164'üncü sayı

16
Y›l 7 Say› 164 23 A¤ustos 2012 • 1.25 TL Öğrenmeye ve öğretmeye devam Kürt politikas› iflas eden AKP, kirli savafl›n kliflelerine sar›ld›: “PKK’nin arkas›nda Esad var”, “Daha ne istiyorlar”... S 12 TSK’n›n bom- bard›man›nda 34 köylüye mezar olan Roboski’de (Uludere) 21 A¤ustos’ta mey- dana gelen kaza- da 9 asker ve bir korucu öldü. As- kerlere ilk yard›m köylülerden gel- di. 8 ay önce ço- cuklar›n›n cena- zesini s›rtlar›nda tafl›yan köylüler, bu kez kendileri- ne bomba ya¤d›ran asker- lerin bedenlerini s›rtlad›lar. Kürt sorunundaki savafl politikalar› iflas eden AKP sald›rganlafl›yor, sald›rganlaflt›kça krizi derinlefliyor ‹ktidar›n ‹slamc› militanlar eliyle Suriye’de kafl›d›¤› iç savafl, Türkiye’ye de kan ve ölüm olarak yans›yor Akan kan› durdur- man›n yolu AKP’nin mezhepçi ve ›rkç› politikalar›na karfl› bir araya gelmek- ten geçiyor S. 4 Kürt sorununda otuz yıllık klişeler 3 5 ‘Devrim gibi de¤ifliklik’ diye duyurulan yeni YÖK Disiplin Yönetmeli¤i 12 Eylül’ü aratm›yor Baraka Kültür Merkezi’nin ça¤r›s›yla buluflan K›br›sl›lar ba¤›ms›zl›k taleplerini yineledi Hatay’da 14 ülkenin pazar›na mal götürüp getiren t›rlar›n son yükü AKP’nin körükledi¤i ateflti Aram Tigran’›n hayat›, Türkiye’de devletin ötekiye bask›s›n›n öyküsü Ha darbenin ha AKP’nin YÖK’ü K›br›s’ta ba¤›ms›zl›k flenli¤i Halep çarfl›s›ndan atefl almak Bu topraklarda büyüyemedi 9 15 Enerji-Sen üyesi enerji iflçilerinin ‹stanbul ve Adana’daki direniflleri sürüyor. BEDAfi direniflinin 93’üncü gününde direnifl çad›r›na konuk olduk S. 11 Apartheid rejimi sona erdi ama sald›r› neoliberalizmle sürüyor. Sar› sendikalar ve devlet katliam› iflçileri mücadeleden döndüremediS. 5 Büyük komutanlar nasıl yenildi? Savafl meydan›n- daki dehflet iktidar› güvence alt›na alma- ya yeter mi? ‹sken- der, Sezar ve Hanni- bal’›n yenilgilerinden ABD ve AKP’nin pay›na ç›kan dersler S. 13 ‘Ölmek var dönmek yok’ ‘Tertemiz’ h›rs›zl›k Baflbakan’›n “Tertemiz bir s›nav” dedi¤i 2012 KPSS’ye giren 100 bin aday, puanlar›na itiraz etti. 7 bin aday kayboldu. 320 aday›n s›nav› iptal edildi. Bir aday›n yan›tlar› parktan ç›kt›. S. 7 ‹flçiler kazand› Antep’te tekstil ifl- çilerinin, ücretlerinin art›r›lmas› ve çal›flma koflullar›n›n iyilefltiril- mesi için bafllatt›klar› grev kazan›mla so- nuçland›. Kazan›mda komitelerin pay› büyük S. 8 Taflerona süt yok Aile ve Sosyal Poli- tikalar Bakanl›¤›’na ba¤l› kurumlarda kad›n iflçiler, süt ve do¤um izni kulland›¤› için iflten ç›kar›l›yor S. 10 Hüseyin Boy / Sayfa 6 Sa¤l›k hizmeti art›k bir... Emre Can Bülbül / Sayfa 7 4+4+4’e karfl› Halkevleri... Tufan Sertlek / Sayfa 8 Muhteflem ikili Asiye Çil/ Sayfa 10 Kad›nlar 4+4+4’e karfl›... AKP’yi durdurmazsak bu kan durmayacak ‘İmzayla buluşuyoruz, isyanla durduracağız’ Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisi taraf›ndan bafllat›lan “4+4+4’ü durdural›m” mücadelesi h›zla yayg›nlafl›yor. Türkiye genelinde yaz s›caklar›na ra¤men kurulan standlarda, duraklarda, mahalle pazarlar›nda toplanan imzalar›n say›s› 100 bini geçti. Halkevciler halk› sadece imza vermeye de¤il, imza toplamaya, meydanlara ç›kmaya, bil- gilendirme toplant›lar› örgütlemeye, e¤itim hakk› meclislerinde bir araya gelmeye ça¤›r›yor. AKP’nin reformunun elinde patlayaca¤›na, okullar›n büyük krizlerle aç›laca¤›na dair emareler artarken bir taraftan tüm muhalefet güçleriyle ortaklafla alanlara ç›kmak bir taraftan da okul önlerini mücadele alan›na çevirmek için çal›flmalar yo¤unlafl›yor. 4+4+4 yazas›n›n geri çekilmesini isteyenler 5 Eylül’de ‹stanbul’da büyük bir ortak yürüyüflte bulufluyor. E¤itim-Sen üyesi e¤itim emekçileri ise 11 Eylül’de Türkiye’nin dört bir yan›ndan yola ç›k›yor ve bu çarp›k sisteme hay›r diyen herkesi 15 Eylül’de Ankara’da buluflmaya ça¤›r›yor. Halkevleri ve E¤itim Sen, okul önlerini mücadele alan›na çevirecek Roboski’de insanl›¤› öldürememifller AKP s›n›rlar›n› zorluyor S. 3 A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 16-Mar-2016

268 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi 164'üncü sayı

TRANSCRIPT

Page 1: 164'üncü Sayı

Y›l 7 • Say› 164 23 A¤ustos 2012 • 1.25 TL

Öğrenmeye ve öğretmeye devam

� Kürt politikas› iflas eden AKP,kirli savafl›n kliflelerine sar›ld›:“PKK’nin arkas›nda Esad var”,“Daha ne istiyorlar”... � S 12

� TSK’n›n bom-bard›man›nda 34köylüye mezarolan Roboski’de(Uludere) 21A¤ustos’ta mey-dana gelen kaza-da 9 asker ve birkorucu öldü. As-kerlere ilk yard›mköylülerden gel-di. 8 ay önce ço-cuklar›n›n cena-zesini s›rtlar›ndatafl›yan köylüler,bu kez kendileri-ne bombaya¤d›ran asker-lerin bedenlerinis›rtlad›lar.

Kürt sorunundakisavafl politikalar›iflas eden AKPsald›rganlafl›yor,sald›rganlaflt›kçakrizi derinlefliyor

�‹ktidar›n ‹slamc› militanlar eliyleSuriye’de kafl›d›¤› içsavafl, Türkiye’ye dekan ve ölüm olarakyans›yor

�Akan kan› durdur-man›n yolu AKP’ninmezhepçi ve ›rkç›politikalar›na karfl›bir araya gelmek-ten geçiyor � S. 4

Kürt sorunundaotuz yıllık klişeler

3 5‘Devrim gibi de¤ifliklik’ diyeduyurulan yeni YÖK DisiplinYönetmeli¤i 12 Eylül’ü aratm›yor

Baraka Kültür Merkezi’ninça¤r›s›yla buluflan K›br›sl›larba¤›ms›zl›k taleplerini yineledi

Hatay’da 14 ülkenin pazar›na malgötürüp getiren t›rlar›n son yüküAKP’nin körükledi¤i ateflti

Aram Tigran’›n hayat›,Türkiye’de devletin ötekiyebask›s›n›n öyküsü

Ha darbenin ha AKP’nin YÖK’ü K›br›s’ta ba¤›ms›zl›k flenli¤i Halep çarfl›s›ndan atefl almak Bu topraklarda büyüyemedi

9 15

� Enerji-Sen üyesi enerji iflçilerinin‹stanbul ve Adana’daki direnifllerisürüyor. BEDAfi direniflinin93’üncü gününde direnifl çad›r›nakonuk olduk � S. 11

� Apartheid rejimi sona erdi amasald›r› neoliberalizmle sürüyor. Sar›sendikalar ve devlet katliam› iflçilerimücadeleden döndüremedi� S. 5

Büyükkomutanlarnasıl yenildi?� Savafl meydan›n-daki dehflet iktidar›güvence alt›na alma-ya yeter mi? ‹sken-der, Sezar ve Hanni-bal’›n yenilgilerindenABD ve AKP’ninpay›na ç›kan dersler� S. 13

‘Ölmek var dönmek yok’

‘Tertemiz’h›rs›zl›k� Baflbakan’›n“Tertemiz bir s›nav”dedi¤i 2012 KPSS’yegiren 100 bin aday,puanlar›na itiraz etti.7 bin aday kayboldu.320 aday›n s›nav› iptaledildi. Bir aday›nyan›tlar› parktan ç›kt›.� S. 7

‹flçilerkazand›� Antep’te tekstil ifl-çilerinin, ücretlerininart›r›lmas› ve çal›flmakoflullar›n›n iyilefltiril-mesi için bafllatt›klar›grev kazan›mla so-nuçland›. Kazan›mdakomitelerin pay›büyük � S. 8

Tafleronasüt yok� Aile ve Sosyal Poli-tikalar Bakanl›¤›’naba¤l› kurumlardakad›n iflçiler, süt vedo¤um izni kulland›¤›için iflten ç›kar›l›yor� S. 10

Hüseyin Boy / Sayfa 6

Sa¤l›k hizmeti art›k bir...

Emre Can Bülbül / Sayfa 7

4+4+4’e karfl› Halkevleri...

Tufan Sertlek / Sayfa 8

Muhteflem ikili

Asiye Çil/ Sayfa 10

Kad›nlar 4+4+4’e karfl›...

AKP’yi durdurmazsakbu kan durmayacak

‘İmzayla buluşuyoruz, isyanla durduracağız’Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisi taraf›ndan

bafllat›lan “4+4+4’ü durdural›m” mücadelesi h›zlayayg›nlafl›yor. Türkiye genelinde yaz s›caklar›nara¤men kurulan standlarda, duraklarda, mahallepazarlar›nda toplanan imzalar›n say›s› 100 binigeçti. Halkevciler halk› sadece imza vermeye de¤il,imza toplamaya, meydanlara ç›kmaya, bil-

gilendirme toplant›lar› örgütlemeye, e¤itim hakk›meclislerinde bir araya gelmeye ça¤›r›yor.

AKP’nin reformunun elinde patlayaca¤›na,okullar›n büyük krizlerle aç›laca¤›na dair emarelerartarken bir taraftan tüm muhalefet güçleriyleortaklafla alanlara ç›kmak bir taraftan da okulönlerini mücadele alan›na çevirmek için çal›flmalar

yo¤unlafl›yor. 4+4+4 yazas›n›n geri çekilmesini isteyenler 5

Eylül’de ‹stanbul’da büyük bir ortak yürüyüfltebulufluyor. E¤itim-Sen üyesi e¤itim emekçileri ise11 Eylül’de Türkiye’nin dört bir yan›ndan yolaç›k›yor ve bu çarp›k sisteme hay›r diyen herkesi 15Eylül’de Ankara’da buluflmaya ça¤›r›yor.

Halkevleri veE¤itim Sen, okul

önlerini mücadelealan›na çevirecek

RRoobboosskkii’’ddee iinnssaannll››¤¤››ööllddüürreemmeemmiiflfllleerr

AKP s›n›rlar›n› zorluyor � S. 3

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 164'üncü Sayı

EĞİTİMHalk›n Sesi

223 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

O kulların açılmasına sayılı günlerkala 4+4+4 eğitim modelininyıkımları görünürlük kazanıyor.

Bakan Ömer Dinçer hazırlıkların neaşamada olduğu sorusuna verdiği “Sistembüyük oranda sorunsuz başlayacak”yanıtıyla kendisinin bile sisteminbütününe garanti veremediğini itiraf etti.Artan tepkiler sonucunda yasayı savuna-mayacak hale gelen Milli EğitimBakanlığı şimdi sistemi yamalamatelaşında.

YOLLAMAZSAN DAMGALARIM!Bilim insanlarının, sağlıkçıların, eğitim-

cilerin ve velilerin itirazlarına kulaktıkayan Bakanlık 66 aylık çocuklar ile 60-66 aylık arası toplam 2 milyon 313 bin 888çocuğun e-kayıt sistemi ile birinci sınıfakaydının yapıldığını duyurdu. Bu oldubit-tiye karşı tepkileri dindiremeyen bakanlık,çocukların ruhsal ve fiziksel yetersizliğinibelirten “rapor” alınması şartıylakayıtların ertelenebileceğini duyurdu.Raporların nereden, kimden alınacağıbelirsizliğini korurken Türk TabiplerBirliği (TTB) konuya dair bir açıklamayaparak tüm çocuklara toptan “rapor”verdiklerini duyurdu. TTB’nin açıkla-masında şu görüşlere yer verildi: “Bir kezdaha açıklıkla ifade ediyoruz: Bu yaşgrubundaki çocuklar sosyal, duygusal,bilişsel, dil ve motor becerileri açısındananasınıfına gitmelidirler, birinci sınıfabaşlatılmalarının gelişimlerine etkileri olum-suz olacaktır. Çocuklarımızı ‘bedenen veyazihnen gelişmemiş’ diye damgalamak vebakanlıkların aileleri buna zorlaması enhafif deyimiyle büyük haksızlıktır.

Çocuklarımızın gelişimleri normaldir.Anormal olan bilim dışı biçimde erkenokula başlamaya zorlanmalarıdır. Buaçıklamamız yaşları 66-72 ay arasında olan600 bin çocuğumuza Türkiye’deki hekim-lerin raporudur.”

SINIF DE⁄‹L KÜMES! “Eğitimde çağdaşlaşma” diye sunulan

4+4+4 sistemi, birçok yerde yıllaröncesinde kalan 60-70 kişilik sınıfları gerigetiriyor. Plansız projelerler yapmakonusunda oldukça deneyim kazananAKP, öğrenci sayısını arttırmayı biliyor;ama öğrenci sayısına göre sınıf olupolmadığını önemsemiyor.

İstanbul’daki okulların fizikselyeterliliği konusunda sorulan soruya İlMilli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız“20 ilçede derslik sıkıntısı yok. 12 ilçedesorun var” şeklinde yanıt verdi. Yıldız’ınsınıfların yetersiz olduğu 12 ilçeye dairçözümü ise sürgün. Yıldız, “İlçede nüfusudaha az olan okullara kalabalık okullarınbir kısım öğrencisini kaydırmayaçalışacağız” diyerek öğrenci ve öğretmen-leri uzun yolculukların bekledinin işareti-ni verdi. Türkiye’nin en büyük ilindedurum buyken okulların açıldığı 17 Eylülsabahı nasıl bir Türkiye’de uyanacağımızıtahmin etmek için kahin olmak gerekmi-yor.

‹MAM HAT‹PLER BOfi KALDI! Ülke genelinde birçoğu normal

okulların dönüştürülmesiyle açılan 700civarındaki imam hatip ortaokullarına isebeklenen ilginin oluşmaması AKP’yiüzüyor. Milli Eğitim müdürlüklerindencami imamlarına kadar el birliğiyleörgütlenen imam hatibe kayıt kampanya-ları büyük oranda hüsranla sonuçlandı.Fettullah’a yakınlığıyla bilinen AktifEğitim-Sen “İmam hatiplere ilgi yok”dedi. Parasız öğrenci servisleri, parasızyemek, giyecek vaadiyle Ramazan ayınıda değerlendirmek isteyen cemaatlerumduklarını bulamadılar. 17 Ağustos’takayıtları biten imam hatipler için kayıttarihinin uzatılması gündemde. Yenikampanyalar ve baskılarla imam hatip-lerin kayıt sayısı arttırılmayaçalışılacakken, imam hatibe dönüştürülenokulların velileri ise okullarını geri talepetmeye hazırlanıyor.

ATAMA YOK, SAÇMALIK VAR!AKP’nin öğretmen düşmanlığı ise

sürüyor. Norm kadro fazlası öğretmen-lere kısa bir kursun ardından okul öncesiöğretmenliği yaptırılacak. Üniversitelerinokul öncesi bölümünden mezun olan,özel olarak bu alanın formasyonunu almışöğretmenlerin yapması gereken okulöncesi öğretmenliği, 4+4+4uygulamasıyla norm kadro fazlası olanöğretmenlere kurs vererek yaptırılacak.Eğitim sistemini altüst eden AKP’ninöğretmene bu kadar ihtiyaç duyulduğu birdönemde hala atama yapmaması, sadeceöğretmenlerin değil velilerin de tepkisiniyükseltiyor.

“4+4+4 eğitim yasasınıbirlikte durduracağız” diyen-ler haziran ayından bu yanabirçok kez yan yana geldi.Halkevleri Eğitim HakkıMeclisi’nin çağrısı ilebaşlayan toplantılar dahasonra birçok demokratik ku-rum, akademisyen, gazetecive velilerin çağrısı ile gerçek-leşti. İstanbul’da yapılan“4+4+4’ü birlikte durduraca-ğız” toplantılarında toplumunher kesiminden insanlar biraraya gelerek neden yasayakarşı olduklarını ve yasanındurdurulması için birlikte ne-ler yapılabileceğini tartıştı.Akademisyenlerden velilere,gazetecilerden dernek temsil-cilerine pek çok insan aynısalonda, aynı kürsüyüpaylaşarak düşüncelerini dilegetirdi.

Yapılan bu geniş katılımlıtoplantılarda 5 Eylül’debüyük bir eylem yapılmasınakarar verildi. Bu eylemdeparça parça ortaya çıkan tep-kiler ortaklaştırılacak ve

okullar açılmadan önce yasayıdurdurma kararlılığı bir kezdaha yüksek sesle dile getiri-lecek. 5 Eylül Çarşamba günüTaksim Meydanı’ndanGalatasaray Lisesi önüneyürünecek ve burada bir otur-ma eylemi yapılacak. Özellik-le velilerin önerisiyle ortayaçıkan eylem için İstanbul’undört bir yanını hedef alan birhazırlık süreci planlandı.Dağıtılan binlerce bildiri veyapılacak sesli çağrılarlayasaya itiraz eden herkes bir-likte mücadeleye davet edile-cek.

MECL‹SLER HER YERDETüm ilçelerde düzen-

lenecek forumlarla EğitimHakkı Meclisleri’nin kurul-ması hedefleniyor. İstanbulkuracağı bu meclislerlesadece 5 Eylül’e değil 17Eylül’e de hazırlanıyor.Okulların açılması ile birliktetüm okul önlerinin birereylem alanına dönüştürülmesiplanlanıyor.

Eğitim-Sen 4+4+4’e karşı mücadeleprogramını yaptığı bir basın açıkla-

masıyla duyurdu. Yapılan açıklamada öğret-men ve öğrencilerin okullardaki yerdeğiştirmeleri ile sürgün edilmesine izinvermeyeceklerini belirten Eğitim-Sen, 5yaşındaki çocukların gelişimini tamamla-madan okula başlatılmasına karşıolduklarını belirterek velilere 5 yaşındakiçocuklarını okullara göndermeme çağrısıyaptı.

Eğitim-Sen’in açıkladığı programa göre11 Eylül’de Edirne, İzmir, Diyarbakır veTrabzon’dan olmak üzere dört koldan yolaçıkarak 15 Eylül’de yasaya karşı çıkan tümkurum ve kişilerin buluşacağı bir mitinggerçekleşecek.

Yapılan basın açıklamasının ardındanEğitim-Sen 15 Eylül eyleminin çalışmalarınabaşladı. DİSK, BDP, EMEP, ÖDP, CHP,Halkevleri, TTB, ASMMO, TMMOB, PirSultan Abdal Kültür Derneği gibi birçokkurumu ziyaret eden sendika 4+4+4’e karşıortak mücadele yürütülmesi çağrısı yaptı.Yapılan ziyaretler olumlu geçerken kurum-lar, 4+4+4’e karşı omuz omuza mücadeleetmenin önemine vurguyaptılar ve 15 Eylül ey-leminde Ankara’daolacaklarını dilegetirdiler.

Radikal gazetesi veHabertürk gazetesi’neyapılan ziyaretlerdegörüşülen gazeteciler,yeni eğitim sistemine karşıduyarlı olduklarını,4+4+4’e ilişkin gelişmeleritakip ettiklerini veilerleyen süreçte de izle-meye devam edecekleri-ni belirterek bukonuda Eğitim-Sen’in görüşleriniönemsedikleriniifade ettiler.

Okullar›n aç›lmas› yaklaflt›kça 4+4+4 e¤itim modelinin çarp›kl›¤› daha da netortaya ç›k›yor. Bakan bile eylül ay›nda yaflanacaklar için garanti veremiyor

Okullar›n aç›lmas›yla ortaya ç›kacak sorunlar bugünden belli: 5,5 yafl›nda çocuklar›n okula bafllat›lmas›, ikili e¤itimedönüfl, tafl›mal› sistemin yayg›nlaflmas›, zorla toplanan paralar, kadrosuz/güvencesiz ö¤retmen dayatmas›...

4+4+4 yasas›n›n geri çekilmesiniisteyenler, 5 Eylül’de büyük bir ortakyürüyüflte buluflacak

Bu sorunlar büyük kavga çıkarır

5 Eylül: İstanbul buluşması

ÖğretmenlerAnkara’yaçağırıyor

AKP’nin reformu elinde patlıyor

Halkevleri Eğitim HakkıMeclisleri velileri 4+4+4

eğitim sistemini yıkımların altındaezilmeden mücadele etmeyeçağırıyor. Yeni eğitim sistemini dur-durmak için aylardır mücadeleyürüten Halkevleri Eğitim HakkıMeclisleri eylül ayıyla birlikteyasanın uygulamaları karşı mücadelebayrağını açıyor. Okulların açılmasıile daha fazla gündeme gelmesi bek-lenen direniş başlıkları şöyle: 5,5yaşında çocukların okula başlaması,okulların dönüştürülmesi, aşırı kala-balık sınıflar, ikili eğitime dönüş,taşımalı sistem (servis paralı eğitim),bin bir adla toplanan paralar vekadrosuz-güvencesiz öğretmen da-yatması. Her başlığa müdahaledekihedef ise bu çarpık sistemi işlemezhale getirmek, daha fazla öfkeyle4+4+4 sisteminin bütünün geri çe-kilmesini sağlamak. İşte o acil eylembaşlıkları:

KÜMES G‹B‹ SINIFLARAKARfiI ÇIK

4+4+4 sisteminin en büyükzararlarından biri zaten olmasıgerekenin çok üzerinde olan sınıfmevcutlarını artıracak olması.Birçok okulun imam hatibe dönüş-

türülmesi ve birincisınıfa başla-ma yaşının5,5 yaşadüşürülmesi,aynı sınıftaders görenöğrencisayılarının 60-

70’e kadar yükselmesine neden ola-cak. Sınıf mevcudu bir öğrencinineğitim sürecinde başarısı için entemel başlıklarından biri. Avrupa’dailköğretimde sınıf mevcudu ortalama22 iken ülkemizdeki ortalamageçtiğimiz yıl 33, İstanbul’da ise46’ydı. Ayrıca bu yıl tekli eğitimveren birçok okulda 2’li sitemegeçilecek. Öğrencilerin görece dahanitelikli ve bilimsel eğitim almasınısağlayan tekli eğitimin ellerindenalınmasına karşı veliler mücadele-den vazgeçmeyecek.

ÇOCU⁄UNU 5,5 YAfiINDAOKULA GÖNDERME

Yeni eğitim sistemiyle 72 ayıdoldurmayan çocuklar ilkokulabaşlamaya zorlanıyor. Okul öncesieğitim alması gereken çocuklarınilkokula başlamaya zorlanmasınınbilim dışı olduğu ve çocukların zihin-sel gelişimini engelleyip psikolojiksorunlara yol açabileceği biliminsanları tarafından dile getirildi.Tek başına birçok ihtiyacınıkarşılamakta zorlanacak olan çocuk-ların ne gibi sorunlarlakarşılaşacağını tahmin etmek güçdeğil. İzmir’de

anasınıfı

öğrencisi Efe Boz yalnız gönderildiğituvalette lavabonun üzerine düşmesisonucu yaşamını yitirmişti.Çocuklarını 5 yaşında okula gönder-mek istemeyen velilere çözümolarak, sağlık raporu alarak okulagöndermemeleri sunuluyor. Bunakarşı gelişimleri normal olan çocuk-ları bedenen ve zihnen gelişmemişdiye damgalamanın ve ailelerin bunazorlanmasının haksızlık olduğunusöyleyen Türk Tabipleri Birliği, 72ayın altında olan tüm çocuklarınokula başlamaya uygun olmadığınıdile getirdi.

OKULA PARA VERMEHer yıl bağış adı altında zorunlu

şekilde alınan kayıt paralarına karşıbu yıl daha fazla uyanık olmakgerekiyor. Her yıl olduğu gibigeçtiğimiz yıl da Milli EğitimBakanlığı’nın genelgesinerağmenbirçokokuldazorunlubağış-kayıtparası top-lanmıştı.Bu yıl

bakanlık sözlü olarak para alınmaya-cağını yinelese de yazılı bir genelgeçıkarmadı. 4+4+4 karmaşasınedeniyle bu yıl okullarda birçokyetersizlik ile karşılaşacak velilerin,bu ihtiyaçları kendilerinin tamamla-ması istenecek. Böylece okul ailebirliklerinde toplanan aidat paralarınormalleştirilmeye çalışılacak. Heryıl artan bu soyguna karşı velilerparasız eğitim talebindenvazgeçmeyecek.

GÜVENCEL‹-KADROLUÖ⁄RETMEN ‹STE

AKP yıllardır kadrolu öğretmenyerine ücretli öğretmen atamalarıyapıyor. On binlerce eğitim fakültesimezunu öğretmen işsizken atamayapılmayıp açlık sınırında ücret veri-len güvencesiz öğretmenlerçalıştırılıyor. Özellikle ülkemizinyoksul semtlerinde yaygınlaşan buuygulamaya karşı atamasıyapılmayan öğretmenlerin vevelilerin tepki göstermesi bekleni-yor. Ayrıca bu yılyaratılan kaos

nedeniyle birçok derse branş öğret-menlerinin girmemesi ve normfazlası ilan edilen öğretmenlerin for-masyonu olmayan alanlarda dersleresokulması bu tepkileri şiddetlendire-cek.

SERV‹S PARASI VERMEBu yıl okulların dönüştürülmesi

ve sınıf yoğunluğundan dolayı birçoköğrenci oturduğu bölgeden uzaktabir okula kayıt oluyor. Bu uygulamahem öğrencinin (özellikle ilköğretimbirinci sınıf öğrencilerinin) psikolo-jik sorunlar yaşamasına yol açacak,hem de aileye maddi külfet getire-cek. Daha önce çocuğunu yürüyerekokula gönderen bir veli bu yıl servisparası ödemek zorunda kalabilecek.İstanbul İl Milli Eğitim MüdürüMuammer Yıldız bu konuda“Kalabalık okullardaki öğrencilerinbir kısmını valilik izniyle daha azmevcutlu ilçedeki diğer okullarakaydırıp kaydıramayacağımıza baka-cağız. Ancak çok uzak olmamalı.Öğrenciye servis masrafı çıkarsa bu-nu ne veli ne de devlet üstlenebilir”dedi. Yıldız’ın bu demeci bu masrafıdevletin üstlenmeyeceğini gösterdi;

ancak devletin üstlenmediğidurumda çocuğunun oku-masını isteyen velinin mecburkalacağıaçık.

‘İmzayla buluşuyoruz isyanla durduracağız’Halkevleri E¤itim Hakk› Meclisi

taraf›ndan bafllat›lan “4+4+4’ü durdura-l›m” mücadelesi h›zla yayg›nlafl›yor. Yazs›ca¤›na ra¤men kurulan imza stantlar›,çal›nan kap›lar halk›n e¤itim sistemindekiy›k›ma tepkisini gözler önüne seriyor.Türkiye genelinde 100 bin imzay› aflankampanya eylül ay›n›n yaklaflmas›yla bir-likte h›z›n› artt›rd›. Halkevciler, halk›sadece imza vermeye de¤il, imza topla-

maya, meydana ç›kmaya, 4+4+4’e karfl›güçlerini birlefltirmeye ça¤›r›yor. Aç›lanstantlara halk›n gösterdi¤i yo¤un ilgi4+4+4 kavgas›n›n halk için bitmedi¤inigösteriyor. 4+4+4 karfl› imzalar esnaftan,yöre derneklerine, atölyelerden, fab-rikalara yüzlerce imza noktas›ndatoplan›yor.

Mahalle stantlar›n›n yan› s›rametrobüs duraklar›, mahalle pazarlar›,

kent meydanlar› en yo¤un imza toplamaalanlar› oluyor. Halkevleri E¤itim Hakk›Meclisi bu stantlarda 4+4+4 yasas›niçeri¤ini anlatt›¤› on binlerce e¤itimgazetesini de halkla buluflturuyor. Aç›lanher stantta, nelerin yap›labilece¤itart›fl›l›yor, yasaya karfl› bilgilendirmetoplant›s› randevular› al›n›yor ve bir dahagörüflmek üzere iletiflim bilgileri al›n›pveriliyor.

Page 3: 164'üncü Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

323 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

“D indar ve kindar neslimizinbaşarısını gördünüz, ençok madalyayı bizim din-

dar ve kindarlarımız aldı.” Ne çokisterdi Tayyip, Londra Olimpiyatlarısona erdiğinde, bu cümleyi kurmayı.Ama kader işte! Zaten bu yabancılartakmıştı bu ülkeye. Ne diyorduTayyip, 2020 olimpiyatları için kulisyaparken: ''Halkının büyük birçoğunluğu Müslüman olan bir ülkedebugüne kadar bir olimpiyat düzenlen-medi. Sorarlar insana niçin? Ne eksikde yapmıyorsunuz?'' 114 sporcuylakatılıp toplam 5 (2+2+1) madalyaaldıktan sonra neyi eksik yaptığınıanlamış mıdır? Elbette ki hayır!Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç,hala "2020'de madalyaları toplayanülke olmayı arzuluyoruz" demekte.

Oysa her şey ne güzel başlamıştı.Tayyip, 114 sporcuya hitaben;“Sizler, Londra'da, bir yandan ülkeniz,bir yandan arkanızdaki milletiniz içinyarışırken, aynı zamanda 2020'nin deyolunu orada yapacak, kilidini oradaaçacaksınız" deyip ekliyordu: “Bu,1936'dan beri değerlendirdiğimizzaman ulaştığımız en yüksek sayı”. Vehepsine tek tek hediye çeki ve iPaddağıtıyordu. Ancak ne gazın gücü neparanın gücü ne devşirme gücü nede imanın gücü bir işe yaradı. AKP,iktidarı dönemindeki en başarısızolimpiyatı yaşadı (2004 Atina olimpiy-atlarında 10 madalya, 2008 Pekinolimpiyatlarında 8 madalya alınmıştı).Oysa bu ülke 1948'de yineLondra'daki olimpiyatta 12 madalya(6+4+2) kazanabilmişti.

Şimdi yanıtlanması gereken ikisoru var: Bir; bu ülkenin çocuklarısporda niye başarısız oluyor? İki;AKP, özellikle Tayyip, spordakibaşarıyı neden bu kadar önemsiyor?

İlk soruya yanıtı AtletizmFederasyonu Başkanı Mehmet Terziveriyor zaten: “Milli EğitimBakanlığı'nın sistemi, sporcuyetiştirmeye engel bir sistem”. Busaptamaya ek yapmak gerek; MEB'insistemi, uzmanlık gerektiren her türlü“iş”in altyapısını kurmaya engel birsistem. Ama haklarını yememekgerek, 4+4+4 ile en azından dinieğitimin altyapısını mükemmel(!?)kuracaklar. Böylece sosyal bilimler,fen bilimleri, sanat ve sporda en üst

düzey başarılara akılları sıra ulaşacak-lar. Dinin yetmediği yerde de kin-lenecek ve bu motivasyonlabaşarıdan başarıya koşacaklar!

Bu arada 2016 ve 2020 olimpiyat-larında da hezimetin yaşanacağınışimdiden söylemek kehanet olmaya-cak. Çünkü sporda başarı,(devşirmeleri ya da istisnai kişiselemeği saymazsak) uzun zamanayayılan, sistemli çalışmayı ve büyüközveriyi gerektiriyor. AKP'nin MilliEğitim Bakanlarının, yani HüseyinÇelik ve Nimet Baş'ın yarattığıucubeler olan SBS'ler sayesinde, yani6’ncı sınıftan itibaren her yıl sonuyapılan sınavlar sayesinde, o kuşaktayer alan yüzbinlerce çocuk her türlüsosyal, sanatsal ve sportif faaliyetiniterk etmek zorunda bırakıldı. Bukuşağın seyirci olmanın dışında birseçeneği kaldı; milli sporumuz halinegelen “halı sahada futbol oynamak”,spotların altında...

Yeni eğitim bakanı Dinçer’in deasıl önceliğinin sanat, kültür, spor vebilim olduğunu, bu ülkede söyleye-bilecek (tarafsız) tek bir kişi bulunabi-lir mi? 4+4+4’e karşı çıkmak içinileri sürülen onlarca nedene bir debunları eklemek gerek.

Gelelim ikinci soruya! Tayyipspora, daha doğrusu uluslararası are-nadaki sportif başarıya neden bukadar önem veriyor? Aslında AKP,iktidara geldiği günden itibaren, yaniAbdullah Gül’den itibaren, ulus-lararası sahnelerde rol kapmaya hepönem verdi. Bu rol ister sahte istersede sadece bir iddiadan ibaret olsun,biliyordu ki Türkiye toplumunun orta-laması üzerinde önemli bir etkisi ola-caktı. İktidarını devam ettirebilmekiçin çok iyi bir propaganda malzeme-si idi (one minute’nin yarattığı etki!)Ayrıca kendinden öncekilerden farkınıkanıtlamak için bu konuyu da bolcaişleyebilirdi. (Gül, Sezer’den bilmemkaç km daha fazla dış gezi yaptı,bilmem kaç tane daha fazla dış kon-solosluk açtı.) Bunlarla birlikte ulus-lararası pazardaki girişkenliğinin,emperyalistlerin özellikle ABD’nindikkatini çekeceği ve özelgörevlendirmeler içindeğerlendirileceğinin de beklentisiiçindeydi. (Bu beklenti kısmen dekarşılık buldu; Afganistan, Somalili

korsanlar, biraz İran, biraz da Libya.)Tüm bunlara rağmen AKP, ulus-lararası arenadaki ezikliği bir türlüüzerinden atamadı.

Uluslararası ekonomik değer ya-ratma konusunda elinde sadece mü-teahhitler vardı ve on yıl geçmesinerağmen elinde, biraz palazlanmış olsada hala müteahhitler var. Spor da bukonuda çok işe yarayabilirdi. Çeşitlispor organizasyonları için (Formula1, Avrupa Basketbol Şampiyonası,v.b.) çok uğraşıldı, çok para döküldü.Ama olimpiyatların yeri bir başka el-bette. Erzurum’da yapılan üniversite-ler arası kış olimpiyatları ile ya dakendin çal kendin oyna misali TürkçeOlimpiyatları ile karıştırılmasın! Sözkonusu olan Yaz Olimpiyatları. Oncauğraşa rağmen olimpiyatların Türki-ye’de yapılması da becerilemedi, ma-dalya başarısı da sağlanamadı. AKP,uluslararası alanda hala tüm ezikliğiile ortada duruyor. Bu konudaAKP’nin, özellikle Erdoğan ve Davu-toğlu’nun tek bir çıkış yolu olduğukonusunda uzlaştığı aşikar; emperya-lizmin aktif taşeronluğuna daha aktifbir şekilde devam etmek.

Normal şartlar altında (NŞA) Da-vutoğlu’nun çoktan istifa etmesi yada görevden alınmış olması gerekirdi.Göreve getirildiği günden beri koydu-ğu hedeflerin hepsinde çuvalladı. Er-menistan ile sorunları çözme iddi-asından Yunanistan ile olan sorunla-ra, İran ile arabuluculuk iddiasındanIrak merkezi yönetimi ile olan sorun-lara, Tunus-Libya-Mısır müdahale sü-recindeki saçmalamalarına kadar ne-ye el attıysa hepsi yeni krizler doğur-du. Avrupa konusunda hiçbir uzman-lığı olmadığından, AKP orasını Davu-toğlu’na değil, Egemen Bağış’a(onun da ne yeteneği varsa) bağışla-mıştı. Suriye konusunu ise tam bir“Arap saçına” döndürme konusunda-ki yeteneği tartışılmaz. Suriye konu-sundaki beceriksizliğe Tayyip ve Hil-lary bile müdahale etme ihtiyacı du-yuyor.

Tayyip’in Moskova ziyareti (son-radan anlaşıldı ki) Rusya ve Çin inisi-yatifinde gelişen yeni süreçleremüdahil olma amacını taşıyordu.İddialara göre bir süre önce Rusya,Çin ile birlikte hatta ABD ve İran’ın dadahil edildiği ama Türkiye’nin

çağrılmadığı bir toplantı (Şangay’da)organize etti. Suriye gündemli butoplantıdan 25 maddelik bir sonuç-plan çıktı. Buna göre Suriye, 5 fede-rasyondan (Kürt, Sünni, Alevi,Nusayri, Dürzi) oluşacak olan“Demokratik Suriye Birliği”nedönüşecekti. Rusya, Çin ve İran’ınSuriye üzerindeki var olan ve olacakolan tüm çıkarları korunacaktı.Türkiye ise sadece isteğe bağlı tam-pon bölge kurabilecekti. Şangay’daoluşan bu durum bile tek başına,Türkiye’nin nasıl konumlandırıldığınailişkin açık bir kanıttır. Söz konusuaktörler Tahran, Moskova, Şangaymerkezli açık ve gizli çeşitli inisiyatifleroluşturmakta, Türkiye bu süreçtekenarda kalmaktadır. Tayyip’inDavutoğlu’nun yapamadığını yapmagirişimi yani Moskova’ya gitmesi birişe yaradı mı? Elbette yaramadı!Medyaya yansıyanlara göre sadece“sitem edip” gelmiş.

Beş ay içinde üçüncü kezTürkiye’ye gelen ABD Dışişleri BakanıHillary ise hem Erdoğan ile Gül’ehem de Davutoğlu’na ayar verdi.AKP’nin özellikle mezhep ayrışmasıkonusundaki kontrolsüzlüğünü imaeden Hillary, Davutoğlu’nu tamponbölge oluşturulması talebi karşısındaverdiği yanıt da ayarsızlığa işaretti:“Olası adımları konuşabilirsiniz amayoğunluklu bir analiz ve operasyonelbir planlama yapmadan mantıklı vemakul kararlar alamazsınız”. Ama songelişmeler gösteriyor ki AKP hala“dersini” iyi öğrenemedi. Hillary dahaçok gelir, gider.

Emperyalist taşeronlukta kendinikanıtlama ihtiyacı içinde olan,“başarıya aç” AKP hükümeti,“yoğunluklu bir analiz ve operasyonelbir planlama yapmadan” her yolukullanacak.

Bölgede öldürülen her insandanAKP sorumludur

AKP, El-Kaide’nin Suriye’yegeçişinin ve oradaki faaliyetlerininönünü açmıştır. Suriye’de öldürülen(veya hala savaşan) El-KaidecilerTürkiye’de faaliyet gösteren ve MİT’çebilinmemesi imkansız olanşahıslardır. Bunlar Suriye’deki muha-liflerden bile bağımsız hareket eden,vahşet uygulamalarında sınır

tanımayan, Sünni mezhebinin fanatikyorumu olan Selefiliği ideoloji edin-miş katillerdir. AKP, bunlardan medetummaktadır.

Antep’te patlayan bombanın veoradaki ölen insanların sorumlusu,AKP’nin Suriye politikaları ve oradakiicraatlarıdır. AKP milletvekili ŞamilTayyar bile Antep’teki bombanın“Şam’daki patlamanın rövanşı oldu-ğunu” söylüyor. Benzer bir bağlantıyıAntep Belediye Başkanı kuruyor; “An-tep ile Halep birbirini kardeş şehir ilanetmişti”.

AKP’nin Suriye politikası böyle de-vam ettikçe -ki bundan vazgeçme ko-nusunda hiçbir emare gözükmemek-tedir- olacak olanın benzeri şu anLübnan’da yaşanmaya başlamıştır.Lübnan’da Sünni-Alevi çatışmalarınedeniyle çok sayıda ölüm yaşan-maktadır. Benzerinin Türkiye’de ya-şanmıyor (ya da yaşanmayacak) ol-masının nedeni Alevilerin barışçıl ter-cihleridir.

Ancak diğer yandan, Suriye baş-bakan yardımcısı “uyarıyı” gizli falandeğil açıkça söylemekte: Suriye’yemüdahale amacı olanlar “Suriye sınır-larından daha geniş bir alanda müca-dele etmek zorunda kalır”. Bu açıkla-maya yine Suriye tarafından birkaç ayönce yapılan “Şimdi değil ama bir dışmüdahale olursa kimyasal silah kulla-nabiliriz” tehdidini eklemek gerek. Ya-ni AKP, bölgede yaşayan tüm insan-ların hayatları üzerine çok büyük birkumar oynamaktadır. Ve bu kumardevam ettikçe daha çok provokasyonolacak.

Suriye politikalar›n›, iç siyasetmalzemesi yapmaya çal›flanAKP’nin propagandas› beyhudedir

PKK’nin son dönemdeki tüm faali-yeti, iktidar tarafından “Esad’ın maşa-sı olarak davrandığı” propagandasıbiçiminde yayılmaya çalışılıyor. Çak-ma İçişleri Bakanı İdris Naim, An-tep’te patlatılan bomba için “PKK’ninüstlenmemesi onun yapmadığı anla-mına gelmez” diyor. Şemdinli bölge-sinde PKK karşısında uğranılan başa-rısızlık Esad’a bağlanıyor. Bu aradaCHP milletvekili Aygün’den sonraBDP milletvekilleriyle PKK gerillaları-nın gerçekleştirdiği “temas”, AKP’nin“askeri başarı sağlandığı” yalanını

tüm çıplaklığıyla gösterdiği gibi,PKK’nin AKP’yi “müzakerelere zorla-ma” taktiğini bir adım daha ileriyegötürmüştür. PKK, bölgedeki siyasivarlığını, bölge güçlerinden herhangibirine asli olarak bağlamadan ancakbölgedeki dengeleri kullanarak, adımadım büyütmektedir. Ve bu süreçAKP’ye rağmen AKP’yi “masaya otur-maya” mecbur kılacak, çünküAKP’nin bölge politikaları –böyle de-vam ettiği sürece- PKK’yi “dikkate al-madan” ilerleyemez.

AKP’nin iktidar›n› koruma takti¤i:Yalan, Bask›, Rüflvet

AKP, iktidarını korumak için iki he-def belirlemiş durumda; medyayıkontrol altında tutmak ve sağda olasısiyasi temsiliyetleri rüşvet ve şantajlayok etmek değil, içermek. Yalana vemanipülasyona dayalı kendi medyası-nın gücünü arttırırken tüm aykırı ses-leri her türlü yolu kullanarak yok et-meye çalışıyor. Gazetecilerin işindenattırılmasına, tehdit edilmesine enson örnek yine çakma bakan İdrisNaim’den geldi. Kendisini eleştirengazeteciye “O yazıyı alır ağzına tıka-rım” dedi. (İmam-cemaat, Tayyip-Na-im ilişkisi.)

AKP, sağ siyasette oluşacak tem-siliyetleri içerme konusunda isemüthiş başarılı. Numan Kurtulmuş’un“iç edilmesi”nden sonra eski DPGenel Başkanı Süleyman Soylu’nuniç edilmesi hamlesini gerçekleştire-cek. (Bu dönemin en iyi ekonomikyatırımı “sağda parti kurma” girişimiolabilir.)

Diğer yandan Tayyip’in, 30 Ey-lül'deki AKP Kongresi’nden sonra es-kiyen, paslanan parti ve hükümetkadrolarında ciddi değişiklikler yap-ması kaçınılmaz görünüyor. Zaten sa-yıları 70'i bulan ve üç dönem kuralıgereği yeniden milletvekili olamaya-cak isimlere de yeni işler bulunmakzorunda. Yeni dönem tercihleri “se-çimler stratejisini” neye dayandıraca-ğının da göstergesi olacak.

Ancak hiç kimse AKP’den,Tayyip’ten Türkiye ve bölgehalklarının sorunlarını çözecek yenibir dönem politikası beklemesin.Emperyalistler için yaptıkları, yapıyoroldukları ve halklar için yapmadıklarıAKP’nin en büyük referansları!

AKP s›n›rlar›n› zorluyor

Kırklareli’nin Lüleburgaz İlçesi'ndebulunan TekboyBoyahanesi’ndeki işten çıkar-

malar karşısında DİSK/Tekstil üyesi 40işçi direniş başlattı. İşten atılan işçiler 18Ağustos’ta Lüleburgaz Kongre Meyda-nı'nda toplanarak basın açıklaması yaptı.

İstanbul'da 1 Mayıs kutlamalarınınardından 'kamu malına zarar' ve‘2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri

Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet’gerekçeleri gösterilerek 18 Mayıs’tatutuklanan 15 kişi hakkında, 17Ağustos’ta tahliye kararı çıktı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ndeSedat Selim Ay tarafından 1990’lıyıllarda işkence gören 5 kadın, Ay

hakkında suç duyurusunda bulundu. İş-kence mağdurları Birsen Kaya, Arzu De-mir, Zelal Armutlu, Meral Armutlu ve Nu-ran Atmaca, kadın örgütleri ile birlikte 17Ağustos’ta Çağlayan Adliyesi önünde ba-sın açıklaması yaptıktan sonra, Ay'ın TCK94. maddesinden yargılanması için savcı-lığa dilekçe verdi.

17 Ağustos 1999 Marmaradepreminin 13’üncüyıldönümünde TMMOB, İzmir ve

Kocaeli’de basın açıklaması yaptı. Ayrıcaİnşaat Mühendisleri odası, JeofizikMühendisleri odası, Jeoloji MühendisleriOdası ve Mimarlar Odası’ndan da bireraçıklama yayımlandı.

1968'in gençlik önderlerindenHarun Karadeniz, TüM-İGD'ligençler ve İlerici Liseliler

tarafından 15 Ağustos’ta İstanbulKaracaahmet Mezarlığı'nda bulunanmezarı başında anıldı.

12 Eylül cuntası tarafından 20Ağustos 1981’de idam edilenMustafa Özenç, ölüm

yıldönümünde yol arkadaşları tarafındanAdana’daki mezarı başında anıldı.

Y ÖK Disiplin Yönetmeliği’ndeki deği-şiklik, 18 Ağustos’ta Resmi Gazete’deyayımlanarak yürürlüğe girdi. Eski yö-

netmelikteki birçok maddede değişikliğe gidil-mezken, değişiklikler eski yönetmeliği aratmı-yor. YÖK’ün eski Disiplin Yönetmeliği’nebağlı gerekçelerle, 2010 yılında 6 bin, 2011 yı-lında 5 bin 872, 2012 yılının ilk dört ayında isebin 612 üniversiteliye disiplin soruşturmasıaçılmıştı. Bu soruşturmaların büyük bölümüneneden olan maddeler yeni yönetmelikte de ye-rini koruyor. YÖK’ü protesto etmek, siyasi fa-aliyete katılmak, izinsiz olarak kütüphanedenkitap almak, toplantı, protesto düzenlemek veafiş asmak yeni yönetmelikte de suç.

‘DARBEN‹N ‹ZLER‹ DER‹NLEfiT‹R‹L‹YOR’Öğrenci Kolektifleri YÖK Disiplin Yönet-

meliği’nin Resmi Gazete’de yayımlanmasınınardından yaptığı açıklamada, YÖK’ün iddiaettiği gibi darbe yönetmeliğiyle hesaplaşmanınaksine, yönetmelikte darbenin izlerini derin-leştirildiği belirtti. Açıklamada, yumurta atma-nın, saçlarını kısa kestirmenin, puşi takmanın“terör örgütü” üyeliği sayıldığı ve 3 bin öğren-cinin cezaevlerinde olduğu hatırlatıldı. Öğren-ci Kolektifleri’nin açıklamasında, “Yükseköğ-retim kurumunda kişilerin şeref ve haysiyetinizedelemek” diye tanımlanan suçun cezasına

dikkat çekilerek şöyle denildi: “AKP’nin vesermayenin her üniversite ziyaretinden yumur-talarla kovuluşu ve ‘ceketi kirlendiği’ gerekçe-siyle üniversitelilere dava açan AKP’li bakan-lar hatırlandığında bu maddenin nasıl bir ama-ca hizmet ettiği de ortaya çıkıyor.”

‹Z‹NL‹ B‹LD‹R‹ DA⁄ITMAK SUÇ DE⁄‹LBildiri dağıtmak, fikir açıklamak, bir düşün-

cenin propagandasını yapmak eski yönetme-likte “Öğrenciliğe yakışmayan davranışta bu-lunmak, kaba ve saygısız davranmak, toplantıve törenlerde öğretim elemanlarına ayrılanyerleri işgal etmek” gerekçesiyle uyarı cezasınedeni oluyordu. Yapılan değişiklikle suçunsadece gerekçesi değişti: “Tespit edilen yerlerdışında ilan asmak, kurum izniyle asılmış du-yuruları yırtmak ve kirletmek.”

Yeni yönetmelikte, “Mahkeme kararıylakesinleşmiş olmak kaydıyla, suç işlemek ama-cıyla örgüt kurmak, böyle bir örgütü yönetmekveya bu amaçla kurulan örgüte üye olmak, üyeolmamakla birlikte örgüt adına faaliyette bu-lunmak veya yardım etmek” okuldan atılmagerekçesi kabul edildi. Üniversite içinde izinsiztoplantı yapmak 1 haftadan 1 aya kadar cezasebebi sayılacak.

TECAVÜZE CEZA ‹ND‹R‹M‹ NEY‹NDE⁄‹fi‹M‹

Daha önceden yükseköğretim kurumundançıkarma sebebi olan “din, dil, ırk ve mezhepaçısından kutuplaşmaya yol açmak, bir kişiyeveya gruba işkence yapmak” yeni yönetmelik-te iki yarıyıl uzaklaştırmayi gerektiriyor.Ayrıca yapılan değişliklerden birinde detecavüz suçunun cezası düşürüldü. Tecavüz veyükseköğretim kurumlarında cinsel tacizdebulunmak suçuna mevcut yönetmelikte okul-dan atılma cezası verilirken, yeni yönetmeliktebu suçun karşılığı; iki yarıyıl uzaklaştırmacezası olacak. Böylece AKP’nin yargısındansonra YÖK’ü de kadın düşmanlığının cezasınıhafifletti. Yeni yönetmelik, yönetmeliğinyürürlüğe girdiği tarihten önce soruşturmasınabaşlanmış, ancak tamamlanmamış bulunandisiplin soruşturmalarında da uygulanacak.

Disiplin yönetmeliğinde yapılan değişiklikle darbeyle hesaplaştığını iddia eden YÖK, 12 Eylül ruhunu taşımaya devam ediyor.Oysa YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya “Hedefimiz, daha özgürlükçü öğrenci disiplin yönetmeliği” diye yola çıktıklarını söylemişti

Ha darbenin, ha AKP’nin YÖK’ü

Hopa’da 9’uncusu düzenlenenKemalpaşa Halk Festivali’nin

kapanış etkinliğinin olduğu saatler-de Halkevi Kemalpaşa Şubesi’ne fa-şitler saldırdı.

Halkevi şubesi yanındaki belediyedüğün salonundan çıkan faşistler,Kemalpaşalıların festivalde olmasınıfırsat bildi ve salon girişindeki "Ka-ranlığa karşı horona duralım" pan-kartını indirmeye çalıştı. Halkevcile-rin müdahale etmesi sonucu saldırıHalkevi şubesine yöneldi.

Hopa Halkevi Şube Başkanı Ka-mil Ustabaş’ın verdiği bilgiye göre,

Halkevi'nde bulunan Yoldaş Gü-müşkaya, Dursun Ali Koyuncu,Tuğrul Kaynar, Burak Çakır, Ege-men Şahin ve Melike Ardıç yaralan-dı. Yaralanalardan dördü Rize'yesevk edildi. Saldırı sonucu Halke-vi'nde büyük maddi hasar meydanageldi.

Bölgeye gelen jandarma saldırıyıgerçekleştiren faşislere değil Halke-vi’ne sahip çıkan Kemalpaşalılarasaldırdı. Jandarma önce gaz sıktı,sonra da havaya ateş ateş açtı. Yaşa-nan saldırının failleri belli olmasınarağmen jandarma yalnızca bir kişiyi

gözaltına aldı.

‘HALKEVLER‹ HALKTIR!’Halkevleri Genel Başkanı Oya

Ersoy, bir açıklama yaparak Ho-pa’da faşist provokasyon ve saldırıla-rın Halkevleri’ne yönelmesinin şaşır-tıcı olmadığını dile getirdi. Ersoyşunları söyledi: “80 sonrasının enkaranlık günlerinden beri Hopa’dakesintisiz biçimde mücadelelerinisürdüren, devrimci değerleri bugü-nün mücadelesi içinde yaşatan, çay-da sömürüye, derelerin satılmasınakarşı mücadelenin, Hopa halkının

siyasal iktidara karşı 31 Mayıs2011’deki direnişinin en önünde yeralan Halkevciler, Hopa halkının de-ğerlerine ve mücadelesine dönüksaldırı politikalarında hedef halinegetirilmektedir. Hopa’da Halkevci-lere dönük her saldırı halka yapıl-mıştır, çünkü Hopa Kemalpaşa’daHalkevleri halktır.”

Metin Lokumcu’nun öldürüldüğü31 Mayıs 2011’deki direnişte, AKPkaranlığına meydan okuyan Halkev-ciler, “tek yol sokak tek yol devrim”pankartı üzerinden Başbakan tara-fından hedef gösterilmişti.

Karanlığa karşı horona duranlara saldırı

Page 4: 164'üncü Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

423 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

AKP’nin Kürt politikasının askeri ayağı Şemdinli çatışmalarında, politik ayağı iseHüseyin Aygün’ün kaçırılması ve BDP-PKK buluşmasında yerle bir oldu. Krize girdikçesaldırganlaşan, saldırdıkça krizi derinleşen AKP, Antep’te “iflas” bayrağını çekti

A K P ’ D E Ç Ö Z Ü M Y O K , Y Ö N E T ‹ M Y O K , ‹ K N A Y O K , Ö L Ü M V A R

Bunun adı iflas

‹dris Naim fiahin gövde gösterisi için gitti¤i Hakkari’de de asker cenazesi için gitti¤i Antep’te de protestoyla karfl›laflt›. Soldaki resim fiahin’in Hakari’deki protestoda s›¤›nd›¤› dükkan›n önü. Sa¤daki resim Antep’ten bir asker cenazesi. Altta da 2012 fiemdini kucaklaflmas›.

B ir İçişleri Bakanı düşünün ki,üç gün içerisinde önceHakkari’de bombalar altında

yaşamaya çalışanlar tarafından, sonraAntep’te bir asker cenazesine katılan-lar tarafından protesto ediliyor.Birinde taşların, diğerinde pet şişelerinhedefinde. Birinde “katil”, diğerinde“işbirlikçi” sloganlarıyla yuhalanıyor.Birinde esnaf dükkanına, diğerindepolis minibüsüne sığınarak protesto-lardan kaçıyor. İdris Naim Şahin’in üçgün içinde düştüğü “ibretlik” hal,AKP’nin savaş politikasının iflasettiğini kanıtlıyor.

İflasın bir diğer görünümüAntep’teydi. Şehit Kamil İlçesi’ndebomba yüklü araçla sivillere yönelikdüzenlenen saldırıda 9 kişi öldü, 69kişi yaralandı. BDP il ve ilçebaşkanlıkları, saldırının kısa bir süresonrasında saldırıya uğradı. Bir süresessizliğe gömülen medya da faturayıhızlıca PKK’ye kesti. PKK isesaldırıyla ilgisi olmadığını açıkladı.Kriz, saldırının kim tarafından değil,neden yapıldığında gizliydi. AKP’ninülke içinde ve dışında savaşıtırmandırması, nereden geldiği belir-siz, bu tip saldırıları beraberindegetiriyordu.

HAKKAR‹’DE DEVLET YOKGER‹LLA VAR

AKP, Kürt sorununu yönete-memesinin bir sonucu olarak yenisavaş stratejisini devreye sokmuştu.Kürt hareketi Kandil’de ve hapis-hanelerde sınırlandırılacak, bölgeneoliberal dönüşümler ve özel savaşyöntemleriyle baskılanacaktı. Bu, Kürthareketinin askeri alandaki karşıstratejisiyle ters yüz edildi.

Bölge halkının anlatımlarına göre

sayısı bini bulan gerilla, temmuzortasında İran-Irak-Türkiyesınırlarının kesiştiği Yüksekova-Şemdinli-Çukurca hattına konuşlandı.23 Temmuz’da ise PKK, Şemdinli’dedenetimi eline geçirdiğini açıkladı.KCK Yürütme Konseyi BaşkanıMurat Karayılan’ın “Gerilla ‘vur-kaç’yerine ‘vur-kal’ taktiği ile mevzileni-yor” açıklamasının ardından kırda vekent merkezinde peş peşe saldırılaryaşandı. 15 Temmuz’da SilvanKomando Taburu timlerinin pusuyadüşürülmesi sonucu 13 asker ölürken,1 Ağustos’ta da Van-Başkale yolundaseyir halindeki araca yapılan saldırıda3 asker yaşamını yitirdi. 5 Ağustos’taGeçimli Karakolu’na düzenlenensaldırıda 6 asker ve 2 korucu, 13Ağustos’ta da Şırnak Beytüşşebap’takisaldırıda ise 3 asker öldü. Resmirakamlara göre 15 Temmuz-17Ağustos tarihleri arasında 37 güvenlikgörevlisi hayatını kaybetti. Sözleşmelierlerin ve özel harekatçıların“sözleşme gereği” öldürüldüklerininaçıklanmadığı iddiaları da bu süreçtegündeme geldi.

Çatışmalar Hakkari ve çevresindeyoğunlaşmışken, bir saldırı haberi deülkenin diğer ucundaki Foça’dan gel-di. 9 Ağustos’ta Deniz Üs Komutanlı-ğı’na bağlı bir askeri araca geçişi sıra-sında uzaktan kumandayla bombalısaldırı düzenlendi. Daha sonra daağaçlık alandan ateş açıldı. Saldırı da 2asker öldü, 11’i yaralandı. Saldırının,sınır ötesi harekatlarda yer alan özeljandarma komandolarının eğitim yap-tığı Foça’da meydana gelmesi, savaşıbölge dışına çıkartabileceği mesajınıiçerdi. Foça saldırısı sonrasında asker,Şemdinli’deki yoğunlaşmasını azalt-mak zorunda kaldı.

YALANCININ MUMU YATSIYAKADAR

AKP ve TSK, 20 gün boyuncasüren sessizliğini 11 Ağustos’ta bozdu.Hakkari Valisi Orhan Alimoğlu’nun“Operasyonlar başarıyla sonlandırıldı.Şemdinli’de hayat normale döndü”dediği sıralarda, PKK Çukurca’da da

denetimi eline aldığını duyuruyordu.Bölgede incelemelerde bulunan BDPHakkari Milletvekili Adil Kurt, “Bubilgilerle kamuoyu ne kadar iknaedilebilir?” diye sorarken bu sürenin24 saat bile olmadığı ortaya çıktı.

Medyada “arkalarına bakmadankaçtıkları” iddia edilen gerillalar, bir

gün sonra, 12 Ağustos günü CHPMilletvekili Hüseyin Aygün’ü kaçırdı.Aygün, serbest bırakılmasınınardından eylemin propagandaamacıyla yapıldığını, Kürtlerin barış veözgürlük istediğini dile getirdi. PKK,AKP’yi sadece askeri alanda değil,propaganda eylemleriyle de

sıkıştırıyordu. AKP’nin şoven yüzühenüz ilk açıklamalarda kendisini gös-terirken, MHP de AKP’ye sondönemde verdiği desteği sürdürdü.CHP’deki ulusalcıların sesi ise KemalKılıçdaroğlu’nun Aygün’e destek ver-mesiyle kısık kaldı.

‘2012 fiEMD‹NL‹KUCAKLAfiMASI’

Hüseyin Aygün eylemiyle bölgedekivarlığını sürdürdüğünün mesajınıveren PKK, 17 Ağustos günü de“basının karşısına çıktı”. İncelemeler-de bulunmak üzere Şemdinli’ye gidenve aralarında BDP milletvekilleri ileDTK, ESP, EMEP, ÖDP ve SDPyöneticilerinin de bulunduğu heyetinönü yol kontrolü yapan gerillalarcakesildi. Heyettekiler gerillalar ilesarılırken, karşılıklı barış ve özgürlüktemennileri dile getirildi. Milliyetgazetesi yazarı Kadri Gürsel’in “2012Şemdinli Kucaklaşması” dediğibuluşma, AKP ve MHP tarafındanbüyük bir tepkiyle karşılanırken, CHPdevletin nerede olduğunu soruyordu.

Yaklaşık bir aydır sorulan “Şemdin-li’de ne oluyor?” sorusunun yanıtıAKP’de. AKP, Kürt sorununu çözmekbir yana artık idare bile edemiyor.Krizi daha çok saldırarak aşmayaçalıştıkça batağa daha fazla saplanıyor.

Milli Savunma Bakan› ‹smet Y›lmaz, CHP ve BDPmilletvekillerinin soru önergelerine verdi¤i yan›tlar-da, çat›flmalarda ve k›fllalarda ölen asker say›lar›n›aktard›. Y›lmaz, Ocak 2002-Temmuz 2012 aras›nda818 askerin çat›flmalarda yaflam›n› yitirdi¤inisöylerken, Ocak 2002-Mart 2012 döneminde ise

1470 askerin k›fllada hayat›n› kaybetti¤ini belirtti.Y›lmaz’a göre k›flladaki ölümlerin 934’ü “intihar”olarak kayda geçti. AKP iktidar›nda k›flladaki askerintiharlar›n›n, çat›flmada ölen asker say›s›ndan fazlahale gelmesi, “Çat›flmalarda ölen askerlerin say›s› m›gizleniyor?” sorusunu akla getiriyor.

İntihar eden,çatışmadaölenden fazla

Özgür Suriye Ordusu saflarındagirdiği silahlı çatışmada

öldürülen El Kaide militanlarınaTürkiye’den bir isim daha eklendi.El Kaide davalarının avukatı Os-man Karahan ve 2003’te İstan-bul’da gerçekleşen saldırılarınplanlayıcısı Azad Ekinci’nin ağabe-yi Metin Ekinci’den sonra, BakiYiğit de Halep’te öldürüldü.

El Kaide’nin Türkiye yapılan-ması içinde faaliyet gösterdikleriiddiası, İstanbul HSBC ve Sinagogsaldırılarıyla ilgili yargılanan sanık-lardan 14’ü 2006’da tahliye edilir-ken Yiğit, 2008’de müebbet hapsemahkum edilmiş ancak Yargıtay’ınbozduğu davada yerel mahkemetarafından 2010’da tahliye edilmiş-ti. Tahliye, bir süre önce Balyoz da-vasında görevden alınan Savcı Sa-vaş Kırbaş'ın talebiyle gerçekleş-mişti. Savcı Kırbaş, "tutukluluğunbir tedbir" olduğunu belirterek Ba-ki Yiğit'in tahliyesini istemişti.

Uzun tutukluluk halleri pek çokdavada önemli bir sıkıntı; ancak ElKaide davalarında tahliyelere ge-rekçe oluyor. Davalardaki tahliyekararları da dikkat çekici. Özellikle2012 yılı örgütün davalarında tahli-yelerin arka arkaya geldiği bir yıloldu. 10 Şubat’ta Ankara 12. AğırCeza Mahkemesi, örgüte üye

oldukları iddiasıyla haklarında da-va açılan 16 sanıktan 15'ini tahliyeetti. Van’da Nisan 2011’de düzen-lenen operasyonlarla başlayan ve 8kişinin yargılandığı davada tutukluolan tek sanık 24 Nisan’da tahliyeedildi. 16 Temmuz’da da Adana 7.Ağır Ceza Mahkemesi’nde devameden davada yargılanan 4 kişi tah-liye edildi.

TAHL‹YE OLAN SOLU⁄USUR‹YE’DE ALIYOR

Tahliye edilenlerin -şimdilik birkısmının- haberlerinin Suriye’dengelmesi ise ayrıca önemli. BakiYiğit’in birkaç ay önce OsmanKarahan ve Metin Ekinci’nin de

içinde olduğu grupla Suriye’yegeçtiği sanılıyor. El Kaidecilerinserbest bırakılmalarının ardındanrahatça Suriye’ye giderek Esadrejimine karşı Suriye’de isyancılarlabirlikte savaşmaları tesadüf olmasagerek. Üstelik, daha önce SovyetlerBirliği’ne karşı Afganistan’da bir-likte hareket ettiği ABD ve hiçbirşekilde karşı karşıya gelmediğiAKP de kendisi gibi Esad’ıngitmesi için aynı safta yeralmışken…

Türkiye'nin Suriye’de silahlı mu-halefete silah, para ve istihbarataktarımını konu alan haberlerABD ve İngiliz basınında son bir-kaç aydır zaten sıkça yayımlanıyor-

du. Bu defa da, Suriye’de Esad re-jimine karşı savaşan El Kaide mili-tanlarının Türkiye üzerinden dışyardım aldıklarının itirafı geldi. ElNusra Cephesi adı altında Esad re-jimine karşı savaşan El Kaide bağ-lantılı grup, Washington Post’layaptığı görüşmede Türkiye üzerin-den dış yardım aldıklarını itiraf etti.

Kısacası AKP ve gizli ortak ElKaide, Suriye’de kol kola ilerliyor.Bu, sadece Suriye üzerinden yürü-yen bir ortaklık değil. Mustafa Pe-köz, Sendika.Org’da yer alan“AKP Selefilerle Kol Kola: El Ka-ideleşen AKP” başlıklı makalesin-de bu ilişki ağını tek tek kişi ve ör-güt isimleri vererek sunuyor. Pe-köz, Suudi Arabistan’dan maddiyardım aldığını belirttiği El Kaide-cilerin İslam’ın gelişmesinde veyasistemin İslamlaşmasında önemlibir görev üstlendiğini düşündükleriAKP’yi desteklerken, İslamcı kör-fez sermayesine ihtiyaç duyanAKP’nin de bu örgütlenmenin kar-şısında durmadığına dikkat çekiyor.

Ancak bu beraberliğinmuhtemel bir alanı daha var; AKP,Suriye’de savaşan ve PKK’yi dedüşman olarak gören KaidecileriKürtler’e karşı da kullanmakisterse ne olur, önümüzdeki günlergösterecek.

Polisin silahından çıkan kurşunlartartıştığı kişilerin canını aldı. Sokakortasında insan öldüren polislere amirleri“tebrik” mesajları gönderdi. Üniversiteöğrencisi Şerzan Kurt’un katili olan polisiçin mahkeme hala karar vermedi.Polisin başındaki isim, İçişleri Bakanıİdris Naim Şahin, onlarca insanınölümüne neden olan gaz bombasını“tamamen doğal bitkilerden imal edili-yor” diyerek savundu. Bunlar yetmiyor-muş gibi, adı ölümle bir olan polis süttençıkmış ak kaşıkmış gibi, ÖğrenciKolektifleri üyelerinin ailelerini telefonlaarayıp “çocuğunuzun arkadaş çevresikötü” diyerek taciz etti. Ülkede bunlaryaşanırken, Emniyet Genel Müdürlüğübünyesinde görev yapan yaklaşık 270 binpolis bulunurken görevinde üstün başarıgösterenlere verilen “maaş artırma” ve“para ödülü” alan polis sayısı son 10yılda 248 bin 69 oldu.

Polisin sadece 13-17 Ağustos tarih-lerindeki icraatları:

13 Ağustos günü İzmir Limontepe’deekip otosuna çarpan araçtakilerletartışan polis ateş açtı. 17 yaşındakiEmrah Barlak hayatını kaybetti. 15Ağustos günü Antalya’daki bir emniyetmüdürü, Barlak’ın katiline tebrik mesajıyolladı. Savcılık soruşturmada “gizlilik”kararı aldı.

15 Ağustos günü İçişleri Bakanı İdris

Naim Şahin, biber gazının “tamamen do-ğal” olduğunu söyledi ve ölüme nedenolmadığını iddia etti. 30 Mayıs 2012’deÇayan Birben, 21 Mart’ta İstanbul’dakiNewroz’da kafasına biber gazı isabeteden Hacı Zengin, 26 Temmuz 2011'deŞırnak Silopi’de gaz bombası başına isa-bet eden 13 yaşındaki Doğan Teyboğa 31Mayıs 2011’de Hopa’da polisin kullandı-ğı gaz bombasına maruz kalan Metin Lo-kumcu… Hepsi biber gazı nedeniyle ha-yatını kaybetti.

17 Ağustos günü görülen Şerzan Kurtdavasında, Şerzan’ı öldüren mermilerinçıktığı silahın sahibi polis Gültekin Şa-hin’e hala bir ceza verilmedi. Ve mahke-me 7 Eylül’e ertelendi.

ALO BEN POL‹S MEMURU BARIfiAğustos 10-16 tarihleri arasında İstan-

bul’da adının Barış olduğunu ve polis ol-duğunu söyleyen bir kişi, Öğrenci Kolek-tifleri üyelerinin ailelerini arayarak “Ço-cuğunuzun arkadaş çevresi kötü” diyerektaciz etti. Ailelerinin arandığı 0 505 34580 27 numaralı telefonu Bilinmeyen Nu-maralar Servisi’ne soran öğrenciler “Hat-tın sahibi ve kimlik bilgilerinin gizlendiğiiçin bilgi veremiyoruz” yanıtını aldı.

Polisin saldırılarının artması üzerineÇağdaş Hukukçular Derneği '444 155 9İmdat Polis' hattı kurdu. İstanbul Barosuda İşkence Komisyonu oluşturdu.

Polisin adı ölümle bir Bir yardım da Suriye’deki El Kaide’den

Page 5: 164'üncü Sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

523 Ağustos 2012 / 5 Eylül 2012

iklimkıta7 5

Mayıs ve haziran aylarındaki seçimlerdengüçlenerek çıkan faşist Altın Şafak, göç-

menlere yönelik saldırılarını artırıyor. 12Ağustos’ta Atina’daki Anaksagora Cadde-si’nde Iraklı bir göçmen Altın Şafak üyesi 5 ki-şi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Dahaönce de iki Faslı ve bir Romanyalı göçmensaldırıya uğramış, namaz kılan insanlara gazbombası atılmıştı. Neonazi olarak adlandırıl-maktan rahatsız olmayan Altın Şafak, “Yuna-nistan’ın göçmenlerden temizlenmesi” gerek-tiğini her fırsatta dile getiriyor.

Fransız otomotiv üreticisi Renault bünyesin-deki Samsung Motors’un Güney Kore’deki

fabrikasında işçilerin yüzde 80’inin işten çıka-rıldığı duyuruldu. İşten çıkarma kararının 4700kişiyi kapsayacağı ifade edildi. Şirket, kararını“İşçilerin gönüllü işten çıkarılması” olarakaçıkladı. Bu kavrama göre şirket, işçilere enfazla iki yıllık kıdem tazminatı haklarını ve ço-cuklarının eğitim masraflarını ödeyecek. Buödemeleri kabul eden işçiler “gönüllü işten çı-karılmış” olacak, “gönülsüz” olanlar ise haklarıverilmeden kapı dışarı edilecek.

İşten gönüllü çıkarıldılar

Ocak 2011’de Bin Ali rejiminin devrilmesin-den sonra İslamcı Ennahda Partisi’nin ik-

tidara geldiği Tunus’ta kadınlar sokağa çıktı.“Kadınlar, haklarınız için ayağa kalkın” diyerekbaşkentte yürüyen binlerce kadın, Ennahda’nınanayasa taslağına tepki gösterdi. Kadınlar, 1956Anayasası ile güvence altına alınan kadın-erkekeşitliğinin, çokeşlilik yasağının ve medeni hak-larının ellerinden alınmak istendiğini belirtti.Eylemde yapılan konuşmada “Büyük gerileme-ler küçük bir adımla başlar. Bugün sessiz kalır-sak, bir gün daha ciddi kararlar çıkmış olmasınaşaşırır kalırız” denildi.

Tunuslu kadınlar sokakta

İsrail’in Gazze’ye 27 Aralık 2008’de başlattı-ğı ve 20 gün sürdürdüğü Dökme Kurşun

Operasyonu’ndaki cinayetler ile ilgili yürütü-len bir soruşturma sonuçlandı. İki Filistinli ka-dını katleden İsrail askerine verilen bir yıllıkhapis cezası “çok bulunarak” 45 güne düşürül-dü. Mahkeme, cezai indirimini “savaş halindeolma” ve “kasıt olmama” gerekçelerine da-yandırdı. Olayda iki Filistinli kadın, karşılıklıçatışmalar sırasında beyaz bayrak kaldırarakteslim olmuş, kadınların yanına giden İsrail as-keri Filistinlileri göz göre göre katletmişti.

Gazze’de İsrail adaleti

Bir göçmen daha öldü

G Ü N E Y A F R ‹ K A ’ D A K A T L ‹ A M S O N R A S I T A N I D I K S L O G A N

Ölmek var, dönmek yok!M arikana platin

madeni, GüneyAfrika’nın kuzey-

doğusunda, dünyanın enbüyük üçüncü platin üreticisiLondra merkezli Lomnintarafından işletiliyordu.Madende yıllardan bu yanaörgütlü Ulusal Maden İşçileriSendikası (NUM), GüneyAfrika yönetimi ve Lonminişvereniyle sık sık işbirliğinegiderek hak alıcı bir çizgidenuzaklaşan işbirlikçi karakteresahipti.

KARA KITADA SARISENDİKA

NUM’un “sararan” rengi,haklarını ancak fiili ve meşrubir mücadele ile alabilecekleri-ni gören işçilerin daha militanbir çizgi izleme iddiasındakiMaden ve İnşaat İşçileriSendikası’nda (AMCU)örgütlenmesine yol açtı.AMCU’nun madende güçlen-mesi, iki sendika arasındakigerilimi sık sık su yüzüneçıkardı. İşçilerin, ücretlerinyükseltilmesi talebiyle aldıklarıgrev kararı, NUM tarafındanbenimsenmedi. NUM, “eğitim-siz” dediği işçiler için istenenzam oranını gerçekçi bulmadıve grevi “yasadışı” ilan etti.Buna karşın 3 bin işçinin 10Ağustos’ta başlattığı greveengel olamadı.

Güney Afrika’nın son yıllar-da gördüğü en kitlesel eylemeilk saldırı direnişin içinden,işbirlikçi NUM’dan geldi.AMCU üyesi işçilere önceNUM üyeleri, peşinden polissaldırdı. Polisin kurşun sıktığıişçilerden 8’i yaşamını yitirdi.NUM, “yasadışı grev yapmak”ile AMCU’yu hedef gös-terirken, AMCU GenelBaşkanı Joseph Mathunjwa“Gerekirse burada ölürüz.Greve devam!” diyerek mey-dan okudu.

Güney Afrika hükümeti,grevi “içerden” sonlandırama-yınca açık katliam yönteminidevreye soktu. 17 Ağustos

günü grev alanına gelen polis,gaz bombasıyla dağıttığıişçilere daha sonra kurşunyağdırdı. 34 kişinin öldüğükatliamın görüntülerinde,polisin can çekişen işçilerinölümünü izlediği görüldü.

‘KATLİAM KÖTÜ, GREVDAHA KÖTÜ’

Apartheid rejimine karşımücadeleci bir sendikal hare-ketin örneği Güney AfrikaSendikaları Konfederasyonu(COSATU), hükümetle yakınilişkilerini gözeten bir açıklamayaptı. Katliamı ikinci planaiten konfederasyon, işçilerinücretlerinin yükseltilmesinin“azami disiplin”den geçtiğiniöne sürdü. COSATU veNUM’un üyesi olduğu, NUMGenel Başkanı Senzeni Zok-wana’nın ise genel başkan yar-dımcılığını üstlendiği KüreselSanayi İşçileri Sendikası (In-dustriALL) da greve tepki gös-terdi. Katliamı “kınama” ilegeçiştiren IndustriALL, olayla-rın sorumlusu olarak“NUM’un örgütlülüğünü zayıf-latmayı amaçlayan sarı sendi-ka” sözleriyle nitelediği AM-CU’yu işaret etti. Açıklamadaişçiler işlerine geri dönmeye veiş huzurunu korumaya davetedildi.

‘ÖLDÜRSENİZ DEHAKKIMIZI İSTİYORUZ’

Saldırı görüntüleri büyükyankı uyandırdı. Türkiye dahilpek çok ülkede emekçilerdayanışma eylemleri örgütledi.Lonmin’de örgütlü AMCU ilekatledilen işçi yakınları grevalanında bir araya gelerekkatledenlere mesaj gönderdi:“Bizi tekmeleyebilir, dövebilir,üzerimizde tepinebilir, hattaöldürebilirsiniz. Bizhaklarımızı almadan işimizedönmeyeceğiz.” İşçiler, artıksadece hak mücadelesi değil,aynı zamanda katillerin ceza-landırılması talebiyle bir adaletmücadelesi yürüttüklerini ilanetti.

Para ‘beyazlaştırır’Güney Afrika, Apartheid rejimine

karfl› Nelson Mandela’n›n önderlerindenoldu¤u Afrika Ulusal Konseyi’nin (ANC)yürüttü¤ü mücadele ile bilinir. Ülkede›rkç›l›¤›n 1990’l› y›llarda sona erdi¤i vedemokratik bir rejim infla edildi¤isöylenir. Hatta bu iddia, Mandela’n›nyürüttü¤ü müzakere süreci örnek gös-terilerek, Kürt hareketinin ulusalmücadelesi ile benzefltirilir. Siyahilerinon y›llar boyu yürüttü¤ü ›rkç›l›k karfl›t›mücadelenin pay› kuflkusuz tart›fl›lmaz,ancak “demokratik” oldu¤u önesürülen bugünün Güney Afrika’s›n›ninflas›ndaki iki önemli etken esgeçilmemelidir: Neoliberalizmle uyum-lu bir yeni sömürge rejimi gereklili¤i ve›rkç›l›k karfl›t› harekette güçlenensosyalistleri bast›rmak.

Yeni rejimin inflas›nda ANC’nin1994’te geldi¤i ve halen b›rakmad›¤›iktidar›nda yürüttü¤ü müzakere süreç-

lerinin büyük önemi var. Ulusal kurtu-lufl hareketindeki sosyalist unsurlar› veiflçi s›n›f› örgütlülü¤ünü bu “uzlaflmac›-l›k” süreci içinde eriten ANC, 2000’lerdetamamen neoliberal politikalar› benim-sedi. Halk›n en temel haklar› piyasayaaç›ld›, iflsizlik yüzde 40’lara f›rlad›, yok-sulluk ve proleterleflme yayg›nlaflt›. Birdönem renkleri nedeniyle katledilen“siyah iflçiler”, bugün s›n›flar› nedeniylekurfluna dizilir oldu.

“Demokratik neoliberal” rejim,COSATU örne¤inde görüldü¤ü gibi, iflçis›n›f›n›n bir dönemki ilerici unsurlar›n›da sistemle bütünlefltirdi. Ancak mülk-süzlefltirme ve proleterlefltirme dalgas›,yeni toplumsal hareketlerin önünü açt›.Enerji alan›n›n piyasaya aç›lmas›yla bir-likte gelen zamlar, yüz binleri sokaklaradöktü. Suyun özellefltirilmesi sonras›yay›lan kolera 260 kiflinin can›n› al›nca,su hakk› mücadelesi büyüdü.

Güvencesizli¤in dayat›ld›¤› fabrikalar-dan grev sesleri yükseldi. E¤itimemekçileri, ücretlerdeki eflitsizlik vek›rp›lan haklar› karfl›s›nda meydanlar›doldurdu.

Son olarak, platin, alt›n ve kromüretiminde dünyan›n en önde gelenülkesi olan ve dünya platin üretimininyüzde 80’ini karfl›layan Güney Afrika’da,ülkenin en büyük platin madenindegrev karar› al›nd›. Grevdeki iflçilereyönelik katliam, Emniyet Bakanl›¤›Sözcüsü Zweli Mnisi taraf›ndan “Poliskendisini korumak için atefl açt›” söz-leriyle savunuldu. Böylece ›rksalayr›mc›l›¤a karfl› yürüttü¤ü mücade-leyle yeni bir rejim kuran Güney Afrika,neoliberal dünyaya ayak uyduraraks›n›fsal ayr›mc›l›¤›n hüküm sürdü¤ü birülke haline geldi. Özetle, para GüneyAfrika’n›n yeni egemenlerinibeyazlaflt›rd›!

Apartheid (ırk ayrımcılığı) rejimi bitti ama saldırı neoliberalizmle sürüyor. Ne sarı sendikalar ne de devletkatliamı işçileri mücadeleden döndürebildi

Kıbrıs’ta bağımsızlık ve söz, yetki,karar hakkını isteyen Kıbrıslılar,

Baraka Kültür Merkezi’nin çağrısıyla 14Ağustos’ta Çağlayan Parkı’nda bir arayageldi. Etkinlikte sahne alanlar şarkıları,şiirleri, tiyatro oyunları ve konuşmaları ile“Bağımsız Kıbrıs” taleplerini güçlü birbiçimde haykırdı.

Sunuculuğunu Serkan Soyalan’ınüstlendiği etkinlikte açılış konuşmalarınıtiyatro sanatçıları Yaşar Ersoy ve CengizBozkurt ile şair Sezai Sarıoğlu yaptı. ŞairGürgenç Korkmazel ve İsmail Işınsoy daşiirleriyle etkinliğe katkı sağladı. BarakaKültür Merkezi’nin açıklamasında Kıbrıshalkının tarih boyunca acının tadınamaruz bırakıldığı ve bedel ödediğihatırlatıldı. Kıbrıs’ın bağımsızlığını ve ege-menliğini kazanması için kendi üretiminesahip çıkması gerektiği vurgulananaçıklama “Kıbrıslı Türk halkı, onlarcayıldır verdiği mücadelenin, yüreğindeçarpan özlemin adını koydu artık:

Bağımsız Kıbrıs!” sözleriyle son buldu.Açılış konuşmalarının ardından

Baraka Tiyatro Ekibi, bağımsızlıkmücadelesine karşılaşılan engelleri anla-tan ve dinsel gericiliği, erkekegemenliğini, doğanın talan edilmesinieleştiren bir oyun sergiledi. Yıltan Taşçıve Adamos ise Türkçe ve Rumcaşarkılarıyla, Alkapon Cem Karacaparçalarıyla, Arda Gündüz ve Sıkıfıkıgrubu da performanslarıyla kitleyicoşturdu. Şenliğin finalinde sahne alanBaraka Müzik Topluluğu Sol Anahtarı dadevrim şarkıları ve Kıbrıs ezgileriyleetkinliği sonlandırdı. Etkinliğe çok sayıdaKıbrıslı aydın, sanatçı ve yazar ile sendikatemsilcileri destek verdi. Halkevleri, ÖDPve BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önderde dayanışma mesajlarını sundu. Şenlik,başladığı gibi, “Bağımsız Kıbrıs, bütünhalklar kardeştir”, “Bağımsız Kıbrıs, tekyol devrim”, “Halklar kardeş, Ankaragalleş” sloganlarıyla sona erdi.

Mayıs ayında İran’dan dönen11 Lübnanlı Şii hacının

Türkiye sınırında kaçırılması olayı,AKP’nin başına çorap örmeyedevam ediyor. Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu’nun “Kaçırılanhacılar Türkiye’de” açıklamasınınüstü, tekzip metinleri ve “çevirihatası” gerekçeleriyle örtüldü.Lübnanlı sosyalist gazeteci AhmetDırki, Lübnanlı hacılarınkaçırılmasının, CIA emriyleTürkiye tarafından gerçekleştiril-diğini öne sürmüştü.

AİLELER UYARDIİddialar sonrasında akıbeti

belirsiz kalan Lübnanlı hacıların

aileleri, 10 Ağustos günüTürkiye’nin Lübnan Büyükelçiliğiönünde bir eylem yaptı. Aileler,kaçırılanların can güvenliğindenAnkara’yı sorumlu tuttu ve şöylededi: “Unutmasınlar ki Lübnan’dada Türk askerler, diplomatlar veyurttaşlar var. Yakınlarımızserbest bırakılmadığı taktirdebizim için de Türkler Lübnanlılar-dan daha önemli olmaz”.

VE KAÇIRMALAR BAŞLADIAKP, Şii ailelerin tepki ve

tehditlerine kulaklarını tıkadı.Ancak Lübnan’dan peş peşekaçırılma haberleri gelmeyebaşladı. 15 ve 16 Ağustos tarih-

lerinde düzenlenen iki farklıeylemde 20 Suriyeli muhalif ilebirlikte Aydın Tufan Tekin veAbdülbasit Arslan adlı iki Türkiyeyurttaşı da kaçırıldı. KaçırılanLübnanlılardan birinin mensubuolduğu Mikdat aşireti, Tekin’inkaçırılmasını üstlenirken, Arslan’ıkaçırma eylemini ise henüz üstle-nen olmadı.

Lübnan’daki kaçırma eylem-leri, Ortadoğu’daki hükümetler-den bölgesel örgütlere, ABD’denRusya’ya kadar pek çok düzlemde“ayar verilen” AKP hükümetininyönetemediği krizlere biryenisinin eklenmesi anlamınageliyor.

Kıbrıs’ta bağımsızlık şenliği

Lübnan’da Türkiyeliler hedefte

Kaçırılan Lübnanlı Şii hacıların aileleri Lübnan’daki TürkiyeBüyükelçiliği önünde.

Page 6: 164'üncü Sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

623 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

S enaryosunu Paul Laverty’ninyazdığı, yönetmenliğini IciarBollain’in yaptığı İspanya-

Bolivya ortak yapımı Tambien laIluvia (Yağmuru Bile) filmi, Boliv-ya’da yağmurun biriktirdiği sularınsatılmasına karşı halkın su hakkımücadelesini anlatır. “Yağmurunbile” paralılaştırıldığı bir dünyadayer altı sularının da aynı akıbeteuğramasına çok şaşırmamak gere-kir. Ancak suyun Bolivya’da ticari-leştirilme öyküsünü bilmeyen Bur-sa Mustafakemalpaşa’daki SünlükKöyü halkı bu şaşkınlığı yaşadı.Köydeki 20 hanenin sakinleri, 13Ağustos günü haklarında 250’şer li-ra para cezası kesildiğini öğrendi.Ne ile ilgili ceza yediklerini anlaya-mayan köylüler, kapılarına bırakı-lan ceza bildirimini merakla oku-maya başladı ve su hakkına saldı-ran neoliberal devletin yepyeni“suç unsuru” ile karşılaştı: “Bahçe-den kaynak suyu çıkması!”

K‹RAYA VEREN CEZAYI KEST‹Bahçe köylülerin bahçesi, çeşme

köylülerin çeşmesiydi; ancak suartık halkın kamusal hakkı değil,Güğmüş Su adlı şirketin malıydı.AKP, 4916 Sayılı Kanun’da yaptığıdeğişiklik ile “yer altı ve kaynaksularını kiralama hakkı”nı il özelidarelerine vermişti. Bursa İl Özelİdaresi de, Türkiye’nin pek çokkentinde yapıldığı gibi, SuuçtuŞelalesi ve kaynak suyunu kirayavermişti. Üç belde ve 19 köyünihtiyacını karşılayan kaynak suyu-nun kullanım hakkını alan GüğmüşSu, ilk önce suyu borulara hapset-meye başladı.

Kaynak sularının borularahapsedildiğini gören köylüler, 19Nisan’da harekete geçti.Çalışmanın yapıldığı alana giderekşirketi protesto eden köylülerkarşılarında jandarma barikatınıbuldu. Jandarmaya “Satılan sizinde suyunuz, utanın” diye tepkigösteren köylüleri sakinleştirmekiçin Kaymakam Kazım Karabulut,

çalışmaların sonlanacağı sözüverdi. Ancak Karabulut’un sözüköylülerin eylemi bitene kadardı. İşmakineleri, evlerine dönen köylü-lerin ardından yeniden çalıştırıldı.

Borulara sıkıştırılan su, köylütarafından yine de kullanılabiliyor-du. Şirket bunu da kabul edemedive bahçelerdeki çeşmeleri gözünekestirdi. Şirket, kendisine sukullanım yetkisini veren mercilere

şikayette bulundu ve köylülere250’şer lira para cezası kesilmesinisağladı.

‘SU B‹Z‹M, N‹YE fi‹RKET KULLANSIN K‹?’

“Bunlar doğal kaynak yahu”diye isyan ediyordu Sakine Nine.Yaz aylarında su sıkıntısı çekmeyebaşladıklarını anlatırken şirketeateş püskürüyordu: “Üç beş kişi

gelmiş, yöneticiymiş bunlar, suyu-muzu elimizden alıyorlarmış.Kimse doğal kaynaklarımıza doku-namaz. Köyümüzü satanı biz desatarız.” Kaynak suyu dışındabaşka bir sulama olanağı bulun-madığını belirten Nursel Pınar isepeş peşe haykırıyordu “Suyumuzukimseye vermeyeceğiz” cümlesini.

Köylülerden Nazmi Zeybek, ilözel idaresi yetkilileri ile AKP’li

belediye meclis üyelerinin kendi-lerini ziyaret ettiğini ve hiçbirsorun yaşanmayacağı yönündetaahhüt verdiklerini hatırlatıyordu.Nazmi Amca’nın sorusu çok basit-ti: “Su bizim suyumuz, kullanımınıniye şirkete verelim ki?” Köylüler,cezalara itiraz ederken, daha öncegerçekleştirdikleri kitlesel eylem-leri tekrarlayacaklarını ve sularınasahip çıkacaklarını da açıkladılar.

Sa¤l›kta Dönüflüm Program› ilebirlikte sa¤l›k hizmetini piyasalaflt›ranAKP, hizmet alanlar aras›nda daayr›mlar yapmaktan geri kalm›yor.Gerek Genel Sa¤l›k Sigortas›’n›n(GSS), gerekse sa¤l›k hizmetineeriflimi daraltan Sa¤l›k UygulamaTebli¤i’nin (SUT) son düzenlemeleri,yöneten-yönetilen çeliflkisiniderinlefltiren ayr›nt›lar içeriyor.Milletvekilleri ve aileleri ile AnayasaMahkemesi üyeleri, sa¤l›k hizmetindeözel yönetmelikler yoluyla daha fazlahak sahibi k›l›n›yor.

Okumayanlar için 18 yafl ile liseokuyanlar için 20 yafl ile üniversite

okuyanlar için ise 25 yafl ile s›n›rl›olan sosyal güvence, milletvekilleri veAnayasa Mahkemesi üyeleri ile aileleriiçin 25 yafl›na kadar sürüyor. Evliolmayan kad›nlardaki 25 yafl s›n›r› dasöz konusu kesim için geçerli de¤il.Vatandafllar›n gelir testini harcama-gelir-servet üzerinden inceleyen veher y›l hane içi denetimler yapandevlet için bu ailelerin beyanlar›yeterli oluyor.

Katk›-kat›l›m paylar› ve otelcilikbedeli gibi vatandafl›n s›rt›na binenyükler de milletvekilleri, AnayasaMahkemesi üyeleri ve aileleri için biryük de¤il. TBMM bütçesi hepsine

yetiyor. TBMM bütçesi bununla dakalm›yor, ilaç al›mlar›nda da önceli¤iasillere de¤il, vekillere veriyor.

Son olarak özel tedavi yöntem-lerinde de vatandafllar, milletvekillerive Anayasa Mahkemesi üyeleri ileailelerinin yan›nda ikinci s›n›f konu-

munda. Hareketli ve sabit d›fl protez-lerini onlar gibi 2 y›lda bir de¤il, 4y›lda bir yenileyebiliyor. Vatandafllar›npara karfl›l›¤› edinebildi¤i vücut d›fl›ortez protez kat›l›m paylar›n› vekemik içi implantlar› da bu kesimleriçin bir yük de¤il.

Sağlıkta asil-vekil ayrımı

İki köybir

direnişPeri Suyu, AKP’nin HES talanınaaçtığı alanlardan sadece birisiy-

di. Çayın ihaleye açılmasınınardından bir süre hiçbir şirket projegeliştirmezken, AKP iktidarındaproje sayılarını katlayan LimakHolding, gözünü bölgeye dikti.Dersimliler ise yapılmak istenenPembelik Barajı’nın “ikinci Dersimkatliamı” olduğunu söyleyerekdirenişe geçti.

HUKUK‹ MÜCADELEYE HUKUK‹ENGEL

5 Eylül 2011’de başlayan direnişsüresince baraj inşaatının yanıbaşına direniş çadırları kuruldu,yüzlerce kişilik yürüyüşler düzenlen-di, projeye davalar açıldı. Danıştay6. Dairesi, proje ile ilgili “yürütmeyidurdurma” kararı verse de, ihaleleryenilenerek Limak’ın önü açıldı.AKP’nin, dava açılsa bile idareninsavunması gelmeden yürütmenindurdurulamayacağı yönündekidüzenlemesi şirketlerin işini kolay-laştırdı.

DO⁄RUDAN EYLEME ‘ÖZEL’TERÖR

Hukuki mücadelelerin ve

kazanımların önünü kesen poli-tikalar, halkı doğrudan eylem yön-temiyle “yürütmeyi durdurmaya”itti. Yüzlerce kişi çok defa bastıLimak’ın şantiyesini. Kilometrelerceçekilen teller demir makaslarlakesildi, barikatlar yıkıldı, panolar vekonteynırlar ateşe verildi. Halkın

“fiili yürütmeyi durdurma eylem-leri” Limak’ı da “özel” önlemleralmaya itti. HES inşaatında çalışanişçiler “terör örgütü üyesi olduğu”iddiasıyla kovuldu. “Türkiye’nin enmodern karakolu” ilan edilenKoçyiğitler Karakolu’nda eğitimalmış silahlı özel güvenlikler ve

askerler inşaat alanına yerleştirildi,korucular onlara destek verdi.Bölge termal kameralarla donatıldı,halk an be an izlenir oldu.

‘PES ETMED‹K’Özel önlemlerin sonuçları da ilk-

baharda görülmeye başlandı. Özelgüvenlikler ve askerler, yaşam alan-larına sahip çıkanlara “devletin ya-sal mermisi” ile saldırdı. Yaralanmave gözaltıların yaşandığı saldırılarınsonuncusunda 7 kişi tutuklandı,yaklaşık 150 kişi hakkında gözaltıkararı çıkarıldı. Tutuklananlarınkobra tipi savaş helikopteriyle savcı-lığa götürülmesi, “faşist terör” yön-temlerinin uygulanır hale geldiğininson göstergesi oldu. Son olarak jan-darma, direnişin simgesi barakayı“hazine arazisi üzerinde olduğu”gerekçesiyle yerle bir etti.

Peri Suyu halkı Dersim ve İstan-bul’da düzenlediği eylemler ile he-nüz pes etmediklerini ve yenieylemlerle direnişi sürdürecekleriniilan etti. Tortum halkının, medyadaçıkan “Pes ettiler”, “Leyla artıkevde” haberlerinin ardından işmakinelerini yakmasınıhatırlatırcasına...

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

Sağlıkta Dönüşüm Programıyla harcamalar düşürü-lecek, tasarruf sağlanacaktı. Herkes Genel Sağlık

Sigortası (GSS) şemsiyesiyle sağlık hizmetine erişimgüvencesine kavuşacaktı, eşitsizlikler giderilecekti. Ayrıkurumlar eliyle yürütülen sağlık hizmetindeki parçalıyapıya son verilecek, tek elde toplanacaktı.

Gelinen noktada, ilaç tüketimi arttı. Sağlık harca-maları 10 yılda 4 katına çıktı. Hastanelere başvuru veişlem sayısı arttı. Hastaya ayrılan süre kısaldı, müşterimemnuniyetine ve tüketime dayalı yaklaşım sürdürü-lüyor. Tek elden yönetileceği söylenen hastaneler, iller-de kurulacak birlikler halinde özerk yapılara dönüştü-rülüyor.

Sağlıkta dönüşüm programı vatandaşın yaşamhakkını tehdit ediyor. 1 Ocak 2012 tarihinde yürürlüğegiren GSS sistemiyle halkın sağlığı artık daha fazla riskaltındadır. Çünkü GSS yaklaşımına göre sağlık artıkbedeli olan, kâr getirici bir piyasa ürünüdür.

Vatandaş ödediği sağlık primi dışında muayenekatkı payı ödemektedir ve bu katkı payı zamanla arta-caktır. Yakında hastaneler de A-B-C-D diye sınıflana-cağından, iyi-güzel hastaneye gitmek isteyenler kalite

farkının bedeli olarak daha fazlakatkı payı ödeyecektir.

Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK)-GSS’nin penceresindenbakacak olursak harcamalarıkarşılamaya bu prim ve katkıpayları da yetmiyor. Yeni fikirler-yollar bulunarak cepten dahafazla para alınması sağlanıyor.Sağlık güvencesi ile karşılananhizmetlerin bir kısmı sigortapaketi kapsamından çıkarılıyor yada hizmetin bazı alım şartlarızorlaştırılarak, ek katılım payıuygulanıyor.

Birkaç örnek verelim:* Acilde normal poliklinikteki muayene katkı payı

(5+3 TL) bazı durumlarda alınabilir denilerek durumu“az acil” hastalardan “Yeşil alan muayenesi” uygula-masıyla katkı payı alınıyor.

* 3 kalem ilaca kadar 3 TL, devamında her kalemilaç için 1 TL ilave para alınıyor.

* Otelcilik hizmeti adıyla hastane odaları paralı halegetiriliyor.

* Yazılan bazı ilaçların eşdeğer uygulamasıyla“ucuzunun parası hak edilir” denilerek ilave para iste-niyor. SGK en ucuz ilacı ölçü alarak ödeme yapıyor.

* Vücut dışı ortez protez bedelleri (brüt asgariücretin yüzde 75’ine kadar) kişilere ödetiliyor.

* Sakatlık indiriminden faydalananların sayısınıazaltmak için sakat sayılma kriterleri değiştirilerekzorlaştırıldı.

Son olarak 2012 Ağustos ayında yayımlanan SağlıkUygulama Tebliği (SUT) ile kolesterol ilacı kullanımkoşulu değiştirildi. Buna göre ilacı hak ediş için koles-terol seviyesi 160’tan 190’a çıkarıldı. Bu oranın altındailacı kullanım hakkı için hastanın 65 yaş üstü olmasıveya ailede yüksek tansiyon olması ve erken kalphastalığı bulunması şartı aranıyor. Bu durumda hastaiyileşmeyecek ama hemen de ölmeyecek. Başka biryol daha var. O da vatandaşın ilacı parasıyla alması.

Ayrıca SGK tarafından yayımlanan ancak henüzuygulama örnekleri yaygınlaşmayan bir genelge ile“Tamamlayıcı Sağlık Sigortası” yürürlüğe konuldu.Buna göre pahalı olan bazı hastalıklar için ya dagüvence kapsamı dışına çıkarılan hizmetler için ikinci-üçüncü bir sağlık sigortası yaptırmak gerekecek.

Yine 2012 Ağustos ayında yürürlüğe konulan uygu-lama ile gelir testine göre primi kendi yatıramayan veSGK tarafından sağlık sigortalısı kapsamında sayılanyoksul vatandaşlar artık diğer SGK’li kişiler gibi özelsağlık kuruluşlarına gidemeyecek. Bu konuda “bazıdurumlarda başvuru şartları sonradan belirlenecek”denilerek belirsiz bırakılan uygulamayla sağlık primiyatırmayan vatandaşlara hizmet alımında eşit haklarıolmadığı bildirilmiş oluyor.

SGK, sağlıkta güvence kapsamındaki hizmetlerinteminat paketini daraltarak ve performans denetimiylehastanelerin verimliliğini artırarak piyasalaştırma prog-ramını sürdürmek istiyor.

Tüketime dayalı sağlık harcamalarını denetim altınaalmanın çaresi olarak global bütçe yönetimine geçili-yor. Çıkmaza sürüklenen üniversite hastanelerinin maliyönetimi devralınarak global bütçeye dahil ediliyor.

2 Kasım 2011 tarihinde yayımlanan 663 sayılıKanun Hükmündeki Kararname’ye göre SağlıkBakanlığı hizmet icrasından çekilerek planlama vedüzenleyici göreviyle sınırlandı. Aynı kararnameye görehastanelerin yeni yönetim yapısına geçmesi için 1 yıl(2 Kasım 2012 tarihine kadar) süre tanındı. Buna göreillerde Kamu Hastane Birlikleri kurulacak ve birlik ilehastaneler, sözleşmeli çalışanlar tarafından yönetile-cek. Birlik Sekreterleri, Hastane Yöneticileri,Başhekimler, Müdürler ve uzman personel, perfor-mans kriterlerine göre hastaneleri ve birlikleri başarısızyönetirlerse, yani iyi kazanç elde edemezlersesözleşmelerine son verilecek.

Buna göre hastaneleri kişiler değil, verimlilik ve per-formans kriterleri yönetiyor olacak. Hastanelerin maliyönden başarılı olması için çalışanların ücretlerindenkesintiler ve vatandaşın cebinden daha fazla paraçıkması gerekiyor.

Vatandaş için sağlık hizmetinden -sağlığınakavuşmak üzere- yararlanmak olanaksız hale geliyor.Kişiler, sağlık harcamaları için; yaşam tarzını, oturduğuevi, önceliklerini, toplumsal konumunu, gelir-giderhesaplarını yeniden ele almaya, değiştirmeyezorlanıyor ya da yeniden düşünmeye…

Sa¤l›k hizmeti art›kbir lüks

HüseyinBoy

SES Ankara

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Tomtom Mahallesi Örtmealt› Sokak No: 6/3

BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Bahçeden çıkan suyu bileSuyun ticarileştirilmesi politikalarında son nokta: Bursa’daki Suuçtu Şelalesi ve yer altı suları kiralandı.Şirketin şikayetleri sonucu bahçesinden yer altı suyu çıkan köylülere para cezası kesildi!

Peri Suyu: ‘Pes etmedik’

54 olan HidroelektrikSantrali (HES) sayısı-

nın birkaç yıl içinde 514’eçıkacağı açıklanan Kara-deniz’de HES’lere karşımücadeleye her gün biryenisi ekleniyor. Artvin’inArhavi ilçesine bağlı Ko-naklı ve Kemerköprü köy-lerini birleştiren Siderederesine HES yapılmak is-tenince köylüler ortak mü-cadeleye başladı. Dere ke-narına kurdukları direnişçadırıyla mücadelelerinibaşlatan köylüler tuttukla-rı nöbetle derelerine sahipçıkıyor. 18 Temmuz günükurulan çadırda HES kar-şıtı nöbet sürmekte.

Çadırdaki bekleyişsırasında HES karşıtıbelgesel gösterimleriniizleyen köylüler HESkarşıtı mücadelelerinanlatıldığı videoları da bir-likte izliyorlar. Yöre halkıadına açıklamalarda bulu-nan Hamdi Gödenizmücadelelerini şu sözlerledeğerlendirdi: "Buhareket, başlangıçta çevre-ye duyarlı ve köyünü çokseven birkaç arkadaşlabaşlatıldı. Fakat kısa birsüre sonra civar köylerdeyaşayan vatandaşlartarafından bir onur vemücadele kampı halinegetirildi."

Bölgeye giderekincelemelerde bulunan vemücadele eden halkın ya-nında olduklarını açıkla-yan Derelerin KardeşliğiPlatformu Sözcüsü ÖmerŞan ise konuyla ilgili ola-rak şöyle konuştu: "Bizi busuçlamalarla yıldıramazlar.Tamamen bağımsız, yerelbir halk hareketi olarakmücadelemizi sonunakadar sürdüreceğiz."

Hukuksuzluk ve terörle bastırılmak istenen PeriSuyu direnişi, yeni bir çığlığa hazırlanıyor

Ya¤muru Bile filmine konu olan BolivyaCochabamba Su Savafllar›, su hakk› mücadelesinin enmilitan direnifllerinden birisi olarak tarihe geçti.Hükümetin Dünya Bankas› direktifleri do¤rultusundasuyu özellefltirmesi, ayl›k su giderinin bir sene içindeyüzde 300 artmas›na yol açt›. Yar› çöl olan ülkede ha-yati öneme sahip suyun sat›lmas›, yoksul köylüleri suelde etmek için yeni yöntemler gelifltirmeye itti.Da¤lardaki kaynaklardan köylerine kadar kilometreler-

ce hendekler kazan halk, ya¤mur suyunu biriktirmeyebafllad›. Hükümet ise özellefltirme yasas› kapsam›ndaya¤mur suyunun kullan›m›n› yasaklad›.

Su hakk›na sahip ç›kan köylüler, öz örgütlenmeyollar› ile 5 ayda milyonlar olup sokaklara döküldü.Hükümet, hayat› durduran köylülere karfl› s›k›yönetimkanunlar›n› devreye soktu. Yaflanan çat›flmalardaonlarca insan katledildi, ancak hükümet özellefltirmeyasas›n› iptal etmek zorunda kald›.

Bulutları da özelleştirdiler

Page 7: 164'üncü Sayı

İNSANCA YAŞAMHalk›n Sesi

723 Ağustos 2012 / 5 Eylül 2012

Ö SYM skandala doymuyor.Başbakan’ın “tertemiz birsınav” dediği 2012

KPSS’den yükselen pis kokularaher gün bir yenisi ekleniyor. Sınavsürerken yayımlanan sorular veGülen cemaatinin soruları sattığınadair tanıklıklar nedeniyle mahke-meye düşen sınavın sonuçlarıaçıklandı; ama itirazlar daha dabüyüdü. Adaylar netlerinin yanlışhesaplandığını iddia ederekÖSYM’ye itirazda bulundu. Bazıadaylar sınavda önlerinde olan ka-ralanmış kitapçığın kendilerinegönderilmesini talep ederkenbazıları da sınavının tekrar okun-masını istiyor. Bir milyon kişiningirdiği sınavda yüz bini aşkın adaybu konuda itiraz dilekçesi yazdı.

SINAV TERTEMİZSE, “320 İPTAL” NİYE

Ankara’da bir parkta bulunanyanıtlanmış sorular ise şaibeyi dahada büyüttü. Kağıdın sahibi olduğubelirlenen adayın sınavı iptal edil-di. Bu aday dışında 320 kişinindaha sınavı iptal edildi; ancakÖSYM konuya dair bir açıklamayapmadı.

Ataması Yapılmayan Öğret-menler Platformu (AYÖP)Merkez Yürütme Kurulu üyesiHasan Basri Ekici parkta bulunanyanıtlarla ilgili açıklama yaparak

“Bugüne kadar, Erdoğan’ı daarkasına alarak iddialara yanıtveren ÖSYM, bu adayın sınavınıiptal ederek soruların sızdırıldığınıkabul etmiştir” dedi. Ekici,ÖSYM’nin 320 adayın sınavınıneden iptal ettiğini açıklamasıgerektiğini belirterek, “Bu 320kişinin soruları yayımlayan BeyazKalem Yayınları ile ilgileri var mı?Soruları sınavdan önce aldılarsa,ÖSYM’nin kendi koyduğu kural-lara göre sınavın iptal edilmesigerekir. Ama ÖSYM kendikoyduğu kuralı uygulamıyor” diyekonuştu. Sınavın iptaledilmesinin Başbakan’ınkamuoyunu aldattığınıgöstereceğini söyleyen EkiciÖSYM’nin bunu göze ala-madığına dikkat çekti.

Gazetemiz yayımahazırlandığı sırada ÖSYM halabu tertemiz sınavda 320 adayınsınavının neden iptal edildiğiniaçıklamış değildi.

7 BİN ADAY NEREYE UÇTUSınavla ilgili diğer bir şaibeli

konu da yaklaşık 7 bin kişinincevap kâğıdının sıralamayaalınmaması. ÖSYM’nin istatis-tiklerine göre 931 bin 93adayın sınavının geçerlisayıldığı açıklanmıştı; ancakadaylara yollanan sonuç bel-

gelerinde bu sayını 924 bin 739. Budurumda adaylar bu 7 bin kişininkim olduğunu ve nereye kay-bolduğunu merak ediyor.

MUCİZEVİ TESADÜF Soruların sızdırıldığını iddiasını

Dicle Haber Ajansı (DİHA) ortayaçıkarmıştı. Sınavın ikinci oturumusürerken ilk oturumununsorularının yayımlanması üzerineÖSYM, “adayların aklında kalansoruları yazdırdığını” iddia etmişti.Adaylaırın tüm soruları kelimesikelimesine nasıl aklında tuttuğu

açıklanamazken yeni bir skandaldaha patlak verdi.

Soruların ve yanıtların kelimesikelimesine akılda kalmasınınötesinde, soru sıralaması veşıkların sıralaması da ÖSYM’ninsınavdan birkaç gün sonra yayın-landığı master kitapçığı ile çokbüyük oranda aynı idi.

Böylece, ÖSYM’nin basına vekamuoyuna soruları duyurmak içinhazırladığı Genel Kültür-GenelYetenek master kitapçığının sızdı-rıldığı iddiası gerçeklik kazandı. Zi-ra ÖSYM, kitapçıklarda soruların

veya sorulardaki seçeneklerin sıra-lanışının değişik olduğunu söyle-mişti. Yani master kitapçık sınavdahiç bir adaya verilmemişti. Hiçbiradaya verilmeyen ve tamamenfarklı bir sıralama içeren kitapçığınaynen yayımlanmış olması “adaylaraklında tutmuş” açıklamasını daçürüttü. Bu konuda yapılabilecektek açıklama “mucizevi birtesadüf” olabilirdi. ÖSYM bu“mucizevi tesadüf” karşısında ses-siz kalmayı tercih etti. ÖSYMBaşkanı Ali Demir ise koltuğundaoturmaya devam ediyor.

4+4+4’ü durdurmak için hiç durmadanmücadele ettiğimiz bir yaz dönemini geride

bırakıyoruz. Bir yandan 40’a yakın mahallede yazokulu çalışması ile “umut ol”urken bir yandan da“geleceğimize sahip çıkıyoruz” diyerek 4+4+4’ekarşı mücadeleyi büyüttük. Karanlığa meydanokuyanlar, halk pazarlarını, kent meydanlarını,sokakları boş bırakmadı. Yaz sıcağına rağmen onbinlerce imza toplandı, toplantılar örgütlendi, son-baharın hazırlıkları yapıldı.

Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri olarak eylülayıyla birlikte 4+4+4 yasasının tüm yıkımlarınakarşı halkımızı daha güçlü mücadele etmeye veörgütlenmeye çağıracağımız bir kapıyı aralıyoruz.Uzun yıllardır Halkevleri’nin en temel mücadelebaşlıklarından biri olan eğitim hakkı mücadelesiniönümüzdeki dönem daha cesaretli yığınaklarlagüçlendireceğiz. Eğitim Hakkı Meclisi üyeleri, herHalkevi şubesini eşit, parasız, bilimsel, laik veanadilde eğitim mücadelesininmerkezi haline dönüştürmeyigörev biliyor. Bu görevin gün-cel karşılığı olan 4+4+4’ekarşı mücadele aynı zamandabu hedeflere yönelik taleplerinolgunlaşacağı bir dönem ola-cak.

Önümüzdeki dönem eğitimhakkı mücadelesinde iki yönlübir programı önümüze koya-cağız. İlk görev yeni eğitim sis-teminin topyekun yıkımınakarşı tepkisi olan, mağdurolan, taraf olan herkesi bir araya getirecek birçabaya öncülük etmek. Özellikle AKP iktidarısürecinde eğitim alanında biriken çöküntünün4+4+4 sistemiyle katlanacak olması, hem eğitimhakkı meclislerine olan ihtiyacın hem de bunlarıoluşturmanın olanaklarını işaret ediyor. Bu nedenleokul okul, mahalle mahalle, ilçe ilçe eğitim hakkımeclisleri oluşturarak 4+4+4 sistemini ve yıkıcıuygulamalarını durdurmayı hedefleyeceğiz.Eğitimdeki sorunların özneleri olarak birliktemücadele yürüten velilerimizin, öğretmenlerimizinve öğrencilerimizin yanına mahalle derneklerimizi,demokratik kurumlarımızı, Alevi kuruluşlarınıkatarak bu meclisleri güçlendireceğiz.

İkinci görevimiz ise Halkevleri şubelerini eğitimhakkı mücadelesinin merkezleri halinedönüştürmek olacak. Halkevleri hem eğitim hakkıgasp edilenlerin birlikte bir şey yapmak için başvur-dukları alanlar olacak hem de eğitim alanındamücadele edenlerin yan yana geldiği, bilgi, dene-yim ve birikimlerin paylaşıldığı merkezler halinegelecek. Halkevleri önümüzdeki dönem veliler için-deki örgütlülüğünü güçlendirecek. Ülke çapında 18milyon ilk ve ortaöğretim öğrencisi olduğuna göreülkemizin neredeyse yarısına yakını veli kimliğitaşıyor. Çocuğunun eğitim süreçlerinden “para ver-mek” haricinde tamamen dışlanan velileri,çocuğuna, okuluna, eğitim hakkına sahip çıkmayaçağıran veli meclisleri, komiteleri gibi birimler,piyasacı-gerici dönüşüme karşı mücadeleyi okulokul güçlendirecekler. Halkevleri sorumluluklarınısadece bulunduğu mahallelerde sınırlandırmaya-cak, elinin ulaşabildiği tüm bölgelere bu mücade-leyi taşıyacak…

Özetle Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisleri ya dabu çabaya yeni girişen şubelerimizdeki EğitimHakkı Atölyeleri 4+4+4’e ve eğitim alanındayıkıma karşı çok yönlü bir çabayı ve yapılanmayıönüne koyuyor. Bu çabayla, eylül ayıyla birlikteokulu taşınmış veliyle, açıkta kalmış öğretmenle vebu yasanın mağduru olan herkesle yan yana veomuz omuza gelerek okul önlerini birer direnişmerkezlerine dönüştüreceğiz. Halkevleri EğitimHakkı Meclisleri olarak bu direnişleri büyütecek vegüçlendirecek hazırlığımız ve gücümüz var.

Çünkü biz bu mücadeleyi “sonbahara havaleetmeden” başlattık. Çünkü biz yaz ayları boyuncasabahın yedisinde bildiri dağıtmaya gidip 40 derecesıcakta imza standı açarak, halk pazarında gerici-lerin linç çağrılarına boğun eğmeyerek, geceninbirinde sokakları afişleyerek 4+4+4 yasasınıprotesto edeceğimizi değil, durduracağımızı ilanediyorduk.

4+4+4’e karşıHalkevleri var

E. Can BülbülHalkevleri

E¤itim Hakk›Meclisi

Hastaneleröldürebilir

On binlerce insanın ölümüne vebirçok kentin harap olmasına

yol açan Marmara depremininüzerinden 13 yıl geçti. Depremle bir-likte yüz binlerce insanın bir gecedealtüst olan yaşamı çok ciddi birtoplumsal travma yarattı. Bu trav-manın etkileri sürerken geçen buncayıla rağmen hala depremin izinitaşıyan binalar depremi unutturmu-yor.

Geçen yıllar içinde deprem zarar-larının en aza indirilmesine yönelikçalışmalar hep çok eksik kaldı. 17Ağustos depreminden 1 yıl sonrakurulan ve bilim insanlarınca yapılandeprem tahminlerini bilimsel açıdandeğerlendirerek sağlıklı sonuçlarüretme ve kamuoyunun bu konudaen güvenilir bilgiyi alabilmesinisağlama görevini üstlenen UlusalDeprem Konseyi, 6 Ocak 2007 ta-

rihli Başbakanlık genelgesiylelağvedildi. 2004 yılında yayımlananDeprem Şurası Sonuç Bildirgesi veTürkiye İktisat Kongresi AfetYönetimi Grubu Raporu da UlusalDeprem Konseyi'nin kaderinipaylaşarak rafa kaldırıldı.

2004’ten sonraki süreçte deprem-le ilgili hiçbir girişimde bulunmayanAKP iktidarı, 2011’de UlusalDeprem Strateji ve Eylem Planı'nıhazırladı. Son olarak VanDepremi'nin hemen ardındanBaşbakan Erdoğan’ın “…Artıkşehirlerimizde kaçak yapı, gecekon-du, bu binaları biz yıkacağız…”söylemiyle düğmeye basıldı. “AfetRiski Altındaki AlanlarınDönüştürülmesi Hakkında Kanun”6 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğegirdi. Ancak bu yasa “UlusalDeprem Strateji ve Eylem

Planı”ndaki hedefleri bilekarşılamaktan uzaktı.

TMMOB, Van depremisonrasında Başbakan'ın açıklamasısonrasında yayımlanan kanun veyönetmeliğin bilimi ve tekniği önplana almadığı ve halkı bu kararsürecine katmadığı için eleştiriyor.TMMOB’ye göre bu yasa ranta vemeslek odalarının elinden kamusaldenetimi almaya odaklı. Meslekodaları afet zararlarını azaltmak içinyapılması gerekenleri şu şekildesıralıyor: Onarım ve güçlendirmeçalışmalarının yapılması, acil durumplanlarının hazırlanması, toplumunbilinçlendirilmesi, arama-kurtarmafaaliyetleri eğitim ve örgütlenmesi,kurumlar arasında koordinasyonunsağlanması, mühendislerin meslekiçi eğitimi ve yetkinliği konularınınbirlikte planlanması.

17 Ağustos 1999 depreminin ardından çok azbina doğru yöntemlerle güçlendirildi. Çoğu

binada güçlendirme adı altında sadece depreminizlerini silecek 'makyajlama' yapılırken bazı hasarlıbinalara hala dokunulmadı. İstanbul'daki birçokhastane de “dokunulmayan” binalardan.

İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Ali İhsanDokucu'nun Ağustos ayının başında basına verdiği“Ümit ediyorum deprem bizi üç yıldan önceyakalamaz. İstanbul’daki büyük hastanelerin hiçbiridepreme hazır değil” diyen itiraf niteliğindekidemeci tehlikenin boyutuna işaret ediyor.

Türkiye’nin en köklü hastaneleri olan Şişli Etfal,Haseki, Okmeydanı, Taksim, Kartal, Göztepe,Haydarpaşa, Çapa ve Cerrahpaşa’nın depremekarşı dayanıklı olup olmadığı konusunda cidditartışmalar var. Hastanelerin yeniden inşası en iyiihtimalle üç-dört yıl sürecek. Birçok hastane şuanda bile hasarlı. Buna rağmen sağlık hizmetiaralıksız sürüyor ve güçlendirme çalışmalarısüresince de hastaneler hizmet vermeye devamedecek. Çünkü kapatılması durumunda halkasağlık hizmeti verecek yeterli hastane yok. En az 3yıl daha İstanbullular büyük bir risk altında.

İstanbul’da TMMOB İstanbul İlKodinasyon Kurulu (İKK),

Marmara Depreminde hayatınıkaybedenleri anmak ve AKP poli-tikalarını eleştirmek için meşaleliyürüyüş düzenledi. Galatasaray Lisesiönünde 16 Ağustos günü saat 20’debir araya gelen TMMOB üyeleri “17Ağustos’u unutma depreme hazır ol”pankartıyla, “Deprem değil AKPfelaket” sloganıyla ve meşalelerleTaksim Meydanı’na yürüdü.

Aynı gün Kocaeli'nde ise TMMOBİl Koordinasyon Kurulu ve KESKKocaeli Şubeler Platformu üyeleri,Anıtpark’ta bir araya gelerek bir basınaçıklaması yaptı. Açıklamada,Türkiye'nin yüzde 92’sinin deprembölgesi içinde yer aldığına ve nüfusunyüzde 95’inin deprem tehlikesi altındayaşadığına dikkat çekilerek tüm butehlikeye rağmen izlenen ‘ikiyüzlü’

politikanın tüm kentleri bir rantaktarım alanı haline dönüştürüldüğüvurgulandı.

Aynı gün İzmir'de de TMMOBüyeleri Gündoğdu Meydanı’ndabuluştu.

Bursa’da TMMOB İKK, "Depremve Kentsel Dönüşüm" konulu birpanel düzenledi.

HACIMEHMET OVASI’NI UNUTMA17 Ağustos depreminin

yıldönümünde TMMOB MimarlarOdası, Çevre ve ŞehircilikBakanlığı'nın önünde basın açıklamasıyaptı. Mimarlar Odası Genel BaşkanıEyüp Muhçu 17 Ağustos depre-minden sonra “Ölüm Ovası” olarakadlandırılan ve hiçbir biçimdeyapılaşmaya açılmaması gerekenYalova’daki Hacı Mehmet Ovası'nınTOKİ eliyle yapılaşmaya açıldığını

hatırlattı. Depremde 2 bin kişininöldüğü Hacımehmet Ovasında yapıkat sayısı 2 katla sınırlanmıştı. Ancakdeprem sonrasında kat sayılarınınarttırılması için girişimler hiç eksikolmadı. Belediye TOKİ ile işbirliğiyaparak Hacımehmet Ovası'na 4 katlıkonutlar yapma ve yapılaşmayoğunluğunu iki kat arttırma kararıaldı. Belediyelerin bu girişimlerinekarşı Yalova Şehir Plancıları Odası,Bursa 1. İdare Mahkemesi'nde davaaçtı. Mahkeme ise 20 Haziran2012’de, "imar mevzuatına, şehircilikilkelerine, planlama esaslarına vekamu yararına uygun olmadığı"gerekçesiyle yürütmeyi durdurdu.Yalova Şehir Plancıları Odası daYalova Belediye Başkanı, BelediyeMeclis üyeleri, İl Genel MeclisiÜyeleri ve TOKİ yetkililerini Yalovahalkından özür dilemeye çağırdı.

1999 Marmara depreminin üzerinden 13 yıl geçti ve AKP’nin depremkonusundaki gözbebeği TOKİ’nin gerçek yüzü Samsun’da açığa çıktı

Başbakan’ın “tertemiz bir sınav” dediği KPSS 2012’ye giren 100 bin aday puanlarına itirazetti, 7 bin aday “kayboldu”, 320 adayın sınavı iptal edildi, 1 adayın yanıtları parktan çıktı!

‘Tertemiz’ bir hırsızlık

S›nava giren adaylar Genel Yetenek veGenel Kültür hem de E¤itim Bilimleri bölüm-lerini s›zd›r›ld›¤›n› iddia ederek iptal edilmesinibekliyor. ÖSYM’nin yapm›fl oldu¤u baz› s›navlarkopya gerekçeleriyle iptal edilmiflti. 2009y›l›nda yap›lan polislik s›nav› ve 2010 y›l›ndayap›lan KPSS’lerden e¤itim bilimleri s›nav› iptaledilmiflti. 2010 y›l›nda yap›lan KPSS’ye dairsoruflturmada hiçbir ilerleme sa¤lanamam›fl vesorumlular cezas›z kalm›flt›.

Konuya dair görüfllerini ald›¤›m›z AYÖP

‹stanbul temsilcisi Duygu Semiz, s›nav›n iptaledilmesinin flart oldu¤unu ancak bunu yeterliolmayaca¤›n› söyledi. ÖSYM baflkan› AliDemir’in bu kadar büyük skandallar›n ard›ndanistifa etmesi gerekti¤ini söyleyen Semiz, bununda ötesinde çürüyen ÖSYM’nin la¤vedilmesigerekti¤inin alt›n› çizdi. Semiz, atamas›yap›lmayan ö¤retmenler olarak KPSS’ninkald›r›larak, kimsenin iflsiz kalmayaca¤› bir is-tihdam politikas› ve adil atama sistemi istedik-lerini söyledi.

‘Sınavın iptali yetmez’

AKP halkı değil rantı düşünüyor

‘Deprem değil AKP felaket’

Page 8: 164'üncü Sayı

EMEKHalk›n Sesi

823 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

İnsan MESS ve Türk Metal ikilisinin bir arayagelince neler başarabileceğine inanamıyor! Yıllar-

ca metal işçisinin emeğini çaldıkları yetmiyormuşgibi şimdi işi daha sıkı tutup işçiyi daha “yaşkeneğmeyi” hedeflemişler. MESS ve Türk MetalSendikası “mesleki yeterlilik eğitimi” ve “meslekiyeterlilik belgesi” veren iki ayrı şirket kurmuşlar.Eğitim veren şirketin adı MEMAS, sınav sisteminidüzenleyen şirketin adı da SIBEM.

Her iki şirketin yönetim kurullarına baktığınızdagözlerinizin yaşarmaması mümkün değil. Ancak buişbirliği, sadakat ve uyum bu ülkeyi ayağa kaldırır.MEMAS’ın yönetim kurulu başkanı Türk MetalBaşkanı Pevrul Kavlak. Yönetim Kurulu BaşkanYardımcısı bilin bakalım kim? Tuğrul Kutadgubilik.Türkiye İşveren Sendikaları TİSK başkanı yani…Diğer yönetim kurulu üyeliklerini de çok hakça

dağıtmışlar, dedim ya insanıngözleri yaşarıyor…

Aynı şekilde bu seferSIBEM’in yönetim kurulubaşkanı Kutadgubilik ve tabiiki yardımcısı da Kavlak, hakgeçmeyecek ya… Her ikişirketin diğer yönetim kuruluüyeliklerinde iki MESS, iki deTürk Metal üyesi var.

MEMAS kuruluş amacınışöyle tanımlıyor: “MeslekiEğitim Merkezi Ticaret A.Ş.(MEMAS), Türkiye’nin enbüyük işveren ve işçisendikaları olan Türkiye MetalSanayicileri Sendikası (MESS)

ile Türk Metal Sendikası ortaklığında kurulmuştur. MEMAS, Ulusal Mesleki Yeterlilik Sistemi

çalışmaları kapsamında, otomotiv ve metal sektör-lerinde gelişen teknoloji ve ihtiyaçlar doğrultusundahazırlanan Ulusal Meslek Standartlarına görebireylere mesleki eğitim vermektedir.”

SIBEM ise şöyle diyor: “Ülkemizin iki değerlikurumu MESS ve Türk Metal, nitelikli iş gücüne,katma değer yaratan çalışma ortamlarına ulaşmak,kalkınmaya katkı sağlamak ve ulusal rekabetgücümüzü artırmak amacı ile bir araya gelerek,Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme MerkeziA.Ş’yi (SIBEM) hayata geçirmişlerdir. Kurumolarak, dünyada bu amaçla, işçi ve işveren kesim-lerinin bir araya gelerek oluşturduğu ilk şirketolmanın haklı gururunu taşıyoruz.” Dünyada bir ilk,dedik ya inanılacak gibi değil!

Eğitimler bireylere verildiği gibi işletmelerin talebihalinde kurumsal hizmet de verilebiliyor. İşin ikiboyutu birlikte düşünülmüş yani. Bir taraftan birlik-te para kazanmayı düşünüyorlar ama daha önem-lisi metal sektöründe nitelikli ve terbiye edilmiş biremek profili yaratmaya çalışıyorlar.

Kuşkusuz bu durumu basitçe şöyle değerlendi-rebiliriz: Bir patron sendikası ile işçi sendikası biraraya gelmişler mesleklerinde becerikli, nitelikli işyapan işçi yetiştirmeye karar vermişler. Bu sayedehem memleket ekonomisi daha vasıflı emeğekavuşacak hem de işçi daha iyi kazanacak. “Ne varbunda?”, diye sorabiliriz.

Mesleki yeterlilik eğitimlerinin ticarileştirilmesi,meslek liselerinin ne işe yaradığı, bu tür destekleyicieğitimlere ihtiyaç duyuluyorsa bunların kimlertarafından nasıl verileceği ayrı bir tartışma konusu.Bizim dikkatimizi çeken kapitalist bir sistemde, yaniişçi ve patron çıkarlarının doğal olarak birbirindenayrıştığı bir üretim ilişkisinde bir sendikanın birpatron örgütüyle ticari bir şirket kurmasıdır. Yanibunlar artık ticari ortaklar. Sendika, toplu sözleşmesürecinde ticari ortağına nasıl rest çekecek?

Kapitalist bir düzende bir sendikanın amacısanayinin hizmetine nitelikli emek sunmak olabilirmi? Sanayi dediğin şey zaten işçi açısındanemeğinin sömürüldüğü yerdir. Sendika olarakgörevin senin burada sömürülen işçilerin haklarınıkorumak ve geliştirmektir. Bırak işin o tarafınıpatronlar devletle birlikte düşünsün. Sana mıkalmış sanayiye eğitilmiş emek sunmak.

Ama diyeceksiniz ki sen bir sendikadanbahsediyorsun burada adı geçen Türk Metal. “Sarısendika” tanımı Türk Metal için eksik kalıyor. TürkMetal olmadan metal patronu ayakta duramaz,yani patronunun koltuk değneğidir.

Birisi eğitim veriyor, diğeri eğitilmiş işçinin işbulabilmesi için ona sertifika veriyor. İşçininsırtından para kazanıyorlar kısmı işin önemsiz yanı,esas olanı bir süre sonra artık bu “muhteşemikili”nin onayı olmadan metal sektöründe kimseninişe giremeyecek olması ve işe giren işçilerin buikilinin isteklerine göre terbiye edilmesi. Herkoşulda emeğin sermayeye mahkum olduğu vebunun sendika tarafından onaylandığı bir sürecinörgütlenmesidir bu eğitimler.

Kuşkusuz metal sektörünü bilenler aslındabütün bunların zaten yaşandığını biliyor ama öyleanlaşılıyor ki son dönemde Birleşik Metal-İşSendikası’nın başarılı mücadele örnekleri ve metalişçisinin huzursuzlukları metal patronlarını ürküt-müş ve daha köklü tedbirler almaya zorlamış.Çareyi uzun vadeli planları devreye sokarakbulmuşlar ve tabii her zamanki gibi Türk Metal’lebirlikte.

Kısacası mesele öyle sanayie nitelikli emekyetiştirmek falan değil… Eğer öyle olsaydı MESSbu işi tek başına yapardı. Hem sermaye gücü, hemeğitim kadrosu ve diğer donanım açısından bu türşeyleri fazlasıyla yapabilecek kudrete sahip bir kuru-luş. Niye tek başına yapmıyor? Çünkü amaç işçiyieğitmek değil, terbiye etmek.

Bütün mesele metal işçisinin bu tezgahın farkınavarması ve emeğine sahip çıkabilmesindedir.

Muhteflem ikili

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

G aziantep Organize Sanayi Bölge-si’nde 5 tekstil fabrikasında çalışanbinlerce işçi, 9 Ağustos’ta ücretleri-

nin artırılması, ikramiyelerinin verilmesi veçalışma koşullarının iyileştirilmesi için grevegitti. Greve çıkan işçiler, işyeri temsilcileriniseçerek bir toplantı yaptı; talepleri yerine ge-tirilene kadar ortak mücadele yürütmeye ka-rar verdi. 5 fabrikada (Şireci, Gürteks, Güriplik, Canan Tekstil ve Motif İplik) başlayangreve katılım, Zafer Tekstil ve Zeki Mencuatfabrikalarında çalışan işçilerle birlikte 6 binibuldu. Hakları için birleşen işçiler, grevin11’inci gününde kazanım elde etti.

ORTAK MÜCADELE ‹fiVEREN‹ YEND‹Kazanım sonucunda işçilerin 780 lira

civarındaki maaşları 875 liraya çıkarılacak.Bayramlarda da 10’ar yevmiye üzerinden ik-ramiye verilecek. Grevdeki fabrikalardanMotif İplik’te farklı bir kazanım oldu. İşçiler,maaşlarının 905 liraya yükseltilmesini ve ka-deme sistemi kaldırılarak eşit ücret verilme-sini sağladı. Böylece işçiler, direnişleri saye-sinde asgari ücrete devlet tarafından yapılanyüzde 6’lık zammın 3-4 katı kadar bir zamkazanmış oldu.

Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ndegrevden önce 700 fabrikada yaklaşık 120 binişçi aynı koşullarda çalıştırılıyordu. Ancakkazanımla sonuçlanan grevden sonraişverenler diğer fabrikalarda da ücretleriyükseltmek zorunda kaldı. Greve çıkmayan10 fabrikada işçilerin kısa süreli iş bırakmaeylemleri de etkili oldu. İşverenler, birkaçfabrikada işçilerin taleplerini kabul etmekzorunda kalırken, diğer fabrikalardaki isegrevdeki işçilerin kazandığı hakları tanımasözü verildi.

‘KOM‹TELER‹N ROLÜ BÜYÜK’Antep’te tekstil işçileri ayrı ayrı fab-

rikalarda 9 Ağustos’ta greve gittikten sonrabir araya gelerek bir toplantı yaptı. Yapılantoplantıda işçiler komiteler oluşturdu. Grevboyunca yemek, ulaşım gibi ihtiyaçlarıkarşılayan komiteler, ortak taleplerini de budüzlemde belirledi. İşçiler, grevin başındanberi polisin ve patronun baskısının amacınınkomiteleri etkisiz hale getirmek olduğuna

dikkat çekti. Grevdeki tüm fabrikalarda tale-pler yerine getirilene kadar birliktemücadele etme kararı alan işçiler,komitelerin kazanımda önemli yeriolduğunu söylüyor.

TEKS‹M’DE DE TALEP AYNI:GÜVENCEL‹ ‹fi

Teksil işkolundaki direniş Antep’in yanısıra İstanbul’da da birçok fabrikada sürüyor.

Farklı fabrikalarda çalışan tekstil işçilerigüvenceli iş, insanca yaşam için fabrikaönlerinde direnişe geçti.

İstanbul Merter’deki TeksimFabrikası’nda çalışan tekstil işçileri desendikalı oldukları için işten çıkarıldı. İşçiler,fabrikanın önünü kısa sürede direniş alanınaçevirdi. İşverenin işçi başına düşenmakineleri de çoğaltmasıyla çalışmakoşullarının giderek zorlaştığını söyleyenişçiler, eskiden olduğu gibi 4 makineyleçalışmak istiyor. İşçiler tazminat istemedik-lerini, işe geri iadelerinin yapılmasını istedik-lerini söylüyor. Teksim fabrikasında dahaönce günde 12 saat çalıştırılan işçiler, verdik-leri mücadele sonucunda günde 8 saatçalışıyorlar ve makine sayısının azaltılmasıiçin de mücadele edeceklerini belirtiyorlar.

‘B‹ZDEN ÇALDILAR, LÜKS LOKANTAAÇTILAR’

İstanbul’da direnişin sürdüğü bir başkatekstil fabrikası ise Roze Teksil. Bu fabrika-da çalışan 382 işçi, “işverenlerin iflas etmesi”gerekçesiyle 2 aylık maaşları ve kıdem tazmi-natları verilmeden işten çıkarıldı. 8 Mart’taişten atılan tekstil işçileri 4 ay geçmesinerağmen paralarının verilmemesine karşıeylem yapmaya başladı. 24 işçi, Roze Tekstilsahiplerinin Levent’te bulunan Köşe BaşıRestorant’ı önünde 21 Temmuz’da oturmaeylemi yaptı. Eylemde yapılan açıklamadaşunlar söylendi:

“8 Mart günü bizler mağdur edildikaradan 4 ay geçmesine karşın işverenlereulaşamadık. Bizden çaldıklarıyla lüks lokan-talar açıp işletenlerden ve lüks içinde hayat-larını idame ettirenlerden bundan sonraeylemlerle hakkımızı arayacağız. Buraya hercumartesi ve pazar günleri saat 19.30-21.30arasında geleceğiz.”

Antep’te tekstil fabrikalarında binlerce işçinin ücretlerininartırılması, ikramiyelerin verilmesi ve çalışma koşullarınıniyileştirilmesi için başlattıkları grev kazanımla sonuçlandı. Ayrıfabrikalardaki işçilerinin kazanımı direnişlere yol gösteriyor

‘Kardeşlerim bakmayınsarı saçlı oduğuma...’ *

Tekstil işçileri grevikomitelerle kazandı

AB’nin içinde bulundu¤u kriz, ihracat›nyar›s›n› bölge ülkelerine yapan Türkiyetekstil sektörünü ciddi biçimde etkiliyor.Tekstil ‹hracatç›lar› Birli¤i’nin verileri kriziaç›kça gösteriyor: Türkiye’de tekstil ihracat›2012’nin ilk 6 ay›nda, geçen y›l›n ayn›dönemine k›yasla yüzde 4,1 oran›ndaazalarak 3,9 milyar dolar oldu. ‹thalatta ise

ayn› dönemler içinde yüzde 25,8 düflüflyafland›.

‹hracattaki daralma, Türkiye’deki tekstilpatronlar›n›n önemli bir gelir kayna¤›n›nkurumas›na neden oldu. AB pazar›ndanumudunu kesen patronlar, yeni pazarlararay›fl›na girerken, ülke içinde de karlar›n›art›rma çabas›na yöneldi. Bu faaliyetlerin

bafl›nda iflçileri uzun sürelerde ve düflükücretlerde çal›flt›rmak geliyor.

Tekstil sektöründe düflüflün yafland›¤›bu dönem, ‹stanbul’da birçok fabrikadatekstil iflçileri iflten ç›kar›l›rken, iflçi bafl›nadüflen makine say›lar› da artt›r›ld›. Antep’teiflçilerin çal›flma saatleri 12 saate ç›kar›l›p,ikramiyeleri aylarca verilmedi.

Patronların krize çözümü: Güvencesizlik

EVR‹M ÇAKIR

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde polis greve çıkan 34 maden işçisini 17 Ağustos günü makineli tüfeklerle katletti. Kalan işçiler ve işçilerin yakınları yine de “Grev” dedi.

‘‘GGÜÜNNEEYY AAFFRRİİKKAA’’DDAA KKAATTLLEEDDİİLLEENN İİŞŞÇÇİİLLEERR SSIINNIIFF KKAARRDDEEŞŞLLEERRİİMMİİZZDDİİRR’’

Güvencesizlik tüm dünyada yaygınlaşırken farklı ülkelerde ayrı ayrı semtlerde güvencesizliğebaşkaldıranlar “bizler sınıf kardeşiyiz” diyerek birlikteliği, dayanışmayı büyütüyor

‘CAN GÜVENL‹⁄‹ ‹ST‹YORUZ’

Adana’da enerji işçisi Halil Akkeş, direktepesinde hiçbir can güvenliği olmadığı içinhayatını kaybetti. Toroslar ElektrikDağıtım AŞ (TEDAŞ) işçileri Akkeş’in işkazası sonucu ölmesini protesto etmek için15 Ağustos’ta TEDAŞ binasını işgal etti.

5 Mart’tan beri TEDAŞ önündedirenişlerini sürdüren işçiler, hem atılanişçilerin işe geri alınmasını hem de cangüvenlikleri olmasını talep ediyordu.Direnişleri sürerken enerji işçisi HalilAkkeş iş kazası sonucu hayatını kaybetti veEnerji-Sen üyeleri, TEDAŞ’ı gerekliönlemleri almadığı için protesto etti.İşçiler, önce TEDAŞ önünde bir açıklamayaptı. Yapılan açıklamada işçiler,“Hukuksuz işten atılmaların, yasa dışıkesilen cezaların, direk tepelerinde ölenarkadaşlarımızın hesabını soracağız” dedi.TEDAŞ’ın enerji işçilerinin can güvenliğiolmamasına rağmen hiçbir önlemalmadığını söyleyen işçiler, TEDAŞ binasıiçerine girdi. Binanın en üst katına çıkanişçiler “Atılan işçiler geri alınsın” yazılı birpankart açtı.

‘AFR‹KALI MADEN ‹fiÇ‹LER‹NE SELAM OLSUN’

İstanbul’da Dev Sağlık-İş üyeleri Güney Afrika’dagrevde olan 34 madenişçisinin polisler tarafındankatledilmesini protestoetti. Dev Sağlık-İşüyeleri, 18 Ağustos’taGüney Afrika İstan-bul Konsolosluğuönünde bir araya gele-rek “öldürülenler sınıfkardeşlerimizdir” dedi.Yapılan açıklamada şunlarsöylendi: “KatliamcıGüney Afrika hükümetinikınarken, tüm dünyaişçilerine, G.Afrika’dakiişçilerin yakınlarına ve

hayatta kalanarkadaşlarına dayanışmamesajı vermek için bura-dayız, Onları tüm

dayanışmaduygularımız-la selamlıyo-ruz”

Açıklama-nın ardından,konsoloslukönüne siyah

çelenk bırakanişçiler öldürülenmaden işçileri

için de karan-fil koydu.

‘ATILAN ‹fiÇ‹LER ‹fiEALINANA KADAREYLEMLERE DEVAM’

İstanbul’da işten atılan ener-ji işçileri her cuma GalatasarayMeydanı’nda bir araya gelerek

BEDAŞ binası önüne biryürüyüş gerçekleştiriyor.Enerji-Sen üyesi işçilerdirenişlerinin 82’nci günündeyaptıkları eylemde, iştenatıldıkları için Kiğılı mağazasıönünde direnen işçileri selam-ladı. Burada bir açıklamayapan işçiler, Kiğılımağzasından atılan işçiler işegeri alınana kadar her cumayapılan eylemlerini Kiğılıönüne de taşıyacaklarını söyle-di. Taksim’e doğru yürüyüşegeçen işçilerin ikinci durağı iseTHY işçilerinin direnişi oldu.Enerji işçileri THY Bürosuüzerine çıkarak "BEDAŞ'tan veTHY'den atılan işçiler gerialınsın" yazılı pankart astı.Pankarta işçilerin yanı sıraçevredekiler de alkışlayarakdestek verdi.

İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Çapave Cerrahpaşa tıp fakültesi has-

taneleri ile Haseki KardiyolojiHastanesi’nde çalışan DevrimciSağlık-İş üyesi işçiler, ücretlerinindüşürülmesine karşı fiili ve hukuki birmücadele başlattı.

İşçiler, 15 Ağustos günü has-tanelerinden İstanbul ÜniversitesiRektörlüğü’ne yürüdü. Asgari ücreteyüzde 6 zam olurken, kendi ücret-lerinin yüzde 20 oranında düştüğünübelirten işçiler, hastanelerde rektör-lüğe iletmek için itiraz dilekçeleritopladı. Yürüyüşe İstanbul TabipOdası Başkanı Taner Gören ve DİSKGenel Başkan Yardımcısı Ali RızaKüçükosmanoğlu da katıldı.

Dev Sağlık-İş Genel Başkanı ArzuÇerkezoğlu, rektörlük önünde biraçıklama yaptı. Çerkezoğlu, itirazdilekçelerini rektörlüğe ileteceklerini,bir hafta boyunca tüm işçilerindilekçeleri iletmeye devam edeceğiniduyurdu.

“ÜCRETLER‹N DÜfiÜRÜLMES‹NEB‹Z‹M ONAYIMIZ YOK”

Maaşların düşürülmesi İşKanunu’nun 22’nci ve 66’ncı mad-delerine aykırı. Bu maddelere göreher ne koşulda olursa olsun ücretdüşüklüğüne gidilemeyeceğini, ancakkendi onaylarının gerektiğini hatırla-tan işçiler, “Ücretlerin düşürülmesinebizim onayımız yok” dedi. Açıkla-madan sonra bir heyet oluşturanişçiler, dilekçelerini rektörlüğe iletti.

‘Kime sordunuzmaaşımızıdüşürürken’

Naz›m Hikmet’in 1962’de yazd›¤› “Asya Afrika Yazarlar›na” adl› fliirin girifli: “Kardefllerimbakmay›n sar› saçl› oldu¤uma ben Asyal›y›m/Bakmay›n mavi gözlü oldu¤uma ben Afrikal›y›m”

Page 9: 164'üncü Sayı

EKONOMİHalk›n Sesi

923 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

Halep çarşısından ateş almak

1934 yılında çıkarılanbir kanun ile Başbakan-lara “gizli” harcamayapma imkânı verenbütçe payına örtülüödenek adı veriliyor.

2003 yılında son şekliverilen kanun ile örtülüödenek adı altındayapılan harcamalarınkaydı MaliyeBakanlığı’nın bütçesinde“gizli hizmet giderleri”adı altında tutuluyor.

5018 sayılı Kanundayazılan tanımına göreörtülü ödenek; “kapalıistihbarat ve kapalısavunma hizmetleri,Devletin millî güvenliğive yüksek menfaatleri ileDevlet itibarının gerek-leri, siyasi, sosyal vekültürel amaçlar veolağanüstü hizmetlerleilgili Hükümet icapları

için kullanılmak üzereBaşbakanlık bütçesinekonulan ödenektir.Kanunlarla verilengörevlerin gerektirdiğiistihbarat hizmetleriniyürüten diğer kamuidarelerinin bütçelerinede örtülü ödenek konu-labilir.”

Kanunda yer alantanıma göre örtülüödeneğin kapsama alanıçok geniş. Bu yüzdenörtülü ödenek adıaltında birçok konudaharcama yapılabiliyor vebu harcamalardenetlenemiyor.

2012 yılının ilk altı ayıiçin örtülü ödenektenharcanan para 431 mil-yon lira olurken geçenyılın aynı döneminde296 milyon lira har-canmıştı.

ÖRTÜLÜ ÖDENEK

Emekçi kredi kartı tuzağında

Halep çarşısı dahil 14 ülkenin pazarlarına mal görütüp mal getiren tırlar,en son AKP’nin Suriye’de körüklediği ateşi yüklenerek geri dönüş yaptı

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bankalarınkrediler üzerinden daha fazla para kazanmak için

en fakirlere oynak faizlerle konut kredileri vermesi vebu kredilerin zamanla geri ödenememesi üzerine2008 yılında patlak veren kriz tüm dünya ekonomi-lerini etkiledi. ABD bankaları ile Avrupa bankalarınınbirbirlerine entegre olması nedeniyle kriz hızla Avrupabankalarını ve devletlerin borçlanma olanaklarını etki-ledi. Avrupa’da ‘borç krizi’ olarak adlandırılan vekamu borçlarının çevrilebilmesi tartışmalarıyla takipedilen süreç başladı. 17 Avrupa ülkesinin ortak parayı(Euro) kullanması nedeniyle para politikası da, kamuborçlarının yüksekliği nedeniyle maliye politikası dakrizden çıkmak için araç olarakyeterli olmadı. Avrupaekonomileri henüz krizdençıkabilmiş değil; ancak2012’nin ilk altı aylık büyümerakamlarına baktığımız zamanbüyüyebilen ülkelerin hızlaneoliberal politikaları hayatageçirdiğini görüyoruz.

Amerikanlaflan Almanya Avrupa ekonomisinin loko-

motifi olan Almanya’nın2012’nin ikinci çeyreğindebüyümesi küçük de olsadevam etti. Almanya 2012yılının ikinci çeyreğinde birönceki yılın aynı döneminegöre yüzde 1 büyüdü. Burakam Avrupa ortalamasının çok üzerinde. Mayıs ayıişsizlik rakamı da Euro bölgesi (Euro’yu kullanan 17ülke) ortalaması yüzde 11,2 iken Almanya’da yüzde6,8 oldu. Sermayenin ihtiyaçlarına kulak tıkamayanAlmanya 2004 yılından başlayarak emek piyasasınıesnekleştirme politikaları uyguluyor. Bir zamanlarınsosyal devlet güvenceli, sendikalı, görece iyi ücretalan bir işçi sınıfı ve güçlü bir sendikacılık geleneğiolan bir toplumda bugün toplam istihdamın yüzde25’i part-time (yarı-zamanlı) çalışanlardan oluşmakta.Öyle ki geldiğimiz noktada Almanya’nın neoliberal uy-gulamaları ABD’de bile örnek gösteriliyor; özellikle deÇin’e karşı rekabet gücünü korumak adına.

Almanyalaflan Türkiye Avrupa’nın krizden çıkışını tüm ülkelerin tıpkı

Almanya gibi neoliberal bir modeli uygulamasındagören Avrupa Birliği yöneticileri yeri geldiğindedemokrasilere de müdahale ederek “NeoliberalAvrupa” oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak güçlü sosyal-devlet geçmişleri olan ülkelerde emeğinkazanımlarının yok edilmesi henüz tam başarılmışdeğil. Türkiye’nin son kriz döneminde ekonomikgöstergeleri Almanya ile benzerlikler gösteriyor. Mayısayı işsizlik rakamları yüzde 8,2 ile son on yılın endüşük seviyesinde gerçekleşti. Benzer şekildebüyüme de yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,2 ile birçokAvrupa ülkesinden büyük çıktı.

Kriz döneminden sonra Türkiye’de de emekpiyasasının esnekleştirilmesi için ciddi çabalar har-canıyor. AKP hükümeti sermayeyle birlikte baştakıdem tazminatı olmak üzere birçok sosyal-devletkazanımı olan haklara saldırıyor. Hem sermaye hemde AKP’nin ekonomi bürokratları şunun farkında ki;emek, sermaye karşısında ne kadar güçsüz, örgütsüzolursa ekonomi o kadar hızla büyüyebiliyor; birbakıma sözde rekabet gücü kazanıyor.

Kriz f›rsata çevriliyorAlmanya, Türkiye gibi ülkelerde neoliberal poli-

tikalar güçlü bir şekilde uygulanarak kriz sermaye içinfırsata çevriliyor. Türkiye’de hızla yaygınlaşan taşeronakarşı işçi direnişleri AKP’nin kurmaya çalıştığı modelekarşı en ciddi toplumsal muhalefet dinamizminioluşturuyor. Bu büyük dönüşüme direnmede taşeronişçilerin direnci büyütülmeli aksi halde bugününgüvenceli, tam zamanlı çalışanların çocukları ilerdeyarı-zamanlı, esnek ve güvencesiz çalışmakoşullarından kaçamayacak.

** Bu yazıda Mehmet Türkay ve Ümit Akçay’ın“Neolibarel Avrupa’ya Geçiş” başlıklı röportajından yarar-lanılmıştır.

EnginDuran

[email protected]

Emekçiler sermayeyef›rsat vermeyecek

Kamu Emekçileri Federasyonu (KESK)Araştırma Birimi’nin raporu AKP dö-

neminde halkın borçlanma durumundaki ar-tışı ve nedenlerini inceledi. Rapora göre2002 yılının Aralık ayında, yani AKP iktida-ra yeni geldiği dönemde 6 milyar 360 milyonlira olan kredi kartı borcu, 2012 Temmuzayında 238 milyar 302 milyon liraya yüksel-di. Bu sonuçlara göre son 10 yılda kredi kar-tı borçları 40 kat artmış oluyor.

ABD’de 1914 yılında kullanılmayabaşlayan kredi kartı, 1980’den sonraTürkiye’de de kullanılmaya başladı. Ancakkredi kartı kullanımı özellikle 1999 yılındataksit uygulamasının başlamasıylayaygınlaştı. Kredi kartı kullanımı ilk dönem-lerinde lüks tüketim için kullanılan bir araçiken artık günlük ihtiyaçların kullanımı içinyaygın bir araç haline geldi. 2012 Mayısitibariyle Türkiye’de kredi kartı sayısı 53milyonu geçti.

KRED‹ KARTI KULLANIMI NEDENSÜREKL‹ ARTIYOR?

Kredi kartı kullanımını tanımlarsak;yarının gelirini bugün harcamak ve toplamgelirimiz ile giderimiz arasındaki farkınborçlanarak kapatılması aracı. Halk

bugünkü geliri ile temel insani ihtiyaçlarınıbile karşılamayacak durumda olduğu içinkredi kartı kullanmaya mecbur kalıyor. Öyleki kredi kartı kullanımının yüzde 22’sisadece market alışverişi için kullanılıyor.AKP dönemi ile birlikte yaşamsalihtiyaçların, gıda, ısınma, eğitim, sağlık,piyasa koşullarına bırakılması ve ücretlerinenflasyon karşısında azalması yani reelücretlerin sürekli erimesi tek yaşam yoluolarak bugünün ekmeğini yarının maaşı ilealmak oluyor.

Diğer bir neden de tüketimin her yerdereklamlarla, promosyonlarla teşvik edilmesi,insanların ihtiyaçları dışında da borçlanarakkredi kartını kullanmasına yol açıyor. Buduruma en iyi örnek olarak sürekli yenile-nen telefon, bilgisayar gibi teknolojik ürün-leri gösterebiliriz. Asgari ücret alan birsüpermarket kasiyeri 10 aylık taksitile bir maaşı kadar olantelefonu kredi kartısayesinde alabiliyor.Taksitleri yarılayınca yeniçıkan başka bir telefonutekrar borçlanarak alıyor. Bu arada eskitelefonu ikinci elde satıyor ve aldığıparayı yeni telefon içinkullanıyor. Bu borç sarmalında,

sürekli borç ertelemesi ve uzatmasıylayaşamanın ve ihtiyaç olsun olmasın tüketimyapmanın aracı olarak kredi kartı hayatiöneme sahip.

Farklı bankalardan alınan kredi kartlarıile belirli bir süre borçları çevirmek yanitekrar borçlanarak eski borçları ödemekmümkün olabiliyor ancak faiz yükünün kat-lanarak artması ve insanların gelirlerininazalması, işten çıkarılmaları borçlarınödenmesini zorlaştırıyor. Kredi kart-ları borçları yüzünden insan ilişkilerigeriliyor özellikle ailelerde kadınve erkeğin birbirlerinden ayrı

ve toplam

bütçenin çok üzerinde alış-veriş yapmalarıevliliklerin boşanmasıyla sonuçlanabilecektartışmalara neden oluyor. TüketiciDernekleri Federasyonu’nun verilerine göre2000 yılından sonra her 10 boşanmanın 7’si

kredi kartı borcuyüzünden olmuş.

S uriye’yle vizelerin kalk-masını ve ikilianlaşmaları takip eden

birkaç yıllık dönemde belirginekonomik canlanma yaşayansınır kentleri, AKP’nin dekışkırtmasıyla büyüyen içsavaşla birlikte eskisinden dekötü bir noktaya geriledi. Sınırticareti ve turizm durma nok-tasına geldi, sınıra yakın bölgel-erde tarım faaliyetiyapılamıyor, tekstil fabrikalarıkapanıyor. Türkiye’nin ikincibüyük tır filosu ile 14 ülkeyebağlantı sağlayan Hatay, tırmezarlığına dönüştü.

HATAY TIR MEZARLI⁄ISınır kentlerindeki değişimi

en iyi özetleyen şey ise, 20Temmuz günü sınır kapılarınıele geçiren muhaliflerin Cilve-gözü’nde Hataylı firmalara ait12 tırı yakması oldu. Bir araHalep çarşısı dahil 14 ülkeyemal görütüp mal getiren tırlar,en son AKP’nin Suriye’de kö-rüklediği ateşi yüklenerek geridönüş yaptı. Şimdi kentte 6-7bin aileye geçim sağlayan taşı-macılık sektöründe faaliyet gös-teren 300 şirket iflasın eşiğinegelirken, iş yapamayan 10 bin-den fazla tır satışa çıkarıldı.

Hatay’dan Suriye’ye ihracat2008’de 123 milyon dolar,

2009’da 186 milyon dolar,2010’da 250 milyon dolarolarak gerçekleşmişti. 2011’de150 milyon dolara düşen ihra-cat, 2012’de neredeyse sıfırnoktasına geldi. KenttekiHASİAD gibi sermaye örgüt-leri de pek çok firmanın iflasıneşiğinde olduğunu açıkladı.

Türkiye Suriye sınırındakimal taşımacılığının durması yal-nızca Suriye, Lübnan, Ürdünve Filistin ile değil Mısır, Kör-fez ülkeleri, İran ve Irak ile ti-caretin de durması anlamınageliyor. Çünkü Ortadoğu ile ti-caret ağırlıkla Suriye hattı üze-rinden yürütülebiliyor. Türkiyeihracatında yüzde 24, ithalatın-da yüzde 10 paya sahip Ortado-ğu ülkeleri ile ekonomik ilişki-ler, yalnızca savaş koşulları ne-deniyle değil ABD’nin ekono-mik yaptırım dayatmaları nede-niyle de risk altında.

TUR‹ZME Z‹NC‹RLEMEDARBE

Sınır kapılarından Suriye’yiziyaret eden Türklerin sayısı2009’da 733 bin 132 ve 2010’dayüzde 99 artışla 1 milyon 459bin 580’ni bulmuştu. Sınırkapılarından Suriye’ye geçenTürklerin yüzde 59’u turist,yüzde 40’ı genelde sınır ticaretiyapanlar olmak üzere günübir-lik ziyaretçiler ve yüzde 1’i

oturma izni olanlardı. 2010içinde Suriyelilerin Türkiye zi-yareti 2009’a nazaran yüzde 76oranında artışla 900 bini bul-muştu. Hatay’a gelen Suriyeli-lerin yüzde 6’sı Hatay’da ko-naklıyor, yarısından fazlası havave karayolu ile İstanbul’a gidi-yordu. Hatay’da konaklayanlargenelde akraba ziyareti veya sı-nır ticareti amaçlıydı. Her haftaperşembeden pazara Hatay’dakalan Suriyeliler çarşı esnafınınen önemli gelir kapısınadönüşmüştür. Ancak iç savaşnedeniyle Hatay üzerindenTürkiye’ye gelen Suriyeli turistve Hatay üzerinden Suriye’yegiden Türkiyeli turist akımıbıçak gibi bir anda kesildi.Sürekli artan Suriyeli veTürkiyeli turistler düşünülerekyapılan yatırımlar ve alınankrediler, işletmeleri boş kalanesnaf için şimdi ağır bir yükhaline dönüştü.

Suriye’deki sorun beklendiğigibi çevre ülkelere de yayıldı veTürkiye’nin müdahaleci tutumudiğer ülkelerin de tepkisini çek-meye başladı. Bunun ilk somutsonuçları, vizelerin kaldırılmasıile ticaret ve turizmin can-landığı bir başka Ortadoğuülkesi olan Lübnan’da açığaçıktı. Akrabaları silahlı gruplar-ca Türkiye bağlantılı olarakrehin alınan Lübnanlı aşiretler

ülkedeki Türkleri hedef almayabaşlayınca, hükümet Lübnan’ageliş gidişlerin sınırlandırılmasıçağrısı yapmak zorunda kaldı.

AKP’N‹N MÜLTEC‹ PLANITERS TEPT‹

Öte yandan AKP’nin kucakaçtığı silahlı gruplar dahil onbinlerce mültecinin varlığıgerek ülkenin gerek sınır kent-lerinin ekonomisini olumsuzyönde etkiliyor. Esad yöneti-minin birkaç ayda devrileceğiüzerine hesap yapan iktidarın,mülteci kampları kurarak ulus-lararası ilgi çekme planı,savaşın uzaması nedeniyle zoragirmiş durumda. Ağustos ayınakadar mülteciler için 300 mily-on dolar harcandı. Mülteciakınının sürmesi ve krizin uza-ması faturayı daha da kabarta-cak. Ayrıca mülteci geçişlerineaçılan pek çok bölgede güven-lik sorunu nedeniyle tarımfaaliyeti yürütülemiyor.

Silahlı grupların varlığı dabir başka sorun. Özellikle Ha-tay’da silahlı gruplara mensupSuriyeli ve diğer ülkelerden ci-hatçılar, esnaftan alışveriş ettik-ten sonra para vermemeyi yada çok az para ödemeyi alış-kanlık haline getirdi. Bu daağustos ayında Hatay’ın farklıbölgelerinde çok sayıda kavgayaşanmasına yol açtı.

Suriye kan ağlıyor. Yalnızca Suriyedeğil Türkiye’nin Suriye sınırındakiilleri de kanlı çatışmalarınyansımalarından ve kent ekonomi-lerindeki bozulmadan mustarip.Ancak Suriye’deki kandan kâr edenlervar. Borsa, sigorta şirketleri, özel has-taneler ve komisyoncular Suriye’dekiçatışmalardan memnun.

Son bir yıl içerisinde Hatay’dansadece 542 kişi borsada yatırımyapmış görünmesine rağmen

Hataylıların borsadaki parası 392milyon TL’den 611 milyon TL’ye çıktı.Bu da Suriyeli zenginlerin servetleriniHatay yoluyla Türkiye’ye taşımayabaşladığının göstergesi olarakdeğerlendiriliyor.

Öte yandan Suriye’den gelen yaralıisyancılar, tıpkı Libyalılar gibi, sigortaşirketleri aracılığıyla özel hastanelerdetedavi görüyor. Büyük ölçüde denetimdışı gerçekleşen bu döngüde iktidarayakın kişiler komisyonculuk yapıyor.

Körfez parası neyin sırrı?

Çevre ve fiehircilik Bakan› Erdo¤anBayraktar, haziran ay›nda Suudi Kral›Abdullah'›n Bo¤az’da Turgut Özal döne-minde sat›n ald›¤› araziye 4 villa yapaca¤›n›söylerken, bu iznin karfl›l›¤› olarak Kralailesinin Türkiye'ye 10 milyar dolarl›khibede bulundu¤unu aç›klad›. Bu rakam›nhibe oldu¤unu belirten Bayraktar, “Dünyapiyasalar› krizde ve nakit darl›¤› var. fiimdiSuudi devleti yeni bir yard›m yapabilecek"diye konufltu.

Ertesi gün Milliyet yazar› ekonomistGüngör Uras böyle bir paran›n resmikay›tlarda bulunmad›¤›n› gösterdi. Sonra daAKP hükümetinden k›v›rma kabilinden biraç›klama geldi. Para gelmemiflti amagelebilirdi. Daha sonra ABD ve ‹ngilizbas›n›nda Suudi Arabistan ve Katar’›nSuriye’ye giden cihatç›lara para ve silahdeste¤i sundu¤unu, burada da Türkiye’ninarac›l›k etti¤ini yazan haberler ç›kt›. AKP buarac›l›¤› yalanlamad›. O zaman s›r gibiduran flu sorular ortada bekliyor: Bu paraak›fl› hangi anlaflma ve hukuk temelindegerçeklefliyor? Suudi Kral›n›n hibe etti¤isöylenen 10 milyar dolar ile, Suudi-Katarikilisinin Türkiye üzerinden gerçeklefltirdi¤ipara ak›fl› aras›nda bir iliflki var m›?

Arap bas›n›nda ç›kan bu karikatürde Suriyeli isyanc›lar›nsilah› Türkiye’yi, silah› tutan el Katar’› iflaret ediyor

Kandan kâr edenler

Page 10: 164'üncü Sayı

10Halk›n Sesi 23 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

KİBELE

Halkevci Kadınlar, TBMM’de kabul edilen yasaylasezaryene sınırlandırma getirilmesini 10

Ağustos’ta Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıkla-masıyla protesto etti. Basın açıklamasını yapan SemaTirifi, meclis kapanmadan önce çıkarılan yasaylanormal doğumun dayatıldığını; hastanelerin,hekimlerin, gebelerin ve ailelerininbaskı altında kaldığını söyledi.

İki hafta içerisinde normaldoğum ısrarı nedeniyle iki bebeğinve bir kadının hayatını yitirdiğini hatırlatan Tirifi, bukayıpların ilerde ne tür acı kayıplarlakarşılaşılacağının bir göstergesi olduğuna dikkatçekti. Sağlığın piyasalaştırılmasıyla birinci basamaksağlık hizmetlerinin yok edildiğini ve kadınlarıniradesine ve yaşamlarına ipotek koyulduğunu ifadeeden Tirifi, “Karar tıpkı kürtajda olduğu gibikadınların olmalı ve hekimler baskı altınaalınmamalıdır” dedi.

AKP’nin yasalarıöldürüyor

adınların çalışabilmesi için kreş yardımı yapılacağını söyleyen Fatma Şahin’e bağlıkurumlarda çalışan kadın işçiler, süt ve doğum izni kullandığı için işten çıkarılıyor

Taşeron işçiye süt izni yok4+4+4 eğitim modeli ile ilgili pek çok yazı

yazıldı. Ama yine de bu eğitim modeli ilekadınları bekleyen saldırıları tekrar hatırlamakta,neye karşı, neden ve nasıl mücadele edeceğimizibilmekte yarar var diye düşünüyorum.

11.. 4+4+4 kadınların eğitim hakkının gaspıdır.Dünya Bankası projesi olan 4+4+4 özel okulteşvikini arttırdı. 15 bin liradan başlayan özel okulfiyatlarını kimsenin ödeyecek hali yok. Başbakançocuk sayısını 5’e çıkarmayı, kürtajı lanetleyerek herçocuğun doğması gerektiğini söylerken bu çocukla-ra nasıl bakılacağını elbette umursamıyor.

Eğitim paralılaştırılması her zaman önce kız ço-cuklarının eğitimden mahrum kalması demektir.Devlet okullarının azaltıldığı, İmam Hatip ve mesleklisesinin tek seçenek haline geldiği bu eğitim siste-minde özellikle yoksul aileler için zorunlu bir seçe-

nek de kız çocuklarını okulagöndermemek.

22.. 4+4+4 modeli, Başba-kan’ın “kadın-erkek eşitliğineinanmıyorum” zihniyetinin ürü-nüdür. Müfredata alınan ve bi-rinci sınıfta verilmeye başlana-cak olan “Ahlak ve değerlereğitimi” ile ayrımcılık küçükyaşlarda öğretilecek. Okullardaetek boyuna karışmaktan kız veerkek öğrencilerin arasına 45cm mesafe koymaya kadarvaran uygulamalara uymayana“ahlaksız” damgasınıyapıştıranlar kime, hangi ahlakıöğretecekler? Zorunlu olacağıbelli dini içerikli seçmeli der-

slerde kız öğrencilerin başını kapatmasını serbestbıraktılar. Peki, kapatmayana ne diyecekler “kendiahlaklarına” göre? Sözde kadınlar için çalışan FatmaŞahin’in bir cami açılışında söylediği “cami ve okulubarıştırmalıyız” lafı, her okulun imamhatipleştirilmeatağının destekçisi olduğunu gösteriyor. Çocuklarınkısıtlı oyun alanlarından sonra ilk sosyalleştiğiortamlar olan okullarda kız ve erkek çocuklara eşitolmadıkları öğretilecek. Bu yasa ile eğitim alanındayaygınlaşan ve derinleşen gericilik, ayrımcılık ve cin-siyetçilik toplumsal yaşamın her alanına (ev, iş, so-kak hatta adalet önünde tecavüzcülere, kadın katil-lerine yapılan indirim) sirayet edecektir.

33.. 4+4+4 köle yaratacak. Sekizinci sınıftan son-ra açık öğretim uygulamasıyla örgün eğitimin dışınaatılan kız çocukları; evde yaşlı, hasta, çocuk bakımıgörevlerini üstlenerek, ev işlerini yaparak toplumsalcinsiyet rollerini yeniden üretecek. Annelerinin deyaptığı gibi parça başı işlerde ucuza çalışarak esnekve güvencesiz çalıştırmanın her türlü biçimiyle karşıkarşıya kalacaklar. DİSK-AR’ın TÜİK verilerine göreyaptığı değerlendirmede 2008 mayıs dönemindensonra kayıt dışı çalışma oranı erkekler için 198 binazalırken kadınlar için 678 bin artmış durumda.

44.. 4+4+4 çocuk gelinler yaratacak. Lisede evli-lik, emzirme odası gibi önerilerle AKP, “bu toplum-da sadece anne olarak kabul ediyorum ve senin butoplumdaki yegâne görevin anneliktir” mesajını veri-yor. Okutulmayan kız çocuklarına bırakılan birzorunlu seçenek de her gün çoğalan çocuk gelinlersayısının katlanarak artması olacak.

55.. 4+4+4 neoliberal-gerici sistemi ayakta tut-mak için var. Kadınlar kendilerini yukarıda saydığımgibi yaşamaya mecbur bırakan sistemin de yenidenüretimini sağlayacak. AKP’nin istediği gibi eğitimalan kız çocukları edindikleri bilgi birikimini(!) yeninesillere (çocuklarına) aktararak AKP ideolojisininyeniden üretimini sağlayacak.

Bugün bu korkunç tablo karşısında eğitim hakkımücadelesini verenlere baktığımızda kadınlar hemmilitanlıklarıyla hem de kararlılıklarıyla öne çıkıyorlar.Çocukları için 4+4+4’ü durdurmak isteyen kadınlarişte tam da bu nedenlerden dolayı kendileri için deharekete geçiyor.

Kadınlar eşit ve özgür bir yaşam içim 4+4+4’üdurdurmaya sokağa!

AsiyeÇil

[email protected]

Kad›nlar 4+4+4’ekarfl› nedenmücadele etmeli?

Kadın katillerine haksız tahrikindirimi uygulayan,

tecavüzcüleri serbest bırakan‘erkek yargı’, son dönemdeçocuğa yönelik tecavüzolaylarında da tartışılan kararlara

imza atıyor. Yerelmahkemelerin verdiği

cezaların temyizegitmesi üzerine kararıtekrar gözden geçirenYargıtay, verdiği herkararda tecavüzcüerkeklerin yanındaolduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz günlerdeAnkara’da görülen ve

2009'da iki sanığın

Zonguldak’ta 18 yaşından küçük birkıza cinsel saldırıda bulunmasıyla ilgilidavada, mahkemenin “çocuğun nite-likli cinsel istismarına teşebbüs”kararını Yargıtay 14. Ceza Dairesibozdu. Daire, sonuçlanmayan tecavüzgirişiminde sanıkların “gönüllüvazgeçtiklerini” öne sürerek “çocuğunbasit cinsel istismarı” suçundan yargı-lanmalarına karar verdi.

İstanbul’da Down sendromlu 18 ya-şındaki Ö.Ö Adli Tıp raporuna görebabası tarafından tecavüze uğradı vehamile kaldı. Kartal 2. Ağır CezaMahkemesi’nde yargılanan baba, 15yıl hapisle cezalandırıldı. Aynı daire,Adli Tıp’tan alınan rapordaki “Mağ-durenin kızlık zarının ince kenarlı olup

duhule müsait olmaması vemağdurenin bakire olduğu” ifadelerinihatırlatarak “basit cinsel istismar var”deyip kararı bozdu, indirim istedi.

Bartın’da iki kişinin tecavüzüneuğrayan 18 yaşından küçük kız çocuğuile ilgili Adli Tıp’ın verdiği “ruh sağlığıbozulmuştur” raporuna dayanılarakverilen ceza da “hangi sanığın ruhsağlığını bozduğu belirtilmeli” denile-rek bozuldu.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi’ndehiçbir kadın üye bulunmuyor.Üyelerinin 3’ünün anayasa değişikliğiile yapısı değişen ve AKP’nin dene-timine geçen HSYK tarafından seçil-diği, 2’sinin ise uzun yıllardırYargıtay’da görev yaptığı biliniyor.

Ev işlerinin iş yasası kapsamına alınması veçalışma haklarının tanınmasını sağlayan “ev

işçilerine insanca iş sözleşmesi” ILO (UluslararasıÇalışma Örgütü) tarafından kabul edildi.Sözleşmenin yürürlüğe girmesi için üye ülkelerdeniki tanesinin 12 ay içinde ILO C 189’u imzalamasıgerekiyordu.

Sözleşmeyi ilk kabul eden Uruguay ve Filipin-ler’de ev işçileri örgütlerinin kurduğu uluslararasıdayanışma sayesinde Filipinler hükümetine baskıyapıldı. Filipinler Senatosu, 6 Ağustos'ta C189'uonayladı. Sözleşme, Temsilciler Meclisi'nde halenonaylanmayı bekliyor.

“Ev İşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi” 16Haziran 2011’de ILO tarafından kabul edildiktensonra 16 Haziran’ın “Uluslararası Ev İşçileriGünü” olarak kutlanılmasına karar verildi.

‘C 189’DEN SOSYAL GÜVENCE ILO'nun 100. Uluslararası Çalışma Konferansı

sırasında geçen 189 sayılı Sözleşmesi, potansiyelolarak her yerde ev işçilerinin haklarınıdestekleyecek önemli bir yasal araç.

189 Sayılı Sözleşme, ev işinin “iş” olarak kabuledilmesi anlamına geliyor ve ev işçileri sendikaları

ve göçmen ev işçisi örgütlerinin

en çarpıcı taleplerini de içeriyor. Asgari ücret te-minatı (11. Madde); örgütlenme özgürlüğü ve top-lu sözleşme hakkı; çalışma saatlerinin sınırlanması;fazla mesaiye ücret hakkı, haftalık dinlenme ve üc-retli yıllık izin (10. Madde); her tür kötü muamele,taciz ve şiddete karşı koruma (5. Madde); adil is-tihdam şartları ve insanca çalışma koşulları; çalıştı-ğı yerde yaşamanın tercihe bağlı olması ve seyahatve kimlik belgelerini üzerinde bulundurma hakkı(9. Madde) kabul edilen taleplerden bazıları.

EMEKLER‹NE SAH‹P ÇIKAN KADINLARTürkiye’de faaliyet yürüten İMECE Kadın Sen-

dikası Girişimi, ev işçisi kadınların haklarının ta-nınması ve ILO C 189’un Türkiye’de tanınmasıiçin mücadele ediyor.

Ev işçisi kadınların iş cinayetlerinde ardı ardınayaşamını kaybetmesi üzerine görülen davalar “işkazası” kapsamında değerlendirilmiyor.

İMECE taleplerini şöyle sıralandırıyor; “ev işçi-leri iş yasası kapsamına alınsın, mesleki standartlartanımlansın, iş sağlığı ve iş güvenliği sağlansın,göçmen işçilerin çalışma şartları düzeltilsin, iş ye-rinde angaryaya, tacize, mobbinge karşı koruyucutedbirler alınsın, işçi kiralama büroları kaldırılsın,cinsiyetçi iş bölümüne son verilsin.”

Demokratik Özgür KadınHareketi (DÖKH) ‘Susmak,

katliama ortak olmaktır’ çağrısıylaŞemdinli’ye giderek dayanışma eylemidüzenledi. Şemdinli’ye doğru yolaçıkan ve bir gece Van’da kaldıktansonra Şemdinli’ye ulaşan kadınlar,boşaltılan köylere ziyarette bulundu.

Şemdinli’de DÖKH bileşenleriadına basın açıklaması yapan kadınlar"Kadın, çocuk demeden gereğininyapıldığı bu ülkede, militarizminŞemdinli'yi, Şemdinli halkını gün begün katletmesine geçit vermeyeceğiz.Barışı dilinden düşürmeyen kadınlarolarak, bugün de tarihselsorumluluğumuzdanvazgeçmeyeceğiz” dedi.

‘Susmak onaylamaktır’

“Sabah kalkıp işe gider gibikuruma gittim ve toplantıyakatıldım. Toplantıya katılan birbeyefendi adını bile söylemeden,kendini tanıtmadan ismimi okuduve ‘Seninle çalışmak istemiyorum,çıkabilirsiniz’ dedi. Neyeuğradığımı şaşırdım”.

Bu sözler İstanbul’da SosyalHizmetler ve Çocuk EsirgemeKurumu’nda (SHÇEK) çalışırkenişten çıkarılan taşeron işçi SerpilUçak’a ait. Serpil SHÇEK’teçalışan binden fazla kadın işçidenbiri.

Serpil, üç yıldır İstanbul Esen-yurt Çocuk Bakım ve Rehabilitas-yon Merkezi’nde çalışıyordu. An-lattığına göre üç yıl boyunca işye-riyle ilgili hiçbir sorun yaşamamıştı;“ta ki doğum izninden dönene ka-dar.” İzin dönüşünde yasal süt iznihakkını kullanan Serpil, yaşadıkla-rını şöyle anlatıyor: “Önce çalışmayerim, sonra çalışma saatlerim de-ğiştirildi. İzin günlerim değiştiril-mek istendi. Personel şefi olarakçalıştırılmama rağmen ara ara çayocağında çalıştırıldım, temizlik yap-tım. Temizlik bölümüne geçebile-ceğim konusunda da hep alttan al-ta tehdit edildim. Sürekli bir sorun-la, baskı uyguladılar.”

Baskıların nedeni ilerleyen gün-lerde açığa çıkmıştı. Şirket, SerpilUçak’ın öğle tatili sonrasında kul-landığı süt iznini sorun etti ve sütiznini yemek saatinde kullanmasınıistedi. Serpil, çok geçmeden ihaleyi

alan taşeron firmanın değiştiğini veyeni firmanın işine son verdiğinisöyledi.

KADINLARIN HAKLARI YOK SAYILIYOR

Serpil, güvencesizliğin iki katetkilediği kadın işçilerden sadecebiri. Taşeron işçilerin yıllarca aynıişyerinde çalıştıkları halde ihalelerve girdi çıktı yolu ile izin hakları,

tazminat hakları kısıtlanıyor. İhaledeğişiklikleri bahane edilerek,hatta bazen hiçbir gerekçe gösteril-meden işten çıkarılabiliyorlar.Kadın işçilerin doğum iznineçıkması, süt iznini kullanması“suç”muş gibi gösteriliyor. Bunedenle birçok kadın işçi işini kay-betme korkusuyla yasal haklarınıkullanamıyor. Hakkını kullanmakisteyenler ise Serpil Uçak’ın

kaderini paylaşıyor.Bir yıl önce Ağaçlı Bakım ve

Rehabilitasyon Merkezi’ndeçalışan Dev Sağlık-İş üyesi AyselPolat da doğum iznine bir haftakala verimliliği düştüğü gerekçe-siyle işten atıldı. Aysel, süreklidüşük yapma tehlikesi olduğundanraporu olmasına rağmen, perfor-mansı düşük bulunduğu için iştençıkarıldı.

Yine İzmir Bozyaka Eğitim veAraştırma Hastanesi’nde taşeronşirkette veri giriş personeli olarakçalışan Sevtap Coşkun da benzeruygulamalarla karşılaşmıştı. DevSağlık-İş üyesi Sevtap, kızını kuru-mun kreşine vermek istemiş ancaktalebi taşeron şirket çalışanı olduğuiçin kabul edilmemişti. Dev Sağlık-İş üyesi kadınlarla yürüttüğümücadele sayesinde, hastane kreşiSevtap’ın kızını kabul etmek zorun-da kalmıştı.

Aile ve Sosyal Politikalar Baka-nı Fatma Şahin kadınların çalışmahayatına katılması için ellerinden

geleni yaptığını söylemişti. Şahin,asgari ücretle çalışmak zorunda ka-lan pek çok kadınının kreş parasınıödeyemediğini belirterek “Bu du-rumda, kocası ‘elinde para kalmı-yor, işi bırak’ diyor. Kadın da çare-siz işten ayrılıyor” demişti.

Fakat bizzat Fatma Şahin’e bağ-lı bir kurumda çalışan kadın emek-çiler yasal haklarını kullanmakta ıs-rar ettiği anda işten çıkarılıyor. Buuygulama kadınların çalışma haya-tına katılması talebinin ancak gü-venceli çalışma talebi ile birlikteanlamlı olduğunu gösteriyor. Çün-kü taşeron, esnek, parça başı, yarızamanlı çalışma biçimleri kadınla-rın çalışma hayatına katılması; amaher an işsiz kalma tehdidiyle çalış-ması anlamına geliyor.

Kadınların ev ve “aile”leri içinharcadığı görünmeyen emeklerinintanınması ve tüm güvencelerdenyoksun biçimde itildikleri “iş gücüpiyasası”nda varlıklarınısürdürmeleri için tüm kadınlara“sosyal güvence” talebi.

Devrimci Sa¤l›k-‹flüyeleri 13 A¤ustos’-ta Serpil Uçak’›niflten at›lmas›n› Aileve Sosyal PolitikalarMüdürlü¤ü önündeprotesto etti. Eylemedo¤um iznine birhafta kala ifltenç›kar›lan Aysel Polatda çocuklar›yla bir-likte destek verdi.

K

Türkiye Devrimci ‹flçi Sendikalar› KonfederasyonuAraflt›rma Enstitüsü’nün (D‹SK-AR) Türkiye ‹statistikKurumu (TÜ‹K) verilerinden yola ç›karak yapt›¤› de¤er-lendirmeye göre hükümetin istihdam stratejisinin enolumsuz etkiledi¤i kesimler kad›nlar ve gençler.

D‹SK-AR’›n de¤erlendirmesinde Türkiye’de çal›flmaça¤›ndaki her iki kifliden birinin çal›flmad›¤›n›n, ev içiemek iflgücü piyasas› d›fl› say›ld›¤› için Türkiye’deiflsizli¤in oldu¤undan da düflük gösterildi¤inin alt› çizil-

di. ‹flgücüne kat›l›m oran›n›n kad›nlar için yüzde 30.2düzeyinde oldu¤unun belirtildi¤i raporda lise ve üzerie¤itime sahip kad›nlar›n erkeklere göre 2 kat dahafazla iflsizlik gerçe¤i ile yüzleflti¤ine dikkat çekiliyor.

Kay›td›fl› çal›flmada da kad›nlar›n durumu dahakötü. D‹SK-AR’›n de¤erlendirmesindeki rakamlara göre2008 May›s döneminden sonra erkekler için kay›td›fl›çal›flma 198 bin azal›rken kad›nlar için 678 bin artm›fldurumda.

Kadınlar işsiz, güvencesiz

Eme¤i ‘görülmeyen’ ev iflçisi kad›nlar güvencesizli¤e karfl› ç›k›yor. 1 May›s’takendi talepleriyle alana ç›kan ‹MECE, ev eme¤inin Anayasa’da “toplum için de¤erüreten emek” olarak kabul edilmesi gerekti¤ini söylüyor.

‘Erkek yargı’ tecavüzcünün yanında

TÜRKAN KARAKUfi

‘Külkedisi değil ev işçisiyiz’

Page 11: 164'üncü Sayı

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1123 Ağustos 2012 / 5 Eylül 2012

Enerji Sen üyesi enerji işçilerinin İstanbul ve Adana’dakidirenişleri sürüyor.

BEDAŞ direnişinin 93’üncü gününde BEDAŞ GenelMüdürlüğü önündeki direniş çadırına konuk olduk. Enerji-Sen Genel Başkanı Kamil Kartal ve çadırdaki Enerji-Senüyeleriyle direniş üzerine sohbet ettik. Kartal, BEDAŞ di-renişinin eksilerini ve artılarını değerlendirirken Türki-

ye’deki diğer işçi direnişleri ile ilgili de değerlendirmelerdebulundu: Yeni bir işçi sınıfı hareketinin yarını, bugünün“okulları” olan direniş çadırlarında oluşuyor.

Adana’daki Toroslar Elektrik Dağıtım AŞ direnişi de 5Mart’tan beri sürüyor. Adana’daki işçilere bu sefer“Usulsüz kesme işlemleri” konusunda mikrofonu uzattıkve usulsüzlüğün altından taşeron sistemi çıktı.

Yarının sınıfıbugünün

okulunda

izim örgütlendiğimiz alan özelleştirmesüreci içinde olan ve sermayenindoğrudan müdahale ettiği bir alan,burada bir sınıf mücadelesi zorunlu

omisyonlar ve komisyonların temsiledildiği bir meclis oluşturduk. Bumeclis, direniş meclisi ve her şey bumecliste belirleniyorK

ENERJ‹ SEN ÜYES‹ ENERJ‹ ‹fiÇ‹LER‹ ‹STANBUL VE ADANA’DA D‹REN‹fi OKULUNDA

BBEDAŞ direnişini ve son dönem

gerçekleştirilen işçi direnişlerinideğerlendirebilir misiniz?

Kamil Kartal: Parçalı ufakdirenişler aslında devasa nicel kitleiçinde büyük bir topluluk oluştur-muyor. Ancak nitel olarak yenideneyimlerin oluşturulmasınınönünü açıyor.

Zaman zaman sınıf mücade-lesinde kısmi, lokal düzeydegirişimler oluyor ama çoğubaşarısızlıkla sonuçlanıyor. Bugirişimler sendikal biçimdeyapıldığında kalıcı kazanımlar eldeedilebiliyor. Bana göre bugün enetkili araç sendikadır. Bu tür lokaldirenişleri çoğaltmak lazım.

Önümüzdeki dönemde bu türmücadelelerin ortaklaştırıldığı yenibir süreci inşa etmek gerektiğinidüşünüyoruz. Biz zaman zamanortaklaştırmayı denedik amaengeller var. Mesela sendikalyapıların kendi varlıklarını korumayönünde refleks göstermeleri,işçilerin ortak mücadeleningerekliliğinin farkına varmamasıgibi...

Bizim örgütlendiğimiz alanözelleştirme süreci içinde olan vesermayenin doğrudan müdahaleettiği bir alan. Türkiye, elektrikenerjisi açısından bir üretimmerkezine dönüştürülecek. Buradakurulacak santraller sadeceTürkiye’nin değil bölgedeki ser-mayenin ihtiyaçlarına yönelik deüretim yapacak. Burada bir sınıfmücadelesi zorunlu.

Bunu ifade ettiğin anda devletlekarşı karşıya geliyorsun. BEDAŞbunu açıkça gösteriyor. Budirenişin ilk günlerinde AKP ikti-darının, Tes-İş vasıtasıyla işçilereyaptığı baskıları hep gördük.İşçilere baskılar yaparak direnişiengellemeye çalıştılar.

Bunun dışında devlet kendikoyduğu kuralları çiğniyor. İşçilerinlehine gibi gözüken yasaların bileişçileri bezdirmek doğrultusundakullanıldığını gördük. Örnek olarakdirenişe sebep olan şey yasanın34’üncü maddesine güvenmek. Omaddeye göre, işçilerin ücretleriödenmediği zaman çalışmama hak-ları var, işten atılamazlar; atılıyor.Bu işçilerin yaptığı işi başkalarınayaptıramazlar; yapılıyor…Hukuksuzluğu devlet tespit ediyorve yine devlet bu hukuksuzluğuuygulamakta ısrar ediyor.

Direnişte komite, konsey gibiaraçlar işlevli mi?

Komitelerimiz var. Direnişin80’inci gününde farklı anlayışlarortaya çıkınca biz de komitelerigenişletme kararı aldık. En az 15komisyon oluşturduk. Bu komis-yonların temsil edildiği bir meclisoluşturduk. Daha fazlaarkadaşımızı daha iyi işlev-lendirmek için bunu yaptık. Bumeclis de direniş meclisi aslında.Bu meclis, bilgiyi, kararları ortak-laştırıyor, diğer direnişlerle birliktehareket edilmesi konusunda çabasarf ediyor. Yani meclis, iaşedenekonomik sorunların çözümüne,eylemlerin organizasyonundankatılımın artırılmasına kadar hep-sinden sorumlu.

NÖBETLEŞE DİRENİŞ,NÖBETLEŞE ÇALIŞMA

Direnişiniz sürecinde kuşkusuzgeçmişten gelen bir birikim mevcutama yeni karşılaştığınız durumlaroldu mu? Ne gibi olumsuzluklarlakarşılaştınız?

Bizim için her direniş bir okul-dur. Öğrenmeye ve öğretmeye de-vam ediyoruz. Olumsuzlukların ne-denlerini değerlendirme fırsatı veri-yor, dolayısıyla yeni deneyimleroluşuyor. Sendikayla yeni tanışmış,114 arkadaşımızla yürütüyoruz budirenişi. Bu direniş, işçilerin nasılbir sendikaya geldiklerini görmele-rini sağlayan, kararların nasıl ortak-laştırıldığını ve nasıl hayata geçiril-diğini gördükleri bir direniş oldu.Kendileri de değiştiler. Sendikalkadrolar işçilere düzgün öncülükyaptıklarında direnişteki işçilerinkazanma inançları ve beklentilerigiderek içselleşiyor, bu durum dire-nişin niteliğini değiştirebiliyor.

Daha önceki direnişler 20-30gün sürmüş ve bu denli ekonomiksıkıntı yaşamamıştık. Uzun sürendirenişlerin ekonomik olarak orta-ya çıkardığı sıkıntılar var. İnsanlarınevlerine ekmek götürmesi gereki-yor. Biz şimdilik geçici çözümlerbuluyoruz. Ama nöbet sistemini iyioturttuk. O sistem iyi çalışıyor. Nö-betin dışında kalanlar mahalleler-deki okutmama eylemlerine (İştençıkarılanların yerine yasadışı şekil-de alınan işçilerin sayaç okumaları-nı engelleme eylemleri) destek sağ-lıyor ve geçici işlerde çalışıyorlar.

Bunları yaparken nöbetlerini tutu-yor, Cuma eylemlerine katılıyorlar.Ekonomik olarak bir dayanışma ge-cesi yaptık. Oradan gelen paranınyüzde 60’ı işçilere dağıtılırken yüz-de 40’ı da direnişin ihtiyaçlarınaharcandı.

Bütün işçi direnişlerde bir enerjiişçisini görmek mümkün. Bu eylem-lere katılmanın bir karşılığı oluyormu?

Yok ama bizim tarihsel bir göre-vimiz var. Onlar da çalışmailişkilerindeki sıkıntılara müdahaleettiği için atılmış arkadaşlarımız.Biz onlarla aynı sorunu yaşıyoruz.O yüzden tüm imkanlarımızısonuna kadar kullanıyoruz.

Güney Afrika’da biliyorsunuzmaden işçilerine bir saldırı oldu. 34işçi katledildi. Bu yaşananları nasıldeğerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de buna gösterilen tep-kinin ne derece sınırlı kaldığınıgördük. Aynı şey bizim ülkemizdede yaşanabilir. Yani bizim ülkemiz-de de değişik biçimlerde yaşanıyorbu. Sadece temmuzda 112 işçi işkazasında öldü.

COSATU bir dönemler iktidarmücadelesi verirken var olan yön-temlerinden vazgeçmeseydi bu ci-nayet gündeme gelmezdi. Orada dagelenekselleşmiş sendikal yapılarakarşı yeni bir sendikal hareketinarayışları içinde olunmasının sonu-cu bu katliam yaşanıyor. Oradakimaden işçilerinin sendikasını tasfiyeetmeye yönelik bir davranış ve te-rörle kesmeye çalışıyor. Bizde deterör uygulanıyor işten atıyor, iş ka-zalarında ölüyor arkadaşlarımız.Dün Batman’da işçi direğin tepe-

sinde kaldı. Ne kemer, ne baret neeldiven, ne çizme... Hiçbir şeyi yok.Yani “git direk tepesinde trafolardaöl” diyorlar.

Adana’daki TEDAŞ işgali de işkazalarına karşı gösterilen önemli birtepki oldu…

Sonuçta güvencesizleştirmeyekarşı mücadeleyi, iş kazalarına karşımücadele etmeden veremezsin.Çünkü, sen yaşamak için çalışıyor-sun ama çalışırken ölüyorsun.Sermaye insan hayatının devametmesini sağlayacak araçları maliyetunsuru olarak görüyor. Bu yüzdeninsanca çalışma koşulları temelönemde. Sınıf mücadelesi sadeceişçilerin ücretlerinin 50 lira ya da 60lira olması mücadelesi değil. 70 lirada olur ama ertesi gün adam ölü-yor, sakat kalıyor…

Enerji, yüksek riskli işkoludur veişverenler ısrarla önlem almıyor.Son üç ayda basına yansıyan enerjialanındaki iş kazalarına dair ku-rumlara yazılar yazdık, uyarılardabulunduk. Bu kazalar, taşeronlaştır-ma ve özelleştirme sürecinin açığaçıkardığı sonuçlar. Yani taşeronakarşı mücadele ediyorum diyenleriş kazalarına da karşı çıkmak zo-runda. Örneğin Adana’daki iş kaza-sı göz göre göre cinayet. Biz bununiçin eylem yaptık. İşveren “Bunlarölüyü bile kullanıyor” diyebiliyor.Biz de soruyoruz. “Bu insanların öl-memesi için sen ne yaptın!”

İşçiler direnişe bir süre devamettikten sonra başka işlere girmeeğilimi gösteriyor bunu kırabiliyormusunuz?

Buradaki temel şey gençleştiril-miş işçi kitlesiyle karşı karşıyayız.Bizdeki işçilere baktığımızda orta-lama 25 yaşında tekniker, teknisyenve mühendis arkadaşlardan oluşu-yor. Bu arkadaşlar işten çıkarıldık-larında bir iş garantileri yok. İşye-rinde kendilerini kalıcı olarak gör-müyorlar. Doğal olarak şuna inanı-yorlar: Taşeron şirketin yarın ihalesüresi dolunca yeni gelen şirket biziişten atacak Herkes geçici alanlarolarak görüyor buraları. Ve çeşitliarayışlara giriyorlar. KPSS’ye giri-yorlar, beklentileri var. Daha iyi işbulunca çalıştıkları kıdemlerini bilebırakabiliyorlar. Biz bu anlayışı ör-gütlendiğimiz yerlerde kırıyoruz.Örgütlendiğimiz yerlerde maaşlarzamanında ödeniyor. Tatil haklarıvar. Hafta sonu ve bayram ücretlerialınabiliyor, yemek ve yol paralarıalınabiliyor. İşçiler çok fazla istira-hat yani ücretsiz izin kullanıyorlar-dı, istirahatlar azaldı ve şimdi ücret-li izinler olmaya başladı. Yasal sü-releri yeni yeni kullandırtmaya baş-ladık. Böyle olunca işyeri de sendi-ka da sahipleniliyor.

Güvenceli iş mücadelesi, işkazalarına karşı mücadele etme-den olmaz. Çün-kü, sen yaşamakiçin çalışıyorsunama çalışırken

ölüyorsun

Adana’da usulsüz elektrik kesme işlemi yapan bir enerji işçisinin görün-tülerinin sosyal paylaşım sitelerinde görülmesi üzerine Adana’daki bir enerjiişçisine mikrofonumuzu uzattık:

Normalde elektrik kesme işlemi için 2 personelle aboneye gidilmesigerekir. 220 volta dayanıklı eldiven, yan keski, pense, kontrol kalemi vemühür pensesi olmalı. İhbarnamenin gittiği abonenin kapısı çalınıp fa-turasının gereken zaman içinde ödenmediğini ve kullanıma kapandığınısöyleyip sayaçta işleme geçilir. Saat üzerindeki mühür sökülüp evegiden kablo sayaçtan sökülür. Sayaç kapağı kapatılıp personelin kendimühür pensesi ile tekrardan mühürlenir. Çıkartılan kablo gözükecekşekilde fotoğraf makinesi ile kayıt altına alınır. Oysa personel, elindekikabloyu sayaca takıp saat üzerindeki mühür gözükmeyecek şekildefotoğrafını çekiyor.

Neden böyle yapıyor?Çünkü 2 personelin yapması gereken günde 30 kesmedir, burada

günde 50 kesme yapmak zorunda bırakılıyorsun. Kesmeyi saat 14.00’akadar yapacaksın sonra da açma işlemlerini yapacaksın. Yapılmayanher iş için TEDAŞ, taşeron şirkete ceza kesiyor. Bu ceza da bize maaşkesintisi olarak geliyor. Taşeron şirkete şikayet ediyorsun, “bu iş çokfazla” diyorsun. Bize yanıtı şu oluyor: “Bana abonenin ev elektriğininkesik bir şekilde resmini çek, kayıt et ama nasıl yaparsan yap ve bu işleriyetiştir. Bir sürü taktiği var. Bilen arkadaşlarından öğren.”

Aboneye ne zararı var?Elektriği kesik görünen abone ‘gelen eleman insaflı çıktı, kesmedi

elektriği’ diye düşünüp elektriği kullanmaya devam ederken bir sonrakifatura yazma ekipleri sayacı okuduğunda “abone borçlu enerji kesik”yazısını görür ve kuruma bildirir. Kurum da abone hakkında kaçak kul-lanım nedeniyle 2.500 lira ceza kesebilir. Abone “elektriği kesmediler”dediğinde o kablo ile yapılmış işlemin fotoğrafını arşivden çıkartıpaboneye gösterirler ve abone hiçbir şey iddia edemez.

Taşeron şirket işçiyi vurguna zorluyor

Murat Solmaz: İstanbul Güngören sayaçokuma temsilcisiyim. 8 senedir BEDAŞ’taçalışıyorum. Taşeronlaşma var. Onun prob-lemleri var: Ücret kesintileri, yoğun iş. Eksikelemanla çalışma gibi ciddi sorunlar vardı.Maaşlarımızı vermiyorlardı. Bu artık sonnoktaya geldi. Kendi aramızda konuşuyor-duk. Kredi kartı borcu olan arkadaşlarımızsıkıntı yaşamaya başladı. İşveren bizden gaspettiği paralarla repo yaparken bize vermediğimaaşlar yüzünden biz borçlanıyoruz ve dahafazla sıkıntı yapıyoruz. Bizdeki düşüncebuydu. Enerji-Sen bize sahip çıktı.

İlk başta kesmeci arkadaşlar Enerji-Sen’eüye olmuştu biz onlardan duyduk.Arkadaşlarımızın üye olma isteğini duyuncabiz de sürecin hızlanması gerekir diyedüşündük ve sendikaya üye olduk. Sendikayaüye olunca artık işçiler tek başına hareketetmedik birlikte hareket etmeye başladık.

Maaşlarımız yatmayınca hep beraberkarar aldık ve direnişe geçtik. Sendikayöneticilerimiz, işyeri temsilcilerimiz hep bir-likte hareket ettik. Sendikayla tanıştığımızgün bize sendika anlatılmıştı ve tam daanlatıldığı gibi olduğunu görüyoruz.

Her cumaBEDAŞ zordaAhmet Çakır: Biz mutlaka karar alırken

işçilerin kanılarının ortalamasını tutturmakzorundayız. İki defa müdahalemiz oldu busüreçte. Birincisi işçilerin mağdur olacağı birdönemde eyleme geçmedik. Maaşlarınyatırılması gereken günün üzerinden 21 güngeçmeden işçilerin direnişe başlamasınıengelledik ve bunun yararını görmekteyiz. Odönem eleştirildik “Eylemden korkuyorlar”şeklinde. İkincisi sendika üyemiz olsunolmasın tüm işçilerin zorla çalıştırılmasınıengelledik. Bu, bir hafta sürdü. Ülkücü faşist-lerin ve polisin saldırılarına uğradık. İlkzamanlarda sesimizi duyurmakta zorlandıkama 15-16 Haziran eylemleri ve BoğazKöprüsü eylemi sesimizin duyulmasınısağladı. Sesimiz ülke düzeyinde duyuldu amaişveren karşısında avantajlı hale geçmedik.Cuma eylemlerimiz ise işveren üzerinde dahabüyük baskı sağlıyor, her hafta 200 -300işçinin BEDAŞ’ın önüne gelmesi ve bir okadar çevik kuvvetin o bölgeye gelmesiişvereni daha çok zora sokuyor. Sonuçtayaptığımız her şey meşru.

Öğrenmeye ve öğretmeye devam

‘Birlikteliğiöğrendik’

Kamil Kartal

Page 12: 164'üncü Sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1223 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

16 Aralık 2007: “PKK’nin Kandil’deki anakaragahı yerle bir edildi. PKK’nin lojistikaltyapısı bir gecede yok edilirken, Türk HavaKuvvetleri dünyaya gövde gösterisi yaptı”

PKK’nin arkasına sürekli bir güç koymaalışkanlığı da 30 yıldır sürüyor; tıpkı binlerceKürt siyasetçi hapisteyken “her şeyleri verildidaha ne istiyorlar” söylemi gibi

‘Arkasında ...

var’ Kürt politikası iflas eden AKP,

kirli savaşın klişelerine sarıldı.

30 yıllık savaş boyunca sık sık

tekrarlanan söylemler ortalığa

saçılıverdi: “PKK’nin arkasında

ABD var”, “Son PKK

saldırılarının arkasında Esad

var”, “Bir sınır ötesi operasyon

her şeyi çözer ama ABD izin

vermiyor”, “Hedefleri Büyük

Kürdistan”, “Tüm istedikleri

oldu, daha ne istiyorlar”.

“Demokrasinin gelişmesini

hazmedemiyorlar”…

Kürt sorununda otuz yıllık klişeler

K ürt politikası iflas eden AKP,Kürt savaşının 30 yıllıkklişelerini kullanmaya

başlarken medya vasıtasıyla benzersöylemler yaygınlaştırıldı.

Türkiye’deki egemenler PKK’ninarkasına her dönem belli bir gücükoyarak çözümsüzlük söylemi olan“kökü dışarıda” yeniden ve yenidenüretildi.

Temmuz ağustos dönemindeTürkiye’nin Suriye ile gerilimi dePYD’nin Esad’ın çekildiği bölgelerdekontrolü ele geçirmesiyle hat safhayaçıktı. CHP, artan PKK eylemlerininve asker cenazelerinin üzerine mil-letvekili Hüseyin Aygün’ünkaçırılmasının ardından AKP’ninTBMM’yi acil toplantıya çağırmasıgerektiğini söyledi. CHP’nin çağrısınaitibar etmeyen AKP, Suriye cephesin-de PYD’nin kontrolü ele geçirmesin-den ve Şemdinli’deki PKK eylem-lerinin ardından hegemonyasını tesisetmek için Kürt savaşında kullanılanbeylik yalanlara sarıldı.

‘ARKASINDA ESAD VAR’İlk ortaya atılan yalan “Son PKK

saldırısının arkasında Esad var” oldu. 5 Ağustos günü AKP Genel

Başkan Yardımcısı Ömer ÇelikHürriyet’e yaptığı açıklamada sonPKK saldırılarının arksındaki güçolarak Suriye lideri Esad’ı ve Esadrejimini işaret etti.

“Şemdinli’de günlerdir operasyonsürüyor. PKK’nın buraya yaptığıyığınak ve yönlendirdiği terörist sayısıçok fazla. Bu PKK’nın boyunu aşanbir iş. Suriye’nin kuzeyinde Esad’ınPKK’ya belli bölgeleri terk ettiğinibiliyoruz.

(...) Bugün Suriye’nin kuzeyindekiKürtler’in elde ettiği kazanımlarla,PKK’nın oralarda fiili yönetim ilanettiği süreci birbirinden ayırmakgerekir. Çünkü PKK’ya fiili yönetimkurduğu alanlar, Esad tarafından ve-rildi. Ve bugün Esad’ın PKK’yasilahla, para yardımındabulunduğunu açıkça biliyoruz.

(…) Bir de hiçbir devleti doğrudansuçlamadan -ki delil olmadan suçla-

mak doğru olmaz- ama genel olarakPKK’nın, bölgede Türkiye’nin etkin-liğinden rahatsız olan belli odaklarınkurduğu bir organizasyonun uygu-layıcısı olarak hareket ettiğini görmekgerekir.”

PKK’nin ilk eylemini yaptığı 15Ağustos 1984’ten bu yanagerçekleştirilen büyük PKK baskınlarısonrasında bu açıklamaya herseferinde başvuruldu.

6 Nisan 1988 tarihli Milliyetgazetesinde Dışişleri’nden bir yetkili-ye dayandırılan habere göre SSCB,Yunanistan, Bulgaristan, Suriye veİran PKK’ye destek veren devletlerdi.O dönemde İran ile Irak arasındakisavaşta devletin ABD tarafından

desteklenen Saddam rejimini düşmanilan etmemesi tesadüf olmasa gerekya da Bulgaristan’daki Türklerinzulme uğradığını iddia eden, SSCB veYunanistan’la ezeli düşmanlığı bulu-nan devletin bu ülkeleri PKK’yedestek olmakla suçlaması.

İran-Irak savaşı sona erdikten son-ra 1991 yılında ABD Körfez harekatı-nı gerçekleştirdi ve Irak’ı işgal etti. 4sene önce ABD’nin İran rejiminekarşı desteklediği Saddam ABD’nindüşmanı olurken birden bire Türki-ye’nin de düşmanı oluverdi. Bu duru-mun bir sonucu olarak Irak, PKK’ninbir numaralı destekçisi ilan edildi.

4 Eylül 1992’de de İçişleri Bakanıİsmet Sezgin Kuzey Irak’ı hedef gös-

teriyordu. 5 Eylül 1992 günü Milli-yet’te yayımlanan Orgeneral DoğanGüreş röportajından bir spot: “Sad-dam rejimi PKK’ya destek veriyor.”

1996’ya gelindiğinde bu seferdevlet Şam’a işaret ediyordu.Başbakan Yardımcısı ve DışişleriBakanı Deniz Baykal 8 Ocak 1996tarihinde “Terörün üssü Şam’da”derken ocak ayının son günlerindeyaşanan Kardak Krizi sonrasında ibrebirden Yunanistan’a dönüyordu.

19 Temmuz 1997’de GülyazıKarakolu’na gerçekleştirilensaldırıdan sonra PKK’liler İran’akaçınca “PKK’nin son saldırısınadestek veren devlet” İran oluveriyor-du.

ALP TEK‹N BABAÇ

“…Terörist saldırı, Türkiye’de demokrasiyegeçildiği sırada baskı yapılmasını isteyerek bunuülke aleyhinde kullanmak istemeleridir” Özetle,“teröristler demokrasiyi hazmedemiyor.” Bucümlenin kurulduğu tarih, 26 Ağustos 1984.

Yukarıdaki sözlere “İyi yerlere birçok Kürtgeldi” ya da “Her şey verildi daha ne istiyor-lar?” söylemleri eşlik ediyor. Yazın römorklar-da veya kamyon kasalarında taşınan mevsimliktarım işçilerinin cenazelerinin kaldırıldığıkentler Kürt illeriyken bu cümleler kurulabili-yor.

‘90’lı yıllarda sürekli tekrarlanan bir diğersöylemse Turgut Özal’ın Kürt olduğu belirtile-rek yapılan “Cumhurbaşkanı bile oluyorlardaha ne istiyorlar” idi. Oysa Özal, Kürtkimliğini hiçbir zaman savunmadı ya da bununsiyasetini hiçbir zaman yapmadı.

Özal üzerinden üretilen “Daha neistiyorlar” söylemi

2005’ten sonradeğişik biçimlerde

devam etti. TRT6’nın açılması ve

FethullahGülen-AKPdenetimin-

deki özel Kürtçe derslerine olanak sağlanması,“sokaklarda Kürtçe konuşabiliyorlar, Kürtçeşarkılar çalınıyor, daha ne istiyorlar!” söylemi-nin yaygınlaşmasını sağladı. Kürtlerin Kürtçeyibazı bölgelerde serbestçe konuşabilmeleri,Kürtlerin Kürtçe konuştuğu için lince maruzkalmaya, hapse atılmaya, öldürülmeye devamettiği gerçeğini örtmüyor. Öte yandan Kürtlerinkurdukları siyasi partilerin sürekli kapatılması,yüzde 10’luk seçim barajı, 6 milletvekilininhapiste olması, halkın oylarıyla seçilen 32belediye başkanının ve yüzlerce Kürtsiyasetçinin KCK adı altındaki operasyonlarlahapse atılması, poşu taktığı için ya da çakmaktaşıdığı için “terör suçundan” hapse atılan bin-lerce Kürt’ün olması nasıl açıklanabilir?

‘HEDEFLER‹ BÜYÜK KÜRD‹STAN’“Her şeyin verilmesine

rağmen” süren savaşınegemen söyle-me göre tekbir açıkla-

ması var.“HedefleriBüyük Kürdistan.”Son olarak Cumhu-riyet yazarı Mustafa

Sönmez, bu iddiayı çürüten bir yazı kaleme aldı.“PKK’nin eylemleri ve yanlış algılar” başlıklı ya-zıda, CHP Milletvekili Hurşit Güneş’in ifadelerieleştiriliyor. Güneş, Kuzey Irak’taki Kürt böl-gesinin Türkiye içinde bir siyasal hareketlilikyarattığını ve Kuzey Suriye’de Kürtlerin egemenolduğu bölgenin oluşumunun ABD tarafındantasarlandığı söylüyor; bu bölgelerin birleşerekBüyük Kürdistan olacağını ima ediyor. Sönmezise şunları söylüyor: “…Suriye’de 3 milyon Kürtvar ve en az 10 yıldır PYD örgütlenmesi altında,PKK’nin dayanışmasıyla, özerklik statüsü arayı-şındalar. Birden ortaya çıkmadılar ve herkes de bi-liyor ki Irak’taki oluşum da dahil hiçbir Kürt öz-gürlük çabası, emperyalizm tasarımı olarak başla-madı. Emperyalizm, işine geldiği her yerde bu türmücadelelere yön vermeye, kendi amaçları doğrul-tusunda kullanmaya çalışır, o başka. Buna o öz-

gürlük hareketlerinin izinverip vermeme-leri de ayrıca

başka meseledir.Bu önemli noktayıatlayanların beyliksenaryosu ‘BüyükKürdistan’dır.”

Güneş’e görebölgedeki temel

sorun yeni birsiyasal tasarıolması.Sönmez ise

soruyor: “Nedir yeni tasarım? ‘Büyük Kürdistan’projesi mi?”

Kürt siyasetini TBMM’de temsil edenBDP’nin eşbaşkanı Gültan Kışanak, 9 Ağustostarihli Akşam gazetesinde, şunları söylüyor:“Türkiye’deki Kürt örgütleri eskiden BağımsızBirleşik Kürdistan istiyorlardı. Bugünse PKK vePKK dışındaki Kürt örgütlerinin büyük çoğunluğuBağımsız Birleşik Kürdistan istemiyor.Türkiye’deki Kürtler, dünyadaki gelişmelere,bölgesel konjonktüre bakarak demokratik haklarkonusunda başka bir yolu tercih ettiler. Kimisifederasyon diyor, kimisi otonomi diyor, bizdemokratik özerklik öneriyoruz. Açıkça, Kürtlerbirlikte yaşamayı tercih ettiler. Buna bir an önceartık el uzatılması lazım...”

Kürt sorununda savaşta ısrarınsonuçları karşısında “Bir

sınırötesi harekat her şeyi çözerama ABD izin vermiyor” veya“AKP ordunun elini kolunubağladı” söylemi yaygın bir şekildekullanılıyor.

TSK, 1984’ten bu yana 26 defasınırötesi kara harekatı, yüzlercesınır ötesi hava harekatı yaptı. Sonharekat 2008’deki Aktütünbaskınından sonra gerçekleşti.Hemen hemen her harekatta“PKK’nin beli kırıldı” denildi.

TSK’nin Irak'ın kuzeyi ilemücavir alanlara gönderilmesi içinhükümete 1 yıl süreyle izin ver-ilmesini öngören Başbakanlık tez-keresi 19'a karşı 507 oyla TBMMGenel Kurulu'nda 17 Ekim2007’de kabul edildi. Bu tezkereher sene TBMM’de oylandı ve biryıl daha uzatıldı. Medya tezkere-nin “ABD’ye rağmen” geçirildiğiniiddia ettiyse de sınır ötesi harekat-larda ABD’den istihbarat alımı ya-pıldı; 2007’den itibaren ABD’denPredatör (casus uçak) alımı gün-deme girdi.

BEL‹N‹ KIRDIK’IN YER‹N‹TELS‹Z KONUfiMALARI ALDI

PKK’ye yönelik operasyonlarınhemen ardından Kürt savaşındateknolojik gelişmenin de değişikkullanımlarını görmeye başladık.Özellikle son 2 yıldır her operasyo-nun ardından “Teröristlerin telsizkonuşmalarından çaresiz kaldıklarıanlaşılıyor” ifadeleri sık sık haberyapıldı.

14 Aralık 2011 tarihli Vatan’ınhaberinde PKK’lilere ait telsizkonuşmaları, örgütün panikiçerisinde olduğunu, çözülmeleriönlemek için liderlerin baskı veiftiraya başladığını yazdı:

Fehman Hüseyin: "TC'ye teslimolacaklarına kendilerini imha etsin-ler. Şerefsiz bir gerilla gibi teslim ola-caklarına. Zaten TC askeri teslimolanları da öldürecek."

Kalgir: "Arkadaşlar burada aç.Teslim olmaktan başka yapacaklarıbir şey yok."

CHP’li Hüseyin Aygün’ünkaçırılmasından sonra FethullahGülen’e yakınlığıyla bilinen Bugüngazetesi 16 Ağustos 2012 tarihlisayısında PKK’lilerin telsizkonuşmalarına yer verdi. Ancakbu konuşmalar gerillalar arasıkonuşmalardan çok Sakarya Fıratdizisinin repliklerini andırıyor:

Munzur'dan Murat'a: Araç Tun-celi Ovacık'a geldi, izliyoruz...

Munzur'dan Celal'e: Foça'dansonra sıra bizde. Talimat Kandil'dengeldi. Bu son iş çok ses getirecek.

Celal'den Munzur'a: Evet, plan-ladığımız gibi Türkiye Cumhuriyetihükümeti istifa etmek zorunda kala-cak.

Telsizlerde geçtiği iddia edilenkonuşmalar, eski operasyonlarsonrasında yapılan “Örgütün beli-ni kırdık” haberlerini aratmıyor.

16 Aralık 2007 NTV: Farklı üs-lerden havalanan F-16 ve F-42020'lerin PKK'nın Kandil'dekiana karargah ile üç kampını yerlebir etmesi dünyada büyük yankıuyandırdı. PKK'nın lojistik altyapı-sı bir gecede yok edilirken...”

S‹LAHLA ÇÖZÜLMÜYORSavaş politikası sınırötesi

harekat, örgütün belini kırma son-rasında devam yine savaş döngüsü28 yıldır sürüyor ve kesin olanbirşey var: Çözümün silahlamümkün olmadığı

‘Sınırötesiçözüm’

30 yıldır geçilemeyen demokrasi

Hükümetler, Kürt sorununbildikleri savafl yöntemiyle çö-zemeyince s›¤›nd›klar› söylemgenelde, “PKK’nin arkas›nda ABD var” oldu. OysaABD’nin terör örgütleri listesine göz at›ld›¤›nda ilk s›ra-larda PKK’nin oldu¤u görülür. Öte yandan PKK’ninABD’den silah ald›¤›na dair herhangi bir bulguya rast-lanmazken Türkiye’nin ABD ile olan “dostlu¤u”PKK’den de önceye dayan›yor. TSK’nin hemen hementüm araçlar› ABD taraf›ndan sa¤lan›yor. Yak›n zaman-da Suriye ile TSK’yi karfl›laflt›ran Zaman gazetesininyapt›¤› döküm de TSK’nin silah konusunda ABD’ye ba-¤›ml›l›¤›n› gözler önüne sermiflti.

Zaman’›n haberinden: TSK, orta menzilli hava

savunma ihtiyac›n› da Amerikan I-Hawk füze sistemleriile karfl›l›yor. 16 milyar dolar karfl›l›¤›nda ABD'denal›nacak 5. nesil savafl uça¤› olan 100 F-35'ün tesli-mat›na ise 2015'te bafllanacak. Ülkemizdeki nükleerB61 tipi bombalar›n say›s›n›n 60-70 civar›nda oldu¤uve ‹ncirlik'teki ABD hava üssünde bulundu¤u iddiaediliyor. 50 bomban›n tafl›nabilmesi için ABD savafluça¤› gerekiyor. Taktik Füze Sistemi, AmerikanLockheed Martin taraf›ndan üretiliyor.

PKK’nin arkas›nda ABD’nin oldu¤unu belirtenhükümet yetkililerinin ABD ile yapt›klar› görüflmelerde

ABD’ye bir defa olsun “PKK’yeneden destek veriyorsunuz?”dedikleri duyulmad›. Aksine,

PKK’ye karfl› ortak mücadele etmenin önemi hakk›ndakonufltuklar›n› aktard›lar.

20 Haziran 2012’deki G20 toplant›s›nda ABDBaflkan› Obama ile bir araya gelen Baflbakan Erdo¤aninsans›z hava arac› Predatörleri gündeme getirirken,Obama "PKK ile mücadelede ülkem sizinle birlikte"dedi. 5 Kas›m 2007’de gerçeklefltirilen Bush-Erdo¤angörüflmesi sonras›nda Bush kamuoyuna ve bas›naflunu söyledi; “PKK bizim (ABD’nin) Türkiye'nin, Irak'›nher üç ülkenin düflman›d›r. Biz bu düflmana karfl› ortakhareket edece¤iz.”

‘PKK’nin arkasında ABD var’

Genelkurmay Baflkan› Necdet Üru¤: “Devleteflk›yaya pabuç b›rakmayacak” (PKK’nin ilkeylemi olan Eruh bask›n›ndan 5 gün sonra 20A¤ustos 1984’te söylendi)

Do¤an Gürefl Necdet Üru¤

Çözüm yoksa bahane ‘dış mihrak’

Page 13: 164'üncü Sayı

TARİHHalk›n Sesi

1323 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

H A N N ‹ B A L , S E Z A R V E B Ü Y Ü K ‹ S K E N D E R ’ D E N T A Y Y ‹ P ’ E D E R S L E R

Savaşın ötesini düşünmeyince

Küçük ağları Tayyip ördüKadıköy-Kartal metro hattının açılı-

şında konuşan Tayyip Erdoğan, bukez ucu doğrudan Mustafa Kemal Ata-türk’e giden ilginç bir çıkış yaptı: “Bili-yorsunuz 10. Yıl Marşı’nda geçer, de-mir ağlarla ördük falan... Neyi ördünhiçbir şeyi örmüş falan değilsin, ortadaduranlar belliydi. Demir ağlarla şimdiTürkiye’yi biz örüyoruz.”

Cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları içindüzenlenen yarışmada seçilen OnuncuYıl Marşı, Faruk Nafiz Çamlıbel veBehçet Kemal Çağlar tarafından yazıldıve Cemal Reşit Rey tarafından 1933’tebestelendi. Marştaki “demir ağ” vurgu-su eski bir yarı-sömürgenin ekonomikbağımsızlık mücadelesini yansıtıyordu.Sömürgeci yönetimler limanları ma-denlere ve tarım alanlarına bağlayantek hat şeklinde demiryolları döşerken,“demir ağ” iç bütünlüğe sahip bir ulu-sal pazar oluşturma amacını taşıyordu.

TCDD’nin 2011 yılı raporuna göre

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e 4 bin 136kilometre demiryolu kaldı. 1923’te baş-layan demiryolu hamlesiyle 1951’e ka-dar toplam 3 bin 764 kilometre ana hatdemiryolu inşa edildi. Demokrat Par-ti’nin iktidara geldiği 1951 ile 2004 ara-sındaki 53 yıllık süreçte geçmişe göreoldukça büyük gerileme oldu ve 945 ki-lometre ray döşendi. 2004 yılıyla demir-yolları inşası yeniden ivme kazandı veAKP döneminde bir kısmı yenileme ça-lışması olmak üzere bin 85 kilometreray döşendi, 2 bin 47 kilometrelik de-miryolunu inşası ise sürüyor.

Sağ iktidarlar demiryoluna hep me-safeli durdu. Demokrat Parti, ABD’ninotomotiv ve petrol sektörünü teşvik et-meye dayalı karayolu siyasetine angajeolurken bu anlayış “Demiryolu komü-nist işidir” diyen ve TEM otoyolu ileözdeşleşen Tugut Özal’a ve devamında-ki koalisyon hükümetleri dönemine ka-dar sürdü.

Son yıllarda öne çıkan popüler tarih der-giciliği Kürt Tarihi ile yeni bir soluk

daha kazanmış oldu. Ağustos ayında ikincisayısı çıkan Kürt Tarihi’nde, MetinYüksel’in melalık kurumu üzerineakademik çalışması, Mela Enwer’denOsmanlı’da Kürt tiyatrosu ve ilk Kürt filmiZerê gibi ilgi çekici bir dizi konu işlenmiş.

Mesut Yeğen yönetimindeki dergininkapağına taşıdığı “Kürd MirlerininMuktedir Zamanları” başlıklı yazı ise AzizEfendi ıslahatnamesiyle ilgili. ÖnderBeyter ve Rêzan Ekinci’nin günümüzTürkçesine çevirdikleri bu metin, Osmanlımerkeziyle Kürt egemenleri arasındakiilişkinin dinamikliğini göstermesi açısındançok önemli.

Dergi’nin ilgi çeken yazılarından biri deMehmet Bayrak’ın hazırladığı “MilliMücadelede İç Toros Kürtleri” başlıklıyazısı. Bayrak, işgalci güçlere karşı ilkbaşkaldırıların bu bölgelerde yaşandığını veanti-emperyalist bir yönelimle çete savaşıveren unsurların önemli bir bölümününKürt olduğunu söylüyor.

Yeğen dergi için hazırladığı editoryalyazıda henüz yolun başında olduklarını veüretimlerinin sınırlı kaldığını belirterek,Suriye’de açığa çıkan yeni durumla birlikteKürt coğrafyasının farklı ülkeler arasındabölünmüşlüğünün tarihsel süreç içinde ird-elemesini önümüzdeki sayılarda yapacak-larını belirtiyor.

B ir tarih dergisi “EskiÇağ’ın üç ölümsüzkomutanından kusursuz

liderlik dersleri” vermeyi nedentercih eder, hem de “günümüzdünyası için” diye vurgular?Savaşçı liderlere, övgüyle karışıkuyarılar yollamanın daha incebir yolu yoktur herhalde.

Ağustos 2012 tarihli ‘NTVTarih’ dergisi AntikAnadolu’nun üç dev savaşçısıHannibal, Sezar ve İskender’ikapağına taşıdı. Yazı, BarryStrauss’un bu üç savaşçıyı konualan “Savaşın Ustaları” adlıkitabının geçen ay ABD’depiyasaya çıkışı vesile edilerekyine Strauss’a hazırlatılmış.“Günümüz dünyası için” olduğusöylenen derslerin muhatabınınkimler olduğunu anlamak pekde güç değil.

“Antik dünyanın en ünlü üçkomutanı, sadece asker değil,kiminle, niçin, ne zamansavaşılacağına karar veren birerliderdiler. Hırstan muhakemegücüne, cüretten popülizmekadar ortak özellikleri liderliktanımını oluşturuyor. En büyükhataları ise, savaşın ötesinidüşünmemeleri oldu. İşte EskiÇağ’ın üç ölümsüz komutanın-dan günümüz dünyası için lider-lik dersleri.”

Günümüz dünyasında, ötesinidüşünmediği savaşlara girişenliderler kim acaba? Bunun yoru-munu okura bırakarak, bu üçbüyük komutanın öyküsündençıkan derslere bakalım.

FET‹HLER‹ SONLARI OLDUStrauss; İskender, Hannibal

ve Sezar’ın üçünün de savaşanında bir kahraman olmaklabirlikte peşinde koştukları yenidünya düzenini nasıl sürekli kılıpelde tutacaklarını bilemedikleri-ni yazıyor. Strauss’un yeni dünyadüzeninin süreklilik sorununadair tartışmasının ABD’li strate-jistlerin tek kutuplu dünyatartışmalarıyla paralelliği dikkat

çekici. Belli ki yazar I. KörfezSavaşı ile birlikte bütündünyaya diz çöktürdüğünüsanarken sistem içi ve sistemkarşıtı hasımları karşısında birhakimiyet krizine giren ABDemperyalizminin içtartışmalarından fazla etkilen-miş. Ancak Antik Çağ’ın üçbüyük komutanına ilişkinaktarımlar yine de bir evrensel-liği barındırıyor.

M.Ö. 336’da 20yaşındayken tahtageçen İskender,dünyanın o güne dekgördüğü en büyükimparatorluğu olanPers İmparatorluğu’nuele geçirdi. Bugünkü Öz-bekistan ve Pakistan’danYunanistan ve Mısır’akadar uzanan bir alandaegemenlik kurdu. Doğumacerasını Hindistan seferiile sürdürmek isteyenİskender’in yolu savaşınuzamasından bıkankendi ordusununisyanıyla kesildi ve geridönen İskenderBabil’de öldü.Ölümününardındanimparatorluğudağıldı.İskender’inhatası, kendiegemenliğinidayandırdığıgüçleri dahi iknaedemediği kadarsavaşta ısraretmesiydi.

SAVAfiTA ZAFER,YA SONRA?

İspanya’dababasının kurduğu imparator-luğun başına geçen Hannibal(M.Ö. 247-183), Alp Dağları’nıfillerle geçmek gibi inanılmaz birişi başardı ve defalarca karşıkarşıya geldiği Roma güçleriniyendi. Roma o güne kadargördüğü en ağır yenilgiyi yaşadıancak Hannibal’ın peşini bırak-

madı. Hannibal yendiği insanlarıyönetecek bir düzen kurmamıştı.Romalılar Hannibal’ı kendiülkesinde yendi. HannibalAnadolu’ya kaçmak zorundakaldı. Sığındığı imparatorlarRoma’nın baskısına dayana-mayıp onu vermeyi kabul edincezehir içerek intihar etti. Altettiği rakibini yönetmek için bir

planı olmayan Hannibal’ın yenil-gisi “kazandığı” savaşlarınardında kendisini bekliyordu.

Roma Cumhuriyeti’nde birasker-yönetici olan Sezar (M.Ö.100-44) Galya’yı fethederekRoma topraklarını AtlasOkyanusu’na kadar genişlettik-ten sonra Senato tarafından geriçağrıldı. Ancak yasalarını çiğne-

yerek Roma’ya ordusuyla birlik-te girdi ve böylece iç savaşbaşlamış oldu. İç savaşı Sezarkazandı. Cumhuriyeti tamamenortadan kaldırıp monarşi kur-mak istiyordu. Strauss aktarıyor:“Ömür Boyu Diktatör’ ilan edil-di. Cumhuriyetin sonunungeldiğini anlayan bir gruptarafından Senato’nun önünde

öldürüldü.” Fiilen ilk imparatorolsa da monarşiye geçişi tamam-layamamıştı. Çünkü Sezar, İranseferi planlarıyla meşguldü.Strauss, Sezar’ın da İskendergibi savaşı kazandığını ancaksavaştan başka seçenekdüşünmeyerek barışıkaybettiğini, temel hatasının dabu olduğunu savunuyor.

Strauss’un bu üç büyükkomutanın serüvenindençıkardığı derslere bakalım:

“Şok ve tedhiş bir askeriseferin başlangıcıdır ama sonudeğildir. Savaş tarihi yanlışlarıntarihidir; iyi bir komutanın ayırtedici özelliği, yanlış yapmaktannasıl kaçınması gerektiğinibilmek değil, bu yanlışlardannasıl döneceğini bilmektir. Dahaiyi bir orduya sahip olan taraf,düşmanını muharebe alanınasürüklemek için elinden geleniyapmalıdır, aksi takdirde işyıpratma savaşına döner, bu dadiğer tarafın gücünü artırır.”

ABD’YE, AKP’YE DERSLER“Şok ve tedhiş” ABD’nin

2003’teki Irak işgalinin başlangıçoperasyonuna verdiği addı. “Şokve tedhiş”in savaşın sonuolmadığını yeni Irak siyasi sah-nesinin ABD’yi batağa çeken birgerilla savaşı sonucunda şekil-lendiğini, Afganistan’da eziciaskeri zaferin yine Irak batağıgibi yıpratıcı ve uzun bir savaşadönüştüğünü görüyoruz. ABDbu nedenle 2006’da stratejideğiştirerek İskender’in,Sezar’ın, Hannibal’ın yenilgi-lerinin altında yatan hatalardankaçınmaya çalıştı. Bu nedenleSuriye’de Irak senaryosununtekrarlanmayacağını vurguluyor.

Suriye’de kısa sürede rejimindevrileceği üzerinden hesapyaparak, kendini bir yıpratmasavaşının içinde bulan; Kürtsorununda savaş halinisüreklileştiren AKP’nin de butarihten alacağı dersler olsagerek. Tarihten ders çıkartanABD uzak durmaya çalıştığı buyıpratıcı savaşlara, vekaletengirecek birilerini (taşeron diyede okunabilir) arıyor. AKP debu vekilliğe soyunmuş görünü-yor. AKP kurmaylarının iktidarhırsı ile körüklenen, uzayan,halkın giderek daha geniş kesim-lerinin tepkisini çeken, arkasın-dan ne geleceği belli olmayan busavaşlar sıkıntılı bir gelecek vaatediyor. Tarih öyle söylüyor…

Soldan sa¤a‹skender,Sezar,Hannibal.Afla¤›dan bu“ucubelere”bakanErdo¤an’›nö¤renece¤içok fley var.

Büyük ‹skender, Hannibal ve Sezar... Yollar› Anadolu’dan da geçen ve bu topraklarda iz b›rakan çat›flmalara giriflen bu büyük komutanlar›n hayat öyküsüABD’li tarihçi Strauss taraf›ndan bugüne dair dersler ç›karmak üzere yeniden ele al›nd›. Bu ç›kar›mlar ABD’deki d›fl politika de¤ifliklikleri ile de örtüflüyor

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

Hasımlarına bakınca yalnızca alt edilmesi gereken düşmanlar görmek, bir savaşta sonuna kadar ısrar etmek, savaş mey-danında elde edilen galibiyetin tek başına iktidarı güvence altına alabileceğini sanmak büyük yenilgilere davetiye çıkardı

İdris Naim Şahin’in ilk bakıştagaf gibi görünen ancak gayet

ciddi olduğu anlaşılan açıklamalarısayesinde, Joseph Goebbels’inadını daha sık anar olduk. Hitler’iniktidara geldiği 1933’ten faşizminyenilgiye uğradığı 1945’e kadarAlman Nazi partisinin HalkıAydınlatma ve PropagandaBakanı olarak görev yapanGoebbels, kitle propagandasınınBüyük Yalan olarak bilinentekniğini kullanmadakiustalığıyla; Nazi karşıtları veYahudiler tarafından yazılmıştüm kitapları Berlin'de bir mey-danda yaktırmasıyla namsalmıştı. Bütün yeteneğini işçisınıfını sosyalistlerden vekomünistlerden koparmayavakfeden Goebbels, ülkedekibütün haber kaynaklarıüzerinde tam kontrol sağladı.

Şahin de Goebbels’inizinde. “Ülkenin olağanüstügündemi sadece çatışma alanı

ile ilgili değildir, bu çatışmaİstanbul’da kalemle devam

ediyor, İstanbul’da kitapla devamediyor” sözlerinin üzerinden çokgeçmeden, kendisini eleştirenyazılar kaleme alan gazetecilereyönelik “Ağzına tıkarım o yazılarısenin” çıkışıyla dikkatleri üzerinetoplayan Şahin’in belki bereciksizceama samimiyetle ortaya koyduğuniyetini Goebbels’in günlüklerinedüştüğü şu notta görüyoruz:“Gerçek olaylar ve durumlarhakkında açık seçik bir malumatasahip olsalardı, bu haberleri oku-

yarak gitgide gevşeyip çökebilirdiinsanlar. Halkın bütün bunlarıöğrenmemesi ne iyi! Sahip olacağıkanaat hazır halde önüne konuyor.”

Tanıl Bora, “Bayrak denizi... velinç” başlıklı eski bir yazısındaGoebbels’in günlüklerden aktarıyor:

“Kitleler aklını yitirmiş birsarhoşluk içinde. Böyle devametmeli.” “Halk bu fanatizmdençıkamaz ve çıkamayacak.”“Entellektüelizm, her nevi propa-gandanın en feci düşmanıdır.”“Yargı devlet hayatının efendisi ola-maz, devlet politikasının hizmetkarıolmalıdır.” Linç eylemleri ile ilgiliolarak “Gösterileri devam ettirtiyo-ruz. polisi geri çekiyoruz. Yahudilermilli öfkeyi hissetsinler birbakalım(...) şimdi eylem sırası halk-ta.” Bora yazısını “Keşke salt birkara mizah örneği olarak okuya-bilseydik...” notuyla bitiriyor.

Ali Bayramoğlu tarafından“Acaba bir marangoz hatası mı”sorusuna konu olan Şahin nasıl kibir marangoz hatası değil iseGoebbels de bir kara mizah örneğideğildi. Faşizmin kitle temelinioluşturmak için ihtiyaç duyduğudemagojiyi, yalanı, ırkçı-şoven söyle-mi gayet ustaca kullanmıştı. II.Dünya Savaşı’nın Alman faşizmininaleyhine döndüğü yıllarda propa-gandasının dozu yükseldi, topyekunsavaş projesini uygulamaya koydu.Yenilgi kesinleşince intihar edenHitler’den bir gün sonra 1 Mayıs1945’te önce altı çocuğunu zehirle-yerek öldürdü. Ardından öncekarısını sonra da kendisini vurdu.

Goebbels demarangoz hatası değildi

Mir, mele, çeteci...

Page 14: 164'üncü Sayı

MEDYA/YAŞAMHalk›n Sesi

1423 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

T ayyip Erdoğan’ın medyayayönelik baskısı artaraksürüyor. İktidarını zora

sokacak her türlü habere, fotoğrafa,köşe yazısına, bunları yayımlayanmedyaya ve bunları üreten gazete-cilere fütursuzca saldıran Erdoğan,listesine yeni gazetecileri ekledi.

Hakkari’nin Şemdinli İlçesikırsalında 23 Temmuz’da başlatılanoperasyonlar boyunca büyük birmedya sansürü de sürdü. Bu san-sürü delerek haber yapan SerdarAkinan işten çıkarılırken, Radikalgazetesi yazarı Yıldırım Türker deBaşbakanı’nı zora düşürmek iste-meyen Eyüp Can tarafından yazısısansürlenmek istendiği için iştenayrıldı. İki yazarın işine sonverdirilmesinin üstünden saatlergeçmişken yine Radikal gazetesindeTahran Erdem’in yazısının sansür-

lendiği ortaya çıktı. Erdoğan’ın hışmından yine bir

Radikal gazetesi yazarı CüneytÖzdemir de nasibini aldı. ErdoğanDışişleri Bakanı’nın Myanmargezisini eleştiren Özdemir’i “patro-nuna” şikayet etti.

‘YAPILANLARI NOT ED‹YORUZ!’Erdoğan’ın medya baskısından

nasibini alan son “kurban”ların ilkiAkşam gazetesi yazarı SerdarAkinan oldu. Akinan bir süredirSuriye ve Şemdinli’den izlenimleriniköşesinden aktarıyordu. Akinan,Şemdinli ve Suriye’den AKP san-sürünü delerek yaptığı haberlernedeniyle işten çıkarılmadan birkaçgün önce Erdoğan tarafından tehditedilmişti. Erdoğan, 5 Ağustos’takatıldığı bir canlı yayında Şemdinlive Suriye’den izlenimlerini yazarak

AKP’nin üstünü örtmeyeçalıştığı konuları deşenAkinan’ı “Yapılanlarınot ediyoruz” diyerektehdit etmişti.

Bu tehdidin ardındanAkşam gazetesindekiköşesinde “Hakkari netarafta?” başlıklı bir yazıkaleme alan Akinan erte-si gün gazeteden kovuldu.Akinan yazısındaAKP’nin Suriye’dekisilahlı gruplara destek

vererek rejimi yıkmaya çalıştığını veŞemdinli’de “kahraman Türkordusu” nidaları altında gizlenmeyeçalışılan acizliği dile getirmişti.Akinan’ın kovulması gazetetarafından “ekonomik gerekçeler”edayandırıldı.

Erdoğan, kovulmasından sadeceüç gün önce Akinan’ın TSK’ninŞemdinli’de ağır kayıplar verdiğinedair yazılarına gönderme yaparakşunları söylemişti:

“Şemdinli’de biliyorsunuz 23Temmuz itibariyle başlayan birsüreç oldu. Yine ifade ettiğimizmedya Şemdinli’de adeta psikolojikharekat başlattı. Çok çirkin birharekattı. Bu silahlı kuvvetlerimizdegerek Genelkurmay Başkanımgerekse diğer arkadaşlarımızı moralnoktasında etkiliyor, bizi etkiliyor.”

(…)“Ölen asker sayısının fazlaolduğu söylentilerinin hepsi yalan.Malum medyaları var ya. Bu söylen-tileri bunlar çıkarıyor. Twitleroralardan alıp haber yapıyorlar.Bunlar çok komik şeyler. Silahlıkuvvetler kalkar da şehit olan silahlıerini gizler mi? Ya da şu kadarhelikopter düşmüş bunu gizler mi?Buna alet oluyorsunuz. Bu kiminmedyası diye soruyorum bu soruyu?Terör örgütünün yayın organları varbiliyoruz.”

Akinan’la birlikte Akşam’danNagehan Alçı, Burhan Ayeri, Ali

Saydam, Cemalettin Taşçı ve BarışBardakçı'nın da işine son verildi.

EYÜP CAN HAZIR KITAErdoğan’ın medyaya yönelik

baskısına maruz kalan bir diğerisimse 2001’den bu yana Radikal’deçalışan Yıldırım Türker oldu.Türker, Erdoğan’a doğrudan hedefolmasa da Başbakanı’nın canınısıkmak istemeyen genel yayınyönetmeni Eyüp Can tarafındangazeteden ayrılmak zorundabırakıldı.

Türker’in sansürlenmek istenenyazısı Bianet tarafındanyayımlandığındaysa işin özü dahanetleşti.

Türker, “Stratejistler, gazeteciler,devlet kaynakları” başlıklı yazısındaAKP’nin Şemdinli’de yaşananlarıçarpıtmasını, sansürlemesini ve herşey yolundaymış havası yaratmayaçalışmasını eleştirerek, iktidaryanlısı emir eri gazetecilerin de busahtekâr politikaya hizmet ettiğiniyazmıştı. Ancak durumdan vazifeçıkaran işgüzar bir genel yayınyönetmeni tarafından yazısıbasılmadı ve işinden ayrılmaya zor-landı.

Türker’in ayrılmasının ardındanErdoğan, listesine yeni isimleri ekle-meyi sürdürdü. Yine Radikal’denCüneyt Özdemir, Emine veSümeyye Erdoğan’la birlikte

Myanmar’a giden Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu’nu eleştiren biryazı kaleme alınca Erdoğan’ınhışmına uğradı.

Davutoğlu’nun Myanmar ziyare-tini eleştirerek “Dışişleri Bakanı’nınöylesine derinlikli bir stratejisi var kineye dokunsa ortalık toz dumanoluyor” diyen Özdemir’i Erdoğanpatronuna şikayet etti ve şöylebuyurdu:

“Şimdi çıkmış birileri köşesindeyazıyor. Ne diyor? 'DışişleriBakanı'nın Myanmar'da ne işi var?''Başbakan'ın kızının, hanımınıngidişini anlıyorum da DışişleriBakanı oraya niye gidiyor?' Benburadan o medya patronuna'yazıklar olsun' diyorum. Buadamları köşe yazarı olarak nasıltutuyorsunuz.”

Özdemir’e söylenen bu sözleryankı bulurken bu kez de aynıgazetenin bir başka yazarı TarhanErdem’in yine Myanmar gezisinieleştiren bir yazısının durumdanvazife çıkaran Eyüp Can engelinetakıldığı haberi geldi. Erdoğan’ıngönderdiği mesaj adresini bulmuşolacak ki Erdem’in yazısıRadikal’de yayımlanmadı.

Daha önce Oktay Ekşi, BekirCoşkun, Ece Temelkuran ve NurayMert gibi gazetecilerin yazıldığıErdoğan’ın listesi bundan sonra dauzayarak devam edeceğe benziyor.

Bir taslak iki müjde

Erdoğan’ın gazetecilere yönelik baskısı sürüyor. İktidarını zora sokacak en ufak habere dahitahammül edemeyen Erdoğan’ın hışmına uğrayan gazetecilerin sayısı her geçen gün artıyor

Sabah’ınmanşetidüştü

Foça Deniz Üs Komutanlığı'ndagörevli askerlere yönelik saldırı

sonucu Er Özkan Ateşli hayatını kay-betti. Ateşli’nin cenazesi cemevindenapar topar kaçırılarak camiiye götü-rüldü. TSK yaptığı açıklamada, “Öz-kan Ateşli'nin İstanbul'da icra edilenşehit töreni için ailesi ile görüşülmüş,törenin önce cemevinde, bilahare ca-mii de yapılması hususunda ailenin'olur'u alınmıştır. Tören ile ilgili ola-rak aileye herhangi bir zorlama yapıl-mamış, ki böyle bir şey olması müm-kün olamaz, aile ile tam bir anlayışbirliği sağlanmıştır” dedi. Ateşli’ninabisi Aşkın Ateşli de TSK’yı doğrula-dı doğrulamasına ama “Zorla getiril-me durumu yok. Bize burada kılına-cak denildi, biz de onay verdik” diye-rek... Zorla değil mecburi yani! Dev-

let, “Şehit cenazesi camiide olur” de-mişti, öyleyse aile de kabul edecekti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan“Laik insan olmaz, laik olan devlet-tir” diyordu ya; o devlet. 20 milyonAlevi’sine 900 tane cemevi hakgören, onu da yasal olarak ibade-thane saymayan.

Uluslararası dini özgürlüklerraporuna göre; 10-20 milyon Alevi,500 bin Şii, 65 bin Ermeni OrtodoksHıristiyan, 23 bin Musevi, 15 binSüryani, 10 bin Bahai, 5 bin Yezidi, 3bin 300 Yehova şahidi, 3 bin değişikmezheplerden protestan, 3 bin RumOrtodoks’un yurttaş olduğu devlet.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nünbilgilerine göre, 900 cemevi, 321kilise, 36 sinagog, 7 mahfil, 9 yehovaşahitlerine ait ibadet salonu olan veDiyanet İşleri Başkanlığı’nın bilgiler-ine göre 80 bin 636 camiisi olan

devlet.İbadet yerlerini belirleyen, onları

sınırlandıran, ötekilerin ibadethanele-rine yasal statü bağışlamayan devletinelbette ki bir dini vardır. Üstelik mez-hebi bile bellidir: Sünnilik. Gücünüde hem dininden hem mezhebindenalıyor. “Hiçbir hükümranlık milyon-larca insanı yönetecek kadar güçlüdeğildir; tabii eğer dinden ya da köle-likten veya her ikisinden birden des-tek almıyorsa” diyen Joseph deMaistre’yi haklı çıkarıyor.

Bu yüzden, Kürdüne karşıKürdüyle, Alevisiyle savaşıyor amaölenler yüce Türk askeri oluyor,Sünni törenle gömülüyor. Devlet,tüm dinlere ve kendi deyimiyle “etnikkökenlere” eşit mesafede yaklaşıyor.Tüm dinlere eşit ama Sünnilere dahaeşit…

Tekke ve zaviyelerin

kapatılmasından sonra camiilerinsayısı giderek artarken, Alevi der-gahlarının faaliyetlerine son veriliyor.Gizli gizli ibadet etmek zorundabırakılan Aleviler yıllar sonra cemev-lerinin ibadethane sayılması içinmücadele ederken, Başbakan ibadetettikleri, kutsal dedikleri yere“ucube” diyor mesela. En nazikçekültür merkezidir diyor, “şehidini”oradan alıp kaçırıyor. Sonra damezhebini kendi belirlememiş gibi“Ama” diyor, “Kural böyle!”

TSK’sı da atılıyor: “Laik devletanlayışına, din ve vicdan hürriyetinesadık kaldık.” Dini gruplara yasalstatü tanımadan, onların ihtiyaçlarınıkarşılamadan hangi laik devletanlayışına sadık kaldıkları net. Çünküo laik devlet anlayışı, dünyada emsaliolmayan ve yalnızca devletin mezhe-binde olan kişilerin ihtiyaçlarını

karşılamak üzere kurulmuş Diyanetİşleri Başkanlığı isimli bir kurum dademek. Aynı anlayış, bu kurumundevlet protokolündeki yerini 51.sıradan 10. sıraya yükseltiliveren,zorunlu din derslerini dayatan,“peygamberin hayatı” isimli dersi“seçmeli ders” olarak dayatan,okullardan binlerce imam hatipyaratan, koca koca tepe tepe camiler-

le şanını duyurmak isteyen bir ikti-darın da özümsediği laiklik anlayışı.Tüm bunlar için ayrılan bütçeninAlevi yurttaşların ihtiyaçları içinayrılan bütçenin kaç katı olduğunusöylemekse imkansız.

Alevi yurttaşını bırakın, Alevi“şehidinin” kimliğine biçilen değeride neyle çarparsanız çarpın bir Sünnietmiyor.

Sabah gazetesi 7 A¤ustos tarihindeinternet sitesinden ilginç bir duyuru yapt›.Yap›lan duyuruya göre gazete Ankara’y›sarsacak bir haber yapacakt› ve bunun içinertesi gün Sabah gazetesinin manfletindebu haber olacakt›.

“Habercilikte uzak ara önde gidenSABAH gazetesi bir kez daha Türkiye'ningündemini belirleyecek. Haftalard›rüzerinde en çok konuflulan ve ak›llardasoru iflaretleri b›rakan bir olay›n perdearkas› tüm ayr›nt›lar›yla göz önüne serile-cek. Ankara'da hiçbir fley gizli kalmayacak,dengeler sil bafltan yeniden kurulacak.Yar›n SABAH okunacak ve konuflulacak"diyerek duyurusu yap›lan haberi okumakiçin ertesi gün Sabah gazetesi alanlar,gazetenin manfletinde Erdo¤an’›n iftaryeme¤inde verdi¤i mesajlarla karfl›laflt›.

Herkes Sabah gazetesinin atamad›¤›manfletin ne oldu¤unu merak ederken k›sabir süre içinde birçok gazeteci malummanfletin Suriye’de düflen uçakla ilgilioldu¤unu yazd›. Mehmet Altan, ‹MC TV’dekat›ld›¤› bir canl› yay›nda bir ad›m ileriyegiderek haberin “TSK’nin uçakla ilgilihükümete yalan söyledi¤ine dair bilgiler”oldu¤unu ileri sürdü.

Son anda yap›lan bir müdahaleyleyay›mlanmayan haberin düflen uçakla ilgiliTSK ve hükümet taraf›ndan servis edilenbütün bilgileri tersyüz edece¤i önesürüldü.

Haberin Ankara’y› ne kadar sarsaca¤›veya gazete taraf›ndan iddia edildi¤i gibidengeleri ne kadar de¤ifltirece¤i haberyay›mlanmad›¤› için bilinmiyor; ancak bili-nen bir fley var ki o da Sabah’›n “sansasyo-nel” manfleti Ankara taraf›ndan t›pk›“uçak” gibi düflürülmüfl oldu¤u.

Kıdem tazminatı ile ilgili düzenleme duyuru-lurken de gündemden çıkarılırken de “Müjde”olarak basında yer aldı. Taslak, temmuzda gün-deme getirilirken çalışanların istediği zamankıdemi tazminatlarını çekeceği, ev almak içinfırsat doğduğu gibi birçok haber yapıldı.

Zaman geçtikçe emekçilerden tepki gören vekazanılan hakları gasp ettiği ortaya konan tasarı

önce Başbakan Erdoğan daha sonra da Çalışmave Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çeliktarafından yalanlanmak zorunda kalınca haber-lerin içeriği de tam tersine döndü. Bu sefer yenitaslağın yol açacağı hak kayıpları haberlerde yeraldı. Bayram öncesi yapılan haberlerde taslağıngündemden kalkmasıysa “Çalışana bayrammüjdesi” olarak duyuruldu.

Gazetecilere yönelik bask› t›pk› Erdo¤angibi, AKP’nin ‹çiflleri Bakan› ‹dris Naim fiahintaraf›ndan da t›rmand›r›l›yor. Hakkari’degördü¤ü tepkiden sonra gazetecileresald›ran fiahin “Ülkenin ola¤anüstü gündemisadece çat›flma alan› ile ilgili de¤ildir, buçat›flma ‹stanbul’da kalemle devam ediyor,‹stanbul’da kitapla devam ediyor. Geçimli’deat›lan havan mermisiyle burada, Ankara’dayaz›lan yaz›lar›n bir fark› yoktur” diyerekAKP’nin kalemden kitaptan korkan yüzünübir kez daha gösterdi. H›z›n› alamayan fiahinbununla da yetinmedi ve kendisinin Kürtdüflman› olmad›¤›n›; ancak baz› gazeteci-lerin böyleymifl gibi yans›tt›¤›n› savunarakgazetecilere “A¤z›na t›kar›m o yaz›lar› senin”diye ç›k›flt›.

İNŞ: ‘Ağzınatıkarım’

Gündeme gelen yenikıdem tazminatı tasarısımüjde diye duyulurken

emekçilerden gelentepkilerden sonra bu

kez taslağın geri çekil-mesi müjde olarakmedyada yer aldı

Sansürü delen yanar

TUBA GÜNEfi

Devlet Kürdüne karşı Kürdüyle Alevisiyle savaşıyorama ölenler yüce Sünni Türk olarak gömülüyor

Bütün mezhepler eşittir ama Sünniler daha eşittir

Page 15: 164'üncü Sayı

Tiyatro mücadelesi birlefltiTiyatro örgütleri, tiyatro ve diğer sahne sanatları üzerindeki

baskılara karşı ortak mücadele amacıyla "Tiyatro Platformu"isimli bir çatı örgütünde birleşti. Platform, ilk olarak 8-9Eylül'de Bursa Nilüfer Belediyesi'nin ev sahipliğinde Devlet-Tiyatro İlişkisi Çalıştayı gerçekleştiriyor.

5 yıl önce Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde poliskurşunuyla öldürülen Nijeryalı göçmen Festus Okey,Bandista'nın yeni şarkılarında hayat buldu. “Haymatlos”,“Hiç Kimsenin Şarkısı” ve “Kim Yerli Kim Göçmen” adlışarkılarda göçmenlerin öykülerini anlatan Bandista'yaAfrikalı müzisyen Enzo İkah da katkı sundu.

Tiyatro ve sinemaoyuncusu, seslendir-me sanatçısı MüşfikKenter, 16 Ağustos’tayaşamını yitirdi. An-kara Devlet Tiyatro-su’nda başladığıoyunculuk hayatındasayısız oyun çıkaranKenter, kurucularıarasında olduğu Ken-ter Tiyatrosu’ndan al-kışlarla uğurlandı.

Sesler destekbekliyor

Klarnet ustası SelimSesler, bir yıldır sahneler-den uzak. Kalp nakli bek-lediği için yaşamını kalppompasıyla, bir hastanededevam ettiriyor.

Uygun bir kalp bulun-ması ile yeniden sah-nelere, konserlere dön-meyi bekleyen Sesler,“Şimdi sadece pompanınsesini duyuyorum. Kalpatışı duymayı özledim”diyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1523 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

MüflfikKenter’i kaybettik

S›n›rs›z-ulussuz-sürgünsüz

Bursa Yenişehir'dekiSinan Paşa

Camisi'nin kapı üstüsüslemesi olan ve bundan10 yıl önce bir soygunlaTürkiye'den kaçırılanyaklaşık 400 yıllık çinilevha geri getirildi. 8Ağustos’ta Londra’dangetirilen çini, AnkaraEtnografya Müzesi'ndesergilenecek.

Kültür ve TurizmBakanlığı, Ayasofya II.Selim Türbesi'ndenyaklaşık yüzyıl önce alınan

ve bugün Fransa'nınLouvre Müzesi'ndesergilenen çini panoyugeri almak için deçalışmalarını hızlandırdı.

Kültür Bakanlığıyurtdışına kaçırılan eser-leri tekrar toplanmayaçalışırken, bakanlığa bağlıAnkara Devlet Resim veHeykel Müzesi'ndeki eser-lerle ilgili ilginç birgelişme yaşandı. Müzeninenvanterinde kayıtlı olanancak müzede yeralmayan tabloların akıbeti

belli oldu. Tabloların aralarında

Milli İstihbaratTeşkilatı'nın da bulun-duğu çeşitli kamu kurumve kuruluşlarında olduk-ları ortaya çıktı.Kurumlara "emaneten"verilen tabloların 48'ininMİT'te ve MİT'e bağlıçeşitli bölgelerde olduğubelirtildi.

Kültür Bakanı ErtuğrulGünay imzasıyla tablo-ların bulunduğu kamukurum ve kuruluşlarına

resmi yazı yazılarak,tablolar geri istendi.Tabloların bir kısmıbakanlığa ulaştı.

Tablolar ayrıca,Cumhurbaşkanlığı'na,yurtdışı ya da merkezteşkilatlarında sergilen-mek üzere DışişleriBakanlığı'na, HacettepeÜniversitesi'ne deemaneten verilmişdurumda.

Resim ve heykelsanatının dünyaca ünlüsanatçılarına ait 5 bine

yakın esere ev sahipliğiyapan Devlet Resim veHeykel Müzesi’ndeki 202eserin kayıp olduğu, 46eserin sahte, 27 eserin iseorijinalliğinin ağır kuşkuluhaberleri gündemegelmişti. Kültür BakanıErtuğrul Günay, ResimHeykel Müzesi'nin 12Eylül’de tahribatınauğradığını, görevebaşladığı dönemde depo-ların korumasız birortamının olduğunu söyle-mişti.

Milas Belediyesitarafından Milas

doğumlu Turhan Selçukadına bu yıl ikincisi düzen-lenen uluslararası karikatüryarışmasının sonuçlarıaçıklandı. 38 ülkeden 321karikatüristin 825karikatürünündeğerlendirildiği yarışmadaİranlı çizer HamidrezaMosayebi'nin eseri birinciseçildi.

Ödül alan ve sergilen-meye değer bulunan 46eser, 1 Eylül’de başlayacakUluslararası Milas Festivalikapsamında Turhan SelçukKarikatürlü Ev’de açılacaksergiyle izlenime sunulacak.Etkinlik 15 Eylül’e dekgezilebilecek.

A şağıda fotoğrafını gör-düğünüz müzisyenAram Dikran Melikyan

ya da daha yaygın bilinen ismiyleAram Tigran. 2010 yılının

Newroz’undagittiğim

Diyarbakır’daalana asılandev poster-lerden biri

de onunkiydi,2009’un

Ağustos’unda ölmüştü. Ben Tig-ran’la bir hayli geç tanıştım;ancak Tigran, o coğrafyadayaşayan halklar içinhemşehrileriydi, Kürtçe’ninyasaklı yıllarında ErivanRadyosu’ndan söylediği Kürtçeklanlar ve stranlarla anadil-lerinin ozanıydı.

Tigran’ın ailesi 1915sürgününden kaçmayı veyaşamayı başarabilmişDiyarbakır Ermenilerden.Babası Kürtlerin yardımıyla ha-yatta kalıyor ve SuriyeQamişlo’ya gidiyor. 1934’teburada, sürgünde doğan oğlunaöğüdü de “Oğlum Kürtçeyiöğren, Kürtlerin elini bırakma kionlara olan borcumuzu ödeye-bilelim” oluyor.

Tigran’ın

hayatına büyükoranda yön

veren de bu; hiçgörmediği memleket

toprakları ve Kürthemşehrileri. Dokuzyaşında ilgilenmeye

başladığı müzikteağırlıklı olarak

Kürtçe söylüyor;memleketlisiKürtlere 1966’dayerleştiğiErivan’dan, 18 yıl

çalıştığı Erivan

Radyosu’ndan cümbüşüyleKürtçe sesleniyor. 1995’teyerleştiği Yunanistan’dan vatan-daşlık alabilmek ve bu sayedetopraklarını görebilmek içingece-gündüz dil çalışıyor,Yunanca öğreniyor.

Diyarbakırlı Tigran, 75 yıllıkömrünün sadece birkaç ayındagörebildi memleketini, o daölümünden yaklaşık 1 yıl önce.2008’de Batman’da Newroz’akatılan ve Kürtçe, Türkçe,Ermenice şarkılar söyleyen Tigran, mayıs ayında daDiyarbakır’da kültür ve sanatfestivaline katıldı, burada iki aykaldı.

Diyarbakır'a gittiğinde annesive babasının doğduğu Bêemde[Ermenice Kexriban] ve Kaskêköylerine giden Tigran, duygula-rını şöyle anlatmıştı: "O dağlara,ağaçlara, derelere, evlere baktı-ğımda içim titredi. Ağladım.Çok canım acıdı. Babamı anne-mi, onların yaşadıklarını anımsa-dım. Çok üzüldüm. 'Biz nasıl butopraklarda büyüyemedik' diyehayıflandım."

YÜZYILLIK RÜYAAnne-babasının yaşadığı

toprakları görmeyi 75 yıllıkömrünün “yüzyıllık rüya”sıolarak anlatan Aram,Diyarbakır’a şarkı da yazdı:

“Di xewnên şevan de minbawer nedikir (Rüyalarımdagörsem inanmazdım)

Bi çavan bibînim bajarê

Diyarbekir (Diyarbakır'ı göre-bilmeyi)

Rojbaş Diyarbekir me pirbêriya te kir (GünaydınDiyarbakır seni çok özledim)

Te derî li me vekir (Senkapılarını bana açtın)

Te me şa kir (Bizi çok mutluettin)."

Tigran’ın Diyarbakır’dabaşlamasına izin verilmeyenhayatı 2009’da Yunanistan’dabitti. Öldükten sonraDiyarbakır’a gömülmeyi vasiyetetmişti ancak büyüyemediğitopraklara gömülemedi de.

Dışişleri Bakanlığı’na

başvurarak Tigran’ın vasiyetiniTürkiye’ye ileten aileye “hayır”denildi. Türkiye vatandaşıolmayanların burada gömülme-sine ilişkin standart bir mevzuatolmadığı için bu tür durumlardason karar yeri olan İçişleriBakanlığı, durumu uygunsuz veyakışıksız görmüş olacak kiresmi bir açıklama olmasa dakararın arkasında “provakasyon,bölücü-yıkıcı girişim olur”endişesinin yattığı dillendirildi.

Anne ve babası kovulduğutopraklarda arkalarında köyleri-ni bırakarak giderken ona birmezar yeri bile verilmedi. Tigran

17 Ağustos 2009’da Brüksel’detoprağa verildi. Sürgün bir Er-meni olarak Suriye’de başlayanhayatı, Ermenistan’da devam et-ti, Yunanistan vatandaşı olarakBrüksel’de bitti. Sesin, sözlü ta-rihin önemli bir tanığı, besteci,Kürtçe, Ermenice, Süryanice,Arapça dillerinde söyleyen “Or-tadoğu’nun bülbülü” Tigran, yu-vasız kaldı. O da “Bılbılo” şarkı-sında "Bir rüzgâr esti dağıttı yu-vamızı. Öksüzüz, sürgünüz, taş-tan bir yuvanın hasretindeyiz" di-yordu. Gelemediği toprakların-da temsili bir cenaze töreni dü-zenlendi. Brüksel'deki mezarına

Diyarbakır toprağı götürüldü. Ölümüne dek üretkenliğini

yitirmeyen Tigran, pekçok eseriKürt müziğine kazandıraraksadece yorumcu değil önemli birdüzenleyici de oldu. Onun o din-gin sesini, inceden insanın içineişleyen sözünü buradan dinlete-bilmek mümkün olsa keşke.

Ailesi ve bu topraklardakibekleyenleri mezarının bir günmemleketine geleceğini ümitediyor. Tigran, şimdi DiyarbakırBelediyesi’nin adına kurduğukonservatuar ile de Diyarbakırtopraklarında. İlk mezunlarınıda bu yıl verdi.

TTiiggrraann,, ““EEvveett bbeenn EErrmmeennii’’yyiimm.. AAmmaa 5500 yy››lldd››rr KKüürrttlleerrlleeyyiimm.. KKüürrttlleerriinn bbiirr ppaarrççaass››yy››mm.. BBuu mmüüccaaddeelleenniinn bbiirr nneeffeerriiyyiimm”” ddiiyyoorrdduu..

Aram Tigran’›n sürgün bir Ermeni olarak Suriye’de bafllayan hayat› Yunanistan vatandafl›olarak Brüksel’de bitti. Büyüyemedi¤i Diyarbak›r topraklar›na gömülmesine izin verilmedi

Bu topraklarda büyüyemedi

� Olimpiyatlar›n kapan›fltöreninde John Lennon'›n'Imagine' flark›s› çal›n›rkenflark›n›n sözlerini canl›yay›nda çeviren TRT spikeriflark›n›n "No religion too"(Dinler de olmas›n) k›sm›n›makaslad›, TRT de bu olay›yok sayd›.

� fiair Can Yücel’in ölümy›ldönümünde yap›lan anmaetkinlikleri bu y›l aile fertleri-nin karar›yla yap›lmad›. Ailesigeçen y›l Yücel’in mezar›nayap›lan sald›r›y› protesto et-mek amac›yla böyle bir kararald›klar›n› aç›klad›.

� Rus punk müzik grubuPussy Riot'›n üyeleri holi-ganl›k yapmak ve toplumdadini nefreti teflvik etmeksuçlamas›yla ç›kt›klar›mahkemede ikifler y›l hapiscezas› ald›. Grubu oluflturanüç kad›n müzisyen flubatay›nda Moskova'n›n enbüyük katedralinde RusyaDevlet Baflkan› Vladimir Putinaleyhinde bir protesto flark›s›söyledikten sonra gözalt›naal›nm›fllard›.

Karikatürde ödül İranlı Mosayebi’nin

Kültürsanatgüncesi

ÖZEN TAÇYILDIZ

AArraamm TTiiggrraann

MİT’in sanat sevdası

Grevde olan ‹spanyol maden iflçileri Madrid’e do¤ru 500 kilometrelik büyük yürü-yüflte iken “emekleri için mücadele eden maden iflçilerinin efllerine, k›zlar›na, k›zkar-defllerine ve k›z arkadafllar›na arma¤an olsun” diye çizilen duvar resimlerinden biri.

22001100 NNeewwrroozz DDiiyyaarrbbaakk››rr

Page 16: 164'üncü Sayı

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi23 A¤ustos 2012 / 5 Eylül 2012

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

‹STANBUL Sarıyer Halkevi, Yaz Oku-

lu’nu Büyükdere Çelik GülersoyParkı'nda yaptığı bir şenliklesonlandırdı. Balonlarla ve resim-lerle süslenen parkta çocuklargüne satranç turnuvasıyla başla-dı. Yere serdikleri beze resim vekarikatür yapan çocuklar; ardın-dan Sarıyer’e yürüyüşe geçti. El-lerinde daha önce yaz okulundahazırladıkları “Gülmek bize ya-kışır” yazan bir pankart taşıyançocuklar şenliklerini şarkılarla vetiyatro gösterileriyle sonlandırdı.

‘GÜLMEK B‹ZE YAKIfiIR’Okmeydanı Sibel Yalçın

Parkı’nda yüzlerce kişinin katılı-mıyla sonlandırılan yaz okulu ça-lışmasında çocukların sergiledik-leri gösteriler ayakta alkışlandı.Halkevi Müzik Topluluğu’ylabaşlayan ve kreş sınıfının dansgösterimiyle devam eden kapa-nış şenliğinde ilk söz velilerin ol-du. Öğrenci velisi Yılmaz Kaya-başı bu yıl çocuğunu ilk kez Hal-kevi Yaz Okulu’na gönderdiğinisöyleyerek şu değerlendirmeler-de bulundu: “Çocuğum burayagelmeden önce asosyal, içine ka-panık biriydi. Şimdi ise canlı, ye-teneklerini açığa çıkartan bir ço-cuk haline geldi. Yaz okulu ça-lışmasına çocuğumu göndermişolduğum için çok memnunum.Şimdi önümüzde 4+4+4 kade-meli eğitim sistemi geliyor. Bueğitim sistemine hep birliktekarşı çıkmalıyız.”

Çocukların Diyarbakır yöresihalk oyunları gösterisiyle devameden programda dansçılara da-vuluyla eşlik eden minik Yiğit al-kışlarla karşılandı. Çocuklar ser-giledikleri Minik Kelebek adlıoyunla, iktidarın eğitime ve sa-nata yönelik müdahalesini eleş-tirdiler. Şenlik, İlkay Akkaya veErdal Erzincan’ın söylediği par-çalarla sonlanırken çocuklarayakta alkışlandı. Şenliğe türkü-cü Pınar Aydınlar ve oyuncuTurgay Tanülkü de destek verdi.

İkitelli’de de bu yıl ilk kezdüzenlenen yaz okuluçalışmasının kapanış şenliğineşiddetli yağmura, evleri su bas-masına ve çatıların uçmasınarağmen 200’ü aşkın kişi katıldı.Velilerin yoğun baskısı sonucuiptal edilmeyen şenlikle ilgiliolarak velilerden biri “Halılarımsırılsıklam oldu ama ben şenlikne olacak diye düşündüm” şek-linde konuştu. İlerleyensaatlerde güneşin açmasıyla çoş-kusu artan şenlikte kreş sınıfı,büyük ve küçük sınıfların dansı,koro, şiir ve müzik dinletilerigerçekleşti. Şenliğin sonunda ai-lelerin yaptığı yiyecekler hep bir-likte yenildi. Bir sonraki senegörüşmek üzere çocuklar üniver-sitelilerle vedalaştı.

Bu sene Gazi Mahallesi’ndeilk defa düzenlenen HalkevleriYaz Okulu 2 bin kişinin katıldığıbüyük bir şenlikle son buldu. Biray boyunca bilimden tiyatroya,korodan kreşe kadar birçok atöl-yede çalışma yapan çocuklar,Yaz Okulu Şenliği'nde ürettik-

lerini paylaştı. Usta oyuncuTurgay Tanülkü’nün sunduğuşenlik, kreş çocuklarının koro-suyla başladı. Konuşmaların ar-dından ritim grubu ve çocuk ko-rosu gösterilerini sundu.Koronun ardından sahneye çı-kan Yaz Okulu velilerinin oluş-turduğu koro dinleyicilere güzelanlar yaşattı.

Uğur Mumcu Mahallesi’ndebu yıl birincisi düzenlenen Hal-kevleri Yaz Okulu’nun şenliğikreş çocuklarının şarkılarıylabaşladı. Halkevi Yaz Okulu veli-leri adına konuşan İlknur Terzi-oğlu Halkevleri'ne çocuklarınıgönderdiği için yaşadığı mutlulu-ğu paylaştı.

Terzioğlu’nun ardından sah-neye çıkan Halkevleri 1. BölgeTemsilcisi Hasan Pulat, “4+4+4ucube eğitim sisteminin” hemçocukları hem velileri hem debütün ülkeyi nasıl olumsuz etki-leyeceğini anlatarak bu sisteminmutlaka durdurulmasıgerektiğini söyledi veHalkevleri'nin bu konudaki

çalışmalarından bahsetti. Şenlikhep beraber söylenen şarkılarlave mahallelinin kurduğu büyükbir halayla sona erdi.

Ümraniye Halkevi’nin bu yılbeşincisine ev sahipliği yaptığıyaz okulu şenliği yoğun yağış ne-deniyle Halkevi salonunda ger-çekleşti. Şenlik programı çocuk-ların bir ay boyunca ürettikleriile dolu dolu geçti. Çocuk tiyat-rosu kahkahalarla izlendi. Prog-ramı çocuklar sundu.

Şenlikte veliler de yaz okuluboyunca ürettiklerini sergiledi.Kadınlar ürettikleri takı, kitap vebirbirinden lezzetli yemeklerleşenliğe katkıda bulundular. Şen-liğe 150’yi aşkın kişi katıldı.

Esenyurt’ta da Halkevi YazOkulu şenliğine yaklaşık 300 kişikatılırken çocukların bir ay bo-yunca yaptığı resimler, heykellersergilendi. Sinevizyon gösteri-miyle başlayan ritim grubu, ko-ro, kreş çocuklarının dansı, halkoyunu, tiyatro gösterimi ve ko-nuşmalarla devam eden şenlikArif Erendemir, Murat Demirel

ve Girdab-ı Mihnet grubununşarkılarıyla ve halaylarla sonlan-dı.

ANKARAAnkara’da Halkevleri Yaz

Okulu 8 Ağustos’ta KonurSokak’taki şenlikle sona erdi.Şenlikten sonra geçen seneolduğu gibi bu sene de SorgunYaylası’nda bir çadır kampıyapıldı. Ankara’nın dört bir ya-nından Sorgun Kampı’na gelenveliler ve çocukları hep birliktebirçok faaliyet gerçekleştirdi.

Krater gölünün bulunduğukamp alanında çocuklarıyla bir-likte balık tutan veliler Anka-ra’nın tüm Halkevi şubelerindegerçekleştirilen çalışmaları da iz-leme şansına erişti.

Halaylar ve horonların eksikolmadığı kampta çocuklar koro,pantomim, halk dansları, tiyatrogibi birçok gösteri yaptı. Voley-bol, satranç ve tavla turnuvala-rıyla kampa gelenler oldukça eğ-lenceli anlar yaşadı.

‹ZM‹R-BUCAHaftanın dört gününü yaz

okulunda geçiren çocuklarbirçok dersi de sokaklardaişlediler. Çocuklar halkoyunları,pantomim derslerinin birkaçınıparkta izleyenlerin eşliğindeyaparken, Halkevciler çevredeizleyenlere Yaz Okulu'nuanlattılar. Bu yıl ilk kez düzenle-nen yaz okulunda çocuklar eğiti-cileriyle birlikte yarışmadaneğlenebilecekleri bir şenliğe im-za attılar. Buca Belediyesi Mec-lis salonunda yapılan şenlikte ço-cuklar, pantomim, halkoyunları,ritim ve koro çalışmalarını, re-simlerini, kuklalarını, fotoğrafla-rını arkadaşları ve aileleriylepaylaştılar.

ESK‹fiEH‹REskişehir Emek Mahalle-

si’nde ilk kez yapılan yaz okuluçalışması şenlikle sonlandı.Velilerin ilgisinin yoğun olduğuşenlikte çocuklar NazımHikmet’in “Kız Çocuğu” isimlişiirini okuyarak pantomim gös-

terisi sergiledi. Kukla gösterisi-nin de gerçekleştirildiği şenlik,çocuk korosunun seslendirdiğiparçalarla son buldu.

Eskişehir’in Gültepe Mahal-lesi’ndeki yaz okulu kapanış şen-liği Tan Park’ta gerçekleştirildi.Çocukların resim, kukla ve hey-kel sergileriyle renklenen parktaçocuklar bir de tiyatro gösterisisergiledi. Sergilenen tiyatro oyu-nunda, yaz okulunda yaşadıkları-nı anlatan çocuklar 50 sene son-rasına gittiler ve bir araya gelipyaz okullarında neler yaşadıkla-rına dönüş yaptılar. Oyun büyükbeğeni topladı. Yapılan konuş-madan sonra şenlik Kürtçe,Türkçe, Hemşince, Lazca türkü-ler eşliğinde çekilen halaylarlave oynanan horonlarla devametti. Şenliğin bitiminde toplu birhatıra fotoğrafı çektirildi.

KOCAEL‹Kocaeli Derince Halkevi'nde

bir ay süren Yaz Okulu, coşkulubir şenlikle sonlandı. Çocuklarınpankart boyamasıyla başlayanşenlikte kukla ve heykel sergisiaçıldı. Açılış konuşmalarını Hal-kevi ve Öğrenci Kolektifleri üye-leri yaptı. Konuşmalarda4+4+4’e, gerici, paralı eğitimekarşı parasız, bilimsel bir eğitimvurgusu yapıldı. Konuşmalardansonra sahne çocuklarındı. Ço-cuklar, 'En Güçlü Kim' adlı ti-yatro oyunu, modern dans gös-terisi, şiir ve bağlama dinletisisundu. Yerel bir müzik grubu vehalaylar eşliğinde sonlanan şen-likten tüm mahalle halkı mem-nun bir şekilde ayrıldı.

ARTV‹N-HOPAKaradeniz Teknik Üniversite-

si Öğrenci Kolektifi’nin “Oku-muş insan halkın yanındadır” di-yerek katıldığı Halkevleri YazOkulu çalışması iki hafta sürdü.Felsefe dersinde adaleti tartışan,çocuklar, müzik dersinde Lazca,Türkçe, Hemşince ve Kürtçeşarkılar öğrendi. Yaz okulu Ho-palı çocukların pikniğiyle son-landı.

SSaa¤¤ üüssttttee ‹‹zzmmiirr’’ddeekkii yyaazz ookkuulluunnddaann ççooccuukkllaarr,, ssookkaa¤¤››,, ee¤¤lleenncceeyyee ççeevviirrddiikklleerrii bbiirr ookkuullaa ddöönnüüflflttüürrddüü.. SSaa¤¤ aallttttaa,, EEsskkiiflfleehhiirrllii ççooccuukkllaarr,, eettkkiinnlliikklleerriinnii ssaahhnneeyyee ççeevviirrddiikklleerrii ssookkaakkttaa sseerrggiilliiyyoorr.. BBüüyyüükk ffoottoo¤¤rraaff ‹‹ssttaannbbuull OOkkmmeeyyddaann››’’ddaann......

Çocuk deyip geçmeyeceksin. Neler saklıdır o masumgözlerin altında? Mesela umut saklıdır, mutluluk, bir in-

sanın acısına karşı isyan saklıdır, türkü saklıdır, halaysaklıdır, hayaller saklıdır… Birçok şey gizlidir hayata yenibakmaya başlayan o bir çift gözün ardında. Yeter ki on-

ları gün yüzüne çıkartmasını bil. Saklanmasınlar karanlıkköşelerde, tozlanmış raflarda. İşte böyle bir inançla baş-ladı Halkevleri Yaz Okulu. Geleceğe o küçük gözleriyle

bakan çocukların büyük hayallerini gerçekleştirmek içinyola çıkıldı. Öğrenci Kolektifleri de “Okumuş insan hal-kın yanındadır” diyerek yoksul mahallelerin yolunu tu-

tunca sıra hayallerin gerçekleştirilmesine geldi.Ankara, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Bursa, Mersin, Ko-

caeli, Artvin, Niğde, Adana ve Çanakkale’de gerçekleşti-rilen Halkevleri Yaz Okulları sona erdi. Çocukların pan-tomim, ritim, oyunlarla matematik, halkoyunları, koro,

heykel, çocuk hakları, kukla, satranç, oyunlarla İngilizce,resim, yaratıcı drama, sinema, fotoğrafçılık derslerinde

ürettikleri, ülkenin dört bir yanda gerçekleştirilen şenlik-lerle taçlandırıldı. Şenliklerde çocukların kimi zulme kar-şı baş kaldıran efe oldu, kimi de yaramaz bir tavşan, kimihoron oynadı kimi de halay çekti; ama hepsi de el ele ve-

rip karanlığa karşı meydan okudular. İşte o yaz okulla-rından ve kapanış şenliklerden bazı örnekler:

Çocuklar bu okulu çok sevdi

‘Yol gitmeyen köyekadar ulaştık’

‘Karanlığa karşımücadele sürüyor’

“Okumu insan halk›n yan›ndad›r” çal›flmas›yla ilgili ‹stanbul Okmeydan›’ndagerçeklefltirilen flenlikte konuflan Ö¤renci Kolektifleri üyesi Mahir Kelekçi 5y›ld›r sürdürdükleri çal›flmalar›n›n Trabzon’da yolu olmayan köylere bileulaflt›¤›n› belirtti. 4+4+4 e¤itim reformuyla ilgili aç›klamalarda da bulunanKelekçi, “AKP 4+4+4 yasas›yla çocuklar› daha karanl›k bir gelece¤e sürükle-mek istiyor. Çocuk iflçiler, çocuk gelinler, itaat kâr, bilimsellikten uzak sorgula-mayan, hesap sormayan bir nesil yaratmaya çal›flan AKP’nin karfl›s›na gelece¤eumutla bakan sorgulayan hesap soran bir nesil için 4+4+4 yasas›n› geri çek-tirene kadar mücadele edece¤iz. Ve bu mücadeleyi hep birlikte yürütelim tümhalk›n bileflenleriyle ö¤rencisi ö¤retmeni velisiyle...” dedi.

Halkevleri Genel Baflkan› Oya Ersoy, Yaz Okulu çal›flmas›ylaHalkevleri olarak hayat›n her alan›nda karanl›¤a karfl› mücadeleyidostlar›yla birlikte sürdürdüklerini ifade etti. Paras› olanlar için çokçeflitli yaz okulu olanaklar› oldu¤unu ancak yoksul mahallelerde tekalternatif olarak Kuran kurslar›n›n dayat›ld›¤›n› ifade eden Ersoy,Halkevleri’nin yaz okullar›n›n gericili¤e ve ba¤nazl›¤a karfl› çocuklar›ilerici de¤erlerle kaynaflt›rd›¤›n› söyledi. 4+4+4’e de de¤inen Ersoy,“Gerici, piyasac›, cinsiyetçi, e¤itim sistemini hep birliktedurduraca¤›z” diyerek sonbaharda okul önlerinde, meydanlarda ola-caklar›n› belirtti.

OOkkmmeeyyddaann››

KKooccaaeellii

AAnnkkaarraa

OSMAN NUR‹ ORHAN