“dünyanın dört bir yanında birçok rejimi lekeleyen...

2
Temel uluslararası insan hakları sözleşmelerinin mutlak olarak yasakladığı işkence eylemleri ve yaşama hakkı ihlallerinin etkin olarak soruşturulması, faillerinin cezalandırılması, ihlale maruz kalanların onarılma� sı için Türk Ceza Kanununda ve İdari Yargılama Usulü Kanununda, ağır ve ciddi insan hakları ihlalleri halinde zamanaşımının uygulanmayacağı açıkça düzenlenmelidir. Zamanaşımı yürürlük maddesi gereği kaldırılacak, gerektiğinde işlerlik kazandırılacak basit bir ceza hukuku aracı değildir. Türkiye’nin uluslararası toplumun bir üyesi olarak, insan hakları hukukunun evrensel prensiplerini kabul ettiğinin kabulüyle zamanaşımı uygulamasına son vermesi gerekmektedir. Türkiye tüm karanlık zamanları için geçerli olmak üzere; işkence suçlarında, yaşam hakkının ortadan kaldı� rıldığı hiçbir eylemde zamanaşımının uygulanmayacağını garanti altına almak zorundadır. “Dünyanın dört bir yanında birçok rejimi lekeleyen şiddetin bu aşırı biçiminin sonunda onu kullananlara geri dönen bir bumerang olduğu anlaşılmıştır” Ariel Dorfman Bu proje Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından, İsrail İşkenceye Karşı Halk Komitesi (PCATI), İnsan Hakları Derneği (İHD), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) ortaklığı ve İşkence Görenler için Uluslararası Rehabilitasyon Konseyi (IRCT) ve Ramallah İşkence Görenler İçin Tedavi Merkezi (TRC) işbirliğinde Avrupa Birliği desteği ile gerçekleştirilmektedir. Bu belgede geçen görüş ve düşüncelerden Avrupa Birliği sorumlu tutulamaz. BULUŞ (312) 222 44 06

Upload: others

Post on 14-Feb-2020

18 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: “Dünyanın dört bir yanında birçok rejimi lekeleyen ...tihv.org.tr/wp-content/uploads/2015/09/7.-Zaman-aşımı.pdf · Bir anarşistin kaza sonucu ölümü* 6 Ağustos 2002’de

Temel uluslararası insan hakları sözleşmelerinin mutlak olarak yasakladığı işkence eylemleri ve yaşama hakkı ihlallerinin etkin olarak soruşturulması, faillerinin cezalandırılması, ihlale maruz kalanların onarılma�sı için Türk Ceza Kanununda ve İdari Yargılama Usulü Kanununda, ağır ve ciddi insan hakları ihlalleri halinde zamanaşımının uygulanmayacağı açıkça düzenlenmelidir. Zamanaşımı yürürlük maddesi gereği kaldırılacak, gerektiğinde işlerlik kazandırılacak basit bir ceza hukuku aracı değildir.

Türkiye’nin uluslararası toplumun bir üyesi olarak, insan hakları hukukunun evrensel prensiplerini kabul ettiğinin kabulüyle zamanaşımı uygulamasına son vermesi gerekmektedir.

Türkiye tüm karanlık zamanları için geçerli olmak üzere; işkence suçlarında, yaşam hakkının ortadan kaldı�rıldığı hiçbir eylemde zamanaşımının uygulanmayacağını garanti altına almak zorundadır.

“Dünyanın dört bir yanında birçok rejimi lekeleyen şiddetin bu aşırı biçiminin sonunda onu kullananlara geri dönen bir bumerang olduğu anlaşılmıştır”

Ariel Dorfman

Bu proje Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından, İsrail İşkenceye Karşı Halk Komitesi (PCATI), İnsan Hakları Derneği (İHD), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) ortaklığı ve İşkence Görenler için Uluslararası Rehabilitasyon Konseyi (IRCT) ve Ramallah İşkence Görenler İçin Tedavi Merkezi (TRC) işbirliğinde Avrupa Birliği desteği ile gerçekleştirilmektedir. Bu belgede geçen görüş ve düşüncelerden Avrupa Birliği sorumlu tutulamaz.

BULU

Ş (3

12) 2

22 4

4 06

Page 2: “Dünyanın dört bir yanında birçok rejimi lekeleyen ...tihv.org.tr/wp-content/uploads/2015/09/7.-Zaman-aşımı.pdf · Bir anarşistin kaza sonucu ölümü* 6 Ağustos 2002’de

Uluslararası hukukta, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı bulunmadığı prensibini teyit etmek üze�re yürürlüğe konulan BM Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Zamanaşımının Uygulanmayacağına Dair Sözleşme’nin (1970) başlangıç hükmünde yer aldığı üzere; savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların kovuşturulması ve ce�zalandırılması ile ilgili daha önceki bildiri, belge veya sözleşmelerden hiçbiri zamanaşımı konusunda bir hüküm getirmemek�tedir. Savaş suçlarının ve insanlığa karşı suçların etkili bir biçimde cezalandırılması, bunların işlenmesini önlemede, insan haklarını ve özgürlüklerini korumada, halklar arasında güven duygusunu teşvik etmede, işbirliğini geliştirmede ve uluslara�işbirliğini geliştirmede ve uluslara�rası barış ve güvenliği ilerletmede önemli bir unsurdur.

Zamanaşımı süreleriyle ilgili ulusal hukuk kurallarının insanlığa karşı suçlara ve savaş suçlarına da uygulanıyor oluşu ceza�sızlık düzenini pekiştirmiş bulunmaktadır. Bu durum dünya kamuoyunda ciddi bir kaygı uyandırmaktadır, çünkü verilen kararlar sayesinde pek çok devlet ve kamu görevlisi işledikleri ağır yaşam hakkı ihlallerine rağmen ceza almaktan kurtulmaktadır.

Hipokrat’a ağıt

52 yaşındaki Feride Kaya, 27 Eylül 2002 tarihinde “yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettiği” gerekçesiyle Çorum’da gözaltına alınarak İl Merkez Seydim Jandarma Karakolu’na götürüldü. Gözaltındayken işkence ve kötü muameleye maruz kalan Kaya’nın yaptığı suç duyurusu sonucunda açılan davada mahkeme heyeti, 2011 yılında Kaya’nın işkence gördüğüne hükmetti ancak sanık askerlerin beraatine karar verdi. Bu cezasızlığın yol açtığı hazin sonuç, Feride Kaya’ya işkence etmekten beraat eden astsubaylardan biri olan Selahattin Köse’nin 1 yıl sonra Melek Serin’e de işkence ederek Serin’in intiharına sebep oluşu oldu.

Ayrıca Feride Kaya’ya işkence gördüğü süre boyunca her gün götürüldüğü adli tabiplikte “sağlam” raporu veren iki dok�tor Fatih Sarıoğlu ve Muzaffer Aymergen’e yönelik suçlama da 7,5 yıllık zamanaşımına uğradığı için düşürülerek, kanıtlanan işkenceye dair tek bir kişinin dahi ceza almaması sağlanmış oldu.

Bir anarşistin kaza sonucu ölümü*

6 Ağustos 2002’de “hırsızlık yaptığı” suçlamasıyla gözaltına alınan, 20 yaşındaki İlkay Taşdemir’in götürüldüğü Gay�rettepe Emniyet Müdürlüğü’nün 5.katındaki Asayiş Şubesi’nin camından atlayarak intihar ettiği ileri sürüldü. Elleri arkadan kelepçeli olan Taşdemir’in camdan atlaması şüphe çekerken, ailesi görevli iki polis memuru İsmail Ağırtan ve Murat Demir hakkında “işkence sonucu insan öldürmek”ten suç duyurusunda bulunmasına rağmen savcılık davayı “görevi ihmal” gerekçe�siyle açtı. Ancak her iki polis de 2005 yılında haklarındaki suçlamalardan beraat etti. Taşdemir ailesinin avukatlarının temyiz ettiği kararın Yargıtay tarafından görüşülerek zamanaşımına uğratıldığı ise 2011 yılında öğrenildi.

“Evladi kerbelayemi, be gunahe mi. Aybo, zilmo, cinayeto.”

2013 yılının Mayıs ayında Dersim’deki Laç Deresi’nde bulunan bir mağarada köylüler ve gazeteciler tarafından, 1938’de yaşanan Dersim katliamına ait, her yaş grubundan yüzlerce insan kemiği bulundu. Mağarada uzman bilirkişilerden oluşan bir heyetin keşif yapması talebi, bölgenin sarp, kayalık bir alan olduğu ve mağaraya gidebilmek için herhangi bir yol olmadığı gerekçesiyle Jandarma tarafından reddedildi. Savcılık ise yapılan suç duyurusuna ilişkin; kemiklerin 1938�39 yıllarına ait oldu�ğu iddia edilmekte olduğundan zamanaşımı gerçekleştiğini belirterek soruşturmaya takipsizlik kararı verdi.

* Nobel ödüllü İtalyan yazar Dario Fo’nun 1970 yılında kaleme aldığı tiyatro oyunu.

“Devlet, katili kurtarma yolunu seçmiştir”

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) eski Genel Başkanı Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980 günü İstanbul Merter’deki evinden çıkıp aracına bindiği sı�rada uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını kaybetti. Katil zanlısı Ünal Osmanağaoğlu hakkındaysa 2009 yılında “delil yetersizliğinden” beraat kararı verildi. Yargıtay tarafın�dan bozulan karar sonucu, süren dava 1 Aralık 2010 tarihinde zamanaşımına uğratılarak düşürüldü. Osmanağaoğlu 1 Temmuz 2014’te kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti.

“O hâlâ devletin elinde”

20 Temmuz 1992’de İstanbul Tarabya’daki evinden çıkan Hasan Gülünay’dan bir daha haber alınamadı. Aynı tarihlerde gözaltına alınan bir arkadaşı her ne kadar onu Gay�rettepe Emniyet Müdürlüğü’nde görmüş olduğunu söylese de emniyet tarafından bu asla kabul edilmedi. 20 yıl boyunca hiçbir soruşturma veya inceleme yürütülmeyerek ve tanıklar dinlenmeyerek ertelenen dava ise 20 Temmuz 2012’de zamanaşımına uğratıldı.

Bir devlet geleneği: Bombalama…

24�26 Mart 1994 tarihleri arasında Şırnak’ın Koçağıllı, Kuşkonar ve Sapaca Köyleri’ne TSK’ya ait F�16 savaş uçakları tarafından düzenlenen hava akınlarında 12’si çocuk 38 köylü öldürüldü. Yürütülen soruşturmada, Genelkurmay yıllar boyu “O gün uçuşumuz yoktu” yalanını sürdürerek davanın iler�lemesini engellemiş olsa da nihayet 2013 yılında Ulaştırma Bakanlığı o tarihte bölgede Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait iki uçağın görev yaptığı bilgisini verdi. Ancak bu itiraf çok gecikmişti, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dosyayı zamanaşımına uğrattığı 17 Nisan 2014’te öğrenildi.

12 Kasım 2013 tarihindeyse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), söz konusu katliamlarla ilgili Türkiye’nin yaşam hakkı, etkili soruşturma hakkı ile kötü muamele

ve işkencenin yasaklanması ile ilgili ihlallerde bulunduğuna hükmederek Türkiye’nin 38 davacıya toplam 2 milyon 305 bin Euro tazminat ödemesini kararlaştırdı.

Bu katliamların faillerine tanınan cezasızlık, 28 Aralık 2011’de Roboskili 35 köylünün yine TSK’ya ait F�16’larla katledil�mesine yol açacaktı...

Ateşin düştüğü yer

2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’taki Pir Sultan Abdal Şen�liklerine katılan yazar, ozan, düşünür ve halk oyunları ekibinden pek çok kişinin konakladığı Madımak otelinin çevresini “Türkiye Müslüman!” ve “Sivas Aziz’e mezar olacak!” gibi sloganlarla sa�ran kalabalık, otelin yakılmaya başladığı sıralardaysa “Allah’ım bu senin ateşin, kâfirlerin yanacağı ateş!” diye haykırıyordu. Öğle saatlerinde otelin taşlanmasıyla başlayan saldırı, güvenlik güçleri ve jandarmanın önlem almaması sonucu akşam saatlerinde kontrol edilemez bir hal aldı ve aralarında Metin Altıok, Asım Bezirci, Nesimi Çimen’in de bulunduğu otuz üç konuk ve iki otel çalışanı yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Sivas katliamı olarak anılan bu olaylarla ilgili dosyaları ayrılan 7 firarî sanığın yar�gılandığı dava 13 Mart 2012’de zamanaşımına uğradı.

Davanın zamanaşımına uğramasına dair Başbakan Erdoğan’ın “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” deme�si tepki çekse de şaşkınlık yaratmadı çünkü sanıkların avukatlığını yapan pek çok kişi hâlihazırda iktidar kadrolarında ve TBMM’de yer almaktaydı.

Madımak’ta yaşamını yitirenlerden biri olan şair Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok: “O küller hiçbir zaman soğumuyor ve soğumayacaktır.

Bu kadar kronik adaletsizlik insana iyi gelmiyor…”

Mağaradaki kemiklere dair suç duyurusunda bulunan İHD Tunceli Şubesi Avukatı Barış Yıldırım: “İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı uygulanamaz. Takipsizlik kararı aynı zamanda kemiklerin mağarada kalması ve ölenlerin 75 yıl sonra da olsa bir

mezara kavuşamaması anlamına geliyor.”

Kemal Türkler’in kızı Nilgün Soydan: “Devlet babamın davasını zamanaşımına uğratmak

için elinden gelen her şeyi yaptı. Oysa ben Ünal Osmanağaoğlu’nu ilk duruşmada teşhis ettim. O’nu

tanıyorum, O da beni tanıyor. O yüzden benim gözüme bakmıyor. O’nun öldürdüğü adamın kızıyım. Biz birbirimizi

çok iyi tanıyoruz.”

Hasan Gülünay’ın eşi Birsen Gülünay:“Bir insanın gözaltında öldürülmesi ve cesedinin verilmemesi

aile açısından çok ağır bir şey. Cenazen vardır. Aile mezarlığında yeri vardır, bilirsin o oradadır. Ama onun yok.

Şöyle düşünün; o hâlâ devletin elinde.”

Kızı Deniz Gülünay:“Sivas davası bile zamanaşımına uğrarken bizimki mi

uğramayacak? Ama öfkemiz katmerlendi.”