abdullah aymaz - citlembik-7 her gun yeniden dogmak - … · 2017. 12. 29. · tan sonra, bana...

161

Upload: others

Post on 06-Feb-2021

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ÇÝTLEMBÝK-7

    Copyright © Iþýk Yayýnlarý, 2008Bu eserin tüm yayýn haklarý Iþýk Ltd. Þti.’ne aittir.

    Eserde yer alan metin ve resimlerin Iþýk Ltd. Þti.’nin önceden yazýlý izni olmaksýzýn, elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayýt

    sistemi ile çoðaltýlmasý, yayýmlanmasý ve depolanmasý yasaktýr.

    EditörÖmer ÇETÝNKAYA

    Görsel YönetmenEngin ÇÝFTÇÝ

    KapakÝhsan DEMÝRHAN

    Sayfa DüzeniNecmi TOPAL

    ISBN978-975-278-255-6

    Yayýn Numarasý483

    Basým Yeri ve YýlýÇaðlayan Matbaasý Sarnýç Yolu Üzeri No: 7

    Gaziemir/ÝZMÝR Tel: (0232) 252 20 96

    Mart 2008

    Genel DaðýtýmGökkuþaðý Pazarlama ve Daðýtým

    Merkez Mah. Soðuksu Cad. No: 31 Tek-Er Ýþ MerkeziMahmutbey/ÝSTANBUL

    Tel: (0212) 410 50 00 Faks: (0212) 444 85 96

    Iþýk YayýnlarýEmniyet Mahallesi Huzur Sokak No: 5

    34676 Üsküdar/ÝSTANBULTel: (0216) 318 42 88 Faks: (0216) 318 52 20

    www.isikyayinlari.com

  • ÝÇÝNDEKÝLER

    Afrika’ya Kendini Aramaya Giderken........................9Allah’ýn Sevgili Kullarýný Ziyaret...............................12Apaçi Cevat Amcam ...............................................15Apaylarýn Dinen Ezan Hasreti .................................18Asimilasyondan Korkan Kim?..................................23Ayrýlýk Acýsý Duymamak Ýsteyen Ne Yapmalý? .........26Bedduadan Uzak Duralým.......................................29Ben Size Mesir Macunundan mý Bahsediyorum?.....31Bir Buz Parçacýðý Havuza Atýlýrsa.............................33Bir Ýsviçreli Gözüyle.................................................36Bir Rüya ile Ýhtar Edilenler ......................................39Bir Çikolata Ýçin ......................................................41Biz Önce Ektiðimize Dikkat Edelim..........................45Bizim Kayserililerimiz...............................................47Bombay’da Bir Eðitim Gönüllüsü............................49Brezilya’dan Bir Ses ................................................52Bu Diplomalarý Yýrtalým Bari ...................................55Bu Ýhlas Risalesi Bir Vird midir? ..............................57Bu Kurban Dünya Bayram Etti ...............................59Buryat Cumhurbaþkaný Niye Güldü? ......................63

  • Camide Cep Telefonu .............................................65Canlý Vücutlardaki Ýlmi Formüller............................68Cennetin Sekiz Kapýsý ve Sekiz Güzel Huy ..............71Çuvallar Ýsimli Kitap ................................................74Daðlar Baþýnda Kalanlar..........................................76Damdan Düþtü Bir Ýrtica!.. ......................................78Dini Din Ýçin Sevenlere Yollar Açýlýr.........................81Doðrularýn Gemisi Yan Yatsa da Batmaz .................84Doðumdan Ölüme Ýslamda Her Þey Var .................87Dört Yerinden Çatlayan Câmi Kubbesi....................90Dut Çok Mühim... Duasýz Kalmayalým ....................93Duada Israrcý Olmak ...............................................96Dünyanýn Her Tarafýna Hoparlörler Koymalý...........98Edeb Yâ Hû Ýlla da Edeb Ama..............................101Eðer Emeðin Yoksa, Evliyalýk da Olsa Düþün ........104Enbiya Sûresinin 14 Âyeti .....................................107Ensarýn Benî Nadir’de Kalan Çocuklarý .................109Erkiletli Þoför ........................................................112Evde Durmaz Giderim ..........................................114Evet Bu Türkler.....................................................117Evladýn Býraktýðý Miras ..........................................121Evliya Çelebilerimiz Grönland’da ..........................125Faso Fiso-Laga Lügo!. ...........................................132Felsefenin Girdaplarýndan Sonra...........................135Gelen Kurban........................................................138Gül, Hem Peygamberimizin Hem de Hz. Meryem’in Remzidir ..........................141Hata Arama Mütehassýslarý....................................143Hayatlar Kurtaran Ýki Rekat Namaz.......................146Hep Allah’ý Tanýmak Ýçin Uðraþtým........................149Hergün Yeniden Doðanlar.....................................152

    Çitlembik-7

  • Herþeye Raðmen Müspet Hareket .........................155Hz. Ömer Niçin Aðlamýþtý? ....................................157Ýblis, Cinlerden Olan Bir Þeytandýr ........................159

    Ýçindekiler

  • Afrika’ya Kendini Aramaya Giderken

    Douglas Williams Afrika asýllý bir Amerikalý.Küçük yaþta öksüz kalýyor. Ýki yaþýndan on beþyaþýna kadar kendisine Protestan bir papaz vehanýmý bakýyor. Onlar vefat edince yetimhanedeiki sene kalýyor. Dört yýl da dindar olmayan birÝranlý ailenin yanýnda kalýyor. Ýçinde Afrika’ya git-mek için bir arzu doðuyor. Oraya kendisini arama-ya gidecektir ama tek yol çeþitli kurslara katýlýp birmisyoner diplomasý almaktýr. Mali ve Senegal’deiki yýl kalýp geri dönüyor. Az da olsa orada Ýslami-yet’i tanýma fýrsatý buluyor. Afrikalý Müslümanlarýnçok güzel özelliklerini keþfediyor ve etkileniyor. “Birkere Müslümanlar misafirperver ve iyi insanlar.” di-yor. Önceki dönemden bazý þeyler de kafasýnýkarýþtýrmýþ: “Mesela pazar günleri tiþört giymenindinen doðru olmadýðýný söylüyorlardý. Ben deÝncil’i açýp ‘Hani nerede tiþört giyemezsiniz diyeyazýyor?’ demiþtim.” Tarih düþkünü Williams, okur-ken Türklerle karþýlaþýr. Selçuklularý, Kanunî SultanSüleyman’ýn askeri baþarý ve stratejilerini okur.Güzel hat ve çini sanatlarýmýzý görür. Bu durum

    9

  • onu Ýslam’a götürmektedir. Bu yüzden hanýmý ileanlaþamayýp ayrýlýrlar.

    Müslümanlardan oluþan bir arkadaþ grubu iletanýþýr. Malcom X’in hayatýný okur, tesirinde kalýr.

    “Önceleri uyuþturucu ve kadýn satan biradamýn, Ýslam’ý seçince hangi noktalara geldiðinigörüp etkileniyordum. Ýslamiyet’i gereðince yaþa-yan birisiyle tanýþmýþtým. Ramazana hazýrlanýyor-du. Oruçtan anladýðým, Ýslam’ýn disiplin gerektir-diði idi. Kendimi oruçla disipline ederek yeme-iç-me ihtiyacýna karþý direnebiliyordum. Kelime-i þe-hadet getirdim. Ýslam’ýn ýrklar veya etnik kimliklerkonusunda hiç ayrýmcýlýk yapmamasý zaten be-nim bu dine ilgimi daha da artýrmýþtý. Cuma günümescidde, Afrikalý, Amerikalý veya Asyalý, farklýdilden ve renkten insanlar ayný saftaydý. O mes-cidde sanki bir dünya vardý. Hepsi de Allah’a kul-luk ediyorlardý. Bu cezbeden bir imajdý. DahaMüslüman olmadan önce de mescide gitmiþtim.Tam namaza durduklarý sýrada arka safta bulunanve bir halterci kadar güçlü görünen Müslüman birkardeþ arkasýný döndü ve bana ‘Gel namazakatýl!’ dedi. Ben ‘Ama ben Müslüman deðilim.’dedim. O, ‘Olsun olsun. Sen gel katýl!’ dedi. Ýþteiçimdeki kor o anda aleve dönüþtü. Ben mescid-de samimiyeti görmüþtüm. Beni namaza daveteden sesteki nezaketi ve içtenliði, bütün hücrele-rimle hissetmiþtim. O ses bana Müslüman ol-madýðýmý bildiði halde ‘Gel! Her þeye raðmen gel,katýl!’ diyordu.”

    Çitlembik-7

    10

  • Williams’a tesir eden bir husus da, sorduðu so-rulara, akla takýlan hususlara mantýklý cevaplarýnverilmesiydi.

    “Ayrýca Ýslam çocuklara da diyor ki, ‘Siz doðuþ-tan temiz ve iyisiniz. Kirli bir þekilde doðmadýnýz.’Bu bile benim için çok önemli. Bize yýllarcagünahkâr olarak doðduðumuz öðretilmiþti. Yaniben ne yaptýðýmý hiç bilmeden kötü olarak doðmu-þum. Bir de bana Veda Hutbesi’nde Hz. Muham-med’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sýk sýk ‘Görevi-mi yaptým mý?’ diye sormasý çok tesir etti. Bunlarýokurken aðlamaya baþladým. Onun bir fotoðrafýyok ama iþte böyle muhteþem bir portresi var!” di-yen Williams kurtuluþ gemisine binmiþ oluyor.

    Ne mutlu ona ve onun gibilere...

    Afrika’ya Kendini Aramaya Giderken

    11

  • Allah’ýn Sevgili Kullarýný Ziyaret

    Afyon’un meþhurlarýndan Dr. Râsim Hancýoð-lu amcam, Üstad Bediüzzaman ile ilgili hatýralarýnýanlatýrken diyor ki:

    “Biz toplantý ve sohbetlerimizde Mevlânâ Haz-retlerinin Mesnevî’sini okurduk. Mesnevî’nin bir ye-rinde der ki: ‘Bir yere gittiðinizde, bir vilayet gezdi-ðinizde veya bir beldeyi ziyaret ettiðinizde, oranýncâmiini, mektebini, daðýný, ovasýný, ormanýný gez-mekle ve oralardan geçmekle, o beldeyi görmüþ ol-mazsýnýz. O beldede yaþayan Allah’ýn sevgili kul-larýndan birisi vardýr. Eðer onu ziyaret etmiþseniz,mutlaka o beldeyi ziyaret etmiþ olursunuz.’ Bu ba-his geçti. Bunun üzerine biz düþünmeye baþladýk.‘Bizim memleketimizde böyle bir zât dolaþýyor. Fa-kat ne yazýk ki, biz bu büyüðü ziyaret etme imkânýn-dan mahrum yaþýyoruz. Yarýn rûz-i mahþerde (mah-þer gününde) bize bir sual tevcih olur da ‘Bir büyükzât etrafýnýzda dolaþtý, durdu da siz gidip ziyaretindebulunmadýnýz, bunun cezasýný çekersiniz’ derlersebiz bundan nasýl kurtulacaðýz?’ diye arkadaþlarla bumeseleleri konuþup düþündük. (...) (Bediüzzaman

    12

  • Hazretlerini ziyaret etmek için) Ankara Oteli’ninönüne geldik. Baktýk kimsecikler yok, ‘Eyvah git-miþ!’ dedik. Altý numaralý odada kaldýðýný biliyor-duk. ‘Oraya kadar çýkalým, hiç olmazsa odayý ziya-ret edelim, o da ziyaret yerine geçer. Hiç olmazsa‘Biz geldik, sizi bulamadýk.’ diye, kendimizi kurtar-mak için bir mazeretimiz olur.’ diyerek yukarýyaçýkýp altý numaralý odayý açtýk. Bir de ne görelim.Hz. Üstad yalnýz baþýna yataðýn üzerine uzanmýþduruyordu. Hemen kalktý, þöyle bize bir baktý. Se-lam verdik, ‘Ve aleyküm selâm!’ diye selamýmýzýaldý. Huzuruna yaklaþtýk. Arkadaþým beni takdimetti ‘Efendim, iþte Dr. Râsim Hancýoðlu bu zattýr.’dedi. Ellerini öptük, bizi kucakladý ve dualar etti.‘Hoþ gelmiþsiniz kardeþim.’ dedi. Musafaha yaptýk-tan sonra, bana ‘Sen Hastalar Risâlesini okudunmu?’ diye sordu. ‘Küçük eserlerinizi okudum, amaHastalar Risalesini okuyamadým.’ dedim. ‘Öyleyseonu sana temin etsinler. Onu da oku. Madem ki,doktorsunuz, size faydasý olur.’ dedi. Bize hastalýkve doktorlukla alâkalý nasihatlar edip dersler verdik-ten sonra, ‘Sizi kardeþliðe kabul ettim.’ dedi. Eserle-ri okuma ile alâkalý olarak konuþtuktan sonra,müsaade isteyip ayrýldýk. O sýrada, Üstad’ýn yanýnaZübeyir Gündüzalp gelmiþ, hizmet ediyordu. Bizihayretle karþýladý. Bize ‘Siz nasýl girdiniz? Kimse gi-remiyor.’ dedi. Biz de, ‘Bizi çaðýran çaðýrdý, biz debu davete icabet ettik.’ dedik.”

    Þimdi bazýlarý diyeceklerdir ki: “Bu kendini bil-mez Abdurrahman, sanki mühim þahsiyetmiþ gibi

    Allah’ýn Sevgili Kullarýný Ziyaret

    13

  • insanlarý kendi ziyaretine davet etmek için, böyleþeyler anlatýyor!..” Hayýr ve asla öyle bir niyetimyok. Zaten ben kendimin nasýl birisi olduðunu, aklýhavada, dereden tepeden konuþan birisi olduðu-mu biliyorum. Bazý aðabeylerin benim hakkýmdaöyle düþünmelerine hiç gerek yok. Sýrf bir gerçeðianlatmak için yazdým.

    Çitlembik-7

    14

  • Apaçi Cevat Amcam

    Cevat amcamý 1993’te Amerika’da tanýmýþtým.Karaciðerinden rahatsýzlýðý vardý. Apaçi Kýzýlderili-lerden birisinin karaciðeri takýldýðý için kendisi dahilherkes ona Apaçi Cevat diyorlardý. Hiç Ýngilizce bil-memesine raðmen birden hastanenin maskotu gibiolmuþtu. Dünya çapýnda isim yapmýþ olan Prof. Dr.Þükrü Emre Bey, karaciðer uzmaný olarak ameli-yatýný yapmýþtý. Onunla çok iyi görüþüyorlardý.

    Apaçi Türkiye’den getirttiði mavi boncuklarýbütün hemþerilere daðýtmýþ, mutlaka takmalarýnýistemiþti. Onlar bunun sebebini sorunca “Bizimmemleketimiz olan Türkiye’de güzel insanlara na-zar deðmemesi için bu gök boncuklar takýlýr.” de-miþ ve herkesin sevdiði bir hasta olmuþtu. Çok ra-hatlýkla herkesle tanýþýr ve tarzanca bile olsa an-laþýrdý. Onun her hastalýkla ilgili, mutlaka otlardanve çiçeklerden bildiði bir ilacý vardý. Ýtalyan asýllýyeni Müslüman olmuþ Yusuf amcam bir gün dediki: “Benim de vücudumda bir tutukluk var amaApaçi Cevad’ýn yanýnda söyleyemiyorum. Söyle-sem biliyorum hemen ‘Yusuf sýrtýna biraz kekik ve

    15

  • nane saralým, bir Ýngiliz atý bulup seni onun üzeri-ne bindirelim. Terleyinceye kadar, koþturursan bututukluktan kurtulursun!’ diyecektir.” dedi.

    Bir gün Apaçi amcam, öðrenci aðabeylerinevine yeni hapisten çýkmýþ bir zenci getirmiþti.Bütün Uzak Doðu sporlarýný bilen bu Müslümanzenci, zamanýnda E. Þah Muhammed’e korumalýkyapmýþ iri yarý birisiydi. Ama kalbi çok yumuþak,gözleri de yaðmur gibiydi. Biz kendisine Ýngilizcealt yazýlý “Minyeli Abdullah” filmini seyrettirdik.Seyrederken yer yer hep gözyaþý döktü. Ama bazýöðrenci abiler, onun varlýðýndan çekinip baþka ar-kadaþlarýnýn evlerine gittiler. Halbuki çekinilecekhiçbir tarafý yoktu. Bunlar liderleri vefat edince busefer zenci mahallelerinde uyuþturucu satan çete-lerle mücadeleye giriþmiþ ve onlarý temizlemeyeçalýþmýþlardý. Ýþte bu çatýþma sýrasýnda meydanagelen olaylardan dolayý hapse düþmüþ, cezamüddetini tamamlayýp çýkmýþtý. Her nasýlsa bizimApaçi ile karþýlaþmýþ, o da eve getirmiþti.

    Bunun üzerine babamla Apaçi amcam bu tiphapisten çýkan zenci Müslümanlara nasýl yardýmedebiliriz diye çok düþündüler. Apaçi amcam“Eðer tedaviden sonra bir yolunu bulup Ameri-ka’da kalabilirsem, ben bunlar için önce bir dene-me evi tutayým. Hapisten çýkanlarý oraya yerleþti-relim. Sonra da bunlara uygun ucuz iþler ayarla-yalým. Amerika’da yok; ama tezgah üzerinde nealýrsan bir dolara gibi þeyler düþünelim. Ufaktanbaþlayýp az para ile ticaret yapmasýný öðrensinler.

    Çitlembik-7

    16

  • Vergilerini de verirlerse, Amerikan idaresi bunlaraiyi gözle bakar ve korur. Böyle yeni yeni evleraçýp, hapisten çýkanlarý hayata ve ticarete alýþtýr-mýþ oluruz.” dedi. Babam da “Apaçi, Allah’ýn iz-niyle sen bunu baþarabilirsin ve çok sevap ka-zanýrsýn.” dedi. Ama Apaçi amcam, Amerika’dakalma imkâný bulamayýp Ankara’ya dönünce buproje de yattý...

    Babam Amerika’da kaldýðý müddetçe Apa-çi’nin bu projesini düþündü ama onu hayata geçi-recek birisini bulamadý.

    Geçen gün Apaçi amcam bizim evi aramýþ vebabama “Karaciðeri kurtardýk, ama vücuda uyumsaðlasýn diye kullandýðým ilaçlar böbreklerimiçürütmüþ... Allah kerim... Zencilere bir faydamýzdokunmadý fakat þu Abdurrahman’ý biraz yanýmayolla ona ticaretin inceliklerini öðreteyim.” demiþ.Sað olsun ve Allah acil þifa versin...

    Apaçi Cevat Amcam

    17

  • Apaylarýn Dinen Ezan Hasreti

    Sað olsun Ramazan Kerpeten amcam biziyazýsýz býrakmýyor. Sizlere e-mail ile gönderdiði biryazýsýný takdim etmek istiyorum:

    Ezanla doðmuþ ezanla büyümüþ kimseler,ezanýn olmadýðý diyarlarda derin bir ezan hasretiçekerler… Ezanýn gerçek kýymetini de bu insanlarbilirler! Hicret düþüncesiyle dünyanýn dört biryanýna, “ezansýz nice semtlere” giden civanmert-ler, bu hasreti iliklerine kadar yaþamakta olsalarda, eðitim meþalelerini daha da ötelere taþýma az-minden geri kalmazlar.

    Evet, yaþanan onca güçlüklerin yanýnda, buhüznü de sineye çekiyorlar… Bu özlemi o kadar si-nelerine bastýrýyorlardý ki, bu bilinçaltý yüklenmesi-ne daha fazla dayanamayýp dýþa taþýranlar vardý;Orta Asya’daki uzak okullardan birisindeki Musta-fa isimli genç bir öðretmen, bir gece uykusunda engür sesiyle, baðýra baðýra ezan okumaya baþ-lamýþtý. O kadar ki, kaldýðý evin ahalisinin tamamýuyanmýþtý. Belki de çevredeki komþular bile uyan-mýþtý, ama bir Mustafa uyanmamýþtý! Ezan okumasý

    18

  • bittiðinde ancak onu uyandýrabilmiþlerdi. Sabahnamazýna durduðunda, durulmuþ ve maneviyatlayunup yýkanmýþ bir hâli vardý.

    Bu ezan-ý Muhammedî âþýðý yiðitler, ezan se-sinden ýrak diyarlara varýnca, ezansýz büyüyenle-rin de ayný özlemleri taþýdýklarýna þahit olmuþlardý.Yýllarca özünden uzak yaþamýþ/ yaþatýlmýþ bu halk-larýn, kar altýnda kýþýn soðuðunda kendini muhafa-za ederek, baharla birlikte bir anda yeþermeye yüztuttuklarýna þahit olmuþlardý. Belli ki, içlerinde hepo ulvî hazlarýn açlýðýný, ihtiyacýný hissediyorlardý...Yer yer de bu ihtiyaçlarýný hal ve tavýrlarýyla dilegetiriyorlardý.

    Ezana, Kur’ân’a hasret kalýþýn göstergesi bir-çok hadise ve eþhas vardýr. Bir veli ziyaretinde ya-þananlar da bunu gayet güzel ortaya koymaktadýr:

    Hafize apay (teyze), Orta Asya’daki okullar-dan birisinin velilerinden… Torununa velilik ya-pan Hafize nine, hâl ve tavýrlarýyla tam bir Os-manlý hanýmefendisini andýrýyordu. Torunu Ay-rat’ýn bu okullarda okumasýný çok istemiþ, önce-sinde de ona namaz ve dualarý öðretmiþti.

    Ayrat bir gün öðretmenlerine; ninesinin onlarýköylerine -yeni doðan torununa adak vesilesiyle-davet ettiðini söylemiþti. Kýþ henüz bitmemiþti.Yollar kötü olduðundan biraz tereddüt etseler de,davete icabet etmek gerektiði mülahazasýyla yolakoyulmuþlardý. Uzun ve buzlu yolu, bazý tehlikeleratlatarak da olsa aþmýþlar, Hafize apayýn köyünevarmýþ ve nihayetinde de evini bulmuþlardý. (Da-

    Apaylarýn Dinen Ezan Hasreti

    19

  • ha sonra Hafize Haným bu öðretmenleri çok sev-miþ, þehirdeki bir evini onlara vermiþti.)

    Bahçe çitlerine kadar yükselmiþ karlarýn ar-kasýnda büyükçe bir ahþap ev... Ortaya konan ma-salarýn çevresinde oturmuþ olan ve çoðunluðuhanýmlardan oluþan misafirler, programa baþ-lamýþlardý. O öðretmenler de boþ bulduklarý yerlereoturmuþlardý. Misafirler, yapýlan konuþmayý dikkat-le ve sessizce dinliyorlardý. Daha sonra içlerindenbirisi güzel bir kýraatle Kur’ân okumaya baþlamýþ;ardýndan dualar… ve sonra tatlý bir sohbet....

    Yemekler de gelmeye baþlamýþtý. Sýcacýk “Tok-maç Çorbasý” içilirken, apaylar bu öðretmenlerisoru yaðmuruna tutmuþlardý. Onlarý daha yakýn-dan tanýmak istiyorlardý; ailelerinden, ülkelerin-den, okullarýndan soruyorlardý… Yemekten sonragelen demli çaylarla birlikte bu koyu sohbet de-vam etmiþti.

    Bardaklarýndaki son yudumlarý da aldýktansonra, öðretmenler, ev sahibi apayýn yanýna gide-rek, sessizce ‘Namaz kýlmak için uygun bir yergöstermesini’ rica etmiþti. O mübarek teyzeningözleri ýþýldamýþtý, adeta bunu bekliyor gibiydi.“Birlikte kýlalým, bizlere de kýldýrýrsýnýz” deyiverdi.Oradaki teyzelerden birisi: “Oðlum bir ezan okuda namaz kýlalým.” deyince de öðretmenlerþaþýrývermiþlerdi.

    Teyzeler çok samimane ýsrar etmeye baþ-lamýþlardý:

    “Haydi oðlum, biz erkek bir kiþiden ezan sesiduymak istiyoruz. Duymayalý ne çok oldu!..”

    Çitlembik-7

    20

  • Bir baþkasý da:“Önce ezan okuyun, sonra da hep beraber na-

    mazýmýzý kýlalým.” demiþti.Teyzelerin bu isteðini geri çevirmenin, sessizce

    namaz kýlýp gitmenin ihtimali kalmamýþtý. Öðret-menlerden birisi kalkmýþ, yüreðinden kopup gelenbir ses, soluk ile ezan okumaya baþlamýþtý. Hepsi-nin yüz rengi deðiþivermiþti. On kiþilik bir cemaat-le namaza durmuþlardý… Teyzeler, bu kadarla ye-tinmek istemiyorlardý. Bir de öðretmenlerin Kur’ânokumasýný istiyorlardý. Kur’ân okunurken baþlarýyerde, huþu içinde dinliyorlardý.

    Kur’ân faslý da bitince, öðretmenler okullarýnadönmek için izin istemiþlerdi. Göz yaþlarýný tuta-mayan ev sahibi apay bir açýklama ihtiyacý hisset-miþti:

    “Oðlum, ýsrarlarýmýz için kusura kalmayýn, buköyde mescit yok. Bizler ezan sesine hasret kaldýk.Hazýr buraya kadar gelmiþsiniz, ezan okumadangönderir miyiz hiç? Sizi bize Allah gönderdi, Allahsizlere saðlýk, afiyet versin.”

    Bu apayýn sözleri ve gözyaþlarýyla, kendileriniuðurlayan diðer apaylarýn içe dokunan halleri yolboyunca hiç gözlerinin önünden gitmemiþti.

    Okullarýna yaklaþýrken: “Ne de çok susamýþlarnam-ý celil-i Muhammedî’ye.” dedi bir öðretmen.Aklýna baþka bir hatýrasý gelmiþti; Azat isimliöðrencilerinin ninesinin vefatýndan dolayý, aileyetaziye ziyaretine gitmiþlerdi. Dualar ve yemektensonra yine sessizce öðlen namazý için müsait bir

    Apaylarýn Dinen Ezan Hasreti

    21

  • yer istemiþlerdi ev sahibinden… Gösterilen yerdenamaza durduklarýnda, öðrencilerin babasý da te-laþla saflarýna katýlmýþtý. Her halinden, ilk defa na-maz kýldýðý belli oluyordu. Ama yüzünde tarifsiz birhuzur ve vecd ifadesi vardý.

    Namazdan sonra çocuðun annesi, çenesi titre-yerek þunlarý söylemiþti:

    “Bizler yýllarca demir kapýlar arkasýnda dünya-dan bîhaber yaþadýk, dinimizi, diyanetimizi unut-tuk, þöyle ezanýn ortalýðý çýnlatýrcasýna okun-masýna þahit olamadýk, bari oðlumuz buna þahitliketsin istiyoruz. Ne olur oðlumu bir götürün o ezan-lar diyarý memleketinize!”

    Elleri öpülesi o apayýn, hislerinin dorukta ol-duðu o esnada söylemiþ olduðu bu sözleri dua ye-rine geçmiþti. Bir vesile ile oðlu Türkiye’ye gitmiþ,öðretmenler onu gezdirmiþlerdi köþe bucak, kulak-larýnda “þehadetleri dinin temeli” olan ezan çýnla-malarý ve yankýlarýyla.

    Çitlembik-7

    22

  • Asimilasyondan Korkan Kim?

    Hans bir gün Temel’e “Asimilasyon hakkýndane düþünüyorsun?” diye sormuþ. Temel “Benimiçin asimilasyon diye bir problem yok” demiþ.“Nasýl yani?” diye sorunca da “Dazlaklara evleri, in-sanlarý yaktýrmayýn, kanunlarla baský yapmayýn...Ýnsanlarýn, yani bizimkilerin insan haklarýnda belir-tilen haklarýna riayet edin, yani daha doðrusu sizler-le eþit olalým yeter. Ondan sonra asimile etmek içinelinizden ne geliyorsa yapýnýz. Bakalým kim kimiasimile edecek?” diye cevap vermiþ...

    Hans yüksek sesle gülmeye baþlamýþ. “Sen nediyorsun be!. 85 milyona karþý siz ne yapabilirsinizki? Siz, bizi ne ile asimile edeceksiniz bakalým?”demiþ.

    Temel de “Söyle bakalým siz neyle bizi asimileedeceksiniz? Yemek kültürünüz mü üstün? Müzikkültürünüz mü yüksek? Semavî kitaplarýn emretti-ði komþuluk, cömertlik, baþkasýný düþünmek gibifedakârlýk ve vefa kültürünüz mü bizden daha ile-ride? Biz sizin neyinize meftun olup asimile olalýmki?” demiþ.

    23

  • Hans “Tamam da siz kaç, biz kaç?” diye sormuþ.Temel de “Biz hiç kimseye baský yaptýk mý?

    Yapsaydýk, bugün Balkanlarda baþka dinden in-san kalýr mýydý? Osmanlýdan daha güçlü bir devletvar mýydý? Kim karþý çýkabilirdi?” demiþ.

    Hans, baþýný sallamýþ. Sonra da: “Ne demekistiyorsun, açýk söyle.” demiþ.

    Temel: “Yani diyorum ki, biz Anadolu’ya gel-diðimiz zaman sayýmýz kaçtý. Var git hesabýný yap.”demiþ.

    Bu sefer Hans düþünmeye baþlamýþ. Temel, “Nedüþünüyorsun? Bunda bir zarar, bir kötülük yok ki?Biz bütün semâvî dinlerin insanî evrensel deðerlerinikendi özümüz, kökümüz olan kültürümüz hâline ge-tirdik. Bu herkese faydalý bir þey. Bundan sizin ülke-niz faydalanacak. Dejenere olmuþ insanlardan sizene fayda gelir? Sizin ýrkýnýzdan da olsa alkolik veuyuþturucuya bulaþmýþ, bir iþte çalýþmayan, devletyardýmý ile geçinen insanýn kime faydasý olur? Siziniçinizdeki ülkenize faydalý olanlar evrensel deðerlerebaðlý olarak yaþayanlar deðil mi? Ýþte benim kasdet-tiðim de bu. Yoksa Türk olsa bile bu deðerlere sahipolmayaný ben adam saymam.. Devlet sýrtýndan ge-çinenin kime ne hayrý olur?” demiþ.

    Hans, bütün bunlarý tasdik etmiþ “Anlaþtýk.”demiþ.

    Þimdi bazýlarý, “Ya Abdurrahman sen bunlarýnereden biliyorsun? Hiç Temel böyle ciddi konuþurmu?” diyecektir. Ama bunlar doðru. Çünkü TemelÇebi amcam bunlarý anlatýnca da ben “Ciddi ola-

    Çitlembik-7

    24

  • mazsýn.” diye takýlmýþtým. O da “Evet doðru... Bun-larý ben söyledim. Gerçi benden böyle ciddi þeylerbeklenmez ama meselenin ciddiyeti beni fýkra an-latýp güldürmekten alýkoydu. Yoksa ben neler anla-tacaðýmý çok iyi biliyordum.” dedi.

    Tabiî bunlarý Temel Çebi amcamdan dinledik-ten sonra ben de ciddi ciddi düþünmeye baþladým.Yani þimdi bu Temel amcam bana ne demek iste-di? Benim ne yapmam gerekiyor? Bu kýssadan birhisse çýkarmazsam çok iyi biliyorum ki, yandýðýmresmidir...

    Asimilasyondan Korkan Kim?

    25

  • Ayrýlýk Acýsý Duymamak Ýsteyen Ne Yapmalý?

    Emirdað Lâhikasýný açmýþ 141. Mektubun“Sâlisen” diye baþlayan paragrafý üzerindedüþünüyordu. Sonra kalktý: Þualar ile MektubatRisalelerini de masasýnýn üzerine koyup sayfalarýnýkarýþtýrmaya baþladý. Anladým ki, yine bir þey ya-kalamýþ, onun üzerinde kafa yoruyor ve parçalarýbirleþtirmeye çalýþýyordu.

    Önce On üçüncü Þua’dan þu parçayý okuma-ya baþladý:

    “Cenab-ý Hakka hadsiz þükür olsun ki, bu acipzamanda ve garip yerde, ilim talebelerinin kýymet-li þerefini ve ehemmiyetli hizmetlerini kazanmayýsizler vasýtasýyla bizlere de müyesser eyledi. Ehl-ikeþfe’l- kuburun (kabirleri keþfeden velilerin)müþâhedesiyle müteaddit vâkýalarla ilim tahsilianýnda vefat eden bazý müþtak ve ciddi bir ilim ta-lebesi, þehitler gibi kendini hayatta ve kendi der-siyle meþgul görüyor. Hatta meþhur bir ehl-i keþ-fe’l-kubur, vefat eden ve sarf ve nahiv ilmi okuyan

    26

  • bir talebenin kabrinde Münker ve Nekir’e nasýl ce-vap verecek diye murakabe etmiþ ve müþâhedeedip iþitmiþ ki, sual meleði, ondan sordu: “MenRabbüke?” Yani “Senin Rabbin kimdir?” dediðizaman, o nahiv dersiyle meþgul olurken vefateden talebe, o meleðin cevabýnda demiþ “Men,mübtedadýr. Rabbüke onun haberidir.” Nahiv il-mine göre cevap vermiþ, kendini medresede zan-netmiþ. Ýþte bu vâkýaya muvâfýk olarak ben mer-hum Hâfýz Ali’yi aynen hayattaki gibi Risale-iNur’la meþgul olarak en yüksek bir ilimde çalýþanbir ilim talebesi vaziyetinde ve tam þehitler merte-besinde ve hayat tarzlarýnda biliyorum ve o kana-at ile ona ve onun gibi Mehmed Zühdü’ye veHâfýz Mehmed’e bazý dualarýmda derim: Yâ Rab-bi! Bunlarý kýyamete kadar Risale-i Nur kisvesindeiman hakikatlarý ve Kur’ân sýrlarý ile kemâl-i ferahve sevinçle meþgul eyle. Âmin!”

    Sonra Mektubat Risalesinden Birinci Mek-tub’un, þehidlerin hayatý ile ilgili Dördüncü Taba-ka-i Hayatý okumaya baþladý:

    “Þühedanýn (þehidlerin) hayatýdýr. Kur’ân’ýnâyetiyle, þehidlerin, kabirdekilerin üstünde bir ha-yat tabakalarý vardýr. Evet þehidler, dünya hayat-larýný hak yolunda fedâ ettikleri için, Cenab-ý Hak,kemâl-i kereminden onlara dünya hayatýna ben-zer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatý, berzah(kabir) âleminde ihsan eder. Onlar kendileriniölmüþ bilmiyorlar. Yalnýz kendilerinin daha iyi birâleme gittiklerini biliyorlar. Kemâl-i saâdetle lezzet

    Ayrýlýk Acýsý Duymamak Ýsteyen Ne Yapmalý?

    27

  • alýyorlar. Ölümdeki ayrýlýk acýlýðýný hissetmiyorlar.Ehl-i kuburun (kabirdeki diðer normal ölmüþ olan-larýn) gerçi ruhlarý bâkidir, fakat kendilerini ölmüþbiliyorlar. Berzahta aldýklarý lezzet, þehidlerin lezze-tine yetiþmez.”

    Okumasýný bitirdikten sonra “Baba, þimdi buikisinden ortaya ne çýkýyor?” diye sordum. Dedi ki:“Medresede okuyan ilim talebesi þehid hükmündeolduðu için öldüðünü bilmiyor. Onun için Münkerve Nekir meleklerinin sorularýný kabirde deðil demedresede sorulmuþ bir soru gibi görüyor ve onagöre cevap veriyor. Madem Risale-i Nur talebeleride gerçek ilim talebeleri sayýlýyorlar. Onlar da han-gi yaþta vefat ederlerse etsinler Risale okurken,iman ve Kur’ân hizmeti yaparken vefat edince on-lar da þehid hükmünde olurlar. Onun için hemölümdeki ayrýlýk acýsýný hissetmezler hem de imanhakikatlerinin ve Kur’ân sýrlarýnýn vermiþ olduðu fe-rah ve sevinçle kýyamete kadar zevk alýrlar. Demekki Abdurrahman, ayrýlýk acýsý duymak istemeyenle-rin Risale-i Nur’a sarýlmasý lâzým. Bak benim sanaher zaman, ‘Þu kýrmýzý kitaplarý oku!.’ diye ýsrarlasöylememin bir sebebi iþte bu idi. Anladýn mý þim-di?”

    Evet babacýðým anladým... Hem de çok iyianladým.

    Çitlembik-7

    28

  • Bedduadan Uzak Duralým

    Ýnanç amcam anlatmýþtý:Þeytan insaný tavaf esnasýnda bile rahat býrak-

    maz... Tavaf eden bir hacý, önünde tavaf edenhanýmýn fiziki yapýsýna takýlýr Kâbe’nin önünde...“Ýþte ben böyle bir kadýnla evlenmek istiyorum.”der. O anda elini uzatarak konuþmaktadýr. Gerçek-te aralarýnda epey mesafe vardýr. Fakat tam o sýra-da bir sýkýþma olur ve eli kadýna dokunur. Bunaçok kýzan kadýn “Utanmýyor musun? Allah seninelini kýrsýn, iki gözünü de kör etsin.” diye bedduaeder. Hacdan dönen adam bir kaza geçirir ve elikýrýlýp iki gözü de kör olur... Ýþleri de tamamen bo-zulunca hiçbir þeysiz ortada kalýverir. Neticede di-lencilikle hayatýný sürdürmek zorunda kalýr. Kapýkapý dolaþýp dilenmeye baþlar. Ve bir gün birkapýyý çalar. Çýkan kadýndan “Allah rýzasý için” di-yerek bir þeyler ister. Kadýn “Biraz bekle... Hemengeliyorum.” der. Bu ses kulaðýna yabancý deðildir.Kadýn biraz para alýp yanýna gelince der ki: “Seninsesin yabancý deðil... Hacda Kâbe’de tavaf eder-ken duyduðum ses bu... Bana beddua eden

    29

  • kadýnýn sesi!.” Bunun üzerine kadýn: “Doðru bil-din... Ben o zaman kýzgýnlýkla beddua ettim, birazsonra piþman oldum... ‘Hiç insan tavaf sýrasýnda,Kâbe karþýsýnda böyle der mi?’ dedim, ama iþ iþ-ten geçti. Hacdan döndüm; kocam öldü, dulkaldým.” der. Sonra evlenirler. Böylece Kâbekarþýsýnda tavaf esnasýnda adamýn “Ben böyle birkadýnla evlenmek istiyorum.” þeklindeki isteði dekabul olmuþ olur.

    Demek ki, nerede ne istediðimizi bilmemizlâzým. Hatta Kâbe dýþýnda normal halimizde konu-þurken bile sözlerimize dikkat etmemiz icap eder.Çünkü bazý sözler dua veya beddua yerine geçe-bilir. Devamlý konuþurken, aðzýmýzdan çýkanlarýölçüp biçmemiz gerekir. Hatta birisinin ettiði bed-duayý ayný sözlerle tekrarlamamak gerekir. Hattataklitler yapýlýrken, kiþileri incitecek tavýr ve sözlersergilenmemelidir. Yapýp ettikleriniz, aðzýnýzdançýkanlar dönüp boynunuza veya ayaðýnýza dola-nabilir. Mesele çok hassastýr. Böyle bir durum hernasýlsa meydana gelmiþse, tevbe istiðfar edip kiþi-lerden helallýk dilemek icap eder... Meseleyi büyükbir dikkatle ele almak gerekir. Eðer “Büyük Buluþ-ma” ve “Sýrlar Dünyasý”ný seyrediyorsanýz, dedik-lerime hak verirsiniz. Oralarda anlatýlanlar, gerçekhayattan alýnmýþ örneklerdir.

    Aman dikkat!..

    Çitlembik-7

    30

  • Ben Size Mesir Macunundan mý Bahsediyorum?

    Babam yine keyifli keyifli bir telefon konuþ-masý yapýyordu. Komþuda piþer bize de düþer di-ye dikkat kesildim. Sonra sordum. Keyifli zamanýolduðu için meseleyi açtý. Yoksa “Seni ne ilgilendi-riyor hey bücür!” diye ters ters bakardý. “SinanBey bir rüya görmüþ onu anlatýyordu. Bencemüjdeli bir rüyaya benziyor.” deyip anlattý.

    Sizi de merakta býrakmayayým... Rüyasýnda KocaDedem, Sinan amcamý yanýna alýp, “Gel, Meclis-iMebusana gidiyoruz!” demiþ. Ankara’daki eski Meclisbinasýna doðru götürmüþ. Yanýndan geçerken bak-mýþlar ki, masalar, sandalyeler çok eskimiþ. Eski meþ-hurlarýn oturduðu masalarýn üzeri kabarmýþ, artýk kul-lanýlamaz hale gelmiþ. Oradan Yeni Meclis’e gitmiþler.Orada her þey yepyeni ve çok güzelmiþ.

    Þimdi bazý amcalarýn, “Koca Deden Saîd-i Meþ-hur ile Sinan amcanýn bu Meclis ziyaretini ne diyemüjdeli haber diye abartýyorsun? Ýþte sýradan birrüya! Ne yapalým yani, her sýradan þeyi böyle allayýp

    31

  • pullayýp yazý diye bizlere satmaya çalýþýyorsun beAbdurrahman!” dediklerini duyar gibi oluyorum.

    Yahu siz hiç kafanýzý kaldýrýp, meclise gözünüdikmiþ ve kim cumhurbaþkaný olmalý diye, kendi da-yatmalarýný millete yutturmak için uðraþanlarýgörmüyorsunuz galiba... Bu rüyanýn günümüzgündemleriyle çok büyük alâkasý var.

    Hem de koskocaman anayasa profesörü Ser-vet amcam buna “Sinan inþaallah, yeni hayýrlý bircumhurbaþkanýnýn seçileceðinin bir müjdesidir!.”diyerek güzel bir yorum getirmiþ.

    Gerçi rüya ile amel câiz deðildir. Ama âhir za-manda görülen bazý rüyalarýn mübeþþirat yanimüjde dolu rüyalar olacaðýna dair PeygamberEfendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hadislerivardýr.

    En azýndan ümit fakirin yemeðidir. Ne diye bufakir Abdurrahman’ýn sevincini kursaðýnda býrak-mak istiyorsunuz?

    Ýnþaallah bu milletin hepsine (Cumhura) baþkanolacak, hepsinin hissiyatýna tercüman olacak birisinimeclisimizin içinden, milletimizin baþ temsilcisi ola-rak Cenab-ý Hakk nasip eder. Milletimizin gönülleri-nin mutabakatý ile seçilmiþ olan o kimseler de hayýr-lý hizmetlere vesile olur. Biz de bütün büyüklerimizgibi onun yedi ceddine rahmet okuruz. Yeniden diz-lerimize derman, gözlerimize fer gelir.

    Bu içimden gelen yazýyý anlamayan bazýlarýnýda biliyorum. “Abdurrahman cozuttu!.. Þimdi degaliba Manisa mesir macunundan bahsediyor!”diyecekler...

    Çitlembik-7

    32

  • Bir Buz Parçacýðý Havuza Atýlýrsa

    Bazý amcalarýn sohbetlerinde dinlediklerimikýsa kýsa anlatmaya çalýþacaðým.

    Muhammed Veli amcam söylemiþti: “Tay-van’da duvar büyüklüðünde ‘Lâ ilâhe illallah’yazýsýný görmüþtüm. Zamanýnda orada Müslüman-lar varmýþ. Çin’den kaçanlarý kucaklamýþlar, onlaraiyilik yapmýþlar. Fakat Müslümanlarýn baþýnda birrehber olmadýðý için, zamanla çoðalan Çinliler bun-larý bir katliamdan geçirmiþ ve oralara hakim ol-muþlar. Bu duvardaki tevhid yazýlarý o zavallýMüslümanlardan kalma birer hatýra imiþ.Müslümanlar aslýnda Çin’e çok erken gitmiþler.Çünkü ben Çin’de 1300 sene önce yapýlmýþ bircâmi görmüþtüm. Hâla ayakta durmakta...”

    Burhaneddin amcam da þunu anlattý: “Türki-ye’den “Kimse Yok mu?” derneði Filistin’e yardmgetirmiþ. Ýsrail sokmamýþ. Çünkü Filistin’e geçityok. Ancak Hayfa’dan gidilebiliyor. Sonra dayardýmlarýn geçebilmesi için 80 bin dolar istemiþ-ler... Lübnan’da Ramazan çadýrýmýz var. Ýnsanlar

    33

  • gelip yemek yiyiyorlar. Bir akþam zavallý birkadýnýn herkesten sonra yemek artýklarýný utanasýkýla topladýðýný gördük. Ýsrail’in bombalama-larýndan sonra kocasý ölmüþ, üç çocukla açkalmýþlar. Ýçimiz parçalandý. Ýsrail en son silahlarýnýLübnan’da denemiþ... Yollar, köprüler bile harap...Evler periþan... Ama Lübnan’ýn Hýristiyan bölgesi-ne bir þey yapmamýþ... Tahrip edilen yerlerMüslümanlara ait...”

    Nâil amcam anlattý:“Üç-dört senedir ilgilendiðim birisi vardý. Eði-

    tim hizmetlerini kendisine anlatýyordum. Bir türlübir katkýda bulunamýyordu. Çok büyük malîimkânlara da sahipti. Hep erteliyordu. En sonkendisini umreye gitmeye ikna etmiþtim. Mukad-des topraklarda meseleleri daha teferruatlý anlat-mayý düþünüyordum. Ama bu güzel insan âni birkalp krizi ile vefat etti. Allah rahmet eylesin, çoküzüldüm. En ufak bir hayýr ve hasenat yapama-dan gitti. Keþke vesile olabilseydim!..”

    Benim kýrmýzý kitaplardan okuduðuma göre,nasýl dünyevî ve maddi iþlerde ortaklýklar kurulu-yor ve çok büyük kârlar elde ediliyor. Hatta dünyadevi büyük þirketler bile kendi aralarýnda evlilikyapýyor yani birbirleriyle yeni þirket ortaklýklarý ku-ruyorlar ve çok daha büyük kazançlar elde ediyor-lar. Aynen öyle de manevi ortaklýklar da kuruluyor.Yani geliþen bir hayýr faaliyetine yardým etmeklesizler de o þirket-i mâneviyeye ortak olmuþ oluyor-sunuz. Bunun sevabýnýn büyüklüðünü de anlatmak

    Çitlembik-7

    34

  • mümkün deðil. Yani nasýl bir buz parçasý bir havu-za atýlýnca, birden bir havuzu kazanmýþ oluyor.Ýnsanlar da yapýlan hizmetlerin bütün sevap-larýndan hisse alýyorlar.

    Bir Buz Parçacýðý Havuzu Atýlýrsa

    35

  • Bir Ýsviçreli Gözüyle

    Prof. Dr. Þerif Ali Tekalan amcam, ÝsviçreliProf. Dr. Pierre Montandon’u Antalya’ya konferan-sa davet etmiþ. Konferanstan sonraki sabah kah-valtýsýnda Montandon þöyle bir tespitte bulunmuþ:

    “Bana göre, bu gelen insanlarýn çoðu okulunve eðitimin ne iþe yaradýðýný bilemeyebilir, ama se-nelerden beri tanýdýklarý Fethullah Gülen Hoca-efendi’nin hiçbir zaman kendisi için bir þey isteme-diðini, daima insanlarýn iyiliði için bir þeyler yapýl-masýný arzu ettiðini ve yine þimdiye kadar ondanhiç zarar görmediklerini bildiklerinden ona heryönüyle tam inanmýþlar ve ‘Okul yapýn.’ dediðiiçin bunlarý yapmýþlar. Baþka bir þey yapmalarýnýsöylese onu da yaparlardý. Çünkü tam bir güventesis edilmiþ, kendisi de çok karizmatik bir lider ol-duðundan ve günümüzde bu tip insanlar çok na-dir bulunduðundan, insanlar bu güvenlerini hay-ranlýkla pekiþtirmiþlerdir. Ne zaman ondan bahset-sem, insanlarýn gözleri gülüyordu ve bana alkýþlacevap veriyorlardý.”

    36

  • Montandon, Abdülhamid Bilici ile yapýlanröportaj sýrasýnda þunlarý anlattý: “Amerika’ya gi-dip de onu ilk olarak ziyaret ettiðimde kendimiMars’a gitmiþ gibi hissettim. Orasý bambaþka birdünyaydý.” Þerif Ali Bey’e de, Fethullah GülenHocaefendiyle karþýlaþýnca yine kendisini Mars’agitmiþ gibi hissettiðini söyledi.

    Montandon, Kazakistan’da Türk iþadamlarýnayaptýðý konuþmada da þunlarý söyledi: “Týp alanýndaciddi bir tecrübem var. Ýnsanlarý gördüðüm zamankafalarýndan geçenleri okuma gibi bir kabiliyete sa-hibim. Bu odaya girince, burada bulunan iþ adam-larýný gördüm. Onlara karþý öyle bir dostluk hissettimki, kaným kaynadý. Hepsinin bu tutkuyu pay-laþtýklarýný görüyorum. Ýyi niyet, insanlara yardým vecömertlik konusunda, ayný duygularý paylaþýyorlar.Birkaç yýl önce, önemli bir tecrübe yaþadým. Þerif AliTekalan Bey ile Moðolistan’a gitme þansýný yaka-ladým. Bu gezi, buralardaki insanlarýn, neyi, niçinyaptýklarýný görme açýsýndan çok eðitici, öðretici birtecrübe idi. Þu anda her þey benim için þu þekildeözetlenebilir. Fethullah Gülen Bey ile karþýlaþtýðýmzaman, kendisine çok büyük hayranlýk duyduðumbu þahsýn gözlerinde parlayan ýþýk, þu anda buradabulunan insanlarýn hepsinin gözünde var.”

    Sadettin Baþer, Montandon ile Moðolistan’dageçen on günlük beraberliði þöyle deðerlendiriyor:

    “Avrupalý bir aydýn olarak, Moðolistan’ýn için-de bulunduðu sýkýntýlý günlerin zorluklarýna veimkânlarýnýn sýnýrlý olmasýna raðmen o, ‘Bizim

    Bir Ýsviçreli Gözüyle

    37

  • buradan almamýz ve öðrenmemiz gereken çokþey var. Bu insanlar imkânsýzlýklara ve çektiklerizorluklara raðmen bazý konularda baþarý eldeedebiliyorlar, bizler ise teknolojik imkânlarýnhazýrladýðý þartlara raðmen hâlâ bazý konularýaþamadýk.’ diyerek duyduðu memnuniyeti hervesileyle dile getiriyordu. Bu da onun hakikatenne kadar alçak gönüllü ve kadirþinas olduðunuen güzel þekilde ortaya koyuyordu.”

    Bunlarý niçin mi aktarýyorum? Hâlâ bazýlarýnýnanlamakta zorluk çektiði Yurt Dýþýndaki Türk Okul-larý ve onlarýn sponsorlarý hakkýnda biraz bilgi ver-mek için...

    Çitlembik-7

    38

  • Bir Rüya ile Ýhtar Edilenler

    Ulu Ahmet amcam babama e-mail ile birmektup göndermiþ. Benim çok dikkatimi çekti.Belki sizlere de faydasý olur diye aktarmayaçalýþacaðým:

    “Ben Hollanda’da doðup büyüdüm. Bir gün iþ-ten çýktýktan sonra evime gittim. Haným yemekhazýrlamýþ, az yedikten sonra “Yarým saat uza-nayým.” dedim. Fakat on beþ dakika sonra bir titre-me tuttu ve üþümeye baþladým. Ateþim de 40’larýgeçmiþ durumdaydý. Böyle titremeye devam eder-ken birden kendimi (yakaza âleminde) SýratKöprüsü’nde gördüm. Yürüyordum, aniden düþ-tüm. Ýçerisi nefes alamayacak kadar dumanlýydý. (Si-gara içenlerin yanýnda bulunduðumdan dolayý.) Bir-kaç adým sonra tekrar düþtüm ve hýnzýr pisliðininiçinde buldum kendimi. (Bilmeyerek de olsa yediði-miz yemeklerde domuz eti bulunuyormuþ.) Birkaçadým sonra tekrar düþtüm, birden taþlanmaya baþ-ladým. Taþlayanlar da arkadaþlarým (meðerse sohbetsýrasýnda gýybet edermiþiz.)

    Birden merdiven çýktý karþýma bembeyaz. Pey-gamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ko-

    39

  • lumdan tutuyordu. Ben de basamak basamakyükseliyordum. Birden beyazlar içinde buldumkendimi ve yüzüm parlýyordu. Yükselirken yeredoðru bakýyordum. Beni yükselten gönderdiðimkurbanlar, okuttuðum talebelerdi ve arkamdan dua-lar ediyorlardý.”

    “Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) birdengitti ve merdivenin sonunda bir kapý gördüm; azýcýkaçtým. Ýçinden bembeyaz ýþýklar geliyordu. Girmeküzereyken aþaðý baktým ve her ýrktan beyazlar için-de talebeler gördüm ve aralarýnda beyazlar içindeBüyüðümüz duruyordu ve bana gülümsüyordu.Orada kalýverdim. Birkaç saniye düþündükten son-ra onun yanýna gitmeye karar verdim. Ama aþaðýinmeye kalkarken ayaðým yanmaya baþladý;ayaðýmý geri çektim, yangýn gitti; tekrar denedim vetekrar yanmaya baþladý. Birden atlayýverdim ve hertarafým alev almaya baþladý. Fakat büyüðümüz be-ni yakaladý ve yere koydu. Ardýndan “Hizmete de-vam.” dedi ve bana gülümsedi.

    Arkama baktým aniden Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer,Hz. Osman ve Hz. Hamza göründü. Birden kendimegelmiþim ve ayýlmýþým ama yine büyüðümüzü baþucumda dua ederken gördüm. O dua ediyordu, benaðlýyordum... Sonra hastalýðým düzeldi. Tamamenkendime geldiðimde ateþim 39 civarýndaydý. Saygýlarve sevgiler.”

    Bu amcamýn anlattýklarýný tabire, yoruma veizaha ihtiyaç var mý? Bence her þey açýkca ortada.Biz ibret dersimizi alýp neler yapmamýz gerektiðinebakalým.

    Çitlembik-7

    40

  • Bir Çikolata Ýçin

    Kaðan Bilge isimli bir okuyucumuzun gönder-diði bir mektubu sizlere nakletmeye çalýþacaðým.

    “Siz hiç çikolata yememiþ bir çocuða çikolatayýanlattýnýz mý? Eminim birçoðunuzun cevabý hayýrolacaktýr. Çünkü sizin yaþadýðýnýz yerde herhaldebütün çocuklar onu tatmýþtýr. Ayrýca çok zor bir þeyolsa gerek, insanlara görmediði ve tatmadýðý birnesneyi hayal ettirerek anlatmak. Üstüne üstlük birde bu çocuksa.”

    “Size bir olay anlatmak istiyorum, siz hiç mem-leket memleket dolaþýp misyonerlik adýna insan-larýn içine düþtüðü fakr-u zarûret halini istismaredenleri duydunuz mu? Aslýnda bunlarýn yaptýklarýfazla bir þey yok. Amaçlarý insanlarýn hislerini, akýl-larýný ve duygularýný kontrol altýna almak. Bu iþeciddi olarak yaklaþýk 200 yýl (daha öncesi de var)önce Afrika’da baþlamýþlar ve büyük baþarýyaulaþmýþlar. Aslýnda hedefleri sadece buralar deðiltüm dünya. Ama her þey istedikleri gibi gitmiyor.Afrika’daki baþarý buraya önce gelmenin avantajý

    41

  • ve buradaki insanlarý çok iyi tahlil etme, yani mu-hatabý iyi tanýma. Zaten Afrika’nýn ismi de dünya-da bundan sonra duyulmaya baþlýyor.”

    “Bir gün bu insanlarýn bazýlarý Müslüman yo-ðunluðu olan bir bölgeye giderler. Ve daha köyegirmeden bir çocukla karþýlaþýrlar. Çok sevinirler;çünkü onlar için tek insanýn bile çok önemi vardýr.Ýþin uzmanlarý olduklarýndan dolayý çocuða nasýldavranacaklarýný çok iyi bilmektedirler. Herhaldeçocukla 50 yaþýndaki insan gibi ilgilenecek halleriyoktur. Ýsmini sorarlar; çocuk hemen cevaplar:“Ýsmim Halid.” Bayanýn yüzü buruþur; çünkü mu-hatabý Müslümandýr. Ama belli etmemeye çalýþýr.Bu arada çocuk çok þaþýrmýþtýr. Hayatýnda ilk de-fa beyaz insanlar görmüþtür. Ýþin ilginç yaný ken-disiyle ayný dili (yerli dil) konuþmaktadýrlar. Ailesi-nin anlattýðý beyaz insan tarifiyle hiç alâkalarý yok-tur. Çocuk o an aklýndan geçirir, bunlar farklý be-yazlar. Ve hemen iþe koyulurlar. Bir ihtiyar bayançantasýndan mavi kaplý bir þey çýkarýr ve çocuðasorar: “Sen hayatýnda hiç çikolata yedin mi?” Bukelime çocuða yabancý gelmez; çünkü iki aydýrbunu düþünmektedir. Bir arkadaþý iki ay önce ka-sabaya indiðinde hayatýnda ilk defa çikolata ye-miþtir ve köye geldiðinde ilk iþ olarak bunu arka-daþlarýna anlatmýþtýr. O zamandan sonra çocuk çi-kolatanýn tadýný merak etmektedir; hatta bu, ondabir saplantý olmuþtur. Ve bayan sorar; “Çikolatayemek ister misin?’ “Çocuk hemen cevap verir,“Çok isterim.” “Ama bizim bir þartýmýz var.” der-

    Çitlembik-7

    42

  • ler. Bu insanlar amaçlarýna ulaþmak için her yolumübah sayarlar ve amaçlarý da bellidir. “Biz sanabu çikolatayý veririz ama senden bir isteðimizvar.” Çocuk hemen cevap verir: “Onu yemek içinher þeyi yaparým.” Sorarlar “Peki dinini deðiþtirirmisin?” Çocuk þok olur, çünkü böyle bir soru bek-lememektedir. Biliyordur ki ailesi için en önemliþey dindir ama öbür tarafta da hayatýnýn fýrsatýnýyakalar, yani iki aydan beri hayalini kurduðu çiko-lata. Cevabý sessiz bir þekilde “Evet” olur ve o in-sanlar çok sevinirler, çocuða çikolatayý uzatýrlar. Hi-kaye burada bitmemiþtir, bitmemelidir, bitmez de.”

    “Bu müsabakada ikinci raund da olacaktýr. Bumaðdurlar ülkesine koþarak gelen “Hem budünyada hem öbür dünyada çifte hasaret sizlerefazla!” diyen fedakâr Müslüman insanlar da vardýr.Bu idealist insanlarýn amaçlarý ise diðerleri gibi la-fazanlýk yapýp insanlarý kandýrmaya çalýþmak de-ðildir. Yeni bir Afrika inþa etmek, buradaki çarpýk-lýklarý düzeltmektir. Onlar sizden dua bekliyor.”

    “Ben bu hikayeyi bir geziden sonra, yaklaþýkbir ay önce Avusturya’dan gelen misafirlerle gitti-ðimiz kurban organizesi sonrasýnda yazdým. 21ocak günü Garissa’dan (Müslüman oranýnýn yak-laþýk %96 olduðu, genellikle Somalililerin yaþadýðýbir yer) gelirken gördüðüm manzaralardan sonrayazdým. Çünkü 20’ye yakýn yerden geçtik ve anayolun kenarýndaki en güzel yerler kiliselere aitti.Afrika’daki imkânlarý göz önüne alýrsak kiliseleroralarýn en güzel binalarý. Daha sonra da bu yazýyý

    Bir Çikolata Ýçin

    43

  • yazdým. Müslümanlar þu kabil tekliflerle binlercedefa karþýlaþmýþtýr: Okumak istiyorsan sana bursimkâný saðlarýz ama dinini deðiþtirirsen ya da dini-ni deðiþtirirsen ayda sana þu kadar para veririz.”

    “Üç gün önce yaþadýðým bir olay var. Yaklaþýkiki ay önce aldýðým bilgisayar parçasýndaki arýzasebebiyle bilgisayar firmasýna gittim. Ýþ yerinin sa-hibi bir Hintliydi (Budist). Bilgisayar parçasýný ar-kadaki tamir bölümüne beraber götürdük ve orda-ki iþçiye seslendi; önce Ýlyas sonra Elyas daha son-ra Elijah dedi. Belli ki iþçisinin ismini tam bilmiyorama o arada ben söze girmiþtim bile. “Ýlyas senMüslüman mýsýn?” dedim. Oda biraz gururlu þekil-de “Hayýr” dedi. Yani biraz Müslüman olmadýðýnamemnun þekilde hayýr dedi. “Ama benim atalarýmyani annemin babasý ve annesi Müslüman.” dedi.Ama yüzünde þu ifadeyi sezdim. “Ýyi ki benMüslüman deðilim.” Buradaki Müslüman oranýn50 yýl önceye oranla bir düþüþ yaþadýðý kesin, tabiiki misyonerlik faaliyetleri sonucu.”

    Takkeyi önümüze koyup bir düþünmemiz ge-rekmiyor mu?

    Çitlembik-7

    44

  • Biz Önce Ektiðimize Dikkat Edelim

    Ey amcalar, ablalar! Ben Milliyet gazetesininbir haberiyle irkildim kaldým. Baþlýk þöyle idi:“Komünist Parti Lideri, Mehmet Akif’in Torunu”gözlerime inanamadým. Haber aynen þöyle idi:

    “Türkiye Komünist Parti (TKP) Genel BaþkanýAydemir Güler’in, Ýstiklal Marþý’nýn yazarý MehmetAkif Ersoy’un çocuðunun torunu olduðu ortayaçýktý. Güler ‘Ýnsanýn ailesini seçme hakký olmuyor.Ersoy’un, Ýstiklal Marþý’ný yazmasý bana hiçbir þeyhissettirmiyor.’ dedi. Güler, 15 yaþýnda komünist-liði seçtiðini söyledi. Güler, Ýslami söyleme sahipbir dedenin torunu olarak, taban tabana zýt birgörüþü savunmanýn nasýl bir duygu olduðunun so-rulmasý üzerine þu cevabý verdi:

    ‘Mehmet Akif’in ailesinin Ýslam’la çok ilgili ol-duðu söylenemez. Ben komünistliði seçtim,çünkü yaþadýðýmýz düzenden memnun deðildim.Ailem için ilk zamanlar biraz problem oldu. An-cak þimdi bizim ailede TKP’nin oyu oldukça faz-la. Ersoy’un Ýstiklal Marþý’ný yazmasý da bana bir

    45

  • þey hissettirmiyor. Ne gurur duymak, ne de duy-mamak.’ Ayrýca Güler, annesinin dedesi olanMehmet Akif Ersoy’a “dede” demekten kaçýnýyor.Ersoy’un ismini kullanarak iyi yerlere gelmeyidüþünmediðini dile getiren Güler, ‘Bu, benim sa-vunduðum ilkelere de ters düþüyor.’ dedi.”

    Bir zamanlar Sýzýntý dergisinde bir kenaraatýlmýþ, kurumuþ bir aðaç resminin altýna þöyle birdeðerlendirme yazýlmýþtý. “Bakýlmadýðýndan böyleoldu...” Lisan-ý hâl ile o periþan aðaç “Ben de ye-þil bir aðaçtým ama bakýma muhtaç olduðum hal-de, ihmal edildiðim için iþte bu hale geldim.” di-yordu.

    Þimdi bu mesele üzerinde derin derindüþünmemiz gerekiyor. Üzülüyoruz ama ne ver-dik, ne bekliyoruz? Bu iþ, eðer Türkiye’nin göbe-ðinde böyle bir þeyi netice vermiþse, acaba Türki-ye dýþýndaki ülkelerde bulunan gençlerimizin hâline olacak? Sadece Almanya’da hapishanelerde25 bin Türk genci varsa, gerisini çok iyi hesapla-mamýz gerekiyor. Bizim, eðitim gönüllülerimizleberaber genç nesillerimizin ellerinden tutmamýzicap ediyor. Gerçi elden tutmanýn yaþý ve zamanýyoktur. Ama bilhassa gençlerin önceliði var... On-larý, özümüze ve kökümüze baðlý olarak yetiþtir-mek için elden gelen her þey yapýlmalý...

    Çitlembik-7

    46

  • Bizim Kayserililerimiz

    Ortopedi uzmaný bir amcamla seyahat ediyor-duk... Babam ara sýra Kayserililere göndermeleryaparak yola devam ederken baktým; doktor am-camda bir hareketlilik var. Belli ki bir þeyler söyle-yecek. Bir dokundurmadan sonra bizimki dayana-madý ve benim yüzüme mânâlý þekilde bir bakýþattýktan sonra dedi ki: “Hatýrlatýrým ki, ben deâcizâne, övünmek gibi olmasýn ama Kayserili-yim... Kayserili birisinin çocuðu gelip babasýndanyüz lira istemiþ. Baba ‘Sen benden elli lira istiyor-sun, senin elli lira neyine lâzým. Ben sana iþte yir-mi beþ lira veriyorum.’ diyerek sadece on lira ver-miþ... Yani yüz liralýk isteði böylece on lira ile reali-teye çevirmiþ. Çevirmiþ ama tabi, oðlu da bir Kay-serili. Babasýna önce teþekkür etmiþ, sonra da ‘Ba-ba zaten bana da beþ lira lâzýmdý, saðol iki katý, onlira verdin. Tekrar çok çok teþekkür ederim!’ de-miþ... Yani babayý aþmýþ ve ona taþ çýkartacak ka-dar Kayserililikte ileri gitmiþ bir evlat olduðunugöstermiþ.”

    47

  • Þimdi babasý kýzsýn mý, sevinsin mi? Bilindiðiüzere babalar sadece evlatlarýnýn kendilerindendaha ileri olmasýný isterler. Bu bakýmdan sevindiðimuhakkaktýr ama yine de zâhiren “Vay hâin vay!..Yine beni kandýrdýn!.. Ben senin kafaný kýrmazmýyým!..” cinsinden sözler söylemiþ olsa da bun-larýn hepsi aslýnda takdir makamýndadýr. Çünkübiliyorum, babam da sevdiklerine öyle yapar... Ta-bii doktor aðabeyimin anlattýklarý hem babamahem bana, iþârî ve mecâzi mânada bir mesajdý.Övünmek gibi olmasýn ama “Çitlembik”yazýlarýnýn bazý büyüklerin köþesinden daha daçok okunduðunun gizli bir iþaret ve beþâretiydi...

    Artýk kýzmak veya sevinmek veya yerinmekbabamýn iþi. Ben karýþmam orasýna.

    Not: Bu Kayserili baba- oðul hikâyesi, Kayse-rili Ali Tunga amcama anlatýlýnca gülerek þunlarýilave etmiþ: “Hikaye öyle bitmiyor. Oðul bir sýfýrgalipken birden baba ‘Vay hain vay! Demek banaöyle oyun oynadýn ama bu yaþlý kurt yutmaz bun-larý... Ben de her ihtimale karþý sana sahte paravermiþtim’ der ve birden bir adým öne çýkar.”

    Küçük not: Kayserili amcalarým ve oðullarýaslýnda bunlarý hak etmiyorlar. Bildiðim kadarý ileonlar hep dürüst insanlardýr... Fakat bu fýkralarýKaradenizli amcalarýmýn Temel fýkralarýný uydurupanlattýklarý gibi onlar da bizlere anlatýyorlar... Bizher bölgemizin insanlarýný çok seviyoruz. Ara sýratebessüm etme ihtiyacýmýz olunca bu yerli imâlat-lardan ihtiyacýmýzý gidermeye çalýþýyoruz.

    Çitlembik-7

    48

  • Bombay’da Bir Eðitim Gönüllüsü

    M. Ali Bey, bir eðitim gönüllüsü olarak Delhi’yegider. Altý ay kalýp Ýngilizcesini iyice geliþtirdiktensonra Bombay’a okul açmaya gidecektir. Ama bu-na gerek görülmez ve hemen gidip açýlacak okuliçin araþtýrma yapmasý istenir. Ýçine bir endiþe düþerve “Ben bunu nasýl becerebilirim ki?” diye sýkýtýyagirer. O günlerde Türkiye’den Bombay’a fuara ge-len bir insanýmýz orada, Doðu Türkistan’dan gelipyerleþmiþ, Uygur bir ailenin genç oðlu Mustafa iletanýþýr. Aldýðý adres ve telefonlarý M. Ali’ye verir.“Benim selamýmla tanýþýrsýn.” der.

    M. Ali trenle yola çýkar. 20 saatlik bir yoluvardýr. Mustafa’yý telefonla arar ve yola çýktýðýnýbildirir. Trende hiçbir Türk yoktur. Kendisini çokgarip ve yabancý hisseder. Bir ara uykuya dalar verüyasýnda Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem)görür. Namaz kýldýracaktýr. Arkasýndaki safta birboþluk vardýr. M. Ali’yi çaðýrýr ve o boþluðu doldur-masýný ister. Sahabelerle beraber Efendimiz’in(sallallâhu aleyhi ve sellem) arkasýnda cemaatlenamaza durur. Uyanýnca hiçbir sýkýntýsý kalmaz.

    49

  • Tren Bombay’a varýr. Bir ana baba günüdür.Herkes çekilip ayrýlýnca ortada Mustafa ile M. Alikalýr. Beraber Mustafa’nýn evine giderler. Mustafa“Ben bu gece rüyamda gördüm. Peygamberimiz(sallallâhu aleyhi ve sellem) namaz kýldýrýyordu,arkasýndaki safta bir boþluk vardý, seni oraya yer-leþtirdi.” der. Dikkat edilince ayný saatte ikisinin deayný rüyayý gördüðü anlaþýlýr.

    Mustafa, evlerini satýp Türkiye’ye yerleþen ai-lesinin peþinden gitmek istemektedir. Birkaç ay be-raber kalýrlar. Mehmet Ali bir türlü “Ben burayaokul açmaya geldim.” diye meselesini Mustafa’yaaçamamýþtýr. Cesaret de edemez. “Ya yanlýþ anlar,beni terk ederse? Ben yapayalnýz kalýrsam...” diyedüþünür. Bir ara ümitsizliðe kapýlýr. Delhi’ye tele-fon edeyim, “Ben bu iþi yapamayacaðým.” deyipgideyim buradan diye düþünür. Ama o gecerüyasýnda kendisini ulu bir huzurda görür. Ýmam-ýRabbani Hazretleri de atýyla gelip “M. Ali kalk, Al-lah’ý anlat.” diye ikaz etmektedir... Uyanýr, telefonetmekten vazgeçer.

    Artýk “Mustafa’ya meseleyi anlatayým.” derken,kahvaltý sýrasýnda bu sefer M. Ali’ye Mustafa: “Birrüya gördüm, beraber yürüyen merdivenle dik bir ye-ri aþtýk ve okul yeri aradýk!” der. M. Ali de “Ýþte ne za-mandýr ben sana bunu anlatmak istiyordum.” der.Beraber bir okul yeri bulurlar. Bir ayda okul hazýrolur ve zamanýnda açýlýr. Mustafa Türkiye’ye git-mekten vazgeçer. Ailesi mukaddes topraklarda otu-ran bir ailenin kýzýyla evlenir. Dünürlüðünü M. Aliyapar. Beraber eðitim hizmetleri için çalýþýrlar.

    Çitlembik-7

    50

  • Aslýnda M. Ali, geniþ imkânlara sahip Gazian-tepli bir ailenin evladýdýr. Ama adanmýþlýk ruhunasahip olduðu için, zor ve sýkýntýlý þartlar altýnda eði-tim gönüllüsü olarak hizmetlerine devam etmektedir.

    Bu eðitim gönüllüsü amcalarýn hikâyelerinidinlerken ve yazarken ben de çok heyecanlanýyo-rum ve “Acaba bana da nasip olur mu?” diyedüþünüyorum. Yâ nasip! Ýnþaallah bir gün öyle birþeye liyakat kazanýrýz da biz de oralara gideriz.Küçümsemeyin bu garip Abdurrahmaný!..

    Bombay’da Bir Eðitim Gönüllüsü

    51

  • Brezilya’dan Bir Ses

    Brezilya’da eðitim gönüllüsü abla ve amca-larýmla tanýþan Janei Silva ablamýn yazdýðý birmektubu sizlere arzetmek istiyorum...

    “Sevgili arkadaþlarým ve Müslüman kardeþlerim, Yaklaþýk 4 yýl önce, üniversite tezimi internette

    araþtýrýrken, Suudi Arabistan’da yaþayan Fadwa’yitanýdým. O, harika bir arkadaþ ve kardeþ. Sohbet-lerimiz esnasýnda gerçek manada Müslüman ol-mak ve Ýslam hakkýnda çok konuþuyorduk. Fadwabana daha çok öðrenmem için bazý kitaplargönderdi ve siteler önerdi. Farkettim ki Müslümanolmadan çok önce zaten ‘Müslüman bir kalbim’varmýþ. Fakat her þeye raðmen, birbirimizden çokuzaktaydýk ve konuþabilmek için ne benim ne deonun olan baþka bir dili kullanmak zorundaydýk.Bu yüzden, dini yaþamak için gerekli bazý özelaçýklamalarý ve yönlendirmeleri konuþmak zoroluyordu.

    Ben de, burada bahsetmeden geçemeyece-ðim. Türkiye’den Emrah ve Mesut gibi arkadaþlarýtanýyarak çevremi geniþlettim. Emrah bana

    52

  • Müslümanlýðýn ne kadar harika bir þey olduðunugösterebilmek için saatlerini harcýyordu. Saatlerceinternetten Kur’ân-ý Kerim dinliyorduk. Ýtiraf edi-yorum ki hissettiðim huzur ve neþe burada izahedemeyecek kadar büyüktü.

    Fakat, bu muhteþem insanlarla karþýlaþmýþ ol-sam da, ben hâlâ, Müslüman olamamýþtým.

    Burada benim þehrimde, sanýrým bütün Batý’daolduðu gibi, Müslümanlar hep kapalý insanlar ola-rak görülüyorlar. Camiler de her zaman kapalý. Ýti-raf ediyorum ki maksat yabancý insanlarýn onlarayaklaþmasýný, onlarla beraber olmalarýný istememe-leri. Kendimi çok mutsuz hissediyordum, çünkü ar-kadaþlarýmla öðrendiðim her þey, Brezilya’da oldu-ðum ve bir Brezilyalý olduðum için, benim þahsým-da ulaþýlmaz bir þey olarak görünüyordu.

    Fakat, Allah, kendi büyüklüðü ile, beni yalnýzbýrakmadý ve beni Mustafa’yla tanýþtýrdý. O gerçek-ten iyi bir arkadaþ ve muhteþem bir kardeþ. Banasinesini açtý ve Müslüman olabileceðimi ve eðer is-tersem her þeyi öðrenebileceðimi göstermek için hergayreti gösterdi.

    Ýþte bu þekilde, Erika ile beraber Türkçe veÝslâm derslerine baþladým. Ve 27 Ocak 2006’daben Janei, yeniden doðdum, Müslüman oldum.Sonrasýnda Melek, Fatih ve þimdi Zeliha abla veonun güzel kýzlarý tarafýndan nasýl hoþça karþý-landýðýmý nasýl anlatacaðýmý bilemiyorum.

    Ben sadece Müslüman olmadým, ayný zaman-da harika bir ailem oldu, öyle kiþiler ki gayretleri-

    Brezilya’dan Bir Ses

    53

  • ne, adanmýþlýklarýna, yakýnlarýna sevgilerine, hay-raným. Ülkelerini, ailelerini, çocuklarýný bir kenarabýrakýp bize, Ýslam’ý tanýmak isteyenlere Kur’ân’ýnöðretilerini getirmek için büyük bir fedakârlýk yap-týklarýný görüyorum.

    Allah gerçekten bana hediye verdi, banabüyük bir nimet verdi, hayatýmýn kalan kýsmýnýO’na ibadet ederek ve benim yoluma, aileme on-larý koyduðu için O’na teþekkür ederek geçirmemiçin. Her teþekkürün az olacaðýný düþünüyorum.Þimdi, her gün, Allah’ýn bu mükemmel örneði ta-kip edebilmek için bana imkan lütfetmesini diliyo-rum.

    Teþekkürler Allah’ým.. Teþekkürler Mustafa,Melek, Fatih, Zeliha Abla, var olduðunuz için vebana Allah’ýn nasýl büyük ve Tek olduðunu göster-diðiniz için. Sizleri seviyorum, ve diliyorum ki Al-lah sizlerin ve bu harika iþin bir parçasý olan her-kesin hayatlarýný daha çok nurlandýrsýn ve sizler-den razý olsun.”

    Mogi das Cruzes, Sao Paulo-SP, Brezilya, Þubat 2006

    Janei Silva ablama yeni hayatýnda hayýrlar vebereketler diliyorum.

    Çitlembik-7

    54

  • Bu Diplomalarý Yýrtalým Bari

    Dr. Þerif Ali amcam anlatýyor: “Ankara’da çokmühim bir kiþiyi alýp gezdiriyoruz. Afyon’a geldik.Samimi bir hava oldu. Oradan Turgutlu’nun birköyüne uðradýk. Necati Aðabeyi evinde bula-madýk. Yenge onun tarlada traktörle iþ yaptýðýnýsöyledi. Tarlada bulduk. Yolda gelirken ‘ÝctimaîAdalet’ konferansýný dinlemiþtik. O zat NecatiAðabeye bu konferansý dinleyip dinlemediðinisordu. O da “O konferans verilirken ben de ora-daydým. Ben size bir þey söyleyeyim. Konferans-tan sonra Hatay’daki evde (Çeþme Mahallesi)Ýlhan Bey’e Hocaefendi ‘Ben Ýzmir’i düþünmüyo-rum. Türkiye’yi de düþünmüyorum. Benim hede-fimde dünya var!.’ dedi. Ben o gün bunun nemânâya geldiðini anlamadým, anlayamazdýmda... Ama þimdi, dünyanýn her tarafýndaki eðitimhizmetlerini görünce meseleyi anlamaya baþ-ladým.’ dedi. Bunlarý söyledikten sonra o zat, ‘Bende iþi anlamaya baþladým. Az daha sizinle dolaþ-sam tam sizin gibi olacaðým,’ dedi.”

    55

  • “AK Parti iktidar olduktan sonra Prof. Dr. DoðuErgil bir TV kanalýnda konuþma yapýp ‘Artýk halkýnseçmesiyle iktidara geldiler. Hazmetmemiz, lazým.Demokrasinin gereði budur.’ dedi. Bir gün sonrauçakta yanyana geldik. Hizmetleri anlattým. Dahasonra görüþtük. O bir gün bana Filedelfiya’ya kon-feransa gideceðini, Hocaefendi ile görüþmek istedi-ðini söyledi. Prof. Ahmet Ýnam, DSP’den Prof.Cengiz Bey üçümüz Pensilvanya’ya gidip üç günHocaefendi ile sohbet ettik. Hepsi hayret etti. Prof.Cengiz “Ben Aleviyim ve Alevilik üzerine çokçalýþtým. Hocaefendi bilmediðim çok þey söyledi.Ufkum açýldý.” dedi. Öbürleri de. Sonunda AhmetÝnam “Arkadaþlar biz bu diplomalarý yýrtýp buünvanlardan vazgeçelim. Bizim uzmanlýk dalýmýz-da bile bizden çok farklý bilgilere sahip.” dedi.

    “Emekli bir Kurmay Binbaþý dedi ki: ‘NATO’daçalýþtým. Amerikalýlar bizi önce tartarlar. Kasdenrandevu verip bekletirler; eðer beklerseniz, size onagöre yukarýdan bir bakýþla muamele ederler. Yoksabirkaç dakika sonra protesto edip gidenlere deðerverir, ona göre davranýrlar. Ben þahit oldum. Cev-det Sunay, Ýncirlik’e girmek istemiþ. Amerikalýlarsokmamýþlar. Onlara geliyorum, isterseniz sok-mayýn, o zaman görürsünüz.” dedikten sonra Ha-va Kuvvetleri’ne: “Hazýr olun. Eðer Ýncirlik’e benisokmazlarsa, hemen bombalayýn.’ diye emrediyor.Çok güzel karþýlýyorlar. DURUÞ diye kitap yazýyor.”

    Bu amcamýn hatýralarýnda bence ders ve ibretalýnacak noktalar var...

    Çitlembik-7

    56

  • Bu Ýhlas Risalesi Bir Vird midir?

    Bediüzzaman dedemin eski talebelerindenVanlý Molla Hamit Ekinci, Üstadýný aramaya çýk-mýþ. Birçok dayak ve iþkenceden sonra onu niha-yet Emirdað’da bulmuþ. Bediüzzaman dedem deonu: “Benim bir Molla Hamid’im vardý, onun ko-kusunu hissediyorum.” diye karþýlamýþtý.

    Yirmi sene önce Van’da talebelerine hadis, tef-sir, kelam gibi medrese ilimlerini öðreten Bediüzza-man, þimdi Risale-i Nurlarý yazýyor ve onlarýnyazýlýp okunmasýný ve neþredilmesini istiyordu.Ýhlas Risalesinin baþýna da “Bu risale en azýndanher on beþ günde bir okunmalýdýr.” diye yazmýþtý.

    Molla Hamid kendi kendine “Bu Risale, evrad uezkâr cinsinden bir þey midir ki, devamlý okunupdursun?” diye düþündüðü için itiraz kabilindenÜstadýna “Seyda! Sen bir kitap yazmýþsýn, üzerinede ‘En azýndan her on beþ günde bir okunmalýdýr.’demiþsin. Bu vird midir?” demiþti.

    Bediüzzaman dedem de “Kardeþim o Risalecidden çok ehemmiyetlidir. Elinden gelirse, her ongünde bir okuyun.” diye cevap vermiþti.

    57

  • Bu risale, Lemalar’ýn sonundaki fihristesini deokuduktan sonra anladým ki, gerçekten çokmühim... Müminler, insaniyet icabý birbirlerininufak-tefek dikenlerine tahammül etmedikleri za-man bakýyorsunuz ki, düþmanlarýnýn çizmelerialtýnda zelil ve hakir bir þekilde eziliyorlar. Ýþte Bal-kanlar, iþte Ortadoðu...

    Bizim en büyük gücümüz ihlâs... Bu da müthiþbir sabýr gerektiriyor.

    Ýhlâstan sonra en büyük dayanaðýmýz, te-sanüt... Birbirimize güvenip dayanmak. Dayanýþa-rak müthiþ olaylara karþý ayakta durmak. Te-sanüdü saðlayamayanlar yalnýz, cýlýz ve zayýf kalýr-lar. Onlarý da kurtlar kapar...

    Bir de þunu arz etmek isterim. Biz Ýhlâs Risale-sini ezberlesek bile iþ bitmez. Onun ve ondaki ihlasprensiplerinin, mutlaka en az 15 günde birmüzâkere edilmesi gerekir. Efendimiz (sallallâhualeyhi ve sellem) “Tezâkerû...” yani “Karþýlýklýmüzakere ediniz...” diyerek âyetler ve hadisler üze-rine olaylarý gözden geçirmeyi emrettiðine göre buihlas prensipleri de âyet ve hadislerdensüzülmüþtür. Onun için karþýlýklý müzâkere süresin-de cümle cümle üzerinde durmak gerekir.

    Çitlembik-7

    58

  • Bu Kurban, Dünya Bayram Etti

    Avukat Ramazan amcam, bu kurbanla ilgilidüþüncelerini yazýp bana göndermiþ. Sizlere arzediyorum!

    Kurbanla; Ýslam âlemiyle birlikte, bir bakýmabütün dünya da bayram etmiþ oldu, hayýrlarla,hoþluklarla... Malûmunuz, yüzyýlýn büyük felaket-lerinden bir deprem ile Pakistanlý kardeþlerimiz ta-rifsiz acýlar yaþadýlar ve halen de yaþamaktalar!..Yüz binin üzerinde kayýp ve bir o kadar da insanevsiz barksýz, aç-bîilaç kaldý.

    Dünyanýn bir köþesindeki inanan kardeþlerimelul mahsun kalmýþken, diðer yerlerdeki bilinçlimüslümanlarýn serazat bir bayram geçirmeleri bek-lenemezdi. Bu þuurla hareket eden Müslümanlar veözellikle de gönüllüler hareketindekiler bu bayram-larýný ayrý bir mânâlandýrdýlar. Kurbanlarýn aç vemuhtaç vaziyetteki Pakistanlý kardeþlerine gönderil-mesi için seferberlik baþlattýlar. Zaten, öncesindenellerinden geldiðince aynî ve nakdî yardýmlarda bu-lunmuþlardý. Bayram mutluluklarýný, Pakistandaki

    59

  • kardeþlerini sevindirmeye adamýþ bu karasev-dalýlarda görülmeye deðer tatlý bir telaþ vardý.Adanmýþçasýna koþtururlarken birbirinden ilginç vehoþ hadiseler yaþamýþlardý, bunlardan bazýlarýný ar-kadaþýmýz Ö. Þamil Kafkas aktarýyor:

    O dönemde, bu kurban bulma iþini hayatýnýnen büyük hayrý kabul etmiþ olan Ýsveç/Göte-borg’daki Abdulkadir isimli genç bir arkadaþýmýz,bir tanýdýðýnýn uzaktan bir akrabasýna þöyle demiþ-ti: “Bir hayýrlý iþ için size uðramayý düþünüyoruz,bilginiz olsun...” Ýyi bir eðitim almýþ, hayýrlý-güzeliþlerde koþturan bu pýrýl pýrýl arkadaþýmýzdan böylebir söz duyunca o zat da ister istemez telaþlanmýþ;haliyle bu sözü halk arasýndaki meþhur manasýylaanlamýþ! O vatandaþýmýzýn yetiþkin, bekâr bir dekýzý vardý... Daha fazla dayanamayýp o arka-daþýmýzýn bulunduðu eðitim merkezini aramýþtý:“Sahi, sizin bu hayýrlý iþiniz ne ola ki, biraz açarmýsýnýz?” Saf kalpli ve adeta hayýr hizmet delisi ar-kadaþýmýzýn cevabý ise þöyleydi: “E abi bizimhayýrlý iþimiz ne olacak ki; Pakistan’daki kardeþle-rimiz muhtaç vaziyette beklerken... Bu bayram dakurbanlarýnýzý oraya bekliyoruz, onu gelip konuþ-mak istiyordum sizlerle...”

    Bu söz karþýsýnda duygulanan o þahýs da þöyledemiþti: “Sizin hayýrlý iþleriniz hep böyleyse, ben-den söz, size 17 kurban vereceðim inþallah!” Evet,bunu böylesine hayatýnýn “hayýrlý bir iþi!” edin-mekle inanýlmaz miktarda kurbanlar bulunmuþtu.Hatta, niyeti böyle halis kýlýnca; kurbanlar gelip

    Çitlembik-7

    60

  • kendilerini bile bulmuþtu. Bunu misallendirecekolursak, Stockholm’deki Murat isimli eðitim gönül-lüsü arkadaþýmýz anlattýðýna göre; bir otobüs du-raðýnda beklerken yaþlý bir bayan yanýna gelipkendisine: “Sizler Pakistan’a kurban topluyormuþ-sunuz, öyle mi?” diye sorduðunda, arkadaþýmýzþaþkýnlýkla: “E, evet...” diyebilmiþ sadece. Bununüzerine o bayan cebinden bir kurban parasý çýka-rarak o arkadaþýmýza vermiþ, ismini de söyleyerek:“Bunu da benim için ulaþtýrýrsýnýz.” demiþ ve ora-dan ayrýlmýþ... O kurban parasýný teslime gelenMurat isimli arkadaþýmýz þöyle diyordu: “Elimde oparayla öyle kala kaldým. Bu kadýncaðýz bizlerinbu maksatlarla kurban topladýðýmýzý nereden bili-yordu ki? Zira benim bu bayaný daha önce ne gör-müþlüðüm, ne de tanýmýþlýðým vardý!”

    Evet, niyeti halis kýlýnca –Rabbin inayetiyle-ortaya büyük bir çekim gücü çýkýyordu... Bir baþ-kasý da, bir eðitim merkezimizin kapýsýný çalmýþ veaçan arkadaþýmýza þunu sormuþtu: “Sizler, þu eði-tim gönüllüleri hareketinden misiniz?” Arka-daþýmýz da bütün içtenliði ile: “Evet, buyur abi?”deyince, o meçhul þahýs sözlerine þöyle devamediyordu: “Yahu, ne kadar zamandýr sizleri arýyor-dum. Önce internette, Google arama motorunda,sizlerin bulunduðu hareketin ismini yazýp yanýnabir de “Stockholm” kelimesini ekleyerek search(arama) yapýp durdum, ama sanal âlemlerde birtürlü denk getiremediydim. Sonra tanýdýðým bütünTürklere sizleri sormuþtum, sonunda sizleri bilen

    Bu Kurban, Dünya Bayram Etti

    61

  • birisine rast geldim, o tarif etti burayý da þükür gel-dim! Eþimle birlikte 3-4 yýl önce gelmiþtik burala-ra. Büyük manevi boþluklar ve sýkýntýlar yaþadýk.Sizlerin çalýþmalarýnýzý önceden sanal âlemde filantakip ediyordum; sizden baþkasýnýn da sýkýn-týlarýmýza ilaç olamayacaðýna inandým ve geldim.”Bu uzun aramalardan sonra bulduðu yerden hemmanen istifade etmek hem de kurban vb. hayýrla-ra iþtirak için büyük bir iþtiyak içindeydi o þahýs...

    Çitlembik-7

    62

  • Buryat Cumhurbaþkaný Niye Güldü?

    Sadettin Baþer ve Dr. Þerif Ali amcalarým birgrupla Buryat’ta açýlan kolejleri ziyarete giderler.Þ. Ali amcam diyor ki: “Cumhurbaþkanýndan darandevu alýnmýþ. Bizi kabulünde çok sert bir çehrey-le karþýlaþtýk. Bu asýk yüze bir þey anlatmak çok zor-du. Sadettin Bey bütün gayretini toplayýp bir þeysöylemeye çalýþýyor ama o hâlâ bir duvar gibikarþýmýzda duruyordu. Sadettin Bey bir ara ‘Ýnþaal-lah bu öðrencilerde öyle bir ilim öðrenme aþký mey-dana gelecek ki, damarlarýnda kan yerine sankimürekkep dolaþacak!’ dedi. Ben hemen müdahaleedip ‘Ben doktorum, asla öyle bir þey olamaz.Vücut zehirlenir!’ dedim. Bu sözüme caný sýkýlanSadettin Bey ‘Evet bu eðitim anlayýþý ile dünyadasilahlar susacak!’ dedi. Ben yine ‘Yani silahlara sus-turucu mu takýlacak?’ diye sordum. Sadettin Bey,bunun üzerine konuþmasýný kesip ‘Artýk ben konuþ-mayacaðým!’ dedi. Ama cumhurbaþkaný gülmeyebaþladý. Sonra da ‘Ben dýþa kapalý bir adamým;ama sizin haliniz hoþuma gitti.” diyerek suskunluðu-nu bozup bizimle uzun süre sohbet etti.”

    63

  • Aslýnda her yerde insan insandýr. Mühim olan,onunla ortak bir nokta bulmaktýr. Yine o doktoramcamdan bir fýkra: “Adamýn birisi iþsiz kalýnca birsirke gitmiþ. Sirk sahibi ‘Sen ne yaparsýn? Burasýsirk, burada hüner göstermek gerekir.’ demiþ.Adam ‘Benim hünerim falan yok’ diye sýzlanýncasirk sahibi acýmýþ ve onu iþe almýþ. Sonra demiþ ki:‘Bizim dört tane aslanýmýz vardý. Birisi öldü, seyir-ciler bilmiyor. Yerine bir aslan bulamadýk. Seni as-lan postuna koyalým, aslanlarýn gösterisindenönce aðaca çýk. Onlar gelir, programlarýný bitirir,sonra da sen iner gelirsin.’ demiþ. Adam çok kork-muþ ama kabul etmek zorunda kalmýþ. Biraz son-ra gösteriden önce, posta bürünüp aðaca çýkmýþ.Aslanlar kükreyerek gelmiþler ve sanatlarýný icra et-meye baþlamýþlar. Aðaçtaki adam korkudan titre-meye baþlamýþ, sonra da aslanlarýn ortasýnadüþmüþ. Tam ‘Ben insaným, beni bu aslanlardankurtarýn!’ diye baðýrýrken, bir aslan pençesiyleadamý kendine doðru çekmiþ ve kulaðýna sessizce‘Kes sesini, burada zaten hepimiz insanýz!’ demiþ...

    Anlatýlan bu fýkrada her ne kadar baþka mânâlarvarsa bile, ifade etmek istediðimiz husus þu: Budünyada dilimiz, dinimiz, kültürümüz, psikolojikyapýmýz, coðrafyamýz farklý da olsa, hepimiz insanýz...Evrensel insânî deðerler dünyanýn her tarafýndabütün insanlýk tarafýndan kabul edilmiþtir. Çözülmesigereken ve herkesi ilgilendiren problemler hepimizinmeselesi. Öyleyse el ele vermek mecburiyetindeyiz.

    Çitlembik-7

    64

  • Camide Cep Telefonu

    Ailecek Uluçýnar amcanýn davetine icabet ede-rek ziyarete gidiyorduk. Vedat amcadan babamabir telefon geldi. Babam durmadan gülüyordu.Meseleyi sonra öðrendik. Meðer Necati Koç amca-ma Horozköylü Harun amcam gelip “Ne olur çokmühim bir sempozyum olacak. Abdi Ýpekçi SporSalonunu uygun bir tarihte tutmamýz gerekiyor, bi-ze yardýmcý ol.” diye istirham ediyor. O da, bu iþ-le sorumlu olan Mehmet Atalay Beye ulaþmak içinsekretere söylüyor. Sekreter Mehmet Atalay deyin-ce Necati Koç Bey’in arkadaþý Mehmet Atalay’ýarýyor. Zar zor ona ulaþýlýyor. Necati Bey hementelefonu ele alýp baþlýyor temenna ve istirhama...Bunlarý hayretle dinleyen arkadaþý Mehmet Bey,spor salonunu duyunca meseleyi anlayýp ayýlýyorve “Arkadaþým... sýnýf arkadaþým, meslektaþým, be-ni duyuyor musun? Benim spor salonlarý ile nealâkam var!..” deyince, Necati iþi fark ediyor. Tabiigülmeye baþlýyorlar. En çok gülen de baþýnýn etiniyiyen Horozköylü...

    65

  • Vedat amcam Mehmet Atalay amcamýn yanýn-da olduðu için bu orijinal olayý anýnda babama ak-tarmýþ. Tabii o da kimin babasý... Hemen Necatiamcamý cep telefonundan arayýp “Efendim benMehmet Atalay, beni arýyormuþsunuz!..” dedi. Ta-bii o artýk bunlarý yutmadý. Epeyce bir gülüþtüler.

    Þimdi bunu niye anlatýyorum? Bazýlarý Abdur-rahman ismini kullanýp benim kredimden istifadeetmek istiyormuþ... Sakýn, taklitlere kanmayýnýz.Her neyse yolumuza devam ettik.

    Uluçýnar amcamýn yanýna varýnca, ne var neyok derken o da bir olay anlattý: “Geçenlerde birmüessesede iþletmeci olan bir Alman karý-koca ileÝstanbul’a geldik. Tarihî yerleri gezdik. Sonra cumagünü Sultan Ahmet Camii civarýna geldik. Onlaracumanýn önemini anlattýktan sonra “Siz þuradaçay-kahve içedurun, ben de bayramýmýz olan cu-manýn namazýný bir kýlýp geleyim.” dedim. Onlar“Biz de gelmek istiyoruz.” dediler. “Peki” deyipabdesti tarif ettim... Sonra hanýmefendiye, üst ka-ta kadýnlarýn olduðu sermahfile çýkmasýný, namaz-dan sonra merdiven altýnda bekleyeceðimizi söyle-dim. Cuma cemaatinin haþmeti karþýsýnda beye-fendinin gözleri parladý, belki gizlice aðladý. Na-mazý kýlýp beklemeye baþladýk. Erken iner diye deacele etmiþtim. Fakat Hanýmefendi herkesle duayýbitirdikten sonra indi. Çok büyük bir tesir altýndakalmýþtý. “Bu nasýl bir ibadet þeklidir!..” diyordu.Sonra “Baktým, erkekler huþu içinde, bu ihtiþamlýibadeti yerine getiriyorlar. Fakat kadýnlar arada te-

    Çitlembik-7

    66

  • lefonla konuþuyorlar. Bu nasýl iþtir? Ben de kýzýpbirkaç tanesini kolumla ittirdim. ‘Býrakýn, kapatýn,bu güzel havayý bozmayýn.’ demek istedim.”

    Uluçýnar amcamý dinledik. Bilhassa ablalaraman dikkat edelim. Camilerde, mescitlerde dik-katli olalým. Þarkýlý-türkülü telefonlar çalmaya baþ-layýnca câmide hudû ve huþû býrakmazlar.

    Camide Cep Telefonu

    67

  • Canlý Vücutlardaki Ýlmî Formüller

    Babamýn öðrencilik yýllarýndan bir hatýrasýnýkendi aðzýndan nakledeyim:

    “1970’li yýllarda Ege Üniversitesinde Fizik Der-sine girmiþtik. Profesör, borularý anlatýyordu. Birkaðýt aldý, dik olarak tuttu: “Bunun üzerine birþeykoyamazsýnýz.” dedikten sonra onu yuvarlayýp bo-ru haline getirdi. Masanýn üzerine koydu. Bir deüzerine kitap koydu. Borularýn dayanýklý bir gücesahip olduklarýný ispat etmek istiyordu. Sonra “Bin-lerce araþtýrma, deneme ve testler sonunda en azmadde ile en güçlü borularýn, R=11 r=8 for-mülüne uygun olanlar olduðu tespit edildi. Ýþin ga-ribi, uçan kuþlarýn hepsinin kanat kemiklerininyapýsý bu formüle uygundur.” dedi. Yani eðer can-lýlar kendi kendine var olmuþsa canlý vücutlarda iþyapan her bir atom zerresinin, kuþlarýn kanat kemi-ðinde geçerli olan bu kanunu ve daha bunun gibibinlerce fizikî, kimyevî ve biyolojik kanunlarýn hep-sini de bilmek mecburiyeti vardýr. Yoksa bilmedenkendi kendine bu hârika vücudlar, organlar ve ci-hazlar nasýl meydana gelecek?..”

    68

  • “Baþka bir derste profesör, bunu tabiatýn yap-týðýný söyleyince o zaman týp öðrencisi olan Dr.Hüseyin Rençber “Dilini eþek arýsý soksun... Allahdiyemiyor musun? Bunu tabiat nasýl yapabilir? Se-nin öðreteceðin dersin ne hayrý olur?” diye sýnýfýterk ediyor. Profesör de þaþkýnlýk içinde kâðýtlarýný,kitaplarýný toplayýp sýnýfý terk ediyor.”

    Evet, bir þeyin kendi kendine meydana geldi-ðini iddia ederseniz o takdirde, o varlýðý meydanagetiren her bir atom zerresinin, bütün teferruatý ileo vücudu iþleyiþ þekliyle bilmesi gerekmektedir.Bunu da kabul etmemiz gerekmektedir. Yoksa ne-rede, nasýl yerleþeceðini bilmeyen zerreler o vücudorganizmasýný nasýl meydana getirecektir? Diyelimki, arýlar çiçeklerden bal özünü alabilmesi için çi-çeklerde bal özüne giden arýlarýn tanýdýðý bir renk-te yol vardýr. Arýnýn görme duyusunun ona göreayarlanmasý, zerrelerinde hücrelerinde yerleþirkenona göre hareket etmesi gerektiði gibi, çiçeklerdeçalýþan zerrelerin de arýnýn görebilmesi için o renk-te o yolu meydana getirecek þekilde hareket etme-si gerekmektedir. Mesela insan midesinin, sindirimiþlemini yapabilmesi için hazým cihazýný meydanagetiren zerrelerin de ona göre vaziyet almasýlazýmdýr. Ayný þekilde sadece etle beslenen veyasadece otla beslenen canlýlarýn midesinde çalýþanzerrelerin de ona göre bilerek o cihazý meydanagetirecek þekilde yerleþmesi icap eder. Yirmi seneönce ilmî dergiler karaciðerin dört yüz elliden faz-la vazifesinin olduðunu söylüyorlardý. Þimdi ise

    Canlý Vücutlardaki Ýlmî Formüller

    69

  • yeni araþtýrmalar, karaciðerin beþ bin çeþit vazifeyaptýðýný tespit etmiþtir. Yani asýrlardýr insanlarýnbilemediði karaciðerin özelliklerini, onu meydanagetiren akýlsýz, þuursuz zerreler biliyor gibi onumeydana getiriyorlar sanki... “Sanki” diyorum.Çünkü onun yapýsýný atom zerreleri bilemez. El-bette her þeyi bilen ve bildiði gibi yaratan sonsuzilim, hikmet ve kudret sahibi olmadan bu iþler as-la olamaz.

    Çitlembik-7

    70

  • Cennetin Sekiz Kapýsý ve Sekiz Güzel Huy

    Cenab-ý Hak, Kur’ân-ý Kerim’de þöyle buyuru-yor: “Doðrusu insan sabýrsýz ve hýrslý yaratýlmýþtýr.Kendisine kötülük dokundu mu sýzlanýr. Kendisinehayýr dokundu mu cimrilik eder. Ancak namazkýlanlar bunun dýþýndadýrlar. Onlar ki, namazlarýnýsürekli kýlarlar. Onlarýn mallarýnda, isteyen için ve is-temekten utanan yoksul için belli bir hak vardýr. On-lar ki, ceza (karþýlýk) gününü tasdik ederler Rableri-nin azabýndan korkarlar. Çünkü Rablerinin azabýn-dan emîn olunmaz. Onlar ki, ýrzlarýný korurlar. An-cak eþleri ve cariyelerine karþý müstesna. Bunlarlaolan münasebetlerinden dolayý kýnanmazlar. Bun-dan ötesini isteyenler, iþte onlar haddi aþanlardýr.Onlar emanetlerini ve ahitlerini gözetirler. Þâhitlikle-rinde dürüsttürler. Namazlarýný da korurlar. ÝþteCennetlerde ikram olunup aðýrlanacak olanmüminler bunlardýr.” (Meâric Sûresi, 70/19-35)

    Burada namaz kýlanlarýn tam sekiz özelliklerianlatýlmýþtýr. Anlatýlan bu sekiz huy, cennetin sekizkapýsý yerindedir.

    71

  • Birincisi, namazýn bir farz olduðunu kabul edipAllah’ýn rýzasýna uygun þekilde namazý kýlmak.

    Ýkincisi, muhtaç insanlara, ister istesin isterutanýp isteyemesin seve seve, iyi niyetle bizzatveya vekiller vasýtasýyla zekât, sadaka ve hayýrvermek.

    Üçüncüsü, hakký hukuku tanýyýp âhirette veri-lecek sevaba iman edecek bedenle ve malla ilgiliibadetleri yapmak.

    Dördüncüsü, Rablarýnýn azabýndan korku üze-re bulunmak.

    Bunlar, kendilerine acýyarak azaptan korku vesakýnma üzere bulunurlar. Çünkü Rablerininazabýndan emin olunmaz. Kimseye eman verilmiþdeðildir. Kimsenin garantisi yoktur. Zira insan içinbu dünyada her þeyi çözümlemiþ, bütün görevleri-ni yerine getirmiþ ve sakýnýlmasý gereken her þey-den sakýnmýþ bulunduðunu iddia etmek mümkünolmadýðý gibi, kaderin sýrrý da bilinmemektedir.Ýnsanýn faraza bugüne kadar hiç kusur iþlememiþolduðu varsayýlsa bile yarýn nasýl bir durum kaza-nacaðýný Allah’tan baþka kimse bilemez.

    Beþincisi, ýrzlarýný namuslarýný korumak. Irz venamus sýnýrýný aþanlar her türlü kýnamaya layýktýr-lar. Ahirette cehennem azabý çekenler en çok zi-nakârlarýn pis ve kötü kokularýndan þikâyet ede-ceklerdir. Düþünelim ki, cehennem komþularý bilebunlardan böyle rahatsýz olacaðýna göre kendilerine durumda olur. Allah muhafaza etsin.

    Çitlembik-7

    72

  • Altýncýsý, emanetlere ve verilen sözlere uymak.Zaten emanete hýyanet, yalan söylemek, sözündedurmamak ve iftirada bulunmak münafýklýkalâmetidir. Hadis-i þerife göre, emaneti olmayanýnimaný; ahdi olmayanýn da dini yoktur.

    Yedincisi, þahitliði hiçbir þey gizlemeden, eðipbükmeden dosdoðru yapmak.

    Sekizincisi, namaza ve namazdan sonraki iþle-re özen göstererek namazý korumak...

    Ýþte bu sekiz güzel amel, sekiz cennetin kapýsýnýaçar...

    Cennetin Sekiz Kapýsý ve Sekiz Güzel Huy

    73

  • Çuvallar Ýsimli Kitap

    Erdoðan amcam anlatmýþtý. Herhâlde 1963yýlýnda, o zaman henüz 13 yaþýnda bir ortaokul ta-lebesi olan Muzaffer amcam birkaç komþu çocu-ðuna Kur’ân dersi veriyormuþ. Þikâyet üzerine ev-leri basýlmýþ. Mahkemede çocuklara soruyorlar:

    - Bu Muzaffer’i tanýyor musunuz?- Tanýyoruz.- Nereden tanýyorsunuz?- Komþumuz.- Siz toplanýp devletin temel nizamlarýný dinî

    esaslara uydurmak için çalýþýyormuþsunuz, doðrumu?

    - (Aðlayarak) Valla billâ biz öyle bir þey yap-madýk.

    - Bu Muzaffer öyle bir þey yapýyor muydu?- (Aðlayarak) Valla billâ yaparken görmedik.Bu komikliðe karþý, dinleyiciler gülüþüyorlar.

    ***Bir mahkeme daha oluyor. Bu sefer, sanýk

    sandalyesinde Hüsrev Altýnbaþak ve bir istiklâl ga-zisi var.

    74

  • Savcý, devletin temel nizamlarýný yýkmaktan veþeriat düzeni kurmaktan bahsetmektedir. Kulaklarýiyi duymayan istiklâl gazisi, “Ne diyo bunlar?” di-ye Hüsrev Altýnbaþak’a sorar. O da iddia edilenþeyleri söyleyince ayaða kalkar, vücudundaki ya-ralarý gösterip ve istiklâl madalyasýný eline alýpsavcýya “Sen bu iftirayý nereden çýkardýn? Biz budevleti ayakta tutacaðýz diye ölümüne savaþtýk vebu madalyayý almaya hak kazandýk, þimdi bu se-nin dediklerin ne mânâya geliyor bana bir izahet!.” diyerek baðýrmaya baþlar. Feraset sahibihâkim, taharri memuruna “Bu ne rezalettir böyle?Bu yaþlý muhteremleri ne diye rahatsýz ediyor, olurolmaz þeylerden mahkemelerde süründürüyorsu-nuz?” der.

    ***Bir grup amcamýn baþýna gelenler de bir âlem-

    dir. Savcý “Siz Sait Kürsî’nin çuvallar (‘Þualar’ ki-tabýný kasdediyor.) isimli kitabýný okuyarak devletiyýkmaya çalýþýyor musunuz?” der. Onlar da gül-sünler mi aðlasýnlar mý?

    *** Ben þu küçük aklýmla bu yanlýþlarý görüyorum

    da bu koca koca amcalar ve dedeler niçin farkedemiyorlar? Veya acaba bunlarý dolduruþa geti-ren ve çuvallatan sinsi kurnazlar kimdir acaba?Hem de bu saçmalýklarýn sonu ne zaman sonaerer dersiniz?

    Çuvallar Ýsimli Kitaplar

    75

  • Daðlar Baþýnda Kalanlar

    Erdoðan Tüzün amcam, Turgut Özal ile sonBalkanlar gezisini anlatýrken dedi ki: “Zagrep Ca-mi’sinde kýz çocuklarý toplanmýþtý. Hiç Türkçe bil-medikleri halde Türkçe ilahi ve kasideler okuyor-lardý. ‘Göçtü kervan, kaldýk daðlar baþýnda’ derler-ken Özal da onlara eþlik ediyordu. Gayet hüzünlübir þekilde aðlayarak bana döndü: ‘Erdoðan Bey,göçen Osmanlý idi...’ dedi. Osmanlý göçmüþ, Os-manlý’nýn yetimleri de iþte böyle, yalnýz ve hâmisizþekilde daðlar baþýnda kalmýþlardý.”

    Müslümanlarýn lideri Sabri Koçi bilgiler verdi.Fikri Küpeli Paþa’yý tekkeye çaðýran Özal ona,

    tekke, derviþ, sarýk ve tarikat hakkýnda bilgi verdi.Bir yerde halk toplanmýþtý; fakat protokolcüler

    oraya götürmek istemiyorlardý. Fakat Cengiz Çan-dar ve arkadaþý duruma vâkýf olunca Özal’a orayagitmesi için ýsrar ettiler ve götürdüler. Halk çoþmuþ-tu. Özal da çok memnun oldu ve heyecanlandý.

    Sabri Koçi “V. Sultan Mehmet’ten sonra bura-ya gelen Müslümanlarýn lideri sensin ey Özal!..”

    76

  • meâlinde sözler söylemiþti. Ayrýca Özal halka zaferiþareti yapmýþtý. Onun için dýþiþleri yetkilileri Erdo-ðan Bey’e çýkýþmýþ ve “Siz baþýmýza iþ çýkara-caksýnýz. Bu durum, dünya devletleri tarafýndannasýl deðerlendirilir biliyor musunuz?” demiþlerdi.

    Erdoðan Bey de: “Sizin gibi cebin (korkak)kuþlar yüzünden, devletimiz olmasý gereken yerdeolamýyor.” meâlinde sözler söylemiþti.

    Özal 1993 þubatýnda Amerika’ya yaptýðý sonseyahat sýrasýnda Washington’da Bosna ile ilgili birtoplantýda yaptýðý konuþmada, Osmanlý’nýn Bal-kanlardaki mazlum ve maðdur milletleri nasýl ko-ruduðunu anlattý. Salondan bazýlarý itiraz edinceÖzal “Ben bu konularý doðru kaynaklardan yeniinceledim. Dediklerim doðrudur. Boþnaklar gibibazý toplumlar o zaman kendi dindaþlarýnýn zul-müne uðrayýnca, Osmanlý onlarý himaye etti. On-lar da daha sonra kendi arzularý ile Müslüman ol-dular. Osmanlý kimsenin dinine ve diline karýþ-mamýþ ve hiç kimseye baský yapmamýþtýr.” dedi.

    Allah rahmet etsin ve ondan Allah razý olsun.

    Daðlar Baþýnda Kalanlar

    77

  • Damdan Düþtü Bir Ýrtica!..

    Biliyorum; bazý amcalar yazýnýn baþlýðýnabakýp býyýk altý, küçümseme gülücükleri yaðdýra-caklardýr. Olsun... Bir kere Kur’ân’da bile difda’ vedefâdi’ yani kurbaða kelimesi hatta çoðul haldekurbaðalar þeklinde geçmektedir. Allah, onlarý Hz.Musa Aleyhisselamý dinlemeyen Firavun ve men-suplarýnýn baþýna musallat etmiþtir.

    Ayrýca koskoca Profesör Dr. Ýrfan amcam anlýþanlý bir kurbaðacýdýr. Daha sayayým mý?

    Her neyse Ahmet amcamla sabah koþularý ya-parken bir gün aðaçlarýn tepesinden cýrcýr böceði-nin zikrine benzer sesler gelmeye baþladý. Ben dekurbaðacý amcamdan duydukla