broşür dizisi - 1 · sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal...

20

Upload: others

Post on 14-Mar-2020

9 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara
Page 2: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara
Page 3: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik KongresiGenel Emek Komisyonu

Broşür Dizisi - 1

EMEK HAREKETİNİN YENİDEN YAPILANMASI

Page 4: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Kongre Bülteni EkidirSorumlu Müdür:

Bircan YorulmazAdres:

Katip Mustafa Çelebi Mahallesi İstiklal Caddesi No:73/4 Beyoğlu/İSTANBUL

Baskı Tarihi Ekim 2013

Matbaa Atalay Matbaası Büyük Sanayi 1. Cadde

Eyüp Sokak No: 7 / 236-237 İskitler / ANKARA

Page 5: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Emek Hareketinin Yeniden Yapılanması

5

Durum

Sermayenin 70’lerin ortasından itibaren uygulamakta olduğu yeni birikim rejimi, mülkiyet, üretim ve istihdamda köklü değişiklikleri de beraberinde getirdi. Sermayenin giderek tekelleşmesine paralel geniş bir mülksüzleştirme dalgası yaşandı. Üretim süreci çeşitli biçimlerde parçalandı, ölçeği değişti ve küçük birimlere ayrılarak yeniden yapılandırıldı. Sanayinin yanısıra hizmet sektörü gelişti. Bilişim teknolojisindeki gelişmelerle uluslararası örgütlülüğü ve hareketliliği artan sermaye, devleti de yeniden yapılandırarak egemenliğini pekiştirdi. Baskı ve denetimin yanı sıra, yoğunlaştırılan ideolojik saldırılarla toplumsal muhalefet dinamikleri kontrol altına alındı. Tüm bu değişime, istihdam biçimlerindeki farklılaşma ve parçalı emek yapısıyla işgücünün nitelik ve niceliğindeki değişim eşlik etti.

İşgücünün bileşiminde kadın, genç ve çocuk emeğinin yaygın kullanımı gündeme gelirken, istihdam yapısında da esneklik temelli önemli değişiklikler yaşandı. Part time, taşeron, sözleşmeli, belirli süreli ve benzeri adlar altında farklılaştırılmış, ama geçici işçiliğin esas olduğu bir istihdam biçimi temel çalışma biçimi haline geldi. Neredeyse tüm kuralların esnetildiği ve kuralsızlığın kural haline geldiği bir çalışma ilişkisi yerleşik hale geldi.

Geçici işçilik ve kuralsızlık, güvencesizliğe de beraberinde getirdi. Mülksüzleştirmeyle birlikte artarak süren işsizlik baskısı altında kurulan çalışma ilişkilerinde işçi sınıfı, gelecek kaygısıyla en olumsuz çalışma koşullarına rıza göstermek zorunda kaldı.

Büyük proleterleşme dalgasıyla birlikte nicel olarak alabildiğine genişleyen işçi sınıfının örgütlü hareket düzeyi ise giderek daraldı. İşsizlik ve gelecek kaygısının baskısı altında her türlü olumsuzluğu kabullenen işçiler, işyerlerinde ise maruz kaldıkları parçalanmaya yenildi. İşyeri, işin niteliği veya statüye göre parçalanan işçilerin her bir bölüğü diğerine karşı rekabete sürüklenerek ortak hareketleri ve örgütlü güçleri zayıflatıldı, kazanılmış hakların korunması dahi güç hale geldi. İşsizlik korkusuyla daha fazla işçinin güvencesiz istihdam biçimlerine razı olması işçilerin ortalama haklarının aşağıya doğru bastırılmasına temel oluşturdu.

Sermayenin ekonomik düzeyde olduğu kadar üretim süreci ve ideolojik düzeyde işçi sınıfı üzerinde geliştirdiği denetime karşı sendikaların gerekli yanıtı verememeleri, sermaye ve devletle uzlaşmaları, işçi sınıfının sendikalara güvenini yitirmesine ve kendi gücüne yabancılaşmasına yol açtı.

Page 6: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik Kongresi

6

Önceki dönemin çalışma ilişkilerine göre biçimlenmiş sendikal yapılar, gerek örgütlenme gerekse de mücadele anlayışı itibariyle yeni süreci karşılayamadı, sermayenin kapsamlı saldırıları ile baş edemedi. Sendikal yapılar güç, güven ve itibar yitirdi; sermayenin politikalarına yedeklenen sendikal bürokrasi egemenliğini pekiştirdi. Sendikal yapılar küçüldükçe, hem temsiliyetlerini yitirdi, hem de sosyal diyalog adına sermayenin ve devletin daha fazla etkisine girdi.

Türkiye’de sendikal hareket, başlangıcından itibaren önemli ölçüde kamu ağırlıklı bir yapıdaydı. Devlet tarafından kurulanları bir yana, diğer sendikaların da “işin kolayına kaçarak” esas olarak devlet mülkiyetindeki sektörlerde örgütlenmesi, sendikal yaşamın daha fazla devlet denetimine girmesine zemin hazırladı. Sendika yönetimlerinin devletçi ve resmi ideolojiyi aşamayan çizgileriyle sendikalar hükümetlerle iyi geçinme yolunu seçti. Sorunları, görüşmeler yoluyla çözme politikası, beraberinde tavizleri ve haklar için mücadeleden uzaklaşmayı da beraberinde getirdi.

Bugüne kadarki işçi sınıfının kendiliğinden mücadelesi ile sınıf perspektifini koruyan az sayıdaki sendikanın çabası, sendikal harekete egemen olan işbirlikçi bürokratik kastı aşmaya yetmedi. Bu kastın eliyle sendikaların çoğunluğu sınıf mücadelesinden uzaklaştırılarak, devletin güdümünde hareket eden ve sermayenin çıkarlarında uzlaşan kurumlar haline geldi.

Sendikal hareket, bürokratik kastın inisiyatifi altında kan kaybetmeye devam etti. İşçilerin birlik ve dayanışmaya en fazla ihtiyaç duydukları dönemde ırkçı, gerici ve şoven ideolojilerin etkisi altında bölünerek güçten düştü. Sendikalardaki bürokratik kast ve sınıf perspektifinden uzak ikameci anlayışlar, ne yazık ki, işçi sınıfı içerisinde yaygınlaşmakta ve etki alanları genişlemektedir.

Giderek işçi sınıfının ekonomik taleplerini bile karşılayamayan, sınıf işbirliğini ve sendikal bürokrasiyi palazlandıran, yolsuzluğa ve hırsızlığa bulaşan, içe kapanan, kapandıkça küçülen, kesimsel çıkarların ötesiyle ilgilenmeyen ve bu halleriyle de işçi sınıfının “azınlık kastları”na dönüşen sendikalar, sendikal harekete egemen hale geldi.

Geleneksel sendika yönetimleri yaşananları kendilerinin dışında gelişen dışsal bir süreç olarak sundular. Sendikaların yaşadıkları kriz, geleneksel sendika yönetimlerinin uzlaşmacı, teslimiyetçi politikalarına gerekçe yapıldı. Oysa kriz onların sendikal anlayışlarının, sendikaları işletiş tarzlarının krizidir. Onlar dünyada ve ülkemizde yaşanan sorunları sanki bu sürecin içinde kendileri hiçbir şekilde yokmuş gibi anlatarak, kendi sorumluluklarını gizlemeye çalışıyorlar.

Page 7: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Emek Hareketinin Yeniden Yapılanması

7

Bu verili durum sendikal hareketin içinde bulunduğu krizi aşabilmesi için köklü değişim sürecine girmesini gerektiriyor. Köklü değişim, sendikal harekete yön veren geleneksel bürokratik sendikal perspektif ve politikalardan bütünsel kopuşla olanaklı olabilir.

Sendikal yapılara olan güvensizlik ve sendikaların yeni gelişen işçi sınıfını kucaklayamaması, “sendika” dışı ancak sendikal örgütlenme formları olarak sayılabilecek yeni emek örgütlenme girişimlerine ve arayışlara neden oldu. Bu arayışların henüz kitlesel bir işçi örgütlenmesi ve işçi hareketine yol açtığı söylenemese de, arayış içinde olunması hali bile sendikaların ve bir bütün olarak emek hareketinin yeniden yapılanmasına olan ihtiyacın ne kadar yakıcı olduğunu göstermektedir.

Yeniden Yapılanma Zorunluluktur

Emek hareketinin yeniden yapılanması tartışmaları, sermayenin yeni birikim rejiminden, iktidar ilişkilerinden, işçi sınıfının yeni yapı ve bileşimiyle sermayenin saldırılarından ve de sendikaların bugünkü durumundan ayrı ele alınamaz. Sendikal örgütler yapısal bir değişim geçirmek zorundalar. Gelinen noktada kısmi düzenlemelerle sorunun çözülmesi olanaklı değildir. Yeni bir örgütlenme ve mücadele anlayışına ihtiyaç vardır. Sendikalar bu değişimi tamamlamakta ne kadar gecikirlerse, kayıpları o kadar fazla olacaktır.

Sermaye ve devletin ideolojik ve fiili olarak işgal ettiği sendikaların, yeniden işçi sınıfının denetimine alınması mücadelesinin verilmesi kaçınılmazdır. Bu yerleşik sendikal yapı ve işleyişi kökten değiştirmek için kapsamlı ve çok yönlü mücadele anlamına gelmektedir.

Bu mücadele hiçbir şekilde yalnızca varolan sendikaların iyileştirilmesi, düzeltilmesi ile sınırlı tutulamaz.

Emek hareketinin/sendikaların mücadeleci temelde yeniden inşası işçi sınıfının ertelenemez görevleri arasındadır.

Mücadele ve Örgütlenme Anlayışımız

İşçilerin sorunlarının ağırlaşmasının en önemli nedeni kendi aralarındaki birlik, dayanışma ve örgütlülüğün gelişmemiş olmasıdır. Bugün işçilerin sadece küçük bir bölümü sendikalarda örgütlüdür. Örgütsüz bu büyük çoğunluğa karşı örgütlü küçük azınlığın hakların korunması ve geliştirilmesi olanaklı değildir; bu nedenle örgütsüz büyük kesimin örgütlü mücadelenin içine kazanılması gerekmektedir.

Page 8: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik Kongresi

8

Sendikal krizin yaşanmasında sınıf içi rekabetin önemli bir rolü vardır. Sendikalar tarihsel olarak bu rekabeti engelleme, ortak talep ve mücadelede buluşturma rolü üstlenmişken, bugün bunun sağlanamadığı ve bu görevin güncel ve önemli bir görev olduğu açıktır. Sınıfın iç rekabeti ancak, ortak taleplerin gündemleştirilmesi ve bu talepler için mücadeleden geçmektedir.

Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara yol açmış, işçiler kadrolu, geçici, sözleşmeli, taşeron, kapsam dışı personel biçiminde farklı statülere tabi tutularak sendikal birliği parçalanmıştır. Mevcut sendikal yapılar bu durumu “kabullenerek” milyonlarca işçiyi örgütlemeye yönelmemektedir. Bu da sendikaları etkisiz kılmaktadır.

İşçi sınıfının değişen ve genişleyen bileşimini göz önüne alarak, tüm bileşenlerini kapsayıp birliğini sağlayacak bir örgütlenme perspektifi ile hareket etmeksizin işçi sınıfının sendikal birliğinden ve emeğin birleşik mücadelesinden söz edilemez. Bu bakımdan, formel sektörde, işyerlerinden başlayarak işkollarında mal ve hizmet üreten bütün işçi-emekçileri aynı sendikada örgütlemeye çalışmak ve bütün işkollarını demokratik bir sendikal merkezde birleştirmeye yönelmek, öte yandan enformel sektördeki farklı emek kategorilerini de içerecek tarzda emeğin birleşik mücadelesini sağlamaya çalışmak büyük önem kazanıyor.

Sınıfın farklı bileşenlerinin, çalışma ve yaşama koşuları birbirine benzeyen kesimlerinin ortak mücadele örgütlerinde bir araya gelmeleri, yeni dönemin ihtiyaçları arasındadır. Her ne kadar “sendika” formu işçi sınıfının en gelişmiş örgütlenme biçimi ise de, işçilerin çeşitli nedenlerle farklı örgütlenme formlarına olan gereksinimi bir gerçeklik haline gelmiştir. Özellikle güvencesiz kesimlerin ve işsizlerin mevcut sendikal yapılar tarafından görmezden gelinmesi, bu alanın örgütlenmesine yönelik kayda değer bir çalışma içinde olunmaması, aynı zamanda sendikalara olan güvensizlik farklı örgütlenme arayışlarını da beraberinde getirmektedir.

Türkiye’de örgütlü olmayan milyonlarca çalışan ve milyonlarca işsiz bulunmaktadır. Sırtını bu kesimlere dönen, sadece kendi sorunlarını çözmeye ve ayrıcalıklarını korumaya çalışan yapıların başarılı olma şansı yoktur. Üyelerinin hak ve çıkarlarını korumaya çalışan sendikaların geleceği, işçi sınıfının tümünün ortak çıkar ve talepleri ekseninde yürütecekleri mücadeleye bağlıdır. Örneğin, asgari ücretin yükseltilmesi talebinin sınıfın farklı bileşenlerini de etkilediği ve ortak bir talep olabileceği unutulmamalıdır.

Page 9: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Emek Hareketinin Yeniden Yapılanması

9

Böylesi bir süreçte mevcut sendikal yapıların yeni bir örgütlenme modeli ve mücadele anlayışını yaratmaları zorunluluk haline gelmiştir.

Kadrolu, geçici, taşeron, sözleşmeli ve benzeri adı altında farklı konumda çalışıyor olmak, ya da işsiz kalmak işçi sınıfının yaşadığı sorunları değiştirmemektedir. İşyerlerinden başlayarak, farklı statüdeki işçilerin ortak (sendikal) örgütlenme biçimlerini ortaya çıkarmak, işçi sınıfının birlik ve dayanışma ihtiyacının karşılanması için gereklidir.

HDK, tabandan başlayan ortak örgütlenmelerin, buna ilişkin araçların yaratılmasının hem sendikal hareketin bölünmüşlüğünü ortadan kaldırmanın, hem de sendikal örgütlenmenin önündeki her türlü engeli kaldırmak üzere sendikal yasaların demokratikleşmesinin zorunlu koşullarından biri olduğuna inanır.

İşsizliğin yüksek oranda ve kronik bir hal almış olması, geçici, dolayısıyla kuralsız ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması, birbirinden ayrı düşünülmeyecek olan “iş” ile “güvenceyi” giderek birbirinden ayırıyor ve karşı karşıya getiriyor. Artık işçilerin her türlü “güvence” (iş, gelir, sosyal güvenlik) talebi, sermayenin esneklik ve kuralsızlık talebiyle bir çatışma halinde. Güvencesizlik bütün topluma yayılıyor ve toplumu egemenlik ve denetim altına almaya başlıyor. Güvencesizlik kamu, özel, statü ve sektör ayrımı gözetmeksizin bütün alanlara yayılmış durumda. İşsizlik ve güvencesizlik, bir yandan sendikal örgütlenmeyi ciddi anlamda tehdit ederken, diğer yandan mevcut sistemin ve çalışma rejiminin korunup sürdürülmesi için bir “terbiye aracı” olarak kullanılıyor.

Güvencesiz çalışma, örgütlenmenin olanaksızlığına ilişkin bir varsayımla sürdürülmekte, buna uygun örgütlenme biçim ve formlarından uzak durulmaktadır. Yeni istihdam biçimlerini (kiralık işçilik gibi) dikkate alarak, sendikal yapıların yeni örgütlenme stratejisi ve modellerine de ihtiyaç duyması söz konusudur. İşsizlerin örgütlenmesi formel sektörde çalışan bir işçi gibi ele alınamaz ve daha özgün örgütlenme biçimlerine başvurulmaksızın ilerleme kaydedilemez.

İşçi sınıfının ortak mücadelesi, sadece işyerlerimizle ve işkolumuzla sınırlı değildir. Sendikal örgütlülüğün işyerlerinden mahallelere ve evlere kadar taşınması, işçi dayanışmasının geliştirilmesi acil görevdir. Tam zamanlı çalışmanın yerini büyük ölçüde yarı zamanlı ve güvencesiz çalışma biçimi alıyor. Bu çalışma biçimi bir işçinin günlerce, haftalarca işyerinde olması veya olmaması demektir. Bu durumdaki işçiyle yalnızca işyeriyle sınırlı ilişki kurularak örgütsel süreklilik sağlamak güçtür.

Page 10: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik Kongresi

10

HDK, başta güvencesiz biçimde istihdam edilenler olmak üzere işçi sınıfının parçalı, bölünmüş yapısını ortadan kaldıracak bir perspektifle hareket eder. İşyerleri/ fabrikalarda farklı statüye tabi olan işçilerin ortak sendikal örgütlenmelerinin sağlanması için çaba gösterir. HDK aynı zamanda işsizler ya da farklı statülerdeki güvencesizlerin ihtiyaca göre ortaya çıkan örgütlenme modellerini benimser, güvencesizlerin örgütlenmesine özel önem verir.

HDK, işsiz işçilerle gerekli destek ve dayanışma ağlarının kurulması çabası içinde olur ve işsiz işçilerin yaşam alanları içerinde örgütleneceği gerçeğini göz önüne alır. Çalışma zaman ve zeminlerini gözeten ve işyeri-mekan birliğini sağlamayı öngören biçimlerin geliştirilmesini savunur.

HDK, işçi sınıfının örgütlenmesinde, platform, meclis türü yerel örgütlenme ve güçbirliklerinin mücadelenin ilerletilmesi ve sendikal demokrasi bakımından önemine işaret eder. Bu ihtiyacın giderilmesi için çaba gösterir.

Sermaye, mobil ve her an elden çıkarılabilir bir emek gücüne de ihtiyaç duyuyor. Bu işgücünün önemli bir kısmını, sınır dışı edilme korkularından ötürü kamusal alanda en az görünür olan göçmen işçiler oluşturuyor. Bu nedenle, devletler bir yandan “yasadışı göç”le mücadele ettiklerini iddia ederken, diğer yandan piyasa ihtiyaçları doğrultusunda yasadışı tabir ettikleri göçe göz yumuyorlar.

Göçmenler ve özellikle de kaçak göçmen işçiler güvencesizliğin en olumsuz biçimlerine maruz kalıyor ve en ağır şekilde yaşıyorlar. Genellikle yerli işgücünün yerine getirmekten kaçındığı, pis, tehlikeli ve nitelik gerektirmeyen işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Kaçak göçmen işçiler yaptığı iş için ücretini isteme, ücretle bağlantılı fazla çalışma ücreti, izin, kıdem tazminatı vb. hakları için girişimde bulunma olanağı bulamıyorlar.

Yerli işçilere göre çalışma ve yaşama koşullarının çok daha ağır olan göçmen işçiler, sendikal yapılar tarafından görmezden gelinen kesimler arasındadır. HDK, emeğin kendi iç rekabetinin sınırlandırılması ve enternasyonal dayanışmanın da bir gereği olarak göçmen işçilerin sorunlarına önem verir.

İşçi sınıfı içinde çalışma koşulları yanında ve yaşam koşulları bakımından en ağır kesimi mevsimlik işçiler oluşturmaktadır. Birçok güvencesiz ve esnek istihdam biçiminde olduğu gibi, mevsimlik işçilikte giderek geçici olmaktan çıkmış, bir kısım için asıl meslek olmuştur.

Page 11: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Emek Hareketinin Yeniden Yapılanması

11

Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren Kürtlerin zorunlu göçe tabi kılınması sonrası güvencesiz, düşük ücretlerle çalışmaya hazır bir işgücü büyümüş, büyükşehirlere ve yakın kentlere göç etmek zorunda kalan kitleler tarım, inşaat ve hizmet sektörü için önemli bir ucuz işgücü kaynağı olmuştur. Mevsimlik tarım işçileri, barınma, eğitim, sağlık gibi temel insan haklarından da mahrum durumdalar ve mevsimlik tarım emeğinde kadınlar ve çocuklar ikincil bir sömürüyle de karşı karşıya kalmaktadırlar. Mevsimlik işçiler arasında büyük bir kesimi oluşturan Kürt işçiler, Kürt olmalarından dolayı, aynı işi yapan mevsimlik tarım işçileri arasında ciddi bir ayrımcılığa, baskıya ve linçlere varan şiddete uğramakta, çalışma alanları sınırlandırılmak istenmektedir. HDK, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve yaşama koşullarının düzeltilmesi ve ayrımcılığa son verilmesi için mücadele eder.

Yüz binlerce çocuk işçi, çeşitli büyüklükteki atölye ve fabrikalarda, en ağır çalışma koşullarında, çok düşük ücretlerle çalıştırılmakta ve acımasızca sömürülmektedir. Çocuk işçiler, her türlü aşağılanmaya maruz kalabilmekte ve her türlü işi yapmaktadır. Son dönemde eğitim sisteminde yapılan değişiklikler (4+4+4) çocuk işçiliğin daha da artmasına yol açacaktır. HDK, ucuz emek sömürüsünün bir biçimi olan çocuk işçiliğine son verilmesi için mücadele eder.

Genel olarak kısa süreli, güvencesiz ve part time işlerde çalışmak zorunda kalan genç işçiler kot taşlama işçilerinde olduğu gibi riskli işlerde, çağrı merkezlerinde olduğu gibi mobilizasyonun yüksek ve ücretlerin düşük olduğu işlerde çalışmakta ve çoğunlukla düşük ücreti, kötü çalışma koşullarını, güvencesiz çalışmayı kabul etmek zorunda kalmaktadırlar.

Türkiye’de sendikaların üye tabanının önemli bir bölümü gençlerden oluşmasına karşın, genç işçilerin sorunlarına ve kendilerinin temsiline önem verilmemektedir. HDK, genç işçilerin kota ve benzeri yöntemlerle emek örgütlerindeki temsiliyetlerinin sağlanmasına ve karar mekanizmalarında yer almalarına önem verir.

İşçi sınıfının bileşenleri arasında yer alan ve son yıllarda örgütlenme girişimlerini sürdüren kesimler arasına ev işçileri de girmiştir. Devletin yasal olarak “işçi” saymadığı ve sendikal örgütlenme hakkını yasakladığı ev işçileri ağır çalışma koşullarına sahiptir. Sigortasız çalışan, sosyal güvenceleri olmayan, iş tanımları bulunmayıp farklı nitelikte birçok işi bir arada yapmak zorunda kalan ev işçileri, birçok işçiden farklı olarak tacize, hakarete, şiddete ve tecavüze uğramaktadırlar. İş kazalarının sıklıkla yaşandığı işçiler arasında ev işçileri de yer almakta ve son dönemde uluslararası sözleşmelerle de hakları güvence altına alınmaya çalışılmaktadır. HDK, ev işçilerinin “işçi” olarak tanınması, sosyal

Page 12: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik Kongresi

12

güvencelerinin ve örgütlenme haklarının sağlanması için mücadele eder.

İş kazaları ve meslek hastalıkları, sermayenin azami kâr hırsı ve çalışma yaşamına yönelik politikaların emek aleyhine oluşmasından kaynaklanmaktadır. Emek maliyetini düşürmek üzere dayatılan esnek çalışma düzeni bu cinayet araçlarının giderek yayılmasına ve emekçilerin yaşamını yitirmesine neden olmaktadır. HDK, işçi sınıfının can güvenliği ve sağlığını emekçiler açısından önemli sorun alanı olarak tespit eder ve işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması mücadelesine öncelik verir.

Geleneksel sendikal anlayış, ekonomik alan, demokratik alan farklılaştırılması üzerinden hareket etmektedir. Sendikal mücadelenin ekonomik taleplerin karşılanması mücadelesi olduğu yaygın söylemlerden biridir. Oysa ekonomi ve siyaset işçi sınıfının gündelik yaşamında iç içe geçmiştir. İşçi sınıfının yaşam, çalışma koşullarını iyileştirmek için verdiği ekonomik ve demokratik mücadeleler, sermayenin iktidarının sınırlandırılmasını, geriletilmesini ve ortadan kaldırılmasını gerektirdiği için zorunlu olarak siyasal bir mücadeledir.

Bugün işçi ve emekçileri güvencesiz çalışma koşularına mahkum eden bir gelişme de, emek gücünün yeniden üretilme koşularının da eskisinden çok daha fazla biçimde sermayenin kar alanı haline gelmesi kamusal hizmetlerin ticarileşmesi ve paralı hale gelmesidir. Temel hizmetler kamusal yollarla karşılanamaz durumdadır. Gelinen aşamada, sermaye ve devletin saldırıları yalnızca üretim alanı ile sınırlı kalmamakta; sermaye, yeniden üretim alanlarını da egemenliği altına almakta ve piyasalaştırmaktadır.

Devletin, neoliberal dönüşüm politikalarına uygun olarak eğitimden sağlık ve sosyal güvenliğe kadar geniş bir alandaki faaliyetlerinden vazgeçmesi, kamusal hizmetleri piyasaya terk etmesi ya da ticarileştirmesi işçi sınıfının yaşama koşullarını doğrudan etkiliyor. HDK, üretim alanıyla birlikte, yeniden üretim alanındaki (eğitim, sağlık, barınma, ulaşım vb. yerel ve ulusal nitelikteki kamusal hizmetler için) mücadeleyi, sınıf mücadelesinin bir parçası olarak ele alır.

İşçi sınıfının hak ve özgürlüklerini koruma ve geliştirmesinin yolu, kendisini devletin ve sermayenin çizmiş olduğu sınırların içine hapsetmemekten geçmektedir. İşçi sınıfının örgütleri olarak sendikaların görevi, işçileri yasalara uydurmak değildir. HDK, işçi sınıfının demokratik biçimlerde almış olduğu kararları en üst yasa olarak tanır ve mücadelenin fiili, meşru ve militan bir hat üzerinden sürdürülmesini savunur.

Page 13: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Emek Hareketinin Yeniden Yapılanması

13

HDK, işçi sınıfı ve ezilenlerin her türlü eylem ve etkinliğini meşru görür. Sermayenin dolaşım alanlarının da kilit önemde olduğu gerçeğinden hareketle, başta grev olmak üzere, mücadelenin gerektirdiği farklı mücadele ve direniş biçimlerinin de geliştirilmesi gereğine dikkat çeker.

Tüm sendikal yapılanmaların içine hapsoldukları alanların dışına çıkarılması, bir bütün olarak işçi sınıfının ve diğer ezilenlerin yaşadığı sorunların tümüne karşı duyarlı olması ve bu sorunlara için de mücadele etmesi kendi üyelerinin çıkarlarının da bir gereğidir. HDK, sendikaların sınıfın bütün bileşenlerinin taleplerine sahip çıkması, tüm emekçi sınıfların, halkların ve ezilenlerin demokratik hakları ve politik özgürlükleri için mücadele etmesi gerekliliğine işaret eder.

Aynı devlet sınırları içinde yaşayan farklı uluslar arasındaki eşitsiz ilişkiler, işçi sınıfının birlik ve dayanışmasını olumsuz etkilemektedir. Farklı uluslardan işçilerin birliği, öncelikle ezen ulus işçilerinin kendi egemenlerinin ulusal politikalarına karşı aktif biçimde mücadele etmeleri ile sağlanabilir. İşçi sınıfı ezilen ve sömürülen bir sınıf olarak, başka uluslardan işçilerin emek gücünün sömürüsünün dışındaki farklı sömürü biçimlerine, ezme-ezilme ilişkilerine karşı da mücadele eder.

HDK, ezilen bir sınıf olarak işçi sınıfının yalnızca sermayenin emek üzerindeki egemenliğine değil, bütün egemenlik ve eşitsizlik biçimlerine, ezme ve ezilme ilişkilerine karşı mücadele etmesini temel bir ilke olarak benimser. Türkiye gibi çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir ülkede bütün kimliklerin, kültürlerin, dillerin, inançların hiçbir baskıya ve ayrımcı uygulamaya maruz kalmaksızın eşit koşullarda istedikleri gibi yaşama haklarını savunur. Bu bağlamda Kürt sorununun, Kürt halkının ileri sürdüğü demokratik talepler (anadilde eğitim, siyasal statü, eşit yurttaşlık…) doğrultusunda çözümü için mücadele eder ve bütün ülke halklarının eşit haklar temelinde gönüllü birliği savunur.

HDK, aynı zamanda farklı ulus ve ulusal topluluklardan işçilerin ve emekçilerin birliği ve birleşik mücadelesini eksen alır. Bu bağlamda “çok dilli bir emek siyaseti”nin geliştirilmesi için çalışır, farklı ulus ve ulusal topluluklardan işçilerin kendi kültürlerini ve dillerini geliştirmeleri yönündeki çalışmalarını destekler.

Sendikalar, işçi sınıfı içindeki milliyetçi eğilimlerle mücadele etmek bir yana, daha da kışkırtıcı bir dil ve söylem içindedirler. Devlet denetimindeki sendikal hareket, egemen ideolojiyi ve milliyetçiliği yeniden üretmektedir.

Page 14: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik Kongresi

14

Tüzükler “Türk”lükle başlarken, tekçi dil ve söylem milliyetçiliğin sürmesine katkıda bulunmaktadır. Bu yeniden üretim, başta sendika tüzükleri olmak üzere tüm söylem ve yayınlarına da yansımaktadır. İşçi sınıfı içindeki milliyetçi eğilimlerin kırılması, emek örgütlerinin farklı ulusal toplulukların taleplerini de savunmalarından geçmektedir. HDK, emek örgütlerinin milliyetçiliği yeniden üreten tekçi dil ve söylemine karşı mücadele eder; çok dilli bir emek politikasını savunur.

Sendikal Demokrasi ve İç Örgütlenme Anlayışımız

Emek hareketinin yeniden yapılanmasının bir boyutunu yerleşik sendikal yapıların yeniden işçi sınıfının denetimi altına alınması ve bu yapıların sendikal bürokrasiden temizlenmesi oluşturmaktadır. Sendikal bürokrasinin oluşumu tek tek kişilerin niteliklerine göre ele alınamaz. Dolayısıyla, sendikal bürokrasi ile mücadele esas olarak ayrıcalıkların ortadan kaldırılması ve bunu sağlayacak demokratik mekanizmaların oluşturulması, bir başka deyişle sendika içi demokrasinin yeniden inşasıdır.

Bugün, sendikalar işçileri uzun zamandır söz ve karar mekanizmalarından uzaklaştırmış, şu ya da bu dolayımla dışlamış, kendi gelecekleri üzerinde doğrudan söz ve karar sahibi olma haklarını ellerinden almıştır.

Biçimsel temsil ilişkisi ve siyaset tarzı işçileri sürecin birer etkin öznesi değil, pasif nesnesi durumuna düşürmüştür. Temsil onlar adına yapılan basit bir seçim işlemi, siyaset de, onların geleceğine bir avuç “seçkin sendikal bürokrat”ın karar verdiği seyirlik oyun haline gelmiştir. Bu durum, yalnızca sendika içinde kalmamakta, bir bütün olarak toplumsal-siyasal yaşamı da kuşatarak emeğin ve ezilenlerin demokratik sorunlarına karşı sistemli bir duyarsızlığı geliştirmektedir.

Ne yazık ki, sosyalist solun etkilediği sendikalarda da işçi sınıfının farklı görüşlerini, kolektif irade ve inisiyatiflerini eksen alan bir demokrasi perspektifini geliştiremedikleri de yadsınamaz bir gerçektir. Mevcut temsil ilişkileri ve siyaset tarzı dahil bütün bir “verili sistemi” köklü değişime uğratmak kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Sendikalar aynı zamanda farklı siyasal ve sendikal görüşteki işçi/emekçilerden oluşan çoğulcu sınıf örgütleridir. Yalnızca sendikal temsil ve sendikal siyasetin çeşitli dolayımlardan kurtarılması verili durumu aşmaya yetmez. Çoğulculuğu sendikal faaliyetin her düzeyine yansıtacakları, farklı görüşlerin kendilerini koruyup geliştirecekleri yapısal düzenlemeler de gerekir. Bunun anlamı, seçim sisteminden eşitsizliklere, karar süreçlerinden karar organlarına kadar sendikal

Page 15: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Emek Hareketinin Yeniden Yapılanması

15

yaşamın her düzeyinde söz ve karar sahibi olma, sendikal süreçlere doğrudan katılım, seçme-seçilme hakları önündeki engellerin kaldırılması, işçi denetiminin sağlanması, açıklık ve şeffaflık gibi yapısal değişimin gerektirdiği politikaları geliştirmek ve uygulamak demektir.

Bu nedenle HDK;

• Tüm organlara ve temsiliyet sağlayacak tüm kademelere (işyeri temsilcilikleri, komisyonlar vb.) seçimle gelinmesini, gizli oy ve açık sayımın esas alınmasını, her işçinin aday olabileceği ve seçim sürecine katılacağı koşulların oluşturulmasını,

• Sendikal kararların, (merkez/şube/işyeri) sınırlı sayıda yönetici ve temsilci tarafından değil, en geniş işçi iradesinin ortaya çıkarılacağı komite/meclis/temsilciler kurulu gibi çoğulcu ve işçi katılımına açık karar mekanizmalarınım oluşturulmasını ve bu mekanizmaların tüzüksel güvence altına alınmasını,

• Seçimle göreve gelenlerin, görevlerinin gereğini yapmadıkları aşamada olağan seçim süreçleri beklenmeden geri alınmasını ve buna ilişkin tüzüksel düzenlemelerin yapılmasını,

• Yıllardır anti-demokratik özelliği ve doğurduğu anti demokratik sonuçları kanıtlanmış “çoğunluk seçim sistemi” yerine nispi temsil seçim sistemini,

• Kongrelerin basit bir seçim işlemi olmaktan çıkarılarak, farklı görüşlerin kendini ifade edebilecekleri demokratik süreçler olarak organize edilmesini,

• Yayınların, düşünsel zenginliği yansıtacak çoğulcu özelliğe sahip olmasını,

• Aynı yönetim organında üst üste en fazla iki dönem görev yapılabileceğini, ancak bir dönem ara verildikten sonra yeniden aday olunabileceğini savunur.

Sendikal bürokrasiyi üreten önemli araçlardan biri mali ayrıcalık ve yolsuzluktur. HDK, bunun engellenmesi için, sendikaların gelir ve üye aidatlarının kullanımının üye denetimine açık olmasını, her türlü harcamaların ve bilançoların işçilerin anlayabileceği şekilde, çeşitli araçlarla (sendikaların internet siteleri, yayınları vb.) ayrıntılı olarak yayınlanmasını savunur.

Page 16: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik Kongresi

16

Sendika gelirleri büyük meblağlara ulaşmış ve işçi sınıfının mücadele ve örgütlenmesi için kullanılmaz hale gelmiştir. HDK, sendikal bürokrasinin beslendiği bu büyük birikimlerin işçi sınıfının örgütlenme, eğitim ve mücadelesi için kullanılmasını savunur.

Sendikalar, yöneticilerle üyeler arasındaki ücret farklılıklarını ortadan kaldıran örgütlere dönüşmemelidir. HDK, sendikaların profesyonel yöneticilerinin aldıkları ücretlerin iş kolunda çalışan işçi ücretleri ile eşit olmasını ve her türden ayrıcalığın ortadan kaldırılmasını savunur.

İşçilerin bir sınıf olarak davranmaları, ortak bir dile, algıya ve davranışa sahip olmaları sınıf içi eğitim programlarıyla sağlanabilir. İşçi sınıfı hareketinin yaratmış olduğu birikim, bu eğitim programının işçilerin kendi içinde oluşturulmasını mümkün kılmaktadır. Sermayenin ideolojik egemenliğini geriletebilmenin yolu bu eğitimlerden geçmektedir. HDK, sendikal eğitimlerin sınıf perspektifiyle, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, heteroseksizme karşı bir dil oluşturarak yapılmasını savunur.

Sermaye, doğayı kapitalist üretimin ve kar dürtüsünün yağma alanı olarak kullanmaktadır. Sermayenin aşırı kar hırsı doğa sömürüsünü rakamlarla açıklanamaz boyutlara ulaştırmış bulunmaktadır. Eko-sistemde yaratılan tahribat geri dönülmez biçimde büyümektedir. Sermaye birikimi “üretimin ne pahasına olursa olsun” artırılmasına, artı-değer üretiminin insan emeği ile birlikte doğal kaynakların sınırsızca kullanımına dayanmaktadır. Doğanın geleceği, kapitalistlerin çıkarları doğrultusunda işlev gören Tema Vakfı gibi sermaye kuruluşlarına terk edilemez. Doğanın daha fazla yağmalanmasına ve dünyanın uydularıyla birlikte kirlenmesine yol açan gelişmelere göz yumulamaz, geleceğinin yok edilmesine izin verilemez.

Bu konuda da sermayeden ve devletten bağımsız yaklaşıma ve mücadeleye yakıcı ihtiyaç vardır. Doğa-insan uyumunu eksen alan ve kendini yeniden üretebilir bir çevre politikası sürece yön vermelidir. HDK, anti-kapitalist ekolojik bilincin ve mücadelenin gelişmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını, bu alanda süren mücadelelere ve hareketlere destek verilmesini savunur.

Geleneksel sendikal yapılar, sınıf indirgemeci bir anlayış ekseninde ezilenlerin diğer sorunlarını görmezden gelmekte, başta Kürtler, kadınlar, LGBTT bireyleri olmak üzere farklı ezme ve sömürü biçimleri gerçeğini gözardı etmektedir.

Page 17: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Emek Hareketinin Yeniden Yapılanması

17

İşçi sınıfı “cinsiyetsiz” olarak tasavvur edilirken, aslında heteroseksüel egemen ideolojinin sınıf içine nüfuz etmesine ve giderek egemen olmasına da uygun koşullar yaratılmıştır. Yeni liberal uygulamalar kadının mevcut kötü koşullarının daha da derinleşmesine, yani var olan koşulları iyileştirmek yerine koşulların daha da yıkıcı hale gelmesine neden olmaktadır.

Sendikalarda bugün emek eksenli politikalarla eşitlenme mücadelesi yürütülürken ne yazık ki bu eşitlenme sadece ekonomik alanla sınırlı kalmaktadır. Diğer alandaki eşitsizliklerin ortadan kalkması için mücadele verilmeden toplumsal eşitsizlikler de ortadan kaldırılamaz. Bu nedenle sendikalar, emek örgütleri olmakla birlikte ezilen cinse ve onların taleplerine sahip çıkmadan demokratikleşme mücadelesinde kalıcı kazanımlar elde edemez. Sömürülen sınıfın bireyleri olarak sendikalara üye olan kadınlar ve farklı cinsel kimlikli işçiler aynı zamanda ezilen cins de oldukları için bulundukları her alanda erkek egemenliğiyle de mücadele etmek zorundadırlar.

Sendikalar, kadınların ev içi emek sömürüsüne karşı, ev içindeki rolünü değiştirmek için ev işlerinin toplumsallaştırılmasına; her iş yerine ve mahalleye kreş, yemekhane, çocuk bakım evlerinin açılması için çalışmalar yürütülmesine dönük politikalar geliştirmek zorundadır.

Sendikalar, kadınların kadın olmaktan kaynaklı yaşadıkları sorunların tespiti ve çözüm yolları için özgün politikalar belirlemelidir. Sendikalarda merkezi düzeyde kadın çalışmaları için mali kaynak ayrılmamaktadır. HDK, Sendikalarda Kadın Komisyonları/Daireleri/ Sekreterlikleri oluşturularak, bu birimlerin her türlü süreci tartışıp içinde yer alabileceği ve buradan merkezi sendikal politikalara müdahale edebileceği, hiyerarşiye dayanmayan, kolektif, yatay ilişkilerin kurulacağı bir kadın örgütlenmesinin oluşturulmasını savunur.

Özellikle yönetim organlarından birisi olan kadın sekreterliği için kadın komisyonlarının ortak iradesiyle, kadın politikalarını sendikanın her düzeyinde hissettirebilecek, kadın bakış açısına sahip, kadın mücadelesini önemseyen kadınların seçilerek/önerilerek genel kurullara taşınması gerekmektedir. Sendikalardaki her türlü toplantı saatinin kadınlara uygun hale getirilmesi, kadınlarla ilgili organizasyonların ve taleplerin genel kurul kararlarına dönüştürülmesi, tüzük maddesi olması, toplu sözleşmelerde kadın taleplerinin olmazsa olmazlar arasında yer alması kadınların sendikal çalışmalara katılmasının önünü açacaktır.

Page 18: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara

Halkların Demokratik Kongresi

18

HDK, kadınlara sendikanın her organında ve temsil mekanizmasında kota hakkı tanınmasını, sendikal mücadeleye katılmayı kolaylaştıracak olumlu ayrımcılık (pozitif destek) politikalarının uygulanmasını, her tür eğitimden öncelikli olarak ve sendikal etkinliklerden kolaylıkla yararlanabilme hakkını savunur.

Page 19: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara
Page 20: Broşür Dizisi - 1 · Sermayenin “küreselleşme” adı altında devreye soktuğu neoliberal saldırılar üretim sürecinde işçi sınıfının aleyhine bir dizi sonuçlara