktor çocu¤un annesi.

Aaaaaaaaaa (küçülen a’ larla devam eden ünleminizi duyar gibiyiz.)

Yirmi kifliye sorduk. 18 yanl›fl cevap ald›k. Doktorun anne olmas› akl›-m›za gelmiyor… Doktor hep erkek olarak düflünülüyor.

E¤ilip büküldük, cevab› bulamad›¤›m›z için. Çünkü biz de ‘kad›n’d›k.Kendine yabanc›laflm›fl, yabanc›laflt›r›lm›fl kad›nlar. Kad›n›n eme¤inisonuna dek kullanmay› bilen, sömüren toplumsal düzen, ifl yaflam›n›da sosyal yaflam› da, zihinlerimizi de kad›ndan kurtarm›flt›. ‘Ama’ larlabafllayan cümleler kimseyi ikna etmesin. Bu bir gerçek, bir sonuç. Bi-zi kendimiz taraf›ndan dahi görünmez k›lan neydi acaba, iyi düflünmüflmüydük? Tarihten bugüne kad›n›n sosyal yaflamda, ifl yaflam›nda; ha-yat›n her alan›nda dolay›s›yla zihnimizde kaybettirilmifl yeri…

Baflka örneklerle kad›n meseleleri üzerinde gezinelim.

Burjuva medyan›n kanallar›n›n birinde, ana haber bülteninden cümleler:

“Hafif meflrep, oldukça çekici, t›pk› gerçek bir kad›n gibi davran›yor… K›z arkadafl bulmakta zorluk çekenlere müjde! (Ka-d›n robotlar›n tan›t›ld›¤› haberden…)

K›z arkadafl bulmakta zorluk çekenler üzülmesin, art›k erkeklerin ihtiyaçlar›n› karfl›layacak robot kad›nlar var!”

YOKSA KADINLARIN

VAR OLDUĞUNU

UNUTTUNUZ MU?

Page 49: DKH Bülteni - Sayı 9

47

S A Y I 9

B›rak›n kad›nl›¤›, kad›n›n bir insan olarak bile görülme-mesi; insan›n insana yabanc›laflmas›n›n en korkunç ör-ne¤i. Kad›n da neymifl ki… Kad›n olsa da olur olmasada… Biz kad›nlar nemenem bir fleyiz böyle… Kimi zamannamusuz; kimi zaman namussuzluk! Bu durumda robotkad›nlar baya¤› namuslu oluyor(!). Ne de olsa robot sa-dece sahibinin söyledi¤ini yapacak… Böylelikle namus-suzluklar da son bulacak… Peki, bir robota cinsel objeolarak bak›p hayatlara girecek kad›nlar olarak görmekve sunmak ne oluyor?

“Show tv net.” kad›n sayfas›na bakt›k. Bak›n bizim içinayr›lan sayfada hangi bafll›klar var:

Diyet, Yatak Odas›, Aflk-Meflk, Güzellik… Kad›nlar›n ilgialanlar›na giren konular sadece bunlar… Toplumsal düze-nin kad›n standartlar›na uyumlu hale gelmek-getirilmekiçin vücut hatlar›m›z› korumam›z› sa¤layan diyet bölü-mü; erke¤imizin elimizden kaçmamas›, bunun da ancakyatak odas›ndaki maharetlerinize ba¤l› oldu¤unu sal›kveren cinsel hayat için püf noktalar›, ›smarlama aflk vegüzellik reçeteleri vs. vs. Baflka bir sitede ise kozmetikdünyas›n›n ç›lg›nl›¤›nda bo¤ulmam›z öneriliyor. Parlaksaçlar, menekfle gözler, cilal› dudaklar… Güneflin alt›ndaen az günefl kadar güzel olabilirmifliz. Zaten baflka derdi-miz de yok! Son ç›kan ürünleri kulland›¤›m›zda (Bir ayr›n-t› var: Bir hafta sonunu güneflle flört ederek geçirmemizgerekiyormufl) tenimizde oluflan o tatl› ve taze bronzlu¤ukorumak ister miymifliz? Neden olmas›n? Zaten biz de bu-nu ar›yorduk. Yan›k yan›k dolaflmay› kim istemez ki…Hem havas› da oluyor insan›n. Zaten denize gittik; amaçook kötü yand›k! Tenimiz pürüzsüz olmad›! Oysaki ar-kadafllar›m›z çok güzel yanm›fllar, tenleri çok çekici vegüzel gözüküyormufl. Niye? Bu durum kad›n›n hangi sa¤-l›k problemi, yaflamsal durumu, psikolojik haliyle ilgiliolabilir? Ne güzel kand›r›l›yoruz… ‹nsan do¤all›¤›ndan; in-san› insan yapan hayattaki bilinçli rolünden uzaklaflt›kçakirleniyor, akl›n› yitiriyor. Evet, keflke hiç tasas›z bir fle-kilde ç›r›lç›plak gezebilseydik. Tüylerimizle, pürüzlü, ya¤-l› tenimizle, ama do¤al, insan› insan yapan özelliklerimiz-le…

Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde çokça okuruz:“Kocas›n› aldatan kad›n, efli taraf›ndan öldürüldü.”, “Er-kek arkadafl›ndan hamile kalan kad›n namus kurban› ol-du!” Bu haberler üzerine erkek egemen iktidar›n zihnin-de yaratt›¤› dumurla kimi kad›nlar taraf›ndan yap›lan yo-rumlar ise yaflanan katliam kadar adeta balyoz etkisi ya-par beynimizde: “Ama k›z da bakire de¤ilmifl!”, “Kad›nkocas›n› baflkas›yla aldatm›››fl!”

Ne ac› de¤il mi? Kad›n›n dünyan›n varl›¤›n› devam ettiren,insan›n kayna¤› olan özelli¤i, kirlili¤in ya da temizli¤insimgesi…

Dünyan›n neresinde olursak olal›m, her ne sebeptenolursa olsun, dövülen, sevilen sövülen, say›lan, öldürü-len, hapsedilen, cinsel dürtülerine hakim olmas› içinsünnet edilen, bedeni piyasaya pazarlanan, kocas›napazarlanan, toplumsal ahlak kurallar›n›n bir ad›m ötesi-ne gitti¤i anda namussuz olan, ‘çok namuslu kad›nolan’, fazla rahat bir kad›n olan, biraz garip olan, cada-loz olan, sayg›s›z olan, fahifle olan, kikirdek olan, iyi evkad›n› olan, kocas›n›n-babas›n›n mal› olan kad›n… ‘Al›n-yaz›s›’ ayn›… Hepsi kad›n!

Bu kadar örnekten sonra bilinçli kad›nlar olarak biz soru-nun neresindeyiz?

Söylediklerimiz ve söyleyeceklerimiz yaflamda karfl›l›¤›n›bulam›yorsa bir sorun var demektir. Oturup düflünmekve biraz da kendimize ra¤men; bu gerçekle yüzleflmek endo¤rusu… Israrla, yaflam›n her an›nda özümsenmifl dev-rimci kad›n› yaratmak… Kad›nl›k nedir bilmeden, yitirilenkad›n› bulup en yak›n›m›zda bile yerine yenisini infla et-meye çal›flmadan; kimi zaman kendimiz için kimi zamanailemiz için ekmek kavgas›n›n bir parças› olup ifl kad›n›rolüne bürünerek, kimi zaman kutsal ailenin bir parças›olarak, fark›nda olmadan bir sevgilinin kölesi olarak, ki-mi zaman erkek egemen bir ‘devrimci’ faaliyetin parças›olarak ya da devrimci faaliyet içerisinde fakat günlük ifl-lerle edilgen kad›n kimli¤ine hapsolarak m›? Bir zamanbelki mümkün ama sonra hay›r…

Evet, ellerimiz kana bulanacak belki; ac› çekece¤iz; amazihnimizi ve o zihni her gün tazeleyen tüm rolleri par-çalamak zorunday›z. Yeni kad›n› eyleme geçirmek vedi¤er kad›nlarla birlefltirmek… Kad›n olmak en güçlü si-lahlar›m›zdan biri ama önce silah› kullanmay› ö¤renme-miz gerekir. Oysa biz daha silah› elimizde tam olarakkavrayamam›fl›z.

Kad›n oldu¤unu bilmek, kad›n›n tarihini bilmeye sahip ol-mak önemlidir; fakat sadece bununla kad›n olunmaz. Ka-d›nl›k kendisinin karfl›s›nda olan fleyi de ürettikçe (erkekegemen iktidar›); bu üretime her gün yard›mc› olan enyak›n›m›zdaki kad›nlara ulaflmad›kça kad›nl›k de¤ildir.Bugün hemencecik tarihi de¤ifltirmek mümkün de¤il; fa-kat emek ve cesaret birleflip yaflamdaki en küçük ayr›n-t›n›n adresi soruldu¤unda ve bu sorgunun cevab› esas ye-rine ulaflt›¤›nda, parçalanmayacak karanl›k yoktur…

Ah biz kad›nlar! Yine ne çok konufluyoruz böyle! Elimi-zin hamuru, uzun saç›m›z, k›sa akl›m›z, küçük beynimiz-le ne büyük fleyler düflünüyoruz böyle! Kim bu hakk› bi-ze verdi? Anam›z m›? Babam›z m›? Kocam›z m›? Çocu¤u-muz mu? Yoksa devlet babam›z m›?

Evet! Galiba biz ‘kad›n’ oldu¤umuzu unuttuk!

Page 50: DKH Bülteni - Sayı 9

48

S A Y I 9

"Elinin hamuruyla erkek ifline kar›flan" kad›nlar›n say›s› hergeçen gün art›yor. ‹flte bunlardan biri de Bedriye. Bedriye, 27yafl›nda esnaf bir kad›n. Küçük yafllardan beri çal›flt›¤› tekstilsektörünü b›rakarak bir mahalle bakkal› iflletmeye bafllam›fl.A¤abeyinden devrald›¤› bakkalda yaklafl›k iki buçuk y›ld›r ça-l›fl›yor. Hiper ve süper marketlerin yan›nda tutunmaya çal›-flan bu küçük mahalle bakkal›, bizlere sanayi devrimiyle bir-likte ayakta kalmaya çal›flan küçük atölyeleri an›msat›yor.

Tahta raflara özenlice dizilmifl yiyecekler, bir köflede tart›l-mak üzere bekleyen baklagiller ve bir dolaba a¤›z dolusuyerlefltirilmifl ekmekler al›c›s›n› beklerken biz derin bir soh-bete dal›yoruz onunla. Y›llard›r çal›flt›¤›n tekstili niçin b›rak-t›n, diye sordu¤umuzda birbiri ard›na s›ral›yor yaflad›klar›n›:

"Tekstilde insanlar› adeta yar›flt›r›yorlar. A¤›r çal›flma koflul-lar› yetmiyormufl gibi bir de bizler patronu zengin etmek içins›raya girmifliz. Vas›fs›z eleman ihtiyaçlar›n› bizlerle karfl›l›-yorlar. Orada sömürünün en a¤›r›n› yafl›yorduk. Buna dahafazla katlanamad›m." diyor ve esnaf olmaya niçin karar ver-di¤ini de: "Ben de kendi iflimi kurmaya karar verdim." cüm-lesiyle aç›klam›fl oluyor.

Kad›nlar olarak kendi bafl›na karar al›p söz söylememizin bi-le yasaklanmaya çal›fl›ld›¤› günümüzde "kendi iflini kurmak"için önemli bir ad›m at›yor Bedriye. Konuflmas›n›n devam›n-da asl›nda bu karar› almas›n›n kendisi için o kadar da kolayolmad›¤›n› belirtiyor:

"Bafllang›çta bu ifli baflaraca¤›ma dair güvensizlik duyuyor-dum. Tek bafl›na bir bakkal iflletmek zor geliyordu bana. An-cak yak›nlar›m›n yard›m›yla bafllad›m bu ifle. Ayr›ca ifle baflla-mamda babam›n da deste¤i önemliydi benim için." diyor vehiç de yabanc› olmad›¤›m›z destek cümlesini söylüyor ard›n-dan: "Babam her seferinde 'Benim k›z›m erkek gibidir. Heriflin üstesinden gelir.' diyerek moral veriyordu bana."

Öyle ya baflar›n›n s›rr› "erkek gibi olmak"ta sakl›yd›. Erkek gi-bi olunmadan esnafl›k yapmak bir kad›n›n haddine miydi?

Sohbet devam ederken bir yandan da gelen müflterilere ce-vap olmak durumunda kal›yor Bedriye. Büyük marketlerinart›k çal›flmaktan usanm›fl, yüzümüze bile bakmaya mecalikalmam›fl kasiyerlerinin tersine gelen her müflteriyle ayr› ay-

r› ilgileniyor. Yan›nda geçirdi¤imiz zaman diliminde gözümü-

ze çarpan baflka bir ayr›nt› da gelenlerin ço¤unun kad›n ol-

mas›. Farkl› ve s›cak bir diyalog gelifltirmifl onlarla. Her birinin

hikâyesini biliyor. Ve belki de bildi¤i için bütün kad›nlar›n

benzer ac›lar› çekti¤ini düflünüyor içten içe. Tabi bu küçük

mahalle bakkal›n›n tek müflterisi kad›nlar de¤il. Annelerin-

den kapt›klar› paralarla kofltura kofltura bakkala gelen ço-

ESNAF KADIN OLMAK,ZOR ZANAAT!..

Page 51: DKH Bülteni - Sayı 9

49

S A Y I 9

cuklar› da unutmamak laz›m. Bedriye ablalar›ndan alacaklar›-n› al›p yine koflar ad›m soka¤›n yolunu tutuyorlar.

Bir yandan gelenleri u¤urlayan Bedriye bir yandan da anlat-maya devam ediyor: "‹fle bafllad›¤›mda iki günde kepenk ka-pataca¤›m› söyleyenler de az de¤ildi" diyor ve ekliyor: "Amaben ne olursa olsun baflaraca¤›m› biliyordum. Onlar öyle de-dikçe kendime olan güvenim art›yordu sanki."

Her gün saat 7'de aç›l›p gece 11'de kapanan bu bakkal, Bed-riye'nin hayata bak›fl›n› da çok de¤ifltirmifl. "Burada her tür-lü insanla muhatap oluyorsunuz. ‹nsanlar› daha yak›ndan ta-n›yorsunuz. Zaman zaman insanlardan ümidimi kesiyorum.Onlarla sohbet etmek bile istemiyorum." diyen bu esnaf ka-d›n her fleye inat yine de gülücüklerini esirgemiyor bizden.

Emekçi mahallelerin birinde kad›n olarak esnafl›k yapacak-s›n da toplumsal fliddetten nasibini almayacaks›n öyle mi?Bak›n bunu nas›l anlat›yor Bedriye: "Etraftakiler beni dahatan›madan yorum yapmaya bafllam›fllar. 'Acaba bakkalda birk›z tek bafl›na ne yapar?' diye dedikodular yay›lm›fl me¤er.

Ara s›ra bakkalda yaln›z kalmayay›m diye arkadafllar›m geli-yordu. Onlar›n gelifli bile merak konusu oluyormufl. Tabi benbütün bunlar› sonradan ö¤rendim. Beni yak›ndan tan›d›kçabir bir itiraf ettiler ne düflündüklerini. fiimdi hepsi 'Helal ol-sun sana!' diyorlar."

Toplumun güvenini kazanmadan ifle koyulmak olmaz tabi.Her ne kadar çal›flan kad›n olsan da çizilen s›n›rlar› iyi bile-ceksin. Küçük yafllardan beri çal›flmak ve iki aya¤›n›n üzerin-de durmay› kendine görev edinmifl Bedriye de, 'mahalle bas-k›s›na' ald›r›fl etmeden yaflam›n› sürdürmeye çal›fl›yor.

Bizler küçük tüpte kaynat›lan çay› yudumlarken sohbet s›-ras›nda ifline devam eden Bedriye de, mahalle bakkallar›n›niçi sayfalarla dolu ve kenarlar› ataçlanmad›¤› için k›r›flm›fl ve-resiye defterlerinden birine notlar al›yor. Akl›na bir fley gele-cek olmal› ki bir yandan da yine o muz›r gülücüklerinden bi-rini koyveriyor. Nedenini soruyoruz hemen. "Gülerim a¤ala-nacak halime" diyen bir bak›flla anlatmaya koyuluyor:

"Bir gün borcu çok birikmifl olan bir kad›n müflterim al›fl-ve-rifl etmek için geldi. Kendisine usulünce borcunu hat›rlatt›m.Küçümser tav›rlarla cevap verince ses tonumu yükselttimfark›na varmadan. Bir de ne dese be¤enirsiniz? 'K›z bafl›na neiflin var bu bakkalda? Git evinde otur.' Sizin anlayaca¤›n›zhakk›m› arayal›m derken suçlu duruma düfltüm neredeyse.Üzüldü¤üm fley en çok da kad›nlar›n bunu yapmas›."

Gece 11'lere kadar bakkalda kalmak zorunda kalan Bedriye,yaflad›¤› tacizlerden de bahsediyor biraz s›k›larak: "Belli birsaatten sonra korku kapl›yor içimi. Gözümü kap›dan ay›ra-m›yorum. Tan›d›k birileri gelse de biraz zaman geçsin diyedüflünüyorum." diyor ve ekliyor: "Bir gün geç bir saatte birk›z arkadafl›mla oturuyorduk. Genç bir çocuk içeri girip sözletaciz etmeye bafllad›. Ben biraz korku biraz da cesaretle he-men d›flar› ç›kmas›n› söyledim ve onu korkutmak için çek-meceye yöneldim. O vakit bakkal› terk etti. Ben kendi ken-dime 'Acaba nas›l böyle yapt›m?' diye düflünürken yan› ba-fl›mdaki arkadafl›m korkudan sararm›fl ve kekeleyerek benitebrik ediyordu."

Hafta boyunca çal›flan erkekler pazar günleri kendilerindenbir fley istendi¤inde hemen söylenmeye bafllarlar. "Bir paza-r›m var!" diye. Ancak bir pazar› bile olmayan Bedriye sosyalhayattan elini ete¤ini çekti¤ini aç›kl›yor üzülerek: "Ben iste-mez miyim çeflitli etkinliklerinize kat›lmay›? Görüyorsunuziflte halimi. Her günüm böyle geçiyor. Sa¤l›k taramalar›na bi-le yerime birini bulup kat›lamad›m."

Baz› zamanlar kendisinin yerine bakkalda durabilece¤imizisöylüyoruz. Ancak O, k›sa bir kahkahan›n ard›ndan: "Nedenolmas›n." diye flaka yaparken bu iflin öyle san›ld›¤› kadar ko-lay olmayaca¤›n› da anlat›yor bizlere.

Bakkaldan ayr›l›rken: "Esnaf kad›n olmak zor zanaat." diyedüflünmeden edemiyoruz.

Page 52: DKH Bülteni - Sayı 9

K›dem tazminat›n›n koflullar›

K›dem Tazminat›n› isteme hakk›, sadece iflçilere tan›nm›fl

bir hakt›r. Bu anlamda sadece ifl kanununa tabi ifllerde

çal›flan iflçiler de¤il gemi adamlar› ve gazeteciler de yarar-

lan›r.

‹fl sözleflmesinin sona erdi¤i her durumda k›dem tazmina-

t› hakk› do¤maz. Sözleflmenin belirli hallerde iflveren ve-

ya iflçi taraf›ndan sona erdirilmesi ve iflçinin ölümü bu

tazminata hak kazand›r›r.

a)‹flveren taraf›ndan iflçinin iflten ç›kar›lmas›

‹hbar önellerine uygun olarak veya iflçinin bu sürelere

karfl›l›k gelen ücretinin (ihbar tazminat›n›n) peflin olarak

ödenmesi yoluyla iflçi iflten ç›kar›l›rsa iflveren taraf›ndan

KIDEM TAZM‹NATI ödenmek zorundad›r.

“Sa¤l›k sebepleriyle” ya da zorlay›c› sebepler ile hakl›

olarak ihbar süresi vermeden derhal feshedildi¤i hallerde

de iflveren taraf›ndan k›dem tazminat› ödenmek zorunda-d›r. Bu durumlarda ihbar tazminat› ödenmez.

‹flveren iflçiyi iflçinin kusurundan kaynakl› olarak iflten ç›-kar›rsa ne ihbar ne de k›dem tazminat› ödemez.

b)‹flçinin kendi iste¤i ile iflten ç›kmas›

‹flçi “Hakl› sebeple önelsiz (derhal) iflten ç›karsa k›demtazminat›’na hak kazan›r. Bu haller; zorlay›c› sebep, sa¤-l›k sebepleri, ahlak ve iyi niyet kurallar›na uymama, ücre-tin, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, sigortal› yap›l-mamas›, ücretin sigortaya do¤ru bildirilmemesi, iflçiyekarfl› haks›z uygulamalar›n yap›lmas› vb. ‹flçi bu durum-da K›dem Tazminat› al›r, ancak ihbar tazminat› alamaz.

‹flçi ihbar önellerine uygun olarak istifa eder veya hakl›bir sebep olmaks›z›n iflten ç›karsa k›dem tazminat› ala-maz. Ancak “belirli sebeplerle” s›n›rl› olarak iflçinin ihbarönellerine uygun olarak iflten ayr›ld›¤› (istifa etti¤i) haller-de bu hakk› tan›m›flt›r.

KIDEM

TAZM‹NATI

Her geçen tam y›l için 30 günlük ücret tutar› olarak belirlenmifltir. Bunun için ön-

ce günlük ücret bulunur; sonra bu ücret 30 ile çarp›larak her tam y›la karfl›l›k ge-

len tazminat miktar› hesaplan›r. Ayr›ca bir y›ldan arta kalan süreler için de ayn›

oran üzerinden ödeme yap›l›r. Tazminat hesaplanmas›nda son ücret esas al›n›r.

HUKUK

H U K U Av. Züleyha Gülüm

50

S A Y I 9

Page 53: DKH Bülteni - Sayı 9

51

S A Y I 9

1. Muvazzaf askerlik hizmeti nedeniyle sözleflmesini ih-bar önellerine uygun olarak iflten ç›kmas›

2. ‹flçinin yafll›l›k, emeklilik veya malullük ayl›¤› yahuttoptan ödeme almak üzere iflten ç›kmas›

3. Emeklilik yafl›n› doldurmam›fl olmakla birlikte yafll›-l›k ayl›¤› ba¤lanmas› için öngörülen sigortal›l›k süresinive prim ödeme gün say›s›n› tamamlayanlar ile 25 y›l-dan beri sigortal› olup en az 4500 gün prim ödeyenlere,7000 gün yafll›l›k primi ödeyenlere k›dem tazminat›ödenir.

4. Kad›n iflçinin evlendi¤i tarihten itibaren bir y›l içindekendi iste¤iyle iflten ç›kmas› halinde k›dem tazminat›ödenir.

‹flçinin ölümü halinde ifl sözleflmesi sona erer. Bu du-rumda iflçinin kanundan ya da sözleflmeden do¤an tümhaklar›n› mirasç›lar› alabilir.

K›dem tazminat› alabilmek için iflçinin en az 1 y›ll›k ça-

l›flmas›n›n olmas› gerekir.

Kanuna göre iflçinin ifle bafllad›¤› tarihten itibaren hiz-met akdinin devam› süresince her geçen tam y›l için ifl-verence iflçiye 30 günlük ücreti tutar›nda k›dem tazmi-nat› ödenece¤i, bir y›ldan artan süreler için de ayn› oranüzerinden ödeme yap›laca¤› hükme ba¤lanm›flt›r.

K›dem süresinin hesaplanmas›

‹flçi ifle bafllarken çal›flma süresini (1 y›l, 2 y›l vb. gibi)sürelerle s›n›rland›rmam›flsa bu çal›flma belirsiz süreliçal›flmad›r. ‹flçinin ayn› iflverene ba¤l› olarak çal›flt›¤›tüm süreler göz önüne al›narak k›dem süresi hesapla-n›r. ‹flçi ara vererek çal›flm›fl olsa da ya da ayn› iflvere-nin bir veya de¤iflik ifl yerlerinde çal›flsa da tüm çal›flt›-¤› süreler hesaplan›r ve k›dem bu süreler üzerindenödenir. Ancak iflçi, iflten ayr›ld›¤› önceki sürelerde, k›-dem tazminat›n› alm›flsa bu durumda önceki çal›flmalar

Page 54: DKH Bülteni - Sayı 9

k›dem tazminat›nda hesaplanmaz. Son çal›flt›¤› süre içer-sinde hak kazand›¤› k›dem tazminat›n› alabilir.

Belirli süreli ifl sözleflmeleri, kural olarak, sürenin sonun-da kendili¤inden sona erdi¤i için herhangi bir ihbar ve k›-dem tazminat› ödenmesi gerekmez. Ancak ard› ard›na ya-p›lan belirli süreli zincirleme ifl sözleflmeleri, uygulamadayarg›tay taraf›ndan “hakk›n kötüye kullan›lmas›” say›l-makta; bu gibi durumlarda belirli süreli ifl sözleflmelerininbelirsiz süreli hizmet sözleflmesine dönüfltü¤ü kabul edil-mektedir. Örne¤in bir y›l›k bir ifl sözleflmesi yap›ld›, bir y›l-l›k çal›flman›n sonunda tekrar bir y›ll›k ifl sözleflmesi ileçal›flmaya devam edildi.

Belirsiz süreli ifl sözleflmelerinin esasl› bir neden olmad›k-ça birden fazla üst üste yap›lamayaca¤›, aksi halde ifl söz-leflmesinin bafltan itibaren belirsiz süreli kabul edilece¤ikabul edilmektedir. Bu durumda iflçinin çal›flt›¤› toplamsüre üzerinden ihbar ve k›dem tazminat› hesaplan›r. Be-lirli süreli sözleflmede cezai flart var ise uygulanmaz.

Yine iflin niteli¤i gere¤i süreli bir ifl olmas› mümkün de¤il-se bu durumda da çal›flma belirsiz süreli say›lacakt›r.

Mevsimlik ‹flçiler

Mevsimlik iflçilerde de iflçinin k›deminin belirlenmesiyleilgili yasal bir düzenleme bulunmamaktad›r. Kural olarakbelirli süreli ifl sözleflmesinin yap›ld›¤› mevsimlik ifllerdede uygulamaya yarg›tay kararlar› yön vermektedir. Bunagöre, iflyerinde nitelikçe “sürekli” olan ve her mevsim de-vam eden bir ifl için yap›lan zincirleme ifl sözleflmeleri,“süresi belli olmayan (belirsiz süreli)” bir sözleflmeye dö-nüflmüfl say›l›r ve son mevsimdeki süresi belli sözlefl-menin de y›llar boyunca sürüp gelen sözleflmenin bir de-vam› olmas› gerekir. Öyleyse ifl yerinde y›llarca mevsimlikçal›flm›fl iflçinin ifl sözleflmesi de ihbar önellerine uyul-maks›z›n bozulamaz.

Mevsimlik iflçilerde k›dem ve ihbar süresinin hesab›, hery›l “çal›fl›lan veya çal›fl›lm›fl gibi say›lan sürelerin toplan-mas›” suretiyle yap›l›r. Sözleflmede hüküm bulunmad›kçaher mevsim çal›fl›lmas› “bir tam y›l” say›lmaz. Mevsim so-nunda iflverenin iflçiyi gelecek sezonda ifle almayaca¤›n›ihbar etmesi, ifl sözleflmesinin sezon (mevsim) sonu itiba-riyle sona erdirir. Bu durumda iflçi ihbar tazminat›na de-¤il, sadece k›dem tazminat›na “sezon sonu itibariyle he-saplanacak olan k›dem süresine” göre hak kazand›r›r. An-cak iflveren, mevsim sonunda böyle bir ihtarda bulun-mazsa ifl sözleflmesi ask›ya al›nm›fl olur ve yeni sezonbafllarken iflveren iflçiyi ifle bafllatmak zorundad›r. Yanisezon bafllarken iflçiyi ifle bafllatmad›¤› takdirde ise, ifl

sözleflmesi yeni sezon bafl› itibariyle ihbar önelsiz bozul-mufl olur ve bu tarih itibariyle hesaplanmak üzere iflçihem ihbar hem de k›dem tazminat›na hak kazan›r.

KK››ddeemm ttaazzmmiinnaatt››nn››nn hheessaappllaannmmaass››

Her geçen tam y›l için 30 günlük ücret tutar› olarak belir-lenmifltir. Bunun için önce günlük ücret bulunur; sonrabu ücret 30 ile çarp›larak her tam y›la karfl›l›k gelen taz-minat miktar› hesaplan›r. Ayr›ca bir y›ldan arta kalan sü-reler için de ayn› oran üzerinden ödeme yap›l›r. Tazminathesaplanmas›nda son ücret esas al›n›r. Bu ücret brüt üc-rettir. Ayr›ca yemek, yol, ikramiye gibi sosyal haklar buücrete eklenir. Parça bafl›, akort, götürü veya yüzde usulügibi ücretin sabit olmad›¤› hallerde son bir y›ll›k süre için-de ödenen ücretin o süre içinde çal›fl›lan günlere bölün-mesi suretiyle bulunacak ortalama günlük ücret bu tazmi-nat›n hesab›nda esas al›n›r.

K›dem ve ihbar tazminat› iflçinin ifl akdinin sona erdi¤ianda ödenmesi gerekir. Ödenmemesi halinde faiz uygula-nacakt›r. K›dem tazminat› faizi ifl akdinin sona erdi¤i an-dan itibaren bafllar ve mevduata uygulanan en yüksek fa-iz olarak uygulan›r. ‹hbar tazminat› için ise davan›n aç›l-d›¤› tarihten itibaren faiz uygulanacakt›r. Ancak iflvereneifl akdinin feshinden sonra ihtarname çekilerek faiz baflla-t›labilir. ‹hbar tazminat›na yasal faiz oran› yani daha dü-flük faiz uygulanmaktad›r.

‹flverenin de¤iflmesinin k›dem

tazminat›na etkisi

‹flletmeyi bütün hak ve borçlar›yla devir alan yeni iflverenalacakl›lara ihbar ve gazetelerde ilan etti¤i tarihten baflla-mak üzere iflletmenin borçlar›ndan sorumludur. Ayr›caeski iflveren dahi yeni iflverenle birlikte devirden öncekiiflçilik haklar› için devir tarihinden itibaren 2 y›l süre ileyeni iflverenle birlikte ortak sorumludur.

‹fl yerinin veya ifl yerinin bir bölümünün baflka birine dev-redilmesi halinde devir tarihinde iflyerinde veya bir bölü-münde mevcut olan ifl sözleflmelerinin bütün hak ve borç-lar› ile birlikte devralana geçer. Yeni bir oluflumla isim de-¤ifltirerek ifl yeri iflletmeye devam eden iflveren yan›ndageçen hizmet sürelerinin tamam›n› ifle bafllad›¤› tarihtenitibaren hesaba katmak zorundad›r. Bu anlamda devralaniflveren, iflçinin y›ll›k izin ücretleri yan›nda ihbar ve k›demtazminat›na iliflkin haklar›n› hesaplarken devreden iflve-ren yan›nda ifle bafllad›¤› tarihe göre ifllem yapmakla yü-kümlüdür.52

S A Y I 9

Page 55: DKH Bülteni - Sayı 9

Mide Ekflimesi: Hastan›n midesinde yanma ile birlikte ekflime

hissi uyand›ran ve nedenleri çok çeflitli olan bir rahats›zl›kt›r.

Mide Ekflimesi Nedenleri: En önemli nedenleri, fazla yemek ve

yemek sonras› uzanmak, bozulmufl yiyecekler ve baharatlar

olarak say›labilir. Ayr›ca, mide veya onikiparmak ba¤›rsa¤› ül-

seri, safra kesesi iltihab›, reflü ve gastrit mide ekflimesine ne-

den olabilir. Hamilelikte mide ekflimesi flikâyetleri oldukça faz-

lad›r. Alkol de midedeki yanma hissini artt›r›r.

Mide Ekflimesi Belirtileri: En belirgin özelli¤i midede yanma ve

ekflime hissidir. Hastan›n a¤z›na ekfli ve yak›c› bir s›v› gelebi-

lir. Bu belirtiler yemekten önce, yemek s›ras›nda ya da yemek-

ten 2–3 saat sonra görülebilir.

Mide Ekflimesi Tedavisi: Fazla yememek, yemekten sonra yat-

mamak ve e¤ilmemek mide ekflimesi flikâyetlerini azaltmaya

yard›mc› olur. Alkol ve sigaradan, asitli, kafeinli ve kolal› içe-

ceklerden uzak durulmal›d›r. Ö¤ün bafl›na daha az yemek, fa-

kat ö¤ün say›s›n› artt›rmak faydal›d›r. Yemekler azar azar, iyi-

ce çi¤nenerek yenmeli, baharatl›, ekflili ve biberli g›dalar› tüket-

mekten kaç›nmal›d›r. Al›nan önlemlere ra¤men devam eden

mide ekflimesinin nedeni, sindirim sistemi hastal›klar› olabilir.

Bu nedenle, teflhis ve tedavi için doktora baflvurulmal›d›r.

Mide Ekflimesine Ne ‹yi Gelir: Midenin dostu olan muz, mide

SA⁄LIK

KKaadd››nn HHaassttaall››kkllaarr›› VVee DDoo¤¤uumm AAssiissttaann››

DDrr.. ÂÂlliimm ÖÖzzccaann

Gastrointestinal

Sistem

Hastalıkları

53

S A Y I 9

Page 56: DKH Bülteni - Sayı 9

54

S A Y I 9

yanmas› ve ekflimesi flikâyetlerini azaltmaya yard›mc›olur. Ayr›ca, çi¤ zeytinya¤› da faydal›d›r.

Kab›zl›k Nedenleri, Belirtileri ve Tedavisi

Tuvalete hiç ç›kmama veya çok seyrek ç›kmaya kab›zl›k,peklik ya da ink›baz denir. T›p dilinde ise konstipasyonad› verilir.

Kab›zl›k Nedenleri: Yeterince sulu fleyler yememe, sinirbozuklu¤u, ba¤›rsak t›kan›kl›¤›,

basur, sindirim sistemi bozuk-luklar›, hormon dengesizli¤i,f›t›k bo¤ulmas› vb. olaraksay›labilir.

Ayr›ca günlerinin büyük bir k›s-m›n› oturarak geçirmek zorun-

da olanlarla, yafll›larda, bebekler-de ve hamilelikte kab›zl›k görülür.

Kab›zl›k Tedavisi: Öncelikle kab›zl›¤a ne-den olan hastal›¤› tespit etmek gerekir.Esas nedeni tespit etmeden al›nacak mü-

sil ilaçlar› kötü sonuçlar do¤urabilir. Kab›z ol-may› önlemek için, sebze çorbalar› ve ye-mekleri, mercimek, ›spanak, salata, bal›k ve

çavdar ekme¤i yemek çok faydal›d›r. Ayr›caerik reçeli, bal, üzüm, kay›s› veya elma yemek;

bol su veya flerbet içmek de yararl›d›r.

Müzmin kab›zl›ktan flikâyet edenlerin de; fazla et,yumurta, peynir, beyaz ekmek, muz gibi yiyecekleriazaltmalar›; kahve, çay ve sigaray› en az miktara in-

dirmeleri, alkolü b›rakmalar› gerekir. Kab›zl›¤› gi-deren ilaçlar›n fazla miktarda ve uzun süre kulla-

n›lmas› kötü sonuçlar do¤urabilir. Bu nedenle, ilaç-lar› kullan›rken doktor taraf›ndan tavsiye edilen

miktarlar› aflmamak gerekir.

Bitkilerle Tedavi: Ceviz yapra¤› ince k›y›l›p bu yap-raklarla haz›rlanan çay sabahlar› aç karn›na içilirsekab›zl›¤›n çözümü için yard›mc› olur. Bitkisel tedaviiçin cevizin d›fl›nda, kuru incir ve kuru erik akflamdanso¤uk suya yat›r›l›r, sabahleyin ›s›t›l›r ve kahvalt›danönce yenir.

‹nceba¤›rsa¤›n 25 santimetre kadar olan ilk bölümüneonikiparmak ba¤›rsa¤› denir. C harfi görünümündedir.Onikiparmak ba¤›rsa¤›nda meydana gelen ülsere t›p di-linde duodenum ülseri denir.

Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Belirtileri

ve Tedavisi

Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Nedenleri: Tedavi edilme-

yen gastrit, fazla asit, sinir bozuklu¤u, düzensiz hayat,

gürültü, alkol ve sigara kullanmak, fazla çay, kahve iç-

mek, safra kesesi veya karaci¤er yetersizli¤i, kalp hasta-

l›klar›, hormon dengesizli¤i, dengeli bir flekilde beslene-

meme, çok s›cak veya çok so¤uk yiyecekler, haddinden

fazla et, hamur iflleri veya baharatl› yiyecekler ve baz›

ilaçlar, onikiparmak ba¤›rsa¤›nda ülserin meydana gel-

mesine yard›mc› olur.

Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Belirtileri: Hasta, mide ek-

flimesi ve a¤z›na ekfli su gelmesinden flikâyet eder. Ayr›-

ca dili pasl›, rengi solgundur, bafl dönmesi ve fazla terle-

me de görülür. Midesinin üstüne bas›l›nca, a¤r› hisseder.

Yemeklerden sonra da gö¤se do¤ru yay›lan bir a¤r› beli-

rir. Bu belirtiler, ilkbahar ve sonbahar aylar›nda daha da

artar.

Onikiparmak Ba¤›rsa¤› Ülseri Tedavisi: Tan› ve tedavisi

için doktora baflvurmay› ihmal etmeyin. Bununla birlikte

tedaviyi desteklemek anlam›nda yap›lacak ilk ifl, hastal›-

¤› do¤uran nedenleri ortadan kald›rmak, yemekleri az,

fakat s›k s›k yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak

yaflamaya gayret etmektir.

Reflü Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Reflü Nedir: Reflü, midede bulunan asidin mideden yu-

kar›ya do¤ru yani yemek borusuna ve bo¤aza do¤ru gel-

mesidir. Bu mide asidi yemek borusunu tahrifl eder ve

hastada bir yanma hissi uyand›r›r.

Reflünün Nedenleri: Normalde midenin giriflinde mide

asidinin yemek borusuna kaçmas›n› önleyen bir kapak

görevi gören bir kas vard›r. Reflü hastal›¤›nda, bu kaslar

s›k aral›klarla gevfler ve mide asidinin yemek borusuna

kaçmas›na neden olur.

Reflü hastal›¤›n›n belirtileri;

- Yutma güçlü¤ü

- Kanama

- Bo¤ulma hissi, öksürük, ses k›s›kl›¤›

- Kilo kayb›

olarak say›labilir. Alkol ve sigara kullan›m›, fazla ya¤l› yi-

yecekler, afl›r› beslenme, fliflmanl›k gibi etkenler de Reflü

Page 57: DKH Bülteni - Sayı 9

oluflumunu kolaylaflt›r›r.

Reflü Tedavisi: Kesin teflhis konulduktan sonra üç farkl›tedavi seçene¤i vard›r. Bunlar›n bafl›nda hastan›n yap-mas› gerekenler gelir. Bunlar;

- Yatarken bafl› normalden daha yukar›da olacak flekildeyatmak,

- Afl›r› beslenmemek,

- Alkol ve sigaradan uzak durmak,

- Yatmadan 3 saat önce yemeyi kesmek,

- Çay, kahve, çikolata, kolal› içeceklerin kullan›m›n›azaltmak,

- Dar giysilerden kaç›nmak vb. olarak say›labilir. Teda-vide uygulanan di¤er seçenekler ise ilaç tedavisi ve ame-liyatt›r.

Gastrit Belirtileri ve Tedavisi

Gastrit, midenin iç yüzündeki zar›n iltihaplanmas› sonu-cu ortaya ç›kan bir hastal›kt›r. Mide zar›nda bölgesel yada yayg›n k›zar›kl›klar fleklinde görülür. Kad›nlarda veerkeklerde yak›n oranlarda görülen Gastrit, yayg›n birhastal›kt›r.

Mide iltihab› ya da mide nezlesi olarak da adland›r›lanGastritin nedenleri aras›nda ilk s›ray› bir virüs ve stresalmaktad›r.

Bunlar›n d›fl›nda düzensiz ve kötü beslenme al›flkanl›k-lar› da, örne¤in a¤›r yemekler, kuru ve sert yiyecekler,hamur iflleri, tatl›lar, ac› ve baharatl› yiyecekler, alkol vesigara kullan›m› ve çeflitli ilaçlar Gastrit oluflumunu ko-laylaflt›r›r.

Gastrit belirtileri olarak mide a¤r›s›, midede ekflime, yan-ma, bulant›, kusma, haz›ms›zl›k, fliflkinlik gibi durumlarsay›labilir.

Gastrit tedavi edilebilir bir hastal›kt›r. Bu nedenle, hasta-l›¤›n kesin teflhisi ve tedavisi için doktora dan›fl›lmal›d›r.

Gastrit Tedavisi için öncelikle hastal›¤› do¤uran neden-ler ortadan kald›r›l›r. Düzenli yeme al›flkanl›¤› kazanma-ya dikkat edilir. Yiyecekler azar azar ve iyice çi¤nenerekyenir. Hafif yiyecekler tercih edilir. Aspirin gibi ilaçlarkullan›lmaz.

‹laç tedavisinde, asit salg›s›n› azaltan ya da asidin zararvermesini engelleyen ilaçlar kullan›l›r.

E¤er ilaç tedavisi ile hastan›n flikâyetleri geçmiyorsa ya

da ilaç tedavisi kanama gibi yan etkiler meydana getiri-

yorsa, bu durumda cerrahi tedavi seçene¤i uygulan›r.

Tifo Belirtileri Nedir? Tedavisi ve Afl›s›

Tifo Nedir: Tifo, kirli içme sular› ve pis yiyeceklerle bu-

laflan mikrobik ve bulafl›c› bir hastal›kt›r. Çoma¤a ben-

zer bir yap›s› olan tifo mikrobu genelde salg›n fleklinde,

yaz ve sonbahar aylar›nda görülür. Tifo kalbi, beyni,

böbrekleri, akci¤erleri, karaci¤eri, göz ve kulak sinirleri-

ni etkileyen bir hastal›kt›r, bu nedenle önlem al›nmas›

ve bulaflm›flsa iyi tedavi edilmesi gerekir.

Tifo Belirtileri: Hastal›k, tifo mikrobu vücuda girdikten

yaklafl›k 7–15 gün sonra ortaya ç›kar. Hastal›¤›n ilk gün-

lerinde yorgunluk ve bafl a¤r›lar› görülür. Fakat hasta

yatmak ihtiyac›n› hissetmez. Birkaç gün sonra atefl ya-

vafl yavafl yükselmeye bafllar. ‹fltahs›zl›k, bafl a¤r›s›, bu-

run kanamas›, bronflit, mide ve ba¤›rsak bozukluklar› ile

birlikte ishal görülür. ‹lk belirtilerin ortaya ç›kmas›n› ta-

kip eden birkaç gün içinde atefli daha da yükselir. Gö¤-

sünde karn›nda ve s›rt›nda pire ›s›r›¤›na benzeyen k›rm›-

z› lekeler belirir. Bu günler içinde tansiyon düfler, nab›z

da yavafllar. Hastal›¤›n üçüncü haftas›nda kar›n gergin-

leflir ve flifler. D›flk› ise yumuflaklafl›r, ba¤›rsak kanama-

lar› görülebilir. Bademcikler iltihaplanm›fl, hasta zay›fla-

m›flt›r. Üçüncü haftan›n sonlar›ndan itibaren, atefl düfl-

meye ve di¤er belirtiler kaybolmaya bafllar.

Tifo Nas›l Bulafl›r: Tifo basili ad› verilen bu mikrop, ço-

¤unlukla tifolu hastalar›n d›flk›lar›nda veya idrarlar›nda,

kanlar›nda, tükürüklerinde veya vücutlar›nda görülen

deri döküntülerinde bulunur. Tifo salg›n›na, la¤›m sular›

kar›flm›fl içme sular› veya la¤›m sular› ile mikroplanm›fl

yiyecek maddeleri neden olur. Salg›n daha ziyade yaz ve

sonbahar aylar›nda görülür.

Tifo Tedavisi: Hastaya süt, yo¤urt, ayran, hoflaf, meyve

sular›, limonata, portakal suyu, yumurta sar›s›, yumurta-

l› çorbalar, iki kere çekilmifl etten yap›lm›fl köfteler, seb-

ze ve meyve püreleri gibi protein, vitamin ve karbonhid-

rat bak›m›ndan zengin besinler verilir. Bol su içirilir ve

ayr›ca, antibiyotik tedavisi uygulanabilir.

Tifo Hastal›¤›ndan Korunma: ‹çme ve kullanma sular›-

n›n kontrolü, besin hijyeni, la¤›m ve kanalizasyon tesis-

lerinin hijyen flartlar›na uygun duruma getirilmesi en

önemli korunma yollar›d›r. Tifo afl›s› da kesin koruyucu

olmamakla birlikte % 51–67 oran›nda koruyuculuk sa¤-

lar. Bu nedenle tifo afl›s› yapt›rmak da faydal› olabilir. 55

S A Y I 9

Page 58: DKH Bülteni - Sayı 9

Dionysos olgusu, eski Yunan dinsel inan›fl›n,tanr›n›n ça¤dafl› dönemlerdeki durumunun, yi-ne ayn› dönemlerin siyasi ve kültürel yap›n›nnas›l bir sürecin içerisinde bulundu¤unu çö-

zümleyebilmemiz aç›s›ndan son derece önemli bir tarihselörnektir. Olympos’a d›flar›dan gelen Dionysos’un kendinibir tanr› olarak kabul ettirme mücadelesini anlatan traged-yam›z (Dionysos tragedyas›) bafllang›çta basit bir mitostanolufluyor gibi görünse de zamanla mitosun, ritüelde nas›lsiyasal bir ifllev kazand›¤›n› fark ettirir. Öncelikle toplum-sal cinsiyet odakl› de¤erlendirmeyi düflündü¤ümüz bu ça-l›flmay› daha sonra siyasal ifllev temelinde ele almaya ça-ba harcanacakt›r.

‹nsanl›k serüveninin bafl›ndan itibaren bir iktidar serüve-ninin, iktidar› ele geçirme çal›flmas›n›n oldu¤u bilinmekte-dir. Yunanistan’da bafllang›çta Tanr› Dionysos’a karfl› bü-yük bir tepki oluflur. Dionysos’un kendini bir tanr› olarak

kabul ettirmek için kendi kültünü yaratma çabas›n› anla-tan bu mitos hiç de masum bir anlat›dan ibaret de¤ildir.‹ktidar alan› bulmak için tarihsel süreç içerisinde çeflitlidayanaklar aram›flt›r kendine.

Toplumun kültürel, manevi de¤erleri ve insani deneyimleri-nin birer simgesi, ayn› zamanda ‘nas›l yaflanmas›’ noktas›n-da k›lavuz olan mitoslar›n amac› genellikle evrenin do¤as›n›aç›klamak ya da toplum üyelerine toplumsal yaflam için ge-rekli davran›fl ve tav›rlar› ö¤retmektir. Dionysos’ta da oldu¤ugibi bu yönüyle siyasi bir ifllev de edinirler. Yani insanlar›birlefltiren ortak konularla iliflikli farkl› inançlar›, yaflam bi-çimlerini, siyasal koflullar› yans›t›rlar.

‹ktidar kendinde do¤al bir güç bularak kültünü sa¤lamlaflt›-r›r. ‹ktidar ve iktidar kurulumu tarih boyunca kendisini birmite dayand›rm›flt›r. ‹ktidar içinde erki bar›nd›rmak için rit,mit, din, kad›n vb. ö¤eleri bir kaynak olarak kullan›r. Roma,56

S A Y I 9

Kad›n ve ‹ktidarD i o n y s o s M i t i n d e

Page 59: DKH Bülteni - Sayı 9

57

S A Y I 9

Yunan, Makedonya, Mezopotamya antik devletleri-ki özellik-le imparatorlar›n iktidar kurmas› ve bu minvalde kendi kültü-nü yaratmas› bu kült etraf›nda süregelen ayinsel sergilenim-lerin yap›lmas›- vb. buna sarih örnekler teflkil eder. Öte yan-dan mitlerin, ritüellerin sanatsal bir biçime sokularak metin-lefltirildi¤i tragedyalar, iktidar›n kendini nas›l infla etti¤i nok-tas›nda zengin veriler sunar. Dionysos miti, iktidar›n tesisinoktas›nda nas›l bir ifllev gördü¤ünün yan›nda, iktidar kültüyaratma noktas›nda kad›n ö¤esinin nas›l alet edildi¤ini gös-termesi aç›s›ndan önemli bir yerde durmaktad›r. ‹flbu Diony-sos mitini, miti fliirsel bir flekilde anlatan kendi yaz›l› metinle-rini (Bakkhalar di¤er ad›yla Dionysos) tarihsel bir bak›flla ir-delemeye çal›flaca¤›z; kad›n-iktidar iliflkisine de¤inece¤iz.

Bakkhalar ve Dionysos Dini

Tanr› Dionysos-Bakkhos'un dinsel törenlerini kutlayan ka-d›nlar alay›, ç›plak bedenlerini nebris denilen benekli cey-lan postlar›yla örter; bafllar›n› sarmafl›k çelenkleriyle süs-lerlerdi. Ellerinde, ucunda bir çam kozala¤› bulunan (thyr-sos) sarmafl›k ve asma yapraklar› sar›l› de¤nekler ve dalla-r› tafl›rlar. Geceleri ormanlar›n karanl›k köflelerinde, da¤lar-da koflarak kendilerinden geçerler, bu s›rada do¤ayla birle-flip üstün bir güç haline gelerek önlerine ç›kan vahfli hay-vanlar› parçalarlar. Bakhhos’a (Dionysos) kurban edilenhayvanlar ve Bakkhalar›n omuzlar›na takt›klar› benekliceylan postu Tanr› Dionysos’la bütünleflmenin bir arac›yd›.Bakkha kad›nlar›na vecd (olgun ermifllik) anlar›nda Thyas,ç›lg›nca kendilerinden geçtikleri anlarda Mainas denir. Di-onysos dininin özünde bulunan vecd, kendinden geçme,coflku, taflk›nl›k Dionysos'un Anadolu kaynakl› bir tanr› ol-du¤unun en önemli kan›t›d›r.

Tan›mlamalardan da anlafl›laca¤› üzere konumuzu olufltu-ran Bakkhalar, tragedyada her ne kadar kad›nlar alay› ola-rak geçse de Dionysos dinini Olympos dinlerinden ay›rantemel fark, ayr›m gözetmeden bütün insanl›k için oldu¤u id-dias›d›r. Bir do¤a tap›n›m› olan Dionysos alt s›n›f›n insanla-r› taraf›ndan benimsenmifltir özellikle. Olympos dini insan-larla tanr›lar aras›ndaki iliflkiyi kesin çizgilerle ay›rm›flt›r.Buna göre insan; s›n›rlar›n› bilmeli, kendini tanr›larla efl tut-mamal› ve insan olmakla yetinmeliydi. Fakat Dionysos’unvarl›¤›yla birlikte z›t bir din flekillenmifltir. Bu düflünceye gö-re; insanlar içlerindeki tanr›sal bölümü gelifltirmeli, kendile-rini olabildi¤ince tanr›ya benzetmeli, ar›nma yolu ile mutlubir ölümsüzlü¤e ulaflmaya çal›flmal›. Anadolu tasavvuf din-lerinden de tan›d›k oldu¤umuz bu ifadeler insan›n kendinikeflfederek Tanr›y› bütünüyle kavramak ve do¤ru yolda an-lamak olana¤›n› verir.

Dionysos’un niteliklerini ele alacak olursak ilk önce bir do-¤a tanr›s› oldu¤unu görürüz. Çünkü Dionysos ritüellerindeamaç tanr› ile birleflerek tanr›laflmak ve do¤a ile birleflerek

tanr›laflmak, bütünleflerek onun tüm s›rlar›na eriflmekti.Dionysos her bak›mdan do¤aya dönüktür; ama onun as›lsimgeledi¤i fley do¤an›n kendisi de¤il, insanla do¤a ars›n-daki bir iliflki, insan›n do¤an›n s›n›rlar›na erdiren büyük birgüçtür. Do¤a s›n›rlar›na ve gücüne ermek yani tanr›laflmakere¤ine ulaflman›n yolunu Dionysos kolaylaflt›r›r. Bu yolflarap ve sarhoflluktur. “Ama tanr›, korolar›nda ihtiyar›gençten ay›rt etmiyor. Herkesten ayn› ibadeti bekliyor; ken-disine gönül verenler aras›nda hiçbir fark gözetmiyor.”Bakkhalar’daki bu ifade Dionysos’un bütün bir insanl›khali oldu¤unu gösterir. Bu yüzden sürekli bir devinim ha-lindedir, evrensel yaflam özellikle beden ve ruh arac›l›¤›ylayans›y›p oluflur.

Dionysos, Tragedya’da hem insan hem tanr› olarak ç›karkarfl›m›za. Bakkhalar da yerine ve an›na göre kad›n kiflili-¤inden vahfli hayvana dönüflür, böylece gerçe¤in gerçek üs-tüne ulaflmas› yans›t›lm›fl olur. Kiflinin bilinçüstünün bilin-çalt›na dek ulaflabilmesi bu tanr›n›n etkisiyle olmufltur. Ka-ba akl› simgeleyen Pantheus, Bakkhalar›n ç›lg›nl›¤›n› töre-ler ve ahlaka karfl› ifllenmifl bir suç sayar. Çünkü iktidar›n›sarsacak Dionysos külte diflil özellikler atfedilir; ancak Di-onysos’taki coflku Helen dinlerinin tan›mad›¤› insan› do-¤ayla birlefltirir, ona cenneti yeryüzünde yaratan bir mutlu-luk verir. As›l ak›l yolu bu mutlulu¤a eriflmek için insan›nkendini bilmesinden geçer. Çünkü insan›n tabiat›ndaBakkhalar’da da dile getirildi¤i gibi kendini bilme hikmetiyatar.

Görüldü¤ü gibi Dionysos dini, Yunan toplumunda siyasalyap›n›n koruyucusu olan Olympos dininin alternatifi ola-rak bir kült olarak yarat›lm›flt›r. Bu sürecin ortaya ç›kma-s›nda siyasi baz› olaylar›n rolü oldu¤unu belirterek aç›k-lamakta fayda görüyoruz.

Dionysos ve iktidar

Tragedya’da geçen: “Asya ülkesini Barbarlarla Helenlerinkar›fl›k yaflad›¤› güzel hisarlarla süslü flehirleri dolaflt›m.Oralarda korolar›m› toplad›m; dinimi, ayinlerimi ö¤rettim;flimdi kendimi Helenler’e tan›tmak istiyorum.” ‹fadeleri bi-ze Dionysos’un ba¤›ms›z site örgütlenmesinden merkezi-leflmeye geçildi¤i bir dönemde kendi kültünü yaratma ça-bas› içinde oldu¤u sonucunu ç›karabiliriz. Yunanistan’daaristokrasinin yükselifli döneminde ekonomik faaliyetleraras›nda en belirgin olan flarap üretimi ve ticaretidir. Budönemde, aristokratlar›n büyük çiftliklere flarap ve zeytin-ya¤› üretimine bafllamalar›, köylü s›n›f›na göre zenginlefl-melerine yol açar. Bu da sonras›nda Yunanistan’da s›n›fsalmücadelenin bafllamas›nda bir etken olur.

Soylu iktidar gücüne karfl›l›k tüccar- köylü ittifak› geliflir vebüyük toprak sahipleriyle iktidar mücadelesi yaflan›r. Tüc-car soylu iktidar›n› zay›flatmak için köylü kesimle iflbirli¤i-

Page 60: DKH Bülteni - Sayı 9

ne gider. Tüccarlar için soylularla ideolojik mücadeleninbir parças› siyasal iktidar›n koruyucusu olan Zeus veApollon törenlerinin yan›nda Dionysos kültünü temel-lendirmektir. Köylüler Dionysos törenleriyle ve onun din-sel gücüyle köleci toplumdaki konumlar›na ve onun ah-lak›na baflkald›rarak kendi kültürlerini yaflarlar.

Soylu iktidar Zeus ve Apollon ad›na düzenledikleri tören-lerle bu iki tanr›n›n kökleflmifl dinsel gücüne dayanarakevrenin aç›klamas›n› yapmaya ve kurulu düzenin yenidenüretimini sa¤lamak için pratik ideolojiler (hukuk, din, ah-lak, politika) düzleminde getirdikleri dayatmalarla bireyikontrol alt›na almaya çal›fl›rlar. Bu anlamda iktidar ken-di ideolojisini yayg›nlaflt›rmaya çal›flan yasa koyucu ise,Dionysos günahkâr ve yasa k›r›c›yd›.

Bu noktada Dionysos ritüellerinin ne anlam geldi¤ini ritü-ellerin paradoksundan yararlanarak aç›klayal›m. Kölecifeodal toplumda topra¤a ba¤l› olan köylü kamusal alandakendini ifade etme seçene¤i bulamaz. Tüccarlar›n siyasaliktidar›n› koruma temeli buldu¤u Dionysos dini ayn› za-manda köylüler, köleler ve di¤er alt s›n›f insanlar›n›n ken-dini ifade ettikleri, keflfettikleri bir zemin halini al›r. Bu ne-denle Dionysos do¤ayla bütünleflmenin, do¤aya kaç›fl›nifadesidir. Köylüler do¤al olaylar› tanr›lar arac›l›¤›yla dü-zenlerler. Tören, toplumun ekonomik anlamda yenidenüretimini bir istek düzeyinde getirir. Bakkhalar›n vecd ha-li (Thyas); uygarl›¤›n devam› için bast›r›lmas› gereken za-rarl› isteklerin doyuma ulaflabilece¤i bir alan› yani kölecitoplumun ahlak›n›, dayatmalar›n› reddettikleri alan› ifadeeder. Ancak gündelik yaflam›n uza¤›nda olunur. Ritüel bi-

timinde köylüler ar›nm›fl olarak gündelik yaflama dönerler.Yaflam›n getirdi¤i dayatmalara ritüel öncesine göre dahakolay boyun e¤erler. Bir anlam›yla toplumu reddedifl olanbu ritüel, di¤er yönüyle toplumun devam›na hizmet eder.Alt s›n›f›n insanlar› (Tragedya’da kad›nlar alay›) ahlak›n›reddettikleri ve kamusal alan›n d›fl›na itildikleri toplum-dan uzak, kendilerini keflfetmek için do¤ada ar›nacaklar›,boflalacaklar› bir alan bulurlar. Köleci toplumun efendile-ri ise istekleri doyurulmufl ve gündelik yaflama geri döneninsanlar› daha kolay yönetirler. Sonuç olarak bu ritüeller-le köleci toplumu temelinden sarsmazlar. Fakat köleci top-lum içindeki konumlar›na bir baflkald›r›y› dinsel bir biçim-de yaflarlar.

Bu törenlerde Bakkhalar yasak edimleri gerçeklefltirirkenbunlar› kutsall›k kisvesiyle çerçevelerler. Efsaneye k›sacayer vererek aç›klamaya çal›fl›rsak anlafl›lmas› daha kolayolacakt›r.

Dionysos, tragedyada birçok adla an›lmaktad›r. Bakkhos,Bromios, Euhios, Dithyrambos, ‹akkhos ve ‹obakkhos gibiçeflitli isimlerle ça¤r›l›r. Mitolojiye göre Dionysos, Semele(Kadmos ile Harmonia'n›n k›z›) ile Zeus'un o¤ludur. Zeus-Semele iliflkisini haber alan Hera, Semele'nin dad›s› k›l›¤›nagirerek onu, Zeus'u gök tanr›s› s›fat›yla görmesi konusundaikna eder. Zeus, y›ld›r›m ve flimflekleriyle görünür ve Seme-le y›ld›r›m ve flimfleklere dayanamayarak ölür. Semele'ninyedi ayl›k bebe¤i düfler ve Zeus onu bald›r›nda ikinci bir do-¤umla büyütmüfl ve Hermes’e vermifltir. Hermes, Diony-sos'u Nysa vadisindeki nymphelere bakmalar› için götür-müfltür. Dionysos ismi bu sebepten dolay› iki kere do¤an58

S A Y I 9

Kad›n›n yer almad›¤› “Hayâ-

s›z” bir dini, iman› olmayan

din olarak kabul eden Pant-

heus tragedyan›n ilerleyen

bölümlerinde “ Dionysos’un

pefline düflen kad›nlara, suç

ortakl›¤›na gelince, onlar› ya

köle diye sataca¤›m yahut

da kendi hizmetimde kullan›p

hepsine bez dokutaca¤›m;

bakal›m yine ellerini gergin

derilere vurup etraf› gümbür-

tüye bo¤abilecekler mi?”

Page 61: DKH Bülteni - Sayı 9

59

S A Y I 9

anlam›na gel-mektedir.

Dionysos'un do-¤ufl efsanesiningeçti¤i yer The-bai'd›r. AncakEuripides'in ef-sanesinde Di-onysos'un as›lkayna¤› ayr›nt›l›olarak ifllenmifl-tir. Dionysos birL i d y a - F r i g y atanr›s›d›r. Bakk-halar korosununilk sözü olan:"Ben Lidya'n›nalt›n ovalar›n-dan geliyorum,vatan›m Lid-ya'd›r.” Asyatopraklar›ndan

geliyorum”, “Vatan›m Lidya’d›r” deyimleri Lydia-Phrygi-a’dan gelen tanr›n›n kendini tan›tmas›na da uygundur.

Dionysos, k›l›¤›, k›yafeti ve karakteri ile de bölgenin özel-liklerini tafl›r. Bu nedenle Pantheus, kad›nca gördü¤ü Di-onysos'un tutumunu yad›rgayarak flöyle der: "Yabanc› birsihirbazdan bahsediyorlar, Lidya'dan gelmifl. Kokulu saç-lar›, sar› perçemleri, mor yanaklar› varm›fl, siyah gözlerin-de Aprodite'nin sihri parl›yormufl.” Do¤ufl mitosu bize Di-onysos üstüne anlat›lan bu efsanenin bir tek motif üzerinekurulu oldu¤unu gösterir: Tepki ve direnç. Dionysos He-len’e Anadolu’dan gelme ayk›r› bir tanr›d›r. Bunun anlam›fludur: Helenlerin bafl tanr›s› Zeus’tur. D›flar›dan gelen birtanr›sal varl›¤› Zeus kendi buyru¤una sokmak, bir kad›n›nvarl›¤›na ihtiyaç duymadan ondan ç›km›fl gösterir. Zeuskendinden zay›f ve zaten köleci toplumda ikincil bir ko-numda bile de¤eri olmayan bir varl›k olan kad›n› küçüm-ser ve egemenli¤ine alaca¤› varl›¤a, yani Dionysos’a diflilözellikler yükler. Böylece Patriarkal ve diflil özellikler gös-teren bir Tanr› ile karfl›lafl›r›z. Zaten Dionysos’un bu kim-li¤ini en iyi elinde thyrsos; ucunda çam kozala¤› bulunansarmafl›k ve asma yapraklar› sar›l› uzun de¤ne¤i aç›klar.fiekil itibariyle eril bir özellik görsteren de¤nek diflil özellikgösteren sarmafl›k ile sar›l›r.

Yunan mitolojisinde Dionysos efsanesi flöyle devam eder:Uzak ülkelerden dönen Dionysos sonunda kendi kültünüyerlefltirmek için Thebai'a gelir. Yan›nda ellerinde sarma-fl›klarla, flark› söyleyen kad›nlar vard›r. Pantheus gelenlerigörür; ama yanlar›ndakinin Dionysos oldu¤unu bilmez.fiehrin orta yerinde ba¤›r›p, ça¤›r›p flark› söyleyen bu kala-

bal›¤› sevmez, nöbetçileri ça¤›rarak hepsini yakalatmak is-ter. Ama askerlerden biri onun Semele'nin o¤lu Dionysosoldu¤unu ve Demeter'le birlikte yeryüzünde insanlar› ko-rudu¤unu söyler. Ancak Pantheus onu dinlemez ve Di-onysos'u yakalatarak flehre getirir. Ancak Bakkhalar da¤-lara kaçm›fllard›r. Dionysos, Pentheus'a kendisini yakala-y›p zindana kapatamayaca¤›n›; zira bir tanr› oldu¤unusöylemesine ra¤men Pantheus onu iki kez bir hücreye at-maya çal›flm›flt›r. ‹kisinde de Dionysos oradan ç›kar. Pant-heus, çok k›zarak Bakkhalar›n pefline düflmüfltür. Onlar›buldu¤u zaman, kendi annesi ve k›z kardeflleri olmak üze-re pek çok Thebai kad›n›n›n Bakkhalar›n yan›nda oldu¤u-nu görür. ‹flte o zaman Dionysos kutsal gücünü kullana-rak bütün kad›nlar› ç›ld›rtt›r. Ç›ld›ran kad›nlar Pantheus’ayabani bir da¤ aslan› zannederek üzerine atlay›p parçala-d›. Onu öldürenler aras›nda kendi annesi de vard›r. The-bai kral› Pentheus, Dionysos'un tanr› oldu¤unu ancakölürken anlam›flt›r. Dionysos bir süre sonra kad›nlar›nak›llar›n› bafllar›na getirmifltir. Pentheus'un annesi ve The-bai'l› kad›nlar yapt›klar›n› anlay›p çok üzülmüfllerdir.

fiiddeti meflru görerek bir ölümü iktidar-tanr› u¤runa ger-çeklefltirmek kültün sa¤laml›¤› ve devam› için meflru görü-lür. ‹ktidar› sarsacak her fley gururu vericidir, hatta Bakk-halar için kutsall›k kisvesi alt›nda bir görevdir. ‹ktidar› ka-bul etmeyenin, ideolojiyi sarsan›n sonu ölümdür. Ki Pant-heus kutsal bir görev sonucu ölür. Art›k Thebia halk› Di-onysos’un kültünü benimser inanmayarak yapt›klar› hataiçin af diler. Sonunda Dionysos bir iktidard›r, yasa koyu-cudur, cezaland›ran da ödüllendiren de odur. Hâlbuki in-san kimli¤inden ç›k›p tanr›l›¤›n› mite dayand›rd›¤› Traged-yas›nda: “‹flte ben, bir insano¤lu de¤il, Zeus’un o¤lu olanben, Dionysos, size bunlar› haber veriyor. ‹nat edecek yer-de hikmetin emretti¤ini yapsayd›n›z, Zeus’un o¤lu sizi me-sut edecekti. Sizin koruyucunuz olacakt›.” diyerek otorite-ye r›za gösterildi¤i takdirde mutlulu¤u vaat ediyordu.

Dionysos’ ta Kad›n

Tanr› alay› olan Bakkhalar’da daha çok kad›nlar›n yeral›fl›, bu kad›nlar›n do¤aya kaç›flla öz-erotizmlerinikeflfetmeleri ve tinsel bir ar›nma sa¤lamaya çal›flma-lar› bu tragedyada net olarak göze çarpmaktad›r.

Jean-Pirre Vernant’›n belirtti¤i flekliyle Dionysos dini, “si-yasal olmayan, çok az say›da tap›na¤› olan, inananlar›n›kentlerin, kamusal alan›n d›fl›na do¤aya sürükleyen, bi-reyleri s›radan toplumsal iliflkilerinden kopar›p yaban›llafl-t›ran, do¤ayla bütünlefltiren bir yap›dad›r. Bu tür bir dinise özellikle kad›nlar içindir. Siyasal yaflam›n kesin kes d›-fl›nda bulunduklar›, kamusal alanla daha az bütünlefltik-leri ölçüde. Kad›nlar kamu ifllerine erkeklerle eflit düzeydekat›lmak için toplumsal olarak yetkisiz göründüklerinden

Page 62: DKH Bülteni - Sayı 9

bir anlamda resmi dinin (Olympos’un) karfl›t› olan yap›la-r› canland›rmaya dinsel olarak yetkilidir. Ortak Yunan din-darl›¤›ndan oldukça uzak olan bu ‘gizemci dinsellik’, birkaç›fl aray›fl›, ç›lg›nl›k ve bireysel kurtuluflu beraberindegetirmektedir.

Pentheus’un: “Sözde Bakkhos flenliklerini kutlamak içinevlerini b›rak›p gitmifller; ›ss›z da¤larda, korolarla Diony-sos dedikleri, benim tan›mad›¤›m yeni bir tanr›ya ibadetediyorlarm›fl; ortalar›nda testiler dolusu flarap varm›fl.” ifa-desinden de anlafl›laca¤› üzere özel alan terk edilmifl ka-d›n erki reddederek yabanc›laflt›¤› kendini keflfetmek ve

kendini bilmek için do¤aya ka-çar. “Ak saçlar›na sayg›m olma-sayd›, bu hayâs›z ayinlere öna-yak oldu¤un için seni zincirevurdurur, Bakkhalar›n yan›naatt›r›rd›m. Kad›nlar üzüm suyu-nun coflup taflt›¤› cümbüfllerekar›flt›lar m› o cümbüfllerde art›kdin iman kalmaz”. Pantheus’unbu ifadeleri tragedyan›n diflil birdin olan Dionysos dinini Eril ni-telik gösteren Apollon dinine er-ki kapt›rma savafl›na dönüfltü-¤ünü aç›kça gösterir.

Kad›n›n yer almad›¤› “Hayâs›z”bir dini, iman› olmayan din ola-rak kabul eden Pantheus traged-yan›n ilerleyen bölümlerinde“Dionysos’un pefline düflen ka-d›nlara, suç ortakl›¤›na gelince,onlar› ya köle diye sataca¤›myahut da kendi hizmetimde kul-lan›p hepsine bez dokutaca¤›m;bakal›m yine ellerini gergin deri-lere vurup etraf› gümbürtüye bo-¤abilecekler mi?” diyerek özelalandan ç›kan kad›n›n kendikültünü yaratmas›ndan rahats›zolur ve onlar› özel alana geri ge-

tirip kölelefltirmek ister. Kamusal alan›n erkli¤ini tehlikedebulur ve kad›n› ehlilefltirmenin pefline düfler. En sonundaiktidar kavgas› kayna¤›n› fliddetten al›r, fliddeti bakili¤iiçin meflru görür ve Pantheus odipus kompleksini ters yüzederek annesi taraf›ndan öldürülür.

Mini sözlük:

Mit: ‹çeri¤i do¤al ya da do¤aüstü ya da kültürel fenomenlerini kö-

kenleri veya yarat›l›fllar›yla ilgili kutsal veya dinsel hikâyeler için

kullan›lan bir tepki. (Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim

ve Sanat Yay›nlar›, 1999)

Toplum içerisinde bilinmeyen zamanlarda var olan, insan›n do-

¤ayla ve toplumla olan iliflkilerinden, üretim iliflkilerinden do¤an

ve tarihin ak›fl› içinde geniflleyerek-farkl›laflarak yay›lan; dünya-

n›n yarat›l›fl›, insanlar›n ve di¤er canl›lar›n var olufllar› hakk›nda

toplumun ortak inanc›n› ve düflüncesini ortaya koyan anlat›lara

"mit" ad› verilir. (örne¤in, dünyan›n yarat›l›fl›yla ilgili efsaneler,

hayvanlar›n yarat›l›fl› ve özellikleri ile ilgili efsaneler, kad›n›n ya-

rat›l›fl›, do¤a olaylar›yla ilgili efsaneler, bat›l denen inançlar› ge-

rekçelendiren efsaneler ve buna benzer birçok fley mittir.) Di¤er

bir deyiflle mitler; insan›n kendisini, tabiat›, tabiat olaylar›n›, dün-

yay›, hatta kozmogonik(evrenin yarat›l›fl›-düzeni) unsur ve olay-

lar› anlamak ve yorumlamak amac›yla yaratt›¤› hikâyelerdir. Bu

hikâyeler ise insan›n kendisini ve içinde yaflad›¤› evrendeki he-

men her fleyi anlamland›rmak amac›yla sordu¤u “neden” ve “na-

s›l” sorular›na cevap verir. Di¤er bir deyiflleri inanc› içine alan bir

kültürel rehber ifllevini tafl›r. Ayn› zamanda bir köken aray›fl›n›n

sonucu olarak da ortaya ç›kan bu hikâyeler, en eski dönemlerde

kutsal ve gerçek kabul edilirdi.

Kült: Kült, bir tap›n›m› ifade eder. Tanr›ya, tanr›lara, ola¤an üstü

varl›klara, di¤er canl›lara, nesnelere vb. gizemli ve kutsal imgeler

yüklenerek sergilenen inançsal pratiklerdir.

Antropolojik anlam›yla bir kült bir toplumsal grubun yerel bir tan-

r›ya iliflkin inançlar ve pratikler bütününü, tap›nmas›n› anlat›r.

Sosyolojide ise kült, inançlar› tipik biçimde senkretik (birlefltirici),

ezoterik (gizemli) ve bireyci olan küçük bir dinsel aktivist grubun-

dan oluflur. (Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim ve Sanat

Yay›nlar›, 1999)

Ritüel: Ritüel yayg›n anlam›yla ayine, sosyal, dinsel vb. törene,

ibadet etme prati¤ine denk düfler. Uygun zamanlarda yerine geti-

rilen ve sembollerin de kullan›labildi¤i s›k s›k tekrarlanan bir dav-

ran›fl modeli. Ritüellerin etkili oldu¤u bafll›ca toplumsal alanlardan

birisi dindir; ancak ritüelin etki alan› seküler dinsel alan d›fl›nda ve

gündelik yaflama kadar uzan›r.

Ritüele Marksist bak›fl ise, Durkheimci yaklafl›m›n aksine, ritüel-

lerin sadece yanl›fl bilinçle yay›ld›¤›n› öne sürer. Ritüeller, top-

lumdaki toplumsal iliflkileri yanl›fl biçimde temsil ederek kat›-

lanlar›n gerçekli¤i anlamalar›n› güçlefltirmektedir. (Marshall,

Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim ve Sanat Yay›nlar›, 1999)

Kaynakça

Marshall, Gordon, Sosyoloji Sözlü¤ü, Bilim ve Sanat Yay›nlar›,1999

Erhat, Azra; Mitoloji Sözlü¤ü, Remzi kitapevi, 1997

Price, S.F.P; Ritüel ve ‹ktidar, ‹mge yay›nlar›, 2001

Eliade, Mircea; Mitler ve Özellikleri, Ütopya yay›nevi,2000

http:/ /www.comsellbilgisayar.com/smoch/Sayfa.asp?is-lem=2&sayfano0449

http://www.bisohbet:com(form/ocak-konu-5714.0-dionysos.html

http://www.Geotices.com/iklim73/dionysos.html 60

S A Y I 9

Page 63: DKH Bülteni - Sayı 9

61

S A Y I 9

Dört duvar aras›nda bo¤ulan 盤l›klar›m›z› yaflam›n heralan›nda olumlulu¤a dönüfltürebilme, her fleye ra¤menyaflam› örgütleyebilme, doyas›ya yaflamak ya dayaflayabilmenin en önemli yolu kendimize güvenmek…

‹lik kanseriyle mücadele ederek, ölümü yenen bir kad›nokurumuz yaflad›klar›n› bizimle paylaflmak istedi.

Azimli oldu¤u kadar hayat dolu olan candanarkadafl›m›z A.K., hikayesini anlat›rken hem hüzün-leniyor hem de inad›na kat›la kat›la gülüyordu, “Benfele¤i gördüm” dedi¤inde… ‹mrenmemek elde de¤ilonun yaflama arzusuna, hele de inad›na yaflamas›na…‹nsanlara güvenini yitirmiflti, tedavi gördü¤ü sürezarf›nda. Özellikle erkeklere güvenini yitirmiflti…Çünkü evlilik plan› yapt›¤› sevdi¤iyle -tam da kanseroldu¤u döneme denk geliyordu- ayr›lm›flt›. Sevdi¤ierkek onu kanser oldu¤u için b›rakm›fl… Bulafl›c›olmas›ndan korktu¤u için… Sözü daha fazla uzat-madan arkadafl›m›za b›rakal›m…

‘‘Ad›m, AK. 1976 Mufl-Varto do¤umluyum. K›z MeslekLisesi’nden mezun olduktan sonra Okul Öncesi E¤itim-i’ni (Çocuk Geliflimi) okudum. Yaklafl›k 3 ay ‹zmir-Bornova’da anaokulunda ö¤retmenlik yapt›m ve son-ras›nda 3,5 y›lda ‹zmir-Barbaros Çocuk Köyü’ndegönüllü anne ve e¤itici olarak görev ald›m…

E¤itim gördü¤üm s›ralarda arkadafl çevrem, genelde,devrimci-demokrat ö¤rencilerdi. Arkadafllar›m›ndevrimci-demokrat olmas› bile akrabalar›m›n benimüzerimde tahakküm kurmas› demekti. Neden mi?Çünkü ben ilk önce bir kad›nd›m, ben iyi bir efl, iyi biranne aday›yd›m, her fleyden önce birey olamayanbiri… Toplumumuzda maalesef kad›n; sosyal bir varl›kolmaktan uzak b›rak›lm›flt›r, insan olmas›ndan ziyadebedeni ve anal›¤› üzerinden de¤er görmektedir...

‹lk tedavime baflland›¤›nda kanser oldu¤umdan haber-im yoktu. Ben sadece basit bir hastal›k oldu¤unu biliy-ordum, yani bana öyle söylüyorlard› sordu¤umda…Türkiye’de yetiflen herkes bilir; kanser olan kifli en son

duyar kanser oldu¤unu. Tesadüfen ö¤renmeseydim,Almanya’ya gelene dek bilmeyecektim. Bir akrabam›ntelefonda kanser tedavimin nas›l gitti¤ini sordu¤undaö¤rendim kanser oldu¤umu… Her insan›n verebilece¤ibir tepki verdim; ama asla ölece¤imi düflünmedim,düflünmek de istemedim aç›kças›. Kim hayat› doyadoya yaflamadan ölmek ister ki…

Hastal›¤›m› ilk ö¤rendi¤imde kabullenemedim.Kabullenemiyordum; çünkü daha yaflama dairumudum bitmemiflti ve kanseri yenece¤ime deinan›yordum.

‹lik kanserinin belirtileri flöyleydi bende: fiiddetli bafla¤r›s›, burun kanamas›, mide bulant›s› ve kusma, halsi-zlik, uyuyamama, dirseklerin ve dizkapaklar›m›n s›zla-mas›, kilo kaybetme vb.

Çevremin bana ve aileme destek olmas› pek olas›de¤ildi. Nedeni ise onlar›n ilik kanserini bulafl›c› veyenilemez olarak görmeleriydi… Hastal›kla ilgili bilgisi-zli¤in yaratt›¤› bu tav›r beni çok y›pratt›. Kanseroldu¤umu yeni ö¤renmifl olmama ra¤men, çevreminbeni üzdü¤ü kadar üzmüyordu, kanser olmam… Belkio anki hislerimi kelimenin tam anlam›yla anlatamam;ama düflünsenize insanlar›n size sanki bulafl›c› birhastal›k tafl›yormufl gibi davranmas›na ya da size heran ölecekmifl gibi bakmas›na… Bir kanser hastas›nayap›lmas› gereken en son fleylerdir ve hatta hiçyap›lmamas› gereken davran›fllard›r.

‹nsan›n kanseri yenebilmesi için ilk önce koflullar›n›nuygun olmas› gerekiyor. Ben kendimi flansl› hissediyo-rum bu konuda; çünkü Almanya’ya gelebilmekoflullar›m vard›.

Türkiye ile Almanya aras›nda k›yaslama yapt›¤›mdaçok farkl›l›klar var elbette. Örne¤in; hemflirelerin hasta-lara olumlu davranmas›, ilgilenmesi hastalar›yla. Bir desigorta olanaklar› burada daha iyi. Türkiye’de buradakigibi tedavi görseydim mümkün de¤il ödeyemezdimücretini. Burada tedavi görme, uygun ilik bulma, iyi bir

Yaflam›n içinden…Almanya’dan bir okur

Page 64: DKH Bülteni - Sayı 9

hastane vb. fleyler daha uygun… Bir de Türkiye‘dekidoktorlar bana yenme flans›m›n olmad›¤›n› ve ayr›ca 3ay ömrümün kald›¤›n› söylüyorlard›. Almanya’dakidoktorlar bunun tersini söylüyordu. Hastal›¤›m›n dahayeni olmas› nedeniyle yenme flans›m›n yüksekoldu¤unu, benim gibi daha binlerce insan›n buhastal›¤› yendiklerini de aç›k aç›k söylüyorlard›.

Ben yenece¤imden kuflku duymad›m, hatta kalpdamarlar›m t›kand›¤› zaman bile akl›mdan ölümügeçirmedim. Kanser oldu¤umu ö¤rendi¤imde daha dabir yaflama ba¤land›m… Hayat› seviyordum; çünküsevdiklerim vard›: o¤lum (öz o¤lum de¤il), sevdi¤imadam(evlilik plan› yap›yorduk), can›mdan çoksevdi¤im annem ve kardefllerim. Tüm bunlarla beraberyaflama olan sevincim ve inanc›m da kanseri yenmemigarantiliyordu…

Çok renkli bir yaflam yaflamad›m. Küçük yaflta babam›kaybetmemle bafllad› renksiz yaflam›m… Asl›nda,ac›mas›z olan yaflama karfl› savafl›n bafllang›c›yd› bu,benim için. Evet, babam› kaybetmem demek, annem-den ve kardefllerimden uzak birçok k›z çocu¤u gibiyurda gitmek demekti… Ama benim ve benimyafl›mdaki her çocu¤un ihtiyac› olan fley sevgidir, anne,baba ve kardefl sevgisi… Kardefllerimin yurda ver-ilmemesi için elimden geleni yap›yordum, dahado¤rusu yaflad›klar›m› yaflatmamak içindi çabam.Ö¤retmenlerime örgü örer, yaz tatilinde ise fabrikadaçal›fl›rd›m. S›rf kardefllerim annemin yan›nda okuyup

onun sevgisiyle büyüsünler diyeydi çabam. Belki

benim gibi binlercesi, belki daha da kötü durumda olan

vard›, halen de var. Ama ben sadece kendi

yaflam›mdan ve aileminkinden sorumluydum…

Kendimce sorumlulu¤umu yerine getiriyordum…

Almanya’ya gelir gelmez iyi hastane aramaya ve bul-

duktan k›sa bir süre sonra da tedavime baflland›… ‹lik

arand›, bulundu… ‹lik nakli yap›ld›ktan sonra yanl›fl

yap›lan i¤neden kaynakl› kalp damar›m t›kand› vs.

Doktorlar ihtimal vermiyordu yaflamama, ailem ve

akrabalar›m cenaze töreni için haz›rl›klara

bafllam›fllard› bile; ama ben yaflamak istiyordum ve

sonuç itibariyle de baflard›m…

Hayat›n ac›mas›z olmas› mücadeleci olmam› sa¤lad› ve

kendime güvenmem gerekti¤ini ö¤retti. Yaflad›¤›m tüm

bu olumsuzluklara ra¤men güçlü oldu¤umu gördüm.

Yaflam›n her alan›nda olumsuzluklar yaflan›yor, bizim

bu olumsuzluklara karfl› beraber mücadele etmemiz

gerekir. Ortak yaflad›¤›m›z birçok sorun var. Tacizdir,

tecavüzdür, ekonomik sorunlard›r, fliddettir vs. Daha

sayabilece¤im onlarca sorun var ve bizim bu sorunlara

karfl› beraber çözüm olmam›z gerekiyor. Biraz güven,

biraz sorunlar› çözme konusunda ›srar gerekir…

Asl›nda kendi sorunlar›m›za karfl› duyarl› olmam›z

yeterlidir ve bütün kad›nlar› yaflad›klar› sorunlara karfl›

duyarl› olmaya, bulunduklar› her alanda mücadele

etmeye ça¤›r›yorum.”

62

S A Y I 9

‹ki büklüm suya, akan nehre

Düflen bir kad›n 盤l›¤›,

Atefle tarih yazd›ran bir kalem

盤l›¤›d›r…

Beyaz düfllere karanl›k gölge,

Serde kay›p yollar,

Hepsi bir,

Hepsi biz

Hepsi kad›n…

Ölü hayaller sanc›lar›

Ve nas›rl› kimlikler

Ve topra¤a suskun yürekler dünyas›d›r.

Günefl batm›flt›r hep,

Kahkahalar kesik kesik,

Sevdalar k›s›k sesli.

Yine ve yine de tozu dumana katan

devran,

Bir köledir ayaklar› alt›nda kad›n›n

Ana rahmine düflen cemre, sayfa sayfa

umut gibidir

Tohum gibi…

B‹R KADIN ÇI⁄LI⁄I

Çanakkale’den Bir Okur

Page 65: DKH Bülteni - Sayı 9

63

S A Y I 9

Uflak’ta kad›nlar sabah çok erken saatlerde gündelik ifl-lerde çal›flabilmek için Eski Tabakhane bölgesinde top-lan›yor ve seçilmeyi bekliyorlar. Buras›, bildi¤imiz, pa-zar al›flverifli yapt›¤›m›z bir yer de¤il. Bu pazar kad›nla-r›n gündelik ifllerde çal›flabilmek için topland›¤› bir yer.Buran›n ad›ysa “Kad›n Amele Pazar›”. Daha çok tekstilve sanayi ifllerinde çal›flan kad›nlar›n günlük yevmiyesiise 10 ila 15 YTL aras›nda de¤ifliyor. Aralar›nda birço-¤unun yafl› elliyi geçkin. Ço¤u zaman ifl bulamayan ka-d›nlar, her gün bu pazarda seçilebilmek için: “Beni gö-türün, ben daha ucuza çal›fl›r›m.” diyerek asl›nda y›llar-d›r zorunlu olarak yapt›klar› bir paylafl›m› da aktar›yor-lar.Kad›n Amele Pazar›’n›n bulundu¤u soka¤›n bir taraf›n-da y›k›k dökük boflalm›fl binalar, bir taraf›ndaysa at›kve çöplerin akt›¤› bir dere bulunuyor. Derenin kenar›n›çevreleyen duvar›n üstündeyse kad›nlar oturmufl çal›fl-may› bekliyor. Yanlar›na gidip sohbet etmeye çal›fl›yo-ruz. Önce çekiniyorlar. Aralar›ndan biri: “Buran›n soh-

beti iyidir. Buras› ayakl› gazete gibidir. Duymad›¤›n la-f› burada duyars›n. Uflak’ta ne olmufl ne bitmifl buradaö¤renirsin.”diyerek bafll›yor anlatmaya.fievika Solmaz, yaklafl›k seksen yafl›nda ve bu pazar›nen eskilerinden. K›s›k ve yorgun sesiyle elli y›ld›r bu pa-zarda çal›flt›¤›n› söylüyor ve ekliyor: “Sabah 07.00’datoplan›yoruz. Birço¤umuz kirac›y›z, kiralar›m›z› öde-mekte zorlan›yoruz. Çal›flmak zorunday›z.”Seksen yafl›nda bir kad›n nas›l çal›flabilir diye düflünü-yoruz. Eflini ve çocuklar›n› soruyoruz. “Birço¤umuzun efli ölmüfl, sakat olanlar var. Ben o¤lu-mun yan›nda kal›yorum. Asgarî ücretle çal›fl›yor. Asga-rî ücretle geçinemiyoruz.”Biz fievika Solmaz ile konuflurken kad›nlardan baz›lar›söze girmeden edemiyorlar.“Çal›flmaya çok kifli geliyor. Baz›lar› yürüyerek geliyor,baz›lar› minibüsle. Ço¤u zaman ifl olmay›nca boflunayol paras› veriyoz. Geliyoz geliyoz, geri gidiyoz. Yaz k›flburaday›z. Ya¤mur ya¤d›¤›nda irezilli¤imizi görün. Ben

Kad›nlar›n Emek Pazar›P›nar Ayd›n/‹stanbul

Page 66: DKH Bülteni - Sayı 9

burada 20 y›ld›r çal›fl›yom.”Y›llara varan dostluklar› var, birbirlerini ailelerine vara-na kadar tan›yorlar. Dolay›s›yla dertlerini, yoksullukla-r›n›, bize yapt›klar› gibi ç›k›nlar›ndaki yiyeceklerini da-hi paylafl›yorlar. Amele seçiminde hayk›rd›klar›: “Benigötürün, ben daha ucuza çal›fl›r›m,” cümleleriyle reka-bet etmelerine ra¤men, de¤iflmeyen tek fley ise arkadafl-l›klar›. “Bu sizin dostlu¤unuzu etkilemiyor mu?” diyesordu¤umuzda: “Hay›r!” yan›t›n› al›yoruz. Çünkü o sa-dece ayakta kalmak için verdikleri k›sa ve anl›k bir mü-cadele. Ama nihayetinde herkes için seçilmemek devar. O daha da önemli bir paylafl›m, yani geride kalma-y› da paylaflmak.

Mekân›n ›ss›zl›¤›, ölüm ve kal›m aras›ndaki sessizli¤i vetenhal›¤› da hat›rlat›yor. Burada kad›nlara ifl olarak su-nulacak olan da ölümden arta kalanlarla çal›flmak. Ya-ni ölü hayvan derisini ifllemek. Kendi deyimleri ile yap-t›klar› ifli: “Ham deriyi önce yününden ar›nd›r›yoruz,kimyasal madde ile inceltip pürüzlerini ald›ktan sonra,y›kama ve boyama gibi ifller” olarak tan›ml›yorlar. Efli-nin asgarî ücretle çal›flt›¤›n›, iki çocu¤unu okutmak içinçal›flmak zorunda oldu¤unu söyleyen Bahriye Kaya an-lat›yor:“Fabrikalarda ifl bulam›yoruz. Lise mezunu ve genç ifl-çi istiyorlar. Devlet ifl versin bize, biz yard›m istemiyo-ruz, ifl istiyoruz. Tabakhane kapanmadan önce çal›fla-

biliyorduk. fiimdi ise nisan ay› dedim mi ifller biter. Bizyine geliriz.”Kad›n Amele Pazar›’nda yirmiye yak›n kad›n bulunu-yor. Daha öncelerde kalabal›k olduklar›n› söyleyen ka-d›nlar ifl olmad›¤› için bu günlerde gelenlerin azald›¤›n›ifade ediyorlar. Kad›nlardan baz›lar› akraba, baz›lar›komflu, baz›lar›n›nsa benzer yaflamlar› onlar› bir arayagetirmifl. Dikkatimizi, ifl ç›kmas›n› beklerken bir taraf-tan da bofl durmayan örgüsünü ören Cevriye Ak›n çeki-yor.“Aha ben ekmek paras› kazanacam, bunu örüyom k›-z›m. Yard›m falan istemiyoruz ifl versinler bize ifl. ‹kihasta çocu¤um var, birinin hormon bozuklu¤u var, bi-

rinin gözleri bozuk. Para yok, doktora götüremiyoruz.Karn›m›z doyas›ya çal›flt›k 20 y›l. ‹flimiz iyiydi evveli,flimdi aç›k mezar bulsak atacaz kendimizi. Kireç al›na-cak para yok, badana yapam›yorsun. ‹laç al›nacak pa-ra yok, tursil al›nacak para yok. Biz paray› istemiyoruz,ifl istiyoruz. Yok, kuzum yok, ifl yok!” Cevriye Ak›n’n›n sözleri bu. Cevriye Ak›n k›rkl› yaflla-r›nda ve Kad›n Amele Pazar›’n›n müdavimlerinden. ‹h-tiyaç olarak bahsetti¤i fleyler, bize ölüm ile yaflam›naras›ndaki s›k›flm›fll›¤› ça¤r›flt›r›yor. Tabi bir de ekmekparas›; sadaka de¤il, ifl istiyorlar. Onlar yoksullu¤unonurlu kad›nlar›. Hem yoksul hem de onurlu olmak gi-bi zor bir ifl… Yani, amelelik yap›yorlar. �64

S A Y I 9

Page 67: DKH Bülteni - Sayı 9

65

S A Y I 9

Onlar ‹stanbul'a geldikleri zaman ne yol bilirlerdi, ne iz.Aileleriyle birlikte, köyde bulamad›klar› ekmek kap›s›n›bulmak için mecburen göç etmifllerdi ‹stanbul'a. Dilini,kültürünü, insan›n› bilmedikleri bu flehre...E.T Ad›yman'dan, A.Y. Mardin'den, S.Ö. ise Tunceli'denayn› sebeplerle göç etmifl ‹stanbul'a. Hepsinin hikayesifarkl› ama gelifl nedenleri ve flehre geldikleri zaman çektik-leri zorluklar ayn›. Geldikleri flehrin yabanc›l›¤›, bilmedik-leri bir dil, al›fl›k olmad›klar› bir yaflam, köyde hiç olmasada tarlada birlikte çal›fl›rken beraber vakit geçirdikleri ko-calar›n›, art›k sadece akflamlar› görme ve maddi s›k›nt›larbekliyordu onlar›...E.T. otuz y›l önce kocas›n›n pefli s›ra gelmek zorunda kal-m›fl ‹stanbul'a. Kocas›n›n evlendikleri ilk iki y›l onu köydeb›rak›p ‹stanbul'a çal›flmaya gitti¤ini ve kocas›n› ancak al-t› ayda bir gördü¤ünü söylüyor. Gözleri uzaklara bakarakyar› Türkçe yar› Kürtçe anlatmaya bafll›yor hikayesini...“‹stanbul'a ilk geldi¤im zaman kocam beni Laleli’de bireve götürdü. Karanl›k, pis bir ev. Etrafta daha önceden ‹s-tanbul'a gelmifl hiç akrabam›z da yok. Tek bafl›ma bütüngün oturuyordum evde. Benim gibi köyde akflama kadar

da¤da bay›rda ifl yapan biri için çok zor bir durumdu bu.Bir süre sonra kocam para kazanmaya bafllad›¤›nda sürek-li ev de¤ifltirmeye bafllad›k. Ben tam bir eve al›fl›yorum,bakkal›n, pazar›n yerini ö¤reniyorum biz ev de¤ifltiriyo-ruz.”E.T.'ye neden sürekli ev de¤ifltirdiklerini sordu¤umuz za-man hiç düflünmeden cevap veriyor: “Kocam hamall›k ya-pard› o vakitlerde. Biraz biraz para kazand›kça akrabalar›-m›z›n oldu¤u semtlere tafl›nmak istiyorduk ki ben tek kal-mayay›m yol iz bilmedi¤im bu flehirde. Bu yüzden çok evde¤ifltirdik biz” diyor.E.T.'yi dinlerken bir yandan da onun hareketlerini ve evi-ni inceliyorduk. Otuz y›ld›r ‹stanbul'da olmas›na ra¤menhala köyden yeni gelmifl biri gibi giyiniyor ve onlar gibi ha-reket ediyor. Üç çocu¤unun üniversitede okumas›, ‹stan-bul'un merkezi semtlerinden birinde yafl›yor olmas›na ra¤-men köydeki hayat›n› flehir hayat›na yans›tabilmifl bir in-san olmas› dikkatimizi çekiyor. Sohbet ederken köy evle-rinde soban›n yan›na ya da etraf›na konan fakat E.T.'ninkaloriferin yan›na koydu¤u minderlerde oturuyoruz. Buminderler bile onun flehirde yaflamas›na ra¤men hala ken-

“Ne yol bilirdim, ne iz” Esra Sekman

Page 68: DKH Bülteni - Sayı 9

di kültüründen kopamad›¤›n›n bir kan›t›yd› sanki.E.T.'ye ‹stanbul’daki yaflama nas›l al›flt›¤›n›, dil problemi-ni nas›l çözdü¤ünü sordu¤umuz zaman, yüzünde hafif birgülümsemeyle cevap veriyor: “Asl›nda hala al›flamad›mama gene de ayak uydurabiliyorum. Ben, büyük k›z›mahamileyken kocam beni tekrardan yollad› köye. Ona ‘ayakba¤›’ oluyormuflum. Alt› sene sonra tekrar geldim, ‹stan-bul'a. Bu arada k›z›m okula bafllad›, Türkçe’yi ö¤rendi,okuma yazma ö¤rendi. Ben de onunla birlikte bafllad›mö¤renmeye. K›z›m›n elinden tutup birlikte bakkala, pazara,f›r›na gidiyorduk. Ben Kürtçesini söylüyordum, k›z›m dabana Türkçesini. Böyle böyle ö¤rendim biraz Türkçe’yi.Benim sekiz çocu¤um var. Hepsini ortaokula kadar okut-tum. Onlar sayesinde al›flt›m ben de ‹stanbul'a.”E.T. ile uzun süre sohbet ediyoruz ama sohbetimiz s›ras›n-da E.T.'nin kocas›ndan hiç bahsetmemesi dikkatimizi çe-kiyor. Sanki ‹stanbul'a kocas›n›n pefli s›ra de¤il de kendibafl›na mücadele etmek, kendi bafl›na yaflamak ya da birmacera yaflamak için gelmifl gibi. Bu düflüncemizi E.T.'yeaçt›¤›m›zda derin bir iç çekiyor. Biraz hüzünlü, biraz öfke-li bak›yor yüzümüze. Sorumuzun cevab›n› ancak bir sürebekledikten sonra alabiliyoruz: “Bizim oralarda koca hemher fleydir, hem hiçbir fley. Hiçbir fleydir çünkü sadece evepara getirir. Arada bir de çocuklar›yla ilgilenir. ‹lgilenirama nas›l! Erkek çocuklar› de¤il de özellikle k›z çocuklar›hiç istemez, babalar› onlarla ilgilensin. Çünkü k›zlar›n gi-yimine kuflam›na, kiminle konufltu¤una, flaç›na bafl›na k›-sacas› her fleyine kar›fl›r. Bizde baba her fleydir çünkü bi-zim oralara göre her kad›n›n bafl›nda bir erkek bulunmal›.Kad›n çal›fl›p kendine bakamaz ki!” E.T. bunlar› söylerken yüz ifadesinden onunda böyle dü-flündü¤ünü hissediyor insan. Fakat bir süre sonra bununböyle olmad›¤›n› anl›yoruz. E.T. bu söylediklerinin kendidüflünceleri olmad›¤›n›, kendi köylerinde, Do¤u’da ya daGüneydo¤u’daki birçok ilde bu düflüncenin oldu¤unu buyüzden özellikle kendi k›zlar›n› okutmak için çabalad›¤›n›söylüyor ve anlatmaya devam ediyor: “Kocam beni bir ifl-çi gibi görürdü. Ev ifllerini yapan, gelen misafire hizmeteden, çocuklara bakan, sadece iflleri yapan biri olarak dü-flünürdü. Ben zamanla bunun böyle olmad›¤›n›, yapt›kla-r›mla gösterdim ona. fiimdi kocam da, kad›nlar›n sadeceev ifli yapmak, çocuk bakmak için dünyaya gelmedikleri-nin fark›nda.”E.T.'nin yan›ndan ayr›l›p bu sefer yönümüzü ‹stanbul'unbir baflka semtine çeviriyoruz. Gitti¤imiz yer Alt›nflehir.Buras› Küçükçekmece gölüne bakan, tepelerde kurulmuflbir semt. Alt›nflehir, her ne kadar ‹stanbul'un bir semti ol-sa da daha çok Anadolu’daki bir köye benziyor. Çünkü ‹s-tanbul'a göç eden aileler ço¤unlukla bu bölgeye yerlefliyor.

Buras› köydeki yaflamlar›n› sürdürebilecekleri bir yap›yasahip oldu¤u için kendileriyle birlikte köydeki hayatlar›n›da buraya tafl›yor göçerler.Alt›nflehir’e A.Y. ve S.Ö. ile konuflmak için gidiyoruz. A.Y.,S.Ö. ve komflular›yla birlikte A.Y.'nin evinde oturup sohbetetmeye bafll›yoruz. A.Y.'nin Mardin’den on y›l önce geldi-¤ini, onunda E.T.'nin çekti¤i s›k›nt›lar› çekti¤ini ö¤reniyo-ruz. S.Ö. ise daha yeni gelmifl say›l›r ‹stanbul'a. Geleli befly›l olmufl. S.Ö., E.T. ve A.Y. kadar zorlanmam›fl. Çünkükomflusu A.Y. ona çok yard›m etmifl ve onun flehir hayat›-na al›flmas›na yard›mc› olmufl. A.Y.'ye nas›l yard›mc› oldu¤unu, daha da önemlisi nedenyard›mc› oldu¤unu soruyoruz. Hemen cevap veriyor A.Y.:“S.Ö. daha gelmeden önce karfl› daireme, Tunceli’den birailenin yerleflece¤i haberi gelmiflti zaten bana. Daire bizimbir akrabam›za ait oldu¤u için biliyorduk kimin tafl›naca¤›-n›. S.Ö. geldi¤i zaman ilk ay hiç evinden d›flar› ç›kmad›.O¤lunu yolluyordu bakkala, f›r›na. Bazen de camdan ba-k›yordu, d›flar›da oyun oynayan çocuklar›na. Ben de elim-den geldi¤i kadar yard›m ettim ona. Benim çekti¤im zor-luklar› çekmesin, kendini tek bafl›na hissetmesin diye hiçyaln›z b›rakm›yordum onu. Pazara falan giderken onu dayan›mda götürüyordum ki yollar› ö¤rensin, etraf› bi tan›-s›n. Bu flekilde o da al›flt› buralara. Ama hala bir parça çe-kinir bizim semtten d›flar› ç›k›nca” diyor. Bu sözlerden sonra iki kad›n birbirlerine bak›p gülümsü-yorlar. S.Ö., A.Y.'nin hakk›n› ödeyemeyece¤ini, ona çokfley borçlu oldu¤unu anlatmaya bafll›yor ve sohbetimiz, efl-lerinin onlar› böyle durumlarda nas›l kollad›klar› konusu-na geliyor. E.T.'den duydu¤umuz sözlerin benzerlerini du-yuyoruz tekrardan. Efller bu süre içinde çal›fl›p para kazan-makla u¤rafl›yor. S.Ö.'nün bu konuya farkl› bir bak›fl› var.“Biz köydeyken birlikte çal›fl›r, kazan›rd›k. Tarlada iflleribirlikte yapar eve geldi¤imizde ise yine birbirimize yard›mederdik. Mesela ben yemek yapmaya gitti¤im zaman eflimçocuklar›n yan›nda kal›rd›. Burada öyle de¤il ki herkesinyapaca¤› ifller belliymifl gibi. Sanki kimse kimseye yard›metmemeliymifl gibi bir durum var. Buraya geldik geleli efli-min ben yemek yaparken çocuklarla oturdu¤unu dahagörmedim. Bunu b›rakt›m art›k bir bardak suyu bile ben-den ister oldu.” diyor.E.T., A.Y., S.Ö. k›smende olsa ayn› kaderi paylaflan birçokkad›ndan sadece üçü. Onlar kendi köylerinden, kendi kül-türlerinden ayr›lmak zorunda kalm›fl. ‹çlerinde hayatlar›-n›n daha da güzel olaca¤› umuduyla geldikleri bu büyükflehirde, asl›nda birçok fleyin çok daha zor oldu¤unu, çokgeçmeden anlam›fllar. Bunlardan en zoru ise,� koca flehreeflleriyle birlikte göç etmenlerine ra¤men flehirde tek baflla-r›na kalm›fl olmalar›.66

S A Y I 9

Page 69: DKH Bülteni - Sayı 9

S A Y I 9

insan olma mücadelesini çeflitli ev-relerden geçirerek günümüze getir-

mifltir. Günümüzde yaflanan savafllar, açl›k, emek sö-mürüsü, cins ayr›mc›l›¤›, yoksulluk, iflsizlik ve gezege-nimizin karfl› karfl›ya oldu¤u büyük ekolojik sorunlar,insanl›¤›n insan olma mücadelesinin daha çok yol katetmesi gereklili¤ine ‹flaret ediyor.

‹nsanl›k, bu sorunlarla karfl›laflt›¤› gibi bu sorunlarayönelik çeflitli çözüm yollar› da arad›. Hayat›n› idameettirmek için sahip oldu¤u üretim araçlar›n›n geliflkin-li¤e ba¤l› olarak çeflitli yaflam biçimleri denedi, çeflitlitoplumsal kurumlar, hukuk modelleri oluflturdu. Sa-hip oldu¤u üretim araçlar›n› gelifltirdikçe bu kurumla-r› daha geliflkin bir hale getirerek örgütlenme modeli-ni gelifltirdi. Sonuç olarak asalak yaflad›¤› ve do¤ayaboyun e¤di¤i ça¤lardan, çeflitli sanatlar yard›m›yla do-¤ay› alt etmeyi bildi¤i medeniyetlere geçerken çeflitlisorunlarda maruz kald›.

Bu kurumlardan aile ve devlet bugün insan yaflam›n›belirleyen en büyük unsurlar olarak kendini gösteri-yor. Tarihsel ak›fl içerisinde insan taraf›ndan defalar-ca de¤iflikli¤e u¤rat›larak ayakta kalmas› sa¤lanan bukurumlar›n ortaya ç›k›fl nedeni, geliflim süreci ve var-l›k nedenleri derinlemesine irdelendi¤inde yukar›dasayd›¤›m›z sorunlar›n alt yap›s› hakk›nda çeflitli ipuç-lar›na ulafl›labilir.

Engels, 'Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni'adl› eserinde evrimci insanbilimin kurucusu olan Le-wis Henry Morgan'n›n Kuzey Amerika yerlilerininkandafl gruplar› içindeki gözlemlerine dayanarakoluflturdu¤u çal›flmalar›ndan faydalanarak özel mül-kiyet fikrinin ve onun üzerinden yükselen "aile" ve"devlet"in tarihsel alt yap›s›n› irdeler. Bu çal›flman›nen önemli yan› ise tart›flmaya açt›¤› bu toplumsal ku-rumlar›n, toplumsal yaflam›n her hücresinde kendinihissettiren ama gerek toplumun sahip oldu¤u bir dizi 67

K ü t ü p h a n e d e n . . .

A‹LEN‹N, ÖZELMÜLK‹YET‹N VEDEVLET‹N KÖKEN‹

NY

E KK‹‹TTAABBIINN AADDII:: A‹LEN‹N, ÖZEL

MÜLK‹YET‹N VE DEVLET‹N KÖKEN‹

YYAAZZAARR:: F. ENGELS

‹nsanl›k

Page 70: DKH Bülteni - Sayı 9

geleneksel, kültürel vb. al›flkanl›klarla günümüzde dahiüstü kapat›lan, tart›fl›lmas› tabu görülen kad›n›n bede-ni ve cinselli¤i üzerinden nas›l yükseldi¤ini bilimsel ve-rilere dayanarak anlatmas›d›r.

‹nsanl›¤›, sürüler halinde yaflan›ld›¤› ön kabul görülenyaban›ll›ktan bafllayarak inceleyen Engels, daha sonrayaflan›ld›¤› bilimsel verilerle de ispatlanabilen barbarl›kve uygarl›k ça¤lar›nda yap›lan ifl bölümlerini, yönetimve özel mülkiyet fikirlerini, insan›n yaflam›n›n büyükbir parças› olan dil ve din gibi olgular›n geliflim süreci-ni anlat›rken bir yandan da insanl›¤›n do¤al hayattanyapay hayata geçiflini ve çeflitli sanatlar yard›m›yla do-¤aya karfl› verdi¤i mücadeleyi anlat›r.

Do¤an›n en güçsüz varl›¤› olan insan›n, y›rt›c› hayvan-lardan korunmak için yaflam›n› sürdürdü¤ü a¤açlarüzerinde meyve toplay›c›l›¤›yla bafllayan iktisadi haya-t›, kendini güvenli hissetti¤i zamanlarda y›rt›c› hayvan-lardan kalan leflleri yemesiyle daha sonra üzerinde bü-yük medeniyetler kuraca¤› topra¤›n üzerine inmifl olur.Fakat ilk ifl bölümünün izlerine buradaki iktisadi hayat-tan ziyade insan›n yaflam amaçlar›ndan biri olan kenditürünü ço¤altma yani üreme üzerinden cinsler aras› birifl bölümü oldu¤u görülmektedir. Bu ifl bölümü ekono-mik olmaktan daha çok toplumsal yönü a¤›r basan vekad›n›n do¤urganl›k özelli¤i üzerine kurulu olup kad›-n›n insanl›¤›n tarihine efl köleli¤inin de zeminini olufl-turmufltur. ‹lk ifl bölümüyle beraber özel mülkiyet fikri-nin de nüveleri at›lm›flt›r. Bu anlamda kad›n›n bedeniilk özel mülkiyet, cinsel iliflkiye girdi¤i erke¤in bedenide ikincil özel mülkiyet nüvesi olarak var olmufllard›r.

‹nsan›n di¤er canl› türlerine nazaran daha geç yetifl-mesi, insan yavrusunun di¤er canl› türlerinin yavru-lar›ndan daha çok sürede do¤aya adapte olmas› veyaflam›n kurallar›n› daha geç ö¤renmesi bir üçüncüözel mülkiyet nüvesinin de do¤an çocu¤un bak›m›n›üstlenmesi kofluluyla kad›nlara atfedilen annelik s›fa-t› üzerinden oluflmas›na sebebiyet vermifltir. Anne ileçocuk aras›ndaki bu iliflki ayn› zamanda ilk paylafl›molarak da alg›lanabilir.

Do¤a karfl›s›nda güçsüz olan ve di¤er canl›larda bulu-nan kendi bedenlerinde var olan organlar›n›n yard›m›ya da bedenlerinin baz› özellikleri sayesinde do¤ayaadapte olma, do¤ayla mücadele etme flans›n›, insan›nhiçbir organ›n ve bedeninin hiçbir özelli¤inin insanavermemesi insan› kendi bedeni d›fl›ndaki araç ve ge-reçleri gelifltirerek do¤aya karfl› mücadeleye itmifltir.Bu mücadele de insan›n di¤er yaflam amac› olan, ya-flam› için gerekli araç ve gereçleri üretme ihtiyac›n›n

bir sonucu olarak do¤mufltur. Yaban›ll›k dönemindesürüler halinde yaflayan, kurals›z cinsel iliflki temelin-de ço¤alan insanlar›n, do¤al kaynaklar›n belli biralanda yaflayan sürülere yetersiz gelmesi sonucundabölünerek yaflamlar›n› idame etmesi gereklili¤ini do-¤urmufltur. Bu bölünmenin de daha sonra Bachofen'inortaya att›¤› "anal›k hukuku" kavram›n›n alt yap›s›n›oluflturan ilk örgütlenme biçimi olan soy örgütlenme-sini oluflturdu¤unu görece¤iz. Soy örgütlenmesi devle-tin temeli say›lan ve insan taraf›ndan oluflturulan ilkörgütlenme biçimidir. Bar›fl zaman›nda yönetimdensorumlu "saflem" ve savafl zamanlar›nda ise askeri ko-mutan taraf›ndan yönetilirdi. Askeri komutan askeriyeteneklerine göre seçilirken, saflem yönetim kabiliye-tine göre genellikle soyun en bilge kiflisi seçilirdi. Se-çim halk meclisi taraf›ndan yap›l›r, saflem ve askerikomutan gerekli görüldü¤ünde halk meclisi taraf›ndangörevlerinden al›nabilirdi.

"Anal›k hukuku" esas›nda soy örgütlenmesinde çocuk-lar›n sadece annesinin bilindi¤i için örgütlenmenin kanba¤› üzerinde yani kimin oldu¤u bilinen anne üzerindeflekillenmesini anlatmas›na ra¤men ço¤u zaman yanl›flyorumlanm›flt›r. Bu kavram, ataerkil toplumdan önceana-erk-il toplumun varl›¤› olarak kabul edilip kad›nla-r›n toplumun yönetiminde tek bafl›na söz hakk› sahibioldu¤u fleklinde yans›t›lm›flt›r. Hâlbuki insanl›¤›n tarihiincelendi¤inde söz hakk›n›n kad›nda oldu¤u toplumla-r› b›rak›n kad›na söz hakk›n›n verildi¤i toplumlara rast-lamak bile imkâns›zd›r. Belli toplumlarda -özellikle kelttoplumlar›nda- kad›n›n önemsendi¤i ve bu önemseme-ye ba¤l› olarak yönetimde belli oranda söz söylemehakk› kazanma gerçekli¤i olmas›na ra¤men, bu önem-senme bu günkü "namus" kavram›na paralel olup dahaçok savafllarda kad›n›n esaret durumu üzerine kurul-mufltur. Bu kavram anlatt›¤› "hukukun" kad›na sosyalyaflamda hayat›n› kolaylaflt›racak belli haklar› içermek-ten çok tarihin biyolojik bir zorunlulu¤u olarak örgüt-lenme zeminine iflaret etmektedir.

Soy örgütlenmesi içersinde kendini var eden kandafl ai-lede tek bir çiftten gelme dölden türeyen farkl› kuflak bi-reylerinin kendi aralar›nda kardefl, ayn› zamanda dakar›-koca olmalar›d›r. Kandafl aile ile birlikte ilk cinseliliflki yasa¤›n›n da hayata geçirilmesi söz konusudur.Bu yasak, nesiller aras› cinsel iliflki yasa¤›n› içermekte-dir. Kar›-koca iliflkisi bir nesle ait iliflki flekline bürünü-yor. Henüz 'kuzen' kavram›n›n oluflmad›¤›, kuzenlerinerkek ve k›z kardefller olarak alg›land›¤› bir dönem.Morgan kandafl aileyi flöyle aç›kl›yordu: "Ailenin ilk68

S A Y I 9

Page 71: DKH Bülteni - Sayı 9

S A Y I 9

aflamas›. Bu aflamada, kar›-koca gruplar›, kuflaklara gö-re ayr›lm›fllar; ailenin s›n›rlar› içinde bütün büyük-ba-balarla büyük-anneler, kendi aralar›nda kar›-kocad›r-lar; onlar›n çocuklar› yani analarla babalar içinde du-rum ayn›d›r; bunlar›n çocuklar› da kendi aralar›nda,üçüncü bir ortak efller çemberi ve bu çocuklar›n çocuk-lar› yani bir kufla¤›n torun çocuklar›, dördüncü çembe-ri meydana getireceklerdir. Demek ki bu aile biçimiiçinde yaln›zca yukar› kuflakla afla¤› kuflak aras›nda,ana- babalarla çocuklar aras›nda,(bizim deyimimiz-le)evlilik hak ve ödevleri söz konusu edilemez. (Birbi-rileriyle evlenemezler). Birinci, ikinci ve öbür derece-lerdeki erkek ve k›z kardefllerle kuzen ve kuzinlerinhepsi, kendi aralar›nda erkek ve k›z kardefltir ve ifltetam da bu yüzden hepsi birbirinin kar›-kocas›d›r. Budönemde erkek ve k›z kardefl ba¤›nt›s›, tamamen do-¤al bir biçimde kendi aralar›nda cinsel iliflki kurulma-s› sonucunu verir. Bu tür ailenin tipik biçimi, bir tekçiften gelme dölden türer; bu döl içindeki her farkl›kuflak bireyleri, kendi aralar›nda kardefl ve bu neden-den ötürü de kar›-kocad›rlar."

‹kinci yasak ise ortaklafla(punaluenne) ailede kendinigösteriyor. Bu aile biçimini ve ortaya konan yasa¤›n ge-liflim sürecini de Engels flöyle aç›kl›yor: "Her ilkel aile,en geç bir kuflak sonra bölünmek zorundayd›. Barbarl›-¤›n orta aflamas›ndan öncesine kadar, ayr›klamas›z ola-rak hüküm sürmüfl bulunan ilkel ev ekonomisi, komü-nist ekonomi, koflullara göre de¤iflen ama her yerde iyi-ce belirlenen en yüksek bir aile toplulu¤u büyüklü¤ünügerektiriyordu. Ayn› anan›n çocuklar› aras›nda cinseliliflkinin do¤ru olmad›¤› fikrinin ortaya ç›k›fl›, eski evtopluluklar›n›n bölünüp yeni topluluklar›n kurulufluüzerinde etkili olmufl olsa gerektir. (Ki, zaten bu yenitopluluklar ile aile gruplar› aras›nda zorunlu bir özdefl-lik yoktur). Bu yeni topluluklardan baz›lar›n›n çekirde-¤i bir ya da birkaç dizi k›z kardefl, baz›lar›n›n çekirde¤ide onlar›n ana taraf›ndan (uterin) erkek kardeflleri ol-du. ‹flte Morgan'›n ortaklafla (punaluenne) dedi¤i ailebiçimi, kandafl aileden, böyle ya da buna benzer bir bi-çimde ç›km›flt›r. Havai töresine göre, kar›ndafl ya da da-ha uzak, belli bir say›daki k›z kardefl (yani birinci, ikin-ci ya da baflka bir dereceden kuzinler)ama kendi öz er-kek kardeflleri d›fl›nda ortak kocalar›n›n ortak kar›lar›idiler; bu adamlar art›k birbirilerine kardefl olarak de¤il-zaten mutlaka kardefl olmalar› da gerekmezdi-Punaluaolarak yani can yoldafl› ve deyim yerindeyse, "ortak" di-ye ça¤›r›rlard›. Ayn› biçimde, kar›ndafl ya da daha uzakbir dizi erkek kardefl, kendi öz k›z kardeflleri olmayanbelli bir say›daki kad›na ortak evlilik biçiminde sahip

oluyorlar ve bu kad›nlar› da kendi aralar›nda Punaluaolarak ça¤›r›l›yorlard›. Daha sonra bir dizi de¤iflmeyeu¤rayan ve bafll›ca özelli¤i, belirli bir aile çevresi içinde,erkekler ile kad›nlar›n karfl›l›kl› ortakl›¤› olan, ama kar-fl›t cinsten efllerin, önce kar›ndafl, sonra daha uzak kar-defllerinin d›fltalanm›fl bulunduklar› bir aile kuruluflu-nun klasik biçimi iflte budur."

Yukar›da Engels'in de anlatt›¤› gibi bu aile tipinde kar-defller aras› iliflki yasaklan›yor. Buna göre erke¤in o¤luerke¤in k›z kardefli de dahil tüm kad›nlarla iliflki kurmaözgürlü¤üne sahip. Annesi, teyzesi ve k›z kardefllerikapsam d›fl›nda b›rak›l›yor. Kad›n›n k›z› da babas› veerkek kardeflleriyle cinsel iliflki kuram›yor. K›z kardeflle-rin çocuklar›n›n birbirileriyle olan iliflkisi yasaklan›yor.

Kardefl kuzen ayr›m› oluflmaya bafll›yor. Yine day›-k›zkardefl ayr›m› bafll›yor. Kuzenli¤in yan›nda ye¤enlikkavram› da ortaya ç›k›yor. Kuzenlik; dölü kar›flt›ranbir akrabal›k iliflkisi oldu¤u için kuzenler aras› evlili-¤e müsaade edilirken ye¤enlik daha yak›n bir aile ilifl-kisini anlat›r.

Böylelikle evlikle yavafl yavafl kabile oluflumuna do¤rugidiliyor. Kabile birbirilerine s›n›r olarak yaflayan soyörgütlenmelerinin birleflmesi sonucu do¤mufltur. ‹nsan-l›¤›n siyasal örgütlenmesinde devlete do¤ru at›lm›fl bü-yük bir ad›md›r. Soy reislerinin oluflturdu¤u reisler ku-rulu içinden seçilen bafl reis taraf›ndan yönetilirdi.

Aile kurumu birbirine s›n›r, farkl› soylar›n aras›nda ya-flanan savafllarda kad›nlar›n al›konulmas› nedeniyle top-luluklar aras› iliflkinin bafllamas›na sebebiyet veriyor.

Topluluklar aras› iliflkinin bafllang›c› say›lan kad›n ka-ç›rma usulü iki bafll› evlili¤in (mariage apparie) biçimi-nin bafllang›ç noktas› olmufltur. Dostlar›n›n yard›m›ylaerkek taraf›ndan zorla ya da kand›r›larak kaç›r›lan gençkad›n, erke¤in dostlar›na sunulur. Daha sonra ise ken-disini kaç›ran erke¤in kar›s› olarak kabul edilir. E¤er ka-ç›r›lan kad›n kocas›n›n evinden kaçar ya da baflka biritaraf›ndan kaç›r›l›rsa, kaç›ran kiflinin kar›s› olur ve ilkkocas› kad›n üzerindeki tüm haklar›n› kaybeder. Böyle-likle evlilik yavafl yavafl ortadan kalkmaya bafllar. Er-kek birçok kad›n aras›nda bir bafl kad›na sahip olmahakk› kazan›r. Kalabal›klaflan soy örgütlenmesinin ev-lenmelerini olanaks›z hale getirdi¤i "erkek kardefller" ve"k›z kardefller" s›n›f›n da kalabal›klaflmas›; akrabal›ksisteminin sahip oldu¤u karmafl›kl›¤›n içinde grup ha-linde evlenmeler yerine erke¤in bir kad›nla yaflad›¤› fa-kat uygun f›rsatlarda kaçamak yapma hakk›na sahipoldu¤u iki bafll› aileye geçifl sa¤lanm›fl olur. Bu evlilik 69

Page 72: DKH Bülteni - Sayı 9

biçiminde kad›ndan çok s›k› bir ba¤l›l›k beklenirkeneflini aldatan kad›n genellikle fliddetle cezaland›r›l›rd›.

Kandafllar›n git gide evlilik ba¤›n›n d›fl›nda tutulmas›olan do¤al seçme (selection naturel) ile üçüncü yasakolan akrabalar aras› cinsel iliflkinin yasaklanmas› orta-ya ç›km›fl olur. Bu durum Morgan'n›n anlat›m›yla "kandafl olmayan gensler aras›ndaki evlenmelerden, be-den bak›m›ndan oldu¤u kadar, kafa bak›m›ndan da da-ha sa¤lam bir soy ç›kar; geliflmekte olan iki afliret birle-flince yeni kafataslar› ve yeni beyinler, iki afliretin de ye-teneklerine sahip olana kadar do¤al biçimde geliflme"

sine sebep olmaktad›r. Böylece gens biçiminde örgüt-lenmifl bulunan afliretler, geri kalm›fl afliretlere üstüngelip, onlar› kendine benzeteceklerdir.

Engels'in inceledi¤i son aile biçimi de ataerkil toplu-mun bafllang›c› say›lan ve ad›n› Latincedeki "evcil köle"anlam›na gelen "famulus"tan türeyen, "familia" yani "birtek adama ait kölelerin bütünü" anlam›na gelen mo-

dern ailenin temeli say›lan tek eflli ailedir. Bu aile biçi-

minin görüldü¤ü ça¤larda insan, büyük oranda topra¤a

yerleflmifl olup s›¤›r sürülerinin sahibi kiflilerinin ifl gü-

cü ihtiyac›n› karfl›lama arac› olarak kendini var edip

anal›k hukukunun da y›k›lmas›na sebep olmufltur.

Çünkü art›k ortada paylafl›lmas› söz konusu olan bir

miras söz konusudur. Daha önce soy örgütlenmesine

kalan miras›n paylafl›m› böylece de¤iflime u¤ramakta;

miras, baban›n kendi dölünden olan çocuklar›na kal-

maktad›r. Miras›n› b›rakmak için erkek, kimin kendi

dölünden çocu¤u oldu¤unu bilmek ister ayn› zamanda

çocuklar da mirastan pay almak için babalar›yla bera-

ber yaflamak isterler. Marks'a göre bafllang›çta sadece

tar›msal hizmetlerle ilgili olmas›na karfl›n tek eflli aile

köleli¤i ve toprak bentli¤ini beraber kapsad›¤› gibi "top-

lum ve devlet içinde genifl ölçüde geliflen bütün çeliflki-

ler, minyatür halinde modern ailenin içinde vard›r".

Marks'›n da de¤indi¤i gibi art›k devlet sahnededir. Bir-

birilerine s›n›r kabilelerin birleflmesi sonucu ortaya ç›-

kan ve bu s›n›r kabilelerin yönetim ile ilgili sorunlar›n›

kabile reisler kurulu içinde seçilen bafl reis yani krala

b›rakan bu oluflum devletin kendisiydi. Art›k askeri bir

demokrasiyi and›ran halk meclisleri yerini soylular

meclisine b›rakm›flt›r.

Tek eflli aile ile beraber aflk ve fuhufl olgular›n› da irde-

leyen Engels, "aflk"›n ilk olarak flövalyelerin evli kad›n-

larla beraber olma istemi ve davran›fl› olarak görüldü-

¤ünü anlat›r. Bunun nedeni olarak da evli¤in tümden

iktisadi iliflkilerle baflkalar› taraf›ndan belirlenen bir ku-

rum olarak flekillenmesini gösterir. Ayn› flekilde kad›n-

lar›n iktisadi köleli¤e karfl› bir isyan yolu olarak seçti¤i

"fuhufl" un "evlilikten" pek fark›n›n olmad›¤›n›, evli ka-

d›n›n kendini toptan, fuhufl yapan kad›n›n ise kendini

parça parça satt›¤›n› vurgular. Bu anlamda kad›na kar-

fl› sergilenen ikircikli tutumun kad›n› zaman zaman bir

meta haline getiren ve tek efllili¤i sadakatsizlik üzerine

kuran burjuvazi için de geçerli oldu¤unu anlatan En-

gels'e göre gerçek tek evlilik sevgi ba¤› üzerinden özgür-

ce seçme hakk›n›n tam olarak hayata geçirildi¤i ve fuh-

flun ortadan kalkmas› ile mümkündür. Bunu da yapa-

cak olan›n kuraca¤› yeni düzende erkek üstünlü¤ünü

yok edecek olan, mirasç›lara geçmesi için kurulmufl

hiçbir mülkiyeti bar›nd›rmayan ve erkek üstünlü¤ünü

yararl› hale getirmek için hiçbir uyar›c› b›rakmayacak

olan proletaryan›n omuzlar›nda oldu¤unu anlat›r.70

S A Y I 9

Page 73: DKH Bülteni - Sayı 9

71

S A Y I 9

‹ran, dini emirler ya da kutsal buyruklara dayanan bir ah-

lak anlay›fl›ndan öte kiflisel sorumluluklar temelinde yük-

selen yeni bir öznellik biçimini ifade eden bir modernleflme

projesinin baflar›s›zl›¤›n› yaflad› uzun süre. ‹ran’da yaklafl›k iki

yüz y›l boyunca bir modernleflme projesi uyguland›; fakat bu

tarihsel deney, sömürgeci güçlerin kendi bilincine sahip bir

ulusal burjuvazinin boy atmas›n› engellemifltir. Sömürgecilik

ise, Sanayi Devrimi’nin, birbirleriyle yar›fl halinde olan ulusal

burjuvazilerin özellikle Frans›z ve ‹ngiliz burjuvazisinin yük-

seliflinin ve Ayd›nlanma Ça¤›’n›n bafllamas›n›n ürünüdür.

‹ran’da ise, komprador burjuvazinin, sömürgeci devletlerin

belirledi¤i ekonomik düzene ba¤›ml›l›¤› ola¤an hale gelir. Kü-

resel kapitalizmin üretim mant›¤›na dayal› ve ekonomik dü-

zenine eklemlenen bir modernleflme projesi yürürlü¤e konu-

lur ‹ran’da. ‹ran sinemas›n›n öyküsü burada bafll›yor. Tam da

sömürgecili¤in ülkeye uzanan kollar›ndan biri olan modern-

leflme projesiyle birlikte geliflti¤ine tan›k oluruz ‹ran sinema-

s›n›n. Modernite sürecinde ‹ran sinemas› kimi zaman bir ye-

nilgiyi kimi zaman da zafere ulaflma iste¤ini yans›tan en iyi

örnekleri sunar bize.

Sömürgeci güce, patriyarkal hükümdara (fiah’a) ve küresel ka-

pitalizmin gereklerini yerine getirmeye zorlanmas›na ra¤men

‹ran sinemas› gücünü nereden al›r dersiniz? Nihayetinde ‹ran,

modernleflme projesine sömürgeci ayg›t arac›¤›yla maruz kal-

makta ve moderniteye, kültürel koflullar›n izin verdi¤i ölçüde

karfl› koymaktayd›. Modernitenin kültürel aya¤›na bakt›¤›m›z-

da baflka bir baflar›s›zl›kla karfl›lafl›r›z. Sonuçta ‹slam teolojisi

hem hukuksal hem de felsefi bak›mdan, doktriner inan›fllar› ve

teorik spekülasyonlar›yla nihayetinde modernleflme projesine

uyum sa¤lamay› baflaramam›flt›r. Sinemaya karfl› sürdürdü¤ü

sald›rgan muhalefet asl›nda ayd›nlanmaya uyum sa¤lamakta-

ki daha evrensel baflar›s›zl›¤›n göstergelerinden biri haline gel-

mifltir. Fakat ‹ran’da sinema örneklerine bak›ld›¤›nda sanat›n

özellikle sineman›n, s›n›rlar› çizilmifl bir kültürel çerçeve içine

s›¤mad›¤›n› fark ederiz. fiöyle bir tablo ç›kar karfl›m›za: ‹ran’da

sanat, sömürgeci merkezli modernitenin ve din merkezli anti-

modernitenin ötesinde, kendisi ad›na yeni bir alan›n tan›mla-

mas›n› yapmaya bafllar. Sömürgeci fikirlerle koordineli biçim-

de yürütülen siyasetin ötesinde, fakat ayn› zamanda siyasal

olan dinin dogmatik gelenekselcili¤inden uzak sanat (sinema-

y› bunun içinde düflünürsek) dönemin maddi tarihi içerisinde-

ki var oluflunun kaç›n›lmaz gereklili¤ini ortaya koyuyordu.

‹RAN S‹NEMASI,

MODERN‹TE ve KADIN

ÜZER‹NE KISA B‹R BAKIfi

Page 74: DKH Bülteni - Sayı 9

NERG‹S1950’li y›llara kadar oluflturulmaya çal›fl›lan ulusal sinema,1960’l› y›llarda ‹ran sinemas›n›n as›l karakterini olufltura-cak sinema türüne yani sanat sinemas›na b›rak›r yerini. An-cak modernite süreci devam etmektedir. Küresel kapitalistdüzen flekil de¤ifltiriyor, kendini yeniden üretiyordu.1980’lerin bafl›nda Amerikan-‹ran iliflkileri de¤iflmifl, Irak-‹ran Savafl› patlak vermifl ve sömürgeci güce dayanan mo-dernleflme projesi en a¤›r yapt›r›mlarla ifllemeye devam ede-cektir: Ayn› y›llarda Türkiye’de benzer flekillenmenin ya-fland›¤› ‹ran, ‹slam Cumhuriyeti’nin kurulufl sürecini h›z-land›rmak için teokrasiye alternatif olabilecek tüm düflüncebiçimlerini bask› alt›na alarak sindirmeye çal›flmakta, üni-versiteler kapat›lmakta, görüflleri dini yönetime ters düflenö¤renci ve akademik kadro tasfiye edilmekte, gazeteler ka-pat›lmakta ve toplu gösteriler yasaklanmaktayd›. Fakat kü-resel kapitalizmin yeniden yap›land›r›lmas› sürecinde iflle-yen modernleflme projesinin en a¤›r ve fliddetli yapt›r›mlar›-n›n kad›nlara karfl› uygulananlar oldu¤u görülür. ‹ran, tümdalgalanmalara, hareketlenmelere karfl›n modernitenin içi-ne sürüklenirken, ‹ran’›n modernetiyle karfl›laflma ve he-saplaflma efsanesi içerisinde modernitenin kad›n figürü si-nemada nas›l yans›r, nas›l bir ifade bulur?

‹ran kültürel modernitesinin gerçek do¤as›n› inceledi¤imiz-de, moderniteyle karfl›laflmas›n›n eril do¤as›n›n yan› s›ra di-fli bir özne yaratmaya çal›flan kad›n istisnalar› görmezdengelemeyiz. Romanda Tahareh Kurretü'l Ayn, Babi Han›mEstarabaddi ve Tac el- Sultaney, fliirde flems Kasmayi, Fü-ru¤ Ferruhzad sinemada diflil bir ses yaratmaya çal›flanRahflan Ben-i ‹timad'› etkileyen isimlerdir. Nergis filmindede gözlemlenebilece¤i gibi onun filmlerindeki gerçekçili¤iyaratan far, cinselli¤i y›k›c› bir biçimde sarsman›n onun si-nemas›n›n özgünlü¤ünü oluflturur. Ben-i ‹timad kad›nl›¤›kendisine yöneltilen metafiziksel -‹slam dini karfl›s›ndakikad›n› düflünürsek- fliddete karfl› yeniden yap›land›r›r. Böy-lece ‹ranl› özne yaratarak ataerkil tuzaktan kurtarmaya ça-l›fl›r. Nergis (1991), Mavi Baflörtüsü (1994), May›s Kad›n›(1998), Baran ve Yerli filmlerinde kad›n cinselli¤ini bedeninataerkil okumalar›na karfl› savafl açan bir ö¤e olarak kulla-n›r. Böylece Ben-i ‹timad alt› bofl bir orta s›n›f feminizm an-lay›fl›ndan kaç›n›r. Onun derdi ‹ranl› öznenin kategorik ola-rak yeniden yap›land›r›lmas› do¤rultusunda ataerkil kültü-rün y›k›c› bir incelemesini yapmakt›r.

Nergis filminde cinselli¤in do¤as›n› ve yap›s›n› yeniden ku-ran Ben-i ‹timad, bu filminde genç h›rs›z Adil ile kendisin-den yafll› olan sevgilisi Afak aras›ndaki aflk› anlat›r. Dikkat

edilirse Ben-i ‹timad, ‹ran sinemas›nda kad›nlar›n afl›r› cin-sellefltirilmesi ama ayn› zamanda cinsellikten ar›nd›r›lmas›gelene¤ini y›kar. Afak -kad›n karakter- daimi bakire, gelecek-teki gelin yerine bir fahifle karakterle ç›kar karfl›m›za. Afak,cinselli¤in bilincindedir ve kendisinden emindir. A¤›rbafll›bir sayg›nl›¤a, sessiz bir bilince ve olgun bir gerçeklik duygu-suna sahiptir. Afak’›n bu a¤›rbafll›l›¤›n›n yan›nda Adil -erkekkarakter- duygusal bir karakterdir. S›n›f atlamak için kendi-sinden daha genç ve ‘sayg›n’ bir kad›nla evlenmek için Adiltaraf›ndan terk edilmesine ra¤men Afak karakteri ile Ben-i‹timad, al›fl›lm›fl›n d›fl›na ç›karak eril cinselli¤in üstünü var-sayar. Nergis’te tek bir seks sahnesi bulunmamas›na ra¤-men, film boyunca güçlü erotik gerilimin varl›¤› hissedilir.Afak, ‹ranl› alt s›n›flardan yarat›lm›fl bir karakterdir. Afak’lak›yasland›¤›nda, sevgilisi Adil dengesiz, çocuksu bir kiflilik-tir. Afak sevgilisinin genç bir kad›nla evlenmesinin bütünüzücü sonuçlar›n› yaflar. Ancak o, cinsiyet ve cinselli¤in ye-niden kuruluflunun s›nav› haline gelir. Anne-baba-bebekkutsal üçlüsünün kutsall›¤›na meydan okur. Afak, Adil veNergis -Adil’in evlendi¤i kad›n karakter- üçgeninde bir çocu-¤un yoklu¤u dikkat çeker, böylece çekirdek ailenin do¤ru-dan ataerkillik kurumlar›yla özdefllefltirilmesini yerle bireder. Ben-i ‹timad çekirdek ailenin çekirdek ödipalleflmesinitersine çevirir böylece kapitalizmin ve kapitalist modernite-nin bel kemi¤i çekirdek ailenin Ödipal oluflumunu -bireydenaileye, dinden ulusa her biri bast›r›lm›fl bir kültür üzerinekurulu ahlaki anlay›fl- yasal k›lan ve do¤rulayan üretimmant›¤›n› reddeder. Bu flekilde Ben-i ‹timad, hem kapitaliz-min hem de Ödipal’in maddi temeldeki üretimini etkisiz k›-lar. Anne-baba-bebekten oluflan kapitalizmin kutsal üçlüsüyerine Afak- Adil- Nergis üçlüsünü yerlefltirerek kutsal aileyiparçalar ve cinselli¤in ataerkil yap›s›n› y›kar. Sonuç olarakBen-i ‹timad, ataerkil düzenin zorba yap›s›n›, baba figürü-nün kapitalizmi ters yüz eder; çünkü beni ‹timad, buradaekonomik faktörü vurgulayarak bunun toplumsal sonuçlar›-n›n alt›n› çizmek ister. Baflka bir ifadeyle kutsal ailenin kut-sanmas› arac›l›¤›yla oluflturulan cinsiyet stratejilerini parça-lar›na ay›rarak özgürlefltirmeyi amaçlar. Ac›mas›z güç ku-rumlar› aras›nda kendilerini “geleneksel aile de¤erleri” ola-rak gizleyen ekonomik güçleri a盤a ç›kar›r.

Ben-i ‹timad'›n sinemas› hem teflhis koyar hem özgürlefltir;hem elefltirel hem de yarat›c›d›r. Nergis'te egemen ahlak an-lay›fl›n›n cinsel kör noktas›n› sarsar. ‹ranl› kad›n özneyi, ta-rih anlay›fl›na arac›l›k eden gelenekselin zorbal›klar›ndan veÖdipal'in içsel emperyalizminden özgürlefltirmeye çal›fl›r.72

S A Y I 9

MODERN‹TE VE KADIN: RAHfiAN BEN-‹ ‹T‹MAD S‹NEMASI'NDAN B‹R ÖRNEK

Page 75: DKH Bülteni - Sayı 9

25 KASIM “Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü”

“Kelebekler” Kanat Ç›rparak Yol Almaya Devam Ediyor!

25 Kas›m, Dominik Cumhuriyeti'nde, Trujillo diktatörlü¤üne karfl› mücadele eden Clandestina Hareketi'nin öncülerindenolan Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardefllerin sistem taraf›ndan katledildi¤i tarihtir.25 Kas›m 1960 tarihinde, Dominik Cumhuriyeti’nde Amerika'daki diktatör Rafael Leonidas Trujillo'ya karfl› mücadele yü-rüten üç k›z kardefl Patria, Minerva ve Maria Teresa askerler taraf›ndan tecavüz edilerek katledildi. Patria Teresa, 1960 Haziran ay›nda Trujillo diktatörlü¤üne karfl› en büyük hareket olan Clandestina’y› kurdu. Di¤er ikikardefli de bu harekete kat›ld›. Onlar›n etkisi o kadar büyük oldu ki 1960 y›l›nda diktatörlük, Mirabel kardefllerin kendile-ri için en büyük tehlikelerden biri oldu¤unu aç›klad›. Onlar›n bafllatt›¤› mücadele ölümlerinden sonra da devam etti. Bir isyana dönüflerek dalga dalga büyüdü ve diktatörlü-¤ün sonu oldu.Mirabel kardefllerden birinin kod ad›n›n “Kelebek” olmas›ndan da esinlenerek; o günden sonra bu üç k›z kardefl, "Kele-bekler" ad›yla an›lmaya baflland›lar.1981 y›l›nda Kolombiya’da toplanan Latin Amerika Kad›n Kurultay›’nda özgürlük için mücadele yürüten Mirabel k›z kar-defllerin an›s›na 25 Kas›m, “Kad›na Yönelik fiiddete Karfl› Uluslararas› Mücadele Günü” ilan edildi. Mirabel k›z kardefllerin egemenlere karfl› yürüttükleri mücadelenin yine direnen kad›nlarca sahiplenildi¤i bugün, Birlefl-mifl Milletler taraf›ndan 1999 y›l›nda “Kad›na Yönelik fiiddetin Ortadan Kald›r›lmas› ‹çin Uluslararas› Mücadele Günü”olarak karar al›na al›nm›flt›r. Fakat ayn› Birleflmifl Milletler 25 Kas›m’› sahiplenmesine karfl› günümüzde dünyan›n birçokyerinde ve özellikle son y›llarda Ortado¤u’da emperyalist ülkelerin gerçeklefltirdi¤i sald›r›lara, binlerce kad›n›n öldürül-mesine, tecavüze u¤ramas›na, bask› ve iflkenceye u¤ramas›na seyirci kalarak kad›na yönelik fliddete karfl› mücadeleyeiliflkin gerçek tavr›n› ortaya koymaktad›r. Kelebekler kanat ç›rparak yol almaya devam ediyor ve bizlere ›fl›k tutuyorlar. Onlardan ald›¤›m›z ›fl›kla cinsel, ulusal, s›-n›fsal fliddete karfl› kad›nlar›n birleflik örgütlü mücadelesini örmek için hep birlikte örgütlü mücadeleye!..

Page 76: DKH Bülteni - Sayı 9