the pala aralik 2013– ocak 2014 - sayi 45
Post on 27-Mar-2016
258 Views
Preview:
DESCRIPTION
TRANSCRIPT
MÜZİKLİ OYUN
MÜNAZARA LİGİ PİLATESE VAR MISINIZ? OKULDAN HABERLER PALA KÂŞİF PALASKOP MEZUNLAR GÜNÜ
İNSAN HAKLARI GÜNÜ EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ ULUDAĞ KAMPI
The PALA Yıl: 6 Sayı: 45 ARALIK 2013– OCAK 2014
S A Y F A 2
Okul Gazetesi The PALA (The Press Association of Lycee Attiudes)
EDİTÖRDEN
Büyükdere Cad. No: 194 / 3 Maslak / İSTANBUL
Tel: 0212 286 11 30 Fax: 0212 276 40 58
Sorumlu Müdür Yardımcısı Hakan KULABER
Sorumlu Öğretmenler
Zafer YAZ Leyla TARAKÇI
Editör Kerim SERTTÜRK
Dizgi Zafer YAZ
Baskı & Cilt
Şevki SÜTÇÜ
Renkli Basım Nuri ÇEVİK
İmtiyaz Sahibi Ömer ORHAN
Web Yayım Özgür ÇİÇEK
İllüstrasyon Zafer YAZ
Düzeltmen Leyla TARAKÇI
Fotoğraf Pınar YILMAZ
Diley PİRSELİMOĞLU Q Ayla YILDIRIM
E-Mail: zyaz@fmv.edu.tr
Merhaba The PALA Okuyucuları, Yıl 2014… Anlar geride kalıyor anıya dönüşüyor, bitmez dediğimiz bitiyor, geç-
mez dediğimiz geçiyor, daha çok var dediğimiz gün göz açıp kapayıncaya kadar
kapımıza dayanıyor. Her yeni sene diğerinden daha hızlı geçiyor galiba veya ben
yaşlandım nostaljiye vurdum. Fakat her yeni senenin tadı ve bizde bıraktığı yeri
farklı. Umarım her yeni seneniz öncekinden daha güzel, mutlu, sağlıklı, huzurlu ve
dolu geçer. Bu sayımızda Anish Kapoor gezisini, münazara çalışmalarını, Abant gezisini, me-
zunlar günü buluşmasını, MUNOM ve TIMUN konferanslarını, bilgilendirme ve
eğitim sempozyumlarını, rehberlik servisi aktivitelerini, Sempre Arte Yılbaşı kutla-
malarını, Hafıza Palas gezisini, Barış Müstecaplıoğlu, Derman Bayladı, Afşar Ti-
muçin ve Sinan Meydan Edebiyat Söyleşilerin ve öğrencilerin düzenlediği müzika-
li bulabilirsiniz. Ayrıca öğrenciler tarafından yazılan İnsan Hakları Günü, Işık ve Gölgelerden Bir
Oyun ve Müzik makaleleri; Uludağ ve Viyana gezi yazılarını; pilates ve NBA in-
celemelerini ilerleyen sayfalarda okuyabilirsiniz.
Kerim SERTTÜRK
S A Y F A 3
SEMPRE ARTE-Aralık
“Noel & Yılbaşı”
Büyük ilgi gören “Noel & Yılbaşı” temalı
Aralık ayı Sempre Arte etkinliğinde resim
bölümü öğrencileri stand-up pano hazırlar-
ken, müzik bölümü öğrencileri onlara şarkı-
larıyla eşlik ettiler. Okulumuz yılbaşı tema-
sına uygun süslendi. “Noel & Yılbaşı” konserinde Sempre Arte-
Müzik Kulübü öğrencilerimizden Melike Selin BALIKÇI, Nil BERKE, İpek-
su Yağmur ÇAĞAN, Ege Kaan BOYSAN, M. Zeynep DİNÇER, Fulya ATALAY,
Ceren YÜKRÜK, Akın KADIOĞLU, Sude Zeynep KARATAŞ, Eylül YASA-
SEVER, Eda TÜRKMEN, Yağmur KAY-
GISIZ, Ş.Yağmur İYİANLAR, Aynil AY-
BABA ve Deniz YÜMLÜ “Jingle Bells”, “Extraordinary Merry
Christmas”, “Silent Night”, “Last Christmas” ve “All I Want For Christmas Is You” şarkılarını seslendirdiler.
Resim öğrencilerinden Elifnas YALÇINKAYA, Aylin MUTAL, Bircem ÖZEKİCİ,
Sena Hazal ÖKMEN, Damla ÜNAL, Nil BERKE, Ayla Merve KARADUMAN, Gözde MAZLUM, Selin TUHUYAN, Başak Nisan DURAN, Julia Mary KAYAER,
Nilsu CÜMBÜŞ, İrem ERDURAN ve Alper ÖZ dekoratif amaçlı kar taneleri, çam ağaçları, çan ve “Happy New Year” yazısını hazırlayıp okulu süslediler. Ayla Merve KARADUMAN’ın Noel temalı hazırlamış oldu-
ğu stand-up panoyu renklendirdiler.
Aralık ayı kültür sanat etkinliklerinden (tiyatro, konser, müzikal, opera, sergi) oluşan panolar hazırlanarak A Blok
girişine konuldu. Sanat dolu günler geçirmek dileğiyle…
Çiğdem KUTLUĞ
Merve SAVRAN
S A Y F A 4
Sakıp Sabancı Müzesine düzenlenen
gezide en çok ilgimi çeken eserlerle
ilgili ne hissettiğimi anlatacağım. İlk
olarak Sakıp Sabancı’nın evini mü-
zeye dönüştürmesi ve her yıl farklı
bir sergiyle ortaya çıkması muhteşem
bir şey. Bu sefer “Anish Kapoor”
gezisine gittik. Sanat eserlerine bak-
tıkça o delikler sanki sonsuza kadar
gidiyormuş hissini uyandırıyordu.
Baktığımda tüm vücudumu sokabile-
cekmişim gibi geliyordu. Sanatçının
özellikle seçtiği mat tonlarındaki
çarpıcı renkler, eserleri bir bütün
olarak tamamlamıştı. Şu ana kadar
annemin zoruyla bir çok sergiye git-
mişimdir ama bu sergi gerçekten
istediğim için fotoğrafını çektiğim
tek sergidir. Sıkılmadan incelemek
istediğim için gezdim ve inceledim.
Dikkatimi çeken diğer bir sanat eseri
ise sarı renkli ince uzun sünger hava-
sında olan eserdi. Oraya yapıştırılmış
yumuşak sarı süngerler gibiydi. Gö-
rünümü o kadar güzeldi ki 10 dakika
boyunca durup onu incelemiştim.
Bizi bu sergiye götüren, benim sanat
eserlerine karşı ön yargımın yok ol-
masını sağlayan Merve Hoca’mıza
çok teşekkür ederim.
Laranaz ÜNVER 11F
Bu eser de anlamlar katabildiğim,
üzerine düşündüğüm, yorumlar yapa-
bildiğim diğer bir eser. Uzun süre
bakınca hipnotize edebilecek bir ta-
sarıma sahip. Sadelik; insanı etkile-
yen, derinlere götüren, düşünmeyi
sağlayan diğer bir unsur. Merkezdeki
karanlık deliğe baktıkça derinlere
inmek sadeliğin içindeki anlamı bul-
mak istiyor insan. Hangi açıdan ba-
karsam bakayım dipsiz bir kuyu gibi
olan bu resim beni çok etkiledi. Uzun
uzun seyretmek, incelemek ve her
açıdan bakma isteği uyandırdı. Baktı-
ğım süre boyunca ise derinliğin ver-
diği sonsuzluk ve hiçlik duygusu
bana evreni çağrıştırdı.
Ece AKSEN 11C
Anish Kapoor’un sergisinde karşı-
laştığım bu eser beni sergi boyunca
etkileyen ve düşündüren bir eser
olmuştur. Büyük bir mermerin orta-
sının incecik oyulup içine büyük
çakıl taşlarının karmaşık gözükse de
aslında bir düzen içinde yerleştiril-
diği bu eserde, hayatın tam da ken-
disiyle karşı karşıya geldim. Beni
öyle düşüncelere alıp götürdü ki
sanki oradaki yarık bir mermerin
üzerinde değil de bir insan vücudu-
nun üzerindeki bir yarıktı. Her zor-
lukta içini daha da güçlendirmiş
taşlarla doldurmuş ve taş olan yerle-
re geçecek, herhangi bir darbede
canı acımayacak, güçlü bir göğsü
anlatıyordu bana. Ama aslında her
taşın arasındaki boşluklarda onun
bir çok yerden acı çekebileceğini,
içini ne kadar taşla doldurursa dol-
dursun insan olmanın o boşluklar-
dan bir şeyler kaçırmak olduğunu
anlatıyordu. Dışardan güçlü duran
her insanın da o taşlarının arasında
zayıf noktalarının olabileceğini öğ-
retiyordu. Ama yine de bunları belli
etmeyip kocaman bir mermer oldu-
ğumuzu ve dimdik durmamız gerek-
tiğini gösteren Anish Kapoor’un bu
güzel eseri ne zamandır arayıp da
bulamadığım soruların cevapları
oldu. Eser ayrıca insanı, insan haya-
tının anlamını en güzel şekilde ken-
di başıma bulmamı sağladı.
Bahar Sude ÇANKAYA 11C
ANİSH KAPOOR
Anish Kapoor’un “Gök Ayna” isimli
eseri, gittiğimiz sergide beni en çok
etkileyen yapıttı. Bu eserde beni etki-
leyen şey ise ne yalnızca şekle ve
güzelliğe ne de sadece ayna işlevli
olması. Eser, yansıtma özelliği saye-
sinde gökyüzünün üzerinizde oldu-
ğunu hissettirmekte ve görüş açınızı
genişletmektedir. Bu eserin müzeü
girişine konulması ise iyi bir başlan-
gıç olması açısından gayet akıllıca
bir hareket olmuş.
Kerem GÜLTEKİN 11C
S A Y F A 5
26.12.2013 tarihinde Edebiyat- Sosyal Dersler Bölümünün düzenlediği 9. Sınıf Düzeyler Arası Münazara Yarışması’nda
hükümet kanadında Tolga AYDIN, Göktuğ ÜLKAR, Ecem KANAN; muhalefet kanadında Türkan İlayda AYSAL, Can
DİKİCİOĞLU, Bilgehan KORUCUOĞLU yarıştılar. Münazarayı “AVM’ler şehir dışında taşınmalıdır.” tezini savunan
hükümet kanadı kazanmıştır. Münazarada yarışan öğrencilerimizi kutluyoruz.
Zafer YAZ / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
İstek Vakfı Kemal Atatürk Lisesinin düzenlediği münazara yarışması için 21 Aralık 2013 tarihinde
Yeditepe Üniversitesinde eğitim düzenlenmiştir. Münazara eğitimlerini tamamlayan kulüp öğrenci-
lerimiz, 27-29 Aralık 2013 tarihlerinde düzenlenen münazara yarışmalarında okulumuzu başarı ile
temsil etmişlerdir. Mizan COŞKUN ÖZGÜR / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
9. SINIFLAR ARASI MÜNAZARA YARIŞMASI
OKULUMUZ “MÜNAZARA LİGİ”NDE
S A Y F A 6
Sibel ÇAĞLAR Matematik Öğretmeni
Merhaba doğa ve macera sever genç-
ler, aralık ayının ikinci hafta sonu
kulüp faaliyeti olarak hep beraber
Abant’a gitmeye karar verdik. Saba-
hın erken saatlerinde, 19 öğrenci, iki
öğretmenimiz ve tabii bir de rehberi-
miz okulumuzda buluştuk. Ufak tefek
gecikmelerle de olsa saat 08.30 civa-
rında okulumuzdan yola çıktık. Bu
sefer yolumuz ilk gezimize göre daha
uzundu. Bir süre yolculuk yaptıktan
sonra yolda güzel bir dinlenme tesi-
sinde kahvaltı molamızı verdik, ihti-
yaç alışverişimizi yaptık. Öğlen sularında Abant Gölü etrafında
oluşturulmuş Abant Milli Parkı’na
ulaştık. Abant Gölü, Bolu'nun 34 ki-
lometre güneybatısında bulu-
nan, çam ve köknar ağaçlarının bas-
kın olduğu bir doğa parkı içinde,
yaklaşık 1350 metre yükseklikte bu-
lunan ve alanı 125 hektarı bulan bir
heyelan set gölü. Göl ,birkaç kaynak
suyu, iki üç kısmen devamlı olan
akarsuyla, yağmur suyu ve kar ile
beslenmektedir. Gölün etrafında otel-
ler ve restoranlar mevcut. Otobüste kalın kıyafetlerimizi giydik-
ten sonra kara ilk adımımızı attık.
Tabii kar kalınlığının oldukça fazla
olması, havanın da çok soğuk olması
ilk başta hevesimizi biraz kaçırır gibi
oldu ancak her zaman olduğu gibi
yürüdükçe açıldığımızı fark ettik.
Donmuş gölün etrafında kısa bir müd-
det yürüyüş yaptıktan sonra, buzlanan
yolda risk almamak için daha yumu-
şak karlardan oluşan patikalara doğru
yürümeye başladık.
Ancak kar seviyesinin yer yer bir met-
reyi aştığı patikalarda yürümek hiç de
zannedildiği kadar kolay değildi. Biz
de bata çıka, rehberimizin önde açtığı
izin üzerinden giderek yürüyüşümüze
başladık. Doğa sporları ile uğraşırken
maksimum derecede keyif almak biraz
da faaliyet esnasında seçtiğimiz malze-
melerle ilgilidir. Bunun tecrübesini
bazı arkadaşlarımız maalesef yürüyüş
esnasında sızlayan ayaklar ve eller sa-
yesinde öğrendiler. Verdiğimiz kısa
molalar ve karda yuvarlanmalar sonu-
cunda yürüyüşümüzü 3 saat ile sınırla-
yıp, tekrar başladığımız noktaya, oto-
büsümüzün başına döndük. İlk işimiz
ıslak ayakkabılarımızı ve elbiselerimi-
zi değiştirmek oldu, biz bu işlerle uğ-
raşırken mangal yakılmıştı tabii ki… Kar üzerinde mangalda yaptığımız
sucukları yemek, yanında da sıcak
çaylarımızı içmek ayrı bir keyifti. Kar-
nımız iyice doyduktan sonra saat 16.00
sularında dönüş hazırlıklarımıza başla-
dık. Otobüsümüz İstanbul’a doğru yol
alırken herkes kendine gelmişti. Dönüş
yolculuğumuz söylenen şarkılar eşli-
ğinde keyifli bir şekilde saat 21.00 gibi
okula varışımız ile sonlandı. Hayatta yaşanan her zorluk insana yeni
bir deneyim kazandırır. Biraz zorlansa-
lar ve ufak tefek aksilikler yaşasalar da
bu gezi bence herkes için insanoğlu-
nun sınırlarını ve doğal yaşamın aslın-
da nasıl da acımasız olacağını görme-
leri açısından güzel bir deneyim oldu. Bir başka gezide, yeni maceralarda
görüşmek üzere…
DOĞA SPORLARI KULÜBÜ ABANT’TA
S A Y F A 7
Contrast, gölgeler üzerine kurulu bir oyundur. Oyunun başkahramanı “Didi” adında küçük bir kızdır. Didi’nin hayali bir arkadaşı vardır, adı Dawn’dır. Biz de Dawn’ı kontrol ediyoruz oyunda. Dawn üç bo-
yutlu ortamda hareket edebiliyor ama dilediğinde gölgeler diyarına karışıp önüne çıkan engelleri ortadan
kaldırabiliyor. Dawn gölgelerin oluşturduğu cephelerden ilerlerken Didi de bu bölgelere ulaşmasında
Dawn’a yardımcı oluyor. Yapımcılar çevrenin en küçük detayına kadar aranmasını öne-
riyor oyunculara, her eşya yardımcı olabilir. Didi’nin Dawn’u
bir revü kızı olarak görmesi eskiden annesinin revüler üstünde
çalışmasından kaynaklanmaktadır. Revü; güncel espriler, skeç-
ler, ve monologlara yer veren hafif ve eğlendirici sahne göste-
risidir. Didi Dawn’u annesi öldükten sonra kafasında oluştu-
rur. Oyun 1920’li yılların Paris’inde hayat bulmuştur. Ya-
pımcılar oyundaki yerleri, eşyaları vb. varlıkları 1920’li yılla-
rın yerleri ve eşyalarına çok iyi benzetmişlerdir. Oyunun de-
mosunu oynarken müzikler süperdi, genelde 1920 yıllarının
müziklerini biraz hızlandırmışlar. Bu da oyuna heyecan kazan-
dırıyor. Oyun boyunca Didi ve Dawn arasındaki ilişki giderek
güçlenecektir. Oyun macera oyunudur ama bazen kendinizi
oyunun içinde gibi hissedebilirsiniz. Oyunda gölgelerin oluştu-
racağı platformlar zaman zaman hareketli olacak, bu yüzden
Level Dergisi Yazarı Tuna ŞENTUNA onlar karşısında hare-
ketlerimizi iyi planlamanızı öneriyor. Hata yaparsanız bölü-
mün veya gölge platformunun başına yollanabilirsiniz. “Steam” İnternet mağazasından oyunun normalini 15 dolara,
koleksiyonlu paketini ise 20 dolara alabilirsiniz. Türkiye’ye
gelince oyunu dağıtan mağazalardan 60-80 TL arasında deği-
şen bir fiyata satın alabilirsiniz.
Yapım: COMPULSION GAMES Dağıtım: FOCUS HOME INTERACTIVE Tür: AKSİYON, MACERA, ZEKÂ
Platform: PC, PS3, PS4, X Box360 Çıkış Tarihi: 15 Kasım 2013 Web: www.contrastgame.com
Kemal Tan KARADEMİR 9D Kaynak: Level Dergisi
S A Y F A 8
Merhaba Sevgili The PALA Okuyucuları, Hepinizin de bildiği gibi 10 Aralık, Dünya “İnsan Hakları
Günü” olarak kutlanır. İnsan Hakları Günü’nün 10 Aralık’ta
kutlanmasının sebebi, Eleanor Roosevelt’in yayımladığı ve
bütün dünyanın Magna Carta’sı olarak tanımladığı “İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi”nin, 10 Aralık 1948’de kabul
edilmiş olmasıdır. Şu anda hâlâ yürürlükte olan bu bildirge
oldukça geniş kapsamlıdır ve insanların haklarını gözetmek-
tedir. En başta yaşam ve özgürlük, daha sonra sağlık, eğitim,
yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetleri barındırır. Yasala-
rın koruyuculuğundan eşit şekilde yararlanma, barışçıl
amaçlar için toplanma ve dernek kurma, evlenme, mal mülk
edinme, din, vicdan, düşünce ve anlatma özgürlüğü insan
haklarının temel başlıkları olarak kabul edilebilir. Günü-
müzde ne yazık ki birçok ülkede uygulanamayan ya da sa-
vunulamayan, birçok ülkede ise yarım yamalak bağlı kalı-
nan bu haklarımızı hatırlamak, bilincine varmak için her
sene 10 Aralık günü insan hakları gününü kutluyoruz.
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi olarak, bu sene 6 Aralık’ta Darüşafaka Eğitim Kurumları tarafından düzenlenen Demokrasi ve
İnsan hakları günündeydik. Bu yıl 4.sü düzenlenen etkinliğe İstanbul ve çevresinden 300’ün üzerinde öğrenci ve rehber öğret-
men katıldı. İstanbul Liseler Arası Felsefe Platformu ile birlikte yürütülen bu çalışmanın bu seneki ana teması “Medya ve İnsan
Hakları” idi. Türkiye Felsefe Kurumu temsilcilerinden Nuran Direk’in, Alber Camus’un “Özgür basın, kuşkusuz iyi veya kötü olabilir. An-
cak özgürlük olmadan basın kesinlikle kötülükten başka bir şey olmayacaktır.” sözleriyle başlayan seminer, öğrencilerin alanla-
rında önemli isimlerin yöneticiliğindeki atölyelere dağılmalarıyla devam etti. Bu yıl etkinliğin atölye isimleri ve yöneticileri
şöyleydi: 1- Medyada Kadın Hakları (Doç. Dr. Aslı Makaracı / Bahçeşehir Üni.) 2- Yaşam Hakkı İhlalleri Konusunda Medyanın Tavrı (Dr. Aslıhan Öztezel / Bahçeşehir Üni.) 3- Azınlık Medyası (Hayko Bağdat / Gazeteci) 4- Medyada Azınlık Algısı (Garo Paylan / Eğitim Yöneticisi) 5- Medya ve İnsan (Yrd. Doç. Dr. Ulaş Başar Gezgin / Evrensel Gazetesi ve Bianet Yazarı) 6- Basın Özgürlüğü ve Güncel Davalar (Yrd. Doç. Dr. Murat Önok / Koç Üni. Öğretim Görevlisi ve Basın Konseyi İkinci Başkanı) 7- Sermaye ve Medya (Mustafa Kemal Erdemol / Cumhuriyet Gazetesi) 8- Haber Hakkı ve Basının Tarafsızlığı Problemi (Gülçin Gülan/Felsefeci-Cumhuriyet Gazetesi) Biz, ilgimizi en çok çeken konuyu belirleyip atölyelerimize dağıldıktan sonra, sınıflarda gerçekten de çok samimi bir ortamla
karşılaştık. Etkinlikler interaktif bir ortamda gerçekleşti. Şimdi sizinle çalışmasından büyük bir keyif almış bir arkadaşımızın yazısını paylaşmak istiyorum: 11. sınıf öğrencilerimizden
Julia Mary KAYAER. “Ben azınlık medyası hakkındaki atölyeye girdim. Konuşmacımız Taraf gazetesinin yazarı Hayko Bağdat’tı. Sınıfa girdiğimiz-
de bize önce azınlık medyası ve azınlıkların medyadaki haklarından kısaca bahsetti. Hemen arkasından bir oyun oynadık. Oyu-
numuz kimlik hakkındaydı, Hayko Bey hepimize yeni bir kimlik dağıttı, 5 dakikalığına kendimiz olmayı bırakıp bu adamın ya
da kadının bedenine girmemizi istedi ve sordu “Sizce bu kimliğinizle rahat bir şekilde çevrenizde dolaşabilir misiz, en basitin-
den taksicinin müşterisine sorduğu sorulardan biri olan ‘Nerelisin?’ sorusunu rahatça cevap verebilir misiniz, iş yerinde kimliği-
nizi açıkça gösterebilir misiniz?” Daha sonra atölyemizde bunlar tartışıldı. Örneğin bir çocuğun elindeki kimlikte “Doğuda ya-
şayan bir Ermeniyim.” yazıyordu. Bu, sizce nasıl bir histir? Bu tip kimlikli kişilerin rahatlıkla yaşayabilmeleri için neler yapıla-
ması gerektiğini, onların da hakları olduğunu ve herkesin kendi hakları doğrultusunda başkalarının haklarını ihlal etmediği süre-
ce yaşamaları gerektiğini tartıştık. Bize verilen özgürlük hakkı neden onlarda da olamasın ki? Konu oldukça ilgimi çektiğinden
tartışmada aktif bir rol oynadığımı ve bundan çok keyif aldığımı belirtmek isterim. Atölyelerdeki çalışmalar bittiğinde iki kişi
yanıma geldi. Benimle arkadaş olmak istediklerini, fikirlerimi desteklediklerini söylediler. Kısacası çok güzel vakit geçirdim,
birçok konuda daha fazla bilgi sahibi oldum, fikirlerimi paylaşma fırsatı buldum, tartışabilecek insanlarla tanıştım ve en önemli-
si kendi haklarımı savundum. Umarım böyle etkinlikler devamlı olur.” Hepimizin oldukça keyif aldığı ve kendini ifade etme şansı bulduğu bu etkinliğe katılımımızı sağladığı için başta değerli felsefe
öğretmenimiz Çiğdem KORBEK’e, Okul Müdürümüz Sayın Ömer ORHAN’a ve etkinliğe ev sahipliği yapan Darüşafaka Eği-
tim Kurumuna çok teşekkür ediyoruz.
İNSAN HAKLARI GÜNÜ
Ada YÖNTER 11E
S A Y F A 9
FMV Ayazağa Işık Okulları yönetici ve öğretmenlerinden oluşturulan grup, 22-23 Aralık 2013 tarihlerinde tüm gün ilk yardım
eğitimi almıştır. Daha önce bu eğitimi almış ancak 3 yıllık süre geçtiği için eğitimi tekrarlamak zorunda olanlar ayrı bir grup, ilk
kez bu eğitimi alanlar ayrı bir grup oluşturmuştur. Eğitim MED Akademi İlk yardım Eğitimi Merkezi tarafından verilmiştir.
20.12.2013 tarihinde IB çalışmaları kapsamında hazırlık sınıfları ve 9. sınıflara IB Koordinatörü Jenny CHAVUSH tarafından
bilgilendirme toplantısı yapılmıştır.
OKULUMUZDA İLK YARDIM EĞİTİMİ
HAZIRLIK SINIFLARI VE 9. SINIFLAR IB BİLGİLENDİRME TOPLANTISI
T H E P A L A
S A Y F A 1 0
Çok soğuk bir hava ama çok sıcak bir ortamla karşılaştık.
Ilık İstanbul havasından sonra benim için buz gibi diyebile-
ceğimiz Münih'in havasına alışmam biraz zaman aldı. Otele
yerleştikten sonra hepimiz montlarımızı giymiş, atkılarımızı,
berelerimizi takmış bir şekilde Sinan ve Kayra'nın yoğun
isteği üzerine Allianz Arena'ya gitmeye karar verdik. İyi ki
gitmişiz. Stat turuna katıldık ve gerçekten ilginç sayılabile-
cek şeyler öğrendik, stattaki çimlere gerçek güneş ışığıyla
aynı etkide ışıklar veriliyor ve yapay çim kullanımından
kaçınıp oyuncular için daha rahat bir oyun alanı sağlamaya
çalışıyorlamış. Arena'dan sonra otele geri döndük, Münih'te
ulaşım için hep metroyu kullandık. Çok karışık bir metro
haritaları olmasına rağmen Kayra bize rehberlik edip gitme-
miz gereken her yere o bizi götürdü. Selin 10 sene Alman-
12-15 Kasım 2013 tarihlerinde Almanya’nın Münih şehrinde 10’uncusu düzenlenen Münih Model United Nations’a
(MUNOM) öğrencilerimiz Ece GÖKÇEK, Kayra GÜLER, Melisa IŞIK, Sinan BİRKAN, Lara YILMAZ, Ayla AL-
TUNLU ve Ceren CAN katılmışlardır. Hindistan’ı temsilen orada bulunan öğrencilerimiz konferanstaki bütün komi-
telerle çalışma imkânı bulmuştur.
Konferansın ilk ve son gün çalışmaları Münih’in merkezindeki European Union Patent (Avrupa Birliği Patenti) Ofi-
sinde gerçekleştirilmiştir. Temsilcimiz Melisa IŞIK genel kurulda açılış konuşması yapmış ve bu konuşmayı başta
öğrenciler olmak üzere konferansın önemli yetkilileri, Münih Uluslararası Okullarını ve Avrupa Birliği Patentini
temsilen katılan konuklar dinlemiştir. Açılış töreninden sonra komiteler lobicilik faaliyetleri için toplanmıştır. İkinci
gün bütün komiteler için önemli bir gün olmuş, her bir grup çeşitli çözümler hakkında tartışmaya başlamış ve öğren-
ciler çözümlerine destek bulmak için her bir grubu ikna etmeye çalışmıştır. Lara Yılmaz, sanal terörizmi engellemek
ve fikrî mülkiyeti korumak üzerine ürettiği çözümlerle büyük bir başarı sağlamıştır. Konferansın ikinci günü, dün-
yanın her bir tarafından gelen öğrencilerin oluşturduğu ve çok sayıda farklı dil konuşulan Münih Avrupa Okulunda
gerçekleştiğinden, öğrencilerimiz gerçek anlamda uluslararası bir kampüs hayatı görme imkânına sahip olmuştur.
Üçüncü gün ise her bir konu hakkında tartışma yapılarak geçirilmiştir. Komitelerin genel kurula sadece iki tane çö-
züm getirmesi istenmiş ve bu durum komitelerin pozisyon için birbiriyle sıkı bir şekilde yarışmasına neden olmuştur.
Bütün aktiviteler yine Münih Avrupa Okulunda yapılmıştır. Son gün, Silahsızlanma ve Uluslararası Güvenlik temsil-
cimiz Lara YILMAZ, genel kurula çözümünü sunmuştur. YILMAZ, çözümünü okumuş ve çözümünü destekleyici
bir konuşma yapmıştır. Bu çözüme büyük bir çoğunluk tarafından oy verilmiştir.
Öğrencilerimiz konferans boyunca çok ciddi bir şekilde çalışmış ve her bir temsil heyeti başarılı bir şekilde tartışma
yapıp ikna edici çalışmalarda bulunmuştur. Hande ACARMAN / YEŞİLKAYA / İngilizce Öğretmeni
MUNOM’DA OKULUMUZU BAŞARIYLA TEMSİL ETTİK
MUNOM’DA BİR “IŞIK”LI OLMAK
S A Y F A 1 1
ya'da yaşadığı için insanlarla rahat-
lıkla anlaşabiliyordu. Onu grup söz-
cümüz olarak kullandık.
Ertesi gün konferansın ilk günüydü,
bu benim dördüncü konferansımdı
ama hâlâ heyecanlı hissediyordum.
Oradaki ciddi ortamdan mı yoksa
farklı milletlerden bir sürü insan
olmasından mı kaynaklıydı, tartışı-
lır. Açılış töreni için “European
Patent Office”e gittik, ortam çok
güzeldi, aynı zamanda bir o kadar
ciddi. Törenden sonra komiteleri-
mizle buluştuk ve hemen çalışmaya
başladık. Herkes birbirine çözüm
önerilerini sunuyor ve birbirinden
destek almaya çalışıyordu. İlk günü
böyle bitirdik. Akşamları otele dön-
dükten sonra çıkıp dışarıda geziyor-
duk. Otel merkezî bir yerdeydi.
Bakabileceğimiz birçok yer vardı.
İkinci gün ise konferansın olduğu
okula gittik komitelerimizde ilk
önce çözüm yazılarımızı Approval
Pannel'den geçirmekle uğraştık.
Oradan geçen çözüm yazıları komi-
tede tartışılabilecekti. Komitemde
Deputy Chair Ece'ydi. Belki de bu
yüzden çok eğlendim. Ne yapması
gerektiğini biliyordu ve işini eğlen-
celi kılacak şekilde yapıyordu. Çö-
züm yazıları hakkında tartışılmaya
başlandı, ilk konferansı olanlar,
tecrübeli olanlar, herkes konuştu.
Ülkelerinin bakış açısından en iyile-
rini yapmaya çalıştılar. Konularımız
“İnsan Kaçakçılığı” ve Mülteci-
ler”di. Ben Hindistan olarak elim-
den gelenin en iyisini yapmaya ça-
lıştım.
Üçüncü gün de tartışmalarla geçti
ve bütün çözüm yazıları tartışılıp
bittikten sonra Ece, geç geldiği için
''twerking'' yapmak zorunda kaldı.
Son gün yine “Patent Office”e git-
tik. Lara'nın çözüm yazısı geçmişti
ve General Assembly'de tartışılıp
oradan da geçti. Yine bütün çözüm
yazıları tartışıldıktan sonra kapanış
töreni yapıldı. Konferans çok çabuk
bitmişti. Herkes sarılıp vedalaştı,
güzel olan her şeyin bir sonu olması
insanı hep üzüyor. Bu da öyle bir
şey, ne kadar heyecanlı olsam da
bitince üzülüyorum.
Son günü gezmeye ve alışverişe
ayırdık. BMW Müzesine ve birçok
kiliseye gittik. Müzede arabaları
kronolojik bir şekilde sıralamışlardı
ve eski arabaların daha güzel görün-
düğü düşüncesi çoğu insan için or-
tak bir karardı. Kiliselerin mimarisi
çok güzeldi ve içinde olan çizimler,
heykeller değişik bir görünüm katı-
yordu.
Alışverişimizi tamamlamış, topar-
lanmaya başlamıştık. Gitmek beni
üzüyordu, çok soğuk olmasına rağ-
men alışmıştım oraya. Çok güzel
anılarım olmuştu: Apple Store'dan
yaşı tutmadığı için eli boş çıkan
Melisa, Abercrombie mağazasının
kokusundan bunalan Ece, akşamları
bizim odamıza misafir olan Ceren,
Hard Rock Cafe'de yediğimiz ak-
şam yemeği... Saymaya devam et-
sem sayfalar dolduracak olan bir
sürü güzel anı…
Ayla ALTUNLU 10 B
Bir hafta boyunca yanımızda olup
bize sabreden, yardım eden, bizi yön-
lendiren Jill Trued'a özellikle teşek-
kür ediyoruz.
MUNOM'un şu ana kadar gittiğim en
güzel konferans olduğunu çekinme-
den söyleyebilirim. Her şey çok gü-
zeldi, orada bir delege olmak, yeni
arkadaşlar edinmek, cesaret toplayıp
konuşmak...
Münih çok soğuk olabilirdi ama or-
tam çok samimi ve sıcaktı.
10 Ocak 2014 Perşembe günü 13.05 - 14.30 saatlerinde 10 ve 11. sınıf öğrencilerinin katılımıyla Semih GÜMÜŞ ile bir
söyleşi düzenlenmiş, yazar öğrencilerimizle yazma konusundaki deneyimlerini ve çalışmalarını paylaşmıştır. Öğrencile-
rin okuduklarını anlama, anladıklarını eleştirel bir gözle yorumlama yetilerini güçlendirmek amacıyla onlara tecrübeleri-
ni aktarmış, öğrencilerimiz bu doyumsuz sohbetten son derece keyif almışlardır. Özellikle, yazı yazma çalışmalarının
çok önemsendiği 10 ve 11. sınıf öğrencileri için bu söyleşi çok büyük bir kazanım olmuş, öğrenciler arasında merak
uyandırmış, kendilerini yazı çalışmaları anlamında geliştirmişlerdir. Sayın Semih GÜMÜŞ’e öğrencilerimize katkıla-
rından ve katılımlarından dolayı teşekkür ederiz. Şenay ÖNAL / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
T H E P A L A
S A Y F A 1 2
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi MUN Kulübü öğrencileri, 5-8 Aralık 2013 tarihlerinde Üsküdar Amerikan Lisesinde ger-
çekleşen TİMUN (Turkish International Model United Nations) Konferansı’na katılmıştır. Dünyanın farklı ülkelerinden
yaklaşık 400 öğrencinin katıldığı ve bu yıl 20’ncisi düzenlenen TIMUN Konferansı’nda FMV Özel Ayazağa Işık Lisesini
6 öğrenci başarıyla temsil etmiştir. Öğrencilerimiz Slovenya’nın sembolik temsilcisi olmuşlardır. Hukuk, insan hakları,
silahsızlanma başlıklı komitelerde global sorunlar tartışılmış ve sorunlara çözüm bulunmaya çalışılmıştır. Öğrencilerimiz
kendilerini tartışma ve eleştirel düşünme becerileri alanlarında geliştirmişlerdir. Melisa IŞIK ve Artun BAKIRCI kendi
komitelerinde "Main Submitter" olmuşlardır. Öğrencilerimizi başarılı çalışmalarından dolayı kutlarız.
Hande ACARMAN YEŞİLKAYA / İngilizce Öğretmeni
OKULUMUZ TIMUN’DA
“SEMİH GÜMÜŞ” İLE SÖYLEŞİ
S A Y F A 1 3
Hindistanlı eğitimci Vipin Thek, Washington Ashoka Global’da yönetici-eğitmen olarak görev almaktadır.
National Youth dergisi tarafından 2020 yılına kadar Hindistan’ı girişimcilik alanında geliştirebilecek 20 genç liderden
biri olarak gösterilmiştir. Vipin Thek, Washington Ashoka Global’da genç girişimcileri destekleyici ve onların dünya üzerinde “fark yaratan”
bireyler olarak yetiştirilmelerini sağlayan çalışmalar yapmıştır. Bunun nasıl gerçekleşebileceğini öğrencilerimize anlat-
mak üzere, 23 Aralık 2013 tarihinde okulumuza gelerek, 2 saat süreyle 30 kişilik öğrenci grubumuza
(MUN, EYP, INTERACT Kulüpleri) dünyadan genç girişimcileri örnek göstermiş, fark yaratmanın insanların tutkularıy-
la paralel ve her insanın bu kapasitede olduğunu dile getirmiştir. Eğitim sırasında öğrencilere bu konuda motive edici
birkaç grup çalışması yaptırmış ve öğrencilerin dünyada ne gibi farklar yaratmak istediklerini konu alan çalışmalarını
paylaşmalarını istemiştir. Bu eğitim sonrasında öğrencilerimiz hedeflerine yaratıcılık ve girişimcilik açısından bakmaya
başlamışlardır. Hande ACARMAN / YEŞİLKAYA / İngilizce Öğretmeni
HİNDİSTANLI EĞİTİMCİ “VİPİN THEK” OKULUMUZDA
10. sınıf Türk edebiyatı dersi bünyesinde 02.01.2013 tarihinde, 10 C, 10 D ve 10 E sınıfları ile birlikte “İslamiyet Çevre-
sinde Gelişen Türk Edebiyatı” konusu kapsamında Galata Mevlevihanesi Müzesi ve Galata Kulesi’ne gezi düzenlenmiş-
tir. Öğrencilerimiz tasavvufi Türk şiirinin oluşumunda etkili olan felsefeleri, Mevlevilik çerçevesinde görerek anlamaya
çalışmışlar, Galata Kulesi’nden İstanbul’un tarihine bakarak dönemi hayal etmişler ve dönemin özelliklerinin edebiyata
yansımasını yaşayarak öğrenmişlerdir. Mizan COŞKUN ÖZGÜR / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
10. SINIFLAR “GALATA MEVLEVİHANESİ”NDE
S A Y F A 1 4
25-28 Aralık tarihlerinde 9 ve 10. sınıflar olarak Uludağ’a kayak kampına gittik.
Çok eğlenceli bir kamptı ve gittiğim için mutluyum. Sabah 06.00’da okulda top-
landık 12.00’de Uludağ’a ulaştık. Uludağ’a ulaştığımızda heyecanlanmıştım
çünkü bu ilk deneyimim olacaktı. Otelimiz Alkoçlar’dı ve 1. Bölge’de kaldık.
Odalara yerleştikten sonra heyecanla kayak kiralamaya gittik. Sonra öğle yeme-
ğimizi yedik fakat Alkoçların mutfağından bahsetmeden geçemeyeceğim. Herke-
se göre her çeşit çok lezzetli yemekleri vardı. Her gün farklı çeşitlerde tatlılar,
tuzlular, ana yemekler, çaylar, meyveler… Ne düşünürseniz her şey vardı. Ye-
mekten sonra kayak dersinin saatini beklerken çay keyfi yapmak bir başka olu-
yordu. Biz şanslıydık çünkü yılbaşına kadar kar yağmayacağından bazı grupların rezer-
vasyonlarını iptal ettiğini duymuştuk. Böylelikle pistler bize kalmıştı. Açıkçası
yeni başlayanlar için kaymak biraz daha tehlikeli olmuştu, taşlar ve otlar vardı.
Kar arabalarıyla piste kar taşınıyordu, hava güneşliydi, karlar eriyordu. Fakat bu
olumsuzluklar bizi yıldırmadı ve kayak yapmaya başladık. Kayak gruplarından
bahsedecek olursak üç grup vardı: Başlangıç grubu, orta grup ve en iyiler. Ben
başlangıç grubundaydım ve çevremdekilerin bana sürekli “Dikkat et kırma bir yerini, tehlikeli, kaybolma!” gibi söz-
lerine karşın açıkçası biraz korkmuştum ve kayağı ilk kez ayağıma takıyordum. Başlangıç grubu olmamıza rağmen
2. gün telesiej ile dağa çıkmıştık, öğretmenimiz Kürşat Hoca bizden memnundu ve çok çabuk ilerlediğimizi söylü-
yordu. Biz de gittikçe kendimizi geliştiriyorduk. Hatta son gün Cennet Tepesi’ne ve Kartal Yuvası’na telesiej ile
çıktık. Kartal Yuvası’nda meşhur salepten içtik ve aşağıya kayıp bu kamptaki son kar sapanımızı yaptık. Fakat hiç
düşmedik mi? Düştük. Bir de bana sorun kontrolü kaybedip dağdan aşağı kaydığımı hatırlıyorum. Büyük bir kaza
atlatmadığımız için kendimizi şanslı hissediyorduk ailelerimiz de bu durumdan memnundu. Kayak yaparken ben
şunu fark ettim: Ne yaparsam kendime; ister doğru, ister yanlış. Çünkü eğer kar sapanı yapmazsam duramam, fazla
sağa veya sola yaslanırsam dağdan uçarım yani her şeyin kontrolü bendeydi. Orta grup, biz hep öğretmenimizle
kayıyorduk ve bir tek son gün skipass almıştık fakat onlar arada ders yapıyor, genelde serbest kayıyorlardı biz de
onlara çok özeniyorduk. Biz ders yaparken aradan geçip hava atıyorlardı. Biz de onlar gibi olup kendi skipassımızı
kendimiz taşımak istiyorduk. En iyiler, onlar olimpiyatlara gidecek gibiydiler. Paralel kayıyorlardı, zıplıyorlardı,
dönüyorlardı, hele snowboardcılar onlar en havalılarımızdı. Çok güzel kayıyorlar, zıplayıp yön değiştiriyorlar, arada
biz ders yaparken aradan geçip öğretmenimizi sinirlendiriyorlardı fakat hepimiz gülüyorduk. Akşamları, yemekten sonra arkadaşlarımızla sohbet ediyor, dışarıda dolaşıyorduk. Hatta bir gün öğretmenimizle buz
patenine gittik. Çok eğlendik, anılarımıza güzel kareler kattık. Güzel bir tecrübe oldu hepimiz için, arkadaşlarımız
çok eğlenceliydiler, hem otobüste giderken hem otelde hem kayarken ailemizle gitseydik bu kadar eğlenemezdik
kesinlikle. Serhat ve Yalçın Hoca’mıza çok teşekkür ediyoruz bize güvenip, bir kayak kampı düzenleyip, götürdük-
leri için. Onlar bize güvenip bizi götürmeseydi böyle bir deneyim yaşayamayacaktık ve başlangıç grubunda olarak
ilk kez kayak takamayacaktık. Ayrıca belki haziran ayında Avusturya’ya bir kayak kampı düzenlenecekmiş. Bence Uludağ’ı kaçıranlar Avustur-
ya’yı kaçırmasınlar çünkü oradaki eğlenceyi, adrenalini hiçbir gezide bulamazsınız.
ULUDAĞ’DA KIYAK BİR KAYAK
Eylül YASASEVER 9D
S A Y F A 1 5
T H E P A L A
S A Y F A 1 6
Merhaba Arkadaşlar. Şu ana kadar
lisede yapılan ilk ve tek olan mü-
zikal gösterimizin sonuna geldik.
Geldik ama nasıl geldik? Gülerek,
eğlenerek, sinirlenerek ve hatta
ağlayarak. Okulumuzdaki çoğu
insanın bu müzikal için emeği
çok. Onlara tekrar çok teşekkür
ediyorum. İyi ki bizim yanımızda
oldular. İki yıl içinde yaşadığımız
o kadar çok şey var ki... Okuldan
sonra her gün müzik ve dans pro-
vasına kalmalar, tiyatroya çalış-
mak için dersten alınmalar, şarkı-
ları temellendirmek için yapılan
onca çalışma ve hocalarımızın
delirişi... Düşünüyorum da ne ka-
dar iyi dayanmışlar bizlere. Prova-
ların herkesin derslerine ve du-
rumlarına göre hazırlanmaya çalı-
şılması, sınav haftasına gelmemesi
için uğraşılması ve her kafadan
çıkan değişik sesler... Geçen sene
ben kulüp başkanı değildim, baş-
kan Sena TARIM’dı. Aslında bu
müzikalin temelini atan kişi de o
oldu. İyi ki bu işe başlamış, iyi ki
öğretmenlerimiz bunun için bize
güvenmiş ve yapabilmemiz için
bize bir şans vermiş. Sena TA-
RIM, Fulya ATALAY ve M. Zey-
nep DİNÇER bu müzikali yazma-
ya başladılar, sonrasında ise diğer
öğrenciler ve öğretmenler ile üze-
rinde düzenlemeler yapıldı. Her
şey geçen seneye göre ayarlanmış-
tı ve tabii ki çoğu sahne bizi yan-
sıtıyordu. Artık sahneler belli ol-
duktan sonra Çiğdem Hoca ile yıl
içinde söylediğimiz uygun şarkıla-
rı da senaryoya uyacak şekilde
geliştirerek ekledik. Bahar Hoca
ve Elif Hoca ile beraber hızlıca
çalışmalara başlandı. Provalara
başlandı başlanmasına ama çoğu
insan önce bu işin ciddiyetine
varamadı. Devamlı okul çıkışında
ve öğle teneffüslerinde provaya
kalındı. Zaman zaman da dersler-
den alınma mevzusu çok sorun
yarattı ve iyice ortam gerildi. Se-
naryoyu beğenmeyenden tutun,
dans etmek istemeyen birçok in-
san oldu. Aslında onların da ger-
çekte öyle hissetmediklerini, aksi-
ne “Ya yapamazsak!” korkusu
yaşadıklarını bu gösteriden sonra
görmüş olduk. Peki, nasıl üstesin-
den geldik? Grup olarak kendimi-
ze güvenerek birbirimize kenetle-
nerek... Yaşanılan bir sürü aksilik
bize yardım etti, içimizden bazıla-
rı bu aksilikler yüzünden moral
bozukluğu yaşadı. Diğerlerimiz
onlara yardım etti, yürek verdi.
Kısacası bir kardeşlik ortamı oluş-
tu aramızda. Yaşadığımız aksilik-
ler de pek küçük aksilikler değil-
di. Okulumuzdaki genel etkinlik-
ler çeşitli nedenlerle bu seneye
bırakılmak durumunda kalmıştı.
Müzikalimizden kulüp başkanı
olan Sena ayrılmak zorunda kala-
caktı çünkü değişim programıyla
Belçika’ya gidiyordu. Koca bir
sahneye sahip olan Gwen de deği-
şim ile gelmiş bir arkadaşımızdı
ve onun da sahnesini çıkarmak
durumunda kalmıştık. Bunun ya-
nında o kadar hazırlık boşa mı
gidecekti? “Her şeyi unuturuz
hocam, niye ertelendi?”, “Ben
seneye 12. sınıfta olacağım, çık-
mak zorundayım hocam.”, “Bütün
işlerimi ona göre ayarlamıştım, ne
yapacağız şimdi?” sorularına ma-
ruz kaldı hocalarımız. Kendimize
olan özgüvenimiz kırılmıştı. Çün-
kü gerçekten de çok güzel çalış-
mıştık ve her şey yerli yerine otu-
insan önce bu işin ciddiyetine
varamadı. Devamlı okul çıkışında
ve öğle teneffüslerinde provaya
kalındı. Zaman zaman da dersler-
den alınma mevzusu çok sorun
yarattı ve iyice ortam gerildi. Se-
naryoyu beğenmeyenden tutun,
dans etmek istemeyen birçok in-
san oldu. Aslında onların da ger-
çekte öyle hissetmediklerini, aksi-
ne “Ya yapamazsak!” korkusu
yaşadıklarını bu gösteriden sonra
görmüş olduk. Peki, nasıl üstesin-
bize yardım etti, içimizden bazıla-
rı bu aksilikler yüzünden moral
bozukluğu yaşadı. Diğerlerimiz
onlara yardım etti, yürek verdi.
Kısacası bir kardeşlik ortamı oluş-
tu aramızda. Yaşadığımız aksilik-
ler de pek küçük aksilikler değil-
di. Okulumuzdaki genel etkinlik-
ler çeşitli nedenlerle bu seneye
bırakılmak durumunda kalmıştı.
Müzikalimizden kulüp başkanı
olan Sena ayrılmak zorunda kala-
caktı çünkü değişim programıyla
Belçika’ya gidiyordu. Koca bir
durumunda kalmıştık. Bunun ya-
nında o kadar hazırlık boşa mı
gidecekti? “Her şeyi unuturuz
hocam, niye ertelendi?”, “Ben
seneye 12. sınıfta olacağım, çık-
mak zorundayım hocam.”, “Bütün
işlerimi ona göre ayarlamıştım, ne
yapacağız şimdi?” sorularına ma-
ruz kaldı hocalarımız. Kendimize
olan özgüvenimiz kırılmıştı. Çün-
kü gerçekten de çok güzel çalış-
mıştık ve her şey yerli yerine otu-
S A Y F A 1 7
ruyordu. Bu bizim yaşadığımız ilk
büyük aksilikti. Sonraki gösteri-
mizin de tarihi belli değildi. Baş-
roldeki Sena’nın, Gwen’in dansta,
soloda, koroda olan pek çok öğ-
rencinin zorunlu sebeplerden ay-
rılması sonucu senaryo tekrar
uyarlandı. Sena’nın rolünü direkt
üstelenemeyeceğimden senaryo-
nun neredeyse tamamına yakını
değişti. Danslardan çıkan onca
insan üzerine yeni kişiler bulmak
durumunda kaldık ve bunun için
herkes seferber oldu. Açıkçası
onlar olmasa çok zor durumda
kalırdık çünkü danslar müzikli
oyunumuzun çok büyük bir kıs-
mını oluşturuyordu. Onlara da çok
teşekkür ediyorum fazladan çalı-
şıp, dansı sadece kendi başlarına
öğrenip bize çok büyük bir yar-
dımda bulundukları için. Bu sene
provalar açısından daha da zorlu
bir seneydi çünkü geçen sene 10.
sınıf olan çoğunluk hâliyle bu
sene 11.sınıf olmuştu ve çoğu
kişinin dershanesi vardı. 12. sınıf-
lardan hiç bahsetmiyorum bile
çünkü onların her gün dershanele-
ri vardı. Nedendir bilinmez belki
de olgunlaştığımız için bu sene
yapılan provalar daha ciddiye
alındı ve tabii ki daha çok eğlenil-
di. Çoğu zaman durumu çok
önemseyen grup artık olgunlaşı-
yordu, bu onun göstergesiydi,
şimdi burada düşününce bunu
anlıyor insan. Provalarda yaşanan
o stres arasında gülüşülen dakika-
lar ve komiklik yapan insanlar ile
çok güzel anılar kaldı elimizde.
Çok önce değil daha son genel
provalarımızın olduğu günlerde
herkesi toplayıp delicesine şarkı
söylemiş insanlarız biz, replikleri-
mizi hatta diğer insanların komik
repliklerini tekrarlayıp duran bir
grup hayal edin. Aynen öyleyiz
biz. Gelelim asıl konumuza yani
yaşananlara. Sene başında belirle-
nen tarih ertelenmek zorunda ka-
lındı. Tarih bizim için çok önem-
liydi çünkü oyunumuzda olan 12.
sınıflar için buradaki provalara
katılmak çok ağır bir yüktü ve
onlar da kendilerini daha geç ta-
rihlere ayarlamamışlardı. Herke-
sin içini bir karamsarlık, korku,
mutsuzluk ve üzüntü kapladı.
Ama bununla ilgilenen başta mü-
dürümüz Ömer Bey, sonrasında
ilgili olan müdür yardımcılarımız,
Zeynep Hoca’mız ve Çiğdem
Hoca’mız sayesinde bu durumdan
da çok etkilenmeden kurtulduk.
Üstelik bu sahneye çıkmadan iki
hafta önce falan başımıza geliyor-
du. Ancak biz ayakta durmayı ve
beraber bir grup olmayı öğrendi-
ğimiz için hemen motive olduk ve
provalara aynı şekilde devam et-
tik. Ufak teknik aksaklıklar oldu
ancak en kötüsü Nil’in başına
geldi. Gösteriden iki gün önce
sahnede dekor olarak kullandığı-
mız masa düştü. Tam da o sırada
ikinci akışımızı alıyorduk ve
danslardan birinin yapıldığı bir
sahnedeydik. O anda yaşadığımız
üzüntü ve korku oldukça büyüktü.
Grupça moraller sıfırlandı sıfır-
lanmasına ama biz yine de Nil
için yapılması gerekenleri yaptık-
tan sonra provamıza devam ettik.
Aklımız hep Nil’deydi normal
olarak. Provaya devam etmemiz
bile bizim müzikli oyunumuzu ne
kadar ciddiye aldığımızı gösteri-
yordu. Nil bir profesyonel gibi
davranıp o hâliyle ertesi günkü
provaya geldi. Genel provalarda yeri geldi ağla-
dık, sinirlendik ama provaların
sonu hep eğlenceydi. Gösteri ön-
cesinde herkes hiç olmadığı kadar
heyecanlıydı. Kazım Hoca bile o
kadar mutlu ve heyecanlı görünü-
yordu ki... İlk sahneyi herkes ha-
zır bir şekilde arkada bekliyordu.
Umut sunucu olarak ilk çıktığında
herkesin kalbi gümbür gümbürdü.
O sahneye ilk çıkanların tek dü-
şündüğü “Acaba mikrofonum
çalışır mı?” olmuştu. Ancak sorun
çıksa bile çok güzel toparlandığı
için sahne tamamlanınca herkesin
kendine güveni geldi. Hocaların
bizim için bu kadar seferber olma-
sı, insanların o kadar iyi bir iş
çıkarması bizi hem şaşırtıyor hem
gururlandırıyor hem de mutlu
ediyordu. Kısacası tam bir duygu
seli içindeydik müzikli oyun za-
manında. Mikrofonu çalışmayan
Murat en önemli sahnede bağır-
maya başladı ve o koca salona
sesini duyurdu. Michael Jackson
panosunu sahneye çıkarmak için
kapının arkasında hazırlık yapıl-
ması gerektiği sahnede, kapı ayar-
landığı gibi kendi kendine kapan-
mayınca arkadan nasıl geçecekle-
rini düşünürken Umut tam bir
kurtarıcı olarak "Neden kapıyı
kapatmadınız, kapısız köyden mi
geldiniz siz? " dedi. Üstelik buna
hiç bir şekilde provalarda çalış-
mamıştık! O an bizdeki rahatlama
kelimelere dökülemez. Kurtarıcı-
mız oldun Umut! Bardak şovunda
ise yanlış gelen ışık yüzünden
dikkatimiz dağılıp yanlış yapınca
toparlayıp devam ettik. O anda
sahnede aklımızdan geçen şeyler
o kadar yoğundu ki ne yaptığımı
bile hatırlamıyorum aslında sade-
ce şovumuzu güzelce bitirdiğimizi
biliyorum. Sahne arkasında yaşa-
nan ve üst üste değiştirilmesi ge-
reken kıyafetleri söylemiyorum
bile. Sadece yirmi saniye içinde
üstünü değiştirip tekrar sahneye
çıkan arkadaşımız Sude imkânsızı
başardı. Başta Julia olmak üzere
kıyafet değiştirmek için bize ku-
liste yardım edenler ile arkada
savaşta olduğumuz kesindi. Ben
kıyafetimi bulamadığımda o telaş
içindeyken Julia’nın üstündeki
kıyafeti çıkarıp bana vermesini
unutamayacağım. Uzun lafın kısa-
sı müzikalle beraber biz yardım-
laşmayı, bir grup olmayı, birbiri-
mize bağırsak kızsak bile sonra-
sında tekrar barışabilmeyi, alçak-
gönüllü olmayı öğrendik. Kim
bilir bunların yanında neler neler
öğrendik de şu anda fark demiyo-
ruz. İyi ki bu müzikali sizin gibi
bir grupla yaptık, iyi ki sizin gibi
öğretmenlerle iş birliğine girdik
ve iyi ki böyle bir okulda okuyo-
ruz. Yaşadığımız ve yaşattığınız
her şey için teşekkürler.
Melike Selin BALIKÇI 11D
T H E P A L A
S A Y F A 1 8
REHBERLİK SERVİSİ
Gülin ŞEKERCİ / Psikolojik Danışman
26-29 Kasım 2013 tarihleri arasında 9. sınıf öğrencileri-
mize “ 9. Sınıfın Önemi (Ortaöğretim Yönetmeliği,
Sınıf Geçme, Sınav, Devam-Devamsızlık)” seminer i
gerçekleştirilmiştir.
“Edebiyat Söyleşileri” kapsamında 24 Aralık 2013 tari-
hinde Yazar ve TV Programcısı Enver AYSEVER konu-
ğumuz olarak öğrencilerimizle hayata ve okumaya dair
paylaşımlarda bulunmuş, kitaplarını imzalamıştır.
2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı "Ana-Baba Okulu"nun
“Etkin Öğrenmede Ailenin Rolü” konulu ikinci oturumu
26 Kasım 2013 Salı günü gerçekleştirilmiştir.
İstanbul Üniversitesi tanıtım gezisi 11. sınıf öğrencile-
riyle 13 Kasım 2013 Çarşamba günü gerçekleştirilmiştir.
2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı "Ana-Baba Okulu"nun
“Ergenle Yaşamak” konulu üçüncü oturumu 24 Aralık
2013 Salı günü gerçekleştirilmiştir.
18 Aralık 2013 Çarşamba günü, öğrencilerimize İstan-
bul Emniyeti Çocuk Şube Müdürlüğü’nün katılımıyla
“Güvenli İnternet Kullanımı” seminer i gerçekleşti-
rilmiştir.
S A Y F A 1 9
MİMAR ADAYLARINDAN YÜKSEK YAPILAR Salt Galata’nın düzenlemiş olduğu “Mimarlık ve Tasarım “konulu workshop etkinliğinde Görsel Sanatlar Dersi öğren-
cilerimiz; gökdelenlerin tarihsel sürecini ve kullanım amaçlarını Mimar Ali Bey’in sunumu aracılığı ile kavradılar. Kat
planlamalarını yapmış oldukları gökdelen tasarımlarını, farklı materyaller kullanarak maket hâline ulaştırdılar. Gün sonunda her biri mesleğe dair bir adım daha bilgi sahibi olmanın vermiş olduğu mutlulukla hedeflerine olan tutku-
larını güçlendirdiler… Merve SAVRAN / Resim Öğretmeni
S A Y F A 1 9
YÜKSEK YAPILAR
Öğrencilerde yazma bilinci oluşturmak ve onların bu
konudaki becerilerini geliştirmek amacıyla, okulumuz
Edebiyat-Sosyal Dersler Bölümü “Fantastik Roman
Yazma ve Fantastik Edebiyat” üzerine 19.12.2013
tarihinde Yazar Barış MÜSTECAPLIOĞLU ile bir
söyleşi gerçekleştirilmiştir. Söyleşide MÜSTECAPLIOĞLU, “Fantazya nedir,
nasıl kurgulanır?” sorusundan yola çıkarak fantastik
roman planının nasıl yapılması gerektiğinden, karak-
terlerin ve mitolojinin roman kurgusundaki öneminden
bahsetmiş ve kendi kitaplarından örnekler vermiştir. Yazar, ayrıca hayal ve gerçek bağlantısının nasıl kuru-
labileceğini çizimler üzerinden anlatarak öğrencileri-
miz için fantastik dünyanın kapılarını aralamıştır.
Barış MÜSTECAPLIOĞLU’na bu keyifli söyleşi için teşekkür ederiz.
Leyla TARAKÇI / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
“BARIŞ MÜSTECAPLIOĞLU” İLE SÖYLEŞİ
S A Y F A 2 0
Bu ay size Pilates ile ilgili bilgiler vereceğim. Yaklaşık 2-3 senedir Pilates yapmaktayım. Pilates hem sağlıklı olmamı
hem de fit görünmemi sağlıyor. Bu yüzden pilates deyip geçmeyin. Pilates eğitimimi Türkiye’de ünlülere ders veren
bir eğitmenden aldım. Bu yüzden pilatesi detaylı bir şekilde öğrenebilme fırsatım oldu.
Joseph H. Pilates Kimdir?
1880 yılında, Almanya'nın Mönchengladbach şehrinde doğan Joseph Pilates zayıf ve
hastalıklı bir çocuktu. Pilates, bir aile hekimi tarafından kendisine verilen anatomi kitabı
sayesinde daha çocukken insan vücudunu incelemeye başladı. Kitabın her bir sayfasını
anlamak ve öğrenmek için kendi beden hareketlerinden faydalandı. Jimnastikçi bir baba
ile doğa hekimi bir annenin oğlu olan Joe, daha sonra yetenekli bir boksör, jimnastikçi,
sirk cambazı, kayakçı ve dalgıç oldu Bunların yanında Yoga ve Zen meditasyonu ile de
ilgilendi. Kendi vücudunda deneyimlediği değişim ile Joe Pilates mottosu haline gelen
çok basit bir gerçeğin farkına vardı.
Genel Olarak Pilates Nedir?
Pilates, 20. yüzyılın başlarında Joseph H. Pilates tarafından geliştirilen ve kendisinin "contrology" diye adlandırdığı
denge, nefes ve hareket sistemlerinin sentezi olan metot. İçinde barındırdığı 500'ün üzerinde egzersiz ile kasları uza-
tır ve güçlendirir. Pilates, öncelikle, vücudun merkezinin (core) güçlendirilmesi ve sabit tutulması prensibine daya-
nır.
Pilates’in Prensipleri
Stabilizasyon
Pilates'in ilk amacı pelvisi (leğen kemiği) ve omurgayı doğal pozisyonunda stabilize etmektir. Sabit ve stabilize edil-
miş bir kaynaktan başlayan (örn.leğen kemiği) hareket vücudun gücünü ve verimini artırırken, doğal dengesini de
yeniden kazanmasını sağlar.
Kontrol
Pozisyonların ve sıralamalarının, tam kontrol altında ve tüm detaylara dikkat edilerek yapılması, hareketlerden en iyi
sonucun alınmasını sağlayacaktır.
Konsantrasyon
Bedeni zihin kontrol eder. Egzersizlerin yapılmasındaki doğru zihinsel yönelme ve hareketteki farkındalığın oluşma-
sına derinlemesine odaklanma amacı, konsantrasyonu tekniğin ayrılmaz bir parçası haline getirmektedir.
Akıcılık - (Flow)
Pilates, birbirine bağlı ve devamlı bir hareket akışı içinde yapıldığında doğrudur. Hareketlerin kendi içlerinde ve bir
sonrakine akıcı olarak geçişi, etkin zaman ve efor kullanımı ile derslerden alınacak faydayı maksimize ederek sonuca
ulaştıracaktır.
Nefes
Yeni başlayanlar için nefes kullanımındaki en büyük yanlış hareket sırasında nefesi tutmaktır. Zamanla, doğru veri-
len nefesin, tüm nefes kullanımını nasıl harekete geçirdiğini, merkezin desteğini kolaylaştırdığını ve hareketin yo-
ğunluğunu artırdığını göreceksiniz. Sonuçta, nefessiz hayat düşünülemez.
Doğruluk - (Precision)
Pilates detaylar açısından zengindir. Hareketlerde kullanılan tekniğin ve yapılışının doğruluğu inanılmaz sonuçlar
elde edilmesini sağlayacaktır. Pilates tekniğinde sonuç detayda gizlidir.
Pilatesten Ne Beklemeliyiz, Bize Katkıları Nelerdir?
Pilates, öncelikle, vücudun merkezinin –"core"- güçlendirilmesi ve sabit tutulması prensibine dayanır. Pilates, atiklik
ve kas gücünün dengeli olmasını sağlamak amacıyla iç karın kasları ile alt sırt ve bel kasları arasında eşit bir denge-
nin kurulmasını hedefler. Her Pilates egzersizi, yapılan hareketlerin kurgusu gereği belli kas grubu üzerinde uzama
ve esneme etkisi yaratırken, karşıt kas grubunda da güçlenme etkisini gerçekleştirir. Pilates bu şekilde uzun ve güçlü
kaslar oluşmasını sağlarken, enerjik, ağrısız, esnek ve güçlü bir vücut yaratılmasına da yardımcı olur. Pilates sırasın-
daki zihinsel odaklanma ve konsantrasyon da Pilates'in fiziksel disiplini kadar önemlidir. Egzersizler konsantre olu-
narak doğru ve kontrollü yapıldığında vücuttaki gelişme çok daha hızlı olmaktadır. Pilates beden için olduğu kadar
zihin için de faydalı bir çalışma metodudur. Pilates metodunu öğrendiğinizde, Pilates'ten beklenenlerin gerçekleşti-
ğini göreceksiniz.
HAZIRSANIZ HAYDİ PİLATESE BAŞLIYORUZ !..
Eylül YASASEVER / 9D Kaynakça: http://tr.wikipedia.org/ - http://www.studyopilates.com/
S A Y F A 2 1
Pilates Vücudu: • Güçlü, esnek, dayanıklı ve sabit
• Düzgün duruş (postür) • İnce ve uyumlu bir vücut
• Güçlü, uzun kaslar • Düz bir karın, içeri ve yukarı doğru gelişmiş karın
kasları • Yüksek enerji ve canlılık
• Daha iyi denge ve koordinasyon • Kronik sakatlanmalara neden olan güç-
süzlükten kurtulma • Artan zihin/beden farkındalığı ve
bağlantısı
Pilates Aletleri Pilates aletlerinin geçmişi Joseph Pilates'in 1. Dünya savaşı sırasında İngiltere'de tedavi ettiği yaralı askerlerle yap-
tığı çalışmalara dayanır. Hastane yataklarına taktığı yaylar ile yaptığı ilk denemeler bugünkü adıyla Cadillac Aleti-
nin doğmasını sağlamıştır. Bu alet sayesinde hastaların yataklarından kalkmadan yapabildikleri direnç egzersizleri
iyileşmelerini hızlandırmıştır. Sirk artisti olarak çalıştığı dönemlerden esinlendiği Wunda Chair ise daha sonra Joe tarafından evde kullanılabile-
cek bir Reformer tipine dönüştürülmüştür. Malzeme bulma konusundaki yaratıcılığı ile tanınan Joe, ilk Barrel'ı ikiye böldüğü bir bira fıçısından, Magic Circ-
le'ı da fıçıyı tutan metal çemberlerden yapmıştır. Amerika'ya yerleştikten sonra Joe, yeni Pilates aletlerini, New York, 8th Avenue, 56th Street'teki stüdyosunun al-
tında kurduğu küçük atölyesinde kardeşi Fred ile birlikte geliştirmeye devam etmiştir. Pilates aletlerinin hareketle-
rin yapılmasını kolaylaştırması ya da direnç uygulayarak zorlaştırması, (assistance & resistance) vücudun başka
hiçbir şekilde koruyamayacağı güvenli ve verimli bir hareket aralığında (range of motion) çalışmasını garantiler. Pilates Aletleri : • Reformer • Cadillac (Trapeze Table) • Wall Unit (Tower) • High Chair • Wunda Chair • Small Barrel • Spine Corrector • Ladder Barrel • Ped-o-Pull • Magic Circle
Pilates Zihni • Artan farkındalık
ve özgüven • Zihnin zindeleşmesi ve ruhun
canlanması • Artan "merkezde" olma hali • Gençleşme hissi • Artan konsantrasyon ve odaklanma
Pilates Vücudu:
• Güçlü, esnek, dayanıklı ve sabit
• Düzgün duruş (postür)
• İnce ve uyumlu bir vücut
• Güçlü, uzun kaslar
• Düz bir karın, içeri ve yukarı doğru gelişmiş karın
kasları
• Yüksek enerji ve canlılık
• Daha iyi denge ve koordinasyon
• Kronik sakatlanmalara neden olan güç-
süzlükten kurtulma
• Artan zihin/beden farkındalığı ve
bağlantısı
Pilates Zihni
• Artan farkındalık
ve özgüven
• Zihnin zindeleşmesi ve ruhun
canlanması
• Artan "merkezde" olma hali
• Gençleşme hissi
• Artan konsantrasyon ve odaklanma
S A Y F A 2 2
Müzik Hayat belli bir ritim içinde sürer, müzikte de olduğu
gibi. Yaşadığımız sürece duygularımız bize egemen olur. Müzi-
ğin duyguları aktarması, soyut düşüncelerimizi somut kılar. Bu sebep-
le müzik, ruhumuzu etkiler.
Günümüzde birçok müzik türü vardır. Pop, Rock,
Funk, Blues, Country gibi türler bunlardan birkaçıdır.
Her türün kendine özgü, farklı bir hissiyatı vardır. Bu-
nun sebebi, her türün ortaya çıkmasında belli kültürel
faktörlerin etkili olmasıdır. Kimisi rock müziği pop mü-
ziğe tercih eder, kimisi elektronik müziği daha çok se-
ver. Bu kişisel bir tercihtir. Ben 7 yıldır müzikle ilgileni-
yorum ve pek çok müzik türüyle tanıştım. Son iki yıldır
farkına vardığım bir yargı var; belli bir müzik türünü
kötülemek. Günümüzde müzik piyasası öyle kötü bir
duruma geldi ki piyasa emeksiz yapılan müziklerle dol-
du. Bu durum bütünüyle müzik için de geçerlidir, sadece
bir müzik türü için asla söz konusu olamaz. Rock müzik
dinleyen birisinin pop müziği kötülemesi, bu kişinin kendi hoşlandığı müzik türü hakkında yeterli bilgiye sahip
olmadığının kanıtıdır. Çünkü Pop müzikte uğraşılmadan yapılmış ticari amaçlı şarkılar olduğu gibi aynı durum
rock müzik için de geçerlidir. Birinin bir türü sevmemesi doğaldır ancak asla kötüleyemez çünkü içinde bulun-
duğumuz bu zaman diliminde, ticari amaçlı müzik çok yaygınlaştı. Şimdi çoğunuzun kafasında emek harcanan
müziğin nasıl olması gerektiği sorusu oluşmuştur. Emek harcanan müzik; özgündür, müzisyenin anlık duygu-
larını çok iyi yansıtır ve bu müziğin bir ruhu vardır. Bu ruh müziği hissettirir. Bir müzik bestelenirken, beste-
lenmek için masa başına oturup yazılmaz. Kendiliğinden hiç beklenmedik bir anda gelir. Ve müzik asla para
kazanmak amacıyla veya topluma kendi müziğini dinletme amacıyla yapılmaz. Bunlar zaten amaç güdülmeden
de kendiliğinden zamanla var olur. Ancak para kazanmak ve insanlara dinletmek için müzik yapılırsa duygu-
lardan ve kişisellikten uzak bir şarkı ortaya çıkar ve bu bir müzik eseri olamaz. Ben pek çok müzik türünü din-
ledim ve müzisyen olmanın yolundan geniş, ön yargısız bir anlayış ve kaliteli bir müzik kültürünün olması
gerektiğine inanıyorum. Bunlar sağlandıktan sonra müzik yapmak kişinin zaten içinde oluyor ve gerçek bir
sanat eseri ortaya çıkıyor. Bana göre; özgün, bir an için var olan, tekrarı olmayan ve akılda kalıcılığını devam ettiren her eser başarılıdır.
Böylece başkalarına da aktarılabilir. “Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir.” – Platon
Müzik
Hayat belli bir ritim içinde sürer, müzikte de olduğu
gibi. Yaşadığımız sürece duygularımız bize egemen olur. Müzi-
ğin duyguları aktarması, soyut düşüncelerimizi somut kılar. Bu sebep-
le müzik, ruhumuzu etkiler.
Bartu GERGERLİOĞLU 11E
S A Y F A 2 3
T H E P A L A Eylül YASASEVER 9D Sude KARATAŞ 9D
S A Y F A 2 4
VADEDİLMİŞ BİR GEZİ: HAFIZA PALAS
Bu dönem Resim Kulübü olarak
gerçekleştirdiğimiz dördüncü ge-
zimiz için 24 Aralık Salı günü
SALT Beyoğlu’ndaydık. Gezimiz
iki aşamalıydı; önce binadaki ser-
giyi dolaşacaktık sonra serginin
çizgisinde devam eden atölye
çalışmasına katılacaktık. Türk Avangart sanatının önde
gelen isimlerinden Gülsün KA-
RAMUSTAFA’nın bugüne kadar-
ki en kapsamlı sergisi olan
“Vadedilmiş Bir Sergi”nin adı
bile bu büyüklükte bir projenin
zamanının geldiğine işaret ederek
iddiasını ortaya koyuyor. 10 Ey-
lül’de SALT Beyoğlu ile SALT
Galata’da başlayan ve 5 Ocak’a
kadar sürecek olan sergi, KARA-
MUSTAFA’nın 70’lerin sonun-
dan günümüze kadar yaptığı re-
simleri, heykelleri, halıları, kolaj-
ları, videoları ve enstalasyonları
ziyaretçileriyle buluştururken
KARAMUSTAFA’nın resim sa-
natıyla, yenilikçi ve deneysel eği-
limlerinin yansıdığı çağdaş sanatı-
nın sentezlenmesi ile oluşan sa-
natsal var oluş biçimini gözler
önüne seriyor. Sergiye hâkim tema, hareketlilik
olgusu çevresinde oluşturulmuştu.
Bu hareketlilik fikri eserlere za-
man zaman kırdan kente göç ve
yer değiştirme, zaman zaman zo-
runlu göç, yerinden edilme, kaç-
ma ya da sınır geçme olarak yan-
sımıştı. Köyden şehre göçün etki-
siyle 80’li yılların başlarında orta-
ya çıkan Türkiye’ye adeta yeni bir
kimlik kazandıran “Arabesk Kül-
türü”nün toplum üzerinde oluştur-
duğu ikilemler sergide yerini bul-
muştu. KARAMUSTAFA’nın bu
dönemlerde Yeşilçam’da sanat
yönetmeni olarak mekân gezmele-
rinde topladığı duvar halıları,
plastik bitkiler, boncuklar, parlak
yorgan ve çiçekli pazen elbise
kumaşları, rakı bardakları gibi
eşyaları bazen olduğu gibi kulla-
narak, bazen de ikonlar, Ameri-
kan filmlerinden resimler, leopar
desenli kumaşlar ya da son akşam
yemeği tablosu gibi çoğunlukla
Batı kültürüne ait görünen ögeler-
le birleştirerek bu ikiliği bariz bir
şekilde gözler önüne sermeyi ba-
şarmıştı. Resimlerinde Yeşil-
çam’ın arabesk dönemlerinden
Ahu TUĞBA gibi yıldızları ve
onların yine bu kültüre ait hayran-
ları, genç kızların bu sanatçılara
özenerek evden kaçmaları, kır
hayatlarını bırakıp şehre gelerek
küçük, sıkışık kapıcı dairelerinde,
bodrum katlarında ya da gecekon-
dularda yaşayan fakat önceki ha-
yatlarındaki alışkanlıkları ve kent
yaşamının gerektirdikleri arasında
kalmış insan manzaraları işlen-
mişti. Genelde sanatçıların serleri-
nin adları arabesk şarkı sözleri
gibi acıklı ve içli idi. Serginin
giriş katındaki tekerlekli metal
sepetlerden ve içlerindeki renkli
parlak yorganlardan oluşturulmuş
Mistik Nakliye enstalasyonu; zi-
yaretçilerin bunların yerlerini de-
ğiştirebilmeleriyle hareket ve göç
olgusunu mükemmel bir şekilde
anlatmakta ve sergide bizleri nele-
rin beklediğine dair bir önsöz
niteliğindeydi. Bunların yanında
zorunlu yer değiştirme, yerinden
edilme, sınır geçme, toplumsal
cinsiyet ve kültürel farklılıklara
yaklaşım gibi trajik Türkiye ger-
çeklerini de Çifte Hakikat (1987),
Kuryeler (1991), Vatan Doğdu-
ğun Değil, Doyduğun Yerdir
(1994) ve Muhacir (2003) eserle-
rinde işlemiştir. Örneğin Kuryeler
işinde sınır geçerken ailelerin el
koyulacağı düşüncesi ile kişisel
resimlerini, paralarını, mektupla-
rını, yasak siyasi dokümanlarını
çocuklarının yeleklerinin içlerine
saklaması anlatılmakta, yurt de-
ğiştirmeye zorlanmış insanların
geçmişlerini de yanlarında taşıma-
ları ve mekânsal belleklerini koru-
ma girişimleri hakkında ziyaretçi-
ler düşünmeye çağrılmaktadır. KARAMUSTAFA’nın kariyeri
boyunca hareketlilik, mekânsal
bellek, kimlik sorunları, kültürel
farklılık gibi konuları pek çok
kere işlemesi ama bunu yaparken
farklı açıları ve bağlamları kullan-
ması ile meydana getirdiği döngü-
sel sanat pratiğinin bu özelliği
serginin sunumunu da etkilemiş;
eserler yapıldıkları dönemlere
göre sıralanmaktansa daha kap-
samlı şekilde temalarına ve bağ-
lamlarına göre bu döngüsel prati-
ğe uygun olarak sunulmaktadır. Sergi turumuz, alışkın olduğumuz
şekilde, herkesin bireysel olarak
dolaşması fikrine sahip değildi.
Tur boyunca SALT Yorumlama
ekibinden rehberlerimiz bizleri
sanatçı, serginin tarihsel süreci,
eserlerin altyapısı ve yapıldıkları
dönemin siyasi, ekonomik ve sos-
yokültürel koşulları hakkında
paylaştıkları detaylı bilgilerle ay-
dınlatırken, yönelttikleri sorularla
hem serginin anlaşılmasında
önem teşkil eden kavramlara ve
tarihsel olaylara dikkat çekmiş
hem de eserlerin bizde uyandırdı-
ğı duygu ve düşünceleri sesli ola-
rak dile getirmemizi sağlayarak
bir beyin fırtınası yaratmış oldu-
lar. Bunun sonucunda sergide
sadece bir izleyici değil katılımcı
da olduk. Uygulamış oldukları bu
interaktif metot sergide verilen
mesajları daha iyi benimsememi-
ze ve bizlerin gezimizin ikinci
aşamasındaki atölye çalışması için
hazır hissetmemize yardımcı oldu.
S A Y F A 2 5
VADEDİLMİŞ BİR GEZİ: HAFIZA PALAS
“Hafıza Palas” adlı atölye çalışması
sergideki hareketlilik fikrinin bir diğer
ögesi olan mekânsal bellek teması
üzerine kuruluydu. KARAMUSTA-
FA’nın oturduğu apartmanın eski Rum
sahiplerinin 6-7 Eylül olayları yüzün-
den yer değiştirmek zorunda bırakılan
insanlar olduğunu öğrenmesi ve onla-
rın izini sürüp onlarla tanışması üzeri-
ne onların anısına yaptığı Apartman
(2012) adlı eserindeki gibi bizler de
gezimizin yapıldığı Salt Beyoğlu bina-
sının geçmişi hakkında bir çalışma
yaptık. Öncelikle Gülsün Karamusta-
fa gibi çoğunlukla ötekilik, aidiyet,
toplumsal kimlik ve bellek kavramları
üzerine işler üretmekte olan eğitmeni-
miz, sanatçı Hera BÜYÜKTAŞÇI-
YAN bize binanın en başta bir Rum
aileye ait olan girişi ticarethane olarak
kullanılan Siniossoglou Apartmanı
olduğunu daha sonra Osmanlı Bankası
için kullanıldığını, 1950’lerden sonra
ticari, siyasi veya sanatsal amaçlarla
yararlanıldığını ve 2011’den itibaren
günümüzdeki Salt Beyoğlu olduğunu
anlattı. Daha sonra ikişerli gruplar
hâlinde hem binanın mekânsal değişi-
mini anlatan hem de İstanbul’un kent-
sel dönüşümüne değinen bir kolaj ça-
lışması yapacağımızı öğrendik ve eğit-
menimiz eşliğinde bizlere verilen
SALT Araştırma ve Osmanlı Bankası
Arşivi’nden seçilmiş resimlerden ve
dergi, kumaş parçaları, asetat kâğıtları
gibi çeşitli objelerden yararlanarak
kendi defterlerimizi ürettik. Bu çalış-
malarımız 4 Ocak Cumartesi günü
diğer okulların da katılımıyla Salt Be-
yoğlu’nda bir kompozisyon oluşturu-
larak sergilendi. Sena Hazal ÖKMEN
S A Y F A 2 6
Avusturya –Macaristan İmparatorlu-
ğu’nun başkenti, büyümeden ve modern-
leşmeden nasibini alsa da barok tarzın
ince süslemelerini ve Art Nouveau stilinin
ihtişamını her köşe başında yansıtır. Mo-
dern hayatın getirdiği mecburi işaretler ise
asgari düzeydedir. Otomobilleri kaldırıp
yerine zaten çokça bulunan faytonlar ko-
yulduğu anda tarihte yolculuğa hazırız
demektir.
Viyana denince akla Sigmund Freud, Jo-
hann Strauss, Gustav Mahler gibi önemli
şahsiyetler, harika müzikler eşliğinde
yapılan valsler gelir. Viyana coğrafi ola-
rak Avusturya’nın doğu köşesinde, Tuna
Nehri’nin iki kıyısına yayılır. Avustur-
ya’yı kaplayan Alp Dağlarına oldukça
uzak ve hayli düz bir ovada yer alır. Bu-
gün de merkez sayılan İnnere Stadt, eski-
den surlarla çevrili ve etrafında da tarlala-
rın yer aldığı korunmuş bir şehirmiş.
1857’de şehrin genişlemesine imkân ver-
mek amacıyla duvarlar yıkılmış ve Ringst-
rasse adlı dairesel bir cadde yapılmış. Bu
cadde üzerine 20’nci yüzyılın başına kadar
devam eden müthiş bir inşaat faaliyeti
başlamış ve bugün şehre etkileyici havası-
nın veren Staatsoper (opera binası), Rat
haus (belediye binası ), Burgheater
(tiyatro), üniversite ve müze gibi müthiş
yapılar inşa edilmiş. Şehrin merkezi Unes-
co tarafından “Dünya Mirası” bölgelerin-
den biri olarak belirlenmiştir. Şehre ilk
kez gelen bir turistin bu binaları bir çırpı-
da gezmesi için üç alternatif vardır: Turist
otobüsü ile tur yapmak, şehrin dümdüz
coğrafyasından faydalanarak kiralık bisik-
letle dolaşmak veya yürümek.
Devlet operası Staatsoper Viyana’nın
kalbi sayılır. Yıl boyunca elli kadar deği-
şik opera eserinin sahnelendiği biletlerin
ortalama 200 eurodan satıldığı ve birçok
ziyaretçinin de bir temsil izlemeden şehri
terk etmediği göz önüne alınırsa Staatso-
per, ziyaretçilerin programında çok önemli
bir yer tutar. Operanın 1945’te II. Dünya
Savaşı’nın son günlerinde çatısından giren
bir bomba ile tahrip olduğunu çok kişi bilir.
Ama daha sonra 10 yıl boyunca bu operanın
tekrar yapılandırıldığı ve dünyanın sayılı
opera binaları arasında yer alacak şekilde
tekrar restore edildiğini bilmeyebilirsiniz.
Operaya ait kostüm ve dekorların, binanın
içinde depo alanı çok kısıtlı olduğundan her
temsilden önce kamyonlarla kilometrelerce
öteden taşındığını ve bunun da maliyetlere
nasıl yansıdığını öğrenmek ilginç. Ayrıca
operanın ne olursa olsun, biletler ne kadar
önceden ne kadar yüksek fiyatlara satılırsa
satılsın yine de yarı yarıya devlet tarafından
sübvanse edilmesi de şaşırtıcı bir gerçek.
Sahne arkasını gezen turistin, dekorların
nasıl hazırlandığını, sahneden sahneye ge-
çerken 1-2 dakikada nasıl dekor değişebildi-
ğini görmek de hem sanat hem teknoloji
meraklıları için ilgi çekici. Opera sahnesinin
ve opera çukurunun yerleşimi, bu binada
sanatçılar için önemli engel teşkil edermiş.
Bu sahnede sesini orkestrayı aşırarak seyir-
ciye net bir şekilde duyurabilen sopranolar,
altolar dünyanın diğer operalarında hiç zor-
lanmazlarmış.
Opera gezisinin ardından dinlenmek ve
şehri biraz yaşamak için Sacher Hotel’in
meşhur pastanesinde Sacher Torte adı veri-
len kayısı reçelli çikolatalı pastadan tatmak
ve meşhur kahvesinden içmek şarttır. Viya-
na’daki zengin kahve geleneği Osmanlıların
1683 yılındaki kuşatmasına dayanıyor. Bu-
raya kahveyi ilk Osmanlılar getirmiş, Os-
manlı ordusu çekilirken arkalarında bırak-
tıkları arasında kahve çuvalları keşfedilmiş.
Bu maddenin ne olduğunu bilen birisi kah-
venin nasıl öğütülüp içecek hâline getirile-
ceğini Viyanalılara göstermiş. Viyana tari-
hinin bu en önemli olaylarından birinin bir
diğer hatırası ise ay şeklinde hamur işi olan
kruvasanlar. Kuşatmanın sona ermesini
kutlamak için halk, Osmanlı bayraklarında
gördükleri hilali mutfaklarında yorumlamış.
Viyana’ya giden herkesin mutlaka tatması
mecburi olan lezzet Wiener Schnitzeldir.
İnce dövülmüş dana etinin, yumurta ve
galeta ununa batırılarak kızartılması sonucu
ortaya çıkan muazzam lezzet, her ne kadar
bütün dünyaya yayılsa da lezzet burada
biraz daha farklı. Bazı restoranlar şinitzelle-
rinin konduğu tabaktan bile büyük olması
ile övünüyorlar. Yanında gelen patates sala-
taları da orta Avrupa’ya has damak tatların-
dan. Tabi ardından tatlı olarak elmalı tart
yani apfel strudel yemek de şart.
Viyana altın devrini 1890’lardan itibaren
modernist sanat akımlarıyla yaşamaya baş-
lamış. Bu yıllarda şehirde hem sanatları
hem de kişilikleri dikkat çeken bazı sanatçı-
lar hüküm sürmüş. Tüm zamanların en
önemli yaratıcılık patlamaları bu yıllarda
gerçekleşmiş. Onların eserleri Viyana’nın
bu yıllardaki ruhunu çok iyi yansıtıyor.
Egon,Schiele, Gustav Klimt, Oscar Ko-
koschka gibi çok önemli isimler aynı yıllar-
da bu şehirdeki kültürel akımlara yön ver-
miş. Bu isimlerin eserlerinin ziyaret edilebi-
leceği Leopold Müzesi, özellikle Viyana’ya
özgü sanatsal akımları ve bu yılların ruhunu
yansıttığı için sanatseverlerin zaman ayır-
ması gereken bir yer.
Eğer Viyana’yı bir cumartesi sabahında
geziyorsanız saat 11.00’de şehrin alışveriş
caddelerinden biri Graben’de olmalısınız.
Bu saatte burada yıllardır süren gelenek
olarak Viyana Askeri Bandosu, eski impara-
torluk askeri üniformaları ile ücretsiz bir
konser sunuyor. Konser Hofburg sarayının
avlusunda uzunca bir süre devam ederek
hem Viyanalıların hem de turistlerin gününe
neşe katıyor. Kısacası Viyana, tüm yönle-
riyle damağınızda harika bir tat bırakıyor.
Gültuğ ŞAHİNOĞLU / Biyoloji Öğretmeni Kaynak: Lonely Planet Anthony Haywood Vienna
TARİHİN VE HAYAL GÜCÜNÜN ÖLÜMSÜZ OLDUĞU ŞEHİR: VİYANA
S A Y F A 2 7
Kütüphane etkinlikleri kapsamında “Atatürk Haftası” kutlamalarına
yönelik hazırlanan, Hazırlık ve 9. sınıf öğrencilerimizin katılımıyla 11
Kasım 2013 tarihinde Ayazağa Kampüsü Çok Amaçlı Salon’da yazar
Derman BAYLADI ile “Yüzyılın Dâhisi: Atatürk” kitabı üzerine söyle-
şi gerçekleştirilmiştir. Anadolu kültür ve uygarlığı üzerinde yaptığı ça-
lışma ve araştırmalardan edindiği bilgi birikimini bir yurt tanıtım hizme-
ti olarak insanlara sunma amacı taşıyan yazar Derman BAYLADI, üre-
tim yönünü bu çalışmasıyla ilk gençlik çağı edebiyatına çevirmiştir.
2012 yılında Bulut Yayınevi tarafından yayımlanan “Yüzyılın Dâhisi:
Atatürk” adlı kitap, gençlerin Atatürk’ü daha yakından tanımlarına ola-
nak sağlayacak bir eser olarak hazırlanmıştır. Belgesel, arşivsel bir metin çalışmasının çok ötesinde içten, sıcak bir
anlatımla yazılan “Yüzyılın Dâhisi: Atatürk” adlı bu eser, okurunu samimi duygular içerisinde kucaklayan özel bir
çalışmanın ürünü olmayı başarmaktadır.
Kütüphane etkinlikleri kapsamında, 26 Aralık 2013 Perşembe günü
yazar Sinan MEYDAN ile “Edebiyat Söyleşileri” etkinliği gerçekleşti-
rilmiştir.
Tarih Araştırmacısı ve Yazar Sinan MEYDAN, bilginin doğru yorum-
lanmasıyla Atatürk’ü doğru anlama ve anlamlandırma olanağını sağla-
mıştır. Eşsiz ve benzersiz nitelikleriyle Atatürk’ün toplumdaki kazanı-
mını ve farkındalığını değerlendiren MEYDAN, giderek bu bilincin
güçlendiğini dile getirmiştir.
EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ: SİNAN MEYDAN
Atatürk’ü en yalın ifadeyle “tam bağımsızlık” ilkesiyle açıklayan MEYDAN, bir milletin Atatürk’ün düşünceleri, ilke-
leri ve çağdaşlık anlayışı etrafında bütünleşmesinin her yerde konuşulması gerektiğini savunuyor. Eserlerini, Ata-
türk’ün daha iyi anlamlandırılması için birer tarihsel dipnot araçları olarak gören MEYDAN, geçmişi bugüne taşırken
bugünün de geleceğe not düşülmesini önemsiyor. Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz adına Sinan MEYDAN’a bu gü-
zel söyleşi için teşekkür ediyoruz.
EDEBİYAT ŞÖYLEŞİLERİ: DERMAN BAYLADI
Kütüphane etkinlikleri kapsamında “Entelektüel Söyleşiler” başlığı
altında düzenlenen, 10. sınıf öğrencilerimizin katılımıyla 12 Kasım
2013 tarihinde Ayazağa Kampüsü Çok Amaçlı Salon’da Yazar ve Aka-
demisyen Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN “Gençler için Felsefe ve Demok-
rasi” konusunda bir söyleşi gerçekleştirmiştir. Kısa bir süre öncesine
kadar Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanlığı görevini yürüten
ve daha sonra emekliye ayrılan Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN, ilk sayısı
1972 yılının Ekim ayında çıkan Felsefe dergisinin sorumlu yönetmeni-
dir. Gençler İçin Felsefe Tarihi, Felsefenin Önceliği Bilgi Sorunu, Este-
tikte Anlam ve Yorum, Leibniz’in Felsefesi - Metafizik Üzerine Konuş-
ma, Demokrasi Bilinci, Felsefeden Estetiğe, Kendimle Konuşmalar: Ahlaksızlık Üzerine, Eğitim Üzerine - Kendimle
Konuşmalar - 2 ve Felsefeye Giriş adlı yayımlanmış çok sayıda kitabı bulunan Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN’in öğrencile-
rimizle olan buluşması önemli bir kazanımdır.
ENTELEKTÜEL SÖYLEŞİLER: AFŞAR TİMUÇİN
Yalçın YALÇINKAYA / Kütüphane Sorumlusu
S A Y F A 2 8
Merhaba Sevgili The PALA Okurları, Bu sayımızda sizlere NBA’in nasıl bir lig olduğu, kaçar takımdan oluştu-
ğu ve şu zamanlarda takımların durumları hakkında bazı bilgiler verece-
ğim. İlk olarak, NBA’den bahsetmek istiyorum. NBA, ABD’de kurulmuş
profesyonel basketbol ligi organizasyonudur. NBA maçlarını Türkiye’de
D-Smart platformundan NBA TV, Smart Spor, Smart Spor 2 kanalların-
dan ve CNN Türk kanallarından izleyebilirsiniz. NBA’in logosundaki
kişiyi hiç merak ettiniz mi? Merak etmişsinizdir ancak hiç araştırmamış-
sınızdır. NBA’in resmî logosunda eski Los Angeles’lı Jerry West’in silü-
eti bulunmaktadır. NBA’de toplam 30 takım yer almaktadır. Sevgili Okurlarım, NBA bu sezon 29 Ekim 2013 tarihinde başladı. Baş-
langıç maçları ise Miami Heat ve Chicago Bulls, L.A Lakers ve L.A
Clippers, Indiana Pacers ve Orlando Magic arasında gerçekleşti. Şu ana
kadar oynan maçlara bakarsak Kevin Durant 28.1 sayı ortalamasıyla
NBA’in en skorer oyuncusu durumundadır. Onu Carmelo Anthony, Ke-
vin Love, LeBron James ve Stephan Curry takip etmektedir. Ribaundla-
ra baktığımızda, Kevin Love 13.9 ribaund ortalamasıyla ribaund sırala-
masında en üstte bulunur. Onu Dwight Howard, DeAndre Jordan, Andre
Drummond ve Nicola Vucevic takip etmektedir. Ve en son alarak asist
kategorisinde ise Chris Paul bulunmaktadır. Maç başına 11.3 asist ile bu
kategorinin birinci sırasında bulunan Chris Paul’ü Stephen Curry, John
Wall, Jrue Holiday ve Jeff Teague takip etmektedir. Takımların genel durumlarına baktığımızda, Indiana Pacers oynamış ol-
duğu 36 maçın 29 tanesini kazanarak Doğu konferansında birinci durum-
dadır. Miami Heat ise 27 galibiyet 10 mağlubiyet, Atlanta Hawks 20 gali-
biyet ve 18 mağlubiyetle Indiana Pacers’ı takip etmektedirler. Batı konfe-
ransına bakacak olursak Portland Trail Blazers 28 galibiyet 9 mağlubi-
yet. Oklahoma City Thunder 28 galibiyet 9 mağlubiyet ve San Antonio
Spurs ise 30 galibiyet 8 mağlubiyetle birinci sıradadır.
Merhaba Sevgili The PALA Okurları,
Bu sayımızda sizlere NBA’in nasıl bir lig olduğu, kaçar takımdan oluştu-
ğu ve şu zamanlarda takımların durumları hakkında bazı bilgiler verece-
ğim. İlk olarak, NBA’den bahsetmek istiyorum. NBA, ABD’de kurulmuş
profesyonel basketbol ligi organizasyonudur. NBA maçlarını Türkiye’de
D-Smart platformundan NBA TV, Smart Spor, Smart Spor 2 kanalların-
dan ve CNN Türk kanallarından izleyebilirsiniz. NBA’in logosundaki
kişiyi hiç merak ettiniz mi? Merak etmişsinizdir ancak hiç araştırmamış-
sınızdır. NBA’in resmî logosunda eski Los Angeles’lı Jerry West’in silü-
eti bulununu m
Sevgili Okurlarım, NBA bu sezon 29 Ekim 2013 tarihinde başladı. Baş-
langıç maçları ise Miami Heat ve Chicago Bulls, L.A Lakers ve L.A
Clippers, Indiana Pacers ve Orlando Magic arasında gerçekleşti. Şu ana
kadar oynan maçlara bakarsak Kevin Durant 28.1 sayı ortalamasıyla
NBA’in en skorer oyuncusu durumundadır. Onu Carmelo Anthony, Ke-
vin Love, LeBron James ve Stephan Curry takip etmektedir. Ribaundla-
ra baktığımızda, Kevin Love 13.9 ribaund ortalamasıyla ribaund sırala-
masında en üstte bulunur. Onu Dwight Howard, DeAndre Jordan, Andre
Drummond ve Nicola Vucevic takip etmektedir. Ve en son alarak asist
kategorisinde ise Chris Paul bulunmaktadır. Maç başına 11.3 asist ile bu
kategorinin birinci sırasında bulunan Chris Paul’ü Stephen Curry, John
Wall, Jrue Holiday ve Jeff Teague takip etmektedir.
Takımların genel durumlarına baktığımızda, Indiana Pacers oynamış ol-
duğu 36 maçın 29 tanesini kazanarak Doğu konferansında birinci durum-
dadır. Miami Heat ise 27 galibiyet 10 mağlubiyet, Atlanta Hawks 20 gali-
biyet ve 18 mağlubiyetle Indiana Pacers’ı takip etmektedirler. Batı konfe-
ransına bakacak olursak Portland Trail Blazers 28 galibiyet 9 mağlubi-
yet. Oklahoma City Thunder 28 galibiyet 9 mağlubiyet ve San Antonio
Spurs ise 30 galibiyet 8 mağlubiyetle birinci sıradadır.
Enes KANTER: 29 maça çıktı
ve 11.3 sayı, 5.9 ribaund ve 0.8
asist ortalamala ile Türk oyun-
cular arasındaki en başarılı
oyuncu durumundadır.
29 maça çıktı
ve 11.3 sayı, 5.9 ribaund ve 0.8
asist ortalamala ile Türk oyun-
cular arasındaki en başarılı
Ömer AŞIK: 17 maça çıktı ve
4.4 sayı, 6.8 ribaund ve 0.4 asist
ortalamaları ile oynuyor.
Ömer AŞIK:
4.4 sayı, 6.8 ribaund ve 0.4 asist
ortalamaları ile oynuyor.
Hidayet TÜRKOĞLU:
Bu sezon hiçbir maça
çıkmadı.
Ersan İLYASOVA:
18 maça çıktı ve
8.2 sayı,4.6 riba-
und ve 1.7 asist
istatistikleri
tutturdu.
Ersan İLYASOVA:
18 maça çıktı ve
8.2 sayı,4.6 riba-
und ve 1.7 asist
istatistikleri
tutturdu.
Hidayet TÜRKOĞLU:
Bu sezon hiçbir maça
NBA’de bulunan oyuncularımızı incelemeye ne dersiniz?
S A Y F A 2 9
SİZCE BU SENE MVP ÖDÜLÜNÜ KİM ALACAK? Seçtiğim adaylar: 1. Chris Paul: Chris Paul sezona harika başladı ve şu ana kadar oynanan 15 maçın
14'ünde double-double yaptı. 11.3 asist ortalamasıyla bu kategoride açık ara bir numara.
Clippers da Batı'da 4. sırada bulunuyor. MVP olmaması için hiçbir neden yok. 2. Paul George: Indiana Pacers San Antonio ile birlikte sezona harika bir giriş yaptı (12
galibiyet 1 mağlubiyet). Bunda en büyük etken takımın bütün sorumluluğunu alan Paul
George. Takıma her alanda katkı sağlıyor ve kritik anlarda takımını sırtlıyor. 3. LeBron James: Bu ödülü daha önce dört kere aldı fakat bu sene işi hiç olmadığı
kadar zor. LeBron şu ana kadar kendi standartlarında oynuyor ama ödül bu sene başka biri-
ne gidebilir. 4. Kevin Durant: Westbrook sakatlıktan döndü ama Durant hâlâ takımın sayı yükünü
çekiyor. 28.6 sayı ortalamasıyla en yakın rakibinin 3 sayı önünde bulunuyor. İlk MVP ödü-
lünü alması için bundan daha iyi bir sene olamaz. 5. Tony Parker: Geçtiğimiz sezon finallerinden sonra yazı dinlenmeden geçiren Tony
Parker bu sezonda da takımına liderlik yapmaya devam ediyor. Spurs 8 maç üst üste kaza-
nırken, sahnede Fransız yıldız vardı. 6. Kevin Love: Bomba gibi başladığı sezonun son 2 maçında sazı eline alamadı ve 2
numaradan 6. sıraya geriledi. Clippers maçındaki 10 sayılık performansı Kevin Love ismi-
ne yakışmadı. 7. James Harden: Yüksek şut yüzdesiyle takıma can veren James Harden, Houston Roc-
kets’ı şampiyonluk adayı yapabilecek kadar güçlü bir oyuncu. 8. Anthony Davis: Sergilediği performansla All-Star'a seçilip seçilmeyeciği merak
edilen yetenekli oyuncu, triple-double'a yakın performanslarıyla takımının en önemli silahı
durumunda. 9. Stephan Curry: Başına aldığı darbeyle 2 maç üst üste kenarda otururken, Curry'siz
Warriors iki maçta da kaybetti. Andre Iguodala'nın yokluğunda daha fazla sorumluluk üst-
lenecek. 10. LaMarcus Aldridge: 23 galibiyet ve 25 mağlubiyetli Blazers'ın bu sezonki en önemli
silahı Aldridge son maçta 30 sayı ve 21 sayıyla meydan okudu. Bu performans devam eder-
se diğer takımlarda çok hasar bırakır. Kendimce seçmiş olduğum oyuncuları beğenmişsinizdir umarım. 2014 NBA ALL-STAR 21 Ocak’ta başlayacak. Seçmek istediğiniz oyuncular için allstar-
ballot.nba.com/adresine girerek oy kullanabilirsiniz. Benim ALL STAR KADROLARIM: ALL-STAR BATI KARMASI Chris Paul, James Harden, Kevin Durant, Blake Griffin, Kevin Love ALL-STAR DOĞU KARMASI Kyrie Irving, Paul George, Carmelo Anthony, LeBron James, Chris Bosh Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…
Kaynakça: http://www.ajansspor.com/nba/ Tolga AYDIN 9D
T H E P A L A
S A Y F A 3 0
128. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ
S A Y F A 3 1
S A Y F A 3 2
top related