bÜnyamin artik ÖzgÜr

49
BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır. Sayı:19 • Ocak 2014 • ÜCRETSİZDİR ISSN 1309-095X

Upload: others

Post on 05-Dec-2021

25 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

NY

AM

IN

AR

TIK

ÖZ

R

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır. Sayı:19 • Ocak 2014 • ÜCRETSİZDİR

ISSN 1309-095X

Page 2: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

1

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

VB_fotoMuhabirl_23x33_ilan_H.pdf 1 15.08.2011 18:26

Page 3: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

ISSN 1309-095X

TFMD ‘’FOTO MUHABİRİ’’Türkiye Foto Muhabirleri Derneği (TFMD) Adına Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Rıza ÖZEL (Başkan)

YÖNETİM KURULURıza Özel (Başkan)Ümit Kozan (Başkan Vekili)Yüksel Pektekin (Başkan Yrd.)Arif Akdoğan (Başkan Yrd.)Hamza Şahin (Genel Sekreter)Öner Şan (Genel Sekreter Yrd.)Barış Oral (Mali Sayman)Murad Sezer (Üye Marmara ve İstanbul Bölge Temsilcisi)Kadir Kemaloğlu (Üye Ege Bölge Temsilcisi)Raşit Aydoğan (Üye)Bülent Karadaş (Üye)

TFMD KURUCU ÜYELERİRafet HünerSökmen BaykaraZekai DurmuşHalim ErmişRıza EzerDursun GündoğduBülent Hiçyılmazİlhan KuyucuTurgut MantarMehmet Ünlü

GENEL YAYIN DANIŞMANLARIBülent HiçyılmazMehmet ÜnlüŞükrü AkınAykut Fırat

HUKUK DANIŞMANIAv. Umut KurmanALK Hukuk Bürosu

Grafik Tasarım Erhan KOÇ

YAYIN KURULUUğur KavasEmin DemirCelal ÇevirgenMurat Çetin Mühürdar Yavuz ÖzdenKenan Gürbüz Kenan Çimen Denizhan Güzel Cem Öksüz İbrahim Laleli Adnan PoyrazBülent Uzun Cem Bakırcı

Adres:Feza Gürsey Bilim Merkezi Yanı Altınpark-Aydınlıkevler-ANKARATel: 0 312 417 87 60 • Fax: 0 312 417 87 18Süreli yayın Sayı: 19Ocak 2014 / Üç ayda bir yayınlanır

Foto Muhabiri Dergisi’nde yeralan yazı, fotoğ-raf ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir. Yazı ve fotoğrafların kullanım hakları TFMD’ye (Türkiye Foto Muhabirleri Derneği) aittir. izin-siz olarak yayınlanamaz.

BaskıDumat Ofset • Ankara0.312 278 82 00

NY

AM

IN

AR

TIK

ÖZ

R

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yayın Organıdır. Sayı:19 • Ocak 2014 • ÜCRETSİZDİR

ISSN 1309-095X KAPAK FOTOĞRAFININ HİKAYESİ

Görev için gittiği Suriye’de El Kaide’ye bağlı militanlarca kaçırılan ve 40 gün esir tutulan Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün, TFMD Yönetim Kurulu’ndan Raşit Aydoğan’a yaşadıklarını anlattı.

28

54

38

26

48

7260

Page 4: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

TFMD Başkanı Rıza ÖZEL

Milliyet Gazetesi foto muhabiri, dostum, ar-kadaşım Bünyamin Aygün, günler önce görev için gittiği Suriye’de 40 günlük esaretin ardın-dan kurtuldu. Onun bir an önce bizlerin arasına dönmesini büyük bir mutlulukla karşıladık.

Bünyamin için çaba harcayan başta Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşlilatı olmak üze-re emeği geçen herkese şahsım ve tüm üyele-rim adına teşekkür ediyorum.

* * *

Meslektaşlarımızı da kurumsal olarak daha önce açıklamalarımızda Suriye konusunda uyardık.

Burada da tekrarlamak istiyorum. Bugün he-men yanı başımızdaki Suriye, gazeteciler için dünyanın en tehlikeli bölgesi haline gelmiştir. Suriye’de 2011 Mart ayından bu yana en az 25 yabancı gazeteci hayatını kaybetti. Burada görev yapacak olan arkadaşlarımızın daha dik-katli olması konusunda uyarıyoruz.

***

Yeni yıl arasında üyelerimizinde olduğu pek çok meslektaşımıza mutluluk getirmedi. Türkiye’nin pek çok noktasında onlarca gazeteci işsiz kal-dı. Üstelik bunların neredeyse hepsi son dakika gelen telefonla yada atılan iki satırlık bir mail mesajıyla işyerlerine veda etti.

Medya kuruluşlarının hemen hepsinin du-varında sıralanmış etik ilkeleri vardır. Ama ne yazık ki haberdeki etik kurallarını duva-rına asan basın camiasında, patronlar ve yöneticiler yanlarında çalışan gazetecile-re iş etiği konusunda hat safhada cimri.

Üstelik büroların kapandığı koca camiada ki kıyıma olan tepki yapılan cılız açıkla-malar ve internet portallarında yer alan iki satır yazıdan öteye geçemiyor. Bir çok sektörde milyonlarca işçiye ses olan gazeteciler ve medya dünyası maalesef kendi sesini duyuramıyor.

Hakkı yok, hukuku yok, iş etiği hiç yok ba-sın çalışanının…

* * *

Vakıfbank-TFMD Yılın Basın Fotoğ-rafları Yarışması heyecanı başladı. Bu yıl yarışmamızda jüri üyeleri arasın-da iki yabancı konuğumuz var. Biri VII Ajansı’nın kurucularından dünyaca ünlü bir isim Christopher Morris, diğeri ise Reuters Haber Ajansı’nın Türkiye’yi de yakından tanıyan en önemli gözlerin-den biri Yunanistan Fotoğraf Editörü Yannis Behrakis.

Jüri toplantısı 21-23 Şubat tarihleri ara-

sında Ankara’da Ramada Plaza Oteli’nde

toplanacak. Yine binlerce fotoğraf ve

saatler sürecek bir değerlendirme ma-

ratonu yaşanacak. Meslektaşlarımız yıl

içindeki en iyi eserleri ile yarışmamıza

başvururken, kendince ödüle layık olan

fotoğrafları seçiyor. Türkiye’nin en pres-

tijli medya organizasyonları arasında yer

alan basın fotoğrafçılığı konusundaki tek

yarışmaya eser gönderen tüm foto mu-

habirlerini şimdiden kutluyorum.

“Basın EtiGi” var

“IS EtiGi” yok!

Foto

ğraf

: Üm

it BE

KTAŞ

Page 5: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Performansın GücüEOS-1DX, 14 fps’ye kadar süper yüksek hızda çekimi, tam kadraj görüntü kalitesiyle birleştirir ve 204.800‘e kadar genişletilmiş ISO ile Canon en gelişmiş teknolojiye sahip DSLR’sidir. Daha önce hiçbir makinenin sahip olmadığı özelliklere sahip EOS-1DX, performansı tekrar tanımlıyor.

http://www.canon.com.tr

foto muhabirleri dergisi 1DX ilani_01.indd 1 20.06.2013 17:53

Hepimiz bir sonraki adımı

hayal ederiz. Düşük ışıkta ustalaşarak

adımınızı atın, inanılmaz

gökyüzü ve gece fotoğrafları

yakalayın.

© David Noton. Canon KaşifiBir sonraki adımınız için www.canon.com.tr Facebook

BİR SONRAKİ ADIMIATMA GÜCÜ

foto muhabirleri dergisi 1DX ilani_01.indd 2 20.06.2013 17:53

Page 6: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTOSENTEZYedigöller

Fotoğraf: Kenan GÜRBÜZ

Page 7: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTOSENTEZHalkalı Aşura Matemi

Fotoğraf: Burak Akbulut, AnadoluAjansı

Page 8: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTOSENTEZOsmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilenen 1877-1878

Osmanlı-Rus Savaşı’nın 136. yıldönümü nedeniyle yaklaşık 15 bin Erzurumlu, Aziziye ve Mecidiye Tabyalarına yürüdü.

Fotoğraf: Cem Bakırcı, Palandöken Gazetesi

Page 9: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTO

SEN

TEZ

Ank

ara,

Kuğ

ulup

ark’

ta C

imna

stik

Foto

ğraf

: Uğu

r Yıld

ırım

, Sab

ah G

azet

esi

Page 10: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTOSENTEZFOTOSENTEZGölcük’te ilk kar başka güzel

Fotoğraf: Uğur Yıldırım, Sabah Gazetesi

Gölcük’te Sonbahar

Fotoğraf: Kenan Gürbüz, Sabah Gazetesi

Page 11: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTOSENTEZ Diyarbakır’da Gökyüzü Öyküsü

Fotoğraf: Ramazan Yavuz, Doğan Haber Ajansı

Page 12: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTOSENTEZDiyarbakır Ulu Cami’de Namaz Sonrası İbadet

Fotoğraf: ŞifaÇiçek, Akdeniz Manşet

Page 13: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

FOTOSENTEZFOTOSENTEZ10 Kasım’da Ata’ya Koşan Halk Kalabalığı İle Rekor Kırdı

Fotoğraf: Selahattin Sönmez, Hürriyet Gazetesi

Anıtkabir’de Askerlerin Nöbet Değişimi

Fotoğraf: Selahattin Sönmez, Hürriyet Gazetesi

Page 14: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

!

NY

AM

iN iÇ

iN

TOP

LAN

DIK

Suriye’de kaçırılan meslektaşımız Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünya-min Aygün için sesimizi yükseltiyoruz. Haber için gittiği Suriye’de kaçırılan ve bir aydan fazla bir süredir tutsaklığı süren Bünyamin Aygün’ün kurtarıl-ması için çağrımızı beş kentte ortak bir açıklamayla haykırdık. İstanbul ve Ankara’da Milliyet Gazetesi önünde, İzmir’de Cumhuriyet Meydanı’nda, Antalya ve Trabzon’da ise Gazeteciler Cemiyetleri’nde bir çok meslek ör-gütünün de desteği ile sesimizi duyurmaya çalıştık. Ortak metin, TFMD Başkanı Rıza Özel’in yazısında aynen dergimize de taşındı.

Ankara

İstanbul

İzmir

Antalya

Trabzon

Page 15: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

26 27

40 GÜN 40 YIL GIBI GELDIGörev için gittiği Suriye’de El Kaide’ye bağlı militanlarca kaçırılan ve 40 gün esir tutulan Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün, TFMD Yönetim Kurulu’ndan Raşit Aydoğan’a yaşadıklarını anlattı.

BÜNYAMİN AYGÜN ARTIK ÖZGÜRGörev için gittiği Suriye’de El Kaide’ye bağ-lı militanlarca kaçırılan ve 40 gün esir tu-tulan Milliyet Gazetesi foto muhabiri Bün-yamin Aygün, TFMD Yönetim Kurulu’ndan Raşit Aydoğan’a yaşadıklarını anlattı.

Fotoğraf makineni ve objektiflerini aldılar mı yoksa geri getirebildin mi?Suriye merkezi yönetimi bölgede çatışan yerel gruplara karşı geniş kapsamlı bir sa-vaş başlattı. Bölgede büyük bir kargaşa var. Ekipmanıma el konulmadı yani gasp edilmedim. Yani hırsızlığa, gaspa sıcak ba-kılmıyor. Beni alan Ehrar-Şam Örgütü pasa-portuma ulaşmış, bana geri verdiler. Aynı şekilde ekipmanıma ulaşırlarsa göndere-ceklerini ifade ettiler.

Hakkında 17’nci esaret gününde infaz kararı verildiğini ifade ettin. Kendini gazeteci olduğuna nasıl ikna ettin ve bu infazdan kurtuldun?Türkiye’de yapılan haberler ve sosyal med-yadaki yardım çağrıları oldukça etkili oldu. Bünyamin Aygün’den 22 gündür haber alı-

namıyor şeklindeki haberler örgütün ikna olmasını sağladı. Özellikle 22.gün benim için çok önemliydi. Türkiye Foto Muhabir-leri Derneği (TFMD), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Çağdaş Gazeteciler Der-neği (ÇGD) gibi mesleki dayanışma örgüt-leri, dostlarımızın çabaları ve Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı’nın girişimleri özgür kal-mamda etkili oldu. İkincisi adamların istih-barat çalışmaları çok iyi. İnterneti, sosyal medyayı çok iyi izliyorlar. Bu haberler çok önemli sonuçlar doğurdu.

Terlikle girdin ülkene. Ayakkabılarını kaçıran grup mu yoksa teslim alanlar mı istedi?Terlikle gelmem daha çok etki yarattı. Ha-berde öne çıkan unsurun bu olması komik geldi bana. Botlarımı sevdiler, onlar terlik giyiyorlardı. Kurtulmamın sevinciyle hedi-ye ettim, değiştik yani.”

MİT ekibiyle karşılaştığında neler hissettin?Sürekli kaosun içindesin, gözlerin bağlı, temel ihtiyaçlarını gidereceğin zaman göz-lerini açıyorlar. Her gün mermi sesleri du-yuyorsun, sokakta tenekeye vurarak ses

çıkaran, oyun oynayan çocuklara alıştığın gibi bu seslere alışıyorsun. Yaşadığım 40 gün 40 yıl gibi geldi. Kurtulursam ilk gördüğüm Türk’e sarılaca-ğım dedim, bu da MİT mensubuna kısmet oldu.

Sorgulanma esnasında işkence gördün mü?Savaş ortamı tabi. Gözler hep kapalı. Yumuşak ta-vırlarla canım kardeşim hadi anlat falan demiyor-lar ancak öyle ağır bir fiziksel şiddete de maruz kalmadım.

Sakallarını kestin. Sakal bırakmanda kaçıran grupların baskısı oldu mu?Traş olmaya fırsatın yok ki. Jilet orada çok lüks bir şey. Bulamıyorsun. Halk yakmak için odun bile bulamıyor.

Mısır, Gazze, Halep, Irak gibi sıcak çatışma bölgelerinde görevler yaptın. Suriye’nin kuzeyi için son durum nedir gazeteciler için?Suriye geçen yıla oranla çok daha kötü bir duruma düştü. ÖSO bölgede hakimiyeti tekrar sağlar mı bilemiyorum ama çok zor görünüyor. Türk gaze-tecilerin bölgeye gitmelerini kesinlikle önermiyo-rum.

Page 16: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

28 29

Dünyada yankı uyandıran infaz görüntülerini bir Türk Foto Muhabiri Emin Özmen’in çektiği ortaya çıktı.

Bu Fotoğrafı Bir Türk Çekti

Page 17: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

30 31

Kimyasal Silah Saldırısının ArdındanSuriye’de kimyasal silah kullanılınca hemen buraya gittim. Bir dış müdahale olacaksa o an Suriye’de olmam gerek-tiğine inanmıştım. Halep’e ulaştığım-da Kuzey Suriye’de hakimiyet büyük oranla Özgür Suriye Ordusu’nun eline geçmişti. Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak bilinen bir grubun Ehtemlat isimli bir köyde infaz gerçekleştirilece-ği bilgisini aldım. Bulunduğum noktaya yakın bir köydü.

Bir Günde 4 İnfazİnfazın gerçekleştirileceği köy meydanı yerli halk tarafından geniş bir çember içine alınmıştı. Omuzumda fotoğraf ma-kinesi ile gittim. Meydana yaklaşırken makinemi farkeden silahlı militanlar durdurdu beni. Olayın görüntülenmesi-ni istemiyorlardı. Bana eşlik eden ÖSO askerlerinin yardımıyla görüntülemem konusunda ikna oldular. Ardından beni infazın gerçekleştirileceği noktaya götürüp ‘Buradan çekebilirsin’ dediler. O gün 4 farklı infaz gerçekleştirildi ve hepsi farklı kasabalardaydı. Hepsine gittim.

Suçları Okunduİnfaz gerçekleştirileceğini öğrendiğim anda tam olarak ne ile karşılaşacağı-mı anlamamıştım. Evet orada anormal birşeyler yaşanıyordu ve yaşanacak-tı.    Kalabalığın arasından süzülerek girmeye kalkıştığım anda tutuklular ge-tirilmeye başlanmıştı. Elleri ve gözleri bağlı bir şekilde getirilen militanı darp ederek diz çöktürdüler. Etrafta kasaba-lı, çoluk çocuk sessiz sedasız izliyor ya-

şananları. Uzun uzun suçlarını okudu, gözleri dışında yüzünün ve bedeninin tamamı siyah elbiseler ile sarılmış bir kişi. ‘Muhbirlik, adam öldürme, gasp ve tecavüz ile suçlanan Şebbiha militan-ların son suçları ÖSO’ya bağlı 10 kadar askeri Esad rejimine teslim etmeleriydi.

Nefes Almaya ÇalıştımSonrasında tanık olduğum anları an-latmaya ne benim ne de kelimelerimin gücü yetmeyeceğinden eminim.  Bir-kaç kare çekip kalabalığın dışına attım kendimi. Yoğun bir mide bulantısıyla beraber nefes almaya çalıştım sadece. 40-50 kare kadar ancak fotoğraf çe-kebildim. Yayınlanan fotoğraflar olayı anlatan en hafif fotoğraflardı. İnsan olduğunuz için utanabileceğiniz fotoğ-raflarda var aralarında, hala yüzyüze gelemediğim fotoğraflar.

Yapabileceğim Bir Şey Yoktuİlk infazın gerçekleştirileceği köyde orta yaşlı bir adam ‘bunu bu şekilde yapmak doğru değil’ gibisinden bir şeyler söyledi ve anında ortalık karıştı. Adamı yaka paça arabaya atıp götürdü-ler. O andan itibaren bunu durdurmanın hiçbir şekilde mümkün olmadığını an-ladım.  İnfazı gören ve duyanların hep-si vicdanen rahattı. Bu durum hiçbirini rahatsız etmiyordu, sanki ‘öylesine bir an’ yaşanıyordu. Hatta öyleki cesetler kasabalarda gezdrilirken uzunca bir konvoya dönüştü. Bu ceza bölge halkı-nı son derece memnun etmişti. Bense henüz nasıl bir tablonun tam ortasında olduğumun farkında bile değildim.

Vizörden Gözümü ÇekmedimGözümü makinenin vizöründen kaldır-mamak için yoğun bir çaba sarfettim. Eğer ki kaldırırısam bu anlara tanık ol-mayı kaldırmam pek mümkün değildi. Bense sadece vizörden bakarak fotoğ-rafları, belgeleri kaydetmeye çalıştım. Bir şekilde gördüklerimi aktarmam ge-rekiyordu. Malesef bu bir savaş ve ben savaşın en katlanılamaz noktasının ortasında kamıştım. Yaşanan o anların ardından saatlerce ne kamerama ne bil-gisayara dokunabildim.

Ertesi Günü BakabildimYaşananların sonrasında uzunca bir süre kendime gelemedim. Mide bulan-tılarım hala devam ediyordu. Sürekli böyle bir ana neden tanık olduğumu sorguluyordum. Foto muhabirliği, ga-zetecilik veya sorumluluklarım o anlara katlanmam için yeterli nedenlermiydi sorup durdum kendime. Fotoğraflarla ancak ertesi gün yüzleşebildim. Bilgi-sayarıma aktarıp olayı anlatan 12 kare seçtim, hikayeyi yazdım ve hemen ga-zeteye yolladım. Bir daha bakmak iste-medim o fotoğraflara.

Gazetem KullanmadıFotoğrafları gazeteye yolladım ve ar-dından birkaç saat sonra arayıp hemen Suriye’den ayrılmamı, sınırı geçmemi istediler. Mümkün değildi, geç olmuş-tu ve riskliydi artık. Ertesi günü bekle-dim ve dedikleri gibi yaptım İstanbul’a döndüm. Yolda gazetenin genel yayın yönetmeninin fotoğrafları kullanmak istemediğini öğrendim. Şok oldum, an-layamadım, o fotoğraflar neden ve na-sıl kullanılmazdı.

GEÇTİĞİMİZ aylarda tüm dünya medyasın da yankı uyandıran Suriye’de çe-

kilmiş infaz fotoğraflarını Türk Foto Muhabiri Emin Özmen’in çektiği ortaya

çıktı. El-Kaide’ye yakınlığı ile bilinen örgütlerin yakalanan Esad yanlılarının

başlarını keserken çekilen fotoğrafların “Le Journal” imzasıyla Paris Match

ve Time’da yayınlanmasının ardından bölgede yaşanan vahşet tüm dünyada

tepkilere neden olmuştu. Bu olayın yarattığı depresyonla aylarca eline fotoğ-

raf makinasını alamadığını söyleyen Emin Özmen, “İnsanlığımdan utandım”

diyerek dile getirdiği vahşet anlarını paylaştı:

İşte Emin Özmen’in ağzından yaşadıkları:

Emin ÖZMEN

Bu Fotoğrafı Bir Türk Çekti

Page 18: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

32 33

Page 19: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

34 35

Eşyalarımı Toplayıp ÇıktımAynı gazete geçtiğimiz yıl yine Suriye’de görüntülediğim bir işkence anına dair çektiğim fotoğraflarıda ya-yınlamamıştı, o fotoğraf birkaç ay son-ra World Press Photo ta ikincilikle ödül-lendirildi. O günden sonra o gazetede yaptığım şeyin adının gerçek anlamda gazetecilik olup olmadığını sorgulama-ya başlamıştım. Çektiğim fotoğraf siya-si nedenlerle kullanılmamıştı. Eşyaları-mı toplayıp binayı terk ettim. 

Neden İsmini GizlediO dönem bahsettiğim gibi bölgede sı-cak gelişmelerin yaşandığı bir dönem-di. Olası bir dış müdahaleye karşı orada olup yaşananları anlamam ve anlatmam gerektiğini düşünüyordum. İmzam fo-toğrafla birlikte yayınlanırsa tekrar Suriye’ye döndüğümde güvenliğimle ilgili sorun yaşayabileceğimi düşüne-rek ismimin kullanılmasını istemedim. Suriye’nin masum halkının dramı beni son derece ilgilendiriyor. O insanların acısını bizzat yaşayan biriyim. 2 yıldır devam eden bu savaş binlerce masum sivilin hayatını kaybetmesine neden

oldu. Ben o insanların hakkını bu sa-vaş tamamen bitene kadar savunmak konusunda sorumluluklarım olduğuna inanıyorum.

Şiddet Fotoğraflarına BakışıŞiddet içerikli fotoğrafların bakılması zor olsa dahi  ‘olabilecek en uygun’ şe-kilde kullanılması gerektiğini düşünü-yorum. Bunlar malesef yaşadığımız dünyanın gerçekleri. Elinize bir kalem alın ve yazmaya başlayın. Saatlerce yazsanız böyle bir anı tasvir etmeye yetmeyecektir. O yüzden zorda olsa bakmamız gerektiğini, sınırımızın bir-kaç km ötesinde neler yaşandığını, na-sıl bir dünyada yaşadığımızı bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Savaşın ger-çek anlamda ne demek olduğunu kendi içimizde sorgulamamız gerektiğini dü-şünüyorum.

Kendi Ajansını KurduFotojurnalizm algısının ülkemizde ma-lesef yeterince anlaşılamadığını görü-yorum. Bu konuda  aynı kaygıyı taşıyan meslektaşlarımla bir araya geldik, bunu birlikte anlatmamnın daha kolay ola-

cağını düşündük. Bize inanan editörler katıldı aramıza. Video röportajcılar ve ses uzmanları katıldı. Dürüst ve ta-rafsız   fotoğraf gazeteciliğine inanan, kamerasını insani değerler adına kulla-nan, hikayesini anlatmak için fotoğraf dışındaki diğer medyalardan da fayda-lanan, kalabalık bir ekip oldu Agence Le Journal. Henüz yolun çok başındayız ama bu ülkenin, bu coğrafyanın hikaye-lerini manüplasyona uğratmadan, in-sanlara ulaştırabilmek ve aynı zamanda fotojurnalist algıyı daha geniş kitlelere anlatabilmek için mücadele ediyoruz. 

Bağımsız Ajanslar Daha CesurKollektif fotoğraf oluşumları ve bağım-sız ajanslar dünyanın birçok yerinde aktif bir şekilde editoryal fotoğrafların bir havuzdan servis edilmesini sağlıyor. Ülkemizde malesef gazete ve dergile-rin fotoğrafa bakışı ve ilgisi son derece vahim durumda. Fotoğrafa kesilip biçi-lebilecek görsel enstrumanlar olarak gören yayın yönetmenlerinin gazetele-rinde çalıştık yıllarca daha ne denir ki. Bağımsız oluşumların oldukça zor olsa-da var olması gerektiğini ve mücadele etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Page 20: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

36 37

Şehzadeler Kenti TRABZON

Osman ŞİŞKO

Page 21: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

38 39

Şehzadeler Kenti TRABZON Trabzon, 4000 yıllık

tarihini bugün bile sokaklarında gezerken hissedebileceğiniz bir

şehir.

Fatih Sultan Mehmet’in fethettiği, Kanuni Sultan

Süleyman’ın doğduğu, Yavuz Sultan Selim’in

valilik yaptığı kente girişte denizin enfes

mavililiği kucaklar ziyaretçilerini. Yeşilin dağlardan bir gelinlik

gibi süzülüşü ise görülmemiş bir manzara

sunar. Kent merkezi denizden Boztepe’nin üzerine kadar düzgün

olmayan teraslar halinde yükselir.

Şehirlerine gönülden bağlı olan, başka

şehir veya ülkelerde yaşasalar dahi gurbet acısını dindirmek için

yaz aylarında yaylalara koşan, şenliklerde

horon tepen insanların şehridir Trabzon.

‘Karadeniz’in başkenti’ olarak nitelendirilen ve

dilden dile dolanan ‘Bize her yer Trabzon’ sözünün

doğduğu kenti, Doğan Haber Ajansı’nın usta

ismi Osman Şişko’nun fotoğraflarıyla

dergimizin sayfalarına taşıyoruz.

Osman ŞİŞKO

Osman ŞİŞKO

Şehir ve Tarih İç İçeŞehir merkezi camiler, kiliseler, sivil mimari örnekleri gibi tarihi mekan-larla doludur. Ortahisar Fatih Büyük Camii, Altınbaşlı Meryem Kilisesi’nin şehrin 1461 yılında fethinden son-ra camiye çevrilmesiyle oluşmuştur. 1495 yılında Trabzon’da doğan Ka-nuni Sultan Süleyman 15 yaşına ka-dar burada yaşamıştır. Kanuni’nin doğduğu ev bugün ziyarete açıktır ve önünde de Cihan Padişahı’nın heykeli bulunmaktadır. Tarihi Orta-hisar Mahallesi’ni kente bağlayan tarihi Zağnos Köprüsü’nin altındaki vadi kentsel dönüşüm çerçevesinde park olarak düzenlenmiş, havuzlar, konaklar, oturma alanları oluşturu-larak cazibe merkezi haline getiril-miştir. Yavuz Sultan Selim’in annesi Gülbahar Hatun’un anısına 1514 yılında yaptırılmış olan külliyeden geriye kalan cami ve türbe, hemen Zağnos Köprüsü’nün bitimindeki Atapark’ta ziyaretçilerini bekliyor. Çarşı Camii ise Hazinedarzade Os-man Pasa tarafından 1839 yılında yaptırılmış, büyüklüğü, süslemele-ri ve atmosferiyle dikkat çeken bir ibadethanedir.

İpek Yolunun Kavşak NoktasıTrabzon, Karadeniz Bölgesi’nin do-ğusunda, bütün yolların kesiştiği liman kenti olması özelliği ile doğu ve batı ticaretinin kavşak noktasın-da bulunmaktadır. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Trabzon, coğrafi konumu, hava, kara ve deniz ulaşım imkanları, tarihi değerleri ve doğal güzellikleri ile ticaret, kültür ve tu-rizm alanında bir cazibe merkezidir. Dünyanın beğenisini kazanan folk-lorik yapısı, spora verilen önem, el sanatlarındaki incelik, yöre mutfa-ğındaki lezzet ve özgünlük bu ken-te has önemli değerlerdir. Tüm bu değerlerin yanı sıra Trabzon, yetiş-tirdiği devlet ve sanat adamlarıyla da ünlüdür. Trabzon, yüksek dağla-rın tepesinde hayat bulan yaylaları, günbatımında Karadeniz’in olanca güzelliği ile sunulan bereketi, insa-nının güler yüzü, girişimci ruhu, ho-ron coşkusunun sevecenliği ile tari-hinden gelen zenginliğinin yanı sıra tüm doğal güzelliklerini insanlığa sunmaktadır. Trabzon her yönüyle marka kent olmuş ve tarihin en eski dönemlerinden bu yana önemini sürdürmüş bir merkezdir.Yapılan araştırmalar sonucunda da Trabzon Türkiye’nin en yaşanabilir 4 ili ara-sında yer alan örnek bir kenttir.

Page 22: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Ayasofya; Kiliseden Müzeye, Müzeden CamiyeKent merkezinde en ilgi çeken tarihi mekan olan Ayasofya Müzesi ise yakın zamanda cami olarak da işlev görmeye başladı. Trabzon İmpa-ratorluğu krallarından 1. Manuel Komnenos zamanında 13. yüzyılda inşa edilmiş olan yapı, sonraki yıllarda çeşitli eklemelerle genişlemiş, Fatih Sultan Mehmet şehri fethettikten bir süre sonra da camiye çev-rilmişti. 1958-1962 yılları arasında restore edilen ve 1964’te müze olarak faaliyete geçen yapı, geç Bizans kiliselerinin en güzel örnekle-rinden biri olarak biliniyor. Kapısında ve revak cephelerindeki süsle-me ve işlemeleri görmeniz mümkün. Ancak Temmuz 2013’te camiye çevrilen yapıda, namaz kılanların freskleri görmemeleri için yapının tavanı kapatıldı, girişin sol tarafındaki nefler de stor perdelerle örtül-dü. Turistler freskleri sadece yapının bir bölümünden namaz saatleri dışında görebilme imkanına sahip.

Şehz

adel

er Ke

nti

TRAB

ZON

Page 23: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

42 43

Yayla Ve FestivallerÖzellikle yaz aylarında yöre insanı şehir hayatından kaçarak yaylalara çıkar, Mayıs’tan Ekim’e kadar yayla şenlikleriyle adeta yorgunluk atar. Yaz aylarında bir yaylada kemençe veya tulum sesi duymanız olağan bir şeydir. Köylüler sabah erkenden yay-lalara çıkar, şenliklerde yerel sanatçılar sahne alır ve katılanları coşturur. Şehir dışında, ülke dışında yaşayanlar bu festivalleri asla kaçırmıyor ve nerede yaşarlarsa yaşasınlar bu tarihlerde memleketlerinin yaylalarında, akrabaları, dostları ve komşula-rıyla omuz omuza horon oynuyorlar. Yaz aylarında horonların oynandığı, tulum ve kemençe seslerinin yankılandığı yayla şenliklerinin en ünlüleri ise Sis Dağı, Hıdırellez Bahar Bayramı, Şalpazarı Acısu, Şalpazarı Ağasar, Sultan Murat, Soğuksu Şen-likleri ve Kadırga Şenliğidir.

Şehz

adel

er Ke

nti

TRAB

ZON

Page 24: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

44 45

Atatürk KöşküSoğuksu sırtlarındaki Atatürk Köşkü, 19. yüzyıl başlarında Konstantin Kabayanidis tarafından yaptırılmış. Röne-sans mimarisinin etkilerini taşıyan bina, Atatürk’ün şehri sayısız ziyareti sırasında ağırlandığı ve konakladığı yer. Hatta Atatürk, tüm mal varlığını halka armağan etme kararını bu köşkte almış ve mal varlığının bir listesini hazır-layarak dönemin başbakanına göndermiş. Bugün köşk, oldukça fazla ziyaretçi çeken bir yer. Yemyeşil bir bahçe içinde, Trabzon sırtlarında yer alan köşkün en vazgeçilmez ziyaretçileri gelin-damat fotoğrafı çektiren çiftler.

Doğayla İç İçe Sümela Ve VazelonTrabzon’un çevresinde sarp yamaçlara oyulmuş onlarca tarihi manastır bulunuyor. Bunların içinde en ünlü-sü Sumela Manastırı. Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere Köyü sınırları içinde, Altındere Vadisi’ne hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş olan Sümela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı ile anılıyor. Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür. Ayrıca yine Maçka ilçesinin Kiremitli Köyü’nün 6 kilometre batısında Vazelon Manastırı bulmaktadır. Ağaçların arasına saklan-mış, 19. yüzyıla ait yapı, bir mağaranın önünde kurulmuş kilise ve keşiş odalarından oluşuyor.

Doğa Harikası Uzungöl Uzungöl’ün methini duymayan yoktur herhalde. Fotoğrafları Karadeniz’le ilgili kitapların hemen

hepsinde yer alır. Çaykara ilçesinde, Karadeniz Sahil Yolu’na 40 kilometre uzaklıktaki Uzungöl, yamaçlardan düşen kayaların, Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuştur. Uzungöl son

zamanlarda özellikle Arap turistlerin akın ettiği bir mekan. Sık ormanları ve doğal güzelliği ile ziyaretçilerini büyüleyen Uzungöl’de konaklamak için de bir çok imkan mevcut.

Şehz

adel

er Ke

nti

TRAB

ZON

Page 25: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

46 47

Şehrin tutkusu TrabzonsporTrabzon’da futbol bir tutkudur. Daha yürümeye başlar başlamaz, topla tanışır çocuklar, mahalle aralarında.. Köylerde taşlardan yapılan kalelerden oluşan sa-halarda kurallarını da kendileri koyarak futbol oynarlar.Trabzonspor’un anlamı ise daha bir başkadır. 1970’li yıllarda büyük bütçeleri olan İstanbul takımla-

rı karşısında kendi şehrinin yetiştirdi-ği futbolcularıyla İstanbul efsanesine son vermiş ve 6 kez şampiyon olmuş, 7’inci şampiyonluğunun tescilini bek-leyen bordo – mavili takım, onlarca ku-payı müzesine taşımış, Avrupa’da tüm Türkiye’nin göğsünü kabartan başarılı sonuçlar almıştır. Trabzonspor sadece Trabzonluların ya da Karadenizlilerin değil tüm Anadolu insanının gönlünde taht kurmuştur. Trabzon’da her zaman

en önemli konu futboldur. Sohbetlerde

başköşeye kurulur ve sohbet bitene ka-

dar kalkmaz. Genci yaşlısı haftanın yedi

günü futbol konuşur. Hele bir de Avni

Aker’de maç varsa o zaman Trabzon’da

akan sular durur. Tüm şehrin kalbi Avni

Aker’de atar. Şehirde maç saatlerinde

adeta hayat durur. Trabzonspor kentin

tartışmasız en önemli markasıdır.

Karadeniz Sofralarının Vazgeçilmesi HamsiKaradeniz insanının balığa verdiği önem çok farklıdır. Hele de bu ba-lık hamsi olunca akan sular durur. Karadenizliler hamsiyi balık ötesi bir kategoriye koyup balık dahi de-mez, sadece ‘HAMSİ’ der. Karadeniz için hamsi çok önemli ve çok özel bir balık, hatta olmazsa olmaz. Hamsi, Karadeniz insanının yalnız mutfak kültürünü değil genel kültürünü de etkilemiş bir unsur; hikâyelerden fıkralara kadar. Mutfakta da çok özel bir yeri var. Çorbasından buğu-lamasına, mücverinden sarmasına, tatlısından dolmasına, pilavından köftesine kadar hamsinin girmediği herhangi bir yemeği düşünmek zor. Trabzon mutfağını, balık, köfte, pide ve yöresel lezzetler olarak katego-riye ayırmak mümkündür. Trabzon’a gelip de Akçaabat köftesi, Sürmene Pidesi, Hamsiköy sütlacı, kuymak, kaygana, turşu kavurması, Laz bö-reği ve kabak tatlısı yemeden git-meyin. Tabi mevsimine göre balık çeşitlerini tatmanızı söylemeye bile gerek yok.

Fındık Ve CayTrabzon’da gezerken gözünüz ya-maçlarda olsun. Molalarınızda içe-ceğiniz çaylar, işte bu yamaçlarda yetişiyor. Fındık da Trabzon’da en çok üretilen tarım ürünlerinin başın-da gelir. Ekime elverişli alanları az olmakla beraber, ormanları, çay ve fındık bahçeleri, otlakları geniş yer kaplar. Başlıca tarım ürünleri çay, fındık, patates, mısır ve fasulyedir. Trabzon’da ekilmeye müsait bir ka-rış boş toprağa rastlamak mümkün değildir.

Şehzadeler Kenti TRABZON

Page 26: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Chris

toph

er M

orris

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin düzenlediği Vakıfbank – TFMD Yılın Basın Fotoğrafları Yarışması’nın Şubat ayında yapılacak jüri toplantısına katılacak olan dünyanın yaşayan en ünlü basın fotoğrafçılarından Christopher Morris, Foto Muhabiri Dergisi için Mühenna Kahveci’ye konuştu.

Page 27: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

50 51

Nerede duracağını bilen fotoğrafçı Amerikalı ünlü fotoğrafçı Christopher Morris’le yapılan sohbetlerde onun “Nerede duracağını bilen fotoğrafçı” olduğunu anlıyorsunuz. En açık ifadesiyle, ne yapaca-ğını, nereye gideceğini, neyi fotoğraflayacağını ve ne zaman duracağını bilen;tarzı, standardı oturmuş bir fo-toğrafçı.Usta fotoğrafçının çektiği her ne ise, bu bazen savaş, bazen siyasetçi, bazen de moda fotoğrafı, ön planda tuttuğu en önemli şey sadelik. Kendisinin de dediği gibi: “Fotoğraf tarzımı olabildiğince düz ve basit tutmaya çalışıyorum. Çok fazla oyun oynamıyorum.”

Cumhurbaşkanı Gül’ü de ÇektiMorris, 2011 yılında İstanbul’ a gelerek ‘Tür-kiye’de Zaman’ projesinde yer almış ve Cumhurbaşkanı Ab-dullah Gül’ü Tarabya Köşkü’nde fotoğraflamıştı. Orada da Morris’e eşlik ederken kendisini birkaç gün gözlem-lemek ilginç bir deneyimdi. Protokol kurallarını, gün içindeki programları, koruma çemberini delip geçme-den daha da önemlisi her yere hücum edip insanların sabırlarını tüketmeden usul usul bir işi sabırla nasıl bina ettiğini gördüğüm Christopher Morris, mekanı ta-nıdıktan sonra çekeceği fotoğrafları adeta kafasında tasarlıyor, sonra onların peşinden koşuyor.

Yalnızca 10-15 Kare ÇektiCumhurbaşkanı Gül, köşkün bahçesinde fotoğraf çe-kilmeyi kabul ettiğinde Morris, iki dakika dolmadan, yalnızca 10-15 kare deklanşöre bastı. Katıldığı her toplantıda yüzlerce kez flaş ışığına maruz kalan Gül bile bu duruma şaşırmıştı. Başka bir fotoğrafçı eğer bu şansı elde etmiş olsaydı muhtemelen Abdullah Gül’ü hava kararıncaya kadar tutar ve sonunda elindekiler ile yetinmezdi. Tabii ki bu tecrübe Morris’in 7 yılı aşkın bir süre Beyaz Saray’da George Bush’u takip etmesin-den geliyor.

Ropörtaj: Mühenna Kahveci

Page 28: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Normal Hayata Geçiş“TİME için Beyaz Saray’da fotoğraf çekmek benim için savaş fotoğ-rafçılığından normal hayata bir geçiş gibi.Körfez Savaşı, Amerika’nın Irak’ı işgali, Kolombiya’daki uyuşturucu savaşları ile birlikte Bosna, Yugoslavya, Afganistan, Çeçenistan ve Somali gibi 18 farklı yerde yaşanan savaş ve çatışmayı fotoğraflamak ve sonrasında bunların zi-hinde biriktirdiğim izleri silmek kolay olmasa gerek” diyen Morris, “İki çocuğum varken hala savaş fotoğrafçılığı yapmak bencillik” sözleriyle hayatta duracağı yeri de bildiğini anlattı.

Bir Çok Ülkeden Davet GeliyorÜzerine yapışan “Savaş fotoğrafçısı” etiketinden Beyaz Saray’da uzun yıllar çalıştıktan sonra nispeten kurtulduğunu söyleyen Morris bu kez de oradaki çalışmaları epey dikkat çektiği için “Başkan fotoğrafçısı” kimliği ile anılmaya başladığını anlattı. Morris, “Birçok gazete ve dergi kendi ülkelerinin başkanlarını çekmesi için beni davet eder oldu. As-lında bu kimlikten pek rahatsız değilim. Ama ona en ilginç gelen şey, savaş fotoğrafçılığını bıraktıktan sonra bu sefer savaşlara sebep olan devlet başkanlarını çekiyor olmak” dedi.

En Zoru Moda FotoğrafıTüm bu koşuşturmacanın ardından kendisini bir şekilde moda dün-yasında bulduğunu sözlerine ekleyen Morris, “Şimdilerde çoğunlukla Avrupa ülkelerinde moda dergileri ve firmalar için fotoğraflar üreti-yorum. Kanlı savaş meydanlarından ve gergin siyaset ortamlarından sonra çoğu kimse moda fotoğrafı çekmeyi çocuk oyuncağına benzete-bilir. Fakat bugüne kadarki deneyimlerim arasında en zorunun moda fotoğrafı çekmek olduğunu içtenlikle söyleyebilirim. Çünkü ışıktan mekana, kıyafetlerdeki detaylardan vücut hareketlerine kadar kontrol edilmesi gereken onlarca unsur var. Yine de bu deneyimi yaşamaktan mutluyum” dedi.

Amerikayı ÇekiyorumFotoğraf yolculuğu sırasında Doğu yada Batı tercihi yapmadığını akta-ran Usta foto muhabiri şöyle konuştu:

“Tüm bunların yanısıra son zamanlarda Amerika üzerine de epey eğiliyorum. Şöyle bir gerçek var ki, Batılı fotoğrafçıların çoğu objek-tiflerini genelde Doğu’ya doğrultur. Özellikle kendi ülkesinde, içten gelen engellenemez sokak fotoğrafçılığı refleksinden doğan ürünle-rinötesinde kapsamlı, uzun soluklu proje yürüten az. Kameramı kendi milletime, kendi ülkeme daha çok çeviriyorum son zamanlarda.Farklı insanları sıradışı bir tarzla çekerek “Amerikalı” kimliği altında buluş-turuyorum. Bazen bu fotoğraflara bakarken irkiliyorsunuz. Uzakta bir noktaya bakan, garip mekanlarda ayakta bekleyen, bazen kalabalık bazen de yalnızlık içindeki insanlar görüyorsunuz. Fakat hepsinin yü-zünde ortak bir duygu var gibi. Bu durum, fotoğraflar üzerinde biraz düşünmeyi gerektiriyor.

90’Larda Amerika’yı Çekmeyi İstemezdim1990’larda Amerika’da çalışmak isteyeceğimi asla düşünmezdim. Amerika fotoğraflarını kariyerimde çok ayrıcalıklı bir yere koyuyorum. Bir savaş fotoğrafçısı olarak biliniyor olsam da, beni fotoğrafçı olarak tanımlayan şey aslında Amerika üzerine yaptığım politik çalışmam-dır. 11 Eylül’ün ve Irak’ın işgalinin ardından bence vatanseverlikle körleşmiş bir ulus haline geldik. Benim ülkem başka bir ülkeyi meşru olmayan sebeplerle işgal etti. Ve ben de “Benim Amerikam” (My Ame-rica) isminde bir çalışma yapmak istedim. Çok sayıda seyahate çıktım. Ekonomik sorunlar ve savaşlar yüzünden daha depresif bir Amerika tablosu çizen bir kitap ortaya çıktı. Bu değişimi kaydetmiş oldum.”

Türkiye’ye Son Yıllarda Gelir Oldum1990’lı yıllarda Time dergisinden bir yazarla birlikte Diyarbakır’da Kürtler konusu üzerine de çalıştım. Bir de ABD eski Başkanı George Bush’un İstanbul ziyaretinde ki ekipte yer aldım. Türkiye’ye yolum pek düşmüyordu aslında. Ama son yıllarda ise sık sık çeşitli vesilelerle ül-kenize geliyorum”

Page 29: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Yann

is Be

hrak

is

Vakıfbank-TFMD Yılın Basın Fotoğrafları 2014 yarışmasının yabancı jüri üyelerinden biri de Reuters haber ajansının Yunanistan Fotoğraf Editörü Yannis Behrakis. Çektiği karelerle Reuters’in en önemli gözleri arasında yeralan Behrakis, fotoğrafa bakışını TFMD İstanbul Temsilcisi ve Reuters Türkiye Fotoğraf Editörü Murad Sezer’e anlattı.

Page 30: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

En iyi fotomuhabiri görünmez olanıdırÇoğunlukla savaş, toplumsal olaylar, doğal afetleri ve politik gelişmeleri fotoğraflıyorum. Bazen de spor. Haber fotoğrafçı-lığının bence bir çok hedefi vardır. Asla kendini tekrar etme-yen, eşsiz ve sihirli bir anı kaydetmek, gücü ve güzelliğiyle insanları suskun bırakmak. Kitlelere mesaj vermek, onları ba-zen güldürmek, bazen ağlatmak. İnsanları suçlu hissettirmek, iyi amaçlar için insanların elini cebine atmaya teşvik etmek. Harekete geçmeden önce insanları iki kere düşünmeye itmek.

İzlediğim Film Bu İşe AttıBir stüdyoda ticari fotoğraflar çekiyordum. İzledigim bir film hayatımı değiştirdi. Başrolünü Nick Nolte’nin oynadığı bir ga-zetecinin hikayesini anlatan “Ateş altında” (Under Fire). Son-rasında fotomuhabiri olmaya ve savaşları fotoğraflamaya ka-rar verdim.

Libya’da Kaddafi Fotoğrafıİlk ülke dışı görevim 1989 yılında Libya oldu. Reuters’ta kad-rolu işe başlamamdan dört gün sonrasında ABD savaş uçakları Libya’yı ve Libya Hava Kuvvetleri’ni bombaladı. Kaddafi kal-dığımız otele geldi, gazetecileri ziyarete. Ama bizimle konuş-madan ayrıldı. Orada kargaşa arasında onun yanına sızmayı başardım ve fotoğraflarını çektim. Ertesi günü ajansın servis ettiği fotoğraflar tüm dünya medyasında geniş şekilde yer aldı. Oradan sonra Maltaya geçim ve böylece dünyanın dört bir yanını boynumda fotoğraf makinesi ile gezmeye başladım.

Hobisi İşi Olan BiriyimBen hobisi işi olan ve hobisi ile maaş alan az sayıda insandan biriyim. Genç fotoğrafçılara yardımcı olmayı seviyorum. Çoğu kez kendimi onların arasında birşeyle anlatırken buluyorum. Savaşlardan nefret ediyorum. Yaşananları belgelemek için de orada olmam gerektiğine inanıyorum. Bu benim dünya barışı-na katkımdır.

Dostumun Kanı Giysilerimi Damgaladı2000 yılında Siera Leone’de çok sevdiğim arkadaşım Reuters’ın değerli muhabirlerinden Kurt Schork iç savaşı izler-ken APTN kameramanı Miguel Gil Moreno de Mora ile birlikte öldürüldü. Kanı giysilerimi kaybı ruhumu sonsuza dek dam-galadı.

İşimin Kötü Tarafı Ağır Yükİşimin en iyi tarafı seyahat etmek. Çok seyahat etmek. Mü-cadele etmek, tutku, macera, yeni insanlarla tanışmak, tarihe tanıklık ederek tarih yazmak. En kötü tarafı ise ağırlık. Oysa bende hafif bir çantayla seyahat etmeyi çok isterdim.

Yannis Behrakis

Ropörtaj: Murad SEZER

Page 31: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Fotoğraf: Yannis Behrakis

Page 32: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

60 61

Varoştan Akedemisyenliğe Yol Hikayesi Ankara’da Çinçin

Bağları’nda unutulmaz bir çocukluk yaşayan,

ağabeyi ile beraber yağ tenekesinden yaptığı

agrandizör ile karanlık odayla tanışarak

fotoğrafın büyülü atmosferini solumaya

başlayan Ufuk Duygun, akademik eğitimini

de Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf

Bölümü’nde eğitim alarak taçlandırdı.

Hala Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat

ve Tasarım Fakültesi, Fotoğraf ve Video

Ana Sanat Dalı’nda öğretim görevlisi

olarak tecrübelerini öğrencileriyle paylaşan

Duygun, fotoğraf, basın fotoğrafçılığı ve amatör

fotoğrafçılık ile ilgili düşüncelerini Alper

İşmen’e anlattı.

Söyleşi: Alper İşmen

Ufuk DUYGUN

UFUK DUYGUN KİMDİR?

1956 yılında Ankara’da doğdu. Babası,

Demiryolları’nda teknik ressamdı. Ankara

Çalışkanlar İlkokulu, Atıf Bey Ortaokulu, Yıldırım Beyazıt Lisesi ,İstanbul

Pendik Lisesi, Kartal Lisesi, Mimar Sinan Üniversitesi

Fotoğraf Bölümü ve son olarak master eğitimini

tamamlamak üzere Marmara Üniversitesi, Fotoğraf

Bölümü’nde okudu. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi,

Sanat ve Tasarım Fakültesi, Fotoğraf ve Video Ana Sanat

Dalı’nda öğretim görevlisi. Evli ve iki çocuk babası.

Fotoğrafla tanışmanıznasıl oldu?Fotoğrafçılığa veya filmlere olan ilgim Ankara’da Çinçin Bağları’ndaki evimizde, babamın eşliğinde güneş ışığından yararlanarak sinema filmi parçalarından bir mercekle perde üzerinde görüntüler elde etmeye çabalamamla başladı. Sadece görüntüler değil, mercekten çıkan ışık huzmesinin aydınlattığı toz tanecikleri bile beni henüz ilkokul çağlarında fotoğrafçılığa itmiştir. Kendi imkanlarımla margarin yağı tenekesinden ağabeyimle birlikte yaptığım agrandizör ile siyah beyaz baskılar yapmaya başlamam 1968’de oldu. Fotoğraf çekmeyi, makine bilgisini ve fotoğrafçılığa ait birçok teknik bilgiyi kendi kendime öğrendim. Bu çok uzun bir süreçtir.

Bostancı’da ŞipşakçıBostancı’da bir tavernada şipşak fotoğrafçılık yaparken etkisini çok beğendiğim fotoğraf kağıdı banyo-

sunun hangi marka, ne çeşit bir şey olduğunu patronuma sorduğumda, sır olduğu için söylemediği ve be-nim de kullandığımız bu banyonun belki bir kutusu, ambalajı olabilir düşüncesiyle hemen yakındaki çöp bidonunu karıştırarak ne olduğunu bulmam, bu süreçte hiç unutamadı-ğım bir anımdır.

Mimar Sinan’da Fotoğraf Bölümü1992 yılında Mimar Sinan Üniver-sitesi, Fotoğraf Bölümü’ne başla-mamla fotoğrafçılığa meslek olarak adım atmış olduğumu söyleyebili-rim. Okulla birlikte dergilerle veya çeşitli ajanslarla çalışarak hayatı-mı kazanmaya başladım. Bu ara-da İFSAK ‘a üye oldum. Marmara Üniversitesi’nde “yaz kurslarında ve İFSAK’ ta eğitimci olarak bildiklerimi paylaşma olanağı buldum. 1997’de de Yıldız Teknik Üniversitesi’nde il-kin okutman, daha sonra da öğretim görevlisi olarak olarak çalışmaya başladım.

Page 33: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

62 63

Türkiye’de akademik fotoğraf eğitimleri sizce işlevsel mi, Fotoğraf bölümlerinden mezun olan öğrenciler, mesleklerini icra ederek hayatlarını kazanma noktasında başarılı olabiliyorlar mı?

Benim kendi kendime deneme yanılma yoluyla öğrenmemin yıllarca sürdüğü, kimsenin anlatmak istemediği ve sır gibi sakladığı bilgileri, belli bir sistem dahilinde, deneyimli hocalarla ve bilginin merkezi olan bir ortamda kısa sürede öğrenmenin farkını yaşayan biriyim. Bu nedenle akademik eğitimin yararlarını saymakla bitiremem ve oldukça işlevsel olduğunu düşünüyorum. Mezun olan öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu kendi mesleklerinde, bir reklam ajansı, reklam stüdyosu, gazete veya tv kanalında çalışmaktalar.

Akademik fotoğraf eğitiminin artıları sizce nelerdir?Akademik fotoğraf eğitimi aynı zaman-da fotoğraf dünyasına atılacak olan öğrencinin disiplinli bir şekilde projeler yapabilmesi, belli bir bakış açısı sağla-yabilmesi, kendine ait bir tarz oluştura-bilmesi, sanat dünyasına katılabilmesi, kendini tanıtma, gelişme ortamı sağ-laması ve yurt dışı bağlantılar kurabil-mesini olanakları hale getirir. Salt fo-toğraf çekmenin dışında bireyin sanat,

felsefe, sosyoloji, psikoloji etkenlerini kavramasına ve bu alanlarda da kendini geliştirme bilincinin oluşmasına katkı-da bulunur.

Fotoğrafın geleceği konusunda öngörüleriniz neler? Dijital sistemlerin bulunması, led tek-nolojisininin geliştirilmesi ve internet ile teknolojik bir patlamanın eşiğinde-yiz. Gelecekte fotoğraf çekebilmek için

belki de elle tutulur bir makineye bile gereksinim kalmayacaktır. Optik geliş-meler ve tıp bileşimleri bunu sağlaya-bilir hale gelecektir.

Günümüzde artık amatörler tarafından çekilen ve sosyal medyada paylaşılan binlerce önemli olaylara, gelişmelere, hareketlere dair görüntülere kolaylıkla ulaşabilmekteyiz. Kompakt makine-ler, internet ortamı artık foto muhabiri veya profesyonel fotoğrafçı kavramını değiştirmeye başlamıştır. Amatörler tarafından görüntülü haber alma, bilgi

edinme veya paylaşma olanaklarının kolay ulaşılabilir ve ucuz olması, pro-fesyonel fotoğrafçıların kendilerini ge-liştirme, bilinçlendirme ve eğitme ge-reksinimlerini artırmıştır. Bu nedenlerle profesyoneller kendilerini fotoğrafçılı-ğın dışında da çaba göstermelerini ge-rekli hale gelmiştir.

Belgesel fotoğraf sizce nedir, nasıl olmalıdır?Teknik olarak bakıldığında doğa, gezi, savaş, yaşam, amatör, belge, mima-

200 sene sonrasına günümüz hakkında bilgi verebilecek her türlü fotoğraf bence belgesel fotoğraf olmuştur

Page 34: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

64 65

ri, portre, makro, vesikalık, eski tabirle haftalık. Hatta kimsenin gitmediği ge-zegenlerde çekilen fotoğraflar da bun-lara dahil belgesel fotoğraftır. Mars’ta çekilen fotoğraflar buna bir örnektir. İn-sanlar ne yapıyorlardı, nasıl yapıyorlardı, ne giyiniyor, ne yiyorlardı tarzında 200 sene sonra sorularak bakılacak her türlü fotoğrafa belgesel fotoğraf diyorum.

Buradan yola çıkacak olursak 200 sene sonrasına günümüz hakkında bilgi ve-rebilecek her türlü fotoğraf bence bel-gesel fotoğraf olmuştur. Komşunuzla birlikte sokak kapısı önünde çektirdiği-

niz bir fotoğraf bu gün için önemli gö-rünmeyebilir. Ama aynı fotoğraf bun-dan bir kaç asır sonra günümüze dair çok önemli bir belge olabilir.

Haber fotoğrafçılığı yani foto muhabirliğinin geleceği sizce nasıl olacak?Günümüzde televizyonda ve sosyal medyada yayınlanabilen hareketli gö-rüntülerle rekabet etme zorunluluğu olsa da foto muhabirliğinin geleceği hiç de yadsınamayacak kadar önemli olma-ya devam edecek. Burada televizyon

gibi hareketli görüntüleri takip etmek için donanım ve teknolojinin gereklili-ğinin, duran fotoğrafa bakma pratikliği-ne göre dezavantajlı durumda olması-nın da katkısı olsa gerek.

Fotoğraf makinesi boynunuzdayken aldığınız tepkiler nasıl?Ne zaman bir ortamda fotoğraf çek-meye çalışsam hangi kanaldan veya hangi gazeteden olduğumu sormaya çalışıyorlar. Tabii olumsuz anlamda. Ço-ğunlukla eğer gazeteciysem fotoğraf çektirmemek için. Demek ki halkın bu konuda çekinceleri var.

Foto muhabirliğinin geleceği hiç de yadsınamayacak kadar önemli olmaya devam edecek

Page 35: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

66 67

SAKIZ ADASI

İzmir’in Çeşme ilçesine 8 deniz mili uzaklıktaki Yunanistan’ın Sakız Adası, Türk

turistlerin en fazla ziyaret ettikleri adaların başında geliyor. Düzenledikleri etkinliklere,

adanın doğal güzellikleri ve tarihi yapıları da eklenince gezi meraklılarının uğrak

bölgelerinden birisi olan Sakız Adası her yıl yükselen turist profili ile tur operatörlerinin

gözdesi konumunda yerini koruyor.

Denizhan GÜZEL

TÜRK TURiSTLERiNGÖZBEBEĞi

Page 36: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Turistler Sık Ziyaret EdiyorAdını dünya’da bir tek bu bölgede ye-tişen Sakız ağaçlarından alan bu şirin adanın en gözde köyleri ise Pyrgi ve Mesta.İnşaat ustalarının kendilerine özgü yaptıkları ‘Kesme Dış Kaplama’ özelliği ile evlerin dış cephelerinin ol-dukça farklı bir şekilde oluştuğu köy, turistlerin en fazla ziyaret ettiği alan-ların başında geliyor.

Kale Şeklinde KöyAdanın bir diğer çekim merkezi konu-munda olan tarihi Mesta Köyünün tarihi ise 14. Yüzyıla kadar dayanıyor. Köyün en büyük özelliği ise evlerin tünellerle birbirlerine bağlı olması. Geçmişte kor-sanlardan korunmak için yapılan ‘Kale’ şeklindeki köyün dış kapıları kapatıldı-ğında içeri girmek imkansızlaşıyor. Kö-yün içinde bulunan evlere tüneller ara-sından geçerek ulaşılabiliyor ve o tarihi doku günümüzde son derece güzel

korunmuş durumda. Mesta Köyü’nün en güzel yanı ise gezinizi gerçekleşti-rirken geçmişi hissedebilmeniz.

Roket SavaşlarıSakız Adası’nda düzenlenen festival-lerin en ilgi çekeni ise tüm dünyanın büyük ilgi gösterdiği, iki Kilise arasında yaşanan Roket Savaşları.Geçmişi olduk-ça eskiye dayanan roket savaşında iki Kilise cemaati, hazırladıkları roketlerle Kiliselerin çanlarını vurmayı hedefliyor.

Paskalya Döneminde GerçekleşiyorHıristiyan aleminde Hazreti İsa’nın 40 gün gördüğü işkencenin ardından çar-mıha gerilmesi, sonra da ruhunun göğe yükselerek dirilmesini sembolize eden Paskalya dönemine kadar 40 gün et ye-meme perhizi, 4 Mayıs gecesi sona eri-yor. Perhizin sona ermesinin ardından ise Paskalya şenlikleri başlıyor. Şenlik-ler kapsamında Sakız Adası, Vrondados

Köyü’nde, her yıl geleneksel roket sa-vaşları düzenleniyor. Köyde, birbirleri-ne 400 metre uzaklıktaki Aziz Markos ve PanagiaErityani Kiliseleri arasında yapılan, kökü Osmanlı’nın hakim olduğu döneme dayanan roket savaşları, saat 20.00’de başlıyor ve gece yarısında en yoğun şeklini alıyor.Renkli görüntülere sahre olan roket savaşlarını ise dünya-nın bir çok ülkesinden gelen turistler ve medya mensupları takip ediyor.Hava karardıktan sonra atılan havai fişekler, gecenin karanlığında renk cümbüşüne neden oluyor.

Nasıl Başladı?Vrondados Köyü’nde, kökleri Osmanlı dönemine kadar dayanan roket savaşı, Aziz Markos ve PanagiaErityani kilise-leri arasında yapılmaktadır. Cemaat ka-zanma çekişmesi nedeniyle iki kilisenin çocukları arasında birbirlerine sapanla taş atarak başlayan sürtüşmeye, Pas-kalya kutlamalarında büyükler de katıl-mış. Zamanla İsa’nın dirilişi kutlamalar, SA

KIZ

AD

ASI

Page 37: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

yerini kiliselerin avlularına yerleştirilen toplarla yapılan atışlara bırakmış.Kutlamalar uzun yıl-lar top atışlarıyla sürdükten sonra 1889 yılında tehlikeli boyutlara gelince Türkler hem bunu ön-lemek, hem de adalıların ayaklanma tehlikesini ortadan kaldırmak için bu toplara el koymuş. Bu geleneği Türkleri rahatsız etmeden sürdürmek isteyen Sakızlılar, ilerleyen yıllarda havai fişekte karar kılmışlar.O gündür bugündür Aziz Markos Kilisesi’nin kubbesiyle, ana giriş kapısının üze-rindeki Aziz Markos Heykeli’ne, karşı tarafta ise PanagiaErityani Kilisesi’nin saatine karşılıklı bin-lerce havai fişek fırlatılıyor. Bu havai fişeklerin hazırlanmasına ise yaz aylarında başlanıyor. Saat 21.00’de duyulmaya başlayan patlama sesleri adadaki turistleri buraya çekiyor. Saat 23.00’te ise toplu saldırıya geçiliyor, yarım saat içinde binlerce havai fişek ateşleniyor. 23.30’da geçici ateşkes yapılıyor, ibadet için kiliselere giriliyor ve rampalara yeni fişekler yerleştiriliyor. ‘Hristo-sAnesti - İsa dirildi’ sözleri duyulduğunda temsili savaş yeniden başlıyor.

Festivaller AdasıSakız Adası’nın bir diğer özelliği ise bahar ayla-rında başlayan festivallerin sonbahara kadar de-vam etmesi. Ada köyleri arasında düzenlenen kı-yafet festivalleri, yemek festivalleri, yöresel halk oyunları festivalleri, Kültür ve Sanat etkinlikleri turistlerin yoğun ilgi gösterdikleri etkinlikler ara-sında yer alıyor.

Dünya’da Bir Tek Bu AdadayetişiyorAdını Sakız (Mastik) Ağaçlarından alam Sakız Adası’nın en büyük özelliği ise dünyada sa-kız ham maddesinin yetiştiği tek bölge olması. Ağaçlardan hasat zamanı elde edilen sakız, bir çok üründe kullanılıyor. Reçel’dentatlı yapımına kadar bir çok gıda maddesinin ham maddesini oluşturan sakız, adanın en büyük gelir kapıların-dan birisi.

Nasıl Gidilir?Yunanistan’ın Avrupa Birliği üyesi olması nedeniy-le Sakız Adası’na ya Schengen vizesi veya gümrük kapısından alabileceğiniz vize ile girebiliyorsunuz. Çeşme’den sabah 09.30’da hareket eden feribot-larla yaklaşık 50 dakikalık bir seyahatten sonra Sakız Adası’na ayak basmış oluyorsunuz.

SAK

IZ A

DA

SI

Page 38: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

72 73

MeclisinMurat Ağabeyi

Ropörtaj: Arif AkdoğanMURAT ÖZTEK KİMDİR?

1961 yılında Sivas Şarkışla’da doğdu. Ankara’da Kıbrıs

Bayraktar İlköğretim Okulu, 50. Yıl Lisesi’nden mezun

oldukdan sonra iki yıl Aşağı Ayrancı Ticaret Lisesi’nde

ticaret hukuku okudu. Gazetecilik mesleğine

1982’de Hürriyet gazetesi fotoğraf servisinde başladı.

Hürriyet gazetesinde foto muhabiri olarak çalıştı.

Sırasıyla Günaydın, Sabah gazetelerinde foto muhabirliği

yaptıktan sonra bir süre Cumhurbaşkanlığı Basın

Merkezi’nde görev aldı. Daha sonra Akşam gazetesine

geçti. Halen Akşam gazetesi parlamento bürosunda foto

muhabiri olarak çalışmaktadır. Evli olan Öztek, iki çocuk

babasıdır.

Meclise ilk geldiğinde Meclis Başkanı, Başbakan kimdi?

Hüsamettin Cindoruk Meclis Başkanı’ydı. Tansu Çiller de Başbakan.

Yıllarını verdiğini bu tarihi binayı, burada çalışmayı seviyor musun?

Eskiden seviyordum şimdi soğuma-ya başladım. Yoğun bir çalışma orta-mı zaman içinde bizi de siyasetçiler gibi yorgun düşürüyor. Eskiden iste-diğin gibi istediğin yerde haber ya-pabiliyordun. Basının ağırlığı vardı. Şimdi yavaş yavaş kapılar bize ka-patıldı. İzinsiz hiçbir şey yapamıyo-ruz. O da bizi işten soğutuyor. Aynı

şeylerin sürekli tekrarı bıkkınlık ve yorgunluk getiriyor.

Kaç yıldır meclistesin?

Meclis’te 19. yılıma Akşam Gazete-si ile birlikte girdim. Daha önce ge-nel kurulun çalıştığı Salı, Çarşamba, Perşembe günleri gelirken, basın mensuplarının sürekli gelmesi üze-rine ben de her gün Meclis’te olma-ya başladım. Sabah erken saatlerde meclis çalışmalarını takip etmeye başlıyorum genel kurul kapanana kadar da gece gündüz mesaimi sür-dürüyorum.

Mecliste siyasetçilerle çok yakın ilişkilerin var. Diyalogları çok rahat kurabiliyorsun. Bunu nasıl

Murat ÖZTEK

“Atlattım” gülümsemesi, hiç bitmeyen enerjisi,

siyasetçilerle diyalog kurmadaki

başarısı, geçen yıllara inat meclis

koridorlarında haber fotoğrafı peşinde

koşan Murat Öztek. Bir gün “aşık” olduğu

meclisten ayrılırsa onun dostluğuna,

muhabbetine aşık olanlar, genel kurul,

koridor, komisyonlar, hepsinin adını tek tek

bildiği ağaçlar, o nu çok özleyecek.

Page 39: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

74 75

başarıyorsun? En kızgın anında bir siyasetçiyi güldürdüğüne çok tanık oldum. Sen fotoğrafını çekerken haberde alıyorsun. Çoğumuz fotoğrafı çeker bırakırız?

Bu iyi bir tespit. Orada sürekli çalışma-nın getirdiği de bir sonuç bu. Ama biraz da sen isteyeceksin haberi, fotoğrafı. Kendini sevdireceksin. Bir foto muha-biri biliyorsun kolay kolay işten yıpran-maz. Sabahtan akşama kadar beklersin bir kare için. Çünkü, foto muhabirliği çok ağır bir meslek. Dünyada görül-memiş en ağır meslek budur. Hamallık yaparsın dinlenirsin ama bir foto muha-biri hiçbir zaman dinlenmez. Dinlendiği sanıldığı anda o yine bir şeyler düşünü-yordur. ‘Nasıl çeksem, nasıl atlatsam’ diye. Sürekli bir çalışma durumu. Haliy-le kimsenin göremediği ayrıntıları foto muhabiri objektifine yansıtabiliyor.

Peki o sohbetlerden bir haber aldığın oldu mu?

Olur tabi ki. Genel kurulda bir fotoğraf çekersin ama arkasını bilmediğin için kulise inersin. Vekile anlatırsın, “ İşte böyle yapacağım şöyle yapacağım “ O da, tabi sana güvendiği için, iyi ilişki kurduğun için, bir de sürekli seni takip ettiği için anlar sana bir haber malze-mesi verir. Fotoğraf her şeyi olduğu gibi yansıttığı için siyasetçi foto muha-biri ilişkisi güvenle devam eder.

Siyasetçileri seviyor musun? 19 yıldır mecliste çalışıyorsun.

Siyasetçiden siyasetçiye fark var.

Siyaseti seviyor musun?

Siyaseti seviyorum. Çünkü siyasetin içinde bulunduğum için kendimi zaman zaman siyasetçi gibi de hissettiğim oluyor.

Peki sen kendine foto muhabiri değil de siyaset fotoğrafçısı diyebilir misin?

Diyemem çünkü ben 12 yıl foto mu-habirliğinin farklı dallarında da görev yaptım.

Mecliste en sevdiğin nedir? Genel kurulda oturup fotoğraf çekmeyi seviyor musun mesela?

Uzun süre orda çalıştığım için meclisin kokusunu severim. O kokuya aşığım ben.

Nasıl bir koku?

Orayı o kadar benimsedim ki, gittiğim zaman orayı evim gibi görüyorum. Ora-ya gitmediğim zaman huzursuz olu-yorum, işlerim sanki yarım kalmış gibi hissediyorum. Huzur bulduğum, sürekli özlediğim bir koku. Her ne kadar son

zamanlarda yorgun düşüp biraz soğu-sam da duygularım değişmiyor.

Ben biliyorum siz öğle yürüyüşleri yapıyorsunuz. Parklara çıkıyorsunuz. Her gün Ankara’nın göbeğinde bulunan bu ormanda, yeşilin içinde yürüyorsunuz. Onlar sizin için bir şans. Çok güzel yemekler yiyorsunuz (gülüyoruz…)

Yüzde 90’ı doğru. Oranın bir tabiat güzelliği var. Ankara’nın ortasında ye-şil bir alan var. Değişik ağaçları görü-yorsunuz. Değişik ortamı görüyorsu-nuz. Değişik insanları görüyorsunuz. Türkiye’nin her tarafından oraya insan geliyor.

Bir gün emekli olursan Meclis’te en çok neyi özlersin?

Genel kurulun dört duvarını özlerim. Si-yasetçilerin vatandaşlar için ne tür ya-

salar çıkarttığını görmek isterim. Genel kurulda görev yaparken birçok yasaya tanıklık ediyorum. O bakımdan orda bulunmadığım zaman kendimi eksik hissediyorum. Ben galiba siyaseti çok seviyorum.

Mesleğe karanlık odadan başladığınızı biliyoruz.

1982 yılında Hürriyet’te laboratuvar elemanı olarak başladım. Slaytlar… Hep siyah beyaz çalışıyorduk. Slayt-tan negatife dönmeye başladığımız için İstanbul’a kursa gittik. Bir karanlık odacının hiçbir zaman hata yapması mümkün değildir. En ufak hata yılları-nı alıp götürebilir. Dikkat ister, titizlik ister. Orası çok önemli bir yerdir. Fo-toğrafın baskısını, banyosunu saniye saniye hesaplamak zorundasındır. Ağır işti. Ama şimdi dijitale döndük, mertlik

bozuldu derler ya. O yüzden gerçekten eskiden çok zordu iş yapmak çok ağır-dı. Şimdi çok rahatladı. Özlüyor muyum, özlüyorum. Karanlık odada elinle yani böyle tekrar yaratıcılık yapıyorsun. Bir fotoğrafı çekerken insan ne çektiğinin farkına varamaz. Ama orada gördüğün zaman, ‘İşte bu güzelmiş’ diye heye-can duyar. O ilk an inanılmazdır. Bazen büyük bir mutluluk, bazen derin bir ha-yal kırıklığı. Çok özel anlardı. Ama artık yok. Film güzel çıkmış pırıl pırıl çıkmış bu seni onurlandırırdı. Bir de eskiden siyah beyaz, renkli vardı. Yani iki maki-nen olurdu. Birine siyah beyaz takılırdı, birine renkli slayt takılırdı. Birinde to-kalaşmayı çektin öbürüyle de çekmen gerekir, ‹ Bir daha tokalaşır mısınız? ‘. Hem renkli hem de siyah beyaz çekmek zorundasın. Öyle bir şey vardı. Onun için sık sık alışkanlık olmuş, eskilerde

Page 40: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

76 77

o vardır. Dijitale dönünce bu gençler-ce zaman zaman alay konusu oluyor. Meclis’te çalışanların yüzde sekseni 50 yaşın üzerinde insanlar olduğu için eski alışkanlıkla hala tekrar tekrar sorarlar; “ Bir daha tokalaşır mısınız? diye.

Sonra efsane gazete Günaydın var...

Karanlık odadan sonra Hürriyet’te An-kara sayfası, gece muhabirliği ardından Günaydın’a foto muhabiri olarak 212 (5953 No’lu basın kanunu) dediğimiz basın kadrosuyla geçtim. 1989’dan bu zaman kadar 212 kadrosuyla görev yapıyorum. Günaydın, Sabah ve Akşam Gazetesi’nde çalıştım. Demirel’in cum-hurbaşkanlığı döneminde bir yıla yakın köşkte görev yaptım.

Değişen zamanla aynı şeyi söyleyebiliyor musun? Foto muhabiri hala değerli midir?

Hala değerlidir. Foto muhabiri birebir iş yapar. Bir muhabir o anda bulunmaya-bilir ama bir foto muhabiri o anı görmek zorundadır. Bir kişi bir olayı yakaladığı zaman o fotoğrafı diğer kişilerle pay-laşmaz.

Peki sen foto muhabirlerinin birbirleriyle fotoğraf alışverişiyle ilgili ne düşünüyorsun?

Bu daha çok yönetim anlayışından kay-naklanır. Çünkü tek bir insanı çalıştırır-san her yere yetişemez. Ondan ister o da başkasından. ‘Ama karşı mısın? Kar-

şıyım. Kıskanç mısın? Kıskancım’

Ama bazı arkadaşlar olmadıkları ya da olmalarının mümkün olmadığı yerden de fotoğraf istiyor.

Mümkün değil ondan işyeri istemiştir. O da ondan istemiştir.

Murat abi siyasetçilerle samimi ve sıcak ilişkilerin oldu hep. Unutamadığın siyasetçi kimdir? En çok onun fotoğrafını çekmeyi özlediğin?

Birinci sırada rahmetli Turgut Özal. İkin-ci sırada rahmetli Necmettin Erbakan. Üçüncü de Süleyman Demirel. Özal, yaptığı hareketlerle bir foto muhabiri-ni atlatırdı. “Gelin çocuklar ben burada araba kullanıyorum” derdi. Yani öyle insanı dinamik ve zinde tutardı ki he-yecan yaptıran, yenilikçi biriydi. Özal ile unutamadığım bir olayı anlatayım. Göreve gittiğimiz yerde nü bir fotoğraf vardı. Özal’ı oradan geçerken çekmeyi tasarladım. Bekledim, eşyalarımı hazır-ladım, tek ben çekeceğim. Arkamdan birisi dokundu; ‘Ya bir dur dedim’ ‘Bana baksana’ deyince sesinden Özal oldu-ğunu anladım. “Şimdi fotoğrafı atladın gördün mü” dedi. Tabi bir şey diyemi-yorsun, güldüm. Dedim ki; “ Efendim bu da bizim görevimiz”, “Atlattım atlattım, nasılmış” dedi. Güzel de espri yapardı, kırmazdı. Sonra o fotoğrafın önünde bana poz verdi.

14 Şubat sevgililer gününde Meclis grubunda Tansu Çiller’e çiçek verirken bir fotoğrafın var?

14 Şubat Sevgililer gününde yere bir çi-çek düşmüştü, ondan sonra aldım. ‘Ver ver ver’ diye sesler gelince ben de kı-ramayıp vermiştim. Orada nazik bir şe-kilde kendisine saygıyla sundum. Aldı, teşekkür etti.

Baykal da bir kez sana kartopu mu atmıştı?

Biz fotoğraf olsun diye karın yağdığı bir gün, “Efendim bir kartopu oynar mısın?” dedik. “Tabi, ne güzel falan “dedi. O da fotoğraf vermeyi çok sever, böyle çıktık dışarı sulu sulu kartopunu bana doğru attı. Benim makinanın üzerine gelince tabi fotoğrafı ben çekemedim. “Ne yap-tınız?” dedim. Bozuldum bir de. “Ya kar-topu oyna dedin ya. Ben de oynadım” dedi.

Meslekte unutamadığın kişiler kim-dir? Saygıyla andığın ve benim on-dan çok şey öğrendiğim dediğin kimse var mı?

Mustafa Bozdemir. O beni yetiştiren bü-yüğümdür. Haber müdürüm geldi, “Eti senin kemiği benim” dedi rahmetli Or-han Kantoğlu. Saygın insanlardır bun-

lar. Bunlar insan gibi insanlardı. Sana iş öğretmeyi severlerdi. Ba-zıları büyük insanlar iş öğretmez ki gençler bizim yerimize gelmesin diye. Stajyer olarak bile almaya da-yanamazlar. Yıllarca o koltukların-da kalırlar. Bırak da başkası gelsin artık. Ama o insanlar her şeyi öğre-tirdi, insanlığı öğretirdi.

Bugün öyle kişiler yok mu?

Bugün öyle bir ilişki yok. Bir yere gittiğin zaman, “Acaba bu benim yerime mi gelecek niye geldi” diye hesap yapılıyor. Ve ya dışarıdan yaş-lı bir adam geldiği zaman, “Bu da mı geldi? “ diye bir ustasına saygı gös-termiyorlar. Ne olursan ol önce in-san ol. Gelsin yerine de çalışsın belki onun da ihtiyacı vardır.

Klasik ama eski günler yok. Eski foto muhabirleri yok mu?

Foto muhabirliği kamuoyunun gözü kulağı her şeyi diyebilirim. Bir kareyle her şeyi ispat edebilir-sin ama binlerce yazıyla hiçbir şeyi ispat edemezsin. Mesleğimiz çok ağır bir meslek, hasta olursun işini bırakamazsın. Çocuğun olur seve-mezsin doğru dürüst. Çünkü gece gündüz iş vardır.

Eskisi gibi değil sanki artık. Sadece birini bırakıp gidiyorsun yani.

Dijital çıkınca mesela ben bir üzün-tümü paylaşayım. Eşim doğum ya-pacak hastaneye götürülecek izin alamadım. Allah rahmet eylesin arkasından kötü söylenmez ama müdürüm yüzünden karım kapıda kaldı. Ben işi bırakıp gidemedim ve amcama telefon ederek, “ Amca alır mısın kapıda çocukla” diyerek ricada bulunmuştum. Bizim meslek özveri mesleği bu özveri mesleğini de yaptığımız için her şekilde hep ezilen biz oluyoruz.

Mecliste daha ne kadar çalışmayı düşünüyorsun?

Allah ne kadar kısmet ederse işim olduğu sürece devam edeceğim. Koşturmayı istiyorsun hala o kori-dorlarda, komisyonlarda, genel ku-rulda… Keşke maddi durumum iyi olsaydı da gençlere bıraksaydık. Oranın ağırlığı dışarıdan göründü-ğü gibi değil, çok ağır bir yer. Ne-fessiz kalıyorsun, havasız kalıyor-sun. Bazı güzel yanları da var kötü yanları da var. Stres özellikle çok fazla. İsterdim ki orda kavga olma-sın.

Hep güçlü ol, güçlü hisset kendini abi bu çatı altında.

Hep birlikte Arifim.

Page 41: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

İŞTE DEHŞET ANI… Havada yaşanan kabus dolu dakikaları bugün Star Gazetesi’nde mesleğini sürdüren Foto Muhabiri Burhan Eliş tüm detaylarıyla dergimizle paylaştı.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel,

18 yıl önce Güney Amerika’ya yaptığı, iki

haftalık resmi ziyaretin dönüş yolunda ölümden

döndü. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı

Demirel, eşi Nazmiye hanım ve beraberindeki

180 yolcuyu taşıyan Dalaman uçağı

kalkıştan yarım saat sonra türbulansa

girdi. Saatte 900 km hızla uçarken bir anda

sağa sola savrulan ve irtifa kaybeden

uçakta yaşanan korku ve paniği, O dönem

Milliyet Gazetesinde görev yapan foto muhabiri Burhan

Eliş, çektiği karelerle ölümsüzleştirdi. Tanık

olduğu dehşet anını gazeteciliğin verdiği

refleksle 36 mm’ye hapseden Burhan Eliş’in

fotoğrafları Milliyet Gazetesi’nin 15 Nisan 1995 sayısında “İşte

Dehşet Anı” başlığıyla manşete taşındı,

dehşet anı, “Baba yerde… Herkes çığlığı

basıyor… Burhan da deklanşöre…” spotuyla

okurlara sunuldu.

BURHAN ELİŞ KİMDİR?

1966 yılında Kars’ın Selim ilçesi Yolgeçmez Köyü’nde

dünyaya geldi. İlk, orta ve lise eğitimini Kars’ın Sarıkamış

İlçesi’nde tamamladı. 1988 yılında Hacettepe

Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun

oldu. Gazeteciliğe 1990 yılında Milliyet Gazetesi’nde

başladı. 1999 yılında Star Gazetesi’ne transfer oldu.

Halen Star Gazetesi Ankara Temsilciliği’nde mesleğini

sürdüren Eliş, evli ve Göksu, Tuna, Nehir isimli üç kız

çocuğu babası.

Page 42: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

80 81

Herkes Çığlık Bastı, Burhan Deklanşöre…Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1995 yılı nisan ayında Güney Amerika ülkeleri Arjantin, Şili ve Brezilya’ya ya-pacağı 15 günlük resmi ziyaret, daha başlamadan medyada polemiklere yol açmış, gezinin gereksiz olduğu yönünde yayınlar başlamıştı.

O dönem çalıştığım Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ufuk Güldemir, seyahatin başlamasına 3 gün kala te-lefonla arayarak seyahate benim katıl-mamı istemişti. Vize vb işlemlerin yeti-şemeyeceğini söylememe rağmen, “ben anlamam işlerini hallet, seyahate sen gideceksin” diyerek telefonu kapatmış-tı. Resmi işlemleri ve vize başvurularını 2 günde bitirerek seyahat kadrosuna dahil olmuştum. Seyahate katılan 180 kişi ile birlikte Esenboğa’dan havalanmış İspanya’ya doğru uçuyorduk.

Gezinin ilk durağı Arjantin’e gitmeden önce, İspanya’nın Kanarya Adalarında bir gece konaklamış, ertesi gün, okya-nusu geçmek için erkenden havalanmış, yaklaşık 8 saat süren okyanus uçuşun-dan sonra Arjantin’in Başkenti Bue-nos Aires’e varmıştık. Ardından Şili’nin Başkenti Santiago, sonra son durak Brezilya’nın Başkenti Brasilia.

Havada DehşetResmi temas ve görüşmelerden sonra seyahat bitmiş dönüş hazırlıklarına baş-lamıştık.13 nisan Perşembe günü Bra-silia Türk Büyükelçiliğinde uçuş saatini beklerken, uçağa yiyecek içecek yükle-yen aracın, uçağın bagaj kapağına çarp-ması sonucu uçağın uçuşu iptal olmuştu. Türkiye’den yeni bir uçak bekliyorduk. Bu da nereden baksan 14 saat demekti. Otellerden çıkış işlemleri yapıldığı için otellere geri dönmemiz mümkün değildi. Tek çare Büyükelçilikte beklemekti. An-cak 180 kişiyi yedirmek doyurmak elçi-liğin imkanlarını hayli aşıyordu. Kısa sü-rede kaynaklar tükendi, elçilik görevlileri canla başla talepleri karşılamaya çalışı-yorlardı. Ancak yetişmek ne mümkün… yiyecek içecek bitti, uykusu gelenler el-çiliğin koltuklarında uykuya dalmış….

Saatler süren gergin bekleyişten sonra, iyi haberi alıyoruz, Türkiye’den bekle-nen Dalaman uçağı alana inmiş bizi bek-liyordu. Otobüs, pasaport kontrol derken Dalaman uçağındayız, bir an önce hava-lanmak istiyoruz, kapılar kapanıyor ke-merler bağlanıyor, koltuklar dik duruma getiriliyor ve uçağın tekerlekleri yerden kesiliyor. Havadayız, herkes mutlu, yüz-ler gülüyor, vatana dönüyoruz çünkü.

Uçuş sorunsuz devam ediyor ilk yarım

saat dolmak üzere, ama daha önümüz-de 17 saat var. Derken Cumhurbaşkanı Demirel uçağın ön tarafında görünüyor. Demirel her uçuşta yaptığı gibi yolcular-la tek tek tokalaşıyor hal hatır soruyor. Ayaktayım, yanımda rahmetli Ahsen Çe-tine (dönemin Türkiye Gazetesi Cumhur-başkanlığı muhabiri) fotoğraf makinem boynumda bana doğru yaklaşan Cum-hurbaşkanı Demirel’i bekliyorum bir yan-dan da fotoğraf çekiyorum.

Cumhurbaşkanı Demirel elini uzatıyor, tokalaşmak için elimi uzatıyorum, büyük bir patlama ve sarsıntı ile savruluyo-rum, düşmemek için koltuğa sarılıyorum. Cumhurbaşkanı Demirel’i önce uçağın tavanında görüyorum sonra yerde. Tek amacım Cumhurbaşkanı Demirel’in her anın fotoğrafını çekmek, sol kolumla koltuğa sıkı sıkı yapıştım, sağ elimle fo-toğraf çekmeye çalışıyorum, ama aşağı yukarı ve yanlara doğru sarsıntı yüzün-den vizörden Demirel’i görmekte zor-lanıyorum. Yapabileceğimin en iyisini yapmaya çalışıyorum. İnsanlar fotoğraf çekmeme kızıyorlar, “hepimiz öleceğiz sen fotoğraf derdindesin diye bana ba-ğırıyorlar, üstelikte fotoğraf çekmeme tepki verenlerin çoğu gazete yöneticisi. Uçak büyük gürültüyle sağa sola yatıyor gövde çatırdıyor, kabin bagajları açılmış dökülüyor, servis yapan hosteslerin ta-

bakları bardakları kırılıyor, ağlamalar, ba-ğırmalar, çığlıklar birbirine karışmış, sakin olmaya çalışanlar Kelime-i şahadet geti-riyor. Uçağın penceresinden kanatların aşağı yukarı sarsıldığını görebiliyorum. Sakin kalıp fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Çekiyorum da. Nitekim Cumhurbaşkanı Demirel, her şey yoluna girdikten sonra, bana dönerek, “artık fotoğrafta çektin allı güllü yazarsın” diyerek espri yapıyor. Kafasını tavana vurduktan sonra yerde oturarak tehlikenin geçmesini bekleyen Cumhurbaşkanı Demirel’in aklına ilk eşi Nazmiye hanım geliyor, korumalarına, “Nazmiye’ye bakın” diye talimat veriyor, korumalardan biri emekleyerek Nazmiye hanımın yanına gidiyor, sonra geri ge-lerek Cumhurbaşkanı’na rapor veriyor, “iyiymiş efendim o da sizi merak ediyor”

Ne Oldu?Demirel ve 180 kişiyi Brezilya’dan geti-ren Dalaman uçağı türbülansa girdi ve 20 saniyede 300 metre irtifa kaybetti. Kontrolü sağlayan pilot çok irtifa kay-bettik diye hızla yükselmeye başladı. Uçak 15 saniye sonra büyük bir gürültü ve sarsıntıyla sağa yattı . Bu düşüş daha sarsıntılı ve büyüktü, uçak 10 saniyede 700 metre irtifa kaybetti. İlk sarsıntı ve düşüşte sakin kalmaya çalışan Demirel’in

ikinci düşüşte hiç konuşmaması korku ve heyecanını yüzüne yansıtıyordu. Dala-man uçağı dikine burgaçlı hava hareketi anlamına gelen türbülans bölgesinin ke-narından geçmişti. Uçağın kaptan pilotu Ata Özerden’in dediği gibi, ‘türbülans bölgesinin kenarından geçtik, eğer içine girseydik betona çarpmış gibi olurduk, böyle bir durumda ya kanadınız kopar ya gövde çatlar, ya da motor bozulur kurtu-luşunuz yoktur”

Kurtuluş ve Eve DönüşKorumalar yerde oturan Demirel’e kafa-sını koltuklara çarpmasın diye sıkı sıkı sarılmış uçağın sarsıntılarının geçmesini bekliyorlar. Büyük patlamalar ve çatır-damalar yerini yerini hafif sarsıntılara bırakıyor, çığlıklar kesiliyor, hostesler kı-rılan dökülenleri toplamaya başlıyorlar, Demirel hemen yanımdaki koltuğa oturu-yor, ayakta koltuğa sarılmış bekliyorum, şoktayım, fotoğraf çektim ama, acaba ne çektim bilmiyorum, o kargaşada can pa-zarında fotoğraf çektiğimi gören Demirel, bana dönüyor, “fotoğrafta çektiniz artık allı güllü yazarsınız” diyor, gülümsüyo-rum. Uçuş normale dönüyor, yüzler mutlu gülümsüyor, ölmedik yaşıyoruz mutlulu-ğu. Arkadaşlarım yanıma geliyor fotoğraf çekip çekmediğimi soruyor, çektim diyo-

rum ama emin değilim, sonra filmin başı-na bir iş gelmesin diye makinadan çıkarıp cebime koyuyorum, malum gazetecilik numarası çekemediysen çektirme. Ama daha önümüzde 16 saatlik bir uçuş var. Okyanusu geçtikten sonra Cumhurbaşka-nı Demirel’in talimatıyla Kanarya Adaları-na inip bir saat dışarı çıkıp stres atıyoruz. Normalde direk Ankara’ya uçulacaktı. Sonra tekrar uçak ve sabah saat 10 sıra-larında Esenboğa Havalimanına iniyoruz. Kaza haberi üzerine Esenboğa hıncahınç dolmuş kurbanlar kesiliyor.

Filmi banyoya veriyorum, yaklaşık yarım saat süren bekleyişten sonra, film önüm-de ve çekmişim işte, bütün korku heye-can yorgunluk bir anda bitiyor…

Derken telefon çalıyor, arayan Milliyet fotoğraf sorumlusu rahmetli Yalçın Çınar abi, selam sabahtan sonra, Genel Ya-yın Yönetmeni Ufuk Güldemir’in hemen İstanbul’a gelmemi istediğini söylüyor, Yeniden uçağa binmeyi göze alamıyorum, ama sonuçta çağıran Yayın Yönetme-ni. Öğlen uçağı ile İstanbul’a gidiyorum, elimde manşetin fotoğrafları, Ufuk bey sıcak bir şekilde karşılayıp teşekkür edi-yor, “iyi ki seni göndermişim” diyor. Film-leri veriyorum, notları yazıyorum, sayfa-lar yapılıyor. Manşet, “İŞTE DEHŞET ANI”…

Page 43: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

82 83

TANJUBAYRAMOGLU

Türkiye’nin ilk haber kameramanlarından

Haber kameramanının gözü ve kulağı, Allah’ın her kulunun sahip olduğu sadece o ikişer taneden ibaret değildir. Aksine onlardan mümkün olduğu kadar fazla olan ve bunun fazla olduğunu bünye-sinde hisseden kişilerdir. Tabir caizse; ‘ben onu görmedim’, ‘ben onu fark etmedim’, ‘ben onu his-setmedim’ veya buna benzer söyleyişlerde asla bulunmayacak bir kişi olmalıdır

Türkiye’nin ilk haber kameramanlarından Tanju Bayramoğlu ile televizyon dünyasındaki hızlı değişimi konuşurken onun hikayelerini de dinleme şansını buldum. İşte ustalarımızdan

Tanju Bayramoğlu ile yaptığım söyleşi:

Türkiye Haber Kameramanları Derneği Başkanı

Celal ÇEVİRGEN

Page 44: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

Radyo Haber BülteniSonrasında Türkiye’nin ilk haber ka-meramanlarından biri oldunuz. O yıl-ları anlatır mısınız.

TRT yayına başladığı ilk yıllarda, ha-ber bültenleri tamamen stüdyoda spikerlerin sunduğu, dışardan aktü-el görüntülerle beslenen değil de bir nevi ‘Radyo Haber Bülteni’ seklinde izleyiciye aktarılıyordu.

O yıllarda kameramanların bulundu-ğu yer, TRT Ankara Televizyonu’na bağlı kamera grubuydu. Yani tek bir kamera grubu vardı. TRT’nin tüm işleri bu grup tarafından halledili-yordu. Müzik eğlencesinden tutun, haber görevlerine kadar grup şe-fimiz Kaya Sur’un görevlendirmesi doğrultusunda giderdik. Bu süreçte bazı kameramanlar bazı işlere tercih ediliyordu. Yani herkesin farklı bir yeteneği ve ilgi alanı vardı.

TRT Haber Merkezi KurulduZaman geçtikçe işler yoğunlaştı. En sonunda Haber Merkezi kendi kame-ra birimini oluşturmak için talepte bulundu. TRT Ankara Televizyonu ve TRT Haber Merkezi arasında tat-

lı bir rekabet vardı. TRT Ankara Te-levizyonu ne kadar dirense de TRT Haber Merkezi’ne güçleri yetmedi ve talep kabul edildi. Ben ve Ekmel Ka-buloğlu haber merkezinin tercih et-tiği kameramanlar olarak TRT Haber Merkezi’nin resmi ilk iki haber kame-ramanı olduk.

Neden siz tercih edildiniz veya Ha-ber merkezi tercih edilecek kamera-manda ne gibi özellikler arıyordu.

Doğal olarak bugün bir haberciler-de ne gibi özellikler aranıyorsa o zamanda aynı özellikleri arıyorlardı. Haber Kameramanı olabilmek de-mek, genel kültür seviyesi itibariyle yaşadığı ülke ve diğer ülkelerdeki olaylarından gidişatıyla hassasiyetle ilgilenen ve kamerasıyla görev aldığı her konuda tespit ettiği/edeceği gö-rüntüleri tamamen çağdaş ‘haberci-lik anlayışı’ ve üslubunda, en gerçek-çi bir tutumla izleyicilere yönlendire-bilecek, çabuk ve doğru verilecek çe-kim kararlılığı çerçevesinde oluşacak bir inisiyatif kabiliyetine sahip olan, olması gereken kişidir.

HABER KAMERAMANI DEDİĞİN

Haber kameramanının gözü ve kula-ğı, Allah’ın her kulunun sahip olduğu sadece o ikişer taneden ibaret değil-

dir. Aksine onlardan mümkün oldu-ğu kadar fazla olan ve bunun fazla olduğunu bünyesinde hisseden ki-şilerdir. Tabir caizse; ‘ben onu gör-medim’, ‘ben onu fark etmedim’, ‘ben onu hissetmedim’ veya buna benzer söyleyişlerde asla bulunmayacak bir kişi olmalıdır.

Geçen Zamanın Tekrarı YokMalumunuz, yaşanan bir olayın tek-rarı yoktur. Dolayısıyla haber ka-meramanı bir çok şeyi önceden dü-şünmeli, hissetmeli ve gereken tüm unsurlara hazırlıklı olmalı. Gerekli malzemeden tutun, olayın gidişatına kadar her şeyi çok iyi algılayan üstün bir duyarlılığa sahip kişi olmalıdır.

Önemli İsimler Kameraman Olarak BaşladıBir müddet sonra haber de işler iyi-ce çoğaldı ve haberin talebi üzerine yeni kameramanlar habere geçmeye başladılar. Ertürk Yöndem, Ahmet Tansel, Ziya Uçkan, Sonat Konur, Vedat Güres, Ziya Ergun gibi isimler o dönemdeki bazı kameramanlardı.

Haber merkezinin kuruluş yıllarında ilk olarak kurum bünyesinden sağla-nan kameramanlar, kurum dışından alınırken özenli bir imtihanla yüksek okul mezunları tercih edilerek alın-maya başladı.

Fotoğrafçılar Tercih SebebiO zamanlar üniversitelerde televiz-yonla alakalı bölümler olmadığı için kameramanlar seçilirken fotoğrafçı-lık hobisi, sanat yönü olan, konserva-tuar, tiyatro gibi bölüm mezunların-dan tercih ediliyordu. Seçilen kişilere eğitim önce TRT bünyesinde sonra-sında ise bazı yabancı televizyonlara gönderilerek veriliyordu. TRT Haber Merkezi çok hızlı bir şekilde büyüdü. Bir müddet sonra Kavaklıdere’deki yeni yerimize taşındık. Şimdiki yapı-sının temelleri o zaman atılmış oldu.

16 Mm Film Kameralarıylaİlk yıllarda kullandığınız kameralar hangisiydi, Nasıl çalışırdınız.

Aktüel kamera olarak ilk gelen ka-meralar 16 mm Arriflex marka film kameralarıydı. Kamera servis şefi

Kaya Sur, her fırsatta kendi odasın-da, ben ve Ekmel Kabuloğlu’na bu kameraların kullanımıyla alakalı kurs verirdi. Kaya Sur, Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nden TRT’ye transfer ol-muş eski bir fotoğrafçıydı. Bizleri ka-merayla tanıştıran o dur.

120 Metrelik Film KasetiO zamanlar imkanlar çok fazla de-ğildi. 120 metrelik bir film kasetimiz olurdu ve bu filmi çok idareli kullan-mamız beklenirdi. 120 metre film 11 dakikaya yakın görüntü kaydı yapa-biliyordu. Bazı görevlerde bu filmi yetiştirebilsek de futbol maçlarında bize çok büyük sıkıntı olurdu. Düşün-senize 3-1 biten bir maçı 10 dakika-lık bir filme nasıl sığdırırsınız. Bunu yapabilmek için gözümüzü vizörden hiç ayırmadan, golü kaçırmamak için her atağı dikkatlice takip ederdik. Eğer golü kaçırırsak bedelini ağır ödemek zorunda kalırdık. Allah’tan benim başıma hiç gelmedi.

Kamerada Ses Kaydı YoktuMalumunuz film kameralarında ses kaydı olmadığı için bizimle omuz omuza çalışan sesçi arkadaşları-

mız vardı. İsviçre yapımı olan Nagra teyplerle ses kaydı yaparlardı. Tüm görevlere bu arkadaşlarımızla gider-dik.

TRT bizlere gideceğimiz işlere uy-gun bir şekilde giyinmemiz için özel kıyafetler verirdi. Size şu an belki en-teresan gelebilir ama smokinlerimiz dahi vardı. Cumhurbaşkanlığı ve üst düzey devlet erkanının katıldığı top-lantılarda, kokteyllerde bu smokinle-ri giyerdik. Kuzu postundan yapılmış gocuklar da verilen kıyafetlerin için-deydi. Soğuk iklim koşullarında dı-şarda uzun müddet beklememizi ge-rektiren durumlarda bunları giyerdik.

Gurur DuyuyorumKameraman olmak benim için haya-tımda Allah’ın bana verdiği bir lütuf oldu. Buna müdrikim. İlk TRT yayın-larında görev almış bir çalışan ve de yine ilk televizyon haber bültenleri-ni başlatan o küçük grup içerisinde olmaktan dolayı büyük bir gurur du-yuyorum.

Kimdir Tanju Bayramoğlu, gençlere

nasıl anlatalım. TRT ile tanışmam 1964

yılında oldu. Televizyon Daire Başkanlığı’nda göreve

başlamıştım. O sırada yayına geçecek olan ilk stüdyonun

çalışmaları yapılıyordu. Almanya’dan gelen altı teknik

elemanın önderliğinde stüdyonun montaj çalışmalarını yapıyorduk. Çalışmalar sürdüğü

esnada kurum bünyesinden kameraman olarak yetiştirilmek

üzere elemanlar seçiliyordu. İşte bunlardan biri ben

olmuştum. Takvimler 1965 i gösterirken ben TRT Televizyon

Dairesi bünyesinde kadrolu kameraman olarak göreve

başladım. O zamanlar bu birimin ismi şuan olduğu gibi Aktüel

kamera servisiydi.

Page 45: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

86 87

SAlİHlİ’YE GÜzEl BİR ESER BIRAKTIK

Salihli’fotoğrafladıkSalihli Belediyesi ve Türkiye Foto Muhabirleri Derneği işbirliğinde düzenlenen foto safaride çekilen 300 fotoğraf ile hazırlanan albümdeki 156 fotoğraf sergilendi. 

Fotoğraflarla Salihli albümünün sergisi za-fer Keskiner Tiyatro Salonu’nda açıldı. Sa-lihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay, Salihli Belediyesi ile Türkiye Foto Muhabir-leri Derneği işbirliğinde düzenlenen foto safaride çekilen binden fazla fotoğraf ara-sında seçilen 300 fotoğrafın hazırlanan albümle sunulduğunu bunların arasından da 156 tanesinin bir sergi ile Salihli hal-kıyla paylaşıldığını anlattı. Sergiye birçok davetlinin yanı sıra, Salihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay, İlçe Kaymakamı Ertan Peynircioğlu, Salihli Ticaret Sanayi Oda-sı Başkanı İbrahim Yüksel ile Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Ege Bölge Temsilcisi ve Yeni Asır Gazetesi Foto Muhabiri Kadir Kemaloğlu da katıldı. 

Törende konuşan Salihli Kaymakamı Ertan Peynircioğlu hazırlanan albümü büyük bir keyif ve beğeni ile incelediğini anlatarak, “Çok güzel kareler yakalanmış, gerçekten belge niteliğinde bundan 10- 20- 30 yıl hatta çok daha sonraları Salihli’nin bugü-nünü merak edenlere her şeyi en güzel şekilde anlatacaktır. Kitap, fotoğraf, film gfibi çalışmalar bugünü gelecek nesillere anlatmak için çok önemli. Emeği geçenleri kutlarım” diye konuştu.

Daha sonra söz alan Belediye Başkanı Mus-

tafa Uğur Okay “Geçtiğimiz Mayıs ayında Türkiye Foto Muhabirleri Derneği İzmir Şu-besi ve belediyemizin işbirliğinde bir grup değerli foto muhabirleri ile Salihli’yi köşe bucak gezerek kentimizi ölümsüzleştirdi. Doğası, tarihi, kültürü ve her dokusuyla bu-ram buram özgün, karakteristik ve güzellik-lerle bezeli Salihlimizi bizim alıştığımız gözle değil farklı bir bakış açısıyla görüntülerken aynı zamanda içinde yaşadığımız için artık fark etmediğimiz güzellikleri bizlere sundu-lar. Bu fotoğraflardan oluşan albümümüz yayınlanırken bu karelerden oluşan bir de sergi oluşturuldu” Fotoğraflarla Salihli al-bümünde sadece 256 sayfada yaklaşık 300 fotoğrafa yer verilrdiğini dile getiren Okay, “Bu çalışmalarımızda yola çıkış nede-nimiz; binlerce yıllık tarihi geçmişe, doğal zenginliklere, tarihi güzelliklere ve birçok coğrafyadan süzülüp gelen kültürüne ka-dar önemli değerlere sahip Salihli’de kent belleğini oluşturmaktır. Bu albüm ve sergi çalışmamızda tarihi ve doğal güzelliklerimi-zi, dışarıdan ve farklı bakış açısıyla görebi-lecek çok değerli gazeteci dostlarımız ve fotoğraf sanatçılarımız konuğumuz oldu ve binlerce kare fotoğrafla kentin bugününü ölümsüzleştirdi” dedi.

Salihli Belediye Başkanı Okay, foto safariye katılan Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi

Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet İmançer, Foto Muhabirleri Derneği Ege Bölge Tem-silcisi ve Yeni Asır Gazetesi Muhabiri Kadir Kemaloğlu, Posta Gazetesi Çevre ve Gezi Yazarı Ahmet Akansu, Haber Türk Gazetesi Foto Muhabiri Mehmet İnmez, emekli foto-muhabirleri Fikret Ay ile Kenan Seven, Nur-hayat Talay ve Sökmen Talay’a teşekkür etti. Yoğun ilgi gören serginin açılış kurde-lesini ise İlçe Kaymakamı Ertan Peynircioğ-lu ve Salihli Belediye Başkanı Mustafa Uğur Okay foto muhabirleri ile birlikte kesti.

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği İzmir Şube Başkanı Kadir Kemaloğlu ise Salihli’yi yakından inceleme ve ziyaret etme fırsatı buldukları bu çalışmanın Salihli halkına ar-mağan olmasından mutluluk duyduklarını dile getirdi. Kemaloğlu, kenti iki gün gibi kısa bir sürede tanımaya çalıştıklarını ve ya-kından gördüklerinde bu sürenin Salihli gibi doğası, tarihi ve kültürü ile zengin bir kent için yeterli olmadığını belirterek, “Bizim ça-lışmamız Salihli’ye kısa bir bakış oldu” dedi. Sergiyi gezen Salihlililer de yaşadıkları ken-ti farklı bir gözle görenlerin eserlerini gör-mekten mutluluk duyduklarını ifade ettiler.

Sergi, belediye sarayındaki galeride 2 ay boyunca gezilebilecek.

Page 46: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

88 89

Kurşunlu Kaplicalari1967 yılından bu ya Salihli Belediyesi tarafından işletilen kaplıca, Ege bölgesinin en önemli termal kaynaklarından birisi üzerinde ku-ruludur. Her mevsim ayrı bir güzellik taşıyan bitki varlığına sahip Kurşunlu vadisinde yer alır ve ilçeye sadece 4 Km mesafededir.

Romatizmal hastalıklar, kireçleme, kırık, çıkık, cilt hastalıkları, böb-rek rahatsızlıkları ve kadın hastalıkları gibi birçok hastalığa yarar-lıdır. Bölgedeki diğer termal sulardan farklılığı suyunun kükürtlü oluşudur.  

Kız KöprüsüAdala beldesi ile Demirköprü Baraj seti arasında, Gediz nehrinin üzerinde kurulu köprü antik Kral Yolu’nun da geçtiği noktada inşa edilmiştir. Köprü, 6 gözenekli sütun üzerine kemerli, taş yapısı ile Mimar Sinan stilini andırmakta ise de yapım yılı kesin olarak bi-linmeyen bir Osmanlı dönemi eseridir. Yakın çevresindeki Alabalık üretim tesislerinde dinlenip taze Alabalık yiyebilirsiniz.

Su Uçtu Şelalesi ve Adala KanyonuKız Köprüsünün altından akan suyu her iki yakasından da batıya doğru takip ettiğinizde yaklaşık 2 km sonra bir doğa harikasıyla

karşılaşırsınız. 25 m yüksekten, Adala kanyonunun başlangıcına dökülen “Su Uçtu” şelalesi ve devamında volkanik kanyonun su ile çeşitli bitkilerin harmanlanmasıyla ortaya çıkan doğal florasına hayran kalacaksınız. 

Bizim Ev TesisleriSalihli’nin seyir tepesi olarak kabul edilen Seyran Tepe’de bulunan 300 kişilik, teraslı Restoran, Cafe-Bar’ın en önemli özelliği Avru-pa’daki benzerlerinde bile göremeyeceğiniz eğitimli görevliler ne-zaretinde hizmet veren çocuk oyun odası ve kreşinin bulunmasıdır. Böylece çocuklu konuklar gönül rahatlığı içinde yemeklerini yerken çocuksuz ortamda eğlenebilmektedir.

Çamur (Hamamı) Kaplıcaları:Salihli’nin Kurşunlu’dan sonraki önemli kaplıcası Sart Çamur Kaplı-caları  ltd.Şti. dir. İlçeye 11 Km. uzaklıkta Bozdağ’ın kuzey yamaçla-rında yer almaktadır. Sularının özelliği Kurşunlu ile örtüşür. Adında her ne kadar çamur geçiyorsa da özel çamuru yoktur. Salihli, Antik çağlardan beri şifalı suları ile ilgi çeken bir yer olmuştur. Romalıla-rın, bu kaplıcanın sularını, pişirilmiş toprak künk döşeyerek 5 Km mesafedeki Sardes’e götürdükleri, “Roma Hamamı” adı verilen kü-çük çaplı hamamlar ile Gymnasiumdaki gibi havuzlu banyolarda,

hamam sefaları yaptıkları arkeolojik kazılardan anlaşılmaktadır. Çevresinde bulunan şelale, kazan ve Güvercin kuyusu görülmeye değerdir. Köy kahvesinde, çınar ağaçlarının altında, çay molası ver-mek keyifli bir dinlenme şeklidir.

Anadolu Anıt ÇınarıBarış mahallesi, Trabolu mevkiinde bulunan bu anıt çınar ağacının yaşı 410 civarında hesaplanıyor. Yüksekliği yaklaşık 40 m. çapı ise 8 metredir. Söylenceye göre; bu çınarı bir Alevi dedesi dikmiştir ve kutsal kabul edilir. Bu nedenle kimse kırık dallarını bile alıp yakmaz. Belki bu anıt çınarın günümüze ulaşması bu inanca bağlıdır. Salih-li Belediyesi, 1999 yılında bu ağacı korumaya almış ve üzerinde Şadan Gökovalı’nın “Merhaba, benim adım Anadolu Çınarı, üçüncü bin yıla 410 yaşında giriyorum. Atalarınızın selamını torunlarınıza götürüyorum.” yazısı, doğal taş blok üzerine işletilmiş ve çevre dü-zenlemesi yapmıştır.  

SERGİDEN ESİNTlİER

Page 47: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

90 91

Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin düzenlediği “Vakıfbank – TFMD Yılın Basın Fotoğrafları”, Türkiye’deki haber fotoğraflarının değerlendirildiği tek yarışmadır. Yarışmanın patenti ve tüm hakları derneğe aittir.

“Yarışmanın amacı”Basın sektöründe, zor şartlarda görev yapan foto muhabirlerini mes-leklerinde özendirmek. Basın fotoğrafçılığının gelişmesinde katkı sağ-lamak, basın fotoğrafçılarını desteklemek. Seçilen fotoğrafların Yurtiçi ve yurt dışında sergilenmesi ile haber fotoğrafçılığına ve basın fotoğ-rafçılarına olan ilgiyi yüksek tutmak. Türkiye’deki basın fotoğrafçılı-ğının seçkin ürünlerini basılı eserler haline getirerek kaynak yayınlar oluşturmak.

Yarışma KaTıLım KOşULLarı− Yarışmaya Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC vatandaşı tüm basın

mensupları katılabilir. Jüri üyeleri katılamaz. − Yarışmaya 2013 yılında çekilmiş fotoğraflar katılabilir.− Foto muhabiri yarışmaya her kategoride en fazla 10 eserle ka-

tılabilir. − Yarışmaya “Foto Röportaj” dalında katılacak eserlerde her hika-

ye en fazla 12 fotoğraflık bir seriden oluşabilir. Bu kategorideki başvurularda daha fazla fotoğraf gönderilmesi halinde ise TFMD yönetimi bu fotoğraflar arasından 12 tanesini jüriye sunar. “Foto Röportaj” dalında 2013 yılı içerisinde çekilen fotoğrafların yanı sıra önceki yıllardan süren ancak bu yıl çekilen fotoğraflarla ta-mamlanan seriler de katılabilir.

− Yarışmaya bir fotoğraf yalnızca tek bir kategoride katılabilir. Örneğin aynı fotoğraf hem foto röportaj içerisinde hem de başka-ca bir dala gönderilemez. Tespit edildiği anda iki fotoğrafta tasnif dışı bırakılır.

− Yarışmaya katılan eserler www.tfmd.org.tr adresinden online ola-rak alınır.

− Yarışmaya katılacak eserlerin çözünürlüğü en az 72 DPı, uzun kenarıda en az 3000 pixel olmalıdır.

− Fotoğrafların Adobe Photoshop’ta File İnfo bölümünde katılım-cının ismi, soyadı, fotoğrafın açıklaması, fotoğrafın çekildiği tarih açıkça belirtilmelidir. File İnfo bölümünde yer alan Ca-tegory kısmına fotoğrafın yarışmada gönderildiği kategori kodu yazılmalıdır. Yarışma başvuruları online olarak kabul edildiğinden bu bölümün Türkçe harf ve noktalama kuralları ile altyazılı şekli ile gönderilmesi zorunludur. (altyazısı olmayan fotoğ-raflar yarışma dışı kalacaktır)

Yarışma DaLLarı KaTegOri KODLarı;• Haber HBR• Serbest SRB• Spor SPr• Foto Röportaj FrP• Çevre cVr• Siyaset SYS• AB Yolunda Türkiye AB

− Fotoğraf kayıt edilirken kategori kodu, foto muhabirinin isminin başharfi ve soyadının tamamı yazılacak ardından numara veri-lecektir. Seri fotoğraflarda numaranın sonuna harf eklenecektir.

ÖrneK Yarışmaya katılan foto muhabirinin ismi Ahmet Vargı. Bu kişi

yarışmaya 2 Haber, 1 Serbest, 3 Spor, 1 Çevre, 2 Siyaset, 1 Foto Röportaj’la katılmış. Fotoğraflara aşağıdaki şekilde isim-lendirerek kayıt etmeli.

HBR_AVARGI01HBR_AVARGI02SRB_AVARGI01SPR_AVARGI01SPR_AVARGI02SPR_AVARGI03CVR_AVARGI01SYS_AVARGI01SYS_AVARGI02FRP_AVARGI01AFRP_AVARGI01B

FRP_AVARGI01CFRP_AVARGI01DFRP_AVARGI01EFRP_AVARGI01FFRP_AVARGI01GFRP_AVARGI01HFRP_AVARGI01IFRP_AVARGI01JFRP_AVARGI01KFRP_AVARGI01L

Yarışmaya katılacak eserler Adobe Photoshop AdobeRGB veya sRGB olarak JPEG formatında kalitesi maksimumda (12) ka-yıt edilmelidir.

− Yarışmacı, başvuru formundaki isim, soyadı, çalışılan kurum, görev kısmı ile iletişim bilgilerini eksiksiz olarak doldurulmak zorundadır.

− Gönderilen fotoğraflar iade edilmez. Her türlü kulanım hakları Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’ndedir. (Dernek bu fotoğrafları Yılın Basın Fotoğrafları Kataloğu’nda, yayınlarında veya katkı sağladığı basılı eserlerde, takviminde ve sergilerinde kullanabi-lir. Sponsor firma ödül alan fotoğrafları dernek ve kişi adı geçe-rek ilgili yayınlarında kullanabilir) Yarışmaya katılan eser sahibi bu şartı kabul etmiş sayılır.

− “Vakıfbank – TFMD Yılın Basın Fotoğrafı” Jüri tarafından ödül alan eserler arasından seçilir.

− Yarışmaya katılan eserin gönderildiği kategori ile uyuşmama-sı halinde Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, eserin dalını de-ğiştirebilir. Yarışmaya katıla foto muhabiri bu şartı kabul etmiş sayılır.

− Yarışmaya gönderilecek fotoğrafların “Fotoğraflarla Türk Bası-nı” kataloğunda yayınlanmasına Türkiye Foto Muhabirleri Der-neği karar verir.

− “Yılın Basın Fotoğrafı” ödülünü alan foto muhabiri, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği yarışma sponsorları dışındaki firma, kuru-luş veya kişinin tanıtımına yönelik reklam kampanyaları ve or-ganizasyonlara katılamaz. Ödül alan foto muhabirlerinin açık

kimlik ve yüzleri, sponsor firmalarca gazete, dergi, internet ve televizyon ilanlarında kullanılabilir.

− Yarışma kuralları dışında yapılan tüm başvurular, tasnif dışı bıra-kılır. Yarışmaya katılacak fotoğrafta karanlık oda müdahalelerinin dışında manüplasyon yapıldığı tespit edilmesi halinde söz konusu yarışmacı, bu tarihten sonra Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin organize ettiği hiçbir yarışmaya katılamaz. Yarışmacı dernek üye-si ise ihraç istemiyle jüri tavsiyesi ile TFMD Yönetim Kurulu’na sevk edilir. (Yarışmaya gönderilen fotoğraflarda filtre kullanılamaz, çoklu fotoğraf uygulaması yapılamaz, fotoğraftaki bir bölüm siline-mez veya fotoğrafa ekleme yapılamaz, fotoğrafa orjinalinde olma-yan renk filtreleri uygulanamaz, fotoğrafın üzerine isim veya yazı yazılamaz, fotoğrafa pasparto veya arkaplan eklenemez, fotoğraf işlenirken katman -layer- açılamaz)

− Yarışmaya yapılacak itirazlar Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilir.

Yarışma TaKVimi− Yarışmaya son katılım tarihi 20 Ocak 2014’dur. Bu tarihten son-

ra yapılan başvurular kesinlikle dikkate alınmayacaktır.− Jüri 21-23 Şubat’ta Ankara’da Ramada Plaza Oteli’nde toplanır

ve ödüller açıklanır. − Ödül töreni Nisan ayı içerisinde gerçekleştirilir.Yarışma DaLLarıHABER: Gündemde olan veya ani gelişen olaylar ile deprem, sel, yangın, savaş, yangın gibi alanlarda 2013 yılı içerisinde çekilen fo-toğraflar katılabilir.SERBEST: Gündemde olan veya özel olarak takip edilen konular ile opera, bale, günlük yaşamın içinden kareler, sanat ve magazin alanında 2013 yılı içerisinde çekilen fotoğraflar katılabilir. SPOR: Her türlü spor organizasyonunda veya hazırlığı sırasında çekilen fotoğraflar ile spor kamuoyunun tanıdığı isimlerin 2013 yılı içerisinde çekilen fotoğrafları katılabilir.FOTO RÖPORTAJ: Konu sınırı olmadan bir hikayeyi anlatan en az 12 fotoğraftan oluşan 2013 yılı içerisinde tamamlanmış projeler katılabilir.SİYASET: Politik portreler, siyasi olaylar, meclis ve siyasi partiler-de yaşanan gelişmeler ve politikacıların 2013 yılı içerisinde çekilmiş fotoğrafları katılabilir.TUKÇEV ÇEVRE FOTOĞRAFI: Doğal hayatı anlatan fotoğraf-lar ile yangın, sel, kuraklık gibi çevre felaketlerinden 2013 yılı içeri-sinde çekilen fotoğraflar katılabilir.AB YOLUNDA TÜRKİYE: Avrupa Birliği yolundaki Türkiye’nin modern ve çağdaş yüzünü yansıtan ekonomi, spor, sanat, çevre, kent mimarisi, tarım, turizm, günlük yaşam gibi alanlar, AB uygulamalarının günlük hayatımıza etkileri/yansımaları, AB’ne yönelik algılar. Yalnızca bu kategori de fotoğrafın çekildiği tarih ve katılım sayı sınırı yoktur.

ÖDÜLLer−Yılın Basın Fotoğrafı Ödülünü alan foto muhabiri fotoğraf makine-

si ve “Yılın Basın Fotoğrafı” plaketi alır.

−Haber, Serbest, Spor, Foto Röportaj, Siyaset ve TUKÇEV Çevre Fotoğrafı dallarının birincileri 2000 TL para ödülü kazanır. Bu dal-larda ödül alanlar “Yılın Basın Fotoğrafları’14” plaketi alır.

−Rafet Hüner Özel Ödülü, Mustafa Pekcan Özel Ödülü kazanan foto muhabirleri “Yılın Basın Fotoğrafları’14” Plaketi alır.

−AB Yolunda Türkiye özel kategorisinde birinci 4000 TL, ikinci 2000 TL, üçüncü 1000 TL para ödülü ve “Yılın Basın Fotoğra-fı’14” plaketi alır.

JUri

Chritopher MORRİS VII Fotoğraf Ajansı Kurucusu, Foto Muhabiri

Yannis BEHRAKİS Reuters Yunanistan Fotoğraf Editörü

Abdurrahman ANTAKYALI Depo Photos Yayın Yönetmeni

Coşkun ARAL İz TV Genel Yayın Yönetmeni

Naci ARKAN Türkiye Spor Yazarları Derneği Genel Başkanı

Nazmi BİLGİN Gazeteciler Cemiyeti Başkanı

Kutup DALGAKIRAN Sabah Gazetesi Fotoğraf Editörü

Bülent HİÇYILMAZ Türkiye Foto Muhabirleri Derneği Onursal Başkanı

Sebati KARAKURT Hürriyet Gazetesi Fotoğraf Editörü

Burak KARA Vatan Gazetesi Fotoğraf Editörü

Burhan ÖZBİLİCİ Associated Press Türkiye Fotoğraf Editörü

Fatih SARIBAŞ Habertürk Gazetesi Fotoğraf Editörü

Selahattin SEVİ Zaman Gazetesi Fotoğraf Editörü

Ahmet SEL Anadolu Ajansı Görsel Yayınlar Daire Başkanı

Mustafa SEVEN Foto Muhabiri Sosyal Medya

Ateş TÜMER TFMD Eski Başkanı, Habertürk Foto Muhabiri

YILIN BASIN FOTOĞRAFLARI YARIŞMASI‘14

www.tfmd.org.tr

Yarışma Online Başvuru Sayfası

Büklüm Sokak 6/7 Kavaklıdere / AnkaraTel : 90 312 4178750-60Fax : 90 312 4178718 Gsm : 90 533 4558997

Yılın Basın Fotoğrafları 2014Online başvuru sayfası

www.tfmd.org.tr

Page 48: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

92 93

Basın Fotoğrafçılığının tek yayını artık size daha da yakın...

“Foto Muhabiri” İPhone’de, İPad’deAndroid’le akıllı telefonlar ve tabletlerde www.tfmd.org.tr adresinde web’te

www.tfmd.org.tr

Page 49: BÜNYAMIN ARTIK ÖZGÜR

94

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

AltinGunu_(22x33)_H.pdf 1 09.09.2013 15:10