anayasa mahkemesĠ · bafra ağır ceza mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap...

18
TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ ANAYASA MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KARAR BEJDAR RO AMED BAġVURUSU (Başvuru Numarası: 2013/7363) Karar Tarihi: 16/4/2015 R.G. Tarih- Sayı: 13/7/2015-29415

Upload: others

Post on 19-Oct-2020

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ

ANAYASA MAHKEMESĠ

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KARAR

BEJDAR RO AMED BAġVURUSU

(Başvuru Numarası: 2013/7363)

Karar Tarihi: 16/4/2015

R.G. Tarih- Sayı: 13/7/2015-29415

Page 2: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

1

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KARAR

BaĢkan : Alparslan ALTAN

Üyeler : Recep KÖMÜRCÜ

Engin YILDIRIM

Celal Mümtaz AKINCI

Muammer TOPAL

Raportör : Yunus HEPER

BaĢvurucu : Bejdar Ro AMED

Vekili : Av. Mesut BEŞTAŞ

Av. Mehdi ÖZDEMİR

I. BAġVURUNUN KONUSU

1. Başvurucu, “Demokratik Siyaset ve Özgür Toplum” isimli kitap taslağının belirli

bölümlerinin terör örgütü propagandası olarak nitelendirilerek hükümlü olarak bulunduğu

cezaevi dışına çıkartılması ve dolayısıyla basımının engellenmesi nedeniyle Anayasa’nın 25.

maddesinde güvence altına alınan düşünce ve kanaat özgürlüğü ile 26. maddesinde güvence

altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

II. BAġVURU SÜRECĠ

2. Başvuru, 10/9/2013 tarihinde Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla

yapılmıştır. Dilekçeler ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen

eksiklikler tamamlatılmış ve Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit

edilmiştir.

3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 30/9/2014 tarihinde kabul edilebilirlik

incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar

verilmiştir.

4. Bölüm tarafından 7/1/2014 tarihinde yapılan toplantıda kabul edilebilirlik ve esas

incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Adalet Bakanlığının 4/2/2014 tarihli görüş yazısı 13/2/2014 tarihinde başvurucuya

tebliğ edilmiş, başvurucu, cevabını süresi içinde 24/2/2013 tarihinde Anayasa Mahkemesine

sunmuştur.

Page 3: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

2

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

6. Başvuru formu ve ekleri ile Bakanlık görüşünde ifade edildiği şekliyle ilgili

olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak

kalmaktadır.

8. Başvurucu, 31/7/2012 tarihinde cezaevi idaresine başvurarak kendisine ait

elektronik daktilo ile yazı yazma talebinde bulunmuştur.

9. Cezaevi idaresinin 17/8/2012 tarihli yazısı ile başvurucunun “içerisinde

bulunduğu suç grubu ve barındığı cezaevi bölümünün yüksek güvenlikli olması nedeniyle”

elektronik daktilo talebi reddedilmiş, ancak el yazısı metinlerin Eğitim Kurulu’nun

incelemesinden geçirilmek şartıyla, Kurumda bulunan bilgisayarla elektronik ortama

aktarılabileceği bildirilmiştir.

10. Başvurucu “Demokratik Siyaset ve Özgür Toplum” ismi ile kitap olarak

basılmasını arzu ettiği 163 sayfadan ibaret taslağı Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu

Eğitim Kurulu Başkanlığına vermiştir.

11. Kurul, 12/07/2013 tarihli kararında söz konusu kitap taslağının “39, 40, 41, 44 ve

96. sayfalarında PKK terör örgütünün şehir yapılanması olan KCK terör örgütü sisteminin

ayrıntılı tarifinin yapıldığı, 112, 117, 126, 127 ve 129. sayfalarda KCK terör örgütü şehir

yapılanması için gerekli olan şartların oluşturulması amacıyla önerilerin sunulduğu, 107 ve

108. sayfalarda KCK terör örgütünün şehirdeki yapılanmasının temelini oluşturacak

kadrolarının nasıl olması gerektiğinin ayrıntılı olarak belirtildiği ve 124. sayfada PKK terör

örgütü adına geçmişte ve günümüzde faaliyet gösterenlerin isimlerinin zikredilerek

övüldüğünün tespit edildiği” ve başvurucunun suç grubu ve barındırıldığı yüksek güvenlikli

kısım da dikkate alınarak taleplerin karşılanmasının uygun olmadığına karar vermiştir.

12. Başvurucu, Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının

talebin reddine dair kararına karşı Bafra İnfaz Hâkimliğine itiraz yoluna başvurmuştur.

13. Bafra İnfaz Hâkimliği, 19/7/2013 tarihli kararında “Eğitim Kurulu Başkanlığının

12/7/2013 tarihli kararı, CGTİHK‟nun 62/3. maddesi ile Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz

Kurumları Kütüphane ve Kitaplık Yönergesinin „kuruma kabul edilmeyecek yayınlar‟ başlıklı

11. maddesine uygun olduğu” gerekçesiyle itirazın reddine karar vermiştir.

14. Başvurucu, Bafra İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı Bafra Ağır Ceza

Mahkemesine itiraz yoluna başvurmuştur.

15. Bafra Ağır Ceza Mahkemesi 2/8/2013 tarihli kararı ile Bafra T Tipi Kapalı Ceza

İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının ve Bafra İnfaz Hâkimliği kararlarının usul ve

yasaya uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun itirazını reddetmiştir.

16. Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, başvurucunun kitap taslağında

yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Başkanlığınca tutanak altına alınması ve

başvurucuya bildirilmesine karar vermiştir.

Page 4: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

3

17. Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığı, 15/8/2013

tarihli tutanak ile, 12/7/2013 tarihli kurum dışına göndermeme kararının gerekçesinin, kitap

taslağının 39, 40, 41, 44, 96, 107, 108, 112, 117, 124 ve 126. sayfalarına dayandığı, bu

nedenle “PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün söz de yasama meclisi tarafından 17.5.2005

tarihinde kabul edilen ve Türkiye, Suriye, İran, Irak gibi ülkelerde KCK sözleşmesinin 2, 4,

8/a, 10/c, 14/2-b, 14/3-h, 14/4, 16, 20, 22, 23, 24, 31, 32, 36, 43. maddelerine uygun olarak

terör örgütlerinin yapılanmasını anlattığı ve önerilerde bulunulduğu, faaliyetlerinin övüldüğü

tespit edildiğinden karara konu 13 sayfanın kurum dışına gönderilmediği…” belirtilmiş,

tutanak aynı tarihte başvurucuya tebliğ edilmiştir.

18. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, 10/9/2013 tarihinde yapılmıştır.

B. BaĢvuruya Konu Kitap Taslağı

19. Başvuruya konu “Demokratik Siyaset ve Özgür Toplum” isimli kitap taslağı giriş,

ek bölümü hariç dokuz bölümden ve toplam 163 sayfadan oluşmakta, referans ve kaynakça

içermemektedir. Taslak, A4 boyutunda kâğıda basılmıştır.

20. İçindekiler bölümünde listelenen başlıklara göre yazar şu konuları ele almıştır:

Zamanda yolculuk, insan evreni ve evrensel tarih, anlam ve hakikat, yapısallık ve işlevsellik,

evrensel akıl olarak demokratik özerklik ve demokratik konfederalizm, demokratik siyaset

sosyolojisi, özgürlüğü yaşamak, demokratik siyaset felsefesi ve örgütlenme halleri, inanmak

ve inanarak çoğalmak. Yazar ek bölüme, “Hapishanelerde Yaşam” başlığını koymuştur.

21. Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının 15/8/2013

tarihli tutanağına göre 12/7/2013 tarihli kurum dışına göndermeme kararında kitap taslağının

sakıncalı bulunan kısımları şu şekildedir:

“Resmi modernitenin temel devlet formu olan ulus devletin karşılığını demokratik

modernitede demokratik konfederalist sistem oluşturur. Bunu devlet olmayan siyasi yönetim

biçimi olarak tanımlamak mümkündür.” (sayfa 39)

“Özgür Yaşam Bilgesinin toplumlara ve toplumumuza önerdiği model ve yöntem gıdasını

böylesi bir tarihsel perspektiften almaktadır. Dolayısıyla bu yöntem halkımıza ve yaşadığımız

ülke Kürdistan için olduğu kadar tüm halklar, diller, kültürler, dinler için de geçerlidir. Bu

örgütlenme modeliyle, aklıyla halkımız dilleriyle kültürlerini, renkleriyle inançlarını en zengin

halleriyle yaşayacak ve en güçlü konumlarına ulaşacaklardır.” (sayfa 40)

“Bir köy veya şehir mahallesinde bile konfedere birliklere ihtiyaç olacağını anlamak

büyük önem taşır. Her köy ve mahalle rahatlıkla bir konfedere birlik olabilir. Örneklersek

biryandan köyün ekolojik birimi yani federesi, diğer yandan özgür kadın birimi, öz savunma,

gençlik, eğitim, folklor, sağlık, yardımlaşma ve ekonomik birimlere kadar çok sayıda

doğrudan demokrasi birimi köy çapında birleşmek durumundadır.” (sayfa 41)

“Özerklik ve konfederalizm iç içelik taşıyan bir örgütlenme modeli olduğundan oldukça

kapsayıcıdır. Ev, sokak, mahalle ve kent örgütlenmeleri bu bütünlük içinde yer alır. Her ev

kendi renginde özgündür ve özerktir. Her sokakta öyledir. Her sokağın örgütlenme biçimi

benzer olsa da kendine özgü bir rengi, diyalog ve iletişim biçimi, farklılıkları olacaktır.

Sokağın kendi içindeki farklılıkları özgün olduğundan özerktirler. Ama bunların mahalle

meclisinde olmaları konfedaral bir yapılanmayı oluşturur. Bir kenti göz önünde tutarsak o

kentin ister sokak örgütlenmesinde, ister mahalle örgütlenmesinde, ister ilçe örgütlenmesinde,

isterse de köy örgütlenmelerinde ortaya çıkan biçimleri kendi özgünlükleri içinde özerk

boyutlar taşırlar. Bunu somutlaştıralım: kadın örgütlenmeleri, gençlik örgütlenmeleri,

ekonomik örgütlenmeler, ekolojik örgütlenme, folklar örgütlenmesi, eğitimin örgütlenmesi

Page 5: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

4

sokağı, mahalleyi, köyü güzelleştirme örgütlenmeleri vs. tüm bu örgütlenmelere baktığımızda

her biri kendi renginde ve özgündürler ve demokratik özerklik kapsamında ele alınırlar. Yine

bunların her birine kendilik, federe veya demokratik birimlerde denebilir. İçerik olarak

anlamları aynıdır. Tüm bu birimler özgün olmakla beraber diğer tüm birimlerle iç içe ve

ilişkilidirler de. İşte tüm bunları bir araya getiren sistemin, örgütlenmenin adı demokratik

konfederalizmdir. Yani birimlerin birimidir.” (sayfa 44)

“g) Meclisler bünyesinde veya denetiminde sokaklarda, mahallelerde, onlarca hatta

yüzlerce insanın ortaklığıyla iş yerleri açılabilir veya işletilebilinir. Bunun organizasyonu zor

değildir. Her sokak meclisi kendi sokağının güzelliği bütünlüğü ve geleceği için bunu

yapabilir. Bunlar meclislerin denetiminde sokak komünlerinin iş yerleri olur.

h) Bu çalışmalar ışığında sokak komünleri meclisin aktif işlevselliği ile her sokakta

akademiler meşru savunma birimleri, spor alanları yeşil sahalar oluştururlar.

i) Her evin bir odası tapınak haline getirilebilir. Tapınak ilk toplum akademileridir. Bu

tapınaklarda toplumun önemi ve anlamı üzerinde ev halkı kendilerini eğitir, geliştirir. Aynı

zamanda evin kütüphanesi de bu odayla düzenlenebilir.

j) Mahalle meclisleri sokak meclislerinin daha yoğunluk kazandığı ve her sokak

meclisinden temsiliyet bulduğu yerler olduğundan ekonomik örgütlenmeleri daha kapsamlı ve

daha nitelikli hale getirmekten sorumludur. Mahalle meclisleri bir anlamıyla sokaktaki

temsiliyetin konfedaral birliğidir.

k) Kent konseyi bir bütün ilden sorumludur. Sokak, mahalle meclislerindeki temsiliyet,

kent konseyince somutlaşır. Kentin güzelleşmesi ekonomik düzenlemeleri, sosyal aktiviteleri

gibi kenti ilgilendiren tüm çalışmalar kent konseyince (kent meclisi veya konfederalizmi de

denebilir) karar altına alınır. Bu halkın katılımı, paylaşımı ve derin tartışmalarıyla sonuca

varılan kararlardır. Kent konseyi veya mahalle ve sokak meclislerinde yer alan her görevli

halkın (sokak, mahalle ve kent) demokratik seçimleri ile görevlendirilir. Görevini layıkıyla

yapamayanlar aynı yöntemle geri çekilebilirler.” (sayfa 96)

“f) Özgür ve eşit yaşamın uygulayıcısı ve teminatı olan ideolojik yaşam kadrosu

örgütlenen, bilinçlenen toplumsal inşanın korunma gücünü de oluşturur. Hiçbir canlı

savunmasız değildir. Savunmasız doğa düşünülemez. Toplum gibi esnek yapılı bir

organizasyon meşru savunma gücüne özgür yaşam kadrosuyla ulaşır. Öz savunmayı

geliştirmemiş toplumlar eksik yaşarlar. Her zaman yaşamları tehdit altındadır. Özgür yaşam

kadrosu bu hakikati bilen ve toplumu bu eksende örgütleyendir.” (sayfa 108)

“Sivil toplum örgütlenmelerinin geliştirilmesi, demokratik örgütlenmeler hallerinin

büyütülmesi, zamanla devleti küçültecek, toplumun genel haklarına karşı duyarlı hale

getirecektir.

Burada önemli olan bu örgütlenmeleri devletin birer uzantısı haline gelmemesidir.

Gelişmemiş toplumlarda devletinde göstermelik olarak bu tür örgütlenmelere gittiği

bilinmektedir. En azından bu tür örgütlenmelerin yönetim kadrosuyla, üst kesimlerle organik

bağ içinde oldukları, olabilecekleri aşikardır. Bu sadece gelişmemiş toplumlar için geçerli

değildir. İleri gelişmiş toplumlarda da bu tür örnekler çoktur. Devlet ve iktidarın gölgesinde

sivil toplum örgütlenmeleri mevcuttur. Sivil toplum örgütlenmelerinin birer uzantı halinde

olması toplumlara demokrasi ve özgürlük anlamında çok şey katmaz. Toplumları, toplumsal

kesimleri pek etkin kılmaz. Tam tersine ciddi handikaplarla birlikte ciddi zararlar açar. Sivil

toplum örgütlenmeleri olarak demokratik alanların içsel bütünlükleri, örgütlenmeleri, parçalı

halden kurtulmaları, birlik ve konfederalizm çatısı altında bir araya gelmeleri küçümsenemez

bir güç ortaya çıkarır. Her alan kendi özerk yapısını koruyup rengini yaşatırken diğer örgütsel

alanlarla ortak paydadaki buluşmasını sağlar. Özgürlükler toplumun ahlaki politik gelişimini

toplumun refahı, aydınlanması, ekonominin kominal paylaşımı, sorunların asgariye

Page 6: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

5

indirilmesi, özgürlük ve demokrasi sahalarının büyütülmesi farklılıklara daha güçlü yaşam

alanlarının açılması kadının toplumdaki yeri ve özgürlükleri gibi toplumu yakından

ilgilendiren konular sivil toplum örgütlenmelerinin ortak noktaları olur. Yüksek sorumluluk

duygusuyla bu sorunlar ele alınır ve çözüm önerileri geliştirir.” (sayfa 112)

“Eğitim toplumun deneyimlerinin teorik ve pratik bilgiler haline mensuplarına, özellikle

gençlerine özümsetme çabası olarak tanımlanabilir. Çocukların toplumsallaşması toplumun

eğitim etkinliği ile yürütülür. Çocukların eğitimi iktidara ve devletin değil toplumun en önemli

görevidir. Çünkü çocuklar ve gençler kendisinindir. Hem hak ve görev olarak çocuk ve

gençlerini kendi geleneklerini, toplumsal doğa özelliklerine göre yetiştirmek, kendisine

dönüştürmek yaşamsal bir konudur, kendi varlığını sürdürme sorunudur. Hiçbir toplum var

oluş hakkını ve bunun için gençlerini eğitme görevini başka bir güçle paylaşamaz,

devredemez. Söz konusu güç devlet veya çeşitli iktidar aygıtları da olsa bu hak ve görevini

devredemez ( özgür yaşam bilgesi)” (sayfa 117)

“Sağlam, dirayetli, inançlı ve hedefli yaşam duruşlarının kendisi bile başlı başına her

alanda dilden dile dolaşan propaganda faaliyeti olur. Mazlumlar, Hayriler, Kemal Pirler,

Agitler, Zilanlar, Semalar, Viyanlar ve nice eşsiz özgür yaşam değerleri böylesi duruşların

abideleridir.” (sayfa 124)

“Öz savunma bir toplumun diliyle, kimliğiyle, inancıyla genelde temel kültürüyle yaşama,

onu koruma ve savunma hakkıdır. Buna dair yönelimler olduğunda bu haklarını savunmayla

mükelleftir. Saldırılar ister asimilasyon, red, kültürel ve fiziki soykırım şeklinde, ister şiddet

araçlarıyla, ister ideolojik siyaset kurumlarıyla olsun saldırıya uğrayan toplum öz haklarını

yani onu var eden temel haklarını savunur ve bu savunma ekseninde kendini örgütler. Bu

saldırıları haksız görür ve terör olarak değerlendirir.” (sayfa 126)

C. Ġlgili Hukuk

22. 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında

Kanun’un “Kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü” kenar başlıklı 60. maddesi

şöyledir:

“(1) Ceza infaz kurumlarında, olanaklar elverdiğince, kültürün ve sanatın çeşitli

dallarını temsil eden programlar hazırlanır ve hükümlülerin bunlara katılmaları hususundaki

usûller düzenlenir.

(2) Bu programların temel hedefi, hükümlülerin ifade yeteneklerini geliştirmelerini ve

bilgilerini artırmalarını sağlamaktır.

(3) Kurumun kültür ve sanat programları, Adalet Bakanlığınca belirlenen esaslara göre

kurum en üst amiri tarafından düzenlenir. Bu maksatla Devletin kültür ve sanat işleriyle

görevli kuruluşları gerekli yardımları yaparlar.

(4) Hükümlülerin ifade özgürlüğü çerçevesinde gerçekleştirebilecekleri yayın etkinlikleri,

kurumda çalışma esaslarını düzenleyen hükümlere ve bu husustaki koşullara bağlıdır.”

23. 5275 sayılı Kanun’un “Kütüphaneden yararlanma” kenar başlıklı 61. maddesi

şöyledir:

(1) Ceza infaz kurumlarında, kurumun büyüklüğüne göre, kütüphane veya kitaplık

oluşturulur. Kütüphanelerde veya kitaplıklarda verilen derslere kaynaklık edecek kitapların

yanı sıra olanaklar ölçüsünde hükümlülerin boş zamanlarını değerlendirmelerini, okuma

alışkanlığı edinmelerini ve kültür bakımından ufuklarını geliştirmelerini sağlayacak kitaplar

da bulundurulur.

Page 7: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

6

(2) Hükümlüye kurum kütüphanesinden yararlanma imkânı verilir.

(3) Bu hizmet, gezici kitaplıklarla da yerine getirilebilir.

24. 5275 sayılı Kanun’un “Süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı” kenar

başlıklı 62. maddesi şöyledir:

“(1) Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz

yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.

(2) Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile

mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan

vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı

yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir. Eğitim ve öğretimine devam eden

hükümlülerin ders kitapları denetime tâbi tutulamaz.

(3) Kurum güvenliğini tehlikeye düşüren veya müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve

yorumları kapsayan hiçbir yayın hükümlüye verilmez.”

25. 5275 sayılı Kanun’un “Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme

hakkı” kenar başlıklı 68. maddesi şöyledir:

“(1) Hükümlü, bu maddede belirlenen kısıtlamalar dışında, kendisine gönderilen mektup,

faks ve telgrafları alma ve ücretleri kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına

sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup

okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince

denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve

çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan,

kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren

mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından yazılmış ise gönderilmez.

(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen

mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir.”

26. Bakanlar Kurulunun 12/7/2005 tarihli Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza

ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün (Tüzük) “Hükümlünün mektup, faks ve

telgrafları alma ve gönderme hakkı” başlıklı 91. maddesi şöyledir:

“(1) Hükümlü, kendisine gönderilen mektup, faks ve telgrafları alma ve ücretleri

kendisince karşılanmak koşuluyla, gönderme hakkına sahiptir.

(2) Hükümlü tarafından gönderilen ve kendisine gelen mektup, faks ve telgraflar; mektup

okuma komisyonu bulunan kurumlarda bu komisyon, olmayanlarda kurumun en üst amirince

denetlenir.

(3) Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve

çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak

haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri,

tehdit ve hakareti içeren mektup, faks ve telgraflar hükümlüye verilmez. Hükümlü tarafından

yazılmış ise gönderilmez.

(4) Hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen

mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir. Ancak, hükümlünün savunması için

Page 8: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

7

avukatına gönderilen mektup, faks veya telgraflar 84 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c)

bendinin (2) numaralı alt bendinde belirtilen hâllerin gerçekleşmesi hâlinde, bu gönderiler

hakkında da 84 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendinin (2) numaralı alt bendinde

belirtilen esas ve usuller uygulanır.”

27. Tüzük’ün “Mektupların gönderilmesi ve gelen mektupların verilmesi” başlıklı

122. maddesi şöyledir:

“ (1) 91 inci maddeye göre mektup alma ve gönderme hakkı kapsamında hükümlüler

tarafından yazılan mektup, faks ve telgraflar, zarfı kapatılmaksızın bu işle görevlendirilen

ikinci müdür başkanlığında, idare memuru ve yüksek okul mezunu iki infaz ve koruma memuru

tarafından oluşturulan mektup okuma komisyonuna iletilmek üzere güvenlik ve gözetim servisi

personeline verilir. Yapılan incelemeden sonra gönderilmesinde sakınca görülmeyen

mektuplar üzerine "görüldü" kaşesi vurulur, zarf içerisine konularak kapatılır ve postaneye

teslim edilir.

(2) Resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hakkında 91 inci

maddenin dördüncü fıkrası hükmü uygulanır.

(3) Hükümlülere gönderilen ve açılıp incelendikten sonra verilmesinde sakınca olmadığı

anlaşılan mektup, faks ve telgraflar zarfları ile birlikte verilir.”

28. Tüzük’ün “Sakıncalı görülen mektuplar” başlıklı 123. maddesi şöyledir:

“(1) Mektup okuma komisyonunca, mahalline gönderilmesi veya hükümlüye verilmesi

sakıncalı görülen mektuplar, en geç yirmidört saat içinde disiplin kuruluna verilir. Mektubun

disiplin kurulu tarafından kısmen veya tamamen sakıncalı görülmesi hâlinde, mektup aslı

çizilmeden veya yok edilmeden şikâyet ve itiraz süresinin sonuna kadar muhafaza edilir.

Mektubun kısmen sakıncalı görülmesi hâlinde, aslı idarede tutularak fotokopisinde sakıncalı

görülen kısımlar okunmayacak şekilde çizilerek disiplin kurulu kararı ile birlikte ilgilisine

tebliğ edilir. Mektubun tamamının sakıncalı görülmesi hâlinde, sadece disiplin kurulu kararı

tebliğ edilir. Tebliğ tarihinden itibaren infaz hâkimliğine başvuru için gereken süre beklenir.

Bu süre içinde infaz hâkimliğine başvurulmamış ise, disiplin kurulu kararı yerine getirilir.

İnfaz hâkimliğine başvurulmuş ise, infaz hâkimliği kararının tebliğinden itibaren itiraz süresi

beklenir. İnfaz hâkimliği kararına itiraz edilmemiş ise bu karara göre, itiraz edilmiş ise

mahkemenin kararına göre işlem yapılır.

(2) Hükümlüye yapılacak tebligatta, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde infaz

hâkimliğine şikâyet hakkının kullanılmaması veya infaz hâkimliği kararına karşı tebliğ

tarihinden itibaren bir hafta içinde ağır ceza mahkemesine itiraz edilmemesi hâlinde, disiplin

kurulu kararının kesinleşerek mektubun sakıncalı görülen kısımlarının okunmayacak şekilde

çizilerek verileceği veya tamamı sakıncalı görülen mektubun verilmeyeceği bildirilir.

(3) Kısmen veya tamamen sakıncalı görülen mektuplar, iç hukuk veya uluslararası hukuk

yollarına başvuru yapılması durumunda kullanılmak üzere idarece saklanır.”

29. Adalet Bakanlığının 12/7/2005 tarihli Ceza İnfaz Kurumları Kütüphane ve

Kitaplık Yönergesi’nin (Yönerge) “Kuruma kabul edilmeyecek yayınlar” başlıklı 11. maddesi

şöyledir:

“a) Mahkemelerce yasaklanmış olan,

b) Mahkemelerce yasaklanmamış olsa bile, kurum güvenliğini tehlikeye düşürdüğü veya

müstehcen haber, yazı, fotoğraf ve yorumları kapsadığı eğitim kurulu kararıyla tespit edilen,

hiçbir yayın kuruma kabul edilmez.”

Page 9: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

8

IV. ĠNCELEME VE GEREKÇE

30. Mahkemenin 16/4/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun

10/9/2013 tarihli ve 2013/7363 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:

A. BaĢvurucunun Ġddiaları

31. Başvurucu, “Demokratik Siyaset ve Özgür Toplum” isimli kitap taslağında yer

alan tespitlerin terör örgütünün propaganda faaliyeti olarak görülmesi nedeniyle kitap olarak

yayımlanması için kurum dışına çıkartılmasının yasaklandığını, bu sebeple Anayasa’nın 25.

maddesinde güvence altına alınan düşünce ve kanaat özgürlüğü ile 26. maddesinde güvence

altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

32. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun

olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de

bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

33. Başvurucu, başvuru konusu kitabın cezaevi dışına çıkartılmasının ve dolayısıyla

basımının engellenmesi nedeniyle düşünce ve kanaat özgürlüğü ile düşünceyi açıklama ve

yayma özgürlüğünü güvence altına alan Anayasa’nın 25. ve 26. maddelerinin ihlal edildiğini

ileri sürmüştür.

34. Bakanlık görüşünde, AİHS’in 10. maddesi bağlamında ifade özgürlüğünün

demokratik toplumun temellerinden birisini oluşturduğu; ifade özgürlüğünün yalnızca lehte

olduğu kabul edilen veya zararsız ya da önemsiz görülen bilgi ve düşünceler için değil, aynı

zamanda devletin veya toplumun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgi

ve düşünceler için de geçerli olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, ifade özgürlüğüne yönelik

bir müdahale olup olmadığının, gerçekleştirilen müdahalenin yasayla öngörülmüş olup

olmadığı, müdahalenin meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı ve müdahalenin demokratik bir

toplumda gerekli olup olmadığı temelinde incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.

35. Bakanlık görüşünde, Anayasa’nın 25. maddesinde düşünceye sahip olma

özgürlüğünün, 26. maddesinde düşünceyi ifade etme özgürlüğünün garanti altına alındığı

hatırlatılmış, başvurunun bir bütün olarak Anayasa’nın 26. maddesi çerçevesinde

değerlendirilmesi ve Anayasa’da yer alan sınırlandırma hükümlerinin Anayasa’nın 13.

maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde ifade özgürlüğüne yapılacak müdahalelerin dar bir

alanda gerçekleşmesi gerektiği ifade edilmiştir.

36. Başvurucu, başvurunun esası hakkındaki Bakanlık görüşüne karşı, başvuru

dilekçesindeki beyanlarını tekrar etmiş, Bakanlık görüşünde dile getirilen bazı Avrupa İnsan

Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının somut olayla uyumlu olmadığı ileri sürülmüştür.

37. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” kenar başlıklı 13.

maddesi şöyledir:

“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili

maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu

Page 10: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

9

sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik

Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

38. Anayasa’nın “Düşünce ve kanaat hürriyeti” kenar başlıklı 25. maddesi şöyledir:

“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.

Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya

zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”

39. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesi

şöyledir:

“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya

toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi

olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü,

radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine

bağlanmasına engel değildir.

Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin

temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların

önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin

açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun

öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak

yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.

Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler,

bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin

sınırlanması sayılmaz.

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve

usuller kanunla düzenlenir.”

40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki

nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder.

Anayasa’nın 25. maddesinde “düşünce ve kanaat hürriyeti”, 26. maddesinde ise “Düşünceyi

açıklama ve yayma hürriyeti” düzenlenmiştir. Anayasa bir düşünceye sahip olma ile bir

düşünceyi ifade etme arasında ayrıma gitmiştir. Başvuruya konu somut olayda başvurucu

tarafından yazılmış kitap taslağının cezaevinden çıkartılmasının engellenmesi kararı

başvurucunun bir düşünce ve kanaate sahip olması nedeniyle değil düşüncelerini açıklaması

ve yaymak istemesi nedeniyle verilmiştir. Bu sebeple mevcut koşullar altında başvurunun

Anayasa’nın 25. maddesi altında incelenmesi olanağı bulunmamaktadır. Yazılı belgelerin bir

başkasına verilmesi, iletilmesi, bastırılması özgürlüğü, ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir

parçasıdır. Anayasa’da ifade özgürlüğüne ilişkin olarak daha ayrıntılı düzenlemeler de yer

almakla birlikte mevcut koşullar altında başvurunun ifade özgürlüğüne ilişkin temel

düzenleme olan Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında incelenmesi gerekir (benzer

değerlendirmeler için bkz. Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 66).

41. Anayasa’nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün

kullanımında başvurulabilecek araçlar “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade

edilmiştir ve “başka yollar” ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu

gösterilmiştir (Emin Aydın, B. No:2013/2602, 23/1/2014, §43).

Page 11: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

10

42. Sınırlanabilir bir hak olan ifade özgürlüğü Anayasa’da yer alan temel hak ve

özgürlüklerin sınırlanma rejimine tabidir. İfade özgürlüğüne ilişkin 26. maddenin ikinci

fıkrasında sınırlanma sebeplerine yer verilmiştir. Ancak bu özgürlüğe yönelik sınırlamaların

da bir sınırının olması gerektiği açıktır. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında

Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütler göz önüne alınmak zorundadır. Bu sebeple ifade

özgürlüğüne getirilen sınırlamaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan

ölçütler çerçevesinde ve ifade özgürlüğüne ilişkin ayrıntılı diğer maddeler göz önüne alınarak

Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında yapılması gerekmektedir (bkz. Abdullah Öcalan, B.

No: 2013/409, 25/6/2014, § 70).

43. İfade özgürlüğü, insanın serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine

ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına

veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi,

savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir (Emin Aydın, B. No:

2013/2602, 23/1/2014, §40).

44. İfade özgürlüğü, Anayasa’da yer alan diğer hak ve özgürlüklerin önemli bir

kısmını doğrudan etkiler. Gerçekten de gazete, dergi veya kitap biçiminde basın yayın yoluyla

düşüncenin yayılmasının başlıca aracı olan basın, ifade özgürlüğünün kullanılma

biçimlerinden biridir. Basın özgürlüğü, Sözleşme’de ayrı bir madde olarak değil ifade

özgürlüğüne ilişkin 10. maddenin altında koruma altına alınmıştır. Sözleşme’nin 10. maddesi,

yalnızca düşünce ve kanaatlerin içeriğini değil iletilme biçimlerini de koruma altına

almaktadır. Buna karşın basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28-32. maddelerinde özel olarak

düzenlenmiştir (Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 73).

45. Basın özgürlüğünü kapsayan ifade özgürlüğü, gazete, dergi, kitap gibi araçlar ile

düşünce ve kanaatleri açıklama, yorumlama, bilgi, haber ve eleştirilerin yayın ve dağıtım

haklarını kapsar. İfade özgürlüğü düşüncenin iletilmesini ve dolaşımını gerçekleştirerek

bireyin ve toplumun bilgilenmesini sağlar. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere

düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi

gerçekleştirmek ve gerçekleştirme konusunda ikna etmek çoğulcu demokratik düzenin

gereklerindedir. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğü

demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (bkz. Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409,

25/6/2014, § 74).

46. Yukarıda anlatılan ilkeler ışığında, başvuru konusu olayda, ifade özgürlüğünün

ihlal edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde öncelikle müdahalenin mevcut olup olmadığı,

daha sonra da müdahalenin haklı sebeplere dayanıp dayanmadığı değerlendirilecektir.

a. Müdahalenin Mevcudiyeti Hakkında

47. Başvuruya konu kitap taslağının basılması için cezaevi dışına göndermek isteyen

başvurucunun bu talebi reddedilmiştir. Başvuruya konu henüz basılmamış eserin cezaevinden

çıkartılmasının önlenmesi ile Anayasa’nın 26. maddesi çerçevesinde başvurucunun ifade

özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulduğunun kabul edilmesi gerekir.

b. Müdahalenin Haklı Sebeplere Dayanması Hakkında

48. Yukarıda anılan müdahaleler, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında

belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanmadığı ve Anayasa’nın 13.

maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin

ihlalini teşkil edecektir. Bu nedenle, sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze

Page 12: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

11

dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme,

Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin

gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının

belirlenmesi gerekir.

i. Müdahalenin Kanuniliği

49. Başvurucunun yazdığı kitap taslağının cezaevinden çıkartılmasının engellenmesi

kararı, 5275 sayılı Kanun’un 60. maddesinin (4) numaralı fıkrası, 61. ve 62. maddeleri ile

Yönerge’nin “Kuruma kabul edilmeyecek yayınlar” başlıklı 11. maddesine dayalı olarak

verilmiştir. Söz konusu kurallar, cezaevlerine kabul edilecek basılı eserlere ilişkin olup

cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler tarafından yazılan yazıların cezaevlerinden

çıkartılmasına ilişkin bir düzenlemenin varlığı Anayasa Mahkemesine bildirilmemiştir.

50. Öte yandan 5275 sayılı Kanun’un “Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma

ve gönderme hakkı” kenar başlıklı 68. maddesinde hükümlüler tarafından yazılmış mektup,

faks ve telgrafların kurum dışına gönderilme usulleri ile bunlardan hangilerinin

gönderilmeyeceği hususları düzenlenmiştir. Daha ayrıntılı bir düzenleme ise Tüzük’ün

“Hükümlünün mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı” başlıklı 91. maddesinde,

“Mektupların gönderilmesi ve gelen mektupların verilmesi” başlıklı 122. maddesinde ve

“Sakıncalı görülen mektuplar” başlıklı 123. maddesinde yer almaktadır.

51. Söz konusu kurallarda somut başvurudaki gibi düşünce açıklaması ve yayılması

amacını taşıyan bir makale veya kitap taslağının cezaevi dışına çıkartılmasına ilişkin özel bir

düzenleme bulunmamakta ise de bir başka kimseye gönderilen yazılı kâğıt, yazılmış olan

anlamlarına gelen “mektup” sözcüğünün yazılı her tür materyali kapsadığı kabul edilebilir.

52. Öte yandan Anayasa’nın 13. maddesi ile 26. maddenin beşinci fıkrasında yer alan,

müdahalenin “kanun”la yapılması şartına aykırılık bulunduğuna ilişkin bir iddiada da

bulunulmamıştır. Yapılan değerlendirmeler neticesinde, mevcut koşullarda, 5275 sayılı

Kanun’un 68. maddesinin “kanunilik” ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

53. Başvurucu, şikâyet konusu müdahalenin amacının kitaplarda yer alan siyasal

görüşleri engellemek olduğunu iddia etmiştir.

54. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin meşru olabilmesi için Anayasa’nın

26. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği,

Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün

korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce

belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile

hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin

gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarına yönelik olması gerekir (bkz. Abdullah

Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 84).

55. Başvuruya konu kitap taslağının cezaevi dışına çıkartılmasının engellenmesi

kararı, kitapta Türkçe adı Kürdistan İşçi Partisi olan yasadışı silahlı terör örgütü PKK’nın ve

PKK’nın şehir yapılanması olan ve kısa adı KCK olan Kürdistan Topluluklar Birliğinin

yapılanmasını anlattığı, onun mensuplarını övdüğü, terör eylemlerinin özgürlük mücadelesi

gibi gösterilerek yüceltildiği ve bu surette terör örgütünün propagandasının yapıldığı

iddialarına dayanmaktadır.

Page 13: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

12

56. Cezaevi idaresinin kararı ile derece mahkemelerinin kararları bir bütün olarak

değerlendirildiğinde, başvurucuya ait kitap taslağının cezaevi dışına çıkartılması talebinin

reddinin, PKK terör örgütünün faaliyetleri ile mücadele kapsamında Devlet tarafından

belirlenen amaçların ve faaliyetlerin uzantısı niteliğinde olduğu kanaatine ulaşılmıştır.

57. PKK, Türk yargı erki tarafından silahlı terör örgütü olarak kabul edildiği gibi,

Emniyet Genel Müdürlüğünün yayınladığı “Türkiye‟de hâlen faaliyetlerine devam eden

başlıca terör örgütleri” listesinde “PKK/KONGRA-GEL” adıyla yer almaktadır. PKK, Silahlı

Terörizme Karşı Özel Önlemlerin Uygulanması Hakkındaki Avrupa Konseyinin 27 Aralık

2001 tarihli Ortak Tutum (Council Common Position) kararından bu yana Avrupa Birliği

tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Bundan başka PKK, Amerika Birleşik

Devletlerinin (ABD) terörist organizasyonlar listesinde yer aldığı gibi Birleşmiş Milletler ve

NATO ile bölgedeki Suriye, Irak, İran gibi pek çok ülke ve uluslararası kuruluş tarafından da

terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Ayrıca PKK, ABD’nin uyuşturucu kaçakçıları

listesinde de bulunmaktadır (bkz. Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 87).

58. Başvuruya konu kitap taslağının cezaevi dışına gönderilmesine izin

verilmemesinin PKK ve KCK terör örgütlerinin faaliyetleri ile mücadele kapsamında millî

güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılmasına

yönelik çalışmaların bir parçası olduğu ve bunun da Anayasa’nın ifade özgürlüğüne ilişkin 26.

maddesinin ikinci fıkrası kapsamında meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Bir Toplumda Gerekli Olma ve Ölçülülük

59. Başvurucu, yayımlamak istediği kitap taslağında cebir ve şiddete veya diğer terör

yöntemlerine çağrı bulunmadığını, devlet ve yönetime ilişkin bazı siyasal ve bilimsel

değerlendirmelerde bulunduğunu, kitap taslağının cezaevi dışına çıkartılmasına müsaade

edilmemesi suretiyle ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplumun

gereklerine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

60. Bakanlık görüşünde, ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerin varlığı halinde

alınan önlemleri haklı kılacak “konuyla ilgili ve yeterli gerekçeler” ileri sürülüp

sürülmediğinin ve “sınırlama amacı ile aracı arasında makul bir dengenin bulunup

bulunmadığının” demokratik toplum gerekleri açısından değerlendirilmesi gerektiği

belirtilmiştir.

61. İfade özgürlüğü mutlak olmadığı için bazı sınırlandırmalara tabi olabilir. İfade

özgürlüğüne ilişkin olarak Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında sayılan

sınırlandırmaların Anayasa’nın 13. maddesinin güvencesinde olan demokratik toplum

düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkeleriyle bağdaşıp bağdaşmadığı konusunda bir

değerlendirme yapılması gerekmektedir (bkz. Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014,

§ 91).

62. 1982 Anayasası’nda belirtilen demokrasi, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla

yorumlanmalıdır. “Demokratik toplum” ölçütü, Anayasa’nın 13. maddesi ile AİHS’in

“demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütünün bulunduğu 9., 10. ve 11. maddelerindeki

paralelliği açıkça yansıtmaktadır. Bu itibarla demokratik toplum ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü,

açık fikirlilik ve tolerans temelinde yorumlanmalıdır (bkz. Abdullah Öcalan, B. No:

2013/409, 25/6/2014, § 93).

63. Buna göre demokratik toplumun ana temellerinden olan ifade özgürlüğü, sadece

lehte olduğu kabul edilen ya da zararsız veya ilgilenmeye değmez ve önemsiz görülen

Page 14: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

13

“düşünceler” için değil, ayrıca Devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara

çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Çünkü bunlar,

çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir (bkz. Handyside/Birleşik Krallık, B.

No: 5493/72, 7/12/1976, § 49).

64. Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca, demokrasiler, temel

hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak

ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik

toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler,

istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin

sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler. (AYM,

E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24/9/2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve

özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa,

etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı

arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır (Bkz. AYM,

E.2009/59, K.2011/69, K.T. 28/4/2011; AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 17/4/2008;

Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 94).

65. Hak ve özgürlüklere yapılacak her türlü sınırlamada devreye girecek bir başka

güvence de Anayasa’nın 13. maddesinde ifade edilen “ölçülülük ilkesi”dir. Bu ilke, temel hak

ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması

gereken bir güvencedir. Anayasa’nın 13. maddesinde demokratik toplum düzeninin gerekleri

ve ölçülülük kriterleri iki ayrı ölçüt olarak düzenlenmiş olmakla birlikte bu iki ölçüt arasında

ayrılmaz bir ilişki vardır. Nitekim Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında gereklilik ve

ölçülülük arasındaki bu ilişkiye dikkat çekmiş, amaç ile araç arasında makul bir ilişki ve

dengenin bulunması gerektiğine karar vermiştir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, K.T.

18/10/2007; Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 96).

66. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin

sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen

amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir. Bu sebeple

ifade özgürlüğü alanında getirilen müdahalelerde, hedeflenen amaca ulaşabilmek için seçilen

müdahalenin elverişli, gerekli ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir (Sebahat Tuncel,

B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 84).

67. Bu bağlamda, başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin

temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları

gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından “demokratik bir toplumda gerekli” ve

“ölçülülük ilkesi”ne uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır

(benzer yöndeki bir karar için bkz. Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 98).

68. AİHM de konuyla ilgili ilk kararlarından itibaren, Sözleşme’nin 10. maddesinin

ikinci fıkrasında geçen “gerekli” kavramını Anayasa Mahkemesinin yukarıda anlatılan

yaklaşımına (§§, 57-59) benzer bir biçimde açıklamıştır. AİHM’e göre “gerekli” kavramı,

“toplumsal bir ihtiyaç baskısı”nı (pressing social need) ima etmektedir (Handyside/Birleşik

Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 48). O halde ifade özgürlüğüne yargısal veya idari bir

müdahalenin, toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına bakılması

gerekecektir. Bu çerçevede bir müdahale, meşru amaçla orantılı bir müdahale olmalıdır; ikinci

olarak müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdikleri gerekçeler konuyla ilgili

ve yeterli olmalıdır (başka bir bağlamda benzer bir değerlendirme için bkz. Tayfun Cengiz, B.

No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56).

Page 15: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

14

69. Yapılacak değerlendirmelerde ifade özgürlüğünün “herkes”e tanındığının hatırda

tutulması gerekir. Yüksek güvenlikli cezaevine kapatılmış bulunan bir hükümlü olan

başvurucunun da herkes gibi, Anayasa’nın 26. maddesi hükmünden yararlanacağı hususu her

türlü tartışmanın dışındadır. Bununla beraber, disiplini bozacak faaliyetleri önlemeye yönelik

hukuki düzenlemeler olmadan bir cezaevinde düzen sağlanması da düşünülemez. Bunlardan

başka, bir kimsenin kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararına dayanarak cezaevine

kapatılmasındaki amacın, onu özgürlüğünden mahrum etmek yanında, cezasının infazı

bittikten sonra infaz dönemindeki çalışmalarla yeniden topluma kazandırılması olduğu da

hatırda tutulmalıdır.

70. Son olarak, Anayasa Mahkemesi kendi takdirini davada uygulamadan önce,

müdahale ile hak arasında makul bir denge kurma konusunun öncelikle kamu gücünü

kullanan makamlara ait olduğunun belirtilmesi gerekir. Bu konuda kamu gücünü kullanan

organların ve mahkemelerin bir takdir yetkisi olduğu açıktır. Bu takdir yetkisinin genişliği

birçok unsura, özellikle de söz konusu faaliyetin niteliğine ve sınırlamaların amacına bağlı

olarak değişmektedir.

71. Yapılacak değerlendirmelerde, söz konusu kitap taslağında ele alınan konuların

tarihsel, sosyolojik ve siyasal meselelere ilişkin olduğunun göz önüne alınması gerekir.

Anayasa’nın 26. maddesi bağlamında, kamunun çıkarlarına ilişkin siyasi konuşmalar veya

toplumsal sorunlara ilişkin tartışmaların sınırlanmasında kamusal yetki kullanan makamların

çok dar bir takdir marjı olduğuna işaret etmek gerekir (aynı yönde görüş için bkz. Başkaya ve

Okçuoğlu/Türkiye, B. No: 23536/94, 24408/94, 8/7/1999, § 62).

72. Öte yandan ifade özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirilmemiş

olmakla birlikte ırkçılık, nefret söylemi, savaş propagandası, şiddete teşvik ve tahrik,

ayaklanmaya çağrı veya terör eylemlerini haklı göstermek gibi bu özgürlüklerin sınır bölgeleri

olan alanlarda ise Devlet otoriteleri müdahalelerinde daha geniş bir takdir yetkisine sahiptir

(benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Gözel ve Özer/Türkiye, § 56; Gündüz/Türkiye, §

40).

73. Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığı söz konusu

kitabın bazı sayfalarında PKK terör örgütünün şehir yapılanması olan KCK terör örgütü

sisteminin ayrıntılı tarifinin yapıldığı, KCK terör örgütü şehir yapılanması için gerekli olan

şartların oluşturulması amacıyla önerilerin sunulduğu, KCK terör örgütünün şehirdeki

yapılanmasının temelini oluşturacak kadrolarının nasıl olması gerektiğinin ayrıntılı olarak

belirtildiği ve PKK terör örgütü adına geçmişte ve günümüzde faaliyet gösterenlerin

isimlerinin zikredilerek övüldüğü gerekçesiyle cezaevi dışına çıkartılması talebini

reddetmiştir. İnfaz hâkimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi de Kurulun gerekçesini tekrar etmekle

yetinmiştir.

74. Bu sebeple öncelikle, söz konusu kitap taslağında, Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz

Kurumu Eğitim Kurulu Başkanlığının talebin reddine dair kararı ve derece mahkemesi

kararlarının gerekçelerinde belirtildiği şekilde, PKK ve KCK terör örgütlerinin

gerçekleştirdiği terör eylemlerinin propagandasının yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi

gerekmektedir.

75. İfade özgürlüğüne ilişkin bireysel başvurularda, ifadelerin bağlamlarından

kopartılarak incelenmesi Anayasa’nın 13. ve 26. maddelerinde yer alan ilkelerin

uygulanmasında ve elde edilen bulguların kabul edilebilir bir değerlendirmesinin

yapılmasında hatalı sonuçlara ulaşılmasına neden olabilir. Bu çerçevede, söz gelimi bir

Page 16: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

15

düşünce açıklamasının ifade edildiği bağlamdan koparıldığında “milli güvenlik” için bir

tehlike oluşturması, bu ifadeye yönelik bir müdahaleyi tek başına haklı çıkarmamaktadır. Bu

nedenle somut başvuruda idarenin ve derece mahkemelerinin kararlarında belirtilen; KCK ve

PKK terör örgütlerine ilişkin ifadeler ile bunların ifade edildiği bağlam, söz konusu kitap

taslağının yazarının kimliği, yazılma zamanı, amacı, hitap ettiği kişilerin kimlikleri, muhtemel

etkileri ve kitaptaki diğer ifadelerin tamamı bir bütün olarak ele alınmalıdır.

76. Bundan başka, söz konusu kitapta ileri sürülen düşüncelerin içeriğine ve hangi

bağlamda dile getirildiğine dikkat edilmesi, müdahalenin “arzulanan hedeflere uygun” olup

olmadığının ve ulusal makamlar tarafından öne sürülen gerekçelerin “ilgili ve yeterli” olup

olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Abdullah

Öcalan, B. No: 2013/409, 25/6/2014, § 100).

77. Nitekim AİHM de yerleşik içtihatlarında düşünce açıklamalarına ilişkin söz veya

metinlerin bütünüyle ele alındığında şiddeti teşvik edip etmediğinin belirlenmesi için, söz ve

açıklamalarda kullanılan terimlerin ve hangi bağlamda yazıldıklarının dikkate alınmasının

uygun olacağını her zaman vurgulamıştır. (Özgür Gündem/Türkiye, B. No: 23144/93,

16/3/2000 § 63; Sürek/Türkiye, B. No: 24762/94, 8/7/1999 § 12, 58 )

78. Öte yandan söz konusu kitapta yer alan görüşlerin gerçekten nefrete ve şiddete

teşvik edip etmediğinin değerlendirmesini yaparken kullanılan aracın kitle iletişim araçlarına

kıyasla halkın daha dar bir kesimine hitap eden (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz.

Alınak/Türkiye, B. No: 40287/98, 29/3/2005, § 41) ve bazı düşüncelerin endoktrinasyonunu

hedefleyen bir kitap olduğu da gözetilmelidir (benzer bir karar için bkz. Abdullah Öcalan, B.

No: 2013/409, 25/6/2014, § 106).

79. Başvuruya konu kitap, daha çok yazarın “özgür yaşam bilgesi” olarak

isimlendirdiği Abdullah Öcalan’ın son yıllarda savunduğu demokratik özerklik fikrinin

açıklanması, örneklendirilmesi, söz konusu fikirdeki çelişkilerin giderilmesi amacını

taşımaktadır. Yazar kendi bakış açısından, tarih, insan toplulukları, siyasal sistemler, hayatın

anlamı ve ölüm, ahlak, kadınlar, örgütlenme, insan hakları, özgür toplum, özgürlük, ekonomi

ve ekoloji gibi temalar çerçevesinde Kürt Sorununun çözümünde demokratik siyasetin

imkanlarına odaklanmaktadır. Başvurucu, kitabın bazı bölümlerinde kitaplarda yer alan

düşüncelerin birinci elden muhatabı da olan terör örgütü üyelerini de övmekte ve Kürdistan

coğrafyasından bahsetmektedir. Buna karşın başvurucunun “Kürdistan” nitelendirmesinin ne

anlama geldiği ancak kitapta kullanılan ifadelerle birlikte, kitabın yayınlandığı özel koşulların

da birlikte değerlendirilmesi ile belirlenebilir (bkz. Abdullah Öcalan, B. No: 2013/409,

25/6/2014, § 102).

80. İfade özgürlüğüne ilişkin başvurularda, genel olarak, kullanılan ifadelerin şiddeti

övdüğü, kişileri terör yöntemlerini benimsemeye, başka bir deyişle şiddet kullanmaya,

nefrete, intikam almaya veya silahlı direnişe tahrik ve teşvik edip etmediğini

değerlendirilmelidir. Mevcut başvurudaki gibi ifade açıklamalarında söz konusu olan cezaevi

güvenliği ise derece mahkemelerinin dava konusu ifadelerin cezaevinin asayiş ve güvenliğini

tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç

örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya

kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içerip içermediğini

değerlendirmelidirler. Mevcut başvuruda derece mahkemeleri zikredilen değerlendirmeleri

yapmamışlardır.

Page 17: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

16

81. Aksine, başvurucunun yayımlamak istediği kitapta, kitabın cezaevinin dışına

çıkartılmasının engellenmesine dayanak yapılan bölümlerde (§ 28) PKK ya da KCK’dan

bahsedilmemiş, sol bir jargonla ütopik bir toplum tasarımı anlatılmıştır. Başvurucu kendi

bakış açısından aslında olmayan, bir ideal toplum tasarlamıştır. Başvurucuya göre demokratik

bir toplum, sivil toplumun sokak, mahalle, köy ve kentler düzeyinde örgütlendiği ve kendi

aralarında konfederalist bir yapı oluşturdukları bir toplumdur. Başvurucu kitap boyunca

arzuladığı toplumun tarihsel ve sosyolojik şartlarını tartışmış ve böyle bir toplumun örgütsel

yapısının nasıl olması gerektiğini açıklamaya çalışmıştır.

82. Başvurucunun yayımlamak istediği kitap gibi düşünce açıklamalarının

sınırlanmasında kamusal yetki kullanan makamların çok dar bir takdir aralığı olduğuna işaret

etmek gerekir. Kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelere,

şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını

desteklemediği sürece sınırlama getirilemez.

83. Yukarıdaki hususlar dikkate alındığında, başvuruya konu kitapları yayımlamak

amacıyla cezaevi dışına göndermek isteyen başvurucunun bu talebinin reddedilmesinin

gerekçelerinin arzulanan amaçlara uygun olmadığı ve dolayısıyla da “demokratik bir

toplumda gerekli” olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu sebeplerle başvurucunun Anayasa’nın

26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi

gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesinin Uygulaması

84. Başvurucu, 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

85. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı

fıkrası şöyledir:

“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını

ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir.

Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine

tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden

yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı

ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

86. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik başvuru açısından, yalnızca ihlal

tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya takdiren net 1.000,00

TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

87. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 198,35

TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.698,35 TL yargılama giderinin

başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

88. Başvurucunun yazdığı kitap taslağının cezaevi dışına çıkartılmasına müsaade

edilmediği ve bu hususun ifade özgürlüğünü ihlal ettiği gözetilerek tespit edilen ihlali ve

sonuçlarını ortadan kaldırmak için gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ilgili Cumhuriyet

başsavcılığına gönderilmelidir.

Page 18: ANAYASA MAHKEMESĠ · Bafra Ağır Ceza Mahkemesi kararında ayrıca, bavurucunun kitap taslağında yasak ilan edilen bölümlerin Eğitim Kurulu Bakanlığınca tutanak altına

Başvuru Numarası : 2013/7363

Karar Tarihi : 16/4/2015

17

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDĠLEBĠLĠR

OLDUĞUNA,

2. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ĠHLAL

EDĠLDĠĞĠNE,

3. Başvurucuya net 1.000,00 TL manevi TAZMĠNAT ÖDENMESĠNE,

başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDĠNE,

B. Başvurucu tarafından yapılan 198,35 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden

oluşan toplam 1.698,35 TL yargılama giderinin BAġVURUCUYA ÖDENMESĠNE,

C. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru

tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin

sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

D. İhlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için kararın bir örneğinin Bafra Cumhuriyet

Başsavcılığına gönderilmesine,

16/4/2015 tarihinde OY BĠRLĠĞĠYLE karar verildi.

Başkan

Alparslan ALTAN

Üye

Recep KÖMÜRCÜ

Üye

Engin YILDIRIM

Üye

Celal Mümtaz AKINCI

Üye

Muammer TOPAL