avrupa’nin mÜltecİlerle İmtİhanikuzey afrika’da yaşanan iç savaşlar ve çatışmalar...

31
SÜMEYRA YILDIZ YÜCEL KASIM 2017 SAYI: 221 ANALİZ AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

Upload: others

Post on 30-Jan-2021

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • SÜMEYRA YILDIZ YÜCEL

    KASIM 2017 SAYI: 221ANALİZ

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

  • KASIM 2017 SAYI: 221ANALİZ

    SÜMEYRA YILDIZ YÜCEL

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

  • COPYRIGHT © 2017Bu yayının tüm hakları SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’na aittir. SETA’nın izni olmaksızın yayının tümünün veya bir kısmının elektronik veya mekanik (fotokopi, kayıt ve bilgi depolama, vd.) yollarla basımı, yayını, çoğaltılması veya dağıtımı yapılamaz. Kaynak göstermek suretiyle alıntı yapılabilir.

    Uygulama: Erkan SöğütBaskı: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul

    SETA | SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFINenehatun Cd. No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYETel: +90 312 551 21 00 | Faks: +90 312 551 21 90www.setav.org | [email protected] | @setavakfi

    SETA | Washington D.C. 1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106 Washington D.C., 20036 USATel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099www.setadc.org | [email protected] | @setadc

    SETA | Kahire21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No: 19 Cairo EGYPTTel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985 | @setakahire

    SETA | İstanbulDefterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43Eyüp İstanbul TÜRKİYETel: +90 212 395 11 00 | Faks: +90 212 395 11 11

  • 5s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    İÇİNDEKİLER

    ÖZET 7

    GIRIŞ 8

    DÜNYA GENELINDE DÜZENSIZ GÖÇ 9

    AVRUPA BIRLIĞI’NDE GÖÇ VE MÜLTECILERIN DURUMU 10

    AVRUPA’NIN MÜLTECI KRIZIYLE YÜZLEŞMESI 16

    SONUÇ VE DEĞERLENDIRME 25

    TABLOLAR 27

  • 6

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    YAZAR HAKKINDA

    Sümeyra Yıldız Yücel

    Sümeyra Yıldız Yücel 2014 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölü-mü’nden mezun olan Sümeyra Yıldız ücel, 2017 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisansını tamamladı. Delaware Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora çalışmasına devam etmekte olan Yücel, İnsan Hakları ve toplumsal hare-ketler alanında çalışmakta, Ortadoğu siyaseti ve Kudüs ile yakından ilgilenmektedir.

  • 7s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    Göç, mülteci ve sığınmacı kavramları son yıllarda sadece konuyla ilgilenen aka-demisyenler, STK aktivistleri ya da siyasetçiler tarafından değil toplumun her kesimi tarafından kullanılmaya başlandı. Son yarım asırdır göç alan Batı Avrupa ülkelerinin halkları bu kavramlara bizden daha aşina olsalar da Yugoslavya’nın parçalanmasına kadar bu ölçüde bir kitlesel göçle karşılaşmadıkları için “mül-tecilik” Avrupalılar için de tali bir konuydu. Arap Baharı sonrası Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan iç savaşlar ve çatışmalar nedeniyle ortaya çıkan kitlesel göç dalgaları ise AB’yi varoluşsal bir krizle karşı karşıya getirdi.

    Bu analizde dünya genelindeki düzensiz göçe ilişkin genel bilgi ve veriler sunulacaktır. AB’yi parçalanmanın eşiğine getiren göç dalgası karşısında İslamo-fobi ve yabancı düşmanlığının yükselmesine neden olan Avrupa’daki tartışmalara değinilecektir. İlerleyen bölümde mülteci krizi ile başa çıkmak amacıyla Avrupa ülkelerinde tartışılan ya da uygulamaya konulan politikalar ele alınacaktır. Ana-lizin sonuç kısmında ise politika önerilerine yer verilecektir.

    ÖZET

    Bu analizde AB’yi parçalanmanın eşiğine getiren göç dalgası karşısında İslamofobi ve yabancı düşmanlığının yükselmesine neden olan Avrupa’daki tartışmalara değinilecektir.

  • 8

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    oldukları için vatandaşı oldukları ülkenin dışın-da yaşayan ve bulundukları ülkenin korumasın-dan yararlanamayan kişiler için kullanılan bir kavramdır. Göçmenden farklı olarak mülteci ya-şadığı çevreden ayrılmak zorunda kalan kişidir.2 Bu nedenle mülteci uluslararası hukukun koru-ması altındadır ve “geri göndermeme” (non-re-foulement) ilkesi uyarınca mülteciler sığındıkları ülkede korunmak zorundadır.

    Günümüz dünyasında sanayileşmiş ülke-lere doğru sürekli bir göç gerçekleşmektedir. Göçmenlerin hedefindeki bölgelerin başında yüzyıllar boyunca gerek Amerika gerekse sö-mürgeleştirilen topraklara göç veren Avrupa gelmektedir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen iki dünya savaşı sırasında ve sonra-sında muazzam bir mülteci nüfusunun ortaya çıktığı Avrupa 1950’li yıllardan itibaren büyük bir refah artışı yaşayarak göç almaya başladı. Göçmenlerin büyük bir kısmını düzensiz göçün oluşturduğu 1970 döneminden sonra 1980’ler-den itibaren Afganistan’ın işgali, İran devrimi, Yugoslavya iç savaşı gibi iç savaş, çatışma, bas-kı vb. nedenlerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin Avrupa’ya ulaşmaya çalıştığı yeni bir dönem yaşandı. 11 Eylül 2001 sonrası Batılı ülkelerde göçmen ve mültecilerin düzen-siz göçünü engellemek için oluşturulan yeni vize koşulları ve sınırlamalar düzensiz göçmenleri in-san kaçakçıları aracılığıyla illegal yolları kullan-maya sevk etti. Ortadoğu, Kuzey ve Sahra Altı Afrika’da yaşanan istikrarsızlık ve çatışmalar ise Avrupa’ya doğru İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük düzensiz göçü ortaya çı-kardı.3 Bu süreçte mevcut mevzuatı ve politikası son mülteci krizi karşısında yetersiz kalan AB yeni çözüm yolları arayışındadır.

    2. Mültecilik statüsünün şartları ve sona erişine ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. “Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Sözleşme”, Mül-tecilerle Dayanışma Derneği, http://www.multeci.org.tr/wp-con-tent/uploads/2016/12/1951-Cenevre-Sozlesmesi-1.pdf, (Erişim tarihi: 11 Ekim 2017).

    3. Colin Bundy, “Migrants, Refugees, History and Precedents”, Forced Migration Review, (Ocak 2016), s. 5-6.

    GİRİŞGöç yasal kanallar aracılığı ile gerçekleşen “dü-zenli göç” ve göç kaynağı, transit ve göç alan ülkelerin normlarının dışında gerçekleşen “dü-zensiz göç” olmak üzere iki ayrı şekilde gerçek-leşmektedir.1 Düzensiz göç kategorisinde göç-men ve mülteci olmak üzere iki ayrı alt grup bulunmaktadır. “Göçmen” ekonomik, kültürel vb. nedenlerle yaşadığı yerden ayrılarak ülke içinde ya da dışında başka bir bölgeye herhangi bir zorlama olmadan göç eden kişiler için kulla-nılan bir kavramdır. Büyük bir kısmı ekonomik nedenlerle gelişmiş ülkelere göç eden göçmenler herhangi bir tehlikeye maruz kalmamış olduk-ları için uluslararası hukukun koruması altında değildir. Bu göçmenler yasa dışı olarak girdikle-ri ülkeler tarafından geri gönderilebilmektedir. Mülteci ise ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplum-sal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yü-zünden zulme uğradıkları yahut tehlike altında

    1. Düzensiz göç konusunda açık veya genel kabul gören bir tanım yoktur. Hedef ülkeler açısından bir ülkeye yasa dışı giriş yapmak veya bir ülkede yasa dışı şekilde kalmak veya çalışmak anlamına gelmekte-dir. Başka bir deyişle göçmen belirli bir ülkeye girmek, orada ikamet etmek veya çalışmak için göç düzenlemeleri uyarınca gerekli olan izin veya belgelere sahip değildir. Gönderen ülke açısından ise bir kişinin geçerli bir pasaportu veya seyahat belgesi olmadan uluslararası bir sı-nırı geçmesi veya ülkeden ayrılmak için idari koşulları yerine getir-memesi gibi durumlarda düzensizlik söz konusudur. Ancak “yasa dışı göç” terimini göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretiyle kısıtlamak gibi bir eğilim söz konusudur. Bkz. Göç Terimleri Sözlüğü, (Uluslararası Göç Örgütü, 2009), s. 15.

  • 9s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    DÜNYA GENELİNDE DÜZENSİZ GÖÇBM’ye göre 2013 yılında 50 milyona yakın mül-tecinin yanı sıra 230 milyon kişi de uluslararası göçmen konumundaydı. Ancak son üç yılda dün-ya genelindeki siyasi istikrarsızlık ve savaş gibi ne-denlerle yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda ka-lan insanların sayısı giderek artış göstermektedir. Nitekim 18 Aralık 2015 tarihinde yeni bir rapor açıklayan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 2015 yılında zorunlu göç alanında tüm rekorların kırıldığını ilan etti.4 2015 yılında dünya genelinde zorla yerinden edilmiş kişi sayısı İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en yüksek ra-kama ulaşarak yaklaşık 60,2 milyona yükseldi.

    Mültecilerin önemli bir kısmı Avrupa kıtası-na yakın olan Ortadoğu, Kuzey Afrika ya da Orta Afrika bölgelerinden gelmektedir. BM’ye göre Akdeniz güzergahını kullanan insanların yüzde 80’ini dünyada en çok mülteci göçüne neden olan ilk on ülkenin vatandaşları oluşturuyor. En bü-yük mülteci kaynağı ülke olan Suriye’yi Afganis-tan, Somali, Güney Sudan, Burundi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Irak ve Ukrayna takip ediyor. BM’ye mülteci baş-vuruları 2015’te bir önceki yıla oranla yüzde 78 arttı. Ülke içinde yerinden edilen insanların sayı-sı 34 milyona yaklaştı. Buna karşılık mültecilerin gönüllü olarak evlerine dönüş oranı ise son otuz yılın en düşük seviyesindedir. Sadece 84 bin kişi 2015’te evine dönebildi.5 BMMYK verilerine göre 2015 sonunda dünyada 16 milyon 121 bin mül-teci, 3 milyon 219 bin sığınmacı bulunmaktadır. Bulunduğu ülke sınırları içinde yerinden edilen-lerin sayısı ise 37 milyonu aşmıştır. 6

    4. Tim Gaynor, “2015 Likely to Break Records for Forced Disp-lacement”, UNHCR, 18 Aralık 2015, http://www.unhcr.org/news/latest/2015/12/5672c2576/2015-likely-break-records-for-ced-displacement-study.html, (Erişim tarihi: 17 Şubat 2017).

    5.“Mid-Year Trends Report 2015”, UNHCR, (Aralık 2015), https://www.uno-fluechtlingshilfe.de/fileadmin/redaktion/PDF/UNHCR/UNHCR-Halbjahresbericht.pdf, (Erişim tarihi: 17 Şubat 2017).

    6. “UNHCR Statistics”, UNHCR, http://popstats.unhcr.org/en/overview, (Erişim tarihi: 17 Şubat 2017).

    2016 yılında mülteci sayısındaki artış de-vam etmiştir. BMMYK 2016 yılı Haziran ayı verilerine göre dünyada toplam 65,3 milyon kişi zorla yerinden edilmiştir. Bunun 21,3 milyonu mülteci, 10 milyonu vatansız kişilerdir.7

    En çok mülteciye ev sahipliği yapan ül-keler ise göç kaynağı olan ülkelerin komşu-larıdır. Türkiye üç milyona yakın mülteciye ev sahipliği yaparak bu konuda birinci sırada yer alıyor. Uzun yıllardır Afgan mültecilere ev sahipliği yapan Pakistan ve İran da sırasıyla ikinci ve dördüncü sırada yer alıyor. Her beş kişiden birinin mülteci konumunda olduğu Lübnan sadece en çok mülteciye ev sahipliği yapan üçüncü ülke değil aynı zamanda nü-fusuna oranla en çok mülteciye ev sahipliği

    7. “Figures at a Glance”, UNHCR, http://www.unhcr.org/figures-at-a-glance.html, (Erişim tarihi: 17 Şubat 2017).

    GRAFİK 1.

    %25

    %5

    %59

    %4%6

    %1

    2015YılıSonundaBMMYK’nınİlgiAlanınaGirenToplamKişiSayısı:

    63,9Milyon

    Mülteciler:16.121.427

    Sığınmacılar:3.219.941

    Ülkesindeyerindenedilenler:37.494.172

    Geridönenler:2.518.729

    Vatansızlar:3.687.729

    Diğer:870.740

    GRAFİK 2. GÖÇ KAYNAĞI İLK 3 ÜLKE (HAZİRAN 2016)*

    * “Figures at a Glance”

    %56%31

    %13

    Suriye: 4,9milyon

    Afganistan: 2,7milyon

    Somali: 1,1milyon

  • 10

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    AB ve Düzenli Göç1 Ocak 2014 itibarıyla AB’nin nüfusu 506,8 milyondur. Bu nüfusun 487 milyonunu AB va-tandaşları, 19,6 milyonunu ise yabancılar oluş-turuyor. Aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere AB nüfusunun yaklaşık yüzde 3,9’u yabancı ülke uyruğuna sahiptir ya da vatansızdır.9

    AB içerisinde biri üye ülkeler arasında, di-ğeri Birlik’ten dışarıya ve içeriye olmak üzere iki ana göç hareketliliği söz konusudur. 2014 yılın-da AB’nin 28 ülkesine 3,8 milyon kişi göç etti. Bu rakamın 1,6 milyonunu AB dışından gelen uyruklar, 1,3 milyonunu bir diğer AB ülkesin-den gelen uyruklar, yaklaşık 870 binini ise başka bir ülkede ikamet ederken vatandaşı olduğu ül-keye dönenler oluşturuyor. 2014 yılında AB’den dışarıya göç edenlerin sayısı ise yaklaşık olarak 2,8 milyondur.10

    Göçün uzun vadede gelişmiş ülkelere olumlu bir yansıması olduğu sıklıkla dile getiriliyor. Ni-tekim AB ülkeleri her yıl on binlerce kişiyi vatan-daşlığa kabul ederek nüfusunu dinamik tutmaya devam ediyor. Tablo 1’de görüleceği üzere sadece 2009-2014 döneminde yaklaşık beş milyon kişi AB genelinde vatandaşlığa kabul edilmiştir.

    9. “Foreign Citizens Living in the EU Member States”, European Commission, 18 Aralık 2015, http://europa.eu/rapid/press-relea-se_STAT-15-6363_en.htm, (Erişim tarihi: 17 Şubat 2017).

    10. “Migration and Migrant Population Statistics”, European Com-mission Eurostat, http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Migration_and_migrant_population_statistics, (Erişim tarihi: 20 Şubat 2017).

    yapan ülke konumundadır. En çok iltica baş-vurusunun yapıldığı ülke ise 2015’in ilk altı ayında 159 bin başvuru alan Almanya iken he-men ardından Ukrayna’dan kaçan 100 bin in-sanın iltica başvurusu yaptığı Rusya geliyor.8

    2015 yılında mülteci sayısında muazzam bir artış söz konusu olmuştur. Sadece 2015 yılının ilk altı ayında yaklaşık beş milyon kişi mülteci konuma düşmüştür. 4,2 milyon kişi ülke içinde diğer bölgelere göç etmek zorunda kalırken 839 bin kişi ise bir başka ülkeye sığınmıştır.

    AVRUPA BİRLİĞİ’NDE GÖÇ VE MÜLTECİLERİN DURUMUİkinci Dünya Savaşı sonrası uzun bir barış dö-nemi yaşayan, 1950’lerden itibaren ise Avrupa Birliği’ni (AB) aşamalı bir biçimde kurumsal-laştırarak hem siyasi birliğini güçlendiren hem de refahını yükselten Avrupa bu durumun do-ğal bir sonucu olarak uzun süredir dünya ge-nelinde göçmen ve mültecilerin hedef bölgele-rinden biri durumundadır. İlk olarak komşu ülkelere göç eden mülteciler yurtlarına dönme umudunu yitirdikçe yeni bir ülkede yeni bir yaşam kurmak için “zengin Avrupa”ya doğru harekete geçmektedir.

    8. “Mid-Year Trends Report 2015”, s. 7, 9.

    GRAFİK 3. EN ÇOK MÜLTECİ BARINDIRAN İLK 10 ÜLKE

    “Figures at a Glance”, http://www.unhcr.org/figures-at-a-glance.html, (Erişim tarihi: 17 Şubat 2017).

    %33

    %21%14

    %13

    %10

    %9

    Türkiye:2,5milyon

    Pakistan:1,6milyon

    Lübnan:1,1milyon

    İran:979bin

    EAyopya:736bin

    Ürdün:664bin

    GRAFİK 4. AB’DE İKAMET EDENLERİN DAĞILIMI

    %93,3

    %2,8 %3,9

    Kendi uyruğu

    Bir diğer AB ülkesinin uyruğu

    AB dışından ülkelerin uyrukları

  • 11s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    2013 yılında AB ülkelerinin vatandaşlığına kabul edilenlerin çok büyük bir kesimi ise Tablo 2’de görüleceği üzere AB ülkelerinin dışından gelenler. Vatandaşlığa kabul edilen her on kişi-den sadece biri başka bir AB ülkesinin vatandaşı. AB dışından Fas, Hindistan, Türkiye, Kolombi-ya ve Arnavutluk uyruklular sırasıyla ilk sıralar-da yer alırken, AB içinden Romanya ve Polonya uyruklular AB vatandaşlığına geçenler arasında ilk sırada yer alıyor. Vatandaşlığa kabulün sis-tematik olduğunun bir diğer göstergesi doğum yeri verilerinde görülüyor. 1 Ocak 2015 itibarıy-la AB’de 19,8 milyon yabancı bulunurken, AB dışında doğmuş olan ancak AB’de yaşayanların sayısı yaklaşık 34,3 milyondur.11

    AB ve Düzensiz Göç Düzenli göç kapsamında AB ülkelerinde yaşa-yan ya da düzensiz göçmen iken yasal olarak göçmen veya vatandaş statüsü elde edenlerin dışında AB’ye yönelik büyük bir düzensiz göç-men akını bulunmaktadır. Mülteci kaynağı olan savaş, iç savaş, sosyal ve siyasi istikrarsızlık ya-şayan başlıca ülkelerin Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahra Altı bölgesinde olduğu göz önüne alın-dığında Avrupa’nın düzensiz göçün son durağı haline gelmesi kaçınılmazdır. Bu tip göç hare-ketleri devletler açısından sınırlardaki geçişlerin idaresi, büyük bir nüfusa ev sahipliği yapmanın ağır maliyeti ve güvenlik endişeleri gibi bazı özel zorluklara sebep olmaktadır. Dolayısıyla son yıl-larda AB’ye yönelik düzensiz göç daha fazla en-dişeye sebep olurken kamu politikası tartışmala-rında da sıkça yer almaya başlamıştır.

    Düzensiz göçü engellemeleri yönünde ar-tan bir kamuoyu baskısı altındaki Avrupalı politika yapıcılar yasa dışı göçü ulusal düzeyde farklı tanımlamakta ve soruna ilişkin çeşitli po-litikalar üretmektedir. Schengen bölgesindeki iç sınırların kaldırılmasının ardından dış sınır-ların güvenliğini sağlamak için iş birliği yapan Avrupa devletleri Frontex (Avrupa Birliği Sınır

    11. “Migration and Migrant Population Statistics”.

    Güvenliği Birimi) aracılığıyla AB’ye yönelik düzensiz göçle mücadele etmeye çalışmaktadır. Düzensiz göç akınının büyük bir oranını iltica hareketlerinin teşkil ettiği göz önüne alındı-ğında Avrupa’nın uluslararası hukuk koruma-sı altında olup sığındıkları ülkece korunmak zorunda olan mültecileri sınırlarından içeri almamak için savaş verdiği söylenebilir. Eski Yugoslavya’daki insani krizin ardından Avru-pa’ya yönelik gerçekleşen göç akını karşısında uyguladığı geçici koruma rejimleri Avrupa’nın kitlesel göç karşısındaki politikası için bir tur-nusol kağıdı işlevi görmektedir.

    Kitlesel göçe neden olan durumlar her zaman 1951 Sözleşmesi’nde belirtilen hu-suslar ile örtüşmemektedir. Kitlesel mülteci hareketlerinde çok sayıda başvuru aynı anda yapıldığından başvuruların değerlendirilme-si pratikte mümkün olmamaktadır. Tüm bu sebeplerden dolayı kitlesel iltica hareketleri uluslararası hukukta sorunlu bir yer teşkil et-mektedir. Geçici koruma rejimi uluslararası mülteci koruma rejimi ve ulusal kapasitenin yetersiz kaldığı durumlarda sınır dışı edilme-nin önüne geçilmesi ve asgari düzeyde insani muamelenin sağlanması için mülteci koruma rejimini tamamlayıcı olarak uygulamaya ko-yulan pragmatik bir yöntemdir.12 Kitlesel göç alan devletler yaygın olarak geçici koruma yöntemine başvurmaktadır. Geçici koruma rejiminin bu kitlesel iltica hareketleri karşısın-da bir acil durum müdahalesi yöntemi olarak uygulanmasının uzun bir tarihi vardır.

    1970’lerde Güneydoğu Asya’da yaşanan kit-lesel göç hareketleri geçici koruma alanında ilk kararların ortaya çıkmasına sebep olmuş, 1979 ve 1981 tarihlerinde BMMYK kitlesel akınlar sırasında sığınmacılara en azından geçici sığın-ma hakkının verilmesi çağrısında bulunmuş ve bu kişilere temel insani standartlara uygun bir muamelede bulunulması gerektiğini vurgula-

    12. “Guidelines on Temporary Protection and Stay Arrangements”, UNHCR, (Şubat 2014), http://www.unhcr.org/5304b71c9.html, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

  • 12

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    mıştır.13 BMMYK’nın çerçevesini çizdiği geçici koruma rejimi Yugoslavya’daki savaştan kaçan ve sayıları 700 bini bulan Bosnalıların kitlesel göçü karşısında Avrupa’da her ülkede farklı bi-çimlerde uygulanmıştır. 2001 tarihindeki Avru-pa Konseyi Yönergesi ile üye ülkeler için ortak bir geçici koruma rejimi oluşturulmuş ancak bu yönerge uygulamaya konulmamıştır. Dolayısıyla Avrupa’daki geçici koruma uygulamasını incele-mek için Yugoslavya krizi sonrası yaşanan süre-cin incelenmesi gerekmektedir.

    Avrupa’nın Geçmişinde Düzensiz Göç Avrupa ortak pazarının oluşturulması ve AB içe-risindeki sınırların kaldırılması yönündeki düzen-lemelere rağmen Avrupa devletlerinin iltica poli-tikalarında bir koordinasyon sağlanamamış, söz konusu politikalar genellikle ulusal düzeyde geliş-tirilmiştir. 1950 ve 1960’larda Avrupalı devletlere sığınan mülteciler komünist Avrupa’dan ve eski Sovyetler bölgesinden gelmekteydi. Gelenlerin Avrupa menşeli olmasının entegrasyon sorunu en-dişesine engel olması ve savaş sonrası ilk otuz yılda iş piyasasındaki ihtiyaca cevap vermesi nedeniyle Soğuk Savaş döneminde ideolojik ve stratejik he-defler doğrultusunda –1970’lerin sonuna kadar– Avrupa’nın bu mültecilere cömert kabul politika-ları uygulamasına yol açtı. 1980’lerde ise bu siyasi ve ekonomik şartlar değişti ve göç alan Avrupa ül-keleri kota uygulamalarıyla kontrol altına alama-dıkları bu göçmenlere ekonomik motivasyonlarla geldikleri iddiasıyla mülteci statüsü vermemeye başladı. 1990’lara gelindiğinde Avrupa’da yükse-len yabancı düşmanlığı, Berlin Duvarı’nın çöküşü sonrasında öngörülen kitlesel göç akınının mül-teci rejimi üzerinde oluşturacağı lojistik baskı ve Batı Avrupa’daki ekonomik kriz ve yüksek işsizlik oranları Avrupalı devletleri mülteci hareketlerini engellemeye sevk etti.

    13. BMMYK Yönetim Kurulu Kararı No.22 (1981), II-A (1): Kit-lesel sığınma durumlarında sığınmacıların ilk sığınma talebinde bulundukları devlet tarafından kabul edilmeleri gerekir; söz konusu devlet onlara sürekli sığınma hakkı tanımayacaksa en azından geçici sığınma hakkı vermelidir.

    1992-1993 yıllarında 500 bin Bosnalı mülte-cinin Avrupa devletlerine akını bu şartlar altında gerçekleşmiştir. Avrupa devletleri Bosnalıların mülteci hareketini engellemek istemiştir. Ancak savaşın Avrupa’ya yakınlığı ve insani krizin med-yada geniş bir şekilde yer alması Avrupalı devlet-ler üzerinde güçlü bir kamuoyu baskısı oluştur-muştur. Bosnalı mülteciler Avrupa ülkelerine eşit bir şekilde dağıtılmamış; yüzde 60’ına Almanya, yüzde 30’una Avusturya, kalan yüzde 10’una da diğer Avrupa ülkeleri ev sahipliği yapmıştır. Bu eşit olmayan dağılım ülkeler arasında yük pay-laşımı ihtiyacını doğurmuştur. Bu noktada Av-rupa’ya sığınan Bosnalılar için geçici koruma rejiminin uygulanmasının BMMYK ile Avrupa devletleri arasında bir pazarlık sonucu ortaya çıktığını söylemek mümkündür. BMMYK Bos-nalılara mültecilik statüsü tanımayacak ülkelerin Bosnalıları geri göndermesinin önüne geçmek ve temel haklarını garanti altına almak adına “geçici koruma” rejimini önermiştir. Avrupalı devletler ise geçici koruma rejimini iltica sistemine herhan-gi bir yük getirmemesi, “koruma” vurgusuyla gö-çün ekonomik olmadığı ve “geçici” vurgusunun mültecilerin toplumun bir parçası olmayacağını ima ettiğinden kamuoyu desteğinin sağlanma-sına hizmet edeceği gerekçesiyle olumlu karşıla-dılar.14 Geçici koruma rejimi sayesinde Avrupa devletleri aynı anda çok sayıda kişiyi ülkelerine kabul etmiş ve yük paylaşımını sağlamayı hedef-lemiş ancak 1951 Sözleşmesi’nin öngördüğü so-rumluluklardan da kaçınmıştır.

    1951 Sözleşmesi’nin aksine bağlayıcılığı olan, kapsamı belirsiz geçici koruma devletlerin ulusal mevzuatlarıyla belirlenmiştir. Avusturya, Belçika, Danimarka ve Yunanistan geçici koruma rejimi için mülteci yasalarında yeni düzenlemeler yapar-ken Finlandiya, Fransa ve İngiltere’deki mevcut yasal çerçeve geçici koruma rejimini mümkün kılmıştır. Dolayısıyla Bosnalılara yönelik uygu-lamalar ülkeden ülkeye değişiklik göstermiştir.

    14. Khalid Koser ve Richard Black. “Limits to Harmonization: The ‘Temporary Protection’ of Refugees in the European Union”, Inter-national Migration, Cilt: 37, Sayı: 3, (1999), s. 527.

  • 13s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    Süre kısıtlamasının olmaması kişilere ülkelerinde-ki durum devam ettikçe korumadan yararlanma imkanı sağlaması sebebiyle bir avantaj, kalıcı çö-züme erişimin önünü kesmesi sebebiyle dezavan-taj sayılabilir. Avrupa’da geçici koruma bir yıl ile sınırlandırılmıştır. Nitekim Avrupa ülkelerinin çoğunda geçici koruma rejiminin bittiğinin ila-nıyla mültecilerin iltica ettikleri ülkelerde kalıcı olarak yerleşmeleri mümkün olabilmiştir. Avus-turya, Finlandiya ve Lüksemburg’da Bosnalıların statüsü geçici korumadan kalıcı ikamete dönüştü-rülmüş, Danimarka ve Hollanda’da ise başlangıç-ta askıya alınan iltica başvuruları geçici koruma-nın bitmesiyle yeniden değerlendirmeye alınmış, çoğunluğuna mülteci statüsü verilmiştir. İsveç’te ise Bosnalıların büyük çoğunluğu iltica usullerine tabi kılınmış ve geçici koruma rejimi hiç uygu-lanmamıştır. Geçici korumanın kalıcılığa dönü-şümünün tek istisnası Avrupa’daki mültecilerin yüzde 60’ına ev sahipliği yapan Almanya’da ger-çekleşmiştir. Geri dönüş programını 1997 yılın-da başlatan Almanya Avrupa ülkeleri içinde geri dönüşleri en çok zorlayan ülke olmuştur. Nitekim 1998 yılına gelindiğinde 345 bin Bosnalının 250 bini ülkesine geri dönmüştür.

    Yugoslavya’daki iç savaş sonucu Avrupa’ya gelen kitlesel, düzensiz göçler karşısında Avrupalı devletlerin uyguladığı geçici koruma rejimi altın-daki mültecilerin her ülkede farklı hakları farklı

    ölçülerde güvence altına alınmış ve geçici koruma rejimi her ülkede farklı şekillerde sonlandırılmış-tır. Bu yöntemle ülkeler arasında yük paylaşımı sağlanamamış –Almanya’nın insan hakları açısın-dan yoğun eleştirilere hedef olan geri gönderme politikası istisna olmak üzere– gelen mültecilerin kalıcı olması engellenememiştir. Bununla birlikte geçici koruma rejimi boyunca Bosnalıların hiçbir ülkede 1951 Sözleşmesi’nde öngörülen hakları elde edemediklerini söylemek mümkündür.

    Rakamlarla AB’de Düzensiz Göç AB’ye gelen düzensiz göçmenlerin sayısı 2008 yı-lında 500 bin civarında iken 2013 yılına kadar düşme eğilimi göstermiş ve 400 binin altına in-miştir. Bununla birlikte 2014 yılında 626 bine çıkarak bir yıl içinde yüzde 46’lık bir artış göster-miştir. 2014 yılında düzensiz göçmenlerin en çok bulundukları ülke 128 bin ile Almanya olurken ardından Fransa (96 bin), Yunanistan (74 bin), İsveç (73 bin) ve Birleşik Krallık (65 bin) gelmek-tedir. AB genelinde tespit edilen kayıt dışı göç-menlerin yüzde 70’i bu beş ülkede yaşamaktadır. Bir yıl içerisinde düzensiz göçmenlerin sayısı üç-ten fazlaya katlanarak 2015 yılında 2,13 milyona yükselmiştir. 2015 yılında düzensiz göçmenlerin en çok bulundukları ülke ise yaklaşık 911 bin ile Yunanistan olurken onu Macaristan (424 bin), Almanya (376 bin), Fransa (109 bin) ve Avusturya

    GRAFİK 5. 2008-2014 DÖNEMİ DÜZENSİZ GÖÇMEN SAYISI

  • 14

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    (86 bin) ile takip etmektedir. AB genelinde tespit edilen kayıt dışı göçmenlerin yüzde 89’u bu beş ülkede bulunmaktadır.15

    Ancak asıl mülteci akını 2015 yılında ya-şandı. 22 Aralık 2015 itibarıyla Avrupa’ya yasa dışı yollardan ulaşan göçmen ve mülteci sayısı bir milyonu aştı.16

    Düzensiz göç trafiğinin bu derece hızlı bir artış göstermesi göç güzergahındaki ölümleri de beraberinde getirdi. 10 Aralık 2015 itibarıyla 2015 yılında 5 bin 85 insan göç yolunda yaşamını yitirdi. Dünya geneline bakıldığında ise 2000 yı-lından bu yana en az 40 bin insanın göç yolunda yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Ancak bu ra-kam sadece kayıt altına alınabilen ölümleri ifade ediyor. Bu göçlerin büyük bir kısmı “yasa dışı” güzergahlarda gerçekleştiği için ölümleri tespit edilemeyen on binlerce kişi var. Uluslararası Göç Örgütü tarafından yapılan bir çalışmada tespit edilen her bir ölüme karşılık kayıt altına alınama-yan iki ölüm olduğu ifade edilmektedir.17

    Grafik 7’de görüleceği üzere dünyada en tehlikeli göç güzergahı Akdeniz. 2000 yılından 2015 yılına kadar yaklaşık 25 bin insan Akdeniz’i

    15. “Statistics on Enforcement of Immigration Legislation”, Eu-ropean Commission Eurostat, http://ec.europa.eu/eurostat/statisti-cs-explained/index.php/Statistics_on_enforcement_of_immigrati-on_legislation, (Erişim tarihi: 20 Şubat 2017).

    16. 21 Aralık 2015 itibarıyla 34 bin 215 kişi karadan, 971 bin 289 kişi denizden olmak üzere toplam 1.005.504 tespit edilebilen illegal geçiş yapıldı. “Irregular Migrant, Refugee Arrivals in Europe Top One Million in 2015”, International Organization for Migration, 22 Aralık 2015.

    17. “Fatal Journeys: Tracking Lives Lost during Migration”, s. 11.

    geçmeye çalışırken yaşamını yitirdi. 2016 yılında 363 bin 401 göçmen Akdeniz üzerinden Avru-pa’ya ulaştı, 5 bin 83 göçmen ise denizde hayatını kaybetti. 2017 yılının 1 Ocak-15 Şubat tarihleri arasında Avrupa’ya deniz yoluyla ulaşanların sa-yısı 12 bin 381, hayatını kaybedenlerin/kaybo-lanların sayısı 272’dir.1819 Akdeniz’in ardından en tehlikeli güzergahlar olan ABD-Meksika sınırı, Sahra ve Avustralya’daki ölümler ise Akdeniz’in üçte birine dahi ulaşmıyor. Bunun temel sebebi ise Akdeniz’i 2011 yılından beri yüz binlerce mül-teci ve göçmenin geçmeye çalışmasıdır.

    Sahra ve Sahra Altı Afrika’da uzun süre-dir yaşanan iç savaş ve çatışmalara 2011 yılında Kuzey Afrika’da başlayan Arap Baharı’nın ge-tirdiği siyasi çalkantılar da eklenince yeni mül-teci akınları ortaya çıktı. Libya’da siyasi istik-rarın sağlanamaması ülkeyi Avrupa’ya ulaşmak isteyen mülteci ve göçmenlerin Afrika’daki kal-kış noktasına dönüştürdü. Bu güzergahtaki de-niz yolunun uzun ve tehlikeli olması nedeniyle göçmen ve mülteciler büyük çaplı organizas-yonlar yapabilme kapasitesindeki insan kaçak-çılarının müşterisi haline geldiler. Nitekim Pa-

    18. “Migration Flows – Europe”, International Organization for Migration, http://migration.iom.int/europe/, (Erişim tarihi: 20 Şubat 2017).

    19. “Missing Migrants Project”, International Organization for Migration, https://missingmigrants.iom.int/, (Erişim tarihi: 20 Şubat 2017).

    GRAFİK 7: DÜNYA GENELİNDE MÜLTECİ ÖLÜMLERİ*

    Kaynak: Dangerous Journeys – International Migration Increasingly Unsafe in 2016, Missing Migrants Project, https://missingmigrants.iom.int/sites/default/files/gmdac_data_briefing_series_issue4.pdf, (Erişim tarihi: 1 Mart 2017).

    %78

    %9

    %4Akdeniz:%78

    KuzeyAfrika:%9

    ABD-MeksikaSınırı:%4

    Ortadoğu:%2

    AfrikaBoynuzu:%2

    SahraAlCAfrika:%1

    OrtaAmerika:%1

    GüneyDoğuAsya:%1'denaz

    Avrupa:%1'denaz

    Karayipler:%0,5’tenaz

    GüneyAmerika: %0,5’tenaz

    GRAFİK 6. AVRUPA’YA YASA DIŞI GEÇİŞLER

    Yunanistan;821.008

    İtalya; 150.317

    Bulgaristan; 29.959

    İspanya; 3.845 Malta; 106 GKRY; 269

  • 15s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    lermo Savcısı Maurizio Scalia 20 Nisan 2015’te düzenlediği bir basın toplantısında bir milyon civarında göçmenin İtalya’ya gelmek üzere Libya’da beklediğini açıkladı. İtalya Başbaka-nı Matteo Renzi de sorunun ana kaynağının Libya olduğunu ve İtalya’ya deniz yoluyla gelen kaçakların yüzde 90’ının çıkış noktasının bu ülke olduğunu belirterek “mesele tekneleri kur-tarmak değil bunların yola çıkmasını önlemek” açıklamasında bulundu.20 İtalya bu çağrısının karşılıksız kalması ve Ekim 2013’te Akdeniz’de Lampedusa Adası açıklarında meydana gelen ve 300’den fazla göçmen ve mültecinin yaşamını yitirdiği faciadan sonra “Mare Nostrum” adı verilen arama-kurtarma operasyonu başlattı. Ekim 2013 yılından Ekim 2014’e kadar süren operasyon çerçevesinde 364 günde yaklaşık 150 bin göçmen kurtarıldı. Ayrıca 330 insan taciri yargı önüne çıkarıldı.21

    İtalya devletine aylık maliyeti yaklaşık dokuz milyon avro olan bu operasyon ise Avrupa’da eleştirilere neden oldu. Kısa adı Frontex olan Avrupa Birliği Üye Ülkelerinin Dış Sınırlarının Yönetimi için Operasyonel İşbirliği Ajansı’nın Geçici İcra Direktörü Gil Arias, Mare Nostrum’u insan tacirlerini teş-vik eden bir operasyon olmakla eleştirdi. Ari-as insan tacirlerinin Mare Nostrum’un Libya kıyılarına yakın faaliyet göstermesinden fay-dalanarak göçmenlerin çok yakında kurta-rılacağından hareketle daha az yakıt, yemek ve su barındıran gemileri sefere çıkarmaya ve göçmenlerin maruz kaldığı riskleri artırma-ya başladığını iddia etti.22 Benzer görüşlerin İngiltere gibi ülkelerde de seslendirilmesi ve

    20. “AB, Akdeniz’de Ölüm Yolculuklarını Neden Durduramıyor?”, BBC Türkçe, 20 Nisan 2015.

    21. Mare Nostrum sıfırdan oluşturulmuş bir operasyon değildi. “Constant Vigilance” adlı İtalyan donanmasının operasyonunun geliştirilmiş bir biçimidir. Ayrıntılı bilgi için bkz. “Mare Nostrum Operation”, http://www.marina.difesa.it/EN/operations/Pagine/MareNostrum.aspx, (Erişim tarihi: 26 Mart 2015)

    22. Sergio Carrera ve Leonhard den Hertog, “Whose Mare? Rule of Law Challenges in the field of European Border Surveillance in the Mediterranean”, CEPS Paper in Liberty and Security in Europe, Sayı: 79, (Ocak 2015), s. 3-4.

    AB’den operasyon için talep ettiği mali yardı-mı alamaması üzerine İtalya Mare Nostrum’a son verdi. Ardından Frontex tarafından 2014 Kasım ayı itibarıyla Triton operasyonu başla-tıldı. Frontex, Mare Nostrum’dan farklı ola-rak arama-kurtarma operasyonları yerine sı-nır güvenliği üzerine yoğunlaştı. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü henüz Triton operasyonu başlarken yaptıkları açıklamada AB’ye ve üye ülkelere Akdeniz’de kapsamlı ve müşterek kurtarma operasyonları için harekete geçmeleri ve Triton’un kaynak ve görev alanının genişletilmesi çağrısında bulunmuşlardı.23 Bu gelişmelerin ardından 19 Nisan 2015’te Libya açıklarında deniz tarihi-nin yakın dönemde yaşanan en büyük facia-larından biri yaşandı. Kaza sonucu en az 800 göçmen ve mülteci yaşamını yitirdi.

    Akdeniz’in güneyinden Avrupa’ya göçmen akışı dört ana güzergah üzerinden gerçekleşiyor. Göçmen ve mülteciler 2014 yılına kadar Libya üzerinden İtalya ve Malta’ya ulaşmak istedikle-ri için Orta Akdeniz en yoğun güzergah konu-mundadır. Ancak bu güzergahta yaşanan büyük çaplı kazalar sonrası yolculuğun daha kısa ve dolayısıyla daha güvenli olduğu Doğu Akdeniz güzergahı tercih edilmeye başlandı. Nitekim 2015’te Yunanistan’a illegal geçiş yapan mülteci sayısı neredeyse İtalya’nın altı katı fazla iken, Ege Denizi’ndeki ölüm oranı da Akdeniz’dekinden yaklaşık dört kat daha az.

    2015 yılında Akdeniz’deki mülteci ölümle-rinin ulaştığı boyut Avrupa’nın bu facia karşı-sında adım atmasını gerektiriyordu. Avrupa Ko-misyonunun mültecilerin göç yolunda ölümünü durdurabilmek için atmak istediği adımlara baş-ta Orta Avrupalı liderler olmak üzere sağ kesim-den birçok siyasi lider karşı çıktı. Onlara göre gelenler mülteci değil Avrupa’nın zenginliğinden pay almak isteyen göçmenlerdi. Ancak Akdeniz

    23. “EU Justice & Home Affairs Council: Europe Must Act to Save Lives At Sea”, Amnesty, 3 Ağustos 2016, https://www.amnesty.org.au/wp-content/uploads/2016/09/Nauru_mission_briefing_joint_HRW.pdf?x85233, (Erişim tarihi: 11 Ekim 2017).

  • 16

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    üzerinden deniz ve kara yoluyla Avrupa’ya geçen düzensiz göçmenlerin uyruklarına bakıldığında büyük bir çoğunluğunun göçmen değil mülteci oldukları görülmektedir.

    AVRUPA’NIN MÜLTECİ KRİZİYLE YÜZLEŞMESİSuriye’deki insani kriz karşısında yoğun bir mülteci akınıyla karşılaşan Avrupa mevcut iltica sisteminin kendisinden ve Birlik’e üye ülkelerin

    müktesebatının uygulanması sırasındaki keyfi tutumlarından kaynaklanan iki temel sorunu çözebilmiş değil. Yaşanan kriz göstermiştir ki AB’nin iltica ile ilgili yasal çerçevesi düzensiz göç akınları karşısında çaresiz kalmıştır. Sistemin karmaşık yapısı kitlesel ve düzensiz göç karşı-sında cevap üretememiştir. Yasal çerçevenin yük paylaşımını öngörmemesi ise mültecilerin giriş yaptığı ülkeler üzerinde baskı oluşturmuş ve üye ülkeler arasında Avrupa Ortak Sığınma Siste-mi’nin (CEAS) uygulanmasındaki uyum proble-mi ikincil göçlere yol açmıştır. Kabul merkezleri ve kamplarda asgari yaşam şartları sağlanama-yan mülteciler insan hakları ihlallerine maruz kalmıştır. Bu bağlamda siyasilerin ve medyanın ırkçı nefret söylemlerini körüklemesiyle yük-selişe geçen yabancı düşmanlığı ve İslamofobi mültecilerin saldırı ve ayrımcılığa uğramasına sebep olmuştur. Bu bölümde Avrupa’nın mülte-ci politikasına dair yukarıda değinilen tespitler açıklanmaya çalışılacaktır.

    Avrupa Ortak Sığınma Sistemi (CEAS)Avrupa’nın ortak bir iltica sistemi geliştirme ça-bası incelendiğinde uluslararası bir yükümlülük olan iltica hakkının korunması kaygısından zi-yade mültecileri AB sınırlarından uzak tutma, sınırı geçmeyi başaranları mümkün olduğunca çabuk geri gönderme, geri gönderilemeyenlerin yükünü AB ülkeleri arasında paylaştırma kaygı-

    GRAFİK 8. AKDENİZ’DE 2015 YILINDA MÜLTECİ ÖLÜMLERİ*

    * 18 Aralık 2015 itibarıyla en az 3 bin 695 kişi yaşamını yitirdi. Bkz. “Mediterranean Update-18 December 2015”, International Organization for Migration, 18 Aralık 2015, https://www.iom.int/infographics/missing-migrants-project-mediterranean-update-18-december-2015, (Erişim tarihi: 25 Aralık 2015).

    OrtaAkdeniz (İtalyaveMalta)-150.423geçiş,

    2.889ölüm

    DoğuAkdeniz(Yunanistan,BulgaristanveGKRY)

    851.236geçiş,706ölüm

    BaPAkdeniz(İspanya)-

    3.845geçiş,100ölüm

    GRAFİK 9. MÜLTECİ VE GÖÇMENLERİN UYRUKLARI

    Suriye %56

    Afganistan%22

    Irak%8

    Eritre%5

    Pakistan%3

    Nijerya%2

    İran%2

    Somali%1

    Sudan%1

  • 17s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    sının temel motivasyon olduğu gözlemlenmek-tedir. 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi uyarınca zulüm veya büyük tehlikelerden dolayı kendi ülkelerinden kaçan ve korunmaya ihtiyaç duyan insanlara verilen iltica (sığınma) temel bir hak, uluslararası bir yükümlülüktür.

    İltica süreçlerinde üye devletlerin uygu-laması beklenen ortak asgari standartları be-lirleyen CEAS 1999 yılında geliştirilmeye başlanmıştır ve üye devletler arasındaki uyum-laştırma çabaları halen devam etmektedir. CEAS’ın işleyişi oldukça uzun ve karmaşık bir süreçtir. Süreçte Avrupalı devletlerin yüküm-lülüklerini yerine getirmesini destekleyen AB kuruluşu Avrupa İltica Destek Ofisi’dir (Euro-pean Asylum Support Office–EASO). Mevcut sistemde Kabul Koşulları Yönergesi (Reception Conditions Directive) sığınmacıların yaşam koşulları için ortak asgari standartları belirler ve konaklama, yiyecek, istihdam ve sağlık hiz-metlerine erişimlerinin sağlanmasını öngörür. Başvurunun ardından sığınmacının parmak iz-leri alınır ve EURODAC (Eurodac Regulation) veri tabanına iletilir. Veriler sığınma başvuru-sundan sorumlu ülkenin belirlenmesinde kul-lanılır. Veri tabanı AB-LISA (European Agency for the Operational Management of Largescale IT Systems in the Area of Freedom, Security and Justice) tarafından yönetilir. Ardından sığınmacıya mültecilik statüsü mü verileceği yoksa ikincil koruma programına mı alınacağı noktasında karar verilmesi için mülakat yapılır (Qualification Directive and Asylum Procedu-res Directive). Mülakatın ardından sığınmacıya mülteci veya ikincil koruma statüsü verilir ya da başvurusu reddedilir. Sığınmacı kendisine ilk etapta sığınma hakkı verilmediği takdirde itiraz etmek üzere mahkemeye gidebilir. Sı-ğınma talebinde bulunanlar, hangi üye devlete başvuru yaparlarsa yapsınlar açık ve adil bir sis-tem ile eşit muamele görmeleri beklenmektedir. Ancak uygulamada üye ülkelerin başvuranlara farklı muamele gösterdiği iltica hakkı tanıma oranlarından açıkça anlaşılmaktadır. Bu du-

    rum mevcut AB kurallarının üye devletlere bü-yük ölçüde serbest hareket alanı tanımasından kaynaklanmaktadır.

    Suriye’deki insani kriz ve Avrupa kapısına dayanan büyük mülteci akını karşısında Avru-pa devletleri birbirinden farklı yollarla çeşitli sayılarda sığınmacıya kapılarını açmıştı. Tablo 3 ülkelerin 2015 yılı itibarıyla ülkeye yasal gi-riş izni vaadi verdiği sığınmacı sayısını göster-mektedir. Bu listeye ek olarak Avustralya Su-riye’den kaçan 12 bin mülteciyi daha yeniden yerleştirmeyi kabul etti. Brezilya şu ana kadar 8 bin 387 kişiye vize verdi ve bu vizeye sahip olanların mülteci statüsüne başvurma hakkı var. Kanada 25 bin Suriyeli için yeniden yer-leştirme programını uygulayacak. Fransa 2012 yılından itibaren toplamda 2 bin 622 Suriyeli-ye mültecilik başvurusu için ülkeye girişlerini mümkün kılacak sığınma vizesi verdi. İrlanda “Suriye İnsani Kabul Programı” kapsamında 114 kişiyi kabul ederken İtalya özel sponsor-lu bir proje ile bin kişiyi ülkeye aldı. İsveç’in geçici aile birleşmesi programı sonucunda ise 4 bin 700 vize verildi. İngiltere “Savunmasız İnsanlar Yer Değiştirme Programı” çerçevesin-de şu ana kadar 216 Suriyeliyi kabul etmişti ve 2020’ye kadar 20 bin Suriyeliyi daha kabul edecek.24 Nisan ayı itibarıyla beş milyondan fazla kişinin Suriye’den bölge ülkelerine kaç-tığı göz önünde bulundurulduğunda Avrupa ülkelerinin çok az sayıda Suriyeliye sığınma hakkı verdiği ortaya çıkmaktadır.

    Avrupa’da sığınma başvurusu yapabilen bu az sayıdaki Suriyeliyi her üye ülkede birbirinden farklı iltica başvuru süreçleri beklemektedir. Mültecilerin Avrupa devletlerine yasal kabulü tek bir sistem altında değil farklı yollarla ger-çekleşmektedir. Bu yollar yeniden yerleştirme, insani kabul, toplum temelli özel sponsorluk, tıbbi tahliye, yakınların kabulü, insani vize, akademik burs ve işgücü dolaşımı programları şeklinde sıralanabilir. Sığınmacıların sığınma

    24. UNHCR Factsheet, http://www.unhcr.org/52b2febafc5.html, (Erişim tarihi: 18 Mart 2016).

  • 18

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    talep ettikleri ülkeden kendilerine kalıcı yerle-şim izni veren başka bir ülkeye geçişine yeniden yerleştirme (resettlement) denir ve en sağlam ka-bul yollarındandır. Bu statü geri gönderilmeye karşı koruma sağlarken kişilerin yerleştirildikleri ülke vatandaşlarının sahip oldukları sivil, poli-tik, sosyal ve kültürel haklardan faydalanma-larını ve vatandaşlık kazanmalarını mümkün kılar. İnsani kabul (humanitarian admission) ise benzer fakat daha hızlı bir işlem olup devlet po-litikasına göre kalıcı veya geçici bir yerleştirmeyi mümkün kılabilir. Yeniden yerleştirme ve insani kabul dışındaki yasal geçiş uygulamaları ilticaya sebep olan faktörlerin dışında eğitim, çalışma ve tıbbi gerekçeler gibi faktörlerin etkisiyle vize ge-rekliliklerinin hafifletilmesini içerir.25

    Mevcut sistemin karmaşık ve uzun süren yapısının da etkisiyle yeniden yerleştirme prog-ramı karşılaşılan düzensiz göç akınına cevap verememektedir. BMMYK verilerine göre 2013 yılından 18 Mart 2016 tarihine kadar yeniden yerleştirilme taahhüdü verilen Suriyeli mülte-ci sayısı 130 bin 955’tir. 18 Mart 2016 tarihli BMMYK verilerine göre yeniden yerleştirme dışında yukarıda sayılan diğer yollarla yerleşti-rilme taahhüdü verilen mülteci sayısı 15 bin 823, ABD’nin almayı öngördüğü sayı 32 bin 369’dur. Yeniden yerleştirilmesi öngörülen toplam Suri-

    25. “Ministerial-level Pledging Conference: Resettlement and Other Forms of Admission for Syrian Refugees Guidance on the Pledging Process”, UNHCR, 26 Kasım 2014, http://resettlement.eu/sites/icmc.tttp.eu/files/Resettlement%20and%20other%20forms%20of%20admission%20for%20Syrian%20refugees%20-%20Guidan-ce%20to%20support%20the%20pledging%20process.pdf, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2016).

    yeli mülteci sayısı ise 179 bin 147’dir.26 Bu sayı-nın ise ancak 67 bin 100’ü için süreç tamamlan-mış ve yerleştirilecekleri ülkeye ulaşmışlardır.27 Bu sayı toplam Suriyeli mülteci sayısının yüzde 1,39’una denk gelmektedir. Bu oran sistemin mültecilere kalıcı bir koruma sağlamaktaki ye-tersizliğini açıkça gözler önüne sermektedir.

    AB’nin mültecilere ilişkin yasal mevzua-tı olan Dublin Düzenlemesi28 iltica talebinde bulunan bir kişinin yakalandığı ülkede değil ilk giriş yaptığı AB ülkesinde değerlendirmeye alınmasını öngörüyor. Dublin sistemine göre sığınmacıların başvurularının hangi üye devlet tarafından inceleneceği konusunda seçim hakkı yoktur. Bu nedenle de göçmenlerin ilk ayak bas-tığı AB ülkeleri olan İtalya, Malta, Yunanistan ve İspanya diğer AB ülkelerine kıyasla muazzam sayıda iltica başvurusu ile karşı karşıya kalmak-tadır. Kimi AB ülkelerinin diğerlerine nazaran alım konusunda daha cazip imkanlar ve daha rahat sığınma sistemleri sunması, iltica arayı-şında olanların kayıt ve parmak izi vermekten kaçınarak üye devletler arasında dolaşıp sonra sığınma talebinde bulunmasına yol açmaktadır. Bu ikincil göçler başvuranların eşit olmayacak şekilde dağılmasına ve tercih edilen hedef ülke-lerde baskıya neden olmaktadır.

    Bu sebeplerden dolayı AB’nin uzun vadede ortak bir mülteci mevzuatı oluşturması için ça-lışmalar sürerken kısa vadede atılması gereken adımlardan birisi de mülteci yükünün paylaşımı oldu. Nisan 2015’te AB İtalya ve Yunanistan’dan 40 bin mültecinin Birlik’in diğer ülkelerine da-

    26. UNHCR Factsheet, http://www.unhcr.org/52b2febafc5.html, (Erişim tarihi: 18 Mart 2016).

    27. Joelle Bassoul, “Rich Countries have Resettled Just 1.39% of Syrian Refugees, Need to Step up Efforts”, Oxfam, 29 Mart 2016, https://www.oxfam.org/en/pressroom/pressreleases/2016-03-29/rich-countries-have-resettled-just-139-syrian-refugees-need-step, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

    28. Dublin Düzenlemesi (Dublin Regulation) ilk olarak 1990 yılın-da ortaya çıktı. 2003 yılında Dublin II adıyla yeni bir düzenleme, 2013 yılında ise Dublin II olarak bilinen son düzenleme hayata geçirildi. Bu üç düzenleme ile ortak bir Avrupa İltica Sistemi oluş-turmak amaçlandı. Bkz. “Regulation (EU) No 604/2013 of The European Parliament and of The Council of 26 June 2013”, Offici-al Journal of the European Union, 29 Haziran 2013.

    Mültecilerin Avrupa devletlerine yasal kabulü yeniden yerleştirme, insani kabul, toplum temelli

    özel sponsorluk, tıbbi tahliye, yakınların kabulü, insani vize, akademik burs ve işgücü dolaşımı

    programları gibi farklı yollarla gerçekleşmektedir.

  • 19s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    ğıtılması önerisini ortaya koyduğunda Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile İngiltere buna karşı çıktı. AB liderleri mülteci akını açısından çok ufak bir rakam olan 40 bin kişilik kota öneri-si üzerine kısır bir tartışma yürütürken sadece Temmuz 2015’te 100 bine yakın insan Yuna-nistan ve İtalya kıyılarına ayak bastı. Nitekim 9 Temmuz 2015’te Lüksemburg’da düzenlenen AB içişleri bakanları toplantısında Fransa ve Al-manya, Yunanistan ve İtalya’daki yaklaşık 60 bin sığınmacıdan üçte birini ülkelerine kabul et-meye hazır olduklarını açıkladı. Ancak Avrupa Komisyonu mültecilerin nüfus ve gelir oranında AB’ye dağıtılması yönünde ortak bir karar ala-madı. Kota önerisine ilişkin AB ülkelerinde ise farklı görüşler bulunuyor. Temmuz 2015’te ya-pılan bir kamuoyu araştırmasına göre, mülteci-lerin ilk ayak bastıkları ülkelerden olan İtalya’da vatandaşların yüzde 81’i AB Komisyonunun önerdiği gibi sığınmacıların kota ile üye ülkelere dağıtılmasını isterken, İngilizlerin yüzde 32’si ve Fransızların yüzde 36’sı kota sistemine karşı çıkıyor. AB’de en fazla mülteci kabul eden Al-manya’da ise halkın yüzde 69’u sığınmacıların kota ile dağıtılmasına sıcak bakıyor.29

    Avrupa Birliği Komisyonu 9 Eylül 2015 tarihinde tüm üye devletleri içeren iki ayrı yük paylaşımı planı ortaya koydu: Yunanistan, Ma-caristan ve İtalya’daki 120 bin sığınmacının dağıtımını öngören Acil Yer Değiştirme Planı (Emergency Relocation) ve kriz durumların-da işleme konulacak bir Daimi Yer Değiştirme Mekanizması (Permanent Relocation).30 Yer değiştirme planı AB içindeki sığınmacıların çok sığınmacı barındıran üye ülkelerden görece daha az sığınmacının bulunduğu AB ülkelerine

    29. Söz konusu araştırmanın Fransa’da DEAŞ tarafından gerçekleşen terör saldırısından önce yapıldığı da göz önüne alınmalıdır. Rahmi Gündüz, “AB’de Schengen’e Bakış Değişiyor”, Anadolu Ajansı, 10 Temmuz 2015.

    30. “Permanent Relocation Scheme and list of Safe Countries of Ori-gin: State of Play”, Avrupa Parlamentosu, 1 Aralık 2015, http://www.europarl.europa.eu/news/en/news-room/20151130IPR05304/Per-manent-relocation-scheme-and-list-of-safe-countries-of-origin-sta-te-of-play, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017)

    transferini amaçlamaktaydı. İtalya (15 bin 600), Yunanistan (50 bin 400) ve Macaristan’daki (54 bin) uluslararası korumaya muhtaç 120 bin mültecinin Avrupa ülkelerine, ülkelerin nüfus, gayrisafi milli hasıla, işsizlik oranları ve işlemde bulunan sığınma başvurularının ortalama sayısı göz önüne alınarak dağıtılmasını öngören31 ta-sarı belirlenen kotalara uymayan ülkelere para cezası öngörüyor. Tasarı Avrupa kamuoyun-da ciddi tartışmaları beraberinde getirdi. Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Polonya ve Romanya zorunlu kota sistemine karşı çıktı.32 Aylar süren tartışmaların ardından tasarı üzerinde tam bir uzlaşı sağlanamasa da mültecilerin paylaşımı konusunda anlaşmaya varıldı ve kota uygula-masını reddeden dört ülke de kararı uygulamak zorunda bırakıldı. İnsan hakları savunucula-rı kararı olumlu karşılasalar da artarak devam eden mülteci dalgası karşısında yer değiştirme planının anlamlı bir çözüm olmayacağını vur-guladılar. Bununla birlikte aylar süren çekiş-meler sonucu üzerinde karara varılan mülteci sayısının azlığı ise ayrı bir eleştiri konusu oldu.33

    İltica değerlendirme ve kabul etme sorumlu-luğunun üye ülkeler arasında dağılımı açısından bir yük paylaşımı öngörmeyen Dublin Düzenle-mesi Akdeniz ülkelerine getirdiği mülteci yükü-nün yanı sıra sığınmacıların “transfer edilecek-leri” gerekçe gösterilerek uzun süreli gözaltında tutulması, ailelerin ayrı kalmasına neden olması ve transfer kararına etkili bir biçimde itiraz im-kanı bırakmaması gibi nedenlerle de eleştirilmek-tedir.34 Sistemin tüm bu yetersizliklerinin gideril-

    31. European Commission Press Release, “Refugee Crisis: European Commission Takes Decisive Action”, 9 Eylül 2015, http://europa.eu/rapid/press-release_IP-15-5596_en.htm, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

    32. “AB Liderler Zirvesi (23 Eylül 2015) Sonuçları”, AB Haber, 24 Eylül 2015, http://www.abhaber.com/ab-liderler-zirvesi-23-eylul-2015-sonuclarimulteciler-icin-bm-ve-suriyenin-komsularina-ek-fon-english-goruntulu-haber, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

    33. Ian Traynor ve Patrick Kingsley, “EU Governments Push Th-rough Divisive Deal to Share 120,000 Refugees”, The Guardian, 22 Eylül 2015.

    34. “Dublin Regulation”, The European Council on Refugees and Exiles (ECRE), http://www.ecre.org/topics/areas-of-work/protection-in-europe/10-dublin-regulation.html, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

  • 20

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    mesi ve Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerdeki göçmen yükünün paylaşılması için Dublin Düzenleme-si’nin yeniden ele alınması gerekmektedir.

    KamplarAvrupa ülkelerinin mülteci krizini kamp siyase-tiyle çözmeye çalışması kalıcı bir çözüm vadet-mediği gibi meseleye insan hakları odaklı bir perspektifle yaklaşılmadığını da göstermektedir. Mültecilerin topluma entegrasyonunu sağlamak değil bir an önce ülkeyi terk etmeleri hedeflene-rek o zamana kadar yaşayacakları bir alan sağ-lanmaya çalışılmaktadır. Ancak kapasiteleri ve şartları iyileştirilmeye çalışılsa da bu kamplar da nicel ve nitel açıdan çok yetersiz kalmaktadır.

    Düzensiz göçteki artış sonucunda son yıl-larda Avrupa genelinde kamplarda veya alıko-nulma merkezlerinde tutulan göçmen ve mülte-ci sayısı giderek artmış durumdadır. Kampların önemli bir kısmı özel şirketler tarafından işleti-lirken sivil toplum ve medyanın erişiminin kı-sıtlı olması bağımsız denetim açısından endişe yaratmaktadır. Genellikle yerleşim yerlerinden uzakta ve yerel halktan soyutlanacak bir bi-çimde inşa edilen kampların mültecilerin gerek fizik gerekse ruh sağlığı açısından kötü koşul-larda olduğu da belirtilmektedir. Mülteciler tarafından kurulan kamplar ise bir diğer alan. AB’deki geçici kampların yanı sıra transit ülke-lerdeki kamplarda tutulan mültecilerin sayısın-da da artış gözlenmektedir.

    2014 ve 2015 yıllarında Suriyeli sığınmacı sayısındaki büyük artış karşısında Almanya’nın sığınmacı konaklama kapasiteleri aşılmış ve ye-tersiz kalmıştır. Sonuç olarak çok sayıda sığın-macı yasanın belirlediği gibi mülteci statüsü elde edene kadar ilk resepsiyon merkezlerinde barına-mamıştır. Bu nedenle mültecilerin konaklaması için spor salonu, konteyner, depolar, ofis binaları ve çadır gibi mekanlarda acil durum barınakla-rı kurulmuştur. Eylül 2015’te Hamburg Federal Devleti üç bin sığınmacının çadırlarda yaşadığını ve bu çadırların sadece birkaç tanesinin kış ayları için uygun olduğunu kabul etmiştir. Diğer federal

    devletlerde de sığınmacıların binlercesi çadırlarda yaşamaktadır.35 Yetkililer yeni merkezler inşa edi-lene kadar bu acil barınaklarda geçici konaklama hizmeti verileceğini söylese de bu tesislerin geçici değil kalıcı olması endişesi mevcuttur.36

    Fransa’da Ağustos 2014’te sığınmacıların ilk yardım hizmetlerinin gerçekleştirilip temel ihtiyaçlarının karşılandığı bekleme alanları (hots spots) yapılandırılmıştır.37 En büyük hots spotlardan birini gözlemleyen Fransa merkezli insan hakları derneği La Climade insan hakları-na aykırı bir yönetim olduğunu ve çok sayıdaki izleme cihazının da mahremiyeti zedelediğini ortaya koymuştur.38 29 Temmuz 2015 yasası iltica sistemini reforme etmiş, 2015 yılında dü-zenli kabul merkezlerinde yaklaşık 25 bin 500 konaklama yeri açılmıştır. İçişleri Bakanlığının 2017 yılına kadarki hedefi genel olarak sığınma-cıların barınma ihtiyaçlarının bu merkezlerde sağlanması ve acil konaklama merkezlerinin is-tisna olmasıdır.39 Fakat yetersiz kalan bu tedbir-ler Paris ve Bordeaux gibi şehirlerde gayriresmi kamplar kurulmasına neden olmuştur. Temel ihtiyaç malzemeleri ve minimum hijyen stan-dartlarından yoksun kamplar medyada geniş yer bulmuş hatta dava konusu olmuştur.40 2017 Şubat ayında Paris’teki yetkililer La Chapelle sı-ğınmacı merkezine alınmadıkları için merkezin karşısındaki köprünün altında uyuyan sığınma-cıları bölgeden uzaklaştırmak adına köprü altına büyük kaya parçaları yerleştirdi.41

    35. “Die Angst vor Einem Harten Winter” (The Fear of a Hard Winter), Tagesschau.de, 3 Eylül 2015.

    36. “Types of Accommodation: Germany | Emergency Shelters”, Asylum Information Database, http://www.asylumineurope.org/reports/country/germany/reception-conditions/housing/types-ac-commodation, (Erişim tarihi: 20 Şubat 2017).

    37. “Courrier Adressé Aux Maires de France”, Fransa İçişleri Ba-kanlığı, 6 Eylül 2016, https://www.interieur.gouv.fr/fr/Archives/Archives-des-actualites/2015-Actualites/Courrier-adresse-aux-mai-res-de-France, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

    38. “Le Plus Grand Centre de Rétention de France Ouvreprés de L’aéoroport de Roissy”, Le Monde, 17 Mart 2010.

    39. “OFII missions in 2014”,OFII, Mart 2015.

    40. “Association Médecins du Monde et Autres”, Administrative Court of Lille, Decision n° 1508747, 2 Kasım 2015.

    41. “Paris’te Mültecilere Karşı Kaya”, Aljazeera, 17 Şubat 2017.

  • 21s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    2015’te AB’de kamp tartışmaları giderek yoğunlaşırken Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere Ağustos 2015’te AB’nin Türkiye’de büyük bir mülteci kampı kurması gerektiğini söyledi. Maizier AB fonları ile kurulacak böyle bir kampın “hem Avrupa’nın yaşadığı sıkıntı-ları hafifleteceğini hem de mültecilerin taleple-rini karşılayacağını”, bunun yanı sıra İtalya ve Yunanistan’da kurulacak kampların kimin ger-çekten yardıma ihtiyaç duyduğunu belirlemek için ilk nokta olabileceğini öne sürdü. Bunun dayanaksız bir öneri olduğu açıktır. Sorun şu ki gerek Türkiye gerekse Lübnan ve Ürdün’deki Suriyeli mülteciler kamplarda kalmayı değil ya kendi ülkelerinde ya da bir başka ülkede olağan bir yaşama tekrar başlamayı istiyor. Mülteciler kampları kısa süreli olarak barınabilecekleri yerler olarak görüyor.

    Avrupa’da “Güvenli Kaynak Ülke” UygulamasıKendisine sığınan insanlara mülteci statüsü ver-mek yerine geri göndermenin yollarını arayan Avrupa devletleri uluslararası hukukun mülte-cileri korumak adına ortaya koyduğu geri gön-dermeme ilkesinin arkasından dolaşarak yeni formüller geliştirmeye çalışmaktadır. “Güvenli kaynak ülke” kavramı çerçevesinde gerçekleşen tartışmalar bu çabaya işaret etmektedir. Bir ül-kenin “güvenli kaynak ülke” kavramı ile nitelen-dirilmesi bu ülkeden yapılan iltica başvuruları-nın ülkenin güvenli olduğu varsayımı ile normal prosedürden farklı olarak hızlı bir değerlendiril-meye tabi tutulmasını gerektirmektedir. Kaynak ülkenin güvenli sayılmaması bu ülkeden gelecek iltica başvurusunun direkt reddedileceği anla-mına gelmese de iltica için ileri sürülen sebeplere daha mesafeli yaklaşılacağı açıktır.42 AB mülte-ci hukuku yürürlüğe girmeden önce Avrupa’da ulusal düzeyde uygulanan güvenli kaynak ülke

    42. Steve Peers, “‘Safe Countries of Origin: Assessing the New Proposal”, EU Law Analysis, 14 Eylül 2015, http://eulawanalysis.blogspot.com.tr/2015/09/safe-countries-of-origin-assessing-new.html, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

    uygulamasında ilk uyumlaştırma çabası 2005 yılında ortaya konulmuştur.43 Ortak bir güvenli kaynak ülke listesi üzerinde anlaşma çabaları on sekiz ay sürdü ancak başarısızlıkla sonuçlanmış-tır. Günümüzde ise güvenli kaynak ülke listeleri ulusal düzeyde koordinasyonsuz olarak uygu-lanmakta ve bu durum benzer iltica başvurula-rına farklı Avrupa ülkelerinde farklı muamelede bulunulmasına yol açmaktadır.

    Son birkaç yılda Balkan ülkelerinden yapı-lan iltica başvurularında gözlemlenen belirgin artış sebebiyle 9 Eylül 2015’te Avrupa Komis-yonu Türkiye, Arnavutluk, Bosna Hersek, Ma-kedonya, Karadağ, Sırbistan ve Kosova’yı içeren bir ortak liste tasarısı sundu.44 Ancak bu tasarı belirtilen ülkelerin güvenli kabul edilme kriter-lerinin sorgulanmasına yol açtı. Listenin siyasi değerlendirmeler sonucu oluşturulduğu ve bir ülkenin güvenli olup olmadığına karar verebi-lecek objektif bir mekanizmanın olmadığı eleş-tirileri dillendirildi. Ulusal güvenli kaynak ülke listeleri olan on iki Avrupa ülkesinden yalnızca Bulgaristan’ın listesinde bulunan Türkiye’nin AB Komisyonu tarafından güvenli kaynak ülke olarak önerilmesi ciddi tartışmalara yol açtı.45 Ortak bir güvenli kaynak ülke listesi oluştur-maya yönelik tasarının uygulamanın geri gön-dermeme ilkesini ihlal etmeyeceği belirtilmesi-ne rağmen 1951 Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekinceyi sürdüren Türkiye’nin güvenli ülkeler listesine dahil edilmesi insan hakları örgütle-rince eleştirilere sebep oldu.46 Nitekim 2005 yı-

    43. “Council Directive 2005/85/EC of 1 December 2005 on Mi-nimum Standards on Procedures in Member States for Granting and Withdrawing Refugee Status”, Official Journal of the European Union, 13 Aralık 2005.

    44. “Regulation of the European Parliment and of the Council Es-tablishing an EU Common List of Safe Countries of Origin”, Av-rupa Konseyi, 9 Eylül 2015, http://ec.europa.eu/dgs/home-affairs/what-we-do/policies/european-agenda-migration/proposal-imp-lementation-package/docs/proposal_for_regulation_of_the_ep_and_council_establishing_an_eu_common_list_of_safe_countri-es_of_origin_en.pdf, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

    45. “Türkiye Güvenli Ülke mi?”, Deutsche Welle, 22 Nisan 2016.

    46. Bill Frelick , “Is Turkey Safe for Refugees”, Human Rights Watch, 22 Mart 2016. https://www.hrw.org/news/2016/03/22/turkey-sa-fe-refugees, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

  • 22

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    lında olduğu gibi Komisyonun hazırladığı liste üzerinde 2016 yılında da anlaşılamadı.47

    Geri GöndermeAB bünyesindeki siyasetçilerin bir diğer önerisi mültecilerin yola çıkmamasını, özellikle de Ak-deniz’in öte tarafında bulundukları transit ülke-de tutulmasını sağlamaktı. Bu yöntem de daha önce denenmişti. Arap Baharı öncesi Libya’dan AB’ye doğru göçmen akını sırasında, Libya lide-ri Kaddafi ile yapılan anlaşma sonrası göçmen-ler Libya topraklarında durdurulmuş ve göçmen akını büyük ölçüde azalmıştı. İtalya ve AB buna karşılık Libya’ya ekonomik ve ticari kolaylıklar sağlamış ve bağışlar yapmıştı. İtalya benzer bir anlaşmayı Kaddafi’nin devrilmesinin ardından yönetimi devralan Ulusal Geçici Konsey ile de gizlice imzalamıştı.48 Ancak AİHM’in 2012 yılında göçmenlerin Libya’ya zorla geri gönde-rilmesinden dolayı İtalya’yı mahkum etmesi ve insan hakları örgütlerinin sert eleştirileri üzeri-ne İtalya bu anlaşmaya son vermiş ve göçmen akınına karşı arama-kurtarma operasyonu Mare Nostrum’u başlatmıştı.

    Düzensiz göç akını içerisinde göçmen ve mültecilerin tespit edilerek göçmenlerin hızla geri gönderilmeleri de bir başka çözüm önerisidir. An-cak hızlandırılmış sürecin hangi kriterlere göre işletileceği belirsizdir ve göçmen/mülteci ayrımını tespitte önemli hatalar olabileceğini belirten insan hakları örgütleri de bu uygulamaya karşıdır.

    AB 2015 yılındaki mülteci krizine bir ce-vap olarak Türkiye’den 16 Aralık 2013 tarihin-de imzalanan ve 1 Ocak 2014 tarihinde kısmen yürürlüğe giren Geri Kabul Anlaşması’nı (GKA) tamamen yürürlüğe koyması talebinde bulun-muş, müzakereler sonucunda 29 Kasım 2015 tarihinde Ortak Eylem Planı kabul edilmiştir. GKA Türkiye üzerinden AB ülkelerine geçen

    47. “EU Fails to Agree on EU ‘Safe’ Country List”, Deutsche Welle, 5 Haziran 2006.

    48. Nikolaj Nielsen, “Amnesty: Italy Signs Secret Migrant Deal with Libya”, EU Observer, 13 Haziran 2012, https://euobserver.com/justice/116600, (Erişim tarihi: 11 Ekim 2017).

    yasa dışı göçmenlerin yine Türkiye üzerinden kaynak ülkelerine dönmelerini kapsamaktay-dı. Ancak Türkiye 1 Haziran’da yürürlüğe gi-ren GKA’yı “vize serbestisi diyalogunun sonuca ulaşmaması” gerekçesiyle askıya aldı. AB’nin tüm sınır kontrol programlarına rağmen Birlik’e üye ülkelere ayak basmayı başaran mültecileri uluslararası hukuka aykırı bir tutumla geri gön-derme çabası başarıya ulaşmamış politika yapım denemelerinde kendini göstermektedir.

    AB ülkelerine iltica başvurusunda bulunan her iki Afgan’dan birinin başvurusu reddedil-mektedir. Almanya 2016 yılında 80 bin Afgan’ı sınır dışı ederek Afganistan’a iade etmiştir. Şu-bat 2017’de ise AB ile Afganistan arasında mali yardım ve GKA’ya varıldı. Anlaşmada AB tara-fından başvurusu reddedilen Afganların toplu halde sınır dışı edilmeleri öngörüldü.

    Insan Kaçakçılığı ile Mücadeleİnsan kaçakçıları ile mücadeleyi artıracak adım-lar krize yönelik bir diğer tepkiydi. Nitekim 20 Nisan 2014’te Avrupa Komisyonu mülteci kri-zine ilişkin on adımlık bir eylem planı açıkla-dı. Planda Triton operasyonunun görev alanını genişletmenin yanı sıra insan kaçakçılarının kullandığı deniz araçlarının ele geçirilip imha edilmesi, insan kaçakçılarının oluşturduğu çe-telerin ve mali kaynaklarının ortaya çıkarılması için kurumlar arasında daha kapsamlı iş birliği yapılması da atılacak adımlar arasında yer aldı.49 2013 yılında oluşturulan Avrupa Sınır Gözetim Sistemi (EUROSUR), Denizcilik Gözetim Sis-temi (MARSUR) ve Ortak Bilgi Paylaşım Orta-mı (CISE) gibi uygulamalar da AB üyesi ülkeler arasında bilgi paylaşımını düzenleyerek düzensiz göçle mücadeleye destek vermeyi amaçlamaktay-dı. Bunlara ek olarak AB Polis Ofisi (Europol) 2015 yılında insan kaçakçılarıyla mücadele için yeni bir ekip kurdu. Katılımcı ülkelerin emni-yet teşkilatlarından personelin çalışacağı JOT Mare adlı bu yeni birimin öncelikli görevi, in-

    49. “Ten Point Action Plan on Migration”, European Commission Migration and Home Affairs, 20 Nisan 2015.

  • 23s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    san kaçakçılığı yapan çetelerin çökertilmesi için istihbarat faaliyetleri yürütmek olacaktır. İnsan kaçakçıları ile mücadelede olumlu bir adım ol-makla birlikte insan kaçakçılığının mülteci kri-zinin bir sebebi değil sonucu olduğu dikkate alınmalıdır. Mültecilerin çok daha ucuza mal olacak yasal yollardan Avrupa’ya ulaşması ne oranda sağlanırsa bu alandaki organize suç ör-gütleri o oranda “işsiz” kalacaktır.

    Yabancı Düşmanlığı ve IslamofobiAvrupa’da aşırı sağın yükselişi ulusal ve yerel se-çimlerde oy oranları, aşırı sağ örgütlerin sayısı ve bu örgütlerin şiddet eylemlerindeki artış üzerin-den açıkça gözlemlenmektedir. Aşırı sağ partile-rin yükselişini gören merkez partiler oy kaygıla-rıyla aşırı sağın söylemlerinden etkilenmekte ve özellikle göçmen politikalarını sertleştirmekte-dir. Aşırı sağ partilerin hükümete gelmeleri veya merkez partilerin söylemlerini etkilemelerinin en tehlikeli sonucu göçmen/Müslüman karşıtlı-ğının toplumun geniş kesimlerine yayılmasıdır. Aşırı sağ bu sayede marjinal olmaktan çıkarak normalleşmekte ve siyasete yön veren bir konu-ma yükselmektedir.50

    PEGIDA adıyla bilinen ve kendilerini “Ba-tı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalı-lar” olarak tanımlayan örgütün faaliyetleri endişe verici boyutlara ulaşmaktadır. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi üzerine kurulan bir örgüt olarak son dönemin en dikkat çekici olgularından biri olan PEGIDA’nın temel söylemlerinden birini de göçmen ve mülteci karşıtlığı oluşturmaktadır. Mülteci akımı sonrası güçlenen PEGIDA’nın üye-lerini de artırdığı gözlemlenmektedir.

    Günümüzde AB ülkelerinin tamamına ya-kınında yabancı düşmanlığı ve ırkçılık artmak-ta, göçmenler ve mülteciler daha çok sayıda ihlal ve saldırıya maruz kalmaktadır.51 Müslüman göçmenlere/mültecilere karşı medyanın hoşgö-

    50. Büşra Kepenek, Avrupa’da İslam Düşmanlığı, (Diaspora Araştır-maları Merkezi Rapor, Sakarya: 2016), s. 1.

    51. Enes Bayraklı ve Farid Hafez, 2016 Avrupa İslamofobi Raporu, (SETA Rapor, İstanbul: 2017).

    rüsüz, ayrımcı ve ötekileştirici tutumu Avrupa toplumunda ırkçılığı, göçmen ve Müslüman karşıtlığını güçlendirmektedir.52

    Medyada her gün Müslümanlarla ilgili olum-suz içerikli haberler yer almakta ve İslam düş-manlığı gündemden hiç düşmemektedir. Avrupa ülkelerinde gündemin ilk sıralarında yer verilen DEAŞ saldırılarının medyadaki temsilinin yarat-tığı korku ve Müslümanların şiddet yanlısı oldu-ğu algısı tüm Müslümanlar için 11 Eylül sonrası yaşanan baskıları yeniden ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca Avrupa medyasında ifade özgürlüğü adı altında İslam’ın değerlerine karşı çeşitli hakaretler yer almakta ve Müslümanların bunlara karşı tep-kileri ise yine medya tarafından İslam düşmanlığı doğuracak şekilde sunulmaktadır.

    2015 yılının Eylül ayının başında ailesi ile birlikte Yunanistan’a geçmek isterken boğularak yaşamını yitiren ve cansız bedeni Bodrum kı-yılarına vuran üç yaşındaki Aylan Kürdi isimli Suriyeli bebeğin fotoğraflarının medyada yer almasıyla birlikte kamuoyunun dikkati yine mülteciler üzerine çekildi. Bu sıcak gündem sırasında bazı siyasi liderler mültecilere kucak açılması yönünde demeçler verirken Macaris-tan Başbakanı Victor Orban gibi liderler ise mülteci akınının kıtanın “Hristiyan kökenle-rini tehdit” ettiğini ve “Avrupa’nın bir mülte-ci krizinin olmadığını, mülteciler Almanya’ya gitmek istedikleri için Almanya’nın bir mülteci sorunu olduğunu” iddia etti. Orban’ın yabancı düşmanlığı ve İslamofobi içeren görüşleri AB

    52. Avrupa’da İslam Düşmanlığı, s. 7.

    Günümüzde Avrupa Birliği ülkelerinin tamamına yakınında yabancı düşmanlığı ve ırkçılık artmakta, göçmenler ve mülteciler daha çok sayıda ihlal ve saldırıya maruz kalmaktadır.

  • 24

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    genelinde giderek yükselen aşırı sağ partiler ta-rafından sıklıkla dile getiriliyor.

    Almanya ve İsveç gibi göçmenlerin nihai hedefleri olan ülkelerde de mülteci karşıtlığı giderek artmaktadır. Nitekim 2015 yılında Al-manya’da iktidardaki Hristiyan Birlik Parti-si’nin oyları ciddi ölçüde gerilerken, mülteci ve Müslüman göçmen karşıtı sağ popülist AfD’nin oyları yüzde 10’a tırmandı. Aynı dönemde sığın-macıların yurtlarına 800’den fazla saldırı yapıl-mış ve bu saldırılarda toplam 104 sığınmacı ya-ralanmıştır. Almanya’da aşırı sağcı ve ırkçı kişi ve grupların göçmenlere karşı kayda geçen suç-larının sayısı ise 2015’in ilk 11 ayında 3 bin 625 oldu.53 Almanya’da ayrıca 2016 yılında camilere 91 saldırı olmuştur.54 Bununla birlikte ülkede özellikle mültecilere yönelik şiddet eylemlerinin sayısındaki artış ürkütücü boyutlara ulaşmış-tır. Almanya’da Federal Suç Dairesi Kriminal Suçlar Direktörü Marc Schmitz 2016’nın Ocak ayından Haziran ayının ortasına kadar sığınma-cı yurtlarına yönelik 563 suçun işlendiğini be-lirterek bunların 51’inin kundaklama olduğunu ifade etmiş, bunun yanı sıra kamuya açık yer-lerde de sığınmacılara karşı 147’si şiddet eylemi olmak üzere 824 suçun işlendiğine işaret etmiş-tir. İsviçre’de de son bir yıl içinde Müslümanlara karşı ırkçılık eylemlerinde artış olmuştur.55

    Sınırlar2015 yılında giderek büyüyen düzensiz göç akı-nının bir krize yol açacağının anlaşılması üzeri-ne yılın ilk aylarında sorunun çözümüne ilişkin kamuoyu tartışmaları başladı. Aslında benzer tartışmalar Arap Baharı’nın ilk yılı olan 2011’de de gündeme gelmiş ve bunun üzerine İtalya, Lib-ya üzerinden gelen düzensiz göç yükünün AB’nin diğer ülkeleri tarafından paylaşılmaması üzerine mültecilere Schengen vizesi vermiştir. Bunun üze-rine Fransa, İtalya’dan gelen trenleri göçmenlerin

    53. Cem Dalaman, “Almanya’da Yılın Sözcüğü ‘Mülteci’”, Ameri-ka’nın Sesi, 24 Aralık 2015.

    54. “Bir Yılda Tam 91 Irkçı Saldırı”, Akşam, 11 Şubat 2017.

    55. Avrupa’da İslam Düşmanlığı, s. 2.

    girişini önlemek için sınırda durdurarak kontrol etmiş ve gerekirse Schengen Anlaşması’nın askı-ya alınacağını açıklamıştır.56 Fransa’nın ardından Danimarka da AB’nin kararını beklemeden sınır kontrollerine başlayacağını açıklamıştır.57

    Mülteci krizi 2011’de başladığında bugünkü seviyeye ulaşmamıştı. Bu nedenle AB’nin mülteci krizine ilişkin yapısal sorunları tekrar halının al-tına süpürüldü. 2015’e gelindiğinde ise düzensiz göçmenlerin büyük bir kısmının göçmen değil mülteci olduğu gerçeği göz ardı edilerek ilk olarak ortaya konan öneri AB’nin sınırlarını daha sıkı koruyacak önlemler oldu. Nitekim Frontex bu çerçevede AB kara sularını korumak için çalışma-larını sürdürdü. Ancak 2015 yılında AB kara su-larını aşmayı başaran bir milyon kişi bunun bey-hude bir çaba olduğunu açık bir biçimde gösterdi.

    Sığınmacı akını karşısında Schengen’in askıya alınmasının çözüm olarak görülmesi ya-şanan krizin boyutlarını gözler önüne sermek-tedir. Mülteci akını AB’nin en büyük değerle-rinden biri olan mal, hizmet, para ve insanın serbest dolaşımını kısıtlar boyuta geldi. Sınırla-rın yeniden çevrilmesi, sınır kontrollerinin ar-tırılarak polis ve hatta asker takviyesi yapılması ve mültecilerin geldikleri ülkelere geri dönmeye zorlanması (push back) bir diğer yöntem olarak benimsendi. Avrupa kamuoyunda yaşanan göç krizi karşısında duvarların yeniden örülmesi yö-nündeki eğilim giderek daha fazla dile getiril-meye ve destek bulmaya başladı. Nitekim Tem-muz 2015’te yapılan bir kamuoyu araştırması AB vatandaşlarının kimlik denetimlerine son veren Schengen anlaşmasını artık istemedikle-rini ortaya koydu. Fransa’da Schengen’in iptal edilmesini isteyenlerin oranı yüzde 67, Alman-ya’da yüzde 53, Hollanda’da yüzde 59, İtalya’da yüzde 56 seviyesinde belirlendi. 58

    56. “Serbest Dolaşımda Çıkmaz Sokak”, Deutsche Welle, 5 Mayıs 2011.

    57. “Serbest Dolaşımda Sancılı Süreç”, Deutsche Welle, 13 Ma-yıs 2011.

    58. Rahmi Gündüz, “AB’de Schengen’e Bakış Değişiyor”, Anadolu Ajansı, 10 Temmuz 2015.

  • 25s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    Avrupa Komisyonunun 15 Aralık 2015’te yayınladığı bir raporda ise mülteci krizine yöne-lik somut öneriler dile getirildi. 17 Aralık 2015’te 28 AB ülkesinin yanı sıra Türkiye’nin de katıl-dığı zirvede Komisyonun raporunda belirtilen önerilerin 2016 yılında uygulanmasına karar verildi.59 Buna göre Schengen ülkelerini kapsaya-cak olan bir “Avrupa Sınırı”nın oluşturulması ve bu sınırı korumak için acil durumlarda yeni ku-rulacak olan “Sahil Güvenlik Ajansı”nın devreye sokulmasına karar verildi. Ayrıca üye ülkelerin sınır geçişlerindeki kontrol ve güvenliği artırarak geçişlerde kimlik belirleme ve parmak izi alma sistemlerinin sorunsuz işlemesi ve geri kabul uygulanması ile üye ülkelerde kalmasına izin verilmeyen göçmenlerin geri gönderilmesi için önlemler almasına karar verildi. Ortak metinde ayrıca göçmen güzergahındaki transit ülkeler olan Balkan ülkeleriyle iş birliğinin artırılması ve Türkiye ile 29 Kasım’da imzalanan Ortak Eylem Planı doğrultusunda Türkiye’ye verilecek olan üç milyar avronun dağılımının nasıl yapılacağı ko-nusunda çalışılması kararına da yer verildi.

    Ortak metinde bir diğer önemli husus yeni-den yerleştirmeye ilişkindir. Buna göre Suriyeli sı-ğınmacıların AB ülkelerine yeniden yerleştirilmesi ve göçmen akışının durması üzerine çalışacak or-tak çalışma grubu oluşturulurken, üye ülkelerden alabilecekleri göçmen sayılarını ve entegrasyon ka-pasitelerini gözden geçirmeleri istendi.

    SONUÇ VE DEĞERLENDİRMEAvrupa’nın mülteci politikası incelendiğinde üç temel tespitte bulunmak mümkündür: İlk ola-rak temel bir hak ve uluslararası bir yükümlülük olan iltica hakkını korumaya yönelik politika geliştirmek yerine mültecileri sınırdan içeri al-mama ve girmeyi başaranları etkili bir şekilde geri gönderme yönünde politika geliştirildiğini

    59. “Conclusions on Migration”, European Council Press Release, 17 Aralık 2015.

    rahatlıkla söyleyebiliriz. Meselenin temelde bir insan hakları meselesi değil ekonomik ve siyasi bir olgu olarak dışlayıcı ve kısıtlayıcı bir şekil-de ele alınması yaşam hakkı gibi en temel insan haklarının ihlaline yol açmaktadır. İkinci olarak Suriye mülteci krizi karşısında iltica sürecini iş-ler kılmak için değil mültecilerin ulaşımını en-gellemek adına her biri birbirinden yaratıcı farklı politikalar üretip uygulayan üye devletler Avru-pa’nın aslında ulus devlet düzeyinde AB karar-larını uyumlu bir şekilde uygulamadığını gözler önüne sermiştir. Üçüncü olarak mevcut sistemin gerek karmaşık yapısı gerekse açıklığa kavuştur-madığı önemli hususlar sebebiyle düzensiz kit-lesel göçler karşısında yetersiz kaldığı ve ciddi revizyona ihtiyacı olduğu ortaya çıkmıştır. Bir başka ifadeyle Avrupa devletleri ne ortak bir po-litika üretmeyi ne de insan hakları temelli bir söylem veya eylem kurgulamayı başarabilmiştir. Aksine sınırların yeniden çizilmesi ve güçlen-dirilmesi gibi adımlar atılmıştır. Bu politikalar üretilirken kıta genelinde yabancı düşmanlığı ve nefret suçları artmıştır. Bu üç temel husus mül-teci krizinin AB’nin kurucu değerlerine bağlılığı noktasında derin şüphelerden mülhem varoluş-sal bir krize dönüşmesine sebep olmuştur.

    Göç akınını durdurabilmek için kısa ve uzun vadeli planlar yapılmalıdır. Öncelikle bu-gün Akdeniz ve diğer illegal güzergahlar üzerin-den Avrupa’ya ulaşmaya çalışanların önemli bir kısmının göçmen değil mülteci olduğu gerçeği kabul edilerek meseleye insan hakları perspekti-finden bakılmalıdır.

    Kısa vadede ilk olarak göç güzergahında özellikle Akdeniz çapında İtalya’nın geçmişte yürüttüğü Mare Nostrum benzeri arama kurtar-ma operasyonları kapsamlı bir biçimde sürdü-rülmelidir. Mültecilerin yasal ve güvenli yollar-dan AB’ye ulaşıp başvuru yapmasını neredeyse imkansız hale getiren Birlik’in mülteci politikası baştan sona gözden geçirilmelidir. İlk olarak Dublin II düzenlemesi yeniden ele alınmalıdır. Bunun yanı sıra mültecilerin yasal yollardan Avrupa ülkelerine girişini sağlamak için vize

  • 26

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    prosedürleri kolaylaştırılmalıdır. AB sınırlarına ulaşabilen mültecilerin başvuru kayıtları için hızlı işlem yapabilecek kabul merkezleri kurul-malıdır. Nisan 2015’ten beri tartışılan ve mül-tecilerin AB geneline eşit bir şekilde dağılımını öngören kota uygulaması başlatılmalıdır. AB her zirvede uzun tartışmalar sonucu aldığı kota ka-rarlarını uygulamalıdır. Organize suç örgütleri ile mücadele için AB’ye komşu ülkelerle iş birliği

    artırılmalıdır. Uzun vadede ise gerek Avrupa ül-keleri gerekse uluslararası kamuoyu göç ve iltica sorununun kaynağı olan ülkelerde tekrar istik-rar ve güven ortamının sağlanarak mültecilerin anavatanlarına dönebilmesinin yolunu açmak için çalışmalıdır. Aksi takdirde kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar ölüm pahasına tehlikeli göç yolları üzerinden gelişmiş ülkelere ulaşmak için mücadeleye devam edecektir.

  • 27s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    TABLOLARTABLO 1. 2009-2014 DÖNEMİNDE AB ÜLKELERİNDE VATANDAŞLIĞA KABUL*

      2009 2010 2011 2012 2013 2014 2009-2014

    AB-28 Ülke 771,8 815,7 786,4 822,1 984,8 889,1 5.069,9

    Birleşik Krallık 203,6 194,8 177,6 193,9 207,5 125,6 1.103

    İspanya 79,6 123,7 114,6 94,1 225,8 205,9 843,7

    Fransa 135,8 143,3 114,6 96,1 97,3 105,6 692,7

    Almanya 96,1 104,6 109,6 114,6 115,1 110,6 650,6

    İtalya 59,4 65,9 56,2 65,4 100,7 129,9 477,5

    İsveç 29,5 32,5 36,6 50,2 50,2 43,5 242,5

    İsviçre 43,4 39,3 36,0 33,5 34,1 32,8 219,1

    Belçika 32,8 34,6 29,8 38,6 34,8 18,7 189,3

    Hollanda 29,8 26,3 28,6 31,0 25,9 32,7 174,3

    Portekiz 24,2 21,8 23,2 21,8 24,5 21,1 136,6

    Yunanistan 17,0 9,4 17,5 20,3 29,5 20,9 114,6

    İrlanda 4,5 6,4 10,7 25,0 24,3 21,1 92

    Norveç 11,4 11,6 14,4 12,7 13,5 15,9 79,5

    Macaristan 5,8 6,1 20,6 18,4 9,2 8,7 68,8

    Avusturya 8,0 6,1 6,7 7,0 7,4 7,6 42,8

    Finlandiya 3,4 4,3 4,6 9,1 8,9 8,3 38,6

    Danimarka 6,9 4,0 4,2 3,6 1,8 4,7 25,2

    Lüksemburg 4,0 4,3 3,4 4,7 2,6 3,2 22,2

    Polonya 2,5 2,9 3,4 3,8 3,9 4,1 20,6

    Letonya 3,2 3,7 2,5 3,8 3,1 2,1 18,4

    Hırvatistan 5,3 3,3 3,3 1,1 1,0 0,7 14,7

    Romanya 9,4 - - - 2,8 2,4 14,6

    GKRY 4,1 1,9 2,2 2,3 1,6 2,3 14,4

    Slovenya 1,8 1,8 1,8 1,5 1,5 1,1 9,5

    Çek Cumhuriyeti 1,1 1,1 1,6 1,8 2,2 5,1 12,9

    Estonya 1,7 1,2 1,5 1,3 1,3 1,6 8,6

    Bulgaristan 1,0 0,9 0,6 1,8 0,8 0,9 6

    Malta 0,8 0,9 1,1 1,1 1,0 0,3 5,2

    İzlanda 0,7 0,5 0,4 0,4 0,6 0,6 3,2

    Slovakya 0,3 0,2 0,3 0,3 0,2 0,2 1,5

    Litvanya 0,2 0,2 0,3 0,2 0,2 0,2 1,3

    Lihtenştayn 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 0,1 0,6

    * “Acquisition of Citizenship Statistics”, European Comission Eurostat, http://ec.europa.eu/eurostat/statistics-explained/index.php/Acquisition_of_citizenship_statistics, (Erişim tarihi: 1 Mart 2017).

  • 28

    ANALİZ

    s e t a v . o r g

    TABLO 2. 2013 YILINDA AB ÜLKELERİNİN VATANDAŞLIĞINA KABUL EDİLEN UYRUKLAR*

    Vatandaşlığa Geçiş Yapan Uyruklar

    Toplam (1000 kişi)

    En Çok Vatandaşlığa Kabul Eden

    Ülke

    Yüzde

    En Çok Vatandaşlığa Kabul Eden Ikinci Ülke

    Yüzde

    En Çok Vatandaşlığa Kabul Eden

    Üçüncü Ülke

    Yüzde

    Faslılar 86,5 İspanya 35,1 İtalya 29,4 Fransa 19,3

    Hintliler 48,3 Birleşik Krallık 75,3 İtalya 10,1 İrlanda 6,2

    Türkler 46,5 Almanya 60,2 Fransa 12,6 Birleşik Krallık 9,0

    Kolombiyalılar 42,0 İspanya 92,6 Birleşik Krallık 2,0 İtalya 1,7

    Arnavutlar 41,7 Yunanistan 62,0 İtalya 32,8 Birleşik Krallık 2,0

    Ekvadorlular 40,4 İspanya 95,2 İtalya 2,1 Birleşik Krallık 0,8

    Pakistanlılar 31,9 Birleşik Krallık 67,8 İtalya 11,1 İrlanda 5,7

    Iraklılar 23,8 İsveç 60,2 Almanya 13,2 Birleşik Krallık 10,0

    Romenler 23,0 Macaristan 30,5 İtalya 19,1 Almanya 11,1

    Perulular 22,2 İspanya 85,5 İtalya 9,3 Fransa 1,3

    Nijeryalılar 20,5 Birleşik Krallık 45,2 İrlanda 28,3 İspanya 8,2

    Bolivyalılar 19,6 İspanya 97,0 İsveç 0,8 İtalya 0,6

    Cezayirliler 19,3 Fransa 69,3 İspanya 9,5 İtalya 6,4

    Ruslar 18,6 Almanya 21,6 Fransa 13,5 Finlandiya 11,3

    Polonyalılar 18,0 Birleşik Krallık 33,6 Almanya 30,5 İsveç 13,8

    Ukraynalılar 18,0 Almanya 26,2 Portekiz 22,2 İtalya 10,0

    Filipinliler 17,1 Birleşik Krallık 60,6 İrlanda 14,5 İspanya 7,2

    Dominikliler 15,6 İspanya 90,1 İtalya 6,4 Almanya 1,7

    Brezilyalılar 15,3 Portekiz 33,3 İspanya 29,0 İtalya 11,7

    Bangladeşliler 14,3 Birleşik Krallık 62,2 İtalya 24,5 İspanya 3,6

    Çinliler 14,0 Birleşik Krallık 52,5 Fransa 10,7 Almanya 9,1

    Tunuslular 11,1 Fransa 50,2 İtalya 31,7 Almanya 8,8

    Somalililer 10,8 Birleşik Krallık 52,5 İsveç 23,0 Hollanda 9,5

    Afganlar 10,5 Birleşik Krallık 34,6 Almanya 29,1 Hollanda 15,5

    Ganalılar 10,3 Birleşik Krallık 45,3 İtalya 27,6 Almanya 7,4

    Arjantinliler 9,7 İspanya 89,0 İtalya 3,7 Almanya 1,9

    Sırplar 9,4 Almanya 27,6 İtalya 14,3 Fransa 14,1

    İranlılar 9,3 Almanya 27,5 Birleşik Krallık 25,6 İsveç 14,2

    Kübalılar 8,7 İspanya 79,7 İtalya 10,3 Almanya 4,0

    Nepalliler 7,9 Birleşik Krallık 93,6 Belçika 1,6 Almanya 1,1

    * “EU Member States Granted Citizenship to Almost 1 Million Persons in 2013”, Eurostat News Release, 1 Temmuz 2015.

  • 29s e t a v . o r g

    AVRUPA’NIN MÜLTECİLERLE İMTİHANI

    TABLO 3. 2013 YILINDAN İTİBAREN YENİDEN YERLEŞTİRME VE YASAL KABUL ŞEKİLLERİ İÇİN ONAYLANMIŞ TAAHHÜTLER*

    * “UNHCR Factsheet”, UNHCR, 18 Mart 2016, http://www.unhcr.org/52b2febafc5.html, (Erişim tarihi: 4 Ekim 2017).

    Ülke

    Arjantin İnsaniVizeProgramıAvustralya 5.800 YenidenYerleştirmeveÖzelİnsaniProgramıAvusturya 1.900 İnsaniKabulBelarus 20 YenidenYerleştirmeBelçika 475 YenidenYerleştirmeBrezilya AçıkUçluİnsaniVizeProgramıKanada 38.089 YenidenYerleştirme

    ÇekCumhuriyeti 70 YenidenYerleştirmeDanimarka 390 YenidenYerleştirmeFinlandiya 1.900 YenidenYerleştirmeFransa 1.000 İnsaniKabul/YenidenYerleştirme

    Almanya 41.899 İnsaniKabul(20.069)ÖzelSponsorluk(21.832)Macaristan 30 YenidenYerleştirmeİzlanda 75 YenidenYerleştirmeİrlanda 610 YenidenYerleştirmeİtalya 1.400 YenidenYerleştirme

    Lihtenştayn 25 YenidenYerleştirmeLüksemburg 60 YenidenYerleştirmeHollanda 500 YenidenYerleştirme

    YeniZelanda 850 YenidenYerleştirmeNorveç 9.000 YenidenYerleştirmePolonya 900 YenidenYerleştirme

    Portekiz 118 YenidenYerleştirme(48)AcilAkademikBurs(70)Romanya 40 YenidenYerleştirmeİspanya 984 YenidenYerleştirmeİsveç 2.700 YenidenYerleştirmeİsviçre 2.000 YenidenYerleştirmeveİnsaniVize

    BirleşikKrallık 20.000 KorunmayaMuhtaçİnsanlarınYerDeğiştirmeTasarısıAmerikaBirleşikDevletleri AçıkUçluYenidenYerleştirme

    Uruguay 120 YenidenYerleştirme

    TOPLAM 130.955 YenidenYerleştirmeveDiğerYasalKabulŞekilleri

  • ANKARA • İSTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHİRE

    www.setav.org

    Göç, mülteci ve sığınmacı kavramları son yıllarda sadece konuyla ilgilenen akademisyenler, STK aktivistleri ya da siyasetçiler tarafından değil toplu-mun her kesimi tarafından kullanılmaya başlandı. Son yarım asırdır göç alan Batı Avrupa ülkelerinin halkları bu kavramlara bizden daha aşina olsalar da Yugoslavya’nın parçalanmasına kadar bu ölçüde bir kitlesel göçle karşılaşmadık-ları için “mültecilik” Avrupalılar için de tali bir konuydu. Arap Baharı sonrası Orta-doğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan iç savaşlar ve çatışmalar nedeniyle ortaya çıkan kitlesel göç dalgaları ise AB’yi varoluşsal bir krizle karşı karşıya getirdi.

    Bu analizde dünya genelindeki düzensiz göçe ilişkin genel bilgi ve veriler sunul-muştur. AB’yi p