bİldİrİ kİtabi - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/bildirikitabi.pdf · bu...

52
BİLDİRİ KİTABI

Upload: haquynh

Post on 11-Aug-2019

229 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

BİLDİRİ KİTABI

Page 2: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

EP-01 Etmoidokoanal polip

Ceyhun Aksakal Tokat Devlet Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Bölümü Koanal polip paranazal sinüslerden kaynaklanıp nazal kaviteyi doldurabilen oradan da nazofarenkse doğru uzanım gösteren tek taraflı, benign, düzgün sınırlı sinonazal kitlelerdir. Koanal poliplerin en sık görülen formu maksiller sinüs mukoza katmanlarından gelişen ve antrokoanal polip olarak adlandırılan formudur. Bunun yanında sfenoid sinüsten kaynaklanan sfenokonal polip ve etmoid sinüsten kaynaklanan etmoidokoanal polip gibi formlara da nadiren rastlanmaktadır. Bu olgu sunumunda 68 yaşında tek taraflı burun tıkanıklığı ile kliniğimize başvuran erkek hastanın klinik özellikleri literatür eşliğinde sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Bilgisayarlı tomografi, etmoid, koanal polip, Etmoidokonal polip; Radyolojik görünüm, intraoperatif görünüm, eksize edilmiş materyal

Page 3: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

EP-02 Kulak Cerrahisi Esnasında Yüksek Jugüler Bulbus ile Karşılaşmak: Olgu Sunumu Orhan Tunç, Aykut Taşdemir, Burhanettin Gönüldaş, Semih Mumbuç, Muzaffer Kanlıkama Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, KBB Ana Bilim Dalı, Gaziantep

AMAÇ: Yüksek juguler bulbus internal juguler venin vasküler bir anomalisidir. Ancak genellikle semptom vermez ve rastlantısal olarak tespit edilir. Yüksek juguler bulbus bireylerin% 10-15'inde bulunabilir ve bunların % 0.5-% 1,7'de dehisans olabilir. Yüksek ve dehissan juguler bulbusun farkında olmak orta kulak cerrahisi sırasında aşırı kanamayı önlemek açısından önemlidir. Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan bir olgu tartışılmıştır. Olgunun Sunumu: 15 yaşındaki bayan hastaya sol kulağında işitme kaybı nedeniyle ikinci basamak bir sağlık merkezinde kulak zarında delik olduğu söylenerek cerrahi önerilmiş. Hastaya cerrahi öncesi temporal kemik tomografisi çekilmiş. Operasyonda dış kulak yolu eleve edilirken orta kulağa girmeden önce aşırı kanama oluşmuş. Kanama kontrol altına alınamayınca dış kulak yoluna tampon yapılarak hasta üçüncü basamak sağlık merkezine sevk edilmiş. Hastanın üçüncü basamak sağlık merkezinde kanaması kontrol altına alınmış. Daha sonra tarafımıza başvuran hastanın sol dış kulak yolunda tampon bulunuyordu ve herhangi bir kanama bulunmuyordu. Hastanın operasyon öncesi çekilen tomografisi incelendiğinde sol yüksek jugüler bulbus bulunduğu anlaşıldı. Hasta operasyona alındı ve sol dış kulak yolu eleve edilirken hemoraji meydana geldi. Oluşan hemoraji surgicel ile kontrol altına alındı ve hastaya sol miringoplasti yapıldı. TARTIŞMA: İnternal juguler venin vasküler varyasyonları ve anomalileri sık olmasına rağmen semptomatik olduğu vakalar nadir görülür. Geniş ve yüksek juguler bulbusda asemptomatik vakalar genellikle başka bir patolojiye ilişkin yapılan görüntülemeler sırasında tesadüfen saptanır ve bu vakalar tedavi gerektirmez, takip önerilir. Asemptomatik vakalar intraoperatif olarak tespit edildiğinde, hemorajiden kaçınmak için dikkatli olunmalı ve hemoraji olursa hızlı hemostaz yapılmalı. Hemostaz sırasında surgicel veya bonewax kemik mumu kullanılabilir. Bu yapılar üstten kıkırdak veya fasya greft ile desteklenebilir. Hastaların cerrahi öncesi çekilen görüntüleme yöntemleri dikkatli incelenerek, bu tür anomalilerin varlığından haberdar olunarak cerrahi yapılması çok daha güvenli olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Timpanoplasti, Jugüler Bulbus, Hemoraji

Page 4: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 1

Resim 2

Page 5: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

EP-03 Tiroid ve bilateral parotid gland tutulumlu multisistem langerhans hücreli histiyositoz Aykut Taşdemir, Orhan Tunç, Burhanettin Gönüldaş, Ali Emre Al, Muzaffer Kanlıkama Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, KBB Ana Bilim Dalı, Gaziantep

Langerhans hücreli histiyositoz (LHH) patolojik Langerhans hücrelerinin proliferasyonu ile karakterize nadir bir hastalıktır. LHH'nin klinik prezentasyonu son derece değişkendir; bu tek sistemli sınırlı hastalıktan yüksek mortaliteye sahip şiddetli, çok organlı hastalığa kadar değişir (1-3). LHH için en sık görülen yerler kemik, deri, akciğer, hipofiz bezi ve lenf düğümleridir. LHH'nin tükrük bezi tutulumu son derece nadirdir. Bu olgu sunumunda daha önce LHH tanısıyla tiroidektomi yapılan hastanın hipofiz bezi ve parotid gland tutulumuyla birlikte cilt, cilt altı kas dokusu, ve nüks tiroid kitlesi olan multisistem LHH'li bir olguyu rapor ediyoruz

Anahtar Kelimeler: bilateral parotid tutulumlu langerhans hücreli histiyositoz, langerhans hücreli histiyositoz, tiroid tutulumlu langerhans hücreli histiyositoz EP-04 Orta konka osteomu ve antrokoanal polip birlikteliği Ceyhun Aksakal Tokat Devlet Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Bölümü

GİRİŞ: Antrokoanal polipler maksiller sinüsten başlayıp maksiller ostium veya aksesuar ostium yoluyla nazal kaviteye oradan da koanaya uzanım göstren tek taraflı, benign kitlelerdir. Osteomlar ise sinonazal bölgede en sık görülen benign tümördür. Antrokoanal poliple osteom birlikteliği literatürde oldukça az bildirilmiştir. Bu olgu sunumunda sol nazal kavitede osteomla birlikte antrokonal polip bulunan ve opere edilen hastanın özelliklerini inceledik. OLGU: 41 yaşında erkek hasta kliniğimize sol taraflı burun tıkanıklığı, ara ar olan baş ağrısı ve geniz akıntısı şikayetleri ile başvurdu. Anterior rinoskopide sol nazal kavitede düzgün sınırlı, parlak, sarımsı polipoid kitle görüldü. Bilgisayarlı tomografide yaklaşık 1 cm çaplı, orta konkayla bitişik opasifiye düzgün sınırlı kitle görüldü. Opere edilen hastada alınan kitlenin patolojik sonucu osteom olarak raporlandı. SONUÇ: Nazal kavitede osteom ve antrokoanal polip birlikteliği nadir görülen bir durumdur.

Anahtar Kelimeler: Osteom, antrokoanal polip, bilgisayarlı tomografi

Page 6: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 1

EP-05 Maksiller sinüse taşan dental materyale bağlı gelişen maksiller sinüzit ve persistan yüz ağrısı Ceyhun Aksakal1, Betül Aksakal2, Nihat Akbulut3 1Tokat Devlet Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Bölümü 2Gaziosmanpaşa Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Oral Diagnoz ve Radyoloji Ana Bilim Dalı 3Gaziosmanpaşa Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi Ana Bilim Dalı

Bugüne kadar maksiller sinüste yabancı cisim varlığı ile ilgili olarak değişik vakalar bildirilmiştir. Dental tedavi sonrası maksiller sinüste yabancı cisim gelişen vakalar çoğunlukla iatrojenik vakalardır. Maksiller sinüste molar diş çekimi sonrasında kalan diş kökü ve dental implant gibi vakalar ve bunlara bağlı

Page 7: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

komplikasyonlar bildirilmiştir.Bu olgu sunumunda biz guttha perchanın maksiller sinüse taşması sonucu sinüzit gelişen ve buna bağlı olarak persisten sol yüz ağrısı olan bir 30 yaşındaki hastanın tanı ve tedavisini sunduk.

Anahtar Kelimeler: Sinüzit, bilgisayarlı tomograf, güta perka Sol maksiller sinüse taşan güta perka materyali.

Paranazal BT nin koronal görüntüsü. Guttha percha materyalinin radyoopak görüntüsü. Yabancı cisim etrafında gelişen kist oluşumu ve sol maksiller sinüsteki total opasifikasyon görülüyor

EP-06 Tinnitusun nadir nedeni: Temporomandibular eklemin dış kulak yoluna herniasyonu

Ceyhun Aksakal Tokat Devlet Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Bölümü

Page 8: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Temporomandibular eklemin dış kulak yoluna herniasyonu nadir görülen bir durumdur. Çoğunlukla spontan vakalar bildirilmişse de etyolojide, travma, eksternal otit ve kolesteatom gibi nedenlerde bildirilmiştir. Genellikle asemptomatik olmakla birlikte, kulak akıntısı, tinnitus, kulak ağrısı ve iletim tipi işitme kaybı gibi belirtileri olabilir. Tedavisi semptomların derecesine göre belirlenmekle birlikte özellikle ileri düzeydeki vakalarda endaural yaklaşımla timpanik kemiğe ulaşılabilirken, preaurikular girişim yoluyla da temporomandibular ekleme ulaşılabilir. Biz bu olgu sunumunda 55 yaşında, trafik kazası ardından kulak çınlaması ve kulak akıntısı gelişmiş ve dış kulak yoluna temporomadibular eklem herniasyonu tespit edilmiş bir hastanın klinik özelliklerini sunduk.

Anahtar Kelimeler: Temporomandibular eklem, dış kulak yolu, tinnitus EP-07 Sosyoekonomik düzeyi düşük hastalarda şüphelenilmesi gereken olgu; Auricular miyazis Funda Kutay, Muhammed Hakan Gerekli, Şemsettin Okuyucu Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Uygulama Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı

AMAÇ: Ilıman iklimlerde bakıma muhtaç,sosyoekonomik düzeyi düşük hastalarda sinek larvaları ile oluşan auricular miyazis nadir görülen bir paraziter durumdur. OLGU: Elli sekiz yaşında kadın hasta iki gün önce yakınları tarafından huzursuzluk, sol kulaktan akıntı, kanama ve kurtçuk görülmesi şikayeti ile başvurdu.Hastada Parkinson,mental retardasyon ve diyabet hastalıkları mevcuttu.Fizik muayenesinde genel durumu orta,zayıf koopere,zayıf oryante olan hastanın orofarinks ve nazal bakıları olağandı. Otoskopik bakısında sağ dış kulak yolu doğal, timpanik membran intakttı.Sol kulak otoskopik bakıda dış kulak yolunda çok sayıda canlı larva zemininde aktif kanama görüldü.Ayrıca sıfır derece endoskopik bakı ile sol dış kulak yolunda görülen kanama ve larvalar daha net bir şekilde gözlendi,timpanik membran hiperemik olmasına rağmen intakttı.Laboratuar testlerinde wbc:5600(EO%7) idi.Temporal kemik BT incelemesinde dış kulak yolu yumuşak doku değerleri dışında ek patoloji saptanmadı.Mevcut bulgular eşliğinde hastada auricular miyazis düşünüldü. (şekil 1).Sıfır derece endoskopik bakı altında aligatör ve aspiratör yardımı ile 18 larva çıkartıldı.Geride larva kalmadığından emin olundu.Timpanik membran sağlam,aktif kanama mevcut değildi.Hastanın ayaktan poliklinik takibi uygun görülerek siprofloksasin %0,3 5 ml 3*5 damla, deksametazon 1ml 1mg 3*5 damla, 20 cc %70 alkol boriq 3*5 damla verildi. Bir hafta sonra poliklinik kontrolüne gelen hastanın dış kulak yolunda larva gözlenmedi.Hafif hiperemi mevcuttu.Hastanın 3. Haftaki poliklinik kontrolünde dış kulak yolu ve timpanik membran doğaldı.Üç haftalık tedavi sonrasında şikayetlerin tamamen gerilediği gözlendi (şekil 2). SONUÇ: Literatür taramamızda ülkemizde az da olsa görülen ve olgu sunumları yapılan auricular miyazis mental retarde ve bakıma muhtaç hastalarda şüphelenilerek dikkatli bir otoskopik muayene ile çok rahat tanı konulup çeşitli komplikasyonlar gelişmeden tedavi edilebilen bir durumdur.

Page 9: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Anahtar Kelimeler: auricular miyazis,ılıman iklim,otoskopik bakı,sosyoekonomik düzey resim 1

ilk başvuru anındaki endoskopik görüntü resim 2

hastanın üç hafta sonraki kontrol muayenesi

Page 10: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

EP-08 İletim Tipi İşitme Kaybının Nadir Bir Sebebi ve Objektif Tinnitus Nedeni: Yüksek ve Dehisans Juguler Bulb Serhan Keskin Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği, İstanbul

AMAÇ: Yüksek juguler bulb internal juguler venin vasküler anomalisidir. Genellikle asemptomatik olmakla birlikte semptomatik olduğu vakalarda, juguler bulbun lokalizasyonuna göre hastalarda iletim tipi işitme kaybı, sensorinöral işitme kaybı, pulsatil tinnitus ve vertigo gibi şikayetlere neden olabilir. Yüksek ve dehissan juguler bulbın farkında olmak orta kulak cerrahisi sırasında aşırı kanamayı önlemek açısından hayati önem taşır. OLGU: Yaklaşık 8 yıldır sağ kulağında çınlama ve işitme kaybı şikayetleri olduğunu ifade eden hastanın ek olarak başka şikayeti yoktu. Hastanın yapılan otoskopik muayenesinde bilateral timpan membranlar intakt olmakla birlikte sağ timpan membran arkasında inferior kadranda mor renkli, nabızla korele pulsasyon gösteren kitle görünümü mevcuttu. Hastanın yapılan saf ses odyogramında; sol kulakta işitmesi normal sınırlarda tespit edilen hastanın çınlama şikayetinin olduğu sağ kulağında ise hafif derecede iletim tipi işitme kaybı (Saf ses odyogram: L:13/8, R:27/10 dB) tespit edildi. Hastanın yapılan timpanogram sonucu bilateral tip A olarak gözlendi. SONUÇ: Tinnitus yakınmasıyla başvuran hastalarda geniş ve yüksek juguler bulb nadiren görülebilir. Yüksek juguler bulb’a bağlı tinnitusu olan hastalarda çok nadiren iletim tipi işitme kaybı da görülebilmektedir. Bu nedenle yüksek juguler bulbun orta kulak cerrahisi açısından oluşturduğu riskler bilinmeli, orta kulak cerrahileri öncesi planlamada bu durum mutlaka göz önünde bulundurulmalı ve dikkatli olunmalıdır.

Anahtar Kelimeler: İletim tipi işitme kaybı, juguler ven anomalisi, tinnitus, yüksek juguler bulb

Page 11: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 1

Olgunun sağ timpan membran inferior kadranında yerleşim gösteren yüksek juguler bulb’ın endoskopik görünümü Resim 2

Olgunun koronal planda temporal BT görünümü. Sağ taraf: Yüksek ve dehissan juguler bulb orta kulak kavitesine protrude görünümde. Sol taraf: anomalisiz tarafta juguler bulbla orta kulak kavitesi arasındaki kemik tabaka izlenmekte

Page 12: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 3

Olgunun aksiyal planda temporal BT görünümü. Sağ taraf: Yüksek ve dehissan juguler bulb orta kulak kavitesine protrude görünümde. Sol taraf: anomalisiz tarafta juguler bulbla orta kulak kavitesi arasındaki kemik tabaka izlenmekte

Page 13: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 4

Hastanın saf ses odyogram sonucu Resim 5

Hastanın timpanogram sonucu

Page 14: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

EP-09 Olgu sunumu: Laringeal spesifiye edilemeyen yumuşak doku sarkomu Bahar Çolpan1, Yunus Emre Topan1, Serdar Uğraş2 1Selçuk Üniversitesi, KBB Ana Bilim Dalı, Konya 2Selçuk Üniversitesi Tıbbi Patoloji Ana Bilim Dalı, Konya

Larinksin primer sarkomları nadir görülür ve çok çeşitli varyasyonları vardır. Bunlardan en yaygın görüleni kondrosarkomdur. Diğer laringeal sarkom tiplerini ise çok nadir görülebilmekle birlikte; leiomyosarkom, fibrosarkom, anjiosarkom, osteosarkom, sinovial sarkom, pleomorfik sarkom (malign fibröz histiyositom), kaposi sarkomu oluşturur. Sarkomlar larinkste görülen malignitelerin yaklaşık %1’ini oluşturur. Sarkomlar iğ, küçük yuvarlak, epitelioid, pleomorfik ve dev hücrelerin heterojen, morfolojik özelliklerine sahip olabilir. Laringeal sarkomlar karsinom, lenfoma, küçük hücreli karsinom, mezotelyoma ve melanomu taklit edebilir. Bu durum özellikle küçük boyutlardaki laringeal biyopsilerde patologlar için tanı koymayı zorlaştırır. Low grade ve küçük boyutlu tümörlerde tedavinin temelini cerrahi eksizyon oluşturmakla birlikte high grade tümörler, cerrahi sınır pozitifliği, 5 cm ve üzeri büyük kitleler ve sık rekürens eğilimi olan tümörlerde parsiyel/total larenjektomi gerekebilmekle beraber adjuvan radyoterapi ve kemoterapi de önerilmektedir. Biz bu olguda yaklaşık 1 yıldır nefes darlığı, boğazda takılma hissi ve disfoni şikayetleri olan 27 yaşında kadın hastayı inceledik. Hastanın daha önce radyasyona maruziyeti ve sigara kullanım öyküsü bulunmamaktaydı. Yapılan video laringoskopik muayenesinde vallekula ve arytenoid lateral duvarından kaynaklanan 3x2 cm ebadlarında düzgün sınırlı solid görünümlü kitle ile karşılaşıldı. Kitle larinksin suspense edilmesini takiben direkt laringoskopi ile ortaya konularak transoral yolla arytenoid lateral duvar ve vallekulaya tutunduğu pediküllerinden ayrımı yapılarak enblok eksize edildi. Yapılan histomorfolojik ve immünohistokimyasal incelemeler sonucu ‘Low grade sarkom, spesifiye edilemeyen tip’ olarak raporlanmıştır. Larinksin low grade sarkomlarında esas tedavi cerrahi sınır negetifliği sağlanacak şekilde eksizyon yapılmasıdır. Radyoterapi ve kemoterapi lokal nüksü azaltmak amacıyla verilebilir. Hastamıza tamamlayıcı cerrahi önerilmesine rağmen kabul etmemesi ve radyolojik olarak patolojik bir bulgusu olmaması üzerine hasta yakın takibe alınmıştır. Bir yıllık yakın takiplerinde hastanın kilinik olarak herhangi bir şikayeti olmamakla birlikte lokal nüks ya da metastaz bulgusu saptanmadı.

Anahtar Kelimeler: Larinks, Neoplazm, Sarkom,

Page 15: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 1

Hastanın preoperatif video laringoskopik muayene görüntüsü

Page 16: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim-2

Hastanın preoperatif video laringoskopik muayene görüntüsü

Page 17: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim-3

Hastanın preoperatif MR görüntüsü

Page 18: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

EP-10 Diyabetik Hastada Sert Damakta Actinomyces Enfeksiyonuna Sekonder Kavernöz Sinüs Trombozu Duygu Erdem, Sultan Şevik Eliçora, Semih Alataş Bülent Ecevit Ünivesitesi, Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Ana Bilim Dalı, Zonguldak

Kavernöz sinüs trombozu enfeksiyöz veya nonenfeksiyöz etiyolojilere bağlı ortaya çıkabilen yüksek mortalite oranına sahip bir durumdur. Enfeksiyöz nedenler genellikle yüzün orta 1/3’lük kısmından gelişen sıklıkla bakteriyel, nadiren fungal enfeksiyonlardır. Diyabet gibi enfeksiyon ve tromboza karşı eğilimi arttıran komorbid hastalığı olanlarda atipik etkenlere bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Bu bildiride nadir bir olgu olarak actinomyces enfeksiyonuna bağlı sert damakta osteomyelite sekonder kavernöz sinüs trombozu komplikasyonu gelişen, cerrahi ve medikal tedavileri kliniğimizde yapılan bir olgu sunuldu. Ağız içinde yara, baş ağrısı, sol göz çevresinde ağrı ve şişlik ile tarafımıza başvuran 69 yaşında diyabetik erkek hastanın muayenesinde sert damak solda kemikte destrüksiyon oluşturan enfekte görünümde ülsere lezyon, sol periorbital ödem, proptozis, sol oftalmopleji mevcuttu. Kan glukoz düzeyleri regüle değildi. Kranial MR’da sol sert damak/maksiller kemikte osteomyelit, II-VI. sinirlerde inflamasyon, superior oftalmik ven/kavernöz sinüs tromboflebiti saptandı. Cerrahi tedavide sert damakta enfekte bölgeden biyopsi alınarak enfekte/nekrotik doku debride edildi. Sol taraf endoskopik sinüs cerrahisi yapıldı, belirgin sinüzit izlenmedi. Histopatolojik ve immünhistokimyasal incelemeler actinomyces enfeksiyonunu destekler nitelikte sonuçlandı. Medikal tedavide üç hafta boyunca yatırılarak parenteral antibiyoterapi uygulandı, kan glukoz regülasyonu sağlandı, sonrasında tedaviye ayaktan takip ile peroral olarak devam edildi. Takiplerinde sert damaktaki enfeksiyon geriledi. Sol oftalmoplejide tam düzelme olmadı. Sonuç olarak kavernöz sinüs trombozu mortalite ve morbidite oranı yüksek olan, erken tanı, primer odağa yönelik cerrahi tedavi ve agresif medikal tedavi gerektiren önemli bir klinik tablodur. Diyabet benzeri predispozan faktörlerin varlığında atipik etkenlerle oluşan enfeksiyonlara bağlı olarak gelişebileceği de göz önünde bulundurularak multidisipliner bir yaklaşımla tedavi edilmelidir.

Anahtar Kelimeler: actinomyces, kavernöz sinüs trombozu, sert damak

Page 19: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

RESİM 1

Page 20: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

RESİM 2

RESİM 3

Page 21: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

RESİM 4

EP-11 Nadir Bir Olgu Sunumu: Orta Kulak Adenomu Merih Önal, Bahar Çolpan, Osman Gül Selçuk Üniversitesi, KBB Ana Bilim Dalı, Konya

GİRİŞ Orta kulak adenomları, orta kulak mukozasından köken alan çok nadir bir hastalıktır. Klinik seyrinin, otolojik ve radyolojik bulgularının nonspesifik olması, diğer orta kulak kitlelerinden ayrımını zorlaştırmaktadır. En sık görülen semptomu iletim tipi işitme kaybı olmakla birlikte kulakta dolgunluk, çınlama, kulak ağrısı, otore ve nadiren de fasial paralizidir. Bu vaka sunumunda, fasiyal paraliziyle başvuran bir olguyu sunarak, nadir görülen orta kulak adenomlarının ayırıcı tanıda akla getirilmesi gerekliliğine dikkat çekmeyi amaçladık

Page 22: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

OLGU SUNUMU Uzun süredir işitme kaybı olan 45 yaşındaki erkek hasta, 2 gün önce başlayan sağ tarafta yüzde güçsüzlük tarifleyerek kliniğimize başvurdu. Hastanın yapılan muayenesinde sağ zar perfore, fasiyal sinir muayenesi HB evre 2 olarak saptandı. Yapılan odyogramında işitme eşikleri sağ kulak hava yolu 68 db, sol kulak hava yolu 20 db olarak geldi. Çekilen Temporal BT sinde antrumu ve orta kulağı dolduran yumuşak doku dansitesinde lezyon görülmesi üzerine hastaya kolesteatom ön tanısıyla timpanomastoidektomi planlandı. Operasyonda antrum ve orta kulağı dolduran granulasyon dokusu temizlenerek Tip 3 timpanoplasti yapıldı. Alınan dokunun histopatolojik incelemesi, orta kulak adenomu olarak raporlandı. Postoperatif hastanın 1. ayda fasiyal fonksiyonları tamamen normale döndü, yapılan odyogramda sağ kulak hava yolu 82 db olarak ölçüldü. SONUÇ VE TARTIŞMA Orta kulak adenomu, epitelyal ve nöroendokrin özelliklere sahip olan çok nadir görülen benign bir tümördür. Histolojik olarak kapsülü olmamasına rağmen düzgün sınırlı vasküler tümörlerdir. Orta kulak adenomlarının çoğu kemiği erode etmez ya da fasiyal sinir infiltrasyonu göstermez. Karsinoid tümör, adenom, orta kulağın adenomatöz tümörü, low-grade adenokarsinom, monomorfik adenom ve serüminom,orta kulağın nöroendokrin lezyonlarına verilen, esasında aynı tümörü tarifleyen farklı isimlendirmelerdir. Ayırıcı tanıda paragangliom, schwannom, retrotimpanik vasküler lezyonlar, serüminal gland adenomu, endolenfatik kese tümörü, schneiderian-tip mukozal papillom ve lipom yer alır. Radyolojik olarak tanıda herhangi spesifik bir bulgu yoktur, patolojik olarak tanı konur. Tedavisi lezyonun total olarak çıkarılmasıdır. Orta kulakta yavaş büyüyen bir kitle görülürse, ayırıcı tanıda orta kulak adenomu da düşünülmelidir

Anahtar Kelimeler: adenomatoid, nöroendokrin tümör, orta kulak Figure 1.

Computed tomography of the temporal bones revealing a small soft tissue density material in the right tympanic cavity

Page 23: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Figure 2

Hematoxylen-eosin staining EP-12 Patau Sendromunda Koklear İmplant Ayşe Duran, Bahar Çolpan Selçuk Üniversitesi. Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Konya

Patau tarafından 1960’da rapor edilen nadir kongenital bir bozukluktur. Sendrom ekstra bir kromozom 13’ün varlığı ile oluşmuştur. Trizomi 13’ün görülme sıklığı 10.000 canlı doğumda birdir. Eşlik eden semptom ve bulguların oranı ve şiddeti vakadan vakaya değişebilir. Bununla beraber etkilenen yenidoğann çoğu kafatası ve yüz bölgesi anormalliklerine; kalp, böbrek malformasyonlarına; ve/veya diğer fiziksel anormalliklere sahiptir. Etkilenen bebeklerin yaşam süresi ağır malformasyonlar nedeniyle kısadır. Trizomi 13 konjenital sensörinöral işitme kaybı nedenlerindendir. Kliniğimize başvuran Trizomi 13 tanılı 3 yaş erkek hastada yarık damak-dudak anomalisi, gastrointestinal sistem anomalileri, ürogenital

Page 24: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

sistem anomaliler ve sol kulakta ileri sağ kulakta çok ileri derecede işitme kaybı mevcuttu. Hastaya kliniğimizde sağ kulağına koklear implant cerrahisi başarılı şekilde gerçekleşmiştir.

Anahtar Kelimeler: Patau Sendromu, Koklear implant, Sensörinöral işitme kaybı

EP-13 Sublingual Dev Epidermoid Kist: Olgu Sunumu

Deniz Avcı1, Emrah Gülmez2, İmdat Yüce2, Sedat Çağlı2 1Nevşehir Devlet Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Kliniği, Nevşehir 2Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı, Kayseri

Epidermoid kistler oral kavite bölgesinde çok nadir görülen, benign, yavaş büyüyen, ağrısız, mobil, konjenital ve ektodermal kökenli kitleler olup, vücudun herhangi bir yerinde görülebilirler. Etyolojide en kabul gören teori 1. ve 2. brankial arkların orta hatta kapanmaması sonucunda kistin, etrafı sarılan epitel doku artıklarından oluşması düşüncesidir. Epidermoid kistler, oral kavitede en sık ağız tabanında ve boyunda en sık orta hatta submental bölgede yerleşirler. Boyun orta hat kitlelerinden ayırıcı tanısı yapılmalıdır.Genellikle hayatın 2. ve 3. dekatında görülürken, çocuklarda ise enderdir. Nadiren 5 cm boyutunu geçerler. En sık şikâyet ağrısız şişliktir. Dili geriye itmelerinden ötürü konuşma bozukluklarına, yemek yemede zorlanmaya ve boyut olarak çok büyük olgularda ise solunum sıkıntılarına sebep olabilirler Tanıda ultrasonografi (USG) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yardımcı olur. Kesin tanısı histopatolojik inceleme ile konur. Tedavi seçeneği intraoral, ekstraoral veya kombine yaklaşımla cerrahi olarak kistin tüm duvarı ile birlikte total eksizyonudur. Ağız tabanında ağrısız, yumuşak şişlik şikayeti ile başvuran 20-30 yaşlarındaki hastalarda epidermoid veya dermoid kist tanısı akla getirilmelidir. Bu olguda 35 yaşında bayan hastada nadir görülen sublingual yerleşimli 6 cm'lik dev bir keratinöz kist klinik, histopatolojik, ayırıcı tanı ve tedavi özellikleri ile literatür eşliğinde tartışıldı.

Anahtar Kelimeler: baş ve boyun, epidermoid kist, sublingual

Page 25: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 1.

Sublingual alanda dolgunluk ve cerrahi insizyon hattı

Page 26: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 2.

Manyetik rezonans görüntülemede dil orta kısmından ağız tabanına kadar uzanım gösteren periferik rim tarzında kontrastlanan ve difüzyon kısıtlılığı gösteren 6x2 cm kistik görünüm (Kırmızı Ok)

Page 27: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 3.

6 cm epidermoid kistin intraoperatif görüntüsü

Page 28: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 4.

Operasyon sırasında korunan bilateral wharton kanalları ve lingual sinirler (Sarı Oklar)

Page 29: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 5.

İç yüzü çok katlı yassı epitel ile döşeli ve lümeni keratinize materyal ile dolu keratinöz kist

Page 30: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

EP-14 İleri yaşta brankial kist olgusu

Ahmet Güvenç1, Ayşe Nur İğdem2, Ethem İlhan1 1Gaziosmanpaşa Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Kliniği, İstanbul 2Gaziosmanpaşa Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği, İstanbul

Brankial kleft kistleri en sık karşılaşılan konjenital boyun patolojilerinden olup en sık hayatın ikinci ve üçüncü dekatında görülürler. Brankial kleft kistleri dört kategoride sınıflanır ve ikinci brankial kleft kistleri en sık görülen tipidir. Genellikle boyun lateralinde ağrısız ve yumuşak kitle olarak karşımıza çıkarlar. Kozmetik problemler, tekrarlayan enfeksiyonlar ve kendiliğinden gerilememeleri nedeniyle tedavi edilmeleri gerekir. Brankial kleft kistleri ileri yaşta nadir görülür ve genellikle posterior servikal üçgende bulunmazlar. Kırk yaş ve üzeri hastalarda görülen boyun kitlelerinde ilk sırada neoplastik lezyonlar gelmekte konjenital lezyonlar son sırada yer almaktadır. Brankial kleft kistlerinin tanısında ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, ince iğne aspirasyon biyopsisi kullanır. Bu kitlelerde genellikle uygulanan tedavi yöntemi transservikal insizyon ile cerrahi eksizyondur. Bu olgu sunumunda boyun sağ posterolateralinde üç yıldır giderek büyüyen kitle şikayetiyle kliniğimize başvuran 54 yaşında erkek hasta cerrahi olarak tedavi edilmiştir. İleri yaşta ve posterior servikal bölgeye uzanım gösteren olgu literatür eşliğinde sunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: brankial kist, boyun kitlesi, cerrahi, ileri yaş

Page 31: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Resim 1

A.Hastanın preoperatif posterior görüntüsü B.Hastanın preoperatif anterior görüntüsü Resim 2

Page 32: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Hastanın boyun bilgisayarlı tomografi incelemesine ait görüntü.176X72 mm Resim 3

A.Hastanın postoperatif anterior görüntüsü B.Hastanın postoperatif lateral görüntüsü SS-01 Adenotonsillektomi yapılan çocukların annelerinin anksiyete ve depresyon düzeylerindeki değişim;ileriye dönük klinik çalışma Mustafa Çelik Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Kars

AMAÇ: Tıkayıcı uyku apne sendromu (TUAS) nedeniyle adenotonsillektomi uygulanan çocukların annelerinin anksiyete ve depresyon düzeylerindeki değişimin değerlendirilmesi amaçlandı. YÖNTEMLER: Çalışma Kafkas Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalında Temmuz 2018-Aralık 2018 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Çalışmaya TUAS nedeniyle adenotonsillektomi yapılan çocukların annesi olan 20 olgu (ort.yaş 34.1±5.6 yıl, aralık 24-48 yıl) dahil edildi. Annelerin depresyon ve anksiyeteleri Beck Depresyon Anketi (BDA) ve Beck Anksiyete Anketi(BAA) ile değerlendirildi.Annelere operasyondan bir gün önce ve postoperatif ikinci ayda bu anketler verilerek doldurulmaları istendi.

Page 33: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Preoperatif ve postoperatif dönemdeki BDA ve BAA skorlarındaki değişim incelendi. BULGULAR: Preoperatif BDA skoru 14.1±7.2 iken, postoperatif BDA skoru 7.5±4.7 idi. Postoperatif dönemde BDA skorlarında istatistiksel olarak anlamlı düşüş izlendi (p=0.0001). Preoperatif BAA skoru 14.1±12.5 iken, postoperatif dönedem BAA skoru 5.8±4.9 idi. Postoperatif dönemde BAA skorlarında istatistiksel olarak anlamlı düşüş izlendi (p=0.0001). SONUÇ: Adenotonsillektomi yapılan çocukların annelerinde anksiyete ve depresyon düzeylerinde anlamlı iyileşme görüldü. TUAS lı çocuğu olan annelerin anksiyete ve depresyon düzeylerinin yüksek olduğu görüldü.

Anahtar Kelimeler: adenotonsillektomi, anne, anksiyete, depresyon, uyku apnesi. SS-02 Pediatrik rekürren epistaksisinde Nötrofil/Lenfosit oranı ve Platelet/Lenfosit oranının değerlendirilmesi Ceyhun Aksakal Tokat Devlet Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Bölümü

AMAÇ: Bu çalışmanın amacı çocukluk çağındaki rekürren epistaksis ile nötrofil/lenfosit oranı ve platelet/lenfosit oranı arasındaki olası ilişkiyi araştırmaktır. YÖNTEMLER: Bu retrospektif vaka kontrollü çalışmada Tokat devlet hastanesi Kulak Burun Boğaz polikliniğine 1 Ocak 2013 ile 31 Aralık 2018 arasında başvurmuş, yaşları 2 ile 18 arasında değişen 294 hasta ile benzer yaş ve cinsiyette, herhangi bir hastalığı olmayan 329 kişiden oluşan kontrol grubu incelendi. BULGULAR: NLR değeri çalışma grubunda 1.45±0.75 bulunurken kontrol grubunda 1.35±0.7 olarak bulundu. Gruplar arasında istatistiksel açıdan fark yoktu (p>0,05). PLR değeri çalışma grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0,05, 103,21 ± 29.57 vs. 97,3 ± 30.38). Red Blood Cell Distribution Width (RDW) değeri çalışma grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derece düşük bulundu (p<0,05, 39,56 ± 2,87 and 38,92±2,46). SONUÇ: Bir inflamatuar marker olarak PLR nin artışı rekürren epistaksis etolojisinde infalamatuar faktörler desteklemektedir. Buna rağmen pediatrik rekürren epistaksiste inflamasyonun rolünü desteklemek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler: Çocuk,Epistaksis, Nötrofil/Lenfosit oranı, Platelet/Lenfosit oranı SS-03 Endoskopik Lazer Dakriosistorinostomi ve Endoskopik Nazal Dakriosistorinostomi Sonuçlarımızın Karşılaştırılması

Page 34: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Serkan Kayabaşı Aksaray Üniversitesi, Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı, Aksaray

GİRİŞ: Lakrimal kanal tıkanıklıklarının tedavisinde endoskopik multidiod lazer dakriosistorinostomi (EL-DSR) ve endoskopik nazal dakriosistorinostomi (EN-DSR) ameliyatı etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereçler ve YÖNTEM: Lakrimal drenaj sistem tıkanıklığı sebebiyle EL-DSR uygulanan 18 hastanın ve EN-DSR 20 hastanın sonuçları geriye dönük olarak incelendi. EL-DSR operasyonlarında transkanaliküler yaklaşımla multidiod S30 lazer (İntermedic-İspanya) kullanıldı. Ameliyat sonunda her iki grupta bütün olgularda bikanaliküler silikon tüp uygulaması yapıldı. Hasta takipleri postoperatif 1. gün, 1. hafta, 4. ay ve 12. aylarda yapıldı. Bütün vakalarda bikanaliküler tüpler 4.ay sonunda alındı. Hasta takiplerinde epiforanın kaybolması, nazolakrimal sistem lavajı ile açıklığın devamının saptanması ve dakriosistografide lakrimal sistem açıklığının saptanması başarı olarak değerlendirildi. SONUÇLAR: EL-DSR uygulanan 18 hastanın 10’ u kadın (%55,5), 8’ i erkek (%44,5) idi. EN-DSR uygulanan 20 hastanın ise 11’ i kadın (%55), 9’ u erkek (%45) idi. Hastaların ortalama yaşı EL-DSR grubunda 40,2 (18-68 yıl) iken, EN-DSR grubunda ise 39,3 (18-66 yıl) olarak izlendi. Her iki hasta grubunda ortalama takip süresi 8 (4-12 ay) idi. Ortalama operasyon süresi EL-DSR grubunda ortalama 15 dakika, EN-DSR grubunda ortalama 30 dakika idi. Ameliyat sonrası başarı oranı EL-DSR grubunda %83,3 (15 hasta), EN-DSR grubunda %75 (16 hasta) olarak izlendi. Takip süresince EL-DSR 3 hastada rinostomi bölgesinde granülom ve açıklığın kapanması, EN-DSR grubunda 5 hastada rinostomi bölgesinde granülom ve açıklığın kapanması tespit edildi. Takiplerde EL-DSR grubunda 2 hastaya, EN-DSR grubunda 4 hastaya revizyon cerrahi planlandı. TARTIŞMA: Transkanaliküler multidiod EL-DSR, lakrimal drenaj sistem tıkanıklıklarının tedavisinde EN-DSR’ ye göre daha az travmatik olması, daha az hemorajiye yol açması, daha kısa operasyon süresine sahip olması, lokal anestezi altında yapılabilmesi, orbital morbiditenin minimal seviyede olması dolayısıyla daha etkin bir cerrahi prosedür olarak görülmektedir. Uzun dönem sonuçlarının belirsizliği ve maliyetin daha fazla olması EL-DSR’ nin olumsuz tarafları olarak görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Lakrimal kanal, multidiod lazer, dakriosistorinostomi

Page 35: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

SS-04 Endoskopik transkanal osiküloplasti; ön sonuçlarımız Secaattin Gülşen1, Burhanettin Gönüldaş2 1Özel Hatem Hastanesi, KBB Kliniği, Gaziantep 2Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, KBB Ana Bilim Dalı, Gaziantep GİRİŞ: Endoskopların primer yada yardımcı olarak kulak cerrahisinde kullanımı son yıllarda giderek artmaktadır. Bu çalışmamızda endoskopik transkanal osikuloplasti yapılan hastaların cerrahi ve odyolojik sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık. Materyal Methot: Çalışmamıza Özel HATEM Hastanesi ve Gaziantep Üniversitesi Tıp Fkültesi KBB kliniklerinde kronik otitis media sekeli nedeni ile iletim tipi işitme kaybı olan ve endoskopik transkanal osiküloplasti yapılan 17 hasta dahil edilmiştir. Ameliyat öncesi ve sonrası 3. Ayda 0.5, 1, 2 ve 4 kHz frekanslarda bakılan ortalama saf ses odyometri sonuçları, greft başarı oranları, ameliyat süresi, ameliyat bulguları ve ossikuloplasti teknikleri kaydedilip geriye yönelik olarak değerlendirilmiştir. SONUÇLAR: Greft başarı oranı %94.1 olarak bulunmuştur. 1 (%5.9) hastada anterior kadran yerleşimli marjinal minimal perforasyon oluşmuştur. Ameliyat öncesi ve sonrası yapılan saf ses odyometride ortalama hava kemik aralığı sırasıyla 32.4±8.7 dB ve 9.2±4.1 dB olup, odyolojik olarak anlamlı bir iyileşme göstermiştir (p<0.001). Ameliyat süresi 45 ve 70 dakika arasında değişmekte olup ortalama 54.1±6.8 dakika olarak bulunmuştur. Austin-Kartush sınıflamasına göre hastaların 12 (%70.6) si A grubu, 4 (%23.5) ü B grubu, 1 (%5.8) i E grubu idi. Hastaların 7 (%41,1) sinde kemik çimento ile onarım, 3 (%17.6) ünde inkus interpozisyonu, 2 (%11.8) sinde inkus uzun kolumella, 2 (%11.8) sinde malleostapediopeksi, 2 (%11.8) sinde PORP ve 1 (%5.8) inde Malleus replasman protezi (MRP) ve loop piston protez kombinasyonu teknikleriyle ossikuloplasti gerçekleştirilmiştir. PORP yerleştirilen 2 hastada ve MRP yerleştirilen 1 hastada olmak üzere toplam 3 (%17.6) hastada ilaç tedavisi ile 2 gün içinde gerileyen ameliyat sonrası geçiçi baş dönmesi meydana gelmiştir. Hiçbir hastada geçici veya kalıcı fasiyal sinir disfonskiyonu ve sinirsel tipte işitme kaybı gibi komplikasyonlar gözlenmedi. SONUÇ: Endoskopik transkanal osiküloplasti klasik mikroskopik yaklaşımla karşılaştırıldığında benzer odyolojik sonuçlar sağlayan minimal invazif bir yaklaşımdır. Anahtar Kelimeler: endoscope, timpanoplasti, endoskopik osiküloplasti, perforasyon, Figur-1

Page 36: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Endoskopik osiküloplasti görüntüleri; (a) inkus interposizyonu, (b) inkus uzun kolimella, (c) malleostapediopeksi, (d) PORP, (e-f) Malleus replasman protezi ve Loop piston kombinasyonu Tablo-2

Hasta numarası Yaş Cinsiyet Yön Austin-Kartus Evresi Osiküloplasti Tekniği Ameliyat Süresi (dk)

1 38 ERKEK SAĞ A İSE-KÇ onarım 51

2 27 KADIN SAĞ A İSE-KÇ onarım 49

3 50 KADIN SOL A İSE-KÇ onarım 45

4 21 ERKEK SOL A Malleostapediopeksi 52

5 49 ERKEK SOL A İSE-KÇ onarım 54

6 29 KADIN SAĞ A İnkus interpozisyonu 60

7 30 ERKEK SOL B PORP 54

8 43 ERKEK SAĞ A İSE-KÇ onarım 46

9 54 ERKEK SAĞ A Malleostapediopeksi 49

10 42 ERKEK SAĞ A İSE-KÇ onarım 48

11 27 KADIN SAĞ E MRP+LPP 70

Page 37: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

12 39 KADIN SOL B İnkus uzun kolimella 64

13 51 KADIN SOL B PORP 60

14 18 ERKEK SOL A İnkus interpozisyonu 58

15 40 KADIN SAĞ A İnkus interpozisyonu 54

16 27 ERKEK SAĞ B İnkuz uzun kolimella 59

17 40 ERKEK SAĞ A İSE-KÇ onarım 48

Hastaların demografik ve klinik özellikleri. İSE-KÇ: İnkudostapedyal eklem-Kemik çimento, MRP: Malleus replasman protezi, LPP: Loop piston protez, PORP: Parsiyel osiküler replasman protezi Tablo-1

Odyometri sonuçları(dB) Preoperatif (Ortalama-SD) Postoperatif (Ortalama-SD) *P değeri

Hava yolu 46.4±6.1 15.4±5.9 <0.001

Kemik yolu 10.8±4.5 9.6± 3.8 >0.05

Hava-kemik aralığı 32.4±8.7 9.2±4.1 <0.001

Endoskopik transkanal osiküloplasti sonrası odyometri sonuçları

SS-05 Tonsillektomi sonrası uvula ödeminde lokal deksametazon uygulaması: Prospektif randomize

kontrollü çalışma

Selahattin Tuğrul, Nazan Değirmenci, Ömer Faruk Çalım, Orhan Özturan Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi ABD

GİRİŞ: Bu çalışmada perioperatif lokal deksametazon uygulamasının, tonsillektomi sonrası uvula ödemini azaltmadaki etkinliğini araştırmak ve uvula ödeminde yeni bir derecelendirme ölçeği sunmak amaçlandı. Gereçler ve YÖNTEM: Hastalar prospektif randomize olarak çalışmaya dahil edildi. 18 ila 48 yaşları arasındaki 30 hastaya tonsillektomi uygulandı. Grup 1'deki hastalara (n: 15) tonsillektomi öncesi lokal olarak deksametazon (1 ml, 8 mg) enjekte edildi. Grup 2’deki hastalara (n: 15) deksametazon enjeksiyonu yapılmadan tonsillektomi yapıldı. Hastaların postoperatif 1. ve 5. günlerdeki uvula ödemi, geliştirdiğimiz uvula ödemi skalası kullanılarak tek kör gözlemciler tarafından değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen tonsillektomi endikasyonu sadece rekürren tonsillit idi, uyku apnesi hastaları dahil edilmedi. Tonsillektomi dışında ek prosedürler uygulanması gereken olgular, on sekiz yaşından küçük hastalar ve perioperatif olarak intravenöz deksametazon uygulanan hastalar çalışmadan çıkarıldı. SONUÇLAR: Grup 1'in ameliyat sonrası 1. ve 5. günleri arasındaki fark (p: 0.019) istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Grup 2’nin ameliyat sonrası 1. ve 5. günleri (p: 0.165) arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuç saptanmadı. TARTIŞMA: Tonsillektomi sırasında uvula ödemi oluşumunu azaltmanın en iyi yolu uvulanın tutulması veya çekiştirilmesinden kaçınmaktır, ancak ortaya çıkarsa ödemi azaltmak için perioperatif lokal

Page 38: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

deksametazon uygulaması etkili bir seçenektir. Anahtar kelimeler: Uvula ödemi, tonsil, tonsillektomi, post-tonsillektomi, deksametazon

Anahtar Kelimeler: Uvula ödemi, tonsil, tonsillektomi, post-tonsillektomi, dexamethasone Şekil 1

Page 39: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Enjeksiyon noktaları Şekil 2

Page 40: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Uvula ödemi ölçeği. Derece 1: Uvulanın sonunda bir uzama var. Derece 2: Uvulanın gövdesinde ve son kısmında ödem. Derece 3: Uvula ödemi sadece bir plikaya yayılıyor. Derece 4: Her iki plikaya yayılan uvula ödemi. Derece 5: Posterior farenksin tam tıkanması ile birlikte olan uvula ödemi.

Page 41: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Şekil 3

Uvula ödemi ölçeğinin çizimi

Page 42: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Şekil 4

Her iki grubun postoperatif birinci ve beşinci günlerinin karşılaştırılması Tablo 1 Yaş, ortalama Cinsiyet

Gruplar Kadın (n) Erkek (n)

Group 1(n:15) 25.13 8 7

Group 2( n:15) 23.5 7 8

Grupların demografik özellikleri

Page 43: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

SS-06 Septoplasti Komplikasyonlarının Yönetimi; Retrospektif Çalışma

Yakup Yegin İskenderun Devlet Hastanesi, Hatay

AMAÇ: Bu çalışmada, ikinci basamak bir devlet hastanesinde endonazal septoplasti uyguladığım olgularda gelişen komplikasyonların yönetimi değerlendirildi. YÖNTEMLER: Çalışmaya Haziran 2018-Ocak 2019 tarihleri arasında endonazal septoplasti uyguladığım 94 olgu( 36 kadın 58 erkek; ort. yaş 29.45 ±1.85 yıl, aralık 19-47 yıl) dahil edildi. Septoplasti sonrası komplikasyon gelişen olguların tedavisi retrospektif olarak değerlendirildi. Uygulanan tedavi protokolleri kayıt altına alındı. BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen 94 olgudan 12 (%12.7) 'sinde komplikasyon geliştiği görüldü. Gelişen komplikasyonlar sırasıyla septum perforasyonu (3 olguda,%3.2), nazal şinesi (3 olgu, %3.2), septal hematom (2 olgu,%2.1), kolumella subluksasyonu (2 olgu, %2.1), vestibulit (1 olgu,%1.06) ve septal abse ( 1olgu,%1.06) idi. Bu olgulardan 11 ine revizyon cerrahisi uygulanırken, vestibulit gelişen olgu hospitalize edilerek intravenoz antibiyoterapi ile tedavi edildi. Septum perforasyonu gelişen olgularında perforasyon tragal kartilaj (2 olgu, %2.1)) ve kostal kartilaj(1 olgu, %1.06)) kullanılarak onarıldı. Revizyon cerrahiler sonrasında komplikasyonların tamamı tamir edildi. Revizyon cerrahilerde silikon tampon 5-7 gün süreyle nazal kavitede tutuldu. SONUÇ: Septoplasti, rinoloji pratiğinde oldukça sık uygulanan cerrahilerdendir. Komplikasyon gelişimi diğer cerrahilere göre düşük olsa da, septoplasti de gelişecek komplikasyonların yönetimi özellik arz etmektedir.

Anahtar Kelimeler: abse, komplikasyon, perforasyon, septoplasti, vestibulit.

Page 44: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

SS-07 Evre 1-2 Dil Kanserinde Boyun Metastazlarının Değerlendirilmesi Orhan Tunç Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, KBB Ana Bilim Dalı, Gaziantep

Giriş Oral kavite kanserlerinin %53,4 ü dilde görülür. Evre 1-2 (T1-2,N0) dil kanserinin primer lezyonu için ana tedavi cerrahidir (parsiyel glossektomi). Dil kanserinde boyun değerlendirmesinde manyetik rezonans görüntüleme (MRI), ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT) ve bazı durumlarda pozitron emisyon tomografi bilgisayarlı tomografi (PET-BT) kullanmaktadır. Bununla birlikte, görüntüleme yöntemleri bazı okkült metastazları algılayamaz. Klinik olarak N0 boyunlu erken evre dil kanserinde (evre 1-2) okkült lenf nodu metastaz oranı % 20-30 civarındadır. Bazı yazarlar düşük grade’li veya tümör derinliği 4mm ve daha az olan hastalarda dikkatli izlem önerirken, bazı yazarlar ipsilateral level 1-3 boyun diseksiyonu önermektedir. Gereç ve Yöntem Kliniğimizde evre 1-2 dil kanseri nedeniyle opere edilen hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların postoperatif boyun metastaz durumları ve tümör derinliği değerlendirildi. Sonuç Dil kanseri nedeniyle opere edilen 14 tane evre 1-2 hasta değerlendirilmeye alındı. Hastaların 8 tanesi T1, 6 tanesi T2 hastaydı. Hastaların 4 tanesinde (% 28,5) lenf nodu metastazı mevcuttu. Metastazı olan bütün hastalar T2 lezyondu. Metastazı olan hastaların tümör derilikleri sırasıyla 7,8,13 ve 15 milimetreydi. Tartışma Literatüre göre evre 1-2 dil kanserinde %8,2 ile % 46,3 oranları arasında boyun lenf nodu metastazı bildirilmiş. Opere ettiğimiz hastaların %28,5 ‘nde boyun metastazı mevcuttu. Başka bir çalışmada boyun diseksiyonu yapılmayan evre 1-2 hastalarda %31-43 oranında lenf nodu metastazı rastlandığı bildirilmiş. Evre 1-2 dil kanseri için iki tedavi stratejisinin riskleri ve yararları hakkında raporlar bulunmaktadır. Birincisi primer tümör rezeksiyonu ile birlikte profilaktik boyun diseksiyonu, diğeri ise servikal lenf nodu için boyun diseksiyonu olmadan sadece parsiyel glossektomi. Boyun metastazı için en etkili prediktif faktör tümör derinliğidir. Metastaz tahmini için tümör derinliğinin cut-off değeri 3 ila 10 mm arasında değişmektedir. NCNN (National Comprehensive Cancer Network) kılavuzuna göre 4 mm'den daha derin olan tümörler için profilaktik boyun diseksiyonu kuvvetle düşünülmelidir. Ayrıca, kılavuz 2-4 mm tümör derinliği olan durumlarda boyun diseksiyonunun hastanın klinik durumuna göre karar verilmesini belirtiyor.

Anahtar Kelimeler: Dil kanseri, Tümör Derinliği, Lenf Nodu Metastazı

Page 45: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

SS-08 Mikst tip işitme kayıplı otoskleroz hastalarında stapes cerrahisi tekniğinin kemik yolu iletimi arttırılmasına etkisi Abdurrahman Buğra Cengiz, Hasan Deniz Tansuker Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bagcilar Eğitim ve Araştırma Hastenesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı, İstanbul

AMAÇ: Stapes taban fiksasyonu ve koklear kemik resorpsiyonu sonucunda iletim ve sensörinöral işitme kaybına yol açmaktadır. Tedavisinde cerrahide total veya parsiyel stapedektomi, stapedotomi veya lazerle mikrofenestrasyon yöntemleriyle oval pencereya teflon piston tatbiki yapılmaktadır. Bu çalışmada amaç işitme kaybına kemik yolunun da katıldığı mikst tip işitme kayıplı hastaların yapılan cerrahi tekniğe bağlı olarak kemik iletimlerinde iyileşme oranları incelenmiştir. GEREÇ-YÖNTEM: Çalışmamızda Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği’nde Ocak 2013 ile Haziran 2016 tarihleri arasında iletim tipi işitme kaybı nedeniyle opere edilen ve klinik otoskleroz tanısı alan 40 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi.Kemik yolu eşiklerinin 20 db ve üstü olması, mikst tip İK olması, orta kulakta otoskeroz dışında bulgu olmaması dahil edilme kriteriyken, 60 yaşından büyük hastalar, diğer kemikçik fiksasyonları ve kemik işitmesi iyi olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Hastaların operasyon öncesi ve sonrası işitme testleri ile 2 yıl sonraki testleri ile ameliyat raporları incelendi. BULGULAR: Opere edilen 40 hastanın 29’u kadın (%72,5), 11’i erkekti (%27,5). 17 (%42,5) hastaya total stapedektomi, 15(%37,5) hastaya parsiyel stapedektomi ve 8 (%20) hastaya CO2 lazerle mikrofenestrasyon yöntemi uygulandı.21 hastada (%52,5)Kemik iletiminde iyileşme görüldü. 14,46 Db lik ortalama artışın yanında Carhart çentiği olarak da bilinen 2000 hz düzeyindeki artışın ortalaması bu hastalarda 17,38 Db e ulaşmıştır. Tüm ortalamada 9 db iyileşme görülmüştür. Cerrahi yöntem ile kemik yolu kazançları arasında anlamlı fark bulunmamıştır (p=0,712) 6 (%15) hastada kemik yolları postoperatif daha kötü ölçüldü ve 2 hastada (%5) sensörinöral işitme kaybı gelişti. Hastaların %71inde 2 yıl sonrası işitme kazançları korunmakla birlikte diğer hastalarda preoperatif değerlere tekrar ulaştığı görüldü SONUÇ: Mikst tip İK li otosklerotik hastadaki stapes cerrahisinin HKA'nin kapanmasının yanı sıra kemik eşiğini azaltabileceği görülmektedir. Lazer mikro stapedektomi bu hastalarda parsiyel stapedotomi ve tam stapedektomiden daha az postoperatif komplikasyon nedeniyle daha tercih edilebilir., Bununla birlikte, daha fazla vaka ve daha uzun takip süresi olan çalışmalar zorunludur.

Anahtar Kelimeler: otoskleroz, işitme kaybı, kemik yolu iletimi, cerrahi

Page 46: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

tablo 2

KEMİK YOLU ORTALAMA DB P

OP ÖNCESİ 33,54 0,435

500 OP SONRASI 24,17

OP ÖNCESİ 39,38 0,259

1000 OP SONRASI 28,54

OP ÖNCESİ 38,54 0,240

2000 OP SONRASI 27,71

OP ÖNCESİ 38,96 0,660

4000 OP SONRASI 31,88

OP ÖNCESİ 37,60

ORTALAMA OP SONRASI 28,07 0,935

Tüm hastalarıdaki kemik yolu ortalamaları Tablo 3

AMELİYAT TÜRÜ SAYI (TOPLAM 40) AMELİYAT ÖNCESİ KEMİK İŞİTMESİ

AMELİYAT SONRASI KEMİK İŞİTMESİ P= 0,712

STAPEDEKTOMİ 17 35,66 25,54

STAPEDOTOMİ 15 34,28 24,88

LAZER 8 37,76 25,33

Ameliyat tekniği ve kemik yolu değişimlerinin karşılaştırılması Tablo 1 ERKEK 11 %27,5 P= 0,772

CİNSİYET KADIN 29 %72,5

SAĞ 23 %57,5 P=0,736

TARAF SOL 17 %42,5

Hastaların yaş ve cerrahi yapılan kulaklarını gösteren tablo

Page 47: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

SS-09 Nörofil-lenfosit oranı, trombosit-lenfosit oranı ve Ortalama trombosit hacminin Benign

pozisyonel vertigolu hastalarda değerlendirilmesi

Demet Yazıcı T.C. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB Kliniği

GİRİŞ: Bu çalışmamızda benign pozisyonel vertigo (BPV) tanısı konulan hastalardaki nörofil-lenfosit oranı (NLO), trombosit-lenfosit oranı (TLO) ve ortalama trombosit hacmini (OTH) kontrol grubu ile karşılaştırdık. GEREÇ-YÖNTEM: Bu retrospektif çalışmaya Ocak - Eylül 2018 tarihleri arasında polikliniğimize başdönmesi şikayeti ile başvuran, nörolojik muayenesi sağlam olan, sistemik olarak herhangi bir sorun saptanmayan ve benign pozisyonel vertigo teşhisi konan, 17 ila 59 yaş aralığında (ortalama: 37 ±1,8 yaş) 37 hasta (14 erkek, 23 kadın) ve yaş ve cinsiyet uyumlu 22 ila 56 yaş aralığında (ortalama: 35 ±1,6 yaş) 37 kontrol hastası (16 erkek, 21 kadın) dahil edildi. BPVli hastaların ve kontrol grubunun dosyaları retrospektif incelenerek nörofil-lenfosit oranıları, trombosit-lenfosit oranları ve ortalama trombosit hacimleri hesaplandı ve analiz edildi. SONUÇ: Benign pozisyonel vertigolu hastalarda NLO ortalaması 2,18±0,91, TLO ortalaması 116±30 ve OTH ortalaması 8,77±0,81 fL idi. Kontrol grubu hastalarda ise NLO ortalaması 1,89±0,68, TLO ortalaması 122±40 ve OTH ortalaması 8,79±0,87 fL idi. BPVli hastalar ve kontrol grubu nörofil-lenfosit oranıları, trombosit-lenfosit oranları ve ortalama trombosit hacimleri açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. TARTIŞMA: Enflamasyon biyobelirteçleri olarak kabul edilen nörofil-lenfosit oranı (NLO), trombosit-lenfosit oranı (TLO) ve ortalama trombosit hacmi(OTH) benign pozisyonel vertigolu hastaların rutin klinik değerlendirilmesinde yararlı parametreler olmayabilir.

Anahtar Kelimeler: lenfosit, nötrofil, vertigo, platelet

SS-10 Tiroid nodüllerinin ayırıcı tanısında radyonüklid Teknesyum 99m Perteknetat ve Ultrason

Elastografi Skorunun uyumu ve karşılaştırılması

Feride Fatma Görgülü Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Radyoloji Kliniği GİRİŞ: Bu çalışmanın amacı, tiroid nodüllerinin % 5-15'i olan malign kısmının ayrımında ultrason elastografi skoru ve tiroid teknesyum sintigrafisinin beraber kullanımının faydası olup olmadığını araştırmaktır.

Page 48: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

GEREÇLER VE YÖNTEM: Çalışmamıza tiroidektomi için kulak burun boğaz ve genel cerrahi kliniklerimize kabul edilen hastalar dahil edildi. Çalışma Adana Numune Araştırma ve Eğitim Hastanesi etik kurulu tarafından onaylandı (EK.2013/22). Tüm ölçümler onbeş yıllık tecrübeli bir radyologca Toshiba Aplio 500 ultrason cihazı kullanılarak yapıldı. Saf kistik lezyonlar, ölçülen nodülün etrafındaki normal doku yetersizliği, istmus nodülleri ve kaba kalsifikasyon dışlama kriterleri idi. Dahil edilme kriteri ise ≤40 mm olan tek veya çoklu nodüllerin varlığıydı. Elastografi skoru 1 puan (tüm nodül boyunca düşük sertlik) ile 4 puan (tüm nodül boyunca yüksek sertlik) olmak üzere dört puan üzerinden hesaplandı. Nodüllerdeki Tc 99m-perteknetat alımı, çevreleyen tiroid dokusuyla karşılaştırıldığında, şu şekilde puanlandı; -1; hipoaktif, 0; normoaktif, 1; hiperaktif. SONUÇLAR: Çalışmaya 61 hastanın (43 kadın, 18 erkek; yaş ortalaması 45,23 ± 12,51) toplam 71 nodülü dahil edildi. Nodüllerin ortalama büyüklüğü 17,18 ± 7,03 mm idi. Benign ve malign histopatoloji grupları arasında yaş (p=0,414), cinsiyet dağılımı (p=0,567), nodul yerleşimi (p=0,753) ve nodül büyüklüğü (p=0,677) açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Hem elastografik skorlama hem de tiroid sintigrafisi malign histopatolojiyi ayırmada istatistiksel olarak başarılıydı (her ikisi için p<0,001). Ama her iki yöntemin birbirleriyle uyumu şansa bağlı uyumdan daha kötü olarak saptandı (Kappa değeri: -0,413). Elastografik skorlama için eğri altında kalan alan 96,0 (88,4-99,2) olarak hesaplanmış olup, sintigrafik değerlendirme için sensitivite %92.3, spesifite %50.0, pozitif tahmin değeri %29.3 ve negatif tahmin değeri %96.7 olarak bulunmuştur. TARTIŞMA: Tiroid malignitelerinin ayırımında, kalitatif vizuel bir analiz sağlayan ultrason elastografik skorlama ve sintigrafik analiz bireysel olarak anlamlı ayırım yapabilirlerken, her iki yöntemin birbiriyle uyumu istatistiksel olarak anlamlı bulunamamıştır. Tiroid nodülünün karakterini ortaya koymada ve gereksiz tiroid girişimlerini önlemede bu tetkiklerin ayrı ayrı kullanılması daha faydalı olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Tiroid sintigrafisi, Ultrason elastografi skoru, tiroid nodülü, malign tiroid nodülü Hastaların Histopatolojik Gruplara Göre Dağılımı Benign, n(%) Malign, n(%) p

Elastography Score 1-2 50 (%86,2) 0 (%0,0)

Elastography Score 3-4 8 (%13,8) 13 (%100,0) <0,001

Total 58 (%100) 13 (%100,0) 58 (%100) 13 (%100,0)

Sintigrafi: Hipoaktif 29 (%50,0) 12 (%92,3)

Sintigrafi: Normoaktif+Hiperaktif 29 (%50,0) 1 (%7,7) <0,001

FNAB Benign 53 (%91,4) 0 (%0,0)

FNAB Şüpheli 2 (%3,4) 11 (%84,6)

FNAB Malign 3 (%5,2) 2 (%15,4) <0,001

Page 49: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

Ultrason Elasto skoru ile Sintigrafik Değerlendirmenin Birbirleriyle Uyumu

Elastography Score 1-2

Elastography Score 3-4

Total Kappa Value

p

Sintigrafi: Hipoaktif 22(%44,0) 19(%90,5) 41(%57,7)

Sintigrafi: Normoaktif+Hiperaktif

28(%56,0) 2(%9,5) 30(%42,3) -0,413 <0,001

Total 50(%100,0) 21(%100,0) 71(%100,0)

SS-11 Koklear implant cerrahisinde insizyon tipleri ve implant yatağı hazırlanmasının koklear

reimplantasyon cerrahisi üzerine etkileri

Muhammed Dağkıran Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Adana

Koklear implant cerrahisinde insizyon tipleri ve implant yatağı hazırlanmasının koklear reimplantasyon cerrahisi üzerine etkileri AMAÇ: Uzatılmış post aurikuler insizyon ve implant yatağı hazırlanan hastalar ile minimal post auriküler insizyon ve subperiostal cep hazırlanan koklear implantasyon olgularında reimplantasyon oranlarının ve nedenlerinin karşılaştırılması GEREÇ-YÖNTEM: Ocak 2000 ile ocak 2019 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Kulak Burun Boğaz kliniğinde yapılan 1411 koklear implantasyon çalışmaya dahil edildi. Olgular retrospektif olarak incelendi ve iki gruba ayrıldı. İlk grup Uzatılmış post auriküler insizyon ve implant yatağı açılan olgular dahil edildi. İkinci gruba ise minimal post auriküler insizyon ve subperiostal cep hazırlanan hastalar dahil edildi. Gruplar komplikasyonlar ve reimplantasyon cerrahisi açısından karşılaştırıldı. Çalışmanın istatistiksel değerlendirmesi SPSS 20.0 (Statistical Package for Social Sciences, version 16.0, SPSS Inc., Chicago, I11, USA) programı kullanılarak yapıldı. Gruplar arası analizler için Ki Kare Testi, Mann Whitney U, NPar ve Kruskal Wallis, testleri kullanıldı. Anlamlılık değeri p<0,05 olarak kabul edildi. BULGULAR: Toplamda 1411 koklear implantasyonun 37 tanesine reimplantasyon cerrahisi yapıldı. İlk gruptaki 190 olgudan 20’sinde (%10,52) reimplantasyon yapılırken, ikinci gruptaki 1221 olgudan 17’sinde (%1.39) reimplantasyon cerrahisi yapıldı. İkinci grupta reimplantasyon oranı anlamlı olarak daha az bulundu (p<0,001). Device failure her iki grupta da en sık (%45, %58) reimplantasyon nedeni idi. Flep enfeksiyonu nedeniyle reimplantasyon sadece ilk grupta gözlenirken(%20), implantın yerinden çıkması nedeniyle reimplantasyon (%23.52) sadece ikinci grupta gözlendi. SONUÇ: Uzatılmış insizyon ve yatak açılarak koklear implantasyon yapılan olgularda reimplantasyon cerrahisi belirgin olarak daha fazla izlenmiştir. Fakat flep beslenme sorunları açısından minimal retroariküler insizyon avantajlı iken, koklear implantın yerinden çıkmaması açısından ise yatak

Page 50: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

oluşturmanın daha avantajlı olduğu görülmüştür. Bu durumda teknik olarak daha zor ve cerrahi zamanını uzatsa da minimal retroariküler insizyon ve beraberinde implant yatağı oluşturularak yapılan koklear implantasyonun reimplantasyon oranlarının daha fazla azalmasını sağlayabilir.

Anahtar Kelimeler: Koklear reimplantasyon, subperiostal cep, koklear implant yatağı, elektrot misplacement, flep nekrozu SS-12 Brankial kleft kistinde papiller tiroid karsinom Nur Yücel Ekici Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi, KBB Ana Bilim Dalı, Adana

GİRİŞ: Brakial kleft kistleri (BKK) lateral boyunda en sık karşılaşılan konjenital boyun patolojileridir. Doğumda var olabileceği gibi sıklıkla ikinci ve üçüncü dekatlarda klinik bulgu verir. Bu kistlerde neoplastik değişim oranı literatürde % 3 ile 24 arasında ve sıklıkla squamoz hücreli karsinom ve tiroid papiller karsinomu olarak raporlanmıştır. BKK’de papiller tiroid kanser varlığı; ektopik dokunun primer tümörü ya da tiroid papiller karsinomun metastazı nedenli olabilir. Boyun lateralinde ektopik tiroid doku görülme insidansı yaklaşık %1-3 oranındadır. Bu hastalarda uygulanacak tanı ve tedavi protokolü önerileri literatürde tartışmalıdır. Bu çalışmada, kliniğimizde brankial kleft kistinde papiller tiroid karsinomu (PTK) tanısı ile takip edilen hastalarımızın tanı-tedavi protokolü ve sonuçlarını literatür ışığında tartıştık. MATERYAL-METOD: Kliniğimizde 2000-2016 yılları arasında BKK tanısı ile tedavi edilen hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. BKK karsinomu tanısı alan hastaların yaşı, cinsiyeti, preoperatif tanı metotları ve tedavi protokolü değerlendirildi. BULGULAR: Kliniğimizde BKK tanısıyla opere edilen toplam 183 hastanın dördünde BKK karsinomu tespit edildi. Tüm hastalarda PTK mevcuttu ve yaş ortalaması 36,75 idi. Hastaların üçüne sadece kist eksizyonu yapıldı, tiroid dokuda patolojik bulgu saptanmadığından total tiroidektomi yapılmadı. Bu üç hastada kist duvarında ektopik tiroid doku mevcuttu ve ektopik tiroid dokunun primer neoplazmı olarak kabul edildi. Bir hastada total tiroidektomi, fonksiyonel boyun diseksiyonu ve santral boyun diseksiyonu uygulandı. Hastaların ortalama takip süresi ortalama 51,8 aydı. SONUÇ: BKK karsinomu nadir görülür. Literatürde birçok yazar, total tiroidektominin tedavi protokolüne rutin olarak eklenmesini önermiş olsa da düşük riskli hastalarda tek başına kistik lezyonun eksizyonu ve tiroid dokunun takibi yeterli olabilir. Nadiren görülüyor olsa da, bu durumun akılda tutulması ve radyolojik/histolojik bulguların dikkatle değerlendirilmesi, lateral boyunda soliter kistik kitlesi olan hastalarda yanlış tanıyı engelleyebilir.

Anahtar Kelimeler: Brankial kleft kist, ektopik tiroid doku, papiller tiroid karsinom, tiroidektomi

Page 51: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

SS-13 Vokal Kord Nodüllerinde Ses Terapisinin etkinliğinin Becks Anksiyete Olcegi ve Ses Handikap

indeksi ile Değerlendirilmesi

Hatice Bengü Çobanoglu KTU KBB Anabilim Dalı

Bu çalışmanın amacı ses kısıklığı şikayeti ile başvuran ve vokal kord nodulu olan hastalarda ses terapisinin hayat ve ses kaliteleri üzerine olan etkilerinin Beck Anksiyete Ölçeği ve Ses Handikap Endeksi ile değerlendirilmesidir. Haziran 2018-Aralık 2018 tarihleri arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı’na ses kısıklığı şikayeti ile başvuran ve vokal kord nodulu olan 18-60 yaş arasında olan 23 hasta ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya katılan hastalar hekim muayenesinden geçtikten sonra çalışma hakkında bilgilendirilmiştir. Hastalara Beck Anksiyete Ölceği ile Ses Handikap Endeksi uygulaması yapıldıktan sonra ses hijyeni kuralları anlatılarak ses terapisi seanslarına başlanmıştır. Hastalardan terapi seanslarına düzenli bir şekilde gelmeleri gerektiği ve kendilerine verilen ses ve nefes egzersizlerinin evde belirtildiği şekilde tekrar etmeleri istenmiştir. Ses terapisi uygulamasının öncesinde ve sonrasında uygulanan anket sonuçları SPSS v20 programı ile karşılaştırılmıştır. Araştırmaya katılan hastalara uygulanan anketlerin sonuçlarına göre Beck Anksiyete Ölcegi ve Ses Handikap Endeksi sonuçlarının ortalamalarının ses terapisinden sonra düştüğü görülmüştür. Ses terapisinden önce uygulanan Beck Anksiyete Ölcegi sonuçlarının ortalaması 16,26 ve Ses Handikap Endeksi sonuçlarının ortalaması 17.26 iken ses terapisinden sonra uygulanan Beck Anksiyete Ölcegi sonuçlarının ortalaması 10,86 ’e, Ses Handikap Endeksi sonuçlarının ortalaması 10.69 ’e düşmüştür. Ses kısıklığı şikayetinin şiddeti arttıkça anksiyöz bulguların da arttığı gözlemlenmiştir. Hastalara uygulanan ses terapisinin hem anksiyete hem de ses handikap indeksi bulguları üzerine etkili olduğu gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: ses terapisi, vokal kord nodulu, anksiyete

Page 52: BİLDİRİ KİTABI - videokonferanslar.orgvideokonferanslar.org/docs/Bildirikitabi.pdf · Bu makalede timpanoplasti sırasında yüksek juguler bulbus nedeniyle aşırı kanama olan

SS-14 Serebral Palsili Çocuklarda Orta Kulak Rezonans Frekans Değerleri

Gülçin Döngel, M. Volkan Akdoğan, Seyra Erbek Başkent Üniversitesi KBB Anabilim Dalı

Amaç: Serebral Palsili (SP) çocuklarda yutma fonksiyonlarında ortaya çıkan değişikliklerin östaki

fonksiyonlarını etkilemesi olasıdır. Bu durum da orta kulak rezonans frekansında (RF) değişikliklere

neden olabilir. Bu çalışma ile SP’li çocukların orta kulak RF değerlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Başkent Üniversitesi Konya Uygulama ve Araştırma Merkezi Odyoloji Ünitesinde işitme

kaybı olmayan ve normal KBB muayenesi olan 5-15 yaş aralığında 60 (120 kulak) çocuk çalışmaya dahil

edilmiştir. SP tanısı konan 30 çocuk çalışma grubunu, tamamen sağlıklı olan 30 çocuk kontrol grubunu

oluşturmuştur. Tüm katılımcıların her iki kulağından elde edilen RF değerleri karşılaştırılmıştır.

Bulgular: SP’li çocukların sağ kulak RF ortalaması 981±369, sol kulak RF ortalaması 1099±398

bulunmuştur. Kontrol grubunun sağ kulak RF ortalaması 1080±328, sol kulak RF ortalaması 1190 ±296

bulunmuştur. Her iki grup arasında RF değerleri açısından anlamlı fark tespit edilmemiştir.

Sonuç: Bu çalışma ile SP’li çocukların RF değerlerinin kendi yaş gruplarındaki sağlıklı çocukların RF

değerleri ile benzerlik göstrdiği ortaya konmuştur. Bu bulgulardan yola çıkarak multifrekans

timpanometrinin effüzyonlu otitis media, otoskleroz gibi RF değerinde değişiklik yarattığı bilinen

hastalıkların ayırıcı tanısı amacıyla SP’li hasta popülasyonunda da kullanılabileceği söylenebilir.