7 ekİm 2017 cumartesİ muhterem yetkİlİler! bu feryada, … · belli bir temel, bir gelenek...

Post on 05-Oct-2020

6 Views

Category:

Documents

0 Downloads

Preview:

Click to see full reader

TRANSCRIPT

SÖYLEŞİ10 7 EKİM 2017 CUMARTESİ

OĞUZÇETİNOĞLU

Oğuz Çetinoğlu: Ahıska’nın coğrafîkonumu hakkındaki bilgilerlesohbetimize başlayabilir miyiz?

Dr. Yunus Zeyrek: Ahıska şehri, Türkiye’ninkuzeydoğusunda, Ardahan ilimizle sınır teşkileden, Günümüzde Gürcistan toprakları içinde yeralan, çok eski bir Türk yurdunun merkezidir. Şehirmerkezinin Türk sınırına uzaklığı 15 kilometredir.Abastuban, Adigön, Aspinza, Ahılkelek, Azgur veHırtız gibi kasabaları ve bu kasabalara bağlı 200kadar köyü vardır. 1828’de Ruslar tarafından işgaledildiğinde nüfusu 50.000 idi. 1887’de 13.265’edüşmüştür. Günümüzde şehrin nüfusu 24.650’dir.Bu nüfusun çoğunluğu Ermenilerden oluşmaktadır.Çetinoğlu: Ahıskalı Türkler buraya hangitârihte, nereden ve ne vesile ile geldiler?

Dr. Zeyrek: Buralarda çok eskiden beri Türkvarlığından söz edilebilir. Milattan önce İskenderordularının Kafkasya’ya geldiği zamanlardaAhıska bölgesinde Türk unsurlarının yaşadığınadâir kuvvetli haberler vardır. Çetinoğlu: Ne gibi haberler?

Dr. Zeyrek: Bazı batılı kaynaklarla Gürcülerinmillî târihi denilebilecek Kartlis Çxovreba (Gürcü-lerin Hayatı) adlı eserde Makedonyalı İskender’inorduları MÖ. IV. asırda, Kafkasya’ya geldiğindeonlara karşı koyan yegâne gücün Kıpçak ve Bun-Türkler olduğu belirtilmektedir. Fransız âlimiBrosset, Bun-Türklerin Turanî kavim olduğunubildiriyor. Gürcü dil âlimi Marr ise, sözünün‘otokton/yerli Türk’ mânâsına geldiğini yazıyor.Yine aynı kaynaklar, buralarda Sarkinet ve Sığnakgibi şehirler kurmuş yerleşik Kıpçak varlığındanaçıkça bahsetmektedir. Kesin bilinen târih içindeKafkaslar kuzeyinden gelen külliyetli bir Kıpçakgöçü ise 1118 yılında cereyan etmiş ve bunlar Kürve Çoruh ırmakları havzalarına kuvvetli bir kavimolarak yerleşmişlerdir.Çetinoğlu: Ahıskalı Türklerin kökenininKıpçaklar olduğuna dâir genel kabulgörmüş bir kanaat var. Kıpçaklar hakkındakısa da olsa bilgi vermeniz mümkün mü?

Dr. Zeyrek: Kıpçaklar bir Türk kavmidir.900’lü yılların sonlarında Sibirya Ovası’nda yaşı-yorlardı. İmeklerle birlikte Kimek Türk boyunumeydana getiriyorlardı. 1030’a doğru güneybatıya,

Aral Gölü’nün kuzeyine indiler. Sonra Doğu Avru-pa’ya doğru ilerlediler. Kumanların yerini aldılar.Bir bölümü, göç yolu üzerindeki Kafkaslardakaldı. Bu konuda Zekî Velidî Togan, Akdes NimetKurat ve onların talebesi merhum Hocam M. Fah-rettin Kırzıoğlu’nun eserleri çok mühimdir. Kırzı-oğlu’nun Yukarı Kür ve Çoruh BölgelerindeKıpçaklar adlı eseri Türk Târih Kurumu tarafındanbasılmıştır.Çetinoğlu: Ahıskaya gelişleri?

Dr. Zeyrek: Gürcü Kralı İkinci David’in, Sel-çuklulara ve İranlılara karşı savaşacak ordusuyoktu. Kuzey Kafkasya’da yaşamakta olan KıpçakTürklerini ülkesine dâvet etti. 1118-1120 yıllarında45.000 civarında Kıpçak ailesi, bölgeye geldi. Heraileden bir kişi olmak üzere onlardan meydanagelen güçlü bir ordu kurdu. Zaten o zamana kadarGürcülerde ordu geleneği yoktu. Gürcistan, buordu sâyesinde Tiflis’i Selçuklulardan geri alaraktopraklarını Erzurum yakınlarına kadar genişletti.Zamanla güçlenen Kıpçak Türkleri, 1268 yılındaGürcü krallığına başkaldırdılar. İlhanlı hükümdarıAbaka Han tarafından da destek görüp bugün Po-sof’ta bulunan Cak Kalesi merkez olmak üzere bubölgede Kıpçak Atabekleri Hükûmeti’ni kurdular.Gürcü kaynakları bu hanedanı Jakeli/Caklılar ola-rak anmaktadır. Bir süre İlhanlı ve Safevî devletle-rine bağlı kaldı. Kanunî zamanında Ardanuç, veArdahan gibi batı bölgesi Osmanlıların eline geçti.Atabeklerin son kalesi bugün Ahıska’da bulunanAltunkale’ydi. Atabekler, Osmanlılarla dostlukgösteriyorlardı. Nitekim Atabek Mirza Çabuk, as-kerleriyle birlikte 1508 yılında Trabzon SancakBeyi olan Şehzâde Selim’e öncülük etmiş, BatıGürcistan’ın Osmanlı’ya itaatini sağlamış, hattaçaldıran seferinde de Osmanlı askeri için bolcagıda yardımında bulunmuştur. Çetinoğlu: Bu dönemde Kıpçakların,Gürcüler gibi Hıristiyan olduğu belirtiliyor.Ne zaman ve nasıl Müslüman oldular?

Dr. Zeyrek: Osmanlı Pâdişahı Sultan ÜçüncüMurad Han döneminde Dağıstan, Gürcistan ve Şir-van’ın fethedilmesi için Lala Mustafa Paşa görev-lendirildi. Mustafa Paşa, 5 Ağustos 1578 târihindeArdahan’da karargâh kurunca, yolunun üzerindekibeylere ve hâkimlere, birer mektup göndererek,Osmanlı ordusuna bağlılık bildirmelerini istedi.Ardahan Sancak Beyi Abdurrahman Bey ile Bay-burt Alay Beyi Bekir Bey, Ahıska çevresindeki ka-

leleri savaşmadan aldılar. 8 Ağustos’ta Çıldır’dakiŞeytankalesi eteklerinde cereyan eden Osmanlı-Safevî savaşı Osmanlı ordusunun galebesiyle sonaerince, Atabek Manuçahr Bey, 5000 atlı askeriyleLala Mustafa Paşa’nın otağına törenle gelerek itaa-tini arz ve Altunkala’nın anahtarlarını teslim etti.Müslümanlığı kabul ederek, İkinci Atabekli Mus-tafa Paşa adını aldı. Atabeklerinin ardından Ahıs-kalı Türkler de Müslüman oldular. Bu süreçbilhassa 1600’lü yılların başında Atabek SeferPaşa döneminde hızla devam etti.Çetinoğlu: Zorlama olmadan…

Dr. Zeyrek: Evet! Hiçbir zorlama olmadan…Bütün Türk boyları gibi bu bölgenin Türk ahaliside, Osmanlı fethini müteakip, kendi istekleriyleMüslüman oldular. Bölgenin Türk ahalisi önceleriOrtodoks olsa da Türklük şuuru vardı. Bu durum,Gürcülerle Selçuklu Türkleri arasında çıkan savaş-larda açıkça kendini göstermiştir. Gürcü târihleride onları Türk tarafını tutmakla itham etmektedir!Çetinoğlu: Gürcü târihçiler ve yazarlar,zor kullanıldığını yazıyorlar…

Dr. Zeyrek: Yazılanlar, kesinlikle doğru değil-dir. İslam dininin zorla kabul ettirildiği iddiası,târih kaynakları tarafından teyid edilmeyen bir ifti-

radır. Güya insanlara zorla İslâm dini kabul ettiril-mek isteniyormuş da onlar da kabul etmeyerekkendilerini Çoruh ırmağına atıyorlarmış; ırmakgünlerce kanlı akmış vs… Onların bu iftiralarınaAcaristan ve Acarlar adlı kitabımızda gerekli ce-vaplar verilmiştir. Çetinoğlu: 1828 Rus işgalinden sonra imkânbulan Ahıskalı Türkler, Osmanlıtopraklarına göç ettiler. 1944’te mecbûrîgöçe tâbi tutuldular. Sovyetler Birliği’nindağılmasından sonra da sürgün edildikleriyerlerden Türkiye’ye göç edenler oldu.Bunlara Türk vatandaşlığı hakkı verildi mi?

Dr. Zeyrek: Turgut Özal’ın başbakanlığı döne-minde, Ahıska Türklerinin Kabulü ve İskânınaDair Kanun çıkarıldı. Bir grup insan getirilerek Iğ-dır’a yerleştirildi. Fakat kendilerine ekip biçilecekbir toprak parçası verilmedi. Üstelik bu bir avuçtopluluk oradaki bazı unsurlar tarafından taciz veyıldırma hareketine maruz kaldılar. Sâhipsizdiler.Onların çoğu bugün Iğdır’dan ayrılmış, batı ille-rine gitmiştir. Netice itibariyle bu iş tekemmül etti-rilemedi ve nihaî bir sonuca ulaştırılmadı.

Çetinoğlu: Teşebbüs neden akim kaldı?Anlatır mısınız?

Dr. Zeyrek: Bu soruya cevap vermek çok güç!Meselâ SSCB dağıldığında milyonla ifâde edilensürgün Volga Almanları ne oldu? Onlar göğe çekil-medi. O yıllarda Almanya’da bulunmaktaydım. Fe-deral Almanya, kapısını çalan bütün Almanları çokkısa süre içinde kabul ederek kendi toplumuyla en-tegrasyonunu sağladı. Siz şimdi bir ‘Sovyet Alman-ları problemi’ duyuyor musunuz? Bence bumeselenin kökü, cehaletimiz, millî şuurdan mahru-miyetimizdir. Gerisi hikâye! Affedersiniz hayvanlarbile kendi cinsine sâhip çıkıyor… Şu anda üç dörtyüz binle ifâde edilen bu halk, tam 25 senedir yavatana dönüşümüze yardım edin ya da bizi Türki-ye’ye kabul edin diyor! Ukrayna’dan birkaç grubuErzincan ve Ahlat’a getirmekle mesele çözülmüşolmuyor. Herhalde artık onların Rusya çöllerindezaman içinde eriyip gitmesini bekliyoruz…Çetinoğlu: Ahıskalı soydaşlarımız, 1578’den1828’e kadar Osmanlı Devleti’ne tâbi ola-rak 250 yıl, hayatlarının en huzurlu ve par-lak dönemini yaşadılar. 1828’den 1944’ekadar gözyaşları hiç dinmedi. 1944 yılındaata topraklarından sürgün edildiler. Günü-müzde 450.000 Ahıskalı Müslüman Türk,küçük topluluklar hâlinde, 3 ayrı devlette,265 faklı şehirde, 4.264 yerleşim birimindehayatta kalma mücâdelesi veriyorlar. Çarlık Rusya döneminde ve Sovyetler Bir-liği zamanında zulümlere mâruz kaldılar.1989’da Özbekistan’da yeni bir katliam ya-şadılar. Bütün bunlara rağmen Ahıskalıkardeşlerimiz, millî ve dinî değerlerindenaslâ tâviz vermediler. Azerbaycan’da, ‘Ben Türk değil Azerî’yim’,Kırım’da ‘Ben Tatarım’, Özbekistan’da ‘Öz-bek’im’, Kazakistan’da ‘Kazak’ım’ diyenTürkler var. Türkiye’de yaşayan Kırım veKazan Türkleri içerisinde bile, ‘Türk değil,Tatarım’ diyenlere rastlanıyor. Ahıskalı Türkler ise ‘Biz öz be öz Türk’üz,Türklüğümüzden asla vazgeçmeyiz’ diyor-lar. Türkiye’de, Bakü’de, Kırım’da, Kiev’de,Taşkent’te, Bişkek’te gördüğüm, tanıdığımAhıskalı Türklerin hemen hepsi, samîmiMüslüman. Dinî vecibelerini aksatmamakiçin hassasiyet gösteriyorlar. Bunca baskıya, çileye ve mahrumiyeterağmen Ahıska Türkleri nasıl oldu da asi-mile edilemediler? Bunun sebepleriniaçıklar mısınız?

Dr. Zeyrek: Ahıska Türkleri SSCB zamanındabelli başlı üç ülkeye, Kazakistan, Kırgızistan veÖzbekistan’a sürülmüşlerdi. Onlar bu ülke-lerin yabancısıydı. Rejim de sıkı olunca bir-birine tutunarak adeta koloni gibi yaşadılar.Sosyal ilişkilerinde herkesle dostça geçin-mekle beraber dışarıya fazla açılmadılar, kızalıp vermediler. Örf ve âdetlerine sımsıkıbağlı kaldılar. Aynı mahallî kültüre mensupPosof ve Artvin’de bile bugün artık terk edil-miş âdetler onlarda hâlâ yaşamaktadır. Bu dabizim taraftakileri hayrete düşürmektedir.Tabiî bir de târihten tevarüs eden bir İslâmve Türklük şuuru vardı. Onlar sınırda yaşa-dıkları için bu tarafla hiçbir zaman alâkayıkesmediler. Hemen her ailenin bir parçası butaraftaydı. Onların müstakil bir bayrağıyoktu. Taşkent Film Festivallerinde ve si-nema filmlerinde gördükleri sanatçılarımızacan atıyorlar, albayrakla heyecanlanıyorlardı. Çetinoğlu: Devletimiz, Suriye’dengöçmen kabul ediyor. İyi de yapıyor.Türk’e has bir hareket… Başkatürlüsünü düşünmek zâten mümkünolamazdı. Aynı âlicenaplığın AhıskaTürklerinden esirgenmesini nasılyorumluyorsunuz?

Dr. Zeyrek: Bunu nasıl izah edebilirizki… Herhalde cevabı olmayan bir soru. Bana görecevabı var ama aklımdaki cevabı söylemek istemi-yorum. Yukarıda ifâde ettiklerimden bir cevap çı-karılabilir herhalde… Yalnız şunları ifâde edelim:Ahıska Türkleri tertemiz bir nüfustur; dinine, dev-letine can-u gönülden bağlı ve problemsiz bir halk.Üstelik devletten hiçbir maddî talepleri yok! Elaçıp yalvarmıyorlar! Sâdece ayyıldızlı kimliği isti-yorlar. Çetinoğlu: Ahıskalı Türkler, çalışkan,

üretken, dürüst ve güvenilir insanlar.Onların vatandaşlığa kabul edilmeleriyleTürkiye çok şeyler kazanır. Yetkilimakamlarda bulunanlar, Ahıskalı Türklerinbu özelliklerinin herhalde farkında değiller.Sizin değerlendirmeniz nasıl?

Dr. Zeyrek: Millî kültür ve millî şuur eksik-liği… Başka ne diyebiliriz ki… Az önce Almanyaörneğini vermiştik, buna İsrail ve Yunanistan’ı dailâve edelim. Bir Rum veya Yahudi’nin niçin böylebir problemi yok da, yüzyıllarca Osmanlı’nın sınırbekçiliğini yapmış Ahıskalının var? Çetinoğlu: Ahıskalı Türklerin oluşturduklarısivil toplum kuruluşlarının yeterli ölçüdeaktif olmayışları, seslerini-isteklerini duyu-ramamış olmaları söz konusu mudur?

Dr. Zeyrek: Sivil toplum teşkilâtlanması içinbelli bir temel, bir gelenek lâzım. Neredeyse 200yıldır esaret hayatı yaşamış bir halkın teşkilâtlan-ması kolay değil. Birden fazla insanı bir araya ge-tirmek için paylaşılan târihî ve çağdaş bilgilerleduygu birliği şarttır. Yoksa her kafadan bir sesçıkar, herkes kendi doğrusuna yönelir. Orada birliksağlanamaz ve dolayısıyla mücadele gücü deolmaz. Bugün halkın değil de devletin parasıylayürüyen bir teşkilâtın sözünü kimse dinlemez. Buaçıdan bakınca Ahıska Türkleri, maalesef kurduk-ları teşkilâlarda birlik ve güç temin edememişler-dir. Böyle bir topluma bizim destek olmamızgerekirdi. Biz de onu yapmadık, yapamadık! Çetinoğlu: Türkiye, Ahıskalı Türklerekapılarını açsa, ne kadar din kardeşimizTürkiye’ye gelir? Biliniyor mu? Hepsiningeleceği düşünülemez. Çünkü bir kısmıbulundukları yerde iş-güç ve mal-mülksâhibidirler. Bırakıp gelemezler değil mi?

Dr. Zeyrek: Tespitiniz doğrudur. Hariciye kay-naklarımızın tespitlerine göre eski Sovyet coğraf-yalarında 400.000 civarında hemşehrimizyaşamaktadır. İfade ettiğiniz gibi bu nüfusuntamam gelmez, hoş gelse de 3 milyonluk mülteciyiyedirip içiren ve tedavi ettiren bir ülkenin birkaçyüz bin kişiye sâdece kimlik vermesi nedir ki… Çetinoğlu: Büyük bir bölümü de tahminederim, elverişli şartlar oluşturulduğutakdirde Ahıska’ya yerleşmekisteyeceklerdir Ne dersiniz?

Dr. Zeyrek: Ahıska meselesi sâdece AhıskaTürklüğünün değil Türkiye’nin kanayan yarası ol-maya devam edecektir. SSCB’nin dağılmaya baş-ladığı 1990’larda sıcağı sıcağına ilgilenmekgerekirken sırtımızı döndük. Ahıskalılar henüzSovyet coğrafyasına dağılmamışlardı; Orta Asya

ülkelerinden gelerek kuzeyden Abhazya’dan vedoğudan Azerbaycan sınırından Gürcistan’a girmeteşebbüslerinde Türkiye beş duyusunu kapatmıştı!Maalesef bu zavallı halk koca yerkürede sâhip-sizdi. Bu günahı gidermek için az önce bahsettiği-miz 1992 Kanun’u çıkarıldı. Onun da ne olduğunuanlattık. Sonra aradan yıllar geçti. Biz UluslararasıAhıska Türk Dernekleri Federasyonu (AHDEF)Başkanı olduğumuz sırada, Strassburg’da gösterdi-ğimiz çabalar sonucu 2007’de Gürcistan Parla-

mentosu vatana dönüşle ilgili iyi kötü bir kanun çı-kardı. Türkiye, devlet olarak bu kanunu tâkip et-medi. Halk yine tek başına kalınca Gürcistan da işisulandırarak akim bıraktı. Ahıska’ya dönüş mese-lesi maalesef eski rengini kaybetti. Bununla bir-likte Gürcistan makamlarıyla devlet olarakkonuşulsa bilhassa Azerbaycan’da yaşayan hem-şehrilerimizden hâlâ gelmek isteyenler tabiî ki var. Çetinoğlu: Mümkün olsa… GelenlerinTürkiye’ye sağlayacakları katkılarhakkındaki düşüncelerinizi lütfeder misiniz?

Dr. Zeyrek: Ahıskalılar çok çalışkan bir halk-tır. Kendilerine imkân ve fırsat verilirse bilhassabugün kaosa dönüşen tarım ve hayvancılık konu-sunda katkıları olacaktır. İşlenmeyen toprakları ve-

relim, her şeyin en iyisini yapacaklardır. Diğertaraftan teknik sahalarda yetişmiş insanları da he-saba katmalıyız.Çetinoğlu: Bu hususta yetkililerle temaslarınızolabiliyor mu? Neticeden ümitli misiniz?

Dr. Zeyrek:Tabiî ki görüşüyoruz. Bizim gibiAhıska kökenli siyasîlerimiz, bürokratlarımız hattaisim yapmış yazarlarımız var. Fakat yukarılardaifâde ettiğimiz gibi netice itibariyle bunlar Türkiyesisteminde yetişmiş, farklı siyasî vâdilerde yürüyen

fakat millî bir çizgide bir araya gelemeyeninsanlar. Çok iyi niyetliler, fakat bu dâvâ sâ-dece istek ve niyet istemiyor; bilgi, cevvali-yet ve fedakârlık istiyor. Maalesef bunlarıgöremiyoruz…Çetinoğlu: 1828’de uygulanan vahşetve katliam, 1944 topyekûn sürgünü,Türklere karşı işlenmiş insanlıksuçlarıdır. Bu suç bir devlettarafından işlenmiştir. Çıkarılankararnâmede ‘Türk’ adı kullanılmıştırve herhangi bir delile-belgeyedayandırılan bir suç isnadedilmeksizin çok ağır bir cezâverilmiştir. Bir de Fergana hâdiselerivar. Ahıskalılar tarafından kurulansivil toplum kuruluşları tarafındanbu meseleler, milletlerarasıkuruluşlar nezdinde gündemegetirilmiş midir? Nasıl ve niçinlerihususundaki düşüncelerinizilütfeder misiniz?

Dr. Zeyrek: Bir dâvânın sağlıklı yürü-yebilmesi için bilgi ve duygu birliği şarttır.Okumayan, söylenileni dinlemeyen bir top-lum bilgiden mahrum kalır. Aynı sağlam

bilgilere sâhip olan fertlerin duyguları da aşağı yu-karı aynı olur. Bu iki birliğe sâhip bir toplumunkarşısında hiçbir kuvvet duramaz. Câhil kişilerdenmeydana gelen bir yığını milletlerarası kuruluşlaragötürseniz, halkın dâvâsını hangi bilgi, hangi dil vehangi üslûpla anlatacak? Bugün bizim hâlimizmaalesef böyledir. Az önce de ifâde ettik, meseleAvrupa Konseyi’ne mal edilmişken tâkip edeme-dik! Elin oğlu altın tepside bize vatan vermez ki…Burada yakındığımız hususlar, sâdece AhıskaTürkleri için değil, başta Türkiye olmak üzerebütün Türk dünyasını ortak acısıdır.Çetinoğlu: Sorularla sınırlı kaldığınız içintemas edemediğiniz hususlar var ise…Söz, sizin Efendim…

Dr. Zeyrek: Sayın Çetinoğlu, konuşulacak çokşey var. Bunları kitaplarımızda, dergimiz BizimAhıska’da ve konferanslarımızda anlatmaya gayretediyoruz. Fakat ne kadar anlatırsan anlat, hedefkitle kendi kapasitesi kadar alıyor! Bu da bir dâvâ-nın çözümüne yardım etmiyor. Ahıska Türkleri tâ-rihinde ilk ve tek uzun soluklu periyodik yayın olanBizim Ahıska, başta yurt içi olmak üzere Kazakis-tan’dan ABD’ye kadar ulaşmaya çalışıyor. Ukalâlıksaymazsanız dergimiz, imkânları fevkınde orijinalkonuları ele alan kaliteli bir çizgi izlemektedir.Fakat okuma geleneği olmayan bir topluluğa hitapetmenin bahtsızlığını içine sindiremiyor. Çetinoğlu: Teşekkür ederim Yunus Bey, sorularımıaçık kalplilikle, samîmiyetle ve cesâretle cevaplan-dırdınız. İlgililer ve yetkililer ümit edilir ki mesajla-rınıza muttali olacaklar, gereğini yapacaklardır.

(İKİNCİ VE SON BÖLÜMDE, BİZİMAHISKA DERGİSİ HAKKINDA BİLGİ VE

Dr. YUNUS ZEYREK’İN HAYAT HİKÂYESİYER ALMAKTADIR.)

MUHTEREM YETKİLİLER! BU FERYADA, BU ÇIĞLIĞA KULAK VERİNİZ!VE GEREKENLERİ YAPINIZ!

Dr. YUNUS ZEYREK İLE AHISKA VEAHSKALI TÜRKLER HAKKINDA KONUŞTUK

top related