anahtar temmuz 2015

68
TEMMUZ 2015 , Yıl 27 , Sayı 319 KALKINMADA VERİMLİLİK T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI EMEK - ANKARA - PP - 2 Etki Değerlendirmeye Genel Bir Bakış s. 4 s. 7 Ar-Ge Destekleri Etki Analizi Türkiye ve AB Ülkelerindeki Ar-Ge ve Yenilikçilik s. 11 Verilerinin Kıyaslanması ve Analizi Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2015 Yılı Birinci Dönemi Açıklandı s. 32 AR-GE DESTEKLERİNİN ETKİ ANALİZİ

Upload: ayhan74

Post on 22-Jul-2016

225 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

T E M M U Z 2 01 5 , Y ı l 2 7 , S a y ı 31 9

K A L K I N M A D A

V E R İ M L İ L İ K

T. C . B İ L İ M , S A N AY İ V E T E K N O LO J İ B A K A N L I Ğ I EMEK - ANKARA - PP - 2

Etki Değerlendirmeye Genel Bir Bakış s. 4

s. 7Ar-Ge Destekleri Etki Analizi

Türkiye ve AB Ülkelerindeki Ar-Ge ve Yenilikçilik

s. 11Verilerinin Kıyaslanması ve Analizi

Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri

2015 Yılı Birinci Dönemi Açıklandı s. 32

AR-GE DESTEKLERİNİN ETKİ ANALİZİ

K A L K I N M A D A

V E R İ M L İ L İ K

01

T.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN

AYLIK YAYIN ORGANIDIR

TEMMUZ 2015 YIL: 27 SAYI: 319Bu dergi 6.500 adet basılmaktadır.

ISSN: 1300-2414Yayın Türü: Yerel Süreli

Türkçe - İngilizce

SAHİBİT.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ADINA GENEL MÜDÜR

Anıl YILMAZ

GENEL KOORDİNATÖRDilek BİRBİL

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜCangül TOSUN

YAZI KURULU Dilek BİRBİL - Cangül TOSUN - Lütfiye BALKAYA

İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSUGülçin MANZAK AYDIN - Şirin Müge KAVUNCU

WEB SİTESİ SORUMLUSUAytunç AYHAN

FOTOĞRAFLARHakan CANBAKIŞ - Özgür YURDAKADİM

DAĞITIM SORUMLUSUMehtap EMRE

(312) 467 55 90 / 331 [email protected]

Anahtar dergisinin PDF dosyalarını her aydüzenli olarak e-posta hesabınıza gönderilmesini

istiyorsanız, konu alanına Anahtar yazıp [email protected] adresine boş bir e-posta

atabilirsiniz.Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler

yazarlarına aittir.

YÖNETİM YERİT.C. BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

VERİMLİLİK GENEL MÜDÜRLÜĞÜGelibolu Sokak No:5

Kavaklıdere 06690 ANKARA Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat)

Faks: (312) 427 30 22Faks (Dergi): (312) 467 47 79

e-posta: [email protected]İnternet: http://vgm.sanayi.gov.tr

http://anahtar.sanayi.gov.tr

GRAFİK TASARIM VE UYGULAMAwww.chesscreative.com

BASKIKORZA YAYINCILIK

BASIM SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.Büyük Sanayi 1. Cad. 95/1 İskitler - ANKARA

Tel: (312) 342 22 08 Faks: (312) 341 14 27

BASILDIĞI TARİHAnahtar dergisinin TEMMUZ 2015 sayısı

08.07.2015 tarihinde basılmıştır.

Sanayi toplumundan bilgi toplumuna evrilme sürecinde, söz sahibi olma iddiasında olan ülkeler için bilim, girişimcilik, yenilikçilik ve buluşta yetkinleşmek, stratejik bir seçenek -hatta seçenekten ziyade zorunluluk- olarak ortaya çıkmaktadır. Kalkınma Planı, Dönüşüm Eylem Programları, Yıllık Programlar gibi üst ölçekli plan ve programlara baktığımızda ülkemizin de bu stratejiyi benimsediğini görmekteyiz. Bununla birlikte, kamu tarafından sağlanan Ar-Ge ve yenilik desteklerinin, doğru araçlar kullanılarak doğru alanlara yönlendirilmesi, ilgili desteklerin beklenen faydayı oluşturması açısından oldukça önemlidir.

Ancak sunulan mali destek mekanizmalarının “izleme-değerlendirme-etki analizi” aşamaları üzerinde ne derece durulduğu tartışılmaya değer bir konudur. 10. Kalkınma Planında “Ar-Ge desteklerinde koordinasyon sağlanacak ve mevcut destek programları etki analizi çalışmaları yapılarak gözden geçirilecektir" eylemine yer verilerek bu konunun önemi vurgulanmıştır.

Bu öneme binaen Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü bünyesinde EtkiDeğerlendirme Dairesi kurulmuş olup, kamu tarafından sağlanan Ar-Ge desteklerine ilişkin etki değerlendirme çalışmaları başlatılmıştır. Bunun yanı sıra; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayi Tezleri Programı (San-Tez), Ar-Ge Merkezleri Desteği, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Desteği ve Teknogirişim Sermayesi Desteği programlarının bu programlardan yararlanan firmalar üzerindeki etkisini değerlendirmek üzere de çalışmalar yürütülmektedir.

Gerek konunun önemini bir kez daha vurgulamak, gerekse Bakanlığımızda yürütülen çalışmalar hakkında bilgi vermek amacıyla Anahtar Dergisi’nin bu ayki teması “Ar-Ge Destekleri Etki Analizi” olarak belirlenmiştir.

Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü yönetici ve uzmanlarının katkılarıyla hazırlanan Anahtar Dergisi Temmuz sayısında yer alan ayrıntılı ve kapsayıcı bilgilerin konunun tüm ilgililerine faydalı olacağını umuyor, başta Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü Doç. Dr. İlker Murat AR olmak üzere Genel Müdürlüğün tüm çalışanlarına katkılarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.

Anıl YILMAZGenel Müdür

TEMMUZ 2015

İÇİNDEKİLER

02 03

20

25

28

32

25

Etki Değerlendirmeye Genel Bir BakışDr. Rezan SEVİNİK ADIGÜZELKevser ÖZTÜRK KALAYCIPınar YILMAZ

Ar-Ge Destekleri Etki AnaliziÖnder BELGİN - Burcu KARAPINAR

Türkiye ve AB Ülkelerindeki Ar-Ge ve Yenilikçilik Verilerinin Kıyaslanması ve Analizi / Ahmet GERGERLİ

Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ar-Ge Destek Mekanizmalarının Karşılaştırılması / Tekin VARLIK

Özel Sektör Ar-Ge Merkezlerinde İnsan Kaynakları Yönetimi / Ahmet Eren TOPCU

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tarafından Yürütülen Ar-Ge Destek ve Teşvik Mekanizmalarının Tekstil Sektörüne Etkileri / Özlem COŞKUN

Bilişim Sektöründe Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı TarafındanVerilen Ar-Ge Destekleri ve SonuçlarıEmine ÖZKÖSE

Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2015 Yılı Birinci Dönemi AçıklandıNazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Yücel ÖZKARADursun BALKAN

2012 Yılı Yıllık Verimlilik İstatistikleri İlknur PULAK TARAS

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kanban Sistemi ile Üretim İşleyişinin Sağlanması Projesi

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kontinü Haddehane İşletme Etkinliğinin Artırılması Projesi

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kalite Galvanizli Sac Üretimi Teknik Veriminin Artırılması Projesi

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Mikrodalga Kurutma Sisteminin SSG Üretiminde Kullanılması Projesi

Bilim, Sanayi ve Teknoloji

Yerli Tasarımcı Başarı Hikâyeleri

Projeler

Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)

Haber

Impact Assessment of R&D Supports

Sanayi GöstergeleriIndustry Indicators

Bilim ve Teknoloji GöstergeleriScience and Technology Indicators

Ulusal ve Uluslararası Verimlilikİstatistikleri / National andInternational Productivity Statistics

Ulusal Verimlilik İstatistikleriNational Productivity Statistics

5046

4204

08

16

44

45

5254

43

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

16

08

50

11

56

48

52

38

63

64

6062

İÇİNDEKİLER

02 03

20

25

28

32

25

Etki Değerlendirmeye Genel Bir BakışDr. Rezan SEVİNİK ADIGÜZELKevser ÖZTÜRK KALAYCIPınar YILMAZ

Ar-Ge Destekleri Etki AnaliziÖnder BELGİN - Burcu KARAPINAR

Türkiye ve AB Ülkelerindeki Ar-Ge ve Yenilikçilik Verilerinin Kıyaslanması ve Analizi / Ahmet GERGERLİ

Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Ar-Ge Destek Mekanizmalarının Karşılaştırılması / Tekin VARLIK

Özel Sektör Ar-Ge Merkezlerinde İnsan Kaynakları Yönetimi / Ahmet Eren TOPCU

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tarafından Yürütülen Ar-Ge Destek ve Teşvik Mekanizmalarının Tekstil Sektörüne Etkileri / Özlem COŞKUN

Bilişim Sektöründe Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı TarafındanVerilen Ar-Ge Destekleri ve SonuçlarıEmine ÖZKÖSE

Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri 2015 Yılı Birinci Dönemi AçıklandıNazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Yücel ÖZKARADursun BALKAN

2012 Yılı Yıllık Verimlilik İstatistikleri İlknur PULAK TARAS

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kanban Sistemi ile Üretim İşleyişinin Sağlanması Projesi

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kontinü Haddehane İşletme Etkinliğinin Artırılması Projesi

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Kalite Galvanizli Sac Üretimi Teknik Veriminin Artırılması Projesi

2015 Verimlilik Proje Ödülleri: Mikrodalga Kurutma Sisteminin SSG Üretiminde Kullanılması Projesi

Bilim, Sanayi ve Teknoloji

Yerli Tasarımcı Başarı Hikâyeleri

Projeler

Temiz Üretim (Eko - Verimlilik)

Haber

Impact Assessment of R&D Supports

Sanayi GöstergeleriIndustry Indicators

Bilim ve Teknoloji GöstergeleriScience and Technology Indicators

Ulusal ve Uluslararası Verimlilikİstatistikleri / National andInternational Productivity Statistics

Ulusal Verimlilik İstatistikleriNational Productivity Statistics

5046

4204

08

16

44

45

5254

43

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

16

08

50

11

56

48

52

38

63

64

6062

kaynakların doğru ve etkili bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi ve harcama yapılacak programlardan hangisinin daha verimli ve etkin olacağının tespit edilmesi önemli bir konu haline gelmektedir. Etkin olan programa göre

0504

MAKALE

ETKİ DEĞERLENDİRMEYE GENEL BİR BAKIŞDr. Rezan SEVİNİK ADIGÜZEL / Memur (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)Kevser ÖZTÜRK KALAYCI / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)Pınar YILMAZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Ülkelerin kalkınması ve rekabet gücünün artması için kamu tarafından birçok destek programı yürütülmektedir. Söz konusu programların maliyetlerinin kamu kaynakları kullanılarak karşılandığı göz önünde bulundurulduğunda bu

oluşturulacak politikalar; kamu kaynaklarının doğru kullanımı, uygulanan programların daha iyi tasarlanması ve ihtiyacı karşılayacak doğru politikaların uygulanması açısından son derece önemlidir. Bu noktada belirlenen probleme göre oluşturulan politikaların etki değerlendirmesi, politika oluşturma sürecinin önemli bir basamağıdır (Şekil 1).

Değerlendirme, uygulanan veya uygulanacak programın, hedef kitlenin ihtiyaç ve problemlerine uygun olup olmadığını; verimli ve etkin şekilde yürütülüp yürütülmediğini; öngörülen sonuç ve etkileri oluşturup oluşturmadığını; sonuç ve etkilerin program sona erdikten sonra da devam edip edemeyeceğini anlamayı ve göstermeyi sağlamaktadır (Elçi, 2014). Bu noktada etki değerlendirme süreci, politika oluşturma öncesinden başlayıp politikanın uygulanması sonrasında elde edilen sonuçların değerlendirilmesi ve bu sonuçlara göre politika yapıcılara geri bildirimlerde bulunulmasını kapsayan geniş bir süreç olarak değerlendirilmektedir.

Etki Değerlendirme

Etki değerlendirmenin literatürde kullanılan birçok tanımı mevcuttur. En temel ifadeyle etki, müdahaleli durum ile müdahalesiz durum arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır (Meydan, 2014). Etki değerlendirme ile önceden başlamış veya devam eden bir program, politika veya

projenin sonucunda ne tür etkilerin meydana geldiği ölçülebilmekte, bu etkinin ne kadarının uygulanan programdan kaynaklandığı tahmin edilebilmekte ve program, politika veya projeyle hedeflenen çıktıların elde edilip edilemediği tespit edilebilmektedir (AB, 2009).

Etki Değerlendirmenin Gerekliliği Uygulanan programların oluşturduğu etkinin değerlendirilmesi; verimli kaynak kullanımının ve kamu mali sorumluluğunun öneminin gittikçe artması (Tandoğan, 2008), nitel ve/veya nicel değerlendirme ile elde edilen sonuçlara dayanarak destek programlarının geliştirilmesi, değiştirilmesi ya da kaldırılması, diğer

şehir ve/veya ülkelerdeki programlarla karşılaştırılması ve uygulanan politikalar için ayrılan kamu kaynaklarının etkin kullanılmasının takibi gibi gerekçelerle yapılmaktadır. Bu noktada etki değerlendirmenin faydaları aşağıdaki gibi sıralanabilir (Yıldız, 2013):

• Uygulanan program sonucunda elde edilen sonuçlar hakkında bilgi verir.• Uygulanan programların daha iyi tasarlanmasını sağlar.• Uygulanan politikaların etkinliğini ortaya koyar. Hesap verebilirliğe katkı sağlar.• Hedeflenen sonuçlara ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda yapılacak analizlere imkân tanır. • Uygulama sürecinin her aşamasında görülebilecek başarı ve başarısızlıkları aydınlatır.

• Önemli alanlarda yapılacak iyileştirme ve reform konularında dersler kazanılmasına ve öneriler oluşturulmasına yardım eder.

Etki Değerlendirmenin Zamanı

Etki değerlendirme çalışmaları; uygulanacak programın tasarı aşamasında, uygulama öncesinde (ex-ante), uygulama sürecinde (interm) ve uygulama tamamlandıktan sonra (ex-post) yapılabilmektedir. Bu noktada değerlendirmenin zamanı ile amacı yakın ilişki içerisindedir. Uygulama öncesinde yapılan etki değerlendirme, literatürde düzenleyici etki analizi ya da ön değerlendirme olarak yer almaktadır. Ön değerlendirmenin amacı, tasarım aşamasında programın uygulanabilirliğini tespit etmek ve kalitesini artırmaktır. Uygulama sürecinde yapılan ara değerlendirmeler ise politika yapıcılara program başladıktan sonra programın doğru çalışıp çalışmadığına ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır. Programın ara değerlendirmeler ile birlikte düzenli ve sürekli bir şekilde izlenmesi, programın aksayan yönlerinin tespit edilmesini sağlamaktadır (Şekil 2).

Genellikle etki analizi olarak adlandırılan ve program tamamlandıktan belli bir süre sonra yapılan değerlendirme, uygulanmış olan programın uzun dönemde oluşturduğu etkiyi belirlemeye imkân tanımaktadır. Program tamamlandıktan sonra yapılan değerlendirmeler, program tasarım aşamasında belirlenen hedeflerin ne ölçüde gerçekleştirildiğini, program katılımcıları ve/veya toplumun tamamı üzerinde yaratılan beklenen ve/veya beklenmeyen etkileri, uluslararası değerlendirme kıstasları çerçevesinde ölçmeye odaklanmaktadır (Yıldız, 2013).

Problem Belirleme

Politika OluşturmaDeğerlendirme

Uygulama

Şekil 1. Politika Oluşturma SüreciKaynak: Jones (1977)’den uyarlanmıştır.

kaynakların doğru ve etkili bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesi ve harcama yapılacak programlardan hangisinin daha verimli ve etkin olacağının tespit edilmesi önemli bir konu haline gelmektedir. Etkin olan programa göre

0504

MAKALE

ETKİ DEĞERLENDİRMEYE GENEL BİR BAKIŞDr. Rezan SEVİNİK ADIGÜZEL / Memur (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)Kevser ÖZTÜRK KALAYCI / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)Pınar YILMAZ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Ülkelerin kalkınması ve rekabet gücünün artması için kamu tarafından birçok destek programı yürütülmektedir. Söz konusu programların maliyetlerinin kamu kaynakları kullanılarak karşılandığı göz önünde bulundurulduğunda bu

oluşturulacak politikalar; kamu kaynaklarının doğru kullanımı, uygulanan programların daha iyi tasarlanması ve ihtiyacı karşılayacak doğru politikaların uygulanması açısından son derece önemlidir. Bu noktada belirlenen probleme göre oluşturulan politikaların etki değerlendirmesi, politika oluşturma sürecinin önemli bir basamağıdır (Şekil 1).

Değerlendirme, uygulanan veya uygulanacak programın, hedef kitlenin ihtiyaç ve problemlerine uygun olup olmadığını; verimli ve etkin şekilde yürütülüp yürütülmediğini; öngörülen sonuç ve etkileri oluşturup oluşturmadığını; sonuç ve etkilerin program sona erdikten sonra da devam edip edemeyeceğini anlamayı ve göstermeyi sağlamaktadır (Elçi, 2014). Bu noktada etki değerlendirme süreci, politika oluşturma öncesinden başlayıp politikanın uygulanması sonrasında elde edilen sonuçların değerlendirilmesi ve bu sonuçlara göre politika yapıcılara geri bildirimlerde bulunulmasını kapsayan geniş bir süreç olarak değerlendirilmektedir.

Etki Değerlendirme

Etki değerlendirmenin literatürde kullanılan birçok tanımı mevcuttur. En temel ifadeyle etki, müdahaleli durum ile müdahalesiz durum arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır (Meydan, 2014). Etki değerlendirme ile önceden başlamış veya devam eden bir program, politika veya

projenin sonucunda ne tür etkilerin meydana geldiği ölçülebilmekte, bu etkinin ne kadarının uygulanan programdan kaynaklandığı tahmin edilebilmekte ve program, politika veya projeyle hedeflenen çıktıların elde edilip edilemediği tespit edilebilmektedir (AB, 2009).

Etki Değerlendirmenin Gerekliliği Uygulanan programların oluşturduğu etkinin değerlendirilmesi; verimli kaynak kullanımının ve kamu mali sorumluluğunun öneminin gittikçe artması (Tandoğan, 2008), nitel ve/veya nicel değerlendirme ile elde edilen sonuçlara dayanarak destek programlarının geliştirilmesi, değiştirilmesi ya da kaldırılması, diğer

şehir ve/veya ülkelerdeki programlarla karşılaştırılması ve uygulanan politikalar için ayrılan kamu kaynaklarının etkin kullanılmasının takibi gibi gerekçelerle yapılmaktadır. Bu noktada etki değerlendirmenin faydaları aşağıdaki gibi sıralanabilir (Yıldız, 2013):

• Uygulanan program sonucunda elde edilen sonuçlar hakkında bilgi verir.• Uygulanan programların daha iyi tasarlanmasını sağlar.• Uygulanan politikaların etkinliğini ortaya koyar. Hesap verebilirliğe katkı sağlar.• Hedeflenen sonuçlara ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda yapılacak analizlere imkân tanır. • Uygulama sürecinin her aşamasında görülebilecek başarı ve başarısızlıkları aydınlatır.

• Önemli alanlarda yapılacak iyileştirme ve reform konularında dersler kazanılmasına ve öneriler oluşturulmasına yardım eder.

Etki Değerlendirmenin Zamanı

Etki değerlendirme çalışmaları; uygulanacak programın tasarı aşamasında, uygulama öncesinde (ex-ante), uygulama sürecinde (interm) ve uygulama tamamlandıktan sonra (ex-post) yapılabilmektedir. Bu noktada değerlendirmenin zamanı ile amacı yakın ilişki içerisindedir. Uygulama öncesinde yapılan etki değerlendirme, literatürde düzenleyici etki analizi ya da ön değerlendirme olarak yer almaktadır. Ön değerlendirmenin amacı, tasarım aşamasında programın uygulanabilirliğini tespit etmek ve kalitesini artırmaktır. Uygulama sürecinde yapılan ara değerlendirmeler ise politika yapıcılara program başladıktan sonra programın doğru çalışıp çalışmadığına ilişkin önemli bilgiler sunmaktadır. Programın ara değerlendirmeler ile birlikte düzenli ve sürekli bir şekilde izlenmesi, programın aksayan yönlerinin tespit edilmesini sağlamaktadır (Şekil 2).

Genellikle etki analizi olarak adlandırılan ve program tamamlandıktan belli bir süre sonra yapılan değerlendirme, uygulanmış olan programın uzun dönemde oluşturduğu etkiyi belirlemeye imkân tanımaktadır. Program tamamlandıktan sonra yapılan değerlendirmeler, program tasarım aşamasında belirlenen hedeflerin ne ölçüde gerçekleştirildiğini, program katılımcıları ve/veya toplumun tamamı üzerinde yaratılan beklenen ve/veya beklenmeyen etkileri, uluslararası değerlendirme kıstasları çerçevesinde ölçmeye odaklanmaktadır (Yıldız, 2013).

Problem Belirleme

Politika OluşturmaDeğerlendirme

Uygulama

Şekil 1. Politika Oluşturma SüreciKaynak: Jones (1977)’den uyarlanmıştır.

ProgramBaşlamadan ÖnceDeğerlendirme(Ex-Ante)

Ara Değerlendirme(Interm)

Program Boyunca Sürekli İzleme(Monitoring)

ProgramTamamlandıktanSonra Değerlendirme(Ex-Post)

Şekil 2. Değerlendirme ZamanıKaynak: Avrupa Komisyonu (2011)’den uyarlanmıştır.

0706

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Değerlendirme, toplumun birçok kesimi tarafından çeşitli nedenlerle istenilmektedir. Bu açıdan bakıldığında kamu, değerlendirmeyi uyguladığı programın doğru çalışıp çalışmadığını görmek ve reform yapmak için; parlamento, harcama etkinliğini görmek için; sivil toplum, hükümetin uyguladığı politikalarda kullanılan kamu kaynaklarının hesap verebilirliği için; uygulayıcı kurum, programa yön verebilmek için; kaynak sağlayıcılar, uygulanan programı doğru programlayabilmek ve kaynak aktarabilmek için ve yararlanıcılar ise uygulanan programın kendilerini ne kadar etkilediğini görebilmek için değerlendirme çalışmalarını yapmak istemektedir.

Etki Değerlendirmede Karşılaşılan Zorluklar

Uygulanan politika ve programların sosyoekonomik etkilerini ölçmek birtakım

zorluklar içermektedir. Politika ve programların yararlanıcılar üzerinde oluşturduğu etki, sadece uygulanan program ile ilgili olmayıp birçok farklı faktörden kaynaklanabilir. Bu sebeple programın çıktıları ile girdileri arasındaki ilişki her zaman doğrusal ve ölçülebilir olmamaktadır. Gerçek etki, girdiler ile çıktılar arasındaki bu neden-sonuç ilişkisinin tespiti ile mümkün olmaktadır. Nedensellik (causality) diye adlandırılan bu süreç etki analizinde karşılaşılan en zor aşamalardan biridir (Avrupa Komisyonu, 2011).

Bununla birlikte, etki analizi çalışmalarında mikro veri kullanımı, müdahale grubunun sayıca fazla olması ve firmaların ekonomik göstergelerine ilişkin gizlilik politikaları analizde kullanılacak verilerin temininde sorunlar yaşanmasına yol açmaktadır. Karşılaşılan sorunlardan bir diğeri ise uygulanan politikaların

toplum üzerinde oluşturacağı etkinin süresinin farklılık göstermesidir. Etkinin belirlenen süre yerine farklı bir sürede gerçekleşmesi olarak tanımlanan zaman kayması (time lags) problemi, etkinin doğru zamanda ölçülememesine yol açmaktadır (OECD, 2014).

Etki Değerlendirme Yöntemleri

Literatürde yer alan etki değerlendirme yöntemleri nitel (qualitative) ve nicel (quantitative) yöntemler olarak iki temel grupta toplanabilir. Nitel yöntemler; uzman panelleri, vaka çalışmaları, alan araştırması, ağ (network) analizleri, teknoloji değerlendirmeleri ve kıyaslama gibi yöntemler iken nicel yöntemler; etkisi ölçülecek olan program ya da politikanın niteliğine göre makro ya da mikro ekonometrik ölçüm yöntemlerini içermektedir.

Makroekonomik yöntemler, uygulanan politikaların tüm ülke ekonomisine olan etkisini çeşitli makroekonomik göstergeleri baz alarak üretim fonksiyonuna bağlı modeller yoluyla tespit etmektedir (OECD, 2014). Özellikle bir faktörün büyüme üzerindeki etkisinin ölçüldüğü ve birçok ülkenin verilerinin karşılaştırıldığı bu çalışmalarda regresyon analizleri ve panel veri analizi sıklıkla kullanılmaktadır (Genç ve Atasoy, 2010). Mikroekonomik yöntemler ise program faydalanıcılarının verileri ile gerçekleştirilmektedir. Makroekonomik yöntemlerde yararlanıcılar dışında politikaların tüm toplum üzerindeki etkisi ölçülürken, mikro ölçekte yapılan bu çalışmalarda, programın faydalanıcılar üzerindeki etkisi ölçülmektedir.

Mikroekonomik açıdan etki değerlendirme; anketler, fayda-maliyet analizi ve karşılaştırmalı analiz yaklaşımlarını içeren Karşı Olgusal Etki Değerlendirme (Counter-Factual Impact Evaluation) gibi yöntemleri içermektedir.

Literatürde en çok karşılaşılan bilimsel yöntem olan Karşı Olgusal Etki Değerlendirme yöntemi; Tek Grup Analizi (One Group Design Analysis) ve Karşılaştırılmalı Grup Analizi (Comparison Group Design Analysis) olarak iki farklı bölümden oluşmaktadır (Yıldırım, 2014). Tek Grup Analizi, program faydalanıcılarının tamamının veya çok geniş kütleden seçilecek uygun bir örnekleminin program uygulanmadan önceki durumu ile uygulandıktan sonra belli bir dönemdeki durumunun karşılaştırılması (Before-After Analysis) temeline dayanmaktadır (OECD, 2014). Bu yöntemde en büyük sorun, ortaya çıkan etkinin dışsal etkileri de içerip içermediğinin tespit edilememesidir. Karşılaştırmalı Grup Analizi ise programdan faydalanan kütle ile

faydalanmayan kütlenin karşılaştırmalı analizine dayanmaktadır.

Kaynaklar• AB (2009), “Impact Assessment Guidelines”, SEC(2009) 92. • Avrupa Komisyonu (2011), Common Impact Assessment for Optimising the Policy Mix (CIA4OPM), “Optimizing the research and innovation policy mix: The practice and challenges of impact assessment in Europe”, Belçika.• Elçi, Ş. (2014), “Ar-Ge ve İnovasyon Destek Programlarının Değerlendirilmesi ve Etki Analizi”, Kitapta Bölüm (Basım Aşamasında). • Genç, M., Atasoy, Y. (2010), “Ar-Ge Harcamaları ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Panel Veri Analizi” Bilgi Ekonomisi ve Yönetim Dergisi Cilt: V (2), pp. 27-34.• Jones, C. O. (1977), “An Introduction to the Study of Public Policy”, Monterey. • Meydan, M. C. (2014), “Kalkınma Ajansları Desteklerinin Değerlendirilmesi: Karşıt Durum Etki Değerlendirme Örneği”, Uzmanlık Tezi, Kalkınma Bakanlığı.

• OECD, (2014), “Assessing The Impact Of State Interventions In Research – Technıques, Issues and Solutions”, Fransa.• Tandoğan, S.V. (2008), "Destek Programları Etki Analizinde Güncel Kavramlar", Antalya.• Yıldırım, F. (2014), “Karşı-Olgusal Etki Analizi” Anahtar Dergisi Say:302, pp. 45-48.• Yıldız, S.B. (2013),“Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmelerin Desteklenmesinde Kosgeb’in Rolü: Bir Etki Değerlendirmesi Araştırması”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı (Doktora Tezi).

MAKALE ETKİ DEĞERLENDİRMEYE GENEL BİR BAKIŞ

ProgramBaşlamadan ÖnceDeğerlendirme(Ex-Ante)

Ara Değerlendirme(Interm)

Program Boyunca Sürekli İzleme(Monitoring)

ProgramTamamlandıktanSonra Değerlendirme(Ex-Post)

Şekil 2. Değerlendirme ZamanıKaynak: Avrupa Komisyonu (2011)’den uyarlanmıştır.

0706

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Değerlendirme, toplumun birçok kesimi tarafından çeşitli nedenlerle istenilmektedir. Bu açıdan bakıldığında kamu, değerlendirmeyi uyguladığı programın doğru çalışıp çalışmadığını görmek ve reform yapmak için; parlamento, harcama etkinliğini görmek için; sivil toplum, hükümetin uyguladığı politikalarda kullanılan kamu kaynaklarının hesap verebilirliği için; uygulayıcı kurum, programa yön verebilmek için; kaynak sağlayıcılar, uygulanan programı doğru programlayabilmek ve kaynak aktarabilmek için ve yararlanıcılar ise uygulanan programın kendilerini ne kadar etkilediğini görebilmek için değerlendirme çalışmalarını yapmak istemektedir.

Etki Değerlendirmede Karşılaşılan Zorluklar

Uygulanan politika ve programların sosyoekonomik etkilerini ölçmek birtakım

zorluklar içermektedir. Politika ve programların yararlanıcılar üzerinde oluşturduğu etki, sadece uygulanan program ile ilgili olmayıp birçok farklı faktörden kaynaklanabilir. Bu sebeple programın çıktıları ile girdileri arasındaki ilişki her zaman doğrusal ve ölçülebilir olmamaktadır. Gerçek etki, girdiler ile çıktılar arasındaki bu neden-sonuç ilişkisinin tespiti ile mümkün olmaktadır. Nedensellik (causality) diye adlandırılan bu süreç etki analizinde karşılaşılan en zor aşamalardan biridir (Avrupa Komisyonu, 2011).

Bununla birlikte, etki analizi çalışmalarında mikro veri kullanımı, müdahale grubunun sayıca fazla olması ve firmaların ekonomik göstergelerine ilişkin gizlilik politikaları analizde kullanılacak verilerin temininde sorunlar yaşanmasına yol açmaktadır. Karşılaşılan sorunlardan bir diğeri ise uygulanan politikaların

toplum üzerinde oluşturacağı etkinin süresinin farklılık göstermesidir. Etkinin belirlenen süre yerine farklı bir sürede gerçekleşmesi olarak tanımlanan zaman kayması (time lags) problemi, etkinin doğru zamanda ölçülememesine yol açmaktadır (OECD, 2014).

Etki Değerlendirme Yöntemleri

Literatürde yer alan etki değerlendirme yöntemleri nitel (qualitative) ve nicel (quantitative) yöntemler olarak iki temel grupta toplanabilir. Nitel yöntemler; uzman panelleri, vaka çalışmaları, alan araştırması, ağ (network) analizleri, teknoloji değerlendirmeleri ve kıyaslama gibi yöntemler iken nicel yöntemler; etkisi ölçülecek olan program ya da politikanın niteliğine göre makro ya da mikro ekonometrik ölçüm yöntemlerini içermektedir.

Makroekonomik yöntemler, uygulanan politikaların tüm ülke ekonomisine olan etkisini çeşitli makroekonomik göstergeleri baz alarak üretim fonksiyonuna bağlı modeller yoluyla tespit etmektedir (OECD, 2014). Özellikle bir faktörün büyüme üzerindeki etkisinin ölçüldüğü ve birçok ülkenin verilerinin karşılaştırıldığı bu çalışmalarda regresyon analizleri ve panel veri analizi sıklıkla kullanılmaktadır (Genç ve Atasoy, 2010). Mikroekonomik yöntemler ise program faydalanıcılarının verileri ile gerçekleştirilmektedir. Makroekonomik yöntemlerde yararlanıcılar dışında politikaların tüm toplum üzerindeki etkisi ölçülürken, mikro ölçekte yapılan bu çalışmalarda, programın faydalanıcılar üzerindeki etkisi ölçülmektedir.

Mikroekonomik açıdan etki değerlendirme; anketler, fayda-maliyet analizi ve karşılaştırmalı analiz yaklaşımlarını içeren Karşı Olgusal Etki Değerlendirme (Counter-Factual Impact Evaluation) gibi yöntemleri içermektedir.

Literatürde en çok karşılaşılan bilimsel yöntem olan Karşı Olgusal Etki Değerlendirme yöntemi; Tek Grup Analizi (One Group Design Analysis) ve Karşılaştırılmalı Grup Analizi (Comparison Group Design Analysis) olarak iki farklı bölümden oluşmaktadır (Yıldırım, 2014). Tek Grup Analizi, program faydalanıcılarının tamamının veya çok geniş kütleden seçilecek uygun bir örnekleminin program uygulanmadan önceki durumu ile uygulandıktan sonra belli bir dönemdeki durumunun karşılaştırılması (Before-After Analysis) temeline dayanmaktadır (OECD, 2014). Bu yöntemde en büyük sorun, ortaya çıkan etkinin dışsal etkileri de içerip içermediğinin tespit edilememesidir. Karşılaştırmalı Grup Analizi ise programdan faydalanan kütle ile

faydalanmayan kütlenin karşılaştırmalı analizine dayanmaktadır.

Kaynaklar• AB (2009), “Impact Assessment Guidelines”, SEC(2009) 92. • Avrupa Komisyonu (2011), Common Impact Assessment for Optimising the Policy Mix (CIA4OPM), “Optimizing the research and innovation policy mix: The practice and challenges of impact assessment in Europe”, Belçika.• Elçi, Ş. (2014), “Ar-Ge ve İnovasyon Destek Programlarının Değerlendirilmesi ve Etki Analizi”, Kitapta Bölüm (Basım Aşamasında). • Genç, M., Atasoy, Y. (2010), “Ar-Ge Harcamaları ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Panel Veri Analizi” Bilgi Ekonomisi ve Yönetim Dergisi Cilt: V (2), pp. 27-34.• Jones, C. O. (1977), “An Introduction to the Study of Public Policy”, Monterey. • Meydan, M. C. (2014), “Kalkınma Ajansları Desteklerinin Değerlendirilmesi: Karşıt Durum Etki Değerlendirme Örneği”, Uzmanlık Tezi, Kalkınma Bakanlığı.

• OECD, (2014), “Assessing The Impact Of State Interventions In Research – Technıques, Issues and Solutions”, Fransa.• Tandoğan, S.V. (2008), "Destek Programları Etki Analizinde Güncel Kavramlar", Antalya.• Yıldırım, F. (2014), “Karşı-Olgusal Etki Analizi” Anahtar Dergisi Say:302, pp. 45-48.• Yıldız, S.B. (2013),“Küçük Ve Orta Ölçekli İşletmelerin Desteklenmesinde Kosgeb’in Rolü: Bir Etki Değerlendirmesi Araştırması”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı (Doktora Tezi).

MAKALE ETKİ DEĞERLENDİRMEYE GENEL BİR BAKIŞ

Günümüz yoğun rekabet ortamında Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinin önemi firmalar ve ülkeler açısından gittikçe artmaktadır. Ar-Ge yatırımları sayesinde ülkeler yeni bilgiler, ürünler ve üretim teknikleri kazanarak dış pazarlarda rekabet güçlerini artırmakta ve ekonomik büyümelerini hızlandırmaktadır (Wensley ve Warda, 2007).

Bilim ve teknoloji politikaları konusundaki farkındalığın yükselmesi ile tüm dünyada Ar-Ge ve yeniliğe ayrılan kaynaklar gün geçtikçe artmaktadır. Bununla birlikte, kamu tarafından sağlanan Ar-Ge ve yenilik desteklerinin, doğru araçlar kullanılarak doğru alanlara yönlendirilmesi, ilgili desteklerin beklenen faydayı oluşturması açısından oldukça önemlidir. Ar-Ge ve yenilik desteklerinin doğru bir şekilde kurgulanması için kullanılan araçlara

E(S)

Destek Alan(U=1)

U0E(S önce U =1)i, i

U0E(S önce U =0)İ i

Destek Almayan(U=0)

Etki

Zaman

Önce(t-1)

Destek(t)

Sonra(t+1)

U0E(S sonra U =1)i, i

U0 E(S sonra U =0)i, i

MAKALE

AR-GE DESTEKLERİ ETKİ ANALİZİÖnder BELGİN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)Burcu KARAPINAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

0908

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

örnek olarak; diğer ülke destekleri ile kıyaslama, büyüme ve rekabet analizi yapma, paydaşlara danışma, destekten yararlananlardan geri dönüşler alma ve etki değerlendirme çalışmaları sayılabilir (Teirlinck ve Verbeek, 2011).

Ar-Ge ve yenilik desteklerinin geliştirilme sürecinde önemli bir rolü olan etki değerlendirme çalışmaları, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada kamu politikalarının sosyal ve ekonomik etkilerinin değerlendirilmesinde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda pek çok ülkede etki değerlendirme, politika oluşturma sürecinin doğal bir unsuru olmaya başlamıştır (Teirlinck, 2011). Bu açıdan bakıldığında etki değerlendirme çalışmaları sonunda elde edilen bulgular, politika oluşturma ve uygulama adımlarının girdisi olarak değerlendirilmektedir.

Bu amaçla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Etki Değerlendirme Dairesi ile kamu tarafından sağlanan Ar-Ge desteklerine ilişkin etki değerlendirme çalışmaları başlatılmıştır. Bu kapsamda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayi Tezleri Programı (San-Tez), Ar-Ge Merkezleri Desteği, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Desteği ve Teknogirişim Sermayesi Desteği programlarının bu programlardan yararlanan firmalar üzerindeki etkisini değerlendirmek üzere çalışmalar yürütülmektedir.

Sanayi Tezleri Programı, 2006 yılında başlatılmış olup, “Üniversite-Sanayi” işbirliği ile gerçekleştirilecek sanayi Ar-Ge projelerini destekleme programıdır. Firma büyüklüğüne bakılmaksızın tüm işletmeler üniversitelerle beraber yürütecekleri Ar-Ge ve yenilik projeleri için programa müracaat edebilmektedir. Ar-Ge Merkezleri Desteği, 5746 sayılı Kanun kapsamında; yurt içinde faaliyet gösteren, Ar-Ge alt yapısını oluşturmuş, en az 30 Tam Zaman Eşdeğer Ar-Ge personeli çalıştıran ve 5746 sayılı Kanun’da istenen şartları sağlayan işletmelere yönelik bir destektir. Bu destekten yararlanan firmalara Bakanlıkça Ar-Ge Merkezi Belgesi verilmekte ve bu sayede firmalar çeşitli vergisel teşviklerden yararlanabilmektedir. Teknoloji Geliştirme

Bölgeleri Desteği ile yeni veya yüksek teknolojiye sahip mal ve hizmet üretmek isteyen girişimcilerin, araştırmacı ve akademisyenlerin ticari faaliyetlerini üniversitelerin yanında veya yakınında yürütebilmelerine ve bu üniversitelerden yararlanabilmelerine imkân sağlayan alanların kurulması desteklenmektedir. Bu destek kapsamında Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ne altyapı desteği sağlanmakta ve buralarda yer alan firmalara çeşitli vergisel muafiyetler sağlanmaktadır. Teknogirişim Sermayesi

Desteği ise yeni ve yenilikçi iş fikirleri olan genç girişimcilerin, iş fikirlerini katma değer ve nitelikli istihdam yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmeleri amacını gütmektedir.

Yukarıda ortaya konan desteklere yönelik gerçekleştirilen etki değerlendirme çalışmalarında veri kaynağı olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde bulunan Girişimci Bilgi Sistemi kullanılmaktadır. Bu çalışmalar

kapsamında desteklerin aktifler, yurtiçi ve

yurtdışı satışlar, Ar-Ge harcaması, çalışan sayısı gibi değişkenler üzerindeki etkisi incelenmektedir.

Gerçekleştirilen etki analizi çalışmaları kapsamında literatürde oldukça yaygın olarak kullanılan Karşı Olgusal Etki Analizi Yöntemi’nden yararlanılmaktadır. Bu yöntem; bir destek programından

yararlananların (destek grubu), yararlanmayan fakat yararlananlarla benzer özellikler taşıyanlara (kontrol grubu) göre elde ettiği sonuçlardaki gelişimin ölçülmesine dayanmaktadır. Şekil 1’de yer alan grafikte de özetlenebileceği gibi etki, destek alan firmaların gelişimi ile başlangıçta benzer özelliklere sahip firmaların gelişimleri

arasındaki fark şeklinde ifade edilebilir.

Şekil 1. Karşı Olgusal Etki Analizi YöntemiKaynak: Venetoklis (2002)’den uyarlanmıştır.

Karşı olgusal etki analizi kapsamında kullanılan yöntemlerden biri Eğilim Skoru Eşleştirme (Propensity Score Matching) Yöntemi’dir. Bu yöntem ile destek grubu firmalarına karşılık gelen kontrol grubu firmalarının seçimi gerçekleştirilmektedir. Yöntemden elde edilen eğilim skoru, firmaların destekten yararlanma olasılığını ifade eden sayısal bir gösterge

olarak kullanılmaktadır. Eğilim skoru eşleştirme yöntemine göre, etki değerlendirmesi iki aşamada gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada, firmaların programdan yararlanma olasılıklarını ortaya koyan bir model oluşturulmakta ve bu model, logit veya probit regresyon yöntemiyle tahmin edilmektedir.

U0E(S sonra U =1)i, i

Günümüz yoğun rekabet ortamında Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinin önemi firmalar ve ülkeler açısından gittikçe artmaktadır. Ar-Ge yatırımları sayesinde ülkeler yeni bilgiler, ürünler ve üretim teknikleri kazanarak dış pazarlarda rekabet güçlerini artırmakta ve ekonomik büyümelerini hızlandırmaktadır (Wensley ve Warda, 2007).

Bilim ve teknoloji politikaları konusundaki farkındalığın yükselmesi ile tüm dünyada Ar-Ge ve yeniliğe ayrılan kaynaklar gün geçtikçe artmaktadır. Bununla birlikte, kamu tarafından sağlanan Ar-Ge ve yenilik desteklerinin, doğru araçlar kullanılarak doğru alanlara yönlendirilmesi, ilgili desteklerin beklenen faydayı oluşturması açısından oldukça önemlidir. Ar-Ge ve yenilik desteklerinin doğru bir şekilde kurgulanması için kullanılan araçlara

E(S)

Destek Alan(U=1)

U0E(S önce U =1)i, i

U0E(S önce U =0)İ i

Destek Almayan(U=0)

Etki

Zaman

Önce(t-1)

Destek(t)

Sonra(t+1)

U0E(S sonra U =1)i, i

U0 E(S sonra U =0)i, i

MAKALE

AR-GE DESTEKLERİ ETKİ ANALİZİÖnder BELGİN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)Burcu KARAPINAR / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

0908

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

örnek olarak; diğer ülke destekleri ile kıyaslama, büyüme ve rekabet analizi yapma, paydaşlara danışma, destekten yararlananlardan geri dönüşler alma ve etki değerlendirme çalışmaları sayılabilir (Teirlinck ve Verbeek, 2011).

Ar-Ge ve yenilik desteklerinin geliştirilme sürecinde önemli bir rolü olan etki değerlendirme çalışmaları, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyada kamu politikalarının sosyal ve ekonomik etkilerinin değerlendirilmesinde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Bunun sonucunda pek çok ülkede etki değerlendirme, politika oluşturma sürecinin doğal bir unsuru olmaya başlamıştır (Teirlinck, 2011). Bu açıdan bakıldığında etki değerlendirme çalışmaları sonunda elde edilen bulgular, politika oluşturma ve uygulama adımlarının girdisi olarak değerlendirilmektedir.

Bu amaçla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Etki Değerlendirme Dairesi ile kamu tarafından sağlanan Ar-Ge desteklerine ilişkin etki değerlendirme çalışmaları başlatılmıştır. Bu kapsamda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Sanayi Tezleri Programı (San-Tez), Ar-Ge Merkezleri Desteği, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Desteği ve Teknogirişim Sermayesi Desteği programlarının bu programlardan yararlanan firmalar üzerindeki etkisini değerlendirmek üzere çalışmalar yürütülmektedir.

Sanayi Tezleri Programı, 2006 yılında başlatılmış olup, “Üniversite-Sanayi” işbirliği ile gerçekleştirilecek sanayi Ar-Ge projelerini destekleme programıdır. Firma büyüklüğüne bakılmaksızın tüm işletmeler üniversitelerle beraber yürütecekleri Ar-Ge ve yenilik projeleri için programa müracaat edebilmektedir. Ar-Ge Merkezleri Desteği, 5746 sayılı Kanun kapsamında; yurt içinde faaliyet gösteren, Ar-Ge alt yapısını oluşturmuş, en az 30 Tam Zaman Eşdeğer Ar-Ge personeli çalıştıran ve 5746 sayılı Kanun’da istenen şartları sağlayan işletmelere yönelik bir destektir. Bu destekten yararlanan firmalara Bakanlıkça Ar-Ge Merkezi Belgesi verilmekte ve bu sayede firmalar çeşitli vergisel teşviklerden yararlanabilmektedir. Teknoloji Geliştirme

Bölgeleri Desteği ile yeni veya yüksek teknolojiye sahip mal ve hizmet üretmek isteyen girişimcilerin, araştırmacı ve akademisyenlerin ticari faaliyetlerini üniversitelerin yanında veya yakınında yürütebilmelerine ve bu üniversitelerden yararlanabilmelerine imkân sağlayan alanların kurulması desteklenmektedir. Bu destek kapsamında Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’ne altyapı desteği sağlanmakta ve buralarda yer alan firmalara çeşitli vergisel muafiyetler sağlanmaktadır. Teknogirişim Sermayesi

Desteği ise yeni ve yenilikçi iş fikirleri olan genç girişimcilerin, iş fikirlerini katma değer ve nitelikli istihdam yaratma potansiyeli yüksek teşebbüslere dönüştürebilmeleri amacını gütmektedir.

Yukarıda ortaya konan desteklere yönelik gerçekleştirilen etki değerlendirme çalışmalarında veri kaynağı olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde bulunan Girişimci Bilgi Sistemi kullanılmaktadır. Bu çalışmalar

kapsamında desteklerin aktifler, yurtiçi ve

yurtdışı satışlar, Ar-Ge harcaması, çalışan sayısı gibi değişkenler üzerindeki etkisi incelenmektedir.

Gerçekleştirilen etki analizi çalışmaları kapsamında literatürde oldukça yaygın olarak kullanılan Karşı Olgusal Etki Analizi Yöntemi’nden yararlanılmaktadır. Bu yöntem; bir destek programından

yararlananların (destek grubu), yararlanmayan fakat yararlananlarla benzer özellikler taşıyanlara (kontrol grubu) göre elde ettiği sonuçlardaki gelişimin ölçülmesine dayanmaktadır. Şekil 1’de yer alan grafikte de özetlenebileceği gibi etki, destek alan firmaların gelişimi ile başlangıçta benzer özelliklere sahip firmaların gelişimleri

arasındaki fark şeklinde ifade edilebilir.

Şekil 1. Karşı Olgusal Etki Analizi YöntemiKaynak: Venetoklis (2002)’den uyarlanmıştır.

Karşı olgusal etki analizi kapsamında kullanılan yöntemlerden biri Eğilim Skoru Eşleştirme (Propensity Score Matching) Yöntemi’dir. Bu yöntem ile destek grubu firmalarına karşılık gelen kontrol grubu firmalarının seçimi gerçekleştirilmektedir. Yöntemden elde edilen eğilim skoru, firmaların destekten yararlanma olasılığını ifade eden sayısal bir gösterge

olarak kullanılmaktadır. Eğilim skoru eşleştirme yöntemine göre, etki değerlendirmesi iki aşamada gerçekleştirilmektedir. Birinci aşamada, firmaların programdan yararlanma olasılıklarını ortaya koyan bir model oluşturulmakta ve bu model, logit veya probit regresyon yöntemiyle tahmin edilmektedir.

U0E(S sonra U =1)i, i

MAKALE AR-GE DESTEKLERİ ETKİ ANALİZİ

1110

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Gerçekleştirilen regresyon analizi sonucunda kontrol grubunda yer alacak firmaların seçilmesinde kullanılacak eğilim skoru değerleri elde edilmektedir.

Destek grubunda yer alan firmalara karşılık benzer özelliklere sahip kontrol grubu firmaları belirlendikten sonra iki grup arasında belirlenen değişkenler açısından anlamlı bir fark olup olmadığının incelenmesi, Farkın Farkı Yöntemi

kullanılarak gerçekleştirilmektedir.

Desteklerin etkisini ortaya koyan Farkın Farkı Yöntemi ile destek grubu ile kontrol grubunun çıktılarında zaman boyunca meydana gelen değişimi karşılaştırmaktadır (Gertler vd., 2011). Bu yöntemin genel gösterimi Şekil 2’de verilmektedir.

Etki değerlendirme çalışmaları kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda, sağlanan desteklerin firmaların büyüme, dış ticaret, ticarileşme ve istihdam değerleri üzerindeki etkileri incelenmektedir. Böylece destek süreçlerinin ve etkilerinin iyileştirilmesine yönelik öneriler ortaya konabilmektedir.

Kaynaklar

1. Gertler, P.J., Martinez, S., Premand, P., Rawlings, L. B., Vermeersch, C. M. J., (2011), “Impact Evaluation in Practice”, World Bank, pp. 95.2. Teirlinck, P. (2011), Optimizing the Research and Innovation Policy Mix: The Practice And Challenges of Impact Assessment in Europe, Findings from FP7 OMC-net project 234501‘Optimising the Policy Mix by the Development of a Common-Methodology for the Assessment

of (Socio-) Economic Impacts of RTDI Public Funding (CIA4OPM)’, Belgium. 3. Teirlinck, P. ve Verbeek, A. (2011), Methodological Approach and Policy Recommendations in Optimizing the Research and Innovation Policy Mix: the Practice and Challenges of Impact Assessment in Europe (Ed.Teirlinck, P.), Belgium.4. Venetoklis, T. (2002), “Public Policy Evaluation: Introduction to Quantitative Methodologies”, Government Institute for Economic Research, pp. 24.5. Wensley, K. ve Warda, J. (2007), “An

Alternative for Extending Refundability of SR&ED Tax Credits”, https://itac.ca/uploads/research/07jan.pdf (Erişim Tarihi: Haziran 2015).

GirişDünya ekonomisi özellikle son 30 yılda önemli ölçüde dönüşüme uğramıştır. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde, hızla gelişen ve sürekli değişen teknoloji, ekonomileri kaçınılmaz bir şekilde yapısal dönüşümlere zorlamaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde emek-yoğun üretim faaliyetleri, emeğin daha ucuz ve kolay ulaşılır olduğu

gelişmekte olan ülkelere kaydırılmakta; bunun yerine teknoloji tabanlı, katma değer yaratan, bilgi-yoğun ve yenilikçi bir üretim modeli bütün ekonomiye hakim olmaktadır. Bu noktada ise, Ar-Ge faaliyetlerinin ve yenilikçiliğin önemi ve fark yaratan özelliği ortaya çıkmaktadır.

Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik nihai hedefiyle katılım müzakerelerini yürüten Türkiye, her açıdan AB standartlarına ulaşmak amacındadır. Bu noktada Ar-Ge ve yenilikçilik kavramları bazında AB ile bir kıyaslamanın yapılması ve mevcut durumun tespit edilerek güçlü ve zayıf yönlerin ortaya konması önem arz etmektedir.

Destek ÖncesiDönem

Destek SonrasıDönem

Destek GrubuFirmaları

Destek GrubuFirmaları

Kontrol GrubuFirmaları

Kontrol GrubuFirmaları

Farkın FarkıFark Fark

Şekil 2. Farkın Farkı Yöntemi

TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİNKIYASLANMASI VE ANALİZİAhmet GERGERLİ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

MAKALE

MAKALE AR-GE DESTEKLERİ ETKİ ANALİZİ

1110

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Gerçekleştirilen regresyon analizi sonucunda kontrol grubunda yer alacak firmaların seçilmesinde kullanılacak eğilim skoru değerleri elde edilmektedir.

Destek grubunda yer alan firmalara karşılık benzer özelliklere sahip kontrol grubu firmaları belirlendikten sonra iki grup arasında belirlenen değişkenler açısından anlamlı bir fark olup olmadığının incelenmesi, Farkın Farkı Yöntemi

kullanılarak gerçekleştirilmektedir.

Desteklerin etkisini ortaya koyan Farkın Farkı Yöntemi ile destek grubu ile kontrol grubunun çıktılarında zaman boyunca meydana gelen değişimi karşılaştırmaktadır (Gertler vd., 2011). Bu yöntemin genel gösterimi Şekil 2’de verilmektedir.

Etki değerlendirme çalışmaları kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda, sağlanan desteklerin firmaların büyüme, dış ticaret, ticarileşme ve istihdam değerleri üzerindeki etkileri incelenmektedir. Böylece destek süreçlerinin ve etkilerinin iyileştirilmesine yönelik öneriler ortaya konabilmektedir.

Kaynaklar

1. Gertler, P.J., Martinez, S., Premand, P., Rawlings, L. B., Vermeersch, C. M. J., (2011), “Impact Evaluation in Practice”, World Bank, pp. 95.2. Teirlinck, P. (2011), Optimizing the Research and Innovation Policy Mix: The Practice And Challenges of Impact Assessment in Europe, Findings from FP7 OMC-net project 234501‘Optimising the Policy Mix by the Development of a Common-Methodology for the Assessment

of (Socio-) Economic Impacts of RTDI Public Funding (CIA4OPM)’, Belgium. 3. Teirlinck, P. ve Verbeek, A. (2011), Methodological Approach and Policy Recommendations in Optimizing the Research and Innovation Policy Mix: the Practice and Challenges of Impact Assessment in Europe (Ed.Teirlinck, P.), Belgium.4. Venetoklis, T. (2002), “Public Policy Evaluation: Introduction to Quantitative Methodologies”, Government Institute for Economic Research, pp. 24.5. Wensley, K. ve Warda, J. (2007), “An

Alternative for Extending Refundability of SR&ED Tax Credits”, https://itac.ca/uploads/research/07jan.pdf (Erişim Tarihi: Haziran 2015).

GirişDünya ekonomisi özellikle son 30 yılda önemli ölçüde dönüşüme uğramıştır. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde, hızla gelişen ve sürekli değişen teknoloji, ekonomileri kaçınılmaz bir şekilde yapısal dönüşümlere zorlamaktadır. Sanayileşmiş ülkelerde emek-yoğun üretim faaliyetleri, emeğin daha ucuz ve kolay ulaşılır olduğu

gelişmekte olan ülkelere kaydırılmakta; bunun yerine teknoloji tabanlı, katma değer yaratan, bilgi-yoğun ve yenilikçi bir üretim modeli bütün ekonomiye hakim olmaktadır. Bu noktada ise, Ar-Ge faaliyetlerinin ve yenilikçiliğin önemi ve fark yaratan özelliği ortaya çıkmaktadır.

Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyelik nihai hedefiyle katılım müzakerelerini yürüten Türkiye, her açıdan AB standartlarına ulaşmak amacındadır. Bu noktada Ar-Ge ve yenilikçilik kavramları bazında AB ile bir kıyaslamanın yapılması ve mevcut durumun tespit edilerek güçlü ve zayıf yönlerin ortaya konması önem arz etmektedir.

Destek ÖncesiDönem

Destek SonrasıDönem

Destek GrubuFirmaları

Destek GrubuFirmaları

Kontrol GrubuFirmaları

Kontrol GrubuFirmaları

Farkın FarkıFark Fark

Şekil 2. Farkın Farkı Yöntemi

TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİNKIYASLANMASI VE ANALİZİAhmet GERGERLİ / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

MAKALE

MAKALE TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİN KIYASLANMASI VE ANALİZİ

1312

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Bu makalenin amacı, belli başlı Ar-Ge ve yenilikçilik göstergeleri bazında Türkiye ve AB verilerini kıyaslayarak bir durum tespiti yapmak ve sonrasında muhtemel iyileştirmelere dair sonuç ve önerilerde bulunmaktır. İstatistiki ve somut veriler kullanılarak, daha sağlıklı ve temelli tespit, yorum ve önerilerin ortaya konulması hedeflenmiştir.

Kapsam ve Yöntem

Bu makalenin asıl kaynağı olan ve 2013 yılında onaylanan uzmanlık tezinde, toplam 12 adet gösterge bazında ve 2

bölüm halinde, Türkiye ve AB verileri ele alınmıştır. Veri temininde ağırlıklı olarak Avrupa İstatistik Ofisi’ndeki (Eurostat) ve OECD’deki 2000-2012 yılları arasını kapsayan veri tabanından yararlanılmıştır. Göstergelerin incelenmesinden sonra ise, Türkiye’nin 2023 yılı için belirlediği 4 adet hedef analiz edilmiştir. Türkiye ile kıyaslanacak AB ülkelerinin belirlenmesinde, 2012 yılı bazında gerçekleşen cari fiyatlarla Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyüklüğü kıstas olarak alınmıştır. Bu kıstasa göre AB ortalamasının yanı sıra, AB üyesi 27 ülke arasında ilk 5 sırayı alan Almanya, Fransa,

İngiltere, İtalya ve İspanya kıyaslamaya esas ülkeler olarak belirlenmiştir.

1. Ar-Ge ve Yenilikçilik Verileri

Ar-Ge verileri, 7 gösterge altında ele alınmıştır. Bunlar sırasıyla:1. Ar-Ge Harcamalarının GSYİH İçindeki Payı2. Ar-Ge Harcamalarının GSYİH İçindeki Payının Mali Kaynaklara Göre Dağılımı3. Sektörlere Göre Ar-Ge Faaliyetlerinde Yer Alan Tam Zaman Eşdeğer Araştırmacı Sayısının Toplam Nüfusa Oranı4. Sektörlere Göre Ar-Ge Personelinin

Toplam İşgücü İçindeki Payı5. Sektörlere Göre Kadın Araştırmacıların Toplam Araştırmacı Sayısı İçindeki Payı6. Yüksek Teknoloji Ürünleri İhracatının Toplam İhracattaki Payı7. Bilim ve Teknoloji Alanındaki İnsan Kaynağının Toplam İşgücü İçindeki Payı

Yenilikçilik verileri ise, 5 gösterge altında ele alınmıştır, sırasıyla:1. Avrupa ve Türkiye Patent Verileri2. Üçlü Patent Verileri3. Marka Verileri4. Seçili Teknoloji Alanlarındaki Ortaya Çıkan Teknoloji Avantajı5. Yüksek Teknoloji Patent Verileri

2. Mevcut Durumun Türkiye’nin 2023 Hedefleri İle Karşılaştırılması ve Eğilim Analizleri

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun 27 Aralık 2011 günü gerçekleştirilen 23. toplantısında, “Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri” başlığı altında 4 adet hedef belirlenmiştir (TÜBİTAK, 2013): 1. Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı: % 32. Ticari işletmeler Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı: % 23. Tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısı: 300.0004. Ticari işletmelerdeki tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısı: 180.000Türkiye’nin Ar-Ge ve yenilikçilik alanında, cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılı için belirlemiş olduğu bu hedefler, mevcut durum ile karşılaştırılmış, geçmiş verilere dayanarak eğilim (trend) analizleri yapılmış ve söz konusu hedeflere ulaşabilmek için olması gereken yıllık artış miktarları tespit edilmiştir.

3. Genel Değerlendirme ve Sonuç

Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payına bakıldığında, Türkiye’nin AB ortalamasından da kıyaslamaya esas AB ülkelerinden de geride olduğu görülmektedir. 2000’li yılların başında Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payında yükseköğretim sektörünün ağırlığı göze çarpmaktayken, son yıllarda ticari işletmelerin Ar-Ge harcamalarında payını artırması olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte genel olarak AB ülkelerinde Ar-Ge harcamalarında öncü rolün özel sektörde olduğu görülmektedir. AB’nin benimsemiş olduğu, Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payının üçte ikisinin ticari işletmelerden, üçte birinin ise kamudan

gelmesi gerektiği görüşü de bunu destekler niteliktedir (TÜBİTAK, 2013). Türkiye de benzer şekilde, 2023 yılı için belirlediği hedeflerde, Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payının % 3’e çıkmasını ve bunun üçte ikisinin ticari işletmelerden gelmesini amaçlamaktadır.

Ar-Ge faaliyetlerinin ve sonuçlarının anlamlı hale gelmesi için teoride kalmaması, mutlak anlamda sanayi ile buluşması ve reel sektörde uygulanabilir olması gerekmektedir. Bunun için de, reel sektörün içinde yer alan ticari işletmelerin Ar-Ge faaliyetlerini ve harcamalarını bizzat yürütmesi mantık gereğidir. Bununla birlikte, ticari işletmelerin normal ve rutin üretim faaliyetlerinin haricinde, gerçek anlamda Ar-Ge faaliyeti yürütmelerinin ve bunu teşvik edecek ve düzenleyecek bir ortamın sağlanması gerekir. Konuyla ilgili olarak, yükseköğretimde Ar-Ge faaliyetleri yürüten araştırmacıların Kamu-Üniversite-Sanayi işbirliği kapsamında, ticari işletmelerle birlikteliğinin sağlanması, teori ile pratiği bir araya getirecek ve reel sektördeki Ar-Ge faaliyetlerinin bilimsel temelini güçlendirecektir. Aynı zamanda yükseköğretimdeki araştırmacıların pratik tecrübeleri de artacaktır. Böyle bir işbirliğinin bir projeye bağlı olmadan da oluşturulabilmesi, sürekli bir bilgi ve tecrübe alışverişi sağlaması açısından önemlidir.

Ar-Ge harcamalarının finansmanında kamunun etkin rol oynaması, gelişmekte olan ülkeler için sıklıkla karşılaşılan bir olgudur. Türkiye’nin geçmişte uyguladığı karma ekonomi modeli ve sağlanan çeşitli devlet teşvikleri de bu olguyu desteklemektedir. Bununla birlikte günümüzde ticari işletmelerin, kendi

MAKALE TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİN KIYASLANMASI VE ANALİZİ

1312

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Bu makalenin amacı, belli başlı Ar-Ge ve yenilikçilik göstergeleri bazında Türkiye ve AB verilerini kıyaslayarak bir durum tespiti yapmak ve sonrasında muhtemel iyileştirmelere dair sonuç ve önerilerde bulunmaktır. İstatistiki ve somut veriler kullanılarak, daha sağlıklı ve temelli tespit, yorum ve önerilerin ortaya konulması hedeflenmiştir.

Kapsam ve Yöntem

Bu makalenin asıl kaynağı olan ve 2013 yılında onaylanan uzmanlık tezinde, toplam 12 adet gösterge bazında ve 2

bölüm halinde, Türkiye ve AB verileri ele alınmıştır. Veri temininde ağırlıklı olarak Avrupa İstatistik Ofisi’ndeki (Eurostat) ve OECD’deki 2000-2012 yılları arasını kapsayan veri tabanından yararlanılmıştır. Göstergelerin incelenmesinden sonra ise, Türkiye’nin 2023 yılı için belirlediği 4 adet hedef analiz edilmiştir. Türkiye ile kıyaslanacak AB ülkelerinin belirlenmesinde, 2012 yılı bazında gerçekleşen cari fiyatlarla Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) büyüklüğü kıstas olarak alınmıştır. Bu kıstasa göre AB ortalamasının yanı sıra, AB üyesi 27 ülke arasında ilk 5 sırayı alan Almanya, Fransa,

İngiltere, İtalya ve İspanya kıyaslamaya esas ülkeler olarak belirlenmiştir.

1. Ar-Ge ve Yenilikçilik Verileri

Ar-Ge verileri, 7 gösterge altında ele alınmıştır. Bunlar sırasıyla:1. Ar-Ge Harcamalarının GSYİH İçindeki Payı2. Ar-Ge Harcamalarının GSYİH İçindeki Payının Mali Kaynaklara Göre Dağılımı3. Sektörlere Göre Ar-Ge Faaliyetlerinde Yer Alan Tam Zaman Eşdeğer Araştırmacı Sayısının Toplam Nüfusa Oranı4. Sektörlere Göre Ar-Ge Personelinin

Toplam İşgücü İçindeki Payı5. Sektörlere Göre Kadın Araştırmacıların Toplam Araştırmacı Sayısı İçindeki Payı6. Yüksek Teknoloji Ürünleri İhracatının Toplam İhracattaki Payı7. Bilim ve Teknoloji Alanındaki İnsan Kaynağının Toplam İşgücü İçindeki Payı

Yenilikçilik verileri ise, 5 gösterge altında ele alınmıştır, sırasıyla:1. Avrupa ve Türkiye Patent Verileri2. Üçlü Patent Verileri3. Marka Verileri4. Seçili Teknoloji Alanlarındaki Ortaya Çıkan Teknoloji Avantajı5. Yüksek Teknoloji Patent Verileri

2. Mevcut Durumun Türkiye’nin 2023 Hedefleri İle Karşılaştırılması ve Eğilim Analizleri

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun 27 Aralık 2011 günü gerçekleştirilen 23. toplantısında, “Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri” başlığı altında 4 adet hedef belirlenmiştir (TÜBİTAK, 2013): 1. Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı: % 32. Ticari işletmeler Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payı: % 23. Tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısı: 300.0004. Ticari işletmelerdeki tam zaman eşdeğer araştırmacı sayısı: 180.000Türkiye’nin Ar-Ge ve yenilikçilik alanında, cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılı için belirlemiş olduğu bu hedefler, mevcut durum ile karşılaştırılmış, geçmiş verilere dayanarak eğilim (trend) analizleri yapılmış ve söz konusu hedeflere ulaşabilmek için olması gereken yıllık artış miktarları tespit edilmiştir.

3. Genel Değerlendirme ve Sonuç

Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payına bakıldığında, Türkiye’nin AB ortalamasından da kıyaslamaya esas AB ülkelerinden de geride olduğu görülmektedir. 2000’li yılların başında Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payında yükseköğretim sektörünün ağırlığı göze çarpmaktayken, son yıllarda ticari işletmelerin Ar-Ge harcamalarında payını artırması olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte genel olarak AB ülkelerinde Ar-Ge harcamalarında öncü rolün özel sektörde olduğu görülmektedir. AB’nin benimsemiş olduğu, Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payının üçte ikisinin ticari işletmelerden, üçte birinin ise kamudan

gelmesi gerektiği görüşü de bunu destekler niteliktedir (TÜBİTAK, 2013). Türkiye de benzer şekilde, 2023 yılı için belirlediği hedeflerde, Ar-Ge harcamalarının GSYİH içindeki payının % 3’e çıkmasını ve bunun üçte ikisinin ticari işletmelerden gelmesini amaçlamaktadır.

Ar-Ge faaliyetlerinin ve sonuçlarının anlamlı hale gelmesi için teoride kalmaması, mutlak anlamda sanayi ile buluşması ve reel sektörde uygulanabilir olması gerekmektedir. Bunun için de, reel sektörün içinde yer alan ticari işletmelerin Ar-Ge faaliyetlerini ve harcamalarını bizzat yürütmesi mantık gereğidir. Bununla birlikte, ticari işletmelerin normal ve rutin üretim faaliyetlerinin haricinde, gerçek anlamda Ar-Ge faaliyeti yürütmelerinin ve bunu teşvik edecek ve düzenleyecek bir ortamın sağlanması gerekir. Konuyla ilgili olarak, yükseköğretimde Ar-Ge faaliyetleri yürüten araştırmacıların Kamu-Üniversite-Sanayi işbirliği kapsamında, ticari işletmelerle birlikteliğinin sağlanması, teori ile pratiği bir araya getirecek ve reel sektördeki Ar-Ge faaliyetlerinin bilimsel temelini güçlendirecektir. Aynı zamanda yükseköğretimdeki araştırmacıların pratik tecrübeleri de artacaktır. Böyle bir işbirliğinin bir projeye bağlı olmadan da oluşturulabilmesi, sürekli bir bilgi ve tecrübe alışverişi sağlaması açısından önemlidir.

Ar-Ge harcamalarının finansmanında kamunun etkin rol oynaması, gelişmekte olan ülkeler için sıklıkla karşılaşılan bir olgudur. Türkiye’nin geçmişte uyguladığı karma ekonomi modeli ve sağlanan çeşitli devlet teşvikleri de bu olguyu desteklemektedir. Bununla birlikte günümüzde ticari işletmelerin, kendi

1514

MAKALE

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

finansal kaynaklarıyla kendi Ar-Ge’sini yapar hale gelmesi kalkınma ve gelişme sürecini hızlandıracaktır. Böyle bir durum, Ar-Ge yatırımlarının reel ekonomiye geri dönüşü açısından etkinliğini de arttıracaktır. Bu sebeple, Ar-Ge faaliyetlerinin ticarileşme ve ürünleşme ile sonuçlanması açısından olumlu olan bu eğilimin desteklenmesi ve özel sektörün bu hususta teşvik edilmesi önemli bir gereklilik olarak dikkati çekmektedir.

Ar-Ge faaliyetlerinde yer alan Tam Zaman Eşdeğer (TZE) araştırmacı sayısı ve nüfusa oranı bağlamında, Türkiye AB verilerinden oldukça geridedir. AB verilerine bakıldığında, araştırmacıların ağırlıklı olarak ticari işletmeler ve yükseköğretim sektöründe yer aldığı görülmektedir. Söz konusu oranların iyileştirilmesi ve AB seviyelerine çekilebilmesi için araştırmacılığın ve araştırmacı kadrolarının teşvik edilmesi önemli bir konu olarak dikkat çekmektedir.

Türkiye 2023 yılında TZE araştırmacı sayısında, toplamda 300.000, ticari işletmelerde ise 180.000 sayısına ulaşmayı hedeflemektedir. Böyle bir hedef, Ar-Ge alanında insan kaynağına yatırım yapmayı da beraberinde getirmektedir. Bu noktada, eğitim sisteminin Ar-Ge’nin önemini benimsetmek ve Ar-Ge araştırmacısı yetiştirmek üzere dönüşmesi gerekmektedir. Öğrenciler temel bilimler ve fen bilimleri alanına teşvik edilmeli, bu alanlar meslek, iş, kariyer gibi konularda cazip hale getirilmeli, buralardan mezun olacak öğrencilerin Ar-Ge araştırmacısı olarak çalışabileceği bir iş piyasası oluşturulmalıdır.

Ar-Ge çalışanlarının gelirlerinin belli bir seviyenin üstünde olmasının, bu alana yeni insan kaynağı takviyesinde önemli bir cazibe noktası olacağı düşünülmektedir.

Bilim ve teknolojideki insan kaynağı konusunda da benzer bir tablo ortaya çıkmaktadır. AB ortalamasında, işgücü piyasasındaki her 10 kişiden 4’ünün bilimsel bir alanda lisans ve üstü eğitime sahip olduğu verilerden görülmektedir. Türkiye’de ise bu oran 10’da 2’dir. Gençlerin bilimsel alanlarda lisans ve üstü programlara teşvik edilmesi ile

aşılabilecek olan bu eksiklik, beraberinde bu programların gelir, sosyal statü, kariyer gibi hususlarda cazip ve tercih edilir hale getirilmesini de zorunlu kılmaktadır.

Yüksek teknoloji ürünü olarak tanımlanan sektörlerde Türkiye’nin yapmış olduğu ihracatın toplam ihracatı içindeki payı, AB verilerinin oldukça gerisinde gerçekleşmektedir. Örneğin, 2012 yılında AB ortalamasında, toplam ihracatın yaklaşık % 15’ini yüksek teknoloji ürünleri ihracatı oluşturmaktayken, Türkiye’de bu oran % 1,5 olarak gerçekleşmiştir.

Özellikle son dönemde kamu destek politikalarının bu farkı ortadan kaldırmaya yönelik olarak kurgulandığı görülmektedir. Bu noktada yerli ve yabancı yatırımcıların bu tanımlanmış yüksek teknoloji alanlarında yatırım yapmaya daha fazla teşvik edilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi önem kazanmaktadır. Yukarıda Ar-Ge araştırmacıları, Ar-Ge personeli ve bilim ve teknolojideki insan kaynağı için dile getirilen istihdam ve diğer hususlardaki değerlendirmelerin, öncelikli olarak bu tanımlanmış yüksek teknoloji alanlarında uygulanması, katma değeri

yüksek olan bu sektörlerden alınacak ekonomik geri dönüşlerde önemli artışlar sağlayabilecektir.

Kaynakça• TÜBİTAK. (2013). Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefl•eri [2011/101]. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu: Toplantılar. http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files//BTYPD/BTYK/btyk23/2011_101.pdf. Kasım 2013.

TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİN KIYASLANMASI VE ANALİZİ

1514

MAKALE

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

finansal kaynaklarıyla kendi Ar-Ge’sini yapar hale gelmesi kalkınma ve gelişme sürecini hızlandıracaktır. Böyle bir durum, Ar-Ge yatırımlarının reel ekonomiye geri dönüşü açısından etkinliğini de arttıracaktır. Bu sebeple, Ar-Ge faaliyetlerinin ticarileşme ve ürünleşme ile sonuçlanması açısından olumlu olan bu eğilimin desteklenmesi ve özel sektörün bu hususta teşvik edilmesi önemli bir gereklilik olarak dikkati çekmektedir.

Ar-Ge faaliyetlerinde yer alan Tam Zaman Eşdeğer (TZE) araştırmacı sayısı ve nüfusa oranı bağlamında, Türkiye AB verilerinden oldukça geridedir. AB verilerine bakıldığında, araştırmacıların ağırlıklı olarak ticari işletmeler ve yükseköğretim sektöründe yer aldığı görülmektedir. Söz konusu oranların iyileştirilmesi ve AB seviyelerine çekilebilmesi için araştırmacılığın ve araştırmacı kadrolarının teşvik edilmesi önemli bir konu olarak dikkat çekmektedir.

Türkiye 2023 yılında TZE araştırmacı sayısında, toplamda 300.000, ticari işletmelerde ise 180.000 sayısına ulaşmayı hedeflemektedir. Böyle bir hedef, Ar-Ge alanında insan kaynağına yatırım yapmayı da beraberinde getirmektedir. Bu noktada, eğitim sisteminin Ar-Ge’nin önemini benimsetmek ve Ar-Ge araştırmacısı yetiştirmek üzere dönüşmesi gerekmektedir. Öğrenciler temel bilimler ve fen bilimleri alanına teşvik edilmeli, bu alanlar meslek, iş, kariyer gibi konularda cazip hale getirilmeli, buralardan mezun olacak öğrencilerin Ar-Ge araştırmacısı olarak çalışabileceği bir iş piyasası oluşturulmalıdır.

Ar-Ge çalışanlarının gelirlerinin belli bir seviyenin üstünde olmasının, bu alana yeni insan kaynağı takviyesinde önemli bir cazibe noktası olacağı düşünülmektedir.

Bilim ve teknolojideki insan kaynağı konusunda da benzer bir tablo ortaya çıkmaktadır. AB ortalamasında, işgücü piyasasındaki her 10 kişiden 4’ünün bilimsel bir alanda lisans ve üstü eğitime sahip olduğu verilerden görülmektedir. Türkiye’de ise bu oran 10’da 2’dir. Gençlerin bilimsel alanlarda lisans ve üstü programlara teşvik edilmesi ile

aşılabilecek olan bu eksiklik, beraberinde bu programların gelir, sosyal statü, kariyer gibi hususlarda cazip ve tercih edilir hale getirilmesini de zorunlu kılmaktadır.

Yüksek teknoloji ürünü olarak tanımlanan sektörlerde Türkiye’nin yapmış olduğu ihracatın toplam ihracatı içindeki payı, AB verilerinin oldukça gerisinde gerçekleşmektedir. Örneğin, 2012 yılında AB ortalamasında, toplam ihracatın yaklaşık % 15’ini yüksek teknoloji ürünleri ihracatı oluşturmaktayken, Türkiye’de bu oran % 1,5 olarak gerçekleşmiştir.

Özellikle son dönemde kamu destek politikalarının bu farkı ortadan kaldırmaya yönelik olarak kurgulandığı görülmektedir. Bu noktada yerli ve yabancı yatırımcıların bu tanımlanmış yüksek teknoloji alanlarında yatırım yapmaya daha fazla teşvik edilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi önem kazanmaktadır. Yukarıda Ar-Ge araştırmacıları, Ar-Ge personeli ve bilim ve teknolojideki insan kaynağı için dile getirilen istihdam ve diğer hususlardaki değerlendirmelerin, öncelikli olarak bu tanımlanmış yüksek teknoloji alanlarında uygulanması, katma değeri

yüksek olan bu sektörlerden alınacak ekonomik geri dönüşlerde önemli artışlar sağlayabilecektir.

Kaynakça• TÜBİTAK. (2013). Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefl•eri [2011/101]. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu: Toplantılar. http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files//BTYPD/BTYK/btyk23/2011_101.pdf. Kasım 2013.

TÜRKİYE VE AB ÜLKELERİNDEKİ AR-GE VE YENİLİKÇİLİK VERİLERİNİN KIYASLANMASI VE ANALİZİ

MAKALE

Tekin VARLIK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

1716

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

ÖzetBu çalışma kapsamında Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından, Türkiye’ nin stratejik konularından bir olarak belirlenen enerji alanında, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) koordinatörlüğünde hazırlanan Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile Bakanlığımız Ar-Ge destek mekanizmalarının karşılaştırılması yapılmıştır. Strateji belgesi kapsamında belirlenen hedef odaklı öncelikli enerji konularında Bakanlığımız Ar-Ge destek programlarının geçmişten günümüze sayısal verilere dayalı değerlendirilmesi yapılmıştır.

GirişTÜBİTAK koordinatörlüğünde Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi hazırlanmıştır. Strateji belgelerinin koyduğu hedeflere ulaşmak için görev biçtiği kurum ve kuruluşların bu kapsamdaki çalışmalarının irdelenmesi en az strateji belgesi hazırlamak kadar önem arz etmektedir. Bu nedenle Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile Bakanlığımız Ar-Ge Destek Mekanizmalarının Karşılaştırılması bu çalışma kapsamında yapılmış olup ve Bakanlığımız destek programları aracılığıyla strateji belgesinde belirlenen enerji alanı öncelikli teknolojik konulara verilen destekler irdelenmiştir.

1. Türkiye ve Dünya’da EnerjiUluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA)’ verilerine göre enerji tüketimi 2008 – 2035

yılları arasında % 53 artış gözleneceği belirtilmektedir. Dünyadaki toplam enerji kullanımı 2008 yılında 505 katrilyon Btu’dan (İngiliz Isı Birimi) 2020 yılında 619 katrilyon Btu’ya (Türkiye’nin payı % 1,4’ lük oran ile yaklaşık 8,7 katrilyon Btu olarak tahmin edilmektedir) ve 2035 yılında ise 770 katrilyon Btu’ya ulaşacağı öngörülmektedir (IEA, 2012).

Türkiye’nin 2011 yılında 98 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP) olan enerji arzının yaklaşık % 75’lik oran ile 73,5 milyon tonu dış alım yoluyla karşılanmaktadır. 2020’ li yıllarda ise bu miktarın hızlı bir artışla 218 MTEP miktarına yükselmesi ve Türkiye enerji arzının neredeyse sabit bir oranla dış alım yoluyla karşılanması öngörülmektedir (TÜBİTAK, 2011).

Şekil 1. Türkiye'nin toplam enerji arzı ve ithalatı (TÜBİTAK, 2011)

2. Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik StratejisiUlusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi kapsamında enerji alanı 7 başlıkta ele alınmıştır. Bunlar: Enerji Verimliliği, Fosil Yakıtlar, Yenilenebilir Enerji, Nükleer Enerji, Hidrojen Ve Yakıt Pilleri, Güç ve Depolama Teknolojileri, Diğer Yatay Araştırmalar.

Enerji alanında bulunan 7 genel başlık, detaylandırılıp önceliklendirilmiştir. Önceliklendirme sonucunda 68 adet öncelikli teknolojik alan belirlenip sıralanmıştır. Sıralamada en üstte bulunan bazı teknoloji alanları aşağıdaki gibidir (TÜBİTAK, 2011):• Enerjinin yerli üretimi• Karma sistemler• Güneş-elektrik dönüşüm teknolojileri• İşletme süreçlerinde enerji verimliliği sağlayacak teknolojiler

• İklime, çevreye duyarlı ve enerjiyi verimli kullanan bina sistemlerine ilişkin teknolojiler• Ülkemizdeki linyit kaynaklarına uygun yakma teknolojileri• Rüzgâr santralleri için; direk, pala, jeneratör ve ilgili güç elektroniği sistemlerinin teknolojileri• Süperiletken, süperkapasitör enerji depolama teknolojileri

3. Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi Perspektifinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) Destekleri

3.1. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB)TGB’ lerde yapılan Ar-Ge faaliyetleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 a):• 2001 - 2014 döneminde aktif olan 39 TGB’ de faaliyet gösteren 2.569 firmanın sektörel dağılım göz önünde bulundurulduğunda % 3’ lük oran ile 77 firmanın ana faaliyet konusu enerji alanıdır.

• TGB’ lerde yürütülen 7.126 projenin % 5’lik oran ile 356 adeti enerji alanında yürütülmektedir. Bu enerji projelerinin toplam bütçesi 2.3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca devam eden 356 enerji projesinin % 81’lik oran ile 291 adet enerji alanı öncelikli teknoloji sınıflarından birine dâhildir.• TGB’ lerde yürütülen enerji alanı öncelikli teknoloji sınıflarından birine dâhil projelerden öne çıkan konular; Enerji Yönetimi, Güneş Enerjisi (Fotovoltaik), Atıkların Yakılması ve Elektrik Depolama (Batarya) olarak gerçekleşmiştir.

3.2. Ar-Ge Merkezleri ProgramıAr-Ge Merkezlerinde yapılan Ar-Ge faaliyetleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 b):

• Ağustos 2014 itibariyle 163 adet faal Ar-Ge Merkezinin sektörel dağılımı göz önünde alındığında kendi faaliyet sektörünü enerji olarak beyan eden % 1,23’ lük oran ile 2 adet firma bulunmaktadır.

3.3. Sanayi Tezleri (San-Tez) ProgramıSan-Tez Programı kapsamında desteklene Ar-Ge projeleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 c):• Desteklenen San-Tez Projelerinin sektörel dağılımına bakıldığında enerji alanında % 3,76’ lık bir oran ile 31 adet San-Tez projesi desteklenmiştir. Bu 31 adet San-Tez projesinin toplam bütçesi % 4’ lük oran ile 12,3 Milyon TL şeklinde gerçekleşmiştir.

ULUSAL ENERJİ AR-GE VE YENİLİK STRATEJİSİ İLE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI AR-GE DESTEK MEKANİZMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI 250

200

150

100

50

01973 1990 2000 2005 2007 2008 2011 2020+

Yıllar

218Toplam İthalat Toplam Arz

98991008476

53

24

Şekil 1. Türkiye'nin Toplam Enerji Arzı ve İthalatı (TÜBİTAK, 2011)

MAKALE

Tekin VARLIK / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

1716

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

ÖzetBu çalışma kapsamında Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından, Türkiye’ nin stratejik konularından bir olarak belirlenen enerji alanında, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) koordinatörlüğünde hazırlanan Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile Bakanlığımız Ar-Ge destek mekanizmalarının karşılaştırılması yapılmıştır. Strateji belgesi kapsamında belirlenen hedef odaklı öncelikli enerji konularında Bakanlığımız Ar-Ge destek programlarının geçmişten günümüze sayısal verilere dayalı değerlendirilmesi yapılmıştır.

GirişTÜBİTAK koordinatörlüğünde Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi hazırlanmıştır. Strateji belgelerinin koyduğu hedeflere ulaşmak için görev biçtiği kurum ve kuruluşların bu kapsamdaki çalışmalarının irdelenmesi en az strateji belgesi hazırlamak kadar önem arz etmektedir. Bu nedenle Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ile Bakanlığımız Ar-Ge Destek Mekanizmalarının Karşılaştırılması bu çalışma kapsamında yapılmış olup ve Bakanlığımız destek programları aracılığıyla strateji belgesinde belirlenen enerji alanı öncelikli teknolojik konulara verilen destekler irdelenmiştir.

1. Türkiye ve Dünya’da EnerjiUluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA)’ verilerine göre enerji tüketimi 2008 – 2035

yılları arasında % 53 artış gözleneceği belirtilmektedir. Dünyadaki toplam enerji kullanımı 2008 yılında 505 katrilyon Btu’dan (İngiliz Isı Birimi) 2020 yılında 619 katrilyon Btu’ya (Türkiye’nin payı % 1,4’ lük oran ile yaklaşık 8,7 katrilyon Btu olarak tahmin edilmektedir) ve 2035 yılında ise 770 katrilyon Btu’ya ulaşacağı öngörülmektedir (IEA, 2012).

Türkiye’nin 2011 yılında 98 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP) olan enerji arzının yaklaşık % 75’lik oran ile 73,5 milyon tonu dış alım yoluyla karşılanmaktadır. 2020’ li yıllarda ise bu miktarın hızlı bir artışla 218 MTEP miktarına yükselmesi ve Türkiye enerji arzının neredeyse sabit bir oranla dış alım yoluyla karşılanması öngörülmektedir (TÜBİTAK, 2011).

Şekil 1. Türkiye'nin toplam enerji arzı ve ithalatı (TÜBİTAK, 2011)

2. Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik StratejisiUlusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi kapsamında enerji alanı 7 başlıkta ele alınmıştır. Bunlar: Enerji Verimliliği, Fosil Yakıtlar, Yenilenebilir Enerji, Nükleer Enerji, Hidrojen Ve Yakıt Pilleri, Güç ve Depolama Teknolojileri, Diğer Yatay Araştırmalar.

Enerji alanında bulunan 7 genel başlık, detaylandırılıp önceliklendirilmiştir. Önceliklendirme sonucunda 68 adet öncelikli teknolojik alan belirlenip sıralanmıştır. Sıralamada en üstte bulunan bazı teknoloji alanları aşağıdaki gibidir (TÜBİTAK, 2011):• Enerjinin yerli üretimi• Karma sistemler• Güneş-elektrik dönüşüm teknolojileri• İşletme süreçlerinde enerji verimliliği sağlayacak teknolojiler

• İklime, çevreye duyarlı ve enerjiyi verimli kullanan bina sistemlerine ilişkin teknolojiler• Ülkemizdeki linyit kaynaklarına uygun yakma teknolojileri• Rüzgâr santralleri için; direk, pala, jeneratör ve ilgili güç elektroniği sistemlerinin teknolojileri• Süperiletken, süperkapasitör enerji depolama teknolojileri

3. Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi Perspektifinde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (BSTB) Destekleri

3.1. Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB)TGB’ lerde yapılan Ar-Ge faaliyetleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 a):• 2001 - 2014 döneminde aktif olan 39 TGB’ de faaliyet gösteren 2.569 firmanın sektörel dağılım göz önünde bulundurulduğunda % 3’ lük oran ile 77 firmanın ana faaliyet konusu enerji alanıdır.

• TGB’ lerde yürütülen 7.126 projenin % 5’lik oran ile 356 adeti enerji alanında yürütülmektedir. Bu enerji projelerinin toplam bütçesi 2.3 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca devam eden 356 enerji projesinin % 81’lik oran ile 291 adet enerji alanı öncelikli teknoloji sınıflarından birine dâhildir.• TGB’ lerde yürütülen enerji alanı öncelikli teknoloji sınıflarından birine dâhil projelerden öne çıkan konular; Enerji Yönetimi, Güneş Enerjisi (Fotovoltaik), Atıkların Yakılması ve Elektrik Depolama (Batarya) olarak gerçekleşmiştir.

3.2. Ar-Ge Merkezleri ProgramıAr-Ge Merkezlerinde yapılan Ar-Ge faaliyetleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 b):

• Ağustos 2014 itibariyle 163 adet faal Ar-Ge Merkezinin sektörel dağılımı göz önünde alındığında kendi faaliyet sektörünü enerji olarak beyan eden % 1,23’ lük oran ile 2 adet firma bulunmaktadır.

3.3. Sanayi Tezleri (San-Tez) ProgramıSan-Tez Programı kapsamında desteklene Ar-Ge projeleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 c):• Desteklenen San-Tez Projelerinin sektörel dağılımına bakıldığında enerji alanında % 3,76’ lık bir oran ile 31 adet San-Tez projesi desteklenmiştir. Bu 31 adet San-Tez projesinin toplam bütçesi % 4’ lük oran ile 12,3 Milyon TL şeklinde gerçekleşmiştir.

ULUSAL ENERJİ AR-GE VE YENİLİK STRATEJİSİ İLE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI AR-GE DESTEK MEKANİZMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI 250

200

150

100

50

01973 1990 2000 2005 2007 2008 2011 2020+

Yıllar

218Toplam İthalat Toplam Arz

98991008476

53

24

Şekil 1. Türkiye'nin Toplam Enerji Arzı ve İthalatı (TÜBİTAK, 2011)

MAKALE

1918

ULUSAL ENERJİ AR-GE VE YENİLİK STRATEJİSİ İLE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI AR-GE DESTEK MEKANİZMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

3.4. Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı

Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı kapsamında desteklene iş fikirleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 d):

• Mayıs 2014 itibarıyla Teknogirişim Sermayesi Desteği kapsamında desteklenen 1303 adet iş fikrinin %10,89’ luk oranla 142 tanesinin teknolojik alanı enerjidir.

Sonuçlar ve ÖnerilerEnerji alanında gerçekleştirilecek Ar-Ge faaliyetleri için kısıtlı kamu kaynakları gözetildiğinde, Türkiye’nin avantajlı olduğu ve yatırım geri dönüşünün en iyi olduğu alanlara odaklanmak önemli bir gereklilik olarak dikkati çekmektedir. Bu konuda Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi belgesinde belirtilen hedef odaklı, öncelikli teknoloji alanlarından olan ve kısa-orta dönemli geri dönüşlerin olduğu kömür, hidrolik ve diğer yenilenebilir kaynaklara öncelik verilmesi önerilmektedir.

Alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşviki ve kullanımındaki artış doğal olarak enerji kaynaklarının

çeşitlendirilmesi ve üretimlerinin arttırılmasıyla bağlantılıdır. Bu açıdan bakıldığında elektrik üretiminde hidrolikten, rüzgârdan ve jeotermalden yararlanmak dikkate değer bir enerji politikası unsuru haline gelmektedir.

Küresel enerji arz sistemindeki oynamalardan ve olumsuzluklardan daha az etkilenen bir altyapının ülkemizde oluşturulması yine bir başka önemli hedef olarak değerlendirilmektedir. Türkiye; 2007’de İran, 2009’da Rusya - Ukrayna arasında aktarım ücreti tartışması ve son olarak 2014’ün başında Ukrayna’ da meydana gelen siyasi kaos kaynaklı doğalgaz krizi ile karşı karşıya kalmıştır.

Bölgede devam eden belirsizlikler Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacını temini üzerinde büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu durum da yeraltı doğal gaz depolarının önemini açıkça ortaya koymaktadır. Doğalgaz ve petrol talebinin gelecekte de artarak süreceği gözüne alındığında, enerji politikasında stratejik doğalgaz ve petrol rezervlerinin oluşturulması konusu önemli hale gelmektedir.

Türkiye açısından önemli Ar-Ge alanlarından bir diğeri ise Türkiye’nin en az dışa bağımlılık taşıyan fosil enerji kaynağı olan kömür ile enerji üreten termik santrallerin verimliliklerini arttıran

ve çevre sorunlarını azaltan teknolojilerin geliştirilmesidir. Bu nedenle bir yandan geleceğin kaynakları olarak gösterilen yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya yönelik teknolojilere dönük Ar-Ge faaliyetlerine odaklanırken, diğer yandan da ekonomisinin uygun olduğu yerlerde termik güç santrallerinin rehabilitasyonu teşvik edilmelidir (İTÜ, 2007).

Enerji ithalatında artan bağımlılıktan kurtulmak ve artan elektrik talebini karşılamak için Türkiye’nin başlattığı nükleer güç santralleri programına yönelik konu odaklı ve çağrılı proje destek mekanizması oluşturularak bu konuda teorik ve pratik donanıma sahip personel ve bilim insanı yetiştirilmesine aracılık edilmesi önemli bir konudur. Ayrıca gelecekte sorun oluşturabileceği beklenen nükleer atıklardan kurtulma yollarına ilişkin Ar-Ge faaliyetleri de önemli bir alan olarak değerlendirilmektedir.

Kaynakça• BSTB. (2014 a). Teknoloji Geliştirme Bölgeleri. Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=107• BSTB. (2014 b). Ar-Ge Merkezleri. Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=113• BSTB. (2014 c). Sanayi Tezleri Programı (SAN-TEZ). Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=108• BSTB. (2014 d). Teknogirişim Sermayesi Desteği. Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=217

• IEA. (2012). World Energy Outlook 2012. Ağustos 2014. http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/turkish.pdf• İTÜ. (2007). Türkiye’de Enerji ve Geleceği İTÜ Görüşü. Temmuz 2014. http://www.emo.org.tr/ekler/34b920665683112_ek.pdf?tipi=38&turu=X&sube=0• TÜBİTAK. (2011). Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi. Temmuz 2014. http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files//BTYPD/btyk/23/Ek1_Ulusal_Enerji_ArGe_Yenilik_Stratejisi.pdf

MAKALE

1918

ULUSAL ENERJİ AR-GE VE YENİLİK STRATEJİSİ İLE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI AR-GE DESTEK MEKANİZMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

3.4. Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı

Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı kapsamında desteklene iş fikirleri; hedef odaklı, enerji alanı öncelikli teknoloji konuları açısından değerlendirilecek olursa (BSTB, 2014 d):

• Mayıs 2014 itibarıyla Teknogirişim Sermayesi Desteği kapsamında desteklenen 1303 adet iş fikrinin %10,89’ luk oranla 142 tanesinin teknolojik alanı enerjidir.

Sonuçlar ve ÖnerilerEnerji alanında gerçekleştirilecek Ar-Ge faaliyetleri için kısıtlı kamu kaynakları gözetildiğinde, Türkiye’nin avantajlı olduğu ve yatırım geri dönüşünün en iyi olduğu alanlara odaklanmak önemli bir gereklilik olarak dikkati çekmektedir. Bu konuda Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi belgesinde belirtilen hedef odaklı, öncelikli teknoloji alanlarından olan ve kısa-orta dönemli geri dönüşlerin olduğu kömür, hidrolik ve diğer yenilenebilir kaynaklara öncelik verilmesi önerilmektedir.

Alternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşviki ve kullanımındaki artış doğal olarak enerji kaynaklarının

çeşitlendirilmesi ve üretimlerinin arttırılmasıyla bağlantılıdır. Bu açıdan bakıldığında elektrik üretiminde hidrolikten, rüzgârdan ve jeotermalden yararlanmak dikkate değer bir enerji politikası unsuru haline gelmektedir.

Küresel enerji arz sistemindeki oynamalardan ve olumsuzluklardan daha az etkilenen bir altyapının ülkemizde oluşturulması yine bir başka önemli hedef olarak değerlendirilmektedir. Türkiye; 2007’de İran, 2009’da Rusya - Ukrayna arasında aktarım ücreti tartışması ve son olarak 2014’ün başında Ukrayna’ da meydana gelen siyasi kaos kaynaklı doğalgaz krizi ile karşı karşıya kalmıştır.

Bölgede devam eden belirsizlikler Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacını temini üzerinde büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu durum da yeraltı doğal gaz depolarının önemini açıkça ortaya koymaktadır. Doğalgaz ve petrol talebinin gelecekte de artarak süreceği gözüne alındığında, enerji politikasında stratejik doğalgaz ve petrol rezervlerinin oluşturulması konusu önemli hale gelmektedir.

Türkiye açısından önemli Ar-Ge alanlarından bir diğeri ise Türkiye’nin en az dışa bağımlılık taşıyan fosil enerji kaynağı olan kömür ile enerji üreten termik santrallerin verimliliklerini arttıran

ve çevre sorunlarını azaltan teknolojilerin geliştirilmesidir. Bu nedenle bir yandan geleceğin kaynakları olarak gösterilen yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya yönelik teknolojilere dönük Ar-Ge faaliyetlerine odaklanırken, diğer yandan da ekonomisinin uygun olduğu yerlerde termik güç santrallerinin rehabilitasyonu teşvik edilmelidir (İTÜ, 2007).

Enerji ithalatında artan bağımlılıktan kurtulmak ve artan elektrik talebini karşılamak için Türkiye’nin başlattığı nükleer güç santralleri programına yönelik konu odaklı ve çağrılı proje destek mekanizması oluşturularak bu konuda teorik ve pratik donanıma sahip personel ve bilim insanı yetiştirilmesine aracılık edilmesi önemli bir konudur. Ayrıca gelecekte sorun oluşturabileceği beklenen nükleer atıklardan kurtulma yollarına ilişkin Ar-Ge faaliyetleri de önemli bir alan olarak değerlendirilmektedir.

Kaynakça• BSTB. (2014 a). Teknoloji Geliştirme Bölgeleri. Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=107• BSTB. (2014 b). Ar-Ge Merkezleri. Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=113• BSTB. (2014 c). Sanayi Tezleri Programı (SAN-TEZ). Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=108• BSTB. (2014 d). Teknogirişim Sermayesi Desteği. Temmuz 2014. http://sagm.sanayi.gov.tr/ServiceDetails.aspx?dataID=217

• IEA. (2012). World Energy Outlook 2012. Ağustos 2014. http://www.iea.org/publications/freepublications/publication/turkish.pdf• İTÜ. (2007). Türkiye’de Enerji ve Geleceği İTÜ Görüşü. Temmuz 2014. http://www.emo.org.tr/ekler/34b920665683112_ek.pdf?tipi=38&turu=X&sube=0• TÜBİTAK. (2011). Ulusal Enerji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi. Temmuz 2014. http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files//BTYPD/btyk/23/Ek1_Ulusal_Enerji_ArGe_Yenilik_Stratejisi.pdf

2120

MAKALE

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Bilim ve teknolojiye verilen önem aynı zamanda bir ülkenin gelişmişliğinin en başta gelen göstergelerindendir. Bu noktada işletmelerin araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri büyük önem taşımaktadır. Ar-Ge yatırımları ile katma değer oluşturulmasında ise insan kaynaklarının niteliği ve niceliği oldukça önemlidir. İnsan kaynakları, hem bilginin üreticisi olma hem de bilginin kullanımı ve ekonomik değere dönüşmesinde anahtar rolü üstlenmesi sebebiyle, Ar-Ge faaliyetlerindeki en mühim unsurlardandır. İnsan kaynakları yönetimi, günümüz işletmeciliğinin en önemli rekabet araçlarından biri haline gelmiştir.

Personel yönetiminin stratejilerini, politikalarını, uygulamalarını da içine alabilecek şekilde geniş kapsamlı düşünülen insan kaynakları yönetimi fonksiyonu, başlı başına kalifiye iş gücünün sağlanması ve bu iş gücünün işletme amaçları ve stratejileri doğrultusunda etkin kullanımı gibi konularda işletmelere önemli rekabet avantajı sağlamaktadır.

İnsana sadece bir maliyet unsuru olarak değil geliştirilmesi gereken bir kaynak olarak bakmak gerekmektedir. İşletmeler ancak bu yolla istedikleri kâr, verimlilik, kalite gibi amaçlara ulaşabilir. İnsan kaynakları yönetiminin görevi, geleceğe

dönük olarak işletme amaçlarını yerine getirecek yetenekli ve iyi motive edilmiş kalifiye personel sağlamak, bu personelin işten duydukları tatmini artırmak, yeteneklerini ortaya çıkarmak ve bu faaliyetleri mümkün olduğunca iş gücü maliyetlerini kontrol altında tutacak şekilde yapmaktır.

İnsan kaynakları yönetiminin giderek önem kazandığı küresel rekabet ortamında, ülkemizin özel sektör Ar-Ge merkezlerindeki insan kaynakları yönetim uygulamalarını ortaya koyup bu merkezlerin insan kaynakları yönetim uygulamaları hakkındaki algı ve görüşlerini belirleyebilmek üzere Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezi belgesi verilmiş işletmelere yönelik bir anket çalışması uygulanmıştır. Araştırmaya; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezi belgesi verilmiş olan 143 Ar-Ge merkezi katılım sağlamıştır. Ankette, anketi yanıtlayana yönelik demografik bilgiler, işletmeye ait genel bilgiler, özel sektör Ar-Ge merkezlerinde insan kaynakları yönetim işlevlerini uygulama düzeyleri ve insan kaynakları yönetimine bakış açılarına ilişkin olarak toplam 45 soru yöneltilmiştir. Araştırma sonucunda elde ettiğimiz tespitler ile bu doğrultuda Ar-Ge merkezlerindeki insan kaynakları yönetimi uygulamalarının güçlendirilebilmesi için geliştirdiğimiz öneriler şu şekilde özetlenebilir:

1. Araştırma dâhilinde anketi cevaplayanların % 94’ü insan kaynakları

yönetiminin personel yönetiminden farklı olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir. İşletmelerin neredeyse tamamında ayrı bir insan kaynakları biriminin olduğu beyan edilmiştir. Aksini beyan eden işletmelerde ise bu şekilde bir birimin olmaması teknolojik yetersizliğe ve patron firması olunması gibi faktörlere bağlanmıştır. İnsan kaynakları biriminin işletmedeki mevcudiyet yılına verilen cevaplarda ise “10 yıldan fazla” seçeneği % 70 oranla başı çekmektedir. Ayrıca insan kaynakları bölümünde genel olarak % 46 oranıyla 10 ve üzerinde kişinin çalıştığı görülmektedir. Bu sonuçlardan hareketle genel olarak Ar-Ge merkezi belgesine sahip işletmelerde insan kaynakları yönetimi bilincinin yüksek olduğu söylenebilir. Ancak bu işletmelerde Ar-Ge merkezi adına yürütülen insan kaynakları çalışmalarının, işletmenin genel insan kaynakları biriminden ayrı olmaksızın ve Ar-Ge merkezinin en yetkili kişisi tarafından yürütüldüğünü söyleyebiliriz.

2. Ar-Ge merkezlerinde, personel seçimi teknikleri neticesinde temin edilen iş görenler ile ilgili olarak yaşanan sıkıntıların genellikle; kalifiye personel bulunamaması, istenen ücretlerin fazla bulunması ve kalifiye personelin daha büyük bir işletmede iş bulduğunda işten ayrılması olduğu beyan edilmiştir. İşe kabul edilen adayların belli bir süre geçtikten sonra işten ayrılma oranının oldukça yüksek olduğu göz önünde bulundurulduğunda; Ar-Ge merkezlerine personel seçiminde, adayların kariyer, ücret beklentisi ve iş tatminine verdikleri önemle işletmenin beklentilerinin örtüşüp örtüşmediğine dikkat edilmediği söylenebilir. İşe alımlarda personelin Ar-Ge bölümünde çalışıp çalışamama durumunun işletmenin genel insan kaynakları biriminde karar veriliyor

olması, Ar-Ge merkezi için ayrı bir insan kaynakları faaliyetinin yürütülmemesi bu durumda etkili olabilir.

Sermaye ve çalışan sayısı bakımından önde gelen dünyanın büyük firmalarında Ar-Ge faaliyetlerini yürüten birimlerin insan kaynakları yönetim uygulamalarının

işletmenin genelinden bağımsız olarak yürütüldüğü düşünüldüğünde, ülkemizde de Ar-Ge merkezlerinde bu şekilde bir yapılanmaya gidilmesi oldukça yerinde görülmektedir. İşletmeleri Ar-Ge merkezleri için benzer yapıyı kurmaya teşvik edecek unsurun ise, Ar-Ge merkezinde personel sayısına bağlı olarak kurulacak insan kaynakları birimi çalışanlarının da vergisel teşvik kapsamındaki muafiyetlerden yararlanabilmesinin olacağı düşünülmektedir.

3. Ar-Ge merkezlerinde insan kaynakları yönetim uygulamaları adına yürütülen çalışmalara baktığımızda; temel personel yönetimi faaliyetleri olan işe alma ve yerleştirme, personel ve özlük işlemleri, bordrolama, terfi ve atamalar gibi çalışmaların yanında modern insan

ÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİAhmet Eren TOPCU / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)

Personel Seçiminde Yaşanan SIkıntılar

İstenilen ücretler fazla

Kalifiye personel bulunamıyor

Lisans mezunları Ar-Ge biriminde çalışmak

Kalifiye personel daha büyük bir işletmede iş bulduğu zaman ayrılıyor

İşe alınan adaylar işe başlamıyor

Diğer

Sayı Yüzde %

70

111

4

50

3

18

27

43

2

20

1

7

Tablo 1. Personel Seçiminde Karşılaşılan Problemler

kaynakları yönetim uygulamaları olan eğitim ve geliştirme faaliyetleri, ücretlendirme, kariyer planlama, performans değerlendirme, iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal faaliyetlere de önem verildiği görülmektedir. Ancak bu unsurlar arasında en az dikkat edilen nokta, iş sağlığı ve güvenliği olmuştur.

Bakanlığımız, Ar-Ge mevzuatı çerçevesinde, Ar-Ge merkezi giriş ve çıkışlarının kontrolünün turnike ve kartlı sistemlerle sağlanmasını istemektedir. Ancak, işletmenin diğer birimlerinden ayrı olarak yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinde iş güvenliği çalışmaları adına herhangi bir yaptırım bulunmamakta ya da iş güvenliği faaliyetlerinin kimler tarafından sağlandığı kontrol edilmemektedir. Bu kapsamda, Ar-Ge merkezlerinin bulunduğu sektöre ve çalışan sayısına bağlı olarak; A-B-C sınıflarından uygun sayıda iş güvenliği uzmanının işletmenin genelinden bağımsız olarak istihdam edilmesi Ar-Ge merkezlerinden talep edilebilir.

4. Ar-Ge merkezlerine personel istihdam etmede kullanılan kaynaklar sırasıyla; kişisel başvurular ve özgeçmiş, iç transfer, internet ile ilan ve reklamlar olarak

2120

MAKALE

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Bilim ve teknolojiye verilen önem aynı zamanda bir ülkenin gelişmişliğinin en başta gelen göstergelerindendir. Bu noktada işletmelerin araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri büyük önem taşımaktadır. Ar-Ge yatırımları ile katma değer oluşturulmasında ise insan kaynaklarının niteliği ve niceliği oldukça önemlidir. İnsan kaynakları, hem bilginin üreticisi olma hem de bilginin kullanımı ve ekonomik değere dönüşmesinde anahtar rolü üstlenmesi sebebiyle, Ar-Ge faaliyetlerindeki en mühim unsurlardandır. İnsan kaynakları yönetimi, günümüz işletmeciliğinin en önemli rekabet araçlarından biri haline gelmiştir.

Personel yönetiminin stratejilerini, politikalarını, uygulamalarını da içine alabilecek şekilde geniş kapsamlı düşünülen insan kaynakları yönetimi fonksiyonu, başlı başına kalifiye iş gücünün sağlanması ve bu iş gücünün işletme amaçları ve stratejileri doğrultusunda etkin kullanımı gibi konularda işletmelere önemli rekabet avantajı sağlamaktadır.

İnsana sadece bir maliyet unsuru olarak değil geliştirilmesi gereken bir kaynak olarak bakmak gerekmektedir. İşletmeler ancak bu yolla istedikleri kâr, verimlilik, kalite gibi amaçlara ulaşabilir. İnsan kaynakları yönetiminin görevi, geleceğe

dönük olarak işletme amaçlarını yerine getirecek yetenekli ve iyi motive edilmiş kalifiye personel sağlamak, bu personelin işten duydukları tatmini artırmak, yeteneklerini ortaya çıkarmak ve bu faaliyetleri mümkün olduğunca iş gücü maliyetlerini kontrol altında tutacak şekilde yapmaktır.

İnsan kaynakları yönetiminin giderek önem kazandığı küresel rekabet ortamında, ülkemizin özel sektör Ar-Ge merkezlerindeki insan kaynakları yönetim uygulamalarını ortaya koyup bu merkezlerin insan kaynakları yönetim uygulamaları hakkındaki algı ve görüşlerini belirleyebilmek üzere Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezi belgesi verilmiş işletmelere yönelik bir anket çalışması uygulanmıştır. Araştırmaya; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge merkezi belgesi verilmiş olan 143 Ar-Ge merkezi katılım sağlamıştır. Ankette, anketi yanıtlayana yönelik demografik bilgiler, işletmeye ait genel bilgiler, özel sektör Ar-Ge merkezlerinde insan kaynakları yönetim işlevlerini uygulama düzeyleri ve insan kaynakları yönetimine bakış açılarına ilişkin olarak toplam 45 soru yöneltilmiştir. Araştırma sonucunda elde ettiğimiz tespitler ile bu doğrultuda Ar-Ge merkezlerindeki insan kaynakları yönetimi uygulamalarının güçlendirilebilmesi için geliştirdiğimiz öneriler şu şekilde özetlenebilir:

1. Araştırma dâhilinde anketi cevaplayanların % 94’ü insan kaynakları

yönetiminin personel yönetiminden farklı olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir. İşletmelerin neredeyse tamamında ayrı bir insan kaynakları biriminin olduğu beyan edilmiştir. Aksini beyan eden işletmelerde ise bu şekilde bir birimin olmaması teknolojik yetersizliğe ve patron firması olunması gibi faktörlere bağlanmıştır. İnsan kaynakları biriminin işletmedeki mevcudiyet yılına verilen cevaplarda ise “10 yıldan fazla” seçeneği % 70 oranla başı çekmektedir. Ayrıca insan kaynakları bölümünde genel olarak % 46 oranıyla 10 ve üzerinde kişinin çalıştığı görülmektedir. Bu sonuçlardan hareketle genel olarak Ar-Ge merkezi belgesine sahip işletmelerde insan kaynakları yönetimi bilincinin yüksek olduğu söylenebilir. Ancak bu işletmelerde Ar-Ge merkezi adına yürütülen insan kaynakları çalışmalarının, işletmenin genel insan kaynakları biriminden ayrı olmaksızın ve Ar-Ge merkezinin en yetkili kişisi tarafından yürütüldüğünü söyleyebiliriz.

2. Ar-Ge merkezlerinde, personel seçimi teknikleri neticesinde temin edilen iş görenler ile ilgili olarak yaşanan sıkıntıların genellikle; kalifiye personel bulunamaması, istenen ücretlerin fazla bulunması ve kalifiye personelin daha büyük bir işletmede iş bulduğunda işten ayrılması olduğu beyan edilmiştir. İşe kabul edilen adayların belli bir süre geçtikten sonra işten ayrılma oranının oldukça yüksek olduğu göz önünde bulundurulduğunda; Ar-Ge merkezlerine personel seçiminde, adayların kariyer, ücret beklentisi ve iş tatminine verdikleri önemle işletmenin beklentilerinin örtüşüp örtüşmediğine dikkat edilmediği söylenebilir. İşe alımlarda personelin Ar-Ge bölümünde çalışıp çalışamama durumunun işletmenin genel insan kaynakları biriminde karar veriliyor

olması, Ar-Ge merkezi için ayrı bir insan kaynakları faaliyetinin yürütülmemesi bu durumda etkili olabilir.

Sermaye ve çalışan sayısı bakımından önde gelen dünyanın büyük firmalarında Ar-Ge faaliyetlerini yürüten birimlerin insan kaynakları yönetim uygulamalarının

işletmenin genelinden bağımsız olarak yürütüldüğü düşünüldüğünde, ülkemizde de Ar-Ge merkezlerinde bu şekilde bir yapılanmaya gidilmesi oldukça yerinde görülmektedir. İşletmeleri Ar-Ge merkezleri için benzer yapıyı kurmaya teşvik edecek unsurun ise, Ar-Ge merkezinde personel sayısına bağlı olarak kurulacak insan kaynakları birimi çalışanlarının da vergisel teşvik kapsamındaki muafiyetlerden yararlanabilmesinin olacağı düşünülmektedir.

3. Ar-Ge merkezlerinde insan kaynakları yönetim uygulamaları adına yürütülen çalışmalara baktığımızda; temel personel yönetimi faaliyetleri olan işe alma ve yerleştirme, personel ve özlük işlemleri, bordrolama, terfi ve atamalar gibi çalışmaların yanında modern insan

ÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİAhmet Eren TOPCU / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü)

Personel Seçiminde Yaşanan SIkıntılar

İstenilen ücretler fazla

Kalifiye personel bulunamıyor

Lisans mezunları Ar-Ge biriminde çalışmak

Kalifiye personel daha büyük bir işletmede iş bulduğu zaman ayrılıyor

İşe alınan adaylar işe başlamıyor

Diğer

Sayı Yüzde %

70

111

4

50

3

18

27

43

2

20

1

7

Tablo 1. Personel Seçiminde Karşılaşılan Problemler

kaynakları yönetim uygulamaları olan eğitim ve geliştirme faaliyetleri, ücretlendirme, kariyer planlama, performans değerlendirme, iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal faaliyetlere de önem verildiği görülmektedir. Ancak bu unsurlar arasında en az dikkat edilen nokta, iş sağlığı ve güvenliği olmuştur.

Bakanlığımız, Ar-Ge mevzuatı çerçevesinde, Ar-Ge merkezi giriş ve çıkışlarının kontrolünün turnike ve kartlı sistemlerle sağlanmasını istemektedir. Ancak, işletmenin diğer birimlerinden ayrı olarak yürütülen Ar-Ge faaliyetlerinde iş güvenliği çalışmaları adına herhangi bir yaptırım bulunmamakta ya da iş güvenliği faaliyetlerinin kimler tarafından sağlandığı kontrol edilmemektedir. Bu kapsamda, Ar-Ge merkezlerinin bulunduğu sektöre ve çalışan sayısına bağlı olarak; A-B-C sınıflarından uygun sayıda iş güvenliği uzmanının işletmenin genelinden bağımsız olarak istihdam edilmesi Ar-Ge merkezlerinden talep edilebilir.

4. Ar-Ge merkezlerine personel istihdam etmede kullanılan kaynaklar sırasıyla; kişisel başvurular ve özgeçmiş, iç transfer, internet ile ilan ve reklamlar olarak

Kullanılan İşbaşı Eğitim Yöntemleri Sayı Yüzde %

Tablo 3. Kullanılan İşbaşı Eğitim Yöntemleri

Yönetici gözetiminde eğitim

İşe başlatma (oryantasyon) eğitimi

Yetki devri yolu ile eğitim

Formen aracılığıyla eğitim

Rotasyon eğitimi

Staj yolu ile eğitim

Ekip çalışmasına katılım yolu ile eğitim

100

139

34

12

35

46

86

22

31

7

3

8

10

19

Personel Temini Sayı Yüzde %

Tablo 2. Personel Temini

Yükselme (Terfi)

İç transfer

İlan ve reklamlar

Kişisel başvurular ve özgeçmiş

İşletmede çalışanların tanıdık ve tavsiyeleri

İş ve işçi bulma kurumları

Eğitim kurumları

Sendikalar

İş gören kiralama

İnsan kaynakları danışmanlık fırsatları

İnternet

103

123

120

131

101

43

61

9

15

84

122

11

13

13

14

11

5

7

1

2

9

13

MAKALE

2322

ÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

görülmektedir. İstihdam yolunda internetin kullanılması Ar-Ge merkezlerinin günümüzün modern şartlarına ayak uydurduğunu göstermektedir. Ayrıca yükselme ve terfi imkânının da varlığı Ar-Ge personeli istihdamında liyakat ilkesine uyulduğunu göstermekte olup bunun işletmeye olan bağlılığı ve motivasyonu artıracak etki yapabileceği düşünülmektedir. Ancak, dış kaynaklar olan iş ve işçi bulma kuruluşları, sendika ya da danışmanlık firmalarının istihdam etmede oldukça az kullanıldığı görülmektedir. Etkin ve verimli bir aday bulma yönteminin uygulanabilmesi ve personel seçiminde kısır döngülerden kurtulabilmek adına Ar-Ge merkezlerinin özellikle sendikalar ve meslek kuruluşlarından destek alması yerinde olacaktır.

Ar-Ge merkezlerinde personel sürdürülebilirliğini sağlamak adına, Ar-Ge merkezleri ile üniversitelerin ilgili

fakültelerinin bu konuda iletişim halinde olması gerektiği düşünülmektedir. Belli başlı sektörlerde staj veya yarı zamanlı çalışabilme imkânı tanınması amacıyla, üniversitelerde elektronik özgeçmiş havuzları oluşturulması ile üniversitede öğrenim gören lisans öğrencileri de Ar-Ge kavramıyla tanışabilecek ve tam zamanlı olmasa bile Ar-Ge merkezlerinde çalışma fırsatı bulabilecektir. Bu sayede, her sene gerçekleştirilen Ar-Ge Değerlendirme ve Denetim Komisyonu toplantılarında, Ar-Ge merkezleri yönetimlerinin üniversite öğrencilerine ne kadar ulaşabildikleri sorgulanmış ve ölçülmüş olacaktır.

5. Personel seçme ve işe yerleştirme insan kaynağından yararlanmada başlangıç aşamasıdır. İstihdam edilen personelin örgüte uyumluluğunu sağlayarak verimli ve etkin bir performans sergilemesi ancak uygulanan eğitim ve geliştirme programlarıyla mümkün olabilmektedir. Araştırma dahilindeki Ar-Ge merkezlerine

baktığımızda, uygulanan iş başı eğitimlerinde işe başlatma (oryantasyon) eğitimi başta gelmektedir. İşe yeni başlayan personelin işletmeyi tanıması, yapacağı işin tanımını ve sosyal haklarını tam anlamıyla öğrenmesi iş motivasyonu açısından oldukça önemlidir. İş başı eğitimlerde uygulanan diğer yöntemlerde ise yönetici gözetiminde eğitim ile ekip çalışmasına katılım yoluyla eğitim göze çarpmaktadır. Ar-Ge faaliyetlerinin ancak bir ekip çalışmasıyla mümkün olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Ar-Ge merkezlerinde bu hususa dikkat edildiğini söyleyebiliriz. Ancak, günümüzde işten ayrılma sebepleri arasında en yüksek oranlardan birini iş tatminsizliği oluşturmaktadır. Çalışma ortamında rotasyon eğitimi uygulanmasının çalışanların kendisini zihnen de yenilenmesine imkân vereceği düşünülmektedir. Staj imkânlarının ise oldukça az oranda uygulandığı görülmektedir. Sürdürülebilir insan kaynağı oluşturmak ve lisans mezunlarının iş başvurusu yapmadan önce Ar-Ge departmanlarında hangi ortamlarda, hangi iş tanımlarında çalışıldığını öğrenebilmesi için Ar-Ge merkezlerinde staj uygulamalarına mutlaka yüksek oranda yer verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Ülkemizde ara eleman olarak tabir edilen meslek lisesi mezunlarının azlığı ve uygulanan eğitimin niteliği her daim tartışma konusu olmuştur. Meslek liseleri konusundaki mevcut sorunların düzeltilmesi adına Bakanlığımızca yetkilendirilen Ar-Ge merkezleri dâhilinde etkili önlemler alınabileceği düşünülmektedir. Ar-Ge personelini bir maliyet unsuru olarak görmekten çıkarıp onu bir yatırım unsuru haline getirmek için Ar-Ge merkezlerinden; faaliyet

gösterdikleri sektörü ve bulundukları lokasyonu da dikkate alarak, meslek lisesi öğrencilerine okula girdikleri tarihten itibaren çalışma/staj imkânı sunmalarının istenmesi geleceğe yatırım açısından yerinde olacaktır. Bu durumun belki kısa vadede değil fakat uzun vadede, ülkemizde mesleki bilgi olarak yetkin Ar-Ge çalışanlarının yetişmesinde oldukça etkili olacağı düşünülmektedir.

Yüksek lisans ve doktora yapacak personelin öğrenim giderlerinin belli bir kısmının işletme tarafından, belli bir kısmının ise vergisel teşvik mekanizması kapsamında devletçe karşılanmasını sağlanmasına imkân verecek hukuki düzenlemeler yapılması sayesinde Ar-Ge merkezlerindeki mevcut personelin üniversite ortamında da projeler üreterek katma değer yaratabileceği düşünülmektedir. Yabancı dil bilgisinin oldukça mühim olduğu günümüz çalışma hayatında, katılım sağlanacak yabancı dil kurslarının da finansal açıdan belli bir kısmının devletçe karşılanması uygulanabilir gözükmektedir.

6. Bilim ve teknoloji alanında yurt dışında faaliyet gösteren bilim insanlarının

ülkemize geri dönmesi ve birikimlerinden yararlanılması adına gerekli hukuksal düzenlemelerin yapılması ve bu tersine beyin göçünde Ar-Ge merkezlerinin dinamizminden faydalanılması sağlanmalıdır.

Ar-Ge merkezlerinin, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na aykırı olmamak üzere, üniversitelerde proje ofisleri açması, bilim insanlarının ülkemize döndüklerinde çalışma ortamlarının üniversiteden kopuk olmaksızın bu ofislerde sağlanması, Ar-Ge merkezlerinde çalışanlardan yüksek lisans ve doktora eğitimine devam etmek isteyenlerin bu kişilerin önderliğinde bu ofislerde haftanın belli günlerinde çalışmasının sağlanmasının mümkün olabileceği düşünülmektedir.

7. Araştırma dâhilindeki Ar-Ge merkezlerinin neredeyse tamamında performans değerleme/değerlendirmenin gerekli olduğu düşünülmektedir. Stratejik insan kaynakları yönetim uygulamalarından biri olan performans değerlendirme, genelde takım çalışması ve proje bazlı yürütülen Ar-Ge çalışmalarında büyük önem arz

etmektedir. Modern insan kaynakları yönetim uygulamalarında eğitim ve geliştirme programını belirlemek, uygun ücret ve ödüllendirme politikası oluşturmak, sergilenen performansa bağlı olarak mevcut Ar-Ge takımlarını revize etmek amacıyla uygulanan performans değerlendirme, çalışan ve işletme açısından ayrı ayrı önemlidir. Gelişmiş ülkelerdeki köklü Ar-Ge merkezlerinde bu değerleme işleminin modern bir yöntemle takip edildiği görülmektedir. 360 derece adı verilen bu yöntem, performansın hem çalışanların kendileri tarafından hem de takım arkadaşları, yöneticileri, astları ve de çıkan ürünün kullanıcısı olan müşteriler tarafından değerlendirilmesine imkân vermektedir. Bu doğrultuda ilgili hukuksal düzenlemelerle, Ar-Ge merkezlerinde işletmenin genelinden bağımsız bir performans değerleme sistemi uygulanmasında fayda görülmektedir.

8. Ücretlendirme konusunda ankete verilen cevaplar değerlendirildiğinde, Ar-Ge merkezlerinde ücretlendirme ile ilgili teorik bağlamda modern insan kaynakları uygulamalarına uygun şekilde hareket edildiği ancak bu durumun pratikte istenen sonuçları doğurmadığı söylenebilecektir. Ücretlendirme politikası oluşturulurken, performans ve beceriler dikkatle değerlendirilmelidir, işe yeni başlayan ve deneyimsiz bir personeli tatmin edecek ücret önerisinde bulunulmalı, personel devir oranını düşük tutacak bir ücret politikası izlenmelidir. Özellikle mevcut araştırmacıları Ar-Ge merkezinde tutabilmek amacıyla, Ar-Ge merkezlerince meslek odalarının belirlediği minimum aylık ücretlere uyulduğu her sene yapılan denetim faaliyetlerinde Ar-Ge merkezlerini inceleyen hakemler vasıtasıyla kontrol

Kullanılan İşbaşı Eğitim Yöntemleri Sayı Yüzde %

Tablo 3. Kullanılan İşbaşı Eğitim Yöntemleri

Yönetici gözetiminde eğitim

İşe başlatma (oryantasyon) eğitimi

Yetki devri yolu ile eğitim

Formen aracılığıyla eğitim

Rotasyon eğitimi

Staj yolu ile eğitim

Ekip çalışmasına katılım yolu ile eğitim

100

139

34

12

35

46

86

22

31

7

3

8

10

19

Personel Temini Sayı Yüzde %

Tablo 2. Personel Temini

Yükselme (Terfi)

İç transfer

İlan ve reklamlar

Kişisel başvurular ve özgeçmiş

İşletmede çalışanların tanıdık ve tavsiyeleri

İş ve işçi bulma kurumları

Eğitim kurumları

Sendikalar

İş gören kiralama

İnsan kaynakları danışmanlık fırsatları

İnternet

103

123

120

131

101

43

61

9

15

84

122

11

13

13

14

11

5

7

1

2

9

13

MAKALE

2322

ÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

görülmektedir. İstihdam yolunda internetin kullanılması Ar-Ge merkezlerinin günümüzün modern şartlarına ayak uydurduğunu göstermektedir. Ayrıca yükselme ve terfi imkânının da varlığı Ar-Ge personeli istihdamında liyakat ilkesine uyulduğunu göstermekte olup bunun işletmeye olan bağlılığı ve motivasyonu artıracak etki yapabileceği düşünülmektedir. Ancak, dış kaynaklar olan iş ve işçi bulma kuruluşları, sendika ya da danışmanlık firmalarının istihdam etmede oldukça az kullanıldığı görülmektedir. Etkin ve verimli bir aday bulma yönteminin uygulanabilmesi ve personel seçiminde kısır döngülerden kurtulabilmek adına Ar-Ge merkezlerinin özellikle sendikalar ve meslek kuruluşlarından destek alması yerinde olacaktır.

Ar-Ge merkezlerinde personel sürdürülebilirliğini sağlamak adına, Ar-Ge merkezleri ile üniversitelerin ilgili

fakültelerinin bu konuda iletişim halinde olması gerektiği düşünülmektedir. Belli başlı sektörlerde staj veya yarı zamanlı çalışabilme imkânı tanınması amacıyla, üniversitelerde elektronik özgeçmiş havuzları oluşturulması ile üniversitede öğrenim gören lisans öğrencileri de Ar-Ge kavramıyla tanışabilecek ve tam zamanlı olmasa bile Ar-Ge merkezlerinde çalışma fırsatı bulabilecektir. Bu sayede, her sene gerçekleştirilen Ar-Ge Değerlendirme ve Denetim Komisyonu toplantılarında, Ar-Ge merkezleri yönetimlerinin üniversite öğrencilerine ne kadar ulaşabildikleri sorgulanmış ve ölçülmüş olacaktır.

5. Personel seçme ve işe yerleştirme insan kaynağından yararlanmada başlangıç aşamasıdır. İstihdam edilen personelin örgüte uyumluluğunu sağlayarak verimli ve etkin bir performans sergilemesi ancak uygulanan eğitim ve geliştirme programlarıyla mümkün olabilmektedir. Araştırma dahilindeki Ar-Ge merkezlerine

baktığımızda, uygulanan iş başı eğitimlerinde işe başlatma (oryantasyon) eğitimi başta gelmektedir. İşe yeni başlayan personelin işletmeyi tanıması, yapacağı işin tanımını ve sosyal haklarını tam anlamıyla öğrenmesi iş motivasyonu açısından oldukça önemlidir. İş başı eğitimlerde uygulanan diğer yöntemlerde ise yönetici gözetiminde eğitim ile ekip çalışmasına katılım yoluyla eğitim göze çarpmaktadır. Ar-Ge faaliyetlerinin ancak bir ekip çalışmasıyla mümkün olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Ar-Ge merkezlerinde bu hususa dikkat edildiğini söyleyebiliriz. Ancak, günümüzde işten ayrılma sebepleri arasında en yüksek oranlardan birini iş tatminsizliği oluşturmaktadır. Çalışma ortamında rotasyon eğitimi uygulanmasının çalışanların kendisini zihnen de yenilenmesine imkân vereceği düşünülmektedir. Staj imkânlarının ise oldukça az oranda uygulandığı görülmektedir. Sürdürülebilir insan kaynağı oluşturmak ve lisans mezunlarının iş başvurusu yapmadan önce Ar-Ge departmanlarında hangi ortamlarda, hangi iş tanımlarında çalışıldığını öğrenebilmesi için Ar-Ge merkezlerinde staj uygulamalarına mutlaka yüksek oranda yer verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Ülkemizde ara eleman olarak tabir edilen meslek lisesi mezunlarının azlığı ve uygulanan eğitimin niteliği her daim tartışma konusu olmuştur. Meslek liseleri konusundaki mevcut sorunların düzeltilmesi adına Bakanlığımızca yetkilendirilen Ar-Ge merkezleri dâhilinde etkili önlemler alınabileceği düşünülmektedir. Ar-Ge personelini bir maliyet unsuru olarak görmekten çıkarıp onu bir yatırım unsuru haline getirmek için Ar-Ge merkezlerinden; faaliyet

gösterdikleri sektörü ve bulundukları lokasyonu da dikkate alarak, meslek lisesi öğrencilerine okula girdikleri tarihten itibaren çalışma/staj imkânı sunmalarının istenmesi geleceğe yatırım açısından yerinde olacaktır. Bu durumun belki kısa vadede değil fakat uzun vadede, ülkemizde mesleki bilgi olarak yetkin Ar-Ge çalışanlarının yetişmesinde oldukça etkili olacağı düşünülmektedir.

Yüksek lisans ve doktora yapacak personelin öğrenim giderlerinin belli bir kısmının işletme tarafından, belli bir kısmının ise vergisel teşvik mekanizması kapsamında devletçe karşılanmasını sağlanmasına imkân verecek hukuki düzenlemeler yapılması sayesinde Ar-Ge merkezlerindeki mevcut personelin üniversite ortamında da projeler üreterek katma değer yaratabileceği düşünülmektedir. Yabancı dil bilgisinin oldukça mühim olduğu günümüz çalışma hayatında, katılım sağlanacak yabancı dil kurslarının da finansal açıdan belli bir kısmının devletçe karşılanması uygulanabilir gözükmektedir.

6. Bilim ve teknoloji alanında yurt dışında faaliyet gösteren bilim insanlarının

ülkemize geri dönmesi ve birikimlerinden yararlanılması adına gerekli hukuksal düzenlemelerin yapılması ve bu tersine beyin göçünde Ar-Ge merkezlerinin dinamizminden faydalanılması sağlanmalıdır.

Ar-Ge merkezlerinin, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na aykırı olmamak üzere, üniversitelerde proje ofisleri açması, bilim insanlarının ülkemize döndüklerinde çalışma ortamlarının üniversiteden kopuk olmaksızın bu ofislerde sağlanması, Ar-Ge merkezlerinde çalışanlardan yüksek lisans ve doktora eğitimine devam etmek isteyenlerin bu kişilerin önderliğinde bu ofislerde haftanın belli günlerinde çalışmasının sağlanmasının mümkün olabileceği düşünülmektedir.

7. Araştırma dâhilindeki Ar-Ge merkezlerinin neredeyse tamamında performans değerleme/değerlendirmenin gerekli olduğu düşünülmektedir. Stratejik insan kaynakları yönetim uygulamalarından biri olan performans değerlendirme, genelde takım çalışması ve proje bazlı yürütülen Ar-Ge çalışmalarında büyük önem arz

etmektedir. Modern insan kaynakları yönetim uygulamalarında eğitim ve geliştirme programını belirlemek, uygun ücret ve ödüllendirme politikası oluşturmak, sergilenen performansa bağlı olarak mevcut Ar-Ge takımlarını revize etmek amacıyla uygulanan performans değerlendirme, çalışan ve işletme açısından ayrı ayrı önemlidir. Gelişmiş ülkelerdeki köklü Ar-Ge merkezlerinde bu değerleme işleminin modern bir yöntemle takip edildiği görülmektedir. 360 derece adı verilen bu yöntem, performansın hem çalışanların kendileri tarafından hem de takım arkadaşları, yöneticileri, astları ve de çıkan ürünün kullanıcısı olan müşteriler tarafından değerlendirilmesine imkân vermektedir. Bu doğrultuda ilgili hukuksal düzenlemelerle, Ar-Ge merkezlerinde işletmenin genelinden bağımsız bir performans değerleme sistemi uygulanmasında fayda görülmektedir.

8. Ücretlendirme konusunda ankete verilen cevaplar değerlendirildiğinde, Ar-Ge merkezlerinde ücretlendirme ile ilgili teorik bağlamda modern insan kaynakları uygulamalarına uygun şekilde hareket edildiği ancak bu durumun pratikte istenen sonuçları doğurmadığı söylenebilecektir. Ücretlendirme politikası oluşturulurken, performans ve beceriler dikkatle değerlendirilmelidir, işe yeni başlayan ve deneyimsiz bir personeli tatmin edecek ücret önerisinde bulunulmalı, personel devir oranını düşük tutacak bir ücret politikası izlenmelidir. Özellikle mevcut araştırmacıları Ar-Ge merkezinde tutabilmek amacıyla, Ar-Ge merkezlerince meslek odalarının belirlediği minimum aylık ücretlere uyulduğu her sene yapılan denetim faaliyetlerinde Ar-Ge merkezlerini inceleyen hakemler vasıtasıyla kontrol

2524

MAKALE

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN AR-GE DESTEK VE TEŞVİK MEKANİZMALARININ TEKSTİL SEKTÖRÜNE ETKİLERİÖzlem COŞKUN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

edilmelidir. Meslek odalarının uyguladığı ücret skalası, sektörel bazda hem işin zorluğunu ortaya koyacağı hem de adayların Ar-Ge merkezlerinde çalışmayı tercih ederken ücret dışındaki faktörlere de dikkat etmesini sağlayacağı düşünülmektedir.

9. Araştırma dâhilindeki Ar-Ge merkezlerinde personele sağlanan sosyal yardımlar ve ek kazanımlarda yemek ve ulaşım başta gelmekte, onları sağlık sigortası, tam ücretle hastalık izni ve bayram ikramiyeleri takip etmektedir. Personel istihdamında yaşanan en büyük sıkıntılardan birinin de konaklama olduğu belirtilmesine karşın bu konuyla ilgili herhangi bir sosyal yardımın sağlanmadığı görülmektedir. Özellikle büyük şehirler dışındaki illerde bulunan Ar-Ge merkezlerine işe başvuracak adaylar, ücret yönünden sıkıntı olmamasına rağmen konaklama ve sosyal imkânları da düşünerek tercihlerini burada çalışmama yönünde kullanmaktadır. Güvenlik, faaliyet gösterilen sektör, uygun yerleşim alanı gibi nedenlerle şehir dışlarında ya da küçük illerde bulunan Ar-Ge merkezlerini de tercih sebebi haline getirebilmek adına, bekâr personele sağlanan konaklama durumunda oluşacak giderlerin yüzdesel olarak belli kısmının vergisel teşvikten yararlanılması ilgili hukuksal düzenlemelerle sağlanabileceği düşünülmektedir. Ayrıca çalışan evli çiftlerin de özel sektör tercih ederken kreş varlığına büyük önem verdikleri görülmektedir. Ar-Ge merkezlerinde sosyal ihtiyaçlar kapsamında kreş olanağının düşük olduğu görülmekte olduğundan buna benzer sosyal tesislerin çoğaltılması tavsiye edilebilir.

10. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında her faaliyetin elektronik ortamda takip edildiği

göz önünde bulundurulduğunda, insan kaynakları yönetim uygulamalarının da Ar-Ge merkezlerince elektronik bir bilgi sistemiyle takip edilmesi oldukça önemlidir. Ar-Ge çalışmaları sonucunda oluşan yenilikçi fikrin veya ürünün saklanabilmesi, belgelendirilmesi ve üreticisinin emeğinin de dikkate alınarak ödüllendirilmesi ve korunması, ancak bu şekilde bir elektronik insan kaynakları bilgi sisteminin kurulmasıyla mümkün olacaktır. Bu sayede, muhtemel işten ayrılmalarda işletmenin daha önce oluşturduğu know-how’ın ayrılan kişiyle birlikte kaybedilmesinin önüne geçilecek, uygulamaların etkinliği, verimliliği ve kontrolü kolaylaşacaktır. Ar-Ge merkezlerindeki muhasebe sistemine benzer şekilde, işletmenin genelinden bağımsız bir elektronik insan kaynakları bilgi sisteminin oluşturulmasında yarar görülmektedir.

Sonuç olarak, bilgi ve teknolojinin yalnızca onu uygulayacak insan faktörü sayesinde katma değere dönüştürülebileceği ve insan faktörü yerine başka bir şeyin konulmasının oldukça zor olduğu düşünüldüğünde, Ar-Ge merkezlerinde çalışan personele işletmenin geleceği olarak bakılması gereklidir. İşletmesinin uyguladığı politikalar sonucu deneyim ve yetenekleri artmış, iş koşulları ve iş ortamından memnun ve geleceği konusunda kaygı duymayan bir Ar-Ge personelinin işletmeye sağlayacağı katkı neticesinde o işletmenin, özel sektörün ve nihayetinde de ülkemizin kazanacağı unutulmamalıdır.

Kaynaklar • Akdeniz, Y. (2010). İnsan kaynakları yönetiminde personel seçme ve yerleştirme: sigorta sektöründe alan çalışması. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Beykent Üniversitesi.• Bingöl, D. (2013). İnsan kaynakları yönetimi (8. Baskı). İstanbul: Beta Basım Yayım.• Dessler, G. (2012). Human resource management (13th Edition). New Jersey: Prentice Hall.• Gök, S. (2006). 21. yüzyılda insan kaynakları yönetimi. İstanbul: Beta Basım Yayım.• Fındıkçı, İ. (2009). İnsan kaynakları yönetimi (6. Baskı). İstanbul: Alfa Yayıncılık.• Kleynhans, R., Markham, L., Meyer, W. et all. (2006). Fresh perspectives: human resource management. Cape Town: Pearson Education.• Küçükköseleci, E. (2009). Teknolojik gelişmelerin insan kaynakları yönetimi uygulamalarına etkisi ve bir araştırma. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul Üniversitesi.• Mayson, S., Barrett, R. (2006). The ‘science’ and ‘practice’ of HRM in small firms. Human Resource Management Review, 16 (4), 447-455. Haziran 2014. • http://www.sciencedirect.com/science /article/pii/S1053482206000660• Sims, R.R. (2002). Organizational success through effective human resource management. USA: Greenwood Publishing.• Yavuz, B. (2010). Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin teşvikler ve ar-ge giderlerinin ums-tms kapsamında mali tablolara yansıtılması. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Marmara Üniversitesi.

Avrupa’da yaşanan sanayi devrimi ile önem kazanan tekstil sektörünün imalat sanayi içindeki payı giderek artmış ve sektör imalat sanayinin lokomotifi haline gelmiştir. İngiltere’ de sanayileşmeye başlayarak diğer ülkelere yayılan tekstil, yarattığı sermaye birikimi ve sağladığı istihdam sebebiyle ülkeler için vazgeçilmez bir sektör olmuştur. Yıllar içinde, tekstili yoğun olarak üreten ülkelerin üretim hacimleri, dünyadaki dış ticaretin yönünü belirleyen uluslararası antlaşmaların sonucu olarak, işçiliğin ucuz olduğu gelişme yolundaki ülkelere kaymıştır. Tekstilin imalat sanayi üretimi içindeki payı ve yarattığı katma değeri kaybetmek istemeyen gelişmiş ülkeler ise, teknik bilgi birikimlerini kullanarak araştırma ve geliştirme (Ar-Ge)

faaliyetlerine yönelmişlerdir. Ülkemizde de son yıllarda Ar-Ge’ye verilen önem artmış; özellikle kamu tarafından verilen Ar-Ge desteklerinden yararlanma eğilimi oluşmuştur. Bu noktada, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ar-Ge teşvik ve destek mekanizmalarını oluşturmak ve yürütmek amacıyla 2001 yılında 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile bu konudaki faaliyetlerine başlamış; 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve Sanayi Tezleri Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Yönetmelikle faaliyetlerinin kapsamını genişletmiştir. Bu çalışmada; tekstil sektörünün Dünya’da ve ülkemizdeki görünümü ele alınmış; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca verilen Ar-Ge

teşviklerinin sektöre etkileri ise tekstil sektöründe yapılan bir uygulamayla ortaya konmuştur.

1.Dünya’da ve Türkiye’de Tekstil Sektörü

18. yüzyılda yaşanan Sanayi Devrimi, İngiltere’de başlamış ve buradan diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Devrimi başlatan en önemli etkenlerden biri, tekstil ürünlerinin daha hızlı bir şekilde elde edilmesini sağlayan seri üretim yöntemlerinin keşfi olmuştur. Dünya Ticaret Örgütü verileri 2009 yılında yaklaşık 526 milyar Dolar olan dünya tekstil ve hazır giyim ihracatının 2010 yılında 602 milyar Dolar’a yükseldiğini göstermektedir. Tekstil sektörün 2010 yılında dünyadaki ürün ticaretindeki payı

MAKALEÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

2524

MAKALE

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN AR-GE DESTEK VE TEŞVİK MEKANİZMALARININ TEKSTİL SEKTÖRÜNE ETKİLERİÖzlem COŞKUN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

edilmelidir. Meslek odalarının uyguladığı ücret skalası, sektörel bazda hem işin zorluğunu ortaya koyacağı hem de adayların Ar-Ge merkezlerinde çalışmayı tercih ederken ücret dışındaki faktörlere de dikkat etmesini sağlayacağı düşünülmektedir.

9. Araştırma dâhilindeki Ar-Ge merkezlerinde personele sağlanan sosyal yardımlar ve ek kazanımlarda yemek ve ulaşım başta gelmekte, onları sağlık sigortası, tam ücretle hastalık izni ve bayram ikramiyeleri takip etmektedir. Personel istihdamında yaşanan en büyük sıkıntılardan birinin de konaklama olduğu belirtilmesine karşın bu konuyla ilgili herhangi bir sosyal yardımın sağlanmadığı görülmektedir. Özellikle büyük şehirler dışındaki illerde bulunan Ar-Ge merkezlerine işe başvuracak adaylar, ücret yönünden sıkıntı olmamasına rağmen konaklama ve sosyal imkânları da düşünerek tercihlerini burada çalışmama yönünde kullanmaktadır. Güvenlik, faaliyet gösterilen sektör, uygun yerleşim alanı gibi nedenlerle şehir dışlarında ya da küçük illerde bulunan Ar-Ge merkezlerini de tercih sebebi haline getirebilmek adına, bekâr personele sağlanan konaklama durumunda oluşacak giderlerin yüzdesel olarak belli kısmının vergisel teşvikten yararlanılması ilgili hukuksal düzenlemelerle sağlanabileceği düşünülmektedir. Ayrıca çalışan evli çiftlerin de özel sektör tercih ederken kreş varlığına büyük önem verdikleri görülmektedir. Ar-Ge merkezlerinde sosyal ihtiyaçlar kapsamında kreş olanağının düşük olduğu görülmekte olduğundan buna benzer sosyal tesislerin çoğaltılması tavsiye edilebilir.

10. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında her faaliyetin elektronik ortamda takip edildiği

göz önünde bulundurulduğunda, insan kaynakları yönetim uygulamalarının da Ar-Ge merkezlerince elektronik bir bilgi sistemiyle takip edilmesi oldukça önemlidir. Ar-Ge çalışmaları sonucunda oluşan yenilikçi fikrin veya ürünün saklanabilmesi, belgelendirilmesi ve üreticisinin emeğinin de dikkate alınarak ödüllendirilmesi ve korunması, ancak bu şekilde bir elektronik insan kaynakları bilgi sisteminin kurulmasıyla mümkün olacaktır. Bu sayede, muhtemel işten ayrılmalarda işletmenin daha önce oluşturduğu know-how’ın ayrılan kişiyle birlikte kaybedilmesinin önüne geçilecek, uygulamaların etkinliği, verimliliği ve kontrolü kolaylaşacaktır. Ar-Ge merkezlerindeki muhasebe sistemine benzer şekilde, işletmenin genelinden bağımsız bir elektronik insan kaynakları bilgi sisteminin oluşturulmasında yarar görülmektedir.

Sonuç olarak, bilgi ve teknolojinin yalnızca onu uygulayacak insan faktörü sayesinde katma değere dönüştürülebileceği ve insan faktörü yerine başka bir şeyin konulmasının oldukça zor olduğu düşünüldüğünde, Ar-Ge merkezlerinde çalışan personele işletmenin geleceği olarak bakılması gereklidir. İşletmesinin uyguladığı politikalar sonucu deneyim ve yetenekleri artmış, iş koşulları ve iş ortamından memnun ve geleceği konusunda kaygı duymayan bir Ar-Ge personelinin işletmeye sağlayacağı katkı neticesinde o işletmenin, özel sektörün ve nihayetinde de ülkemizin kazanacağı unutulmamalıdır.

Kaynaklar • Akdeniz, Y. (2010). İnsan kaynakları yönetiminde personel seçme ve yerleştirme: sigorta sektöründe alan çalışması. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Beykent Üniversitesi.• Bingöl, D. (2013). İnsan kaynakları yönetimi (8. Baskı). İstanbul: Beta Basım Yayım.• Dessler, G. (2012). Human resource management (13th Edition). New Jersey: Prentice Hall.• Gök, S. (2006). 21. yüzyılda insan kaynakları yönetimi. İstanbul: Beta Basım Yayım.• Fındıkçı, İ. (2009). İnsan kaynakları yönetimi (6. Baskı). İstanbul: Alfa Yayıncılık.• Kleynhans, R., Markham, L., Meyer, W. et all. (2006). Fresh perspectives: human resource management. Cape Town: Pearson Education.• Küçükköseleci, E. (2009). Teknolojik gelişmelerin insan kaynakları yönetimi uygulamalarına etkisi ve bir araştırma. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul Üniversitesi.• Mayson, S., Barrett, R. (2006). The ‘science’ and ‘practice’ of HRM in small firms. Human Resource Management Review, 16 (4), 447-455. Haziran 2014. • http://www.sciencedirect.com/science /article/pii/S1053482206000660• Sims, R.R. (2002). Organizational success through effective human resource management. USA: Greenwood Publishing.• Yavuz, B. (2010). Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin teşvikler ve ar-ge giderlerinin ums-tms kapsamında mali tablolara yansıtılması. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Marmara Üniversitesi.

Avrupa’da yaşanan sanayi devrimi ile önem kazanan tekstil sektörünün imalat sanayi içindeki payı giderek artmış ve sektör imalat sanayinin lokomotifi haline gelmiştir. İngiltere’ de sanayileşmeye başlayarak diğer ülkelere yayılan tekstil, yarattığı sermaye birikimi ve sağladığı istihdam sebebiyle ülkeler için vazgeçilmez bir sektör olmuştur. Yıllar içinde, tekstili yoğun olarak üreten ülkelerin üretim hacimleri, dünyadaki dış ticaretin yönünü belirleyen uluslararası antlaşmaların sonucu olarak, işçiliğin ucuz olduğu gelişme yolundaki ülkelere kaymıştır. Tekstilin imalat sanayi üretimi içindeki payı ve yarattığı katma değeri kaybetmek istemeyen gelişmiş ülkeler ise, teknik bilgi birikimlerini kullanarak araştırma ve geliştirme (Ar-Ge)

faaliyetlerine yönelmişlerdir. Ülkemizde de son yıllarda Ar-Ge’ye verilen önem artmış; özellikle kamu tarafından verilen Ar-Ge desteklerinden yararlanma eğilimi oluşmuştur. Bu noktada, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ar-Ge teşvik ve destek mekanizmalarını oluşturmak ve yürütmek amacıyla 2001 yılında 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun yürürlüğe girmesi ile bu konudaki faaliyetlerine başlamış; 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve Sanayi Tezleri Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Yönetmelikle faaliyetlerinin kapsamını genişletmiştir. Bu çalışmada; tekstil sektörünün Dünya’da ve ülkemizdeki görünümü ele alınmış; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nca verilen Ar-Ge

teşviklerinin sektöre etkileri ise tekstil sektöründe yapılan bir uygulamayla ortaya konmuştur.

1.Dünya’da ve Türkiye’de Tekstil Sektörü

18. yüzyılda yaşanan Sanayi Devrimi, İngiltere’de başlamış ve buradan diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Devrimi başlatan en önemli etkenlerden biri, tekstil ürünlerinin daha hızlı bir şekilde elde edilmesini sağlayan seri üretim yöntemlerinin keşfi olmuştur. Dünya Ticaret Örgütü verileri 2009 yılında yaklaşık 526 milyar Dolar olan dünya tekstil ve hazır giyim ihracatının 2010 yılında 602 milyar Dolar’a yükseldiğini göstermektedir. Tekstil sektörün 2010 yılında dünyadaki ürün ticaretindeki payı

MAKALEÖZEL SEKTÖR AR-GE MERKEZLERİNDE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

MAKALE

2726

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN AR-GE DESTEK VE TEŞVİK MEKANİZMALARININ TEKSTİL SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

% 4,1 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin dünya tekstil sektörü ihracatı içindeki payı ise % 3,6 olarak belirlenmiştir. Bu payla Türkiye dünyada tekstil ihracatında 8’inci, hazır giyim ihracatında ise dünyada 5’inci sıradadır. 2011 yılı verilerine göre hazır giyim ihracatının beşte birini AB ülkelerine yapan Türkiye, Çin’den sonra en büyük hazır giyim tedarikçisi durumundadır. 2010 yılı dünya ticaretindeki tekstil ithalatında, hammadde ihtiyacını karşılamak için tekstil ithalatında sürekli artış kaydetmiş ve dünya tekstil ithalatında 6’ncı sırada, hazır giyimde ise dünya ithalatında 10’uncu sırada yer almaktadır.

2. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tarafından Sağlanan Ar-Ge Destekleri

2.1 Ar-Ge Merkezleri

Ar-Ge Merkezleri kurulmasına yönelik başvuruların değerlendirilmesi ve kurulan Ar-Ge Merkezlerinin denetim işlemleri 5746 Sayılı “Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun” kapsamında Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir. Ar-Ge Merkezi belgesi alan işletmeler, belgeyi aldıkları tarihten itibaren Kanunla sağlanan destek, teşvik ve muafiyetlerden yararlanmaktadır. Ar- Ge Merkezlerinde ar-ge indirimi, gelir vergisi stopajı teşviki, sigorta primi desteği ve damga vergisi istisnası destekleri verilmektedir.

2.2 Rekabet Öncesi İşbirliği

Rekabet Öncesi İşbirliği projelerinde amaç, birden fazla işletmenin maddi, teknoloji ve bilgiye dayalı kaynaklarını bir araya getirip ortaya yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlayarak verimliliği artırmak veya yüksek katma değerli ürünler geliştirmektir.

2.3 Teknogirişim Sermayesi Desteği

Teknogirişim Sermayesi Desteği’ne yönelik başvuruların değerlendirilmesi ve kurulan işletmelerin 1 yıl süresince denetim işlemleri 5746 Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir.

2.4 Sanayi Tezleri Projeleri (SAN-TEZ) Programı 05 Temmuz 2007 tarih ve 26573 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Tezleri Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik” kapsamında yürütülen Sanayi Tezleri Projeleri (San-Tez) Programı; sanayinin Ar-Ge kültürü kazanması ve sorunlarını üniversitede üretilen bilgi birikimini kullanarak, üniversitelerimizle işbirliği içinde çözme alışkanlığı kazanmalarını sağlayacağı gibi, üniversitelerde ticarileşebilir ürüne yönelik çalışma yürüten akademisyenlerin de bu çalışmalarını katma değere dönüştürmelerine olanak sağlayacak bir destek mekanizmasıdır.

2.5 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri

Bilginin, teknoloji ve sanayinin hizmetine en kısa sürede sunulabilmesinin önemi göz önüne alınarak, üniversite, araştırma kurumları, kamu ve sanayi kesimi arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla çok sayıda bilim ve teknoloji parkları ile Teknoloji Geliştirme Bölgeleri oluşturulmuştur. Ekonomide teknolojik yeniliklerin giderek daha önemli bir hale gelmesiyle ülkemizdeki teknoparkların sayısı da giderek artmaktadır.

3. Sonuçlar ve Öneriler

Günümüzde devletler rekabet gücünün korunması ve geliştirilmesi için Ar-Ge harcamalarını doğrudan ve dolaylı yollarla destekleyerek teknolojik altyapıyı güçlendirmekte, girişimciliği özendirmekte ve nitelikli personel ihtiyacını karşılamak için insan kaynaklarına yatırım yapmaktadır. Özel sektör, Ar-Ge çalışmalarının maliyetli, belirsiz ve risk dolu bir alan olması sebebiyle bu alana yatırım yapmakta çekingen davranmaktadır. Ancak Ar-Ge faaliyetleri farklı yollarla teşvik edildiği takdirde şirketler kaynak ayırarak bu alana girmeye istekli davranışlar göstermektedir. Devletler için farklı yollarla ve araçlarla Ar-Ge yatırımlarını desteklemek, vergi gelirlerinde kayıp yaratmasına rağmen; nitelikli iş gücü istihdamı sağlaması ve üretimi artırmasıyla kalkınmada itici bir güç olarak uzun vadede yaratacağı faydalar ve kamu yararı düşünülerek artmaktadır. Ürün ve hizmetlerde rekabetin giderek arttığı günümüz koşullarında uzun vadede, mevcut sermaye gibi ekonomik büyümenin belirleyicilerinin etkisi düşerken; Ar-Ge faaliyetlerinin, teknolojinin ve insan kaynakları yatırımlarının etkisi geçerli olmaktadır. Ar-Ge yatırımları, yenilikçilik kültürü ve nitelikli eğitim almış insan kaynağı sürekli yeniliklerle ihtiyaç duyan günümüz ekonomilerinin uluslararası rekabet gücünü artırmaktadır.

Bu araştırma, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Ar-Ge destek ve teşvik mekanizmalarının tekstil sektöründe yarattığı gelişmeleri ve bu gelişmelerin sağlanan destekler ile ilişkisinin ne olduğunu belirlemeyi amaçlayan ilişkisel tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Araştırmanın

çalışma evreni; tekstil sektöründe Ar-Ge Merkezi Belgesi almış firmalar, tekstil dalında Sanayi Tezleri Programı kapsamında proje yürütüp projelerini tamamlamış öğretim üyeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde yer alan tekstil firmaları ve Teknogirişim Sermayesi Desteği alarak kurulmuş tekstil firmalarından oluşmaktadır. Gerek literatür çalışmaları kapsamında gerekse de sektörde faaliyet gösteren firmalar ile yapılan görüşmeler kişisel deneyimlerle bütünleştirilmiş ve tekstil sektörüne yönelik aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir:

1. Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektörlerinde rekabet içinde olduğu Çin, Uzak Doğu ülkeleri ve gelişmekte olan diğer ülkelerle karşılaştırıldığında maliyet

üstünlüğüne dayalı rekabet etme şansı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle diğer rekabet unsurları olarak sayılan kalite ve temin süresi oldukça önem kazanmaktadır. Kaliteli ve hızlı üretim yapabilmek için ise yeni teknoloji makine ve araçların kullanımının yanı sıra bu yeni teknoloji ürünü araçları kullanacak vasıflı işgücünü gerekli kılmaktadır. Tekstil sektöründe mevcut olan niteliksiz işgücü kalitede düşmeye sebep olmaktadır. Bu sebeple tekstil eğitimi veren üniversite ve meslek liselerindeki eğitim kalitesi yükseltilmeli, sektörde mesleki eğitime yatırım yapılmalı ve çalışanların Mesleki Yeterlilik Belgesi alması sağlanmalıdır.

2. Sektörde daha fazla katma değer yaratacak, verimliliği ve teknoloji kullanımını artıracak, ürün çeşitliliğini sağlayacak, önemli bir su tüketicisi ve kirleticisi olan tekstil terbiyesi alt sektöründeki su tüketimini azaltarak çevresel etkiyi en aza indirecek Ar-Ge çalışmalarına önem verilmelidir. Ürünlerin standartlara uygunluğu ve çevreyle dost olması konusuna vurgu yapılarak ürünün satılabilirliği artırılmalıdır. Uluslararası geçerliliği olan belgeler ve etiketlerle rekabet avantajı yakalanmaya çalışılmalıdır.

3. Ürünlerin niteliği, hammadde ve ürün geliştirmeye, yeni teknolojiye ve Ar-Ge’ye yatırım yaparak, üniversitelerin tekstil ve giyim bölümleri ile ortak çalışmalar yürüterek ve işgücünün sürekli eğitimini sağlayarak arttırılmalıdır.

4. Teslimatta daha esnek ve hızlı olmak için; üretim süreci optimize edilmeli, makine kalitesi yükseltilmeli, işgücü eğitilmeli ve verimlilik arttırılmalı, iş güvenliği sağlanmalı, kalitede ve imalatta süreklilik sağlanmalı, daha büyük siparişleri karşılayabilmek ve üründe uzmanlaşmak için diğer firmalarla işbirliği yapılmalı ve nitelikli iş gücü istihdamı arttırılmalıdır.

5. Tekstil sektöründe yeni hammadde, ürün ve tasarım gelişimi için küçük ve orta ölçekli işletmeler ile üniversiteler arasında bir bilgi ağı oluşturulmalıdır.

MAKALE

2726

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN AR-GE DESTEK VE TEŞVİK MEKANİZMALARININ TEKSTİL SEKTÖRÜNE ETKİLERİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

% 4,1 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin dünya tekstil sektörü ihracatı içindeki payı ise % 3,6 olarak belirlenmiştir. Bu payla Türkiye dünyada tekstil ihracatında 8’inci, hazır giyim ihracatında ise dünyada 5’inci sıradadır. 2011 yılı verilerine göre hazır giyim ihracatının beşte birini AB ülkelerine yapan Türkiye, Çin’den sonra en büyük hazır giyim tedarikçisi durumundadır. 2010 yılı dünya ticaretindeki tekstil ithalatında, hammadde ihtiyacını karşılamak için tekstil ithalatında sürekli artış kaydetmiş ve dünya tekstil ithalatında 6’ncı sırada, hazır giyimde ise dünya ithalatında 10’uncu sırada yer almaktadır.

2. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tarafından Sağlanan Ar-Ge Destekleri

2.1 Ar-Ge Merkezleri

Ar-Ge Merkezleri kurulmasına yönelik başvuruların değerlendirilmesi ve kurulan Ar-Ge Merkezlerinin denetim işlemleri 5746 Sayılı “Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun” kapsamında Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir. Ar-Ge Merkezi belgesi alan işletmeler, belgeyi aldıkları tarihten itibaren Kanunla sağlanan destek, teşvik ve muafiyetlerden yararlanmaktadır. Ar- Ge Merkezlerinde ar-ge indirimi, gelir vergisi stopajı teşviki, sigorta primi desteği ve damga vergisi istisnası destekleri verilmektedir.

2.2 Rekabet Öncesi İşbirliği

Rekabet Öncesi İşbirliği projelerinde amaç, birden fazla işletmenin maddi, teknoloji ve bilgiye dayalı kaynaklarını bir araya getirip ortaya yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlayarak verimliliği artırmak veya yüksek katma değerli ürünler geliştirmektir.

2.3 Teknogirişim Sermayesi Desteği

Teknogirişim Sermayesi Desteği’ne yönelik başvuruların değerlendirilmesi ve kurulan işletmelerin 1 yıl süresince denetim işlemleri 5746 Sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir.

2.4 Sanayi Tezleri Projeleri (SAN-TEZ) Programı 05 Temmuz 2007 tarih ve 26573 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Tezleri Projelerinin Desteklenmesine İlişkin Yönetmelik” kapsamında yürütülen Sanayi Tezleri Projeleri (San-Tez) Programı; sanayinin Ar-Ge kültürü kazanması ve sorunlarını üniversitede üretilen bilgi birikimini kullanarak, üniversitelerimizle işbirliği içinde çözme alışkanlığı kazanmalarını sağlayacağı gibi, üniversitelerde ticarileşebilir ürüne yönelik çalışma yürüten akademisyenlerin de bu çalışmalarını katma değere dönüştürmelerine olanak sağlayacak bir destek mekanizmasıdır.

2.5 Teknoloji Geliştirme Bölgeleri

Bilginin, teknoloji ve sanayinin hizmetine en kısa sürede sunulabilmesinin önemi göz önüne alınarak, üniversite, araştırma kurumları, kamu ve sanayi kesimi arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla çok sayıda bilim ve teknoloji parkları ile Teknoloji Geliştirme Bölgeleri oluşturulmuştur. Ekonomide teknolojik yeniliklerin giderek daha önemli bir hale gelmesiyle ülkemizdeki teknoparkların sayısı da giderek artmaktadır.

3. Sonuçlar ve Öneriler

Günümüzde devletler rekabet gücünün korunması ve geliştirilmesi için Ar-Ge harcamalarını doğrudan ve dolaylı yollarla destekleyerek teknolojik altyapıyı güçlendirmekte, girişimciliği özendirmekte ve nitelikli personel ihtiyacını karşılamak için insan kaynaklarına yatırım yapmaktadır. Özel sektör, Ar-Ge çalışmalarının maliyetli, belirsiz ve risk dolu bir alan olması sebebiyle bu alana yatırım yapmakta çekingen davranmaktadır. Ancak Ar-Ge faaliyetleri farklı yollarla teşvik edildiği takdirde şirketler kaynak ayırarak bu alana girmeye istekli davranışlar göstermektedir. Devletler için farklı yollarla ve araçlarla Ar-Ge yatırımlarını desteklemek, vergi gelirlerinde kayıp yaratmasına rağmen; nitelikli iş gücü istihdamı sağlaması ve üretimi artırmasıyla kalkınmada itici bir güç olarak uzun vadede yaratacağı faydalar ve kamu yararı düşünülerek artmaktadır. Ürün ve hizmetlerde rekabetin giderek arttığı günümüz koşullarında uzun vadede, mevcut sermaye gibi ekonomik büyümenin belirleyicilerinin etkisi düşerken; Ar-Ge faaliyetlerinin, teknolojinin ve insan kaynakları yatırımlarının etkisi geçerli olmaktadır. Ar-Ge yatırımları, yenilikçilik kültürü ve nitelikli eğitim almış insan kaynağı sürekli yeniliklerle ihtiyaç duyan günümüz ekonomilerinin uluslararası rekabet gücünü artırmaktadır.

Bu araştırma, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Ar-Ge destek ve teşvik mekanizmalarının tekstil sektöründe yarattığı gelişmeleri ve bu gelişmelerin sağlanan destekler ile ilişkisinin ne olduğunu belirlemeyi amaçlayan ilişkisel tarama modelinde betimsel bir araştırmadır. Araştırmanın

çalışma evreni; tekstil sektöründe Ar-Ge Merkezi Belgesi almış firmalar, tekstil dalında Sanayi Tezleri Programı kapsamında proje yürütüp projelerini tamamlamış öğretim üyeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde yer alan tekstil firmaları ve Teknogirişim Sermayesi Desteği alarak kurulmuş tekstil firmalarından oluşmaktadır. Gerek literatür çalışmaları kapsamında gerekse de sektörde faaliyet gösteren firmalar ile yapılan görüşmeler kişisel deneyimlerle bütünleştirilmiş ve tekstil sektörüne yönelik aşağıdaki öneriler geliştirilmiştir:

1. Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektörlerinde rekabet içinde olduğu Çin, Uzak Doğu ülkeleri ve gelişmekte olan diğer ülkelerle karşılaştırıldığında maliyet

üstünlüğüne dayalı rekabet etme şansı yok denecek kadar azdır. Bu nedenle diğer rekabet unsurları olarak sayılan kalite ve temin süresi oldukça önem kazanmaktadır. Kaliteli ve hızlı üretim yapabilmek için ise yeni teknoloji makine ve araçların kullanımının yanı sıra bu yeni teknoloji ürünü araçları kullanacak vasıflı işgücünü gerekli kılmaktadır. Tekstil sektöründe mevcut olan niteliksiz işgücü kalitede düşmeye sebep olmaktadır. Bu sebeple tekstil eğitimi veren üniversite ve meslek liselerindeki eğitim kalitesi yükseltilmeli, sektörde mesleki eğitime yatırım yapılmalı ve çalışanların Mesleki Yeterlilik Belgesi alması sağlanmalıdır.

2. Sektörde daha fazla katma değer yaratacak, verimliliği ve teknoloji kullanımını artıracak, ürün çeşitliliğini sağlayacak, önemli bir su tüketicisi ve kirleticisi olan tekstil terbiyesi alt sektöründeki su tüketimini azaltarak çevresel etkiyi en aza indirecek Ar-Ge çalışmalarına önem verilmelidir. Ürünlerin standartlara uygunluğu ve çevreyle dost olması konusuna vurgu yapılarak ürünün satılabilirliği artırılmalıdır. Uluslararası geçerliliği olan belgeler ve etiketlerle rekabet avantajı yakalanmaya çalışılmalıdır.

3. Ürünlerin niteliği, hammadde ve ürün geliştirmeye, yeni teknolojiye ve Ar-Ge’ye yatırım yaparak, üniversitelerin tekstil ve giyim bölümleri ile ortak çalışmalar yürüterek ve işgücünün sürekli eğitimini sağlayarak arttırılmalıdır.

4. Teslimatta daha esnek ve hızlı olmak için; üretim süreci optimize edilmeli, makine kalitesi yükseltilmeli, işgücü eğitilmeli ve verimlilik arttırılmalı, iş güvenliği sağlanmalı, kalitede ve imalatta süreklilik sağlanmalı, daha büyük siparişleri karşılayabilmek ve üründe uzmanlaşmak için diğer firmalarla işbirliği yapılmalı ve nitelikli iş gücü istihdamı arttırılmalıdır.

5. Tekstil sektöründe yeni hammadde, ürün ve tasarım gelişimi için küçük ve orta ölçekli işletmeler ile üniversiteler arasında bir bilgi ağı oluşturulmalıdır.

2928

MAKALE

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Son zamanlarda dünyada, her alanda ve her konuda hızlı değişimler meydana gelmekte; bu değişimlerin sonucunda ise ulusal ve uluslararası ekonomilerle, teknolojik ve sosyal eğilimlerde de oldukça hızlı bir gelişim süreci yaşanmaktadır. Ekonomide yaşanan dalgalanmalar, uluslararası rekabet, ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle paralel olarak verimliliği artırma talepleri gibi birçok faktör, ülkeleri yenilikleri takip etmeye ve hızla gelişen teknolojiye ayak uydurmaya itmektedir. Bu noktada her geçen gün gelişen, küreselleşen dünyamızda rekabet gücünü artıran; ülkelerin ve özelde işletmelerin kalıcı bir yer edinebilmelerini sağlayan ve son yıllarda her alanla iç içe giren bir alan olarak bilişim teknolojileri karşımıza çıkmaktadır.

Gün geçtikçe önem kazanan ve ülkelerin kalkınmasında son derece önemli bir rol üstlenen bilişim kavramı; insanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, enformatik, olarak tanımlanmaktadır [1]. Bilişim teknolojileri günden güne insanoğlunun vazgeçemediği bir araç olmuş; her alanda iş ve işlemleri kolaylaştıran bir sektör olarak günlük hayatta yerini almıştır. Pek çok işletme, bilişimin ve teknolojinin kolaylıklarından yararlanarak, performanslarını, verimliliklerini ve rekabet güçlerini arttırmış ve bunun sonucu olarak birçok ülke, ekonomisini bu yolla geliştirmiştir. Bu bağlamda, bilişim

çağının temelini oluşturan bilgi kavramı, dünyayı bir ağ sistemiyle donatarak zaman ve sınır engellerini ortadan kaldırmak suretiyle tüm dünya için vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir. Bilişim sektörüne yapılan yatırımlar sonucu elde edilen çıktılar ülkelerin kalkınmasında, gelişmesinde ve küresel güç olmalarında büyük rol oynamaya başlamıştır.

İçinde bulunduğumuz bilişim çağında, ülkelerin; büyüme, rekabet etme, istihdam sağlama, dünya ekonomisinde pay sahibi olmaları bilişim ve teknoloji alanında sahip oldukları üstünlüğe bağlıdır. Amerika Birleşik Devletleri [ABD]’ne bakıldığında, 1990’lı yıllarda dünyanın diğer ülkelerinde yaşanan ekonomik durgunluk ve olumsuzluklara rağmen, ABD büyümeyi başarmış, enflasyonunu düşürmüş, işsizliğini en aza indirmiştir. Diğer ülkeler, enflasyon ve işsizlikle mücadele etmeye çalışırken, ABD bilişim ve teknolojiye yaptığı girişim sayesinde ülke ekonomisine büyük katma değer sağlamıştır [2]. Bilişim sektörünün dallarından biri olan donanım üretiminde pek çok tesisin Çin’de olduğu bilinmektedir. Ülkede işgücünün ucuza mal edilmesi ve üretim altyapısının sağlam olması ülkenin donanım sektöründe pek çok ülkeden ileride olmasını sağlamıştır [3]. Sektörde önde olan ülkelerden biri olan Hindistan’da ise bilişim sektörünün gelişmesinde ABD menşeli şirketlerin burada kendi şubelerini kurup düşük maliyetli ve yetenekli yerli insan kaynaklarından yararlanması en büyük etkenler olarak gösterilebilir. Hindistan’da bulunan işgücünün niteliğinin artması;

Ar-Ge ve altyapıya yapılan yatırımlar; birçok güçlü ülkenin ülkeyi ürün geliştirme potansiyeli olarak görmesi ve bunun sonucunda Hintli firmaların iş hacminin büyümesi gibi diğer etkenler de bu ülkede bilişim sektörünün gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Batılı firmalar, Hindistan’da bulunan bilişim firmalarıyla ortaklıklar kurmuş böylece Hintli firmalar çokuluslu firmalara dönüşmüştür. Bu sayede Hint kökenli firmalar küresel kazanç elde etmeye başlamış, ülkede istihdam artmış ve birçok kişiye iş imkânı sağlanmıştır [4].

Öte yandan ülkemizin bu alandaki konumu incelendiğinde bugüne kadar ülkemizde donanım konusunda çok az firmanın kendi markalarını oluşturduğu, bu firmaların ithal ettikleri bilgisayar parçalarının montajının öne çıktığı ve son zamanlarda bu alanda daha fazla gelişme yaşandığı görülmektedir. Kalkınma Bakanlığı’nın yürüttüğü Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi kapsamında hazırlanan “Bilgi Teknolojileri Sektörü Ekseni” raporunda da bahsedildiği üzere sektörün mevcut durumu ile ilgili yaşanan gelişmeler şu şekilde özetlenebilir:• 2009 yılında General Mobile firması İstanbul’da 20 milyon Dolar’lık bir yatırımla akıllı cep telefonu üretmeye başlamış ancak yüksek maliyetler yüzünden üretime devam edememiştir.• 2011’de dünyanın en büyük orijinal ürün üreticilerinden biri olan Foxconn firması, HP markalı bilgisayar üretmek amacıyla Çorlu Serbest Bölgesi’ne bir fabrika açmıştır. Ayda 200.000 bilgisayarın

montajını yapma kapasitesine sahip fabrika, HP’nin Avrupa’daki 3 büyük üretim merkezinden biridir. Üretilen bilgisayarların % 90’ının ihraç edilmesi hedeflenmiştir.• 2013 yılında Turkcell, tasarımı ve yazılımı kendisine ait akıllı telefon üretimine başlamış; Türkiye’nin ilk yerli akıllı telefonunu üretmiştir.• Ülkemizin son yıllardaki en kapsamlı projelerinden biri olan FATİH projesi de Bilgi Teknolojileri araçlarının öğrenme-öğretme süreçlerinde etkin kullanımı ve bilgi toplumuna dönüşüm sürecini kolaylaştırma anlamında ülkemiz için oldukça önem taşımaktadır. Öğrenci ve öğretmenlere dağıtılan tabletlerin bir kısmının montajı Türkiye’de yapılmış olup; akıllı tahtalar ise Vestel tarafından üretilmiştir. Bu proje ile tablet ve akıllı tahta talebinin artacağı; bu taleplerin Türk donanım sektörü tarafından karşılanacağı; bunun da sektörün gelişimi için önemli bir fırsat doğuracağı düşünülmektedir [5].

Sektörde yaşanan bu gelişmelerin dışında ülke olarak bilişim sektöründe daha çok yol almamız gerektiği görülmektedir. Bu bağlamda, Çin, Hindistan gibi bilişim sektöründe gelişmiş ülkelerin modelleri ve uyguladıkları stratejiler örnek alınmalı, nitelikli işgücü yetişmesine önem verilerek devlet desteklerini artıracak faaliyetler yürütülmelidir.

Bilişimin alt sektörlerinden yazılım sektörü ise özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için yatırım ihtiyacı düşük, küresel pazara girmeye imkân tanıyacak bir sektör olması ve düşük sermaye ile yapılabilir olması gibi sebeplerden dolayı gelişmeye açık bir sektördür. Ülkemizde yazılım firmaları üretim, otomasyon, elektrik ve elektronik, finans, tekstil, eğitim, sağlık, savunma,

kamu, inşaat gibi pek çok sektöre yönelik yazılımlar üretmektedir. Donanım sektöründe olduğu gibi, FATİH projesi kapsamında dağıtılan tabletlerin etkin kullanımı için oluşturulan eğitim yazılımları yerli yazılım sektörü için de önem taşımaktadır. Mobil uygulamalar ve oyun yazılımları da günümüzde oldukça rağbet görmekle beraber ülkemizde de yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır. Ancak ülkemizde yazılım sektöründeki büyüme donanıma göre daha düşük düzeyde kalmaktadır. Yazılım sektöründe de ilerleyebilmek için, sektöre gereken önemin verilmesi gerektiği açıktır [6].

Bilişim alanında faaliyet gösteren firmaların daha yenilikçi ürünler üretebilmesi, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, ülke ekonomisinin güçlenmesi, istihdamın artması, yenilikçi ve teknoloji yoğun üretimin sağlanması amacıyla tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Ar-Ge faaliyetlerini destekleyici çeşitli devlet destek ve teşvik mekanizmaları geliştirilmiştir. Sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilen, pazar payı yüksek, bilimsel ve özgün çıktılar ortaya koyan yaratıcı çalışmalar pek çok destek ile özendirilmeye çalışılmaktadır. Ülkemiz için oldukça önem taşıyan bu destek mekanizmalarından biri, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca verilen Ar-Ge destek ve teşvikleridir. Bu destekler ve teşviklerle gerek sanayiciler, gerek akademisyenler, gerekse girişimci ve yatırımcı pek çok kişi nitelikli Ar-Ge projeleri yapmaya teşvik edilmekte ve bu yolla teknolojik bilgi ticarileşerek yerli üreticilerin küresel rekabette üstünlük kazanması için önemli bir adım atılmaktadır. Pek çok işletme, özellikle kamu tarafından verilen Ar-Ge desteklerinden yararlanarak yenilikçi çözümler üretmektedir.

Bu makalede, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen Ar-Ge destek ve teşvik programlarından özellikle Ar-Ge Merkezleri ile Sanayi Tezleri Programı’ndan bilişim sektörüne yönelik olan desteklerin sonuçları yapılan bir anket uygulamasıyla ortaya konulacak olup; sistemin işlerliğinin artırılmasına yönelik birtakım öneriler sunulacaktır.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge Merkezi Belgesi verilen firmaların, devlet desteğinin Ar-Ge çalışmaları için özendirici bir anlam ifade ettiği ve desteklerle istihdama, içeriği zengin Ar-Ge projelerinin yapılmasına, uluslararası anlamda projeler geliştirilmesine katkı sağlandığı görüşünde olduğu ortaya çıkan bulgulardandır.

Araştırma sonucunda, özellikle bilişimin yazılım ayağında patent alınamaması sorununun varlığı firmalarca vurgulanmıştır. Bu konuda, yasal düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi ve Türk Patent Enstitüsü [TPE] tarafından yazılımlara patent verilebilmesi çalışmaları yapılması faydalı olacaktır. Ar-Ge Merkezleri’nde yapılan çalışmalar kapsamında patent alan firmaların Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uygulamaya koyulan Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programları ile Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama destek programlarına ya da TÜBİTAK bünyesinde bulunan Patent Destek Programı’na başvurmasının teşvik edilmesi gerekmektedir.

Bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmaların patent sayılarının az olması sebebiyle, Ar-Ge faaliyetleri için kurulan destek mekanizmalarının, fikri mülkiyet hakları sahipliğini teşvik edecek şekilde

BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN VERİLEN AR-GE DESTEKLERİ VE SONUÇLARIEmine ÖZKÖSE / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

2928

MAKALE

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Son zamanlarda dünyada, her alanda ve her konuda hızlı değişimler meydana gelmekte; bu değişimlerin sonucunda ise ulusal ve uluslararası ekonomilerle, teknolojik ve sosyal eğilimlerde de oldukça hızlı bir gelişim süreci yaşanmaktadır. Ekonomide yaşanan dalgalanmalar, uluslararası rekabet, ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle paralel olarak verimliliği artırma talepleri gibi birçok faktör, ülkeleri yenilikleri takip etmeye ve hızla gelişen teknolojiye ayak uydurmaya itmektedir. Bu noktada her geçen gün gelişen, küreselleşen dünyamızda rekabet gücünü artıran; ülkelerin ve özelde işletmelerin kalıcı bir yer edinebilmelerini sağlayan ve son yıllarda her alanla iç içe giren bir alan olarak bilişim teknolojileri karşımıza çıkmaktadır.

Gün geçtikçe önem kazanan ve ülkelerin kalkınmasında son derece önemli bir rol üstlenen bilişim kavramı; insanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, enformatik, olarak tanımlanmaktadır [1]. Bilişim teknolojileri günden güne insanoğlunun vazgeçemediği bir araç olmuş; her alanda iş ve işlemleri kolaylaştıran bir sektör olarak günlük hayatta yerini almıştır. Pek çok işletme, bilişimin ve teknolojinin kolaylıklarından yararlanarak, performanslarını, verimliliklerini ve rekabet güçlerini arttırmış ve bunun sonucu olarak birçok ülke, ekonomisini bu yolla geliştirmiştir. Bu bağlamda, bilişim

çağının temelini oluşturan bilgi kavramı, dünyayı bir ağ sistemiyle donatarak zaman ve sınır engellerini ortadan kaldırmak suretiyle tüm dünya için vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir. Bilişim sektörüne yapılan yatırımlar sonucu elde edilen çıktılar ülkelerin kalkınmasında, gelişmesinde ve küresel güç olmalarında büyük rol oynamaya başlamıştır.

İçinde bulunduğumuz bilişim çağında, ülkelerin; büyüme, rekabet etme, istihdam sağlama, dünya ekonomisinde pay sahibi olmaları bilişim ve teknoloji alanında sahip oldukları üstünlüğe bağlıdır. Amerika Birleşik Devletleri [ABD]’ne bakıldığında, 1990’lı yıllarda dünyanın diğer ülkelerinde yaşanan ekonomik durgunluk ve olumsuzluklara rağmen, ABD büyümeyi başarmış, enflasyonunu düşürmüş, işsizliğini en aza indirmiştir. Diğer ülkeler, enflasyon ve işsizlikle mücadele etmeye çalışırken, ABD bilişim ve teknolojiye yaptığı girişim sayesinde ülke ekonomisine büyük katma değer sağlamıştır [2]. Bilişim sektörünün dallarından biri olan donanım üretiminde pek çok tesisin Çin’de olduğu bilinmektedir. Ülkede işgücünün ucuza mal edilmesi ve üretim altyapısının sağlam olması ülkenin donanım sektöründe pek çok ülkeden ileride olmasını sağlamıştır [3]. Sektörde önde olan ülkelerden biri olan Hindistan’da ise bilişim sektörünün gelişmesinde ABD menşeli şirketlerin burada kendi şubelerini kurup düşük maliyetli ve yetenekli yerli insan kaynaklarından yararlanması en büyük etkenler olarak gösterilebilir. Hindistan’da bulunan işgücünün niteliğinin artması;

Ar-Ge ve altyapıya yapılan yatırımlar; birçok güçlü ülkenin ülkeyi ürün geliştirme potansiyeli olarak görmesi ve bunun sonucunda Hintli firmaların iş hacminin büyümesi gibi diğer etkenler de bu ülkede bilişim sektörünün gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Batılı firmalar, Hindistan’da bulunan bilişim firmalarıyla ortaklıklar kurmuş böylece Hintli firmalar çokuluslu firmalara dönüşmüştür. Bu sayede Hint kökenli firmalar küresel kazanç elde etmeye başlamış, ülkede istihdam artmış ve birçok kişiye iş imkânı sağlanmıştır [4].

Öte yandan ülkemizin bu alandaki konumu incelendiğinde bugüne kadar ülkemizde donanım konusunda çok az firmanın kendi markalarını oluşturduğu, bu firmaların ithal ettikleri bilgisayar parçalarının montajının öne çıktığı ve son zamanlarda bu alanda daha fazla gelişme yaşandığı görülmektedir. Kalkınma Bakanlığı’nın yürüttüğü Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi kapsamında hazırlanan “Bilgi Teknolojileri Sektörü Ekseni” raporunda da bahsedildiği üzere sektörün mevcut durumu ile ilgili yaşanan gelişmeler şu şekilde özetlenebilir:• 2009 yılında General Mobile firması İstanbul’da 20 milyon Dolar’lık bir yatırımla akıllı cep telefonu üretmeye başlamış ancak yüksek maliyetler yüzünden üretime devam edememiştir.• 2011’de dünyanın en büyük orijinal ürün üreticilerinden biri olan Foxconn firması, HP markalı bilgisayar üretmek amacıyla Çorlu Serbest Bölgesi’ne bir fabrika açmıştır. Ayda 200.000 bilgisayarın

montajını yapma kapasitesine sahip fabrika, HP’nin Avrupa’daki 3 büyük üretim merkezinden biridir. Üretilen bilgisayarların % 90’ının ihraç edilmesi hedeflenmiştir.• 2013 yılında Turkcell, tasarımı ve yazılımı kendisine ait akıllı telefon üretimine başlamış; Türkiye’nin ilk yerli akıllı telefonunu üretmiştir.• Ülkemizin son yıllardaki en kapsamlı projelerinden biri olan FATİH projesi de Bilgi Teknolojileri araçlarının öğrenme-öğretme süreçlerinde etkin kullanımı ve bilgi toplumuna dönüşüm sürecini kolaylaştırma anlamında ülkemiz için oldukça önem taşımaktadır. Öğrenci ve öğretmenlere dağıtılan tabletlerin bir kısmının montajı Türkiye’de yapılmış olup; akıllı tahtalar ise Vestel tarafından üretilmiştir. Bu proje ile tablet ve akıllı tahta talebinin artacağı; bu taleplerin Türk donanım sektörü tarafından karşılanacağı; bunun da sektörün gelişimi için önemli bir fırsat doğuracağı düşünülmektedir [5].

Sektörde yaşanan bu gelişmelerin dışında ülke olarak bilişim sektöründe daha çok yol almamız gerektiği görülmektedir. Bu bağlamda, Çin, Hindistan gibi bilişim sektöründe gelişmiş ülkelerin modelleri ve uyguladıkları stratejiler örnek alınmalı, nitelikli işgücü yetişmesine önem verilerek devlet desteklerini artıracak faaliyetler yürütülmelidir.

Bilişimin alt sektörlerinden yazılım sektörü ise özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için yatırım ihtiyacı düşük, küresel pazara girmeye imkân tanıyacak bir sektör olması ve düşük sermaye ile yapılabilir olması gibi sebeplerden dolayı gelişmeye açık bir sektördür. Ülkemizde yazılım firmaları üretim, otomasyon, elektrik ve elektronik, finans, tekstil, eğitim, sağlık, savunma,

kamu, inşaat gibi pek çok sektöre yönelik yazılımlar üretmektedir. Donanım sektöründe olduğu gibi, FATİH projesi kapsamında dağıtılan tabletlerin etkin kullanımı için oluşturulan eğitim yazılımları yerli yazılım sektörü için de önem taşımaktadır. Mobil uygulamalar ve oyun yazılımları da günümüzde oldukça rağbet görmekle beraber ülkemizde de yavaş yavaş gelişmeye başlamıştır. Ancak ülkemizde yazılım sektöründeki büyüme donanıma göre daha düşük düzeyde kalmaktadır. Yazılım sektöründe de ilerleyebilmek için, sektöre gereken önemin verilmesi gerektiği açıktır [6].

Bilişim alanında faaliyet gösteren firmaların daha yenilikçi ürünler üretebilmesi, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, ülke ekonomisinin güçlenmesi, istihdamın artması, yenilikçi ve teknoloji yoğun üretimin sağlanması amacıyla tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Ar-Ge faaliyetlerini destekleyici çeşitli devlet destek ve teşvik mekanizmaları geliştirilmiştir. Sosyal ve ekonomik ihtiyaçlara cevap verebilen, pazar payı yüksek, bilimsel ve özgün çıktılar ortaya koyan yaratıcı çalışmalar pek çok destek ile özendirilmeye çalışılmaktadır. Ülkemiz için oldukça önem taşıyan bu destek mekanizmalarından biri, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca verilen Ar-Ge destek ve teşvikleridir. Bu destekler ve teşviklerle gerek sanayiciler, gerek akademisyenler, gerekse girişimci ve yatırımcı pek çok kişi nitelikli Ar-Ge projeleri yapmaya teşvik edilmekte ve bu yolla teknolojik bilgi ticarileşerek yerli üreticilerin küresel rekabette üstünlük kazanması için önemli bir adım atılmaktadır. Pek çok işletme, özellikle kamu tarafından verilen Ar-Ge desteklerinden yararlanarak yenilikçi çözümler üretmektedir.

Bu makalede, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen Ar-Ge destek ve teşvik programlarından özellikle Ar-Ge Merkezleri ile Sanayi Tezleri Programı’ndan bilişim sektörüne yönelik olan desteklerin sonuçları yapılan bir anket uygulamasıyla ortaya konulacak olup; sistemin işlerliğinin artırılmasına yönelik birtakım öneriler sunulacaktır.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Ar-Ge Merkezi Belgesi verilen firmaların, devlet desteğinin Ar-Ge çalışmaları için özendirici bir anlam ifade ettiği ve desteklerle istihdama, içeriği zengin Ar-Ge projelerinin yapılmasına, uluslararası anlamda projeler geliştirilmesine katkı sağlandığı görüşünde olduğu ortaya çıkan bulgulardandır.

Araştırma sonucunda, özellikle bilişimin yazılım ayağında patent alınamaması sorununun varlığı firmalarca vurgulanmıştır. Bu konuda, yasal düzenlemelerin yeniden gözden geçirilmesi ve Türk Patent Enstitüsü [TPE] tarafından yazılımlara patent verilebilmesi çalışmaları yapılması faydalı olacaktır. Ar-Ge Merkezleri’nde yapılan çalışmalar kapsamında patent alan firmaların Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uygulamaya koyulan Teknolojik Ürün Yatırım Destek Programları ile Teknolojik Ürün Tanıtım ve Pazarlama destek programlarına ya da TÜBİTAK bünyesinde bulunan Patent Destek Programı’na başvurmasının teşvik edilmesi gerekmektedir.

Bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmaların patent sayılarının az olması sebebiyle, Ar-Ge faaliyetleri için kurulan destek mekanizmalarının, fikri mülkiyet hakları sahipliğini teşvik edecek şekilde

BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN VERİLEN AR-GE DESTEKLERİ VE SONUÇLARIEmine ÖZKÖSE / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü)

30

MAKALE

31

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

yeniden düzenlenmesi gerekliliği karşımıza çıkmaktadır. Örneğin TPE’den ve çok taraflı patent kuruluşlarından (Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü [WIPO], Avrupa Patent Sözleşmesi [EPC] vb.) alınan patentlere ilişkin maliyetlerin, desteklenmesi önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.

Bulgulardan bir diğeri de San-Tez Programı kapsamındadır. San-Tez Programı çerçevesinde bilişim sektörüne

yönelik proje yürütmüş akademisyenler ile firmaların, programın Ar-Ge çalışmalarını destekleyici bir rol üstlenmesi, ülkemizin ekonomik gücünü artırması ve dışa bağımlılığı azaltması yönleriyle önemli bir teşvik mekanizması olduğu ve ülke ekonomisine olumlu katkılar yarattığı, çalışma sonucunda varılan sonuçlardandır. Bununla birlikte firmalar, proje sürecinde akademisyenlerin sektördeki deneyimlerinin az olmasının projenin başarısını etkilediğini ifade etmiştir. San-Tez programı kapsamında proje

gerçekleştiren akademisyenler ile firmaların birbirlerini daha önceden tanıdığı ve bu tanışıklık sebebiyle bir araya geldiği araştırma sonuçlarından ortaya çıkmıştır. Ancak birbirini tanımayan firma ve akademisyenlerin de bir araya gelerek ortak proje yürütmeleri, gerek programın etkinliği gerekse faydalanıcıların yaygınlaştırılması açısından oldukça önemlidir. Bunun için de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca ortak platformlar oluşturularak, farklı kesimlerin bir araya

gelmesi sağlanmalıdır. Böylelikle, farklı altyapı ve deneyimlere sahip kişiler ortak çalışmalar yürütecek ve üniversite- sanayi işbirliğinin yaygınlaşması sağlanarak, yapılacak proje sayısında da artış yaşanacaktır.

Ülkemizdeki bir diğer problem ise gerek nitelikli insan gücünün oluşturulması gerekse bu nitelikli insan gücüne nitelikli çalışma alanlarının üretilmesidir. Bu noktada San-Tez Programının, çalışan tez öğrencilerinin niteliğini artırdığı, bu sayede istihdama önemli oranda katkı sağladığı ve alanında yetkin, nitelikli personel yetişmesini sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Tez öğrencilerinin proje ortağı firma ile birebir çalışma imkânı bulması, öğrencinin iş hayatını tanıması ve sektörünün ihtiyaçlarına uygun olarak yetişmesini sağlamaktadır. Sektörün ihtiyaçlarına uygun iş gücü ile sektörde yürütülen süreçlerin daha verimli işlemesi için, firmayı tanıma imkânı bulan öğrencinin, mezun olduktan sonra bu firmada çalışması oldukça faydalı olacaktır. Firmayı, tez öğrencileriyle çalışmaya teşvik etmek için ise, firmalara bu öğrenciler için vergi avantajları sağlanması söz konusu olabilecektir.

Yapılan çalışmada Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen Ar-Ge desteklerinden en çok yararlanan illerin Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük yerleşim merkezleri olduğu tespit edilmiştir. Buralarda sanayi ve teknoloji altyapısının sağlam olması, bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmaların daha çok bu illeri tercih etmesi, köklü üniversitelerin genelde buralarda bulunması gibi sebepler, bu illerin ön plana çıkmasına sebep olmaktadır. Bakanlığın yürüttüğü destek programlarındaki mevcut duruma

bakıldığında, San-Tez programı ve Ar-Ge Merkezleri gibi destek mekanizmalarına ek olarak, Teknogirişim Sermayesi Desteği Programından (TGSD) destek alan girişimcilerin de daha çok büyük illerde bulunduğu görülmüştür. Ülke ekonomisine olumlu katkılar sağlayan bu programların büyük küçük tüm illerde daha da yaygınlaşması ve bu sayede Ar-Ge kültürünün daha geniş kitlelere ulaşarak rekabet gücümüzün artırılması, bilgi toplumu olma yolunda ilerleyen ülkemiz için son derece önem taşımaktadır.

Kaynakça1. Türk Dil Kurumu. (2014). Bilişim Nedir, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.53bbcebd4559d3.92647550. Ocak 2014.2. IDC Economic Impact Study (2007). The Economic Impact of IT, Software and the Microsoft Ecosystem on the Global Economy, USA Press.3. Mingzhi, L. Zhangxi, L. Mu, X. (2004). Leveraging the Open Source Software Movement for Development of China's Software Industry”, The MIT Information Technologies and International Development, 2(2), s.45-63.4. Ekonomi Bakanlığı. (2013). Yeni Delhi Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Hindistan IT ve ITES Sektörü Hakkında Bilgi Notu, 21 Mart 2014, http://www.counsellors.gov.tr/upload/IND/Hindistan_it_sektoru.pdf5. Kalkınma Bakanlığı. (2013). Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi Bilgi Teknolojileri Sektörü Ekseni Mevcut Durum Raporu. Nisan 2013. Ankara6. Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD). (2012).Atılım için Bilişim, Türkiye Ekonomisi İçin Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü Atılım Stratejisi 2023, Mayıs 2012.

BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN VERİLEN AR-GE DESTEKLERİ VE SONUÇLARI

30

MAKALE

31

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

yeniden düzenlenmesi gerekliliği karşımıza çıkmaktadır. Örneğin TPE’den ve çok taraflı patent kuruluşlarından (Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü [WIPO], Avrupa Patent Sözleşmesi [EPC] vb.) alınan patentlere ilişkin maliyetlerin, desteklenmesi önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.

Bulgulardan bir diğeri de San-Tez Programı kapsamındadır. San-Tez Programı çerçevesinde bilişim sektörüne

yönelik proje yürütmüş akademisyenler ile firmaların, programın Ar-Ge çalışmalarını destekleyici bir rol üstlenmesi, ülkemizin ekonomik gücünü artırması ve dışa bağımlılığı azaltması yönleriyle önemli bir teşvik mekanizması olduğu ve ülke ekonomisine olumlu katkılar yarattığı, çalışma sonucunda varılan sonuçlardandır. Bununla birlikte firmalar, proje sürecinde akademisyenlerin sektördeki deneyimlerinin az olmasının projenin başarısını etkilediğini ifade etmiştir. San-Tez programı kapsamında proje

gerçekleştiren akademisyenler ile firmaların birbirlerini daha önceden tanıdığı ve bu tanışıklık sebebiyle bir araya geldiği araştırma sonuçlarından ortaya çıkmıştır. Ancak birbirini tanımayan firma ve akademisyenlerin de bir araya gelerek ortak proje yürütmeleri, gerek programın etkinliği gerekse faydalanıcıların yaygınlaştırılması açısından oldukça önemlidir. Bunun için de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca ortak platformlar oluşturularak, farklı kesimlerin bir araya

gelmesi sağlanmalıdır. Böylelikle, farklı altyapı ve deneyimlere sahip kişiler ortak çalışmalar yürütecek ve üniversite- sanayi işbirliğinin yaygınlaşması sağlanarak, yapılacak proje sayısında da artış yaşanacaktır.

Ülkemizdeki bir diğer problem ise gerek nitelikli insan gücünün oluşturulması gerekse bu nitelikli insan gücüne nitelikli çalışma alanlarının üretilmesidir. Bu noktada San-Tez Programının, çalışan tez öğrencilerinin niteliğini artırdığı, bu sayede istihdama önemli oranda katkı sağladığı ve alanında yetkin, nitelikli personel yetişmesini sağladığı sonucuna ulaşılmıştır. Tez öğrencilerinin proje ortağı firma ile birebir çalışma imkânı bulması, öğrencinin iş hayatını tanıması ve sektörünün ihtiyaçlarına uygun olarak yetişmesini sağlamaktadır. Sektörün ihtiyaçlarına uygun iş gücü ile sektörde yürütülen süreçlerin daha verimli işlemesi için, firmayı tanıma imkânı bulan öğrencinin, mezun olduktan sonra bu firmada çalışması oldukça faydalı olacaktır. Firmayı, tez öğrencileriyle çalışmaya teşvik etmek için ise, firmalara bu öğrenciler için vergi avantajları sağlanması söz konusu olabilecektir.

Yapılan çalışmada Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen Ar-Ge desteklerinden en çok yararlanan illerin Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük yerleşim merkezleri olduğu tespit edilmiştir. Buralarda sanayi ve teknoloji altyapısının sağlam olması, bilişim sektöründe faaliyet gösteren firmaların daha çok bu illeri tercih etmesi, köklü üniversitelerin genelde buralarda bulunması gibi sebepler, bu illerin ön plana çıkmasına sebep olmaktadır. Bakanlığın yürüttüğü destek programlarındaki mevcut duruma

bakıldığında, San-Tez programı ve Ar-Ge Merkezleri gibi destek mekanizmalarına ek olarak, Teknogirişim Sermayesi Desteği Programından (TGSD) destek alan girişimcilerin de daha çok büyük illerde bulunduğu görülmüştür. Ülke ekonomisine olumlu katkılar sağlayan bu programların büyük küçük tüm illerde daha da yaygınlaşması ve bu sayede Ar-Ge kültürünün daha geniş kitlelere ulaşarak rekabet gücümüzün artırılması, bilgi toplumu olma yolunda ilerleyen ülkemiz için son derece önem taşımaktadır.

Kaynakça1. Türk Dil Kurumu. (2014). Bilişim Nedir, http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.53bbcebd4559d3.92647550. Ocak 2014.2. IDC Economic Impact Study (2007). The Economic Impact of IT, Software and the Microsoft Ecosystem on the Global Economy, USA Press.3. Mingzhi, L. Zhangxi, L. Mu, X. (2004). Leveraging the Open Source Software Movement for Development of China's Software Industry”, The MIT Information Technologies and International Development, 2(2), s.45-63.4. Ekonomi Bakanlığı. (2013). Yeni Delhi Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Hindistan IT ve ITES Sektörü Hakkında Bilgi Notu, 21 Mart 2014, http://www.counsellors.gov.tr/upload/IND/Hindistan_it_sektoru.pdf5. Kalkınma Bakanlığı. (2013). Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi Bilgi Teknolojileri Sektörü Ekseni Mevcut Durum Raporu. Nisan 2013. Ankara6. Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD). (2012).Atılım için Bilişim, Türkiye Ekonomisi İçin Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü Atılım Stratejisi 2023, Mayıs 2012.

BİLİŞİM SEKTÖRÜNDE BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI TARAFINDAN VERİLEN AR-GE DESTEKLERİ VE SONUÇLARI

32 33

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Resmi İstatistik Programı kapsamında hesaplanan Üç Aylık Verimlilik İstatistiklerinin, Ulusal Veri Yayımlama Takvimine göre 1 Temmuz 2015 tarihinde yayımlanması planlanan 2015 Yılı Birinci Dönemi, veri derleme ve hesaplama

süreçlerinin planlanandan daha erken bitirilmesinden dolayı 23 Haziran 2015 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. EFİS Rev. 2 (Avrupa Birliğinde Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflandırılması-NACE Rev. 2)’ye göre sanayinin “B-Madencilik Taşocakçılığı”, “C-İmalat Sanayi” ve “D-Elektrik, Gaz, Buhar ve

İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” kısımları, Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri’nin kapsamını oluşturmaktadır. Ana Sanayi Grupları Sınıflaması (MIGs) çerçevesine uygun şekilde beş ana sanayi grubunda da verimlilik istatistikleri hesaplanmıştır.

İmalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksinin ve çalışılan saat başına üretim endeksinin aldığı değerler Şekil 1’de görülmektedir. 2010=100 baz yıllı olarak hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksi, 2015 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2014 yılı I. dönemine göre) % 0,44 artarak 97,97 değerinden 98,40 değerine ulaşmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2014 yılı IV. dönemine göre) ise % 5,50 azalmıştır.

Çalışılan saat başına üretim endeksi 2015 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre % 0,98 artarak 102,25 değerini almıştır. Çalışılan saat başına üretim endeksinde, bir önceki döneme göre ise % 5,19 oranında azalış gözlenmiştir.

Zaman serilerinin izlediği seyir incelenirken dönemlik değişimlerden ziyade yıllık değişimlerin izlenmesi daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun nedeni

dönemlik değişimlerin belli bir bölümünün mevsimsel etkiler içermesidir. Buna ilaveten, üç aylık verimlilik istatistikleri çeyreklik dönemlerle yayımlandığı için yıllık eğilimleri görebilmek amacıyla seride mevsimsel düzeltme yapılmış ve Şekil 2’de imalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksi ile bu endeksin mevsimsel etkilerden arındırılmış serisinin grafiği, 2015 yılı birinci döneminde aldıkları değerler ile bir arada gösterilmiştir.

ÜÇ AYLIK ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015 YILI BİRİNCİ DÖNEMİ AÇIKLANDINazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Yücel ÖZKARA - Dursun BALKAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

İmalat sanayi genelinde, çalışan kişi başına üretim endeksi, 2015 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2014 yılı I. dönemine göre) % 0,44 artmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise

(2014 yılı IV. dönemine göre) ise % 5,50 azalmıştır.Bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan kişi başına üretim endeksinde imalat sanayiyi oluşturan 24 bölümden

9’unda artış görülmüş, en büyük artış “Diğer ulaşım araçları imalatı” bölümünde gerçekleşmiştir.

İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi ve Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)

Şekil 1. İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi

Şekil 2. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Endeks

Çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, Şekil 2’de görüldüğü üzere mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler kullanılarak incelendiğinde iş gücü verimliliği üzerinde özellikle önceki döneme göre yapılan değerlendirmeler daha anlamlı olacaktır. İmalat sanayi için mevsimsel etkilerden arındırılmış verimlilik serisinin bir önceki döneme göre arttığı gözlenmektedir. İmalat sanayinde çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre % 5,50 oranında

azalırken, mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre % 2,15 oranında artmıştır. Bu rakamlar mevsimsel etkiler barındıran orijinal verimlilik endeksi serisinin bir önceki döneme göre değişiminin negatif yönde olduğunu, mevsimsel etkiler göz önüne alınıp bu etkiler giderildiğinde ise çalışan kişi başına üretim endeksinin fark edilir derecede arttığını ve pozitif olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla mevsimsel

etkilerden arındırılmış serileri incelemek, değerlendirmelerde daha gerçekçi sonuçlara ve yorumlara ulaşılmasını sağlayacaktır.

VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1

32 33

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Resmi İstatistik Programı kapsamında hesaplanan Üç Aylık Verimlilik İstatistiklerinin, Ulusal Veri Yayımlama Takvimine göre 1 Temmuz 2015 tarihinde yayımlanması planlanan 2015 Yılı Birinci Dönemi, veri derleme ve hesaplama

süreçlerinin planlanandan daha erken bitirilmesinden dolayı 23 Haziran 2015 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. EFİS Rev. 2 (Avrupa Birliğinde Ekonomik Faaliyetlerin İstatistikî Sınıflandırılması-NACE Rev. 2)’ye göre sanayinin “B-Madencilik Taşocakçılığı”, “C-İmalat Sanayi” ve “D-Elektrik, Gaz, Buhar ve

İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” kısımları, Üç Aylık Ulusal Verimlilik İstatistikleri’nin kapsamını oluşturmaktadır. Ana Sanayi Grupları Sınıflaması (MIGs) çerçevesine uygun şekilde beş ana sanayi grubunda da verimlilik istatistikleri hesaplanmıştır.

İmalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksinin ve çalışılan saat başına üretim endeksinin aldığı değerler Şekil 1’de görülmektedir. 2010=100 baz yıllı olarak hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksi, 2015 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2014 yılı I. dönemine göre) % 0,44 artarak 97,97 değerinden 98,40 değerine ulaşmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise (2014 yılı IV. dönemine göre) ise % 5,50 azalmıştır.

Çalışılan saat başına üretim endeksi 2015 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre % 0,98 artarak 102,25 değerini almıştır. Çalışılan saat başına üretim endeksinde, bir önceki döneme göre ise % 5,19 oranında azalış gözlenmiştir.

Zaman serilerinin izlediği seyir incelenirken dönemlik değişimlerden ziyade yıllık değişimlerin izlenmesi daha sağlıklı sonuçlar verecektir. Bunun nedeni

dönemlik değişimlerin belli bir bölümünün mevsimsel etkiler içermesidir. Buna ilaveten, üç aylık verimlilik istatistikleri çeyreklik dönemlerle yayımlandığı için yıllık eğilimleri görebilmek amacıyla seride mevsimsel düzeltme yapılmış ve Şekil 2’de imalat sanayi çalışan kişi başına üretim endeksi ile bu endeksin mevsimsel etkilerden arındırılmış serisinin grafiği, 2015 yılı birinci döneminde aldıkları değerler ile bir arada gösterilmiştir.

ÜÇ AYLIK ULUSAL VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015 YILI BİRİNCİ DÖNEMİ AÇIKLANDINazlı SAYLAM BÖLÜKBAŞ - Yücel ÖZKARA - Dursun BALKAN / Sanayi ve Teknoloji Uzmanları (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

İmalat sanayi genelinde, çalışan kişi başına üretim endeksi, 2015 yılı I. döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre (2014 yılı I. dönemine göre) % 0,44 artmıştır. Çalışan kişi başına üretim endeksi, bir önceki döneme göre ise

(2014 yılı IV. dönemine göre) ise % 5,50 azalmıştır.Bir önceki yılın aynı dönemine göre çalışan kişi başına üretim endeksinde imalat sanayiyi oluşturan 24 bölümden

9’unda artış görülmüş, en büyük artış “Diğer ulaşım araçları imalatı” bölümünde gerçekleşmiştir.

İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi ve Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi (2010 Ort.=100)

Şekil 1. İmalat Sanayinde Üç Aylık Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Çalışılan Saat Başına Üretim Endeksi

Şekil 2. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi ve Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış Endeks

Çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, Şekil 2’de görüldüğü üzere mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler kullanılarak incelendiğinde iş gücü verimliliği üzerinde özellikle önceki döneme göre yapılan değerlendirmeler daha anlamlı olacaktır. İmalat sanayi için mevsimsel etkilerden arındırılmış verimlilik serisinin bir önceki döneme göre arttığı gözlenmektedir. İmalat sanayinde çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre % 5,50 oranında

azalırken, mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksi bir önceki döneme göre % 2,15 oranında artmıştır. Bu rakamlar mevsimsel etkiler barındıran orijinal verimlilik endeksi serisinin bir önceki döneme göre değişiminin negatif yönde olduğunu, mevsimsel etkiler göz önüne alınıp bu etkiler giderildiğinde ise çalışan kişi başına üretim endeksinin fark edilir derecede arttığını ve pozitif olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla mevsimsel

etkilerden arındırılmış serileri incelemek, değerlendirmelerde daha gerçekçi sonuçlara ve yorumlara ulaşılmasını sağlayacaktır.

VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1

34 35

VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Ülkemiz ekonomisinde gerek sanayi genelinde, gerekse imalat sanayinde, iş gücü verimliliğinin belirleyicisinin 2009 yılı ile 2010 yılının ilk yarısında yatay seyreden ve 2010 yılının ikinci yarısından itibaren artış eğiliminde olan istihdam düzeyine bağlı olmakla birlikte, esas olarak üretim endeksi olduğu görülmektedir. Şekil 3’te görüldüğü üzere imalat sanayinde istihdam endeksi, 2010 yılı birinci çeyreğinden itibaren son 21 çeyrekte incelendiğinde, dönem başına ortalama % 1,11 ile düzenli olarak artmaktadır. Bahsi geçen son 21 çeyrekte üretim endeksi ve iş gücü verimliliğinin çeyreklik ortalama büyümeleri ise sırasıyla % 1,36 ve % 0,24 olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren imalat sanayinde istihdam ve üretim

düzeyine bakıldığında; son dönemlerde artış eğiliminde oldukları görülmektedir. 2015 yılı birinci döneminde istihdam endeksi 119,55 ve üretim endeksi ise 117,52 değerini almıştır. Şekil 3 incelendiğinde imalat sanayinde iş gücü verimliliği seviyesinin ana belirleyicisi geçmişe göre istikrarlı biçimde artmakta olan istihdam endeksinden ziyade istihdam seviyesine nazaran daha değişken şekilde artan üretim endeksi olmuştur. Bu durum mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksinde de gözlenmektedir (Bkz. Şekil 2).

Şekil 4’te toplam sanayi, madencilik, imalat sanayi ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımları için bir önceki döneme göre çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, orijinal seri ve mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler olarak gösterilmektedir. Şekil incelendiğinde sanayiyi oluşturan kısımların hepsinde orijinal serilerin dönemden döneme değişimlerinde büyük dalgalanmalar gösterdiği, buna karşın mevsimsel etkilerin ortadan kaldırıldığı serilerdeki dönemsel değişimlerin nispeten daha küçük olduğu görülmektedir. İmalat sanayi, madencilik ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımlarının mevsimsel etkilerden arındırılmış serileri değerlendirildiğinde, mevsimsellik

dışındaki faktörlerin de verimlilik üzerinde dalgalanma yarattığı göze çarpmaktadır. Madencilik kısmındaki değişimlerin orijinal seride değişken seyretmesine karşın, mevsimsel etkilerden arındırılmış seride pozitif yönlü olduğu ve bu sektörde iş gücü verimliliğinde olumlu değişimler yaşandığı söylenebilir. Toplam sanayinin ise kendisini oluşturan kısımlardan, beklendiği üzere en çok imalat sanayi ile benzer karakterde bir değişim arz ettiği gözlenmektedir.

Şekil 3. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Değişimlerinin Yapısı Şekil 4. Bir Önceki Döneme Göre Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksinde Değişimler (Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış ve Orijinal Seriler)

34 35

VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Ülkemiz ekonomisinde gerek sanayi genelinde, gerekse imalat sanayinde, iş gücü verimliliğinin belirleyicisinin 2009 yılı ile 2010 yılının ilk yarısında yatay seyreden ve 2010 yılının ikinci yarısından itibaren artış eğiliminde olan istihdam düzeyine bağlı olmakla birlikte, esas olarak üretim endeksi olduğu görülmektedir. Şekil 3’te görüldüğü üzere imalat sanayinde istihdam endeksi, 2010 yılı birinci çeyreğinden itibaren son 21 çeyrekte incelendiğinde, dönem başına ortalama % 1,11 ile düzenli olarak artmaktadır. Bahsi geçen son 21 çeyrekte üretim endeksi ve iş gücü verimliliğinin çeyreklik ortalama büyümeleri ise sırasıyla % 1,36 ve % 0,24 olarak gerçekleşmiştir. 2005 yılından itibaren imalat sanayinde istihdam ve üretim

düzeyine bakıldığında; son dönemlerde artış eğiliminde oldukları görülmektedir. 2015 yılı birinci döneminde istihdam endeksi 119,55 ve üretim endeksi ise 117,52 değerini almıştır. Şekil 3 incelendiğinde imalat sanayinde iş gücü verimliliği seviyesinin ana belirleyicisi geçmişe göre istikrarlı biçimde artmakta olan istihdam endeksinden ziyade istihdam seviyesine nazaran daha değişken şekilde artan üretim endeksi olmuştur. Bu durum mevsimsel etkilerden arındırılmış çalışan kişi başına üretim endeksinde de gözlenmektedir (Bkz. Şekil 2).

Şekil 4’te toplam sanayi, madencilik, imalat sanayi ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımları için bir önceki döneme göre çalışan kişi başına üretim endeksi değişimleri, orijinal seri ve mevsimsel etkilerden arındırılmış seriler olarak gösterilmektedir. Şekil incelendiğinde sanayiyi oluşturan kısımların hepsinde orijinal serilerin dönemden döneme değişimlerinde büyük dalgalanmalar gösterdiği, buna karşın mevsimsel etkilerin ortadan kaldırıldığı serilerdeki dönemsel değişimlerin nispeten daha küçük olduğu görülmektedir. İmalat sanayi, madencilik ile elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı kısımlarının mevsimsel etkilerden arındırılmış serileri değerlendirildiğinde, mevsimsellik

dışındaki faktörlerin de verimlilik üzerinde dalgalanma yarattığı göze çarpmaktadır. Madencilik kısmındaki değişimlerin orijinal seride değişken seyretmesine karşın, mevsimsel etkilerden arındırılmış seride pozitif yönlü olduğu ve bu sektörde iş gücü verimliliğinde olumlu değişimler yaşandığı söylenebilir. Toplam sanayinin ise kendisini oluşturan kısımlardan, beklendiği üzere en çok imalat sanayi ile benzer karakterde bir değişim arz ettiği gözlenmektedir.

Şekil 3. İmalat Sanayi Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Değişimlerinin Yapısı Şekil 4. Bir Önceki Döneme Göre Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksinde Değişimler (Mevsimsel Etkilerden Arındırılmış ve Orijinal Seriler)

3736

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

2005 yılı birinci dönemi ile 2015 yılı birinci dönemi arası yıllık ortalama verimlilik büyümeleri, imalat sanayini oluşturan 24 bölüm için incelendiğinde, “Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı”, “Tekstil ürünlerinin imalatı” “Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı”, “Deri ve ilgili ürünlerin imalatı”, “İçeceklerin imalatı”, ve “Deri ve ilgili ürünlerin imalatı” bölümlerinin verimliliğinin düşme eğiliminde olduğu, bu bölüm dışında kalan 19 bölümün verimliliklerinin ise artma eğiliminde olduğu görülmüştür. En yüksek verimlilik büyümesinin yıllık ortalama % 9,7 ile “Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı” bölümünde olduğu görülmüştür. Şekil 5 ve Tablo 1’de verilen büyüme oranları verimlilik serilerinin başlangıcı olan 2005 yılı birinci dönemi ile en son yayımlanan dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle her yeni hesaplama döneminde yeni büyüme oranları elde edildiğinden sıralama ve büyüme oranları dönemden döneme değişebilmektedir. Yılın tümüne ait bilgi veren oranlar, ilgili yılın dördüncü dönemi ile birlikte hesaplanabilen yıl ortalaması değerleri ile ortaya çıkacaktır.

Tablo 1’de toplam sanayi, sanayinin kısımları ve ana sanayi grupları için hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksinin 2005 yılı birinci dönemi ile 2015 yılı birinci dönemleri arası yıllık ortalama büyüme oranları verilmiştir. Sanayi kısımları içerisinde “Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı”nın yüzde 8,29 ile en yüksek yıllık ortalama verimlilik büyümesine sahip olduğu; en düşük yıllık ortalama verimlilik büyümesinin ise yüzde 1,34 ile “Madencilik”te olduğu gözlenmiştir. Ana Sanayi Grupları incelendiğinde ise en yüksek verimlilik artışının yıllık ortalama

dönem eğilimleri, küresel kriz dönemi de dâhil olmak üzere istikrarlı bir şekilde artmıştır. Kömür ve linyit çıkartılması, ham petrol ve doğal gaz çıkarımı, kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme sistemi üretim ve dağıtımı, suyun toplanması, arıtılması ve dağıtılması faaliyetlerinden oluşan Enerji ana sanayi grubunda ise belirgin ve istikrarlı bir biçimde artan verimlilik trendi 2012 yılından itibaren azalma eğilimine girmekle beraber 2013 yılıyla birlikte istikrarlı bir artış trendi yakalamıştır.

Şekil 6’da yer alan verilerle değerlendirildiğinde 2005 yılı birinci dönemi ile 2015 yılı birinci dönemi arasında; dayanıklı tüketim malı üretimi ve dayanıksız tüketim malı üretimine ait iş gücü verimliliği yıllık ortalama trend büyümeleri sırasıyla % 2,99 ve % 2,48

Şekil 5. İmalat Sanayini Oluşturan 24 Bölüme Ait Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (2005 I – 2015 I)

Tablo 1. 2005-I ile 2015-I Dönemi Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (% değişimler)

Madencilik

İmalat

Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı

Ara Malları

Dayanıklı Tüketim Malları

Dayanıksız Tüketim Malları

Enerji

Sermaye Malları

2,49

1,34

2,42

8,29

1,31

2,90

3,07

4,57

3,16

Toplam Sanayi

Sanayinin Kısımları

Ana Sanayi Grupları(MIGs)

Şekil 6. Ana Sanayi Grupları (MIGs) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Trend Serileri

yüzde 4,57 ile “Enerji”de olduğu görülmektedir. Enerji ana sanayi grubuna ilişkin 2010=100 temel yıllı çalışan kişi başına üretim endeksi son dönemde 120,85 değerine ulaşmıştır.

Şekil 6’da Ana Sanayi Gruplarına ait çalışan kişi başına üretim endeksi serilerinin trendleri gösterilmektedir. Bu noktada kullanılan trend kavramı orijinal seriden mevsimsel ve diğer etkilerin çıkarılmasıyla elde edilen uzun dönemli eğilimi ifade etmektedir. 2008 yılı son dönemleri ile 2009 yılının ilk dönemlerinde küresel düzeyde etkisi görülen krizde ana sanayi gruplarının trend değişimlerine bakıldığında ara malı ve sermaye malı üretiminde iş gücü verimliğinin durgunluktan oldukça etkilendiği, bazı grupların ise hemen hemen etkilenmediği görülmektedir. Dayanıklı Tüketim Malı Üretimi ile Dayanıksız Tüketim Malı Üretimi iş gücü verimliliklerinin uzun

olarak gerçekleşmiştir. Enerji ana sanayi grubunda ise iş gücü verimliliği trendinin yıllık ortalama büyüme oranı % 4,56’dir. Küresel kriz döneminden etkilenen Ara Malları Üretimi ile Sermaye Malı Üretimi sanayi gruplarının verimlilik trendlerine bakıldığında ise dalgalı bir yapıda oldukları görülmektedir. Ara Malları üretiminde iş gücü verimliliğinin trendi, 2014 yılında başlayan azalma 2015 yılı birinci döneminde de devam etmiştir. Diğer ana sanayi gruplarında son dönemlere bakıldığında nispeten istikrarlı bir trend yakalanmış olsa da Sermaye Malı üretiminde iş gücü verimliliği trendi dalgalı yapısını muhafaza etmektedir.

VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1

3736

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

2005 yılı birinci dönemi ile 2015 yılı birinci dönemi arası yıllık ortalama verimlilik büyümeleri, imalat sanayini oluşturan 24 bölüm için incelendiğinde, “Bilgisayarların, elektronik ve optik ürünlerin imalatı”, “Tekstil ürünlerinin imalatı” “Kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı”, “Deri ve ilgili ürünlerin imalatı”, “İçeceklerin imalatı”, ve “Deri ve ilgili ürünlerin imalatı” bölümlerinin verimliliğinin düşme eğiliminde olduğu, bu bölüm dışında kalan 19 bölümün verimliliklerinin ise artma eğiliminde olduğu görülmüştür. En yüksek verimlilik büyümesinin yıllık ortalama % 9,7 ile “Temel eczacılık ürünlerinin ve eczacılığa ilişkin malzemelerin imalatı” bölümünde olduğu görülmüştür. Şekil 5 ve Tablo 1’de verilen büyüme oranları verimlilik serilerinin başlangıcı olan 2005 yılı birinci dönemi ile en son yayımlanan dönemi kapsamaktadır. Bu nedenle her yeni hesaplama döneminde yeni büyüme oranları elde edildiğinden sıralama ve büyüme oranları dönemden döneme değişebilmektedir. Yılın tümüne ait bilgi veren oranlar, ilgili yılın dördüncü dönemi ile birlikte hesaplanabilen yıl ortalaması değerleri ile ortaya çıkacaktır.

Tablo 1’de toplam sanayi, sanayinin kısımları ve ana sanayi grupları için hesaplanan çalışan kişi başına üretim endeksinin 2005 yılı birinci dönemi ile 2015 yılı birinci dönemleri arası yıllık ortalama büyüme oranları verilmiştir. Sanayi kısımları içerisinde “Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı”nın yüzde 8,29 ile en yüksek yıllık ortalama verimlilik büyümesine sahip olduğu; en düşük yıllık ortalama verimlilik büyümesinin ise yüzde 1,34 ile “Madencilik”te olduğu gözlenmiştir. Ana Sanayi Grupları incelendiğinde ise en yüksek verimlilik artışının yıllık ortalama

dönem eğilimleri, küresel kriz dönemi de dâhil olmak üzere istikrarlı bir şekilde artmıştır. Kömür ve linyit çıkartılması, ham petrol ve doğal gaz çıkarımı, kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme sistemi üretim ve dağıtımı, suyun toplanması, arıtılması ve dağıtılması faaliyetlerinden oluşan Enerji ana sanayi grubunda ise belirgin ve istikrarlı bir biçimde artan verimlilik trendi 2012 yılından itibaren azalma eğilimine girmekle beraber 2013 yılıyla birlikte istikrarlı bir artış trendi yakalamıştır.

Şekil 6’da yer alan verilerle değerlendirildiğinde 2005 yılı birinci dönemi ile 2015 yılı birinci dönemi arasında; dayanıklı tüketim malı üretimi ve dayanıksız tüketim malı üretimine ait iş gücü verimliliği yıllık ortalama trend büyümeleri sırasıyla % 2,99 ve % 2,48

Şekil 5. İmalat Sanayini Oluşturan 24 Bölüme Ait Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (2005 I – 2015 I)

Tablo 1. 2005-I ile 2015-I Dönemi Yıllık Ortalama Verimlilik Büyümeleri (% değişimler)

Madencilik

İmalat

Elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı

Ara Malları

Dayanıklı Tüketim Malları

Dayanıksız Tüketim Malları

Enerji

Sermaye Malları

2,49

1,34

2,42

8,29

1,31

2,90

3,07

4,57

3,16

Toplam Sanayi

Sanayinin Kısımları

Ana Sanayi Grupları(MIGs)

Şekil 6. Ana Sanayi Grupları (MIGs) Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Trend Serileri

yüzde 4,57 ile “Enerji”de olduğu görülmektedir. Enerji ana sanayi grubuna ilişkin 2010=100 temel yıllı çalışan kişi başına üretim endeksi son dönemde 120,85 değerine ulaşmıştır.

Şekil 6’da Ana Sanayi Gruplarına ait çalışan kişi başına üretim endeksi serilerinin trendleri gösterilmektedir. Bu noktada kullanılan trend kavramı orijinal seriden mevsimsel ve diğer etkilerin çıkarılmasıyla elde edilen uzun dönemli eğilimi ifade etmektedir. 2008 yılı son dönemleri ile 2009 yılının ilk dönemlerinde küresel düzeyde etkisi görülen krizde ana sanayi gruplarının trend değişimlerine bakıldığında ara malı ve sermaye malı üretiminde iş gücü verimliğinin durgunluktan oldukça etkilendiği, bazı grupların ise hemen hemen etkilenmediği görülmektedir. Dayanıklı Tüketim Malı Üretimi ile Dayanıksız Tüketim Malı Üretimi iş gücü verimliliklerinin uzun

olarak gerçekleşmiştir. Enerji ana sanayi grubunda ise iş gücü verimliliği trendinin yıllık ortalama büyüme oranı % 4,56’dir. Küresel kriz döneminden etkilenen Ara Malları Üretimi ile Sermaye Malı Üretimi sanayi gruplarının verimlilik trendlerine bakıldığında ise dalgalı bir yapıda oldukları görülmektedir. Ara Malları üretiminde iş gücü verimliliğinin trendi, 2014 yılında başlayan azalma 2015 yılı birinci döneminde de devam etmiştir. Diğer ana sanayi gruplarında son dönemlere bakıldığında nispeten istikrarlı bir trend yakalanmış olsa da Sermaye Malı üretiminde iş gücü verimliliği trendi dalgalı yapısını muhafaza etmektedir.

VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ 2015/1

3938

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

2003 yılından bu yana RİP (Resmi İstatistik Programı) kapsamında yer alan “Yıllık Verimlilik İstatistikleri”, her yıl Haziran ayının son iş gününde yayımlanmaktadır. Bu kapsamda 3 temel başlıkta toplanan istatistikler; “Çalışan Kişi Başına Katma Değer”, “Çalışılan Saat Başına Katma Değer”, “Birim Emek Maliyeti”, bunların endeksleri ve önceki yıla göre değişimlerini kapsamaktadır. İstatistiklere Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın web sitesinden ulaşılabilmektedir.

İstatistiklerin hesaplanmasında, çıktı değişkeni olarak “Faktör Maliyetiyle

Katma Değer”, girdi değişkenleri olarak “Çalışanlar Sayısı”, “Çalışılan Saat”, “Emek Maliyeti” kullanılmaktadır. Bu değişkenler TÜİK tarafından yayımlanan “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri” altında yer almaktadır.

Haziran 2014’te yayımlanan 2009, 2010, 2011 yılları için verimlilik istatistikleri, verimlilik hesaplamasında çıktı değişkeni olarak kullanılan “Faktör Maliyeti ile Katma Değer” için deflatör olarak “Aylık Sanayi Üretim Endeksi” ile ağırlıklandırılmış “Yİ_ÜFE (Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi)” yerine”, “Yİ_ÜFE (Yurt içi

Üretici Fiyat Endeksi)” kullanılmasının daha uygun görülmesi nedeniyle yeniden hesaplanmış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın web sitesinde yayımlanmıştır.

2012 yılına ilişkin olarak, Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Nace Rev.2 ’ye göre “Sanayi ve Hizmet sektörlerini” kapsayacak şekilde 836 farklı faaliyet kolu için hesaplanan yıllık verimlilik istatistikleri, sektörler bazında incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 96945,58 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 78704,70 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 43724,36 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 37135,94 TL, “İmalat” sektörü 23831,95 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 3345,74 TL olarak “Diğer Hizmet

Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 8975,43 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 11156,82 TL, “Eğitim” sektörü 12230,28 TL, “İnşaat” sektörü 13289,88 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 19,15 olarak “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 17,57, “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü % 12,87, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık

Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü % 10,80, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 10,39 ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 19,06 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “İmalat” sektörü (% 10,12), Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü (% 9,70) , "Bilgi ve İletişim" sektörü (% 9,02) , "Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler" sektörü (% 8,87) ile takip etmektedir.

2012 YILI YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİİlknur PULAK TARAS / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

Şekil 1. 2012 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre DeğişimiŞekil 2. 2012 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi

YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ

3938

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

2003 yılından bu yana RİP (Resmi İstatistik Programı) kapsamında yer alan “Yıllık Verimlilik İstatistikleri”, her yıl Haziran ayının son iş gününde yayımlanmaktadır. Bu kapsamda 3 temel başlıkta toplanan istatistikler; “Çalışan Kişi Başına Katma Değer”, “Çalışılan Saat Başına Katma Değer”, “Birim Emek Maliyeti”, bunların endeksleri ve önceki yıla göre değişimlerini kapsamaktadır. İstatistiklere Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın web sitesinden ulaşılabilmektedir.

İstatistiklerin hesaplanmasında, çıktı değişkeni olarak “Faktör Maliyetiyle

Katma Değer”, girdi değişkenleri olarak “Çalışanlar Sayısı”, “Çalışılan Saat”, “Emek Maliyeti” kullanılmaktadır. Bu değişkenler TÜİK tarafından yayımlanan “Yıllık Sanayi ve Hizmet İstatistikleri” altında yer almaktadır.

Haziran 2014’te yayımlanan 2009, 2010, 2011 yılları için verimlilik istatistikleri, verimlilik hesaplamasında çıktı değişkeni olarak kullanılan “Faktör Maliyeti ile Katma Değer” için deflatör olarak “Aylık Sanayi Üretim Endeksi” ile ağırlıklandırılmış “Yİ_ÜFE (Yurt içi Üretici Fiyat Endeksi)” yerine”, “Yİ_ÜFE (Yurt içi

Üretici Fiyat Endeksi)” kullanılmasının daha uygun görülmesi nedeniyle yeniden hesaplanmış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın web sitesinde yayımlanmıştır.

2012 yılına ilişkin olarak, Avrupa Topluluğunda Ekonomik Faaliyetlerin İstatistiki Sınıflaması Nace Rev.2 ’ye göre “Sanayi ve Hizmet sektörlerini” kapsayacak şekilde 836 farklı faaliyet kolu için hesaplanan yıllık verimlilik istatistikleri, sektörler bazında incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 96945,58 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 78704,70 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 43724,36 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 37135,94 TL, “İmalat” sektörü 23831,95 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 3345,74 TL olarak “Diğer Hizmet

Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 8975,43 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 11156,82 TL, “Eğitim” sektörü 12230,28 TL, “İnşaat” sektörü 13289,88 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 19,15 olarak “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 17,57, “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü % 12,87, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık

Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü % 10,80, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 10,39 ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışan kişi başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 19,06 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “İmalat” sektörü (% 10,12), Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü (% 9,70) , "Bilgi ve İletişim" sektörü (% 9,02) , "Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler" sektörü (% 8,87) ile takip etmektedir.

2012 YILI YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİİlknur PULAK TARAS / Sanayi ve Teknoloji Uzmanı (Verimlilik Genel Müdürlüğü)

Şekil 1. 2012 Yılı İçin Çalışan Kişi Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre DeğişimiŞekil 2. 2012 Yılı İçin Çalışılan Saat Başına Katma Değer ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi

YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ

4140

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 45,49 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 36,96 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 20,64 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 17,31 TL, “İmalat” sektörü 11,03 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 1,55 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 4,17 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 5,21 TL, “Eğitim” sektörü 5,86 TL, “İnşaat” sektörü 6,14 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 17,99 olarak “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 17,11, “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü % 13,03, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü % 10,55, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 10,10 ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 19,06 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “İmalat” sektörü (% 10,17), “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü(% 9,26) , "Bilgi ve İletişim" sektörü (% 9,15), "Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler" sektörü (% 8,84) ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 3,87 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir.

Bunu “Eğitim” sektörü 2,01 TL, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 1,82 TL, "Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor" sektörü 1,71 TL, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü 1,62 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 0,51 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 0,65 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 0,70 TL “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü

0,81 TL, “İmalat” sektörü 0,95 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 38,77 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü % 27,95, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 23,74,

“İmalat” sektörü % 20,46, “Bilgi ve İletişim” sektörü % 15,76 ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 13,43 olarak "Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor" sektöründe gerçekleşmiştir.

Bunu “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 7,94, "Diğer Hizmet Faaliyetleri" sektörü % 4,39, "Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri" sektörü % 1,88 ile takip etmektedir.

Şekil 3. 2012 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi

YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ

4140

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 45,49 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 36,96 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 20,64 TL, “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü 17,31 TL, “İmalat” sektörü 11,03 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değer verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 1,55 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 4,17 TL, “İdari ve Destek Hizmet Faaliyetleri” sektörü 5,21 TL, “Eğitim” sektörü 5,86 TL, “İnşaat” sektörü 6,14 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 17,99 olarak “Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektörü % 17,11, “Gayrimenkul Faaliyetleri” sektörü % 13,03, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü % 10,55, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 10,10 ile takip etmektedir.

2012 yılı için çalışılan saat başına katma değerin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 19,06 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “İmalat” sektörü (% 10,17), “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü(% 9,26) , "Bilgi ve İletişim" sektörü (% 9,15), "Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler" sektörü (% 8,84) ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek değer 3,87 TL olarak “Diğer Hizmet Faaliyetleri” sektöründe gerçekleşmiştir.

Bunu “Eğitim” sektörü 2,01 TL, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü 1,82 TL, "Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor" sektörü 1,71 TL, “Ulaştırma ve Depolama” sektörü 1,62 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyeti verileri ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en düşük değer 0,51 TL olarak “Elektrik, Gaz, Buhar ve İklimlendirme Üretimi ve Dağıtımı” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Bilgi ve İletişim” sektörü 0,65 TL, “Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri” sektörü 0,70 TL “Madencilik ve Taş Ocakçılığı” sektörü

0,81 TL, “İmalat” sektörü 0,95 TL ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek artış % 38,77 olarak “İnşaat” sektöründe gerçekleşmiştir. Bunu “Mesleki, Bilimsel ve Teknik Faaliyetler” sektörü % 27,95, “Konaklama ve Yiyecek Hizmeti Faaliyetleri” sektörü % 23,74,

“İmalat” sektörü % 20,46, “Bilgi ve İletişim” sektörü % 15,76 ile takip etmektedir.

2012 yılı için birim emek maliyetinin bir önceki yıla göre değişimi ana faaliyet kısımları itibarıyla incelendiğinde en yüksek azalış % 13,43 olarak "Kültür, Sanat, Eğlence, Dinlence ve Spor" sektöründe gerçekleşmiştir.

Bunu “Ulaştırma ve Depolama” sektörü % 7,94, "Diğer Hizmet Faaliyetleri" sektörü % 4,39, "Su Temini; Kanalizasyon, Atık Yönetimi ve İyileştirme Faaliyetleri" sektörü % 1,88 ile takip etmektedir.

Şekil 3. 2012 Yılı İçin Birim Emek Maliyeti ve Bir Önceki Yıla Göre Değişimi

YILLIK VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ

Proje, kontinü haddehane tesisinin verimliliğini yükseltmek, ürün kalitesini geliştirmek, tüm bunların sonucunda da üretim maliyetini aşağıya çekerek ürün kârlılığını artırmak amacıyla geliştirilmiştir.

İşletme Etkinliği (OEE – Overall Equipment Effectiveness), tesislerimizin temel verimlilik göstergesi olarak kabul edilmiştir. Zaman kullanımı, performans ve kalite faktörleri dikkate alınarak, belli bir hesaplama sistematiği çerçevesinde, her bir ana üretim tesisimiz için hesaplanmaktadır. Ayrıca, tüm tesislerin toplam verimliliğinin göstergesi olarak KARDEMİR OEE değeri hesaplanmaktadır.

Kontinü haddehane için 2014 yılı OEE hedefi % 81 olarak belirlenmiştir. Hedef, tesisin geçmiş yıllardaki OEE değerleri, mevcut performans göstergeleri (üretim hızı, net çalışma süresi, kalite vb. göstergeler) dikkate alınarak belirlenmiştir.

Belirlenen bu hedef doğrultusunda, kontinü haddehane tesisimizde 2014 yılı içinde makine bakım, elektrik bakım, otomasyon, kalibrasyon ve işletme gruplarının ortak çalışması ile 47 adet proje hayata geçirilmiştir. Projeler KARDEMİR Öneri Sistemi (KARÖS) kaynaklıdır. Her bir alt proje için KARDEMİR Sürekli İyileştirme Sisteminde

(KARSİS) iyileştirme projesi tanımlanmış ve iyileştirme proje ekibi kurulmuştur.

Proje kapsamında 188.080 TL seviyesinde harcama yapılmıştır. Her bir projenin uygulamaya alınmasıyla sağlanacak kazanç ayrı ayrı hesaplanmış olup toplam kazanç 4.112.514 TL/yıl seviyesindedir. Elde edilen bu kazanç her yıl tekrar eder niteliktedir. Projeyle sağlanan iyileştirmeler aşağıda özetlenmiştir.

• 2014 yılı sonu itibarıyla, OEE değeri bir önceki yıla göre % 21 oranında artarak % 69,4’ten % 84’e yükselmiştir.• 2013 yılında % 98,9 olan kalite oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 99,2’ye yükselmiştir.

• 2013 yılında % 86,2 olan performans oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 100’e yükselmiştir.• 2013 yılında % 81,3 olan net çalışma oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 84,7’ye yükselmiştir.• 2013 yılında 95,8 ton/saat olan üretim hızı değeri, 2014 yılı sonu itibarıyla 98,2 ton/saat seviyesine yükselmiştir.• 2013 yılında 6.579 saat/yıl olan net çalışma süresi, 2014 yılında 6.815 saat/yıla yükselmiştir.• 2013 yılında 630.548 ton olan üretim miktarı, 2014 yılında 669.480 tona yükselerek üretim rekoru kırılmıştır.

Projenin en temel amacı mevcut durumda kişiye bağlı olarak işleyen üretim yapısını kanban kart sistemiyle çalışan sistematik bir yapı haline getirmekti. Bunun dışında üretim parti miktarlarının düşürülmesi, fire oranlarının azaltılması, üretim içi stok miktarlarının azaltılması da projenin diğer önemli hedefleri arasındaydı.

Üretimin işleyişi projeye başlamadan önce sistematik bir altyapıya sahip değildi. Yarı mamul ve ham maddelerin üretim içindeki hareketlerinin belirlenmiş bir kuralı ve standardı yoktu. Proses akışı büyük ölçüde kişiye bağlı olup kişilerin tecrübeleri ve anlık kararları ile yürütülüyordu. Üretim parçalarının üretim içindeki rota ve hareketlerinin kolayca takip ve analiz edilebileceği bir sistem olmayışından dolayı müşteri termininde ciddi sapmalar meydana gelmekteydi.

Bu kapsamda tüm bu olumsuzlukları giderecek, üretim işleyişini sağlayacak, malzeme ve proses akışını düzenleyecek kanban sistemi oluşturuldu. Kanban sistemini kendi üretim sistemimize entegre edebilmek ve standart işleyişini sağlamak için çeşitli çalışmalar yapıldı. Daha önce özellikle Türkiye’de mobilya sektöründe hiç uygulanmamış olan ve uygulanması da yoğun emek ve sabır gerektiren bir sistemi fabrikamıza uyarlamak birçok zor durumla karşılaşmamıza neden oldu. Ancak uzun çalışmalar ve testler sonucunda başarılı

4342

KONTİNÜ HADDEHANE İŞLETME ETKİNLİĞİNİN ARTIRILMASI PROJESİ(KARDEMİR KARABÜK DEMİR ÇELİK SANAYİİ VE TİCARET A.Ş.)

2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” İkincilik Ödülü

KANBAN SİSTEMİ İLE ÜRETİM İŞLEYİŞİNİN SAĞLANMASI PROJESİ(ÇİLEK MOBİLYA A.Ş.)2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” Birincilik Ödülü

Ödülü, ÇİLEK Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Talha ÇELİK Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

bir şekilde kanban sistemi ile kendi üretim yapımızı oluşturduk ve problemsiz bir şekilde işler hale getirdik. Bu sistem

sayesinde sağladığımız iyileştirmeler ve elde ettiğimiz sonuçlar Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1. Proje Kapsamında Sağlanan İyileştirmeler ve Elde Edilen Sonuçlar

Proje Öncesi

Evet

130 saat

105 adet

400 adet

50 adet

4.504 m²

YOK

YOK

Hedeflenen

Kişiden bağımsız sistematik yapı oluşturmak

< 100 saat

<60 adet

<180 adet

<20 adet

<3.000 m²

Tüm işlemler için standart süre oluşturulması

Her işlemin standart iş ve talimatlarının oluşturulması

Proje Sonrası

Hayır, kanban kart sistemi ile işliyor.

93 saat

78 adet

120 adet

16,5 adet

2.673 m²

VAR

VAR

İyileşme

100%

35%

26%

70%

67%

40%

100%

100%

Üretim İşleyişi Kişiye Bağlı

Modül Çevrim Süresi

Parti Miktarı Ortalama

Maksimum Parti Miktarı

Günlük Ortalama Fire Miktarı

İşletme İçi Stok Alanı Kazanımı

Standart Süre

Standart işler ve Talimatlar

Ödülü, KARDEMİR Genel Müdürü Uğur YILMAZ Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

Proje, kontinü haddehane tesisinin verimliliğini yükseltmek, ürün kalitesini geliştirmek, tüm bunların sonucunda da üretim maliyetini aşağıya çekerek ürün kârlılığını artırmak amacıyla geliştirilmiştir.

İşletme Etkinliği (OEE – Overall Equipment Effectiveness), tesislerimizin temel verimlilik göstergesi olarak kabul edilmiştir. Zaman kullanımı, performans ve kalite faktörleri dikkate alınarak, belli bir hesaplama sistematiği çerçevesinde, her bir ana üretim tesisimiz için hesaplanmaktadır. Ayrıca, tüm tesislerin toplam verimliliğinin göstergesi olarak KARDEMİR OEE değeri hesaplanmaktadır.

Kontinü haddehane için 2014 yılı OEE hedefi % 81 olarak belirlenmiştir. Hedef, tesisin geçmiş yıllardaki OEE değerleri, mevcut performans göstergeleri (üretim hızı, net çalışma süresi, kalite vb. göstergeler) dikkate alınarak belirlenmiştir.

Belirlenen bu hedef doğrultusunda, kontinü haddehane tesisimizde 2014 yılı içinde makine bakım, elektrik bakım, otomasyon, kalibrasyon ve işletme gruplarının ortak çalışması ile 47 adet proje hayata geçirilmiştir. Projeler KARDEMİR Öneri Sistemi (KARÖS) kaynaklıdır. Her bir alt proje için KARDEMİR Sürekli İyileştirme Sisteminde

(KARSİS) iyileştirme projesi tanımlanmış ve iyileştirme proje ekibi kurulmuştur.

Proje kapsamında 188.080 TL seviyesinde harcama yapılmıştır. Her bir projenin uygulamaya alınmasıyla sağlanacak kazanç ayrı ayrı hesaplanmış olup toplam kazanç 4.112.514 TL/yıl seviyesindedir. Elde edilen bu kazanç her yıl tekrar eder niteliktedir. Projeyle sağlanan iyileştirmeler aşağıda özetlenmiştir.

• 2014 yılı sonu itibarıyla, OEE değeri bir önceki yıla göre % 21 oranında artarak % 69,4’ten % 84’e yükselmiştir.• 2013 yılında % 98,9 olan kalite oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 99,2’ye yükselmiştir.

• 2013 yılında % 86,2 olan performans oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 100’e yükselmiştir.• 2013 yılında % 81,3 olan net çalışma oranı, 2014 yılı sonu itibarıyla % 84,7’ye yükselmiştir.• 2013 yılında 95,8 ton/saat olan üretim hızı değeri, 2014 yılı sonu itibarıyla 98,2 ton/saat seviyesine yükselmiştir.• 2013 yılında 6.579 saat/yıl olan net çalışma süresi, 2014 yılında 6.815 saat/yıla yükselmiştir.• 2013 yılında 630.548 ton olan üretim miktarı, 2014 yılında 669.480 tona yükselerek üretim rekoru kırılmıştır.

Projenin en temel amacı mevcut durumda kişiye bağlı olarak işleyen üretim yapısını kanban kart sistemiyle çalışan sistematik bir yapı haline getirmekti. Bunun dışında üretim parti miktarlarının düşürülmesi, fire oranlarının azaltılması, üretim içi stok miktarlarının azaltılması da projenin diğer önemli hedefleri arasındaydı.

Üretimin işleyişi projeye başlamadan önce sistematik bir altyapıya sahip değildi. Yarı mamul ve ham maddelerin üretim içindeki hareketlerinin belirlenmiş bir kuralı ve standardı yoktu. Proses akışı büyük ölçüde kişiye bağlı olup kişilerin tecrübeleri ve anlık kararları ile yürütülüyordu. Üretim parçalarının üretim içindeki rota ve hareketlerinin kolayca takip ve analiz edilebileceği bir sistem olmayışından dolayı müşteri termininde ciddi sapmalar meydana gelmekteydi.

Bu kapsamda tüm bu olumsuzlukları giderecek, üretim işleyişini sağlayacak, malzeme ve proses akışını düzenleyecek kanban sistemi oluşturuldu. Kanban sistemini kendi üretim sistemimize entegre edebilmek ve standart işleyişini sağlamak için çeşitli çalışmalar yapıldı. Daha önce özellikle Türkiye’de mobilya sektöründe hiç uygulanmamış olan ve uygulanması da yoğun emek ve sabır gerektiren bir sistemi fabrikamıza uyarlamak birçok zor durumla karşılaşmamıza neden oldu. Ancak uzun çalışmalar ve testler sonucunda başarılı

4342

KONTİNÜ HADDEHANE İŞLETME ETKİNLİĞİNİN ARTIRILMASI PROJESİ(KARDEMİR KARABÜK DEMİR ÇELİK SANAYİİ VE TİCARET A.Ş.)

2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” İkincilik Ödülü

KANBAN SİSTEMİ İLE ÜRETİM İŞLEYİŞİNİN SAĞLANMASI PROJESİ(ÇİLEK MOBİLYA A.Ş.)2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” Birincilik Ödülü

Ödülü, ÇİLEK Mobilya Yönetim Kurulu Üyesi Talha ÇELİK Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

bir şekilde kanban sistemi ile kendi üretim yapımızı oluşturduk ve problemsiz bir şekilde işler hale getirdik. Bu sistem

sayesinde sağladığımız iyileştirmeler ve elde ettiğimiz sonuçlar Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1. Proje Kapsamında Sağlanan İyileştirmeler ve Elde Edilen Sonuçlar

Proje Öncesi

Evet

130 saat

105 adet

400 adet

50 adet

4.504 m²

YOK

YOK

Hedeflenen

Kişiden bağımsız sistematik yapı oluşturmak

< 100 saat

<60 adet

<180 adet

<20 adet

<3.000 m²

Tüm işlemler için standart süre oluşturulması

Her işlemin standart iş ve talimatlarının oluşturulması

Proje Sonrası

Hayır, kanban kart sistemi ile işliyor.

93 saat

78 adet

120 adet

16,5 adet

2.673 m²

VAR

VAR

İyileşme

100%

35%

26%

70%

67%

40%

100%

100%

Üretim İşleyişi Kişiye Bağlı

Modül Çevrim Süresi

Parti Miktarı Ortalama

Maksimum Parti Miktarı

Günlük Ortalama Fire Miktarı

İşletme İçi Stok Alanı Kazanımı

Standart Süre

Standart işler ve Talimatlar

Ödülü, KARDEMİR Genel Müdürü Uğur YILMAZ Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

4544

Proje, seramik sağlık gereçlerinde (klozet, lavabo, pisuvar vb.) döküm ile şekillendirilen kompleks ürünlerin klasik yöntemlere göre çok daha kısa sürede kurutulmasıyla ilgilidir. Seramik sağlık gereçleri alçı veya polimerik kalıplarda şekillendirilmektedir. Kalıptan çıkarılan ürünler % 19-22 nem içermektedir. Pişirim öncesi nem oranının % 0,5’e kadar düşürülmesi için yarı-mamullere kurutma prosesi uygulanmaktadır. Bünyedeki nem dağılımı model kompleksliği nedeniyle homojen değildir. Nem dağılımı homojen olmayan ürün doğrudan klasik kurutmaya girerse kurutma esnasında farklı gerilim çatlakları görülür. Bu sebeple yarı-mamulün nem dağılımının homojenliğini sağlamak için model kompleksliğine ve çamur reçetesine bağlı olarak, ürünler kurutma öncesi dökümhane ortamında 24 saat (genellikle FFC ürünler) ile 120 saat (genellikle vitrifiye ürünler) arasında bekletilmektedir. Bekleme sonrası ürünler konvansiyonel kurutma ile yaklaşık 10-18 saat, 75-90 °C sıcak havanın kullanıldığı fırında kurutulmaktadır. Kurutma öncesi, ortamda bekletme süresinin uzun olması proses hızını düşürmektedir. Ayrıca stok alan ihtiyacı ve transport firesi nedeniyle yaşanan üretim kayıpları projemizin can alıcı başlama nedenleridir. Bu amaçla literatür araştırmaları sonrasında 1945’lerde magnetronların keşfiyle hayatımıza giren, endüstriyel anlamda gıda başta olmak üzere çoğunlukla granül küçük hacimli şekillendirilmemiş ürün gruplarında kullanılan, hatta ev

yaşantımızda büyük kolaylık sağlayan mikrodalga sisteminin seramik sağlık gereçleri gibi kompakt, kompleks ve ortalama ağırlığı 40 kg.’ı bulan büyük hacimli ürünlerin kurutmasında kullanılabilirliği üzerine çalışılmıştır.

Proje sonucunda ürünlerin 24-120 saat ortamda bekleme süresi sıfırlanmıştır. Kurutma fırınında kalma süresi ise 2 saat (genellikle FFC ürünler) ile 6 saat (genellikle vitrifiye ürünler) arasına düşürülmüştür. Ürün grubuna bağlı olarak % 80-90 kuruma süresinde iyileşme sağlanmıştır. Bir ürünün depoya girme süresi 192 saatten 24 saate kadar indirilmiştir. Böylece stok alanı ihtiyacı ortadan kalkmış, transport kaynaklı fire oranı % 75 oranında azaltılmıştır.

Mikrodalga fırın, ürünlerin fırına yüklenme yönü ve mikrodalga fırın içinde ürünlerin termal kamera görüntüleri şekillerde verilmiştir.

1990 yılında Türkiye’nin ilk özel yassı çelik üreticisi olarak kurulan Borçelik faaliyetlerine 1994 yılında 350 bin ton/yıl soğuk haddelenmiş rulo sac kapasitesi ile başlamış, yapılan yatırımlarla bugün 1,6 milyon ton/yıl üretim yapabilir kapasiteye ulaşmıştır. Borçelik’te yıllık 900 kton galvanizli, 700 kton soğuk haddelenmiş rulo sac üretimi gerçekleştirilmektedir. Borçelik’in pazardaki güçlü konumunun temelinde dinamik iş gücü, yenilikçi yaklaşımı, kendini geliştirmek ve büyümek için yaptığı süreklilik arz eden yatırımları, müşteri odaklı hizmet ve kalite anlayışı yer almaktadır.

Borçelik Galvaniz 1 üretim hattı otomotiv ana sanayine görünür yüzey galvanizli sac üretimi yapmaktadır.

Görünür yüzey galvanizli sac (teknik adıyla “Z kalite”) otomobilin göze ilk görünen ön ve arka kaput, tavan ve kapı saclarıdır. Üretim esnasında yüzeyde olabilecek olan herhangi bir hata müşteri tarafından kabul edilmemektedir. Bu durum üretim prosesini zorlaştırmakta ve üretici firmaya maliyet anlamında ciddi kayıplar getirmektedir.

Z kalite üretimindeki başarı “Z Kalite Teknik Verimi” olarak takip edilmektedir. 2013 yılı değerlerine göre, Borçelik Galva1 hattı görünür yüzey sac üretim kalitesizlikleri teknik verim ortalaması

MİKRODALGA KURUTMA SİSTEMİNİN SSG ÜRETİMİNDE KULLANILMASI PROJESİ (ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. TİC. A.Ş.)2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” Teşvik Ödülü

KALİTE GALVANİZLİ SAC ÜRETİMİ TEKNİK VERİMİNİN ARTIRILMASI PROJESİ (BORÇELİK ÇELİK SANAYİİ TİCARET A.Ş.)2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” Üçüncülük Ödülü

Ödülü, BORÇELİK Vardiya Amiri Şefi Ayhan ŞAHİN Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

% 91,6’dır. Ayrıca üretmiş olduğumuz galvanizli sacı kullanan otomotiv ana sanayi müşterilerimizden bir yıl içinde toplam 16 adet şikâyet alınmıştır. Proje, toplamda 8 kişilik bir ekip ile 93 gün içinde tamamlandı. Çalışmada geçmiş veriler analiz edildi, beyin fırtınası ve balık kılçığı yöntemleri kullanılarak süreçteki problemlerin kök nedenler belirlendi, doğrulandı. Toplamda 24 adet aksiyon belirlendi ve öncelik sırasına göre hayata geçirildi. Çözümler 4 ana başlık altında toplandı: 1. Ekibimizin sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi teknolojik dizaynlara dönüştürdük.2. Yeni kazandığımız bilgileri vardiya amiri ve operatörlere aktardık.

Ödülü, ECZACIBAŞI Teknik Müdürü Nimet ÖZEN Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

3. Üretim süreçlerinin çalışma metotlarında revizyonlar yaptık.4. Kalite departmanı ile bir bütün olup müşterilerimizi can kulağıyla dinlemeye başladık.

Çalışma bitip validasyon süreçleri tamamlandıktan sonra % 92,5 olan hedefe karşı % 96,4 ortalama teknik verim değerine ulaşıldı. Projenin validasyon sürecinde herhangi bir müşteri şikâyeti alınmamıştır.

Projede alınan aksiyonların yakından takibi sürdürülmekte olup ekipten alınan her yeni öneriyle beraber aksiyonlarımız geliştirilmekte ve üretim süreci daha güvenilir hale gelmektedir.

Şekil 3. Mikrodalga Fırın İçi Ürün Termal Kamera Görüntüsü

Şekil 2. Mikrodalga Fırın Ürün Yükleme

Şekil 1. Mikrodalga Fırın

4544

Proje, seramik sağlık gereçlerinde (klozet, lavabo, pisuvar vb.) döküm ile şekillendirilen kompleks ürünlerin klasik yöntemlere göre çok daha kısa sürede kurutulmasıyla ilgilidir. Seramik sağlık gereçleri alçı veya polimerik kalıplarda şekillendirilmektedir. Kalıptan çıkarılan ürünler % 19-22 nem içermektedir. Pişirim öncesi nem oranının % 0,5’e kadar düşürülmesi için yarı-mamullere kurutma prosesi uygulanmaktadır. Bünyedeki nem dağılımı model kompleksliği nedeniyle homojen değildir. Nem dağılımı homojen olmayan ürün doğrudan klasik kurutmaya girerse kurutma esnasında farklı gerilim çatlakları görülür. Bu sebeple yarı-mamulün nem dağılımının homojenliğini sağlamak için model kompleksliğine ve çamur reçetesine bağlı olarak, ürünler kurutma öncesi dökümhane ortamında 24 saat (genellikle FFC ürünler) ile 120 saat (genellikle vitrifiye ürünler) arasında bekletilmektedir. Bekleme sonrası ürünler konvansiyonel kurutma ile yaklaşık 10-18 saat, 75-90 °C sıcak havanın kullanıldığı fırında kurutulmaktadır. Kurutma öncesi, ortamda bekletme süresinin uzun olması proses hızını düşürmektedir. Ayrıca stok alan ihtiyacı ve transport firesi nedeniyle yaşanan üretim kayıpları projemizin can alıcı başlama nedenleridir. Bu amaçla literatür araştırmaları sonrasında 1945’lerde magnetronların keşfiyle hayatımıza giren, endüstriyel anlamda gıda başta olmak üzere çoğunlukla granül küçük hacimli şekillendirilmemiş ürün gruplarında kullanılan, hatta ev

yaşantımızda büyük kolaylık sağlayan mikrodalga sisteminin seramik sağlık gereçleri gibi kompakt, kompleks ve ortalama ağırlığı 40 kg.’ı bulan büyük hacimli ürünlerin kurutmasında kullanılabilirliği üzerine çalışılmıştır.

Proje sonucunda ürünlerin 24-120 saat ortamda bekleme süresi sıfırlanmıştır. Kurutma fırınında kalma süresi ise 2 saat (genellikle FFC ürünler) ile 6 saat (genellikle vitrifiye ürünler) arasına düşürülmüştür. Ürün grubuna bağlı olarak % 80-90 kuruma süresinde iyileşme sağlanmıştır. Bir ürünün depoya girme süresi 192 saatten 24 saate kadar indirilmiştir. Böylece stok alanı ihtiyacı ortadan kalkmış, transport kaynaklı fire oranı % 75 oranında azaltılmıştır.

Mikrodalga fırın, ürünlerin fırına yüklenme yönü ve mikrodalga fırın içinde ürünlerin termal kamera görüntüleri şekillerde verilmiştir.

1990 yılında Türkiye’nin ilk özel yassı çelik üreticisi olarak kurulan Borçelik faaliyetlerine 1994 yılında 350 bin ton/yıl soğuk haddelenmiş rulo sac kapasitesi ile başlamış, yapılan yatırımlarla bugün 1,6 milyon ton/yıl üretim yapabilir kapasiteye ulaşmıştır. Borçelik’te yıllık 900 kton galvanizli, 700 kton soğuk haddelenmiş rulo sac üretimi gerçekleştirilmektedir. Borçelik’in pazardaki güçlü konumunun temelinde dinamik iş gücü, yenilikçi yaklaşımı, kendini geliştirmek ve büyümek için yaptığı süreklilik arz eden yatırımları, müşteri odaklı hizmet ve kalite anlayışı yer almaktadır.

Borçelik Galvaniz 1 üretim hattı otomotiv ana sanayine görünür yüzey galvanizli sac üretimi yapmaktadır.

Görünür yüzey galvanizli sac (teknik adıyla “Z kalite”) otomobilin göze ilk görünen ön ve arka kaput, tavan ve kapı saclarıdır. Üretim esnasında yüzeyde olabilecek olan herhangi bir hata müşteri tarafından kabul edilmemektedir. Bu durum üretim prosesini zorlaştırmakta ve üretici firmaya maliyet anlamında ciddi kayıplar getirmektedir.

Z kalite üretimindeki başarı “Z Kalite Teknik Verimi” olarak takip edilmektedir. 2013 yılı değerlerine göre, Borçelik Galva1 hattı görünür yüzey sac üretim kalitesizlikleri teknik verim ortalaması

MİKRODALGA KURUTMA SİSTEMİNİN SSG ÜRETİMİNDE KULLANILMASI PROJESİ (ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ SAN. TİC. A.Ş.)2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” Teşvik Ödülü

KALİTE GALVANİZLİ SAC ÜRETİMİ TEKNİK VERİMİNİN ARTIRILMASI PROJESİ (BORÇELİK ÇELİK SANAYİİ TİCARET A.Ş.)2015 Verimlilik Proje Ödülleri “Büyük İşletme/Süreç İyileştirme Kategorisi” Üçüncülük Ödülü

Ödülü, BORÇELİK Vardiya Amiri Şefi Ayhan ŞAHİN Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

2015 VERİMLİLİK PROJE ÖDÜLLERİ

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

% 91,6’dır. Ayrıca üretmiş olduğumuz galvanizli sacı kullanan otomotiv ana sanayi müşterilerimizden bir yıl içinde toplam 16 adet şikâyet alınmıştır. Proje, toplamda 8 kişilik bir ekip ile 93 gün içinde tamamlandı. Çalışmada geçmiş veriler analiz edildi, beyin fırtınası ve balık kılçığı yöntemleri kullanılarak süreçteki problemlerin kök nedenler belirlendi, doğrulandı. Toplamda 24 adet aksiyon belirlendi ve öncelik sırasına göre hayata geçirildi. Çözümler 4 ana başlık altında toplandı: 1. Ekibimizin sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi teknolojik dizaynlara dönüştürdük.2. Yeni kazandığımız bilgileri vardiya amiri ve operatörlere aktardık.

Ödülü, ECZACIBAŞI Teknik Müdürü Nimet ÖZEN Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut KAVRANOĞLU'ndan aldı.

3. Üretim süreçlerinin çalışma metotlarında revizyonlar yaptık.4. Kalite departmanı ile bir bütün olup müşterilerimizi can kulağıyla dinlemeye başladık.

Çalışma bitip validasyon süreçleri tamamlandıktan sonra % 92,5 olan hedefe karşı % 96,4 ortalama teknik verim değerine ulaşıldı. Projenin validasyon sürecinde herhangi bir müşteri şikâyeti alınmamıştır.

Projede alınan aksiyonların yakından takibi sürdürülmekte olup ekipten alınan her yeni öneriyle beraber aksiyonlarımız geliştirilmekte ve üretim süreci daha güvenilir hale gelmektedir.

Şekil 3. Mikrodalga Fırın İçi Ürün Termal Kamera Görüntüsü

Şekil 2. Mikrodalga Fırın Ürün Yükleme

Şekil 1. Mikrodalga Fırın

Direkt Buharlaşma Yoluyla Enerji Elde Eden Motor Bilim insanları, direkt buharlaşma yoluyla enerji elde eden iki motor icat ettiklerini bildirdiler. Bunlar; elektrik üreten bir piston ile çalıştırılan bir motor ve dönerek minyatür bir arabayı çalıştıran bir motor. Buharlaşma yoluyla enerji üretilerek çalıştırılan ilk araba olan Eva, daha önce kauçuk tabakaları bakteri sporları ile kaplayarak elektrik enerjisi üreten bir jeneratör düzeneği geliştiren Doç. Dr. Özgür Şahin ve Çinli araştırmacı Xi Chen tarafından geliştirildi. Buharlaşma yolu ile enerji üretimi ile çalıştırılan Eva adlı küçük oyuncak arabanın ileride suyun gücü ile enerji üretimi üzerine yapılacak birçok araştırmaya ışık tutacağı düşünülmektedir (http://www.dailymail.co.uk).

Ölümcül Hastalıkları Teşhis Etmek İçin Yeni Düşük Maliyetli Sensör Geliştirildi Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nde vücuttaki HIV gibi ölümcül hastalıkların önceden teşhisini sağlayan bir sensör geliştirildi. Enstitü’deki araştırmacılar, optik bir çip olan sensörün vücuttaki kanserli hücrelerin artışını göstererek ve acil durum uyarısı vererek doktorların tümör belirtilerini teşhis etmesini sağlayacağını ifade ettiler. Araştırmacı Dmitry Fedyanin ve Yury Stebunov, tüm hareket edebilen eşyalar, akıllı telefonlar, giyilebilir elektronik aletler vs. gibi eşyalarda kullanılabilen yeni sensörün avantajlı üretim kolaylığı üstünlüğüyle ve minyatür boyutta üretileceğini ifade ettiler. Araştırmacılar ayrıca şu hususları belirttiler: “Diğer benzer aletlerin aksine, geliştirdiğimiz sensörün hiçbir kompleks bağlantısı yok ve mikroelektronikte kullanılan standart CMOS süreci yoluyla üretilebilmekte. Sensör tek bir devreye sahip değil ve tasarımı çok basit.”

Erken terapi, bireyleri sağlığına kavuşturmanın yanı sıra hastalıkların viral yolla bulaşmasını ve HIV virüsünün aktarılması riskinin azaltılmasını sağlamaktadır. Bağışıklık sistemi iyileşme göstermeyen ya da çok zor iyileşen hastalıklara tepki verdiğinde, yüksek hassasiyetteki nanomekanik sensör maddelerin kimyasal oluşumunu analiz edebilmekte ve virüslü hastalığı gösteren belirtileri teşhis edebilmektedir.

Ultra hassas sensör sadece birkaç kilodalton ağırlıktaki değişiklikleri bile takip edebilmektedir. Bir dalton yaklaşık bir proton veya nötron ağırlığındadır ve birkaç bin dalton bir protein ya da DNA molekülünün ağırlığındadır. Böylece optik sensör başka yöntemlerle teşhis edilebilmesinden çok daha önce hastalıkların teşhisine imkân verebilecektir ve yeni jenerasyon teşhis koyma yöntemlerinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bilimsel Raporlar dergisinde yayımlanan bir makalede, değişik madde ya da molekülleri teşhis etmek için tasarlanan birkaç milimetre boyutundaki tek çipin, bu şekilde birkaç bin sensörü taşıyabileceği ifade edilmiştir (http://indianexpress.com/article/good-news/new-cheap-sensor-to-detect-fatal-diseases/).

3D Yazıcılar Amsterdam’da Köprü İnşa Edecek Hollanda merkezli bir 3D firması, Amsterdam'ın kanallarından birine 3D yazıcılar yardımıyla köprü inşa edecek. Projeye yazılım ve inşaat uzmanları destek

4746

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

verecek. Yazılım firması Autodesk ve inşaat firması Heijmans'tan yardım alınacak projede, 3D yazıcılar otonom robotlar gibi hareket edecek. İnsandan bağımsız olarak üretime başlayacak olan yazıcılar, kanalın bir yakasından başlayarak diğer yakasına kadar 'köprü basacak.'

Hollandalı mühendisler, istedikleri başarıyı elde edebildikleri takdirde otonom 3D yazıcıların özellikle arama kurtarmada çok faydalı olabileceğini belirtti. Kaza ve afetlerde, 3D yazıcılar altyapının tekrar kurulmasında kullanılabilecek.

MX3D teknoloji şefi Tim Geurtjens, “altı eksenli yazıcılar sayesinde üretimi kutu halindeki yazıcıların dışına çıkarabileceklerini gerçek boyutlarında ve

* Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Rümeysa Zeynep Sümer, Neriman Bozca ve Cenk Ufuk Yıldıran, Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Gökhan Gökçeoğlu ile Mühendis Ümmühan Yokuş tarafından hazırlanmıştır.

işlev gösteren nesneler üretebileceklerini” söyledi. MX3D, köprünün inşa edileceği yer kesinleştirildiği zaman Eylül ayında inşaata başlamayı planlıyor. 3D yazıcılar kullanılacak materyali 1.500 dereceye kadar ısıttıktan sonra üretime başlayacak (http://blogs.discovermagazine.com).

Finlandiya'da 77 Bin At 20 Bin Evi Isıtacak Finlandiya hükümeti at gübresinden enerji üretmeye hazırlanıyor. Bunun için şimdiden at gübresinin talaşla karıştırılarak yapılan bir biyolojik yakıtın denemelerine başlandı. Bu karışım yakılarak elde edilen enerjinin fosil yakıt

Direkt Buharlaşma Yoluyla Enerji Elde Eden Motor Bilim insanları, direkt buharlaşma yoluyla enerji elde eden iki motor icat ettiklerini bildirdiler. Bunlar; elektrik üreten bir piston ile çalıştırılan bir motor ve dönerek minyatür bir arabayı çalıştıran bir motor. Buharlaşma yoluyla enerji üretilerek çalıştırılan ilk araba olan Eva, daha önce kauçuk tabakaları bakteri sporları ile kaplayarak elektrik enerjisi üreten bir jeneratör düzeneği geliştiren Doç. Dr. Özgür Şahin ve Çinli araştırmacı Xi Chen tarafından geliştirildi. Buharlaşma yolu ile enerji üretimi ile çalıştırılan Eva adlı küçük oyuncak arabanın ileride suyun gücü ile enerji üretimi üzerine yapılacak birçok araştırmaya ışık tutacağı düşünülmektedir (http://www.dailymail.co.uk).

Ölümcül Hastalıkları Teşhis Etmek İçin Yeni Düşük Maliyetli Sensör Geliştirildi Moskova Fizik ve Teknoloji Enstitüsü'nde vücuttaki HIV gibi ölümcül hastalıkların önceden teşhisini sağlayan bir sensör geliştirildi. Enstitü’deki araştırmacılar, optik bir çip olan sensörün vücuttaki kanserli hücrelerin artışını göstererek ve acil durum uyarısı vererek doktorların tümör belirtilerini teşhis etmesini sağlayacağını ifade ettiler. Araştırmacı Dmitry Fedyanin ve Yury Stebunov, tüm hareket edebilen eşyalar, akıllı telefonlar, giyilebilir elektronik aletler vs. gibi eşyalarda kullanılabilen yeni sensörün avantajlı üretim kolaylığı üstünlüğüyle ve minyatür boyutta üretileceğini ifade ettiler. Araştırmacılar ayrıca şu hususları belirttiler: “Diğer benzer aletlerin aksine, geliştirdiğimiz sensörün hiçbir kompleks bağlantısı yok ve mikroelektronikte kullanılan standart CMOS süreci yoluyla üretilebilmekte. Sensör tek bir devreye sahip değil ve tasarımı çok basit.”

Erken terapi, bireyleri sağlığına kavuşturmanın yanı sıra hastalıkların viral yolla bulaşmasını ve HIV virüsünün aktarılması riskinin azaltılmasını sağlamaktadır. Bağışıklık sistemi iyileşme göstermeyen ya da çok zor iyileşen hastalıklara tepki verdiğinde, yüksek hassasiyetteki nanomekanik sensör maddelerin kimyasal oluşumunu analiz edebilmekte ve virüslü hastalığı gösteren belirtileri teşhis edebilmektedir.

Ultra hassas sensör sadece birkaç kilodalton ağırlıktaki değişiklikleri bile takip edebilmektedir. Bir dalton yaklaşık bir proton veya nötron ağırlığındadır ve birkaç bin dalton bir protein ya da DNA molekülünün ağırlığındadır. Böylece optik sensör başka yöntemlerle teşhis edilebilmesinden çok daha önce hastalıkların teşhisine imkân verebilecektir ve yeni jenerasyon teşhis koyma yöntemlerinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bilimsel Raporlar dergisinde yayımlanan bir makalede, değişik madde ya da molekülleri teşhis etmek için tasarlanan birkaç milimetre boyutundaki tek çipin, bu şekilde birkaç bin sensörü taşıyabileceği ifade edilmiştir (http://indianexpress.com/article/good-news/new-cheap-sensor-to-detect-fatal-diseases/).

3D Yazıcılar Amsterdam’da Köprü İnşa Edecek Hollanda merkezli bir 3D firması, Amsterdam'ın kanallarından birine 3D yazıcılar yardımıyla köprü inşa edecek. Projeye yazılım ve inşaat uzmanları destek

4746

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ ALANINDA GÜNCEL GELİŞMELER*

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

verecek. Yazılım firması Autodesk ve inşaat firması Heijmans'tan yardım alınacak projede, 3D yazıcılar otonom robotlar gibi hareket edecek. İnsandan bağımsız olarak üretime başlayacak olan yazıcılar, kanalın bir yakasından başlayarak diğer yakasına kadar 'köprü basacak.'

Hollandalı mühendisler, istedikleri başarıyı elde edebildikleri takdirde otonom 3D yazıcıların özellikle arama kurtarmada çok faydalı olabileceğini belirtti. Kaza ve afetlerde, 3D yazıcılar altyapının tekrar kurulmasında kullanılabilecek.

MX3D teknoloji şefi Tim Geurtjens, “altı eksenli yazıcılar sayesinde üretimi kutu halindeki yazıcıların dışına çıkarabileceklerini gerçek boyutlarında ve

* Bu sayfalar; Avrupa Birliği Uzmanları Rümeysa Zeynep Sümer, Neriman Bozca ve Cenk Ufuk Yıldıran, Sanayi ve Teknoloji Uzmanları Gökhan Gökçeoğlu ile Mühendis Ümmühan Yokuş tarafından hazırlanmıştır.

işlev gösteren nesneler üretebileceklerini” söyledi. MX3D, köprünün inşa edileceği yer kesinleştirildiği zaman Eylül ayında inşaata başlamayı planlıyor. 3D yazıcılar kullanılacak materyali 1.500 dereceye kadar ısıttıktan sonra üretime başlayacak (http://blogs.discovermagazine.com).

Finlandiya'da 77 Bin At 20 Bin Evi Isıtacak Finlandiya hükümeti at gübresinden enerji üretmeye hazırlanıyor. Bunun için şimdiden at gübresinin talaşla karıştırılarak yapılan bir biyolojik yakıtın denemelerine başlandı. Bu karışım yakılarak elde edilen enerjinin fosil yakıt

4948

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

kullanımını azaltması, zamanla da yok etmesi hedefleniyor. Yakıt denemelerini yapan Fortnum grubu, üç atın bir yılda çıkardığı atıkla bir evin yıllık enerji ihtiyacını karşılamanın mümkün olduğunu bildirdi. Finlandiya'da yaklaşık 77 bin at olduğu dikkate alınırsa, 20 binden fazla ev tamamen at gübresiyle ısıtılabilecek.

Finlandiya hükümeti gelecek 10 yıl içinde kömür kullanımına son vermeyi ve ithal edilen enerji miktarını yarıya indirmeyi amaçlıyor. At gübresinin enerji üretiminde kullanılması, hayvan sahiplerinin bu dışkılardan kurtulma sorununu da çözecek. Zira Finlandiya'da su yollarına sızması ihtimali olan tarlalarda at gübresi kullanılması yasak. At gübresinin organik atık olarak gömülmesi de 2016 yılından itibaren yasak olacak (http://www.bbc.com).

Yerli Uçağın Şirketi Kuruldu Sierra Nevada Corporation (SNC), Türkiye’nin ilk bölgesel jet uçağını üretmek için TRJet Havacılık Teknolojileri Anonim Şirketi’ni (TRJet) kurdu. Şirketten yapılan açıklamaya göre, merkezi Ankara’da olan yeni Türk şirketi TRJet, Bölgesel Uçak Projesi'nin yanı sıra ticari havacılık sektöründe de hizmet verecek.

Kısa bir süre önce başlatılan Bölgesel Uçak Projesi'nde, Türkiye'nin yerli yolcu uçağı TRJ628'in üretimine giden ilk adım olarak Dornier 328 (D328) uçaklarının modernize edilmiş versiyonu olan TRJ328’den yararlanılacak. TRJ328 uçaklarının yanı sıra diğer çeşitleri de üretip satacak olan TRJet, Türkiye'nin ilk yerli yolcu uçağının hayata geçirilmesinde çok önemli bir rol oynayacak. TRJet, 2 havacılık şirketi SNC ve 328 Support Services GmbH (328 SSG)'nin ortak

mirasından aldığı güçle, modern Alman uçak mühendisliği ile sektördeki en yeni modifikasyon standartlarını bir araya getirecek.

Türkiye Dünya Havacılık Pazarına Açılacak Proje, Türkiye'nin mevcut sivil havacılık sektörünün büyümesini desteklemenin yanı sıra ülkenin dünya havacılık pazarına açılmasını sağlayacak. Dünyanın 85 ülkesinde sertifikalandırılmış olan 328 modeli, ABD, İsviçre, Almanya, Birleşik Krallık ve Danimarka gibi çok sayıda ülkede halen kullanılıyor. SNC şirketinin başkanı Eren Özmen, yaptığı açıklamada, Bölgesel Uçak Projesi'nin, Türkiye'de ulaşımın çehresini değiştireceğini ifade etti. Sadece ülke içerisindeki faaliyetlerle sınırlı kalmayacak olan TRJet'in, istihdam sağlayıp, yerli firmalardan da faydalanarak, bölge ekonomisine önemli katkılarda bulunması amaçlanıyor (http://www.ntv.com.tr/).

Yapay Organ İşlevi Gören ‘Çip’ Ürettiler Gediz Üniversitesi ve Ege Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen 2’nci Uluslararası Biyosensör Kongresi'ne damga vuran isimlerden biri de Prof. Dr. Mehmet Dökmeci oldu. ABD'nin Harvard Üniversitesi'nde doku mühendisliği alanında araştırmacı olarak görev yapan Prof. Dr. Dökmeci, yapay organ işlevi gören çipler ürettiklerini açıkladı.

Prof. Dr. Mehmet Dökmeci, kongrede yaptığı konuşmada Türk bilim insanı, buluşlarının ilaç araştırmalarında yeni bir dönem başlatacağını ve insanoğlunun hastalıklarla mücadelede elini güçlendireceğini dile getirdi. Dökmeci, şöyle konuştu: "Yeni bir ilacın kullanıma hazır hale getirilmesi uzun, zahmetli ve oldukça maliyetli bir süreç. En az 10 yıl gerekiyor ve milyarlarca dolara mal oluyor. Hazırlık aşamasındaki bu ilaçlar hayvanlar

üzerinde deneniyor. Çoğu zaman da hayvanlarda başarılı olunsa bile insanda uygulanamayacağı anlaşılarak başarısızlıkla neticeleniyor. Tüm bunlar yüzünden hastalıklarla mücadelede hızlı ilerleme kaydedilemiyor, yeni tedaviler uygulanamıyor. Hazırladığımız çipler tüm bu süreci neredeyse tamamen değiştirecek. Çiplere insan hücresi kattığımızda, yeni ilaç araştırmalarının insan vücudu üzerinde deneniyormuş gibi kesin sonuç alınmasını sağlamış olacağız. Böylece ilaç araştırmaları hızlanıp milyarlarca dolarlık astronomik maliyet azalacak. En önemlisi de başarısızlık ihtimali azalacak. Bu sayede birçok rahatsızlığın tedavisinde daha güçlü hale geleceğiz, hayvanları kobay olmaktan da kurtaracağız."

Yapay Organ Mümkün Prof. Dr. Mehmet Dökmeci, yapay doku çalışmaları hakkında da bilgi verdi: “Harvard Üniversitesi'nde şu an kemik ve kalp doku mühendisliği üzerine araştırmalar gerçekleştiriyoruz. ABD'de ve Kanada'da benzer araştırmalar sürüyor. Kolumuzdan aldığımız hücreyle karaciğer hücresi ya da başka bir organ hücresi üretebiliyoruz, bununla ilgili çalışmalar 5-10 yıl içinde uygulanabilir hale gelecek. Ancak bir organın bire bir kopyasını yapmak çok zor. Çünkü bir organa baktığımızda, içinde sinirler, damarlar ve farklı farklı hücreler görüyoruz. Araştırmalar bu yüzden yavaş gidiyor. Her şeye rağmen umut ışığı var, mesela yapay pankreas ve yapay deri yapıldı. Diğer organların da yapayını üretebilmek için biraz daha zaman gerekiyor” (http://www.aktifhaber.com/).

Madencilerin Hayatını Koruyan Robot Güney Afrika’da, Bilimsel ve Sanayi Araştırma Konseyi’ndeki (CSIR) robot mühendisleri tarafından geliştirilen “State-of-the-art Madencilik Robotu” patlatma sonrası maden işçilerinin madene güvenli bir şekilde girebilmelerini sağlamak için ön değerlendirme yapabilmektedir. Bacaklar yerine, engebeli zemin üzerinde hareket edebilen bir çift dönen basamakları mevcuttur. Robotun büyük bir kısmı, kamera ile donatılmış sıkıştırıcı kutusu ve yedi farklı yöne dönebilen bir koldan oluşmaktadır.

Robot, yol planlaması ve birden fazla robot arasında iş birliği sağlayabilmesi için de programlanmıştır. Aynı zamanda, tablet bilgisayar ile de kontrol edilebilmektedir. Yakın gelecekte, robota patlatma sonrası nefes almayı algılayabilmesi için gaz sensörleri eklenecektir.

Maden ocaklarında, patlatmadan sonra tozlar yatışıp nefes alınabilecek duruma gelinceye kadar ocağa girilmemektedir. Tozlar yatıştıktan sonra bir işçi ocağa girerek çevreyi kontrol etmektedir. Bu esnada, patlatma sonrası kaya düşmesi riski çok fazladır. Bu risk manuel olarak kontrol edilmektedir. Madencilik robotuyla bu iş robotlar tarafından yapılmakta olup işçilerin yaralanması, can kaybı gibi riskleri ortadan kaldırmaktadır. CSIR’ın “Mobil Bilgi Otonom Sistemleri” madencilik robotlarının yanı sıra, arama ve kurtarma, ekipman taşıyan robotlar konusunda da çalışmalar yapmaktadır (http://www.southafrica.info/business/trends/innovations).

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ

4948

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

kullanımını azaltması, zamanla da yok etmesi hedefleniyor. Yakıt denemelerini yapan Fortnum grubu, üç atın bir yılda çıkardığı atıkla bir evin yıllık enerji ihtiyacını karşılamanın mümkün olduğunu bildirdi. Finlandiya'da yaklaşık 77 bin at olduğu dikkate alınırsa, 20 binden fazla ev tamamen at gübresiyle ısıtılabilecek.

Finlandiya hükümeti gelecek 10 yıl içinde kömür kullanımına son vermeyi ve ithal edilen enerji miktarını yarıya indirmeyi amaçlıyor. At gübresinin enerji üretiminde kullanılması, hayvan sahiplerinin bu dışkılardan kurtulma sorununu da çözecek. Zira Finlandiya'da su yollarına sızması ihtimali olan tarlalarda at gübresi kullanılması yasak. At gübresinin organik atık olarak gömülmesi de 2016 yılından itibaren yasak olacak (http://www.bbc.com).

Yerli Uçağın Şirketi Kuruldu Sierra Nevada Corporation (SNC), Türkiye’nin ilk bölgesel jet uçağını üretmek için TRJet Havacılık Teknolojileri Anonim Şirketi’ni (TRJet) kurdu. Şirketten yapılan açıklamaya göre, merkezi Ankara’da olan yeni Türk şirketi TRJet, Bölgesel Uçak Projesi'nin yanı sıra ticari havacılık sektöründe de hizmet verecek.

Kısa bir süre önce başlatılan Bölgesel Uçak Projesi'nde, Türkiye'nin yerli yolcu uçağı TRJ628'in üretimine giden ilk adım olarak Dornier 328 (D328) uçaklarının modernize edilmiş versiyonu olan TRJ328’den yararlanılacak. TRJ328 uçaklarının yanı sıra diğer çeşitleri de üretip satacak olan TRJet, Türkiye'nin ilk yerli yolcu uçağının hayata geçirilmesinde çok önemli bir rol oynayacak. TRJet, 2 havacılık şirketi SNC ve 328 Support Services GmbH (328 SSG)'nin ortak

mirasından aldığı güçle, modern Alman uçak mühendisliği ile sektördeki en yeni modifikasyon standartlarını bir araya getirecek.

Türkiye Dünya Havacılık Pazarına Açılacak Proje, Türkiye'nin mevcut sivil havacılık sektörünün büyümesini desteklemenin yanı sıra ülkenin dünya havacılık pazarına açılmasını sağlayacak. Dünyanın 85 ülkesinde sertifikalandırılmış olan 328 modeli, ABD, İsviçre, Almanya, Birleşik Krallık ve Danimarka gibi çok sayıda ülkede halen kullanılıyor. SNC şirketinin başkanı Eren Özmen, yaptığı açıklamada, Bölgesel Uçak Projesi'nin, Türkiye'de ulaşımın çehresini değiştireceğini ifade etti. Sadece ülke içerisindeki faaliyetlerle sınırlı kalmayacak olan TRJet'in, istihdam sağlayıp, yerli firmalardan da faydalanarak, bölge ekonomisine önemli katkılarda bulunması amaçlanıyor (http://www.ntv.com.tr/).

Yapay Organ İşlevi Gören ‘Çip’ Ürettiler Gediz Üniversitesi ve Ege Üniversitesi iş birliğiyle düzenlenen 2’nci Uluslararası Biyosensör Kongresi'ne damga vuran isimlerden biri de Prof. Dr. Mehmet Dökmeci oldu. ABD'nin Harvard Üniversitesi'nde doku mühendisliği alanında araştırmacı olarak görev yapan Prof. Dr. Dökmeci, yapay organ işlevi gören çipler ürettiklerini açıkladı.

Prof. Dr. Mehmet Dökmeci, kongrede yaptığı konuşmada Türk bilim insanı, buluşlarının ilaç araştırmalarında yeni bir dönem başlatacağını ve insanoğlunun hastalıklarla mücadelede elini güçlendireceğini dile getirdi. Dökmeci, şöyle konuştu: "Yeni bir ilacın kullanıma hazır hale getirilmesi uzun, zahmetli ve oldukça maliyetli bir süreç. En az 10 yıl gerekiyor ve milyarlarca dolara mal oluyor. Hazırlık aşamasındaki bu ilaçlar hayvanlar

üzerinde deneniyor. Çoğu zaman da hayvanlarda başarılı olunsa bile insanda uygulanamayacağı anlaşılarak başarısızlıkla neticeleniyor. Tüm bunlar yüzünden hastalıklarla mücadelede hızlı ilerleme kaydedilemiyor, yeni tedaviler uygulanamıyor. Hazırladığımız çipler tüm bu süreci neredeyse tamamen değiştirecek. Çiplere insan hücresi kattığımızda, yeni ilaç araştırmalarının insan vücudu üzerinde deneniyormuş gibi kesin sonuç alınmasını sağlamış olacağız. Böylece ilaç araştırmaları hızlanıp milyarlarca dolarlık astronomik maliyet azalacak. En önemlisi de başarısızlık ihtimali azalacak. Bu sayede birçok rahatsızlığın tedavisinde daha güçlü hale geleceğiz, hayvanları kobay olmaktan da kurtaracağız."

Yapay Organ Mümkün Prof. Dr. Mehmet Dökmeci, yapay doku çalışmaları hakkında da bilgi verdi: “Harvard Üniversitesi'nde şu an kemik ve kalp doku mühendisliği üzerine araştırmalar gerçekleştiriyoruz. ABD'de ve Kanada'da benzer araştırmalar sürüyor. Kolumuzdan aldığımız hücreyle karaciğer hücresi ya da başka bir organ hücresi üretebiliyoruz, bununla ilgili çalışmalar 5-10 yıl içinde uygulanabilir hale gelecek. Ancak bir organın bire bir kopyasını yapmak çok zor. Çünkü bir organa baktığımızda, içinde sinirler, damarlar ve farklı farklı hücreler görüyoruz. Araştırmalar bu yüzden yavaş gidiyor. Her şeye rağmen umut ışığı var, mesela yapay pankreas ve yapay deri yapıldı. Diğer organların da yapayını üretebilmek için biraz daha zaman gerekiyor” (http://www.aktifhaber.com/).

Madencilerin Hayatını Koruyan Robot Güney Afrika’da, Bilimsel ve Sanayi Araştırma Konseyi’ndeki (CSIR) robot mühendisleri tarafından geliştirilen “State-of-the-art Madencilik Robotu” patlatma sonrası maden işçilerinin madene güvenli bir şekilde girebilmelerini sağlamak için ön değerlendirme yapabilmektedir. Bacaklar yerine, engebeli zemin üzerinde hareket edebilen bir çift dönen basamakları mevcuttur. Robotun büyük bir kısmı, kamera ile donatılmış sıkıştırıcı kutusu ve yedi farklı yöne dönebilen bir koldan oluşmaktadır.

Robot, yol planlaması ve birden fazla robot arasında iş birliği sağlayabilmesi için de programlanmıştır. Aynı zamanda, tablet bilgisayar ile de kontrol edilebilmektedir. Yakın gelecekte, robota patlatma sonrası nefes almayı algılayabilmesi için gaz sensörleri eklenecektir.

Maden ocaklarında, patlatmadan sonra tozlar yatışıp nefes alınabilecek duruma gelinceye kadar ocağa girilmemektedir. Tozlar yatıştıktan sonra bir işçi ocağa girerek çevreyi kontrol etmektedir. Bu esnada, patlatma sonrası kaya düşmesi riski çok fazladır. Bu risk manuel olarak kontrol edilmektedir. Madencilik robotuyla bu iş robotlar tarafından yapılmakta olup işçilerin yaralanması, can kaybı gibi riskleri ortadan kaldırmaktadır. CSIR’ın “Mobil Bilgi Otonom Sistemleri” madencilik robotlarının yanı sıra, arama ve kurtarma, ekipman taşıyan robotlar konusunda da çalışmalar yapmaktadır (http://www.southafrica.info/business/trends/innovations).

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ

5150

YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ*

MORDAĞ TASARIM

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Endüstri Ürünleri TasarımcısıMete Mordağ, oldukça geniş bir sektör yelpazesinde, estetik ve mühendisliğin ortak bir dilde konuştuğu ürünler tasarlıyor. Konsept oluşumundan tasarıma, ürün geliştirmeden iletişim tasarımına olmak üzere endüstriyel tasarım alanında 360 derece hizmet sunumuyla, inovasyon odaklı tasarım anlayışıyla ortaya koyduğu çok sayıda tescilli ürün ve fikirleriyle biliniyor.

Ev gereçleri, yapı ürünleri, aksesuarlar, mobilya, sualtı ürünleri, endüstriyel ürünler, ofis malzemeleri, kentsel mobilyalar, mimari donatılar sektörlerine dağılmış yerli ve yabancı birçok markaya tasarımlar yapan Mete Mordağ, “Endüstriyel tasarımın, sadece estetik, butik veya moda ürünler sunan bir uzmanlık alanı olmadığı; etrafımızdaki problemlere akılcı çözümler üretme sanatı olduğu her geçen gün maalesef biraz daha unutuluyor. Elektrik süpürgesini

hayatımıza sokan James Dyson veya 1960’dan 1997’ye kadar Braun’un baş tasarımcısı olan ve işlevselciliğin en önemli isimlerinden Dieter Rams gibi çözüm üreticilerinin sayısı tasarım dünyasında her geçen gün azalıyor. Endüstriyel tasarımcı, gelişimi, katma değeri ve sunduğu yenilikler ile toplumu ileri taşımayı hedeflemek zorundadır. Her proje, her parça beraberinde yüklü yatırımlar ve çevreye ek-ağırlıklar getirirken, tüm bunları anlamsız bir çeşitlilik sunmak uğruna yapmaya hakkımız artık kalmadı. Diğer yandan, daha önce el atılmamış bir problemi çözme girişimi sizi görsel açıdan da son derece özgün ve dikkat çekici ürünlere sürüklüyor. Sonuçta, daha önce çözüm getirilmemiş bir sorunu geometri, fizik ve malzeme üzerinden çözmeye çalışıyorsunuz ve sonucun görsel açıdan taşıdığı o şaşırtıcı güzellik de onun en güzel süsü oluyor” diyor.

Design Turkey 2014’e, 6 farklı kategoriye 11 tasarımı ile katılan Mordag Design katılım sayısının yanında aldığı 4 “İyi Tasarım” ödülü ile de yerli ve yabancı tasarım stüdyoları arasında bu yılın rekor rakamlarına ulaşabilmiştir.

Mordağ, hizmet verdikleri sektörlerin çeşitliliğinin de altını çizerek, bunun sundukları hizmetin kalitesindeki en önemli taşlardan biri olduğunu söylüyor:“Endüstriyel tasarım alanında kaliteli hizmet sunabilmeniz için farklı sektörler ile çalışmanız son derece önemli. Bir tasarımcının en önemli özelliklerinden biri form ve çözüm açısından geliştirdiği repertuarıdır. Tasarımcı bu özelliği ile sektörler arasındaki önemli bir bağdır. Örneğin banyo sektörü için geliştirdiği bir projede edindiği tecrübe; sonrasında bir radyatör projesi için son derece yenilikçi, inovatif çözümler sunmasında önemli rol oynayabilir. Hem kozmetik açıdan, hem teknik açıdan... Bu sektörler kendi içlerinde birbirinden habersiz olarak yollarına devam ederler. Tasarımcı, pazarın bu son derece geniş sektör ağını izleyen bir çift göz olarak düşünülebilir. Her birinde ne tür atılımların nelere yol açtığını, ne gibi hataların ne şekilde sonuçlandığını izlemek çok önemli bir bakış açısı kazandırır.”

Aynı zamanda Turquality programının endüstriyel tasarım alanında yetkilendirilmiş danışmanlık firmalarından olan Mordag Design inovatif bir bakış açısı

altında estetikten taviz vermeden tasarladığı ürünlerle Türk malı imajının global sahadaki yükselişine destek verenler arasında yer alıyor.Mete Mordağ, tasarım felsefelerini “rasyonel sanat” olarak tanımlıyor ve bu başlığı şu şekilde açıyor: “Doğa, estetikteki büyük uzmanlığını kanıtlamıştır, çünkü yaradılışa olan mantıksal yaklaşımı kusursuzdur. Ortaya koyduğu “istisnasız güzelliğin” ardındaki her bir kıvrımın, bağlantının, ölçünün çok net sebepleri vardır. Müziğin, rengin, formun, her birinin doğruya ve güzele yönlendiren bir matematiği vardır. Tasarım kendi özgün alanında bu matematiği öğrenmek ve bunu icra etmekle yükümlüdür. Rasyonel tasarım, milyonlarca senedir evrimin gelişiminde kullandığı tek yöntemdir. Doğanın bu yaklaşım üzerinden çizdiği her çizgi insan aklının estetik değerleri ile son derece uyumlu olmuştur. Çünkü insan da bu yaklaşımın bir ürünüdür.”

Detaylı bilgi için www.mordagdesign.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Mete Mordağ

*Bu sayfalar, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından hazırlanmaktadır.

5150

YERLİ TASARIMCI BAŞARI HİKÂYELERİ*

MORDAĞ TASARIM

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Endüstri Ürünleri TasarımcısıMete Mordağ, oldukça geniş bir sektör yelpazesinde, estetik ve mühendisliğin ortak bir dilde konuştuğu ürünler tasarlıyor. Konsept oluşumundan tasarıma, ürün geliştirmeden iletişim tasarımına olmak üzere endüstriyel tasarım alanında 360 derece hizmet sunumuyla, inovasyon odaklı tasarım anlayışıyla ortaya koyduğu çok sayıda tescilli ürün ve fikirleriyle biliniyor.

Ev gereçleri, yapı ürünleri, aksesuarlar, mobilya, sualtı ürünleri, endüstriyel ürünler, ofis malzemeleri, kentsel mobilyalar, mimari donatılar sektörlerine dağılmış yerli ve yabancı birçok markaya tasarımlar yapan Mete Mordağ, “Endüstriyel tasarımın, sadece estetik, butik veya moda ürünler sunan bir uzmanlık alanı olmadığı; etrafımızdaki problemlere akılcı çözümler üretme sanatı olduğu her geçen gün maalesef biraz daha unutuluyor. Elektrik süpürgesini

hayatımıza sokan James Dyson veya 1960’dan 1997’ye kadar Braun’un baş tasarımcısı olan ve işlevselciliğin en önemli isimlerinden Dieter Rams gibi çözüm üreticilerinin sayısı tasarım dünyasında her geçen gün azalıyor. Endüstriyel tasarımcı, gelişimi, katma değeri ve sunduğu yenilikler ile toplumu ileri taşımayı hedeflemek zorundadır. Her proje, her parça beraberinde yüklü yatırımlar ve çevreye ek-ağırlıklar getirirken, tüm bunları anlamsız bir çeşitlilik sunmak uğruna yapmaya hakkımız artık kalmadı. Diğer yandan, daha önce el atılmamış bir problemi çözme girişimi sizi görsel açıdan da son derece özgün ve dikkat çekici ürünlere sürüklüyor. Sonuçta, daha önce çözüm getirilmemiş bir sorunu geometri, fizik ve malzeme üzerinden çözmeye çalışıyorsunuz ve sonucun görsel açıdan taşıdığı o şaşırtıcı güzellik de onun en güzel süsü oluyor” diyor.

Design Turkey 2014’e, 6 farklı kategoriye 11 tasarımı ile katılan Mordag Design katılım sayısının yanında aldığı 4 “İyi Tasarım” ödülü ile de yerli ve yabancı tasarım stüdyoları arasında bu yılın rekor rakamlarına ulaşabilmiştir.

Mordağ, hizmet verdikleri sektörlerin çeşitliliğinin de altını çizerek, bunun sundukları hizmetin kalitesindeki en önemli taşlardan biri olduğunu söylüyor:“Endüstriyel tasarım alanında kaliteli hizmet sunabilmeniz için farklı sektörler ile çalışmanız son derece önemli. Bir tasarımcının en önemli özelliklerinden biri form ve çözüm açısından geliştirdiği repertuarıdır. Tasarımcı bu özelliği ile sektörler arasındaki önemli bir bağdır. Örneğin banyo sektörü için geliştirdiği bir projede edindiği tecrübe; sonrasında bir radyatör projesi için son derece yenilikçi, inovatif çözümler sunmasında önemli rol oynayabilir. Hem kozmetik açıdan, hem teknik açıdan... Bu sektörler kendi içlerinde birbirinden habersiz olarak yollarına devam ederler. Tasarımcı, pazarın bu son derece geniş sektör ağını izleyen bir çift göz olarak düşünülebilir. Her birinde ne tür atılımların nelere yol açtığını, ne gibi hataların ne şekilde sonuçlandığını izlemek çok önemli bir bakış açısı kazandırır.”

Aynı zamanda Turquality programının endüstriyel tasarım alanında yetkilendirilmiş danışmanlık firmalarından olan Mordag Design inovatif bir bakış açısı

altında estetikten taviz vermeden tasarladığı ürünlerle Türk malı imajının global sahadaki yükselişine destek verenler arasında yer alıyor.Mete Mordağ, tasarım felsefelerini “rasyonel sanat” olarak tanımlıyor ve bu başlığı şu şekilde açıyor: “Doğa, estetikteki büyük uzmanlığını kanıtlamıştır, çünkü yaradılışa olan mantıksal yaklaşımı kusursuzdur. Ortaya koyduğu “istisnasız güzelliğin” ardındaki her bir kıvrımın, bağlantının, ölçünün çok net sebepleri vardır. Müziğin, rengin, formun, her birinin doğruya ve güzele yönlendiren bir matematiği vardır. Tasarım kendi özgün alanında bu matematiği öğrenmek ve bunu icra etmekle yükümlüdür. Rasyonel tasarım, milyonlarca senedir evrimin gelişiminde kullandığı tek yöntemdir. Doğanın bu yaklaşım üzerinden çizdiği her çizgi insan aklının estetik değerleri ile son derece uyumlu olmuştur. Çünkü insan da bu yaklaşımın bir ürünüdür.”

Detaylı bilgi için www.mordagdesign.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Mete Mordağ

*Bu sayfalar, Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından hazırlanmaktadır.

5352

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Dünyanın en zengin doğal taş rezervlerinden birine sahip olan Bayburt’ta yumuşak yapısı sayesinde kolay işlenebilen, ses ve ısı yalıtımına yatkın “Bayburt Taşı” olarak bilinen yaklaşık 200 milyon metreküp doğal taş rezervi bulunuyor. Şehir civarında bulunan çok çeşitli nitelikteki mermer, granit ve traverten gibi doğal taşların başında gelen ve tüf diye adlandırılan bu yumuşak taşlar yontma taş olarak restorasyon işlerinin vazgeçilmez malzemesi. Cami, minare, çeşme, mezar taşı ve benzeri işlerde tercih edilen ve özellikle yapı taşı olarak kullanılan Bayburt tüf ve tüfitleri, il ekonomisinin gelişiminde büyük bir öneme sahip.

Yaklaşık 10 milyon yılda oluştuğu söylenen Bayburt taşının üretimi sırasında, olanaksızlıklar yüzünden yüzde 60 fire verilerek piyasaya sunulması bu alanda çalışanların karşılaştığı en büyük sorunlardan biri. Doğal taş arama ve işleme ruhsatı almış toplam 412 adet taş ocağının bulunduğu kentte, ham madde açısından oluşan bu büyük kaybın önüne geçilebilmesinin çaresi olarak görülen teknolojik altyapı ve kalifiye elemana sahip, verimliliği yüksek doğal taş işletmeleri, Bayburtluların yıllardır dillendirdikleri bir özlemmiş.İşte bu noktada Rekabetçi Sektörler Programı, bu ihtiyaçlar doğrultusunda devreye girmiş ve 2009 yılında hazırlanan Bayburt Doğal Taş Üretim ve Pazarlama Merkezi Projesi herkesi çok heyecanlandırmış.

Yaklaşık 9.3 milyon Avro bütçeyle hayata geçen proje kapsamında kurulmakta olan, 10 bin m² kapalı alana sahip merkezde yer

alacak ileri teknolojiye sahip birçok makine ve ekipmanın doğal taş üretimi yapan işletmelerin kullanımına sunulması hedefleniyor. Bunların yanı sıra taş ocağı işletmelerinin önemli bir sorunu olan ve fizibilite aşamasında kullanılan ekipman da proje kapsamında işletmelere sunuluyor.

Projenin bir diğer ayağını ise işletmelerin pazarlama ve idari yapılarının iyileştirilmesine yönelik eğitim ve kapasite geliştirme çalışmaları oluşturuyor. Böylece doğal taş ocak ve atölye işletmelerinin rekabet ve pazarlama güçlerinin artırılması hedefleniyor. Bu sayede işletmelerin hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda daha fazla yer almalarına fırsat sağlanmış olacak.Bölgede çok çetin geçen kış mevsimi

boyunca eksi 25 dereceye kadar düşen ısılar yüzünden taş işlemeye ara verilmek zorunda kalınıyor ve bu sektörden ekmek yiyenler sadece yılın 6 ayı çalışabiliyor. Bayburt Doğal Taş Projesi ile bu problem ortadan kalkacak. Proje sayesinde inşaatı yapılan bina ve tesisler ve bunların koruması altındaki makine ve tezgâhlarla, taş ustaları ve işletmeler ürünlerini yılın her ayı, haftanın her günü işleme olanağına kavuşacak.

Üstelik önümüzdeki sene hizmete girecek olan tesisler kar amacı gütmeyen Bayburt Ticaret ve Sanayi Odası, Bayburt Belediyesi, Bayburt İl Özel İdaresi tarafından kurulan BAY-MAD-TAR Şirketi tarafından işletileceğinden bundan en karlı çıkacak olan da Bayburtlu taş ustaları olacak.

Muharrem BEKMEZCİ – Proje Sorumlusu - İnşaat Yüksek Mühendisi

“Adından da anlaşılacağı üzere Proje, ilimizdeki doğal taş ocak ve atölye işletmelerinin çağımız teknolojisine uygun, daha az fire ile çalışan, verimli, kapasitesi yüksek işletmeler olması yönünde adımlar atılmasını sağlayacak. Proje kapsamında, sektörün ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman problemine de cevap bulunacak. Bunun

2yanı sıra yaklaşık 10 bin m kapalı alana sahip tesis, taşın işlenmesine izin vermeyen ve eksi 25 derecelere kadar düşen iklim koşullarında taşı 4 derecede işlenebilecek ısıya getirme olanağına sahip, ki bu alan toplam tesis alanının yüzde 40'ını oluşturuyor. Stok sahasını da içerisinde barındırıyor. Bu sayede 12 ay boyunca taş işleyebilme olanağı sağlıyor. Çünkü taş işletmeleri, kış aylarında mecburen üretime ara vermek zorunda kalıyor. Sektördeki işletmelerimizin kullanımına açık birçok makine ve ekipman yer alacak. Ayrıca ocak işletmecilerinin doğal taş sahasına girmeden önce yapmak zorunda oldukları sondaj işlerini -işe başlamadan önce sahanın ve taşın yapısını jeolojik özelliklerini bilmeleri gerekiyor- yapmaları için gerekli olan makine ve ekipmanın bir kısmı da proje kapsamına alındı. Tesisteki pazarlama bölümü bünyesinde yer alan pazarlama departmanı ise işletmelerin

yeni pazarlar bulmalarının yanı sıra ürünlerinin uluslararası piyasalara girebilmeleri için ihtiyaç duyabilecekleri TSE, ISO ve CE gibi belgeleri almaları konusunda rehberlik edecek. Sadece Bayburt taşı değil yöremize has her türlü doğal taşın (mermer, traverten, tüf vb.) ekonomiye kazandırılması sağlanacak. Mesela bulunduğumuz bölgede Proje’de planladığımız tesise benzer bir işletme yok. Daha açık ifade edecek olursak, yaklaşık 500 kilometrelik çap içerisinde bizimki gibi bir işletme bulunmuyor. Projemiz, hem Bayburt hem de civarındaki Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan, Trabzon, Rize, Gümüşhane gibi komşu illerin de doğal taş sektöründeki ihtiyaçlarını karşılayacak kapasiteye sahip. İlerleyen süreçte sektör açısından cazibe merkezi olacağını umuyoruz.Proje kapsamında sürdürülen inşaatımız yüzde 60 oranında tamamlanmış durumda olup taş ustalarını, atölye işletmecilerini ve ocak sahiplerini davet edip birlikte tesisi ziyaret edeceğiz. Bu gezi sırasında bir yandan onları bilgilendirirken diğer yandan da onların sorularını cevaplayıp varsa önerilerini alacağız. Çünkü sonuçta buradan faydalanacak olanlar onlar.”

Gökhan ÇAKMAK - Jeoloji Yüksek Mühendisi

“Kentimizdeki doğal taş üzerine daha önce MTA tarafından yapılan çalışmalarda

PROJELER

BAYBURT TAŞI EKONOMİYE KAZANDIRILIYOR

Proje Adı

Yürütücü Kurum

Bütçe

Hedef

Bayburt Doğal Taş Projesi

Bayburt İl Özel İdaresi

9.274.569 Euro

Kentteki doğal taş atölye ve ocak işletmelerinin verimliliğini artırmak için taş işleme tesisi inşası ve makine-ekipman alımıyla yeni kurulacak işletmelerin sayısının arttırılması

görünür rezervin 20 yıl yetecek miktarda olduğu belirlenmiş, ama aslında derinlemesine bir çalışma yapılsa bunun çok çok üzerinde bir rezerve sahip olduğunu biliyoruz. Bizim burada ustaların cami mihrabında dış kaplamada kullandığı tüf, tüfit tarzı diğer taşlara göre daha yumuşak taşlar, iç mekânlarda yer ve duvarlarda kullanılan traverten ve her yerde kullanılabilen mermer grubu taşlar bulunuyor. Kente 20-25 km uzaklıkta Erzurum yolu üzerinde travertenler, Bayburt taşı olarak bilinen tüf ve tüfitler de kentin çok uzağında olmayan bir mesafedede Trabzon yolu ve İspir yolu üzerinde bulunur. 400’e yakın taş arama izni almış girişimci varken maalesef bunların içerisinde sadece 10 tane aktif olarak çalışan taş ocağımız var. Bizim de zaten bu proje ile amacımız bu büyük uçurumu kapatmak, girişimcileri bu büyük potansiyel ile buluşturmak. İnanıyorum ki, projemiz hayata geçtiğinde arama izni almış girişimcilerin büyük bir bölümü harekete geçecek ve kurulacak tesis, onların taşla ilgili bütün ihtiyaçlarını karşılayacağı gibi ülke ekonomisine de katkı sağlayacak. Bu taşın Bayburt taşı olduğunu burada yaşayanlar ve işleyenler biliyor. Ama birçok insan kullandığı taşın Bayburt taşı olduğunu ya da Bayburt ustasının elinden çıktığını bilmiyordur. Bu doğal taş işletme tesisi hizmete girdikten sonra, Bayburt taşı Türkiye’de ve dünyada hak ettiği yeri bulacak, bir marka olacak.”

Proje Künyesi

5352

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Dünyanın en zengin doğal taş rezervlerinden birine sahip olan Bayburt’ta yumuşak yapısı sayesinde kolay işlenebilen, ses ve ısı yalıtımına yatkın “Bayburt Taşı” olarak bilinen yaklaşık 200 milyon metreküp doğal taş rezervi bulunuyor. Şehir civarında bulunan çok çeşitli nitelikteki mermer, granit ve traverten gibi doğal taşların başında gelen ve tüf diye adlandırılan bu yumuşak taşlar yontma taş olarak restorasyon işlerinin vazgeçilmez malzemesi. Cami, minare, çeşme, mezar taşı ve benzeri işlerde tercih edilen ve özellikle yapı taşı olarak kullanılan Bayburt tüf ve tüfitleri, il ekonomisinin gelişiminde büyük bir öneme sahip.

Yaklaşık 10 milyon yılda oluştuğu söylenen Bayburt taşının üretimi sırasında, olanaksızlıklar yüzünden yüzde 60 fire verilerek piyasaya sunulması bu alanda çalışanların karşılaştığı en büyük sorunlardan biri. Doğal taş arama ve işleme ruhsatı almış toplam 412 adet taş ocağının bulunduğu kentte, ham madde açısından oluşan bu büyük kaybın önüne geçilebilmesinin çaresi olarak görülen teknolojik altyapı ve kalifiye elemana sahip, verimliliği yüksek doğal taş işletmeleri, Bayburtluların yıllardır dillendirdikleri bir özlemmiş.İşte bu noktada Rekabetçi Sektörler Programı, bu ihtiyaçlar doğrultusunda devreye girmiş ve 2009 yılında hazırlanan Bayburt Doğal Taş Üretim ve Pazarlama Merkezi Projesi herkesi çok heyecanlandırmış.

Yaklaşık 9.3 milyon Avro bütçeyle hayata geçen proje kapsamında kurulmakta olan, 10 bin m² kapalı alana sahip merkezde yer

alacak ileri teknolojiye sahip birçok makine ve ekipmanın doğal taş üretimi yapan işletmelerin kullanımına sunulması hedefleniyor. Bunların yanı sıra taş ocağı işletmelerinin önemli bir sorunu olan ve fizibilite aşamasında kullanılan ekipman da proje kapsamında işletmelere sunuluyor.

Projenin bir diğer ayağını ise işletmelerin pazarlama ve idari yapılarının iyileştirilmesine yönelik eğitim ve kapasite geliştirme çalışmaları oluşturuyor. Böylece doğal taş ocak ve atölye işletmelerinin rekabet ve pazarlama güçlerinin artırılması hedefleniyor. Bu sayede işletmelerin hem ulusal hem de uluslararası pazarlarda daha fazla yer almalarına fırsat sağlanmış olacak.Bölgede çok çetin geçen kış mevsimi

boyunca eksi 25 dereceye kadar düşen ısılar yüzünden taş işlemeye ara verilmek zorunda kalınıyor ve bu sektörden ekmek yiyenler sadece yılın 6 ayı çalışabiliyor. Bayburt Doğal Taş Projesi ile bu problem ortadan kalkacak. Proje sayesinde inşaatı yapılan bina ve tesisler ve bunların koruması altındaki makine ve tezgâhlarla, taş ustaları ve işletmeler ürünlerini yılın her ayı, haftanın her günü işleme olanağına kavuşacak.

Üstelik önümüzdeki sene hizmete girecek olan tesisler kar amacı gütmeyen Bayburt Ticaret ve Sanayi Odası, Bayburt Belediyesi, Bayburt İl Özel İdaresi tarafından kurulan BAY-MAD-TAR Şirketi tarafından işletileceğinden bundan en karlı çıkacak olan da Bayburtlu taş ustaları olacak.

Muharrem BEKMEZCİ – Proje Sorumlusu - İnşaat Yüksek Mühendisi

“Adından da anlaşılacağı üzere Proje, ilimizdeki doğal taş ocak ve atölye işletmelerinin çağımız teknolojisine uygun, daha az fire ile çalışan, verimli, kapasitesi yüksek işletmeler olması yönünde adımlar atılmasını sağlayacak. Proje kapsamında, sektörün ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman problemine de cevap bulunacak. Bunun

2yanı sıra yaklaşık 10 bin m kapalı alana sahip tesis, taşın işlenmesine izin vermeyen ve eksi 25 derecelere kadar düşen iklim koşullarında taşı 4 derecede işlenebilecek ısıya getirme olanağına sahip, ki bu alan toplam tesis alanının yüzde 40'ını oluşturuyor. Stok sahasını da içerisinde barındırıyor. Bu sayede 12 ay boyunca taş işleyebilme olanağı sağlıyor. Çünkü taş işletmeleri, kış aylarında mecburen üretime ara vermek zorunda kalıyor. Sektördeki işletmelerimizin kullanımına açık birçok makine ve ekipman yer alacak. Ayrıca ocak işletmecilerinin doğal taş sahasına girmeden önce yapmak zorunda oldukları sondaj işlerini -işe başlamadan önce sahanın ve taşın yapısını jeolojik özelliklerini bilmeleri gerekiyor- yapmaları için gerekli olan makine ve ekipmanın bir kısmı da proje kapsamına alındı. Tesisteki pazarlama bölümü bünyesinde yer alan pazarlama departmanı ise işletmelerin

yeni pazarlar bulmalarının yanı sıra ürünlerinin uluslararası piyasalara girebilmeleri için ihtiyaç duyabilecekleri TSE, ISO ve CE gibi belgeleri almaları konusunda rehberlik edecek. Sadece Bayburt taşı değil yöremize has her türlü doğal taşın (mermer, traverten, tüf vb.) ekonomiye kazandırılması sağlanacak. Mesela bulunduğumuz bölgede Proje’de planladığımız tesise benzer bir işletme yok. Daha açık ifade edecek olursak, yaklaşık 500 kilometrelik çap içerisinde bizimki gibi bir işletme bulunmuyor. Projemiz, hem Bayburt hem de civarındaki Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan, Trabzon, Rize, Gümüşhane gibi komşu illerin de doğal taş sektöründeki ihtiyaçlarını karşılayacak kapasiteye sahip. İlerleyen süreçte sektör açısından cazibe merkezi olacağını umuyoruz.Proje kapsamında sürdürülen inşaatımız yüzde 60 oranında tamamlanmış durumda olup taş ustalarını, atölye işletmecilerini ve ocak sahiplerini davet edip birlikte tesisi ziyaret edeceğiz. Bu gezi sırasında bir yandan onları bilgilendirirken diğer yandan da onların sorularını cevaplayıp varsa önerilerini alacağız. Çünkü sonuçta buradan faydalanacak olanlar onlar.”

Gökhan ÇAKMAK - Jeoloji Yüksek Mühendisi

“Kentimizdeki doğal taş üzerine daha önce MTA tarafından yapılan çalışmalarda

PROJELER

BAYBURT TAŞI EKONOMİYE KAZANDIRILIYOR

Proje Adı

Yürütücü Kurum

Bütçe

Hedef

Bayburt Doğal Taş Projesi

Bayburt İl Özel İdaresi

9.274.569 Euro

Kentteki doğal taş atölye ve ocak işletmelerinin verimliliğini artırmak için taş işleme tesisi inşası ve makine-ekipman alımıyla yeni kurulacak işletmelerin sayısının arttırılması

görünür rezervin 20 yıl yetecek miktarda olduğu belirlenmiş, ama aslında derinlemesine bir çalışma yapılsa bunun çok çok üzerinde bir rezerve sahip olduğunu biliyoruz. Bizim burada ustaların cami mihrabında dış kaplamada kullandığı tüf, tüfit tarzı diğer taşlara göre daha yumuşak taşlar, iç mekânlarda yer ve duvarlarda kullanılan traverten ve her yerde kullanılabilen mermer grubu taşlar bulunuyor. Kente 20-25 km uzaklıkta Erzurum yolu üzerinde travertenler, Bayburt taşı olarak bilinen tüf ve tüfitler de kentin çok uzağında olmayan bir mesafedede Trabzon yolu ve İspir yolu üzerinde bulunur. 400’e yakın taş arama izni almış girişimci varken maalesef bunların içerisinde sadece 10 tane aktif olarak çalışan taş ocağımız var. Bizim de zaten bu proje ile amacımız bu büyük uçurumu kapatmak, girişimcileri bu büyük potansiyel ile buluşturmak. İnanıyorum ki, projemiz hayata geçtiğinde arama izni almış girişimcilerin büyük bir bölümü harekete geçecek ve kurulacak tesis, onların taşla ilgili bütün ihtiyaçlarını karşılayacağı gibi ülke ekonomisine de katkı sağlayacak. Bu taşın Bayburt taşı olduğunu burada yaşayanlar ve işleyenler biliyor. Ama birçok insan kullandığı taşın Bayburt taşı olduğunu ya da Bayburt ustasının elinden çıktığını bilmiyordur. Bu doğal taş işletme tesisi hizmete girdikten sonra, Bayburt taşı Türkiye’de ve dünyada hak ettiği yeri bulacak, bir marka olacak.”

Proje Künyesi

OECD360, temel OECD yayınlarından seçilen en yeni analizlerin ve bilgilerin yayımlandığı bir dergidir. Dergi, en son gelişmeleri yansıtan ve toplumların yüz yüze geldiği en acil sorunların üstesinden gelmeyi hedef alan tavsiyeler vererek ilerleme yolundaki en son OECD analizlerini birkaç ana başlık altında toplamaktadır. Türkiye ve diğer OECD ülkelerinin durumları 8 ana başlıkta incelenmektedir. Bu başlıklar; eğitim, istihdam, çevre ile uyumlu ekonomik kalkınma, bölgesel perspektifler, tarım, ekonomik kriz ve toplum ile toplumun gelişimi üzerindeki etkileri olarak belirtilmiştir.

OECD360, istihdam, işsizlik, büyüme ve eğitim gibi temel konularda en son OECD bulgularının bir seçkisini ve ülkelerdeki ekonomik ve kişisel refahın genel bir tablosunu sunmaktadır. Ulusal veriler, tüm OECD ülke verileri ile karşılaştırmalı olarak sunulmaktadır. Karşılaştırmalı sunulan veriler her bir ülkenin farklı alanlarını birbirleri ile karşılaştırmaları imkânı sunmaktadır. Ayrıca, dergideki analizler farklı alanların birbirleriyle yakından bağlantılı olduğunu da göstermektedir. Örneğin, genç işsizliği ve eğitim ilişkisi kurularak; gençler arasında işsizliğin yüksek olduğu zamanlarda, iyi bir iş bulmak için eğitimin anahtar rol oynadığını belirtmiştir.

Dergide yer alan Rakamlarla Türkiye başlığının altında, Türkiye’nin, OECD’nin 20 kurucu üyesinden biri olarak dünyadaki ekonomik gelişmeleri ve bunların olası sonuçlarını yakından izlediğine ve yeni ekonomik sınamalara ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde sağlam, sürdürülebilir ve kapsayıcı çözümler bulunmasına aktif katkıda bulunduğuna

değinilmektedir. Bu alt başlık adı altında; çalışma ve yaşam, ekonomik duruma bakış, vergi durumu ve temiz çevre alt başlıklarında seçilen çeşitli istatistiklere yer verilmiştir. Çalışma ve yaşam gelir eşitsizliği ve işsizlik oranını; ekonomik duruma bakış OECD ekonomisinde Türkiye'nin yeri, enflasyon (tüketici fiyat endeksi) ve gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYİH) istatistiklerini kapsamaktadır. Ayrıca vergi durumu; toplam vergi geliri ve sektörlere göre vergi geliri istatistiklerinden oluşurken temiz çevre konusu hava kirliliği, karbondioksit salımı, kentsel atıklar, yenilenebilir enerji istatistikleriyle incelenmiştir.

Bir diğer başlık Büyümeye Geçiş alt başlığıdır. Büyümeye Geçiş Raporu, hükümetlerin, politika reformlarının vatandaşların refahını nasıl etkileyebileceği konusunda fikir yürütmelerine yardımcı olmak ve hedeflerini en iyi karşılayan politika paketlerini tasarlamak için kapsamlı bir değerlendirme sunan bir OECD yayınıdır. Ayrıca, başlıca odak noktası, orta vadede maddi yaşam standartlarının geliştirilmesi olan rapor, hâsıla ve maliyet dengesi, gelir eşitsizliğinin ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması gibi diğer refah hedeflerine yönelik birbirini tamamlayan ve birbirleriyle çelişen hususlara da ışık tutmaktadır.

İstihdam Görünüm Raporu ise bu dergide kullanılan başka bir OECD yayınıdır. Derginin bu kısmında, ilgili rapordan elde edilen iş gücü verilerine dair değerlendirmeler yer almaktadır. OECD360 dergisinde, Türkiye ve OECD ülkeleri; toplam işsizliğin yüzdesi olarak uzun süreli işsizlik (bir yıl veya daha fazla), belirli süreli iş akdiyle çalışanların yüzdesi ve iş

ve eğitimi bir arada yürüten genç nüfus (16-29) açısından karşılaştırılmıştır.

Takip eden bölümde Mali Krizin Sosyal Etkileri tartışılmıştır. Bu amaçla ilgili OECD raporlarından faydalanılarak, gıdaya erişim güvencesi, yaş gruplarına göre 2007 ile 2010 arasında göreceli yoksulluk oranındaki değişim yüzdesi, orta yaşlı bireyler (55-64) ile genç bireyler (15-24) düzeyinde 2007 ile 2013 yılları arasında işsizlik oranlarındaki değişim yüzdesi gibi istatistiklere dergide yer verilmiştir. Ayrıca OECD ülkelerine ilgili konuda tavsiye niteliğinde öneriler de bu bölümde yer almaktadır.

Türkiye’de Refah Seviyesi dergide yer alan başka bir bölümü oluşturmaktadır. Bölümde Türkiye özelinde barınma, servet, işsizlik, toplumsal dayanışma, eğitim, çevre, toplumsal katılım, sağlık, yaşam doyumu, güvenlik, iş yaşamı-özel yaşam dengesi gibi istatistiklerde Türkiye-OECD ülkeleri karşılaştırmaları yer almaktadır. En zengin % 10 ile en yoksul % 10 bölge arasındaki kişi başı GSYİH oranının eğilimi, nüfusu 2 milyon ve üzerinde olan OECD ülkelerinde kişi başı GSYİH (1995-2010), en yakın büyük kente araç sürerek ulaşım süresi ve merkezi yönetim içinde yerel yönetimlerin yüzde olarak oranı gibi istatistikler özelinde OECD ülke karşılaştırmaları bir diğer bölümde yer almaktadır. OECD360’da yer alan bu alt başlıktaki veriler OECD Bölgesel Görünüm Raporu’ndan derlenmiştir.

Eğitime Bakış alt başlığında eğitim göstergelerinin sosyal alandaki yansımaları, eğitim ve becerilerin artan önemi gibi konulara değinilmesinin yanı sıra yüzde olarak 25-64 yaş arası yüksek öğrenimli kişi oranı, eğitim sayesinde artan göreceli kazanç, hayatını

5554

OECD360 TÜRKİYE 2015

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

çalışarak kazanan 25-64 yaş arası kişi grubu, yüzde olarak 25-64 yaş arası iş sahibi kişi oranı gibi istatistiklere de değinilmiştir.

OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri ile yeşil büyümeye yönelik ilerlemenin ölçülmesi amaçlanmaktadır. Yeşil büyüme, ekonomik büyüme ve kalkınmayı teşvik edecek politikalar geliştirilirken doğal zenginliklerin refahın dayandığı kaynakları ve çevresel hizmetleri sağlamaya devam etmesiyle alakalıdır. Hükümetlerin yeşil büyümeyi destekleyecek politikalar izlemeleri için farkındalık yaratacak, ilerlemeyi ölçecek ve potansiyel fırsatlar ile riskleri ortaya koyacak göstergelere ihtiyaç bulunmaktadır. OECD bu amaçla Yeşil Büyüme Göstergelerini ortaya koymuştur.

OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri dört ana hedef etrafında toplanmaktadır: Kaynak verimliliğine dayalı ve düşük karbonlu bir ekonominin kurulması, doğal varlıkların korunması, insanların yaşam kalitesinin artırılması, gerekli siyasi önlemler uygulamaya konularak, yeşil büyümenin sunduğu ekonomik imkânların gerçekleştirilmesi.

Derginin yeşil büyüme ile ilgili olan kısmında kentsel hava kirliliği alanında normal bir bireyin maruz kaldığı küçük partikül miktarı; elektrik üretimi içerisinde yenilenebilir enerjinin yüzdesi; GSYİH'nin yüzdesi olarak çevre vergisi gelirleri gibi istatistiklerde Türkiye–OECD karşılaştırmaları yer almaktadır.

Tarımsal Görünüm ile ilgili bir kısmın da yer aldığı OECD360 dergisinde, tarım politikaları ile ilgili bazı önerilere yer verildiği gibi gıda fiyatları reel enflasyonu, yetersiz beslenen insan sayısı, et ve balık tüketimi gibi istatistiklerde ülkelerin durumu da ortaya konulmaya çalışılmaktadır.

Derginin son kısmında Verimlilik-Önümüzdeki Sorun başlıklı bir bölüm yer almaktadır. OECD Küresel Kalkınma Perspektifleri (2014) kitabından faydalanılarak hazırlanan bu bölümde “yükselen ekonomilerin yaşadığı hızlı büyümenin, verimliliği artırmak için harekete geçilmediği takdirde tıkanma riski ile karşı karşıya bulunduğu” belirtilmektedir.

Yine dergide ifade edildiği üzere verimlilik alanındaki büyüme, üretim sektörü ile karşılaştırıldığında hizmet sektöründe genel olarak daha yüksek olarak hesaplanmıştır. Ayrıca çok sayıda orta gelir ülkesinde gelir seviyesinin, OECD ülkelerinin geliriyle eşitlenme yönünde ilerlemediği görülmüştür.

Bu kısımda ek olarak orta gelirli ekonomilerin verimlilik artışı sağlayabilmeleri için izleyebilecekleri yollara dair birtakım önerilere de yer verilmektedir: • Tarım, sanayi ve hizmet alanında sürekli çeşitliliği arttırarak daha yüksek katma değerli sektörlere geçilmesi, • Küresel bilgileri kullanıp iç kapasiteleri geliştirerek yaratıcı yeniliklerin gerçekleştirilmesi, • Ürün, iş gücü ve mali piyasalarda reform gerçekleştirilmesi ve beceriler geliştirilmesi, • Rekabetçi hizmet sektörlerinin teşvik edilmesi.

OECD360’da büyümenin “eski” itici güçlerinden faydalanmaya devam edebileceği, büyümenin faydalarının yaygınlaşmasına fırsat eşitliği sağlanması, daha adil büyümenin desteklenmesi ve bölgesel eşitsizliklerin azaltılması için etkin bölgesel politikalar geliştirilmesi ve enerji verimliliğinin ve çevresel sürdürülebilirliğin artırılması gibi yollarla çalışabileceği ile kamu yönetimini planların formüle edilmesi ve uygulanmasında kapasitenin geliştirilmesi ile daha verimli hale getirebileceği konularına değinilmektedir.Derginin tamamına http://www.oecd360.org/ adresinden ulaşılabilmektedir.

TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)

OECD360, temel OECD yayınlarından seçilen en yeni analizlerin ve bilgilerin yayımlandığı bir dergidir. Dergi, en son gelişmeleri yansıtan ve toplumların yüz yüze geldiği en acil sorunların üstesinden gelmeyi hedef alan tavsiyeler vererek ilerleme yolundaki en son OECD analizlerini birkaç ana başlık altında toplamaktadır. Türkiye ve diğer OECD ülkelerinin durumları 8 ana başlıkta incelenmektedir. Bu başlıklar; eğitim, istihdam, çevre ile uyumlu ekonomik kalkınma, bölgesel perspektifler, tarım, ekonomik kriz ve toplum ile toplumun gelişimi üzerindeki etkileri olarak belirtilmiştir.

OECD360, istihdam, işsizlik, büyüme ve eğitim gibi temel konularda en son OECD bulgularının bir seçkisini ve ülkelerdeki ekonomik ve kişisel refahın genel bir tablosunu sunmaktadır. Ulusal veriler, tüm OECD ülke verileri ile karşılaştırmalı olarak sunulmaktadır. Karşılaştırmalı sunulan veriler her bir ülkenin farklı alanlarını birbirleri ile karşılaştırmaları imkânı sunmaktadır. Ayrıca, dergideki analizler farklı alanların birbirleriyle yakından bağlantılı olduğunu da göstermektedir. Örneğin, genç işsizliği ve eğitim ilişkisi kurularak; gençler arasında işsizliğin yüksek olduğu zamanlarda, iyi bir iş bulmak için eğitimin anahtar rol oynadığını belirtmiştir.

Dergide yer alan Rakamlarla Türkiye başlığının altında, Türkiye’nin, OECD’nin 20 kurucu üyesinden biri olarak dünyadaki ekonomik gelişmeleri ve bunların olası sonuçlarını yakından izlediğine ve yeni ekonomik sınamalara ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde sağlam, sürdürülebilir ve kapsayıcı çözümler bulunmasına aktif katkıda bulunduğuna

değinilmektedir. Bu alt başlık adı altında; çalışma ve yaşam, ekonomik duruma bakış, vergi durumu ve temiz çevre alt başlıklarında seçilen çeşitli istatistiklere yer verilmiştir. Çalışma ve yaşam gelir eşitsizliği ve işsizlik oranını; ekonomik duruma bakış OECD ekonomisinde Türkiye'nin yeri, enflasyon (tüketici fiyat endeksi) ve gayrisafi yurt içi hâsıla (GSYİH) istatistiklerini kapsamaktadır. Ayrıca vergi durumu; toplam vergi geliri ve sektörlere göre vergi geliri istatistiklerinden oluşurken temiz çevre konusu hava kirliliği, karbondioksit salımı, kentsel atıklar, yenilenebilir enerji istatistikleriyle incelenmiştir.

Bir diğer başlık Büyümeye Geçiş alt başlığıdır. Büyümeye Geçiş Raporu, hükümetlerin, politika reformlarının vatandaşların refahını nasıl etkileyebileceği konusunda fikir yürütmelerine yardımcı olmak ve hedeflerini en iyi karşılayan politika paketlerini tasarlamak için kapsamlı bir değerlendirme sunan bir OECD yayınıdır. Ayrıca, başlıca odak noktası, orta vadede maddi yaşam standartlarının geliştirilmesi olan rapor, hâsıla ve maliyet dengesi, gelir eşitsizliğinin ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması gibi diğer refah hedeflerine yönelik birbirini tamamlayan ve birbirleriyle çelişen hususlara da ışık tutmaktadır.

İstihdam Görünüm Raporu ise bu dergide kullanılan başka bir OECD yayınıdır. Derginin bu kısmında, ilgili rapordan elde edilen iş gücü verilerine dair değerlendirmeler yer almaktadır. OECD360 dergisinde, Türkiye ve OECD ülkeleri; toplam işsizliğin yüzdesi olarak uzun süreli işsizlik (bir yıl veya daha fazla), belirli süreli iş akdiyle çalışanların yüzdesi ve iş

ve eğitimi bir arada yürüten genç nüfus (16-29) açısından karşılaştırılmıştır.

Takip eden bölümde Mali Krizin Sosyal Etkileri tartışılmıştır. Bu amaçla ilgili OECD raporlarından faydalanılarak, gıdaya erişim güvencesi, yaş gruplarına göre 2007 ile 2010 arasında göreceli yoksulluk oranındaki değişim yüzdesi, orta yaşlı bireyler (55-64) ile genç bireyler (15-24) düzeyinde 2007 ile 2013 yılları arasında işsizlik oranlarındaki değişim yüzdesi gibi istatistiklere dergide yer verilmiştir. Ayrıca OECD ülkelerine ilgili konuda tavsiye niteliğinde öneriler de bu bölümde yer almaktadır.

Türkiye’de Refah Seviyesi dergide yer alan başka bir bölümü oluşturmaktadır. Bölümde Türkiye özelinde barınma, servet, işsizlik, toplumsal dayanışma, eğitim, çevre, toplumsal katılım, sağlık, yaşam doyumu, güvenlik, iş yaşamı-özel yaşam dengesi gibi istatistiklerde Türkiye-OECD ülkeleri karşılaştırmaları yer almaktadır. En zengin % 10 ile en yoksul % 10 bölge arasındaki kişi başı GSYİH oranının eğilimi, nüfusu 2 milyon ve üzerinde olan OECD ülkelerinde kişi başı GSYİH (1995-2010), en yakın büyük kente araç sürerek ulaşım süresi ve merkezi yönetim içinde yerel yönetimlerin yüzde olarak oranı gibi istatistikler özelinde OECD ülke karşılaştırmaları bir diğer bölümde yer almaktadır. OECD360’da yer alan bu alt başlıktaki veriler OECD Bölgesel Görünüm Raporu’ndan derlenmiştir.

Eğitime Bakış alt başlığında eğitim göstergelerinin sosyal alandaki yansımaları, eğitim ve becerilerin artan önemi gibi konulara değinilmesinin yanı sıra yüzde olarak 25-64 yaş arası yüksek öğrenimli kişi oranı, eğitim sayesinde artan göreceli kazanç, hayatını

5554

OECD360 TÜRKİYE 2015

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

çalışarak kazanan 25-64 yaş arası kişi grubu, yüzde olarak 25-64 yaş arası iş sahibi kişi oranı gibi istatistiklere de değinilmiştir.

OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri ile yeşil büyümeye yönelik ilerlemenin ölçülmesi amaçlanmaktadır. Yeşil büyüme, ekonomik büyüme ve kalkınmayı teşvik edecek politikalar geliştirilirken doğal zenginliklerin refahın dayandığı kaynakları ve çevresel hizmetleri sağlamaya devam etmesiyle alakalıdır. Hükümetlerin yeşil büyümeyi destekleyecek politikalar izlemeleri için farkındalık yaratacak, ilerlemeyi ölçecek ve potansiyel fırsatlar ile riskleri ortaya koyacak göstergelere ihtiyaç bulunmaktadır. OECD bu amaçla Yeşil Büyüme Göstergelerini ortaya koymuştur.

OECD Yeşil Büyüme Göstergeleri dört ana hedef etrafında toplanmaktadır: Kaynak verimliliğine dayalı ve düşük karbonlu bir ekonominin kurulması, doğal varlıkların korunması, insanların yaşam kalitesinin artırılması, gerekli siyasi önlemler uygulamaya konularak, yeşil büyümenin sunduğu ekonomik imkânların gerçekleştirilmesi.

Derginin yeşil büyüme ile ilgili olan kısmında kentsel hava kirliliği alanında normal bir bireyin maruz kaldığı küçük partikül miktarı; elektrik üretimi içerisinde yenilenebilir enerjinin yüzdesi; GSYİH'nin yüzdesi olarak çevre vergisi gelirleri gibi istatistiklerde Türkiye–OECD karşılaştırmaları yer almaktadır.

Tarımsal Görünüm ile ilgili bir kısmın da yer aldığı OECD360 dergisinde, tarım politikaları ile ilgili bazı önerilere yer verildiği gibi gıda fiyatları reel enflasyonu, yetersiz beslenen insan sayısı, et ve balık tüketimi gibi istatistiklerde ülkelerin durumu da ortaya konulmaya çalışılmaktadır.

Derginin son kısmında Verimlilik-Önümüzdeki Sorun başlıklı bir bölüm yer almaktadır. OECD Küresel Kalkınma Perspektifleri (2014) kitabından faydalanılarak hazırlanan bu bölümde “yükselen ekonomilerin yaşadığı hızlı büyümenin, verimliliği artırmak için harekete geçilmediği takdirde tıkanma riski ile karşı karşıya bulunduğu” belirtilmektedir.

Yine dergide ifade edildiği üzere verimlilik alanındaki büyüme, üretim sektörü ile karşılaştırıldığında hizmet sektöründe genel olarak daha yüksek olarak hesaplanmıştır. Ayrıca çok sayıda orta gelir ülkesinde gelir seviyesinin, OECD ülkelerinin geliriyle eşitlenme yönünde ilerlemediği görülmüştür.

Bu kısımda ek olarak orta gelirli ekonomilerin verimlilik artışı sağlayabilmeleri için izleyebilecekleri yollara dair birtakım önerilere de yer verilmektedir: • Tarım, sanayi ve hizmet alanında sürekli çeşitliliği arttırarak daha yüksek katma değerli sektörlere geçilmesi, • Küresel bilgileri kullanıp iç kapasiteleri geliştirerek yaratıcı yeniliklerin gerçekleştirilmesi, • Ürün, iş gücü ve mali piyasalarda reform gerçekleştirilmesi ve beceriler geliştirilmesi, • Rekabetçi hizmet sektörlerinin teşvik edilmesi.

OECD360’da büyümenin “eski” itici güçlerinden faydalanmaya devam edebileceği, büyümenin faydalarının yaygınlaşmasına fırsat eşitliği sağlanması, daha adil büyümenin desteklenmesi ve bölgesel eşitsizliklerin azaltılması için etkin bölgesel politikalar geliştirilmesi ve enerji verimliliğinin ve çevresel sürdürülebilirliğin artırılması gibi yollarla çalışabileceği ile kamu yönetimini planların formüle edilmesi ve uygulanmasında kapasitenin geliştirilmesi ile daha verimli hale getirebileceği konularına değinilmektedir.Derginin tamamına http://www.oecd360.org/ adresinden ulaşılabilmektedir.

TEMİZ ÜRETİM (EKO-VERİMLİLİK)

5756

HABER

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018)Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018); “Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya'nın tasarım

ve üretim üssü olmak” vizyonu çerçevesinde “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak” amacına odaklanmıştır. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde (2015-2018) temel eksen olarak “Yerli, Yenilikçi ve Yeşil Üretim”

kavramları üzerinde kurgulanmıştır.

Dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin analizlerine dayanan, kamu kurumlarının ve özel sektörün katkılarıyla katılımcı bir yaklaşımla hazırlanan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde 70 eylem yer almaktadır. Eylemlerin hayata geçirilmesinde tüm paydaşların yer alacağı Uygulama, İzleme ve Değerlendirme Mekanizması etkin bir şekilde kullanılacaktır. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nin amacına ulaşmasını sağlayacak stratejik hedefler olarak şunlar esas alınmıştır:

Hedef 1: Sanayide bilgi ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli yerli üretimin geliştirilmesi.Hedef 2: Kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve rekabetçi sanayi yapısına dönüşümün sağlanması.Hedef 3: Sosyal ve bölgesel gelişmeye katkı sağlayan ve nitelikli iş gücüne sahip sanayinin geliştirilmesi.

Bu üç stratejik hedefi destekleyici olarak geliştirilen sekiz politika alanı;• Sanayide teknolojik dönüşümün gerçekleştirilmesi,• Sanayinin altyapısının güçlendirilmesi, • KOBİ’lerin finansmana erişim imkânlarının artırılması,• Sanayide yeşil üretimin özendirilmesi,• Yatırım ve iş ortamının iyileştirilmesinin sağlanması,• Ülkemizin uluslararası ticaret ve yatırım kapasitesini artırmaya yönelik çalışmaların yürütülmesi,• Sanayide ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücünün istihdam edilmesine yönelik faaliyetlerin yürütülmesi,• Bölgesel gelişmeye katkı sağlamak üzere sanayi politikalarının geliştirilmesiolarak tespit edilmiştir.

Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP) (2015-2018)Sanayinin verimlilik artış potansiyelini hayata geçirmek ve büyümenin içinde verimlilik artışlarının payını artırmak üzere, verimlilikle ilgili alanlardaki politika ve uygulamalara yön verecek çerçeve niteliğinde bir politika belgesine ihtiyaç duyulmuş; Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011-2014) kapsamında, 2013 yılı sonuna kadar “verimlilik politika ve stratejisinin oluşturulması”na ilişkin bir eylem (Eylem 43) tanımlanmıştır. 2013 Yılı Programında yinelenen bu tedbir doğrultusunda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü koordinasyonunda, Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018) Belgesi (VSEP) hazırlıkları 2014 yılında tamamlanmıştır.

Başlıca ilkesi şeffaflığın ve katılımcılığın en yoğun şekilde sağlanması olan VSEP hazırlıklarında, başta sanayiciler olmak üzere çeşitli tarafların görüş ve değerlendirmelerine farklı araçlarla başvurulmuştur. Titizlikle yürütülen hazırlık çalışmaları sonucunda hazırlanan Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı’na ilişkin Yüksek Planlama Kurulu onay süreci 18 Haziran 2015 tarihinde tamamlanmıştır. Belgede 6 hedef altında toplam 85 eylem bulunmaktadır.

Verimliliğin pek çok politika alanını yatay kesen bir kavram olması sebebiyle belgede iş gücünün niteliği ve istihdam; iş ve yatırım ortamı; sürdürülebilir üretim; firmaların Ar-Ge, yenilik ve verimlilik uygulama kapasitesi konuları dönüşüm alanları olarak tanımlanmıştır. Bu dönüşüm alanları kapsamında izlenecek stratejilerin ise plan, program ve stratejiler, teşvikler ve finansal destekler, hukuki ve idari düzenlemeler, mekânsal organizasyonlar ve iş birliği mekanizmaları, araştırmalar, eğitim, bilinçlendirme ve gelişim programları gibi farklı politika araçları kullanılarak hayata geçirilmesi planlanmıştır.“Sanayinin verimlilik temelli yapısal dönüşümünü hızlandırmak” temel amacıyla hazırlanan Strateji Belgesinin hedefleri ise şunlardır:

Hedef 1. Verimlilikle ilgili alanlarda politika oluşturma süreçlerini geliştirmek ve izlenebilirliği artırmak. Hedef 2. Eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasındaki uyumu güçlendirmek ve iş gücü verimliliğini artırmak. Hedef 3. İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik tedbirlerle sermaye verimliliği oranlarını yükseltmek. Hedef 4. Sanayide sürdürülebilir üretim altyapısına dönüşüm sürecinde uygulama ve teknolojileri yaygınlaştırmak. Hedef 5. Üretimin mekânsal organizasyonuyla elde edilen faydayı artırmak; bu doğrultuda bölgesel ve sektörel güç birlikleri oluşturmak. Hedef 6. Başta KOBİ'ler olmak üzere firmaların teknolojik donanımlarını, kurumsallaşma, verimlilik uygulama ve Ar-Ge kapasitelerini güçlendirmek.

VSEP eylemlerinin sorumlu kuruluşları arasında başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın farklı birimleri olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları ile STK’lar

bulunmaktadır. Belgenin tanıtımının ardından Verimlilik Genel Müdürlüğü koordinasyonunda eylemlerin izleme ve değerlendirme süreci başlatılacaktır.

Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018)Toplumsal refah düzeyinin yükseltilmesi ve gerekli kalite altyapısının oluşturulması; uluslararası alanda kabul görmüş güçlü bir metroloji altyapısı, ileri teknoloji kullanma yeteneği ve buna dayalı üretim kabiliyeti ve rekabet gücü ile mümkündür.

Güçlü bir metroloji altyapısıyla desteklenen metrolojik kontroller, gelişen teknolojiye paralel olarak daha az hata payı ile gerçekleştirilebilmektedir. Dolayısıyla metroloji alanındaki gelişmeler, bilim ve teknolojinin ilerlemesini, böylece ülke kaynaklarının daha verimli ve etkin kullanılmasını sağlamaktadır.

Metroloji, ürünlerin dış pazarlarda satılabilmesi, kalite düzeyinin yükseltilmesi, standartlara uygunluğu ve pazarlamayı kolaylaştırması bakımından son derece önem arz etmektedir. Hızla gelişen üretim teknolojilerinin, metroloji ve kalibrasyona ilişkin önemli ihtiyaçları da beraberinde getirdiği bilinen bir gerçektir. Sağlıklı bir ölçüm yapılmaksızın ürün kalitesi ve üretim teknolojisinin standartlara uygunluğunun sağlanması düşünülemez.

Dünya Ticaret Örgütü’nün ortaya koyduğu ticaretteki teknik engellerin kaldırılması anlayışı, metroloji ve ölçüm tekniklerini ön plana çıkarmıştır. Bu hususun teknik düzenlemelerle sağlanması amaçlanmıştır. Söz konusu teknik düzenlemelerin ortak amacı, üretimde ve ticarette kullanılan kontrol mekanizmalarının uluslararası sisteme uygunluğunun sağlanmasıdır. Bu çerçevede, ürüne ait test ve ölçümlerin, ürünün pazarlandığı ülke tarafından da tanınması ve kabul edilmesi gerekmektedir. Yapılan ölçümlerin uluslararası alanda geçerliliğinin sağlanması için ölçme sistemi; ticarette teknik engellerin kaldırılması açısından büyük önem taşıyan teknik düzenlemelerin temelini oluşturmaktadır.

Tüm bu nedenlerle metroloji alanında ülkemizin mevcut durumunun tespit edilmesi, sorunların belirlenmesi ve bu sorunlara yönelik çözüm yollarının üretilmesi amacıyla başlatılan Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı hazırlık çalışmaları yoğun ve katılımcı bir süreç ile yürütülmüş olup başarıyla tamamlanmış bulunmaktadır.

Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı 2015-2018 yılları arasını kapsamakta olup ülkemiz metroloji sistemini geliştirmek amacıyla belirlenen 9 hedef ve bu hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilmesi gereken 32 eylemden oluşmaktadır.

Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018)Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı, Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisi’nin (2011-2016) 2014 Yılı Eylem Planı’ndaki “Üniversite-Sanayi İşbirliği Stratejisi’nin hazırlanması” eylemi gereği Bilim, Sanayi

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI’NIN ALTI STRATEJİ BELGESİRESMİ GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİRDİBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2015-2018 dönemini kapsayan altı strateji belgesi; “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi”, “Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP)”, “Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı”, “Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı”, “Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı” ve “Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı” 18 Haziran 2015 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu (YPK) tarafından onaylandı. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi ile Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı 25 Haziran 2015 tarihinde, Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı ile Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı 27 Haziran 2015 tarihinde, Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP) ile Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı 30 Haziran 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

T.C. BİLİM, SANAYİ ve

TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

5756

HABER

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018)Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2015-2018); “Orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerde Afro-Avrasya'nın tasarım

ve üretim üssü olmak” vizyonu çerçevesinde “Türk sanayisinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilerek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknolojili ürünlerin üretildiği, nitelikli iş gücüne sahip ve aynı zamanda çevreye ve topluma duyarlı bir sanayi yapısına dönüşümünü hızlandırmak” amacına odaklanmıştır. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde (2015-2018) temel eksen olarak “Yerli, Yenilikçi ve Yeşil Üretim”

kavramları üzerinde kurgulanmıştır.

Dünyadaki ve ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin analizlerine dayanan, kamu kurumlarının ve özel sektörün katkılarıyla katılımcı bir yaklaşımla hazırlanan Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nde 70 eylem yer almaktadır. Eylemlerin hayata geçirilmesinde tüm paydaşların yer alacağı Uygulama, İzleme ve Değerlendirme Mekanizması etkin bir şekilde kullanılacaktır. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi’nin amacına ulaşmasını sağlayacak stratejik hedefler olarak şunlar esas alınmıştır:

Hedef 1: Sanayide bilgi ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli yerli üretimin geliştirilmesi.Hedef 2: Kaynakların etkin kullanıldığı, daha yeşil ve rekabetçi sanayi yapısına dönüşümün sağlanması.Hedef 3: Sosyal ve bölgesel gelişmeye katkı sağlayan ve nitelikli iş gücüne sahip sanayinin geliştirilmesi.

Bu üç stratejik hedefi destekleyici olarak geliştirilen sekiz politika alanı;• Sanayide teknolojik dönüşümün gerçekleştirilmesi,• Sanayinin altyapısının güçlendirilmesi, • KOBİ’lerin finansmana erişim imkânlarının artırılması,• Sanayide yeşil üretimin özendirilmesi,• Yatırım ve iş ortamının iyileştirilmesinin sağlanması,• Ülkemizin uluslararası ticaret ve yatırım kapasitesini artırmaya yönelik çalışmaların yürütülmesi,• Sanayide ihtiyaç duyulan nitelikli insan gücünün istihdam edilmesine yönelik faaliyetlerin yürütülmesi,• Bölgesel gelişmeye katkı sağlamak üzere sanayi politikalarının geliştirilmesiolarak tespit edilmiştir.

Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP) (2015-2018)Sanayinin verimlilik artış potansiyelini hayata geçirmek ve büyümenin içinde verimlilik artışlarının payını artırmak üzere, verimlilikle ilgili alanlardaki politika ve uygulamalara yön verecek çerçeve niteliğinde bir politika belgesine ihtiyaç duyulmuş; Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi (2011-2014) kapsamında, 2013 yılı sonuna kadar “verimlilik politika ve stratejisinin oluşturulması”na ilişkin bir eylem (Eylem 43) tanımlanmıştır. 2013 Yılı Programında yinelenen bu tedbir doğrultusunda, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü koordinasyonunda, Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018) Belgesi (VSEP) hazırlıkları 2014 yılında tamamlanmıştır.

Başlıca ilkesi şeffaflığın ve katılımcılığın en yoğun şekilde sağlanması olan VSEP hazırlıklarında, başta sanayiciler olmak üzere çeşitli tarafların görüş ve değerlendirmelerine farklı araçlarla başvurulmuştur. Titizlikle yürütülen hazırlık çalışmaları sonucunda hazırlanan Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı’na ilişkin Yüksek Planlama Kurulu onay süreci 18 Haziran 2015 tarihinde tamamlanmıştır. Belgede 6 hedef altında toplam 85 eylem bulunmaktadır.

Verimliliğin pek çok politika alanını yatay kesen bir kavram olması sebebiyle belgede iş gücünün niteliği ve istihdam; iş ve yatırım ortamı; sürdürülebilir üretim; firmaların Ar-Ge, yenilik ve verimlilik uygulama kapasitesi konuları dönüşüm alanları olarak tanımlanmıştır. Bu dönüşüm alanları kapsamında izlenecek stratejilerin ise plan, program ve stratejiler, teşvikler ve finansal destekler, hukuki ve idari düzenlemeler, mekânsal organizasyonlar ve iş birliği mekanizmaları, araştırmalar, eğitim, bilinçlendirme ve gelişim programları gibi farklı politika araçları kullanılarak hayata geçirilmesi planlanmıştır.“Sanayinin verimlilik temelli yapısal dönüşümünü hızlandırmak” temel amacıyla hazırlanan Strateji Belgesinin hedefleri ise şunlardır:

Hedef 1. Verimlilikle ilgili alanlarda politika oluşturma süreçlerini geliştirmek ve izlenebilirliği artırmak. Hedef 2. Eğitim sistemi ile iş gücü piyasası arasındaki uyumu güçlendirmek ve iş gücü verimliliğini artırmak. Hedef 3. İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik tedbirlerle sermaye verimliliği oranlarını yükseltmek. Hedef 4. Sanayide sürdürülebilir üretim altyapısına dönüşüm sürecinde uygulama ve teknolojileri yaygınlaştırmak. Hedef 5. Üretimin mekânsal organizasyonuyla elde edilen faydayı artırmak; bu doğrultuda bölgesel ve sektörel güç birlikleri oluşturmak. Hedef 6. Başta KOBİ'ler olmak üzere firmaların teknolojik donanımlarını, kurumsallaşma, verimlilik uygulama ve Ar-Ge kapasitelerini güçlendirmek.

VSEP eylemlerinin sorumlu kuruluşları arasında başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın farklı birimleri olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları ile STK’lar

bulunmaktadır. Belgenin tanıtımının ardından Verimlilik Genel Müdürlüğü koordinasyonunda eylemlerin izleme ve değerlendirme süreci başlatılacaktır.

Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018)Toplumsal refah düzeyinin yükseltilmesi ve gerekli kalite altyapısının oluşturulması; uluslararası alanda kabul görmüş güçlü bir metroloji altyapısı, ileri teknoloji kullanma yeteneği ve buna dayalı üretim kabiliyeti ve rekabet gücü ile mümkündür.

Güçlü bir metroloji altyapısıyla desteklenen metrolojik kontroller, gelişen teknolojiye paralel olarak daha az hata payı ile gerçekleştirilebilmektedir. Dolayısıyla metroloji alanındaki gelişmeler, bilim ve teknolojinin ilerlemesini, böylece ülke kaynaklarının daha verimli ve etkin kullanılmasını sağlamaktadır.

Metroloji, ürünlerin dış pazarlarda satılabilmesi, kalite düzeyinin yükseltilmesi, standartlara uygunluğu ve pazarlamayı kolaylaştırması bakımından son derece önem arz etmektedir. Hızla gelişen üretim teknolojilerinin, metroloji ve kalibrasyona ilişkin önemli ihtiyaçları da beraberinde getirdiği bilinen bir gerçektir. Sağlıklı bir ölçüm yapılmaksızın ürün kalitesi ve üretim teknolojisinin standartlara uygunluğunun sağlanması düşünülemez.

Dünya Ticaret Örgütü’nün ortaya koyduğu ticaretteki teknik engellerin kaldırılması anlayışı, metroloji ve ölçüm tekniklerini ön plana çıkarmıştır. Bu hususun teknik düzenlemelerle sağlanması amaçlanmıştır. Söz konusu teknik düzenlemelerin ortak amacı, üretimde ve ticarette kullanılan kontrol mekanizmalarının uluslararası sisteme uygunluğunun sağlanmasıdır. Bu çerçevede, ürüne ait test ve ölçümlerin, ürünün pazarlandığı ülke tarafından da tanınması ve kabul edilmesi gerekmektedir. Yapılan ölçümlerin uluslararası alanda geçerliliğinin sağlanması için ölçme sistemi; ticarette teknik engellerin kaldırılması açısından büyük önem taşıyan teknik düzenlemelerin temelini oluşturmaktadır.

Tüm bu nedenlerle metroloji alanında ülkemizin mevcut durumunun tespit edilmesi, sorunların belirlenmesi ve bu sorunlara yönelik çözüm yollarının üretilmesi amacıyla başlatılan Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı hazırlık çalışmaları yoğun ve katılımcı bir süreç ile yürütülmüş olup başarıyla tamamlanmış bulunmaktadır.

Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı 2015-2018 yılları arasını kapsamakta olup ülkemiz metroloji sistemini geliştirmek amacıyla belirlenen 9 hedef ve bu hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilmesi gereken 32 eylemden oluşmaktadır.

Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018)Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı, Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Stratejisi’nin (2011-2016) 2014 Yılı Eylem Planı’ndaki “Üniversite-Sanayi İşbirliği Stratejisi’nin hazırlanması” eylemi gereği Bilim, Sanayi

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞI’NIN ALTI STRATEJİ BELGESİRESMİ GAZETE’DE YAYIMLANARAK YÜRÜRLÜĞE GİRDİBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2015-2018 dönemini kapsayan altı strateji belgesi; “Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi”, “Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP)”, “Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı”, “Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı”, “Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı” ve “Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı” 18 Haziran 2015 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu (YPK) tarafından onaylandı. Türkiye Sanayi Stratejisi Belgesi ile Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı 25 Haziran 2015 tarihinde, Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı ile Türkiye Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği (KÜSİ) Stratejisi ve Eylem Planı 27 Haziran 2015 tarihinde, Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (VSEP) ile Ulusal Metroloji Stratejisi ve Eylem Planı 30 Haziran 2015 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

T.C. BİLİM, SANAYİ ve

TEKNOLOJİ BAKANLIĞI

5958

HABER

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanmıştır.

Belge hazırlanırken öncelikle 2013 yılı boyunca 26 Düzey 2 Bölgesinde KÜSİ Bölgesel Toplantıları düzenlenmiştir. Toplantılarda bölge illerinin valileri, üniversitelerin rektörleri ve akademisyenlerin yanı sıra Kalkınma Ajansları, Ar-Ge Merkezleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri ve Endüstri Bölgeleri yöneticileri ile sanayiciler ve sanayicilerin oluşturduğu sivil toplum kuruluşları temsilcileri yer almıştır. Bu toplantılarda KÜSİ ile ilgili ulusal ve bölgesel konular tartışılmış ve ayrıca katılımcıların konuya ilişkin görüş ve önerilerini alabilmek için bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Toplantılara toplamda yaklaşık 12 bin kişi katılım sağlamıştır.

Yukarıda bahsedilen süreç sonucunda KÜSİ alanında sorunlar ve çözüm önerileri

listesi hazırlanarak bu listede önceliklendirme yapılmış olup ayrıca sorunlar ve çözüm önerilerinden yola çıkılarak eylem önerileri geliştirilmesine yönelik olarak 7 Şubat 2014 tarihinde 132 katılımcıyla Ankara’da KÜSİ Sonuç Çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Bu çalıştay kapsamında KÜSİ’nin sorunları ve çözüm önerileri önceliklendirilmiştir.

Çalışmalar sonucunda belgede yer alan ulusal vizyon, “Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliğini en üst düzeyde uygulayarak ülkemizi yüksek teknoloji üssü haline getirmek” olarak belirlenmiştir. Belirlenen vizyon altında, sektörün mevcut durumu ve GZFT analizinden yola çıkılarak belgenin genel amacı, “Ülkemizde Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği’nde paydaşlar arasındaki sinerjiyi artırmak, ulusal inovasyon ekosisteminde bu işbirliğini geliştirmek, sanayimizi rekabet gücü ve katma değeri yüksek, yenilikçi ürünler üretebilen yüksek teknoloji ağırlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya

kavuşturmak” şeklinde belirlenmiştir. KÜSİ’nin güçlü ve zayıf yönleri ile sahip olduğu fırsatlar ve karşı karşıya kaldığı tehditler göz önünde bulundurularak belirlenen 6 temel hedef çerçevesinde 31 adet eylem oluşturulmuştur.

Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018)Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (2011-2016) kapsamında 2014 yılı için oluşturulmuş olan Eylem Planı’nda “Ulusal Biyoteknoloji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ve Eylem Planı'nın hazırlanması” eyleminde sorumlu kuruluş olarak görevlendirilmiş olan Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda “Türkiye Biyoteknoloji Strateji Belgesi ve Eylem Planı” hazırlanmıştır.

Ülkemiz biyoteknoloji sektörünün sürdürülebilir ve etkin bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak üzere “Türkiye

Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlama çalışmaları Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılında başlatılmıştır. 3 Nisan 2013 tarihinde Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ile iş birliği içerisinde düzenlenen “Türkiye Biyoteknoloji Sektör Stratejisi ve Eylem Planı Odak Grup Çalıştayı”na biyoteknoloji alanında çalışan akademisyenler, özel sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ile kamu araştırma merkezleri ve kurumları temsilcilerinden oluşan 69 kişilik bir grup katkı vermiştir. Çalıştayda biyoteknolojinin üç temel uygulama alanı olan sağlık biyoteknolojisi, tarımsal biyoteknoloji ve

endüstriyel biyoteknoloji alanında Güçlü Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditlerin (GZFT) analizi yapılmış, belirlenen problemlerden öncelikli sorun alanları tespit edilmiş ve bu sorun alanlarından hareketle genel amaç ve vizyon belirlenmiştir.

Yukarıda bahsi geçen çalıştayın çıktıları; alandaki STK temsilcileri ve akademisyenlerin oluşturduğu bir grup tarafından yeniden incelenerek güncellenmiştir. Güncellenen taslak strateji belgesi ve eylem planı 29 Eylül 2014 - 25 Aralık 2014 tarihlerinde üniversiteler, kamu/kurum ve kuruluşları ile STK’ların görüşlerine sunulmuştur. Biyoteknolojinin Tanımı, Dünyada ve Türkiye’de Mevcut Durum, Durum Analizi, Sorun Alanları, Vizyon, Genel Amaç ve Hedefler, Eylem Planı ve Ulusal Strateji

Belgelerinde Biyoteknoloji Alanı bölümlerine sahip olan ve görüşler doğrultusunda nihai hale getirilmiş olan belge Yüksek Planlama Kurulu’nun 18/06/2015 tarihli ve 2015/27 sayılı kararı ile onaylanmıştır.

“Biyoteknoloji alanında teknolojik bilgi düzeyini ve katma değerli üretimi artırarak

dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almak” vizyonu kapsamında oluşturulan Biyoteknoloji Strateji Belgesi’nin genel amacı, “Biyoteknoloji alanında Ar-Ge ve yenilik ekosistemi kapasitesini geliştirerek ülkemizi teknoloji geliştirebilen, yenilikçi, katma değeri yüksek ve küresel rekabete uygun ürünler üretebilen çekim merkezi haline getirmek” olarak belirlenmiştir. 2015-2018 yıllarını kapsayan Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi 6 temel hedef altında 25 adet eylemden oluşmaktadır. Bu eylemler kamu ve özel sektör iş birliği ile uygulanacak ve eylemlerin izlemesi Bakanlığımız koordinasyonunda gerçekleştirilecektir.

Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2015-2018)Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2015-2018), 48 kurum ve kuruluştan toplam 170 kişi katılımlı 2 çalıştay ve 1 istişare toplantısı neticesinde hazırlanmıştır. Çalıştaylarda GZFT Analizi yapılmış, sorun alanları, zayıf yönler ve tehditlere göre şekillendirilmiştir.

Belgede; tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerinin dünyadaki ve Avrupa Birliği’ndeki durumu, Türkiye’deki üretim, dış ticaret, iç talep, istihdam, kapasite, üretim maliyetleri, girdiler, kümelenme, Ar-Ge faaliyetleri, üretim eğilimleri, yan sanayi, hedef pazarlar, rakip ülkeler, destekler ele alınmakta ve sektörlerin rekabet gücü değerlendirmesi yapılmaktadır.

Belgede belirlenen vizyon; “Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerinde teknoloji ve tasarım içeren ürünlerde dünya pazarlarında lider ülke olmak” şeklinde belirlenmiştir.

Bu vizyon doğrultusunda belirlenen genel amaç ise;“ Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerini katma değeri yüksek, yenilikçi, bilgi ve ileri teknoloji içeren ürün ve hizmet sunumları ile rekabetçiliğini arttırarak dünya ticaretinden daha fazla pay alan sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak”tır. Belgede 5 hedef başlığı altında 32 eylem yer almaktadır.

Belgeyi oluşturan sorun alanları ve hedefler aşağıda yer almaktadır: 1. Sorun alanı: Rekabet Gücü PolitikalarıHedef: Sektörün uluslararası pazar payını ve rekabet gücünü artırmak.2. Sorun alanı: Üretim Altyapısı ve Girdi MaliyetleriHedef: Üretim altyapısının geliştirilmesi.3. Sorun alanı: Ar-Ge, Ür-Ge, Yenilikçilik ve Nitelikli İş GücüHedef: Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik faaliyetlerinin ve iş gücünün geliştirilmesi.4. Sorun alanı: Pazarlama, Tanıtım ve Dış TicaretHedef: Yurtiçi ve yurtdışı tanıtım-pazarlama faaliyetlerinin etkinleştirilerek sürdürülebilir hale getirilmesi.5. Sorun alanı: Sektörel Mevzuatlar ve DenetimHedef: Çevre, insan ve hayvan sağlığına ve standartlara uygun üretimin sağlanmasına yönelik mevzuatın iyileştirilmesi.

5958

HABER

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

ve Teknoloji Bakanlığı koordinasyonunda hazırlanmıştır.

Belge hazırlanırken öncelikle 2013 yılı boyunca 26 Düzey 2 Bölgesinde KÜSİ Bölgesel Toplantıları düzenlenmiştir. Toplantılarda bölge illerinin valileri, üniversitelerin rektörleri ve akademisyenlerin yanı sıra Kalkınma Ajansları, Ar-Ge Merkezleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri ve Endüstri Bölgeleri yöneticileri ile sanayiciler ve sanayicilerin oluşturduğu sivil toplum kuruluşları temsilcileri yer almıştır. Bu toplantılarda KÜSİ ile ilgili ulusal ve bölgesel konular tartışılmış ve ayrıca katılımcıların konuya ilişkin görüş ve önerilerini alabilmek için bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Toplantılara toplamda yaklaşık 12 bin kişi katılım sağlamıştır.

Yukarıda bahsedilen süreç sonucunda KÜSİ alanında sorunlar ve çözüm önerileri

listesi hazırlanarak bu listede önceliklendirme yapılmış olup ayrıca sorunlar ve çözüm önerilerinden yola çıkılarak eylem önerileri geliştirilmesine yönelik olarak 7 Şubat 2014 tarihinde 132 katılımcıyla Ankara’da KÜSİ Sonuç Çalıştayı gerçekleştirilmiştir. Bu çalıştay kapsamında KÜSİ’nin sorunları ve çözüm önerileri önceliklendirilmiştir.

Çalışmalar sonucunda belgede yer alan ulusal vizyon, “Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliğini en üst düzeyde uygulayarak ülkemizi yüksek teknoloji üssü haline getirmek” olarak belirlenmiştir. Belirlenen vizyon altında, sektörün mevcut durumu ve GZFT analizinden yola çıkılarak belgenin genel amacı, “Ülkemizde Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği’nde paydaşlar arasındaki sinerjiyi artırmak, ulusal inovasyon ekosisteminde bu işbirliğini geliştirmek, sanayimizi rekabet gücü ve katma değeri yüksek, yenilikçi ürünler üretebilen yüksek teknoloji ağırlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya

kavuşturmak” şeklinde belirlenmiştir. KÜSİ’nin güçlü ve zayıf yönleri ile sahip olduğu fırsatlar ve karşı karşıya kaldığı tehditler göz önünde bulundurularak belirlenen 6 temel hedef çerçevesinde 31 adet eylem oluşturulmuştur.

Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı (2015-2018)Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (2011-2016) kapsamında 2014 yılı için oluşturulmuş olan Eylem Planı’nda “Ulusal Biyoteknoloji Ar-Ge ve Yenilik Stratejisi ve Eylem Planı'nın hazırlanması” eyleminde sorumlu kuruluş olarak görevlendirilmiş olan Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda “Türkiye Biyoteknoloji Strateji Belgesi ve Eylem Planı” hazırlanmıştır.

Ülkemiz biyoteknoloji sektörünün sürdürülebilir ve etkin bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak üzere “Türkiye

Biyoteknoloji Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlama çalışmaları Bakanlığımız Bilim ve Teknoloji Genel Müdürlüğü tarafından 2013 yılında başlatılmıştır. 3 Nisan 2013 tarihinde Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ile iş birliği içerisinde düzenlenen “Türkiye Biyoteknoloji Sektör Stratejisi ve Eylem Planı Odak Grup Çalıştayı”na biyoteknoloji alanında çalışan akademisyenler, özel sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ile kamu araştırma merkezleri ve kurumları temsilcilerinden oluşan 69 kişilik bir grup katkı vermiştir. Çalıştayda biyoteknolojinin üç temel uygulama alanı olan sağlık biyoteknolojisi, tarımsal biyoteknoloji ve

endüstriyel biyoteknoloji alanında Güçlü Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditlerin (GZFT) analizi yapılmış, belirlenen problemlerden öncelikli sorun alanları tespit edilmiş ve bu sorun alanlarından hareketle genel amaç ve vizyon belirlenmiştir.

Yukarıda bahsi geçen çalıştayın çıktıları; alandaki STK temsilcileri ve akademisyenlerin oluşturduğu bir grup tarafından yeniden incelenerek güncellenmiştir. Güncellenen taslak strateji belgesi ve eylem planı 29 Eylül 2014 - 25 Aralık 2014 tarihlerinde üniversiteler, kamu/kurum ve kuruluşları ile STK’ların görüşlerine sunulmuştur. Biyoteknolojinin Tanımı, Dünyada ve Türkiye’de Mevcut Durum, Durum Analizi, Sorun Alanları, Vizyon, Genel Amaç ve Hedefler, Eylem Planı ve Ulusal Strateji

Belgelerinde Biyoteknoloji Alanı bölümlerine sahip olan ve görüşler doğrultusunda nihai hale getirilmiş olan belge Yüksek Planlama Kurulu’nun 18/06/2015 tarihli ve 2015/27 sayılı kararı ile onaylanmıştır.

“Biyoteknoloji alanında teknolojik bilgi düzeyini ve katma değerli üretimi artırarak

dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almak” vizyonu kapsamında oluşturulan Biyoteknoloji Strateji Belgesi’nin genel amacı, “Biyoteknoloji alanında Ar-Ge ve yenilik ekosistemi kapasitesini geliştirerek ülkemizi teknoloji geliştirebilen, yenilikçi, katma değeri yüksek ve küresel rekabete uygun ürünler üretebilen çekim merkezi haline getirmek” olarak belirlenmiştir. 2015-2018 yıllarını kapsayan Türkiye Biyoteknoloji Stratejisi 6 temel hedef altında 25 adet eylemden oluşmaktadır. Bu eylemler kamu ve özel sektör iş birliği ile uygulanacak ve eylemlerin izlemesi Bakanlığımız koordinasyonunda gerçekleştirilecektir.

Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2015-2018)Türkiye Tekstil, Hazırgiyim ve Deri Ürünleri Sektörleri Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2015-2018), 48 kurum ve kuruluştan toplam 170 kişi katılımlı 2 çalıştay ve 1 istişare toplantısı neticesinde hazırlanmıştır. Çalıştaylarda GZFT Analizi yapılmış, sorun alanları, zayıf yönler ve tehditlere göre şekillendirilmiştir.

Belgede; tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerinin dünyadaki ve Avrupa Birliği’ndeki durumu, Türkiye’deki üretim, dış ticaret, iç talep, istihdam, kapasite, üretim maliyetleri, girdiler, kümelenme, Ar-Ge faaliyetleri, üretim eğilimleri, yan sanayi, hedef pazarlar, rakip ülkeler, destekler ele alınmakta ve sektörlerin rekabet gücü değerlendirmesi yapılmaktadır.

Belgede belirlenen vizyon; “Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerinde teknoloji ve tasarım içeren ürünlerde dünya pazarlarında lider ülke olmak” şeklinde belirlenmiştir.

Bu vizyon doğrultusunda belirlenen genel amaç ise;“ Tekstil, hazırgiyim ve deri ürünleri sektörlerini katma değeri yüksek, yenilikçi, bilgi ve ileri teknoloji içeren ürün ve hizmet sunumları ile rekabetçiliğini arttırarak dünya ticaretinden daha fazla pay alan sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak”tır. Belgede 5 hedef başlığı altında 32 eylem yer almaktadır.

Belgeyi oluşturan sorun alanları ve hedefler aşağıda yer almaktadır: 1. Sorun alanı: Rekabet Gücü PolitikalarıHedef: Sektörün uluslararası pazar payını ve rekabet gücünü artırmak.2. Sorun alanı: Üretim Altyapısı ve Girdi MaliyetleriHedef: Üretim altyapısının geliştirilmesi.3. Sorun alanı: Ar-Ge, Ür-Ge, Yenilikçilik ve Nitelikli İş GücüHedef: Ar-Ge, Ür-Ge, yenilikçilik faaliyetlerinin ve iş gücünün geliştirilmesi.4. Sorun alanı: Pazarlama, Tanıtım ve Dış TicaretHedef: Yurtiçi ve yurtdışı tanıtım-pazarlama faaliyetlerinin etkinleştirilerek sürdürülebilir hale getirilmesi.5. Sorun alanı: Sektörel Mevzuatlar ve DenetimHedef: Çevre, insan ve hayvan sağlığına ve standartlara uygun üretimin sağlanmasına yönelik mevzuatın iyileştirilmesi.

61

R&D Supports of the Ministry of Science, Industry and Technology in Information Sector and the Consequences of the Support Programmes

In this article, the impact of R&D Support and Incentive Programmes of the Ministry of Science, Industry and Technology on R&D Centres and SANTEZ with respect to information sector and the consequences of the support programmes are put forth with survey study method and suggestions in terms of increasing the efficiency of the support system are made. According to the findings of the study, R&D Centre Certificate and support programmes given by the Ministry are encouraging for the enterprises in their R&D studies and they contribute to employment and development of national and international successful R&D projects.

The Impact of R&D Support Mechanisms of the Ministry of Science, Industry and Technology on Textile Sector

During the recent years, the importance of R&D and utilization of the support programmes have increased in Turkey. At this point, the Ministry of Science, Industry and Technology has carried out its activities in formation of support and incentive programmes with the enactment of Technology Development Zones Law no

4691 and extended the scope of its activities with Law about Supporting R&D Activities no 5746 and Directive about Supporting Industrial Thesis Projects. In this study, existing situation of the textile sector in Turkey and in the world are discussed and the impact of the R&D supports of the Ministry on the sector is revealed with a case study.

OECD 360 Turkey 2015 Report

OECD 360 is a periodical in which analysis and information from fundamental publications of OECD are selected and published. The journal groups the OECD

analyses concerning recent developments in the world, major problems of the societies and solution recommendations under a few main headings. The situation of Turkey and other OECD countries are evaluated under 8 main headings. These headings are education, employment, environment friendly economic development, regional perspectives, agriculture, economic crisis, and the impact of crisis on social development.

SUMMARY

60

A General Outlook on Impact Assessment

There are many definitions of impact assessment in literature. With a basic expression, impact is defined as the difference between the two situations in which intervention and non intervention is in question. Impact assessment can be used in measuring the impacts of an ongoing programme, policy or project’s results; estimating the impact of the programme and determining whether the projected outputs have been achieved from the project or not. The justification for impact assessment of ongoing programs lies in the importance of resource efficiency and public accountability in development, change and removal of the support programs based on qualitative and quantitative evaluations and comparison of the support programs with the other ones in different cities and countries.

Impact Assessment of R&D Supports

As a result of awareness rising concerning science and technology politics in the world, there is an increase in share of R&D and innovation with respect to resource allocation. At the same time, direction of public supports involving R&D and innovation to the right realms with the right means is very important in terms of achieving expected utility. The instruments used in generating R&D and innovation

supports are benchmarking with other countries, growth and competition analysis, consultation to stakeholders, feedback from users and impact assessment studies.

Impact assessment studies, which have an important role in development of R&D and innovation supports, are frequently used in the world in terms of social and political impact assessment of public policies. Consequently, impact assessment has been a natural component of policy making process. Findings of impact assessment studies are evaluated as an input to policy making and implementation.

Benchmarking and Analysis of R&D and Innovation Data in Turkey and EU

It is important for Turkey to make benchmarking study with EU concerning R&D and innovation concepts in order to state the current situation with its strengths and weaknesses. The aim of this article is to determine the situation of Turkey in R&D and innovation indicators and make benchmarking with EU and make suggestions for improvement of the situation. By using statistical and tangible data, the objective is to make a reliable evaluation and put forward comments and suggestions.

Benchmarking of ‘National Energy, R&D and Innovation Strategy’ with ‘R&D Support Mechanisms of the Ministry of Science, Industry and Technology’

Within the scope of this study, benchmarking study of ‘National Energy R&D and Innovation Strategy’, which has been prepared by The Supreme Council for Science and Technology in coordination with Scientific and Technological Research Council of Turkey, with ‘R&D Support Mechanisms of the Ministry of Science, Industry and Technology’ is carried out. R&D support programmes of the Ministry from past to present have been evaluated with numeric data within the context of primary objective-driven energy concepts.

Human Resources Management in R&D Centres of Private Sector

When the fact that science and technology can solely be transformed to added value with human factor is taken into consideration, human resources in R&D centres determine future success or failure of the enterprises. As long as Human Resources Management policies increase qualifications, experience and work satisfaction of the R&D personnel, the success of the enterprises would make contribution to private sector and national economy.

IMPACT ASSESSMENT OF R&D SUPPORTS

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

61

R&D Supports of the Ministry of Science, Industry and Technology in Information Sector and the Consequences of the Support Programmes

In this article, the impact of R&D Support and Incentive Programmes of the Ministry of Science, Industry and Technology on R&D Centres and SANTEZ with respect to information sector and the consequences of the support programmes are put forth with survey study method and suggestions in terms of increasing the efficiency of the support system are made. According to the findings of the study, R&D Centre Certificate and support programmes given by the Ministry are encouraging for the enterprises in their R&D studies and they contribute to employment and development of national and international successful R&D projects.

The Impact of R&D Support Mechanisms of the Ministry of Science, Industry and Technology on Textile Sector

During the recent years, the importance of R&D and utilization of the support programmes have increased in Turkey. At this point, the Ministry of Science, Industry and Technology has carried out its activities in formation of support and incentive programmes with the enactment of Technology Development Zones Law no

4691 and extended the scope of its activities with Law about Supporting R&D Activities no 5746 and Directive about Supporting Industrial Thesis Projects. In this study, existing situation of the textile sector in Turkey and in the world are discussed and the impact of the R&D supports of the Ministry on the sector is revealed with a case study.

OECD 360 Turkey 2015 Report

OECD 360 is a periodical in which analysis and information from fundamental publications of OECD are selected and published. The journal groups the OECD

analyses concerning recent developments in the world, major problems of the societies and solution recommendations under a few main headings. The situation of Turkey and other OECD countries are evaluated under 8 main headings. These headings are education, employment, environment friendly economic development, regional perspectives, agriculture, economic crisis, and the impact of crisis on social development.

SUMMARY

60

A General Outlook on Impact Assessment

There are many definitions of impact assessment in literature. With a basic expression, impact is defined as the difference between the two situations in which intervention and non intervention is in question. Impact assessment can be used in measuring the impacts of an ongoing programme, policy or project’s results; estimating the impact of the programme and determining whether the projected outputs have been achieved from the project or not. The justification for impact assessment of ongoing programs lies in the importance of resource efficiency and public accountability in development, change and removal of the support programs based on qualitative and quantitative evaluations and comparison of the support programs with the other ones in different cities and countries.

Impact Assessment of R&D Supports

As a result of awareness rising concerning science and technology politics in the world, there is an increase in share of R&D and innovation with respect to resource allocation. At the same time, direction of public supports involving R&D and innovation to the right realms with the right means is very important in terms of achieving expected utility. The instruments used in generating R&D and innovation

supports are benchmarking with other countries, growth and competition analysis, consultation to stakeholders, feedback from users and impact assessment studies.

Impact assessment studies, which have an important role in development of R&D and innovation supports, are frequently used in the world in terms of social and political impact assessment of public policies. Consequently, impact assessment has been a natural component of policy making process. Findings of impact assessment studies are evaluated as an input to policy making and implementation.

Benchmarking and Analysis of R&D and Innovation Data in Turkey and EU

It is important for Turkey to make benchmarking study with EU concerning R&D and innovation concepts in order to state the current situation with its strengths and weaknesses. The aim of this article is to determine the situation of Turkey in R&D and innovation indicators and make benchmarking with EU and make suggestions for improvement of the situation. By using statistical and tangible data, the objective is to make a reliable evaluation and put forward comments and suggestions.

Benchmarking of ‘National Energy, R&D and Innovation Strategy’ with ‘R&D Support Mechanisms of the Ministry of Science, Industry and Technology’

Within the scope of this study, benchmarking study of ‘National Energy R&D and Innovation Strategy’, which has been prepared by The Supreme Council for Science and Technology in coordination with Scientific and Technological Research Council of Turkey, with ‘R&D Support Mechanisms of the Ministry of Science, Industry and Technology’ is carried out. R&D support programmes of the Ministry from past to present have been evaluated with numeric data within the context of primary objective-driven energy concepts.

Human Resources Management in R&D Centres of Private Sector

When the fact that science and technology can solely be transformed to added value with human factor is taken into consideration, human resources in R&D centres determine future success or failure of the enterprises. As long as Human Resources Management policies increase qualifications, experience and work satisfaction of the R&D personnel, the success of the enterprises would make contribution to private sector and national economy.

IMPACT ASSESSMENT OF R&D SUPPORTS

TEMMUZ 2015TEMMUZ 2015

BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS

63

Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI

Türkiye'de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2013) Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2013) Türkiye'de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)

Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2013)

TEMMUZ 2015

Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)

Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)

Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI

SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS

Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)

Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat

İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)

Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey62

TEMMUZ 2015

BİLİM VE TEKNOLOJİ GÖSTERGELERİ / SCIENCE and TECHNOLOGY INDICATORS

63

Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI

Türkiye'de ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2002 - 2013) Total Researchers in selected OECD Countries and Turkey (Full time equivalent) (2002 - 2013) Türkiye'de Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)

Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey (Full time equivalent) (2013)

TEMMUZ 2015

Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde 1000 Çalışan Başına Araştırmacı Sayısı (Tam zaman eşdeğeri) (2013) Total Researchers Per Thousand Total Employment in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013) Türkiye ve Seçilmiş OECD Ülkelerinde Toplam Araştırmacı Sayısı Yıllık Büyüme Oranı (Tam zaman eşdeğeri) (2013)

Total Researchers Annual Growth Rate in Turkey and Selected OECD Countries (Full time equivalent) (2013)

Kaynak: TÜİK, OECD MSTI - Source: TurkStat, OECD MSTI

SANAYİ GÖSTERGELERİ / INDUSTRY INDICATORS

Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) - İmalat Sanayi Üretim Endeksi (2010 Ort.=100) Industrial Production Index (2010 Avg.=100) - Manufacturing Industry Production Index (2010 Avg.=100)

Kaynak: TÜİK - Source: TurkStat

İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (%)Capacity Utilization Rate of Manufacturing Industry (%)

Kaynak: Merkez Bankası - Source: Central Bank of The Republic of Turkey62

TEMMUZ 2015

ULUSAL VE ULUSLARARASI VERİMLİLİK İSTATİSTİKLERİ NATIONAL and INTERNATIONAL PRODUCTIVITY STATISTICS

Seçilmiş Avrupa Ülkeleri Son Dört Çeyrek Çalışan Kişi Başına Üretim Endeksi Ortalaması ve Ortalama Yıllık Değişim Oranları /Index of Production Per Person Employed; Average of Last Four Quarters and Annual Average Rate of Growth For Selected European Countries

Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta�s�kleri ve EUROSTAT - Source: Na�onal Produc�vity Sta�s�cs of Turkey and EUROSTAT

İmalat Sanayi Verimlilik Değişimleri (Yıllık ve Üç Aylık) ve Üç Aylık için EğilimlerProductivity Changes in Manufacturing Industry (Annually and Quarterly) and Trends for Quarterly Data

Kaynak: Türkiye Ulusal Verimlilik İsta�s�kleri ve EUROSTAT - Source: Na�onal Produc�vity Sta�s�cs of Turkey and EUROSTAT

64

TEMMUZ 2015

ULUS

AL V

ERİM

LİLİ

K İS

TATİ

STİK

LERİ

/ NA

TION

AL P

RODU

CTIV

ITY

STAT

ISTI

CS