Çanakkale İçinde kadin #2

24
Madam Kety gerçek adıyla Henriette Beatrice Grech Türkiye’ye 16 yıl önce turist olarak gelip Çanakkale’ye yerleşen ve burada bir Türk’le evlenen, Graham Lee adını İbrahim Aksu yapan bir İngiliz tarafından araştırılan Madam Kety, Aksu’nun araştırmalarına göre İngiliz baba Alfred Charles Grech ve Rum anne Marie Westbury’in tek kız çocuğuydu. Necip Paşa’nın vefatından sonra 1900 yılında varisleri, eşi Habibe KADIN ÇANAKKALE İÇİNDE Beş kuşak öncelere dayanan Tatlan firmasının tek varisi olan Bahar Yurt; Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası İl Kadınlar Girişimciler Kurulu’nda gerçekleştirdiği başkanlık görevini, eşi Ozan Yurt ile birlikte sürdürdüğü iş hayatını, mutlu evliliğini ve tüm bunların yanında nasıl sorumlu bir anne olduğunu bizlerle paylaştı. Çanakkaleli kadınların iş hayatında oldukça şanslı olduğunu vurgu- layan Bahar Yurt, ayrıca girişimciliğe hazırlanan kadınlara yapması gereken konularda önemli bilgiler verdi. > ÖZEL RÖPORTAJ 10-11 > KÖŞE YAZARLARI “ÇANAKKALE DİŞİ BİR KENT VE OLABİLDİĞİNCE ÖZGÜR” Genel seçim havasında geçen 30 Mart yerel seçimleri sona erdi. Kesinleşmeyen sonuçlara göre, Çanakkale’de belediye başkanlığı görevini yeniden Cumhuriyet Halk Partisi’nden aday gösterilen Ülgür Gökhan kazandı. 2002 yılından bu yana Çanakkale’de belediye başkanlığı görevini gerçekleştiren Ülgür Gökhan’ın zaferi, CHP’de ise sevinç rüzgarlarının esmesine sebep oldu. Bizde seçimlerin hemen ardından “Her zaman ben eşimin yanındayım, arkasında değil” diyen Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın eşi Hale Gökhan ile bir araya geldik. Evinin kapısını bizler için açan Hale Gökhan, Türkiye gündemi ve Çanakkale yerel seçim süreci ile ilgili sorulan sorulara içtenlikle cevap verdi ve önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği yeni projelerini bizlerle paylaştı. > ÖZEL RÖPORTAJ 4-5 Hanım (Osman Efendi Kızı), kardeşleri Kaymakam Vehbi ve Ahmet Ruhi Bey ile kız kardeşi Hatice Şakire Hanım, Necip Paşa Konağını İngiliz tebaasından Ritali Grek’e satıyor ve bu konak daha sonra Madem Kety’nin evi olarak anılıyor. 1902 yılında Çanakkale’de doğan Henriette Beatrice Grech, Cumhuriyet döneminin unutulmaz bir ismi... > HABER SAYFA 12 > HABER SAYFA 16 > SAYFA 20 > YEŞİLE DÖNÜŞ NİRUN FARM SAYFA 8 NURDANE ÖZAY YAZDI ŞİFAYLA ÇEVRİLİ ÇAY: ADAÇAYI www.canakkaleicinde.com/kadin Yıl: 1, Sayı: 2 Çarşamba– Nisan 02, 15 günde bir yayınlanır / Fiyatı: 3 TL Çanakkale’nin İlk ve Tek Kadın Gazetesi Güneş PEHLİVAN Arzu Başaran UYSAL Tatlılar Diyarının Çalışkan Kadını Şebnem GÖKSEL Katina KARANIKOLA MADAM KETY’NİN ARDINDAN... “O BATIDA BEN DOĞUDA DEĞİLİM”

Upload: canakkale-icinde

Post on 22-Mar-2016

263 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Çanakkale İçinde KADIN Gazetesi'nin 02 Nisan 2014 Çarşamba günü tarihli ikinci sayısı...

TRANSCRIPT

Page 1: Çanakkale İçinde KADIN #2

Madam Kety gerçek adıyla Henriette Beatrice Grech

Türkiye’ye 16 yıl önce turist olarak gelip Çanakkale’ye yerleşen ve burada bir Türk’le evlenen, Graham Lee adını İbrahim Aksu yapan bir İngiliz tarafından araştırılan Madam Kety, Aksu’nun araştırmalarına göre İngiliz baba Alfred Charles Grech ve Rum anne Marie Westbury’in tek kız çocuğuydu. Necip Paşa’nın vefatından sonra 1900 yılında varisleri, eşi Habibe

KADINÇANAKKALE İÇİNDE

Beş kuşak öncelere dayanan Tatlan firmasının tek varisi olan Bahar Yurt; Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası İl Kadınlar Girişimciler Kurulu’nda gerçekleştirdiği başkanlık görevini, eşi Ozan Yurt ile birlikte sürdürdüğü iş hayatını, mutlu evliliğini ve tüm bunların yanında nasıl sorumlu bir anne olduğunu bizlerle paylaştı. Çanakkaleli kadınların iş hayatında oldukça şanslı olduğunu vurgu-layan Bahar Yurt, ayrıca girişimciliğe hazırlanan kadınlara yapması gereken konularda önemli bilgiler verdi.

> ÖZEL RÖPORTAJ 10-11

> KÖŞE YAZARLARI

“ÇANAKKALE DİŞİ BİR KENT VE OLABİLDİĞİNCE

ÖZGÜR” Genel seçim havasında geçen 30 Mart yerel seçimleri sona erdi. Kesinleşmeyen sonuçlara

göre, Çanakkale’de belediye başkanlığı görevini yeniden Cumhuriyet Halk Partisi’nden aday

gösterilen Ülgür Gökhan kazandı. 2002 yılından bu yana Çanakkale’de belediye başkanlığı

görevini gerçekleştiren Ülgür Gökhan’ın zaferi, CHP’de ise sevinç rüzgarlarının esmesine

sebep oldu. Bizde seçimlerin hemen ardından “Her zaman ben eşimin yanındayım, arkasında değil” diyen Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın eşi Hale Gökhan ile bir araya geldik.

Evinin kapısını bizler için açan Hale Gökhan, Türkiye gündemi ve Çanakkale yerel seçim

süreci ile ilgili sorulan sorulara içtenlikle cevap verdi ve önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği

yeni projelerini bizlerle paylaştı.> ÖZEL RÖPORTAJ 4-5

Hanım (Osman Efendi Kızı), kardeşleri Kaymakam Vehbi ve Ahmet Ruhi Bey ile kız kardeşi Hatice Şakire Hanım, Necip Paşa Konağını İngiliz tebaasından Ritali Grek’e satıyor ve bu konak daha sonra Madem Kety’nin evi olarak anılıyor. 1902 yılında Çanakkale’de doğan Henriette Beatrice Grech, Cumhuriyet dönemininunutulmaz bir ismi... > HABER SAYFA 12 > HABER SAYFA 16

> SAYFA 20

> YEŞİLE DÖNÜŞ NİRUN FARM SAYFA 8

NURDANE ÖZAY YAZDI

ŞİFAYLA ÇEVRİLİÇAY: ADAÇAYI

www.canakkaleicinde.com/kadinYıl: 1, Sayı: 2 Çarşamba– Nisan 02, 15 günde bir yayınlanır / Fiyatı: 3 TLÇanakkale’nin İlk ve Tek Kadın Gazetesi

Güneş PEHLİVAN

Arzu Başaran UYSAL

Tatlılar Diyarının Çalışkan Kadını

Şebnem GÖKSEL

Katina KARANIKOLA

MADAM KETY’NİN ARDINDAN...

“O BATIDABEN DOĞUDA DEĞİLİM”

Page 2: Çanakkale İçinde KADIN #2
Page 3: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

3

BİR MAİL VE DERİNDEN ETKİLEYENLER...

Çanakkale İçinde KADIN gazetesi çıktıktan sonra, her çevreden olumlu tepkiler görm-eye başladık. Ben de gazetenin katılımcılarından biriyim. Herkes gibi gönüllü paylaşımlarda bulu-nup, gazetenin Çanakkale’de f a rk ı nda l ı k ya r a t ma s ı iç in çabalıyorum. Öncelikle bu benim ilk köşe yazım olacak. Beş sen-edir içinde olduğum basın sek-töründe hiç köşe yazısı yazmadım. Bunun için insanların belli bir olgunluğa erişmesi gerektiğini düşündüm her zaman. Fakat gazete çıktıktan sonra bana ulaşan bir mail, köşe yazarlığı konusunda beni düşündürdü. Çünkü kısa bir haberle geçiştirilemeyecek kadar ağır bir konuydu. İsim yok, kend-ini tarif eden bir cümle yok. Sadece yaşadıkları birer birer dökülmüş ağzından. Sürekli olarak mağdur ifadelerini kullanmış, eğer bu yazıyı okursa ona iletmek istediğim tek şey mağdur olmadığıdır. Ataerkil toplumun kadınlara en acımasız yansıması kuşkusuz tecavüzdür. Haberlerde sıklıkla mağdur kadın, kurban kadın söylemlerine yer ver-ilir. Ama bu olayı gerçekleştiren kişilerin “insanlık “ kavramı yet-erince irdelenmez. Hemen hemen her kadının yaşadığı yaşamaya maruz kaldığı iğrençlikler sil-lesi...Akrabandan, arkadaşından, sevgilinden hatta bazen babandan gördüğün korkunç olaylar, travma etkisi yaratır güçlü bir kadın olmaya çalışırsın. Tabi ki Türkiye şartlarında olabildiğin kadar. Neyse sözü fazla uzatmaya gerek yok. Okur mailini sizlerle paylaşmak istiyorum. Yaşadığı korkunç olaylar sonrasında, birçok yere başvuruda bulunmuş. Sonuçlar hep hüsran... Bizimle paylaşmak istemesinin bir sebebi var, hiçbir kadının aynı duruma düşmesini istemiyor, bilin-çli olmasını istiyor. Çanakkale’den diğer illere uzayan trajik hayatında, belli ki anlatacak çok hikayesi var. Sizlere ilk yazımda, isimsiz ama güçlü bu kadının anlattıklarından ilk kesitleri sunacağım:

“Merhaba Bir Çanakkaleli olarak memleketimde böyle bir gazete çıkartılması beni çok sevin-dirdi. Uzun yıllardır Çanakkale’de yaşamıyorum, fakat ara sı ra gidip geliyorum. Çanakkale’deki kadın hakları ile ilgili gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyorum

KADINA KARŞI ŞİDDET VE AYRIMCILIK SORUNSALI ÜZERİNE HUKUKİ BİR İNCELEME

“Erkek insanlığıyla, kadın ise dişiliğiyle tanımlanır. Ve kadın ne zaman insan gibi davranmaya kalksa, erkeği taklit etmeye çalışmakla suçlanır.” Simone de Beauvoir

Özellikle son yıllarda gerek kadın sivil toplum örgütlerinin, gerek AB mevzuatına uyum çalışmalarının etkileriyle mevzuatta kadın ve erkek ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına yönelik bir takım düzenleme-ler yapılmıştır. Ne var ki; bu düzenlemelerin yapısalcı bir anlayıştan ziyade biçimsellik algısıyla yapılmaları, teoride tanımlanan hakların devlet aygıtı ve toplumun diğer unsurları tarafından içselleştirilememesi nedeniyle uygulamada tam ve etkin olarak tesis edilememesi sorununa yol açmaktadır.

Bu alanda son yıllardaki mevzuat değişikliklerini genel bir çerçevede değerlendirecek olursak;

Anayasa’nın 10. maddesine “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” hükmü eklenmek ile, devletin, fiili eşitliği tesis etmek yönünde bireylere karşı yüklenmiş olduğu pozitif yükümlülüğünü yerine getirmek suretiyle, cin-siyet ayrımcılığını engelleme görevi tanımlanmıştır. Ayrıca Anayasanın 41. maddesine; “Aile eşler arasında eşitliğe dayanır.” hükmü eklenerek evlilik rollerinin eşitliğine yönelik açık bir tanım, anayasal bir hak olarak mevzuata girmiştir.

Yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Kanunu’nda kadının toplumsal ve sosyal statüsünü güçlendiren düzenlemelere yer verilmiştir. Bu bağlamda;

• Suçun mağduru olarak “kadın” ve “kız” ayrımı, isabetli bir tutumla, ortadan kaldırılmıştır.

• Kadının mağdur olduğu birçok suç, topluma karşı işlenen suçlar kısmından çıkarılıp kişilere karşı suçlar kapsamına alınmıştır.

• Eşe karşı cinsel saldırı suç olarak sayılmıştır. Önceki yasal düzen-lemeler çerçevesinde, eşlerden birinin rızası dışında diğer eşin zor kullanarak cinsel davranışları gerçekleştirmesi, rızası olmayan eşin davranışa katlanması evlilik yükümlülüklerinden sayılmaktaydı ki, bu ussal veya hukuksal düzeyde kabul edilemez bir algı idi.

• Yeni Kanun, töre, kan gütme gibi örfi bir takım amaçlar ile suç işlenmesi halinde bu amaçların fail lehine ve mağdur aleyhine bir haklı gerekçe olarak kabul edilerek, cezada indirime gidilmesi sis-teminden arındırılmıştır.

Medeni Kanun kapsamında “aile reisliği” kavramının lugattan ve mev-zuattan çıkarılmış, velayette çocuğun her iki ebeveyninin eşit söz hakkı olduğu tanımlanarak, ailenin fiilen yaşamakta olduğu konutun her kimin mülkiyetinde olursa olsun “aile konutu” olarak kabul edilmesi neticesinde, bu konutun eşlerden sadece birinin tasarrufunda bulunmasından doğan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla, diğer eşin izni olmaksızın bu konutu satmak, kiralamak, ipotek ettirmek ve benzeri işlemler ile konu-tun tasarruf edilmesini engellemeye yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Aile birliği içerisinde edinilmiş mallara katılma rejimi kabul edilmiş; evli kadının ev dışında çalışabilmesi için eşinden izin alma zorunluluğu kaldırılmış; evlilik dışı doğan çocukların, evlilik içi doğan çocuklar ile aynı miras haklarından yararlanması hüküm altına alınmıştır. Yazı dizisi bir sonraki sayıda devam edecektir.

Av. Güneş PEHLİVAN

Şebnem GÖKSEL

ve gelişmeler beni çok mağdur edi-yor. Türkiye’nin modern bulunan bir şehri Çanakkale. Aşağıda bahsi geçen olayları Çanakkale’de yaşamadım, orada yaşadıklarım sadece öğretmen, öğrenci, akraba, vb tacizi idi. Üzeri sürekli örtülen, çok sık yaşanan ve hiç yaşanmamış gibi davranılan, susturul-maya zorlanan ama travma etkilerini her zaman taşıyan kadınlardan biriyim. Yalnız olmadığıma ne yazık ki sevine-miyorum bu bir sevinç değil. Ataerkil sistemle mücadele isyan ve başkaldırıda değil, sadece en masum insan hakkı, kadının hakkı bile değil.

A.O.Y.’nin MAĞDUR ETTİĞİ K I Z L A R DA N B İ R İ N E A İ T İFADEDİR: Üniversitede okurken okul harçlığımı çıkarmak için o zamanki evime yakın olan Capitol alışveriş merkezinde part-time olarak anketörlük yapıyordum. Kendisi müşterilerden biri idi ve bir çeşit oyun yaparak benimle tanıştı ve iş için kartını verdi. Daha sonra işe ihtiyacım olduğu bir vakit iş için kendisiyle dışarıda görüştüm bir süre sonra isteği üzerine arkadaş olduk, niyetinin çok ciddi olduğunu söyledi ve kısa bir süre içinde hemen arkasında bana evlenme teklif etti, hemen yakınlarımla tanıştırdım ve onların onaylarını aldım. İnanılmaz güzel rol yaptı uzun bir süre. Yakınlarım bile O’nun hakkında çok olumlu düşünüp beni desteklemişlerdi. Bu arada zaman içinde cinsel anlamda ısrarları baş gösterdi. Bir süre sonra baş edemez hale geldim ve çok bocaladım. Çünkü çok fazla zorlamaya başlamıştı. Ayrılmak istediğimde, defalarca engelledi ve beni hep kandırdı, maddi manevi her şeyi önüme serdi. Niyetini ben ve yakınlarım yavaş yavaş anlamaya başlamıştık ama artık çok geçti. Tüm gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlamıştı. Daha önce benimle ciddi düşündüğünü kardeşlerine söylediği için sık sık eve davet ediliyordum ve kız kardeşleri ile de oldukça iyi anlaşıyor ve görüşüyordum. Bir gün kendi evler-inde hiç beklemediğim bir anda ve beklemediğim bir şekilde bana zorla sahip oldu. Her şey o kadar hızlı ve ani olmuştu ki başımdan aşağı kaynar sular döküldüğünü hissettim, ağlama krizine girdim ve şoke oldum. Uzun süre kendime gelemedim. Kendimi odama kapattım. Bu durumu sadece psikologumla paylaşabildim. Çünkü gençtim, saftım ve toydum, çok içime kapanıktım ve paylaşabileceğim hiç kimse yoktu. Kendimi korkunç kötü hissediyordum ve ne yapacağımı bilemiyordum. Bu arada O’nunla da kesinlikle ne telefonla ne de yüz yüze görüşmüyordum. Bir süre sonra ben-imle beni susturmak için evlendi ama bunalımım ve yaşadıklarımın şokunu

o andan itibaren halen gittikçe artan boyutta yaşamaktayım. Bu tamamen gizlice ve formalite icabı yapılmış bir evlilikti. Kesinlikle evimiz, eşyalarımız, vb olmadı, asla beraber yaşamadık. Benimle bir süre beraber olduktan ve sıkıldıktan sonra boşandı. Benimle evliyken şu anki eşiyle tanışmış ve çıkmaya başlamış. O’da bu durumu biliyormuş. Ben ayrılmamızdan 2 yıl sonra tesadüfen öğrendim. Halen o kişiyle ve bir kızıyla beni şoka sokarak bekaretimi aldığı evde yaşamaktadır. Yıllarca hep kendimi suçladım ve deşifre olmak isteme-dim ama artık 34 yaşında olgun ve güçlü bir kadınım ve bu süreçte olayları mantıklı olarak irdeledim, eskiden duygularım sömürülmüştü. Sonuçta ailemin O’nun hakkında bana son derece kötü niyet beslediğini söylemelerinin ne kadar doğru olduğu sonucuna vardım. Beni ağlatarak ve zorlayarak bana sahip olması ruhumda ve hayatımda asla silinemez ağır tahripler yarattı ve tüm hayatımı son derece olumsuz etkiledi. Bu olaylar, ülke, şehir, ev, okul, çevre, iş … vb. değiştirmeme, defalarca intihar teşebbüsümde bulunmama, psikolojik sorunlara (panik atak, vb) ve karakterimin değişmesine neden oldu. Yaşadığım sonsuz ve büyüyen duygusal tah-ribat, artık bu durumu daha fazla saklayamamama ve zamanla ifşa etmeme neden oldu. Kendisinin telefon numarasını bulduğumda yaptıklarını yüzüne vurdum fakat o aynı alaycı, dalgacı, küçümseyici, hakaret edici, ciddiyetsiz, ahlaksız tavırlar ve sözler ile karşıladı. Bu durum taşıyamadığım duygusal çöküntüyü büsbütün artırmıştır. Kendisinin gerçekleri itiraf etmes-ini bekliyorum. Bu durumun bir delili olamaz, keşke olabilseydi. Sadece konu geçerken bir dönem kız kardeşleri ile paylaşabilmiştim. Yaptıklarını yalanlıyor ve beni suçluyor. Şahısla ister-istemez 2 kez karakolluk olduk ve 1’i ikimiz aleyhine de olmak üzere aleyhime üç dava açıldı. Şahıs, kendisine bu şekilde iftira attığımı ve para koparmak istediğimi ifade etmiş. Kim böyle bir olaya karışmak ister ki! Böyle bir olayın iftirası mı olur? Hiç bir kadın ve genç kız böyle bir olayı asla yaşamak, düşünmek, böyle bir olayın içine karışmak istemez. Para teklif etseler de asla almam, genç kız sığınma evlerine http://www.genckizsiginmaevi.org/ bağışlasınlar ki genç kızlar benim durumuma düşmesinler. Onlara kimse sahip çıkmıyor.”

Page 4: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN4 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

Kadınlara yerel yönetimlerde seçilme hakkı verildiği 1930 yılından bugüne toplam 30 bin kişi belediye başkanı seçildi. Bu seçime kadar bunlardan sadece 79’u kadın oldu. Türkiye genelinde aile içi şiddet nedeniyle can güvenliği tehlikeye giren ve adresleri gizli tutulan sığınma ve konuk evinde kalan yaklaşık bin 617 kadın, adreslerinin ifşa olmaması amacıyla oy kullanamadı. Türkiye’de ilk kez 3 büyükşehrin belediye başkanlığı koltuğuna 3 kadın oturdu. Diyarbakır, Gaziantep ve Aydın’da sandıktan kadın adaylar çıktı. Hakkari ve Konya Meram’da da kazanan yine kadın adaylar oldu. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ise, kalesi Diyarbakır’daki seçim yarışını, parti yönetiminden bir kadınla Gülten Kışanak’la kazandı. Hakkari’de de bel-ediye başkanlığı seçimlerini BDP adayı Dilek Hatipoğlu kazandı. Hakkari’nin ilk kadın belediye başkanı olan Hatipoğlu, seçimlere BDP’nin kadın kotasıyla girdi. Bu arada, BDP’nin kadın zaferi Diyarbakır ve Hakkari ile sınırlı kalmadı, 6′sı Diyarbakır ve 3′ü Şırnak olmak üzere BDP’nin kadın adayları 20 ilçede daha resmi

olmayan sonuçlara göre Belediye Başkanlığını kazandı. Türkiye’nin en genç kadın Belediye Başkanı da BDP’den seçildi. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde BDP’nin 25 yaşındaki adayı Rezzan Zoğurlu resmi olmayan sonuçlara göre Başkan seçildi. Şırnak’ın Cizre ilçesinde de BDP’nin adayı 27 yaşındaki Leyla İmret rekor oy alarak yüzde 83 oy oranı ile belediye başkanı oldu. LGBTİ Dostu Belediye-cilik Protokolü’nü imzalayan BDP Mersin Akdeniz Belediye Eşbaşkanı Yüksel Mutlu, CHP İstanbul Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, CHP İstanbul Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar, CHP İstanbul Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü resmi olmayan sonuçlara göre yerel seçimi kazandı. Çanakkale 30 Mart seçimlerinde yeni dönem kadın muhtarlarını da seçti. Seçimler sonucunda kazanan kadın isimler, Nazife Aydın (Esenler Mahallesi), Şebnem Kumtepe (Kemalpaşa Ma-hallesi) oldu. Seçimlerin ardından Çanakkale Belediye Meclisinde sandalye dağılımı da belli oldu.

Resmi olmayan sonuçlara göre, Cumhuriyet Halk Partisi Çanak-kale belediye meclisi seçimlerinde kontenjan dahil 20 Belediye Meclisi Üyeliği aldı. Ak Parti 10 üye, MHP ise 1 üye ile temsil edilecek. Bu sonuçlara göre, CHP Çanakkale Belediye Meclis Üyeleri’ndeki dört kadın, Bilge Şimşek (Kontenjan), Rebiye Ünivar, Emine Kardelen, Birten Sarıbaş oldu. AK Parti Çanakkale Belediye Meclisi Üyeleri arasındaki kadınlar ise Tülay Karaca Ömercioğlu ile Huriye Doğancı oldu. HALE GÖKHAN İLE

RÖPORTAJ

Yerel seçimlerin ardından Çanakkale’de üçüncü kez belediye başkanlığı görevine getirilen Ülgür Gökhan’ın eşi Hale Gökhan ile Türkiye ve Çanakkale’nin gün-demindeki ana başlıklar hakkında kısa bir röportaj gerçekleştirdik. Seçim sonuçlarının beklentilerini boşa çıkarmadıklarını ifade eden Hale Gökhan, Çanakkale halkına kendilerine duydukları güven için ayrıca teşekkür ettiğini söyledi.

KOCAMAN YÜREKLİ, SEVGİ DOLU İNSANLAR, TEŞEKKÜRLER

Yerel seçimler sonrasında, Çanak-kale adına mutlu oldum. Burada yaşayan insanların aklı selim sahibi olduğunu, kültür ve düşünce düzeyinin yüksek olduğunu tahmin ediyorduk. Bizi teyit etmiş oldular. Gerçekten kocaman yürekli, sevgi dolu insanlar. Neyin ne olduğunun, işin ciddiyetinin farkındalar. Bizim açımızdan sonuç çok önemliydi, umut verici oldu. En azından desteklendiğinizi takdir edildiğinizi görüyorsunuz. Bu anlamda destek olan herkese çok teşekkür ediyorum. Onların yüreklendirmesiyle biz tekrar göreve talip olduk. Kentimiz için en iyisi olacağına inanıyorum. Türkiye genelinde kişisel fikrimi söylemek gerekirse eğer sonuçların çok farklı olacağını düşünmüştüm. Ama artık ona yorum yapmak is-temiyorum. İleride insanların daha mantık çerçevesinde düşünmesini umuyorum. Bilemiyorum, artık ülkemiz için de umarım hayırlısı

olur. Beni en çok üzen olay, diğer ülkelerde itibarımızın zedelenmesi oldu.

SİYASET BENİM YAŞAM BİÇİMİM HİÇ OLMADI Yerel seçimlerde kadınların daha fazla rol almasını onaylıyorum. Donanımlı ve alt yapısı olan kadınların, ciddi anlamda siyasette bulunması gerekiyor. Çünkü kadın eli değen her şey farklı oluyor. Haberleri izliyoruz, 3 tane kadın belediye başkanı var. Siyasetçilerin söylemleri ve yaptıkları birbirini desteklemeli, kadına değer veriyorum diyor, pozitif ayrımcılık diyor ama söylemleri yaptıklarını desteklemiyor. Kadınların altyapısı ve donanımı yeterli olduğunda siyasette aktif olmaları gerektiğini düşünüyorum. Fakat siyaset benim için hiçbir zaman yaşam biçimi olmadı. Ben daha duygusal, daha kültürel faaliyetlerde, sosyal pro-jelerde bulunmaktan keyif alan bir insanım. Bu yüzden bana yakın olduğunu düşünmedim. Ama eşime her zaman destek oluyorum ve ister istemez siyasetin birebir

“ÇANAKKALE DİŞİ BİR KENT VE OLABİLDİĞİNCE ÖZGÜR”

Genel seçim havasında geçen 30 Mart yerel seçimleri sona erdi. Kesinleşmeyen sonuçlara göre, Çanakkale’de belediye başkanlığı görevini yeniden Cumhuri-yet Halk Partisi’nden aday gösterilen Ülgür Gökhan kazandı. 2002 yılından bu yana Çanakkale’de belediye başkanlığı görevini yürüten Ülgür Gökhan’ın başarısı, CHP’de sevinç rüzgarlarının esmesine sebep oldu. Biz de seçimlerin hemen ardından “Her zaman ben eşimin yanındayım, arkasında değil” diyen Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın eşi Hale Gökhan ile bir araya geldik. Evinin kapısını bizler için açan Hale Gökhan, Türkiye gündemi ve Çanakkale yerel seçim süreci ile ilgili sorulan sorulara içtenlikle cevap verdi ve önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği yeni projelerini bizlerle paylaştı.

Page 5: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

5

içinde oluyorsunuz.

SÖYLEMLER SAMİMİ DEĞİL

Her 8 Mart Kadınlar Günü’nde, kadınların siyasetteki, iş hayatındaki, yaşamın içindeki kon-umu için pek çok şey konuşuluyor. Ne yazık ki ben bunların çok içten söylemler olduğuna katılmıyorum. Böyle olsaydı eğer, çocuk ge-linler, kadınlara yönelik taciz olayları olmazdı. İstenilse çok fazla kadın siyasette olurdu. İş hayatında olurdu. Ben kadınların biraz ötelendiğini düşünüyorum. Söylenen sözlerin çok samimi olmadığını düşünüyorum.

EŞİME YÜREKTEN KA-TILIYORUM

Eşimle bir projem olduğu za-man enine boyuna konuşuruz. Bir çoğunu hayata geçirir. Bazen fikir ayrılığına düşeriz ama bir şekilde orta yolu buluruz. Benim öneriler-imi her zaman ciddiye alır. Eşimin, Çanakkale’deki kadın odaklı projelerine yürekten katılıyorum. Kadınlara yönelik ciddi anlamda pozitif ayrımcılık yapıyor. Bakın

belediye müdürlerinin çoğu kadın, başkan yardımcısı kadın, imar müdürü kadın. Bunlar ilk başta aklıma gelenler. Hanımlara öncelik tanıyor, destek oluyor. Çok önemli bir anlayış. Söylemler ve eylemler birbirini bu yönde desteklemeli. Her konuda bu özveri ile çalışıyor. Ötekileştirilen kesimler, engelliler, kadınlar, çocuklara yönelik birçok projesi var ve artık Çanakkale’de alt yapı dönemi geride kalıyor. Artık eşim bu dönemde, klasik belediye hizmetlerinden çok kültürel, insan odaklı, kadınlar ve çocuklara yönelik projelere adım atacak. Bu kent özellikle kültüre yönelik çalışmaları istiyor, anlıyor ve takdir ediyor. Bir kısmına yakın zamanda başlandı. Şair Ece Ayhan Kültür Evi yapılıyor, yerel gündem binasının olduğu alanda çocuklara yönelik atölye ve sergi salonları oluşturulacak. Özgürlük parkının yakınında spora yönelik bir alan ayrılacak. İçerisinde buz pateni, kaykay pisti gibi şeyler olacak. Gençlik kampının iler-isindeki alana engelli vatandaşların denize girebilmesi için bir bölüm

düşünülüyor. Ve bir de aquapark da olması düşünülüyor. Kentin acil ihtiyaçları bunlar zaten. Nüfu-sumuz giderek artıyor, artık olgun yaştaki insanlara nazaran daha genç bir nüfus Çanakkale’ye gelmeyi tercih ediyor. Eğitim düzeyi arttıkça talepler değişiyor, nüfus yeterli olduktan sonra projelerde gerekli çalışmalardan sonra hayata geçiriliyor.

ÇANAKKALE DİŞİ BİR KENT

Ben İstanbulluyum. Ailemin hepsi İstanbul’da yaşıyor. 81 yılında buraya geldiğimiz zamanlar, tabi ki ilk başta biraz endişelerim olmuştu. Kentte tiyatro yoktu, sinema salonu yoktu. Aktif bir talebelik hayatından sonra ve İstanbul’dan sonra endişelenmiştim. Ama kolay uyum sağlayan biri olduğum için bu konuları çok fazla sıkıntı yapmadım. Sosyal faaliyetlere başladım, İstanbul’a yakın oluşu güzeldi. Şimdi İstanbul’a gittiğim zaman hemen Çanakkale’ye dön-mek istiyorum. Huzurlu, sakin, ra-hat bir şehir. Mesafeler kısa, özgür bir kent. Türkiye’nin pek çok

kentini görme fırsatım oldu, kesin-likle farkı hemen hissediyorsunuz. Diğer illerden gelenler de bunları söylüyor. Burada yaşamaktan keyif alıyorum, mutluyum. Arkadaşlarıma her zaman söylüyo-rum. Çanakkale dişi bir kent, sıcak, samimi, huzurlu, herkesi kucak-layan ve özverili. Burası kadının olabildiğince özgür yaşadığı bir kent ve burada yaşayanlar o dişiliği hissediyor. Kadınları her alanda görebiliyorsunuz. Ve bu giderek artıyor.

YENİ ÇALIŞMALARIM OLSUN İSTİYORUM

Artık yeni sanatsal çalışmalarım olsun istiyorum. Ama farklı bir çalışma olsun istiyorum. Şimdi yoğun bir tempo içerisindeyiz ama ileride bu doğrultuda hedeflerim var. Öteki Yarım adlı sergiyi geçen sene beş arkadaş ile birlikte Yazar ve Sanatçı Evi’nde açtık. Bu sergi ile yapılacak kadın sığınma evi projesini, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nün üstlendiğini duydum. Yeni yapılan engelliler okulunda birçok ihtiyaç olduğunu

biliyorum. İleride yapacağım sergi ile bu okula gelir desteği yapa-bilirim belki diye düşünüyorum. Resim sergilerinin bir ayağının İstanbul’da bir ayağının da Çanakkale’de yapılmasını istiyo-rum.

KARDEŞ ŞEHİRLER YENİDEN BULUŞACAK

Çanakkale’nin Kardeş Kenti Almanya (Osnabrück) ve kardeşkentleri arasında uzun yıllardır gerçekleşen Enternasyo-nal Kadın Buluşmalarını, bu yıl Eylül ayında yeniden yapmayı planlıyoruz. Geçen yıl yapacaktık fakat aynı sene iki kez buluşma olmasın diye, etkinliği bu sene kaydırmış olduk. Diğer kardeş kentlere de çağrıda bulunduk. Açıkçası biz onlara çok enteresan geliyoruz. Yaşam biçimimiz, kadın statümüz onlara farklı geliyor. Türkiye’yi çok fazla bilmiyorlar. Evlerimizde onları ağırlıyoruz ya da biz onların evinde konuk oluyoruz, diyalog kuruyoruz ve dostluklar pekiştiriyoruz.

BİZ ALTMIŞ SEKİZ KUŞAĞIYIZ

Ülgür’le üniversitede tanıştık. Aynı okulda, aynı sınıftaydık. Zamanla daha özel bir arkadaşlığa karar verdik. Uzun bir süre flört dönemi oldu. Üniversiteyi bitirince nişanlandık. Siyasal bilgilerde okurken bir aksilik oldu, sonra ben Gazi Üniversitesi’ne geçtim işletme bölümüne devam ettim. O sırada eşim, askerliğini yapmaya gidiyordu, o arada nişanlandık. Ben okulu bitirdim o askerliğini bitirdi, evlendik. İki çocuğumuz dünyaya geldi, şimdi bir de torunumuz var aile giderek büyüyor. Ülgür de bende sosyal demokrat görüşe sa-hibiz, her ikimiz de öyle ailelerden geliyoruz. Biz 68 kuşağındanız. O dönemler çok keyifliydi, çok şık bir şekilde sorunlara tepkimizi verirdik. O dönemler unutulmayacak kadar güzeldi. Evlendikten sonra kısa bir süre İstanbul’da yaşadık, sonra o Çanakkale’ye gelmek istedi. 1981 yılında Çanakkale’ye geldikten sonra aktif olarak siyasetle ilgilen-

meye başladı.

BU BİR DANS, BİRLİKTE DANS EDİYORUZ

Zaman içerisinde bir kere birbiri-nizi tolere etmeyi öğreniyorsunuz. Birbirinizi anlıyorsunuz. Bir dostum bizim için güzel bir ifade kullanmıştı. Siz birlikte güzel bir dans ediyorsunuz demişti. İnsan arada ayağına basar, siz onu da yapmıyorsunuz bir ritim tutturmuşsunuz ve o ritimde dans ediyor-sunuz demişti. İlişkiler tecrübe ve olgunlukla şekilleniyor. Hoşgörü, sevgi, anlayış, biraz sabır, biraz kişisel istekleri öte-lemeyi öğreniyorsunuz. Karşınızdaki insana değer verip, saygı gösteriyorsanız bir çok şeyi hoş görü-yorsunuz. Siyaset hiç düşünmediğim bir kul-var, fakat eşim böyle bir yaşamı seçti. Ona karşı hiç kapris yapmadım. Her zaman ona destek

olmaya çalıştım. Yanında yürüdüm, arkasında değil. Ben kadının yanında yürümesinden yanayım çünkü böyle tamamlıyoruz birbirimizi. Onun hoşlanmadığı şeyler oluyor, hissediyorum. O da bana destek veriyor, böylelikle birlikte dans ediyoruz.

Sanatçı yönü ile tanınan Hale Gökhan’ın ziyaret ettiği ülkelerden toplayarak bir araya getirdiği kaşık koleksiyonu ve evinin bir duvarına astığı kendi resim çalışmaları..

Page 6: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN6 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

2009 yılında Çanakkale Kent Konseyi çatısı altında bir grup gönüllü kadın Çanakkale’deki çocuk parkları üzerine bir çalışma yürüttü. Ben de bu çalışmaya bir akademisyen ve bir anne olarak destek verdim. Bu çalışma sürecinde elde ettiğimiz verilerden yola çıkarak “2010-2014 Çanakkale’deki Oyun Alanlarının Geliştirilmesi Eylem Planı“nı hazırladık. Bu çalışmanın sonuçları ve eylem planı, 2010 yılında Kent Konseyi tarafından yayınlandı. Ben bu süreçte elde ettiğimiz verileri, kendi deneyimlerimi ve gözlemlerimi üç bölümden oluşan bir yazı dizisi ile paylaşmak istiyorum. Ama öncesinde tartışmak istediğim iki soru var. Birincisi “Çocuk parkları neden önemlidir?”, diğeri ise “Bir çocuk parkında bulunması gereken özellikler nelerdir?”. Çocukların kendi sokaklarında ve doğada oynamaları giderek zorlaşıyor! Açık havada koşmak, oynamak bir çocuğun yalnızca fiziksel gelişimi için değil aynı za-manda kişisel gelişimi için de son derece önemlidir. Oyun, çocuğun psikolojik gelişimine, sosyalleşmesine katkı sağlar.

Çocuklar oyun oynayarak problem çözme yeteneklerini ve yaratıcılıklarını geliştirirler, kısaca hayata hazırlanırlar. 1989 yılında ka-bul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi oyunu ve rahatlamayı çocuklar

için bir hak olarak tanımlamaktadır. Aslında çocuğun oynayabildiği her alan bir oyun alanıdır. Çocuklar ev-lerinin bahçelerinde, sokaklarında ya da mahallelerindeki boş bir arsada arkadaşları ile birlikte üs-telik yaratıcı bir biçimde oynaya-bilirler. Bugün, özellikle küçük kentlerde büyümüş yetişkinlerin çocuklukları muhtemelen bu şekilde geçmiştir. Kardeşler, kuzen-ler, komşu çocukları hep bir-likte tüm mahalleyi oyun alanına

çevirebilmişlerdir. Ancak, ne yazık ki yaşadığımız yerler değişiyor. Artan nüfus, yapılaşma, taşıt trafiği nedeniyle çocukların kendi sokaklarında oynama şansları azalıyor. Hele büyük kentler için artık bu imkansız. Üstelik giderek daha fazla anne çalışma hayatına katılmakta, büyük aileler yer-ini küçük ailelere bırakmaktadır. Bu du-rum, çocuğun dışarıda geçirdiği zamanın daha kısıtlı olması anlamına gelmektedir. Kentleşme süreci ve değişen toplumsal yapıya paralel olarak çocukların oyun oynamaları için düzenlenmiş güvenli mekanlara olan ihtiyaç da giderek artmaktadır.Çocuk parkları, küçük çocuğu olan ailelerin (ya da annelerin) en fazla zaman geçirdiği kamusal mekanların başında gelmekte-dir. Bununla birlikte çocuklar ve aileleri

için son derece önemli bu mekanlar genel-likle bizim kentlerimizin en ihmal edilen alanları olmaya devam etmektedir. Bunda çocukların ve kadınların kent yöneticilerine taleplerini iletememelerinin ve çocukların kentte hiçbir temsiliyetleri olmamasının payı büyüktür. Çocuklar seçimlerde oy kullan-amazlar. Çocuk parklarının ihmal edilm-esindeki bir diğer neden, acaba 40 yaşın üstünde ve çoğunluğu erkek olan yöneti-cilerin çocukluklarında oyun oynamak için bir oyun parkına ihtiyaç duymamış olmaları ya da kendi çocukları ile parka gitmemiş olmaları olabilir mi? İyimser bir tahminle yöneticiler henüz bu ihtiyacın farkında değiller ya da iki salıncak ve bir kaydırağın yeterli olduğunu sanmaktadırlar.

Oyun alanlarının niteliği ve niceliği tüm dünyada önemli bir yaşam kalitesi gösterge-si olarak tanımlanmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda yaygınlaşan “çocuk dostu kentler” yaklaşımı çocukların yalnızca kendileri için ayrılan alanlarda değil tüm kentte güvenli bir biçimde hareket edebilmelerine vurgu yapmaktadır. Hatta bu yaklaşım çocukların kendileri için ayrılmış alanlara hap-sedilmelerinin bir tür kentsel ayrışmaya neden olduğunu ve çocukları görünmez kıldığını savunmaktadır. Çocuk dostu bir kentte tüm kamusal mekanlar çocuklar da düşünülerek tasarlanmalıdır. Yukarıda (Fotoğraf 1) bir semt müzesi olarak

tanımlayabileceğimiz Berlin Kreuzberg Müzesi’nin bahçesinden bir fotoğraf görülmektedir. Bir müzenin bahçesini çocuklar için çekici hale getirmek, hem bir annenin müzedeki sürekli değişen etkinlik ve sergileri takip etmesini kolaylaştırmakta hem de çocukların çok erken yaşta müze ile tanışmalarına katkı sağlamaktadır. Fotoğraf 2 ise bir yaya yolundan, yani burası bir oyun alanı değil. İsteyen merdivenlerden inerek yoluna de-vam edebilir, isteyenler kayarak. Ben sırtında çantası kayarak yoluna devam eden gençler de gördüm. Bu kaydırak aynı zamanda çocuklara anne babaları ile bir-likte oynama imkanı da yaratıyor.

Oyun alanlarında güvenlik standartları ve yeni yaklaşımlarAmerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Almanya gibi ilk sanayileşmiş ülkelerin aynı zamanda ilk oyun alanlarının tasarlandığı ülkeler olması şaşırtıcı değildir. ABD’nde 1821 yılında Massachusett’de Latin Okulunun bahçesinde kuru-lan “Açık Hava Jimnastik Alanı” literatüre ilk çocuk oyun alanı olarak geçmiştir. 1837′de Almanya’da kurulan çocuk bahçeleri bunu izlemiştir. Bu ilk kurulan oyun alanları daha çok fiziksel aktivitelere olanak tanıyan ve doğal malzemeler kullanılarak tasarlanmış alanlardır. Çocuk oyun alanlarının nasıl tasarlanması gerektiği ilk yıllardan bu yana önemli bir tartışma konusu olmuştur. 1907 yılında, ABD’nde güvenli oyun alanları oluşturmayı hedefleyen Oyun Alanları Derneği (bugünkü ismi NRPA) kurulur. 20. yüzyılda kentleşme süre-cinin artmasına paralel olarak oyun alanları da yaygınlaşır.

Oyun alanlarında yaşanan kazalar, çocuk yaralan-ma riskleri güvenli oyun alanları oluşturmak için standartlaşma ihtiyacını ortaya çıkarır. Bu öncü ülkel-erde oyun alanlarındaki yaralanmalar konusunda ciddi istatistikler bulunmaktadır. Özellikle 1980lerden sonra oyun elemanlarında kullanılan malzemelerin uygunluğu, oyun elemanlarının tasarım kriterleri, montajı gibi birçok para-metreyi içeren standartlar geliştirilmiştir. Türkiye’de de oyun alanları standardı, Türk Standartları Enstitüsü tarafından tanımlanmıştır (TSE EN 1176).Çocuk parkları, çocukların yalnızca eğlendikleri ve fiziksel ak-tivitelerde bulundukları yerler olmaktan çıkıp sosyalleştikleri, yaratıcılıklarını artırdıkları, doğayı keşfettikleri yerler haline gelmektedir. Çocuk parkı dendiğinde aklımıza gelen salıncak,

kaydırak, kum havuzu “geleneksel oyun alanı” olarak tarif edilmektedir. Geleneksel oyun alanları, bireysel oyuna olanak sağlamakta ve çocukların yalnızca büyük kas aktivitesi ve kaba motor gelişimine katkı sağlamaktadır. Çocukların çevreler-ini keşfetmelerine olanak tanıyan “macera oyun alanı” fikri 1960’lı yıllarda ABD’de ortaya çıkmıştır ve günümüzde old-ukça yaygınlaşmıştır. Çocukların yaratıcılıklarını destekleyen ya da bir tema çerçevesinde geliştirilen, örneğin hayvanları ya da bitkileri tanıtan oyun alanları da bulunmaktadır. Çocuk parklarında yeniden bir doğaya dönüş söz konusudur.

Bir çocuk parkı nasıl olmalıdır?Bu konu çocuk gelişimi, çocuk sağlığı, çocuk psikolojisi, beden eğitimi, tasarım, peyzaj mimarlığı, şehir planlama gibi çok sayıda disiplinin ortak çalışması gereken bir alandır. Değişen yaklaşımlarla birlikte tasarım kriterleri de çeşitlenmekte, değişmektedir. Yine de çocuk parklarının tasarlanması ile ilgili temel kriterleri özetlemek mümkündür;

• Erişilebilirlik: Örneğin 5 yaşındaki bir çocuk evinden çıkarak tek başına 2-3 dakikada konut birimindeki parka, 10 dakikada mahalle parkına gidebilmelidir.• Güvenlik: Kullanılan malzeme ve tasarımlar standartlara uygun olmalıdır. Parmaklıklar arasındaki aralıklar çocuğun başını sokmasına izin vermeyecek ölçüde olmalı gibi.• Çeşitlilik ve çekicilik: Farklı aktivite olanaklarını içermelidir. Neşeli, süprizli olmalı, keşif duygusuna ve hareketliliğe olanak tanımalıdır.• Kontrol: Çocuklar ebeveynlerin gözetimi olmaksızın oynayabilmelidirler. Parkın etrafı çevrili olmalıdır. Ayrıca ebeveynin oturduğu yerden çocuğunu görebilme imkanı olmalıdır.• Karma kullanım: Farklı yaş gruplarının (yaşlılar, gençler gibi) bir arada olmasına ve görsel etkileşime olanak sağlamalıdır.• Doğru malzeme: Sentetik çevre yerine olabildiğince doğal bir çevre oluşturulmalıdır. Yeni oyun elemanlarında ağırlıklı olarak ahşap ve doğal malzeme kullanıldığı söylenebilir.• Sosyalleştirici: Çocukların birbirleri ile ve çevreleri ile etkileşime girmelerine, birlikte oyun oynamalarına, oyun kurmalarına olanak tanımalıdır. Yalnızca çocukların değil aynı zamanda

anne, baba, büyükanne ve dedelerin de sosyalleşmesine katkı sağlamalıdır.• Peyzaj: Çocuk oyun alanları bir kentin yeşil alan sistemi içerisinde tasarlanmalıdır. Yürüme ve bisiklet yolları ile desteklenmelidir. Kentin yeşil alan sistemine paralel olarak oyun alanları da

mekansal ve işlevsel olarak farklılaşabilir.• Kullanıcı talepleri: Parkların tasarlanmasında iklim, topoğrafya gibi fiziksel faktörler kadar önemli bir diğer konu ise kullanıcıların talepleridir. Kültürel farklılıklar, alışkanlıklar parkların

tasarımında dikkate alınmalıdır.

BİR KAMUSAL MEKAN OLARAK ÇOCUK OYUN ALANLARI - 1

Yrd. Doç. Dr. Arzu Başaran Uysal

Fotoğraf 1. Berlin, Kreuzberg Müzesi bahçesi (Berlin,2010, A.B. Uysal kişisel arşiv)

Fotoğraf 2. Bir yaya yolunda baba ve oğlu (Berlin,2010, A.B. Uysal kişisel arşiv)

Çocuk dostu kentler…

Page 7: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

7

Çanakkale’de kişi başına kaç m2 oyun alanı düşüyor?

Kişi başına düşen oyun alanı, kentlerde-ki yaşam kalitesini anlayabilmemiz açısından önemli bir göstergedir. Kişi başına ne kadar çocuk oyun alanı planlanması gerektiği ülkeden ülkeye değişmektedir. Alman standartlarına göre, 150-200 kişi/hektar yoğunluklu bir mahallede kişi başına 0.5 m2/kişi oyun alanı düşecek şekilde planlama yapılmalıdır. Fransa’da kişi başına 5 m2, İngiltere’de kişi başına 6-8 m2 çocuk oyun alanı ayrılmaktadır. Türkiye’de imar mevzuatında oyun alanları ile ilgili

doğrudan bir kriter bulunmamaktadır. Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönet-melik (1985 ve değişiklik 1999) nüfusu 45 000 ile 100 000 arasındaki kentlerde kişi başına 1 m2 kreş+anaokulu alanı ve 10 m2 aktif yeşil alan standardı belirle-mektedir. Oyun alanlarının yeşil alan sis-temi içerisinde düzenlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Türkiye kentleri için yapılan araştırmalarda ise kişi başına düşen oyun alanı miktarı için 1 m2/kişi ile 2,5 m2/kişi arasında değişen öneriler yapılmaktadır.

Çanakkale’de, Çanakkale Belediyesi tarafından düzenlenmiş olan 70 adet oyun parkı bulunmaktadır. Site içerisindeki ve kreşlerdeki oyun alanları bu çalışma kapsamında değerlendirilmemiştir. Çanakkale kenti için yapılan analizde kişi başına düşen oyun alanı miktarı (2009 verilerine göre) 0,15 m2/kişi olarak hesaplanmıştır. Siteler ve kreşlere ait oyun alanları da dikkate alındığında bu miktar biraz daha artacaktır ancak yine de oyun alanı miktarının çok yetersiz olduğu ortadadır. Kentin yeni gelişme alanı olan Esenler Mahallesi oyun alanı miktarının en yüksek olduğu mahalledir (0,25 m2/kişi) ve onu Cevatpaşa Mahallesi (0,18 m2/kişi) izlemektedir. Aşağıda (Tablo 1) mahallelerdeki oyun alanı miktarı görülmektedir. Ülkemizin çeşitli kentlerinde oyun alanları ile ilgili yapılan çalışmalar bu sorunun tüm kentler için geçerli olduğunu göstermektedir. Aşağıda (Tablo 2) yurt dışında ve ülkemizdeki bazı kentlerde kişi başına düşen oyun alanı miktarları görülmektedir. Aslında oyun alanı miktarındaki yetersizlik genel olarak kentlerde yeşil alanların yetersizliği ile de ilişkilidir.

Kent m2/kişi Kent m2/kişi

Berlin 10.7 Tekirdağ 0.55Münih 11.6 Balıkesir 0.18

Amsterdam 2.5 Ankara 1.2Tablo 1. Bazı kentlerde kişi başına düşen oyun alanı miktarı (m2/kişi)

MahalleNüfus

yoğunluğu (ki/ha)

Oyun alanı sayısı

Oyun alanıtoplam m2

Kişi başına düşen oyun alanı miktarı

(m2 /kişi)

Barbaros 95 25 4360 0,13Cevatpaşa 225 13 4280 0,18

Esenler 73 16 4312 0,25Fevzipaşa 161 1 300 0,1İsmetpaşa 112 13 1786 0,1

Kemalpaşa 237 1 300 0,09Namık Kemal 165 1 300 0,06

TOPLAM 133 70 15538 0.15Tablo 2. Çanakkale mahallelerde kişi başına düşen oyun alanı miktarı*

* Mevcut konut alanları ve oyun alanları AutoCAD dosyası üzerinden ölçülmüştür. Mahalle nüfusları bina sayısı (Çanakkale Belediyesi, 2009) ile hane büyüklüğü (2.5) çarpılarak elde edilmiştir.

Çanakkale’deki oyun alanlarını erişebilirlik açısından değerlendirdiğimizde daha olumlu bir tablo ortaya çıkmaktadır. 400 m yürüme mesafesi esas alındığında kent genelinde hemen hemen tüm konutların yürüme mesafesinde bir çocuk oyun alanına erişilebildiği görülmektedir. Hatta konutlar büyük oranda birden fazla çocuk oyun alanına erişebilir konumdadır. Ancak Çanakkale için asıl sorun çocuk parklarının çeşitlilik ve fiziksel aktiviteye olanak sağlayacak büyüklükten yoksun olmasıdır. 100 m2‘nin altında 9 adet, 100 m2 ile 250 m2 arasında 41 adet oyun alanı bulunmaktadır. Bu durum kentteki oyun alanlarının yaklaşık %70′inin çocukların aktif etkinliklerine olanak sağlayacak büyüklüğe sahip olmadığını göstermektedir.

İkinci yazımda Çanakkalelilerin oyun parkları hakkında ne düşündüklerini, oyun parklarında yaptığımız anketlerden yola çıkarak değerlendireceğim. Üçüncü yazımda ise oyun parklarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için neler yapılabileceği tartışılacaktır.

Sesiyle kapıya koştum, bir omzunda çuval, koltuk altında eski bir hamur teknesi, ayağında lastik çizme, kafasında kaptan kasketiyle kapıda dikildi Sotiri...Sabahın erken saatlerinde dökülür yol-lara, önce koyunlarını, tavuklarını besler sonrasında bahçesine uğrar, mevsimine göre çapalar, sular, eker… Sırtında taşıdığı yetmiş üç seneye inat, yanık teni, dim-dik iskeletiyle, upuzun adımlarıyla, yakışıklılıkta yirmilik palikaryalara şapkasını ters giydir. Kahve vakti gelmiştir Barba Sotiri’nin. Boş gelmez pek; bahçesinden kopardığı taze sebze ya da sütle, hiçbir şey bulamazsa iki odunla gelir. Bugün çuvalında hakikaten hurda var.− “Hadi vre yap kahveyi, bir bardak da su koy müjdemi vereyim!” derken gözleri parlıyordu. Benim gönlüm vereceği müjdede değil, çuvaldakilerdeydi.− “Na vre rahmetli kardeşimin deposunu temizliyorum atılacak ne varsa sana getirdim, atsam kızardın...” Ne (evet) Sotiri, atsan kızarım ya; kıyılır mı o hurda dediklerine? Bizim hazinelerimiz! Gün gelir hayalimiz gerçekleşir, bakarsın Allah duamızı kabul eder. Bu hurdalarımızı sergileyecek bir müzemiz olur. Üst düzeydekilerden umudumuzu kestik, ama Allahtan kesmedik. İnşallah’la, Maşallah’la olacak, inşallah!− “Oriste (buyur) Sotiri kahve hazır. Söyle bakalım müjdeyi. Nedir senin gözlerini parlatan?”− “Damadımın babası Kaptan Kosta Paskalya’da burada olacak” dedi kahvesinden bir yudum alarak. Nefes almadan onu nerelere götüreceğiz hesapları başladı. Sotiri, Kaptan Kosta, genç yaşta ölen ba-bam ve daha nice süngerci tayfaları vardı... Sotiri, on dört yaşında ekmeğini kazanmak için kendini denizlere vermiş, zamanla aşık olmuş sualtı dünyasına. İlk sevgilisi olmuş deniz; deniz maceralarını anlatırken heyecanlanır. Sonunda beklenen gün geldi. 46 yıl önce adadan ailesiyle birlikte ayrılan Kaptan Kosta’yı limanda karşıladık. Kafasında hala kaptan şapkası vardı.− “Kaptan Kosta bakıyorum da, bunca sene kafandan çıkartmamışsın kaptan şapkasını.”− “Kafamla bütünleşti vre çıkmıyor!” Gelir gelmez, onun deyişiyle ömrünün yarısını geçirdiği Kaleköy’ü sordu Kaptan Kosta. Sotiri’yle aldık, götürdük. Girişteki iğde ağaçlarını, ağaçların altındaki minik çeşmeyi aradı gözleri.− “Ah vre barba 46 sene önce bıraktığın Kastro’yu mu bulacaktın? Adamız gelişiyor. Bölge ağaçlardan kurtarıldı, tertemiz beton döküldü, o senin bildiğin antik taş limanın yerinde yeller esiyor, yerinde kocaman çimento parkımız var. Bak artık üzerinde ralli yapabiliyoruz.” Önce biraz duygulandı; gözleri doldu. Sonrasında bir çoşku…− “Aha şuradaydı Kozma’nın kahvesi, Karakaçidis’in dükkanı… Bilmem kimin lokantası… Ben unu-tuldum, orada değilim sanki.− “Hele bir durun ya! Beni niye yabana atıyorsunuz? Benim de çocukluğum sizin aranızda geçmedi mi? Sizler giderken az mı ağladım peşinizden, babam da gidiyor diye? Teknedeki kamaralarınızda uyutmadınız mı beni? Koltuk altlarıma koca mantarlar, belime halat bağlayıp yüzme öğreteceksiniz diye denize az mı attınız? Kafama vura vura yüzmeyi sizler öğrettiniz, denize olan aşkınızı bana da aşıladınız ya... En çok neye şaşırıyorum biliyor musunuz? Bana yüzmeyi öğretiniz de, sizin dalgıçlarınız yüzme mi biliyordu sanki? Nasıl bir deli cesaretiydi sizinki? Yüzme bilmeyen o insanları hangi akla hizmet denizin dibine gönderdiniz?” Bakışıp gülüştüler. Ne iyi günlermiş… Koca bir kış kumsalda yatan 22 teknenin bakımı için Kaleköy küçücük bir tersaneye dönüşür, ikinci evleri gibi gördükleri ve yılın 6 ayını geçirdikleri teknelerini yan yana çekerlerdi. Herkes kendi teknesinin makyajını yapar, renk renk boyardı gelinlik kız gibi. Deniz kokusuyla karışan boya kokusu. Denize açılmadan denizciler-in koruyucusu olan Aya Nikola’ya gidilirdi. Limanda açık havada yapılan ayinden sonra, papaz se-zonun bereketli geçmesi için tekneleri tek tek dolaşıp kutsanmış suyu her bir yana saçardı; bereket dualarıyla uğurlardık onları. Ege’nin süngerlerini nerede bulacaklarını kendileri ekmiş gibi biliyorlar, boş döndükleri hiç olmazdı. Kurutmak için şimdi olmayan sahile yaydıklarında, süngerin kendisine has kokusu yayılırdı etrafa. Bir de ayırmak vardı süngeri, kabalar ucuza gidecek, asıl para edenler lagofitalardı. Denizden ekmek yemenin bedeli ağırdır. Gidip dönememek de var, vurgun yiyerek sakat dönmek de. Güvenilmez fazla aşık olduğumuz denizlere. Resmen kişilik değiştirir. Sakinken bir sevgili gibi okşar seni; daha çok sevdirir kendini. Sonra birden bire kalleşçe patlar; dev dalgaları yutmaya çalışır önüne geleni. İşte bu yüzden insanlarımız geri dönene kadar huzur bulmaz gözlerimiz hep yollardaydı. Cep telefonları da çok geç icat edildi yahu! Hadi cepten vazgeçtik, sabit telefonları da geç tanıdı adamız. Onlarla bir kez bile konuşma şansımız olmadı. Sadece beklemek... Dönüşleriyse tam bir şenliğe dönüşürdü; hep dolu dolu gelirlerdi. Sünger dışında taze balıklar, ıstakozlar ve kışa saklan-mak üzere kurutulmuş ahtapot bacakları, yine kurutulmuş ıstakoz kuyrukları, çıra gibi ince dilimler kesilip tuzlanmış orfoz etleri... Ne severdim uyumadan önce yatakta kuru bir ahtapot bacağı ya da bir parçacık kuru balık etini kemirmeyi. Yoktur ada gibisi! Yosun ve iyot kokan, denizle bütünleşmiş bir yerdir temiz sokaklar, kireçle boyanmış beyaz evler… Üstelik o zamanlar hepimiz birbirimizi tanırdık, akraba gibiydik. Koruyamadık adamızı, ada olmaktan çıktı kasaba havasında şimdilerde.

− “Kaptan Kosta seni korkuttular mı? Neden gittin ve bu kadar uzun zaman gelmedin hiç? Bak bizler buradayız. Sotiri deniz kurduyken, çobanlığı öğrendi, bahçıvanlığı biliyor. Şimdi de beni eğitiyor. Bahçe yapmayı becerdim, ama çobanlık zor iş. Boşuna sabahın altısında dayandı kapıma Sotiri; ‘çobanlar erken kalkar’ diye.”

Süngerci KaptanKosta ile Bir Gezinti

Katina Karanikola

Page 8: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN8 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

Yeşile Dönüş Son yıllarda organik tarımla ilgili çalışmalar giderek artıyor. Çanakkale’de bu işle ilgilenen ÇAYEK, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Permakültür gibi birçok grup var. Organik tarım çiftliklerini araştırdığımızda ise ilk karşımıza çıkan ÇAYEK üyesi Nirun Farm oldu.

. Aynı zamanda bir aile çiftliği olan Nirun Farm’ı, Çanakkale merkeze bağlı bir dağ ve orman köyü olan Çanakalan’da bulduk. Tabela biraz yıpranmış, ama Nirun Farm dediğiniz zaman köyde birçok kişi size adresi gösteriyor, yardımcı oluyor. Çiftliğe gelir gelmez, bizleri ilk karşılayan Emir bey oluyor. 60 dönümlük kocaman bir arazide bizleri ilk karşılayanlar arasında Şanslı ve Minik’te var. Şanslı golden kırması, pek minik olmayan Minik’te bir akbaş kırması köpek. Emir beyin anlattığına göre sokakta ölmek üzereyken bulduğu bu iki köpek, şimdi ailenin birer parçası olmuş. Aynı zamanda çiftliğin koruyuculuğunu yapıyorlar. Daha sonra ailenin diğer üyeleri ile tanışıyoruz, Esra hanım ve kızları Ayşim. İlk başta kısa bir çiftlik turu atıyoruz. Girişte, çiftliği sulamak için küçük bir havuz oluşturmuşlar, az ileride çiçek açan dağ armut ağaçlarını gösteriyorlar bize. Alabildiğine yeşillik. Biraz ileride yaklaşık 100 tavuğun bulunduğu koca bir kümesi gösteriyorlar. Ekilen baklaların çoğu yeşermiş. Sonra soyadlarını bu sevimli çiftliğe veren Nirun ailesi, tamamı organik ürünlerden oluşan yiyecekleri bize ikram ediyor. Bir yandan sohbet ediyoruz. Aile neden Çanakkale’ye geldiğini anlatıyor. 1999’ daki Kocaeli depreminden sonra Çanakkale’ye gelen aile, burada kiraladıkları arazide dört yıldır organik tarımla uğraşıyormuş. Özellikle çiftlikte sarı nohut üretimine önem veren aile, köydeki son tohumları kendil-erini aldıklarını söylüyor ve ekliyor, “Organik Tarım değil, artık organik yaşam diyoruz. Burada organik dahi olsa hiçbir şekilde gübre kullanmıyoruz. Tarım ilaçları ve gübreleme uygulamıyoruz. Tamamen toprağın, güneşin ve yağmurun gücü ile üretim yapıyoruz. Sadece yazlık sebzeler için derelerden taşıdığımız sularla sulama yapıyoruz. Çiftlikte üretilen buğdayla ekmek yapıyoruz, tarhana, erişte yapıyoruz. Tavuk besliyoruz, ama kesemiyoruz. Artık onlar çocuklarımız gibi oldu. Yumurtaları satıyoruz, bezelye, mercimek, turp, bakla ve kuru soğan ekiyoruz. Karpuz, kavun üretiyoruz, dağ armutlarımız var, bol miktarda incirimiz oluyor. Dümrek köyünde kiraladığımız, organik zeytinliklerden zeytinyağı üretip satıyoruz.“

Daha sonra Esra hanım bize en çok beğenilen ekşi mayalı ekmeği ikram ediyor. Kendi buğdayların-dan üretilen un maya ve su. Ekmeğin hemen bayatlamadığını belirten Esra hanım, nohut ezmesini anlatıyor.

Organik Tarım Nedir?

Nirun Farm Ailesi

Görünüşte bildiğimiz kısır gibi ama tadı daha farklı ve güzel. İçinde may-danoz, limon, közlenmiş biber, nohut ezmesi var. Ekmeğin üzerine sürülerek yeniyor. Organik tarımla ilgili her şeyi çok sevdiğini söyleyen Esra hanıma, 15 yaşındaki kızları Ayşim de sürekli olarak destek oluyor. Çiftlikte sula-ma sistemine bile dikkat edilmiş, damla sulama sistemi ürünlere zarar verir diye taşıma sistemi ile ürünler sulanıyor. İleriki dönemde Nirun Farm’ın bir ekoköy haline gelmesi için ailenin planları var. Çevresindekiler tarafından ilk başta garipsendiklerini söyleyen aile, bu durumun zamanla değiştiğini be-lirtiyor. Organik tarımı, yaşam biçimine çevirmek bu olsa gerek. Her yerde kuşlar cıvıldıyor, toprak canlı. Gübresiz ürünlerin çok daha lezzetli olduğunu söyleyen Esra hanım, sadece ürünlerin öyle pazarlarda satıldığı gibi büyük olmadığını söylüyor. Çaylar içiliyor, sohbet devam ediyor. Emir bey, İstan-bul’da yaşadığı koşturmacılı bir hayattan sonra organik tarımla uğraştığını dile getiriyor. Hoş sohbetten sonra, güzel bir aile tablosunu resmediyoruz. Yolunuz Çanakalan Köyü’ne düşerse, rüzgar gülerinin ardındaki bu organik tarım çiftliğine kesinlikle uğrayın. Aile çiftliğinin verdiği güven, lezzetli ve taze yiyecekler daha doğrusu sanayinin bulaşmadığı topraklarda yeniden kendinizi hatırlayabileceksiniz.... Bu çiftçilere destek verdiğimiz sürece eko-lojik dengeyi kimyasal saldırılarla bozmadan, yerli tohumu koruyarak, besin değeri yüksek yiyeceklerle sağlığımızı koruyabiliriz.

Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar nedeni ile bozulan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve mineral gübrelerin kullanımının yasaklaması, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprak muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal düşmanlardan faydalanma, üretimde sadece miktar artışının değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan bir üretim şeklidir. Özellikle son yıllarda tarımsal ilaç ve gübrelerin bilinçsizce kullanımının artması ile bitkisel üretimde verim artışının yanında kalitesiz ve insan sağlığını tehdit edecek ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Toprağın derinlerine sızan fosfor ve nitrat tatlı su kaynaklarına ulaşmakta bu da insan, evcil hayvan ve yaban hayatı açısından ciddi problemlere yol açmaktadır. Ayrıca kimyasal tarım ilaçları toprakta birikmekte, bitki sağlığını olumsuz yönde etkileyerek ekolojik dengeyi bozmaktadır.Bu olumsuz koşullar karşısında gelir düzeyi yüksek olan ülkeler başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde bilinç seviyesi yükselerek örgütlenen üretici ve tüketiciler, doğayı olumsuz etkilemey-en yöntemlerle insanlarda zehirli etki yapmayan tarımsal ürünleri üretmeyi ve bu ürünleri tüketmeyi tercih etmişlerdir. Bu amaçla yeni bir üretim tarzı olarak Ekolojik veya Organik Tarım ortaya çıkmıştır.

Page 9: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

9

AHH..Penceremin önünde Vama Veche den topladığım deniz kabukları, dışarıda güneşli bir hava ve yağmurlu... Ve pırıl pırıl görkemli taş bina ‘Filarmonica‘ Türk çayım yanımda... Nasıl da güzel bir gün... Fark ettim de burada ne yaptığımı; Evs ne demek, nasıl başvurabilirsiniz, kabul süreci bunları bildiğim kadarıyla size aktarmaya çalışacağım...

EVS NEDİR ?

Avrupa ülkelerinde size ev sahipliği yapan, sosyal faaliyetler düzenleyen, farklı zaman dilimleri bulunan ve 18-30 yaş gurubu gençleri kapsayan eğlenceli, kültürel ve bir çok alanda getirisi olan güzel global bir oluşumdur.

EVS (Avrupa gönüllü hizmet projesi ) İLE NASIL KARŞILAŞTIM ?

2013 yılında üniversite arkadaşım 1 aylık Polonya’ya bir yurt dışı seyahati olmuştu. Konuşurken her şeyin ücretsiz olduğunu, kira, elektrik, internet, tüm ihtiyaçların Avrupa Birliği’nin gençler için ayırdığı EVS programının ödediğini anlattı. Ayrıca yetecek kadar da cüzi miktarda bize yemek ve cep harçlığı verildiğinden de bah-sedince düşündüm...Neden ben de bundan yararlanmayayım ki ? Çanakkale’de bu pro-gramla ilgili kimler ilgileniyor ilk önce bunu araştırdım..İlk önce ÇOMÜ (Çanakkale 18 Mart Üniversitesi) ile görüştüm ama üniversite bunun dışında çok

ATATÜRK HEYKELİ 2013 TEMMUZ ROMANYA-BÜKREŞ

Buraya nasıl geldim ben ?

GEZİ- YORUMÇanakkale Koza GençlikDerneği’nin yardımlarıyla Avrupa Gönüllü Hizmet Projesi’ne katılan Esra Alparslan, Romanya ve EVS hakkında merak edilen-leri yazdı.

fazla projeyle ilgilendiği için

verimli sonuç alamadım. Çünkü

şöyle bir durumum vardı, ingilizcem 1.

seviyeydi ve anlamakta çok güçlük çekiyordum ve

başvuru süreci devamlı İngilizce olmalıydı. Bana daha fazla kim yardımcı

olabilirdi? Benimle bu aşamalar esnasında kim ilgilenebilirdi? Bu

soruma yanıt aramaya başladım..

EVS BAŞVURU SÜRECİ

Çanakkale’de kısa süreli bir araştırmadan sora ‘Çanakkale Koza Gençlik Derneği ‘ini bul-dum. İletişime geçtim hemen. Hemen hemen 1 yıla yakın Romanya’dayım diğer projeye gönderen kuruluşları duydum ve kendi mem-leketim gibi demiyorum ama Koza gençleri

ve bu konuda bana yardımcı olan Emir Cilasın ve diğer arkadaşlar o ka-

dar ilgilendiler ki sadece benim fikrim-de değil benimle beraber Merve Yetman

arkadaşım ve diğer gönüllüler ile her ko-nuda çekinmeden aklıma takılan soruları sordum. Süreç şu şekilde oldu: Başvuru

tarihlerinde Romanya için başvurumu yaptım. CV ve motivasyon mektubuyla

başvurunuzu yapabiliyorsunuz. Tabi ki CV ve motivasyon mektupları İngilizce olmalı. Koza bu CV ve motivasyon mektuplarını Romanya’ya ya da başvurduğunuz projeye gönderiyor. Kuruluş seçtiği gönüllüleri kısa bir süre sonra geri bildiriyor. Ve artık res-men kabul görmüş olarak hazırlıklarınıza başlayabilirsiniz. 15 gün içinde pasaport 2 hafta kadar da vizeleriniz hazır olmuş oluyor. Tabi ki pasaport ücretini siz ödüyorsunuz ama Vize işlemlerinin hepsi kuruluşa ait. Yani siz ödemiyorsunuz. Hatta gideceğiniz ülkeye kadar tüm yol masrafları uçak ve diğer

ulaşım masraflarını kuruluş karşılıyor. Size düşen en önemli görev yola çıkmadan önce valizinizi güzelce hazırlamış olmanız. Sonrası eğlenceli, güzel bir bol projeli, bol arkadaşlı günler.

BURADA NE YAPIYORUM ?

Başvurduğum ülke Romanya / Ramnicu Valcea, Projenin adı ‘Change Voluntary’. İki arkadaş olarak buraya geldik. Projemizin alanı ‘Cozia park’. Geldiğim şehrin büyük doğal orman parkı. Ama benimle beraber farklı ülkelerden gelen 10 gönüllü daha var ve her ay bu sayı bazen azalıp bazen artıyor. Genel olarak ben sadece bağlı bulunduğum projemde çalışmıyorum. Çoğu zaman diğer projeleri de ortak yapıyoruz. Bunun içinde kreş ve anaokullarında aktiviteler düzenle-mek, lise ve ortaöğretimlerde EVS, gençler için Yurtdışı olanakları, başvurular, kültür tanıtımlarıyla da ilgileniyoruz. Genel olarak açıklamak gerekirse EVS‘in kapsadığı bir çok alan var. Kendi hobilerinize ve profesyonel olarak yaptığınız işlere uygun kendinize proje seçebilirsiniz. Ben liseyi Çocuk gelişimi ve eğitimi, üniversiteyi de Halkla ilişkiler okuduğum için bu alanda iletişime dayalı bir proje tercih ettim.

FARKLI KÜLTÜRLERE ADAPTE OLMAK

İşte beni düşündüren en büyük durum. Bazı ebeveynler için çocuklarımı tek başlarına yurt dışına nasıl gönderirim, orada herkes bizim gibi değil ? Ne yer ne içer ? Bu gibi bir çok sorunun kafalarını karıştırdığına eminim. Ama şunu söyleyebilirim ki bu çok yersiz bir soru artık. Çünkü belki 50 yıl önces-inde bu soru ciddi bir çözüm aranacak bir soru olabilirdi ama şuan dünyanın neresine giderseniz gidin her milletten her ülkeden toplulukları, paylaşımları görebiliyorsunuz. Örnek olarak; Romanya’ya ilk geldiğimde gördüğüm tabela ‘Turkish Döner / Kebab :) Ve Romanya’da Türk sevgisi, Türklere olan ilgi alaka çok fazla. Balkan ülkelerinde de aynı şekilde. Türk lokantaları, Bakkalları, Türk ka-feleri görmeniz kaçınılmaz :) Ekmek arası dürümün buradaki adı ’Shoarma’. Onun dışında zaten farklı bir ülkeye farklı bir coğrafyaya gelmişsiniz, benim tavsiyem kendi doğrularınız ve inancınız doğrultusunda diğer tatları keşfetmeniz...

Page 10: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN10 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

“Kendi işinize sahip olmanın en güzel yanı da bu oluyor. Özgürlük.”

TATLILAR DİYARININ ÇALIŞKAN KADINITatlan Gıda Firma Yöneticisi

ve ÇTSO İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Bahar Yurt

B eş kuşak öncelere dayanan Tatlan firmasının tek varisi olan Bahar Yurt; Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası İl Kadınlar Girişimciler Kurulu’nda

gerçekleştirdiği başkanlık görevini, eşi Ozan Yurt ile birlikte sürdürdüğü iş hayatını, mutlu evliliğini ve tüm bunların yanında nasıl sorumlu bir anne

olduğunu bizlerle paylaştı. Çanakkaleli kadınların iş hayatında oldukça şanslı olduğunu vurgulayan Bahar Yurt, ayrıca girişimciliğe hazırlanan kadınlara yapması gereken konularda önemli bilgiler verdi. İşte, başarılı bir iş kadını olan Bahar Yurt ile gerçekleştirdiğimiz o samimi röportaj:

-Öncelikle girişimci bir kadın olarak bize kendinizi biraz tanıtabilir misiniz? Girişimcilik hikayeniz nasıl başladı?

1977 Bayramiç doğumluyum. İlk ve orta öğretimi Bayramiç’te okudum. Çanakkale lisesi mezunuyum. 1994’te Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne girdim. 2003 yılında mezun oldum. Bu arada babamı kaybet-tim. Yaşadığım bu üzücü olay sonrasında bir

şekilde kendimi ticaretin içinde buldum. Ama kötü olan şuydu, benim kardeşim yoktu tek çocuktum. Babam bir benim için , öğretmenlik veya eczacılık mesleğini edinmemin doğru olacağını düşünüyordu. O yüzden iş hakkında hiç bir bilgim olmadı. 17 yaşında kendimi iş hayatında buldum ve bir 18 seneyi de devirdim. 2000 yılında evlendim, eşimle birlikte okulumu bitirdim. Eşimle o diplomayı ortadan ikiye bölsem hakkıdır. 2005 yılında ise ilk kızım Tuana, sonra 2008 yılında ikinci kızım Sidelya doğdu, iki kız çocuğu annesiyim. Eşim Ozan’la birlikte Tatlan firmasının işlerini yürütüyoruz.

-Peki eşinizle birlikte çalışmak nasıl bir duygu?

Biz 24 saati beraber paylaşıyoruz. Evde eş, işte iş arkadaşıyız, boş zamanlarımızda ise arkadaş olmayı çok iyi beceriyoruz. İş yerinde çok iyi kontak kuruyoruz. Mesela pazarlama konusunda çok iyi paslaşırız. Ekip işi böyle oluyor. Ayrıldığımızda da yokluğumuzu hissediyoruz. İşi eve taşımıyoruz. Tabii ki her şeyde hemfikir olma imkanımız yok. Büyük annem biz üçümüz birlikte Tatlan Gıda firmasını yönetiyoruz.. Aile şirketlerinde en büyük sıkıntı çok başlılıktır. Uzun vadede şirketin ivmesinde olumsuz sonuçlar doğurur. Biz Şirketin artıları yönünde, güzel olacak ne varsa ortak karar alır o noktada hareket ederiz.

-Hem Tatlan Gıda firmasının yöneticiliğini, hem Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası İl Kadın Girişimciler Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorsunuz, hem de iki kız çocuğu olan sorumlu bir annesiniz. Kadın girişimci olarak bu yoğun temponun üstes-inden nasıl geliyorsunuz? Gündelik planlarınızı nasıl düzenliyor-sunuz?

Boş olduğum zamanlarda kendimi çok miskin hissediyorum. Erdal

Demirkıran’ın bir kitabı vardı, “Sadece aptal-lar 8 saat uyur” diye onu okuduktan sonra bir 25’nci saatin arayışına girdim. İki saat daha olsa belki kendime ayıracağım. Gündelik planlara gelince, öncelikle sürekli planlı olmalısınız. Televizyon izlemenin boşa zaman harcamak olduğunu düşünüyorum. Çocuklar da büyüdü, çevrelerinden etkileniyorlar, televizyon izleme-meleri için evde bir uğraşımız oluyor. Yoğun tempodaki kadınlar için kesinlikle kayıp zaman. Aslında her şeye yetişiyorsunuz diye birşey yok. O anda önem sırasına göre yapacaklarınızı gerçekleştiriyorsunuz. Çocuklarınızın doğum günü söz konusu ise her şeyi bir tarafa bırakmanız gerekiyor. Bu aşamada kendi işinize sahip olmanın en güzel yanı da bu oluyor. Özgürlük.

-Çocuklarınız sizin çalışma temponuzu nasıl değerlendiriyor?

Çocuklarım artık başka iş yapsan, sadece eczacı olsan diyor bazen. Şehir dışına çok seyahatler-imiz oluyor, ondan tabii ki biraz rahatsız oluy-orlar ama biz eşimle birlikte onların yanında çocukluğumuza iniyoruz. Kesinlikle çocuklarıyla iyi iletişim kuran ebeveynlerin bir şekilde çocukluğuna indiklerini ve onlarla kontak kurduğunu düşünüyorum. Bu önemli, biz be-raber eğleniyoruz.

-Tatlan Gıda firmasından bize biraz bah-sedebilir misiniz? Firmanın ileriki dönem-lerde hedefleri nelerdir?

1890’lı yıllardan bu yana helvacı olan bir

Page 11: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

11

TATLILAR DİYARININ ÇALIŞKAN KADINI ailenin beşinci kuşağıyız. Tatlan Gıda firmasını kurumsal olarak babamızdan devir aldık. Tabi 1890’lı yıllarda çırpma makinesi yokmuş. Ağda pişirme makineleri yokmuş. Sürekli elle karıştırıp, çırparak helvayı yapıyorlarmış. 100 ile 200 kilo gelen helvayı daha sonra atın semerlerine koyup o şekilde dolaşıp satarlarmış. 1970’li yıllarda Tatlan marka oluyor. Aslında babama neden bu adı koyduğunu hiç sorma fırsatım olmadı. Şu anda çok merak ediyorum. O zamanlar ben eczacı olacağım diyen bir kişiydim. Şimdi Tatlan benim çocuğum oldu. Yeni projelere gelirsek, helvayı en sonunda küçük pişmaniye görünümde kesmeyi başardık. Helva tüketmeyi unutmuş gençliğe bir şeyler hatırlatırız diye düşünüyorum. Ve bu konuda çok heyecanlıyım. Tatlan’da şu an 180 çeşit ürün bulunuyor. İhracatımızı en çok artıran ürün ise soslu helva çeşitleri oldu. Soslu gurubunu çocukların ürünleri sevmesi için düşünmüştüm, ama büyükler daha fazla sevdi. Anne olduktan sonra gıda üzerine daha titiz davranıyorsunuz. Ben de Tatlan’da koruyucu maddeler, yağ tutucular, sentetik boyalar kullanmadan ürün üretmek için projeler gerçekleştirdim ve gerçekleştirmeye de devam ediyorum... Özellikle endüstriyel ürünler hayatımıza girdikten sonra ürünlerin son kullanma tarihini uzatmak adına, maalesef çok fazla koruyucu maddeler kullanılmaya başladı. Çok fazla şekerli ürünler hayatımıza girdi. Sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. 2020 yılında Tatlan ailesi olarak “Niş ürünler” kıstasında Türkiye’de doğal, sağlıklı ve temiz ürünler üreten bilinen bir marka olmak istiyoruz.

-ÇTSO İl Kadın Girişimciler Kurulu’nda gerçekleştirdiğiniz başkanlık görevinde edindiğiniz gözlemler neler oldu?

ÇTSO’da bir buçuk sene geride kaldı. Şu an icra kurulunda 15 kadın girişimci bulunuyor. ÇTSO’ya kayıtlı kadın sayısı ise 158. Teknoloji ile artık eğitimler değişti. Bir sürü kurum eğitimler veriyor, çalışmalar uygulamalı olarak yapılıyor. AB uyum sürecinde bizim çok çabuk bir şeyleri atladığımızı düşünüyorum. Çocuklar gibi biz de bocalama yaşadık. Bu yüzden eğitimler çok önemli. Örneğin ben mizan okumayı beş sene önce öğrendim. Kendi işinizi yapıyorsunuz eğer kadın, erkek fark etmez her şeyi bilmek ve kontrol etmek zorundasınız. ÇTSO’da bu kapsamda çok güzel eğitimler aldık. İleriki dönemde de eğitimler devam edecek. Tabi kadınların bu eğitim ve toplantılarda biraz daha katılım göstermesi gerekiyor. Birlikte yapılan işler daha verimli oluyor.

-ÇTSO İl Kadın Girişimciler Kurulu’nun önümüzdeki günlerde ne gibi projeleri bulu-nuyor?

AKÇANSA, DOĞTAŞ, İÇDAŞ, Kalebodur ve Dardanel gibi Çanakkale’nin büyük firmalarına baktığımızda Türkiye ve dünya markası olduğunu görüyoruz. Çanakkale’nin taşıyıcı konumunda-lar. Bunları bir tarafa koyalım, biz de Çanakkale coğrafyasında müthiş değerlere sahip orta ölçekli kobileriz. Müthiş değerlerimiz var, el yapımı tarhanalarımız, elmalarımız var, Ezine peynirimiz var, domatesimiz, sardalyemiz var, helvamız var. Tescillenen ve tescillenecek olan o kadar çok ürünümüz var ki. Bu anlamda beraber olup değerlerimizi tanıtmamız gerekiyor. Mayıs ayında kadınlarımızla birlikte, sektörel bazda firmaların üretim yerlerine geziler düzenleyeceğiz. Eker, Kafkas, Özdilek gibi firma yetkililerinden üretim hakkında bilgiler alacağız. Tabi bu bilgileri Çanakkale’de uygulayabil-irsek daha hoş olur.

- Bir iş kadını olarak, Çanakkale’deki kadın çalışanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce başarılı bir iş kadını nasıl olmalıdır? Girişimci olmak isteyen kadınlara nasıl bir mesaj ver-mek istersiniz?

Ben girişimci bir kadın mıyım, aslında bu tartışılır. Çünkü ben mevcut olan bir aile işini, projelendirerek sürdürmeye çalışıyorum. Ama bir işi alıp sıfırdan başlatmadım, yeni bir marka oluşturmadım. Buna örnek çok başarılı kadınlarımız var. Girişimci olabilmek için sıfırdan başlamak önemli. Çanakkale’de batıda en uçta bulunan illerimizden birisi. Özgür bir şehir, gece dışarı çıkıp rahat rahat dolaşabilirsiniz. Bu diğer illerde o kadar kolay değil. Kadınlar bu artının kıymetini bili-yor ve sonuç odaklı çalışıyorlar. Çanakkale’de eğitimlere katılıp, işyeri açan ve bu başarıyı geliştiren çok fazla kadın var. Eksik yönü söylemem gerekirse eğer, biraz eğitim ve biraz da kurumsal olabilmek. Kurumsallaşmak ille de iş yerinde bölünen ayrı departmanlarda olmuyor. Yaptığın işle birlikte basamak basamak yükselmen gerekir. Bu yüzden eğitim bence çok önemlidir. Öngörmek, olacakları önceden tahmin etmek gerekir. Sadece A ve B planı artık yeterli değil, bir C planınız kesin olmalı. İş hayatı sürekli bir kriz yönetimi demektir. Yine de Çanakkale’deki kadınların bu bağlamda çok şanslı ve başarılı olduğunu düşünüyorum. 2006 yılında ilk ticarete başladığımda 10 dükkanda sadece 2 kadın vardı, şimdi o dükkanların 6 tanesinde ya ortaklar ya da tek başına çalışıyorlar. Bence erkeklerin bayrağını sallayacağız.Tuana ve Sidelya

Yoğun iş temposunda bile çocuklarına zaman ayırıp eğlenceli vakit geçirebiliyorlar

Page 12: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN12 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

Henriette Beatrice Grech Madam Kety’nin Evi (Güzel Sanatlar

Galerisi) Eski ve yeni hali

Türkiye’ye 16 yıl önce turist olarak gelip Çanakkale’ye yerleşen ve burada bir Türk’le evlenerek, Graham Lee adını İbrahim Aksu yapan bir İngiliz tarafından araştırılan Madam Kety, Aksu’nun araştırmalarına göre İngiliz baba Alfred Charles Grech ve Rum anne Marie Westbury’in tek kız çocuğuydu. Necip Paşa’nın vefatından sonra 1900 yılında varisleri, eşi Habibe Hanım (Osman Efendi Kızı), kardeşleri Kaymakam Vehbi ve Ahmet Ruhi Bey ile kız kardeşi Hatice Şakire Hanım, Necip Paşa Konağını İngiliz tebaasından Ritali Grek’e satıyor. Ve bu konak daha sonra Ma-dem Kety’nin evi olarak anılıyor.

SERÜVEN DOLU HAYAT

Malta adasında yaşayan köklü Grech ailesi, Çanakkale’ye 1860 yıllarında geliyor. Aile, Çanakkale Boğazı’nda (Gelibolu Dahil) Birinci Dünya Savaşı’na kadar gemicilik/gemi ticareti (sigortacılık, buharlı gemi acenteciliği, kurtarma gemiciliği, küçük gemi inşaat ve tamir) işleriyle uğraşıyor. İngiliz vatandaşı olan baba Alfred R. Grech, 1864 yılında Çanakkale’de hayata gö-zlerini açmış Buharlı gemi acentesi ve kurtarma gemilerinin sahibi olan Alfred R. Grech, 1908 ve 1914 yılları arasında da ABD fahri konsolluğunu gerçekleştirmiş. Ayrıca aile, Çanakkale Savaşları’nda Türk ordusunda yaptığı yardımlarla tanınıyor. 1902 yılında ‘Bebekli Evler’in birinde dünyaya gelen Madam Kety, uzun yıllar bugün Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanılan konakta yaşadı. Gerçek adı Henriette Beatrice Grech’in adı zamanla Madam Kety’ye dönüştü. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sırasında, yurt dışında yaşayan Madam Kety, savaş yılları sonrasında annesi Maria ile bu binada hayatını sürdürdü. Cumhuriyetin ilk yıllarında kentte, halk bahçesinde atla dolaşan, balolara katılan dikkat çekici bir kadın. Hiç evlenmemiş, Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda güzelliğinden söz edilen genç bir kadın olmuştur.

1902 yılında Çanakkale’de doğan Madam Kety, gerçek adıyla

Henriette Beatrice Grech, Cumhuriyet döneminin unutulmaz bir ismi...

MADAM KETY’NİN ARDINDAN...

Hatta Cumhuriyet balolarından birinde Mustafa Kemal’le bile dans ettiği rivayet ediliyor. 1940’lardan sonra o ihtişamlı yaşama gölge düşmüş. Hemen her akşam atla dolaştığı İngiliz Bahçesi’nin (Şimdiki Halk Bahçesi) sahibi Bacon’un vefatının ardından bahçeye belediye el koyuyor. 1950’li yıllarda annesi ve İngiltere’de yaşayan hiç evlenmemiş erkek kardeşi Richard vefat edince, Çanakkale’de Grech ailesine ait malların hepsi tek varis olan Madam Kety’ye kalıyor. Evde uzun süre yalnız yaşayan, yemeklerini hep dışarıda yiyen ve arkadaşları giderek azalmaya başlayan Hettie, bir kaç ev ve tarladan gelen geliri ile sadece gönüllü işlerde bulundu, ama baba mesleği olan ticaretle hiç uğraşmadı. 1976-80 yılları arası Hettie için yaşam giderek zorlaşmaya başladı. Evi Kültür Bakanlığı tarafından ikinci derece tarihi eser kapsamına alınan Madam Kety, sevimli köpeği Bobby ile başka bir evde yaşamaya devam etti. Giderek sağlığı bozulan Matmazel Hettie, İngiliz Konsolosluğu’nun yardımıyla İstanbul’daki Vatan Hastanesi’ne yerleştirildi ve 1983 yılında 81 yaşında yaşama veda etti. Hettie bir zamanlar hastaneler kralı olarak bilinen Dr. Azmi Ofluoğlu tarafından İstanbul’da ki Şişli Feriköy mezarlığına defnedildi.

ZİNCİR OTELLER HİÇ KURULAMADI

Bilinen olayların aksine, Madam Kety İstanbul’a gittikten sonra Beyoğlu Tepebaşı Vatan Hastanesi’nde Dr. Azmi Ofluoğlu ile karşılaşır. Madam Kety’nin

kim olduğunu bilmeyen Ofluoğlu, borcu giderek artan 80 yaşındaki bu kadına ücretsiz olarak bakmaya devam etti. Çanakkale ile ilgili anılarını anlatan Madam Kety’ye ilk başlarda pek inanmayan Ofluoğlu, birgün yolu Çanakkale’ye düştüğü zaman bu yaşlı kadının gerçekte kim olduğunu öğrendi. Madam Kety’ye iki yıl baktıktan sonra çeşitli gazetelere röportajlar veren Ofluoğlu, hiç kimsesinin olmadığını söyleyen bu yaşlı kadının tüm mirasını kendi isteğiyle kendisine bıraktığını dile getiriyor. Sonra ki süreçte ailesinden farklı olarak iç mimar olmak isteyen kızına 2010 yılında Karaköy’de bir butik otel açan Ofluoğlu, bu otelin adını ise “Hettie Hotel” koyuyor.Bir zamanların hastanel-er kralı olan Dr. Azmi Ofluoğlu, aynı yıllarda Hettie Greek’in kendilerine Çanakkale’de bir arsa

bağışladığını, buraya da onun adını taşıyan 60 odalı bir butik otel yapacaklarını duyurdu. Fakat bu proje hiç gerçekleştirilemedi. 2012 ve 2013 yıllarında ekonomik krizle boğuşan Ofluoğlu, Karaköy’deki oteli başka birine bırakmak zorun-da kaldı, hastanelerinde ki yabancı ortakları tek tek uzaklaştı. Çanakkale’ deki butik otel hiçbir zaman açılamadı, Madam Kety’nin vefasızlıklarla sona eren hayatı onun yanında olanlarında yakasını bırakmadı.

Fotoğraflar: Dr. Mithat Atabay koleksiyonudur.

Page 13: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

13

MEKAN REHBERİ

OTEL KARA ÜZÜM Tarla Sokak

Tarla Sokak’ta karşınızda “Otel Kara Üzüm” adında bir tabela görürseniz eğer bir kaç san-iye düşünün.. Çünkü şehrin tam göbeğinde, gürültüden, kalabalıktan kaçan huzurlu ve samimi bir mekan ara-yanlar için ideal bir mekana geldiniz. Akdeniz kültürü ile harmanlanmış yemekler ise cabası...

7 aydır faaliyette olan Otel Kara Üzüm, Çanakkale’de butik otel ve butik restoran anlayışını değiştirdi. Mekanı tanınan bir çift işletiyor. Özlem Ergun Açanal ve eşi Hasan Açanal. Hasan Açanal, Akdeniz Mutfağı üzerinde uzmanlaşmış bir isim

ve Çanakkale’de farklı yemek kültürlerini bu mekan aracılığıyla bizlere sunuyor. Özlem hanım da Otel Kara Üzüm’e, güler yüzü ve enerjisi ile bir ruh katmış. 5 çalışanın bulunduğu mekan, müşterileri tarafından genellikle ikinci evimiz olarak ifade ediliyor. Gerçekten de öyle, Otel Kara Üzüm’e adım attığınız andan itibaren kendinizi müşteri olarak görmekten vazgeçiyorsunuz. Mekanda birbirinden farklı 7 oda ve açık kapalı olmak üzere toplam 50 kişiy ağırlayabilen bir restorant bulunuyor. Hafif tonda çalan müziklerin eşliğinde isteyen kahvesini yudumluyor, isteyen de Özlem hanımın hoş sohbetine kapılıveriyor.

NEDEN KARA ÜZÜM? Çarşının göbeğinde

açılan bu mekan hakkında Özlem hanıma

sorular yönelttik ve en çok merak ettiğimiz butik otelin adına neden Kara Üzüm verilmesiydi. Özlem hanım hemen cevaplıyor, “Üzümün ürünü çok fazla ve bereketli. Üzümün sirkesi var, şarabı var, pekmezi var... Ve bu bölgenin ürünü. Bu yüzden Kara Üzüm adını vermeyi tercih ettik.” Özlem hanım kadınlar ve gençler hakkında gerçekleştirdiği sosyal projeler ile de adından sıkça söz ettiren bir isim. İleride butik ote-lin dişi bir mekana dönüşmesini istediğini söyleyen Özlem Ergun Açanal, “Mekanın garip bir enerjisi oldu. İnsanların buraya geldiğinde kendilerini rahat hissetmesini istedim. Ve zamanla öyle oldu, ileride otelde kadınların çalışması taraftarıyım. Zamanla

dişi bir mekana dönüşmesini istiyorum. Kadınlar buraya adım attığı zaman kendilerini özgür hissedebilmeli. Mayıs ayında farklı bir proje olacak. Mutfağımızda bir yemek atölyesi oluşturacağız. Ev hanımları gençlere yemek yapmayı öğretecek, gençler de ev hanımlarına bilgisa-yar kullanmayı öğretecek. Böyle bir sosyal proje fikri var biz de gönül-den bir katkı yapacağız, ayrıca yaz aylarında bahçemizde kadınlarla ilgili film gösterimleri yapmayı planlıyoruz. Amerikan Dil Kültür sponsorluğunda cuma günleri saat 17.00 ve 16.00 arası Tarla Sokak’ta dans dersleri veriliyor“ diyor.

Günlük yemeklerin çıktığı Otel Kara Üzüm’de, sadece zeytinyağı ve tereyağı kullanımına özen gösteriliyor. Çanakkale’nin unutu-lan lezzetlerinin de sunulduğu mekanda, yemekler 11.00’dan sonra müşterilere sunulmaya başlıyor. Mekan 7 gün 24 saat açık. Sadece pazar günleri, kahvaltı ve çay, kahve, çeşitli meyve suyu ikramları oluyor. Menüyü kısaca özetlemek gerekirse,

Hıdrellez pilavı, otlu yemekler, salata çeşitleri, ızgara ye-rine fırında pişirilen balık çeşitleri, mezeler, Akdeniz

Mutfağından örnekler ve Çanakkale’nin unutulan lezzetleri bulgurlu mantı, soğanlı pide yer alıyor.

Slow Food tarafından da tavsiye edilen Kara Üzüm’ün mutfağını, yaratıcısı Hasan Bey şu şekilde özetliyor: “Suya bir taş atın ve yayılan dalgaları seyredin. Birinci

dalga, Çanakkale Mutfağı; biraz gözden geçirilmiş ve sunumu ön plana alınmış şekliyle. İkinci dalga, Ege; biraz İzmir, biraz Ayvalık, biraz Selanik, biraz Girit. Üçüncü

dalga Doğu Akdeniz: bizim Güney Doğumuza ilaveten Lübnan ve Suriye mutfakları. Dördüncü ve son dalga ise Akdeniz’in diğer büyükleri: İspanya, Fransa, İtalya ve Kuzey

Afrika.”

ŞEHRİN İÇİNDE SAKLI CENNET

Menüde Neler Var!

Page 14: Çanakkale İçinde KADIN #2

Çanakkale İÇİnDe KADIN14 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

İLÇELER

Bozcaada’da Sokak kEdİLERİ YaRdım BEkLİYoRBozcaada’da Doğayı Koruma, Kültür ve Sanat Derneği Genel Sekreteri Canan Topçuoğlu, adada sokak kedileri için ‘kuru mama’ ihtiyacının olduğunu duyurarak hayvanseverlere çağrıda bulundu.Bozcaada Doğayı Koruma, Kültür ve Sanat Derneği bünyesinde bulunan Hayvanları Koruma Çalışma Grubu’nun sokak hayvanlarının ihtiyaçlarını giderme konusunda etkin bir rol oynadığını belirten Genel Sekreter Canan Topçuoğlu, sokak hayvanları için gelen mamaların düzenli olarak dağıtıldığını ancak özellikle sokak kedileri için ‘kuru mama’ ihtiyacının yaşandığını belirtti. Kuru mama yardımında bulunmak isteyen hayvanseverlere çağrıda bulunan Topçuoğlu, gönüllülük esasına dayanan bu yardımların sokaklarda yiyecek bulamayarak açlık nedeniyle zor şartlar altında yaşayan kediler için önemli olduğunun altını çizdi. Ada’daki sokak kedileri için kuru mama yardımında bulunmak isteyen hayvanseverler, Boz-caada Cumhuriyet Mahallesi İğdeli Sokak No:5 adresinden ya da 0533 318 29 34 numaralı telefondan yetkililere ulaşabilir.

“İmRoz UYUma HaYvanına SaHİp Çık”

Gökçeada (İmroz)’da hayvanseverler çevre ve hayvan haklarının korunması için yürüdü. Hayvanseverler, yönetimlerden sokak hayvanları için barınak yapılması ve hayvan katliamının durdurulmasını istedi.16 Mart Pazar günü Gökçeada Meslek Yüksekokulu önünde bir araya gelerek hayvanlarıyla birlikte ellerinde “Her eve 3 kedi”, “Zulüm eden mi, zulüm gören mi hayvan”, “Pet diye alıyorlar, Pat diye bırakıyorlar”, “Terk edilmek tüm canlılara acı verir”, “Koru ve yaşat”, “Sevmiyorsan saygı duy”, “Hayvana şiddete hayır”, “Bir kap, bir sevgi”, “Hayvanlara işkence ka-bahat değil suç”, “İlle de barınak”, “Barınağı aç oyu al” dövizlerle, “İmroz uyuma hayvanına sahip çık” sloganlarıyla meydana kadar yürüyen hayvanseverler meydanda okunan bir bildiriyle yönetim-lerden sokak hayvanları için barınak yapılması ve hayvan katliamının durdurulmasını istediler.Katılımcılardan Katina Karanikola aynı günün akşamı köpekler tarafından 10’un üstünde koyun ve kuzunun öldürüldüğünü belir-terek sık sık meydana gelen bu olayların ardından hem koyunların öldüğünü hem de sonrasında köpeklerin zehirlendiğini söyledi. Kara-nikola, “Yerel yönetim sesimizi duyar da hayvan barınağı yaparsa şu serbest havyancılık denen başıboş hayvanlar da sahipleri tarafından toplanıp ağıllarda bakılırsa sorunların üstesinden gelinebilir” ifadeler-ini kullandı.Öte yandan 28 Mart Cuma günü Gökçeada’da Geçici Hayvan Barınağı açılışı gerçekleştirildi.

Çanakkale’nin ‘Fark Yaratan’ Öğretmeni: Şule YıldızoğluRenew (Yeniden Yeni) projesi ekibinden Biga Cumhuriyet Ortaokulu Teknolo-ji ve Tasarım Öğretmeni Şule Yıldızoğlu, 2013 yılında Öğretmenler Günü organizasyonları kapsamında Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü tarafından yapılan değerlendirme sonucunda Çanakkale’nin eğitimde fark yaratan öğretmeni seçildi. 22-25 Kasım tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen Öğretmenler Günü Kutlama programına Çanakkale’yi temsilen davet edilen Yıldızoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Çankaya Köşkü’nde verilen öğle yemeğinde bir araya gelmişti.Çanakkale İçinde’ye bir açıklama yapan Öğretmen Şule Yıldızoğlu, Fark Yaratan Öğretmen seçilme sürecinin, 2011 ve 2012 yıllarında yaptığı çalışmalar neticesinde oluştuğunu ifade etti.

Eğitime teknoloji ile yenilikçi yaklaşımlar kazandırmayı amaçlayan Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle 2011 Türki-ye Yenilikçi Öğretmenler Yarışması’nda ‘Akıllı Tablet Projesi’nin destek öğretmeni olarak Tür-kiye 3’ncülüğü ve 2012 yılında aynı yarışmada ‘3E Engelsiz Empatik Eğitim Projesi’nin lider öğretmeni olarak işbirliği kategorisinde Tür-kiye 1’nciliğine layık görülen Yıldızoğlu, bu yarışmanın Fas’ta gerçekleşen Orta Asya ve Afrika Forumunda Türkiye’yi temsil ederek 92 proje arasından ‘Jürinin Beğendiği İlk 20’ye girme başarısını gösterdi. Ayrıca bu proje ile Türkiye PDR Derneği’nin Yılın Empati Ödülü adayı oldu. Çanakkale’yi gururla ve en iyi şekilde temsil etmeye çalıştığını be-lirten Yıldızoğlu, “Bir öğretmen olarak bir-çok fedakarlıklarla ortaya çıkardığımız, büyük gayretlerle projelendirdiğimiz çalışmalarımızın başarılı kabul edilmesi beni ve arkadaşlarımı onurlandırdı.” dedi.

Başarılı Projeler

REnEw (YEnİdEn YEnİ) pRojESİ İLE TüRkİYE’Yİ TEmSİL ETTİLERBiga Cumhuriyet Ortaokulu öğretmenleri Renew (Yeniden Yeni) projeleri ile Mart ayında İspanya’nın Barcelona şehrinde düzenlenen GLOBAL (Dünya) FORUM’da Türkiye’yi temsil etti. Renew projesi, 90 ülkeden 266 projenin katıldığı, 1000’den fazla eğitimciyi buluşturan Dünya Yenilikçi Öğretmenler Forumu’nda (Global Forum) popüler projeler arasında yer aldı. Biga Cumhuriyet Ortaokulu Müdürü Gül Kocalar, Teknoloji Tasarım Öğretmeni Şule Yıldızoğlu (Proje Lider Öğretmeni), Beden Eğitimi Öğretmeni Zübeyde Darcan (Destek Öğretmeni) ve Görsel Sanatlar Öğretmeni Ali Murat Öztürk (Destek Öğretmeni)’ten oluşan Renew projesi ekibi İspanya’nın Barcelona şehrinde düzenlenen GLOBAL (Dünya) FORUM’da Türkiye’yi temsil etti. Renew (Yeniden Yeni) isimli projeleriyle 2013 yılının Ekim ayında Microsoft ve Yıldız Teknik Üniversitesi işbirliğinde

düzenlenen ‘Yenilikçi Öğretmenler Forumu’nda “İçeriğin Kali-tesi” kategorisinde Türkiye birincisi olan ekip, Orta Doğu Asya ve Afrika Forumunda Türkiye’yi temsil ederek ilk 20 proje arasına girdi ve Mart ayında Barcelona’da Türkiye’yi temsil etme hakkı kazandı. Renew, Barcelona’da popüler projeler arasında yer aldı. Proje tanıtımlarının dışında çok sayıda eğitimlerin yer aldığı fo-rumda eğitimciler yeni deneyimler kazanırken, kendi deneyimler-ini de diğer ülkelerle paylaştılar.

Page 15: Çanakkale İçinde KADIN #2
Page 16: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN16 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

“O BATIDA BEN DOĞUDA DEĞİLİM, YANİ BİZ AYNIYIZ”

Batman, Çanakkale, Diyarbakır ve İzmir’den 24 genci şehir ve hafıza teması etrafında bir araya getiren, “Hatırlamak ve Anlatmak için Şehre BAK” sergilerinin sonuncusu Çanakkale MAHAL’de izleyi-cilerle buluştu. Ocak ve Şubat aylarında sırasıyla İstanbul, Diyarbakır, İzmir ve Batman’da açılan sergide, gençlerin şehir ve hikâyelere odaklanan üç fotoğraf projesi, beş kısa belgesel filmi, tüm üretim süre-cinin belgelenmesine dayanan bir film ve iki blog çalışması yer alıyor. 13 Nisan’a kadar Mahal’de açık olacak sergide, “Bir Dağın Başı” adlı kısa metraj belgesel film çeken Ferda Yılmazoğlu ve Pınar Pamuk’la bir söyleşi gerçekleştirdik. Diyarbakır’da çekilen filmde, 1990’ların sonrasında özel-likle Kürtlerin yaşadığı güneydoğuda gerçekleşen faili meçhul cinayetleri ve zorla kaybetmeler sonucunda aile fertlerini yitirmiş insanların “kemik mücadelesini” ele alan Diyarbakırlı Ferda ve Çanakkaleli Pınar, geçmişle şimdiki zaman arasında kurdukları bağı bizlere aktardı.

Film tanıtımında neden kemik mücadelesi adını kullandınız? Neler öğrendiniz?

Ferda, Pınar: 1990’larda köyleri boşaltılan, yakılan kişilerin birisinin babası, birinin oğlu kayboluyor. Baba-oğul hikayesini işlemek istedik. 20 yıldır süren bir kemik mücadelesi var. Bu aileler, hala kendi cena-zelerine ulaşamıyorlar. Adnan Örhan’ın hikayesi şöyle, kemikler bulunduğu halde savcılık kemikleri kaybediyor. Sonra ke-mikler bulunuyor, mezar açılıyor. 8 kişinin kemikleri aynı mezarlıkta, DNA testi yapılıyor. Kemiklerin onlara ait olduğu ortaya çıkıyor. Bu yüzden kemik mücade-lesi dedik. Kemiklerimiz, mezarımız olsun, bayramlarda mezarımızı ziyaret edip dua okumak istiyoruz dediler.. Adnan’ın hi-kayesinde şöyle bir eşya var. Onun ailesin-den 3 kişi, bulut ailesinden 5 kişi kaybet-tiriliyor. Kulp’un bir dağında kazılan bir çukurda bulunuyor bu kemikler. Savcılık 8 kişinin kemiklerini bir torbaya koyup Kulp’un kimsesizler mezarlığına gömüyor. 8 kişinin kemiğinin bir torbada olması zaten son derece trajik, bir mezardalar ve aranızda paylaşın gibi bir söyleme maruz kalmaları daha da trajik. Hangi aile, kim alsın? Bir kemik alınacaksa, bir usulü var ve bu kadar basite indirgenecek bir konu değil. Ailelerin bayramlarda mezarlığı zi-yaret etmek istemeleri, hepimiz için geçerli. Filmin sonunda görüyoruz bu Adnan’ın ya da Mustafa amcanın hikayesi değil. Orada çok fazla faili meçhul, kaybolan insan var.

Batıda yaşayanların bu tür olaylara karşı duyarlı olmadığı, o bağı kuramadığı söyleniyor. Bu olay sizin nasıl ilginizi çekti?

Pınar: Benim de alsında temel amaçlarımdan birisi oydu. Proje duyuru-sunu gördüğümde Diyarbakır’ı görmem beni heyecanlandırmıştı. İzmirliyim, İzmir’de doğup büyüdüm, ÇOMÜ’de okuyorum. Türkiye’nin batısında doğup büyüdüm. Doğuya ayak bastığım tek zaman, gezi amaçlı gittiğim bir seya-hatti. Hiç hatırlamıyorum. En uzak gittiğim yer Antakya’ydı zaten. Ora-da bir eş dost edinmek deneyimini de yaşamamıştım. Diyarbakır’a ilk adımımı attığım anda oradaki karşılaşacağım hi-kayeleri tanıştığım insanlardan, projedeki katılımcı arkadaşlarımdan az çok tahmin edebiliyordum. Projedeki arkadaşların her biri, omuzlarında yüklenmiş bir ağırlıkla gülümsüyorlar size. O insanların orada bir geçmişe sahip olduğunu öyle bir his-sediyorsunuz ki esprilerinden, yaşam koşullarından, size yaşattıkları ufak tefek deneyimlerden hemen anlayabiliyorsunuz. İlk gittiğimde bir şoför bana şehirdeki cadde isimlerinin, orada öldürülen in-sanlarla anıldığını söylemişti. Örneğin “Gaffar Okan’ın öldürüldüğü caddede in-mek istiyorum” dediğini söylemişti mi-nibüsteki bir kadının. Bu denli hatırlanan hikayelerin olduğu bir şehirde, kendini bu kadar sorumlu hisseden birisiyle bir şeyler paylaşıyor olmak dolayısıyla bende de bir suçluluk duygusu uyandırmaya başladı. Bunca zaman batıda yaşayan bir genç olarak bu hikayelere evet çok uzak değildim ama bu kadar yakın, bu kadar içinde de değildim. Daha fazla okumaya, araştırmaya başladım. Dolayısıyla Ferda’da ki sorumluluk duygusu bende suçluluk duygusuna dönüşmeye başladı. Nasıl olur da bunca zamandır ben ve benim gibi olan diğer arkadaşlarım ailem bu hikayelere, bu kadar uzak kalabiliriz diye. Sonra bu konuları hiç bilmeyen, gözaltında kaybol-mak nedir, faili meçhul cinayet nedir bun-lardan bihaber olan insanların bir nebze de olsun bu filmi izledikten sonra bir şeyleri araştırmaya başlamalarını sağlamak, yani bir kapı açılmasını sağlamak için kısa film çekimini sürdürdüm. Benim hassasiyetim bu noktada başlıyor aslında.

Ferda: BAK projesi kent ve hafıza konu-luydu. Projeye sonradan katılan 2 kişiden biriyim. Kent ve hafıza denildiği zaman aklınıza gelen ilk şey nedir diye yöneltilen sorulardan başlayarak bir ürün ortaya çıkarmamız söylendi. Hafızam faili meçhul cinayetlere, yani Pınar’ın dediği gibi Gaf-far Okan’ın öldürüldüğü kavşakta inmek istiyorum, Musa Anter’in öldürüldüğü cad-dede inmek istiyorum diyen o insanların hafızasında işleyen konuları araştırmak istedim. Pınar’la bunun başlangıcını yaptık.

Pınar cevapladı, bende cevaplamak istiyorum bu yaşananlar duyarsızlık değil aslında bilmemek. Bunu irdelersek bence çok daha amacımıza ulaşmış olacağız. Ben buraya geldim duygularımı dile getirdim. Dört şehir gezdik Çanakkale’de hissettiğimi, o dört şehirde hissedemedim. Burada çok farklı insanlar var. Bu hikayeleri duyduktan sonra hiç kimsenin duyarsız kalacağını sanmıyorum. Çünkü yakınını düşünüyor in-san, benim babam kardeşim olsa ben ne yapardım diyor. Ben Pınar’da kesinlikle bir duyarsızlık hissetmedim. Gerçekten önemli olan bu çalışmanın ve BAK projesinin ve ortaya çıkardığımız ürünün bana öğrettiği en temel şey insanların bu olayları bile-memesi. Bu çok acı. Bunları birebir birlikteliklerle sağlayacağız. Pınar’la çok farklı, çok güzel deneyimler yaşadık. Hiç böyle uzaktan bir arkadaşım olmamıştı. Batı demek is-temiyorum. Batı, doğu, kuzey, güney söylemi sanki bizi kutuplaştıran ayrıştıran yönler.Aramızda sadece mesafe uzaklığı var.

Bundan sonra ne yapmak istiyorsunuz? Neler planlıyorsunuz? BAK size neler kattı?

Pınar: Projenin bize kattığı en önemli şey, birbirimizle yakın ilişki kurmak ve eş dost edinmek oldu. Bir şeyi ortaya çıkarmak film, fotoğraf projesi yapmak, insanların bu çalışmaları görmesi bir yana biz öyle bir ilişki kurduk ki bu ilişki bir süre sonra önlen-emez bir samimiyete doğru ilerledi. Çok şey öğrendik, paylaştık. Birbirimizi tanımayı ve anlamayı öğrendik. Hala Diyarbakır’a sık gidip geliyorum. İlk bir yıl önce gittim artık oraya ait hissediyorum kendimi. Yeni bir projeye başladım. Ferda’da o konuda bize çok destek oldu. Yine bir faili meçhul hikayesi. Bu sefer hizbullah tarafından öldürülen bir babanın hikayesi. Babanın kızı tarafından yani bir kadının dilinden anlatılıyor olay. Eğer Ferda’nın söylediği gibi bir şehrin hafızasına bakacaksak, benim için öncelikle bu toplumsal hafızaya odaklanmalı. Burada yaşayan insanların geçmişte neler yaşandığını bilmesi açısından bu önemli. Sinema televizyon öğrencisiyim, buna yönelik çalışmalar yapmak benim kendimi daha iyi ifade etmemi sağlıyor, bu yönde çalışma yapmak ben-im daha çok içime siniyor.

Ferda: Ben de genel olarak söylemek istiyorum, bu ortaklığın gösterdiği bir şey bizim daha çok birbirimize yakın olmamız gerektiği ve paylaşımlarımızın daha çok artması lazım. İki kadın olarak birbirimize fikir ve düşünsel olarak yakın oluşumuz, böyle bir ürünü ortaya çıkardı. Bu tür ortaklıkların daha üst seviyeye çıkıp bu tür çalışmaların artması gerekiyor. Hangi alanda olursa olsun, beni en çok umutlandıran şey söylenen-lerin medyadaki bize kurgulanıp önümüze sunulan şey yani öyle farklı bir dünya olmayışıydı. Ben Pınar’a kendimi çok uzak hissetmiyorum biz aynıyız, o batıda ben doğuda değilim yani biz aynıyız.

Ferda Yılmazoğlu ve Pınar Pamuk

Page 17: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

17

KÜLTÜR & SANAT

1. Erkek Karakter ödülü Erkekler’e...Erkeklerin filmlerde tüm anlam ve aksiyonun merkezi olma durumları, cinsiyetçiliğin en bariz yansımasıdır: Hikâyelerin odağında erkekler ve onların güçleri, özellikle de kadınları (kadın karakterleri) olumsuzlama, nesneleştirme üzerinden kurulmaktadır.Erkek karakteri canlandıran oyuncunun yorumu göz önüne alınmadan, erkek karak-terin mutlaklaştırıp onayladığı “erkek” rol ve modelleri ve bunlarla özdeşleşildiği tak-dirde yaratacakları çok riskli anlamlar ve sonuçlar göz önüne alınmaktadır.Bu kategorideki üç aday: -Aşk Kırmızı (Ferhat) -Celal ile Ceren (Celal ve arkadaşları) -Erkekler (Adem ve Nazım) arasında, jüri oylamasında en çok oyu alarak diğer adayları geride bırakan Erkekler (Adem ve Nazım) 6. Altın Bamya Erkek Karakter Ödülü’nün sahibi oldu.2. Kadın Karakter Ödülü Aşk Kırmızı’ya...Kadın gerçek bir karakter olarak ele alınıp işlenmedikçe hep erkek egemen bakışla res-medildikçe ve “tekinsiz, güvenilmez, şeytani, kötülüklerin anası, iyi kadın-kötü kadın, fedakâr anne, seyirlik, zayıf... vb.” yanlış, eksik, özensiz ve zararlı temsilleri sürdükçe, kadınların bir bütün olarak beyaz perdeye yansıması mümkün olmamaktadır.Bu kategori değerlendirilirken, kadın karakteri canlandıran oyuncunun yorumu göz önüne alınmadan, kadın karakterin ürettiği anlamlar, dolaşıma soktuğu okumalar, cin-siyetçi tutum, rol ve kalıpları ne derecede pekiştirip onayladığı göz önüne alınmaktadır.Bu kategorideki üç aday: -Aşk Kırmızı (Zeynep) -Celal ile Ceren (Ceren ve arkadaşları) -Senin Hikayen (Meral ve Esra) arasında, jüri oylamasında en çok oyu alarak diğer adayları geride bırakan Aşk Kırmızı (Zeynep) 6. Altın Bamya Kadın Karakter Ödülü’nün sahibi oldu.3. Senaryo Ödülü Erkekler’e...Senaryo, sinemasal tüm öğeleri soyutlandığında ve sadece filme çekilmiş senaryo olarak okunduğunda bile cinsiyetçi izler taşıması, kadın ve erkek karakterlere adil ve eşitlikçi yaklaşmaması, bu tutumun diyaloglardan, karakterlere kadar her sahnesine sinmiş olması ve içerdiği cinsiyetçi unsurlar göz önüne alınarak değerlendirilmektedir.Bu kategorideki üç aday: -Aşk Kırmızı -Celal ile Ceren -Erkekler arasında, jüri oylamasında en çok oyu alarak diğer adayları geride bırakan Erkekler 6. Altın Bamya Senaryo Ödülü’nün sahibi oldu.4. Film Ödülü Aşk Kırmızı’ya...Film, ışıktan kadraja, kadın ve erkek karakterlerden yönetmenin yorumuna kadar tüm unsurlar, çelişki içermeyen cinsiyetçi “bütün” göz önüne alınarak değerlendirilmektedir.Bu kategorideki üç aday: -Aşk Kırmızı -Celal ile Ceren -Erkekler arasında, jüri oylamasında en çok oyu alarak diğer adayları geride bırakan Aşk Kırmızı 6. Altın Bamya Film Ödülü’nün sahibi oldu.5- İzleyici Bamyası: Celal ile Ceren’e...İzleyici Bamyası Ödülü, Altın Bamya web sitesinde yer alan 2013 yılında vizyona giren tüm filmler arasında yapılan online oylama sonucunda en çok oyu alan film Celal ile Ceren oldu.6- Jüri Özel – Tek Taşlı Bamya Ödülleri: Düğün Dernek ve Kedi Özledi filmlerinin,7- Jüri Özel – Homofobi Ödülü: Erkekler filminin,8- Jüri Özel – Hormonlu Bamya: Testosteron filminin,9-Jüri Özel – Eşek Arısı Bamyası: Sabit Kanca filminin oldu.Altın Bamya Akademisi, “Ödül alanları bundan sonraki ödül törenlerine sadece iz-leyici olarak çağırdığımız, hatta ödül verecek aday bulamayacağımız yıllar dileklerimi-zle” görüşü dile getirildi.

Türkiye sinemasındaki erkek egemen bakışa ve cinsiyetçiliğe tepki olarak verilen Altın Bamya Ödülleri dağıtıldı. Altın Bamya Ödülleri’nde Türkiye sinemasındaki cinsiyetçiliğin azalması dileğiyle verilen ödüllerde Erkekler filmi üç dalda, Aşk Kırmızı filmi de film dalında ödül aldı.Altın Bamya Akademisi tarafından, 6 yıldır, “bir daha ödül verecek film bulamamak” ümidiyle düzenlenen or-ganizasyonda senaryo ödülü Erkekler’e, film ödülü Aşk Kırmızı’ya, izleyici bamyası ise Celal ile Ceren’e verildi.

Jüri özel ödülü de dört filme birden verildi. Kedi Özledi, Düğün Dernek (Tek taşlı Bamya), Sabit Kanca (Eşekarısı Bamyası), Testesteron (Hormonlu Bamya). Her zamanki gibi bu sene de ödüle layık görülenler, ödül törenine katılmadı.Erkek Karakter, Kadın Karakter, Senaryo, Film, İzleyici, Jüri Özel- Tek Taşlı Bamya, Homofobi, Hormonlu Bamya ve Eşek Arısı Bamyası Ödülleri, 2013 yılında vizyona giren ye-rli sinema filmleri arasındaki 7 film toplam 9 dalda Altın Bamya Ödülleri’nin sahibi oldu. 2013 yılında vizyona giren bütün filmleri değerlendiren ön jüri, “Kadınlarla ilgili yanlış mitlerin, algıların, cinsiyetçi bakışın sinemada yeniden üre-tilip temsil edilmesi ve bu ayrımcılığın kanıksanır kılınması ile kadınlara dair alanların daraltılmasına dair erkek egemen bakışın ağırlığı açısından” seçtiği aday filmleri geniş jüri

oylamasına sundu. Altın Bamya Akademisi tarafından, 6 yıldır, “bir daha ödül verecek film bulamamak” ümidiyle ver-ilen ödüller için bu yıl da geniş bir jüri oy kullandı. İzleyici Bamyası ise Akademi’nin web sitesinden oylamaya açıldı. 24 Mart Pazartesi akşamı İsveç’in İstanbul Başkonsololuğu’nda düzenlenen ödül törenine, Akademi üyeleri, Filmmor Kadın Filmleri Festivali konukları ve sinema sektörü katıldı. Bütün adayların davet edildiği törene aday filmlerin temsilcilerin-den katılan olmadı. İşte 6. Altın Bamya Ödülleri sahipleri ve jürinin gerekçeleri şöyle:

ALTIN BAMYA ÖDÜLLERİ DAĞITILDI

01 - 06AVUKATLAR HAFTASI ETKİNLİKLERİ

1-6 Nisan tarihleri arasında kutlanacak Avukatlar Haftası kapsamında Çanakkale Barosu organizasyonuyla konferans, söyleşi, film gösterimi ve tiyatro etkinlikleri düzenlenecek.

02 FORUM: KADINLAR ŞIDDETE KARŞI MÜCADELE EDIYOR

Çanakkale Kadınlar Birliği Derneği, Kadına Yönelik Şiddete Karşı yürütülen mücadele konusunda fikir alışverişi yapmak üzere kentteki tüm kadınların katılımına açık olarak 2 Nisan Çarşamba günü saat 15.00’te Çanakkale Seramik Müzesi’nde buluşuyor.

02 SERGİ:KENTTE MAHRUKATÇILAR

Doğalgazın yaygınlaşmasıyla yok olmaya yüz tutan bir meslek, mahrukatçılık. Birol Ürken kolaylaştırıcılığında, 2 Nisan Çarşamba günü saat 18.00’da Çanakkale Kent Müze-si Eyüp Görgüler Süreli Sergi Salonu’nda açılacak sergi 3 Haziran 2014 tarihine kadar Pazartesi günleri hariç her gün 10.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

06 KONSER:LUXUS

LUXUS, Çanakkale Barosu Avukatlar Haftası etkinlikle-ri kapsamında 6 Nisan Pazar akşamı saat 21.30’da Öküz Kültür’de!

09 SÖYLEŞİ: SARIKIZ EFSANESİ VE ANA TANRIÇA KÜLTÜ

ÇAYEK, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Çanakkale Kent Müzesinin ortaklığı ile düzenlenen masal söyleşilerinin beşincisi, Ahmet Turgut Yazman’ın katılımıyla 09 Nisan Çarşamba günü saat 18.00’de Kent Müzesi’nde gerçekleşecek.

11-13 EĞİTİM: KADIN YURTTAŞLARIN VE AKTİVİSTLERİN SEÇMENLER VE AKTİF YURTTAŞLAR OLARAK GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ

KA.DER’in Avrupa Birliği Delegasyonu desteği ile başlatılan “Kadın Yurttaşların ve Aktivistlerin Seçmenler ve Aktif Yurttaşlar Olarak Güçlendirilmesi Projesi“ Çanakkale Ko-laylaştırıcı Eğitimi 11 - 12 - 13 Nisan’da gerçekleşecek.

K E N T A

J A N

D A

S I

01 - 15 NİSAN / 2014

Çanakkale’deki tüm etkinlikler ve ayrıntılar için: www.canakkaleicinde.com/etkinlikler-takvimi

Page 18: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN18 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

K A M P A N Y A L A R NİSAN AYI

ADİL IŞIKİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Tüm ürünlerde %50’den %70’e varan indirimler.

ATAKAN PENYEKemalpaşa Mah. / Değirmenlik Sokak Bahar indirimi: Her şey 10-15-20 TL.

ÇIĞ BUTİK Kemalpaşa Mah. / Değirmenlik SokakBluzlar 15-20 TL.

DE FACTO İsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad.Nisan ayı boyunca pantolonda kampanya: 29,99 TL.

EŞLE İsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad.Nisan ayı sonuna kadar kadın gruplarında ayakkabı, sandalet ve abiyelerde 50 TL ve 80 TL fiyatlar.

GARAGE FACTORY Kemalpaşa Mah. / Tarla Sokak8 Nisan’a kadar tüm ürünler 10-20-30 TL.

GETHIT İsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad.Sezon sonu ürünlerde %70’e varan; yeni sezon ürün-lerde ise %20-30 arası indirim.

GÖKSPOR Kemalpaşa Mah. / Değirmenlik SokakNisan ayı boyunca %30 - %60 arası indirimler.

GÖZDESPORKemalpaşa Mah. / Değirmenlik Sokak Sezon sonu ürünlerde %50’ye varan indirimler. Out-let mağazasında ise sürekli %50’ye varan indirimler. Üniversite öğrenci ve personeline yeni sezon ürünler-inde %10-15 indirim.

GREYDERİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Satın alınan ikinci ürüne %50 indirim.

İSTANBUL ÇEYİZKemalpaşa Mah. / Kemalyeri Sokak Ürünler tükeninceye kadar saten 6’lı setler ve tek ge-celik sabahlıklarda %50, Sezon sonu ürünlerde %25 indirim.

JOURNEYKemalpaşa Mah. / Değirmenlik Sokak Nisan ayı sonuna kadar %20’den %50’ye varan in-dirimler.

LC WAIKIKI İsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad.18-23 Nisan tarihleri arasında 50 TL’lik alışverişlere sırt çantası veya keçeli kalem seti hediye.

LOYA Kemalpaşa Mah. / Değirmenlik SokakNisan ayı boyunca iç giyim ürünlerinde %70’e varan indirimler.

MATMAZEL Kemalpaşa Mah. / Kemalyeri SokakButik ürünlerde %30’a varan idirimler.

MODA SHOW İsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad.Nisan ayı boyunca tüm ürünlerde açılışa özel %50’ye varan indirimler.

ONDAİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Nisan ayı boyunca spor ayakkabılarda 29-39-49-59 TL fiyatlar. Bagetler 29-39 TL.

PANDORANIN KUTUSUKemalpaşa Mah. / Tarla Sokak%30’a varan idirimler.

PEMBEKemalpaşa Mah. / Değirmenlik Sokak Nisan ayı boyunca büyük beden ve hamile giyimde %50’ye varan indirimler.

PEMBE TOPUK Kemalpaşa Mah. / Mersin Dede SokakAyakkabı ürünlerinde indirimler.

PENTİİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Plaj gruplarında indirimli fiyatlar.

PİCASSUİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Yeni sezon babetler 39,90 TL’den başlayan fiyatlar-la. Erkek ayakkabı 49,90 TL. Nisan ayı boyunca tüm ürünlerde %70’e varan indirimler.

RELAX MODEİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Nisan ayı boyunca yeni sezon ürünlerde %10, önceki sezon ürünlerde %70 indirim.

RİDADEİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad.Nisan ayında Etiketin yarısı fiyatlar.

SOBEKemalpaşa Mah. / Değirmenlik Sokak Nisan ayı boyunca 0-12 yaş çocuk giyimde %50 in-dirim.

ŞİMALİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Mayıs ayına kadar kırmızı etiketli ürünlerde %50 in-dirim.

TIRTIL BEBEKemalpaşa Mah. / Küçükhamam Sokak Sezon ürünlerinde %30’a varan indirimler.

YARDSİsmetpaşa Mah. / Demircioğlu Cad. Tüm ürünlerde %50’den %70’e varan indirimler.

YAZAR PERDEİsmetpaşa Mah. / Aynalı Çeşme Sokak Nisan ayı boyunca ürünlerde %20 indirim.

Sayfalarımızda yer alan kampanyalar ücretsiz yayınlanmaktadır. Siz de işletmenizin bir kampanyası varsa sonraki sayımızda yer alması için

(0286) 214 33 93 ya da 0530 329 72 17 telefon numaralarından bizimle iletişime geçebilirsiniz...

Page 19: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

19

Harflerin gizli dilini çözmeye kaç yaşında başladınız?

Liseye ilk başladığım andan itibaren grafik tasarıma, oradan da tipografiye yöneldiğimde harflerin

bana bu yolda ilerlemem gerektiğini, fısıldadığını duydum.

Sanatçı yönünüz küçük yaşlardan itibaren var mıydı ?

İlk okula başlamadan ana sınıfındayken öğretmenimin anneme “Güzel sanatlar yönünde eğilimi olacak eğitimine daha bu yaşlarda o yöne eğmelisiniz” dediğini annem bana yaklaşık 3 yıl kadar önce söyledi.

Yaptığınız çalışmalarda ki amacınız nedir?

Yaptığım çalışmalarda amacıma gelince sadece harfleri surata dizmek değil çehresini oluşturduğum kişilerin aslında ağzından dökülen sözcüklerle kişiliğinin var olduğunu göstermek.Yaptığım portre serilerinin çoğunda da bu yüzden hala yaşattığımız efsane müzisyenleri yaptım.

Çalışmalarınızın daha estetik durması için harfleri nasıl yer-leştiriyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz ?

SİZDEN BİRİ 24 yaşındaki Duygu Kafkas, harflerden yaptığı

portreler ile büyük ilgi görüyor. Çanakkale’de bir

firmada grafiker olarak çalışan Kafkas, Tipografi ile

tanıştığı süreci bizlerle paylaştı...

Bob Marley

Elvis Presley

“Yaşadığım şehir bana ilham veriyor” Duygu Kafkas

HARFLERİN GİZLİ DİLİNİ ÇÖZEN KIZ

Bu çalışmalarda da harfleri bodoslama değil ya ismi ya da şarkı sözlerinden oluşan kelimeleri kullanıyorum.

Yaptığınız portreler size neler kattı?

Çalışmayı yapmaya başlamadan portresini yapacak olduğum sanatçıyı çok iyi tanımam gerekiyor ki çalışma-larıma o duyguyu verebileyim. Bu yüzden onları çok iyi araştırıyorum onlar hakkında yakın arkadaşımın hakkında bildiklerim kadar çok şey öğreniyorum diyebilirim.

Bir portreyi yapmak kaç gün sürüyor?

Harflerin büyülü dünyasına girince 2 gün başından kalkmadığım olmuştur. Böyle gidersem yaklaşık 1 haftada sonlanıyor çalışma.(hatta ev arkadaşım bu konuda hep garipsemiştir beni ‘gidiyorum geliyorum hep aynı yerde aynı modda bilgisayarın başındasın görende final ödevi yetiştirecek sanır ‘ diye :))Ama öyle ki bir şeyler beni o portreye hapsediyor başından kalkmak istemiyorum.

Çalışma aşaması yorucu mu?

Portresini yaptığım sanatçının çalışması bitene kadar onun şarkılarını dinlerim.Bu bana daha çok ilham veriyor onu daha çok yaşattığımı bilmek beni mutlu ediyor.Yorgunluk söz konusu olmuyor.

Kaç yıldır Çanakkale’desiniz ve neden Çanakkale?

Yaklaşık 6-7 yıldır buradayım buralı oldum diyebilirim. Çanakkale böyle işler yapmak için bir numaralı şehir bence.Yaşadığım şehir bana ilham veriyor.

Daha önce sergi açtınız mı ya da açmayı düşünüyor musunuz ?

Burada karma sergide işlerimi paylaştım ‘Ama isterim tabi İstanbul da kişisel sergide işlerimin sergilenmesini .Böyle

bir imkanım olursa portrenin başında duran izleyiciye tıpkı çalışırken yaptığım gibi o sanatçının şarkısını duyacak alt

yapıyla karşına çıkmak isterim.İnşallah bir gün böyle bir imkanım olur diyorum.

İşlerinizi isteyenlerle paylaşıyor musunuz?

Tabi arkadaşlarıma hediye ettiğim çok olmuştur.İsteyenlere kişiye özelde yapıyorum Sevgililer günü için talepler arttı son zamanlarda sadece yüksek çözünürlülükte fotoğraf gönder-meleri yeterli oluyor. Tabi birde tasarım süreci için 1 hafta zaman talep ediyorum.

Peki bunun için size nasıl ulaş[email protected] ‘a mail atmaları yeterli olacaktır.

Page 20: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN20 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

SAĞLIK

“Kadınlar Su İçmeyi Unutuyor”

1.

2. Vücudunuzu tanıyın

Bol su tüketin

Kilo Almamak İçin Bunlara Dikkat

Diyetisyen Selin Sarıbudak, yaklaşık 3 ay önce faaliyete başlayan Çanakkale Halk Sağlığı Müdürlüğü Obezite Danışma Birimi hakkında bilgiler verdi. Ücretsiz olarak sunulan tedavi sonrasında hastalarından olumlu yönde geri dönüşler aldığını be-lirten Sarıbudak, özellikle kadınların su içme alışkan-lıklarının az olduğuna dikkat çekti ve kilo almadan önce yapılması gereken konular hakkında çeşitli bil-gilendirmelerde bulundu...

- Obezite Danışma Birimi ne zamandır faaliyette? Ne gibi işlemler yapılıyor? Ocak, Şubat ve Mart ayı ol-mak üzere 3 aydır yoğun olarak çalışıyoruz. Hastalarımızı BKİ yani beden kitle endeksi ölçümleri ile seçiyoruz. 25 ve 30 üzeri fazla kilolu çıkan kişileri birime alıyoruz. Yoğunluktan dolayı böyle bir kısıtlama getirdik. Kitle endeksi 25 altında kalanlara hemşireler bilgilendirme yapıyor. Ayda bir kontrollerimiz var, kontrollerde gerekirse diyet programlarımız sıfırlanma yaşıyor. Tahliller 3-4 ayda bir istenmeye başlıyor. Gelen hastaların arasında, erkek, kadın

çocuklar var. Çocuklar daha çok ortaokul ve lise çağında. İlkokuldan başvuran yok. Çocukların öğünler-ini okul saatlerini dikkate alarak ve diyet yaptıkları pek belli olmayacak biçimde, sağlıklı bir şekilde plan-lıyoruz. Şuanda tek diyetisyenim, yakın zamanda yeni diyetisyenler de gelecek. Burada pazartesi ve cuma günleri görev alıyorum. - Çanakkale’de obezite hasta-larının profili nasıl görünüyor? Bir çoğu yüksek kilolu. Fakat bilinçli bir toplum. İyi besleniyor, her şeyin de farkındalar. Kültür seviyesi yüksek, spora yöneliyor , en azından yürüyüş yapıyorlar. Menopoz döneminde olan kadın-

larda obezite daha fazla. 40-50 yaş aralığında diyebiliriz. - Kilo almadan önce hastaların neler yapmaları gerekiyor? Su tüketimi az. Özellikle kadın-ların su içmek akıllarına gelmiyor. Ev hanımları geç uyanıyor, geç kahvaltı yapıyorlar. Bu da metabo-lizmayı biraz yavaşlatıyor. Hamur işi yiyecekleri fazla tüketiyorlar. Çoğu beyaz ekmek tüketiyor. Buraya gelip çavdar, tam buğday ekmeği tüketiyorum diyen az. Ve bu etkenlerin hepsi kilo almalarında etkili oluyor. Kadınlarda yaş ilerle-dikçe yağlanma daha fazla oluyor. Östrojen hormonunun da etkisiyle. Metabolizma yavaşlıyor, yağlan-maya başlıyoruz. Ve daha çok kilo alıyoruz. Bol su tüketimi şart. Suya önem versinler. En büyük derdimiz su. Kadınlar su içmeyi unutuyor. Buraya gelenler mucize istiyorlar. Ne çayı içelim vs..? En büyük mucize aslında su. Çünkü yağ yakımını en güzel su sağlar. Ayrıca düzenli saat aralıklarıyla dengeli beslensinler. Her gün benzer saatle-rde yiyeceklerini, öğünlerini yap-maya özen göstersinler. Kadınlar ve çocuklar yürüyüşe özen göstersin, düzenli yürüyüş çok önemli. Vücudumuz bir makine gibi. Ona bir şeyler öğretmek zorundayız. Düzeni ona öğretirsek çalışmaya başlar. Yürümek ya da spor yapmak çok önemli ve düzenli yapıldığında etkisi görülüyor. Her gün 20 dk

ile başlayabilirler. Önümüzdeki ay her gün bu rakam 30 dk gibi arttırılabilir. - Obezite Danışma Birimi’ne kimler nasıl başvurabilir?Bir sınırları yok. Aile hekimlerine tahlillerini yaptırarak, direk gelebi- lirler. Boyunuz kilonuz ölçülüyor. BKİ 25’in üzerindeyse aile hekimi-nize yönlendiriliyor, aile hekimi de tahlili yapıp bize gönderiyor.

-Hastalarınızın son durumu nasıl?Geri dönüşümler güzel. Ayda 3-5 kg arası sınır koydum, daha fazla kilo vermeye çalışmasınlar diye. Bu Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerdiği bir rakam. 3’den az 5’den çok verilmesin. 5 kg gibi dönüşler de oluyor. Önemli olan bunu koruma aşaması. 3 aylık bir sistem olduğu için daha koruma aşaması-na geçiş olmadı. Henüz kiloların uzaklaştırılması aşamasındayız. %90 başarı durumu diyebiliriz.-İnternette Dolaşan Alkali Di-yetleri Ne Derece Sağlıklı? Bazı ürünler var güvenilir, bazı ürünler ise içeriklerinin gerçekten iyi bilinmesi, incelenmesi lazım. İnsanlar paralarından olabiliyorlar. Alkali mesela salata yediğimizde ya da sebze yemeğiyle beslen-diğimizde zaten alkali diyeti yapmış oluyoruz. Sadece alkali denince adı değişiyor ve popüler oluyor.

SPORTS

Çanakkale orman yoğunluğu açısından ül-kemizin en zengin yörelerinden biri olduğu kadar zengin florasıyla da dikkat çekiyor. Bu zengin floranın önemli ve şifalı bir parçası da adaçayı. Her derde deva bir bitki olan adaçayını, Çanakkalemizin dağlarında, te-pelerinde ve birçok yerinde görebilir hatta benim yaptığım gibi balkonunuzda dahi yetiştirebilirsiniz. Ferahlatıcı ve mis kokusu balkon kapısını açar açmaz evinize dolacaktır. Özellikle suladığınız vakitlerde adaçayının kokusu toprak kokusuyla birleşerek size kendinizi çok daha iyi hissettirecektir.Adaçayının taze yaprak ve çiçek kısımları kullanılabileceği gibi yaprak kısımları ku-rutulup saklanabilir ve daha sonra tüketile-bilir. Ayrıca adaçayı bitkisinin toprak üstü kısmından elde edilen uçucu yağ da sıklıkla kullanılmaktadır.Bahçenizde ya da balkonunuzda yetiştirdiğiniz adaçayını toplarken dikkat etmeniz gereken önemli bir nokta bitki yapraklarını çiçeklen-meden önce yani Mayıs-Haziran aylarında ve etken maddelerin en fazla olduğu öğlen

saatlerinde toplamaktır. Adaçayı yapraklarını taze olarak kullanacaksanız 4-5 dakika dem-lemeniz yeterli olacaktır. Fazla bekletilmesi durumunda acı bir tat ortaya çıkar. Adaçayı yapraklarını kurutmak isterseniz gölgede ve hava alan bir yerde tozdan önlemek için üzerine tülbent veya benzeri bir ince örtü sererek kurutabilirsiniz. Kurutma işlemini tamamladıktan sonra hava almayan kaplarda bir sene boyunca muhafaza edebilirsiniz.Adaçayı hem antioksidan özelliğe hem de içeriğindeki bazı bileşenler sayesinde anti enflamatuar yani iltihapla savaşan bir etkiye sahip. İnsan sağlığı açısından faydaları say-makla bitmeyen adaçayının genel olarak kullanıldığı durumlar ise şunlar:

•Soğuk algınlıkları ve boğaz iltihaplanmasında, ağız içi yaralarda iyileştirici etkisi vardır.

•Tahriş edici öksürüklerin, solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde yardımcıdır.

•Dispeptik rahatsızlıklar yani hazımsızlık diye tabir edilen mide şikayetlerinde mideyi rahatlatıcı etkisi vardır.

•Aşırı terleme, aşırı salya gibi vücut salgılarının azaltılmasında etkilidir.

•Birçok hastalık sonrasında vücutta mey-dana gelen halsizlik, yorgunluk, güçsüzlük gibi durumlarda vücuda canlılık ve zindelik kazandırır.

•Adaçayı hem karaciğer dostudur hem de kalp krizini tehlikesini azaltır.

•Bağırsak problemlerinde gaz giderici etkisi ve ishal durumunda rahatlatıcı etkisi vardır.

•Böcek sokmalarında adaçayı yaprağını ufa-

lanarak uygulandığında kaşıntıyı ve tahrişi önler.

•Herpes virüsünün yol açtığı uçuğun teda-visinde kullanılır.

•Kadınlarda rahim rahatsızlıklarında oturma banyoları yapıldığında rahatlama sağlar.

•Depresyon, Alzeimmer hastalığı gibi ruhsal ve zihinsel problemlerin tedavisine destek amaçlı kullanıldığı gibi hafızayı güçlendirici etkilere de sahiptir.Yemeklerde baharat olarak da kullanılabilen adaçayı, kozmetikte hoş kokusu, dezenfek-tan özelliği ve iltihaplanmayı giderici et-kileri nedeniyle de sıklıkla kullanılmaktadır. Bunlarla birlikte adaçayı kullanırken dikkatli olmamız gerekir. Örneğin hamilelerde ra-him kaslarını uyardığı için gebelik sürecinde kullanılmaz. Anne sütü salgısını azalttığı için emziren kadınlarda kullanılmamalıdır Çok fazla içilmesi durumunda tansiyon yükselmesine neden olabilir. Adaçayı gibi doğanın şifa kaynaklarından yararlanmak is-tiyorsak mevcut hastalıklarımızı ve bedensel sağlığımızı gözeterek doktorumuzun deneti-minde hareket etmek durumundayız. Aksi takdirde faydadan ziyade zarar görürüz.Efsanelerde şifa verdiği kadar ekildiği yeri kötü enerjilerden temizlediğine inanılan adaçayını çay olarak demleyebileceğiniz gibi gargara olarak da hazırlayabilirsiniz. Kurutulmuş adaçayı yaprakları 1 su bardağına 1 tatlı kaşığı olacak şekilde kaynar suda haşlanır. 10 dakika ağzı kapatılarak demlenir ancak ateş üzerinde kaynatılmamalıdır. Adaçayı

yaprakları taze ise 4-5 dakika demlenmesi yeterli olacaktır. Adaçayının gargara olarak hazırlanması da son derece kolay. Kurutulmuş adaçayı yaprakları 2 su bardağına 2-3 tatlı kaşığı olacak şekilde soğuk suya eklenip kısık ateşte kaynamaya başlayınca ateşten alınıp 15 dakika ağzı kapalı demlendikten sonra süzül-ür. Gün içerisinde sıklıkla gargara yapılabilir. (Günlük hazırlanmalıdır)Çanakkale’de çokça yetişen, pazarlarda bulabileceğiniz ya da bahçenizde, balko-nunuzda kolaylıkla yetiştirebileceğiniz adaçayının şifa kaynağı olduğunu unutma-yarak sağlığınız için her gün bir fincan iç-menizi öneririm.

Şifayla Çevrili Çay:Adaçayı

Nurdane Özay

Page 21: Çanakkale İçinde KADIN #2

AYPERİ GÜZELLİK SALONUGüzelliğin & Bakımın Adresi

PİŞMANLIKLARI SİLMENİN TAM ZAMANI

güzel bir cildinihtiyacı olanher şey

AYPERİ GÜZELLİK’te...

Ameliyatsız GençleşmeYoğun Nem BakımıKırışıklık GidermeDetoks TerapisiPlatin MucizesiAkne TerapisiLeke TerapisiLeke TerapisiDNA OnarımıAntiküperözPlus Effect

İsmetpaşa Mah. Demircioğlu Cad. Nalbantoğlu Apt. No:29 Kat:1 (Köroğlu AVM yanı) ÇANAKKALE (0 286) 213 13 83 & 0531 810 73 32 www.ayperiguzellik.com

ayperiguzellik

ayperiguzellik

Page 22: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN22 Çarşamba- Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

KENTTE YAŞLILAR HAFTASISOSYAL YAŞAM EVİ KULLANICILARI YAŞLILAR HAFTASI‘NI KUTLADI...

Çanakkale Belediyesi bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Barbaros, Esenler ve Troia Sosyal Yaşam Evi kullanıcıları, Yaşlılar Haftası’nı Yelken Kulüp’te gerçekleşen bir dizi etkinlik ve piknik ile kutladı.Katılımcıların büyük ilgi gösterdiği renkli etkinlik açılış konuşmalarının ardından Esenler So-syal Yaşam Evi kullanıcılarının sanat müziği konseri ile devam etti. Katılımcıların şiir, şarkı ve mani söyleme gibi yeteneklerini de sergilediği etkinlik, halk oyunları gösterileri, Barbaros Sosyal Yaşam Evi kullanıcılarının yöresel türküleri seslendirmesi ve pilav ikramı ile devam etti. Kapsamlı etkinliğin sonunda çalan müzikler eşliğinde dans etme imkanı da bulan Sosyal Yaşam Evi kullanıcıları, renkli ve eğlenceli bir gün geçirme imkanı buldu.

YAŞLIDAN YAŞLIYA DESTEK GRUBU KÜÇÜKKUYU’YU GEZDİ...

Çanakkale Belediyesi Sosyal Yaşam Evleri katılımcılarından Yaşlıdan Yaşlıya Destek Grubu kadınlarına Yaşlılar Haftası kapsamında Küçükkuyu gezisi düzenlendi.Sosyal ve kültürel içerikli düzenlenen gezi kapsamında kadınlar Zeytinyağı Müzesi’ni gezdi ve Beldede bulunan huzurevini ziyaret etti.Hazırladıkları küçük hediyeleri huzurevi sakinlerine veren Yaşlıdan Yaşlıya Destek grubu katılımcıları, mutlu olmak için paylaşmanın önemine inandıklarını ifade ederek, güzelleşen havalarla birlikte etkinliklerin açık alanlara taşınmasının sevincini yaşadı.

DEMLİ SESLER’DEN MUHTEŞEM KONSER

Çanakkale Belediyesi Sosyal Yaşam Evleri katılımcılarından Yaşlıdan Yaşlıya Destek Grubu kadınlarına Yaşlılar Haftası kapsamında Küçükkuyu gezisi düzenlendi.Sosyal ve kültürel içerikli düzenlenen gezi kapsamında kadınlar Zeytinyağı Müzesi’ni gezdi ve Beldede bulunan huzurevini ziyaret etti.Hazırladıkları küçük hediyeleri huzurevi sakinlerine veren Yaşlıdan Yaşlıya Destek grubu katılımcıları, mutlu olmak için paylaşmanın önemine inandıklarını ifade ederek, güzelleşen havalarla birlikte etkinliklerin açık alanlara taşınmasının sevincini yaşadı.

Page 23: Çanakkale İçinde KADIN #2

ÇANAKKALE İÇİNDE KADIN Çarşamba - Nisan 02, 2014

www.canakkaleicinde.com/kadin

23

ÇANAKKALE İÇİNDEİNTERAKTİF MEDYA REKLAM & TANITIM HİZMETLERİAdına Sahibi ve Yazıişleri Müdürü Onur Özer

15 günde bir yayınlanır. / Yıl: 1, Sayı: 202 Nisan 2014 / Fiyatı: 3 TLBASILDIĞI YER: İHLAS GAZETECİLİK A.Ş.1397 Sok: No: 3 Konak, 35230 Kahramanlar İZMİR İDARİ YER: Kemalpaşa Mah. Aslan Abla Sk. 8/1 ÇANAKKALETEL: (0 286) 214 33 93 & 0530 329 72 17

KATKIDA BULUNANLAR:ŞEBNEM GÖKSEL, GÜNEŞ PEHLİVAN, ARZU BAŞARAN UYSAL, NURDANE ÖZAY, KATINA KARANIKOLA, ESRA ALPARSLAN, BİHTER BİLİR

Abonelik Bilgileri: Yıllık 24 sayı yurtiçi abonelik bedeli KDV Dahil 60 TL’dir.

Baraj Etabı (Ligden Düşme)Çanakkale Belediyespor ise 1. etap karşılaşmaları sonucunda 11’nci sırada yer aldı. Belediyespor bu sonuçla Halkbank, Sarıyer Belediyespor ve Konya Ereğli Belediye-spor ile birlikte 5,6,7 Nisan ile 13,14,15 Nisan 2014 tarihleri arasında Bursa Cengiz Göllü Spor Salonu’nda, 3’er günlük lig usulü 2 devreli turnuva maçları oynayacağı Baraj Etabı’nda yer aldı. Dört takımın 1. etapta aldıkları puanlar ile 2 turnuvadaki aldıkları puanların toplamı sonunda son iki sırayı alan iki takım 2’nci lige düşecek.

Acıbadem Kadınlar Voleybol 1. Ligi’nde mücadele eden 22. hafta 20 Mart Perşembe günü oynanan karşılaşmalar ile tamamlandı ve ligde 1. etap müsabakalarının sonuna gelindi. Çanakkale Belediyespor Kadın Voleybol Takımı’nın 1. etap son maçında dep- lasmanda Bakırköy Belediye Yeşilyurt ile oynadığı karşılaşmanın setleri 16-25, 27-25, 17-25, 25-20, 19-21’lik sonuçlarla 2-3 Belediyespor’un üstünlüğüyle sonuçlandı.

Acıbadem Kadınlar Voleybol 1. Ligi 1. etap müsabakaları 64 puan toplayan VakıfBank’ın liderliğinde tamamlanırken, Çanakkale Belediyespor ise 16.7 puanla 11’nci sırada yer aldı.

Play-off etabı2013-2014 sezonu Acıbadem Kadınlar Voleybol 1. Ligi play-off 1. tur karşılaşmaları 2 Nisan 2014 Çarşamba günü oynanmaya başlayacak. 1. etap müsabakaları sonunda ilk 8 sırayı alan takımlar play-off etabını oynamaya hak kazandı.

w w w . c a n a k k a l e i c i n d e . c o mk a d i n @ c a n a k k a l e i c i n d e . c o m

Çanakkale İçinde KADIN Gazetesi, Basın-Meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder.Sayfalarımızda yayınlanan köşe yazılarından yazarları sorumludur.

GELİBOLU HAKİMİYET-İ MİLLİYE ORTAOKULU YILDIZ KIZ FUTSAL TAKIMININ BAŞARISI

2013-2014 Öğretim Yılı okullar arası Yıldızlar Futsal Grup Birinciliği karşılaşmaları 10-13 Mart 2014 tarihleri arasında Kocaeli Hasan Gemici Spor Salonu’nda oynandı. Gelibolu Hakimiyet-i Milliye Ortaokulu’nun Yıldız Kız Futsal takımı, Çanakkale birincisi olarak katıldığı Kocaeli’de gerçekleşen Bölge grup maçlarında eşleştiği rakipleriyle yaptığı tüm maçları kazanarak Türkiye yarı finallerine adını yazdırdı.Beden eğitimi öğretmenleri Elif Kökemli ve İjlal Telefoncu önderliğinde maçlara hazırlanan Hakimiyet-i Milliye Or-taokulu Yıldız Kız Futsal takımı başarılı sonuçlarına bir yenisini ekledi. Gelibolu ve Çanakkale’deki okullar arasında karşılaşmalarda birinci olarak Kocaeli’de gerçekleşen Bölge grup maçlarında Çanakkale’yi temsil eden yıldız kız futsal takımı burada da başarısını sürdürerek Edirne, Kastamonu ve Sakarya takımlarıyla oynadığı karşılaşmaları yenilgisiz tamamladı ve 7-10 Nisan tarihleri arasında Karabük Safranbolu’da gerçekleştirilecek olan Türkiye yarı finalleri karşılaşmalarına katılmaya hak kazandı.

Futsal’ın (salon futbolu) geçmişi 1930 yılına, Uruguay Montevideo’ya kadar uzanıyor. O ta-rihlerde gençler için futbolun beşer kişilik bir versiyonu uyarlanarak maçlar hentbol sahası boyutlarındaki açık ve kapalı alanlarda oynanıyor. Futsal ismi ise bu oyun için kullanılan

uluslararası bir terim. Kökeni İspanyolca ya da Portekizce’deki FUTbol veya FUTe-bol ve Fransızca veya İspanyolca’daki SALle veya SALa kelimelerinden geliyor.

Futsal’ın Güney Amerika’da, özellikle de Brezilya’da çok hızlı bir gelişim göstererek sayesinde birçok oyuncunun yeteneklerini geliştirdikleri biliniyor. Günümüzde FIFA’nın şemsiyesi altında tüm dünyada gelişim kaydeden oyun için ilk uluslararası karşılaşmalar 1965 yılında düzenlendi.

Futsal Tarihi

SPOR

Çanakkale Tüm Engelliler Dernegi ve Spor Kulübü, Türkiye Özel Spor-cular Spor Federasyonu (Zihinsel Engelliler) ve Görme Engelliler Spor Federasyonu’nun 2014 yılı faali-yet programında yer alan atletizm şampiyonalarına katıldı. Şampiyonalar 27-28 Mart 2014 tarihlerinde, Özel Sporcular Spor Federasyonu’nun Antalya’da, Görme Engelliler Spor Federasyonu’nun ise İzmir’de olmak üzere iki şehirde gerçekleşti.Antalya’da gerçekleştirilen atletizm yarışmasında Özel Sporcular 400 m.’de Türkiye 4’ncüsü olurken; İzmir’de g e rçe k l e ş t i r i l e n Görme Engellilerde ise Nuray Telli disk atmada Türkiye 2’ncisi olarak gümüş madalya alırken, gülle atmada ise Türkiye 4’ncüsü oldu.

TÜM ENGELLİLER DERNEĞİ VE SPOR KULÜBÜ ATLETİZM

ŞAMPİYONALARINA KATILDI

27-29 Mart 2014 tarihleri arasında oynanan 3. Lig Kadınlar Final Etabı karşılaşmaları so-nucunda Yeşil Bayramiçspor, mücadele ettiği II. Grup’ta ikinci sırada yer alarak 2014-2015 voleybol sezonunda 2. Lig’de oynamaya hak kazandı.Yeşil Bayramiçspor’a kupasını MHGK Genel Sekreteri Eyüp Bostancı, madalyalarını ise MHGK Üyesi Ömer Mihalıçcık verdi.

YEŞİL BAYRAMİÇSPOR, VOLEYBOL KADINLAR 2. LİGİ’NE YÜKSELDİ

ACIBADEM KADINLAR VOLEYBOL 1. LİGİ’NDE 1. ETAP TAMAMLANDI

Page 24: Çanakkale İçinde KADIN #2