deliler mezarlığı

152
RAY BRADBURY DELİLER MEZARLIĞI A GRAVEYARD FOR LUNATICS

Upload: burak-jimmy

Post on 15-Sep-2015

301 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

ray bradbury

TRANSCRIPT

  • RAY BRADBURY DELLER MEZARLII

    A GRAVEYARD FOR LUNATICS

  • Bu e-kitap taslak halindedir. Okumay zorlatrc tarama hatalar iermektedir. Bu taslak srm okurken dzeltir ve dzeltilmi srm bizimle paylamak isterseniz memnun oluruz. WEB: http://ayrac.org letiim: [email protected]

  • Yaayanlara sevgiyle: Kendi srrm nasl zeceimi gsteren SID STEBEL'a; Arkamzdan temizleyen kzm ALEXANDRA'ya; Yam daha on drt iken bana bir yazar olduumu syleyen GEORGE BURNS'e; Ve lenlere: ROUBEN MAMOULIAN, GEORGE CUKOR, JOHN HUSTON, BILLSKALL, FRITZ LANG, ve JAMES WONG HOWE.. Ve bariz sebeplerden dolay RAY HARRYHAUSEN'a. NSAN 33 Bradbury 03

  • kapak Nilgn ne hazrlk Boyut Grafik basm Kent Basmevi Tel: (l) 528 0815 birinci basm Austos 1992 copyright 1990 Ray Bradbury 1992 Onk Ajans, Nisan Yaynlar adres Pusula Productions Ltd. 5. Gazeteciler Sitesi A 9/1 Levent 80630 stanbul Tel: (1) 269 58 40 - 269 4710 Fax: (1) 269 72 50 datm Babli Cad. Shhiye Ap.19/12 Caalolu 34410 stanbul Tel: (1) 528 5718 Fax: (1) 526 95 55 PUSULA ISBN 975-7496-30-8

  • RAY BRADBURY DELLER MEZARLII BR BAKA K EHRN HKYES . TRKES: RMA DOLANOLU

  • -1- Bir zamanlar bir ehrin iinde iki ehir vard. Biri aydnlk, biri karanlkt. Biri btn gn hi durmadan hareket ederdi, teki hi kprdamazd. Biri scakt, durmadan deien klarla doluydu. teki souktu, talarla yere aklmt. Ve her akamst gne Maximus Filmleri'nin zerinden battnda, bu yaayanlar ehri, yolun hemen karsndaki Green Glades Mezarl'na, yani ller ehrine benzemeye balard. Iklar snp hareketler durduu, stdyo binalarnn kelerinden esen rzgr souduu zaman, yaayanlarn n kapsndan, alacakaranlk caddeler boyunca taa bir ehir iindeki bu iki ehri ayran yksek tula duvara kadar inanlmaz bir melankoli duygusu yaylrd. Ve caddeler aniden sadece hatralarda kalan bir eyle dolard. nk insanlar gittiinde gerilerinde, inanlmaz olaylarn hayaletleriyle dolu binalar brakrlard. Buras gerekten de dnyann en takn ehriydi, burada her an her ey olabilirdi ve olurdu da. On binlerce kii lmt burada, sonra lm sahnesi bittiinde kalkm, glerek ekip gitmilerdi. Koskoca apartmanlar atee verilmi ama yanmamt. Sirenler alm, polis arabalar kelerden son hz dnm, ama sonra memurlar mavi niformalarn karp, portakal rengi pudralarn silip evlerine gitmilerdi, o byk ve genellikle skc dnyadaki kk tek katl evlerine. Dinozorlar dolard burada, nce minyatr halde, sonra avaz avaz baran yar plak bakirelerin on be metre zerinde ykselerek. Birok Hal buradan yola kar, biraz ilerdeki Western Costume'da zrhlarn duvara asp mzraklarn brakr giderlerdi. Sekizinci Henry burada birok kafa kesmiti. Dracula buradan kanl canl gitmi, toz halinde geri dnmt. Burada Ha Merkezleri de vard, yzlerce tashih tamaktan belleri bklm senaryo yazarlar, pelerinde eli kaml ynetmenler ve ustura gibi keskin bakl film montajclar olduu halde oflaya puflaya Golgota'ya ktka yenilenen bir kan izi. Her gnbatmnda mmin Mslmanlar bu kulelerden tapnmaya arlr, limuzinler pencerelerinin arkasnda yzsz kodamanlarla sessizce geerken, kyller arplp kr oluruz korkusuyla balarn evirirlerdi. Btn bunlar doruydu; onun iin, gne batp da eski hayaletler ortaya ktnda, scak ehrin souyup duvarn karsndaki mermerli bahelere benzemeye baladna inanmamak iin hibir neden yoktu. Gece yars olunca hava, rzgr ve uzaklardaki bir kilise saatinin yaratt o tuhaf sessizlikte iki ehir nihayet bir olurdu. Tek hareket eden ey, Hindistan'dan Fransa'ya, Kansas ayrlarndan New York'a, Piccadilly'den spanyol Basamaklarna kadar yirmi ksack dakikada yirmi bin millik inanlmaz bir alan kat eden gece bekisiydi. Duvarn karsndaki bekiyse mezar talan arasnda gezinerek vakit geirirdi, feneriyle eitli Kutup meleklerini aydnlatr, talarn stndeki isimleri okurdu, sonra da oturup gece ayn ierdi. Sabaha kar drtte, iki beki de uykuya dalar, iki ehir de solmu ieklerin, anm talarn, Ynetmen Tanr'nn buyruu, Casting Merkezi'nin kararyla bir nfus patlamasna hazr Hindistan'n stnden gnein domasn beklerdi. 1954'teki Hortlaklar Yortusu'nda da byle olmutu. Hortlaklar Yortusu. Senenin en sevdiim gecesi. yle olmasa, bu yeni ki ehrin Hikyesi'ni yazmaya kalkmazdm. Souk bir keskiyle kazlan bu daveti nasl reddedebilirdim? Nasl dizlerimin stne kmez, derin bir soluk alp mermer tozunu flemezdim? -2- En nce gelen... O Hortlaklar sabah saat yedide gelmitim stdyoya. En son giden... Nerdeyse on olmutu, son bir kez etrafa gz gezdirdim; nihayet her eyin kesin bir tanm olan

  • bir yerde almann basit ama inanlmaz gereini iime sindirerek. Burada kesin balanglar, titiz ve deitirilmez sonlar vard. Darda, sahnelerin tesindeyse, korkun srprizleri ve derme atma kurgularna hi gvenmediim bir hayat. Burada, afakta veya alacakaranlkta sokaklarn arasnda yrrken, stdyoyu ap kapayann ben olduunu hayal edebiliyordum. Bana aitti nk ben yle istiyordum. Bylece, yarm mil geniliinde bir mil derinliinde bir alan arnlamaya devam ettim, on drt sesli-sahne ve on d set arasnda, dkme demirden spanyol kaplarnn tesindeyken kontrolden kan hayat kontrol altna alan filmlere duyduum ak ve tutkulu lgnln kurban olarak. Ge olmutu, ama birok film, programn Hortlaklar Yortusu'nda bitecek ekilde ayarlamt, eitli setlerdeki kapan partileri, gle gle lemleri ayn zamana denk gelsin diye. Kocaman rayl kaplan sonuna kadar alm sesli-sahneden orkestra mzii, kahkahalar, patlayan ampanya ielerinin sesi ve arklar duyuluyordu. erideki film kostmleri giymi bir insan seli, dardaki Hortlak kyafetli insan selini selamlyordu. Ben hibir yere girmedim, geerken bakp glmsemekle yetindim. yle ya, madem stdyo benimdi, istediim gibi girip kabilirdim. Ama glgelere doru yrrken bile, iimde hafif bir titreme hissettim. Filmlere olan akm ok uzun zamandr sryordu. On yandayken zerime ken King Kong'la bir iliki yaamak gibi bir eydi bu; kalbi kt kt arpan gvdesinin altndan hi kurtulamamtm. Stdyo da ayn ekilde her sabah zerime kyordu. Bysne kar savap tekrar normale dnmem ve ie balamam saatler sryordu. Alacakaranlkta, by geri geliyor, nefesim daralyordu. ok yaknda dar kmam, kurtulmam, kap bir daha hi dnmemem gerektiini biliyordum, yoksa hep stme stme den Kong gibi bir gn ldrecekti beni. Son bir sahneden daha getim, nlayan kahkahalar ve vurmal caz mzii duvarlar sarsyordu. Yardmc kamera operatrlerinden biri bisikletle yanmdan geti, sepeti bir montajcnn ba altnda otopsiye yatmaya giden filmlerle doluydu, ya kurtulacaklar, ya da sonsuza dek gmleceklerdi. Sonra da l filmlerin mahkm olduu, toz tutan ama pas tutmayan raflara kalkacaklard. Hollywood tepelerinde bir kilisenin saati onu vurdu. Dnp yazarlar binasndaki hcreme doru yrmeye baladm. Ofisimde, tam bir aptal olduumu kantlayacak bir davetiye bekliyordu beni. Keskiyle bir mermer parasna deil, daktiloyla kaliteli not kdna yazlm bir davetiye. Okuduktan sonra sandalyeme gmldm, yzm buz gibi, elim notu buruturup atma istei iinde. yle diyordu: GREEN GLADES PARKI. Hortlaklar Yortusu. Bu gece yars. Arka duvar. Not: Sizi byk bir keif bekliyor. ok satacak bir roman veya harika bir senaryo iin malzeme. Karmayn. Dorusu, cesur biri saylmam. Araba kullanmay hi renemedim. Uaa binmem. Yirmi be yama kadar kadnlardan korkardm. Yksek yerlerden nefret ederim; Empire State beni mthi korkutur. Asansrlerde sinirlerim ayaa kalkar. Yryen merdivenler srr. Feci yemek seerim. lk bifteimi yirmi drt yandayken yemitim, ocukluumuysa hamburger, jambon ve turulu sandvi, yumurta ve domates orbasyla geitirdim. "Green Glades Park!" dedim yksek sesle. Tanrm, diye dndm. Gece yars m? Ben, bulu anda kabadaylarn tartaklad olan? Operadaki Hayaleti'i ilk grd zaman abisinin koltuunun altna saklanan ocuk? Evet, ta kendisi. "Aptal," diye bardm. Ve mezarla gittim.

  • Gece yars. -3- Stdyodan karken erkekler tuvaletine yneldim, Ana Kap'dan fazla uzak deildi, sonra vazgetim. Uzak durmay rendiim bir yerdi buras, gizli sularn akt, kapya dokunup atn zaman hzla kaan kerevitlerin sesiyle dolu yeralt maaras gibi bir yer. Kapya gelince nce durup, boazm temizleyip sonra yavaa amam gerektiini uzun zaman nce renmitim. nk o . zaman, btn gn maarada yaayan, bugn de sahne-set partileri sayesinde ge saatlere kalan yaratklar panik iinde geri ekilirken tuvaletin eitli i kaplan grltyle veya sessizce veya bazen tfek patlamas gibi bir sesle kapanrd, ben de serin porselenin ve yeralt sularnn sessizliine girer, bir an nce iimi bitirir, elimi bile ykamadan dar frlardm ve dardan yine kurnaz kerevitlerin usulca uyandklarn, fsltyla alan kaplan, maara yaratklarnn hummal ve dzensiz bir ekilde ortaya ktn iitirdim. Dediim gibi vazgetim, acaba bo mu diye nce seslenip tam kardaki kadnlar tuvaletine daldm, buras souk, temiz beyaz fayansl bir yerdi, ne karanlk maara ne de kaan mahluklar vard; girmemle kmam bir oldu, tam karken bir Prusyal nbeti alaynn Sahne 10'daki partiye doru yrdklerini ve yzbann sradan ktn grdm. skandinav sal, iri masum gzl yakkl bir adamd, erkekler tuvaletine girdi bana gelecekleri bilmeden. Bir daha kimse onu gremeyecek dedim iimden ve gece yars sokaklar boyunca hzla uzaklatm. Param kmayacakt ama hibir kuvvet beni mezarla yalnz gtremeyecei iin bir taksi tuttum, on ikiye dakika kala d kapnn nnde durduk. Green Glades Park'nn dokuz bine yakn l insan tam gn altrd btn o mezar ve antlar sayarak iki uzun dakika geirdim. Burada elli yldan beri vakit dolduruyorlard. Mteahhit Sam Green ve Ralph Glade iflas edince akl talarn dzeltip stne mezar talar diktiklerinden beri. simlerinde byk bir hikmet olduunu hisseden baarsz mteahhitler Green Glades Park'n kurmular ve yolun karsndaki stdyonun dolaplarndaki btn iskeletler buraya gmlmt. Onlarn karanlk inaat ilerine karm olan filmcilerin, iki beyefendi azlarn amasn diye bu duruma gz yumduklarna inanlr. lk gmlerle beraber bir sr dedikodu, sylenti, su ve ufak tefek yolsuzluk da topraa verilmiti. Ve imdi dizlerime smsk sarlp oturmu dilerimi gcrdatrken, gzlerimi de duvara dikmitim; duvarn arkasnda en az alt tane gvenli, scack, gzelim sesli-sahne saydm, Hortlaklar gecesinin son cmbleri bitmek, kapan partileri kapanmak zereydi, mzik susmu, alakasz insanlar beraberce eve dnyorlard. Araba klarnn byk sesli-sahne duvarlarnda parladn grp btn o iyi akamlar ve hoakallar aklmdan geirdike, birden onlarla beraber olmak istedim, alakal veya alakasz, hibir yere gitmeden de olsa, nk hibir yer bile buradan iyiydi. erde mezarlk saati on ikiyi vurdu. "Ee?" dedi biri. Gzlerimin uzaktaki stdyo duvarndan dnp ofrn ensesine dikildiini hissettim. Demir parmaklktan ieri bakt ve derin bir nefes ekti. Kap rzgrdan zngrdyordu, byk saatin yanklar sustu. "Kim," dedi ofr, "kapy aacak?" "Ben mi?" dedim dehet iinde. "yi bildin," dedi ofr. Kendimi kapyla mcadele etmeye zorladm uzun bir dakika geti, ama hayrettir kilitli deildi, sonuna kadar ald. Taksiyi ieri ynelttim; ok yorgun ve ok rkm bir ah yrten yal bir adam gibi. Taksi alttan alta mrldanyordu, ama ne fayda; ofrse fsl fsl syleniyordu: "Kahretsin, kahretsin.

  • Bir ey bize doru komaya balarsa, kalmam bekleme." "Ben kalr mym sanyorsun," dedim. "Hadi gel." akll yolun iki yannda bir sr beyaz ekil vard. Bir hayaletin bir yerlerde i geirdiini duydum, ama krk gibi inip kalkan, gsmde bir ate yakmaya alan cierlerimin sesinden baka bir ey deildi bu. Bama birka yamur damlas dt. "Tanrm," diye fsldadm, "emsiye de yok." Ben burada ne yapyorum Allah akna, diye dndm. Ne zaman eski bir korku filmi seyretsem, evde kalaca yerde gecenin bir vakti sokaa kan adama hep glerdim. Veya ayn ekilde, iri masum gzlerini krptran,sivri topuklu pabularyla koarken aya taklan kadna. imdiyse ben ayn duruma dmtm, srf aptalca vaatler veren bir not yznden. "Yeter," diye seslendi taksici, "daha fazla gitmem!" "Korkak!" diye bardm. "Ne dersen de," dedi. "Ben tam burada bekleyeceim!" Arka duvara giden yolu yarlamtm, ip gibi yaan yamur, yzm ykyor, azmdaki kfrleri slatyordu. Taksinin nda mezarln arka duvarna yaslanm Maximus Filmleri'nin arka tarafna doru uzanan bir merdiven grdm. Merdivenin altndan yukar doru baktm souk yamurda. Merdivenin tepesinde, duvarn stne trmanmakta olan bir adam grnyordu. Ama orda donmu kalmt, sanki bir imek resmini ekmi, adam kr-beyaz-mavi bir emlsiyonda sonsuza dek hapsetmi gibi: Ba, son hz ilerleyen bir meteorunki gibi ne doru frlam, vcudu, her an kendini duvarn stnden aaya, Maximus Filmleri'ne atacakm gibi eilmiti. Ama, grotesk bir heykel gibi donmu duruyordu. Sessizliinin, hareketsizliinin sebebini anlaynca ona bardm. Adam orackta lyordu, belki de oktan lmt. Peinde karanlk buraya gelmi, merdiveni trmanm ve grp kalakalmt - ama neyi? Duvarn arkasndaki bir ey mi onu korkutmutu? Yoksa tede, stdyonun karanlnda daha da kt bir ey mi vard? Yamur beyaz mezar talarn kamlyordu. Merdiveni hafife salladm. "Tanrm!" diye haykrdm. nk yal adam, merdivenin tepesinden devriliverdi. Hemen yana atladm. On ton arlnda bir meteor gibi akld mezar talarnn arasna. Ayaa kalktm, gsmdeki gmbrtden kulaklarm iitmez olmutu, yamur talarn stnde fsldyor, adam slatyordu. l adamn yzne baktm. Adam da istiridye gzleriyle bana. Bana niye bakyorsun? diye sordu sessizce. nk, diye dndm, seni tanyorum. Yz beyaz bir tat sanki. J. C. Arbuthnot, Maximus Filmleri'nin eski patronu, diye dndm. Evet, diye fsldad. Ama, ama/diye bardm sessizce, seni son grdmde, on yamda patenlerimle Maximus Filmleri'nin nnden geiyordum, senin,ldn hafta, yirmi yl nce, gazetelerde gnlerce telefon direine arpm iki arabann resimleri kt, o korkun enkaz, kanl kaldrm, paavraya dnm vcutlar, sonra yine iki gn boyunca cenazede yas tutan binlerce kiinin yzlerce fotoraf, milyonlarca iek, ve gz yal New York stdyo patronlar ve cenazeden karken iki yz siyah gzln arkasndaki yal gzleri, zgn yzleriyle aktrler. Gerekten zlediler seni. Sonra yine Santa Monica Bulvar'ndaki hurda olmu arabann son birka resmi, gazetelerin unutmas haftalar srd, radyolarn vgler yadrp sonsuza dek len kral balamalar. Sen, J. C. Arbuthnot, buydun ite. Olamaz! mknsz, diye bardm nerdeyse. Bu gece duvarn stndeki sen olamazsn. Kim

  • koydu seni oraya? Yeni batan lemezsin, deil mi? imek akt. Gk grledi, kapanan dev bir kap gibi. Yamur l adamn yzn slatt, gzlerinde yalar yaparak. Sular doldu ak azna. Arkam dndm, bir lk attm ve katm. Taksiye vardmda, kalbimi geride, cesedin yannda braktm biliyordum. Kovalyordu beni. Bir kurun gibi gsme saplanp beni taksiye arpt. Src arkamdaki, yamurun dvd akl yola bakt. "Biri var m?" diye bardm. "Yok!" "ok kr. Hemen gidelim buradan!" Ve motor sustu. kimiz de umutsuzlukla inledik. Motor yeniden alt, korkumuzu anlam gibi. Saatte altm mil ile geri geri gitmek kolay deildir. Biz gittik. -4- ehrin sakin bir mahallesindeki normal bir sokaktaki kk, gvenli, tek katl evimin sradan mobilyal sradan oturma odasnda nerdeyse sabaha kadar gzm krpmadan oturdum. fincan scak ukulata itim ama hl buz gibiydim, duvara hayaller yansyor, tir tir titriyordum. nsanlar iki kere lemez! diye dndm. Merdivenin tepesinde duran, gece rzgrlarn avulayan o ey J. C. Arbuthnot olamazd. Cesetler rr. Cesetler yok olur. 1934'teki bir gn hatrladm, J. C. Arbuthnot stdyonun nnde limuzininden iniyordu, tam o srada patenle kayarak gelen ben tkezleyip kollarna dtm. Glerek beni ayaa kaldrm, kitabm imzalam, yanamdan bir makas alp ieri girmiti. Ve imdi, ulu Tanrm, oktan yoklara karm o adam, souk yamurda mezarln imenlerine dvermiti. Sesler duydum, manetler grdm: J. C. ARBUTHNOT LD VE DRLD. "Hayr!" dedim yamurun fsldat beyaz tavana, ve adam dt. "O deildi. Bu bir yalan!" Sabaha kadar bekle, dedi bir ses. -5- Sabahn gelmesi ie yaramad. Radyo ve TV'de hi lm haberi yoktu. Gazete bir sr araba kazas ve uyuturucu baskn haberiyle doluydu. Ama J. C. Arbuthnot yoktu. Evden ktm, garaja girdim, oyuncaklarla doluydu buras, eski bilim ve icat dergileriyle, araba yoktu, sadece elden dme bisikletim. Bisikletime bindim; kr gibi srm olmalym ki, yar yola geldiimde getiim hibir kava hatrlamadm fark ettim. akn bir halde dtm bisikletten, titriyordum. Parlak krmz, st ak bir otomobil, lastiklerinden duman kararak fren yapt ve yanmda durdu. Kafasnda ters taklm bir kep, direksiyonda oturan adam gaza dokundu. n camdan dar bakt, bir gz masmavi ve plakt, tekindeyse smsk oturtulmu, gne klar saan bir monokl vard. "Merhaba, lanet olas aptal orospu ocuu," diye bard Alman aksanyla nlayan bir sesle. Bisikletim nerdeyse elimden kayyordu. Bu profili on iki yandayken baz eski paralar stnde grmtm. Adam ya dirilmi bir Sezar ya da Kutsal Roma Imparatorluu'nun Alman yksek

  • piskoposuydu. Kalbimin arpmasndan cierlerimdeki son nefes de tkendi. "Ne?" diye bard ofr. "Hzl konu!" "Merhaba," dediimi iittim, "lanet olas aptal orospu ocuu. Sen Fritz Wong'sun, deil mi? inli bir baba ve Avusturyal bir anneden angay'da doma, Hong Kong'da, Bombay'da, Londra'da ve bir sr Alman ehrinde byme. nce getir gtr olan, sonra montajc, sonra yazar, sonra UFA'da grnt ynetmeni, sonra da btn dnyada ynetmen. Fritz Wong, o muhteem sessiz film Cavalcanti Bys'n yapan muhteem ynetmen. Hollywood filmlerinde 1925'ten 1927'ye hkm sren, sonra da Gerta Froelich'in i amarlarn koklayan Prusyal bir general olarak kendini ynettiin filmdeki bir sahneden dolay dar atlan adam. Berlin'e geri dnp sonra Hitler'den nce oray terk eden uluslararas ynetmen, lgn Ak, Esrime, Ay'a Gidi Geli'in ynetmeni." Her hitapla beraber ba santim santim dnm, az bir kukla glmsemesiyle kvrlmt. Monoklunda bir Mors ifresi yanp snd. Monokln arkasnda uzaktan uzaa fark edilen Doulu bir gz vard. Sol gzn Pekin sa gzn de Berlin olduunu dnmtm, ama hayr. Dou havasn belirgin klan sadece monokln merceiydi. Aln ve akaklar Germen kibrinden bir kale gibiydi, iki bin sene veya kontrat iptal edilene kadar dayanacak denli salam yapl. "Bana ne dedin?" diye sordu, sonsuz bir nezaketle. "Bana sylediini," dedim usulca. "Lanet olas," diye fsldadm, "aptal bir orospu ocuu." Ban sallad. Glmsedi. Arabann kapsn bam diye at. "Bin!" "Ama beni -" "-tanmyor muyum? nme kan her geri zekl bisikletliyi arabama alr mym sanyorsun? Seni stdyoda kelerden svrken, yemekhanede Beyaz Tavan rol yaparken grmedim mi sandn? Sen" - parmaklarn klatt - "Edgar Rice Burroughs'n ve Mars Hkmdar'nn pi olusun - H. G. Wells'in Jules Verne'den kma gayri meru ocuusun. Bisikletini ieri koy. Ge kaldk!" Bisikletimi arka koltua attm, tam binmitim ki elli mile ktk. "Kim bilir?" diye bard Fritz Wong egzosun stnden. "kimiz de deli olmalyz, altmz yere baklrsa. Ama sen anslsn, hl seviyorsun bu ii." "Sen sevmiyor musun?" diye sordum. "Tanr yardmcm olsun," diye mrldand. "Evet!" Gzlerimi Fritz Wong'dan alamyordum; direksiyonun zerine eilmi, rzgr yzne arpyordu. "Sen bugne kadar grdm en kafasz, en aptal eysin!" diye bard. "Kendini ldrmek mi istiyorsun? Niye hi araba kullanmay renmedin ki? Ne biim bisikletin var. Bu sinema'daki ilk iin mi? O boktan eyleri nasl yazyorsun? Hi Thomas Mann, Goethe filan okumadn m!" "Thomas Mann ve Goethe," dedim sessizce, "be paralk bir senaryo yazamazlar. Venedik'te lm, tabii. Faust? Tamam. Ama iyi bir senaryo? Veya benimkiler gibi, seni Ay'a indirip buna da inandran bir ksa hikye? mkn yok. Hem sen niye o monoklla araba sryorsun ki?" "Seni ilgilendirmez! Kr olmak daha iyi. nndeki ofre fazla yakndan bakarsan kna bindirmek istersin. Yzne bakaym. Beni tasvip ediyor musun?" "Komik birisin bence!" "Tanrm! Muhteem Wong'un syledii her eyi ncil kabul etmen gerekir. Araba kullanmay niye bilmiyorsun ki?" kimiz de gzlerimizi, azmz dven rzgra kar avaz avaz bararak giriyorduk. "Yazarlarda araba alacak para nerde? Ayrca, daha on be yandayken be kiinin ldn, parampara olduunu grdm. Arabann biri telefon direine arpt." Fritz dnp hatralarla solan yzme bakt. "Sava yeri gibiydi, ha? O kadar da aptal deilsin aslnda. Sana Roy Holdstrom'la beraber yeni bir proje vermiler diye duydum. zel efektler filan. Harika. Ne kadar kabul etmek istemesem de." "Roy'la liseden beri arkadaz. Garajnda minyatr dinozorlarn yaparken seyrederdim onu.

  • Byynce birlikte canavarlar yapacamza sz vermitik." "Hayr," diye bard Fritz Wong rzgra kar, "canavarlar iin alyorsunuz. Manny Leiber m? Gila canavarnn dnde grd bir rmcektir o. Bak! te hayvan koleksiyonu!" Stdyo kaplarnn karsndaki kaldrmda duran imza toplayclarna iaret etti. Dnp baktm. Ruhum aniden bedenimden frlayp gemie doru akt. 1934't, lgn bir kalabaln iinde skp kalmtm, ktlarn kalemlerini sallyor, prmiyer gecelerinde parlak klarn altnda oraya buraya kouuyor, Marlene Dietrich'i kuafrne kadar takip ediyor, cuma geceleri Legion Stadyumu'ndaki boks malarnda Cary Grant'n peinden kouyor, restoranlarn nnde Jean Harlow'un saatlik yemeklerini bitirmesini ya da Claudette Colbert'n glerek dar kmasn bekliyorlard. Gzlerim bu lgn kalabaln stnde tek tek dolat; ve gemie karm isimsiz arkadalarn buldoa, Pekin kpeine benzeyen solgun, miyop yzlerini yeniden grdm; ince ince ilenmi on metre yksekliindeki demir kaplarn, inanlmaz hretlerin stne alp kapand Maximus'un muhteem spanyol Prado Mzesi cephesinin nnde bekleiyorlard. Gagalarn am, ksack karlamalarla, fla resimlerle, mrekkeple imzalanm ktlarla doyurulmay bekleyen bu a kularn yuvasnda kaybolmu olan kendimi grdm. Ve hatramda gne batp ay ykselirken, bo kaldrmlarda patenlerimle eve kadar dokuz millik yolu kaydm grdm, gnn birinde dnyann en byk yazar veya Fly By Night Filmleri'nde alan adi bir yazar olmann dn kurarak. "Hayvan koleksiyonu mu?" diye mrldandm. "Onlara byle mi diyorsun?" "Buras da," dedi Fritz Wong, "hayvanat bahesi!" Stdyo giriinden hzla dalp ieri giren insanlar, figranlar, amirlerle dolu yollara saptk. Fritz Wong arabasn Park Edilmez yazan bir yere sokuverdi. ndim. "Hayvan koleksiyonu ile hayvanat bahesi arasndaki fark ne?" diye sordum. "Burada, yani hayvanat bahesinde, bizi parayla parmaklklarn arkasnda tutuyorlar. Dardaysa, hayvan koleksiyonuna ait o budalalar aptalca dlerinin iinde hapisler." "Ben de bir zamanlar onlardan biriydim, hep stdyo duvarnn bu yanna gelmeyi dlerdim." "Aptal. Artk hi kaamayacaksn." "Hayr, kaacam. Bir baka yk kitabyla bir oyun bitirdim. smim hatrlanacak!" Fritz'in monokl parlad. "Bunu bana sylememeliydin. Kmseme hissimi kaybedebilirim." "Eer Fritz Wong'u tanyorsam, o his otuz saniye sonra geri gelir." Fritz bisikletimi arabadan karmam seyretti. "Sende biraz Almanlk var galiba." Bisikletime bindim. "Bu bana hakarettir." "Herkesle byle mi konuursun?" "Yoo, sadece grgsne acdm ama filmlerine bayldm muhteem Frederick'le." Fritz Wong monokln karp gmleinin cebine att. Sanki bir i mekanizmay harekete geirecek teklii atm gibi. "Seni birka gndr seyrediyorum," dedi. "Delilik nbetlerim tutunca hikyelerini okurum. Yetenein yok deil ama cilalanabilir. Tanr yardmcm olsun, sa, Herod Antipas ve btn u et kafa. azizler stne umutsuz bir film yapyorum. Filme dokuz milyon dolarla, ocuk yuvasn bile idare etmekten aciz ayya bir ynetmenle balamlar. Cesedi gmmem iin beni setiler. Nasl bir Hristiyansn?" "Uzak dm." "Gzel! Seni u aptal dinozor efsanenden kovdurursam ama. Eer bu sa'l korku filmini mumyalamama yardmc olursan, senin iin ileriye bir adm olabilir. Lazarus prensibi! l bir hindi stnde alp onu film setlerinde diriltebilirsen puan kazanrsn. Seni birka gn daha gzleyip okuyaym. Bugn tam birde yemekhanede ol. Ben ne yiyorsam onu ye, senle konuulduu zaman konu, oldu mu? Seni yetenekli pi kurusu." "Bastne, Unterseeboot Kapitan, byk pi komutanm." Bisikletime binip gitmek zereyken beni drtkledi. Ama canm yakacak ekilde deil, bar yal bir filozofun drtmesi, gitmeme yardm etsin diye. Geriye bakmadm.

  • Onun geriye baktn grmekten korktum. -6- "Gzel Allahm!" dedim. "Unutturdu!" Dn geceyi, souk yamuru, yksek duvar, cesedi. Bisikletimi Sahne 13'n nnde park ettim. Oradan geen bir stdyo polisi, "burada park etme izniniz var m?" dedi, "buras Sam Shoenbroder'n yeri. n broyu arayn." "zin mi!" diye haykrdm. "Allahm yarabbim! Bisiklet iin mi?" Bisikleti byk ift kanatl kapdan karanla doru ittim. "Roy?!" diye bardm. Sessizlik. Tatl lolukta etrafma, Roy Holdstrom'un oyuncak hurdalna baktm. Benim garajmda da aynsndan vard, ama daha k. Roy'un yandan kalma oyuncaklar, be yandan kalma kitaplar, sekiz yandan kalma sihirli setleri, dokuz-on yandan kalma elektrikli deney ve kimya setleri, on bir yandan kalma pazar gazetelerinden kesip biriktirdii karikatrler ve 1933'te on ne bast zaman iki haftada elli defa filmini grd King Kong'un ifte ifte modelleri Sahne 13'e salm duruyordu. Avularm kand. ocuklarn baktka dilerini gcrdattklar, alma hayalleri kurduklar, u byk marketlerde satlan manyetolar, jiroskoplar, teneke trenler, sihirli setler, hepsi buradayd. Kendi yzm de buradayd; Roy'un yzm vazelinleyip sonra da al srerek yapt maske. Ve her yerde Roy'un kendi kartal profilinin kalplar vard, ayrca kurukafalar, kelere frlatlm veya bahe sandalyelerine oturmu giyinik iskeletler; ksacas Roy'u kendi evindeymi gibi hissettirecek ne.varsa bu kocaman sahnedeydi, yle kocaman bir sahne ki roket platformuna benzeyen kaplarndan Titanik geer de Old Ironsides'a bile yer kalrd. Roy btn bir duvara, ilan tahtas boyunda afi ve posterler yaptrmt, Kayp Dnya, Kong, Kong'un Olu, Dracula ve Frankenstein'dan. Bir Woolworth marketine benzeyen bu garaj sergisinin ortasnda, portakal rengi kasalar iinde Karloff ve Lugosi'nin heykelleri vard. alma masasnn stnde Kayp Dnya'nn yapmclar tarafndan hediye edilmi tane orijinal dinozor maketi vard, yal canavarlarn lastikten etleri oktan erimi, metal kemiklerinden dklmt. te Sahne 13, Roy'un her gn ortasnda durup, uzun parmakl piyanist ellerini efsane hayvanlarna sallad, onlar canlandrmaya, on milyar yllk uykularndan uyandrmaya alt bir oyuncak dkkn, byl bir kutu, bir sihirbaz sand, bir aldatmaca fabrikas, dlere ait bir hava hangaryd. te bu hurdala, bu mekanik agzllk, oyuncaklara kar duyulan alk, kocaman kudurmu canavarlara, giyotinle kesilmi balara duyulan sevgi plne ayak basmtm. Her yerde plastik kapl geni, alak tenteler vard; altlarnda yatan yaratklar Roy ancak zamanla aa karacakt. Bakmaya cesaret edemedim. Ve hepsinin tam ortasnda, kuru bir iskelet, elinde bir not tutmu ylece duruyordu. Notta yle diyordu: CARL DENHAM ! Bu King Kong'un yapmcsnn adyd. YENDEN YARATILMI DNYA EHRLER, BURADA, MUAMBALAR ALTINDA KEFEDLMEK ZERE YATIYOR. DOKUNMA. GELP BEN BUL. THOMAS WOLFE YANILDI. EVE DNEBLRSN. MARANGOZHANEDEN SOLA SAP, SADAN KNC DI SET. BYKANNENLER ORADA BEKLYOR! GEL GR! ROY. Muambalara gz gezdirdim. Keif! Evet!

  • Komaya baladm. Ne demek istiyor? diye dndm. Bykannemler mi? Bekliyor mu? Yavaladm. Mee, akaaa, karaaa kokan tertemiz havay cierlerime ektim. nk Roy haklyd. Eve dnebilirsin. ki numaral d setin nnde FOREST PLAINS yazl bir tabela vard, ama tpk Green Town, doup bydm kasaba gibiydi; btn k iko karnl sobann arkasnda mayalanan ekmekle, yaz sonunda hep ayn yerde yllanan arapla ve bahar gelmeden ok nce ayn sobann iine demir diler gibi den crufla. Kaldrmlarda deil imenlerde yrr gibiydim, en byk dm bilen ve beni gelip grmeye aran Roy gibi bir arkadam olduu iin memnun. 1931'de arkadalarmn oturmu olduu beyaz evi getim, keyi dndm ve kalakaldm. Babamn eski 1929 model Buick'i toz iinde parke tal sokakta park edilmi, 1933'te batya doru yola kmay bekliyordu. ylece duruyor sessizce ryordu, farlar izilmi, radyatr kapa pul pul olmu, radyatr delikli ktla kapl, stne gveler, mavi sar kelebek kanatlar yapm - kayp yazlardan arda kalm bir mozaik. ine eilip, titreyen elimi Missouri, Kansas, Oklahoma boyunca yol alrken abimle bilek grei yapp bartmz arka koltuun ptrl demesinde gezdirdim. Babamn arabas deildi. Ama oydu. Gzlerimi kaldrp yukar baktmda dnyann dokuzuncu harikasn grdm: Bykannemlerin evi, verandas, salnca, parmaklk boyunca pembe kaplara dizilmi sardunyalar, yeil emeler gibi etrafa salm erelti otlar, yeil bir kedinin postu gibi yaylm kocaman bir bahe - yonca ve hindiba ieklerinden bir halyla kapl bu bahede ayakkablarn frlatp plak ayak komak ister insan. Ve Yksek bir at penceresi, uyuyup uyandmda dar bakp yeil bir arazi, yeil bir dnya grdm. Ve salncakta oturmu, uzun parmakl elleri kucanda, hafif hafif sallanan en iyi arkadam... Roy Holdstrom. Sessizce kayyordu, o da benim gibi ok uzaklardaki bir yaz ortasnda kaybolmu. Beni grnce uzun, vin gibi kollaryla saa, sola iaret etti, baheye, aalara, kendine, bana, "Tanrm," diye bard, "ne anslyz!" -7- Roy Holdstrom on iki yandan beri garajnda dinozorlar yapyordu. Sekiz mm'lik film zerindeki dinozorlar bahede babasn kovalam, canl canl yemiti. Daha sonra, yirmi yana geldiinde dinozorlarn kk bteli stdyolara gtrm ve onu nl yapan ucuz kayp-dnya filmleri yapmaya balamt. Dinozorlar hayatn ylesine doldurmutu ki arkadalar kayglanp onun canavarlarna tahamml edecek iyi bir kz bulmaya almlard. Hl aryorlard. Verandann basamaklarn trmandm, Roy'un beni Shrine Auditorium'daki bir Siegfried operasna gtrd zel bir geceyi hatrlayarak. "Kim sylyor?" diye sormutum. "Operann can cehenneme!" diye barmt Roy. "Biz Ejderha'y grmeye gidiyoruz!" Mzik muhteemdi. Ya Ejderha? Tenoru ldr. Iklar karart. Yerimiz o kadar arkadayd ki sadece Ejderha Fafner'in burun deliini grebiliyordum; Roy ise grnmeyen Ejderha'nn burnundan kp Siegfried'i yakan byk alevlerin dumann. "Kahretsin!" diye fsldamt. Ve Fafner lmt, byl kl kalbine sapl. Siegfried zafer lklar atmt. Roy ayaa frlam, sahneye kfrederek kp gitmiti. Onu lobide kendi kendine homurdanrken bulmutum. "Bu ne biim Fafner! Allah akna, grdn deil mi?" Biz hmla geceye doru karken, Siegfried hl baryordu, hayat, ak ve kasaplk hakknda. "Zavall adamlar, u seyirciler," demiti Roy. "ki saat daha ierde hapisler, hem de Fafner'siz!" te imdi hurdayd, zaman iinde kaybolmu ama geri gelmi n verandada yava yava

  • sallanyordu. "Hey!" diye seslendi sevinle. "Sana dememi miydim? Bykannemlerin evi!" "Hayr, benimkilerin!" "kisi de!" Roy gld, gerekten mutluydu, Bir Daha,Eve Dnemezsin'in byk, kaln bir kopyasn uzatt. "Yanld," dedi sessizce. "Evet," dedim. "Burdayz ite. Tanrm!" Sustum. nk bu set ayrlarnn az tesinde yksek mezarlk/stdyo duvarn grdm. Merdivenin stnde bir ceset hayaleti duruyordu, ama bundan sz etmeye hazr deildim henz. Onun yerine, "Canavarnla aran nasl? Bulabildin mi?" diye sordum. "Boversene, senin Canavarn nerde?" Ka gndr hep ayn laf sylyorduk. Roy'la beni canavarlar tasarlayp yapmak zere armlard, uzaydan meteorlar drmemiz, karanlk gllerden kp dilerinden katranl klieler damlatan insana benzer yaratklar yapmamz iin. nce Roy'u ie almlard, nk teknik adan o daha stnd. Onun pterodaktilleri ilkel gklerde gerekten de uar gibiydi, brontazorlar Muhammed'e giden yolda dizili dalar gibi. Sonra da biri benim on iki yamdan beri yazdm ve yirmi bir yamdan beri resimli dergilere sattm Acayip ykler'imden yirmi otuz tanesini okumu, Roy'un canavarlar iin bir hikye yazmam iin ie almt, btn bunlar da tabii beni fena halde gaza getirmiti nk hayatm boyunca para vererek veya ieri svarak dokuz bine yakn film seyretmitim ve sinema dnyasna girebilmem iin hep birinin balama atn yapmasn beklemitim. "Daha nce hi grlmemi bir ey istiyorum!" dedi Manny Leiber o ilk gn. " boyutlu olarak yukardan Dnya'ya bir ey atalm. Bir meteor dsn mesela-" "Arizona'daki Meteor Krateri'nin yaknna-" diye sze girdim. "Milyonlarca yldr orda duruyor. Yeni bir meteorun arpmas iin ne yer ama..." "te yeni korku filmimiz douyor," diye bard Manny. "Onu gerekten grecek miyiz?" diye sordum. "Ne demek? Tabii grmemiz gerek!" "yi ama mesela Leopar Adam filmine bak! Korku gece glgelerinden, grnmeyen eylerden geliyor. Ya ller Adas? Hani katatonik l kadn uyanp kendini bir mezarda hapsolmu bulur." "Radyo ovlar bunlar!" diye bard Manny Leiber. "nsan kendini korkutan eyi grmek ister-" "Tartmak istemiyorum-" "yleyse tartma!" diye parlad Manny. "Beni korkudan altma ietecek on sayfa yaz! Sen de-" Roy'a iaret etti, "o ne yazarsa sen de dinozor dksyla birbirine yaptr! Hadi, i bana!" "Bastne!" diye bardk. Kap arpt. Dardaki gn nda birbirimize baktk. "Bamz yine derde soktun, Stanley!" Glmekten krlarak ie koyulduk. Ben on sayfa yazdm, canavarlara yer brakarak. Roy bir masann stne on be kilo slak kil atp etrafnda dans etmeye balad, vuruyor, ekil veriyordu, canavarn tarih ncesi bir glden bir kabarck gibi ykselip kkrtl bir buhar tslamasyla patlamasn ve gerek korkuyu ortaya karmasn umarak. Roy yazdklarm okudu. "Canavarn nerede?" diye bard. Bo ama kan krmzs kile bulam ellerine baktm. "Seninki nerde?" Ve ite hafta sonra, yine baladmz yerdeydik. "Ne orda durmu bana bakyorsun?" dedi Roy. "Gel bir doughnut al, otur, konu." Gittim,

  • uzatt doughnut' aldm, salncaa oturdum, bir ileriye gelecee, bir geriye gemie doru sallanmaya baladm. leri - roketler ve Mars. Geri - dinozor ve katran ukurlar. Ve her tarafta yzsz Canavarlar. "Her zaman dakikada doksan mil hzla konutuuna baklrsa," dedi Roy, "olduka suskunsun bugn." "Korkuyorum," dedim sonunda. "Hay Allah." Roy zaman makinemizi durdurdu. "Konu, ey yce varlk." Konutum. Duvar ina ettim, merdiveni tadm, cesedi stne kardm, souk yamuru yadrdm, sonra da imek aktrp cesedi drdm. Bitirip de alnmdaki yamur kuruduunda, Roy'a daktiloyla yazlm Hortlaklar davetiyesini uzattm. Roy kd inceledi, sonra yere atp ayayla stne bast. "Biri dalga geiyor olmal!" "Tabii. Sadece benim sinirden kudurmama sebep oldular, o kadar." Roy notu yerden alp bir daha okudu, sonra mezarln duvarna dikti gzlerini. "nsan niye byle bir ey yollar ki?" "Evet. stelik stdyodakilerin ou burda olduumu bile bilmiyor." "Dn Hortlaklar Yortusu'ydu, iyi ama yine de ok incelikli bir aka, merdivenin tepesine bir ceset koymak. Dur biraz, ya sana gece yars gelmeni syleyip, bakalarna da sekizde, dokuzda, onda, on birde gelmelerini syledilerse? Hepsini teker teker korkutmak iin! O zaman bir anlam olur." "Sen planlam olsaydn." Roy serte dnd. "yle dnmyorsun ya?" "Hayr. Evet. Hayr." "Hangisi?" "On dokuz yamzdaki Hortlaklar Yortusu'nu hatrlyor musun, hani Paramount Tiyatrosu'na gitmitik, Bob Hope'un Kedi ve Kanaryas'n grmek iin, nmzdeki kz lk atm ben de dnp etrafma baktmda seni yznde lastikten bir hortlak maskesiyle oturur bulmutum?" "Yaa," diye gld Roy. "Hatrlyor musun hani telefon edip en iyi arkadamz Ralph Courtney'in ldn ve evinde yattn syleyerek beni armtn, ama srf akayd, Ralph'in yzne beyaz pudra srerek l taklidi yapmasn ben geldiimde de dirilmesini planlamtn. Hatrladn m?" "Evet," diye gld Roy yine. "Ama ben Ralph'a sokakta rastlaynca, akan mahvolmutu." "Hay Allah." Roy ban sallad kendi eek akalarna. "Eh yleyse u lanet cesedi merdivenin tepesine koyup bana mektubu yollayan da sen olabilirsin." "Yalnz bunda bir ey eksik," dedi Roy. "Sen bana Arbuthnot'tan hi sz etmemitin. Cesedi ben yapm olsam, zavall orospu ocuunu tanyacan nerden bilecektim? Bunu yapan senin Arbuthnot'u yllar nce grm olduunu bilen biri olmal, deil mi?" "Ee..." "Neye baktn bilmedikten sonra yamur altnda bir cesedin hibir anlam yok. ocukken stdyolarn etrafnda dolatn zaman karlatn baka bir sr insandan sz etmitin bana. Ben bir ceset yapacak olsaydm, Rudolph Valentino veya Lon Chaney'yi yapardm, tanyacandan emin olmak iin. Doru mu?" "Doru," dedim. Roy'un yzn inceledim, sonra hemen kardm gzlerimi. "Afedersin. Ama Arbuthnot'tu ite. Onu seneler senesi belki yirmi otuz defa grdm. Dokuz yz otuzlarda. Rportajlarda. Stdyonun nnde, burada. O ve spor otomobilleri, dzinelerce, deiik deiik, tane de limuzin. Bir de kadnlar, birka dzine, hep glen; imza verdiinde defterin arasna bir eyreklik sktrrd geri vermeden nce. eyreklik! Hem de 1934'te! O zamanlar bir eyreklikle bir mayal st, bir ikolata, bir de sinema bileti alrdn." "yle biriydi ha? Tevekkeli deil hatrlyorsun. Sana ne kadar verdi?" "Bir keresinde bir dolar yirmi be sent vermiti. Bir anda zengin olmutum. imdiyse, dn

  • gece gittiim o duvarn orda gml, deil mi? Topran altndan karlp merdivenin tepesine konduunu dnerek korkmam kim isteyebilir ki? Ceset demir bir kasa gibi yere akld. En azndan iki adam lazm onu tamaya. Neden?" Roy bir doughnut daha alp srd. "Evet, neden? Belki de biri dnyaya ilan etmek iin seni kullanyor. Baka birine syleyecektin elbet, deil mi?" "Belki." "Syleme. Bu halinle bile korkmu grnyorsun." "Ama niye korkaym? Bu akadan te bir ey gibime geliyor, baka bir anlam var." Roy duvara bakt ar ar ineyerek. "Kahretsin," dedi sonunda. "Bu sabah mezarla gidip ceset hl orda m diye baktn m? Niye bakmyorsun?" ."Olmaz!" "Gpegndz korkuyor musun?" "Hayr ama..." "Hey!" diye bard kzgn bir ses. "ki gerzek ne yapyorsunuz orda?" Roy ile ben bamz evirdik. Manny Leiber bahenin ortasnda duruyordu. Rolls Royce'u bir kenara ekilmiti, motor sessiz ve derinden alyordu ama arabada en ufak bir titreim yoktu. "Ee?" diye bard Manny. "Konferans yapyoruz," dedi Roy sakin sakin. "Buraya tanmak istiyoruz." "Ne yapmak?" Manny eski Victoria tarz eve bakt. "almak iin harika bir yer," dedi Roy abucak. "Ofisimiz nde olur, verandada, bir masa bir de daktilo atarz." "Sizin ofisiniz var!" "Ofisler ilham vermiyor. Buras-" etrafa iaret ettim, topu Roy'dan alarak- "ilham veriyor. Btn yazarlar Yazarlar Binas'ndan karmanz lazm. Steve Longstreet'i Sava filmini yazsn diye u New Orleans maliknesine yerletir. Ya biraz tesindeki Fransz frnna ne demeli? Marcel Dementhon'nn devrimini bitirmesi iin harika bir yer, di mi! Daha aada Piccadilly, btn o yeni ngiliz yazarlar da oraya koy!" Manny yava yava verandaya kt, yz kzarmt. Etrafna baknd, stdyoya, Rolls'una, sonra bize, sanki bizi samanlkta plak ve sigara ierken yakalam gibi. "Tanrm, akln karanlarn sonu gelmiyor. Lydia Pinkham'in harabesini yazarlar katedraline evirmek isteyen iki kak kt imdi de karma!" "Tabii!" dedi Roy. "te urackta bu verandada tarihin en korkun minyatr film setini tasarladm!" "Edebiyat kes." Manny geriledi. "Yaptn grelim!" "Rolls'unu kullanabilir miyiz?" Rolls'u kullandk. Sahne 13'e giderken Manny Leiber dosdoru nne bakt ve "ben bir tmarhaneyi idare etmeye alyorum, siz burda verandada oturmu ene alyorsunuz. Hani nerde Canavarm? haftadr bekliyorum-" "yle deme," dedim sakince, "gerekten yeni bir eyin gn na kmasn beklemek zaman alyor. Brak biraz rahat nefes alalm, iimizdeki gizli ylan tatl dille ksn dar. zlme. Roy kille alacak. Ondan bir eyler kacak elbet. Canavar imdilik karanlkta tutuyoruz - anlyor musun?" "Hayr, anlamyorum!" dedi Manny hmla. "Hepsi bahane! Size gn daha veriyorum! Sonra da Canavar grmek istiyorum!" "Peki ya, Canavar seni grrse!" diye ktm birden. "Tanrm! Her eyi Canavar'n bak asndan yapsak, dary gzlerken? Kamera hareket eder ve kamera Canavar'n ta kendisidir, insanlar Kamera'dan korkar ve-" Manny bana bakp gzlerini krptrd, bir gzn kapad ve mrldand: "Fena deil. Kamera ha?" "Evet! Kamera meteorun iinden srnerek kar. Kamera Canavar olarak, le atlr, Cila canavarlarn, ylanlar, akbabalar korkutur, tozu dumana katar."

  • "Vay canna." Manny Leiber hayali le dikti gzlerini. "Vay canna," diye bard Roy sevinle. "Kamera'nn stne yal bir mercek koyarz," diye devam ettim abucak, "buhar ekleriz, rpertici mzik, glgeler; Kahraman, Kamera'nn iine bakar ve-" "Peki sonra?" "Eer sylersem yazamam." "Yaz, yaz!" Sahne 13'de durduk. Dar zpladm neeyle. "Evet, evet. ki ayr senaryo yazsam daha iyi olur. Biri sana. Biri bana." "ki mi?" diye haykrd Manny. "Neden?" "Bir hafta sonra ikisini de eline vericem. Uygun olan seersin." Manny pheyle bana bakt, bir aya Rolls'un iinde, bir aya darda. "ok sama! En iyi olann kendine saklarsn!" "Hayr. En iyi iimi senin iin yapcam. Ayn zamanda da benim iin. Anlatk m?" "Bir tane fiyatna iki Canavar ha? Oldu bu i!" Roy kapnn nnde dramatik bir ekilde durdu. "Hazr msnz? Aklnz ve ruhunuzu hazr edin." Gzel sanat ellerini havaya kaldrd, bir rahip gibi. "Hazrm be, a u krolasy!" Roy nce d sonra i kapy at ve zifiri karanla adm attk. "Iklar nerde be!" dedi Manny. "Bekle," diye fsldad Roy. Roy'un karanlkta hareket ettiini iittik, grnmeyen nesnelerin zerinden dikkatle atladn. Manny sinirle titredi. "Nerdeyse hazr," dedi Roy bir gece lkesinden bu yana doru. "imdi..." Roy bir rzgr makinesini at hafiften. nce dev bir frtna gibi bir uultu oldu, And Dalar'nn havasn, Himalayalar'n elflerinden mrltl karlar, Sumatra'nn yamurunu, Kilimanjaro'ya doru yol alan bir orman rzgrn, Azorlar boyunca gelgitlerin fsrtsn, ilk a kularnn lklarn, yarasa kanatlarnn arpmasn getirdi beraberinde, insann tylerini diken diken eden, akln ukurlara yuvarlayan sesler- "Iklar!" diye bard Roy. Ve klar Roy Holdstrom'un topraklarnda dolamaya balad, ylesine yabanc ve ylesine gzel manzaralard ki insann yrei burkuluyor, korkusu diniyor sonra yeniden sarslyordu, glgeler byk bir yaban san ordusu halinde mikroskobik kumullarn, minicik tepelerin, minyatr dalarn zerine saldryor, vaat edilmi ama henz gereklememi bir kaderden kayorlard. Keyifle etrafma baktm. Roy yine aklm okumutu. Kafamn gizli kamerasnda gece ekranlarna yansttm aydnlk ve karanlk malzemeyi ben daha tek laf etmeden alm, tasarlam ve yapmt. imdi de bu minyatr gerekleri en tuhaf, en kendine zg senaryomu yazarken kullanma sras bendeydi. Kahramanlarm bu minicik lkeye adm atp komaya can atyorlard. Mariny Leiber dili tutulmu, bakakald. Roy'un dinozor lkesi eski ve yapay bir afakta aydnlanan bir hayaletler ehri gibiydi. Bu kayp dnyann etraf kocaman cam levhalarla evriliydi. Roy bunlarn stn ilka ormanlaryla, katran ukurlaryla boyamt; yaratklar, Mars gnbatmlar kadar ateli ve ac, krmznn bin bir tonuyla yanan gkler altnda bu ukurlara gmlyordu. Lisedeyken Roy beni evinin garajna gtrp, kaplar sonuna kadar aarak otomobiller yerine, uyanmak, penelemek, inemek, umak, lk atmak ve lmek drtsyle hareket eden ve btn ocukluk gecelerimizi dolduran yaratklar gsterdii zaman hissettiim ayn o az bir kar ak heyecan hissettim Ve u anda, burada, Sahne 13'de Manny ile benim mahsur kaldmz bu kocaman minyatr ktann stnde Roy'un yz parlyordu.

  • Parmak ucunda ilerledim, minicik bir nesneyi yok ederim korkusuyla. Tek bana duran, st rtl bir heykel platformuna gelip durdum. En muhteem canavar bu olmalyd, yirmi yalarndayken gittiimiz doa tarihi mzesinin ilkel koridorlarnda grd ve yapmaya karar verdii ey. Bu Canavar dnyann bir yerinde tozlar iinde saklanm, ayamzn dibinde, Tanr'nn kayp kmr madenlerinden birinde kmrleri arnlyor olmalyd. Dinle! Yeraltndan gelen u sesi dinle, salverilmeye can atan ilkel kalbini, volkanik cierlerini dinle! Roy onu salvermi miydi? "Allah belam versin." Manny Leiber sakl canavara doru eildi. "Artk grebilecek miyiz unu?" "Evet," dedi Roy. "Bu o ite." Manny rtye dokundu. "Dur," dedi Roy, "Bana bir gn daha lazm." "Yalanc!" dedi Manny. "u paavrann altnda bir tane bile kr olas yaratk olduuna inanmyorum!" Manny iki adm att. Roy adm srad. Ayn anda Sahne 13'n telefonu ald. Ben alamadan Manny kapt. "Ne var?" diye bard. Yz deiti. Belki soldu belki solmad ama deiti. "Biliyorum." Bir soluk ald. "Onu da biliyorum." Bir soluk daha; yz kzarmaya balad. "Onu yarm saat nce biliyordum! Sen de kimsin be adam?!" Hattn br ucunda bir ar vzldad. Telefon kapanmt. "Namussuz!" Manny telefonu frlatt, hemen yakaladm. "Biri beni slak arafa sarsn, buras tam bir tmarhane! Nerde kalmtm? Siz!" kimize iaret etti. "ki gn, deil. u lanet canavar kutudan karn yoksa-" O anda n kap ald. Siyah kostml elimsiz bir adam, stdyo ofrlerinden biri, gn nda durdu. "imdi ne var?" diye bard Manny. "Buraya kadar getirdik ama motor sustu. Tamiri imdi bitirdik." "Sallanp durma yleyse be adam!" Manny bir yumruunu kaldrp adamn stne yrd, ama kap arpt, elimsiz kayboluverdi, Manny de dnp hncn bizden kard. "Son rtularnz da yapp Cuma akamna hazr edin. O zamana kadar teslim etmezseniz, bir daha size i yok, ikinize de!" Roy sakin sakin sordu. "Peki Green Town, Illinois ofisimizi kullanabilir miyiz? Bizim gibi kaklardan aldn sonucu grdn ite." Manny bir an durup atapat fabrikasndaki bir ocuk gibi o tuhaf, kayp lkeye bakt. "Tanrm," diye soludu, bir an iin problemlerini unutarak, "baardnz kabul etmem gerek." Durdu, kendi vg szlerine kzp az deitirdi. "Artk gevezelii kesip knz kmldatn!" Ve - bam! O da kayboldu. Eski, zaman iinde kaybolmu topraklarmzn ortasnda durup Roy'la birbirimize baktk. "Merakl, daha merakl," dedi Roy. Sonra, "sahiden yapacak msn? ki ayr senaryo yazacak msn? Biri ona biri bize?" "Tabii ne sandn." "Nasl yapabilirsin ki?" "Ne var ki," dedim, "on be yldr altrma yapyorum, yz tane kolay hikye yazdm, haftada bir taneden yz hafta; iki gnde iki ayr senaryo zeti yazamayacak mym? Hem de ikisi de harika olacak. Bana gven." "Peki peki gveniyorum." Uzan bir anlk duraksamadan sonra, "Gidip bakalm m?" "Neye?" "Grdn cenazeye. Yamurda. Dn gece. Duvarn stnde. Dur bir dakka."

  • Roy byk hava basnl kapya doru yrd. Ben de peinden. Kapy at. Dar baktk. Kristal caml, ssl ilemeli siyah bir cenaze arabas stdyo sokandan yola kyordu, kt motorundan acayip sesler kararak. "Bahse girerim nereye gittiini biliyorum," dedi Roy. -8- Gower Soka'nda Siyah cenaze arabasnn mezarla girdiini grmedik, ama nne park ederken, araba talarn arasndan kvrla kvrla geldi. Bizi geti, sokan parlak gneine bir tabut tayarak. Dnp, siyah limuzinin kuzey buz sahralarndan gelen bir kutup esintisiyle fsldayarak kapdan dar kmasn seyrettik. "Bir tabutun cenaze arabasyla mezarlktan ktn da ilk defa gryorum. Ge kaldk!" Limuzinin kuyruuna dnp bir daha baktm, douya, stdyoya doru gidiyordu. "Ne iin ge kaldk?" "Senin cesedin iin tabii, aptal! Hadi gel." Roy durduunda nerdeyse mezarln arka duvarna gelmitik. "te bak, mezar burada." Roy'un bakt yere baktm, metre tepemizdeki mermer mezara: J. C. ARBUTHNOT -1884-1934 Huzur iinde yatsn. ok nl insanlarn gmld u Yunan tapna tipi evciklerden biriydi, ar bir tahta-ve-bronz i kapnn stne kilitlenmi demir kafesli bir d kaps vard. "Burdan km olamaz herhalde?" "Hayr, ama bir ey o merdivenin tepesine kt ve o yz tandm. Baka biri de o yz tanyacam bildiinden grmem iin beni davet etti." "Kapa eneni. Yr." Dar yolda ilerledik. "Dikkatli ol. Bu sama oyunu oynarken biri grmesin." Duvara vardk. Hibir ey yoktu tabii. "Dediim gibi, ceset burada idiyse, ge kaldk." Roy nefesini brakp bakt. "Hayr, bak, surda." Duvarn tepesini iaret ettim. st kenara dayanm bir nesnenin brakt iki iz vard. "Merdiven mi?" "Ve surda, aada." Duvarn altndaki imende, yaklak drt buuk metre da doru, uygun bir ada, merdiven ayana ait birer buuk santimlik iki ukur vard. "Ve buras, grdn m?" imenin zerinde, den bir eyle ezilmi uzun alam gsterdim. "Vay, vay," diye mrldand Roy. "Hortlaklar Yortusu yeniden balyor galiba." Roy imene diz kp, uzun kemikli parmaklarn, sadece on iki saat nce souk yamurun altnda orada yatan ar vcudun brakt izlerde gezdirdi. Ben de Roy'un yanna diz ktm, ezik imenlere baknca vcudum rperdi. "Ben-" dedim ve sustum. nk ikimizin arasnda bir glge belirmiti. "Gnaydn!" Mezarln gndz bekisi tepemizde duruyordu. Roy'a bir gz attm. "Aradmz ta bu mu? Seneler geti. Acaba-" Yanmdaki dz ta yapraklarla kaplyd. Ellerimle tozunu sildim. Alttan bir isim grnd. SMYTHE. 1875-1928.

  • "Tabii! Yal bykbaba!" diye bard Roy. "Zavallck. Zatrreden ld." Roy tozu tamamen silmeme yardm etti. "ok severdim-" "iekleriniz nerde?" dedi tepemizdeki kaln ses. Roy'la ben gerildik. "Annem getiriyor," dedi Roy. "Biz nden geldik, ta bulalm diye." Roy omzunun stnden bakt. "Bak, geliyor ite." Mezarln gndz bekisi, uzun yllarn tecrbesi ve pheciliiyle, yllanm bir mezar tama benzeyen yzn kapya doru evirdi. Uzaktan, Santa Monica Bulvar'ndan bir kadn elinde ieklerle bu yana doru geliyordu. Allaha kr, diye dndm. Beki homurdand, enesini oynatt, dnp mezarlarn arasna dald. Tam vaktinde, nk kadn baka tarafa ynelmiti. Ayaa frladk. Roy yakndaki bir tmsekten birka iek kapt. "Yapma!" "Sen karma!" Roy iekleri Bykbaba Smythe'in tana yd. "Adam geri gelir de o kadar laftan sonra niye iek miek olmadn merak ederse grrsn. Hadi gel!" Elli metre kadar yryp durduk, konuur gibi yaptk, pek bir ey sylemeden. Sonunda Roy koluma dokundu. "Dikkatli ol," diye fsldad. "Yan gzle bak. nne bakma. Adam geri geldi." Gerekten de yal beki duvarn altna, dm cesedin izlerinin durduu yere gelmiti. Ban kaldrd ve bizi grd. Kolumu hemen Roy'un omuzuna doladm teselli eder gibi. Yal adam eildi. Parmaklaryla otlar tarad. Dn geceki korkun yamurda gkten dm ar bir eyin izi kalmayncaya kadar. "imdi inandn m?" dedim. "Acaba," dedi Roy, "o cenaze arabas nereye gitti?" -9- Biz stdyonun ana kapsndan tekrar ieri girerken cenaze arabas kyordu. i bombo. Uzun bir gz rzgr gibi doland ve lm lkesine geri dnd. "Allahm! Tam tahmin ettiim gibi!" Roy direksiyonu eviriyordu ama gz geride, bo caddedeydi. "Bu i houma gitmeye balad!" Cenaze arabasnn geldii yne doru ilerlemeye koyulduk. nmze Fritz Wong kt, kardan karya geiyordu, grnmez bir asker bln nne katm, kendi kendine mrldanp kfrediyordu; havay ikiye blen keskin profili, banda koyu renk beresi, Hollywood'da bere giyen ve bunun iin sylenenlere aldrmayan tek adam. "Fritz!" diye seslendim. "Roy, dursana!" Fritz sallana sallana gelip arabaya dayand ve mutat szleriyle bizi selamlad. "Merhaba, aptal bisikletli Marsl! Direksiyondaki u acayip grnl maymun da kim?" "Merhaba Fritz, seni aptal..." duraksadm, sonra saf saf, "Roy Holdstrom, dnyann en byk dinozor mucidi, yapcs ve uurucusu!" dedim. Fritz Wong'un monokl ate pskrtt. Roy'u Doulu-Alman baknda hapsetti sonra kesik kesik ban sallad. "Pithecanthropus erectus'un arkada benim de arkadamdr!" Roy uzatt eli skt. "Son filmini sevdim." "Sevdin mi!" diye bard Fritz Wong. "Bayldm!" "Gzel." Fritz bana bakt. "Kahvaltdan bu yana ne var ne yok?" "Biraz nce tuhaf bir eyler oldu mu buralarda?" "Bir dneyim. Krk kiilik bir Roma alay u yana doru gitti. Bir goril, kafas elinde, koarak Sahne 10'a girdi. Ecinsel bir sanat ynetmeni Erkekler Tuvaleti'nden atld. Yuda, Galile'de daha ok gm isteyerek greve balad. Yo, hayr, pek tuhaf bir eyler oldu diyemem." "Ya geenler?" diye nerdi Roy. "Cenaze filan?"

  • "Cenaze mi! Fark etmem mi sandnz? Dur bir dakika!" Monokln kapya sonra da arka platoya doru parldatt, "Ne aptalm. Evet. DeMille'in cenaze arabas olduunu, bir kutlama yapacamz umuyordum. u yne gitti!" "Bugn burda cenazeli bir film filan m ekiyorlar?" "Her sesli sahnede; hindiler, katatonik aktrler, bir balinay l dourtacak kadar iri peneli ngiliz cenazeciler. Dn Hortlaklar Gecesi'ydi, di mi? Bugn de gerek Meksika lm Gn, 1 Kasm, eh, Maximus Filmleri'nin neyi eksik? Bu araba enkazn nerden buldunuz, Bay Holdstrom?" "Bu," dedi Roy, eski Hal Roach komedilerindeki Edgar Kennedy gibi ar ar, "Laurel Hardy'nin 1930'da iinde balk sattklar iki tekerlekli araba. Bana elli kda mal oldu, boyas da yetmi. Geri ekilin, beyefendi!" Roy'dan ok holanan Fritz Wong geri srad. "Bir saat sonra, Marsl. Yemekhane'de. Orda ol!" le kalabalnn arasna kartk. Roy direksiyonu krp bir keden Springfield, Illinois, Aa Manhattan ve Piccadilly'ye sapt. "Nereye gittiini biliyor musun?" diye sordum. "Stdyo bir ceset saklamak iin harika bir yer. Kim farkna varr ki? Habeler, Yunanllar ve-Chicago eteleriyle dolu bigetirsen, kimsenin ruhu bile duymaz! Bu ceset, dostum, buralarda bir yerde olmal!" Son keden dnp Tombstone, Arizona'ya girdik. "Ne ehir ismi ama," dedi Roy. -10- Scak bir durgunluk vard. Tam le vaktiydi. Etrafmz, arka plato tozundaki binlerce ayak iziyle evriliydi. zlerden bazs ok eskilere, Tom Miks, Hoot Gibson ve Ken Maynard'a aitti. Braktm rzgr hatralar uutursun, scak tozlan kaldrsn. Ayak izleri kalmamt elbette - toz durmaz - John Wayne'in byk admlar bile oktan silinip gitmiti; Matta, Markos, Luka ve Yuhanna'nn sandal izlerinin yz metre tede, Plato 12'deki Galile Denizi'nin kylarndan silindii gibi. Ama atlarn kokusu hl duruyordu, biraz sonra posta arabas yeni bir senaryo ykyle gelecek, yeni bir grup tfekli aylaklar korkutacakt. Laurel Hardy'nin klstrnn iinde oturup, ylda iki kere krklenen ve 9.10 Galveston treni veya Lincoln'u eve tayan lm treni olan i Sava lokomotifini seyretme zevkini tepmek istemiyordum. Ama sonunda, "cesedin burada olduundan nasl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye sordum. Roy yer tahtalarn tekmeledi, Gary Cooper'n bir zamanlar inek pisliklerini tekmeledii gibi. "u binalara iyi bak." Baktm. Bu Western topraklarndaki sahte cephelerin arkasnda metal lehimleme atlyeleri vard, eski araba mzeleri, sahte variller ve- "Marangozhane mi?" dedim. Roy ban sallad, arabay gzden uzak bir yere ekti. "Burada tabut yapyorlar, ceset de burda olmal." Roy, nce bir uzun baca sonra teki, klstrden indi. "Tabutu buraya geri getirdiler nk burda yaplmt. Hadi, abuk, Kzlderililere yakalanmayalm." Arkasndan yetiip, sra sra dizili Napolyon'un ampir mobilyalaryla, yllardr kayp arkaln bekleyen Sezar'n tahtyla ve daha biroklaryla dolu serin bir maaraya girdim. Etrafma baktm. Hibir ey lmyor, diye dndm. Her ey geri dnyor. stersen tabii. Ama nerde saklanp bekliyor? Nerde yeniden douyor? Burda, diye dndm. Evet burda. Ellerinde beslenme antalaryla gelirken iilere benzeyen, giderken ise kocalara veya imknsz sevgililere benzeyen insanlarn aklnda. Peki gelip gitme arasnda?

  • New Orleans' gemiden grmek istiyorsan Mississippi Belle'i yap, veya krk derece kuzey enleminde Bernini'nin stunlarn dik. Veya Empire State'i yeniden ina edip ona trmanabilecek kadar byk bir maymun yap. Senin dn onlarn tasars demektir ve bunlar Mikelangelo'nun, Da Vinci'nin oullarnn oullar, dnn babalar, yarnn oullardr. Ve imdi arkadam Roy bir Western barnn arkasndaki lo maaraya uzanp beni de kolumdan ekti. Badat'n ve yukar Sanduski'nin st ste ylm cepheleri arasna. Sessizlik. Herkes yemee gitmiti. Roy havay koklayp hafife gld. "Tanrm, unu koklasana! Testere tala! Lisedeyken senle beraber marangozluk dersine gitmeme sebep olan ey. Testere tezghlarnn sesi. Bir eyler yapan insanlarn sesi. Ellerim titrerdi. uraya bak!" Roy uzun bir cam kutunun banda durup iindeki gzellie bakt. Bounty idi bu, minyatr, elli metre uzunluunda, tam tehizat, iki uzun yzyl nce hayali denizlerde yzerken. "Hadi," dedi Roy sessizce. "Usulca dokun." Byk bir hayranlkla dokundum, ve bir an niye buraya geldiimizi unutuverdim, hep kalmak istedim. Ama Roy biraz sonra ekti beni. "Birini se," diye fsldad. On be metre kadar geride, scak karanln iinde duran dev bir tabut koleksiyonuna baktk. "Neden bu kadar ok?" diye sordum. "Stdyonun bugnle kran Gn arasnda yapaca btn hindileri gmmek iin." Cenaze montaj hattna vardk. "Hepsi senin," dedi Roy. "Se." "En stte olamaz. ok yksek. nsanlar tembel olur. yleyse -bu." En nde duran tabutu drtkledim ayamla. "Hadi yleyse," diye kkrtt Roy, tereddt etmeme glerek. "Asana." "Sen a." Roy eilip kapa yoklad. Tabut ivilenmiti. Bir yerden bir korna sesi geldi. Dar baktk. Tombstone'un caddesine bir araba yanayordu. "abuk!" Roy bir masaya kotu, deli gibi arand, sonunda ivileri skecek bir eki ve manivela buldu. "Aman Allah," diye soludum. Manny Leiber'in Rolls-Royce'su atlarn baland yere giriyordu gndz scanda tozu dumana katarak. "Gidelim!" "Grmeden olmaz - oldu ite!" Son ivi de kt. Roy kapa kavrad, derin bir soluk ald ve tabutu at. Western meydanndan, scak gnein iinden sesler geliyor-du. "Allahm, gzlerini a," diye bard Roy. "Bak!" Gzlerimi kapamtm, yamuru yine yzmde hissetmek istemiyordum. Atm. "Ee?" dedi Roy. Ceset ordayd, srt st yatm, gzleri iri iri, burun delikleri hiddetli, az akt. Ama yanaklarndan ve enesinden aa akan yamur damlalar yoktu. "Arbuthnot," dedim. "Evet," diye soludu Roy. "Resimleri imdi hatrladm. Tpatp ayns. Ama neden bu zmbrty merdivenin tepesine karp koydular, ne iin?" Bir kapnn arptn iittim. Yz metre ilerde, scak tozun iinde Manny Leiber Rolls'undan inmi, etrafmzdaki, stmzdeki glgelie doru gzlerini krptryordu. im rperdi. "Dur bir dakika," dedi Roy. Homurdanarak eildi.

  • "Yapma!" "Bir dakka," dedi Roy ve cesede dokundu. "abuk ol, ne olur!" "uraya bak hele," dedi Roy. Cesedi tutup kaldrd. "Aman!" dedim ve sustum. nk ceset bir msr gevrei uval kadar kolayca havaland. "Olamaz!" "Olur, olur." Roy cesedi sarst. Bir korkuluk gibi hrdad. "Vay canna! Bak, tabutun dibinde de kurun arlklar var, merdivenin tepesine knca orda dursun diye. Dt zaman da, dediin gibi, sahiden arpar. Dikkat! Barakudalar geliyor!" Roy dardaki le scanda, arabalardan inip Manny'nin evresinde toplanan uzak ekillere bakt. "Tamam. Gidelim." Roy cesedi brakt, kapa kapayp komaya balad. Ben de peinden, mobilyalarn, stunlarn ve sahte cephelerin arasndan dolana dolana. dzine kapdan geip bir Rnesans merdiveninin basamaklarnn yansn trmandktan sonra durduk, arkamza baktk, kafamz uzatp kulak kabarttk. . Biraz uzakta, yirmi be otuz metre mesafede, Manny Leiber bizim sadece bir dakika nce durduumuz yere geldi. Manny'nin sesi hepsininkini bastryordu. Herhalde herkese enesini kapamasn sylemiti. Sessizlik vard. inde faksimile cesedin olduu tabutu ayorlard. Roy bana bakt, kalar havada. Ben de ona baktm soluk bile almadan. Bir kprt oldu, bir barma, kfrler. Manny herkesten ok svyordu. Sonra bir mrldanma oldu, biraz konuma, Manny yine bard ve tabutun kapa son bir defa arpp kapand. Ayn anda ikimiz de tabanlar yaladk. Basamaklardan aa olabildiince sessizce indik, birka dzine daha kapdan geip marangozhanenin arka kapsndan ktk. "Bir ey duyuyor musun?" diye soludu Roy, arkaya gz atarak."Hayr. Sen?" "Hibir ey. Nasl da kzdlar. Hele Manny. Tanrm, neler oluyor? Biraz balmumu ve alyla yarm saatte yaplacak iki paralk krolas bir kukla iin bu kadar patrt niye?" "Yava ol, Roy," dedim. "Kimse kotuumuzu grmemeli." Roy yavalad, ama hl uzun turna admlar atyordu. "Bir dnsene Roy!" dedim. "Orda olduumuzu bilseler!" "Ama bilmiyorlar. Ne macera!" En iyi dostumu l bir adamla tantrmakla iyi etmedim galiba, diye dndm. Bir dakika sonra atlyenin arkasnda duran Laurel Hardy dkntsne vardk. Roy n koltua oturdu, yznde son derece muzr bir glmseme, ge ve bulutlara bakt. "Atla," dedi. Barakann iinden sesler ykseliyordu. Birisi bir yerde svyordu. Baka biri eletiriyordu. Biri evet dedi. Bakalar hayr dedi ve kk grup scak le na doru kt, kzgn bir an kovan gibi kaynayarak. Bir an sonra Manny Leiber'in Rolls-Royce'u sessiz bir frtna gibi geti yanmzdan. eride, dalkavuun istiridye gibi solgun yzlerini grdm. Manny Leiber'in yzyse fkeden kpkrmzyd. Rolls'u hzla geerken bizi grd. Roy el sallayp neeli bir merhaba savurdu. "Roy!" diye haykrdm. Roy bir kahkaha att, "Bana ne oldu yahu?" dedi ve gaza bast. Roy'a baknca patlayacak gibi oldum. Rzgr iine ekip zevkle soludu. "Sen delisin!" dedim. "Vcudunda sinir denen bir ey yok galiba!" "Neden," diye cevap verdi Roy tatl tatl, "kt hamuru bir kukladan korkaym ki? Manny'nin dnn patlamas houma gitti. Bu ara bana ok atp tutuyordu. imdi de birisi onun donuna bir bomba att. Niye sevinmeyeyim?"

  • "Yoksa sen miydin?" diye ktm aniden. Roy ard. "Yine balama. Geri zekl bir korkuluu dikip yaptrp gecenin bir yars merdivenin tepesine ne diye karaym ki?" "Biraz nce bahsettiin sebeplerden dolay. Can skntsn gidermek iin. Bakalarnn donuna bomba atmak iin." "Hayr. Keke ben olsaydm. Karnm zil alyor. Manny ortaya ktnda yz sava meydan gibi olacak." "Biri bizi grd m acaba?" "Yok canm. Onun iin el salladm ya! Ne kadar saf ve masum olduumuzu gstermek iin! Bir eyler dnyor ortada, ama normal hareket etmemiz lazm." "En son ne zaman normal hareket ettik?" Roy gld. Atlyelerin arkasndan dolandk, Madrid, Roma ve Kalkta'dan geip Bronx'un bir yerinde bir binann nnde durduk. Roy saatine bakt. "Senin randevun var. Fritz Wong'la. Git. u bir saat iinde oras dnda her yerde grnmemiz lazm." Bayla, iki yz metre tedeki Tombstone'u iaret etti. "Ne zaman korkmaya balayacaksn?" diye sordum. Roy bacak kemiklerini yoklad. "Daha deil," dedi. Beni yemekhanenin nnde brakt. ndim, yar ciddi, yar alayc yzne baktm. "Sen gelmiyor musun?" dedim. "Biraz sonra. Yapacak birka iim var." "Roy, delice bir ey yapmayacaksn imdi, di mi? Yznde o lgn ifade var." "Dnyordum da," dedi Roy, "Arbuthnot ne zaman ld?" "Yirmi yl nce bu hafta. ki arabal bir kaza, kii ld. Arbuthnot, stdyo muhasebecisi Sloane ve Sloane'n kars. Gnlerce manet oldu. Cenaze Valentino'nunkinden bile bykt. Ben mezarln nnde arkadalarla durmutum. Yeni Yl Gl Geidi'ne yetecek kadar iek vard. Cenaze trenine bin kii geldi, kara gzlklerinin arkasndan yalar akarak. Tanrm, ne zntyd. Arbuthnot o kadar sevilen biriydi ite." "Araba kazas ha?" "Tank yok. Belki biri tekini ok yakndan takip ediyordu, stdyo partisinden sarho sarho km eve giderken." "Olabilir." Roy alt dudan bzd, bir gzn krptrd. "Ama ya bu kadarla kalmyorsa? Belki yllar sonra birisi o araba kazas hakknda bir ey rendi ve baklay azndan karmakla tehdit ediyor. Yoksa duvarn stndeki ceset niye? Panik niye? Gizlenecek bir ey yoksa niye rtbas etmeye alyorlar? Biraz nce duydun mu seslerini? Nasl oluyor da l olmayan bir l, ceset olmayan bir ceset yneticileri bylesine sarsyor?" '"Birden fazla mektup olmal," dedim. "Bana yollanan ve dierleri. Ama grmeye giden tek aptal ben oldum. Ben azmdan karp laf yaymadm iin, cesedi duvara kim koyduysa bugn yine mektup yazp veya telefon edip panii balatmak ve cenaze arabasn yollatmak zorunda kald. Ve cesedi yapp notu yollayan herif u anda burda, elenceyi seyrediyor. Neden, neden, neden?" "Sus," dedi Roy yavaa, "barma." Motoru altrd. "Bu boktan srr yemekte zeceiz. En masum ifadeni takn. Louis B. Mayer orbasn ierken saf saf etrafna bakn. Gidip minyatr modellerimi bir kontrol etmem lazm. ivileyecek son bir tane minik cadde kald." Saatine bakt. "ki saat sonra dinozor lkem fotoraf ekilmeye hazr olacak. Sonra geriye kalan tek ey muhteem ve anl Canavarmz." Roy'un hl parl parl yanan yzne baktm. "Cesedi alp duvarn stne geri koymay dnmyorsun, di mi?" "Hi aklma gelmemiti," dedi Roy ve gazlayp gitti.

  • -11- Yemekhanenin sol ksmnn ortasnda kk, krk santim filan yksekliinde bir platform vard; bunun stnde tek bir masa ve iki sandalye dururdu. Orada bir Roma kadrgas kle altrcsnn oturduunu hayal etmiimdir hep, her bir elindeki tokma gmlete gmlete, kreklerine zincirli, ter iindeki krekilere ritm tuttuunu, krekilerin de panie kaplmadan uzaktaki bir tiyatro koridoruna doru yol alrken kyda hakarete uram mteri gruhu tarafndan selamlandn. .Ama masada bir Roma sava gemisinin ritm tutan serdmeni yoktu tabii. Bu Manny Leiber'in masasyd. Orda yalnz bana oturur, yemeini sanki Sezar'n falcsnn gvercinlerinin paralanm i organlarym gibi atalyla kartrr, dala drtkler, kalbi bir kenara iter, gelecei grrd. Baz gnler stdyonun Dok Phillips'iyle beraber oturur, musluk suyunda yeni filtreler ve iksirler denerdi. Baka gnler ynetmen veya yazarlarn samalklarn dinleyerek karnn doyururdu; masasna ask suratla giderler, balarn sallar, evet, evet filmin program aksad, derlerdi, evet, evet, hzlandrmaya alacaz! Kimse o masada oturmak istemezdi. ounlukla hesap yerine pembe bir not gelirdi. Bugn ieri girip ezile bzle masalarn arasndan geerken Manny'nin kk paltformunun bo olduunu grdm. Durdum. Tabak, atal bak hatta iek bile olmadn ilk defa gryordum. Manny hl darda bir yerdeydi, kendine hakaret ettii iin gnee barmakla meguld. Yemekhanedeki en uzun masa, yar dolu yar dolmaktayd. Stdyoda altm haftalar boyunca burann semtine uramamtm bile. ou acemi gibi ben de korkun derecede parlak ve korkun derecede nllerle temastan korkmutum. Ben kk bir ocukken H. G. Wells Los Angeles'da bir konuma yapmt, gidip de imzasn alamamtm. Onu yakndan grmenin yarataca sevin tufan altnda kalp lrm korkusuyla. Yemekhanedeki masa da byleydi ite, en iyi ynetmenler, editrler ve yazarlar sonsuz bir Son Akam Yemei'ne oturur, geciken sa'y beklerlerdi. imdi yine karmda grnce, sinirlerim boald. Dnp Roy'la benim genelde sandvi ve orba tkndmz uzak bir keye doru yneldim. "Nereye gidiyorsun!" diye bard bir ses. Bam boynuma gmld, boynum da ter iindeki ceketimin yakasna. Fritz Wong bard, "Randevun burda. leri!" Masalarn arasndan seke seke Fritz Wong'un yanna gelip gzlerimi ayakkablarma diktim. Elini omzumda hissettim, apoletlerimi skp karmaya hazr. "Bu," diye ilan etti Fritz, "baka bir dnyadan, yemekhanenin teki tarafndan gelen bir ziyareti. Ona yer gstereceim." Elleri omuzlarmda, usulca aa bastrd. Sonunda gzlerimi kaldrp masa boyunca dizilmi beni seyreden on iki kiiye baktm. "imdi," dedi Fritz, "bize Canavar' Arayndan bahsedecek." Canavar. Roy ve benim Hollywood tarihinin en iren ve rktc hayvann yazp, yaratp dnyaya getireceimiz ilan edileli beri, aratrmamzda binlerce kii yardm etmiti. Sanki Scarlett O'Hara veya Anna Karenina'y anyormuuz gibi. Ama hayr... Canavar ve Canavar' bulmak iin giriilen yar Variety ve Hollywood Reporter'da kt. Benim ve Roy'un ad her makalede geiyordu. Ne kadar aptal, ie yaramaz ey varsa hepsini kesip saklyordum. Baka stdyolardan, ajanslardan ve halktan fotoraflar yamaya balamt. 2 ve 3 no'lu Quasimodo'lar stdyonun kapsna kadar geldiler, drt de Opera Hayaleti. Etraf Kurt Adam kaynyordu. Lugosi ve Karloff un ikinci ve nc dereceden kuzenleri Sahne 13'te saklandklar yerden bulunup yaka paa dar atlmt. Roy'la ben kendimizi, her naslsa Transilvanya'ya nakledilmi bir Atlantic City Gzellik Yarmas'nn jrisiymiiz gibi hissetmeye balamtk. Her gece sesli sahnelerin dnda bekleyen yar-hayvanlar grlmeye deerdi dorusu; fotoraflar daha da beterdi. Sonunda dayanamayp btn fotoraflar yaktk ve stdyonun yan kapsndan kp gittik. te btn bir

  • ay sren Canavar araynn zeti. Fritz Wong tekrarlad: "Okey. Canavar. Akla!" -12- Btn bu yzlere bakp, "Hayr, hayr, ltfen," dedim. "Roy ile ben yaknda hazr olacaz, ama u anda..." Hollywood'un kt musluk suyundan hzla bir yudum aldm. "Bu masay haftadr seyrediyorum. Herkes hep ayn yerde oturuyor. Filanca surda, falanca karda. Bahse girerim ordaki insanlar burdakileri tanmyor bile. Neden biraz karmyorsunuz? Biraz yer brakn ki insanlar yarm saatte bir mzikli sandalye kapmaca oynasn, yer deitirsin, yeni birini tansn, aina yzlerden ayn laflar iitmesin. Kusura bakmayn." "Kusur mu!?" Fritz omuzlarmdan kavrayp kahkahalaryla beni sarst. "Tamam, ocuklar! Mzikli sandalye kapmaca! Allez-oopl" Alklar. Bravolar. Herkes birbirinin srtn svazlayp el skr, yeni sandalyeler bulup yine otururken bayram havas esti bir an. Ama tabii bu benim daha da utanp sklmama neden oldu. Daha ok kahkaha. Daha ok alk. "Bize sosyal hayat ve etkinlikleri retmesi iin bu maestroyu her gn buraya oturtmamz lazm," diye ilan etti Fritz. "Pekl, yurttalar," diye bard. "Solunda, gen maestro, Maggie Botwin oturuyor, film tarihinin en gzel montajcs!" "Palavra!" Maggie Botwin ban sallad ve beraberinde tad omletini yemeye devam etti. Maggie Botwin. Ciddi, sessiz, dik bir piyano gibi; oturma, kalkma, yrme tarzndan, ellerini kucanda tutuundan, 1. Dnya Sava'ndan kalma bir modayla san bann tepesine toplayndan dolay, olduundan daha uzun boylu grnen bir bayan. Bir zamanlar bir radyo ovunda kendinden ylan sihirbaz diye sz etmiti. Ellerinin arasnda fsldayan, parmaklarnn arasndan kayan btn o filmler, dalga dalga, kvrak. Gemekte olan btn o zaman, gemek, yeniden gemek zere. Hayata benziyor aslnda, demiti. Gelecek koard sana doru; tek bir ana sahip olurdun, hzla akp geerken, onu ho, kabul edilir, doru drst bir gemie evirebilmek iin. Yarn, an be an, elinin iinde gz krpard. Bu sreklilii tutmadan yakalarsan, krmadan ekillendirirsen, geride hibir ey brakmadn demekti. Benim amacm, onun amac, hepimizin amac, dokunur dokunmaz kayboluveren dnler haline gelen bu tek tek gelecek paralarna ekil vermek ve eklimizi onlarn stne karmakt. Filmde de byleydi. Tek farkla; filmi tekrar yaayabilirdin, istediin sklkta. Gelecei tak makaraya imdiye getir, dne dndr, sonra yine yarnla bala. Ne harika bir meslek, zaman parkurundan sorumlu olmak: engin, grnmez yarnlar; imdinin dar oda; ve teki ikisini ayakta tutmak iin tomurcuklanan saniyeler, dakikalar, saatler, yllar ve bin yllardan oluan byk mezarlk. Peki bu hzla akan zaman nehrinden hibirini beenmezsen ne olacak? Bir makas al eline. Kes. Oh! Rahatladn m? te o kadn imdi hurdayd, bir an nce kucanda kavuturduu elleri bir an sonra 8 milimetrelik bir kameray kaldrp masadaki yzlerin stnden teker teker geirdi, sakin ve etkili, ve geldi benim stmde durdu. Kameraya baktm ve 1934'te bir gn hatrladm, onu stdyonun nnde film ekerken grmtm, btn budalalarn, gerzeklerin, aralarnda ben de olmak zere imza hastalarnn filmini. Haykrmak istedim, hatrlyor musun, ama herden hatrlayacakt?

  • Bam edim. Kamera vzlad. te tam o anda Roy Holdstrom geldi. Yemekhanenin kapsnda durup ieri baknd. Beni grnce, elini sallayacak yerde bayla serte iaret etti. Sonra dnp yrd. Ayaa frladm ve Fritz Wong yakalayamadan kapya doru kotum. Roy'un Erkekler Tuvaleti'ne girdiini grdm, beyaz porselen mabette durmu Respighi'nin Roma emeleri'ne ibadet ederken buldum. Ben de yannda durdum, maalesef yaratc olamadan - eski borular k gelince donmutu. "Bak. Bunu imdi Sahne 13'te buldum." Roy nmdeki fayansn stne daktiloda yazlm bir sayfa koydu. Canavar sonunda dodu! Bu gece, Brown Derby'de! Vine Soka. Saat on. Orda ol! Yoksa her eyi kaybedersin! "Buna inanmyorsun herhalde!" diye soludum. "Senin kendi notuna inanp lanet olas mezarla gittiin kadar." Roy nndeki duvara dikti gzlerini. "Senin notunla ayn kt, ayn karakter mi? Bu gece Brown Derby'ye gideyim mi? Neden olmasn sanki? Duvarlarn tepesinde vcutlar, kayp merdivenler, imende elle dzeltilen izler, kt hamurundan cesetler, bir de barp aran bir Manny Leiber. Be dakika nce aklma geldi, eer Manny ve dierleri korkuluk kukladan rahatsz oldularsa, bir anda ortadan kayboluverse ne olur dedim kendi kendime." "Demedin!" "yle mi?" dedi Roy. Notu cebine koydu. Sonra kedeki masadan kk bir kutuyu alp bana verdi. "Birisi bizi kullanyor. Ben de biraz bakalarn kullanaym dedim. Al. Tuvalete gir. A." Tuvalete girdim. Kapy kapadm. "Orda yle durmasana!" diye seslendi Roy. "A!" "Peki, peki." Kutuyu ap baktm. "Tanrm!" diye bardm. "Ne gryorsun?" diye sordu Roy. "Arbuthnot." "Kutuya pek de gzel sm, di mi?" dedi Roy. -13- "Niye yaptn bunu?" "Kediler merakl olur. Ben de bir kediyim," dedi Roy yrrken. Geri, yemekhaneye doru yneldik. Roy kutuyu koltuunun altna sktrmt, yznde kocaman bir zafer srt. "Bak," dedi. "Biri sana bir not yolluyor. Bir mezarla gidiyor, bir ceset buluyorsun, ama rapor etmeyip oyunu her neyse bozuyorsun. Telefonlar ediliyor, stdyo cesedi bulmaya kalkyor ve bulup da grdkleri zaman panikliyorlar. Bunlar merakm uyandrmasn da ne olsun? Bu ne biim bir oyun diye soruyorum. Bunu ancak satran tayla kar hamle yaparak renebilirsin, deil mi? Manny ve dostlarnn bir saat nce nasl tepki gsterdiklerini grdk ve duyduk. Ne tepki gsterirler acaba dedim kendi kendime, eer cesedi bulduktan sonra yine kaybetseler ve kim ald diye deliye dnseler? Tabii ki ben aldm!" Yemekhanenin kapsnn nnde durduk. "Buraya onunla giremezsin!" diye haykrdm. "Dnyann en emin yeri. Stdyonun gbeine elimle getirdiim bir kutu kimsenin dikkatini ekmez. Ama dikkatli ol dostum, bizi seyrediyorlar, hem de u anda."

  • "Nerde!?" diye bardm hzla dnerek. "Bilseydim, oyun oktan bitmi olurdu. Hadi gel." "A deilim." "Ne tuhaf, bense bir at bile yiyebilirim u an," dedi Roy. -14- Yemekhaneye girerken Manny'nin masasnn hl bo olduunu fark ettim. Sandalyesine bakp donakaldm. "Aptal herif," diye fsldadm. Roy arkamda kutuyu sallad. indeki hrdad. "yleyim ya," dedi neeyle. "Yr." Yerime getim. Roy zel kutusunu yere koydu, bana gz krpt ve masann br ucuna oturdu, yznde masumlarn ve kusursuzlarn tebessm. Fritz bana ate pskryordu, sanki ortadan kayboluum ahsna bir hakaretmi gibi. "Dikkat, dikkat!" Fritz parmaklarn klatt. "Tantrmalar devam ediyor!" Masa boyunca iaret etti. "Bu, Stanislau Groc, Nikolai Lenin'in zel makyajcs, Lenin'in lsn hazrlayan, yzn mumyalayan, cesedi parafinleyip bunca yl Sovyet Rusya, Moskova'daki Kremlin duvarnda yerli yerinde yatmasn salayan adam!" "Lenin'in makyajcs m?" dedim. "Kozmetikisi." Stanislau Groc kk vcudunun stndeki kk bann stnden kk elini sallad. Oz Bycs'nde Munchkins'i oynayan Singer'in Cceleri'nden pek fark yoktu. "Eilip bana selam ver," diye seslendi. "Sen canavarlar yazyorsun. Roy Holdstrom onlar yapyor. Ama ben uzun zaman nce lm byk kzl bir canavar allayp pullayp mumyaladm!" "Sen bu Rus piine aldrma," dedi Fritz. "Onun yanndaki sandalyeye bak." Bo bir yer. "Kim iin?" diye sordum. Biri ksrd. Balar evrildi. Nefesimi tuttum. Ve Vusul gerekleti. -15- Bu son gelen o kadar solgun bir adamd ki derisi ierden yansyan bir kla parlar gibiydi. Uzun boyluydu, bir doksan filan; sa uzundu, sakal bakml ve ekilliydi, gzlerinde ylesine artc bir duruluk vard ki etinizin iinden kemiklerinizi, kemiklerinizin' iinden ruhunuzu grdn hissediyordunuz. Getii her masadaki atal baklar yan-ak azlara doru giderken duraksyordu. Arkasnda bir sessizlik izi brakp getikten sonra hayat yeniden balyordu. ll admlarla yryordu, stnde eski psk bir ceket ve amurlu bir pantolon yerine hkmdar giysileri varm gibi. Getii her masann stnde havaya bir kutsama hareketi yapyordu, ama gzleri dimdik ileriye dnkt, sanki bizimkini deil tede bir dnyay gryordu. Bana bakt; bu kadar kendini kabul ettirmi yetenein arasnda niye beni setiini anlayamadan ezilip bzldm. Geldi tepemde dikildi, ylesine ar bir tavr vard ki yere doru kyorum zannettim. Bu gzel yzl adam ince bir kol ve bilek, onun da ucunda imdiye dek grdm en zarif ve uzun parmakl eli uzatrken bir sessizlik oldu. Elimi uzattm skmak iin. Elini evirdi, bileinin ortasndaki ivi izini grdm. br elini de evirdi, sol bileinin ortasndaki ayn yaray greyim diye. Glmsedi, aklmdan geenleri

  • okumu gibi ve sakince aklad. "ou insan ivilerin avuca akldn sanr. Hayr. Avular bir vcudun arln tayamaz. Ama bilekler iviliyken bile tar. Bilekler." Sonra iki elini de ters evirdi, br yznde ivilerin girdii yerleri grdm. "H. ," dedi Fritz Wong. "Bu, baka bir dnyadan gelen misafirimiz, gen bilim kurgu yazarmz-" "Biliyorum." Gzel yabanc ban sallayp kendini iaret etti. "Hazreti sa," dedi. Yana ekildim otursun diye, sonra kendi sandalyeme ktm. Fritz Wong ekmek dolu kk bir sepet uzatt. "Ltfen," dedi, "bunlar bala evir." Nefesimi tuttum. sa parmaklarn yle bir klatp ekmeklerin iinden gm bir balk kard ve havaya frlatt. Bundan ok holanan Fritz de kahkaha ve alklar arasnda bal yakalad. Garson kz, artan alk ve seslerin arasnda birka ie ucuz iki getirdi. "Bu arap," dedi sa, "on saniye nce suydu. Buyrun!" arap bardaklara kondu ve tadld. "Ama-" diye kekeledim. Btn masa bana bakt. "sminin gerekten iddia ettiin gibi olup olmadn renmek istiyor," dedi Fritz. Uzun boylu adam vakur bir zarafetle karp ofr ehliyetini gsterdi. stnde, "Hazreti sa. 911 Beachwood Caddesi. Hollywood," yazyordu. Ehliyeti cebine geri koydu, masadakilerin susmasn bekledi ve konutu: "Bu stdyo'ya 1927'de, Kral sa'y yaptklar zaman geldim. u arka taraftaki barakalarda alan bir maragozdum. Golgota'da hl duran ha ben kesip cilaladm. Memleketteki her Baptist bodrumunda, her Katolik yuvasnda bir yar vard. sa'y bulun! diye. Burda bulundu. Ynetmen sordu, nerede alyorsun? Marangozhanede. Allahm, diye bard, u yze bir bakaym! Bir sakal takn! 'Beni kutsal sa'ya benzet,' diye nasihat ettim makyajcya. Gittim, cppe giydim, dikenli ta taktm, kutsal ne varsa yani. Ynetmen sevincinden Da'da dans ediyordu, ayaklarm bile ykad. Ondan sonra ne zaman Iowa turta festivaline rastlasam, benim klstrle ordan geerken Baptistler yan yana dizilip ellerinde KRAL GELYOR', NDEN GDYOR' gibi pankartlarla beni karlar oldular." "On yl boyunca Mesih olarak memleketin bir ucundan br ucuna araba-evlerde dolatm, araplk ve rvetilik elbisemi eskitene kadar. Kimse kadn dkn bir Kurtarc istemez. Kedileri tekmeleyip bakalarnn karlarn saat gibi kurmam o kadar nemli deildi, hayr, nemli olan ben O'ydum, anlyor musun?" "Galiba anlyorum," dedim usulca. sa uzun bileklerini, uzun ellerini ve uzun parmaklarn uzatt, kedilerin gerinmesi gibi, dnyann gelip tapnmasn bekliyor-muasna. "Kadnlar benim soluduum havay solumann kfr olduunu dnyorlard. Dokunmak korkuntu. pmek lmcl bir gnah. in kendisi? Cehennem ukuruna atlayp sonsuza dek kulaklarna kadar pislik iinde yanan daha iyi. En kts Katolikler, yo. Holly Rollers'd. Memlekette tebdili kyafet dolatm zamanlar bir iki tanesini beni tanmadan nce yataa atmay baardm. Bir ay kadnsz kalsam deliye dnyordum. Sakalm kesip dar frlyor, etraf kasp kavuruyor, bayanlar faka bastryordum. zerinden getiim fahie says silindirlerin dzledii yollardan oktur. Kadnlar, kendilerini elleyenin Son Akam Yemei'nin Ba Misafiri olduunu anlamasn diye dua ederdim. kiyi fazla karp da krktk sarho olunca stdyodakiler pisliimi temizler, eriflere para yedirir, North Sty, Nebraska'daki papazlar doacak ocuklarma yeni vaftiz kurnalar yaptrmak vaadiyle sakinletirip beni arka bahedeki bir hcreye gtrrlerdi, burada beni Vaftizci Yahya gibi hapsederler, Galile'de son bir balk kzartmasn bitirene veya Golgota'y son bir kez tavaf edene kadar durmazsam kafam kesmekle tehdit ederlerdi. Sonra yalannca alet de kreldi, ben de paydos ettim. Beni ikinci kmeye attlar. Aslnda bu benim iin daha iyi oldu. te bu karnda duran kayp ruh kadar kadna meyilli bir adam grmemisindir. Hazreti sa roln oynamay hak etmiyordum aslnda, nk memleketin her yerindeki binlerce sinemada hem insanlar kurtaryor hem de

  • itahla tatlya saldryordum. Kendimi yllardr vcutlarla deil ielerle avutuyorum. ansl saylrm, Fritz beni bu film iin yeniledi, bir ton makyaj malzemesi kullandlar. te bu kadar. Hikyenin sonu. Iklar." Alk. Btn masa ellerini aklatp vgler yadrd. sa gzleri kapal ban edi, bir sola bir saa. "Baya ilgin hikye," diye mrldandm. "Tek kelimesine inanma," dedi sa. Alk durdu. Baka biri gelmiti. Dok Phillips masann teki ucunda duruyordu. "Tanrm," dedi sa gr, berrak bir sesle. "te Yuda geldi!" Ama stdyonun doktoru iittiyse de belli etmedi. Orda oyaland, oday beenmeyen gzlerle inceledi, ordakilerle gz gze gelmekten kanarak. lkel bir ormann kenarnda duran bir kertenkeleyi andryordu, gzlerini hzla oraya buraya eviren, byk bir endieyle havay koklayan, peneleriyle rzgr yoklayan, kuyruunu ufak ufak oynatan, kt kader tepesine km gibi umutsuzca duran ve bir anda abucak dnp hrtyla frlayp kamaya hazr. Baklar Roy'u buldu ve nedense onda kilitlendi. Roy oturduu yerde dikleti, doktora zayf bir tebessmle bakt. Allahm, diye dndm, biri Roy'un kutuyu alp katn grm olmal. Biri- "Dua edecek misin?" diye seslendi Fritz. "Cerrahn Duas - Rabbim, bizi doktorlardan kurtar!" Dok Phillips gzn baka yana evirdi, sanki sadece derisine bir sinek konmu gibi. Roy sandalyesine yld kald. Doktor alkanl zere gelmiti. Yemekhanenin tesinde, kzgn le gneinin altnda Manny ve dier birka pire fke ve skntdan zplayp duruyorlard. Doktor da buraya ya onlardan uzaklamak ya da phelileri aramak iin gelmiti, ama hangisi bilemedim. yle veya byle, Dok Phillips, btn stdyolarn o harika hekimi, taa elle evrilen ilk kamera gnlerinden, lk ve haykr seslerinin ortaya kmasna, ordan da yerin sarsld bu le vaktine kadar gelmi, burda duruyordu. Eer Groc ebediyen neeli Soytarysa Dok Phillips de iyilemez egolarn ask suratl iyiletiricisiydi, duvarn stnde bir glge, gelecek programlarn arkasnda hasta filmleri tehis eden korkun, atk bir yzd. Galip takmlarn saha kenarnda duran antrenrleri gibiydi, bir kez bile olsun glmsemeyen. Paragraf veya cmlelerle deil, reetelerdeki gibi ksaltlm szcklerle konuurdu. Evet ve hayrlarn arasnda ise sessizlik. Skylark Stdyolan'nn patronu golf oynarken son vuruunu yaptktan sonra dp ldnde, on sekizinci yeilde Dok da vard. O nl ynetmenin ayn derecede nl yaync tarafndan denize atlp "kazara" boulduu olayda Kaliforniya kylarnda gezinen yatta onun da bulunduu syleniyordu. Valentino'nun tabutunun, Jeanne Eagles'n hasta yatann yannda onun resimlerini grmtm, bir keresinde bir sr New York'lu film imparatorunun katld bir yat yarna gne arpmasna kar koruyucu olarak onu gtrmlerdi. Bir zamanlar, btn bir stdyonun yldzlarn uyuturucuya altrd, sonra da onlar Arizona'da Needles yaknlarnda bir yerdeki gizli bakmevinde tedavi ettii sylentisi dolayordu. ehrin adndaki ironi ok ilginti dorusu. Yemekhanede nadiren yemek yerdi; baklar yemein tadn bozuyordu. eytani bir postacym gibi kpekler hep ona havlard. Bebekler kolunu srr, karn arsndan kvranrlard. O gelince herkes ekinip geri durdu. Dok Phillips alevli baklarn bizim grubun stnde dolatryordu. Bazlar bir anda tik sahibi oldu. Fritz bana dnd. "Onun ii hi bitmez. Sahne 5'in arkasnda bir sr erken dnyaya gelen bebek. New York ofisinde kalp krizi geirenler, veya lgn operac erkek arkadayla yakalanan u Monako'daki aktr. O-" Hazmsz doktor sandalyelerimizin arkasndan geti, Stanislau Groc'a bir eyler fsldad sonra abucak dnp kt. Fritz kalarn atp ka doru bakt sonra da alevli monokln bana evirdi. "Ey her eyi gren usta bilici, syle bize, neler dnyor ortada?" Yanaklarma kan hcum etti. Dilim azmn iinde sululuk duygusuyla kilitleniverdi. Bam

  • edim. "Mzikli sandalye kapmaca," diye bard biri. Groc ayaa kalkp, gzleri benim stmde yine bard. "Sandalye. Sandalye!" Herkes gld. Herkes yer deitirmeye balad - imdilik kurtulmutum. Yer deitirme ii bittiinde Stanislau Groc'u, alnn parlatp sakaln krparak Lenin'i sonsuzlua hazrlayan adam karmda, Roy'u da yanmda buldum. Groc geni geni glmsedi, eskiden beri arkadamz gibi. "Dok'un acelesi neydi? Neler oluyor?" dedim. "nemli bir ey yok." Groc yemekhanenin kapsna bakt sakin sakin. "Bu sabah on birde bir titreme hissettim, sanki stdyonun arkas bir buzdana arpm gibi. O zamandan beri insanlar deli gibi koturup su boaltyorlar. Bu kadar insan byle telal grmek beni mutlu ediyor. Bronx'un amurlu rdeklerini Brooklyn kuularna evirmek olan skc iimi unutturuyor." Durup meyve salatasndan bir kak ald. "Sence ne olabilir? Sevgili Titaniimiz hangi buzdana arpt acaba?" Roy sandalyesine dayanp, "dekor ve marangozhane blmnde bir felaket var," dedi. Roy'a bir bak frlattm. Stanislau Gro dikleti. "Ha, evet," dedi yavaa. "Bounty gemisine konacak tahta oymal deniz perisi figryle ilgili ufak bir problem." Roy'u masann altndan tekmeledim, ama o ne eildi: "Bahsettiin buzda bu deildi herhalde?" "Yok canm," dedi Groc glerek. "Arktik bir arpma deil de bir balon yar, stdyonun btn gaz torbas yapmclar ve dalkavuklar Manny'nin ofisine arlyor. Birisi kovulacak. Sonra da-" Groc ufak oyuncak bebek elleriyle tavana doru iaret etti -"yukar decek!" "Ne?" "Biri Warner'dan kovulursa, yukar doru MGM'e der. MGM'den kovulursa, yukar doru 20th Century Fox'a der. Yukar dmek! Isaac Newton'un ters kanunu!" Groc durup kendi zeksna gld. "Ama sen zavall yazar, kovulduun zaman yukar demeyeceksin, aa, sadece aa. Ben-" Sustu, nk... Otuz yl nce st kattaki odasnda sonsuza dek lm bykbabamn yzn inceliyormu gibi inceliyordum Groc'u. Bykbabamn solgun, balmumsu cildindeki tra, Bykannemi hayat boyunca oturma odasnda bir kar kraliesi gibi donduran kzgn bakn her an zerime evirecekmi gibi duran gzkapaklarn, hepsini, karmda kukla gibi oturmu meyve salatasn didikleyen Lenin'in nekrolojist/kozmetikisinin yznde ak ve net olarak gryordum. "Kulaklarmn stndeki diki izlerini mi aryorsun?" diye sordu kibarca. "Yo, hayr!" "Evet, evet!" diye cevap verdi, houna gitmi gibi. "Herkes bakar! te bak!" ne eildi, ban saa sola evirdi, elleriyle sa izgisini ve akaklarn gsterdi. "Tanrm," dedim, "ne ince i." "nce deil, mkemmel!" ncecik izgiler glge gibi belli belirsizdi, diki izi varsa bile oktan kapanmt. "Sen mi-?" dedim. "Kendimi ameliyat m ettim? Kendi apandistimi mi kesip aldm? Belki ben Shangri-La'dan kanca bzlp bir Mool kuru erii haline gelen o kadn gibiyim!" Groc gld; gl beni bylyordu. Neeli olmad bir an bile yoktu. Sanki glmeye biran ara verse nefes verip lecek gibiydi. Hep o mutlu kahkaha, o sabit srt. "Evet?" diye sordu, dilerini, dudaklarn incelediimi grnce. "Her zaman glecek ne buluyorsun?" dedim. "Her ey! Conrad Veidt'in oynad bir film vardr hani?" "Glen Adam m?" Groc duralad. "mknsz! Yalan sylyorsun!" , "Annem film hastasyd. Birinci, ikinci, nc snftayken okuldan sonra beni alr Pickford', Chaney'yi, Chaplin'i seyretmeye gtrrd. Conrad Veidt'i de! ingeneler azn keserler, onun

  • iin hayat boyunca hep glmser, sonra kr bir kza ak olur, kz onun korkun tebessmn gremez, ama o kza ihanet eder, fakat bir prenses onu reddedince kr kza geri gider alayarak, grmeyen elleri onu rahatlatsn diye. Sen de Elite Sinemas'nda karanlkta koltuunda oturur alarsn. Son." "Tanrm!" diye haykrd Groc, nerdeyse glmeden. "Ne gz kamatran bir ocuksun sen. Evet!" Srtt. "Ben o Veidt karakteriyim ite, ama beni bu hale getiren ingeneler deil. ntiharlar, lmler, katliamlar. Toplu bir mezara on bin cesetle beraber tklrsan, vurulmu ama lmemi halde miden bulanarak hava iin rpnr-san. O zamandan beri hi ete dokunmadm, nk burnumda hl kire ukurunun, lelerin, gmlmemi katliamn kokusu var. Onun iin," iaret etti, "meyve salatalar. Ekmek, taze tereya ve arap. Ve bir sre sonra bu glmsemeyi takndm. Gerek dnyayla sahte bir azla mcadele ediyorum. lmn karsnda, bu takma diler, ehvetli dil ve tebessm, neden olmasn? Her neyse, sen bana borlusun!" "Ben mi?" "Manny Leiber'a Roy'u, dinozorcu dostunu ie almasn ben syledim. Ayrca Roy'un dledii kadar iyi yazabilen birini de ie almanz gerek dedim. Voila! Sen!" "Saol," dedim yavaa. Groc yemeiyle oynad, enesine, azna, alnna baktmdan memnun. "Bir servet yapabilirsin-" dedim. "Yapyorum zaten." Ananastan bir dilim kesti. "Stdyo bana fazlasyla para dyor. Ar iki imekten yzleri buruan veya araba kazalarnda kafalarn paralayan yldzlarn sonu hi gelmiyor ki. Maximus Filmleri onlar terk ederim korkusuyla yayor. Halbuki sama! Niye terk edeyim. Her yl kesip diktike genleeceim, kesip diktike, derim yle gerginleecek ki glmsediim zaman gzlerim prtlayacak! Byle!" Gsterdi. "nk geri dnemem. Lenin beni Rusya'dan kovalad." "l bir adam m kovalad seni?" Fritz Wong ne doru eildi, anlatlanlar ok houna gitmi gibi dinleyerek. "Groc," dedi usulca, "akla. Yanaklarnda yeni gllerle Lenin. Yepyeni dilerle, byk alt bir tebessmle Lenin. Gzkapaklarnn altnda yeni, dupduru gzlerle Lenin. Etbeni yok olmu ve kei sakal krplm. Lenin, Lenin. Anlat." "Uzun lafn ksas," dedi Groc, "Lenin, kristal mezarnn iinde lmsz, mucizevi bir aziz olacakt." "Ama Groc? O kimdi? Groc Lenin'in tebessmn allad, yzn temizledi mi? Hayr! Lenin, lrken bile, kendi kendine eki dzen verdi! yleyse? Groc'u ldr!" "Bylece Groc kat. Ve bugn Groc nerde? Yukar dmekte... seninle." Uzun masann teki ucunda, Dok Phillips geri gelmiti. Daha fazla ilerlemedi ama ban serte sallayp Groc'un onunla gelmesini istediini belirtti. Groc oyaland, kk, gonca tebessmnn stne peetesini dokundurdu, souk stten bir yudum daha ald, atal ban tabanda aprazlad ve sandalyeden indi. Durdu, dnd, sonra "Titanik deil, Ozymandias demek daha doru," dedi ve frlayp gitti. "Neden," dedi Roy bir an sonra, "deniz perisiymi, tahta oymaym bir sr sama laf etti ki?" "Groc iyidir," dedi Fritz Wong. "Ayn Conrad Veidt, yalnz bir numara ufa. Bu kk orospu ocuunu bir dahaki filmimde kullanacam." "Ozymandias'la ne kastetti?" diye sordum. -16- Roy akama kadar kafasn ofisime uzatp durdu, bana kile bulanm parmaklarn gsterdi. "Bo!" diye bard. "Canavar yok!" Daktilomdaki kd ektim. "Bo! Bende de Canavar yok!" Ama sonunda, o gece saat onda, Roy'la Brown Derby'ye gittik. Yolda 'Ozymandias'n ilk yansn yksek sesle okudum:

  • Eski bir lkede bir seyyaha rastladm Dedi: iki byk ve plak ta bacak lde duruyor... Yanlarnda, kumun iinde Yar gml, paralanm bir yz yatyor, atk kalar, Alayla bklm duda ve souk hkimiyeti Heykeltran tandn gsteriyor bu duygulan Ki hl yayor bu cansz eylerde Alay eden el, besleyen yrek. Roy'un yznde glgeler oynat. "Gerisini de oku," dedi. Okudum: Ve kaidesinde u szler yazyor: "Adm Ozymandias, krallar kral: Eserlerime bakn, ey bykler ve utann!" Baka bir ey yok yannda. Etrafnda ise Bu muhteem enkaz kalntsnn, Snrsz, plak Yalnz ve dmdz kumlar uzanyor. Bitirdikten sonra, Roy iki tane karanlk uzun blou geride brakt. "Hadi dn, eve gidelim," dedim. "Neden?" "Bu iir tpk stdyoya ve mezarla benziyor. Hani cam kreler olur ya, sallaynca iindeki karlar havalanp uuur? Kemiklerim aynen yle hissediyor u anda." "Sama," oldu Roy'un cevab. Gece havasn peneleyen iri kartal profiline baktm, sadece sanatkrlarda olan o ne pahasna olursa olsun kendi istedikleri gibi bir dnya yaratabilmenin iyimserliiyle doluydu. kimiz de on yandayken King Kong'un Empire State'ten dp stmze ktn hatrladm. Kalktmzda, artk eskisi gibi deildik. Bir Kong kadar byk, muhteem ve gzel bir Canavar yazp yaratacamz yoksa leceimizi sylemitik birbirimize. "Canavar," diye fsldad Roy. "te geldik." Brown Derby'nin yaknma park ettik; bu restorann tepesinde, be mil ilerde Wiltshire Bulvar'ndaki ayn isimli restorann tepesinde duran ve Paskalya'da Tanr'nn veya cuma akamlar stdyo kodamanlarnn bile bana uyacak kadar byk o derby apkadan yoktu. Bu Brown Derby'nin nemli olduunu gsteren tek ey, ierdeki her duvarn stndeki 999 izgi-karikatr portreydi. Darda ise spanyol tarz hibir ey yoktu. Hibir eyi geip ierdeki 999'la kar karya gelmek zere girdik. Brown Derby'nin metrdoteli biz ieri girer girmez sol kan kaldrd. nceden kpek hastas olan bu adam artk srf kedi seviyordu. Tuhaf koktuk herhalde. "Rezervasyonunuz yok tabii?" dedi isteksiz isteksiz. "Burda m? aka m ediyorsun!" dedi Roy. Metrdotelin ensesindeki kllar dikildi ama bizi ieri ald yine de. Restoran hemen hemen botu. Birka masada insanlar oturmu, tatl ve konyaklarn bitiliyorlard. Garsonlar baz masalara temiz peete ve atal bak koymaya balamlard bile. lerden bir kahkaha sesi geldi; bir masann yannda durmu kadn grdk, bir adamn stne eilmilerdi, adam belli ki gecenin faturasn demek iin para sayyordu. Gen kadnlar gldler, o paray derken darda vitrinlere bakacaklarn sylediler ve bir parfm kokusuyla beraber Roy'la benim yanmzdan geip ktlar, ama biz blmedeki adama gzmz dikip bakakalmtk. Stanislau Groc. "Allahm!" diye bard Roy. "Sen!" "Ben mi?!"

  • Groc'un sonsuz atei snverdi. "Ne aryorsunuz burda?" diye haykrd. "Davet edildik." "Birini aryorduk," dedim. . "Ama beni bulup fena halde hayal krklna uradnz," diye gzlemledi Groc. Roy geri ekiliyordu, Siegfried sendromundan muzdarip. Bir ejderha vaat edilmiken, karsnda bir sivrisinek bulmutu. Gzlerini Groc'tan alamyordu. "Niye bana yle bakyorsun?" diye kt kk adam. "Roy," diye uyardm. nk Roy'un da benimle ayn eyi dndn anlamtm. Bu bir akayd. Groc'un baz geceler burda yediini bilen biri bizi de yollamt. Bizi de Groc'u da utandrmak iin. Ama Roy hl kk adamn kulaklarna, burnuna, enesine bakyordu. "I-h," dedi Roy. "Sen olmazsn." "Ne iin? Dur bakiyim! Evet! Aratrmanz iin mi?" Gsnde sessiz, ufak bir makineli tfek kahkahas balad ve sonunda ince dudaklarndan patlad. "Ama niye Brown Derby? Buraya gelen insanlarda sizin aradnz trden bir korkunluk yoktur. Kbuslar, evet. Ya ben, bu yamal maymun avucu? Kimi korkutabilirim ki?" "Bover," dedi Roy. "Korku sonradan geliyor, seni sabahn nde dndm zaman." Bu son damla oldu. Groc imdiye dek duyduum en kocaman kahkahasn savurarak bizi blmenin iine ard. "Geceniz mahvolduuna gre, iin!" Roy'la ben sinirli sinirli restorana bakndk. Canavar yoktu. ampanyalar konulduunda Groc kadehini kaldrd. "l bir adamn kirpiklerini kvrmamanzn, l bir adamn dilerini temizlememenizin, sakaln mumyalamamanzn, frengili dudaklarn dzeltmemenizin erefine." Groc kalkt kadnlarn