uyuŞturucu ve uyarici maddeler İle İlgİlİ tv haber ve programlarinin İÇerİĞİ ve yarattiĞi...
Post on 23-Nov-2023
0 Views
Preview:
TRANSCRIPT
T.C.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU HUKUKU ANABİLİM DALI
GÜVENLİK ve ADLİ BİLİMLER BİLİM DALI
Said MACİT
UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDELER İLE İLGİLİ TV HABER VE
PROGRAMLARININ İÇERİĞİ VE YARATTIĞI ALGILAR ÜZERİNE ELEŞTİREL
BİR MEDYA ANALİZİ
YÜKSEK LİSANS DÖNEM PROJESİ
PROJE YÖNETİCİSİ
Prof. Dr. M. Tevfik GÜLSOY
ERZURUM - 2014
İÇİNDEKİLE
R
GİRİŞ................................................................................................................................................3
BİRİNCİ BÖLÜM
UYUŞTURUCU, UYARICI MADDELER, BAĞIMLILIK VE MEDYA
1.1.UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDELERİN TARİHİ VE NİTELİKLERİ.........................8
1.1.1. Uyuşturucu ve Uyarıcı Maddeler..........................................................................................8
1.1.2. İnsanlık Tarihinde Uyuşturucu Maddeler.............................................................................9
1.2. BAĞIMLILIK.........................................................................................................................10
1.2.1. Bağımlılık ve Bağımlılık Nedenleri....................................................................................10
1.2.2. Madde Bağımlılığı ve Medya.............................................................................................12
İKİNCİ BÖLÜM
UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDELER İLE İLGİLİ TV HABER VE PROGRAMLARIN
İÇERİĞİ VE KİŞİLER ÜZERİNE YAPTIĞI ETKİLER, YARATTIĞI ALGILAR ANALİZİ
2.1. DİZİ FİLMLER........................................................................................................................15
2.2. SİNEMA FİLMLERİ...............................................................................................................16
2.3. HABER BÜLTENLERİ...........................................................................................................17
2.4. TV PROGRAMLARI...............................................................................................................18
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME..................................................................................................20
KAYNAKLAR...............................................................................................................................22
GİRİŞ
Bağımlılık belirli bir doz alındığında merkezi sinir sistemini etkileyerek uyuşturucu,
uyarıcı veya halisünatif etkilere neden olan doğal ya da kimyasal maddelerin kullanılmasıdır.
Bağımlılığın birçok türü söz konusudur. Bağımlılık türleri kullanılan maddelerin niteliklerine,
bireylerin bu maddeleri kullanım biçimlerine bağlı olarak çeşitlenmektedir.
Kullanılan maddenin niteliği ve madde kullanım biçimi değişiklik arz etse de bütün
madde bağımlılığı türlerinde ortak noktalar bulmak mümkündür. Madde bağımlılığı türlerinde
ortak nokta olarak öne çıkanlardan biri de bütün bağımlılık türlerinin bireylerin sosyalleşme
süreçlerinde geliştiğidir. İnsanlar genetik özellikleri vb nedenlerle madde bağımlılığına yatkın
olarak dünyaya gelmiş olsalar bile bağımlı olarak doğmazlar. Bağımlılık sonradan ortaya
çıkar veya bireyler sonradan/yaşadıkları hayat içerisinde bağımlı hâle gelirler.
İnsan diğer canlılardan farklı olarak açık bir dünyaya gözlerini açar. Diğer canlıların
potansiyelleri, yapabilecekleri genetik kodları içerisinde sınırlı olduğu hâlde insanın
potansiyelleri gelişmeye açıktır. Bu potansiyellerin gelişimi ise sosyalleşme sürecinde
gerçekleşir. Bu süreçle birlikte insan hem doğuştan getirdiği potansiyelleri geliştirir, onları
yeniden üretir hem de aslında verili olmayan yeni özellikler de kazanabilir1.
İnsan hayatında sonradan ortaya çıkan birçok alışkanlığın ve davranışın temelinde
sosyalleşme süreci yatmaktadır. Bu süreçte bireyler içerisinde yaşadıkları sosyal çevre ve
toplumun beklenti ve eğilimlerini, kültürel mirasını, davranış kalıplarını içselleştirerek sosyal
çevresine ve topluma uyumlu hâle gelir aynı zamanda kendini gerçekleştirir ve yeni özellikler,
davranış ve alışkanlıklar geliştirir. Sosyalleşme sürecinin temelinde ise öğrenme vardır.
Öğrenmelerin bir kısmı da diğer insanlarla girilen temas ve taklit sonucunda oluşan etkileşime
dayalı sosyal öğrenmelerdir. Sosyalleşme ya da sosyal öğrenme sürecinde bireyler her zaman
toplumca istenen şekilde yetişmezler. Daha doğrusu insanlar bu süreçte toplumsal beklentilere
göre şekillendikleri kadar aslında istenmedik davranışları da öğrenebilirler. Zira sosyalleşme
sürecinde toplum bireyleri bir tornadan çıkmış gibi etkileyemez. Bireyler çeşitli bireysel,
fiziki ve sosyal çevreden kaynaklanan sınırlılıklar içerisinde eksik ya da istenmedik şekilde
sosyalleşebilirler.2 Ayrıca her birey bu süreçte kendi özellikleri ile toplumla etkileştiği için
tam anlamıyla toplumun istediği gibi bir birey olamayabilir. Nihayetinde sosyalleşme hırsız
da yetiştirebilir, iyi bir vatandaş da. 1 Peter L. Berger, Thomas, Luckmann, Gerçekliğin Sosyal İnşası, (Çev. Vefa Saygın Öğütle), Paradigma
Yayınları, İstanbul 2008, s. 73.2 Joseph Fichter, Sosyoloji Nedir?, (Çev. Nilgün Çelebi), Toplum Yayınları, Konya Ty., s. 24 vd.
Bütün bu anlatılanlardan hareketle bireylerin madde bağımlısı olmalarının altında da
onların bireysel özellikleri kadar sosyalleşme süreçlerinin ve sosyal öğrenmelerin etkili
olduğu söylenebilir. Nitekim yapılan araştırmalar insanların ilk defa madde kullanım yaşının
15-24 yaş aralığı olduğunu göstermektedir. Bu dönem ergenlik dönemidir ve kişilerin
duygusal, düşünsel ve bedensel gelişiminin tamamlandığı süreçtir. Bu dönem gençlerin aynı
zamanda daha geniş bir çevre ve sosyal grupla iletişime geçtiği bir sosyalleşme dönemidir.
Kişilerin madde alışkanlığına başlamalarında değişik sosyal etkenler ve sosyal
öğrenme süreçleri etkilidir. Madde bağımlılığı sosyalleşme sürecinde arkadaş grubu, sosyal
çevre veya rol model alarak alınan kişilerden etkilenme veya kitle iletişim araçları gibi
sosyalleşme ajanları3 aracılığıyla gerçekleşen öğrenmeler sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Madde bağımlılığında sosyal çevre, akran gurupları vb. faktörlerin etkili olduğu bir gerçek
olmakla birlikte günümüzde medyanın bu alandaki etkisinin de yadsınamayacak boyutlara
ulaştığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi günümüz toplumları için kullanılan genel kavramlardan biri de kitle
iletişim toplumu kavramıdır. Her ne kadar kitle iletişiminin tarihi çok eskilere dayansa da 20.
yüzyıl kitle iletişim araç ve imkânlarının gelişmesi ve yaygınlaşması çağı olmuştur. Özellikle
1950’lerden sonra kitle iletişim teknolojilerinde meydana gelen gelişmelerle birlikte,
günümüzde medya çeşitlenmiş ve insan hayatının hemen her alanına nüfuz eder hâle gelerek
âdeta hayatın bir parçası olmuştur. Bu bağlamda madde bağımlılığının gelişmesinde etkili
diğer faktörlerin paylarını unutmadan bu gelişimde medyanın önemli bir işlev görebildiğini de
belirtmek gerekir.
Medya denince akla kitle iletişim araçları gelir ve bu araçların en belirgin özelliği
herhangi bir mesajı uzak kitlelere ulaştırmak, onları şu ya da bu şekilde etkilemektir. Bu
araçlar, bilgi ve haber verir, eğitir, sosyalleştirir, bütünleştirir ve nihayetinde gündem ve
kamuoyu oluşturarak toplamda herhangi bir konudaki tutum ve düşünceleri etkilerler.4
Medya deyince geleneksel; dergi, kitap, gazete, radyo, TV gibi araçların yanında bütün
bu geleneksel medya özelliklerini aynı anda gösteren yeni medya; internet, sosyal medya vb.
araçlar akla gelmektedir. Özellikle yeni medyanın etkinliği gittikçe artıyor olsa da geleneksel
medya içerisinde hem görsel hem işitsel olma özellikleri ile ön plana çıkan televizyon
yaygınlığını ve etkileme kabiliyetini devam ettirmektedir. Nihayetinde günümüzde özellikle
ülkemizde görsel ve basılı medyanın yaygın takip edildiği, çocukların ve gençlerin uzun süreli
3 Fichter, s. 27.4 Erkan Yüksel, Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Çizgi Kitabevi, İstanbul 2003, s. 2-4, 21 vd.
olarak TV seyrettiği bilinmektedir. Bu seyretme davranışında seçici bir yaklaşımın eksik
olduğu da bir gerçektir. Yani çocuklar sadece kendi zihinsel, duygusal gelişimlerine uygun
programları değil, bütün programları seyredebilmektedirler.
Temel amaçlarından biri gençleri uyuşturucu vb. zararlı alışkanlıklardan korumak olan
medya okur yazarlılığı bilincinin oldukça yakın zamanlarda gelişmeye başladığı ve henüz
emekleme aşamasında olduğu bir toplumda söz konusu seyretme biçimi istenmedik sonuçları
açısından oldukça dikkat çekicidir. RTÜK tarafından yapılan araştırma, ülkemizin görsel
medyayı en fazla takip eden ülkeler arasında olduğunu göstermektedir. Ülkemizde günlük TV
izleme süresi ortalama 5 saattir. Okul çağındaki çocuklarda dizi izleme oranı da % 70 olarak
tespit edilmiştir.5 Görsel medya evlere yaygın bir şekilde girmiştir; ancak onu izlemeye
yönelik gerekli bir kültür henüz tam anlamıyla oluşmamıştır. TV izleme kültürünün eksik,
izleme oranının ise bu kadar yüksek olduğu ülkede medyada yer alan eksik veya iyi
hazırlanmamış madde konulu haberlerin gençleri etkilemesi kaçınılmazdır.
İlkokul çocuklarının henüz medyanın etkilerini anlayabilecek seviyede olmamaları,
üstelik gelişim dönemi özellikleri itibariyle gördüklerini benimseme kabiliyetlerinin yüksek
olduğu gerçeği göz önüne alındığında tehlikenin ne denli ciddi boyutlarda olduğu
kendiliğinden anlaşılacak bir gerçektir. Bu durum uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili
haber ve programların içeriği ve kişiler üzerine yaptığı etkileri, yarattığı algıları bilimsel
anlamda incelenmesi açısından önemli hâle getirmektedir.
Araştırma konusu ve problemi: Bu araştırmanın konusu, uyuşturucu ve uyarıcı
maddeler ile ilgili TV haber ve programların içeriği ve kişiler üzerine yaptığı etkiler, yarattığı
algılardır.
Araştırmanın problemi, uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili TV haberlerinin ve
programlarının içeriği ve kişiler üzerine yaptığı etkiler ve yarattığı algılar nelerdir/nasıldır?
şeklinde bir soru cümlesi olarak ele alınabilir.
Araştırmamızın alt soruları ise şunlardır:
1. Uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içerikler hangi TV programlarına
yansımaktadır?
2. TV programları uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içerikleri nasıl
sunuyorlar?
5 http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?BKey=64&KKey=160, 04.01.2013.
3. TV programları uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içeriklerin sunumunda
nasıl bir bağlam ve dil kullanıyor?
4. TV programlarının uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içeriklerin sunumunda
belirli ve koruyucu, uyarıcı bir strateji uygulanıyor mu?
5. TV programlarının uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içeriklerinde öne çıkan
aktörler kimlerdir? Bu içerikler hangi aktörler üzerinden sunuluyor?
6. TV programlarının uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içeriklerin sunumunun
kitle üzerinde muhtemel etkileri neler olabilir?
Araştırmanın amacı ve önemi: Araştırmamızın amacı uyuşturucu ve uyarıcı maddeler
ile ilgili TV haberlerinin ve programlarının içeriğinin incelenmesi ve bu içeriğin kişiler
üzerine yaptığı etkilerin, yarattığı algıların tespit edilmesidir.
Madde kullanımı ve bağımlılığı Osmanlıdan bu yana Türkiye’de bir sorun olarak
görülmekte ve uygulanan çeşitli politikalarla ve projelerle çözülmeye çalışılmaktadır.6
Araştırmamızın uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili TV haberlerinin ve programlarının
içeriğini ve kişiler üzerine yaptığı muhtemel etkileri ve yarattığı algıları tespit etmekle hem
medyanın bu konudaki etkilerine dikkat çekmekle, konu üzerine var olan duyarlılığı artırmak
hem de ilgili litaratüre ve politikalara katkı sağlamak açısından önemli olduğu kanaatindeyiz.
Araştırma varsayımı: Bu araştırmanın temel varsayımı, genelde medyanın özelde TV
programlarının genel ve ortak bir strateji eksikliği nedeniyle uyuşturucu ve uyarıcı maddeler
ile ilgili içeriklerinin yetişmekte olan nesiller üzerinde istenmedik etkiler yaptığıdır.
Araştırma örneklemi: Bu araştırmanın örneklemi konu, problem ve amacımıza uygun
olarak TV programlarından seçilmiştir. Örneklemin seçiminde dizi filmler, sinema filmleri,
haber bültenleri ve diğer TV programlarına odaklanılmıştır. Örneklem belirlenirken tüm
içerikler değil, konumuz ve amacımız açısından kullanışlı olabilecek içerikler amaçlı
örnekleme yöntemi ile tespit edilmiştir.
Araştırma yöntemi: Konu incelenirken yine problem ve amaca uygun bir yöntem
olarak içeriğin analizi yöntemi kullanılmıştır. Bunun için önce dizi filmler, sinema filmleri,
haber bültenleri ve diğer TV programları şeklinde kategoriler oluşturulmuştur. Analiz
aşamasında bu kategoriler üzerinden analiz yapılmaya çalışılmıştır.
6 Mehmet Işık, Madde Kullanımı ve Stratejik İletişim, Sage Yayınları, Ankara Ty., s. 131.
İlgili içeriklerin analizinde şu sorular sorulmuştur: TV programları uyuşturucu ve
uyarıcı maddeler ile ilgili içerikleri nasıl sunuyorlar? TV programları uyuşturucu ve uyarıcı
maddeler ile ilgili içeriklerin sunumunda nasıl bir bağlam ve dil kullanıyor? TV
programlarının uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içeriklerin sunumunda belirli ve
koruyucu, uyarıcı bir strateji uygulanıyor mu? TV programlarının uyuşturucu ve uyarıcı
maddeler ile ilgili içeriklerinde öne çıkan aktörler kimlerdir? Bu içerikler hangi aktörler
üzerinden sunuluyor? TV programlarının uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile ilgili içeriklerin
sunumunun kitle üzerinde muhtemel etkileri neler olabilir?
Bu hâliyle araştırmamız nitel/betimsel bir araştırma olup ilgili örneklemden elde
edilen verilerin analiziyle sınırlıdır.
BİRİNCİ BÖLÜM
UYUŞTURUCU, UYARICI MADDELER, BAĞIMLILIK VE MEDYA
1.1. UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDELERİN TARİHİ VE NİTELİKLERİ
1.1.1. Uyuşturucu ve Uyarıcı Maddeler
Uyuşturucu maddeler, bedene girdiklerinde ruhsal, davranışsal ve bedensel
değişikliklere neden olup, bağımlılık yapabilen kimyasal maddelerdir. Tıp literatüründe
bunlar psikoaktif madde olarak adlandırılmaktadır. Yabancı kaynaklarda bu maddelere
önceleri drug adı verilmiştir. Ancak drug sözcüğü aynı zamanda ilaç karşılığında da
kullanıldığı için önemli bir sorun olmuş ve bütün ilaçların drug kapsamı içinde
değerlendirilmesinin yanlış olduğu görülmüştür. Son zamanlarda ise substance olarak
adlandırılmaktadırlar.
Bağımlılık yapıcı maddeler şu şekilde sınıflandırılabilir:1
1. Alkol
2. Opiyatlar: Morfin, Eroin, Kodein, Metadon, Meperidin
3. Uyarıcılar: Amfetamin, Kokain, Ecstasy, Kafein
4. Merkezi Sinir Sistemini baskılayanlar: Barbitüratlar, Meprobomat,
Benzodiazepinler (diazem, xanax, ativan, rivotril, rohypnol vb), Alkol, Akineton
5. Halüsinojenler: LSD (Liserjik Asid Dietilamid), Meskalin, Psilocybin, DMT
(dimetiltriptamin), DET (dietil triptalmin), DOM (dimetoksimetil amfetamin), MDA
(metilendioksi amfetamin)
6. Uçucu maddeler (Volatile hydrocarbons): Tiner, Benzen, Gazolin, Glue (Bali gibi
yapıştırıcılar)
7. Esrar ve benzerleri
8. Fensiklidin (PCP)
Görüldüğü gibi birçok madde uyuşturucu kapsamı içinde yer almaktadır. Bunlar
arasında alkol ve sigara da vardır. Dilimizde kullanılan uyuşturucu kavramı içinde alkol ve
sigara yer almamasına rağmen, bunların da birer şiddetli bağımlılık yapıcı madde olma
özelliği göz önüne alınmış ve tüm dünyada bu kapsam içinde değerlendirilmesine karar
verilmiştir. Bu maddeler, doğal olabilir, sentetik olabilir, yasal olabilir ya da yasal
olmayabilir.7
Esrar ve afyon gibi bağımlılık yapıcı maddelerin çoğu doğada bulunur ve doğal
kaynaklardan elde edilebilir. Bilimsel gelişmelerin ışığında ilaç endüstrisindeki gelişmeye
paralel olarak sentetik bağımlılık yapıcı maddeler de sentezlenmiş ve kullanılmıştır. Öte
yandan, mental hastalıklara yönelik olarak ilaç geliştirme çabaları barbitüratlar ve
benzodiazepinler gibi yeni ve bağımlılık yapan ilaçların alana girmesine neden olmuştur. 8
Uyuşturucu maddeler esrar, eroin, kokain gibi reçeteyle verilemeyen yasadışı
maddeler olabileceği gibi, amfetaminler, benzodiazepinler ve diğer sedatif-hipnotik ilaçlar
gibi yasal düzenlemeler çerçevesinde reçete ile verilebilen ilaçlar ya da yasal denetimlere tabi
olmayan veya satışlarında kısmi yasal düzenlemeler olan uçucular da uyuşturucu madde
olarak kabul edilebilir.9
1.1.2. İnsanlık Tarihinde Uyuşturucu Maddeler
Uyuşturucu maddelerin tarihi üzerine yapılacak basit bir araştırma, bu maddelerin
geçmişinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu görmek için yeterlidir. İnsanlık tarihinin
başlangıcından beri uyuşturucu maddelerin keyif verici, ağrı giderici ve hastalıklarda
iyileştirici olarak kullanıldığı bilinmektedir. Taş devri kalıntılarında haşhaş kapsülleri
bulunmuştur. Afyon ve esrar, Tanrının sağlık ve mutluluk için gönderdiği hediyeler olarak
kabul edilirdi. İlkel toplumlarda sağaltım törenlerinde, kabile ayinlerinde, erkekliğe geçiş
törenlerinde “değiştirilmiş bilinç durumları” denilen, gündelik bilinç düzeylerinden daha
farklı bilinç düzeylerine ulaşabilmek için kullanılan açlık, susuzluk, uyku yoksunluğu, sosyal
ve duyusal yalıtım, ağrılı uyaranlar, dans, meditasyon, dua, işitsel uyaranlar, hipnotik telkinler
gibi yöntemlere ek olarak halüsinojen bitkiler, afyon türevleri, koka yaprakları, esrar gibi
psikoaktif maddeler büyük rol oynamaktaydı. Aztek ve Maya uygarlıklarında halüsinojenik
maddeler içeren mantarların, şaman törenlerinde kullanıldığı bilinmektedir. Psikoaktif bir
mantar olan amanita muscaria da Asya kıtasında şaman törenlerinde kullanılan bir mantar
cinsi idi. Kokain Güney Amerika yerlileri tarafından sert doğa koşullarına karşı, uzun yaya
yolculuklarında açlığa ve yorgunluğa karşı bugün bile kullanılmaktadır.10
7 Kültekin Ögel, “Bağımlılık Yapan Maddeler”, http://www.ogelk.net/Dosyadepo/maddeler.pdf, 12.01.2014., s. 3.
8 Tayfun Uzbay, “Madde Bağımlılığının Tarihçesi, Genel Bilgiler ve Bağımlılık Yapan Maddeler”, Türk Eczacılar Birliği Meslek İçi Sürekli Eğitim Dergisi, Yıl: 2009, s. 6.
9 Fatma Özmen, Yasemin Kurbanç, “Liselerde Madde Bağımlılığı – Mevcut Durum Ve Önerilere İlişkin Okul Müdürleri Ve Öğretmenlerin Bakış Açıları”, Turkısh Studies, Yıl: 2013, C. 8, Sayı:3, s. 358.
10 Kültekin Ögel, “Tarihçe”, http://www.ogelk.net/Dosyadepo/tarihce_kogel.pdf, 12.01.2014, s. 52.
Bağımlılık yapan ve kötüye kullanılan maddelerin mitolojik öykülerde, efsanelerde,
ilkel dinlerin yanı sıra Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi tek tanrılı semavi dinlerde, edebi
eserlerde ve şarkılarda yer aldığı görülmektedir. İnsanlığın başlangıcından günümüze değin
süren bu kültürel birikim, toplumlarda madde kullanımına yatkınlık sağlayan bir ortak bilinç
oluşturmuştur.11
Madde kullanımının tarihi çok eski olmakla birlikte madde bağımlılığı ve bağımlılık
yapıcı maddeler 1960’lara kadar ciddi bir halk sağlığı problemi olarak görülmemiştir. Bu
yıllarda, afyon ve esrar başta olmak üzere barbitüratların ve alkolün bağımlılık yaptığı ve
madde kullanımının bir davranış bozukluğu olduğu tıp literatürüne girmiş olmakla beraber
bunun nedenleri, tedavisi ve önlenmesine yönelik ciddi çalışmaların 1980’lerden itibaren
giderek arttığını görmekteyiz.12 Günümüzde madde kullanımı ve bağımlılığı her geçen gün
artan oranıyla birlikte ulusal ve uluslararası bir toplumsal problem hâline gelmiştir. Problemin
büyümesiyle birlikte konu üzerine duyarlılık da artmaktadır. Ancak bu duyarlılığın başarılı
olduğunu söylemek oldukça zordur.
1.2. BAĞIMLILIK
1.2.1. Bağımlılık ve Bağımlılık Nedenleri
Genel anlamı ile bağımlılık bir nesneye, kişiye ya da bir varlığa duyulan önlenemez
istek veya bir başka iradenin güdümü altına girme durumu olarak tanımlanabilir ve insan
mental aktivitesi ile ilişkili patolojik bir davranışı ifade eder.13 Madde bağımlılığı ise santral
sinir sistemini etkileyen ilaç niteliğine sahip bir maddenin keyif verici etkilerini duyumsamak
veya yokluğundan kaynaklanabilecek huzursuzluktan sakınmak için maddeyi devamlı ya da
periyodik olarak alma arzusu ile kendisini gösteren psişik ve somatik bir sendromdur. Madde
bağımlılığı, psikotrop ilaç kullanımının, kullanan kişinin günlük etkinlikleri içinde öncelik
sırasının arttığı, olağan etkinliklerinin ve davranışlarının önüne geçtiği bir sendromdur.14
Madde kullanımı kişinin özdenetimini etkileyip, özgüllüğünü ortadan kaldırmak
suretiyle yeni tutum ve davranışların oluşmasına yol açmakta ve böylelikle uzun dönemde
biyolojik temelde gelişen kapsamlı bir soruna işaret etmektedir. Bu sorun madde bağımlılığı
11 Uzbay, s. 5.12 Uzbay, s. 7.13 Uzbay, s. 5. 14 Esra Sağlam, Tayfun İ. Uzbay, Mansur Beyazyürek, “Madde Bağımlılığının Psikofarmakolojik Özellikleri”,
Bağımlılık Dergisi, Yıl: 2003, Sayı: 4, s. 81.
sorunu olup biyolojik olduğu kadar bireysel, ruhsal ve toplumsal katılımcı unsurların da
etkileşmesiyle tümleşik bir yapı özelliği kazanmaktadır.15
Madde bağımlılığının nedeni mutlak olarak belirlenmiş değildir. Bağımlılığın nedeni
olarak tek bir etkenden söz edebilmek de çok güçtür. Birçok etken bir arada ve kompleks bir
şekilde etkili olabilir.
Araştırmalara göre madde bağımlılığından koruyucu etkenler şunlardır:
- Güçlü ve pozitif aile bağları,
- Ebeveynlerin çocuklarının arkadaşlarından ve neler yaptıklarından haberdar olması,
- Aile içi kuralların açık olması ve herkesin bunlara uyması,
- Ebeveynlerin çocuklarının yaşamlarına ilgili olmaları,
- Okulda başarılı olma; okul, kulüpler gibi kurumlarla kurulmuş güçlü bir bağ,
- Uyuşturucu kullanımı ile ilgili doğru bilgilenme.
Risk yaratan etkenler ise şunlardır:
- Ruhsal sorunları ya da bağımlılığı olan ebeveynin bulunduğu kaotik aileler,
- Doğru olmayan yetiştirme yolları,
- Ebeveyn-çocuk arasında bağlanma ve ilgi eksikliği,
- Sınıfta aşırı utangaçlık ya da şiddet içeren davranışlar,
- Okul başarısında düşüş,
- Sosyal becerilerin zayıf olması,
- Sapkın davranışlar sergileyen arkadaşlarla takılma,
- Okul, iş, aile ortamlarında uyuşturucu kullanımının onaylanması.
Madde kullanımına başlanmasında farklı nedenler farklı yaşlarda ve farklı kültürlerde
daha fazla öneme sahip olabilmektedirler. Örneğin, yaşlılarda yatıştırıcıların ve
sakinleştiricilerin tüketimi kendi kendini tedavi etme çabası sonucu ya da doktorlar tarafından
anksiyete ve uyku sorunları için ilaçların yazılmasıyla ortaya çıkabilmektedir. İlaçlar açlık ya
da yorgunluğun üstesinden gelmek, cinsel performansı arttırmak için ya da dinî nedenlerle,
15 Aysun Balseven, Çağlar Özdemir, Ayşim Tuğ, Y. Hamit Hancı, Yıldırım B. Doğan, “Madde Kullanımı, Bağımlılıktan Korunma ve Medya”, Sted, C. 11, Sayı: 3, s. 91.
meditasyona yardımcı olmak için ya da mistik durumlar oluşturmak için
kullanılabilmektedir.16
Her ne kadar madde kullanımı ve bağımlılığının nedenleri mutlak olarak belirlenememiş
olsa da madde kullanımı ve bağımlılığı psikolojik, kalıtımsal, biyolojik, sosyokültürel etkenler
başlıkları altında toplanabilir.17
Madde bağımlılığı ergenlerde, gençlerde ve genç erişkinlerde sıklıkla görülmektedir.
Görülme riskinin en yoğun olduğu yaş dönemi ergenliktir. Bu bilimsel gerçek çerçevesinde
madde bağımlılığının aynı şizofreni gibi ergenlik dönemi başlangıçlı bir hastalık olduğunu
düşünebiliriz. Gençlerde ve özellikle ergenlerde bu hastalığın daha yüksek oranda görülmesini
gençlerin ergenlik döneminde ana-babalarının ve çevrenin koyduğu kuralları kişilik
gelişiminde bir baskı olarak algılamaları ve bu dönemde risk almaya daha yatkın olmaları
önemli ölçüde desteklemektedir. Bağımlılık yapıcı maddeleri pazarlayan organize suç
örgütleri ve oluşumlar gençlerin bu özelliğini çok iyi bilmekte ve değerlendirmektedir.18
1.2.2. Madde Bağımlılığı ve Medya
20. yüzyıl kitle iletişim çağıdır. Bu çağın son yıllarında ise kitle iletişim alanında
önemli gelişmeler olmuştur. Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren özel televizyon kanallarının
çıkışı ile ülkemizde görsel medyanın etkinliği ve hitap ettiği kitle genişlemiştir.
Günümüze kadar yaşanan süreçte görsel medyanın çeşitlenmesi ve hemen her eve
girmesi medyanın etkinlik gücünü de artırmıştır. Bu etkinlik gücüne paralel olarak medyanın
dördüncü kuvvet olduğu da söylenebilir. Bu durum medyanın bazı kesimlerce kendi ideoloji
ve istekleri doğrultusunda kullanılarak kitleleri etkilemeye çalışmasına neden olmakta,
ekonomik iştahı kabartmaktadır.
Kitle iletişim araçları veya yaygın kullanımı ile medya, değişik görüşlerin ve sosyal
kesimlerin kendilerini ifade etmelerine, gündemin ve kamuoyunun oluşmasına katkı sağlar.19
Bu hâliyle medya insanların ne hakkında konuşacaklarını ve ne konuşacaklarını
belirlemektedir.20
16 Kültekin Ögel, “Madde Kullanımı ve Bağımlılığın Nedenleri”, http://www.ogelk.net/Dosyadepo/etyoloji.pdf, 12.01.2014, s. 3.
17 Ögel, “Madde Kullanımı…”, 3-4.18 Uzbay, s. 10.19 Metin Işık, “Medya ve Demokrasi Paradoksu: Medya Yoluyla Demokrasinin Tehdit Edilmesi”, Selçuk İletişim
Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 4, 2005, s. 115-11720 Bernard C. Cohen, The Press and Foreign Policy, Princeton University Press, Princeton 1963, s. 13.
Kitle iletişim araçlarının gerçekleri istismar etme, olayları olduğundan farklı gösterip
maniple etme potansiyelleri vardır.21 Ancak kamuoyunun sağlıklı şekilde oluşabilmesi, olay
ve olguların doğru, tam ve tarafsız bir şekilde sunulmasıyla mümkün olmaktadır.
Kitle iletişim araçlarına yönelik kuramsal tanımlamalarda biri, liberal-çoğulcu, diğeri
eleştirel olmak üzere birbirine karşıt iki yaklaşım vardır. Liberal-çoğulcu yaklaşıma göre bu
araçların nesnel olması, olanı olduğu gibi haber vermesi, duyurması gerekir. Aksine eleştirel
yaklaşımda, bu araçların ideolojik bir duruşu olduğu görüşü vurgulanır. Buna göre örneğin
haber, çeşitli kesimlerin çıkarları doğrultusunda yanlı olarak yapılır ve nesnel haberin
olamayacağı kabul edilir.22 Türkiye’de haberciliğin, kitle iletişimin inşa edici bir pratik
olduğu, medyanın sadece haber vermediği haberi yeniden ürettiği söylenebilir. Aynı haberin
farklı medya organlarından farklı şekillerde sunulduğuna ilişkin örnekler bunun göstergesidir.
Türkiye gündemini belirlemeye başlayan görsel medya organlarının sayısının artması
insanların her türlü habere ulaşmasına imkân sağlarken, bu konuların ve haberlerin her
düşünceye göre yorumlarının da takip edilmesi olanağını sunmuştur. Bu çeşitlilik beraberinde
rekabeti getirmekte, ticari kaygıların da devreye girmesiyle bazı haberler toplumun dikkatini
çekebilmek için yeniden üretilmekte, insanların hassasiyetleri hedef alınmaktadır.
Bizim gibi medya okur yazarlığının gelişmediği ülkelerde toplumun değer yargılarını
medya oluşturur, değiştirir hâle gelmiştir. Kısaca medya okur-yazarlığının gelişmemesi,
toplumu, toplumsal değerleri ve kesimleri medya karşısında savunmasız kılmıştır.23 Medyanın
doğru olarak empoze ettiği doğru, yanlış dediği de yanlış olarak algılanır hâle gelmiştir.
Medya sanal gerçeklikler üretip bu sanal gerçekliklerin bizatihi gerçek hâle gelmesine yönelik
bir güç olmuştur.
Türkiye’de uyuşturucu madde özelinde de medyanın bu çerçevede önemli bir etkisi
olduğu gözlenmektedir. Bilerek veya bilmeyerek yapılan haberlerde, programlarda, dizi veya
filmlerde özellikle doğru ve yanlışı tam olarak algılamayan gençlere kötü örnekler
sunulmaktadır. Bu etki o kadar güçlüdür ki, kullanılan kelimeler, yapılan vurgular,
konuşmacının jest ve mimikleri, söylenmeyen veya söylenemeyen mesajların da izleyici
tarafından algılanmasına neden olmaktadır. Kısaca medya söyledikleriyle olduğu kadar
söylemedikleriyle, yan çağrışımlarla da etkili olabilmektedir. Kısaca toplumsal söylemin 21 Ali Arslan, “Medyanın Birey, Toplum ve Kültür Üzerine Etkileri”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi,
www.insanbilimleri.com/ojs/index.php/uib/article/.../162, Erişim Tarihi: 20.12.2013, s. 2-4.22 Ömer Özer, “Medyaya Yönelik Kuramsal Tanımlamalarla İlgili Muhabirlerle Yapılan Saha Araştırması,
Selçuk İletişim Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 2, 2006, s. 43-44.23 Medya Okuryazarlığı, Editör, Nurçay Türkoğlu, Melda Cinman Şimşek, Parşömen Yayınları, İstanbul 2011.
biçimlenmesi, görsel idollerin oluşturulması gibi belirleyici gücü olan medyanın madde
bağımlılığı konusunda üstleneceği rol kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Medya eğitici güç
değildir; ancak eğimleyici bir güç olarak önemi asla tartışılmaz.24 Yani medyanın bizatihi
bağımlılık ürettiği ya da bağımlılığı tek başına önleyeceğini söyleyemeyiz ancak her iki
yöndeki eğilimlerin gelişmesinde belli bir payı olacağı tartışmasız bir gerçektir. Nitekim Tıp
Fakültesi öğrencileri üzerine yapılan bir araştırmada madde bağımlılığı kavramını duyanların
%72.3’ü bu kavramı medyadan duyduklarını bildirmiştir.25
Medya organları arasında artan rekabet ve bu rekabete ilişkin gelişen ticari kaygılar,
medyanın yaptığı yayınların içeriğinden çok reytingi düşünmesine ve madde bağımlılığı
konusundaki sosyal sorumluluğunu ihmal etmesine yol açabilmektedir. Konu ile ilgili bir alan
araştırmasının verilerine bakıldığında medyanın bu konudaki ihmali ve bu ihmalin varlığına
dair bir algının olduğu görülmektedir.26 Madde kullanımı ve bağımlılığı sorunu çeşitli
gazetelerde adli ve magazinsel boyutları ön plana çıkarılarak, sorun bağlamından
uzaklaştırılarak haber yapılmaktadır.27 Ayrıca söz gelimi, medyanın işlediği hemen hemen
tüm konularda konuşmacı ve konuk olarak medyatik yüzleri kullanması, konunun uzmanları
tarafından tartışılmasını engelleyerek yüzeysel kalmasını sağlamaktadır. Bu tutum iyi niyetle
yapılan programların, sanılanın aksine topluma yanlış mesajlar vermesine neden
olabilmektedir. İnsanların izledikleri her konuşmacının söylediklerini mutlak doğru olarak
algılamaları bilgi kirliliğine neden olmaktadır.
Toplumumuzda daha önce yadırganan bir davranış veya tutum bir medya karakteri
tarafından sergilendiğinde toplumun o davranışa karşı tutumu değişmekte ve artık hoş görülen
bir durum hâlini alarak meşrulaşmaktadır. Yurdun çoğu yerinde insanımız tarafından büyük
ilgi ile takip edilen bazı dizi filmlerde ölen karakterlerin gıyabında cenaze namazları kılındığı
olmuştur. Bu da toplumun bu karakterleri ve senaryoları nasıl benimsediğine bir örnektir.
24 Balseven ve diğerleri, s. 92.25 Hakan Altıntaş, Fehminaz Temel, Esin Benli, Güle Çınar, Özlem Gelirer, Feride Aylin Gün, Aygül Kernak,
Nevra Kundakçı, “Tıp Fakültesi Birinci Sınıf Öğrencilerinin Madde Bağımlılığı İle İlgili Bilgi, Görüş Ve Tutumları”, Bağımlılık Dergisi, Yıl: 2004, Sayı: 5, s. 112.
26 Geniş bilgi için bkz., Mehmet Işık, Madde Kullanımı ve Stratejik İletişim, Sage Yayınları, Ankara Ty., s. 284 vd.
27 Işık, s. 313.
İKİNCİ BÖLÜM
UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDELER İLE İLGİLİ TV HABER VE
PROGRAMLARIN İÇERİĞİ VE KİŞİLER ÜZERİNE YAPTIĞI ETKİLER,
YARATTIĞI ALGILAR ANALİZİ
2.1. DİZİ FİLMLER
Ülkemiz görsel medya organlarının yayın akışı içerisinde en çok yer işgal eden ve
izleyicinin en fazla takip ettiği programlar dizilerdir. Çocukları, ev hanımlarını ve yetişkinleri
hedef kitle olarak seçen diziler TV izleme oranının yüksek olduğu ülkemizde, ayrım
yapılmadan ailece takip edilirler. Bu durum çocukların da her tür içerikli dizileri izlemelerine
ve gerçekle kurguyu ayırt edemedikleri için bu durumdan etkilenmelerine neden olmaktadır.
Türkiye’de dizilere olan bağlılık o kadar artmıştır ki, insanlar günlük siyasi yaşamdaki
gelişmeleri bile izledikleri dizi filmler ile yorumlamaya ve bakış açılarını buna göre dizayn
etmeye yönelmektedirler.
Ülkemizin değişik TV kanallarında 10 yıldır kesintisiz devam eden ve ülke gündemine
dair senaryolar üreten Kurtlar Vadisi dizisi bu konuda verilecek en ciddi örnektir. Dizide
Çakır karakterini canlandıran kişinin öldürülmesi üzerine yurdun birçok yerinde Çakır’ın
gıyabında cenaze namazları kılınmıştır. Ayrıca Şanlıurfa'da yerel bir gazeteye Kurtlar Vadisi
dizisinin 174. bölümünde keskin nişancı tarafından vurulan Polat Alemdar için tam sayfa
taziye ilanı verilmiştir.28 Bu, yetişkinlere yönelik bir dizinin insanları nasıl etkilediğine ve
yetişkin kitlenin gerçekle kurguyu nasıl birbirine karıştırdığına iyi bir örnektir. Yetişkinler
üzerinde bu denli etki yapan dizilerin çocuklar üzerindeki etkisinin ne ölçüde büyük olacağı
da anlaşılmaktadır.
Okul çağındaki çocukların dizi film izleme oranının %70 olması bu dizilerde iyi ve
doğru işlenmemiş bir madde bağımlılığı probleminin doğuracağı sonuçlar, madde bağımlılığı
açısından çok önemlidir. Bu dizide senaryo gereği uyuşturucu kaçakçılığı yapan kişilerin
filmin başrol karakteri Polat Alemdar ile birlikte devletin yüce menfaatleri için bir araya
gelmeleri ve beraber hareket etmeleri, bu insanları toplumun gözünde içten içe aklamakta ve
uyuşturucu kaçakçılığı yapan iyi insanlar sınıfına sokmaktadır. Dizideki önemli karakterlerin
bazı dönemlerde uyuşturucu madde bağımlısı olmaları zaten özenti içerisinde diziyi takip
eden gençlerde bu durumun normal bir şeymiş gibi algılanmasına neden olabilmektedir.
28 http://www.gazeteciler.com/gundem/polat-alemdar-oldu-diye-taziye-ilani-verdi-60421h.html, 04.01.2014.
Uyuşturucu ile ilgili bölümlerin özentisiz ve reyting kaygısıyla hazırlanması
uyuşturucu maddeye başlama veya bu durumdan kurtulabilmek için izlenen yolun gerçeklere
uygun olmaması, insanlarda başlanması ve bırakılması basit bir bağımlılık olduğu izlenimini
uyandırmaktadır. Bu noktada medyanın reyting ile sosyal sorumluluk arasında sıkıştığı ve
bunun bir politikasızlığa neden olduğu söylenebilir.
2.2. SİNEMA FİLMLERİ
Ülkemiz sinema filmi olarak genelde yabancı yapımları takip etmektedir. Uyuşturucu
madde konusunda yabancı ülkelerdeki farklı uygulamalar bu sinema filmlerine de yansımıştır.
Bu filmlerde bazı ülkelerdeki uyuşturucu madde serbestliğinin veya belli miktarda uyuşturucu
madde ile yakalanan kişilerin serbest bırakıldığını izleyen insanımız bu film kurallarının
ülkemizde de geçerli olduğu kanısına kapılmaktadır.
Sinema filmlerinde iyi bir gece hayatının uyuşturucu kullanmakla birlikte
yaşanabileceği vurgusu kişilerde iyi bir eğlence için madde kullanımını olmazsa olmaz hâle
getirmektedir. Bu yerli sinema filmlerinde de gözlenen bir durumdur. Yakın zamanda
gösterime giren Hastasıyız Dede adlı filmde Hikmet karakterinin yemek yerken arkadaşının
masada unuttuğu toz hâlindeki maddeyi yanlışlıkla yemeğine katarak yemesi bunun akabinde
insanüstü bir enerjiye sahip olması, kilometrelerce hiç yorulmadan koşabilmesi işlenmiştir.
Aynı sahnenin devamında bindiği halk otobüsü, maddenin halisülatif etkisiyle bir gece
kulübüne dönüşmüştür. Bu sahnelerin içerisinde maddenin zararları hakkında hiçbir konunun
işlenmemesi, filmi izleyen kişilerde maddenin insana enerji verdiği ve dünyayı daha farklı ve
güzel gösterdiği izlenimine yol açabilecek niteliktedir.
Ülkemizdeki popüler kültürün etkisiyle insanların medyanın gösterdiği her şeyi
eleştirmeden ve doğru olarak benimsemesi, bu gibi yapımların zararlarının boyutunu da
artırmaktadır. Bu yapımların önemli sahnelerinde güç, zenginlik, kadın ve uyuşturucu
maddenin aynı kişi etrafında toplanması da gençleri buna özendirmektedir. Bu yapımları
izleyen insanımızda uyuşturucu madde ve lüks birbirini tamamlayan ve birbirini sağlayan iki
ana unsur olarak algılanmaktadır. Ayrıca bu yapımlarda kahraman olarak sunulan
karakterlerin var olan kötü alışkanlıklarına rağmen iyiliğin ve doğruluğun temsilcisi olarak
temsil edilmeleri, bu yapımları izleyen kişiler üzerinde bu alışkanlıkların doğru ve
kahramanlığın da vazgeçilmez unsurları olarak algılanmasına ya da meşrulaşmasına neden
olmaktadır.
2.3. HABER BÜLTENLERİ
Medya sadece haber yapmaz; haberi çarpıcı hâle getirmek adına yeniden üretir. Bu
yeniden üretim ise oldukça problemlidir. PEK’in şu örneği bu konuda açıklayıcıdır:
“Yakın geçmişte bir ulusal gazetemizde şöyle bir habere rastlamıştım. “Kek içinde
ecstasy, öğrencileri kekleyeceklerdi.” Haberin devamında, bir okulda kek içine ecstasy
yerleştirerek öğrencilere ecstasy satmaya çalışan bir çetenin yakalandığı yazıyordu. Merak
edip ilgili ilin polis biriminden basınla paylaşılan notu ve olay tutanağını istedim. Olay şöyle
gelişmişti: Bir ihbar üzerine şehirler arası yolcu taşıyan bir otobüste ihbar üzerine arama
yapılır. Yolculara ikram edilen keklerin bulunduğu koli içinde ayrı bir poşette bir miktar
ecstasy tabletler yakalanır. Ecstasyler, kek ambalajları içinde değil; sadece, kek kolisi,
aramaya tabi tutulmaz düşüncesiyle saklama yeri olarak kullanılmıştı.”29 Bu, medyanın
sadece haber vermediğinin aynı zamanda haberi yeniden ürettiğinin ilginç bir örneğidir. Bu
tür örneklere haber bültenlerinde sıklıkla rastlayabiliriz. Örneğin, Türkiye’de madde
bağımlılığı ile ilgili haberler genellikle ünlü isimlere karşı yapılan operasyonlardan
oluşmaktadır. Bu haberlere geniş bir şekilde yer verilmesine rağmen bunların içerik leri
eksiktir. Medyatik kişilerle ilgili bu haberler işin ciddiyetinden ziyade magazin tarzı
haberlerdir.
Flaş olarak verilen söz konusu haberlerde ünlü kişilere karşı yapılan haberler âdeta
kıyamet kopartılarak verilirken, takip eden günlerde bu kişilerin kullanıcı olduklarından
dolayı serbest kaldıkları ilan edilerek belki farkında olunmadan bunlar toplumun gözünde
aklanmaktadırlar. Bu gibi haberler denetimli serbestlik müessesesini iyi işlememekte ve takip
eden sürede bu kişilerin yasal sorumluluklarını belirtmemektedir. Bu durum da madde
kullanımının ülkemizde yasak olmadığı kanısını uyandırmaktadır. İnsanlar madde satışının
yasak; ama kullanımının serbest olduğu yargısına varmaktadır. Haber konusu olan kişilerin
madde kullandıklarını medya önünde itiraf ettikten sonra programlarına ve sosyal
pozisyonlarına kaldıkları yerden devam etmeleri, madde kullanımının rutin ve sıradan bir hâl
olduğu algısını uyandıracak niteliktedir. Hatta bu insanların yaptıklarının kendi dünyalarında
aslında çok sıradan olduğunu gösteren açıklamalarıyla haber yapılmaktadır. Örneğin, Çağatay
Ulusoy’la ilgili bir haberde ULUSOY’un, Bizim piyasada herkes uyuşturucu kullanıyor
şeklindeki ifadesi ilgili TV ve gazete haberlerine başlık olmuştur.30
29 http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?BKey=64&KKey=160, 02.01.2014.30 http://gundem.milliyet.com.tr/unlu-oyuncudan-sok-aciklama-/gundem/detay/1799774/default.htm, 04.02.2014.
Tarkan, Deniz Seki, Çağatay Ulusoy gibi medyatik kişilere karşı yapılan operasyonlar
sonucunda söz konusu insanların aynı oranda takip ediliyor olmaları ve izlenmeleri ilgili
haberlerin madde bağımlılığını meşrulaştırıcı etkisine örnektir.
Ana haber bültenlerini işgal eden diğer bir husus da aşırı miktarda uyuşturucu madde
yakalandığına ilişkin operasyon haberleridir. Bu operasyonlarda yakalanan maddenin piyasa
değeri hakkındaki astronomik rakamlar, insanların bilinçaltına yerleşmektedir. Bu durum
ülkemizde kısa yoldan zenginliğin bir yolunun millî piyango, ikinci yolunun ise uyuşturucu
kaçakçılığı olduğu şeklinde bir kanaat uyandırabilmektedir. Yakalanan kişilerin daha önceden
aynı suçtan sabıkalı oldukları bilgisi, büyük para miktarları ile aynı haber içerisinde birlikte
ele alınması da toplumda bu kaçakçılığın cezasının az olduğu ve tekrarlanabilirliğinin yüksek
olduğu düşüncesine neden olabilmektedir.
2013 Nisan ayında İstanbul Sarıyer’de yapılan operasyonda Cumhur Yakut isimli
uyuşturucu kaçakçısı yakalanmıştır. Ana haber bültenlerinde bu kişinin yaptığı kaçakçılıktan
çok, İstanbul’un göbeğinde süper lüks bir villada yaşaması ve 13 yıldır İnterpol tarafından
kırmızı bültenle aranmasına karşın uzun süre yakalanamaması yoğun olarak işlendi.31 Bu
büyük operasyonda ne güvenlik güçlerinin başarısı ne de bu kişinin yapmış olduğu kaçakçılık
neticesinde ne kadar insanın zarar gördüğü veya göreceği konusuna değinilmemiştir. Haberin
izlenme kaygısıyla sunumu sonucunda insanların zihninde kalan üç önemli iz olduğu
söylenebilir: uyuşturucu eşittir lüks yaşam, uyuşturucu eşittir zengin ve güçlü bir kişi ve ceza
infaz kurumunda fazla kalmayacak bir kişi. Bu temalar, insanların uyuşturucu kaçakçılığını
göze alınabilir bir risk olarak ele almalarına neden olabilir.
2.4. TV PROGRAMLARI
Bu yapımlarda bağımlıların hayatları olduğundan fazla dramatize edilerek
yansıtılmaktadır. Genellikle parçalanmış ailelerin çocuklarının konu alındığı bu programlarda
madde kullanımına en büyük sebep parçalanmış bir aileye üye olmak olarak gösterilmektedir.
Bu durum bir tarafta anne ve babaları çocuklarının geleceği için bazı problemlere
katlanmalarının gereğini telkin ederken diğer yandan böyle bir aileye mensup kişinin de
uyuşturucu kullanımını meşru görebilmeye kılavuzluk edebilmektedir.
Bu kategorideki ikinci büyük grup ise zengin ailelerin çocuklarıdır. Konu işlenirken
genelde kullanılan dil şudur: hayatta her şeye sahipti, her zevki tattı ve uyuşturucunun da
zevkine varmak istedi. Hayatı konu edilen kişinin de bu yöndeki beyanları uyuşturucuyu
31 http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23148345.asp, 04.06.2013.
tadılması gereken bir zevk aracı hâline getirmektedir. Maddeyi âdeta yaşamdan alınan zevkin
çatısı konumuna getiren bu söylemler, insanlarda ürküntüye değil meraka sebep olmaktadır.
Bu tür programların zengin veya parçalanmış ailelere mensup bağımlılar etrafında
şekillenmesi, toplumun çoğunluğunu oluşturan orta hâlli ve düzenli aileleri rehavete
sürükleyerek çocukları üzerinde kontrol eksikliğine neden olabilir. Hâlbuki uyuşturucu
kullanımında böyle bir ayrım yoktur. Zenginin kullanabileceği pahalı uyuşturucular kadar
fakirin kullanabileceği bali ve tiner gibi uyuşturucu maddeler de vardır.
Ayrıca kimi zaman başarılı ve meşhur kişilerin hayatlarının konu edildiği
programlarda da benzer bir duruma rastlanabilir. Söz konusu programlarda anlatılan
hayatlarda, karakterlerin birçoğunun hayatının bir döneminde madde bağımlılığı batağına
düştükleri; ancak sonradan bir şekilde kurtuldukları anlatılır. Bu anlatım tarzı belli bir politika
çerçevesinde yapılmadığı için insanlarda başarılı hayatlarla madde bağımlılığı arasında
doğrudan olumlu bir korelasyon varlığı düşüncesini üretebilir.
Bu çerçevede uyuşturucu sorunu toplumun tümünü tehdit eden ve herkesi ilgilendiren
bir sorundur. Bunu programların da etkisiyle belirli kesimlere havale etmek başımızı kuma
gömmekten başka bir şey değildir.
SONUÇ
RTÜK, TUBİM ve Medyadan Madde Bağımlılığına Karşı Ortak Mücadele
programındaki öneriler şunlardır: Programlarda olumsuz tutum, beklenti ya da akran
isteklerine karşı gençlerin nasıl karşı koyabilecekleri ve direnebileceklerine ilişkin mesajlara
yer verilmesi öneriliyor. Çocukların ve gençlerin sağlıklı gelişimleri ve korunmaları için
başarılı, olumlu olaylar yaşamış çocukların, gençlerin ve anne-babaların programlarda ve
haberlerde özdeşim örnekleri olarak sunulmasına öncelik verilmesi; RTÜK tarafından
uygulamaya konulan korumalı saat düzenlemesi ve akıllı işaretler sisteminin tam olarak
uygulanması gerektiği belirtiliyor. Bir başka önlem olarak; drama programlarının içine, veriliş
biçimlerine dikkat edilerek, madde kullanımı ve bağımlılığını önlemeye yönelik örtülü iletiler
yerleştirilmesi ve sigara, alkol ve madde kullanımının popüler kültürün ya da günlük yaşamın
bir parçası olmadığına ilişkin iletilerin öne çıkarılması öneriliyor.32
RTÜK’ün bu önerilerine karşılık medyada madde bağımlılığına ilişkin yeterli
önlemler alınmamaktadır. Bu önlemlerin alınması konusunda yaşanan eksikliklerin birçok
nedeni olduğu kuşkusuzdur. Ancak kanaatimize göre bu nedenlerden belki de en önemlisi
medyanın reyting kaygısıdır. Diğer bütün programlarda olduğu gibi medyadaki madde
bağımlılığına ilişkin programlar ve haberler de izlenme kaygısına yönelik olarak
kurgulanmaktadır. Bu programlarda kişileri doğru bilgilendirmek yerine toplumun konudaki
algısı paralelinde haber yapılmaktadır. Bu programlardaki öncelikli kaygı, toplumu doğru
bilinçlendirmek değil, toplumun hassasiyetini kullanarak daha fazla izlenmektir.
Ülkemizdeki TV izlenme alışkanlığı ve toplumun sinema filmi, diziler, programlar ve
haberlerle konuları anlamlandırma eğilimleri göz önüne alındığında medyanın
düzenlenmesinin ve bilgilendirilmesinin ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. Madde
bağımlılığı gibi hassas bir konuda medyada yer alan kişilerin söylemleri jest ve mimikleri çok
önemlidir. En ufak bir dikkatsizlik dahi günde 5 saat TV izleyen kitleleri yanlışlara
sürükleyebilir.
Madde bağımlılığı konusunu medyada konuşmaktan kaçınmamak gerekir. Bu konu,
çoğu zaman Pandora’nın kutusunu açma korkusu ile görmezlikten gelinerek güvenlik
güçlerine havale edilmektedir. Oysa bu sorun sadece bir kurumun gayretiyle üstesinden
gelinecek bir problem değildir. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, medya organlarının
birlikte ve koordineli bir şekilde mücadele etmesi gereken bir sorundur.
32http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=e8ec651b-e5b2-4b27-bb96-439299b2835c, 04.01.2014.
Ülkemizde uyuşturucu kullanım miktarının gelişmiş ülkelerden az olması rehavete
neden olmaktadır. Unutmamak gerekir ki, bir ürünün veya maddenin fazla tüketilmediği bir
yer en fazla pazar hacmine sahip bir yerdir. Bu özellik, söz konusu ülkenin madde
kaçakçılarının iştahını kabarttığı anlamına gelir.
Bu bağlamda bir geçiş noktası konumundaki ülkemizde uluslararası madde
kaçakçılığına karşı yürütülen mücadele ile birlikte madde kullanımını önleme çalışmaları
yapılması ve bu bağlamda medyanın düzenlenmesi gerekmektedir. Toplumumuzun madde
bağımlılığı tehlikesini kendinden çok uzak görme eğiliminin önüne geçilerek bu konuda
bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Medya kuruluşları yaptıkları yayınlarda bu tür konularda
daha dikkatli ve duyarlı davranmalı, yanlış ve özendirici haberlerden kaçınmalıdır. Uzmanlar
tarafından hazırlanmış, eğitici ve öğretici programlara, yayınlara daha çok yer verilmelidir.
Özellikle MEB’nin okul çağındaki çocuklara yönelik programlar hazırlaması ve bu konuda
uzman kişilerden destek alması gerekmektedir. Bununla birlikte bu çalışma, bize madde
bağımlılığı konusundaki projelerin bir ayağının da medyanın etkilerinden korunma olduğunu
göstermiştir. Medyanın belli düzeyde programlanması oldukça çetrefilli bir durumdur; ancak
medya okur-yazarlığını geliştirici uygulamalarla insanların medyanın etkileri konusunda
bilinçlenmeleri bu kadar zor olmasa gerektir. Yani suçu sadece medyaya atarak işin
içerisinden sıyrılmak indirgemeci bir tavırdır.
KAYNAKLAR
Altıntaş, Hakan, Fehminaz Temel, Esin Benli, Güle Çınar, Özlem Gelirer, Feride Aylin Gün,
Aygül Kernak, Nevra Kundakçı, “Tıp Fakültesi Birinci Sınıf Öğrencilerinin Madde
Bağımlılığı İle İlgili Bilgi, Görüş Ve Tutumları”, Bağımlılık Dergisi, Yıl: 2004, Sayı:
5, s. 107-114.
Arslan, Ali, “Medyanın Birey, Toplum ve Kültür Üzerine Etkileri”, Uluslararası İnsan
Bilimleri Dergisi, www.insanbilimleri.com/ojs/index.php/uib/article/.../162, Erişim
Tarihi: 20.12.2013.
Balseven, Aysun, Çağlar Özdemir, Ayşim Tuğ, Y. Hamit Hancı, Yıldırım B. Doğan, “Madde
Kullanımı, Bağımlılıktan Korunma ve Medya”, Sted, C. 11, Sayı: 3. S.91-93.
Berger, Peter L. Thomas Luckmann, Gerçekliğin Sosyal İnşası, (Çev. Vefa Saygın Öğütle),
Paradigma Yayınları, İstanbul 2008.
Cohen, Bernard C., The Press and Foreign Policy, Princeton University Press, Princeton
1963.
Fichter, Joseph, Sosyoloji Nedir? Çev. Nilgün Çelebi, Toplum Yayınları, Konya Ty.
http://gundem.milliyet.com.tr/unlu-oyuncudan-sok-aciklama-/gundem/detay/1799774/
default.htm, 04.02.2014.
http://www.gazeteciler.com/gundem/polat-alemdar-oldu-diye-taziye-ilani-verdi-60421h.html,
04.01.2014.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23148345.asp, 04.06.2013.
http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?BKey=64&KKey=160, 02.01.2014.
http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?BKey=64&KKey=160, 04.01.2013.
http://www.rtuk.org.tr/sayfalar/IcerikGoster.aspx?icerik_id=e8ec651b-e5b2-4b27-bb96-
439299b2835c, 04.01.2014.
Işık, Mehmet, Madde Kullanımı ve Stratejik İletişim, Sage Yayınları, Ankara Ty.
Işık, Metin, “Medya ve Demokrasi Paradoksu: Medya Yoluyla Demokrasinin Tehdit
Edilmesi”, Selçuk İletişim Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 4.
Medya Okuryazarlığı, Editör, Nurçay Türkoğlu, Melda Cinman Şimşek, Parşömen Yayınları,
İstanbul, 2011.
Ögel, Kültekin, “Bağımlılık Yapan Maddeler”,
http://www.ogelk.net/Dosyadepo/maddeler.pdf, 12.01.2014.
……, “Madde Kullanımı ve Bağımlılığın Nedenleri”,
http://www.ogelk.net/Dosyadepo/etyoloji.pdf, Erişim Tarihi: 12.01.2014.
……, “Tarihçe”, http://www.ogelk.net/Dosyadepo/tarihce_kogel.pdf, Erişim Tarihi:
12.01.2014.
……, Madde Kullanımı ve Bağımlılığın Nedenleri”,
http://www.ogelk.net/Dosyadepo/etyoloji.pdf, Erişim Tarihi: 12.01.2014.
Özer, Ömer, “Medyaya Yönelik Kuramsal Tanımlamalarla İlgili Muhabirlerle Yapılan Saha
Araştırması”, Selçuk İletişim Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 2, 2006, s. 41-51.
Özmen, Fatma, Yasemin Kurbanç, “Liselerde Madde Bağımlılığı – Mevcut Durum ve
Önerilere İlişkin Okul Müdürleri ve Öğretmenlerin Bakış Açıları”, Turkısh Studies,
Yıl: 2013, C. 8, Sayı: 3, 357-382.
Sağlam, Esra, Tayfun İ. Uzbay, Mansur Beyazyürek, “Madde Bağımlılığının
Psikofarmakolojik Özellikleri”, Bağımlılık Dergisi, Yıl: 2003, Sayı:4, s. 81-87.
Uzbay, Tayfun, “Madde Bağımlılığının Tarihçesi, Genel Bilgiler ve Bağımlılık Yapan
Maddeler”, Türk Eczacılar Birliği Meslek İçi Sürekli Eğitim Dergisi, Yıl: 2009, s. 5-
15.
Yüksel, Erkan, Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Çizgi Kitabevi, İstanbul 2003.
top related