c î l t : 65 toplanti : İÜ cumhurİyet senatosu tutanak … · şey ifade eder. yalınız şunu...
TRANSCRIPT
C î L T : 65 TOPLANTI : İÜ
CUMHURİYET SENATOSU TUTANAK DERGİSİ
70 nci Birleşim
20 . 5 .197,1 Perşembe
İçindekiler
Sayfa 1. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ 204
2. — YOKLAMA 204
3. — DEMEÇLER VE SÖYLEVLER 204 1. — Burdur üyesi Faruk Kınaytürk;
Burdur ve dolaylarında vukua gelen depremin tevlidettiği zararı, yapılan resmî ve özel yardımlara dair demeci 204:208
4. — BAŞKANLIK DİVANININ GENEL KURULA SUNUŞLARI 208
1. — 25 Mayıs 1971 Salı günü saat 15,00 te Birleşik toplantı yapılacağına dair bildiri. 208
Sayfa 2. — Burdurlulara Cumhuriyet Sena
tosunun geçmiş olsun temennilerini iletmek ve yapılan yardımları mahallinde görmek üzere bir heyetin mahalline gönderilmesini talebeden Erzincan Üyesi Fehmi Baysoy'un önergesi. 208
5. — GÖRÜŞÜLEN İŞLER 209 1. — 654 sayılı Toplum zabıtası kurul
ması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısının Millet Meclisince kabul olunan metni ve Cumhuriyet Senatosu içişleri ve Bütçe ve Plân komisyonları raporlan (Millet Meclisi 1/78; Cumhuriyet Senatosu 1/1214) (S. Sayısı : 1570) 209:242
• •» - a » - ^ » •••<—
O. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
1. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
Devlet Bakanı Sadi Koçaş; Burdur deprem felâketi, meydana getirdiği zararlarla yapılan yardım çalışmaları;
İsrail Başkonsolosu Ephraim Elrom'un kaçırılması olayı, alınan kararlar ve tedbirleri açıkladı.
Tabiî Üye Suphi Gürsoytrak'm; Prof. Tu-naya, Aksoy, Savcı, Soysal ve Talaş'm göz altına alınmaları hakkında Hükümetin izahat vermesini istiyen önergesi okundu, Hükümet açıklama yaptığı zaman gereğinin yerine getirileceği bildirildi.
Gaziantep Üyesi ibrahim Tevfik Kutlar'm; sağlık durumu sebebiyle, Diyanet İşleri eski Başkan yardımcısı Yaşar Tunagür hakkın
da kumlan Araştırma Komisyonu Başkanlığından istifası okundu, bilgi edinildi.
içel iline bağlı Gülnar ilçe Belediyesinin gecekondu önleme bölgesi inşaatına dair kurulan Araştırma Komisyonuna üye seçimi yapıldı.
Başkanlık Divanı Kâtipliği için yapılan seçimde yeter çoğunluk sağlanamadı.
20 Mayıs 1971 Perşembe günü saat 15,00 te toplanmak üzere Birleşime son verildi.
Başkan Kâtip Başkanvekili Bitlis Hac it Zereu Orlıan Küriimoğlu
Kâtip Kastamonu
Mehmet Camlıca
BİRİNCİ OTURUM Açılma saati : 15,00
BAŞKAN — Başkanvekili Macit Zeren (Amasya) KÂTİPLER : Mehmet Çamlıca (Kastanıonu), Âbdülkerim Saraçoğlu (Mardin)
BAŞKAN — 70 nci Birleşimi açıyorum.
2. — YOKLAMA
BAŞKAN — Yoklama yapılacaktır. (Yoklama yapıldı)
BAŞKAN — Çoğunluğumuz var, görüşmelere başlıyoruz.
1. — Burdur Üyesi Faruk Kınaytürk; Burdur ve dolaylarında vukua gelen depremin tev-Hdettiği zararı, yapılan- resmî ve özel yardımlara dair demeci.
BAŞKAN — Burdur Senatörü Sayın Faruk Kınaytürk gündem dışı söz talebetmişlerdir, okutuyorum.
3. — DEMEÇLER VE SÖYLEVLER
Sayım Başkanlığa
Burdur deprem olayı ile ilgili olarak, resmî çevrenin beyanlarına ilâveten, bâzı hususlarda malûmat arz etmek üzere söz istiyorum.
Söz verilmesini saygı ile rica ederim.
Burdur Faruk Kınaytürk
— 204 —
O. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
BAŞKAN — Sayın Kınaytürk'e söz verilmesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler.., Kaıbul etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurunuz Sayın Kmaytürk. FARUK KINAYTÜRK (Burdur) — Sa
yın Başkan, Yüce Senatonun sayın üyeleri; 12 . 5 . 1971 safbah saat 8,26 da güzel yurdumuzun Burdur Vilâyetinde büyük bir zelzele afeti olduğu Yüce Heyetinizin malûmudur.
Başbakan Siyasi ve İdari İşler Yardımcısı Sayın Koçaş'm ifadelerine ve Kandilli Rasathanesi bildirisine nazaran zelzelenin 6,5, mahallî gözlemlere göre de 7,5 şiddetinde olduğu ifade edilmiştir. Zelzele, yine Kandilli Rasathanesinin yetkililerinin beyanlarına göre, 8 derece şiddetde, merkezi Burdur olmak üzere 115 kilometre uzunluğunda, Güney - Batı ve Kuzey -Doğu istikametinde, Göl'e muvazi olarak 8 -10 000 kilometrekare sahayı işgal eden bir alanda vukua gelmiştir.
[Burdur merkezindeki 8 000 e yakın evlerin pekçoğu ağır, bir kısmı orta ve bir kısmı da ağır hasara uğramıştır. Burdur merkezinde onarılmadan oturulabilecek tek bir bina yoktur. Devlet Hastanesi, postane, Hüsnü Bayar ve Sakarya ilkokulları tamamen harabolmuş ve okullar tatil edilmiştir. Şahıslara ait pekçok bina ve apartman yıkılmıştır. Merkeze bağlı Yarı, Yazı ve Büğdüz köyleri de tamamen yerle bir olmuştur. Hacılar ve Yeşilova'nın Güney Köyü % 80 yıkılmıştır.
Ayrıca, Burdur'un merkez 24 mahallesi ile, Yarı, Yazı, Büğdüz ve Hacılar köylerinden başka merkez ilçeye bağlı 24 köy ile, Yeşilova ilçesine bağlı 48 köyde tam hasar kaydedilmiştir.
Burdur merkez köylerinde; 18 . 5 . 1971 tarihi itibariyle ilk yapılan hasar tesbitinde; 1 196 yıkık ağır hasar, 1 288 orta, 2 015 az hasar tes-bit edilmiştir. Yeşilova merkezinde 10 ev tamamen yıkılmış, 270 ev de ağır hasar görmüştür. Hasar tesbitine devam edilmektedir. Zelzele de halen devam etmekte, duvarları çatlamış ve harabolmuş evler yıkılmaktadır. Halk paniğe kapılmış, deprem gününden itibaren geceyi sokakta, meydanlarda ve bahçelerde geçirmektedirler. Bir taraftan da devamlı olarak yağmur yağmaktadır. Devam eden zelzele ve yağmur, halkın psikolojik çöküntüye, korkuya ve istikbal endişesine kapılmasına yol açmaktadır.
ıSayın arkadaşlar, depreme uğrayan bütün köy, mahalle ve şehiri yanımda özel mühendis arkadaşlar olduğu halde teker teker gezdim. Tablo korkunçtu. Halkın içinde bulunduğu perişan durumu yakından izleyip dertlerini ve dileklerini dinledim. Depremin vukubulduğu 12 . 5 . 1971 günü Sayın İmar ve İskân, içişleri, Köy İşleri bakanları da Burdur'a teşrif edip halkın ıstırabını ve feci tabloyu bizzat gördüler. 13 . 5 . 1971 tarihinde Sayın Başbakan beraberinde Başbakan İdari ve siyais işler Yardımcısı -Sayın Kcçaş ve Sayın Sağlık Bakanı Burdur'a teşrif buyurup depremi tetkik ve denetlediler. Kendilerine şükranlarımızı ifade etmek borcumuzdur.
ISaym Başbakanın Burdur'daki beyanlarında Devletin bütün gücüyle Burdurlularm yardımlarına koşacaklarını ve yaraları en kısa zamanda süratle sarılacağını vaad buyurmaları halkımızı ibahtiyar etmiştir. Kendilerine müteşekkiriz.
Yalnız Sayın Başbakanın aynı gün Bur-dıır'dan avdetlerinde akşam saat 17,00 ajansında verdikleri beyanat halk tarafından yanlış yorumlara sebsbolduğundan, hemşeri-lerimiz üzülmüştür ve üzgündür.
:Saym Başbakanın «Yazı köyü hariç Burdur'daki deprem âfetinin bize ilk ulaştırıldığı gibi % 70 - 80 değilük» demelerinin, çok iyi niyetle insan kayıplarının korkunç olmadığını ifade etmek istediği anlamında olduğundan hiç şüphemiz yoktur. Yoksa maddi hasar % 70 - 80 nin üstünde, % 100 dür.
Burdur'da yıkılan ve ağır hasar gören evlerden başka tamir edilmeden oturulabilecek bir tek ev yoktur. Bunun için ıSaym Hükümetin radyo veya bu kürsülerden bu noktayı tavzihini bütün Burdurlu hemşerilerimiz beklemektedirler.
Ayrıca zelzeleye mâruz kalan Burdur halkının ve köylülerin evleri, ticarethaneleri ve hayvanlarının pek çoğu yok olmuştur.
Bu gerçekler karşısında maddi hasar, söylenenlerin çok üstünde, yarım milyara yakındır.
Biran evvel Burdur'un bu felâketini yenebilmesi için devam etmekte olan yardımları şükranla ifade ederken daha pek çok her türlü iç ve dış yardıma ihtiyacınız olduğunu belirtmek isterim.
— 205 —
O. Senatosu £B : 70 20 . 5 . 1971 0 : 1
Âfete uğrayan bölgelerin tamamının onarımı ve normal hayatın başlaması, yetkililerin ifade ettikleri gibi, 100 - 200 milyon lira ile tamamlanamaz.
Malûmunuz olduğu üzere, mevzuatımıza göre, şehirde evi yıkılana, köyde 9 000 lira yandım yapılmakla belki bu rakamlar bir şey ifade eder. Yalınız şunu unutmamak lâzımdır ki, verilen 20 000 lira beş katlı bir apartmanın temelini atmaya yetmiyeceği gibi pek çok iş sahibinin yerle bir olan işyerlerinin yeniden yapılması ve faaliyeti durmuş ekonomik düzenin canlanması kanaatimizce yarım milyarın üstünde malî bir porte göstermektedir.
İnşallah bunu Devletin önderliği, büyük milletimizin yardım duygusu, birlik ve beraberliği ile çözeceğiz. Hemserilerimin acilen bekledikleri çaldır ihtiyacının her gün giderilmekte olduğunu Sayın Koçaş'm ifadelerinden ve halen 13 398 çadırın gönderilmiş bulunduğunu öğrenmekten büyük memnuniyet duyduk.
Yalnız en iyi bir iyimser görüşle asgari 80 - 100 000 vatandaşımızın yağmur altında çadır beklediğini dikkate alırsak, asgari 20 - 25 000 çadıra ihtiyacımız olduğu aşikârdır . Hükümetimizin bu ihtiyacı kısa zamanda gidereceğine inanmaktayız.
Sayın İmar ve İskân, İçişleri, Kızılay, Karayolları, DSİ, YSE Genel müdürlüklerinin gönderdikleri vazifeliler vali beyin başkanlığında 7269 ve 1051 sayılı kanunlara göre 10 muhtelif komite ve komisyon halinde derhal çalışmaya başlamışlardır.
Başta sayın Hükümete, feragatla çalışan vali beye ve komite mensuplarına teşekkür etmek borcumuzdur. Hizmetin kısa zamanda süratle halledilebilmesi için yetkililerin komiteleri takviye etmelerinin şart olduğuna inanmaktayız.
Sivil Savunma Teşkilâtının merkezde, Kızı-layın Yarı, - Yazı ve Büğdüz köylerinde biner kişiye yemek veren seyyar mutfak kurmalarına ve derhal faaliyete geçmelerine müteşekkiriz.
Bozulan yolların onarılması ve tehlike arz eden binaların yıkılması ve enkazın süratle kaldırılması için kâfi olmıyan ekip ça-
1 lışmalarına askerî birliklerin de yardım et-| meşinin sağlanmasını Sayın Hükümetten bek-! liyoruz. I Bâzı köylerde kızamık salgını görülmüş I ve aşı tatbikatı başlamıştır. Bu faaliyet için | eleman takviyesi zaruridir. Hastane tamamen | harap ve yıkılmaya mahkum olduğundan has-| tane faaliyeti durmuştur. Hastalar civar vi-; lâyetlera nakledilmiş ve bir kısmı taburcu j edilmiş, bâzıları da çadıra alınmıştır.
[ Kızılaym açmış olduğu 50 yataklı hastane yetersizdir. Biran önce prefabrik hastane ve ameliyathane şarttır. Yıkılmak üzere bulunan
i haistanö binasındaki binlerce lira kıymetindeki i röntgen ve sair stabilizasyon cihazlarının ta
şınması için Sağlık Bakanlığının derhal bilgili, yetkili, yeterli elemanlar göndermesi zaruri-
; dir. Yeşilova'nın doktoru yoktur. Telgraf ve ! telefon irtibatı hat yetersizliği sebebiyle ih-;• tiyacı karşılıyamamaktadır. Halkın sağlığı ba-\ kınımdan Yeşilova'ya acilen bir doktor tâ-: yin edilmesi ve muhabere imkânının sağlan-| ması yönünden de telefona bir kanal bağlan
masını ilgili bakanlıklardan istirham etmekteyiz.
Basınımızın sıcak ilgisi, ıstıraplarımızın yurt ve dünyaya duyurulmasmdaki samimî gayretleri, halkta yalnız bırakılmadıkları gü-
; vencini gerçekleştirmiştir. Bu sıcak ilgiye teşekkür eder devamını dileriz
i
! TRT höylere ve şehir halkına deprem hakkında bilgi vermektedir. Bu husus'ta şükranlarımızı ifade ederken, bu bilgilerin normal durum avdet edinceye kadar devamını saygı
I ile dilemekteyiz. i Halkın morali o kadar bozuktur ki, biran
ilgi gösterilmemesi kendilerinin unutulmuş olmalarını düşündürmektedir.
i Sayın arkadaşlarım, deprem sonrasında Burdur'da büyük bir göç başlamıştır. Yağmur
; altında çadırda hayatın zorluğu ve işsizlik bu göçü hızlandırmaktadır. Burdur'un 1/3 i gitmiştir. Halk sokakta başı boş, kederli, şaşkın bakışlarla dolaşmaktadır, is hayatı durmuş, yarının endişesi başlamıştır.
Esnaf ve sanatkârların 'borçlarını Halk Bankası ertelemiş, vergilerde durmuştur. Bu tatbikat Burdur'da büyük sevinç yaratmıştır. Felâkete uğrayan köylüler Ziraat Bankasına
— 206 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1 olan her türlü borçlarının ertelenmesini istemektedirler.
Esnaf ve tüccar bankalara olan borçlarını normal zamana avdet edinceye kadar faizsiz ertelenmesini beklemektedirler.
Deprem dolayısiyle işsiz, evsiz ve yersiz kalanlara hemen iş temini bakımından dışarıya işçi gönderilmesini ve ayrıca içerde iş imkânı yaratmak bakımından bu sene plânlamaca kabul edilen bakanlık yatırım programlarının hazır olan et kombinasının projelerinin bir an evvel ihale edilmesini ve kaba inşaatı bitmiş bulunan süt fabrikasının dışardan temin edilecek aletlerinin getirilmesi için finansman verilmesini ve böylece iş hayatının Hükümet tarafından başlatılmasını ve halkın moralinin düzeltilmesini isabetli görmekteyiz.
Ayrıca Burdur'da mevcut küçüklü büyüklü 14 gölün, hepinizin malûmu olduğu üzere, birkaç sene evvel taşması dolayısiyle tarlaları göller tarafından istilâ edilen ve geçimi müşkülle-şen köylülerimizin dışarıya işçi olarak gitmeleri hususundaki dileklerinin yeniden ele alınarak realize edilmesini bekliyoruz.
Diğer bir dileğimiz de, Burdur'un rakımının 945 olması dolayısiyle prefabrike ev yapılması uygun değildir. Bu tip evler kısın kullanılmaz. Bunun için süratle evlerin yapılması hususunda îmar ve İskân Bakanlığının gerekli tedbirleri almasmı beklemekteyiz.
Şükranla ifade etmek isterim ki, bugün öğle radyosunda binaların yapımı için bir büronun temelinin atıldığını ve bir haftaya kadar faaliyete geçeceğini beyan etmişlerdir.
Şurada ifade etmek isterim ki, bu evlerin prefabrike olması katiyetle Burdur'un 945 olan rakımı için hiçbir zaman isabetli değildir. Zira, Burdur 15 Ağustostan itibaren soğumaya başlar ve hattâ dışarda gece oturulamıyacak kadar bir iklim göstermektedir.
Değerli arkadaşlarım; sözlerimizin sonunda Sayın Hükümetten birkaç dileğimizi de burada ifade etmek isterim.
Şehrimizin bankalarında ticaret erbabına açılmış olan kredilerden kullanılmış olanlarının vâdelerinin asgari iki devre uzatılması ve kul-lanılmıyan kısımlarının da talep anında kullandırılmasının temini için banka genel müdürlüklerinde talep anında kullandırılmasının temini
için banka genel müdürlükleriyle temasa geçilmesi;
Ek plasman ve kredilerin verilmesi halinde, bu kredilerin muayyen müddet sonunda geri alınacağı ve bunların faizi olacağı nedeniyle birçok ticaret erbabının yeniden sarsılmasına sebebolacağından kredilerin faizsiz asgari iki sene vadeli kredi sağlanarak ihtiyaç sahiplerine verilmesi bu hususu ortadan kaldıracağından gerekli temasların yapılmasını Sayın Hükümetten dilemekteyiz.
Burdur esnafının % 80 inin gerek dükkânları, gerek meskenleri hasar görmüş olduğundan halen kurulmuş olan esnafların sanayi sitesi yaptırma kooperatifinin Kışla köyü yakınında almış olduğu arsalarının geri kalmış kısmının da alınmasının temini ile Sanayi Bakanlığından gerekli kredinin acilen temini iie bir an evvel inşaata başlanmasının yerinde olacağını düşünerek gerekli temasların hemen yapılmasını dilemekteyiz.
Maliye Bakanlığınca bâzı vergilerin bir ay için ertelendiği memnuniyetle öğrenilmiştir. Bu ertelemenin bütün vergilere teşmili ile sürenin en az bir seneye çıkarılması ve bu süre sonunda da aylık veya yine üç aylık taksitlerle tahsilinin temini;
Ayrıca depremden zarar gören ticarethane-lerdeki zarar sahiplerinin emtiasının defterdarlıkça kurulacak bir heyet ile tesbiti, bu sayede hem esnaf ve tüccarın mağduriyetini önlemek, hem de bir an evvel ticari faaliyetin başlaması bakımından yerinde olacağından bu yönde hemen temaslara geçilmesini dilemekteyiz.
Burdur ve civarındaki binaların % 80 inin yan veya tam olarak yıkılmış olması nedeniyle bunların yapılması çalışmaları için Burdur Vilâyet hudutları dâhilinde satılacak inşaat malzemelerinden alman işletme Vergisinin asgari iki sene için kaldırılması hususunda gerekenlerle hemen temas ederek mevzuata lüzum ise kanun getirilmesi;
Nüfus düşüşünü önlemek için Devlet eliyle kurma evlerden müteşekkil birkaç mahalle kurularak, mâkul fiyatlarla kiraya verilmesinin ticari hayat bakımından çok yerinde olacağı kanaatindeyiz.
Ayrıca hastane binalarının tahliyesi için gönderilecek elemanların süratle hastane yıkıl-
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 Ö : İ
madan gönderilmesini ve yüzlerce lira kıymetinde olan tıbbi aletlerin kurtarılmasını acilen bekliyorum.
Hastane binaları çalışılmaz halde olması sebebiyle hastane hizmetlerinin görülmesi için prefabrik, hastane barakası verilmelidir. Halihazır vasıta ve eleman bakımından Bakanlıkça takviye edilmiş olan ilimiz sağlık teşkilâtına daimî görevli motorlu araç verilmesi; Sağlıl Müdürlüğü, Merkez Hükümet Tabipliği, Çaldır Sağlık Merkez Nüfus Plânlama Teşkilâtı ve Devlet Hastanesi olmak üzere üç elden acilen beş araca ihtiyaç vardır.
Sağlık Koleji olarak kullanılan bina sağlam olmakla beraber, öğrencilerin ikametgâhları ve pratik tatbikat derslerini görecekleri hastane binaları harabolduğımdan tedrisatın ne zaman, nerede ve nasıl bağlıyacağı hususunda emir verilmesi ;
Bağlık Koleji binası inşaatının süratlendirilmedi, Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezi binası kullanılmaz halde olduğundan, kiralık yeni bir yere takınması gerektiğini ifade etmek isteriz.
Değerli arkadaşlar, Burdur zelzele olayının, şükranla ifade etmek isteriz ki, sabah saat 8,26 da vukubulmasmdan dolayı can kaybımız az-
4. — BAŞKANLIK DİVANININ
7. — 25 Mayıs 1971 Sah günü saat 15,00 te Birle-sik toplantı yapılacağına dair bildiri.
BAŞKAN — 25 Mayıs Salı günü saat 15,00 te Türkiye Büyük Millet Meclisinin Birleşik toplantısı yapılacaktır. Bilgilerinize sunarım.
2. — Burdur! ulara Cumhuriyet Senatosunun geçmiş olsun temennilerini iletmek ve yapılan yardımları mahallinde görmek üzere bir heyetin mahalline gönderilmesini talebeden Erzincan İ'ycsi Fehmi Baysoıf'un önergesi
BAŞKAN — Erzincan Senatörü Sayın Fehmi Baysoy'un bir tezkeresi vardır, okutuyorum:
Sayın Başkanlığa
Şimdiye kadar olduğu gibi Burdur zelzele bölgesindeki vatandaşlara da Senatonun geçmiş olsun temennilerini ilettirmek ve yapılan yardımları mahallinde görmek için Senatoyu
dır. Bu bakımdan hâdise Burdur'da büyük ilgisizlik gösterildiği intibaını ve bu suretle de alâkanın azaldığı düşüncesini Sayın Hükümetin kaldırması için, biraz evvel konuşmamda ifade ettiğim gibi, insan kaybının azlığından müteselli olduğumuzu ve maddi kaybın, ifade edildiği gibi 100 - 200 milyon lira ile telâfi edilmesinin mümkün olamıyacağı, asgari yarım milyar liraya yakın bir malî külfet yüklemekte olduğu ve bunun da Burdur ekonomisi ve Burdur'un kalkınması için ne kadar zamana ihtiyaç bulunduğu Yüksek Heyetinizin malûmudur. Bu gerçeklerle her türlü yardımı Burdur beklemektedir ve bu yardıma da muhtaçtır.
Şükranla ifade etmek isteriz ki, gönderilen yardımlar memnuniyet vericidir ve devamını sağlamak için Hükümetin de gayretlerinden ve Burdur'a karsı en kısa zamanda çok büyük hizmetler vereceğinden emin olduğumuzu huzurunuzda ifade eder ve bu yaranın kısa zamanda elbirliği ile kapatılması için bize şefkat ellerini ve yardımını uzatan bütün vatandaşlara şükranlarımızı beyan eder; bir daha güzel vatanımızın hiçbir yerinin bu şekilde felâkete mâruz kalmamasını niyaz eder, hepinize beni dinlemek lûtfunda bulunduğunuzdan dolayı saygılar sunarım. (Alkışlar)
ÎENEL KURULA SUNUŞLARI
temsilen bir heyetin zelzele mıntakasına gönderilmesini arz ve teklif ederim.
Erzincan Fehmi Baysoy
BAŞKAN — Emsali tatbikatımız da vardır. 31 . 3 . 1970 tarihine rasîıyan 55 nci Birleşimde Sayın Eteni Erdinç arkadaşımız da Gediz felâketi dolayısiyle benzeri bir teklifte bulunmuş, oylanarak kabul edilmiş ve beş kişilik bir heyet de seçilmiştir. Bu itibarla teklifi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Şu duruma göre seçim yapacağız. Ayrıca gündemin Başkanlık Divanının Ge
nel Kurula sunuşları meyanında Başkanlık Divanında münhal bulunan iki kâtipliğe üye seçimi hususu da vardır. Ancak, bunların müstacel olmamaları sebebiyle, eldeki bütün işlere tak-dîmen görüşülmesi istenilen bir kanun tasarısı hakkındaki önergeyi okutup oylarınıza sunacağım.
208
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
5. — GÖRÜŞÜLEN İŞLER
1. — 654 sayılı Toplum zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısının Millet Meclisince kabul olunan metni ve Cumhuriyet Senatosu İçişleri ve' Bütçe ve Plân komisyonları raporları (Millet Meclisi 1/78; Cumhuriyet Senatosu 1/1214) (S. Sayısı : 1570) (1)
Yüksek Başkanlığa
Gündemin birinci görüşmesi yapılacak işler Ikısmında bulünjan 654 sayılı Toplum zabıtası kurulması hakkındaki Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tas>a-rısmın önemine ve mahiyetine binaisn, gündemdeki diğer işiare takdimen öncelik ve ivedilikle görüşülmesini arz vs teklif ederim.
Bütçe ve Plân Komisyonu Sözcüsü
Faik Atayurt BAŞKAN — Efendim, 1570 sına sayılı ka
nun teklifinin eldeki bütün işlere takdimien görüşülmesi telklif edilmektedir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Hükümeti temsil eden Sayın Dahiliye Bakanı buradalar, Komisyon Sözcüsü Sayın Atayurt buradalar. Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum.
SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Bir önergem vardı.
BAŞKAN — Tetkika imkân bulamadım, özür diSerim. Müsaade ederseniz oıkutayım.
Yüksek Başkanlığa
1570 sıra sayılı tasarının ihtisas komisyonu olan İçişleri Komisyonunca düzenlenen rapor üzerinden müzakeresini arz ve teklif ederim.
Gaziantep Salih Tanyeri
BAŞKAN — Evet efendim. Evvelâ bu önergenin karara bağlanması lâzım. Önergeyi tek-Tiar okutmaya lüzum görmüyorum. Oylarınıza sunacağını...
REFET RENDEOİ (Samsun) — Son komisyon ne ise, onun raporu görüşülür.
(1) 1570 S. Sayılı oasmayazı tutanağın so-nundadır.
BAŞKAN — Efendim Komisyonun mütalâasını alalını.
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Uşak) — Efendim, şimdiye kadar Yüce Senatoda bu şekildeki kanunların müzakeresinde daima kanun tekliflerinin ve taşanlarının havale edilmiş bulundukları en son komisyon raporu üzerine müzakerenin tesis ve bina edildiği, öteden beni cari tatbikat cümiesindendir. Bu da aynı mahiyette bir konu olduğu içindir iki, Bütçe ve Plân Komisyonumuzun raporu üzerin® müzakerelerin bina edilmesi ve o şekilde sürdürülmesini arz ve te'klif ederim. Bu itibarla reddi gerekir.
SEZAİ O'KAN (Tabiî Üye) — Önergenin lehinde konuşacağım.
BAŞKAN — Önergenin bir lehinde bir de aleyhinde söz istiyen arkadaşlarıma söz vereceğim. Önergenin lehinde Sayın O'Kan. Aleyhinde?.. önerge sahibi önergesini izah buyuracaklar o hailde, buyurunuz efendim.
SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, filhakika Sayın Bütçe ve Plân Komisyonu Sözcüsünün ifade buyurduğu gibi İçtüzülk hükümlerimize göre kanun tasarılarının havale edildiği en son komisyonda tanzim edilen rapor üzerinde müzakeresi icra edilir. Bu hem tüzük hükmü, hem de bir gelenektir. Ancak, Yüce Parlâmentonun tatbikatında bazen İhtasas Komisyonu raporunun ele alınarak onun üzerinden müzakere edildiği de vâkidir.
Bir misal »arz etmek lâzımgelirse, bundan evvelki Danıştay Kanununun Mecliste müza
keresi sırasında son havale edilmiş olduğu Bütçe Komisyonunun raporu değil, ihtisas komisyonu olan Adalet Komisyonunun raporu ele lalınarak müzakere cereyan etmiş ve [kanun o rapor üzerinden kabul edilmiştir. Filhakika, 1654 sayılı Kanunun aslı ilk defa Yüce Meclise sıevk edildiği zamıan bu kanuna bağlı 1 sayılı -cetvelle Topaıum Zabıtası mensuplarını tesbiıt edecek kadro bahis konusu olduğu için, kanun İçişleri Komisyonundan sonra Bütçe ve Plân Komisyonuna gönderilmiştir ve gönderilmesinin sebebi bütçeye yük tahmil ektiğinden ddlayıdır. Keza 651 sayılı Kanunun ek cetvelinde değişiklik yapan diğer iki kanun da aynı şekilde kadro-
209 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
larm tevsii dolayısiyle bütçeye yük tahmili edeceğinden ve aslı 654 sayılı Kanun Bütçe ve Plân Komisyonuna havale edilmiş olduğundan onlar da oradan geçmiştir. Fakat bugün huzurunuza gelen ve görüşülmesine başlanmak üzere bulunduğumuz kanun bütçeye kadro tevsii doliayısiyie hiçbir yük tahmil etmiyeceğiın-den, Bütçe ve Plân Komisyonuna ancak evvelki kanunların gitmiş olduğu sebebiyle gönderilmiştir.
İhtisas komisyonu olan içişleri Komisyonunda kanun üzerinde bâzı değişiklikler yapılmış ve bu hususa Hükümet de iltihak etmişti. Crörülüyor ki, Bütçe ve Plân Komisyonu ihtisas komisyonunun yapılmasını zaruri gördüğü bu değişiklikleri, her nedense ikaale almaya lüzum görmeden, kanunu Meclisten geldiği şekilde raporte etmiş ve huzurunuza getirmiştir. Bu itibarla ihtisas komisyonunun görüşlerinin burada bir kere daha ifade edilebilmesi için takririme iltifat buyuruimıasını ve İçişleri Komisyonunun raporunun müzakereye esas ittihaz edilmesini arz ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN — Lebinde görüşmek üzere Sayın O'Kan buyurunuz.
SEZAİ O'KAN (Tabiî Üye) — Sayın Başkan, sayın senatörler; Cumhuriyet Senatosunda İçtüzüğe göre kurulmuş olan muhtelif komisyonlar, hepimizin bildiği gibi, ihtisas komisyonlarıdır. Fakat bu komisyonların ihtisas komisyonu olmalariyle beraber, birbirine ihtisaslar üzerinde takaddüm edenleri vardır. Meselâ toplum zabıtası ile ilgili bu tasarı üzerinde ihfesıas komisyonu zannediyorum M, münakaşaya yer vermeye lüzum olmadan kabul buyuracağınız gibi, İçişleri Komisyonudur ve bu ihtisas komisyonu olarak kabul edilecektir ve edilmelidir. Bütçe Plân Komisyonu, benden evvel de önerge sahibinin ifade buyurdukları gibi, ancak bunun malî portesi ile ilgili hususları tetkik etmekle yükümlüdürler.
Bu böyle olduğu halde her nedense Bütçe Plân Komisyonu uzun müzakereler sonunda Meclisten gelen, tasarının üzerinden bâzı değişiklikler yapan içişleri Komisyonunun raporunu hiç dikkate almadan ve hattâ Cumhuriyet Senatosunda böyle bir komisyonun bu tasarı ile ilgilendiğinden haberdar değilmiş gibi davrana
rak raporunu tanzim etmiş ve Yüce Senatonun huzuruna sunmuşlardır. Şimdi bunu hiçbir arkadaşımın tekzip ettiğini göremiyeceksiniz. Çünkü, Bütçe Plân Komisyonunun raporunun 1 nci fıkrasını okumakla İçişleri Komisyonunun bir ihtisas komisyonu olarak hatırlanmadığını hep beraber anhyacağız.
Bütçe Plân Komisyonu raporunun 1 nci fıkrasını aynen okuyorum: «Millet Meclisinin 19 Nisan 1971 tarihli 89 ncu BMeşiminde ivedilikle görüşülerek işari oy ile kabul edilen 654 sayılı Toplum Zabıtası kurulması hakkındaki Kanunun 1 nci,ve 3 ncü maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısı Millet Meclisi Başkanlığının 20 Nisan 1971 tarihli ve 485 sayılı yazıları ile Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına gönderilmekle Komisyonumuzun 12 Mayıs 1971 tarihli BMeşiminde Hükümet adına içişleri Bakanı Hamdi ömeroğlu'nun da iştiraki ile tetkik ve müzakere olundu» buyuruyorlar. Demek ki, Genel Kurula niyabeten bu mevzu üzerinde ihtisas komisyonu olan İçişleri Komisyonunun müzakereleri, çalışmaları, değiştirme üzerindeki kanaatleri dikkatinize sunulan hususlar Bütçe Plân Koimsyonunca hiç dikkate alınmamış ve bir tatbikat olarak da son komisyonun raporu üzerinde müzakerenin de benimseneceği nazarı dikkate alınarak; bilerek midir, bir maniyer midir onu bundan sonraki müzakereler sırasında daha iyi tesbit edeceğiz ve Meclisten geldiği şekilde müzakere edildiğini beyan ederek, aynı ile huzurunuza Meclisin tasarısı ve görüşlerini kabul ettirmek üzere raporlarını sunmuşlardır. İçişleri Komisyonu bu tasarı üzerinde ihtisas Komisyonu olarak üzerine ciddiyetle eğilmiş, birinci müzakeresini yapmış, bilâhara, ciddiyet ve önemine binaen, bu tasarının müzakeresinde Komisyona Sayın içişleri Bakanının da davet edilmesine karar verilmiştir.
Günlük yaşantılarında görevlerinin sıkışık bulunduğu sırada, İçişleri Bakanı vakit ayırmak suretiyle bu görüşümüze icabet ederek Komisyonumuza buyurmuşlar; enine, boyuna bu tasarı üzerinde tartışmalar yapılmış ve önergeler verilmiş, bir iki nokta üzerinde değişiklikler Sayın Bakanın da iştirakiyle içişleri Komisyonunca değiştirilerek, Bütçe ve Plân Komisyonu raporundan önce göreceğiniz rapor halinde tanzim edilerek hem Bütçe - Plân Komisyonuna, bilâ-
— 210 —
C. Senatosu B : 70 2Û . 5 . 1971 O : 1
hara da sizlerin dikkatinize arz edilmek üzere hazırlanmış idi. Zannederim ki, bizim içişleri Komisyonu Başkanımız bu müzakerelerin neticesini Bütçe - Plân Komisyonu Başkanlığına iletmişlerdi, iletmemiş olmalarını tahmin etmiyorum. Böyle bir yanlışlık dahi olsa Bütçe - Plân Komisyonunun «bu konuda ihtisas Komisyonu ben değilim, mutlak, içişleri Komisyonunda bu tezekkür edilmiştir. Edilmemişse zaten, ben bakamam» demesi lâzımgelir idi Bu görüşle araştırma yapılmış olsaydı o zaman içişleri Komisyonunun da görüşlerinin olduğu ortaya çıkacaktı. Nerde kaldı ki, bu tasarı Bütçe - Plân Komisyonunda görüşülürken sayın İçişleri Bakanının bulunduğunu da burada görüyoruz. Hiç değilse kendileri İçişleri Komisyonunda benimsedikleri hususları Bütçe - Plân Komisyonunda da arkadaşlarımızın dikkatlerine herhalde sunmuş olmaları gerekir idi. Fakat, Bütçe - Plân Komisyonunun raporunun birinci fıkrasını arz ettim. Katiyyen böyle bir {komisyonda müzakere edilmemiş ve Millet Mev-lisrnin tasarısı olduğu gibi bizlerin^ huzurunuza getirilmiştir. Her zaman veya çok zaman Cumhuriyet Senatosu, Millet Meclisinden gelen tasarı ve teklifler üzerinde bir vize müessesesi olmamalıdır. Bir süzgeç vazifesini yapması için Anayasada bu müesseseye yer verilmiştir. Bunu muhakkak ki, değerlendirelim diye arkadaşların temennilerine sık, sık bu kürsüden şahit oluruz. Ama, nedense bir türlü temennilerimizi, temennide bulunanlar dahi zamanı geldiğinde unutur ve tatbikata koyamayız. O bakımdan bu bakımdan ben sayın önerge sahibinin önergesinin lehinde konuşuyor ve İçişleri Komisyonunun raporunun müzakerelerde dikkate alınmasını istirham ediyorum. Teşekkür ederim.
BAŞKAN — Sayın Salih Tanyeri'nin okuduğum önergesi sebebiyle bir usul meselesi münakaşa konusu olmuştur. Usule dair teklifler malûm olduğu üzere lehte, aleyhinde birer kişinin konuşması suretiyle son bulur. Şimdi önerge sahibine önergesini izah için söz vermiştim. Sayın Okan lehinde konuştular. Aleyhinde konuşacaksanız ilk sözü isteyen olarak gördüm za-tıaâlinizi. Aleyhinde kim istiyor efendim?
HAMDİ ÖZER (Malatya) — Ben, aleyhinde istiyorum efendim.
BAŞKAN — Aleyhinde, buyurunuz efendim. HAMDİ ÖZER (Malatya) — Sayın Baş
kan, sayın Senatörler. Gerek Millet Meclisinde kabul edilen metin,
İçişleri Komisyonunun kabul ettiği metin, Bütçe ve Plân Komisyonunun kabul ettiği metin.. Bunları karşılaştıracak olursak Millet Meclisinin kabul ettiği metni aynen Bütçe ve Plân Komisyonu da kabul etmiştir. İçişleri Komisyonunun kabul ettiği metinden tek farkı şudur: «Gerekli her türlü silâh, malzeme ve araçlarla donatılmış toplum zabıtası teşkilâtı kurulur.» Demektedir, birinci maddenin son fıkrasından önceki ibarede. Diğerinde de «gerekli silâh, malzeme ve araçlarla donatılmış toplum zabıtası teşkilâtı kurulur.» denmektedir. Yani, bir «gerekli» bir de «gerekli her türlü» şimdi bunun tahlilini yapalım.
«Gerekli» ne demektir, «gerekli her türlü» ne demektir? Gerekli deyince, kalite, kantite, hepsi içine dâhildir. Her türlü de içinde mev-cutdur. Gelişen zaman içinde icabedecek bütün silâh araç ve gereçler toplum zabıtası için lüzumlu görülüyorsa işte bu gereklidir. Vazifesini yapmak bir gerekliliktir. Bu gereklilik neyi gerektiriyorsa adeden, kalite itibariyle, miktar itibariyle neyi gerektiriyorsa toplum zabıtasına da bunun verilmesi lâzımdır. Yani, «gerekli» ile «gerekli her türlü» arasında bir fark yoktur. Binaenaleyh, biz bunu değiştirecek olursak, yeniden Millet Meclisine dönecek ve bu iş uzamaktan başka bize bir fayda sağlayacak değildir. Onun için bu önergenin aleyhinde oy kullanmanızı istirham ediyorum. Saygılarımla,
BAŞKAN — Efendim; lehte, aleyhte konuşuldu. Usule dair münakaşalarda lehte, aleyhte iki sayın üye görüşür; Sayın Hükümet ve sayın Komisyona mütalâası sorulmak âdet değildir. Şimdi kaideten son Komisyonun raporunu müzakere etmek usulümüzdür. Ancak, Genel Kurul dilerse aksine karar verebilir. Bu itibarla önergeyi tekrar okutup oylarınıza sunacağım.
(Gaziantep Üyesi Salih Tanyeri'nin önergesi tekrar okundu.)
IBAŞKAN — önergeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul buyuranlar... Kabul etmiyenler... Kabul edilmemiştir, efendim.
Bütçe ve Plân Komisyonunun kabul ettiği metin üzerinden raporun müzakeresine geçebil-
211 —
C. Senatosu B : 70
mek için raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım. Raporun okunması hususunu kabul buyuranlar... Kabul etmiyen-ler... Kabul edilmemiştir efendim.
Tasarının tümü üzerinde söz talebeden arkadaşlarım, tesbit edebildiğim kadariyle Sayın Muslihiddin Yılmaz Mete dünden söz istemişlerdi. Bugün de iSayın 'Tanyeri, C, H. P. adına diyor. Sayın Tayfur Sökmen. Efendim, sırayı bu kadariyle tesbit ettim. Lütfen, arkadaşlarıma söz talebedenler yazdırsınlar. Şimdi C. H. P. Grupu adına İSayın Tanyeri buyurun efendim.
Muhterem arkadaşlarım, lütfen söz taleplerini kâtip üyelere yapmanızı rica ederim. Aksi takdirde takibedemiyorum.
Kişisel olarak söz istiyenler şu dakikaya kadar tesbit ettiğim. Sayın Muslihiddin Yılmaz Mete, Sayın Tayfur Sökmen'i, iki ve üçüncü olarak yazacaksınız. Sonra C. H. P. grupu adına Sayın Tanyeri, A. P. Grupu adına Hamdi özer'i tesbit ettim, bakiyesini tesbit edeceksiniz. Buyurun Sayın Tanyeri.
20 . 5 . 1971 O : 1
bu kadar geniş kütlenin toplum olaylarının vu-kubulmadığı sırada âtıl hırakılmayıp hizmete şevki zorunluğu gösterilmektedir.
Bu itibarla bu tasarı gerek evvelki kanunlarla gerekse bugünkü olaylarla çelişki halindedir.
Kendinden evvelki kanunlarla çelişki halindedir. Çünkü, gerek 911 gerekse 1144 sayılı kanunlar 654 sayılı Kanunla alınmış olan kadroların, toplum olaylarınım fazlalığı karsısında, kifayetsiz kaldığı gerekçem iyle çıkarılmıştır. Şu halde bu kanunlarla teşkil edilen kapasite âtıl kalıyorsa neden o kadar fazla kadro istenmiş ve filhal hizmette tutulmuştur. Eğer o kanunların gerekçesi doğru ise, "bugünkü kanuna iüzunı yoktur.
Diğer taraftan Hükümetin toplum olaylarının, Sıkıyönetim ilân edilecek kadar vahim, lir bal aldığı bir zamanda eski tasarıyı btBİrüsiye-rek bunların âtıl kalmamaları için diğer emniyet hizmetlerimde kullanılmalarını istemesi gerçek bir çelişkidir.
654 sayılı Kanunun, bugün •değiştirilmek istenen, 3 ncü maddesi toplum zabıtası mensuplarının, geçici bir süre için de olsa, her hangi bir sebep veya suretle emniyet teşkilâtının diğer görev, ödev ve hizmetlerinde çalıştırılamıyaea-ğmı âmir bulunmakta olduğu halde, bundan önceki Hükümet bunları sözü geçen hizmetlerde kullanmış Ur. Yalnız bununla kalmayıp kendilerine adlî zabıta görevi de verilmiştir.
Demire! Hükümetinin bu zabıtayı amacına uygun olarak kullanmadığı içindir ki, 2 sene evvel Pclis Koleji öğrencileri «kanunun polisi olmak istiyoruz» dövizleriyle ortaya çıkmışlardır.
Anlaşılan, Hükümet bu kanım ile, toplum zabıtasını diğer hizmetlerde kullanmayı meşrulaştırmak, kamımın amacı dışında istihdamdan vukua gelecek olaylardan doğacak sorumluluktan kurtulmak istemektedir.
Çünkü, eğer bundan iki ay kadar svvel Amerikan Elçiliğinin karşısında cani kursunlar tarafından kurşunlanarak ağır suretto yaralanan polis, toplum zabıtasına m&nsup ise onu orada istihdam ettiğinden dolayı Hükümet mesuldür.
Fakat toplum olaylarının, bilhassa yasadığı-nus günlerde, ne saman meydana geleceği, şü-
C. H. P. GRUPU ADINA SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Sayın Başkan, sayın senatörler;
1965 yıtüjda 654 sayılı Kanunla ve «27 Mayıs devriminin, Türk toplumunun gerçek düşünüş ve inanışına paralel olarak genel ve millî yaşayışımıza kazandırdığı Anayasamızın ilkeleri arasında yer alan ve insan hak ve hürriyetlerim, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmeyi ve teumat altına almayı mümkün kılacak kanunların uygulanmasını sağiıyaoak ve Cumhuriyet ve hürriyet düzenini çağdaş ve ileri toplumlarda olduğu gibi demokratik usullerle koruyacak ve düşenin kanun dışı sokak ve meydan hareketleriyle veya kanunlara aykırı grev ve lokavtlarla ya da toplu- j mun kendisi ve kaderi üzerinde olumsuz etkisi olabilecek toplumsal olaylarla bozulmasına asla imkan, bırakmıyacak, modern eğitim görmüş ve teknik bilgi ve araçlarla donatılmış bir zabıta- t ya» ihtiyaç nedeniyle toplum zabıtası kurulmuş ve bu kuruluşun kadroları kifayetsizlikleri sebebiyle 911 ve 1144 sayılı kanunlarla genişletilmiştir.
Şimdi, eski Hükümetin 1.12.1989 tarihinde sevk ettiği ve Erim Hükümetinin benimsediği bu tasarı ile topluluğa, kuruluşunun dışında bâzı I görevler verilmekte ve bunun nedeni olarak da |
— 212
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 1
mulü, vüsati kestirilenıiyeceği için bu kuvvetin bir hazır kıta halinde daima elde bulundurulması, ''görev ifasına lüzum olmadığı zamanlarda talim ve terbiye ile iştigal ettirilmesi kuruluşun esas amacıdır. Nitekim bu husus tasarının 1 nci maddesinde büyük bir itina ile belirtilmiş bu-lunimalktadır. Gerçekten eıki kanımda «özel şekilde yetiştirilmiş» ibaresinin mevcudiyeti, maksadı temine kafi görülmediği için, yeni tasarıda özel meslekî eğitim görmüş olmak şartı getirilmiştir. Bunlar toplu bir hakle bulunacak]an için göreve çıkmadıkları zamanlanın eğitim, yani talim ve terbiye ile geçireceklerdir.
Bu itibarla, nokta, devriye, karakol hizmetleri gibi amaç dışı diğer önleyici zabıta hizmetlerinde ve özellikle adlî zabıta görevlerinde kullanılması, hem kuvvetin dağılmasına ve hem mensuplarının eğitimden yoksun kalmalarına sebebiyet verir.
Bu kuvvet mensuplarının, kanunen öngörülen özel eğitimleri bilhassa disiplin noktasınclan da şarttır.
Yine iki sene evvel istanbul'da bu kuvvet mensuplarının bâzı şartlar ileri sürerek göreve çıkmak istememeleri bu gibi kuruluşlarda birinci şart olan disipline eğitimde önem. verilmediğini göstermektedir.
Bunları, diğer zabıta hizmetlerine sevk edip sonra ani meydana çıkacak vakıalarda sağdan soldan toplayıp esas görevleri olan toplum hâdiselerine sevk etmek, hem vaktin geçmesine sebebolacak ve doiayısiyle anında olaya müdahale edilmesine imkân vermiyecek ve hem mensuplarının yorgunluklarını ileri sürerek vazifeye çıkmak istemeleri gibi disipline sığmıyan bir itiraza yol açacaktır. Y ada yorgun argın çıkacakları vazifeden bir hayır gelmiyecektir.
Kanaatimiz odur ki, bu kuvvetin, kanunun öngördüğü amaç istikâmetinde görev ifa edebilmeleri disiplinli olmalarına, iyi eğitilmiş bulunmalarına ve daima zinde ve elde hazır kalmalarına vabestedir.
Bu kuruluş mensuplarının kullanacakları silâh konusunda kanunda mevcut «gerekli silâh» deyimi ile yetinilmeyip tasarı ile «gerekli her türlü silâh» deyiminin getirilmesinin mâna ve amcmı anlamak zordur.
Zabıta, genel olarak yurdun emniyatini ve vatandasın huzurunu korumak için mücadele
sorunda kalacağı kimselerin kullandığı silâhları kullanır. Bunlar şehirlerde alelıtlak kısa namlulu silâhlar, sis ve göz yaşartıcı bombalar gibi silâhlardır. Fert ve cemiyet düşmanlarının ellerinde bulunan silâhlar zabıtanın kinden üstün ise, bu takdirde zabıtanın da aynı üstünlükte veya daha mükemmel silâhı kullanması tabiidir ve bu eski kanundaki «gerekli silâhlar» deyiminde meknuzdur. Fakat «gerekli her türlü silâh» deyimi bu gayeyi aşan bir ifade taşımaktadır. Bundan kanun hazırlayıcısının ne kasdet-tiğini anlamak zordur. Her türlü silâh deyimi içine; tank, top, uçak gibi orduda kullanılan ağır silâhlar da girmektedir. Eğer Hükümetler zaman zaman olayların bastırılmasında bu gibi ağır silâhların kullanılmasına lüzum hâsıl ederlerse İl idaresi Kanununun valiye verdiği yetkiye dayanarak en yakın silâhlı birlikten, ordu birliğinden yardım istemek suretiyle gaye ta-hassül eder.
Genel olarak gaye vasıtayı meşru kılarsa da, umumiyetle kabul edildiği gibi, polis fonksiyonunda gaye mutlaka vasıtayı meşru kılmaz. Vasıta kanun ve zaruret miktarı ile mahdut olmalıdır.
Nitekim Sayın Hükümet de İçişleri Komisyonunda bunun nedenini izah edemediği için «gerekli silâh» deyimi bize kâfidir demiş «her türlü» ibaresinin metinden çıkarılmasına razı olmuştur. Sonradan bunun Bütçe Komisyonunda neden tekrar metne konulduğu anlaşılamamaktadır.
Toplum zabıtası, amacı itibariyle önleyici, koruyucu zabıta görevi ifa etmektedir. Bu görevi sırasında işlediği veya bu görevinden doğmuş suçlarda Memurin Muhakemat Kanunu hükümlerine tâbi olacağı şüphesizdir. Bu itibarla, 1 nci maddenin sonuna toplum zabıtası mensupları hakkında Memurin Muhakemat Kanunu hükümleri uygulanır hükmünün ayrıca konulmasına lüzum yoktur.
Eğer bu hükmün konulması ile bu kuvvet mensuplarının, şimdiye kadar olduğu gibi, adlî zabıta vazifesi de verileceği ve bununla adlî zabıta hizmetleri sırasında işledikleri suçlardan dolayı da Memurin Muhakemat Kanununa tâbi tutulabilecekleri öngörülüyorsa, buna mevcut hükümler karşısında imkân yoktur. Ve sırf bu hüküm uygulamada adliye ile idare arasında birtakım ihtilâflara yer verecek mahiyettedir.
213 —
C. Senatosu B : 70
Esasen bugüne kadar çıkmış olan ihtilâflar hep adlî zabıta ile önleyici zabıtanın yek diğerinden ayrılmamış olmasından ileri gelmektedir.
Adlî zabıta cemiyetin maddi nizamını bozacak bir suç işlendikten, maddi nizamı bozulduktan sonra suçluyu ve suç delillerini arayıp toplamak ve bu suretle suçlunun cezalandırılmasını temin etmek gayesini takibeden zabıtadır. Bu zabıta kuvvetinin esas vazifesi suçu ve delilleri, suçluyu tesbit etmek suretiyle adliyenin zecri ve tenkili fonksiyonuna yardım etmektir. Bu bakımdan bu zabıtanın gayesi idari olmaktan ziyade adlîdir, ve adlî makamların, otoritelerin emri altında çalışır. Savcılar adlî zabıtanın en yüksek âmiridir. Binaenaleyh adlî zabıta idare kudretinin bir unsuru olmaktan ziyade adlî kuvvetin bir unsuru ve vasıtasını teşkil eder.
Görülüyor ki, bu iki nevi zabıta arasında fonksiyon bakımından esaslı bir fark vardır. Adlî zabıta suç faillerini aramak, yakalayıp mahkemeye tealim etmek gibi ceza zecrine ve tenkiline takaddüm eden ameliyelerden ibaret olduğu hakle idari zabıtanm cezai müeyyidelere taallûk eden takiplerle hiçbir alâkası yoktur. İdari zabıta bu sahanın dışında kalır.ida-ri zabıtanın faaliyet mevzuu maddi nizamın devamını teminden ibarettir.
Fakat 2301 sayılı Emniyet Teşkilât Kanunu 12 nci maddesiyle memleketimizde bu iki zabıta arasında bir geçici füzyon vücuda getirmiştir.
Bu maddeye göre; adlî işlere mütaallik tahkikat salâhiyeti adlî otoritelerin direktifleri altında ve kanunlarına tevfikan yalnız adlî zabıtaya yaptırılır. Polis teşkilâtı yapılmayan yerlerde teşkilât yapılıncaya kadar adlî polis vazifeleri diğer zabıta tarafından yapılır, idari zabıta adlî zabıtaya icabında veya savcılığın talebi üzerine yardımla mükelleftir.
idari polis adlî zabıta vazifesini tahrik eden her hangi bir hal karşısında kaldığı takdirde bir taraftan adlî zabıta vazifesini ifa etmekle beraber diğer taraftan adlî zabıtayı haberdar eder ve adlî zabıta gelince işleri ona devreder. Adlî zabıta vazifesini gerek aslen ve gerek yardım suretiyle gören zabıta memurları hakkında bu vazifeden mütevellit suçlardan dolayı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre takibat yapılır.
20 . 5 . 1971 0 : 1
Bu itibarladır ki, yeni ihtilâflara mevzu teşkil edecek olan bu fıkranın tasarıda lüzumsuz-
I luğunu ifade etmiş bulunuyoruz. Eğer mutlaka I konulmasına Hükümetçe bir lüzum hissediliyor-
sa bu takdirde fıkranın «Toplum zabıtası men-I suplarının idari görevden mütevellit ya da ida-| re görevlerini ifa sırasında işlemiş oldukları i suçlar hakkında Memurin Muhakemat Kanunu
hükümleri uygulanır.» Şeklinde tadili lâzımdır. İ Ancak böyle bir tadilin, toplum polisine ad-; lî zabıta görevi de verilebileceği mânasını ta-
zanınıun etmesi ihtimali vardır. Bu ise, gerek eski, gerek muaddel 3 ncü madde hükmüne külliyen aykırı olur.
O halde fıkranın maddeden tayyedilmesi zaruridir.
Esasen bütün mesele Emniyet Teşkilât Kanununun tedvininden bu yana geçen 40 yıllık sürede adlî zabıta teşkilâtının kurulmamış olmasıdır.
Emniyet Teşkilât Kanununun 10 ncu maddesinde : «Adlî polis toplu olarak veya mıntaka-lara ihtiyaç nisbetinde tevzi edilmiş bir mahalde bulundurulur. Adlî polis adlî tahkikat vazifeleri haricindeki hizmetlerde mafevkinin emrindedir.» demek suretiyle bir füzyon yapmış durum bugüne kadar gelmiştir.
i Günümüzün ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uşak olan bu hükmün artık terk edilerek Adliye Bakanlığına bağlı, savcıların emrinde bir adlî zabıta teşkilâtı vücuda getirilmesi zarureti var-dır.
| Sayın Erim Hükümetinin bu konuyu ele al-j dığı ve bu zabıtanın kuruluş ve görev kanunu-| nu hazırlattığı anlaşılmaktadır. Bu hususta içiş-| leri Bakanlığı Reorganizasyon Kurulunun ha-| zırlamış olduğu kanun taslağından da fayda-| lanmak mümkündür. Temennimiz bu hazırlıkla-| rın biran evvel lâyiha haline getirilerek Yüce
Meclislere sevk edilmesidir. Teşekkür ederim. (Alkışlar).
BAŞKAN — A. P. Grupu Adına Sayın Ham-di özer.
ADALET PARTİSİ GRUPU ABINA HAMDİ ÖZER (Malatya) — ıSaym Başkan, sayın senatörler; bu tasarının özü ve ruhu başlangıcındaki ibarede Cumhuriyet ve hürriyet düze-
I nini demokratik usullerle korumak şeklinde be-I lirtilmiştir. Böylece toplum polisi bu düzenleri
214 —
O. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
korumak görevini demokratik usuller yetkisi ile yapacaktır. Çünkü, her düzen kendi usulleriyle korunabilir, aykırı usuller aykırı düzenler getirir. Kuzuyu 'kurttan kurtaran kasap örneği ile demokrasi korunamaz. Demokrasinin kaynağı haktır, otokratik düzenlerin dayanağı kuvvet ve koruma usulleri de zulüm, baskı ve tethiştir. Bu azınlığın çoğunluğa tahakkümünü çoğunluğun iradesinden korur ve bu iradeyi baskı altında tutarak zümre egoizmini savunur. Halbuki demokratik usuller, koruduğu Cumhuriyet ve 'hürriyet düzeninin esasını teşkil eden 'hukuk ilkeleri, insan hakları ve çoğunluğun rızası usulleridir. Bu usullerin başında en önce hakkı, hakla korumak gelir. Bu yetkisiz kalırsa hakka saldıran güçleri aynı cins güçlerle defetmek hak halini alır. işte bu kanun bu esastan doğmuş olacaktır.
Bundan, ancak suçlular, art ve bozuk niyetliler telâş duyarlar. Millî huzura karşı olanlar bu usulleri felce uğratmak suretiyle toplumu başka düzenlere sürüklemek istiyenlerdir. Milletimizin buna müsaadesi yoktur. Hele onu temsil vekâletini taşıyan hiç kimseye böyle bir hak ve yetki tanınmamıştır. Siyasi partilerimiz fikir ve kanaatleriyle ayrı, fakat millî hedefimizde bir ve bütündür. Bu hedef bu kürsüden yaptığımız namus yeminimizle çizilmiştir, onu korumaya mecburuz. Bu kanunla korunmak istenen düzen burada sebebi vücudumuz olan düzendir. Bu düzenlerden demokratik Cumhuriyetin ne olduğunu hepimiz bilmekteyiz, Fak?.t hürriyet düzeni nedir ve ne değildir? İşte bunun kavramında herkes derece derece ayrılmakta ve bütün anlaşmazlığın nedeni de bundan doğmaktadır. Bunu kısaca arza çalışacağım.
Muhterem senatörler, hakka dayalı hürriyet düzeni demokratik ve sınırlıdır. Kuvvete dayalı ihürriyet düzeni anarşik ve sınırsızdır, ki hemen önünde her çeşit dikta düzen pusudadır. Bizim savunduğumuz düzen demokratik düzendir. Reddettiğimiz düzenler bunun dışında kalan bütün düzenlerdir. Biz hürriyetleri tahribe-den sınırsız hürriyetler kasırgası, anarşi istemiyoruz. Biz hürriyetlere kelepçe vuran, haysiyetleri hapseden diktayı istemiyoruz. Biz kendi benliğimizi ve kendi irademizi istiyoruz. Biz, bize egemen olmak istiyoruz. İşte gerçek hürriyet bundadır arkadaşlar ve bunu korumaya mecburuz.
I Uzun süre baskı düzeninden demokrasiye geçen bir toplumdaki hürriyet mahzende yıllanmış şarap gibidir. Alışmamış beyinleri çabuk tutar ve sarhoş eder. Sindirim için dozajını ayarlamak gerek. Çünkü en güzel hürriyet disipline edilen hürriyetdir. Nasılki zindandaki gözler âni ve fazla ışıktan, donmakta olan vücut âni ve fazla sıcaktan, çok terli olan vücut âni ve fazla soğuktan ve hattâ uzun bir özleyiş âni vuslatan hayatı tehlikeye sokarsa baskıdan kurtulan, zincirden boşanan hürriyetler de kovandaki barut gibidir. Birdenbire sıkıştırmaya gelmez, işte bizim toplumumuz böyle bir hürriyet patlamasına uğramış ve bundan anarşi yangınları doğmuştur.
Bu yangından mal kaçırmak fırsatını kol-lıyanlar çoğalmıştır. Bu fırsatı kimseye kaptırmamak, namuslu insanların birliğine, samimiyetine ve cesaretine bağlıdır. Muhterem ar^ kadaşlar, her ideolojik hedefin belirli yolları vardır. Bu yolların güzergâhında aşama noktaları plânlıdır. Demokrasi aşaması çok hassastır. Burada önce anarşi yaratılır, toplum huzur ve güvenini yitirir, demokratik düzene karşı bezginlik ve diktaya gönüllü teslimiyet arzusu doğar. Şartların tamamlanmasından ihtilâl meşru hale gelince pusudaki diktanın saldırısı başlar, iki renk diktadan Ön alan kazanır ve kendi rengini hâkim kılar. Milliyetçi hüviyetle gelirse faşizm, sosyalist hüviyetle gelirse komi-nizm, diktası doğar.
SUPHİ KARAMAN (Tabiî Üye) — Yani faşizm milliyetçilik mi demek istiyorsunuz?..
HAMDİ ÖZER (Devamla) — Faşizm türünden veya benzeri ile oligarşik düzenler, bugünkü dünyada tek başına ve cılızdır. Demokrasi dünyası ile komünizm dünyası arasında ömürsüzdür. Bunlar en ziyade komünizm diktası ve emperyalizmine yem olmaya mahkûmdur. Çünkü komünizm ısrarlı, plânlı ve çetin örgütlüdür. Perakendeleri mutlaka yutar, işte demokrasinin dışına çıkan başka renkte düzen böylece kısıl diktaya hedef olur. Deıhal sahte hürriyet havarilerinin yaygarası başlar, hürriyetler zincirlendi diyerek halkları cihada çağırır ve bir halk ihtilâli ile vatan ve millet kızıla boyanır. Hürriyet diye diye hürriyetlere, bağımsız devlet diye diye devlete son verilir. İşte arkadaş-
j 1ar içinde bulunduğumuz anarşi kasırgasıı dev-
215 —
C. Senatosu B : 70 letimizi tarihin öüm çukuruna sürüklemektedir. Onun kurtaralım ve demokratik Cumhuriyet düzenini koruyalım. Her millst çeşitli düzenlerden geçerek, kurtuluş karargâhım demokraside kurmuştur. Milletimizin yüz yıllarca, kan dökerek kazandığı bu son karargâhını ve son "barınağını korumak, Türküm diyebilen herkesin namus borcudur. Ona içeriden ve dışarıdan her çeşit saldırılar başlamıştır. Bunlara dayanmak, gerekirse Ölmek ve fakat asla teslim olmamak millet namusudur, onu koruyalım.
Millet iradesine meydan okuyan bu cengâver taslaklarına teslim olmıyalım. Hürriyetlere son derecede saygılı olalım. Fakat hürriyetlere kasdedenlere, mal ve can emniyetini gasbeden-lere müsamahayı asla ve asla hürriyet anlayışı olarak kabul etmiyeiim. Bunun için anarşi fermanları yırtılmak ve onun kaynağı Anayasa, içinde dahi olsa kurutulmalıdır, iyi bilelim ki gerçek suçlular masum gençlerimizi tahrik eden, suça yönelten ve onları örgütliyerek suç eylemlerini savunanlardır. Bunları yakalıya-lım. Bunların hürriyetleri kendi tutumlarıdır. Milletin sinesine ve Devletin temeline bomba atanlara alkış tutanlar ve onları sinelerinde, yatak odalarında barındıranlar ne milliyet ve ne de cibilliyet sahibi olamazlar.
Millî servetleri tahrip ve yakanlara dinamit ve kibrit verenler, ana babaları bağlayıp gözleri önünde yavrularını kapıp kaçıranlara yiğit diyenler, bankaları soyan ve rasgele ölüm saçanlara hümanist diyenler, ilim yuvalarına kilit vuranlara, öğretmenlerine tekme savuranlara, okul ve yurtları kışla ve silâh deposu ve eşkiya yatağı yapanlara idealist diyenler, Le-nir.'e, Mao'ya tapanlara, Türk bayrağını atanlara, .Atatürk'ü paravan ve kiavuz yapanlara aydın ümit ve kemalist diyenler, kemalist değil kıpkızıl komünistler arkadaşlar.
Bunlar kendilerini istedikleri kadar saklasınlar, milletin lanet damgası onların alınlarından silinmiyecek ve millet onları suçüstü yakalıyacaktır. Masum gençlerimizi Devletimizle birlikte yakmak istiyenler yakılacaktır. Bu gençlerimiz analarının helâl sütü ile uyanacak ve asil mayalarında millî benliklerine kavuşacaklaklardır. Bunun için bu gençlere tarihimizi okumalarını ve kendilerini bulmalarını, Atatürk'ü okumalarını ve onu Lenin'-
— 2U
20 . 5 . 1971 O : 1 in ve Mao'nuıı aleti yapmamalarını öğütlerim.
Muhterem arkadaşlar. Devletin düzen ve bütünlüğünü. kundakçılardan korumayı meslek edinen, huzurumuz için huzurunu, canımız için canını veren fedakâr ve namuslu Türk polisini sevelim ve onu güçlendirelim. Bu şeref ve güven nöbetçisini severken ve güçlendirirken, kundaktaki yavrularımızın ona olan şükran ve minnet duygularının tercümanı ve lisanı olalım. Onu silâhsız ve gönülsüz nöbetçi haline sokmak istiyenlerin tercümanı ve lisanı olalım. Ve bunların niyetlerin deki tecavüzleri ve elde etmek istedikleri hedefi sezelim, görelim. Bu kimseleri artık bütün millet tanımaktadır. Keskin göz ve kulaktan ziyade sade bir izan yeteneği bunları tanımaya yeterlidir. Görevini yapmak istiyen Türk polisine hain ve satılmış damgasın vuranların, onlara tehdit ve hakaret savuranların hüviyetleri millî vicdan kütüğünde kayıtlıdır. Bunları bir gün milletimiz f;uç üstü yakalıyacak ve gerçek hainlerin ve satılmışların kendileri olduğunu onlara ikrar ettirecektir ve bu yakındır,
Bu itirafları alınlarmdaki kıpkızıl damgaları şilemi yec ek ve tarihin lanet çukurlarına yuvarlanaoakle.rdır.
Muhterem SÎ neferler, A. P, ve onun Hükümeti Isıları çoktan tanımış ve maksatlarını çok iyi anlamı;}ti. Bunların maksatları ae bir par l iyi ve ns de bir Hükümeti yıkmak değil, dc-ğ:udur; doğruya demokrtaik Cumhuriyet rejimini y:karak kimi dikta rejimini gstirmek-ik*. v Türkiye halkları» ve «bağımsız Türkiye» rlogardarı ile de millî bütünlüğü parçalamaktır. Binil arı barındıkları Anayasa sığınağından çıkartarak yakalamak için Yüee Parlâmentodan yetkiler istenilmiştir. Buna karşı çıkanlar olmuştur. Bia A. P. olarak yeni Hükümete bu hususta da açık bono verdik. Bu Anayasaya rağmen, anarşi yangmım söndürür, huzuru, refahı getirirse bu başamını mucise olarak kabul eder, sevinç ve iftihar duyarız. Fakat tıpkı bizim gibi gerekli gördüğümûs bu tasarı gibi Anayasa değişikliğini de gerekli görürse bunu bizden niçin esirgemiştiniz demiyecek kadar da vatan-S3ver vs samimî okluğumuzu .millet huzurunda ve tarihin gahadetiyle ispat edeceğiz.
Muhalefet demokraside vardır. Fakat, millete muhalefet asla. Bu inancın sahibi olduğu-
.6 —
C. Senatosu B : 70
muza muhalefetimizin de inançlı olacağı umu- ] dunu taşımaktayız. Bu Hükümeti bu umutla j ve şerefle destekliyeceğiz. Kasıtlı tahrikler hislerimizi tahrip edemiyecek ve aklımızı hak yolundan saptıramıyacaktır. Demokratik Cumhuriyet ve hürriyet düşeni millet vicdanıdır, onu işgalcilere karşı savunacak ve koruyacağın Millet iradesi üstünde tüneklemek, onun zirve
sine çakılı koltuk atmak istiyen hiç kimseye ve zümreye müsaade etmiyeceğiz. Millet iradesine meydan okuyanlar mutlaka yenilecek ve oiîlo,::ı kendi ihtirasları yiyecektir.
Muhterem senatörler, geliniz Devletin, demokratik Cumhuriyet düzenini Türk Milletine lâyik güriiiiycîîlere ve onu elinden almak istiyenlere karşı birleşelim. Onu koruma gücümüzü kösteklemek ve Devlet otoritesine kelepçe vurmak isteyenlerin dilinden aahyalım. Hürriyet ve bağımsızlık parolalarının ters anlamlı şifreler olduğunu çözelim ve anhyalım.
Hür parlömanterler, baskısız basın ve yayın, teminatlı bağımsız ve bağsız organlar ve kişiler birleşelim. Hak ye hürriyetlerimizi adaletimizle, bağımsızlığımızı gücümüzle koruyalım. A. P. bu iyi niyetin doğruluğu inanciyle buna ve bunun gibi kanunlara daima olumlu oy verecektir. A. P. li olarak gayemiz kendimizi değil, millet iradesini hükümran kılmaktır. ı
Bu vicdan huzuru ile A,. ?. adına hepinizi saygiyle selâmlarım. (Alkışlar)
S ü P E î KARAMAN (Tabiî Üye) — Sayın Başkanım bu koşunmayı tasarı ile ilgili gördü- ı mis mü?..
BAŞKAN — İlgisiz olan bir tarafını görmedim efendim, bir gerekçeyi ifade ediyor.
A. P, GRUPU ADINA HAMDİ ÖZER (Malatya) — Ruhu ile ilgilidir, ruhu, ile...
BAŞKAN —• Sayın O'Kan buyurunuz, M. B. G. ADINA SE3Aİ O'KAH (Tabiî Üye)
— Sayın Başkan, sayın ssnatörler; Sayın Başkanın da kabul buyurdukları, gibi j
sisler de aym şekilde telâkki ettiyseniz Hükü- I met tasarısındaki gerekçeyi sayın arkadaşım Hamdi özer daha detaylı bir şekilde süslemiş bulunuyorlar. Ben bunun üzerine bir şey ilâve etmiyeceğİDi. nişlerinizi, heyecanlarınızı arkadaşımla beraber ben de ancak kendi espirim içerisinde karşılamış bulunuyorum. |
20 . 5 . 1971 O : 1
Ben görüşlerimi kanunun rııhu üzerinde, metnin ve maddelerin getirmek istediği yenilikler üzerine teksif etmeye çahşacağım.
Bu görüşülmekte bulunan 654 sayılı Toplum Zabıtası Kurulması hakkındaki Kanunun 1 nci ve 3 ncii maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısı, 1 . 12 . 1969 tarihinde yani bundan birbuçuk yıl evvel Hükümet tarafından Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş idi, Sayın Özer'in buyurduğu gibi, her şey zamanında iyi düşünülmüş, tedbirleri de alınmış olduğundan dolayıdır ki ksndilerininl,5 senede meclislerden geçiremedikleri, ihtiyaç duymadıkları bu tasarıya yalnız Sayın üzer in kanaatine katılan Sayın Nihat Erim Hükümeti ve onun Saym Içicleri Bakanı ciddiyetle, saygı duyduklarından dolayı dört elle sarılmışlar ve ivedilikle Meclisten geçirerek Yüce Senatonun huzuruna getirmişler ve şu saatlere kadar görüşülme imkânını temin etmişlerdir.
Sayın Özer'in görüşleri içerisinde ben de kendilerini bu el çabukluğundan duyulan ihtivaca binaen, gösterdikleri ileri vitesle kanunun Senatoda bugün bu saatte görüşülmes.ni t.emin ettiklerinden dolayı bu acıdan takdirlerimi arz etmek isterim.
Say m Senatörler, bu kanun tasarısı üzerinde görüşlerimizi İçişleri Komisyonunda gerek Komisyonun sayın üyslerine gerekse teşrif buyuran Sayın Bakana arz etmiş önergeler vermiş ve 'bir kısmı da iltifat germek suretiyle huzurunuzda bulman komisyon raporunda belirtilen şekle getirilmiş idi. Bilâhara Bütçe Komisyonunun iMeclistsın gelen şekliyle kabul etmesi halinde müzakeresine başladığımız bu tasarı üzerindeki görüşlerimizi bir defa daha Genel Kurula arz etmekte fayda mülâhaza ediyorum.
Toplum zabıtasının toplum olayları içerisindeki değerini anlamamak ve bu değere göre bu toplum zabıtası müessesesini ve ceıun sorumlularını anlamamak, takdir etmemek mümkün de-ğil'&T. Ancak, toplum zabıtasının politikasını tanzim edecek olan sorumlularla, toplum zabıtasını ferden meydana getiren çocukları tefrik etmek mecburiyetindeyiz. Ben evvelâ bu topluluğu meydana getiren çocukların alınışlarını, hazırlanışlarını, eğitilmiş olma tarzlarını ve eğitim sonrası durumlarını ve ondan sonra kabul ettiğimiz bir aradaki topluluklarının sorumlu
C. Senatosu B : 70
kişiler elinde nasıl kullanıldığıma biraz temas etmek istiyeoeğim,
Toplum zabıtasını meydana getiren gençler, kendilerine belirli bir tahsil imkânı sağlıyan aile muhiti veya toplumun verdiği imkânlar ölçüsünde belirli kısa bir tahsili ikmal ettikten sonra, sağlık durumları, fizik yapıları müsaidoldu-ğu takdirde toplum zabıtasına müracaat ederler, sağlık raporlarını da kendi güvenleri içerisinde temin ettikten sonra, bunlar kadroya alınırlar.
(Bu gençler, polis sınıfı içerisinde istikbalte-rini garanti gördüklerinden dolayı, mesleke karşı üniformanın içerisinde de görüntüleriyle, hizmet aşkiyle de ayrıca benimsediklerinden dolayı, bu sınıfın içerisinde yer alırlar. Her birisi Türk vatanının içerisinde Türk Milletinin analarının, babalarının yetiştirdiği tertemiz çocuklar toplumun bünyesine, eğitimine, kültürüne, ananesine, geleneğine, göreneğine ve toplumun verdiği imkânlara göre kendilerini o yaşın içerisinde yetiştirePMlnuiş, hazırlıyaJbilmiş birçok duygularla mücehhezdirler. Muhakkak ki bu duygular ulvi duygulardır.
Fakat, toplum zabıtasının toplum içerisindeki önemli görevleri için bu ulvi vasıfları hissi, duygusal ve karakter vasıflari k?fi değildir. Bunların yeteri kadar özel bir eğitime tabi tutulup, toplum olayları üzerinde eğitilmeleri ve kendilerinin hem hukuk karşısında, hem de vicdanları karşısında sorumluluk duygulandım iyice yerleştirilmeleri, .anlatılmaları, perçmleşti-rilmeleri şarttır. Bugün için bunların yeteri kadar yapıldığı kanaatinde değiliz. Bu böyle iken, çeşitli ihtisas kollarına ait, kısa eğitimden geçmiş, yalnız kendi sahasında dahi yeterli görmediğimiz toplum zabıtasına diğer ihtisas kolları ve ayrı eğitim sahalarında eğitilmeyi gerektiren birçok özel görevlerim bunlara ilâveten verilmiş olması, bu kanun tasarısında, işi biraz daha ciddî olarak dikkate almamızı zorlamaktadır.
Toplum olaylarının ne zaman, nerede, nasıl bir reaksiyon ile meydana geleceği elbette önceden tesbit edilemez. Bu bir gerçek olduğuna göre, toplum zabıtasının eğitilmiş ve her zaman göreve hazır bir vaziyette el altında bulundurulması icabeder. Eğer, buraların eğitimle beraber her an vazifeye hazır bir şekilde el altında bulundurulması iktisadi açıdan mahzurlu görülüyorsa, toplum zabıtasının kadrosunu tesbit eder-
20 . 5 . 1971 O : 1 ken, ihtiyaca yeteri kadarını tesbit etmek, temin etmek ve onları her an alarme vaziyette bulundurmak gerekir. Komisyonda da arz ettiğim gibi, 'G-enel Kuruldaki sayın arkadaşlarıma da aynı misali vermek isterim. Devletlerin devlet olarak hayatlarını idame ettirmelerimde elbet biliriz ki, silâhlı kuvvetlerine ihtiyaç vardır. Her devlet kendi jeopolitik durumuna ve iktisadi durumuna göre bir miktar silâhlı kuvvetleri, her zaman ve her zaman, devletin hayatiyetiyle beraber olmak üzere müstehlik durumda bulundurmak mecburiyetindedir. Hiçbir zaman da, ne zaman bir harlb olacak, ne zaman devlet bir ciddî durumla karşılaşacak, bu kadar kişi neden daima silâh altında ve müstehlik durumdadır da, müstahsil duruma geçinilmiyor diye, bu işler fazla tartışılamaz. Ancak, millî savumma politikası tanzim edilirken, bunun bütçe müzakereleri sırasında, buna yer verilir, eksiği fazlası orada tartışılır, ama tesbit edildikten sonra, onun münakaşasına yer verilmez. Bu, nasıl bir münakaşaya yer verilımiyecek kadar bedihi bir hakikat ve ihtiyaç, duyulan bir hususa, toplum zabıtasının da toplum olayları muvacehesinde olaylarım ne zaman meydana geleceğini, hangi hâdiselerin reaksiyona sebebiyet vereceği bilinmediğinden dolayı toplum zabıtasının belirli bir görev için daima eğitilmiş ve eğitilmeye devanı edilerek hazır bulundurulması tabiîdir. O bakımdan bu tasarıdaki yeni özel görevlerin toplum zabıtasına verilmesini biraz mahzurlu görmekteyiz.
Toplum zabıtasının millet vicdanında daima takdire şayan vazife anlayışı içerisinde dağer-gâm hislerle meşbu bir örgüt olduğunu, bir devlet örgütü olduğunu kabul ettirecek tarzda yetiştirilmesi ve kullanılması şarttır.
Milletin huzuru, saadeti için toplumun huzur ve sükûn içerisinde bulunması şart ise, onu temin edecek olanlara karşı da milletin güven duygusiyle, saygiyle bakmış olması başlıca şart olarak görülür.
Bu tasarının birinci maddesinde, toplum zabıtasına ayrıca trafik zabıtası görevleri de tevdi edilmek istenmiştir. Trafik hizmeti ayrı bir özellik arz eder, ayrı bir eğitime ihtiyaç gösterir. Kendi toplum olayları içerisinde eğitimden henüz tam mânasiyle yararlandırılamamış ve eğitimleri tam olmadığı kanısını bırakan bu top-
218 —
C, Senatosu B : 70
lum zabıtasına kendi ihtisas sahası dışında yeni görevlerin verilmiş olmasını düşünmek, faydadan çok zarar gatireceîktir.
Kanun tasarısının gerekçesinde; «büyük şehirlerde trafik sıkiüi!tısının giderilmesi için toplum zabıtasının kullanılacağı» belirtilmiştir. Ve «"bakanlığın müıaadesi alındıktan sonra» da kaydı vardır, kanun idarisinde. Bu ha-jımı Komisyonda .araştırırken, Say:a Bakan gerekçedeki «büyük şehirler içerisindeki trafik sıkıntısının giderilmesinde kullanılacağı» hususunun üzerine değinmediler, şehirlerarası mevsim ica-bı yolların tıkandığı zamanlarda, karlı, buzlu yollarda kullanılmaya ihtiyaç duyulabileceğini buyurmuşlardı. Gerekçede buna tesadüf e demedim. Zaten tikaamış olan karlı, buzlu yelkraa da Karayolları araçları, Karayolları personeli görevli bulunduğuna göre, trafiğin akısını ancak bu sorumlu kurum ve onun yetişmiş teknik personelleri sağladığına ve sağlıyacağına göre, toplum zabıtasının orada ve bakanlık emriyle ne IsatTar bir süre, hangi şartlar altında, ine gibi görev yapalbileceğini ben düşünemiyorum. Büyük şehirlerdeki trafik sıkıntısının giderilmesi gibi gerekçede gösterilen husus ise, o biraz daha da oüddiyst arz ediyor. Motordan aniamıyan, trafik kaidelerini bilmiyen, hayatında yalnız kendisini taşryrm, motorlu urae içerisinde bensin kokusunu, ı3k.303 kollusunu teneffüs etmiş bulunan bu gençlerin büyük şehirlerdeki trafik sıkıntısını giderecek ciddî bir vazifede ne gibi yardımcı olacaklarını ben düşünemiyorum. Düşündüğüm zaman, zararlı işlerde, is&smiyerak bulunacaklarını gözümün önüne getiriyorum. O bakımdan trafik hizmetlerinin de bu tasarıda toplum zabıtasına verilmiş olması uygun görülmemektedir.
Maddeler üzerinde ayrıca görüşümüzü arz edeceğimiz için, Sayın Başkanın müdahalesine fırsat vermeden, konuşmama son vermeli istiyorum. Maddeler görüşülürken bir - iki önerge takdim etmek suretiyle de tekrar söz alacağımı ürnidediyorum.
Saygılar sunarım.
BAŞKAN — Millî Güven Partisi Grupu adına Sayın Alpaslan, buyurun.
MİLLÎ GÜVEN PAETİSİ G-BÜPü ADINA FEîSML ALPASLAN (Artvin) — Sayın Başkan, değerli arkadaşların], Türkiye için henüz
20 . 5 . 1971 O : 1
y&ni bir konu ve yeni bir örgüt olan toplum zabıtasının, memleketin içinde bulunduğu şartlar ve gösterdiği ihtiyaçlar istikametinde, hizmetinden faydalanılmasını temin için kanunun 1 ve 3 ncü maddelerimde bir - iki ufak değişiklik yapılmak süratiyle, bu ihtiyaca cevap verilmesini öngöran ta,?arı Yüksek Huzurunuzda görüşülmektedir,
Millî Güveeı Partisi Grupu adına söz almadan, konuşmalarını dikkatle takibettiğim p.ek değerli diğer grup sözcüsü arkadaşlarım, meseleleri maddedeki değişiklik bünyesinde birkaç kelime, bir - iki cümlenin ötesinde, daha etraflı bir şekilde izah (etmek suretiyle, bize oldukça geniş düşünme imkânım bağışladılar.
Muhterem arkadaşlarım, evvelâ bizim büyük derdimizin kendi memleketimizin gerçeklerimi olduğu gibi kabul etmemek olduğunu ifade etmeye mecburuz.
Toplum zabıtası kurduk ve milletin bütçesinden, diğer sahalarındaki hizmetlerinden kesmek suretiyle, bir mâna ifade edecek derecede meblâğı da onların masraflarına tahsis ettik. Her memlekette muhakkak böyledir. Ama Türkiye gibi henüz fukaralığa borcu olan bir memlekette bir teşkilat kurulduğu zaman ve bir masraf yapıldığı vakit ondan âzami derecede netice almanın yollarını arayıp bulmak lüzumu ile karsı karşı yayız. Bu tasarı ne getiriyor? Toplum sabıtasma. İçişleri Bakanlığının lüzum göstereceği yerlerde ve gerektiği zamanlarda, bası yine memleketin hayrına olan ve bu memleketin gerçekten büyük ihtiyacını teşkil eden konularda hizmet verme hususunu getiriyor. Toplam zabıtasının, bilhassa son yılların büyük olayları içersinde, özellikle istanbul, Ankara ve îsmir gibi büyük şehirlerde canlarım burunlarına getirecek kadar yorulduklarını hep müşahe-ds etmişizdir. Bu kadar yorgunluğu sinesinde taşıyan bir teşkilâta yeniden yük yukliyecek, onu j'Znl vazifelerle yeniden meşgul edecek bir niş.j ele ile karşı karşıya olsak, mutlak surette kayıtlayıcı bir hüküm kargınıza gelmiş olsa, o saman Millî Güven Partisi Grupu olarak da derhal bunun karsısına çıkarız. Ama, realite şu : Türkiye'de polis hakikaten başka memleketlerin polisi ile mukayese edilemiyecek kadar azdır, istanbul'da 30 sene evvel umumi hizmetleri gören polis ne kadar ise bugün o veya ona
219 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
yakın derecede az. istanbul'un nüfusu 500 bin iken ve istanbul'da oturanların hagi semtlerde, ne marifette olduğu aşağı - yukarı karakollarca bilindiği zaman ne kadar polis var ise, bugün birkaç milyonu bulmuş olan istanbul şehrinde umumi hizmetleri gören polisin aynı miktarda olduğu bir realite. O zaman hangi araçlarla takviye edilmiş ise bugünkü polisin de bu gelişen şartlar içerisinde daha fazlası ile takviye edildiğini söylemeye de imkân yok. Bu yalnız istanbul için değil, memleketin her köşesi için böyle. Sosyal olaylar her gün biraz daha gelişmekte, meseleler her gün karşımıza çıkmakta. Burada özellikle üzerinde durulan trafik konusunun memleketin bir ıstırap mevzuu olduğunu artık inkâra imkân yok. Gerek şehirlerarası trafik bakımından, gerek şehir içi trafiği bakımından mesele bütün fecaati ile herkesin zihninde. Her aile, uzak yafan, bir kıymetli varlığını bu mevzu üzerinde maalesef kaybetmiş veya hiçolmazsa komşusunun duyduğu ıstıraplara katılma mevkiinde kalmış haldedir. Bu halde acaba bu toplum zabıtasından faydalanmak mümkün müdür, değil midir? Toplum zabıtasının asli görevini ihlâl etmeksizin, onun asli görevine her hangi bir ağırlık teşkil etmeksizin bu imkân dâhiline girer mi, girmez mi meselesini münakaşa etmek en doğru hareket tarzı olur kanaatindeyiz.
Türkiye'nin diğer vilâyetlerini ele alalım. Diğer vilâyetlerde, hem de büyük şehirlerde toplum polisi hemen hemen yılda birkaç hâdise, sayılı, üç, beş, belki bir, iki hâdise dışında fazla külfete girmiyor arkadaşlar. Realite bu.
Bunların eğitimi, öğretimine gelince: Muhterem arkadaşlarım, filvaki toplum polisinin diğer polisten çok farklı olarak, özellikle psikolojik alanda yetiştirilmeli lüzumunu hep birlikte hissediyoruz. Başka memleketlerin toplum polisine baktığımız zaman, hâdiseleri gayet serinkanlı olarak mütalâa ediyor ve kendisine vâki olacak her türlü tecavüz karsısında dimdik durabiliyor ve ondan sonra, ne zaman ki. artık noktasına geliyor, işte o sırada mesele başlıyor.
Ama bu, henüz yeni kurulmuş olan Türk toplum polisinde bu safhaya tabiatiyle gelişmemiştir. Zaten bu safhaya daha uzun yıllar gelmesi de mümkün değildir. Çünkü, her şeyden
j evvel toplum polisine bakmadan kendi toplumumuza bakmaya mecburuz. Bizim toplumumuzun da kendine mahsus özellikleri vardır. Oğlum anlatıyor. Yakın zamanda isviçretöe, Almanca konuşulan bölgede Yunanlılar cunta idaresine
I karşı bir gösteri hareketine tevessül ediyorlar-I mış, 100 - 150 kadar genç, ellerinde flamalar,
yaftalar; tam harekete geçecekler, iki tane polis gelmiş. O sırada polis bir işaret veriyor, birden bire duruyorlar, saatine bakıyor; «müsaade saatine daha üç dakikanız var» diyor. Üç dakika için hepsi put gibi ayakta durup, üç da-
I kika dolduktan sonra, hiçbir taşkınlık yapmadan, iki polisle bir gösteri heyeti geçiyor, gidiyor. Ben bir de kendi memleketime bakıyorum. Bizde dakikalar, saatler, mevkiler filân, bunların hiç zaman söz konusu olması mevzuubahis değil. Ayrıca, bir Alman polisinin soğuk kanlılığını bir Türk polisinden beklemek de mümkün değil. Hasıl ki; bir Türk polisinde mevcudolan zekâyı, kabiliyeti Alman polisinde bulmak mümkün değil ise. Onun yapısı öyle, yaratılışı öyle, benim aziz milletimin birer unsuru olan benim polisimin yapısı, yaratılışı da bu.
Şimdi, toplum polisini psikolojik alanda yetiştirmek lâzım. Ama, bâzı arkadaşlarımızın zannettiği gibi, yalnız eğitim sahasına bunları hasretmek sureti ile, farzımuhal bunlar senede 15 defa hâdiseye karışacak, ondan sonra bir
j senenin 11 ay 15 günü yalnız okuyacak ,yalnız eğitilecek, talimi varsa talim yapacak... Bu takdirde toplum polisinden beklenen hizmet elde edilemez kanaatindeyim. Toplum polisi evvelâ
| sosyal olayları yakından izlemek sureti ile ondan alacağı ilham içersinde psikolojik alanda yetişmesi lâzımgelir. O sebepledir ki; bir sos-
I yal hâdiseye taallûk eden trafik meseleleri ile j toplum polisinin mümkün olduğu kadar ilgilen
mesi, aynı zamanda o toplum polisinin de kendisini yetiştirmesi yönünden faydalı görüyorum. Bu noktada onun da faydası vardır.
I Efendim, bir toplum polisi trafikçiliktsn ne j anlar? Muhterem arkadaşlarım, bu trafik de
diğimiz; motordan anlamak başka şeydir, belki i biraz daha tecrübe, tatbikat ister. Ama, trafik
düzeninin tertiplenmesi konusuna biraz değineyim. Ben ehliyet almadım, ama imtihana girenlerden görüyorum. Çünkü, otomobilim yok. Zi-
j ra, otomobili olabilmek için, hele bizim bâzı | numune arkadaşlarımız var; «Otomobil sahibi
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1 olabilmen için sosyalist olman lâzım» falan diyorlar. Onu da olamıyoruz, araba da alamadık... (Millî Birlik Grupu sıralarından anlaşılmıyan bir müdahale) öyle bâzı numune arkadaşlarımız var, öyle diyorlar. Tabiî bâzıları diye kayıt koydum. Herkes bunu kendi üzerine almaz canım.
Şimdi, trafik kaidelerine gelince: En az ortaokul mezunu olacak, liae mezunu olacak gençlerimiz hani bu eğitim meğitim dediğimiz safhada 5 - 10 ders içerisinde bunu öğrenebilir. Bu eğitim sayesinde vazifesini ciddî görme itiyadını da alacaktır. O halde zannediyorum ki; trafik polisinin yapacağı kadar hizmeti daha da ciddi bir surette toplum polisi de gerektiği takdirde yapabilir. Kaldı M; bu yalnız il hudutlar). içerisinde değil, aynı zamanda şehirl-ararası trafikte de hizmet görme anlamına gelir ve bu sekilide memleketin, Devletin bu polislerden faydalanması mümkündür. Şimdiye kadar da gördürülüyordu. Şimdiye kadar kanunda yazılı olmadan da idari olarak da gördürülüyordu, bunu meşruiyete sokmak suretiyle bu hizmetlerden faydalanmayı temin etmek yerinde olur.
SEZAİ O'KAN (Tabiî üye) — Trafik polisinin hizmeti bu kadar ufak bir eğitimle mümkün olamaz.
FEHMİ ALPASLAN (Devamla) — Muhterem arkadaşlarım; elbette ki trafik polMnin de sayısını çoğaltmak, onları da daha da yetişmiş hale getirmek Devletin vazifeleri cümlesinden. Zannediyorum, zaten bunun üzerindi duruluyor. Birkaç sene evvel yine haricen öğ-renebilmiştim. Burmaya bir Alman trafik heyeti gelmişti ve onlar yalnız Hamburg şehrinde bulunan trafik polisi sayısının Türkiye polisinden daha fazla olduğunu o zaman ifade etmişlerdi. Bir şehirdeki trafik polisi ile Türkiye'nin bütün trafik polislerinin sayısını mukayese ediyorlar ve Hamburg'daki trafik polisi sayısı, hatırımda kaldığına göre, eğer yanlış hatırlamıyorsam, bizim bütün Türkiye polisi sayısının hem de birkaç misli olduğunu ifade eit-mişlerdir. E, yapamıyoruz. Yapamayınca kadro verdiğimiz, m'aaş vermekte olduğumuz insanları memleket hizmetlerinde âzami derecede faydalı hale getirmek bu fukara memleketin hem arzusudur, hem de akla, mantığa uygun düşen bir haldir.
Değerli C. H. P. sözcüsü arkadaşım bu toplum zabıtasının adlî işlerde kullanılmaması lüzumuna işaret ettiler. Zaten kanun buna müsait değil, müsaade etmiyor. Bu meselenin Menm-rin Muhakemat usulüne tabi olduğunun ifadesi de aşağı - yukarı adlî zabıta vazifesini görmemeleri lüzumunu ortaya koyan bir hüküm olarak mütalâa edilebilir. Çünkü, adlî zabıtanın başka özellikleri vardur, devamlı arkasından takiibedecektir, buyruntulara ziyadesiyle muihatabolaöaktır, meselelerle ziyadesiyle karşı karşıya gelme hali vardır. Onun o memur üzerinde yapacağı psikolojik tesirler de mevcuttur. O itibarla toplum zabıtasını, buyrukçularını artırmak ve nerede ne emir alacağı yolunda bir şaşkınlığa sevk etmemek için emri komutanın bir noktada !tloplan<ması mânasına gelen bir görüşün ifadesi olarak adlî zabıta işiyle bu alâkadar değildir: Bu vesile ile de Türkiye'de adlî zabıtanın bir an evvel kurulması lüzumuna grupumuızun da öteden beri işaret ettiği gibi, ehemmiyet verdiğini burada tekrarlamakta fayda umarız.
Burada bir de silâhların «her türlü» tâbiri ile, «gerekli her türlü silâh...» Efendim, şimdi, bundan maksat gerekli silâh, gerekli her türlü silâh... «Gerekli silâh» daha dar anlama da. Gerekli silâh... Gerekli, miktarca gerekli, «Alışılagelmekte olan silâh...» Miktarca alışıla-gelmekte olduğu kadar silâh anlamına gelebilir, tutulabilir veya gerekli hangi cinsten, hangi çeşitten olursa olsun ve ne kadar ihtiyaç düylursa duyulsun o kadar silâh olur.
Yani burada «her türlü silâh» tâbirinin içerisinde topu, tankı, uçağı veya dritnotları filân da mütalâa edecek değiliz tabiatiyle. Aklımız bizi bu çerçeve içerisinde tutar. Polisin karşısına çıkan kuvvete ıgföre her türlü silâhla teçhiz edilmesi, takviye edilmesi ve ona göre gerektiği zaman o silâhlarını kullanması halinde derpiş etmiş oluyoruz. Bunun da fazla bir genişlik içerisinde mütalâa edilmeden ayniyle kabulü mümkündür.
Muhterem arkadaşlarım, bu arada değerli A. P. sözcüsü arkadaşımın gayet veciz, güzel hazırlanmış, hisse hitabeden konuşmasına da üzerimde bıraktığı bir tesiri, müsaadenizle, bir iki kelime içerisinde arz etmeden geçemiyece-ğim.
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
Şimdi, kıymetli arkadanım, meseleleri ortaya koyarken zaten biz bunları gördük, 'biz bunları hazırladık gibi har partinin kendisine tabiî olan hisse çıkarma, pay çıkarma havası içerisinde sözler söyledi ve bundan evvel de bir iki olay oldu. Kanaatimce bu gibi meseleleri daha önce biz gördük, biz ele aldık, 'biz zaten yapıyorduk, anlamına gelebilecek sözler, meseleleri zaafa uğratmaktan başka bir fayda sağlanmaz. .Kendi gruplarına bir fayda sağlamaz, geçmiş hükümetlerini mazur gösterecek veya onlara yeniden daha büyük sempati toplıyacak bir vaziyet ihdas etmez. Aksine bugün aklımızla, hissimizle elbirliği içerisinde ele alacağımız meselelerde zaaf husule getirir. O itibarla lütfetsinler biz bngün meseleleri ele alıyoruz, bugünün ve bundan sonra geleceğin meselelerine cevap verme ihtiyacı içerisinde bulunduğumuzu idrak ediyoruz ve bu idrakin içerisinde de tedbirler getiriyoruz. Meseleleri bu noktada tutalım. Çünkü, öyle denirse, o zaman siz vardınız da onun için olmadı sözü kargınıza gelir. O zaman size yetki vermekte mahzur görülmüş olabilir, Meclisler bunu böyle düşünmüş olabilirler,, ters kullanmalar olmuş olabilir veya o ihtimaller üzerinde durulmuş olabilir de onun için böyle olabilir gibi bâzı yersiz münakaşalara meydan verilmiş olabilir.
Bu itibarla meseleleri buraya götürmeden Adalet Partisi mensuplarının herbirlııin birbirimiz gibi bu memleketin yüksek menfaatleri mevzuunda cihette hn memleketin insanları olarak, memleketin vasıflı temsilcileri olarak birlik ve beraberlik içerisinde meselelere eğileceğinden asla şüphemiz yok. Biz tefrik gütmüyoruz. Ben naçizane kendi hinlerimi açık söyliyen bir adam olduğum için buru söylüyorum.
Bu tasarı yerinde bir tasaradır vs bu vesile ile memleketin şartlarına göre* geçirdiği 'bâzı badireler de olmalına rağmen, Türk Polisinin beklenen hizmeti verdisini ve bu hizmetlerinden ötürü kendilerine şükran duygu-iSİyle dolu olduğumuzu, kendisinin hakkı olan araç, gereç ve sair özlük haklariyle donatılması sonunda millete daha da büyük hizmetler vermesi dileğini huzurunuzda arz ve ifade ederek tasarının lehinde olduğumuzu yüksek
ıttılaınıza arz ediyor ve bu vesileyle derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar,)
BAŞKAN — Grupları adına söz talabeden arkadaşlarım konuştular. Sayın Yılmaz Mete, buyurun.
MlTSLîHtTTtN YILMAZ METE (Adana) — Saym Başkan, saygı değer arkadaşlarım; kıymetli arkadaşlarımın bilhassa grup sözcümüz Sayın Salih Tanyeri'nin, polisin görevlerini açık açık anlatmasına rağmen, anlatış farkı dolayı-siyle kısaca değinip ben de bu kanun hakkındaki fikirlerimi, şahsi fikirlerimi arz edeceğim.
Polis ve jandarmanın aslî görevlerinin suç işlemeyi önlemek olduğu, eski deyimle zabıtai mania olduğu polis ve jandarmanın ayrıca adlî görevlerinin bulunduğu bellidir. Bunun üzerinde hiçbir ihtilâf yoktur. Devletlerin bir kısmında adlî zabıta ayrılmıştır. Maalesef, bizde bunun ayrılmadığım sizlerde biliyorsunuz, arkadaşımız da izah ettiler. Bâzı ülkelerde de kişilerin suç işlemesini önliyecek tedbirleri alan polis ile topluca işlenen, toplulukların gösterilerde iş'liyecekleri suçlan önliyecek ya da suç işlemeye devamlarına engel olacak zabıtanın da ayrılmış bulunduğunu görüyoruz.
Trafik konıılariyle görevlendirilecek zaDita-nm da ayrı bir eğitime tabi tutulması, bunların da diğerlerinden ayrılması tabiidir.
Karakollarda idari görev yapacak, mahallelerde devriye gezmek suretiyle engelleme görevini yerine getirecek kadro polisi sayısı ile toplum zabıtası sayısı arasındaki oranın Türkiye'ye benzediği başka bir ülke bulunabileceğini tahmin etmiyorum.
Saym Güven Partisi Grup Sözcüsünün söylediği gibi, 30 sene evvelki kadro polisi ile bugünkü polis arasında çok az fark var iken, bunun 3 - 5 - 1 0 misline çıkması gerekirken, ekonomik ve sosyal bunalımları polisle, zabıta ile bastıracağını zanneden kimselerin teklifleri üzerine toplum zabıtası kurulmuş ve bu polisin miktarı artırılmıştır. Toplum zabıtasına alınan polislerin iyi eğitilmediğini, iyi niyetli ve bilgili âmirler tarafından kullanılmadığını, bu sebeplerle bâzı olaylarda âmme vicdanında suç işledikleri kanısı uyandırdıklarını gördük. Her vatandaşın Devlet mefhumuna saygı göstermesi gerekir. Devleti küçük düşürecek davranışlardan sorumluların kaçınması basta gelir. Poli-
222
C. Senatosu B : 70
sin Devletin üniformalı temsilcisi olduğu unu- j tulmamalıdır. Sosyal ve ekonomik meselelerin verdiği huzursuzlukların zabıta tedbirleriyle giderilebileceğini zanneden kimselerin uygulamaları halkı polisten nefret ettirmiştir.
Bunun yanında bunalım içinde olan işini geliştirebilmek için Devletin desteğine muhtaç bulunan vatandaşlarla alay edercesine bankaların kredilerini kendi ailelerinin emrine tahsis ettiren insanların davranışları bir taraftan, rüşvet ve irtikâbın âdeta göz. yumularak çoğaltılması, artması bir yandan, Devlet mefhumunu halk gözünde çok düşürmüştür.
REFET RENDEGİ (Samsun) — Sayın Mete, şimdi bunlara ne lüzum var
MUSLÎHİTTİN YILMAZ METE (Devamla) — Bunlardan ders alan insanlara hitabedi-yorum Sayın Rendeci. Ders alanlara hitabedi-yorum, ders almayıp ayni kafada giden insanlar zaten bunlardan bir şey anlamazlar.
BAŞKAN — Sayın Mete... Sayın Mete... MUSLÎHİTTİN YILMAZ METE (Devam
la) — Devam ediyorum efendini. BAŞKAN — Ders alma, ders verme konusu
üzerinde değil, şimdi kanunun maddesi üzerindeyiz.
MUSLÎHİTTİN YILMAZ METE (Devamla) — Hayır Sayın Ba,şkan, satiâlinizin tefsirine de muhtaç değilim. Burada konuşan...
BAŞKAN — Tahrik etmeyiniz. MUSLİHİTTİN YILMAZ METE (Devam
la) — Bar dakika efendim, müsaade buyurun, burada konuşan....
BAŞKAN — Rica ederim, müdahaleyi mucip oluyor konuşmanız. Sonra da Cumhuriyet Senatosunun umumi sükûnu bozulursa Riyaset olarak bunu size hatırlatmış olmam lâzım, zabıtlarda belirmelidir bu. Onun için söylüyorum. Buyurunuz.
MUSLÎHİTTİN YILMAZ METE (Devamla) — Çok teşekkür ederim, demek ordan söy-liyene değil bana... Neyse.
Muhterem arkadaşlarım, Sayın Başkana da hitabedeyim bu arada, burada konuşan senatör mutlaka kanunun şu veya bu maddesinin şöyle veya böyle olması hususunu değil, geçmişteki örnekleri göstererek Hükümete, ilgililere gerekli tedbirleri almasını, yani ders almasını da söyler. Bu da onun görevleri arasındadır ve hakları arasındadır.
— 223
20 . 5 . 1971 O : 1 Polise itibarını tekrar kazandırabilmek için
keyfî kullanmaların önüne geçilmelidir. Eğitime önem verilmelidir. Bir örnek vereceğim. Yıllarca önce kurulan trafik teşkilâtıma haline bakarsak, bizde bu işlerle görevli arkadaşlarımızın maalesef ya eğitimin ne olduğunu bilmediklerini veya ehliyetsiz kimseler tarafından eğitildiMeriııi söylersek fazla suçlamış sayılmayız zannediyorum. Türkiye'de dünyanın hiçbir yerinde olmıyan bir trafik sistemi vardır. Bilgisizlikten değil, araba kullananların bilgisizliğinden değil, saygısızlığından kazalar olmaktadır. Yoksa, Avrupa'ya giden, Amerika'ya gidip gelen trafikçiler biliyorum ben. BelM ayrıldılar, ama birçoklarını ismen de tanırım, şahsan da tanırım. Bunların bilgilerinden istifade edip yol şeritlerinin yapılması, arabaların sağa - sola dönmesi için kuralların konulması, bir yerde durup kalkmaların düzenlenmesi her halde çok güç bir şey değil.
Muhterem arkadaşlarım, Batıda, gören arkadaşlarım vardır, değil dolmuşlar taksiler dahi belirli yerlerden müşteri alabilirler. Onun dışında her hangi bir yerde müşteri almak için durmalarına imkân yoktur. Bizde, polisin gözü önünde, trafik polisinin gözü önünde bu suçlar işlenir, trafik polisi ses çıkarmaz.
Şehirler arasındaki trafik kontroUerinin ne olduğunu konumuz bu olmadığı için söylemiyorum. Yalnız eğitimsizliğin, bilgisiz, ehliyetsiz kimselerin elinde bu kadar köklü bir teşkilâtın nasıl dejenere edilebileceği, nasıl bozulabilece-ğine örnek vermek için arz ediyorum.
Toplum zabıtasının da daha önce bir kadro artırılması dolayısiyle eğitimin noksan olduğunu söylediğimiz zaman; o zamanın Sayın İçişleri Bakanı eğitime önem verildiğini ve bundan sonra eğitimsiz polis memurunun bulun-mıyacağını ifade etmişlerdi. Yine zabıtlara geçmek üzere söylüyorum; örnek olsun diye, Türkiye'de trafik kadrosunda kullanılan polislerin yarısından çoğu hiçbir kursa tabi tutulmamışlardır.
Bir diğer örnek vereyim arkadaşlarım, kursa çağırılanların yarısından çoğu da daha evvel kurs gördükleri için biz filân tarihte kurs gördük, bu kursa katılmamıza lüzum yoktur diye cevap vermişlerdir. Kim kursa tabi tutulmuştur, kim tabi tutulmamıştır, halen hangi
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
vilâyette ne kadar trafik polisi eğitim görmüştür, bu göreve lâyıktır; bunun Emniyet Genel Müdürlüğünce bilindiğine kaani değilim, örnek olarak veriyorum.
Askerliğini bitirmiş, ortaokul mezunu genç bir delikanlının bellinde tabanca taşıyıp topluluğun arasında, toplum psikolojisinin ne olduğunu bilmiyen bir kimsenin, gerek yaşı gerek tahsili itibariyle eğitim de görmediği için bu haleti ruhiyedelki bir insanın, topluluğun arasına girip, onun taşkın hareketlerini önlemesi için tedbir almasını bekliyorsak yanıhyoruz. O zaman vatandaş indinde toplum zabıtası emirle halkı tahrik ediyor, halkı suça teşvik ediyor kanaati uyanırsa bunu kınamamairyiz. Ben bu kanaatte olmadığım için söylüyorum. Katiyen böyle bir şey olmaz. Toplum zabıtası hiçbir devirde halkı suça tahriketmek, suça teşvik etmek için onların arasına girmez. Ama halkta bu kanaat uyanır. Çünkü o kadar bilgisiz insanlar toplum arasına girmektedir M, davranışları, konuşmaları ve basit hâdiselere müdahaleleri bunların kasıtlı oldukları, önceden emir almış bulundukları kanısını uyandırmakta devam eder. Bu da her halde iyi bir intiba uyandırmaz, iyi bir gelişim olmaz. Biz polisin itibarının iade edilmesi için bâzı tedbirler alınması ve bunun için eğitime önem verilmesi, denetimin de yapılması gerektiğini işaret edip bu kanunun Türk toplumuna hayırlı olmasını temenni ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN — Sayın Ömer Ucuzal, buyurun. Sayın Tayfur Sökmen sırada idi, fakat kendileri vazgeçtiler.
ÖMER UCUZAL (Eskişehir) — Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bugün 14 Temmuz 1965 tarihindeki Yüce Senatonun müzakerelerini bir defa daha hatırladım. Kanunlar veya kanun tasarıları durup dururken huzurunuza getirilmiyor veya kanun teklifleri de böyle gelmiyor. Aslında gerek teklifler gerekse tasarılar cemiyetin muhtacolduğu nizamı sağlamak için getirilmektedir. Böyle olunca, gelen tasarıların üzerinde uzun uzun zaman israf etme yönünden müzakere etmenin şartları içerisinde bulunuyoruz.
Sevgili arkadaşlarım, elimizdeki tasarının 1 nci maddesi, 654 sayılı Kanunun 1 nci maddesi
ne birkaç kelime ilâve etmektedir. Neden 654 sayılı Kanunun 1 nci maddesi bir tadile tabi tutuluyor diye düşünecek olursak, 654 sayılı Kanunun meriyete girdiği 1965 tarihinden bugüne kadar geçen 6 sene zarfında bu kuruluşun idaresi ile görevli, bu kuruluşun vazifesini yapmakla, kontrolünü deruhte eden kimselerin cemiyette meydana gelen hususiyetlerin birtakım inceliklerini tesbit ederek 654 sayılı Kanunun 1 nci maddesinde bir değişiklik ihtiyacını hissetmiş olmalarını kabul etmemiz gerekir.
Ama, bu tasarı 1965 senesinde Meclislere gelmiştir. Sevgili arkadaşlarım, Meclislerin nasıl çalıştığını, Meclisin içinde bulunan arkadaşlarım yakınen bilirler. Gelen her tasarının hangi şartlar içerisinde kanunlaştığını çok iyi bilen kimselerin; efendim şu kadar yıl, şu kadar ay sonra bu tasarının gelişini kınamakta bir haksız hareketin içindedirler.
Tasarıyı bir Hükünıet hazırlamış, o Hükümet ayrıldıktan sonra yeni gelen Hükümet benimsemiş, olduğu gibi getirmiş. Bu benimseyişe bir mâna vermek bence zaittir. Aslında, cemiyet değişmemiştir, memleketin ihtiyacı bu tasarının kanunlaşmasına muhtaçsa elbette ki, yeni gelen Hükümet de bu milletin Hükümeti olarak, bu tasarıya sahip çıkacaktır. Yani falan tasarıya sahip çıkmak için, filân Hükümeti itham etmeye arkadaşlarımın hakkı yoktur kanaatindeyim.
Tasarıda, Cumhuriyeti ve Cumhuriyet müesseselerini korumak için, Anayasanın getirdiği hürriyet düzeninin meydana getireceği birtakım karışıklıkları önlemek için bir toplum polisi kadrosu Yüce Meclislerden kabul edilerek geçmiş, benden evvel konuşan bâzı arkadaşlarımın da temas ettiği gibi, hakikaten arkadaşlar, Meclislerimizden her hangi bir kuruluşun veya o kuruluşun kadrosunu geçirmek çok zordur. Yıllarca bunun içerisinde gördük. Devletin imkânları ne ise o yolda bir harcamanın, o yolda bir masraf kapısı açmanın yine millî menfaatler muvacehesinde hesabedilerek, asgarisi ne ise, o yolda hareket edildiği sabittir.
Hakikaten Türkiye'de zabıta kuvvetlerinin az olduğu bir realitedir. Aslında memleketimizde şehirleşme gün geçtikçe arttığına göre, bundan 20 sene evvel köylerde yaşıyan vatandaşlarımızla, şehirlerde yaşıyan vatandaşlarımızın sayışım bir de bugün bu sayılan karşılaştıracak
224 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
olursak, görürüz ki, şehirleşme süratle artmıştır. Hakikaten de şehirde emniyet vazifesi ile görevli olan kadro yerinde saymıştır.
Şimdi 6 yıldan beri tecrübe göstermiştir ki, toplum polisi muayyen hâdiselerde zaman, saman lâzım olup, görev yapan bir teşekkül. Bunun, birtakım daha görevler vermek suretiyle hem o yolda hizmetini sağlamak, hem o yolda yeni ihdas edilecek kadroları önlemek, hem de boş duran insanların, boş durdukları sırada birtakım başka fikirlerini ortadan kaldırmak için Hükümet bu yola teşebbüs etmiştir.
Şimdi, kanunun üzerinde konuşan arkadaşlarımız bâzı şeylere temas ettiler.
Sevgili arkadaşlarım banka kredisi ile bu kanun tasarısının ne alâkası var? Sayın arkadaşım konuştu.
MUHLİHİTTİN YILMAZ METE (Adana) — Anlamazsın sen,
ÖMER UCUZAL (Devamla) — Bak ben şöyle anlıyorum sayın arkadaşım :
Türkiye'de bir Harmancık Maden Şirketi kurulmuştur. Bu maden şirketinin sahibi iflâs ettim diye borçlu olduğu müesseselere konkordato teklifinde bulunmuştur.
BAŞKAN — Sayın Ucuzal, Sayın Mete'ye cevap vermeden, rica ederim mevzuun üzerine geliniz.
ÖMER UCUZAL (Devamla) — Sayın Başkanım, yani her hâdisede gelip bunu söylemenin bu memleketin asayişine, bu memleketin kalkınmasına, bu memleketin yücelmesine bilmiyorum ne fayda katıyorlar?
BAŞKAN — Haklısınız hiçbir şey katmadığı için siz de bu konuyu uzatmayınız.
ÖMER UCUZAL (Devamla) — Memleketimizde polisin nasıl vazife gördüğünü, polise nasıl saygı gösterildiğini, Avrupa'yı, Amerika'yı, dünyayı gezen arkadaşlarım biraz da lütfedip bundan baihsetselerdi memnun olurdum. Avusturya'da, Almanya'da, İngiltere'de veya Amerika'da polisin göründüğü yerde o memleketin vatandaşlarının ne hail aldığım da biraz burada izah buyurmalardı daha iyi olurdu.
MUSLÎHÎTTÎN YILMAZ METE (Adana) — Bizde de öyle idi.
ÖMER ÜOUZAL (Devamla) — Polisin yıllarca ne duruma sokulduğunu biz biliriz. Bu toplum polisinin nasıl hakaretlere mâruz kal
dığını 6 yıldan beri çak yakından kendilerinden duyduk. Neler söylendiğini, ne yolda hareket edildiğini.. E., biraz da bunları söylemek lâzım.
Evet, polisin hatası kusuru olur. Bir hata, bir kusur bütün teşekküle mal edilmez. Fakat, toplum polisinin bu kürsülerden de zabıtlara geçen beyanlarla nelere mâruz kaldığını iyi biliyoruz.
Sevgili arkadaşlarım; gelin, milletin imkânları ile bu milleti iyi yola götürmenin çaresini ariyan insanlara yardımcı olalım. Şimdi, partiler üstü bir Hükümet, bu tasarıya sahip çıktığına göre, hepimiz tasarının üzerinde durarak, bu tasarının beğenmediğimiz taraflarını dile getirip, daha olgun, daha mütekâmil bir şekle sokarak çıkarmak başka, birtakım düşünüş istikametinde tasarıyı alıp hırpalamak daha başka.
Kanaatimce, tasan 1965 yılından itibaren görülen eksiklikleri, elde edilen tecrübelere dayanılarak, 654 sayılı Kanunun 1 nci maddesine eklenmek suretiyle, getirilmiştir. TaJbiî, Cumhuriyeti koruyacak, hürriyetleri koruyacak diyeceksiniz, ama, Cumhuriyet veya onu temsil eden şahısları onun görevi dışında tutacaksın.
Sevgili arkadaşlarım, bir sıkıntımız daha vardır : Eskiden beri görürüz; karakol hududunun dışında bir hâdiseye şahidolan polis «benim mmtakam değildir» diye yıllarca gözünün: önünde cereyan eden hâdiselere seyirci kalmıştır. «Efendim, bu mıntaka jandarma huduldun-dadır» diye hâdiseye sâkit kalındığı veya polis mmtakasıdir diye sâkit kalındığı olmuştur. Gre-
,tirilen tasarıya göre, zannediyorum M, bu gibi imkânsızlıklar da ortadan kaldırılacaktır. Artık «Ben trafik polisi memuruyum, şu işlere ka-rışmıyacağım» gibi birtakım hâdiseleri de önlediği, tasarıda görülmektedir.
Ben daha fazla vaktinizi almıyacağım. Tasarı, umumiyet itibarîyle, ihtiyaçlardan doğmuştur. Ve bu ihtiyaçları karşılıyacak vasıf ve mahiyette vuzuhlu bir tasarıdır. Şahsan tasarının lehinde oy kullanacağımı arz eder, Yüce Heyetinize saygılar sunarım.
BAŞKAN — Sayın Rerideci... REFET RENDECÎ (Samsun) — Vazgeçtim
efendim. BAŞKAN — Sayın Öztürk?.. Yoklar. Tümü
üzerinde söz talebeden sayın üye, Sayın Gür-soytrak buyurun.
— 225 —
C. Senatosu B : 70
SUPHİ GÜRiSOYTRAK (Tabiî Üye) — Sayın Başkan, sayın senatörler; 14 Temmuz 1965 günlü ve 654 sayılı Toplum zabıtası kanun tasarısı burada görüşülürken, o zaman Türkiye'nin yeni bir ortama girdiğine, birçok alanlarda olduğu gibi, polislik meslekinde de birtakım ihtisaslaşmaya doğru gitmek gerektiğine ve toplum polisinin kurulması zaruretine işaret etmiş ve toplum zabıtasından beklediğimiz görevler üzerinde görüşlerimizi ifade etmiştik.
Demiştik ki : «Türkiye 1961 Anayasası ile yepyeni bir ça
ğa girmiştir. Toplumlar hareket haline gelmiştir. Normal zabıta görevleri ile yetiştirilmiş polis görevlileri, toplumun bu kütle halindeki ihtiyaçlarına cevap verebilecek yetenekte, bilgide ve teçhizatta değildir. O halde bu noksanları giderecek, bu maksada hizmet edecek yeni bir zabıtanın kurulması zaruretine biz de katılıyoruz, onun gereği gibi hazırlanması ihtiyacına önemle işaret ediyoruz.»
Toplum polisine evleviyetle yeni Anayasanın öğretilmesi gerekirdi. Oysa ki, tatbikata baktığımız zaman, toplum zabıtası Türkiye'de maalesef yasaları temsil eden bir zabıta halinde görülmekten ziyade bir nevi lejyon anlayışı içerisinde 1965 ten önümüzdeki günlere kadar kuHanılagelmiştir.
Eğer, bugün toplumda, toplum zabıtasına karşı bir antipati var ise, toplum zabıtasının bizatihi kendisinde bu kusuru bulmaktan ziyade, onu yasalar dışı tek taraflı ve maksatlı kullanan Zihniyette aramanın zaruretine işaret etmek isterim.
Bunları niçin söylüyorum? Bunları, özellikle, bundan sonraki uygula
ma, toplum zabıtasını uygulıyacak olan yetkili şahısların seçimine ve onların toplum zabıtasının kullanılmasında kanunlara, yasalara gereken titizliği evleviyetle göstermenin önemi üzerine ilgililerin dikkatini çekmek içindir.
Sayın Bakandan öncelikle bu teşkilâtın yeni baştan ele alınması zaruretine işaret etmek isterim. Toplum zabıtası kısa zamanda ©ok büyük ölçüde genişletilmiştir. Bu genişletmede toplum Zabıtası niteliği için yeteri kadar hassasiyetle davranılmamıştır. Hattâ, öyle söylentiler vardır ki, bir kısım sabıkalılar bile bugün toplum polisi hüviyeti içerisinde bulunmaktadır.
20 . 5 . 1971 O : 1
Oysa ki, toplum polisinden beklediğimiz şey; kütle psikolojisini, sosyal olayları anlıyabilen ve yasaları tam uygulıyan insanlar olması lâ-zımgeldiğidir. Oysa ki, toplum poîüjsi seçiminde vs göreve sevk edilmesinde yeteri kadar dikkat gösterilmemiştir. Bir 29 Nisan olayı tatbikatı vardır. Polisin ne kadar teli taraflı kullanılmasının ve vatandaş indinde kötü etM yaptığının bizzat şahidiyim o zaman toplum polisi müdürü olan arkadaşımız Erdoğan Bey de şimdi karşımda oturuyor.
Toplum polisi içinde bâzı sabıkalıların olduğu söyleniyor, dedim. Şu tatbikatlar da enteresan görünüyor. Bundan evvelki öğrenci - toplum polisi çatışmalarında pek çok silâhla altes edildiği iddiasına karşılık, boş kovanlar bulunulanına rağmen o ölçüde silâhların geçmediği de bir vakıa. Yurtları yahut üniversiteyi, fakülteleri tahliye eden talebe orada kalmadığına göre, bu silâhların nereye gittiği şüphesi de vatandaşın zihnini enikonu meşgul etmektedir.
EEFİT RSNDECİ (Samsun) — Vatandaş biliyor, nereden geldiklerini, onların.
SUPHİ: GüRSOYTRAK (Devamla) — Sayın Eeııdeei, eğer söyliyeceğiniiz her hangi bir şey varsa, buyurun kürsüde konuşun.
REFET RENDECİ (Samsun) — Ben tav-sıh ediyorum.
SUPHİ GÜESOYTRAK (Devamla) — Onun dışında fiMrlerimin ne olduğunu biliyor ve bilerek konuşuyorum. Her hangi bir tahrike de •kıpılacak nitelikte bir insan değilim. Burada objektif olarak bâzı meseleleri dile getiriyorum. Sabırla dinlevin lütfen.
ilgili yasalarımızın son derece ağır olmasına rağmen, toplum polisinin iki defa boykot yaptığım da biliyoruz, öğretmenler boykot yaptığı zaman son derece şedit davranan idarenin, toplum polisine karşı son derece müşfik, anlayışlı, hattâ son boykotlarında talepleri olan yan ödemeleri de, tahmin ediyorum M, o zaman M Hükümet resmen Meclislerde açıklamamışlardı; ama sonradan o zamanki İçişleri Baka-"i yan ödemeleri vereceklerini rahatlıkla açıkladılar, Burada şunu demek istiyorum; toplum polisinden zor kullanmasını bekliyoruz. Toplum polisini birtakım ağır hizmetlere sevk ediyoruz. Fakat, toplum polisi kendisinin polis oldu-
— 226 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
ğunu unutmaması lâzungelir. Yasalara tabi olduğunu bilmesi ve onları kullanan yetMMerin de onlardan mutlak bir itaat temin etmeleri lâ-zımgelir. Oysa M, birçok olaylarda kendi müdürlerinden başka diğer poldıs âmirlerini dinlemedikleri ve hattâ Devletin yüksek mevkilerine kadar yükselmiş bâzı yetkilileri, «Ben kendi müdürümden başka kimseyi dinlemem.» diyecek kadar bir voyvoda edası ile davrandıkları da birer vakıadır. O halde, yeni Bakan arkadaşımızdan bu kütlenin eğitimi ve disiplin aîltma alınması üzerinde önemle durmasını rica ediyorum.
önümüze getirilen tasarının yeni değiştirilen birinci maddesinde bir yenilik olarak görü nen, «Toplum ve kişinin maddi ve mânevi varlıklarının kanunlara aykırı grev ve lokavtlar yüzünden...» tâbiri geçmekte. Gönül arzu ederdi ki,, yalnız bu grev ve lokavtlara inhisar eden kişinin ve toplumun maddi ve mânevi tahribine karşı kullanılmak değil; tüm Türk insanının her hangi "bir tehlikeye karşı korunması görevi kendisine yüklenmiş olsun. Hangi yönü ile bakılacak olursa, olsun, toplum zabıtasının yeni baştan ele alınmasına, yeni bir şekilde organize t dilmesine ve mutlak olarak Anayasanın kendilerine öğretilmesine ve kendilerinin yasaları temsil eden insanlar olduklarını, vatandaşın, mağdur duruma düştüğü zaman, iltica edeceği insanın polis olduğunu, ister bu trafik polisi olsun, isterse toplum polisi olsun değişemiyeceğmi, bu insanlara mutlaka ^jretilnıesi lâzraıgeîdiğine ve bundan evvelki olaylarda, şu veya bu şekilde, son derece gaddarca, kanunsuz eylemlere girmiş ve katılmış olanların da bu kütle-ieerisinden kulaklarından tutulup dışarıya atılması lâzımgeldiğine de işaret etmek isterim. Onlar bu kütlenin içersinde kaldığı müddetçe Türk milletiniden toplum polisine anlayış, saygı görmenin mümkün olmıyacağı kanısındayım.
Ayrıca, toplum polisine yapılan farklı ödemelerin diğer polis görevlilerinde de bir nevi ikilik yarattığı noktası üzerinde de durmak istiyorum.
Diğer polisler nasıl görevleri başında, kanunların kendilerine yükledikleri görevleri yapıyorlarsa, toplum polisi vazifesini alan in
sanlar da vasaların kendilerinden beklediği görevleri yapıyorlar. Olağanüstü bir durum olduğu zaman, çoğu kez diğer bütün polisler de toplum polisleri gilbi aynı şekilde görevlendiriliyorlar. O halde bir nsvi tehlike ile yalnız toplum polisi karşı karşıya değildir. Diğer polisler de aynı şekilde tehlike ile karşı karşıyadır. Eğer, aldıkları ücret, yaptıkları hizmetleri karalamaktan uzak idi ise, yalnız toplum polisine değil, bu tazminatların aynı şekilde tüm polislere de verilmesi yerinde ve uygun bir hareket olur.
işaret ettiğim hususların bundan sonraki uygulama safhasında inşallah kötü tatbikatını görmeyiz. Geçmiişte yapılan hatalardan yeteri kadar ders aluımak suretiyle vatandaşta itibar ve saygı uyandıracak şekilde toplum polisinin kullanılmasına şaJhitdolduğumuzu görmek ümidi ile saygılar sunarım.
BAŞKAN — Sayın Ahmet Nusret Tuna, grup adına mı?
AHMET NtrSRET TUNA (Kastamonu) — Hayır şahsım adına.
BAŞKAN — Buyurun. AHMET NÜ.SBET TUNA (Kastamonu) —
Muhterem arkadaşlarım, ben bu mevzuda konuşmak niyetinde değildim. Bir toplum zalbı-tası hakkında kanun çıkarmışız. Bu kanunun beş yıla yakm bir tatbikatı olmuş. Bu Devlet memurlarına bâzı munzam vazifeler esasen verilmiş ve kullanılmış. Bunları hukukî leştirelim denmiş, bu ihtiyaçtan doğan kanun huzurunuza gelmiş. Verdiği vazifeler ne? Polisin esasen yapmakta olduğu vazifeler. Toplumla ilgili bir vazifesi olmadığı zaman yapma kaydı ile demokratik cumhuriyet nizamın korunması vazifesi verilmiş. Demokratik cumhuriyet müesseselerinin korunması vazifesi eklenmiş ki, esasen bunları yapıyordu. Bu müesseseleri temsil eden şahısların korunması bu sefer eklenmiş, yabancı devlet büyüklerinin korunması bu sefer eklenmiş, su baskını, sel felâketi ve saire £İbi ahvalde bunların vazifelendi-rilebileceği eklenmiş, önleyici zabıta vazifesi yapsın denmiş ve trafik zabıtası yine, Dahiliye Vekâletinin müsaadesi ile, eklenmiş. Yani, bugün istirham ettiğimiz binlerce memuru, kendisine düşen toplum vazifesi dışında bu kabîl bir işle karşılaştığı zaman o sahada da kullanı-
— 227 —
O. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
labilsin. Toplum polisi niye kanunsuz kullanılıyor denmesin diye, hukukîleştirelim diye bu teklif yapılmış. Şimdi buna hiçbir diyeceğimiz yok. Umumi hayatta bu kanunun tatbik edilmesi lehinde.
Şimdi, bu münasebetle bâzı ithamlar duyuyoruz. Toplum polisi itibarını kaybetmiş, toplum polisi çok hatalı yollarda olmuş.
Muhterem arkadaşlar, biz kanunlar yapıyo-ruz. Kanunlar, riayeti mecburi kaidelerdir, cemiyet nizamıdır. Bu devlet polisi nizamın bekçisidir. Sizin yaptığınız kanunların, kanun olarak hükümran olması için, ona muhakkak riayet olunması için, zabıta icahmda kendi hayatını da tehlikeye atmak suretiyle bu kanun ve nizamın yerine gelmesi için çaba sarf etmiştir. Çünkü bu kuvvetin zaafa düşmesini istiyenler vardır, is yapamaz halde bulunmasını istiyenler vardır. Kanunların tatbik edilememesini istiyenler vardır. Fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi kanunları çıkaran bir heyet içerisinde, bu nizamın yerine getirilmesi ve kanun hâkimiyetinin temin olunması için bütün maddi, mânevi varlığını ortaya koyan evlâtlarımıza karşı, yanlış bir nazarla bakma değil, onları imkân buldukça takviye etmekliğimis lâzımge-lir,
«Toplum zabıtası itibarını kaybetmiş» muhterem arkadaşlar, kendi hissi görüşümüzü bir kenara bırakmaya mecburuz. Şunu da ifade edeyim ki, toplum zabıtası bugünkü nizamın temadisini istiyen büyük Türk Milleti tarafından takdirle karşılanmaktadır. Ben de şu cemiyetin bir evlâdıyım, bu şerefli evlâtlarımızın canlarını da ortaya atmak suretiyle, gördükleri hizmetin hakikaten minnettarıyım, takdircisi-yim. O, bugünkü nizamın dışında bir nizam arayan bâzı kimselerin, o yanlış akıma istikamet vermediği için, önüne gerildiği için müteessir olan kimselerin beyanı olabilir. Çıkardığımız kanunların ve nizamın bekçisi olarak, hayatlarını tehlikeye atarak hizmet gören bu vatan evlâtlarını imkân bulduğumuz zaman teşvik ve bu hizmetlerinden dolayı takdir etmek suretiyle daha büyük hâdiselerde hizmete sevk etmek imkânını bulmalıyız. Ve sabahın o saatlerinde bir sefaretin önünde beklemekten gayri kusuru olmıyan ve ters ideolojinin kurşunlarına mâruz kalan evlâtlarımızı bu Mecliste teşvik etmezsek,
takdir etmezsek bunlardan daha fazla hizmet bekliyemeyiz. Eğer, onlar hizmet görmesin, bu nizam kaybolsun istiyorsak; o başka, o vakit yapalım. Onun da icabı müzakere ve mütalâa edilir.
Bu işler için söz aldım muhterem arkadaşlarım. Şu fakir millet, bütçesinden milyonlarca lira ayırmak suretiyle bir teşkilât kurmuştur. Bu teşkilâtın vazifesi sizin çıkardığınız kanunların hâkimiyetini temin etmektir. Ve bugüne kadar toplum polisi pek çok iftiraya pek çok isnada mazur kalmıştır. Fakat şerefle bu hizmeti ifa etmiştir. Bu itibarla, şu kanunun müzakeresi sırasında bu evlatlarımızı itibarsız gibi göstermeye kimsenin hakkı yoktur. Bu nizamın müdafii olma bakımından bu evlâtlarımız takdirle karşılanmaktadır. Bunu ifade etmek için söz aldım,
Hürmetlerimi sunarım.
BAŞKAN — Sayın Tuna. bir hususun tavzihini rica edebilir miyim?
Görüşmeniz sırasında sarf ettiğiniz cümle, hafızamda kaldığı kadarı ile, belki aynen değil; «Görevini yapan zabıtanın karşısına çıkanların beyanıdır.» demek suretiyle Sayın Suphi Gürsoytrak'ın bundan haklı olarak alınmasına bir zemin hazırlamış oldunuz, bilerek, bilmiye-rek; tabiî sürçü lisan olabilir, bunu lütfen tavzih ediniz.
AHMET NUSRET TUNA (Devamla) — Sayın Başkan, ben şu çatı altında hür demokratik nizamın karşısında olan adam tasavvur etmiyorum. Böyle olan kimsenin de burada duracağını ümidetmiyorum. Onun için kimsenin alınmasına sebebolmadığına kaaniim.
BAŞKAN — Teşekkür ederim. SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Grup
adına söz istiyorum. SUPHİ GÜR&OYTRAK (Tabiî t)ye) — Söz
istiyorum.
BAŞKAN — Grup adına... Sayın Gürsoy-ttfak, saltasına sebebiyle mi?
ISUPHİ GÜRSOYTRAK (Tabiî Üye) — Sataşma sebebiyle.
BAŞKAN — Sataşma sebebiyle veremiye-ceğim.
SUPHİ GüRiSOYTRAK (Tabu üye) — Normal döz istiyorum.
— 228 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
BAŞKAN — Normal söz istiyorsunuz. Hay hay, sırada başka kimse yok, yalnız gruplar te-kaddüm ederler. Buyurunuz Sayın Tanyeri.
iSayın Gütfsoyltrak, Sayın Sökmien sizden evvel istediler.
IC. H. P. GRUPU ADINA SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; kanun tasarısının tümü hakkında grupuım namına yaptığım konuşmadan sonra »tekrar söz almak niyetinde değildim. Fakat sayın bir arkadaşım, benim burada tamamiyle (başka bir maksatla ifade ettiğim sözleri, sanki Amerikan Sefareti karşısında nöbet tutan polisi kabahatli göstermiş gibi bir ifade kullandığından bunu açıklamak niyetiyle karşınıza çıkmış oluyorum.
iKendilerinin de çok iyi bildiği gibi 654 sayılı Kanunun 3 ncü maddesi toplum polisine (birinci madde ile verilen görevlerin dışında sureti katiyede hiçfbir vazifenin verilemiyeceğini (kesin olarak hükme bağlamıştır. Buna rağmen Hükümet, gerekçede de ifade ettiği gilbi, bugün meşrulaştırmak, kanunlaştırmak istediği bâzı görevleri bu polislere vermiştir. Bu, kanunsuzdur. işte bu kanunsuz istihdam dolayısiyle eğer, orada katil kurşunlarla mukaddes vazifesini yaparken yaralanmış olan polis, toplum polisine mensup bir zat ise, bundan Hükümet mesuldür dedim, ve yine diyorum.
İLYAS KARAÖZ (Muğla) — Mâni zabıta tedbiri.
"O. H. P. GRUPU ADINA SALİH TANYERİ (Devamla) — Mâni zalbıta tedbiri, genel zabıtaya aittir Sayın Karaöz. Arkadaşımız «toplum zabit asının iş yapamaz, za'fa düşmüş hale gelmiş olmasını istiyenler var» dediler. Ümide-derim ki, bu sözleri grupumuza karşı ifade etmiş lolmasınlar.
BAŞKAN — Efendim bu söz tavzih edildi. «\Bu çatı altında hiçhir arkadaşımı bu şekilde düşünmeme imkân yok» buyurdular ve bu meseleyi bu şekilde kapattık efendim.
C. H. P. GRUPU ADINA SALİH TANYERİ (Devamla) — Yalnız şu kadarını ifade edeyim M, burada kanun lâyihasının lehinde konuşmak üzere kürsüye çıkanlar, toplum zabıtasını amacının dışında göreve sevk etmeyi teşvik etmek suretiyle, onları toplu olarak müessir bir halde vazife görmekten uzaklaştırmak
ı suretiyle hini hacette müessir ve etkili müdahalede bulunamaz hale getireceklerdir. Bunun ifade etmek istedim.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN — Sayın Gürsoytrak, tümü üzerinde ikinci defa söz istiyorsunuz. Sataşma ile ilgili ise rica edeyim, bu tavzih, edildi. Ben de 'hassasiyet gösterdim, ama değilse hakkınız, buyurunuz.
SUPHİ GÜRSOYTRAK (Tabiî üye) — Sataşma değil, bâzı şeyleri ifade etmek için.
BAŞKAN — Buyurun. ISUPHi GÜRSOYTRAK (Tabiî Üye) — Sa
yın Başkan, değerli arkadaşlarım; burada söz alan arkadaşlar fikir özgürlüğü içerisinde doğru veya yanlış, inandıkları fikirleri rahatlıkla ifade edeceklerdir. Demokratik nizamın temel gereği bu. Sayın Adalet Partisi Grupu adına konuşan Ahmet Nusret Tuna arkadaşımın.... (A. P. sıralarından «Şahsı adına» sesleri).
BAŞKAN — Ben sordum, şahsı adına konuştular.
SUPHİ GÜRSOYTRAK (Devamla) — Demokratik nizamı bütün veçheleriyle benimsediklerini burada ifade buyurmaları bende sadece memnuniyet uyandırmıştır. Ben bundan hiçbir şekilde bir gocunma duymadım. Esasen, - tahmin ediyorum, konuşmamı pek iyi dinliye-medikleri için olsa gerek, hepimizin istediği, toplum zabıtasının vatandasın daha çok itimat ve sevgisini kazanarak yasaların onlardan beklediği yönlerde vazife görmelerini temin edici birtakım öneri , temenni, tavsiyelerde bulunmaktan ibaret idi. Burada yapılan eleştirme toplum polisinin bizatihmi kendisıinden daha çok, elbeb bunun içinde hatalı davranışlar var ve örneklerini de verdim, toplum polisini kurulmuş gayesinden uzak tek taraflı yasa dışı kullanan zihniyeti eleştirdik. Bu zihniyetin eleştirilmesinden Sayın Tuna arkadaşımın müte-ezsir olmaması lâzım gelirdi. Hepimiz burada Anayasa nizamına, nerden gelirse gelsin uzanacak ellere karşıyız, öyle olmamız gerektiği inancındayız. Ve bu yönde çaba harcadığımızı zannediyoruz. Binaenaleyh; bu yönde olan fikirlere karşı lüzumsuz bir hassasiyetin - eğer biraz önceki konuşması bana karşı idiyse - kendisinden daima ağır Tbaşlı, dureniş hareketler gördüğüm Tuna'ya yakıştıramadım. Her halde
— 229 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
t ir yanlış anlarna oldu. Bu sebeple yine tekrar ediyorum: Yanlış tatbikat olmuştur. Bu, bir vakıadır. Toplum polisine karsı olan itimat zedelenmiştir. Bu da bir vakıadır. Toplum polisi, polis nizamnamesine karşı büyük suç olan, 2 defa boykot yapmıştır . Haklarında hiçbir kanuni işlem yapılamamıştır, bu da bir vakıadır. Eğer başka bir arkadaşım daha derinliklerine dair beni konuşturmayı arzu ediyorlarsa hazırım, rahatlıkla konuşabilirim. Ama, burada bütün, temennim, - huzurumuza yeni getirilen bu tasarı vesilesiyle daha iyi çalışması için, tatbikatta gördüğümüz aksak taraflarını dile getirmek, bu suretle idareye yardımcı olmak. Bunun, hepimizin olduğu kadar, Türk Ulusunun da yararına olduğu kanısındayım.
Saygılarımla.
BAŞKAN — Sayın Sökmen, Suphi Gürsoyt-rak arkadaşımızdan önce söz istemiş ve kaydedilmişti. Böyle de beyan ettim. Fakat bir hatâ ettim, kendisinden özür dilerim. Buyurunuz.
TAYFUR SÖKMEN (Cumhurbaşkanınca S. Ü.) — Muhterem Başkan, muhterem arkadaşlarım ; müzakere edilen kanun çok yerindedir. Cefakeş emniyet kuvvetlerine her türlü yardım ve hizmetin zaruri olduğunun izahım, müsaadenizle, yapacağım.
Mahrukatın yaradılışı icabı olarak şu veya bu sebeple birbirlerinden başka, baba - oğul, ana - kız, kardeş - kardeşle dahi döğüşüp çatışmaktan kendilerini alamadıkları bir hakikattir. Tekâmül sahasında gün geçtikçe harikalar icadeden, hattâ Ay'a kadar çıkabilen insanların belirttiğim tutumları, mütearife bir deyimle, beşerî zaıf olup, bundan kendilerini kurtaran insan yoktur.
Aziz arkadaşlarım, bu devirde bu haleti ruhîye içinde olupta birbirleriyle döğüşüp,çatı-şanlardaıı mağlup olanlar derhal «Polis polis» diye feryada başlarlar. Yardımını çığlıklarla istedikleri polis kimdir .. Ülkenin huzur, sükûnunu korumak ve temin etmek için Devletin vatandaşlar arasından seçerek kurduğu teşekkülün bir uzvudur. Teşkilâta mensubolan âmiri de, memuru da gece gündüz demez, huzur ve asayişi temin etmek amaciyle hayatlarını tehlikeye koyarak hırsızı ile, yankesicisi ile, dolandırıcısı ile uğraşır durur. Bu kâfi gelmi-
yormuş gibi bu cefakeş vatan evlâtları bir müddettir, güya Atatürkçü ve ilerici üniversite gençleri denilen kimselerin gayri kanuni hareket ve davranışlarını önlemekle de uğraşmaktadırlar. Arkadaşlarım, aziz Atatürk elleri tabancalı, kanun tanımıyan, asayişi ihlâl edenlerle, bu gibileri hangi sebeplerle olursa olsun müdafaa edenleri kendinden saymamış ve saymazdı. Atatürk «Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir» buyurmuşlardır. İlim ve bilgi ise tabanca ile, dinamit fitilleri ile değil, 'disiplinli okumakla öğrenilir ve elde edilir. Huzur ve sükun temin etmek için tahammülfersa mesai içinde çırpınan, didişen polislerimiz bugün memleketin dert ve dâvalarını kendi hasis emellerine alet etmek istiyen bir kısım kimseler nez-dinde baskıncı, kırıcı, vurucu bir zümre tesmiye edilmeye başlanmıştır. Hattâ bu cefakâr, fedakâr insanlar bir müddet evvel yurtlarda, mahkeme kararı ile, arama yaparken elleri tabancalı, dinamitli anarşistlerin tecavüzlerine uğradıkları, hayatlarını kurtarmak çabası içinde didiştikleri sırada güya yurttaki elleri tabi ancak kızlara tecavüz ettiklerini de söylüyorlar. El insaf... Tabanca kurşunları, bomba ve dinamit patlamaları karşısında hayatlarını korumaya uğraşan, kanunu korumakla vazifeli olan polislerin değil, canilerin dahi bdhimî hislerinin uyanmıyacağı bir hakikattir. Muharebe görmemiş, tufeyli kimseler bilmezler. Bu, tıbben de böyledir. O halde bu çirkin iddia, dHipe-düs iftira ve küstahlıktır. Ne gariptir ki polisi bu şekilde kötülemek istiyenler günün birinde bir hâdise ile karşılaştıkları zaman yine «polis polis» diye feryada başlarlar. Yazık ve günahtır, emniyet ve asayiş kuvvetlerimizi kötüle-miyelim. Buna mukabil bir zamanlar polis teşkilâtı muteber bir varlığımızdı. Şöyle ki; sene 1934. Nisan sonu bir sabah Ankara Palas Otelinden Meclise geliyorum. Kapıya yaklaşırken kulağıma içeriden bir ses geliyordu. Yaklaştım, kulağıma gelen ses iSayın inönü'nündü. 8 - 10 mebus arkadaşın arasında Sayın inönü «olmaz böyle şey olmaz. Buna müsaade ve müsamaha edemem» diyordu. Bu sözleri birkaç defa tekrarladıktan sonra üst katta Meclis Reisi Abdül-halik Renda beyin yanma çıktılar. Paşa gittikten sonra arkadaşlardan, paşa hazretleri niçin asabi]esmişti diye sorduğumda, dün Muhafız Alay Kumandanı İsmail Hakkı Tekçe, köşke gi-
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
derken kendisine selâm durmıyan nöbetçi polisi tokatlamış, paşa da «emniyet ve asayişi koruyan polisin haysiyetini kırdırmam» diyor, dediler. Tekçe Bey, ISakarya Muharebesinde gösterdiği yararlık dolayısiyle, gerek Atatürk'ün gerek kendilerinin yüksek teveccühlerine maz-har olmuş bir kimse olduğu halde, ancak Mareşalin tavassutu ile Tekçe tekaütlükten kurtarılmıştı.
Vaktiyle haklı olarak ISayın inönü tarafından bu kadar siyanet edilmiş olan polisin, şimdi bu şekilde, bu şekilde tezyif edilmemesi lâzımdı. Arkadaşlardan, « o vakit polisler üniversite gençlerine böyle saldırmazlardı» diyenler olabilir. Ama, o zaman elleri silâhlı ve mo-lotof kokteyli ve dinamitli, birbirini öldüren, anarşi yaratan üniversite gençleri de yoktu. Böyle iken, 1044 de haksız ve kanun harici hareket etmek istemeleri üzerine, Sayın inönü ve merhum Dâhiliye Vekili Hilmi Uran Bey, polislere kanunları derhal ve şiddetle tatbik ettirmişlerdi. Nitekim, şimdi de Sayın inönü, geç de olsa takdire şayan bir ifade ile, «silâhlı üniversite gençleri tanımadığını, bu gibilerin anarşi yarattıklarını» ilân etmişlerdir.
Hülâsa dayandığımız, sıkışınca «polis, polis» diye feryadettiğimiz insanları kötülemiyelim.
iSaygılanmla.
BAŞKAN — 6 arkadaşımız görüştü, esasen başka söz talebeden de yok. Bu itibarla kifayet önergesini muameleye koymuyorum. Tasarının tümü üzerinde görüşmeler böylece bitmiştir. Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum. Maddelere geçilmesini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.
İvedilik teklifi vardır, bidayette her şeye tak-dimen görüşülmesini istiyen önergede ivedilik teklifi olduğu için ayrıca okutmuyorum, ivedilik hususunu oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir. Birinci maddeyi okutuyorum.
054 sayılı Toplum zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştirilmesine dair kanun
Madde 1. — 14 . 7 . 1905 tarih ve 654 sayılı Toplum Zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
I Madde 1. — Cumhuriyet ve hürriyet düzenini demokratik usullerle korumak, kanun dışı sokak ve meydan 'hareketlerini önlemek, toplumun ve kişinin maddi ve mânevi varlıklarının kanunlara aykırı grev ve lokavtlar yüzünden kısmen ya da tamamen tahribe uğramasının önüne geçmek, toplumun kendisi veya kaderi üzerinde büyük ölçüde olumsuz etkisi olabilecek her çeşit kanunsuz toplumsal olayların meydana gelmemesini sağlamak ve geldiğinde gerekirse zor kullanarak etkisiz hale getirmek, Anayasada yer alan demokratik Cumhuriyet müesseselerini ve bunları temsil eden şahıslan ve yabancı Devlet büyüklerini her çeşit tehlike ve tecavüzlerden korumak, umumi hayata müessir âfetlerde ve yangınlarda can ve mal emniyetine ait tedbirleri almak ve kurtarma faaliyetinde bulunmak her türlü tören ve gösterilerde güvenlik tedbirleri almak ve muhtemel kanun dışı tahripkâr ve bunun gibi büyük ölçüde olumsuz etkisi olabilecek olaylan önlemek, il trafik ve bölge trafik zabıtası teşkilâtınca ihtiyaç duyulan yerlerde İçişleri Bakanlığının izni alınmak suretiyle trafik polisinin yetkilerini haiz olarak ve geçici surette trafik zabıtasına ve icabeden hallerde yine Bakanlığın izni alınmak suretiyle önleyici zabıta hizmetlerine yardımcı olmak amacı ile içişleri Bakanlığınca lüzum görülecek illerde özel meslekî eğitim görmüş ve gerekli her türlü silâh, malzeme vs araçlarla donatılmış toplum zabıtası teşkilâtı kurulur.
Toplum zabıtası mensuplan hakkında Memurin Muhakemat Karunu hükümleri uygulanır.
BAŞKAN — Madde üzerinde söz istiyen Sayın üye?... Buyuran Sayın O'Kan.
SEZAİ O'KAN (Tabu Üye) — Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım, 1 nci maddenin «Cumhuriyet ve hürriyet düzenini demokratik usullerle korumak; kanun dışı sokak ve meydan hareketlerini önlemek...» giıbi daha ilk satırlarında çok ulvî, çok mukaddes ve çok da ciddî so-ramlulukların bu toplum zabıtasına tevdi edildiğini, eski kanunda da olduğu gibi, bir tekrarını görüyoruz.
Bu münasebetle görüşlerimi arz ederken şu kanaatlerimi de madde üzerindeki teklflerim-
I den evvel açıklamak ihtiyacını hissettim. Türk Milletine, bilerek ihanet edenler bu-
| lunabilir, bunlar haindirler, Türk Milletine bil-
131 —
O. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
sineden ihanet edenler de bulunabilir bunlar da gafillerdir. Biz istiyoruz M, Türk Mlletdnin hayatında çeşitli istikametlerde, kanunların özelliğine göre, çeşitli etkisi olacak bu kanunların hiçbir pürüzü bulunmasın, değil hainlerin, değil gafillerin, faziletle, hüsnüniyetle, samimiyetle, bilgi ile teçhiz edilmiş en yeterli, en saygıya değer bir vatandaşın ufak bir hatasının dahi işlemesini önliyecek hükümler, barajlar kurumalı, beşerî zaıftan- doğacak olan bu faziletli insanların dahi hata yapmalarının önüne geçilmelidir. Bu düşünce iledir M, bu 'kürsüde arkadaşlarımın çeşitli görüşleri dile getiriliyor ve ben de şahsım adına aynı kanaat içerisinde görüşlerimi huzurunuzda dile getirmeye çalışıyorum. Bu anlayış içerisinde, teklifler yapılıyor .Bemm veya grupumun benimsediği veya benimsemediği görüşlerin de aynı inançla ve samimiyetle kabul edilmesini rica ederken, en yadırgadığım görüşleri de aynı samimiyetle, faziletle ve saygı ile selâmladığımı ifade etmek istiyorum.
Sayın arkadaşlarım, tasarının 1 nci maddesi üzerinde duracağım, nedense benim kafamı tır-mahyan İM kelime var. «Bundan evvelki kanunun da 1 nci maddesinde vardır, aynen geçiriyoruz» buyurdular. Zamanında bu kanun çıkarken bu kelimelere ihtiyaç duyulmuş, haddizatında ihtiyaç duyulmaması gerekirmiş kanaatini muhafaza ettiğim için, bu çıkarılsın dedim burada, komisyonda. «Efendim, öbür kanunda da aynen vardır.» diyor. Benim de cevabım; hata misâl olmaz. Dün bir kanun böyle çı/kar, nitekim eksikleri, yetersizliği varmış ki, yeni bir kanun tasarısı ile Hükümet gelmiş, üzerinde değişiklikler yapmış. İlâvede fayda mütalâa ediliyor da, çıkartmada neden fayda mütalâa edilmesin? O da şudur, «Grev ve lokavtlar yüzünden kısmen, ya da tamamen tahribe uğramasının önüne geçmek.»
Sayın arkadaşlarım, beM hayattaki her insanın olduğu gibi benim de kendime has prensiplerim vardır. Benim için orta bir şey yoktur. Ya hep, ya hiç. Ya bir vazife idraki vardır, ya bir sorumluluğu tamamen benimsemek vardır veyahut da ortada salaş gibi dolaşmak, hiçbir insanın, hele Devlet sorumlusunun kişiliği ile bağdaşır bir durum değildir. Benim anlayışım, benim karakter yapım bu. Bir vazife, en iyi bir
şeftöMe yapılmak için benimsenir. Bütün hüsnüniyetinizle, bütün gayretlerinizle, bütün mük-tesebatınızla en iyi şekilde yapmaya yönelirsiniz, ama bâ,zı şartlar imkânsızlar size -bu vazifeyi tamamen değil kısmen yapmanızı mümkün kıldırabilir. Bu, tabiatın eşyasında /ardır. Aksi mümkün değildir. Şu halde, yani «kısmen» demez isek ve bu vazifeye yönelenler de tamamen yapamaz da, kısmen vazifesini yapmış olursa, bu kanun içerisinde bu kimseleri suçluluktan kurtarmak çabasını mı gösteriyoruz? Ben, kanun tekniği içerisinde olsun, mantığım içerisinde olsun bu kelimelerin yeri olmadığı kanaatindeyim. İsrar ediyorum, vereceğim önergenin bir kısmı da bunun üzerinde olacaktır.
«Grev ve lokavtlar yüzünden kısmen veya tamamen» deniyor. Grevin veya lokavtın, kanunsuz olduğuna Mm karar verecek? Adlî merci, yargı organı, mahkeme karar verecek. Ondan sonra toplum zabıtasınla diyecek M, «Şuraya git, bu kanunsuz bir işlemdir, kanun kuvvetini, kanun anlayışının tatbikatı ne ise orada kendini gösterir» Gidildiği zaman, gidilene kadar tahribat yapılmışsa, toplum zabıtasının burada günahı nedir. Şu halde «Kısmen veya tamamen...» derken, sanki vazife idraki tam olanlara karşı, ben bu kısmen veya tamamenin bir...
İLYAS KARAÖZ (Muğla) — «Ya da» olması lâzımıdır.
SEZAİ O'KAN (Devamla) — Evet, ikisini de aynı şekilde mütalâa etmek gerekir kanaatindeyim. «Ya da», «veya» ikisi aynı, meal bakımından. Bunun çıkartılmasını teklif edeceğim.
1 nci maddede, tasarının genel görüşmesi sırasında da arz ettiğim gibi, trafik hizmetinin verilmesi üzerinde biraz daha titizlikle durulursa, arkadaşlarımın da inandıkları bir gelişme kaydederse toplum zabıtası, tasarıyı isabetli bulamadığımızdan doğan üzüntüm benim için ayrı bir memnuniyet olur, daha doğrusu, o zamanki memnuniyetim şimdiki üşüntümü ortadan kaldırmış olur. Onun üzerinde ısrar etmiyeceğim.
Yalnız 1 nci maddenin bu münakaşa konusu burada da cereyan etti. «Özel meslekî eğitim görmüş ve gerekli her türlü silâh, malzeme ve araçlarla donatılmış toplum zabıtası teşkilâtı kurulur...»
— 232 -
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
Burada «her türlü» ile, «gerekli her türlü» arasında fark olmadığını nedense arkadaşlarım savunuyorlar. Eğer bu tasarının Meclise geri gitmemesi için bir gayret ise, bunda da mutlak isticaliyet varsa yarın çıkması için, ben de arkadaşlarıma katılıyorum. Samimî olarak katılıyorum. Bunun dışında, eğer böyle bir gayret yoksa, «her türlü» tâbiri bu madde içerisinde çok sivri gözüküyor. Bir insanın kaldıracağı kadar mânevi yükü kendisine verebilirsiniz. Sorumluluklarda bir insanın insan olarak bir çapı vardır. Bunun ne boyla, ne kilo ile, ne de memleketseverlikle ilişkisi yoktur, öünkü; memleket sevgisi çizgisinde herkes aynı hizadadır. Bunun aksini iddia etmek olamaz. Memleketi ben senden daha çok seviyorum demek abestir. O, çocuğunu sevdiğinden daha çok çocuğumu seviyorum gibi bir abes iddianın ortaya atılmasıdır. Böyle kabul ederim.
Şu halde Türk toplumu içerisinde hangi seviyede olursa olsun faziletini, ahlâkım, vatanına bağlılığım, bayrağına saygısını, kanına olan güvenini kaybetmemiş, her şerefli vatandaş muhakkak ki, vatan, millet sevgisinde aynı çizgidedir. Ancak, bunların idrak ettikleri sorumluluklar, sorumlulukla teçhis edildikleri yükler birbirlerinin arasındaki mesafeyi tâyin ve tanzim eder. Elbette ki, sorumlulukların ağırlığına müterafik insanların gururları da birbirinden daha farklı olabilir.
Şimdi, bunu da arz ettikten sonra demek istiyorum ki, bu Toplum Zabıtası Kanununu gerçekleştirecek olanlara da biraz insafsızca bir sorumluluk yüklüyoruz. Tatbikatının güçlüğünün yanında evvelâ bu tasarı kanunlaştığı takdirde, bu kanunu gerçekleştirecek, bunun eğitimini ve denetimini yaptıracak, tatbikatında Türk toplumunun vicdanında inikaslar yaratacak bir seviye getirecek olan sorumlular için de bu çok ileri bir iddiadır.
 Bugün biz buradayız sayın arkadaşlarım, inşallah uzun seneler de beraber oluruz veya olursunuz ama, devletlerin hayatı insanların tabiî ömrü kadar değildir, ömrü tabiîsi insanların ne kadar uzun olursa olsun ama bir gün muhakkak şöyle veya böyle nihayet bulacaktır. Tabiat kanunu bu, Tanrı'nın emri böyle gerçekleşecektir. Şu halde bu çatının altında tabiat kanunlarına göre çok bize benzer insanlar gelip geçecektir. Bu kanunu çok daha değişik anlayış-
I ta, değişik şartlar içerisinde uygulamakla mecbur kalacak iktidarlar olacaktır. Burada bugünkü şartlar içerisinde konuştuğumuz havayı aynen teneffüs etmelerini gelecek kuşaklar için hiçbir zaman arzu etmeyiz. Bizden daha mesut, daha parlak, daha umutlu ufuklara bakan ve onu millete vâ'deden ve tahakkuk ettiren nesillere inşaallah bu mesuliyetlerimiz devredilmiş olacaktır. Ama, milletlerin hayatında şanslı günleri olduğu gibi şanssız günleri de olabilir. Bu havayı aynı şekilde teneffüs etmiyecek olanlar kanunun bu «gerekli her türlü malzeme ve silâh» tâbirini başka şekilde kabul eder, başka şekilde bunu değerlendirirlerse, yeniden bâzı baş ağrıları çıkabilir.
Beni. bu Parlâmento çatısı altında tanıyan arkadaşlarımın şartlar ne olursa oltsun yadırgamamaları için söylemek mecburiyetinde olduğum halde söylemek istemediğim hususlar vardır ve söylemiyeceğim. Size kendimi yadırgatmak istemiyorum. Dün böyle konuşan, böyle tanıdığımız O'Kan, bugün neden böyle bir politika, böyle bir görüş ve ifade tara ile karşımıza çıktı diye belki beni yakından tanıyanların yadırgaması olabilir. Ben, o beni yakın tanıyanların hiç değilse yadırgamasına fırsat vermemek için daha fazla bir şey söylemek istemiyorum.
Tekrar ediyorum ki, bu «her türlü» kelimesi bunu organize edecekler için de yüktür, bu vazifeyi yürütecekler için de yüktür, fazladır, lüzumsuzdur. Çıkarılması için bir önerge arz edeceğim. Bu vesile ile de sayın arkadaşlarım, üçüncü madde üzerinde de önergem olacak.
Üçüncü madde üzerinde söz almak niyetinde değilim, önergeme iltifat ederseniz, kabul edilmiş olacaktır. Sözlerim zaten neticeyi değiştir-
ı mez bundan sonra.
Ben Türk polisini Atatürk'ün arzuladıkları ve gönüllerinde yaşattıkları şekilde görmek dileğindeyim ve Ata'nın Türk polisini nasıl tanıdığım kendisinin veciz ifadeleriyle arz ettikten
J sonra sözlerimi bitirmiş olacağım. Biliyorsunuz Atatürk buyuruyorlardı ki : «Türk polisi asker kadar disiplinli, hukukçu kadar hukuk adamı, anne kadar şefkatli olmalıdır.» Kendisinin ruhunu bu vesile ile şad ederken en yürekten te-
I mennilerimle Türk polisinin bu faktörleri tama-I men benimsemiş değerde; sevilen, sayılan Mşi-
233 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
ler olmasını ve mesuliyetlerinin de bunun zevkini, gururunu, şerefini tatmalarını temenni ediyorum.
Saygılarımla. BAŞKAN — Komisyon isterse görüşebilir
ama, isterseniz sonraya da bırakabiliriz. Bir arkadaşımız var, Sayın Ağan da söz talebettiler. Arzu buyurursanız sizi sonraya alalım.
Buyurun Sayın Ağanoğiu. ALİ SAKİR AĞANOĞLU (Trabzon) — Sa
yın Başkan, sayın senatörler; 1 nci maddenin metninde «kısmen ya da tamamen tahribe uğramasının önüne geçmek» tâbirlerinin aynen kalmasında zaruret vardır. Bir grev yerinde toplum polisine ihtiyaç gösteriliyor, polis geliyor grev yapılan yeri; fabrika, her hangi bir işyeri muhafaza altına alıyor. Tamamını koruyor fakat 50 metre ötede bu işyerine bağlı su tesisatı bozuluyorsa, elektrik tesisleri kesiliyorsa, telefon telleri kesiliyorsa bu, kısmen bir tahribattır. Küllünü muhafaza altına alan toplum polisi gözünün önünde veya haber aldığı illerde bir yerde bu kısmi tahribat yapılıyorsa bunu önlemiyecek mi? O halde metin doğrudur, isabetlidir. «Kısmen ya da tamamen» tâbirlerinin kalmasında zaruret vardır. Arz eder, saygılarımı sunarım.
BAŞKAN — Efendim Komisyon adına buyurun.
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Uşak) — Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım, müzakere etmekte bulunduğumuz bu kısa kanun tasarısı üzerinde, çok değerli ve ağırlık teşkil eden fikir ve mütalâalar ileri sürülmüştür. Bendeniz vaktin nakit olduğunu nazarı itibara alarak bunlara ayrı ayrı arzıcevabetmekten imtina ediyorum. Çünkü, bugün içinde bulunduğumuz şartlar muvacehesinde zabıta kuvvetlerinin ve özellikle toplum polisinin dinamik ve aktif bir hüviyete bürünerek toplum hâdiselerine süratle adalet ölçüleri içerisinde, kanun ve nizamlara uygun bir şekilde vaziyet ederek, huzur ve sükunu tesiste yardımcı olması meclislerimizin en büyük amacı olması iktiza eder.
(Muhterem arkadaşlar, yalnız bir noktaya cevap arz etmeden kendimi alamıyorum. Çünkü; bu, şahsıma taallûk eden bir mesele değildi. Komisyonun görev ve yetki alanına giren
tutum ve davranışına taallûk eden bir mesele idi. Bu itibarla affınızı istirham ederek bu noktaya değinmek mecburiyetindeyim.
Muhterem arkadaşlar, Saym OTcan görüşmelerinde Senatomuzun Bütçe ve Plân Komisyonunun âdeta tahdidi bir şekilde meseleye baktığını ve onu dar açıdan gördüğünü, Senatomuzun içişleri Komisyonunca ittihaz edilen bâzı değişiklikleri...
BAŞKAN — Sayın Atayurt, o biraz evvel oylanıp, karara bağlanan tasarının tümü üzerindeki görüşmelerle ilgili idi. Bahsi kapandı.
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Devamla) — Sayın Başkanım, 12 arkadaşımız görüştüler. Ben sırf vakti kıymetlendirmek için bu noktalara cevap arz etmedim ama, bir - iki cümle ile, bu vesile ile bunlara temas etmek mecburiyetindeyim. Aksi takdirde zabıta] ardaki bu itham, Komisyonu elbediyen rahatsız edecektir.
BAŞKAN — Efendim arzunuz istikametinde (karar istihsal edildiği için buyurduğunuz gibi olmaz, tahmin ederim.
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Devamla) — Bu hususu tamamen kabul etmediğimizi; Komisyon adına, aynı zamanda, sayın Bakanın davet edildiği, fakat vazifeten dışarda bulunduğu için gelemediğini, buna mukabil elinde belgeleri bulunan yetkili zevatın komisyon çalışmalarına katıldığını ve bu kanun tasarısının şevkinden nihai safihaya kadar bütün müzakerelerde taMbetmiş olduğu seyri inceden inceye tetkik eden Komisyonumuz bu tasan ile kabul oyu ile huzurunuza gelmiş bulunmaktadır. Her hangi bir muhalefet yoktur. 10 kişi müzakerelere katılmış, yalnız bir arkadaşımız söz hakkını mahfuz tutmuştur. Binaenaleyh bu şekilde kabule mazhar olmuş bir tasarı vardır.
SEZAİ O'JSAN (Tabiî Üye) — Sayın Başkan, beyanları arasında tezat vardır, rapor başka konuşuyor. Sayın Bakanın teşrifleri var raporda.
BAŞKAN — Sayın 0*kan... Bakınız, vakti geçmiş, devri kapanmış bir konuyu dile getirmek yani zamanımızı israf etmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Sizi ilgilendiren bir yanlış beyan mı var?
0. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1 SEZAİ OTCAN (Tabiî #fe) — Gayet tabiî
efendim. BAŞKAN — Sal istersiniz veririm Sayın 0 -
kan. Onu sonra görüşelim. Lütfediniz, mesainin uzajnmsm3>, imkân vermeyiniz.
Esasen bugün ihtiyaç duyulan haller karcısında böyle bir ifade ile kanuna vuzuh getirmiş olduğumuz açıktır. Nitekim içişleri Ko-•mi'syonunda da bu ifadeler aynen benimsenmiş ve {kaibul edilmiştir.
Muhterem arkadaşlar, yine itirazı mucip görülen noktalardan birisi de «trafik polisinin yetkilerini haiz olarak» ifadesinde trafik görevi verilip verilmemesi noktasına inhisar eden bir görüştür ki, komisyon olarak da bu noktaya katılmıyoruz. Çünkü 1 nci maddede bu sadece trafik polisinin hizmetine yardım etme şeklinde ifadesini bulmaktadır. Metin onu âmir bulunmaktadır. Yoksa toplum polisinin bugünkü polis görev ve yetkilerinin tevzii ve taksimin-deki derin ihtisaslaşma muvacehesinde şüphesiz bu toplum polisinin, toplum hâdiseleri ile uğraşması öngörüldüğüne göre onu trafik vazifesi ile doğrudan doğruya vazifeli kıHmanin mümkün olmıyacağı bellidir ve maddede bu elastikiyeti haiz bulunmaktadır.
Diğer taraftan, «gerekli her türlü silâh» ifadesinde de bir sivrilik olduğu yolunda iddia-lardu bulunulmuştur ki, burada «gerekli» kelimesi ile ve gerek gerekçede ve gerekse 1 nci maddenin umumi esprisi ve yazılışında göz
önünde bulundurulan temel prensipler nazarı itibara alınacak olursa şüphesiz bir toplum polisi için lüzumlu olabilecek silâhlar kastedilmiş olmaktadır. Onun dışında bir silâhla bu polisin teçhizi mümkün değildir. Bu itibarladır ki, Sayın O'Kan'm bu 3 nokta üzerimdeki 1 nci maddeye muhalif gelecek önergelerini kalbufle imkân mevcut değildir.
Denetim meselesi ise, şüphesiz idare ile denetim yanyana dır. Polisin eğitimi olsun, denetimi olsun polis teşkilâtının ve İçişleri Bakanlığının ve Hükümatin diğer organlarının kanunlarla, nizamlarla ve yönetmeliklerle tesbit edilmiş aslî görevleri cümlesindendir; bu istikamette alınacaktır. Sadece biz burada, toplum polisinin görev ve yetkilerine ilişkin evvelce tedvin edilmiş mevzuatın 1 ve 3 ncü maddelerinde bugünün ihtiyaglarma uygun bâzı değişiklikler yapmaktan ibaret bir tasarı ile karşı karşıya bulunuyoruz, Toplum polisinin bütün meselelerinin burada bu kanun vesilesiyle tekrar, kanuna bâzı aktarmalar ve atıflar yaparak, ayrıca uzun boylu müzakere ve münakaşa edilmesinin çok yerinde ve faydalı olacağını zannetmiyorum. En, ayrı oturumlarda, yeri geldiğinde, tartışılabilecek bir konudur. Arz ederim.
BAŞKAN — Hükümet adına söz isteniyor mu efendim? Görüşecek misiniz efendim?
İÇİŞLERİ BAKANI HAMDİ ÖMEROĞLU — Hayır efendim.
BAŞKAN — Sayın O'Kan, kısa ise yerinizden de olur; bir tavzih, falansa.
SEZAİ O'KAN (Tabiî Üye) — Müsaade ederseniz oradan.
BAŞKAN — Buyurunuz efendim. SEZAİ O'KAN (Talbiî Üye) — Şimdi, Sa
yın Atayurt komisyonlarını itham ettiğim gerekçesiyle, tümü üzerinde konuşmalar sırasında söz almayıp, maddeler üzerinde buna ısrarla değinmek istediler. Sayın Başkanın müdahalesine rağmen de bir şeyler söylediler. Ben, Bütçe ve Plân Komisyonunu itham etmedim. Bütçe ve Plân Komisyonunun Cumhuriyet Senetosu Genel Kuruluna ve ona niyabeten ihtisas komisyonu durumundaki içişleri Komisyonuna saygı değer vazifesini yapmadığını zabıtlara geçirdim ve bunun tekrar etmemesini diledim. Ama, Sayın Atayurt bunu itham kabul ettiler. Bir vazifenin doğru yapılmadığını hatırlatmak itham değlıldir, doğru yolu göstermektir. Bu, bir.
fcÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Devamla) — Efendim, şimdiye kadar vâki görüşmelerde 1 nci madde üzerindeki, değişiklikler üzerinde ileri derecede bir muhalefet noktası tesbit edil-anemifti, Ancak, Sayın Okan bu 1 nci Sîıad&e mdtmnde üç noktaya işaret etmiş bu--lunuyotüs&r. Bunlardan birincisi «kismen ya da itamMhen tahribe uğramasının önüne geçmek» 3â&desi içerisindeki «kısmen ya da tamamen» kelimelerinin ortadan kaldırılmasını ve metnin bu değişiklikle kabulünü öngörmektedir. Ko-sai^fon olarak bu noktaya katılmadığımızı arz berini . Benden evvel burada mâruzâtta bulunan komisyon üyesi Sayın Şakir Ağanoğlu bunu veciz bir şekilde ifade ve beyan etmiş bulunmaktadırlar.
— 235 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
İkincisi, Sayın Atayurt, İçişleri Komisyonu müzakerelerinin dikkate alındığını buyurdular. Alınmamıştır. Kendi raporlarındaki ifadelerinde alındığına dair hiçbir delil yoktur. İki ; İçişleri Bakanının davet edildiklerini ve vazifelerinin çokluğundan dolayı teşriflerinin mümkün olmadığını bu kürsüden 5 dakika evvel ifade buyurdular. Kendilerinin imzaladıkları raporda İçişleri Bakanının huzurda bulunduğunu ifade ediyorlar. Bu itham mıdır, bu yanlışı söylemenin bir vazife olarak kabul edilip edilmemesi anlayışı mıdır?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN — Efendim, komisyon cevap mı verecek?... Yerinizden buyurun efendim.
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Uşak) — Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; Saym O'Kan'm komisyonumuza tevcih etJtikleri iddialarını can kulağı ile dinlemiş bulunuyorum. Burada, affınıza mağruren, şunu istirham edeyim ki, tam mânasiyle bu hararetli ifadelerinde haklı olmadıkları tabiîdir. Zira, komisyonumuz çeşitli metinlerle, çeşitli objektif, ilmî görüşlerle karşı karşıyadır ve bu karşı karşıya olmak hallerinde her hangi birisini motamo kabul etmesi, veyahutta bir metinden muayyen fikirleri, yarayışlı gördüğü fikirleri kendisine aktarması ve tamamen müstr.kil bir madde tedvin etmesi gayet demokratik, müzakere usullerine uygun bir tutum ve davranıştır. Bu itibarladır ki, şüphesiz içişleri Komisyonunca ittihaz edilmiş bulunan bu metni gördük, mahiyetini biliyoruz, fakat o Komisyonumuzda benimsenmemiş, Millet Meclisinden gelen metin daha uygun ve muvafık bulunarak benimsenmiş ve onun üzerinde çalışılmıştır.
SEZAİ O'KAN (Tabiî üye) — Nerede? Raporda böyle not yok.
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M, FAİK ATAYURT (Devamla) — Bu itibarla bunu Komisyonun sözcüsü sıfatiyle tekrar burada zabıtlara geçmek üzere arz ve beyan etmekle bir vazifenin 3'crine getirildiğini arz etmiş oluyorum.
SEZAİ O'KAN (Tabiî Üye) — Bakan teşrif etmiş mi?
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Devamla) — ikinci
noktayı arz ediyorum Saym Bakan da görüşmelerinde beyan ve ifade edeceklerdir, şimdi Hükümetin ve benim bulunduğumu sıranın arkasında bulunan zevat Bakanın yetkilerini haiz olarak Komisyonumuza gelmiş--ler, her üç arkadaşımız da bu müzakerelerde...
BAŞKAN — Saym Atayurt, Saym Atayurt,...
SEZAİ O'KAN (Tabii üye) — Beyefendi, Bakanın kendisi var mı?
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATAYURT (Devamla) — Çok istirham ederim, ben siz kokuşurken demokratik esaslara ve kaidelere uygun olarak sizi dinledim siz de dinleyeceksiniz bunu.
BAŞKAN — Bu izahatınızın esas ile hiçbir ilgisi yok. Üstelik, görüşülmüş, kararlaştırılmış ve kapanmış bir meseleyi beyhude bir münakaşa konusu olarak ortaya getiriyoruz. Lütfediniz esas ile madde ile ilgili bir sözünüz varsa buyurun.
SEZAİ O'KAN (Tabiî Üye) — Yanlış konuşuyorsunuz.
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAÎK ATAYURT (Devamla) — Ben yanlış konuşmuyorum.
Saym Başkan, katiyen yanlış konuşmuyorum ve olduğu gibi konuşuyorum. Bu itibarla böyle bir yanlış ifade şimdiye kadar kullanılmamıştır tararımdan ve olduğu gifci cereyanı hali arz etmiş bulunuyorum.
Eğer raporda Bakan geldi gibi bir ifade mevcut ise, bu bir zühul eseridir. Bunu da memnuniyetle burada ifade ediyorum,, çünkü ba-zan olabiliyor, bunları yazarken daktilo ve matbaaJlara giderken...
SEZAİ O'KAN (Tabiî üye) — Desenize açıkça, yanlış yazılmış.
'BAŞKAN — Sayın Atayurt, Komisyonumuzun raporu itibar gördü, iltifat gördü, kabul edildi. Rica ederim bu bahsi bırakınız, bitmiş işi....
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖziCiü^ü M. FAİK ATAYURT (Devamla) — Bu itibarla Saym O'Kan'm bu şekildeki ithamlarını ka^ bul etmediğimizi Komisyon adına arz ederim.
'SEZAİ O'KAN (Tabiî üye) — Yanlışı tashih etmiyorlarsa, yalan söylüyor diyorum, bu defa.
- 236 —
C. Senatosu B : 70
BÜTÇE VS PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ M. FAİK ATA YURT (Devamla) — Size Bu sözü aynen iade ediyorum;
SEZAİ G'KAN (Tabiî Üye) — Hadi soı:-de...
BAŞKAN — Sayın Atayurt, bu konuda ısrar ederseniz, sözünüzü kesmek zorundayım. Rica ederim, sözünüzü kesiyorum efendim.
Sayın Bakan, söz talebediyor musunuz efendim?
İÇİŞLERİ BAKANI HAMDİ ÖMEROĞLU — Bu madde hakkında hayır.
BAŞKAN — Bu madde hakkında istemiyorsunuz. Madde hakkında söz talebeden sayın üye?.. Yok. Maddeyi oylamadan önce takrirleri okutacağım.
ıSayın O'Kan'm bir takriri var, evvelâ okumak suretiyle arz edeyim.
Sayın Başkanlığa
1. 1 nci maddenin 1 nci fıkrasının 8 ve 9 ncu satırlarmdaki «kısmen ya da tamamen» kelimelerinin çıkarılmasını,
2. 1 nci maddenin 1 nci fıkrasının sondan 3 ncü satırındaki «her türlü» kelimelerinin çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Tabiî üye Sezai OTCan
SALİH TÜRKMEN (Ağrı) — önergenin aleyhinde.
'BAŞKAN — Önergenin aleyhinde görüşeceksiniz, buyurun.
Şimdi, Sayın Türkmen bir noktayı daha ıttılaınıza sunayım da belki konuşmalarınızda yer alaJbilir.
iSaym Salih Tanyeri'de, Sayın O "Kan'm önergesinin ikinci fıkrasında bahsettiği hususa temas eden bir başka önerge vermiş bulunmaktadırlar. Onu da okutuyorum.
Yüksek Başkanlığa 1570 sıra sayılı tasarının 1 nci maddesin
den «her türlü» ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederim.
Gaziantep Salih Tanyeri
'BAŞKAN — Buyurun efendim. SALİH TÜRKMEN (Ağrı) — Sayın Baş
kan, muhterem arkadaşlar, buradaki bütün üyeler bu kanunun mümkün mertebe mükemmel
— 237
20 . 5 . 1971 O : 1 okması için ceht sarf ediyor] ar. Tenkid eden arkadaşlar hiçbir zaman bu kanunu tamamen kötülemek veyahut polis teşkilâtını, toplum polisini karsılarına almak ve onları kötülemek için yapmıyorlar. Binaenaleyh, bir kısım arkadaşların da sanki, onlara kanat geriyor pozuna düşmelerine ihtiyaç ve lüzum yoktur. Toplum polisi hepimizin malıdır; bunun iyi olmasını hepimiz arzu ediyoruz. Eğer bâzı şikâyetler varsa, bu teşkilâtın içinde istenmiyerek giren kimseler varsa, bunların burada bulundurulmaması diğer kütleyi daha değerlendirmek içindir. Veyahut bu teşkilâttan şikâyetler varsa şahıslardandır, teşkilâttan değil; belki bu teşkilâtı gayesine uygun olmıyarak kullanmak istiyenlerdir. Bu itibarla bu teşkilâta hiçbir gölge düşürmemek için ceht sarf ediyoruz. Bunu bu şekilde anlamak lâzımdır, böyle anlaşılmasını rica ediyorum.
Bu maddenin tadilini istiyen arkadaşlarımın da, şahıslarına karşı bütün hürmetime rağmen, nasıl ki, onların bütün fikirleri bu kanunu daha iyi yapmak maksadına mâtufsa, benim de bunların takrirlerine karşı olmam da yine aynı şekilde telâkki edilmelidir; bunu rica ediyorum.
Evvelâ, «grev ve lokavtlar yüzünden kısmen veya tamamen tahribe uğramanın önüne geçmek için» tâbirinin lüzumsuz olduğunu söylüyorlar. Bu haddizatında lâzımdır. Çünkü, giden polis veyahut toplum polisinin efendim bu hareket bu lokavt yüzünden veyahut bu grev yüzünden tam tahrip mevzuübahis değildir, kısmidir, bu yüzden benim vazifem daha gelmemiştir, veyahut da bunun için vazifeli değilim dememesi için kısmen veya tamamen demek suretiyle, ne olursa olsun müdahale edilsin, tamamını bekleme zarureti yoktur, kısmen de tahrip tehlikesi varsa müdahale edeceksin demek için bu lâzımdır kanaatindeyim.
Gerek O'Kan arkadaşım, gerekse grupum adına konuşan arkadaşım takrirlerinde son fıkradaki «her türlü silâh» tâbirini fazla buluyorlar. Ben bunu fazla bulmuyorum. «Gerekli her türlü» deniyor. Arkadaşımın birisi dedi ki, bazen tahammül edilemiyecek bir yük altına âdeta sokuyor. Bundan gaye toplum polisinin hepsine bu silâhları yüklemek değildir. Bu silâhları bütün toplum polisine, yani bütün şahıslara
O. Senatosu B : 70
değil, teşkilâta veriyor. Yani bir teşkilât kuru- i yoruz ki, bunun emrine teşkilâtın işlemesi için ı ne lazımsa, ne gibi silâhlar lazımsa vereceğiz. Meselâ casusluk işlerinde öyle küçük aletler yapılmıştır ki, küçücük bir düğme şeklindedir, yakaya takılmak suretiyle uzaktan pekâlâ takip yapabilmektedir, duvar arkasından dinle- j me imkânını veriyor. Binaenaleyh, bu teçhizatı temin edemem, çünkü bu teşkilâtın gayesi dışındadır dememek için vazu kanun diyor ki, bu teşkilâtın işlemesi için ne gibi silâh lazımsa zamanında bulunduracaksın. Bu işi niçin yaptın efendim, benim silâhım yoktu, teçhizatım yoktu denmemesi için vazıı kanun diyor ki, bu teşkilâtın işlemesi için radar mı lâzım emrine vereceksin, şu mu lâzım vereceksin. Yoksa demek değildir ki, her toplum polisinin sırtına tabancadan başka, top tüfek vereceksin. Bu demek değil. Bu teşkilâtın işlemesi için ne gibi silâha, ne gibi teçhizata ihtiyaç varsa bunu emrine amade bulunduracaksın. Nitekim diyor ki, bunlarla mücehhez, donajımış toplum zabıtası teşkilâtı kurulsun. Yani teşkilâtın emrine bunu veriyor. Bu itibarla her türlü silâhla teçhiz edilmesi zaruridir. Bu madde iyi kelimelerle ifade edilmiştir. Bu talo-irler bence iyi değildir. Takrirlerin reddini rica ederek, maddenin aynen kabulünü rica ediyorum.
SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Takririmi izah için söz rica ediyorum.
BAŞKAN — Takrirlerinizin anlaşılmadık yeri kalmadı.
SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Yanlış anlaşılmıştır. Arkadaşımızın konuşmasından öyle anlaşılıyor. Müsaade ederseniz kısaca arz j edeyim.
BAŞKAN — İzah sadedinde buyurun. SALİH TANYERİ (Gaziantep) — Sayın
Başkan, değerli senatörler; 654 sayılı Kanu- j nun 1 nci maddesinde gerekli silâh tâbiri var- j dır. Şimdi, bu tasarı ile gerekli her türlü silâh deyimi getiriyor. Demek oluyor ki, sayın sözcü arkadaşımın ve burada mütalâalarını dinlediğimiz hatiplerin de ifade ettikleri gibi, ı «gerekli her türlü» ile, «gerekli» arasında bir fark var. Kendilerinin beyanlarında belirttikleri gibi bir fark olmasaydı, bu takdirde Hükü- | met, getirdiği lâyihada «gerekli» dedikten sonra «her türlü» ibaresini koymaya lüzum gör- j mezdi. I
20 . 5 . İ971 Ö : i
Eğer, Sayın Türkmen arkadaşımın ifade ettiği gibi, «her türlü» deyimi silâha şamil değil de, araç ve gerece şamil ise, burada o kastedilmek isteniyorsa, doğru. BeM, mubayaa noktai nazarından, muhasebe ve ayniyat mevzuatı noktasından böyle birşey lâzım. Ama, «gerekli her türlü silâh, araç ve gereç» dendiğine göre «gerekli silâh» deyimi, teşkilât için kâfi gelmemiş ki, «her türlü» ibaresini buraya koymayı lüzumlu görmüşler.
Şu halde açıklamak lâzım. Sayın Hükümetten Komisyondan da sorduk, bizim için «gerekli» tâbiri kâfidir, «her türlü» deyiminin çıkartılmasında bir mahzur yoktur, dedi. içişleri Komisyonu onun için bu tasarrufta bulunmuştu. Sayın Bütçe ve Plân Komisyonu, gerekçelerinde, içişleri Komisyonunun raporunda mevcut bu değişikliğe neden iltifat etmediklerini ve neden Hükümetin Meclise sunduğu metne itibar ettiklerini ifade etmeleri gerekiyordu.
Şimdi, meselâ, bir vilâyetten Maliye Vekaletine bir yazı yazılıyor, deniyor M, şu iş için tahsisat gönderin. Bakan veyahut müsteşar emir veriyor, «gerekli tahsisatı gönderin.» Ama, «gerekli her türlü tahsisatı gönderin» demiyor, Demek ki, «gerekli» ile «her türlü» tabiri arasında fark vardır.
Bu itibarla deyimin maddede kalmasına razı olabilmemiz için ya sayın komisyonun, ya da Sayın Hükümetin bunu neden lüzumlu gördüklerini ifade ve izah buyurmaları lâzımdır.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN — Efendim, önce Sayın Salih Tanyeri 'nin önergesini muameleye koyuyorum. Çünkü, bunun alacağı şekle göre Sayın OTCan'm önergesinin 2 nci maddesi kendiliğinden ortadan kalkacak. Çünkü, birleşiyorlar ve g'elis sırası da öndedir.
(Gaziantep Üyesi Salih Tanyeri'nin önergesi tekrar/okundu.)
SUPHİ GÜRSOYTRAK (Tabiî Üye) — «Her türlü» tâbirini Hükümet eğer açıklıyacaklarsa biz de vazgeçeriz.
BAŞKAN — Soracağım efendim. Komisyon katılıyor mu efendim? BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜ
SÜ M. FAİK ATAYURT (Uşak) — Sayın Balkan, katılmadığımızı arz ettik Gerekçesini de sayın hatip arkadaşımız arz ettiler.
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
BAŞKAN — Hükümet katılıyor mu, söz istiyor mu? Buyurunuz efendim.
İÇİŞLERİ BAKANI HAMDİ ÖMEROĞLU — Sayın Başkan, muhterem senatörler; toplum zabıtası hakkındaki müzakereleri dikkatle dinledim. «Gerekli her türlü silâh» tâbirini izah etmeden önce bilhassa bir hususa işaret etmek istiyorum,
Toplum zabıtası hakkındaki tasarının, her ne kadar maddelere geçilmesine karar verilmişse de, toplum zabıtası hakkında Yüce Senatonun gösterdiği ilgi ve bu kuruluşun vazifesini ifa sırasındaki tutumu dolayısiyle onu övmeleri, hem de bâzı kusurlarını dile getirmiş olmaları itibariyle bu hususta kısaca mâruzâtta bulunmak istiyorum.
Şüphesiz ki, bütünü ile ve tüm olarak zabıtanın eksiklikleri olmadığı iddiasında değiliz. G-erek eğitim alanında, gerekse vazifesini ifa sırasında bâzı kusurlarını, tüm zaJbıtanm kusurları olarak kabul etmeye imkân yoktur. Zabıtanın, bu kısa süre içerisinde vazifede bulunduğum esnada, vazifesini bilinçli olarak ve büyük bir fedakârlıkla yaptığını ve yapmak çabası içerisinde olduğunu zevk ile ve memnuniyetle müşahede etmiş olduğumu ifade etmek isterim.
Bu kısa girişten sonra maddedeki, «Gerekli her türlü silâh» tâbirinin İçişleri Komisyonundaki müzakeresinde bulundum ve «Gerekli her türlü silâh» dahi «her türlü» tâbirinin çıkarılmasının lâzımgelip gelmiyeceği hususundaki arkadaşlarımın bâzı endişelerini görmüş olmam itibariyle, «gerekli silâh» ile «gerekli her türlü silâh» tâbiri arasında bir farkın mevcudolma-dığı kanısına varmış bulunduk.
«Gerekli» nedir? «Gerekli» nin içinde «her türlü» tâbiri var mıdır, yok mudur? Zabıta vazifesini ifa ederken malzeme araç veya gereçlerden hangisinin gerekli olduğuna dair o vazifenin ifası için karar verecek olan makama bir takdir yetkisi tanınıyor. Toplum olaylarını o derece gelişmiş olduğunu farz buyurun, ve bunda bâzı otomatik silâhlarla zabıtanın teçhizi zarureti ile karşı karşıya bulunduğumuz takdirde, «her türlü» tâbiri olmasa dahi, otomatik silâhlarla zabıtayı teçhiz etmiyeceğiz mi? Tabiî ki edeceğiz. Fakat, sarahat vermek itibariyle, te-redütleri izale bakımından, «her türlü» tâbirinin «gerekli» tâbirinin yanında takviye sade
dinde yer almasında da zarar değil, fayda vardır. Çünkü, tereddüt hâsıl olabilir. Bu tereddüdü izale bakımından «gerekli» yi takviye zımnında bu «her türlü» tâbirini koymak lüzumu hâsıl oluyor. Zaten komisyonda da, oylamada Başkanın bulunduğu taraf dolayısı ile, zannediyorum, ve eşit bir durum hâsıl olduğu için bu «faer türlü» tâbiri çıkarılmış idi. Yanılmıyorsam hafızam beni yanıltmıyorsa oylama İçişleri Komisyonunda bu şekilde tezahür eianiştöi. Fakat bunun takviyesi zımnında, Sayın Türk-men^in de izah buyurdukları veçhile, bendeniz de «her türlü» tâbirinin metinde kalmasında bir sakınca görmediğim gibi, yanlış anlamlara ve tereddütlere mahal vermemek bakımmdan da bu tâbirin metinde kalmasında fayda mülâhaza ediyorum.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN — Sayın Salih Tanyeri'nin «her türlü» tâbirimin maddeden çıkarılmasına dair olan okunan önergesini oylarınıza sunuyorum. Kabul buyuranlar... Kabul ötmiyenler... Kabul edilmemiştir.
Şimdi, Sayın O'Kan önergesinde «1 nci maddenin, 1 nci fıkrasındaki, 8 ve 9 ncu satırındaki» «kısmen ya da tamamen» kelimelerinin çıkarılmasını teklif etmektedir.
Komisyon ve Hükümet katılıyorlar mı? BÜTÇE VE ELAN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ
M. FAİK ATAYURT (Uşak) — Katılmıyoruz. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CA
HİT ORTAÇ (Bursa) — Katılmıyoruz.
BAŞKAN — Katıhnıyorlıar. Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmiyenler... Kabul edilmemiştir.
Tasarının 1 nci maddesini okunan şekli ile oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 2. — Aynı kanunun 3 ncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
Madde 3. — Toplum zabıtası personeli, yetersizlik veya başarısızlık sebebiyle bu kuruluşla olan ilişiğinin kesilmesi halleri veya 1 nci maddede zikredilen trafik zabıtası ve önleyici zabıta hizmetleri dışında, her hangi bir sebep veya suretle Emniyet Teşkilâtının diğer görev, ödev veya hizmetlerinde çalıştırılamaz.
BAŞKAN — Madde üzerinde söz iıstiyen sayın üye?... Sayın Kalpaldıoğlu, buyurunuz.
C, Senatosu B ; 70 20 . 5 . 1971 0 : 1 HÜSEYİN KÂLPAKLIOĞLU (Kayseri) —
Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; bu 3 ncü maddenin yanlış bir tatbikata imkân vereceğini zannediyorum Daha doğrusu bu kurulan teşkilâttan yeteri kadar faydalanmayı önliyen bir madde oluyor. Tasarının esprisi malûm. Yeni kurulan teşkilâta betahsis bir vazife veya birkaç vazife vermek sureti ile onu ihtisas şubesi gibi kabul edilip, diğer polis vazifelilerinden ayırmak ve müesseriyetini artırmaktır. Esprisi bu olduğuna göre, bu maddenin de bu espri ile birlikte mütalâa edilmesi akla yakın gibi görünüyorsa da, 2 nei ve 3 ncü derecedeki vilâyetlerde de bu teşkilât kurulmaktadır. Ankara, İstanbul, izmir'in dışında; Konya, Adana, Kayseri, Gaziantep, Eskişehir gibi yerlerde de; 50 şer, 80 ner veya 100 er kişilik kapasitede olmak üzere bu vazifeleri gören polisler var. Tatbikat şöyle, muhterem arkadaşlar.
Bu insanlar içm binalar yapılmış, bu' insanlar için yatakhaneler yapılmış, bu insanlar için bir sürü malzeme alınmış, para verilmiş, müdürleri ve âmirleri tâyin edilmiş; kadroları tesbit edilmiş. Ve bunbr vazifeli oldukları vilâyetlere gitmişler. Ben kendi vilâyetimden söylüyorum: Kayseri. Oturuyorlar, bunlar; iş yok, güç yok; bomboş. Aylar geçiyor ki, Kayseri'de bir vaka olacak, 50 tane veya 80 tane polis vazifeye davet edilecek, iş yoksa ne olacak? Şu olacak arkadaşlar. Diğ-er polisler gece gündüz çalışırlarken, hizmete yetişmek için gayret sarf ederlerken, bunlar daha da fazla para almak suretiyle aylarca orada beslenecek, yatacak ve oturacaklar. Tatbikat bu. Yanlış anlaşılmasın. Yani, bunlar boş oturuyorlar, boş yere para alıyorlar demek istemiyorum. Meseleyi bu mânaya almayın. Ama, filhal bunlar aylarca iş görmeden para alıyorlar, yatıyorlar, oturuyorlar. Ama, öbürlerinin canı çıkıyor.
İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CAHİT ORTAÇ (Bursa) — Tefrika çıkarıyorsunuz, böyle şey yapmayın.
HÜSEYİN KÂLPAKLIOĞLU (Devamla) — Şimdi sayın arkadaşım Oahit Ortaç Beyefendi, ben böyle bir tefrika çıkarılması mânasına konuşmuyorum, bu espri içerisinde değilim, su-ret-i mutlakada. Yani, bununla şunu demek istiyorum :
İdare âmirine, polis müdürüne şu madde ile bir yetki verilsin, Bir espriyi izah etmeye ça
lışıyorum, ben. Eğer vazife kül ise, esas itibariyle cemiyetin içerisinde cemiyetin huzuruna hizmet eden bu insanlar, polisler trafik polisi, zabıta polisi, diğer polisler diye vazife taksimi yapılmasına rağmen müsaade buyurun bu kadar ricit hareket etmeyin. Yetkiliye valiye polis müdürüne ne ise yetkili şahıslara, selâhiyet verilsin. Bunun hudut ve şümulünü, takdirini bu vazifeyi, diğer vazifeyi, ana vazifeyi aksatmıyacak surette bunlara bir ek vazife olarak verilmesi için idare âmirine bıı kadar da takdir verilsin. Siz eski bir valisiz. Niye bu kadar karşımda şiddetle davranıyorsunuz? Ben sizin zihniyetinizin ötesinde bir zihniyetin müdafii değilim.
Araya bir tefrika sokmuyorum. Aksine eğer cemiyetin bir hastalığı var da bunlar bir nevi onun doktoru ve tedavisi için vazife ile mükellef ise, birine daha fazla yük verip te birinin yükünü azalttıktan sonra, belki cemiyetin umumi ahengine hizmet ve medar olmayacak, bunu ifadeye çalışıyorum.
Onun asli vazifesi o, berikinin de asli vazifesi bu. Bunu anlıyorum. Ama idare âmirine boş kalan bu kişilerin diğer hizmetlerde bu işe halel gelmemek suretiyle çalıştırması için bir takdir hakkı verilsin ve tanınsın. Maddeye de bu espiri verilsin. Ben bunu istirham ediyorum, bunu rica ediyorum. Yoksa sizin anladığınız mânada biri çalışmadan para alıyor, biri çok çalışıyor para alıyor diye bir tefrika yaratarak, bu iki polis grubunu bir birine hasım veya bir birine iyi gözle bakmayan ikişiler olarak, böyle bir fikir benim ne kafamda olabilir, ne de böyle bir tatbikatın memlekette olmasına gönlüm razı olur. Katiyen. Bunlar kardeş insanlardır; bunları birlikte, müştereken aynı vazifeyi aşağı - yukarı cemiyette gören insanlar olarak mütalâa etmekteyim.
Uzatmıyacağım arkadaşlar, ben bir takrir de vermedim. Yalnız Hükümetten ve Komisyondan istirham ediyorum; eğer benim bu görüşümde bir fayda mülâhaza ediyorsanız ve bu boş kalan zaman ve saatlerinde bu insanlardan başka türlü de yine kendi vazifelerine mümas, o vazife ile taban tabana zıt olmayacak şekilde istihdamlarına medar olmak üzere hiç olmazsa vilâyetin valisine bir yetki tanınsın bunu diyo-
• rum. Eğer terviç ederse sayın Komisyon ve
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
Hükümet memnun olurum. Zannediyorum ki, maslahata da uygun olur.
Beni dinlediğiniz için hepinize arzı teşekkür ederim.
BAŞKAN — Efendim, saat 19,00 üç dakika da geçiyor. Aksine bir hüküm olmadıkça mesai bitmiş olmalı. Ancak bir önerge var. Okutuyorum.
Sayın Başkanlığa
Bugünkü birleşimin gündemde bulunan 1570 sıra sayılı kanun tasarısı hakkındaki müzakere-ler bitinceye kadar devamını arz ve teklif ederim.
Muğla İlyas Kanaöz
BAŞKAN — Teklifi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Kabul etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Müzakerelere devam ediyoruz. Madde üzerinde başka söz istiyen sayın
üye?. Yok. Hükümet söz istiyor mu, efendim. İÇİŞLERİ BAKANI HAMDİ ÖMEROĞLU
— Evet efendim.
BAŞKAN — Buyurunuz efendim. İÇİŞLERİ BAKANI HAMDİ ÖMEROĞLU
— Sayın Başkan, sayın sentaörler; kısaca üçüncü maddede Bütçe ve Plân Komisyonu tarafından yapılan değişikliğe değinmek isliyorum.
Bir vazife dolayısiyle Burdur'a gitmek zo-runluğu hasıl olduğundan dolayı Bütçe ve Plân Komisyonu toplantılarına katılmajk imkânını bulamadım. İçişleri Komisyonunda yapılan bir değişiklikle üçüncü maddeye sarahat verilmek istenmiştir. Şöyle ki; Millet Meclisince kabul edilen metinde «Toplum Zabıtası personeli, yetersizlik veya başarısızlık sebebiyle bu kuruluşla olan ilişiğinin gesilmesi halleri veya birinci maddede zikredilen trafik zabıtası ve önleyici zabıta hizmetleri dışında...»
Şimdi, bizim Bütçe ve Plân Komisyonunda çıkardığımız fıkra «trafik zabıtası ve önleyici zabıta hizmetleri dışında» kelimelerdir.
Şöyle |ki; Millet Meclisinde kabul edilen metinde olduğu gibi kabul edildiği takdirde, 1 nci maddenin kapsamı dışında yalnız «trafik, zabıtası ve önleyici zabıta hizmetleri dışında» toplum zabıtasının görevlendirilemiyeçeği inanası
çıkmaktadır. Binaenaleyh bu anlamı önlemek için İçişleri Komisyonunda bu «trafik zabıtası ve önleyici zabıta» ibaresi çıkarılmak isure-tiyle, doğrudan doğruya 1 nci maddeye atıf yapmak suretiyle, maddeye vuzuh verilmek istenmiş ve madde ile elde edilmek istenilen gayenin tahakkuku temin edilmek istenilmiştir.
Bu itibarla Bütçe ve Plân Komisyonunca kabul edilen metin 'kanunlaştığı takdirde 1 nci madde ile elde edilmek istenen maksadın dışına çıkılmış olacağı gibi bir çelişmeye de düşülmüş olacaktır.
Bu itibarla tasvip buyurıılduğa takdirde ve yanlış bir anlama meydan verilmemek için İçişleri Komisyonunca kabul edilen metnin tasvibi--ni .arz ve istirham ediyorum.
Teşekkür «derim. BAŞKAN — Madde üzerinde söz istiyen sa
yın üye?... Yok. Bu madde ile ilgili aynı mahiyette iki takrir var. Birisi İçişleri Komisyonu Başkanı Cahit Ortaç'm, diğeri Tabiî Üye Sezai O'Kan'm. Okutuyorum.
Yüksek Başkanlığa Üçüncü maddenin İçişleri Komisyonunun
kabul ettiği şekilde oylanmasını arz ve teklif ederim.
İçişleri Komisyonu Başkanı Bursa
Cahit Ortaç BAŞKAN — Sezai O'Kan'm ki de aynı ma
hiyette okutmuyorum. Komisyon katılıyorlar mı efendim?
BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET FAİK ATAYURT (Uşak) — Sayın Başkanım bir iki cümle söylememiş müsaade edin.
BAŞKAN — Buyurun efendim. "* BÜTÇE VE PLÂN KOMİSYONU SÖZCÜ
SÜ M. FAİK ATAYURT (Uşak) — Sayın Başkanım, zemin ve zamanı nazarı itibara alarak bugün içinde bulunulan çok acil durumu teemmül etmek suretiyle Komisyonumuz, Millet Meclisinden gelen metnin biran evvel yürürlüğe konmasının faydalı olacağı mülâhazasına kapılmıştır.
Bu itibarla şimdi okunmuş olan önergeler Komisyonumuzda kabul edilmemiş bulunan önergelerdir ki, sözcü sıfatıyla Komisyona tekrar alıp bunu müzakere etmeden, müspet men-
241 —
C. Senatosu B : 70 20 . 5 . 1971 O : 1
fi bir mütalâa bıeyan etmeme imkan olmadığını, Komisyonun metnine sadık kaldığımı iarz et-mdk isterim.
BAŞKAN — Evet, iştirak etmiyorsunuz. Şimdi, burada yalnız bir noktayı tavzihe
mecburum, zabıtlarda bulunsun diye. Her iki takrirde de «3 ncü madde» deniyor.
Şimdi, bir kanunun maddesi var, bir de taslarının maddesi var. Bumda kasdolunan mâna, kanunun maddesidir. Yoksa üzerinde görüştüğümüz, tasarının 2 noi maddesidir.
Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Et-miyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 2. — Aynı kanunun 3n cü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
Madde 3. — Toplum zabıtası personeli, yetersizlik veya başarısızlık sebebiyle bu kuruluşla olan ilişiğinin kesdümıesi hailleri veya 1 nci maddede zikredilen hizmetler dışında her hangi bir sebep veya suretle Emniyet Teşkilâtının diğer görev, ödev veya hizmetlerinde çalıştırılamaz.
BAŞKAN — Şimdi maddeyi kabul edilen değişiklik istikametinde oylarınıza sunuyorum.
Kabul buyuranlar... Kabul etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 3 — Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer..
BAŞKAN — Madde üzerinde söz istiyen sayın üye?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Madde 4. — Bu kanunun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
BAŞKAN — Madde üzerinde söz iıstiyen sayın üye?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Tasarının tümü üzerinde söz lisfciyen sayın üye? Yok. Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmiyenler... Kabul edilmiştir.
Değişiklik vaki olduğu için açıik oylaması mütaakıp birleşimde olmak üsere, Birleşimi 25 Mayıs Salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisinin Birleşik oturumunun hitanımda, mesai saatleri içinde bitmesi kaydı ile, toplanmak üzere kapatıyorum
Kapanma saati : 19,10
^»»» >»
— 242
Cumhuriyet Senatosu GÜNDEMİ
70 NCÎ BİRLEŞİM
20 . 6 . 1971 Perşembe Saat : 15,00
A - BAŞKANLIK DİVANININ GENEL KURULA SUNUŞLARI
1. — Anayasa Mahkemesine bir yedek üye seçimi.
2. — Başkanlık Divanında münhal bulunan iki kâtipliğe üye seçimi.
B - İKİNCİ DEFA OYA KONULACAK İŞLER
I I SORULAR VE GENEL GÖRÜŞME
I I I ÖNCELİKLE GÖRÜŞÜLMESİ KARARLAŞ
TIRILAN İŞLER IV
A - HAKLARINDA İVEDİLİK KARARI VERİLEN İŞLER
B - TÜZÜK GEREĞİNCE BİR DEFA GÖRÜŞÜLECEK İŞLER
1. — »Cumhuriyet Senatosu Ankara Üyesi Yiğit Köker ile İstanbul Üyesi Halûk Berkol'un, TRT Ankara Televizyonuna dair Senato Araştırması istiyen önergesi (10/34)
2. — Cumhuriyet Senatosu İstanbul Üyesi Ekrem Ozden'in, İstanbul'un Sağmalcılar ve Esenler mmtakalarında vukubulan kolera hastalığına dair Senato araştırması istiyon Önergesi (10/36)
3. — Cumhuriyet Senatosu Kars Üyesi Mehmet Hazer'in, üniversite ve yüksek okullarda vukubulan boykot, işgal ve diğer hâdiselere dair Senato araştırması istiyen önergeni (10/38)
4. — Cumhuriyet Senatosu Ankara Üyesi Yiğit Köker'in, öğrenci olayları ve şiddet hareketleri doğuran hususlara dair Senato araştırması istiyen önergesi (10/40)
5. — Cumhuriyet Senatosu Kars Üyesi Sırrı Atalay'm, son Tbeş yıl içinde açılan ve kullanılan kredilerin ekonomik ve sosyal kalkınmadaki katkı ve etkilerine dair Senato araştırması istiyen önergesi (10/42)
6. — Cumhuriyet Senatosu Kars Üyesi Sırrı Atalay'm, Bölgelerarasmda artan farklılık ve bölgesel plâna gitme zorunluğu olup olma
dığı hususlarında .Senato araştırması istiyen önergesi (10/43)
X 7. — Millet Meclisi İdare Âmirlerinin, 28 . 2 . 1971 günlü ve 1376 sayılı 1971 yılı Bütçe Kanununda değişiklik yapılması hakkında kanun teklifi ve Bütçe Karma Komisyonu raporu (M. Meclisi 2/511; Cumhuriyet Senatosu 2/314) (S. Sayısı : 1567) (Dağıtma tarihi : 10 , 5 . 1971)
X 8. — Millet Meclisi İdare Âmirlerinin 1971 yılı Bütçe Kanununa bağlı (A/ l ) işaretli cetvelde Bütçe Karma Komisyonu raporu (Millet Meclisi 2/517; Cumhuriyet Senatosu 2/315) (S. Sayısı : 1568) (Dağıtma tarihi : 11 . 5 . 1971)
V 110, DEFA GÖRÜŞÜLECEK İŞLER
A - İKİNCİ GÖRÜŞMESİ YAPILACAK İŞLER
1. — Üstü Onbaşıya fiilen taarruzdan hükümlü 1946 doğumlu Mehmetoğlu Şerife'den doğma Halil Çelik hakkında özel af kanun tasarısının Millet Meclisince kabul olunan metni ve Cumhuriyet Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonu raporu (Millet Meclisi 1/312; Cumhuriyet Senatosu 1/1213) (S. Sayısı : 1564) (Dağıtma tarihi : 4 . 5 . 1971)
2, — Tedbirsizlik ve dikkatsizlik neticesi ölüme sebebiyet vermekten hükümlü 1947 doğumlu Hüseyinoğlu .Gülsümden doğma öğretmen Ifuri Vural hakkında özel af kanun tasarısının Millet Meclisince kabul olunan metni ve Cumhuriyet Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonu raporu (Millet Meclisi 1/327; Cumhuriyet Senatosu 1/1210) (S. Sayısı : 1568) (Dağıtma tarihi : 4 . 5 . 1971)
B - BİRİNCİ GÖRÜŞMESİ YAPILACAK İŞLER
1, — 654 sayılı Toplum zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısının Millet Meclisince kabul olunan metni ve Cumhuriyet Senatosu İçişleri ve Bütçe ve Plân komisyonları raporları (Millet Meclisi 1/78; Cumhuriyet Senatosu 1/1214) (S. Sayısı : 1570) (Dağıtma tarihi : 14 . 5 . 1971)
»>•-«
Toplantı : 10 I C 7 A CUMHURİYET SENATOSU S. Sayısı : I 3 / U
654 saydı Toplum Zabıtası kurulması baklanda Kanunun İ ve 3 ncü maddelerinin değiştirilmesine dair kanun tasarısmm Millet Meclisince kabul olunan metni ve Cumhuriyet Senatosu İçişleri ve Bütçe ve Plân komisyonları raporları (Millet Meclisi : 1/78;
Cumhuriyet Senatosu : 1/1214)
|Not : Millet Meclisi S. Sayısı i 27)
Millet Meclisi Genel Sekreterliği , 20 . 4 . 1971
Kanunlar Müdürlüğü Sayı : 485
CUMHURİYET SENATOSU BAŞKANLIĞINA
Millet Meclisinin 19 . 4 . 1971 tarihli 89 ncu Birleşiminde ivedilikle görüşülerek işari oy ile kabul edilen, 654 sayılı Toplum Zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin dejaştiıilmeisne dair kanun tasarısı, dosyası ile birlikte sunulmuştur.
'Saygılarımla. Sabit Osman Avcı
(Millet Meclisi Başkanı
Not : Bu tasan 5 . 12 . 1969 tarihinde Başkanlıkça tik Koniisyotm havale edümiş ve Genel Kurulun 5, 19 . 3 . 1971, 12, 16, 19 . 4 . 1971 tarihli 66, 74, 85, 88 ve 89 ncu birleşimlerinde ivedilikle görüşülerek kabul edilmiştir. (Millet Meclisi S. Sayısı : 27)
İçişleri Komisyonu raporu
Cumhuriyet Senatosu İçişleri Komisyonu 7.5. 1971 E sosNo. : 1/1214
Karar No. : 6
Cumhuriyet Senatosu Yüksek Başkanlığına 654 sayılı Toplum ızalbmtası (kuınıHraası (haikkında K'aımujniuın 1 ve 3 mıoü maddelerinin değişlMiL-
tnesfime dair ikanun ıtasansı, Ikomnöyonumuizun 4 . 5 . ilOTl (Ve 7 . '5 . 1971 tariiM4 tıoptkınftııLanmda iDgdii tekamink tembelleri ve ıSayım itçâışLeri Bakanı da hazır fouiundtokllaıri Ihıaildie tiiücıaliendıi ve gıbYu-
Tasarınım giereikçeisıifnıdıe belirtüien hu&usftar fcoml^ofnuraifuıaea da Ibemımsesnimelkilie fbemalber Mffll'et Meclisi metninde (bıâzı ıdieğiişTlHlMıer yaîpılimıiştir. ÖKeÜiıfcle ıtopluım ^zahts&mm ©ğiltNmâ üizerinıde du-rulmıuış, ftraifik hiızımetileriınde ve tsalbiî âtfertferde d&tıflhda'mıaıın töse ışefoidie ıdllacıağı t'antıi§ıilımış, 1 nei [maddedeki «gerteklıi h^r ttüdlü sil'âh» Itâibiri değıiştiraılJerek «flıer tüıiü» Itâlbiri tmetfânden' 'çjîkıainlimış, bu arada 1 ve 2 nei maddeler arasındaki çjeüşikiye değîndferıek *2 n'cS maddede d̂ ğıilşikllâık yapılmıştır. Yapılan Ibu değıpklMler dıpndia tasarı koimfey o mumuma aynen ^
— 2 —
Havalesi getfeğinıco BüÜçe vıe Plân Komisyonuma tevdi (buyurulmak üzere Yüksek Ba§/kadhğa •saygı ile sunulur.
Balkan Sözcü Kâ#ip Buma Aydın Tokat Yozgat
C. Ortaç A. C. Coşkun A. Altuntaş Söz 'hakkım saklı. S. Artukmm
İzmir Siirt Tabiî Üye Adana M. BozoUar A. Kavak Muhalifim ve Söz lıaMom Söz hakkım (mahfuzdur
mahfuz M. öztekin S. O'Kan
"•"" Gaziaritep Muhalifim
" "" S. Tanyeri "'•, _
Bütçe ve Plân Komisyonu raporu Cumhuriyet Senatosu
Bütçe ve Plân Komisyonu 12 , 5 . 1971 Esas No. : 1/1214 Karar No. : 114
Yüksek Başkanlığa
Millet Meclisinin 19 Nisan 1971 tarihli 89 ncu Birleşiminde ivedilikle görüşülerek işari oy ile kabul edilen ,654 sayılı Toplum Zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin -değiştirilmesine dair kanun tasarısı, Millet Meclisi Başkanlığının 20 Nisan 1971 tarihli ve 485 sayılı yazıları ile Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına gönderilmekle Komisyonumuzun 12 Mayıs 1971 tarihli Birleşiminde Hükümet adına İçişleri Bakanı Hamdi ömeroğlu'nun da iştiraki ile tetkik ve müzakere olundu.
I - Tasarı, 14 Temmuz 1965 tarihli ve 654 sayılı Toplum Zabıtası kurulması hakkındaki Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinde, uygulamada karşılaşılan ihtiyaçları giderebilmek üzere gerekli değişikliklerin yapılmasını öngörmektedir.
Tasarının gerekçesinde de ifade edildiği üzere, Cumhuriyet ve hürriyet düzenini demokratik usullerle korumak amacı ile, 14 Temmuz 1965 tarihli ve 654 sayılı Kanunla Emniyet Genel Müdürlüğü camiasında bir Toplum Zabıtası kurulmuştur.
Özel yeteneklerin arandığı ve özel imkânların tanındığı Toplum Zabıtasına uygulamada, kuruluş kanununda öngörülen Cumhuriyet ve hürriyet düzenini demokratik usullerle koruma görevinin yıaniBira, üslt makamın onayı ile, Anayasamızda yer alan demokratik Cumhuriyet müesseselerinin ve bunları temsil eden şahıslar ile ülkemizi ziyafet eden yabancı devlet büyüklerinin her türlü tecavüz ve tehlikelerden uzak tutulması ve toplumsal olayların meydana gelmediği ve meydana gelme ihtimalinin söz konusu olmadığı zamanlarda önleyici zabıta hizmetlerini yerine getirme görevleri verilmiş ve hattâ büyük şehirlerimizde meydana gelen su baskını ve sel felâketlerinde de bu özel yeteneklere sahip aktif güçten faydalanma yoluna gidilmiş ve nihayet bu aktif güc büyük şehirlerin trafik sorunlarının çözümlenmesi hizmetlerinde de görev almıştır.
İşbu kanun tasarısı ile 654 sayılı Kanunla teşekkül eden Toplum Zabıtasının, üst makamın onayı sonucu fiilen yürütmekte olduğu ve ihtiyaçların karşılığı olan hizmetlerinin kuruluş kanununun ilgili 1 ve 3 ncü maddelerinde ifade edilebilmesi sağlanmaktadır.
Arz edilen esasları ihtiva eden tasarı Komisyonumuzca da benimsenmiştir,
.. - Cumlhurîryeft Senatosu (IS. Sayısı : 1570)
— 3 —
I I - Millet Meclisi metninin 1, 2 ve 3 ncü maddeleri Komisyonumuzca da aynen kabul edilmiştir. I I I - Tasarının önem ve mahiyeti gözetilerek, Genel Kurulda öncelik ve ivedilikle görüşülmesi
hususunda istemde bulunulması da kararlaştırılmıştır. Genel Kurulun tasviplerine arz olunmak üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.
Başkan Sözcü Ankara Uşak Ankara Aydın
Y. KÖker M. F. Atayurt t. Yetiş 1. C. Ege
Edirne M. N. Ergeneli
Kütahya / . E. Erdinç
Malatya N. Akyurt
Manisa O. Karaosmanoğlu
Tabiî Üye Söz hakkım mahfuz
$. özgür
Trabzon A. 8. Ağanoğlu
CuJmhuııiyet Senatosu (B. Sayısı : 1570)
— 4 — Millet Meclisinin kabul
ettiği metin
654 sayılı Toplum zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştiril
mesine dair kamın tasarısı
MADDE 1. — 14 . 7 . 1965 tarih ve 654 sayılı Toplum Zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
Madde 1. — Cumhuriyet ve hürriyet düzenini demokratik usullerle korumak, kanun dışı sokak ve meydan hareketlerini önlemek, toplumun ve kişinin maddi ve mânevi varlıklarının kanunlara aykırı grev ve lokavtlar yüzünden kısmen ya da tamamen tahribe uğramasının önüne geçmek, toplumun kendisi veya kaderi üzerinde büyük ölçüde olumsuz etkisi olabilecek her çeşit kanunsuz toplumsal olayların meydana gelmemesini sağlamak ve geldiğinde gerekirse zor kullanarak etkisiz hale getirmek, Anayasada yer alan demokratik cumhuriyet müesseselerini ve bunları temsil eden şahısları ve yabancı Devlet büyüklerini her çeşit tehlike ve tecavüzlerden korumak, umumi hayata müessir âfetlerde ve yangınlarda can ve mal emniyetine ait tedbirleri almak ve kurtarma faaliyetinde bulunmak, her türlü tören ve gösterilerde güvenlik tedbirleri almak ve muhtemel kanun dışı tahripkâr ve bunun gibi büyük ölçüde olumsuz etkisi olabilecek olayları önlemek, il trafik ve bölge trafik zabıtası teşkilâtınca ihtiyaç duyulan yerlerde İçişleri Bakanlığının izni alınmak suretiyle trafik polisinin yetki-
İçişleri Komisyonunun kabul ettiği metin
654 sayılı Toplum zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştiril
mesine dair kanun tasarısi
MADDE 1. — 14 . 7 . 1965 tarih ve 654 sayılı Toplum Zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1. nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
Madde 1. — Cumhuriyet ve hürriyet düzenini demokratik usullerle korumak, kanun dışı sokak ve meydan hareketlerini önlemek, toplumun ve kişinin maddi ve mânevi varlıklarının kanunlara aykırı grev ve lokavtlar yüzünden kısmen ya da tamamen tahribe uğramasının önüne geçmek, toplumun kendisi veya kaderi üzerinde büyük ölçüde olumsuz etkisi olabilecek her çeşit kanunsuz toplumsal olayların meydana gelmemesini sağlamak ve geldiğinde gerekirse zor kullanarak etkisiz hale getirmek, Anayasada yer alan demokratik cumhuriyet müesseselerini ve bunları temsil eden şahısları ve yabancı Devlet büyüklerini her çeşit tehlike ve tecavüzlerden korumak, umumi hayata müessir âfetlerde ve yangınlarda can ve mal emniyetine ait tedbirleri almak ve kurtarma faaliyetinde bulunmak, her türlü tören ve gösterilerde güvenlik tedbirleri almak ve muhtemel kanun dışı tahripkâr ve bunun gibi büyük ölçüde olumsuz etkisi olabilecek olayları önlemek, il trafik ve bölge trafik zabıtası teşkilâtınca ihtiyaç duyulan yerlerde İçişleri Bakanlığının izni alınmak suretiyle trafik polisinin yetki-
Bütçe ve Plân Komisyonunun kabul ettiği metin
654 sayılı Toplum zabıtası kurulması hakkında Kanunun 1 ve 3 ncü maddelerinin değiştiril
mesine dair kanun tasarısı'
MADDE 1. — Millet Meclisi metninin 1 nci maddesi aynen kabul edilmiştir.
CıtmhuTryet Senatosu (İS. Sayısı : 1570)
Millet Meclisinin kalbul ettiği mıetin
lerini haiz olarak ve geçici surette trafik zabıtasına ve ieabe-den hallerde yine Bakanlığın izni alınmak suretiyle önleyici zabıta hizmetlerine yardımcı olmak amacı ile İçişleri Bakanlığınca lüzum görülecek illerde özel meslekî eğitim görmüş ve gerekli her türlü silâh, malzeme ve araçlarla donatılmış toplum zabıtası teşkilâtı kurulur.
Toplum zabıtası mensupları hakkında Memurin Muhakemat Kanunu hükümleri uygulanır.
MADDE 2. — Aynı kanunun 3 ncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
Madde 3. — Toplum zabıtası personeli, yetersizlik veya başarısızlık sebebiyle bu kuruluşla olan ilişiğinin kesilmesi halleri veya 1 nci maddede zikredilen trafik zabıtası ve önleyici zabıta hizmetleri dışında, her hangi bir sebep veya suretle Emniyet Teşkilâtının diğer görev, ödev veya hizmetlerinde çalıştırılamaz.
MADDE 3. — Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4. — Bu kanunun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
— 5 —•
İçişleri Komisyonunun kabul ettiği metin
lerini haiz olarak ve geçici surette trafik zabıtasına ve icabe-den hallerde yine Bakanlığın izni alınmak suretiyle önleyici zabıta hizmetlerine yardımcı olmak amacı ile İçişleri Bakanlığınca lüzum görülecek illerde özel meslekî eğitim görmüş ve gerekli silâh, malzeme ve araçlarla donatılmış toplum zabıtası teşkilâtı kurulur.
Toplum zabıtası mensupları hakkında Memurin Muhakemat Kanunu hükümleri uygulanır.
MADDE 2. — Aynı kanunun 3 ncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
Madde 3. — Toplum zabıtası personeli, yetersizlik veya başarısızlık sebebiyle bu kuruluşla olan ilişiğinin kesilmesi halleri veya 1 nci maddede, zikredilen hizmetler dışında her hangi bir sebep veya suretle Emniyet Teşiklâtınm diğer görev, ödev veya hizmetlerinde çalıştırılamaz.
MADDE 3. — Millet Meclisi metninin 3 ncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 4. — Millet Meclisi metninin 4 ncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
-•*• mgs>m<
Bütçe ve Plân Komisyonunun kabul ettiği metin
MADDE 2. — Millet Meclisi metninin 2 nci maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 3. — Millet Meclisi metninin 3 ncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
MADDE 4. — Millet Meclisi metninin 4 ncü maddesi aynen kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Senatosu (;S. Sayısı : 1570)