aİdİyet Şuurumuz yusuf yavuzyilmaz abdullah bÜyÜk …adabulteni.com/files/47.pdf · nini,...

40
Abdullah BÜYÜK Gazanfer ÜVEZ Yusuf YAVUZYILMAZ AİDİYET ŞUURUMUZ MAHALLE BASKISI YAPMALI MI? ÇÖZÜM SÜRECİ VE ÇATIŞMA ARASINDA KÜRT SORUNU TAKVA Üzere TEMEL ATILDI RİBAT EĞİTİM VAKFI ADAPAZARI ŞUBESİ YIL: 12 SAYI: 47 Ekim - Kasım - Aralık 2015 ISSN 1305 - 5356

Upload: donhan

Post on 29-Aug-2019

224 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Abdullah BÜYÜK

Gazanfer ÜVEZ

Yusuf YAVUZYILMAZAİDİYET ŞUURUMUZ

MAHALLE BASKISI YAPMALI MI?

ÇÖZÜM SÜRECİ VE ÇATIŞMA ARASINDA KÜRT SORUNU

TAKVA Üzere

TEMEL ATILDI

RİBAT EĞİTİM VAKFI ADAPAZARI ŞUBESİ YIL: 12 SAYI: 47 Ekim - Kasım - Aralık 2015 ISSN 1305 - 5356

Page 2: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Editörden

www.marmarainan.com [email protected] İNAN İZOLASYON LTD. ŞTİ

Yeni Mahalle Sakarya Cd. No.357 Erenler / SAKARYA Tel: 0264 275 17 04 Faks: 0264 275 85 91

Page 3: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

EditördenYusuf Gökhan ERKAN

Allah Rasulu(s.a.v)‘in bir hadi-si şerifi ile bu yazımda sizlere

mesajımı sunmaya gayret edece-ğim. Mesajım belki anlatmak iste-diğim konunun derinliği ve mana-sı için yeterli olmayacak. Lakin biz az söylemiş olalım siz çok anlayın. Bazen çok şey söylemekten ziyade bir bakış yeterli olur derler…Hikmetin başöğretmeni Sevgili Önderimiz (s.a.v), ancak verebil-diklerimizin bize ait olduğunu öğ-retir. Bu hayatımızın her alanı için geçerlidir. Rabbimizin rızası için ayırabildiklerimizin bizim olduğu-nu, bunun hanemize yazılacağını ta’lim eder.Hadise şöyledir… Hz. Aişe annemizle kesilen bir kurban etinden taksim ederler-ken der ki : “Ya Aişe şu parçayı falana, şu parçayı filana ayır. Sonunda sorar Hz. Peygamber: Bize ne kaldı ya Aişe? Kalan az bir parçayı işaretle gösteren an-nemiz: Ya Rasulallah bize de bu kaldı, der. Rasulullah’ın cevabı muhteşemdir: Hayır ya Aişe, ver-diklerimiz bize kaldı. 

Bir müslümanın dünyaya olan ba-kış açısının nasıl olması gerektiği öğretiyor Peygamberimiz(s.a.v). Kendi iç dünyamızda bu hadiseyi iyi bir şekilde değerlendirelim. Ve şu soruları soralım kendimize:Asıl sahib olduklarımız, bu dünya-da biriktirdiklerimiz mi? Yoksa son nefeste sırat köprüsünde taşıyamayacağımız yükler mi yük-lendik omuzlarımıza? Vermenin ve paylaşmanın ruhu-muza verdiği mutluluğu unutur mu olduk?Rabbimin (c.c) daha fazla vermek için infak etmemizi istediğini ha-tırlamaz mı olduk?O zaman Allah (cc) buyruğunu ha-tırlayarak silkelenelim ve O’nun (c.c) rızasını kazanacak güzel işler için birbirimizle yarışalım. Vesse-lam…”O, hanginizin daha güzel iş ya-pacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağış-layandır.” (Mülk suresi, 2. ayet.)

Bize kalan nedir?

3

Page 4: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

iÇiNDEKiLERiÇiNDEKiLER

6

8

16

12

2018

Abdullah BÜYÜK

Hamza TEKİN

Ömer Faruk AKPINAR

Mehmet KUZU

Yusuf YAVUZYILMAZ

Sahir AKÇA

AİDİYET ŞUURUMUZ...

BİR DİNİ AKIMIN EVRİLMESİ

KÜTÜPHANEDE KİTAPLARLA HASBİHAL

ŞU “YAZ OKULU” DEDİKLERİ!

ÖĞRENCİSİNİ DE ÖĞRETİCİSİNİ DE HAYIRLI KILAN İLİM

ÇÖZÜM SÜRECİ VE ÇATIŞMA ARASINDA KÜRT SORUNU

4

Page 5: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

iÇiNDEKiLERRİBAT EĞİTİM VAKFI

Adapazarı Şûbesi Adına

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:Gökhan ERKAN

Yayın Kurulu:Sâhir AKÇA

Yusuf Ertuğrul ERDEMGökhan ERKANYasin MÜSLİMMithat AYKAÇRaif ŞENSOY

Genel Yayın Yönetmeni:Gökhan ERKAN

Genel Sanat YönetmeniYusuf E. ERDEM

Reklâm Sorumlusu:Atilla YAKAR

Tel: 0532 708 95 24

İrtibat Adresi:Cumhuriyet Mh. Hatip Sk. No.6

(İlim Yayma Kız Yurdu yanı) [email protected]

www.adabulteni.comTelefax: 0264 277 19 46

Tasarım ve Baskı: BURAK OFSET 0264 274 69 24

Sorumluluk: Yayınlanan yazıların fikri sorumluluğu

yazarlara aittir. Gönderilen yazılar iade edilmez.

İsim zikredilerek iktibas yapılabilir.

BASIM TARİHİ: EKİM 2015ISSN 1305 - 5356

26

24

36

37

Halil ATALAY

Huzeyfe Bilal ÜVEZ

SAKARYA GENÇLİK EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ

FAALİYETLERİMİZ

RİBAT EĞİTİM VAKFIADAPAZARI ŞUBESİMİSYON VİZYON

Gazanfer ÜVEZ34

11. HadİS

MAHALLE BASKISI YAPMALI MI?

ALLAH’IN AFFETMEDİĞİ ŞEY: KUL HAKKI

Gazanfer ÜVEZRibat Eğitim Vakfı Adapazarı Şube Başkanı

5

RİBAT EĞİTİM VAKFI ADAPAZARI ŞUBESİ

YIL: 12 SAYI: 47 EKİM-KASIM-ARALIK / 2015

Page 6: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

AİDİYET ŞUURUMUZ...

Ülke şartlarında yaşayan insanımızın hüviyeti, alt ve üst olmak üzere iki ayrı kulvarda şekillenmektedir. Müslüman için üst kimliğinin üzerine, hiçbir aidiyet geçemez. Dokunulmazlığa sahip bu üst kimlik, elbette Müslümanlığımızdır.

Abd

ulla

h B

ÜY

ÜK

Ülke şartlarında yaşayan insa-nımızın hüviyeti, alt ve üst ol-

mak üzere iki ayrı kulvarda şekil-lenmektedir. Müslüman için üst kimliğinin üzerine, hiçbir aidiyet geçemez. Dokunulmazlığa sahip bu üst kimlik, elbette Müslüman-lığımızdır.Hac suresi 78. ayette, değişti-rilme olasılığı bulunmayan bu kimliğimiz, yüce Allah tarafın-dan şöyle tespit edilmiştir:  “O Allah, bundan önceki kitaplarda da, bu Kur’ân’da da size Müslü-manlar adını verdi ki, peygamber size şahit ve örnek olsun, siz de insanlara, şahit ve güzel örnek olasınız.”(Hac, 22/78)Fussilet suresi 33. ayette ise şöy-le buyrulur:  “Allah’a davet eden, dürüst ve erdemli davranan ve “Elbette ben kayıtsız şartsız Allah’a teslim olanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim

olabilir?”(Fussilet, 41/33)“Yakin (ölüm) sana gelinceye kadar, Rabbine kulluk et!”(Hicr, 15/99)Ayetin sunduğu mesaj, rahatlık ve zorluk zamanlarında, şartlar ne olursa olsun, kulluğu sekteye uğratmamak gerektiğidir. Yaşa-dığı dönemin tuğyan eden günah ve hatalarından bunalarak mün-zevi olmayı seçmek, Müslüman kimliğin ve inkıtasız kulluk yol-culuğunun hilafına bir davranış olacaktır. Bu tasavvur, geçmiş za-manlarda dağlara çıkmak, günü-müzde ise evine çekilmek şeklin-de kendini göstermektedir. Gittiği her mekânda kapitalist mantığın yansımalarıyla karşılaşan çağdaş Müslüman, yorulduğunu hissetse de geri adım atmayı düşünme-yecektir. İnsanlığa örnek olarak gönderilen hiç bir peygamber, yaşadıkları toplumun envai çeşit

isyan ve küfürlerinden etkilene-rek evrad-u ezkârla meşgul olma-yı doğru bulmamış, hepsi de dışa dönük, toplumlarıyla iç içe bir ha-yat tarzını benimsemişlerdir.Biz, zorluk dönemi Müslümanla-rı, Allah’a olan bağlılığımızı güç-lendirmek zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. Bunun için evvela şu soruyu kendimize yöneltelim: “Bedenin, elbiselerin, kullandı-ğın türlü eşyalar sana ait. Peki, sen kime aitsin?” Muhtemelen yanıtını bulmakta zorlanmaya-cak ve hemen “Allah’a aidim.” cevabıyla mukabelede buluna-caksınız. Ancak bilelim ki iş, bu-nunla bitmiyor. Asıl önemli olan bu soyut iddiayı, müşahhas hale getirebilmektir.Müslüman, Allah’a olan aidiye-tini ispat etmek zorundadır. Bu ispatın yolu da, mensubiyetten geçmektedir. Mensubiyet, sade-

6

Page 7: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

ce sözle yürümeyen, talibinden fedakârlık, vefakârlık ve sabır isteyen bir yolun adıdır. Bu çetre-filli yolda ilerlerken, daima bir sı-nanma atmosferinde olunacaktır. Müntesip, mensubiyet serüvenin-de bir kötülükten iyiliğe geçiş ya-pacağı her an, Rasulûllah (sav)’in Mekke’den Medine’ye hicretle-rini anımsamalıdır. Böylece, bu yolculukta zaman zaman peşine Süraka’ların takılmasını, silahlı düşmanlar tarafından yakalan-ma riski bulunmasını normal karşılayacaktır. Unutmayalım ki Müslüman, bir tek kişiyken, aidiyetiyle binler ol-manın ve“Kim (Allah huzuruna)

iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır.”(En’am, 6/160) Beyan-ı İlahi’sinin talibi olarak hayatını sürdürür.Neticede, aidiyet şuurunun ni-çin önemli olduğu tek bir cümle ile özetlenebilir: Hayata hâkim olmak için. Hayatın mahkûmu mu, yoksa hâkimi mi olmak iste-diğine karar veren insan, sağlıklı bir tahlilin ardından, mensubi-yetin ehemmiyetini kavrayacak-tır. Mensubiyet, kişiye hayatını yaşarken yalnızca Yüce Allah’ın huzurunda/emirleri karşısında başını eğmesi gerektiğini öğretir. Vesselam...

Müslüman, Allah’a olan aidiyetini ispat etmek zorundadır. Bu ispatın yolu da, mensubiyetten geçmektedir. Mensubiyet, sadece sözle yürümeyen, talibinden fedakârlık, vefakârlık ve sabır isteyen bir yolun adıdır.

7

Page 8: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

BİR DİNİ AKIMIN EVRİLMESİ

Önce gelen âlimler Allah’ın di-nini, İslâm, iman, ihsan gibi

bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı. Sonra fıkıhçılar bu yönlerden İslâm’ın zahiri ahkâmını bilmeye ve tanımaya önem verip bu yolda ihtisas ve özellik kazandılar. Ke-lamcılar da imanla ilgili hüküm ve bahislerde daha çok zaman harcayarak o sahaya önem verdi-ler. Tasavvufçular da gelerek “biz ihsan hususunda mütehassısız” dediler.Zühd, daha sonra tasavvuf adını alan bu akım bütün yönü ile nefsi Allah’ın azabından ve gazabından kurtulmayı gerçekleştirmek ve bunun da züht hayatı yaşayarak, nefisle mücahede ederek, takva ve şeriat edebiyle edeplenerek yapma iddiasını dillendirdi. Sonra bu akımın içinden bir ta-kım bilgin ve eğitimciler çıkarak Allah’tan korkma (havf) mesele-

sine önem vermişlerdir. Hasani Basri bunların başındadır. Daha sonra “havf ve haşyet” um-desinin yanına “Allah sevgisi” unsurunu esas kabul eden görüş sahipleri çıkmış tasavvuf yeni mecralara yelken açmaya başla-mıştır. Bu unsurun esas alındığını Rabiatüladeviye’nin (Ö: H.185) şiirlerinde, Ebu Süleyman Edda-rani (Ö: H. 215), Zinnuni Mısrı’nin (Ö: H. 245) ve Ebi Yezid el-Bistami ve başkalarının sözlerinde görü-yoruz. Bunlar her fırsat ve her ortamda açık açık “biz Allah’a cehennem korkusu ya da cennet sevdası ile kulluk ve ibadet etmiyoruz. Kulluğumuz sadece ona yak-laşmak ve onu sevmek içindir” diyorlardı. Bu hususta Rabiatul Adeviye’nin şu sözü yayılıp meş-hur olmuştur:

“Herkes ateş korkusundan kulluk eder, ondan kurtulmayı büyük nasip sayarlar,Ya da cennete girsinler, zevklenip sel sebil içsinler isterler,Benim ne cennet kaygım var ne de cehennem, ben sevgimi bunla-ra değişmem.”Daha sonraları tasavvuf ruhi ve ahlaki bir terbiye sistemi ol-maktan çıkıp İslâm’la irtibatı olmayan bir takım kavram ve anlayışları içinde taşıyan felsefe haline dönüştü. Artık ondan son-ra İslâm’ın temel öğretilerinden sapmalar başladı. Bunların en başında “hulul” görüşü ve “vah-deti vücut” felsefisi gelmektedir. Bu sapma en şiddetli şekliyle Hal-lacı Mansur’un elinde meydana gelmiş; bu felsefinin ve inancın sonucu bu zat yanılgıya düşerek “ben Allah’ım(!)” diyebilmiştir. Halikın mahlûka hulul edip girdi-

Ham

za T

EK

İN

İnsanlar tasavvuf hakkında değişik görüş ve kanaatler içindedirler. Bir kısmı aşırı bir taassup içinde onların hep güzel taraflarını görüp göstererek hatalı da olsa onları korumaya ve hatta onların asla hata yapmayacaklarını savunmaya çalışır. Başka bir gurup da böyle düşünmemektedir.

8

Page 9: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

ği görüşünü savunanlar, Hıristi-yanların İsa hakkında savunduk-ları görüşle aynı paralel duruma gelmişlerdir. Tasavvuftaki bu sapma ve dalalet, Müslüman toplumun ve fukaha-nın öfkesine sebep olmuş, bunun sonucunda Hallacı Mansur hicri 309 senesinde asılarak öldürül-müştür. Tasavvufçuların çoğu bu görüşü kabul etmediklerini söy-lerler ama aslında takiyye yap-maktadırlar.Vahdeti vücut felsefesindeki bu sapma daha artarak Muhiddin’i Arabi’nin (Ö: H. 638) ve başkala-rının eserlerinde başka bir renk ve başka bir biçim alarak de-vam etmiş. Bu görüşün sahipleri Allah’tan başka varlığın olma-dığını, onun varlığından başka ikinci bir varlığın bulunmadığı-nı, bu kâinatta ne Yaratıcının ne de Yaratanın var olduğu diye bir şeyin bulunmadığını, ne Rabli-ğin ne de kulluğun söz konusu olmadığını iddia etmişlerdir. So-rumluluğu ortadan kaldıran bu felsefe ve görüşün sonucu -ki bu ahlakın temelidir- hayırlılar ile şerliler, tevhid ehli ile putçular, hepsi denk ve müsavi hale gel-miş, hepsi hakkın tecellisinin mazharı olarak kabul edilmiştir. İbni Arabî bir şiirinde şöyle der: “Gönlüm her resmin makesidir,Rahibe kilise, ceylana otlak,Puta puthane hacıya Kâbe,Tevrat’a levha, Kuran’a sayfa.”Gerçekten bu görüş son derece yı-kıcı, değer tanımayan şeriat dışı bir görüş ve mezhep olmuştur.İnsanlar tasavvuf hakkında de-ğişik görüş ve kanaatler içinde-dirler. Bir kısmı aşırı bir taassup içinde onların hep güzel tarafları-nı görüp göstererek hatalı da olsa onları korumaya ve hatta onların

asla hata yapmayacaklarını sa-vunmaya çalışır. Başka bir gurup da böyle düşünmemektedir. Ta-savvufun İslâm’a sonradan soku-lan bidat bir sapıklık olduğunu, Hıristiyanlıktan, Budizm’den ve Brahmanizm ne idiğü belirsiz bir felsefe olduğunu söyler.

1- İyiyi ve kötüyü, güzeli-çirkini, doğruyu ve yanlışı bilme ve tanıma-da zevki, vicdanı ve ilhamı tek ölçü kabul etmeleri. Hadisçiler ve ilim erbabı bilgiyi naklederken bana filanca, ona da filanca bildir-di diye ilim ve bilgi naklederler onlar bu ehlisünnet âlimlerinin yöntemini reddederek “kalbim bana Rabbimden alarak bildirdi ki” diyerek konuşmuşlardır. Şe-riatın bilgi kaynağı kabul ettiği kaynaklara pek itibar etmemiş-lerdir.2- Şeriat ve hakikati ayırmaları, kim yaratılmışlara şeriat gözüyle bakarsa onlara kızar buğzeder, kim hakikat gözüyle bakarsa on-ları yaptıklarında ve ettiklerinde mazur görür” demeleridir ve bu fikri savunmalarıdır. Bu görüş hak olarak kabul edilirse kâfirle savaşmamak, çirkin işler yapana ses çıkarmamak gerekir. 3- Dünya hayatını hafife almaları ve değersiz görmeleri. Hâlbuki bu

görüş Kuran’ın üslubuna tama-men aykırı bir görüştür. Kur’an “Yarabbi! Bize dünyada ve ahiret-te güzellik ve haseneler ver.” diye dua etmeyi tavsiye etmekte, sün-net ise “Yarabbi! Su hayatımın te-meli olan dünyamı ıslah et.” diye dua yapmayı öğütlemektedir. Bu görüş sahabenin üslubuna da uy-maz çünkü onlar “sanki ölmeye-cekmiş gibi dünya için, yarın öle-cekmiş gibi de ahiret için çalış” demişlerdir.4- Tasavvufçuların çoğunda ceb-rilik ve olumsuzluk meyli hâkim olmasıdır. Bu görüşün halkın içine yayılması sonucu insanlar yaptıklarında kendi iradeleri dı-şında yönlendirildikleri, seçme haklarının olmadığı, dolayısıy-la fesadın ve batılın karşısında durup onunla savaşmanın bir manasının olmayacağı inancı yaygın hale gelmiştir. Allah in-sanları kendi iradesini yerine ge-tirmekle görevlendirdiği için her şeyi oluruna bırakmalıdır (!) Bu inanca ve görüşe sahip olanların içinde “mülkü malikine, halkı da halikına bırak” sözü yaygın hale gelmiştir. Bu inanç Müslümanlar içinde yenilgi ruhunu üstün getir-miş gayret ve mücadele ahlakını öldürmüştür.5- Şeyhlerin müridi fikri ve yaşam-sal terbiyelerinde onların kişilik ve şahsiyetlerini yok etmeleri. Mürit öyle bir hale gelmeli ki şeyhinde fani ve yok olmalı, hiçbir emir ve isteğinde şeyhle münakaşa etmek şurada dursun asla itiraz etmeme-lidir. Hiçbir isteğinde ona hayır dememeli, şeyhin yaptığı şeyle-rin niçinini ve nedenini asla sor-mamalıdır. Mürit Şeyhinin elinde ölü yıkayıcısının elindeki ölü gibi olmalıdır. Şeyhine niçin ve neden soruları soran mürit asla iflah ol-maz. Tasavvuftaki bu esas müridi

Zamanla tasavvuf İslâmi olduğu iddia edilen itidalini ve dengesini yitirerek ruhbanlığa yönelmiş, Budizm’in aşırılığına düşmüştür. Tasavvuftaki şu düşünceler sapmanın tezahür ve görüntüleridir. Onlar da:

9

Page 10: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

kişiliksiz, şahsiyetsiz robot gibi bir varlık haline getirmiştir.Bu görüş son asırlarda son dere-ce yayılarak sanki İslâm’ın bir esasıymış gibi çoklarınca kabul görmüştür. İslâm yurtlarında yeni uyanışların sabahı ağarma-ya başladığında, oradaki aydın-ların çoğu bu olumsuz düşünce-leri İslâm ve İslâm’dan sanarak İslâm’dan yüz çevirmeye kalk-mışlar, İslâm’ın esas değer ve öl-çülerini bilmedikleri için İslâm’a düşman bile olmuşlardır.Büyük âlimlerden birine tasav-vuftan sorulduğunda şöyle cevap vermişti: Bu hususta insanlar arasında görüş ayrılığı vardır. Bir gurup tasavvufu ve tasavvufçula-rı hoş görüp beğenmeyerek “onlar bidat ehli ve sünnetin dışındadır” derler, bu hususta kelamcıların ve fıkıhçıların sözlerinden deliller

getirirler. Başka bir gurup ise son derece aşırılığa düşerek tasavvuf-çuların nebilerden sonra halkın en üstün ve en ekmeli olduklarını iddia ederler. Bu iki görüş de hoş değildir. Bunların içinde içtihat edip hata eden, günah işleyip tev-bede bulunan olduğu gibi güna-hına tevbe kılmayanlar da vardır. Ve yine bunların müntesiplerin-den nefsine zulmeden ve Rabbi-ne asi olanlar da bulunmaktadır. Bidatçilerden ve zındıklardan birçok insan zaman içinde bun-ların içine sızdığı olmuştur. Ger-çek tasavvufçu olduklarını iddia edenler bundan beri olduklarını söylerler. Hallacı Mansur gibi aşırılar bu yolda bulunmuş ama aklı başında insanlar bunu kabul etmemişler ve kendilerinden bil-memişlerdir.

Daha sonraları tasavvuf ruhi ve ahlaki bir terbiye sistemi olmaktan çıkıp İslâm’la irtibatı olmayan bir takım kavram ve anlayışları içinde taşıyan felsefe haline dönüştü.

10

Page 11: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Mermergranitçimstonetraverten

Tel: 0264 241 80 17 Gsm: 0533 523 17 83 Dilmen Mh. Akşemseddin Cd. No.70 Adapazarı / SAKARYA (Kapalı Spor Salonu Karşısı)

TOPTAN - PERAKENDE - TAAHHÜT

Page 12: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Kürtlerin haklarını dile getiren ve bu yakıcı sorunu gündem yapan en-telektüelleri hemen bölücü diye yaftalamamak gerekmektedir. Neden bunu talep ettiklerini ve sizin bunda bir hatanız olup olmadığı üzerine düşünmek gerekir.

Yusu

f YA

VUZY

ILM

AZ

Bir ülkede siyasal ve sosyal bir sorun oluştuğunda ilk gözlerin

çevrileceği yer siyasal iktidardır; çünkü ülkenin yönetimi siyasal iktidarın elindedir, bundan dolayı oluşan olumlu ya da olumsuz olay-ların iktidara fatura edilmesinde şaşırtıcı bir şey yok. Kürt sorununda da ilk planda gözlerin siyasal iktidara çevril-mesinde eleştirilecek bir yön yok. Kuşkusuz siyasal iktidarlar aldıkları, alamadıkları, almakta geciktikleri önlemler dolayısıyla eleştirilecektir. Ancak sadece ikti-dar üzerinden yürüyerek anlam-landırılacak bir olay değildir Kürt sorunu. Sorunun diğer tarafında yer alan siyasal aktörlerin tutum-ları, siyasal söylemleri, karşılaş-tıkları olayların yükümlülüğünü üstlenecek yerde PKK ve KCK’yi, dahası Kandil’i referans gösterme-leri, sivil siyasetin önünü tıkayan önemli yanlışlardı. Kürt sorununu anlama ve anlam-landırma konusunda en büyük teorik engellerden biri, özelde po-litik aktörlerin genelde insanın

seçmeci bir zihinsel tutuma sahip olmasıdır. Olaylara genel bakmak yerine, indirgemeci bir zihinsel tu-tumla bakmak aslında bu tür ba-kış rahatlatıcı, ideolojik, mezhepçi zihinsel tutuma işaret eder. Kendi-ni asla başkasının yerine koyup, empati yaparak düşünmeyi dene-mez. Olayları tek faktöre bağlayan indirgemeci bakış, olaylara etki eden diğer faktörlerin görülmesini engellediği gibi zihinsel bir körlü-ğe de neden olur. Her sosyal oluşuma baktığım pencereden bakıyorum Kürt so-rununa. Kürtlerin geleceğinin belirleyici faktörü iç bileşenlerin konumu, iç çelişki ve çatışmala-rıdır. Dış sebepler belirleyici değil etkileyicidir. Barzani etrafında dönen tartışmalar aslında Kürtle-rin gelecek tasarımıyla ilgili derin görüş farklılıklarının bir yansıma-sı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kürt entelektüelleri iç dinamiklere yoğunlaşmak zorundadır. Sadece dış dinamiklere yönelmek içteki sorunları çözmekte yetersiz kala-cağı açıktır.

Barzani’ye HDP içinden karşı olu-şun altında, Barzani’nin Erdoğan ve Türkiye ile olan bağlantıları gelmektedir. Bu durum Kuzey Irak veya Güney Kurdistan’a giden herkesin gözlemleyeceği bir du-rumdur. Galiba HDP çevrelerinde Barzani’nin bu tutumunun davaya zarar verdiği düşünülüyor. Benim gördüğüm Barzani’nin siyasal ufku ile HDP’nin siyasal ufkunun farklı olduğu, dahası çeliştiğidir. Kürtlerin haklarını dile getiren ve bu yakıcı sorunu gündem yapan entelektüelleri hemen bölücü diye yaftalamamak gerekmektedir. Ne-den bunu talep ettiklerini ve sizin bunda bir hatanız olup olmadığı üzerine düşünmek gerekir.Kürt sorununu ve çıkış yolunu gösteren analitik bakış maale-sef yok Kürt aydınları arasında. Çoğunlukla sorunlara duygusal yaklaşıyorlar; Kürt tarihini ve kül-türünü içinde barındırdığı bir çok soruna karşı yüceltiyorlar, daha da vahimi “faşist TC” (!) söylemi-ne sığınarak içteki asıl gerçeklikle yüzleşmekten uzaklaşıyorlar. Bu

ÇÖZÜM SÜRECİ VE ÇATIŞMA ARASINDA

KÜRT SORUNU

12

Page 13: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

onların sorunun en önemli yanı olan Kürtlerin iç çatışmaları ve anlaşmazlıkları üzerine yoğunlaş-malarını engelliyor.Öyle görülüyor ki, Ülkemizin en çok araçsallaştırılan sorunların-dan birisi de Kürt sorunudur. Ki-misi ona karşı durarak kimi de ondan beslenerek siyaset yapıyor. Kürt sorunu bu soruna samimi yaklaşacak Gandi, Mandela ve İzzetbegovic gibi aktörleri bekli-yor. Ne yazık ki, Kürt sorunu siya-sal kariyer elde etmenin ve iktidar hesaplarının gölgesi altında araç-sallaştırmaya kurban gidiyor.Samimiyet her şeyin başıdır. HDP’nin takındığı ikircikli tavır ve seçim öncesinden başlayan ve iktidar tarafından savunulan kırı-cı dil kuşku doğurmaktadır.  Konu üzerinde düşünen aydın ve ente-lektüellerin, başka bir çözüm, yeni bir imkanı konusunda İktidarı ve HDP’yi uyarmaları gerekiyor. Sanıyorum Türkiye özelinde Türk-ler ve Kürtlerin birbirinden ay-rılmaları için birbirinden nefret etmeleri gerekir. İnsanlığın önüne Türklük ya da Kürtlük konulursa çözüm olmayacak. Edinilmiş kim-liklerin baskısından vatandaşlık bağına yükselmek gerekir. Bun-dan dolayı hukuk ve demokrasi temelinde yeni bir paradigmaya ihtiyaç var.Diğer önemli bir sorun da bu tür te-rör eylemlerini herkes siyasal he-defleri ve ideolojik konumuna göre değerlendiriyor olmasıdır.  İşin bir başka yanı da bizim terör eylemi dediğimiz vahşete o grup cihat ve özgürlük eylemi olarak bakıyor. Bir diğer önemli konu da HDP söz-cülerinin kullandıkları ve genel-de sol literatürden tevarüs edilen kavramlardır.Örneğin “Eş başkan-lık” kavramsallaştırması. Seçim-

le gelen belediye başkanlarının yanına birde eş başkan koymak, bir başka gücün halkın oylarıyla seçilen başkanlara ortak olması ve denetlemesinden başka ne an-lama gelebilir? Galiba PKK HDP’yi kendi başına bırakmak istemiyor. Nihayetinde yaşanan bir iktidar kavgasıdır.Kürt sorununda diğer önemli bir sorun da çözüm sürecini başlatan aktör olan Erdoğan’ın süreç anın-da şeytanlaştırılması projesidir. Kabul etmek gerekir ki, Erdoğan seçim sırasında milliyetçi bir dil kullanırken, Selahattin Demirtaş da seçim sonucunu solun zaferi olarak yorumlamıştır. Erdoğan’ın tavrında elbette önemli sorunlar bulunabilir. Ancak bu noktada birbiriyle çelişkili iki önerme öne sürülmektedir. Birinci Önerme; “Erdoğan seçimi kazanmak için ülkeyi savaşın esiğine getirdi.” İkinci Önerme; “Erdoğan karşıtları Erdoğan’ın kaybetmesi için ülkeyi savaş yerine dönüştürmeyi göze aldı.” Son dönemdeki ittifaklar bü-yük ölçüde ikinci önermenin doğ-ru olduğunu gösteriyor.Oysa tartışmayı Türk siyasetinin geçirdiği değişim üzerine oturt-mak gerekir. Daha verimli ve an-lamlı bir analiz yapabilmek için, Türk siyasetindeki nitelik değişi-minin nereye evrildiği, siyaseti yönlendiren dinamiklerin ne ol-duğu üzerine düşünmek gerekir.Cumhuriyet modernleşmesi sü-recinde Kürt ve İslam sorunu da dahil, “Türkiye nedir?”sorusu üze-rinde toplum kesimleri anlaşabil-miş değildir. Toplum kesimlerin-den her birinin Türkiye tasavvuru farklı. Buna bağlı olarak gelecek tasavvurlarımız da değişiyor. Dev-let eliyle toplumu dizayn etme fikrini önceleyen ve bunu radikal bir biçimde uygulamaya koyan

Cumhuriyet modernleşmesi artık yeni bir toplumsal sözleşmenin temelini oluşturamaz. Atatürk yaşamı boyunca laik, pozitivist, dinden olabildiğince arındırılmış, etnik bakımdan Türk öncelikli bir ulus yaratmak istemişti. Doğrusu toplumsal gerçekliğe bakıldığında bu proje mümkün değildi. Laiklik politikalarıyla dindarlar, Türkçü politikalarla Kürtler entegre edil-meye çalışıldı.  Tek Parti dönemi politikaları tek tipçiydi, otoriterdi, asimilayoncuydu, türediydi ve bu milletin kadim değerlerine aykı-rıydı. Çeşitli tepkilerle ve binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan sü-reçte ne Müslümanlar laikleşti, ne de Kürtler Türkleşti.Kuşkusuz HDP’nin demokratik meşruiyeti asla tartışılamaz. Tar-tışılacak olan partinin kendisiyle PKK arasına sıkışması ve sivil si-yasetin silaha teslim olma ihtima-lidir.Türkiye özelinde atılan demok-ratik adımlar, silahlı mücadeleyi meşru olmaktan çıkarmıştır. Bu aşamadan sonra yürütülecek mü-cadele demokratik sivil itaatsizlik olmalıdır. Sivil İtaatsizlik, yapılan eylemin bedelini üstlenmekten kaçınmamayı, sivil halka asla za-rar vermemeyi, kendini gizleme-meyi, ahlaki sınırları aşmamayı gerektirir. Şiddet değil, sözün ve haklılığı-nın gücüyle mücadele edilmelidir. Bu noktada Mandela, Gandi ve İzzetbegovic’i gibi mücadeleleri bütün dünyada saygı uyandıran liderlerin mücadelesini örnek al-mak gerekir. Bu liderler anlayış-larını sözün gücüne dayandırdı ve bütün dünyanın saygısını kazan-dılar. Etnik sorunların çözümünde bir diğer önemli faktör de edinilmiş

13

Page 14: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

aidiyetlerin sorunun anlaşılma-sı önünde engel oluşturmasıdır. Kimlik bireyi o yapan şeydir ve asla pazarlık konusu değildir. Kürt sorununa farklı pencerelerden bakabiliriz, ama iş Kürtlere ve ta-şıdıkları kültürel değerleri tartış-maya açmaya gelince orada dur-mak gerekir. Bir halkın durumunu inancını, kültürünü, dilini kimse tartışmaya açamaz. Savaşın veya çatışmanın kaçınıl-maz olduğu durumlarda savaş hukuku devreye girer. Evrensel il-keler sivillere, sivil hedeflere, ma-betlere, din adamlarına, bahçesin-de çalışanlara, çocuklara, savaşla doğrudan ilgisi olmayanlara do-kunulamaz. Savaş hukuku sadece savaşan aktif kişiler arasındadır. Peygamberin Sünneti de buna işa-ret etmektedir. Sivil hedeflere yö-nelik her faaliyet terördür. Baraj-lara, yollara, ambulanslara, petrol

boru hatlarına yapılan saldırılar ve intihar eylemleri terördür. Bütün entelektüeller kardeş kav-gasını derinleştirecek söylemden uzak durmalı, çatışmayı değil, el-leri tetikte olanların eylemlerini değil, çözüm için çaba harcayanla-rın yanında olmalıdırÖyle görülüyor ki, son süreçte ta-rih HDP ye büyük bir imkân sun-du. Ama onlar uyguladıkları tutar-sız politikalarla bunu heba ettiler. Ben silahı bırakıyorum diyerek operasyonları işlevsiz kalabilirdi. HDP bunu yapmadı, silaha sarıla-rak hem sivil siyaseti olumsuzladı hem de bir büyük imkânı heba etti.Süreç sırasında PKK’nın bazı ilçe-ler de kurduğu “alan hâkimiyeti” ve uygulamaları, Tek parti faşiz-mini gölgede bırakacak mahiyette uygulamalar olarak ortaya çıktı. Bu da PKK içinde derin bir ittihatçı geleneğin izlerini ortaya çıkardı.

Kürt aydınlarının Türk siyasi an-layışına yönelttikleri her eleştiri aynıyla Kürtler’de de var. Sanıldı-ğının aksine Türk ve Kürt siyasal akılları arasında fazla fark yok. Si-yasal açıdan büyük ölçüde örtüşü-yorlar, çünkü zihniyetler, siyasal tavırlar günlük oluşmazlar.Çatışmanın başlama sürecinin bir diğer önemli özelliği Öcalan’ın sessizliğidir. Öyle görülüyor ki, süreçten ve süreç sırasında ortaya çıkan uygulamalardan oldukça ra-hatsızdır. Ayrıca HDP yöneticileri-nin dillendirdikleri “öz yönetim”, “alan hâkimiyeti” kavramlarının sol nostaljiden başka bir anlamı yoktur. Hiç kuşku yok ki, çözüm sürecinin aktörü olarak Öcalan ve PKK’yi önemsemek gerekmekte-dir. Ancak görülen o ki, Öcalan’ın pasifize edilmesi tehlikesi önü-müzde durmaktadır. Gerçek şu ki, baştan biri devletin içinde olduğu gibi PKK’nin içinde de barış süreci karşıtları vardır ve bunlar süre-cin sekteye uğramasını dört gözle beklemektedir. Kandil, PKK ile HDP arasındaki ilişkinin kesilme-si talebi ne anlamlı ne de gerçek-çidir. İstenecek olan demokratik siyaset kanallarının açılmasından sonra HDP’nin Kandil’e öncülük etmesini talep etmektir. Bu açıdan Türk siyaseti önemli bir fırsat ya-kalamıştır. HDP’nin Kandil’e tes-lim olması veya Kandil’in HDP’ye öncülük etmesi ise tam bir fela-kettir.  Kürt siyasal hareketine HDP kadroları öncülük etmelidir. Kandil ve genel anlamda dağın HDP’ye öncülük etmesi mümkün değildir. Çünkü Dağ modern katı-lımcı siyasetten çok Harici anla-yışla beslenir.Türkiye’nin yaptığı operasyonlar dünyada eskisine göre çok daha az tepki alıyor. Geleneksel olarak Kürt politikalarını eleştiren Almanya

Kürt sorununda diğer önemli bir sorun da çözüm sürecini başlatan aktör olan Erdoğan’ın süreç anında şeytanlaştırılması projesidir.

14

Page 15: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

ve Fransa dahil. Peki bu durum nasıl anlaşılmalı? Kuşkusuz des-tek daha çok PKK’nın pozisyonun-dan kaynaklanıyor. PKK’nın baraj inşaatını engellemek, ambulans-lara ateş etmek, evlerinde uyuyan polisleri infaz etmek gibi eylemleri HDP’nin barış söylemini iyice za-yıflatıyor. Ne yazık ki, milliyetçili-ğin yarattığı körlük savaştan baş-ka mücadele biçimi tanımıyor. Ne yapıp edip sorunu milliyetçiliğin dışlayıcı paradigmasının dışına taşımak gerekir.Sorunun bir diğer önemli yönü sorunun etnik temelde ele alı-nıyor olmasıdır. Oysa etnisiteye mahkûm dil, kuşatıcı, insani ve demokratik değerler üretemez. Milliyetçilik doğası gereği dile, tarihe, kültüre etnisite içinden ba-kar; dolayısıyla kendini sınırlar ve içe hapsederek değişimi engeller. İnsanlar birbirleriyle etnisite üze-rinden değil insanlık ve evrensel değerler üzerinden iletişim kur-malıdır. Etnisite üzerinden dışa dönük değerler üretilemez ve diğer insanlara konuşulmaz. Zorunlu olarak içe yani kendi etnisitenize dönerek siyaset üretirsiniz. Bura-dan milliyetçi bir dilin üremesi ka-çınılmazdır. İçe dönük milliyetçi bir dilin üretilmesi, sorunun daha da derinleşmesine yol açacaktır.Benim siyasal tercihim Türkler ve Kürtlerin yeni bir anayasal konsensüs içinde bir arada yaşa-malarıdır. Öcalan/HDP çizgisinin evrildiği yer de burası. Bu eğili-min önü kesilmemelidir.  Türkler ve Kürtler, 1071’de Yavuz Sultan Selim döneminde, Kurtuluş Savaşı döneminde yaptıkları uzlaşmayı, günümüzde yeni bir anayasal kon-sensüs içinde tekrar yapmalıdır. Öyle görülüyor ki, Cumhuriyetin kuruluş paradigması barış içinde birlikte yaşamaya imkân verme-

mektedir.Sosyolojik olarak test edilecek bir konu da Kürt siyasal hareketi laik ve sol siyasal elitlerin dindar kit-leyle hangi dil üzerinden iletişim kurabileceklerini de deneylen-mesi olacaktır. Sol geçmişi olan siyasal elitlerin dinle buluşması hem kendilerini dönüştürme hem de toplumu dönüştürme yönünde ilginç veriler sunacak bize. Sorun HDP siyasal elitlerinin bunu siya-sal bir manevra olarak mı yoksa toplumsal bir dönüşümün adımı olarak mı yaptıklarını test etmek-tir.Kürt toplumundaki siyasal deği-şim sosyolojik olarak, o toplumda-ki değişimle doğru orantılıdır. Ak Partinin son süreçte izlediği politi-kalara karşı bir tepki ve bir arayış-tır HDP ye yönelme. Bundan sonra kim Kürt toplumundaki sosyolo-jik değişimi ve gerçekliği anlarsa ona yanıt verecektir. Öcalan’ın “Bağımsız Kürdistan” idealinden, “demokratik özerklik”e evrilmesi sosyoloji ile ilgilidir. HDP’ye kayan oyun ana faktörü bağımsızlık iste-ği değil, Ak Partinin çözüm süreci konusundaki dilidir. Öyle görülü-yor ki, Kürt toplumunda bir koalis-yon oluşturan HDP’nin durumu da hiç kolay değildir. Ak Parti’den kopan Kürt dindarla-rın HDP’ye kaymasında ne yolsuz-luk iddiaları, ne başkanlık tartış-maları, ne 17-25 Aralık iddiaları ve ne de Berkin Elvan gibi olayların etkisi var. Bana göre en büyük et-ken Ak Parti’nin Kürtlere karşı yü-rüttüğü dışlayıcı dil ve yükselen Kürt milli şuuru. Çünkü diğer tüm etkenler Erdoğan’ın Cumhurbaş-kanlığı seçiminde de vardı ve bu kitle ona oy verdi. Sosyoloji bize seçmen davranışlarını anlama ko-nusunda yeterli imkân sunuyor.’

İçinde bulundukları toplumun siyasal önderliğini yapanlar iki kayıtla sınırlanırlar: 1- İdeal siyasi hedefler, 2- Dünyanın ve toplum-larının mevcut siyasal ve kültürel durumları.Bu iki durumdan birini tercih et-meye zorlar siyasi önderleri tarih. Kuşkusuz dünyanın değişen ta-rihsel şartlarını dikkate almayan insanların başarı şansı yoktur. Sürgit sosyalizm ve İslam devrimi üzerine toprağa düştü milyonlar-ca insan. İdeali temel alan insan-lar hayali davranmakla ve dünya gerçeklerini ıskalamakla suçlanır. Büsbütün realiteye teslim olan-lar da, ideali gözden kaçırmakla suçlamaktan kurtulamazlar.  Öyle görülüyor ki, ideal ile realite ara-sında anlamlı ve tutarlı bir ilişki kurulmalıdır. Şurası açık ki, Kürt siyasetinde Barzani bilgeliği gerçekliği temsil ederken Kandil, PKK’nın bir bölü-mü ve Kürt gençleri gerçeklikten kopuk bir idealizmi temsil ediyor. Bu noktada Öcalan’ın geçirdiği değişimi izlemek ve idealizmden realizme dönüşün izlerini iyi oku-mak gerekir. Kürt siyasetçileri ve aydınları şunu bilmeli ki, süreçten birinci derecede belirleyici aktör kendileridir. Sorunun nedenini sürekli dış faktörlere aktararak açıklamak hem sorunun tüm bo-yutlarının görülmesini engeller, hem de iç eleştiriyi büyük ölçüde ortadan kaldırır.

15

Page 16: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Müsteşriklere ait bir söz var. “Müslümanların kalbine

şüphe tohumları ekin ki küfür biçesiniz.” Onların yazdıkları İslam’a ait her eserde bunun ör-neklerini görmek mümkün. İslam âlimleri onların çalışmalarından faydalanmayı ihmal etmezken, reddiyeler yazarak gerçekleri ortaya koymaktan da geri kal-madılar. Âlimlerimizin, İslam’ın ana kaynaklarına bağlı kalarak vermiş oldukları bu mücadele sayesinde İslam toplumunda, bu art niyetlerle serpilen yabancı tohumlar çürümeye mahkûm ol-muşlardır. Evet, şüphe tohumları yabancı ellerle, inanan insanla-rın imanları hedef alınarak, ge-nellikle bilimsel araştırma adı altında sunuluyordu.Başarılı olabildiler mi? Hayır. İnsanımızın imanına bağlılığı o kadar güçlüydü ki, o sözleri kü-für, söyleyenleri de kâfir olarak görüyordu. İslam âlimlerine olan samimi inançları da, onlardan gelen her söze gönül kapılarını

açtırıyordu. Bu şüphe tohumları-nı tespit edip ayıklayan âlimler halkın güvencesiydi. Onların, Kuran’dan, Hadisten, Sahabeden, İslam âlimlerinden söyledikleri sözler sorgusuz kabul görüyordu.Günümüze dönelim. Aklımız çok karışık. Kalbimiz vesveselerle dolu. İman adına neye inanıp, neye inanamayacağımızı bilemez haldeyiz. Şüphe tohumları gen değişikliğiyle kalbi hayatımızı altüst ediyor. Bu hal gündelik ha-yatımızı, ilişkilerimizi bile etkili-yor. Artık birbirimize olan güveni yitirdik. Şüpheler iman kardeşli-ğinizi delik deşik hale getirdi. Gü-ven bunalımı yaşıyor insanımız. Hepimiz damgalılar haline geti-rildik. Şucu-bucularla ötekileşti-rildik. Müslümanlar birbirlerini öldürüyorlar. Duyarsızlaştık. Bu girdaba nasıl düştük, nasıl çıka-cağız?Bu düşüşümüz müsteşriklerin za-hiri saldırılarıyla olmuyor. Aksi-ne kendilerinden medet beklenen alimlerimizin, düşünce insanla-

rımızın çözüm diye ortaya saç-tıkları fikirlerden kaynaklanıyor. Haklı gerekçeler gösterilerek baş-layan tartışmalar, işin içine ben-liklerde karıştırılınca, insanların bir kısmını uçlara savuruyor, bir kısmını da maalesef dinden uzak-laştırıyor.

Kütüphanemin önündeyim. Ki-taplarıma bakarak, onlarla ko-nuşarak dertleşmek istiyorum. Kitapla konuşmak, geçmişte ya-şamış nice âlimlerle dertleşmek demektir. Bugün tartışmanın kaynağında olanlar da esasen on-lar kadar samimiler.

Kütüphanemin önündeyim. Kitaplarıma bakarak, onlarla konuşarak dertleşmek istiyorum. Kitapla konuşmak, geçmişte yaşamış nice âlimlerle dertleşmek demektir.

Meh

met

KU

ZU

Aklımız çok karışık. Kalbimiz vesveselerle dolu. İman adına neye inanıp, neye inanamayacağımızı bilemez haldeyiz.

KÜTÜPHANEDE KİTAPLARLA HASBİHAL

16

Page 17: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

İşte, şurada Kuran-ı Kerim. Kitap-ların anası... O dünya ve ahiret hayatının mutluluk düsturlarıyla dolu vahiy kaynağı. İnsanın ve toplumun inşasının vazgeçilme-zi. Ey Allah’ın kelamı! Biz seni de-ğişik sebeplerle terk ettiğimizden beri perişan haldeyiz. Kimimiz dünya nimetlerinin cazibesine kapılarak, kimimiz aklının üs-tünlüğünü her şeyin önünde gö-rerek, kimimiz de yaşadığımız as-rın ideolojilerinin tesiriyle senden koptuk. Gönlünde imanı muhafa-za edenlerimiz de sana karşı sem-bolik sevgilerini devam ettirdiler. Artık sen hayatımızda Ramazan aylarındaki mukabelelerle, ölü-lerimiz için okuduğumuz veya okuttuğumuz Yasinlerde varsın. Sana saygıyı zaman içinde, güzel kılıflar içinde evimizin mümtaz yerlerine asmakla göstermeye başladık. Mevlit gecelerinde gü-zel sesli karilerimizin seslerinde “maşallah”larla dinlenir oldun. Hatiplerimiz, yazarlarımız sen-den ilhamla yazdılar, konuştular. Ama bizim perişan halimizde bir değişiklik olmuyordu. Seni anla-mıyorduk. Senin üzerinden, bir-birimize bilgiçlik taslıyorduk.Bu hal yeni değildi. Geçmişte de benzeri durumlar yaşanmıştı ki, bir kısım ilim ehli bundan rahat-sızlık duymuşlar. Şüphe ve teret-tütler içinde bunalan insanları yeniden sana çağırmışlar. Güzel bir çağrıydı bu. Aynı çağırı, aynı gerekçelerle bugün de yapılıyor. Kuran’la bilinçli bir buluşma ça-ğırısı. Kuran’ı anlayarak okuma. Kuran okulunun ölene kadar tale-besi olma... Buraya kadar her şey çok güzel. Kuran’ın anlaşılması için yapı-lan açıklamalarda memnuniyet verici. Çokça da faydalı. Kuran’ı anlama okumaları içerisine bir

kısım insanların hikmet dışı yak-laşımları ile başlayan tepkilere kadar... Bu insanların ibadetleri de hedef alan açıklamaları, hele hele namaz vakitleri ve namazla ilgili yorumları, fitneyi ateşledi. Yeniden sana dönüşün önüne ilk takoz bu çağrıyı yapanlardan geldi. Oysaki gerçekten çok güzel bir davet başlamıştı ehil ellerle. Farklı bakış açıları, aykırı düşün-celer, âlimlerin süsü olarak görü-lebilseydi, farklı düşüncelere say-gı duyma, doğrusunu araştırma melekelerimiz gelişmiş olsaydı sorun olmayacaktı belki de. ..

Devreye başka unsurlar dâhil oldu, seni savunma adına. Bunlar sana davet edenleri sapkın olarak görü-yorlar. Onların dinlenmemesi için çağrı yapıyorlar. Bütün bu tartış-maları, çağrıları nerede yapıyorlar biliyor musun; TV ekranlarında... Bir araya geldiklerinde bazıların-da kibrin iticiliğini, bazılarında da öfkenin çirkinliğini görüyorsun. Programların sonunda hepsi baş-ladıkları noktada dururken, izle-yicilerin çoğu şüpheler içinde ka-lıyorlar. Onların yüzünden âdeta sen anlaşılamaz, yaşanılamaz bir kitap haline getiriliyorsun.Nedense seni tanıtım için kuru-lan vakıflar, onların bir araya gelip ilmi münazaralarla ortak noktada buluşma için kullanılmı-

yor. Tehlike burada son bulmadı. Senin üzerinden yapılan tartış-malar, diğer İslami kaynaklara da sıçratılıyordu.Hadis kitaplarım… Sizinle ilgili çekişmeler yeni değil biliyor-sunuz. Ama üzülmeyin hedef tahtasında yalnız değilsiniz. Peygamber(as)dan Sahabeye, Ha-lifelerden fakihlere varıncaya ka-dar herkes bir ucundan burada... Sizin hicri üçüncü asırda derlen-meniz, siyasi olayların hışmına uğramanız, sorumsuz insanların uydurma hadislerle üzerinizde kuşku oluşturmaları, sizi kurtar-mak için emek harcayan muhad-disler olsa da kurtaramadı. Bir kısım samimi insanlar da seni yeniden Kuran’a arz ederek doğ-ruluğunu test etmek istiyorlar. Ne yazık ki bu talebi dillendirenler henüz böyle bir çalışmayı eser-leştiremediler. Ama yine de siz sevinebilirsiniz toptan süpürülüp hayattan çıkarılamıyorsunuz.İslam’ın zuhurundan beri Allah’ın rızasını kazanma, nefsin olumsuzluklarına kapanma adı-na kullukta hassasiyet gösterme gayretleri var. Kuran’dan besle-nen bu insanlar dünyevileşme-nin olumsuzlularını görünce de insanları züht hayatına davete başladılar. Zamanla tasavvuf adında sistemleşen akım milyon-larca insanında hidayetine vesile oldu. Tasavvuf kitaplarım siz de hedeftesiniz. Ve diğerleri... Kimi-niz paralel durmaktan, kiminiz de durmamaktan mahkûmsunuz! Söyleyin bana, bizden memnun musunuz?

Tasavvuf kitaplarım siz de hedeftesiniz. Ve diğerleri... Kiminiz paralel durmaktan, kiminiz de durmamaktan mahkûmsunuz! Söyleyin bana, bizden memnun musunuz?

17

Page 18: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

FaaliyetlerimizFaaliyetlerimizSöyleşi: Bir Macar'ın İslam'la Tanışma Serüveni

Yaz Okulu

Macar Tibor Putnoki'nin 10 Eylül 2015 Perşembe günü saat 20:30'da Ofis Sanat Merkezi'nde anılarını paylaştığı bir söyleşi gerçekleştirildi. Çevirmenliğini Cemalettin Özdemir'in yaptığı söyleşide Tibor'un Avrupalıların İslam'a ve müslümanlara bakışı, buna yönelik anıları, tavsiyeleri, kardeşlik dilekleri paylaşıldı. Tibor'un son sözü "Dünyanın geleceği İslam ve müslümanların olacak, dininize sarılın" oldu.

2015 Yılı Yaz Okulu Programımızı 15 Haziran - 15 Temmuz 2015 tarihleri arasında gerçekleştirdik. Vakfımıza emânet edilen yavrularımıza hazırlamış olduğumuz programımız çerçevesinde; Kur’ân-ı Kerim Dersleri (Elif Bâ, Tecvid, Güzel Okuma ve Ezberler şeklinde), İlmi Hâl, Akaid, Ahlâk, Siyer, Örnek Şahsiyetler, Tarih ve Tarihî şahsiyetler ile ilgili dersler verdik. Bu sene Yaz Okulu Programımız tam Ramazan ayı içerisinde kaldığından pek sosyal faaliyetler yapamasak da, mümkün olduğu kadarıyla rahat ve hoş bir dönem olduğu kanaatindeyiz. Bunu da çocukların programı rahat ve huzurlu bir şekilde tamamlamalarından anlıyoruz. Seneye İnşâAllah daha güzel ortamlarda, daha güzel programlarla buluşmak umuduyla diyerek, Programımızda emeği geçen hocalarımıza ve çocuklarını bize güvenerek teslim eden değerli ailelere teşekkürler ediyoruz.

18

Page 19: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şube Başkanı Gazanfer Üvez, İlme Hizmet Kuran Kursu Başkanı Namık Enginer ve Ribat Eğitim Vakfı Genel Sekreteri Yusuf Ertuğrul Erdem Adapazarı Belediye Başkanı Süleyman Dişli'yi ziyaret etti.Ribat Eğitim Vakfı'nın çalışmalarından bahseden Gazanfer Üvez, vakıf kültürünü yaşatmaya devam ettiklerini, ilmi çalışmaların yanı sıra sosyal konularda da pek çok etkinliğe imza attıklarını söyledi. Üvez, Ribat Eğitim Vakfı'nın Serdivan'da başlattıkları İlme Hizmet Kuran Kursu temel atma törenine Başkan Dişli'yi davet etti.Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Süleyman Dişli ise, Ribat Eğitim Vakfına yaptıkları çalışmalarda başarılar diledi. Başkan Dişli, "Ribat Eğitim Vakfı gerçekten takdir edilecek çalışmalar yapıyor. Temeli atılacak İlme Hizmet Kuran Kursunun hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum. Buradan yetişen gençlerimizin de ülkemizi hayırlı bireyler olacağına inanıyorum" diye konuştu.

3 Eylül 2015 Perşembe tarihinde Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş ziyaret edildi. Ziyarette Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şube Başkanı Gazanfer Üvez, Yönetim Kurulu Üyesi Sahir Akça, İlme Hizmet Kuran Kursu Derneği Başkanı Namık Enginler, Çaykışla Eğitim Kültür Yardımlaşma Derneği Yönetim kurulu Üyesi Mithat Aykaç, Sakarya Gençlik Eğitim Kültür Derneği Başkanı Bilal Üvez ve Adabülteni Dergisi Yazı İşleri Müdürü Yusuf Erkan hazır bulundu. Vali Bey'e vakıf ve dernek çalışmaları hakkında bilgiler sunuldu.

10 Eylül 2015 tarihinde Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğüne yeni atanan Mevlüd Kuntoğlu ziyaret edildi. Ziyarette Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şube Başkanı Gazanfer Üvez, Genel Sekreter Yusuf Ertuğrul Erdem, Çaykışla Eğitim Kültür Yardımlaşma Derneği Yönetim kurulu Üyesi Mithat Aykaç, Sakarya Gençlik Eğitim Kültür Derneği Yönetim Kurulu üyesi Fatih Zarzavatçıoğlu hazır bulundu. Müdür Bey'e vakıf ve dernek çalışmaları hakkında bilgiler sunuldu. Yeni görevinde başarı dileklerinde bulunuldu.

Adapazarı Belediyesi

Sakarya ValiliğiZİYARETLERİMİZ

İl Milli Eğitim Müdürlüğü

19

Page 20: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

KUR’AN KURSUve HİZMET BİNASI

TEMELİATILDI

20

Page 21: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Sakarya İlme Hizmet ve Kur’an Kursu Derneği, 17 Ağustos 2015 Pazartesi günü saat 11:00’de “Kur’an Kursu ve Hizmet Binası” için temel atma töreni düzenledi. Yoğun teveccühün gösterildiği törene; Vali Hüseyin Avni COŞ, Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki TOÇOĞLU, Serdivan Kaymakamı Ramazan ŞAHİN, Serdivan Belediye Başkanı Yusuf ALEMDAR, Serdivan Müftüsü Ömer YAY çeşitli kamu kurumları temsilcileri ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri ile Dernek-Vakıf gönüllüleri aileleriyle birlikte katıldı.

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda Dernek Başkanı Namık ENGİNLER ve Ribat Eğitim Vakfı Adapazarı Şube Başkanı Gazanfer ÜVEZ yaptıkları konuşmalarda; inşaat ve Vakıf çalışmaları hakkında bilgiler sunarak iştiraklerinden ötürü katılımcılara teşekkür ettiler. İnşaat için arsasını bağışlayan Halide ENGİNLER’e Vali Hüseyin Avni COŞ tarafından plaket takdim edildi. Yapılan duanın ardından protokol tarafından butona basılarak resmi temel atma etkinliği gerçekleştirildi.

Aşevi, Bay-Bayan Yatılı Kur’an Kursu, Bay-Bayan Mescidler, Yükseköğrenim Öğrenci Evi, Kreş, Konferans Salonu, Bay-Bayan Etüt Salonları, Hayır Market vb. değişik çalışmaların yer alacağı bina, çevrede noksanlığı hissedilen önemli bir boşluğu da doldurmuş olacak. Dernek Başkanı Namık ENGİNLER; inşaatın 17 Ağustos 2016 tarihinde bitirilmesinin planlandığını ve hayırseverlerin dua ve maddi desteklerini beklediklerini belirtti.

21

Page 22: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Genç Gömlek İslami Gençlik Platformu olarak 3-8 Ağustos tarihleri arasında Sakarya'nın Hendek ilçesinde istişare kampımızı gerçekleştirdik.Kamp sonunda güz ve bahar dönemi yapılacak olan faaliyetler planlandı.Hizmet / Mektep/ Mektup Gençliği yolunda bir adım daha atıldı.

Köy Kampı

Yaz Çalışmaları"Gençlik Bir Dönem Değil Ruhtur Bizim İçin"İnsandaki gizli güçleri ortaya çıkarıp, taklidi kaldırarak, istikamet üzere söz ve davranışı birleştirme ortak hedefleriyle niyet ettiğimiz yaz programlarımızda, 15 Haziran-15 Temmuz tarihleri arasında ilkokul seviyesi çocuklarımızla dopdolu bir Çekirdek Kulübü Yaz Okulu, liseli kızlarımızla da nitelikli bir Genç Gömlek Yaz Kampı geçirdik.

22

Page 23: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

3-4 Ekim 2015 tarihlerinde Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Belediyesi ve Ribat Eğitim Vakfı işbirliğinde Konya'da yapılacak olan Ribat Buluşmaları - 2 "Gençlik ve Sorunları Çalıştayı" hazırlıkları yapıldı. Söz konusu çalıştaya Sakarya'dan Sivil

Toplum Kuruluşları temsilcileriyle Sakarya Üniversitesi'nden Prof.Dr. Sami Şener, Doç.Dr. Yusuf Genç, Doç.Dr. Abdullah Taşkesen, Yrd.Doç.Dr. Hasan Hüseyin Taylan, Adabülteni yazarlarından Yusuf Yavuzyılmaz ve Mehmet Kuzu katılım gösterecektir.

Gençlik ve Sorunları Çalıştayı

Ramazan'dan önce başladığımız kampanyamız kapsamında, Batı Afrika'da bulunan Burkina Faso'ya bir kütüphane yapma projemize gösterilen ilgi bu binanın yapımını tamamlattı.

Misyonerlik faaliyetlerinin yoğun olduğu bölge insanına tevhit ve İslam kardeşlik duygularının gereği olarak el uzattık. İnşallah içinin tefrişatı ve kütüphanesi doldurulunca hizmete geçecektir. Bu ve benzeri çalışmalarda bizlere destek olan herkese teşekkür ediyor, Allah ömürlerinin ve imkanlarının bereketli kılsın. Burkina Faso irtibatımızın gereği olaraktan, ayrıca yine orada kurban kesip ihtiyaç sahiplerine dağıtımı yapıldı.

Hamza Tekin Hocaefendi'nin Kurban Fıkhı isimli kitabının baskısı yapılarak Sakaryalı okuyucusuyla eylül ayında buluşturuldu.

Kurban Bayramı öncesi zamanlamasıyla okuyucular tarafından büyük ilgi gördü.

Ribat'tanYeni Kitap

Burkina Faso'da GÖNÜL KÜTÜPHANESİ inşaatımız bitti

23

Page 24: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Ribat Eğitim Vakfı Genel Başkanı Muzaffer Büyük ve yönetim kurulu üyelerinden Musab Seyithan ve İsmail Kayahan inşaatı devam eden Kur'an Kursu ve Hizmet Binasını ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi aldı. Genel Başkan Muzaffer Büyük Adapazarı Şube Başkanı Gazanfer Üvez'i tebrik ederek inşaatın bundan sonraki iş takvimi hakkında istişarelerde bulundu. Ziyarete Adapazarı Şubesi Yönetim Kurulundan Sahir Akça, Alahattin Yazıcı ve Mustafa Mısır da eşlik etti.

Genel Merkezden Ziyaret

24

Page 25: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Asem Mobilyacılar Sanayi Sitesi No: 197 Serdivan / SAKARYATel: 0 264 211 21 82 Fax: 0 264 211 21 83

[email protected] www.erdemsan.com

Mutluluğa Açılan Kapılar

İnşaat • PVC ve Alüminyum Doğrama • Çitf Cam • Çelik Kapı • Garaj Kapısı

Ali Dilmen Mh. Sakarbaba Cd. No: 73/75 Erenler / SAKARYATel-Faks: 0264 241 70 39 Gsm: 0532 482 52 06

NECİP TOK

Page 26: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Sah

ir A

A

Yıllardır “Yaz Okulları” program-larının içinde oldum. Kâh prog-ram hazırlayıcı, kâh programa hizmet edici ve kâh da ders veren olarak hizmet ettim. Değerli oku-yucularım, nâçizâne edindiğim tecrübem ile halkımızın bu okul-lara–kurslara bakış açılarını üç başlıkta toplayabilirim. Bu sıralamaya geçmeden önce samimi olarak ifade etmeliyim ki, her ailenin derdi çocuklarına İslâmî Bilgiler kazandırmak için hassasiyet gösterdiğinin, bu ko-nuda maddî–manevî yardımları esirgemediğinin de şâhidiyim. Ancak ülke gerçekleri ve dünyevî kaygıların hep öne geçtiği de inkâr edilemez bir gerçek olarak kar-şımızda durmaktadır. İsterseniz şimdi sıralamamıza geçebiliriz:

1. Okullar tatile girdiği için çocukların ne olacağı, nerede kalacağı endişesi: Bu aileler ge-nelde çalışan insanlar olabileceği için endişelerinde haklı olabilir-ler. Çünkü gün boyu çocuk boşta kalacak ve ne olacak hâli diye en-dişeleri olanlar, 2. Eğitim dönemi boyu kendile-rine göre program yapmış anne-ler: Günler, toplantılar, gezmeler derken çocukları götürecekleri yerler var götüremeyecekleri yer. O zaman güvenli bir liman, nere-de olduğu bilinen bir mekâna ih-tiyacı olanlar,3. Gerçekten İslâmî Bilgilere ihtiyaç duyanlar: Bu aileler de okullarda İslâmî eğitimin olmadı-ğı veya verenlerin de yetersiz ol-duğu düşüncesiyle böyle yerlere

çocuklarını emânet edenler. Bunları söylerken ne bir art niye-ti, ne de bir küçümseme gibi aslâ basit bir düşünceyi taşıyor deği-lim, Rabbimize sığınırım.Peki, verilen Eğitim–Bilgi ile iste-nenler, beklenenler uyuşuyor mu, yoksa tenakuz mu teşkil ediyor denirse? Şunu açık yüreklilikle belirtmek gerekirse ki, öyle de olmalıdır; Cevabımız maalesef olumlu olamayacaktır. Tabii ki bunun birçok sebepleri vardır.Eğitimin yapıldığı yer, eğitim-cilerin durumu, eğitimin plân-program-malzemeleri, çocuk ve ailenin durumu –yâni, İslâm’a bakışları, İslâm’la alâkaları, çev-re faktörü, sistemin–rejimin du-rumu vs.

Samimi olarak ifade etmeliyim ki, her ailenin derdi çocuklarına İslâmî Bilgiler kazandırmak için hassasiyet gösterdiğinin, bu konuda maddî–manevî yardımları esirgemediğinin de şâhidiyim.

ŞU “YAZ OKULU” DEDİKLERİ!

26

Page 27: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Sistem olarak Müslümanların dinleri olan İslâm’ı rahatça öğ-retecek, yaşatacak ve anlatacak imkânlardan yoksun olmaları, hâlâ İslâm ile ilgili sistemin–re-jimin baskıları; esasında Müslü-manlar inançlarının gereği olan eğitimi tam ve kâmil mânâda elde edememişler, hep art niyetli bakış açısıyla horlanmışlar, itilmişler. Olumsuz ve aleyhte basın–yayın araçlarıyla ötekileştirilmeler ve son tahlilde de büyük bir dünye-vileştirilme operasyonuyla karşı karşıya bırakılmalar. Bütün bu olumsuz durumlar istenen ve beklenen neticeyi verememekte-dir. Peki, ev sâhibinin hiç mi suçu yok diyorsunuz gibi geliyor bana? Ol-maz mı? İşte en büyük mesele de bu. İslâmî hassasiyeti önde olan ai-leler de dâhil, genelde çocuklar için iyi bir gelecek, iyi bir eğitim, iyi yetişmiş yâni, kendi dünya gö-rüşlerine de uyar bir şekilde fut-bol, basketbol, güreş, yüzme, vs. spor programları ile dershâneler, kurslar gibi yerlerde gelecek ve kariyer gördükleri işlerle çocuk-ları meşgul etmektedirler. Ancak iş dinimiz olan İslâm’ı öğrenmeye geldi mi, artı zamanlar düşünül-mektedir. Bu artı zamanlar da ge-

nel olarak yaz aylarıdır. Peki, nedir bu yaz ayları?: Ço-cukların dört gözle bekledikleri tatil mevsimi. Okullar tatil olmuş, çocuklar rahat bir ortama kavu-şarak istedikleri gibi gezme ve oynama imkânına kavuşmuş ola-cak. Oysa bu hayâlleri ellerinden alınıyor. Sonra, en sıcak ve en is-teksiz mevsim olması sebebiylede yaz ayları verimi düşürüyor. Bir de eğitim almaya gelen çocukla-rın yaş, anlayış, ilgi ve alâkaları, ailelerin hassasiyeti gibi konular eklenince hepten istenen –bekle-nen değil– sonuca ulaşmak pek mümkün olmuyor. Peki, Yaz Okulları olmamalı mı-dır? Bilâkis olmalıdır, ancak bu hem çocukların pedagojik du-rumlarına hem de mevsimin şartlarına göre daha elverişli bir çerçevede hazırlanıp ehil eğitim-ciler tarafından uygulanmalıdır. Bu konuda yer, zaman, zemin, program ve uygulayıcılar çok önem arz etmektedir. Bu ihtiyaç-lar güzel bir şekilde elde edilip buluşturulmalı ki, çocuklar da bu programlara severek ve bir sonra-ki seneyi iple çekerek devam ede-bilsinler.Yine gözlemlerimize göre, bu Yaz Okullarının hoş bir tarafı da, bu-ralarda güzel ve kalıcı arkadaşlık-ların oluşması. Değişik mahalle, okul ve çevrelerden gelen, fakat fıtratları birbirine yakın–uygun yavrularımızın iyi, güzel ve kalı-cı arkadaşlıklar kurabilmeleridir. Bu konuda beklenen, ailelerin de takipçi olmaları ve bu güzelliğe destek olmalarıdır. Bu tersi de olabilir, yâni zarar getirebilecek bir arkadaşlık da oluşabilir ki, işte ailelerin en çok dikkat etme-leri gereken hususlardan birisi de budur. Tabii ki bu konuda ilgili kurumlarda gerekli hassasiye-

ti göstermeli ve aileler ile temas hâlinde olunmalıdır. Son olarak şunları söyleyerek yazımıza son verelim: Bir kere bu yüce İslâm Dini hepimizin îman ettiği, dünya ve âhiret sa-adeti vaadeden bir dindir. Allah (cc)’ın da râzı olduğu bu tek İlâhî din olan İslâm, sâdece îman et-tik denmekle tamamlanacak bir din değildir. Madem ki dünyada ve âhirette mutluluk istiyoruz, o zaman gelin O’nun uygulayıcı-sı, yaşayıcısı ve biz mü’minlere emânet edicisi sevgili efendimiz, önderimiz, rehberimiz ve yolu-na her şeyimizi feda edeceğimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’in bu emânetine sâhip çıkalım ve beşikten mezara İslâm olalım, İslâm’ın oğlu ola-lım, İslâm’la dolalım ve İslâm’la ölelim. Bunu da ancak ilimle–bil-giyle, okuyarak, öğrenerek, elde edebiliriz. Kulaktan dolma hura-felerle, tutarsız menkıbelerle ola-cak iş değildir, çünkü Allah boş işlerden hoşlanmaz, hiçbir şeyi de boş yere yaratmamıştır. İslâm da çok ciddî bir dindir ve ona ciddî, samimî ve her şeyiyle sarı-lanlara bir rahmet, bir bereket ve bir kurtuluş olur, İnşâAllah. Merhum Kur’ân şairimiz Mehmet Âkif’e kulak verelim:

İhlâs ile ilm öğrenerek halka imâm ol Tevhîd diyerek veche-i maksûda bekâm ol İhmâli bırak, vecd ile câmîye müdâm ol Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hükmüne râm ol Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.

Peki, Yaz Okulları olmamalı mıdır? Bilâkis olmalıdır, ancak bu hem çocukların pedagojik durumlarına hem de mevsimin şartlarına göre daha elverişli bir çerçevede hazırlanıp ehil eğitimciler tarafından uygulanmalıdır.

27

Page 28: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Çocukluğumuzda yaz ayların-daki en büyük eğlencemizdi

Kur’ân kursuna gitmek. Okulların kapanmasına ve tatilin başladığı-na sevinmek yerine haftanın ilk günü sabah erken kalkıp, güzel-ce abdest alıp mahalle camisine okumaya gitmek daha sevimliydi bizim için. Kitabını okumak için gittiğimiz Rabbimizdi bize bu doğru yolu gösteren. Efendimizin onlarca sahabiden nakledilen “Si-zin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir” hadisiydi bunu teşvik eden. Zihnimizin derinliklerinde duran bu hadis-i şerîf yanında elbette çocuksu duygulardı bizi camiye çeken.Diyanet İşleri Başkanlığı’nın

üzerinde önemle durduğu ve et-kili olabilmesi için nice mesailer sarf ettiği Yaz Kur’ân Kurslarına, “yaşım büyüktür” “bizden geçti artık” “sabah erkenden kim kal-kacak?” “ne yapsam öğrenemi-yorum!” “TV izlemek dururken gidilir mi?” gibi bahaneleri elinin tersi ile iterek Kur’ân’ı öğrenme-ye, okumaya, ezberlemeye, anla-maya giden tüm kardeşlerimizi ve onlara Kur’ân’ı, kursu, cami-yi, İslâm’ı sevdirmek için büyük emek sarf eden öğreticileri tebrik ederek başlamak istiyorum bu yazıya. Rabbim, halis niyet ile ilim uğrunda yapmış oldukları bu gayretleri Efendimizin hadisinde buyurduğu “en hayırlılar”dan ol-maya vesile kılsın!

Ö.F

aruk

AK

PIN

AR

“Hayrukum men tealleme’l-Kur’âne ve allemehû / Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir!” hadisi.

ÖĞRENCİSİNİ DE ÖĞRETİCİSİNİ DE

HAYIRLI KILAN İLİM

28

Page 29: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Hâfız-ı Kur’ân, hâdim-i Kur’ân, şehîd-i Kur’ân olan, Saadet Evi-nin damadı Zü’n-nûreyn Hz. Osmân (r.a.)’ın da rivayet etmiş olduğu hadislerden biridir “Hay-rukum men tealleme’l-Kur’âne ve allemehû / Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteniniz-dir!” hadisi. Genellikle hilâfetinin son yıllarında yaşanan kargaşa ortamı ve şehit edilmesi ile ha-tırlara gelen büyük sahabi Hz. Osmân’ın, Hz. Peygamber’in mübarek ağızlarından öğrenip rivayet ettiği yüzün üzerindeki hadis-i şeriften belki de en çok bu hadis dikkat çeker. Çünkü o, diğer bütün sahabiler gibi rivayet ettiği hadis ile ilk kendisi amel etmiş, daha Hz. Peygamber ha-yatta iken Kur’ân’ın tamamını ez-berleyen ender sahabiler arasına girmiş, hayatı boyunca Kur’ân’ı çok okumayı terk etmemiş, ilk halife döneminde cem edilen Kur’ân nüshasını çoğaltıp önemli İslam şehirlerine gönderip ihtila-fın ve karışıklığın önüne geçerek Kur’ân’a büyük hizmet etmiş, Kur’ân öğretimi için görevliler tayin etmiş, nihayet Kur’ân okur-ken şehid edilmiştir.Efendimiz’in bu kutlu sözü her Kur’ân kursunun girişine asıl-malı. Çünkü her kelimesi özenle seçilmiş, özlü bir söz. Gelin bu ha-disi biraz daha irdeleyelim.“Hayr” kelimesi üzerinde daha önceki yazılarımızda durmuştuk. İsm-i tafdîl sıygasında olup “en hayırlı” manasına gelen bir söz-cüktür. Benzer manayı ifade eden farklı kelimeler olsa da en şümul-lüsü hayr kelimesidir. Bununla birlikte bazı rivayetlerde “efdalu-küm/en faziletliniz, üstününüz” ifadesi de kullanılmıştır.Her işte olduğu gibi Kur’ân öğren-me ve öğretme işinde de aranan

ilk şart halis niyettir. Bir hadiste “Kim Allah’tan başka bir maksat için ilim öğrenir veya Allah’tan başka bir maksat peşinde olursa, cehennemdeki yerine hazırlan-sın!” buyrulmuştur. Bu kutlu söz, eğitim-öğretimimizin olmazsa olmaz ilk şartı olarak samimiye-ti, iyi niyeti saymaktadır. Kur’ân tâlibi ve mualliminin de hâlis ni-yet taşımaları önemlidir.Hadiste “Kur’ân okumayı öğre-nen/öğreten” yerine doğrudan “Kur’ân’ı öğrenen/öğreten” ifade-si kullanılmıştır. Bu ifade önce-kinden daha geneldir ve onu da içerir. Yani Kur’ân okumayı öğ-renmeyi kapsadığı gibi, Kur’ân’ın manasını, muhtevasını, özellikle-rini, öğretilerini de bilmeyi ve öğ-renmeyi kapsar. Şu halde hadiste zikredilen en hayırlılardan olma işi sadece Kur’ân okumayı öğren-mekle bitmemekte, bilakis Kur’ân okumayı öğrenmekle başlamak-tadır. Önce okumayı, sonra mana-sını, sonra da onun öğretileriyle yaşamayı öğrenmek ve öğretmek kişiyi hayırlı kılacaktır. Bununla birlikte bu öğrenme sürecinin her aşamasının kişiye maddî manevî faydası olacaktır. Kur’ân’ı, oku-masını ve anlamasını öğrenme arzusunun inançlı bir mü’mine vereceği haz tarif edilemeyecek kadar çoktur. Samimiyetle takip edilen bu öğrenme sürecinin ecir ve mükâfatı ise elbette daha bü-yüktür. Kur’ân’ın her harfine kat kat sevap verileceği müjdesi, kı-yamet günü kendisi ile dünyada iken meşgul olan kimselere şefa-at edeceği müjdesi, Kur’ân oku-yan mü’minin her yönüyle bir tat veren turunç meyvesine benzetil-mesi, buna mukabil Kur’ân okun-mayan evin harâbe addedilmesi bu büyüklüğü ifade eden birkaç kutlu örnektir. Bu işle uğraşan

mü’minin mâlâyani denilen di-ğer boş işlerden uzak durması ise onun için ayrı bir kârdır. Kur’ân’ın sadece lafzını ibadet maksadıyla okuması bile kişiye nice sevaplar kazandırır. Üste-lik bir hadis-i şerîfte “Kendisine zor geldiği halde Kur’ân okuyan kimseye iki sevap vardır (okuma sevabı ve zorluğa katlanma se-vabı)” buyrulmuştur. Ancak ha-kiki mü’min bununla yetinmez, okuduğunu anlamaya, Rabbinin kendisiyle konuştuğu sözleri kavramaya, doğru belledikleriy-le de amel etmeye çalışır ve ecir çarpanını artırır. Rabbimiz ina-nanlardan Kur’ân’ı derinleme-sine düşünmelerini (tedebbür) istemektedir. Bu emre uymak, Arapça bilen bilmeyen, Kur’ân’ı okuyan/okuyamayan her Müslü-manın görevidir. Herkes imkânı nispetinde bu uğurda çaba sarf et-mesi gerekir. Kur’ân’ı öğrenmek, her gün okumayı vird edinmek, meâlini okumak, tefsirlere mü-racaat etmek, tefsir sohbetlerini dinlemek, Arapça öğrenmeye ça-lışmak, anlayamadığımız yerleri bilenlere sormak... kolaylıkla ya-pabileceğimiz işlerdendir. Zaten A-li-me fiilinin manaları arasında “anlamak, idrak etmek” de vardır. Bir dostumuz bize bir şey anlatır-ken nasıl ki onu can kulağı ile dinler, kendimizi ona verir, onu anlamaya çalışır, dinlememeyi

Efendimiz’in bu kutlu sözü her Kur’ân kursunun girişine asılmalı. Çünkü her kelimesi özenle seçilmiş, özlü bir söz. Gelin bu hadisi biraz daha irdeleyelim.

29

Page 30: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

ayıp sayarız; muhatabımız Hak Teâlâ olunca onu daha dikkatli dinlemeye, söylediklerini (ayetle-rini) anlamaya çalışmalıyız. Hem de tüm bedenimizle ona dönerek, her şeyimizle ona yönelerek.Kur’ân’ın tamamını veya bir kıs-mını ezberlemek de Kur’ân öğ-renme kapsamına girer. Kur’ân’ın hıfz edilmesi, öğrenme-anlama-yaşama sürecini kolaylaştıran bir araçtır. Peygamber Efendimizin Kur’ân’ın hıfz edilmesine dair bazı tavsiyeleri bulunmaktadır. Ancak hadis külliyatı incelen-diğinde ezberlenen Kur’ân’ın unutulmamasına dair hadisler, hem sayı olarak daha fazla, hem de rivayet değeri açısından daha sağlamdır. Bu sebeple öğrenilen/ezberlenen bilginin unutulmama-sına dikkat edilmeli, bunu sağla-mak için de bilginin taze tutul-ması, yani Kur’ân ile birlikteliğin korunması gerekir.Kur’ân’ı öğrenme fiilini, öğretme eylemi takip etmelidir. Kur’ân okumayı öğrenen mü’min, bil-meyenlere bunu öğretmelidir. Kur’ân’ın dilini öğrenip manası-na vakıf olan mü’min, bildikle-rini başkalarına da öğretmelidir. Kur’ân’ın sair özelliklerini, güzel-liklerini öğrenen mü’min, bunları diğer kardeşlerine de öğretmeli-dir. Her şeyin bilgisine vâkıf olan Âlim ve Alîm Rabbimiz, “İnsana bilmediklerini öğretti” “Âdem’e bütün isimleri öğretti” “Rahmân, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyânı öğretti.” âyetlerinde buyurduğu üzere ilk öğretendir. İnsanlara iyiyi ve doğruyu öğret-meleri için muallimler gönder-miştir. Bir peygamber mesleği de olan öğreticilik, peygamber yo-lunun yolcularının da müstağni kalamayacakları bir uğraştır. İna-nan bilgili insan, bildiklerini bil-

meyenlerle paylaşmalıdır. Kur’ân öğreticisi de bildiklerini öğre-tenlerin en hayırlılarındandır. Kur’ân’ı usulüne uygun okumayı, manasını doğru bir şekilde kavra-mayı, emirlerine uygun yaşamayı âdet haline getiren ve bu biriki-mini samimiyetle başkalarına aktaran kimse elbette ki en hayır-lı kimselerden olacaktır. Kur’ân tedrisi ile cihaddan hangisinin daha faziletli olduğu sorulduğun-da Süfyân es-Sevrî’nin “Kur’ân tedrisi” diye cevap verip bu hadisi gerekçe göstermesi de bundandır. Yine bu hadisin râvîlerinden bü-yük tâbîi EbûAbdurrahmân es-Sülemî, bu hadisi rehber edinerek Hz. Osmân döneminde Kûfe’de başladığı Kur’ân muallimliği gö-revini ömrünün sonuna kadar 40 sene devam ettirmiştir.Hadiste en hayırlı olarak vasıf-lanan kişi, “Kur’ân’ı öğrenen ve öğreten” kimse olabileceği gibi, mana biraz daha geniş tutulursa; 1. hem Kur’ân’ı öğrenen, 2. hem Kur’ân öğreticisi, 3. hem her iki fi-ili birbiri ardınca yapan, 4.hem de her iki fiili bir arada yapan kim-seleri kapsar. Bu sonuncu mad-de gerçekten önemlidir. Çünkü Kur’ân, bir bahr-i ummândır, ilmi geniş, hazinesi çoktur. Kur’ân öğ-renme işi her yaşta, her mekânda ve her zaman devam eder. Öyle zamanlar olur ki bir ayetin ma-nasını öğretirken öğrenir kişi. Bu sebeple hayırlıların en hayır-lısı, Kur’ân’ı öğretme ile meşgul olurken öğrenmeye de devam edenlerdir. Bu sebeple Kur’ân’ı öğrenme işi Rabbe kavuşana kadar sürüp gitmelidir. Kur’ân kurslarında, İmam Hatiplerde, İlahiyatlarda, sohbetlerde öğre-nilen bilgilerle yetinmemelidir Müslüman. Okumalı, düşünmeli, araştırmalı, anlamaya çalışmalı,

doğru kavrayıp hayatına akset-tirmelidir. Sonra tekrar okumalı, tekrar düşünmeli, tekrar araştır-malıdır. Bu döngü, böyle devam etmeli, böylece Hz Peygamber’in huzur-i mahşerde “Ya Rab! Benim şu kavmim, Kur’ân’ı terk ettiler!” diyerek şikayette bulunduğu kim-selerden olmaktan sakınılmalı-dır. İşte bunun için Kur’ân’la bir-likteliğimizi daim kılalım. Pek çoklarının bayramla birlikte Kur’ân’ları rafa kaldırdıkları gibi “Ramazan’a elveda, Kur’ân’a el-veda” “Kur’an kursu bitti, seneye görüşürüz yüce kitap” demeye-lim. Aile bireylerimizle Kur’an’la bağımızı güçlü tutalım. Okuya-lım, okutalım, düşünelim, an-layalım, ağlayalım, yaşayalım, Kur’ân’ı yaşatalım. Toptan sarı-lalım Allah’ın ipine. Öğrenmeye ve öğretmeye devam edelim ki en hayırlılardan olalım!

30

Page 31: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Bize uğramadankararvermeyin

Sapanca: Rüstempaşa Mah. Atatürk Cad. No:10/A1 Tel: 0264 582 92 60Serdivan: İstiklal Mah.Bağlar Cad. No:5/A Tel: 0264 211 39 73

Y A P I & D E K O R A S Y O N

Pencere Uzmanı310 19 20

İstiklal Mah. Kirişhane Cad. No: 86 Serdivan / SAKARYA Tel: 0264 333 11 11 Gsm: 0555 849 34 06

Page 32: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

“Her zaman ve mekânda kesin-tisiz eğitim” anlayışıyla hareket eden RİBAT EĞİTİM VAKFI, 1996 yılından beri Sakarya’da hizmet-lerini yürütmektedir. Öncelikli hizmet alanı hayırlı nesiller oluş-turmak ve bu nesilleri yetiştire-cek ebeveynler yetiştirmektir. Eğitim halkalarıyla, sohbet grup-larıyla bunlar devam etmektedir. Sakarya halkını bir araya getir-mek içinde salon programları ve konferanslar düzenlenmektedir.“Ailenin tüm fertlerine bir mek-tep” sloganıyla, SAKARYA AİLE DERNEĞİ bünyesinde kadınla-ra, kızlara yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Mutlu bir yaşam

için huzurlu aileler oluşturmak bir ihtiyaçtır. Aile kurumumuz, maalesef son yıllarda geniş ai-leden çıkmış çekirdek aileye dö-nüşmüştür ve parçalanmış aile modeline gidiliyor. Onun için biz-ler tedbirlerimizi alıp; ailemizin, sorumlu olduklarımızın ahiretini ve dünyasını kurtarma tedbirleri-ni almalıyız. Bu amaçla; Adapaza-rı, Hendek, Erenler, Karapürçek’te aile eğitimi seminerleri alanında uzman ekiplerce verilmektedir. Serdivan, Sapanca, Kaynarca ilçe-lerinde de aile konferanslarımız düzenlenmektedir. Kuzuluk’ta ise ailelerle 5 yıldır aile kampları dü-zenlenmektedir.

“Hedefli nesillerin yetişmesi için”, SAKARYA GENÇLİK EĞİ-TİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ bün-yesinde gençlik çalışmaları ya-pılmaktadır. Eğitim programları, yaz okulları, kamplarla yaşlarına uygun aktiviteler yapılmakta, ge-leceğimiz olan nesillere şahsiyet kazandırılmaktadır.Genç kızlar, GENÇ GÖMLEK olu-şumuyla etkinliklerini devam ettiriyorlar. ÇEKİRDEK KULÜBÜ ile de çocuklarımız hayata atıl-maktadırlar. Üniversite öğrenci-lerine barınma imkânları sağlan-maktadır.“Deryada bir damla” olsun di-yerek Bizim şehrin bülteni olan

RİBATEĞİTİM VAKFIAdapazarı Şubesİ

32

Page 33: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

ADABÜLTENİ ile basın hayatın-dayız. Yerel ve içimizden olan yazarlarla yayın hayatını sürdü-rüyoruz. 10 adet kitabı da okuyu-culara takdim ettik. www.adabul-teni.com adresimizle çevremizi faaliyetlerimizden haberdar edi-yoruz.“Alan el ile veren arasında köp-rü” anlayışıyla AŞEVİ faaliyetle-rimizi sürdürüyoruz. Halen 150 kişiye 6 gün sıcak yemek dağıtı-mı yapılıyor.Yurt dışı hizmetlerimizde, Sudan’da “Sapanca” su kuyusu ve “Ensar” su kuyusu olmak üzere iki su kuyusu açmış bulunuyoruz. Yine Allah’ın bize ver-miş olduğu imkân ve gücü paylaş-mak düşüncesiyle Burkina Faso’da gönül kütüphane-sinin temelleri atıl-dı, inşallah kurban bayramında hizmete geçmesi için çalışmalar devam ediyor.

SAKARYA İLME HİZMET VE KUR’AN KURSU DERNEĞİ: Hizmet binasına ve Kur’an kursu-na ihtiyaç duyuyorduk; bugüne nasipmiş. Öncelikle, binanın ya-pılacağı arsayı bağışlayan, emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Kur’an Kursu ve Hizmet binası inşaatına hayırsever vatandaşla-rımızın katkılarını esirgemeyece-ğinden ve bir an önce tamamla-nacağından şüphe etmiyoruz.Ecdadımız Kur’an’a ve İslam’a en büyük hizmeti yapmış. Bu hiz-meti karşılığında da yücelmiş ve insanlığın nezdinde büyük değer kazanmış bir millet olma

hususiyeti taşıyor. Çünkü Kur’an kendisine hizmet edenleri yücel-tir. Kuran kendisini okuyanları kendisiyle amel edenleri Allah katında en makbul kul olma de-recesine yükseltir. Tabi Kuran’ın öğretilmesi için de müesseselere ihtiyaç var. Buraya bir bina inşa edilecek, inşallah bu binanın se-vabı ahirete kadar devam edecek-tir

Dinini bilmeyen, hiçbir şeyi bil-mez. Ahlaklı ve manevi değerleri-ne sahip bir nesil oluşturmak için Kur’an kursları çok önemlidir. Gençliğimizi bu konuda yetiştir-memiz lazım. Geleceğin altın ne-sillerini yetiştirecek olan, ailele-rin bidat ve hurafelerden arınmış, doğru ve evrensel bilgiyi sağlam kaynaktan alabilecekleri hizmet-lerin yürütüleceği bir binanın te-melini atıyoruz.   Ashabı Suffe ile başlayan ve de-vam eden Kur’an müesseseleri, tarihin her döneminde sevginin,

barışın, kardeşliğin, ahlak ve maneviyatla kalkınmanın mer-kezleri olmuştur. İnşallah bugün de yarın da böyle olacaktır. Zira Kur’an Kursları, hayır müessese-leri olgun bir toplum oluşturur.İşte bu bahsetmiş olduğumuz fa-aliyetleri yürütmek için böyle bir Hizmet binasına ihtiyaç vardı. Al-lah razı olsun bu arsayı bağışla-yan Halide Enginler teyzemiz biz-lere bunu uygulamak için fırsat

vererek önümüzü açtı. Bun-dan sonrasında üyelerimi-

ze, böyle hizmetlerin var olup devam etmesi ar-

zusunda olanlara gö-rev düşmektedir. Üç sınıf insanın amel defterinin kapan-madığını biliyo-ruz. Sadakayı Ca-riye niteliğindeki bu binanın hayırlı nesillerin yetiş-mesine ve erdemli

toplumlara vesile olacağına inanıyo-

ruz.Temel atma merasimini

17 Ağustos 2015 Pazartesi günü Sakarya Protokolü ve hal-

kımızın katılımıyla gerçekleştir-dik. Allah’ın izniyle temel atma merasiminde bulunanlara beyan edildiği gibi, inşallah hizmete başlama tarihi 17 Ağustos 2016 olacaktır. Rabbim, onun rızası-nı kazanmak için yaptığımız bu ameli kabul buyursun ve kolay-laştırsın.

Gazanfer ÜVEZRibat Eğitim VakfıAdapazarı Şube Başkanı

33

Page 34: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Halkla İlişkiler (Hisbe Teşkilatı)Arapçada “hesap etmek, saymak; yeterli olmak” anlamlarındaki hisab kökünden türeyen ihtisab, sevabını umarak bir işi yapmak, akıllı ve basiretli bir şekilde yö-netmek, çirkin bir iş yapanı kına-mak, hesaba çekmek manasına gelmektedir. İhtisab mastarından türeyen bir isim olan hisbe ke-limesi ise, terim olarak emri bil maruf nehyi anil münker prensi-bi uyarınca gerçekleştirilen genel ahlakı ve kamu düzenini koruma faaliyetlerini ve özellikle bununla görevli müesseseyi ifade eder. Bu işle görevli memura tarihsel süreç içinde farklı isimlerle çağırılmak-la beraber genel olarak “muhte-sib” denir. Ümmet, anne anlamına gelen “ümm” kökünden gelir. Bu üm-mete bu adın verilmesinin nedeni insanlığın anası olması istendi-ği içindir. İnsanlığa ana olmak; insana kol kanat germekle, onu

ateşten korumakla olur. İmam da aynen ümmet gibi “ümm” kökün-den gelir. Ümmetini bir ana gibi korumaya çalışan, marufu emre-dip münkerden nehyetmeye çalı-şan anlamındadır. Marufu emre-dip münkerden sakındırmak, her asırda tazeliğini koruyan, pey-gamberlerin ve onların ümmetle-rinin, özellikle İslam ümmetinin yapmak zorunda olduğu, ayakta kalabilmelerinin yegâne gücü ve stratejisidir. Bunlardan birini ih-mal, diğerini anlamsız bırakmak-tadır. Özelde fertlerin genelde İs-lam toplumunun ahlaki düzeyini ve zayıfların menfaatlerini ko-rumak ve herkes için adalet sağ-lamak, bir nevi İslami bir sosyal program olan Hisbe Teşkilatı’nın varlığı ve işlevselliği ile mümkün olabilmiştir. Amaç, sosyal hayatı halkın yüksek bir ahlak seviyesi-ne erişebileceği ve toplumun; iba-detlerle insan ile Allah arasında ilişki kurmak, iyi ve faydalı işler aracılığıyla insan toplum ilişkisi-ni iyileştirmek, düzenlemektir.

Emri bil maruf nehyi anil münkerİyiliği emredip kötülükten sakındır-ma manasına gelen emri bil maruf nehyi anil münker, her Müslüma-nın yerine getirmesi gerekli olan bir mükellefiyettir. İslam kültüründe emri bil maruf nehyi anil münker, toplumda iyiliğin hâkim kılınması ve yaygınlaştırılması, kötülüğün önlenmesi ve böylece erdemli bir toplum oluşturulması ve yaşatılma-sı için gösterilen faaliyetlerin hepsi-ni ifade eden bir terimdir.Bir şeyin herhangi bir şeyle sıfatlan-masındaki durumu iki şekilde açığa çıkar. Birincisi o şeyin kazandığı sıfatta en yüksek noktasına ulaşma-sıdır. İkincisi ise bu sıfatın o şeyde tam olarak yerleşmesi ve o şeyi baş-kasına tesir edecek ve kendi özelli-ğiyle özelleştirecek duruma getir-mesidir. Kar ve ateş misali. Salih bir kimsenin salihliğindeki ilk özelliği, kendi zatında salih olmasıdır. İkin-ci özelliği ise bu salihliğin tesiriyle başkalarını ıslah edici olmasıdır. Kur’an’da önemine binaen emri bil

"Ya marufu emredip münkerden nehy edersiniz ya da Allah sizin başınıza en şerlinizi musallat eder; sonra da ne büyüklerinize saygı gösterilir, ne de küçüklerinize merhamet edilir ve o zaman en hayırlınız dua eder de kabul edilmez, istiğfar edersiniz de mağfiret olunmazsınız ve yardım istersiniz de yardım olunmazsınız."

MAHALLE BASKISI YAPMALI MI?G

azan

fer Ü

VE

Z

34

Page 35: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

maruf nehyi anil münker sıkça vur-gulanan bir husus olmuştur: “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; marufu emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz…” (Al-İmran, 110)Bu ayet bize bu ümmetin dünyada inanç, kültür ve medeniyet üçlüsü üzerinde oluşmuş diğer ümmetlere ve milletlere kıyasla “önder bir üm-met” olduğu düşüncesini vermekte-dir. Zira İslam ümmeti diğer ümmet-lerde olmayan birtakım özellikler taşımaktadır. Bu özellik, bir nizam ile beraber savunduğu hayata yön-lendirme gücünü taşımış olmasıdır. Esasen en doğruya, Allah’ın vaat ettiğine yönlendirme, marufu em-retme ve münkerden sakındırma; sözünde iddialı ve müminin iman ve teslimiyetini açığa çıkaran bir çalışmadır. İslam ümmeti, aşılmaz sanılan şartlarda dahi bu görevi yapmak borcundadır. Başkasının kalbinin iman nuruyla nurlanma-sını sağlayan mümin, imanın en düşük derecesindedir. O, bir grup, bir millet veya bir ülke çerçevesin-de daveti gerçekleştirme gayretine girer ki, böylelikle imanın kemal derecelerini elde etmeye başlar. Bu derecelerin en yüksek noktası tüm dünyaya Allah’ın hâkimiyetini te-sis için çalışmaktır. Böyle bir halde, dünyanın hiçbir yerinde kötülüğün bulunmasına müsaade edilmez.Emri bil maruf nehyi anil münker kavramındaki iman amel ilişkisini ortaya çıkarmak adına Kur’ani yolu takip edecek olursak, Kur’an’da aynı sure içinde dahi bu ilişkiye birçok kez vurgu yapıldığını görürüz: “On-lar Allah’a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar Salih olanlardandır.” (Al-i İm-ran, 114); “O kendilerine iyiliği emre-diyor, onları kötülükten alıkoyuyor.” (Araf, 157); “İnanan erkekler ve ka-dınlar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emrederler, kötülükten menederler.”

(Tevbe, 71); “Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, İslam uğrunda seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlardır. Sen bütün müminlere müjdele.” (Tevbe, 112)Kur’an’da müminlere emrolunan ve bugün bizlerin de imanın/İslam’ın şartları olarak saydığımız farzla-rın içine emri bil maruf nehyi anil münkerin de girmesi gerekliliğini yine vahyin gerçeğinden çıkarıyo-ruz: “Onlar, kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülükten sakındırırlar. İşlerin sonu Allah’ındır.” (Hac, 41); “Sizden öyle bir cemaat bu-lunmalıdır ki hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten sakındırsınlar. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta ken-dileridir.” (Al-i İmran, 104);

Kur’an âyetlerin dışında maruf ve münkerle alâkalı hadisler de mev-cuttur. Bunlardan sadece bazıları: “Âdemoğlunun bütün sözleri lehine değil, aleyhinedir; ancak marufu emir, münkeri nehy ve Allah’ı zikir müstesna.”; “Ya marufu emredip münkerden nehy edersiniz ya da Allah sizin başınıza en şerlinizi musallat eder; sonra da ne büyükle-rinize saygı gösterilir, ne de küçük-lerinize merhamet edilir ve o zaman en hayırlınız dua eder de kabul edil-

mez, istiğfar edersiniz de mağfiret olunmazsınız ve yardım istersiniz de yardım olunmazsınız.”; “İnsan-ların en hayırlısı... Onlara marufu emredendir.”; “Marufu emretmeyen ve münkeri nehyetmeyen bizden değildir.” Muteber hadis kitaplarında, elliyi aşkın marufla ilgili hadisler yanın-da, münker işlendiği halde sükût eden ve masiyyeti müşahede ettiği halde izalesi için gayret sarf etme-yen kimselerin dünya ve ahirette duçar olacakları şiddetli cezalar da zikredilmiştir.Belirtilen gerek ayetler ve gerekse hadisler, şüphesiz hisbe müessese-sinin delillerini teşkil etmektedir. Zira çoğu ferdî karakterdeki bir va-zifeyi işaret etmesine rağmen bu kitap ve sünnet delilleri bilhassa ilk Müslümanlar için çok büyük mana ifade ediyordu. Kaldı ki, “Sizden hayra davet eden, marufu emredip münkeri nehyeden bir cemaat bu-lunsun.” (Al-i İmran, 104) ayeti ise açıkça Müslümanlar arasında ayrı ve müstakil bir hisbe teşkilatının olmasını da şart koşmaktadır. Günümüzde dinî hayatın umumen terk edildiği ve Müslümanlığın bir cihetten fetret dönemini yaşadığı bir gerçektir. Ahlâksızlık, haram, günah, fısk ve isyanın da bütün cemiyeti işgal ettiği ve günümüz insanının bunları severek işlemek-le beraber birbirini teşvik ettikleri de bir gerçektir. Hayra davet etmesi gereken kişi ve müesseselerin de bu meseleyi Kur‘ani ölçüler içerisinde birinci işi olarak ele almadıkları da muhakkaktır. Böyle bir döneme “nefir-i amm” veya “cemm-u nefir” denir ki, bu durumda emri bil maruf nehyi anil münker yapmak herkes için farz-ı ayn olur. Öyleyse! Biz, bu sorumlu-ğun neresindeyiz?

Kur’an’da müminlere emrolunan ve bugün bizlerin de imanın/İslam’ın şartları olarak saydığımız farzların içine emri bil maruf nehyi anil münkerin de girmesi gerekliliğini yine vahyin gerçeğinden çıkarıyoruz.

35

Page 36: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Yararlanılan Kaynaklar: Ali Akpınar, Faruk Beşer, Nureddin Yıldız, Mustafa İslamoğlu, Ebubekir Sifil, Riyazü’s-Salihin.

Hal

il AT

ALA

Y

“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin. Haram ile nefsinizi mahvetmeyin.” (4 Nisa, 29)

Çocuklara Öykülerle 40 HADiS

ALLAH’IN AFFETMEDİĞİ ŞEY: KUL HAKKI

11.HADiS

“Şehidin kul borcu dışındaki bütün günahları bağışlanır.” (Müslim, İmare, 119)Şehitlik en önemli ve faziletli bir mertebe olmasına rağmen, kul borcuyla, kul hakkıyla ilgili şeylerini Allah (c.c.) bağışlamıyor. Öyleyse kul hakları konusunda çok dikkatli ve duyarlı davranma-lıyız. Kimsenin hakkına tecavüz etmemeli, kimsenin hakkını üzerimize geçirmemeliyiz. Yüce Rabbimiz şöyle uyarıyor:“Ey iman edenler! Mallarınızı ara-nızda haksızlıkla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin. Ha-ram ile nefsinizi mahvetmeyin.” (4 Nisa, 29)Gasp, hırsızlık, aldatma, yalan, do-landırıcılık, zarar vermek yasak-tır, günahtır. Temiz insan; temiz şeylerle gıdalanmalı, temiz kazan-malı, temiz şeylere harcamalıdır. Zira temizler yurdu olan cennete ancak temiz olanlar girecektir.Bir Kıbrıs gazisi anlatıyor:“Düşman bir saatlik çatışma neticesinde imha edilip, o günkü harekât son bulunca şehitlerimizi, seyyar karargâhımıza taşıdık. Sımsıcak kanları hâlâ, hâki renkli elbiseye yayılmaya devam ediyordu.Karargâha geldiğimizde, bölük komutanımız, şehit olan asker-

lerin kimliklerini tespit ederken, birinin göğüs cebinden çıkan nota dikkat kesiliyor. Ne olduğunu bilmiyoruz tabii... Ama komutanın gözlerinin yaşarmasından içli bir şey yazılı olduğunu anlıyoruz. Bir şeyler mırıldanan komutan, bize dönüp sordu:“Kayserili falanca asker kim?” Hiçbirimizden cevap gelmedi. Demek ki arkadaşımız da yok. Fakat hatırlanıyor hemen. Geride üç şehit daha var. “Acaba onlardan biri mi?” diye baktığımızda, tah-minimizin doğruluğunu anlıyo-ruz. Komutanın sorduğu Kayserili arkadaşımız da şehadet şerbetini içmiş.Hadiseyi öğrenen komutan, sanki bir bildiği varmış gibi, o askerin de cebine bakıyor. Evet! Onun da aynı şekilde not bıraktığı belli gibiydi.Biz bu ufak notların ne olduğunu merak ederken, Kayserili arkada-şımızın da cebinden çıkan notu okuyan komutanımız, acayip bir renk alıyor. Peşinden şehidin kan-lı cesedine sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor.Sonra komutanımızın dudakla-rından şu cümleler dökülmeye başlıyor, ağlayarak:“Arkadaşlar! Sizlere moral verme-si, maneviyatınızın kuvvetlenmesi

bakımından, şu anda aramızdan şehadet şerbetiyle ayrılan iki arkadaşımızın sırrını ifşa ediyor, açıklıyorum. Çünkü ikisi de sadece bana yazılmış not...”Hepimiz dikkatle dinliyoruz.“Az önce cebinden çıkan notu okuduğum Yozgatlı arkadaşımız, ‘Komutanım! Bu sırrımı size söy-lüyorum. Eğer şehadet şerbetini içersem, Kayserili falanca arkada-şımdan borç aldığım, yirmi lirayı ödeyebilir misiniz? Ahirete borçlu gitmek istemiyorum.’ diyordu. Benim için bundan daha şerefli bir görev olur muydu? Bir şehit askeri-min borcunu ödeyecek ve bahtiyar olacaktım. O bakımdan ismi geçen alacaklının kim olduğunu sordum size. Maalesef o asil arkadaşımız da şehadet şerbetini içmişti. Me-rak ederek onun da cebine baktım. İşte size, o arkadaşımın yazdığı notu da okuyorum.‘Komutanım, Yozgatlı falanca arkadaşımın bana olan borcunu helâl ettiğimi mahcup olur diye söyleyemedim. Eğer şehadet şer-betini içersem, bana olan borcunu ödeyemedim diye üzülmesin. Siz ona hakkımı helâl ettiğimi söyle-yebilir misiniz?’ O sırada bütün bölük, hüngür hüngür ağlıyordu.”İşte kul hakkına duyarlılık, böyle olmalı.

36

Page 37: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Ortak duygular, iyi niyet, sada-kat ve dostluk hesabına zamanı

kaybetmeden incileri tek tek dizip bir eser sunmak için 2011 yılında kuruldu derneğimiz. Gönül gözü ile bakan özü görür muradı ile etrafı-mızı saran tüm gençlerimize ulaş-mak için yola koyulduk.Belirgin bir vizyonun merkezinde harekete başlayarak zamanını ve gönlünü vakfeden değerli kardeşle-rimizle planlamaların odağına git-tik. Derneğimiz kurulduğu andan itibaren yer ve şart gözetmeden bir hizmet nasıl yapılır, onun derdi ile hemhal oldu.Bu oluşumun ilerlemesi ile ilkokul-ortaokul - lise - üniversite düzeyin-deki genç ve dinamik bireyleri yıl içinde aktif, görev verici, bilinç aşı-layıcı çalışmalarla bir yük olmak-tan çıkartıp bir hizmet deryasına dönüştürme esası oluştu.Bir hedefin ardına dizilmiş genç grubun ortaya dökeceği eserler ve

şahsiyetler, insanı basit cismani-yetlikten kurtarıp geniş bir der-yanın en tatlı mecralarda hayat bulması olacaktır. Derneğimiz he-deflediği yıllık programı ile zihin-lerde boşluk bırakmadan tam bir ekip ve dostluk edasıyla sonuca sa-bırla gitmektedir. Cümlelelerimizi bir döngü üzerine kurarken, duya-cağımız sözlerin de en iyisi olması temennisini içimizde sakladık.Kuruluş tarihimizden itibaren gü-nümüz ve haftamız nasıl tasarlanır, nasıl özümsenir diye sorguladık. Görev dağılımı ile ortaya çıkan biri-kimde her cumartesi sabahı başla-yan derslerimiz ve eşdeğer seviye-deki grup birliktelikleri ile bir yılda netleşebilecek bir çok sonuç aldık. Geliştik, öğrendik ve ortak paydada buluştuk. Ramazan geldi iftarımızı aynı hisle açtık.Gençlik derneğimiz bu uzun serü-venin ardından; hizmetse daha iyi olsun, bilgi ise daha faydalı olsun,

paylaşmaksa daha hızlı olsun di-yerek AR-GENÇ adı altında topla-narak tartışmasız bir bütünlük arz edecek. Yeni tasarladığımız dernek alanımızda şimdiden büyük bir oluşumun ayak sesleri duyuluyor. Cumhuriyet mahallemizdeki mer-kez binamızın yanı sıra Ulu sokak mevkiindeki yeni adresimiz ve hedefimizde tüm dostlarımızla ça-lışmalarımız üstüne katarak şekil-lenecek.Güzel duygular besleyen arkadaş-larımızın azimle koşturup, kurum-sal yapımız olması dolayısı ile elde edilen proje haklarımız ile yeni eğitim dönemimizde hem destek, hem katılım hem de tüm herkesten paylaşım bekliyor olacağız.Sakarya Gençlik, Eğitim ve Kültür Derneği; yeni oluşumumuz AR-GENÇ olarak gönüllere, zihinlere, geleceğe hitap etmeye devam ede-cektir.

SAKARYA GENÇLİK EĞİTİM VE KÜLTÜR DERNEĞİ

Huzeyfe Bilal ÜVEZ

/sakaryagenclikdernegi /SakaryaGenclik1 /SAKARYAGENCLİKDERNEGİ

Tel: 0264 277 19 46 [email protected]

37

Page 38: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

Camiye Gitmeli miyim?

CAMİYEGİTMELİMİYİM?

38

Page 39: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı
Page 40: AİDİYET ŞUURUMUZ Yusuf YAVUZYILMAZ Abdullah BÜYÜK …adabulteni.com/Files/47.pdf · nini, İslâm, iman, ihsan gibi bütün yönleriyle meşhur Cibril hadisinden alarak yaşıyorlardı

KUR’AN KURSUVE HİZMET BİNASI

KUVEYT TÜRK KATILIM BANKASI A.Ş.Adapazarı Şubesi (79) TL Iban TR73 0020 5000 0910 0142 5000 01 Adapazarı Şubesi (79) USD Iban TR89 0020 5000 0910 0142 5001 01Adapazarı Şubesi (79) EUR Iban TR62 0020 5000 0910 0142 5001 02

TÜRKİYE HALK BANKASI A.Ş.Bosna Cad. Şubesi (1532) TL Iban TR68 0001 2001 5320 0016 1000 05Bosna Cad. Şubesi (1532) USD Iban TR05 0001 2001 5320 0058 1000 05Bosna Cad. Şubasi (1532) EUR Iban TR32 0001 2001 5320 0058 1000 04

YARDIMLARINIZ İÇİN

İRTİBAT: 0264 277 19 46 - 0533 244 95 43 - 0542 402 88 88 17 Ağustos Şehitliği yanı Serdivan / SAKARYA

“Kim iyi bir çığır açarsa, bununla amel edenlerin ecri kadar ecri, bu çığırı açan alır.”

(Müslim, İbn-i Mâce.)