bilgin tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/tezler... · web viewosmanlı askerî...

242
T.C. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Bilgi ve Belge Yönetimi Anabilim Dalı OSMANLI BÜROKRASİSİNDE DİVAN-I HÜMÂYUN DEFTER FORMLARININ ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ (XV-XVI. YÜZYIL) (DOKTORA TEZİ) Hazırlayan Bilgin AYDIN İSTANBUL 2003

Upload: others

Post on 08-Feb-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

T.C.Marmara Üniversitesi

Türkiyat Araştırmaları EnstitüsüBilgi ve Belge Yönetimi Anabilim Dalı

OSMANLI BÜROKRASİSİNDE DİVAN-I HÜMÂYUN DEFTER FORMLARININ ORTAYA

ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ (XV-XVI. YÜZYIL)

(DOKTORA TEZİ)

Hazırlayan

Bilgin AYDIN

İSTANBUL 2003T.C.

Page 2: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

II

Marmara ÜniversitesiTürkiyat Araştırmaları Enstitüsü

Bilgi ve Belge Yönetimi Anabilim Dalı

OSMANLI BÜROKRASİSİNDE DİVAN-I HÜMÂYUN DEFTER FORMLARININ ORTAYA

ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ (XV-XVI. YÜZYIL)

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan

Bilgin AYDIN

Danışman

Prof. Dr. İsmail E. ERÜNSAL

İSTANBUL 2003

Page 3: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

III

ÖNSÖZ

Klasik dönem Osmanlı kayıt ve arşiv sisteminin esas unsurlarını defterler oluşturmaktadır. Osmanlılarda ferman, berat, name gibi belge türlerinin sûret-lerinin evrak olarak saklanmayıp defterlere kaydedilmesi ile şekillenen sistem yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüş ve günümüze bu sayede Divan-ı Hümâyun’a ait binlerce defter ulaşmıştır. Divan-ı Hümâyun’a ait defterler Di-van’ın teşkilat yapısını ve faaliyetlerini anlamamıza yarayan en önemli belgel-erdir. Her ne kadar Osmanlı teşkilat tarihi üzerine günümüze kadar pek çok yerli ve yabancı çalışma yapılmış ve bu çalışmaların çoğunda klasik dönem Osmanlı Divan-ı Hümâyun'u geniş bir yer tutmuş, hatta bu konuda müstakil eserler yayın-lanmışsa da bugüne kadar Divan-ı Hümayun’da cereyan eden bürokratik muameleler ve bu muameleler sonucunda ortaya çıkan defterler bir tez çalış-masına konu olmamıştır.1

Divan defterleri hakkındaki bilgilerimiz, Divan-ı Hümâyun'un tarihi gelişimi ve icra ettiği faaliyetlere nisbetle çok azdır. Bu sebeple tez çalışmamızda Divan-ı Hümâyun üzerinde durulmamış, sadece tezin giriş bölümünde Osmanlı bürokrasi tarihinin kısa bir özeti verilerek Divan’da belge ve defterlerin tanzimi işiyle uğraşan nişancı, reisülküttab, divan kâtibi ve tercümanlar hakkında bilgi verilmiştir.

1 Divan-ı Hümâyun defterleri XX. yüzyılın başından beri bazı çalışmalara konu olmuştur. Divan-ı Hümâyun defterlerinden ilk bahseden araştırmacı Abdurrahman Şeref olmuş ve “Evrâk-ı atîka ve vesâik-i târihiyemiz” isimli makalesinde İstanbul’daki muhtelif arşiv depo-larının durumu hakkında bilgi verdiği gibi arşiv malzemesinin muhtevası üzerinde de dur-muştur (“Evrâk-ı Atîka ve Vesâik-i Târihiyemiz”, TOEM, I/1 (1 Kanun-ı Evvel 1326), s. 9-19). Abdurrahman Şeref arşiv malzemesini; Divan-ı Hümâyun, Defter-i Hakani, Bâb-ı Def-teri ve mahâkim-i şer’iye başlıkları altında incelemiş ve Divan defterleri bölümünde sadece ahkâm defterlerinden bahsetmiştir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise 1948 yılında yayınlanan Os-manlı Devleti’nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı isimli eserinin 79-92. sayfalarını Divan defter-lerine tahsis etmiş ve burada mühimme, ahkâm, tahvil, ruus ve name-i Hümâyun defterleri hakkında bilgi vermiştir. Divan defterlerinin tanıtıldığı bu çalışmaların dışında defterlerin diplomatik özellikleri ile ilgili çalışmalar ve metin neşirleri de yapılmıştır. Hans George Mayer 1675 tarihli bir şikâyet defterini incelemiş ve neşretmiştir (Das Osmanischen Regis-terburc der Beschverden -Şikâyet Defteri- von Jahre 1675, Wien 1984). İlhan Şahin ve Feridun Emecen Osmanlı Arşivi’nde en eski tarih-li ahkâm defteri olan 906 tarihli defteri diplomatik yönden incelemiş, defterin transkripsiyonunu ve metnini neşretmişlerdir (Osman-lılarda Divan Bürokrasi Ahkâm-II. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri , Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay., İstanbul 1994). Uriel Heyd de mühimme defterlerine kaydedilen fermanları diplomatik bakımdan incelemiştir (Ottoman Documents on Palestine, 1552-1615, Oxford 1960). Divan defterlerini dip-lomatik yönden inceleyen bazı makaleler de yayınlanmıştır. Bunlardan Mübahat Kütükoğlu (“Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine” Tarih Boyunca Paleografya ve Diplmatik Semineri, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 95-112) ve Nejat Göyünç’ün (“XVI. Yüzyılda Ruus ve Önemi”, Tarih Dergisi, XVII/22, (1967), s. 17-34) çalışmaları en önemlileridir.

Page 4: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

IV

Günümüzde Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde toplanmış olan Divan-ı Hü-mayun’a ait defterlerin arşive intikal sürecinde yaşanan kayıplar, tasnif çalış-maları esnasında defterlerin seri bütünlüklerinin bozulması ve yanlış kata-loglamalar, Divan defterlerinin mahiyetinin anlaşılmasını güçleştirmiştir. Bu du-rum dikkate alınarak öncelikle muhtelif tasniflere dağılmış defterler seri bazında ana hatlarıyla incelenmiş ve defterlerin mahiyeti anlaşılmaya çalışılmıştır. Defter serileri üzerinde yapılan incelemeler, tez bölüm başlıklarının planlanandan farklı bir şekil almasına sebep olmuştur. Çünkü bu tez çalışmasının konusu başlangıçta, Divan-ı Hümâyun’a ait ahkâm, mühimme ve ruus defter serilerinin incelenmesi şeklinde belirlenmişti. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda bunlardan ahkâm defterleri olarak bilinen defterlerin aslında tek bir defter serisinden teşekkül etmediği ve XVI. yüzyılda hükümlerin kaydedildiği üç farklı ahkâm defteri serisi bulunduğu ve bunlardan bir serinin sonradan mühimme şeklinde isimlendirildiği tesbit edilmiş ve doktora tezi bu tesbite bağlı olarak yeniden şekillendirilmiştir.

Tezimizin ilk bölümünde ahkâm defterlerinin ortaya çıkışı incelenmiş ve ahkâm defterlerinin en eski örnekleri birbirleriyle karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırmalar sonucunda, Divan’da tutulan ahkâm defterlerinden farklı olarak, hükümlerin kaydedildiği defterlerden bir grubunun tamamen malî hükümleri ih-tiva ettiği ve bu defterlerin Bâb-ı Defteri’ye ait olduğu görülmüş ve Divan-ı Hümâyun ahkâm defterleriyle ilgisi olmayan bu defter serisi incelemenin dışında bırakılmıştır. Divan’dan verilen hükümlerin kaydedildiği bir diğer ahkâm defteri türü ise tahvil hükümlerini ihtiva ediyor olması dolayısıyla tahvil ahkâm defterleri şeklinde isimlendirilmiş ve müstakil bir bölümde incelenmiştir.

Ahkâm defterlerinin incelendiği birinci bölümden sonra Divan-ı Hümâyun tahvil ahkâm defterleri ikinci ve ruus defterleri ise üçüncü bölümde incelenmiştir. Bu iki defter türünün karşılaştırılması, teze yeni bir bölümün eklenmesini gerek-tirmiş ve tezin dördüncü bölümü defterlerin mukayesesine tahsis edilmiştir. Di-van-ı Hümâyun’a ait olmamakla beraber, ruus ve tahvil ahkâm defterleriyle olan ilgisi dolayısıyla timar ruznamçe ve sancak tevcih defterleri de dördüncü bölümde incelenmiştir.

Divan-ı Hümâyun defterlerini tutan kalemlerin ortaya çıkış tarihleri ve çalışma şekilleri de henüz aydınlatılabilmiş değildir. Bu çalışmada Divan-ı Hümâyun defterleri incelenirken, defterlerin ait olduğu Divan kalemlerinin ortaya çıkış süreci ve bunların sürekli gelişen ve değişen yapısı tartışılmış ve Divan-ı Hümâyun kalemlerine ait defterlerden hareketle Divan kalemleri hakkındaki tanımların doğruluğu sorgulanmıştır.

Divan-ı Hümâyun’dan taşra görevlilerine gönderilen fermanlar ile özel şahıslara gönderilen veya verilen berat ve nişanların, hangi tarihlerden itibaren hangi defterlere kaydedildiği yeterince bilinmemekteydi. Bu tezde Divan-ı Hümâyun defterlerinin ihtiva ettiği belge türleri de incelenmiş, ruus ve tahvil

Page 5: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

V

ahkâm defterlerine kaydedilen belgelerin türleri ile ilgili yanlış tanımlamalar üze-rinde durulmuştur.

Divan-ı Hümâyun defterlerinin Osmanlı Arşivi’nde muhtelif tarihlerde yapılan tasnif çalışmaları esnasında farklı serilere dağılmış olması defterleri bir bütün halinde görmeyi engellemekte ve araştırma çalışmalarını zorlaştırmaktadır. Bu tez çalışmasında, Divan-ı Hümâyun defterlerinin dağılmış olduğu seriler tara-narak ruus ve tahvil ahkâm defterlerinden XVI. yüzyıla ait olanlar kendi içerisinde kronolojik olarak yeniden tasnif edilmiş ve defterlere ait listeler tezin sonunda ekler bölümünde verilmiştir.

Tez çalışmam esnasında yardımlarını esirgemeyen ve tezin her aşamasında metni büyük bir sabırla okuyan başta tez danışmanım Prof. Dr. İsmail Erünsal ol-mak üzere bölüm hocalarım Prof. Dr. Ali Akyıldız, Doç. Dr. Oğuz İcimsoy ve Doç. Dr. Hamza Kandur’a; tahvil ahkâm defter serileri üzerindeki çalışmalarım esnasında yardımlarını esirgemeyen hocalarımdan Prof. Dr. Nezihi Aykut ve Dr. Mustafa Oğuz’a ve tezin yazım aşamasındaki teknik yardımlarından dolayı Dr. Yücel Dağlı’ya teşekkür ederim. Osmanlı paleografyası ve diplomatiği alanındaki öncü çalışmalarının yanısıra Divan defterleri üzerindeki inceleme ve neşir çalış-maları dolayısıyla burada Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Prof. Dr. Nejat Göyünç, Prof. Dr. Mübahat Kütükoğlu, Prof. Dr. Feridun Emecen ve Prof. Dr. İl-han Şahin’in isimlerini minnetle zikreder ve vefat edenleri de rahmetle yâdede-rim.

Page 6: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

VI

ÖZET

Bu tez çalışmasında XVI. yüzyılda Divan-ı Hümayun’da tutulan ahkam, mühimme ve ruus defterleri incelendi. Divan’da tutulan her bir defter serisinin karşılaştırılarak incelendiği bu çalışmanın sonucunda, Divan-ı Hümayun ahkam defterlerinin aslında üç farklı defter serisinden teşekkül ettiği görüldü. Bunlardan bir seri, idari ve siyasi hükümleri ihtiva etmekte olup bu tür hükümlerin kaydedildiği ahkam defterleri ileriki tarihlerde mühimme defteri ismini almıştır. Tımar tevcihleri ile idari tayinlere ait hükümleri ihtiva eden bir diğer seri ise tahvil ahkam defterleri şeklinde isimlendirildi. Üçüncü ahkam defteri serisinde ise tamamen mali hükümlerin kaydedildiği ve bu serinin Bab-ı Defteri’ye ait olduğu görüldüğünden bu defterler incelenmedi.

Tahvil ahkam ve ruus defterleri, ikinci ve üçüncü bölümlerde türleri, diplomatik özellikleri ve muhtevaları bakımından ayrı ayrı incelendi. Bu iki defter türünün karşılaştırmalı olarak incelenmesi neticesinde, XVI. yüzyılda ruus ve tahvil kalemlerinin görev alanları bakımından bir ilişki içerisinde olduğu ve bir tayin işlemine ait prosedürü kendi aralarındaki iş bölümüyle yürüttüğü görüldü. Bu sonuca bağlı olarak, bugüne kadar tahvil ve ruus kalemi için verilen tanımların XVIII. yüzyıldaki durumu yansıttığı ve bu tanımların XVI. yüzyıla teşmil edilmesinin hatalı olacağı ifade edildi. Ayrıca tımar tevcih işlemlerinin de tahvil, ruus ve Defterhane kalemleri arasında bir görev dağılımı içerisinde yürütüldüğü bazı örnek belgeler üzerinde gösterildi.

Page 7: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

VII

ABSTRACT

This thesis is the result of a study of registers kept by the offices of the Imperial Divan in the sixteenth century. Particular attention has been given to the contents of these registers by comparing them with each other and the following conclusions were arrived at.The court registers of the Imperial Divan did not consist of one single series of Ahkam registers but were in fact in the sixteenth century made up of three distinct series of Ahkam registers. The first of these series of these registers deal exclusively with matters of finance and do not in fact belong it the office of the Imperial Divan but to the office of the Defterdar a while second series of registers, which in fact do belong to the Imperial Divan, later became known as the Mühimme Defterleri. The third series deals with appointments of judges, Beylerbeyis, fief-holders and other important position in the state and can in fact be seen as appointment registers (Tahvil Ahkam Defterleri).

The descriptions of the offices of the Ruus and the Tahvil which have been presented by historians mirror the reality of the organisation of the bureacrecy as it was the eighteenth century and not as it was in the sixteenth century. The reality of the sixteenth century bureacratic procedure was that appointments were made by the Ruus office and were then confirmed by the Tahvil office both offices playing a distinct role in the appointment of the same official. A similar process existed for the appointment of fief-holders, except that a second confirmation by the Beylerbeyi was necessary so that three separated official procedures were involved.

Page 8: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

VIII

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ...................................................................................................... IIIÖZET........................................................................................................ VIABSTRACT.............................................................................................VIIİÇİNDEKİLER.......................................................................................VIIIKISALTMALAR....................................................................................... IXGİRİŞ OSMANLI BÜROKRASİSİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ.............1I. BÖLÜM DİVAN-I HÜMÂYUN DEFTERLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI

VE AHKÂM DEFTERLERİ ...........................................................20A. Divan-ı Hümâyun Defterlerinin Ortaya Çıkışı ............................20B. Ahkâm Defterleri.........................................................................22C. Ahkâmdan Mühimmeye...............................................................30D. Divan veya Beylikçi Kalemi........................................................35

II. BÖLÜM DİVAN-I HÜMÂYUN TAHVİL AHKÂM DEFTERLERİ. . .38A. Tahvil Kalemi..............................................................................38B. Tahvil Ahkâm Defterleri..............................................................40C. Tahvil Ahkâm Defter Türleri........................................................43D. Tahvil Ahkâm Defterlerine Kaydedilen Belge Türleri..................50E. Tahvil Ahkâm Defterlerinin Diplomatik Özellikleri.....................58F. Tahvil Ahkâm Defterlerinin Muhtevası........................................62

III. BÖLÜM DİVAN-I HÜMÂYUN RUUS DEFTERLERİ......................66A. Ruus Kalemi................................................................................66B. Ruus Defterleri.............................................................................69C. Ruus Defter Türleri......................................................................70D. Ruus Defterlerine Kaydedilen Belge Türleri................................77E. Ruus Defterlerinin Diplomatik Özellikleri....................................81F. Ruus Defterlerinin Muhtevası.......................................................82

IV. BÖLÜM RUUS VE TAHVİL AHKÂM DEFTERLERİNİN BİRBİRİYLE VE DİĞER DEFTER TÜRLERİYLE İLGİSİ.....101

A. Ruus ve Tahvil Ahkâm Defterlerinin Birbiriyle İlgisi..............101B. Timar Ruznamçe Defterlerinin Ruus ve Tahvil Ahkâm Defterleriyle İlgisi.................................................................................................. 104C. Sancak Tevcih Defterlerinin Ruus ve Tahvil Ahkâm Defterleriyle İlgisi............................................................................................. 111

SONUÇ.................................................................................................... 114BİBLİYOGRAFYA.................................................................................116ÖZGEÇMİŞ............................................................................................ 122 EK I XVI. Yüzyıl Tahvil Ahkâm Defterleri Listesi................................123EK II XVI. Yüzyıl Ruus Defterleri Listesi..............................................129EK III Konularına Göre Tasnif Edilmiş Tahvil Hüküm Örnekleri............132EK IV Konularına Göre Tasnif Edilmiş Ruus Belge Örnekleri................142BELGELER............................................................................................. 161

Page 9: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

IX

KISALTMALAR

A.DVN Bâb-ı Âsafi Divan Kalemi

A.NŞT Bâb-ı Âsafi Nişan Kalemi

A.RSK Bâb-ı Âsafi Ruus Kalemi

BA Başbakanlık Arşivi

DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

EI2 The Encyclopaedia of Islam (new edition)

KK Kamil Kepeci Tasnifi

MTM Milli Tetebbular Mecmuası

OM Osmanlı Müellifleri

OTDS Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü

SO Sicill-i Osmani

TOEM Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası

TTEM Türk Tarih Encümeni Mecmuası

Arapça ayların kısaltmaları

M Muharrem

S Safer

Re Rebiulevvel

R Rebiulahir

Ca Cemâziyelevvel

C Cemâziyelâhir

B Receb

Ş Şaban

N Ramazan

L Şevval

Za Zilkade

Z Zilhicce

Page 10: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

1

GİRİŞOSMANLI BÜROKRASİSİNİN DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

XIV. yüzyılın ilk yarısında Batı Anadolu’da siyasî ve idarî bir teşekkül kurmaya muvaffak olan Osmanlılar, kendilerinden önce kurulan muhtelif medeniyetlerin mirasından faydalanarak, uzun yüzyıllar boyunca mevcudiyetini sürdürecek köklü bir yönetim geleneği oluşturdular. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundaki basit hükümet mekanizmasının, bir imparatorluğun yönetim müesseselerini ortaya çıkarmasında çevre devlet ve beyliklerin tesiri büyüktür.

Osmanlı Devleti’nin kurucuları olan gazi beyler, bir devlet teşkilatı vücuda getirebilecek unsurlara ihtiyaç duydukları zaman, bunları diğer Anadolu beyliklerinin saray ve medrese muhitlerinde toplanmış olan âlim ve şairlerden temin etmişlerdi. İlk Osmanlı bürokratları olan vezir ve nişancıların tamamı kadılık ve müderrislik görevlerinden sonra devlet hizmetine girmişlerdi.2 Medrese kökenli bürokratlar Selçuklu, İlhanlı ve beylikler geleneğinin Osmanlılara aktarılmasında da önemli roller üstlenmişlerdir.

Osmanlı idarî sistemi, devlet bürokrasisinde ihtiyaç duyduğu kadroları birbirinden bağımsız olarak faaliyet gösteren iki ayrı kaynaktan sağlamaktaydı. Bunlar, devlet bürokrasisinde yer alma bakımından farklı uzmanlık alanlarında önceliklere sahip bulunan medreseler ve saray okulları idi. Merkezi bürokrasinin üç temel unsuru olan Divan-ı Hümâyun, Bâb-ı Defteri ve Defterhane, hem saray okullarından hem de medreseden yetişmiş olan elemanlara kadrolarında yer veriyordu.

XIV. yüzyıl Osmanlı idarî teşekküllerinin ortaya çıkışında medrese sistemi geniş ölçüde etkili olmasına rağmen, Osmanlı bürokrasi tarihi çalışmalarında medresenin rolü üzerinde yeterince durulmamıştır. Osmanlı medreseleri, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşundan itibaren Osmanlı bürokrasisinin gelişiminde çok önemli bir rol üstlenmiştir. İlk Osmanlı vezir ve nişancılarının tamamının medrese kökenli olması, bürokrasi alanındaki temel bilgilerin de medrese eğitimi ile elde edildiğini göstermektedir. İslam dünyasındaki bilgi birikimini ve bürokrasi geleneklerini Osmanlılara aktaran kurumlar medreseler olmuştur.

Osmanlı Beyliği’nin kuruluşundan itibaren timar ve vakıf tevcihleri, tayinler ve muhtelif yazışmalar için, bu işlere vâkıf bürokrat ve kâtiplere ihtiyaç duyuldu. Türkçenin yanısıra Arapça ve Farsçayı da öğrenmesi gereken ve bu bilgilerini belge tanzim etmek ve yazışma yapmak için kullanacak olan kimselerin, belli bir eğitime ve kitabet usullerini bilmeye ihtiyacı vardı. Kuruluş

2 XIV. yüzyıl Osmanlı vezirlerinin menşeleri için bkz: Halil İnalcık, “Wazir”, EI2, XI, 194.

Page 11: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

2

dönemi Osmanlı bürokrat ve kâtipleri de mesleklerine ait gerekli bilgileri medrese eğitimi ile elde ediyorlardı. XIII ve XIV. yüzyılda din bilimlerinin yanısıra, devlet ve toplumun ihtiyaç duyduğu bütün alanlarda (tıp, astronomi, fen bilimleri vs.) eğitim veren medreseler, eğitimli insan ihtiyacının karşılandığı yegâne müesseselerdi ve medresenin dışında halkın eğitim alabileceği ve devlet ka-demelerinde görev almak için gerekli bilgi birikimine ulaşabileceği ikinci bir müessese mevcut değildi.

XIII ve XIV. yüzyılda Anadolu Selçukluları ile diğer Türkmen beyliklerinde üst yönetim müesseselerine hakim olan zümrelerin neredeyse tamamı medrese menşeli idi.3 İslam şehir medeniyetinin eğitimli ve yüksek kültürlü temsilcileri olan ulemâ, XIII ve XIV. yüzyıl boyunca Anadolu’da ortaya çıkan bütün siyasî teşekküllere şekil veren başlıca güç idi. Sultan ve beylerin idarî, siyasî ve malî işlerini yürüten ve devleti yöneten bu kültürlü tabaka, sahip oldukları yönetim bilgisini ve idarî kabiliyetleri medrese sistemine borçluydu.

Medrese sisteminin halk eğitimi ve yönetici elitin yetişmesindeki yeri dolayısıyla, Anadolu’nun fethinden sonra Selçuklular ve daha sonra beylikler tarafından büyük şehir merkezlerinde pek çok medrese kurulmuştu. Bu şehirler önemli kültür merkezleri olarak gelişmiş, eğitim ve öğretim merkezleri haline gelmişti.4 Osmanlı Beyliği kurulduğu zaman eğitim işleriyle görevlendirilen ve ilk Osmanlı bürokratlarını yetiştirecek olan müderrislerin Konya, Karaman, Kayseri, Sivas gibi Selçuklu medreselerinin yoğun bulunduğu şehirlerden geldiği, müderris isimlerinin nisbet edildiği şehirlerden anlaşılmaktadır. Bu müderrislerden Davud-ı Kayseri en meşhurları olup diğerleri Konevi, Larendevi, Karamani, Sivasi, Rumi gibi nisbet isimlerine sahip bulunuyordu.5

Osmanlı Beyliği sınırlarını genişletip önemli bir siyasî merkez haline geldikten sonra İslam dünyasının XIV. yüzyıldaki meşhur âlim ve devlet adamları Osmanlı sultanlarının hizmetine girmeye başladılar.6 Bunlardan bir kısmı bazı

3 Türkiye Selçuklularında vezirlik yapan 14 görevliden 11’i medrese kökenli ve İran menşeli idi. Osmanlılarda da Fatih’e kadar biri hariç bütün vezirler medrese kökenli idi. Milliyetleri bakımından ilk Osmanlı vezirlerinin tamamı Türktü (Aydın Taneri, Osmanlı İmparator-luğunun Kuruluş Döneminde Vezir-i Azamlık, İzmir 1997, s. 48, 129).

4 Anadolu Selçuklularındaki kültür hayatı ve yazılan eserler için bkz: Ahmet Ateş, “Hicri VI-VIII. (XII-XIV.) Asırlarda Anadolu’da Farsça Eserler”, Türkiyat Mecmuası, VIII (1945), s. 94-135.

5 Orhan Gazi döneminde Bursa’yı ziyaret eden İbn-i Batuta’nın vaazını dinlediğini ve ilminin yüksekliğine hayran olduğunu bildirdiği Mecdüddin Konyalı idi ve Konevî lakabını taşıyor-du (İsmail Hami Danişmend, “Bursalıların Bursacılığı” Türklük, II/10 (Kanun-i Sani 1940), s. 232).

6 Orta Asya, Mısır, Suriye ve İran’dan Anadolu’ya gelen âlimler arasında Şeyh Mehmed-i Cezerî, Şeyh Ahmed-i Cezerî, İbn-i Arabşah, heyetci Abdülvâcid, Fahreddin-i A‘cemi, Haydar-ı Herevî, Alaaddin-i Tusî, Seyyid Ali Acemî, Uluğ Beğ’in nezdinde yetişen riya-ziyeci Fethullah gibi meşhur âlimler bulunuyordu (Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tari-hine Giriş, İstanbul 1981, s. 373).

Page 12: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

3

resmi görevler de aldılar. İbn Arabşah, Ahmedî ve Cezerî gibi âlimler Osmanlı sarayında bulunmuşlar ve resmi görev almanın yanısıra hocalık da yapmışlardı.7

XIV. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı yönetimine medrese sistemi hakimken XIV. yüzyılın ikinci yarısında, devşirme sisteminin uygulanmaya başlaması ile, devlet görevlerinde istihdam edilecek kimseler saray bünyesinde eğitim almaya başladı. Daha sonraları Enderun ismi ile tanınacak olan saray okulu, devletin muhtelif alanlarda ihtiyaç duyduğu askerî ve idarî yöneticileri, köleler ve devşirmeler arasından seçerek yetiştirmeye başladı. Kölelerin hangi tarihten itibaren sarayda eğitildiği bilinmemektedir. Meşhur kıraat âlimi Cezeri’nin eserlerinde yer alan bazı kayıtlar, Yıldırım Bayezid döneminden itibaren kölelerin sarayda eğitildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Cezeri ve oğlu Ebu Bekir Ahmed, Yıldırım Bayezid’in oğulları Mehmed, Mustafa ve Musa’nın yanısıra Niğbolu savaşında esir alınan beş çocuğa da dersler vermişti.8

Saray okullarında ise kalemiye sınıfından daha çok seyfiye ismiyle bilinen askerî sınıf mensupları eğitim alıyordu. Enderun’dan yetişen devşirmeler ya saray hizmetlerinde istihdam ediliyor ya da önce sancak beyi olarak taşra çıkıyorlar ve başarılı oldukları takdirde beylerbeyiliğe yükselerek paşa ünvanı alıyorlardı. Rumeli ve Anadolu beylerbeyi olan paşalar, Fatih döneminden itibaren vezirlik ve sadrazamlığa terfi ettirilmeye başlandı.

Osmanlı üst yönetim kademelerine köle ve devşirme asıllı bürokratların tayini beylerbeylik müessesesinin teşkili ile başlamış olmalıdır. I. Murad döneminde Rumeli beylerbeyi tayin edilen Lala Şahin Paşa’nın babasının isminin Abdülmuin olmasından hareketle, İ. H. Uzunçarşılı paşanın babasının sonradan müslüman olmuş veya esir kökenli olabileceğini ifade etmiştir.9

Fatih dönemine kadar vezirler ulemâ sınıfından seçiliyordu. Medrese mezunları müderrislik ve kadılık görevlerinden sonra kazaskerliğe ve daha sonra da vezirliğe terfi ediyorlardı. Ancak Fatih’ten sonra sadrazam ve vezirler çok az istisna ile hep devşirmelerden seçilmiştir. Devşirme kökenli olan ve saray okullarından yetişen yeniçeri ağası, kapıcılar kethüdası, çavuşbaşı gibi saray görevlilerinin amiri durumunda olan yöneticiler de beylerbeyi ve vezir olabili-yorlardı.

Osmanlı sadrazam, vezir ve defterdarları da, padişahın sarayını kendilerine örnek alarak tesis ettikleri konaklarında, sahibi oldukları köleleri eğitmekteydiler. Konaklarda eğitilen kölelerden kabiliyetli olanları sahipleri tarafından sultana sunularak saraya alınıyordu. Efendilerinin ölümünden sonra ise eğitimli köleler,

7 İbn Arabşah Çelebi Mehmed’in şehzadelerinin hocalığını yapmıştı (Abdülkadir Yuvalı, “İbn Arabşah”, DİA, XIX, 314).

8 Ali Osman Yüksel, “İlim Hayatı Açısından Cizre”, Hz. Nuh’tan Günümüze Cizre Sempo-zyumu, Cizre 1999, s. 120-121.

9 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi (OT), Ankara 1988, I, 572.

Page 13: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

4

timarlı sipahi olarak askerî sınıfa dahil oluyor veya saray hizmetlerine alınarak sultanın kulları arasına katılıyordu.

Gerek medreselerde gerekse saray okullarında Osmanlı bürokratlarının eğitimi için muhtelif eserlerden ve ders kitaplarından da faydalanmakta ve öğrenim görmek üzere Anadolu dışına giden Osmanlı müderrisleri, İlhanlı ve Memluk bürokrasilerini tanıma fırsatı bulup gelişmiş bürokrasilere sahip olan bu devletlerde kullanılan kitapları da beraberlerinde Anadolu’ya getirmekteydiler.10

Bu eserler arasında kitabet sanatını öğreten ve Memluk münşileri tarafından yazılmış olan et-Ta’rîf bi’l-mustalahi’ş-şerîf11 ve Subhu’l-aşâ12 gibi eserler ile İlhanlı malî usullerine ait Risâle-i Felekiye, Saâdetnâme, Kânûnu’s-Saâde, Câmiu’l-Hisâb, Düstûru’l-Kâtib türü muhasebe el kitapları da bulunuyordu13.

İslam devlet bürokrasisinde müşterek bir anlayışın ve kültürün mahsulleri olarak ortaya çıkan siyasetnameler ile belge sûretlerini ihtiva eden ve erken İslam idare uygulamaları hakkında doğrudan bilgi alınabilecek eserler olan münşeat mecmuaları da bütün bir ortaçağ boyunca yönetici ve kâtiplere rehberlik etmiş ve saraylarda ve diğer eğitim müesseselerinde en çok kullanılan ve okunan kitaplar olmuşlardır. Osmanlı devlet sistemi ve bürokrasisinin dayandığı esasların ve sahip olduğu yönetim kültürünün kaynağını da geniş ölçüde bu türden eserler teşkil etmiştir.

Bürokratik usullerin bir devletten diğerine intikalinde ve bürokrasi geleneklerinin devamlılığında münşeat mecmuaları önemli bir yere sahiptir. Devlet yazışmalarını yürüten ve sonraki benzer yazışmalarda bunlardan faydalanmak üzere yazışmaların sûretlerini mecmualara kaydeden kâtipler, bu sayede elimize bazı münşeat mecmualarının ulaşmasını sağlamışlardır.14

Osmanlılarda en erken örneklerine XV. yüzyılda rastladığımız münşeat

10 XIII ve XIV. yüzyıllarda Suriye, Mısır, İran ve Orta Asya’daki medreseler muhtelif alanlar -da uzmanlaşmış âlimlere sahip bulunduğu için Anadolu’daki medreselerden yetişen âlimler din ve hukuk alanındaki ihtisaslarını Suriye ve Mısır’da; riyaziye, heyet, kelam ve felsefe alanındaki ihtisaslarını ise İran ve Orta Asya’da yapıyorlardı (İ. H. Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara 1988, s. 227). Anadolu medreselerinde öğrenim gördükten sonra farklı ilim sahalarında ihtis‘as yapmak isteyen ulemâdan Edebali ve Muh-sin-i Kayseri Şam’da; Davud-ı Kayseri, Molla Fenari, Simavnalı Bedreddin ve Germiyanlı Ahmedi Kahire’de; Alaaddin-i Esved, İran’da; Alaaddin-i Rumi, Semerkand’da; Kadızade-i Rumi, Bursa Kadısı Şemseddin Cezeri, Abdurrahman Rumi, Şeyh Abdullah İlahi ve Melihi, Horasan ve Maveraünnehir’de yüksek tahsillerine devam etmişlerdir (Togan, Türk Tarihi, s. 373; Mehmet İpşirli, “Anadolu”, DİA, II, 129).

11 Bu eser, yüzyıl boyunca Memluk Divan-ı İnşa’sının sır kâtipliğini yapan bir ailenin üyesi olan İbn Fazlullah el-Ömeri tarafından yazılmıştır (Abdülaziz el-Alevi, “İbn Fazlullah el-Ömeri”, DİA, XIX, 483-484).

12 İbn Fazlullah el-Ömeri’nin yeğeninin başında bulunduğu Divan-ı İnşa’da uzun yıllar kâtip olarak çalışan ve Memluklu tarihçi ve münşisi olan Kalkaşendi’nin bu eseri Muhammed Abdürresul İbrahim tarafından on dört cilt olarak (Kahire 1331-1338) yayınlanmıştır (Mehmet İpşirli, “Kalkaşendi”, DİA, XXIII, 264).

13 İlhanlı devrine ait maliye kitapları hakkında yapılan çalışmalar için bkz: Osman Özgüdenli, “İlhanlı Devrine Ait Anonim Bir Münşeat Mecmuası: Risâla al-Sâhibiyye”, Belleten, LXIII/238, (Aralık 1999), s. 725-726.

Page 14: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

5

mecmuaları, kendilerinden önceki devletlere ait belge sûretlerini ihtiva etmesi bakımından da ayrıca değerli ve önemlidir. Osmanlı kalemiyesinde görevli kâtiplerin XV. yüzyılın ortalarında Osmanlı kitabet usullerini inşa etmek için Osmanlı muhitinin dışında yazılmış bazı münşeat, adab ve siyasetname türü eserlerin üzerinde çalıştıklarına dair deliller bulunmaktadır.15

Osmanlı hükümdar ve devlet adamlarının siyasetname türü eserlere ilgi gös-termesinden ve bu türe ait eserlerin tercüme yoluyla Osmanlı kültürüne kazandırılmış olmasından, Osmanlı devlet geleneğinin teşekkülünde siyasetnamelerin de rol oynamış olduğu anlaşılmaktadır.16 Muhtemelen bu sebeple II. Murat devrinde (1421-1443) Keykavus’un Farsça’dan Türkçe’ye tercüme edilen Kâbusnâme’sinin Türkçe yazmalarının sayısı Farsça orijinalinden daha fazladır.17

Osmanlı bürokrat ve kâtipleri XIV ve XV. yüzyıl boyunca tercüme faaliyetleri yoluyla çevre kültürlerin mirasını kendi kültürlerine kazandırmış, aynı zamanda miras aldıkları bürokrasi ve siyaset kültürünü, kendi dillerinde de geliştirmeye çalışmışlardır. Osmanlı bürokrasisinde Osman Gazi’den itibaren düzenlenmekte olduğunu bildiğimiz timar ve vakıf tevcih belgelerindeki üslup ve inşa tekniğindeki gelişmeler bürokrasi alanındaki gelişmeleri de yansıtmaktadır. Nitekim Osman Gazi döneminde bir bürokratik teşekkülün mevcut olduğu ve Osman Gazi adına belgeler düzenlenmiş bulunduğu Başbakanlık Osmanlı Arşivi tahrir defterlerindeki muhtelif kayıtlardan anlaşılmaktadır.18 Özellikle Osman Gazi tarafından fethedilen bölgelere ait olup XV. yüzyılın ilk yarısında hazırlanmış olan vakıf tahrir defterleri, Osman Gazi dönemine ışık tutabilecek belgeler olması dolayısıyla önem taşımaktadır. Osmanlı Arşivi’ndeki 453 numaralı tahrir defterinden öğrendiğimize göre, Osman Gazi,

14 Osmanlılar öncesinde yazılmış münşeat mecmualarından en önemlisi Takârîrü’l-Manâsıb isimli eserdir. Bu münşeatda örnek metinler yerine 81 adet orijinal ferman, menşur ve misâlin sûretleri verilmiştir. Bunlar arşiv belgelerinin sûretleri olması bakımından örnek metinlere göre çok daha değerlidir (Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, Ankara 1988, s. XIV-XV; Necdet Gök, Osmanlı Diplomatikasında Beratlar, Basılmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul 1998, s. 65).

15 Joel Shinder, “Early Ottoman Administration in the Wildernes: Some Limits on Compara-tion”, İnternational Journal of Middle East Studies, IX, (1978), s. 506. Fatih Sultan Mehmet döneminde Niğdeli Pir Mehemmed bin Hacı Yakup tarafından 1473-1487 tarihleri arasında derlenmiş bir mecmuada hem Selçuklu münşeat mecmualarından biri olan Hasan bin Abdülmümin el-Hoyi’nin Rüsûmü’r-resâil ve Nücûmü’l-fezâil‘i hem de Kırımlı Hafız Hüsam’ın Teressül isimli münşeatı istinsah edilmiş, ayrıca beylikler dönemine ait bazı bel -geler ile Osmanlı belge sûretlerine de yer verilmiştir (Şinasi Tekin, “Fatih Sultan Mehmed Dönemine Ait Bir İnşa Mecmuası”, Journal of Turkish Studies, II, (1996), s. 30).

16 Osmanlı siyaset literatürüne ait ilk derlemeler Mehmet Tahir tarafından yapılmıştır. (Siya-sete Müteallik Asâr-ı İslâmiye, İstanbul 1330. Bu eserde 172 kadar siyasetname tanıtılmıştır) ; Agah Sırrı Levend, “Siyasetnameler”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belle-ten, (Ankara 1988), s. 167-191; Sabri Orman, “Başlangıcından Osmanlı’ya İktisadi Düşünce Tarihinin İslami Kaynakları”, Divan, IV/6, (1999), s. 34-36.

17 Shinder, agm, s. 507.18 Osman Bey’e at iki vakıf tevcih kaydı Belgeler nr. 1’de verilmiştir.

Page 15: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

6

Şeyh Edebali ile Ermeni Pazarı’nda Zekeriya Baba’ya köyler vakfetmiş ve dolayısıyla bu vakıflara ait vakfiyeler de düzenletmiştir.19 Fakat bu döneme ait orijinal vakfiyeler ve timar tevcih beratları günümüze ulaşmamıştır.20

Günümüze ulaşan orijinal ilk Osmanlı belgeleri Orhan Gazi dönemine ait olup bu dönemde düzenlenmiş Arapça ve Farsça vakfiyeler ile Türkçe mülkname ve bazı beratlar, Orhan Gazi döneminde Osmanlı bürokrasisinin oldukça gelişmiş bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir.21 Orhan Bey’in kölesi Tavaşi Mukbil Şerefüddin’e Mekece nahiyesini vakıf olarak tahsis ettiğini gösteren Farsça vakfiye diplomatik unsurlar ve dil bakımından mükemmel bir örnektir. 22

Rebiulevvel 724/Şubat 1324 tarihli vakfiye, en eski orijinal Osmanlı belgesi olması ve Osman ve Orhan Gazi’nin isminin beraber anılması bakımından büyük önem taşır. Burada Osman ve Orhan Beylerin sadece isimleri değil aynı zamanda gazi beyler olarak kendileri için kabul ettikleri ünvanlar da dikkate değerdir. Vakfiyede Arapça kaideye göre yazılmış baba oğul isimleri, “Şücaüddin Orhan bin Fahrüddin Osman” şeklinde kaydedilmiştir.23

Osmanlı bürokrasisinde defterlerin ortaya çıkışı ise daha geç dönemlerde gerçekleşmiştir. Osmanlı bürokrasisinin en erken tarihli defterleri, tahrir sistemine ait defterlerdir. Osmanlı tahrir defterlerindeki bazı kayıtlardan anlaşıldığına göre, Osmanlılarda ilk tahrirler Yıldırım Bayezid zamanında yapılmıştır. 929 Zilhicce/1523 Ekim tarihli Ankara tahrir defterindeki bir atıf, Yıldırım Bayezid

19 Uzunçarşılı, OT, I, 114.20 Osman Gazi’ye ait olduğu iddia edilen resmi belgeler hakkında ilk kayıtlara

Münşeatü’s-Selatin’de rastlanmaktadır. Feridun Ahmed Bey’in, Selçuklu sultanından Os-man Bey’e ve Osman Bey’den Selçuklu sultanına gönderilmiş olduğunu söylediği bel-gelerin tarihi bir esasa dayanmadığı ispat edilmiştir. Mükrimin Halil Yınanç, Tarih-i Os-mani Encümeni Mecmuası’nda neşretmiş olduğu bir seri makalede (TOEM 77 (1339), s. 160-167; TTEM 78 (1340), s. 37-46; 79 (1340) s. 95-104. Ayrıca bkz: Halil İnalcık, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar, Ankara 1954, s. 77) Osman Gazi dönemine ait olduğu iddia olunan belgelerin Harezmşah Alaaddin Takas’ın (1173-1200) sır katibi Ba-haüddin bin Müeyyed el-Bağdadi’nin et-Tevessül ile’t-Teressül (Neşr. Ahmed Bahmanyar, Tahran 1936) isimli münşeat mecmuasından alınmış olduğunu ve belgelerin sadece isimler değiştirilmek sûretiyle hazırlandığını göstermiştir. Feridun Ahmed Bey’in Münşeat’ında derlemiş olduğu erken Osmanlı dönemine ait belgelerin dil ve üslup özelliklerinin XIV. asırdan daha çok XVI. asra ait olabileceğine ilk olarak Friedrich Kraelitz tarafından dikkat çekilmiştir (“İlk Osmanlı padişahlarının ısdar etmiş oldukları bazı beratlar”, TOEM, V/28 (1332), s. 24).

21 Orhan Gazi’ye ait vakıf belgesi hakkında bkz: Hüseyin Hüsameddin, "Orhan Bey'in Vakfıyesi", TTEM, XVII/7, (1926), 288-289 ; İ. H. Uzunçarşılı, “Gazi Orhan Bey Vak-fiyesi”, Belleten, V/19, (1941), s. 277-289. Orhan Gazi’ye ait Türkçe mülknamenin neşir-leri ve genel bir değerlendirmesi için bkz: Feridun Emecen, “Orhan Bey’in 1348 tarihli mülknamesi hakkında yeni bazı notlar ve düşünceler”, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Bey-likler Dünyası, İstanbul 2001, s. 187-207.

22 Tayyip Gökbilgin, Osmanlı Müesseseleri Teşkilatı ve Medeniyeti Tarihine Genel Bakış, İs-tanbul 1977, s. 13; Togan, Türk Tarihi, s. 372.

23 Farsça vakfiye Osmanlı bürokrasisinin kuruluş dönemiyle ilgili en ilgi çekici belgelerden biri olup, daha Orhan Gazi döneminde, beyliğin yüksek İslami veya Fârisi yönetim gelenek-lerinin etkisi altında olduğunu göstermektedir (Cemal Kafadar, Between Two Worlds-The Construction of the Ottoman State, University of California Press, Berkeley, 1995, s. 61).

Page 16: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

7

döneminde Anadolu Beylerbeyliği görevinde bulunmuş olan Timurtaş Paşa’nın Ankara civarı için yaptırdığı bir tahriri haber vermektedir.24 Fakat Yıldırım Bayezid dönemine ait hiçbir defter günümüze ulaşmamıştır. İ. H. Uzunçarşılı, Başbakanlık Arşivi’nde mevcut en eski tarihli tahrir defterinin Çelebi Sultan Mehmet dönemine ait olduğunu bildirmektedir.25 Bu defter Kadıköy’den İzmit’e ve Anadolu Feneri’nden Kandıra’ya kadar olan vakıf arazilerinin tahririne aittir. Uzunçarşılı bu defterin yer ve numarasını bildirmemiş ve Belleten’de neşredileceğini duyurmuş-tur. Fakat böyle bir neşir gerçekleşmemiştir.

II. Murat döneminden (1421-1451) günümüze dokuz tahrir defteri ulaşmış olup Fatih’ten önce Osmanlı idarî düzenlemelerinin niteliğinin anlaşılması bakımından bu döneme ait tahrir defterleri son derece önemli bir yere sahiptir. Arnavutluk’un 835/1431 yılına ait tahriri, gelişmiş Osmanlı tahrir sis-teminin ilk örnekleri arasında yer almakta olup Osmanlı taşra yönetiminin II. Murad dönemine ait en önemli belgelerinden biri durumundadır. II. Murat dönemine ait tahrir defterleri, bu dönemdeki timar sisteminin ve örfi vergilerin XVI. yüzyılda görülen vergiler ve sisteme esas teşkil ettiğini göstermektedir.26

Osmanlı idarî sisteminin ve buna bağlı olarak bürokrasisinin gelişmesinde İstanbul’un fethi önemli bir dönüm noktası olmuştur. İstanbul’un fethi şüphesiz Osmanlı tarihinin olduğu kadar dünya tarihinin de önemli hadiselerinden biridir ve büyük Batılı İmparatorluk sisteminin tek temsilcisi olan Bizans’ın yok olması neticesini doğurmuştur. İstanbul’un fethi Fatih’e, Batıda ve Doğuda büyük bir prestij kazandırmış ve Fatih’i İslam dünyasının en güçlü ve otoriter sultanı haline getirmiştir. Fatih’in sahip olduğu bu güç, onun kabile ve boy geleneklerine dayalı devlet anlayışını merkeziyetçi bir imparatorluğa dönüştürmesinde en önemli sâik olmuştur. Merkeziyetçi imparatorluk anlayışının en önemli belgesi ise Fatih’in tanzim ettirmiş olduğu kanunnâmedir ve27 Osmanlı bürokrasi sistemiyle ilgili ilk düzenleme Fatih Kanunnamesi ile yapılmıştır.28

24 Uzunçarşılı, Merkez, s. 10225 Uzunçarşılı, Merkez, s. 101-102.26 Halil İnalcık, “Osmanlı Hukukuna Giriş, Örfi-Sultani Hukuk ve Fatih’in Kanunları”,

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, XIII (1958), s. 110.27 Fatih kanunnamesi F. Kraelitz (Mitteilungen zur Osmanischen Geschichte, I, Wien 1921) ve

M. Arif (TOEM ilavesi İstanbul 1330) tarafından yayınlanmıştır. Ö. L. Barkan da F. Kraelitz’den naklen Kanunname’yi neşretmiştir. (XV- XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorlu-ğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, c. I, Kanunlar, İstanbul 1943, s. 387-395). Kanunname’nin tenkitli bir metin neşri en son olarak Abdülkadir Özcan tarafından yapılmış ve önceki neşirler burada değerlendirilmiştir (“Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi ve Nizam-ı Alem İçin Kardeş Katli Meselesi”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, 33, (1980-1), s. 1-45).

28 Osmanlı teşkilat tarihini alakadar eden kaynaklar çok mahdut sayıdadır. Özellikle Divan-ı Hümâyun ve onun bürokratik yapısını kavramamızı sağlayacak yegane kaynaklar kanunnamelerdir. Bunlardan da sadece ikisi; Fatih ve Tevkii Abdurrahman Paşa kanunnameleri, doğrudan Osmanlı bürokrasisine ait düzenlemeleri ihtiva etmektedir (İnalcık, “Osmanlı hukuku”, s. 111).

Page 17: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

8

Fatih’in teşkilatla ilgili Kanunname’sinde, devlete ait işlerin bir yetki devri anlayışıyla sadrazam, defterdar ve kadıaskerler arasında paylaştırıldığı ve bunların görev alanlarının tanımlandığı görülmektedir. Kanunname’nin ilgili kısmı, görev alanlarını şu şekilde tesbit etmektedir29:

“Ve tuğrâ-yı şerîfim ile ahkâm buyurulmak üç cânibe müfevvazdır. Umûr-ı âleme müte’allik ahkâm umûma vezîr-i a’zam buyuruldusu ile yazıla. Ve malıma müte’allik olan ahkâmı defterdarlarım buyuruldusu ile yazalar. Ve şer’-i şerîf üzere de’avî hükmünü kadıaskerlerim buyuruldusu ile yazalar.”

Kanunname’nin hangi tarihte derlendiği ve yürürlüğe girdiği tartışmalı ol-makla beraber30, en azından Fatih dönemi için, bir devlet bürokrasisinin sahip ol-ması gereken görev alanları tanımının yapıldığı ve bunlarla ilgili yetkililerin sadrazam, defterdar ve kadıasker olarak tesbit edildiği görülmektedir. Ayrıca padişahın kanuni otoritesinin ve yetkilerinin, kendi tuğrası ile hüküm yazma ayrıcalığı tanınarak üç devlet adamına devredildiği anlaşılmaktadır. Fakat Kanunname’de sadrazam, defterdar ve kadıaskerîn kendilerine mahsus bir teşkilattan ve buna ait kadrodan bahsedilmemiştir. Ayrıca devlet görevlileri arasında, protokol düzeni ve maaşlar dışında hiyerarşik bir irtibatlandırma da söz konusu değildir.

Osmanlı devlet teşkilatının tam anlamıyla teşekkül etmesi, bürokrasi kadro-larının sayısal büyümesi ve bürokratik terfi mekanizmasında bir birliğin

29 Özcan, “Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi”, s. 36.30 Fatih Kanunnamesi’nin Fatih’e ait olup olmadığı, düzenleniş tarihi ve günümüze ulaşan

metinlerin istinsah tarihleri, 20. yüzyılda en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Osmanlı teşkilat tarihi çalışmalarında temel kaynak olarak kullanılan bu kanunnamenin tarihinin tesbit edilmesi bu alandaki bilgilerimizin doğruluğu açısından da büyük önem taşımaktadır. Kanununame’yi neşreden Mehmet Arif Bey, neşre yazdığı mukaddimede Kanunname’nin 882/1477 yılından sonra Karamani Mehmet Paşa döneminde (ö. 1481) yazılmış olabileceğini ifade eder. Halil İnalcık, Avrupa mallarına uygulanan gümrük vergisinin Fatih döneminde %5 olduğunu, kanunnamede ise bu oranın %2 olması dolayısıyla kanunnamenin II. Bayezid devrinde yapılan bazı değişikliklerle günümüze ulaştığını söylemiştir (Özcan, “Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi”, s. 8-9). Alman tarihçisi Dilger, Fatih Kanunnamesi’ndeki anakronik unsurları dikkate alarak bu kanunnamenin Fatih devrinden sonra derlenmiş olabileceği üzerinde durmuştur (Cornell H. Fleischer, Tarihçi Mustafa Ali, Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı, çev. Ayla Ortaç, İstanbul 1996, s. 232). Fatih Kanunnamesi’nin Fatih döneminde hazırlandığını gösteren önemli delillerden birisi de kanunnamedeki kısmet-i emval ile ilgili düzenlemenin Fatih’in Bursa Şer’iyye Sicilleri’nde kayıtlı fermanlarından birisinde de geçiyor olmasıdır. Kanunnamede “kısmet-i emvalden binde 20 akçe” alınması ile ilgili emir şeriyye sicilindeki kayıtlı fermanda benzer ifadelerle “resm-i kısmet binde 20 alına” şeklinde geçmektedir (İnalcık, “Osmanlı hukuku”, s. 115; “Bursa Şer’iyye Sicillerinde Fatih Sultan Mehmed’in Fermanları”, Belleten, 44, (1947), s. 700, vesika no:10). Yine kanunnamede nikahtan alınacak resm konusunda “nikahdan bakir ise 32 akçe, seyyibe ise 15 akçe alalar” maddesi fermanda “nikâh-ı bâkirde nefs-i kadıya 20 akça, nâ’ibe kemâ kaddere ve nikâh-ı seyyibede nefs-i kadıya 20’den aşağı ola” şeklinde biraz farklı bir şekilde yer almıştır. Fatih tarafından, Develü Karahisar kadısına gönderilen bir fermanda Fatih Kanunnamesi’ne ait düzenlemelerin bir bölümü mevcut bulunmaktadır (Tekin, agm, s. 278). Gerek H. İnalcık gerekse Ş. Tekin tarafından neşredilen ve ferman şeklinde düzenlenmiş olan bu kanunlar Fatih Kanunnamesi’nin hazırlanmasına esas teşkil etmiş olmalıdır.

Page 18: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

9

oluşturulması Kanuni dönemi bürokrasisinin en önemli gelişmeleridir.31 Kanuni’-nin ilk dönemlerinde önemli bürokratik faaliyetleri yürüten küçük bir kâtip zümresi hem Divan’da hem de Bâb-ı Defteri’de hizmet gören ve henüz bu hizmetlerden birisinde uzmanlaşmamış ve bütün hizmetleri ortak şekilde yürüten bir grup teşkil ediyordu. 934/1527 tarihli defterlere göre tevkiiye bağlı kâtiplerin yanısıra defterdara bağlı kâtipler de Divan kâtipleri arasında yer alıyordu. 32

XVI. yüzyılın ilk yarısında bürokratik yapı ve fonksiyonlar henüz birleşik haldeydi. Osmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin iş hacmi de arttı ve Osmanlı Divan ve maliye bürokrasisinde görevli bürokrat ve kâtiplerin sayısında da önemli artışlar görüldü. 33 Kanuni döneminde Divan kâtiplerinin sayısı 18’den 37’ye yükselmiştir. Kalemiyenin genişlemesi üzerine seyfiye ve ilmiyeye paralel olarak, kalemiyeye de bağımsız profesyonel bir şekil verildi. Bürokratik grupların faaliyet ve görevlerine göre daha aşikar bir şekilde ortaya çıkması muhtemelen bilinçli bir politikanın sonucuydu ve gayesi, Osmanlı yönetimi için kendi kendine yeterli ve profesyonel bir bürokrasi inşa etmekti. 934-943/1528-1537 yılları arasında hazine şakirdlerinin sayısındaki büyük artış, maaşsız şakirdlerin statüsündeki düzenlemeler ve 942-943/1535-1537 yılında Divan kâtipliği şakirdliğinin defterde yer alması bu düzenlemelerin gayesini göstermek bakımından önemlidir. 34

Kanuni yönetiminin en önemli gelişmesi, bürokrasinin malî branşlarından daha çok kalemiye branşlarında yaşanmış olup maliye kadrosunda ise bir daralma görülmektedir. Maliye kâtiplerinin sayısı, Kanuni döneminin başlarında 66 iken (bu rakama defter-i vilayet kâtipleri de dahildir) sonunda bu sayı 50 idi. Maliye rakamları arasındaki bu fark Kanuni yönetiminin geç dönemlerinde eyalet defterdarlıklarının sayısındaki artışla izah edilebilir. Erken dönemde tamamen merkez maliyesinin başındaki defterdara ait olan yetki ve sorumluluklar, eyalet defterdarlıklarına devredildi.35 Kanuni döneminin sonlarında Divan’ın kadrosu oldukça genişledi ve maliye ve Divan’ın kariyer ve uzmanlık alanları birbirinden ayrılarak kalemiyenin hiyerarşik yapısı teşkil edildi. Memuriyete geçiş prosedürü, staj ve terfi sistemi düzenlendi.

Kanuni dönemi Osmanlı bürokrasisi, imparatorluğun toprak genişliğine ve yazışma yaptığı eyalet, sancak ve kazaların çokluğuna nispetle dar bir kadroya sahip bulunuyordu. Nüfusu XVI. yüzyılda 13 milyon civarında tahmin edilen

31 Cornell H. Fleischer, “Preliminaries to the Study of the Ottoman Bureaucracy”, Journal of Turkish Studies, 10 (1986), s. 136.

32 Fleischer, aynı yer.33 Chiristine Woodhead, “Research on the Ottoman scribal service, c. 1574-1630”, Osmanis-

tik-Turkologie-Diplomatik, Berlin 1992, s. 315.34 Fleischer tarafından verilen yukarıdaki rakamlar ulufeli personele ait olup timarlı per-

sonelin sayısı bilinmemektedir. Kâtiplerin ulufe dışındaki tayinat ve salyaneleri için bkz. Erhan Afyoncu, “Kâtip”, DİA, XXIV, 54.

35 Fleischer, aynı yer.

Page 19: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

10

imparatorluğun,36 en güçlü ve etkisinin en geniş olduğu Kanuni döneminde, bütün imparatorluk bürokrasisinin idarî ve malî bürolarının ulûfeli personel sayısı 110 kadardı.37 Bu rakam Kanuni dönemindeki mevacib defterlerindeki en üst sınırı ifade etmektedir ve 937/1531 senesine aittir. Kanuni dönemi sonlarında sayıları 37 kişiden ibaret olan ulûfeli Divan kâtipleri, nişancı ve reisülküttabın nezaretinde 34 kadar beylerbeylik ve bunlara bağlı çok sayıda sancak ve kaza merkezi ile yazışmaları yürütüyor, gelen belgelerin muamelelerini yapıyor, Divan-ı Hümâyun’dan gönderilen fermanları yazıyor ve bunların sûretlerini muhtelif Divan defterlerine kaydediyorlardı. Divan-ı Hümâyun kâtipleri ayrıca bütün timar tevcihlerine ait tahvil hükümleri ile sayıları yüz bin civarında38 olan idarî ve askerî personelin memuriyete ait muhtelif yazılarını da hazırlamakla yükümlü idiler. Bu muazzam iş yükünün 37 kişiden oluşan Divan kâtipleri tarafından üstlenilmesi, kitabet mesleğinin ne derece ağır ve profesyonellik gerektiren bir uzmanlık alanı olduğunu göstermektedir.

Osmanlı bürokrasisi saray merkezli bir çalışma düzenine sahip bulunuyordu. Topkapı sarayı, XVII. yüzyılın ortalarına kadar, padişah ve maiyetinin günlük hayatlarını sürdürdükleri bir mekan olmanın yanısıra, imparatorluğu yöneten bütün bürokratik teşekkülleri bünyesinde toplamış bir yönetim kompleksi idi. Divan-ı Hümâyun, Bâb-ı Defteri ve Defterhâne sarayın belli bölümlerinde yerleşmiş olarak, sadrazamın ve diğer Divan üyelerinin nezaretinde işbirliği içerisinde çalışırdı. Osmanlı saray okulu Enderun da, imparatorluğun müstakbel yöneticileri olacak devşirmelerin yetiştirildiği bir mekan olarak yine saray içerisinde bulunuyordu.

Osmanlı Devleti’nin idarî ve siyasî karar mercii olan Divan-ı Humayun, sadrazamın riyasetinde vezirler, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, defterdar ve nişancıdan teşekkül etmekte olup bunların her biri farklı alanlarda yetkilere sahipti. Divan-ı Humayun, bünyesinde teşekkül etmiş olan kalemiye teşkilatı vasıtasıyla dahilî ve haricî yazışmaları yürütür, Divan’da hazırlanan belge ve defterleri muhafaza ederdi.39 Divan’da hazırlanan bütün ferman, berat, name-i

36 Osmanlı İmparatorluğu’nun XVI. yüzyıldaki genel nüfusunun hesaplanmasına dair ilk çalışmalar Ömer Lütfi Barkan tarafından yapılmıştır. Barkan, Osmanlı tahrir defterlerini kullanarak imparatorluğun tüm nüfusu hakkında bazı sonuçlara ulaşmaya çalışmış ve 1520-1535 seneleri arasındaki imparatorluk nüfusunu, tahrir defterlerindeki hane sayısını belli bir kat sayı ile çarparak ve buna timar sahipleri ile İstanbul nüfusunu ilave ederek 11 692 480 olarak hesap etmiştir. Barkan ayrıca bu nüfusa, tahrir defterlerinde yer almayan diğer un-surların da dikkate alınarak %10 yada 15 civarında bir ilavenin yapılması gerektiğini söyler (Cem Behar, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin Nüfusu, 1500-1927, Tarihi İstatis-tikler Dizisi, DİE Yayınları, Ankara 1996, II, 4).

37 Fleischer, “Ottoman bureaucracy”, s. 136.38 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, İstanbul 2000, s.

132.39 Osmanlı Divan kalemini tanımlayacak genel bir isim mevcut değildi. Osmanlılar, Divan

kalemi için, Abbasilerin Divan-ı inşası ile Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçuklularının Divan-ı tuğrasına benzer bir isim kullanmamışlardı.

Page 20: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

11

Hümâyun türü belgelerin dil, üslup ve inşa hususiyetleri bakımından kontrolü, kanunlara uygunluğunun denetlenmesi ve defterlere kaydedilmesi kalemiye sınıfının görevleri arasında bulunuyordu. Divan kalemi nişancının başkanlığında reisülküttab, tercüman ve kâtiplerden oluşan bir kadroya sahipti.

Divan-ı Hümâyun’da kazaskerlik ve defterdarlıktan sonra en önemli görev nişancılıktı. Devletlerarası yazışmaları yürüten ve padişah fermanlarına tuğra çeken nişancı, münşiler ve âlimler arasından seçilirdi.40 Fatih Kanunnamesine göre dahil ve sahn müderrislerine nişancı olma hakkı tanınmıştı. Mal defterdarı terfi ederek nişancı olursa beylerbeylik ile, reisülküttab nişancı olursa sancakbeyliği ile nişancı olurdu. Nişancılar göreve tayinlerinde beylerbeyi payesini alır eğer beylerbeyi payesine sahiplerse nişancı olduklarında kendilerine vezirlik verilirdi.41

Nişancı eğer vezaret veya beylerbeyilik payesini almışsa protokolde defterdardan önce gelirdi. Nişancıların oğulları, beylerbeyi oğulları gibi kırkbeş akçe ile müteferrika olurlardı.42

Osmanlı nişancılarının bazıları, dil ve edebiyattaki üstün yetenekleri dolayısıyla resmi yazışma üslubunda yeni bir çığır açmışlar ve halefleri tarafından taklid edilmişlerdir.43 Bilim ve medrese kanalıyla Türkçe’yi etkilemiş olan Arapça’nın yanısıra edebi ve resmi dil olarak Türkçe üzerinde asırlarca nüfuz sahibi olan Farsça da, Osmanlı resmi yazışmalarının şekillenmesinde Fatih’ten itibaren giderek artan bir öneme sahip olmuştur. Taci-zade ve Celal-zade Mustafa Çelebi gibi meşhur nişancıların, üç lisanın imkanlarıyla tesis ettikleri resmi dil, zamanın anlayışına göre bir imparatorluğun yazışma dilinin sahip olması gereken ihtişamı yansıtacak şekilde sanatlı ve mutantan idi. Özellikle hükümdarlara yazılan nameler ve yeni ülkelerin fethi dolayısıyla İslam devletlerinin yöneticilerine gönderilen fetihnamelerde, imparatorluk ihtişamının vurgulanmasına daha bir özen gösterilir ve padişahın sahip olduğu iklimler tek tek sayılarak devletin kuvvet ve kudretine vurgu yapılırdı. Divandan çıkan ve birkaç cümleyle özetlenebilecek olan karar, münşilerin kitabet sanatındaki kudretlerinin

40 Fuat Köprülü, “Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri Hakkında Bazı Mülahazalar”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası I, (1939), s. 198-199.

41 Nişancıların beylerbeyi payesi alması XVII yüzyılda Veliyyüddin Efendi tarafından tenkit edilmişti: “Ve’l-hâsıl nişancı ve defterdarlar ve sancak beğleri beğlerbeğilik pâyesiyle olmak bir bid’atdir ve bid’atlerin kabîhidir. Anlar yine ref‘ olunmak gerekdir. Bu pâyenin Devlet-i Aliyye’ye çok zararı vardır. Bu mansabların her birisi refî‘ makâmlardır. Kendi ar-zları kâfîdir. Sahte pâye ile terfî‘a hâcet yokdur.” (Rhoads Murphey, “The Veliyyüdin Tel-his; Notes on the Sources and Interrelations Between Koçi Bey and Contemporary Writers of Advice to Kings” Belleten XLIII/171, (1979), s. 561).

42 Köprülü, “Bizans müesseselerinin”, s. 199-201.43 Peçevi, Nişancı Celalzade hakkında bilgi verirken nazım ve nesir yazmada “akrânı nâdir”

olduğunu, Peçevi’nin döneminde bile Divan yazışmalarında kullanılan elkâb ve inşanın çoğunun Celalzade’ye ait bulunduğunu, Celalzade kanunnamesinin ruusta muhafaza edildiğini ve bu kanunnamenin “az mahalli tebdîl ve tağyîr olmuştur” diyerek kanunnamenin hala yürürlükte olduğunu ifade eder (Peçevi Tarihi, İstanbul 1283, I, 43). Sicill-i Osmani’de ise Taci-zade Cafer Çelebi hakkında “Menâşîr ve ferâmîn ve kavânîn-i cedîde ihtirâ eyledi” denilmektedir (SO, II, 69).

Page 21: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

12

yeni bir numunesini teşkil etmek üzere kaleme alınır ve muhatabının kimliğine göre değişen ölçülerde tezyin edilirdi.44

XV ve XVI. yüzyıllarda Osmanlı devlet sisteminin esasını teşkil eden timara dair kanunlar hakkındaki bilgi ve otoritesi ile temayüz eden nişancı, gerek kanunnamelerin tanziminde gerekse bu kanunların meriyetinde ortaya çıkan meselelerin çözümünde, Divan-ı Hümâyun’daki yegane merci idi.45 Fatih Kanunnamesi, nişancıların Kanunname hazırlamadaki rolünü ve sultanın teşri yetkisini nasıl kullandığını çok açık bir şekilde göstermektedir. Leys-zade, Ka-nunname metnine yazdığı mukaddimede Fatih döneminde “hizmet-i tuğrâ-yı garrâda istihdâm” olunduğunu söylemekte ve İstanbul’un fethi üzerine yeni kanunnamenin hazırlanışını şöyle ifade etmektedir:

“Sâbıkan ecdâd-ı izâmları zamânında olan kavânîn mazbût defter olunmayup eksik olan yerlerin dahi kendüleri re’y-i münîr-i velâyet-te’sîrleri ile tekmîl buyurup, Dîvân-ı Hümâyûn’da edebü’l-âdâb ma‘mûlün bih olmak içün bir kânunnâme tahrîr olunmak lâzım gelmeğin bu abd-i hakîr fermân-ı celîlleri üzere nazm-ı inşâ idüp, herkes müstefid olmak içün ıstılâh u ibâretten ferâğat olunup lisân-ı pâdişâh-ı gerdûn-vakârdan nakl ile yazılup ve üç bâb üzere kılındı.”46

Divandan çıkan kararların resmi dilin gerektirdiği esaslara göre düzenlenerek hükümler haline getirilmesi ve kanunlara uygunluğunun kontrolü vazifesi, nişancıya büyük bir otorite bahşediyordu.

XVII. yüzyılda Divan-ı Hümâyun üyelerinin görev tanımlarının yapıldığı Tevkii Abddurrahman Paşa Kanunnamesi, Fatih Kanunnamesi’nden sonra en önemli metindir.47 Kanunname’ye göre nişancı ferman ve beratlara tuğra çekmekle görevlidir. Divandan çıkan hükümler nişancının kendi hanesinde yazılır.48

Mümeyyizi tashih ettikten sonra nişancı hükümlerin tuğralarını çeker. Divan-ı Hümâyun’dan verilen şikâyet hükümlerini ise reisü’l-küttab “resid” ettikten sonra reis kisedarı nişancıya götürür ve orada tuğraları çekilir. Nişancı, tahrir defterlerinde yapılacak tashihleri kendine hitaben yazılan tashih fermanı üzerine

44 “Ve nişancı olan kulları ehl-i ilm ve kânun-şinâs müstakîm ve dindar ve mütedeyyin ve perhizkâr kimesne olmak gerekdir. Nişancılık bir büyük emanetdir. Her adam nişancı ola-maz. Nice müddet Dîvân-ı hümâyun kitâbetinde olup ba‘de yoluyla reîsü’l-küttâb olmuş mülûk-ı etrâfa Arabî ve Farisî ve Türkî inşa ile nâme-nüvîs olmağa kâdir kimesne gerekdir.” (Murphey, agm, s. 546-571).

45 “Ve bi’l-cümle eğer nişancı ve eğer reîsü’l-küttâb şer‘-i şerîfe ve kânûn-ı münîfe mugâyir olan evâmiri, teşhis idüp ıslâhına kâdir gerekdir” (Murphey, agm, s. 561).

46 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, İstanbul 1990, I, 317.47 Tevkii Abdurrahman Paşa Kanunnamesi, (TAPK), MTM, I/3 (1331), s. 497-556.48 Kanunnamenin metninde nişancının bu görevi; “ve kendi hânelerinde kânûna müte‘allik

ahkâm yazılur” şeklinde ifade edilmiştir (s. 516).

Page 22: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

13

“defteri gele” diye yazıp defterhaneye gönderir ve gelen defteri kendi kalemiyle tashih eder. İşi biten tashih fermanlarını kendi hanesinde muhafaza eder.

Kadıaskerlerden mühürlü kese içerisinde gelen cihet sahiplerine ait beratların tuğralarını da nişancı çeker sonra defterlerdeki kayıtlarına sah çekip ve tekrar kesesine koyup mühürleyip kendi kisedarı ile kağıt eminine gönderir.

Osmanlı kanunnamelerinin hazırlanmasından ve teşrifat işlerinden sorumlu olan nişancıların bu görevleri kanunnâmede şu şekilde açıklanmıştır: “Ve kavânîn-i Osmâniye ve merâsîm-i sultâniye nişancılardan suâl olunagelmişdir. Sâbıkda bunlara müfti-i kânun itlâk olunmuştur”.

Divan-ı Hümâyun’daki bürokratik faaliyetler, XV. yüzyılın ikinci yarısında ve XVI. yüzyılda öncellikle nişancı ve reisülküttabın ortak sorumluluğu altında yürütülürken XVII. yüzyıl başında timar sisteminde meydana gelen çözülme ve uzun harpler döneminde ortaya çıkan yeni siyasî meseleler, nişancı ile reisülküttabın arasındaki rol dağılımını ilkinin aleyhine ikincisinin lehine olacak şekilde değiştirdi.49 Doğu diplomasi geleneklerine vakıf olan nişancılar diplomasi alanındaki etkinliklerini XVII. yüzyıl boyunca yavaş yavaş kaybettiler. Yeni siyasî gelişmeler sonucunda, dil ve edebiyattaki yeteneklere bağlı diplomasi anlayışı yerini siyasî müzakere esasına dayalı farklı bir anlayışa bıraktı.

Osmanlı bürokrasisinde, nişancıya bağlı bir kalem amiri olarak XV. yüzyılın ortalarına doğru ismi geçmeye başlayan reisülküttab, zamanla Osmanlı kalemiyesinin en güçlü yöneticisi haline gelmiştir.50 Divan kâtiplerinin amiri olan reisülküttablar, muhtelif İslam devletlerinde farklı ünvanlar taşıyorlardı. İran Moğallarında pervane, Timurlarda Divan beyi ve İran’da münşi ismiyle tanınan kâtiplerin reisi51, Osmanlı bürokrasisinde ilk önce reîs-i küttâb, reîs-i kâtibân-ı dîvân gibi ünvanlarla anılmış52 ve daha sonra reisülküttab ünvanı yaygınlık kazanmıştır.53

J. Deny, reisülküttablık müessesesinin diğer İslam kalemiyelerinden farklı olarak Osmanlılara has yapısına işaret etmiş ve diğer İslam devlet müesseselerinin

49 Sultan İbrahim’in cülusu dolayısıyla devlet görevlilerine verilen bahşişler, XVII. yüzyılın ortalarında nişancının durumunu göstermesi bakımından önemlidir. Bu cülus merasimi dolayısıyla reisülküttaba yedi bin ve defter-i hakani eminine beş bin akçe verilirken nişancı paşa sadece iki bin akçe bahşiş almıştır (Hezarfen Hüseyin Efendi, Telhîsü’l-Beyân fî Kavânîn-i Al-i Osman, Haz: Sevim İlgürel, Ankara, 1998, s. 246-47).

50 Reisülküttablık müessesesinin gelişimiyle ilgili tartışmalar için bkz. Recep Ahıshalı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttablık XVIII. Yüzyıl, Tarih ve Tabiat Vakfı Yay. İstanbul 2001, s. 2-3.

51 J. Deny, “Reisülküttab” Eİ2, VIII, 481.52 937/1530 tarihli Rumeli Muhasebe Defteri’nde Mustafa Çelebi’nin ünvanı “Reîs-i kâtibân-ı

Dîvân-ı Alî” şeklinde kaydedilmiştir (370 numaralı Muhasabe-i Vilayet-i Rum-ili Defteri, (937/1530) I, Ankara 2001, s. 289-291). Reisülküttablar için arşiv belgelerinde kullanılan muhtelif ünvanlar için bkz. Recep Ahıshalı, XVI ve XVII. Yüzyıllarda Reisülküttablık Müessesesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul 1992, s. 4-5.

53 Ahıshalı, Reisülküttablık, s. 1-2.

Page 23: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

14

aksine reisülküttablığı bir Osmanlı kurumu olarak nitelendirmiştir.54 Osmanlı reisülküttablık müessesesi kendine has karakterini XVI. yüzyıldan sonra kazanmıştır.

Fatih Kanunnamesi’nde protokol düzenini tespit eden maddeye göre reisülküttab bütün kâtiplerin üstündedir ve nişancının maiyyetindeki katiblerin reisidir. Reisülküttab teşrifatda şehremininden sonra yeniçeri katibinden önce gelir. Elli akçe müderris, yalnız reisülküttaba değil şehreminine de tekaddüm eder. Reisülküttab terfi ederek nişancı olursa sancakbeyliği ile nişancı olur. Reisülküttablar defterdarlığa da terfi edebilirler. Eğer reisülküttab defterdarlıktan nişancılığa terfi ederse beylerbeyilik ile nişancı olur. Şehremini ile reisülküttabın elkabı aynıdır.55

Fatih Kanunnamesi’nde söz edildiği şekliyle reisülküttab, XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılda kazanacağı önemden henüz çok uzakta bulunuyordu. Kanunname’de reisülküttabı henüz kâtiplere nezaret ve devlet belgelerinin tanzimi dışında bir yetki sahibi olarak göremiyoruz.

Reisülküttab ve Divan-ı Hümâyun kâtipleri faaliyetlerini Divanın ikinci ve üçüncü kubbeleri arasında sürdürürlerdi. Divan toplantılarında reisülküttab, veziriazamın sağ tarafına telhis kesesini koyar, sadrazamın eteğini öper ve söyleyeceği şeyleri kulağına yavaş bir sesle söyleyerek yerine geçerdi. XVI. asrın sonlarına kadar Divana verilen arzuhalleri reisülküttab okurken sonra bu işi tezkireciler görmeye başlamıştır. En gizli yazılar reisülküttab tarafından kaleme alınır ve onun tarafından muhafaza olunurdu. Muâhedeler, fermanlar ve nameler reis tarafından hususi torba ve sandıklarda saklanırdı.56

Reisülküttabın başkanlığındaki bürokrasinin mesleki bir bilince ulaşması ve devlet içerisinde yeni bir bürokratik güç odağı olarak ortaya çıkması, reisülküttabın XVII. yüzyıl boyunca artan öneminin en önemli sonuçlarından biri olmuştur. XVI. yüzyılda Divan-ı Hümâyun üyelerinden biri olan ve gücünü Osmanlı kanunlaştırma faaliyetlerindeki rolünden ve bu rol sonucu teessüs eden sistemden alan nişancı, sistemin çözüldüğü XVI. yüzyılın sonunda önemini yitirmeye başladı. Nişancının sistem üzerinde kaybettiği rolü ve boşluğu kendisinin maiyetindeki reisülküttab doldurdu ve XVI. yüzyılda kâtiplerin reisi olmaktan öte bir sıfatı olmayan reisülküttab, XVII. yüzyılda hem Divan-ı Hümâyun bürokrasisinde hem de Osmanlı diplomasisinde mühim bir mevki kazandı.

Osmanlı İmparatorluğu’nda reisülküttabın XVII. yüzyılın başlarından itibaren önem kazanması, imparatorluğun yenilgiyle sonuçlanan savaşlar sonunda Batılı devletlerle diplomatik ilişkiler kurma mecburiyetinin ortaya çıkması ile 54 Deny, aynı yer.55 İnalcık, “Reisülküttab”, s. 673; Uzunçarşılı, Merkez, s. 244-5.56 İnalcık, “Reisülküttab”, s. 675-76.

Page 24: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

15

ilişkilidir. Osmanlı diplomasisinin Batı’da takip edeceği yeni siyaset, bu siyasetin ilkelerine vakıf kâtip zümresinin reisine yeni bir rol yüklemiştir. İleride reisülküttabın hariciye nazırı olmasıyla sonuçlanacak bu yeni rolün ilk işaretlerine XVII. yüzyılın başındaki reisülküttabların faaliyetlerine dair kayıtlarda rastlamak mümkündür. XVII. yüzyılın sonuna doğru Osmanlı dışişlerindeki uzmanlığı dolayısıyla reisülküttablar devletin sadrazamdan sonraki en önemli siyasî görevlilerinden biri haline geldiler. Veziriazam Amcazade Hüseyin Paşa dışişlerindeki yetkilerini Reisülküttab Rami Mehmed Efendi’ye bırakarak reisülküttabı hariciye işlerinin en yetkili ismi kıldı.57

XVII. yüzyılda reisülküttabın diplomasi alanında artan faaliyetleri, reisülküttablık müessesesinin XIX. yüzyılda Hariciye Nezareti’ne dönüşmesine sebep olacak kadar yoğunlaşmış ve klasik dönem imparatorluk müesseselerinin en ilginç değişim olaylarından birini teşkil etmiştir.

Nişancı ve reisülküttabdan sonra Osmanlı bürokrasisinin en önemli unsurları kâtiplerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nda Divan-ı Hümâyun’un aldığı kararların emir ve hükümler olarak ilgili mercilere hitaben kaleme alınması, İmparatorluk Divanının dil ve edebiyattaki maharet ve kabiliyetleriyle tanınmış kâtiplerine tevdi edilmiş bir görevdi. Ruus defterlerindeki tayin kayıtlarında kâtiplerin sahip oldukları bu tür kâbiliyetler özellikle vurgulanmaktadır. Kâtip Mahmud’a ait tayin kaydında, onun “ehl-i kalem ve müstakîm olup nâme-i hümâyûn ve telhîs ve mekâtib ve bilcümle esnâf-ı berevât ve ahkâmı(n) tasvîr ü tahrîrine kâdir kânûn-şinâs” olduğu ifade edilmiştir.58 Koçi Bey de yüceltmiş olduğu dönemlerin kâtip potresini ideal bir kâtip olarak karekterize etmiştir. Koçi Bey’e göre geçmiş dönemde Divan kâtipleri; yazı erbabı, kanun bilir, mahâretli ve etraftaki hükümdarlara mektup yazmaya muktedir, defter-i hakani ve maliye kâtipleri ise bilgili ve güvenilir kimselerdir. 59

57 Bir Osmanlı bürokratı olarak Rami Mehmed Efendi’nin yetişmesini anlatan aşağıdaki satır -lar reisülküttab eğitiminin niteliği hakkında dikkate değer bilgiler ihtiva etmekte olup, onun diplomasi alanındaki faaliyetlerinin özellikle vurgulandığı görülmektedir:“İlm-i kitâbetde mahâretleri tâze zebân üzere şi‘r u inşâya intisâbları ve ta‘bîrât-ı latîfe mu-vaffak idiler. Fârisî’de yed-i tûlâsı ve Arabiyât’da meleke-i kâmileleri olup, ale’l-husûs edebiyatda vâfir nüsha görüp, çok târîh tetebbu‘ idüp, erbâb-ı ma‘ârifden nice kimseler ile görüşüp, umûr-ı hâriciyesi cümle ma‘ârifine gâlib idi. Ve dâimâ sohbet-i yârâna tâlib bir vücûd-ı edîb olup fukarâ ile alâka-i külliyesi var idi. Bu mertebe kesb-i kemâl sa‘y ile mu-tasavver olmayup vehbî olduğundan sığâr u kibâr imzâ ve imtidâd-ı ömr ü devletine du‘â ederlerdi. Altı sene mikdârı beylikçilik hidmetinde olup 1106 (1694-1695) tarihinde Vezîr-i a‘zam Defterdar Ali Paşa Varadin seferi avdetinde Niş menzilinde riyâset mesnedinde isti -hdâm idüp bir defa altı ay mikdârı azil ve ba‘dehû ibkâ olunup sekiz sene mikdârı riyâset hidmetinde bezl-i makdûr ve sa‘y-i nâ-mahsûr edüp, milel-i nasârâ ile sulha me’mûr Nemçe ve Lih ve Moskov ve Venedik ile def‘aten sulha nizâm ve ibâdullâhın râhat u ârâmlarına bâ‘is olup sulha me’mûr olduklarında kendüye vezâret murâd olunup ibâ ve ba‘zı dâ‘îleri dahî rızâ vermemişler idi.” (Anonim Osmanlı Tarihi, Haz: Abdülkadir Özcan, Ankara 2000, s. 188-9).

58 KK Ruus Def. nr. 256, 4 Zilkade 1014 (13 Mart 1606), s. 46.59 Koçi Bey, Koçi Bey Risalesi, haz. A. K. Aksüt, İstanbul 1972, s. 22-23.

Page 25: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

16

İslam dünyasında tarih ve coğrafya sahasında eser vermiş meşhur yazarların büyük bir kısmı, aynı zamanda dönemin en tanınmış kâtipleri arasında yer alıyordu. İşlerinin gerektirdiği yüksek kültür düzeyi, İslam dünyasında kitabet dairelerinde görevli kâtiplerin seçkin bir sınıf olarak ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Kitabet daireleri bürokrat elitin yetiştiği geleneksel bir okul vazifesi görüyordu. Bu geleneğin Osmanlılardaki temsilcileri de en az selefleri kadar iyi bir eğitim alıyor ve Osmanlı bürokrat elitinin temsil ettiği seçkin bir zümreyi oluşturuyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nda sayıları diğer idarî ve askerî kadrolara nispetle çok az olmakla beraber etkinlikleri bakımından diğer hiçbir grupla kıyaslanamayacak olan kâtipler, Osmanlı idare sisteminin en temel unsurları idi.

Divan kâtipleri muhtelif yazı türlerinde ve erken dönemlerde özellikle de tevkii yazı türünde uzmanlaşmak zorunda idiler. Osmanlı bürokrasisinde resmi yazışmalarda tevkii hattı XIV. yüzyıldan itibaren yaygın olarak kullanılıyordu. İran sahasındaki devletler ise XIII. yüzyıldan sonra tevkii ve rikanın tesirinde ortaya çıkan talik hattını resmi yazışmalara tahsis etmişlerdi. Fatih, Otlukbeli savaşından sonra, Akkoyunlu devletinde çalışan Divan kâtiplerini de beraberinde getirmiş ve talik hattı da bu sûretle İstanbul’da tanınmış ve yaygınlaşmıştı.60

Osmanlı kitabet geleneğinde hat ekollerinin de önemli bir yeri bulunmaktadır. Divan katibi olarak tanınmış pek çok isim, mesleklerinin bir gereği olarak aynı zamanda hattattılar ve özellikle Doğu İslam ülkelerine gönderilen name ve mektuplar bu kâtipler tarafından yazılıyordu. Fakat bu mektupların sadece hattı bu kâtiplere aitti. Belgelerin tanzimi (inşası) ise nişancının göreviydi.

Osmanlılarda şehzadelerin idarî ve askerî tecrübe kazandıkları ve bu sebeple şehzade sancağı olarak bilinen Amasya61, aynı zamanda Osmanlı hat sanatına ka-zandırdığı meşhur hattatlarla da şöhretini artırmıştı. Şehzadelerin Amasya’da görevli oldukları esnada kendi divanlarında istihdam ettikleri Amasyalı hattatlar, şehzadelerin tahta geçmeleri üzerine Divan-ı Hümâyun bürokrasisinin asli unsurları arasına katılıyor ve buradan devletin en önemli mevkilerine yükselme imkanı da buluyorlardı. Amasya sancak beyi iken II. Murad’ın nişancılık görevini yürüten Bağdadizade Abdullah Çelebi, Şehzade Alaaddin’in Divan katibi Hayred-din Halil Çelebi, II. Murad döneminde Divan kâtipliği ve Fatih döneminde reisülküttablık yapan Ahmed Çelebi ve Sultan Mehmed’in Divan-ı Hümâyun ho-calarından Sinaneddin Yusuf Çelebi, hat sanatının Amasya’daki önemli temsilci-leri arasında bulunuyordu.62

60 Uğur Derman, “XV ve XVI. Asırlarda Türk Hat Sanatı”, XV ve XVI. Asırları Türk Asrı Ya-pan Değerler, İstanbul 1997, s. 491.

61 Yıldırım Bayezid 1398 senesinde Amasya’yı Osmanlı topraklarına kattı ve idaresini de oğlu Çelebi Mehmed’e bıraktı (F. Emecen, İ. Şahin, “Amasya” DİA, III, 1-2).

62 Muhittin Serin, “XV ve XVI. Asırlarda Türk Hat Sanatı Müzakereleri” XV ve XVI. Asırları Türk Asrı Yapan Değerler, İstanbul 1997, s. 497.

Page 26: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

17

Hattaki kabiliyet, XV. yüzyılın sonunda ve XVI. yüzyılda da Osmanlı bürokrasisinde kâtip olarak istihdam edilmenin öncelikli gereklerinden biri idi. Taci-zade Cafer Çelebi, Amasyalı Şeyh Hamdullah’la beraber ders görmüş, reisülküttab olmuş ve 903 Rebiulevvelinde (Ekim 1497) nişancılığa yükselmişti. 63

Nişancı Mustafa Çelebi’nin babası Kadı Celal, Şeyh Hamdullah’tan yazı meşk et-tiği gibi oğlunun da bir hattat olarak yetişmesine gayret etmiş ve Mustafa Çelebi divanî yazıdaki mahâreti dolayısıyla vezir-i azam Piri Mehmed Paşa ve Nişancı Seydi Bey’in himayesiyle 922/1516’da Divan-ı Hümâyun kâtipliğine alınmıştır.64

Kâtiplerle ilgili ilk düzenlemeler Fatih Kanunnamesiyle yapılmıştır. 65 Buna göre reisülküttab bütün kâtiplerin reisi olarak protokolde en üstte yer almaktadır. Ondan sonra sıra ile yeniçeri katibi, ruznameci, sipahiler katibi, mukabeleci, mukataacı, tezkireci ve reisülküttaba bağlı kâtipler gelmektedir. Kanunnâmede zikr edilen kâtiplerin hace makamında olduğu Divana uzun yanlı üst kaftanı ile gelecekleri belirtilmiştir. Kanunname ayrıca çavuşlar ile kâtiplerin kıdem sırala-masında hizmetteki görev sürelerini dikkate almakta ve “çavuşlar ile kâtipler kangısı eski ise ana itibar olunur” demektedir.66 Kanunnâmede hazine kâtipleri mukataacılar ve muhasebecilerin reis katibi olabileceklerinin belirtilmesi, reisülküttab kâtiplerinin en kıdemli kâtipler olduğunu göstermektedir.

Divan-ı Hümâyun’da kâtiplerin dışında, sayıları ve kimlikleri hakkında çok da fazla bilgi sahibi olmadığımız bir grup tercüman da bulunuyordu. Osmanlı De-vleti’nin yürütmekte olduğu diplomasi faaliyetleri ve harici yazışmalar Divan-ı Hümâyun’da tercümanların istihdamı zaruretini ortaya çıkarmış ve bu maksatla Divan’da dönemin diplomasi dillerine vâkıf muhtelif sayıda tercüman görevlendirilmişti. İslam ülkeleriyle yapılan yazışmalar bizzat nişancı ve Divan kâtipleri tarafından yürütüldüğünden Arapça ve Farsça yazışmalar için ayrı bir tercümanlık müessesesi teşkil edilmemişti. Batı devletleriyle yapılan yazışmalarda

63 İsmail Erünsal, The Life and Works of Tacizade Cafer Çelebi with a Critical Edition of his Divan, İstanbul 1983, s. XXXI.

64 İ. H. Uzunçarşılı, “Onaltıncı Asır Ortalarında Yaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celal-zade Mustafa ve Salih Çelebiler”, Belleten, XXII/87 (1958), s. 392.

65 “Küttâb merâtibinde reîsülküttâb, anun altına yeniçeri kâtibi, anun altına rûznâmeci, anun altına sipâhîler katibi, anun altına mukâbeleci ve mukâta’acı, anun altına tezkireci, anun altına reîs kâtibleri oturur. Yukaruda mezkûr olan küttâb hâce makâmındadır. Anlar Dîvân’a uzun yenli üst kaftanı ile geleler. Reîs kâtibleri neferdir. Ve bu zikr olunan küt-tâbın azl u nasbı defterdarlarıma müfevvazdır. Anların hüddâmıdır.” Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, I, 323.

66 Yavuz Sultan Selim döneminde de bir çavuşla kâtip arasındaki münakaşadan dolayı, padişahın kâtiplerin çavuşa takdim edilmesi gerektiğini beyan ettiği, Lütfi Paşa tarafından rivayet edilmiştir: “Ve çavuşdan kâtib takdim olunur. Mu‘azzez ve muhteremdür. Hikâyet: Sultan Selim merhûm zamânında bir gün çavuş ile kâtib nizâ‘ itdiler. Sultan Selim Han –nevverallâhu merkadehû- hazretlerine arz olundukda “kâtib takdim olunmak gerekdür, küttâb esrâr-ı saltanata hizmet ider, çavuşlar zâhirde olan mesâlihe hizmet iderler” deyu buyurmuşlar. Ve küttâb içinde yeniçeri kâtibi başdur, andan sonra rûznâmeci ba‘dehû sâ’ir küttâb yolı ile dururlar.” (Mübahat Kütükoğlu, “Lütfi Paşa Asafnamesi”, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul 1991, s. 77).

Page 27: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

18

ise Rumca, Latince, Hırvatça, İtalyanca gibi Batı dilleri kullanılıyor ve bu dilleri bilen tercümanlara ihtiyaç duyuluyordu.67 Divan-ı Hümâyun’da, Dubrovnik tarafından verilen haraçların hüccetleri Türkçe ve Hırvatca, Venediklilere ve nadi-ren Raguzalılara verilen ahidnameler Latince ve Hırvatca yazılıyordu. 68

II. Murat döneminde Edirne’ye gelen Bertrandon de la Broquiere’nin an-lattığına göre, 1423 yılında Milan dükasının özel sefaret göreviyle Osmanlı sul-tanına gönderdiği Sir Benedikto, Sultan Murat ile görüşmesini bir yahudi tercü-man aracılığıyla yapmış ve sultanının itimadını kazanmış olan bu yahudi, tarafların konuşmalarını Türkçe ve İtalyanca olarak tercüme etmiştir.69

Bilinen ilk Osmanlı Divan tercümanı Ali Bey olup 1502 yılında Divanda tercüman olarak bulunmaktaydı.70 Yunus Bey ise 1533-1550 yılları arasında tercü-manlık yapmıştı. Cemâziye’l-ahir 934 tarihli bir ruznamçe defterine göre Yunus Bey’in dışında Ali Çelebi ve Boyan? isimli iki tercüman daha Divanda görevliydi.71 Bu tercümanlar defterde “cemâat-i tercümânân” başlığı altında kaydedilmiştir. Bu tercümanlardan sonra İbrahim Bey (1551-1571), Oram (1573), Mahmud (Passanlı bir Alman mühtedisi 1573-1575), Murad Bey (Macar), Hür-rem Bey (1578), Zülfikar (Macar, 17. yüzyılın ilk yarısı) tercümanlık görevinde bulunmuşlardı.72

Divan-ı Hümâyun tercümanları aynı zamanda Osmanlı Devleti tebası olan şahısların Divandaki işlerine de aracılık ediyorlardı. Divana müracaat eden ya-bancılardan Türkçe bilmeyenlerin ifadelerini çevirmek te tercümanların görev-lerindendi. 7 Ra 984/4 Haziran 1576 tarihli bir ruus kaydından anlaşıldığına göre 73

“Macar ve Latin tâifesi” tercümanlığını Mustafa isimli bir Divan tercümanı yürütüyordu. 22 R 984/19 Temmuz 1576 tarihinde Canik sancağında timar tasar-ruf eden Mehmed babası Ferhad gibi “Macar tâifesi”ne Divanda tercümanlık yap-mak üzere tayin edilmişti.74 Divan-ı Hümâyun baş tercümanlarından Mahmud Bavyeralı bir albay iken Osmanlı Devleti hizmetine girerek müslüman olmuştur.75

67 Köprülü, “Bizans müesseselerinin”, s. 262. 68 Ahmed Refik, “Dr. Friedrich Kraelitz, Osmanische Urkunden in Turkischer-Sprache, Wien

1922”, TOEM, II/79 (Mart 1340), s. 122-3.69 Bertrandon De La Broquiere’in Denizaşırı Seyahati, Ed. Ch. Schefer, (Çev: İlhan Arda),

Eren Yayınları, İstanbul 2000, s. 234-240 ; Rıfat Osman, Edirne Sarayı, TTK, Ankara 1989, s. 120.

70 Jan Reychman, Ananiasz Zajaczkowski, Osmanlı Türk Diplomatikası El Kitabı, (Çev: Mehmet Fethi Atay), İstanbul 1993, s. 194.

71 KK Ruznamçe Def. nr. 1764, s. 32. 27 C 954 (14 Ağustos 1547) tarihli bir ruus kaydı, Yunus Beğ’e arpalık timar tahsis edildiğini bildirmektedir (KK Ruus Def. nr. 208, s. 199).

72 Reychman, Zajaczkowski, Osmanlı Türk Diplomatikası, s. 195.73 KK Ruus Def. nr. 230, s. 264.74 KK Ruus Def. nr. 230, s. 328. 75 Ahmet Mumcu, Divan-ı Hümâyun, Ankara 1986, s. 65.

Page 28: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

19

Mahmud Türkçe, Latince ve Almanca bilmekteydi. Erdel’li bir hıristiyan olan Murad da müslüman olarak Divan tercümanlığı görevine getirilmiştir.76

Divan kalemi personelini oluşturan nişancı, reisülküttab, tercüman ve kâtipler, Divan-ı Hümâyun’da belgelerin tanzimi ve Divan defterlerinin hazırlanması işlemlerini bir görev dağılımı içerisinde yürütmekteydiler. Divan defterlerinde kayıtlı her bir belge, ilk müsveddenin hazırlanmasından deftere kayıt aşamasına gelinceye kadar kendi alanlarında uzmanlaşmış kalem mensupları tarafından kontrol edilir, en son aşamada da nişancı ve reisülküttabın onayı ile defterlere kaydedilirdi. Divan defterleri, Divan-ı Humayun’un siyasî ve idarî faaliyetlerini gösteren en önemli belgeler olup, defterlerin XVI. yüzyıldaki intizam ve mükemmeliyeti, kalemiye sınıfının çalışma disiplininin ve dil ve edebiyat alanındaki yeteneklerinin bir ifadesidir.

76 Aynı yer.

Page 29: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

20

I. BÖLÜMDİVAN-I HÜMÂYUN DEFTERLERİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE AHKÂM

DEFTERLERİ

A. Divan-ı Hümâyun Defterlerinin Ortaya Çıkışı

Altı asırlık bir dönem boyunca dünya coğrafyasının önemli bir kısmını hakimiyeti altında tutmuş olan olan Osmanlı İmparatorluğu, idarî ve siyasî faaliyetlerinin sonucu olarak günümüze büyük bir devlet arşivini miras bırakmıştır. Bugün Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde sayıları yüz milyonlarla ifade edilen evrakın yanısıra 300 bin civarında da defterin mevcut olduğu tahmin edilmektedir.77 Bu defterlerden önemli bir bölümü Divan-ı Hümâyun’a aittir.

Osmanlı Devleti’nin merkezi yönetim ve karar alma organı olan Divan-ı Hümâyun’dan geriye, XVI. yüzyılın başlarından itibaren tutulmuş ve her birisi birkaç yüz ciltten oluşan defter serileri kalmıştır. Bunların en eskileri Beylikçi veya Divan kalemi tarafından tutulan ahkâm defterleri78 ile tahvil kalemi tarafından tutulan tahvil ahkâm ve ruus kalemi tarafından tutulan ruus defterleridir. Bu defter türlerinden hiçbirinin tutulmaya başlandığı tarih tam olarak bilinmemektedir. Fakat bu defter türlerinin ilk örnekleri XVI. yüzyılın ilk yarısına aittir. Tesbit edebildiğimiz kadarıyla günümüze ulaşmış ilk ahkâm defteri 906/1501, ilk tahvil ahkâm defteri 910/1505 ve ilk ruus defteri 954/1547 tarihinden başlamaktadır.

Divan-ı Hümâyun’a ait defterler, Divan’ın çalışmalarını Topkapı sarayında sürdürdüğü dönemde hazine dairelerinde muhafaza edilirken Bâb-ı Âsafi’nin kurulması üzerine defterler buraya nakledilmiştir. Osmanlı Devleti’nin ilk arşiv müessesesi olan Hazine-i Evrak’ın kurulmasından sonra ise Divan defterleri Hazine-i Evrak’ta toplanmıştır.79 Defterlerin arşive intikali bir kaç yüzyıl süren bir dönemde gerçekleştiği için defter serileri tamamen dağılmıştır.

Divan defterleri, Hazine-i Evrak’ın kurulmasından sonra arşiv uzmanları tarafından tasnif edilmeye çalışılmıştır.80 Bu tasnif çalışmalarının ilki XIX. yüzyılın sonlarına doğru yapılmış ve Mahzen Defteri ismi verilen bir katalog

77 Nejat Göyünç, “Defter”, DİA, IX, 90.78 Divan kalemi tarafından tutulan ahkâm defterleri daha sonra mühimme şeklinde

isimlendirilmiştir.79 Uzunçarşılı, Merkez, s. 95; Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz (Osmanlı Dönemi), I, Ankara

2000, s. 34.80 Ali Akyıldız, “Hazine-i Evrak’ın Kurulması ve İlk Tasnif Usulleri (1846-1856)”, Hakkı

Dursun Yıldız Armağanı, Ankara 1995, s. 69-84; Belgelerle Arşivcilik Tarihimiz, s. 23-32.

Page 30: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

21

hazırlanmıştır.81 Bu gün 1 Numaralı Mahzen Defteri olarak tanınan ve araştırmacılara açık olmayan bu defter halen arşiv çalışmalarında kullanılmaktadır. Bu defterin başında yer alan kayıt, Divan-ı Hümâyun defterlerinin ilk tasniflerinin defter ciltlerinin tamiri dolayısıyla gerçekleştirilmiş olduğunu göstermektedir. Mahzen defterindeki kayıt şu şekildedir:

“Aded ve mikdârı işbu fihristde muharrer defâtir fi Muharrem sene 1286 târihinde fehâmetlü devletlü es-Seyyid Mehmed Emin Ali Paşa hazretlerinin hâriciye nezâreti hizmet-i sadârete ilâve buyurulduğu zamân sadâretlerinde ve atûfetlü Mehmed Said Efendi ve sa‘âdetlü Ahmed Arif Beğ hazretlerinin beğlikcilik memûriyetlerinde beğlik kîsedârı Hüseyin Zîver Efendi ma‘rifetiyle mükemmelen ta‘mîr olunmuşdur. Fî gurre-i Muharrem sene 1287”

Defterlerin türlerine göre sınıflandırılarak kaydedildiği bir çalışma olması dolayısıyla bu katalog arşiv tarihimizde defter tasniflerine ait ilk katalog olarak nitelendirilebilir. Fakat bu katalog bir envanter çalışması olarak kalmış ve doğrudan araştırmacıların kullanımına açılmamıştır.

Mahzen defterleri kataloğu sonraki tasniflerin ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi için Mithat Sertoğlu ve Atilla Çetin tarafından hazırlanan katalogların esasını teşkil etmiştir. Mahzen defterleri Osmanlı Arşivi’ndeki defter tasniflerinin ilk kataloğu olması dolayısıyla tasnif çalışmalarındaki yanlış uygulamaların da kaynağı olmuştur. Mesela mühimme defterleri arasında yer alan tahvil ve ruus defterleri mahzen defterlerinden günümüz kataloglarına kadar intikal eden yanlış kataloglamanın başlangıcını teşkil etmiştir.

Mahzen defteri isimli bu katalog çalışmasından sonra, defterlerin tasnifi için ikinci önemli bir adım Kamil Kepeci’nin çalışması ile atılmış ve halen “Kepeci tasnifi” ismiyle bilinen defter kataloğu, bu çalışmanın sonunda ortaya çıkmıştır. Bu katalogda 7500 kadar defter tasnif edilmiştir. Kamil Kepeci tasnifinde ruus ve tahvil ahkâm defterleri de yer almaktadır. Kamil Kepeci’nin “ahkâm defterleri” başlığı altında tasnif ettiği 13 adet defter tahvil ahkâm defterleri ile maliye ahkâm defterlerinden oluşmaktadır. “Divan-ı Hümâyun Divan Defterleri” başlığı altında tasnif edilen defterlerin tamamı tahvil ahkâm defteridir.

Kamil Kepeci’den sonra provenans esasına dayanan yeni bir tasnif yöntemi kabul edilmiş ve arşivde mevcut defterlerin tasnifi çalışmaları bu yeni sisteme göre sürdürülmüştür. Bu çalışmalar sonucunda çoğu dağılmış formalar halinde bulunduğu veya ciltsiz olduğu için Kepeci Tasnifine dahil edilmemiş olan diğer defterler Bâb-ı Âsafi Defterleri başlığı altında kaydedilmiştir. 82

81 Necati Aktaş, Yusuf Halaçoğlu, “Başbakanlık Osmanlı Arşivi”, DİA, V, 12.82 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, (Haz: Yusuf İhsan Genç, Osman Yıldırım, Nazım

Yılmaz vd.), 2. Basım, İstanbul 2000, s. 73.

Page 31: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

22

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Divan-ı Hümâyun’da tutulan defterlerden ahkâm, mühimme, tahvil ahkâm ve ruus defterleri, yukarıda bahsedilen tasnif çalışmaları sonucunda şu an üç ayrı katalogda toplanmıştır. Bu kataloglar; 980 numaralı Bâb-ı Âsafi Defterleri Kataloğu, 986 numaralı Kepeci Kataloğu ve 989 numaralı Divan-ı Hümâyun Defterleri Kataloğudur. 989 nolu Divan-ı Hümâyun Defterleri Kataloğunun esasını, Osmanlı döneminde hazırlanan 1 Numaralı Mahzen Defteri isimli katalog oluşturmaktadır. Tez çalışmamız esnasında öncelikle 980, 986 ve 989 numaralı kataloglar taranmıştır. Bu taramalar sonucunda tahvil Ahkâm ve ruus defterlerinden bazılarının yanlış başlıklar altında tasnif edildiği görülerek XVI. yüzyıla ait tahvil Ahkâm ve ruus defterleri için yeni kronolojik listeler hazırlanmıştır. Aşağıda bu tesbitlere bağlı olarak divan defterleri bölümler halinde incelenmiştir.

B. Ahkâm Defterleri

Resmi yazışmaların sûretlerinin saklanması idarî ve hukuki mecburiyetlerin tabii bir neticesidir ve tarihte resmi devlet arşivlerinin vücut bulması da bu sayede mümkün olmuştur. Osmanlılarda resmi yazışma sûretlerinin hangi tarihten itibaren defterlere kaydedilmeye başlandığı ve kayıt usulünün hangi tesirler altında ortaya çıktığı hususunda kesin bir şey söylemek için elimizde yeterli belge ve bilgi bulunmamaktadır. Burada önemle üzerinde durulması gereken husus, resmi yazışma sûretlerinin (biti, hüküm, ferman, berat, name-i hümâyun vs.) saklanmasının, tarihi seyir içerisinde, evrak müsveddelerinin muhafazası veya deftere kayıt usulünden hangisiyle gerçekleştirildiğinin tespit edilmesi olmalıdır. Çünkü hiçbir resmi yazı, yazışmaya esas teşkil etmiş olan müsvedde saklanmadan veya sûreti çıkarılmadan muhatabına gönderilemez. Bu esas çerçevesinde, daha Osman Gazi’den itibaren resmi yazışma sûretlerinin ya müsvedde evrak olarak veya deftere kaydedilmek sûretiyle muhafaza edildiği ileri sürülebilir.

Nitekim XV ve XVI. yüzyıla ait bazı tahrir defterlerinde Osman ve Orhan Gazi dönemlerinde verilen beratlara istinaden bir kısım arazinin tasarruf edilmekte olduğuna dair kayıtlar ve eski defterlere atıflar vardır. Bu uygulamanın maslahatın tabii sevki ve idarî ve hukuki mecburiyetlerin neticesinde ortaya çıktığını ifade edebiliriz. Ancak Osmanlı bürokrasisinde, ferman, berat, tezkire ve name-i Hümâyun türü belgelerin XV. yüzyılda sistemli bir şekilde deftere kaydedildiğini gösterecek belge ve bilgilerden mahrumuz. Fakat bununla belgelerin XV. yüzyılda defterlere hiç kaydedilmediği sonucuna da varmak imkansızdır.

Ahkâm defterlerinin ortaya çıkışıyla ilgili olarak değerlendirmede bulunabi-leceğimiz ilk belge Fatih Kanunnamesi’dir. Kanunnamenin bir maddesi, padişahın tuğrası ile hüküm yazma yetkisini Divan-ı Hümâyun’un üç asli üyesi

Page 32: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

23

olan sadrazam, defterdar ve kazaskere vermektedir. 83 Kununnameye göre; idarî ve siyasî işlere ait hükümler sadrazam buyuruldusu, malî işlere ait hükümler defterdar buyuruldusu ve hukuki işlere ait hükümler kazasker buyuruldusu ile yazılacaktır. Kanunnâmeden anlaşıldığına göre, Fatih döneminde hükümlerin yazıldığı üç ayrı daire mevcuttur. Fakat bu dairelerden verilen hükümlerin deftere kaydedilip edilmediği; eğer ediliyorsa tek bir ahkâm defterine mi yoksa ayrı ayrı ahkâm defterlerine mi kaydedildiği bilinmemektedir.

En eski tarihli ahkâm defterlerinin XVI. yüzyıl başlarına ait olması bu defterlerin XV. yüzyılda mevcut olmamasından ziyade savaş, yangın ve tabii afetler dolayısıyla bu tür defterlerin yok olmasıyla açıklanabilir. Nitekim Darphane mukataalarına ait bir defterde yer alan 15 Şevval 887/27 Kasım 1482 tarihli bir kayıtta “hüküm verildi ki teftîş oluna, ahkâmda mezkûrdur” şeklindeki ibâre, ahkâm defterlerinin II. Bayezid’in saltanatının ilk yılına tesadüf eden bir tarihte mevcut olduğuna önemli bir delil teşkil etmektedir.84 892/1487 tarihli Hüdavendigar sancağı kanunnamesinde yer alan bir ibare ise, “kavânîn-i şer‘iyye-i müte‘âmile ve kavâ‘id-i rüsûm-ı örfiyye-i müte‘ârife” ’nin sultan hükümlerine ve Osmanlı defterlerine esas teşkil ettiğini ifade eder.85

XV. yüzyıl ahkâm defterleri hakkında söylenebilecek şeyler, bu döneme ait defterlerden bir örneğin bulunmaması dolayısıyla bir tahminden öteye geçmeyecektir. XVI. yüzyılın ilk yarısından günümüze intikal etmiş bulunan ahkâm defterleri ise çok az sayıdadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde XVI. yüzyılın başlarına ait 906/1501, 910-911/1505-1507 ve 927/1521 tarihli üç ahkâm defteri, ahkâm defterleri türünün en eski örnekleri olması dolayısıyla önemlidir.86

Bu defterlerin hepsi ahkâm defteri şeklinde tanınmakla beraber şekil ve muhteva özellikleri arasındaki benzerlikler ve ayrılıklar dolayısıyla XVI. yüzyılın ilk yarısına ait ahkâm defterlerinin birbirinin devamı olup olmadığı hakkında kesin bir görüş belirtilmemiştir.87

Eserinde divan defterlerine bir bölüm tahsis eden İ. H. Uzunçarşılı ahkâm defterleri hakkında şunları söylemektedir:

“Ahkâm defterlerinden bugün elde bulunan en eski defter 927 h./1521m. tarihli olanıdır. Ahkâm defterleri sonradan karışmış veya

83 Özcan, “Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi”, s. 36.84 Emecen-Şahin, Ahkâm Defteri, s. XIII.85 Emecen-Şahin, Ahkâm Defteri, s. XXIII.86 Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde A.DVN 790 numarada kayıtlı olan 906/1501 tarihli ahkâm

defteri Zilkade ve Zilhicce aylarına ait iki aylık bir dönemde verilen hükümleri ihtiva etmektedir. A.DVN. ŞKT 978 nolu ikinci ahkâm defteri ise h. 910 senesinin Ramazan ve Zilhicce ayı ile 911 senesinin Muharrem ayına ait hükümleri ihtiva eden iki ayrı formadan müteşekkildir. 927 tarihli ahkâm defteri, Kepeci Ahkâm defterleri serisinde 61 noda kayıtlıdır. Bu defter bir maliye ahkâm defteri olup formaları tam ve ciltli olarak günümüze ulaşmıştır.

87 Emecen-Şahin, Ahkâm Defteri, s. XV-XVI.

Page 33: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

24

zâyi olmuş ve ancak 1152 h./1793 m. tarihinden itibaren, 1295 h./1878 m. senesine kadar muntazaman devam etmiştir. Sonra bay Kamil Kepeci’nin himmeti ile XVI. yüzyıl ve sonraki senelere ait defterlerden bulunabilenleri ayrı bir tasnif olarak tertip edilmiştir.” 88

İ. H. Uzunçarşılı bu pasajda ahkâm defterlerini tek bir defter türünden oluşan bir seri olarak değerlendirmekte ve “Bunların içlerinde muhtelif meseleler hakkında eyaletlere gönderilmiş hükümler vardır.” diyerek defterlerin hangi tür ahkâm kayıtlarını ihtiva ettiği üzerinde durmamaktadır.

Halil Sahillioğlu ise XVI. yüzyıl ahkâm defterlerinin muhtevası hakkında bir değerlendirme yapmamış sadece Kamil Kepeci 61 numarada kayıtlı ve 927 tarihli ahkâm defterini, maliye ahkâm defter türlerinin en eskisi olarak nitelendirmiştir.89

Divan-ı Hümâyun ahkâm defterlerinin en eski örneğini neşreden Feridun Emecen ve İlhan Şahin, XV. yüzyılda, Divanda görüşülen meselelerle ilgili alınan kararların ve çıkan hükümlerin herhangi bir ayrıma tâbi tutulmadan tek bir defterde toplanmış ve bunların ahkâm defteri şeklinde isimlendirilmiş olabileceğini söylemektedirler.90

Bu üç ayrı değerlendirmede de XVI. yüzyılın başlarına ait olan defterlerin mahiyeti hakkında kesin bir sonuca varılmamıştır. Kendi türü içerisinde Osmanlı bürokrasisindeki en erken tarihli defterler olarak nitelendirebileceğimiz üç ahkâm defteri bu bölümde tarih sırasıyla ele alınıp incelenecek ve aralarındaki benzer ve farklı yönler ortaya konmaya çalışılacaktır.

906 tarihli ahkâm defteri gerek muhteva ve gerekse şekil özellikleri dolayısıyla çok ayrıntılı bir şekilde incelenmiş olduğundan burada bu hususlara tekrar temas edilmeyecek ve bazı özetlemeler yapılarak aşağıda ilgili kısımlarda buna atıfta bulunulacaktır. 906 tarihli defter ahkâm defteri ismiyle neşredilmiş bulunduğundan bundan sonraki bölümlerde de sadece bu defter için ahkâm defteri ismi kullanılacak ve 910-911 tarihli defter ise ileride görüleceği üzere bu defterden farklı bir mahiyette olması dolayısıyla tahvil Ahkâm defteri şeklinde isimlendirilecektir. 927 tarihli defter ise tipik bir maliye ahkâmı olduğu için maliye ahkâm defteri ismiyle anılacaktır. Bu defteri ilk iki defterden ayıran hususlar da maliye ahkâm defterinin incelendiği kısımda anlatılacaktır.

XVI. yüzyılın başına ait üç ahkâm defterinin konuları ve diplomatik özellikleri bakımından birbirinden ayrıldığı görülmektedir. 906 tarihli ahkâm

88 Uzunçarşılı, Merkez, s. 83.89 “Bu gün Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde muhtelif tasniflerde yer alan maliye ahkâm

defterlerinin en eskilerinden biri 927 (1521) tarihli olup Kamil Kepeci tasnifinde (nr. 61) yer almakta ve daha ziyade Rumeli’ye ait mâli ahkâmı ihtiva etmektedir.” (Halil Sahillioğlu, “Ahkâm Defteri”, DİA, VI, s. 43).

90 Emecen-Şahin, Ahkâm Defteri, s. V, XIII.

Page 34: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

25

defterini diğer iki ahkâm defterinden ayıran en önemli özellik bu defterde Osmanlı Devleti’nin diğer devletlerle ilişkilerine ait meseleler ile siyasî ve idarî konulara dair hükümlerin ağırlıkta olmasıdır.

906 tarihli ahkâm defteri ile 927 tarihli maliye ahkâm defterinin muhtevaları bunları kesinlikle birbirinden ayırmamıza imkan verecek kadar farklıdır. 927 tarihli maliye ahkâm defteri Bâb-ı Defteri tarafından yazılan mali hükümleri ihtiva etmekte olup bu defterin Divan-ı Hümâyun ahkâm defterleri ile ilgisi yoktur. Bu defter timar sisteminin dışında kalan ve emanet ve iltizam usulüyle işletilen muhtelif gelir kaynaklarına ait meselelerle ilgili hüküm ve kayıtları ihtiva etmektedir. Bu defterdeki hükümler, Osmanlı kanunnameleri ile işletme şekilleri tesbit olunan mukataalar ve madenler ile beytü’l-mal terekeleri, kaçgun köleler, yava, haraç, cizye ve sair malî hususlarla ilgilidir. 91 Maliye Ahkâm defterleri Osmanlı tebası gayri müslimlerin dini teşekkülleri, din adamları ve bunlara ait müesseselerin muhtelif malî meseleleri bakımından da çok önemli bir kaynak teşkil eder. Malî büroların uzmanlaştığı dönemlerde gayri müslimlerin malî ve idarî işlerine bakan ve tayin beratlarını hazırlayan piskopos kalemi ileriki tarihlerde bağımsız bir daire teşkil etmiştir.

Maliye ahkâm defterlerindeki tayin kayıtları tahvil ahkâm ve ahkâm defterlerinden farklı görevlilere ait bulunmaktadır. Bu defterlerde emin ve amillerin yanısıra memleha katibi, selhhane kantarcısı, bağ korucusu, haslar katibi, at pazarı emini, gemi reisi ve buna benzer tayinlerin kayıtları yer almaktadır. Bu tayinler Osmanlı malî işletmelerinin teşkilat yapısı ve kadrosu hakkında da bilgi vermektedir. Bu kayıtlardan anlaşıldığına göre mukataalar, emin ve amil ismi verilen yöneticiler tarafından işletilmekte ve bunların nezaretinde de işletmenin türüne göre muhtelif hizmetliler ve kâtipler bulunmaktaydı.

Timar sisteminin dışında kalan gelir grupları çok geniş bir alanda muhtelif işletmeleri kapsadığı için bunlara mahsus muameleler, anlaşmazlıklar ve tayin hükümleri ayrı defterlere kaydedilmiş ve maliye ahkâm defterleri Osmanlı bürokrasisinin en önemli defter gruplarından birini teşkil etmiştir. Maliye ahkâm defterlerinde ferman ve beratların yanısıra sebeb-i tahrir ve tezkire türü belgeler de kaydedilmiştir. Ahkâm ve tahvil ahkâm defterlerinde sebeb-i tahrir hükümleri mevcut olmayıp tezkirelere de çok az tesadüf edilmektedir. 906 tarihli ahkâm defterinde ise 927 tarihli defterin ihtiva ettiği malî hükümler yer almamaktadır. Buradan hareketle 906 tarihinde malî hükümler için ayrı bir defter tutulduğu ileri sürülebilir.

91 927 tarihli maliye ahkâm defterinin de içinde bulunduğu 13 adet defterden müteşekkil Kepeci Ahkâm Defterleri serisinde yer alan 62, 63, 67, 69, 71 numaralı defterler de 927 tarihli maliye ahkâm defteriyle aynı diplomatik özelliklere sahip olup konuları bakımından da bütünlük arzederler. Bu sebeple bu defterlerin Divan-ı Hümâyun defterleri arasında değerlendirilmesi yanlış olup Bâb-ı Defteri başlığı altında tasnif edilmeleri gerekir.

Page 35: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

26

906 tarihli ahkâm defteri, muhtevası bakımından 910-911 tarihli deftere son derece benzemektedir. Özellikle Rumeli ve Anadolu beylerbeyine yazılan ve timar tevcihlerine dair olan hükümler her iki defterde de bulunmaktadır. Ayrıca toprak ve vergi meselelerine ait kayıtlar ile muaf ve müsellemlik kayıtları da gerek hükümlerin diplomatik özellikleri gerekse muhteva özellikleri dolayısıyla birbirine benzemektedir. Fakat bu iki defteri birbirinden ayıran bazı özellikler de bulunmaktadır. 906 tarihli ahkâm defterindeki kayıtlar bir hicri yılın sonunda biterken, 910-911 tarihli defterdeki kayıtlar iki hicri yıla ait bulunmaktadır. İki defteri birbirinden ayırmaya yarayan bir diğer özellik defterlerin her bir sayfasına kaydedilen belgelerin sayısı ile ilgilidir. 906 tarihli defterde her sayfada 3 ile 7 arasında hüküm kaydedilirken 910-911 tarihli defterde 1 ile 3 hüküm kaydedilmiştir.

910-911 tarihli ahkâm defteri, ihtiva etmiş olduğu timar tevcihlerine ait kayıtların 906 tarihli ahkâm defterine nisbetle çok daha fazla olması dolayısıyla dikkat çekmektedir. Bu açıdan defterin XVI. yüzyılın ikinci yarısındaki tahvil ahkâm defterlerinin ilk örneği olarak nitelendirilmesi mümkündür. Ayrıca defterde, bu defteri geç tarihli tahvil ahkâm defterleriyle92, irtibatlandırmaya yarayacak bazı hükümler de mevcuttur.93 Defterin iki farklı yerinde sancak tevcihine dair notlar halinde kaydedilmiş bilgiler defterin isimlendirilmesi bakımından önem taşımaktadır. Bunlardan 10. sayfadaki not: “Karesi sancağı, Ali Beğ’e virilüp tahvîliçün hüküm virildi” şeklindedir. 13. sayfadaki not: “Livâ-i falan, be-nâm-ı falan” şeklinde olup sancak tevcihleri ile ilgili bir kayıt şekline işaret etmektedir. Geç tarihli tahvil ahkâm defterlerinde sancak tevcihlerine ait hüküm ve nişanlar metin halinde kaydedilirken, burada bir sancağa ait tevcih bilgi notu halinde kaydedilmiştir. Defterin tamamı mevcut olmadığı için, sancak

92 H. 910-911 tarihli bu defterden sonraki elli yıllık bir döneme ait defterler mevcut değildir. 93 İkamet-i pazar hükümleri tahvil ahkâm defterlerinde en sık rastlanan hüküm türlerinden biri

olup 910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinde de aynı tür bir hüküm kayıtlı bulunmaktadır. Mukayese için, aşağıda 911 ve 962 tarihlerine ait iki hüküm verilmiştir:“Nişân-ı şerîf hükmi oldur kiEl-hâletü hâzihî mefharu’l-kudât Aksaray kadısı –dâme fazluhû- Dergâh-ı mu‘allâma mektûb gönderüp nevâhi-i mezbûrede dârende-i hükm-i lâzimü’l-imtisâl mefharu’l-akrân ve’l-emsâl Şey’enlillâh oğlı Ali’nin tasarrufunda olan ze‘âmetinde Susada? nam karyede pazar ikamet idüp ve cuma namazı kılmak içün bundan evvel virilüp ol hüküm zâyi‘ olmuş deyu bildirüp amma ol karye-i mezkûrede cuma ve pazar ikâmet olunmak vâcib ve lâ[zı]mdır deyu arz olunmağın ben dahi karye-i mezkûrede mezkûr Ali cuma ve pazar ikamet itmek içün izn ü icâzet virüp bu hükm-i azîmü’ş-şânı virdüm ve buyurdum ki anda cuma ve pazar ikâmet ide, bu bâbda hiç ahad kâyinen men kân mâni‘ olmaya şöyle bilesin tahrîren fî evâ’il-i Muharremü’l-harâm sene ihdâ aşara ve tis‘a mi’e (A.DVN.ŞKT nr. 978, 1-10 Muharrem 911 (3-13 Nisan 1505), s. 55).Üsküp kadısına hüküm ki Dergâh-ı mu‘allâma mektûb gönderüp kazâ-i mezbûra tâbi‘ İsodorek? nâm karyede ve etrâfında olan kurâda sâkin müslümanlar ve kâfirlerden cemm-i gafîr gelüp karye-i mezbûre memleket ortasında pazar olmağa münâsib mahaldir cuma pazarı olmasın istid‘â iderüz deyu inâyet ricâ itdüklerin arz eyledüğin ecilden buyurdum ki göresin kimesneye zararı yoğ ise karye-i mezbûrda münâsib olan günde ikâmet-i pazar itdüresin şöyle bilesin (Mühimme nr. 1, 14 Muharrem 962 (9 Aralık 1554), s. 228).

Page 36: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

27

tevcihine ait kayıtların defterde bu şekilde yer aldığını söylemek güçtür. Ne yazık ki defterin mevcut iki formasında sancak tevcihlerine ait kayıtlar bu iki nottan ibarettir. Defterin 13. sayfasında ise bir asesbaşının tayinine ait beratın verildiğine dair şu not bulunmaktadır:

“ Malkara’nın asesbaşılığı İlya’ya virildüği sebebden nişân-ı şerîf virildi. Fî evâhir-i Ramazânü’l-mübârek sene aşara ve tis’a mi’e”. Sancakbeyi ve asesbaşına ait bu tayin kayıtları, defterin 906 tarihli ahkâm defterinden ayrıldığı noktalar arasındadır.

910-911 tarihli defterin 2 ve 61. sayfalarında bu defterin maliye ahkâm defterleriyle ahkâm defterlerinden farklı bir niteliğe sahip bulunduğunu gösteren iki ayrı başlık kaydı bulunmaktadır. Bunlar hükümlerin, ait olduğu ayın onar günlük bölümlerine işaret eden Arapça başlıklardır. Defterin 2. sayfasındaki başlık kaydı: “Şuri‘a ilâ tahrîri hâzihi’l-ahkâmi’s-sultâniye fi evâsıtı Ramazânü’l-mübârek sene aşara ve tis‘a mi’e” şeklinde olup 910 senesinin Ramazan ayının 2. on gününe ait hükümlerin yazılmasına 2. sayfadan itibaren başlandığını göstermektedir. İkinci başlık ise: “Vukı‘at suveru hâzihi’l-ahkâm fî evâhir-i Zilhicce min şuhûri sene aşara ve tis‘a mi’e” şeklindedir. Bu başlıktan da 910 senesi Zilhicce ayının son 10 gününe ait hüküm sûretlerinin 61. sayfadan itibaren kaydedildiği anlaşılmaktadır. 906 tarihli ahkâm defterinde ise 910-911 tarihli defterdekine benzer bir başlık kaydı bulunmamaktadır. 927 tarihli maliye ahkâm defterinde ise her cüzün başında diğer ahkâm defterlerinden farklı olarak cüzün ait olduğu ayı gösteren başlıklar ve cüzün sırasını gösteren “el-cüzü’l-evvel”, “el-cüzü’s-sâni” Arapça sıra sayıları bulunmaktadır.

906 tarihli ahkâm defterinin yanısıra 910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinde de bazı idarî ve siyasî hususlara ait hükümler yer almaktadır. Bu hükümler genellikle istisnai hükümler durumundadır ve XVI. yüzyıl boyunca mühimme defterlerinin dışında maliye ahkâm, tahvil ve ruus defterlerinin hepsinde bu tür hükümlere rastlanabilmektedir. 906 tarihli ahkâm defteri ile 910-911 tarihli tahvil ahkâm defteri arasında konuları bakımından kesin bir ayırım yapmak güç olsa da diğer diplomatik hususiyetler bakımından defterlerin birbirinden ayırt edilmesi mümkündür. Bunların en başında da hitap şekilleri ile yazı karakterleri gelmektedir. Ahkâm defterleri ile maliye ahkâm defterlerinde hitap şekli aynı olup bunlardaki hükümler;

“........ kadısına hüküm yazıla ki”

“......... beyine hüküm yazıla ki”

şeklinde başlamaktadır. 910-911 tarihli tahvil ahkâm defterindeki bütün hükümlerde ise hitapta hüküm kelimesinden önce “bir” kelimesi yazılmaktadır:

“....... beyine/kadısına bir hüküm yazıla ki”

Page 37: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

28

Birbirine yakın tarihlere ait üç ahkâm defterinde de yazıların farklı bir karakterde olduğu görülmektedir. 906 tarihli ahkâm defterinde daha sonra mühimme defterlerinde gördüğümüz tarzda bir divani yazı kullanılmıştır.

906/1501 tarihli ahkâm defterinde divani ile yazılmış bir hüküm (A DVN nr. 790, s. 92).

927 tarihli maliye ahkâm defterinde siyakata benzer bir divani yazı kullanılmıştır. Bu yazı şekli XVI. yüzyıla ait diğer maliye ahkâm defterlerinde de hemen hiç değişmeden kullanılmaya devam etmiştir.

927 tarihli maliye ahkâm defterinde bir hüküm (KK Ahkâm Def. nr. 61, s. 386).

Page 38: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

29

910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinde ise divani yazının bozuk bir şekli kullanılmıştır. Bu defterde satır araları oldukça açık bırakılmış ve bir sayfada iki veya üç hüküm kaydedilmiştir.

910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinde başlık ve hitap (A.DVN ŞKT nr. 978, s. 61).

XVI. yüzyılın başına ait olan üç farklı türdeki ahkâm defterinde de tarihler hükmün sonunda yazılmıştır. XVI yüzyılın ikinci yarısında tahvil ahkâm ve mühimme defterlerinde uygulanmaya başlanılan gün başlıklı tarih sistemi henüz bu defterlerde görülmemektedir. Ahkâm ve tahvil ahkâm defterlerinde günler açık olarak yazılmamış ve tarihlemede evail, evasıt ve evahir terimleri kullanılmıştır. Maliye ahkâm defterlerinde ise hükmün gün, ay ve senesi tam olarak yazılmıştır.

Page 39: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

30

Ahkâm ve tahvil ahkâm defterlerinde sene yazı ile kaydedilirken maliye ahkâm defterlerinde rakamla kaydedilmiştir.

XVI. yüzyılın ilk yarısına ait bu üç ahkâm defterinin mukayesesi, XVI. yüzyılda üç farklı ahkâm defteri türünün mevcut olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim XVI. yüzyılın ikinci yarısında mevcut ahkâm defterleri incelendiğinde, sonradan mühimme şeklinde isimlendirilen ahkâm defterlerinin yanısıra tahvil ahkâm defterleri ile maliye ahkâm defterlerinin de ayrı seriler oluşturduğu görülmektedir. Bu değerlendirmeler dahilinde, 906 tarihli ahkâm defterini mühimme defterlerinin; 910-911 tarihli ahkâm defterini tahvil ahkâm defterlerinin ve 927 tarihli ahkâm defterini de maliye ahkâm defterlerinin ilk örnekleri olarak kabul etmek mümkündür. Burada birbiriyle karşılaştırılan üç ahkâm defterinin devamı niteliğinde olan mühimme defterleri ile tahvil ahkâm defterleri ileride incelenecek, fakat Divan-ı Hümâyun defterleri arasında değerlendirmediğimiz maliye ahkâm defterleri Bâb-ı Defteri’ye ait olduğu için incelemenin dışında tutulacaktır.

C. Ahkâmdan Mühimmeye

XVI. yüzyıl Osmanlı bürokrasisinde muhtelif kalemler tarafından hazırlanan ferman ve berat sûretlerinin kaydedildiği defterler, ahkâm ortak ismini taşıyor ve mühimme, maliye ahkâm ve tahvil ahkâm serilerini birbirinden ayırmaya yarayacak özel başlıklara sahip bulunmuyordu.94 Padişah adına düzenlenmiş belgeler için genel bir isim olarak kullanılan hüküm kelimesi, muhtemelen bu belgelerin kaydedildiği defterlerin de hüküm kelimesine bağlı olarak ahkâm ismiyle anılmasına sebep olmuştur.

Mühimme defterlerinin hangi yüzyılda mühimme ismini aldığı henüz tespit edilebilmiş değildir. Günümüz Osmanlı tarih literatüründe mühimme ismiyle bilinen defterlere XVI. yüzyıl Osmanlı bürokrasisinde ahkâm defteri ismi verildiği görülmektedir. Bu döneme ait mühimme defterlerinin başında az da olsa “mîrî ahkâm kaydıdır”, “mîrî ahkâm”, “sefer ahkâmı”, “mahfî ahkâm” şeklinde başlık kayıtları bulunmaktadır.95 XVII. yüzyılın ilk yarısından itibaren Divan-ı Hümâyun defterlerinin pek çoğunda olduğu gibi mühimme defterlerinde de

94 XVI. yüzyılda, hüküm sûretlerini ihtiva eden ahkâm, maliye ahkâm ve tahvil ahkâm defterlerinin ciltleri üzerinde veya ilk sayfalarındaki başlıklarda defterlerin tamamı, ahkâm defteri şeklinde isimlendirilmiştir. Dolayısıyla tahvil hükümlerinin, mali konulara dair hükümlerin ve idarî-siyasî hususlara ait hükümlerin kaydedildiği defter türleri birbiri ile karışmıştır. Defterlerin bu özelliği Osmanlı hazine-i evrakının kurulması ile başlayan tasnif çalışmaları esnasında önemli bir sorun teşkil etmiş ve defter serileri birbirleriyle karıştırılmıştır. Farklı serilerdeki aynı tür defterler ortak bir isim altında tanımlanmadığı için bunların birbirlerinden farklı defterler olduğu kanaati yerleşmiş ve daha sonra yapılan tasnif çalışmalarında da bu karışıklık devam etmiştir.

95 Mübahat Kütükoğlu, “Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine” Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 95-96; Emecen-Şahin, Ahkâm Defteri, s. XI.

Page 40: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

31

başlıklar kullanılmaya başlanmış olup bu başlıklardan hareketle mühimme tabirinin ortaya çıkışıyla ilgili yorumlar yapmak mümkündür. 90 numaralı mühimme defterinden itibaren defterlerin ilk sayfalarında hükümlerin hangi sadrazam zamanında çıktığı ve hangi reisülküttabın başkanlığında kaleme alındığını belirten başlıklar düzenli bir şekilde defterlere kaydedilmeye başlanmıştır.96 Mühimme kelimesi ilk kez XVII. yüzyılın başında 75 nolu defterde çoğul şekliyle kullanılmıştır:

“Ba‘zı mahfî mühimmât vâki‘ olan mevâd nakl olunmak içün tu-tulmuştur. Fî gurre-i Zilhicce sene ihdâ aşara ve elf. (12 Mayıs 1603)” 97

Mühimme serisindeki 94 nolu defterin başlık kaydında ise, mühimme ke-limesinin ahkâm kayıtlarını nitelemek üzere kullanılması önemlidir.

“Ahkâm-ı kuyûd-ı mühimme der zamân-ı kaymakâm-ı hazret-i vezîr-i muhterem İsmail Paşa yesserallâhu mâ-yeşâ ve kaymakâm-ı reîsülküttâb Mehmed Efendizâde tâle bekâhu ve nâle mâ-yetemennâ-hu’l-vâkı‘a fî 17 Ş[aban] sene [10]73 (27 Mart 1663)”

Mühimme 75’deki başlıkta “mühimmât” ve 94 numaralı mühimmede “ahkâm-ı kuyûd-ı mühimme” tabirinin kullanılmış olması ve ilk defterin 1011 ik-incisinin ise 1073 tarihlerine ait olması dolayısıyla mühimme tabirinin bu tarihler arasında kullanılmaya başlanmış olabileceği ileri sürülebilir.98

Defterlerin isimlendirilmesi bakımından değerlendirilmesi gereken diğer bir husus da mühimme defterlerinin üzerindeki “mühimme defteri” yazılı etiketlerdir. Bu etiketler günümüze kadar tekrarlanan bazı yanlış kataloglama ve isim-lendirmelerin de başlangıcını teşkil etmiştir. Mühimme defterleri ilk kez 1 numar-alı mahzen defteri isimli kataloğun hazırlanması esnasında tasnif edilmiş ve bu es-nada bazı ruus ve tahvil defterleri de mühimme defterleri tasnifi içerisine dahil edilerek bunlara da mühimme defteri ismini taşıyan etiketler yapıştırılmıştır. 99

Mühimme serisindeki ilk defter bir tahvil ahkâm defteridir. İkinci defter ise ruustur. Mühimme defterlerinin üzerindeki etiketlerin, defterleri tanımlamak için

96 3 Numaralı Mühimme Defteri, (966-968/1558-1560), Özet ve Transkripsiyon, TC Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı Yay., Ankara 1993, s. XXII.

97 Kütükoğlu, “Muamele Kayıtları”, s. 95; Emecen-Şahin, Ahkâm Defteri, s. XI.98 93 numaralı mühimmenin başlığı kendisinden önceki defterlerden farklıdır: “Defter-i

ahkâm-ı beğlik der zamân-ı hazret-i vezîr-i mükerrem ve muhterem kaymakam İsmail Paşa yesserallâhu fi’d-dâreyn mâ-yürîdü ve-mâ yeşâ be-ma‘rifet-i Süleyman Efendi kâ’immakâm-ı reîsülküttâb fi’d-Dîvâni’l-âlî el-vâki‘ fi evâsıt-ı Ramazânü’l-mübârek sene 1069”.

99 Mühimme defterlerinin üzerindeki etiketlerin XIX. yüzyılda yapıştırılmış olması kuvvetli bir ihtimaldir. Çünkü mühimme defterleri önce Divan-ı Hümâyun’un Paşa kapısına nakli esnasında Paşa kapısına (Uzunçarşılı, Merkez, s. 79) Hazine-i Evrak’ın kurulmasından sonra ise buraya nakledilmiş ve defterlerin ilk tasnif çalışmaları da bu dönemde gerçekleştirilmiştir.

Page 41: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

32

kullanılması yanlış kataloglamalara sebebiyet vermiş ve bu yanlış bir daha da düzeltilmemiştir.

Mühimme Defterleri

Mühimme defterleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin muhtelif fonlarına dağılmış bulunmaktadır. “989 Numaralı Divan-ı Hümâyun Defterleri Ka-taloğu”’nda 966-1323/1558-1905 tarihleri arasında tutulmuş 255 mühimme defteri mevcuttur. Bu katalogta, 980-1195 tarihleri arasına ait 17 adet defter ise “Mühimme zeyli” başlığı altında toplanmıştır. “980 numaralı Bâb-ı Âsafi Defterleri Kataloğu”’nda 977-1252/1570-1836 tarihleri arasında tutulmuş 43 adet mühimme defteri daha çok parça defterlerden oluşan bir seridir.100

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin dışında bazı kütüphane101 ve arşivlerde de mühimme defterlerine rastlamak mümkündür. Kanuni döneminden günümüze dört mühimme defteri ulaşabilmiş olup bunların en eski tarihlilerinden ikisi Topkapı Sarayı Arşivi’nde bulunmaktadır. Bunlardan E-12321 numarada kayıtlı ve 951-952/1544-1546 tarihli olan defter Halil Sahillioğlu tarafından neşredilmiş-tir.102 Defterin ilk sayfasında “Rumeli mahfî” şeklinde bir başlık kaydı bulunmaktadır. Silistre beyi Mehmed Bey’e yazılan ilk hükümde “bu husûsun senden gayrı bir yerde ifşâ olunduğuna emrim yokdur”denilmesi, “Rumeli mahfî” kaydının sadece bu hükümle ilgili olduğunu ve defterin tamamına ait bir başlık niteliği taşımadığını göstermektedir. Defterdeki hükümlerin yüzde kırkı üzerinde düzeltme yapılmış olması ise defterin müsvedde olabileceğini göstermektedir.103

Topkapı Sarayı Arşivi’ndeki 888 nolu diğer mühimme defteri seferli koğuşuna vakfedilmiş olup 14 Muharrem 959-5 Muharrem 960/11 Ocak 1552-22 Aralık 1552 tarihleri arasındaki hükümleri ihtiva etmektedir.104

Mühimme defterlerinde Divan-ı Hümâyun’dan muhtelif devlet görevlilerine ve eyaletlere gönderilen ferman ve berat sûretleriyle yabancı devlet adamlarına

100 Osmanlı Arşivi Rehberi, s. 13-22.101 1085(1675) yılına ait bir mühimme defteri Viyana’da bulunmaktadır (Uriel Heyd,

Ottoman Documents On Palestine, 1552-1615, Oxford 1960, s. 4). Bu defterin Avusturya ile yapılan savaşlar sırasında Avusturyalıların eline geçmiş olabileceği ifade edilmiştir. Köprülü Kütüphanesi’nde de Köprülüzade Abdullah Paşa’ya ait bir mühimme defteri bu-lunmaktadır. İran seferine ait bu defter 1734-1735 yıllarına ihtiva etmekte olup defterdeki son kayıtlar Paşa’nın cephede şehit düşmesinden birkaç hafta öncesine aittir.

102 Topkapı Sarayı Arşivi H. 951-952 Tarihli ve E-12321 Numaralı Mühimme Defteri, Yay: Halil Sahillioğlu, IRCICA, İstanbul 2002.

103 Sahillioğlu, Mühimme Defteri, s.V-VII.104 Suraiya Faroqhi, “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, 470.

Page 42: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

33

yazılan name-i Hümâyunlar kaydedilmiştir.105 Name-i Hümâyunlar genellikle Türkçe yazılmış olup nadiren Arapça yazılmış olanlar da bulunmaktadır.

Mühimme defterlerine kaydedilen ferman ve beratların hazırlanışında belli bir usul takip edilirdi. Divan-ı Hümâyun’a gelen evrak herhangi bir kayıt işlemine tabi tutulmadan doğrudan muameleye konulup işlemleri genellikle ya gelen evrakın üzerinde yapılmakta ya da telhisi çıkarılmış olduğu halde telhisi üzerinde icra edilmekteydi. Divan’a gelen resmî arzlar ve şahsî arzuhaller Divan’da görüşüldükten sonra, konu hakkında alınan karar Divan kâtipleri tarafından ferman şeklinde tanzim edilirdi. Ferman, berat, hüküm veya emir şeklinde isimlendirilen bütün belgeler padişah adına tanzim edilir ve belgelere padişahın tuğrası çekilirdi. Padişah kendisine arz edilen belgeler hakkındaki görüşünü sözlü veya yazılı olarak arzda bulunan makam veya kişiye bildirirdi. Hüküm bizzat padişah tarafından ısdar edilmez; padişahın hüküm verme yetkisi tanıdığı sadrazam, kazasker ve defterdar nezaretinde tanzim edilirdi.106

Divan kâtipleri tarafından kaleme alınan ferman, berat ve nameler daha sonra mühimme defterlerine kaydedilirdi. Muamelesi biten evrak battal torbalarına konulur, buna müsteniden hazırlanan hükümler ise ilgili olduğu mahalle kapu çuhadarları veya yetkili merci'i temsilen Divan'da bulunan kişiler vasıtasıyla gönderilirdi. Divan’da bir evrak aranıldığı zaman, evrakın muhafazasından sorumlu kâtipler, ya defterlerden evrakın sûretini hazırlamakta ya da üzerinde ayları yazılı bulunan torbalardan evrakı çıkartıp makbuz karşılığında ilgili daireye vermekteydiler.107

Mühimme defterlerinde kayıtlı hükümlerin, fermanların sûreti mi yoksa fer-manların yazılmasına esas teşkil eden müsveddeler mi olduğu tartışılan bir husus olmuştur. Halil İnalcık, mühimme defterlerindeki hükümlerin fermanların yazılmasına esas teşkil eden müsveddeler olabileceği kanaatindedir.108 Hükümler mühimme defterlerine kaydedilirken fermanı götürecek şahsın isminin boş

105 E-12321 numaralı defterin ikinci sayfasında yer alan bir hüküm Mısır ve Halep idarecilerine yazılmış umumi bir hüküm olup üzerinde “Asıl nâme defterlerinde olan müsveddede mahfûzdur. Bunda dahi varsa ol sahîhdür” şeklinde bir not bulunmaktadır. Bu not dolayısıyla name-i Hümâyunlar için daha XVI. yüzyıl ortalarına doğru ayrı bir defter tutulduğu ileri sürülebilir. Fakat bu döneme ait hiçbir örnek günümüze ulaşmamıştır.

106 Halil Sahillioğlu, “Ahkâm Defteri”, DİA, I, 551.107 Klasik dönem yazışma usulleri ve evrakın kaydedildiği sûret defterleri üzerinde İsmail

Hakkı Uzunçarşılı, Halil İnalcık ve Mübahat Kütükoğlu muhtelif çalışmalar yapmışlardır. Klasik dönem evrak tanzimine dair yukarıda yapılan özet, yazarların şu çalışmalarına dayanılarak hazırlanmıştır: İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1984; Halil İnalcık, “Osmanlı Bürokrasisinde Aklâm ve Şikâyet” Osmanlı Araştırmaları, I (1980), s. 1-14; a. mlf , “Şikâyet Hakkı: ‘Arz-ı hal ve ‘Arz-ı Mahzarlar” Osmanlı Araştırmaları, VII-VIII (1988), s. 33-54, Mübahat Kütükoğlu, “Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine” Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri, Bildiriler, İstanbul 1988, s. 95-112; a. mlf, “Arz” DİA, III, 438-440; a.mlf, Osmanlı Belgelerinin Dili; Diplomatik, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul 1994; 3 Numaralı Mühimme Defteri (966-968/1558-1560): Özet ve Transkripsiyon, Ankara 1993, s. XXV-XXVIII.

Page 43: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

34

bırakılıp ferman hazırlandıktan sonra deftere, fermanı götüren şahısla ilgili notların düşülmesi, mühimme defterlerinde kayıtlı hükümlerin fermanlara esas teşkil eden müsveddeler olabileceği kanaatini pekiştirmektedir.

Osmanlı diplomatika çalışmalarında belgelerin asılları bulunmadığı durumlarda mühimme defterlerine kaydedilmiş sûretlerinden de istifade edilebilir. Çünkü defterler ferman ve berat sûretlerinin düzenli olarak kaydedilmesiyle teşekkül etmiştir. Fakat bu sûretler, elkab ve duaları ihtiva etmediği için hiçbir zaman orijinal belgelerin yerini tutamazlar ve belge üzerindeki kalem işaretlerine ait notları da göstermezler. Ayrıca orijinal fermanlar defterlere kaydedilirken, bazı kelimelerin atlanmış olması veya değiştirilmesi de mümkündür.109

Mühimme defterlerinde kaydedilen hükümlerin dili, name-i Hümâyun ve fetihname türü belgelerin aksine sanatsız ve sadedir. Hükümlerde öncelikle Divana verilen arz ve arzuhallerin çok kısa ve anlaşılır bir özeti yapılmış (narratio/iblağ kısmı) ve sonra da “buyurdum ki” ibaresiyle başlayan emir ve tekid kısımlarına yer verilmiştir.110

XVII. yüzyılda mühimme defterlerinin düzenleniş biçimlerinde bazı gelişmeler görülmektedir. Yüzyılın ilk yarısında Divanın müzakere gününü veya ferman sûretlerinin deftere geçirildiği günü gösteren tarih başlığı ortadan kalkmış ve yerini hükümlerin sonunda ayın ilk, orta ve son on gününü ifade eden evail, evasıt ve evahir kelimeleri almıştır.111 Tarihlerin hükmün sonunda yazılması, mühimme defterlerinin ortadan kalkmasına kadar devam etmiştir.112 XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait mühimme defterlerinde yazı daha sanatkarane ve tertip şekli daha düzgündür.113

XVII. yüzyıl mühimmeleri şeklin yanısıra muhteva özellikleri bakımından da farklılıklar gösterirler. 93 numaralı defter “Defter-i ahkâm-ı beğlik” başlığını taşımakta olup beylik hükümleri ihtiva etmektedir. Bu defterde ferman sûretleri aynen kaydedilmemiştir. Hükümler “şurutıyla yazılmışdır”, “şurutıyla emr-i şerîf yazılmışdır”, “hükm-ı şerîf yazılmışdır”, “emr-i şerîf yazılmışdır” türü ibarelerle son bulmaktadır.114 Bu defterde hitaplar aynı kalmış ve tarih belgenin sonunda 108 Halil İnalcık, “Şikâyet Hakkı: ‘Arz-ı hal ve ‘Arz-ı Mahzarlar” Osmanlı Araştırmaları, VII-

VIII (1988), s. 40-41.109 Heyd, Ottoman Documents, s. 11-12.110 Heyd, Ottoman Documents, s. 30-31.111 3 Numaralı Mühimme, s. XXIII; Uzunçarşılı, Merkez, s. 81-82. Divan-ı Hümâyun’un fonk-

siyonlarını yitirmesi ve Bâb-ı Âsafi’nin Divan-ı Hümâyun’un görevlerinin bazılarını devral-ması, XVII. yüzyılın ortalarında Osmanlı bürokrasisinde önemli gelişme ve değişmelerin yaşanmasına sebep olmuştur. Divan defterlerinde Divan ictima günlerini gösteren gün başlıklarının ortadan kalkmasının bu gelişmelerle ilgisi olması mümkündür.

112 Uzunçarşılı, Merkez, s. 81.113 3 Numaralı Mühimme s. 21-22.114 XVII. yüzyılda hükümlerin deftere kayıt şeklinde görülen değişiklik, belgelerin tanzi-

minde farklı bir usulün takip edildiğini göstermektedir. XVI. yüzyılda fermanların sûretleri mühimme defterlerine aynen kaydedilirken, XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren fer-

Page 44: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

35

yazılmıştır. Bu defterdeki beylik hükümlerin çoğu aşağıdaki örnekte de görüleceği üzere, mahallinde görülemeyen davaların Divana havale edilmesine dairdir:

“Edirne kadısına ve bostancıbaşısına hüküm kiSüleyman kapucı arz-ı hâl idüp mütekâ‘id sipâhi Ali nâm kimesne üveği babam olup vâlidem fevt olup cümle emvâl ve erzâkımı kabz idüp virmede te‘allül üzere olmağla hükm-i şerîf ricâ itmeğin mahallinde icrâ-yı hak olunmaz ise Asitâne-i sa‘âdetime havâle oluna deyu şurûtıyla yazılmışdır.”115

Mühimme defterleri tutuldukları Divanlara göre de birbirinden ayrılır. Seferde sadrazam tarafından verilen hükümler ordu mühimmesine, İstanbul’daki rikab kaymakamı tarafından verilen hükümler ise rikab mühimmesine kaydedilirdi.116

XVII. yüzyıla kadar mühimme defterleri tek bir defter serisi halinde tu-tulmuşken 1059/1649 tarihinden itibaren şahsi ihtilaflar ve devlet görevlileri hakkındaki şikâyetler için şikâyet ahkâmları tutulmaya başlanmıştır.117 Mühimme defterlerine kaydedilen hükümlerin bölgelerine göre ayrı defterlere kaydedilmeye başlanması sonucunda da vilayet ahkâm defterleri ortaya çıkmıştır. Vilayet ahkâm defterleri ahkâm defterlerinden ayrılmamıştır.

D. Divan veya Beylikçi Kalemi

Ruus ve tahvil ahkâm defterlerini tutan kalemlere nazaran, mühimme defterlerini tutan Beylikçi kalemi çok daha önce kurulmuş olmalıdır. Osmanlı Devleti’nde gerek Divan-ı Hümâyun’un ve gerekse Bâb-ı Defteri ve Defterhane’nin birbirinden bağımsız kalem teşkilatları bulunmakla beraber bunlar belli bir döneme kadar özel isimler taşımıyordu. Divan-ı Hümâyun’da nişancı ve reisülküttabın nezaretinde kendine has ismi olan bir kalem teşkilatı ilk defa Divan veya beylikçi kaleminin kurulmasıyla ortaya çıktı. Osmanlı teşkilatına ait düzenlemelerin yer aldığı Fatih Kanunnamesinde ve XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait Tevkii Abdurrahman Paşa Kanunnamesi’nde Divan kaleminin veya kalem amiri olan beylikçinin ismi geçmemesine rağmen müessesenin XVI. yüzyılda mevcut olduğu bu döneme ait arşiv belgelerinde beylikçi ünvanının

manlar defterlere aynen kaydedilmemekte bunun yerine hükmün konusu nakledildikten sonra hüküm “............... yazılmışdır”, “............... mûcebince emr-i şerîf yazılmışdır”, “............... diye yazılmışdır”, “............... üzere yazılmışdır” türü ibare lerle son bulmak-tadır. Bu tür ibarelerin en erken örneklerinden birine, bir nakibüleşraf kaymakamı tayini dolayısıyla yazılan 24 Rebiulevvel 1040 tarihli bir hükümde rastlamaktayız. Bu hüküm “............... mûcebince emr-i şerîf yazılmışdır” şeklinde son bulmaktadır (85 Numaralı Mü-himme Defteri1040/1630-1631, Tıpkıbasım, Ankara 2001, s. 3).

115 Mühimme nr. 93, s. 1. Bu defterde El L 1069-El S 1071 (22 Haziran 1659-15 Ekim 1660) tarihleri arasındaki hükümler aynı tarzda hazırlanmıştır.

116 Uzunçarşılı, Merkez, s. 82, 180, 217.117 Necati Aktaş, “Atik Şikâyet Defteri”, DİA, IV, s. 68.

Page 45: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

36

geçmesinden anlaşılmaktadır. Divan-ı Hümâyun kaleminin kuruluşu beylikçilik görevinin ortaya çıkışı ile ilgili olmalıdır.

Beylikçi ünvanı ile ilgili bilinen en erken tarihli kayıt, 19 C 1001/4 Aralık 1602 tarihli bir hükmün kenarında yer alan “yazıldı, teslim olundı beğlikçiye” şeklindeki kayıttır.118 Mühimme defterindeki bu kayıt Ahmed Resmi Efendi’nin Sefînetü’r-Rüesâ isimli eserinde, beylikçilik görevinin doğuşu ile ilgili olarak verdiği 1060 tarihinin yanlış olduğunu göstermektedir.119 Sefînetü’r-Rüesâ’daki kayıt, beylikçinin görevinin XVII. yüzyılın ikinci yarısında daha belirgin hale gelişiyle alakalı olmalıdır. Divan-ı Hümâyun kalemi tabiri ise beylikçiye göre çok daha geç bir tarihte, XVII. yüzyılın başlarına doğru kullanılmaya başlanmış olmalıdır. Rikâb-ı hümâyun kaymakamına, Mısır hazinesinden para ve karye tevcih edilmesinin yasaklandığını bildiren 16 Şevval 1128/5 Ağustos 1716 tarihli bir hükümde bu konuda yazılan hatt-ı hümâyûnun “Divan kalemi”ne kaydettirilmesi emredilmiştir.120 Reisülküttaba hitaben yazılan 19 R 1174/28 Kasım 1760 tarihli bir fermanda yine Divan-ı Hümâyun kalemi ifadesi kullanılmış ve bu kalemden verilen ferman ve beratlarda “makâm-ı ısdârı” beyan için Kostantiniyye yerine İslambol yazılması emredilmiştir.121

Reisülküttabın muavini olan beylikçi, ruus ve tahvil kalemleri de dahil olmak üzere Divan kalemlerinde hazırlanan bütün yazıları tetkik eder ve reisülküttab adına bunlara sah işaretini koyardı. Beylikçi Divan-ı Hümâyun kaleminin en üst amiri olarak ruus ve tahvil kalemlerine de nezaret ederdi.122

Beylikçi kaleminde devletin bütün siyasî ve idarî işlerine ait yazılar muhafaza edilir ve burada hazırlanan hükümler kanun ve ahidnamelere göre tetkik edilirdi.123 Beylikçiler gizli yazıların hazırlanmasında da görev alırlardı. Şikâyetlere dair olan şikâyet hükümleri beylikçi kaleminde hazırlanır, reisülküttab resid işaretini koyduktan sonra hükümler kalem kisedarı tarafından torbaya konularak tuğrası çekilmek üzere nişancıya götürülürdü.

Osmanlı bürokrasisinde beylikçi evrakların muamelelerini takip etmekle görevli idi. Beylikçinin nezaretindeki mümeyyiz kâtiplerin yazdıkları yazıları gözden geçirir ve gerekli düzeltmeleri yapardı. Kanuncu hükümlerin mevcut

118 Mühimme nr. 70, hüküm no 404’den nakleden Ahıshalı, Reisülküttablık, s. 69.119 Ahmed Resmi Efendi beylikçiliğin 1060/1650’den sonra ortaya çıktığını söylemektedir:

“1060’dan sonra da nişancılık Cafer Paşa ve Müverrih Abdi Paşa misillü saye-perver ve te -naum-küster vüzera ve musahibin-i mecalis-araya tahsis kılınarak ashab-ı dalal ve erfal me-nasıbından olmakdan naşi hidemat-ı Divan-ı alişan reisülküttablara mahsur ve beğlikçilik ünvanı dahi zuhûr eyledi.” (Sefinetü’r-rüesa, İstanbul 1269, s. 7).

120 A.DVN nr. 806, s. 14.121 Divan-ı Hümâyun Tahvil Defterleri, nr: 22, s. 17.122 İnalcık, “Reisülküttab”, s. 674; Mehmet İpşirli, “Beylikçi”, DİA, VI, 78.123 Beylikçi kaleminin vazifeleri hakkında bkz. Atilla Çetin, “Divan-ı Hümâyun Beğlikçi

Kaleminin görevleri ve işleyişi hakkında önemli bir belge”, Vakıflar Dergisi, 25 (1995), s. 271-277.

Page 46: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

37

kanunlara uygunluğunu tedkik eder ilamcı ise muhtelif konular hakkında rapor tanzim ederdi. 124

Bürokrasi alanındaki etkinlikleri artan beylikçiler reisülküttablık ve nişancılığa terfide avantajlı bir konum elde etmişlerdi. Hatta beylikçilikten sadrazamlığa yükselmiş olan bürokratlar da mevcuttu. Rami Mehmed Efendi 1100/1688-89 senesinde beylikçi nasb edilmiş ve bu görevde altı yıl kadar hizmet ettikten sonra 1106/1694-95 yılında reisülküttab olmuştur.125 Beylikçiler nişancıların teşrifat konusundaki yetkilerini de zamanla kendileri üstlenmişlerdir. Abdullah Naili Paşaya beylikçilik görevinin yanısıra 1743 yılında teşrifatçılık görevi de verilmiştir.126

124 İnalcık, “Reisülküttab”, s. 674.125 Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekâyi‘ât, Tahlil ve Metin, (1066-1116/1656-1704),

Haz. Abdülkadir Özcan, Ankara 1995, s. 500.126 İpşirli, “Beylikçi”, s. 79.

Page 47: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

38

II. BÖLÜMDİVAN-I HÜMÂYUN TAHVİL AHKÂM DEFTERLERİ

Mühimme defterlerinin dışında Divan-ı Hümâyun’dan verilen hükümlerin kaydedildiği bir diğer defter türü de tahvil ahkâm defterleridir. XVI. yüzyıl tahvil ahkâm defterleri; timar tevcih hükümleri ile idarî, askerî ve dini görevlere ait tayin ve tevcih hükümlerinin, beratların ve mülknamelerin kaydedildiği defterler şeklinde tanımlanabilir. XVI. yüzyılın başından itibaren tutulmaya başlanan tahvil ahkâm defterleri Divan defterleri içerisinde en kalabalık seriyi teşkil etmektedir. Bu defterler, Divan-ı Hümâyun’un tahvil kalemi vasıtası ile yürüttüğü tımar tevcihleri ve idari faaliyetlerin mahiyetinin anlaşılabilmesi bakımından önemlidir.

A. Tahvil Kalemi

Tahvil ahkâm defterlerinin tutulduğu tahvil kaleminin ortaya çıkış süreci de beylikçi kaleminde olduğu gibi meçhul kalmıştır. Tahvil kelimesi, idarî bir teşekkülü niteleyen bir isim olarak ilk kez XVIII. yüzyılda arşiv belgelerinde geçmeye başlamış olsa da127 Osmanlı bürokrasisinde çok eski tarihlerden itibaren idarî tayinler dolayısıyla kullanılmaktaydı.128 Tahvil kelimesinin Osmanlı bürokrasisinde en erken kullanım şekillerinden birisine Feridun Bey’in Münşeâtü’s-Selâtin’inde rastlanmaktadır. Münşeât’da yer alan bir belgeye göre 788/1386 tarihinde I. Murat tarafından Sofya sancakbeyi İnce Balaban’a Sofya sancağı 500.000 akçe ile verilip kendisine tahvil bitisi gönderilmiştir.129 II. Murat dönemi tahrir defterlerindeki muamelat kayıtlarında130 ve ilki 892-894/1486-1488

127 A.NŞT 1395 nolu tahvil ahkâm defterindeki bir muamelat kaydından tahvil kaleminin 1183 tarihinde mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Trabzon sancağına ait bir timar tevcih kaydının üzerinde şu not bulunmaktadır: “İşbu kayd bâ-fermân-ı âlî terkîn ve tahvîl kaleminde hıfz olunmuşdur.” (s. 6). KK 858 nolu bir muhasebe defteri ise, Divan-ı Hümâyun kalemlerinin tefrişat ve tamiratına ait kayıtları ihtiva etmekte olup tarihsiz olan bu deftereden tahvil, ruus ve mühimme kalemlerinin ayrı odalarda faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır (s. 9-12).

128 Tayin ve tevcih muameleleri, Osmanlı bürokrasisinin en erken faaliyet alanlarından birisini teşkil etmektedir. İlk Osmanlı kroniklerinin kayıtlarına göre fethedilen bütün şehirlere birer bey ve kadı tayin edilmekteydi. Osmanlı tahrir defterlerine ait kayıtlardan da Osman Bey zamanından itibaren çeşitli timar ve vakıfların, asker ve dervişlere tevcih edildiği bilinmek-tedir.

129 Ahıshalı, Reisülküttablık, s. 118. 130 837-859/1433-1455 senelerine ait muamelat kayıtlarını ihtiva eden bir tahrir defterinde

tahvil kelimesi şu şekilde kullanılmıştır: “Şimdiki halde bu timar Dimitri tahvîlinden …. Mehemmed Paşa oğlına virilüp? Sirozlu Yusuf’a virildi. Tahrîren fî evâsıt-ı Muharrem sene 846/Mayıs 1442” (MAD. nr. 231, s. 21).

Page 48: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

39

tarihli timar ruznamçe defterlerinde131 tahvil kelimesi, timarların tevcihine dair işlemlerde bir terim olarak kullanılmıştır.

XIV. yüzyıldan itibaren idarî tayinler ve timar tevcihleri için kullanılan tahvil kelimesinin 910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinde hem idarî tayinler hem de timar tevcihleri için kullanılmış olmasını, Divan-ı Hümâyun’da tahvil işlemleri için bir uzmanlaşmanın başladığını ve bu uzmanlaşmaya bağlı olarak tahvil kaleminin nüvesini oluşturacak yeni bir teşekkülün ortaya çıkmakta olduğunu gösteren bir işaret olarak kabul edebiliriz.132

İ. H. Uzunçarşılı, diğer Divan kalemlerinde olduğu gibi tahvil kaleminin ortaya çıkışı hakkında da her hangi bir yorumda bulunmamış ve tahvil kaleminde birinci sınıf şehir hakimlerinin yani mevali denilen vilayet kadılarının, vezir, beylerbeyi, sancak beyi beratlarıyla zeamet ve timarların kayıtlarının tutulduğunu söylemiştir.133 İ. H. Uzunçarşılı’nın tahvil kalemi için verdiği tarif, esas olarak XVIII. yüzyıl vak’anüvislerinden Halil Nuri Bey’in eserine dayanmaktadır.134

Uzunçarşılı kalemle ilgili verdiği bilgilerde ayrıca D’ohsson’un eseri ile bir Buyruldı Mecmuası’nı da kullanmış135 fakat Topkapı Arşivi D. 3208 noda kayıtlı olan defteri gördüğü halde136 bu defterin tarifini dikkate almamıştır. Tahvil kaleminin XVIII. yüzyıl sonundaki faaliyet alanlarını gösteren defterde tahvil kalemi şu şekilde tarif edilmektedir137:

“Tahvil kalemi131 MAD. nr. 17893. Timar ruznamçe defterlerinde, ölüm ve feragat gibi sebeplerle boşalan

timarların tevcihine ait kayıtların büyük bir kısmında “an tahvîl-i” ibaresi kullanılmıştır. 132 910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinde “Karesi sancağı Ali Beğ’e virilüp tahvîliçün

hüküm virildi” (A.DVN ŞKT nr. 978, s. 10) şeklindeki cümlede, Sofya sancak beyliğinde olduğu gibi yine bir sancağın tevcihi bildirilmekte olup Ali Bey’e tahvil hükmü verildiği ifade edilmektedir. 910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinden sonra günümüze ulaşan en eski tahvil ahkâm defteri olan 1 numaralı mühimme defterinde de tahvil kelimesi sıkça kul -lanılmışken 3 numaralı mühimme defterinde bu kelimenin kullanılmamış olması tahvil ke -limesinin defter türleri arasında ayırdedici bir vasfı olduğunu göstermektedir. Tahvil kavramı genellikle boşalan bir göreve yeni bir tayinin yapılması dolayısıyla kullanılmak-tadır.1 Numaralı mühimme defterinde tahvil kelimesi şu şekilde kullanılmıştır:“Bir sûreti Şumnı kadısına. Taht-ı kazânda karye-i Çenger ve gayrı ki on dokuz bin akçe olur İskender Ağa tahvîlinden Piyale Ağa’ya arpalık tarîkiyle tevcîh olundı.” (Mühimme nr. I, 25 Şevval 961, s. 44.).

133 Uzunçarşılı, Merkez, s. 43. Halil İnalcık’ın tahvil kalemine ait tarifi ise Uzunçarşılı’nın tarifinin hemen hemen aynıdır. İnalcık, Uzunçarşılı’ya ilaveten mütevellilik, meşihat ve es -naf kethüdalıkları beratlarının da tahvil kaleminden verildiğini belirtir ("Reisülküttab", s. 674).

134 Feyzullâh Şâkir Bey'in oğlu ve sadrâzam Abdullah Nâ'ilî paşa'nın torunu olan Halil Nuri Bey 1199/1784'de hâcegândan olmuş ve 1209/1794'de Mâliye tezkirecisi ve küçük ruznâmeci oluncaya kadar bir çok memuriyetlerde bulunmuştur. Enverî'nin ölümünden hemen sonra vaka-nüvis tayin edilmiştir. Eserini yazmaya, Vâsıf'ın 1209/1794 yılının ilk olaylarıyla biten ikinci zeyilinin kaldığı yerden başlamıştır. Halil Nuri, Tarih’inde vakanüvisliğe tayininden Fıransızlar'ın Mısır'a hücumlarına, yani hemen kendi ölümüne kadar geçen bütün olayları anlatmıştır (F. Babinger, Os-manlı Tarih Yazarları ve Eserleri , Ankara 1982, s. 251).

135 Uzunçarşılı, Merkez, s. 44.136 Uzunçarşılı, beylikci kalemi hakkında bilgi verirken bu deftere atıfta bulunmuştur

(Merkez, s. 41).

Page 49: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

40

Arâzi-i Devlet-i Aliyye’de vâki‘ cemî‘ ze‘âmet ve timarların kayıdları kalem-i mezkûrda olmağla bir kimesneye ze‘âmet ve timar tevcih olundukda kalem-i merkûma gelip tahvîli yazıldıktan sonra Defterhâne-i Amireye gidüp berâtı tahrîr olunur. Mevâli-i izâmın kayıdları da kalem-i mezbûrdadır.”138

İ. H. Uzunçarşılı tarafından, tahvil kaleminin görev alanlarını tarif için kullanılan bütün belgeler XVIII. yüzyıla ait olup bu tarifler de ancak bu dönem için geçerlidir. Çünkü XVI. yüzyılda tahvil ve ruus kalemleri görev alanları bakımından birbirinden bağımsız iki daire halinde teşkilatlanmamıştı. Bu dönemde tahvil ve ruus kalemi aynı devlet görevlilerinin tayinleriyle uğraşıyor ve tahvil kalemi, ruus kaleminin hazırladığı buyuruldulara istinaden tahvil hükmünü veriyordu.139

Tahvil ahkâm defterlerini tutan tahvil kaleminin, XVI. yüzyılda timar tevcih hükümlerinin yanısıra merkezdeki askerî yöneticilerin, mevleviyet kadılarının, eyaletlerdeki beylerbeyi ve eyalet divanı üyelerinin, sancak beylerinin ve eyalet ve sancaklardaki askerî görevlilerin tayin hükümlerini hazırladığı tahvil ahkâm defterlerindeki kayıtlardan anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda tahvil kalemini tarif eden herhangi bir kaynak mevcut olmadığı için tahvil ahkâm defterlerinin muhtevasına bağlı olarak tahvil kalemi için bu şekilde bir görev tanımı yapmak mümkündür.

B- Tahvil ahkâm defterleri

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde mühimme ve maliye ahkâm defterleri gibi, hüküm sûretlerinin kaydedildiği üçüncü bir ahkâm defter türü bulunmaktadır. Ancak günümüze kadar bu defter serisi tanımlanamamış hatta gerek teşkilat tarihi çalışmalarında gerekse arşiv rehberlerinde böyle bir serinin mevcudiyetinden bah-sedilmemiştir.140 Bunun başlıca sebebi, bu defterlerin, Başbakanlık Osmanlı 137 Amedi kalemi ve Mühimme odasının kuruluş tarihlerini dikkate alan C. Findley belgenin

1777-1797 yılları arasında düzenlenmiş olabileceğini tahmin etmektedir (Osmanlı De-vletinde Bürokratik Reform-Bâb-ı Âli 1789-1922, çev: Latif Boyacı, İzzet Akyol, İstanbul 1994, s. 310).

138 Oktay Güvemli, Türk Devletleri Muhasebe Tarihi, İstanbul 1998, II, 392. Bu belgeye göre, XVIII. yüzyıl sonunda görev alanları yeniden tanımlanan tahvil kalemi, zeamet ve timar tevcih muamelelerinin tamamını bünyesinde toplamış görünmektedir. Beratların yazılması işleminin de Defterhane-i Amire’ye ait olduğunun belirtilmesi, tahvil kaleminin beratların yazılmasıyla ilgili yetkilerinde ciddi değişikliklerin olduğunu göstermektedir.

139 Topkapı Arşivi D. 3208 noda kayıtlı olan defterin tarifine göre, mevleviyet kadılarının tayin muamelelerinin yalnızca tahvil kalemine inhisar etmiş olmasından, ruus kalemi ile bir görev dağılımı halinde yürütülen tayin işlemlerinin artık birbirinden bağımsız olarak yürütüldüğü anlaşılmaktadır. Çünkü aynı belgenin ruus kalemine dair tarifinde “menâsıb-ı dîvâniyenin ve müderrisînin kayıdları dahî kalem-i mezbûrdadır” denilmektedir. İki kaleme ait görev alanları tanımları, XVIII. yüzyıl içerisinde ruus ve tahvil kalemlerinin fonksiyon-ları itibarıyla bir değişim dönemi geçirdiğini ve XVI. yüzyılda ruus ve tahvil kalemlerinin tayin muamelelerinde üstlenmiş oldukları rollerin de değişmiş olduğunu göstermektedir.

140 Mesela Midhat Sertoğlu, Divan-ı Hümâyun defterlerini tanıtırken Kepeci tasnifindeki “Ahkâm” ve “Divan-ı Hümâyun” başlıklı defterlere temas etmemiştir. Midhat Sertoğlu’nun

Page 50: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

41

Arşivi’nde yapılan tasnif çalışmaları esnasında muhtelif serilere dağıtılmış ve her tasnifte de farklı bir seri adı altında kaydedilmiş olmasıdır. Tahvil hükümlerinin sûretlerini ihtiva etmesi dolayısıyla bu tezde tahvil ahkâm defterleri ismi ile anılacak olan bu defterler; Divan defterleri (1 ve 2 numaralı Mahzen defterleri kataloğunda yer alan defterler daha sonra Divan defterleri başlığı altında toplanmıştır), Kamil Kepeci, Maliyeden Müdevver Defterler gibi çok farklı serilere dağılmış bulunmaktadır. Tahvil ahkâm defterlerinin bu kadar farklı tasnifler içerisinde dağılmış bulunması defterlerin tanımlanamamasından ve ortak bir seri ismi altında toplanamamasından kaynaklanmıştır. Mahzen defterleri kataloğunu hazırlayan tasnif heyetinin bu defter serisinin mahiyeti hakkında tereddüde düştüğü 961-962/1553-1555 tarihli bir tahvil ahkâm defterini, mühimme serisinin ilk defteri olarak tasnif etmesinden141 ve çok az sayıdaki tahvil ahkâm defterini ise “muhtelif ve mütenevvi defterler” başlığı altına yerleştirmesinden anlaşılmaktadır.142 Tasnif heyeti daha sonra bu defter serisinin XVI. yüzyıla ait olan bölümünü tasnif etmekten vazgeçmiş olmalıdır.

XVI. yüzyıla ait tahvil ahkâm defterlerinin geri kalanı daha sonra Kamil Kepeci tarafından tasnif edilmeye çalışılmıştır. Fakat ilk tasnif çalışmasını yürüten uzmanların yaşadığı tereddüdü Kamil Kepeci’de de görmek mümkündür. Düzenlediği katalogdan anlaşıldığına göre Kamil Kepeci, maliye ahkâm defterleriyle tahvil ahkâm defterlerini önce “ahkâm defterleri” başlığı altında tasnif etmeye çalışmış ve bu başlık altına 13 defteri yerleştirmişken 143 sonra “Divan-ı Hümâyun Divan Defterleri” ismiyle yeni bir seri oluşturmuş ve tahvil ahkâm defterlerini bu başlık altında tasnif etmiştir.144 Bu suni ayırım hiçbir tenkide konu olmamış ve ahkâm defterlerinin doğru bir tarifinin yapılamamasının başlıca sebeplerinden birini teşkil etmiştir.

hazırladığı kataloğu esas alarak hazırlanan diğer arşiv rehberlerinde de Kepeci tasnifindeki defterler gündeme gelmemiştir (Muhteva Bakımından Başvekalet Arşivi, TTK, Ankara 1955, 30).

141 Mühimme defterleri arasında üç tane tahvil ahkâm defteri tasnif edilmiştir. 1, 54 ve 58 numaralarda kayıtlı olup üzerinde Osmanlıca “mühimme defteri” etiketi yapıştırılmış olan bu defterlerin, muhteva bakımından sathi bir incelemesi bile bu defterlerin diğer mühimmelerden çok farklı konuları ihtiva ettiğini gösterecektir. Bu özelliği dolayısıyla 1 numaralı defter, mühimme defterleri neşri programına dahil edilmemiştir.

142 1 numaralı Mahzen defterinde “muhtelif ve mütenevvi defterler” arasında yer alan 10-15, 19-22 ve 71 numaralı defterler tahvil ahkâm defterleridir. Bu defterler son zamanlarda yapılan tasnif çalışmalarında Kamil Kepeci tahvil defterlerine eklenmiştir.

143 “Kamil Kepeci Ahkâm” başlığını taşıyan seride sadece 13 adet defter bulunmaktadır. Bu 13 defterden 1, 2, 3, 7, 12 ve 13 nolu defterler maliye ahkâm, 10 nolu defter mühimme ve geri kalan beş tanesi ise tahvil ahkâm defteridir. Bu serideki en eski tahvil ahkâm defteri 977, en geç tarihlisi ise 996 tarihlidir. “Kamil Kepeci Ahkâm” başlığını taşıyan seride mali hükümleri ihtiva eden ahkâm defterlerinden XVI. yüzyıla ait çok az sayıda defterin tasnif edilmiş olması, mali hükümleri ihtiva eden müstakil bir maliye ahkâm defteri serisinin varlığının öğrenilmesine engel olmuştur.

144 “Kamil Kepeci Divan Kalemi” başlığı altında tasnif edilen defterlerin tamamı tahvil ahkâm defterleridir. Bu seride 120 defter bulunmakta olup en eski tarihlisi 971 ve sonuncusu ise 1046 tarihlidir.

Page 51: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

42

Kamil Kepeci defter tasnifinde tahvil ahkâm defterleri için seri adı olarak tesbit edilen “Ahkâm” ve “Divan Kalemi” başlıkları, defterlerin muhtevasını yansıtmadığı gibi “Divan Kalemi Defterleri” şeklindeki bir isimlendirme de seri hakkında bir fikir vermemektedir.

Kamil Kepeci tarafından “Divan kalemi” başlığı altında tasnif edilen defterlerin mahiyeti hakkında bugüne kadar her hangi bir yorumda bulunulmamıştır. Bu defterler Osmanlı tarihi araştırmalarında da hemen hemen hiç gündeme gelmemiştir. Bunda defterlerin yazısının çok karmaşık olması ve konularının büyük çoğunluğunu da timar tevcih kayıtlarının oluşturması rol oynamış olmalıdır.145

İ. H. Uzunçarşılı, Divan-ı Hümâyun defterlerini tanıtırken146 Kepeci tasnifin-deki “Divan Kalemi” ve “Ahkâm” başlıkları altında toplanmış olan defter serilerine dair bir şey söylememiş fakat “Divan Kalemi” başlığı altında tasnif edilen bazı tahvil ahkâm defterlerine XVII. yüzyılda düzenli olarak yazılmaya başlanan “kayd-ı dîvân” başlığına bakarak bunları “kayıt” veya “sadire” defteri şeklinde ayrı bir defter serisi olarak tanıtmıştır.147 Halbuki bu tür kayıtların bulunduğu defterlere XVI. yüzyıl tahvil defterlerinde de çok az olmakla beraber tesadüf edilmektedir. Dolayısıyla bu defterlerin “kayd-ı dîvân” veya “kayıt defteri” şeklinde isimlendirilmesi yanlıştır.

Kamil Kepeci tasnifinde “Tahvil Kalemi Defterleri” başlığı altında katalog-lanmış olan defterler ise timar muameleleriyle ilgili defterler olup içerisinde icmal ve mufassal tahrir defterleri, timar yoklama defterleri, ruznamçe defterleri gibi defterler mevcuttur. Bu defterlerin Defterhane defterleri başlığı altında toplanması gerekmektedir.148

İçerisinde tahvil ahkâm defterleri bulunan bir diğer seri de Maliyeden Müdevver Defterler tasnifidir. Bu seride XVI. yüzyıla ait olan ve ahkâm defteri ismi altında kayıtlı bulunan defterlerin ekseriyeti tahvil ahkâm defteri olup bunlardan ancak birkaçı maliye ahkâm defteridir. Maliyeden Müdevver Defterler içerisindeki en eski tahvil ahkâm defteri 977/1569-1570 tarihlidir.149

Ciltleri dağılmış olup sayfa veya formalar halinde bulunduğu için daha önceki tasnif çalışmaları esnasında defter serilerine dahil edilmemiş olan çok sayıdaki tahvil ahkâm defteri parçası da ANŞT koduyla Bâb-ı Âsafi Defterleri 145 Tahvil ahkâm defterleriyle ilgili tek inceleme Nejat Göyünç’ün “Timar Tevcihleri

Hakkında” başlıklı makalesi olup (Osmanlı Türk Diplomatiği Semineri (30-31 Mayıs 1994), İstanbul 1995, s. 67-74.) bu makalede A.NŞT 1088 numaralı defter kullanılmıştır. Makalede defterin türü üzerinde durulmamış, sadece timar tevcih ve terakki hükümlerinin diplomatik özellikleri incelenmiştir.

146 Uzunçarşılı, Merkez, s. 79-92147 Uzunçarşılı, Merkez, s. 91.148 Defterhane defterlerinin türleri için bkz. Erhan Afyoncu, Osmanlı Devlet Teşkilatında

Defterhâne-i Amire, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul 1997.149 MAD nr. 17928.

Page 52: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

43

tasnifine dahil edilmiştir. 415 kadar parça defterden oluşan bu seri 980 numaralı Bâb-ı Âsafi Defterleri Kataloğunda 1062-1451 numaralar arasında kayıtlıdır. Bu defterler 972-1249/1570-1834 tarihleri arasına aittir.

Günümüze ulaşan en eski tahvil ahkâm defteri Başbakanlık Arşivi’nde şikâyet defterleri serisinde ADVN.ŞKT 978 numarada kayıtlıdır. Bu defter h. 910-11 senesine ait hükümleri ihtiva eden iki ayrı formadan müteşekkildir. Defterin baş tarafının olmaması dolayısıyla hükümlerin kaydedilmeye başlandığı tarih ile defterin ismi hakkında bir bilgiye ulaşmak mümkün olmamaktadır. Bu defterin dışında XVI. yüzyılın ilk yarısına ait ikinci bir defter mevcut değildir.

İlk tahvil ahkâm defterinden 60 yıl sonraya ait olan ve halen Mühimme defterleri serisinin 1 numarasında kayıtlı bulunan defter ise XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait en eski tahvil ahkâm defteridir (1 Ramazan 961-19 Zilkade 961/31 Temmuz 1554-16 Ekim 1554). Bu iki defter arasındaki döneme ait defterler ise kaybolmuştur.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin muhtelif defter tasnifleri içerisinde XVI. yüzyıla ait 196 tahvil ahkâm defteri tesbit edilebilmiştir. Bunlar kronolojik olarak yeniden tasnif edilmiş ve hazırlanan liste EK I’de verilmiştir. Aşağıda bu defterler türleri, muhtevaları, diplomatik özellikleri ve ihtiva ettikleri belge türleri bakımından değerlendirilecektir.

C-Tahvil ahkâm defter türleri

Tahvil ahkâm defterlerini tutuldukları yer, muhtevaları ve ait oldukları coğrafi bölge bakımından değerlendirmek mümkündür. XVI. yüzyıl tahvil ahkâm defterlerinde yer alan bazı başlıklardan defterlerin tutulduğu yeri ve ait olduğu bölgeyi öğrenmek mümkün olmaktadır. Fakat bu başlıklar bütün defterlerde mevcut olmadığından bir defterin mahiyetini anlamak için çoğu zaman içindeki belgelerin ve varsa notların değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tahvil ahkâm defterlerinin diğer Divan defterlerinde görülmeyen bir özelliği bu defterlerde Anadolu ve Rumeli’ye ait hükümlerin ayrı defterlere kaydedilmiş olmasıdır. KK 74 nolu defterden 77 nolu deftere kadar Anadolu ve Rumeli’ye ait hükümler aynı defter içinde kaydedilirken 78 nolu defterden itibaren bölge ayrımı başlamıştır. Mesela KK 79 nolu tahvil ahkâm defteri Anadolu’ya ait tahvil hükümlerini ihtiva etmekte olup defterin başlığı “Anadolu kaydıdır” şeklinde düzenlenmiştir.

ANŞT 1165 nolu defterde görüldüğü üzere Anadolu ve Rumeli’ye ait tahvil hükümlerinin aynı defter içerisinde farklı bölümlere kaydedildiği de oluyordu. ANŞT 1165 nolu defterde Rumeli’ye ait tahvil hükümleri “Rumeli kaydı” başlığı altında defterin 62. sayfasından itibaren kaydedilirken Anadolu’ya ait tahvil hükümleri “Anadolu kaydı” başlığı altında defterin 172. sayfasından itibaren kay-

Page 53: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

44

dedilmiştir.150 Kepeci 68 nolu defter ise XVI. yüzyılda ikinci bir örneği olmayan ve yalnız Tiflis’e ait tahvil hükümlerinin kaydedildiği bir defterdir. Bu defter “Tiflis’e müte‘allik ahkâmdır” (s. 2) başlığını taşımakta ve H. 980-992/1572-1585 yılları arasındaki Tiflis’le ilgili tahvil hükümlerini ihtiva etmektedir.

XVI. yüzyıl tahvil ahkâm defterlerini defterlerin tutuldukları yere göre ise; Divan, sefer ve rikab defterleri olmak üzere üç başlık altında incelemek mümkündür.

Divan’da tutulan tahvil ahkâm defterleri

XVI. yüzyılda tahvil ahkâm defterlerinde defterin mahiyetini anlamaya yardımcı olacak her hangi bir özel başlık kaydı bulunmamaktadır. Fakat bu defterlerden bazılarında nadiren de olsa gün tarihli başlık kaydının altında defterin tutulduğu mahalli gösteren “Kostantiniyye” kelimesine tesadüf olunmaktadır.151

“Kostantiniyye” mahall-i tahrir kaydı, defterlerin İstanbul’da tutulduğunu gösterse bile bunu, defterlerin kesin olarak Divan-ı Hümâyun’da tutulduğunu gösterebilecek bir işaret olarak değerlendirmek mümkün değildir.

XVI. yüzyıl sonlarına doğru Divan’da tutulan defterleri diğerlerinden ayıracak başlıklar kullanılmaya başlanmıştır. A.NŞT 1147 nolu ve 1004/1595-1596 tarihli defter ile KK 161 nolu ve 1010/1601-1602 tarihli defter, Divan’dan verilen hükümlerin özel başlıklarla gösterildiği ilk defterler olması dolayısıyla dikkat çekmektedir. Bu tarihe kadar başlıklarda coğrafî bölge ayırımı ve defterin kimin nezaretinde tutulduğuna dair kayıtlar başlıkta yazılırken A.NŞT 1147 nolu defterin başlığında ilk kez tahvil hükümlerinin verildiği yer belirtilmiş olup defterin başlığı şu şekilde düzenlenmiştir:152

“ Dîvân-ı Hümâyûn kaydıdır. Der zamân-ı hazret-i Reîs Musa Efendi Hak celle ve alâ hayr ile itmâma irüşdüre”

Divan’da tutulan tahvil ahkâm defterlerinin, sadrazam ve reisülküttabın nezaretinde hazırlandığı defterlerdeki başlık kayıtlarında her iki idarecinin isminin de beraber kaydedilmesinden anlaşılmaktadır.

150 Defterin düzenlenmesindeki intizam ve hattının düzgünlüğü bu defterin bir müsveddeden temize çekildiğini düşündürmektedir. Defterdeki hükümlerin sağ tarafında hükmü yazan katibin ismi veya rumuzu sürhle yazılmıştır. Hükümlerin sol veya üst kısmında ise genellikle tahvil hükümlerinin kimin tarafından yazıldığını veya tevcih edildiğini gösteren “bâ-hatt-ı hümâyûn”, “bâ-hatt-ı sâhib-i sa‘âdet”, “sâhib-i sa‘âdet hattıyla”, “Esad hattıyla” derkenarları görülmektedir.

151 KK Divan Def. nr. 75’te diğer defterlerden farklı olarak tarih başlığının altında “der Kostantiniyye” kaydı çok sık geçmektedir (vr:1b, 4a, 5b, 9a, 10a, 11a, 31b, 46b, 127b, 201b).

152 A.NŞT nr. 1147, s. 6.

Page 54: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

45

Sefer tahvil ahkâm defterleri

Seferde tutulan tahvil ahkâm defterlerini Divan’da tutulanlardan ayırmaya yarayacak tek farklılık bu defterlerin ciltleri üzerinde veya giriş sayfalarında yer alan başlıklar ile gün başlığının altında kaydedilen mahal adlarıdır. Eğer defterde bu tür kayıtlar mevcut değilse seferde tutulan defterleri Divan’da tutulan defterden ayırmak hemen hemen imkansızdır. Çünkü her iki defter türünde de kayıtlı hükümlerin diplomatik özellikleri ve defterlerin tutuluş şekilleri aynıdır.

Sefer dönemlerinde, sefere katılacak timar sahiplerinin kayıtları defterhaneden çıkartılarak yeni bir defter düzenlenmekte ve sefer esnasında tayin ve tevcih muamelelerinde kullanılmak üzere serdarlara teslim edilmekteydi. Boşalan timarları, alaybeyleri arzları üzerine bizzat seraskerler tevcih etmekte ve tevcih için gerekli olan tezkire ve tahvil hükümleri de seraskerler tarafından verilmekteydi. Fakat timar tevcih işleminin son aşamasını teşkil eden beratlar mutlaka merkezden verilmekteydi.153

1 numaralı mühimme defteri aslında bir sefer tahvil ahkâm defteri olup sefer esnasında serdarlar tarafından verilen hükümlerin kaydedildiği en eski defterdir. Bu defter 961 senesindeki sefere ait tahvil hükümlerini ihtiva eder.

Sefer esnasında serdarlar tarafından verilen hükümlerin kaydedildiği sefer tahvil ahkâm defterleri, diğer defterlere göre daha uzun ve daha muhtevalı başlıklar taşımaktadır. Bu tür defterlerden başlık kaydı bulunan en eski defter, 1 Muharrem 979- Evayil-i Cemaziyelevvel 979/26 Mayıs 1571-30 Eylül 1571 tarihleri arasındaki hükümleri ihtiva eden KK 66 nolu defterdir ve şu başlığı taşımaktadır154:

“Ülgün seferinde emr-i şerîfe müte‘allik vâki‘ olan kazâyânın kaydı defteridir ki zikr olunur”

Budin muhafazasıyla görevlendirilmiş olan Mehmed Paşa’ya ait defter de uzunca bir başlık taşımakta olup başlığın altında, veziriazamlık görevinin Ali Paşa’nın vefatı dolayısıyla Mehmed Paşa’ya verildiğini ifade eden bir notu da ihtiva etmektedir.155 Serdar Gazi Hasan Paşa tarafından verilen hükümlerin kaydedildiği bir diğer sefer tahvil ahkâm defterinin cildi üzerinde bir etiket yapıştırılmış ve defterin başlığı buraya kaydedilmiştir. Başlıkta defterin,

153 Ahıshalı, Reisülküttablık, s. 124-5. 154 KK Ahkâm Def. nr. 66, s. 2.155 “Kayd-ı ibtidâ be-muhâfaza-i Budun an-cânib-i Mehmed Paşa el-vezîr be-eyâlet-i Rumeli,

el-vaki‘ fi evâhir-i şehr-i Cemâziye’l-evvel sene ihdâ aşera ve elf”.Yevmü’l-ehad Fi 27 Saferü’l-muzaffer sene selâse aşera ve elf. Der sahrâ-yı Belgrad. Yevm-i mezbûrda vezîr-i a‘zam Ali Paşa vefât idüp vezîr-i isâbet-tedbîr Mehmed Paşa hazretleri serdâr ve ser-asker olmuştur.” (KK Divan Def. nr. 157, vr. 1a.)

Page 55: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

46

serhadlerin muhafazasına memur edilen Gazi Hasan Paşa tarafından verilen hükümler için tutulduğu ifade edilmiştir.156

Rikabta tutulan tahvil ahkâm defterleri

Sadrazam seferde iken İstanbul’da rikab kaymakamı tarafından verilen tahvil hükümlerinin ayrı bir defter içinde toplandığı, A.NŞT 1226 nolu defterin ilk sayfasındaki bir başlık kaydından anlaşılmaktadır. 5 Şaban 1026/8 Ağustos 1617 tarihli başlığın bazı kelimeleri defterin sol üst köşesinin çürüyüp kopmuş olması dolayısıyla eksiktir. Bu başlık:

“Vezîr-i sânî kâyim-makâm Mehmed Paşa ........... virdüği ahkâm kaydıdır. Mûcebince amel [olunmak] buyuruldı. Fi 5 Ş[aban] [10]26”

şeklindedir. Başlıktaki “Mûcebince amel [olunmak] buyuruldı” cümlesinden defterdeki hükümlerin padişaha arz edildiği ve tayin ve tevcihlerin padişah tarafından onaylandığı anlaşılmaktadır. A.NŞT 1227 nolu defter de aynı şekilde padişaha arz edilmiş ve “Mucebince amel [olunmak] buyuruldı” şeklindeki onay yazısı defterin başında kaydedilmiştir.

Konularına göre ayrılmış müstakil tahvil ahkâm defterleri

XVI. yüzyılın sonlarına doğru tayinlere ait hükümlerle timar tevcihlerine ait hükümler yeni seriler teşkil edecek şekilde ayrı defterlere kaydedilmeye başlan-mış ve bu uygulama defterlerin mahiyetini de tamamen değiştirmiştir. 157 Bu tür defterlerden tesbit edebildiğimiz birkaçı aşağıda; “kul kaydı başlıklı defterler”, “eyalet ve sancak tevcih defterleri” ve “timar tevcih defterleri” başlıkları altında incelenmiştir.

“Kul kaydı” başlıklı defterler

Tahvil ahkâm defterleri arasında, tayin kayıtlarının müstakil bir defter serisi oluşturduğu ilk defter türü “Kul kaydı” başlığını taşıyan defterler olmuştur. İlk olarak KK 98 nolu defterin başlığında “Kul cüzidir” şeklinde, defterin belli bir bölümünü tanımlamak üzere karşımıza çıkan bu başlık158 daha sonra müstakil tahvil defterlerinin başlığı olarak sıkça geçmeye başlamıştır. İçerisindeki tahvil

156 “Defter-i kuyûd-ı ahkâm-ı muhtelife der zamân-ı serdâri-i hazret-i vezîr ve serdâr Gazi Hasan Paşa el-memûr be-muhâfaza-i serhadd-i mansûr ve müdâfa‘a-i fiten ü şürûr el-vâki‘ an-evâhir-i Zi’l-ka‘deti’ş-şerîfe min-şuhûr-i sene semâne aşera ve elf mine’l- hicreti’n-Nebeviyyeti aleyhi efdali’s-salavâti ve ekmeli’t-tahiyyâti Allâhümme ahtim bi’l-hayr. Sahîh” (KK Divan Def. nr. 167, etiket üzerindeki başlık).

157 A.NŞT 1200 nolu ve 1018 tarihli defter bu değişime işaret eden ilk defter olmalıdır. Çünkü bu defterde sadece nişanlar için tahsis edilen kısımda nişanlar kaydedilmiş, fakat defterin ilk 120 sayfası boş bırakılarak tahvil hükümleri kaydedilmemiştir. Bu defterdeki nişan kayıtları müderrislik muidlik ve timar tevcihlerine aittir.

158 KK. Divan Def. nr. 98, 5 Ra 990-11 C 990 (30 Mart 1582-3 Temmuz 1582), s. 1.

Page 56: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

47

hükümlerinin tamamı kullara ait olan ve “kul kaydı” başlığını taşıyan en eski defter 1005/1596-1597 tarihli olup başlığı şu şekildedir:

“Serdâr hazretleri sa‘âdetle sefer-i hümâyûna teveccüh buyurduk-larında dutılan kul kaydıdır. Hak subhânehû ve te‘âlâ hazretleri mübârek eyleye. Bi-hürmet-i Seyyidi’l-mürselîn. Fi 23 Şevvâl sene hamsün ve elf (9 Haziran 1597)” 159

Kullara ait hükümlerin ayrı defterlere kaydedilmesi uygulamasının XVII. yüzyılın ikinci yarısında da devam ettiği bu döneme ait defter başlıklarından anlaşılmaktadır.160 “Kul kaydı” başlığını taşıyan defterler, merkez ve taşra askerî sınıflarından gönüllülere, farislere, dizdarlara, müteferrikalara, vilayet yeniçerilerine, çavuşlara ve sair görevlilere sefer dolayısıyla verilen terakki ve timar tevcih kayıtlarını ihtiva etmektedir.

Eyalet ve sancak tevcih defterleri

Beylerbeyileri, sancak beyleri ve muhtelif eyalet görevlilerine ait tayinler XVI. yüzyılda timar tevcihlerine ait hükümlerle beraber tahvil defterlerine kaydedilirken yüzyılın sonuna doğru bunlar ayrı defterlere kaydedilmeye başlanmıştır. Eyalet ve sancak tevcihlerine ait kayıtların diğer tahvil hükümlerinden ayrı olarak kaydedildiği ilk defter A.NŞT 1141 nolu defterdir. 10 Za 1001-14 L 1003/8 Ağustos 1593-22 Haziran 1595 tarihleri arasında eyalet beylerbeyliklerine, sancak beyliklerine, eyalet defterdarlık ve kethüdalıklarına, eyalet yeniçeri ağalıklarına vs tayinlere ait kayıtları ihtiva eden defterin cildi üzerinde güzel bir nesih hatla yazılmış “Sancak kaydıdır” başlığı bulunmaktadır. Bu defter, XVI. yüzyıldan sonra tutulmaya devam edilen eyalet ve sancak tevcih defterlerinin ilk örneği olması dolayısıyla da önemlidir. Defterde gün tarihli başlık kayıtlarının yanısıra hüküm özetlerinin sonunda da hükmün yazıldığı tarih ayrıca gösterilmiştir. Defterde tayin hükümlerinin tam metinleri kaydedilmemiş bunun yerine hükmün özeti verilmiştir. Defterdeki ilk kayıt şu şekilde düzenlenmiştir:161

“Mîr-i mîrân-ı Gence

Musul Beğlerbeğisi Hasan Paşa’ya virilüp müjde emri yazıldı. Fi 10 Za”

159 KK Divan Def. nr. 130, 23 L 1005 (9 Haziran 1597), s. 2. 160 Mesela 1014 tarihli bir defter; “Kul kaydı. Der zamân-ı hazret-i Hasan Efendi tavvelallâhu

umrahû tahrîren fî gurre-i Muharremü’l- harâm sene erba‘a aşera ve elf ” (KK Divan Def. nr. 7515, s.2) başlığını taşır. 1019/1610-1611 tarihli bir defterde de benzer bir başlık bulunmaktadır: “Kul kaydıdır. Hazret-i Mehmed Mecid Efendi Zâdellahu te‘âlâ umrahû ve devletuhû” (KK Divan Def. nr. 170, s.1).

161 A.NŞT nr. 1141, 10 Za 1001 (14 L 1003), s. 2. Belgenin fotokopisi Belgeler nr 5’de verilmiştir.

Page 57: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

48

Defterdeki tayin kayıtlarının özet şeklinde verilmesi bu deftere mahsus bir uygulama olmayıp idari tayinlerin tımar tevcihleriyle beraber kaydedildiği daha önceki tahvil ahkâm defterlerinde de özet şeklinde yazılmış tayin kayıtlarına rast-lanmaktadır. Eyalet ve sancaklardaki idarecilere ait tayin hükümleri XVI. yüzyıl tahvil ahkâm defterlerine aynıyla kaydedilirken XVI. yüzyılın sonuna doğru bu tür tayin kayıtları doğrudan hüküm şeklinde deftere geçirilmeyip ruus defter-lerinde olduğu gibi, bir başlık altında hüküm özetinin yazıldığı görülmektedir.

Başlıklı liva tevcihat kayıtları (KK Divan Def. nr. 103 s. 3).

Page 58: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

49

Bu tür kayıtların ilk örneklerine KK. 98 nolu defterde rastlanmakta olup162

yukarıdaki örnekte ise, Kepeci 103 nolu Divan defterinde Erbil, Kelaş ve Siruçek livalarına yapılan tayinler dolayısıyla düzenlenmiş hüküm özetleri görülmektedir. Düzenleniş şekli bakımından ruus kayıtlarına benzeyen bu özet hükümler, belgenin sonundaki “emr-i şerîf yazılmışdır” ifadesi dolayısıyla ruuslardan ayrılır. Hüküm özetlerinden anlaşıldığına göre; Erbil livasına Siruçek beyi İsmail Bey, Kelaş livasına Erbil beyi Süleyman Bey ve Siruçek livasına ismi belirtilmeyen Kelaş sancağı beyi tayin edilmiştir.

Timar tevcihlerine ait müstakil tahvil ahkâm defterleri

XVI. yüzyılda timar tevcihlerine ait tahvil hükümleri farklı konulardaki tahvil hükümleriyle tek bir tahvil ahkâm defter serisine kaydedilirken, XVI. yüzyılın sonlarında timar tevcihlerine ait hükümler ayrı tahvil ahkâm defterlerine kaydedilmeye başlanmıştır.163 Bu açıdan 1001 tarihi timar bürokrasisinin önemli dönüm noktalarından birini teşkil etmiş olmalıdır. Bu tarihe ait A.NŞT 1139 nolu defterde sadece timarlı sipahilere ait kayıtlar mevcuttur (19 M 1001-16 Ş 1001/26 Ekim 1592-18 Mayıs 1593). Bu defter timar, zeamet ve hasların kasr-ı yed, ferağ, ölüm, ehl-i fesad ve şaki olma, sefere varmama vesair sebeplerle ilk sahibinden bir başkasına intikali dolayısıyla yazılmış hüküm kayıtlarını ihtiva eder.

162 KK Divan 98 nolu defterde bir sancak beyine ait tayin kaydı şu şekildedir: “Bâ hatt-ı hümâyûn, Livâ-i Cevariz der-Bağdad, Bağdad’ın hazîne defterdârı Ömer’e virilmek içün emir yazıldı” (KK Divan Def. nr. 98, 20 R 990 (14 Mayıs 1582), s. 151). Bağdat defterdarına ait bir tayin kaydı ise şu şekilde düzenlenmiştir: “Bâ hatt-ı hümâyûn, Defterdârlık-ı hazîne-i Bağdad, Sâbıkâ Basra kadısı olup hâlâ İsmailiye müderrisi olan Mevlânâ Şemseddin’e virilmek içün emir yazıldı”( KK Divan Def. nr. 98, 20 R. 990 (14 Mayıs 1582), s. 151).

163 Sefer tahvil ahkâm defterleri, XVI. yüzyılın sonuna doğru ibtidadan timar verilenlerle kul asıllı askerî sınıflar için ayrı ayrı tutulmaya başlanmıştır. 1005 tarihli iki deftere ait başlıklar bu ayırımı açık bir şekilde ortaya çıkarmaktadır: “Serdâr hazretleri sa‘âdetle sefer-i hümâyûna teveccüh buyurduklarında dutılan kul kaydıdır. Hak subhânehû ve te‘âlâ hazretleri mübârek eyleye. Bi-hurmet-i Seyyidi’l-mürselin. Fi 23 Şevval sene hamsün ve elf” (KK Divan Def. nr. 130, 23 L1005 (9 Haziran 1597), s. 29. “Serdâr hazretleri sa‘âdetle sefer-i hümâyûna teveccüh buyurduklarında dutılan ibtidâ kaydıdır. Hak subhânehû ve te‘âlâ hazretleri mübârek eyleye. Bi-hurmet-i Seyyidi’l-mürselin. Fi 23 Şevvâlü’l-müker-rem sene hamsün ve elf” (KK Divan Def. nr. 131, s. 4). Tımar tevcihlerinin müstakil olarak kaydedildiği ilk defterin fotokopisi Belgeler nr. 6’da verilmiştir.

Page 59: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

50

Timar tevcihine dair özet şeklinde yazılmış tahvil hükmü (KK Divan Def. nr. 75, s. 28).

Yukarıdaki örnekte de görüldüğü üzere, XVI. yüzyılda timar tevcihlerine ait kayıtları ihtiva eden tahvil defterlerindeki timar tahvil belgeleri şu sıra ile düzenlenmekteydi:

1-  Sancak veya nahiye adı

2- Timar sahibi ve kimden tahvil olunduğu

3- Timarın bulunduğu köy ve köyün bağlı olduğu nahiye

4- Timar miktarı

5- Tahvil hükmünün verildiğine dair hüküm özeti

6- Tarih

Tımar tevcihlerini ihtiva eden XVII. yüzyıla ait tahvil ahkam defter-lerinde yer alan bütün belgeler yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi düzenlenmiştir.

D- Tahvil ahkâm defterlerine kaydedilen belge türleri

Tahvil ahkâm defterlerinde kaydedilen belgeler; tahvil hükümleri, nişan, mülkname, tayin hükümlerine dair kayıtlar, mühürlü defter sûretleri şeklinde sıralanabilir. Bunlar arasında timar tevcihlerine ait tahvil hükümleri diğer belgelere kıyasla çok önemli bir yekun tutmaktadır. Bu sebeple tahvil hükümleri incelenirken bunlar üzerinde daha fazla durulmuştur. Nişanlar tahvil hükümlerine nazaran sayıca az olmakla beraber bütün defterlerde yer almaktadırlar. Mülknameler ise defterlerde en az rastlanan belgelerdir. Aşağıda bu belge türleri başlıklar halinde incelenmektedir.

Tahvil hükümleri

Tahvil hükümleri, tımar tevcihleri veya idari tayinler dolayısıyla düzenlenen ve göreve başlama yetkisi veren belgelerdir. İ.H. Uzunçarşılı’nın tahvil kalemi için verdiği tarifte tahvil defterlerinin berat kayıtlarını ihtiva ettiği belirtilmekle

Page 60: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

51

beraber,164 bu tarifin aksine tahvil ahkâm defterlerine kaydedilen belgeler tahvil nişanları değil tahvil hükümleridir. XVI. yüzyıl tahvil defterlerinde beratlar için tahvil defterlerinin ancak birkaç sayfasının tahsis edildiği ve geri kalan belgelerin tahvil hükümlerinden oluştuğu görülmektedir.

Tahvil hükümleri Divan-ı Hümâyun’dan verilebildiği gibi paşa kapısında sadrazam tarafından ve sefer dönemlerinde serdarlar tarafından da verilebilmekteydi. XVI. yüzyıl sonuna ait bir defterde, tahvil hükümlerinin verildiği yer, peş peşe gelen üç hükmün sonunda ve çok açık bir şekilde kaydedilmiştir. 26 Muharrem 1007/29 Ağustos 1598 tarihinde düzenlenmiş olan üç hükmün sonunda; “Paşa kapusında yazdırdılar”, “Paşa kapusında kisedar yazdırdı” ve “Kisedar yazdırdı” şeklinde derkenarlar bulunmaktadır.165

Tahvil ahkâm defterlerinde kayıtlı hükümlerde, hükmün orijinalinde bulunan elkap kısmı yer almamaktadır. Hükümler genellikle “... beğlerbeğisine hüküm ki” veya “... kadısına hüküm ki” şeklinde ve elkab zikredilmeden başlamaktadır. Hitap kısmının elkabla birlikte kaydedildiği hükümlere az da olsa tesadüf edilmektedir. Buna örnek olabilecek olan, KK 65 nolu defterin 4. sayfasında Rumeli beylerbeyine yazılan hüküm şu şekilde başlamaktadır: “Emîru’l-ümerâi’l-kirâm kebiru’l-küberâi’l-fihâm zü’l-kadri ve’l-ihtirâm sâhibü’l-izzi ve’l-ihtişâm el-muhtass bi-mezîd-i inâyeti’l-meliki’l-allâm Rumeli beğlerbeğisi Hüseyin Paşa –dâmet me‘âlîhi- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki”. Bu elkabı taşıyan üç hüküm kaydedildikten sonra, diğer hükümlerde açık elkab yazılmayarak ve beylerbeyi ismi verilmeyerek hitap şu şekilde kaydedilmiştir: “... beğlerbeğisine hüküm ki tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki ”.

XVI. yüzyılda tahvil hükümlerinin sûretleri, deftere sadece hükmün orijinalindeki bazı elkab ve dua ibareleri çıkarılarak kaydedilirken XVII. yüzyılın ortalarına doğru hükümlerin özetleri kaydedilmeye başlanmıştır.

Timar tevcihine ait tahvil hükümlerinin üzerlerinde çeşitli muamelat kayıtları bulunmaktadır. Bu tür kayıtlar, Osmanlı timar bürokrasisinin muhtelif yönlerini ortaya çıkarması ve muamelelerin seyrinin takip edilebilmesi bakımından son derece önemlidir.

Tahvil ahkâm defterlerinde en sık karşılaşılan muamelat türlerinden birisi, daha önce verilen bir timar veya terakki hükmünün, timar sahibinin başvurusu üzerine farklı bir bölgeye “tebdili”dir. Aşağıda bu tür bir tebdil muamelesi iki hüküm üzerinde incelenmiştir.

Hükümlerden ilkinde, Karahisar-ı Sahib Beği Mustafa’nın arzı üzerine, İlyas’ın oğlu İdris’e üç bin akçelik bir timar tevcih etmesi, Anadolu Beylerbeyine

164 Uzunçarşılı, Merkez, s. 40165 KK Divan nr. 134 vr. 2a.

Page 61: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

52

emredilmiştir. Sonra İdris tekrar Divan’a müracaat ederek “Anadolu’da üç bin akçe timara emr virilüp müyesser olmaduğın” bildirmiş ve 18 Ca 989/20 Haziran 1581 tarihinde timar bölgesi Rum eyaletine değiştirilerek Rum beylerbeyine bir hüküm yazılmıştır. Aşağıda birinci ve ikinci hükmün üstünde ve altında yer alan muamelat kayıtları timar bölgesinin değiştirilmesi esnasında hangi işlemlerin yapıldığını göstermektedir:

“Alunup Rum’a tebdîl olundı. 18 Ca 989Anadolu beğlerbeğine hüküm kiKarahisar-ı Sahib Beği Mustafa mektûb gönderüp İlyas oğlı dârende İdris içün yarardır deyu bildirmeğin ibtidâdan üç bin akçe timar emr idüp buyurdum ki düşenden üç bin akçe timar tevcîh idesin. 166

“Buyurulmuşdur. 4 Ra 996 (2 Şubat 1588)Rum beğlerbeğine hüküm kiİlyas oğlı dârende İdris gelüp yarardır deyu Karahisar-ı Sahib Beği Mustafa arz eyledikde ibtidâdan Anadolu’da üç bin akçe timara emr virilüp müyesser olmaduğın bildirüp Rum’a tebdîl ricâ itmeğin ol emr alınup buyurdum ki mezkûra düşenden üç bin akçe bir timar tevcîh eyleyesin.Târîh-i emr-i sâbıkEvâsıt-ı Cemâziye’l-evvel sene 989(Haziran 1581). 167

Muamelat kayıtlarından da anlaşılacağı üzere 989 yılında önce Anadolu sonra da Rum eyaletinden timar tasarruf etmeye hak kazanan İdris, “Buyurulmuş-dur. 4 Ra 996” kaydının da işaret ettiği üzere ancak yedi yıl sonra fiilen timarına sahip olabilmiştir. Bütün eyaletlerdeki kılıç timarlar sabit sayıda olduğu için ken-disine ibtidadan timar verilenler veya terakkiye hak kazananlar, o vilayetteki bir timarın ölüm, feragat, azil vs. sebeplere bağlı olarak boşalmasını bekliyorlardı. Eğer bu tür bir mahlül olmaz ise ibtidadan timar veya terakki verilen kimse timar bölgesinin değiştirilmesini isteyebiliyordu. Nitekim İlyas’ın oğlu İdris de timar tasarruf etmek için yedi yıl beklemek zorunda kalmıştır.

Timar tevcihine ait hükümlerin üst kısmında yer alan muamelat tabir-lerinden çok sık kullanılanlardan birisi de “âmed” tabiridir. Klişeleşmiş olan bu tabir, timar talep eden kişinin beylerbeyinden getirdiği tezkirenin veya kendi elin-

166 KK Divan Def. nr. 89, s. 307.167 KK Divan Def. nr. 89, s. 324.

Page 62: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

53

deki eski tahvil hüküm veya beratının Divana teslim edildiğini göstermektedir. 168

Aşağıda üç farklı örnek üzerinde “âmed” tabirinin kullanılışı görülmektedir:

“Âmed,Mahlûl timara tâlib olup tekrâr hüküm virilüp bu hüküm alındı. Fi 7 Cemâziye’l-âhir sene 962 (29 Nisan 1555)” 169

“Tezkiresi geldüğinde yerine dahî kayd oluna ba‘dehû âmed yazıla”170

“ÂmedTezkiresi geldi ru’ûsda bulunmağın kayd olundı”171

Bu üç örnekteki kullanılış şeklinden de anlaşılacağı üzere âmed tabiri muameleye konu olan belgelerin kaleme ulaştığını göstermektedir. Kepeci Ahkâm Defterleri arasındaki 69 nolu defterde kayıtlı bir derkenar “âmed” tabirinin yazılışı ile ilgili önemli bilgiler ihtiva etmektedir:

“Hüdaverdi Ağa’nın huzûruna hafî olmaya kiİştigaliniz olmadıkça bu kaydı defterden beyâz itmeye himmetiniz gerektir. Sûret-i emirlerden ba‘zılarının benim yazım ile âmed ol-muştur, işâreti vardır, hüküm sûretini yazasız. Ammâ üzerinde olan âmed şeklini yazmayasız. Giru ben yazarım.”172

Bu kayıt âmed işaretinin kalemde muhtemelen reisülküttab tarafından yazıldığını göstermektedir. Reisülküttab defterler temize çekilirken âmed işare-tinin yazılmamasını ve bu işareti kendisinin yazacağını söylemektedir.

Timar tevcihi için veya zayi ve terakkiler dolayısıyla verilen tahvil hüküm-lerinin bazılarında şahısların eşkallerine ait kayıtlar da timar yolsuzluklarını önle-mek gayesiyle zaman zaman derkenarlar halinde kayda geçirilmiştir. Fakat bu uygulamanın devam ettirilmediği bu tür kayıtlara sadece KK. 98 nolu defterde rastlanılmasından anlaşılmaktadır. Mesela Sefer oğlu Küçük’e ibtidadan üç bin akçe timar tevcihine dair Erzurum beylerbeyine yazılan hükmün altında “mezkur uzun boylu kara yağızdır”173 , Mustafa oğlu Musa’ya timar verilmesine dair Kara-

168 İ.H. Uzunçarşılı, amedçiyle ilgili bilgi verirken amed kelimesi ile ilgili de şu yorumda bu-lunmaktadır. “Yeni verilen timar ve zeametler dolayısıyla reisülküttaba verilmesi icab eden rusumu amedçi toplardı. Rivayete göre timar ve zeamet sahiplerinin reisülküttaba tesviyesi lazım gelen berat resmi mukabilinde bunun verdiği senetlerin üzerine “amed” yani geldi ve “adedi” diye yazmasından dolayı bu daire müdürüne amedçi denilmiş olduğunu D’ohsson yazmaktadır.” (Merkez, s. 56).

169 Mühimme nr. 1, s. 77.170 Mühimme nr. 1, s. 4.171 Mühimme nr. 1, s. 5.172 KK Ahkâm Def. nr. 69, s. 26.173 KK Divan Def. nr. 98, s. 76.

Page 63: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

54

man beylerbeyine yazılan hükümde ise Musa’nın eşkali “orta boylu kara yağızdır” şeklinde tarif edilmiştir.174

Tahvil hükümlerinin sağ tarafında hükmü yazan katibin ismi veya rumuzu; sol veya üst kısmında ise genellikle tahvil hükümlerinin kimin tarafından yazıldığını veya tevcih edildiğini gösteren “bâ-hatt-ı hümâyûn”, “Hızır Beğ hat-tıyla”,175 “Kadıasker hattıyla”,176 “bâ-hatt-ı sâhib-i sa‘âdet”, “sâhib-i sa‘âdet hat-tıyla” derkenarları görülmektedir.

Bazı derkenarlar ise evrak üzerinde yapılan işlem hakkında daha ayrıntılı bilgiler vermektedir. Aşağıda defter emini ve kazasker tarafından muamele gör-müş iki evrakın derkenarları görülmektedir:

“Defter emîni getürüp arz idüp arzıhâlinin üzerine kendü yazusıyla yazup virildi”177

“Kadıasker efendi arz idüp cümlesine katl buyuruldı deyu mahallinin üzerine işâret itmeğin hükmü virildi.” 178

Tahvil hükümlerinin üstlerine yazılan bu tür notlardan kaleme gelen arz ve arzuhallerin üzerinde kimler tarafından işlem yapıldığını öğrenmek mümkün ol-maktadır.179 Aşağıda Gazze Beyi Ahmed Bey’in arzı dolayısıyla yazılmış telhisin üzerinde “kânun” kelimesinden ibaret olan hatt-ı Hümâyun görülmektedir.

174 KK Divan Def. nr. 98, s. 76175 KK Divan Def. nr. 79, s. 19, s. 36.176 KK Divan Def. nr. 79, s. 33.177 KK Divan Def. nr. 100, s. 42.178 KK. Divan Def. nr. 100, s. 275. 179 “Arzı üzerine hatt-ı şerîf vardır” (Mühimme nr. 1, s. 30); “Arzın üzerine işâret olunup ana

binâ’en yazılmışdır” (Mühimme nr. 1, s. 44); “Arzıhâline işâret olunup resmi afv olunmuşdur” (Mühimme nr. 1, s. 247); “Arzıhalde Derviş Çelebi’nin hattı var” (KK Divan Def. nr. 74, s. 2); “Arzı hıfz olunmuşdur. Bâ hatt-ı Derviş” (KK Divan Def. nr. 74, s. 4).

Page 64: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

55

Telhis üzerinde hatt-ı hümâyûn (KK Tahvil Def. nr. 314, s. 115)

Defterdarlar, defter eminleri, hekimbaşılar maiyyetlerindeki kişiler için veya işleri dolayısıyla ricada bulunanlar adına hüküm çıkarttırdıkları zaman hükmün kimin aracılığı ile çıkarttırıldığı belgenin kenarına yazılmaktaydı. Hassa tabiblerden Mehmed’in Haleb’deki işi için gönderdiği adamının atına ulakların müdahale etmemesi için İstanbul-Haleb arasındaki kadılara yazılan bir hüküm, Hekimbaşı Garsüddinzâde’nin aracılığıyla hazırlanmıştı.180

Tahvil ahkâm defterlerinin bazılarında, tahvil hükümlerinin üzeri çizilerek iptal edildiği de görülmektedir. KK 118 numaralı defter Rumeli’ye ait olmakla beraber Erzurum beylerbeyine yazılan hüküm yanlışlıkla bu deftere kaydedilmiş ve hükmün üstüne şu not düşülmüştür: “Sehivdir. Tekrar Anadolu’ya kayd olunmuşdur.” 181

180 KK Divan Def. nr. 79, s. 60. Bu konuda başka örnekler de vermek mümkündür: “Kapu ağasının iltimâsıyla virilmişdir kapucılar kethüdâsı haber getürdi” (Mühimme nr. 1, s. 230); “Sultan Mustafa vâlidesine müte‘allikdir” (KK Divan Def. nr. 79, s. 81); “Rahmi Beğ’in ricâsıyla” (KK Divan Def. nr. 79, s. 263).

181 KK Divan Def. nr. 118, vr. 17a.

Page 65: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

56

Nişanlar (berat)

Tahvil ahkâm defterlerinde kayıtlı belge türlerinden birisi de nişanlardır. Nişanlar, tahvil ahkâm defterlerinin sonlarına doğru, nişanların kaydedilmesi için önceden ayrılan ve genellikle birkaç sayfayı geçmeyen bir bölüme yazılmaktadır.182 XVI. yüzyıl tahvil ahkâm defterlerinde nişan kayıtları için tahsis edilen bölümlerde başlık bulunmamaktadır. Bunun tek istisnası KK Divan defterlerinden 89 numaralı defter olup bu defterdeki nişanların kaydedildiği bölüm “İbtidâ-i nişân-ı hümâyûn” başlığını taşır.183

Tahvil ahkâm defterlerindeki nişan kayıtlarında nişanların doğrudan metinleri yazılmamakta ve nişan verildiğine dair “yazılmışdır” notuyla nişan kaydı son bulmaktadır. Aşağıda Yıldırım Bayezid Han medresesi müderrisi Mevlana Mehmed’in talebi üzerine talebeden Abdülkerim’in muidliğe tayin olunduğunu bildiren nişan görülmektedir:

“Nişân-ı hümâyûn oldur kiHâlâ mahrûse-i Edirne’de Yıldırım Han medresesinde müderris olan Mevlânâ Mehmed mektûb gönderüp medrese-i mezbûre kendüye inâyet olunmakla mu‘îd lâzım olmağın talebe-i dârende Abdülkerim i‘âde-i mezbûreye mahal olmağın yevmî beş akçe ile tevcîh idüp berât içün arz eylemeğin yazılmışdır”184

Tahvil ahkâm defterlerinde farklı devlet görevlileriyle esnaf gruplarına ve ulemâ sınıfı mensuplarına verilen nişanlar kaydedilmekteydi.185 Mesela Kepeci 66 nolu tahvil ahkâm defterinin 124-126. sayfaları arasında esirci, terzi ve ekmekçi esnafı kethüdalarının tayin nişanlarıyla müderris yardımcıları olan muidlerin tayin nişanları kaydedilmiştir

182 XVII. yüzyılın ortalarına doğru hükümler ve nişanlar için tahvil ahkâm defterlerinde hususi bölümler oluşturulmuş ve nişan ve hükümler ayrı ayrı kaydedilmiştir. Mesela, Kepeci 179 nolu defterin 2-10. sayfaları hükümlere ait kayıtları ihtiva etmektedir. Bu kısmın başlığı; “kayd-ı Dîvân der-zamân-ı reîsülküttâb kâyim-makâmı İsmail Efendi, der zamân-ı kâyim-i vezîr Mustafa Paşa –edâmallâhu te‘âlâ- gurre-i şehr-i Zilka‘deti’ş-şerîfe sene 1046” şeklindedir. Defterin bu kısmında müderris, mütevelli, şeyh, kadı, dizdar, ağa vs, tayinleri kaydedilmiştir. Aynı defterin 12-49. sayfaları arası nişan kayıtlarına tahsis edilmiş olup bu bölümün başlığı şöyledir: “Nişân kaydıdır. Der-zamân-ı re’îsülküttâb kâyim-makâm[ı] İsmail Efendi, büdi’e Fi gurre-i şehr-i Zilka‘deti’ş-şerîfe li-sene sittün ve erba‘îne ve elf”“Nişân-ı hümâyun oldur ki Edirne kadısı mektûb gönderüp mahmiye-i Edirne’de Kapan-ı dakîkde kapancı olan Hüseyin [bin] Abdullâh fevt olup yeri mahlûl olmakla Mustafa oğlı Mehmed’e virilmek ricâsına arz itmeğin yazılmışdır 6 Safer 1047 (30 Haziran 1647)” (KK Divan Def. nr. 179, s.22).

183 KK Divan Def. nr. 89, s. 339.184 KK Divan Def. nr. 66, vr. 125 a.185 Bu tür nişanlara ait örnekler için bkz. Belgeler nr. 7, KK Divan Def. nr. 136, s. 146-147.

Page 66: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

57

Mühürlü defterler

Tahvil defterlerinde beylerbeyi, sancak beyi, kadı, defterdar, elçi vs arza yet-kili kimselerden gelen mühürlü defterlerin sûretleri de kaydedilmiştir. Bu defterlerde ya savaşlarda kahramanlık göstermiş ya da devlet hizmetinde gayreti görülmüş kimseler arz edilerek timar ve maaşlarının artırılması talep edilmektedir. Bu tür mühürlü defterlerin sûreti aynen tahvil defterlerine kaydedilmekte ve ileriki tarihlerde, talep edilen terakki ve görevler verildikçe, ilgili isimlerin üzerine, yapılan muameleye dair notlar yazılmaktadır. Bu mühürlü defterlere ait başlıklardan birkaçı aşağıda verilmiştir:

“Diyarbekir beğlerbeğisi Osman kulları ile hazîne defterdârı Hızır kullarının defteridir. Hazîne-i Diyarbekir’e hizmet idüp ziyâde hizmet ve sa‘yleri sebkat itmişdir deyu inâyet ricâ itdükleri kullarıdır.”186

“Vezîr-i a‘zam iken fevt olan Mehmed Paşa merhûmun adamlarından timar virilenlerin defteridir.” 187

Bazı mühürlü defterler ise tahvil ahkâm defterlerine işlenmeyerek tevcih muameleleri defterin orijinali üzerinde yapılmıştır. Bu tür defterlerden birisi Koron ve Anavarin kalelerindeki muharebede yararlığı görülen askerlere verilen tevcih ve terakkileri ihtiva etmekte olup şu başlığı taşımaktadır:

“Kapudan paşa kullarının defteridir. Koron ve Anavarin kal‘a[larında] vâki‘ olan muhârebelerde yoldaşlık idenleri arz ider.”188

A.NŞT 1069 nolu bu defter kaptan paşanın orijinal mühürlü defteri olup tevcih muameleleri ilgili arzın kenarına yapılmıştır. Defterin orijinalinde ilk ve son sayfalar boş bırakılmış ve buraya telhis şeklinde yukarıdaki başlığı aynen ihtiva eden bir giriş yazılmıştır. Sonradan ilk sayfadaki kayıtlar iptal edilip tevcih sayısını gösteren bazı rakamlarda değişiklik yapılmış ve bunlar son sayfaya yeniden yazılmıştır.

Temlikname (mülkname)

Mülkname veya temliknameler, miri arazîden bir kısmının padişah tarafından özel mülk olarak bağışlanması üzerine toprak sahibine verilen tasarruf belgeleridir. Temliknamelerden günümüze ulaşan ilk örnek Orhan Gazi’ye aittir.189

186 KK Divan Def. nr. 88, s. 176-183. 187 A.NŞT nr. 1090, s. 30-40.188 Bu başlık altında, bölük halkından, sol ulufecilerden, zeamet ve timar sahiplerinden, dizdar,

zaim, sipahi, zaimoğlu, sipahioğlu, dilkeser garip yiğitlerden, baş kesip mecruh olanlardan bölüğe çıkanlar ile ibtidadan timar verilenler, cebeciliğe, silahdarlara ilhak olunanlar ve ter-akki verilen “ceman 612 nefer” kaydedilmiştir. (A.NŞT nr. 1069, 22 Z 981 (14 Nisan 1574), s. 1-16).

Page 67: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

58

Mülknameler, toprak tasarrufuna ait belgeler olması dolayısıyla tahvil ahkâm defterlerine kaydedilmiştir. KK Divan 64 numaralı defterde bir temlik name kaydı bulunmaktadır.190 Bu temlikname de, berat kayıtlarında olduğu gibi “Nişan-ı Hümâyun oldur ki” diye başlamakta, temliknamenin sonu ise “mülk-i mahzı olup keyfe mâ-yeşâ mutasarrıf ola” diye bitmektedir. Temlikname, eski vezir ve serdar Satırcı Mehmed Paşa’nın Kütahya’daki çiftliğinin paşanın ölümü üzerine Vezir Halil Paşa’ya verilmesi üzerine düzenlenmiştir. Reisülküttab Hamza Efendi’nin Mîrahur-ı kebîr Ali Ağa’dan satın aldığı mülk karyeler için tanzim edilen mülkname de bu türün ilginç örneklerinden birini teşkil etmektedir.191

Cizye kayıtları

Tahvil ahkâm defterlerine kaydedilen belgeler arasında, cizye ve adet-i ağnam tahsili ile görevlendirilenlere verilen hüküm özetleri de bulunmaktadır. Cizye ve adet-i ağnam hükümleri, XVI. yüzyıl boyunca tahvil ahkâm defterlerinin ilk sayfalarına diğer hükümlerden ayrı olarak kaydedilmiştir. Bu kayıtlar Osmanlılarda cizye bölgelerinin ve cizye tahsildarlarının durumlarını topluca göstermesi bakımından önemlidir. Aşağıda bu türe ait iki örnek verilmiş olup bunlardan ilkinde, Bitlis cizyesinin toplanması için dergâh-ı âlî müteferrikalarından Arif’in; ikincisinde ise Bağdat vilayetine bağlı Cebel-i Kelhur?’un âdet-i ağnamının toplanması için Bağdad’ın sağ kol yiğitler ağası Ahmed’in görevlendirildiği bildirilmektedir.

“Cizye-i Bitlisİki başı dergâh-ı âlî müteferrikalarından hâliyâ livâ-i Çemişkezek[i] tahrîr iden Arif’e ta‘yin olundı. Bundan akdem sene-i âtiyenin bir başı Bitlis kulları kethüdâsı Aydın’a virilmişdi ve Mardin ve Hısn-i Keyf yamaklarının cizyelerinin ikişer başı Zaim Ali Kethüdaya verilmişdi. Hâliyâ Mardin’in bir başı mezkûr kullar kethüdâsına virilüp Bitlis’in iki başı Arif’e itdiresin deyu Diyarbekir defterdârına hükm-i şerîf yazıldı. Fi 11 Muharrem sene 973 (8 Ağustos 1565)”192

Adet-i ağnâm-ı Cebel-i Kelhur? der-vilâyet-i BağdadBağdad’ın sağ kol yiğitler ağası olan Ahmed ta‘yîn olunup hüküm yazıldı. Fi 10 Safer sene 973 (6 Eylül 1565).193

189 Belgenin güvenilirliği ile ilgili son bir değerlendirme Feridun Emecen tarafından yapılmıştır: “Orhan Bey’in 1348 Tarihli Mülknamesi Hakkında Yeni Bazı Notlar ve Düşünceler”, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s. 187-207.

190 1 S 1008 (23 Ağustos 1599), s. XVI.191 A.NŞT nr. 1161, s. 274-276. Belgenin fotokopisi için bkz. Belgeler nr. 8192 KK Divan Def. nr. 75, s.1.193 aynı yer

Page 68: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

59

Cizye kaydı (KK Divan Def. nr. 103 s. 1).

Yukarıdaki örnekte ise Kıbrıs defter kethüdası Mehmed Ağa’nın Kıbrıs’ta haraç toplamakla görevlendirildiğine dair Kıbrıs beylerbeyi ve defterdarına yazılmış hüküm görülmektedir.

E-Tahvil ahkâm defterlerinin diplomatik özellikleri

Tahvil ahkâm defterleri Divan-ı Hümâyun’da tutulan mühimme ve ruus defterleriyle benzer diplomatik özelliklere sahiptir. Dua, gün tarihli başlık ve mahall-i tahrir kayıtlarının düzenleniş biçimi bütün Divan defterlerinde birbirine benzemektedir.

Tahvil ahkâm defterlerinde defterin ilk sayfasında ve en üst kısımda genellikle tek kelimeden oluşan davet ibaresi bulunmaktadır. Bunlardan en çok kullanılanı “hüve”dir.194 Bazı defterlerde “Hüve’l-mu‘în”195 ve “Hüve’r-Rezzâk”196

şekillerine de rastlanmaktadır. Bu kısa davet ibarelerinin dışında daha uzun dua cümleleri de görülmektedir. “Allâhu te‘âlâ mübârek eyleye”197, “Hak sübhânehû ve te‘âlâ mübârek eyleye”198, “Hazret-i Bârî mübârek eyleye”199, “Rabbi temmim bi’l-hayr”200 şeklindeki dua cümleleri en çok kullanılan şekillerdir. Aşağıda “hüve”, gün tarihli başlık ve “Kostantiniyye” mahall-i tahrir kayıtları ile “Der zaman-ı hazret-i Mehmed Paşa” başlığı görülmektedir:

194 aynı yer195 KK Divan Def. nr. 76, s.3.196 KK Divan Def. nr. 162, s. 1.197 KK Divan Def. nr. 86, s. 6; KK Divan Def. nr. 100, s.2; KK Divan Def. nr. 122, s. 1.198 KK Divan Def. nr. 108, s. 2.199 KK Divan Def. nr. 121, s.1.200 KK Divan Def. nr. 157, vr 1a; KK Divan Def. nr. 163, vr 1b.

Page 69: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

60

Davet, gün tarihli başlık ve mahall-i tahrir kaydı (KK Divan Def. nr. 75, s. 2).

Davet ibaresinin hemen altında mühimme defterlerinde olduğu gibi gün tarihli başlıklar bulunmakta ve bunun altına da hükümler yazılmaktadır. Hicri takvimin esas alındığı tarih kaydı, iki satır halinde düzenlenmektedir. Üst satırda gün ismi Arapça olarak [yev] mü’l- ehad, [yev]mü’l-isneyn, ..... şeklinde yazılmakta, ikinci satırda ise günün tarihi, ay ve yıl kaydedilmektedir. Arapça ay adlarından bazıları, o aya mahsus bir ihtiram sıfatı ile yazılmaktadır: “Muharremü’l-harâm”, “Saferü’l-muzaffer”, “Recebü’l-mürecceb”, “Şa‘bânü’l-mu‘azzam”, “Ramazânü’l-mübârek” ve “Şevvâlü’l-mükerrem” gibi.

XVII. yüzyılın ortalarına doğru tahvil ahkâm defterlerindeki gün tarihli başlıklar ortadan kalkmış ve tarih deftere kaydedilen belgenin sonuna yazılmaya başlanmıştır. Bu şekilde tarih atılan belgelerde günler bazen rakamla belirtilmemiş bunun yerine hükmün yazıldığı ayın ilk, orta ve son on gününe işaret eden “ evâyil ”, “evâsıt ” ve “ evâhir ” kelimeleri kullanılmıştır. Bazen de gün rakamla belirtilmiştir.

Tahvil ahkâm defterlerinden bazılarında tarih kaydının ardından defterin tu-tulduğu mahallin ismi de kaydedilmiştir. Burada sadece defterin tutulduğu şehir veya konak mahallerinin ismi yalın olarak veya başında Farsça “der” edatı ile veya “der yurt-ı ...” şeklinde kaydedilmiştir.201 Eğer defter İstanbul’da tutulmuşsa “der Kostantiniyye” veya sadece “Kostantiniyye” yazılarak mahall-i tahrîr gösterilmiştir.202 Fakat defterlerin çoğunda mahall-i tahrîr kayıtları yer almamak-tadır.

XVI. yüzyıl tahvil ahkâm defterlerinde de diğer Divan defterlerinde olduğu gibi, defterlerin türüne işaret eden ve düzenli olarak defterlere kaydedilen herhangi bir isim veya başlık bulunmamaktadır. Fakat bazı defterlerde, özellikle 201 77 nolu KK Ahkâm defterinde tarih kaydından sonra defterin tutulduğu yer “der yurt-ı

Çatalca” şeklinde gösterilmiştir (vr 24a). Mahall-i tahrir kayıtları KK. Divan 78 nolu def-terde ise “der Silivri” (s.338); “ be- yurt-ı Umurca” ( s. 338); “ be-yurt-ı Rodosçuk” (s.339); “der Menzil- i Hayrabolu” (s. 343) şeklinde yazılmıştır.

202 KK. Divan 76 nolu defterde mahall-i tahrir, “Der Kostantiniyye” (s. 159, 166, 431) ve “ Kostantiniyye” (s. 64, 134, 157, 234, vd.) şeklinde gösterilmiştir.

Page 70: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

61

de seferlerde tutulanlarda, defterin mahiyetini açıklayan başlıklar mevcuttur. Bu tür kayıtlar defter hakkında bilgi vermekle beraber defterin hangi tür ahkâm kayıtlarını ihtiva ettiğini göstermez. KK 66 nolu defterin başlığı bu tür bir kaydı ihtiva eder (s. 2): “Ülgün seferinde emr-i şerîfe müte‘allik vâki‘ olan kazâyânın kaydı defteridir ki zikr olunur”.

Erken tarihli defterlerde az görülmekle beraber defterin kimin nezaretinde tutulduğunu gösteren kayıtlar vardır. Mesela KK 75 nolu tahvil ahkâm defterinde “der zamân-ı hazret-i Mehmed Paşa” kaydı ile (s. 2) defterin kimin nezaretinde hazırlandığına işaret edilmiştir. KK 86 nolu tahvil ahkâm defterinin 7. sayfasında tarih başlığının altında “İbtidâ-i riyâset-i hazret-i Mehemmed Çelebi Efendi Hak sübhânehû ve te‘âlâ mübârek ve meymûn eyleye” kaydı, defterin reisülküttab Mehmet Çelebi zamanında tutulduğunu göstermektedir. 21 Zilkade 981/14 Mart 1474 gün başlığını taşıyan ANŞT 1074 numaralı defterdeki başlık kaydı ise cümle şeklinde olup daha açık bir şekilde yazılmıştır: “Hâlâ re’îs-i küttâb olan Hüseyin Çelebi Efendi bugünden ibtidâ buyurmuşlardır.”203 Benzer bir başlık da, bu sefer bir dua cümlesi ekli olarak şu şekilde kaydedilmiştir: “İbtidâ-i riyâset-i hazret-i Mehmed Çelebi Efendi. Hak subhânehû ve te‘âlâ mübârek ve meymûn eyleye.”204

Bazı başlıklarda ise defterin ait olduğu coğrafi bölge ile reisülküttap ismi birlikte yazılmıştır: “Anadolu kaydıdır. Tâc-beyzâde Efendi hazretlerinin zamân-ı şerîflerinde tutulmuştur. Hak celle ve ........ mübârek eyleye. Amin”.205

990/1582-1583 tarihine kadar başlıklar tarih kaydının altında yer alırken bu tarihte ilk kez başlık, tarihin üstünde yazılmıştır. Başlık ve tarih kaydı şu şekilde düzenlenmiştir206:

“Der zamân-ı hazret-i Hamza BeğYevmü’l-isneyn“Fi 18 şehr-i Cemâziye’l-âhir sene 990 (10 Temmuz 1582)”

XVII. yüzyılın başlarına ait olan tahvil ahkâm defterlerinde defterin hangi sadrazam veya reisülküttab zamanında tutulduğunu gösteren başlıklar düzenli olarak defterin ilk sayfasına kaydedilmeye başlanmıştır. Kepeci “Divan Kalemi” tasnifindeki 136 nolu defterin başlığı “Der-zamân-ı Hazret-i Musa Efendi tavvelallâhu umrahû”; 137 nolu defterin başlığı “İkinci Anadolu kaydıdır, der-zamân-ı Medhi Efendi tavvelallâhu umrahû”; 138 nolu defterin başlığı “Der-zamân-ı Hazret-i Medhi Efendi tavvelallâhu umrahû”; 139 nolu defterin başlığı “Rumeli Kaydı, Der-zamân-ı Hazret-i Medhi Efendi tavvelallâhu te‘âlâ umrahû ve devletehû” şeklindedir. Aşağıda Medhi Efendi zamanında tutulmuş olan 140 nolu Kepeci Divan defterinin başlığı görülmektedir:

203 A.NŞT nr. 1074, s. 4.204 KK Divan Def. nr. 86, s.7.205 KK Divan Def. nr. 112, s. 1.206 KK Divan Def. nr. 97, s. 2.

Page 71: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

62

10 Şevval 1008/24 Nisan 1600 tarihli başlık kaydı (KK Divan Def. nr. 140, s. 1).

Tahvil ahkâm defterlerinde, ruus defterlerindeki kadar sık görülmemekle beraber tarih kaydının altında veya üstünde kısa bilgi notları bulunabilmektedir. Mesela 1 numaralı mühimme defterinde yer alan muhtelif notlar, Ahmed Paşa’nın 961 yılındaki sefer dolayısıyla faaliyetlerini izlemeye imkan vermektedir.207

Padişahların Edirne’ye gidişleri esnasında tutulan defterlerdeki notlar ise yolculuğun ayrıntılarını, konak yerlerini208 ve akdedilen divanları209 göstermesi bakımından önemlidir.

207 “Bu gün Ahmed Paşa hazretleri Gürci semtine ılgara çıktılar. Bu günden ahkâm-ı şerîfe nişanlu kağıda yazıldu” (Mühimme nr. 1, 8 L 961 (6 Eylül 1554),, s. 30.) “Ahmed Paşa haz-retleri ılgardan geldi” (Mühimme nr. 1, 8 L 961 (6 Eylül 1554), s. 32.). “Bu gün paşa haz-retleri Oltı seferinden gelüp ordu-yı hümâyûna mülâki oldılar. Yevmü’l- erbiâ fi 22 Şehr-i Şevvâli’l-mükerrem sene 961 (20 Eylül 1554) be-yurt-ı Ilıca?” (Mühimme nr. 1, s. 35.). “Bu gün Divân-ı âlî oldı. Yevmü’s-sebt fi 7 Zilhicce sene 961 (3 Kasım 1554), der-Amasya” (Mühimme nr. 1, s. 150).

208 “Bu gün saâdetlü pâdişâh hazretleri saâdetle Halkalu konağına konmuşlardır” (KK Divan Def. nr. 79, 18 Ca 979 (8 Kasım 1571), s. 297). “Bugün Çatalca’ya gelindi” ( KK Divan Def. nr. 77, vr 24).

209 “Der –Edirne. Bu gün Dîvân olundı” (KK Divan Def. nr. 79, 18 Ca 979 (8 Kasım 1571), s. 300). “Bu gün Dîvân kalkmak üzere iken mühr-i şerîf vezîr-i sânî Siyavuş Paşa hazretlerine virildi” (KK Divan Def. nr. 99, 29 Za 990 (25 Aralık 1582), s. 2)

Page 72: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

63

Kepeci 78 nolu defterin 231. sayfasında Peç elçisinin kendisine refakat eden görevlilere terakki verilmesi için iltimasta bulunduğu ve bu görevliler için hüküm verildiği şu şekilde not edilmiştir: “Peç elçisinin iltimâsıyla fermân olunan ahkâm-ı şerîfedir”.

F-Tahvil ahkâm defterlerinin muhtevası

Tahvil ahkâm defterleri muhteva bakımından ruus defterleri ile aynı tür konuları ihtiva etmekle beraber210 ruus defterlerine göre daha erken bir tarihte tutulmaya başlandıkları için burada ilk tahvil ahkâm defterinin muhtevası hakkında bilgi verilecek ve geç tarihli tahvil ahkâm defterlerinin muhtevasına da özetle temas edilecektir.

910-911 tarihli tahvil ahkâm defterinde211 timar ve zeamet tevcihlerine ait kayıtların yanısıra yayalar, yamaklar, cemaatler, aşiretler, haramilik eden köylüler ve muafiyet tanınan çeşitli meslek sahiplerine dair hükümler bulunmaktadır. Vergi muafiyetlerine dair muaf ve müsellem hükümlerine bu defterde çok az rastlanmaktadır. Defterde ayrıca çeşitli siyasî ve idarî hususlara ait hükümler de bulunmakla beraber bunlar sayıca çok azdır.

Bu defterde altı adet nişan kayıtlı bulunmaktadır. Nişanlardan dört tanesinde şeyh, seyyid ve zaviye sahiplerine vergi muafiyeti tanınmakta veya tanınan muafiyeti ihlal edenlerin men edilmesi emr edilmektedir. Nişanlardan bir diğeri ölen bir doğancının yerine yenisinin tayini ile ilgilidir. Defterdeki son nişan ise bir köyde pazar kurulması ve cuma namazı kılınması için bir şahsa verilen izne dairdir. Bu defterin eksik ve sadece iki cüzünün mevcut olması XVI. yüzyılın başında tahvil defterine kaydedilen nişanların türleri bakımından geniş değerlendirmeler yapmayı güçleştirmektedir.

Bu defterden sonraki dönemlere ait olan tahvil ahkâm defterleri muhteva bakımından daha zengindir. Mesela 961-962 tarihli tahvil ahkâm defterinde, 212

timar ve zeamet tevcihlerinin yanısıra sancak beyliklerine;213 Ayasofya ve Semaniye müderrisliklerine; Zülkadirli ve Halep beylerbeyliklerine, Halep, Bursa, İstanbul, Edirne, Şam ve Bağdad kadılıklarına, muhtelif cemaat ve kabile kethüdalıklarına; kale dizdarlık, bölükbaşılık, kethüdalık ve hazinedarlıklarına; eyalet yeniçeri ağalığı, çavuşluk, muhasebecilik ve farisler ağalıklarına; sancak alaybeyliklerine, subaşılıklarına, çeribaşılıklarına ve kethüdalıklarına; ıstabl-ı

210 Tahvil ahkâm defterlerindeki hükümlerin ruus defterlerindeki buyuruldulara istinaden hazırlandığı IV. bölümde gösterilmiştir.

211 A.DVN.ŞKT nr. 978.212 1 nolu mühimme defteri.213 1 nolu mühimme defterinde, bey tayin olunan sancaklar şunlarıdır: Menteşe Bozok,

Kırşehir, Kığı, Harput, Çapakcur, Kapan, Ruha, Ane, Şehrizol, Alaiye, Semavat, Tikrit, Avlonya, Humus, Vize, Akkirman, Aksaray, Novagirad, Basra, Ergani, Bitlis, Musul, Rakka, Çorum, Tarsus, Kayseri, Kopan, Livope, Sirem, Sis, Taaz, Malatya, Refahiye, Antep ve Tarsus.

Page 73: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

64

amire-i büzürg voynukları çeribaşılığına, muhtelif naibliklere yapılan tayinler kaydedilmiştir. Tahvil ahkâm defterlerinde tayinlere ait kayıtlar bunlarla sınırlı değildir. Daha geç tarihli defterlerde farklı tayin kayıtlarına da rastlamak mümkündür.

XVI. yüzyıl tahvil ahkâm defterlerinde ilmiye sınıfından Anadolu ve Rumeli kazaskerleri ile mevleviyet derecesindeki İstanbul, Mekke, Medine, Üsküdar, Galata, Eyüp, Edirne, Bursa, Selanik, Konya, Filibe, Bosna kadılarının tayin hükümleri mevcuttur.214 Saraydaki hizmetliler ve askerî sınıflardan altı bölük ağaları ile yeniçeri ağalarının da tayin hükümleri tahvil ahkâm defterlerine kaydedilmiştir. Tayin ve timar tevcihleri için verilen tahvil hükümleri, hükmün verildiği şahsa, görevlendirildiği alanda bütün yetkilerini kullanabilme salahiyeti bahşetmekle beraber, görev için gerekli beratı alma mecburiyetini ortadan kaldırmıyordu.215

Bu döneme ait defterlerde meşihat, tekke-nişinlik, zaviyedarlık, simsarlık, liman reisliği, muallimlik, münadilik, müjdecilik, mezraadarlık, ihtisab ve ihzariye, dellalbaşılık, tevliyet, imamlık, müezzinlik, su nazırlığı, mimarlık, ayazmacılık vs görevlere ait tayin kayıtları da bulunmaktadır. Bu kayıtlar, XVI. yüzyıl Osmanlı şehirlerinin esnaf teşkilatı ve vakıf müesseselerinin personel yapısının anlaşılabilmesi bakımından önemli belgelerdir.

Tahvil hükümleri; genellikle muhtelif devlet görevlilerine ait tayinler ile timar ve gedik tevcihleri dolayısıyla verilmekteydi. Bunun dışında adli davaların halli,216 devşirme toplanması,217 cizye tahsili,218 âdet-i ağnam tahsili,219 şehirlerin muhtelif idarî işleri, hapis cezaları,220 kalabend ve kürek cezaları,221 elçilerin

214 Mevleviyet kadılıklarına yapılan tayinlere örnek olmak üzere, İstanbul kadılığına Mevlana Muslihiddin’in tayin edilmesiyle ilgili hüküm aşağıda verilmiştir:

“Edirne kadısı Mevlânâ Muslihiddin’e hüküm ki, Senün hakkında mezîd-i inâyetim zuhûra getürüp işbu sene ihdâ ve sittîn ve tis‘a mi’e Şevvâli’nin üçüncü gününden mahrûsa-i İstanbul kadılığın tefvîz kılup i‘lâmı içün Dergâh-ı mu‘allâm kâtiblerinden Mehmed –zîde mecduhû- ta‘yîn olunup buyurdum ki hükm-ı şerîfim vardukda te’hîr itmeyüp mahrûsa-i mezbûre[ye] varup icrâ-yı şer‘ eyleyesin” (Mühimme nr. 1, 5 Şevval 961, s.25).

215 Ölen bir sipahinin oğlunun, babasına ait timarı geçici bir süre için tahvil hükmü ile tasarruf edebileceğine dair şu hüküm verilmişti: “... babası timarı tahvil hükmü ile kendüye virilüp lâkin defter-i icmâl ve rûznamçe seferde olmakla berât olmak müyesser olmaduğın bildirüp berât oluncaya dek tahvil hükmü mûcebince zabtı içün hüküm yazılmışdır.” (KK Divan Def. nr. 140, vr 10a).

216 Köstendil sancağı beyine ve İvranya kadısına yazılan bir hükümde İvranya’da tutulan üç hırsızın suçlarını ikrar ettikten sonra asılmaları emredilmiştir (A.DVN.ŞKT nr. 978, s. 63).

217 Kemah zımmilerinden alınacak acemi oğlanlarının toplanması hususunda şikayetler vaki olmuş ve Kemah kadısına bu hususun halli için hüküm yazılmıştı (Mühimme nr. 1, s. 104).

218 Bitlis kazası cizyesinin Van emini Mehmed’e tahsil ettirilmesi için hüküm yazılmıştı (Mühimme nr. 1, s. 107).

219 Harput ve Çemişkezek nahiyelerinin adet-i ağnâmının cem’ine zeamet mutasarrıfı Şemsettin görevlendirilmişti (Mühimme nr. 1, s. 183).

Page 74: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

65

yolculuk izinleri,222 sancakların tahriri,223 cami ve zaviye hazirelerine defin izni224 vs hususlar için verilmiş hükümler de tahvil ahkâm defterlerine kaydediliyordu.

Tahvil ahkâm defterlerinde; nişancılara yazılan tashih emr-i alileri225, köy ve kasabalarda pazar kurulabilmesine izin veren ikame-i pazar hükümleri,226 yeni yaptırılan veya mescitten camiye tahvil edilen camilerde cuma hutbesi okunması için verilen izn-i minber hükümleri227, gemilerle zirai ürünler taşıyacak kimselere kefil olacaklara dair hükümler,228 inşaat izinleri229 gibi farklı hususlara ait hükümler de kaydedilmiştir.

Tahvil ahkâm defterindeki hükümlerin büyük bir bölümü, beylerbeylerine yazılmış hükümlerden oluşmaktadır. XVI. yüzyıl Osmanlı bürokrasisinde timarlara dair mahalli işlemlerin beylerbeyi vasıtasıyla yürütülmesi merkez-taşra ilişkilerinde beylerbeyine önemli bir mevki kazandırmıştı. Sancak beylerine ve kadılara yazılan hükümler, beylerbeylerine yazılanlara nispetle çok azdır. Kadılara yazılan hükümlerin konuları genellikle mahalli şikâyetlerle ilgilidir. Müderris ve mevleviyet kadılarının tayin hükümleri doğrudan kendilerine veya sadrazam ve vezirlere hitaben yazılmıştır.

220 Donanmada hizmetli levendlerden bazıları İzmir’de altı kişiyi donanma hizmetine almış daha sonra bunlar suç işledikleri ileri sürülerek İzmir’de hapse konmuş ve suçsuzluklarının anlaşılması üzerine de serbest bırakılmışlardır (A.DVN.ŞKT nr. 978, s. 2).

221 Anabolu kaptanına yazılan bir hükümde İbrahim oğlu Mehmed’in kürek cezasının kaldırılması emredilmiştir (KK Divan nr. 74, s. 229).

222 İstanbul-Dubrovnik güzergahındaki bey ve kadılara yazılan bir hükümde, Flordin baylosunun adamlarından Antonyo, Françesko ve Andreya’nın yol boyunca güvenliğinin sağlanması için kendilerine “yol hükmü” verildiği bildirilmiş ve ilgililerden yolcuların güvenliklerinin sağlanması istenmiştir (KK Divan nr. 74, s. 20).

223 Budin beylerbeyinin arzı üzerine Budin ve Estergon sancaklarının tahriri için Budin kadısı Mevlana Ali emin ve Zaim İsmail kâtip tayin edilmişti (A.NŞT nr. 1089, s. 125). Bosna sancağının defter-i cedidinin “muhtel” olması üzerine ise yeniden tahrir için Defter-i hakani kâtiplerinden Ali görevlendirilmişti (A.NŞT nr. 1089, s. 124). Pojega sancağı muharrirliğiyle görevlendirilen Budin defter emini Behram’a görevini başarıyla tamamlaması üzerine Estergon kaptanlığı tevcih edilmişti (A.NŞT nr. 1089, s. 120).

224 Andolu kazaskeri Mevlana Muhyiddin’in vefat eden müteallikâtından Ümmü Gülsüm Hatun’un İmam Buhari zaviyesine defnedilmesine izin verilmişti (A.NŞT nr. 1089, s. 11).

225 Nişancılar tahrir defterleri üzerinde yapacakları tashihleri ancak kendilerine bu konuda izin verildikten sonra yapabiliyorlardı. Bu işlem için de nişancıya ferman yazılıyordu.

226 Divan çaşnigirbaşılarından Hasan, İslatana? isimli köyde bir cami ve buna bitişik dükkanlar yaptırmış ve köyde pazar kurulması için emir çıkartmıştı (A.NŞT nr. 1089, s. 129).

227 Aksaray’da Susada? isimli köyde cuma namazı kılınmasına izin verilmişti (A.DVN.ŞKT nr. 978, s. 55).

228 Gemilerle zirai ürünler taşıyacak kimselere kefil olacak olanlara dair hükümler 984 senesinden itibaren ayrı bir deftere kaydedilmiştir. Kepeci tasnifindeki 2282 numaralı defter bu tür hükümlerin toplanması sonucu ortaya çıkmış bir defter olup yanlış olarak muhasebe defterleri arasında tasnif edilmiştir. Bu defterin ilk sayfasının fotokopisi Belgeler nr.9’da verilmiştir.

229 Sinan Paşa’nın Larende’de hamam inşa ettirmesine izin verilmişti (A.NŞT nr. 1089, s. 28).

Page 75: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

66

Page 76: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

67

III. BÖLÜMDİVAN-I HÜMÂYUN RUUS DEFTERLERİ

Divan-ı Hümâyun’un idarî ve siyasî faaliyetlerini belgeleyen ve bu faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkan defter türlerinden birisi de çok zengin muhtevasıyla dikkati çeken ruus defterleridir. Günümüze ulaşmış ilk örnekleri XVI. yüzyılın ortalarına ait olan ruus defterlerinin hangi tarihten itibaren tutulmaya başlandığı belli değildir. İhtiva ettiği belge türleri dolayısıyla Divan-ı Hümâyun’un diğer defterlerinden ayrılan ruus defterleri ruus kalemi tarafından tutulmuştur.

A. Ruus kalemi

Osmanlı Devleti’nin teşkilat yapısını açıklamak üzere yazılan eserlerde Divan-ı Hümâyun merkez bürolarının beylikçi, ruus ve tahvil kalemlerinden teşekkül ettiği ve sonradan buna âmedi kaleminin eklendiği belirtilmektedir.230

Bugüne kadar âmedi kalemi hariç diğer Divan-ı Hümâyun kalemlerinin hiç birinin ortaya çıkış süreçleri açıklanamadığı gibi XVI ve XVII. yüzyılda bu kalemlerin görev alanlarını tanımlayan her hangi bir kanun veya nizamnameye de rastlanmamıştır.231 Bu kalemlere ait tanımlar genellikle D’Ohsson ve Hammer’e dayandırılmaktadır.232 Bugüne kadar ruus kalemi için yapılan tariflerde kullanılan kaynaklar hep XVIII. yüzyıla aittir. Mesela bir Buyuruldu Mecmuası’na istinaden Halil İnalcık ruus kaleminin, vakıflar ile dini müesseselerdeki vazife sahiplerinin, devlet kalemlerindeki büyük, küçük kâtiplerin, saray ağa ve hademelerinin, dizdar ve kale erlerinin berat ve fermanlarını hazırladığını söylemektedir. 233

İsmail Hakkı Uzunçarşılı da yine aynı Buyuruldu Mecmuası ile beraber Hammer’in ruus kalemine dair verdiği bilgileri esas alarak234 ruus kaleminin, vezir, beylerbeyi ve timar sahipleri haricinde Osmanlı memleketindeki bütün vakıflarla vazife sahipleri ve gümrüklerden verilen vazife kayıtlarını tuttuğunu 230 İnalcık, “Reisülküttab”, s. 674.231 Amedi kaleminin doğuşu hakkında bkz: Uzunçarşılı, Merkez s. 39-40; İnalcık,

“Reisülküttab”, s. 676; Recep Ahıshalı, Osmanlı Devlet Teşkilatında Reisülküttablık XVIII. Yüzyıl, İstanbul 2001, s. 136-151.

232 Divan-ı Hümâyun kalemlerinin ortaya çıkışları ile ilgili son değerlendirmeler Recep Ahıshalı’nın yukarıdaki dipnotda adı geçen eserinde yapılmıştır.

233 İnalcık, “Reisülküttab”, s. 675.234 Hammer’in ruus kalemi tarifi şu şekildedir: “Sancak beyleri ve beylerbeyiler ile timar

sahipleri hariç, devlet hizmetinde bulunan kimselerin tayin beratlarını ve vazife tevcihlerine ait belgeleri hazırlayan daire” (Göyünç, “Ruus”, s. 17). XVI. yüzyıl ruusları üzerinde yapılmış bu çalışmada da ruus kalemi hakkındaki H. İnalcık ve İ. H. Uzunçarşılı tarifleri nakledilmiş, fakat XVI. yüzyılda kalemin mevcudiyeti hakkında bir yorumda bulunulmamıştır.

Page 77: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

68

ayrıca bütün dairelerin reis ve mümeyyizleriyle kapucubaşıların, kale ağalıkları, dizdarlıklar, kethüdalıklar, müderris, vaiz, devirhan, imam, hatip ve mütevellilerle hazine ve evkaftan maaş ve tahsisat alanların maaş işlerine baktığını ifade etmektedir. 235

Ancak ruus kalemiyle ilgili olarak Buyuruldu Mecmuası ile Hammer’e dayanan tarifler aslında XVIII. yüzyılda klasik Divan-ı Hümâyun teşkilatının pek çok özellikleriyle ortadan kalktığı ve Bâbıâlî’nin ön plana çıktığı bir döneme aittir. H. İnalcık ve İ. H. Uzunçarşılı tarafından ruus kalemine dair yapılan bu tanımlamalarda, XVI. yüzyılda ruus kaleminin en önemli faaliyet alanlarından birini teşkil eden timar tevcih muamelelerinin hiç yer almadığı görülmektedir. Ayrıca bu tariflerde, kalem için verilen görev alanı tanımlarının geçmiş dönemler için geçerli olamayacağı ruus ve tahvil kalemlerinin birbiriyle ilgisine dair bölümde tartışılacaktır.

XVI. yüzyılın ortalarından başlayıp XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar mevcudiyetini sürdüren ruus defterlerinin tutulduğu kalemi ve bu defterlerin ihtiva ettiği kayıt türlerini bütün detaylarıyla tanımlamak oldukça güçtür. Öncelikle ruus kaleminin ne zaman kurulduğuna dair elimizde bizi aydınlatacak hiçbir kaynak mevcut değildir. XVI. yüzyıla ait Osmanlı tarihlerinde ve Şakayık-ı Numaniye’de bu kalemle bağlantılı hiç bir görevlinin ismi geçmediği gibi XVI. ve XVII. yüzyıla ait kanunname ve nizamnamelerde de ruus kaleminin varlığını gösteren kayıtlara rastlanmamaktadır.236 Fakat günümüze uluşan en eski ruus defterinin hicri 953/1546-1547 tarihinden başlaması, XVI. yüzyılda reisülküttabın maiyetinde ruus kaleminin vazifelerini üstlenmiş kâtiplerin olduğunu göstermektedir. Nitekim 13 Muharrem 980/26 Mayıs 1572 tarihine ait bir ruus kaydında Divan-ı Hümâyun kâtiplerinden Mustafa’nın ruus yazmakla vazifeli olduğu görülmektedir: “Yevmî dokuz akçe ile Dîvân-ı âlî kâtibi olup ru’ûs yazan Mustafa’nın ulûfesine bedel timar buyuruldı.”237 Bu buyurulduda Mustafa’nın görevi “Dîvân-ı âlî kâtibi” şeklinde kaydedildikten sonra ruus yazmakla vazifeli olduğunun söylenmesi, ruus kaleminin varlığı için bir delil kabul edilebilir.238

235 Uzunçarşılı, Merkez, s. 45.236 Fatih ve Tevkii Abdurrahman Paşa Kanunnameleri’nde Divan-ı Hümâyun kalemlerine ait

bir düzenleme mevcut değildir.237 KK Ruus Def. Nr: 215, s. 19.238 Ruus kaleminin Divan-ı Hümâyun kaleminden bağımsız bir kalem olarak teşekkül ediş

tarihini kesin olarak tesbit etmek henüz mümkün olmamıştır. İmparatorluk bürokrasisinde vazifeli bütün bürokrat ve kâtiplerin tayin kayıtlarının toplandığı ruus defterlerinin XVI. yüzyıla ait olanlarında; ruus kalemi, ruus kesedarı, ruus katibi gibi bir tayin kaydına veya bilgiye tesadüf edilmemiştir XVI. yüzyıl ruus defterlerinde, Divan-ı Hümâyun bürokrasisinin başlıca görevlileri olarak sadece nişancı ve reisülküttab tayinleri yer almaktadır. Taranan defterler içerisinde, reisülküttabın sekreteri olarak görev yapan tezkirecilere, Divan-ı Hümâyun kaleminin şefi olarak görev yapan beylikçi ile bütün tayin ve tevcih kayıtlarıyla ilgilenen ruus ve tahvil kesedarlarına ait tayin kayıtlarına da rastlanmamıştır.

Page 78: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

69

Ruus kaleminin amiri ruus kesedarı idi. Ruus kesedarı ünvanının kullanıldığı en erken belgenin tarihi şimdilik 1109/1697-1698 olarak tesbit edilmiştir.239 1149/1736 tarihli başka bir belgede Divan ve ruus kesedarlarının adı geçmekte olup kesedarların dairelerindeki arşiv malzemesini Hazine-i Amire’de saklamaları emredilmiştir.240

Ruus kaleminin XVIII. yüzyılda bir kalem halinde teşekkül ettiğini gösteren en önemli belge ise Topkapı Sarayı defter tasnifi içerisinde D. 3208 no’da kayıtlıdır.241 Divan-ı Hümâyun kalemlerinin tanıtıldığı ve görev alanlarının tarif ve tahdid edildiği bu belgede ruus kalemi şu şekilde tarif edilmiştir.

“Ruûs-ı Hümâyûn KalemiMemâlik-i mahrûsa-i şâhânede kâ’in bilcümle evkâf ve vezâyifleri ve gümrüklerden verilen vezâyif-i sâ’ire kayıdları kalem-i mezbûrda olmağla bir kimesneye vazîfe tevcih olundukda kalem-i merkûmdan ru’ûsu tahrîr olunup berâtı ve tezkiresi tahrîriyçün kaydı olan kaleme gider ve menâsıb-ı dîvâniyenin ve müderrîsinin kayıdları dahî kalem-i mezbûrdadır.” 242

Ruusu ve ruus kalemini bu belge çerçevesinde tanımlamak mümkündür. Buna göre; ruus bir berat türü olmayıp aksine göreve ait beratın yazılmasına esas teşkil eden ve tayin ve tevcih arzının üzerine sadrazam tarafından “buyuruldu” şeklinde yazılan muamele kaydını muhtevi belgedir.243 Ruus kalemi ise Divan’a gelen arz ve arzuhaller üzerine ruus kaydını yazan ve ilgili defterlere kaydeden kalemdir.

Yukarıdaki belgenin tarifinden de anlaşılacağı üzere XVIII. yüzyılın sonunda ruus kaleminin vazifeleri daha çok vakıflarla sınırlı hale gelmiş bulunmaktadır. Belgeden evkaf ve gümrüklerden tevcih olunan görevlerin tayin muamelelerinin, ruus kalemi tarafından verilen ruus belgesiyle başladığı ve berat ve tezkirelerin ise yine ilgili kalemler tarafından ruus kaydına istinaden hazırlandığı ve Divan görevleri ile müderrisliklerin de kayıtlarının ruus kaleminde mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

239 Ahıshalı, Reisülküttablık, s. 99.240 “Beylikçi efendiye ve dîvan ve ruûs kîsedârlarına muhkem tenbîh ve defâtir-i

merkûmeden mâ‘adâsıyla taşrada bulunan battalları dahi Hazîne-i Amire’ye vaz‘ ve hıfz itdiresin deyu” (Osmanlı Arşiv Rehberi, s. 18).

241 C. Findley, Topkapı D. 3208 noda kayıtlı bu defteri, amedi kalemi ve mühimme odasının kuruluş tarihlerini dikkate alarak 1777-1797 yılları arasına tarihlemektedir. (Osmanlı Devletinde Bürokratik Reform, s. 310).

242 Topkapı Sarayı Arşivi, Defter no: 3208’den nakleden Oktay Güvemli, Türk Devletleri Muhasebe Tarihi, İstanbul, 1998, II, 392. Bu belgenin tarihlendirilmesiyle ilgili olarak Oktay Güvemli tarafından verilen XVII. yüzyıl tesbiti hiçbir esasa dayanmamaktadır. Belgenin içerisinde geçen 1081/1670 tarihi sadece bir rivayete ait olup, belgenin düzenleniş tarihiyle ilgisi yoktur.

243 Ruus kalemi için yukarıda H. İnalcık tarafından yapılan tarifte kalemin berat ve fermanları hazırladığı ifade edilmiştir.

Page 79: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

70

B. Ruus Defterleri

Ruus defterlerinin ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber bu defterlerin tutulmaya başlanmasını, Osmanlı bürokrasisinin Kanuni dönemindeki (1520-1566) gelişimiyle irtibatlandırmak mümkündür.244 Kanuni dönemindeki gelişmeler, devlet görevlilerinin tayininde yeni bir uygulamanın başlangıcını teşkil etmiş olmalıdır. Bu uygulama bütün devlet görevlilerinin tayinlerinin sadrazam tarafından padişaha arzedilmesi ve padişahın da tayin hakkındaki görüşünü sadrazama şifahen bildirmesi şeklinde cereyan etmektedir. Arza girme Fatih’ten itibaren kanunlarla düzenlenmiş bir uygulamadır. Fakat bu şekilde arzedilen hususların resmi dokümanlar şeklinde tesbiti işlemi ve buna dair bürokratik usullerin şekillenmesi XVI. yüzyılın ilk yarısında başlamış olmalıdır. Osmanlı bürokrasisinde timar tevcihlerinin XV. yüzyılın sonlarından itibaren düzenli olarak kaydedildiği bilinmekle beraber, devlet görevlilerinin tayinlerine ait kayıtların defterlere sistemli bir şekilde hangi tarihten itibaren kaydedilmeye başlandığı belli değildir. Ruus defterlerine ait kayıtlar, sistemin XVI. yüzyılın ortalarına doğru şekillendiği intibaını vermektedir.

Ruus defterlerine ait ilk tasnif çalışması, XIX. yüzyılın ikinci yarısında, Mahzen defterleri kataloğunun hazırlanması esnasında yapılmıştır.245 Ruus defterlerinin önemli bir bölümünü de Kamil Kepeci tasnif etmiştir. Kepeci tasnifi içerisinde 208-279, 7515-7518 ve 7528/1-7528/23 numaralar arasında yer alan ruus defterleri bu seriye ait en eski defterler olması dolayısıyla önemlidir. Bu seride 1546-1857 tarihleri arasına ait 105 defter kaydedilmiştir. Kepeci ka-taloğunun hazırlandığı dönemde, defterlerin hangi ortamlarda ve ne derece düzenli bir şekilde arşive intikal ettiğini bilemediğimiz için defterlerin tasnifinde izlenen metot hakkında da söylenecek pek fazla bir şey bulunmamaktadır.

Kamil Kepeci’den sonra da arşivde mevcut defterlerin tasnifi çalışmaları sürdürülmüş ve bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan ve çoğu dağılmış formalar halinde bulunduğu veya ciltsiz olduğu için Kepeci Tasnifine dahil edilmemiş olan 254 defter, Divan-ı Hümâyun defterlerinin kataloglandığı Bâb-ı Âsafi Defterleri Kataloğunda A.RSK koduyla kaydedilmiştir.246

244 Osmanlı bürokrasisinin Kanuni dönemindeki gelişimi ve Divan-ı Hümâyun’un bürokrasi teşkilatı için bkz; Albert Howe Lybyer, Kanuni Sultan Süleyman Devrinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Yönetimi, (çev. Seçkin Cılızoğlu), Süreç Yay., İstanbul 1987, s. 137-186; Cornell H. Fleischer, Tarihçi Mustafa Ali Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı, (çev. Ayla Ortaç), Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 1996, s. 209-240.

245 Mahzen defteri kataloğunun ikinci cildinde 1-261 numaralarda kayıtlı defterler ruus defterleri olup bu defterler 1116-1326/1704-1908 yılları arasına aittir. Bugün bu defterler 989 numaralı “Divan-ı Hümâyun Defterleri Kataloğu”nda bulunmaktadır (Mithat Sertoğlu, Muhteva Bakımından Baş Vekalet Arşivi, Ankara 1955, s. 30).

246 Osmanlı Arşivi Rehberi, s. 73.

Page 80: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

71

Ruus defterlerinin bir kısmı da mühimme defterleri arasında tasnif edilmiştir.247 Bu duruma ilk olarak Mithat Sertoğlu tarafından işaret edilmiş248 fakat bunun sebepleri üzerinde durulmamıştır.249 Muhtemelen bu yanlış tasnif, mahzen defterleri katalogunun hazırlanması esnasında yapılmış ve daha sonraki tasnif-lerde bu yanlışlığın düzeltilmesi cihetine gidilmeyerek bu tasnif aynen korunmuştur. Ruus defterlerinin dağılmış bulunduğu seriler mühimme tasnifiyle sınırlı değildir. Başbakanlık Arşivi’nde muhtelif evrak ve defter tasnifleri içerisinde de, dağılmış formalar halinde veya ciltli olarak ruus defterlerine rastlamak mümkündür. 1 nolu Mahzen defterinde müteferrik defterler kısmında kaydedilmiş olan 16-18 ve 71 numaralı defterler de ruustur.250 Ayrıca, Ali Emiri, İbnülemin, A.DVN, Sadaret Defterleri gibi tasniflerde de ruus defterleri bulunmaktadır.251 Aslında tek bir seri altında toplanması gereken bu defterlerin dağınık vaziyeti tarih araştırmaları için bir engel teşkil etmekte ve araştırmacıların defterlere kolaylıkla ulaşamamasına sebep olmaktadır. Bu hususlar dikkate alınarak muhtelif tasniflere dağılmış olan XVI. yüzyıl ruus defterlerinin yeni bir kronolojik listesi düzenlenmiş ve bu liste tezin sonunda EK II’de verilmiştir.

C. Ruus defter türleri

Başbakanlık Osmanlı Arşivinde XVI. yüzyıla ait olan ruus defterlerini, tutuldukları yer ve makamla bağlantılı olarak Divan, sefer ve ikindi ruusları şeklinde sınıflandırmak mümkündür. Burada padişaha arzedilerek yapılan tayin ve tevcihler Divan, padişaha arzedilmeden sadrazam veya serdar tarafından yapılan tayin ve tevcihler ise türüne göre ikindi ve sefer ruusu başlığı altında incelenmiştir.

Divan ruusları

Divan ruusları, sadrazamlar tarafından padişaha arz edilerek yapılan bütün idarî ve askerî tayinlerle timar tevcihlerine ait buyuruldu ve tezkirelerin kaydedildiği defterlerdir. Günümüze ulaşmış olan en eski Divan ruusu Kepeci tasnifi içerisinde 208 numarada kayıtlıdır. Bu defterin bir bölümü, Kanuni’nin İstanbul’dan Edirne’ye gidişi esnasında tutulmuştur. 1547-48 (953-954) tarihli bu defterde her hangi bir başlık veya defter ismine işaret eden bir giriş kaydı

247 Mühimme tasnifindeki 2, 4, 8, 15, 25, 37, 45 ve 50 numaralı defterler ruus defteridir. Mühimme Zeyli’ndeki 1 numaralı defter de ruus defteridir.

248 Sertoğlu, Baş Vekalet Arşivi, s. XVI.249 M. Sertoğlu bu defterleri buyuruldu defteri şeklinde isimlendirmiş ve iki numaralı defter

hakkında şu tanımlamayı yapmıştır: “bu defter Divan-ı Hümâyun’da değil İkindi Divanında yani Paşa Kapısı’nda tutulmuş dirlik tevcihatına ait buyuruldu defteridir” Mithat Sertoğlu’nun bu tanımı buyuruldu kelimesine dayalı olarak yapılmış olup yanlış bir tanımlama ifadesidir. Bu defter ikindi Divanında değil Divan-ı Hümâyun’da tutulmuştur.

250 Göyünç, “Ruus”, s. 29. 16-18 ve 71 nolu defterler bu makalede ayrıntılı bir şekilde tanıtılmıştır.

251 Arşiv Rehberi s. 73.

Page 81: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

72

bulunmamaktadır.252 Defterin 9. sayfasındaki bir hükmün sonunda ise “Ru’ûs-ı kazâyâya kayd olundı.” notu yer almaktadır. Buradaki ruus kelimesi doğrudan ruus defterini nitelemektedir. KK. 209 numaralı defterin ilk sayfasında “Ru’ûs-ı kazâyâdır” şeklinde bir başlık mevcut olmakla beraber gerek bu defterdeki başlıktan gerekse XVI. yüzyıla ait olup bu tür başlıklar taşıyan diğer defter başlıklarından, defterin nerede tutulduğunu anlamak mümkün olmamaktadır.

XVI. yüzyıla ait defterlerdeki başlıklar, ruus defterlerinin tutulduğu yer hakkında bir fikir vermese de bu defterlerde yer alan bazı notlar, hem defterin tu-tulduğu yere işaret etmekte hem de Osmanlı Divan’ının çalışma şekline ışık tutmaktadır. 208 nolu ruus defteri bu bakımdan oldukça önemli notlar ihtiva etmektedir:

“[Yev]mü’l-isneyn 30 Cemâziye’l-evvel sene 954 (16 Ağustos 1547)Bugün Rüstem Paşa hazretleri Dîvân’a geldiler.”253

“[Yev]mü’s-sebt 5 Cemâziye’l-âhir sene 954 (21 Ağustos 1547) KostantiniyyeRüstem Paşa Hazretleri gelmediler. Dîvân’da Mehmed Paşa Hazretleri ve Ahmed Paşa ve İbrahim Paşa hazretleri maslahat gördiler, pâye-i serîre dahi girilmedi, Pâdişâh hazretleri dahî çıkmadılar.”254

Bu notlar, Kanuni döneminde padişah ve vezirlerin Divan’daki çalışma tarz-larını kısmen de olsa aydınlanmaktadır. Notlardan anlaşıldığına göre; Sadrazam Rüstem Paşa’nın Divan’a gelmediği günlerde Divan-ı Hümâyun, diğer vezirlerin katılımı ile toplanmakta ve arza girilmemektedir. Fakat, başka örneklerle desteklenmedikçe, bu uygulamanın yaygın bir uygulama olduğu ileri sürülemez.

Sefer Ruusları

Sefer ruusları diğer ruuslara göre bazı farklılıklar göstermektedir. Sefer ruusları orduya kumanda eden serdarların kendi divanlarında yapılan tayin ve tevcihlerin kayıtlarını ihtiva eder.255 Sefer dönemlerinde sadrazam veya serdarın yap-mış olduğu tayin ve tevcihler padişaha arz edilmeden yapılırdı. Bu tayin ve

252 Defter Kanuni’nin İstanbul’dan Edirne’ye gidişi esnasında tutulduğu için defterin ilk sayfasında tarih başlığının hemen altında şu not bulunmaktadır: “Yevmü’l-isneyn 16 Zilhicce sene 953 (7 Şubat 1547)Bu gün Pâdişâh-ı âlempenâh hazretleri yümn ü ikbâl ile Yanbolu’ya şikâra azîmet eylediler. Vezîr-i a‘zam Rüstem Paşa ve Vezîr-i sânî Mehmet Paşa hazretleriyle.”

253 KK Ruus Def. nr. 208, s. 170.254 KK Ruus Def. nr. 208, s. 172.255 Göyünç, “Ruus”, s. 26

Page 82: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

73

tevcihler hem fetih siyasetinin bir aracıdır, hem de orduya komuta eden kişiye mutlak bir hakimiyet ve otorite bahşeder.256

Harpler esnasında Osmanlı serdarlarına tanınan geniş tayin yetkileri, Osmanlı bürokrasisinde iki kutuplu bir yönetim modelinin doğmasına sebep oluyordu. Bürokrasinin bütün katmanları seferler dolayısıyla aynı anda hem merkezde hem de seferde benzer yetkilerle donanmış yöneticilere sahip oluyordu. Sefer dönemlerinde serdarın güzergahındaki bütün vilayetlerin beylerbeyilerini, sancak beylerini ve diğer idarecileri tayin yetkisi serdarlara tanınıyordu. Yönetimdeki bu ikilik bazı sorunlara da yol açıyordu. Cornell Fleischer, Şam beylerbeyiliğine yapılan bir tayin dolayısıyla yaşanan bir yönetim kargaşasını ruus kayıtlarına bağlı olarak tesbit etmiştir. 1585 yılında Şam beylerbeyliğine, İstanbul’da bulunan Vezir İbrahim Paşa tarafından Elvendoğlu Ali Paşa tayin edilirken, seferde bulunan Sad-razam Osman Paşa da bu görevi Hüsrev Paşa’ya vermişti.257 Bu karmaşık durum bir uzlaşmayla çözümlenmiş; Ali Paşa, Üveys Paşa’nın halefi olarak Şam’a tayin edilirken Hüsrev Paşa da Bağdat beylerbeyi Süleyman Paşa’nın görevden alınmasıyla boşalan Bağdat beylerbeyliğine tayin edilmişti.258

Bu iki başlı yönetim şekli sadece idarî sorunlara sebebiyet vermekle kalmı-yor; Osmanlı bürokrasisi de merkez ve seferler için iki ayrı organizasyona sahip olmak zorunda kalıyordu. Sefer dönemlerine mahsus olmak üzere, sefere katılan bütün idarecilerin yerine kaymakamlar tayin ediliyor ve bunlara rikab kaymakamı, reisülküttab kaymakamı gibi isimler veriliyordu.

Bazı ruus defterleri ise serdarlar nezdinde tutulduktan sonra beyaza çekilerek İstanbul’a gönderilmiştir. Mesala Reisülküttab Yahya Çelebi, Ferhad Paşa tarafından, selefi bulunan ve mazulen Malkara’da ikamet eden Sinan Paşa’ya gönderilmiş ve Sinan Paşa nezdindeki ruustan bir sûretini temize çekmesi kendisine emredilmiştir. 259

Sefer (ordu) ruuslarında defterin sefere ait olduğuna dair kayıtlar genellikle defterin cildi üzerinde veya ilk sayfalarında yazılı bulunmaktadır. KK 223 nolu defterin 4. sayfasındaki başlık şu şekildedir:

“Bektemür adası dibinde küffâr-ı hâkisâr gemilerine cenk olduktan sonra paşa hazretleri İnebahtı’ya gelüp yazılan ru’ûsdur. [yev]mü’s-selâse fi 27 Cemâziye’l-ûlâ sene 979”

256 “Sadr-ı a‘zam dahî kurb-ı pâdişâhîde olmak hasebiyle ba‘zı manâsıb ve cihâtı tevcîh içün telhîs edegelmişlerdür. Ammâ rikâb-ı hümâyûndan mufârakat etse meselâ serdarlıkla sefere çıkup gitse tevcîhâtun cemî‘inde telhîse muhtaç değildür” (“Tevkii Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”, Milli Tetebbular Mecmuası, I/3 (1331), s. 498).

257 Fleischer, Gelibolulu Mustafa Ali, s. 125.258 Fleischer, aynı yer.259 Göyünç, “Ruus”, s. 27.

Page 83: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

74

KK 232 nolu ruus defterinde ise defterin muhtevasını gösteren uzunca bir başlık bu kez cildin üzerine yazılmıştır:

“HüveSa‘âdetlü vezîr-i a‘zam Osman Paşa -edâmallâhu te‘âlâ iclâlehû- hazretlerinin vilâyet-i Şirvan’da sene 986 Şa‘bânü’l-mu‘azzamının evâ’ili gününden sene 987 Recebü’l-müreccebinin evâsıtı gününe gelince virdüği dirliğin evvelki ru’ûsudur”

Bu defterin dördüncü sayfasında Kızılbaş seferine serdar tayin edilen Vezir Mustafa Paşa’nın tayini ve sefer hazırlıkları hakkında Diyarbakır beylerbeyi Derviş Paşa’ya gönderilen bir hüküm, beşinci sayfada padişahın huzuruna gelerek elindeki kale, kasaba ve köylerle “bi’l-cümle tasarrufundaki vilâyeti teslîm ve itâ‘at” eden Birtos Sancağı beyine gönderilmiş bir nişan ve altıncı sayfada Geylan hakimi Cemşid Han’a gönderilen bir name-i Hümâyun kaydedilmiştir. Bu tür berat, ferman ve name-i Hümâyunlara diğer defterlerde nadiren rastlanmaktadır.

Orduda serdarın nezaretinde tutulan ruus defterleri Osmanlı seferlerinin tam bir günlüğü mahiyetindedir. Sefer boyunca konaklanan mevkiler, serdarın akdetmiş olduğu divanlar, elçi kabulleri günü gününe sefer ruuslarına kaydedilmiştir. Padişahların av veya Edirne’ye gidişleri dolayısıyla tutulan defterler de aynı özellikleri taşırlar. KK 221 nolu ruus defteri, Kıbrıs seferine ait olup, donanmanın 10 Zilhicce 977/16 Mayıs 1570’de Beşiktaş’tan hareketinden itibaren uğradığı adalar, iaşe ve ikmal faaliyetleri, donanmaya yolda katılan gemiler vs hususlar hakkında ihtiva ettiği kayıtlar dolayısıyla Kıbrıs seferinin takip edilmesine imkan verecek çok zengin bir bilgi kaynağı durumundadır.260

Sefer ruuslarında ordunun iaşesiyle ilgili kayıtlar sefer organizasyonunun iâşe meselesini aydınlatması bakımından önemlidir. Bu kayıtlar, genellikle ordu

260 Bu defterde seferle ilgili notların derlenmesi ile seferin güzergahını ve donanmanın harekatını takip etmek mümkün olmaktadır:“Yevmü’l-isneyn Fi 10 Zilhicceti’ş-şerîfe sene 977Iyd-i adhâ. Bugün namaz-ı ıydden sonra donanma-i hümâyûn gemileri Beşiktaş’tan salup Yedikule’de yatmışlardır.”“Yevmü’s-selâseFi 11 Zilhicce sene 977Salı gicesi dört saatden sonra kalkup bugün beyne’s-salâteynde Tavşan adasına gelin-miştir.”“Yevmü’l-erbi‘a Fi 12 Zilhicce sene 977 gicesi dört buçuk saatden sonra kalkılup ikindü ile akşam mâ-beyninde Gelibolı’ya gelindi.”“Yevmü’l-hâmisFi 13 Zilhicce sene 977 Der Gelibolu.”“Yevmü’l-cumaFi 14 Zilhicce sene 977. Der GeliboluBugün cumadan sonra kalkılup akşama karib Boğazhisar’a gelindi.”

Page 84: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

75

için gerekli olan yiyecek malzemelerini temin etmekle görevli şahıslar hakkındaki şikâyetler ile görevini başarıyla yerine getirenlerin taltifine dairdir. 261

İkindi Ruusları

İkindi ruusları sadrazamların ikindi divanında yaptıkları tayin ve tevcihlerin kayıtlarını ihtiva eden defterlerdir. XVI ve XVII. yüzyıl ruus defterleri arasında “ikindi ruusu" kaydını taşıyan iki defter bulunmaktadır. Bu defterlerden ilki XVI. yüzyılın sonlarına ikincisi ise XVII. yüzyılın ortalarına aittir.262

XVI. yüzyılın ortalarında sadrazamın ikindi divanında yapılan tayin ve tevcihler için, Divanda tutulan ruuslardan ayrı bir ikindi ruusu tutulmuyordu. 208 numaralı ruus defterine işlenmiş bazı tayin kayıtlarındaki notlardan ilk önceleri ikindi divanlarındaki tevcihatın da divan ruuslarına kaydedildiği anlaşılmaktadır. Mesela Çaşnigir Mustafa’ya verilen timarla ilgili tevcih kaydından sonra tevcihin nerede yapıldığı ayrıca belirtilmiştir:

“Mustafa nâm çaşnigire Rumeli’nde on bin akçalık timar buyuruldı deyu Paşa hazretleri emr eylediler. İkindü dîvânında.”263

Aynı defterin 119. sayfasındaki timar tevcihlerinin başlığı da bu tarz tayin ve tevcihlerin ikindi divanında topluca yapılabildiğini göstermesi bakımından önemlidir:

“Çahârşenbi gün paşa hazretleri sa’âdethânelerinde emr eyledikleri-dir”.

Tespitlerimize göre, XVI. yüzyıl ruus defterleri arasında ikindi divanına ait tevcihlerin ayrıca kaydedildiği ilk defter 13 Cemâziyelâhir 989-6 Zilkade 989/15 Temmuz 1581-1 Ocak 1582 tarihli olup yanlış olarak mühimme defterleri

261 Mesela Sığla sancağında 7097 akçe timar ile Çeşme dizdarı olan Mehmed reayaya zulüm ve teaddisi dolayısıyla ordu kadısı ve Çeşme naibi tarafından şikâyet edilmiştir. Dizdar Mehmed, ordunun ihtiyacı olan peksimedi temin etmekle görevlidir ve bu görevi fazla para toplayarak suistimal etmekte ve vermeyenleri de dövmektedir. Kadı ve naibin ortak şikâyetleri sonucu dizdarlık Mehmed’den alınıp “Karlı ili sancağında 8799 akçe timardan mazul Şehabeddin’e” verilmiştir (KK Ruus Def. nr. 221, 26 Zilhicce 997 (5 Kasım 1589) vr. 2a). Kaş’ta ise donanma için koyun, un ve zahire temin etmekle görevli dergah-ı ali çavuşlarından Ali Çavuş’a “zahireyi emr-i şerîf üzere kemâl-i adâlet üzere bî-kusûr cem‘ ve tahsîl idüp re‘ayâ dahî kemâl-i mertebe rızâ ve şükrân üzere” olduğu için iki bin akçe terakki verilmiştir (KK Ruus Def. nr. 221, 21 M 978 (25 Haziran 1570), vr. 3a).

262 XVI. yüzyıl ikindi ruuslarının muhteva ve şekil özellikleri bu defterlerin, Divanda tutulan diğer ruuslardan kesin hatlarla ayrılmasına imkan verecek derecede belirgin değildir. Bu sebeple burada ancak defterlerin başlığında ikindi ruusu kaydı bulunan defterler dikkate alınmıştır. XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait olan ikindi ruusu ARSK 1529 numarada kayıtlı olup ilkinden hicri tarihe göre 77 sene sonrasına aittir. Bu defterin başlığı “İkindi ru’ûsıdır, der zamân-ı Sıdkı el-fakîr sene [10]65(1654-1655)” şeklindedir. XVII. yüzyılın ikinci yarısına ait olan bu defter ihtiva ettiği tayinler dolayısıyla sadrazamın tayin ve tevcih yetkilerinin büyük ölçüde arttığını gösterir. Bu defterde bütün Divan erkanının, saray görevlilerinin, ilmiye sınıfı ile vakıflara ait tayin ve tevcih kayıtlarının yer aldığı görülmektedir.

263 KK Ruus Def. nr. 208, s. 66.

Page 85: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

76

arasında tasnif edilmiştir. 45 nolu bu defterin ilk sayfasında, defterin bir ruus defteri olduğunu gösteren “elden düşen ikindi ruûsı” ibaresi, XVI. yüzyıl ruusları içerisinde ruusların türüne işaret eden yegâne kayıt durumundadır. Bu defter, belgelerin diplomatik özellikleri, tarih başlıkları çift sütun kayıt sistemi vs. şekil özellikleri bakımından divan ruuslarıyla aynı özellikleri taşımaktadır. Fakat bu ruus defterini divan ruuslarından ayıran en önemli özellik hiçbir yüksek rütbeli devlet görevlisi tayinini (Divan-ı Hümâyun üyeleri, Bâb-ı defteri, defterhane, ilmiye sınıfı mensupları, eyalet ve liva beğleri gibi) ihtiva etmemesidir. Bu defterde merkez ve eyalet tevcihlerinin de yer almadığı görülmektedir.

III. Murad dönemine (982-1003/1574-1595) tesadüf eden bu tarihte, padişah ile sadrazamı arasında ortaya çıkan güven bunalımı, Osmanlı bürokrasisinin işle-yişinde de önemli bir değişikliğe sebep olmuş ve padişah önceleri sadrazam tarafından huzurunda okunup muamelesi sadrazam tarafından yazılan telhisleri, bizzat kendisi okuyup üstüne “buyuruldı” yazmaya başlamıştır. Fakat timar tevcih ve terakki emirleri, idarî tayinler kadar önem arzetmediğinden bu husustaki muameleler eski tarz üzere devam etmiştir.264

Fakat defterde daha aşağı düzeydeki bürokrat ve askerlere ait tayinlere rastlanmaktadır. Mesela Budin muhasebeciliğinde “bilâ-emr” görev yapan Ali isimli şahsın yerine Budin eyaletinde mukabelecilik görevinde bulunan Rıdvan’ın tayin edilmesi, “içerüde doğancıbaşı tarafından iltimâs” olunmuş ve görev Rıdvan’a verilmiştir.265 Rıdvan’dan boşalan mukabelecilik görevine ise “Seksar sancağında yirmi beş bin akçe ze‘âmete mutasarrıf” olan Ali, Budin beğlerbeğisinin akrabası olması dolayısıyla tayin edilmiştir.

Defterde ayrıca bazı eyaletlerin malî görevlileri ile sancakların askerî yöneticilerine ait tayinler mevcuttur.266 989/1581-1582 tarihli bu defterden anlaşıldığına göre ikindi ruuslarının asıl mevzuu, timarlarla ilgili terakki, tebdil, tecdid ve tekmil muameleleridir. Ölüm, feragat ve görevden uzaklaştırmalar sonucunda boş kalan timarlar için, diğer muamelelerden farklı olarak, ölen

264 Ali, Künhü’l-ahbar c. II, vr. 234a’daki pasajı nakleden, Uzunçarşılı, Merkez. s. 121.265 Mühimme nr. 45, 18 C 989/20 Temmuz 1581, s. 64.266 989 yılı içerisinde yapılan tayinler ikindi divanında yapılan tayinlerin türlerinin tespit

edilmesi ve sadrazamın bu husustaki yetki sınırlarının tayin edilebilmesi bakımından önemlidir. İkindi divanında; Safed livası miralemliğine (2 Receb 989/Ağustos 1581, s. 87), Tımaşvar’da bir alaybeyliğine (5 B 989/5 Ağustos 1581, s. 91), Basra hazinesi muhasebeciliğine (5 B. 989/5 Ağustos 1581, s. 92), Karadağ alaybeyliğine (21 B 989/21 Ağustos 1581, s. 132), Şam hazinesi tezkereciliğine (27 B. 989/27 Ağustos 1581, s.146), Trablusşam tezkireciliğine (Gurre-i Şaban 989/31 Ağustos 1581, s.155), Anadolu eyaleti tezkire eminliğine (26 Ş. 989/26 Eylül 1581, s. 210), Şam mukabeleciliğine (7 Ramazan 989/5 Eylül 1581, s.234), Mısır beytü’l-mal eminliğine (10 N. 989/8 Eylül 1581, s. 240), Edirne hassa beytülmal kâtipliğine (19 N. 989/17 Eylül 1581, s. 261), Erzurum defter eminliğine (23 Ramazan 989/21 Eylül 1581, s. 269), Ani ve Şüregil alaybeyliğine (7 Şevval 989/4 Kasım 1581, s. 290), İstanbul hassa beytülmal kâtipliğine (12 L. 989/9 Kasım 1581, s. 305), İstanbul hasbahçeler kâtipliğine (12 L 989/9 Kasım 1581, s. 305), Şam timarları tezkireciliğine (13 Za 989/9 Aralık 1581, s. 346) ve Gelibolu hassa harcı eminliğine (Selh-i Şevval 989/26 Kasım 1581, s. 348) tayinler yapılmıştır.

Page 86: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

77

sipahinin timar gelirlerine ait dökümler buyuruldunun başında verilmekte ve sonra tevcih kaydı yazılmaktadır.

989 tarihli ikindi ruusunda, merkezdeki askerî birliklerden silahdarlar ve sipahi oğlanları cemaatine mensup olanlara verilen terakkilere dair buyuruldular da kaydedilmiştir. Eyaletlerdeki yeniçeri askerî birliklerinden bazılarına ait tayin, terfi ve yeni görevlere nakil gibi muameleler ikindi ruusunda mevcuttur.

989 tarihli defter bir ikindi ruusu olmasına rağmen Divan-ı Hümâyun’da ve-rilmiş bazı timar tevcihlerini de ihtiva etmektedir. Bu tür tevcihlerin defterde gün başlığının altında “der Dîvân-ı Hümâyûn” şeklinde ayrıca belirtildiği, defterin 15, 23 ve 82. sayfalarındaki kayıtlardan anlaşılmaktadır.

Tahvil ahkâm defterleri üzerindeki muamele kayıtlarında, ruus defterlerine yapılan atıflar, ruus defterlerinde divan ve ikindi ruusu şeklinde bir ayrımın mevcut olduğunu göstermektedir. Kepeci tasnifindeki 89 ve 104 numaralı tahvil ahkâm defterlerinde ruuslara yapılan atıflarda, defterlerin türleri de özellikle belirtilmiştir.

Kepeci 89 numaralı defterdeki atıfda, atfın yapıldığı ruus defterinin türü “İkindi ruûsında Ferruh hattı ile”267, 104 numaralı defterde ise “Dîvân ru’ûsına geçmişdir.”268 şeklinde gösterilmiştir. Batum beylerbeyine yazılan bir hükmün üstünde de yine benzer bir kayıt bulunmaktadır: “Molla Çelebi hattıyla buyuruldı, dîvân ru’ûsuna yazıldı.”269

Ruus defterlerinden ayrılan seriler

Ruus defterleri XVI. yüzyılın sonuna doğru, konuları bakımından yeni seriler teşkil edecek şekilde bölünmeye başlamıştır. Bir ruus defteri olduğu halde A.DVN serisinde 794 noda kaydedilmiş olan defter (30.3.997-29.2.999/16 Şubat 1589-27 Aralık 1590 tarihli), havass-ı Hümâyun kayıtlarının ayrı kaydedildiği ilk ruus defteri olması dolayısıyla yeni bir uygulamanın ilk örneğini teşkil etmektedir. Daha önceki defterlerde böyle bir ayrım söz konusu değildir. Bu defterde ayrıca sarayın muhtelif hizmetlerinde istihdam edilen ve her biri cemaat şeklinde isimlendirilen sekban, sarrac, arabacıyan-ı hastegân vs. görevlilerin tayinleri de mevcuttur.

XVII. yüzyılın başlarına ait ruuslarda timar tevcih kayıtları ile serdar, beylerbeyi ve sancakbeyleri tarafından arz edilen terakki defterleri ve tezkire türü belgeler tedricen ortadan kalkmıştır. Bu uygulama timar tevcih bürokrasisinde köklü bir değişim başlatmış olmalıdır. Bu yüzyıla ait ruus defterleri imparatorluğun merkez ve taşra kurumlarına yapılan bütün tayinleri ihtiva ettiği

267 KK Divan Def. nr. 89, s. 119, Selh Safer 989 (4 Nisan 1581) tarihli bir hükmün altında.268 KK Divan Def. nr. 104, vr. 80b.269 KK Divan Def. nr. 98, 20 Ca 990 (12 Haziran 1581), s. 263.

Page 87: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

78

için, görev türüne göre sınıflandırılmış tayinlerin kaydedildiği bazı defterler de ortaya çıkmıştır.270

D. Ruus defterlerine kaydedilen belge türleri

XVI. yüzyıl ruus defterlerinde kayıtlı belgelerin diplomatik özellikleri, bu belgelerin buyuruldular ve tezkireler olmak üzere iki ana başlık altında incelenebileceğini göstermektedir. Ruus defterlerinde buyuruldu ve tezkirelerin dışında bazı muhtelif notlar ile emanet ve iltizam kayıtları da bulunmaktadır.

Buyuruldular

Divan-ı Hümâyun defterleri incelenirken üzerinde pek fazla durulmayan hususlardan birisi deftere kaydedilen belgelerin türü olmaktadır. Ruus hakkında yapılan tariflerde ruus kaleminin tayin ve tevcih beratlarını hazırladığı belirtilmektedir.271 Fakat XVI. Yüzyıl ruus defterleri incelendiğinde bu defterlerde kayıtlı belge türünün isimlendirilmesinin problemli bir yönü olduğu görülecektir. Çünkü bu döneme ait defterlerde kaydedilen belgeler hiçbir zaman beratlar olmamıştır. Aksine XVI. Yüzyıl ruus defterlerindeki kayıtların diplomatik özellikleri bunların buyuruldular olduğunu ortaya koymaktadır272.

270 Bu tür defterlerin en erken tarihlilerinden birisi ARSK 1482 nolu defterdir. Hicri 1016-1021/1607-1613 tarihli bu defterin bir bölümü, “kayd-ı ağalık der zamân-ı hazret-i Mustafa Efendi tâle bekâhu” başlığı altında ağaların tayinine tahsis edilmiştir. Mesela Kepeci 268 nolu ruus defterinde, Şeyhülislâmın nezaretinde olan Sultan Bayezid, Ahi Çelebi Sinan Paşa, Ahmet Paşa, Kılıç Ali Paşa, Huban Hanım, Şehid Ağa ve Hadice Hanım vakıflarına ait tayin ve tevcih muameleleri kaydedilmiştir. 269 nolu ruus defterinde ise “Kayd-ı zâviye der zamân-ı hazret-i Abdullah Efendi Reîsülküttâb” başlığı altında İstanbul ve taşradaki zaviye ve tekkelere tayin edilen şeyhler ve vakıf görevlilerinin berat sûret veya özetleri kaydedilmiştir.

271 Halil İnalcık ruus kalemini tarif ederken muhtelif devlet görevlilerinin ismini verdikten sonra “berat ve fermanları bu kalemde, ilgili daireden alınan tezkirelere göre hazırlanırdı.” demektedir (“Reisülküttab”, s. 674). Nejat Göyünç ruusla ilgili çalışmasında “ruusların düzenlenmesinde esas, tevcihata veya bir meselenin çözülmesine dair verilmiş olan emir veya buyuruldulardır.” diyerek ruuslara kaydedilen belgelerin XVI. yüzyılda buyuruldular olduğuna işaret etmiştir (Göyünç, “Ruus”, s. 18).

272 Aslında ruus kayıtları, Osmanlı diplomatiğinde sadrazam tarafından verilen emirlere nisbet edilen buyuruldu kelimesinin menşei için de bir izah denemesine imkan verebilir. Çünkü ruus defterlerine kaydedilen belgeler, diplomatik husûsiyetler bakımından sadrazam buyuruldularının aynıdır. 208 nolu ruus defterindeki bir buyuruldu kaydı, ruuslardaki tayin ve tevcihlerin nasıl yapıldığını açıklamanın yanısıra zamanla sadrazam tarafından verilen emirlere nisbet edilecek olan buyuruldu kelimesinin menşei hakkında da bir fikir verebilecek mahiyettedir. Belge defterde şu şekilde kaydedilmiştir: “Bu fakîrin oğulları olan Mahmud ve Ömer içün Paşa hazretleri “Devletlü Pâdişâh-ı âlem-penâh hazretlerinin pâye-i serîrlerine arz eyledim, Onar akçe ulûfe buyurdılar” deyu bu bendelerine emr eyledikleri ecilden emirleri üzerine ru’ûs-ı kazayâya kayd olundı. “Recec ulûfeleri Asitâne-i sa‘âdetde rûznâmeden virilsün” deyu buyurdılar. (KK Ruus Def. nr. 208, 25 Muharrem 954 (17 Mart 1547), s.9)Bu belgeye göre; kendisini “fakir” diye takdim eden reisülküttabın iki oğlu için sadrazam padişaha arzda bulunarak ulufe tevcih edilmesini talep ediyor ve padişah da onar akçe ulufe verilmesini emrediyor. (Bu belgenin tanzim edildiği tarihte Rüstem Paşa sadrazamdı. (951-960/1544-1553) Reisülküttab ise Receb Çelebi (941-958/1534-1551) idi). Bu belgede çok

Page 88: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

79

Buyurulduların dışında ruuslarda standart bir belge özelliği taşımayan bazı emirler ve notlar da kayıtlıdır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için aşağıda farklı özellikler taşıyan belgelerden birkaçı sıralanacaktır:

“Dîvân-ı hümâyûn kâtibleri reîsi Abdurrahman Çelebi Efendi’nin oğlu Mehmed Çelebi[ye] rûznâmeden on beş akçe ulûfe emr olunup 962 Muharremi’ne gelince ulûfesin alup gurre-i Muharrem’den ulûfesi mahrûsa-i İstanbul’da rûznâmeden virilmek içün İbrahim Paşa’ya hükm-i şerîf buyuruldı.”273 “Galata kadısı Derviş tarîk-i âmmı alup bağçesine katup bağçesinden yol virmiş, meşrû‘ olmamağın kadîmî yol emr olundı.”274 “Emr ile Yedikule’de mahbûs olan Mehmed Han oğlı ıtlak olunmak buyuruldı. Hüküm ile Bali Çavuş gitdi. İsmi Gazi’dir.”275 “Gelibolu kadısınaVenedik balyosı, Venediklü’ye te‘addî iderler deyu arz itmeğin şer‘-i şerîfe ve ahidnâmeye muğâyir kimesneye iş itdirmeyesin”276

“Leh kralı cânibinden esbâbları gâret olan kimesnelerin neleri alınmış olunmuş ise defter oluna, Leh kralına hüküm yazıla, mezkûrlar ve defterleri gönderildi. Sen kul tayin olundın. Varup hükm-i şerîf mûcebince hakların alıviresin”277

Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere XVI. yüzyıl ruuslarında buyuruldu-ların dışında padişah veya sadrazam tarafından verilen muhtelif emirler de kaydedilmektedir. Dolayısıyla ruus defterlerindeki kayıtların ferman veya berat olarak isimlendirilmesi mümkün değildir. Kanuni döneminden sonra, ruus defter-lerindeki muhtelif notlar ortadan kalkmış ve ruuslara sadece buyuruldu ve tezkireler kaydedilmiştir.

açık bir şekilde ifade edildiği üzere “buyurdılar” emri doğrudan padişaha ait bir emir olarak nakledilmektedir. Gelibolulu Mustafa Ali’den nakledilen bir pasajda da (Künhü’l-Ahbar c. II, vr. 234b’den Uzunçarşılı, Merkez Teşkilatı, s. 121’de nakledilmiştir.) buyuruldu kelimesinin menşeine dair bir ipucu bulmak mümkündür: “Vüzerâ ki arza girerdi, vezîr-i a‘zam olan zât-ı muhterem, telhislerini birer birer okurdu; buyurulanlarını sâirinden tefrik edip taşra çıktıkda mûcebince amel kılardı.” Biri ruus defterinden diğeri bir tarih eserinden alınmış olan bu iki kayıt, daha sonraki tarihlerde sadrazam tarafından ısdar olunan emirlere nisbet edilecek buyuruldu kelimesinin, XVI. yüzyılda sadrazam tarafından arzedilen hususlara dair padişahların sözlü emirlerinden kaynaklandığını göstermektedirVezir-i azamların yapmış olduğu tevcihata ait kayıtların da “buyurma” kelimesi ile ifade edildiği bir ruus kaydında görülmektedir. Fakat, buradaki ifade çok açık olmayıp buyurulan hususların arzla mı, yoksa doğrudan mı yapıldığı net bir şekilde anlaşılmamaktadır: Yevmü’s-sebt 28 Cemaziyelahir sene 989. Sâhib-i sa‘âdet Vezîr-i a‘zam Sinan Paşa Hazretleri bu gün el öpüp buyurdukları kazâyâdır (KK Ruus Def nr. 239, 28 Cemaziyelahir 989 (30 Temmuz 1581), s. 126).

273 A.RSK. nr. 1454/3, 19 Muharrem 962 (14 Aralık 1554), s. 36.274 KK Ruus Def nr. 209, 3 Ramazan 957 (15 Eylül 1550), s. 98.275 Mühimme nr. 4, 23 Rebiu’l-ahir 967 (19 Nisan 1560), s. XVI.276 KK Ruus Def nr. 208, 12 Safer 954 (3 Nisan 1547), s. 29.277 KK Ruus Def nr. 208, 12 Safer 954 (3 Nisan 1547), s. 29.

Page 89: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

80

Ruuslardaki tayinlere dair emir ve buyurulduların defterlere kaydedilmeden önce küçük bir el kağıdına yazıldığını yine bir ruus defterindeki bir nottan öğren-mekteyiz.278 Muhtemelen bu tür bir el kağıdı olan ve bu gün Divan-ı Hümâyun Ruus kalemi 1 nolu dosyasında 20 numarada kaydedilmiş olan belge, günümüze ulaşmış en eski örneklerden biridir. Aşağıda belge ve belgenin ruus defterine kayıtlı şekli görülmektedir:

ARSK. Dosya nr. 1, Belge nr. 20.

208 Nolu ruus defterinde 20 nolu belgenin kayıtlı hali

1 Nolu A.RSK dosyasında yer alan belgenin metni şöyledir :

278 Ruuslarda kayıtlı tayinlere ait muamelelerin nasıl yapıldığını gösteren ve 1574’de Sinan Paşa’nın Tunus ve Halku’l-va’d muharebeleri esnasında tutulan bir ruus defterinde kayıtlı bir not, oldukça açıklayıcı mahiyettedir. Bu not, timar tevcihlerinin, sefer esnasında tutulan ruustan ayrılarak yeni bir defterde toplanması dolayısıyla yazılmıştır. “Halku’l-va‘d ve Tunus muhârebelerinde sâhib-i sa‘âdet dîvân eyledikçe kendüler önünde buyurulup el kağıdına yazılup sonra ru’ûslara müteferrik kaydolunup yerlü yerlerinden bulunmak asîr olmağın mücerred erbâb-ı hâcâtın mesâlihi avk olunmamak içün cümle müteferrik buyurulanlar görülüp cem‘ olup bir yerde yazılub yerlerinde işâret olunmuştur ki bunlardır. (KK Ruus Def. nr. 227’den nakleden, Göyünç, “Ruus”, s. 27)

Page 90: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

81

“Sâbıkâ defterdâr iken vefât iden Rüstem Çelebi’nin Bekir nâm oğluna on akçe terakkî buyuruldı. 17 Muharremü’l-harâm sene 954. Harrarahu el-fakîr Receb”

Ruus defterinde belgenin metni aynen ve 17 Muharrem tarihli başlığın altına kaydedilmiştir. Aradaki tek fark belgeyi hazırlayan katibin isminin ruus defterine kaydedilmemiş olmasıdır. 1 Nolu A.RSK dosyasında XVI. yüzyıla ait belgeler arasında defter-evrak ilişkisini belgeleyecek bu tür ikinci bir örneğe ulaşılamadığı için tayin ve terakkilere dair yürütülen işlemlerin cereyan ediş şekli hakkında kesin bir şey söylemek güçtür.

Tezkireler

Ruuslara kaydedilen bir diğer belge türü de tezkirelerdir. Osmanlı bürokrasisinde tayin ve tevcih işlemlerinin yürütülebilmesi için, bürolar tarafından ihtiyaç duyulan bilgi kaleme yazılır ve kalemde, bilgi istenilen görevle ilgili defter kayıtları bir belge üzerine çıkarılırdı. Bu tür belgeler tezkire şeklinde isimlendirilirdi. Tezkireler; saraya ait hizmetleri yürüten ve cemaat şeklinde isimlendirilen saray görevlilerinin tayinlerine ait olabileceği gibi timar tevcihlerine de ait olabilmektedir.

Cemaat mensuplarından ilk defa bir göreve tayin olunanlar veya ölüm ve azil sebebiyle bir başkasının yerine tayin edilenlerin kayıt muameleleri ruuslarda diğer idarî ve askerî personelden farklı bir tarzda yapılmıştır. Bu tür tayinlerde cemaat mensubunun tayin tezkiresi doğrudan ruusa kaydedilmektedir.279 Fakat 208 numaralı en eski tarihli ruus defterinde (953-954/154-1548) bu tür tezkire şeklinde kayıtlar mevcut değildir. “an cemaat” başlıklı tezkire kayıtlarına ilk defa 209 numaralı ruus defterinde rastlanmaktadır.

“An cemaat” tezkirelerinden farklı olarak ruuslara kaydedilen bir diğer belge türü de timar tezkireleridir. Timar tevcihlerinde, tevcih muamelesinin ilk kademesi arzdır. Beylerbeyi, sancakbeyi vesair arz yetkisine sahip askerî yöneticilerin, savaşta yararlık gösteren sipahi ve yiğitlerden arz ettiklerini sadrazam padişaha okur ve buyurulanlarını ruus defterine kaydedilmek üzere ayırır ve Defterhaneden, tevcih edilen timara ait kayıt çıkartılarak bir tezkire şeklinde düzenlenirdi. Bu tezkire yeni timar tevcihini belgelemek üzere ruusa kaydedilirdi. En son işlem ise tahvil hükmünün hazırlanmasıdır. Sadrazamlar belli

279 “Yeniçeri ağası tarafından gelüp bölük ve timar fermân [olunan] yeniçerilerin tezkireleri bu mahalden aşağa geçürilmişdir.” (Mühimme nr. 25, s. 336); “An ulûfeciyân-ı yemîn ki silahdâr oldılar” (KK Ruus Def. nr. 208, s. 78); “An gurebâ-i sağ bölük, ulûfeciler oldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, s. 82); “An gurebâ-i sağ bölük, garîb yiğitleri oldılar” ( KK Ruus Def. nr. 208, s. 82).

Page 91: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

82

miktarlara kadar olan timarları arz etmeden doğrudan kendileri tevcih edebilmekteydi.

E. Ruus defterlerinin diplomatik özellikleri

Ruus defterleri mühimme ve tahvil ahkâm defterlerinden farklı belge türleri ihtiva etmekle beraber düzenlenişleri bakımından diğer defterlerle benzer özellikler taşırlar. Ruus defterlerinin ilk sayfalarında genellikle dua, gün tarihli başlık ve mahall-i tahrir kayıtları bulunmaktadır.

Ruus defterlerinde dua ibarelerinden en sık kullanılanı “hüve”dir. Dua ibaresinin altında günün tarihi “fi yevmi’l-....” şeklinde Arapça olarak ve bazı harflerin çizgi halinde uzatılması ile satırın tamamını kaplayacak şekilde yazılmaktadır. Fakat “fi’l-yevm” kelimesi genellikle kelimenin rumuzu olan “mim” ile kısaltılmış olarak gösterilir. Bunun altında ise tarih ve defterin tutulduğu şehir veya mevkiin adı yazılır. Bu başlıktan sonra çift sütun halinde o gün içerisinde yapılan tevcihatın tamamı ruusa kaydedilir.

Ruus defterlerinde gün tarihli başlıklar altında, defterin tutulduğu güne ait önemli olaylar da notlar halinde kaydedilmiştir. Bu tür notlar padişah ve vezirlerin divan ictimaları, çeşitli tayinler, elçi kabulleri vs hususlar hakkındadır. 208 nolu ruus defterinde Kanuni’nin seyahatine ait olup gün başlıkları altında kaydedilen notlar, Osmanlı tarih çalışmaları açısından son derece önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Bu notlar sayesinde; yolculukta takip edilen güzergah, konaklanan mevkiler ve bu mevkiler arasındaki yolculuğun kaç saat sürdüğü, sadrazam ve vezirlerin yolculuğa iştirakleri vs hakkında bilgi edinmek mümkündür.

XVI. yüzyıla ait ruus defterleri standart bir ebatta değildir. 280 Defterlerin içerisinde 21x13cm ebadında281 oldukça küçük boylu olanlarına tesadüf edilebildiği gibi 31x20cm ebadında282 büyük boy defterlere de rastlanmaktadır.

XVI. yüzyıl sonlarına ait ruus defterlerinde diplomatik özellikler değişmeye başlamıştır. Gün tarihli başlık uygulaması XVI. yüzyılın sonlarında kaldırılmış ve belgenin tarihi ruusa kaydedilen belge sûretinin sonuna yazılmaya başlanmıştır. KK 254 nolu (23 Şevval 1005-1 Cemâziye’l-evvel 1006/9 Haziran 1597-10 Aralık 1597) ruus defteri gün başlığı kullanılmayan ilk örneklerden birisini teşkil

280 KK 208 numaralı ilk ruus defteri 23x18 cm; 209 nolu defter 28x15cm; 212 nolu ruus defteri 24x17; 216 nolu ruus defteri 26x19, 224 nolu ruus defteri 19x29 cm ebatlarındadır. Defterlerin içerisinde daha küçük ebatta olanlarına da tesadüf edilmektedir. Mesela KK 232 nolu ruus defteri 21x13cm ebadındadır. Fakat bu defter bir sefer ruusu olup bu ebatta başka bir defter bulunmamaktadır. XVI. yüzyıl ruusları arasında A.RSK 1461 numarada olduğu gibi 31x20cm ebadında defterlere de rastlanmaktadır.

281 KK Ruus Def. nr. 232. Bu defter bir sefer ruusu olup bu ebatta başka bir defter bulunmamaktadır.

282 A.RSK nr. 1461.

Page 92: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

83

etmektedir. ARSK 1476 nolu defterde de (13 Cemâziye’l-evvel 1010-19 Safer 1011/9 Kasım 1601-8 Ağustos 1602) gün başlığı kullanılmamış ve tarihler belgenin sonuna kaydedilmiştir.

XVII. yüzyıl ruus defterlerinde belgenin kimin tarafından kaleme alındığını veya tevcih edildiğini gösteren “ bâ-hatt-ı re’îs efendi”, “bâ-hatt-ı sâhib-i devlet”, “bâ-hatt-ı hümâyûn” gibi notlar ile tevcih muamelesinin hangi tür evrak üzerinde yapıldığını gösteren “buyruldusı ağası mektubu üzerindedir”, “buyruldusı arzı üzerindedir, hıfzolunmuştur” şeklinde muamele kayıtları da bu döneme ait ruuslarda sıkça görülmektedir.

XVII. yüzyıla ait ruus defterleri şekil ve defter tutma teknikleri bakımından da mükemmel bir hal almıştır. Ciltleri ve yazısı daha sanatkarane olan bu defterlerde, tayin kayıtları, kabartma bir çizgi ile ortadan ikiye bölünmüş ve her iki bölümde de yedi haneye ayrılmış olan cetveller içerisine yazılmıştır. Bu devre ait ruuslarda “buyuruldu” ibaresi imza şeklini almış ve bütün belgelerde standart bir şekilde yazılmaya başlanmıştır.

Ruus defterlerine kaydedilen belgelerde genellikle Divani yazı kullanılmıştır. İltizam ve emanet yoluyla tevcih olunan mukataalara ait kayıtlar ise siyakat ile yazılmıştır.

F. Ruus defterlerinin muhtevası

Ruus kaleminin faaliyetlerini iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar; imparatorluktaki bütün tayinlere ait kayıtların tutulması ve timar tevcih muameleleridir. Bir üçüncü başlık olarak da muhtelif konulara ait kayıtlar zikredilebilir.

XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin personel politikalarını anlamak bakımından ruus defterleri çok zengin bir kaynaktır. Muhtelif dairelerdeki devlet personelinin sayılarının tahdidi, yeni görevlerin ihdası ve yeni personel alımı gibi hususlar dolayısıyla defterlerde yer alan kayıtlar, bu tür politikaların izlenmesine imkan vermektedir.

Ruus defterleri devletin genel politikalarının yanısıra personelin biyografilerini incelemek için de değerli bilgiler ihtiva eder. Özellikle grup biyografileri (sadrazamlar, defterdarlar, nişancılar, kâtipler vs gibi) çalışmaları için ruuslar sürekli artan bir ilgiye muhatap olmaktadır.283 Devlet personelinin, tayinlerinden tekaüd oluşlarına kadar geçen süre içerisinde bütün memuriyetleri dönemindeki terfi hareketlerini ruus kayıtlarından izlemek mümkündür.

283 Christine Woodhead, kâtipler hakkındaki çalışmasında ana kaynak olarak ruus defter-lerini kullanmıştır (“Research on the Ottoman scribal service, c. 1574-1630”, Osmanistik-Turkologie-Diplomatik, Berlin 1992, s. 315).

Page 93: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

84

Dirlik sahiplerinin tasarruf ettikleri timar zeamet ve hasların kayıtları da ruus kaleminde bulunmaktadır. Yalnız bu tür kayıtlar sadece XVI. yüzyıl ruus defterlerine işlenmiş, XVII. yüzyıl başlarında timar sistemindeki gerileme dolayısıyla ruus kaleminin bu alandaki faaliyetleri son bulmuştur.

Ruus defterlerinin kronolojik bir incelemesi, XVI. yüzyıl ruuslarının, ilmiye sınıfının bir bölümü haricinde bütün idarî ve askerî tayin kayıtlarını ihtiva ettiğini göstermektedir. İdarî tayin kayıtlarını da kendi içerisinde sınıflandırmak mümkündür. Ruus kayıtları Divan-ı Hümâyun üyelerinin Bâb-ı Defteri ve Defterhane’nin teşkilat yapıları ve müesseselerin tarihi gelişimi bakımından değerlendirilebilir. İlmiye sınıfının, saray mensuplarının, vakıf görevlilerinin, eyalet ve sancaklardaki idarecilerin tayinleri de ruus defterlerine kaydedilmiştir.

XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde üç önemli kurum gelişerek klasik dönem Osmanlı devlet teşkilatının esasını oluşturmuşlardı. Bunlardan Divan-ı Hümâyun, teşekkkül tarihi bakımından Bâb-ı Defteri ve Defterhane’den daha önce ortaya çıkmış ve sadrazamın başkanlığında devletin siyasî ve idarî konulardaki tek icra organı olarak çok geniş bir salahiyete kavuşmuştu. Divan-ı Hümâyun’un üyeleri sadrazam, vezirler, defterdar, nişancı ve kazaskerlerdi. XVI. yüzyılın ikinci yarısında Divan-ı Hümâyun üyelerinin tamamının tayin kayıtları ruus defterlerine işleniyordu.284 Bu kayıtlar, Osmanlı bürokrasisinde XVI. yüzyılın ikinci yarısında mevcut olan terfi sisteminin işleyiş esaslarını göstermesi bakımından önemlidir.

Divan-ı Hümâyun üyesi olmamakla beraber reisülküttab da Divan’da bulunuyor ve ona bağlı tezkireci, kâtip ve tercümanlar da Divan yazışmalarıyla ve evrak kayıt işleriyle uğraşıyorlardı. Bu görevlilerin de tayin kayıtları ruus defterlerine işleniyordu. Fakat reisülküttabların tayin kayıtları diğerlerinden farklı bir tarzda defterlere kaydedilmiştir. Ruus defterleri, doğrudan reisülküttabın nezaretinde tutulduğu için, reisülküttablar kendilerine ait tayinleri genellikle isimlerini vermeden “bu hakîr kullarına fermân olundı”285, “bu fakîr u kesîrü’t-taksîre buyuruldı”286 tarzında bir ifade ile deftere kaydediyorlardı.287

Ruus kayıtları, XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Defterdarlık teşkilatının gelişimini takip etmek ve Bâb-ı Defteri’nin idarî kadrosunu tanımak

284 Fakat sadrazamlara ait tayin kayıtlarının diğer Divan üyelerine göre daha geç bir tarihte ruus defterlerine işlendiği görülmektedir. Ruus defterlerinde bulunabilen ilk sadrazam tayini şu şekildedir: “Vezâret-i uzmâ, Vezîr Osman Paşa –yesserallâhu mâyeşâ- hazretleri yevm-i mezbûrda Dîvân-ı Hümâyûn’da otururlarken Kapucılar kethüdâsı Mehmed Ağa mühr-i şerîfi getürüp teslîm idüp vezîr-i a‘zam oldılar.” (KK Ruus Def. nr. 244, 20 B 992 (28 Temmuz 1584), s. 33).

285 A.RSK nr. 1473, s. 172.286 A.RSK nr. 1473, s. 102.287 Tayin hatt-ı Hümâyunla yapılmış ise tayin kaydında bu husus da belirtiliyordu: “Hatt-ı

hümâyûn-ı sa‘âdet-makrûnla bu hakîre tevcîh olunmuşdur. Fî gurre-i Cemâziye’l-evvel sene 65 (9 Mart 1655)” (A.RSK nr. 1529, s. 2).

Page 94: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

85

bakımından en düzenli kaynaklardan birisidir.288 Bu kayıtlar, XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren defterdarlığın ilmiye sınıfının haricinde kendi meslek yolunu ve uzmanlık alanlarını oluşturmaya başladığını göstermektedir.289 Nitekim defterdarlık teşkilatı bu dönemde önemli bir gelişme göstermiş ve Bâb-ı Defteri’ye bağlı yeni daireler ortaya çıkmıştır.

Ruus defterlerindeki ilmiye sınıfına ait tayin kayıtları bugüne kadar ilmiye sınıfının teşkilat yapısı hakkındaki bilgilerimizi tashih etmemize yarayacak önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Bu kayıtlar özellikle XVI. yüzyıl mevleviyet kadılılığı sistemini ve yüksek dereceli müderrisler sınıfının yapısını açıklığa kavuşturmaktadır. Osmanlı bürokrasisinde ilmiye sınıfının tayin muamelelerinin merkez bürokrasisindeki yerine dair İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilat’ı isimli eserinde bilgiler bulunmakla beraber bu tayinlerin nasıl yapıldıkları ve hangi defterlere işlendikleri hakkında yeterli bilgi yoktur. Eserin yazıldığı dönemde ruus defterleri henüz tam anlamıyla tasnif edilmemiş olduğu için ruus defterlerinin yeterince incelenmemesi Uzunçarşılı’yı yanıltmış ve eserde bazı yanlış bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca Anadolu ve Rumeli kazasker ruznamçelerinin bir kısmının Şeriye Sicilleri Arşivi’nde ve diğer bir kısmının da Nuruosmaniye Camii Kütüphanesi’nde bulunması ise Uzunçarşılı’nın eserinin yazılmasından çok ileri bir tarihte gerçekleşmiş olduğundan bu defterlerin de araştırmada kullanılması mümkün olmamıştır.290 Bu sebeple Şeyhülislâm ile Anadolu ve Rumeli kazaskerlerinin faaliyetleri neticesinde teşekkül eden defterler bugüne kadar yeterince incelenmemiştir.

Anadolu ve Rumeli kazaskerlerinin tuttuğu kazasker ruznamçelerinin ortaya çıkışı bakımından, Kanuni döneminde sancak ve kaza kadılıkları ile mülazemet alanında yapılan düzenlemeler önemlidir. Kanuni’nin ilmiye teşkilatında Ebussuud Efendi vasıtasıyla XVI. yüzyıl’ın ortalarında yaptığı reform sayesinde ilmiye sınıfı yeni bir teşkilat yapısına kavuştu ve kaza sistemi bu

288 Ruus defterlerinin kronolojik olarak incelenmesi, maliye teşkilatında şıkk-ı evvel şıkk-ı sânî ve şıkk-ı sâlis defterdarları ile bunlara bağlı olarak çalışan ruznameci, mukataacı, tezkireci, vâridatcı, mevkûfatcı gibi görevlilerin ortaya çıkış sürecini görmeye yardımcı ol -maktadır. Mesela Mühimme serisinde tasnif edilmiş bir ruus defterinde başruznamecilik, başmukataacılık, tezkirecilik-ı ahkâm, tezkirecilik-ı şıkk-ı sânî, vâridâtcılık, ikinci rûznâmecilik, muktaacılık, tezkirecilik-i kılâ‘ görevlerine yapılan tayinler aynı sayfa içerisinde kaydedilmiş olup maliye kadrolarını toplu olarak görmemizi sağlamaktadır (Mühimme nr. 25, s. 49).

289 26 Safer 957/16 Mart 1550 tarihli bir ruus kaydına göre defterdarlığa, ilmiye sınıfının dışından bir şehreminin tayin edildiği görülmektedir: “Defterdarlık, Hızâne-i âmire defter-dârı Hayreddin Bey’in yeri şehremîni İshak Çelebi’ye buyuruldı, Hayreddin Bey mutasarrıf olduğı timarları ile.” (KK Ruus Def. nr. 209, s. 14 ).

290 Nuruosmaniye Kütüphanesi ruznamçeleri için bkz: İsmail Erünsal, “Nuruosmaniye Kütüphanesinde Bulunan Bazı Kazasker Ruznamçeleri”, İslam Medeniyeti Mecmuası, IV/3, (İstanbul 1980), s. 3-15. Meşihat Arşivi ruznamçeleri için bkz: Cahit Baltacı, “Kadıasker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti”, İslam Medeniyeti Mecmuası, IV/1 (İstanbul 1979), s. 55-100.

Page 95: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

86

dönemde yeniden düzenlendi.291 Rumeli ve Anadolu kazaskerlerine bağlı olarak oluşturulan yeni kaza ve medrese teşkilatının sınırları bütün imparatorluğu kapsayacak şekilde geniş tutulmuş ve mülazemet, tayin, azil ve terfi sistemi yeniden şekillendirilmişti. Bu yeni düzenleme ile sancak ve kaza kadıları ile müderrislerin tayin ve terfilerine ait bütün bürokratik muameleler Anadolu ve Rumeli kazaskerleri nezaretinde tutulan ruznamçe defterlerine işlenmeye başlamıştır. Kuruluşundan sonra bazı yeni düzenlemelerle 350 yıl kesintisiz olarak sürecek olan bu sistem, mevcudiyetini, Ebussuud Efendi’nin ilmi zekasının parlaklığının yanısıra idarî dehasına da borçludur.292

XVI. yüzyılda Anadolu ve Rumeli kazaskerlerinin kaza kadılarının tayinlerinin yanısıra mevleviyetler dışındaki bütün sancak kadılarının tayinlerini de yürüttükleri, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri ruznamçelerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Mesela Budin eyaletine bağlı Budun, Filek, İstomi, Belgrad, Kapan, Seksar, Semendire, Sigetvar, Solnok, Estergon sancaklarına tayin edilen kadılara ait kayıtlar Rumeli kazaskerliğinin 1585-1586 (993-994) tarihli ve 3 numaralı ruznamçesinde mevcuttur.

Mevleviyet olarak da isimlendirilen ve genellikle beylerbeylik merkezleri ile İmparatorluğun İstanbul, Edirne, Bursa, Mekke ve Medine gibi şehirlerinde bulunan yüksek dereceli kadıların tayinleri, şeyhülislâmların yetkisi dahilinde bulunduğu için bunlara ait tayin kayıtları kazasker ruznamçelerinde yer almıyordu. Mevleviyet kadılarının tayinleri XVI. yüzyılın ortalarından itibaren ruus ve tahvil defterlerine kaydedilmekteydi. XVI. yüzyılın ortalarında henüz mevleviyet müddetleri için düzenleme yapılmadığından yeni kadıların boşalan kadılıklara tayinleri de ancak ölüm veya aziller dolayısıyla mümkün olabilmekteydi.

Vezir-i azamlara ait olan yüksek dereceli müderris, kadı ve müftülerin tayin işlemleri 982/1574 tarihinden itibaren Şeyhülislâmlara bırakılmıştı. Ebussuud Efendi’nin haklı şikâyet ve yakınmalarına sebep olan bu yeni durum, fetva görevinin yanında Şeyhülislâmı doğrudan bürokrasinin içine sokmuş ve şeyhülislâmlık teşkilatını yeniden şekillendirmiştir.293 Fakat şeyhülislâmlar yaptıkları tayinler için Anadolu ve Rumeli kazaskerleri gibi müstakil ruznamçe defterleri tutmamışlar ve bu tayinlere ait kayıtlar ruus defterlerine kaydedilmiştir. Bu şekilde ilmiye sınıfına ait bürokratik işlemler kadı ve müderrislerin

291 Sancak sisteminin aksine kazalarda, padişahın yürütme gücünü temsil eden askerî ve idarî yetkilere sahip herhangi bir yönetici yoktu. Kaza doğrudan kadının yönetimi altındaki idarî bir birimdi. Osmanlı eyalet teşkilatı içerisinde bir idarî birim olarak kazanın yeri yeterince incelenmemiştir.

292 Gibb ve Bowen da, Osmanlıların, kendilerinden önceki İslam devletlerinden miras kalan örgütsel kalıplara, din âlimlerinin fiili bürokratikleşmesi dolayısıyla yeni bir boyut eklediği görüşündedir (Islamic Society and West, I, 83’den nakleden Carther Findley, Osmanlı De-vletinde Bürokratik Reform, s. 299).

293 Ebussuud Efendi vezir-i azama yazdığı tezkiresinde “fetva ile meşguliyet vaktimizi alırken bu bârı dahi üzerimize tahmil bize cevrdir” demişti (Uzunçarşılı, İlmiye, s. 179).

Page 96: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

87

derecelerine göre Şeyhülislâmlar ve kazaskerler vasıtasıyla yürütülmüştür. XVI. yüzyıldan itibaren geliri 40 akçeden aşağıdaki müderrisler ve 150 akçeden aşağı olan kadılar kazaskerler tarafından tayin edilir ve tayin kayıtları ruznamçe defterlerine işlenirken bunun üstündeki kadı ve müderrisler ile muidlerin tayinleri Şeyhülislâm tarafından yapılır olmuş ve tayin kayıtları ruus defterlerine işlenmiştir. Şeyhülislâm ayrıca ordu kadılarını, bütün vilayet, sancak ve kaza müftülerini, imam hatip ve müezzinleri ve Konya’da post-nişin olan Çelebi Efendinin inhası üzerine Mevlevi şeyhlerini ve kazaskerleri tayin ediyordu. Bunlarla ilgili kayıtların da farklı tarihlerden itibaren ruus defterlerine işlendiği görülmektedir.

Osmanlı Devleti’nde mevleviyetlerle kadılıklar arasında, beylerbeyilerle sancak beyleri arasında olduğu gibi hiyerarşik bir düzenleme mevcut değildi. Mevleviyetler ve kadılıklar birbirinden bağımsız yargı bölgelerine ayrılıyordu. Molla denilen yüksek dereceli kadıların sancak ve kaza kadıları üzerinde herhangi bir denetim hakları yoktu. Ayrıca sancak ve kaza kadılarının tayinleri ile ilgileri de bulunmuyordu. Yüksek dereceli kadı ve müderrisleri tayin yetkisinin Ebussuud Efendi döneminde sadrazamdan Şeyhülislâmlara devredilmesi ile beraber294, Şeyhülislâmlar ilmiye sınıfının en üst mercii noktasına yükselmiş, kazaskerler ise eskiden olduğu gibi sancak ve kaza kadıları ile yevmiyesi 70 akçeden aşağı müderrislerin tayin yetkilerini ellerinde bulundurmaya devam etmişlerdir.

Müderrisler, maaşlarını genellikle aylık olarak, ders verdikleri medresenin bağlı bulunduğu vakıf kurumundan alıyorlardı. Müderrislerin tayinleriyle ilgili ruus kayıtlarında maaşları belirtiliyor;295 alacakları ücret ve maaşın başlangıç tarihi kendilerine verilen hükümlerde açıkça yazılıyordu.296 Vakıf mütevellileri müderrislerin maaşlarını beratlarında yazılan günlük ücretlerin üzerinden hesaplayarak aylık şeklinde ödüyorlardı.

Anadolu ve Rumeli kazaskerlerinin tayinleri de ruus defterlerine işlenmekteydi. Bu tayinler tek bir cümleden ibaret olup göreve getirilen kişinin eski mevkiini ve ismini ihtiva etmektedir.297 Şeyhülislâm tayinlerinin ise XVl. yüzyılın sonlarına doğru ruuslara kaydedildiği görülmektedir.298 Bu tayinler

294 XVI. ve XVII. yüzyılda Şeyhülislâm, yapacağı tayinler hususunda veziriazam ile görüşüp anlaşmakta ve tayin edilecek müderrisler ve mevalinin listesini bir telhis ile veziriazama bildirip onun vasıtası ile padişahın iradesini almaktaydı. XVII. asrın sonlarından itibaren veziriazamın muvafakatının alınması kazaskerlerle yüksek mevaliye tahsis edilmiştir (Uzunçarşılı, İlmiye, s. 278).

295 “Medrese-i Rodos, Bursa’da Manastır müderrisi Mu‘allimzâde’ye buyuruldı, elli ile” (KK Ruus Def. nr. 209, s. 120).

296 “Üsküdar’da Sultan müderrisi Abdullah Efendi’ye hüküm ki, 987 Muharremi’nin on yedinci gününden Lüfti Beğzade’nin müderris olduğı Sahn medresesi sana inâyet olunmuş-dur buyurdum ki varup tedris hizmetinde olasın (A.NŞT nr. 1089, 17 Şevval 987, s. 82).

297 “Kadıaskerlik-i Anadolu, İstanbul Kadısı Mevlânâ Perviz’e buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 218, s. 74); “Kadıaskerlik-i Rumeli, sâbıkâ kadıaskerlikden mütekâ‘id olan Mevlânâ Ab-durrahman Efendi’ye virilmek buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 225, s. 266).

Page 97: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

88

“müftîlik”,299 “hizmet-i fetvâ”,300 “hizmet-i fetvâ der İstanbul”,301 “fetvâ-yı şerîf der İstanbul”302 gibi başlıklar altında kaydedilmiştir.

Ruus defterlerinde, düzenli olmamakla beraber, “fetva” başlığıyla impara-torluğun muhtelif vilayet ve sancaklarına tayin edilen müftülere ait kayıtlara da rastlanmaktadır. Müftüler genellikle şehrin tanınmış müderrisleri arasından seçilmektedir.303

Mevleviyet kadıları ve müderrislerin yanısıra ilmiye sınıfının en üst derecesindeki kazaskerler ve Şeyhülislâm tayinlerinin de kaydedildiği ruus defterleri, Osmanlı ilmiye teşkilatı çalışmaları için en önemli kaynak durumunda bulunmaktadır.

Ruus defterlerinin ortaya çıkardığı önemli hususlardan birisi de XVI. yüzyıl ortalarında Osmanlı eyaletlerinin yönetim yapılarıdır. Bu yapı kısmen bilinmekle beraber eyalet ve sancak yöneticilerinin menşeleri,304 eyalet divanlarının teşekkülü305 ve divan üyelerinin kimlikleri ruus kayıtları ile daha güvenilir bir şekilde ve tarihi seyri içerisinde izlenebilmektedir.

Eyalet sisteminin kuruluşu Osmanlıların Balkanlardaki hızlı yayılış süreciyle ilgilidir. Rumelideki fütuhatın artması sonucu, küçük idarî birimler olan sancakların daha büyük bir idare altında toplanmasına ihtiyaç duyulmuş ve I. Murad döneminde Rumeli’deki uç beylerinin başına bir kumandan tayini ile beylerbeyi kavramı ortaya çıkmıştır.306 Rumeli beylerbeyliğini daha sonra Anadolu beylerbeyliğinin kurulması takip etmiş ve beylerbeylik, bir idarî ünite olarak Osmanlı idarî coğrafyasının ilk ibtidai şekillerine vücut vermiştir. Beylerbeylik teşkilatı zamanla gelişmiş ve yeni fetihlerle beylerbeylik sayısı da artmıştır.307

298 Görülebilen ilk Şeyhülislâm tayini 7 Cemâziyelevvel 982 tarihlidir: “Müftîlik, Sâbıkâ Rumeli kadıaskerî olup tekâ‘üd iden Hamid Efendi’ye Ayasofya zevâyidinden ikiyüz akçe ve Sultan Bayezid medresesi ile iki yüz elli akçe ile buyuruldı. Kadîmden müftî efendilere virilügelen surre ile iki yüz akçe vazîfeleri şehremininden buyuruldı” (Mühimme nr. 25, s. 253).

299 Mühimme nr. 25, s. 253.300 KK Ruus Def. nr. 239, s. 249.301 A.RSK nr. 1470, s. 13.302 KK Ruus Def. nr. 253, s. 205.303 Amasya müftülüğüne yapılan tayin için bkz. KK. Ruus nr. 225, s. 20; “Fetvâ-yı şerîf-i

mahrûse-i Halep” başlığı ile Halep müftülüğüne yapılan tayin için bkz. KK. Ruus nr. 225, s. 336.

304 15 R 967 (14 Ocak 1560) tarihinde Karaman beylerbeyliğine tayin edilen Ahmet Ağa “Asitâne-i sa‘âdetde büyük emîr-i ahur idi (Mühimme nr. 4, s. 12). 15 S 990 (11 Mart 1582) tarihinde Karaman beylerbeyi olan Mehmed Bey “sadr-ı a‘zam hazretlerinin oğlu” idi (KK Ruus nr. 225, s. 292). 19 L 999 (10 Temmuz 1591) tarihinde Karaman beylerbeyliğine tayin edilen Hasan Paşa “çakıcıbaşılıkdan çıkup Erzurum’dan munfasıl” olmuştu (A.RSK nr. 1473, s. 98).

305 Aşağıda Kars eyaletinin kuruluşu ile ilgili ruus kayıtları, Kars eyalet divanının hangi üyelerden teşekkül ettiğini de göstermektedir.

306 Feridun Emecen, İlhan Şahin, “Osmanlı Taşra Teşkilatının Kaynaklarından 957-958 (1550-1551) Tarihli Sancak Tevcih Defteri”, Belgeler, XIX/23, (1998), s. 53.

Page 98: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

89

Eyalette sultanın otoritesini temsil eden beylerbeyi eyalet yönetiminin başıdır. Beylerbeyinin emri altındaki timar defterdarı ve defter kethüdası eyaletlerin timarla ilgili işlemlerini yürütür ve timar defterlerinin tutulması işiyle uğraşır. Hazine defterdarı ise merkezi hazineye ait olan gelirlerin muameleleriyle ilgilenir.308 Bu görevlilerin her birinin kendilerine ait daireleri vardır. Beylerbeyinin emri altındaki bu görevliler ve daireler, teşkilat yapılarında merkezi idareyi model almışlardır. Douglas Howard’ın neşrettiği bir kanunnameye göre309, 983/1575-76 tarihinde beylerbeyi kulları olarak şu görevliler zikredilmiştir: kethüda (timar kethüdası olmalı), kapucıbaşı, emir-i ahur, çaşnigirbaşı, ulûfecibaşı, nişancı, çavuşbaşı, hazinedarbaşı, subaşı ve kapu kethüdası.310 Bu görevlilerden bir kısmı merkezden tayin edilirken bir kısmı da beylerbeyiler tarafından seçilmiştir.

Ruus defterleri Rumeli eyalet divanının diğer eyalet divanlarından daha farklı ve gelişmiş bir teşkilat yapısının olduğunu göstermektedir. Rumeli beylerbeyliği divan üyelerine ait bir tayin kaydı şöyledir:

“Emânet-i defter-i RumeliTezkire emîni olan Ali Çelebi’ye buyuruldı.Emânet-i Tezkirehâ-yı RumeliRumeli tezkirecisi olan Mehmed’e buyuruldı.Tezkirecilik-i RumeliRumeli defteri kâtiblerinden ve kadîmî emekdarlarından olan Kâtib Süleyman’a buyuruldı.311

307 Beylerbeylik teşkilatına ait bilinen en eski belgelerden birisi, “nişancı rusum kanunnamesi” ismiyle neşredilmiş bulunan ve muhtelif tayinlerden alınan resimleri tespit eden 886/1481 tarihli bir kanunname olup bu kanunname vasıtasıyla II. Bayezid döneminin başlarında Rumeli, Anadolu, Rum ve Karaman’dan müteşekkil dört beylerbeyliğin var olduğunu ve beylerbeylik teşkilatında da kethüda ve timar defterdarlarının bulunduğunu görmekteyiz. Osmanlı eyaletlerinin II. Bayezid dönemindeki teşkilat kadrosunu gösteren bu kanunname sayesinde hem eyaletlerdeki görevlilerin ve bunlara ait dairelerin bir listesini bulmakta hem de bunların tayinleri dolayısıyla merkezde, tayinler için teşekkül etmiş bir dairenin varlığın-dan ve bu dairenin tayinler dolayısıyla almış olduğu resimlerden haberdar olmaktayız. Kanunnamenin metni için bkz. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, II. Kitap, II. Bayezid Devri Kanunnameleri, İstanbul 1990, s. 114.

308 Eyalet hazine defterdarlıkları XVI. yüzyılın ilk yarısında bütün eyaletlerde mevcut değildi. Eyaletlerin mali imkanlarındaki gelişmelerin yanısıra iltizam sisteminin ve mukataaların yaygınlaşması, sınırlı sayıdaki eyalet defterdarlıklarının artmasına sebep olmuş ve XVI. yüzyılın sonlarına doğru salyaneli eyaletlerin dışındaki bütün eyaletlerde aynı teşkilat yapısına sahip eyalet defterdarlıkları ortaya çıkmıştır. Eyalet defterdarlıklarında zamanla Bâb-ı Defteri teşkilatı örnek alınarak mukataacılık, muhasebecilik, mukabelecik vs görevler ihdas edilmiştir.

309 “Ottoman Administration and The Timar System: Sûret-i Kânûnnâme-i Osmânî Berây-ı Timar-dâden” Journal of Turkish Studies, 20 (1996) s. 96.

310 Kanunnamede beylerbeyi kullarıyla beraber vüzera kulları da verilmektedir. Vüzera kullarının tamamı beylerbeyi teşkilatında da mevcuttur.

311 KK Ruus Def. nr. 230, 15 Zilkade 983 (15 Şubat 1576), s. 175.

Page 99: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

90

983 tarihinde, Rumeli beylerbeyliğinde, defter emaneti, tezkire emaneti ve tezkirecilik olmak üzere 3 farklı dairenin bulunduğu görülüyor. Bu kayıtlar aynı zamanda beylerbeyilik teşkilatındaki terfi sistemini de gösteriyor. Alttan üste doğru sıralandığı zaman beylerbeyilikteki terfi sistemi defter katibi, tezkireci, tezkire emini, defter emini şeklinde gerçekleşmiştir. Şu halde defter eminleri Rumeli beylerbeyliğinde timarlarla ilgilenen en üst düzeydeki görevli olmuş oluyor. Bunların gelirleri yazılmadığı için ücretler konusunda bir değerlendirme yapmak mümkün olmamaktadır. Fakat diğer ruus kayıtlarının verilerine göre bu tür bir sıralamanın yapılması imkan dahilindedir.

208 nolu defterde beylerbeyi divanındaki görevlilerin yanısıra eyaletin askerî teşkilatına ait tayinlerin de yer aldığı görülmektedir. Mesela Bağdad beğlerbeğisinin mektubu üzerine, Bağdad mir-alemliğine eski Beylerbeyi Süley-man Paşa’nın kullarından olan Hüsrev tayin edilmiştir. 312

Askerî tayinlerin dışında, muhtelif hizmet ve yararlıkları (yoldaşlık) dolayısıyla bazı askerlere verilen terakkilerin topluca ruus defterlerine işlendiği de görülmektedir. Bu tür kayıtlardan biri Bağdad beğlerbeğisi Ayas Paşa’nın arzı ile verilen terakkilere ait olup deftere şu şekilde kaydedilmiştir:

“Bağdad beğlerbeğisi Ayas Paşa Basra’da yoldaşlık idenleri arz idüp terakkî emr olunanlardır ki arzları yanlarına gönderülüp devletlü pâdişah hazretlerinin hatt-ı şerîfleriyle üzerlerine işâret olunmuş-dur”313

Bu başlığın altında topçubaşı, çavuşlar kethüdası, sancakbeyi oğlu, gönül-lüler ağası oğlu, gönüllüler ağası kardeşi, alaybeyi gibi muhtelif askerî görevlilere ait terakkiler ve tevcih olunan gönüllü gedikleri kaydedilmiştir. Bunlardan iki tanesi örnek olarak aşağıda verilmiştir:

“Sâbıkâ Bağdad beğlerbeğisi olan Süleyman Paşa’nın adamlarından on iki bin akçalık timarla çavuşlar kethüdâsı olan Cafer’e iki bin akçalık terakkî buyuruldı.” “Bağdad gönüllülerinden yirmi iki akçe ulûfeye mutasarrıf olan Mahmud b. Abdullah’a on beş bin akçalık timar buyuruldı, düşen-den”

Bu tür kayıtlar sayesinde bir eyaletin merkezindeki yeniçeri garnizonları, muhtelif askerî sınıflar ve bunların sayıları ve maaşları hakkında bilgi edinmek mümkün olmaktadır.

312 29 M 954 (21 Mart 1547), s. 14.313 16 M 954 (8 Mart 1547), s. 5.

Page 100: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

91

Bir silahdarın tekaüdü dolayısıyla düzenlenmiş ruus kaydı (KK. Ruus Def. nr. 225, s. 136).

Ruus defterleri beylerbeyliklerin teşkilat yapılarını aydınlatmanın yanısıra XVI. yüzyıl boyunca yeni teşkil olunan beylerbeyliklerin teşekkül safhalarını ve devletin bu husustaki siyasî tavrını gösteren kayıtları da ihtiva etmektedir. Bilhassa XVI. yüzyılın sonlarında kurulan beylerbeyliklere dair ruus kayıtları Osmanlı eyalet tarihi çalışmaları bakımından ruus defterlerinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Mesela 221 nolu ruus defteri kayıtları, Kıbrıs seferi sonucunda Kıbrıs eyaletinin doğuşunun ne denli hızlı ve planlı olarak gerçekleştirildiğini göstermektedir. Fethin hemen akabinde Kıbrıs beylerbeyliği teşkil edilerek, beylerbeyi, defter emini, timar defterdarı, timar kethüdası ve timar tezkirecisi tayinleri gerçekleştirilmiş ve beğlerbeğlik sancak ve kadılıklara ayrılarak bey ve kadılar tayin edilmiştir. Ayrıca kalelere dizdarlar, gönüllü ve azeblere ağalar tayin edilerek askerî yönetim birimleri oluşturulmuştur.

Yeni beylerbeylikler sadece fetihler sonucunda oluşturulmamış, sınırlardaki güvenliğin yeterli görülmediği durumlarda askerî gayelerle de beylerbeylikler ku-rulmuştur. Kars beylerbeyliğinin doğuşu bu açıdan dikkate değerdir ve Kepeci 237 nolu ruus defterinden beylerbeyliğin teşekkül safhaları izlenebilmektedir:

Beğlerbeğilik-i KarsKal‘a-i Kars Erzurum’dan mesafe-i ba‘îdede olup ve serhâd olmağla müstakil beğlerbeğilik olmak lâzım ve mühim olmağın yedi kere yüz bin akçe haslar ile Silistre beği olan Hızır Beğ’e virilmek buyuruldı.Müjdesi çaşniğir Hüseyin Ağa’ya virildi. 314

Defterdârlık-ı KarsGurebâ-i yemîn kethüdâsı Mustafa’ya seksen akçe ile virilmek buyu-ruldı. Mâl-ı mîrîye müte‘allik hususları dahî görülmek üzere. 315

Kethüdâlık-ı defter-i Kars

314 KK Ruus Def. nr. 237, 12 Ş 988 (22 Eylül 1580), s. 90.315 KK Ruus Def. nr. 237, 25 Ş 988 (5 Ekim 1580), s. 101.

Page 101: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

92

Sipâhî oğlanlarından kırkikinci bölükde kırk akçesi olan Piyâle’ye yevmî altmış akçe ile virilmek buyuruldı.316 Emânet-i defter der KarsKars beğlerbeğisi Hızır Paşa mektûb gönderüp Erzurum’da dokuz bin beş yüz akçe timara mutasarrıf olan Pervâne ehl-i kalemdir deyu bildirmeğin Kars’da defter emâneti virilmek buyuruldı.317 Emânet-i tezkire der KarsKars beğlerbeğisi Hızır Paşa mektûb gönderüp Kars zü‘amâsından Ali içün her vechle yarar ehl-i kalem ve müstakîmdir deyu emânet-i mezbûre virilmek ricâsına arz itmeğin virilmek buyuruldı.318 Ağalık-ı gönüllüyân-ı cânib-i yemînKars beğlerbeğisi Hızır Paşa mektûb gönderüp Kasım içün sâbıkâ ....... bilâ sebeb ma‘zûl olup ........... ........ deyu bildirmeğin zikr olunan ağalık mezbûra virilmek buyuruldı.319

Ağalık-ı cânib-i yesâr der KarsMüşârun-ileyhin mektûbı mûcebince sâbıkâ cânib-i yemîn ağası olan Mehmed’e virilmek buyuruldı.320

Kethüdâlık-ı çavuşân-ı KarsBeğlerbeğisi mektûbı mûcebince Erzurum çavuşlarından on bin beş yüz akçe timara müstehak olan Nebi’ye iki bin akçe terakkî ile virilmek buyuruldı. 321

Livâ-i KarsHâlâ Kars müstakil beğlerbeğilik olmağla livâ-i mezbûr dahî Kars beğlerbeği olan Hızır Paşa’nın haslarına ilhâk olunmak buyuruldı.322 Tezkerecilik-i timarhâ-i KarsMüşârunileyhin [Kars beğlerbeğisi Hızır Paşa] arzı mûcebince mezbûr Mehmed Sâfî’ye virilmek buyuruldı.323

Mîralemlik-i KarsMüşârun ileyhin arzı mûcebince Erzurum zü‘amâsından Hızır’a vir-ilmek buyuruldı.324

Belgelerden de anlaşıldığı üzere 12 Ş 988 (22 Eylül 1580) tarihinde Kars Beylerbeyliği kurulmuş ve defterdar, defter kethüdası, defter emini, tımar tezkire-

316 Aynı yer.317 KK Ruus Def. nr. 237, 26 Ş 988 (6 Ekim 1580), s. 105.318 KK Ruus Def. nr. 237, 1 N 988 (10 Ekim 1580), s. 110.319 Aynı yer.320 Aynı yer.321 KK Ruus Def. nr. 237, 1 N 988 (10 Ekim 1580), s. 113.322 KK Ruus Def. nr. 237, 7 N 988 (17 Ekim 1580), s. 115.323 KK Ruus Def. nr. 237, 20 N 988 (29 Ekim 1580), s. 139.324 Aynı yer

Page 102: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

93

cisi ve tezkire emini tayinleri yapılarak eyalet divanı teşkil edilmiştir. Gönüllüler ağası, çavuşlar kethüdası ve mîr-alem tayinleri ile de eyalet askerî teşkilatı kurul-muştur.

XVI. yüzyılın sonlarında kurulan ve varlığını ruus defterlerindeki tayinler dolayısıyla öğrendiğimiz bazı beylerbeyilikler, Osmanlı eyalet teşkilatı çalış-malarında ruus defterlerinin yeni katkılar sağlayacağını göstermektedir. Aşağıda XVI. yüzyıl boyunca kurulan beylerbeyiliklerden bazılarına ait ruus kayıtları ver-ilecektir.

6 Ra 989 (10 Nisan 1581) tarihli ruus kaydına göre Göri vilayeti müstakil beylerbeylik haline getirilmiş ve beylerbeyliğe Pasin beyi Mirza Ali Bey tayin edilmiştir:

Beğlerbeğilik-i vilayet-i GöriHâlâ vilâyet-i mezbûre müstakil beğlerbeğilik olmak lâzım gelmeğin sekiz kere yüzbin akçe ile Pasin beği Mirza Ali Beğ’e virilmek buyuruldı. 325

İbrim sancağının beylerbeyilik haline getirilmesi de ilgi çekici örneklerden biridir. Habeş’in eski beylerbeyi Hızır Paşa’nın, güvenliğin sağlanması, gelirlerin artırılması ve madenlerin işletilmesi hususlarındaki taahhüdü neticesinde Said vi-layetinden bazı nahiyelerin de ilave edilmesiyle İbrim? sancağı beylerbeylik olarak Hızır Paşa’ya verilmiştir:

Beğlerbeğilik-i vilâyet-i İbrim?Sâbıkâ Habeş beğlerbeğisi olan Hızır Paşa kadîmî emekdâr ve ser-hâdlerde nice def‘a yararlığı zuhûra gelmiş ihtiyâr olup vilâyet-i İbrim serhâd olup şöyle ki Said? Vilâyetinden ba‘zı nevâhî ilhâk ol-unup müstakil beğlerbeğilik olur ise hem vilâyetin hıfz u hırâsetine ve mâl u galânın izdiyâdına ve ma‘âdinin ihyâsına müte‘ahhid olduğı ecilden İbrim? sancağı beğlerbeğlik olmak üzere müşârun-ileyhe virilmek buyuruldı.326

İbrim beylerbeyiliği ile ilgili tayin kaydının bir yıl sonra yenilendiği görülmektedir. Tayinle ilgili ikinci kayıttan İbrim beylerbeyliğinin Vezir İbrahim Paşa’nın arzı üzerine ve 1.300.000 akçe ile verildiğini öğreniyoruz:

Beğlerbeğilik-i vilâyet-i İbrim

325 KK Ruus Def. nr. 240, 6 Ra 989 (10 Nisan 1581), s. 5.326 Mühimme nr. 50, s. 10.

Page 103: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

94

Bâ-hatt-ı hümâyûnMüjdesi Çaşnigir Ali Ağa’yaVezîr İbrâhim Paşa hazretleri arzı mûcebince livâ-i İbrim müstakil beğlerbeğilik olup mukaddemâ Habeş Beğlerbeğisi olan Hızır Paşa’ya virilmek buyuruldı. On üç kere ile virilmiştir.327

Bazı beylerbeylikler ise savaşla alınmış vilayetlerin yeni bir idarî teşkilata tabi tutulması sonucunda kurulmuştur. Mesela Duruzilerin elinden alınan vilayet-ler bir beylerbeylik haline getirilmiş ve dergâh-ı âlî müteferrikalarından Musta-fa’ya verilmiştir:

Beğlerbeğilik-i vilâyet-i DuruzMuğni oğlı ve sâyir Duruzi melâ‘in elinden zabt olunan vilâyetler dergâh-ı âlî müteferrikalarından Mustafa kethüdâ kadîmî emekdâr ve nice hizmet ve yararlığı zuhûra gelmiş ihtiyâr olmağla müşâruni-leyhe virilmek buyuruldı.328

Osmanlı eyaletlerinin yanısıra Osmanlı sancak sistemini de ruus defterleri sayesinde tanımak mümkündür. Eyaletlerin alt idarî birimleri olan sancakların yö-neticilerine ait tayinler, 954 tarihinden itibaren ruus defterlerine işlenmiştir. 329 San-cak beylerine ait tayin kayıtlarından beylerin aile ve mesleki geçmişleri ile tasar-ruf ettikleri timarların miktarı hakkında bilgi edinilebilmektedir. Ruus defter-lerinde sancaklardaki idarî bölgelere ait düzenlemelere de rastlanmaktadır. 330 San-cak beylerinin vefatları durumunda maiyetindeki kullarına verilen timarlar dolayısıyla sancak beylerinin maiyeti hakkında da bilgi edinmek mümkün olmak-tadır.208 nolu ruus defterindeki bu tür bir kayıt, Vulçitrin sancak beyi iken vefat eden Mahmud Bey’in görevlileri ve bunların menşe ve timar miktarlarını göster-mesi bakımından önemlidir.331

Ruus defterlerinde devlet memurlarının tayin ve azil işlemlerinin yanısıra memurların şahsi işlerine ait kayıtlara da rastlanmaktadır. Bunlar arasında en sık karşılaşılan kayıtlar hac izinlerine ait olanlardır.332

327 KK Ruus Def. nr. 242, 1 S 992 (13 Şubat 1584), s. 146.328 Mühimme nr. 50, 28 Ca 991 (19 Haziran 1583), s. 65. Belgenin fotokopisi için bkz. Bel-

geler nr. 10.329 208 nolu ruus defterinde Vulçitrin sancağı (s. 16) ile Yanya sancağı (s. 18) tevcihleri en

eski tarihli sancak beyi tayin kayıtlarıdır.330 Mesela Gradişka kalesi nahiyeleriyle birlikte Pojega sancağına bağlanmıştır (KK Ruus

Def. nr. 208, s. 18).331 KK Ruus Def. nr. 208, s. 16.332 KK Ruus Def. nr. 208 s. 26, 45.

Page 104: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

95

XVI. yüzyıl ruuslarında tayin ve tevcih kayıtlarının haricinde muhtelif ko-nulara ait olan ve düzenli olarak ruus defterlerine kaydedilen belgelere de rastlan-maktadır. Sonraki dönemlere ait ruus defterleri, yalnızca tayin ve tevcihlere ait kayıtları ihtiva ettiği için bu tür hususi kayıtlar ya müstakil defterlere işlenmiş ya da farklı defter serilerine kaydedilmiştir. Bu tür belgelerden bir kısmı aşağıda konularına göre tasnif edilerek incelenmiştir.

Ruus kayıtları XVI. yüzyılın ikinci yarısında hekimbaşılık müessesesinin teşekkül etmiş bulunduğunu333 ve hekimbaşıların arz yoluyla gerek İstanbul’da gerekse eyaletlerde mevcut sağlık kuruluşlarına tabip334 ve cerrahlar335 tayin ettik-lerini göstermektedir. Sağlık personelinin ücretleri ve görev yaptıkları müess-eseler hakkında da ruus kayıtlarından bilgi edinmek mümkündür.

XVI. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı donanmasının muhtelif kapdanlık bölgelerine ayrıldığı ruus kayıtlarında görülmektedir. Bunlardan bazıları Mısır336, Süveyş, Anabolu337 ve Gelibolu gibi kapdanlıklarıdır. Kapdanlıklar doğrudan tev-cih olunabildiği gibi, bir liva kapdanlık merkezi addedilerek sancak şeklinde de tevcih edilebiliyordu. Kapdanlar ulûfe veya timar tasarruf edebiliyorlardı. Os-manlı donanmasını teşkil eden muhtelif gemilere tayin edilen reisler de ruuslara kaydedilmekteydi.338 Osmanlı tersanelerinin teşkilat yapıları hakkında da ruuslar-dan bilgi edinmek mümkündür.339 Galata ve Gelibolu’da mevcut iki Osmanlı ter-sanesi 50 akçe ulûfe tasarruf eden kethüdalar tarafından yönetilmekteydi.

Ruus defterlerine düzenli olarak kaydedilen hükümlerin bir kısmı da ceza davalarına ait kararlardan meydana gelmektedir. Osmanlı mahkeme sicillerinde hırsızlık, adam öldürme, fuhuş gibi davalar hakkında kadılar tarafından düzenlen-miş hüccet ve ilamlar mevcut olmakla beraber bu suçlar hakkında verilmiş olan ceza hükümlerine rastlanmaz. Çünkü bu davalar mutlak bir şekilde Divanı-ı Hümâyun’a intikal etmekte ve kazasker tarafından hükmün kanuna uygunluğu tasdik edildikten sonra padişaha arz edilip hükmü ihtiva eden karar ruus defterine kaydolunmaktadır.340

333 Ruus defterlerinde hekimbaşılıkla ilgili ilk tayin kaydı 7 Ramazan 980 tarihlidir: “Hekimbaşılık-ı dergâh-ı âlî, yine hassa hekimlerden Garsuddinzâde Muhiddin Efendi’ye yirmi akçe terakkî ile virilmek buyuruldı” (KK Ruus nr. 225, s. 163).

334 KK Ruus Def. nr. 213, s. 226.335 KK Ruus Def. nr. 208, s. 62.336 KK Ruus Def. nr. 210, s. 257.337 KK Ruus Def. nr. 255, s. 283.338 Mühimme nr. 4, s. 4.339 KK Ruus Def. nr. 223, s. 14.340 Osmanlı edebiyatının meşhur simalarından Veysi Hâbnâme-i Veysî isimli eserinde kadılar

tarafından verilen siyâset hükümlerinin kadıaskerler tarafından tasdik edilip ruus defterlerine kaydedildikten sonra hükmün icrâ edildiğini ifade etmektedir: “Pâdişâhlarımız Âl-i Osman -sebbetallâhu esâse devletehum- hazretlerinin zamân-ı şerîflerinde değil şerî‘atü’l-seyyidi’l-enâma muhâlif vaz‘a ikdâm ile katl-i âmm-ı ehl-i İslâm itmek tâ’ife-i Yehûd ve Nasârâdan bir zımmi-i nâçizin şer‘an katli lâzım gelse kuzât-ı İslâmdan biri hükm idüp yazdığı hüccet-i şer‘iyyeyi kadıasker mutâbık-ı şerî‘at-ı garrâdır

Page 105: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

96

Siyaset341, el kesme342, kısas343 gibi ağır cezai müeyyidelerin sadece kadı’nın kararına bırakılmadığı ve Divan-ı Hümâyun’a intikal edip karar onaylandıktan sonra cezasının infaz edildiği görülmektedir. Bu tür kararlar ruus defterlerinin sadece tayin ve tevcihlere münhasır kaldığı XVII. yüzyıl başlarında kal’abend defterleri olarak bilinen ve ceza davalarına ait hükümleri ihtiva eden defterlere kaydedilmeğe başlanmıştır.

Osmanlı Devleti’nde şehirlerin aslî iki yöneticisi olan bey ve kadıların yanısıra şehremini, şehir kethüdası,344 asesbaşı345 ve alay beyi346 gibi farklı idarî ve askerî hizmetleri ifa eden görevlilerin tayin ve azilleri de XVI. yüzyıl ruus defter-lerine kaydediliyordu.

Şehirlerde idarî ve askerî görevlilerin XV. yüzyıldan itibaren arttığı bilin-mektedir. Fakat bunların düzenli tayin kayıtlarına ancak XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ruus kayıtları sayesinde ulaşmaktayız.347 Ruus kayıtları günümüzde çok az bilinen bazı şehir yöneticilerinin durumlarını günyüzüne çıkar-maktadır. Mesela XVI. yüzyılda şehremini isimli bir yöneticinin varlığı bilinmek-tedir. Fakat şehreminliğinin mahiyeti ve kadrosu hakkında yeterli bilgi bulunma-maktadır. 208 numaralı ruus defterinden Edirne’de 954/1547-48 tarihinde bir şehremini bulunduğunu ve bunun maiyetinde 5 kâtip olduğunu ve bunlardan birinin baş kâtip olarak görevlendirilip ve birinin de meremmet kâtipliğine getir-ildiğini ve diğerlerinin ise görevine son verildiğini öğrenmekteyiz.

Ruus kayıtları sayesinde, imparatorluk dahilindeki bütün kalelerin yönetim yapıları, yöneticileri ve kalelerde görevli personel hakkında bilgi sahibi olmak-

deyu pâye-i serîr-i sultâniyeye arz idüp sûreti defter-i ru’ûsa kaydolunup asıl hüccet hıfzolundukdan sonra siyâset oluna deyû zâbite sûret-i ru’ûs verilmeyince katl olunmak muhâldir, fe-lillâhi’l-hamd” (Veysi, Hâbnâme-i Veysi s. 18. Bu eser, Münşeat-ı Aziziye isimli eserin kenarında basılmıştır).

341 Edirne’den Hasköy’e kadar birlikte yolculuk ettikleri bir müslüman iki kafir kimseyi kemend ile boğup ölülerini ormana atan altı kişinin siyaset olunması emredilmişti (KK Ruus Def. nr. 216, s. 64).

342 Musli bin Ali, Şeyh Vefa semtinde bir eve girip hırsızlık yaptığı için bir elinin kesilmesi emredilmişti (KK Ruus Def. nr. 208, s. 134). Müzevver hüküm yazan iki kişinin de ellerinin kesilmesi buyurulmuştu (KK Ruus Def. nr. 208, s. 29).

343 Aydos kazasında bir zımmiyi bıçakla öldüren kır bekçisi Nikola’nın kısasına hükmolunmuştu (KK Ruus Def. nr. 209, s. 69).

344 “Beğşehri kadısı mektûb gönderüp nefs-i Beğşehri kethüdâsı olan Mustafa fevt olup yerine İbrahim mahaldir dimeğin buyuruldı.” (KK RuusDef. nr. 208, 5 C 954, s. 171.).

345 “Yenişehir kadısı mektûb gönderüb nefs-i Yenişehir’e asesbaşı olan Ali nâm kimesne ferâğat idüp Fenar kazâsında cuma pazarına asesbaşı olan Ahmed nâm kimesne içün mahaldir dimeğin buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 13 S 954, s. 33).

346 “Anadolu Beğlerbeğisi Karahisar-ı Sahib’in alaybeğliği mahlüldür deyu arz idüb Kü-tahya sancağında on altı bin timarı olan Geduslu? Mustafa’ya tevcîh eylemeğin virildi.” (KK Ruus Def. nr. 208, s. 96).

347 Bu görevlilerin 15. yüzyılın ikinci yarısından XVI. yüzyılın ortalarına kadar olan durumları hakkında ise Bursa ve Kayseri gibi şehirlerin günümüze intikal etmiş olan şer’iye sicillerinden bilgi elde etmek mümkündür.

Page 106: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

97

tayız. XVI. yüzyıl kalelerinde esas sorumlunun kale dizdarı olduğu 348 ve azeblerin başında ise bir kethüda bulunduğu görülmektedir. Kale ve hisarlarda bulunan asker sayısı da tahdit edilmişti. Kale ve hisar görevleri gedikli olarak veriliy-ordu.349 XVI. yüzyılda askerî üsler olarak kaleler önemini muhafaza etmekteydi. Özellikle düşman saldırılarına açık serhadlerdeki kaleler çok daha sıkı korunuyor ve buralarda Anadolu kalelerinden farklı olarak mühim miktarda asker, cephane ve yiyecek stoğu bulunuyordu. Ruus defterlerinde, kalelere yapılan tayinlerin yanısıra, kaleler için ihtiyaç duyulan topçu, 350 silah ve erzakın sevkine ait kayıtlar da bulunmaktadır.

XVI. yüzyılın sonlarına doğru ruus defterlerine kaydedilmeye başlanan bel-gelerden biri de muhtelif şehirlerde inşa edilen gemi ve kayıklar için verilen inşa izinleri ile İstanbul zahiresi için muhtelif bölgelerdeki gemi reislerine verilen za-hire taşıma izinleridir. Gemi reislerine zahire taşıma izni için verilen hükümlere zahire ahkâmı ismi veriliyordu. Bu tür kayıtların en yoğun görüldüğü defter Kepeci tasnifindeki 230 numaralı ruustur.

Ruus defterlerindeki yabancı ülke elçilerine ait kayıtlar, XVI. yüzyılda Os-manlı Devleti’nin diplomasi faaliyetlerinin daha çok Fransa, Dubrovnik ve Venedik ile gelişmiş olduğunu göstermektedir. Ruuslarda yabancı ülke elçilerine ait kayıtların büyük bir kısmı İstanbul’a veya Osmanlı sınırları dahilindeki bir şe-hire gidecek olan elçi, tüccar ve seyyahlara verilecek olan yol izinlerine dair emir-lerdir.351 Bunun dışında; elçilerin çeşitli konulardaki şikayetlerinin teftiş edilmesi352, elçilere nafaka ödenmesi353, elçilere yolculuk esnasında refakat edenlere timar ver-ilmesi gibi hususlar hakkında verilmiş emirler de ruus defterlerine kaydedilmiştir.

Osmanlı idarî sistemine mahsus bir uygulama olan devşirme toplama işlem-inin XVI. yüzyılın ikinci yarısında da sürdürüldüğü ve Rumeli’nin yanısıra Anadolu’dan da devşirme toplandığı ruus kayıtlarından anlaşılmaktadır. 225 nolu

348 “Konya dizdarlığı Koron kal‘ası dizdarlığından ma‘zûl Sinan’a buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 7 S 954, s. 23); “İzdin Kal’ası dizdarlığından ma‘zûl olan Ahmed’e yine dizdarlık mukarrer buyuruldı. Defterdar efendi arz eyledi, mufassal arz-ı hâldir.”(KK Ruus Def nr. 208, 4 S 954, s. 19).

349 “Rum beğlerbeğine Sultan nâm hatun kişi, “Ruhi hisar gedüği tasarruf iderken vefât idüp yarar oğulları olup gedükleri olmaduğun” bildirmeğin düşenden hisar gedüği buyuruldı. Sahih hisar eri oğlı ise” (KK Ruus Def. nr. 208, 16 Ra 954, s.97).“Hüsrev nâm kimesne sâbıkâ topçı imiş kâfire dutsak olmuş. Düşenden bir hisar gedüği virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 20 Safer 954 s. 44)

350 “Silistre beği mektûb gönderüp Berayil? Kal‘asına on nefer topçı verilmek taleb itmiş. Silistre sancağında vâki‘ olan kal‘alardan yedi nefer topçı tedârik idüp kal‘ada istihdâm eyleyesin deyu hüküm buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 28 M 954, s. 12).

351 Fransa tarafından gelen bir beyzâdeye Dubrovni’ğe kadar yol üzerinde müdahalede bulunulmaması için buyuruldı verilmişti (A.RSK nr. 1454, s. 35).

352 Venedik balyosunun Gelibolu’daki Venediklilere yapılan haksızlıkların önlenmesi için yaptığı müracaat üzerine Gelibolu kadısına haksız müdahalelerin önlenmesi için buyuruldu yazılmıştı (KK Ruus Def. nr. 208, 12 S 954 (3 Nisan 1547), s. 29).

353 Fransa elçilerine günlük olarak 400 akçe nafaka ödeniyor, ayrıca odun ve hayvanları için ot ve arpa veriliyordu (KK Ruus Def. nr. 212, s. 15).

Page 107: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

98

ruus defterinde acemi oğlanı toplanılacak livalar ile her livadan toplanılacak acemi oğlanı sayısı verilmiştir.354

Devşirme toplanılacak livaları gösteren ruus kaydı (KK. Ruus Def. nr. 225, s. 160).

Osmanlı Devleti’nde gayr-ı müslimler müslüman olmağa zorlanmamakla beraber, ihtida hereketlerinin muhtelif vesilelerle teşvik edildiği görülmektedir. Hatta Osmanlı kanunnamelerinde Divan-ı Hümâyun’da ihtida edenlere verilecek hediyeler de tesbit edilmişti.355 XVI. yüzyıl ruus defterlerinde ihtidalarla ilgili kayıtlara çok sık tesadüf edilmektedir. Özellikle saray görevlileri, Divan üyeleri ve taşra yöneticilerinin akrabalarına ait ihtida kayıtları, devlet hizmetlerinde görev alabilmenin bir aracı olarak ihtidanın önemli bir rolü olduğunu göstermektedir.356

Hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz saray eğitimi ve çıkma sistemi hakkında da ruus defterleri önemli bir kaynak vazifesi görecektir. 208 nolu ruus

354 KK Ruus Def. nr. 225, s. 160.355 “Tevkii Abdurrahman Paşa Kanunnamesi”, MTM, I/3 (İstanbul 1331), s. 508, 542.356 209 nolu ruus defterinde toplam 8 ihtida kaydı mevcut olup mühtediler arasında Haydar

Paşa’nın akrabası (s. 26), Vezir Ahmed Paşa’nın dayısının oğlu (s. 36), kapıcıbaşının hısmı (s. 53) ve çaşnıgirlerden birinin kardeşi de (s. 152) bulunuyordu.

Page 108: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

99

defterinde İskender Çelebi sarayından çıkarak sağ ve sol bölük ulufecileri olan 14 kişinin isimleri ve alacakları günlük ücretler kaydedilmiştir.

Şekil 1

İskender Çelebi Sarayı’ndan çıkanlara dair ruus kaydı (KK Ruus Def. nr. 208, s. 165).

Ruus defterlerindeki “ikâme-i pazar” kayıtları, 954/1547 tarihinden başlayarak XVI. yüzyılda kurulan bütün Osmanlı şehir pazarlarının kayıtlarını ihtiva etmekte ve Anadolu şehirlerinin iktisadi durumunu anlamaya yarayacak verileri sağlamaktadır. Osmanlı küçük şehir ve kasabalarında iktisadi faaliyetlerin en önemlilerinden birisi de haftanın belli bir gününde ve genellikle cuma günü kurulan pazarlardır.357 Anadolu Selçuklularından beri var olagelen ve kasabaların

357 Şehirleşme-pazar ilişkisi ve Osmanlı Devleti’nde muhtelif bölgelerde kurulan pazarlar ve bunların şehir ekonomisindeki yeri hakkında bkz:

Page 109: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

100

yanısıra büyük şehir merkezlerinde bile kısmen devam eden bu hafta pazarı alışkanlığı Osmanlı döneminde de devam etmiştir. Genellikle köylerde ve şehirlerin etrafında üretilen sebze ve meyvenin şehirli tüketiciye doğrudan sunulduğu hafta pazarları, Osmanlılar döneminde merkezi idarenin izni ile kurulabiyordu.358 Bir şehirde pazar kurulması (ikâme-i pazar) için, şehir halkının veya şehir yöneticilerinden birinin Divan-ı Hümâyun’a müracaat etmesi ve bu müracaatın kabul edilmesi gerekiyordu. Kabul edilen müracaatlarla ilgili kayıtlar ruus defterleri ile tahrir defterlerine işleniyordu. Pazarlarla ilgili kayıtlarda pazarların kurulduğu cuma günüyle ilgili tartışmalara da çok sık rastlanmaktadır. Bu konudaki temel şikâyet, pazara gelen köylülerin pazar dolayısıyla cuma namazına gitmekte gösterdikleri isteksizliktir. Şehir kadıları bu hadise dolayısıyla sık sık Divan-ı Hümâyuna müracaat etmekte ve şehir pazarlarını cumanın dışındaki günlere aldırmaktadırlar. Fakat bunun aksine olarak, bazı şehirlerde de köylüler, cuma namazı dolayısıyla pazarın şehre geldikleri cuma günü kurulması için talepte bulunmaktadırlar.359

Ruus kayıtları, Osmanlı Devleti’nin cami, medrese, hamam, başhane gibi binaların yapımını kontrol altında tuttuğunu ve Osmanlı bürokrasisinin bunları kayda geçirdiğini göstermektedir. Osmanlı bürokrasisinde II. Bayezid döneminin başlarından itibaren, muhtelif vesilelerle verilen beratlara ait resimler arasında hamam ve başhane inşası dolaysıyla alınan resimler de zikredilmiştir.360 Bu nişan resimleri şu şekilde tespit edilmişti:

“Hamam binâ olmasına, resm-i berât 300, resm-i kitâbet 60; başhâne binâ olmasına resm-i berât 100, resm-i kitâbet 20.”361

Bu uygulamanın sonraki dönemlerde de devam ettiği ve bu tür inşaatlara ait kayıtların XVI. yüzyılın ikinci yarısında ruus defterlerine işlenmeye başladığı görülmektedir. Ruus defterlerinde hamam ve başhanelerin yanısıra cami, medrese, han, su tesisleri gibi muhtelif yapıların inşasına dair verilen izinler de kaydedilmiştir. Bu kayıtlar, imparatorluk dahilindeki bütün kamu binalarının ve imar faaliyetlerinin yasal izne tâbi olduğunu göstermektedir.

Suraiya Faroqhi, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, (Terc: Neyyir Kalaycıoğlu), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1993, s. 69-72; Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İctimai Tarihi, c. II (1453-1959), Tekin Yayınları, İstanbul 1979, s. 220-225; Özer Küpeli “Osmanlı Devleti’nde Panayır organizasyonları ve Gönen Hacı İsa panayırının tarihine dair.”, Osmanlı, III, Ankara 1999, s. 490-497; “Pazar” maddesi, Türk Ansiklopedisi, XXVI, 444.

358 “Pasinabad Sancağında hafta pazarı olmayup livâ-i mezbûrda Hasan kal‘ası tahtında pazar olmak ruk‘a itdüklerin ol cânibe teftîşe varan Şücâ Çavuş arz itmeğin buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 208, 13 S 954 (4 Nisan 1547), s. 34).

359 “Kars alaybeği Hasan gelüp kazâ-i Kars’a tâbi‘ Karakal‘a nâm karyede câmi‘ binâ idüp vakf eyleyüp “karye-i mezbûre büyük köydür, etrâf ve cevânibde kasaba ve pazar-gâh yokdur” deyu cuma günü ikâmet-i pazar olunmak ricâ eylemeğin kimesnenin mülküne ve vakfına şer‘an zararı yok ise münâsib olan günde ikâmet-i pazar olunmak buyuruldı” (A.RSK nr. 1460, 1 Ra 982 (21 Nisan 1547), s. 44).

360 Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, II, 114.361 Aynı yer.

Page 110: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

101

Ruus defterlerinde inşa izinlerinin dışında, deprem, sel ve yangınlarla tahrip olmuş yapılarla zamanla tamire muhtaç hale gelmiş binaların tamirlerine ruhsat veren kayıtlara da rastlanmaktadır. Bu tür belgeler sanat, iktisat ve mimari tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Ruuslardan derlenecek inşaat kayıtları ile XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin inşaat işlerine ait düzenli bir envanterin çıkarılması mümkün olabilecektir.

Kepeci 208 nolu ruus defterinde bu tür kayıtların en eskisi 26 Muharrem 954/18 Mart 1547 tarihli bir hamam inşasına ait izindir.362 Şehzade Sultan Selim’in kapıağası Midilli’de bir hamam yaptırmak istemiş ve kendisine, kimsenin vakıf ve mülküne zarar vermemek ve “şer‘an câ’iz olan mahalde” inşa etmek kaydıyla izin verilmiştir.363

Ruus defterlerinin muhteva bakımından çok zengin bir kaynak olduğu yukarıda değerlendirilen muhtelif belge türlerinden anlaşılmaktadır. Fakat ruus defterleri hakkındaki araştırmalar henüz çok yetersizdir. Bu defter türü üzerinde yapılacak araştırmalar, Osmanlı timar sisteminin yanısıra Osmanlı teşkilat tarihi çalışmalarına da önemli katkılar sağlayacaktır.

362 KK Ruus Def. nr. 208 s. 10.363 Üsküdar’da Rüstem Paşa tarafından yaptırılacak bir başhane defterde şu şekilde

kaydedilmişti: “Rüstem Paşa hazretleri cânibinden Üsküdar’da bir başhâne yapılmak fermân olundı. Kimesneye zararı yok ise” (KK Ruus Def. nr. 208, 12 S 954 (3 Nisan 1547), s. 29).

Page 111: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

102

IV. BÖLÜMRUUS VE TAHVİL AHKÂM DEFTERLERİNİN BİRBİRİYLE

VE DİĞER DEFTER TÜRLERİYLE İLGİSİ

A. Ruus ve tahvil ahkâm defterlerinin birbiriyle ilgisi

Bu güne kadar yapılan teşkilat tarihi çalışmalarında tahvil ve ruus kalemlerinin farklı derecelerdeki devlet görevlilerinin tayinleriyle meşgul olduğu vurgulanmış ve genellikle bu tanımlamalarda ruus kaleminin vakıflar ile dini müesseselerdeki vazife sahiplerinin, devlet kalemlerindeki büyük küçük kâtiplerin, saray ağa ve hademelerinin dizdar ve kale erlerinin berat ve fermanlarını hazırladığı ifade edilmiştir.364 Tahvil kaleminin ise vezaret, mirmiranlık, büyük kadılık beratları ile has, zeamet ve timarlara ait tevcih beratları, mütevellilik, meşihat ve esnaf kethüdalıkları beratlarını hazırladığı belirtilmiştir.365

Burada, XVI. yüzyıl ruus ve tahvil defterlerinin karşılaştırılması ile, bu tanımların doğru olup olmadığı çeşitli örnekler üzerinde tartışılacaktır. Bu karşılaştırma için öncelikle XVI. yüzyıla ait bütün ruus ve tahvil ahkâm defterleri taranarak tayin kayıtları fişlenmiş ve daha sonra da bunlar tasnif edilerek birbiriyle karşılaştırılmıştır. XVI. yüzyıla ait ruus ve tahvil ahkâm defterlerinin karşılaştırılması sonucunda, bazı tayin kayıtlarının hem ruus hem de tahvil ahkâm defterlerine kaydedildiği görülmüştür. Tayin kayıtları ruus ve tahvil ahkâm defterlerine kaydedilen görevliler; timar tasarruf eden askerî zümreler, eyalet ve sancaklardaki yöneticiler, müderrisler ve mevleviyet kadıları olarak tespit edilmiştir.

Aşağıda örnek olarak, Şam yeniçeri ağalığı, Bozok sancak beyliği ve Menteşe sancak beyliğine ait tayin kayıtlarının önce ruus defterindeki kayıt şekli ve daha sonra bu ruus kaydına istinaden birkaç gün ara ile yazılmış tahvil hükümleri verilmiştir.

Şam yeniçeri ağası Ayas’ın vefatı üzerine yerine Şam dizdarı Mustafa,18 Ramazan 961 (17 Ağustos 1554) tarihinde yeniçeri ağası olarak tayin edilmiş ve tayinle ilgili buyuruldu öncelikle ruus defterine işlenmiştir:

364 Uzunçarşılı, Merkez, s. 95-116; İnalcık, “Reisülküttab”, s. 675.365 İnalcık, aynı yer.

Page 112: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

103

“Ağalık-ı Yeniçeriyân-ı Şam, bi’l-fi‘il yeniçeri ağası olan Ayas vefât itmeğin Şam dizdarı Mustafa’ya buyuruldı”. 366

Buyuruldunun verilmesinden bir gün sonra (18 Ağustos 1554) tayinle ilgili tahvil hükmü yazılmıştır:

“Şam beğlerbeğisine hüküm ki Şam yeniçerileri ağası olan Ayas vefât itmeğin mezkûr ağalığı hâliyâ Şam kal‘ası dizdarı olan Mustafa zîde mecduhûya inâyet idüp buyurdum ki; zikr olunan ağalığı müşârun-ileyhe tevcîh idüp ağalık hizmetinde istihdâm eyleyesin”.367

İkinci örneğimiz Bozok livasına bey tayiniyle ilgili olup Halep kethüdalığından mazul Memiş Bey, 12 Ramazan 961 (11 Ağustos 1554) tarihinde liva beyi tayin edilmiş ve tayine dair yazılan buyuruldu ruus defterine işlenmiştir:

“Livâ-i Bozokİki sancak olmak fermân olunup asıl Bozok Halep kethüdâlığından ma‘zûl Memiş Beğ’e iki yüz elli binle bâkî kalan haslarından bedeliyle Uzeyr Beğ’i Çerkez Beğ’e bedeliyle buyuruldı.Kayd şüdMemiş beğ hükmü Haydar Çavuş’a virildi”.368

Memiş Bey’in tayinine ait tahvil hükmü ise iki gün sonra (13 Ağustos 1554) yazılmıştır:

“Halep timarları defteri kethüdâlığından ma‘zûl olan Memiş Bey’e hüküm ki; hâliyâ livâ-i Bozok iki sancak olmak emr idüp ve senin hakkında avâtıf-ı aliyye-i şâhânem zuhûra getirip asıl Bozok sancağı işbu sene ihdâ ve sittîn ve tis‘a mi’e Ramazanı[nın] onikinci gününden iki yüz elli bin akçalık haslarıyla sana inâyet eyleyüp ..... sonra olanı–çün dergâh-ı mu‘allâm çavuşlarından Haydar zîde kadruhûya ta‘yîn eyleyüp buyurdum ki adamın gönderüp sancağın hıfz u hırâset itdüresin.

366 KK Ruus Def. nr. 212, 18 Ramazan 961 (17 Ağustos 1554), s. 82.

367 Mühimme nr. I, 19 Ramazan 961 (18 Ağustos 1554), s. 16.368 KK Ruus Def. nr. 212, 12 Ramazan 961 (11 Ağustos 1554), s. 79.

Page 113: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

104

Bir sûreti Uzeryr beği Çerkes beğe Kırşehri sancağı buyuruldu. Bedeliyle. Hızır Çavuş ta‘yîn olundu”. 369

Üçüncü örneğimiz yine bir liva beyi tayiniyle ilgilidir. Bozok beyi Murad Bey Memiş Bey’le aynı tarihte (11 Ağustos 1554) Menteşe livasına tayin edilmiş ve tayin kaydı ruus defterine işlenmiştir:

“Müjdesi içün Mustafa Çavuş’a hüküm virildi.Liva-i MenteşeBozok Beği Murad Beğ’e bedeliyle buyuruldı.”370

Murad Bey’in tayinine ait tahvil hükmü de buyuruldunun verilmesinden iki gün sonra (13 Ağustos 1554) yazılmıştır:

“Bozok sancağı beği Murad Beğ’e hüküm ki Senin hakkında mezîd-i inâyetim zuhûra getürüp iş bu sene 961 Ramazanın on ikinci gününden, tasarrufunda olan hasların bedeliyle Menteşe sancağın tefvîz ve mukayyed? kılup i‘lâmı–çün Mustafa Çavuş irsâl olundı. Adamın gönderüp sancağın hıfz u hirâset itdiresin”.371

Yukarıda aynı şahıslara ait tayin kayıtlarının hem ruus hem de tahvil ahkâm defterlerinde işlenmiş olması, ruus ve tahvil kalemlerine ait tariflerin hatalı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu hususla ilgili şu sonuçlara varmak mümkündür:

XVI. yüzyılda ruus defterlerine kaydedilen belgelerin berat olmadığı dolayısıyla tayin berat ve fermanlarının ruus kalemi tarafından hazırlandığı şeklindeki görüşün yanlış olduğu anlaşılmaktadır.

Ruus ve tahvil kalemlerinin bütünüyle farklı devlet görevlilerinin tayin işlemlerini yürütmediği aksine bazı devlet görevlilerinin tayin işlemlerinde birbirinden farklı roller üstlendiği görülmektedir. Ruus kaleminin tayinlerdeki rolü sadrazamın arzlarına padişah tarafından verilen tasdik veya red cevaplarının “buyuruldu”lar şeklinde formüle edilerek defterlere işlenmesinden ibarettir. Tahvil kalemi ise tayin hükümlerini hazırlamaktadır Dolayısıyla tahvil kalemi tarafından hazırlanan berat ve fermanlar ruus kayıtlarına istinaden düzenlenmekte ve bir tayin işlemine ait prosedür ruus ve tahvil kalemleri arasındaki iş bölümüyle yürütülmektedir.369 Mühimme nr. I, 14 Ramazan 961 (3 Ağustos 1554), s. 7.370 KK Ruus Def. nr. 212, 12 Ramazan 961 (11 Ağustos 1554), s. 79.371 Mühimme nr. I, 14 Ramazan 961 (3 Ağustos 1554), s. 8.

Page 114: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

105

XVI. yüzyıla ait ruus ve tahvil ahkâm defterlerinin karşılaştırmasının ortaya koyduğu ikinci bir sonuç ise bazı devlet görevlilerinin tayinlerinin ruus defterlerine kaydedildiği halde tahvil ahkâm defterlerine işlenmediği olmuştur. Divan-ı Hümâyun üyelerinden bazıları ile Divan katiplerinin tayinleri ruus defterlerine kaydedildiği halde tahvil ahkâm defterlerine kaydedilmemiştir. Buradan da şu sonuçlara varmak mümkündür:

Ruus ve tahvil kalemleri için verilen tariflerdekinin aksine, bu kalemlerin, tayinleriyle uğraştığı devlet personeline ait sınıflandırmanın XVI. yüzyıl için geçerli olamayacağı ve her iki kalemin de farklı derecelerdeki görevlilerin tayin ve tevcih beratlarını hazırladığı şeklindeki görüşün yanlış olduğu anlaşılmaktadır.

Ruus ve tahvil kalemi XVI. yüzyılın ortalarından itibaren sancak ve kaza kadıları hariç imparatorluk bünyesindeki bütün idarî ve askerî personelin tayin kayıtlarını tutmaktadır.

Hammer ve D’ohsson’un eserleri gibi Osmanlı teşkilat tarihine ait klasik kaynakların verdiği bilgilerin tenkitsiz olarak kullanılması ve XVI. yüzyıla ait ruus ve tahvil defterlerinin yeterince incelenmemiş olması hatalı yorumlara sebebiyet vermiştir. Halbuki imparatorluk bünyesindeki idarî, siyasî ve iktisadi gelişmeler, imparatorluk bürokrasisini her yüzyıl içerisinde bir kaç defa küçük veya büyük çaplı değişmeye maruz bırakmıştır. Özellikle XVI. yüzyılın sonu, Osmanlı bürokrasisi için köklü bir değişimin başladığını gösteren siyasî ve iktisadi anlamda büyük bir değişim dönemidir. XVI. yüzyılda ortaya çıkmış bazı müesseselerin ismi yüzyıllar boyunca aynı kalmakla beraber, müessesenin yapı ve fonksiyonları bakımından zaman içerisinde geçirmiş olduğu değişim, müessesenin ilk ve son şekli arasında isim benzerliğinin dışında hiçbir ortak yön bırakmamış olabilmektedir. Bu değişmeleri dikkate almadan yapılacak tariflerin yanlış sonuçlar vermesi muhtemeldir. Nitekim Osmanlı teşkilat tarihiyle ilgili araştırmalarda Divan-ı Hümâyun ruus ve tahvil kalemleri için verilen tarifler, D’Ohson ve Hammer’in XVIII. yüzyıl için geçerli olabilecek tanımlarının yaygınlık kazanmasına ve araş-tırmacıları yanıltarak günümüzde de aynı hatanın tekrarlanmasına neden olmuştur.

B. Timar ruznamçe defterlerinin ruus ve tahvil ahkâm defterleriyle ilgisi

Osmanlı Devleti’nde devletin gelir kaynakları arasında en önemli grup tarım gelirleri idi. Devlet, askerî ve idarî sistemini toprak tasarruf sistemi ile bütünleştirmiş ve buna bağlı olarak gelişen bir bürokratik yapı kurmuştu. Osmanlı Devleti’nde timar tasarruf eden bütün idarî ve askerî yöneticiler (en düşük timar gelirine sahip bir sipahiden en yüksek düzeydeki hasları tasarruf eden sadrazama kadar), devletle resmi bağlılıkları devam ettiği süre içerisinde timar sistemine

Page 115: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

106

bağlı olarak teşekkül etmiş bir bürokratik ilişkiler ağının içerisinde yer almaktaydılar.

XVI. yüzyılda sayıları 37.000’in üzerinde bulunan372 timar sahipleriyle timar gelirine sahip diğer idareci, asker ve hizmetliler sınıfına ait işlemler, Osmanlı bürokrasisinin en önemli faaliyet alanlarından birini teşkil ediyordu. Osmanlı timar sisteminin anlaşılması Osmanlı Devleti’nin timara bağlı askerî yapısının ve personel politikalarının anlaşılmasına da katkı sağlayacaktır.

Timar sistemi ile ilgili çalışmalar XVI. yüzyıl tahrir defterleri üzerinde yoğunlaştığı için timar bürokrasisinin işleyişi ile ilgili araştırmalar ilgi görmemiş ve ruus ve tahvil ahkâm defterlerinin timar bürokrasisi içerisindeki yeri tamamen meçhul kalmıştır. Nejat Göyünç’ün timar ruznamçe defterleri373 ve tahvil hükümlerini374 incelediği iki ayrı makalesinde, timar tasarruf eden personele ait biyografiler ve defterlerin diplomatik açıdan incelenmesi gayesi öne çıkmış fakat timar sisteminin işleyişi üzerinde durulmamıştır. Ruus, tahvil ahkâm ve timar ruznamçe defterleri arasındaki münasebetin ortaya konulmasıyla XVI. yüzyıl timar bürokrasisinin işleyiş şekli de önemli ölçüde aydınlatılabilecektir.375

XVI. yüzyılda timar tevcih işlemi; arz, buyuruldu, tahvil hükmü, beylerbeyi tezkiresi ve berat gibi farklı belgelerin düzenlenmesi ile gerçekleşmekteydi. Bir kimseye timar verilebilmesi için öncelikle beylerbeyi, sancak beyi veya alaybeyi gibi askerî yetkililerin arzda bulunması gerekiyordu.376 Divan’a verilen arz üzerine, verilecek timarın miktarına göre ya doğrudan sadrazam tarafından ya da padişaha arz edildikten sonra “buyuruldu“ yazılırdı. Arz üzerine yazılan buyu-ruldu, aynı zamanda ruus defterine işleniyordu.

Buyuruldu kaydı bulunan arz, tahvil hükmü yazılmak üzere reisülküttaba gönderiliyor ve kalemde hükmü yazıldıktan sonra bu hüküm timar sahibi tarafından bağlı bulunduğu beylerbeyiliğe götürülüyor ve burada tahvil hükmüne istinaden timar sahibine tezkiresi veriliyordu. Timar sahibi bu tezkireyi alarak

372 Ömer Lütfi Barkan, “Timar”, İA, XII/1, 287.373 “Timar ruznamçe defterlerinin biyografik kaynak olarak önemi”, Belleten, LX/227 (Nisan

1996), s. 127-138.374 “Timar tevcihleri hakkında” Osmanlı Türk Diplomatiği Semineri (30-31 Mayıs 1994), İstan-

bul 1995, s. 67-74. 375 Timar ruznamçe defterleri, en küçük timardan sancak beyi, beyler beyi, defterdar, vezir

gibi devlet memurlarını ve şehzadelerin maiyetindeki lala defterdar ve nişancı zeamet ve haslarına kadar dirlik olarak dağıtılan bütün gelir kesitlerinde meydana gelen değişiklik-lerin günü gününe kaydedildiği defterlerdir. Timar ruznamçe defterlerinde belge türü olarak sadece timar tezkireleri mevcuttur. Bunun dışında muamelat dolayısıyla kaydedilmiş berat gibi belgelere de rastlanabilir. Bu defterlerde bütün dirliklerin ayrıntılı dökümünü ve timar tasarruf eden bütün devlet görevlilerinin isimlerini bulmak mümkündür. Fakat bu defterler doğrudan bir tayin defteri değildir. Tayin kayıtları sadece timar tevcihleri dolayısıyla yapılan muamelatta zikredilmektedir.

376 Kadılar, yabancı elçiler ve sair merkez ve eyalet görevlileri de çeşitli hizmetlerinden dolayı askerî ve idarî personele timar verilmesi için arzda bulunuyorlardı.

Page 116: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

107

tekrar Divan’a götürüyor ve tezkire Defterhane tarafından timar ruznamçe defterine işleniyordu. Bu işlemden sonra timar sahibine beratı veriliyordu.

Telhis üzerinde timar tevcihine ait buyuruldu kaydı (KK Tahvil Def. nr. 314, s. 111).

XVI. yüzyıldaki bir timar tevcih muamelesinin bütün safhalarını belge ve defterler üzerinde sırasıyla göstermek mümkün değildir. Çünkü bu döneme ait evrak, defterlerle bire bir karşılaştırma yapacak kadar fazla değildir. Fakat timar tevcih işlemlerinin sırası, defterler üzerinde takip edilebilmektedir. Timar tevcih ve kayıt işlemlerinin defterlere nasıl işlendiği Beyşehir livasına ait kayıtlar esas alınarak aşağıda gösterilecektir.

Karaman tezkirecisi olup Beyşehir livasında timar tasarruf eden Kâtip Mustafa’nın, hakkındaki isnatlar dolayısıyla görevden alınıp suçsuzluğu anlaşılınca göreve iadesiyle ilgili muameleler ruus, tahvil ahkâm ve timar ruznamçe defterlerindeki tarih ve işlem sırasına göre defterlerden takip edilebilmektedir.

Göreve iadeyle ilgili ilk işlem 14 Ramazan 983/17 Aralık 1575 tarihinde buyuruldu yazılması ile başlamıştır.

Page 117: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

108

Katip Mustafa’nın göreve iadesine dair buyuruldu (KK Ruus Def. nr. 230, s. 80).

Karaman Beğlerbeğisi Mahmud Paşa mektûb gönderüp Beğşehri sancağında onbin dört yüz akçe timarı ile Karaman tezkirecisi olan Mustafa’ya yeni defterdâr ba‘zı nesne isnâd idüp tezkireciliği âhara virilüp mezbûra olan isnâd hilâf-ı vâki‘ olup yarar, müstakîm ve ehl-i kalem ve ahvâl-i defâtîre vukûfı ve mahâreti olup ve hâlâ tezkireci olan nâ-ehil idüğin bildirüp tezkirecilik mezbûra virilmesin ricâ it-meğin zikr olunan tezkirecilik mezbûra virilmek buyuruldı.

Buyuruldu kaydına istinaden Karaman Beylerbeyi Mahmud Paşa’ya tahvil hükmü yazılmıştır.377

Katip Mustafa’nın göreve iadesine dair tahvil hükmü (Hadariye Defterleri nr. 1, s. 247)

Karaman Beğlerbeğisi’ne hüküm ki mektûb gönderüp Beğşehri san-cağında 10.400 akçe timar ile Karaman tezkirecisi olan Kâtib Mustafa’ya yeni defterdâr ba‘zı nesne isnâd idüp tezkireciliği âhara virilüp mezbûra olan isnâd hilâf-ı vâki‘ olup yarar, müstakîm ve ehl-i kalemdir, ahvâl-i defâtîre vukûfı ve mahâreti olup ve hâlâ tezkireci olan nâ-ehil idüğin bildirüp tezkirecilik ricâ itmeğin buyurdum ki mezbûrun arz eylediği üzere zikr olunan tezkirecilik hizmetinde isti-hdâm eyleyesin.

377 Mahmud Paşa’ya yazılan tahvil hükmünün tarihi, tahvil ahkâm defterindeki gün tarihli başlığa göre 9 Ramazan 983/12 Aralık 1575’tür. Fakat tahvil hükmünün buyuruldudan sonra yazılması mümkün olmayacağından gün başlıklı tarihin yazımında bir hata yapıldığı veya tarih atlandığı düşünülebilir. Zaten Mahmud Paşa’nın 15 Z 983 tarihli tezkiresinde de hükmün “evâsıt-ı Ramazan 983 târihiyle muvarrah” olduğu ifade edilmiştir.

Page 118: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

109

Mahmud Paşa ise 15 Zilhicce 983/16 Mart 1576 tarihinde Kâtip Mustafa’nın tezkiresini yazdırmış ve bu tezkire 24 Muharrem 984/23 Nisan 1576 tarihinde timar ruznamçe defterine kaydedilmiştir.

Katip Mustafa’nın göreve iadesine dair beylerbeyi tezkiresi (Timar Ruznamçe Defteri nr. 48, s. 150).

Beğşehri sancağında Gurgurum nâhiyesinde 10.400 akçe timara mu-tasarrıf olup Karaman tezkirecisi olan Kâtib Mustafa’ya defterdâr ba‘zı nesne isnâd idüp tezkireciliği âhara virilüp mezbûra olan isnâd hilâf-ı vâki‘ olup yarar olmağın Asitâne-i saâdete arz olundukda giru tezkirecilik hizmetinde istihdâm eyleyesin deyu evâsıt-ı Ramazan sene 983 târihiyle muvarrah emr-i şerîf virilmeğin yine livâ-i mezbûrda 200 akçe hisse bundan akdem Beğşehri sancağı beği olan Mehmed Beğ tahvîlinden 499 akçe hisse müteveffâ Sinan tahvîlin-den mahlûl olmağın birikdirilüp 699 akçe olup ber-vech-i terakkî elinde olan timarına zam olunup cümle timarı 11.099 akçelik olmak

Page 119: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

110

üzere tevcîh olunup berât-ı hümâyûn içün tezkire virildi. Fi 15 Zilhicce sene 983 Tezkire-i Mahmud Paşa

Timar ruznamçe, ruus ve tahvil defterlerindeki timar tevcih kayıtları ile tahrir defterleri, Osmanlı timar bürokrasisinin basit bir kayıt sisteminin çok daha ilerisinde örgütlenmiş ve kompleks bir yapıya kavuşmuş olduğunu göstermekte-dir. Bu karmaşık ilişkiler ağının ortaya çıkardığı defterler ise Osmanlı timar sis-temini anlamamızı mümkün kılmanın yanısıra büyük bir imparatorluğun üç asır içerisinde teşekkül etmiş bürokratik yapısını da bütün ayrıntılarıyla gün yüzüne çıkarmaktadır.

Osmanlı bürokrasisi, XVI. yüzyıl boyunca sayıları sürekli artan askerî ve idarî zümrelerin, görevlerinin başlangıcından itibaren düzenli olarak ruus ve tahvil ahkâm defterlerine kaydedilmesi, görev değişikliklerinin (kasr-ı yed, ferağ, azil ve ölümler dolayısıyla meydana gelen) yine aynı defterlerde gösterilmesi ve timar sahiplerinin dağılımının coğrafi olarak kontrolünün sağlanması için de vi-layet esasına göre düzenlenmiş timar ruznamçe defterlerinin tutulması işlemlerini bir görev dağılımı içerisinde yürütüyordu.378 Dolayısıyla timar sistemi; timar sahiplerine ait arazinin ve vergi gelirlerinin tesbit edilmesi işlemleriyle uğraşan Defterhane’yi ve timar tasarruf hakkının intikali işlemleriyle uğraşan ruus ve tahvil kalemlerini ortaya çıkarmıştı. Tahvil ve ruus kalemlerinin, timar sistemine bağlı olarak yürüttüğü işlemler timar sisteminin merkezi kontrolünü üstlenmiş olan Defterhane tarafından denetleniyordu.379

Yukarıda timar tevcih sistemine dair verilen bilgiler ve örnekler ancak XVI yüzyılın belli bir dönemindeki durumu yansıtmaktadır. Osmanlı bürokrasisinde timar ve cihetlerin tevcih muameleleri ile tayin işlemlerinin zaman içerisinde değişen prosedürleri ve tarihi seyir içerisinde bu işlemlerin hangi makamların yetkisi dahilinde olduğunun tespiti, her yüzyıl için kesin ifadeler kullanmayı güçleştirmektedir. XIV. yüzyıldan XVI. yüzyılın sonunu kadar timar tevcih siste-minde önemli gelişmeler yaşanmıştır.

378 Osmanlı bürokrasisinde tayin, terfi, azil ve tekaüd muameleleri, mali nitelikleri ve timar miktarlarındaki artma (terakkiler) ve azalmalar dolayısıyla timar sistemi içerisinde mütalaa edildiğinden Divan-ı Hümâyun merkez kalemleri ile defterhane arasında sıkı bir bağ kurul -muştu.

379 Timar sisteminin ortaya çıkardığı bürokratik usulleri anlamamıza yardımcı olan kaynaklar -dan birisi olan Asafname, Kanuni’nin güçlü vezirlerinden Lütfi Paşa’nın timar sistemi hakkındaki görüşlerini yansıtması bakımından önemlidir. Vezirlerin kendi maiyetindeki adamlarına zeamet yerine timar vermesi gerektiğini söyleyen Lütfi Paşa’ya göre; sadrazam sehven zeamet verirse, reisülküttab tahvil hükmünü vermemeli ve defter emini iki kılıcı bir mahalle kaydetmeyerek “kanun değildir” diye geri vezir-i azama arz etmelidir (Mübahat Kütükoğlu “Lütfi Paşa Asâfnâmesi”, Prof. Dr. Bekir Kütükoğlu’na Armağan, İstanbul 1991, s. 66).

Page 120: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

111

XIV. yüzyılda timar ve vakıf tevcihlerinin yapıldığı ve Osmanlı bürokra-sisinin doğuşunda da bu tür tevcihlerin önemli bir rolü olduğu bilinmektedir. Os-manlı kronikleri, Orhan Gazi döneminde, gazilerin yeni zabtedilen uclara yer-leştirildiğini ve Rumeli fetihleri başlayınca ilk zabtedilen Gelibolu bölgesinin Yakup Ece ve Gazi Fazıl’a Orhan Gazi tarafından timar olarak verildiğini bildirmektedir.380 Timar sistemi XIV. yüzyılda Rumeli’de hızla yayılmış ve yerli aristokrat sınıflar da timar sisteminin bir parçası halini almıştı.

XV. yüzyılın başlarında Osmanlı hükümdarlarının yanısıra vezirler de timar tevcih edebiliyorlardı. Aşıkpaşazade’ye göre, Çelebi Mehmed’in hastalık dönem-lerinde vezirler her gün kapıda timar tevcih işleriyle meşgul olmuşlardı.381 Geli-bolulu Ali’nin Künhü’l-ahbâr’da haber verdiğine göre Çelebi Mehmet döneminde Rumeli timar teşkilatında önemli bir gelişme yaşanmış ve bu hükümdar Rumeli’yi kendi hakimiyeti altına aldıktan sonra maiyetindeki silah arkadaşlarına timarlar vermiş, fakat her timarın yarısını kendisine tahsis ederek malikane usulünü ihdas etmiştir.382

II. Murat döneminden kalan mükemmel tahrir defterleri, Osmanlı timar sis-teminin Fatih dönemine kadar bütün hususiyetleriyle teşekkül etmiş olduğunu göstermektedir. Halil İnalcık’ın tespitlerine göre H. 835/M. 1431 tarihli Arnavid sancağına ait timar defteri, düzenleniş şekli bakımından, Kanuni devri icmal defterleriyle hemen hiçbir fark göstermemektedir. Bu da Osmanlı tahrir usulünün daha XV. asrın ilk yarısında mükemmeliyet derecesine ulaştığına işaret etmekte-dir.383 II. Murat devri tahrir defterleri üzerinde yer alan muamelat kayıtlarından, timar tahvil işlemlerinin tahrir defterleri üzerinde icra edildiği anlaşılmaktadır. Fakat timar tevcihleri için bu dönemde ayrı bir defter tutulduğuna dair bir bilgiye sahip değiliz.

Fatih döneminden (1451-1481) itibaren günümüze ulaşan kanunnameler, XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hem tayin ve tevcih prosedürlerini hem de tayinlerden sorumlu devlet erkanını tanımamıza yardımcı olmaktadır. Fatih’in teşkilat kanunnamesi, vezir-i azamların timar tevcihleri ile kadıaskerlerin cihat tevcihlerini düzenleyen ilk kanunnâmedir. Bu kanunname ile vezir-i azamlar 5.999 kuruşa kadar olan timarları padişaha arzetmeden tevcih edebileceklerdi. Bu kanun XV. yüzyılın ikinci yarısında timar tevcihlerine ait bürokratik usullerin şekillenmesinde de önemli rol oynamıştır. Fatih Kanunnamesi’nde vezir-i azamın dışında timar tevcih etme yetkisi tanınmış başka bir görevliden söz edilmemekte-dir.384 Fakat Osmanlı bürokrasisinin ilk devirlerinde, timar tasarruf beratlarının

380 Köprülü, “Bizans müesseselerinin”, s. 233.381 Köprülü, “Bizans müesseselerinin”, s. 235.382 Köprülü, “Bizans müesseselerinin”, s. 235.383 Halil İnalcık, “1431 tarihli timar defterine göre Fatih devrinden önce timar sistemi”, IV.

Türk Tarih Kongresi, Ankara 1948, s. 133.384 Özcan, “Fatih’in Teşkilat Kanunnamesi”, s. 40.

Page 121: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

112

beylerbeyiler tarafından da verilebildiği; hatta XV. yüzyılda subaşı bitisi ve kadı mektubu ile de timar tasarruf olunduğu bilinmektedir.385 Beylerbeyilerin II. Bayezid döneminde (1481-1512) berat vererek timar tevcih ettiklerine dair günümüze ulaşmış bir kanun metni de bulunmaktadır. Douglas Howard tarafından yayınlanan kanunname metni 936/1529-1530 tarihine kadar ibtida beratlarının beylerbeyiler tarafından verildiğini göstermektedir. 386

46 yıllık saltanatı döneminde devleti bütün kurumlarıyla yeniden yapı-landıran ve Fatih’ten sonra imparatorluğa gerçek çehresini kazandıran Kanuni, 1530 yılında çıkardığı bir fermanla timar ve zeametlerin dağıtımını yeniden merkezi hükümetin elinde toplamıştır.387 Sipahi oğulları ve torunlarının beylerbey-iler tarafından verilen ibtida beratlarını istismar etmeleri böyle bir neticeyi doğur-muştur388. 936 tarihine kadar beylerbeyi beratıyla verilen timarların Divan-ı Hümâyun’daki ruznâmede kaydı bulunmadığı için sipahi oğul veya torunları II. Selim döneminde de seksen doksan yıllık beratları timar alabilmek için kullanmak istemişler fakat II. Selim bu tür timar taleplerini “sipâhîzâdeliklerinde nev’â iştibâh olmağın” reddetmiştir.

Timarların tasarruf şeklini yeniden düzenleyen 983/1575-76 tarihli timar ka-nunu ise sipahi ve subaşıların beylerbeyinden aldıkları tahvil kağıdıyla timar tasarruf etmelerini yasaklamış ve beylerbeyi tarafından verilen timar tezkirelerinin veriliş tarihinden itibaren altı ay içerisinde beratlarının çıkartılması mecburiyetini getirmiştir. Kanun altı ay içerisinde beratı alınmayan timarların “mevkufa zabt” olunacağını bildirmektedir. Bu kanunname ayrıca ağa sınıfına dahil olan “atabe-i ulya” daki görevliler ile vüzera, beylerbeyi ve sancak bey-lerinin kullarının sancağa çıktıklarında tasarruf edecekleri timar miktarlarını da tayin etmektedir.389 Timarlarla ilgili ileriki tarihlerde de pek çok kanunname neşredilmiş ve Osmanlı İmparatorluğu dahilinde timar dağılımını ve eyalet teşki-latını gösteren risaleler kaleme alınmıştır. Bu kanunname ve risaleler Osmanlı İm-paratorluğunda timar bürokrasisinin işleyiş şekillerine ışık tutmaktadır.

385 Halil İnalcık, “Osmanlı bürokrasisinde aklam ve muamelat” , Osmanlı Araştırmaları, I (1980), s. 14.

386 “Ottoman administration and timar system: Sûret-i Kânûnnâme-i Osmânî Berâ-yı Timar-dâ-den”, Journal of Turkish Studies, 20 (1996) s. 46-125

387 Albert How Lyber, Osmanlı İmparatorluğunun Yönetimi, çev: Seçkin Cılızoğlu, Süreç yay, İstanbul 1987, s. 100. Kanuni’nin timarla ilgili fermanları için bkz. Tayyib Gökbilgin, “Ka-nuni Sultan Süleyman’ın Timar ve Zeamet Tevcihi İle İlgili Fermanları “, Edebiyat Fakül-tesi Tarih Dergisi, XVII/22 (1967) s. 35-48.

388 Howard, “Timar system”, s. 111.389 Howard, “Timar system”, s. 91-97.

Page 122: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

113

C. Sancak tevcih defterlerinin ruus ve tahvil ahkâm defterleriyle ilgisi

Osmanlı yönetiminde, mülkî ve askerî birimler olarak sancakların hangi tar-ihte ortaya çıktığı bilinmemektedir.390 Yıldırım Bayezid döneminden itibaren, Os-manlılar tarafından ilhak edilen Anadolu beylikleri birer sancak merkezi haline getirilerek, Osmanlı mülkî idare sistemine dahil edilmiş391 ve beylik merkezi olan şehirlerde genellikle Osmanlı şehzadeleri sancak beyi olarak görevlendirilmişti.392

XIV. yüzyıl boyunca gelişen bu yönetim yapısı, timar tasarrufuna bağlı idarî tayinlerle uğraşan bir müessesenin varlığını zaruri kılmakla beraber bu hususa dair kaynaklarda bir bilgiye rastlanmamaktadır. Muhtemelen ilk idarî tayinler vezir ve beylerbeyiler vasıtasıyla yapılıyordu. XIV. yüzyıl gibi XV. yüzyılın ilk yarısında da hem tayinlerle uğraşan bir teşekkülün hem de bu tayinlere ait kayıt-ların tutulduğu defterlerin varlığından haberdar değiliz.

Beylerbeyi ve sancak beyi tayinleri için tutulan ve günümüze ulaşan ilk düzenli kayıtlar XV. yüzyılın sonlarına aittir. Osmanlı bürokrasisinde beylerbeyi ve sancak beyi tayinlerine ait bilgilerin en eski kaynağı II. Bayezid dönemine ait bir timar ruznamçe defteridir.393 MAD 17893 noda kayıtlı timar ruznamçe defteri 892-894/1486-1488 tarihli olup Anadolu’daki timar tevcihlerinin yanısıra beyler-beyi ve sancak beyi tayinlerine ait kayıtları da ihtiva etmektedir. 394 Fakat timar ruznamçe defterlerindeki tayin kayıtları, beylerbeyi ve sancak beylerinin tasarruf ettikleri timarlar dolayısıyla bu defterlerde yer almış olup bunları doğrudan tayin kayıtları olarak nitelendirmek mümkün değildir.

Timar ruznamçe defterlerinin dışında Osmanlı eyalet ve sancaklarını ve bunların idarecilerini gösteren bazı listeler de mevcuttur. Topkapı Sarayı Arşivi’nde bulunan 5246 (M. 1527), 9772 (M. 1521-1522), 10057 (M. 1526-1527), 8303 (M. 1527-1530) ve 9578 numaralı defterler, bu tür defterlerin en eski örnekleri arasında yer almaktadır. Bunlardan 9772 nolu defter Ömer Lütfi Barkan tarafından;395 5246 ve 10057 nolu defterler ise Metin Kunt tarafından

390 Sancak beyi tayinine ait en eski tarihli belge 788/1386 tarihlidir. Münşeatü’s-Selatin’in kaydına göre Sofya sancakbeyliği 788/1386 tarihinde I. Murat tarafından İnce Balaban’a 500.000 akçe ile verilmiştir (Feridun Ahmed Bey, Münşeatü’s-Selatin c. I, s. 109’dan nak-leden Ahıshalı, Reisülküttablık, s. 118).

391 Feridun Emecen, “Beylikten sancağa, Batı Anadolu’da ilk Osmanlı sancaklarının kuruluşu-na dair bazı mülahazalar”, İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, İstanbul 2001, s. 87-100.

392 Sancakların başına şehzadelerin geçmesi bir kural değildi. Nitekim Yıldırım Bayezid, Kara -manlılardan aldığı Beyşehir ve civarını Ankara ile birleştirerek bir sancak haline getirmiş ve Çardarlı Ali Paşa’nın azatlı kölesi olan Timurtaş Paşa’yı bey tayin etmişti (Aydın Tane -ri, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş Döneminde Vezir-i Azamlık, İzmir 1997, s. 94).

393 Göyünç, “Timar ruznamçe defterleri ”, s. 128.394 Bu defter, o dönemdeki eyalet teşkilatının yapısına bağlı olarak sadece Anadolu beyler-

beyliğine değil Anadolu yakasındaki bütün Osmanlı topraklarına ait tevcihleri ihtiva etmek-tedir.

395 Metin Kunt, Sancaktan Eyalete 1550-1650 Arasında Osmanlı Ümerası ve İl İdaresi , İstan-bul 1978, s. 125-198.

Page 123: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

114

neşredilmiştir.396 Defterlerden bir kısmında sancak beylerinin yanısıra kadı ve müderrislerin listeleri de bulunmaktadır. Kadı ve müderrislere ait defterler ise Tu-ran Gökçe tarafından yayınlanmıştır.397

Bu listelerden sonra eyalet ve sancakların tamamını kapsayan ve buralara yapılan sancakbeyi, kethüda ve defterdar tayinlerini ihtiva eden düzenli tayin ve tevcih defterlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde ruus ve Maliyeden Müdevver defter tasnifleri içerisinde bulunan ve XVI-XVIII. yüzyıl eyelet ve sancak tevcih kayıtlarını ihtiva eden bu defterler araştırmacılar tarafından sancak tevcih defterleri şeklinde isimlendirilmiştir. Bu defterlerin nasıl ve hangi tarihte ortaya çıktığı henüz aydınlatılabilmiş değildir.

Eyalet ve liva tevcihlerinin düzenli olarak kaydedildiği ilk sancak tevcih defteri A.RSK 1452 numarada kayıtlıdır. Bu defter 944-963/1537-1556 yılları arasındaki tayin kayıtlarını ihtiva etmekte olup Feridun Emecen ve İlhan Şahin tarafından neşredilmiştir.398

Kepeci tasnifindeki 262 nolu defter ise 984-996 tarihleri arasındaki tayin kayıtlarını ihtiva etmekte olup vilayet esasına göre düzenlenmiştir. Osmanlı eyaletlerinin gelişmekte olan teşkilat yapısının da izlenebildiği bu defter, sadece livalara yapılan bey tayinlerini göstermekle kalmamış; eyalet merkezlerinde kethüdalık ve defterdarlık görevlerine tayin edilenlerin isimlerini de vermiştir. Defterin 90-91. sayfalarında Mısır vilayetinin 25 mirlivası verilmiş olup bu kayıt sayesinde, özel statüsü dolayısıyla dikkat çeken Mısır livalarının türlerini tespit etmek te mümkün olmaktadır. Başka eyaletlerde mevcut olmayan gönüllüler mir-livası ve tüfenkçiler mirlivası gibi görevliler aslında askerî sınıfların yönetici-leridir.

Düzenli bir seri teşkil etmemesi, sancak tevcih defterlerinin, idarenin asıl defterleri olmaktan ziyade ruus ve tahvil ahkâm defterlerindeki sancak tevcih kayıtlarından derlenerek meydana getirildiklerini düşündürmektedir. Nitekim Kepeci tasnifi 262 numaralı sancak tevcih defterinin 116. sayfasında Eyalet-i Palu başlığı altında doğrudan ruus defterlerinden aktarılmış 29 Zilkade 989/25 Aralık 1581 tarihli bir kayıt bulunmaktadır.

Sancak tevcih defterleri Osmanlı idarî coğrafyasının ve beylerbeyilik ve sancak düzeninin asırlar içerisindeki değişim ve gelişimini göstermesi bakımından önemlidir.

396 Kunt, age, s. 125-198397 Turan Gökçe, “934 (1528) tarihli bir deftere göre Anadolu vilayeti kadılıkları ve kadıları”,

3 Mayıs 1944 Türkçülük Armağanı, İzmir 1994, s. 77-94.398 Feridun Emecen, İlhan Şahin, “Osmanlı Taşra Teşkilatının Kaynaklarından 957-958

(1550-1551) Tarihli Sancak Tevcih Defteri”, Belgeler, XIX/23, (1998), s. 53.

Page 124: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

115

SONUÇ

XVI. yüzyılda Divan-ı Hümâyun kalemlerinde tutulan defterlerin; muhteva, diplomatik özellikler ve belge türleri bakımından incelendiği ve defterlerin bir-biriyle olan ilgisinin araştırıldığı bu çalışmanın sonucunda, Divan-ı Hümâyun ahkâm defterleri olarak bilinen defterlerin aslında tek bir defter serisinden teşekkül etmediği ve XVI. yüzyılda hükümlerin kaydedildiği üç farklı ahkâm def-teri serisi bulunduğu ortaya çıkmıştır. Bu serilerden birisi, idarî ve siyasî meselel-erle ilgili hükümleri ihtiva etmekte olup geç dönemlerde mühimme defteri ismini almıştır. Divan-ı Hümâyun’a ait ikinci ahkâm defteri serisinin ise idari tayinler ve tımar tevcihlerine ait tahvil hükümlerini ihtiva ettiği görülmüş ve bunlar tahvil ahkâm defterleri ismiyle nitelendirilmiştir. Bugüne kadar Divan-ı Hümâyun ahkâm defterleri içerisinde değerlendirilen fakat tamamen malî hükümleri ihtiva ettiği ve Divan-ı Hümâyun’a ait olmadığı tespit edilen maliye ahkam defterleri ise ayrı bir seri teşkil ettiği için tezin kapsamının dışında tutulmuştur.

Bu tez çalışmasının ortaya koyduğu diğer bir sonuç; tahvil ve ruus kalemi-nin görev alanlarıyla ilgili olarak yapılan tanımlamalarda tahvil kaleminin yüksek dereceli, ruus kaleminin ise düşük dereceli devlet memurlarının tayinleriyle uğraştığı şeklindeki görüşün hatalı olduğudur. XVIII. yüzyıl kaynakları esas alı-narak yapılan bu tanım, tahvil ve ruus kalemlerinin bu yüzyıldaki durumunu yan-sıtmaktadır. Bugüne kadar konu hakkında yapılmış olan çalışmalarda bu önemli ayrıntı dikkate alınmayıp sözkonusu iki kalemin XVIII. yüzyıldaki görüntüsü önceki yüzyıllara da teşmil edilmiştir. Oysa tahvil ahkam ve ruus defterlerinin mukayeseli olarak incelenmesi sonucunda, XVI. yüzyılda ruus ve tahvil kalem-lerinin görev alanları bakımından bir ilişki içerisinde olduğu ve bir tayin işlemine ait prosedürü kendi aralarındaki iş bölümüyle yürüttüğü ve tahvil kaleminin hazır-ladığı tayin berat ve fermanlarını ruus kayıtlarına istinaden düzenlemekte olduğu görüldü.

Defterler üzerinde yapılan araştırmalar neticesinde ruus defterlerinin, Os-manlı Devleti’ndeki düşük dereceli medreseler ile sancak ve kaza kadıları haricin-deki bütün ilmiye sınıfının, vakıf görevlilerinin, hekimbaşıların, tabip ve cer-rahların, saray mensuplarının, eyaletlerdeki bütün yöneticilerin, Divan-ı Hümâyun, Bâb-ı Defteri ve Defterhane’deki bürokratlar ve diğer personelin, yeniçeriler ile altı bölük mensuplarının tamamının tayin kayıtlarını ihtiva ettiği anlaşılmıştır. XVI. yüzyıl ruus defterlerinin timar sistemi içerisinde de önemli bir yeri olduğu ve timar tevcihleriyle ilgili ilk işlemlerin ruus defterlerine kaydedildiği görülmüştür. Ruus defterlerinde timar tevcihleri ve tayinlerin dışında muhtelif konularda buyuruldular da bulunduğu görülmüş ve bunlar kendi içinde sınıflandırılarak değerlendirilmiştir.

Tahvil ahkâm defterlerinde ise; ruus defterlerindeki buyuruldulara istinaden hazırlanan timar tevcihleri ile tayinlere ait tahvil hükümlerinin kaydedildiği fakat

Page 125: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

116

bu defterlerde Divan-ı Hümâyun üyelerinden bazıları ile Divan katiplerinin tayin kayıtlarının yer almadığı tesbit edilmiştir.

Ruus, tahvil ahkâm ve timar ruznamçe defterlerinin mukayeseli incelemeleri sonucunda, timar sistemiyle ilgilenen bürokratik teşekküllerin çok kompleks bir yapıda olduğu, timar tevcihlerinin tahvil, ruus ve defterhane kalemlerinin ortak sorumluluğunda yürütüldüğü, kalemlerin timar tevcihlerinde tevcih muamelesinin ayrı ayrı bölümleriyle ilgilendiği ve bunları ruus, tahvil ahkâm ve timar ruznamçe defterlerine kaydettiği anlaşılmıştır.

Bu araştırma sonucunda, Divan-ı Hümâyun’da tutulan mühimme, tahvil ahkâm ve ruus defterlerinin günümüze kadar yapılan tasniflerde farklı serilere dağılmış olduğu ve bunlardan bir kısmının ise yanlış tanımlamalar sonucu ilgisiz defter serileri içine yerleştirildiği tesbit edilmiştir. Bu tesbitler neticesinde farklı tasniflerde yer alan aynı tür defterler yeniden düzenlenerek kronolojik listeleri oluşturulmuş ve defterlerin bir seri bütünlüğü içerisinde görülmesi sağlanmıştır.

Page 126: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

117

BİBLİYOGRAFYA

I. ARŞİV BELGELERİ

A.DVN Bâb-ı Âsafi Divan Kalemi Defterleri

No:794

A.DVN.ŞKT Bâb-ı Âsafi Şikâyet Defterleri

No: 978

A.NŞT Bâb-ı âsafi Nişan Kalemi Defterleri

No: 1226, 1227, 1229, 1230.

A.RSK Bâb-ı Âsafi Ruus Kalemi Defterleri

No: 1454/3, 1461.

KK Divan Kamil Kepeci Divan Defterleri

No: 64, 66, 74-80, 86, 88, 89, 97-100, 103, 108, 112, 118, 121, 122, 130, 140, 157, 161-163, 167, 170, 179, 7515.

KK Ruus Kamil Kepeci Ruus Defterleri

No: 208, 209, 211, 212, 215, 221, 227, 230, 232, 237, 239, 240, 242, 244, 256, 260, 269, 270.

KK Ahkâm Kamil Kepeci Ahkâm Defterleri

No: 66, 69.

II. NEŞREDİLMİŞ BELGELER, MÜNŞEAT MECMUALARI ve KANUN-NAMELER

AHMET REFİK, "Fatih Devrine Aid Vesikalar", TOEM, VIII/1l, (Nisan 1335-Haziran 1337), s. 49-62.

--------------------, Friedrich Kraelitz: Osmanische Urkunden in Türkischer Sprache aus der Zweiten Hälfte des 15. Jahrhunderts, Wien, Buchhändler der Akademi’e der Wissenschaften. 1922 (Kitap tanıtımı) TTEM, XIV/2 (1340), s. 121-124.

AKGÜNDÜZ, Ahmet, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, Fey Vakfı Yay. I-VIII, İstanbul 1992-94.

EMECEN, Feridun-ŞAHİN, İlhan, Osmanlılarda Divan Bürokrasi Ahkâm-II. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay., İstanbul 1994.

ERZİ, Adnan-Necati LÜGAL, (neşr.) Fatih Devrine Ait Münşeât Mecmuası, (Wien, National bibl. H. O.1671 ), İstanbul 1956.

FERİDUN AHMED BEY, Münşeâtü's-Selâtîn, c.I-II, İstanbul 1274-75.GÖKBİLGİN, M. Tayyib, "Murat I Tesisleri ve Bursa İmareti Vakfiyesi", Tür-

kiyat Mecmuası, X (1953), s. 217-235.HÜSÂMEDDİN, Hüseyin, "Orhan Bey'in Vakfiyesi", TTEM, XVII/7 (1926), s.

288-298.

Page 127: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

118

İNALCIK, Halil ,"Bursa Şeriye Sicillerinde Fatih Sultan Mehmed'in Fermanları". Belleten, XI (1946), s. 693-708.

--------------------, Fatih Devri Üzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, Ankara 1954.--------------------, Hicri 833 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, Ankara

1984.Kanunname-i A1-i Osman, İstanbul 1330. Yeni harfli neşri: Abdülkadir Özcan,

"Fatih'in Teşkilat Kanunnamesi ve Nizam-ı Alem İçin Kardeş Katli Meselesi", Tarih Dergisi, sayı 33 (1982), s. 7-56.

KRAELITZ, Friedrich V., "İlk Osmanlı Padişahlarının İsdar Etmiş Oldukları Bazı Beratlar", TOEM, V/30, İstanbul 1333, s. 239-246.

--------------------, "Osmanische Urkunden in Türkischer Sprache aus der zweiten Hälfte des I5. Jahrhunderts", Sitzungsberichte der Academi’e der Wissenschaften, 197. band, Wien 1921.

MEHMET ARİF, “Sultan Mehmed Han-ı Sâni Tarafından Tanzim Olunan Kanunnâme" TOEM, İlaveler, İstanbul 1333.

Yahya b. Muhammed, el-Kâtib, Menâhicü'1-İnşa, Yay. Şinasi Tekin, Menahicü'1-İnşa, The Earliest Ottoman Chancery Manuel by Yahya bin Mehmed el-Katib From the 15th Century, Roxbury 1971.

Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri, (438 numaralı), I-II, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay. Ankara l993-94.

Mühimme Dejteri, (3 numaralı),Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay. Ankara 1993.

Mühimme Defteri, (5 numaralı), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay. Ankara 1994

TEVKİİ ABDURRAHMAN PAŞA, "Kanunname", Milli Tetebbular Mecmuası. I/3, (İstanbul 1331), s. 497-544.

TURAN, Osman, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar, Ankara 1958.UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı, "Gâzi Orhan Bey Vakfiyesi 724 Rebîülevvel-1324

Mart, Belleten,V/19, (1941), s. 277-288.--------------------,"Osmanlı Hükümdarı Çelebi Mehmet Tarafından Verilmiş Bir

Temliknâme ve Sasa Bey Ailesi", Belleten, III/1l-12, (1939), s. 389-399.

ÜNVER, A. Süheyl, "Notlar: I. Yıldırım Bayezid'in İvaz Fakih'e Verdiği Timar. I. Yıldırım Bayezid'in Oğlu İsa'nın Bir Emri, III. Yıldırım Bayezid'in Oğlu Musa Çelebi'nin Bir Hükmü, Emir Süleyman'ın Tuğrası Hakkında", Belleten. XI/42 (1947), s. 335-339.

III. KAYNAK ESERLER VE ARAŞTIRMALAR

ABDURRAHMAN ŞEREF, "Evrâk-ı Atîka ve Vesâik-i Târihiyemiz", TOEM I/1 (1328), 9-19.

AFYONCU, Erhan “Kâtip”, DİA, XXIV, 52-54. --------------------,Osmanlı Devlet Teşkilatında Defterhâne-i Amire,

Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul 1997.

Page 128: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

119

AKTAŞ, Necati-Yusuf Halaçoğlu, “Başbakanlık Osmanlı Arşivi”, DİA, V, 12-13.--------------------,“Atik Şikâyet Defteri”, DİA, IV, 68-69.AKYILDIZ, AIi, "Hazine-i Evrak'ın Kurulması ve İlk Tasnif Usulleri, 1846-

1856", Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, İstanbul 1995, s. 69-84. AŞIK PAŞAZADE, Tevârih-i AI-i Osman, (neşr. Ali), İstanbul 1332.ATEŞ, Ahmet, "Hicri VI-VIII. (XII-XIV) Asırlarda Anadolu'da Farsça Eserler",

Türkiyat Mecmuası VII-VIII (İstanbul 1945), s. 94-135.BALTACI, Cahit, "Kadıasker Ruznamçelerinin Tarihi ve Kültürel Ehemmiyeti",

İslam Medeniyeti Mecmuası, c.IV/I, (İstanbul 1979), s. 55-100.BARKAN, Ö.Lütfı, "Türkiye'de İmparatorluk Devrinin Büyük Nüfus ve Arazi

Tahrirleri ve Hakana Mahsus İstatistik Defterleri", İktisat Fakültesi Mecmııası, II/, (1941), s. 29-59.

--------------------, "H.933-934(M.1527-28) Malî Yılına Ait bir Bütçe Ömeği" İs-tanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası. XV,1-2, (1953), s. 251-329.

--------------------,"Osmanlı İmparatorluğu Bütçelerine Dair Notlar", İktisat Fakül-tesi Mecmuası, XIX/I -4, (1960), s. l93-224.

--------------------,"H. 974-75 (M.1567-68) Malî Yılına Ait Bir Osmanlı Bütçesi", İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, XIX/1-4, (1960), s. 277-332.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Rehberi, (Haz: Yusuf İhsan Genç, Osman Yıldırım, Nazım Yılmaz vd.), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yay, Ankara 1992.

BIEGMAN, N.H., "Some Peculiarities of Fermans Issued by the Ottoman Trea-sury in the Sixteenth Century", Archivum Ottomanicum, I (1969), s. 9-13.

ÇETİN, Atilla, Başbakanlık Arşivi Kılavuzu, İstanbul l979.--------------------,"Başbakanlık Arşivinde Uygulanan Tasnif Sistemi ve Kullanılan

Kodlar", İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, c..XXXI, İstanbul 1978, s. 235-268.

DAĞLI, Yücel- Cumhure Üçer, Tarih Çevirme Kılavuzu, Ankara 1997.DENY, J., "Tuğra", İslam Ansiklopedisi, XII/2, 5-12.DERMAN; Uğur, "Kanuni Devrinde Yazı Sanatımız", Kanuni Armağanı, Ankara

1970, s. 269-289.--------------------, "Celi Divani'nin Tekamülüne Dair", Tarih Boyunca Pale-

ografya ve Diplomatik Semineri -Bildiriler-, İstanbul 1988, s. 15-18.EMECEN, Feridun “Osmanlılar ve Türkmen Beylikleri (1350-1450)”, İlk Osman-

lılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, Kitabevi Yay. İstanbul 2001, s. 37-74.

--------------------,“Mufassaldan İcmale” Osmanlı Araştırmaları, 16 (1996) s. 37-44.

--------------------, İ. Şahin, “Amasya” DİA, III, 1-2.

Page 129: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

120

--------------------, İ. Şahin, “Osmanlı taşra teşkilatının kaynaklarından 957-958 (1550-1551) tarihli sancak tevcih defteri”, Belgeler, XIX/23, (1998), s. 53-122.

ERGİN, Osman, Muallim Cevdet'in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi, İstanbul 1937.

ERÜNSAL, İsmail, The Life and Works of Tacizade Cafer Çelebi with a Critical Edition of his Divan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstan-bul 1983.

--------------------, “Nuruosmaniye Kütüphanesinde bulunan bazı kazasker ruz-namçeleri”, İslam Medeniyeti Mecmuası, IV/3, (İstanbul 1980), s. 3-15.

FAROQHI, Suraiya, “Mühimme Defterleri”, EI2, VII, 470-2.GENÇ,Y.İhsan, Osmanlılarda Beratlar, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversite-

si, İstanbul 1988.GÖKBİLGİN, Tayyib, "Kanuni Sultan Süleyman'ın Timar ve Zeamet ile İlgili

Fermanları", İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, XVII, (İstanbul 1967), s. 35-48.

--------------------, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti Çerçevesinde Osmanlı Pa-leografyası ve Diplomatik İlmi, İstanbul 1970.

--------------------,Osmanlı Müesseseleri Teşkilatı ve Medeniyet Tarihine Genel Bakış, İstanbul 1977.

GÖYÜNÇ; Nejat, " XVI. yüzyılda Ruus ve Önemi", İstanbul Üniversitesi Ede-biyat Fakültesi Tarih Dergisi, XVII (İstanbul 1967), s. l7-34.

--------------------, "Osmanlı araştırmalarında arşivlerin yeri" Osmanlı Arşivleri ve Osmanlı Araştırmaları Sempozyumu, (Mayıs 1985 İstanbul), Türk-Arap İlişkileri İnceleme Vakfı, İstanbul 1985, 53-61.

--------------------, “Timar ruznamçe defterlerinin biyografik kaynak olarak öne-mi”, Belleten, LX/227 (Nisan 1996), s. 127-138.

HAMMER, Josef Von, "XIII. asırda Osmanlı İmparatorluğunda Devlet Teşkilatı ve Bâb-ı Ali" (terc. Halit İlteber) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fak. Mec., VII/1-4, (İstanbul 1941), s. 565-586.

HEYD, Uriel, Ottoman Documents on Palestine, 1552-1615, Oxford 1960.Hüseyin Hüsâmeddin, Nişancılar Durağı, İSAM Kütüphanesi, no: 9752.İNALCIK, Halil, "Osmanlı Hukukuna Giriş: Örfi-Sultani Hukuk ve Fatih'in Ka-

nunları", Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, XIII (1958), s. 102-126.

--------------------,"Osmanlılarda Saltanat Veraseti ve Türk Hâkimiyet Telakkîsiyle İlgisi", Ankara Üniversitesi Siyasal BiIgiIer Fakültesi Dergisi, XIV (Mart 1959), s. 69-94.

--------------------, “Wazir”, EI2, XI, 194-195.--------------------, "Reisülküttab", İA, IX (1964), 67l -683.--------------------,The Ottoman Empire in the Classical Age, I300-l600, London

1973.

Page 130: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

121

--------------------,"Kanun", EI2, IV (1975), 556-562.

--------------------,"Kanunname", EI2; IV (1973), 562-566.--------------------, "Osmanlı İmparatorluğu'nda Kültür ve Teşkilat", Türk Dünyası

El-Kitabı, Ankara 1976, s. 974-990.--------------------,"Osmanlı Bürokrasisi'nde Aklam ve Muamelat", Osmanlı

Araştırmaları Dergisi, I (1980), s. 1-14.--------------------, "Şikâyet Hakkı: Arzı-ı Hal ve Arz-ı Mahzarlar", Osmanlı

Araştırmaları Dergisi, VII-VIII (1988), s. 33-54.--------------------, "The Ruznamçe Registers of The Kadıasker of Rumeli As Pre-

served in The İstanbul Müftülük Archives", Turcica, XX (1988), s. 251-275.

İPŞİRLİ, Mehmet, Osmanlılarda Kadıaskerlik Müessesesi, (Doçentlik Tezi), İs-tanbul l982.

--------------------,“Anadolu” DİA, II, 129-131.--------------------, “Kalkaşendi”, DİA, XXIII, 264.--------------------, “Beylikçi”, DİA, VI, 79.KÖPRÜLÜ, M. Fuat, "Anadolu Selçukluları Tarihinin Yerli Kaynakları",

Belleten, VII/27 (1943), s. 379-458.--------------------, Türk Edebiyatı Tarihi, II. Baskı, İstanbul 1980.--------------------, “Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri

Hakkında Bazı Mülahazalar”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası I, (1939), s. 165-312.

KRAELITZ, F.V., "İlk Osmanlı Padişahlarının İsdar Etmiş Oldukları Bazı Beratlar", TOEM, V/30, İstanbul 1333, s. 242-245.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat, "Mühimme Defterlerindeki Muamele Kayıtları Üzerine", Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri -Bildiriler-, İstanbul 1988, s. 95-112.

--------------------,"Arz", DİA, III (1991), 438-440.--------------------,"Buyuruldu", DİA, VI (1992), 478-480.--------------------,Osmanlı Belgelerinin Dili, Diplomatik, İstanbul 1994.Macar Asıllı Türk Tarihçisi ve Arşivist Lajos Fekete'nin Arşivciliğimizdeki Yeri,

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Cumhuriyet Arşivi Yay., Ankara 1994.

MAYER, H. G., Das Osmanischen Registerburc der Beschverden -Şikâyet Defteri- von Jahre 1675, Wien 1984.

MUMCU, Ahmet, Divan-ı Hümâyun, Ankara 1986MUSA KAZIM, "Vesaik-i Tarihiyemiz", TOEM, I/2 (1328), 65- 69.MUSTAFA ÂLİ, Menakıb-ı Hünerverân, (neşr. İbnülemin Mahmud Kemal),

İstanbul 1926.NAİMA, Tarih, İstanbul 1281.NEŞRİ, Kitab-ı Cihan-nüma, (neşr. Faik Reşit Unat-Mehmed A. Köymen),

Ankara 1949.

Page 131: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

122

ORUÇ BEY, Tevarih-i AI-i Osman, (neşr. F. Babinger), Hannover 1925.ÖNAY, Aliye, "Tanzimat Öncesi Merkez Evrakında Belgelerin Bağlı Bulunduğu

Dairelerin Tesbiti", Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Sem-ineri -Bildiriler, İstanbul 1988, s. 85- 94.

PAKALIN. M. Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1972.

REYCHMAN, J-ZAJACZKOWSKİ, A. Handbook Of Ottoman Turkish Diplomtics, genişleterek tercüme eden: Andrew S. Ehrenkreutz, Paris 1968; (Türkçe trc. Mehmet Fethi Atay), Osmanlı-Türk Diplomatikası El Kitabı, İstanbul 1993.

SAHİLLİOĞLU, Halil, “Ahkâm Defteri”, DİA, VI, 40-60.SELANİKİ MUSTAFA Efendi, Tarih-i Selaniki, (haz. Mehmed İpşirli), c. I-II İs-

tanbul 1989.SERTOĞLU, Mithat, "Arşivimizin Dünü, Bugünü, Yarını", Osmanlı Arşivleri ve

Osmanlı Araştırmaları Sempozyumu, İstanbul 1985, s. 47-52.SHİNDER, Joel, “Early Ottoman Administration in the Wildernes: Some Limits

on Comparation”, International Journal of Middle East Studies, 9 (1978), s. 497-516.

STOJANOW, Valery, “Resmi Belge Düzenlenmesi ve Osmanlı Fermanları”, Tarih ve Toplum, (Temmuz 1988) s. 32-35.

TANERİ, Aydın, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş Döneminde Vezir-i Azam-lık, Akademi Kitabevi, İzmir 1997.

Tanzimat Öncesi Merkez Evrakının Tasnif Klavuzu ve Belge Örnekleri, Başbakan-lık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkan-lığı Yay. Ankara 1994.

Tarih Boyunca Paleografya ve Diplomatik Semineri, Bildiriler, İstanbul Üniver-sitesi Tarih Araştırma Merkezi, İstanbul 1988.

TOGAN, Z. Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1981.--------------------, Tarihte Usül, İstanbul 1985.Topkapı Sarayı Müzesi Osmanlı Saray Arşivi Kataloğu, Fermanlar, Ankara 1985.Topkapı Sarayı Müzesi Osmanlı Saray Arşivi Kataloğu, Hükümler-Beratlar,

Ankara 1988.TURAN, Osman, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar-Metin, Tercüme

ve Araştırmalar, Ankara 1988.UNAT, F. Reşit, Hicrî Tarihleri Miladi Tarihe Çevirme Klavuzu, Ankara 1974.UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı, "Osmanlı Tarihine Ait Yeni Bir Vesikanın

Ehemmiyeti ve İzahı ve Bu Münâsebetle Osmanlılarda İlk Vezirlere Dair Mütâlaa", Belleten, III/9 (1939), s. 99-106.

--------------------, "Tuğra ve Pençeler ile Ferman ve Buyruldulara Dâir" Belleten V/17-18, (1941), s. 101-161.

--------------------,"Buyruldı", Belleten, V/19, (1941), s. 289-318.

Page 132: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

123

--------------------,“Onaltıncı Asır Ortalarında Yaşamış Olan İki Büyük Şahsiyet: Tosyalı Celal-zade Mustafa ve Salih Çelebiler”, Belleten, XXII/87 (1958), s. 384-398.

--------------------,"Gazi Orhan Bey Vakfiyesi", Belleten, V/19, (1941), s. 277-286.

--------------------,Osmanlı Tarihi, Ankara 1978.--------------------,Osmanlı Devleti'nin Merkez ve Bahriye Teşkilatı, Ankara 1984.--------------------,Anadolu Beylikleri ve Ak Koyunlu Kara Koyunlu DevIetleri,

Ankara 1984.--------------------,Osmanlı Devleti'nin İlmiye Teşkilatı, Ankara l988.YINANÇ, Mükrimin Halil, "Feridun Bey Münşe'atı", TOEM, XI-XIII/77 (1339),

s. 161-168; XIV/78 (1340), s. 37-46; XIV/79, (1340), s. 95-104; XIV/8l, (1340), s. 216-226.

YÜCEL, Yaşar, “Anadolu Beyliklerinde Devlet Teşkilatı ve Toplum Hayatı”, Belleten, LIV/210, (Ağustos 1990), s. 807-818.

Page 133: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

124

EKLER

EK I XVI. Yüzyıl Tahvil Ahkâm Defterleri Listesi

Liste ile ilgili açıklamalar:

Çürük olan defterler hakkındaki bilgiler 986 nolu Kepeci Kataloğu ile 980 nolu Bâb-ı Âsafi Defterleri Kataloğu’ndan alınmıştır. Kepeci kataloğunda defterlerin tam tarihleri ve sayfaları olmadığı için çürük defterlerin tam tarihleri gösterilememiştir.

Tablodaki açıklamalar hanesinde Anadolu (A) ve Rumeli (R) kısaltması ile gösterilmiş-tir.

Varak usulüyle numaralandırılan defterlerde (vr) kısaltması kullanılmıştır.

SERİ NO TARİH SAYFA AÇIKLAMA

Mühimme 1 1 N 961-19 Za 961 312 A-R

KK 74 13 L 971-13 N 972 590 A-R

KK 75 1 M 973-25 B 973 201vr A-R

KK 76 26 Za 975-26 L 977 514 A-R

KK AHK 64 13 Z 977-16 Ca 978 258 A-R Kıbrıs Sef.

ANŞT 1062 12 Ş 977-4 N 977 20 Çürük

ANŞT 1063 13 Z 977-16 Ca 978 386 Çürük

MAD 17928 24 Z 977-11 Za 978 596 A-R

KK 77 978 - Çürük

KK 78 24 Ra 978- 9 B 979 385 Rumeli

KK 79 12 Za 978-12 N 979 486 Anadolu

KK AHK 65 27 Ca 979-30 Ca 979 135 A-R

ANŞT 1065 15 B 979-23 B 979 16 Çürük

KK AHK 66 1 M 979- El- Ca 979 56 A-R

ANŞT 1066 1 Ş 979-16 L 980 372 Çürük

ANŞT 1067 7 Ra 980-28 Za 980 - Çürük

KK 80 1 N 980-28 M 982 610 A-R

KK 81 982 - Çürük

ANŞT 1068 19 Z 980-22 Z 980 16 Çürük

ANŞT 1069 1 M 980-22 Z 981 8 Kapudan paşa arz defteri

KK AHK 68 980-992 32 Tiflis

KK 82 983 - Çürük

ANŞT 1070 1 M 981-13 Ra 981 10 Rumeli

ANŞT 1071 29 Ra 981-4 C981 82 Çürük

ANŞT 1072 8 B981-22 Z 981 106 Çürük

ANŞT 1073 4 Z 981-30 Ra 982 188 Çürük

Page 134: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

125

KK 83 983 - Çürük

MAD 17955 17 S 983-25 S 983 10 A-R

ANŞT 1074 21 Za 981-6 N 982 130 A-R

ANŞT 1075 11 Ra 982-13 N 982 120 Çürük

ANŞT 1076 29 Ra 982-15 Ş 982 158 A-R

ANŞT 1077 2 Ca 982-19 Z 982 392 Çürük

ANŞT 1078 4 L 982-30 Za 982 203 Anadolu

ANŞT 1064 3 S983-10 Ş 983 66 Çürük

ANŞT 1079 Er C 983-Er C 983 12 Sancakbeyi arz def.

KK 84 2 C. 983-4 S. 984 293 A-R

ANŞT 1080 14 Za 983-9 Ra 985 348 Çürük

KK 85 26 Ra983-28 Ca 983 140 Anadolu

KK 86 9 Za.983-11 Ca 984 312 Rumeli

MAD 17937 1 Ca 984-28 Ca 984 74 A-R

MAD 17926 26 S 983-6 R 983 25 vr A-R

ANŞT 1081 27 Ra 984-27 Ra 984 14 Çürük

ANŞT 1082 1 C 984-1 C 984 8 Çürük

KK 87 21 Za 984-30 Za 985 419 Rumeli

KK 88 17 Ra 985-12 Ş 985 428 Anadolu

KK 89 30 M 989-Selh Ca 989 374 Anadolu

ANŞT 1083 15 C 985-15 B986 670 Çürük

KK 90 988 - Çürük

ANŞT 1084 6 M 986-20 Ra 986 168 Çürük

KK 91 988 - Çürük

ANŞT 1085 10 M 986-19 M 986 104 Çürük

ANŞT 1086 1 S 986-1 S 986 10 Çürük

ANŞT 1087 3 C 986-5 M 988 364 Çürük

ANŞT 1088 9 Ş 986-6 Ş 987 440 Çürük

ANŞT 1089 3 M 987-8 M 988 142 Çürük

ANŞT 1090 19 Ş 987-19 N 987 40 Çürük

ANŞT 1091 5 M 988-9 Ra 989 192 Çürük

KK 92 988 - Çürük

ANŞT 1092 12 M 988-28 B 988 210 Çürük

ANŞT 1093 22 S 988-7 Ca 988 89 Çürük

ANŞT 1094 26 Ra 988-10 B 988 12 Anadolu

ANŞT 1095 22 C 988-15 Ş 988 92 Çürük

ANŞT 1096 1 B 988-22 Ş 988 93 Çürük

ANŞT 1097 9 Ş 988-15 Ş 988 30 Çürük

Page 135: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

126

ANŞT 1098 988 12 Çürük

ANŞT 1099 Tarihsiz 4 Çürük

MAD 17925 9 R 987-19 R 987 30 Rumeli

MAD 17966 3 B 988-6 B 988 16 Rumeli

KK 93 989 - Çürük

ANŞT 1100 6.M.989-29.Ş.989 464 Çürük

ANŞT 1101 19.M.989-20.L.989 172 Çürük

ANŞT 1102 9 S 989-9 S 989 4 Anadolu

ANŞT 1103 27 Ra 989-10 Ş 989 138 A-R

KK 94 9 C 989-27 N 989 398 Rumeli

ANŞT 1104 10 B 989-1 Ca 990 44 Çürük

MAD 17921 20 S 989-28 S 989 10 Rumeli

MAD 17931 5 C 989-10 B 989 108 A-R

ANŞT 1105 2 M 990-9 C 990 328 Çürük

KK 95 990 - Çürük

ANŞT 1106 24 S 990-28 S 990 20 Çürük

ANŞT 1107 2 B 990-8 B 990 20 A-R

KK 96 25 N 990-20 M 991 170 vr Anadolu

KK 97 18 C 990-26 Za 990 418 Rumeli

KK 98 5 Ra 990-11C 990 390 Anadolu

KK 99 29 Za 990-13 Ra 991 381 Rumeli

KK 100 14 Ra 991-1 Ş 991 382 Rumeli

KK 101 991 - Çürük

KK 102 991 - Çürük

ANŞT 1108 1 M 991- 3 L 991 16 Anadolu

ANŞT 1109 5 S 991-25 S 991 100 Çürük

ANŞT 1110 16 Ş 991-26 L 991 44 Çürük

MAD 17949 1 S 991-4 R 991 12 A-R

MAD 17933 30 Ra 991-7 R 991 16 A-R

MAD 17934 23 Za 991-29 Za 991 20 Anadolu

ANŞT 1111 28 S 992-28 S 992 20 Çürük

Mühimme 54 3 Ca 992-10 B 993 339 Çürük

ANŞT 1112 20 Ra 992-23 Ra 992 18 Çürük

ANŞT 1113 9 Ca 992-13 Ca 992 22 Çürük

ANŞT 1114 11 N 992-11 N 992 4 Çürük

KK 103 12 N 991-18 S 992 336 Anadolu

KK 104 1 C 992-5 Ş 992 170 vr Rumeli

KK 105 14 N 992 –12 Ca 993 388 Anadolu

Page 136: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

127

Mühimme 56 19 L 993-13 Za 993 206 Rumeli

KK 106 5 L 993-14 Ca 994 231 A-R

ANŞT 1115 12 N 993-19 N 993 11 Çürük

ANŞT 1116 12 Ra 994-14 C 994 166 Çürük

ANŞT 1117 25 Ca 994-12 C 994 22 Çürük

ANŞT 1118 21 C 994-3 C 995 96 Çürük

ANŞT 1119 20 B 994-10 Ş 994 30 Çürük

ANŞT 1120 9 R 994-9 R 994 4 Çürük

ANŞT 1121 21 L 994-5 Z 994 6 Çürük

KK 107 994 - Çürük

KK 108 17 C 994-20 L 994 272 Anadolu

KK 109 16 Ş 994-12 L 994 200 A-R

MAD 17932 19 Ca 994-25 Ca 994 20 A-R

MAD 17947 16 Ca 994-6 B 994 44 A-R

KK 110 995 271 Rumeli

KK 111 995 292 Anadolu

KK 112 995 290 Rumeli

ANŞT 1122 7 M 995-6 Ca 995 170 Çürük

ANŞT 1123 17 Ra 995-25 Ra 995 28 Çürük

KK AHK 69 999 - Anadolu

ANŞT 1124 1 Ş 996-27 C 996 72 Çürük

ANŞT 1125 996-996 4 Çürük

KK 113 996 198 Rumeli

MAD 17959 12 Ca 996-6 B 997 48 vr. Rumeli

MAD 17930 4 L 996-22 L 998 60 A-R

KK 114 997 8 Çürük

KK 115 997 140 Çürük

KK 116 997 168 Çürük

KK 117 997 243 Anadolu

KK 118 998 122 Rumeli

KK 119 997 280 Anadolu

ANŞT 1126 15 Ra 997-24 Ra 997 16 Rumeli

ANŞT 1127 11 Za 997-16 C 998 106 Çürük

KK 120 998 241 Rumeli

KK 121 998 120 Anadolu

ANŞT 1128 5 M 998-9 S 998 36 Çürük

ANŞT 1129 4 Z 998-23 Ra 999 209 Rumeli

ANŞT 1130 13 S 999-10 Ra 999 68 Çürük

Page 137: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

128

ANŞT 1131 16 S 999-28 R 999 120 Çürük

ANŞT 1132 23 Ra 999-11 R 999 44 Rumeli

ANŞT 1133 15 Ca 999-17 B 999 240 Çürük

ANŞT 1134 6 C999-27 Za 999 238 Çürük

ANŞT 1135 21 B 999-30 N 999 208 Anadolu

ANŞT 1136 999 2 Kıbrıs beylerbeyi arzı

KK 122 999 120 Rumeli

KK 123 999 267 Anadolu

KK 124 999 234 Anadolu

KK 125 999 284 Anadolu

KK 126 999 300 Rumeli

KK 127 999 87 Rumeli

ANŞT 1137 8 Ra 1000-19 R 1000 16 Rumeli

ANŞT 1138 1000-1001 365 Çürük

ANŞT 1139 19 M 1001-16 Ş 1001 186 Timar defteri

ANŞT 1140 10 Za 1001-20 L 1004 153 Çürük

ANŞT 1141 10 Za 1001-14 L 1003 88 Sancak kaydı

ANŞT 1142 5 M 1002-1002 216 Çürük

ANŞT 1143 9 C 1002-1002 4 Çürük

ANŞT 1144 3 Z 1002-1003 206 A-R

ANŞT 1145 16 M 1003-18 M 3001 12 A-R

ANŞT 1146 21 Za 1002-21 Za 1003 4 A-R

KK 128 1003 38 A-R

ANŞT 1147 6 C 1004-23 Ş 1004 33 A-R

ANŞT 1148 19 C 1004-21 L 1004 132 Çürük

ANŞT 1149 17 B 1004-23 B 1004 20 A-R

ANŞT 1150 3 M 1005-4 N 1005 375 Çürük

ANŞT 1151 23 L 1005-5 Ra 1006 66 Çürük

KK 129 1005 95 A-R

KK 130 1005 224 Kul kaydı

KK 131 1005 155 Anadolu

KK 132 1006 199 Anadolu

KK 133 1006 392 Çürük

ANŞT 1152 7 M 1006-22 C 1006 62 Anadolu kaydı

ANŞT 1153 10 M 1006-5 S 1006 90 Çürük

ANŞT 1154 6 C 1006-12 S 1006 256 Rumeli kaydı

ANŞT 1155 22 Ca 1006-18 Za 1010 4 Çürük

ANŞT 1156 17 C 1006-14 B 1006 234 Çürük

Page 138: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

129

ANŞT 1157 2 Z 1006-17 Za 1007 264 Çürük

ANŞT 1158 2 Z 1006-16 C 1007 224 Anadolu

ANŞT 1159 24 Ca 1007-20 Z 1007 90 A-R

ANŞT 1160 11 C 1007-11 C 1007 4 Rumeli

ANŞT 1161 9 Ş 1007-4 L 1009 284 A-R

ANŞT 1162 29 L 1007-8 Ra 1009 330 Anadolu

KK 134 26 M 1007-30 M 1007 10 vr A-R

KK 135 1007 392 Çürük

KK 136 14 B 1007-1 M 1008 151 vr Anadolu

KK 137 7 M 1008-26 M 1009 367 Rumeli

KK 138 17 M 1008-5 Ş 1008 149 vr Anadolu

KK 139 7 Ş 1008-11 M 1009 154 vr Anadolu

KK 140 1008 300 Rumeli

ANŞT 1163 23 M 1008-15 Ra 1008 18 Çürük

ANŞT 1164 15 S 1008-15 S 1008 12 Çürük

ANŞT 1165 10 R 1008-1 C 1009 194 A-R

ANŞT 1166 22 L 1008-9 N 1009 270 Çürük

ANŞT 1167 1008-1008 12 Çürük

Page 139: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

130

EK II XVI. Yüzyıl Ruus Defterleri Listesi

Liste ile ilgili açıklamalar:

Çürük olan defterler hakkındaki bilgiler 986 nolu Kepeci Kataloğu ile 980 nolu Bâb-ı Âsafi Defterleri Kataloğu’ndan alınmıştır. Kepeci kataloğunda defterlerin tam tarihleri ve sayfaları olmadığı için çürük defterlerin tam tarihleri gösterilememiştir.

ERİ NO TARİHSAYFA AÇIKLAMA

KK 208 16 Z 953-27 C 954 200

KK 209 12 S 957-6 M 958 160

KK 210 17 Za 959-23 Ra 961 316

KK 211 16 R 961-26 B 961 128

ARSK 1453 14 N 961-8 Z 961 44

KK 212 23 Ca 961-28 N 961 100

ARSK 1454 6 Z 961-29 S 962 34

KK 213 1 Ra 962-22 N 962 235

ARSK 1455 11 Za 962-28 Za 962 24 Çürük

KK 214 26 Z 962-29 S 963 49

KK 215 29 C 963-20 Ra 964 180

MÜH 2 1 Ra 963-17 Ca 964 243

ARSK 1456 6 Ra 963-17 R 963 20

ARSK 1457 12 R 963-3 Ş 963 24

KK 216 29 Ş 966-21 R 966 183

MÜH 4 20 Ra 967-1 Ş 968 209

KK 217 970 - Çürük

KK 218 1 M 971-3 Za 971 183

ARSK 1458 13 Ra 971-15 B 972 365 Çürük

KK 219 2 Ra 971-1 Ca 972 262

KK 220 22 C 973-2 Za 974 326

KK 7502 21 B 972-20 C 973 167

ARSK 1459 3 L 975-21 L 975 16

KK 221 10 Z 977-12 R 979 259

KK 222 12 Ra 978-7 M 979 313

MÜH 8 10 Z 977-18 Ra 979 169

KK 223 24 Z 978-3 B 979 202

MÜH 15 15 M 979-265 Ş 979 285

KK1 224 22 Ş 980-21 Ra 981 336

Page 140: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

131

KK 225 1 M 980-28 B 981 386

Müh Zey 1 27 S 980-23 R 980 108

KK 226 24 C 981-29 M 982 339

KK 227 982 Çürük

MÜH 25 3 Ş 981 5 N 982 348

KK 228 26 R 982-30 B 982 58

ARSK 1460 1 Sa 982-14 Za 982 355

KK 229 15 Za 982-3 B 983 343

KK 230 3 B 983-23 Ca 984 361

ARSK 1461 15 Z 984-9 L 986 346

KK 262 984-996 - Sancak Tev-cih Deft.

KK 231 985 - Çürük

KK 232 28 B 986-15 B 987 407

KK 233 986 - Çürük

KK 234 986 - Çürük

KK 235 9 Ş 986-2 M 989 343

ARSK 1462 27 Ca 987-5 L 987 28

KK 236 987 Çürük

KK 237 17 Ra 988-29 S 989 308

MÜH 37 19 Za 986-8 Ca 987 278

KK 238 16 Ca 988-3 R 989 374

MÜH 45 13 C 989-6 Za 989 244

KK 239 7 R 989-13 C 990 430

ARSK 1463 10 C 989-20 C 989 40

KK 240 2 Ra 989-30 Ca 989 60

KK 241 1 B 990-30 Ra 991 376

ARSK 1464 24 Ca 991-14 C 992 80

ARSK 1465 1 C 991-15 Ca 992 16

KK 242 10 L 991-27 C 992 396

MÜH 50 9 R 991-23 N 993 166

KK 243 991 Çürük

KK 244 2 B 992-1 Ş 993 202

KK 7505 20 B 992-20 L 993 175

KK 245 18 L 992-4 Ra 994 290

KK 246 993 Çürük

KK 247 993 Çürük

ARSK 1466 15 R 994-22 C 995 124

KK 248 17 R 994-20 M 998 152

Page 141: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

132

ARSK 1467 23 Ş 994-27 L 994 16

KK 249 1 C 995-28 Z 995 291

ARSK 1468 1 Z 996-23 Z 996 12

KK 250 15 M 997-22 S 997 42

ARSK 1469 26 R 997-10 B 997 20

KK 251 1 M 997-19 N 998 270

ARSK 1470 11 Ca 997-3 C 997 20

ARSK 1471 13 Ş 997-27 Ş 997 20

KK 252 1 N 997-1 C 998 287

ARSK 1621 18 N 998-6 L 998 20

ARSK 1472 5 Ra 999-22 B 999 256 Çürük

ARSK 1473 1 Ş 999-5 R 1000 278

KK 253 23 S 1001-30 L 1001 254

ARSK 1474 1 R 1004-15 L 1004 308 Çürük

KK 254 23 L 1005-1 Ca 1006 129

ARSK 1475 29 Ş 1006-27 N 1006 16

KK 255 1006-1007 145

ARSK 1476 13 Ca 1010-19 S 1011 8

ARSK 1477 6 M 1013-22 Ş 1013 46 Çürük

ARSK 1478 26 B 1013-1 B 1014 32

ARSK 1479 21 L 1013-10 Z 1015 36 Çürük

KK 256 1 M 1014-4 Za 1014 234

ARSK 1480 11 S 1015-19 N 1015 18

ARSK 1481 7 Ra 1016-17 Za 1023 127

ARSK 1482 14 Ra 1016-13 C 1021 259

Page 142: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

133

EK III Konularına göre tasnif edilmiş tahvil hüküm örnekleri

Müderris tayinlerine ait hükümler

Sahn müderrisliğine tayin hükmü

Üsküdar’da Sultan müderrisi Abdullah Efendi’ye hüküm ki

987 Muharremi’nin on yedinci gününden Lüfti Beğzade’nin müderris olduğı Sahn medresesi sana inâyet olunmuşdur buyurdum ki varup tedrîs hizmetinde olasın. (A.NŞT nr. 1089, 17 Şevval 987, s. 82)

Ayasofya medresesi müderrisliğine tayin

Vezîr İbrâhim Paşa’ya hüküm ki

Semâniye müderrislerinden Mevlânâ Ali –dâmet fezâyilühû-ya sene 961 Şevvâli’nin üçüncü gününden Ayasofya medresesi ve anun yeri Üsküdar müder-risi Mevlânâ Şemseddin’e tevcîh idüp buyurdum ki hükm-i şerîfim vardukda resm-i berâtların anda alup berâtların viresin. (Mühimme nr. 1, 5 Şevval 961, s.28)

Mevleviyet kadıları tayin hükümleri

Bursa kadılığına tayin

Ayasofya Müderrisine hüküm ki

Hâliyâ senin hakkında avâtıf-ı aliyye-i şâhâne zuhûra getürüp işbu sene ihdâ ve sittin ve tis‘a mi’e Şevvâlü’l-mükerreminin üçüncü gününden Bursa kadılığın tefvîz ve taklîd kılup bu husûsın i‘lamı-çün Dergâh-ı mu‘allâm çavuşlarından Şah Hüseyin –zîde kadruhû-yu ta‘yîn eyleyüp buyurdum ki hükm-ı şerîfim vüsûl bul-dukda te’hîr itmeyüp mahrûsa-i mezbûreye varup icrâ-yı şer‘ eyleyesin. (Mü-himme nr. 1, 5 Şevval 961, s.27)

Edirne kadılığına tayin

Bursa kadısına hüküm ki

Hâliyâ senün hakkında avâtıf-ı aliyye-i şâhâne ve avârıf-ı seniyye-i mülûkâ-nem zuhûra getürüp işbu sene ihdâ ve sittîn ve tis‘a mi’e Şevvâlü’l-mükerreminin

Page 143: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

134

üçüncü gününden Edirne kadılığın inâyet idüp bu husûsın i‘lâmı-çün Dergâh-ı mu‘allâm çavuşlarından kıdvetü’l-emâsil ve’l-akrân çavuşum Mehmed – zîde ka-druhû- ta‘yîn olmağın buyurdum ki hükm-i şerîfim vüsûl buldukda te’hîr ve terâ-hî eylemeyüp varup icrâ-yı şer‘-i şerîf eyleyesin. (Mühimme nr. 1, 5 Şevval 961, s.25)

İstanbul kadılığına tayin

Edirne kadısı Mevlânâ Musluhiddin’e hüküm ki

Senün hakkında mezîd-i inâyetim zuhûra getürüp işbu sene ihdâ ve sittîn ve tis‘a mi’e Şevvâli’nin üçüncü gününden mahrûsa-i İstanbul kadılığın tefvîz kılup i‘lâmı içün Dergâh-ı mu‘allâm kâtiblerinden Mehmed –zîde mecduhû- ta‘yîn olu-nup buyurdum ki hükm-ı şerîfim vardukda te’hîr itmeyüp mahrûsa-i mezbûre[ye] varup icrâ-yı şer‘ eyleyesin. (Mühimme nr. 1, 5 Şevval 961, s.25)

Haleb kadılığına tayin

Sâbıkâ Haleb kadısı olup tekaüd iden Perviz Efendi’ye hüküm ki

Senün hakkında mezîd-i inâyetim zuhûra getürüp sene 961 Şevvâli’nin üçüncü gününden giru Haleb kadılığın sadaka idüp i‘lâmı içün Dergâh-ı mu‘allâm çavuşlarından Mehmed –zîde kadruhû- tayin olundı buyurdum ki yine Haleb’e varup icrâ-yı şer‘-i şerîf eyleyesin şöyle bilesin. (Mühimme nr. 1, 5 Şevval 961, s.24)

Eyalet ve sancak görevlileri tayin hükümleri

Zülkadirlü beylerbeyiliğine tayin

Zülkadirlü kadılarına hüküm ki

Kapucılarım başı olup Zülkadirlü beğlerbeğiliği inâyet olunan emîrü’l-üme-râi’l-kirâm İskender –dâme ikbâluhû-ya beğlerbeğilik dokuz yüz altmış bir Şev-vali’nin yirmibeşinci gününden virilüp buyurdum ki Eyvan? mahsulatın tasarruf itdiresiz. (Mühimme nr. 1, 25 Şevval 961, s.43)

Erzurum beylerbeyiliğine tayin

Mukaddema Erzurum Beğlerbeğisi olan Mehmed –dâme ikbâluhû-ya hüküm ki

Hâlâ hakkında mezîd-i inâyetim zuhûra getürüp sene 987 Şevvâli’nin on se-kizinci gününden Erzurum beğlerbeğliğin sana tevcîh ve inâyet eyleyüp i‘lâmı içün Asitâne-i sa‘âdetde çavuşbaşı olan Hızır –dâme mecduhû- ta‘yîn olunup buyurdum ki kemâkân Erzurum beğlerbeğisi olup hıfz u hırâset-i memleket ve

Page 144: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

135

zabt u siyânet-i ra‘iyyet bâbında dakîka fevt etmeyesin. (A.NŞT nr. 1089, 17 Şev-val 987, s. 82)

Sancakbeyi tayin hükümleri

Mısır çavuşlarından Yakub’a hüküm ki

Habeş Beğlerbeğisi Osman mektûb gönderüp seninçün yarardır deyu bildir-meğin nefs-i Sevâki‘n’de su üzerinde binâ olunan kal’ai, Habeş hazînesinden iki yüz bin akçe ile sancak tarîkiyle sana tevcîh idüp i‘lâmıçün Mısır çavuşlarından Mehmed tayin olundı. (KK Divan Def. nr. 74, 15 Şevval 971, s.10)

Sâbıkâ Süveyş kapudanı olan Kurd oğlı Hızır’a hüküm ki

Hakkında mezîd-i inâyetim zuhûra getürüp işbu sene isnâ ve seb‘în ve tis‘a mi’e Rebiu’l-evveli’nin üçüncü gününden Hayfacık? Sancağı iki yüz binle sana tevcîh idüp i‘lâmı-çün Dergâh-ı mu‘allâm çavuşlarından Ramazan –zîde kadruhû- ta‘yîn olundı. Buyurdum ki sancağına varup hıfz u hırâsetinde olasın. (KK Divan Def. nr. 74, 2 Rebiu’l-evvel 972, s.229)

Diyarbekir zuemasından Melik Ahmed’e hüküm ki

Amid gümrüği ile Erzincan gümrüği bir kalem olup kendüne sancak olmak üzere kırk bin altun ziyâdeye iltizâm itdüğin ecilden hakkında mezîd-i inâyetim zuhûra getürüp işbu sene ihda sebin ve tis‘a mi’e Zilkadesi’nin dokuzuncu gününden iki yüz bin akçe ile zikr olan Arapgir sancağın sana tefvîz idüp i‘lâmı içün Dergâh-ı muallâm çavuşlarından Mustafa –zîde kadruhû- ta‘yîn olundı. Buyurdum ki te’hîr eylemeyüp şart-ı mezbûr üzere varup hizmetinde ve zikr olunan sancağının hıfz u hırâsetinde olasın. (KK Divan Def. nr. 74, 10 Zilkade 971, s.44)

Saray görevlileri tayin hükümleri

Müteferrikalık tayin hükmü

Mısır Beğlerbeğine hüküm ki

Öztimur Paşa mektûb gönderup Mısır müteferrikalarından olup kethüdası olan Ahmed’in yararlığın arz idüp terakki ile Asitane-i sa‘âdetim müteferrikalarından olmasın rica itmeğin mezîd-i inâyetimden on akçe terakki ile sene 962 Muharremi’nin dördüncü gününden südde-i sa‘âdetim müteferrikalarına ilhâk olunmuşdur mezbûr dahi ulûfesin Mısır hazinesinden virilmesin ricâ itmeğin

Page 145: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

136

buyurdum ki mezkûrun hâliyâ olan terakkîsi ile ulûfesin mâh be-mâh Mısır hazînesinden virüp deftere kayd eyleyesin (Mühimme nr. 1, 11 Muharrem 962, s.226)

Saray hocalığı tayin hükmü

Bostancı başıya hüküm ki

Hâliyâ dârende-i fermân Abdülkerim bin Mehmed Üsküdar’da binâ olunan saray-ı âmirede yevmî üç akçe ile hoca ta‘yîn olunmağın buyurdum ki mezkûrun ta‘yîn olunan vazîfesin defterine kayd idüp mâh-be-mâh virüp hîn-i muhâsebede bile gösteresin (Mühimme nr. 1, 26 Safer 962, sayfa 204)

Saraydara tahsisat hükmü

Amasya kadısına

Hâliyâ mahrûse-i Amasya’da Sevâdiye’de vâki‘ olan saray-ı âmirede hâsıl olan meyve ve şükûfe bahası hâliyâ yevmî üç akçe ile saraydâr olan daârende-i fermân Mahmud sarayı görüp gözedüp hizmet itdüği ecilden anda hâsıl olan meyve ve şükûfe bahası mezkûra olmasın emr idüp buyurdum ki zikr olunan saray-ı âmirede hâsıl olan meyve ve şükûfe bahasın mezkûr saraydâr ala. Kimesne mâni‘ ve müzâhim olmaya ve sarayda saraydârdan gayrı kimesne olmak her ne olur ise emrim yokdur eğer hamamcıdır her kim ise sarayda olmaya. Şöyle bilesin.(Mühimme nr. 1, 27 Muharrem 962, sayfa 251)

Taşra askerî sınıflarına ait tayin hükümleri

Taviçe tayini hükmü

Nişân-ı hümâyûn oldur kiHâliyâ akıncı beğlerinden Mustafa –dâme izzühû- mektûb gönderüp Çatalca

kazâsında vâki‘ olan akıncılara tavice olan Behram Hacı fevt olup tavicalığı mahlûl olmağın nâhiye-i mezbûreye tâbi‘ Koçulu nâm karyede akıncı olan Yusuf oğlı Darende Mustafa içün taviçalık hizmetine mahaldir deyu arz itmeğin mezbûru müteveffânın yerine tavica nasb idüp bu hükm-i Hümâyunu virdüm ve buyurdum ki ba‘de’l-yevm varup müteveffânın yerine tavice olup şol ki şerâ’it-i hidemât-ı tavicalıkdır olıgelen âdet ve kânûn üzre bî-kusûr müeddâ kıla ve bundan akdem tavice olanlar avârızdan ne vech ile mu‘âf olıgelmişler ise bu dahi avârızdan ol vecihle mu‘âf ola ol bâbda hiç âhad mâni‘ ve dâfi‘ olmaya (KK Divan Def. nr. 74, 17 Şevval 971, s.524)

Page 146: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

137

Derbendçilik hükmü

....... Kadısına hüküm ki

Darende Doçe Pope nâm zimmî gelüp Sert? nâm karye zımmîlerinden olup kendü müsellem ve karye halkı derbendçi olmak şartıyla ol taraflarda olan muhavvef ve muhâtara yerlerin hıfz u hırâset idüp hükm-ı şerîfim ricâ itmeğin buyurdum ki göresin fi’l-vâki‘ mezbûr karye derbend olup hıfz u hırâset lâzım ve mühim olup mâdem ki ol taraflarda olan muhavvef ve muhâtara yerlerin hıfz u hırâset idüp âyende ve revendenin ordu-yı hümâyûn içün gelüp giden zahire ve zahire bargirlerine zarar u ziyân olmaya, mezbûrlar tekâlif-i örfiyeden mu‘âf ve müsellem olup karyeleri dahî derbend olup derbend âdeti üzere hukûk ve rüsûmların edâ idüp ve sefer? avdet itdikde mufassal ve meşrûh yazup arz idesin ki deftere dahi kayd oluna.( KK Ahkâm Def. nr. 66, 1 Safer 979, s.?)

Timar tevcih ve terakki hükümleri

Reisülküttaba timar terakkisi hükmü

Anadolu BeğlerbeğisineDîvân-ı âlişânım re’îsi Abdurrahman-dâme uluvvühû- nun Rumelinde ve

Anadolu’nda berât-ı şerîfim ile mutasarrıf olduğı altmış altı bin sekiz yüz altmış yedi akçalık ze‘âmetine bu def‘a Nahcıvan seferinde binde iki yüz akça terakkî emr olunup henüz müyesser olmayup hâliyâ Hüdavendiğar sancağında Bergama nâhiyesinde Yukaru Ovacık ve Aşağa Ovacık ve gayrı karyelerden beş bin iki yüz elli akçe ve nâhiye-i mezbûrede Torbacık nâm karyeden iki bin sekiz yüz dokuz ve ......... nâm karyeden beş yüz ve .......... nâm karyeden iki bin üç yüz elli yedi ve Eğil ? nâm mezra‘adan üç yüz otuz dört akçe ki cümle on iki bin üç yüz elli akçe olur müteveffâ Hızır Çavuş tahvîlinden mahlûl olup zikr olunan binde iki yüz terakkîsiçün kendüye virilmek bâbında inâyet ricâ itmeğin buyurdum ki zikr olunan mahlûlı, terakkisiçün tevcîh idüp noksanın kânûn üzre düşenden tedârik eyleyesin (Mühimme nr. 1, 22 Muharrem 962, s.244)

Divan katibine timar terakkisi hükmü

Anadolu Beğlerbeğisine hüküm ki

Dîvân-ı hümâyûn kâtiplerinden yevmi yirmi bir akçe ulûfesi olan Ali –zîde kadruhu-ya yirmi bir bin akçalık ze‘âmet emr olunup Kütahya sancağında Gedos ? nahiyesinde Gedos ze‘âmeti ki yirmi bir bin dört yüz akçadır mutasarrıf olan Hasan fevt olup mahlûldur deyu tâlib olup inâyet rica itmeğin buyurdum ki göresin mezbûr fevt olup ze‘âmeti mahlûl ise müşârun ileyhin bedelin tevcih idüp tezkiresin viresin (Mühimme nr. 1, 22 Muharrem 962, s.243)

Page 147: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

138

Mısır bimarhanesi kehhaline terakki verilmesi hükmü

Mısır Beğlerbeğisine hükümMahrûse-i Mısır bimarhanesinde kehhâl olan dârende-i fermân Abdülmecid

içün san‘atında mâhirdür deyu terakkî olmasın Kaysunizade arz itmeğin iki para terakkî emr idüp buyurdum ki düşenden tevcîh idüp deftere kayd idüp tasarruf itdiresin (Mühimme nr. 1, 27 Muharrem 962, s.251)

Çavuşa terakki verilmesi hükmü

Rumeline hüküm ki

Dârende Hüseyin Çavuş gelüp Vize sancağında ze‘âmeti olup Şam-ı şerîfde mâl-i mîrî tahsîlinde ve sâyir umûr-ı mu‘azzamada istihdâm olunup sa‘yi zuhûra gelmeğin mezîd-i inâyetimden iki bin akçe terakkîye emir yazılmışdır. (KK Divan Def. nr. 160, 18 C 1016, s. 261)

Mühtedilere timar tevcih hükmü

Rumeli Beğlerbeğine

Ayas Paşa merhûmun kapucıları kethüdâsı Şucâ’ın hemşîrezâdesi olup hâliyâ İslam’a gelen Mustafa’ya mezîd-i inâyetimden ibtidadan üç bin akçalık timar olmasın emr idüp buyurdum [ki] düşenden tevcîh idesin (Mühimme nr. 1, 14 Muharrem 962, s.228)

Rumeli Beğlerbeğine

Yeni müslüman Hasan gelüp sâbıkâ vilâyet-i Erzurum’da Oltı kullarından olup bir akçe ulûfesine bedel timar olmak içün hükm-ı şerîf virilüp Kemah san-cağında on bin akçe timar virilüp sonra ? Rumelinden virilmek bâbında inâyet ricâ itmeğin buyurdum ki berâtına nazar idüp göresin ibrâz itdüği berat kendünin olup sahîh sipâhî ise ve min ba‘d dirlik olmamak emr olunanlardan değil ise timarı âhara virildüğine beğlerbeğinden tebdîl getürdükden sonra kânûn üzere düşenden vilâyet-i Rumelinden bedel timar tevcih idesin (Mühimme 1, 28 Şevval 961, s.52)

Asayiş ve çeşitli şikâyetlerle ilgili hükümler

Bayburd ve Akşehir ve Ilgun kadılarına hüküm ki

Karaman Beğlerbeğisi Süleyman mektûb gönderüp Beğşehri sancağı sipâhî-lerinden Elvent içün erbâb-ı timardan ve gayrıdan ba‘zı kimesneler atımız ve katırımız ve koyunumuz sirka idüp zulüm ve te‘addîden hâlî değillerdir şer‘-i şerîfe da‘vet olundukda itâ‘at itmeyüp hırsuz ve haramzâdedir sâbıkâ Çiğil der-bendinde harâmîlik iderken okla vurulup fevt olan Korkud nâm karındaşıyla nice fesâd itmişdir deyu arz itmeğin ve mezkûr Elvent gelüp fevt olan karındaşım içün

Page 148: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

139

Bayburd kazâsına tâbi‘ Oğuzhanlu nâm karyeden Veys ve Bekir ve İsa ve Şüca ve Timurhan ve Delikoca ve Hallac ve Ala[a]ddin nâm kimesneler ve Gökköy nâm karyeden Tandin ve Oğuzlu ve Seydi nâm kimesneler ve Göçi nâm karyeden Mahmud ve Çağırdık nâm karyeden ba‘zı kimesneler ile Aydın iline incir almağa giderken Akşehir kurbunda matun? olup karyemizden mezbûr İsa ve Şuca ile mezkûrı evine alıp giderken Ilgun kazâsına tâbi‘ Sadi nâm karyede fevt olup karındaşım fevt oldukda beğlerbeği yanına varup Karaman çavuşları kethüdâsı Mehmed, babam timarın hısmı İbrahim’e alıvirüp bu Asitâne-i sa‘âdete gider deyu kendüye müte‘allik adamlardan ben hâzır değil iken beğlerbeğiye iletüp benim içün “haramzâdedir, atımız katırımız uğurladı” deyu şekvâ itdürüp beni iki ay mikdârı habs itdirüp teftîş itdüklerinde üzerime nesne sâbit olmayup ve ........ ............ dahi bulunmayup habsden ıtlâk itdiklerinde Asitâne-i sa‘âdete gelüp babam timarın Oğuzhan nâm karındaşıma alıvirdüğim içün garaz? arz? ol-mağa sebeb olmuşumdur ve çavuşlar kethüdâsı kendüğe müte‘allik Karaman çavuşlarından İskender ve İsmail ve Memi nâm kimesneleri evinize gönderüp ben Karasanduklu’yı? Ankara’dan Konya’ya iletmeğe gittiğim vakit mezbûrlar vâlidemi dutup direğe sarup bir donluk kırmızı kemha ile beş yüz nakit akçem ve yirmi kile arpamı ve on altunumı alup bana küllî hayf itmişdür isnâd olunan hususlardan haberim yokdur deyu bildirmeğin buyurdum ki çavuşum Mehmed her birinüzin taht-ı kazâsına vardukda mezkûr Elvent’in hakkında isnâd olunan hususlar vâki‘midir şimdiye değin üzerine bi-hasebi’ş-şer‘ üzerine bir nesne sâbit olmuş mudır yohsa Karaman çavuşların kethüdâsının tezvîr ve telbîisi midir ve karındaşı Korkud matun? olup Ilgun kazâsına tâbi‘ Sadi nâm karyede mi fevt ol-muşdur yohsa Çiğil nâm karyede harâmîlik iderken okla urulup mecruhen fevt mi olmuşdur vukû‘ı ve adem-i vukû‘ı ve yanunuzda zâhir olan mevâddın asılları ne ise tafsîl üzere yazup bildiresiz, bu bâbda hak üzere olup bir cânibe meyl u mehâbâdan ve hilaf-ı vâki‘ kaziyye arz olunmakdan sakınasız (KK Divan Def. nr. 75, 1 Muharrem 973, s. 14)

Çemişkezek ile ba‘zı sancakların tahrîrine me’mûr olan emin ve kâtibe hüküm ki

Hâliyâ Çemişkezek ülkesinden sancağa mutasarrıf olan Pertek beği Rüstem ve Çığman ? sancağına mutasarrıf Gencin? ve Rımazgir? sancağı[nı] tasarruf iden ......... –dâmet izzihüm- Dergâh-ı muallâm’a adam gönderüp ataları Pir Hüseyin Beğ ülke-yi mezbûreye eyâlet tarîki ile mutasarrıf iken Garakin? seferinde vâki‘ olan sadâkat ve hizmeti mukâbelesinde kendüden sonra ülkesinin tasarrufı oğullarına inâyet olunmak üzere eline nişân-ı âlişânım erzânî kılınup şimdiki halde vilâyet-i mezbûreye vilâyet kâtibi gönderilüp sancakları tahrîr olunmamak içün babalarına ihsân-ı şerîfim olan nişân-ı hümâyûnumı ibrâz idüp istid‘â-yı âtıfet eyledükleri ecilden babalarının ülkesinden mutasarrıf oldukları sancaklarına

Page 149: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

140

ve karındaşlarının ze‘âmetlerini bu def‘a vilâyet kâtibi tahrîr ve tebdîl itmeyüp sâ’ir Kürdistan beğleri mutasarrıf oldukları üzere tasarruflarında olmağa emr-i hümâyûnum olmuşdur buyurdum ki ellerine virilen nişân-ı şerîfim üzere amel idüp ülke-yi mezbûreden mutasarrıf oldukları sancakları hasların ve karındaşları ze‘âmetlerin tahrîr eylemeyesin (KK Divan Def. nr. 75, 1 Muharrem 973, s.3)

Kastamonu Beğine ve Kastamonu ve Küre ve Daday kadılarına hüküm ki

Mustafa –zîde kadruhû- gelüp Daday kazâsında bi’l-fi‘il ze‘âmete mutasar-rıf olup bundan akdem Hüseyin Şah nâm kimesne zinâ ve sirka kasdına Hüseyin ve Hayreddin ve Ali ve Serhad ve Nebiler ve Rıdvan nâm adamlarınla evime geldin deyu da‘vâ ve husûmet idüp emr-i şerîfimle teftîş olundukda iftirâ idüp tezvîr ve telbîs itdüği zâhir olup kat‘-ı nizâ‘ ve fasl-ı husûmet olunup bunun eline müte‘addid mümzâ hücec-i şer‘iyye virilmeğin hâlen mezbûr Hüseyin Şah kanâ‘at itmeyüp hatunun ve kızların üzerine salup zina ve sirka kasdına evimiz üzerine geldin deyu tekrar da‘vâ ve nizâ‘ idüp zulüm ve te‘addî itdüklerin bildirmeğin husûs-ı mezbûrda mezkûr Hüseyin Şah’ın ve hatunu ve kızlarının bununla olan da‘vâların min-ba‘d isgâ ve istimâ‘ olunmayup anun gibi tekrar da‘vâya mübâşeret idenler habs olunup arz olunmaların emr idüp buyurdum ki hükm-ı şerîfim vardukda mezbûr Hüseyin Şah’ın ve hatunu ve kızlarının mumâ-ileyhle bu husûsda olan da‘vâların isgâ ve istimâ‘ itmeyüp gelüp da‘vâya mübâşeret idenlerin habs idüp arz eyleyesin şöyle bilesin ve ba‘de’n-nazar. (KK Divan Def. nr. 74, 13 Şevval 971, s.2)

Göynük kadısına hüküm ki

Dârende Bâli gelüp bundan akdem kallâb olduğı sâbit olup emr ile habs ol-unmuş iken bir katırın alup ıtlâk eyledüğin Receb nam kimesne bildirmeğin buyurdum ki vardukda mezkûrı yarar adamlara koşup katırı ile bile Asitâne-i sa‘âdete gönderesin ammâ gönderdüğin kimesnelere tenbîh eyleyesin ki yolda gaybet itdirmekden hazer eyleyeler. (KK Divan Def. nr. 74, 13 Şevval 971, s.3)

İstanbul ve Galata kadılarına hüküm ki

Dârende Menekşe veled-i Eligar? nâm yahudi gelüp Durmuş ve Halil Çavuş ve Mansur nâm kimesnelere bir mikdâr deyni olup lâkin fakîru’l-hâl olmağla edâ itmeğe kudreti olmamağın mukaddemâ habs olundukda altı aydan mütecâviz habs kalup ve bir habbesi olmayup müflis ve medyûn olduğı meclis-i şer‘de sâbit olup eline hüccet virilüp müflis olup bir akçeye kudreti yoğken ve bu bâbda elinde fetvâsı var iken hâlâ dâyinleri giru bunı dutup habs itdirmek murad idicek rencîde itmekden hâlî olmadıkların bildirüp elinde olan hüccet ve fetvâ-yı şerîfe muhâlif

Page 150: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

141

dâyinleri rencîde iderlerse hasımları südde-i sa‘âdetime havâle eyleyesin ki ahvâli Dîvân’da görülüp bi-hasebi’ş-şer‘ lâzım gelen icrâ oluna ve bu bâbda Mehmed Çavuş mübâşir ola deyu şurûtuyla hüküm yazılmışdır. (KK Divan Def. nr. 160, 17 C 1016, s. 248)

Rumeli kadıaskerîne hüküm ki

Dârende Fatma gelüp İstanbul’da bezzâzistân-ı atîk kurbunda bir bâb arakiyeci dükkanı [nı] Molla Hüsrev evkâfından Bostancı Ali izn-i mütevellî ile buna ferâgat idüp yedine temessük virilüp ve bit pazarında Mimar Sinan evkâfından bir bâb arakiyeci dükkanı mukaddemâ Ali nâm kimesnenin tasarrufunda iken buna izn-i mütevellî ile virüp mâh-be-mâh vakfa otuz akçesin icâresin virirken hâliyâ mütevelliler mezbûreye Fatıma sen değilsin diğer Fatıma’nın idi deyu dükkanları vakf içün zabt ideriz deyu nizâ‘ itmekle şer‘le görülmek içün hükm-ı şerîf yazılmışdır. (KK Divan Def. nr. 160, 17 Ca 1016, s. 248)

Muhtelif konulara dair tahvil hükümleri

Kürek Cezalarıyla ilgili hükümler

Buyurulmuşdur

Anabolı kapudanına hüküm ki

İbrahim oğlı dârende Mehmed’in kürekden ıtlâk olmasın emr idüp buyurdum ki varıcak mezbûrı kürekden ıtlâk eyleyesin. (KK Divan Def. nr. 74, 2 Rebiu’l-evvel 972, s. 229)

Göynük kadısına hüküm ki

Dârende Ferhad bin Durmuş gelüp kazâ-i mezbûra tâbi‘ Ödemiş nâm karyeden İnebeği bin Yusuf nâm kimesne içün gammâz ve şerîr ve ehl-i tezvîr ve târiku’s-salâtdır deyu hakkında sûret-i sicil ibrâz eylemeğin buyurdum ki göresin arz olunduğı gibi olup bi-hasebi’ş-şer‘ sâbit olursa şer‘le sübût bulan kaziyyesin sicil idüp mezkûrı yarar adamlara koşup sûret-i sicil ile Dergâh-ı muallâm’a gönderesin ki küreğe konula. (KK Divan Def. nr. 74, 10 Cemâziye’l-ûla 972, s.522)

Ustrumca muharrir ve muhzırlığına tayin

Nişân-ı hümâyûn oldur ki

Page 151: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

142

Bâ-telhîs

On bin akçe ile Ustrumca muharrir ve muhzırı olan Ali ve Osman tahvillerinden dokuz akçe ulûfesi hazineye kalmak üzere darende Mehmed’e virilmişdir. (KK Divan Def. nr. 160, 29 C. 1016, s. 264)

Yol hükmü

İstanbul’dan Dubrovnik’e varınca yol üzerinde olan beğlere ve kadılara hüküm ki

Filordin Baylosı arz-ı hâl gönderüp Antonya ve Françesko ve Andreya nâm adamların ol cânibe gönderüp yolda? varınca dahil olunmamak bâbında hükm-i şerîfim virilmesin ricâ itmeğin âdet ve kânûn üzre yol hükmi virildi. Ammâ yarar at hârice gitmek merfû‘dur bindikleri bargir ola yarar at olmaya şöyle bileler. (KK Divan Def. nr. 74, 25 Şevval 971, s.20)

Defin İzni

Buyurulmuşdur

İstanbul kadısına hüküm ki

İftahâru’l-havâss ve’l-mukarrabîn Bâb-ı sa‘âdetim ağası Mahmud südde-i sa‘âdetime arz-ı hâl idüp be-irâdeti’l-meliki’l-müte‘âl saray-ı surûra irtihâl eyledikde mahrûsa-i Kostantiniyye’de Nahılbend mahallesinde hasbeten lillâhi te‘âla binâ itdüği câmi‘-i şerîf kurbunda defn olunmak içün izn-i şerîfim taleb itmeğin buyurdum ki mûmâ ileyh bu dâr-ı mihnetden dâr-ı bekâya rıhlet eyledikde câmi-i mezbûr kurbunda defn olunup ol bâbda kimesne mâni‘ ve müzâhim olmaya. (A.NŞT nr. 1089, 11 Muharrem 987, s. 8)

Gemi İnşasına izin hükmü

“Sinop kadısına hüküm ki

Mahmiye-i Sinop sâkinlerinden dârende Hoca Receb gelüp mahrûse-i İstanbul’a zahire getirmek içün kendü malıyla bir karamürsel binâ eylemekle ki-mesne mâni‘ olmamak bâbında emr-i şerîfim ricâ itmeğin hâricden kimesne min ba‘d dahl eylemeye deyu şurû‘uyla (şurûtuyla olmalı) hüküm yazılmışdır” (KK Divan Def. nr. 140, vr. 17a).

Kaza Sınırlarının Genişletilmesi

“Ba-hatt-ı hümâyûn

Tatar Pazarı kadısına hüküm ki

Page 152: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

143

Vezir-i a‘zam İbrahim Paşa nefs-i Tatar Pazarı’nda ebnâ-i sebîle rızaen lillâhi te‘âla bir han binâ eylemeğe mübâşeret eyleyüp binâya müte‘allik olan kereste vesair levâzımı Razlık kazâsından gelmeğin zikr olunan Razlık kazâsı işbu sene hamsun ve elf Şabanu’l-mu‘azzamının yirminci gününden, kadılığına hatt-ı hümâyûnumla ilhâk olunmak emrim olmuşdur buyurdum ki emrim üzere zikr olunan kadılıkda dahi icrâ-yı ahkâm-ı şerîfe eyleyesin” (KK Divan Def. nr. 129, 20 Ş 1005, vr. 3a.)

Kadı Tayin Nişanı

“Nişân-ı hümâyûn hükmü oldur ki

Mahrûse-i Haleb kazâsı Şehzade Sultan Mehmed Han medresesinde müderris olan Mevlânâ Ali Çelebi’ye beş yüz akçe ile sadaka buyurulmuşdur berât-ı hümâyûn virilmişdir” (A.NŞT, nr. 1078, Selh-i Zilkade 982, s. 204)

EK IV Konularına göre tasnif edilmiş ruus belge örnekleri

Divan-ı Hümâyun üyelerinin tayin kayıtları

Sadrazam

“Vezâret-i uzmâ,Vezîr Osman Paşa –yesserallâhu mâ-yeşâ- hazretleri yevm-i mezbûrda Dîvân-ı hümâyûnda otururlarken Kapucılar kethüdâsı Mehmed Ağa mühr-i şerîfi getürüp teslîm idüp vezîr-i a‘zam oldu-lar.” (KK Ruus Def. nr. 244, 20 B 992, s. 33).“Vezâret-i uzmâ,Sâbıkâ vezîr-i a‘zam olup mütekâ‘id olan Sinan Paşa hazretleri giru vezîr-i a‘zam oldular.Müjdesi kapucılar kethüdâsına ” (ARSK, nr. 1470, 16 Ca 997, s. 12).“Sadâret-i uzmâ,Sa‘âdetlü vezir Mehmed Paşa hazretlerine virildi. Fî 2 Ramazânü’l-mübârek sene sittün ve elf mine’l-hicreti’n-nebeviyye” (ARSK, nr. 1475 s. 2).

Kaymakamlık-ı Sadaret

“Kayimmakâmlık-ı Sadâret-i uzmâ,Bâ-hatt-ı hümâyûn

Page 153: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

144

Sâbıkâ kayimmakâm olan vezîr olup Sinan Paşa hazretlerine virimek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 256, 1 M 1014, s. 5).

Nişancı

“NişancılıkBu bende-i hakîrlerine fermân olundı” (Mühimme nr. 25, 3 N 981, s. 16)“NişancılıkBâ-hatt-ı hümâyûnBu hakîr nâciz kullarına fermân olundı” (KK Ruus Def. nr. 238, 27 C 988, s. 37)“NişancılıkSâbıka nişancı olup hâliya Köstendil beyi olan Feridun Bey’e buy-ruldı”. (KK Ruus Def. nr. 238, 23 Muharrem 989, s.176)

Rumeli kazaskerî

“Kadıaskerlik-i RumeliSâbıkâ kadıaskerlikden mütekâ‘id olan Mevlânâ Abdurrahman Efendiye virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 225, 24 Muharrem 981, s. 266)

Anadolu kazaskerî

“Kadıaskerlik-i AnadoluEdirne kadısı Mevlânâ Malulzâde Efendi’ye virilmek buyuruldı.”(KK Ruus Def. nr. 225, Muharrem 981, s.266)

Defterdar

“DefterdarlıkHızâne-i âmire defterdarı Hayreddin Bey’in yeri şehremini İshak Çelebi’ye buyuruldı, Hayreddin Bey mutasarrıf olduğı timarları ile.” (KK Ruus Def. nr. 209, 26 Safer 957, s.14 )

Divan-ı Hümâyun Kalem Teşkilatı

Reisü’l-küttab

Page 154: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

145

“Hatt-ı hümâyûn-ı sa‘adet-makrûnla bu hakire tevcih olunmuşdur. Fi gurre Cemâziye’l-evvel sene 65” (ARSK nr. 1529, s.2)

Tercüman

“Macar ve Latin taifesine südde-i sa‘âdette tercüman olan Mustafa’ya sâyir tercümanlara virildüği üzere salyâne ve âdet otlığı virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 230, 7 Rebiu’l-evvel 984, s.264)

Kâtipler

“Bâ hatt-ı hümâyûnKitâbet-i Dîvân-ı hümâyûnDîvân-ı hümâyûn kâtiplerinden Ahmed’e Medine-i Münevvere ağalığı sadaka buyurulup kitâbeti mahlûl olmağın sağ ulûfecilerden yevmî on akçe ulûfesi olan kâtip Mehmed ehl-i kalem olmağla ulûfesi hazineye kalup bedeli düşenden timar ile kitâbet-i mezbûre virilmek” (KK Ruus Def. nr. 238, s.97)“Dîvân katibi şakirdliği hizmetinde olan Hasan’a hükm-i şerîf yazmağa icazet buyuruldı deyu Hüsrev Bey haber götürmek buyu-ruldı.” (Mühimme nr. 4, s.169)

Bâb-ı Defteri’ye ait tayin kayıtları

Defterdar

“DefterdarlıkHızâne-i âmire defterdarı Hayreddin Bey’in yeri şehremini İshak Çelebi’ye buyuruldı, Hayreddin Bey mutasarrıf olduğı timarları ile.” (KK Ruus Def. nr.209, 26 Safer 957, s.14 )

Defterdarlık-ı şıkkı sani

“Defterdarlık-ı şıkkı-ı sânîTahvîl hükmü virildi.Kıbrıs defterdarı olan Mehmed’e virilmek buyuruldı. (KK Ruus Def. nr. 225, 23 Rebiulahir 980, s.79 )

Ruznamçe-i evvel

Ruznamçe-i evvelRuznamçe-i sânî olan Hasan Çelebi’ye virilmek. (KK Ruus Def. nr. 225, 7 Ramazan 980, s.164 )

Page 155: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

146

Ruznamçe-i sani

Ruznamçe-i sânîRumeli muhâsebecisi olan Mustafa Çelebi’ye virilmek. (KK Ruus Def. nr. 225, 7 Ramazan 980, s.164 )

Muhasebe-i Rumeli

Muhâsebe-i RumeliAnadolu muhâsebecisi olan Mehmed Çelebi’ye virilmek. (KK Ruus Def. nr. 225, 7 Ramazan 980, s.164 )

Muhasebe-i Anadolu

Muhasebe-i AnadoluAsitane-i sa‘âdetde dividdâr olan Derviş Çelebi’ye virilmek. (KK Ruus Def. nr. 225, 7 Ramazan 980, s.164 )

Dividdarlık

Dividdârlık-ıdergâh-ı âlîSipâhî oğlanlar zümresinden Ali Çelebi’ye virilmek. (KK Ruus Def. nr. 225, 7 Ramazan 980, s.164 )

Mukataacılık

Mukâta‘acılıkBâ hatt-ı hümâyûnHâliyâ havâss-ı hümâyûna ilhâk olunan piyade sancakları mukâta-‘alarına müstakil bir mukâta‘acı lâzım olup ve şıkk-ı sânî mevkûfâtcısı olan Ahmed ehl-i kalem ve müstakîm olmağın zikr ol-unan mukâta‘acılık mezbûr Ahmed’e, anun yerine ruznâme hizmetinde olan Mehmed mahal olmağın buyuruldu. (KK Ruus Def. nr. 11 Rebiulahir 990 s. 346)

Kağıt emini

“Emânet-i kağıtSâbıkâ çuka emini kâtibi olan Mustafa’ya buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 13 Rebiu’l-evvel 954, s.70)

Surre emini

Page 156: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

147

“EmânetSurre emâneti dergâh-ı âlî çavuşlarından cebeci Mustafa Çavuş’a bu-yuruldı.” (ARSK nr. 1457, 4 Receb 964, s.10)

Arpa emini

“Emânet-i arpa-i hassaArpa kâtibi Musa Çelebi’ye virildi. Yetmiş akçe ile ve hem arpa eminlerinin tasarruf itdüği arpalığıyla. Sonra seksen akçe ile buyu-ruldı fi 24 Rebiu’l-evvel sene 954.” (KK Ruus Def. nr. 208, 18 re-biu’l-evvel 954, s.76)

Arpa katibi

“Kitâbet-i arpa-i hassaArpa kitâbeti kapucılar kâtibi Kasım Beğ’e buyuruldı. Otuz akçe ile.” (KK Ruus Def. nr. 208, 18 rebiu’l-evvel 954, s.76)

Dezgahlar nazırı

“ Dezgahlar nâzırı fevt olmağın Mustafa Çelebi’nin kulı Hüseyin on iki akçe ile nâzır oldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, s. 73)

Arabistan defterdarlığı varidatçısı

“Arabistan defterdârı İskender Bey vâridâtçılık arz eyledüği akçe ile buyuruldı, sekiz akçe.” (KK Ruus Def. nr. 208, 30 Rebiu’l-evvel 924, s.87)

Defterhane TeşkilatıDefter Emini

“Defter emini olan Âli ref‘ olunup reîsülküttâb olan Molla Ferruh’a virilmek buyruldı. 1 Cemâziye’l-âhir 1001 (KK Ruus Def. nr. 253)

İlmiye Teşkilatı

Şeyhülislâm

“Bâ hatt-ı hümâyûnFetvâ-yı şerîf der İstanbulSâbıkâ müfti olub ba‘dehu Rumeli kadıaskerî olan Mevlânâ Muhyid-din Efendi’ye virilmek [buyuruldu]

Page 157: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

148

Ebu’s-su’ud Efendi merhûm mutasarrıf olduğı altı yüz elli akçe vazife ile. Temessükleri sâhib-i sa’âdetde kalmıştır. (KK Ruus Def. nr. 253, 11 Şevval 1001, s. 205)

Rumeli kazaskerî

“Kadıaskerlik-i RumeliSâbıkâ kadıaskerlikden mütekâ‘id olan Mevlânâ Abdurrahman Efendiye virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 225, 24 Muharrem 981, s. 266)

Anadolu kazaskerî

“Kadıaskerlik-i AnadoluEdirne kadısı Mevlânâ Malulzade Efendiye virilmek buyuruldı.”(KK Ruus Def. nr. 225, Muharrem 981, s. 266)

İstanbul Kadısı

“Kazâ-i İstanbulBurusa kadısı Mevlânâ Hamid Çelebi’ye buyuruldı”Müjde Hayreddin Çavuş’a” (KK Ruus Def. nr. 214, 3 Safer 963, s. 38)

Bursa kadısı

“Kazâ-i BursaPâdişâh-ı âlem-penâh hazretlerinin medrese-i şerîflerinin müderrisi olan Mimarzade Mevlânâ Musluhiddin’e buyuruldı.Müjde Tekeli Hasan Çavuş’a” (KK Ruus Def. nr. 214, 3 Safer 963, s. 38)

Şam kadısı

“Kazâ-i ŞamNişancı Beğ karındaşı Salih Çelebi’ye buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, s. 87, 2 Rebiulahir 954)

Kütahya kadısı

“Kazâ-i KütahyaZikrolunan kadılığa mutasarrıf olan Mevlânâ Şemseddin’in müddet-i örfiyyesi tamam olup Şehzâde Sultan Bayezid hazretleri giru yerinde

Page 158: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

149

ibkâ olmasın iltimâs idüp pâye-i serîr-i a‘lâya arz olunup giru yerinde ibkâ olunmak buyuruldı.” (ARSK, nr. 1457, 23 B 964, s. 18)

Müderrisler

Semaniye Medresesi

“Medrese-i Semâniye ki mezkûr Salih Çelebi’nin yeridir. Şam kadısı Saçlu Emir’e verildi.” (KK Ruus Def. nr. 208, 2 Rebiulahir 954, s. 87)

Amca Hüseyin Paşa Medresesi

“Amuca Hüseyin Paşa Medresesi virilen Mevlânâ Mesud ve ba’dehu her kim medrese-i mezkureye ...... ile vara? sahn pâyesine gelmeye istihkâkı ola. Sahn pâyesine gelene? deyu? buyurulmasın? Kadıasker Mevlânâ Şeyh Muhyiddin Efendi pâye-i serîre arz idüp paşa hazretleri dahî vech-i mezkûr üzere ru’ûs-ı kazâyâya yazılmak buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 205, 24 Rebiulevvel 954, s. 84)

Kalenderhane Medresesi

“Anadolu Kadıaskerî Sinan Çelebi Efendi’nin oğlu Mevlânâ Hüseyin’in hakkında mezîd-i inâyet zuhûr idüp bi’l-fi’il mahrusa-i İstanbul’da yevmi kırk akçe ile tasarrufunda olan Kalenderhane Medresesi elli akçe ile olunmak ferman olundu.” (KK Ruus Def. nr. 209, 7 Cemâziye’l-âhir 957, s. 69)

Şeyhülislâm Mülazımı

“MülâzemetŞeyhülislâm müfti efendi hazretleri dânişmendlerinden Hızır oğlu Mevlânâ İsa umûmen mülâzım olunmak fermân olundukta mülâzım olmak” (KK Ruus Def. nr. 238, 4 Recep 988, s. 44)

Rumeli Kazaskerî Mülazımı

“Sâbıkâ Rumeli kadıaskerî olan Bostan Çelebi mektûb gönderüp bir yıla karîb tezkireciliği hizmetinde olan Mevlânâ Cafer içün kânûn-ı pâdi[şâ]hî üzere bu makûle olanlar ilâ-yevminâ hâzâ mülâzım ola-gelmeğin mezbûr dahi mülâzım olmak bâbında inâyet ricâ itmeğin serîr-i a‘lâya arz olunup mülâzım olmak buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 214, 3 Safer 963, s. 39)

Page 159: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

150

Rumeli Kazaskerî ahkâm katibi

“Kitâbet-i ahkâm-ı kadıasker-i RumeliMülâzımlardan İbrahim nâm kimesne ehl-i kalem olmağın virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr., h. 991, s.24)

Şam Nakibu’l-eşrafı

“Bâ hatt-ı hümâyûnŞeyhülislâm müfti efendi hazretleri mektûb gönderüp Şam-ı şerîfde nakîbu’l-eşrâf olan Seyyid Ali içün pir olup hizmete iktidârı olmayup yerine Seyyid Ömer, sâlih ve mütedeyyin olup isbât-ı neseb içün kimesneye hüccet virilmek üzere nakîb olmasın murâd idinmeğin vech-i meşrûh üzere nakîb olmak buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 238, s. 1, 12 Ca 988)

Vakıf Teşkilatı

Vakıf Görevlileri Tayinleri

Mısır vakıfları nazırlığı

Nezâret-i evkâf-ı mahrûse-i MısırMezbûr nezâret Mısır beğlerinden Lütfi Beğ oğlına virildi. Kırk akçe ile. Sâbıkâ Mısır mukâta‘acısı olan Mehmed’e virildi. (KK Ruus Def. nr. 208, 15 Ca 954, s. 147)

Nezâret-i kazâ-i ErbaaMezbûr nezâret, yeri, Lütfi Beğ oğlına virilen Mehmed Beğ’e vir-ildi. (KK Ruus Def. nr. 208, 15 Ca 954, s. 147)

Mütevelli tayini

“Meşhedeyn tevliyeti yüz akçe ile Kasım Hocaoğlu Hüseyin Çelebi’ye buyuruldu ki sipâhî oğlanıdır. Saray hocası oğlıdır” (KK Ruus Def. nr. 208, 25 Muharrem 954, s. 10)

Sultan Mehmed vakıfları müfettişliği ve nazırlığı

Müfettişlik-i evkâf-ı Sultan Mehmed Han ma‘a nezâretSultan Mehmed Han-ı Fatih ve Sultan Selim Han-ı atik evkâfına sâbıkâ İstanbul kadısı olan Şemsi Efendi nâzır ve müfettiş olmak buyuruldı. (ARSK nr. 1475, 6 Ramazan 1006, s. 4)

Page 160: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

151

Sultan Mehmed vakıfları mütevelliliği

Tevliyet-i Sultan Mehmed Han der İstanbulSultan Selim Han merhûmun mütevellîsi Behram Beğ’e buyuruldı. Yirmi akçe terakkiyle. (KK Ruus Def. nr. 208, 22 Ca 954, s. 159)

Surre tevcihi

“Mahrûse-i Burusa’da hazret-i Gazi Hüdavendiğar’ın imâretinde Şeyh olan Halil rikâb-ı hümâyûna ruk‘a sunup “imâret-i şerîfin vakıfnâmesinde şeyhine surre ta‘yîn olunup mikdârı re’y-i mütevel-lîye havâle olunup zamân-ı sa‘âdetlerinde vezîri Hayreddin Paşa’yı mütevellî nasb idüp merkûmun zamânında üç yıl mütevellî olduğı eyyâmda Burusa müddi ile on iki müd buğday ve on iki müd arpa ve on iki müd ulaf ve altı müd pirinç, surre on iki akçe vazife ile ta‘yîn idüp ol zamandan beru virilü gelüp evkâf defterinde mestûr iken ref‘ olundı deyu bildirüp ta‘yîn olunan mikdârı surre tasarrufu virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 212, 29 Cemâziye’l-evvel 961, s. 10)

Cihet tevcihi:

“İstanbul kadısınaAhmed nâm kimesne Kara Seydi’nin akrabâsından imiş. Düşenden hâline münâsib cihet içün hüküm buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 18 Rebiulevvel 954, s. 76)

Vakıf zevayidinden akçe tevcihi

“İstanbul’da on iki akçe ile Mahmud Paşa meşîhatından ferâgat idüp Mahmud Paşa’nın utekâsı evlâdından olan Mehmed’e imâret-i mez-bûre evkâfı zevâyidinden on akçe buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 20 Rebiulevvel 954, s. 79)“Bağdad kadısı olan Ruşen-zade sâbıkâ Bursa’da müfettiş-i evkâf iken cihât tasarruf idenlerden ba‘zısının cihet tasarruf itmeğe is-tihkâkı olmayup hîn-i teftîşde ref‘i lâzım olduğı ecilden cihetlerin âhara tevcîh itmiş. Şimdi Burusa kadısı beratlara mukayyed olmayup yine âharlara tevcîh eylemiş. Müşârun-ileyhin tevcîh itdüği cihât yine mukarrer ola”. (KK Ruus Def. nr. 208, 12 Safer 954, s. 29)

Sağlık teşkilatı

Hekimbaşılık

Hekimbaşılık-ı dergâh-ı âlî

Page 161: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

152

Yine hassa hekimlerden Garsuddinzade Muhiddin Efendi’ye yirmi akçe terakkî ile virilmek buyuruldu (KK Ruus Def. nr. 225, 7 Ra-mazan 980, s. 163)

Tabip tayini

Re’îsületibbâ Bedreddin Efendi mektûb gönderüp Bâb-ı Hümâyûn’da yevmî on altı akçe ile İbrahim Paşa sarayına tabâbet hizmeti iden Davud fevt olup yerine Bâb-ı sa‘âdetde yevmî on akçe ile tabîb olan Mevlânâ Musluhiddin her vecihle hizmete lâyık ve ma-haldir deyu i‘lâm itmeğin mezkûr ............ Beğ yeri on beş akçe ile buyuruldu. (KK Ruus Def. nr. 213, 5 Ramazan 962, s.226)

Cerrah tayini

Hekimbaşı mektûb gönderüp İstanbul’da Sultan Mehmed Han dârüşşifâsında altı akçe ile cerrâhbaşı olan Cafer ve merhûm Şe-hzade Sultan Mehmed vâlidesi dârüşşifâsında beş akçe ile cerrâhbaşı olan Sinan ve hassa harçdan iki akçe ulûfesi olan Üstad Abdullah oğlı Mahmud’un cerrâhlık ilminde mahâretleri vardır deyu arz idüp Asitâne-i sa‘âdetde hizmete mahaldir [deyu] bildirmeğin kânûnları üzere buyuruldu. (KK Ruus Def. nr. 214, 15 Muharrem 963, s.25)

Cerrah

“Bursa bimarhânesinde sâbıkâ cerrah olanın yeri yine mukarrer buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 6 Rebiulevvel 954, s. 62)

Bahriye teşkilatı

Kaptanlık

Kapudanlık-ı MısırSiâhî oğlanları zümresinden otuz akçe ulûfesi olan Seydi Ali deryâ ilminde mâhir olmağın Mısır kapudanlığı seksen akçe ile buyuruldı. (KK Ruus Def. nr. 210, 25 Zilhicce 960 s. 257)

Liva ile Mısır kaptanlığı tevcihi

Galata’da olan hassa reîslerden Seydi Ali’ye yüz elli bin akçe ile Mısır kapudanlığı virilmek buyuruldı. (Mühimme nr. 4, 19 Receb 967, s. 50)

Kaptanlık

Kapudanlık-ı Anabolı

Page 162: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

153

Kapudan paşa mektûbı mûcebince sâbıkâ Kavala kapudanlığından ma‘ûul olan Mustafa Beğ oğlı Hasan’a virilmek fermân olunup ba‘dehû altmış akçe ile virilmek. (KK Ruus Def. nr. 255, 20 Safer 981, s. 283)

Gemi Reisliği

“Delvine sancağı beği Mehmed Beğ mektûb gönderüp babası Salih Paşa’nın kullarından olup sâbıkâ vilâyet-i Mağrib’te sancağa muta-sarrıf olan Haydar’ın deryâ ilminde her vechile mahâreti olduğı ar-zedüp inâyet ricâ itmeğin düşenden bir reislik buyuruldı.” (Mühimme nr. 4, selh-i Ra 967, s. 4)

Kalyon reisine ulûfe

“Büyük kalyonun reisine on beş akçe ulûfe buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 4 Ra 954, s. 60)

Yelkenli gemi reisliği

Müteveffâ Uluç Ali Beğ’e tâbi‘ Ahmed nâm kimesneye yedi akçeli ve sekiz akçeli bir yelken reisliği düşdükte viresiz deyu Piyale Paşa hazretlerine hükm-i şerîf buyuruldı. (KK Ruus Def. nr. 220, 23 Şa-ban 973, s. 42)

Tersane kethüdalığı

Kethüdâlık-ı Tersâne-i Amire der-mahmiye-i GalataYevmî seksen akçe ulûfeyle kethüdâ olan Dardağan? Muslihiddin hâliyâ küffâr-ı hâkisâr gemileriyle vâki‘ olan muhârebede şehîd olup gedüği hâlî ve hizmeti mu‘attal kalmağın yevmî elli akçe ulûfe ile Gelibolu kethüdâsı olan Hâfız kethüdâ bu def‘a vâki‘ olan donanma-i hümâyûnda bu ana gelince her husûsda istihdâm olundukda küllî hizmeti müşâhede olduğından gayrı muhârebe-i mezbûrda dahî hayli yararlığı ve yoldaşlığı zuhûra gelüp ve kendisi yaralanup hizmet-i mezbûre uhdesinden gelür kimesne olmağın zikr olunan kethüdâlık on akçe terakkîyle yevmî altmış akçe ulûfeyle mezbûra virilmek buyuruldı. (KK Ruus Def. nr. 223, 27 Cemâziye’l-evvel 979, s. 14)

Eyalet Teşkilatı

Beylerbeyi Tayini:

“Mir-i miran-ı CezayirKapudan Mehmed Beğ’e virildi. Yedi kere yüz bin akçalık haslarla.” (KK Ruus Def. nr. 208, 18 Rebiu’l-Evvel 954 s. 76)

Page 163: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

154

Hazine defterdarı

“Defterdarlık-ı Hazine-i BağdatSâbıkâ Bağdat’ın timarı defterdârı olan Süleymanzade Mehmed Çelebi’ye buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 208, 26 Muharrem 954 s. 10)

Timar Kethüdası

“Kethüdâlık-ı Timarhâ-yı ErzurumCanik livâsı hazîne kethüdâlığına Hüseyin Sinan Beğ’e buyuruldı. Şimdiye değin olanlar subaşılıktan ve sipâhî oğlanlarından olan altmış bin akçalık dirlikle idi. Merkûma mezîd-i inâyet olunup yüz bin ile buyuruldı. Kırk bin noksanı düşenden münâsib olan yerden tedârik eyleyesin deyu hüküm buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 17 Muharrem 954 s. 7)

Defter Emini

“Bağdat beylerbeğisi mektûb gönderip sâbıkâ Bağdat’ta timar tezki-recisi olup on bin akçalık timarı olan Kudsi ? maslahatgüzârdır deyu Bağdat defterinde defter emîni olmasın arz itmeğin mutassarrıf olduğı timarıyla defter emânetin itdiresin deyu buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 15 Rebiu’l-Evvel 954, s. 93)

Sancak Teşkilatı

Sancak Beyi Tayini:

“Livâ der MısırSilahdarbaşı Mahmud Ağa’ya Mısır’da sancak buyuruldı, kânûnları üzere. Sonra mezîd-i inâyet olunup yirmi bin terakkîyle buyuruldı. Pâdişâh hazretlerinin hatt-ı şerîfleri vardır.” (KK Ruus Def. nr. 208, , 25 Muharrem 954, s. 9)“Livâ-i VulçitrinCezayir timarları kethüdâsı Mustafa Beğ’e buyuruldı. İki yüz otuz bin ile” (KK Ruus Def. nr. 208, 29 Muharrem 954, s. 16)“Livâ-i YanyaLivâ-i mezbûr beği Ferhad Beğ vefât eylemeğin Pojega sancağı beği Bâli Beğ’e buyuruldı, bedeliyle,” (KK Ruus Def. nr. 208, 4 Safer 954 s. 18)

Page 164: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

155

Saray teşkilatı

Müteferrikalık

“Çaşnigir Ali Beğ müteferrika olmak buyurulmuş. On akçe ter-akkîyle buyuruldı deyu Paşa hazretleri emr eylediler” (KK Ruus Def. nr. 208, 10 Rebiulahir 954, s. 89)

Çavuşluk:

“Asitâne-i sa‘âdet çavuşlarından Arslan çavuş vefât idüp Anadolu çavuşlarından Yunus’a buyuruldı. Pâdişah hazretlerinin hatt-ı şerîfleri vardır”. (KK Ruus Def. nr. 208, 17 Muharrem 954, s. 7)

Yeniçeri ağalığı

AğalıkYeniçeri ağalığı Kapucıbaşı Ferhad Ağa’ya buyuruldı.(ARSK nr. 1453, 25 Şevval 961, s. 16)Yeniçeri ağalığı inâyet olunan kimesnelere oldukları hînde kula tevzî‘ içün üçyüz akçe virilür imiş. Hâliyâ Ağaya dahi virilmek buyuruldı. (ARSK nr. 1453, 29 Şevval 961, s. 20)

Hassa mehterler bölükbaşılığı

“Hassa mehterler cemâ‘atinden on üç buçuk akçe ile bölükbaşı olan İlyas fevt olup bölükbaşılığı mahlûl olmağın giru mehterler cemâ‘atinden dokuz akçası olan İlyas oğlı Lütfi mezbûrun yerine kânûnları üzere bölükbaşı oldı. İki akçe ile” (KK Ruus Def. nr. 208, 24 Rebiulevvel 954, s. 82)

Muytablık

“Hassa muytablardan Mehmed b. Hızır fevt olup dört buçuk akçe ulûfesi mahlûl olmağın müteveffânın yerine Mustafa b. Mehmed iki akçe ile. Mirahurın tezkiresi mûcebince (KK Ruus Def. nr. 208, 24 Rebiulevvel 954, s. 82)

Şerbetçilik

“Hassa helvacılardan Hüsrev’in beş akçası varmış. Edirne Saray-ı Amiresine şerbetçi ta‘yîn olundu ki şerbetçilik hidmeti eyleye. Kiler-cibaşı ağzından kapucılar kethüdâsı haber getürdi.” (KK Ruus Def. nr. 208, 7 Safer 954, s. 25)

Page 165: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

156

Aşçı şakirdleri:

“Matbah-ı âmirede aşçı şakirdi olanlardır:

Hüseyin birader-i Mehmed HırvatSüleyman Ahmed PremediAli Yusuf FenarRamazan Mahmud AvlonyaSorgun Ahmed MoraMahmud Hasan Halpete?Süleyman Ali İlbasan

Mezbûrûn yedi nefer aşçılar karındaşları birer buçuk akçe ile mat-bah-ı âmirede şakird oldılar. Birer buçuk akçe buyuruldı. Tezkireleri vardır” (KK Ruus Def. nr. 208, 29 Muharrem 954, s. 75)

Mirahur mensuplarının tayinleri

“Bargir kethüdası şehsuvar hassa kethüdâ oldıHassa rahtvan Ahmed bargir kethüdâsı oldı.Bargir rahtvanı Hasan hassa rahtvan oldı.Kürsidâr olan Hasan bargir rahtvanı oldı.Kürsidarlık sarrâc Ayas’a buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 208, 11 Safer 954, s. 27)“Bir sarban dahi sipâhî oğlanı oldı. Sonra on bin timar buyuruldı, kânûnları üzere on akçe ulûfesi varmış. Arabacı Mustafa Çelebi’nin karındaşı imiş. İsmi Ahmed imiş, ana göre virile”Sarbanlar kethüdâsı Mustafa kânûnları üzere ze‘âmet buyuruldı”(KK Ruus nr. 208, 26 Muharrem 954, s. 10)

Peykler kethüdalığı

“Dergâh-ı âlî peyklerinden yedi akçe ulûfe ile peykler bölükbaşısı olan Bosnalı İskender’e bir akçe terakkî ile peykler kethüdâlığı emr olundı deyu kapucılar kethüdâsı Bâli Ağa Kapuağası ağzından haber getürdi” (KK Ruus Def. nr. 208, 29 Muharrem 954, s. 16)

Peykler bölükbaşılığı

Page 166: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

157

“Cemâ‘at-ı mezbûreden dört buçuk akça ulûfesi olan odabaşı Bosna[lı] Yusuf yedi akçe ile mezbûrun yerine bölükbaşı olmak buyuruldı deyu müşârun-ileyh ağa ağzından haber getürdi.” (KK Ruus Def. nr. 208, 29 Muharrem 954, s. 16)

Peykler odabaşılığı

Peyklerden dört buçuk akça ulûfesi olan Çerkez Yusuf altı akça ile mezbûrun yerine odabaşı olmak emr olundı. Kapucılar kethüdâsı Bâli Ağa kapu ağası ağzından haber getürdi.” (KK Ruus Def. nr. 208, 29 Muharrem 954, s.16)

Silahdarlık:

“Taşra kilerde beş buçuk akçe ile kilercilik hizmetinde olan Mustafa on beş akçe ile silahdâr oldı deyu kapu ağasından kapucılar kethüdâsı haber getürdü. (KK Ruus Def. nr. 208, 3 Rebiulevvel 954, s. 56)“Helvacı Hüsrev aksak olmağın ulûfesiyle ve iki sahn şurba, iki tas et ile iki çift ekmek ile Eski Saray’dan ala deyu buyuruldı deyu kapu ağasından kapucılar kethüdâsı haber virdi arz olına tezkire virile.” (KK Ruus Def. nr. 208, 3 Rebiulevvel 954, s.57)“Mustafa nâm çaşnigire Rumeli’nde on bin akçalık timar buyuruldı deyu paşa hazretleri emr eylediler ikindi dîvânında” (KK Ruus Def. nr. 208, 11 Rebiulevvel 954, s.66)

16 Yüzyıl Ruuslarında Muhtelif Hususlara Ait Kayıtlar

Ceza Davalarına Ait Kayıtlar:

Katl hükümleri

“Sâbıkâ Alâiye beği Mustafa Beğ’in bir adamı bir sipâhî oğlanı kat-leylemiş. Yeniçeri ağasına ve İstanbul kadısına arz-ı hâline göre şer’le hüküm yazıla” (KK Ruus Def. nr. 208, 25 Safer 954, s.47)

“Ahyolı kadısı mektûb gönderüp Aydos kazâsından Gürge? nâm karyede kır bekçiliği iden Nikola bin Nedliko? nâm zimmî Siyot? nâm zimmiyi üç yerde baş böğründe bıçak ile urup katl idüp ikrâr eyleyüp kısâs taleb ider kimesne olmadığın arz eylemeğin “kısâs olunmak buyuruldı” , deyu arz üzerine Kadıasker efendi işâret eyle-mişdür.( KK Ruus Def. nr. 209, 7 Cemâziye’l-âhir 957, s. 69)

Page 167: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

158

Zina hükmü

“Ankara kadısınaAli nâm kimesne beğlerbeğinin subaşısı avretin çeküp fi‘l-i şenî‘ idüp bi’l-fi‘il yanında imiş ve yedi bin akçesin dahi almış, şer‘le hüküm buyuruldı. Vâki‘ ise akçesin ve avretin alıviresin itdüği fesâdı arz eyleyesin. Ammâ tamâm-ı ihtimam? Beğlerbeği adamıdır deyu himâyet itmeyüp sonra alıviresice olmayasın. Sancak beğine bile yazıla.” (KK Ruus Def. nr. 208, s. 97)

Hırsızlık hükmü

“Edirne kadısı Behlül [arz] eyledüği Abdullah oğlı Ali nâm hırsız Hüseyin bin Abdullah’ın Yeni İmaret kurbunda olan evin açup ba‘zı esbâbın uğruladuğın ikrar itmeğin şer‘an bir eli kesilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 12 Safer 954, s. 29)

Müzevver hüküm

“Erzurum beğlerbeğineDîvân-ı Hümâyûnda elinde müzevver hüküm bulunan Erzincanlı zımmî hüküm çıkarmak içün Erzincan’dan bir kâfire yirmi beş filori ve arz virüp kendüsi bunda gelmemiş ol hükmi ol kâfir getürmiş. Ol kâfiri dutup gönderesin deyu hükm-i şerîf buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 6 Rebiu’l-evvel 954, s. 63)

Şehirlerin Yönetimi

Kethüdalık

“Beğşehri kadısı mektûb gönderüp nefs-i Beğşehri kethüdâsı olan Mustafa fevt olup yerine İbrahim mahaldir dimeğin buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 5 Cemâziye’l-âhir sene 954, s. 171.)

Alaybeylik

“Anadolu Beğlerbeğisi Karahisar-ı Sahib’in alaybeğliği mahlüldür deyu arz idüb Kütahya sancağında on altı bin timarı olan Geduslu? Mustafa’ya tevcîh eylemeğin virildi.” (KK Ruus Def. nr. 208, s. 96)

Asesbaşılık

“Drama kadısının arzı mûcebince asesbaşılığı defterde sipâhîye yazılmamış, dahl ittirmeyesin.” (KK Ruus Def. nr. 208, 25 Safer 954, s. 47)

Page 168: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

159

“Yenişehir kadısı mektûb gönderüb nefs-i Yenişehir’e asesbaşı olan Ali nâm kimesne ferâğat idüp Fenar kazâsında cuma pazarına asesbaşı olan Ahmed nâm kimesne içün mahaldir dimeğin buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 13 Safer 954, s. 33)

Bezzazistan kethüdalığı

“Trabzon kadısı mektûb gönderüp nefs-i Trabzon bezzâzistanında hükm-i şerîfle kethüdâ olan Hoca Mehmed bin Hoca Ali fevt olup yeri mahlûl kalup Hoca Ahmed sulbi oğlıdır deyu tevcîh idüp arz it-meğin buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 18 Rebiulevvel sene 954, s. 75)

Kale ve Hisarlara Ait Tayinler

Kale Topçuları

“Silistre beği mektûb gönderüp Brayil? Kal‘asına on nefer topçı ve-rilmek taleb itmiş. Silistre sancağında vâki‘ olan kal‘alardan yedi ne-fer topçı tedârik idüp kal‘ada istihdâm eyleyesin deyu hüküm buyu-ruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 28 Muharrem 954 s. 12)

Dizdar Tayinleri

“Konya dizdarlığı Koron kal‘ası dizdarlığından ma‘zûl Sinan’a buyuruldı.” (KK Ruus nr. 208, 7 Safer 954, s. 23)“İzdin Kal’ası dizdarlığından ma‘zûl olan Ahmed’e yine dizdarlık mukarrer buyuruldı. Defterdar efendi arz eyledi, mufassal arz-ı hâl-dir.”(KK Ruus Def. nr. 208, 4 Safer 954 s .19)

“Rumeli beğlerbeğineKarlıili sancağı beği mektûb gönderüp kal‘a-i Vaniçe’de? üç bin üç yüz akçalık timar ile dizdar olan ......... fevt olup mezbûr kal‘anın dizdarlığından ma‘zûl olan Süleyman içün mahaldir dimeğin buyu-ruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 15 Rebiu’l-ahir 954 s. 93)

Hisar Gediği Tevcihi

“Rum beğlerbeğineSultan nâm hatun kişi, “Ruhi hisar gedüği tasarruf iderken vefât idüp yarar oğulları olup gedükleri olmaduğun” bildirmeğin düşenden hisar gedüği buyuruldı. Sahih hisar eri oğlı ise, (KK Ruus Def. nr. 208, 16 Rebiu’l-Evvel 954, s.97)

Page 169: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

160

“Hüsrev nâm kimesne sâbıkâ topçı imiş kâfire dutsak olmuş. Düşenden bir hisar gedüği virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 20 Safer 954 s. 44)

Pazarlar

“Pasinabad Sancağında hafta pazarı olmayup livâ-i mezbûrda Hasan kal‘ası tahtında pazar olmak ruk‘a itdüklerin ol cânibe teftîşe varan Şüca Çavuş arz itmeğin buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 208, 13 Safer 954, s. 34)“Kars alaybeği Hasan gelüp kazâ-i Kars’a tâbi‘ Karakal‘a nâm kar-yede câmi‘ binâ idüp vakf eyleyüp “karye-i mezbûre büyük köydür, etrâf ve cevânibde kasaba ve pazar-gâh yokdur” deyu cuma günü ikâmet-i pazar olunmak ricâ eylemeğin kimesnenin mülküne ve vakfına şer‘an zararı yok ise münâsib olan günde ikâmet-i pazar olunmak buyuruldı” (ARSK nr. 1460, 1 Rebiulevvel 982, s. 44)

Gemi inşa ve nakliye izinleri

Gemi inşa

“Re’is Yani nam zımmî gelüp Amasra’da yirmi yedi arşun gemi yapmak bâbında inâyet ricâ itmeğin bu mikdâr gemi yapsun mâni‘ olmasınlar deyu hüküm buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 230, 1 Muharrem 984, s. 189)

“İstavroz nam zimmî gelüp elinde zahire gemisi paralanup Sinop’ta Karacaköy nâm karyede kendünün mülk kerestesi olmağın yirmi iki arşunlu gemi binâ itmek bâbında inâyet ricâ itmeğin buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 230, 26 Muharrem 984, s. 230)

Gemi Nakliye

“Muhtesib tezkiresi mûcebince Yeniköy sâkinlerinden Andreya nâm zımmî re’îs yüz müd tereke alur gemisine zahire virilmek içün hüküm ricâ itmeğin buyuruldı” (KK Ruus nr. 230, 26 Muharrem 984, s. 214)

Page 170: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

161

“Muhtesib tezkiresi mûcebince Masura? sâkinlerinden Andon nâm reîse yüz müd tereke alur gemisine zahire virilmek içün hüküm buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 230, 6 Muharrem 984, s. 192)“Mahmud Reis, Dimiri ReisMuhtesib arzlarıyla bu iki nefere zahire ahkâmı buyuruldı” (ARSK, nr. 1462, 15 Ramazan 987, s.20)

İhtidalar

“Eflak voyvodasının Müslüman olan oğlı Mehmed yirmi beş akçe ulûfesi varmış. On akça terakkîyle dergâh-ı mu‘allâma müteferrika olmak buyuruldı.”( KK Ruus Def. nr. 208, 27 Safer 954, s. 53)“Meremmetci olup Müslüman olan Mustafa’ya Yeni İmaret merem-metçiliği virilmelü oldukda mütevellî buna vire deyu buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 4 Ra 954, s. 60).“Müslim-i nev Hüseyin’e Kayseri’de düşenden bir hisar gediği bu-yuruldı” (Mühimme nr. 45, 17 C 989, s. 32)“Doğancıbaşının ammusı şeref-i İslâm’la müşerref olup Mehmed deyu tesmiye olunup ibtidâdan üç bin timar virilmek buyuruldı.” (KK Ruus Def. nr. 238, s. 89)“Nâhiye-iNiğbolu, Niş ve PaşaZe‘âmet-i benâm-ı Ali BeğMezkûr fevt olup mahlûl olmağın İspanya’dan ihtiyârıyla gelüp Müslüman olup ibtidâdan kırk bin akçe ze‘âmete hükm-i şerîf virilen Mehmed’e bedeli virilmek buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 230, 6 Muharrem 984, s. 192)

Hac izinleri

“Budin kadısının arzı mûcebince Budîn’ın cami‘i imâmı Hacı Ali’ye hacc-ı şerîfe gitmeğe icâzet buyuruldı” (KK Ruus Def. nr. 208, 10 Ra 954, s. 63)

“Sultan Bayezid hatibi muhzır kulına Ka‘betullâh’a icâzet buyu-ruldı.” (KK Ruus Def. nr. 208, 11 Safer 954, s. 26)

Page 171: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

162

Abstract

This thesis is the result of a study of registers kept by the offices of the Imperial Divan in the sixteenth century. Particular attention has been given to the contents of these registers by comparing them with each other and the following conclusions were arrived at.The court registers of the Imperial Divan did not consist of one single series of Ahkam registers but were in fact in the sixteenth century made up of three distinct series of Ahkam registers. The first of these series of these registers deal exclusively with matters of finance and do not in fact belong it the office of the Imperial Divan but to the office of the Defterdar a while second series of registers, which in fact do belong to the Imperial Divan, later became known as the Mühimme Defterleri. The third series deals with appointments of judges, Beylerbeyis, fief-holders and other important position in the state and can in fact be seen as appointment registers (Tahvil Ahkam Defterleri).

The descriptions of the offices of the Ruus and the Tahvil which have been presented by historians mirror the reality of the organisation of the bureacrecy as it was the eighteenth century and not as it was in the sixteenth century. The reality of the sixteenth century bureacratic procedure was that appointments were made by the Ruus office and were then confirmed by the Tahvil office both offices playing a distinct role in the appointment of the same official. A similar process existed for the appointment of fief-holders, except that a second confirmation by the Beylerbeyi was necessary so that three separated official procedures were involved.

Page 172: Bilgin Tezdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER... · Web viewOsmanlı askerî ve idarî personelinin sayısal artışına bağlı olarak Divan bürokrasisinin

163

ÖZGEÇMİŞ

1969 yılında Beyşehir’de doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Beyşehir’de tamamladım. 1987 yılında girmiş olduğum öğrenci seçme ve yerleştirme sınavında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazandım. 1989 yılında bu bölümden ayrıldım ve aynı yıl Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arşivcilik bölümüne girdim. Arşivcilik bölümünden 1993 yılında mezun oldum.

1994 yılında Arşivcilik bölümünde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. 1995 yılında Arşivcilik Bölümü yüksek lisans programını kazandım. Bu programı, Osmanlı Yenileşmesi Döneminde Bab-ı Meşihat’ın Bürokratik Yapısı ve Evrak İdaresi isimli tezi hazırlayarak 1996 yılında tamamladım.