1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul sem...besonderheiten von kennzeichenrechtlichen...

452
DERLEYEN Herausgeber Prof. Dr. Kemal ŞENOCAK, LL.M. Prof. Dr. Mathias ROHE, M.A. Dr. Ali YARAYAN Av. Başar AY Türk-Alman Marka Hukukunda Güncel Gelişmeler ve Türk-Alman Şirketler Topluluğu Hukuku Uluslararası Sempozyumları 15 – 16 Mayıs 2014 Internationale Symposien zu aktuellen Entwicklungen im türkischen und deutschen Markenrecht und zum türkischen und deutschen Konzernrecht 15.-16. Mai 2014

Upload: phunghuong

Post on 19-Apr-2018

251 views

Category:

Documents


11 download

TRANSCRIPT

Page 1: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

DERLEYEN

Herausgeber

Prof. Dr. Kemal ŞENOCAK, LL.M. Prof. Dr. Mathias ROHE, M.A.

Dr. Ali YARAYAN

Av. Başar AY

Türk-Alman

Marka Hukukunda Güncel Gelişmeler

ve

Türk-Alman

Şirketler Topluluğu Hukuku

Uluslararası Sempozyumları

15 – 16 Mayıs 2014

1515

Internationale Symposien zu

aktuellen Entwicklungen

im türkischen und deutschen

Markenrecht

und zum

türkischen und deutschen

Konzernrecht

15.-16. Mai 2014

Page 2: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

II

İLETİŞİM ADRESİ:

İnönü Üniversitesi, Elazığ Yolu 15. km, 44280-Malatya-Türkiye

Tel: +90 422 377 46 80 Fax : +90 422 377 46 81

http://inonu.edu.tr/hukuk

e-posta : [email protected]

Page 3: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

III

SUNUŞ

İnönü Üniversitesi ile İstanbul Ticaret Üniversitesi ve Friedrich-

Alexander-Universitat Erlangen-Nürnberg Türk Hukuku Araştırma Merkezi

tarafından Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nın katkılarıyla

gerçekleştirilen “Türk-Alman Marka Hukukunda Güncel Gelişmeler

Sempozyumu” ve “Türk-Alman Şirketler Topluluğu Hukuku Uluslararası

Sempozyumu”, 15-16 Mayıs 2014 tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı.

Sempozyumumuza katılan birbirinden değerli Yargıtay üyeleri, yerli ve yabancı

akademisyenler, iki gün boyunca Türk ve Alman marka hukuku ile şirketler

topluluğu hukuku konularını derinlemesine ele aldı.

Günümüzde globalleşen dünya ticareti, teknoloji çağı, küreselleşen firma

ve marka gibi olgular, fikri mülkiyet haklarının ekonomideki payını ve önemini

artırmaktadır. Toplumlarda üretim ve ticaret yöntemleri de bir ihtiyaç olarak şekil

değiştirmiş, büyük ölçüde fiziksel güç yerine beyin gücü öne çıkmaya başlamıştır.

Fikri ve sınai mülkiyet hakları ülkelerin sadece ulusal ekonomik

çıkarlarını korumaya yönelik hukuki düzenlemeler gibi görünse de son

dönemdeki teknolojik gelişmelerin dünya ekonomisini dönüştürmesi ile

uluslararası bir nitelik kazanmıştır. İktisadi açıdan fikri mülkiyet hakları özellikle

gelişmekte olan ülkeler için dış ticaret ve kalkınma sorunlarının çözümünde

önemli bir paya sahip olmuştur. Uluslararası firmaların varlıkları arasında fikri

mülkiyet hakları önemli bir yer tutmaktadır hatta bazı firmaların da en büyük

sermayesi haline gelmiştir.

Bugün bir ülke ekonomisinin uluslararası pazarda rekabet edebilmesinin

temel unsurlarından birisi hiç şüphesiz iyi işleyen bir fikri mülkiyet sistemidir.

Sanayiciler olarak bu konuda efektif korumaya ve geliştirilmeye ihtiyaç

duymaktayız.

Sempozyumumuzda bir araya gelerek her iki ülkenin uygulamalarını

bizlerle paylaşan hukukçularımız, akademisyenlerimiz ve değerli yargı

mensuplarımızın sunumlarından oluşan “Türk-Alman Marka Hukukunda Güncel

Gelişmeler ve Türk-Alman Şirketler Topluluğu Hukuku Uluslararası

Sempozyumları” adıyla hazırladığımız ve işletmelerin başvurabileceği bir bilgi

kaynağı oluşturacağına inandığımız bu kitabı, sizlerin beğenisine sunmaktan

mutluluk duyuyoruz.

Saygılarımızla,

Muharrem Hilmi KAYHAN

Türkiye Tekstil Sanayii İşletmeleri Sendikası

Yönetim Kurulu Başkanı

Page 4: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

IV

Page 5: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

V

İçindekiler / Inhaltsverzeichnis

Açılış Konuşmaları

Eröffnungsreden VII

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

1-52

53-130

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen

und deutscher Status quo von

Grup Yararına İşletme Yöneticisi Eylemi Avrupa Reform Hususları ve Alman Statükosu

131-146

147-158

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

Die referierende Markenbenutzung in der Rechtsprechung des EuGH

Avrupa Adalet Divanı Hükümlerinde Referans Marka Kullanımı

159-172

173-184

Prof. Dr. Peter O. Mülbert – Alexander Wilhelm

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung Einwirkungen auf

die Gesellschaft -

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti – Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için

Hissedar Mesuliyeti

185-216

217-238

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Ana Hatları

239-256

Dr. Ingo Theusinger

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen - Alman Şirketler Topluluğu Hukuku – İlkeler ve Güncel Pratik Sorular –

257-272

273-286

Dr. Ali Yarayan

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

287-308

309-330

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

Registrierte Marken, Benutzungsmarken und Namensrechte in der Rechtsprechung

zum Deutschen MarkenG und zum Europäischen Markenrecht nach der GMV

Alman Marka Yasasına (MarkenG) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV)

Gereği Avrupa Marka Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli

Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

331-344

345-360

Fethi Merdivan

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu

Bulunduğu Savunması ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

361-380

Levent Yavuz

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

381-396

Türkay Alıca

Fikri ve Sınai Haklarda İhtiyati Tedbirler

397-404

Uğur Çolak

Tanınmış Markalar Yönünden Sulandırmaya Karşı Koruma

405-414

Page 6: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

VI

Page 7: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

VII

Açılış

Konuşmaları

Eröffnungsreden

Page 8: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

VIII

Page 9: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

IX

MUHARREM KAYHAN

TÜRKİYE TEKSTİL SANAYİİ İŞVERENLERİ SENDİKASI

YÖNETİM KURULU BAŞKANI

Değerli akademisyenlerimiz, Almanya’dan gelen konuklarımız,

saygıdeğer katılımcılar, sizlere kurumum ve şahsım adına ‘hoşgeldiniz’

diyorum.

Ben de konuşmama başlarken önce Soma’daki facia nedeni ile

bütün Türkiye’ye ve sevdiklerini kaybedenlere başsağlığı diliyorum.

Günümüzde globalleşen dünya ticareti ve teknoloji çağında,

küreselleşen firma ve marka gibi olgular ile fikri mülkiyet hakları,

ekonomideki payını ve önemini artıran bir gerçek haline geldi.

Toplumlarda üretim ve ticaret yöntemleri de bir ihtiyaç olarak şekil

değiştirdi. Büyük ölçüde fiziksel güç yerine, beyin gücü öne çıkmaya

başladı. Bu globalleşmenin içerisinde aslında fiziki malların dünya içinde

yer değiştirmesinin pratik ve doğal kaynaklar yönünden sınırları var,

bilginin ve fikrin yer değiştirmesinde ise hiçbir sınır yok. Onun sürati

eksponansiyel olarak artmaya devam edecek. Ama mal ticaretinin birçok

yönden ciddi sınırları var. Globalleşmenin bundan sonraki evresinde

aslında fikir, bilgi ve elle tutulamayan değerlerin mal ticaretine göre çok

daha önem kazandığını göreceğiz diye düşünüyorum.

Ülkelerin fikri ve sınai mülkiyet hakları, sadece ulusal ekonomik

çıkarlarını korumaya yönelik olarak görülse bile aslında uluslararası bir

niteliği de böylelikle kazanmış oluyor. Fikri mülkiyet hakları bazı

firmaların da en büyük sermayesi haline gelmiş durumda.

Bir işveren sendikası, tekstil alanındaki sektörel bir işveren

sendikası konuyla, neden bu kadar ilgilensin? Tekstil için bu çok daha

manalı. Türkiye’mizde bugün tekstil sektörü, en büyük dış ticaret fazlası

veren sektör hatta tek anlamlı sektördür, diyebilirim. Türkiye gibi büyük

ölçüde ticaret açığı veren, döviz açığı, cari açık veren bir ülkede tekstil ve

hazır giyim sektörü tek başına 16 milyar dolar döviz fazlası ve katma

değer yaratıyor.

İsterseniz bunu bir de matematikten giderek anlatalım. Türkiye, bu

tekstil ürününü pamuk olarak sattığında kilosu 1.5-2 dolar. Bez olarak

Page 10: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

X

sattığında kilosu 8-10 dolar. Giyim olarak sattığında kilosu 20 dolar.

Markalı bir giyim ürünü olarak sattığında kilosu 200-300 dolar. Bu tabi

kaynakları zorlamayan değerin içinde marka var, bununla ilgili yapılan

yatırımlar var, görülmeyen elle tutulamayan, fakat kıymeti kendinden

menkul yani bu paralara alınıp satılan da bir ürün var. Dolayısıyla bu

konularla ve firmaların bu konuya yapacağı yatırımlarla bağlantılı olarak

sanayinin fikri mülkiyet hakları ile ilgilenmesi fevkalade doğal ve hatta

Türkiye merkezinde düşünürseniz gecikmiş olduğunu söyleyebiliriz.

Marka yapmak sadece bir isim verip, bir dükkân açmak değil.

Bunun arkasında stratejisi olacak, odaklanması olacak. Sadece bir tüketici

markası olarak da düşünmeyin. Bugün ürününü gidip çarşıdan

alamayacağınız dünya markaları var. Intel gibi… Bir mikroçip, dünyada

herkes adını biliyor, markalı olarak satılıyor, jenerik diyebileceğimiz bir

ürün. Fakat kendisi çok ciddi bir bilinç yaratmış ve içinde bulunduğu

ürüne de kendisinden bir şeyler katıyor.

Marka sadece İngilizce deyimiyle bir ‘hype’ yani balon değil.

Arkasında muhakkak buna giden bir araştırma var, geliştirme var,

teknolojik bilgi var. Markaya, patente, tasarıma yatırım yapacak olan

firmalarımız için bu, kumaşları, bezleri üretecek makinelere yapacakları

yatırımlar kadar önemli. Doğal kaynaklar tarafından baktığımız zaman

fikri mülkiyet haklarının Türkiye açısından daha anlamlı olduğuna

inanıyoruz. Dünya ticaretinde üretim de gerektiğinde lokalize olabiliyor.

Fakat bununla beraber markalar dünya çapında da olsalar gene kendi

ülkelerine bu katma değeri bırakıyorlar. Biz bununla ilgiliyiz ve ilgili

olmaya da devam edeceğiz.

Tabii ayrıca sektörümüzün ve konunun teknolojik bir yönünden de

bahsedeyim. Biraz önce karşılaştırmalı verdiğim hammaddeden mamule

geçişteki mal değerindeki artışa bir de son senelerde, teknik tekstiller

konusu eklendi. Bizim sanayimizde gelişmeye çok müsait bir konu.

Türkiye’nin ihracatında da teknik tekstillerin yüzdesi diğerlerine göre

daha hızlı artıyor. Bunlar aslında tekstil sanayi tarafından üretilen fakat

tarım, inşaat gibi değişik sanayilerde kullanılan tekstil ürünleri ve

içlerinde çok ciddi teknolojik katkı var. Bir tüketici ürünü olmamasına

rağmen bunların da kilosu 200-300 dolarlara geliyor. Hem bir marka var

hem içinde korunması gereken patentler var hem de Ar-Ge var.

Page 11: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XI

Dolayısıyla fikri ve sınai mülkiyet hakları önümüzdeki yıllarda bizim

sanayimizin en önemli konusu olmaya adaydır. Hatta içinde

bulunduğumuz dönem de önemini korumaktadır.

Kendi tecrübelerime istinaden birkaç konudan bahsetmek

istiyorum. Öncelikle Türk Patent Enstitüsü tarafından verilen, tanınan bir

markanın yasal koruma yönünden yetersiz kalması sanayiyi rahatsız eden

bir konu. Bununla ilgili olarak karşımıza çıkabilecek davalar yönünden

tamamen savunmasız durumdayız. Bir firmanın, kendisine verilmiş bir

markayla işletme ve pazarlama yatırımlarını yapıp, 4-5 yıl sonra bir başka

markanın kendisiyle ilgili aleyhte bir davasıyla karşılaştığı ve kaybedeceği

şeylerin çok daha fazla olduğu bir ortam söz konusu. Bu konuyla ilgili

olarak kendim de çektim ama bu konuda muzdarip olan çok sayıda insan

da var.

Türk Patent Enstitüsü tarafından verilen bir markanın, kendi içinde

değerli bir koruma sağlamasının gerekliliğine kişisel olarak inanıyorum.

Bununla ilgili muhakkak önlemler konusunda çalışılacak, fikir teatisi

yapılacak. Bizim uzman mahkemelerin hem ihlalleri önlediği hem de

korumayı efektif olarak sağladığı bir ortama ihtiyacımız var. Kısacası

sanayinin bu konuda başka bir talebi olamaz.

Türkiye’nin uluslararası ticaretinin ve kendi sınai yatırımlarının

gelişmesi için temel unsurlarından biri iyi işleyen bir fikri mülkiyet

sistemidir. Bu salonda bulunan herkes konunun çeşitli unsurları ile

karşılaşıyor. Bence bu sempozyumun hep beraber, konuyu bir arada

çözmek, bunu önemli bir teşvik unsuru ilan edip, altını çizmek yönünde

bir görevi var. Biz de Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası olarak

bu konuda gerekli yerlere sesinizi duyurmak için yapılacak çalışmalara

destek vermeye hazırız.

Bizim sanayi olarak bu konuyla ilgili hem korumaya hem de

geliştirilmeye ihtiyacımız var.

Ben bu vesile ile bu konuları tartışacak Türk ve Alman

misafirlerimize, hukukçularımıza, yüksek yargıçlarımıza tekrar teşekkür

ediyorum. Değerli katılımcılara başarılar diliyor, sorunun çözümü

noktasında bu sempozyumun yararlı olacağını umut ediyorum.

Page 12: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XII

Page 13: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XIII

Grußwort des Präsidenten der FAU anl. des Symposiums

Markenrecht/Konzernrecht

Prof. Dr. Karl-Dieter Grüske

Sehr geehrter Herr Kollege Ekren,

meine sehr verehrten Damen und Herren,

ich freue mich, Sie als Präsident der FAU im Namen der Universitätsleitung der

FAU zu diesem deutsch-türkischen Symposium hier in Istanbul begrüßen zu

dürfen. Ich bedanke mich sehr herzlich, dass Sie mich hierher eingeladen haben.

Es ist mir eine besondere Freude, wenn renommierte Wissenschaftlerinnen und

Wissenschaftler aus dem In- und Ausland Ihre Kenntnisse und Erfahrungen

austauschen, den Blick auch über den nationalen Tellerrand hinaus heben. Das

passt hervorragend zum Motto des deutsch-türkischen Wissenschaftsjahres, oder -

wie es auch heißt- des Deutsch-Türkischen Jahres der Forschung, Bildung und

Innovation 2014“: "Wissenschaft verbindet Nationen – Science Bridging

Nations". Gemeinsam mit ihrem türkischen Amtskollegen, Herrn Fikri Işık,

Minister für Wissenschaft, Industrie und Technologie der Republik Türkei, und

mehr als 600 Gästen eröffnete Frau Prof. Dr. Wanka im Januar das

Wissenschaftsjahr. Im feierlichen Rahmen der Auftaktveranstaltung

unterzeichneten Bundesministerin Wanka und Minister Isik eine Vereinbarung

zum Ausbau der seit 1951 bestehenden bilateralen Kooperation. Weitere

Kooperationsvereinbarungen schlossen die Deutsche Forschungsgemeinschaft

(DFG) und ihr türkisches Pendant TÜBITAK sowie der Deutsche Akademische

Austauschdienst (DAAD) und der Türkische Hochschulrat (YÖK). Derzeit gibt es

mehr als 900 deutsch-türkische Hochschulkooperationen.

Ich freue mich, dass ich heute bei der Ernte der ersten Früchte der deutsch-

türkischen Kooperation im Rahmen der Forschungsstelle für türkisches Recht an

der Friedrich-Alexander-Universität Erlangen-Nürnberg, dabei sein kann. Das

Spektrum dieser Forschungsstelle ist breit gefächert – Fragestellungen des

Familienrechts, Erbrechts und Internationalen Privatrechts werden ebenso

wissenschaftlich behandelt wie des Handels- und Gesellschaftsrechts beider

Länder. An der Forschungsstelle sollen entsprechende Lösungen erarbeitet

werden, die sich häufig der Rechtsvergleichung zum deutschen und ggf.

europäischen Recht widmen. Insofern ist auch die Rechtswissenschaft längst

keine rein nationale Angelegenheit mehr.

Mein Dank geht an Prof. Dr. Rohe, der die Forschungsstelle als deren Direktor

gestern ja schon eingehender vorgestellt hat, sowie an den Geschäftsführer Dr.

Page 14: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XIV

Ali Yarayan, Fachanwalt für Handels- und Gesellschaftsrecht, und nicht zuletzt

und besonders herzlich an Prof. Dr. Kemal Şenocak, der u.a. als Gastprofessor an

der Forschungsstelle für türkisches Recht an der FAU wirkt.

Auch wenn einige von Ihnen schon selbst bei uns waren, möchte ich meine

Universität kurz vorstellen. „Friedrich-Alexander-Universität Erlangen-

Nürnberg“ – das ist wohl einer der längsten Universitätsnamen Deutschlands; wir

kürzen ihn deshalb auch gerne mit „FAU“ ab. Der Name ist aber nicht ohne

Grund so lang, denn er erinnert sowohl an Markgraf Friedrich von Brandenburg-

Bayreuth, der die Universität 1743 gegründet hat, als auch an Markgraf

Alexander von Brandenburg-Ansbach, einen ihrer entscheidenden frühen

Förderer, der damit gleichsam als zweiter Gründer gelten darf. Sein Name wurde

deshalb 1769 zum Universitätsnamen hinzugefügt. Fast 200 Jahre später änderte

sich der Name ein weiteres Mal: als 1961 die Nürnberger Hochschule für

Wirtschafts- und Sozialwissenschaften in die FAU integriert wurde. Mit gutem

Grund nennen wir seither beide Städte – also Erlangen und Nürnberg – in

unserem Universitätsnamen, denn unsere Fakultäten sind mit ihren Einrichtungen

an beiden Standorten präsent.

Mit ihren rund 38.000 Studierenden, 660 Professorinnen und Professoren sowie

rund 13.000 Mitarbeiterinnen und Mitarbeitern gehört die FAU zu den großen

und forschungsstarken Universitäten Deutschlands. Sie ist aufgeteilt in fünf

Fakultäten: die Philosophische Fakultät und Fachbereich Theologie, die Rechts-

und Wirtschaftswissenschaftliche, die Medizinische, die Naturwissenschaftliche

und die Technische Fakultät. Somit bietet die Universität ein außerordentlich

vielfältiges Fächerspektrum mit national und international ausgewiesenen

Forscherpersönlichkeiten.

Das zur Universitätsgründung vorherrschende Zeitalter der „Aufklärung“ schrieb

die kritische Vernunft als Maßstab des Denkens, Diskutierens und Handelns für

die gesamte Neuzeit fest. Das damalige Selbstverständnis der Lehre lässt sich

durch den Satz “cogito ergo sum“ beschreiben und markiert damit auch die

Maßstäbe heutiger Forschung und Lehre. Ergänzt wird dies durch die

grundgesetzlich garantierte Freiheit von Forschung und Lehre, nicht zuletzt durch

die unabhängige Stellung der Professorinnen und Professoren, sowie durch eine

weitgehende Autonomie der Universitäten und Hochschulen, die miteinander

national und international im Wettbewerb stehen. Dadurch haben wir alle eine

besondere Verantwortung, sowohl die Universitätsleitung als auch die Akteure in

der Wissenschaft, die sich durch ihre Leistungen auszeichnen.

Lassen Sie mich ganz kurz ein paar Highlights unserer Forschungsstärke

herausgreifen:

Medical Valley - „Exzellenzzentrum für Medizintechnik“, nationaler

Spitzencluster

Energy Valley – Energieforschung, Energie Campus Nürnberg, Nuremberg

Campus of Technology, Helmholtz-Institut für Erneuerbare Energien Erlangen-

Nürnberg

Page 15: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XV

Materialforschung und Optik – Exzellenz-Cluster Engineering of Advanced

Materials, Exzellenz-Graduate School of Advanced Optical Technologies, Max-

Planck-Institut für die Physik des Lichts

Audioforschung – Fraunhofer-Institute (Erlangen ist die Wiege von mp3!)

BMBF-Projekt Käte Hamburger Kolleg=Internationales Kolleg für

Geisteswissenschaftliche Forschung "Schicksal, Freiheit und Prognose.

Bewältigungsstrategien in Ostasien und Europa"

Zentrum für Islamische Studien – finanziert vom BMBF 1 von 4 sog. Zentren für

Islamische Studien ist somit an der FAU, wo wir eine lange Tradition an

Islamwissenschaft haben (Rückert, Bobzin).

Auch Kollege Rohe ist in diesem Bereich aktiv.

Und damit leite ich über zur Rechtswissenschaft bei uns. In Erlangen wird

Rechtswissenschaft seit der Gründung der Universität im Jahre 1743 gelehrt.

Bedeutende Juristen sind aus der Universität hervorgegangen, haben dort gelehrt

und geforscht. Diese große Tradition wirkt fort: Modern und zukunftsorientiert

präsentiert sich heute der Fachbereich Rechtswissenschaft.

Mit der Universität in Erlangen entstand die erste Aufklärungsuniversität im

süddeutschen Raum. Wie andere Universitäten im 18. Jahrhundert diente die

Erlanger Universität in erster Linie den Erfordernissen des Staates, indem sie die

Ausbildung von Verwaltungsfachkräften sicherstellte und die fürstliche

Reputation erhöhte. Hier haben wir uns in den letzten Jahrhunderten doch

deutlich weiterentwickelt. Am Fachbereich Rechtswissenschaft der Friedrich-

Alexander-Universität haben herausragende Rechtswissenschaftler gearbeitet.

Wie schaut es heute aus? Es studieren gegenwärtig etwa 2000 junge Menschen

Rechtswissenschaft in unterschiedlicher Ausprägung bei uns, davon übrigens 60

% weibliche Studierende. Wir bilden diese zu hervorragenden Juristen aus, die in

der Lage sind, eigenständig und kritisch zu denken. Unseren Studierenden bieten

wir dazu u.a. die Möglichkeit, auch ausländische Rechtssysteme kennenzulernen,

um ihren Horizont zu erweitern. Neben dem verbreiteten Englisch, Französisch,

Italienisch und Spanisch wird Türkisch als fachspezifische Fremdsprache bei uns

als einer von wenigen Standorten in Deutschland angeboten. Die Studierenden

konnten sich erst kürzlich mit Kommilitoninnen und Kommilitonen der Dokuz-

Eylül-Universität Izmir austauschen, die bei uns zu Gast waren. Auch der

türkische Generalkonsul in Nürnberg war zu diesem Anlass anwesend. Unsere

Studierenden haben – zuletzt im April in Wien – renommierte Preise bei

internationalen Wettbewerben wie dem William Vis-Moot zum Internationalen

Kauf- und Schiedsverfahrensrecht gewonnen.

Wirtschaftsrelevante Themen bilden einen Schwerpunkt der juristischen

Forschung an der FAU. In diesem Zusammenhang sei beispielsweise auf die

Forschungsstellen für Bank- und Kapitalmarktrecht in Nordbayern, für Deutsches

und Internationales Sportrecht und für Wirtschafts- und Medizinstrafrecht

hingewiesen. Zudem bestehen enge Kooperationen mit bedeutenden

Unternehmen, wie etwa der Rechtsabteilung des Siemens-Konzerns in Erlangen.

Einen wertvollen Beitrag zur akademischen Sichtbarkeit der FAU leistet die

schon oben erwähnte Forschungsstelle für türkisches Recht, die ebenfalls in

Page 16: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XVI

Anwesenheit des Generalkonsuls sowie hochrangiger Vertreter deutsch-türkischer

Wirtschaftsinteressen eröffnet wurde.

5000 Firmen sind mit deutschem Kapital in der Türkei tätig. Drei Millionen

türkischstämmige Menschen leben in Deutschland, fünf Millionen deutsche

Touristen besuchen das Land am Bosporus jedes Jahr. Da ist es nur

selbstverständlich, auch die Wissenschaftsbeziehungen beider Länder zu

vertiefen. Zum Beispiel durch den Studierendenaustausch: so studieren 30.645

Türkinnen und Türken in Deutschland, davon fast 7000 Bildungsausländer. An

der FAU haben wir 350 türkische Studierende, das ist die zweitgrößte Gruppe

nach China, davon 105 im Fachbereich Rechtswissenschaft. Mit 15 türkischen

Universitäten pflegt die FAU Partnerschaften im Rahmen des Erasmus-

Programms.

Durch die Eröffnung der Türkisch-Deutschen Universität dieser Tage wurde der

Internationalisierungsstrategie für die Hochschulen, die Wissenschaft und die

Forschung ein weiterer wichtiger Baustein hinzugefügt. Die DAAD-

Generalsekretärin Rüland meinte dabei, dass diese neu gegründete Universität

eine Lücke in der türkisch-deutschen Wissenschaftslandschaft schließe. Dem

kann ich auch in meiner Eigenschaft als Vizepräsident der

Hochschulrektorenkonferenz für Forschung und Wissenschaftlicher Nachwuchs

aber auch als Kuratoriumsmitglied des DAAD nur zustimmen.

Ein weiteres Beispiel sind Symposien wie das heutige zum Konzernrecht. Wenn

man ein Grußwort vorzubereiten hat, meine Damen und Herren, dann greift man

als ersten Einstieg gern zum Lexikon – bzw. heutzutage zum Laptop. Bei

Wikipedia steht unter der Erläuterung des Begriffs Konzernrecht: Das

Konzernrecht befasst sich mit den rechtlichen Grundlagen von Konzernen. Klingt

irgendwie einleuchtend. Das zentrale Wesensmerkmal des Konzerns aus dem

engl. concern „Firma, Unternehmen; Interesse”, das letztlich auf lat. concernere

„(ver-)mischen” zurückgeht ist die Zusammenfassung rechtlich selbständiger

Unternehmen unter einheitlicher Leitung, so heißt es weiter. Und da scheint es

offensichtlich eine Fülle von rechtlichen Fragestellungen zu geben, die zum Teil

Gegenstand des heutigen Symposiums sind.

Unter dem Titel „Internationales Symposium zum türkischen und deutschen

Konzernrecht“ haben Sie, allesamt ausgewiesene Expertinnen und Experten aus

Deutschland und der Türkei, sich heute versammelt, um nicht nur diese Fragen zu

beantworten, sondern um dabei auch gemeinsam eine Brücke über Ländergrenzen

und auch Denkgrenzen zu schlagen. Als Volkswirt steht es mir nicht an und liegt

es auch jenseits meiner fachlichen Expertise, auf die inhaltliche Thematik Ihres

Symposiums eingehen zu wollen. Das überlasse ich lieber den nachfolgenden

Rednern. Ich darf aber anmerken, dass die Titel der Vorträge auch für mich als

rechtswissenschaftlich Interessierten äußerst vielversprechend und interessant

klingen.

Jura und Volkswirtschaftslehre haben enge Bezüge, wie das Beispiel von Ernst

Eduard Hirsch zeigt, der beides studierte und im Oktober 1933 – aufgrund der

schändlichen Umstände in Deutschland – einem Ruf der Universität Istanbul auf

den Lehrstuhl für Handelsrecht folgte. Was für ihn oder andere Juristen zunächst

Page 17: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XVII

Zuflucht war, beeinflusst bis heute den Austausch beider Rechtssysteme. Das

Denken des Römischen Rechts findet sich z.B. im Privat-, Straf-, und

Verfassungsrecht der Türkei wieder. In den fast zwei Jahrzehnten der

akademischen Tätigkeit von Hirsch in der Türkei sind sein konzeptionelles

Wirken und seine gesetzgeberischen Arbeiten hervorzuheben; er lieferte

Gesetzentwürfe und Konzepte zum türkischen Handelsgesetzbuch, Aktiengesetz,

Universitätengesetz und zur Urheber- und Erfinderrechtsgesetzgebung. 1952

nahm er dann noch einen Ruf an die Freie Universität Berlin als Ordinarius für

Handelsrecht und Rechtssoziologie an. Zwischen 1953 und 1955 war Hirsch

gewählter Rektor und Prorektor der Freien Universität Berlin – eine der heutigen

Kooperationspartner der Türkisch-Deutschen Universität, die ja wie oben schon

angesprochen, unter starker Medienbegleitung vor wenigen Wochen hier in

Istanbul offiziell eröffnet wurde. Wie schrieb 1958 eine türkische Tagesszeitung:

„Professor Hirsch ist nach den zwanzig Jahren, die er in der Türkei verbracht hat,

völlig einer der unseren geworden. Er mag ein sehr guter Deutscher sein, aber

zweifellos ist er im gleichen Grad ein guter Türke.“

Und so hoffe ich, dass auch zukünftig der Wille und die Fähigkeit zur

freundschaftlichen Zusammenarbeit nicht nur in der Wissenschaft vorhanden sein

werden.

Abschließend spreche ich meinen ganz besonders herzlichen Dank für die

hervorragende Organisation dieses Symposiums aus. Dass hier ein

rechtsvergleichender Austausch zu Fragen des Marken- und Konzernrechts

stattfinden kann, ist nicht zuletzt dem Arbeitgeberverband der Textilindustrie in

der Türkei (Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası) zu verdanken. Für die

großzügige Drittmittelgewährung zur Unterstützung der Wissenschaft bedanke

ich mich stellvertretend bei dessen Vorstandsvorsitzenden, Herrn Muharrem

Kayhan, sehr herzlich.

Solche Veranstaltungen eignen sich ausgezeichnet, um neue wissenschaftliche

Impulse zu erhalten und sich mit Kolleginnen und Kollegen aus dem In- und

Ausland fachlich auszutauschen. Ich hoffe, dieser wissenschaftliche Austausch

entwickelt sich zu einer Tradition und ich kann zumindest den einen oder anderen

unter Ihnen auch einmal bei uns an der FAU begrüßen.

Meine Damen und Herren, ich wünsche Ihnen eine anregende und spannende Zeit

hier in Istanbul sowie zahlreiche interessante Gespräche.

Herzlichen Dank für Ihre Aufmerksamkeit.

Page 18: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XVIII

Page 19: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XIX

“MARKA HUKUKU / ŞİRKETLER TOPLULUĞU HUKUKU

SEMPOZYUMLARI AÇILIŞ KONUŞMASI”

Prof. Dr. Karl-Dieter Grüske

Sayın Bayanlar ve Baylar,

Burada İstanbul’da, başkanı olduğum FAU üniversite yönetimi adına

sizlere Alman, Türk sempozyumuna hoş geldiniz deme fırsatına sahip olduğum

için çok mutluyum.

Aynı zamanda, beni buraya davet ettiğiniz için teşekkür ederim.

Yurtiçinden ve yurtdışından tanınmış bilim insanlarının bilgi ve

deneyimlerini birbirleri ile paylaşmaları ve ufuklarını kendi milli sınırlarının

dışına genişletmeleri benim için ayrıca özel bir mutluluktur.

Bu durum “Alman, Türk Bilim Yılı”, diğer adıyla “Alman, Türk

Araştırma, Eğitim ve İnovasyon Yılı 2014” için seçilmiş olan slogana da

muhteşem bir şekilde uyuyor: “Bilim Ulusları Birleştirir - Science Bridging

Nations”

Sayın Prof. Dr. Wanka Ocak ayında Türk mevkidaşı, Türkiye Cumhuriyeti

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık ve 600’den fazla davetli ile

birlikte bilim yılını başlattı.

Başlangıç etkinliğinin törensel çerçevesinde Federal Bakan Wanka ve

Bakan Fikri Işık 1951 yılından beri mevcut olan ikili işbirliğinin genişletilmesine

ilişkin bir sözleşme imzaladılar. Bu sözleşmede bir yönetim grubunun işbaşına

getirilmesi öngörülmektedir.

Ayrıca Alman Araştırma Birliği (DFG) ile Türkiye’de aynı görevleri

yerine getiren TÜBİTAK arasında ve Alman Akademik Değişim Servisi (DAAD)

ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) arasında da işbirliği sözleşmeleri imzalandı.

Şu anda 900’den fazla “Alman, Türk Yüksek Okul İşbirliği” mevcuttur.

Bugün, Erlangen Nürnberg Friedrich Alexander Üniversitesi bünyesindeki

Türk Hukuku Araştırma Bölümü çerçevesinde, Alman, Türk işbirliğinin ilk

meyvelerinin hasadına katılabildiğim için çok mutluyum.

Bu araştırma bölümünün yelpazesi çok geniş: Aile hukuku, miras hukuku

ve uluslararası özel hukuk hakkında sorular ve her iki ülkenin ticaret ve şirketler

hukuku aynı derecede bilimsel açıdan ele alınmaktadır.

Sıkça Alman ile Avrupa hukuku arasında karşılaştırmalı hukuk çalışmaları

yapan araştırma bölümünde, uygun çözümlerin üretilmesi hedeflenmektedir.

Page 20: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XX

Böylece artık hukuk bilimi de çoktan sadece ulusal bir konu olmaktan

çıktı.

Araştırma merkezinin müdürü olarak dün merkez hakkında ayrıntılı bilgi

veren Prof. Dr. Rohe, ticaret ve şirketler hukuku uzman avukat ve genel müdür

Dr. Ali Yarayan, ve özellikle de FAU’da Türk Hukuku Araştırma Bölümünde

misafir profesör sıfatıyla ders veren Prof. Dr. Kemal Şenocak hocalarımıza da

buradan içtenlikle teşekkür etmek istiyorum.

Bazılarınız bizi bizzat ziyaret etmiş olsanız da, sizlere üniversitemi kısaca

tanıtmak istiyorum.

“Erlangen Nürnberg Friedrich Alexander Üniversitesi” bu isim herhalde

Almanya Üniversiteleri arasında en uzun isimlerden bir tanesidir. Bu sebepten

dolayı biz de ismimizi “FAU” olarak kısaltmayı severiz.

İsminin bu kadar uzun olmasının bir nedeni var. Bize hem 1743 yılında

üniversiteyi kuran Markgraf Friedrich von Brandenburg-Bayreuth hem de ilk

başlarda üniversiteye büyük destek sağlayan ve böylece ikinci kurucusu

sayılabilecek Markgraf Alexander von Brandenburg-Ansbach isimli asilzadeleri

hatırlatıyor.

Bu sebepten dolayı onun da ismi 1769 yılında üniversitenin adına

eklenmiştir.

1961 yılında, yani neredeyse 200 sene sonra, Nürnberg İktisat ve Sosyal

Bilimler Yüksek Okulu FAU bünyesine eklendiğinde üniversitenin ismi bir kere

daha değişti.

O zamandan beri üniversitemizin isminde her iki şehrin ismi, yani

Erlangen ve Nürnberg, anılmaktadır çünkü fakültelerimiz bölümleriyle her iki

şehirde de bulunmaktadır.

38.000 talebesi, 660 profesörü ve takriben 13.000 çalışanı ile FAU

Almanya’nın en büyük ve araştırma alanında en güçlü 10 üniversitesinin arasında

bulunmaktadır.

Üniversitemiz beş fakülteden oluşmaktadır: Teoloji dalını içeren felsefe

fakültesi, hukuk ve iktisat bilimleri fakültesi, tıp fakültesi, fen bilimleri fakültesi

ve teknik fakültesi.

Bu sayede üniversitemiz ulusal ve uluslararası tanınmış değerli

araştırmacılarla birlikte olağanüstü geniş bir ders yelpazesi sunuyor.

Üniversitenin kurulduğu çağa “Aydınlanma” çağı diyoruz ve bu çağda

eleştirisel anlayış, tüm yeniçağ için düşünmenin, tartışmanın ve davranışın ölçüsü

olarak belirlendi.

Page 21: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XXI

Öğretinin o zamanki kendisini kavrayış şekli “cogito ergo sum”

(Düşünüyorum, öyleyse varım) cümlesi ile tarif edilebilir ve böylece bugünkü

araştırma ve öğretinin ölçüleri de belirlendi.

Tüm bunlar, profesörlerin bağımsız konumları, kendi aralarında hem

ulusal hem de uluslararası alanda rekabet halinde olan üniversitelerin ve

yüksekokulların büyük ölçüde otonom olmaları sayesinde temel prensip olarak

araştırmanın ve öğretinin bağımsız olmasının garanti edilmesiyle

tamamlanmaktadır.

Bu sebepten dolayı hepimizin, yani hem üniversite yönetiminin hem de

performansları ile parlayan bilim aktörlerinin çok özel sorumluluğumuz vardır.

Araştırmada güçlü olduğumuz alanlardan bazı flaş konuları takdim

etmeme izin verin:

Medical Valley – Ulusal Öncü Sanayi Kümelenmesinin “Tıp Teknolojisi

İçin Mükemmeliyet Merkezi”

Energy Valley – Enerji araştırması, Nürnberg Enerji Kampüsü, Nuernberg

Campus of Technology, Yenilenebilir Enerjiler Helmholtz Enstitüsü

Malzeme araştırması ve Optik – Engineering of Advanced Materials,

Graduate School of Advanced Optical Technologies ve Işığın Fiziği Max Planck

Enstitüsü

Ses araştırma – Fraunhofer Enstitüleri (mp3!)

BMBF Projesi Käte Hamburger Kolleg = Beşeri Bilimler Araştırmaları

İçin Uluslararası Çalışma Grubu “Kader, hürriyet ve öngörü. Doğu Asya ve

Avrupa’da başa çıkma stratejileri”

İslam Araştırmaları Merkezi – BMBF tarafından finanse ediliyor ve

böylece 4 İslam Araştırma Merkezlerinden 1 tanesi FAU bünyesinde bulunuyor.

İslam Bilimi konusunda üniversitemiz köklü bir geçmişe sahiptir (Rückert,

Bobzin).

Sayın Rohe hocamız da bu alanda çalışmaktadır.

Ve böylece bünyemizdeki Hukuk Bilim Dalına geçiyorum.

Erlangen’de Hukuk Bilim Dalı kürsüsü üniversitenin kurulduğu 1743

yılından beri mevcuttur.

Bu üniversiteden çok değerli hukukçular mezun olmuş, burada ders vermiş

ve araştırma yapmışlardır.

Bu büyük gelenek devam ediyor: Günümüzün Hukuk Bilim Dalı,

kendisini modern ve geleceğe yönelik olarak sunmaktadır.

Erlangen’de kurulan üniversite ile Güney Almanya bölgesinin ilk

Aydınlanma Üniversitesi oluştu.

Page 22: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XXII

18. yüzyılın diğer üniversiteleri gibi Erlangen Üniversitesi de idari

kadronun eğitimini garanti altına alarak ve kraliyetin şan, şöhret ve itibarını

arttırarak, esas amaç olarak devletin ihtiyaçlarına hizmet ediyordu.

Geride bıraktığımız yüzyıllarda bu konumdan çok daha ileriye doğru

geliştik.

Friedrich Alexander Üniversitesi Hukuk Bilim Dalında öne çıkan birçok

hukuk bilim insanı çalıştı. Bunlardan sadece bazılarını anmak gerekirse: Bachof,

Zippelius, Gadendam, Puchta isimlerini saymak yeterli olur.

Günümüzde durum nasıl? Takriben 2000 genç hukuk biliminin çeşitli

dallarında eğitim alıyor ve bunların %60 oranını kızlar oluşturuyor.

Biz bu talebeleri eğitip, bağımsız ve eleştirisel düşünebilen birer parlak

hukukçu olmalarını sağlıyoruz.

Talebelerimize ufuklarını genişletmeleri amacıyla diğer şeylerin yanı sıra

yabancı hukuk sistemlerini de tanıma olanağı sunuyoruz.

Yaygın olan İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcanın yanı sıra

üniversitemizde ihtisas özellikli yabancı lisan olarak Türkçe sunulmaktadır ve bu

olanak Almanya’da bizim dışımızda çok az üniversitede bulunmaktadır.

Talebelerimiz daha geçtiğimiz günlerde İzmir Dokuz Eylül

Üniversitesinde okuyan ve bizi ziyaret eden talebelerle fikir alışverişinde

bulunma şansı elde etti. Bu vesileyle T.C. Nürnberg Başkonsolosu da

üniversitemizi ziyaret etti.

Talebelerimiz uluslararası yarışmalarda, en son Nisan ayında Viyana’da

“Uluslararası Satın Alma ve Hakem Mahkemesi Hukuku” konusunda William

Vis-Moot ödülü gibi birçok saygın ödül kazandılar.

FAU’da gerçekleştirilen hukuki araştırmaların ağırlık noktasını iktisadi

açıdan önemli olan konular teşkil etmektedir.

Bu bağlamda Kuzey Bavyera’da bulunan “Bankalar ve Sermaye Piyasası

Hukuku, Alman ve Uluslararası Spor Hukuku (önemli bir ticari faktör) ve İktisadi

ve Tıbbi Ceza Hukuku Araştırma Bölümlerine” dikkatinizi çekmek isterim.

Bunun haricinde önemli şirketlerle, örneğin Siemens Şirketler Grubunun

Erlangen Hukuk Bölümüyle sıkı bir işbirliği yürütülmektedir.

FAU’nun akademik görülebilirliğine önemli bir katkı da yukarıda

bahsettiğim ve açılışına hem başkonsolosun hem de Alman, Türk ticari

çevrelerinden önemli isimlerin katıldığı Türk Hukukunu Araştırma Bölümünden

gelmektedir.

Page 23: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XXIII

Alman sermayeli 5000 şirket Türkiye’de faaliyet göstermektedir.

Almanya’da üç milyon Türk kökenli insan yaşamaktadır ve her sene beş milyon

Alman turist Türkiye’ye gelmektedir.

Bu durumda her iki ülke arasındaki bilimsel ilişkileri de derinleştirmek

çok doğaldır.

Örneğin talebe değişimi vasıtasıyla: Almanya’da 30.645 Türk talebe

üniversitelerde eğitim alıyor ve bunların neredeyse 7000’i üniversiteye girme

hakkını yurtdışında elde etmiş talebe. (HRK (Yüksek Okul Rektörler Konferansı)

tarafından bildirilen sayılara göre 23.979 talebe üniversiteye girme hakkını

Almanya’da elde etmiş).

Türk, Alman Üniversitesinin bugünlerde yapılan açılışı sayesinde

yüksekokullara, bilime ve araştırmaya ilişkin enternasyonalleştirme stratejisine

önemli bir katkı daha eklenmiş oldu.

DAAD genel sekreteri Sayın Rüland, yeni kurulan bu üniversitenin Türk,

Alman bilim dünyasında bir boşluğu dolduracağına inandığını belirtti.

Bu fikre ben de hem “Araştırma ve Bilim İnsanı Yetiştirme Yüksek Okul

Rektörler Konferansı Başkan Yardımcısı” hem de “DAAD Yönetim Kurulu

Üyesi” sıfatımla içtenlikle katılıyorum.

Diğer örnekler ise, bugünkü “Tröst hukuku“ konulu sempozyum gibi farklı

sempozyumlardır.

Sayın misafirler, bir hoş geldiniz konuşması hazırlamak durumunda

kaldığınızda, giriş bölümü açısından, önce bir ansiklopediye veya artık

günümüzde Laptopunuza bakıyorsunuz.

Wikipedia’ya baktığımda “Şirketler Toplumluluğu Hukuku“ teriminin

açıklaması olarak şöyle yazıyor:

“Şirketler Topluluğu Hukuku, Şirketler Topluluğu Şirketlerinin hukuki

temelleri ile ilgilidir.”

Kulağa mantıklı geliyor.

Açıklama şöyle devam ediyor: “Adları İngilizce concern’den gelen ve

anlamı “firma, şirket, ilgi” olan ve daha da geriye gidersek Latince concernere

“karıştırmak” kelimesine dayanan konsernlerin merkezi özellikleri, hukuken

bağımsız olan şirketlerin tek bir yönetim altında bir araya getirilmesidir.”

Öyle görünüyor ki, bu konuda çok sayıda hukuki sorular var ve bu sorular

kısmen bugünkü sempozyumun konusunu teşkil ediyor.

Sizler hepiniz bu konunun uzmanları olarak Almanya’dan ve Türkiye’den

gelip bugün “Türk ve Alman Konsern Hukuku konusunda Uluslararası

Sempozyum” başlığı altında ve sadece bu soruları cevaplamakla kalmayıp, bu

Page 24: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XXIV

esnada hep birlikte ülkelerin sınırlarını ve aynı zamanda düşünce sınırlarını da

aşan bir köprü kurmak için burada toplandınız.

Benim bir ekonomist olarak sempozyumunuzun konusal içeriklerine

değinmem hem yakışmaz hem de zaten ihtisas alanımın dışında kalır.

Bunu benden sonraki konuşmacılara bırakıyorum.

Fakat konuşma başlıklarının, hukuk bilimine karşı merak duyan birisi

olarak, bana da çok ilginç geldiğini belirtmek isterim.

Her iki dalda üniversite eğitimi almış olan ve 1933 yılının Ekim ayında

Almanya’da o günkü utanılacak durumlardan dolayı İstanbul Üniversitesinden

gelen daveti kabul edip İktisadi Hukuk kürsüsüne giden Ernst Eduard Hirsch

örneğinde gördüğümüz gibi hukuk ve iktisat bilimleri arasında sıkı bağlar var.

Onun ve diğer hukukçular için başlangıçta bir sığınma olan durum,

günümüze kadar her iki hukuk sisteminin alışverişini etkilemeye devam ediyor.

Örneğin Roma Hukukunun düşünce tarzı, Türkiye’nin Medeni, Ceza ve

Anayasal Hukukunda görülmektedir.

Hirsch’in Türkiye’de neredeyse 20 yıl süren akademik çalışmaları

esnasında yarattığı konsepsiyonel etki ve yasama çalışmaları öne çıkarılmalıdır.

Türk Ticaret Kanunu, Hisse Senetleri Kanunu, Üniversiteler Kanunu ve Patent /

Telif Hakkı için yasa tasarıları hazırladı. 1952 yılında Berlin Hür

Üniversitesinden Ticaret Hukuku ve Hukuk Sosyolojisi kürsüsü için yapılan

Ordinaryüs Profesörlük davetini kabul etti.

1953 ile 1955 yılları arasında Berlin Hür Üniversitesinde rektör

yardımcılığı yaptı ve sonra rektör seçildi. Berlin Hür Üniversitesi, yukarıda da

bahsettiğimiz gibi birkaç hafta önce burada İstanbul’da yoğun bir medya ilgisiyle

resmi açılışı yapılan Türk, Alman Üniversitesinin işbirliği partnerlerinden

birisidir.

1958 yılında bir Türk gazetesi şöyle yazıyordu:

“Profesör Hirsch Türkiye’de geçirdiği yirmi seneden sonra tamamen

bizden birisi olmuştur. O, çok iyi bir Alman olabilir ama kuşkusuz aynı derecede

iyi bir Türk’tür.”

Gelecekte de, olumsuz şartlar olsa bile, dostça işbirliği yapma isteğinin ve

becerisinin sadece bilim alanında değil, her alanda olacağını umuyorum.

Son olarak bu sempozyumun harika organizasyonu için de özellikle ve

tüm kalbimle teşekkür etmek istiyorum.

Bugün burada Marka ve Konsern Hukuku soruları hakkında kıyaslayıcı bir

fikir alış verişinin yapılabiliyor olmasında Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri

Sendikası’nın büyük katkısı vardır.

Page 25: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XXV

Bilime destek olma amacıyla yapmış olduğu bonkör yardımlarından dolayı

Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası’nı temsilen Yönetim Kurulu

Başkanı Sayın Muharrem Kayhan’a gönülden teşekkür ederim.

Bu tür etkinlikler, yeni bilimsel fikirler edinmek ve hem yurtiçi hem de

yurtdışından meslektaşlarla konu hakkında bilgi alışverişi yapmak için harika

olanaklar sunuyor.

Bu bilimsel alışverişin bir geleneğe dönüşmesini ve sizlerden en azından

birkaç kişiyi bizim orada FAU’da misafir edebilmeyi umuyorum.

Sayın misafirler, sizlere burada İstanbul’da ilham ve heyecan verici bir

etkinlik geçirmenizi ve ilginç görüşmeler yapmanızı diliyorum.

Teşekkür ederim.

Page 26: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten
Page 27: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Grußwort zur Eröffnung des Internationalen Symposiums zu aktuellen

Entwicklungen im türkischen und deutschen Markenrecht

Prof. Dr. Mathias Rohe

Meine Herren Präsidenten, sehr geehrte Damen und Herrn, liebe Kolleginnen und

Kollegen,

es ist mir eine Ehre und Freude, anlässlich unseres heutigen Symposiums ein

Grußwort im meiner Eigenschaft als Mitgründer der Forschungsstelle für

Türkisches Recht am Fachbereich Rechtswissenschaften der Friedrich-Alexander-

Universität Erlangen-Nürnberg an Sie zu richten. Leider bin ich nicht in der Lage,

das auf Türkisch zu tun, eine Sprache, die ich als Jurist wegen ihrer

außerordentlich logischen Struktur sehr schätze, von der ich aber leider nur ein

paar Worte verstehe. Umso dankbarer bin ich für die Übersetzung und dem

Umstand, dass einige türkische Kollegen perfekt Deutsch sprechen.

Ich bin dem Präsidenten unserer Universität, Herrn Prof. Grüske, sehr dankbar

dafür, dass er unserer Veranstaltung die Ehre gibt. Er zeigt damit die

Verbundenheit der Gesamtuniversität mit ihrer rechtswissenschaftlichen

Forschung und Lehre. Das hat eine gewisse Tradition: Die Gründungsrede

unserer Universität am 4. November 1743 hielt Andreas Elias Rossmann, der

damalige Dekan der juristischen Fakultät als einer der vier Gründungsfakultäten.

Da unser Präsident morgen noch selbst beim folgenden Symposium zum

Konzernrecht ein Grußwort sprechen wird, wäre es unangemessen, wenn ich hier

an seiner Stelle über unsere Gesamtuniversität sprechen würde.

Zunächst möchte ich mich besonders herzlich bei den Kollegen Prof. Kemal

Şenocak und Dr. Ali Yarayan bedanken. Ohne ihren engagierten Einsatz wäre es

nicht zur Gründung unserer neuen Forschungsstelle für türkisches Recht im

vergangenen Jahr gekommen, welche dieses Symposium mit veranstaltet. Bitte

gestatten Sie mir, bei dieser ersten großen Veranstaltung einige wenige Worte zu

den Hintergründen dieser Forschungsstelle an Sie zu richten.

Wie Sie wissen, lebt in Deutschland seit nun fast 50 Jahren eine große Zahl von

Türken und türkischstämmigen Deutschen in Deutschland. Mit annähernd drei

Millionen Menschen stellen sie die größte Gruppe (ehemaliger) Zuwanderer und

Professor an der Universität Erlangen-Nürnberg

Page 28: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

II

heutiger Mitbürgerinnen und Mitbürger. Als fleißige Leute, sogenannte

„Gastarbeiter“ sind sie gekommen und haben mit schwerer Arbeit viel zum

wirtschaftlichen Erfolg Deutschlands beigetragen. Viele von ihnen hatten nur eine

geringe Schul- und Berufsbildung. Viele von ihnen aber haben sich ebenso darum

bemüht, dass ihre Kinder und Enkel durch intensive Bildungsanstrengungen gute

berufliche Perspektiven erlangten; über die Jahre sind weitere Verbindungen

durch viele deutsch-türkische Eheschließungen entstanden.

In der dritten und vierten Generation haben wir nun eine erfreulich wachsende

Zahl türkischstämmiger Mitbürgerinnen und Mitbürger, die sich zum

Universitätsstudium qualifizieren und Rechtswissenschaften als Studiengang

wählen. Mit ihrer Kenntnis der deutschen als auch der türkischen Sprache und

Kultur sind sie ganz besonders gut geeignet, die historisch gewachsenen, engen

Kontakte zwischen unseren Ländern fortzuentwickeln.

Da zur modernen Juristenausbildung in Deutschland mittlerweile auch

fachspezifische Fremdsprachenkenntnisse zählen, hat sich unsere Universität

entschlossen, neben Englisch, Französisch, Italienisch, Spanisch und Russisch

auch Türkisch als solche Sprache zu etablieren. Es ist uns gelungen, mit dem

Kollegen Dr. Ali Yarayan einen hochqualifizierten Dozenten zu gewinnen, der als

Frucht seiner Arbeit nun auch das erste einschlägige Lehrbuch in Deutschland

(Türk Medenî Hukuku Temel Bilgiler – Türkçe-Almanca Hukuk Terimleri

Sözlüğü Ekli Olarak, Ankara 2013) vorgelegt hat. Seine Arbeit an unserer

Universität und seine Freundschaft mit dem geschätzten Kollegen Kemal

Şenocak, einem vorzüglichen Kenner auch der deutschen Sprache und

Rechtskultur, war und ist die Grundlage für die Einrichtung unserer

Forschungsstelle, eine der wenigen ihrer Art in Deutschland. Was wollen wir mit

ihr bewirken?

Bereits seit längerer Zeit bieten wir Lehrveranstaltungen zum türkischen Recht,

auch rechtsvergleichend, an, ergänzt durch Kooperationsveranstaltungen mit

anderen juristischen Lehrstühlen. Zudem werden Rechtsgutachten zum türkischen

Recht erstellt, beispielsweise für deutsche Gerichte. Wir haben eine beträchtliche

Menge an türkischer juristischer Fachliteratur angeschafft und pflegen dies in

unserer Bibliothek weiter, damit künftig auch weitere rechtsvergleichende

wissenschaftliche Arbeiten an unserer Universität erstellt werden können.

Für die Zukunft planen wir Tagungen für Wissenschaftler und Praktiker, zum

Beispiel zur Fortbildung der Anwaltschaft im Gesellschaftsrecht, Arbeitsrecht

oder Wettbewerbsrecht, gerne in Kooperation mit einschlägig interessierten

türkischen Vereinigungen. Mittelfristig könnte sich aus alledem auch ein

Kompetenzzentrum für EU-Programme im Zusammenhang mit der Entwicklung

Page 29: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

III

des türkischen Rechts herausbilden, um nur eine mögliche Perspektive zu

benennen. Zunächst aber freue ich mich sehr über diese erste große

Auftaktveranstaltung. Die heute und morgen stattfindenden Symposien sehen wir

als wichtigen Teil unserer Arbeit an. Schon im Juni werden weitere Tagungen

zum Aktienrecht und Versicherungsrecht in Kayseri stattfinden, wiederum dank

der unermüdlichen und bewundernswerten Bemühungen des Kollegen Kemal

Şenocak.

Ich bin erfreut und stolz darauf, dass es uns gelungen ist, höchstkarätige türkische

und deutsche Referenten aus Wissenschaft und Praxis für dieses Symposium zu

gewinnen. Ich bedaure es allerdings, dass mein Freund Christian Wichard,

Vizepräsident der World Intellectual Property Organisation, entgegen seinen

festen Absichten nun doch noch kurzfristig seine Teilnahme absagen musste.

Ausgerechnet in diesen Tagen wird ein neuer Präsident für die Organisation

bestimmt, und als dessen Stellvertreter ist seine Anwesenheit in Genf

selbstverständlich unverzichtbar. Er hat mich gebeten, sein tiefes Bedauern über

die notwendige Absage und herzlichste Grüße für eine gelingende Tagung zu

übermitteln.

Ich freue mich nicht zuletzt auch ganz besonders darüber, dass dieses Symposium

in einem so festlichen Rahmen – herzlichen Dank den großzügigen Sponsoren -

in einer Stadt stattfindet, die für mich die schönste Stadt der Welt ist (die

geschätzten Kollegen aus Ankara mögen mir diese Parteinahme verzeihen). Als

kleiner Junge von 8 Jahren war ich 1968 zum ersten Mal hier, fasziniert vom

schmiedeeisernen Aufzug im Hotel Pera Palas, den ich soweit möglich den

ganzen Tag hinauf- und hinuntergefahren bin. Damals endete die Stadt noch bei

Edirnekapı, der Flughafen hieß Yeşilköy, und der Flug von Deutschland hierher

kostete 3000 Mark – das ist zum Glück nun billiger geworden. Dass die Stadt

mich nicht losgelassen hat, können Sie dem Umstand entnehmen, dass ich nun

zum vierzehnten Mal angereist bin.

Heute ist Istanbul eine führende Weltmetropole in einem aufstrebenden Land mit

jünger Bevölkerung und sich stark entwickelnder Wirtschaft. Einige der

Wirtschaftsdaten liegen erheblich über denen mancher Mitgliedstaaten der EU.

Die Handelsverflechtungen zwischen der Türkei und Deutschland sind

beträchtlich und expandieren; deutsche Exporte von mehr als 2 Milliarden Dollar,

türkische Exporte in Höhe von mehr als einer Milliarde Dollar im vergangenen

Jahr unterstreichen dies. Wichtige Firmen unterhalten Niederlassungen oder joint

ventures im jeweils anderen Land. Das gilt nicht nur für Weltkonzerne wie

Siemens, das wichtigste Unternehmen in unserer Stadt Erlangen, sondern auch für

ein weltweit agierendes mittelständisches Kommunikationsunternehmen aus

Page 30: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

IV

Erlangen, das hier in Istanbul eine große Niederlassung unterhält und von hier aus

zum Beispiel die Kommunikation zwischen US-amerikanischen Kunden

abwickelt. In der Metropolregion Nürnberg, in der unsere Universität angesiedelt

ist, hat sich unter anderem ein Deutsch-Türkischer Unternehmerverein (Avrupa

Metropol Bölgesi Nürnberg İşadamları Derneği) gegründet, der zuletzt im

November 2013 einen erfolgreichen deutsch-türkischen Wirtschaftstag

veranstaltet hat. Unter seinen Mitgliedern finden sich acht türkischstämmige

ortsansässige Rechtsanwälte. Einige unter ihnen haben bei uns studiert und haben

es besonders begrüßt, dass wir nun insbesondere für den türkischstämmigen

Nachwuchs gezielte Spezialisierungsmöglichkeiten bieten, die ihnen den

Brückenbau zwischen unseren Ländern ermöglichen.

Um beim Thema Brückenbau noch einmal persönlich zu werden: Als Junge bin

ich in Ihr schönes Land gekommen, weil mein Vater als Diplomingenieur die

Verantwortung für eines der ersten Bauprojekte im Rahmen des Güneydoğu

Anadolu Projesi in der Gegend von Elazığ, bekannt unter dem Namen Keban

Barajı, hatte. Die Brücke über den Murat, die er gebaut hat, steht noch. Ich selbst

habe kein Talent für Ingenieursleistungen, aber ich freue mich, in der Nachfolge

meines Vaters auf meine Weise als Jurist ein wenig zum Brückenbau zwischen

unseren Ländern beitragen zu können. Gerade in der wirtschaftlichen und

rechtlichen Kooperation kann es gelingen, zu dauerhaft fruchtbarem Austausch zu

gelangen. Wir entdecken dabei eine Fülle gemeinsamer Anliegen und Interessen.

In der täglichen Zusammenarbeit werden manche bestehenden Ängste abgebaut,

gegenseitiges Vertrauen kann entstehen. Ich wünsche und erhoffe mir, dass

solche Zusammenarbeit künftig immer stärker wird. Dafür benötigen wir auch

effiziente und verlässliche Rahmenbedingungen.

Ich hoffe in diesem Zusammenhang sehr, dass Deutschland nun endlich den

unwürdigen Zustand der Visabeantragung für türkische Geschäftsreisende

beendet. Es ist absurd, dass manche nun offenbar Visa für Italien beantragen

müssen, um damit rechtzeitig nach Deutschland einreisen zu können. In wenigen

Tagen werde ich bei einer Tagung erneut mit der Staatsministerin für

Integrationsfragen im Bundeskanzleramt zusammentreffen und sie auf dieses

Anliegen ansprechen. Ich bin mir sicher, dass ich damit bei Frau Ministerin

Aydan Özoğuz ein offenes Ohr finden werde, und sie hoffentlich ebenso in der

Regierung.

Zu den wichtigen Rahmenbedingungen für dauerhafte erfolgreiche Kooperation

gehören aber vor allem auch stabile politische und rechtliche

Rahmenbedingungen. Investitionsschutz, der Schutz geistigen Eigentums und

Page 31: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

V

auch von Marken zählen maßgeblich dazu. Wir müssen verstehen lernen, wie

diese Dinge in unseren Ländern geregelt sind und umgesetzt werden, um daraus

verlässliche Grundlagen für wirtschaftliche Tätigkeit entwickeln zu können. In

diesem Sinne freue ich mich auf interessante Referate, angeregte Diskussionen

und Austausch im Rahmen dieser Veranstaltung. Sie kann einen wichtigen

Beitrag zu unseren gemeinsamen Interessen leisten und mehr als nur einen

Tropfen zu einem großen See hinzufügen im Sinne des schönen türkischen

Sprichworts „damlaya damlaya göl olur“.

Vielen Dank!

Page 32: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

VI

Page 33: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

VII

GÜNCEL TÜRK VE ALMAN MARKA HUKUKU

ULUSLARARASI SEMPOZYUMU AÇILIŞ KONUŞMASI

Prof. Dr. Mathias Rohe

Erlangen, 6 Mayıs 2014

Sayın Başkanlarım, Bayanlar ve Baylar, Sevgili Meslektaşlarım,

Bugünkü sempozyumumuz çerçevesinde, Erlangen Friedrich-Alexander-

Üniversitesi hukuk bilimleri bölümünde araştırma kurumunun kurucularında biri

olarak burada sizlere yönelik bir konuşma yapabiliyor olmak, benim için büyük

bir onur ve sevinç kaynağıdır. Türk Diline hukukçu biri olarak sıra dışı mantık

yapısı nedeniyle çok değer vermeme rağmen, maalesef bu konuşmayı Türkçe

yapacak durumda değilim, çünkü sadece birkaç kelime biliyorum. Ancak buna

karşılık çeviri için ve bazı meslektaşların mükemmel Almanca konuşmasından

dolayı minnettarım.

Üniversitemizin başkanı bay Prof. Grüske’ye organizasyonumuza katılma

şerefini göstermesinden dolayı müteşekkirim. Böylece hukuki bilimsel araştırma

ve eğitimi ile birlikte toplu üniversiteye bağlılığını gösteriyor. Bunun belli bir

geleneği vardır: Üniversitemizin 4 Kasım 1743 tarihli kuruluş konuşmasını, o

tarihteki dört kurucu fakültelerinden biri olan hukuk fakültesi dekanı Bay

Andreas Elias Rossmann yapmıştı. Başkanımızın kendiside yarınki sempozyumda

konzern hukuku hakkında konuşma yapacağı için, şimdi burada toplu

üniversitemiz hakkında bilgi vermem doğru olmaz.

Öncelikle meslektaşlarım Prof. Kemal Şenocak ve Dr. Ali Yarayan’a

teşekkür etmek istiyorum. Onların katılımı olmadan, bu sempozyumu da

beraberinde düzenleyen geçen yılki Türk hukuku ile ilgili yeni araştırma

kurumunun kuruluşu mümkün olmazdı. Lütfen burada araştırma kurumunun

kuruluş nedenlerine yönelik art alan bilgileriyle ilgili birkaç cümle kurmama

müsaade edin.

Sizinde bildiğiniz üzere, yaklaşım 50 yıldır Almanya’da büyük sayıda

Türk ve Türk kökenli Almanlar yaşamaktadır. Yaklaşık üç milyonluk kişi

sayılarıyla, bir zamanların göçmenlerini ve günümüzün vatandaşları arasında en

büyük grubu temsil ediyorlar. Çalışkan insanlar olarak, “misafir işçi” tabiriyle

geldiler ve ağır işlerde çalışarak Almanya ekonomisinin başarısı için büyük

Page 34: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

VIII

katkılar sağladılar. Birçoğunun sadece çok az okul ve meslek eğitimleri vardı.

Ancak çoğu da çocuk ve torunlarının yoğun bir eğitim sayesinde iyi bir mesleki

bakış açısı yakalamaları için büyük çaba göstermişlerdir; geçen her yılla birlikte

Alman-Türk evlilikleri nedeniyle yeni bağlantılar kuruldu.

Üçüncü ve dördüncü jenerasyonda, üniversite eğitimi almaya kalifiye olan

ve bölüm olarak hukuki bilimleri seven Türk kökenli vatandaşların sayısında

sevindirici bir yükselme var. Almanca ve Türkçe dil ve kültür bilgileri sayesinde,

tarihsel açıdan ülkelerimiz arasında gelişmiş olan yakın teması geliştirmeye

devam etmeye son derece uygunlar.

Almanya’da modern hukukçu yetiştirme için uzman yabancı dil bilgisi de

gerekli olduğundan, üniversitemiz İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca ve

Rusçanın yanı sıra Türkçeye de yer vermeye karar vermiştir. Meslektaşımız Dr.

Ali Yarayanla yüksek kalifikasyona sahip bir doçent kazanma şansına nail olduk

ve şimdi çalışmalarının meyvesi olarak Almanya’da ilk önemli eğitim kitabı

(Türk Medenî Hukuku Temel Bilgiler – Türkçe-Almanca Hukuk Terimleri

Sözlüğü Ekli Olarak, Ankara 2013) yayımlanmıştır. Üniversitemizdeki

çalışmaları, değerli meslektaşımız Kemal Şenocak ile olan arkadaşlığı, Alman

dilinin ve hukuk kültürüne mükemmel hakimiyeti ile araştırma kurumumuzun

kuruluş temeli, Almanya’da türü çok az bulunanlardandır. Onunla ne yapmak

istiyoruz?

Uzun zamandan beri Türk hukuk dalına ait kayda değer sayıda yayınlar

temin ettik ve kütüphanemizde saklamaya devam ediyoruz ki, gelecekte de

üniversitemizde karşılaştırılabilir bilimsel çalışmalar yapılabilmeye devam etsin.

Gelecek için bilim adamları ve stajyerler için, ilgili Türk dernekleriyle

işbirliği çerçevesinde kongreler düzenlemeyi planlıyoruz, örneğin toplum

hukukunda, iş hukuku ya da rekabet hukukunda avukatlığı geliştirmek. Orta

vadede tüm bu olan bitenden Türk hukukunun gelişmesi çerçevesinde, bir olası

perspektif belirtebilmek adına AB-programları için bir sorumluluk merkezi

oluşabilir. Fakat öncelikle ilk büyük açılış organizasyonuna seviniyorum. Bugün

ve yarın gerçekleştirilecek olan sempozyumu, işimizin önemli bir parçası olarak

görüyorum. Haziran ayında hisse senedi hukuku ve sigorta hukuku konusunda

Kayseri’de yeni organizasyonlar gerçekleştirilecek olup, yorulmak bilmeyen

taktire değer çabalarından dolayı meslektaşım Kemal Şenocak’a teşekkür etmek

istiyorum.

Bu sempozyum için, bilim ve uygulama alanından yüksek karatlı Türk ve

Alman konuşmacalar sağlayabildiğimiz için çok memnun ve gururluyum. Ancak

World Intellectual Property Organizasyonun asbaşkanı arkadaşım Christian

Wichard’ın gelmek konusunda kararlı olmasına rağmen son anda katılımını iptal

Page 35: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

IX

etmek zorunda kalmış olması nedeniyle çok üzgünüm. Sadece şu günlerde

organizasyon için yeni başkan seçimi yaptıkları için, asbaşkan olarak

Cenevre’deki katılımı elbette vazgeçilmez olurdu. Sizlere gerekli olan iptal

konusundaki üzüntüsünü ve başarılı bir konferans için saygılarını iletmemi rica

etti.

Ayrıca bu sempozyumun böyle eğlenceli bir çerçevede – bonkör

sponsorlara teşekkürler – benim için dünyanın en güzel şehri olan İstanbul’da

düzenleniyor olması (Ankaralı meslektaşlarım bu taraflı tutumumu affetmelerini

rica ediyorum) ayrı bir anlam taşıyor. 8 yaşında küçük bir çocukken, 1968 yılında

ilk kez buraya gelmiştim ve Pera Palas otelinin dövme demir asansörüne hayran

kalmıştım ve bütün gün inip çıkmıştım. O tarihlerde şehir daha Edirnekapı’da son

buluyordu, hava alanının adı Yeşilköy ve Almanya’dan buraya uçuşun fiyatı 3000

Alman Markıydı – neyse ki uçuşlar artık çok daha ucuz. Bu şehrin bende

bağımlılık yapmış olduğunu, buraya on dördüncü kez gelmiş olmamdan

anlayabilirsiniz.

Günümüzde İstanbul gelişmekte olan bir ülkede, oldukça genç bir nüfusa

sahip ve güçlü bir şekilde gelişen ekonomiye sahip lider bir dünya metropolüdür.

Bazı ekonomi değerleri kimi AB üyesi devletlerininkinden çok daha yüksektir.

Türkiye ve Almanya arasındaki ticaret ağı kayda değer ve genişlemektedir; geçen

yıl 2 milyar Dolar Alman ihracatı ve 1 milyar Dolar Türk ihracatı bunun kanıtıdır.

Önemli firmalar ilgili ülkelerde şube ya da joint venture’lar kuruyorlar. Bu

sadece, Erlangen şehrinin en önemli firması Siemens gibi dünya holdingleri için

değil, aynı zamanda İstanbul’da büyük bir şubesi bulunana ve buradan örneğin

Amerikalı müşterileri arasındaki iletişimi sağlayan Erlangenli orta ölçekli iletişim

firması içinde geçerlidir. Üniversitemizin bulunduğu metropol bölge Nürnberg’te

ayrıca bir Türk-Alman işletme derneği (Avrupa Metropol Bölgesi Nürnberg

İşadamları Derneği) kurulmuş olup, en son Kasım 2013 tarihinde başarılı bir

Türk-Alman ekonomi konferansı düzenlemiştir. Üyeleri arasında Türk kökenli

yerel sekiz avukat bulunmaktadır. Bazıları bizde eğitim aldı ve özellikle Türk

kökenli nesil için hedef odaklı uzmanlaşma imkânlarının gelişmesiyle,

ülkelerimiz arasında köprü kurulumuna fırsat tanınması bizi ayrıca memnun

ediyor.

Köprü inşası konusunda kalarak tekrar özel bir konuya değinmek

istiyorum: küçük çocukken ülkenize geldim, çünkü babam yüksek mühendis

olarak Güneydoğu Anadolu Projesi çerçevesinde gerçekleştirilen ilk inşaat

projelerinden birinden sorumluydu, Elazığ yakınlarındaki Keban Barajı. Murat

nehri üzerine kurmuş olduğu köprü hala duruyor. Şahsen kendimde mühendislik

performansları konusunda bir yeteneğim yok, ancak hukukçu kimliğimle babamın

Page 36: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

X

halefi olarak iki ülke arasında köprü inşasına kendimce katkı sağlayabilmekten

son derece memnunum. Özellikle ekonomik ve hukuki işbirliğinde, uzun vadeli

değiş tokuş imkanı sağlanabilir. Bu sırada aynı olan bir dizi ortak istek ve ilgi

alanları keşfediyoruz. Düzenli işbirliğinde bazı mevcut korkular azalıyor,

karşılıklı güven oluşuyor. Böyle bir işbirliğinin gelecekte daha da yoğunlaşmasını

ümit ediyorum. Bunun için daha verimli ve güvenilir genel şartlara gereksinim

vardır.

Bu bağlamda Almanya’nın Türk işadamlarından yakışıksız vize talebine

bir son vermesini diliyorum. Almanya’ya zamanında giriş yapabilmek için,

başvurularını İtalya üzerinden yapmak zorunda kalmaları anlamsız bir durumdur.

Birkaç gün sonra federal başbakanlıktaki bir konferans sırasında tekrar

entegrasyondan sorumlu devlet bakanı ile bir araya geleceğim ve bu konudaki

isteği ileteceğim. Bayan bakan Aydan Özoğuz’un bu konuya ilgi göstereceğinden

eminim ve umarım hükümette gereken ilgiyi gösterir.

Sürdürülebilir başarılı işbirliğinde önemli genel şartlar arasında sabit

politik ve hukuki genel şartlarında olması gereklidir. Yatırım güvencesi, zihinsel

mülkiyet güvencesi ve marka güvencesi bunların arasında yer alır. Buradan

ekonomik çalışmalar için güvenilir temeller geliştirebilmemiz için, bu işlerin

ülkelerimizde nasıl düzenlendiğini ve uygulandığını anlamayı öğrenmemiz

gerekiyor. Bu bağlamda organizasyon çerçevesindeki enteresan sunumları,

heyecanlı tartışmalar ve değiş tokuşları heyecanla bekliyorum. Ortak ilgi

alanlarımız için önemli bir katkı sağlayabilir ve büyük göle bir damladan fazlasını

ekleyebilir, tıpkı Türk atasözü gibi “damlaya damlaya göl olur“.

Son olarak bu konferansı sıra dışı bir şekilde cömertçe desteklediği

için - tekstil çalışanlar derneğine çok teşekkür etmek istiyorum. Bu durum

dünya çapında bilinen Türk misafirperverliği için büyük bir artı puan

anlamına gelmektedir. Bize özel hoş bir atmosfer içerisinde verimli bir bilgi

ve fikir alışverişi yapmamıza olanak sağlıyor ve bu sırada ülkenizin seçkin

kültürünü yakından tanıma şansı sunuyor.

Çok teşekkürler!

Page 37: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XI

Konuşmacıların

Bildiri Metinleri

Vorträge der Redner

Page 38: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

XII

Page 39: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

1

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen

nach deutschem Recht

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

I

Einleitung

Unter dem Kennzeichenrecht versteht das deutsche Markengesetz das

Recht der Marken, der geschäftlichen Bezeichnungen sowie der geografi-

schen Herkunftsangaben. Dabei schließt nach § 3 MarkenG das MarkenG

die Heranziehung anderer als markengesetzlicher Vorschriften zum Kenn-

zeichenschutz nicht aus.

Während das deutsche Kennzeichenrecht, jedenfalls was die Registermar-

ke angeht, harmonisiertes europäisches Recht darstellt, unterliegen kenn-

zeichenrechtliche Auseinandersetzungen in Deutschland weiterhin dem

nationalen Recht. Allerdings sind auch für die markenrechtlichen Konflik-

te zunehmend europäische Einflüsse unverkennbar. Zu verweisen ist hier

z.B. auf die Enforcement-Richtlinie und natürlich die Rechtsprechung des

EuGH.

Verstöße gegen die im MarkenG als Teil des Deliktsrechts geregelten

Kennzeichenrechte lösen üblicherweise u.a. Unterlassungsansprüche,

Beseitigungsansprüche, Auskunftsansprüche oder Schadenersatzansprü-

che aus. In der Praxis liegt der Schwerpunkt der Konflikte allerdings eher

im Bereich der Unterlassungsansprüche. Das liegt zum einen daran, dass

Ansprüche auf Ersatz des durch eine Zeichenverletzung ausgelösten

Schadens häufig schwer quantifizierbar sind. Auch ist die Durchsetzung

des Schadenersatzanspruchs nach jahrelangen gerichtlichen Verfahren

Rechtsanwalt

Page 40: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

2

gerade auch im Bereich der Produktpiraterie und der damit verwandten

Sachverhalte häufig unmöglich.

Zum anderen liegt das Überwiegen von Unterlassungsansprüchen in

kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen in dem Umstand begrün-

det, dass sie im Wege der vorgerichtlichen Abmahnung des des einstwei-

ligen Rechtschutzes in der Praxis häufig schnell und effektiv durchgesetzt

werden können.

Die deutsche Rechtspraxis entwickelte für die kennzeichenrechtliche Ab-

mahnung und die kennzeichenrechtliche einstweilige Verfügung Beson-

derheiten, die Gegenstand meines Beitrages sind (vgl. auch meine Kom-

mentierung zu § 14 MarkenG Rn 378 ff in Ekey, Bender, Fuchs-

Wissemann, Heidelberger Kommentar zum Markenrecht Band 1, 3. Aufl.,

Heidelberg 2014, die diesen Ausführungen zugrunde liegen).

II

Abmahnung

§ 12 Abs. 1 UWG (Gesetz gegen den unlauteren Wettbewerb) enthält für

das Recht des unlauteren Wettbewerbs die Obliegenheit des Gläubigers,

seinen Schuldner vor Einleitung eines gerichtlichen Verfahrens abzumah-

nen, um ihm die Möglichkeit zu geben, den Streit durch Abgabe einer

strafbewerten Unterlassungserklärung beizulegen.

Als Abmahnung kann eine außergerichtliche Mitteilung des von einer

wirklichen oder vermeintlichen Verletzungshandlung Betroffenen an ei-

nen mutmaßlichen Verletzer verstanden werden, wonach dieser sich

rechtswidrig verhalten hat, verbunden mit der Aufforderung, das Verhal-

ten zukünftig zu unterlassen und innerhalb einer zu bestimmenden Frist

eine strafbewerte Unterlassungserklärung abzugeben.

Die Abmahnung soll einem Verletzer den Weg eröffnen, z.B. den marken-

rechtlich Verletzten klaglos zu stellen (Ekey in Ekey/Bender/Fuchs-

Wissemann, HK MarkenG, § 14 Rn 426 ff, 3. Aufl.).

Page 41: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

3

1. Entsprechende Anwendung von § 12 Abs 1 S. 1 UWG

Gemäß einer starken, in der InstanzRspr und Literatur vertretenen Auffas-

sung ist § 12 Abs 1 S. 1 UWG auch im Markenverfahrensrecht analog

anzuwenden (Hacker in Ströbele/Hacker, MarkenG, § 14 Rn 426, 10.

Aufl., Fn 1083 jew. mN d. zT widersprüchlichen Rspr der Instanzgerichte;

Ingerl/Rohnke Vor §§ 14-19 Rn 94, 2. Aufl; Fezer § 14 Rn 1081 ff, 4.

Aufl.).

Teplitzky ua nehmen keine im Markenrecht für eine Analogie unerlässli-

che Rechtslücke an, weil im Markenrecht weiterhin die gefestigten Regeln

über die Geschäftsführung ohne Auftrag greifen würden (s. auch BGH

WRP 2008, S. 1449 f – Clone-CD; BGH WRP 2007, 325 ff – „Abmah-

nung außerhalb des Wettbewerbsrechts“; OLG München MarkenR 2006,

236 f – Erstattung von Abmahnkosten; Teplitzky, Wettbewerbsrechtliche

Ansprüche und Verfahren, Kap 41 Rn 1, 10. Aufl.; Ditmer in Bü-

scher/Dittmer/Schiwy, Gewerblicher Rechtsschutz pp., Vor § 12 UWG Rn

92, 2. Aufl.; Ingerl/Rohnke, Vor §§ 14-19 d Rn 295; Hirsch in Fezer,

Handbuch der Markenpraxis, Markenverletzungsverfahren I 4 Rn 77, 2.

Auf.). Aus diesem Grund scheide eine Analogie grds aus.

Hiergegen spricht aber die Verschränkung der durch das Markengesetz

sowie das UWG geregelten Rechtsgebiete. Sowohl zB der Schutz der

geografischen Herkunftsbezeichnungen in § 5 Abs 1 Nr 1 UWG „geogra-

fische oder betriebliche Herkunft“ als auch in §§ 126 ff beziehen sich auf

gleichlaufende Sachverhalte. Auch nach § 2 soll der Schutz nach dem

MarkenG die Anwendung anderer Vorschriften also auch von § 12 I

UWG nicht einschließen. Hinzu kommt, dass der Schutz geschäftlicher

Kennzeichen in §§ 5, 15 zuvor in § 16 aF geregelt war und durch die Ein-

fügung von § 12 I UWG keine Änderung der Rechtslage eintreten sollte.

Diese Gefahr bestünde jedoch, wenn nunmehr der Schutz nach §§ 5, 15

nach anderen Regeln als den in § 12 Abs. 1 UWG normierten zu erfolgen

hätte. Im Ergebnis praktiziert die Rspr ohnehin faktisch die entsprechende

Anwendung von § 12 Abs UWG auf markenrechtliche Streitigkeiten (vgl

nur Runkel, Anwaltsformulare Gewerblicher Rechtschutz, 5. Auf S. 394 f

Page 42: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

4

mN). Um auch einen weiteren Gleichklang insbesondere der Rspr mit

Ansprüchen aus dem UWG und dem dieses Gesetzes bei ihrer Durchset-

zung zu gewährleisten, ist die hier empfohlene Analogie geboten.

2. Notwendigkeit der Abmahnung

Nach § 93 ZPO hat der Kläger die Verfahrenskosten zu tragen, wenn der

Beklagte nicht durch sein Verhalten zur Einl gerichtlicher Maßnahmen

Veranlassung gegeben hat und er den Anspruch des Klägers sofort aner-

kennt.

Vor der gerichtlichen Geltendmachung markenrechtlicher Ansprüche hat

zwar nicht als Zulässigkeitsvoraussetzung, aber zur Vermeidung der Kos-

tenlast nach § 93 ZPO die vorherige wirksame Abmahnung des Verletzers

zu erfolgen (statt aller BGH NJW 1990, 1905 f – Antwortpflicht des Ab-

gemahnten; OLG Hamburg NJW-RR 2002, 215 f lässt zur Änderung der

Kostenentscheidung bei ergangener einstweiliger Verfügung ohne vorhe-

rige Abmahnung das Rechtsmittel des Widerspruches zu; OLG Schleswig

MMR 2001, 176 ff; OLG Frankfurt GRUR-RR 2001, 72 – einstweilige

Verfügung vor Abmahnung; OLG Köln NJW-RR 1989, 58; 1987, NJW-

RR 1448; OLG Hamm NJW-RR 1987, 428; OLG Bremen NJW 1970,

867; Fezer § 14 Rn 542; Teplitzky Kap 41 Rn 2). Dies gilt selbst bei bes

zeitgebundenen Verstößen, zB während einer Messe, bei der auch münd-

liche Abmahnungen möglich und erforderlich sein können (OLG Köln

NJW-RR 1987, 36; zw OLG Köln WRP 1974, 563 f). Eine Abmahnung

kann dann entbehrlich sein, wenn der Störer erklärt, einer gerichtlichen

Auseinandersetzung gelassen entgegenzusehen (LG Hagen WRP 2002,

360 ff).

In § 12 Abs 1 UWG und nunmehr auch in § 97 a Abs. 1 S. 2, Abs. 2 UrhG

hat der Gesetzgeber die Pflicht des zum Unterlassungsverlangen berech-

tigten Gläubigers normiert, vor Einleitung von gerichtlichen Schritten den

Schuldner abzumahnen und ihm Gelegenheit zu geben, durch Abgabe

einer mit einer angemessenen Vertragsstrafe bewehrten Unterlassungsver-

pflichtung die Auseinandersetzung beizulegen (vgl Ekey in HK-WettbR

§ 12 Rn 2 ff). Hierin kommt ein allgemeiner Grundsatz zum Ausdruck

Page 43: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

5

(vgl auch Köhler FS für F Erdmann, München 2002, 845 ff, der eine ge-

wohnheitsrechtliche Anspruchsgrundlage annimmt), der auch ohne die

teilweise abgelehnte Analogie von § 12 Abs. 1 UWG im Markenrecht gilt.

3. Ausnahme von der Notwendigkeit einer vorherigen Abmahnung

Von dem Grundsatz, vor Einl gerichtlicher Schritte zur Vermeidung von

Kostennachteilen den Schuldner zunächst abzumahnen, sind im MarkenR

für bestimmte Fallgruppen Ausnahmen zuzulassen. Entbehrlich ist eine

vorherige Abmahnung (ausnahmsweise) nur dann, wenn dem Gläubiger

des Anspruchs eine Abmahnung nach den Umständen des Einzelfalles

objektiv unzumutbar ist (Hirsch in Fezer, Handbuch der Markenpraxis, I 4

Markenverletzungsverfahren, Rn 30). Dies wird dann angenommen, wenn

eine Abmahnung die Durchsetzung der berechtigten Ansprüche des Gläu-

bigers vereiteln würde oder dies aus seiner Sicht zumindest zu befürchten

steht (zur Entbehrlichkeit der Abmahnung bei einem wettbewerbsrechtli-

chen Sequestrationsanspruch: OLG Düsseldorf NJW- WettbR 1998, 234 f;

allg OLG Köln OLG-Report 2001, 12 f; OLG Düsseldorf WRP 1997,

471 – Ohrstecker; OLG Nürnberg WRP 1995, 427; KG WRP 1984, 325 f;

OLG Hamburg GRUR 1984, 758; OLG Frankfurt GRUR 1983, 753 ff –

Pengo; Hoene in Hoene Runkel, Anwaltsformulare Gewerblicher Recht-

schutz , S. 17 f, 5. Aufl mN; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 16).

Bei einer einstweiligen Verfügung zur Sicherstellung von Produktpirate-

riewaren zur Sicherung des Vernichtungsanspruchs gem § 18 soll eine

vorherige Abmahnung nicht notwendig sein (OLG Frankfurt GRUR 2006,

264 – Abmahnerfordernis; OLG Stuttgart NJW-RR 2001, 257 f – Porsche

Spider 550; Fezer § 18 Rn 34; aA OLG Braunschweig GRUR-RR 2005,

103 f – Flüchtige Ware; OLG Köln WRP 1983, 453).

Einer Abmahnung bedarf es dann nicht, wenn der Verletzte bei objektiver

Würdigung der Umstände des Einzelfalls zu dem Erg gelangen kann, er

werde sein berechtigtes Begehren nicht ohne gerichtliche Hilfe durchset-

zen können, weil die Erfolglosigkeit der Abmahnung von vornherein vo-

rauszusehen ist oder weil es aus anderen Gründen unzumutbar ist, den

Verletzer vor Beschreitung des Gerichtsweges zur Unterlassung aufzufor-

Page 44: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

6

dern (OLG Schleswig MMR 2001, 176 f; OLG Köln OLG-Report 2001,

12 f).

Entspr den zum UWG entwickelten Kriterien ist bei Vorliegen eines

schweren Markenrechtsverstoßes oder eines vorsätzlichen Handelns des

Schuldners nach richtiger Auffassung eine Abmahnung ebenfalls entbehr-

lich (OLG Stuttgart NJW-RR 2001, 257 f – Porsche Spider 550; OLG

Köln OLG-Report 2001, 12 f; WRP 1984, 349; WRP 1977, 276; NJW

1969, 935; OLG Düsseldorf GRUR 1979, 191; OLG Frankfurt GRUR

1985, 240; WRP 1982, 589; KG WRP 1984, 326 f; OLG Schleswig

GRUR 1973, 103 f; OLG Hamburg WRP 1972, 262, 388; Baum-

bach/Hefermehl UWG Einl Rn 543; Stein/Jonas/Borg, ZPO § 93 Rn 18;

Steininger WRP 1999, 1195 ff; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 13; aA, die

an Bedeutung gewinnt, KG WRP 2003, 101 f – Entbehrliche Abmahnung

mN; OLG München WRP 1983, 45; OLG Hamburg NJW-WettbR 1996,

93 f; Melullis Rn 770 f; Teplitzky Kap 41 Rn 22, 25; Sosnitza in

Piper/Ohly/Sosnitza UWG, § 12 Rn 7, 5. Aufl. jeweils mN). Wenn ein

Verletzer sich vorsätzlich oder grob fahrlässig mittels eines schweren

Verstoßes über markenrechtliche Normen hinwegsetzt, ist dieser Fall

gleich dem zu bewerten, in dem der Verletzer gegen ein tituliertes Verbot

verstößt. Dann darf es dem Verletzten nicht zugemutet werden, mit der

sofortigen Einl gerichtlicher Schritte abzuwarten und gar noch mit dem

Rechtsverletzer zu kommunizieren (Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 14; aA

zB Teplitzky Kap 41, Rn 25 mN, der lediglich ausnahmsweise und meist

nur iVm anderen Umständen aus der Vorsätzlichkeit der Verletzungs-

handlung den Schluss ziehen will, dass eine Abmahnung zwecklos sei; so

auch OLG Schleswig MMR 2001, 176 f mN).

Um das Kostenrisiko des Verletzten zu reduzieren, sollte die Beurteilung,

ob eine Abmahnung entbehrlich erschien, aus der Sicht des Verletzten

erfolgen (Grüber in Walter/Grüber, Anwaltshandbuch, S 5; Ekey in HK-

WettbR § 12 Rn 15). IÜ ist in Zweifelsfällen der Gläubiger eines marken-

rechtlichen Anspruchs gut beraten, seinen Schuldner vor der Einl gericht-

Page 45: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

7

licher Schritte abzumahnen, wenn nicht die zur Unzumutbarkeit einer

Abmahnung führenden Gesichtspunkte offensichtlich vorliegen.

4. Einzelheiten der Abmahnung

a) Form

Für eine Abmahnung ist keine Form vorgeschrieben. Sie kann schriftlich,

mündlich, fernmündlich, durch Telefax, durch Telebrief oder durch E-

Mail erfolgen (vgl zB OLG Köln OLG-Report 2001, 12 f; Teplitzky Kap.

41 Rn 12). Wie sonst auch im Rechtsverkehr empfiehlt es sich, eine Form

für die Vornahme der Abmahnung zu wählen, bei der nicht nur die Tatsa-

che der Abmahnung, sondern auch die des Zugangs bewiesen werden

kann (OLG München NJW-WettbR 1998, 65; Hirsch in Fezer, Handbuch

der Markenpraxis I 4 Markenverletzungsverfahren, Rn 33, 2. Aufl.; Ekey

in HK-WettbR § 12 Rn 19).

Sofern die Abmahnung keine einseitige Willenserklärung nach § 174

BGB darstellt, bedarf es nach richtiger Meinung auch nicht der Beifügung

einer Vollmacht eines etwaigen Vertreters (BGH GRUR 2010, 1120 ff –

Vollmachtsnachweis: „Wenn die Abmahnung mit einem Angebot zum

Abschluss eines Unterwerfungsvertrages verbunden ist“; OLG Karlsruhe

NJW-RR 1990, 1323; KG GRUR 1988, 79; OLG Hamburg WRP 1986,

106; OLG Köln WRP 1985, 360; OLG Hamm WRP 1982, 592; eingehend

zum Ganzen Teplitzky Kap 41 Rn 6 a) mN; Pfister WRP 2002, 799 ff;

Gloy § 60 Rn 30; Baumbach/Hefermehl UWG Einl Rn 530 ff, 22. Aufl;

Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 19; aA OLG Düsseldorf WRP 2001, 52 f –

Abmahnvollmacht; OLG Nürnberg GRUR 1991, 387; OLG Dresden

NJW-WettbR 1999, 140, 142; Sosnitza in Piper/Ohly/Sosnitza, § 12 Rn 3.;

Melullis Rn 396, wonach der Verletzer nach einer Abmahnung den

Nachweis einer Vollmacht verlangen kann).

Bei einer bloßen Abmachung, die kein Angebot zum Abschluss eines

Unterwerfungsvertrages enthält, soll wegen ihres Charakters als einseitige

Erklärung § 174 BGB entsprechend anzuwenden sein, weil die Analogie

bei allen geschäftsähnlichen Handlungen geboten sei (Bornkamm in Köh-

ler/Bornkamm UWG § 12 Rn 1.27 mN). Hiergegen spricht, dass für die

Page 46: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

8

Annahme einer entsprechenden Anwendung von § 174 BGB auf Abmah-

nungen im gewerblichen Rechtsschutz aus Gründen der auch von der hM

aufgeführten Gesichtspunkte (Praktikabilität usw, s. auch Bornkamm aaO

Rn 1.25) es an einer Regelungslücke mangelt.

b) Inhalt

Die Abmahnung enthält zunächst die Aufforderung an den markenrechtli-

chen Störer, eine Unterlassungserklärung für den Fall einer erstmaligen

oder erneuten markenrechtlichen Verletzungshandlung abzugeben, die mit

dem Versprechen verbunden ist, im Falle der Zuwiderhandlung eine an-

gemessene Vertragsstrafe zu zahlen. Der Abmahnung kommt eine Streit-

vermeidungs-, Warn- und Kostenvermeidungsfunktion zu (statt aller Sos-

nitza, aaO, Rn 2).

Der Abgemahnte muss erkennen können, aufgrund welcher Marke er ab-

gemahnt wird. Bei einer Registermarke genügt die Angabe der Register-

nummer; im Falle der Abmahnung wegen einer Benutzermarke sollte

jedenfalls die Benutzung und die etwaige Verkehrsgeltung nach § 4 Nr 2

behauptet werden. Nicht erforderlich ist, dass der Abmahnende nähere

Ausführungen zum Erwerb und Bestand seines Schutzrechtes macht. Er-

folgen solche dennoch, so dürfen sie weder unrichtig noch missverständ-

lich oder irreführend sein (BGH NJW-RR 1995, 810 – Abnehmerwar-

nung; OLG Hamburg GRUR-RR 2002, 145 ff – Cat Stevens II). Sofern

die Anmeldung eines Zeichens als Marke, die vorrangige Rechte verletzen

würde, eine Begehungsgefahr schafft, vermag bereits die Rücknahme der

Anmeldung oder die Beschränkung des Waren- und Dienstleistungsver-

zeichnisses die Erstbegehungsgefahr auszuräumen, ohne dass es der Ab-

gabe einer strafbewehrten Unterlassungserklärung bedarf (Dittmer, Bü-

scher/Dittmer/Schiwy, Vor § 12 UWG Rn 22).

Während die durch einen Markenrechtsverstoß begründete Wiederho-

lungsgefahr nur durch eine strafbewehrte Unterlassungserklärung ausge-

räumt werden kann, genügt zur Eliminierung der Erstbegehungsgefahr die

vorbehaltlose und eindeutige Erklärung, dass die zu beanstandende Hand-

Page 47: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

9

lung in der Zukunft nicht vorgenommen wird (BGH GRUR 2001, 1174 ff

– Berühmungsaufgabe; Dittmer aaO, Rn 21).

IdR bedarf die geforderte Unterwerfungserkl. auch entspr § 12 I UWG der

Absicherung durch ein Vertragsstrafeversprechen, weil nur dieses, ähnlich

wie ein gerichtlicher Titel, vor weiteren Verstößen sichert. Die Vertrags-

strafe wird durch jeden schuldhaften Verstoß gem § 339 BGB verwirkt;

aus diesem Grund bestehen gegen die Praxis, die Vertragsstrafe lediglich

für den Fall eines schuldhaften Verstoßes zu versprechen, keine Beden-

ken, denn eine Haftung aus dem Vertragsstrafeversprechen setzt regelmä-

ßig Verschulden voraus (BGH NJW 1972, 1883, 1885; Hacker in Ströbe-

le/Hacker, § 14 Rn 389). Die Haftung für Erfüllungsgehilfen darf aller-

dings nicht ausgeschlossen werden. Des Weiteren muss sich die strafbe-

wehrte Unterlassungserklärung auf jeden einzelnen Fall der Zuwiderhand-

lung beziehen (Dittmer aaO, Rn 64).

Damit soll jedoch nicht zum Ausdruck gebracht werden, der Schuldner

müsse auf die Einrede des Fortsetzungszusammenhangs verzichten (BGH

WRP 1993, 240 f – Fortsetzungszusammenhang). IF vorsätzlichen

Rechtsverstoßes des Schuldners soll der Gläubiger dagegen den Aus-

schluss des Fortsetzungszusammenhangs fordern dürfen (BGH WRP

1993, 240 f – Fortsetzungszusammenhang). IÜ steht auch die Geltendma-

chung von hohen Vertragsstrafen unter dem Vorbehalt von §§ 343, 242

BGB (vgl statt aller Einl Bornkamm in Hefermehl/Köhler/Bornkamm

UWG, § 12 Rn 1.145 aE).

Der ordnungsgemäß Abmahnende, der das beanstandete Verhalten mög-

lichst genau darzulegen hat, so dass der Abgemahnte erkennen kann, was

ihm vorgeworfen wird, wodurch er in die Lage versetzt wird, die Richtig-

keit des Vorwurfs zu überprüfen (Dittmer aaO, Rn 20), muss das Unter-

lassungsversprechen selbst nicht vorformulieren. Es obliegt dem Schuld-

ner, die Erstbegehungs- oder Wiederholungsgefahr durch eine entspr Er-

klärung auszuräumen. Weiterhin sollte in der Abmahnung eine Frist ge-

setzt werden, innerhalb derer der Schuldner sich idR strafbewehrt zu un-

Page 48: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

10

terwerfen hat unter Androhung der Einl gerichtlicher Schritte, wenn diese

Frist fruchtlos verstreicht (statt aller Teplitzky Kap 41 Rn 14 mN).

Enthält die Abmahnung keine Fristsetzung oder eine zu gering bemessene

Frist, so wird durch ihren Zugang eine angemessene Frist in Lauf gesetzt.

Ein abgemahnter Störer ist nämlich aufgrund der durch seinen Marken-

rechtsverstoß entstandenen und durch die Abmahnung konkretisierten

Sonderbeziehung nach Treu und Glauben verpflichtet, auf die Abmah-

nung fristgerecht durch Abgabe einer ausreichend strafbewehrten Unter-

lassungserklärung zu antworten oder die Abgabe abzulehnen (BGH NJW

1990, 1905 f – Antwortpflicht des Abgemahnten; OLG Hamburg WRP

1999, 969, 971). Diese Pflicht besteht nicht bei unberechtigten Abmah-

nungen (BGH NJW 1995, 715, 717 – Kosten bei unberechtigter Abmah-

nung).

Wann eine Frist angemessen ist, kann nicht generell beantwortet werden,

sondern obliegt der Einzelfallprüfung. Üblicherweise benötigt ein mut-

maßlicher Schuldner mindestens eine Woche Zeit, um die gegen ihn erho-

benen Vorwürfe unter Einschaltung sachverständigen Rates zu überprüfen

(OLG Stuttgart WRP 2004, 1395 LS; Sosnitza aaO, Rn 17). Bei sehr eili-

gen Angelegenheiten kann dagegen die Frist sogar lediglich nur nach

Stunden oder Minuten zu bemessen sein (OLG München WRP 1988,

62 f).

Wenn die dem Schuldner eingeräumte Antwortfrist sich als zu kurz be-

messen herausstellt, etwa weil sie erst am Tage des Fristablaufes zuge-

gangen ist, sollte der Gläubiger um eine entspr Fristverlängerung gebeten

werden. Geschieht dies nicht, ist es dem Schuldner ggf verwehrt, sich auf

seine fehlende Veranlassung der Einl gerichtlicher Schritte zu berufen

(Melullis Rn 391 mN; Teplitzky Kap 41 Rn 16; Ekey in HK-WettbR § 12

Rn 35; aA OLG Hamburg WRP 1995, 1043). Allerdings tritt an die Stelle

der zu kurzen eine angemessene Frist (BGH GRUR 1990, 381 f – Ant-

wortpflicht des Abgemahnten).

Page 49: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

11

c) Vertragsstrafe

Die vom Schuldner zu versprechende Vertragsstrafe muss hoch genug

sein, damit es für ihn aus der Sicht des Gläubigers unwirtschaftlich sein

würde, gegen das Verbot zuwider zu handeln (BGH NJW 1983, 941 ff).

Die Höhe des Strafversprechens bestimmt sich nach Branche, Bedeutung,

Umsatz und Gewinn des Unternehmens, Art und Umfang der Verlet-

zungshandlung unter bes Berücksichtigung ihrer Gefährlichkeit sowie

dem Umstand, dass der Vertragsstrafe auch eine Sanktionswirkung zu-

kommt (OLG Oldenburg GRUR-RR 2010, 252 f – Pkw-Laufleistung; AG

Frankfurt WRP 2002, 856 ff).

Die der Sicherung dienende Vertragsstrafevereinbarung kann auch nach

§ 315 BGB in der Form getroffen werden, dass für den Fall einer zukünf-

tigen Zuwiderhandlung gegen die Unterlassungspflicht dem Gläubiger

oder nach § 317 BGB einem Dritten die Bestimmung der Vertragsstrafe-

höhe nach seinem billigen Ermessen überlassen bleibt (BGH NJW 1994,

45 f – Vertragsstrafebemessung mN).

Wenn der Gläubiger in seiner Abmahnung für den Fall der Nichtabgabe

der geforderten Unterwerfungserklärungen die Einl eines Hauptsache- und

eines einstweiligen Verfügungsverfahrens angedroht und der Schuldner

hierauf nicht reagiert hat, kann der Abgemahnte sich nicht auf die Ver-

günstigung des § 93 ZPO berufen, sofern er erst nach Ablauf einer in

Gang gekommenen angemessenen Frist die inzwischen ebenfalls bean-

tragte und erlassene Beschlussverfügung als endgültige Regelung aner-

kennt (OLG Köln NJW-WettbR 1999, 92 ff – Konzernsalve; aA OLG

Dresden NJW-WettbR 1996, 138 mit der unzutreffenden Begr, einstweili-

ge Verfügung und Hauptsacheklage seien auf dasselbe Rechtsschutzziel

gerichtet).

Zu beachten ist in diesem Zusammenhang allerdings die stRspr, dass,

wenn mehrere durch denselben RA vertretene Konzernunternehmen we-

gen eines Wettbewerbsverstoßes in der Weise vorgehen, dass sie den Be-

klagten gleichzeitig in jeweils getrennten Anwaltsschreiben abmahnen,

darin eine missbräuchliche Geltendmachung des Unterlassungsanspruchs

Page 50: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

12

liegen kann, wenn keine vernünftigen Gründe für dieses Vorgehen ersicht-

lich sind (BGH WRP 2002, 320 ff – Missbräuchliche Mehrfachverfol-

gung; BGHZ 144, 165, 170 ff – Missbräuchliche Mehrfachverfolgung;

BGH GRUR 2001, 82 – Neu in Bielefeld I; GRUR 2001, 84 – Neu in

Bielefeld II; GRUR 2001, 78 – Falsche Herstellerpreisempfehlung). Den

Konzernunternehmen ist es in einem solchen Fall zuzumuten, ihr Vorge-

hen in der Weise zu koordinieren, dass die Abmahnung entweder nur von

einem Konzernunternehmen oder gemeinsam ausgesprochen wird.

Schließlich soll auch die Androhung gerichtlicher Schritte für den Fall der

Nichtabgabe der geforderten strafbewehrten Unterlassungserklärung eine

Wirksamkeitsvoraussetzung der Abmahnung sein (OLG Bremen NJW-RR

1988, 625). Etwas anderes gilt jedoch, wenn dem Schuldner bewusst sein

muss, dass es zu einer gerichtlichen Geltendmachung kommen wird, wenn

er keine genügende Unterwerfungserkl abgibt.

d) Zugang

Nach der hM in Rspr und Lit ist es dem Verletzten nicht zuzumuten, den

Zugang der Abmahnung nachzuweisen. Es soll danach vielmehr genügen,

dass der Absender einer Abmahnung deren postalischen Abgang, nicht

jedoch auch den Zugang beim Abmahnungsempfänger beweist, weil das

Risiko einer ernstlich gewollten, aber fehlgeschlagenen Abmahnung dem

markenrechtlichen Störer, also dem Verursacher der Abmahnung, aufzu-

erlegen ist (OLG Jena NJW-RR 2007, 255 zum Wettbewerbsrecht; vgldN

bei Marx WRP 2004, 970 f zur nunmehrigen Auffassung des OLG Dres-

den, wie hier; OLG Zweibrücken OLG-Report 1997, 23 f; OLG Stuttgart

NJW-WettbR 1996, 163 f; OLG Karlsruhe WRP 1993, 42; KG MDVSW

1993, 735 f; OLG Saarbrücken WRP 1990, 373 f; OLG Frankfurt

MDVSW 1988, 693 f; GRUR 1985, 240; OLG Hamm WRP 1984, 220 f;

OLG Köln GRUR 1984, 142 f; OLG Koblenz WRP 1982, 437; Burchert

WRP 1985, 478, 480; Teplitzky § 41 Rn 6b; Bornkamm in Baum-

bach/Hefermehl UWG Einl Rn 536, 22. Aufl; Ekey in HK-WettbR § 12

Rn 44; aA LG Stuttgart NJW-WettbR 1996, 91 f, durch OLG Stuttgart

NJW-WettbR 1996, 163 f aufgehoben; OLG Dresden WRP 1997, 1201,

Page 51: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

13

1203; KG WRP 1982, 467 f; OLG Zweibrücken OLG-Report 1997, 23 f;

KG WRP 1994, 39 f; WRP 1992, 67 f; WRP 1982, 467 f; Sosnitza aaO

UWG § 12 Rn 12 f mN; Bornkamm in Baumbach/Hefermehl § 12

Rn 1.31, 25. Aufl; Kreft in Jakobs/Lindacher/Teplitzky, UWG, Vor § 13

Rn 71–83).

Der BGH vertritt eine vermittelnde Position, die im Ergebnis den von der

hM in Rspr und Literatur formulierten Bedürfnissen des Gläubigers von

Ansprüchen im gewerblichen Rechtschutz weitgehend entspricht. Danach

trifft den Beklagten, der auf die Klageerhebung hin eine strafbewerte Un-

terlassungserklärung abgegeben hat und geltend macht, ihm sei die Ab-

mahnung des Klägers nicht zugegangen, grds die Darlegungs- und Be-

weislast für die Voraussetzungen einer dem Kläger die Prozesskosten

auflegenden Entscheidung nach § 93 ZPO. Im Rahmen der sekundären

Darlegungslast soll der Kläger lediglich gehalten sein, substantiiert darzu-

legen, dass das Abmahnschreiben abgesandt worden ist. Kann nicht fest-

gestellt werden, ob das Abmahnschreiben dem Beklagten zugegangen ist

oder nicht, kommt eine Kostenentscheidung nach § 93 ZPO nicht in Be-

tracht (BGH WRP 2007, 781 ff – Zugang des Abmahnschreibens u. Born-

kamm in Baumbach/Hefermehl § 12 Rn 1.33 f, jew mN des Streitstandes).

Allerdings dürfte aber ein erneuter Zustellungsversuch notwendig sein,

wenn der Verletzte positive Kenntnis davon erhält, dass seine Abmahnung

nicht zugegangen ist und ein erneutes Tätigwerden nach den Umständen

des Falles zumutbar ist (KG WRP 2013, 1061 f). In diesem Zusammen-

hang kann der markenrechtliche Störer sich nicht darauf berufen, die Ab-

mahnung sei etwa nur einer Filiale zugegangen und nicht in die Hände der

Geschäftsleitung gelangt, jedenfalls wenn die Filiale in der Werbung an-

gegeben war (OLG Naumburg NJW-WettbR 1999, 241 mN).

Wurde die Abmahnung jedoch durch Einschreiben/Rückschein oder mit

einem anderen Empfangsbekenntnis verbunden versandt und verweigert

der Abzumahnende die Annahme oder Abholung der Abmahnung, wird

der Zugang der Abmahnung als fingiert anzusehen sein (Hirsch in Fezer

Handbuch der Markenpraxis 4 Rn 46 mN).

Page 52: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

14

Weiterhin sollte der Gläubiger des markenrechtlichen Anspruchs sich

vorsorglich zB durch Telefonanrufe beim Verletzer vergewissern, ob die-

ser die Abmahnung auch erhalten hat, um ggf durch Zeugen die Abmah-

nung nachzuweisen (vgl auch OLG Karlsruhe NJW-WettbR 1997, 128).

Wenn der Abmahnende das Abmahnschreiben nicht ordnungsgemäß

adressierte und frankierte, trifft ihn das Risiko des Zugangs (OLG Düssel-

dorf WRP 1996, 1111; OLG Stuttgart OLG-Report 1998, 5 f).

5. Erstattung der Abmahnkosten

Zunächst enthält § 140 Abs 3 die Regelung, dass die durch die Mitwir-

kung eines Patentanwalts in einer Kennzeichenstreitsache entstehenden

Kosten nach § 13 RVG einschließlich der notwendigen Auslagen des Pa-

tentanwalts zu erstatten sind. Diese Vorschrift ist auch auf die Kosten

einer vorprozessualen Abmahnung durch den PatAnw anzuwenden (Fezer

§ 14 Rn 535 mN; § 140 Rn 15; vgl auch die Komm bei § 140 Rn 15 ff).

§ 140 Abs 3 ist weit auszulegen. Wenn der Gläubiger zwar im Wesentli-

chen wettbewerbsrechtliche Ansprüche geltend macht, der Sachverhalt

aber auch unter kennzeichenrechtliche Anspruchsnormen zu subsumieren

ist (OLG Frankfurt Mitt 1992, 188; OLG Köln Mitt 1980, 138) oder die

Beantwortung kennzeichenrechtlicher Fragen jedenfalls von Bedeutung

ist, gilt ebenfalls die Kostenerstattung nach § 140 Abs 3 (KG GRUR 1968,

454; OLG Frankfurt Mitt 1975, 140; Mitt 1988, 37; Mitt 1991, 173; OLG

Düsseldorf Mitt 1972, 43; Fezer § 140 Rn 14).

Steht fest, dass ein markenrechtlicher Störer kein Abmahnschreiben erhal-

ten hat und liegt auch keine missbräuchliche Zugangsvereitelung der Ab-

mahnung vor, scheidet eine Erstattung entstandener Abmahnkosten wegen

einer versuchten Abmahnung aus (KG WRP 2013, 1061 f).

War die Abmahnung einem gerichtlichen Verfahren vorgeschaltet, stellt

sich die Frage, ob die Kosten, die für eine Abmahnung entstanden sind, zu

den Kosten des Rechtsstreit iSd § 91 ZPO zählen und im Kostenfestset-

zungsverfahren festgesetzt werden können (vgl nur Ekey in HK-WettbR

§ 12 Rn 53 mN). Nach der Rspr des BGH zählt die für die Abmahnung

entstehende Geschäftsgebühr nicht zu den Kosten des Rechtsstreits iSd

Page 53: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

15

§ 91 ZPO (BGH WRP 2006, 237 f – Geltendmachung der Abmahnkosten

mN). Sie sind somit auch nicht im Kostenfestsetzungsverfahren festset-

zungsfähig. Zwar sollen auch nach Auffassung des BGH zu den Prozess-

kosten nicht nur die durch die Einleitung und Führung eines Prozesses

ausgelösten Kosten, sondern auch diejenigen Kosten zählen, die der Vor-

bereitung eines konkret bevorstehenden Rechtsstreits dienen. Die Kosten

einer Abmahnung gehören aber nicht zu den einen Rechtsstreit unmittel-

bar vorbereitenden Kosten. Dies folgt nach Auffassung des BGH aus der

doppelten Funktion der Abmahnung, nämlich der Streitbeilegung ohne

Inanspruchnahme der Gerichte und es dem Schuldner zu verwehren, den

gerichtlich geltend gemachten Anspruch mit der Kostenfolge des § 93

ZPO anzuerkennen. Beiden Zwecken kommt nicht die Funktion zu, die

Klage vorzubereiten (BGH WRP 2006, 237 f – Geltendmachung der Ab-

mahnkosten m umf N).

Folgt der Abmahnung kein gerichtliches Verfahren, etwa weil der Schuld-

ner des markenrechtlichen Anspruchs sich strafbewehrt unterworfen hat,

kann dem abmahnenden Gläubiger nach ganz hM in der Rspr ein An-

spruch auf Ersatz der Abmahnkosten aus dem Gesichtspunkt der Ge-

schäftsführung ohne Auftrag gem §§ 683 S 1, 677, 670 BGB oder § 12

Abs 1 S. 2 UWG zustehen (BGH WRP 1994, 177, 179 – Finanzkaufpreis

„ohne Mehrkosten“; NJW 1992, 429, 431 – Abmahnkostenverjährung;

NJW 1991, 1229 – Zaunlasur; WRP 1984, 134 – Shop-In-The-Shop I;

NJW 1970, 243 – Fotowettbewerb; OLG Düsseldorf GRUR-RR 2007,

102 f – Peugeot-Tuning; OLG Karlsruhe NJW-RR 1996, 748; LG Berlin

WRP 1999, 1307 – SOAP; Fezer § 14 Rn 546; Ingerl/Rohnke Vor §§ 14–

19 Rn 150; Teplitzky Kap 41 Rn 84; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 54 f,

jeweils mN; aA Palandt/Sprau aaO § 683 Rn 6 unter Hinweis auf Bären-

fänger GRUR 2012, 461 ff, der zum Einen § 12 UWG verkennt und zum

Anderen, dass es sich hier um ein Einschreiten des Verletzten zugunsten

des Verletzers handelt, damit diesem ein kostspieliger Prozess erspart

wird).

§ 12 Abs 1 S. 2 UWG regelt dabei nur den Ersatz für die Kosten vorge-

richtlicher Abmahnungen. Die Vorschrift bietet keine Anspruchsgrundla-

Page 54: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

16

ge für Abmahnkosten, die erst nach Erlass einer entsprechenden einstwei-

ligen Verfügung anfallen etwa bei Abmahnungen nach Erlass einer sog

Schubladenverfügung (OLG Köln WRP 2007, 379 f – Abmahnung bei

Schubladenverfügung).

Erfolgt der Markenrechtsverstoß schuldhaft, kann der Gläubiger die Er-

stattung der Abmahnkosten auch aus dem Gesichtspunkt des Schadenser-

satzes verlangen (BGHZ 52, 393, 396 – Fotowettbewerb; BGH GRUR

1992, 176 f – Abmahnkostenverjährung; OLG Karlsruhe NJW-RR 1996,

748).

Für alle Anspruchsgrundlagen ist aber Voraussetzung, dass die vorpro-

zessuale Einschaltung des Rechts- oder Patentanwalts zum Zwecke der

Abmahnung erforderlich war. Im Bereich des Markenrechts ist dies zwar

die Regel; von Erforderlichkeit kann aber dann nicht mehr gesprochen

werden, wenn es in einer Routineangelegenheit um Serienabmahnungen

einer Vielzahl von Verletzern wegen gleichartiger Verstöße geht (OLG

Düsseldorf NJW-RR 2002, 122 ff – Rechtsanwaltsabmahnungen in Rou-

tinesachen). Ein derartiges Massengeschäft erfordert auch im MarkenR

nicht die Einschaltung eines Rechtsanwalts.

Abgesehen von der Begrenzung der Höhe der Abmahnkosten in § 140

Abs 3 sind strenge Maßstäbe an die Ermittlung der Höhe des Kostener-

stattungsanspruchs zu stellen. Der Gläubiger kann nur diejenigen Kosten

erstattet verlangen, die unbedingt notwendig waren, wobei auch auf die

Verhältnisse in der Sphäre des Abmahnenden abzustellen ist (OLG Karls-

ruhe NJW-RR 1996, 748 billigt dem Gläubiger einen Anspruch auf Erstat-

tung der Rechtsanwaltskosten der Abmahnung gegen den Gläubiger rich-

tigerweise auch für den Fall zu, dass der Gläubiger über eine eigene

Rechtsabteilung mit einem Volljuristen verfügt).

Einem Abmahnenden, der mit seiner Abmahnung die Löschung einer

Marke bei Löschungsreife wegen Nichtbenutzung der Marke erreichen

will, steht dagegen kein Erstattungsanspruch der Abmahnkosten zu, weil

es an einer rechtswidrigen Verletzungshandlung des Abgemahnten man-

Page 55: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

17

gelt (BGH GRUR 1980, 1074 – Aufwendungsersatz; OLG Stuttgart Mitt

1980, 178 f – Kostenerstattung I; Fezer § 14 Rn 543, 547 mN).

Wer einen anderen aus einem vor seiner Eintragung von Amts wegen auf

Schutzfähigkeit zu prüfenden Schutzrecht verwarnt, kann grds auch nicht

wegen schuldhaften Eingriffs in den eingerichteten und ausgeübten Ge-

werbebetrieb des Verwarnten schadensersatzpflichtig gemacht werden,

selbst wenn sich die Verwarnung wegen späterer Vernichtung des Schutz-

rechts nachträglich als unrichtig erweist (OLG Düsseldorf GRUR-RR

2002, 213 ff – Auslaufendstücke für Sanitärarmaturen).

Die zu erstattenden Rechtsanwaltskosten sind in ihrer Höhe durch das

RVG begrenzt und betragen regelmäßig eine 1,5 Geschäftsgebühr (OLG

Düsseldorf GRUR-RR 2007, 102 f – Peugeot-Tuning). Gemäß § 140

Abs 3 sind die Gebühren nach §§ 2, 13 RVG iVm dem Vergütungsver-

zeichnis einschließlich der notwendigen Auslagen des Patentanwalts zu

erstatten (vgl die Komm dort).

6. Die Pflicht des Abgemahnten gegenüber einer berechtigten Ab-

mahnung: Abgabe einer strafbewehrten Unterlassungserklärung

Den Schuldner einer berechtigten Abmahnung trifft zunächst eine Aufklä-

rungspflicht. Durch das rechtswidrige Verhalten des Schuldners entsteht

zwischen diesem und dem Gläubiger ein gesetzliches Schuldverhältnis,

welches durch die Abmahnung geprägt und gem § 242 BGB (Gesichts-

punkt von Treu und Glauben) bestimmt wird. Hieraus rührt die Pflicht,

den abmahnenden Gläubiger in angemessener Zeit und Form über den

relevanten Sachverhalt aufzuklären und ihn damit von der Einl sinnloser

Rechtsstreitigkeiten zu bewahren (Sosnitza in Piper/Ohly/Sosnitza UWG

§ 12 Rn 20 mN).

Erklärt der Schuldner, sich bei Versprechen einer angemessenen Vertrags-

strafe für jeden Fall des erstmaligen oder erneuten Verstoßes gegen die

Unterlassungsverpflichtung zu unterwerfen, kommt ein schuldrechtliches

Verhältnis zwischen Gläubiger und Schuldner gem § 241 Abs 2 BGB

zustande. Der Unterwerfungsvertrag begründet für den Schuldner die

Hauptpflicht, die in der Vereinbarung formulierte Handlung zukünftig zu

Page 56: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

18

unterlassen, wobei die Vertragsschließenden sich bei der Formulierung

der Unterlassungspflicht nicht an die konkrete Verletzungsform anlehnen

müssen, sondern auch weitergehende Unterlassungsansprüche statuieren

können (BGH WRP 1999, 544, 547 – Datenbankabgleich; GRUR 1992,

61, 62 f – Preisvergleichsliste; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 69 mN).

Die Abgabe einer strafbewehrten Unterlassungserklärung lässt die Wie-

derholungsgefahr für eine erneute Markenrechtsverletzung entfallen. Die

Unterlassungserklärung wird im Zweifel nicht eng auszulegen sein, weil

sie sich auf den Unterlassungsanspruch bezieht, der im Kern gleichartige

Verletzungshandlungen umfasst (BGH GRUR 2010, 167 ff Rn 22 mN).

An den Wegfall der Wiederholungsgefahr werden mit Recht strenge An-

forderungen gestellt. Eine durch ein angemessenes Vertragsstrafeverspre-

chen abgegebene Unterlassungserklärung muss, um die aufgrund einer

konkreten Verletzungshandlung zu vermutende Wiederholungsgefahr

auszuräumen, eindeutig und hinreichend bestimmt sein und den ernstli-

chen Willen des Schuldners erkennen lassen, die fragliche Handlung nicht

mehr zu begehen. Sie muss daher grds den bestehenden gesetzlichen Un-

terlassungsanspruch nach Inhalt und Umfang voll abdecken und dement-

sprechend uneingeschränkt, unwiderruflich, unbedingt und grds auch ohne

die Angabe eines Endtermins erfolgen (stRspr BGH NJW-RR 2002,

608 ff – Weit-vor-Winter-Schluss-Verkauf mN). Einschränkungen der

Unterlassungspflicht können im Einzelfall zulässig sein, dürfen aber die

Gefahr der Wiederholung der markenrechtswidrigen Handlung nicht be-

seitigen (BGH NJW-RR 2002, 608 ff – Weit-vor-Winter-Schluss-

Verkauf). Setzt der Verletzer nach Abgabe der strafbewehrten Unterlas-

sungserklärung die Schutzrechtsverletzungen fort, begründet er eine neue

Wiederholungsgefahr (BGH NJW-RR 1998, 1198 ff – GS Zeichen; OLG

Schleswig WRP 2002, 859 f).

Ein Unterwerfungsvertrag kommt nicht wirksam zustande, wenn die Ge-

schäftsgrundlage des Schuldners der Unterlassungserklärung entfallen ist

und dies für den Gläubiger beim Zugang der Erklärung auch ohne weite-

res erkennbar war (OLG Köln OLG-Report 2002, 153 f). Geschäftsgrund-

Page 57: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

19

lage des Unterwerfungsvertrages ist nämlich die Vorstellung respektive

die Erwartung insb des Schuldners, mit Abgabe der Unterlassungserklä-

rung werde die wettbewerbsrechtliche Auseinandersetzung beendet. Be-

treibt der Gläubiger indes parallel ein Verfahren auf Erlass einer einstwei-

ligen Verfügung, realisiert sich diese Vorstellung des Schuldners nicht.

Dessen Vertragserklärung ist daher der eingetretenen Situation entspr

anzupassen (OLG Köln OLG-Report 2002, 153 f).

Zwar dürfte die Abgabe der Unterlassungsverpflichtungserklärung nach

§ 780 BGB der Schriftform bedürfen, wenn sie nicht auf der Seite des

Schuldners ein Handelsgeschäfts ist (§ 350 HGB); sie soll aber gleichwohl

auch per Telefax, Fernschreiben oder E-Mail wirksam sein, wobei der

Gläubiger einen Anspruch besitzt, dass der Schuldner ihm diese noch

schriftlich bestätigt, weil es sonst an der Unterwerfungsbereitschaft man-

geln würde (BGH NJW 1990, 3147 f – Unterwerfung durch Fernschrei-

ben). Nach § 126 Abs 3 BGB dürfte die „elektronische Form“ als Ersatz

für die Schriftform jedenfalls unter Kaufleuten Anerkennung finden (hier-

zu Rossnagel NJW 2001, 1817, 1825 f; Müglich MMR 2000, 7, 10, 13).

Ein Unterwerfungsvertrag kommt auch dann zustande, wenn der Unterlas-

sungsschuldner eine ihm mit der Abmahnung übermittelte vorbereitete

Unterwerfungserklärung abändert, im Begleitschreiben ausführt, sie gehe

zu weit, er – der Schuldner – gehe davon aus, dass mit der Abänderung

die Abmahnung als erledigt angesehen werden könne – andernfalls würde

um Rückruf gebeten – und der Abmahnende die geänderte Fassung weder

zurückweist noch anderweitig zum Ausdruck bringt, dass sie ihm nicht

ausreiche (OLG Köln WRP 2000, 226 ff – Neuheiten der Créateurs).

Verstößt der Unterlassungsschuldner trotz Abschluss des Unterwerfungs-

vertrages mit dem Gläubiger gegen die Unterlassungspflicht, hat er die

Vertragsstrafe verwirkt. Darüber hinaus kann der Gläubiger dann von dem

Schuldner eine neue Unterlassungserklärung mit einem deutlichen höhe-

ren Vertragsstrafenversprechen fordern, um die erneut entstandene Wie-

derholungsgefahr auszuräumen (BGH NJW-RR 1990, 561 – Abruf-

Page 58: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

20

Coupon). Weiterhin stehen dem Gläubiger alle rechtlichen Möglichkeiten

offen, wenn er sich nicht auf eine erneute Abmahnung einlassen will.

Weigert sich der Gläubiger des markenrechtlichen Anspruches ohne

Grund, die mit einer Vertragsstrafe verbundene Unterlassungsverpflich-

tungserklärung des Schuldners anzunehmen, so ist die für eine begründete

Unterlassungsklage notwendige Wiederholungsgefahr entfallen (BGH

WRP 1983, 264 – wiederholte Unterwerfung I).

7. Die unberechtigte Abmahnung

Eine Abmahnung soll immer dann unbeachtlich sein, wenn dem Abmah-

nenden kein durchsetzbarer Unterlassungsanspruch zusteht (Deutsch WRP

1999, 25).

Sie ist auch dann unwirksam, wenn sie die an eine Abmahnung zu stellen-

den Mindestanforderungen nicht erfüllt. So muss in ihr deutlich zum Aus-

druck gebracht werden, welches konkrete Verhalten beanstandet wird

(OLG Stuttgart NJW-WettbR 1996, 281 f – Zahnärztliches Abrechnungs-

büro mN).

Der Inhaber einer eingetragenen Marke kann bei einer Verwarnung aus

diesem Schutzrecht grds davon ausgehen, dass dem Bestand des Rechts

keine absoluten Eintragungshindernisse entgegenstehen, wie sie das Deut-

sche Patent- und Markenamt vor der Eintragung zu prüfen hat. Deshalb

mangelt es in diesem Fall an einer Grundlage für die Erstattung von Ab-

mahnkosten, selbst wenn später die Klagemarken wegen Nichtigkeit nach

§§ 50 Abs 1, 8 Abs 2 Nr 1 gelöscht worden sind (BGH WRP 2006, 468 ff

– Verwarnung aus Kennzeichenrecht II), es sei denn, den Markenrechts-

inhaber trifft ein Verstoß gegen Treu und Glauben (§ 242 BGB).

Unberechtigte Abmahnungen können uU eine vorsätzliche sittenwidrige

Schädigung nach § 826 BGB, einen Eingriff in den eingerichteten und

ausgeübten Gewerbebetrieb nach § 823 Abs 1 BGB (BGH GRUR 2011,

152 ff Rn 67 – Kinderhochstühle im Internet; GRUR 2005, 882 ff – Unbe-

rechtigte Schutzrechtsverwarnung) und einen Verstoß gegen § 3 UWG

verwirklichen und dadurch entspr Unterlassungsansprüche sowie Scha-

densersatzansprüche, die auch auf die Erstattung der außergerichtlichen

Page 59: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

21

Kosten des zu Unrecht Abgemahnten gerichtet sind, auslösen (str statt

aller Büscher in Fezer UWG, § 12 Rn 42 mN).

Die Anwendung von § 3 UWG oder der allg deliktsrechtlichen An-

spruchsnormen setzt aber regelmäßig voraus, dass in der Person des zu

Unrecht Abmahnenden auch die jeweiligen subjektiven Tatbestands-

merkmale erfüllt sind (OLG Hamburg NJW-RR 1999, 1060, 1063 – Bild

Dir keine Meinung). Aus diesem Grund stößt die Annahme einer Haftung

des Abmahnenden gegenüber dem zu Unrecht Abgemahnten auf enge

Grenzen, da idR der zu Unrecht Abmahnende von der Richtigkeit seines

Tuns überzeugt sein dürfte (BGH GRUR 2011, 152 ff Rn 62 – Kinder-

hochstühle im Internet; Teplitzky Kap 41 Rn 76 aE; Ekey in HK-WettbR

§ 12 Rn 87; aA Kunoth WRP 2000, 1074, 1077, jeweils mN).

Bes Bedeutung kommt einem speziellen Fall der unberechtigten Schutz-

rechtsverwarnung zu. Dabei geht es darum, dass der unzulässigerweise

Verwarnte angesichts des Schadens, der ihm bei einer vermuteten Schutz-

rechtsverletzung drohen würde, zeitweise die an ihn gerichtete Unterlas-

sungsaufforderung beachtet und deshalb Umsatz- und Gewinneinbußen

hinnehmen muss. Der BGH stellt hierbei den Grundsatz auf, dass bei einer

auf ein ungeprüftes Schutzrecht gestützten Verwarnung von dem Verwar-

ner ein höheres Maß an Nachprüfung bzgl dessen Rechtsbeständigkeit

verlangt werden müsse als bei einem Vorgehen aus geprüften Schutzrech-

ten (BGH NJW-RR 1998, 331 ff – Chinaerde; einschränkend OLG Ham-

burg GRUR-RR 2002, 145 ff – Cat Stevens II, danach soll der Abmah-

nende bei ungeprüften Schutzrechten nicht verpflichtet sein, den Bestand

seines Rechtes vor der Abmahnung zunächst gerichtlich überprüfen zu

lassen, selbst wenn ein diesbezüglicher Rechtstreit anhängig ist). Unbe-

rechtigte Schutzrechtsverwarnungen können den Tatbestand eines Ein-

griffs in den Gewerbebetrieb erfüllen (BGH NJW-RR 1998, 331 ff – Chi-

naerde; NJW 1963, 531 – Kindernähmaschinen; OLG Düsseldorf GRUR-

RR 2002, 213 ff – Auslaufendstücke für Sanitärarmaturen).

Ein Anspruch des zu Unrecht Abgemahnten auf Erstattung seiner Kosten

aus dem Gesichtspunkt der GoA kommt dagegen nicht in Betracht, weil

Page 60: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

22

der Abgemahnte bei der Wahrung seiner Rechte ausschließlich eigene

Interessen realisiert (OLG Hamburg GRUR 1983, 200).

Dem zu Unrecht Abgemahnten steht offen, sich im Wege der Gegenab-

mahnung und wenn diese fruchtlos bleibt einer negativen Feststellungs-

klage gegen den rechtswidrig Abmahnenden zu verteidigen.

Dabei kann der zu Unrecht Abgemahnte sogar ohne vorher gegebene Ge-

genabmahnung bei dem Gericht, das für die Leistungsklage zuständig

wäre, negative Feststellungsklage ohne vorherige Abmahnung des Angrei-

fers zur Abwendung des Kostennachteils gem § 93 ZPO erheben (BGH

NJW 1995, 715 f – Kosten bei unberechtigter Abmahnung; Deutsch WRP

1999, 25, 27; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 91).

Etwas anderes kommt nur in Betracht, wenn der Abmahnende offensicht-

lich von falschen Voraussetzungen ausgeht und damit zu rechnen ist, dass

er seinen vermeintlichen Anspruch nicht mehr verfolgen wird, wenn er

hierüber aufgeklärt wird oder wenn seit der Abmahnung ein längerer

Zeitraum verstrichen ist und der Abmahnende in diesem entgegen seiner

Androhung keine gerichtlichen Schritte eingeleitet hat (BGH WRP 2004,

1032 ff – Gegenabmahnung).

Schließlich kommt noch für den Fall, dass der zu Unrecht Abmahnende

wusste, dass er seine Wettbewerber zu Unrecht mit einer Abmahnung

überzogen hat, die Verteidigung unter Berufung auf § 4 Nr 10 UWG unter

dem Gesichtspunkt der Wettbewerbsbehinderung in Betracht (OLG Dres-

den NJW-WettbR 1999, 49 f – erzgebirgische Volkskunst I mN).

III

Die sogenannte Berechtigungsanfrage

Ist der Markenrechtsinhaber sich seines Rechtes nicht sicher oder verfügt

er nicht über genügend Informationen darüber, ob der Benutzer seines

Zeichens eigene, stärkere Rechte an diesem als er selbst besitzt, etwa weil

die Voraussetzungen einer prioritätsälteren Benutzungsmarke vorliegen

könnten, kommt die Erhebung einer sog Berechtigungsanfrage in Be-

tracht. Danach wendet sich der Markenrechtsinhaber an den mutmaßli-

chen Markenrechtsverletzer und fordert ihn auf, die Voraussetzungen

Page 61: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

23

seines Rechts darzulegen. Damit geht der Markenrechtsinhaber nicht das

Risiko einer möglichen unberechtigten Schutzrechtsverwarnung ein.

Ein Schreiben, in dem lediglich eine Anfrage enthalten ist, inwieweit der

Adressat sich für berechtigt hält, ein Schutzrecht ohne Erlaubnis zu benut-

zen, stellt selbst dann noch eine Berechtigungsanfrage dar, wenn am Ende

des Schreibens um Stellungnahme innerhalb einer kurzen Frist gebeten

wird und im Falle einer fehlenden Reaktion und keiner fristgerechten Stel-

lungnahme erklärt wird, man behalte sich gerichtliche Schritte vor. Ent-

scheidend soll hierbei für die Unterscheidung zu einer Abmahnung sein,

dass nicht dargelegt wird, welcher Art diese Schritte seien und worauf bei

Gericht ein eventueller Antrag gerichtet werden soll (OLG Düsseldorf,

Urteil v. 29.3.2012, I-2 U 1/12 – juris).

Auf diese Berechtigungsanfrage hin darf der wegen einer Markenverlet-

zung in Anspruch Genommene eine gegenteilige Rechts- oder Tatsachen-

auffassung äußern. Erst in diesem Fall hat der Markenrechtsinhaber den

Markenrechtsverletzer förmlich abzumahnen (OLG Hamm, Urteil v.

30.8.2012 – 4 U 59/12, I-4 U 59/12, juris). Unterlässt er die Abmahnung,

bleibt dem daraufhin gerichtlich in Anspruch Genommenen das Recht

gem § 93 ZPO, den Anspruch anzuerkennen. Denn der Austausch von

unterschiedlichen Rechtsansichten macht eine vorherige Abmahnung

nicht schon wegen einer möglichen Erfolglosigkeit entbehrlich (OLG

Hamburg MarkenR 2006, 117 f).

Auch die Übersendung der Kopie einer Berechtigungsanfrage an ein Part-

nerunternehmen des Wettbewerbers stellt keine Abmahnung des Drittun-

ternehmens dar. Wenn nämlich ein Schreiben lediglich eine Berechti-

gungsanfrage und keine Abmahnung ist, ändert sich durch die Versendung

einer Kopie an ein Partnerunternehmen hieran nichts (OLG Düsseldorf,

Urteil v. 29.3.2012, I-2 U 1/12 – juris). Eine an einen Abnehmer eines

Konkurrenten gerichtete Berechtigungsanfrage kann eine irreführende

Werbung nach § 5 UWG sein, wenn sie jedenfalls zum Teil unrichtige

oder unvollständige Angaben enthält (OLG Karlsruhe, GRUR-RR 2008,

197 f – irreführende Berechtigungsanfrage)

Page 62: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

24

IV

Die markenrechtliche einstweilige Verfügung

1. Bedeutung der einstweiligen Verfügung im Markenrecht

Ähnlich wie im Wettbewerbsrecht ist das Institut der einstweiligen Verfü-

gung auch im MarkenR als Mittel des vorläufigen Rechtsschutzes von

überragender Bedeutung (Hacker in Ströbele/Hacker, § 14 Rn 425 f; vgl

zur wettbewerbsrechtlichen einstweiligen Verfügung die Komm von § 12

UWG Köhler in Hefermehl/Köhler, UWG, § 12 Rn 3.1 ff,; Büscher in

Fezer, UWG, § 12 Rn 1 ff; Brüning in Harte-Bavendamm/Henning Bo-

dewig, UWG, Vor § 12 Rn 1 ff; Ekey in HK-WettbR Vor § 12 Rn 1 ff

sowie Teplitzky Wettbewerbsrechtliche Ansprüche und Verfahren, jew.

mN). Einstweilige Verfügungen nach §§ 935, 940 ZPO dienen zunächst

der Sicherung von markenrechtlichen Unterlassungsansprüchen.

Nach § 19 Abs 3 kann der Richter weiterhin in Fällen offensichtlicher

Rechtsverletzung die Verpflichtung zur Erteilung der Auskunft im Wege

der einstweiligen Verfügung gem den Vorschriften der ZPO anordnen

(vgl die Komm § 19 Rn 43 ff).

§ 19a Abs 3 gibt dem markenrechtlichen Gläubiger die Möglichkeit, die in

§ 19a Abs 1 enthaltene Verpflichtung zur Vorlage einer Urkunde oder zur

Duldung der Besichtigung einer Sache auch im Wege der einstweiligen

Verfügung durchzusetzen.

§ 19b Abs 1 regelt die Voraussetzungen, unter denen auch zur Sicherung

von Schadensersatzansprüchen der Verletzer auf Vorlage von Bank-, Fi-

nanz- oder Handelsunterlagen oder einem geeigneten Zugang zu den ent-

sprechenden Unterlagen in Anspruch genommen werden kann. Nach

§ 19b Abs 3 kann diese Verpflichtung ebenfalls im Wege der einstweili-

gen Verfügung durchgesetzt werden.

Darüber hinaus kommt das Institut der einstweiligen Verfügung zur Si-

cherung des Vernichtungsanspruchs gem § 18, des Übertragungsanspru-

ches gegen Agenten oder Vertreter gem § 17 und bei der Durchsetzung

von Unterlassungsansprüchen in Betracht.

Page 63: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

25

Aus § 18 Abs 3 folgt, dass der Beseitigungsanspruch auch als vorläufige

Maßnahme im Wege der einstweiligen Verfügung geltend gemacht wer-

den kann, wenn die Interessen im Einzelfall das Schutzbedürfnis des

Gläubigers vorrangig erscheinen lässt (für den wettbewerbsrechtlichen

Beseitigungsanspruch OLG Hamburg NJW-RR 1996, 1449, 1451 – Pati-

enteninformation; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 101).

Es ist grds dem Antragsteller überlassen, welchen prozessualen Weg er

einschlägt. Deshalb wird auch der Antrag auf Erlass einer einstweiligen

Verfügung nicht dadurch unbegründet, dass der Antragsteller zeitgleich

oder schon zuvor eine Klage einreicht oder eingereicht hat (BGH WRP

1968, 15 ff – Jägermeister; aA OLG Karlsruhe WRP 2001, 425 f – Mo-

dulgeneratoren, es sei denn, es lägen neue Umstände vor, die eine alsbal-

dige Regelung bis zum Abschluss des Hauptsacheverfahrens dringend

erforderlich machen).

Der Antragsteller muss über das notwendige Rechtsschutzbedürfnis ver-

fügen, dh, ein berechtigtes Interesse daran haben, zur Erreichung des be-

gehrten Rechtsschutzes gerichtliche Hilfe in Anspruch zu nehmen (BGH

NJW-RR 1989, 263; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 108). Daran soll es

mangeln, wenn der Antragsteller bereits im Besitz eines nicht rechtskräf-

tigen aber endgültigen Titels ist (OLG Karlsruhe NJW-RR 1996, 960; aA

OLG Hamm NJW-RR 1990, 1536 jeweils mN).

Dagegen liegt das Rechtsschutzbedürfnis für eine weitere einstweilige

Verfügung vor, wenn aus Sicht des Gläubigers die ernsthafte Befürchtung

besteht, die bereits titulierte Unterlassungsverpflichtung erfasse nicht das

angegriffene Verhalten des Schuldners (OLG Frankfurt NJW-WettbR

1997, 59).

Das Institut der einstweiligen Verfügung, wie es sich im Markenrecht

entwickelt hat, entspricht den in Art 9 DurchsetzungsRL und Art 50

TRIPS-Übereinkunft normierten Vorgaben (Hacker in Ströbele/Hacker,

§ 14 Rn 425).

Die markenrechtliche einstweilige Verfügung birgt allerdings auch für

beide Parteien nicht unerhebliche Risiken: Für den Antragsgegner die

Page 64: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

26

Gefahr, im Eilverfahren mit einem Verbot überzogen zu werden, welches

im Einzelfall sogar existenzgefährdende Auswirkungen mit sich bringen

kann, und für den Antragsteller die Gefahr, zunächst dem Antragsgegner

das beanstandete Verhalten verboten zu haben, später aber nach § 945

ZPO diesem zum Schadensersatz verpflichtet zu sein, wenn sich nach

erfolgreichen Rechtsmitteln des Antragsgegners herausgestellt hat, dass

die beantragte einstweilige Verfügung nicht hätte ergehen dürfen.

Weitere Probleme bereitet die uneinheitliche Rspr der OLG, da es wegen

der Nichtzulassung der Revision gegen die Berufungsentscheidungen in

einstweiligen Verfügungssachen nach § 545 Abs 2 S 1 ZPO keine

BGHRspr gibt.

2. Verfügungsanspruch

Neben dem Verfügungsgrund bedarf der Antragsteller, der den Erlass

einer einstweiligen Verfügung begehrt, eines Verfügungsanspruchs.

Damit er überhaupt im Wege der einstweiligen Verfügung gesichert wer-

den kann, muss er geeignet sein, eine vorläufige Regelung oder Befriedi-

gung zu erfahren.

Streitgegenstand des Verfügungsverfahrens ist die vorläufige Anspruchs-

sicherung und nicht der Anspruch selbst.

IÜ müssen die auch für die Erhebung einer Klage notwendigen Voraus-

setzungen eines markenrechtlichen Anspruchs im Verfahren auf Erlass

einer einstweiligen Verfügung vorgetragen und glaubhaft gemacht wer-

den.

Das erkennende Gericht bestimmt nach freiem Ermessen gem § 938 Abs 1

ZPO, welche Anordnungen zur Erreichung des von dem Antragsteller

verfolgten Zweckes erforderlich sind. Dies führt dazu, dass die Anforde-

rungen, die an die Formulierung des Antrages zu stellen sind, nicht so

hoch sind wie im Hauptsacheverfahren (Köhler in Bornkamm/Köhler

UWG § 12 Rn 3.30 mN).

Page 65: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

27

Der Richter darf sich allerdings nur innerhalb des Rahmens des vom An-

tragsteller formulierten Antrages halten (Vollkommer in Zöller ZPO, § 938

Rn 1, 30. Aufl).

Gem. §§ 936, 920, 78 Abs 3 ZPO darf der Antrag auf Erlass einer einst-

weiligen Verfügung auch durch den Antragsteller selbst ohne Anwalt

gestellt werden. Er kann noch nach mündlicher Verhandlung ohne Zu-

stimmung des Antragsgegners zurückgenommen werden. Eine bereits

erlassene einstweilige Verfügung entfaltet im Falle der Antragsrücknahme

keine Wirkung mehr. Nach § 269 Abs 3 S 2 ZPO ist der Antragsteller in

diesem Fall verpflichtet, die Kosten des Rechtsstreits zu tragen, soweit

nicht bereits rechtskräftig über sie erkannt ist oder sie dem Antragsgegner

aus anderen Gründen aufzuerlegen sind.

Der Verfügungsanspruch kann sich nicht nur auf ein Unterlassungsgebot

sondern auch auf eine Sequestration nach § 938 Abs 2 ZPO beziehen.

Wie auch im Hauptsacheverfahren gehört zur Begründetheit eines Antra-

ges auf Erlass einer einstweiligen Verfügung als Teil des Verfügungsan-

spruchs, dass dem Gläubiger die erstmalige oder wiederholte Rechtsver-

letzung droht.

3. Verfügungsgrund

a) Anwendung von § 12 Abs 2 UWG auch auf markenrechtliche

Unterlassungsansprüche

Nach §§ 935, 940 ZPO bedarf es als Voraussetzung für den Erlass einer

einstweiligen Verfügung der Dringlichkeit, dass der Anspruch im Wege

der einstweiligen Verfügung gesichert wird.

§ 12 Abs 2 UWG erlaubt zur Sicherung der im UWG bezeichneten An-

sprüche auf Unterlassung einstweilige Verfügungen selbst dann, wenn die

in den §§ 935, 940 ZPO bezeichneten Voraussetzungen nicht zutreffen, es

also insb an der Dringlichkeit mangelt.

Nach der früher herrschenden und heute noch stark vertretenen Meinung

in Rspr und Lit soll § 12 Abs 2 UWG direkt oder analog auch auf marken-

rechtliche Unterlassungsansprüche Anwendung finden (OLG Hamburg

GRUR-RR 2002, 226 ff – berlin location; OLG Nürnberg WRP 2002,

Page 66: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

28

345 ff – NIKE-Transit; OLG Köln NJW-WettbR 2000, 115 ff – Blitzge-

richte; OLG Dresden NJW-WettbR 1999, 133 ff – cyberspace.de; OLG

Stuttgart WRP 1997, 118 ff – Basics; KG MarkenR 2008, 219; NJW-

WettbR 1999, 293; OLG Hamburg GRUR 2002, 450 ff – QuickNick;

WRP 1997, 106 ff – Gucci; OLG Rostock NJWE-WettbR 2000, 161 f –

mueritz-online; OLG Frankfurt WRP 2002, 1457 – Dringlichkeit im Mar-

kenrechtstreit; OLG Hamm, K&R 2000, 90; Fezer § 14 Rn 550; In-

gerl/Rohnke Vor §§ 14–19 Rn 94; Hacker in Ströbele/Hacker, § 14

Rn 246; Köhler in Hefermehl/Köhler/Bornkamm, § 12 Rn 3.14; Büscher

in Fezer, § 12 Rn 56; Traub in Pastor/Ahrens, § 49 Rn 44; Sosnitza in

Piper/Ohly/Sosnitza UWG § 12 Rn 113; Ekey in HK-WettbR § 12

Rn 106; Schweyer in v Schultz, § 14 Rn 286; aA OLG Hamburg WRP

2010, 953; OLG München GRUR 2007, 174 –Wettenvermittlung; OLG

Düsseldorf GRUR-RR 2002, 212 ff – Top Ticket; OLG Frankfurt WRP

2002, 1457; Köhler in Bornkamm/Köhler UWG § 12 Rn 3.14; Teplitzky

54. Kap Rn 20 ff; ders WRP 2005, 654 ff; FS für Tilmann, S 913, 919;

mit erheblichen Argumenten; differenzierend ders WRP 2000, 1046 ff,

jeweils mit umfangreichen Nachweisen; offen gelassen OLG Köln Mar-

kenR 2003, 158 – Weinbrandpraline; OLG Köln WRP 2003, 1008 f; Ret-

zer in Harte-Bavendamm/Henning-Bodewig, UWG, § 12 Rn 336 f). Die

gegen die hM vorgebrachten Argumente vermögen, soweit sie sich auf

das Verbot einer Analogie beziehen, weil der Gesetzgeber in Kenntnis

von vorher bestehenden Meinungsstreitigkeiten keine § 12 UWG glei-

chende Vorschrift ins MarkenG übernommen habe und eine Regelungslü-

cke fehle, nicht zu überzeugen. Denn die Argumentation mit der Entste-

hungsgeschichte eines Gesetzes ist vor allem für die Ermittlung des Ge-

setzeszweckes von Bedeutung (BGHZ 62, 340 ff), wohingegen die sich

am Gesetzeszweck orientierende und hier maßgebliche teleologische Aus-

legung mit Recht zu der Auffassung gelangt, die Durchsetzung von Unter-

lassungsansprüchen im MarkenR, denen auch ein wettbewerbsrechtliches

Gepräge nicht abgesprochen werden kann, erfordere die Annahme einer

vermuteten aber widerlegbaren Eilbedürftigkeit (auch Traub WRP 2000,

1046 weist auf diesen Gesichtspunkt hin).

Page 67: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

29

Teplitzky und den anderen Gegnern der von ihnen so bezeichneten (noch)

hM ist zwar zuzugeben, dass dort, wo der Gesetzgeber einer Rechtsnorm

einen nur begrenzten Anwendungsbereich zugebilligt hat, sich die Erwei-

terung des begrenzten Anwendungsbereiches im Wege analoger Anwen-

dung verbietet. Somit kann als Kontrollfrage formuliert werden, ob der

Gesetzgeber im Bewusstsein einer Lücke im Gesetz eine erweiterte For-

mulierung von § 12 Abs 2 UWG vorgenommen hätte.

Der Gesetzgeber wollte ersichtlich durch die Schaffung des Markengeset-

zes in Bezug auf den einstweiligen Rechtsschutz keine Veränderung der

seinerzeitigen Rechtslage. Insoweit sollte es bei der Praxis der Rspr blei-

ben, Ansprüche aus § 16 UWG aF und dem WZG als nunmehr im Mar-

kenG kodifizierte Rechte durch einstweilige Verfügungen – jedenfalls was

die Unterlassungsansprüche angeht – zu sichern (vgl zur Anwendung für

warenzeichenrechtliche Unterlassungsansprüche nur Schultz-Süchting in

Jakobs/Lindscher/Teplitzky UWG, § 25 aF Rn 347, 1993, und Spätgens in

Gloy/Loschelder, Handbuch des Wettbewerbsrechts, § 94 Rn 4, 2. Aufl).

Wenn die Rspr § 12 Abs 2 UWG nicht mehr analog anwenden würde und

auch – was im Ergebnis auf das gleiche hinauslaufen dürfte – im Einzel-

fall eine besondere Dringlichkeit nach den §§ 935 und 940 ZPO verneinen

würde, wäre aufgrund der Neufassung des MarkenG und der damit ver-

bundenen Änderung des UWG – Wegfall des § 16 UWG aF – eine vom

Gesetzgeber nicht gewünschte Veränderung der Rechtslage, weil Ver-

schlechterung der Position des markenrechtlichen Gläubigers eingetreten.

Der Gesetzgeber ging offensichtlich davon aus, dass § 25 UWG aF und

§ 12 Abs 2 UWG in traditioneller Weise entsprechend auf markenrechtli-

che Unterlassungsansprüche anzuwenden sind (Spätgens ebenda). Auch

Retzer weist zutreffend darauf hin, dass es, von den Ausführungen im

Zusammenhang mit der Einführung der Regelungen zur Drittauskunft

abgesehen, keine greifbaren Anhaltspunkte dafür gibt, im Rahmen der

Neuregelungen zum Kennzeichenrecht habe sich der Gesetzgeber gewollt

gegen die entspr Anwendung der Dringlichkeitsvermutung auf bis 1995 in

Page 68: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

30

§ 16 UWG aF geregelten Sachverhalte aussprechen wollen (Retzer in

Harte-Bavendamm/Henning-Bodewig, UWG, § 12 Rn 337).

Weiterhin bedarf es für die Annahme einer Analogie, dass der Regelungs-

gehalt von § 12 Abs 2 UWG auch für den hier zu beurteilenden Fall nach

Sinn und Zweck des Gesetzes eine adäquate Lösung anbietet. Hieraus

erfolgt das Erfordernis der Sachgerechtheit. Die analoge Anwendung darf

also nur erfolgen, wenn das Regelungsziel von § 12 Abs 2 UWG auch die

Berücksichtigung der dann durch eine analoge Anwendung einbezogenen

Sachverhalte der markenrechtlichen Unterlassungsansprüche legitimiert

(vgl allg zum Problem der Analogie von Gesetzen nur Larenz Methoden-

lehre der Rechtswissenschaft, 5. Aufl 1983, S 354 ff, und beispielsweise

zum Problem der analogen Anwendung von § 179 Abs 2 BGB Ekey DStR

2007, 87 f).

Die analoge Anwendung von § 12 Abs 2 UWG ist auf markenrechtliche

Unterlassungsansprüche auch sachgerecht. Aufgrund der von jeder Mar-

kenverletzung ausgehenden Gefährdung für die geschützte Marke muss

nämlich ein berechtigtes Interesse des Markeninhabers, weitere Verlet-

zungshandlungen im Wege des einstweiligen Rechtsschutzes alsbald zu

unterbinden, regelmäßig bejaht werden (so zB OLG Frankfurt WRP 2002,

1457 – Dringlichkeit im Markenrechtstreit, und OLG München GRUR

2007, 174 – Wettenvermittlung, obwohl diese Gerichte § 25 UWG im

Markenrechtstreit analog gerade nicht anwenden wollen, und letztlich

auch Teplitzky, wonach „meist“ auch bei markenrechtlichen Unterlas-

sungsansprüchen keine hohen Anforderungen an die Glaubhaftmachung

der Dringlichkeit zu stellen seien (Teplitzky Kap 54 Rn 20 f mN).

b) Widerlegung der Eilbedürftigkeit

Die nach § 12 UWG nur zu vermutende Dringlichkeit kann durch den

Antragsteller selbst oder durch den Antragsgegner widerlegt werden

(Teplitzky Kap 54 Rn 18).

Der Antragsteller kann das für jeden Einzelfall von Amts wegen zu prü-

fende Tatbestandsmerkmal der Dringlichkeit selbst widerlegen, wenn er

etwa zuviel Zeit zwischen Kenntnis des Wettbewerbsverstoßes und der

Page 69: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

31

Antragseinreichung verstreichen lässt (OLG Hamburg GRUR 2002, 277;

OLG Stuttgart WRP 1976, 54).

Nur als unbefriedigend kann die Uneinheitlichkeit der Rspr der Oberlan-

desgerichte bei der Beantwortung der Frage bezeichnet werden, in wel-

chen Fällen der Antragsteller seine Dringlichkeit selbst widerlegt hat.

Zwar soll jeweils auf die Verhältnisse des Einzelfalls abzustellen sein und

deshalb eine schematische Beurteilung ausscheiden (OLG Köln GRUR

1993, 567 ff). Andererseits geht die Rspr in den einzelnen OLG-Bezirken

gleichwohl häufig schematisch von bestimmten Zeiträumen zwischen

Kenntniserlangung des Wettbewerbsverstoßes und Einreichung des An-

trages auf Erlass einer einstweiligen Verfügung durch den Antragsteller

aus, nach deren Verstreichenlassen durch den Antragsteller dann die

Selbstwiderlegung der Dringlichkeit bejaht wird (Ekey in HK-WettbR

§ 12 Rn 125).

Als kritische Obergrenze wird ein Zeitraum zwischen einem und sechs

Monaten des Abwartens gesehen (ein Abwarten von fünf Monaten OLG

Stuttgart WRP 1981, 668 ff; von zwei bis drei Monaten OLG Koblenz

GRUR 1978, 718 ff; OLG Hamm WRP 1981, 224 f; ein Abwarten von

sechs Wochen OLG Frankfurt WRP 2007, 675 LS; OLG Köln WRP

1978, 556 f; von fünf Wochen OLG München GRUR 1976, 150 f; WRP

1971, 533 und von etwas mehr als vier Wochen oder einem Monat OLG

München WM 1990, 2055; WRP 1983, 643; 1981, 49 f; vgl auch die

Nachweise bei Retzer in Harte-Bavendamm/Henning-Bodewig, UWG

Anh 2 zu § 12, u Köhler in Hefermehl/Köhler/Bornkamm, UWG § 12

Rn 3.15).

Ein Zuwarten von mehr als einem Monat ohne triftige Gründe, wie zB bes

Schwierigkeit bei Beschaffung von notwendigen Mitteln zur Glaubhaft-

machung und dergleichen dürfte ebenso wie im Wettbewerbsrecht auch

im MarkenR idR die Dringlichkeit nach § 12 UWG widerlegen (ähnlich

Spätgens in Gloy/Loschelder Handbuch des Wettbewerbsrechts, § 96

Rn 40 f, 2. Aufl; aA Köhler in Hefermehl/Köhler/Bornkamm, UWG § 12

Rn 3.15, der eine Regelfrist nur von deutlich unter 6 Monaten [Verjäh-

Page 70: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

32

rungsfrist nach § 11 UWG] fordert, u Teplitzky Kap 54 Rn 25 ff, krit

überhaupt ggü Regelfristen m umfangreichen N).

Der Antragsteller eines Eilantrages, der die Beschwerde gegen die Zu-

rückweisung seines Antrages auf Erlass einer einstweiligen Verfügung

nach Anhörung des Gegners vor dem Berufungsgericht wegen befürchte-

ter Aussichtslosigkeit zurücknimmt, verliert den Verfügungsgrund für die

erneute Verfolgung desselben Antrages vor einem anderen Gericht (OLG

Frankfurt WRP 2001, 716 f). Abgesehen davon, dass es in diesem Fall

dem Antragsgegner nicht zuzumuten ist, erneut vor einem anderen Gericht

gegen den Erlass einer Eilentscheidung zu kämpfen, führt die hier vertre-

tene Auffassung, wonach das Verstreichenlassen einer Frist von einem

Monat idR die Dringlichkeit selbst widerlegt, zu einer höheren Rechtssi-

cherheit,weil idR diese Frist bereits abgelaufen sein wird.

Dagegen steht die erneute Einreichung eines Eilantrages nach Rücknahme

eines ersten Antrages bei einem anderen Gericht nicht gegen die nach § 12

UWG zu vermutende Dringlichkeit, wenn sich innerhalb des Zeitkorridors

von einem Monat bewegt wird, das erste Gericht zu Unrecht den Antrag

ablehnte und der Schuldner nicht unzumutbar durch das Vorgehen des

Gläubigers beeinträchtigt wird (OLG Hamburg GRUR-RR 2002, 226 ff –

berlin location).

Der Verfügungsgrund für den Erlass einer einstweiligen Verfügung fehlt

regelmäßig, wenn der Antragsteller durch sein Prozessverhalten die Ver-

mutung der Dringlichkeit widerlegt. So wenn der Antragsteller vor Erlass

einer einstweiligen Verfügung wegen eines Versehens seiner Prozessbe-

vollmächtigten Versäumnisurteil gegen sich ergehen ließ (OLG Hamm

GRUR 2007, 173 f – interoptik.de).

Eine allgemeine Beobachtungspflicht des Marktes auf Markenverletzun-

gen kann dem Gesetz nicht entnommen werden. Andererseits kommt

durchaus eine gewisse Beobachtungslast, gegen die verfügungsgrund-

schädlich verstoßen werden kann, in Betracht (vgl. hierzu nur Teplitzky

Kap 54 Rn 29 mN).

Page 71: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

33

Immer müssen die Besonderheiten des Einzelfalls berücksichtigt werden

(OLG Düsseldorf NJW-WettbR 1997, 21 ff; Teplitzky Kap 54 Rn 29;

Traub GRUR 1996, 707 ff). Die Ausschöpfung von Rechtsmittelfristen,

die Stellung eines Hilfsantrages in der mündlichen Verhandlung, der nach

Auffassung des erkennenden Gerichts eine Vertagung von zwei Wochen

erforderlich macht, oder intensive Bemühungen des Gläubigers, iRv

fünfmonatigen Vergleichsverhandlungen mit dem ihm wirtschaftlich über-

legen scheinenden Schuldner eine vergleichsweise Regelung zu erzielen,

wobei der Schuldner den Gläubiger hierzu ermutigt hatte (OLG Bremen

NJW-RR 1991, 44), führen nicht zu einer Selbstwiderlegung der Eilbe-

dürftigkeit (vgl hierzu auch Spätgens in Gloy/Loschelder Handbuch des

Wettbewerbsrechts, § 96 Rn 41; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 127–136

mN).

Für den Antragsgegner bietet es sich in diesem Zusammenhang an, im

Einzelnen vorzutragen, wie viel Zeit der Antragsteller zwischen Kennt-

niserlangung der ersten behaupteten Markenrechtsverletzung und dem

Einreichen des Antrages auf Erlass einer einstweiligen Verfügung hat

verstreichen lassen, um daraus auf eine Selbstwiderlegung der Dringlich-

keit zu schließen.

In einem Unternehmen, bei dem die Auswertung überregionaler Zeitun-

gen und Zeitschriften einer hierfür eigens eingerichteten Stelle zugeordnet

ist, soll es für die Frage des Zeitpunkts der Kenntniserlangung darauf an-

kommen, wann der zuständige Mitarbeiter hierauf gestoßen ist (OLG

Köln NJW-RR 1999, 694 ff).

Bei einer massiven werblichen Gestaltung auf der Titelseite einer Zeit-

schrift, die es dem Betrachter letztlich unmöglich macht, seinen Blick der

streitgegenständlichen Bewerbung zu entziehen, kann der Rechtschutz in

Anspruch Nehmende im Einzelfall nicht mit dem Argument gehört wer-

den, ihm sei diese Werbung nicht bei dem Erwerb des Heftes zur Kenntnis

gelangt (OLG Hamburg WRP 2007, 675 ff; dringlichkeitsschädliche

Kenntnis von einer Werbung).

Page 72: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

34

Haben der Antragsgegner oder der Antragsteller die Dringlichkeit gem

§ 12 Abs 2 UWG analog widerlegt, ist es Sache des Antragstellers, glaub-

haft zu machen, warum, etwa wegen neuer Tatsachen, die Sache gleich-

wohl dringlich ist (OLG Köln WRP 1978, 556 f; GRUR 1977, 220 ff –

Charlie).

4. Glaubhaftmachung der anspruchsbegründenden Tatsachen

Zunächst gelten die allg prozessrechtlichen Regeln: Danach hat der An-

tragsteller alle anspruchsbegründenden Tatsachen für den Markenrechts-

verstoß darzulegen und glaubhaft zu machen, einschließlich der Erstbege-

hungs- und/ oder Wiederholungsgefahr. Der Umfang der Darlegungs- und

Glaubhaftmachungslast richtet sich nach den allg Beweisregeln, wonach

der Anspruchsteller die ihm günstigen Tatsachen glaubhaft machen muss

(KG WRP 1978, 819; Ulrich GRUR 1985, 201 ff).

Soweit ausländischem Recht für die Entsch über den Verfügungsantrag

Relevanz zukommt, bedarf es ebenso wie im Hauptsacheverfahren zu-

nächst der Feststellung des Rechts. Dabei obliegt es dem Antragsteller, die

Geltung und Reichweite des ausländischen Rechts glaubhaft zu machen

(Heinze in Münchener Kommentar ZPO § 920 Rn 18, 4. Aufl).

Fraglich ist, ob der Antragsteller das Fehlen von Einwendungen des An-

tragsgegners vortragen und glaubhaft machen muss. Diese Frage ist jeden-

falls für den Fall zu bejahen, dass im Eilverfahren ohne mündliche Ver-

handlung entschieden wird. Das Gericht kann dann nämlich die möglichen

Einwendungen des Antragsgegners nicht kennen, weshalb es angemessen

erscheint, dass der Antragsteller glaubhaft macht, dass keine Einwendun-

gen des Antragsgegners seinem Antrag im Eilverfahren entgegen stehen

(OLG Karlsruhe GRUR 1987, 845, 847; Teplitzky Kap 54 Rn 45; ders

WRP 1980, 373 f; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 153; Stein/Jonas/Grunsky

§ 920 Rn 11; zu weitgehend Hirtz NJW 1986, 110, 113, der selbst bei

einer mündlichen Verhandlung dem Antragsteller die Glaubhaftma-

chungslast für das Fehlen von Einwendungen des Antragsgegners aufbür-

den will, obwohl der Antragsgegner in der mündlichen Verhandlung diese

selbst vortragen und glaubhaft machen könnte; vgl auch Heinze in Mün-

Page 73: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

35

chener Kommentar ZPO § 921 Rn 21, der dem Antragsteller die Darle-

gung der Einrede- und Einwendungsfreiheit seines Anspruchs nur für den

Fall aufbürdet, dass sich aus dem Vortrag des Antragstellers Hinweise auf

mögliche Einwendungen und Einreden des Antragsgegners ergeben). 3

Hält eine Partei schuldhaft Angriffs- und Verteidigungsmittel bis zuletzt

zurück, kann dieser der Einwand des Rechtsmissbrauchs entgegengehalten

werden, obwohl die Parteien ansonsten bis zum Schluss der mündlichen

Verhandlung neue Tatsachen und Vortrag glaubhaft machen können

(OLG Koblenz GRUR 1987, 319; Köhler/Piper UWG aF, § 25 Rn 25;

Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 167).

Gelingt dem Antragsteller die Glaubhaftmachung der Einrede- und Ein-

wendungsfreiheit seines Anspruchs nicht, führt dieser Umstand aber nicht

zur Zurückweisung des Antrages auf Erlass einer einstweiligen Verfü-

gung, sondern lediglich zur Anhörung des Antragsgegners und der Anbe-

raumung einer mündlichen Verhandlung (Vollkommer in Zöller ZPO Vor

§ 916 Rn 6a; Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 154; ähnlich Teplizky Kap 54

Rn 45 jeweils mN). Dann gilt für die Glaubhaftmachungslast die allge-

meine die Parteien treffende Beweislastregel (Teplitzky Kap 54 Rn 45, u

die N Fn 251).

Den Parteien eines einstweiligen Verfügungsverfahrens stehen alle Be-

weismittel gem § 294 Abs 1 ZPO einschließlich der Versicherung an Ei-

des Statt zu. Entgegen der häufig anzutreffenden Praxis kann eine eides-

stattliche Versicherung ohne eigene Sachdarstellung, die sich lediglich

pauschal auf einen Rechtsanwaltsschriftsatz bezieht, als Mittel zur Glaub-

haftmachung nicht genügen (BGH NJW 1988, 2045).

Einer eidesstattlichen Versicherung gem § 294 ZPO ist die anwaltliche

Versicherung über beruflich wahrgenommene Vorgänge gleichzustellen

(OLG Köln GRUR 1986, 196; Greger in Zöller, ZPO, § 294 Rn 5, 30.

Aufl, wonach der RA in seiner Eigenschaft selbst wahrgenommen hat und

unter Berufung auf seine Standespflichten „anwaltlich versichern darf“

mwN).

Page 74: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

36

Einerseits ist es dem Antragsteller verwehrt, sich auf Auskünfte von Be-

hörden zu berufen; er hat diese selbst zu beschaffen und dem Gericht vor-

zulegen (BGH NJW 1958, 712); dies soll jedoch nicht gelten, wenn das

Gericht zuvor nach § 273 Abs 2 Nr 2 ZPO Behörden oder Träger eines

öffentlichen Amtes um Mitteilung von Urkunden oder um Erteilung amtl

Auskünfte ersuchte. Andererseits kann im Verfahren des einstweiligen

Rechtsschutzes für die Glaubhaftmachung auch auf die Akten des Haupt-

sacheverfahrens verwiesen werden.

5. Erlass der einstweiligen Verfügung

a) Inhalt der einstweiligen Verfügung

Das angerufene Gericht bestimmt gem § 938 Abs 1 ZPO nach freiem Er-

messen, welche Anordnungen zur Erreichung des mit dem Antrag auf

Erlass einer einstweiligen Verfügung verfolgten Zwecks erforderlich sind.

Die einstweilige Verfügung darf nicht über das im Antrag formulierte

Begehren des Antragstellers hinausgehen (Ekey in HK-WettbR § 12

Rn 169 mN). Allerdings darf das Gericht den Antrag klarstellen, umfor-

mulieren oder auch ausdeuten und im Rahmen von § 139 ZPO auf die

Antragsformulierung Einfluss nehmen (statt aller Teplitzky Kap 54 Rn 38

mN).

Der Antragsteller sollte einen Unterlassungsantrag mit der Androhung von

Ordnungsmitteln verbinden, um die Vollziehung der einstweiligen Verfü-

gung nicht zu gefährden. Denn sonst hätte er wegen § 890 Abs 2 ZPO vor

der notwendigen Vollziehung des Titels zunächst noch den Antrag auf

Erlass eines bes. Androhungsbeschlusses zu stellen. Die durch das zweite

Verfahren eingetretene Zeitverzögerung würde in vielen Fällen zur Über-

schreitung der Frist von einem Monat zwischen Erlass der Unterlassungs-

verfügung und Vollziehung führen.

Wenn der Antragsteller erfolgreich ggf auch die markenrechtlichen Be-

sonderheiten, wie die rechtserhaltende Benutzung einer Marke, ihre priori-

tätsältere Benutzung, den Nachweis der Verkehrsgeltung oder etwa der

Bekanntheit, dargelegt hat, wird das Gericht jedenfalls die Rechtsfragen

bereits im Verfahren des einstweiligen Rechtsschutzes umfassend beant-

Page 75: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

37

worten. Insoweit dürfte kein Unterschied zum Hauptsacheverfahren be-

stehen.

Inhaltliche Grenzen der vom Gericht zu treffenden Regelungen ergeben

sich allerdings aus den Besonderheiten des Eilverfahrens. Die Verteidi-

gungsmöglichkeiten des Antragsgegners sind zunächst beschränkt und es

wird ggf ein Vollstreckungstitel gegen ihn in die Welt gesetzt, ohne dass

ihm rechtliches Gehör gewährt wird. Deshalb darf nicht mehr als zur Si-

cherung des Antragstellers unbedingt erforderlich angeordnet werden

(Schuschke in Schuschke/Walker, § 938 Rn 14).

b) Die Sequestration

Neben der Beschlagnahme von widerrechtlich gekennzeichneten Waren

bei der Ein- und Ausfuhr nach §§ 146 ff kommt als weiterer Rechtsbehelf

der Erlass einer einstweiligen Verfügung mit dem Inhalt in Betracht, dass

die Sachen sichergestellt und unter Ausschluss des Zugriffsrechts des

Schuldners verwahrt werden, um den Vernichtungsanspruch nach § 18 zu

sichern (OLG Hamburg WRP 1997, 106 ff). Nach hM handelt es sich

hierbei um eine Sequestration gem § 938 Abs 2 ZPO (Schulz-Süchting in

Jakobs/Lindacher/Teplitzky § 25 UWG aF Rn 108; Ekey in HK-WettbR

§ 12 Rn 172; Pastor/Ahrens/Jestaedt S 1001; Schuschke unterscheidet

zwischen Sicherstellung und Verwahrung einerseits und Sequestration

andererseits: um Sequestration handele es sich nur dann, wenn der sicher-

zustellende Gegenstand über seine Verwahrung hinaus verwaltet werden

müsse, Schuschke in Schuschke/Walker, § 938 Rn 20).

c) Der Auskunftsanspruch nach § 19 Abs 3

§ 19 Abs 3 gewährt in Fällen offensichtlicher Rechtsverletzung einen

Anspruch auf Erteilung der Auskunft über die Herkunft und den Ver-

triebsweg von widerrechtlich gekennzeichneten Gegenständen gem § 19

Abs 2 hat der zur Auskunft Verpflichtete Angaben zu machen über Na-

men und Anschrift des Herstellers, des Lieferanten und andere Vorbesit-

zer, des gewerblichen Abnehmers oder des Auftraggebers sowie über die

Menge der hergestellten, ausgelieferten, erhaltenen oder bestellten Gegen-

stände.

Page 76: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

38

Nach der hier vertretenen Auffassung erstreckt sich die Dringlichkeits-

vermutung nach § 12 UWG auch auf den Anspruch nach § 19 Abs 3 (aA

Fezer § 19 Rn 18).

d) Die Beschlussverfügung

Ohne mündliche Verhandlung ergeht eine einstweilige Verfügung durch

Beschl. Das Gericht hat nach pflichtgemäßem Ermessen zu entscheiden,

ob eine mündliche Verhandlung notwendig ist (Deutsch WRP 1999,

27 ff).

Aus dem verfassungsrechtlich verankerten Anspruch auf rechtliches Ge-

hör folgt, dass das Gericht, wenn es schon keine mündliche Verhandlung

anberaumt, vor einer stattgebenden Entsch. und falls es die Zeit noch er-

laubt, dem Antragsgegner die Antragsschrift zur Stellungnahme übersen-

det (Schulz-Süchting in Jakobs/Lindacher/Teplitzky UWG § 25 Rn 93;

Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 163), es sei denn, der Antragsgegner soll

nicht vor dem bevorstehenden Erlass der beantragten einstweiligen Verfü-

gung gewarnt werden, etwa in Produktpirateriefällen (Retzer in Harte-

Bavenkamm/Henning-Bodewig, UWG § 12 Rn 378).

Die vollumfänglich stattgebende Beschlussverfügung bedarf keiner Begr

und ist nach §§ 36, 929 Abs 2, 929 Abs 3 S 2 ZPO dem Antragsteller zu-

zustellen.

Lehnt der Richter den Antrag auf Erlass einer einstweiligen Verfügung

ohne mündliche Verhandlung durch Beschl ab, ist der dann ergehende

Beschl gem §§ 936, 922 Abs 3 dem Antragsgegner nicht mitzuteilen. Der

Antragsteller erhält gem § 329 Abs 2 S 1 ZPO hierüber eine formlose

Mitteilung.

e) Die Urteilsverfügung

Die aufgrund einer mündlichen Verhandlung erlassene einstweilige Ver-

fügung ergeht durch Endurteil, welches unmittelbar mit seiner Verkün-

dung seine Wirksamkeit entfaltet. Das Gericht hat die Zustellung des Urt.

nach § 317 Abs 1 S 1 ZPO an die Parteien zu veranlassen. Diese Amtszu-

stellung berührt regelmäßig die vom Antragsteller durchzuführende Voll-

ziehung im Parteibetrieb nicht.

Page 77: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

39

f) Das Problem einer Vorlagepflicht an den EuGH nach Art 234

EGV

Gem Art 234 (ex-Art 177 EGV) entscheidet der EuGH im Wege der Vor-

abentscheidung, wenn ein Gericht ihm eine für den zu entscheidenden

Streit maßgebliche Vorfrage aus dem Gemeinschaftsrecht vorlegt. Es

besteht für die Gerichte der Vertragsstaaten eine Vorlagepflicht.

Wenn neben dem Verfahren im einstweiligen Rechtsschutz noch die Mög-

lichkeit eines Hauptsacheverfahrens besteht und in diesem Rahmen eine

Vorlage an den EuGH möglich ist, scheidet eine Vorlage an den EuGH

nach § 234 EGV grds aus (EuGH NJW 1983, 2751 – Morsun; NJW 1977,

1585 – Hoffmann-La Roche/Centrafarm; KG NJW-RR 1994, 1463, 1465;

OLG Frankfurt NJW 1985, 2901 ff – kostenlose EG-Butter; Ekey in HK-

WettbR § 12 Rn 177, jew mN).

g) Die Vollziehung der einstweiligen Verfügung

aa) Allgemeine Grundsätze

Ebenso wie der Arrest bedarf die einstweilige Verfügung der Vollziehung.

Erst dadurch erlangt der Gläubiger die von ihm erstrebte vorläufige Siche-

rung seines Anspruchs (Sosnitza in Piper/Ohly/Sosnitza UWG § 12 Rn

164).

Nach den §§ 936, 929 Abs 2 ZPO ist die Vollziehung einer einstweiligen

Verfügung unstatthaft, wenn seit dem Tag, an dem die einstweilige Ver-

fügung verkündet oder der Partei, auf deren Gesuch sie erging, zugestellt

ist, ein Monat verstrichen ist.

Wird die Wahrung der Vollziehungsfrist versäumt, hat das Gericht auf

Antrag des Schuldners eine Beschlussverfügung im Widerspruchsverfah-

ren und jede einstweilige Verfügung gem §§ 926, 927 ZPO aufzuheben.

Überdies steht dem Schuldner die weitere Möglichkeit offen, im Beru-

fungsverfahren mit der fehlenden fristgerechten Vollziehung der einstwei-

ligen Verfügung die Berufung erfolgreich zu begründen.

Sinn und Zweck der in der Praxis für den Antragsteller oder Verfügungs-

kläger häufig zu Schwierigkeiten führenden Erfüllung der zeitlichen und

förmlichen Anforderungen der Vollziehung liegen in dem Umstand, dass

Page 78: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

40

der Schuldner nicht über längere Zeit im Ungewissen gehalten werden

darf, ob er aus dem Titel noch in Anspruch genommen wird. Die Vor-

schrift des § 929 Abs 2 ZPO hat schuldnerschützende Funktion und be-

gegnet keinen verfassungsrechtlichen Bedenken, jedenfalls solange der

Gläubiger dadurch nicht unzumutbar belastet wird (BVerfG NJW 1988,

3141).

Die Beschlussverfügung hat der Antragsteller dem Antragsgegner inner-

halb der Monatsfrist als Wirksamkeitsvoraussetzung der einstweiligen

Verfügung gem §§ 936, 922 Abs 2 ZPO zuzustellen. Die Zustellung stellt

des Weiteren die gem § 750 Abs 1 ZPO für die Vollstreckung eines Ord-

nungsmittels erforderliche Maßnahme dar.

Die aufgrund einer mündlichen Verhandlung durch Urt. erlassene einst-

weilige Verfügung wird mit ihrer Verkündung wirksam. Ihre Zustellung

erfolgt gem § 317 Abs 1 S 1 ZPO an die Parteien und im Falle eines ver-

kündeten Versäumnisurteils nur an die unterliegende Partei von Amts

wegen. Die Voraussetzungen für die Festsetzung eines Ordnungsmittels

im Falle der Zuwiderhandlung sind nach § 750 Abs 1 ZPO mit der Ver-

kündung erfüllt.

Davon unabhängig bleibt es jedoch bei der Pflicht, innerhalb der Monats-

frist nach §§ 935, 929 Abs 2 ZPO das Urt im Parteibetrieb zuzustellen

(BGH NJW 1993, 1077; WRP 1989, 514, 517; OLG Hamburg WRP

1997, 53 f; OLG München NJW-RR 1989, 180; OLG Düsseldorf NJW-

RR 1987, 763; OLG Hamm MDR 1991, 454; OLG Celle OLGZ 1992,

345; OLG Schleswig NJW-RR 1995, 896; Vollkommer in Zöller § 929

Rn 12; vgl iÜ dN bei Teplitzky Kap 55 Rn 38 mN; aA zB OLG Stuttgart

NJW-WettbR 1997, 43 f – Vital Shop; OLG Celle NJW-RR 1990, 1088).

Von dieser Regel wurden mit Recht in Einzelfällen Ausnahmen zugelas-

sen. So liegt in dem Stellen eines Antrages auf Festsetzung eines Ord-

nungsmittels die Mitteilung an den Schuldner, dass der Gläubiger auf der

Befolgung des Gebots der einstweiligen Verfügung besteht. Auch die nur

von Amts wegen erfolgte Zustellung mit Strafandrohung kann die Voll-

ziehungsvoraussetzungen erfüllen, wenn eine zusätzliche Zustellung im

Page 79: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

41

Parteibetrieb als eine reine Förmelei anzusehen wäre, weil der Schuldner

keine Zweifel hegen durfte, dass der Gläubiger aus der einstweiligen Ver-

fügung vorzugehen beabsichtigt (vgl nur Vollkommer in Zöller ZPO § 929

Rn 12). So ließ der BGH neben der bereits von Amts wegen vorgenom-

menen Zustellung die mündliche Leistungsaufforderung des Antragstel-

lers unter Bezugnahme auf den vorläufigen Titel ausreichen (BGH NJW

1993, 1076 ff).

bb) Einzelheiten der Parteizustellung

Die Vollziehung der Unterlassungsverfügung erfolgt durch die Zustellung

der einstweiligen Verfügung im Parteibetrieb. Sie hat an den Schuldner

persönlich zu erfolgen. Hat sich für den Rechtszug ein Prozessbevoll-

mächtigter bestellt, kann wegen § 176 ZPO die Zustellung ausschließlich

an diesen erfolgen (OLG Köln GRUR 2001, 456). Allerdings muss der

Zustellende wissen, dass sich ein Prozessbevollmächtigter überhaupt be-

stellt hat (OLG Stuttgart NJW-WettbR 1996, 281; OLG Frankfurt NJW-

RR 1996, 587; OLG Hamburg NJW-RR 1995, 445; KG WRP 1998, 411).

Trotz der in § 174 Abs 2 und Abs 3 ZPO vorgesehenen Möglichkeit,

Schriftstücke durch Telekopie oder elektronische Mittel zuzustellen, soll

der bloße Zugang der Beschlussverfügung lediglich per Telefax beim

Verfahrensbevollmächtigten des Schuldners nicht ausreichen, vielmehr

bedarf es eines Empfangsbekenntnisses, auf dessen Datum abzustellen ist

(OLG Köln WRP 2007, 345 f).

Im Einzelfall kann es fraglich sein, ob sich ein Rechtsanwalt für den

Rechtszug bestellt hat und aus diesem Grund die Zustellung nur an ihn

erfolgen kann. Hat ein Prozessbevollmächtigter bereits außergerichtlich

seine Vertretung angezeigt, so wird die Zustellung einer dann erwirkten

einstweiligen Verfügung nur an ihn wirksam stattfinden können, wenn

jedenfalls mindestens ein schlüssiger Hinweis auf die ihm von dem

Schuldner erteilte Vollmacht erfolgte (OLG Stuttgart NJW-WettbR 1996,

281 mN).

Gleiches gilt, wenn sich in einer Schutzschrift ein Prozessbevollmächtig-

ter vorsorglich bereits bestellt hatte (OLG Köln GRUR-RR 2001, 71;

Page 80: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

42

Teplitzky Kap 55 Rn 43 mN). In diesem Fall ist die einstweilige Verfü-

gung nur dann wirksam vollzogen, wenn sie an diesen „Schutzschriftan-

walt“ des Antragsgegners zugestellt worden ist.

Eine wirksame Zustellung der einstweiligen Verfügung setzt die Übergabe

einer Ausfertigung des Titels oder einer beglaubigten Abschrift der Aus-

fertigung, also eine Abschrift des Titels, die auch den gerichtlichen Aus-

fertigungsvermerk enthält, voraus. Unschädlich soll es dabei sein, wenn

bei der Wiedergabe des Ausfertigungsvermerks auf dem zugestellten

Schriftstück ein Hinweis auf das in der Originalausfertigung vorhandene

Dienstsiegel fehlt. Denn da gem § 170 ZPO für die Ausstellung einer Aus-

fertigung die Übergabe einer beglaubigten Abschrift genügt, also eines

Exemplars, auf dem zB nur die auf dem Original befindlichen Worte wie-

dergegeben werden, brauchen dort vorhandene Abbildungen und derglei-

chen, wie zB ein Siegel, nicht erwähnt zu werden (BGH NJW 1965, 104 f;

OLG Stuttgart NJW-WettbR 1997, 21 ff; Ekey in HK-WettbR § 12

Rn 191). Ist ein Ordnungsmittelbeschluss später erlassen worden, setzt die

wirksame Vollziehung der einstweiligen Verfügung auch die Zustellung

dieses Beschl voraus; dies soll selbst dann gelten, wenn das erkennende

Gericht einen derartigen ergänzenden Beschl nicht hätte erlassen dürfen

(OLG Köln GRUR-RR 2001, 71).

Erlässt das Berufungsgericht durch Urt eine einstweilige Verfügung,

nachdem das erstinstanzliche Gericht die zunächst ergangene Beschluss-

verfügung im Widerspruchsverfahren aufgehoben hatte, so ist die Urteils-

verfügung im Parteiwege zuzustellen, auch wenn nach dem Tenor des

Berufungsurteils die Beschlussverfügung bestätigt wurde (OLG Frankfurt

WRP 2002, 334 – Wiederholte Parteizustellung mwN; aA OLG Celle

WRP 1986, 612; OLG Düsseldorf NJW 1950, 113).

Str diskutiert wird die Frage, ob es für die Wahrung der Vollziehungsfrist

des § 929 Abs 2 ZPO genüge, wenn der Gläubiger den Antrag auf Zustel-

lung der einstweiligen Verfügung rechtzeitig bei der Gerichtvollzieherver-

teilerstelle einreicht, oder ob der Akt der Zustellung, der dem Schuldner

von dem Vollziehungswillen Kenntnis gibt, innerhalb der Monatsfrist

Page 81: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

43

erfolgen muss. IE verdient die Ansicht den Vorzug, wonach es – nicht nur

in einigen bestimmten Ausnahmefällen (zB wenn der Schuldner die frist-

gerechte Zustellung bewusst vereitelt hat, Schuschke/Walker § 929 Rn 31,

oder die einstweilige Verfügung im Ausland zugestellt werden muss, Pas-

tor/Ahrens/Wedemeyer S 1022; OLG Köln NJW-WettbR 1999, 232,

234) – für die Einhaltung der Vollziehungsfrist genügt, wenn der Antrag

auf Zustellung im Parteibetrieb innerhalb der Monatsfrist bei der Ge-

richtsvollzieherverteilerstelle eingereicht worden ist und die Zustellung

demnächst erfolgt (OLG Düsseldorf GRUR-RR 2001, 94 f; OLG Frank-

furt NJW-RR 2000, 1236; OLG Celle InVo 1997, 23; OLG Hamm Fa-

mRZ 1994, 1540; Knieper WRP 1997, 815 f).

Fraglich erscheint, ob eine mangelhafte Zustellung nach §§ 187 S 1 aF,

189 nF ZPO geheilt werden kann. Nach dem ZustRG (BGBl 2001 I 1206,

1209 gilt seit dem 1.7.2002 an Stelle des § 187 ZPO aF die neue Vor-

schrift des § 189 ZPO.

Während nach der bis zum 1.7.2002 geltenden Rechtslage eine Heilung

von Zustellungsmängeln gem § 187 S 1 ZPO aF bei einstweiligen Verfü-

gungen, die ohne mündliche Verhandlung durch Beschl ergehen, grds

ausschied (OLG Zweibrücken GRUR-RR 2001, 288; vgl auch die Nach-

weise bei Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 193), folgt aus der Entsch des Ge-

setzgebers, § 187 S 2 ZPO aF nicht in den neu gefassten § 189 ZPO zu

übernehmen, dass nunmehr die vormals umstr Frage, ob einer Heilung der

Zustellung selbst bei Verletzung zwingender Zustellungsvorschriften auch

iRd sog Wirksamkeitszustellung angenommen werden kann, zu bejahen

ist (OLG Dresden, NJW-RR 2003, 1721 f; Vollkommer in Zöller § 929

Rn 14, 30. Aufl und nunmehr auch Teplitzky Kap 55 Rn 47a, jew mN).

Für die im Beschlusswege erlassene, auf die Erteilung einer markenrecht-

lichen Auskunft gerichtete einstweilige Verfügung genügt zur Annahme

einer Vollziehung die Zustellung des Beschlusses im Parteibetrieb. Der

Stellung eines Vollstreckungsantrages nach § 888 ZPO innerhalb der Mo-

natsfrist des § 929 Abs 2 ZPO bedarf es für die rechtzeitige Vollziehung

nicht (OLG Frankfurt NJW-RR 1998, 1007 f mit überzeugenden Argu-

Page 82: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

44

menten; Gloy/Spätgens § 84 Rn 6; aA OLG Hamburg NJW-WettbR 1997,

91; Schuschke in Schuschke/Walker, § 929 Rn 25; Vollkommer in Zöller

ZPO § 929 Rn 18 aE, 30. Aufl).

Dies soll erst recht gelten, wenn die Auskunftsverfügung mit einer Unter-

lassungsverfügung, die eine Ordnungsmittelandrohung gem § 890 ZPO

enthält, verbunden ist. Denn in diesem Fall strahlt der von der Androhung

ausgehende Vollstreckungsdruck auch auf die Auskunftsverpflichtung

aus, da der Schuldner nicht davon ausgehen kann, auf Seiten des Gläubi-

gers sei ein geteilter, nämlich auf das bloße Unterlassungsverlangen be-

schränkter Vollstreckungswille vorhanden (OLG Frankfurt NJW-RR

1998, 1007 f).

cc) Notwendigkeit der erneuten Zustellung

Die Abänderung oder Neufassung einer einstweiligen Verfügung auf-

grund eines Widerspruchs des Schuldners oder im Berufungsverfahren

begründet die Notwendigkeit der erneuten Zustellung der einstweiligen

Verfügung (OLG Hamm NJW-WettbR 1999, 631 – Pizza Direkt/Direct).

Gleiches gilt für den Fall, dass die Beschlussverfügung auf einen Wider-

spruch hin aufgehoben, in der Berufungsinstanz aber bestätigt und damit

neu erlassen wurde (OLG Düsseldorf NJW-RR 2000, 68; OLG Hamburg

WRP 1997, 53 f; Vollkommer in Zöller § 929 Rn 15 30. Aufl; Ekey in

HK-WettbR § 12 Rn 196; aA OLG Celle NJW-RR 1987, 64).

Keiner erneuten Zustellung bedarf es, wenn eine Beschlussverfügung im

Widerspruchsverfahren durch Urteil ohne Abänderung bestätigt oder le-

diglich ohne relevante Abänderung neu gefasst oder mit einer anderen

Begründung versehen worden ist (str vgl nur Teplitzky Kap 55 Rn 48

mN).

h) Die allgemeinen Rechtsbehelfe gegen eine markenrechtliche

einstweilige Verfügung

Dem Schuldner steht gem §§ 936, 924 Abs 1 ZPO gegen die ohne münd-

liche Verhandlung erlassene Beschlussverfügung das Rechtsmittel des

Widerspruchs zu. Dieses ist an keine Frist gebunden, unterliegt aber dem

Verwirkungseinwand gem § 242 BGB, der bei einem Verstreichenlassen

Page 83: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

45

von über zwei Jahren bis zum Einlegen eines Rechtsmittels gegen eine

Beschlussverfügung von der Rspr angenommen wurde (KG GRUR 1985,

237).

Der Widerspruch kann auch auf einen sog Kostenwiderspruch beschränkt

werden (Sosnitza in Piper/Ohly/Sosnitza UWG § 12 Rn 148, 5. Aufl mN).

Zwischen den Parteien wird dann nur noch über die Kosten des Verfah-

rens gestritten, einer Sachentscheidung im Verfügungsverfahren bedarf es

dann nicht mehr (Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 200). Nach der Rspr des

OLG Hamburg soll für den Fall, dass ohne vorherige Abmahnung eine

einstweilige Verfügung erwirkt wurde, anstelle des Kostenwiderspruchs

der Widerspruch zusammen mit der Abgabe einer Unterwerfungserklä-

rung zur Änderung der Kostenentscheidung zulässig sein (OLG Hamburg

NJW-RR 2002, 215 f).

Die Zwangsvollstreckung aus der Beschlussverfügung wird durch den

Widerspruch nach § 924 Abs 3 S 1 ZPO nicht gehemmt. Das Gericht kann

aber eine einstweilige Anordnung nach § 707 ZPO gem § 924 Abs 3 S 2

ZPO zur einstweiligen Einstellung der Zwangsvollstreckung erlassen.

Weiterhin kann der Schuldner gegen alle Entscheidungen des Vorderrich-

ters bei Vorliegen der allgemeinen Voraussetzungen Berufung einlegen.

Sie kann auch darauf gestützt werden, die einstweilige Verfügung sei

nicht fristgerecht vollzogen oder der Anspruch sei verjährt.

Die Gewährung vorläufigen Vollstreckungsschutzes kommt gem § 924

Abs 3 S 2 ZPO in Betracht (BGH NJW-RR 1997, 1155 f mN). Wegen der

sich aus der Natur des Verfahrens der einstweiligen Verfügung ergeben-

den Besonderheiten kann eine Einstellung der Zwangsvollstreckung aber

nur erfolgen, wenn feststeht, dass die einstweilige Verfügung aufgehoben

wird (BGH NJW-RR 1997, 1155 f mN; OLG Frankfurt WRP 1992, 120;

OLG Koblenz WRP 1985, 657).

Dem Schuldner steht als weiterer Rechtsbehelf der Antrag nach §§ 936,

926 Abs 1 ZPO zur Verfügung, das Gericht möge ohne mündliche Ver-

handlung anordnen, dass der Gläubiger binnen einer zu bestimmenden

Frist Klage zu erheben hat. Wird dieser Anordnung nicht Folge geleistet,

Page 84: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

46

so ist auf Antrag des Schuldners die Aufhebung der einstweiligen Verfü-

gung durch Endurt auszusprechen.

Weiterhin steht dem Schuldner nach §§ 936, 925, 927 Abs 1 ZPO das

Recht zu, wegen veränderter Umstände, insb wegen der Erledigung des

Verfügungsgrundes oder aufgrund des Erbietens zur Sicherheitsleistung

die Aufhebung der einstweiligen Verfügung zu beantragen.

V

Abschlussschreiben und Abschlusserklärung

1. Abschlussschreiben

Eine einstweilige Verfügung sichert den Gläubiger des markenrechtlichen

Anspruchs lediglich vorläufig.

Die in der ZPO vorgesehenen Rechtsbehelfe der §§ 924, 926, 927 ZPO,

Berufung und die Einrede der Verjährung, kann der Verfügungsschuldner

weiterhin geltend machen.

Nach bisherigem Recht waren Anträge des einstweiligen Rechtsschutzes

ohne Einfluss auf den Lauf der Verjährungsfrist (BGH NJW 1979, 217).

Allein soweit sie als Vollstreckungsmaßnahmen qualifiziert werden konn-

ten (Heinrichs in Palandt § 209 Rn 21) haben sie nach § 209 Abs 2 Nr 5

BGB aF die Verjährung unterbrochen.

§ 204 Abs 1 Nr 9 BGB regelt nun allg die Hemmung infolge eines An-

trags auf Erlass eines Arrestes, einer einstweiligen Verfügung oder einer

einstweiligen Anordnung (ausf hierzu Baronikians WRP 2001, 121 ff;

Zimmermann/Leenen ua, JZ 2001, 684 ff; Mansel NJW 2002, 89 ff). Nicht

eindeutig normiert ist, welche Ansprüche der Hemmungstatbestand des

§ 204 Abs 1 Nr 9 BGB nF regelt. Richtigerweise sind der durch den An-

trag des einstweiligen Rechtsschutzes zu sichernde Anspruch, aber auch

der im Wege der ausnahmsweise zulässigen Leistungsverfügung zu erfül-

lende Anspruch von der Hemmung erfasst. Dies erscheint sachgerecht,

denn die Grenzen zwischen Sicherungsverfügung und Leistungsverfügung

sind nicht selten fließend.

Page 85: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

47

In der Praxis markenrechtlicher Auseinandersetzungen hat es sich ebenso

wie im Wettbewerbsrecht eingebürgert, den Schuldner unter Setzung einer

angemessenen Frist aufzufordern, durch Abgabe einer Abschlusserklärung

die Auseinandersetzung zwischen den Parteien zu beenden (Ekey in HK-

WettbR Vor §§ 12 ff Rn 45).

Zur Vermeidung der Kostenfolge gem § 93 ZPO hat der Gläubiger dem

Schuldner idR nach Beendigung des Verfahrens auf Erlass einer einstwei-

ligen Verfügung durch eine erneute Abmahnung Gelegenheit zu geben,

sich zu unterwerfen. Dabei stellt das Abschlussschreiben allerdings keine

Voraussetzung für die Erhebung einer Klage dar (Herget in Zöller § 91

Rn 13, 30. Aufl mN).

Für den Zugang des Abschlussschreibens und die in diesem zu setzende

Frist für den Schuldner, die gewünschte Abschlusserklärung abzugeben,

gelten dieselben Grundsätze wie bei der Bestimmung der Angemessenheit

einer Frist im Abmahnschreiben und den Zugang des Abmahnschreibens.

Das Abschlussschreiben stellt sich lediglich als eine Vorbereitungshand-

lung für die Erhebung der Hauptsacheklage dar, weshalb die Kosten des

Abschlussschreibens im Verfügungsverfahren nicht festsetzungsfähig gem

§ 91 ZPO sind (BGH GRUR 1973, 384 f – goldene Armbänder).

Kommt es nach Zugang des Abschlussschreibens, etwa weil der Schuld-

ner die gewünschte Abschlusserklärung nicht abgibt, zum Hauptsachever-

fahren, ist die sonst außergerichtlich zu erstattende Geschäftsgebühr gem

Nr 2400 VV RVG nach Vorb. 3 Abs 4 VV RVG auf die ohnehin vom

Schuldner für den Fall seines Unterliegens zu tragende Prozessgebühr

anzurechnen (LG Köln GRUR 1987, 655; LG Hamburg WRP 1982, 44).

2. Abschlusserklärung

Gibt der Schuldner die verlangte Abschlusserklärung ab, entfällt regelmä-

ßig das Rechtsschutzbedürfnis für die Hauptsacheklage (BGH NJW-RR

1991, 22 f – Abschlusserklärung; Pastor/Ahrens S 1041).

Durch die Abschlusserklärung, die der Schuldner, um die Kostentra-

gungspflicht gegenüber dem Gläubiger zu vermeiden, von sich aus mög-

lichst bald nach der Zustellung der einstweiligen Verfügung abgeben soll-

Page 86: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

48

te, wird die einstweilige Verfügung in den Rang einer Hauptsacheent-

scheidung gehoben, weshalb in der Abschlusserklärung auf die Rechte

nach §§ 924, 926, 927 ZPO, ggf auf die Einrede der Verjährung und das

Rechtsmittel der Berufung verzichtet werden muss (Ekey in HK-WettbR

Vor §§ 12 ff Rn 265).

Der Schuldner hat die Abschlusserklärung unzweifelhaft (KG WRP 1986,

87), unbedingt und vorbehaltlos abzugeben (BGH NJW-RR 1991, 297 f –

Abschlusserklärung). Es obliegt dem Schuldner, die Abschlusserklärung

in der für die Beweiszwecke des Gläubigers erforderlichen Form zu über-

senden. Die Übermittlung kann zunächst fernschriftlich und nach der hier

vertretenen Auffassung auch per E-Mail erfolgen, wenn auf Verlangen des

Gläubigers diese Erklärung schriftlich bestätigt wird (BGH NJW 1990,

3147 f – Unterwerfung durch Fernschreiben).

Einer Annahme der Abschlusserklärung durch den Gläubiger bedarf es

nicht.

3. Kosten des anwaltlichen Abschlussschreibens

Das Abschlussschreiben eines Rechtsanwalts, mit dem er nach Abschluss

des einstweiligen Verfügungsverfahrens den Antragsgegner auffordert,

den Verfügungsanspruch anzuerkennen und auf Widerspruch sowie die

Stellung eines Antrages nach § 926 ZPO zu verzichten, gehört nicht mehr

zum Verfügungsverfahren sondern bereits zur Hauptsache (BGH Beck

RS 2008, 05989; Besprechung v Schneider in NJW-Spezial, Heft 10/2008,

315).

Die beim Gläubiger durch die Übersendung des Abschlussschreibens ent-

stehenden Kosten sind im Falle der Abgabe einer wirksamen Abschluss-

erklärung nach den Gesichtspunkten der Geschäftsführung ohne Auftrag

zu erstatten, wenn der Verletzer zu dem Abschlussschreiben Veranlassung

gegeben hat und es notwendig war (Ekey in HK-WettbR § 12 Rn 258).

Um unnötige Kosten zu vermeiden, muss dem Schuldner zunächst die

Gelegenheit eingeräumt werden, innerhalb einer üblichen Frist von ca.

14 Tagen ab Zustellung der einstweiligen Verfügung von sich aus die

Abschlusserklärung abzugeben (OLG Köln WRP 1987, 188; Theson WRP

Page 87: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

49

1978, 670; nach aA ist auf die Dauer der Rechtsmittelfrist von 1 Monat

abzustellen, Sosnitza in Piper/Ohly/Sosnitza, UWG § 12 Rn 183 mN;

OLG Frankfurt WRP 2003, 1002 – danach ist ein längeres Abwarten als

2 Wochen dann zumutbar, wenn der Schuldner die Bereitschaft zum Ein-

lenken bereits signalisiert hat).

Wurde der Rechtsanwalt nach Abschluss des einstweiligen Verfügungs-

verfahrens hinsichtlich der Hauptsache zunächst mit einer außergerichtli-

chen Vertretung beauftragt, entsteht für das von ihm gefertigte Abschluss-

schreiben eine Geschäftsgebühr nach Nr 2300 VV RVG (Vorb 2.3. Abs 3

VV RVG). Es dürfte dabei von der sog Schwellengebühr (Anm zu

Nr 2300 VV RVG) auszugehen sein, weil ein Abschlussschreiben im

Zweifel sich weder als besonders umfangreich noch schwierig darstellt.

Für das einstweilige Verfügungsverfahren entstand die 1,3 Verfahrensge-

bühr und für das nachfolgende Abschlussschreiben ebenfalls eine 1,3 Ge-

schäftsgebühr nach Nr 2300 VV RVG.

Reagiert der Schuldner nicht und muss Hauptsacheklage erhoben werden,

entsteht für das gem Klageverfahren die 1,3 Verfahrensgebühr nach

Nr 3100 VV RVG (auf die die vorangegangene Geschäftsgebühr für das

Abschlussschreiben gem Vorb 3 Abs 4 VV RVG hälftig – höchstens mit

0,75 – anzurechnen ist.

Wenn der Rechtsanwalt nach Abschluss des einstweiligen Verfügungsver-

fahrens von seinem Mandanten nicht mehr damit beauftragt wurde, noch

einmal außergerichtlich tätig zu werden, sondern ihm sofort Klageauftrag

zur Hauptsache erteilt wurde, er aber im Rahmen des Klageauftrages den

Schuldner erneut anschreibt, um ihm Gelegenheit zu geben, die Klage

durch Abgabe der Abschlusserklärung abzuwenden, erhält der Rechtsan-

walt eine Verfahrensgebühr nach Nr 3100 VV RVG (Vorb 3 Abs 2 VV

RVG). In diesem Stadium bemisst sich die Verfahrensgebühr gem

Nr 3101 Nr 1 VV RVG allerdings nur auf 0,8 (Schneider in Besprechung

BGH Beck RS 2008, 05989, in NJW-Spezial, Heft 10/2008, 315 f mit

weiteren Einzelheiten; aA OLG Hamm WRP 2008, 135, wonach für ein

Page 88: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

50

Abschlussschreiben regelmäßig eine durchschnittliche Geschäftsgebühr

anzusetzen ist).

VI

Zusammenfassende Erwägungen

1.

Die kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen in Deutschland dürften

zu gut 50 % durch außergerichtlich ausgesprochene Abmahnungen ihre

Erledigung finden. Hiervon dürften insb die Sachverhalte mit einer wirt-

schaftlich geringeren Bedeutung betroffen sein. Über die Frage, wer die

Abmahnkosten des Abmahnenden tragen muss, werden allerdings dann

doch noch relativ häufig die Markengerichte bemüht. Hierbei handelt es

sich allerdings nur noch um sog Nachhutsgefechte der durch die Abgabe

der strafbewerten Unterlassungserklärung erledigten Fälle.

2.

Die andere Hälfte der Sachverhalte wird ebenfalls zu ungefähr 50 % durch

einstweilige Verfügungen erledigt. Entweder die Markengerichte lehnen

den Erlass einer einstweiligen Verfügung häufig schon telefonisch ab und

der Antragsteller nimmt seinen Antrag zurück, oder die einstweilige Ver-

fügung wird ohne mündliche Verhandlung erlassen und der Antragsgeg-

ner akzeptiert diese oder akzeptiert die einstweilige Verfügung nach Ein-

legung des Widerspruchs, wenn das Markengericht bei seiner Auffassung

bleibt.

Nur relativ wenige Streitigkeiten erreichen die zweite Instanz.

3.

Vor allem das Institut der einstweiligen Verfügung ist von einem Koope-

rationsverhältnis zwischen den Markengerichten und den Prozessvertre-

tern der Parteien geprägt.

Einerseits folgt dies aus § 139 ZPO. Danach hat das Gericht darauf hin-

zuwirken, dass die Parteien die sachdienlichen Anträge stellen. In den

häufigen Fällen, in denen das Gericht ohne mündliche Verhandlung ent-

scheidet, liegt also die Gerichtspraxis nahe, dass der Vorsitzende Richter

den Prozessbevollmächtigten des Antragstellers telefonisch darüber auf-

Page 89: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach deutschem Recht

51

klärt, wie nach Auffassung der Kammer diese entscheiden würde und

anregt, gegebenenfalls die angekündigten Anträge umzustellen oder neu

zu formulieren. Die Bedenken, die gegen diese Rechtspraxis geäußert

werden, gehen fehl.

Denn zum einen wird das Gericht die Telefongespräche mit einer Pro-

zesspartei als Protokoll in der Gerichtsakte festhalten. Zum anderen bleibt

es der Gegenpartei unbenommen, im Wege einer Schutzschrift ihre Ar-

gumente nach erfolgter Abmahnung vorzubringen.

Wenn der Antragsteller nach entsprechender Belehrung des Gerichts sei-

nen Antrag auf Erlass einer einstweiligen Verfügung zurückzieht, erleidet

der Antragsgegner ohnehin keine Rechtsnachteile.

Sollte ein dann erneut angerufenes Gericht entscheiden, gilt wieder die

Regelung von § 139 ZPO.

IÜ ist auf die Praxis der Gerichte hinzuweisen, dass sie erwarten, dass

dem Antrag auf Erlass einer einstweiligen Verfügung die Abmahnung

beigefügt und die Antwort des Abgemahnten ebenfalls übersandt wird.

Insoweit dient das kennzeichenrechtliche Verfahrensrecht der Herbeifüh-

rung gesetzmäßiger und auch unter diesem Blickpunkt richtiger, darüber

hinaus aber auch im Rahmen dieser Richtigkeit gerechter Entscheidungen

(vgl. nur BVerfG E 42, 73).

Page 90: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

52

Page 91: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

53

ALMAN HUKUKUNA GÖRE MARKA HAKLARIYLA İLİŞKİLİ

İHTİLAFLARIN HUSUSİYETLERİ

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

I. Giriş

Alman Marka Yasası marka hukuku kavramından marka, ticari

unvanlar ve coğrafi köken bilgileri ile ilişkili bir hukuku anlamaktadır. Bu

bağlamda Alman Marka Yasası (MarkenG) aynı yasasın 3. maddesi gereği

marka korumasıyla ilişkili marka hukukuna dayalı kuralların dışındaki

kuralların devreye sokulmasını dışlamaz.

Her durumda tescilli marka ile ilişkili Alman marka hukuku

uyumlulaştırılmış bir Avrupa hukukunu teslim ederken, marka hukuku

alanındaki ihtilaflar Almanya'da ayrıca ulusal hukuku da tabidir.

Kuşkusuz Avrupa hukukunun gittikçe artan etkileri marka hukuku

alanındaki ihtilaflar için de söz konusudur. Bu konuda örneğin

Enforcement (= İnfaz) -Talimatnamesine ve doğal olarak Avrupa Adalet

Divanı (EuGH) içtihadına gönderme yapılması gerekir.

Alman Marka Yasası (MarkenG) içinde haksız fiil hukukunun bir

parçası olarak düzenlenmiş marka hakkı ihlalleri yaygın olarak bilhassa

müdahalenin meni davaları, tecavüzün ref’i davaları veya zarar tazminatı

davalarını tetiklemektedir. Uygulamada kuşkusuz ihtilafların ağırlık

noktası daha ziyade müdahaleyi men talepleri alanındadır. Bu durum bir

yandan, marka ihlali nedeniyle yol açılmış zararın tazmini taleplerinin

sıklıkla zor bir şekilde nicelleştirilebilir olmasına dayanmaktadır. Zarar

Avukat

Page 92: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

54

tazminatı talebinin yaptırım gücü uzun yıllar süren mahkeme

işlemlerinden sonra bilhassa ürün korsanlığı alanı ve buna yakın hukuki

durumlarda da sıklıkla mümkün olmamaktadır.

Öte yandan marka hukuku tartışmalarında müdahalenin men'i

taleplerinin ağırlığı, bunların geçici hukuki koruma önleminin yargılama

öncesi ikaz yoluyla uygulamada sıklıkla hızlı ve etkin bir şekilde yaptırım

gücüne kavuşturulabilmeleriyle gerekçesine dayanmaktadır.

Alman hukuk uygulaması marka hukukuna dayalı ihtar ve marka

hukukuna dayalı olarak yapılan geçici tedbir için konuşmamın konusu

olan hususiyetler geliştirmiştir.

II. İhtar

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 1 Fıkra 1, haksız rekabet

hukuku bakımından alacaklıya, bir mahkeme işlemi başlatmadan önce

borçlusunu ihtar etmesi yükümlülüğünü getirmektedir. Bunda ki amaç,

ona (borçluya) ihtilafı ceza tehdidi içeren bir ihlalden kaçınma/ ihlale son

verme beyanın verilmesi yoluyla çözülmesi fırsatı vermektir.

İhtar olarak gerçek veya varsayılan ihlal eyleminden mağdur olanın

muhtemelen ihlali yapana mahkeme devreye sokulmaksızın

gerçekleştirilen bir bildirimi olarak anlaşılabilir. Buna göre ihlali yapana

hukuka aykırı davranmış olduğu ihtar edilir ve buna bağlı olarak ondan bu

davranışını bundan böyle durdurması ve tespit edilecek bir süre içinde bir

ihlalden kaçınma/ ihlale son verme beyanı vermesi talep edilir.

İhtar ihlali yapan kişiye örneğin marka hukuk açısından hakkına

tecavüz edilmiş kişiyi tazmin suretiyle davadan vazgeçirme yolunu

açmalıdır.

1. Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 1 Cümle 1

'in yerinde uygulanması

Yaygın olarak birinci merci mahkemelerin içtihatında ve literatürde

kabul edilen görüşe göre Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra

1 Cümle 1 marka davaları hukukunda da kıyaslama yapılarak

kullanılabilir (Hacker, Ströbele/Hacker Madde 14 Sayfa Kenar No 426,

Fn 1083 mN, kısmen birinci merci mahkemelerin çelişkili içtihadı

Page 93: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

55

Ingerl/Rohnke Madde 14-19, Sayfa Kenar No. 94, 2. Baskı; Fezer

Madde14 Sayfa Kenar No. 1081 ve takip eden numaralar ).

Teplitzky özellikle marka hukukunda bir analoji için vazgeçilemez

hukuki boşlukları kabul etmemektedir, çünkü ona göre marka hukukunda

tespit edilmiş kurallar vekaletsiz iş görmeye kapsayabilir ( aynı zamanda

bakınız: Federal Yargıtay (BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi

(WRP) 2008, Sayfa 1449 ve takip eden sayfa- Clone-CD; Federal

Yargıtay (BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2007,

325 ve takip eden sayfalar -" Rekabet Hukuku Dışında İhtar" Münih

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Marka Hukuku 2006, 236 ve takip den

sayfa- İhtar Masraflarının Tazmini - Teplitzky Bölüm 41 Sayfa Kenar No.

1; Ditmer , Büscher/Dittmer/Schiwy Haksız Rekabet Yasası (UWG)

Madde 12 Sayfa Kenar No. 92 Ingerl/Rohnke, Madde 14 ila 19 Sayfa

Kenar No. 295; Hirsch Fezer, Marka Uygulaması El Kitabı, Marka İhlal

Davaları I 4 Sayfa Kenar No. 77). Bu nedenle bir analojiyi prensip olarak

ayırmaktadır.

Fakat buna karşın marka hukuku ile ve yine Haksız Rekabet Yasası

(UWG) ile düzenlenmiş hukuki alanların çaprazlığını ifade etmektedir.

Örneğin hem Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 5 Fıkra 1 Bent 1 "

Coğrafi veya İşletmesel Köken" başlığı altında bahsi geçen coğrafi köken

tanımlamalarının korunması hem de Madde 126 ve takip eden maddeler

aynı hukuki durumlarla ilişkilidir. Madde 2 'ye göre de Alman Marka

Yasası (MarkenG) gereği sağlanan hukuki koruma, diğer kuralların

uygulanmasını, başka bir deyişle Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde

12 I 'de yer alan kuralların uygulanmasını içermemelidir. Ayrıca buna

ilave olarak hukukçuya göre (Teplitzky) Madde 5, ve 15'de - eski sürüm

Madde 16 - ticari markaların korunmuş olması ve Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Madde 12 I 'in eklenmesi ile hukuki durumda bir değişiklik

meydana gelmeyecektir. Fakat bu tehlike, eğer Madde 5, 15 ve yine

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 1 'de normlaştırılmış

kurallardan daha farklı kurallara göre bir hukuki korumanın

gerçekleştirilmesinin gerekiyor ise vardır. Sonuçta içtihat her halükarda

Page 94: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

56

fiilen Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 1 'in yerinde

kullanılması marka hukukuna dayalı ihtilaflara uygulamaktadır (bakınız :

Runkel, Avukat Formları (=Form şeklinde yazılar) Sınai Hakların

Korunması, 5. Baskı, S. 394 ve takip eden sayfa, Deliller ile). Özellikle

Haksız Rekabet Yasası (UWG) 'na dayalı davalarla ilişkili içtihadın

yaptırımı bakımından uyumluluğunun sağlanması için burada tavsiye

edilen analoji önerilmiştir.

2. İhtarın gerekliliği

Alman Hukuku Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 93

gereği davacı, eğer davalı davranışı ile mahkeme kanalıyla

gerçekleştirilecek tedbirlerin alınmasına vesile oluşturmuyor ise ve

davacının talebini hemen kabul ediyor ise, dava giderlerini karşılamak

zorundadır.

Marka hukukuna dayalı taleplerin mahkeme yoluyla yapılmasından

önce kabul edilebilir koşulu olarak değil, fakat Alman Hukuku

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 93 gereği gider külfetinden

kaçınmak için ihlali yapanın önceden ve etkili bir şekilde ihtarının

gerçekleştirilmesi gerekmektedir ( Federal Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW) 1990, 1905 f - İhtar Edilenin Cevap verme

Yükümlülüğü; Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW) 2002, 215 ve takip eden sayfa, önceden yapılmış bir

ihtar olmaksızın alınan geçici tedbir kararında dava masrafları

hususundaki kararın değiştirilmesine izin vermektedir; Schleswig Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Multi Medya ve Hukuk Dergisi (MMR) 2001,

176 ve takip eden sayfalar; Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2001, 72 -

İhtar Öncesi Geçici Tedbir; Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1989, 58; 1987, Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW) 1448; Hamm Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) eni

Yargı Dergisi (NJW)-RR 1987, 428; Bremen Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1970, 867; Fezer Madde 14

Sayfa Kenar No. 542; Teplitzky Bölüm 41 Sayfa Kenar No. 2) Bu durum

Page 95: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

57

bizzat zamana bağlı hak ihlallerinde de, örneğin bir fuar etkinliği

esnasında aynı zamanda sözlü olarak yapılması mümkün ve gerekli

olabilecek ihtarlarda da geçerlidir. Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) -RR 1987; kuşkulu olarak

Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 1974, 563 ve takip eden sayfa). Eğer hak tecavüzünde

bulunan kişi mahkeme kanalıyla görülecek bir hukuki ihtilafı beklediğini

beyan eder ise, bir ihtar fuzuli olabilir (Hagen Eyalet Mahkemesi (LG)

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2002, 360 ve takip eden

sayfalar).

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 1'de ve bundan

böyle Telif Hakkı Yasası (UrhG) Madde 97a Fıkra 1 Cümle 2, Fıkra 2 'de

de yasa koyucu müdahalenin men'i talebinde bulunmaya yetkili

alacaklının yükümlülüğünü, mahkeme kanalıyla atılacak adımların

atılmasından önce borçluyu ihtar etmeyi ve ona makul bir anlaşma cezası

ile donatılmış bir müdahaleden kaçınma yükümlülüğü beyanının

verilmesiyle ihtilafın uzlaştırılması fırsatının verilmesini

normlaştırmaktadır (bakınız: Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde

12 Sayfa Kenar No. 2 ve takip eden numaralar). Bu noktada Haksız

Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 1 kısmen reddedilmiş analojisi

olmaksızın da marka hukukunda geçerli olan genel bir ilke gündeme

gelmektedir (aynı zamanda bakınız: Köhler F. Erdmann Armağan Yayını,

Münih 2002, 845 ve katip eden sayfalar; yazar dava için örf hukuku

zeminini kabul etmektedir).

3. Bir önceki ihtarın gerekliliğinden istisna

Masraflardan kaçınmak için mahkeme kanalıyla atılacak adımların

atılmasından önce borçluyu önce ihtar etmek ilkesinde bazı istisnalara

Alman Marka Hukukunda (MarkenR) belirli durumlar için izin

verilmiştir. Eğer alacaklı için münferit durumun koşullarına göre bir

ihtarın yapılması objektif olarak uygunsuz ise, önceden ihbarın yapılması

(istisnai olarak) gereksizdir. (Hirsch / Fezer, Marka Uygulaması El Kitabı,

I 4 Marka İhlal Davaları, Sayfa Kenar No. 30) Eğer bir ihtar alacaklının

Page 96: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

58

haklı taleplerinin yaptırımını boşa çıkartıyor veya onun bakış açısından

en azından onun için yaptırımın boşa çıkması bakımından endişe yaratıyor

ise, bu durum (=ihtarın yapılmasının fuzuli olması durumu) kabul

edilmektedir (rekabet hukukuna dayalı bir cebri idare davasında ihtarın

gereksizliği: Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW)- Rekabet Hukuku (WettbR) 1998, 234 takip eden

sayfa; Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) OLG-Report 2001, 12 ve

takip eden sayfa; Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk

ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1997, 471 - Ohrstecker;

Nürnberg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 1995, 427; Eyalet Yüksek Mahkemesi (KG)

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)

1984, 325 ve takip eden sayfa ; Hamburg Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1984, 758; Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1983, 753

takip eden sayfalar - Pengo; Hoene / Hoene Runkel, Avukat Formları

(=Form şeklinde yazılar) Sınai Hakların Korunması, S. 17 ve takip eden

sayfa, 5. Baskı, Deliller ile); Ekey / HK- Rekabet Hukuku (WettbR)

Madde 12 Sayfa Kenar No.16).

Madde 18 gereği bozma davasının güvenlik altına alınması için

ürün korsanlığı mallarının haczedilmesine yönelik bir ihtiyati tedbirde

önceden bir ihtarın yapılması gerekli olmayabilir(Frankfurt Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2006, 264 - İhtar Gerekliliği; Stuttgart Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Yeni Hukuk Dergisi (NJW)-RR 2001, 257 ve takip

eden sayfa - Porsche Spider 550; Fezer Madde 18 Sayfa Kenar No. 34;

Diğer Görüş Braunschweig Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2005, 103 f-

Kaçak Mallar; Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1983, 453).

Page 97: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

59

Eğer hakkına tecavüz edilen kişi münferit vakanın koşullarının

objektif olarak değerlendirmesinde, haklı talebinin mahkeme yardımı

olmaksızın yaptırım kazanamayacağı sonuca varıyor ise bir ihtara gerek

duyulmaz. Çünkü faklı nedenlerden ötürü mahkeme devreye sokulmadan

önce ihlali yapandan müdahaleden kaçınmasını talep etmek beklenir bir

durum değildir. (Schleswig Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Multi

Medya ve Hukuk Dergisi (MMR) 2001, 176 ve takip eden sayfa; Köln

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) OLG-Report 2001, 12 ve takip eden

sayfa).

Haksız Rekabet Yasası (UWG) ile geliştirilmiş kriterlere uygun

olarak ağır bir marka hakkı ihlalinin veya borçlunun kasıtlı fiilinin ortaya

çıkması durumunda doğru anlayışa göre bir ihtar gereksizdir (Stuttgart

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-

RR 2001, 257 ve takip eden sayfa - Porsche Spider 550; Köln Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) OLG-Report 2001, 12 ve takip eden sayfa;

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1984, 349; Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1977, 276; Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW) 1969, 935; Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1979, 191;

Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1985, 240; Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 1982, 589; Eyalet Yüksek Mahkemesi Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1984, 326 ve takip eden sayfa;

Schleswig Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması

ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1973, 103 ve takip eden sayfa; Hukuk

ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)1972, 262, 388;

Baumbach/Hefermehl Haksız Rekabet Yasası (UWG) Dava Açılması

Sayfa Kenar No. 543; Stein/Jonas/Borg Madde 93 Sayfa Kenar No. 18;

Steininger Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1999, 1195 ve

takip eden sayfalar; Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa

Kenar No. 13; Önem kazanan diğer görüş, Eyalet Yüksek Mahkemesi

(KG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2003, 101 ve takip

eden sayfa- Gereksiz İhtar, Deliller ile; Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi

Page 98: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

60

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1983, 45; Hamburg

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet

Hukuku (WettbR) 1996, 93 ve takip eden sayfa; Melullis Sayfa Kenar no.

770 ve takip eden no.; Teplitzky Bölüm 41 Sayfa Kenar No. 22, 25;

Sosnitza / Piper/Ohly/Sosnitza Haksız Rekabet Yasası (UWG) , Madde 12

Sayfa Kenar No. 7, her bir delil ile ). Eğer hak ihlalinde bulunan kasıtlı

olarak veya ağır ihmal sonucu ağır bir hak ihlali ile marka hukukuna

dayalı normların dışına çıkar ise, o zaman bu durum hak ihlalinde

bulunanın içinde adı konmuş bir yasağı ihlal ettiği durum ile eş değer

değerlendirilmelidir. Böylece hakkına tecavüz edilen kişi için, mahkeme

devreye sokularak derhal atılması gereken adımları atmak için beklemesi

ve yine hak ihlali yapan ile iletişime geçmesi beklenemez (Ekey / HK-

Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No.14; diğer görüş

örneğin: Teplitzky Bölüm 41, Sayfa Kenar No. 25 delillerle birlikte; Yazar

yalnızca istisnai olarak ve çoğunlukla yalnızca hak ihlali eyleminin

kasıtlılığından kaynaklanan başkaca koşullar ile bağlantılı olarak, bir

ihtarın boşuna olduğu sonucunu çıkarmaktadır; aynı şekilde Schleswig

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Multi Medya ve Hukuk Dergisi

(MMR) 2001, 176 ve takip eden sayfa, Delillerle birlikte).

Hakkına tecavüz edilen kişinin masraf riskinin azaltılması için, bir

ihtarın gereksiz olup olmadığı hakkına tecavüz edilen kişinin bakış açısına

göre yapılmalıdır (Grüber / Walter/Grüber, Avukat El Kitabı, S. 5; Ekey,

HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No.15) Ayrıca

eğer bir ihtarın gereksizliği sonucuna vardıracak açıkça ortaya çıkmamış

ise, tereddütlü durumlarda marka hukukuna dayalı bir alacağın alacaklısı,

borçlusunu mahkeme kanalıyla atılacak adımların atılmasından önce ihtar

etme konusunda iyi bir şekilde yönlendirilmelidir.

4. İhtarın ayrıntıları

a) Biçim

Bir ihtar için herhangi bir biçim öngörülmemiştir. İhtar yazılı,

sözlü, telefon ile, faks yoluyla, tele mektup veya elektronik posta yoluyla

gerçekleştirilebilir ( bakınız örneğin: Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi

Page 99: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

61

(OLG) OLG-Report 2001, 12 ve takip eden sayfa; Teplitzky Bölüm 41

Sayfa Kenar No.12). Hukuki yazışmada yalnızca ihtarının yapılmış

olduğunun değil, aynı zamanda da ihtarın karşı tarafa erişmiş olduğunu

kanıtlayabilecek bir ihtar biçinin seçilmesi tavsiye edilir. (Münih Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku

(WettbR) 1998, 65; Hirsch /Fezer, Marka Uygulaması El Kitabı, I 4

Marka İhlal Davaları, Sayfa Kenar No 33, 2. Baskı,; Ekey /HK- Rekabet

Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No.19).

İhtar Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 174 gereği tek taraflı bir

irade beyanını açıklamadığı sürece, doğru görüşe göre muhtemel bir

temsilcinin vekil tayin edildiğini gösteren bir vekaletnamenin ihtara

eklenmesine ihtiyaç yoktur ( Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2010, 1120 ve takip eden

sayfalar - Vekaletnamenin ispatlanması: "Eğer ihtar teslimiyet

anlaşmasının yapılmasına dair bir teklif ile bağlantılı ise"; Karlsruhe

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-

RR 1990, 1323;Eyalet Yüksek Mahkemesi (KG) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1988, 79; Hamburg Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi

(WRP)1986, 106; Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1985, 360; Hamm Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1982,

592; bütüne girerek Teplitzky Bölüm 41 Sayfa Kenar No. 6 a) Deliller ile;

Pfister Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2002, 799 ve takip

eden sayfalar; Gloy Madde 60 Sayha Kenar No.30; Baumbach/Hefermehl

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Dava Açma, Sayfa Kenar No. 530 ve

takip eden numaralar , 22. Baskı; Ekey / HK- Rekabet Hukuku (WettbR)

Madde 12 Sayfa Kenar No.19; farklı görüş Düsseldorf Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 52 ve

takip eden sayfa- İhtar Vekaleti; Nürnberg Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1991,

387; Dresden Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı

Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1999, 140, 142; Sosnitza in

Page 100: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

62

Piper/Ohly/Sosnitza, Madde 12 Sayfa Kenar No. 3.; Melullis Sayfa Kenar

No. 396, yazarın görüşüne göre hak ihlali yapan ihtar sonrası bir

vekaletname talep edebilir).

Teslimiyet anlaşmasının yapılmasına dair bir teklif içermeksizin

yapılan yalın ihtarda ihtarın karakteri gereği bu ihtar Alman Medeni

Yasası (BGB) Madde 174 'e uygun olarak tek taraflı beyan

uygulanmalıdır, çünkü tüm işlem benzeri eylemlerde analoji

öngörülmüştür (Bornkamm in Köhler/Bornkamm Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Madde 12 Sayfa Kenar No.1.27 Delillerle birlikte Hakim görüş

tarafından belirtilen bakış açılarına bağlı nedenlerden ötürü endüstriyel

hakların hukuki koruma altına alınması bağlamındaki ihtarlarda Medeni

Yasa Madde 174'ün yerinde uygulandığına dair kabul için bir düzenleme

boşluğunun olmadığı karşıt görüş belirtmektedir (Uygulanabilirlik vs.,

aynı zamanda bakınız Bornkamm belirtilen kaynaktaki yer, Sayfa Kenar

No. 1.25)

b) İçerik

İhtar öncelikle marka hukuku bakımından hak ihlali yapandan, ilk

defa veya yeniden gerçekleşen marka hakkına tecavüz eylemi durumu için

bir ihlalden kaçınma/ ihlale son verme beyanının verilmesine yönelik bir

talebi içerir. Bu beyan ihlal durumunda uygun bir anlaşma cezasının

ödeneceğine dair bir vaat ile bağlantılıdır. İhtara ilave olarak bir ihtilaftan

kaçınma-, uyarı- ve giderlerden kaçınma fonksiyonu ilave olarak gelir (

Sosnitza 'nın tüm görüşlerinin yerine belirtilen kaynaktaki yer, Sayfa

Kenar No 2).

İhtar edilen hangi marka ile ilişkili ihtar edildiğini bilebilmelidir.

Bir tescilli markada tescil numarası bilgisi yeterlidir; bir kullanıcı markası

nedeniyle yapılan ihtar durumunda her durumda kullanım ve Madde 4

Fıkra 2 gereği muhtemel bir alıcı çevresi bakımından markanın geçerliliği

iddia edilmelidir. İhtar edenin kendisine ait hukuki korunma hakkını

edinişi ve kapsamı hakkında detaylı açıklamalar yapması gerekli değildir.

Buna rağmen bu türden açıklamalar yapılıyor ise, bunlar ne gerçek dışı ne

de yanıltıcı olmamalıdır ( Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı

Page 101: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

63

Dergisi (NJW)-RR 1995, 810 - Alıcının Uyarılması; Hamburg Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR)-RR 2002, Sayfa 145 ve takip eden sayfalar, Cat Stevens

II). Öncelikli haklara tecavüz eden bir marka olarak bir sembolün

bildirimi bir irtikap tehlikesi oluşturuyor ise, bildirimin geri alınması veya

mal ve hizmet listesinin sınırlandırılması,ceza tehdidi içeren bir ihlalden

kaçınma/ ihlale son verme beyanı verilmesine ihtiyaç kalmaksızın birinci

irtikap tehlikesini ortadan kaldırmayı sağlayabilir (Dittmer,

Büscher/Dittmer/Schiwy, Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12

Sayfa Kenar No. 22).

Bir marka hukuku ihlali ile gerekçelendirilmiş tekrarlama tehlikesi

yalnızca ceza tehdidi içeren bir ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

beyanı ile ortadan kaldırılabildiği sürece, birinci irtikap tehlikesinin

ortadan kaldırılması için sakıncalı bulunan eylemin gelecekte

yapılmayacağına dair kayıtsız şartsız ve açık bir beyan yeterlidir (Federal

Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2001, 1174 ve takip eden sayfalar - İddiada Bulunma

Görevi ; Dittmer belirtilen kaynaktaki yer, Sayfa Kenar No.21).

Prensip olarak talep edilen teslimiyet beyanı Haksız Rekabet

Yasası (UWG) Madde 12 I gereği de bir anlaşma cezası ödeme vaadiyle

gerçekleştirilen güvenceye ihtiyaç duymaktadır. Çünkü bu vaat, tıpkı bir

mahkeme ilamı gibi diğer ihlallere karşı bir güvenlik sağlamaktadır.

Anlaşma cezası Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 339 gereği her tür

kusurlu ihlal ile etkisini yitirir. Bu nedenden dolayı yalnızca kusurlu ihlal

durumu için anlaşma cezası vaadinde bulunmak uygulamaya aykırı olarak

sakıncalar oluşturmaz, çünkü anlaşma cezası vaadinden doğan bir

sorumluluk olağan olarak kusur şartını getirir (Federal Yargıtay (BGH)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1972, 1883, 1885; Hacker /

Ströbele/Hacker, Madde 14 Sayfa Kenar No. 389) İfaya yardımcı olan

kişilerin sorumluluğu kuşkusuz konu harici tutulamaz. Ayrıca ceza

tehdidi içeren bir ihlalden kaçınma/ ihlale son verme beyanı ihlal fiilinin

Page 102: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

64

her bir münferit durumuyla ilgili olmak zorundadır (Dittmer Belirtilen

kaynaktaki yer Sayfa Kenar No. 64).

Fakat bu söylenenler ile borçlunun devamlılık ilişkisine karşı

yaptığı itirazdan vazgeçmek zorunda oluşu ifade edilmemiştir ( Federal

Yargıtay (BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1993,

240 ve takip eden sayfa - Devamlılık İlişkisi ). Borçlunun kasıtlı hukuk

ihlali yaptığı durumda alacaklı buna karşı devamlılık ilişkisinin konu

harici bırakılmasını talep edebilmelidir (Federal Yargıtay (BGH) Hukuk

ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1993, 240 ve takip eden sayfa -

Devamlılık İlişkisi ). Ayrıca yüksek anlaşma cezalarının iddia edilmesi de

Alman Medeni Yasası Madde 343, Madde 242 'de açıklanan şarta bağlıdır

(bakınız: Bornkamm / Hefermehl/Köhler/Bornkamm Haksız Rekabet

Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa Kenar No1.145 sonunda).

Kusurlu bulunan davranışı, ihtar edilenin kendisine yönetilen isnadı

anlayabileceği ve yapılan isnadın doğrulunu kontrol edebileceği bir

konuma sevk edilebileceği biçimde mümkün olduğu kadar açık şekilde

ortaya koyan ve kuralına uygun olarak ihtarda bulunan kişi, müdahaleden

kaçınma vaadini bizzat önceden formüle etmek zorunda değildir. Birinci

irtikap tehlikesi veya tekrarlama tehlikesinin uygun bir beyan ile ortadan

kaldırılması borçlunun yükümlülüğüdür. Ayrıca ihtarda bir süre tespit

edilmelidir. Bu sure içinde borçlu prensip olarak cezaya çarptırılma

tehdidiyle boyunduruk altına alınmalıdır. Başka bir deyişle eğer tespit

edilmiş bu süre sonuçsuz geçirilmiş ise mahkeme kanalıyla adımların

atılacağı tehdidiyle bağımlı kılınmalıdır (Teplitzky Bölüm 41 Sayfa Kenar

No.14 Delillerle birlikte).

Eğer ihtar süre içermiyor ise ya da çok kısa tespit edilmiş bir süre

içeriyor ise, o zaman ihtarın ulaşması ile makul bir süre devreye sokulur.

Hak ihlali yapması nedeniyle ihtar edilen kişi marka hukukunu ihlali

nedeniyle oluşan ve ihtar ile somutlaşan özel ilişki temelinde dürüstçe,

ceza tehdidi içeren ihlalden kaçınma/ ihlale son verme beyanını vermek

suretiyle süreye uygun olarak ihtara yanıt vermekle ya da bu beyanı

vermeyi reddettiğini belirtmekle yükümlüdür (Federal Yargıtay (BGH)

Page 103: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

65

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1990,1905 ve takip eden sayfa —

İhtar edilenin yanıt verme yükümlülüğü - Hamburg Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1999,

969, 971). Haksız ihtarlarda bu yükümlülük bulunmamaktadır (Federal

Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1995, 715, 717™

Haksız ihtarda masraflar).

Bir sürenin ne zaman makul olduğuna genel bir yanıt verilemez,

tam tersine bu durum münferit durumun incelenmesi tabidir. Yaygın

olarak muhtemel bir borçlunun, kendisine yöneltilen isnatları bir bilirkişi

komisyonunu devreye sokarak kontrol etmesi için minimum bir haftaya

ihtiyacı vardır (Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2004, 1395 Kural; Sosnitza

Belirtilen kaynaktaki yer Sayfa Kenar No. 17). Buna karşın çok acele

konularda süre saatler veya dakikalar olarak da tespit edilmiş olabilir

(Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 1988, 62 ve takip eden sayfa).

Eğer borçluya tanınan yanıt süresinin çok kısa tespit edildiği sabit

ise, aşağı yukarı süre tanınan sürenin bittiği tarihe çok yakın ise o zaman

alacaklıdan sürenin uygun bir şekilde uzatılması için ricada

bulunulmalıdır. Eğer bu gerçekleşmez ise,mahkeme devreye sokularak

atılmış adımların kusurlu olduğuna dair borçlunun itirazı engellenmiş olur

( Melullis Sayfa Kenar No. 391 Delillerle birlikte; Teplitzky Bölüm 41

Sayfa Kenar No.16; Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12

Sayfa Kenar No. 35;diğer görüş Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1995, 1043).

Kuşkusuz çok kısa tespit edilmiş süre makul bir süre ile ikame edilir (

Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 990, 381 ve takip eden sayfa - İhtar edilenin yanıt verme

yükümlülüğü).

c) Anlaşma cezası

Borçlu tarafından ödenmesi vaat edilecek anlaşma cezası,

alacaklının bakış açısından yasağı ihlal etmenin borçlu için ekonomik

Page 104: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

66

olmayacağı biçimde yeterince yüksek olmalıdır ( Federal Yargıtay (BGH)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1983, 941 ve takip eden sayfalar).

Ceza ödeme vaadinin yüksekliği iş koluna, öneme, şirketin cirosuna ve

kazancına, hak ihlali fiilinin türüne ve kapsamına

Hak ihlali tehlikesinin ve yine anlaşma cezasının bir yaptırım

etkisinin bulunması durumuna göre belirlenir (Oldenburg Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR)-RR 2010, 252 ve takip eden sayfa- Binek taşıt aracı

performansı; Frankfurt Yerel Mahkemesi Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 856 ve takip eden sayfalar).

Teminat amaçlı anlaşma cezası mutabakatı, Alman Medeni Yasası

(BGB) Madde 315 gereği, müdahaleden kaçınma yükümlülüğüne karşı

yapılacak gelecekteki bir ihlal durumu için alacaklıya ya da Alman

Medeni Yasası (BGB) Madde 317 gereği bir üçüncü kişiye anlaşma

cezasının tutarını kendi takdirine göre belirleme hakkını verecek biçimde

de yapılabilir (Federal Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi

(NJW) 1994, 45 ve takip eden sayfa - Anlaşma cezasının takdiri, Deliller

ile).

Eğer alacaklı ihtarında talep edilmiş teslimiyet beyanlarının

verilmemesi durumunda esas dava konusunu mahkeme götürmek ve bir

geçici tedbir davası açmak konusunda borçluyu tehdit etmiş ve borçlu

buna tepki vermemiş ise, ihtar edilen Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

(ZPO) Madde 93 gereği tanınan imtiyaza itiraz edemez. Bunun için koşul,

borçlunun devreye sokulmuş makul bir sürenin dolmasından sonra aynı

şekilde davası açılmış ve ilan edilmiş ve ara karar ile hükme bağlanan

tedbiri düzenleme olarak kabul etmesidir. (Köln Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku

(WettbR) 1999, 92 ve takip eden sayfalar™ Şirketler topluluğunun ihtar

salvosu; diğer görüş Dresden Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık

Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1996, 138, İhtiyati tedbir

ve esastan görülen davanın aynı hukuki koruma hedefine yönelik olduğu

biçimindeki isabetsiz gerekçelendirme ile ).

Page 105: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

67

Bu bağlamda kuşkusuz, eğer aynı avukat ile temsil edilen birden

fazla holdinge bağlı şirketin haksız rekabet kuralının ihlali nedeniyle,

davalıyı eş zamanlı olarak birbirinden ayrı avukat yazılarıyla ihtar etmek

yoluna gittiğinde, böyle bir yolun izlenmesi için mantıklı nedenlerin

bulunmadığının sabit olması koşuluyla, burada müdahalenin men'i

talebinin bir suistimal edilerek yapıldığı sonucunu çıkartan içtihat dikkate

alınmalıdır ( Federal Yargıtay (BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 2002, 320 ve takip eden sayfalar - Suistimal biçiminde

birden fazla takip işlemi; Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2001, 82 Yeni , Bielefeld I;

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2001, 84 -

Yeni Bielefeld II; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2001, 78 - Sahte üretici fiyatı tavsiyesi). Holding

şirketlerinden böylesi bir durumda, ihtarın ya yalnızca tek bir holding

şirketi tarafından ya da müşterek olarak verilmesi hususunda eylemlerini

koordine etmeleri beklenmelidir.

Sonuç olarak talep edilen ceza tehdidi içeren bir ihlalden kaçınma/

ihlale son verme beyanı beyanının verilmemesi durumunda mahkeme

kanalıyla adımların atılacağı tehdidi ihtarın bir etkinlik şartı olmalıdır (

Bremen Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi

(NJW)-RR 1988, 625). Fakat eğer borçlunun yeterli bir teslimiyet beyanı

vermediğinde mahkemede dava açılacağının bilincine varması gerekiyorsa

farklı bir durum geçerlidir.

d) İhtarın ulaşması

İçtihatta ve hukuki literatürdeki yaygın görüşe göre ihtarın

ulaştığının hak ihlaline maruz kalan kişi tarafından kanıtlanması

beklenmemelidir. Bu nedenle ihtarı gönderen bir kişinin ihtarın alıcıya

ulaştığını değil de daha ziyade ihtarın posta çıkış tarihini ispatlaması

yeterlidir, çünkü

Ciddi olarak arzulanan, fakat başarısız olmuş bir ihtar riski marka

hukukunu ihlal eden kişinin, başka bir deyişle ihtara yol açan kişiye

yüklenmelidir ( Jena Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların

Page 106: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

68

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2007, 255 Rekabet

hukuku; bakınız Marx , Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)

2004, 970 ve takip eden sayfa, Dresden Eyalet Yüksek Mahkemesi 'nin

(OLG) birden fazla görüşü, burada olduğu gibi; Zweibrücken Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Raporu

1997, 23 ve takip eden sayfa; Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1996, 163 ve

takip eden sayfa; Karlsruhe Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1993, 42; Berlin Eyalet Yüksek

Mahkemesi (KG) MDVSW 1993, 735 ve takip eden sayfa; Saarbrücken

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 1990, 373 ve takip eden sayfa; Frankfurt Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) MDVSW 1988, 693 ve takip eden sayfa; Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi (GRUR) 1985, 240; Hamm

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 1984, 220 ve takip eden sayfa; Köln Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi

(GRUR) 1984, 142 ve takip eden sayfa; Koblenz yalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1982,

437; Burchert Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1985, 478,

480; Teplitzky Madde 41 Sayfa Kenar No. 6b; Bornkamm /

Baumbach/Hefermehl Haksız Rekabet Yasası (UWG) Dava açma Sayfa

Kenar No. 536, 22. Baskı; Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde

12 Sayfa Kenar No. 44; diğer görüş Stuttgart Eyalet Mahkemesi Haftalık

Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1996, 91 ve takip eden

sayfa; Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi Haftalık Yeni Yargı Dergisi-

Rekabet Hukuku (WettbR) 1996, 163 ve takip eden sayfa kararı ile

kaldırılmıştır; Dresden Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)1997, 1201, 1203; Berlin Eyalet

Yüksek Mahkemesi (KG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)

1982, 467 ve takip eden sayfa; Zweibrücken Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)-Raporu 1997, 23 ve takip eden

sayfa; Berlin Eyalet Yüksek Mahkemesi (KG) Hukuk ve Uygulamada

Page 107: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

69

Rekabet Dergisi (WRP) 1994, 39 ve takip eden sayfa; Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 992, 67 ve takip eden sayfa; Hukuk

ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1982, 467 ve takip eden sayfa;

Sosnitza diğer görüş Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa

Kenar No.1.31, 25. Baskı; Kreft Ja- kobs/Lindacher/Teplitzky Madde 13

Sayfa Kenar No. 71-83).

Federal Yargıtay, sonuçta alacaklının içtihattaki ve literatürdeki

yaygın görüşe göre formüle edilmiş ihtiyaçlarına endüstriyel endüstriyel

hakların hukuki koruma altına alınması konusunda kapsamlı olarak uygun

düşen bir ara bulucu konumunu temsil etmektedir. Buna göre Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 93 gereği dava masraflarının

davacı üzerinde bırakılmasına yönelik bir kararın koşullarının ortaya

konması ve ispat yükümlülüğü, dava açma yönünde, ceza tehdidi içeren

bir ihlalden kaçınma/ ihlale son verme beyanı beyanı vermiş ve kendisine

davacının ihtarının ulaşmadığını iddia eden bir davalı ile ilgilidir. İkincil

derecedeki ispat yükümlülüğü çerçevesinde davacı, ihtarnamenin

gönderilmiş olduğunu nedenlerini açıklayarak ortaya koymak zorundadır.

İhtarnamenin davalıya erişmiş olup olmadığı tespit edilemiyor ise, Alman

Hukuk Muhakemesi Usulü Yasası (ZPO) Madde 93 gereği giderler

hakkında bir karar vermek söz konusu değildir (Federal Yargıtay (BGH)

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2007, 781 ve takip eden

sayfalar - İhtarnamenin ulaşması ve Bornkamm / Baumbach/Hefermehl

Madde 12 Sayfa Kenar No. 1.33 ve takip eden numara, İhtilaf durumuyla

ilişkili delillerle birlikte). Fakat kuşkusuz eğer hak ihlaline uğrayan kişi,

ihtarının ihtarının ulaşmadığı ve durum koşullarına göre yeniden eylemde

bulunmanın beklenebilir olduğuna dair olumlu bir bilgi almış ise, yeniden

yapılacak bir tebligat denemesi gerekli olabilir (Berlin Eyalet Yüksek

Mahkemesi (KG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2013,

1061 ve takip eden sayfa). Bu bağlamda marka hukukunu ihlal eden kişi,

şirket şubesi ilanda belirtilmiş olasa da, ihtarın yalnızca bir şirket şubesine

ulaştığı ve şirket yönetiminin eline geçmediği şeklinde bir itirazda

bulunamaz (Naumburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1999, 241 Delillerle birlikte).

Page 108: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

70

Fakat eğer ihtar iadeli /taahhütlü posta ile veya bir başka alındı teyit

yazısı şartına bağlanarak gönderilmiş ve ihtar edilmesi gereken kişi ihtarı

kabul ettiğini veya aldığını teyit etmeyi reddediyor ise, ihtarın erişmesi

uydurma olarak görülecektir (Hirsch / Fezer Marka Uygulaması El Kitabı

4 Sayfa Kenar No. 46 Delillerle birlikte).

Ayrıca marka hukukuna dayalı iddianın alacaklısı tebdir amaçlı

olarak örneğin hak ihlali yapan ile yaptığı telefon görüşmeleriyle, lüzumu

halinde tanıklar yardımıyla ihtarı ispat etmek için ihlali yapanın ihtarı alıp

almadığından emin olmak zorundadır (aynı zamanda bakınız Karlsruhe

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet

Hukuku (WettbR) 1997, 128).

Eğer ihtarda bulunan ihtarnamede kurallara uygun olarak adresi

belirtmez ve pulunu yapıştırmaz ise, ihtarın ulaşmama riski ile karşı

karşıyadır (Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1996, 1111; Stuttgart Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)- Raporu, 5 ve takip

eden sayfa).

5. İhtar giderlerinin tazmini

Madde 140 Fıkra 3 öncelikle, marka ihtilafı konusunda bir patent

avukatının devreye sokulmasıyla Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) Madde

13 gereği ortaya çıkan masrafları patent avukatı tarafından yapılan gerekli

masraflar dahil olmak üzere tazmin edilmesini öngören bir düzenleme

içermektedir. Bu kural aynı zamanda patent avukatı tarafından dava

öncesi yapılan bir ihtar giderleri için de uygulanmalıdır (FezerMadde 14

Sayfa Kenar No. 535 Delillerle birlikte; Madde 140 Sayfa Kenar No.15;

aynı zamanda bakınız Yorum Madde 140 Sayfa Kenar No 15 ve takip

eden numaralar).

Madde 140 Fıkra 3 geniş kapsamlı yorumlanmalıdır. Eğer alacaklı

esasen rekabet hukukuna dayalı taleplerde bulunuyor ise, fakat hukuki

durumun marka hukukuna dayalı normlar altında da toplanması gerekiyor

(Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Alman Patent Avukatları

İlanları Dergisi (Mitt) 1992, 188; Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Page 109: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

71

Alman Patent Avukatları İlanları Dergisi (Mitt)1980, 138) veya marka

hukukuna dayalı soruların cevaplandırılması her durumda önemli ise,

Madde 140 Fıkra 3 gereği bir gider tazmini aynı şekilde geçerlidir (Berlin

Eyalet Yüksek Mahkemesi (KG) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR) 1968, 545; Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Alman Patent Avukatları İlanları Dergisi (Mitt)1975, 140; Alman

Patent Avukatları İlanları Dergisi (Mitt) 1991, 173; Düsseldorf Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Alman Patent Avukatları İlanları Dergisi

(Mitt) 1972, 43; Fezer Madde140 Sayfa Kenar No.14).

Eğer marka hukukunu ihlal eden kişinin ihtar yazısını almadığı ve

suistimal anlamında ihtar yazısının ulaşmasının boşa çıkartılmasının söz

konusu olmadığının sabit ise, ihtar teşebbüs nedeniyle ortaya çıkan ihtar

işlemi giderlerinin tazmini söz konusu değildir (Berlin Eyalet Yüksek

Mahkemesi (KG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2013,

1061 ve takip eden sayfa).

Eğer ihtar mahkemede görülecek bir davadan önce devreye

sokulmuş ise, o zaman ihtar nedeniyle ortaya çıkan giderlerin Alman

Hukuku Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 91 gereği hukuki

ihtilaf giderleri olarak sayılıp sayılmayacağı gerektiği ve masraf tespit

davası kapsamında tespit edilip edilemeyeceği sorusu ortaya çıkmaktadır (

bakınız yalnızca Ekey, HK-Rekabet Hukuku (WettbR) Madde12 Sayfa

Kenar No. 53 Delillerle birlikte). Federal Yargıtayın (BGH) içtihadına

göre ihtar nedeniyle ortaya çıkan işlem harcı Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası (ZPO) Madde 91 gereği hukuki ihtilaf giderleri olarak sayılmaz

(Federal Yargıtay (BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)

2006, 237 ve takip eden sayfa - İhtar giderlerinin talep edilmesi, Delillerle

birlikte). Böylece giderler aynı zamanda masraf tespit davası kapsamında

da tespit edilemez. Federal Yargıtayın (BGH) görüşüne göre de yalnızca

bir davanın açılması ve takibi nedeniyle oluşan masraflar değil, aynı

zamanda somut olarak arifesinde bulunulan bir hukuki ihtilafın hazırlığı

amacına hizmet eden giderler de dava giderleri olarak sayılmamalıdırlar.

Fakat bir ihtar işleminin giderleri bir hukuki ihtilafın doğrudan

Page 110: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

72

hazırlığıyla ilişkili giderlere ait değildir. Federal Yargıtayın (BGH)

görüşüne göre bu durum ihtarın ikili işlevinin bir sonucudur. Başka bir

deyişle bu iki işlev, mahkemeler kullanılmaksızın ihtilafın çözümü ve

borçlunun Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 93 gereği

ortaya çıkan masraf ile birlikte mahkeme yoluyla talep edilen alacağı

tanımasına engel olmaktır. Dava hazırlık işlevi her iki amaca da uygun

düşmemektedir (Federal Yargıtay (BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP) 2006, 237 ve takip eden sayfa- İhtar giderlerinin talep

edilmesi, m umf N).

Eğer marka hukukuna dayalı alacağın borçlusu cezalandırılma

tehdidi ile tabi kılındığı için ihtarı mahkemede görülecek bir dava

izlemiyor ise, o zaman ihtarı yapan alacaklının içtihatta tamamen yaygın

görüşe göre Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 683 Cümle 1, Madde

677, Madde 670 ya da Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 1

Cümle 2 gereği vekaletsiz iş görme bakış açısına göre ortaya çıkmış olan

ihtar giderlerinin tazmini talep hakkı bulunmaktadır ( Federal Yargıtay

(BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 994, 177, 179-

Finansman alım fiyatı "fazlalık giderler" olmaksızın; Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW) 1992, 429, 431 - İhtar giderlerinin zaman aşımı; Haftalık

Yeni Yargı Dergisi (NJW) 991, 1229- Çit cilası; Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 1984, 134- Shop-In-The-Shop I; Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW) 1970, 243- Fotoğraf rekabeti; Düsseldorf Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) RR 2007, 102 ve takip eden sayfa Peugeot-Tuning;

Karlsruhe Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 1996, 748; Berlin Eyalet Mahkemesi

(LG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)1999, 1307- SOAP;

Fezer Madde 14 Sayfa Kenar No. 546; Ingerl/Rohnke Madde 14 ila 19

Sayfa Kenar No. 150; Teplitzky Bölüm 41 Sayfa Kenar No 84; Ekey HK-

Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 54 ve takip eden

sayfa, Delillerle birlikte; diğer görüş Palandt/Sprau Belirtilen kaynaktaki

yer Madde 683 Sayfa Kenar No. 6 Bärenfänger uyarısı ile, GRVR 2012,

461 ve takip eden sayfalar - bir yandan Haksız Rekabet Yasası (UWG)

Page 111: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

73

Madde 12 'yi yanlık yorumlamakta , diğer yandan da burada hak ihlaline

uğrayan kişinin masraflı bir dava işleminden tasarruf etmek için hak ihlali

yapan kişinin avantajına olmak üzere önlem alması söz konusudur).

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 1 Cümle 2 bu bağlamda

yalnızca mahkeme öncesi yapılan ihtar işlemlerinin masraflarının tazmini

düzenlemektedir. Yasal kural, uygun bir geçici tedbir kararının

verilmesinden sonra, muhtemelen ihtarlarda "çekmece tedbir" (=" yedek

tedbir") olarak adlandırılan bir tedbir kararın verilmesinden sonra ortaya

çıkan ihtar giderleri bakımından gider tazmini talebi için bir zemin

sunmamaktadır (Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2007, 379 ve takip eden sayfa- ihtar

çekmeden ihtiyati tedbir talebi).

Eğer marka hukuku ihlali kusurlu gerçekleşiyor ise, o zaman

alacaklı zarar tazminatı bakış açısından da ihtar giderlerinin tazmininde

başarılı olabilir(Federal Yargıtay Hukuk Davaları (BGHZ) 52, 393, 396-

Fotoğraf rekabeti; Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1992, 176 ve takip eden sayfa - İhtar

giderlerinin zaman aşımı; Karlsruhe Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1996,748).

Tüm talepler için koşul, dava öncesinde hukuk veya patent

avukatının ihtar amacıyla devreye sokulmasının gerekli olmasıdır. Marka

hukuku alanında bu bir kuraldır; eğer benzer hak ihlallerinden dolayı hak

ihlali yapan çok sayıdaki kişinin bir rutin konu kapsamında seri olarak

ihtar edilmeleri söz konusu ise, artık bir gereklilikten söz edilemez

(Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-RR 2002, 122 ve takip eden sayfalar - Rutin konularda

hukuk avukatlarının ihtarları). Bu türden kapsamı geniş bir işlem marka

hukukunda da bir hukuk avukatının devreye sokulmasını gerektirmektedir.

Madde 140 Fıkra 3'de açıklanan ihtar giderlerinin tutarlarındaki

sınırlama sarfı nazar edilirse, gider tazmini talebinin tutarının tespitinde

katı ölçütlerin konması gerekmektedir Alacaklı yalnızca kesinlikle gerekli

olan masraflarının tazmin edilmesi talep edebilir. Bu bağlamda ikaz

Page 112: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

74

edenin koşullarının dikkate alınması gerekmektedir (Karlsruhe Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1996,

748/ Mahkeme alacaklının yargıç veya avukat olma hakkını kazanmış

hukukçulardan oluşan bir hukuk işleri bölümü olan alacaklıya, alacaklı

aleyhine yapılan ihtar işlemindeki avukat giderlerinin tazmin edilmesi

talebine doğru bir şekilde onay vermiştir).

Buna karşın markanın kullanılmaması nedeniyle iptal edilme

olgunluğuna erişmiş bir markanın yapacağı ihtar ile iptal edilmesini

amaçlayan ve bu yönde ihtar yapan kişinin

Yaptığı ihtarın giderlerinin tazmini talep hakkı yoktur, çünkü ihtar

edilenin hukuka aykırı bir ihlal fiili bulunmamaktadır (Federal Yargıtay

(BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 980,

1074 - Masrafın tazmini; Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Alman Patent Avukatları İlanları Dergisi (Mitt) 1980, 178 ve takip eden

sayfa- Gider tazmini I; Fezer Madde 14 Sayfa Kenar No. 543, 547

Delillerle birlikte).

Bir başkasını tescili öncesi resmi daire yoluyla hukuki korunmaya

uygunluğu bakımından incelenmesi gereken hukuki koruma hakkı ile

ilişkili olarak ihtar eden kişi, hukuki korunma hakkının ileride ortadan

kalkacağı gerekçesiyle yapılan ihtarın sonradan doğru olmadığı ortaya

çıkmış olsa da, prensip olarak ihtar edilenin kurulmuş ve faaliyete

geçirilmiş ticari işletmesine yaptığı kusurlu müdahale nedeniyle de

tazminat ödemeye yükümlü hale getirilemez ( Düsseldorf Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR)-RR 2002, 213 ve takip eden sayfalar - Sıhhi tesisat

armatürlerinin tahliye amaçlı uç parçaları).

Tazmin edilmesi gereken avukat giderleri tutarları bakımından

Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) ile sınırlanmıştır ve prensip olarak 1,5

oranında bir işlem ücreti tutarındadır (Düsseldorf Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR)-RR 2007, 102 ve takip eden sayfa - Peugeot-Tuning).

Ücret listesi ile bağlantılı olarak Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) Madde 2

Page 113: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

75

ve 13 gereği öngörülen ücretler Madde 140 Fıkra 3 gereği patent

avukatının gerekli masrafları dahil olmak üzere tazmin edilmelidir

(bakınız bu konudaki Yorum ).

6. Haklı ihtar karşısında ihtar edilenin yükümlüğü: Bir ceza

tehdidi içeren ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

beyanının verilmesi

Bir haklı ihtarın muhatabı olan borçlunun öncelikle bir açıklamada

bulunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Borçlunun hukuka aykırı fiili

nedeniyle borçlu ile alacaklı arasında ihtar ile şekil kazanmış ve Alman

Medeni Yasası (BGB) Madde 242 gereği belirlenen (dürüstlük bakış açısı)

bir hukuki borç ilişkisi ortaya çıkmaktadır. İhtar eden alacaklıya makul

süre ve biçimde önemli hukuki durum hakkında açıklama yapma ve

böylelikle onu anlamsız hukuki ihtilafları başlatmaktan koruma

yükümlülüğü buradan kaynaklanmaktadır (Sosnitza Piper/Ohly/Sosnitza

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa Kenar No. 20 Delillerle

birlikte).

Eğer borçlu müdahaleden kaçınma yükümlülüğünün bir defalık

veya yinelenerek gerçekleşen her bir ihlal durumu için makul bir anlaşma

cezası vaadi ile tabi olduğunu (=anlaşma cezası ödemeyi kabul ettiğini)

beyan ediyor ise, o zaman alacaklı ile borçlu arasında Alman Medeni

Yasası (BGB) Madde 241 Fıkra 2 gereği borç hukukuna dayalı bir ilişki

ortaya çıkar. Tabi olma anlaşması borçlu için, anlaşma çerçevesinde

formüle edilmiş eylemi gelecekte yapmama şeklindeki ana yükümlülüğü

temellendirmektedir. Bu bağlamda anlaşmayı yapanlar müdahaleden

kaçınma yükümlülüğünü formülasyonunda somut ihlal şekline

dayandırmak zorunda değildirler, tam tersine kapsamlı müdahaleden

kaçınma taleplerini de belirleyebilirler (Federal Yargıtay (BGH) Hukuk

ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1999, 544, 547- Veri bankası

eşitleme; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)

1992, 61, 62 ve takip eden sayfa - Sayfa Kenar No. 69 Delillerle birlikte).

Ceza tehdidi içeren bir ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

beyanının verilmesi yeni bir marka hukuku ihlalinin tekrarlanması

Page 114: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

76

tehlikesini ortadan kaldırmaktadır. ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

beyanının tereddüt durumunda dar kapsamda yorumlanmaması gerekir,

çünkü beyan özde türdeş ihlal fiilleri kapsayan ihlalden kaçınma/ ihlale

son verme talebiyle ilgilidir

(Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR) 2010, 167 ve takip eden sayfalar Sayfa Kenar No.

22 Delillerle birlikte). Tekrarlama tehlikesini ortadan kaldırmak için haklı

olarak sıkı kurallar getirilmektedir. Somut bir ihlal eylemi nedeniyle

beklenen bir tekrarlama tehlikesini ortadan kaldırmak için makul bir

anlaşma cezası vaadiyle verilen bir ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

beyanı açıkça anlaşılır ve yeterince belirli olmalıdır ve beyandan

borçlunun ilgili eylemi bir daha yapmayacağına dair ciddi bir istek

gösterdiği anlaşılmalıdır. Beyan bu nedenle prensip olarak içerik ve

kapsam bakımından mevcut yasal ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

talebiyle tam olarak örtüşmelidir ve buna uygun olarak sınırlamasız, gayri

kabili rücu, şartsız ve prensip olarak bir nihai tarih bilgisi içermeksizin

gerçekleştirilmelidir (Süreklilik arz eden içtihat: Federal Yargıtay(BGH)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 2002, 608 ve takip eden sayfalar -

Kış sezonu kapanışı indirimli satışları, Delillerle birlikte). İhlalden

kaçınma/ ihlale son verme yükümlülüğüne getirilen sınırlandırmalara

münferit durumda izin verilebilir. Fakat bu sınırlandırmalar marka

hukukuna aykırı fiilin tekrarlanması tehlikesini ortadan kaldıramaz

(Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 2002,

608 ve takip eden sayfalar - Kış sezonu kapanışı indirimli satışları). Eğer

ihlali yapan kişi ceza tehdidi içeren bir ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

beyanının verilmesinden sonra hukuki korunma hakkına tecavüzlerine

devam ediyorsa, (mağdur) yeni bir tekrarlanma tehlikesini gerekçelendirir

(Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1998,

1198 ve takip eden sayfalar- GS Sembolü; Schleswig Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2002,

859 ve takip eden sayfa). eğer borçlunun işlem temeli ihlalden kaçınma/

ihlale son verme beyanında bulunmuyor ise ve bu durum alacaklı için

beyanın ulaştığı tarihte kolaylıkla anlaşılabilir bir durum ise, bir tabi kılma

Page 115: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

77

anlaşması etkin olarak ortaya çıkmaz.( Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Raporu 2002, 153 ve takip eden

sayfa). Yani tabi kılma anlaşmasının işlem temeli, özellikle borçlunun,

ihlalden kaçınma/ ihlale son verme beyanını vermekle rekabet hukukuna

dayalı ihtilafı sonlandıracağı tasavvuru, başka bir deyişle beklentisidir.

Ancak alacaklı paralel olarak bir geçici tedbir kararsın verilmesi için bir

dava açıyor ise, borçlunun bu beklentisi gerçekleşmez. Bu nedenle

borçlunun anlaşmaya dayalı beyanının ortaya çıkmış duruma uygun olarak

uyarlanması gerekmektedir (Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Raporu 2002, 153 ve takip eden sayfa).

Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 780 gereği ihlalden kaçınma/

ihlale son verme taahhütnamesinin verilmesi, eğer taahhütname borçlu

tarafında gerçekleştirilmiş bir ticari işlem değil ise, yazılı olarak

yapılabilir (Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 350). Fakat bununla

beraber taahhütname faks, teleprinter ya da elektronik posta marifetiyle de

verildiğinde de geçerlidir.Bu bağlamda alacaklı, borçlunun ona bunu

yazılı olarak teyit etmesine yönelik talepte bulunma hakkına sahiptir,

çünkü bu aşamada tabi olmaya hazırlık (=borçlunun koşullara tabi olmaya

hazır oluşu) söz konusu değildir ( Federal Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW) 1990, 3147 ve takip eden sayfa- Teleprinter yoluyla

gönderilen yazıyla tabi kılma) . Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 126

Fıkra 3 gereği "elektronik biçim" yazılı biçimin ikamesi olarak her

durumda ticaret insanları arasında kabul görmektedir (bunun için bakınız

Rossnagel Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 2001, 1817, 1825 ve takip

eden sayfa; Müglich Multi Medya ve Hukuk Dergisi (MMR) 2000, 7, 10,

13).

Şayet ihlalden kaçınma /ihlale son verme yükümlülüğü taşıyan kişi

kendisine ihtarname ile iletilen ve önceden hazırlanmış bir tabi olma

beyanını değiştiriyor ise, yazı ekinde belirtildiği şekliyle, - her durumda

bir telefon ile geri dönüş rica ederek -borçlu (yaptığı) değişiklik ile ihtarın

halledilmiş olarak görülebileceği düşüncesindeyse ve fakat ihtar eden

değiştirilmiş sürüme ne itiraz ediyor ne de başka yollardan bu beyan

sürümünün kendisi için yeterli olmadığını dile getirmiyor ise, bir tabi

Page 116: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

78

kılma anlaşması ortaya çıkabilir (Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2000, 226 ve takip eden

sayfalar - Créateur Yenilikleri).

Eğer ihlalden kaçınma /ihlale son verme borçlusu alacaklı ile tabi

kılma anlaşması yapılmış olmasına rağmen ihlalden kaçınma /ihlale son

verme yükümlülüğünü ihlal ediyor ise, bir anlaşma cezasına çarptırılır.

Bunun dışında alacaklı, yeniden ortaya çıkmış tekrarlama tehlikesini

ortadan kaldırmak için borçludan, belirgin olarak daha yüksek tutarlı bir

anlaşma cezası ödeme vaadi ile birlikte yeni bir ihlalden kaçınma /ihlale

son verme beyanı talep edebilir (Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW)-RR 1998, RR 1990, 561 - Talep Kuponu). Ayrıca

alacaklı için, şayet yeni bir ihtar çekmek istemiyor ise, tüm hukuki

olanaklar açıktır.

Eğer marka hukukuna dayalı talepte bulunan alacaklı sebep

belirtmeksizin, borçlu tarafından verilen ve bir anlaşma cezasına

bağlanmış ihlalden kaçınma /ihlale son verme beyanını kabul etmeyi

reddediyor ise, o zaman gerekçelendirilmiş bir men'i müdahale davası için

gerekli tekrarlama tehlikesi ortadan kalkmıştır ( Federal Yargıtay (BGH)

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP), 1983, 264 - Tekrar tabi

kılma).

7. Haksız ihtar

Eğer ihtar edenin yaptırımı olan bir men'i müdahale talep hakkı

bulunmuyorsa, bir ihtar her zaman önemsiz kalmak zorundadır (Almanca

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1999, 25).

Eğer ihtar, bir ihtar için getirilmiş asgari standartları karşılamıyor

ise etkisizdir. İhtar içinde hangi somut davranışın kusurlu bulunduğu

açıkça anlaşılır biçimde ifade edilmelidir (Stuttgart Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku

(WettbR) 1996, 281 ve takip eden sayfa - Diş hekimi hesap kesim ofisi,

Deliller ile birlikte).

Tescil edilmiş bir markanın sahibi, bu hukuki koruma hakkından

kaynaklanan bir ihtar durumunda, mutlak tescil engellerinin hakkın

Page 117: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

79

varlığını sürdürmesine karşı durmadığını; Alman Patent ve Marka

Dairesi'nin tescil öncesi bu engellerin kontrol etmek zorunda olduğu

görüşünü prensip olarak savunabilir. Bu yüzden bu durumda, dava edilen

markalar sonradan Madde 50 Fıkra 1, Madde 8 Fıkra 2 Bent 1 gereği

hükümsüzlük nedeniyle iptal edilmiş olsa bile ihtar masraflarının tazmin

edilmesi için bir zemin eksiktir ( Federal Yargıtay (BGH) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2006, 468 ve takip eden sayfalar -

Marka hukukuna dayalı ihtar II). Dürüstlük ilkesinin ihlali marka hakkı

sahibiyle ilişkilidir (Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 242).

Haksız ihtarlar şartlara bağlı olarak Alman Medeni Yasası (BGB)

Madde 826 ile tanımlanan bir kasıtlı, örflere aykırı zarara uğramaya,

Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 823 Fıkra 1 ile tanımlanan kurulmuş

ve faaliyete geçirilmiş bir ticari işletmeye müdahaleye ( ederal Yargıtay

(BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 152 ve

takip eden sayfalar Sayfa Kenar No. 67 - İnternette yüksek çocuk

(yemek) sandalyeleri; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2005, 882 ve takip eden sayfalar - Hukuki korumayla

ilişkili haksız ihtarlar) ve Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 3 'ün

ihlaline neden olabilirler ve buna bağlı olarak da , men'i müdahale ve

haksız yere ihtar edilen kişinin mahkeme dışı işlemlerde yaptığı

masraflarının tazminine yönelik zarar tazminatı taleplerini

tektikliyebilirler ( Büscher / Fezer Haksız Rekabet Yasası (UWG), Made

12 Sayfa Kenar No.42, Delillerle birlikte).

Fakat Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 3 'ün ya da genel

haksız fiil hukukuna dayalı talepte bulunma kurallarının uygulanması

olağan olarak, haksız olarak ihtarda bulunan kişiliğinde her bir öznel

tipiklik özelliklerinin gerçekleşmiş olması şartını getirmektedir ( Hamburg

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR

1999, 1060, 1063- Fikir edinme). Bu nedenle haksız yere ihtar edilen

karşısında ihtar edenin bir sorumluluğunun olduğunu varsayılması dar

sınırlar içinde gerçekleşmektedir, çünkü prensip olarak haksız yere ihtar

eden yaptığının doğruluğundan emindir ( Federal Yargıtay (BGH) Sınai

Page 118: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

80

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2011, 152 ve takip

eden sayfalar Sayfa Kenar No. 62 - İnternette yüksek çocuk (yemek)

sandalyeleri; Teplitzky Bölüm 41 Sayfa Kenar No. 76 sonunda; Ekey

HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 87; diğer

görüş Kunoth Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2000, 1074,

1077, her defasında deliller ile).

Hukuki korunma hakkıyla ilişkili haksız ihtarın özel bir durumu

özellikle önem taşımaktadır. Bu bağlamda haksız olarak ihtar edilen kişi,

hukuki korunma hakkına muhtemel bir tecavüzde tehdit oluşturabilecek

zarar bakımından kendisine yöneltilmiş ihlalden kaçınma/ ihlale son

verme talebine bazen dikkat etmesi ve bu yüzden ciro ve kar yapılarına

tahammül etmesi gerektiği durumu söz konusudur. Bu bağlamda Federal

Yargıtay (BGH), ihtar edenden kontrol edilmemiş bir hukuki korunma

hakkına dayanılarak yapılan bir ihtarda ihtar edenden, kontrol edilmiş

hukuki korunma haklarından yola çıkarak gerçekleştirilen bir hareket

tarzında olduğundan daha yüksek ölçüde hakkın devamlılığıyla ilişkili bir

ardıl kontrolün talep edilmesinin zorunlu olduğu biçiminde bir ilke

getirmektedir (Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi

(NJW)-RR 1998, 331 ve takip eden sayfalar - Çin toprağı; sınırlayıcı

olarak Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2002, 145 ve takip eden

sayfalar - Cat Stevens II, buna göre konuyla ilişkili hukuki ihtilaf henüz

rüyet halinde bulunsa bile, ihtar eden kontrol edilmemiş hukuki korunma

hakları söz konusu olduğunda, hukuki korunma hakkının mevcudiyetini

ihtar öncesi öncelikle mahkeme kanalıyla kontrol ettirmek zorundadır).

Hukuki korunma ile ilişkili haksız yapılan ihtarlar ticari işletmeye bir

müdahale tipikliğini oluşturabilir (Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW)-RR 998, 331 ve takip eden sayfalar- Çin toprağı;

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1963, 531 - Çocuk dikiş makineleri;

Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması

ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2002, 213 ve takip eden sayfalar -

Sıhhi tesisat armatürlerinin tahliye amaçlı uç parçaları).

Page 119: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

81

Buna karşın görevlendirme olmaksızın gerçekleştirilen bir yönetim

işlemleri (GoA) bakış açısından haksız yere ihtar edilenin masraflarının

tazminine yönelik bir talebi dikkate alınmaz , çünkü ihtar edilen haklarını

korurken yalnızca kendi menfaatlerini gerçekleştirmektedir (Hamburg

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR) 1983, 200).

Haksız yere ihtar edilen kişinin karşı ihtarda bulunma ve bu önlem

neticesiz kaldığında hukuku aykırı olarak ihtarda bulunan aleyhine

açacağı bir menfi tespit davası ile kendisini savunma yolu açıktır.

Bu bağlamda haksız olarak ihtar edilen kişi hatta önceden çekilmiş

bir karşı ihtar olmaksızın eda davası için yetkili olabilecek bir

mahkemede, mütecaviz tarafı önceden ihtar etmeksizin Alman Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası Madde 93 (ZPO) gereği masraf

dezavantajından kurtulmak için menfi tespit davası açabilir ( Federal

Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1995, 715 ve takip

eden sayfa - Haksız ihtarda masraflar; Almanca Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 1999, 25, 27; Ekey HK- Rekabet Hukuku

(WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 91).

Eğer ihtar edenin açıkça anlaşılır biçimde yanlış koşullardan yola

çıktığı ve böylece onun varsaydığı talebini bundan böyle takip etmeyeceği

anlaşılmış ise, ve yine o (ihtar eden) bu konuda açıklama yapmış ise veya

ihtardan bu yana uzun bir süre geçmiş ise ve ihtar eden bu süre içinde

kendisine yapılan tehdide karşı mahkeme kanalıyla adımlarlar atmamış ise

farkı bir durum dikkate alınır ( Federal Yargıtay (BGH) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2004, 1032 ve takip eden sayfalar -

Karşı ihtar).

Sonuç olarak haksız yere ihtarda bulunan, rakiplerini haksız yere

bir ihtar ile taciz ettiğini bilmesi durumunda, rekabet engellenmesi bakış

açısından Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 4 Bent 10gereği bir

temyiz ile savunma söz konusu olur( Dresden Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1999, 49

ve takip eden sayfa - Erzgebirge Halk Sanatı I, Delilleriyle birlikte).

Page 120: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

82

III. Hak sahipliği hakkında soru sorma

Eğer marka hakkı sahibi hakkından emin değil ise veya öncelik

bakımından daha eski bir kullanım markası koşulları ortaya çıkabileceği

için, markasını kullanan kişinin kendisinden daha fazla marka üzerinde

daha güçlü hakları bulunup bulunmadığı konusunda yeterli bilgilere sahip

değilse, bu türden bir hak sahipliği hakkında soru sorması söz konusu

olur. Buna göre marka hakkı sahibi muhtemel hak ihlali yapan kişiye

yönelir ve ondan sahip olduğu hak sahipliğinin koşullarını açıklamasını

talep eder. Böylelikle marka hakkı sahibi olası haksız bir hukuki korunma

ihtarı riskine girmez.

İçinde yalnızca muhatabın izin almaksızın hangi bakımdan bir

hukuki korunma hakkını kullanmaya kendisini yetkili saydığı sorusunu

içeren bir yazı, yazının sonunda kısa bir süre içinde bu konuda bir

kanaatin bildirilmesinin rica edilmesi şartıyla ve yine yazıya tepki

verilmediğinde ve verilen süreye uygun olarak bir kanaat

bildirilmediğinde mahkeme kanalıyla adım atma hakkının saklı tutulduğu

şekilde bir uyarıyı içermesi şartıyla, bizzat bir hak sahipliği hakkındaki bir

soruyu ortaya koyar. Bu bağlamda mahkeme kanalıyla atılacak adımların

ne türlü olacağı ve mahkemeye nasıl bir muhtemel taleple gidileceği

konusunda açıklama yapılmaması bakımından bu yazı ile bir ihtar

arasında ayrım yapılması önemli olacaktır (Düsseldorf Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG), 29.3.2012 tarihli karar I-2 U 1/12 - juris).

Hak sahipliği hakkındaki bu soruya yanıt olarak bir marka ihlali

nedeniyle kendisinden talepte bulunulan kişi, bir karşı hak ve olgu

anlayışını açıklayabilir Ancak bu durumda marka hakkı sahibi marka

hakkını ihlal edene usulüne uygun ihtarda bulunmak zorundadır (Hamm

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) 30.8.2012 tarihli karar - 4 U 59/12, I-4

U 59/12, juris). Eğer ihtarda bulunmaz ise, o zaman mahkeme kanalıyla

kendisinden talepte bulunulan kişinin Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

(ZPO) Madde 93 gereği yapılan talebi kabul etme hakkı bulunmaktadır.

Çünkü farklı hukuki görüş alış verişi önceden yapılmış ihtarı, olası

başarısızlığından dolayı gereksiz kılmaz (Hamburg Eyalet Yüksek

Page 121: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

83

Mahkemesi (OLG) Marka Hukuku (MarkenR) 2006, 117 ve takip eden

sayfa).

Bir hak sahipliği sorusuyla ilişkili yazının kopyasının rakibin ortağı

olan bir şirkete gönderilmesi üçüncü kişi niteliğindeki bir şirketin ihtar

edilmesi anlamına gelmez. Eğer yazı yalnızca hak sahipliği konusundaki

bir soru ise ve bir ihtar değil ise, bir kopyanın ortak şirkete gönderilmesi

hiç bir şeyi değiştirmez (Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

29.3.2012 tarihli karar I-2 U 1/12 - juris). Bir rakibin bir alıcısına

yönetilmiş hak sahipliği hakkındaki bir soru, eğer soru her durumda

kısmen doğru olmayan veya eksiz bilgiler içeriyor ise, Haksız Rekabet

Yasası (UWG) Madde 5 gereği yanıltıcı bir reklam olabilir (Karlsruhe

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2008, 197 ve takip eden sayfa - Yanıltıcı hak

talebi).

IV. Marka hukukuna dayalı geçici tedbir

1. Marka hukukunda geçici tedbirin anlamı

Rekabet hukukunda olduğu gibi geçici tedbir kurumu marka

hukukunda da geçici hukuki korunma aracı olarak büyük bir öneme

sahiptir ( Hacker / Ströbele/Hacker, Madde 14 Sayfa Kenar No. 425 ve

takip eden sayfa; rekabet hukukuna dayalı geçici tedbir hakkında bakınız:

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12'nin yorumu Köhler

Hefermehl/Köhler, Haksız Rekabet Yasası (UWG) , Madde 12 Sayfa

Kenar No. 3.1 ve takip eden numaralar; Brüning /Harte-

Bavendamm/Henning Bodewig, Haksız Rekabet Yasası (UWG), Madde

12 Sayfa Kenar No.1 ve takip eden numaralar; Ekey in HK- Rekabet

Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 1 ve takip eden numaralar

ve Teplitzky Rekabet hukukuna dayalı talepler ve davalar, Delillerle

birlikte). Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 935 ve 940

gereği geçici tedbirler öncelikle marka hukukuna dayalı men'i müdahale

taleplerini güvenlik altına alma amacına hizmet ederler.

Madde 19 Fıkra 3 gereği yargıç ayrıca açıkça anlaşılan hak

tecavüzü durumlarında Alman Hukuk Muhakemeleri Usulü kurallarında

Page 122: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

84

uygun olarak geçici tedbir yoluyla bilgi verme yükümlülüğü getirebilir

(bakınız: Yorum Madde 19 Sayfa Kenar No. 43 ve takip eden numaralar).

Madde 19a Fıkra 3 marka hukuku kapsamındaki alacaklıya, Madde

19a Fıkra 1'de yer alan ve bir belgenin ibrazını veya bir konunun geçici

tedbir yoluyla da yerinde incelenmesi yükümlülüğü kabul ettirmek

olanağını vermektedir.

Madde 19b Fıkra 1, hal ihlaline maruz kalanın zarar tazminatı

taleplerinin garanti altına alınması için de banka-, mali- veya ticari

evrakların ibraz edilmesi veya ilişkili evraklara uygun bir erişim

sağlanması yoluyla kullanılabilecek koşulları düzenlemektedir. Madde

19b Fıkra 3 gereği bu yükümlülüğe aynı şekilde geçici tedbir yoluyla da

yaptırım gücü kazandırılabilir.

Ayrıca Madde 18 gereği tecavüzün ref'ini talep hakkının, Madde 17

gereği ticari mümessil veya temsilciler aleyhine devir taleplerinin

güvenlik altına alınması için ve yine men'i müdahale taleplerinin yaptırım

kazanması için geçici tedbir kurumu dikkate alınır.

Madde 18 Fıkra 3'den, münferit durumda menfaatlerin alacaklının

hukuki korunma ihtiyacını öncelikli olarak öne çıkarması şartıyla,

tecavüzün ref’ini talep hakkının geçici bir tedbir olarak geçici tedbir

yoluyla kullanılabileceği sonucu çıkmaktadır (Rekabet hukukuna dayalı

tecavüzün ref'ini talep için Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-RR 1996, 1449, 1451 - Hastaların bilgilendirilmesi; Ekey

HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 101)

Yargılama ile ilişkili hangi yolu seçeceği prensip olarak davacıya

bırakılmıştır. Bu yüzden bir geçici tedbir kararının verilmesine yönelik

talep, davacının eş zamanlı olarak ya da zaten önceden bir dava açıyor

olması veya açmış olması nedeniyle dayanaksız olmaz ( Federal Yargıtay

(BGH) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1968, 15 ve takip

eden sayfalar - Jägermeister; diğer görüş, Karlsruhe Eyalet Yüksek

Mahkemesi, Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2001, 425 ve

takip eden sayfa - Modüler jeneratörler, esastan görülen davanın

Page 123: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

85

bitirilmesine kadar acil bir düzenlemeyi gerekli kılan yeni koşulların

ortaya çıkmış olabileceği konu dışıdır).

Davacı gerekli hukuki korunma ihtiyacı üzerinde tasarrufta

bulunmak zorundadır, başka bir deyişle, amaçlanan hukuki korunmaya

erişmek için mahkeme yoluyla sağlanan yardımı kullanmaktan haklı bir

menfaati bulunmalıdır (Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-RR 989, 263; Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde

12 Sayfa Kenar No. 108). Eğer davacı kesinleşmemiş fakat nihai bir ilama

zaten sahip ise bu durumda bir hata ortaya çıkacaktır ( Karlsruhe Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG)Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1996,

960;diğer görüş Hamm Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW)-RR 1990, 1536 , Delillerle birlikte).

Buna karşın eğer alacaklının bakış açısına göre ihlalden kaçınma

/ihlale son verme yükümlüğü borçlunun itiraz edilen davranışını

kapsamadığı şeklinde ciddi bir endişe varsa, o zaman bir başka geçici

tedbir işlemi için hukuki koruma ihtiyacı ortaya çıkar ( Frankfurt Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku

(WettbR) 1997, 59).

Geçici tedbir kurumu, kendisini marka hukukunda geliştirdiği gibi,

Yaptırım Yönetmeliği Madde 9'da ve TRIPS- Mutabakatı Madde 50 'de

normlaştırılmış kurallara uygundur (Hacker / Ströbele/Hacker, Madde 14

Sayfa Kenar No. 425).

Marka hukuku kapsamında geçici tedbir kuşkusuz içinde her iki

taraf için de azımsanmayacak riskleri barındırmaktadır: Davalı için

tehlike, hızlı yargılama kapsamında münferit durum ile ilişkili olarak

şirketin var olmasını tehlikeye atabilecek etkileri olan bir yasağa maruz

kalmasıdır. Davacı için ise tehlike, davalının davaya konu olan davranışı

yasaklandıktan sonra, şayet davalı başarılı hukuki araçları devreye

sokmasıyla davanın hedefi olan geçici tedbirin konulamayacağı sonucu

çıkar ise, Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 945 gereği

davalıya zarar tazminatı ödeme yükümlülüğüdür.

Page 124: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

86

Eyalet yüksek mahkemelerinin bütünlük teşkil etmeyen içtihatları

başkaca sorunlara yol açmaktadır, çünkü Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası (ZPO) Madde 545 Fıkra 2 Cümle 1 gereği geçici tedbir

konularında verilen temyiz kararları aleyhine düzeltmeye gidilemeyişi

nedeniyle Federal Yargıtay 'ın(BGH) bir içtihadı bulunmamaktadır.

2. Tedbir talebi

Geçici tedbir kararının verilmesini talep eden davacı, tedbir

konmasına yönelik talebinin nedeninin yanı sıra, tedbir konmasına

yönelik bir talebe de ihtiyaç duyar.

Davacının geçici tedbir yoluyla güvenlik altına alınabilmesi için,

onun geçici bir düzenleme veya tatmin deneyimini yaşamaya uygun

olması gerekmektedir. Tedbir davasında ihtilaf konusu talebin kendisi

değil, tam tersine talebin geçici olarak güvenlik altına alınmasıdır.

Ayrıca marka hukuku kapsamındaki bir talebin dava açmak için

gerekli koşullarının, geçici tedbir kararının verildiği yargılama esnasında

ortaya konması ve ikna edici bir şekilde açıklanması gerekmektedir.

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 938 Fıkra 1

gereği davaya karar veren mahkeme, davacı tarafından izlenen amaca

ulaşmak için hangi düzenlemelerin gerekli olduğunu belirler. Bu durum,

davanın formülasyonu ile ilişkili olarak konulması gereken standartların,

esastan görülen davada olduğu kadar yüksek olmaması sonucunu

doğurmaktadır (Köhler /Bornkamm/Köhler Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Madde 12 Sayfa Kenar No. 3.30 Delillerle birlikte).

Kuşkusuz yargıç yalnızca davacı tarafından formüle edilmiş talep

çerçevesinde kalabilir (Vollkommer / Zöller Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası (ZPO), Madde 938 Sayfa Kenar No. 1, 30. Baskı)

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 936, 920 ve

Madde 78 Fıkra 3 gereği bir geçici tedbir kararının verilmesine yönelik

talep davacı tarafından avukat devreye sokulmadan da yapılabilir. Talep

sözlü duruşma sonrasında davalının onayı olmaksızın geri alınabilir.

Karara bağlanmış bir geçici tedbir işleminin, talebin geri çekilmesi

durumunda artık bir etkisi kalmaz. Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

Page 125: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

87

(ZPO) Madde 269 Fıkra 3 Cümle 2 gereği bu durumda davacı, henüz

kesinleşmemiş olarak karar verilmiş olması veya başka nedenlerden ötürü

davalıya yüklenmesinin gerekli olması şartıyla hukuki ihtilafın

masraflarını üstlenmekle yükümlüdür.

Tedbir talebi yalnızca ihlalden kaçınma/ ihlale son verme

yükümlülüğüyle değil, aynı zamanda Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

(ZPO) Madde 938 Fıkra 2 gereği bir cebri idare ile de ilgilidir.

Esastan görülen yargılamada olduğu gibi tedbir talebinin bir parçası

olarak, alacaklının bir defalık veya tekrarlanarak gerçekleşebilecek bir

hak tecavüzü tehlikesi altında bulunduğu iddiası, geçici tedbir kararının

verilmesini amaçlayan bir talebin gerekçelendirilmesi kapsamına girer.

3. Tedbir talebi

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 2'nin marka

hukukuna dayalı men'i müdahale taleplerinde de uygulanması

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 935, 940 gereği

ivedilik nedeniyle geçici tedbir kararının verilmesi için koşul olarak,

talebin geçici tedbir yoluyla güvence altına alınması ihtiyaç vardır.

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 2, Haksız Rekabet

Yasası (UWG) içinde tanımlanmış men'i müdahale taleplerinin güvenlik

altına alınması için geçici tedbir işlemlerine, Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası (ZPO) Madde 935 ve 940 içinde tanımlanan koşulların geçerli

olmaması, başka bir deyişle özellikle ivedilik konusunun bulunmaması

şartıyla izin vermektedir.

İçtihada ve literatüre geçmişte egemen olan ve günümüzde de hale

yoğun olarak savunulan görüşe göre Haksız Rekabet Yasası (UWG)

Madde 12 Fıkra 2 doğrudan veya benzetim (=analoji) yoluyla marka

hukuku kapsamındaki men'i müdahale taleplerine de uygulanmaktadır (

Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması

ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2002, 226 ve takip eden sayfalar-

berlin location; Nürnberg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2002, 345 ve takip eden sayfalar -

NIKE-Transit;Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni

Page 126: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

88

Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 2000, 115 ve takip edeb

sayfalar - Hızlı yemekler; Dresden Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1999, 133 ve

takip eden sayfalar - cyberspace.de; Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 997, 118 ff -

Basics; Berlin Eyalet Yüksek Mahkemesi (KG) Marka Hukuku 2008,

219; Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1999, 293;

Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması

ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2002, 450 ve takip eden sayfalar -

QuickNick; Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1997, 106 ve

takip eden sayfalar- Gucci; Rostock Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 2000, 161 ve

takip eden sayfa- mueritz-online; Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi

(WRP) 2002, 1457- Marka hakkı davasında ivedilik; Hamm Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) K&R 2000, 90; Fezer Madde 14 Sayfa Kenar

No. 550; Ingerl/Rohnke Madde 14 ila19 Sayfa Kenar No.94; Hacker /

Ströbele/Hacker, Made 14 Sayfa Kenar No. 246; Köhler /

Hefermehl/Köhler/Bornkamm, Madde 12 Sayfa Kenar No. 3.14; Büscher

/ Fezer, Madde12 Sayfa Kenar No.56; Traub / Pastor/Ahrens, Madde 49

Sayfa Kenar No. 44; Sosnitza / Piper/Ohly/Sosnitza Haksız Rekabet

Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa Kenar No. 113; Ekey HK- Rekabet

Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 106; Schweyer / Schultz,

Madde 14 Sayfa Kenar No. 286; diğer görüş Hamburg Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2010,

953; Münih Eyalet Mahkemesi Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR) 2007, 174 -Bahis aracılığı; Düsseldorf Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR)-RR 2002, 212 ve takip eden sayfalar — Top Ticket;

Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 2002, 1457; Köhler Bornkamm/Köhler Haksız

Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa Kenar No. 3.14; Teplitzky 54.

Bölüm Sayfa Kenar No.20 ve takip eden numaralar; aynı Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2005, 654 ve takip eden sayfalar;

Page 127: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

89

Tilmann Armağan Yayını S.913, 919; öne sürülen gerekçelerle; farklı

olarak aynı Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2000, 1046 ve

takip eden sayfalar, kapsamlı delillerle; açık bırakılmıştır Köln Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Marka Hukuku (MarkenG) 2003, 158 Likörlü

şekerlemeler; Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2003, 1008 ve takip eden sayfa;

Retzer / Harte- Bavendamm/Henning-Bodewig, Haksız Rekabet Yasası

(UWG), Madde 12 Sayfa Kenar No. 336 ve takip eden numara). Egemen

görüşe aykırı olarak ortaya konan ve yasa koyucu önceden ortaya çıkmış

fikir ayrılıklarını bilerek Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 ile

aynı bir kuralı Alman Marka Yasası'na (MarkenG) almamış olduğu ve bu

nedenle bir düzenleme boşluğunun bulunmadığı şeklindeki gerekçeler, bir

analoji yasağı ile ilişkili oldukları sürece ikna etme gücüne sahip

değildirler. Çünkü bir yasanın ortaya çıkış hikayesine dayanarak yapılan

bir gerekçelendirme her şeyden önce yasanın amacının tespiti için

önemlidir (Federal Yargıtay Hukuk Davaları Külliyatı (BGHZ) 62, 340 ve

takip eden sayfalar). Buna karşın yasanın amacına odaklanan ve bu

bağlamda ölçü olan teleolojik yorum haklı olarak,rekabet hukukunun

etkilerinin inkar edilemeyeceği marka hukuku kapsamındaki men'i

müdahale taleplerinin yaptırımının muhtemel, fakat çürütülebilir (=aksi

ispat edilebilir) bir ivedilik ihtiyacının var sayılmasını gerektirir

şeklindeki bir anlayışa götürmektedir ( aynı zamanda Traub Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2000, 1046, bu bakış açısına dikkat

çekmektedir).

Yasa koyucunun bir hukuk normuna yalnızca sınırlı bir uygulanma

alanı tanıdığı yerde, sınırlanmış uygulanma alanının analojiyi kullanma

yoluyla genişletilmesini yasakladığı şeklindeki görüşü savunan

Teplitzky'e ve (henüz) egemen olan görüşün aksini savunan kişilere

burada hak vermek gerekmektedir. Böylece yasa koyucunun yasadaki bir

boşluğun bilincinde olarak Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12

Fıkra 2'nin kapsamı genişletilmiş bir formülasyonunu yapmış olup

olmadığı konusu kontrol sorusu olarak formüle edilebilir.

Page 128: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

90

Yasa koyucu açık bir şekilde Marka Yasasını getirerek geçici

hukuki korunma ile ilişkili olarak mevcut hukuki konumunda bir

değişiklik istememiştir. Bu bakımdan içtihat uygulamasında eski şekliyle

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 16 'ya ve eski Marka Yasası'na

(WGZ= Warenzeichengesetz) dayanarak yapılan talepler bundan böyle

Marka Yasası (MarkenG) içinde yasalaştırılmış haklar olarak geçici

tedbirlerle - her durumda men'i müdahale talepleriyle ilişkili olarak -

güvenlik altına alınmalıdır (eski marka hukukuna dayalı men'i müdahale

talepleri için uygulama hakkında bakınız :Schultz - SüchtingJakobs /

Lindscher/ Teplitzky Haksız Rekabet Yasası (UWG), Madde 25 yeni

şekliyle Sayfa Kenar No.347, 1993, 2. Baskı)

Eğer içtihat Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 3'ü

artık analoji yoluyla uygulamayacak ise ve - aynı sonucu verecek -

münferit durumda Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 935

ve 940 gereği özel bir ivediliği yok sayacak ise, Marka Yasası'nın

(MarkenG) yeni şekli ve buna bağlı olarak Haksız Rekabet Yasası'nda

(UWG) yapılan değişiklik gereği - eski sürüm Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Madde 16 'nın iptali - marka hukuku kapsamındaki alacaklının

konumunda bir kötüleşme meydana geleceği için, hukuki durumda yasa

koyucunun istemediği bir değişiklik meydana gelmeyebilir. Yasa koyucu

açıkça, eski sürüm Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 25 ve Haksız

Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 2 'nin geleneksel biçimde marka

hukuku kapsamındaki men'i müdahale taleplerinde uygulanması gerektiği

düşüncesinden yola çıkmaktadır ( Spätgens aynı yerde). Retzer de

isabetli olarak, hak ihlali yapan kişiler hakkında bilgilendirme yapmaya

yönelik düzenlemelerin getirilmesi ile ilişkili uygulamalar sarfı nazar

edildiğinde, yasa koyucunun kasten 1995 yılına kadar eski sürüm Haksız

Rekabet Yasası (UWG) Madde 16'da düzenlenmiş durumlarda ivedilik

tahmininin konuyla ilişkili olarak uygulanması aleyhine hüküm kurmak

istediğine dair somut ip uçları bulunmadığına dikkat çekmektedir (Retzer

Harte-Bavendamm/Henning-Bodewig, Haksız Rekabet Yasası (UWG),

Madde 12 Sayfa Kenar No. 337).

Page 129: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

91

Ayrıca bir analojinin varsayılması için, Haksız Rekabet Yasası

(UWG)Madde 12 Fıkra 2' deki düzenlemenin içeriğinin bu bağlamda

hükme bağlanması gereken durum için de yasanın anlam ve amacına göre

eşdeğer bir çözüm sunmasına ihtiyaç vardır. Buradan nesnel bir uygunluk

gerekliliği sonucu çıkmaktadır. Analoji yardımıyla yapılan uygulama,

Haksız Rekabet Yasası (UWG)Madde 12 Fıkra 2'deki düzenleme

amacının,marka hukuku kapsamındaki men'i müdahale taleplerinin analoji

yardımıyla yapılan uygulama ile dahil edilen hukuki durumların dikkate

alınmasını da meşrulaştırması şartıyla gerçekleştirilebilir ( genel olarak

yasaların analojisi sorunu hakkında bakınız: Larenz Hukuk bilimi yöntem

öğretisi, 5. Baskı 1983, S 354 ve takip eden sayfalar, ve yine örneğin

Alman Medeni Yasası (BGB) Madde179 Fıkra 2 Ekey Alman Vergi

Hukuku Külliyatı (DStR) 2007, 87 ve takip eden sayfa).

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Fıkra 2'nin marka

hukukuna kapsamında men'i müdahale taleplerinde analojiye dayalı olarak

uygulanması aynı zamanda meselenin özüne de uygundur. Koruma

altındaki marka için her bir marka ihlalinden kaynaklanan tehlike

nedeniyle, hakkın geçici olarak güvenlik altına alınması yoluyla başka

ihlal eylemlerinin engellenmesinde marka sahibinin haklı menfaatinin

bulunması durumu kurala uygun olarak onaylanması gerekmektir (örneğin

Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 2002, 1457 - Marka hukuku ihtilafında ivedilik

ve Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2007, 174- Bahis aracılığı - her ne kadar bu

mahkemeler Haksız Rekabet Yasası Madde 25'i analoji yoluyla

uygulamak istemiyorlarsa da ; son olarak Teplitzky de marka hukuku

kapsamındaki men'i müdahele taleplerinde de "çoğunlukla" ivediliğin ikna

edici hale getirilmesi için yüksek standartların getirilmemesi gerektiğini

düşünmektedir ( Teplitzky Bölüm 54 Sayfa Kenar No. 20 ve takip eden

sayfa, Delillerle birlikte).

Page 130: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

92

b) İvedilik ihtiyacının aksini ispat

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 gereği iddia edilecek

ivedilik davacı tarafından bizzat veya davalı tarafından cerh edilmelidir

(=çürütülmelidir) (Teplitzky Bölüm 54 Sayfa Kenar No. 18).

Davacının rekabet kuralının ihlal edildiği bilgisinin alınmasıyla

talebin sunulması arasında çok fazla zaman kaybedecek olması şartıyla,

davacı her bir münferit durum için resmi yoldan incelenmesi gereken

ivedilik bakımından tipiklik özelliğinin aksini bizzat ispat edebilir

(Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması

ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2002, 277; Stuttgart Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1976,

54).

Hangi durumlarda davacı ivediliği bizzat cerh edebileceği

sorusunun yanıtlanmasında eyalet yüksek mahkemelerinin içtihatlarındaki

farklılıklar tatmin edici olamayan bir durum olarak değerlendirilebilir.

Öte yandan münferit durumun koşulların hedeflenmesi ve bu nedenle de

şematik bir değerlendirmenin çıkarılması gerekmektedir (Köln Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1993, 567 ve takip eden sayfalar). Öte yandan münferit

eyalet yüksek mahkemesi yetki bölgelerindeki içtihat bununla beraber

sıklıkla şematik bir şekilde rekabet kuralının ihlal edildiğine dair bilginin

alınması ile davacı tarafından bir geçici tedbir kararının verilmesine

yönelik talebin sunulması arasındaki belirli sürelerden yola çıkmaktadır.

Bu sürelerin davacı tarafından boşa geçirilmesinden sonra ivediliğin

kendiliğinden cerh edilmiş olduğu kabul edilmektedir (Ekey in HK-

Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 125).

Bir ila altı aylık bir bekleme süresi kritik üst sınır olarak

görülmektedir ( beş aylık bir bekleme süresi Stuttgart Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1981,

668 ve takip eden sayfalar; iki ila üç aylık bir bekleme süresi Koblenz

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR) 1978, 718 ve takip eden sayfalar; Hamm Eyalet

Page 131: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

93

Yüksek Mahkemesi (OLG) 1981, 224 ve takip eden sayfa; altı haftalık bir

bekleme süresi Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2007, 675 LS; Köln Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1978,

556 ve takip eden sayfa; beş haftalık bir bekleme süresi Münih Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1976, 150 ve takip eden sayfa; Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 1971, 533; dört haftadan biraz fazla veya bir aylık

bekleme süresi Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Ekonomi ve

Banka Hukuku Dergisi (WM) 1990, 2055; Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 1983, 643; 1981, 49 ve takip eden sayfa; aynı

zamanda deliller için bakınız Retzer Harte-Bavendamm / Henning-

Bodewig Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12'ye ek ve Köhler

Hefermehl/Köhler/Bornkamm Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12

Sayfa Kenar No. 3.15).

İnandırıcı nedenler olmaksızın örneğin kanıtlama amacına hizmet

eden gerekli araçların temininde zorluk ve benzeri gerekçelerle bir aydan

daha uzun bir bekleme süresi içinde prensip olarak aynı şekilde hem

rekabet hukukunda hem de marka hukukunda Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Madde 12 'de açıklanan ivedilik çürütülebilir (aynı şekilde

Spätgens Gloy/Loschelder, Rekabet Hukuku El Kitabı, Madde 96 Sayfa

Kenar. No 40 ve takip eden numara, 2. Baskı; diğer görüş

Hefermehl/Köhler/Bornkamm Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12

Sayfa Kenar No.3.15- belirgin biçimde yalnızca 6 ayın altında bir

kurallaşmış süreyi [Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 11 gereği

zaman aşımı süresi] talep etmektedir - Teplitzky Bölüm 54 Sayfa Kenar

No. 25 ve takip eden numaralar; kurallaşmış süreler ile ilişkili eleştiri,

kapsamlı delillerle).

Hasım tarafın dinlenmesinden sonra bir geçici tedbir kararının

alınmasına yönelik talebinin reddedilmesini istinaf mahkemesine taşıyan

ve başarı şansının bulunmadığından korkarak temyiz talebini geri çeken

acil yargılama bağlamındaki davacı, bir başka mahkeme huzurunda aynı

Page 132: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

94

davanın görülmesi bakımından tedbir talebinin gerekçesini kaybeder

(Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 2001, 716 ve takip eden sayfa). Bu durumda

davalının yeniden bir başka mahkeme huzurunda acil bir karar

verilmesinin aleyhine mücadele etmesi sarfı nazar edildiğinde, bir aylık

bir sürenin boşa geçirilmiş olmasının prensipte ivedilik talebini

kendiliğinden çürüttüğüne dair bu bağlam temsil edilen görüş daha yüksek

bir hukuki güvenliğe yol açmaktadır, çünkü prensip olarak bu süre zaten

dolmuş olacaktır.

Buna karşın eğer bir aylık bir zaman süreci içinde hareket ediliyor,

birinci mahkeme haksız yere talebi reddetmiş bulunuyor ve borçlu

alacaklının teşebbüsü ile beklendiği gibi zarar görüyor ise, birinci davanın

geri çekilmesinden sonra bir başka mahkemeye yapılan ve acil bir kararın

alınmasını amaçlayan yeni bir davanın açılması, Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Madde 12 gereği muhtemel bir ivediliğin aleyhinedir ( Hamburg

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2002, 226 ve takip eden sayfalar - berlin

location).

Geçici bir tedbir kararının çıkarılması için tedbir koyma nedeni,

eğer davacı davadaki tavrıyla ivedilik tahmini çürütüyor ise, normal

olarak ortadan kalkar. Davacı geçici tedbir kararının verilmesinden önce

dava vekilinin yaptığı bir yanlışlık sonucu kendi aleyhine bir gıyabi

kararın çıkartılmasına neden olmuşsa bile tedbir koyma nedeni ortadan

kalkmış olur (Hamm Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2007, 173 ve takip eden

sayfa- interoptik.de).

Marka ihlalleri bakımından piyasanın genel olarak gözlemlenmesi

yükümlülüğü yasadan çıkarılamaz. Öte yandan tedbir koyma nedenine

zarar verici bir şekilde ihlal edilebilen belirli bir gözetim yükümlülüğü

kesinlikle söz konusudur ( bu konuda bakınız: Teplitzky Bölüm 54 Sayfa

Kenar No. 29 Delillerle birlikte).

Page 133: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

95

Her zaman münferit durumun hususiyetleri dikkate alınmalıdır

(Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı

Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1997, 21 ve takip eden sayfalar;

Teplitzky Bölüm 54 Sayfa Kenar No. 29; Traub Sınai Hakların Korunması

ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1996, 707 ve takip eden sayfalar).

Hukuki itiraz yollarının tüketilmesi, sözlü duruşmada davaya bakan

mahkemenin görüşüne göre iki haftalık bir ertelemeyi gerekli kılan bir

yardımcı talebin yapılması ya da borçlunun alacaklıyı cesaretlendirmiş

olması sonucu (Bremen Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni

Yargı Dergisi (NJW)-RR1991, 44) ekonomik bakımdan daha üstün

görünen borçlu ile beş aylık uzlaşma pazarlıkları çerçevesinde görece

bir düzenlemeyi gerçekleştirmek için alacaklının yoğun çabaları, ivedilik

ihtiyacının kendiliğinden ortadan kalkmasına yol açmaz ( bu konuda

bakınız: Spätgens Gloy/Loschelder Rekabet Hukuku El Kitabı, Madde 96

Sayfa Kenar No. 41; Ekey HK-Rekabet Hukuku Madde 12 Sayfa Kenar

No. 127-136 Delillerle birlikte).

Bu bağlamda ivedilik iddiasının kendiliğinden çürütülmesi için

davalıya münferit olarak, iddia edilen birinci marka ihlalinin öğrenilmesi

ile bir geçici tedbir talebi kararı verilmesi için talepte bulunulması (=dava

açılması) arasında davacının ne kadar zaman geçirdiği münferit olarak

açıklama olanağı sunulmaktadır.

Bu amaçla kendi bünyesinde yurt genelinde yayınlanan gazete ve

dergilerin değerlendirilmesi için bir bölüm tahsis eden bir şirkette, marka

ihlali bilgisinin eriştiği tarih sorunu bakımından yetkili çalışanın böylesi

bir ihlale tesadüf ettiği tarih ölçü alınır (Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1999, 694 ve takip eden

sayfalar).

Sonuçta bir izleyicinin ihtilafın konusu olan reklama bakmaktan

kaçınamayacağı kadar yoğun bir şekilde bir derginin kapak sayfasında

yer alan bir düzenlemenin olması durumunda, hukuki korumadan

faydalanan kişi münferit olarak, bu reklamı dergiyi edindiğinde görmediği

şeklinde bir gerekçe ile duruşmada istima edilemez (Hamburg Eyalet

Page 134: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

96

Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi

(WRP) 2007, 675 ve takip eden sayfalar; ivedilik niteliğine zarar verecek

biçimde bir reklamdan haberdar olma).

Eğer davalı veya davacı Haksız Rekabet Yasası UWG Madde 12

Fıkra 2 gereği ivedilik niteliğini analoji yoluyla çürütmüş ise, niçin buna

rağmen konunun - yeni olgular nedeniyle - ivedilik taşındığını ispat etmesi

davacının sorunudur ( Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1978, 556 ve takip eden sayfa;

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1977, 220 ve

takip eden sayfalar- Charlie).

4. Talebe gerekçe teşkil eden olguların kanıtlanması

Öncelikle genel dava hukuku kuralları geçerlidir: Buna göre davacı

marka ihlaline dair davaya gerekçe teşkil edecek tüm olguları, birinci ihlal

ve /veya ihlalin tekrarlanması tehlikesiyle birlikte ortaya koymak ve ispat

etmek zorundadır. Ortaya koymak ve ispat yükümlülüğünün kapsamı

genel ispatlama kurallarına göre düzenlenir. Buna göre davacı kendi

avantajına olan olguları ispatlamak zorundadır ( Berlin Eyalet Yüksek

Mahkenesi (KG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1978,

819; Ulrich Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)

1985, 201 ve takip eden sayfalar).

Eğer bir tedbir talebine karar vermek için yabancı hukuk önem

taşıyor ise, esastan görülen davada olduğu gibi öncelikle hukukun

tespitine ihtiyaç vardır. Bu bağlamda yabancı hukukun geçerliliğini ve

kapsamını ispatlamak davacının görevidir ( Heinze Münih Yorumu

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 920 Sayfa Kenar No.

18, 4. Baskı)

Davacının, davalının itirazlarının kusurunu açıklamak ve

ispatlamak zorunda olup olamayışı belirsizdir. Bu soruya her halde ve

karda sözlü duruşma olmaksızın hızlı yargılama kapsamında karar verilen

durum bakımından evet diyerek yanıt verilmelidir. Zira mahkeme,

davacının davalının itirazlarının hızlı yargılama kapsamındaki talebiyle

çelişmediğini ispat etmesinin neden dolayı makul göründüğüne dair

Page 135: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

97

davalının olası itirazlarına karar veremez ( Karlsruhe Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG ) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1987, 845, 847; Teplitzky Bölüm 54 Sayfa Kenar No. 45;

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1980, 373 ve takip eden

sayfa; Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No.

153; Stein/Jonas/Grunsky Madde 920 Sayfa Kenar No. 11; kapsamlı

olarak Hirtz Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)1986, 110, 113, bizzat bir

sözlü duruşmada davalının itirazlarının kusurlu olduğunu ispat yükünü,her

ne kadar davalı sözlü duruşmada bunu bizzat açıklayabilecek ve

ispatlayabilecek olmasına rağmen, davacıya yüklemek istemektedir; aynı

zamanda bakınız Heinze Münih Yorumu Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası ( ZPO) Madde 921 Sayfa Kenar No. 21, davacıya talebinin def'i ve

itiraz özgürlüğünü açıklama yükünü yalnızca, davacının açıklamasından

davalının olası itiraz ve def'i çabalarıyla ilişkili uyarıların ortaya çıkması

durumu için yüklemektedir).

Bir taraf kusurlu bir şekilde saldırı ve savunma araçlarını sonuna

kadar geri çeker ise, bu taraf için hakkın suistimal edildiği iddiasına, her

ne kadar taraflar boş yere sözlü duruşmanın sonuna kadar yeni olguları ve

açıklamaları ispat edebilseler de, karşı çıkılabilir (Koblenz Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1987, 319; Köhler/Piper, Haksız Rekabet Yasası

(UWG) eski sürüm, Madde 25 Sayfa Kenar No.25; Ekey HK- Rekabet

Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 167).

Eğer davacı iddianın def'i ve itiraz özgürlüğünü ispatlamayı

başaramıyor ise, bu durum geçici tedbir kararının verilmesine yönelik

talebin reddedilmesine değil, tam tersine yalnızca davalının dinlenmesine

ve sözlü duruşmanın tarihinin tespit edilmesine yol açar Vollkommer /

Zöller Alman Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 916

Sayfa Kenar No. 6a; Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12

Sayfa Kenar No. 154; benzer şekilde Teplizky Bölüm 54 Sayfa Kenar No.

45, Delillerle birlikte). Daha sonra ispat yükü için taraflarla ilişkili genel

Page 136: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

98

ispat yükü kuralı geçerlidir (Teplitzky Bölüm 54 Sayfa Kenar No. 45, ve

deliller Dip Not 251).

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 294 Fıkra 1

gereği yemin yerine kaim teminat dahil olmak üzere tüm kanıtlama

araçları bir geçici tedbir davasının taraflarının hakkıdır. Sıklıkla

karşılaşılan uygulamanın tersine avukat tarafından kaleme alınmış bir

yazıyla yalnızca genel olarak ilişkili olan ve meselenin kendi özüne

yönelik nesnel açıklama içermeyen yemin yerine kaim bir teminat

kanıtlama aracı olarak yeterli olmayabilir (Federal Yargıtay (BGH)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1988, 2045).

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 294 gereği

yemin yerine kaim bir teminat, mesleki olarak değerlendirilmiş olaylar

hakkında avukat tarafından verilen teminat ile eş değer tutulmalıdır (Köln

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR) 1986, 196; Greger / Zöller, Hukuk Muhakemeleri

Usulü Yasası (ZPO), Madde 294 Sayfa Kenar No. 5, 30. Baskı, buna göre:

avukat bizzat avukat sıfatıyla olayları değerlendirmiştir ve kendi

konumunun getirdiği yükümlülüklere dayanarak " avukat sıfatıyla teminat

verebilir", diğer delillerle birlikte).

Bir taraftan davacıya resmi makamların verdiği bilgilere dayanması

engellenmektedir. Davacı bu bilgileri bizzat temin etmeli ve mahkemeye

sunmalıdır (Federal Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)

1958, 712); eğer mahkeme önceden Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

(ZPO) Madde 273 Fıkra 2 Bent 2 gereği resmi makamlardan veya bir

resmi dairenin yönetiminden belgeler hakkında bilgi verilmesi veya konu

hakkında resmi bilgi verilmesi ricasında bulunmuş ise, bu durum geçerli

olmayacaktır. Diğer taraftan geçici hukuki korunma talebi davasında

kanıtlama için esastan görülen dava dosyasına da atıf yapılabilir.

5. Geçici tedbir kararının verilmesi

a) Geçici tedbirin içeriği

Kendisine başvurulan mahkeme Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası (ZPO) Madde 938 Fıkra 1 gereği kendi takdirine göre, bir geçici

Page 137: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

99

tedbir kararının verilmesine yönelik taleple izlenen amaca erişilmesi için

hangi düzenlemelerin gerekli olduğunu belirler. Geçici tedbir davacının

talepte belirtilen amacı dışına çıkamaz (Ekey HK- Rekabet Hukuku

(WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 169 Delillerle birlikte). Kuşkusuz

mahkeme talebi açıklığa kavuşturabilir, yeniden formüle edebilir veya

açıklayabilir ve Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 139

çerçevesinde talebin formüle edilmesinde etkili olabilir (Teplitzky Bölüm

54 Sayfa Kenar No. 38 Delillerle birlikte).

Davacı geçici tedbirin icrasını tehlikeye sokmamak için men'i

müdahale talebini inzibati ceza tehdidiyle ilişkilendirmelidir. Çünkü aksi

halde davacının Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 890

Fıkra 2 gereği bir ilamın gerekli icrası öncesinde öncelikli olarak özel bir

düzenleme yapılmasına yönelik bir kararın verilmesini talep etmesi

gerekecektir. İkinci dava nedeniyle ortaya çıkan zamansa gecikme bir çok

durumda men'i müdahale tedbirine kadar verilmesi ile kararın icrası

arasındaki bir aylık sürenin aşılması yol açabilir.

Eğer davacı lüzumu halinde başarılı bir şekilde, bir markanın hak

edinimi sağlayacak biçimde kullanılışı, markanın öncelik bakımının

kullanımı,alıcı çevresi bakımından markanın geçerliliği veya muhtemel

tanınırlığı gibi marka hukuku bakımından hususiyetleri açıklamış ise,

mahkeme her duruma hukuki soruları zaten geçici hukuki korunma davası

içinde kapsamlı olarak yanıtlayacaktır. Bu bakımdan esas bakımından

görülen dava ile bir farklılık oluşamaz.

Mahkeme tarafından getirilen düzenlemelerin içeriksel sınırları

kuşkusuz acil yargılamanın hususiyetlerinden kaynaklanmaktadır.

Davalının savunma olanakları ilk planda sınırlanmıştır ve lüzumu halinde

ona karşı hukuki bakımdan bir istimaya (=dinlemeye) sokulmaksızın bir

icra işlemi uygulanır. Bu yüzden davacının güvenlik altına alınmasından

daha öte bir düzenleme getirilemez (Schuschke / Schuschke/Walker,

Madde 938 Sayfa Kenar No. 14).

Page 138: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

100

b) Cebr'i idare

Madde 146 ve takip eden maddeler gereği ithalat ve ihracat

işlemleri kapsamında hukuka aykırı olarak işaretlenmiş (=marka taşıyan)

malların müsaderesinin (=el koyma) yanı sıra bir başka hukuki çare

olarak, Madde 18 gereği imha hakkının güvenlik altına alınması için

malların emanete alınması ve borçlunun erişim hakkı olmaksızın

muhafaza edilmesi talebini içeriğinde barındıran bir geçici tedbir kararı

söz konusudur (Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1997, 106 ve takip eden sayfalar).

Eğemen görüşe göre bu bağlam da Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

(ZPO) Madde 938 Fıkra 2 gereği bir cebr'i idare söz konusudur ( Schulz-

Süchting Jakobs/Lindacher/Teplitzky Madde 25 Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Eski sürüm Sayfa Kenar No. 108; key in HK- Rekabet Hukuku

(WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 172; Pastor/Ahrens/Jestaedt S

1001; Schuschke güvenlik altına alma ile bir yandan emanete alma

arasında diğer yandan da cebr'i idare arasında bir ayrıma gitmektedir:

güvenlik altına alınması gereken eşyanın emanete alınmasını aşacak bir

şekilde idare edilmesinin gerekmesi şartıyla cebr'i idare söz konusu olur,

Schuschke Schuschke/Walker, Madde 938 Sayfa Kenar No. 20).

c) Madde 19 Fıkra 3 gereği bilgi (=malumat) talebi

Madde 19 Fıkra 3 açıkça hak ihlalinin yapıldığı durumlarda,

hukuka aykırı bir şekilde işaretlenmiş (=marka ile donatılmış) eşyaların

kökeni ve satış yolu hakkında bilgi talep edilmesi hakkını tanımaktadır.

Madde 19 Fıkra 2 gereği bilgi vermekle yükümlü olan kişi, üreticinin,

tedarikçinin ve malın önceki diğer sahiplerinin, ticari alıcısının veya

siparişi verenin adını ve adresini ve yine üretilmiş, sevk edilmiş, edinilmiş

veya sipariş edilmiş malların miktarını bildirmek zorundadır.

Bu bağlamda temsil edilen görüşe göre Haksız Rekabet Yasası

(UWG) Madde 12 gereği ivedilik olasılığı Madde 19 Fıkra 3 gereği

tanınan hakkı da içermektedir (diğer görüş Fezer Madde 19 Sayfa Kenar

No. 18)

Page 139: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

101

d) Ara karar ile hükme bağlanan tedbir

Sözlü duruşma olmaksızın bir geçici tedbir kararı alınabilir.

Mahkeme zorunlu takdirine göre bir sözlü duruşmanın gerekli olup

olmadığına karar vermek zorundadır (Almanca Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 1999, 27 ve takip eden sayfalar).

Davalının muhtemelen ürün korsanlığı vakalarında dava ile

amaçlanan ve yaklaşmakta olan geçici tedbir kararı konusunda

uyarılmaması gerektiği hususu hariç tutularak (Retzer Harte-

Bavenkamm/Henning-Bodewig, Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde

12 Sayfa Kenar No. 378), temelini anayasa hukukunda bulunan hukuki

istima hakkından hareketle mahkeme, sözlü duruşma için tarih

belirlememiş olması şartıyla, talebe uygun karar öncesinde eğer zaman el

veriyor ise, davalıya görüşünü bildirmesi için talep yazısını (=dava

dilekçisini) gönderir (Schulz-Süchting / Jakobs/Lindacher/Teplitzky

Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 25 Sayfa Kenar No. 93; Ekey HK-

Rekabet Hukuku (WettbR) Madde12 Sayfa Kenar No.163).

Tam kapsamı bakımından talebe uygun ve ara karar ile hükme

bağlanan tedbir gerekçelendirmeye ihtiyaç duymaz ve Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 36, Madde 929 Fıkra 2, Made

929 Fıkra 3 Cümle 2 gereği davacıya tebliğ edilmelidir.

Eğer yargıç sözlü duruşma yapılmaksızın bir geçici tedbir kararının

verilmesine yönelik talebi verdiği bir karar ile reddeder ise, verilen karar

Madde 936 ve Madde 922 Fıkra 3 gereği davalıya bildirilmez. Davacı

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 329 Fıkra 2 Cümle 1

gereği bu konuda şekle bağlı kalmayan bir bildirim alır.

e) Kesin karar ile hükme bağlanan tedbir

Sözlü duruşma yapılarak ilan edilen geçici tedbir, doğrudan ilan

edilmesiyle yürürlüğe giren bir nihai kesinleşmiş kararla hükme bağlanır.

Mahkeme kesinleşmiş kararı Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO)

Madde 317 Fıkra 1 Cümle 1 gereği taraflara tebliğ etmek zorundadır. Bu

resmi tebligat olağan koşullarda davacı tarafından taraf işletme içinde

yapılacak icra işlemiyle ilişkili değildir.

Page 140: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

102

f) Avrupa Topluluğu Kuruluş Anlaşması (EGV) Madde 234

gereği Avrupa Adalet Divanı 'na (EuGH) ibrazda

bulunma yükümlülüğü sorunu

Madde 234 gereği ( Avrupa Topluluğu Kuruluş Anlaşması (EGV)

eski Madde 177) Avrupa Adalet Divanı (EuGH), bir mahkeme topluluk

hukukuna dayalı olarak ona (=divana) karar verilmesi gereken bir ihtilaf

için ölçü alınacak bir ön sorunu sunması şartıyla, ara karar (=esas

karardan önce verilen karar) yoluyla karar verir. Anlaşmaya imza koyan

devletlere ait mahkemeler için bir ibraz yükümlülüğü bulunmaktadır.

Geçici hukuki korunma kapsamındaki yargılamanın yanı sıra

esastan görülen bir dava olanağı mevcut ise ve bu çerçevede Avrupa

Adalet Divanı 'na (EuGH) bir ibrazda bulunmak mümkünse, o zaman

Avrupa Topluluğu Kuruluş Anlaşması (EGV) Madde 234 gereği Avrupa

Adalet Divanı 'na (EuGH) yapılan bir ibraz prensip olarak farklılık

gösterir (Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi

(NJW) 1983, 2751 - Morsun; Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 977,

1585- Hoffmann-La Roche/Centrafarm; Berlin Eyalet Yüksek Mahkemesi

(KG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 994, 1463, 1465;Frankfurt

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) 2901 ve takip eden sayfalar - ücretsiz

Aprupa Topluluğu (EG)-tereyağı; Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR)

Madde 12 Sayfa Kenar No. 177, Delillerle birlikte).

g) Geçici tedbir kararının infazı

aa) Genel ilkeler

İhtiyati haciz kararında olduğunda gibi geçici tedbirin icra işlemine

gereksinimi vardır. Ancak bu sayede alacaklı, alacağının amaçladığı gibi

geçici olarak güvenlik altına alınmasını sağlar (Sosnitza

Piper/Ohly/Sosnitza Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa

Kenar No. 164).

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 936, Madde 929

Fıkra 2 gereği bir geçici tedbirin icrası, eğer geçici tedbirin ilan edildiği

tarihten itibaren veya kararın çıkartılmasını isteyen tarafa tebliğ edildiği

tarihten itibaren bir ay geçmiş ise, uygunsuzdur.

Page 141: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

103

İcra süresi kaçırılmış ise, mahkeme borçlunun talebi üzerine itiraz

davası kapsamında bir arar karar ile hükme bağlanan tedbiri ve Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 926 ve 927 gereği her bir

geçici tedbiri kaldırmak zorundadır. Bunun dışında borçlu için, temyiz

davası kapsamında geçici tedbirin süreler bakımından kusurlu icrasını öne

sürerek temyizini başarılı bir şekilde gerekçelendirme olanağı açıktır.

İcranın uygulamada davacı veya tasarrufa itiraz eden için sıklıkla

güçlükler çıkaran zamansal ve biçimsel standartlarının karşılanmasının

önemi ve amacı, ilamın uygulamaya sokulup sokulmayacağı konusunda

borçlunun uzun süre belirsizlik içinde tutulamayacağı kuralı söz konusu

olduğu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO)

Madde 929 Fıkra 2 'de getirilen kuralın borçluyu koruyan bir işlevi vardır

ve her durumda alacaklı bu şekilde yükümlülük altına sokulduğu sürece

anayasa hukuku açısından bir tereddüt oluşturmaz ( Federal Anayasa

Mahkemesi (BVerfG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1988, 3141).

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 936 ve Madde

922 Fıkra 2 gereği davacı ara karar ile hükme bağlanan tedbiri, geçici

tedbirin yürürlülüğünün ön koşulu olarak bir ay içinde davalıya tebliğ

etmek zorundadır. Tebligat ayrıca Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

(ZPO) Madde 750 Fıkra 1 gereği bir inzibati aracın icrası için gerekli

önlemi de göstermektedir.

Bir sözlü duruşmada kesinleşmiş karar ile işleme konan bir geçici

tedbir, ilan edilmesiyle birlikte yürürlüğe girer. Hukuk Muhakemeleri

Usulü Yasası (ZPO) Madde 317 Fıkra 1 Cümle 1 gereği bu tedbirin tebliği

taraflara yapılır ve bu bağlamda tebligat ilan edilmiş bir gıyabi karar

bulunması durumunda yalnızca tabi kılınan tarafa resmi yoldan

gerçekleştirilir. Aykırı fiil durumda bir inzibati aracın tespiti için koşullar,

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 750 Fıkra 1 gereği ilan

yapılarak karşılanmıştır.

Fakat Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 935 ve

Madde 929 Fıkra 2 gereği aylık süre içinde kesinleşmiş kararı taraf

işletme içinde tebliğ etme yükümlülüğü bundan bağımsızdır (Federal

Page 142: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

104

Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1993, 1077; Hukuk

ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1989, 514, 517; Hamburg Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi

(WRP) 1997, 53 ve takip eden sayfa;Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) -RR 1989, 180; Düsseldorf

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR

1987, 763; Hamm Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Aylık Alman

Hukuku Dergisi (MDR) 1991, 454; Celle Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Hukuk işlerinde (Ceza işlerinde) Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Kararları(OLGZ) 1992, 345; Schleswig Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1995, 896;

Vollkommer / ZöllerMadde 929 Sayfa Kenar No. 12; ayrıca bakınız

Teplitzky Bölüm 55 Sayfa Kenar No. 38 Delillerle birlikte; diğer görüş

Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi-

Rekabet Hukuku (WettbR) 1997, 43 ve takip eden sayfa-Vital Shop; Celle

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) -

RR 1990, 1088).

Bu kural haklı olarak münferit durumlarda istisnalara izin

vermektedir. Böylece bir inzibati aracın tespiti talebinde, alacaklının

geçici tedbir talebine uyulmasında ısrarlı olduğu şekilde borçluya yapılan

bir bildirim bulunmaktadır. Eğer alacaklının geçici tedbirden yola çıkarak

hareket etmeyi amaçladığından borçlu taraf şüphe etmediği için işletme

içinde ilave bir tebligat sadece bir formalite olarak görülecek ise, yalnızca

resmi yoldan yapılmış ve ceza tehdidi içeren tebligat da icra koşullarını

yerine getirebilir (bakınız Vollkommer /Zöller Hukuk Muhakemeleri

Yasası (ZPO) Madde 929 Sayfa Kenar No. 12). Böylece Federal Yargıtay

(BGH) için zaten resmi yoldan işleme konmuş tebligatın yanı sıra

davacının önceki ilama istinaden sözlü olarak eda talebinde bulunması

yeterli olacaktır (Federal Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi

(NJW) 1993, 1076 ve takip eden sayfa).

bb) Tarafa tebliğin ayrıntıları

Men'i müdahale tedbirinin icrası geçici tedbirin taraf işletmeye

tebliği yoluyla gerçekleştirilir. Tebligat borçluya şahsen yapılmalıdır.

Page 143: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

105

Eğer bir dava vekili hukuki merci için kendisini atamış ise, Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 176 gereği tebligat yalnızca bu

kişiye yapılabilir (Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2001, 456). Kuşkusuz

tebligatı yapan kişi, bu konuda bir dava vekilinin esasen kendisini atamış

olduğunu bilmek zorundadır ( Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet Hukuku (WettbR) 1996,

281; Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-RR 1996, 587; Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1995, 445; Berlin Eyalet

Yüksek Mahkenesi (KG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)

1998, 411). Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 174 Fıkra 2

ve Fıkra 3'de öngörülmüş olan ve evrakların tele kopya veya elektronik

araçlarla tebliğini mümkün kılan olanağa rağmen ara karar ile alınan

tedbirin yalnızca faks marifetiyle borçlunun dava vekiline tek başına

erişmiş olması yeterli olmayacaktır; daha ziyade üzerinde tarihin

bulunduğu bir alındı bilgisine ihtiyaç vardır (Köln Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2007,

345 ve takip eden sayfa).

Münferit durumda bir avukatın hukuki merci için kendisini atayıp

atamadığı ve bu nedenden dolayı tebligatın yalnızca ona yapılıp

yapılamayacağı konusu belirsiz olabilir. Eğer bir dava vekili zaten

mahkeme dışı işlemler bakımından temsil yetkisini bildirmiş ise, o zaman

temin edilmiş bir geçici tedbirin tebligatı, her durumda borçlu tarafından

verilmiş vekaletnamede bu yetkiye yönelik açıkça anlaşılır bir bilgi

bulunması şartıyla, geçerli olarak yalnızca ona yapılabilir (Stuttgart

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi- Rekabet

Hukuku (WettbR) 1996, 281 Delillerle birlikte).

Eğer bir savunma yazısında bir dava vekili tedbir amaçlı olarak

zaten kendisini (tebligatı almaya) yetkili tayin etmiş ise aynı durum

geçerlidir (Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2001, 71; Teplitzky

Page 144: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

106

Bölüm 55 Sayfa Kenar No.43 Delillerle birlikte). Bu durumda geçici

tedbir yalnızca, davalının "savunma yazısını yazan avukata" tebliğ edilmiş

olması şartıyla geçerli olarak icra edilmiştir.

Geçici tedbirin geçerli olarak tebliği karar ilamının teslim edilmesi

veya ilamın tasdikli bir suretinin teslim edilmesi, başka bir deyişle

mahkeme tarafından düşülmüş ilam şerhini içeren bir karar nüshasının

teslim edilmesini ön koşul olarak getirmektedir. Eğer tebliğ edilmiş evrak

üzerindeki ilam şerhinin sunumunda orijinal ilamda bulunan resmi mühür

ile ilişkili bir açıklamanın olmayışının bir zararı yoktur. Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 170 gereği bir ilamın

düzenlenmesi için tasdiki bir kopyanın, başka bir deyişle üzerinde örneğin

yalnızca orijinal ilamda bulunan sözcüklerin tekrarlandığı bir nüshanın

teslimi yeterli olduğu için, orada mevcut resimlerin ve benzeri şeylerin,

örneğin bir mührün zikredilmesine ihtiyaç yoktur ( Federal Yargıtay

(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1965, 104 ve takip eden sayfa;

Stuttgart Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi-

Rekabet Hukuku (WettbR) 1997, 21 ve takip eden sayfalar; Ekey HK-

Rekabet Hukuku (WettbR) Madde12 Sayfa Kenar No. 191). Eğer bir

inzibati araç kararı daha sonradan verilmiş ise, geçici tedbirin etkili bir

şekilde icrası bu kararın tebliğ edilmesi şartını da getirmektedir. Bu şart,

eğer davaya bakan mahkeme bu türden bir karar verememiş ise geçerlidir

(Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2001,71).

Eğer temyiz (=istinaf) mahkemesi kesinleşmiş karar ile bir geçici

tedbire hükmediyor ise, birinci merci mahkeme önceden vermiş olduğu

tedbir kararını itiraz davasında kaldırdıktan sonra, kesinleşmiş karar ile

hükme bağlanan tedbiri, her ne kadar temyiz kararının hüküm kısmı

gereğince ara karar ile hükme bağlanan tedbir teyit edilmiş olsa bile,

taraflar yoluyla tebliğ edilmelidir (Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2002, 334 - Dava

tarafına tekrarlanan tebligat, Diğer delillerle birlikte; diğer görüş Celle

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Page 145: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

107

Dergisi (WRP) 986, 612; Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1950, 113).

Eğer alacaklı geçici tedbirin tebliğ edilmesine yönelik talebini

adliye icra memurluğu dağıtım şubesine zamanında vermiş ise, Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 929 Fıkra 2 'in icra süresine

uyulmasının yeterli olup olmadığı veya borçluya icra amacı hakkında bilgi

veren tebligat eyleminin aylı süre içinde gerçekleştirilmesinin gerekip

gerekmediği sorusu ihtilaflara yol açacak biçimde tartışmalıdır. Sonuçta

eğer taraf işletmede tebligatın yapılması talebi aylık süre içinde adliye icra

memurluğu dağıtım şubesine verilmiş ise ve tebligat buna göre

gerçekleşiyorsa - yalnızca belirli istisnai durumlarda değil (örneğin borçlu

bilinçli olarak süreye uygun tebligatı boşa çıkarıyorsa Schuschke/Walker

Madde 929 Sayfa Kenar No. 31, ya da geçici tedbirin yurt dışında teblig

edilmesi gerekiyorsa, Pastor/Ahrens/Wedemeyer S 1022; Köln Eyalet

Yüksek Mahkemesi (OLG) ) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)- Rekabet

Hukuku (WettbR) 1999, 232, 234) - bu durumun icra süresine uyulması

bakımından yeterli olduğu görüşü üstünlük kazanmaktadır ( Düsseldorf

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2001, 94 ve takip eden sayfa; Frankfurt

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-

RR 2000, 1236; Celle Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) InVo 1997, 23;

Hamm Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Aile Hukuku Dergisi (FamRZ )

1994, 1540; Knieper Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP)

1997, 815 ve takip eden sayfa).

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) yeni sürüm Madde 187

Cümle 1 ve eski dürüm Madde 189 gereği kusurlu yapılan bir tebligatın

iyileştirilip iyileştirilemeyeceği konusu belirsiz görünmektedir. Tebligat

Reformu Yasası (ZustRG) gereği ( Federal Resmi Gazete (BGBl) 2001 I

1206, 1209, 01.07.2002 tarihinden itibaren eski sürüm Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 187 yerine eski sürüm Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 189 geçerlidir.

Page 146: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

108

01.07.2002 tarihine kadar geçerli hukuki duruma göre eski sürüm

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 187 Cümle 1 gereği,

sözlü duruşma yapılmaksızın karar verilen geçici tedbir işlemlerinde

tebligat kusurlarının iyileştirilmesi prensip olarak ayrıma tabi tutulurken

(Zweibrücken Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)-RR 2001, 288; aynı zamanda

bakınız : Deliller, Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa

Kenar No. 193), yasa koyucunun kararından eski sürüm Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 187 Cümle 2 'nin yeni sürüm

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 189 içine alınmadığı

sonucu çıkmaktadır. Böylelikle bundan böyle cebri olarak zorunlu olan

tebligat kurallarının ihlalinde tebligatta yapılacak bir iyileştirme için

prensip olarak etkililik tebligatı olarak adlandırılan bir tebligatın kabul

edilip edilemeyeceği şeklindeki ihtilafı sorunun evet diyerek

yanıtlanmasını gerektiği şeklindeki bir anlayış yeni sürüm yasaya dahil

edilmemiştir (Dresden Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-RR 2003, 1721 ve takip eden sayfa; Vollkommer in Zöller

Madde 929 Sayfa Kenar No. 14, 30. Baskı ve bundan aynı zamanda

Teplitzky Bölüm 55 Sayfa Kenar No. 47a, Delillerle birlikte)

Ara karar vermek yoluyla hükme bağlanan ve marka hukuku

kapsamında bilgi verilmesine yönelik geçici tedbir için, işlemin icra

edildiğini kabul bakımından taraf işletmede kararın tebliğ edilmesi

yeterlidir. Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 929 Fıkra 2

gereği aylık süre içinde yine Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO)

Madde 888 gereği bir icra talebinde bulunma işlemi için zamanında

yapılan bir yürütmeye ihtiyaç yoktur (Frankfurt Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 1998, 1007 ve takip

eden sayfa, ikna edici gerekçelerle birlikte; Gloy/Spätgens Madde 84

Sayfa Kenar No. 6; diğer görüş Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)- Rekabet Hukuku (WettbR)

1997, 91; Schuschke / Schuschke /Walker, Madde 929 Sayfa Kenar No.

25; Vollkommer / Zöller Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO)

Madde 929 Sayfa Kenar No.18 Sonunda, 30. Baskı).

Page 147: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

109

Bu durum ancak bilgi alma tedbirinin, Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası (ZPO) Madde 890 gereği bir inzibati araç tehdidi içeren bir men'i

müdahale tedbirine bağlanmış olması şartıyla geçerli olacaktır. Çünkü bu

durumda tehditten kaynaklanan icra baskısı aynı zamanda bilgi verme

yükümlülüğünü de yansıyacaktır, çünkü borçlu, alacaklı tarafında

bölünmüş, başka bir deyişle tek başına men'i müdahale talebiyle

sınırlandırılmış bir icra istencinin bulunduğu düşüncesinden hareket

edememektedir ( Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-RR 1998, 1007 ve takip eden sayfa).

cc) Yinelenmiş tebligatın gerekliliği

Borçlunun itirazı nedeniyle veya temyiz davası kapsamında geçici

tedbirin değiştirilmesi veya yeniden düzenlenmesi geçici tedbirin yeniden

tebliğ edilmesinin gerekliliğini göstermektedir (Hamm Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)- Rekabet Hukuku

(WettbR) 1999, 631 - Pizza Direkt/Direct). Aynı kural, ara karar ile

hükme bağlanan tedbirin itiraz üzerine kaldırılması, fakat temyiz

merciinde onaylanması ve böylece yeniden hükme bağlanması durumu

için de geçerlidir (Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Yeni

Yargı Dergisi (NJW)-RR 2000, 68; Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1997, 53 ve takip

eden sayfa; Vollkommer / Zöller Madde 929 Sayfa Kenar No. 15 30.

Baskı; Ekey / HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar

No.196; diğer görüş Celle Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-RR 1987, 64).

Eğer ara karar ile hükme bağlanan tedbir temyiz davasında alınan

bir kesin karar ile onaylanmış veya yalnızca önemli değişiklikler

yapılmaksızın yeniden düzenlenmiş ya da farklı bir gerekçelendirmeyle

donatılmış ise yeniden tebligat yapılmasına ihtiyaç yoktur (ihtilaflı olarak

bakınız: Teplitzky Bölüm 55 Sayfa Kenar No. 48, Delilerle birlikte).

Page 148: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

110

h) Marka hukukuna dayalı geçici tedbir aleyhine genel

hukuki çareler

Borçlu için sözlü duruşma yapılmaksızın hükme bağlanan tedbir

aleyhine Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 936, Madde

924 Fıkra 1 gereği itiraz hakkı bulunmaktadır. Bu itiraz süreye bağlı

değildir; fakat Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 242 gereği, hükme

bağlanan tedbir aleyhine hukuki itiraz yapılıncaya kadar iki yıldan daha

uzun bir sürenin geçirilmesine neden olunduğu durumunun içtihat

tarafından kabul edildiği bir hak kaybı iddiasına tabidir (Berlin Eyalet

Yüksek Mahkemesi (KG) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1985, 237).

İtiraz giderler itiraz şeklinde de sınırlandırılabilir (Sosnitza /

Piper/Ohly/Sosnitza Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa

Kenar No.148, 5. Baskı, Delillerle birlikte). Bu aşamadan sonra taraflar

arasında yalnızca dava masrafları ihtilaflı hale gelir; tedbir davası

kapsamında davanın özüne yönelik bir karara artık ihtiyaç duyulmaz

(Ekey / HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 200).

Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi 'nin içtihadına göre önceden ihtar

yapılmaksızın hükme bağlanmış bir geçici tedbir işlemi durumunda, dava

masraflarına itiraz yerine, dava masraflarıyla ilişkili kararın

değiştirilmesine yönelik bir tabi olma beyanının verilmesiyle yapılan

itiraza izin verilmektedir (Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 2002, 215 ve takip eden sayfa).

Ara kararla hükme bağlanan tedbirden kaynaklanan cebr'i icra

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 924 Fıkra 3 Cümle 1

gereği yapılan bir itiraz ile engellenemez. Fakat mahkeme, Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 924 Fıkra 3 Cümle 2 gereği

cebr'i icranın geçici olarak durdurulması için yine Hukuk Muhakemeleri

Usulü Yasası (ZPO) Madde 707 gereği geçici bir düzenlemeye karar

verebilir.

Ayrıca borçlu genel koşulların oluşması durumunda önceki yargıcın

tüm kararları aleyhine temyize gidebilir. Temyiz geçici tedbirin süreye

Page 149: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

111

uygun olarak icra edilmediği veya hakkın zaman aşımına uğradığı

şeklindeki iddialara da dayandırılabilir.

Hukuk Muhakemeleri Usulü Madde 924 Fıkra 3 Cümle 2 gereği

geçici olarak icradan korunmanın sağlanması söz konusudur (Federal

Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR 997, 1155 ve

takip eden sayfa Delillerle birlikte). Geçici tedbir davasının doğasından

kaynaklanan hususiyetlerden dolayı bir cebr'i icra işleminin durdurulması

yalnızca, geçici tedbirin kaldırıldığının sabit olması şartıyla

gerçekleştirilebilir (Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi

(NJW)-RR 1997, 1155 ve takip eden sayfa Delillerle birlikte; Frankfurt

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet

Dergisi (WRP)1992, 120; Koblenz Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG)

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1985, 657).

Borçluya Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 936,

Madde 926 Fıkra 1 gereği,bir diğer hukuki çare olarak, mahkemenin sözlü

duruşma yapmadan alacaklının tespit edilecek süre içinde dava açması

gerektiği şeklindeki bir düzenleme getirebileceği gerekçesiyle itiraz

talebinde bulunma olanağı da sunulmaktadır. Eğer bu düzenlemeye

uyulmuyor ise, o zaman borçlunun talebi üzerine geçici tedbirin

kaldırılması bir nihai kararla hükme bağlanmalıdır.

Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 936,

925 ve Madde 927 Fıkra 1 gereği borçlunun, değişen koşullara dayanarak

, özellikle de tedbirin sebebinin ortadan kalkmasına veya teminat vermeye

hazır olunduğunun bildirilmesine dayanarak geçici tedbirin kaldırılmasına

yönelik talepte bulunma hakkı vardır.

V. Marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazı ve marka

ihlalini bitirme beyanı

1. Marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazı

Bir geçici tedbir marka hukukuna dayalı bir hakkın alacaklısını

yalnızca geçici olarak güvenlik altına alır.

Tedbir işleminin borçlusu Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

(ZPO) kapsamında öngörülmüş ve yine Hukuk Muhakemeleri Usulü

Page 150: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

112

Yasası (ZPO) Madde 924, 926, 927 gereği kendisine sunulan hukuki

çareleri kullanabilir.

Şimdiye kadar olan hukuka göre geçici hukuki korunma taleplerinin

zaman aşımı süresinin çalışması üzerinde bir tesiri bulunmamaktaydı

(Federal Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1979, 217).

Tedbir talepleri, yalnızca icra tedbirleri olarak nitelendirilebilmiş olmaları

şartıyla ( Heinrichs / Palandt Madde 209 Sayfa Kenar No. 21) eski sürüm

Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 209 Fıkra 2 Bent 5 gereği zaman

aşımını kesintiye uğratmışlardır.

Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 204 Fıkra 1 Bent 9 zaman

aşımının durdurulmasını artık genel olarak, bir ihtiyati haciz, bir geçici

tedbir veya bir geçici düzenleme kararının verilmesine yönelik bir talep

sonucu düzenlemektedir (bunun için detaylı olarak bakınız: Baronikians

Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2001, 121 ve takip eden

sayfalar; Zimmermann/Leenen vs., JZ 2001, 684 ve takip eden sayfalar;

Mansel Yeni Yargı Dergisi (NJW) 2002, 89 ve takip eden sayfalar). Yeni

sürüm Alman Medeni Yasası (BGB) Madde 204 Fıkra 1 Bent 9 'da

açıklanan engelleme tipikliği hangi hakları düzenlediği açıkça

normlaştırılmamıştır. Geçici hukuki korunma talebiyle güvence altına

alınması gereken bir hak, fakat aynı zamanda istisnai olarak izin verilmiş

eda tedbiri yoluyla yerine getirilmesi gereken hak doğru bir şekilde zaman

aşımının durdurulması ile korunabilmektedir. Bu durum meselenin özüne

uygun görünmektedir, çünkü güvenlik tedbiri ve eda tedbiri arasındaki

sınırlar çoğunlukla belirgin değildir.

Marka hukuku kapsamındaki ihtilaflarla ile ilişkili uygulamada

tıpkı rekabet hukukunda olduğu gibi, borçludan ona makul bir süre

tanıyarak taraflar arasındaki ihtilafları bir marka ihlalinden kaçınma

beyanı vererek sonlandırmasını talep etmek yerleşmiş yöntemdir. (Ekey /

HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 ve takip eden maddeler Sayfa

Kenar no. 45)

Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 93 gereği

giderlerin yol açtığı sonuçtan kaçınmak için alacaklı borçluya prensip

Page 151: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

113

olarak geçici tedbir kararının verilmesine yönelik davanın bitirilmesinden

sonra yeni bir ihtar ile tabi olma fırsatını vermek zorundadır. Bu

bağlamda marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazı kuşkusuz davanın

açılması için bir ön koşul oluşturmaz (Herget / Zöller Madde 91 Sayfa

Kenar No. 13, 30. Baskı, Delillerle birlikte).

Marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazının ulaşması için ve

yine bu yazı içinde borçlunun istenilen marka ihlalinden kaçınma beyanını

vermesi için ona tanınan süre için ihtarnamedeki sürenin uygunluğunun

tespitinde uygulanan ve ihtarnamenin erişmesi için uygulanan aynı ilkeler

geçerlidir.

Marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazı yalnızca esastan

görülen davanın açılması için bir hazırlık işlevi görmektedir. Bundan

dolayı marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazının masrafı Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 91 gereği tedbir davası

kapsamında tespite uygun değildir (Federal Yargıtay (BGH) Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1973, 384 ve takip

eden sayfa - Altın bilezikler).

Eğer ihlalin bitirilmesini amaçlayan yazı ulaşmasından sonra,

borçlu istenilen marka ihlalini bitirme beyanını vermediği için, esastan

görülen dava aşamasına geçiliyor ise, Avukatlık Ücreti Yasası (RVG)

Ücret Listesi (VV) No. 2400 gereği mahkeme dışı işlemlerle ilişkili

olarak tazmin edilmesi gereken ücret, yine Avukatlık Ücreti Yasası

(RVG) Ücret Listesi (VV) Ön Açıklama 3 Fıkra 4 gereği her hal ve karda

borçlu tarafından tabi olması durumu için ödenmesi gereken dava ücretine

ilave edilmelidir ( Köln Eyalet Mahkemesi (LG) Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1987, 655; Hamburg

Mahkemesi (LG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1982,

44).

2. Marka ihlalini bitirme beyanı

Eğer borçlu talep edilen marka ihlalini bitirme beyanını veriyor ise,

normal olarak esastan görülen dava için hukuki korunma ihtiyacı ortadan

kalkar (Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW)-RR

Page 152: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

114

1991, 22 ve takip eden sayfa- Marka ihlalini bitirme beyanı;

Pastor/Ahrens S 1041).

Borçlu karşısında masrafları üstlenme yükümlülüğünden kaçınmak

için, geçici tedbirin tebliğ edilmesinden sonra mümkün olduğunca hızlı bir

şekilde borçlunun vermek zorunda olduğu marka ihlalini bitirme beyanı

ile, geçici tedbir ihtilafın esasına yönelik karar verme seviyesine yükselir,

bu yüzden marka ihlalini bitirme beyanında Hukuk Muhakemeleri Usulü

Yasası (ZPO) Madde 924, 926 , 927 gereği tanınan haklardan, lüzumu

halinde zaman aşımının def'iden ve temyiz çaresinden feragat etmek

gerekmektedir (Ekey HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 ve takip

eden maddeler Sayfa Kenar No. 265).

Borçlu marka ihlalini bitirme beyanını şüpheye mahal

bırakmayacak biçimde ( Berlin Eyalet Yüksek Mahkemesi (KG) Hukuk

ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1986, 87), kayıtsız ve şartsız

olarak vermelidir (Federal Yargıtay(BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi

(NJW)-RR 1991, 297 ve takip eden sayfa, Marka ihlalini bitirme beyanı).

Marka ihlalini bitirme beyanının alacaklının ispat amaçları bakımından

gerekli olarak biçimde gönderilmesi borçlunun görevidir. Beyanın

ulaştırılması, alacaklının talebi üzerine bu beyan yazılı olarak teyit

edilecek ise, öncelikle teleprinter ile ve bu bağlamda temsil edilen

görüşü göre elektronik posta yoluyla da gerçekleştirilmelidir (Federal

Yargıtay (BGH) Haftalık Yeni Yargı Dergisi (NJW) 1990, 3147 ve takip

eden sayfa - Teleprinter yardımıyla gönderilen yazıyla tabi kılma).

Marka ihlalini bitirme beyanın alacaklı tarafından kabulüne ihtiyaç

yoktur.

3. Avukat tarafından düzenlenen ve marka ihlalinin

bitirilmesini amaçlayan yazının maliyeti

Bir avukatın düzenlediği ve onunla geçici tedbir davasının

bitirilmesinden sonra davalıdan tedbir davasına konu olan hakkı

tanımasını ve Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 926

gereği davaya itiraz ve dava açma hakkından feragat etmesini talep ettiği

marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazı, artık tedbir davasının bir

Page 153: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

115

konusu değil, tam tersine ana meseleye ait bir konudur (Federal Yargıtay

(BGH) Beck RS 2008, 05989; Schneider mülakatı Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-Özel sayı, Sayı 10/2008, 315).

Alacaklı için marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazının

gönderilmesi nedeniyle oluşan giderler, etkili bir marka ihlalini bitirme

beyanının verildiği durumda, ihlalde bulunanın ihlali bitirme beyanı ile

gereğini yapmış olması ve bunun gerekli olması şartıyla, vekalet

olmaksızın işlerin görüldüğü bakış açısına göre tazmin edilmelidir (Ekey

/HK- Rekabet Hukuku (WettbR) Madde 12 Sayfa Kenar No. 258).

Gereksiz masraflardan kaçınmak için, borçluya, olağan uygulamaya göre

geçici tedbir işleminin tebliğ edildiği tarihten itibaren yaklaşık 14 günlük

bir süre içinde kendiliğinden marka ihlalini bitirme beyanını vermesi için

fırsat tanınmalıdır (Köln Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1987, 188; Theson Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 1978, 670; diğer görüşe göre: 1

aylık bir itiraz süresi konmalıdır, Sosnitza /Piper/Ohly/Sosnitza, Haksız

Rekabet Yasası (UWG) Madde 12 Sayfa Kenar No. 183 Delillerle

birlikte; Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) Hukuk ve

Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2003, 1002 - buna göre eğer borçlu

yönlendirilme hazır olduğuna dair sinyaller vermiş ise, 2 haftadan daha

uzun bir bekleme süresi kabul edilebilir).

Eğer Avukat geçici tedbir davası bitirildikten sonra esastan görülen

dava bakımından öncelikle mahkeme dışında temsil ile görevlendirilmiş

ise, onun tarafından düzenlenmiş marka ihlalinin bitirilmesine yönelik

yazı için Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) Ücret Listesi (VV) No. 2300 Ön

gereği bir işlem ücreti ortaya çıkar (Avukatlık Ücreti Yasası (RVG)

Ücret Listesi (VV) Ön Açıklama 2.3 Fıkra 3). Bu bağlamda eşik ücret

diye adlandırılan bir ücretten yola çıkılmalıdır, çünkü marka ihlalinin

bitirilmesini amaçlayan bir yazı ne kapsam bakımından özelikle zengindir

ne de güçlükler içerir. Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) Ücret Listesi

(VV)No. 2300 gereği geçici tedbir davası için 1,3 oranında bir dava ücreti

Page 154: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

116

ve bunu takip eden marka ihlalini bitirme yazısı için aynı şekilde 1,3

oranında bir işlem ücreti ortaya çıkmıştır.

Eğer borçlu tepki vermez ve esastan görülecek davanın açılması

gerekir ise, o zaman davanın yargılanması için Avukatlık Ücreti Yasası

(RVG) No. 3100 Ücret Listesi (VV) gereği1,3 oranında yargılama harcı

oluşur ( bu harcın üzerine önceki harcın Avukatlık Ücreti Yasası (RVG)

Ücret Listesi (VV) Ön Açıklama 3 Fıkra 4 gereği yarısı oranında -

maksimum 0,75 oranında marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazı

nedeniyle oluşan ücret eklenmelidir).

Eğer avukat geçici tedbir davasının bitirilmesinden sonra müvekkili

tarafından artık mahkeme dışı işlemlerde bulunmak için

görevlendirilmemiş , tam tersine derhal esastan görülecek dava açmak için

görevlendirilmiş ise, fakat o (=avukat) davalıya marka ihlalini bitirme

beyanını vermek suretiyle davadan kendisini korumak için bir fırsat

vermek amacıyla verilen dava açma görevi çerçevesinde yeniden bir yazı

yazıyor ise, avukat Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) Ücret Listesi (VV)

No.3100 (Ön açıklama 3 Fıkra 2 Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) Ücret

Listesi (VV)) gereği bir dava ücreti alır. Bu aşamada dava ücreti

Avukatlık Ücreti Yasası (RVG) Ücret Listesi (VV) No.3101 No.1 gereği

kuşkusuz yalnızca 0,8 oranında takdir edilir (Schneider müzakeresi,

Federal Yargıtay (BGH) Beck RS 2008, 05989, Haftalık Yeni Yargı

Dergisi (NJW)-Özel Yayın Sayı 10/2008, 315 ve takip eden sayfalar,

Diğer ayrıntılar ile birlikte; diğer görüş Hamm Eyalet Yüksek Mahkemesi

(OLG) Hukuk ve Uygulamada Rekabet Dergisi (WRP) 2008, 135, buna

göre marka ihlalinin bitirilmesini amaçlayan yazı için normal koşullarda

ortalama bir işlem ücreti eklenmelidir).

VI. Özetleyici mülahazalar

1. Almanya'da marka hukuku kapsamındaki ihtilaflar % 50

oranında mahkeme devreye sokulmaksızın düzenlenen ihtarlarla

sonuçlandırılabilmektedir. Bunlar içinde özellikle ekonomik bakımdan

daha az öneme sahip hukuki durumlar olabilir. Marka mahkemeleri, ihtar

edenin ihtar masraflarının kimin karşılaması gerektiği sorusuyla kuşkusuz

Page 155: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

117

göreceli bir sıklıkla meşgul edilmektedir. Bu bağlamda kuşkusuz

cezalandırma tehdidi içeren ihlalden kaçınma/ihlale son verme beyanının

verilmesiyle halledilen durumlarla ilişkili bir geri çekilerek çarpışma

durumu (=İng. rearguard action) söz konusudur.

2. Hukuki durumların diğer yarısı aynı şekilde yaklaşık % 50

oranında geçici tedbir işlemleriyle halledilmektedir. Marka mahkemeleri

bir yandan sıklıkla bir geçici tedbir kararı verilmesini telefonda

reddederlerken ve bu bağlamda davacı davasını geri çekerken, diğer

yandan da geçici tedbire sözlü duruşma yapılmaksızın karar verilmekte ve

davalı bunu kabul etmekte veya itiraz ettikten sonra marka mahkemesinin

görüşünde ısrar ediyor ise geçici tedbir kabul etmektedir. Görece az

sayıdaki ihtilaflar ikinci merciye ulaşmaktadır.

Kuşkusuz geçici tedbir kurumu marka mahkemeleri ile tarafların

dava vekilleri arasındaki iş birliği ilişkisi sayesinde şekillendirilmektedir.

Bu bir yandan Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde

139 'un bir sonucudur. Buna göre mahkeme tarafların işe yarar taleplerde

bulunması amacına yönelik çalışmak zorundadır. Mahkemenin sözlü

duruşma yapmaksızın karar verdiği bir çok durumda mahkemenin

uygulaması, mahkeme başkanı yargıcın davacının dava vekillerini telefon

ile arayarak ona, dairenin görüşüne göre davaya nasıl karar

verilebileceğini açıklamak ve ona (=dava vekilini) lüzumu halinde

bildirilmiş talepleri değiştirmeyi veya yeniden formüle etmeyi tavsiye

etmek yönündedir. Bu hukuki uygulamanın aleyhine açıklamalar

isabetsizdir.

Çünkü mahkeme bir yandan bir dava tarafıyla yaptığı telefon

görüşmelerini dava dosyasında tutanak olarak kaydetmekte; diğer yandan

da karşı tarafa serbest olarak, gerçekleşmiş ihtar işlemi sonrasında bir

korunma yazısı yolu ile gerekçelerini ifade etme olanağı verilmektedir.

Eğer davacı mahkeme tarafından yapılan uygun bir bilgilendirme

sonrasında geçici tedbir talebini geri çeker ise, davalı her halde ve karda

hukuki dezavantajlara maruz kalmamaktadır.

Page 156: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

118

Eğer yeniden devreye sokulan mahkeme karar vermek zorundaysa,

o zaman yeniden Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası (ZPO) Madde 139

'daki düzenleme geçerlidir.

Ayrıca mahkemelerin bir geçici tedbir talebine ihtarın eklenmesini

ve aynı şekilde ihtar edilenin yanıtının bu talebe eklenmesini bekledikleri

şeklindeki bir mahkeme uygulamasına dikkat çekmek gerekmektedir. Bu

bakımdan marka hukuku kapsamındaki yargılama(=dava) hukuku,

yasalara uygun ve bu bakış açısından doğru ve ayrıca da bu doğruluk

çerçevesinde adaletli kararların verilmesine hizmet etmektedir (bakınız

Federal Anayasa Mahkemesi (BVerfGE 42, 73).

Kısaltmalar listesi

aA Diğer görüş

aaO Belirtilen kaynaktaki yerde

abged Yayınlanmış

Abh Makale

Abk Mutabakat

abl Menfi

ABI Resmi gazete

Abs Fıkra

Absch Bölüm

abw Aykırı

aE Sonunda

AndG Değiştirilen yasa

aF Eski şekliyle (eski sürüm)

AG Yerel Mahkeme; Anonim Şirket; Die

Aktiengesellschaft (Dergi); İcra Hukuku

AGB Genel İşlem Koşulları

allg Genel

Alt Alternatif

aM Diğer görüş

amtl resmi

Page 157: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

119

Anh Ek

Anm Not

Türü Madde

Aufl Baskı

ausf Ayrıntılı

ausl Yurt dışına ait

Az Dosya Numarası

BAnz Federal Ticaret Sicil Gazetesi

Bd Cilt

Bearb Düzenleyen; Düzenleme

bearb Düzenlenmiştir

Begr Gerekçe

Beil Ek

Bek İlan

ber Tashih edilmiştir

bes Özellikle

Besch Karar

BeschwGe

r

İtiraz mahkemesi

bestr İhtilaflı

betr İlgili

Betr Mağdur

BGB Medeni Yasa

BGBl Federal Resmi Gazete

BGH Federal Yargıtay

BGHZ(St) Hukuk işlerinde (ceza işlerinde) Federal Yargıtay

kararları için resmi külliyat BK Dahili Piyasa Uyumlulaştırma Dairesi (HABM)

bünyesinde itiraz şubesi BKA Federal Kartel Dairesi

BKartBeh Federal Kartel Makamı

BIPMZ Patent, Numune ve Maka İşleri Resmi Gazetesi

Page 158: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

120

BMJ Federal Adalet Bakanlığı

BPatG Federal Patent Dairesi

BPatGE Federal Patent Mahkemesi 'nin kararları

BPatGebG Federal Patent Harçları Yasası

BRAGO Federal Avukatlık Hizmeti Ücret Düzenlemesi

BRAK-

Mitt

Federal Baro İlanları

BR-

Drucks

Eyalet Temsilciler Meclisi Matbuatı

BReg Federal Hükümet

BSG Federal Sosyal Mahkeme

BTag Federal Parlamento

BT-s Federal Parlamento Matbuatı

Buchst Bent (Harf olarak)

BVerfG Federal Anayasa Mahkemesi

BVerfGE Federal Anayasa Mahkemesi 'nin (BVerfG) kararları

BVerwG Federal İdari Mahkeme

bzgl İlgi

bzw ya da, daha doğrusu

ca yaklaşık olarak

CuR/CR Computer und Recht (=Bilgisayar ve Hukuk) (Dergi)

DB Der Betrieb (=İşletme) (Dergi)

DENIC Alman İnternet Adresleri Tahsis Dairesi

ders Aynı

dh Bunun anlamı, yani

dies aynı

Diss Doktora tezi

DJ Deutsche Justiz (=Alman Yargısı) (Dergi)

Page 159: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

121

DJZ Deutsche Juristen-Zeitung (=Alman Hukukçular

Gazetesi)

DNotZ Alman Noterler Dergisi

DPMA Alman Patent ve Marka Dairesi

DRiZ Alman Yargıçlar Dergisi

DRZ Alman Yargı Dergisi

DV Topluluk Markası Yönetmeliği 'nin (GMV) İcrası İçin

Yönetmelik

DVO İcra Yönetmeliği

DZWIR Alman Ekonomi Hukuku ve İflas Hukuku Dergisi

ECRL E-Ticaret-Yönetmeliği

EG İthalat Yasası; Avrupa Toplulukları

EGG Elektronik Ticaret İşlemler Yasası

EGMR Avrupa İnsan Hakları Yüksek Mahkemesi 'nin Kararları

EGV Avrupa Topluluğu Kuruluş Anlaşması

EGVN AB- Nice Anlaşması

Einf Giriş

Einigun

gsV

Uzlaşma Anlaşması

Einl Dava açma ya da hukuki önlemi başlatma

EIPR European Intellectual Property Review (=Avrupa Fikri

Mülkiyet Dergisi) ELR European Law Reporter (=Avrupa Hukuk Dergisi)

Entsch Karar

entspr Gereğince, uygun olarak

EPA Avrupa Patent Dairesi

EPU Avrupa Patent Mutabakatı

Erg Tamamlama; Sonuç

erg Tamamlayıcı olarak

Page 160: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

122

Erl Açıklama

ErstrG Genişleme Yasası (Çevirenin notu: Eski Almanya

Demokratik Cumhuriyeti ile Almanya Federal

Cumhuriyeti 'ne ait iki patent hukuku arasında

endüstriyel hakların korunmasına yönelik olarak hukuk

birliğinin sağlanması için kapsamı genişletilmiş yasa)

etc vesaire

ETMR European Trade Mark Reports (Avrupa Ticari Marka

Dergisi) AB Avrupa Birliği

EuG 1 Merci Avrupa Topluluğu Mahkemesi

EuGH Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Külliyatı

EuGH Avrupa Adalet Divanı

EuGHE Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Kararları Külliyatı

EuGVU Hukuk İşleri ve Ticari İşlerde Mahkeme Kararlarının

Tenfiz ve Mahkeme Yetkisi Hakkında Avrupa Mutabakatı EuGW Hukuk İşleri ve Ticari İşlerde Mahkeme Kararlarının

Tanınması ve Tenfizi ve Mahkeme Yetkisi Hakkında Avrupa

Mutabakatı EulnsV İflas Davaları Hakkında Yönetmelik

EuZW Avrupa Ekonomi Hukuku Dergisi

eV Tescil edilmiş dernek

evtl Muhtemel

EWiR Ekonomi Hukuku Konusunda Kararlar

EWS Avrupa Ekonomi ve Vergi Hukuku (Dergi)

f aşağıdaki

ff Takip eden

Fn Dip not

FS Armağan yayını

Page 161: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

123

G Yasa

GBl Resmi Gazete

GbR Adi Şirket (=birden fazla ortaklı şahıs şirketi )

GebrMG Kullanım Numunesi Yasası

GebV Dahili Piyasa Uyumlulaştırma Dairesi 'ne (HABM)

ödenecek harçlar hakkında yönetmelik GebVerz Harç listesi

gem Gereğince

GemErk Avrupa Topluluğu Komisyonu ve Konseyinin müşterek

beyanları

Geschm

MG

Endüstriyel Tasarım Yasası

GewA Gewerbearchiv (= Mesleki Faaliyet Arşivi) (Dergi)

GG Anayasa

ggf Lüzumu halinde

GGV Topluluk Endüstriyel Tasarım Yönetmeliği

GKG Yargılama Giderleri Yasası

GmbH Sınırlı Sorumlu Şirket (Limitet Şirket)

GMV Topluluk Markası Yönetmeliği

GoA Vekaletsiz iş görme

grdl Esas

grds Prensip olarak

GRUR Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi

GRURA Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi, Yurt

dışı ve Uluslararası Konular Bölümü (1952-1969)

GRURIn

t

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi,

Uluslararası Konular Bölümü (1970'den bu yana) GRUR-

RR

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi, İçtihat

Raporu

Page 162: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

124

GVBI Yasalar ve Yönetmelikler İçin Resmi Gazete

GVG Yargılama Teşkilatı Yasası

GWB Rekabet Sınırlamaları Aleyhine Yasa

hA Hakim olan görüş

HABM Dahili Piyasa Uyumlulaştırma Dairesi

Hdb El kitabı

HGB Ticaret Yasası

hL Hakim doktrin

HISchG Mikro elektronik yarı iletken ürünlerin topoğrafyalarının

korunmasına yönelik yasa

hM Hakim görüş

HRefG Ticaret Hukuku Rerfomu Yasası

Hrsg Yayımcı

HS Yarı cümle

idF Sürümü

idR Prensip olarak

iE Sonuçta

ieS Dar anlamıyla

İF Vakada

IGH Uluslararası Adalet Divanı

IHK Sanayi ve Ticaret Odası

IIC International Review of Industrial Property of

Copyright Law (=Uluslararası Telif Hukuku ve

Endüstriyel Hak Koruması Dergisi)

insb Özellikle

InsO İflas Düzenlemesi

IPR Uluslararası Özel Hukuk

IPRax Uluslararası Özel Hukuk ve Yöntem Hukuku

Uygulaması

iRd ...çerçevesinde

Page 163: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

125

iS anlamında

iSd ...anlamında

iSv anlamında

iü Ayrıca

iVm ... ile bağlantılı olarak

iwS Diğer anlamıyla

Jb Yıllık (=almanak)

JR Juristische Rundschau (= Hukuki Panorama)

(Dergi)

Justiz Die Justiz (=Yargı) (Dergi)

JW Juristische Wochenschrift (=Haftalık Hukuk

Dergisi)

JZ Juristenzeitung (=Hukuk Gazetesi)

K&R Kommunikation und Recht (=İletişim ve Hukuk)

(Dergi)

Kap Bölüm

KartGer Kartel Mahkemesi

KG Eyalet Yüksek Mahkemesi (çevirenin notu:

Almanca "Kammergericht" = Almanya'daki olağan

hukuki terminolojiden farklı olarak yalnızca Berlin

eyaletindeki yüksek mahkeme için kullanılır)

Komm Yorum

KostberG Fikri mülkiyet alanındaki masraf

düzenlemelerinin tashihi hakkında yasa

krit Kritik

KUG Güzel sanatlar ve fotoğrafçılık alanda yaratılan

eserler ile ilişkili telif hakları hakkında yasa

LG Eyalet mahkemesi

lit Bent (Harf olarak)

Lit Literatür

LMBG Gıda ve Tüketim Maddeleri Yasası

LS Kural, Prensip

Page 164: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

126

m ile

MA Der Markenartikel (=Marka Ürün) (Dergi)

MarkenG Markaların ve diğer sembollerin korunmasına

yönelik yasa

MarkenR

AndG

Marka hukukunda değişiklik yapan yasa

MarkenR Zeitschrift für deutsches, europäisches und

internationales Markenrecht (=Alman, Avrupa ve

Uluslaratası Marka Hukuku Dergisi); Marka hukuku

MarkenV Marka Yönetmeliği

Mat Materyaller

maW Başka bir deyişle

MDR Monatsschrift für Deutsches Recht (= Aylık

Alman Hukuku Dergisi)

mE Kanaatime göre

Merkbl Bilgilendirme yazısı

Mitt Mitteilungen der deutschen Patentanwälte (=

Alman Patent Avukatları İlanları) (Dergi)

MMA Madrid Marka Mutabakatı

MMR Multi Media und Recht (= Multi Medya ve

Hukuk) (Dergi)

mN Delillerle

MRL Marka Hukuku Yönetmeliği

MRRG Marka Hukukunda Reform Yasası

MSchG Marka Koruma Yasası

MüKo Münih Yorumu

MuW Markenschutz und Wettbewerb (=Marka

Koruma ve Rekabet) (Dergi)

mwN Diğer delillerle

nF Yeni şekliyle (Yeni sürüm)

NJ Neue Justiz (=Yeni Yargı) (Dergi)

NJW Juristische Wochenschrift (=Haftalık Yeni Yargı

Dergisi)

Page 165: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

127

NJW-

CoR

NJW-Computerreport (=Bilgisayar Raporu

Dergisi)

NJWE NJW Entscheidungsdienst (=Karar Hizmetleri

Dergisi)

NJW-RR NJW-Rechtsprechungs-Report (=İçtihat Raporu

Dergisi)

NJW-

WettbR

NJW-Wettbewerbsrecht (=Rekabet Hukuku

Dergisi)

Nr Numara

oa yukarıda belirtilen/belirtilenler

oA ya da benzeri /benzerleri

OFD Maliye Yüksek Müdürlüğü

og yukarıda adı geçen/ geçenler

OLG Eyalet Yüksek Mahkemesi

OLGVertr

AndG

Eyalet Yüksek Mahkemesi (OLG) - Temsil

yetkisinde değişiklik yapan yasa

OLGZ(St) Hukuk işlerinde (Ceza işlerinde) Eyalet Yüksek

Mahkemesi (OLG) Kararları

OWiG Yasalara Aykırılıklar Hususunda Yasa

PartG Partiler Yasası

PatAnw Patent Avukatı

PatAnwO Patent Avukatlığı Düzenlemesi

PatG Patent Yasası

PatKostG Patent Giderleri Yasası

PMMA Madrid Marka Mutabakatı Protokolü

PrPG Fikri mülkiyetin korunmasının

güçlendirilmesi ve korsan ürünlerle mücadele yasası

Prot Protokol

PVU Endüstriyel mülkiyetin korunması için Paris

birlik anlaşması

RA Avukat

Page 166: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

128

RAL Alman Ürün Güvenliği ve Karakterizasyon

Enstitüsü

RegE Hükümet Yasa Taslağı

RevGer İstinaf Mahkemesi

RG İmparatorluk Yüksek Mahkemesi (çevirenin

notu: 1945 yılından sonra kaldırılmıştır.)

RGBl İmparatorluk Resmi Gazetesi

RGRK Medeni Kanun (BGB) Hakkında Yorum,

İmparatorluk Yüksek Mahkemesi konseyleri ve

federal yargıçlar tarafından yayınlanmıştır (hrsg)

RGZ(St) Hukuk işlerinde (ceza işlerinde) İmparatorluk

kararları için resmi külliyat

RL Talimatname (=yönerge)

Rn Sayfa kenar numarası

RPA İmparatorluk Patent Dairesi

Rpfleger Der Deutsche Rechtspfleger (=Alman

Yardımcı Adalet Memuru) (Dergi)

RPflG Yardımcı Adalet Memuru Yasası

Rspr İçtihat, yargı kararları

S, s Sayfa, Cümle (hukuk normlarında), bakınız

SGG Sosyal Mahkemeler Yasası

so Yukarıya bakınız

sog .. diye adlandırılan

SortenSchG Çeşitlerin Korunmasıns Dair Yasa

Sp Sütun

StGB Ceza Yasası

StPO Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası

str İhtilaflı

stRspr Süreklilik arz eden içtihat

SU Aşağıya bakınız

TDG Telekomünikasyon Hizmetleri Yasası

TMG Tele-Medya Yasası

TransPuG Şeffaflık ve Açıklık Yasası

Page 167: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Hukukuna Göre Marka Haklarıyla İlişkili İhtilafların Hususiyetleri

129

TRIPS Fikri mülkiyet haklarının ticaret ile ilişkili

hususları hakkında mutabakat

tw Kısmi olarak

uA ve benzeri /benzerleri

ua bunlar arasında; ve diğerleri

uam ve diğerleri

Uberbl Genel Bakış

Umdr Yeniden basım

umstr İhtilaflı

UN Birleşmiş milletler (United Nations)

unstr İhtilafsız

UrhG Telif Hakları Yasası

UrhR Telif Hukuku

Urt Kesin karar

usw vesaire

uU Şartlara bağlı olarak

UWG Haksız Rekabet Yasası

v ... den, dan, ...'ın ; ... tarihli

Var Varyasyon

Verf Yazar; Anayasa

VerfO Dahili Piyasa Uyumlulaştırma Dairesi (HABM)

bünyesindeki İtiraz Şubesi (BK) huzurunda yargılama

usulü hakkında yönetmelik

VerfOEuG Avrupa Adalet Divanı (EuG) huzurunda yargılama

usulü

VermG Mal Varlığı Yasası

vern Olumsuz

VersR Versicherungsrecht (=Sigorta Hukuku) (Dergi)

vgl Kıyaslayınız

VO Yönetmelik

Vorb Ön açıklama

wiss Bilimsel

Page 168: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Friedrich L. Ekey

130

WM Wertpapier-Mitteilungen (=Değerli Kağıt İlanları)

(Dergi)

WRP Wettbewerb in Recht und Praxis (Hukuk ve

Uygulamada Rekabet) (Dergi)

WTO-Abk Dünya Ticaret Örgütü'nün Kurulması Hakkında

Mutabakat

WuW Wirtschaft und Wettbewerb (=Ekonomi ve

Rekabet) (Dergi)

WZG Marka Yasası

zB Örneğin

ZEuP Avrupa Özel Hukuku Dergisi

ZfRV Hukuk Düzenlerini Karşılaştırma Dergisi

zfs Özet olarak

Ziff Bent (rakam olarak)

ZiP Ekonomi Hukuku Dergisi

zit Alıntı

ZKostV Gümrük Giderleri Yönetmeliği

ZPO Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası

ZS Hukuk Dairesi

zT Kısmen

ZUM Telif ve Medya Hukuku Dergisi

zust Onaylayarak

ZustRG Tebligat Reformu Yasası

zutr İsabetli

zw Kuşkulu

zz Halen

ZZP Hukuk Yargılaması Dergisi

Page 169: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

131

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse -

Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status quo

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

I. Einführung in das Thema

Das Konzernrecht ist bekanntermaßen durch einen Zielkonflikt geprägt:

Auf der einen Seite steht das Interesse der Konzernspitze an einer

möglichst flexiblen und effektiven Steuerung der Unternehmensgruppe

mit dem Ziel, die in der Gruppe zusammengefasste Wirtschaftskraft

möglichst rentabel zu nutzen. Auf der anderen Seite steht das

Schutzinteresse der konzernierten Tochtergesellschaften mit den dahinter

stehenden Interessen der Minderheitsgesellschafter und Gläubiger.

Vor dem Hintergrund dieses Interessenkonfliktes sind die Geschäftsleiter

sowohl der Konzernobergesellschaft als auch der abhängigen

Konzerngesellschaften dazu aufgerufen, das Eigeninteresse ihres

jeweiligen Verbands zu wahren. Vor allem die Geschäftsleiter der

abhängigen Töchter sehen sich jedoch faktisch der Erwartung ausgesetzt,

den Interessen des Gesamtkonzerns bzw. der Konzernspitze

nachzukommen. Rechtlich sind sie jedenfalls im Ausgangspunkt aber den

Interessen ihrer Gesellschaft verpflichtet. Geraten diese verschiedenen

Interessen im konkreten Fall in Konflikt, findet sich der Geschäftsleiter

gleichsam zwischen „Skylla und Charybdis“1 wieder.

LL.M. (NYU), Erlangen

1 S. auch Gündogdu, Das türkische Konzernrecht im Lichte des schweizerischen und deutschen

Rechts, 2014, S. 255 („Paradox“).

Page 170: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

132

Der schweizerische Gesellschaftsrechtler Peter Forstmoser hält dieses

„Dilemma“ für „theoretisch letztlich unlösbar“.2 Dem Juristen bleibt es

gleichwohl aufgegeben, nach praktischen Lösungen zu suchen. Das tHGB

findet sie etwa in einem Anspruch auf vertragliche Haftungsfreistellung

gegenüber dem herrschenden Unternehmen (s. Art. 202 Abs. 5 tHGB)

oder in einem gesetzlichen Haftungsausschluss (s. Art. 205 tHGB). Auf

europäischer Ebene bemüht man sich derweil um eine „Safe harbour“-

Regelung, welche es den Geschäftsleitern erlauben soll, im Rahmen ihrer

Geschäftsführung das Gruppeninteresse zu berücksichtigen.3

Von diesem aktuellen europäischen Bestreben soll im Folgenden die Rede

sein (II. und III.). Ihm wird im Anschluss der gegenwärtige Status quo des

deutschen Aktien- und GmbH-Konzernrechts gegenübergestellt (IV. und

V.), um abschließend einen erneuten Blick auf den europäischen

Regelungsvorschlag aus deutscher Sicht zu werfen (VI.).

II. Der europäische Impuls

Die Bemühungen um ein europäisches Konzernrecht sind nach anfänglich

hochfliegenden Plänen zunehmend von bescheidenem Pragmatismus

geprägt: Nach dem Scheitern der Neunten Richtlinie hat man eine

umfassende Harmonisierung des Konzernrechts im Sinne einer

systematischen Gesamtregelung nicht mehr ernsthaft ins Auge gefasst.

Mit Blick auf eine nur punktuelle europäische Regelung scheint sich

jedoch das Beharrungsvermögen der Verfechter einer europaweiten

Anerkennung des Gruppeninteresses nunmehr auszuzahlen: Nach

bemerkenswerten Vorarbeiten der international besetzten Arbeitsgruppe

Forum Europaeum Konzernrecht4 Ende der 1990er Jahre hatte bereits die

Winter-Gruppe in ihrem Bericht vom 4.11.2002 eine Regelung zur

Anerkennung des Gruppeninteresses empfohlen. Diese war der

französischen Rozenblum-Doktrin nachgebildet.5 Der Aktionsplan der

2 Forstmoser, in: Baer (Hrsg.), Vom Gesellschaftsrecht zum Konzernrecht, 2000, S. 89, 103.

3 S. dazu näher unter II.

4 S. zu deren Ergebnissen ZGR 1998, 672 ff.

5 Online: http://ec.europa.eu/internal_market/company/docs/modern/report_en.pdf. Dort

Empfehlung V.2: „Member States should be required to provide for a framework rule for

Page 171: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status

quo

133

Kommission vom 21.5.2003 machte sich diese Empfehlung zu eigen und

sah mittelfristig den Erlass einer entsprechenden Richtlinie vor.6 Zu dieser

ist es freilich nie gekommen. Die Reflection Group on the Future of

Company Law hat in ihrem Bericht vom 5.4.2011 den Ball jedoch

unverzagt wieder aufgenommen.7 Die Kommission ist dem in ihrem

neuen Aktionsplan vom 12.12.2012 postwendend gefolgt.8

1. Der Vorschlag der Reflection Group vom 5.4.2011

1.1. Der Vorschlag zur Anerkennung des Gruppeninteresses

Die nunmehr in Aussicht genommenen Maßnahmen des aktuellen

Aktionsplans der EU-Kommission beruhen also auf den Vorarbeiten der

Reflection Group. Diese schlägt in ihrem Bericht über die Zukunft des

Europäischen Gesellschaftsrechts vor:

„Die Europäische Kommission sollte – vorbehaltlich ausreichender

Anhaltspunkte für die Vorteilhaftigkeit einer Regelung auf EU-

Ebene – erwägen, eine Empfehlung zur Anerkennung des

Gruppeninteresses zu erlassen.“9

groups that allows those concerned with the management of a group company to adopt and

implement a coordinated group policy, provided that the interest of the company’s creditors

are effectively protected and that there is a fair balance of burdens and advantages over time

for the company’s shareholders. The Commission should review the possibilities to introduce

in Member States rules on procedural and substantive consolidations of bankruptcies of group

companies.“ 6 Online: http://www.ecgi.org/commission/documents/com2003_0284en01.pdf, dort S. 19 und

25. Dazu Gündogdu, Das türkische Konzernrecht im Lichte des schweizerischen und

deutschen Rechts, 2014, S. 139. 7 Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 65, 79,

online:

http://ec.europa.eu/internal_market/company/docs/modern/reflectiongroup_report_en.pdf. 8 Europäische Kommission, Aktionsplan: Europäisches Gesellschaftsrecht und Corporate

Governance – ein moderner Rechtsrahmen für engagierte Aktionäre und besser

überlebensfähige Unternehmen, COM(2012) 740 final v. 12.12.2012, online: http://eur-

lex.europa.eu/legal-content/DE/TXT/PDF/?uri=CELEX:52012DC0740&from=DE (im

Folgenden „Aktionsplan“). 9 Im Original: „The EU Commission should consider, subject to evidence that it would be a

benefit to take action at the EU level, to adopt a recommendation recognizing the interest of

the group.“, s. Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April

2011, S. 65, 79. Ausführlich hierzu Chiappetta/Tombari, ECFR 9 (2012), 261 ff.; aus

deutscher Perspektive auch Habersack, in: Kalss/Fleischer/Vogt (Hrsg.), Gesellschafts- und

Kapitalmarktrecht in Deutschland, Österreich und der Schweiz 2013, 2014, S. 1 ff.

Page 172: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

134

Präzisierend führt die Begründung dieses Vorschlags aus:

„Ähnlich wie im Falle der unabhängigen Gesellschaft, (deren

Direktoren im Gesellschaftsinteresse handeln müssen,) könnte der

Muttergesellschaft das Recht gewährt, aber auch die Pflicht

auferlegt werden, die Gruppe und die sie konstituierenden

Gesellschaften gemäß dem Konzerninteresse zu führen.“10

In Bezug auf die Geschäftsleitung der abhängigen Gesellschaften

(Töchter) heißt es in dem Bericht weiter:

„Den Geschäftsleitern der EU-Tochtergesellschaften würde es

vorbehaltlich gewisser Sicherheitsvorkehrungen erlaubt, hingegen

wohl nicht verpflichtend auferlegt, das Konzerninteresse im

Rahmen ihrer Tätigkeit zu berücksichtigen.“11

Dabei sieht der Vorschlag der Reflection Group keine Beschränkung auf

börsennotierte Gesellschaften vor, sondern erfasst auch nicht notierte und

geschlossene Gesellschaften. Allerdings bestanden über den sinnvollen

Anwendungsbereich der vorgeschlagenen Empfehlung durchaus geteilte

Ansichten: So wollten einige Mitglieder der Gruppe die Anerkennung

eines Gruppeninteresses auf 100-prozentige Töchter beschränken (dies

mag ein wenig an die Regelung in Art. 203 f. HGB erinnern). Andere

sprachen sich gegen eine solche Anerkennung für börsennotierte

Tochtergesellschaften aus.12

Auch was die Pflicht zur Konzernleitung seitens der Obergesellschaft

betrifft, wollten einige Mitglieder der Reflection Group diese von einer

entsprechenden Wahl der Obergesellschaft abhängig machen (opt-in).13

Einigkeit bestand aber dahingehend, dass die Anerkennung des Handelns

im Gruppeninteresse von einem hinreichenden Schutz der Gläubiger und 10

Im englischen Original heißt es: „Similarly to the case of an individual company (whose

directors must promote the company interest), the parent corporation could be vested with a

right but also a duty to manage the group and its constituent companies in accordance with

the overall interest of the group.“, s. Report of the Reflection Group – On the Future of EU

Company Law, 5 April 2011, S. 60. 11

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 60. 12

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 60. 13

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 60.

Page 173: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status

quo

135

der ggf. vorhandenden Minderheitsgesellschafter der Tochtergesellschaft

abhängig gemacht werden muss. Dies soll im Wege einer noch näher zu

konkretisierende Abwägung der Vor- und Nachteile von Weisungen des

herrschenden Unternehmens für die abhängige Gesellschaft geschehen.14

1.2. Die Begründung

Die Reflection Group sieht den wesentlichen Gewinn ihres Vorschlags

gegenüber der gegenwärtigen Rechtslage in den EU-Mitgliedstaaten in der

Herstellung von mehr Klarheit für das Handeln der Geschäftsleiter

abhängiger Gesellschaften.15

Aber nicht nur für diese, sondern auch für

die Geschäftsleitung des herrschenden Unternehmens könne eine solche

Anerkennungsregel als „safe harbour“ fungieren, der eine zivil- oder

strafrechtliche Haftung ausschließe. Gerade im grenzüberschreitenden

Kontext könne eine solche Regelung die Steuerung einer Gruppe mit

Töchtern in verschiedenen EU-Mitgliedstaaten erheblich erleichtern.16

Viele Mitgliedstaaten hätten zwar bereits ähnliche Regelungen, etwa

Frankreich die berühmte Rozenblum-Doktrin als „Konzernausnahme“ zum

Straftatbestand des abus de biens sociaux17

. Diese nationalen Regelungen

würden sich jedoch in den Details unterscheiden, was die Koordinierung

grenzüberschreitender Gruppen erschwere.18

Die Umsetzung der

vorgeschlagenen Empfehlung könnte hingegen größere Rechtsänderungen

für das deutsche Konzernrecht und die hiervon inspirierten

Rechtsordnungen bedeuten. Dies sei freilich hinzunehmen und betreffe

ohnehin nur faktische Konzerne und einfache Abhängigkeitsverhältnisse,

also das Regelungsregime der §§ 311 ff. dAktG. Das

Vertragskonzernrecht bleibe hingegen unberührt.19

14

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 61. 15

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 60. 16

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 60. 17

Grundlegend Cass. Crim. 4.2.1985, 84-91.581, dazu knapp etwa Gruyon, ZGR 1991, 218, 224

f.; s. noch näher unter III. 18

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 62. 19

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 63

und f.

Page 174: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

136

2. Maßnahmen des Aktionsplans der Europäischen Kommission

vom 12.12.2012

Der Aktionsplan „Europäisches Gesellschaftsrecht und Corporate

Governance“ der Europäischen Kommission greift diesen Vorschlag der

Reflection Group auf. Dort heißt es:

„2014 wird die Kommission eine Initiative für […] eine bessere

Anerkennung des Begriffs ‘Gruppeninteresse’ vorlegen.“20

Daneben – hierauf soll an dieser Stelle kurz hingewiesen werden – sieht

der Aktionsplan zudem Maßnahmen vor, durch welche die Kontrolle von

Transaktionen mit nahe stehenden Personen verbessert werden soll (sog.

„related party transactions“, Gliederungspunkt 3.2). Soweit es sich bei

diesen nahestehenden Personen um herrschende Unternehmen handelt, ist

das Konzernrecht angesprochen. Der Vorschlag der Kommission vom

9.4.2014 zur Änderung der Aktionärsrechterichtlinie21

sieht hierfür

Regelungen in einem neuen Art. 9c vor, der den Mitgliedstaaten in Abs. 4

das Recht zum Opting-out für solche Transaktionen gewährt, die ein

Unternehmen mit seinen 100-prozentigen Tochtergesellschaften

durchführt. Vom gleichen Tage stammt der Vorschlag der Kommission

für eine Richtlinie über Gesellschaften mit beschränkter Haftung mit

einem einzigen Gesellschafter (Societas Unius Personae, SUP)22

, die im

Aktionsplan zumindest angedeutet wurde (Gliederungspunkt 4.4) und

letztlich auf Vorarbeiten der High Level Group zurückgeht23

. Diese hatte

auch vorgeschlagen, für eine Rechtsharmonisierung dieser insbesondere

als Konzernbaustein gedachten 100-prozentigen Tochtergesellschaften das

Konzept des „Gruppeninteresses“ heranzuziehen.24

Der

Richtlinienvorschlag greift dies jedoch nicht auf, sondern sieht in Art. 18

20

Europäische Kommission, Aktionsplan, S. 17. 21

Europäische Kommission, Vorschlag für eine Richtlinie des Europäischen Parlaments und des

Rates zur Änderung der Richtlinie 2007/36/EG, COM(2014) 213 final. 22

Europäische Kommission, Vorschlag für eine Richtlinie des Europäischen Parlaments und des

Rates über Gesellschaften mit beschränkter Haftung mit einem einzigen Gesellschafter,

COM(2014) 212 final. 23

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 66 f. 24

Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 67.

Page 175: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status

quo

137

eine Ausschüttungsregelung vor, die nicht danach differenziert, ob der

Alleingesellschafter noch anderweitige wirtschaftliche

Interessenbindungen aufweist (Unternehmen im konzernrechtlichen

Sinne)25

oder nicht.26

Auch bestimmt Art. 23 nur, dass der

Alleingesellschafter dem Leitungsorgan Weisungen erteilen darf, diese

aber dann nicht bindend sind, wenn „sie gegen die Satzung oder das

anwendbare nationale Recht verstoßen“.27

Mit Blick auf die hier interessierenden Maßnahmen zur verbesserten

Anerkennung eines Gruppeninteresses hat die Kommission bislang

lediglich eine Expertengruppe bestellt, die sich des Themas aber noch

nicht angenommen hat.28

III. Das Vorbild: Die Rozenblum-Doktrin

Dem europäischen Vorstoß stand offensichtlich das französische

Regelungsvorbild, die sog. Rozenblum-Doktrin29

, vor Augen, die dem

Vernehmen nach auch Art. 203 tHGB als Folie gedient hat30

. Dieses

richterrechtlich entwickelte Institut lässt sich in aller Kürze wie folgt

beschreiben31

:

Das herrschende Unternehmen darf einer abhängigen Gesellschaft

ausnahmsweise im „Gruppeninteresse“ Nachteile zufügen, wenn drei

Voraussetzungen erfüllt sind:

25

Vgl. zum Begriff des (herrschenden) Unternehmens im deutschen Konzernrecht nur

Hüffer/Koch, 11. Aufl. 2014, § 15 Rn. 10 m.N. aus der Rspr. 26

S. aber auch Jung, GmbHR 2014, 579, 588, die den in Art. 18 des Richtlinienvorschlags

statuierten Solvenztest als Beleg dafür ansieht, dass der Vorschlag vor allem konzernierte

GmbHs im Blick hat. 27

S. zum Richtlinienvorschlag ferner etwa Beurskens, GmbHR 2014, 738 ff. 28

Vgl. das Diskussionsprotokoll der ersten Sitzung der Gruppe am 24.6.2014, online

http://ec.europa.eu/internal_market/company/docs/expert-group/140626-minutes_en.pdf. 29

Grundlegend Cass. Crim. 4.2.1985, 84-91.581; dazu etwa Cannu/Dondero, Droit des société,

4e éd. 2012, Rn. 1576.

30 Vgl. nur Gündogdu, Das türkische Konzernrecht im Lichte des schweizerischen und

deutschen Konzernrechts, 2014, S. 249 f. 31

S. zum Folgenden die konzise Beschreibung von Cannu/Dondero, Droit des société, 4e éd.

2012, Rn. 1576; sowie ausführlicher Forum Europaeum Konzernrecht, ZGR 1998, 672, 705

ff.

Page 176: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

138

1. Erstens bedarf es einer „strukturellen Verfestigung der Gruppe“.

Das die Nachteilszufügung legitimierende „Gruppeninteresse“

muss auf einer verfestigten Gruppenstruktur ruhen, die auf den

wechselseitigen Ausgleich von Vor- und Nachteilen unter den

Gruppenmitgliedern zielt und diese zu einer sinnvollen

Wirtschaftseinheit zusammenfügt.32

2. Zweitens muss die Gruppe durch eine „kohärente Gruppenpolitik“

geleitet und koordiniert werden. Die konkrete Nachteilszufügung

muss also Teil einer mittel- bis langfristigen Strategie sein.33

3. Drittens fordert die Rozenblum-Doktrin ein ausgewogenes

Verhältnis von Vor- und Nachteilen für die einzelne

Gruppengesellschaft.34

Dabei können die kompensierenden

Vorteile der benachteiligten Gesellschaft durchaus erst Jahre

später zugute kommen.35

IV. Status quo im deutschen Aktienkonzernrecht

Würden die europäischen Vorschläge umgesetzt, so sah die Reflection

Group mit Blick auf das deutsche Konzernrecht vor allem

Änderungsbedarf bei den §§ 311 ff. dAktG.36

Betrachtet man zunächst das

deutsche Aktienkonzernrecht, so lässt sich in der Tat feststellen, dass das

Vertragskonzernrecht die Berücksichtigung des Konzerninteresses bereits

weithin zulässt.

32

Die Cour de Cassation verlangte „une structure juridique, financière et économique

suffisamment precise et apparente pour faire ressortir une veritable entité“. 33

Das Urteil spricht von „une stratégie bien definie au préalable“ bzw. „une politique elaborée

pour l’ensemble de ce groupe“; s. auch Cannu/Dondero, Droit des société, 4e éd. 2012, Rn.

1576: „une politique globale cohérente“; Forum Europaeum Konzernrecht, ZGR 1998, 672,

707: „Kohärente Gruppenpolitik“. 34

In der Entscheidung heißt es: „[L]e concours aporté[…] ne doit ni etre démuni de contrepartie

ou rompre l‘équilibre entre les engagements respectifs des diverses sociétés concernées, ni

excéder les possibilités financières de celle ci qui en supporte la charge“. 35

S. Forum Europaeum Konzernrecht, ZGR 1998, 672, 708. 36

S.o. unter II.1.2.

Page 177: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status

quo

139

1. Vertragskonzern (Beherrschungsvertrag)

Für den Vertragskonzern, also nach Abschluss eines

Beherrschungsvertrags, bestimmt nämlich § 308 Abs. 1 S. 2 dAktG, dass

das herrschende Unternehmen auch Weisungen erteilen darf,

„die für die [beherrschte] Gesellschaft nachteilig sind, wenn sie den

Belangen des herrschenden Unternehmens oder der mit ihm und der

Gesellschaft konzernverbundenen Unternehmen dienen.“

In Bezug auf diese Weisungen trifft den Vorstand der beherrschten AG

eine Folgepflicht gem. § 308 Abs. 2 dAktG. Soweit diese Folgepflicht

reicht, hat der Vorstand auch keine Haftung gegenüber „seiner“, also der

beherrschten AG zu fürchten. Dies gilt selbst bei nachteiligen Weisungen,

die nicht im Konzerninteresse sind, solange dies für den Vorstand nicht

offensichtlich ist (vgl. §§ 308 Abs. 2 i.V.m. 310 Abs. 3 dAktG).37

Die in § 308 Abs. 1 S. 2 dAktG benannten Belange werden regelmäßig

unter dem Begriff des „Konzerninteresses“ zusammengefasst.38

Freilich

darf dies nicht missverstanden werden. „Konzerninteresse“ meint hier

nichts anderes als das „Interesse des herrschenden Unternehmens [!] an

einer rentablen Nutzung der im Konzern zusammengefassten

Wirtschaftskraft“39

. Das so verstandene Konzerninteresse deckt sich also

mit dem eigenen Interesse des herrschenden Unternehmens. Dessen

Geschäftsleiter handeln bei Verfolgung dieses Interesses also im Rahmen

ihrer organrechtlichen Pflichtenbindung (§§ 43 dGmbHG, 76, 93 dAktG).

Problemlagen ergeben sich insofern nicht. Dies gilt auch dann, wenn die

in Aussicht genommene Maßnahme unmittelbar allein im Interesse

anderer Konzernunternehmen liegt, aber dem herrschenden Unternehmen

zumindest mittelbar zugute kommt. Fehlt es auch an einem solchen

mittelbaren Vorteil, so führt dies nach weithin vertretener Auffassung

37

S. nur GroßkommAktG/Hirte, 4. Aufl. 2005, § 310 Rn. 13. 38

Vgl. nur Roth/Altmeppen, GmbHG, 7. Aufl. 2012, Anh § 13 Rn. 68. 39

S. nur Hoffmann-Becking, FS Hommelhoff, 2012, S.433, 442 m.w.N. (Herv. nur hier), der

insofern KölnKommAktG/Koppensteiner, 3. Aufl. 2004, § 308 Rn. 37 zitiert; zust. etwa auch

Hüffer/Koch, AktG, 11. Aufl. 2014, § 308 Rn. 16. Vgl. aber auch Roth/Altmeppen, GmbHG,

7. Aufl. 2012, Anh § 13 Rn. 61: „typischerweise“ Deckung des Konzerninteresses mit dem

eigenen Interesse des herrschenden Unternehmens.

Page 178: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

140

dazu, dass eine entsprechende Weisung schon nicht von § 308 Abs. 1 S. 2

dAktG gedeckt ist.40

Das beschriebene Weisungsrecht im so verstandenen „Konzerninteresse“

wird nicht nur durch allgemeine gesetzliche Vorgaben beschränkt (1),

sondern auch durch den Unternehmensgegenstand der abhängigen AG

sowie sonstige anderweitige Satzungsbestimmungen (2), die daher

gegebenenfalls zunächst per Satzungsänderung angepasst werden müssen.

Schließlich darf nach ganz h.M. die Lebensfähigkeit der abhängigen

Gesellschaft nicht gefährdet werden (3).41

Bei Überschreitung dieser

Grenzen haften die Geschäftsleiter des herrschenden Unternehmens für

allfällige Schäden diesem gegenüber aus § 93 dAktG oder § 43 dGmbHG

sowie der abhängigen AG aus § 309 dAktG. Den Vorstand der

beherrschten AG trifft eine Haftung gegenüber seiner Gesellschaft nach

Maßgabe des § 310 dAktG.42

Jenseits einer Weisung besteht für den Vorstand der beherrschten AG

hingegen keine Folgepflicht im Konzerninteresse. Für ihn bleibt es im

„weisungsfreien Raum“ vielmehr beim Gebot der eigenverantwortlichen

Leitung der Gesellschaft gem. § 76 dAktG. Hierbei ist er zunächst einmal

allein dem Interesse seiner Gesellschaft verpflichtet.43

Ergibt sich dabei

allerdings ein Konflikt mit dem „Konzerninteresse“, so wird weithin eine

aus dem Beherrschungsvertrag abgeleitete Pflicht zu konzernfreundlichem

Verhalten angenommen.44

2. Faktischer Konzern und einfache Abhängigkeit

Bei der bloß faktischen Konzernierung bzw. einfachen Abhängigkeitslage

bleibt es hinsichtlich der Geschäftsleiter des herrschenden Unternehmens

40

Klar KölnKommAktG/Koppensteiner, 3. Aufl. 2004, § 308 Rn. 37, 45; Hoffmann-Becking,

FS Hommelhoff, 2012, S. 443. 41

S. zu letzterem nur GroßKommAktG/Hirte, 4. Aufl. 2005, § 308 Rn. 42 mit Beispiel in Rn.

43: vollständiger Liquiditätsabzug im Rahmen eines Cash-Management-Systems, der zur

drohenden Zahlungsunfähigkeit führt. 42

S. nur Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 308 Rn. 55a. 43

S. etwa Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 308 Rn. 54. 44

H.M., s. etwa Schmidt/Lutter/Langenbucher, AktG, 2. Aufl. 2010, § 308 Rn. 42; a.A. etwa

Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 308 Rn. 54 m.w.N.

Page 179: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status

quo

141

dabei, dass sie dem Interesse „ihrer“ (herrschenden) Gesellschaft

verpflichtet sind, welches dem „Konzerninteresse“ i.S.d. § 308 Abs. 1 S. 2

dAktG entspricht.

Ein Weisungsrecht zur Durchsetzung dieses „Konzerninteresses“ steht

dem bloß faktisch herrschenden Unternehmen freilich nicht zu. Und dies

gilt – anders als nach Art. 203 tHGB – selbst bei 100-prozentigem

Anteilsbesitz. Eine Einflussnahme zum Nachteil der abhängigen AG ist

vielmehr grundsätzlich verboten. § 311 dAktG, an den sich Art. 202 tHGB

anlehnt, macht hiervon bekanntlich eine wichtige Ausnahme, weshalb der

Regelung auch eine organisationsrechtliche „Privilegierungsfunktion“45

zuerkannt wird: Eine nachteilige Einflussnahme ist danach zulässig, wenn

der Nachteil innerhalb des jeweiligen Geschäftsjahres ausgeglichen wird.

Das System der §§ 311 ff. dAktG ist auf einen Einzelausgleich

ausgerichtet, wie auch die Regelungen über den Abhängigkeitsbericht in

den §§ 312 ff. dAktG erkennen lassen. Der konkrete, quantifizierbare

Nachteil ist durch einen ebenso konkreten Vorteil auszugleichen. Die

Zufügung nicht quantifizierbarer Nachteile ist von den §§ 311 ff. dAktG

hingegen grundsätzlich nicht gedeckt.46

Hieran ändert auch ein Handeln

im „Konzerninteresse“ nichts. Hiervon zu unterscheiden sind aber

diejenigen Fälle, in denen die Einflussnahme selbst per Saldo schon nicht

zu einem Nachteil führt (etwa Austausch von Geschäftschancen).47

Für den Vorstand der abhängigen AG bedeutet dies, dass es bei den

Vorgaben der §§ 76, 93 dAktG bleibt. Er ist insbesondere nicht

verpflichtet, sich auf nachteilige Geschäfte einzulassen. Gem. § 311

dAktG darf er aber unter den dort genannten Voraussetzungen einer

nachteiligen Einflussnahme nachgeben. Hierbei hat er aber nicht nur zu

prüfen, ob (1) der Nachteil ausgleichsfähig ist und (2) von einem späteren

45

Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 311 Rn. 2;

ausführlich Habersack, in: Kalss/Fleischer/Vogt (Hrsg.), Gesellschafts- und

Kapitalmarktrecht in Deutschland, Österreich und der Schweiz 2013, 2014, S. 1, 5 ff. 46

Str., s. zur Ausgleichbarkeit nicht quantifizierbarer Nachteile „unter Umständen“ nur

Hüffer/Koch, AktG, 11. Aufl. 2014, § 311 Rn. 39 m.w.N. 47

S. Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 311 Rn. 64.

Page 180: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

142

Nachteilsausgleich auch tatsächlich ausgegangen werden kann, sondern

auch, ob (3) die Maßnahme im „Konzerninteresse“ i.S.d. § 308 Abs. 1 S.

2 dAktG liegt.48

Denn die organisationsrechtliche Privilegierung des

§ 311 dAktG soll der besseren Koordination und Durchsetzung des

Konzerninteresses, d.h. des Interesses des herrschenden Unternehmens

dienen. Für konzernfremde Erwägungen, insbesondere Interessen Dritter

oder nicht unternehmerische Interessen, fehlt ihr hingegen die

Rechtfertigung.49

V. Status quo im deutschen GmbH-Konzernrecht

In der deutschen Konzernpraxis spielt das GmbH-Konzernrecht eine

ungleich größere Rolle als in vielen anderen Mitgliedstaaten der EU, wo

die Konzerntöchter zumeist Aktiengesellschaften sind. Und auch für die

Türkei liest man, dass „in der Realität des türkischen Wirtschaftslebens“

fast alle Konzerne als Aktienkonzerne ausgestaltet sind.50

Auf dem

Aktienkonzernrecht lag dementsprechend auch der Fokus der Reflection

Group.51

In Deutschland stehen hingegen geschätzten 12.000

konzernverbundenen AGs knapp 500.000 konzernverbundene GmbHs

gegenüber.52

Die Vorteile der GmbH als Konzernbaustein zeigen sich vor

allem bei der faktischen Konzernierung der Ein-Mann-GmbH.

Im Folgenden soll daher allein der faktische GmbH-Konzern in den Blick

genommen werden: Hier haben die Geschäftsleiter des herrschenden

Unternehmens wiederum allein die Interessen ihrer Gesellschaft zu

verfolgen, wozu das Konzerninteresse „an einer rentablen Ausnutzung der

im Konzern zusammengefassten Wirtschaftskraft“53

gehört. Verfolgen sie

48

S. Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 311 Rn. 60, 78;

auch Hüffer/Koch, AktG, 11. Aufl. 2014, § 311 Rn. 48 jew. m.w.N. 49

Klar Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 311 Rn. 60. 50

Gündogdu, Das türkische Konzernrecht im Lichte des schweizerischen und deutschen Rechts,

2014, S. 67. 51

Sie sah dem GmbH-Konzern möglicherweise ausreichend durch den Vorschlag einer

Rechtsangleichung der Ein-Personen-GmbH [s. dazu oben unter II.2] Rechnung getragen. 52

So die Schätzung von Teichmann, AG 2013, 184, 191; aktuelle Zahlen zum Gesamtbestand

an AGs und GmbHs finden sich bei Kornblum, GmbHR 2014, 694 ff. 53

S. N. in Fn. 39.

Page 181: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status

quo

143

andere Interessen, droht ihnen die Haftung aus §§ 43 dGmbHG, 93

dAktG.

Über die Gesellschafterversammlung der abhängigen GmbH kann das

herrschende Unternehmen das beschriebene Konzerninteresse qua

Weisungsbeschluss gegenüber den Geschäftsführern durchsetzen (s. § 37

Abs. 1 dGmbHG). Soweit die angewiesenen Geschäftsführer zur

Befolgung verpflichtet sind, trifft sie keine Haftung nach § 43 dGmbHG.54

Allerdings müssen die Geschäftsführer nur rechtmäßige Weisungen

befolgen. Mit Blick auf Geschäfte zwischen dem herrschenden

Unternehmen und der abhängigen GmbH ist für den Weisungsbeschluss

vor allem das Stimmverbot des § 47 Abs. 4 dGmbHG zu beachten.55

Jenseits dieser Fälle ergeben sich für die qua Beschluss anweisenden oder

sonst Einfluss nehmenden Mehrheitsgesellschafter Schranken vor allem

aus der gesellschafterlichen Treuepflicht. Diese werden von der h.M. im

Sinne eines strikten Schädigungsverbots verstanden, das durch keine den

§§ 311 ff. AktG entsprechende Privilegierung abgemildert wird.56

Die Treuepflicht ist freilich aus dem Spiel, wenn (1) sämtliche

Gesellschafter der abhängigen GmbH der nachteiligen Maßnahme

zustimmen oder wenn (2) es sich um eine 100-prozentige Tochter-GmbH

des herrschenden Unternehmens handelt. In diesen Fällen findet die

Zulässigkeit der Nachteilszufügung ihre Grenze im gesetzlichen

Gläubigerschutz nach § 30 dGmbHG: Der Gesellschaft kann also

vorbehaltlich eines existenzvernichtenden Eingriffs beliebig Vermögen

entzogen werden, solange genügend Nettoaktivvermögen verbleibt, um

die Stammkapitalziffer zu decken.57

Den Geschäftsführer trifft ungeachtet

54

S. nur MünchKommGmbHG/Fleischer, 2012, § 43 Rn. 275. 55

Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 318 Anh. Rn. 26. 56

S. ausführlich MünchKommGmbHG/Liebscher, 2010, § 13 Anh. Rn. 315 ff., 344 f., 346 ff.;

Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 318 Anh. Rn 23;

Habersack, in: Kalss/Fleischer/Vogt (Hrsg.), Gesellschafts- und Kapitalmarktrecht in

Deutschland, Österreich und der Schweiz 2013, 2014, S. 1, 3; auch Teichmann, AG 2013,

184, 192. 57

Teichmann, AG 2013, 184, 192.

Page 182: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

144

dieser Stammkapitalgrenze aber noch die Insolvenzverursachungshaftung

nach § 64 S. 3 dGmbHG.

VI. Ein zweiter Blick auf die europäischen Initiative aus deutscher

Sicht

Wirft man nach diesem knappen Abriss des deutschen Konzernrechts

einen erneuten Blick auf die europäische Initiative zur Anerkennung des

Gruppeninteresses – gleichsam durch die „deutsche Brille“ –, so lässt sich

zu dem europäischen Vorstoß abschließend wie folgt Stellung nehmen:

- Gruppeninteresse als Interesse der Konzernspitze: Zunächst

einmal wäre die genaue Bestimmung des Gruppeninteresses zu klären. Ist

hierunter das „Interesse des herrschenden Unternehmens an einer

rentablen Nutzung der im Konzern zusammengefassten Wirtschaftskraft“

zu verstehen oder ein von den einzelnen Rechtsträgern gelöstes

„Gesamtinteresse der Gruppe“ als solcher? Für das deutsche Recht hat

man unlängst darauf hingewiesen, dass es weder für den Schutz der

Interessen der Tochtergesellschaft noch für die „sachgerechte Ausrichtung

der Interessenbindung der Organe der Konzernobergesellschaft“ der

Anerkennung eines solchen „Gesamtinteresses“ bedarf.58

In der Tat geht

es bei der Konzernierung typischerweise um die Bündelung von

Wirtschaftskraft in einer hierarchischen Struktur (Subordinationskonzern).

Die Verbundenheit im (Subordinations-)Konzern ist zunächst einmal nicht

auf ein „Nehmen und Geben“ angelegt. Vielmehr besteht die

Rücksichtnahmepflicht auf die Eigeninteressen der Tochtergesellschaften

um der dort zusammenlaufenden Interessen von

Minderheitsgesellschaftern und Gläubigern willen. Diesen ist durch

zielgenaue Schutzmechanismen Rechnung zu tragen und nicht durch ein

Gesamtgruppeninteresse.

- Rozenblum-Doktrin versus Einzelausgleich nach §§ 311 ff. dAktG:

Aus deutscher Sicht scheint es zudem keineswegs ausgemacht, dass mit

der Ersetzung der §§ 311 ff. dAktG durch eine Rozenblum-ähnliche

Regelung etwas gewonnen wäre. Vielmehr hat der Deutsche Anwaltverein

58

Hoffmann-Becking, FS Hommelhoff, 2012, S. 433, 440.

Page 183: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse - Europäische Reformüberlegungen und deutscher Status

quo

145

(DAV) in seiner Stellungnahme bereits abgewunken.59

Offenbar hat sich

das Regime des einzelfallbezogenen Nachteilsausgleichs in der Praxis

ganz gut bewährt. Jedenfalls aber dürfte die Rozenblum-Doktrin wegen

ihrer Unschärfe als „Safe Harbour“ für die Vorstände deutscher Tochter-

AGs eher schlechter geeignet sein als das Regime der §§ 311 ff. dAktG.60

Zu diesem Ergebnis scheint auch das tHGB zu kommen, wenn es sich in

Art. 202 an das deutsche System anlehnt.

- Vernachlässigung des GmbH-Konzernrechts: Aus deutscher Sicht

zeigt sich zudem ein Manko des Vorschlags der Reflection Group – die

fehlende Berücksichtigung des GmbH-Konzerns! Da es im GmbH-Recht

an einer organisationsrechtlichen Privilegierung entsprechend §§ 311 ff.

dAktG fehlt, wird hier – jedenfalls für die mehrgliedrige Tochter-GmbH61

- von deutscher Seite ein größeres Bedürfnis für eine stärkere

Berücksichtigung des Gruppeninteresses ausgemacht.62

Allerdings

begegnet man der Rozenblum-Doktrin mit Zurückhaltung. Stattdessen

wird eine „konzerndimensionale“ Business Judgment Rule propagiert.63

Hierhinein ließe sich möglicherweise die Orientierung an einer konkreten

Konzernpolitik zur Rechtfertigung potentiell nachteiliger Maßnahmen

integrieren.

59

DAV-Handelsrechtsausschuss, Stellungnahme zur Konsultation über die Zukunft des

europäischen Gesellschaftsrechts, Nr. 44/2012, sub X., online:

http://anwaltverein.de/downloads/Stellungnahmen-11/201244-

StellungnahmeNEU.pdf?PHPSESSID=uk3pr4alaqmqqnct4ebejl8r87. 60

S. zum Ganzen auch Teichmann, AG 2013, 184, 190 f.; aus anderen Gründen skeptisch

Habersack, in: Kalss/Fleischer/Vogt (Hrsg.), Gesellschafts- und Kapitalmarktrecht in

Deutschland, Österreich und der Schweiz 2013, 2014, S. 1, 23. Vgl. aus europäischer

Perspektive auch die (Alternativ-)Vorschläge von Chiappetta/Tombari, ECFR 9 (2012), 261,

272 ff. 61

Zur Ein-Mann-GmbH s. Habersack, in: Kalss/Fleischer/Vogt (Hrsg.), Gesellschafts- und

Kapitalmarktrecht in Deutschland, Österreich und der Schweiz 2013, 2014, S. 1, 3: „[I]hre

Eignung als Konzerninstrument steht […] gänzlich außer Frage.“ 62

So namentlich Teichmann, AG 2013, 184, 190 f. Der auf die Reflection Group zurückgehende

Vorschlag der SUP-Richtlinie [dazu oben unter II.2] betrifft zum einen nur die 100-prozentige

GmbH-Tochter und äußert sich zum anderen auch nicht zur Anerkennung eines

Gruppeninteresses. Das „Ob“ und „Wie“ der Umsetzung des Richtlinienvorschlags ist derzeit

unsicher, vgl. die kritische Stellungnahme des deutschen Bundesrats, BR-Drs. 164/14(2) vom

11.7.2014. 63

Teichmann, AG 2013, 184, 196 ff.

Page 184: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

146

Page 185: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

147

GRUP YARARINA İŞLETME YÖNETİCİSİ EYLEMİ

AVRUPA REFORM HUSUSLARI VE ALMAN STATÜKOSU

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

I. Konuya giriş

Konsern hukuku bilindiği üzere hedef çatışmalarıyla belirgindir: Bir

yanda, grup içerisinde birleştirilmiş olan ekonomi gücünü mümkün

olduğunca rantabl kullanma hedefi doğrultusunda, konsernin

başındakilerinin şirket grubunu en esnek ve efektif şekilde yönetme

menfaati. Diğer yanda ise konsernleştirilmiş olan yan kuruluşların

korunma menfaatleri ve onların ardında bulunan azınlık hissedarların ve

alacaklıların menfaatleri yer almaktadır.

Bu menfaat çatışmasının ardında, hem konsern ana şirketi hem de

bağımsız konsern şirketlerinin işletme yöneticileri kendi ilgili

derneklerinin menfaatini korumakla yükümlüdürler. Özellikle bağımlı yan

kuruluşların işletme yöneticileri, fiilen tüm konsernin ya da konsern

başındakilerinin menfaatlerini gözetmek durumundadırlar. Yasal olarak

ise çıkış noktaları, işletmelerinin menfaatlerine karşı sorumludurlar. Bu

farklı menfaatler somut durumda çelişir ise, işletme yöneticisi kendisini

“Skylla ve Charybdis“1 arasında tekrar bulurlar.

İsviçreli şirket avukatı Peter Forstmoser bu “ikilemi” “teorik

açıdan çözülemez”2 olarak görüyor. Hukukçulara pratik çözümler bulmak

kalır. tHGB bunu kontrol şirkette yönelik akdi sorumluluk muafiyet

talebinde (bak. Madde 202 Fıkra 5 tHGB) ya da yasal sorumsuzlukta

LL.M. (NYU), Erlangen

1 S. auch Gündogdu, Das türkische Konsernrecht im Lichte des schweizerischen und

deutschen Rechts, 2014, S. 255 („Paradox“)

2 Forstmoser, in: Baer (Hrsg.), Vom Gesellschaftsrecht zum Konzernrecht, 2000, S. 89,

103.

Page 186: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

148

(bak. Madde 205 tHGB) bulmaktadır. Avrupa düzleminde şu an da “Safe

harbour”-düzenlemesi için çalışılmakta olup, işletme yönetimleri

çerçevesinde işletme yöneticilerine grup menfaatlerini göz önünde

bulundurma olanağı sağlayacaktır.

Bu güncel Avrupa amaç, yazının devamında konu edilecektir (II. ve

III.). Akabinde Alman hisse ve GmbH-konsern hukukunun bugünkü

statükosunu karşısına getireceğim (IV. ve V.), böylece Avrupa düzenleme

önerisine Alman perspektifinden bir bakış sağlayacağım (VI.).

II. Avrupalı İmpuls

Avrupalı bir konsern hukuku sağlama çabası, başlangıçta iddialı

planlar nedeniyle, giderek mütevazi pragmatizm tarafından şekillenmiştir:

Dokuzuncu yönergesinde başarısız olmasından sonra, sistematik genel

düzenleme mantığında konsern hukukunu kapsamlı bir uyumluluk haline

dönüştürmeye artık ciddi bir gözle bakılmamaya başladı. Sadece noktasal

bir Avrupa düzenlemesine bakışla, savunucuların grup menfaatinin

Avrupa genelinde kabul görmesi için göstermiş oldukları atalet gücü

kendini göstermeye başlamış gibi görünüyor: uluslararası çalışma grubu

Forum Europaeum Konsern hukukunun3 1990’lı yılların sonundaki

takdire değer ön çalışmalarından sonra, daha kış grubu 04.11.2002 tarihli

raporlarında grup menfaatinin kabulü ile ilgi bir düzenleme önerdiler. Bu,

Fransız Rozenblum-Doktrin’ine4 göre yapılmıştı. Komisyonun

21.05.2003 tarihli aktivite planı bu öneriye kulak verdi ve orta vadede

uygun bir yönergenin onaylanmasını ön gördü5. Ancak bu durum elbette

3 S. zu deren Ergebnissen ZGR 1998, 672 ff.

4 Online: http://ec.europa.eu/internal_market/company/docs/modern/report_en.pdf. Dort

Empfehlung V.2: Member States should be required to provide for a framework rule for

groups that allows those concerned with the management of a group company to adopt

and implement a co-ordinated group policy, provided that the interest of the company’s

creditors are effectively protected and that there is a fair balance of burdens and

advantages over time for the company’s shareholders. The Commission should review

the possibilities to introduce in Member States rules on procedural and substantive

consolidations of bankruptcies of group companies.

5 http://www.ecgi.org/commission/documents/com2003_0284en01.pdf, dort S. 19 und 25.

Dazu Gündogdu, Das türkische Konsernrecht im Lichte des schweizerischen und

deutschen Rechts, 2014, S. 139.

Page 187: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Grup Yararına İşletme Yöneticisi Eylemi Avrupa Reform Hususları ve Alman Statükosu

149

hiç gerçekleşmedi. Reflection Group on the Future of Company Law

grubu 05.04.2011 tarihli raporunda topu tekrar devraldı. Komisyon ise

12.12.2012 tarihli yeni aktivite planına uyum gösterdi.

1. Reflection Group’un 5.4.2011 tarihli önerisi

1.1. Grup menfaatinin kabul edilmesine yönelik öneri

Buna göre AB-komisyonun güncel aktivite planının önlemleri,

Reflection Group’un ön çalışmalarına dayanmaktadır. Bu, Avrupa işletme

hukukunun geleceği hakkında öneride bulunuyor:

„Avrupa komisyonu – AB-düzleminde bir düzenlemenin

avantajı konusunda yeterli ipucu çerçevesinde – grup

menfaatinin kabul görmesiyle ilgili bir öneriyi kabul etmeyi

düşünmelidir.”6

Raporda bağımlı işletmelerin (yan kuruluşların) işletme

yönetimleriyle ilgili şöyle devam ediliyor:

“AB-yan kuruluşu işletme yöneticilerine, belli başlı güvenlik

tertibatlarını sağlayarak, görevleri çerçevesinde konsern

menfaatini gözetmelerine izin verilir, ancak bundan sorumlu

tutulmazlar.“7

Oysaki grup menfaati içerisinde ticaret yapılmasının kabulü

konusunda, alacaklıların yeterli korunması ve gerekirse yan kuruluşların

mevcut azınlık hissedarlarını bağımlı hale getirilmesi çerçevesinde bir

birlik söz konusuydu. Bu durum, bağımsız işletmelere yönelik iktidardaki

işletmenin yol göstermelerinin avantaj ve dezavantajlarını daha

somutlaştırarak tartması şeklinde yapılmalıdır8.

6 Im Original: “The EU Commission should consider, subject to evidence that it would be

a benefit to take action at the EU level, to adopt a recommendation recognizing the

interest of the group.”, s. Report of the Reflection Group – On the Future of EU

Company Law, 5 April 2011, S. 65, 79.

7 Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S.

60.

8 Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 61.

Page 188: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

150

1.2. Gerekçelendirme

Reflection Group verdiği önerinin önemli kazancını, mevcut yasal

durum karşılığında AB-üye ülkelerinde bağımlı işletmelerin işletme

yöneticilerinin ticaretinde daha fazla netlik yaratma konusunda görüyor9.

Ancak sadece bunun için değil, böyle bir kabul edilme kuralı iktidardaki

işletmenin işletme yönetminede “safe harbour” olarak hizmet edebilir,

şayet sivil ya da cezai mesuliyeti hariç kılıyorsa.10

Özellikle sınırı geçen

bağlamda böyle bir düzenleme, yan kuruluşları olan bir grubun yönetimini

çeşitli AB-üye ülkelerinde oldukça kolaylaştırabilir.

Birçok üye ülkenin zaten benzer düzenlemeleri var, örneğin

Fransa’nın abus de biens sociaux’e yönelik suç unsuru için “konsern

istisnası” olarak ünlü Rozenblum-Doktrin’i. Ancak bu ulusal düzenlemeler

detaylarında farklılık gösterdiğinden, sınırı geçen grupların

koordinasyonunu zorlaştırır11

. Sunulan öneri buna karşılık Alman konsern

hukuku için daha büyük hukuki değişiklikler ve buradan ilham alan yasal

düzenleme anlamına gelebilir. Bu elbette beklenen bir durum ve zaten

sadece fiili konsern ve basit bağımlılık ilişkisini kapsamakta, yani §§ 311

ff. dAktG’nin düzenleme rejimini. Akdi konsern hukuku ise buna karşılık

etkilenmemiş olarak kalır12

.

2. Avrupa komisyonun 12.12.2012 tarihli aktivite planının

önlemleri

Avrupa komisyonunun “Avrupa şirketler hukuku ve Corporate

Governance” aktivite planı Reflection Group’un bu önerisini devralıyor.

Burada şöyle belirtiliyor:

“2014’te komisyon bir teşebbüse dönüşerek […] için “grup

menfaati” kavramının daha iyi kabul görmesini sağlayacaktır.”

Bunun yanı sıra – burada kısaca değinilecektir – bu aktivite planı,

yakın duran kişilerle transaksiyonların kontrolünü düzeltemeye yönelik

9 Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 60.

10 Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 60.

11 Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 62.

12 Report of the Reflection Group – On the Future of EU Company Law, 5 April 2011, S. 63

und f.

Page 189: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Grup Yararına İşletme Yöneticisi Eylemi Avrupa Reform Hususları ve Alman Statükosu

151

önlemler ön görmektedir („related party transactions“ deyimi gibi).

Burada söz konusu yakın olan kişiler iktidar işletmeleri olduğu sürece,

konsern hukukundan söz edilmektedir.

Burada grup menfaatinin iyileştirilmiş kabul görüşüne yönelik

enteresan önlemlerine bakış ile komisyon şimdiye kadar uzmanlardan

oluşan bir grubun oluşturulmasının ilanını yaptı. Bunun için başvuru

süresi Nisan başı itibari ile geçmiştir13

.

III. Örnek: Rozenblum-Doktrini

Avrupa girişiminin önünde muhtemelen Rozenblum-Doktrini denen

Fransız düzenleme örneği vardı ve alınan habere göre tHGB’nin

203.maddesi için folyo olarak hizmet etti. Mahkeme kayıtlarına dayanan

hukuka göre gelişmiş olan bu enstitü aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

İktidarda olan bir şirket ancak aşağıdaki üç şart yerine getirildiğinde

bağımlı işletmeye “grup menfaati” dâhilinde dezavantajlar ekleyebilir:

(1) Birincisi “Grubun yapısal olarak sağlamlaşması” gerekiyor.

Dezavantaj sağlayacak olan “grup menfaati”, sağlamlaşmış

bir grup yapısına dayanarak, grup üyeleri arasında avantaj

ve dezavantaj dengesini hedeflemeli ve bunu yararlı bir

ekonomi birimi haline getirmelidir14

.

(2) İkincisi grup “ilişkili bir grup politikası” tarafından

yönetilmeli ve koordine edilmelidir. Buna göre somut

dezavantaj eklemek, orta ve uzun vadeli bir stratejinin

parçası olmalıdır.

(3) Üçüncüsü ise Rozenblum-Doktrini, münferit grup şirketi

için avantaj ve yüklerin dengeli bir ilişki içerisinde

olmalarını talep ediyor. Bu arada mağdur olan şirketlerin

kompanse edilen avantajları ancak yıllar sonra ortaya

çıkabilir.

13Online: http://ec.europa.eu/dgs/internal_market/docs/calls/2014/call-for-applications-

company-law_en.pdf.

14 Forum Europaeum Konsernrecht, ZGR 1998, 706 mit weiteren Einzelheiten.

Page 190: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

152

IV. Alman sermaye şirketi kanunu statükosu

Avrupalı öneriler uygulanmış olsa, Reflection Group Alman

konsern hukukuna bakarak özellikle §§ 311 ff. dAktG’te değişiklik

ihtiyacı görürdü15

. Alman sermaye şirketi kanunu incelendiğinde akdi

konsern hukukunun konsern menfaatini büyük bir ölçüde gözettiği tespit

edilebilir.

1. Akdi konsern (Hakimiyet anlaşması)

Akdi konsern için, yani hâkimiyet anlaşması yapıldıktan sonra, §

308 Paragraf 1 S. 2 dAktG iktidardaki şirketinde talimatlar vermesine

karar verir,

„iktidardaki şirketin taleplerini ya da onunla ve şirketle konsern

bağlantılı şirkete hizmet etmeleri halinde [hâkimiyet] altındaki

şirket için dezavantaj oluşturur ise.”

Bu talimatlar dikkate alınarak iktidardaki sermaye şirketini § 308

Abs. 2 dAktG gereğince bir zorunlu uygulama bekliyor. Bu zorunlu

uygulama yettiği kadarıyla, kurulun hâkimiyet altında olan sermaye şirketi

karşısında bir mesuliyet yoktur. Bu durum, kurul için açık olmadığı sürece

(karşılaştırın §§ 308 Paragraf 2 i.V.m. 310 Paragraf 3 dAktG) konsern

menfaati olmayan dezavantajlı talimatlar için dahi geçerlidir16

.

AktG’nin § 308 Paragraf 1 S. 2’de belirtilen hususlar “konsern

menfaati” başlığı altında düzenli olarak özetlenmektedir17

. Bu elbetteki

yanlış anlaşılmamalıdır. “Konsern menfaatinin” buradaki anlamı,

“iktidardaki şirketin [!]konsern dahilinde özetlenmiş olan ekonomik

gücün rantabl kullanımından” başka bir şey değildir18

. Bu şekilde

anlaşılan konsern menfaati, iktidardaki şirketin menfaati ile karşılık

bulmaktadır. Bunların şirket yöneticileri, bu menfaati takip ettiklerinde

15 S.o. unter ===.

16 S. nur GroßkommAktG/Hirte, 4. Aufl. 2005, § 310 Rn. 13.

17 Vgl. nur Roth/Altmeppen, GmbHG, 7. Aufl. 2012, Anh § 13 Rn. 68.

18 S. nur Hoffmann-Becking, FS Hommelhoff, 2012, S.433, 442 m.w.N., der insofern

Koppensteiner zitiert. Vgl. aber auch (enschränkend?) Roth/Altmeppen, GmbHG, 7.

Aufl. 2012, Anh § 13 Rn. 61 „typischerweise“ Deckung des Konserninteresses mit dem

eigenen Interesse des herrschenden Unternehmens.

Page 191: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Grup Yararına İşletme Yöneticisi Eylemi Avrupa Reform Hususları ve Alman Statükosu

153

yasal bir organın bağlayıcı sorumluluğu çerçevesinde hareket etmektedir

(§§ 43 GmbHG, 76, 93 AktG). Bugüne kadar sorunlar çıkmamıştır. Bu

durum, ele alınan önlemin sadece başka konsern şirketlerin menfaati

doğrultusunda olup, ancak iktidardaki şirketin en azından dolaylı olarak

fayda sağlaması halinde de geçerlidir. Böyle bir dolaylı fayda da eksik

olduğunda, temsil edilen görüşte AktG’nin § 308 Paragraf 1 S. 2

kapsamında uygun bir yönergenin olmamasına neden olacaktır19

.

Yönergenin öte yanında ise yönetilen anonim şirketinin kurulunun

konsern menfaati karşısında herhangi bir zorunlu uygulaması

bulunmamaktadır. Onun için, AktG’nin 76.Maddesi gereğince

“yönergesiz alanda” kendi sorumluluğunda şirketin yönetilmesi emri

geçerlidir. Burada öncelikle kendi şirket menfaati konusunda

sorumludur20

. Ancak bu sırada konsern menfaati ile ilgili bir kargaşa söz

konusu olduğunda, hâkimiyet sözleşmesinden ayrı olarak gelişmiş olan

konsern dostu davranış sorumluluğu kabul edilmektedir21

.

2. Fiili Konsern ya da Basit Bağımlılık

Salt fiili birlik kurulmasında ya da basit bağımlılık durumunda,

iktidardaki şirketin yöneticisi açısından, “birlik menfaatine” i.S.d. § 308

Abs. 1 S. 2 dAktG gereğince uygun olarak, “kendi” (iktidardaki)

şirketlerinin menfaatlerine karşı sorumludurlar.

İktidardaki şirket bu “konsern menfaatini” uygulamaya yönelik

yönerge hakkına elbette sahip değildir. Ve bu durum – tHGB’nin 203.

Maddesinden farklı olarak - %100’lük hisse sahipliği durumunda dahi

geçerlidir. Bağımlı anonim şirketinin dezavantajına yönelik etkileme

kesinlikle yasaktır. tHGB’nin 202.maddesine dayanan dAktG’nin

311.maddesi, bilindiği üzere burada önemli bir istisna yapmakta ve buna

göre düzenlemeye yasal organizasyon açısından “ayrıcalık fonksiyonu” 22

19 Klar KK-Koppensteiner, § 308 Rn. 37, 45; Hoffmann-Becking, FS Hommelhoff, 2012,

S. 443; vgl. auch Hüffer, § 308 Rn. 19..

20 S. etwa Emmerich/Habersack, 7 Aufl. 2013, § 308 Rn. 54.

21 H.M., s. etwa Schmidt/Lutter/Langenbucher, AktG, § 308 Rn. 42; a.A. etwa

Emmerich/Habersack, § 308 Rn. 54 m.w.N.

22 Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konsernrecht, 7. Aufl. 2013, § 311 Rn. 2.

Page 192: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

154

kazandırmaktadır: Dezavantaj sağlayan etkileme buna göre geçerlidir,

şayet bu dezavantaj ilgili şirket yılı içerisinde dengelenir ise.

dAKTG’nin 312.maddesindeki bağımlılık raporundaki

düzenlemelerin kuşatılmasından da anlaşılacağı gibi, AktG §§ 311 ff.’nin

sistemi olması gerektiği gibi münferit dengeleme üzerine kuruludur.

Somut, niceleştirilebilen dezavantaj aynı şekilde somut bir avantaj

tarafından dengelenebilir. Niceleştirilemeyen dezavantajların eklenmesi

ise, AktG’nin 311. Maddesi tarafından korunmamaktadır. “Konsern

menfaatinde” bir eylemde burada herhangi bir değişiklik yaratmaz. Ancak

burada ayırt edilmesi gereken durumlar ise, etkilemenin kendi başına

dezavantaja neden olmadığı durumlardır (örneğin şirket şanslarının değiş

tokuşu gibi).

Bağımlı anonim şirketin kurulu için bunun anlamı, dAktG §§ 76,

93’nin direktiflerinin geçerli olduğudur. Özellikle dezavantajlı işlere

girmek gibi yükümlülüğü yoktur. Ancak dAktG’nin 311.maddesi

gereğince burada belirtilen şartlar çerçevesinde dezavantajlı bir

etkilenmeye boyun eğebilir. Ancak bu durumda, (1) dezavantaj

dengelenebilir mi ve (2) iktidardaki şirket dengelemeye hazır olup

olmadığı ve imkana sahip olup olmadığının yanı sıra (3) önlemin i.S.d. §

308 Paragraf 1 S. 2 AktG kapsamında “konsern menfaatinde” bulunup

bulunmadığını kontrol etmelidir23

. Çünkü dAktG’nin 311.maddesi

gereğince yasal organizasyon ayrıcalıkları, konsern menfaatinin daha iyi

koordinasyonunu ve uygulanmasını sağlamalı yani iktidardaki şirketin

menfaati. Konsern’e yabancı gerekçeler için, özellikle üçüncü şahısların

menfaati veya şirketsel olmayan menfaatlerin burada gerekçelendirmesi

eksiktir.

V. Alman GmbH- Konsern Hukukundaki Statüko

Şimdi, Alman konsern uygulamasında diğer çoğu AB üye

devletlerinde olduğundan daha eşit olmayan büyüklükte bir role sahip

olan ve çoğu anonim şirketin konsern yan kuruluşu oldukları Alman

23 S. Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konsernrecht, 7. Aufl. 2013, § 311 Rn.

60, 78.

Page 193: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Grup Yararına İşletme Yöneticisi Eylemi Avrupa Reform Hususları ve Alman Statükosu

155

GmbH-konsern hukukuna dönelim. Ve Türkiye’de de “gerçek Türk

ekonomi hayatında” neredeyse tüm konsernler anonim birlikler olarak

düzenlenmiştir. Buna göre Reflection Group’un odak noktasında da

anonim şirket hukuku bulunuyordu. Almanya’da ise, 12.000 konserne

bağlı anonim şirketlerinin karşısında yaklaşık 500.000 konserne bağlı

GmbH bulunmaktadır.24

GmbH’nın konsern yapı taşı olarak avantajları,

tek-adam-GmbH’nın fiili birlik oluşturmasında görülmektedir.

Bu nedenle devamında fiili GmbH-konsernine yoğunlaşalım:

Burada iktidardaki şirketlerin şirket yöneticileri yine sadece

şirketlerinin menfaatlerini – “buradaki konsern menfaati, konsern

dahilinde özetlenmiş olan ekonomik gücün rantabl bir şekilde

kullanılmasına dayanır” – özetmek durumundalar. Farklı menfaatler

peşindeyseler, GmbHG’nin 43.maddesi, AktG’nin 93.maddesindeki

mükellefiyet tehlikeleri söz konusudur.

Bağımlı GmbH’ların ortaklar toplantısı üzerinden, iktidardaki şirket

tarif edilmiş olan konsern menfaatini direktif kararıyla, şirket

yöneticilerine karşılık uygulamaya koyabilir (bkz. § 37 Abs. 1 dGmbHG).

Yönlendirilmiş olan şirket yöneticileri direktife uymakla yükümlü

oldukları sürece, kendilerine dGmbHG’nin 43.maddesi gereğince

herhangi bir mükellefiyet düşmemektedir25

.

Şirket yöneticileri elbette sadece düzenli direktiflere uymalılar.

İktidardaki şirket ve bağımlı GmbH arasındaki işlere bakılarak, direktifler

kararı için özellikle GmbHG’nin 47.maddesi 4. Fıkrasındaki oylama

yasağı dikkate alınmalıdır26

.

Bu durumların haricinde karar verici ya da genelde etkileyen

çoğunluk hissedarlar için, toplumsal bağlılık görevinden bariyerler ortaya

çıkar. Bu durum h.M. tarafından, AktG’nin 311.maddesine uyumlu

olmayan hiçbir ayrıcalık tarafından yumuşatılmayan bir kati zarar yasağı

kapsamında algılanmaktadır.

24 Zahlen nach Teichmann, AG 2013, 184, 191.

25 S. nur MünchKommGmbHG/Fleischer, § 43 Rn. 275.

26 Emmerich/Habersack, 7. Aufl. § 318 Anh., Rn. 26.

Page 194: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

156

Bağlılık görevi, (1) bağımlı GmbH’nın birçok hissedarı dezavantajlı

önleme onay verdiklerinde ya da (2) %100 olarak iktidardaki şirkete bağlı

bir yan kuruluş-GmbH’sı söz konusu olduğunda, devre dışı kalır. Bu

durumlarda dezavantaj eklemenin geçerliliği, sınırını GmbHG’nin

30.maddesi gereğince yasal alacaklılar güvencesinde bulmakta: Buna göre

şirketten, ana sermaye rakamını kapatmak için geriye yeterince net aktif

varlık kaldığı sürece, yıkıcı müdahale koşuluyla keyfi olarak varlık

çekilebilir27

. Şirket yöneticisi ana sermaye sınırının yanı sıra

dGmbHG’nin 64.maddesi 3.satırı gereğince iflasa sebep olma

mükellefiyeti ile karşı karşıya kalır.

VI. Avrupa inisiyatifine Alman bakış açısından ikinci bir

bakış

Alman konsern hukukunun bu kısa kesitinden sonra, tekrar grup

menfaatinin kabulü ile ilgli Avrupa inisiyatifine - aynı anda “Alman

gözlüğünden” bakarak – bakalım ve birçok soru olduğunu görelim:

- Grup menfaati aynı anda konsern zirvesinin de mi menfaatidir?

Grup menfaatinin tanımlanması ilk etapta böyledir. Burada “iktidardaki

şirketin konsern içerisinde özetlenmiş olan ekonomik gücün rantabl olarak

kullanılma menfaati” mi anlaşılmalı yoksa münferit hukuki kişiler

tarafından başlatılmış olan bir “grubun genel menfaati olarak algılanmalı?

Alman hukuku için yakın zamanda, ne yan kuruluşlara ait menfaatin

korunması için ne de “grubun ana şirketlerinin organlarında uygun

menfaat bağının yönlendirilmesine” gerek olmadığı dikkat çekilmiştir28

.

Gerçekten de birlik oluşturmada konu, ekonomik güçleri hiyerarşik bir

yapılandırma içerisinde birleştirmektir. Konsern’deki bağlılık ilk etapta

“almak ve vermek” üzerine kurulu değildir. Başkalarını düşünme

sorumluluğu daha çok yan kuruluşların şahsi menfaatleri doğrultusunda

olup, azınlık hissedarların ve alacaklıların burada bir araya gelen

27 Teichmann, AG 2013, 184, 192.

28 Hoffmann-Becking, FS Hommelhoff, 2012, S.433, 440.

Page 195: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Grup Yararına İşletme Yöneticisi Eylemi Avrupa Reform Hususları ve Alman Statükosu

157

menfaatlerini kapsamaktadır. Bunlara toplu grup menfaatleriyle değilde,

hedef odaklı koruma mekanizmalar hesabıyla karşılanmalıdır.

- Rozenblum-Doktrini versus §§ 311 ff. dAktG gereğince münferit

dengeleme: Alman bakış açısına göre, §§ 311 ff. dAktG’nin Rozenblum-

benzeri bir düzenleme ile bir şey kazanılacağı konusunda, kesinlikle

anlaşma sağlanmamıştır gibi görünüyor. Aksine, Alman avukatlar barosu

(DAV) zaten kendi görüşünde işaretlemiştir. Görünüşe göre münferit

duruma bağlı dezavantaj dengelemesi rejimi, kendini uygulamada

kanıtlamış29

. Ancak buna rağmen Rozenblum-Doktrini bulanıklığı

nedeniyle “Safe Harbour” olarak §§ 311 ff. dAktG’nin rejimine karşılık,

Alman yan kuruluş anonim şirketleri kurulları için pek uygun gibi

görünmüyor. Bu sonuca tHGB’de 202.madde ile alman sistemine

dayandığında varıyor gibi görünüyor.

- “Kör nokta” olarak GmbH-konsern hukuku: Alman bakış

açısından ayrıca Reflection Group-raporunda “kör bir nokta” görünüyor:

GmbH-konsern’i! GmbH-hukukunda §§ 311 ff. dAktG gereğince yasal

organizasyon ayrıcalığı eksik olduğundan, burada – özellikle çok kollu

yan kuruluş – GmbH’lar için – Alman tarafından grup menfaatinin daha

güçlü bir şekilde göz önünde bulundurulması için daha büyük bir ihtiyaç

mevcut30

. Ayrıca Rozenblum-Doktrini’ne çekimser yaklaşılıyor. Buna

karşılık bir “konsern boyutlu” Business Judgment Rule propagandası

yapılmaktadır31

. Burada muhtemelen somut konsern politikası

gerekçelendirmesi için potansiyel dezavantajlı önlemler entegre edilebilir.

Alman bakış açısından geçici bu izlenimlerin arka planında, Türk

bakış açısıyla tanışmak heyecanlı olabilir. Sonuçta yeni tHGB Alman ve

Fransız etkilerini 202.maddede birleştiriyor.

29 S. zum Ganzen auch Teichmann, AG 2013, 184, 190 f.

30 S. Teichmann, AG 2013, 184, 190 f.

31 Teichmann, AG 2013, 184, 196 ff.

Page 196: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmolke

158

Page 197: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

159

Die referierende Markenbenutzung in der

Rechtsprechung des EuGH

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

I. Einleitung

In meinem Vortrag soll es um die referierende Markenbenutzung in der

Rechtsprechung des Europäischen Gerichtshofs gehen. Es soll gezeigt

werden, dass der Gerichtshof von einem sehr weiten Verständnis der

markenmäßigen Benutzung ausgeht und dass dies für bestimmte

Fallkonstellationen nicht nur zu einem bedenklich weiten Markenschutz,

sondern auch zu erheblichen Abgrenzungsschwierigkeiten führt.

Nach einem kurzen Blick auf die einschlägigen Verletzungstatbestände

werden zunächst die klassischen Verletzungshandlungen den

problematischen Fällen der sogenannten referierenden Benutzung

gegenübergestellt. Daran anschließend ist auf die neuere Funktionenlehre

des EuGH einzugehen, bevor dann die Kritik und mögliche alternative

Lösungsansätze diskutiert werden sollen.

II. Die Verletzungstatbestände

Das europäische wie auch das deutsche Markenrecht unterscheidet bei der

Verletzung von Marken grundsätzlich drei verschiedene

Verletzungstatbestände, nämlich den sogenannten Identitätsbereich, den

Ähnlichkeitsbereich sowie den Bekanntheitsbereich.

Ordinarius für Bürgerliches Recht, Handelsrecht, Gewerblichen Rechtsschutz und

Urheberrecht an der Julius-Maximilians-Universität Würzburg und Richter am

Oberlandesgericht Nürnberg a.D. Der vorliegende Beitrag ist die Schriftfassung des

gleichnamigen Vortrags, den der Verfasser auf dem “Internationalen Symposium zu

aktuellen Entwicklungen im türkischen und deutschen Markenrecht" am 15. Mai 2014

in Istanbul gehalten hat.

Page 198: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

160

1. Identitätsbereich

Der Schutz im Identitätsbereich bedeutet, dass der Inhaber einer

Marke es jedem Dritten verbieten kann, ohne seine Zustimmung

im geschäftlichen Verkehr ein mit der Marke identisches

Zeichen für Waren oder Dienstleistungen zu benutzen, die mit

denjenigen identisch sind, für die sie eingetragen ist, Art. 5 Abs.

1 lit. a MRRL, Art. 9 Abs. 1 lit. a GMVO, § 14 Abs. 2 Nr. 1

MarkenG. Hier ist also erforderlich, dass sowohl bezüglich der

sich gegenüberstehenden Zeichen als auch bezüglich der sich

gegenüberstehenden Waren oder Dienstleistungen Identität

besteht.

2. Ähnlichkeitsbereich

Im sogenannten Ähnlichkeitsbereich besteht Schutz vor

Verwechslungsgefahr. Der Schutz vor Verwechslungsgefahr

bedeutet, dass der Inhaber einer Marke es Dritten verbieten

kann, ohne seine Zustimmung im geschäftlichen Verkehr ein

Zeichen zu benutzen, wenn wegen der Identität oder der

Ähnlichkeit des Zeichens mit der Marke und der Identität oder

Ähnlichkeit der durch die Marke und das Zeichen erfassten

Waren oder Dienstleistungen für das Publikum die Gefahr von

Verwechslungen besteht, einschließlich der Gefahr, dass das

Zeichen mit der Marke gedanklich in Verbindung gebracht wird,

Art. 5 Abs. 1 lit. b MRRL, Art. 9 Abs. 1 lit. b GMVO, § 14 Abs.

2 Nr. 2 MarkenG. Hier reicht also schon die bloße Ähnlichkeit

der sich gegenüberstehenden Zeichen und Waren bzw.

Dienstleistungen aus, solange zusätzlich Verwechslungsgefahr

besteht.

3. Bekanntheitsbereich

Schließlich kommt bekannten Marken ein erweiterter

Schutzbereich nach Art. 5 Abs. 2 MRRL, Art. 9 Abs. 1 lit. c

GMVO, § 14 Abs. 2 Nr. 3 MarkenG zu. Danach kann der

Inhaber einer Marke es Dritten verbieten, ohne seine

Page 199: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Die referierende Markenbenutzung in der Rechtsprechung des EuGH

161

Zustimmung im geschäftlichen Verkehr ein mit der Marke

identisches oder ihr ähnliches Zeichen für Waren oder

Dienstleistungen zu benutzen, die nicht denen ähnlich sind, für

die die Marke eingetragen ist, wenn diese bekannt ist und die

Benutzung des Zeichens die Unterscheidungskraft oder die

Wertschätzung der Marke ohne rechtfertigenden Grund in

unlauterer Weise ausnutzt oder beeinträchtigt.

Dieser Bekanntheitsschutz ist im Gegensatz zur

Gemeinschaftsmarkenverordnung in der Markenrechtsrichtlinie

optional ausgestaltet, jedoch haben die meisten Mitgliedstaaten

der Europäischen Union, und unter ihnen auch Deutschland, von

dieser Möglichkeit Gebrauch gemacht.

III. Der Identitätsbereich nach Art. 5 Abs. 1 lit. a MRRL, Art. 9

Abs. 1 lit. a GMVO, § 14 Abs. 2 Nr. 1 MarkenG

Für die nachfolgenden Überlegungen wollen wir uns ganz auf den

Identitätsbereich nach Art. 5 Abs. 1 lit. a MRRL, Art. 9 Abs. 1 lit. a

GMVO, § 14 Abs. 2 Nr. 1 MarkenG konzentrieren.

In der Vergangenheit waren die klassischen Fallgestaltungen, die unter

den Identitätsbereich einzuordnen sind, eher überschaubar.

Typischerweise handelte es sich dabei um Fälle der Produktpiraterie,

wenn also ein unautorisierter Dritter exakt die betroffene Ware mit dem

Original-Zeichen versieht, obwohl er von dem Markeninhaber dazu

überhaupt nicht berechtigt ist und auch nicht in das Vertriebssystem

integriert ist. Typische Fälle wären hier etwa gefälschte Turnschuhe von

Adidas oder Handtaschen von Louis Vuitton.

Eine andere typische Fallgruppe sind Parallelimporte, bei denen es sich

zwar um Originalware des Markeninhabers handelt, die betreffenden

Produkte jedoch außerhalb der Europäischen Union in den Verkehr

gebracht wurden und dann durch nicht autorisierte Dritte ohne

Zustimmung des Markeninhabers in den europäischen Binnenmarkt

verbracht und dort verkauft worden sind.

Page 200: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

162

Diese Fallgestaltungen im Identitätsbereich waren in der Vergangenheit

eher die Ausnahme als die Regel. Gewissermaßen die Erweckung aus dem

Dornröschenschlaf hat der Tatbestand des Identitätsbereichs allerdings

dadurch erfahren, dass der Europäische Gerichtshof relativ früh von der

Doktrin ausgegangen ist, dass eine einschlägige markenmäßige Benutzung

nicht nur dann vorliegt, wenn das Zeichen für die Verwendung der

eigenen Waren des Verwenders eingesetzt wird, sondern auch dann, wenn

sich die Verwendung des Zeichens auf Produkte dritter Personen bezieht.

Im Ausgangspunkt nachvollziehbar war dies noch in dem Fall

„BMW/Deenik“, in dem ein Händler für Gebrauchtfahrzeuge, der zugleich

eine Reparaturwerkstätte betrieb, ohne zum offiziellen Händlernetz des

Original-Markeninhabers zu gehören, unter Verwendung der geschützten

Marke darauf hinwies, dass er nicht nur gebrauchte Fahrzeuge der Marke

handele, sondern zugleich auch die betreffenden Fahrzeuge der Marke

repariere.1

Der EuGH sah eine Benutzung eines identischen Zeichens für identische

Waren allerdings dann in der Folge auch in denjenigen Fallgestaltungen

als gegeben an, in denen schlicht ein Fall der vergleichenden Werbung

vorlag, d.h. wenn der vergleichende Unternehmer die in Bezug

genommene Marke eines Dritten nur seinem eigenen Warenangebot

gegenüberstellt. So hatte etwa im Falle O2 der Wettbewerber Hutchison in

einem Werbefilm den Namen des Konkurrenten „O2“ und die für diesen

als Bildmarke registrierten Wasserblasen vor blauem Hintergrund gezeigt,

bevor dann dargelegt wurde, dass die eigenen Mobilfunkdienstleistungen

preiswerter seien.2 Ein anderes Beispiel betrifft die Parfümbranche, in der

es üblich ist, dass Wettbewerber in Vergleichslisten die eigenen Produkte

unter Verwendung der geschützten Wortmarke ihrer Konkurrenten

gegenüberstellen.3 In beiden Fällen hielt der Europäische Gerichtshof

ausdrücklich fest, dass eine derartige Verwendung des Zeichens des

1 EuGH, GRUR Int. 1999, 438 – BMW/Deenik. 2 EuGH, GRUR 2008, 698 – O2 und O2 (UK)/H3G. 3 EuGH, GRUR 2009, 756 – L’Oréal/Bellure.

Page 201: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Die referierende Markenbenutzung in der Rechtsprechung des EuGH

163

Konkurrenten in den Anwendungsbereich von Art. 5 Abs. 1 lit. a MRRL,

also in den Identitätsbereich fällt.4

Eine weitere Fallgruppe sind die Konstellationen des sogenannten

Keyword Advertising. Hier wird typischerweise bei Google durch

irgendwelche dritten Vermarkter ein Markenzeichen „gebucht“, was zur

Folge hat, dass bei Eingabe der Marke durch den Suchmaschinennutzer

getrennt von dem eigentlichen Suchergebnis auf der linken Seite rechts

davon als Werbung gekennzeichnete Angebote des Buchenden

erscheinen, die auf dessen Angebot verweisen, ohne dass dort zwingend

die geschützte Marke des Dritten im Text erscheinen muss. Auch hier geht

der Europäische Gerichtshof von einer markenmäßigen Benutzung aus,

sodass der Identitätsbereich eröffnet sei, da das identische Zeichen für

identische Waren bzw. Dienstleistungen eingesetzt werde.

Durch diese Fallgestaltungen wird deutlich, dass der Europäische

Gerichtshof offensichtlich ein wesentlich weiteres Verständnis der

kennzeichenmäßigen Verwendung eines Zeichens im Hinblick auf die

Hauptfunktion als Herkunftsfunktion hat, als dies dem traditionellen

Verständnis entspricht. Es geht nicht nur darum, dass ich typischerweise

„meine“ Ware mit „meinem“ Zeichen versehe, sondern es reicht auch aus,

dass irgendein Zeichen eines Dritten als Kennzeichnung der Herkunft von

genau diesem Dritten eingesetzt wird.5

Dem Wortlaut der einschlägigen Vorschriften widerspricht eine solche

Interpretation zwar nicht von vornherein. Allerdings hat dies die fatale

Konsequenz, dass nicht nur die typischen Fälle der Fehlvorstellung über

die klassische Herkunft der so gekennzeichneten Waren oder

Dienstleistungen erfasst wird, sondern auch die Fälle der sogenannten

„referierenden Benutzung“. Damit ist genau die Fallgestaltung gemeint,

dass durch die betreffende Aussage oder Benutzung nur irgendwie ein

Bezug zu dem Originalzeichen und der Originalware hergestellt wird,

4 EuGH, GRUR 2008, 698 Tz. 36 f. – O2 und O2 (UK)/H3G; GRUR 2009, 756 Tz. 53,

56 – L’Oréal/Bellure. 5 Dem EuGH folgend BGH, GRUR 2013, 1239 Rn. 20 –

VOLKSWAGEN/Volks.Inspektion; GRUR 2005, 423 (425) – Staubsaugerfiltertüten.

Page 202: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

164

ohne dass bei den Adressaten eine Fehlvorstellung über die betriebliche

Herkunft genau dieser Ware bzw. Dienstleistung vom Markeninhaber

hervorgerufen wird.

Da der Verletzungstatbestand des Identitätsbereichs jedoch außer der

Identität der sich gegenüberstehenden Zeichen und der Identität der sich

gegenüberstehenden Waren bzw. Dienstleistungen keine weiteren

Voraussetzungen enthält, führt diese im Ausgangspunkt sehr weite

Interpretation durch den Europäischen Gerichtshof zu der eigenartigen

Konsequenz, dass dann der Markeninhaber grundsätzlich

Benutzungshandlungen untersagen kann, die der Sache nach jedoch völlig

gerechtfertigt sein können. Dies betrifft etwa Fälle der vergleichenden

Werbung, der Produktkritik, der Produktparodie oder eben auch des

Keyword Advertisings, soweit darin lediglich das Aufzeigen einer

Bezugsalternative zu sehen ist. Diese Fallgestaltungen lassen sich im

Gegensatz zur typischen Beeinträchtigung der Herkunftsfunktion als

sogenannte „referierende“ Benutzung bezeichnen.

IV. Die Funktionenlehre des EuGH als Korrektiv

Traditionell – und insoweit völlig unbestritten – bildet die

Herkunftsfunktion der Marke ihre Hauptfunktion. Der Europäische

Gerichtshof formuliert dies in ständiger Rechtsprechung in der Weise,

dass die Herkunftsfunktion die Aufgabe habe, den Verbraucher oder

Endabnehmer die Ursprungsidentität der durch die Marke

gekennzeichneten Ware oder Dienstleistung zu garantieren, indem sie ihm

ermöglicht, diese Ware oder Dienstleistung ohne Verwechslungsgefahr

von Waren oder Dienstleistungen anderer Herkunft zu unterscheiden.6

Seit fünf Jahren hat der Gerichtshof allerdings seine Rechtsprechung

erweitert und den Kanon der durch die Marke gewährleisteten Funktionen

weiter aufgefächert. Seitdem formuliert er in ständiger Rechtsprechung,

dass der Markeninhaber sein ausschließliches Recht nach Art. 5 Abs. 1

lit. a MRRL, Art. 9 Abs. 1 lit. a GMVO bzw. § 14 Abs. 2 Nr. 1 MarkenG

(nur) geltend machen kann, wenn eine der Funktionen der Marke, sei es

6 EuGH, GRUR 2003, 55 Tz. 48 – Arsenal FC.

Page 203: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Die referierende Markenbenutzung in der Rechtsprechung des EuGH

165

ihre Hauptfunktion, die Herkunftsfunktion, oder eine ihrer anderen

Funktionen, wie die Gewährleistung der Qualität oder die

Kommunikations-, Investitions- oder Werbefunktionen beeinträchtigt

wird.7

Der Europäische Gerichtshof geht damit davon aus, dass eine Verletzung

des Doppeltatbestandes nur noch in Betracht kommt, wenn eine der

genannten Markenfunktionen beeinträchtigt wird. Daraus ergibt sich, dass

diese Auffächerung der Markenfunktionen letztlich nur als Korrektiv zur

Eingrenzung des zuvor unnötig weit ausgedehnten Anwendungsbereichs

des Tatbestandes durch die Erstreckung auch auf die referierende

Benutzung dient.

V. Kritik

Diese Auslegung durch den EuGH wird vielfach in der Literatur als

Fehlentwicklung bezeichnet, und zwar im Wesentlichen aus drei Gründen.

Erstens differenziert der Gerichtshof nicht hinreichend zwischen den

durchaus in vielfältiger Weise in den Wirtschaftswissenschaften

diskutierten Funktionen einerseits und der davon zu trennenden Frage,

inwieweit derartige Funktionen normativ geschützt sind.8 Zweitens führt

dieser Weg der weiten Interpretation des Identitätsschutzes dazu, dass

auch völlig legitime Fälle der referierenden Benutzung, wie etwa die

vergleichende Werbung, die Produktkritik und die Markenparodie erfasst

werden, ohne dass dies hinreichend durch das Schrankensystem

freigestellt würde.9 Und schließlich leistet der Ansatz des Gerichtshofs in

bedenklicher Weise der Rechtsunsicherheit Vorschub, da im Grunde über

7 St. Rspr., EuGH, GRUR 2014, 280 Tz. 30 – De Vries/Red Bull; GRUR 2013, 1140 Tz.

58 – Martin Y Paz/Gauquie; GRUR 2012, 519 Tz. 71 – Budvar/Anheuser-Busch;

GRUR 2011, 1124 Tz. 38 – Interflora; GRUR 2010, 841 Tz. 30 –

Portakabin/Primakabin; GRUR 2010, 641 Tz. 20 – Bananabay; GRUR 2010, 451 Tz.

29, 31 – BergSpechte; GRUR 2010, 445 Tz. 76 f. – Google und Google France;

GRUR 2009, 756 Tz. 58 – L’Oréal/Bellure). 8 Vgl. Ohly, in: FS für Loschelder, 2010, S. 265 (273); Sosnitza, GRUR-Beilage 1/2014

(zu Heft 4/2014), 93 (95); ders., Deutsches und europäisches Markenrecht, 2010, § 3

Rn. 4 ff. 9 Ohly, in: FS für Loschelder (Fn. 8), S. 265 (274 f.); Sosnitza, GRUR-Beilage 1/2014

(zu Heft 4/2014), 93 (95).

Page 204: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

166

die Auffächerung der Funktionen die Rechtfertigung in den

Verletzungstatbestand hineininterpretiert wird und zudem völlig unklar

ist, wo im Einzelnen die Grenzen der Verletzung der jeweiligen

Markenfunktionen verlaufen.10

VI. Alternative Lösungsansätze

1. Beschränkung des Identitätsbereichs auf die Herkunftsfunktion

Um die so skizzierte Problemlage einer sachgerechten Lösung

zuzuführen, sind grundsätzlich verschiedene Wege denkbar, die hier

allerdings nicht im Einzelnen ausgebreitet werden können.11

Am

sinnvollsten erscheint es, zumal mit dem geringsten Aufwand verbunden,

den Tatbestand der Doppelidentität wieder auf die Herkunftsfunktion

zurückzuführen und dabei zugleich auch die Fälle der referierenden

Benutzung wieder auszuklammern.12

In die gleiche Richtung geht ein Vorschlag der Europäischen Kommission

zur Ergänzung des Tatbestandes der Doppelidentität. Die Kommission hat

im gegenwärtig diskutierten Prozess der Reform des europäischen

Markenrechts im März 2013 Vorschläge auch zur Überarbeitung der

Markenrechtsrichtlinie unterbreitet.13

Nach diesem Vorschlag soll der

Tatbestand des Identitätsschutzes um die Formulierung ergänzt werden,

dass die Benutzung des Zeichens die Funktion der Marke, den

Verbrauchern gegenüber die Herkunft der Waren oder Dienstleistungen zu

gewährleisten, beeinträchtigt oder zu beeinträchtigen droht.14

10 Ohly, in: FS für Loschelder (Fn. 8), S. 265 (276); Sosnitza, GRUR-Beilage 1/2014 (zu

Heft 4/2014), 93 (95). 11 Vgl. dazu näher E. Paulus, Markenfunktionen und referierende Benutzung, 2013, S.

218 ff.; Sosnitza, GRUR-Beilage 1/2014 (zu Heft 4/2014), 93 (95 f.). 12 Keil, MarkenR 2010, 195 (199); Ohly, IIC 2010, 879 (888 f.); Sosnitza, MarkenR

2012, 436 (439); ders., GRUR-Beilage 1/2014 (zu Heft 4/2014), 93 (95 f.). 13 Vorschlag für eine Richtlinie des Euroäischen Parlaments und des Rates zur

Angleichung der Rechtsvorschriften der Mitgliedstaaten über die Marken

(Neufassung) vom 27.3.2013, COM (2013) 162 final. 14 Art. 10 Abs. 2 lit. a des Kommissionsvorschlags (oben Fn. 13), S. 19 f.

Page 205: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Die referierende Markenbenutzung in der Rechtsprechung des EuGH

167

Gegen diesen Vorschlag der Begrenzung auf die Herkunftsfunktion sind

zwei zentrale Einwände erhoben worden.15

Zum einen wird vorgebracht,

dass durch diese Änderung die Fälle der vergleichenden Werbung dem

Markenrecht von vornherein entzogen würden, im Widerspruch dazu

allerdings der Kommissionsvorschlag zugleich vorsieht, dass nach Art. 10

Abs. 3 lit. f Markenrechtsrichtlinie n.F. der Markeninhaber auch das Recht

haben solle, es zu unterbinden, das Zeichen in der vergleichenden

Werbung in einer der Richtlinie 2006/114/EG zuwiderlaufenden Weise zu

benutzen. Zum anderen wird zu bedenken gegeben, dass auch der Vertrieb

von Waren, die im EU-Ausland unter der Kontrolle des Markeninhabers

gekennzeichnet und in Verkehr gesetzt wurden, nicht mehr erfasst werden

könnte, womit die Schrankenregelung der Art. 7 MRRL, Art. 13 GMVO

bzw. § 24 MarkenG leerliefe, sodass wohl unbeabsichtigt zum Prinzip der

internationalen Erschöpfung zurückgekehrt würde.

2. Einführung einer Schranke der referenziellen Benutzung

Zur Vorbereitung der bereits erwähnten Reformvorschläge der

Europäischen Kommission hatte das Max-Planck-Institut für

Immaterialgüter- und Wettbewerbsrecht im Februar 2011 eine umfassende

Studie mit Reformvorschlägen vorgestellt.16

Eine der zentralen

Vorschläge dieser Studie war die Einführung einer weiteren

Schutzschranke zur Freistellung der Fälle des referenziellen Gebrauchs.

Diese neue Schranke, die in der Studie als „honest referential use“, also

etwa als redlicher Referenzgebrauch, bezeichnet wird, soll sich u.a. auf

Kommentare und Kritik, einschließlich Parodien, erstrecken und mit

einem Lauterkeitsvorbehalt versehen werden.17

Ein ergänzender Absatz

15 Vgl. Glöckner/Kur, GRUR-Beilage 1/2014 (zu Heft 4/2014), 29 (34 ff.); Sack, GRUR

2013, 657 (658 f.); GRUR-Stellungnahme zum Vorschlag der EU-Kommission für

eine Neufassung der Markenrechtsrichtlinie, GRUR 2013, 800 (803 f.). 16 „Study on the Overall Functioning of the European Trademark System”, abrufbar unter

www.ip.mpg.de. 17 Studie (oben Fn. 16), S. 122, Ziff. 2.262.

Page 206: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

168

soll in Anlehnung an die Gillette-Rechtsprechung des EuGH18

beispielhaft

klarstellen, wann die Benutzung unlauter ist.19

Ausformuliert soll eine solche Schutzschranke gemäß Art. 15 MarkenRL-

E und Art. 12 GMVO-E folgendermaßen lauten:

1. The trade mark shall not entitle the proprietor to prohibit a third

party from using, in the course of trade:

(c) the trade mark for the purpose of identifying or referring to goods

or services as those of the proprietor of the trade mark, without

prejudice to Article 16, in particular where the use of the trade

mark

(ii) is made for purposes of criticism or comment, including parodies

provided he uses them in accordance with honest practices in

industrial or commercial matters.

2. Use under paragraph 1 will in particular not be in accordance with

honest practices

(a) if it gives the impression that there is a commercial connection

between the third party and the trade mark proprietor;

(b) if it affects the reputation or distinctive character of the trade mark

without due cause; or

(c) if it entails the discrediting or denigration of that trade mark.20

18 EuGH, MarkenR 2005, 179 – Gillette. 19 Studie (oben Fn. 16), S. 123, Ziff. 2.265; Knaak/Kur/v. Mühlendahl, GRUR Int. 2012,

197, 202; Sosnitza, MarkenR 2012, 436 (438 f.). 20 „Die Marke gewährt ihrem Inhaber nicht das Recht, einem Dritten zu verbieten, … die

Marke als Hinweis oder Bezugnahme auf die Waren oder Dienstleistungen des

Markeninhabers, zum Beispiel im Rahmen von Kommentaren oder Kritik,

einschließlich Parodien, im geschäftlichen Verkehr zu benutzen, sofern die Benutzung

den anständigen Gepflogenheiten in Gewerbe oder Handel entspricht. Die Benutzung

der Marke entspricht den anständigen Gepflogenheiten in Gewerbe oder Handel

insbesondere dann nicht, wenn

- sie in einer Weise erfolgt, die glauben machen kann, dass eine Handelsbeziehung

zwischen dem Dritten und dem Markeninhaber besteht,

Page 207: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Die referierende Markenbenutzung in der Rechtsprechung des EuGH

169

Die Kommission hat in ihren Vorschlägen vom März 2013 die Anregung

des MPI aufgegriffen. Danach soll es zukünftig in Art. 14 MRRL-E

heißen:

„Die Marke gewährt ihrem Inhaber nicht das Recht, einem Dritten zu

verbieten,

c) die Marke zu Zwecken der Identifizierung oder zum Verweis

auf Waren oder Dienstleistungen als die des Inhabers der

Marke, … zu benutzen.“

Damit übernimmt die Europäische Kommission im Wesentlichen, wenn

auch nicht vollständig, die Idee einer zusätzlichen Schutzschranke des

referenziellen Gebrauchs, wenn auch ohne ausdrückliche Erwähnung des

Zwecks der Kritik oder des Kommentars, einschließlich der Parodien.

VII. Bewertung

Aus meiner Sicht erscheint es am sinnvollsten, zumal mit dem geringsten

Aufwand verbunden, den Tatbestand der Doppelidentität wieder auf die

Herkunftsfunktion zurückzuführen und dabei zugleich auch die Fälle der

referierenden Benutzung wieder auszuklammern.

Was zunächst den Aspekt der vergleichenden Werbung betrifft, so muss

gesehen werden, dass die meisten Fälle ohnehin bekannte Marken in

Bezug nehmen, sodass der Bekanntheitsschutz nach § 14 Abs. 2 Nr. 3

MarkenG, Art. 5 Abs. 2 MRRL, Art. 9 Abs. 1 lit. c GMVO eingreift.

Soweit es sich nicht um bekannte Marken handelt, verbleibt dem Inhaber

der in Bezug genommenen, nicht bekannten Marke immer noch die

Möglichkeit, über das vollharmonisierte Recht der vergleichenden

Werbung nach der Richtlinie 2006/114/EG gegen diese Form der

Werbung vorzugehen. Eine Verkürzung des Rechtsschutzes ist damit

nicht gegeben. Zuzugeben ist allerdings, dass bei dieser Sichtweise die

- sie den Wert der Marke dadurch beeinträchtigt, dass sie deren

Unterscheidungskraft oder deren Wertschätzung in unlauterer Weise ausnutzt, oder

- durch sie diese Marke herabgesetzt oder schlechtgemacht wird“.

Page 208: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

170

zusätzlich vorgesehene Klarstellung in Bezug auf die Befugnis des

Markeninhabers, die Benutzung des Zeichens bei unzulässiger

vergleichender Werbung zu untersagen, keine eigenständige Bedeutung

hat. Die betreffende Klarstellung lässt sich allerdings entweder im

vorgenannten Sinne einschränkend interpretieren oder man könnte auf

diese Klarstellung auch ersatzlos verzichten.

Auch der Aspekt der Parallelimporte aus dem EU-Ausland ist kein

durchschlagendes Argument gegen die Zurückschneidung des

Identitätsschutzes auf den Gedanken der Herkunftsfunktion. Dass nicht

gewollt ist auf den Zustand der internationalen Erschöpfung

zurückzukehren und daher der Verletzungstatbestand nach wie vor diese

Fälle erfassen soll, wird niemand ernsthaft in Frage stellen – wenn man

nicht ohnehin für die internationale Erschöpfung plädiert, wie sie z.B.

nach deutschem Recht bis 1995 galt.21

Auch bisher war völlig unstreitig,

dass diese Fälle des Parallelimports dem Tatbestand des Identitätsschutzes

unterfallen, auch wenn die Herkunftsfunktion bei strenger Betrachtung

nicht berührt ist, da die Ware letztlich aus dem Unternehmen des

Markeninhabers herrührt. Ein solches Verständnis ließe sich auch bei

ausdrücklicher Aufnahme der Herkunftsfunktion in den Tatbestand durch

entsprechende Auslegung sicherstellen. Einzuräumen ist, dass es auch

eine Alternative sein kann, statt die Herkunftsfunktion im Wortlaut des

Identitätsschutztatbestands festzuschreiben, in den Erwägungsgründen der

Richtlinie klarzustellen, dass für diesen Tatbestand alleine auf die

Herkunftsfunktion abgestellt werden soll.22

Sollte die Kommission

allerdings an ihrem bisherigen Vorschlag festhalten, wäre dies gleichwohl

ein deutlicher Fortschritt gegenüber der bisherigen Rechtslage, der zu

begrüßen ist.

21 Vgl. dazu Sosnitza, WRP 1998, 951 ff. 22 In diesem Sinne etwa die GRUR-Stellungnahme, GRUR 2013, 800 (803).

Page 209: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Die referierende Markenbenutzung in der Rechtsprechung des EuGH

171

VIII. Ergebnis

Der Europäische Gerichtshof hat mit der Öffnung des Tatbestandes der

Doppelidentität nach Art. 5 Abs. 1 lit. a MRRL, Art. 9 Abs. 1 lit. a

GMVO, § 14 Abs. 2 Nr. 1 MarkenG für die Fälle der referierenden

Markenbenutzung einen bedenklichen Weg eingeschlagen, der mit vielen

Schwierigkeiten und Unsicherheiten behaftet ist. Nach der Öffnung dieser

Büchse der Pandora war die Auffächerung der Markenfunktionen durch

den Gerichtshof erkennbar als ein Mittel zur Begrenzung des Schutzes des

Markeninhabers gedacht. Die dadurch zusätzlich etablierten Funktionen,

wie die Gewährleistung der Qualität oder die Kommunikations-,

Investitions- oder Werbefunktionen bleiben jedoch in ihrem normativen

Gehalt unklar und werfen nur weitere Fragen auf, statt das eigentliche

Problem zu lösen.

Die Europäische Kommission hat im Rahmen des Reformprozesses mit

ihrem Vorschlag der Begrenzung des Identitätsbereichs auf die

Herkunftsfunktion den richtigen Weg gewiesen. Es wird spannend sein,

den weiteren Reformprozess zu beobachten und abzuwarten, ob sich

dieser Vorschlag, nicht zuletzt auch im Interesse der Mitbewerber und der

Allgemeinheit an einem nicht zu sehr ausufernden Markenschutz,

durchsetzen wird.

Page 210: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

172

Page 211: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

173

AVRUPA ADALET DİVANI HÜKÜMLERİNDE

REFERANS MARKA KULLANIMI

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

I. Giriş

Konuşmamın konusu “referans marka kullanımının” Avrupa Adalet

Divanı hükümlerinde nasıl ele alındığıdır. Adalet Divanının “markaya

göre kullanım” anlayışını çok geniş tuttuğunu ve bu durumun bazı

vakalarda sadece tehlikeli derecede geniş bir marka korumasına değil,

aynı zamanda sınırlama konusunda da çok büyük problemlere yol açtığını

göstermek istiyorum.

İlgili marka hakkına tecavüz fiillerine kısaca baktıktan sonra, klasik

tecavüz fiilleri ile “referans kullanım” olarak adlandırılan problemli

vakaları karşılaştıracağız. Akabinde, eleştirme ve olası alternatif çözüm

yaklaşımlarını tartışmadan önce, Avrupa Adalet Divanının daha yeni olan

fonksiyon öğretisini ele almak gerekir.

II. Tecavüz fiilleri

Hem Avrupa hem de Alman Marka Hukuku, marka hakkına

tecavüz fiillerinde prensip olarak üç farklı tecavüz fiilinden yola çıkar:

kimlik alanı, benzerlik alanı ve tanınmışlık alanı.

1. Kimlik alanı

Kimlik alanındaki korumanın anlamı, bir markanın sahibinin kendi

izni olmadan aynı mal veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka

Medeni Kanun, Ticaret Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku ve Telif Hakları dallarında

Würzburg Julius Maximilians Üniversitesinde ordinaryüs profesör ve Nürnberg Yüksek

Eyalet Mahkemesi emekli hakimi. Bu makale, yazarın 15 Mayıs 2014 tarihinde

İstanbul’da “Türk ve Alman Marka Hukukunda güncel gelişmelere ilişkin uluslararası

sempozyumda” aynı başlık altında yaptığı konuşmasının yazılı metnidir.

Page 212: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

174

ile aynı olan herhangi bir işaretin ticari alanda kullanılmasını

üçüncü şahıslara yasaklayabilmesidir; lit. a Marka Hakkı Yönergesi

madde 5 fıkra 1, Topluluk Marka Yönetmeliği madde 9 fıkra 1,

Marka Yasası madde 14 fıkra 2 bent 1. Yani burada şart koşulan,

hem karşılıklı işaretlerin hem de mal veya hizmetlerin aynı

olmasıdır.

2. Benzerlik alanı

Benzerlik alanı olarak adlandırılan alanda karıştırılma ihtimaline

karşı bir koruma vardır. Karıştırılma ihtimaline karşı korumanın

anlamı, bir markanın sahibinin kendi izni olmadan tescilli marka ile

aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya

hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu

nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında

ilişkilendirilme ihtimali de dâhil, karıştırılma ihtimali bulunan

herhangi bir işaretin ticari alanda kullanılmasını üçüncü şahıslara

yasaklayabilmesidir; lit. b Marka Hakkı Yönergesi madde 5 fıkra 1,

Topluluk Marka Yönetmeliği madde 9 fıkra 1, Marka Yasası madde

14 fıkra 2 bent 2. Yani burada, karşı karşıya gelen işaretlerin ve mal

veya hizmetlerin, karıştırılma ihtimali bulunduğu müddetçe, sadece

benzer olması yeterlidir.

3. Tanınmışlık alanı

Son olarak tanınmış markalar için lit. c Marka Hakkı Yönergesi

madde 5 fıkra 2, Topluluk Marka Yönetmeliği madde 9 fıkra 1,

Marka Yasası madde 14 fıkra 2 bent 3 uyarınca genişletilmiş bir

koruma alanı verilmektedir. Buna göre bir markanın sahibi kendi

izni olmadan, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli

markanın kapsamına giren mal veya hizmetlerle benzer olmayan,

ancak markanın ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle, kullanılması

tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek

veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın

ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin,

Page 213: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Avrupa Adalet Divanı Hükümlerinde Referans Marka Kullanımı

175

geçerli bir nedeni olmadan ticari alanda kullanılmasını üçüncü

şahıslara yasaklayabilir.

Bu tanınmışlık koruması, Topluluk Marka Yönetmeliğine karşın,

Marka Hakkı Yönergesinde seçmeli olarak düzenlenmiştir fakat

Avrupa Birliğinin birçok üye ülkesi ve bunların arasında Almanya

da bulunuyor, bu olanağı kullanma yolunu seçmişlerdir.

III. Marka Hakkı Yönergesi madde 5 fıkra 1, lit. a Topluluk

Marka Yönetmeliği madde 9 fıkra 1, lit. a Marka Yasası

madde 14 fıkra 2 bent 1 uyarınca eşitlik alanı

Bundan sonraki düşüncelerimiz için tamamen lit. a Marka Hakkı

Yönergesi madde 5 fıkra 1, lit. a Topluluk Marka Yönetmeliği madde 9

fıkra 1, lit. a Marka Yasası madde 14 fıkra 2 bent 1 uyarınca kimlik alanı

üzerine yoğunlaşalım.

Geçmişte kimlik alanına dâhil edilmesi gereken klasik vakalar, daha

netti. Tipik olarak bunlar ürün korsanlığı vakalarıydı. Yani, yetkisiz

üçüncü bir şahsın söz konusu ürüne, bunun için markanın sahibinden

hiçbir şekilde izin almadan ve dağıtım sistemine de dâhil edilmiş

olmadan, orijinal işareti takmasıydı. Buna tipik örnekler sahte Adidas spor

ayakkabıları veya Louis Vuitton el çantalarıydı.

Diğer tipik vaka grubu ise, paralel ithalatlar. Bu durumda ürünler

marka sahibinin orijinal ürünleridir fakat söz konusu ürünler Avrupa

Birliğinin dışındaki pazarlara sürülmüş ve yetkisiz üçüncü şahıslar

tarafından, bunun için markanın sahibinden hiçbir şekilde izin alınmadan

Avrupa Birliği iç pazarına geri getirilerek satılmış olan ürünlerdir.

Kimlik alanında meydana gelen bu vakalar, geçmişte yaygın

olmayan, bilakis nadiren görülen vakalardı. Bununla beraber, Avrupa

Adalet Divanı nispeten erkenden, sadece işaretin uygulayanın kendi

ürünlerinde kullanması durumunda değil, aynı zamanda işaretin

kullanımının üçüncü şahısların ürününe ilişkin olduğu zamanlarda da

markanın kullanılmış olmasının gerçekleştiği doktrinini benimsemiş

olması, kimlik alanında meydana gelen marka hakkına tecavüz fiillerinin

gündeme gelmesini sağladı.

Page 214: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

176

“BMW/Deenik” vakasında çıkış noktası olarak, bunun

anlaşılabilirliği halen ortadaydı. Bu vakada, ikinci el taşıt ticareti yapan ve

aynı zamanda bir tamirhane işleten bir şahıs, orijinal markanın sahibinin

resmi yetkili bayisi olmadan korunan markayı kullanarak, bu markanın

sadece ikinci araçlarını satmayıp, aynı zamanda bu markanın araçların

tamiratını da yaptığına dikkat çekmiştir1.

Avrupa Adalet Divanı bunun neticesinde basit bir kıyaslama

reklamının söz konusu olduğu diğer vakalarda da, yani kıyaslayan şirket

üçüncü bir şirketin ilişkilendirdiği markasını sadece kendi ürün yelpazesi

ile karşılaştırması durumunda da aynı işareti aynı mal için kullanma

fiilinin gerçekleştiği görüşünü benimsemiştir. O2 vakasında rakip

Hutchison bir reklam filminde diğer rakip olan “O2“nin adını ve O2 için

resim markası olarak tescillenmiş mavi arka plan önünde su kabarcıklarını

göstermişti. Bundan sonra da kendisinin sunduğu cep telefonu

hizmetlerinin daha ucuz olduğu belirtiliyordu2. Diğer bir örnek ise parfüm

sektörünü ilgilendiriyor. Bu sektörde birbirine rakip şirketlerin kıyaslama

listelerinde kendi ürünlerini rakip şirketlerin korunan markalarını da

belirterek onların ürünleriyle karşılaştırmaları normal sayılmaktadır3

.

Avrupa Adalet Divanı her iki vakada da rakibin işaretinin bu şekilde

kullanılmasının lit. a Marka Hakkı Yönergesi madde 5 fıkra 1’e, yani

kimlik alanına girdiğini kesin bir şekilde belirtmiştir4.

Diğer bir vaka grubu “Keyword Advertising” olarak adlandırılan

durumlardır. Bu durumlara tipik örnek olarak Google’da herhangi bir

üçüncü pazarlamacı tarafından bir marka işaretine “rezervasyon” yapılır.

Bunun neticesinde arama motorunu kullanan kişi tarafından bu marka

girildiğinde, ekranın sol tarafında çıkan aramanın asıl sonucundan

bağımsız olarak, ekranın sağında, rezervasyonu yapan kişinin reklam

olarak tanımlanan teklifleri görüntülenmektedir. Bu teklifler üçüncü

1 EuGH, GRUR Int. 1999, 438 – BMW/Deenik. 2 EuGH, GRUR 2008, 698 – O2 und O2 (UK)/H3G. 3 EuGH, GRUR 2009, 756 – L’Oréal/Bellure. 4 EuGH, GRUR 2008, 698 Tz. 36 f. – O2 und O2 (UK)/H3G; GRUR 2009, 756 Tz. 53, 56

– L’Oréal/Bellure.

Page 215: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Avrupa Adalet Divanı Hükümlerinde Referans Marka Kullanımı

177

şirketin korunan markasının adı reklam metinlerde görünmeden de

rezervasyonu yapan kişinin tekliflerine dikkat çekmektedir. Avrupa

Adalet Divanı bu durumda da “markaya göre kullanım” olduğundan ve

aynı işaretin aynı mal veya hizmet için kullanıldığından dolayı, vakanın

kimlik alanına girdiğinden yola çıkmaktadır.

Vakaların bu şekilde şekillendirilmesinden anlaşılıyor ki, Avrupa

Adalet Divanı geleneksel bakış açısının haricinde, bir işaretin

işaretlendirme amaçlı kullanımı hakkında, köken fonksiyonu olarak esas

fonksiyon açısından çok daha geniş bir anlayış içersinde bulunuyor. Konu

sadece benim tipik bir şekilde “bana ait” olan malı “bana ait” olan işaretle

donatmam değil, üçüncü bir şahsa ait olan herhangi bir işaretin tam da bu

üçüncü şahsın kökenini işaretlemek için kullanılıyor olması yeterlidir5.

Bu tür bir yorumlama aslında ilgili kuralların metnine daha

başından bir zıtlık teşkil etmiyor. Bununla beraber, bu durum sadece bu

şekilde işaretlenmiş malların veya hizmetlerin klasik kökenleri hakkında

yanlış varsayımların oluşturduğu tipik vakaların değil, aynı zamanda

“referans kullanım” olarak adlandırılan vakaların da kapsama alınması

gibi vahim bir neticeye yol açmaktadır. Referans kullanım ile söz konusu

ifade veya kullanım vasıtasıyla orijinal işaret veya orijinal ürün ile

herhangi bir şekilde sadece bir ilgi kurulması fakat tam da bu malın veya

hizmetin şirketsel kökeni hakkında markanın sahibine ilişkin yanlış bir

izlenimin uyandırılmaması kastedilmektedir.

Kimlik alanına ilişkin tecavüz fiilinin oluşmuş olması için karşı

karşıya duran işaretlerin kimliği ve karşı karşıya duran malların veya

hizmetlerin kimliği haricinde başka bir şart aranmadığından dolayı,

Avrupa Adalet Divanının başlangıç noktasında bu geniş yorumu, marka

sahibinin buna göre, esas itibariyle tamamen haklı olabilecek kullanımları

da prensip olarak yasaklayabileceği gibi garip bir sonuca götürmektedir.

Bu sonuç, eğer sadece bir ilişki alternatifinin gösterilmesi yeterli olarak

5 Avrupa Adalet Divanı’nı takiben Almanya Federal Adalet Mahkemesi, GRUR 2013,

1239 Rn. 20 – VOLKSWAGEN/Volks.Inspektion; GRUR 2005, 423 (425) – Elektrikli

süpürge torbaları.

Page 216: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

178

görülecekse, kıyaslayan reklam, ürün eleştirisi, ürün parodisi veya

“Keyword Advertising” gibi durumları da ilgilendirmektedir. Bu vaka

şekillendirmeleri, köken fonksiyonunun tipik olumsuz etkilenmesine

karşın, “referans kullanım” olarak adlandırılabilir.

IV. Avrupa Adalet Divanının tashih anlamında fonksiyon

öğretisi

Markanın köken fonksiyonu, geleneksel ve bu yüzden hiç

tartışmasız olarak, esas fonksiyonunu oluşturmaktadır. Avrupa Adalet

Divanı bu durumu sürekli olarak verdiği kararlarda şu şekilde formüle

etmektedir: Markanın köken fonksiyonunun görevi, tüketiciye veya son

kullanıcıya marka ile işaretlenmiş olan malın veya hizmetin kaynak

kimliğini garanti etmektir. Bu görevini bu malı veya hizmeti farklı kökenli

başka mallar veya hizmetlerle karıştırma tehlikesi olmadan fark

edebilmesine olanak tanıyarak yerine getirir6.

Avrupa Adalet Divanı bununla beraber beş yıldan beri hükümlerini

genişletti ve marka tarafından garanti edilen fonksiyonların yelpazesini

daha da ayrıntılandırdı. O zamandan beri sürekli olarak verdiği kararlarda

marka sahibinin lit. a Marka Hakkı Yönergesi madde 5 fıkra 1, lit. a

Topluluk Marka Yönetmeliği madde 9 fıkra 1, Marka Yasası madde 14

fıkra 2 bent 1 uyarınca münhasırlık hakkını (ancak) markanın

fonksiyonlarından bir tanesinin, ki bu esas fonksiyonu, köken fonksiyonu

veya kalitenin garanti edilmesi veya iletişim, yatırım ve reklam

fonksiyonları gibi diğer fonksiyonlarından birisi olabilir, olumsuz

etkilendiği takdirde kullanabileceğini formüle etmektedir7.

Buna göre Avrupa Adalet Divanı çift ihlal fiilinin, ancak belirtilen

marka fonksiyonlarından bir tanesinin olumsuz etkilendiği takdirde söz

6 EuGH, GRUR 2003, 55 Tz. 48 – Arsenal FC. 7 St. Rspr., EuGH, GRUR 2014, 280 Tz. 30 – De Vries/Red Bull; GRUR 2013, 1140 Tz.

58 – Martin Y Paz/Gauquie; GRUR 2012, 519 Tz. 71 – Budvar/Anheuser-Busch; GRUR

2011, 1124 Tz. 38 – Interflora; GRUR 2010, 841 Tz. 30 – Portakabin/Primakabin;

GRUR 2010, 641 Tz. 20 – Bananabay; GRUR 2010, 451 Tz. 29, 31 – BergSpechte;

GRUR 2010, 445 Tz. 76 f. – Google und Google France; GRUR 2009, 756 Tz. 58 –

L’Oréal/Bellure).

Page 217: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Avrupa Adalet Divanı Hükümlerinde Referans Marka Kullanımı

179

konusu olabileceğinden yola çıkmaktadır. Bundan, marka fonksiyonunun

bu şekilde ayrıntılandırılmasının netice itibariyle sadece, fiilin daha önce

referans kullanımı da kapsayacak şekilde gereksiz yere çok fazla

genişletilmiş uygulama alanının sınırlandırılması için düzeltme amacıyla

yapıldığı anlamı çıkmaktadır.

V. Eleştiri

Avrupa Adalet Divanının bu yorumu literatürde çoğu kez yanlış bir

gelişme olarak nitelendirilmektedir. Bunun için temelde üç sebep

gösterilmektedir. Birincisi, Adalet Divanı, bir tarafta iktisadi bilimlerde

çok yönlü olarak tartışılan fonksiyonlar ile diğer tarafta bundan ayrı

tutulması gereken bir soru olan bu tür fonksiyonların kuralsal olarak ne

kadar koruma altında olduğu sorusu arasında yeterince bir ayrım

yapmıyor8. İkincisi, kimlik korumasının bu şekilde geniş yorumlanması

yöntemi, bariyer sistemi tarafından yeterince serbest kılınmadan, örneğin

kıyaslayan reklam, ürün eleştirisi ve ürün parodisi gibi referans

kullanımının tamamen yasal durumlarının da kapsama dâhil edilmesi

neticesini doğurmaktadır9

. Ve sonuç itibariyle Adalet Divanının bu

yaklaşımı düşündürücü bir şekilde hukuki bir belirsizliğe sebep

olmaktadır çünkü fonksiyonların ayrıntılandırılması vasıtasıyla aslında

gerekçe, ihlal fiilinin içine yerleştirilmektedir ve ayrıca her bir marka

fonksiyonunun ihlal edilmesinin sınırlarının nerede olduğu da tamamen

belirsizdir10

.

VI. Alternatif çözüm yaklaşımları

1. Kimlik alanının köken fonksiyonu ile sınırlanması

Bu şekilde tarif edilen problem için konuya uygun bir çözüm

bulabilmek açısından, prensip olarak farklı yollar düşünülebilir fakat

8 Kıyaslayınız Ohly: Loschelder için FS, 2010, S. 265 (273); Sosnitza, GRUR Eki 1/2014

(Dergi No: 4/2014), 93 (95); ders., Alman ve Avrupa Marka Hukuku, 2010, § 3 Rn. 4 ff. 9 Ohly, in: Loschelder için FS (Fn. …), S. 265 (274 f.); Sosnitza, GRUR Eki 1/2014 (Dergi

No 4/2014), 93 (95). 10 Ohly, in: Loschelder için FS (Fn. …), S. 265 (276); Sosnitza, GRUR Eki 1/2014 (Dergi

No 4/2014), 93 (95).

Page 218: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

180

bunları tek tek burada incelememiz mümkün değil11

. En az zahmetle

yapılabilir olması nedeniyle de, en mantıklı çözüm, çift kimlik durumunu

tekrar köken fonksiyonuna geri götürmek ve bu esnada referans kullanımı

vakalarını tekrar kapsam dışı bırakmaktır12

.

Avrupa Komisyonu tarafından yapılan çift kimlik durumunu

tamamlayıcı bir öneri de aynı istikamete gitmektedir. Komisyon

günümüzde tartışılan Avrupa Marka Hukukunun reformu sürecinde 2013

yılının mart ayında Marka Hakkı Yönergesinin yeniden düzenlenmesi

konusunda önerilerde bulundu13

. Bu öneriye göre kimlik koruma

hususuna, işaret kullanılmasının, markanın tüketicilere karşı malın veya

hizmetin kökenini garanti etme fonksiyonunu olumsuz yönde etkiliyor

veya etkileyebilir olması formülü eklenmelidir14

.

Köken fonksiyonu ile sınırlama yönünde yapılan bu öneriye karşı

iki temel itiraz yapıldı15

. Birincisi bu değişiklik sayesinde kıyaslayan

reklam vakalarının daha başından marka hakkının dışında bırakılmış

olacağı öne sürülmektedir. Fakat komisyon önerisinde aynı zamanda buna

zıt olarak, lit. f Marka Hakkı Yönergesi madde 10 fıkra 3 uyarınca, marka

sahibinin, işaretin 2006/114/AT Yönergesine aykırı olacak bir şekilde

kullanılmasını engelleme hakkına sahip olması gerektiği öngörülmektedir.

İkinci itiraz olarak, marka sahibinin kontrolü altında AB sınırları dışında

işaretlenen ve piyasaya sürülen malların dağıtımının tespit edilemeyeceği

ve böylece Marka Hakkı Yönergesi madde 7, Topluluk Marka

Yönetmeliği madde 13 veya Marka Yasası madde 24 uyarınca yapılan

11 Kıyaslayınız E. Paulus, Marka fonksiyonları ve referans kullanım, 2013, S. 218 ff.;

Sosnitza, GRUR Eki 1/2014 (Dergi No 4/2014), 93 (95 f.). 12 Keil, Marka H. 2010, 195 (199); Ohly, IIC 2010, 879 (888 f.); Sosnitza, Marka H. 2012,

436 (439); ders., GRUR Eki 1/2014 (Dergi No 4/2014), 93 (95 f.). 13 Avrupa Parlamentosunun ve Heyetinin üye ülkelerin markalara ilişkin hukuki

kurallarının eşitlendirilmesi için bir yönergeye ilişkin 27.3.2013 tarihli önerisi (Yeni

versiyonu), COM (2013) 162 final. 14 Komisyon önerisi madde 10 fıkra 2 lit. a (oben Fn. ...), S. 19 f. 15 Kıyaslayınız Glöckner/Kur, GRUR Eki 1/2014 (Dergi No 4/2014), 29 (…); Sack,

GRUR 2013, 657 (658 f.); AB Komisyonunun Marka Yönergesinin yeniden

düzenlenmesi önerisine ilişkin GRUR görüş bildirisi, GRUR 2013, 800 (803 f.).

Page 219: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Avrupa Adalet Divanı Hükümlerinde Referans Marka Kullanımı

181

bariyer düzenlemesinin boşa çıkacağı ve bu sebepten dolayı istenmeden

tekrar uluslararası sona ermeye geri dönüldüğü öne sürülmektedir.

2. Referans kullanım için bir bariyer düzenlemesinin

getirilmesi

Avrupa Komisyonu tarafından yapılan bu reform önerilerinin

hazırlığını yapmak için Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Max Planck

Enstitüsü 2011 yılının şubat ayında reform önerileri içeren geniş kapsamlı

bir çalışma sunmuştu16

. Bu çalışmanın merkezi önerilerinden bir tanesi

referans kullanımı vakalarını serbest kılmak için ilave bir koruma

bariyerinin eklenmesiydi. Bu yeni bariyer çalışmada “honest referential

use” olarak anılmaktadır ve bunun anlamı “yasal referans kullanımı”

demektir. Bu bariyer, diğer şeylerin yanı sıra, yorumları, eleştirileri ve

parodileri kapsayacak ve bir de dürüstlük şerhi içerecek17

ek bir paragraf,

Avrupa Adalet Divanının Gillette hükmüne18

isnat ederek, kullanımın ne

zaman yasaya aykırı olduğunu örnekle netleştirecek19

AB Marka

Yönergesi madde 15 ve AB Topluluk Marka Yönetmeliği madde 12

uyarınca böyle bir koruma bariyerin metni tam hazır olduğunda şu şekilde

olacak:

1. The trade mark shall not entitle the proprietor to prohibit a third

party from using, in the course of trade:

(c) the trade mark for the purpose of identifying or referring

to goods or services as those of the proprietor of the trade mark, without

prejudice to Article 16, in particular where the use of the trade mark

(ii) is made for purposes of criticism or comment, including

parodies

16 „Study on the Overall Functioning of the European Trademark System”, abrufbar unter

www.ip.mpg.de. 17 Araştırma (oben Fn. …), S. 122, Ziff. 2.262. 18 AAD, Marka Hukuku 2005, 179 – Gillette. 19 Araştırma (oben Fn. …), S. 123, Ziff. 2.265; Knaak/Kur/v. Mühlendahl, GRUR Int.

2012, 197, 202; Sosnitza, Marka Hukuku 2012, 436 (438 f.).

Page 220: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

182

provided he uses them in accordance with honest practices in

industrial or commercial matters.

2.Use under paragraph 1 will in particular not be in accordance with

honest practices

(a) if it gives the impression that there is a commercial

connection between the third party and the trade mark proprietor;

(b) if it affects the reputation or distinctive character of the

trade mark without due cause; or

(c) if it entails the discrediting or denigration of that trade

mark20

Komisyon 2013 yılının mart ayında yaptığı önerilerinde Max

Planck Enstitüsünün fikirlerini kullandı. Buna göre bundan sonra AB

Marka Hakkı Yönergesi madde 14’ün metni şöyle olacak:

“Marka, sahibine aşağıdaki durumlarda üçüncü şahıslara yasak

koyma hakkını vermez:

c) Markayı, teşhis amaçlı veya markanın sahibinin mallarına veya

hizmetlerine dikkat çekmek veya isnat etmek için kullanmayı,”

Avrupa Komisyonu böylece, tamamıyla olmasa da, büyük ölçüde

referans kullanımı, her ne kadar, parodiler de dâhil olarak, eleştiri veya

yorumun amacını özel olarak belirtmiyorsa da, ek bir koruma bariyeri

olarak kullanma fikrini devralıyor.

20 “Marka, sahibine aşağıdaki durumlarda üçüncü şahıslara yasak koyma hakkını vermez:

… markayı, kullanımın sektörün ve ticaretin ahlaki kurallarına ve geleneklerine uygun

olması şartıyla, marka sahibinin mallarına veya hizmetlerine dikkat çekmek veya isnat

etmek için, örneğin parodiler de dahil olarak, eleştiri veya yorum çerçevesinde ticari

alanda kullanmayı…..

Eğer markanın kullanımı,

- üçüncü şahıs ile markanın sahibi arasında ticari bir ilişki olduğuna inanılmasını

sağlayacak bir şekilde yapılırsa veya

- tescilli markanın itibarını veya ayırt edici karakterini haksız yere kullanarak

markanın değerine zarar verecek şekilde veya tescilli markanın itibarından dolayı haksız

bir yarar elde edecek şekilde olursa veya

- tescilli marka bu sayede aşağılanıyor veya kötüleniyorsa, sektörün ve ticaretin

ahlaki kurallarına ve geleneklerine uygun değildir.”

Page 221: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Avrupa Adalet Divanı Hükümlerinde Referans Marka Kullanımı

183

VII. Değerlendirme

Bence, en az zahmetle yapılabilir olması nedeniyle de, en mantıklı

çözüm, çift kimlik durumunu tekrar köken fonksiyonuna geri götürmek ve

bu esnada referans kullanımı vakalarını tekrar kapsam dışı bırakmaktır.

Öncelikle kıyaslayan reklam hususu ile ilgili olarak görmemiz

gerekir ki, çoğu vakalar zaten bilinen markalara isnat etmektedir ve bu

yüzden Marka Yasası madde 14 fıkra 2 bent 3, Marka Hakkı Yönergesi

madde 5 fıkra 2, lit c. Topluluk Marka Yönetmeliği madde 9, fıkra 1

uyarınca tanınmışlık koruması bunu kapsamaktadır. Eğer söz konusu

marka tanınmış bir marka değilse, isnat edilen fakat tanınmış olmayan

markanın sahibinin hâlâ 2006/114/AT Yönergesi uyarınca kıyaslayan

reklama ilişkin tam uyumlaştırılmış hukuk vasıtasıyla, reklamın bu şekilde

yapılmasına karşı adımlar atma hakkı bulunmaktadır. Hukuki korumanın

kısaltılması söz konusu değildir fakat şunu da kabul etmek gerekir ki, bu

bakış açısına göre, işaretin yasal olmayan bir şekilde kıyaslayan reklamda

kullanılması durumunda, marka sahibinin bunu yasaklama yetkisi

açısından ek olarak öngörülen netleştirmenin, kendi başına bir anlamı

yoktur. Söz konusu netleştirme ya daha önce belirtilen anlamda kısıtlayıcı

olarak yorumlanabilir veya böyle bir netleştirmeden, yerine başka bir şey

ikame etmeden, tamamen feragat edilebilir.

AB harici ülkelerden yapılan paralel ithalatlar konusu da, kimlik

korumasının köken fonksiyonu fikrine indirgenmesine karşı etkili bir

gerekçe değildir. Eğer Alman hukukuna göre 1995 yılına kadar geçerli

olan uluslararası sona erme şeklini savunmuyorsanız, o konuma geri

dönülmek istenmediği ve bu yüzden marka hakkına tecavüz fiilinin

eskiden de olduğu gibi bu vakaları kapsamasının istendiğini hiç kimse

ciddi olarak sorgulamayacaktır21

. Şimdiye kadar bu paralel ithalat

vakalarının, katı bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, köken

fonksiyonuna değinilmemesine rağmen, kimlik koruma maddesi

kapsamına girdiği hiç tartışmasızdı çünkü mal, netice itibariyle marka

sahibinin şirketinde üretiliyor. Bu tür bir anlayış, köken fonksiyonunun

21 Kıyaslayınız Sosnitza, WRP 1998, 951 vd.

Page 222: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Olaf Sosnitza

184

kesin bir şekilde fiilin içine alınması durumunda da uygun bir yorumla

güvence altına alınabilir. Kimlik koruma durumunu tanımlarken köken

fonksiyonunu sabitlemek yerine, fıkralarda bu fiil için sadece köken

fonksiyonunun temel alınması gerektiğinin netleştirilmesinin de bir

alternatif olabileceğini kabul etmek gerek22

Komisyonun şu anki teklifini

sürdürürse, bu durum bile şimdiki hukuki duruma göre bir ilerleme sayılır

ve buna ancak destek verilir.

VIII. Netice

Avrupa Adalet Divanı lit. a Marka Hakkı Yönergesi madde 5 fıkra

1, lit. a Topluluk Marka Yönetmeliği madde 9 fıkra 1, Marka Yasası

madde 14 fıkra 2 bent 1 uyarınca çifte kimlik fiilini referans marka

kullanımı vakaları için açarak, birçok zorluklar ve belirsizlik içeren

düşündürücü bir yola girdi. Pandora’nın kutusunu açtıktan sonra, Adalet

Divanı tarafından marka fonksiyonlarının ayrıntılandırılmasının marka

sahibinin korunmasını sınırlandırmak için bir araç olarak düşünüldüğü çok

bariz. Bu sayede ek olarak yerleştirilen kalitenin sağlanması veya iletişim,

yatırım ve reklam fonksiyonları gibi fonksiyonlar, normatif içerikleri

açısından belirsiz kalıyor ve asıl problemi çözmek yerine sadece daha çok

soru doğuruyor.

Avrupa Komisyonu reform süreci çerçevesinde kimlik alanını

köken fonksiyonu ile sınırlama önerisiyle doğru yolu gösterdi. Bundan

sonraki reform sürecini gözlemlemek ve bu önerinin kabul edilip

edilmeyeceğini beklemek heyecanlı olacak. Bu öneri kabul edilirse, hem

rakiplerin hem de tüm toplumun menfaati açısından aşırı şişirilmemiş bir

marka koruması olacak.

Çok teşekkür ederim!

22 Bu anlamda GRUR görüş bildirimi, GRUR 2013, 800 (803).

Page 223: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

185

Existenzvernichtungshaftung

- Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende

Einwirkungen auf die Gesellschaft -

Prof. Dr. Peter O. Mülbert

Alexander Wilhelm

I. Einführung

Das Thema „Existenzvernichtungshaftung der Gesellschafter“ wird im

deutschen Kapitalgesellschaftsrecht seit vielen Jahren intensiv diskutiert.

Dabei geht es im Kern stets um zwei auf das Engste miteinander

verknüpfte Fragenkreise:

- Erstens: Ist ein Gesellschafter haftungsrechtlich verantwortlich, wenn er

„seine“ Gesellschaft schädigt, indem er Einfluss auf die Geschäftsführung

nimmt?

- Zweitens: Haftet der Gesellschafter nur im Innenverhältnis gegenüber

der Gesellschaft oder auch im Außenverhältnis unmittelbar gegenüber den

Gläubigern?

Das große Interesse an diesem Thema erklärt sich nicht zuletzt daraus,

dass das geschriebene GmbH- und Aktienrecht ein deutliches

Regelungsdefizit aufweist, soweit es um den Schutz des

Gesellschaftsvermögens gegen den Zugriff der Gesellschafter geht:

Lediglich in der gesetzestypischen Gesellschaft mit mehreren

Gesellschaftern ist ein effektiver Schutz des im Gläubigerinteresse

gebundenen Gesellschaftsvermögens gewährleistet. Demgegenüber ist vor

Page 224: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

186

allem bei der faktisch konzernierten GmbH ein Totalversagen sämtlicher

Schutzmechanismen denkbar.

Versuche, zumindest die Schutzlücken des GmbH-Rechts zu schließen,

hat der Bundesgerichtshof (BGH) in den letzten drei Dekaden wiederholt

und mit jeweils ganz unterschiedlichen Ansätzen unternommen. Den

vorläufigen Schlusspunkt bildet die „Trihotel“-Entscheidung aus dem Jahr

2007.1 Nach diesem Urteil beruht die Haftung eines Gesellschafters

gegenüber „seiner“ GmbH für existenzvernichtende, d.h. zur Insolvenz

der Gesellschaft führende vorsätzliche Eingriffe auf § 826 BGB, also der

Generalklausel des bürgerlich-rechtlichen Deliktsrechts.

In zeitlicher Parallele zur „Trihotel“-Entscheidung wurde auch der

Gesetzgeber erstmals aktiv. Das Gesetz zur Modernisierung des GmbH-

Rechts und zur Bekämpfung von Missbräuchen2 – allgemein unter dem

Kürzel MoMiG bekannt – brachte eine verschuldensabhängige Ergänzung

der Geschäftsführerhaftung gegenüber der GmbH „für Zahlungen an

Gesellschafter, soweit diese zur Zahlungsunfähigkeit der Gesellschaft

führen müssten“ (§ 64 Satz 3 GmbHG n.F.). Nach der

Gesetzesbegründung erfasst die Bestimmung „einen Teilbereich der

Haftung, die unter dem Stichwort „existenzvernichtender Eingriff“

bekannt geworden ist.3

Im Folgenden sind zunächst die Regelungsdefizite herauszuarbeiten,

welche die Entwicklung einer speziellen Existenzvernichtungshaftung vor

allem im GmbH-Recht veranlasst haben (II.). Sodann ist darzustellen, wie

die Haftung von GmbH-Gesellschaftern wegen Existenzvernichtung nach

dem „Modell Trihotel“ im Einzelnen aussieht (III.) und ob sich dieses

Haftungsmodell auch auf andere Gesellschaftsformen übertragen lässt

(IV.). Es folgen Überlegungen zu den Grundsatzfragen einer

Existenzvernichtungshaftung (V.) und, darauf aufbauend, einige

1 BGHZ 173, 246 = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 2 BGBl. I S. 2026. 3 Gesetzesbegründung zum MoMiG, BT-Drucks. 16/6140 vom 25.07.2007, S. 46.

Page 225: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

187

abschließende Bemerkungen auch mit Blick auf das türkische

Konzernrecht (VI.).

II. Notwendigkeit einer speziellen Existenzvernichtungshaftung

Der Schutz des Gesellschaftsvermögens gegen Eingriffe der

Gesellschafter resultiert bei der gesetzestypischen GmbH und AG mit

mehreren Gesellschaftern im Wesentlichen daraus, dass die Vorschriften

zum Schutze einer Gesellschafterminderheit reflexhaft zugleich die

Gesellschaft schützen; dies wird im Folgenden klar zu Tage treten. Soweit

diese Schutzmechanismen versagen, was bei der Einpersonen-

Gesellschaft mit einem einzigen Gesellschafter und beim einstimmigen

Handeln aller Gesellschafter einer mehrgliedrigen Gesellschaft der Fall

sein kann, bedarf es indes gesetzlicher Regeln, die die Gläubiger

unmittelbar schützen. Bei diesem unmittelbaren Gläubigerschutz geht das

Aktienrecht deutlich weiter als das GmbH-Recht. Im Einzelnen:

1. Schutz des Gesellschaftsvermögens bei der gesetzestypischen

Kapitalgesellschaft

a) GmbH-Recht

Das GmbHG beschränkt Zugriffe der Gesellschafter auf das

Gesellschaftsvermögen zunächst durch die Kapitalerhaltungsregeln der

§§ 30, 31 GmbHG. Danach darf das zur Erhaltung des Stammkapitals

erforderliche Vermögen nicht an die Gesellschafter ausgezahlt werden.

Ausschüttungsfähig ist nur, was die Bilanz als freies Vermögen ausweist,4

und verbotswidrig erbrachte Leistungen hat der Gesellschafter gemäß § 31

GmbHG der Gesellschaft zu erstatten.

Flankiert wird diese Kapitalbindung durch das Eigenkapitalersatzrecht der

Insolvenzordnung. Hiernach darf die Rückzahlung eines

Gesellschafterdarlehens in der Insolvenz nur nachrangig geltend gemacht

werden (§ 39 Abs. 1 Nr. 5 InsO) und Tilgungsleistungen der Gesellschaft

4 Fastrich in: Baumbach/Hueck, GmbHG, 20. Aufl. 2013, § 30 Rn. 6; Altmeppen in:

Roth/Altmeppen, GmbHG, 7. Aufl. 2012, § 30 Rn. 9; aus der Rechtsprechung etwa

BGHZ 95, 330, 340 = NJW 1986, 188 = WM 1985, 1263 – Autokran.

Page 226: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

188

unterliegen der Insolvenzanfechtung, sofern sie binnen eines Jahres vor

dem Insolvenzantrag erfolgt sind (§ 135 InsO).5

Hinzu kommen ungeschriebener Verhaltenspflichten. Sie finden

ihre Grundlage in der mitgliedschaftlichen Treuepflicht des

Gesellschafters, die sowohl im Verhältnis zur GmbH als auch zu den

Mitgesellschaftern besteht.6 Gesellschafter, die sich unter Verletzung ihrer

gesellschaftsbezogenen Treuepflicht vorsätzlich oder fahrlässig7 an

„ihrer“ GmbH bereichern, können auf Unterlassung8 und gemäß § 280

Abs. 1 BGB auf Schadensersatz9 in Anspruch genommen werden. Der

Ersatzanspruch umfasst auch die sogenannten Kollateralschäden – das

sind die vom Rückzahlungsanspruch nach § 31 GmbHG nicht umfassten10

Folgeschäden einer gegen § 30 GmbHG verstoßenden Auszahlung, etwa

entgangene Zinsen, entgangene Nutzungen und Aufwendungen für die

5 Die rechtsformneutrale Überführung des zuvor in den §§ 32a, 32b GmbHG geregelten

Eigenkapitalersatzrechts in die InsO erfolgte ebenfalls im Zuge des MoMiG. Näher zum

Ganzen Mülbert WM 2006, 1977 ff.; Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), Anh. § 30 Rn. 3

ff.; Ehricke in: Münchener Kommentar zur InsO, Band 1, 3. Aufl. 2013, § 39 Rn. 36 ff.;

Braun/Bäuerle, InsO, 6. Aufl. 2014, § 39 Rn. 18. – Flankiert wird der

Anfechtungstatbestand nach § 135 InsO überdies durch § 6 des Anfechtungsgesetzes

(AnfG). Hiernach ist eine Anfechtung von z.B. Tilgungsleistungen der Gesellschaft auf

ein Gesellschafterdarlehen auch außerhalb der Insolvenz möglich, sofern die Leistung in

den letzten zehn Jahren vor Erlangung eines vollstreckbaren Schuldtitels gegen die

Gesellschaft oder danach erbracht wurde. 6 BGHZ 65, 17, 18 f. = NJW 1976, 191 = WM 1975, 1152; Bayer in: Lutter/Hommelhoff,

GmbHG, 18. Aufl. 2012, § 14 Rn. 21; Raiser in: Ulmer/Habersack/Löbbe, GmbHG,

Band I, 2. Aufl. 2013, § 14 Rn. 81; Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 20;

Michalski/Funke in: Michalski, GmbHG, Band 1, 2. Aufl. 2010, § 13 Rn. 136;

Wicke/Wicke, GmbHG, 2. Aufl. 2011, § 13 Rn. 19. 7 Michalski/Michalski/Funke (Fn. 6), § 13 Rn. 183; Seibt in: Scholz, GmbHG, Band I, 11.

Aufl. 2012, § 14 Rn. 62. 8 Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 23; Verse in: Henssler/Strohn,

Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 14 GmbHG, Rn. 117; Verse, Der

Gleichbehandlungsgrundsatz im Recht der Kapitalgesellschaften, 2006, S. 412 ff. 9 BGHZ 65, 15, 21 = NJW 1976, 191 = WM 1975, 1152; Lutter/Hommelhoff/Bayer (Fn.

6), § 14 Rn. 31; Ulmer/Habersack/Löbbe/Raiser (Fn. 6), § 14 Rn. 101;

Michalski/Michalski/Funke (Fn. 6), § 13 Rn. 196 ff.; Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4),

§ 13 Rn. 30 m. w. Nachw. 10 Henssler/Strohn/Verse (Fn. 8), § 13 GmbHG Rn. 66; vgl. auch Leuschner NJW 2011,

3275.

Page 227: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

189

Geltendmachung des Anspruchs, etwa Anwaltskosten –, sofern ein

Kausalzusammenhang mit der Pflichtverletzung besteht. Entsprechendes

gilt für Verstöße gegen das Wettbewerbsverbot11

, welches bei einem

Vermögensabzug ebenfalls berührt sein kann.

Im Übrigen kann ein Gesellschafterbeschluss, der den gesetzlichen

Verhaltensregeln zuwiderläuft, anfechtbar oder sogar nichtig sein.12

Eine

darauf gestützte Weisung der Gesellschafter darf die Geschäftsführung,

die in der GmbH grundsätzlich weisungsgebunden ist,13

ausnahmsweise

nicht umsetzen.14

In gravierenden Fällen kommt sogar ein Ausschluss

pflichtvergessener Gesellschafter aus der GmbH in Betracht.15

b) Aktienrecht

Im Aktienrecht ist die Vermögensbindung sogar noch stärker ausgeprägt:

Die Kapitalerhaltung nach den §§ 57, 62 AktG erfasst das gesamte

Vermögen der Gesellschaft, nicht nur wie bei der GmbH das statuarische

Grundkapital. Ausschüttungen sind nur aufgrund eines

Gewinnverwendungsbeschlusses der Hauptversammlung nach § 174

AktG möglich. Im Übrigen unterliegen Aktionäre zwar keinem

11 Grundlegend BGHZ 89, 162, 165 ff. = NJW 1984, 1351 – Heumann/Ogilvy;

Michalski/Michalski/Funke (Fn. 6), § 13 Rn. 188 ff. (speziell zu den Rechtsfolgen Rn.

265 ff.); Roth/Altmeppen/Altmeppen (Fn. 4), § 13 Rn. 45 ff.;

Ulmer/Habersack/Löbbe/Raiser (Fn. 6), § 14 Rn. 104 ff. 12 Beispielsweise ist ein Beschluss analog § 241 Nr. 3 Alt. 2 AktG nichtig, sofern er einen

Verstoß gegen die Kapitalerhaltungsregeln (§§ 30 f. GmbHG) bezweckt; Römermann in:

Michalski, GmbHG, Band 2, 2. Aufl. 2010, Anh. § 47 Rn. 22 ff.; Henssler/Strohn/Verse

(Fn. 8), § 14 GmbHG Rn. 116. 13 Lenz in: Michalski, GmbHG, Band 2, 2. Aufl. 2010, § 37 Rn. 16 ff.; Stephan/Tieves in:

Münchener Kommentar zum GmbHG, Band 2, 2012, § 37 Rn. 115 ff.; OLG Düsseldorf

ZIP 1984, 1476, 1477 f. 14 Michalski/Lenz (Fn. 13), § 37 Rn. 19 ff.; MünchKommGmbHG/Stephan/Tieves (Fn. 13),

§ 37 Rn. 118 ff. 15 BGHZ 9, 157, 163; 16, 317, 322 = WM 1955, 437; BGH GmbHR 1987, 302, 303; OLG

Frankfurt/Main GmbHR 1993, 659, 659 f.; Lutter/Hommelhoff/Bayer (Fn. 6), § 14 Rn.

31; Michalski/Michalski/Funke (Fn. 6), § 13 Rn. 184 ff.

Page 228: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

190

allgemeinen Wettbewerbsverbot,16

wohl aber mitgliedschaftlichen

Treuepflichtbindungen gegenüber der Gesellschaft und den

Mitaktionären17

. Verstöße können neben der Anfechtbarkeit von

Gesellschafterbeschlüssen18

wiederum Unterlassungs- und

Schadensersatzansprüche der Gesellschaft nach sich ziehen.19

Allerdings

gilt es hierbei die besondere Haftungsvorschrift des § 117 AktG und deren

Wertungen zu beachten,20

woraus insbesondere eine Haftungsbegrenzung

auf Vorsatz folgt.21

In der abhängigen, also der von einem Unternehmer-Aktionär (§ 15 AktG)

beherrschten AG sind zudem die §§ 311 -318 AktG als Sonderrecht des

faktischen Aktienkonzerns zu beachten. Diese Vorschriften finden

16 Koch in: Hüffer AktG, 11. Aufl. 2014, § 311 Rn. 52; Altmeppen in: Münchener

Kommentar zum AktG, Band 5, 3. Aufl. 2010, Vor § 311, Rn. 50 f.; s. auch Henze/Notz

in: Großkommentar zum AktG, Band 2, 4. Aufl. 2008, Anh. § 53a Rn. 78:

Wettbewerbsverbot allenfalls als Ausfluss der mitgliedschaftlichen Treuepflicht. 17 GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. 16), Anh. § 53a Rn. 62 ff.; Hölters/Laubert, AktG, 2.

Aufl. 2014, § 53a Rn. 17; Bungeroth in: Münchener Kommentar zum AktG, Band 1, 3.

Aufl. 2008, Vor § 53a, Rn. 25 ff. Im Verhältnis der Gesellschafter untereinander hat der

BGH sowohl eine Treuepflicht der Aktionärsmehrheit gegenüber der -minderheit als

auch umgekehrt anerkannt, s. nur BGHZ 103, 184, 194 ff. = NJW 1988, 1579 = WM

1988, 325 – Linotype und BGHZ 129, 136, 143 ff. = NJW 1995, 1739 = WM 1995, 882

– Girmes. 18 Würthwein in: Spindler/Stilz, AktG, Band 2, 2. Aufl. 2010, § 243 Rn. 158 ff.; Hüffer in:

Münchener Kommentar zum AktG, Band 4, 3. Aufl. 2011, § 243 Rn. 44 ff.; Hüffer/Koch

AktG (Fn. 16), § 243 Rn. 24 ff. m. w. Nachw. Dies entspricht im Ergebnis auch der

Rechtsprechung, die freilich die Bedeutung der mitgliedschaftlichen Treuepflicht für die

Kontrolle von Hauptversammlungsbeschlüssen bislang kaum betont, s. etwa BGHZ 71,

40, 43 ff. = NJW 1978, 1316 = WM 1978, 401 – Kali + Salz; BGHZ 83, 319, 321 =

NJW 1982, 2444 = WM 1982, 660; BGHZ 120, 141, 145 f. = NJW 1993, 400 = WM

1992, 2098. 19 S. nur GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. 16), Anh. § 53a Rn. 142 ff.;

Henssler/Strohn/Verse (Fn. 8), § 14 GmbHG Rn. 117. 20 Spindler in: Münchener Kommentar zum AktG, Band 2, 4. Aufl. 2014, § 117 Rn. 71;

GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. 16), Anh. § 53a Rn. 146. 21 So jedenfalls für eine Haftung wegen treuwidriger Stimmrechtsausübung BGHZ 129,

136, 162 = NJW 1995, 1739 = WM 1995, 882 – Girmes; allgemeiner

GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. 16), Anh. § 53a Rn. 149;

MünchKommAktG/Bungeroth (Fn. 17), Vor § 53a, Rn. 44 m. w. Nachw.; a.A. Guntz,

Treubindungen von Minderheitsaktionären, 1997, S. 144 ff.; Wastl NZG 2005, 17, 21.

Page 229: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

191

Anwendung, soweit der herrschende Aktionär – was in der Realität den

Regelfall darstellt – noch durch anderweitige wirtschaftliche Interessen

gebunden und somit (herrschendes) Unternehmen i.S. des § 15 AktG ist22

.

In der Sache gestatten die §§ 311, 317 AktG dem Unternehmer-Aktionär

eine nachteilige Einflussnahme auf „seine“ AG, etwa den Abzug von

Liquidität, wenn er den Nachteil bis zum Ende des Geschäftsjahres

ausgleicht oder der AG einen Rechtsanspruch auf einen zum Ausgleich

bestimmten Vorteil gewährt.

Hält der Aktionär diesen Privilegierungsrahmen ein, indem er jeden

einzelnen Nachteil rechtzeitig und vollständig ausgleicht, sind die

allgemeinen Vermögensschutzregeln suspendiert.23

Versäumt er hingegen

die Ausgleichsgewährung, schuldet er der AG Schadensersatz (§ 317

AktG). Der Anspruch kann nach § 317 Abs. 4 und § 309 Abs. 4 AktG

auch von den Mitaktionären und mitunter sogar von den

Gesellschaftsgläubigern für Rechnung der AG geltend gemacht werden.

2. Grenzen des Schutzsystems

Die geschilderten Regeln zum Schutze des Gesellschaftsvermögens

leisten keinen umfassenden Schutz gegen Zugriffe der Gesellschafter. Die

verbleibenden Lücken und Defizite betreffen im Wesentlichen die

folgenden Punkte.

a) GmbH-Recht

In der GmbH besteht ein Schutzdefizit insbesondere dann, wenn kein

widersprechender Minderheitsgesellschafter vorhanden ist. Dies betrifft

22 Zu diesem für den Unternehmensbegriff nach den §§ 15 ff. AktG maßgeblichen

Kriterium statt vieler Hüffer/Koch AktG (Fn. 16), § 15 Rn. 10; aus der Rechtsprechung

BGHZ 69, 334, 336 ff = NJW 1978, 104 = WM 1977, 1346; BGHZ 74, 359, 364 f =

NJW 1979, 2401 = WM 1979, 910; BGHZ 80, 69, 72 = NJW 1981, 1512 = WM 1981,

357; BGHZ 95, 330, 337 = NJW 1986, 188 = WM 1985, 1263; BGHZ 135, 107, 113 =

NJW 1997, 1855 = WM 1997, 967; BGH NJW 2001, 2973, 2974 = WM 2001, 1461. 23 BGHZ 179, 71, 76 f. (Rn. 11) = NJW 2009, 850 = WM 2009, 78 – MPS;

Mülbert/Leuschner NZG 2009, 281, 286 f.; Hüffer/Koch AktG (Fn. 16), § 311 Rn. 49; A.

Wilhelm NZG 2012, 1287, 1288; a.A. nur Altmeppen ZIP 1996, 693, 695 ff.

Page 230: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

192

vor allem die Einpersonen-Gesellschaft mit einem einzigen Gesellschafter

sowie den Fall, dass sämtliche Mitgesellschafter einvernehmlich agieren.

In solchen Fällen versagen die mitgliedschaftlichen

Treuepflichtbindungen gegenüber der Gesellschaft und auch das

Wettbewerbsverbot. Diese Verhaltensbindungen stehen in der GmbH

nämlich zur Disposition der Gesellschafter und können von diesen durch

einstimmige Gesellschafterentscheidung punktuell abbedungen werden.24

Die Kapitalerhaltungsregeln bleiben zwar im Interesse der Gläubiger

sowohl für die Gesellschafter (§ 241 Nr. 3 Alt. 2 AktG analog25

) als auch

für die Geschäftsführung verbindlich. In der Sache bieten sie jedoch nur

eingeschränkt Schutz: Wie bereits erwähnt, verpflichten sie den

Gesellschafter zum einen lediglich zur Erstattung entnommener Beträge

und erfassen nicht auch weitergehenden Kollateralschäden, etwa

entgangene Zinsen. Zum anderen sind sie nicht anwendbar, soweit ein

Abzug von Gesellschaftsvermögen überhaupt nicht erfolgt, sondern die

Insolvenz auf andere, bilanziell nicht messbare Weise verursacht wird –

etwa durch konzernintegrative Maßnahmen oder einen bilanzneutralen

Austausch von Vermögenswerten der Gesellschaft, z.B. im Falle der

Darlehensgewährung.26

b) Aktienrecht

Was die Grenzen des Vermögensschutzes gegen Aktionärszugriffe

anbelangt, gilt Entsprechendes wie im GmbH-Recht. Der Alleinaktionär

unterliegt keiner mitgliedschaftlichen Treuebindung gegenüber der

Gesellschaft27

und bei kapitalerhaltungswidrigen Auszahlungen ist der

Aktionär lediglich zur Rückgewähr erhaltener Beträge verpflichtet.

24 Habersack ZGR 2008, 533, 537; speziell zum Wettbewerbsverbot vgl. BGH WM 2008,

302 (Rn. 15) = ZIP 2008, 308; speziell zur Treuepflicht Liebscher in: Münchener

Kommentar zum GmbHG, Band 1, 2. Aufl. 2015, Anh. § 13 Rn. 398;

Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 20; GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. 16),

Anh. § 53a Rn. 43; Roth/Altmeppen/Altmeppen (Fn. 4), § 13 Rn. 57 ff. m. w. Nachw. 25 Näher dazu unten III. 2. c) in Fn. 57. 26 Habersack ZGR 2008, 533, 537. 27 Insbesondere besteht nach ganz h.M. keine Treuepflicht des Alleinaktionärs gegenüber

der AG, s. MünchKommAktG/Bungeroth (Fn. 17), Vor § 53a, Rn. 24;

Page 231: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

193

Allerdings finden auch bei der Einpersonen-AG die Schädigungsverbote

der §§ 311, 317 AktG und des § 117 AktG Anwendung.28

Dabei ist

unerheblich, ob der Aktionär die AG durch Vermögensentzug oder auf

bilanzneutrale Weise schädigt; er ist für jede Nachteilszufügung

verantwortlich.29

Führt die Einflussnahme zur Insolvenz, kann der

Aktionär auch zum Ersatz von „Kollateralschäden“ verpflichtet sein.30

Gleichwohl ist auch das strenge Schutzsystem der §§ 311 ff. AktG nicht

lückenlos.31

Zwei Fallgestaltungen, in denen es versagt, sind von

besonderem Interesse:32

- Bei der ersten Konstellation geht es um die sogenannte qualifizierte

Nachteilszufügung. Diese liegt vor, wenn die Gesellschaft durch eine

bestimmte nachteilige Maßnahme eine massive Beeinträchtigung ihrer

Entfaltungsmöglichkeiten erfährt, die in ihren nachteiligen Auswirkungen

überhaupt nicht – noch nicht einmal durch richterliche Schätzung gemäß

§ 287 ZPO – abzusehen ist und also auch durch Vermögensausgleich im

Sinne der §§ 311, 317 AktG nicht mehr behoben werden kann. 33

Dies

GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. 16), Anh. § 53a Rn. 42 ff.; Wiesner in: Münchener

Handbuch des Gesellschaftsrechts, Band 4, AG, 3. Aufl. 2007, § 17 Rn. 16. 28 Habersack in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013,

Anh. § 317, Rn. 5; Habersack ZGR 2008, 533, 551; Bachmann NZG 2001, 961, 970; A.

Wilhelm NZG 2012, 1287, 1291; a.A. Götz AG 2000, 498 ff. 29 Hüffer/Koch AktG (Fn. 16), § 311 Rn. 24; Koppensteiner in: Kölner Kommentar zum

AktG, Band 6, 3. Aufl. 2004, § 311 Rn. 51; A. Wilhelm NZG 2012, 1287, 1291. 30 S. zu Kollateralschäden bereits oben II. 1. a); für die Bestimmung des Umfangs des

ersatzfähigen Schadens sind die allgemeinen Regeln (§§ 249 ff. BGB) maßgeblich. Der

Schaden ist gegebenenfalls nach § 287 ZPO zu schätzen. 31 Zumindest aus praktischer Sicht a.A. MünchKommAktG/Altmeppen (Fn. 16), Anh.

§ 317 Rn. 14: Es sei „nicht ein einziger Fall bekannt geworden, in welchem §§ 311 ff.

zum Schutz der abhängigen AG nicht ausgereicht hätten.“ Zur vergleichsweise geringen

praktischen Bedeutung des Problems zuletzt Schall in: Festschrift Stilz, 2014, S. 537 m.

w. Nachw. 32 Prägnante Darstellung der Fallgruppen bei Emmerich/Habersack, Konzernrecht, 10.

Aufl. 2013, § 28 Rn. 6. 33 Emmerich/Habersack/Habersack (Fn. 28), Anh. § 317 Rn. 20; Bödeker in:

Henssler/Strohn, Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 311 Rn. 34.

Page 232: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

194

kommt z.B. in Betracht, wenn die Gesellschaft in Vollzug einer

strategischen Grundentscheidung nachhaltig umgestaltet wird, etwa zu

einer reinen Vertriebsgesellschaft für die Produkte des herrschenden

Unternehmens.34

- Die zweite Konstellation ist als qualifiziert faktischer Konzern bekannt:

Der Aktionär wirkt derart häufig und intensiv auf den Vorstand der AG

ein, dass sich einzelne schädigende Einflussnahmen als

Anknüpfungspunkt für den Nachteilsausgleich und für eine

Schadensersatzhaftung gar nicht mehr isolieren lassen.35

Dies ist

jedenfalls dann der Fall, wenn die konzernierte Gesellschaft einen

vollständigen Autonomieverlust erleidet und de facto wie eine

unselbständige Betriebsabteilung des herrschenden Unternehmens geführt

wird.36

III. Existenzvernichtungshaftung im GmbH-Recht

Gelegenheit, die Lücken im System des gesetzlich normierten

Gläubigerschutzes zu schließen, hatte der BGH bislang nur für die GmbH,

nicht aber für die AG. Der Grund hierfür liegt nicht allein in der

strengeren Finanzverfassung der AG, sondern auch darin, dass die AG im

Unterschied zur GmbH über einen grundsätzlich keinen Weisungen der

Hauptversammlung unterliegenden Vorstand37

und über einen

obligatorischen Aufsichtsrat38

als Kontrollinstanz verfügt. Dies sorgt

34 Beispiel nach Mülbert, Aktiengesellschaft, Unternehmensgruppe und Kapitalmarkt, 2.

Aufl. 1996, S. 484. 35 H.F. Müller in: Spindler/Stilz, AktG, Band 2, 2. Aufl. 2010, Vor § 311 Rn. 25 und § 317

Rn. 9; MünchKommGmbHG/Liebscher (Fn. 24), Anh. § 13 Rn. 520;

Emmerich/Habersack/Habersack (Fn. 28), Anh. § 317 Rn. 17; Henssler/Strohn/Bödeker

(Fn. 33), § 311 Rn. 34; Hölters/Leuering/Goertz, AktG, 2. Aufl. 2014, § 311 Rn. 97 f. 36 So die präzisierende Umschreibung bei Ulmer NJW 1986, 1579, 1584; K. Schmidt,

Gesellschaftsrecht, 4. Aufl. 2002, § 39 III 3 c) aa), S. 1230 f.; K. Schmidt ZIP 1986, 146,

147; K. Schmidt ZIP 1989, 545, 550. 37 Zur Weisungsfreiheit des Vorstands s. die §§ 76 Abs. 1, 119 Abs. 1, 2 AktG und als

Ausnahme hiervon § 83 AktG. 38 S. die §§ 95 ff. AktG.

Page 233: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

195

schon in organisatorischer Hinsicht für eine gewisse Eingriffs- und

Insolvenzprophylaxe.39

1. Sukzessive Erprobung von vier Haftungsmodellen in der

Rechtsprechung

Mit diesen Strukturunterschieden zwischen GmbH und AG steht zugleich

fest, dass eine Haftung von GmbH-Gesellschaftern wegen Schädigungen

„ihrer“ GmbH in entsprechender Anwendung der §§ 311 ff. AktG nicht in

Betracht kommt. Die GmbH hat eben nicht notwendig einen Aufsichtsrat,

wogegen das System der §§ 311 ff. AktG eine Nachteilszufügung gerade

deshalb zulässt, weil die abhängige Gesellschaft in einem

Abhängigkeitsbericht alle nachteiligen Geschäfte und den von ihr jeweils

erhaltenen Ausgleich aufführen muss (§ 312 AktG), den der Aufsichtsrat

zu prüfen hat (§ 314 AktG).40

Im Übrigen hat sich der für das Gesellschaftsrecht zuständige II.

Zivilsenat des BGH mit der Schließung der Haftungslücke schwer getan

und insgesamt nicht weniger als vier sehr unterschiedliche Modelle zur

Haftung von GmbH-Gesellschaftern eingeführt, ausdifferenziert und, was

die ersten beiden angeht, wieder verworfen.

Das ursprüngliche konzernrechtliche Haftungsmodell der sogenannten

„Autokran“-Entscheidung41

sah vor, dass Gesellschafter, die den

konzernrechtlichen Unternehmensbegriff des § 15 AktG42

erfüllen und die

mit besonderer Breite und Dichte auf „ihre“ GmbH einwirken, gegenüber

den Gläubigern für deren Verluste haften. Zur Begründung dieser

Ausfallhaftung bei qualifiziert faktischer Konzernierung knüpfte der BGH

daran an, dass eine derart intensive Geschäftsleitung den Verhältnissen

des Vertragskonzerns im Sinne der §§ 291 ff. AktG entspreche und dass

39 Habersack ZGR 2008, 533, 549. 40 Ganz h.M., wie hier Baumbach/Hueck/Zöllner/Beurskens, GmbHG, 20. Aufl. 2013,

SchlAnhKonzernR Rn. 127 m. w. Nachw.; a.A. Roth/Altmeppen/Altmeppen (Fn. 4),

Anh. § 13 Rn. 154 ff. 41 BGHZ 95, 330 = NJW 1986, 188 – Autokran. 42 S. oben II. 1. b).

Page 234: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

196

daher die für den Vertragskonzern geltenden Haftungsvorschrift des § 303

AktG analoge Anwendung finden könnten. 43

Eine Haftung des

Gesellschafters für Jahresfehlbeträge der GmbH analog § 302 AktG

(Verlustausgleichshaftung) thematisierte der Senat ebenfalls, beschränkte

sie jedoch letztlich auf die mehrgliedrige Gesellschaft.44

Nach teilweise scharfer Kritik des Schrifttums45

wechselte der BGH in der

„TBB“-Entscheidung46

zum Modell einer konzernrechtlichen Haftung

wegen schädigender Einflussnahme. Das kommt im ersten Leitsatz der

„TBB“-Entscheidung zum Ausdruck: „Der eine GmbH beherrschende

Unternehmensgesellschafter haftet entsprechend den §§ 302, 303 AktG

[d.h. gegenüber der Gesellschaft auf Verlustausgleich und gegenüber den

Gläubigern in Höhe ihrer Forderungen], wenn er die

Konzernleitungsmacht in einer Weise ausübt, die keine angemessene

Rücksicht auf die eigenen Belange der Gesellschaft nimmt, ohne daß sich

der ihr insgesamt zugefügte Nachteil durch Einzelausgleichsmaßnahmen

kompensieren ließe“.

Wenige Jahre später kam es zu einem neuerlichen Systemwechsel. Unter

dem Einfluss des damaligen Vorsitzenden des II. Zivilsenats – Volker

Röhricht47

– bekannte sich das Gericht nunmehr zum Modell einer

Durchgriffshaftung wegen schädigender Einflussnahme. Auf die

Unternehmenseigenschaft des Gesellschafters sollte es nicht mehr

ankommen und eine verschuldensabhängige Direkt- bzw.

Durchgriffshaftung gegenüber den Gläubigern trat an die Stelle des

bisherigen zweispurigen Haftungsmodells, das für den Fall mehrgliedriger

Gesellschaften eine verschuldensunabhängige Verlustausgleichshaftung

gegenüber der Gesellschaft (§ 302 AktG analog) und stets eine

43 BGHZ 95, 330, 342 f. = NJW 1986, 188 – Autokran; dazu etwa

Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 57. 44 BGHZ 95, 330, 345 f. = NJW 1986, 188 – Autokran. 45 Statt vieler Röhricht in: Festschrift 50 Jahre BGH, 2000, S. 83, 85; K. Schmidt NJW

2001, 3577, 3578. 46 BGHZ 122, 123 = NJW 1993, 1200 = WM 1993, 687 – TBB. 47 Zuvor bereits Röhricht in: Festschrift 50 Jahre BGH, 2000, S. 83 ff.

Page 235: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

197

verschuldensunabhängige Ausfallhaftung gegenüber den Gläubigern

(§ 303 AktG analog) vorsah.48

Den vorläufigen Abschluss dieser wechselhaften Entwicklung bildet die

„Trihotel“-Entscheidung.49

Darin kam das Gericht nach einer

ausführlichen Schwachstellenanalyse des „Röhricht-Modells“ zum

Ergebnis, dass eine Existenzvernichtungshaftung am besten in Form einer

rein deliktischen Haftung gegenüber der Gesellschaft selbst

auszugestalten sei.

2. Das aktuelle Haftungsmodell der Trihotel-Entscheidung

a) Haftungstatbestand und Rechtsfolge

Als Anspruchsgrundlage der Existenzvernichtungshaftung stellt der BGH

in „Trihotel“50

auf § 826 BGB ab. Diese mit „sittenwidrige vorsätzliche

Schädigung“ überschriebene Generalklausel lautet kurz und bündig: „Wer

in einer gegen die guten Sitten verstoßenden Weise einem anderen

vorsätzlich Schaden zufügt, ist dem anderen zum Ersatz des Schadens

verpflichtet“. Welche Anforderungen gelten, wenn man die

Existenzvernichtungshaftung als besondere Fallgruppe dieser Norm

einordnet, hat der BGH wie folgt dargelegt:

(1) Als Schädiger im Sinne des § 826 BGB kommt an sich jedermann in

Betracht. Der BGH will den Kreis der Verpflichteten aber wohl nach

gesellschaftsrechtlichen Maßstäben eingrenzen. Neben dem Gesellschafter

könne auch derjenige haften, der seinerseits an einem Gesellschafter der

GmbH beteiligt ist; dies gelte jedenfalls dann, wenn der mittelbar

Beteiligte – ein sogenannter Gesellschafter-Gesellschafter –

beherrschenden Einfluss auf die geschädigte Gesellschaft ausüben kann

(Rn. 44).

48 In diesem Sinne schon BGHZ 149, 10 = NJW 2001, 3622 = WM 2001, 2062 – Bremer

Vulkan; präzisierend dann BGHZ 151, 181 = NJW 2002, 3024 = WM 2002, 1804 –

KVB; BGH NJW 2004, 1107 = WM 2004, 2254 = NZG 2004, 1107 – Rheumaklinik.

Zum Ganzen auch Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 57. 49 BGHZ 173, 246 = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 50 BGHZ 173, 246 = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel.

Page 236: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

198

(2) Geschädigter und damit Inhaber des Ersatzanspruchs ist nach dem

Binnenhaftungskonzept der „Trihotel“-Entscheidung die geschädigte

Gesellschaft selbst.

(3) Den objektiven Tatbestand der Sittenwidrigkeit sieht der Senat als

gegeben an, wenn erstens ein „qualifizierter“ Eingriff des Gesellschafters

in das Gesellschaftsvermögen erfolgt und zweitens der Gesellschafter mit

diesem Eingriff gegen seine Pflicht verstößt, „die Zweckbindung des

Gesellschaftsvermögens zur vorrangigen Befriedigung der

Gesellschaftsgläubiger während der Lebensdauer der GmbH“ zu

respektieren (Rn. 25). Im Einzelnen:

- Ein „qualifizierter“ Eingriff liegt vor, wenn der Eingriff gezielt zu

betriebsfremden Zwecken erfolgt (Rn. 31) und nicht oder nicht in vollem

Umfang durch die §§ 30, 31 GmbHG ausgeglichen werden kann, etwa im

Falle der Kollateralschäden. Funktional gesehen wird mit dem Merkmal

des „qualifizierten Eingriffs“ also eine gegenüber den §§ 30, 31 GmbHG

intensivierte „Entnahmesperre“ (Rn. 28) errichtet.

- Die Pflicht, die Zweckbindung des Gesellschaftsvermögens zur

vorrangigen Befriedigung der Gesellschaftsgläubiger zu respektieren,

wird verletzt, wenn der „qualifizierte“ Eingriff die Solvenz der

Gesellschaft beseitigt (Rn. 30) und damit die Insolvenz der Gesellschaft

herbeiführt oder diese noch vertieft (Rn. 16). Diese zweite Voraussetzung

für ein objektiv sittenwidriges Verhalten hat zur Folge, dass ein

Gesellschaft nur dann nach § 826 BGB haftet, wenn die Gesellschaft in

die Insolvenz gerät; ist dies nicht der Fall, bleibt sein „qualifizierter“

Eingriff ohne eine Sanktion.

(4) Für den subjektiven Tatbestand des zumindest bedingten Vorsatzes

lässt es der Senat ausreichen, wenn der handelnde Gesellschafter billigend

in Kauf nimmt (Eventualvorsatz), dass durch von ihm selbst oder mit

seiner Zustimmung veranlasste Maßnahmen das Gesellschaftsvermögen

„qualifiziert“ geschädigt wird; ein Bewusstsein der Sittenwidrigkeit ist

nicht erforderlich (Rn. 30).

Page 237: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

199

(5) Der ersatzfähige Schaden der Gesellschaft besteht, auch wenn der

BGH dies nicht ausdrücklich sagt, in der Differenz zwischen dem

Gesamtbetrag der Gläubigerforderungen und den bei der Gesellschaft

noch vorhandenen Vermögenswerten. Nicht geschuldet ist eine

Wiederauffüllung des Stammkapitals; die Existenzvernichtungshaftung

besteht nur im Gläubigerinteresse und nicht (auch) im Interesse der

Gesellschaft selbst.

(6) Auf der Konkurrenzebene ist die Existenzvernichtungshaftung nach

§ 826 BGB im Gegensatz zu früheren Haftungsmodellen nicht subsidiär

gegenüber anderen Ansprüchen, insbesondere auch nicht zu einem

Anspruch aus § 31 GmbHG. Vielmehr stehen die möglichen

Anspruchsgrundlagen selbständig nebeneinander (Rn. 38 ff.).

b) Begründung des BGH

Zur Begründung seiner neuerlichen Rechtsprechungsänderung verweist

der BGH zunächst darauf, dass der Schutz des Gesellschaftsvermögens

durch die §§ 30, 31 GmbHG gewisse Lücken aufweise und dass der

Gesellschafter daher „unzweifelhaft“ einer Haftungssanktion zu

unterwerfen sei, um das „zur Befriedigung der Gesellschaftsgläubiger

erforderliche Gesellschaftsvermögen gegen existenzvernichtende, d.h. zur

Insolvenz der Gesellschaft führende oder eine solche vertiefende Eingriffe

des Gesellschafter“ zu schützen (Rn. 19).

Sodann stellt das Gericht selbstkritisch fest, dass sein bisheriges

Haftungsmodell auf der Rechtsfolgenebene von einer gewissen

Inhomogenität und dogmatischen Unschärfe gekennzeichnet war (Rn. 18

ff.). Insbesondere sei bislang neben der genuin gesellschaftsrechtlichen

Existenzvernichtungshaftung stets eine konkurrierende Haftung der

Gesellschafter aus § 826 BGB gegenüber den Gläubigern angenommen

worden.

Diese Unstimmigkeiten löst das Gericht durch richterlichen

Gestaltungsakt dahin auf, dass sich die Existenzvernichtungshaftung

nunmehr auf eine einzige Haftungsbeziehung beschränkt: die Haftung des

Page 238: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

200

Gesellschafters gegenüber der GmbH als besondere Fallgruppe im

Rahmen der allgemeinen deliktischen Anspruchsnorm des § 826 BGB

(Rn. 23).

Für dieses Haftungskonzept führt das Gericht zudem eine Reihe von

Vorzügen an:

- erstens ginge eine uneingeschränkte verschuldensunabhängige

Durchgriffshaftung in einer Vielzahl von Fällen zu weit und drohe der

Rechtsform GmbH den Boden zu entziehen (Rn. 27);

- zweitens erfordere der objektive Tatbestand der

Existenzvernichtungshaftung einen gezielten betriebsfremden Entzug von

Vermögenswerten und hierzu passe das Erfordernis eines Handelns mit

zumindest Eventualvorsatz des § 826 BGB (Rn. 31);

- drittens erlaube eine Innenhaftung gegenüber der Gesellschaft die

Integration der §§ 30, 31 GmbHG in ein umfassendes

Innenhaftungskonzept (Rn. 32); und

- viertens liege den §§ 30, 31 GmbHG das Konzept einer

„Haftungskanalisierung“ auf die Gesellschaft zugrunde, also einer

Abwicklung aller Ansprüche über das Gesellschaftsvermögen, und dies

sei bei einem ergänzenden Haftungsmodell zu respektieren (Rn. 33).

c) Kritik im Schrifttum

Im Schrifttum wird das Erfordernis eines die §§ 30, 31 GmbHG

flankierenden Haftungstatbestands nicht bestritten, wohl aber das

Haftungskonzept der „Trihotel“-Entscheidung vielfach kritisiert.51

Zwei der häufigsten Kritikpunkte sind dabei miteinander verknüpft. Zum

einen wird bemängelt, dass der BGH für eine Innenhaftung gegenüber der

Gesellschaft auf § 826 BGB zurückgegriffen habe, statt eine

Schadensersatzpflicht wegen Verletzung der mitgliedschaftlichen

51 Kritisch etwa Henssler/Strohn/Verse (Fn. 8), § 13 GmbHG Rn. 50; Staudinger/Oechsler,

BGB, 2014, § 826 Rn. 324b f.; Wagner in: Münchener Kommentar zum BGB, Band 5,

6. Aufl. 2013, § 826 Rn. 136 f.; Dauner-Lieb ZGR 2008, 34, 41 ff.; Osterloh-Konrad

ZHR 172 (2008), 274, 290 ff.; Vetter BB 2007, 1965, 1965 f.; Weller ZIP 2007, 1681,

1682 f.

Page 239: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

201

Treuepflicht gegenüber der GmbH anzunehmen.52

Zum anderen wird das

Vorsatzerfordernis des § 826 BGB als zu streng angesehen und eine

Fahrlässigkeitshaftung befürwortet.53

Was zunächst den Rückgriff des Gerichts auf § 826 BGB anbelangt,

vermag in der Tat kaum einzuleuchten, weshalb ausgerechnet das

allgemeine Deliktsrecht eine indisponible Zweckbindung des

Gesellschaftsvermögens zur vorrangigen Gläubigerbefriedigung festlegen

soll. Rechtssystematisch sehr viel näher hätte es gelegen, diese

gesellschaftsrechtliche Wertung im Rahmen des Gesellschaftsrechts zu

verankern. Zu denken wäre insbesondere an eine Haftung gegenüber der

Gesellschaft wegen der Verletzung mitgliedschaftlicher Treuepflichten

(§ 280 Abs. 1 BGB), die auch im Gläubigerinteresse bestehen und von der

sich der Gesellschafter analog § 241 Nr. 3 Alt. 2 AktG nicht befreien

kann.54

Allerdings genügt für die Haftung wegen Treuepflichtverletzung

nach § 280 Abs. 1 BGB im GmbH-Recht nach allgemeinen Grundsätzen

schon leichte Fahrlässigkeit.55

Jedoch hätte das Gericht die gewollte

Begrenzung der Gesellschafterhaftung auf vorsätzliches Handeln z.B. mit

einer analogen Anwendung des § 117 AktG begründen können.

Andererseits ist die Kritik des Schrifttums an der Einschränkung des

Haftungsmaßstabs auf vorsätzliches Handeln unter systematisch-

52 Für eine Lösung über die mitgliedschaftliche Treuepflicht etwa

MünchKommGmbHG/Liebscher (Fn. 24), Anh. § 13, Rn. 615; wohl auch Pentz in:

Rowedder/Schmidt-Leithoff, GmbHG, 5. Aufl. 2013, § 13 Rn. 126; bereits vor

„Trihotel“ zudem K. Schmidt NJW 2001, 3577, 3580; Ulmer ZIP 2001, 2021, 2025 ff.;

Ihrig DStR 2007, 1170 ff.; Vetter ZIP 2003, 601, 602; noch anders Lutter/Bayer in:

Lutter/Hommelhoff, GmbHG, 18. Aufl. 2012, § 13 Rn. 46: Durchgriffshaftung nach

Vorbild der „Bremer Vulkan“-Entscheidung. 53 Habersack ZGR 2008, 553, 558; Schwab ZIP 2008, 341, 348 ff.; schon vor „Trihotel“

für eine Fahrlässigkeitshaftung etwa Zöllner in: Festschrift Konzen, 2006, S. 999, 1013

ff.; insoweit positiver die Rezeption bei Staudinger/Oechsler (Fn. 61), § 826 Rn. 325d. 54 So oder ähnlich Grigoleit/Grigoleit, AktG, 2013, § 1 Rn. 124;

Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 59; K. Schmidt ZGR 2011, 108, 119 f.; s.

auch schon Mülbert DStR 2001, 1937, 1941 ff. 55 S. bereits oben II. 1. a).

Page 240: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

202

wertenden Aspekten nicht ganz unbegründet. Der Geschäftsführer einer

GmbH haftet nämlich, wie eingangs erwähnt,56

nach dem neu

eingeführten § 64 Satz 3 GmbHG schon bei leichter Fahrlässigkeit für

Auszahlungen an Gesellschafter, soweit diese zur Zahlungsunfähigkeit der

Gesellschaft führen mussten. Es bedeutet einen gewissen

Wertungswiderspruch, dass der Gesellschafter als Veranlasser einer

solchen Maßnahme nur unter den strengen Voraussetzungen des § 826

BGB haftet, wogegen der Geschäftsführer nach § 64 Satz 3 GmbHG

schon bei leichter Fahrlässigkeit haftet.57

Nach den Wertungen des

Deliktsrechts ist der Geschäftsführer nämlich Teilnehmer an der Haupttat

des Gesellschafters und haftet daher deliktsrechtlich ebenfalls nur bei

Vorsatz (§ 830 BGB). Diese Zurückhaltung des Deliktsrechts nützt ihm

aber nichts, weil er nach § 64 Satz 3 GmbHG eben schon für leicht

fahrlässige Auszahlungen haftet. Als Rechtfertigung für diese Diskrepanz

beim Haftungsmaßstab bleibt nur, dass der Geschäftsführer sich aufgrund

seiner Stellung dem existenzbedrohenden Auszahlungsverlangen eines

56 Oben I. 57 Nach dem „Trihotel“-Konzept des BGH stellt der existenzvernichtende Eingriff eines

Alleingesellschafters keinen Verstoß gegen die mitgliedschaftliche Treuepflicht dar.

Nach allgemeinen Regeln ist der zugrunde liegende Gesellschafterbeschluss folglich

wirksam und befreit den Gesellschafter von dem in der GmbH grundsätzlich

bestehenden Schädigungsverbot, s. dazu bereits oben II. 1. a) und II. 2. a). Nach

allgemeinen Regeln haftet auch die Geschäftsführung nicht, wenn sie einen wirksamen

Gesellschafterbeschluss samt der darauf gründenden Weisung umsetzt; dies folgt im

Umkehrschluss aus § 43 Abs. 3 Satz 3 GmbHG. Vor diesem Hintergrund vermag prima

facie nicht einzuleuchten, weshalb die Geschäftsführung, nicht aber der Gesellschafter

für eine existenzvernichtende Maßnahme einstandspflichtig sein soll, sofern beiden

Seiten lediglich Fahrlässigkeit zur Last fällt und § 826 BGB folglich nicht anwendbar ist.

Einen Erklärungsansatz hat Leuschner entwickelt: Der Gesellschafterbeschluss weise

hier einen doppelten Regelungsgehalt auf, nämlich zum einen die an die

Geschäftsführung gerichtete Weisung, die existenzvernichtende Maßnahme umzusetzen,

und zum anderen den konkludent erteilten Dispens des Gesellschafters vom

Schädigungsverbot. Analog § 241 Nr. 3 Alt. 2 AktG soll freilich nur die Weisung an die

Geschäftsleitung, nicht aber der Dispens vom Schädigungsverbot unwirksam sein. Näher

Leuschner, Das Konzernrecht des Vereins, 2011, S. 311 ff.

Page 241: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

203

Gesellschafters zu widersetzen habe, und das erscheint einigen Stimmen

nicht hinreichend.58

Aus praktischer Sicht wird schließlich darauf hingewiesen, dass das

Konzept einer ausnahmslosen Innenhaftung für den Regelfall der GmbH-

Insolvenz, nämlich den Fall der masselosen Insolvenz, nicht überzeuge.59

Wird mangels vorhandener Vermögenswerte der GmbH kein

Insolvenzverwalter bestellt, würden Ansprüche der GmbH aus

Existenzvernichtungshaftung auch nicht durchgesetzt. Dass der BGH die

Gläubiger auf die Möglichkeit verweise, diese Ansprüche zu pfänden und

sich hieraus zu befriedigen,60

sei allenfalls theoretisch. Für den Regelfall

der masselosen Insolvenz müsse daher ausnahmsweise ein direkter Zugriff

der Gläubiger auf den Gesellschafter zugelassen werden.61

3. Fallgruppen eines betriebsfremden Eingriffs

Das „Trihotel“-Urteil differenziert nicht danach, auf welche Weise der

„betriebsfremde Eingriff“ in das Gesellschaftsvermögen erfolgt. Es muss

lediglich ein „Entzug von Vermögenswerten“62

vorliegen, wobei der BGH

ersichtlich einen weiten Vermögensbegriff zugrunde legt. In einem

späteren Urteil ließ er es etwa genügen, dass der Alleingesellschafter die

Geltendmachung eines Anspruchs gegen sich vereitelte, indem er im

Prozess bewirkte, dass ein Versäumnisurteil gegen die klagende GmbH

erging.63

58 Vor allem Habersack ZGR 2008, 533, 558. 59 Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 57; Habersack ZGR 2008, 533, 548;

Lutter/Hommelhoff/Lutter/Bayer (Fn. 52), § 13 Rn. 46. 60 BGHZ 173, 246, 261 f. (Rn. 36) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 61 Altmeppen NJW 2007, 2657, 2660; Habersack ZGR 2008, 533, 548;

Baumbach/Hueck/Zöllner/Beurskens (Fn. 40), SchlAnhKonzernR Rn. 126; auch noch

Liebscher in: Münchener Kommentar zum GmbHG, Band 1, 1. Aufl. 2010, Anh. § 13

Rn. 535. 62 BGHZ 173, 246, 259 (Rn. 31) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 63 BGHZ 179, 344, 350 = NJW 2009, 2127 = WM 2009, 800 – Sanitary.

Page 242: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

204

Infolgedessen wird man einen Eingriff nicht nur beim Entzug von

Geschäftschancen (corporate opportunities),64

sondern etwa auch beim

Abzug von Führungspersonal oder Know-How annehmen dürfen.65

Nach

Teilen des Schrifttums sollen sogar typische konzernintegrative

Maßnahmen, etwa der Anschluss an ein konzernweites Cash-Pooling oder

ein Vertriebssystem, erfasst sein.66

Dies erscheint freilich zweifelhaft,

denn bei solchen Vorgängen lässt sich von einem Entzug von

Vermögenswerten selbst bei einem weiten Vermögensbegriff kaum mehr

sprechen.

Sieht man die Funktion der Haftung darin, die Gläubiger gegen eine

nachträgliche Erhöhung des Ausfallrisikos zu schützen, wird man

andererseits sogar die Eingehung von Geschäften mit stark spekulativem

Charakter einzubeziehen haben.67

Aus Sicht der Gläubiger spielt es für die

nachträgliche Risikoerhöhung nämlich keine Rolle, ob dieser Effekt aus

der Auskehr von Vermögenswerten oder dem Eingehen riskanterer

Geschäfte resultiert.

Unvereinbar mit dem Konzept der beschränkten Gesellschafterhaftung

wäre es allerdings, könnte ein betriebsfremder Eingriff statt durch ein

„aktives Tun“ auch durch ein Unterlassen erfolgen. Würde die

unterlassene Zuführung von verloren gegangenem Haftkapital einen

betriebsfremden Eingriff darstellen, würde in der Sache das

Haftungsprivileg der GmbH-Gesellschafter abgeschafft.

4. Anderweitige Haftungskonstellationen

Folgerichtig liegt im Falle einer materiellen Unterkapitalisierung – der

Gesellschafter greift nicht auf Vermögen der GmbH zu, sondern unterlässt

64 Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 72. 65 Servatius in: Michalski, GmbHG, Band 1, Syst. Darstellung 4, Konzernrecht, Rn. 377

mit vielen weiteren Beispielen. 66 Michalski/Servatius (Fn. 65), Syst. Darstellung 4, Konzernrecht, Rn. 377;

Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 72. 67 MünchKommGmbHG/Liebscher (Fn. 24), Anh. § 13 Rn. 556; Decher in: Münchener

Handbuch des Gesellschaftsrechts, Band 3, GmbH, 4. Aufl. 2012, § 69 Rn. 9; Drygala

GmbHR 2003, 729, 735; Vetter ZIP 2003, 601.

Page 243: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

205

von vornherein deren Ausstattung mit betriebsnotwendigen Kapital –

ebenfalls kein existenzvernichtender betriebsfremder Eingriff vor, wie der

BGH in der „Gamma“-Entscheidung zutreffend ausgesprochen hat:68

Der

Haftungstatbestand nach „Trihotel“ soll die Gläubiger lediglich vor

opportunistischem Verhalten der Gesellschafter schützen, also gegen eine

erhebliche nachträgliche Erhöhung des bei Begründung der

Gläubigerbeziehung gegebenen Ausfallrisikos (ex post-Opportunismus).

Mit dem Bild einer „Selbstbedienung“ durch den Gesellschafter, welches

der Senat schon im „Trihotel“-Urteil zur Illustration des

Haftungstatbestands gebrauchte,69

hat eine Unterkapitalisierung nichts

gemein.

Ebenfalls nicht anwendbar sind die „Trihotel“-Grundsätze bei einer

„Sphären-“ oder „Vermögensvermischung“: Führen die Gesellschafter ihr

Unternehmen nicht getrennt von ihrem sonstigen Vermögen, so dass sich

der den Gläubigern zur Verfügung stehende Haftungsfonds nicht mehr

isolieren lässt, liegt darin kein betriebsfremder Eingriff.70

Allerdings

riskieren die Gesellschafter nach einer anderen Rechtsprechungslinie des

BGH sogar den völligen Verlust ihres Haftungsprivilegs im Wege der

Durchgriffshaftung.71

Gerade in der Insolvenz kann dies zu einer

drastischen Haftungsfalle werden.

68 BGHZ 176, 204 = NJW 2008, 2437 = WM 2008, 1220 – Gamma; ebenso

Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 64; Michalski/Servatius (Fn. 65), Syst.

Darstellung 4, Konzernrecht, Rn. 377; a.A. noch die Vorinstanz OLG Düsseldorf NZG

2007, 388 = ZIP 2007, 227; Casper in: Ulmer/Habersack/Winter, GmbHG, Band 3, 1.

Aufl. 2008, Anh. § 77 Rn. 128 ff. – Nach Teilen des Schrifttums soll in diesen Fällen

allerdings ungeachtet der „Trihotel“-Grundsätze eine Haftung nach § 826 BGB wegen

vorsätzlich sittenwidriger Schädigung unmittelbar der Gläubiger in Betracht kommen, s.

nur Lutter/Hommelhoff/Lutter/Bayer (Fn. 52), § 13 Rn. 22 m. w. Nachw. 69 BGHZ 173, 246, 257 f. (Rn. 28) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 70 BGHZ 173, 246, 257 (Rn. 27) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 71 S. zuletzt BGH NZG 2008, 187, 188 (Rn. 16) = NJW-RR 2008, 629 = WM 2008, 302;

zuvor bereits BGHZ 125, 366, 368 = NJW 1994, 1801 = WM 1994, 896; BGHZ 95, 330,

333 f. = NJW 1986, 188 = WM 1985, 1263 – Autokran; BGH NJW 1985, 740 f. = WM

1985, 54; OLG Celle GmbHR 2001, 1042; OLG Jena GmbHR 2002, 112, 114; dazu

Page 244: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

206

IV. Übertragung auf sonstige Gesellschaftsformen

1. Aktiengesellschaft

Für die AG hatte der BGH bislang keine Gelegenheit, sich zur

Übertragung des Innenhaftungskonzepts zu äußern. Das Schrifttum spricht

sich vielfach dafür aus,72

auch wenn dem kaum praktische Bedeutung

zukommt. Denn das aktienrechtliche Schutzniveau der §§ 117, 311 ff.

AktG geht im Regelfall über die „Trihotel“-Standards noch hinaus, indem

es auch schon im Vorfeld einer Insolvenz Anwendung findet und daher

nicht nur Existenzschutz, sondern sogar Bestandsschutz gewährt.73

Die Diskussion konzentriert sich für das Aktienrecht daher auf die Frage,

ob die wenigen verbleibenden Schutzlücken durch weitergehende

Haftungsmodelle zu schließen sind. Konkret betrifft dies die bereits

erwähnten Fälle einer qualifizierten Nachteilszufügung und der

qualifiziert faktischen Konzernierung.74

Das Meinungsbild in der Literatur ist recht unübersichtlich. Der Sache

nach geht es letztlich darum, ob für die AG eines der früheren

konzernrechtlichen Haftungsmodelle – „Autokran“ oder „TBB“ – oder ein

ebenfalls Bestandsschutz bezweckendes anderes Alternativmodell

(weiterhin) zur Anwendung kommen soll. Während einige Stimmen

beides kategorisch ablehnen,75

ist sich ein Großteil des Schrifttums

jedenfalls darin einig, dass bestimmte Formen der Konzernleitung eine

globale Verlustausgleichspflicht – nach überwiegender Lesart samt

Michalski/Michalski/Funke (Fn. 6), § 13 Rn. 358 ff.; Roth/Altmeppen/Altmeppen (Fn.

4), § 13 Rn. 133 ff.; Lutter/Hommelhoff/Lutter/Bayer (Fn. 52), § 13 Rn. 19, 24;

Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. 4), § 13 Rn. 45. 72 Grigoleit/Grigoleit (Fn. 54), § 1 Rn. 126; Emmerich/Habersack/Habersack (Fn. 28),

Anh. § 317 Rn. 5a; Habersack ZGR 2008, 533, 550 f. m. w. Nachw.; vgl. auch

Hüffer/Koch AktG (Fn. 16), § 1 Rn. 25 ff. (§ 17 AktG als Pendant zu § 826 BGB); aus

der instanzgerichtlichen Rechtsprechung OLG Köln ZIP 2007, 28, 30; a.A. Schall,

Kapitalgesellschaftsrechtlicher Gläubigerschutz, 2009, S. 238 f.; Schall in: Festschrift

Stilz, 2014, S. 537, 547 f. 73 Dazu auch noch V. 1. 74 Oben II. 2. b). 75 Hüffer/Koch AktG (Fn. 16), § 1 Rn. 29; MünchKommAktG/Altmeppen (Fn. 16), Anh.

§ 317 Rn. 14 ff.

Page 245: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

207

Ausfallhaftung – des herrschenden Unternehmens nach sich ziehen

müssen. Sehr unterschiedlich wird indes beurteilt, auf welche

Rechtsgrundlage eine solche Haftung zu stützen ist und welche

Tatbestandsvoraussetzungen zu verlangen sind.76

Einige Stimmen befürworten eine Verlustausgleichs- und Ausfallhaftung

analog §§ 302, 303 AktG nach dem Vorbild des „TBB“-Urteils und lassen

hierfür die Ausübung intensiver (umfassender und dauerhafter)

Leitungsmacht genügen. Damit sind die oben77

beschriebenen Fälle

qualifiziert-faktischer Konzernierung gemeint, und zwar unabhängig

davon, ob die Gesellschaft im Ergebnis zu Schaden kommt oder floriert.78

Hinter dieser als „Strukturhaftung“ bzw. „Zustandshaftung“ bekannt

gewordenen Konzeption steht die Erwägung, der Aktionär müsse sich so

behandeln lassen, als bestünde ein Beherrschungsvertrag, weil eine

„umfassende und dauerhafte“ Konzernleitung eben nur bei Bestehen eines

Beherrschungsvertrags rechtmäßig sei.79

Nach dem Alternativmodell („Verhaltenshaftung“)80

soll die Ausübung

intensiver Leitungsmacht für sich genommen nicht genügen, um eine

Haftung analog den §§ 302, 303 AktG auszulösen. Hinzukommen müsse

vielmehr eine nachhaltige und regelmäßige oder doch zumindest

mehrfache Verletzung der Vermögensinteressen der abhängigen AG, die

nicht nach den §§ 311 ff. AktG kompensiert werden kann. Auf dieser

Basis wollen Einzelne die Verlustausgleichspflicht sogar unmittelbar aus

76 Ausführliche Darstellung der Positionen mit zahlreichen Nachweisen bereits bei

Mülbert, Aktiengesellschaft (Fn. 34), S. 477 ff. 77 Oben II. 2. b). 78 K. Schmidt, Gesellschaftsrecht (Fn. 36), § 39 III 3, S. 1224 ff.; Wiedemann ZGR 1986,

656, 664; Ulmer NJW 1986, 1579, 1584; wohl auch Spindler/Stilz/H.F. Müller (Fn. 35),

§ 317 Rn. 9 und Vor § 311 Rn. 25 ff. 79 Zu diesem Gesichtspunkt etwa Habersack ZGR 2008, 533, 553; Spindler/Stilz/H.F.

Müller (Fn. 35), Vor § 311 Rn. 25. 80 Lutter ZGR 1982, 244, 266 f.; Lutter ZIP 1985, 1425, 1429; Timm NJW 1987, 977, 982;

für Verhaltenshaftung auch J. Vetter in: K. Schmidt/Lutter, AktG, Band 2, 2. Aufl. 2010,

§ 317 Rn. 60.

Page 246: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

208

§ 317 AktG herleiten, indem sie den Jahresfehlbetrag der abhängigen AG

als „normativen Mindestschaden“ anerkennen81

oder eine „punktuellen

Erweiterung“ der Rechtsfolge des § 317 AktG befürworten82

. In der

Konsequenz sei nicht nur die Analogie zu § 302 AktG, sondern auch eine

Ausfallhaftung analog § 303 AktG entbehrlich, da die Gläubiger nach

§ 317 Abs. 4 AktG gegen den Gesellschafter vorgehen könnten.83

Nach einer dritten, ebenfalls auf die §§ 302, 303 AktG analog

abstellenden Auffassung ist es unerheblich, ob das herrschende

Unternehmen umfassend und dauerhaft oder nur einmalig zum Nachteil

der AG auf diese eingewirkt hat. Entscheidend sei lediglich, ob die

Einwirkung das Ausgleichssystem der §§ 311, 317 AktG außer Kraft

setze.84

Mit dieser Maßgabe begründet neben der qualifiziert-faktischen

Konzernierung auch eine (einmalige) qualifizierte Nachteilszufügung85

die Verlustausgleichspflicht samt Ausfallhaftung.86

U.E. ist nur die Statuierung einer pauschalen Verlustausgleichspflicht des

herrschenden Unternehmens angezeigt, und zwar immer dann, wenn

dieses die Funktionsfähigkeit der §§ 311, 317 AktG im Verhältnis zur AG

für die Zukunft außer Kraft setzt.87

Es kann nicht angehen, dass der

Aktionär ohne jede Sanktion wesentliche Schutzinstrumente des

Konzernrechts beseitigt, um sodann unkontrolliert auf die Gesellschaft

einwirken zu können.88

Dies muss unabhängig davon gelten, ob die

81 KK/Koppensteiner (Fn. 29), § 317 Rn. 22 f. m. w. Nachw. 82 K. Schmidt/Lutter/J. Vetter (Fn. 80), § 317 Rn. 53 ff. 83 K. Schmidt/Lutter/J. Vetter (Fn. 80), § 317 Rn. 64. 84 Statt vieler Raiser/Veil, Recht der Kapitalgesellschaften, 5. Aufl. 2010, § 53 Rn. 57;

Emmerich/Habersack/Habersack (Fn. 28), Anh. § 317 Rn. 16; Schall in: Festschrift

Stilz, 2014, S. 537, 552. 85 Oben II. 2. b). 86 Statt vieler Emmerich/Habersack/Habersack (Fn. 28), Anh. § 317 Rn. 16, 20; Krieger

in: Münchener Handbuch des Gesellschaftsrechts, Band 4, AG, 3. Aufl. 2007, § 69 Rn.

133 ff. 87 Näher Mülbert, Aktiengesellschaft (Fn. 34), S. 487 ff.; Mülbert in: Münchener

Kommentar zum HGB, Band 3, 3. Aufl. 2012, KonzernR, Rn. 182; für die GmbH auch

schon Mülbert DStR 2001, 1937, 1946 f. 88 S. bereits Mülbert, Aktiengesellschaft (Fn. 34), S. 488.

Page 247: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

209

Funktionsstörung der §§ 311 ff. AktG auf einer Vielzahl umfassender und

dauerhafter Leitungsmaßnahmen beruht oder auf einer einzelnen

Handlung. Indes vermag weder die Analogie zu § 302 AktG noch eine

punktuelle Rechtsfolgenerweiterung des § 317 AktG zu überzeugen: Zur

Sanktionierung unzulässiger Konzernleitungsmaßnahmen bietet sich

vielmehr ein Rückgriff auf die mitgliedschaftliche Treuepflicht an. Aus

dieser folgt unmittelbar – also nicht erst im Wege des Schadensersatzes

nach § 280 Abs. 1 BGB – eine Verlustausgleichspflicht, wenn und

solange das herrschende Unternehmen die §§ 311 ff. AktG eigenmächtig

außer Kraft setzt.89

Da es sich hierbei um einen funktionalen Ersatz des

§ 311 AktG handelt, sind jedoch solche nachträglich eintretenden Verluste

auszunehmen, die auch bei hypothetischer Durchführung eines

Einzelausgleichs mangels Vorhersehbarkeit nicht auszugleichen wären.90

Außerdem lässt sich nach diesem Konzept keine Ausfallhaftung des

Gesellschafters gegenüber den Gläubigern begründen, da sich

Außenstehende nicht auf die mitgliedschaftliche Treuepflicht berufen

können.91

Indes steht einstweilen nicht zu erwarten, dass sich diese Sichtweise in der

Praxis durchsetzt. Erste instanzgerichtliche Entscheidungen interpretieren

das „Trihotel“-Urteil als kategorische Absage an die Rechtsfigur des

„qualifiziert-faktischen Konzerns“, und zwar nicht nur für die GmbH,

sondern auch für die AG.92

89 Mülbert, Aktiengesellschaft (Fn. 34), S. 488. 90 Mülbert, Aktiengesellschaft (Fn. 34), S. 488. 91 Gesellschaftsgläubigern steht freilich nach allgemeinen Regeln offen, zunächst die

Gesellschaft wegen ihrer z.B. vertraglichen Forderungen zu verklagen und anschließend

im Wege der Zwangsvollstreckung, namentlich per Erwirkung eines Pfändungs- und

Überweisungsbeschlusses nach den §§ 829, 835 ZPO, auf die Treuepflicht-basierten

Ansprüche der Gesellschaft gegen den (Allein-)Gesellschafter zuzugreifen. 92 OLG Stuttgart AG 2007, 633, 636; OLG Stuttgart AG 2007, 873, 875; aus dem

Schrifttum zustimmend MünchKommAktG/Altmeppen (Fn. 16), Anh. § 317 Rn. 13 ff.

Page 248: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

210

2. Sonstige Gesellschaftsformen deutschen Rechts

Für andere Gesellschaften deutschen Rechts, z.B. den eingetragenen

Idealverein oder die Genossenschaft, aber auch die für

Personengesellschaften ohne natürliche Person als Vollhafter, z.B. die

GmbH & Co. KG, ist die Anwendbarkeit der „Trihotel“-Grundsätze

bislang nur unvollständig geklärt. Teilweise wird angenommen, das

Existenzvernichtungsverbot sei als rechtsformübergreifendes

Grundinstitut des Gläubigerschutzes konzipiert, das als Korrelat der

Haftungsbeschränkung für alle Gesellschaftsformen mit

Haftungsbeschränkung Geltung beanspruche.93

Dies erscheint indes

zweifelhaft: Jedenfalls für den Idealverein hat der BGH eine Übertragung

wegen der „grundlegenden strukturellen Unterschiede“ zur GmbH

ausdrücklich abgelehnt,94

und für die Kapitalgesellschaft & Co. KG muss

sie u.E. ebenfalls ausscheiden95

.

3. Scheinauslandsgesellschaften

Umstritten ist schließlich die Übertragbarkeit des Innenhaftungskonzepts

auf die in Deutschland tätigen „Scheinauslandsgesellschaften“. Hierbei

handelt es sich vor allem um Gesellschaften in der Rechtsform der

englischen Ltd., die zwar in Großbritannien gegründet, aber fast

ausschließlich in Deutschland tätig werden. Die Anwendung deutschen

Gesellschaftsrechts auf diese Gesellschaften verstößt gegen die

unionsrechtliche Niederlassungsfreiheit,96

so jedenfalls die in den

Einzelheiten freilich umstrittene Entscheidungspraxis des Europäischen

Gerichtshofs in den Urteilen „Centros“97

, „Überseering“98

und „Inspire

93 Leuschner, Konzernrecht des Vereins (Fn. 57), S. 357 ff. 94 BGHZ 175, 12 = WM 2008, 358 = NZG 2008, 670 – Kolpingwerk. 95 MünchKommHGB/Mülbert (Fn. 87), KonzernR Rn. 179f f.; a.A. Staub/C. Schäfer,

HGB, Band 3, 5. Aufl. 2009, § 105 Rn. 35 m. w. Nachw. 96 Art. 49-55 AEUV. 97 EuGH, Rs. 212/97, Slg. 1999, I-1459-1498 = NJW 1999, 2027 = WM 1999, 956 –

Centros. 98 EuGH, Rs. 208/00, Slg. 2002, I-9919-9976 = NJW 2002, 3614 = WM 2002, 2372 –

Überseering.

Page 249: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

211

Art“99

. Vor diesem Hintergrund werten Teile des Schrifttums die

„Trihotel“-Entscheidung als Versuch des BGH, mit dem Rückgriff auf

§ 826 BGB auch für die englische Ltd. ein Rechtsinstitut zur Sanktion

existenzvernichtender Eingriffe zur Verfügung zu haben, das den

Maßstäben der unionsrechtlichen Niederlassungsfreiheit genügt.100

Andere

bezweifeln dies,101

ohne freilich den vom BGH statuierten, durchaus

strengen Voraussetzungen der Existenzvernichtungshaftung angemessen

Rechnung zu tragen.

V. Grundsatzfragen eines Existenzvernichtungshaftungsregimes

Als Grundsatzfragen eines Haftungsregimes für existenzvernichtende

Eingriffe, die auch aus Sicht anderer Rechtsordnungen von Interesse sein

könnten, lassen sich im Wesentlichen drei Problemkreise ausmachen.

1. Bestandsschutz oder bloßer Existenzschutz?

Die Alternative „Bestandsschutz oder bloßer Existenzschutz?“ markiert

den Ausgangspunkt jeder Diskussion um eine

Existenzvernichtungshaftung. Will sich das Recht damit begnügen, die

Gesellschaft bei solchen Gesellschaftereingriffen zu schützen, die zu ihrer

Insolvenz führen, oder soll die Gesellschaft in ihrem jeweiligen Bestand

99 EuGH, Rs. 167/01, Slg. 2003, I-10155-10238 = NJW 2003, 3331 = WM 2003, 2041 –

Inspire Art. 100 Gehrlein WM 2008, 761, 769; Buchalik/Rinker in: Buth/Hermanns (Hrsg.),

Restrukturierung, Sanierung, Insolvenz, 3. Aufl. 2009, § 4 Rn. 36 ff.; für eine

Anwendung auf (Schein-)Auslandsgesellschaften Gottwald/Kolmann in: Gottwald,

Insolvenzrechts-Handbuch, 4. Aufl. 2010, § 132 Rn. 99; Roth/Altmeppen/Altmeppen

(Fn. 4), § 13 Rn. 116 f.; Altmeppen/Ego in: Münchener Kommentar zum AktG, Band 7,

3. Aufl. 2012, Europäische Niederlassungsfreiheit Rn. 429 ff.; Burg/Müller-Seils ZInsO

2007, 929, 931; Paefgen DB 2007, 1907, 1912; Vetter BB 2007, 1965, 1969 f; Weller

ZIP 2007, 1681, 1688 f.; zweifelnd Strohn ZInsO 2008, 706, 711;

MünchKommGmbHG/Liebscher (Fn. 24), Anh. § 13 Rn. 624 ff.; differenzierend

Gruelich/Rau NZG 2008, 565, 568 f. 101 Gegen eine Anwendbarkeit der Existenzvernichtungshaftung auf

Scheinauslandsgesellschaften etwa Michalski/Michalski/Funke (Fn. 6), § 13 Rn. 444 ff.;

wohl auch Schanze NZG 2007, 681, 685 f.; schon vor der „Trihotel“ Entscheidung

ausführlich Schlichte DB 2006, 2672 ff.

Page 250: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

212

geschützt und damit ein höheres Maß an Insolvenzprophylaxe

gewährleistet werden?

Das deutsche Aktienrecht verfolgt seit jeher das zweite Konzept, indem es

– wie bereits erläutert102

– sogar den Alleingesellschafter einer Haftung

nach § 117 AktG und den Regeln des faktischen Konzerns unterwirft, und

zwar unabhängig davon, ob sein Eingriff zur Insolvenz der AG führt. Im

GmbH-Recht geht es hingegen seit der Abkehr von den „TBB“-

Grundsätzen nur noch um das erste Konzept: Sowohl nach dem

„Röhricht-Modell“ als auch nach der „Trihotel“-Entscheidung muss

jedenfalls der Alleingesellschafter nur dann Schadenersatz für

kompensationslose Nachteilszufügungen leisten, wenn es zu einer

Existenzvernichtung kommt.103

Die Entscheidung zugunsten des einen oder anderen Konzepts dürfte

letztlich eine rechtspolitische sein, die jede Rechtsordnung für sich selbst

zu treffen hat. Sie hängt weder davon ab, ob die Rechtsordnung ein

Mindestkapital vorsieht oder nicht, noch davon, ob wie bei § 30 GmbHG

lediglich das Stammkapital oder wie bei § 57 AktG das gesamte

Vermögen der Gesellschaft gegen Zugriffe der Gesellschafter gesichert

wird. Auch ein Bestandsschutzkonzept nach Art der §§ 311 ff. und 117

AktG schützt das Gesellschaftsvermögen in seinem jeweiligen Bestand,

ungeachtet seiner jeweils aktuellen Höhe.

2. Innenhaftung oder Durchgriffshaftung?

Ob die Existenzvernichtungshaftung als Rechtsfolge eine

Schadensersatzhaftung gegenüber der Gesellschaft oder aber eine

Durchgriffs- oder Außenhaftung gegenüber den Gläubigern vorsieht, ist

wohl ebenfalls für jede Rechtsordnung gesondert zu beantworten.

Eine Außenhaftung liegt umso näher, je mehr eine Rechtsordnung bei der

Geltendmachung von Ansprüchen auch bei insolventen Gesellschaften auf

die Gläubigerinitiative und nicht auf einen Insolvenzverwalter etc. setzt.

Ist keine Person vorhanden, die die Ansprüche der insolventen

102 Oben II. 2. b). 103 Wie hier Habersack ZGR 2008, 533, 552.

Page 251: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

213

Gesellschaft (auch) gegenüber den Gesellschaftern kollektiv geltend

macht – im deutschen Recht etwa fehlt es im Falle der masselosen

Insolvenz an einer solchen Person104

–, sollte den Gläubigern zumindest

die Befugnis zukommen, diese Ansprüche in Namen der Gesellschaft

geltend zu machen. Der vom BGH gewiesene Weg, dass die Gläubiger die

Ansprüche der Gesellschaft gegen die Gesellschafter pfänden und sich

dann befriedigen, erscheint dann viel zu restriktiv.

3. Verschuldensmaßstab?

Was den Verschuldensmaßstab angeht, lässt sich u.E. mit größerer

Gewissheit nur sagen, dass eine Existenzvernichtungshaftung ein

Verschuldenselement vorsehen sollte. Ob mit dem BGH Vorsatz zu

fordern ist oder, ganz im Gegenteil, es bei einfacher Fahrlässigkeit

bewenden sollte, ist weit weniger eindeutig zu beantworten. Die

Rechtslage im GmbH-Recht, die aus der Einfügung des neuen § 64 Satz 3

GmbHG durch das MoMiG resultiert, legt immerhin eine

Minimalanforderung nahe: der Haftungsmaßstab sollte sich in den

jeweiligen systematischen Gesamtzusammenhang der Gesellschafter- und

Geschäftsführerhaftung einer Rechtsordnung wertungsstimmig einfügen.

VI. Schlussbemerkungen

Die Diskussion um den Schutz von Kapitalgesellschaften vor

schädigenden Eingriffen ihrer Gesellschafter wird im deutschen Recht

häufig unter der Überschrift „Existenzvernichtungshaftung“ geführt. Die

mit diesem Begriff implizierte Fokussierung auf Maßnahmen, welche im

Ergebnis zur Insolvenz der Gesellschaft führen, erscheint freilich viel zu

eng, wenn man nach Maßgabe der vorstehenden

rechtsformübergreifenden Ausführungen sozusagen das „große Ganze“ in

den Blick nimmt. Für die Qualität des körperschaftlichen Haftungsgefüges

viel entscheidender ist die vorgelagerte Frage, ob die jeweilige

Rechtsordnung die Gesellschaft in ihrem jeweiligen Bestand oder

104 § 26 InsO.

Page 252: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

214

lediglich deren Existenz schützen will. Im ersten Fall ist eine gesonderte

„Existenzvernichtungshaftung“ entbehrlich.

Die Antwort des deutschen Rechts fällt differenziert aus: bloßer

Existenzschutz für die GmbH, Bestandsschutz für die AG. Freilich

bestehen keine zwingenden Sachgründe, die diese Differenzierung

erforderlich machen würden. Vielmehr sind auch Einheitslösungen

möglich, etwa indem ein Bestandsschutzsystem nach dem Vorbild der

§§ 311 ff. AktG unterschiedslos für alle Handelsgesellschaftstypen

vorgesehen wird. Diesen Weg ist wohl das türkische Recht mit den neuen

Konzernvorschriften der Artikel 195 ff. des türkischen

Handelsgesetzbuches gegangen.

Wenn und soweit sich eine Rechtsordnung für Bestandsschutz

entscheidet, ist jedenfalls eine Absicherung dieses Schutzmodells gegen

Umgehungsversuche angezeigt. Es sollte den Gesellschaftern nicht

möglich sein, die einschlägigen Regeln durch besonders „grobe“ Eingriffe

in die (Struktur der) Gesellschaft außer Kraft zu setzen. Dabei hängt die

Dringlichkeit eines Umgehungsschutzes auch davon ab, wie effizient die

flankierenden organisatorischer Kautelen funktionieren, etwa was die

Erstellung, Veröffentlichung und Kontrolle eines Abhängigkeitsberichts

anbelangt. In Deutschland hat sich die Kontrolle des

Abhängigkeitsberichts durch den Aufsichtsrat105

als Instrument zur

Aufdeckung von Unregelmäßigkeiten durchaus bewährt.

Im Übrigen stellt sich bei der Sanktionierung von Umgehungsversuchen

immer die Frage nach dem konkreten Haftungsmodell. Kennt das

nationale Recht ähnliche Regeln wie die im Vertragskonzern geltenden §§

302, 303 AktG, mag man die dortigen Haftungsregeln analog heranziehen.

Andernfalls bleibt vor vornherein nur der Rückgriff auf

mitgliedschaftliche Treuepflichten oder, wenn das nicht möglich ist, eine

Fundierung im allgemeinen Deliktsrecht. Die denkbare Alternativlösung,

außenstehenden Gesellschaftern bei besonders gravierender

105 Oben III. 1.

Page 253: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Existenzvernichtungshaftung - Gesellschafterhaftung für gläubigerschädigende Einwirkungen auf die

Gesellschaft -

215

Nachteilszufügung ein Austrittsrecht aus der Gesellschaft gegen Zahlung

einer angemessen Abfindung zu gewähren, dürfte für sich genommen zu

kurz greifen, da sie die (ebenfalls) schutzwürdigen Interessen der

Gesellschaftsgläubiger außer Acht lässt und bei der Einpersonen-

Gesellschaft von vornherein ausscheidet. Den Gesellschaftsgläubigern ist

nur mit einer effektiv durchsetzbaren Ausgleichs- bzw.

Schadensersatzpflicht des herrschenden Unternehmens geholfen.

Ob ein Schadensersatzanspruch dann auch in einer dauerhaften oder

vorübergehenden Verlustausgleichspflicht bestehen kann, etwa unter dem

Aspekt des „normativen Mindestschadens“, dürfte letztlich von den

Regeln des allgemeinen Schadensrechts abhängen. Für das deutsche Recht

wird eine solche Lösung nur ganz vereinzelt vertreten.106

Rechtsordnungen, die wie das türkische Konzernrecht keine den §§ 302,

303 AktG funktional vergleichbare Vorschriften kennen, mögen in der

Frage „Verlustausgleich als Mindestschadensersatz“ jedoch anders

entscheiden.

106 Oben IV. 1.

Page 254: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

216

Page 255: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

217

VARLIĞI YOK ETME MÜKELLEFİYETİ

- KURULUŞA ALACAKLIYA ZARAR VERİCİ ETKİLERİ İÇİN

HİSSEDAR MESULİYETİ -

Prof. Dr. Peter O. Mülbert

Alexander Wilhelm

I. Giriş

“Hissedarların varlığı yok etme mükellefiyeti” konusu, uzun yıllar-

dır Alman sermaye şirketi hukukunda yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.

Oysaki konun merkezinde, birbiriyle yakından bağlantılı olan iki soru

çemberi bulunmakta:

- Birincisi: Eğer hissedar şirket yönetimine etki ederek “kendi” ku-

ruluşuna zarar verir ise, sorumluluk hukuku açısından sorumlu mudur?

-İkincisi: Hissedar, kuruluşuna karşı sadece iç ilişki dahilinde mi

sorumludur yoksa bunun yanı sıra dış ilişki bağlamında alacaklılara karşı

da mı sorumludur?

Bu konuya duyulan büyük ilgi, yazılmış olan GmbH ve sermaye

hukukunun hissedarların kuruluş varlığına müdahale etmelerine karşı

koruma konusunda göstermiş olduğu açık düzenleme açığından dolayıdır:

tipik yasal, birden fazla hissedarın olduğu kuruluşlarda, alacaklı menfaati

doğrultusundaki kuruluş varlığı konusunda etkili koruma garanti edilmiş-

tir. Buna karşılık fiili olarak birleşmiş GmbH’larda tüm koruma meka-

nizmalarının devre dışı kalması düşünülebilir.

GmbH-hukukundaki en azından koruyucu boşlukları kapatma de-

nemeleri, federal Yargıtay (BGH) son üç on yılda tekrarlandı ve her sefe-

rinde farklı yaklaşımlarla. Şimdilik son noktayı 2007 yılında yapılmış

olan “Trihotel”-kararı oluşturmaktadır.1 Bu karara göre, hissedarın “ken-

di” GmbH’sının varlığı yok edici yani kuruluşun iflasına neden olacak

1 BGHZ 173, 246 = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel.

Page 256: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

218

müdahalelerde bulunması sorumluluğu, BGB’nin 826.maddesine dayan-

makta, yani genel haksız fiil hukukunun genel hükmüne.

Zamansal açıdan “Trihotel”-kararına paralel olarak, kanun koyucu-

da aktif oldu. GmbH-hukukunu modernleştirme yasası ve suistismallerle

mücadele2 – genel olarak MomiG kısaltmasıyla bilinir – GmbH’ya karşı

“hissedarlara ödemeler konusunda, şayet bunlar kuruluşu ödeme yapama-

yacak duruma getirmesi halinde” (§ 64 Satz 3 GmbHG n.F.) şirket yöneti-

cisi mesuliyetinde borçlanmaya bağlı tamamlama getirmiştir. Kanun

gerekçelendirmesinden sonra yönerge “varlığı yok edici müdahale” başlı-

ğı altında ünlenmiş olan mükellefiyetin bir kısmını kapsar,3 ancak burada

BGB’nin 826.maddesindeki mükellefiyet ölçüsüne yönelik çelişkisine

değinilmez.

Devamında öncelikle, özellikle GmbH-hukukunda özel bir varlığı

yok edici mükellefiyetin geliştirilmesine neden olan düzenleme açıkları

ortaya çıkarılmalıdır (II.). Ardından GmbH-hissedarlarının varlığı yok

edici mükellefiyetleri “Tirhotel modeline” göre münferit olarak nasıl gö-

ründüğü ele alınmalı (III.) ve bu mükellefiyet modelinin başka kuruluş

şekillerine aktarılıp aktarılmadığına bakılmalıdır(IV.). Kapanışı, varlığı

yok edici mükellefiyetle ilgili esas sorulara yönelik görüşlerle yapmak

istiyorum.

II. Özel bir varlığı yok etme mükellefiyetine duyulan gerekli-

lik

1. Tipik yasal olan sermaye kuruluşunda şirket varlığının

korunması

Kuruluş varlığının hissedarların müdahalelerine karşı korunması

sonucunda, bu durum aşağıdaki düşüncelerle özet olarak tutulabilir, tipik

yasal birden fazla hissedarın olduğu GmbH ve sermaye kuruluşlarında,

azınlık hissedarların korunmasına yönelik kuralların aynı anda refleks

gibi kuruluşu da korumaktadır. Alacaklı menfaatinin korunmasında ise,

2 BGBl. I S. 2026. 3 Gesetzesbegründung zum MoMiG, BT-Drucks. 16/6140 vom 25.07.2007, S. 46.

Page 257: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

219

sermaye hukuku, GmbH-hukukuna nazaran çok daha ileri gidiyor. Ayrın-

tılı olarak:

a) GmbH-Hukuku

GmbH-hukuku hissedarların kuruluş varlığına olan müdahalelerini

öncelikle GmbHG’nin 30.maddesindeki sermayeyi devam ettirme kuralla-

rı ile sınırlıyor. Ardından ana sermayeyi devam ettirmek için gerekli olan

varlık, hissedarlara ödenmemesi gerekiyor. Dağıtılabilir olansa, bilanço-

nun serbest varlık olarak gösterdiği4 ve und anayasaya aykırı olan hizmet-

ler ise hissedarlar GmbHG’nin 31.maddesi gereğince raporlaması gerek-

mektedir.

Sermayenin bağlaması, aciz kanununun esas sermaye tazminat hak-

kı ile desteklenmektedir. Buna göre iflas durumda, bir hissedar kredisinin

geri ödemesi sadece ikinci dereceden geçerli sayılabilir (InsO’nin

39.maddesi Paragraf 1 No. 5) ve şayet bir yıl içerisinde bir iflas başvurusu

tarafından gerçekleşmiş ise, kuruluşun ödeme hizmetleri itiraza tabidir

(InsO’nin 135.maddesi).5

Buna ilave olarak yazılı olmayan davranış görevleri eklenmektedir.

Temelleri, hissedarların üyeliklerine bağlı sadakat görevine dayanmakta-

dır. Bu durum hem GmbH ilişkisinde hem de diğer kuruluş ilişkilerinde

geçerlidir.6 Kasten ya da ihmal

7 sonucu kuruluşlarına yönelik sadakat

4 Baumbach/Hueck/Fastrich, GmbHG, 20. Aufl. 2013, § 30 Rz. 6; Altmeppen in:

Roth/Altmeppen, GmbHG, 7. Aufl. 2012, § 30 Rz. 9; aus der Rechtsprechung etwa BGHZ 95, 330, 340 = NJW 1986, 188 = WM 1985, 1263 – Autokran.

5 Die rechtsformneutrale Überführung des zuvor in den §§ 32a, 32b GmbHG geregelten Eigenkapitalersatzrechts in die InsO erfolgte ebenfalls im Zuge des MoMiG. Näher zum Ganzen Mülbert WM 2006, 1977 ff.; Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), Anh. § 30 Rz. 3 ff.; Ehricke in: Münchener Kommentar zur InsO, Band 1, 3. Aufl. 2013, § 39 Rz. 36 ff.; Braun/Bäuerle, InsO, 5. Aufl. 2012, § 39 Rz. 15. – Flankiert wird der Anfechtungs-

tatbestand nach § 135 InsO überdies durch § 6 des Anfechtungsgesetzes (AnfG). Hier-nach ist eine Anfechtung von z.B. Tilgungsleistungen der Gesellschaft auf ein Gesell-schafterdarlehen auch außerhalb der Insolvenz möglich, sofern die Leistung in den letz-ten zehn Jahren vor Erlangung eines vollstreckbaren Schuldtitels gegen die Gesellschaft oder danach erbracht wurde.

6 BGHZ 65, 17, 18 f. = NJW 1976, 191 = WM 1975, 1152; Bayer in: Lutter/Hommelhoff, GmbHG, 18. Aufl. 2012, § 14 Rz. 21; Raiser in: Ulmer/Habersack/Winter, GmbHG, Band I, 2005, § 14 Rz. 72; Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 20; Mi-

Page 258: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

220

görevlerini zedeleyerek “GmbH”larından yararlanan hissedarlardan, men

etme8 ve BGB’nin 280.maddesi 1.Paragrafı gereğince tazminat ile ceza-

landırılabilirler. Tazminat talebi, kollateral hasarları da kapsamaktadır –

bunlar GmbHG’nin 31.maddesi gereğince geri ödeme talebi tarafından

kapsanmamış9, GmbHG’nin 30.maddesini ihlal eden ödeme sonucunun

dolaylı zararı, bir nevi atlanmış olan faizlerdir – şayet görev ihlali ile ilgili

bir ilişsonuç ilişkisi yok ise. Benzeri durum, varlık kesintisi sırasında

dokunulmuş olabilen rekabet yasağının ihlali durumunda da geçerlidir.

Yasal davranış kurallarının aksine, ortakların kararı bozulabilir hat-

ta geçersiz olabilir.10

Hissedarların bunun üzerine destekli, GmbH’da esas

olarak talimata11

bağlı olan bir talimatı istisnai olarak şirket yönetimi

tarafından uygulanamaz. 12

Şiddetli durumlarda GmbH’da görevini unut-

muş olan hissedarların ihracatı dahi söz konusu olabilir.13

b) Şirket hukuku

Şirket hukukunda varlığın bağlanması çok daha belirgindir:

AktG’nin 57 ve 62.maddelerindeki sermaye artırımı gereğince, tüm varlık

GmbH’da olduğu gibi sadece heykelsi temel sermayeyi kapsamaz. Bu

chalski/Funke in: Michalski, GmbHG, Band 1, 2. Aufl. 2010, § 13 Rz. 136; Wi-cke/Wicke, GmbHG, 2. Aufl. 2011, § 13 Rz. 19.

7 Michalski/Michalski/Funke (Fn. ==), § 13 Rz. 183; Winter/Seibt in: Scholz, GmbHG, Band I, 10. Aufl. 2006, § 14 Rz. 62.

8 Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 23; Verse in: Henssler/Strohn, Gesell-schaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 14 GmbHG, Rz. 117; Verse, Der Gleichbehandlungsgrund-satz im Recht der Kapitalgesellschaften, 2006, S. 412 ff.

9 Henssler/Strohn/Verse (Fn. ==), § 13 GmbHG Rz. 66; vgl. auch Leuschner NJW 2011, 3275.

10 Beispielsweise ist ein Beschluss analog § 241 Nr. 3 Alt. 2 AktG nichtig, sofern er einen Verstoß gegen die Kapitalerhaltungsregeln (§§ 30 f. GmbHG) bezweckt; Mi-chalski/Römermann, GmbHG, Band 2, 2. Aufl. 2010, Anh. § 47 Rz. 22 ff.; Henss-ler/Strohn/Verse (Fn. ==), § 14 GmbHG Rz. 116.

11 Lenz in: Michalski, GmbHG, Band 2, 2. Aufl. 2010, § 37 Rz. 16 ff.; Stephan/Tieves in: Münchener Kommentar zum GmbHG, Band 2, 2012, § 37 Rz. 115 ff.; OLG Düsseldorf ZIP 1984, 1476, 1477 f.

12 Michalski/Lenz (Fn. ==), § 37 Rz. 19 ff.; MünchKommGmbHG/Stephan/Tieves (Fn. ==), § 37 Rz. 118 ff.

13 BGHZ 9, 157, 163; 16, 317, 322 = WM 1955, 437; BGH GmbHR 1987, 302, 303; OLG Frankfurt/Main GmbHR 1993, 659, 659 f.; Lutter/Hommelhoff/Bayer (Fn. ==), § 14 Rz. 31; Michalski/Michalski/Funke (Fn. ==), § 13 Rz. 184 ff.

Page 259: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

221

nedenle kar payı dağıtımı sadece genel kurulun AktG’nin

174.maddesindeki kar kullanım kararı gereğince mümkündür. Ayrıca

aksiyonerler hiçbir genel rekabet yasağına tabi olmamakla birlikte,14

kuru-

luşun ve diğer aksiyonerlere karşı üyelik ve sadakat bağIarı mevcuttur.15

İhlaller ortaklar kararlarının bozulabilirliğinin yanı sıra16

, kuruluşun ihti-

yati tedbir ve tazminat taleplerini beraberinde getirebilir.17

Ancak burada

özellikle AktG’nin 117.maddesindeki sorumluluk kuralını ve onun değe-

rinin dikkate alınması gerekiyor olup,18

sonucunda özellikle amaca daya-

nan sorumluluk sınırlandırması ortaya çıkar.19

Bağımlı, yani şirket aksiyoneri tarafından hükmedilen bir sermaye

şirketinde, ayrıca AktG’nin 311. Maddesi fiili sermaye konserninin özel

hukuku olarak dikkate alınmalıdır. Bay Theusinger tarafından aktarıldığı

gibi – hükmeden aksiyoner – pratik düzenleme durumunda olduğu gibi –

14 Hüffer AktG, 10. Aufl. 2012, § 311 Rz. 2; Altmeppen in: Münchener Kommentar zum

AktG, Band 5, 3. Aufl. 2010, Vor § 311, Rz. 50 f.; s. auch Henze/Notz in: Großkommen-tar zum AktG, Band 2, 4. Aufl. 2008, Anh. § 53a Rz. 78: Wettbewerbsverbot allenfalls als Ausfluss der mitgliedschaftlichen Treuepflicht.

15 GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. ==), Anh. § 53a Rz. 62 ff.; Hölters/Laubert, AktG, 2. Aufl. 2014, § 53a Rz. 17; Bungeroth in: Münchener Kommentar zum AktG, Band 1, 3. Aufl. 2008, Vor § 53a, Rz. 25 ff. Im Verhältnis der Gesellschafter untereinander hat der BGH sowohl eine Treuepflicht der Aktionärsmehrheit gegenüber der -minderheit als auch umgekehrt anerkannt, s. nur BGHZ 103, 184, 194 ff. = NJW 1988, 1579 = WM 1988, 325 – Linotype und BGHZ 129, 136, 143 ff. = NJW 1995, 1739 = WM 1995, 882 – Girmes.

16 Würthwein in: Spindler/Stilz, AktG, Band 2, 2. Aufl. 2010, § 243 Rz. 158 ff.; Hüffer in: Münchener Kommentar zum AktG, Band 4, 3. Aufl. 2011, § 243 Rz. 44 ff.; Hüffer AktG (Fn. ==), § 243 Rz. 24 ff. m. w. Nachw. Dies entspricht im Ergebnis auch der Rechtspre-chung, die freilich die Bedeutung der mitgliedschaftlichen Treuepflicht für die Kontrolle von Hauptversammlungsbeschlüssen bislang kaum betont, s. etwa BGHZ 71, 40, 43 ff. = NJW 1978, 1316 = WM 1978, 401 – Kali + Salz; BGHZ 83, 319, 321 = NJW 1982, 2444 = WM 1982, 660; BGHZ 120, 141, 145 f. = NJW 1993, 400 = WM 1992, 2098.

17 S. nur GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. ==), Anh. § 53a Rz. 142 ff.; Henss-

ler/Strohn/Verse (Fn. ==), § 14 GmbHG Rz. 117. 18 Spindler in: Münchener Kommentar zum AktG, Band 2, 3. Aufl. 2008, § 117 Rz. 71;

GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. ==), Anh. § 53a Rz. 146. 19 So jedenfalls für eine Haftung wegen treuwidriger Stimmrechtsausübung BGHZ 129,

136, 162 = NJW 1995, 1739 = WM 1995, 882 – Girmes; allgemeiner Großkomm-AktG/Henze/Notz (Fn. ==), Anh. § 53a Rz. 149; MünchKommAktG/Bungeroth (Fn. ==), Vor § 53a, Rz. 44 m. w. Nachw.; a.A. Guntz, Treubindungen von Minderheitsaktionä-ren, 1997, S. 144 ff.; Wastl NZG 2005, 17, 21.

Page 260: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

222

başka ekonomik menfaatlere bağlı ve böylece AktG’nin 15.maddesi gere-

ğince “hükmeden şirket” durumundaysa – uygulanırlar20

. Bu konuda

AktG’nin 311 ve 317.maddeleri girişimci-aksiyoner “kendi” sermaye

şirketi üzerinde dezavantajlı etkilemeye izin vermekte, örneğin şirket

yılının sonuna kadar eğer dezavantajı dengelerse likiditenin çekilmesi ya

da sermaye şirketine dengeleme için belirlenmiş olan avantaj garanti etme

konusunda yasal hak sunarsa.

Aksiyoner bu ayrıcalıklı çerçeveye, her bir münferit dezavantajı

zamanında ve eksiksiz olarak dengeleyerek uyum sağlar ise, genel varlık

koruma kuralları ertelenmiştir.21

şayet dengeleme garantisini kaçırır ise,

sermaye şirketine tazminat talebi ile borçlanır (§ 317 AktG). Bu talepler

AktG’nin 317.maddesi 4.Paragrafı ve 309.Maddesi 4.Paragrafı gereğince,

diğer aksiyonler ve hatta kuruluş alacaklıları tarafından, sermaye şirketi-

nin faturaları için kullanılabilirler.

2. Koruma sisteminin sınırları

Kuruluş varlığının korumasına yönelik aktarılmış olan kurallar, his-

sedarların müdahalelerine karşı kapsamlı bir koruma sağlamamaktadır.

Kalan boşluk ve eksiklikler önemli oranda aşağıdaki konuları ilgilendir-

mektedir.

a) GmbH-Recht

GmbH’da bir koruma açığı özellikle, karşı çıkan bir azınlık hisse-

darının olmaması halinde söz konusudur. Bu durum özellikle tek bir his-

sedarı olan tek kişilik – kuruluşlar veya birçok diğer hissedarlarla birlikte

hareket edilmesin kapsıyor. Böyle durumlarda kuruluşa ve rekabet yasa-

ğına karşı üyelikli sadakat bağları başarısız oluyor. Enstitüler, tasarıma

20 Zu diesem für den Unternehmensbegriff nach den §§ 15 ff. AktG maßgeblichen Kriteri-

um statt vieler Hüffer AktG (Fn. ==), § 15 Rz. 8; aus der Rechtsprechung BGHZ 69, 334, 336 ff = NJW 1978, 104 = WM 1977, 1346; BGHZ 74, 359, 364 f = NJW 1979, 2401 = WM 1979, 910; BGHZ 80, 69, 72 = NJW 1981, 1512 = WM 1981, 357; BGHZ 95, 330, 337 = NJW 1986, 188 = WM 1985, 1263; BGHZ 135, 107, 113 = NJW 1997, 1855 = WM 1997, 967; BGH NJW 2001, 2973, 2974 = WM 2001, 1461.

21 BGHZ 179, 71, 76 f. (Rz. 11) = NJW 2009, 850 = WM 2009, 78 – MPS; Mül-bert/Leuschner NZG 2009, 281, 286 f.; Hüffer AktG (Fn. ==), § 311 Rz. 49; A. Wilhelm NZG 2012, 1287, 1288; a.A. nur Altmeppen ZIP 1996, 693, 695 ff.

Page 261: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

223

açık GmbH’larda çünkü hissedarların düzenlemelerine kalıyor ve hemfi-

kirlik durumunda koşullandırılabilirler.22

Sermaye tutma kuralları gerçi alacaklıların ilgi alanında kalarak

hem hissedarları hem de şirket yönetimi için bağlayıcı kalır.23

Ancak bu

konuda sadece sınırlı koruma sağlıyor: daha önce de belirtildiği gibi bir

açıdan hissedarı aldıkları miktarları iade etmekle yükümlü tutar ve başka,

örneğin kaçan faizler gibi herhangi bir kollateral hasarı kapsamazlar. Di-

ğer yandan ise kuruluş varlığından herhangi bir kesinti gerçekleşmez ise

uygulanamazlar, aksine iflasın diğer bilanço açısından ölçülemeyecek

şekilde neden olur – tıpkı konsern bütünleştirici önlemler ya da bilanço

dışı aktif değiş tokuş gibi.24

b) Şirket hukuku

Aksiyoner müdahalelerine karşı varlık korumasındaki sınırlar ise,

GmbH-hukukundakiler geçerlidir. Münferit aksiyoner kuruluşa karşı hiç-

bir üyelikli sadakat bağına tabi değildir25

ve sermaye korumaya ters öde-

meler durumunda, aksiyoner alınan tutarları iade etmekle yükümlüdür.

Fakat tek kişilik sermaye şirketlerinde de AktG’nin 311, 317 ve

117.maddelerinin hasar yasakları uygulanır.26

Burada aksiyonerin serma-

ye şirketine zararı varlık çekerek mi yoksa bilanço dışı bir şekilde verdiği

önemli değil; neden olduğu her dezavantajdan sorumludur.27

Sergilenen

22 Habersack ZGR 2008, 533, 537; speziell zum Wettbewerbsverbot vgl. BGH WM 2008,

302 (Rz. 15) = ZIP 2008, 308; speziell zur Treuepflicht Liebscher in: Münchener Kom-mentar zum GmbHG, Band 1, Anh. § 13 Rz. 344; Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 20; GroßkommAktG/Henze/Notz (Fn. ==), Anh. § 53a Rz. 43; Roth/Altmeppen/Altmeppen (Fn. ==), § 13 Rz. 57 ff. m. w. Nachw.

23 Verbotswidrige Weisungen darf die Geschäftsleitung nicht befolgen und die zugrunde liegenden Gesellschafterbeschlüsse sind analog § 241 Nr. 3 AktG unwirksam.

24 Habersack ZGR 2008, 533, 537. 25 Insbesondere besteht nach ganz h.M. keine Treuepflicht des Alleinaktionärs gegenüber

der AG, s. MünchKommAktG/Bungeroth (Fn. ==), Vor § 53a, Rz. 24; Großkomm-AktG/Henze/Notz (Fn. ==), Anh. § 53a Rz. 42 ff.; Wiesner in: Münchener Handbuch des Gesellschaftsrechts, Band 4, AG, 3. Aufl. 2007, § 17 Rz. 16.

26 Habersack in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, Anh. § 317, Rz. 5; Habersack ZGR 2008, 533, 551; Bachmann NZG 2001, 961, 970; A. Wilhelm NZG 2012, 1287, 1291; a.A. Götz AG 2000, 498 ff.

27 Hüffer AktG (Fn. ==), § 311 Rz. 25; Koppensteiner in: Kölner Kommentar zum AktG, Band 6, 3. Aufl. 2004, § 311 Rz. 51; A. Wilhelm NZG 2012, 1287, 1291.

Page 262: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

224

etki iflasa neden olur ise, aksiyoner “kolateral hasarların” giderilmesinden

de sorumlu tutulabilir.28

AktG’nin 311.maddesindeki sıkı koruma sistemi de boşluksuz gibi

görünmüyor.29

Burada özellikle ilgi çekici iki olay sergilenebilir:

- İlk konstelasyonda söz konusu olan, kalifiye dezavantaja neden

olmaktır. Böyle bir olay, münferit dezavantajlı önlemin sonuçları belirsiz

ve hesaplanamazdır ki, ne dengeleyici dezavantaj ne de hasar kapsamı

belirlenebilir.30

- İkinci konstelasyon kalifiye fiili konsern olarak tanınır: Aksiyoner

o kadar sık ve yoğun olarak sermaye şirketinin kuruluna etki etmiştir ki,

münferit hasar verici etkilemeler artık dezavantaj dengelemesi ve hasar

tazminatına yönelik bağlantı noktası olarak izole edilemez hale gelir.31

III. GmbH-Hukukunda varlığı yok etme mükellefiyeti

BGH, yasal olarak normlaştırılmış olan alacaklı korumasının siste-

mindeki boşlukları doldurma fırsatına ancak GmbH’da nail olmuş ancak

sermaye şirketinde bu fırsatı bulamamıştır. Bunun nedeni sadece sermaye

şirketinin daha sıkı bir mali anayasaya sahip olmasına bağlı değil, aynı

zamanda sermaye şirketinin GmbH’ya karşılık kontrol merkezi olarak

daha az talimatları olan bir kurula32

ve zorunlu bir denetleyiciye33

sahip

olmasına bağlıdır. Bu durum organizasyon açısından dahi belirli oranda

müdahale ve iflasa karşı koruma sağlamaktadır.34

28 S. bereits oben II. 1. a); für die Bestimmung des Umfangs des ersatzfähigen Schadens

sind die allgemeinen Regeln (§§ 249 ff. BGB) maßgeblich. Der Schaden ist gegebenen-falls nach § 287 ZPO zu schätzen.

29 Zumindest aus praktischer Sicht a.A. MünchKommAktG/Altmeppen (Fn. ==), Anh. § 317 Rz. 14: Es sei „nicht ein einziger Fall bekannt geworden, in welchem §§ 311 ff. zum Schutz der abhängigen AG nicht ausgereicht hätten.“

30 Beispiele nach Emmerich/Habersack, Konzernrecht, 9. Aufl. 2008, § 28 Rz. 6. 31 H.F. Müller in: Spindler/Stilz, AktG, Band 2, 2. Aufl. 2010, Vor § 311 Rz. 25 und §

317 Rz. 9; MünchKommGmbHG/Liebscher (Fn. ==), Anh. § 13 Rz. 472; Em-merich/Habersack/Habersack (Fn. ==), Anh. § 317 Rz. 5 ff.; Bödeker in: Henss-ler/Strohn, Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 311 Rz. 34; Hölters/Leuering/Goertz, AktG, 2. Aufl. 2014, § 311 Rz. 97 f.

32 § 76 Abs. 1 AktG. 33 S. die §§ 95 ff. AktG. 34 Habersack ZGR 2008, 533, 549.

Page 263: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

225

1. Yargıda ortaklaşa olmayan gelişme

GmbH ve sermaye şirketi arasındaki bu yapı farklılıklarıyla aynı

zamanda, GmbH-hissedarlarının “kendi” GmbH’larına zararlarından do-

layı AktG’nin 311.maddesinin ilgili uygulamasıyla herhangi bir sorumlu-

luklarının olmadığı, baştan bellidir. Çünkü GmbH dahilinde, bağımlı ku-

ruluş bir bağımlılık raporunda tüm dezavantajlı işleri ve bunlardan elde

edilmiş olan dengelemeleri belirtme zorunluluğu olmadığı gibi (AktG’nin

312.maddesi), bu rapor denetleyiciler tarafından kontrol edilmesi gerek-

memektedir (AktG’nin 314.maddesi).35

Bunun haricinde BGH’nin şirketler hukukundan sorumlu olan II.

Sivil senatosu sorumluluk boşluğunu kapatma konusunda zorlanmış ve

GmbH-hissedarlarının sorumluluğu için toplamda en az dört, birbirinden

çok farklı model oluşturmuş, farklılaştırmış ve ikisine bakıldığında, tekrar

iptal etmiştir.

“Araç vinçi”-kararı36

olarak tabir edilen ilk yasal konsern sorumlu-

luk modeli, AktG’nin 15.maddesininin37

yasal konsern şirket terimini

yerine getiren ve özel bir genişlik ve yoğunlukta “kendi” GmbH’larını

etkileyen hissedarların, alacaklıların kayıplarına karşı da sorumlu olmala-

rını bekliyordu. Böyle bir yetersizlik sorumluluğunun, kalifiye fiili birlik

oluşturma halindeki gerekçelendirmesi için, BGH böyle yoğun bir şirket

yönetiminin AktG’nin 291.maddesi kapsamında sözleşme konserninin

ilişkileriyle uyumlu olmasına ve buna göre sözleşme konserni için geçerli

olan sorumluluk kurallarına38

analog uygulamaların bulunması için çalış-

tı.39

35 Ganz h.M., wie hier Baumbach/Hueck/Zöllner/Beurskens, GmbHG, 20. Aufl. 2013,

SchlAnhKonzernR Rz. 127 m. w. Nachw.; a.A. Roth/Altmeppen/Altmeppen (Fn. ==), Anh. § 13 Rz. 154 ff.

36 BGHZ 95, 330 = NJW 1986, 188 – Autokran. 37 S. oben II. 1. b). 38 §§ 302 f. AktG. 39 BGHZ 95, 330, 342 f. = NJW 1986, 188 – Autokran; dazu etwa Baum-

bach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 57.

Page 264: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

226

Literatürüne yapılan kısmen keskin eleştirinin sonucunda40

, BGH

“TBB “ kararında41

zarar verici etkileme nedeniyle yasal konsern sorum-

luluğu olan modele geçiş yapt. Bu durum “TBB”-kararın ilk prensibinde

ifade edilmektedir: “GmbH hâkimiyetine sahip olan bir şirket hissedarı,

kendi kuruluşunun çıkarlarını dikkate almadan, neden olunan dezavanta-

jın münferit dengeleme önlemleriye kompanze edilemeyecek şekilde kon-

sern idare gücünü uygular ise, AktG’nin 302 ve 303.maddeleri gereğince

sorumlu olur.”

Birkaç yıl sonra yeni bir sistem değişikliğine gidildi. O dönemde

II.Sivil senatosunun başkanı olan – Volker Röhricht’in etkisiyle42

– mah-

keme zarar verici etkileme nedeniyle ortağın şahsi sorumluluğu olduğu

modele geçiş yaptı. Hissedarın şirket özelliği artık önemli değildi ve ala-

caklılara karşı borçlanmaya bağlı direkt ya da ortaın şahsi sorumluluğu,

kuruluşa karşı sorumluluğun yerine geçti.43

Değişken olan bu gelişmenin en son kapanışını “Trihotel”-kararı

oluşturuyor. “Röhricht-modelindeki” ayrıntılı zayıf nokta analizinden

sonra mahkeme, varlığı yok etme sorumluğunun, en iyisi kuruluşa karşı

haksız uygulama sorumluluğu şeklinde tasarlanmasının doğru olacağı

sonucuna vardı.

2. Trihotel-kararı

a) Mükellefiyet unsuru ve hukuki sonuç

BGH, “Trihotel”de varlığı yok etme sorumluluğunda talep temeli

olarak BGB’nin 826.maddesini göstermektedir. “Ahlak dışı ve kasıtlı

zarar” ile başlık atılmış olan genel hüküm kısa ve öz olarak şöyledir:

„Kim diğerine ahlak dışı yoldan kasıtlı olarak zarar verirse, diğerinin

zararını karşılamakla yükümlüdür.” Varlığı yok etme sorumluluğunu bu

40 Statt vieler Röhricht in: Festschrift 50 Jahre BGH, 2000, S. 83, 85; K. Schmidt NJW

2001, 3577, 3578. 41 BGHZ 122, 123 = NJW 1993, 1200 = WM 1993, 687 – TBB. 42 Zuvor bereits Röhricht in: Festschrift 50 Jahre BGH, 2000, S. 83 ff. 43 In diesem Sinne schon BGHZ 149, 10 = NJW 2001, 3622 = WM 2001, 2062 – Bremer

Vulkan; präzisierend dann BGHZ 151, 181 = NJW 2002, 3024 = WM 2002, 1804 – KVB; BGH NJW 2004, 1107 = WM 2004, 2254 = NZG 2004, 1107 – Rheumaklinik. Zum Ganzen auch Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 57.

Page 265: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

227

norma özel olay grubu olarak sınıflandırıldığında hangi taleplerin geçerli

olduğunu, BGH aşağıdaki şekilde ifade etmiştir:

(1) BGB’nin 826.maddesi kapsamında herkes zarar veren ola-

rak göz önündedir. Fakat BGH sorumlu olanların halkasını

şirketler hukuku ölçütlerine göre sınırlandırmak istiyor.

Hissedarın yanı sıra, GmbH’da hissedar olan biri de sorum-

lu olabilir; ancak bu durum ilgili katılımcı – yani hissedar-

hissedar – zarar gören kuruluş üzerine hakimiyet derece-

sinde etki edebiliyor ise geçerlidir.44

(2) Zarar gören ve buna göre tazminat talebinin sahibi, “Triho-

tel”- kararının sorumluluk kavramı içerisinde, zarar görmüş

olan kuruluşun kendisidir.

(3) Senato ahlaka aykırılığın objektif unsurunu, birincisi hisse-

darın kuruluş varlığına yapmış olduğu “kalifiye” müdahale

sonucu ve ikincisi hissedarın bu müdahale ile görevini

“GmbH süresince, kuruluş alacaklısını tatmin etmek ama-

cıyla kuruluş varlığının işlevsel olarak bağlanması” ihlal et-

tiğinde mevcut görür:45

- Öncelikle “kalifiye” müdahaleye değinecek olursak,

böyle bir şey söz konusu olduğunda, müdahale hedef odaklı

olarak işletmeye yabancı amaçlar için yapıldığında46

ve

GmbHG’nin 30 ve 31.maddeleri tarafından hiç ya da tam

olarak dengelenemediğinde, örneğin kolateral hasar şekli-

de. Fonksiyonel olarak bakıldığında, “kalifiye müdaha-

le”nin özelliği ile, yani GmbHG’nin 30 ve 31.maddelerine

karşı yoğunlaştırılmış bir “alım yasağı” 47

oluşturulmakta-

dır.

- Göreve değinecek olursak, kuruluş alacaklısını tatmin

etmek amacıyla kuruluş varlığının işlevsel olarak bağlan-

44 BGHZ 173, 246, 263 f. (Rz. 44) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 45 BGHZ 173, 246, 256 f. (Rz. 25) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 46 BGHZ 173, 246, 259 (Rz. 31) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 47 BGHZ 173, 246, 257 f. (Rz. 28) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel.

Page 266: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

228

masına saygı duymak; “kalifiye” müdahale kuruluşun öde-

me gücünü ortadan kaldırdığında48

ve böylece kuruluşun

iflasına neden olduğunda ya da bunu daha da derinleştirdi-

ğinde bu görev alacaklı isteklerini dikkate almak için ihlal

edilmiştir.49

(4) Senato sübjektif unsur olarak ise, ticaret yapan hissedarın

kendisi tarafından ya da onayı ile alınmış olan önlemin, ku-

ruluş varlığını “kalifiye” bir şekilde zarar vermesini gör-

mekte; ahlaka aykırılık bilincinin olması gerekmiyor. 50

(5) Kuruluşun tazminat almaya hak ettiği zarar, BGH bunu

söylemese de, alacaklı taleplerinin toplam tutarı ile kuru-

luşta halen mevcut olan varlık değerleri arasındaki farkta

bulunuyor. Ana sermayenin tekrar doldurulması haline

borçlanma yoktur; varlığı yok etme sorumluluğu sadece

alacaklı menfaati doğrultusunda var olup, kuruluşun kendi-

sini ilgilendirmez.

(6) Rekabet düzleminde, BGB’nin 826.maddesi gereğince var-

lığı yok etme sorumluluğu, daha önceki sorumluluk model-

lerine karşılık diğer taleplere karşı destekleyici değildir,

özellikle GmbHG’nin 31.maddesinden gelen bir talebe kar-

şı. Olası talep esasları münferit olarak yan yana durmakta-

dır.51

b) BGH’nın gerekçelendirilmesi

BGH, yeni adalet değişikliğinin gerekçelendirmesi için öncelikle

dikkati, kuruluş varlığının korunması GmbHG’nin 30 ve 31.maddeleri

nedeniyle bazı boşluklar yarattığına ve ve hissedarın “kesin” olarak bir

sorumluluk aktivitesine tabi tutulması gerektiğine ve böylece “kuruluş

alacaklısının tatmin etmek için gerekli kuruluş varlığını, varlık yok eden,

48 BGHZ 173, 246, 258 f. (Rz. 30) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 49 BGHZ 173, 246, 252 (Rz. 16) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 50 BGHZ 173, 246, 258 f. (Rz. 30) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 51 BGHZ 173, 246, 262 f. (Rz. 38 ff.) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel.

Page 267: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

229

yani kuruluşu iflasa götüren ya da hissedarın buna benzer derin müdahale-

lerine” karşı korunması gerektiğine çekecektir.52

Mahkeme daha sonra kendini eleştirel bakış açısıyla, şimdiye ka-

darki sorumluluk modelinin hukuki sonuç düzleminde belli bir homojen-

sizlik ve dogmatik belirginsizlik tarafından işaretlenmiş olduğunu fark

eder.53

Özellikle şimdiye kadar gerekten kurumsal varlığı yok etme so-

rumluluğunun yanı sıra, alacaklıklara karşı BGB’nin 826.maddesinden

doğan hissedarların eşzamanlı sorumluluklarda her zaman kabul edilmiş-

tir.

Mahkeme bu uyumsuzlukları adli inşai muamele ile çözerek, varlığı

yok edici sorumluluğun sadece bir sorumluluk ilişkisi ile sınırlanmasını

sağlar: hissedarın GmbH’ya karşı, BGB’nin 826.maddesinin genel kusur-

lu talep normu çerçevesinde, özel bir olay grubu olarak sorumlu olması.54

Bu sorumluluk konsepti için mahkeme bir dizi ayrıcalıklar sunuyor:

- Birincisi; birçok olayda sınırsız borçlanmaya bağlı ortağın şahsi

sorumluluğu çok ileri gider ve GmbH’nın yasal şekline zarar verme tehli-

kesiyle karşı karşıya bırakır;55

- İkincisi; varlığı yok edici sorumluluğun objektif unsuru, hedef

odaklı işletme dışı el koyma gerektirir ve buraya BGB’nin

826.maddesinin olası kasıt ile yapılan eylemi uymaktadır;56

- Üçüncüsü; kuruluşa karşı olan bir iç sorumluluk, GmbHG’nin 30

ve 31.maddelerinin kapsamlı iç sorumluluk konseptine entegrasyona izin

verir;57

- Dördüncüsü; GmbHG’nin 30 ve 31.maddeleri gereğince kurulu-

şun üzerinde “sorumluluk kanalizasyonu” konsepti yer alır; yani tüm ta-

52 BGHZ 173, 246, 253 (Rz. 19) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 53 BGHZ 173, 246, 252 ff. (Rz. 18 ff.) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 54 BGHZ 173, 246, 255 f. (Rz. 23) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 55 BGHZ 173, 246, 257 (Rz. 27), 259 (Rz. 31) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 –

Trihotel. 56 BGHZ 173, 246, 259 (Rz. 31) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 57 BGHZ 173, 246, 260 (Rz. 32) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel.

Page 268: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

230

leplerin kuruluş varlığı üzerinden çözümlenmesi ve bu tamamlayıcı bir

sorumluluk modelinde kabul edilmelidir.58

c) Literatürde kritik

Literatürde GmbHG’nin 30 ve 31.maddeleri gereğince yan sorum-

luluk unsurunun gerekliliği inkâr edilmez, ancak “Trihotel”-kararının

sorumluluk konsepti büyük oranda eleştirilir.59

En sık eleştiri noktaları birbiriyle bağlantılır. Bir yandan, BGH ku-

ruluşa karşı iç sorumluluk için BGB’nin 826.maddesine yönelmesi nede-

niyle eleştirilir; oysa GmbH’ya karşı üyelikli sadakat görevinin ihlal

edilmesinden dolayı oluşan zarar tazminat yükümlülüğünü kabul edebilir-

di.60

Diğer yandan BGB’nin 826.maddesine ait kasıt gerekliliği aşırı sıkı

olarak görülür ve ihmal sorumluluğu desteklenir.61

Mahkemenin öncelikle BGB’nin 826.maddesine geri dönmesine

değinecek olursak, neden özellikle haksız fiil hukukunun alacaklı tatmini

için kuruluş varlığının elde olmayan fonkisyonel bağlantısına başvurul-

ması, gerçekten anlaşılır bir durum değildir. Bu yasal kuruluş değerlen-

dirmesini şirketler hukuku çerçevesinde yapması daha sistematik olurdu.

Düşünülmesi gereken, alacaklılarında menfaatine olan ve hissedarların

analog AktG’nin 241.maddesi No.3 Alt. 2 olarak kendilerini kurtarama-

dıkları, kuruluşa karşı üyelikli sadakat görevinin ihlal edilmesidir

58 BGHZ 173, 246, 260 f. (Rz. 33) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 59 Kritisch etwa Henssler/Strohn/Verse (Fn. ==), § 13 GmbHG Rz. 50; Staudin-

ger/Oechsler, BGB, 2014, § 826 Rz. 324b f.; Wagner in: Münchener Kommentar zum BGB, Band 5, 6. Aufl. 2013, § 826 Rz. 136 f.; Dauner-Lieb ZGR 2008, 34, 41 ff.; Oster-loh-Konrad ZHR 172 (2008), 274, 290 ff.; Vetter BB 2007, 1965, 1965 f.; Weller ZIP 2007, 1681, 1682 f.

60 Für eine Lösung über die mitgliedschaftliche Treuepflicht etwa MünchKomm-

GmbHG/Liebscher (Fn. ==), Anh. § 13, Rz. 534; bereits vor „Trihotel“ zudem K. Schmidt NJW 2001, 3577, 3580; Ulmer ZIP 2001, 2021, 2025 ff.; Ihrig DStR 2007, 1170 ff.; Vetter ZIP 2003, 601, 602. A.A. (für eine Durchgriffshaftung nach Vorbild der „Bremer Vulkan“-Entscheidung) Lutter/Bayer in: Lutter/Hommelhoff, GmbHG, 18. Aufl. 2012, § 13 Rz. 46.

61 Habersack ZGR 2008, 553, 558; Schwab ZIP 2008, 341, 348 ff.; schon vor „Trihotel“ für eine Fahrlässigkeitshaftung etwa Zöllner in: Festschrift Konzen, 2006, S. 999, 1013 ff.; insoweit positiver die Rezeption bei Staudinger/Oechsler (Fn. ==), § 826 Rz. 325d.

Page 269: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

231

(BGB’nin 280.maddesi 1.Fıkrası).62

Ancak GmbH-hukukunda BGB’nin

280.maddesi 1.Fıkrası gereğince sadakat görevinin ihlaline yönelik so-

rumluluk için hafif ihmal yeterlidir.63

Fakat mahkeme hissedar sorumlu-

luğunun kasıtlı eylemi nedeniyle istenen sınırlamasını, örneğin AktG’nin

117.maddesini analog uygulaması ile gerekçelendirebilirdi.

Diğer yandan literatürün eleştirisinin sorumluluk ölçütünün bu sı-

nırlandırılmasında, sistematik-değerlendiren yaklaşımlar açısından pekte

gerekçesiz değildir.

Çünkü daha öncede belirtilmiş olduğu gibi, 64

GmbH’nın yöneticisi

yeni devreye giren GmbHG’nin 64.maddesi 3.cümlesi gereğince en ufak

ihmal halinde hissedarlara ödeme konusunda sorumludur, şayet bu durum

kuruluşu ödeme yapamaz hale getirmiş ise. Burada bir oranda değerlen-

dirme zıtlığı söz konusu, çünkü böyle bir önlemi başlatan kişi olarak his-

sedar sadece BGB’nin 826.maddesinin sıkı şartları altında sorumlu tutu-

lurken, şirket yöneticisi GmbHG’nin 64.maddesi 3.cümlesi gereğince en

ufak bir ihmal durumunda sorumlu hale gelmektedir.65

Çünkü haksız fiil

62 So oder ähnlich Grigoleit/Grigoleit, AktG, 2013, § 1 Rz. 124; Baum-

bach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 59; K. Schmidt ZGR 2011, 108, 119 f.; s. auch schon Mülbert DStR 2001, 1937, 1941 ff.

63 S. bereits oben II. 1. a). 64 Oben I. 65 Nach dem „Trihotel“-Konzept des BGH stellt der existenzvernichtende Eingriff eines

Alleingesellschafters keinen Verstoß gegen die mitgliedschaftliche Treuepflicht dar. Nach allgemeinen Regeln ist der zugrunde liegende Gesellschafterbeschluss folglich wirksam und befreit den Gesellschafter von dem in der GmbH grundsätzlich bestehen-den Schädigungsverbot, s. dazu bereits oben II. 1. a) und II. 2. b). Nach allgemeinen Re-geln haftet auch die Geschäftsführung nicht, wenn sie einen wirksamen Gesellschafter-beschluss samt der darauf gründenden Weisung umsetzt; dies folgt im Umkehrschluss aus § 43 Abs. 3 Satz 3 GmbHG. Vor diesem Hintergrund vermag prima facie nicht ein-

zuleuchten, weshalb die Geschäftsführung, nicht aber der Gesellschafter für eine exis-tenzvernichtende Maßnahme einstandspflichtig sein soll, sofern beiden Seiten lediglich Fahrlässigkeit zur Last fällt und § 826 BGB folglich nicht anwendbar ist. Einen Erklä-rungsansatz hat Leuschner entwickelt: Der Gesellschafterbeschluss weise hier einen doppelten Regelungsgehalt auf, nämlich zum einen die an die Geschäftsführung gerich-tete Weisung, die existenzvernichtende Maßnahme umzusetzen, und zum anderen den konkludent erteilten Dispens des Gesellschafters vom Schädigungsverbot. Analog § 241 Nr. 3 Alt. 2 AktG soll freilich nur die Weisung an die Geschäftsleitung, nicht aber der

Page 270: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

232

hukukunun perspektifinden bakıldığında, şirket yöneticisi sadece hisseda-

rın asıl suçunun katılımcısı durumunda olup sadece kasıt halinde sorum-

ludur (BGB’nin 830.maddesi); ancak bu pek işine yaramıyor, çünkü

GmbHG’nin 64.maddesi 3.cümlesi gereğince en küçük ihmal ödemelerin-

den sorumlu tutuluyor. Bu çelişkinin açıklaması için sadece şu ifade kalı-

yor, şirket yöneticisi bulunduğu konumu gereğince, varlığı tehdit eden

ödeme arzusu olan hissedara karşı koymaktır, ancak bu açıklama bazı

yazarlara yeterli gelmiyor gibi görünüyor.66

Pratik açıdan bakıldığında ise, GmbH-iflasının düzenleme durumu-

na göre olan istisnasız iç sorumluluk konseptinin, yani kültesiz iflasın,

ikna edici olmadığına dikkat çekiliyor.67

GmbH’nın mevcut varlık değer-

lerinin eksik olmasından dolayı iflas yöneticisi tayin edilmese, GmbH’nın

varlığı yok etme sorumluluğundan doğan talepler gerçekleştirilemez.

Ancak BGH’nın alacaklıları bu taleplere haciz koyma ve buradan kendile-

rini tatmin etme olasılığına yönlendirmeye çalışması, 68

sadece bir teori-

dir. Kütlesiz iflasın kuralı gereğince, bu nedenle alacaklının istisnai du-

rum o,larak hissedara müdahale etmesine izin verilmelidir.69

3. GmbH-hukukunda diğer olay gruplar

“Trihotel”-kararı, kuruluş varlığına “işletme dışı müdahalenin”

hangi şekilde yapıldığını farklılaştırmaz. “Varlık değerinden bir alım”

olması yeterli, ancak BGH burada geniş bir varlık terimine yer veriyor:

daha sonraki bir kararda, münferit ortağın bir talebi kendisine karşı geçer-

li hale getirmesini engellemek için, duruşma sırasında davacı GmbH hak-

kında gıyabi hüküm vermiştir.70

Dispens vom Schädigungsverbot unwirksam sein. Näher Leuschner, Das Konzernrecht des Vereins, 2011, S. 311 ff.

66 S. vor allem Habersack ZGR 2008, 533, 558. 67 Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 57; Habersack ZGR 2008, 533, 548;

Lutter/Hommelhoff/Lutter/Bayer (Fn. ==), § 13 Rz. 46. 68 BGHZ 173, 246, 261 f. (Rz. 36) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 69 MünchokmmGmbHG/Liebscher (Fn. ==), Anh. § 13 Rz. 535; Altmeppen NJW 2007,

2657, 2660; Habersack ZGR 2008, 533, 548; Baumbach/Hueck/Zöllner/Beurskens (Fn. ==), SchlAnhKonzernR Rz. 126.

70 BGHZ 179, 344, 350 = NJW 2009, 2127 = WM 2009, 800 – Sanitary.

Page 271: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

233

Bunun sonucunda müdahale sadece iş fırsatlarının çekilmesinde

(corporate opportunities) değil, 71

idari personel yada Know-How çekil-

mesinde de görüleceği tahmin edilebilir.72

Literatürün bölümlerine göre

tipik konsern bütünleştirici önlemler, örneğin konsern çapında bir cash-

pooling’e ya da dağıtım sistemine katılım kapsanabilir.73

Ancak bu şüphe-

li görünüyor, çünkü bu tarz uygulamalarda varlık değerlerinin çekilmesi,

geniş varlık terimlerinde bile artık neredeyse hiç değinilmemektedir.

Sorumluluğun fonksiyonunu alacaklıyı açık verme riskinin sonra-

dan yükselmesine karşı korumak olarak görülüyorsa, işleri bırakmak bile

yoğun spekülatif karekter ile karşılanacaktır.74

Çünkü alacaklının ilave

risk yükselmesine karşı olan bakış açısına göre, bu etkinin varlık değerle-

rinden çıkma ya da riskli işlere girme sonucunda oluşmasının hiçbir öne-

mi yoktur.

Buna göre işletme dışı müdahale “aktif eylem” gerektiyor mu yoksa

kaçınarak gerçekleşebilir mi sorgulanabilir. Hissedarın varlığa değilde,

GmbH’ya başından itibaren işletme için gerekli olan sermayeyi verme-

mek, adı özellikle kötüye çıkmış olan olaylardır. “Gamma”-kararında

BGH bu olay grubunu doğru bir şekilde iptal etmiştir:75

“Trihotel”in so-

rumluluk unsuru, alacaklıları sadece hissedarların fırsatçı davranışlarına

korumalı, yani alacaklı ilişkisinin gerekçelendirilmesinde belirtilen açık

71 Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 72. 72 Servatius in: Michalski, GmbHG, Band 1, Syst. Darstellung 4, Konzernrecht, Rz. 377

mit vielen weiteren Beispielen. 73 Michalski/Servatius (Fn. ==), Syst. Darstellung 4, Konzernrecht, Rz. 377; Baum-

bach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 72. 74 MünchKommGmbHG/Liebscher (Fn. ==), Anh. § 13 Rz. 553; Decher in: Münchener

Handbuch des Gesellschaftsrechts, Band 3, GmbH, 4. Aufl. 2012, § 69 Rz. 9; Drygala GmbHR 2003, 729, 735; Vetter ZIP 2003, 601.

75 BGHZ 176, 204 = NJW 2008, 2437 = WM 2008, 1220 – Gamma; ebenso Baum-bach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 64; Michalski/Servatius (Fn. ==), Syst. Darstel-lung 4, Konzernrecht, Rz. 377; a.A. noch die Vorinstanz OLG Düsseldorf NZG 2007, 388 = ZIP 2007, 227; Ulmer/Habersack/Winter/Casper, GmbHG, Band 3, 2008, Anh. § 77 Rz. 128 ff. – Nach Teilen des Schrifttums soll in diesen Fällen allerdings ungeach-tet der „Trihotel“-Grundsätze eine Haftung nach § 826 BGB wegen vorsätzlich sitten-widriger Schädigung unmittelbar der Gläubiger in Betracht kommen, s. nur Lut-ter/Hommelhoff/Lutter/Bayer (Fn. ==), § 13 Rz. 22 m. w. Nachw.

Page 272: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

234

verme riskinin ilaveten yükseltilmesine karşı (ex post-fırsatçılık). Senato-

nun daha “Trihotel”-kararı sırasında sorumluluk unsurunu ilüstrasyonu

için kullandığı76

“self servis” görüntüsüyle sermaye azlığının hiçbir ortak

yanı yoktur.

“Trihotel”-esasları ayrıca “alan” ya da “varlık kombinasyonunda”

uygulanabilir değildir: Hissedarlar, alacaklıların kullanıma sunulan so-

rumluluk fonları izole edilemeyecek şekilde şirketlerini diğer varlıkların-

dan ayrı olarak yürütmezlerse, o halde burada işletme dışı müdahale yok-

tur.77

Ancak hissedarlar BGH’nin diğer bir hüküm çizgisine göre, ortağın

şahsi sorumluluğu yolunda sorumluluk ayrıcalıklarını tamamen kaybede-

bilirler.78

Özellikle iflas halinde bu durum çok etkili bir sorumluluk tuza-

ğına dönüşebilir.

IV. Anonim şirket ve diğer sermaye şirketlerine geçiş

BGH’nın anonim şirketi için iç sorumluluk konseptinin aktarımı

konusunda açıklama yapma fırsatı yoktu. Literatür bunun için yeterince

açıklama yapıyor,79

pratik olarak neredeyse hiç anlamı olmasa dahi. Çün-

kü AktG’nin 117 ve 311.maddeleri gereğince sermaye hukukunun koruma

düzeyi, varlık korumasının yanı sıra devamlılık koruması da garanti ettiği

için, “Trihotel”-standartlarını genelde aşar.80

Tartışma bu nedenle, şirket hukukunda kalan az sayıda koruma boş-

luklarının başka bir şekilde kapatılıp kapatılamayacağı sorusu üzerine

76 BGHZ 173, 246, 257 f. (Rz. 28) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 77 BGHZ 173, 246, 257 (Rz. 27) = NJW 2007, 2689 = WM 2007, 1572 – Trihotel. 78 S. zuletzt BGH NZG 2008, 187, 188 (Rz. 16) = NJW-RR 2008, 629 = WM 2008, 302;

zuvor bereits BGHZ 125, 366, 368 = NJW 1994, 1801 = WM 1994, 896; BGHZ 95, 330, 333 f. = NJW 1986, 188 = WM 1985, 1263 – Autokran; BGH NJW 1985, 740 f. = WM 1985, 54; OLG Celle GmbHR 2001, 1042; OLG Jena GmbHR 2002, 112, 114; da-zu Michalski/Michalski/Funke (Fn. ==), § 13 Rz. 358 ff.; Roth/Altmeppen/Altmeppen

(Fn. ==), § 13 Rz. 133 ff.; Lutter/Hommelhoff/Lutter/Bayer (Fn. ==), § 13 Rz. 19, 24; Baumbach/Hueck/Fastrich (Fn. ==), § 13 Rz. 45.

79 Grigoleit/Grigoleit (Fn. ==), § 1 Rz. 126; Emmerich/Habersack/Habersack (Fn. ==), Anh. § 317 Rz. 5a; Habersack ZGR 2008, 533, 550 f. m. w. Nachw.; vgl. auch Hüffer AktG (Fn. ==), § 1 Rz. 25 ff. (§ 17 AktG als Pendant zu § 826 BGB); aus der instanzge-richtlichen Rechtsprechung OLG Köln ZIP 2007, 28, 30; a.A. Schall, Kapitalgesell-schaftsrechtlicher Gläubigerschutz, 2009, S. 238 f.

80 Oben IV. 1.

Page 273: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

235

yoğunlaşmaktadır. Somut olarak bu durum, AktG’nin 311.maddesinin

düzenleme sistemi münferit dezavantajlarının eksik izole edilebilirliği

nedeniyle başarısız olan “kalifiye fiili konsernleşmeyi” ilgilendirmekte-

dir.81

Literatürün bölümleri burada AktG’nin 302.maddesine karşı analog

olarak aksiyonerin açık verme sorumluluğunu “TBB”-kararı örneğine

göre desteklemektedir.82

Onun ardında, aksiyonerin bir hakimiyet sözleş-

mesi varmış gibi davranması gerekiyor düşüncesi yatıyor, çünkü münferit

dengelemeye kapalı olan dezavantaj ilavesi ancak bu şartlar altında yasal-

dır.83

Bu durum sonuçta ikna ediyor, ancak dogmatik gerekçelendirmede

ikna etmiyor: açık verme sorumluluğunu, üyelikli sadakat görevinin ku-

surlu ihlalinden türetmek tercihe layık olacaktır. Çünkü burada, aksiyoner

kalifiye konsern yürütme davranışıyla AktG’nin 311 ve 317.maddelerinin

işlevselliğini anonim şirkete zarar vermek için geleceğe yönelik devre dışı

bırakır.84

Ancak bu bakış açısının pratikte uygulanması beklenemez. Birinci

derece yasal kararlar “Trihotel”-kararını “kalifiye-fiili konsern” hukuki

kişine kategorik ret olarak sunuyorlar – hem de sadece GmbH için değil

aynı zamanda anonim şirket içinde.85

Alman hukukunda diğer sermaye kuruluşları için, örneğin kayıtlı

ideal birlikler yada kooperatifler, ancak tam sorumlu gerçek kişisi olma-

yan şahıs şirketleri, örneğin GmbH & Co. Sermaye şirketi gibi, içinde

“Trihotel”-esasları uygulanabilirliği şimdiye kadar kısmen çözümlenmiş-

tir. Varlığı yok etme yasağı, kısmen alacaklı korumasının yasal şekli aşan

temel enstitü olarak tasarlandığını ve sorumluluk sınırlamasının korelatı

81 Oben II. 2. b). 82 Emmerich/Habersack/Habersack (Fn. ==), Anh. § 317 Rz. 5a, 7 ff.; Habersack ZGR

2008, 533, 551 ff.; Spindler/Stilz/H.F. Müller (Fn. ==), Vor § 311 Rz. 25 ff.; a.A. Hüffer

AktG, 10. Aufl. 2012, § 1 Rz. 26; Hüffer in: Festschrift Goette, 2011, S. 192, 200 ff.; MünchKommAktG/Altmeppen (Fn. ==), Anh. § 317 Rz. 11 ff.

83 Habersack ZGR 2008, 533, 553; Spindler/Stilz/H.F. Müller (Fn. ==), Vor § 311 Rz. 25. 84 Näher Mülbert, Aktiengesellschaft, Unternehmensgruppe und Kapitalmarkt, 2. Aufl.

1996, S. 487 ff.; Mülbert in: Münchener Kommentar zum HGB, Band 3, 3. Aufl. 2012, KonzernR, Rz. 182; für die GmbH auch schon Mülbert DStR 2001, 1937, 1946 f.

85 OLG Stuttgart AG 2007, 633, 636; OLG Stuttgart AG 2007, 873, 875; aus dem Schrift-tum zustimmend MünchKommAktG/Altmeppen (Fn. ==), Anh. § 317 Rz. 13 ff.

Page 274: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

236

olarak sorumluluk sınırlaması olan tüm kuruluş şekilleri için geçerlilik

talebinde bulunduğu kabul edilmektedir.86

Bu durum şüpheli görünüyor:

Ancak BGH ideal birlik için GmbH’ya geçişin “esas yapısal farklılıklar”

gerekçesiyle kati iptalini belirtmiştir87

ve sermaye kuruluşu & Co. KG

içinde aynı şekilde diskalifiye olması gerekiyor88

.

İç sorumluluk konseptinin Almanya’da faal olan “hayali yurtdışı

kuruluşlarına” aktarılıp aktarılamayacağı konusu tartışmalıdır. Burada

özellikle söz konusu olan İngiliz Ltd. yasal şeklidir. Büyük Britanya’da

kurulmuş olmasına rağmen neredeyse sadece Almanya’da faaldir. Alman

şirket hukukun bu kuruluşlar için uygulanması, birlik hukukunun yerleş-

me özgürlüğüne aykırıdır,89

bu durum Avrupa mahkemesinin “Centros” 90

,

“Überseering” 91

ve “Inspire Art” 92

kararlarında belirtilmektedir. Bu arka

planda, literatür bölümleri “Trihotel”-kararının BGH’nin bir denemesi

olduğunu düşünüyor. BGH burada, birlik hukukunun yerleşme özgürlü-

ğün ölçütlerine yeterli olan BGB’nin 826.maddesine başvurarak İngiliz

Ltd. içinde yok edici müdahalelerin onaylanması için bir hukuk enstitüsü-

nü elinin altına bulundurmak istiyor.93

Başkaları bundan şüphe duyuyor,94

86 Leuschner, Konzernrecht des Vereins (Fn. ==), S. 357 ff. 87 BGHZ 175, 12 = WM 2008, 358 = NZG 2008, 670 – Kolpingwerk. 88 MünchKommHGB/Mülbert (Fn. ==), KonzernR Rz. 179f f.; a.A. Staub/C. Schäfer,

HGB, Band 3, 5. Aufl. 2009, § 105 Rz. 35 m. w. Nachw. 89 Art. 49-55 AEUV. 90 EuGH, Rs. 212/97, Slg. 1999, I-1459-1498 = NJW 1999, 2027 = WM 1999, 956 –

Centros. 91 EuGH, Rs. 208/00, Slg. 2002, I-9919-9976 = NJW 2002, 3614 = WM 2002, 2372 –

Überseering. 92 EuGH, Rs. 167/01, Slg. 2003, I-10155-10238 = NJW 2003, 3331 = WM 2003, 2041 –

Inspire Art. 93 Gehrlein WM 2008, 761, 769; Buchalik/Rinker in: Buth/Hermanns (Hrsg.), Restruktu-

rierung, Sanierung, Insolvenz, 3. Aufl. 2009, § 4 Rz. 36 ff.; für eine Anwendung auf

(Schein-)Auslandsgesellschaften auch Casper in: Ulmer/Habersack/Winter, GmbHG, Ergänzungsband MoMiG, 2010, § 64 Rz. 35; Gottwald/Kolmann in: Gottwald, Insol-venzrechts-Handbuch, 4. Aufl. 2010, § 132 Rz. 99; Roth/Altmeppen/Altmeppen (Fn. ==), § 13 Rz. 116 f.; Altmeppen/Ego in: Münchener Kommentar zum AktG, Band 7, Eu-ropäische Niederlassungsfreiheit Rz. 429 ff.; Burg/Müller-Seils ZInsO 2007, 929, 931; Paefgen DB 2007, 1907, 1912; Vetter BB 2007, 1965, 1969 f; Weller ZIP 2007, 1681, 1688 f.; zweifelnd Strohn ZInsO 2008, 706, 711; differenzierend Gruelich/Rau NZG 2008, 565, 568 f.

Page 275: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Varlığı Yok Etme Mükellefiyeti - Kuruluşa Alacaklıya Zarar Verici Etkileri için Hissedar Mesuliyeti -

237

elbet teki BGH tarafından varlığı yok edici sorumluluk için belirlenmiş,

oldukça katı şartlarını göz önünde bulundurmadan.

V. Varlığı yok etme mükellefiyeti olan rejimde esas sorular

Son olarak, başka hukuki düzenlerin ilgisini çekebilecek, varlığı

yok edici müdahalelere yönelik bir sorumluluk rejiminin birkaç temel

sorularına değinelim.

1. Mevcudiyetin korunması mı yoksa salt varlığın korun-

ması mı?

Mevcudiyet korunması mı yoksa salt varlığın korunması alternatifi

mi? Varlığı yok edici sorumlulukla ilgili her türlü tartışmanın çıkış nokta-

sını oluşturuyor. Hukuk, bu şekilde iflasa götüren kuruluşları böyle kuru-

luş müdahalelerine karşı korumakla mı yetinmek istiyor yoksa kuruluş

ilgili mevcudiyeti içerisinde korunmalı ve böylece iflas önlemi konusunda

daha yüksek bir ölçüt mü garanti edilmeli?

Alman şirket hukuku ezelden beri ikinci konsepti takip ediyor ve

bunu – daha önce de belirtildiği gibi 95

- şahsi şirketleri dahi 117.madde

gereğince bir sorumluluğa ve fiili konsernin kurallarına tabi tutarak yapı-

yor, hem de müdahalenin sermaye şirketini iflasa götürüp götürmeyeceği-

ni dikkate almadan. GmbH-hukukunda ise, “TBB”-esasları terk edildiğin-

den bu yana sadece ilk konsept ile ilgilenilmekte: Hem “Röhricht-

modelinde” hem de “Trihotel”-kararında şahsi şirket kompanze edileme-

yen dezavantajlar için tazminat ödemekle mükellef, şayet durum varlığı

yok etmeye gelmiş ise.96

Hangi konsepte karar verileceği ise, her hukuki düzenin kendine

göre karar verecği bir konudur. Ne hukuki düzenin asgari sermaye isteyip

istemediğinle alakası var ne de GmbHG’nin 30.maddesinde olduğu gibi

ana sermaye ya da AktG’nin 57.maddesindeki gibi kuruluşun tüm varlığı-

94 Gegen eine Anwendbarkeit der Existenzvernichtungshaftung auf Scheinauslandsgesell-

schaften etwa Michalski/Michalski/Funke (Fn. ==), § 13 Rz. 444 ff.; wohl auch Schanze NZG 2007, 681, 685 f.; schon vor der „Trihotel“ Entscheidung ausführlich Schlichte DB 2006, 2672 ff.

95 Oben II. 2. b). 96 Wie hier Habersack ZGR 2008, 533, 552.

Page 276: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Prof. Dr. Peter O. Mülbert - Alexander Wilhelm

238

nı hissedarlardan gelecek müdahalelere karşı koruma garantisinin verilmiş

olmasına bağlı değildir. Mevcudiyeti koruma konsepti, kuruluş varlığını

AktG’nin 311 ve 117.maddeleri gereğince ilgili mevcudiyeti içinde koru-

yarak, güncel tutarını dikkate almaz.

2. İç sorumluluk mu yoksa ortağın şahsi sorumluluğu mu?

Varlığı yok edici sorumluluk hukuki sonuç olarak bir kuruluşa karşı

bir tazminat sorumluluğu olduğu ya da alacaklılara karşı ortağın şahsi

sorumluluğu veya dış sorumluluğu olarak mı gördüğü, her hukuki düzen

için özel olarak cevaplanması gerekmektedir. Bir hukuki düzen, taleplerin

geçerli hale getirilmesinde, aynı şekilde iflaslı kuruluşlarda da iflas yöne-

ticisi yerine alacaklı inisiyatiflerine ne kadar başvurursa, o kadar çok dış

sorumluluğa yaklaşmış olur. İflaslı kuruluşların taleplerini hissedarlara

karşı kolektif olarak geçerli hale getirebilecek kişi mevcut olmadığında –

Alman hukukunda kütlesiz iflas durumlarında böyle kişiler eksiktir - bu

talepleri kuruluş adına geçerli hale getirmek için alacaklılara en azında

yetkilendirme verilmelidir.

3. Borçlanma ölçeği?

Borçlanma ölçeğinde ise, bir varlığı yok edici sorumluluk bir borç-

lanma elementi belirlemelidir. BGH-kararı ile talep mi edilmeli yoksa tam

aksine, en ufak ihmal durumunda mı kullanılacağı, açık olarak cevapla-

namaz. MoMiG üzerinden sonuçlanan, yeni devreye konan GmbHG’nin

64.maddesi 3.cümlesi ile GmbH-hukukundaki yasal durum, devamlı mi-

nimal talepte bulunur: sorumluluk ölçütü, hukuki düzenin hissedar ve

şirket yöneticisi sorumluluklarının ilgili sistematik toplam bağlantıya

değeriyle doğru orantılı olarak eklenmelidir.

Page 277: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

239

Türk Ticaret Kanunu’nda

Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

I. Giriş

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, şirketler topluluğu ile ilgili yeni

bir bir düzenleme kabul etmiştir. Kanunun 195 ilâ 209. maddeleri arasında

yer alan bu bölüm, bugüne kadar ticaret hukukunda özel bir düzenlemeye

tabi tutulmayan şirket topluluklarını, özellikle hakim ve bağlı şirketler

arasındaki yönetimsel ilişki ve sorumluluk bakımından ele almaktadır1.

Şirketler topluluğunun ayrı bir başlık altında düzenlenmesindeki neden,

bir topluluğa bağlı bulunan şirketlerin yönetiminin, bağımsız şirketlere

nazaran özellik göstermesidir. Şöyle ki, bağlı konumdaki şirketlerin

yöneticileri, yönetsel kararları alırken şirketler topluluğuna ait üst strateji

ve politikalara uymak durumunda olmaları nedeniyle bağımsız bir

şirketten farklı kararlar alabilmektedir. Özellikle ilgili şirketin menfaati ile

topluluğun menfaatinin örtüşmemesi durumunda, topluluğun çıkarları

üstün tutularak, bağlı şirket menfaatinin feda edilebilmesi riski

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Öğretim

Üyesi 1 Konuyla ilgili genel bilgi için bkz. Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku,

3. Bası İstanbul 2013, s. 531vd; Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi Cilt I, Ankara

2011, s. 269vd; Gül Okutan Nilsson, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Şirketler

Topluluğu Hukuku, İstanbul 2009 (aşağıda sadece yazar soyadıyla anılmıştır); Asuman

Yılmaz, Türk, İsviçre ve Alman Hukuklarında Şirketler Topluluğuna Güvenden Doğan

Sorumluk, İstanbul 2010, Murat Gürel, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda Şirketler

Topluluğunda Hakimiyetin Hukuka Aykırı Kullanılmasından Doğan Sorumluluk,

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), 2009; Gökmen Gündoğdu, Das türkische

Konzernrecht im Lichte des schweizerischen und deutschen Rechts, 2013,

(Yayımlanmamış Doktora Tezi); Cafer Eminoğlu, Konzern/Gesellschaften Gruppe,

İstanbul 2013.

Page 278: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

240

doğmaktadır. İşte şirketler topluluğuna ilişkin yeni TTK hükümleri, bu

menfaat çatışması riskinin doğurabileceği olumsuz sonuçları ortadan

kaldırmaya yönelik mekanizmalar getirmektedir. Anılan mekanizmalar,

topluluk şirketlerinin yönetimine bazı esneklikler de tanımaktadır.

Şirketler topluluğuna ilişkin düzenlemeler 6102 sayılı TTK ile

ticaret hukukuna yeni gelmiş olsa da, hukukumuzda daha önce Sermaye

Piyasası Kanunu m. 15/son hükmünde yer alan “örtülü kazanç aktarımı”

yasağı ile vergi düzenlemelerinde yer alan “transfer fiyatlandırması”

yasağı da, aynı menfaat çatışması riskini, farklı açılardan ele almaktadır.

Her iki düzenleme de, şirketlerin karının örtülü yollardan ilişkili kişilere

aktarılmasını engellemeye çalışmaktadır. Şirketler topluluğuna ilişkin

TTK düzenlemesi de bu amaca yönelik hükümler içermektedir. Ancak

TTK, örtülü kazanç aktarımına ek olarak başka yönetim sorunlarını da

ilgilendiren, daha geniş kapsamlı bir düzenleme getirmektedir.

II. Şirketler Topluluğuna İlişkin Düzenlemelerin Genel

Sistematiği

Şirketler topluluğuna ilişkin düzenleme, TTK m. 195-209 arasında

yer almaktadır. Bu bölümde, hâkimiyet, sorumluluk, bildirim

yükümlülükleri, bilgi alma ve özel denetime ilişkin hükümler

bulunmaktadır.

Bir şirketler topluluğunun varlığını tespit edebilmek için ilk

araştırılması gereken husus, “hakimiyet”in var olup olmadığıdır. TTK m.

195, bir ticaret şirketi üzerindeki hakimiyetin başlıca hangi yöntemlerle

elde edilebileceğini ortaya koymaktadır.

Hakim ve bağlı şirketler, şirketler topluluğunun yapıtaşlarını

oluşturmaktadır2. Ancak, şirketler topluluğunun hakiminin her zaman bir

ticaret şirketi olmayabileceği göz önünde bulundurularak, bir de

2 Konu hakkında farklı görüşler bulunmakla birlikte, Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 105.

maddesine göre, bir şirketler topluluğunun varlığından bahsedebilmek için en az bir

hakim ve iki bağlı şirketin, veya bir teşebbüse bağlı en az üç şirketin bulunması

gerekmektedir.

Page 279: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

241

“teşebbüs” kavramına yer verilmiş ve topluluğun hakimi olan teşebbüsler

de aynı hükümlere tabi kılınmıştır (TTK m. 195/5).

Kanun, hakim ve bağlı şirketler arasındaki ilişkiyi, hakim şirketin

bağlı şirket yönetimine etkileri bakımından düzenlemiştir. Bu bağlamda

öncelikle hakim şirketin, bağlı şirketleri yönetirken dikkat etmesi gereken

kurallar ortaya konulmuş ve bu kurallara uyulmaması, diğer bir deyişle

“hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması” durumu için yaptırımlar

öngörülmüştür (TTK m. 202).

Kanun, hakim şirket ile bağlı şirket arasındaki yönetsel ilişkileri iki

açıdan ele almıştır: Bunlardan biri hakim şirketin, bağlı şirketin yönetim

kurulu üzerindeki etkisi ve bunun sonuçları (TTK m. 202/1), diğeri de,

hakim şirketin, genel kurulda alınan kararlar üzerindeki etkisi ve bunun

sonuçlarıdır (TTK m. 202/2).

İlk olarak, bir bağlı şirket üzerinde hâkimiyet sahibi olanların, bağlı

şirketin yönetimine etki edebileceği ve bazı yönlendirmeler yapabileceği

düşünülerek, bu yönlendirmelerin nasıl olması gerektiğine ilişkin kurallar

konulmuştur. Şöyle ki; kural olarak hakim şirketin, bağlı şirketi

yönetirken, onun aleyhine olabilecek ve onu kayba uğratabilecek

yönlendirmelerde bulunmaması gerektiği düzenlenmiştir. Ancak eğer

böyle bir yönetim gerekli görülüyorsa, o takdirde bunun doğurduğu

kayıpların belli bir süre içinde denkleştirilmesi kaydıyla buna izin

verilmiştir. Denkleştirmenin gereği gibi gerçekleştirilmemesi durumunda

ise hakim şirketin ve hakim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu

söz konusu olabilecektir. (TTK m. 202/1). Ayrıca yönetimsel ilişki

açısından tam hakimiyet hallerinin özellik gösterdiği düşünülerek, tam

hakimiyet halinde hakim şirketin, bağlı şirket üzerindeki talimat ve

yönetim yetkileri genişletilmiştir. (TTK m. 203 vd.) Ayrıca tam

hakimiyete ulaşma imkanı veren bir “satın alma hakkı” da hakim şirket

lehine öngörülmüştür. (TTK m. 208).

Hakim şirketin genel kurulda alınan kararlar üzerindeki etkisi ise,

hakimiyet yoluyla alınan ve bağlı şirket bakımından haklı sebebe

dayanmayan bazı kararlar bakımından, karara muhalif paysahiplerine

Page 280: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

242

tazminat davası açma hakkı verilmesi şeklinde düzenlenmiştir. (TTK m.

202/2).

Şirketler topluluğunun iç yönetimi konusundaki bu düzenlemelerin

yanı sıra, şirketler topluluğunun ve özellikle hakim şirketin üçüncü kişiler

nezdindeki itibarının kullanılması yoluyla üçüncü kişilerde

uyandırılabilecek güvenin boşa çıkartılmasından ötürü doğabilecek

sorumluluk da ayrıca düzenlenmiştir. (TTK m. 209)3.

Bu bölümde öngörülen çözüm ve yaptırımların işlemesi, bazı

bildirim ve raporlama yükümlülüklerinin yerine getirilmesi ve bilgi alma

ve özel denetim haklarına işlerlik kazandırılmasına bağlıdır. Bu nedenle,

şirketler topluluğuna ilişkin olarak bazı bilgi alma ve raporlama

yükümlülükleri ile özel denetime ilişkin haklara da kanunda yer

verilmiştir (TTK m. 198-200, 207).

Bu çalışmada anılan başlıklar ana hatlarıyla tanıtılacaktır. Bunların

dışında TTK’nın şirketler topluluğuna ilişkin hükümlerinde, karşılıklı

iştirak kavramı da ele alınmış olup, bu çalışmanın kapsamını aşacağından,

karşılıklı iştirak konusu burada incelenmemiştir4.

III. Hâkimiyet Kavramı

Kanun, “hâkimiyet” kavramını tanımlamamış, sadece hangi

hallerde hâkimiyetin var olacağını 195. maddede koyduğu kriterlerle

belirlemiştir.

1. Hâkimiyet kriterleri

TTK m. 195’e göre, hakimiyetin üç farklı yoldan elde edilmesi

mümkündür: Birincisi, oyların çoğunluğuna hükmetme veya yönetim

organındaki temsilcilerin çoğunluğunu atayabilme gibi paysahipliğinin

kazandırdığı haklar yoluyla hakimiyetin doğması, ikincisi hakimiyeti

3 TTK m. 209’da düzenlenen güven sorumluluğu, bu sempozyumda Doç. Dr. Asuman

Yılmaz tarafından ele alınacağı için bu çalışmanın kapsamına dahil edilmemiştir. 4 Şirketler topluluğunda karşılıklı iştirak ile ilgili olarak bkz. Gül Okutan Nilsson,

“Şirketler Topluluğunda Karşılıklı İştirak”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Hukuk Araştırmaları Dergisi Özel Sayı, “Türk Ticaret Kanununu Beklerken”, C. 18, S. 2,

2012.

Page 281: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

243

kazandıran bir sözleşme yoluyla hakim konuma gelme, üçüncüsü ise diğer

yollardır.

Paysahipliğine bağlı olarak hâkimiyet, (i) oy haklarının

çoğunluğuna sahip olmak (TTK m. 195/1/a/1), (ii) oy sözleşmesi5 gibi bir

sözleşmeye dayalı olarak kendi oy haklarının yanında tek başına veya

diğer paysahipleriyle birlikte oy haklarının çoğunluğunu oluşturmak (TTK

m. 195/1/a/3) veya (iii) şirket sözleşmesinde tanınan imtiyazlar yoluyla

yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin

seçimini sağlayabilmek hakkını haiz olmak (TTK m. 195/1/a/2) suretiyle

elde edilir. Bu hallerden biri mevcut ise, hakimiyet var sayılır6. Buna

karşılık, bir şirketin sermayesinin çoğunluğuna sahip olmak, ancak

hakimiyetin varlığına “karine” sayılmıştır (TTK m. 195/2). Sermayenin

çoğunluğuna sahip olan, hakim konumdadır. Ancak örneğin oy haklarında

veya yönetim kuruluna aday gösterme konusunda başkası lehine imtiyaz

tanınması nedeniyle sermaye çoğunluğuna sahip olan kişinin hakimiyetini

yitirmesi mümkündür. Bu gibi hallerde, anılan hakimiyet karinesinin aksi

ispat edilebilir. Hakimiyetin varlığına karine olan bir diğer hal, şirketi

yönetebilecek kararları alabilecek miktarda paylara sahip bulunmaktır

(TTK m. 195/2). Örneğin genel kurula katılımın düşük olduğu şirketlerde,

mutlak çoğunluğu oluşturmamakla birlikte, genel kurulda hazır bulunan

oyların çoğunluğunu oluşturanlar da hakim konuma gelebilirler.

Hakimiyeti kazanmanın bir diğer yolu, hakim ve bağlı şirket

arasında “hakimiyet sözleşmesi” adı verilen bir sözleşmenin

akdedilmesidir (TTK m. 195/1/b, m. 198). Hakimiyet sözleşmesi, Ticaret

Sicil Yönetmeliğinin 106. maddesinde şöyle tanımlanmıştır: “Hâkimiyet

sözleşmesi, aralarında doğrudan veya dolaylı iştirak ilişkisi bulunmayan,

bulunsa bile bu ilişkiden bağımsız ve soyutlanmış bir şekilde taraflardan

birinin, sermaye şirketi olan diğerinin yönetim organına hiçbir şarta bağlı

olmadan talimat verme yetkisini içeren sözleşmedir.” Tanıma göre, bir

sözleşmenin hakimiyet sözleşmesi sayılabilmesi için asgari unsur,

5 Bkz. TTK m. 195/1’in gerekçesi. 6 Bu hallerin “faraziye” olarak düzenlendiğine ilişkin bkz. TTK m. 195/1’in gerekçesi.

Page 282: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

244

hakimiyet altına girecek olan şirketin yönetim organına talimat verme

yetkisinin sözleşmede düzenlenmesidir. Diğer bir deyişle, bu sözleşme ile

birlikte, iki şirket arasında “dikey” bir ilişki kurulmakta, biri diğerininin

yönetim organına talimat verme yetkisini sözleşmeyle kazanarak onun

hakimi konumuna geçmektedir. Böylece sözleşmenin tarafları, hakim ve

bağlı şirket olmaktadır. Kanun, aleniyet açısından hakimiyet

sözleşmesinin tescilini şart koşmuştur (TTK m. 198). Ayrıca Ticaret Sicil

Yönetmeliğine göre, böyle bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için bağlı

şirketin genel kurulunca onaylanması da şarttır. (Tic. Sic. Yön. m. 106/2)

Son olarak, kanun, bir şirketin, yukarıda sayılanlar dışında “başka

bir yolla” hakimiyet altında tutulabileceğini (TTK m. 195/1/b) de

mümkün görerek, hakimiyet hallerini sınırlandırmamıştır. Örneğin

uygulamada, gizli ortaklıklar gibi yollarla hakimiyetin tesis edilmesi söz

konusu olabilir.

2. Doğrudan / Dolaylı Hakimiyet

Hakimiyet, bir şirketin diğerinde paylara sahip olması yoluyla

“doğrudan” elde edilebileceği gibi, dolaylı da edinilebilir. TTK m. 195/3

hükmüne göre, “Bir hâkim şirketin, bir veya birkaç bağlı şirket

aracılığıyla bir diğer şirkete hâkim olması, dolaylı hâkimiyettir.”

Örneğin A şirketinin, B şirketinin %70 payına ve oy haklarına sahip

olması, B’nin de C şirketinin %70 payına ve oy haklarına sahip olması

durumunda (ve hakimiyeti etkileyen başkaca unsurların bulunmadığı

varsayımında), A şirketi, B aracılığıyla C şirketinin dolaylı hakimi

konumuna gelmiş olur.

3. Tek başına / Birlikte Hakimiyet ve Tam Hakimiyet

Hakimiyet kriterlerinden birini tek başına sağlayan kişi, tek başına

hakim konumuna girer. Yukarıdaki örnekte, B şirketinin pay ve oy

haklarının %70’ini elinde bulunduran A şirketi, B’nin tek başına

hakimidir. Şirkette başka paysahipleri de olmasına rağmen, onlar şirketin

yönetimine etki edecek güce sahip olmadıklarından, A tek başına

hakimiyeti kullanabilmektedir.

Page 283: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

245

Buna karşılık hiç bir paysahibinin hakimiyeti sağlayacak oranda

paylara veya oy haklarına ya da yönetim kuruluna aday gösterme

imtiyazına tek başına sahip olmadığı ve fakat, TTK m. 195/1/a/3

düzenlemesinde olduğu gibi, diğer paysahipleriyle yaptığı bir sözleşme

uyarınca oluşan güçbirliği sayesinde birden fazla paysahibinin hakimiyet

araçlarını ele geçirmesi durumunda, anılan paysahiplerinin birlikte

hakimiyeti söz konusu olur7.

Tam hakimiyet ise, tek başına hakimiyetin özel bir halidir. TTK m.

203/1 hükmüne göre, “Bir ticaret şirketi bir sermaye şirketinin paylarının

ve oy haklarının doğrudan veya dolaylı olarak yüzde yüzüne sahipse” o

şirketin “tam hakimi”dir. Tam hakimiyet durumunda, hakim hissedardan

başka hiç bir hissedar bulunmamakta, böylece korunması gereken bir

azınlık menfaati kalmamaktadır. Bu nedenle kanun tam hakimiyet altında

bulundurulan şirketlerin yönetimine daha fazla esneklik tanımıştır (TTK

m. 203 vd.).

4. Teşebbüs

Başta da belirtildiği gibi, hakim ve bağlı şirketler, şirketler

topluluğunun yapıtaşlarını oluşturmaktadır. Bununla birlikte, şirketler

topluluğunun hakiminin her zaman bir ticaret şirketi olmayabileceği göz

önünde bulundurularak, “teşebbüs” kavramına yer verilmiş ve topluluğun

hakimi olan teşebbüsler de, hakim şirketlerle aynı hükümlere tabi

kılınmıştır (TTK m. 195/5). Ancak kanun, “teşebbüs” kavramını

tanımlamamıştır8.

Şirketler topluluğu bağlamında teşebbüs, ilk olarak, ticaret şirketleri

dışındaki kişileri hedeflemektedir. Şirketler topluluğu düzenlemelerinde

yer alan “hakim şirket” terimi zaten tüm ticaret şirketlerini kapsamaktadır.

Dolayısıyla “teşebbüs”ün, ticaret şirketleri dışında kalan kişileri

7 Okutan Nilsson, s. 149; Tekinalp, s. 551, N. 23-31; Gündoğdu, s. 136 N. 296; Eminoğlu,

s. 169-170. 8 Teşebbüs kavramı hakkında farklı yorumlar için bkz. Halit Aker, Türk Ticaret Kanunu

Madde 14 Hakkında Bazı Düşünceler - Yeni Bir Tacir Türü “Hâkim Teşebbüs”,

BATİDER, C. XXV Sa. 2, Ankara 2009; Gürel, s. 26; Fatih Aydoğan, Tek Kişi Ortaklığı,

İstanbul 2012, s. 214 vd, 219.

Page 284: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

246

hedeflediği söylenebilir. Vakıf, dernek gibi özel hukuk tüzel kişileri,

belediye gibi kamu hukuku tüzel kişileri ve gerçek kişiler, teşebbüs

konumuna girebilirler9.

Öte yandan, TTK m. 195/5 hükmü, “Hakim teşebbüs tacir sayılır.”

şeklinde bir düzenleme içermektedir. Buradan anlaşılan, teşebbüsün

bizatihi tacir olması gerekmediğidir. TTK m. 12 hükmüne göre kısmen de

olsa kendi adına ticari işletme işleten bir gerçek kişi, veya TTK m. 16/1

uyarınca ticari işletme işleten dernek veya vakıf, zaten tacir sıfatını

taşımaktadır. Oysa Kanun, “teşebbüs”ün tacir olmayabileceği

düşüncesiyle teşebbüse tacir sıfatı atfettiğine göre, teşebbüs konumuna

girmek için ticari işletme işletmek veya tacir olmak da şart değildir10

.

Son olarak teşebbüs, bağımsız karar alabilme iktidarına sahip

olmalıdır. Zira kanun, şirketler topluluğunun hakimi sıfatıyla onu

yönetebilecek konumda olan kişileri teşebbüs olarak görmektedir.

IV. Hâkimiyetin Hukuka Aykırı Kullanılması ve

Sorumluluk

Şirketler topluluğuna ilişkin düzenlemelerin en önemli noktası,

hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması durumunda doğabilecek

sorumluluğa ilişkindir. Öncelikle belirtilmesi gereken husus, hakimiyetin

bizatihi sorumluluk doğurmadığı, sorumluluğun doğması için, hukuka

aykırı bir davranışın varlığının gerekli olduğudur.

Güvenden doğan sorumluluk dışarıda bırakıldığında, sorumluluk

sebepleri iki başlık altında incelenebilir: Bağlı şirketin yönetimine

müdahelelerden doğan sorumluluk ve genel kurulda alınan kararlara

ilişkin sorumluluk.

9 Aynı görüşte Tekinalp, s. 545, N. 23-19 vd.; Aker, s. 286; Gündoğdu, s. 112, N. 251 vd. 10 Bununla birlikte, şirketler topluluğuna ilişkin düzenlemelerin çözmeyi hedeflediği

menfaat çatışması riski açısından bakıldığında, “teşebbüs”ün, topluluk şirketlerinin

menfaatiyle yarışabilecek bir iktisadi menfaat gütmesinin aranıp aranmayacağı konusu

tartışmalıdır. Farklı görüşler için bkz. Okutan Nilsson, s. 77vd; Gündoğdu, s. 255, Aker,

s. 283vd; Gürel s. 26vd.

Page 285: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

247

1. Bağlı şirketin yönetimine müdahalelerden doğan

sorumluluk (TTK m. 202/1)

a) Bağlı şirketi kayba uğratmama yükümü

Ticaret Kanunu ilk kez hakim şirketlerin, bağlı şirketlerin

yönetimini nasıl yürütmeleri gerektiğine ilişkin bir düzenleme getirmekte

ve buna aykırı davranışı hakimiyetin hukuka aykırı kullanılmasının bir

şekli olarak değerlendirmektedir.

Şöyle ki, kanun, şirketler topluluğunda, topluluğun hakimi olan

şirketin, topluluk içerisindeki şirketleri kontrol edebildiğini, onların

yönetsel kararlarına müdahale edebildiğini kabul etmekte11

ve bu

yönetimin nasıl olması gerektiğine ilişkin bir kural koymaktadır. Kural,

hakim şirketin, bağlı şirketi yönetirken, onun kaybına sebebiyet

verebilecek iş ve işlemler yaptırmamasıdır. Kanun bu kuralı şu şekilde

ifade etmiştir: “Hakim şirket, hakimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak

şekilde kullanamaz.” (TTK m. 202/1) Burada kayıp, “bağlı şirketin

malvarlığını veya karlılığını azaltan veya riske sokan iş veya işlemler”

olarak tarif edilebilir12

. Kanunun 202. maddesinin birinci fıkrasında kayba

sebebiyet verici iş ve işlemlere örnek olarak “bağlı şirketi, iş, varlık, fon,

personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını

azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte

haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi

sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep

olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak

gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya

önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan

kaçınmaya yöneltmek” gösterilmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki, burada

örnek olarak sayılan iş ve işlemler bizatihi hukuka aykırı değildir. Bu

işlemlerin bağlı şirket açısından kayıp doğurucu, olumsuz sonuçları dahi

olabilir. Nihayetinde ticari hayatta risk her zaman bulunmakta ve tüm

11 Bkz. 195. Maddenin gerekçesi, “195 ilâ 209. Maddelere ilişkin Genel Açıklamalar”. 12 Ayrıntılı açıklamalar ve Alman hukukuna göndermeler için bkz. Okutan Nilsson, s.

230vd. Daha geniş bir kayıp tarifi ve örnekleri için bkz. Tekinalp, s. 572 vd. N. 23-92.

Ayrıca bkz. Gündoğdu, s. 227vd.

Page 286: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

248

öngörülü, tedbirli ve özenli yönetim faaliyetine rağmen kayıplar

oluşabilmektedir. Kanun, bağlı şirketin iş ve işlemlerinin tüm olumsuz

sonuçlarını hakim şirkete yüklemek amacında değildir. Hakim şirketin

sorumluluğuna neden olabilecek kayıp, sadece, yönetim kurulunun özen

ve sadakat yükümünü ihlal eden iş ve işlemlerden doğan kayıplardır. Bu

husus, TTK m. 202/1/d bendinden anlaşılmaktadır. Anılan hükme göre,

“Kayba sebebiyet veren işlemin, aynı veya benzer koşullar altında, şirket

menfaatlerini dürüstlük kuralına uygun olarak gözeten ve tedbirli bir

yöneticinin özeniyle hareket eden, bağımsız bir şirketin yönetim kurulu

üyeleri tarafından da yapılabileceği veya yapılmasından

kaçınılabileceğinin ispatı hâlinde tazminata hükmedilemez.” Bu hükümde

esas alınan “şirket menfaatlerini dürüstlük kuralına uygun olarak gözetme

ve tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket etme” şeklindeki kıstas, TTK

m. 369 hükmünde, anonim şirket yönetim kurulu için öngörülmüş olan

özen ve bağlılık yükümünün aynısıdır. Öyleyse kanun, hakim şirketi,

adeta anonim şirketin yöneticisi gibi görmekte ve hakim şirketin, bağlı

şirket üzerindeki hakimiyetini kullanırken, bağlı şirket yönetim kuruluna

uygulanacak özen ve bağlılık yükümü standartlarına uygun hareket

etmesini istemektedir. Hakim şirketin yönlendirmesi nedeniyle bağlı

şirketin gerçekleştirdiği kayıp doğurucu iş veya işlemler, ancak yönetim

kurulunun özen ve bağlılık yükümüne aykırı düştüğü takdirde hakimiyetin

hukuka aykırı kullanılması anlamına gelecektir. Buna karşılık söz konusu

iş ve işlemin, aynı veya benzer koşullar altında, bağımsız bir şirketin,

şirket menfaatlerini dürüstlük kuralına uygun olarak gözeten ve tedbirli

bir yöneticinin özeniyle hareket eden yöneticileri tarafından da

yapılabileceği ortaya konulabilirse, hakimiyet hukuka aykırı kullanılmış

olmayacaktır. Zira bu durumda, oluşan kayıp ticari gerekçelerle

açıklanabilen bir kayıptır.

Sonuç olarak hakim şirketin yönlendirmesiyle bağlı şirket

tarafından yapılan ve kayıp doğuran işlemler, yönetim kurulunun özen ve

bağlılık yükümüne aykırı kabul edildiği takdirde, hakimiyet hukuka aykırı

kullanılmış olur.

Page 287: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

249

b) Denkleştirme

Ancak kanun, böyle bir yönetim biçimine dahi bir şartla izin

vermiştir. Hakim şirket, kaybı, kanunda öngörülen süre içinde giderirse,

hakimiyetin kullanılmasındaki hukuka aykırılık ortadan kalkmaktadır. Bu

giderime kanun “denkleştirme” adını vermektedir (TTK 202/1).

Denkleştirmeye tabi olan kayıp, yönetim kurulunun özen ve bağlılık

yükümüne aykırı görülen iş veya işlemlerin olumsuz sonuçlarıdır.

Burada kayıp ile zarar kavramlarının farklılığına da dikkat

çekilmelidir. Zarar, malvarlığında bir azalmayı veya yoksun kalınan karı

ifade eder13

. Oysa kayıp, daha geniş bir kavramdır14

. Zira, henüz somut bir

zarar oluşmuş olmasa da, malvarlığını riske sokan işlemler de kayıp

kavramına dahildir. Örneğin, TTK m. 202/1’de, kefalet veya garanti

vermenin kayıp doğurucu işlem olabileceği belirtilmiştir. Gerçekten de,

hakim şirketin talebi üzerine, bağlı şirket, bir başka grup şirketi lehine

kefalet, garanti veya aval vermiş olabilir. Henüz bu teminatın paraya

çevrilmemiş olması, işlemin kayıp doğurmadığı anlamına gelmeyecektir.

Böyle bir işlemin hakimiyetin hukuka aykırı kullanılmasını oluşturan bir

kayıp doğurup doğurmayacağı, ancak yukarıda bahsedilen, TTK m.

202/1/d bendindeki kıstasa göre belirlenebilir. Diğer bir deyişle, eğer

böyle bir garanti veya kefalet talebi, aynı veya benzer koşullarda,

bağımsız bir şirketin, özen ve bağlılık yükümüne uygun hareket eden

yönetim kurulunun önüne gelseydi reddedilirdi denilebiliyorsa, ortada

kayıp vardır. Zira bağlı şirketin malvarlığı, ticari gerekçelerle

açıklanamayacak bir mali yükün ve riskin altına sokulmuş olmaktadır.

Maddenin gerekçesinde, şirketin girebileceği bir ihaleye girmekten

kaçınması gibi başka hallerin de kayıp doğurucu olabileceği belirtilmiştir.

Dolayısıyla henüz malvarlığında somut bir eksilme veya somut bir kay

kaybı yaratmamış bazı iş veya işlemler de kayıp kavramına dahildir.

13 Oğuzman/Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, İstanbul 2010, s. 338, 343. 14 Bkz. TTK m. 202 f.1’in gerekçesi.

Page 288: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

250

Kayıp doğurucu işlemin niteliği ve doğurduğu olumsuz sonuçlar,

kaybın nasıl denkleştirilebileceğini de ortaya koyacaktır. Örneğin bağlı

şirketin bir grup şirketi lehine kefalet vermesi isteniyorsa, bunun karşı bir

kefaletle güvenceye alınması denkleştirmeyi sağlayacaktır15

. Kaybın

kapsamı, ilgili iş veya işlemin yapıldığı tarih itibariyle doğacağı

öngörülebilen sonuçlar bakımından tespit edilir16

. Bu anlamda kaybın

tespiti, işlemin yapıldığı tarihten hareketle, geleceğe dönük bir bakışla

yapılır.

Denkleştirmenin muhatabı, ilgili bağlı şirkettir. Kaybın, aynı

faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilmesi mümkün olduğu gibi, kaybın

nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle bağlı şirkete bir

istem hakkı tanınması yoluyla denkleştirmenin sonraki faaliyet yıllarına

ötelenmesi de mümkündür. (TTK m. 202/1). Denkleştirmenin ne kadar

süreyle ertelenebileceği konusunda kanunda bir açıklık olmadığından,

ertelemenin amaca ve menfaatler dengesine uygunluğunun somut olayda

takdir edilmesi gerekecektir.

Denkleştirme imkanının getirilmesi, şirketler topluluğunun

yönetiminde hakim şirketlere esneklik sağlamaktadır. Zira kanuna uygun

bir denkleştirme yapıldığı sürece, hakimiyet hukuka uygun kullanılmış

olmakta ve herhangi bir sorumluluk doğmamaktadır.

c) Sorumluluk

Kayıp doğurucu bir işlem için gereken denkleştirmenin

yapılmaması durumunda, hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması ve

sorumluluk söz konusu olur. Sorumluluğun doğması için, hakim şirketin

yönlendirmesiyle, bağlı şirketin kaybına sebep olan ve yönetim kurulunun

özen ve bağlılık yükümüne aykırı düşen bir iş veya işlem bağlı şirket

tarafından yapılmış olmalı, bu işlemin doğurduğu kayıplar kanuna uygun

şekilde denkleştirilmemiş olmalı ve bundan ötürü bir zarar doğmalıdır.

Burada artık zarar, malvarlığında oluşan eksilmeyi veya yoksun kalınan

karı ifade etmektedir. Zarar, tazminata hükmedildiği andan, ilgili iş veya

15 Örnek için bkz. TTK m. 202 f.1’in gerekçesi. 16 Okutan Nilsson, s. 233, Gündoğdu, s. 225vd.

Page 289: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

251

işlemin yapıldığı (veya pasif bir davranışla zarar verildiyse, yapılmaktan

kaçınıldığı) ana kadar ortaya çıkan ve ilgili iş veya işlemle arasında illiyet

bağı kurulabilen tüm gelişmeleri hesaba katarak yapılacak değerlendirme

ile belirlenir. Diğer bir deyişle zarar belirlenirken, geçmişe dönük bir

bakış açısı benimsenir17

. Bahsedilen zarar, münferit paysahiplerinin veya

alacaklıların değil, bağlı şirketin uğradığı zarardır ve tazminatın şirkete

ödenmesi gerekir. Şirketin zararı giderildiğinde, dolaylı yoldan paysahibi

ve alacaklıların zararı da giderilmiş olacaktır.

TTK m. 202/1/b hükmünde, hakimin istem üzerine veya resen

somut olayda hakkaniyete uygun düşecekse, tazminat yerine

paysahiplerinin paylarının hakim şirket tarafından satın alınmasına veya

duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme karar

verebileceği düzenlenmiştir. Örneğin zararın tespitinin çok güç olduğu

durumlarda hakkaniyet gereği tazminat yerine payların satın alınması

şeklinde bir yaptırım uygulanabilir.

Hakimiyetin bu anlamda hukuka aykırı kullanılmasından doğan

sorumluluk, hakim şirkete ve onun kayba sebep olan yönetim kurulu

üyelerine yüklenmiştir. Sorumluluğun yukarıda sayılan şartları dışındaki

diğer koşulları konusunda, TTK m. 202/1/e bendinde, TTK m. 553, 555

ila 557, 560 ve 561. maddelere atıf yapılarak, paysahiplerinin ve

alacaklıların açacağı davaya kıyas yoluyla anılan hükümlerin

uygulanacağı belirtilmiştir.

Kanunun yaklaşımı genel olarak özetlenmek gerekirse, hakim şirket,

adeta bağlı şirketin yöneticisi gibi görülmekte ve yönetim kurulunun özen

ve bağlılık yükümüne tabi tutulmaktadır.

2. Bağlı şirkette alınan genel kurul kararlarından doğan

sorumluluk (TTK m. 202/2)

Hakim şirkete yüklenen bir diğer sorumluluk, bağlı şirket genel

kurullarında alınan bazı kararların, bağlı şirketin menfaaetine uygun

olmamasından kaynaklanan sorumluluktur. TTK m. 202/2 hükmü

17 Ayrıntılar için bkz. Okutan Nilsson, s. 233.

Page 290: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

252

uyarınca, “Hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket

bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan, birleşme,

bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas

sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul kararına red oyu verip

tutanağa geçirten veya yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki

kararlarına yazılı olarak itiraz eden” paysahiplerine bir talep hakkı

tanınmıştır. Anılan koşulların gerçekleşmesi halinde, karara olumsuz oy

veren paysahipleri, hakim teşebbüsten zararlarının tazminini veya

paylarının satın alınmasını talep edebilecektir. Hükümde geçen “yönetim

kurulunun bu ve benzeri kararları”ndan kasıt, kural olarak genel kurulun

yetki alanına giren, ancak genel kurulun yönetim kuruluna yetki verdiği

menkul kıymet çıkarma (TTK m. 505), kayıtlı sermayeli şirketlerde

sermaye artırımı gibi kararlardır.

Payların satın alınması durumunda, payların değerinin tespiti

bakımından kanun, “varsa en az borsa değeriyle, böyle bir değer

bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete uygun düşmüyorsa gerçek

değerle veya genel kabul gören bir yönteme göre belirlenecek bir

değer”in uygulanmasını öngörmektedir (TTK 202/2). Değerin hangi

tarihteki değer olması gerektiği sorusunu ise, “Değer belirlenirken

mahkeme kararına en yakın tarihteki veriler esas alınır” şeklinde

cevaplamaktadır. Ancak kanaatimizce, mahkeme kararına en yakın

tarihteki verilerin pay değerine esas alınması, çoğu kez hakkaniyete aykırı

sonuç verecektir. Örneğin bağlı şirket için hiçbir haklı sebebi olmayan bir

birleşmenin, sırf hakim şirketin yönettiği oylarla karara bağlanarak

gerçekleştirilmesi neticesinde bağlı şirketin paylarının değeri düşmüş

olabilir. Bu durumda bu kararın olumsuz sonuçları nedeniyle dava açan

paysahiplerinin paylarının davanın bitmesine yakın tarihteki değerle satın

alınması, onları mağduriyetten kurtarmayacak, zira bağlı şirket açısından

olumsuz olan birleşmenin sonucunda pay değeri düşmüş olacaktır.

Maddenin amacı, paysahibini, hakimiyetin hukuka aykırı kullanılması

yoluyla alınan kararın olumsuz sonuçlarından kurtarmak olduğuna göre,

payın değeri, örnekte, birleşme öncesi değer olarak hesaplanmalıdır.

Nitekim hüküm, “hakkaniyete uygun” değerin hesaplanmasını da

Page 291: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

253

öngörmektedir. TTK m. 202/2’de yer alan pay değerinin tespiti ile ilgili

düzenleme, TTK m. 202/1’deki yönetime müdahaleden doğan sorumluluk

açısından da uygulanacağından, oradaki sorumluluk halleri bakımından da

aynı durum geçerlidir. Örneğin bağlı şirketin, hakim şirketin hukuka

aykırı müdahaleleri nedeniyle kötü yönetimi nedeniyle malvarlığı

eksildiyse veya anılan kötü yönetim olmasaydı elde edilebilecek kar elde

edilmediyse, payların satın alınması çözümüne gidildiği takdirde anılan

kötü yönetim olmasaydı pay değeri nerede olacak idiyse o şekilde değer

hesabı yapılmalıdır.

V. Satın Alma Hakkı

Bir şirket içerisinde paysahipleri arasında çatışmaların yaşanması,

şirketin iç barışını bozarak yöneticilerin zaman ve enerjilerini çatışmaların

çözümüne harcamalarını gerektirebilir ve şirketin amacına ulaşmasını

engelleyebilir. Bu düşünceyle18

kanun, bir sermaye şirketinin paylarının

ve oy haklarının en az yüzde doksanına sahip olan hakim şirketlere, bazı

sebeplerin varlığında, kalan azlığın paylarını satın alma hakkı vermiştir

(TTK m. 208). Bu hakkın kullanılabilmesi için, azlığın şirketin

çalışmasını engelleyici, dürüstlük kuralına aykırı veya fark edilir sıkıntı

yaratan veya şirket menfaatlerini tehlikeye düşürecek nitelikte pervasızca

hareketlerde bulunması gerekir. Satın alma hakkı dava yoluyla

kullanılabilen bir haktır. Maddede sayılan koşulların gerçekleşmiş olduğu,

diğer bir deyişle payların ve oy haklarının doğrudan veya dolaylı

olarak %90’ının hakim şirkete aidiyeti ve haklı sebebin varlığı, davacı

tarafından mahkemede ortaya konulmalıdır.

VI. Bildirim Yükümlülükleri

Paysahipliğine bağlı hakimiyet ilişkilerinin belirlenebilmesi için,

TTK m. 198 ile sermaye şirketlerinde pay sahibi olanların, sahip oldukları

pay oranlarını açıklamalarına yönelik bir düzenleme getirilmiştir. Bildirim

yükümlülükleri, belirli pay eşiklerinin aşılması veya bunların altına

inilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Bildirimin yapılacağı yerler ilgili

şirket, SPK, BDDK gibi kurum ve kuruluşlar ve ticaret sicilidir. Bildirim

18 Bkz. TTK m. 208’in gerekçesi.

Page 292: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

254

yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, ilgili paylara ait oy hakkı dâhil

paysahipliği haklarının donması yaptırımına bağlanmıştır.

Bildirim yükümlülüğünün ne şekilde yerine getirileceğine ilişkin

ayrıntılı düzenleme, Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 107. maddesinde yer

almaktadır. Anılan maddenin birinci fıkrası, TTK m. 198’in ilgili

hükmünü tekrar ederek, bildirim gerektiren eşikleri ortaya koymaktadır.

Buna göre, bir sermaye şirketinin sermayesinin, doğrudan veya dolaylı

olarak yüzde beşini, onunu, yirmisini, yirmibeşini, otuzüçünü, ellisini,

altmışyedisini veya yüzde yüzünü temsil eden miktarda paylarına sahip

olan veya payları bu yüzdelerin altına düşen teşebbüs veya şirketler,

bildirimde bulunmak yükümlülüğü altındadır. Görüldüğü üzere, sadece

doğrudan değil dolaylı iştiraklerin de bildirilmesi gerekmektedir. Örneğin

B şirketinin C şirketinde %60 oranında pay iktisap etmesi durumunda, B

şirketinin %90’ına sahip olan A şirketi de C’de otomatik olarak %54

oranında dolaylı iştirake sahip olmakta ve her iki şirket de bu iktisapla C

şirketinde doğrudan ve dolaylı olarak %50 eşiğini aşmaktadır. Bu

durumda hem A hem B şirketlerinin bildirim yükümlülüğü doğacaktır.

Sicil Yönetmeliğinin 107. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, “Dolaylı

iştiraklerin bildiriminin söz konusu olması durumunda, dolaylı yoldan

eşikleri aşan veya eşiklerin altına düşen tüm teşebbüs veya ticaret

şirketleri için bildirim, bunlardan herhangi biri tarafından tümü için

yapılabilir.” Bildirimin yapılması konusunda getirilen bu kolaylık

sayesinde, örnekte hem A hem B için, A ya da B tarafından tek bildirim

yapılabilecektir.

Sicil Yönetmeliği’nin 107. maddesinin 5. fıkrasına göre bildirimler,

bildirime konu işlemin tamamlanmasını müteakip on gün içinde ilgili

sermaye şirketine (yukarıdaki örnekte C şirketine) yazılı şekilde yapılır.

Bildirimleri alan sermaye şirketleri bunları kayıtlı bulundukları ticaret

sicil müdürlüğüne, bildirimin alındığı tarihten itibaren on gün içinde tescil

ve ilan ettireceklerdir.

Page 293: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türk Ticaret Kanunu’nda Şirketler Topluluğu Hukukunun Anahatları

255

Sicil Yönetmeliği’nin 107. maddesinin 2. fıkrası, bildirim

yükümlülüğünü, ancak payları iktisap eden veya elden çıkaran teşebbüs ya

da ticaret şirketinin bir şirketler topluluğuna dahil olması durumu ile

sınırlamıştır.

VII. Bilgi Alma ve Özel Denetim Talep Etme Hakları

TTK’nun 199 ve 200. maddeleri, bağlı şirket ile hakim şirket dahil,

topluluğa mensup diğer şirketler arasındaki ilişkiler hakkında raporlama

yükümlülükleri ve bilgi alma haklarını düzenlemektedir. Özellikle

yukarıda açıklanan dava haklarının kullanılabilmesi, paysahiplerinin

şirketler topluluğundaki ilişkiler hakkında bilgi sahibi olmasını gerektirir.

Bu nedenle paysahiplerine bir yandan düzenli olarak yıllık faaliyeti raporu

içerisinde bilgi alma, diğer yandan da özel olarak bilgi talep etme hakkı

tanınmıştır. Bunun yanı sıra, hakim şirketin paysahiplerinin ve yönetim

kurulu üyelerinin de bilgi talep etme hakları bulunmaktadır.

İlk olarak, TTK m. 199 uyarınca, bağlı şirketin yönetim kurulu,

faaliyet yılının ilk üç ayı içinde, şirketin hakim ve bağlı şirketlerle

ilişkileri hakkında bir rapor düzenlemek yükümü altındadır. Gerekçe’de

“bağlılık raporu” olarak adlandırılan bu raporun amacı, bağlı şirketin

topluluk şirketleri ile ilişkilerinin değerlendirilmesi ve 202. maddede

öngörülen denkleştirme yükümü ile hakim şirketin sorumluluğuna ilişkin

hükümlerin uygulanmasını gerektirecek bir durum olup olmadığı

konusunda paysahiplerine bilgi verilmesidir. Ancak, şirket açısından ticari

sır niteliğinde bilgiler içerebileceği düşünülerek, raporun tamamının

paysahiplerine açıklanması aranmamıştır. Bunun yerine yönetim kurulu,

raporda konu ettiği iş veya işlemlerin yapıldığı veya yapılmasından

kaçınıldığı anda kendilerince bilinen hal ve şartlara göre şirketi kayba

uğratıp uğratmadığı, eğer uğrattıysa kaybın denkleştirilip

denkleştirilmediği konusundaki değerlendirmesini raporun sonuç

kısmında açıklayacaktır. Sonuç kısmında açıklanan bu değerlendirme,

yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporuna alınarak olağan genel kurula

sunulur. (TTK m. 199/3) Böylece, yıllık faaliyet raporunda, hakim şirketin

yönlendirmesiyle yapılan iş ve işlemlerden doğan bir kayıp olduğu ve

Page 294: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Doç. Dr. Gül Okutan Nilsson

256

bunun denkleştirilmediği yönünde bir açıklama yer alırsa, paysahipleri bu

bilgiye dayanarak dava açma imkanını kullanabilirler.

Ayrıca, hakim şirket paysahiplerinin genel kurulda, hakim şirket

yönetim kurulu üyelerinin de yönetim kurulu toplantılarında, bağlı

şirketlerin finansal ve malvarlığıyla ilgili durumları ile hesap sonuçları,

hâkim şirketin bağlı şirketlerle, bağlı şirketlerin birbirleriyle, hâkim ve

bağlı şirketlerin pay sahipleri ve bunların yakınlarıyla ilişkileri; yaptıkları

işlemler ve bunların sonuç ve etkileri hakkında, özenli, gerçeği aynen ve

dürüstçe yansıtan hesap verme ilkelerine uygun bilgi verilmesini isteme

hakları bulunmaktadır. (TTK m. 1994/4, 200)

Bilgi alma haklarının yeterince etkili olmaması durumunda,

paysahiplerine belli bir konunun açıklığa kavuşturulması amacıyla özel

denetçi atanmasını talep etme imkânı da tanınmıştır. Özel denetçi

atanması talebi, ilgili maddelerde düzenlenen koşulların varlığı halinde,

pay oranı ne olursa olsun bağlı şirketin her bir paysahibine tanınmış olan

ve şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine

başvurmak suretiyle kullanılan bir haktır. (TTK m. 207, 406).

Page 295: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

257

Das deutsche Konzernrecht

– Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen –

Dr. Ingo Theusinger

Anfang des Jahrtausends hat Prof. Dr. Karsten Schmidt, einer der

führenden deutschen Rechtsgelehrten, sich in einem Beitrag für eine

Festschrift mit den folgenden Fragen auseinandergesetzt: Was ist,

was will und was kann das deutsche Konzernrecht?1 Einige dieser

Punkte werden im Folgenden im Überblick behandelt. 2

Dieser Beitrag geht zunächst auf die Grundlagen des deutschen

Konzernrechts ein und befasst sich dabei eingangs mit der Frage,

wann ein Zusammenschluss von Gesellschaften zu einem Konzern

wird und welche Ausprägungen der Konzern in der Praxis erfährt

(dazu unter A.). Daran an schließt sich ein Überblick über die

wesentlichen Regelungen des deutschen Konzernrechts (dazu unter B

und C.). Der Beitrag endet mit einer Darstellung aktueller

konzernrechtliche Fragestellungen (dazu unter D.) und einer kurzen

Schlussbemerkung (dazu unter E.).

Dr. Ingo Theusinger ist Rechtsanwalt und Partner im Düsseldorf Büro der

international tätigen Sozietät Noerr LLP. Der Beitrag basiert auf einem Vortrag

im Rahmen des internationalen Symposiums zum türkischen und deutschen

Konzernrecht am 16.05.2014 in Istanbul, an dem u.a. Prof. Dr. Peter O. Mülbert

zum Thema „Haftung für Existenzvernichtung einer Gesellschaft durch ihre

Gesellschafter“ und Prof. Dr. Klaus Ulrich Schmo lke zum Thema

„Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse – Europäische Reformüberlegungen

und deutscher Status quo“ referierten. Die Vortragsform wurde weitgehend

beibehalten. 1 Was ist, was will und was kann das Konzernrecht des Aktiengesetzes? in:

Festschrift für Druey, 2002, S. 551-568.

Page 296: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

258

A. Einleitung

I. Begriffsbestimmung

Der Begriff "Konzern" wird wie selbstverständlich in der

Öffentlichkeit verwandt. Wie aber versteht das deutsche Aktienrecht

diesen Begriff? Eine Legaldefinition findet sich in § 18 Abs. 1 AktG:

"Sind ein Unternehmen oder ein oder mehrere abhängige

Unternehmen unter der einheitlichen Leitung des herrschenden

Unternehmens zusammengefasst, so bilden sie einen Konzern;

Unternehmen, zwischen denen einen Beherrschungsvertrag (§ 291

AktG) besteht oder von denen das eine in das andere eingegliedert ist

(§ 319 AktG), sind als unter einheitlicher Leitung zusammengefasst

anzusehen.

Von einem abhängigen Unternehmen wird vermutet, dass es mit dem

herrschenden Unternehmen einen Konzern bildet."

Wie das türkische Recht knüpft das deutsche Recht also an die

Eigenschaft des Gesellschafters als "Unternehmen" an. Nur dann,

wenn ein Gesellschafter "Unternehmen" in diesem Sinne ist, findet

das deutsche Konzernrecht Anwendung. Diese Beschränkung hat es

erfordert, Kriterien zu entwickeln, die eine Unterscheidung zwischen

"normalem Gesellschafter" und "Unternehmen" ermöglichen. Nach

der Rechtsprechung des BGH2 liegt die "Unternehmereigenschaft"

vor, wenn sich der Gesellschafter außerhalb der Gesellschaft

wirtschaftlich betätigt und die daraus resultierenden

Interessenbindungen so stark sind, dass sie die ernste Besorgnis

begründen, der Gesellschafter könnte deshalb seinen Einfluss zum

Nachteil der Gesellschaft geltend machen.

Einzelheiten sind umstritten – so kann es zum Beispiel in

Einzelfällen schwierig sein zu ermitteln, wie stark das wirtschaftliche

Interesse außerhalb der Gesellschaft sein muss, um einen

Gesellschafter als Unternehmen zu qualifizieren.3 Für die hier

2 BGH, Urt. v. 18.06.2001 - II ZR 212/99, NJW 2001, 2973, 2974; Beschl. v.

08.05.1979 - KVR 1/78 - NJW 1979, 2401, 2402; Urt. v. 13.10.1977 - II ZR

123/76, NJW 1978, 104, 105; 3 Siehe zu Einzelheiten und Streitfragen beispielsweise Emmerich in

Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 15, Rn.

6 ff.; Fett in Bürgers/Körber, AktG, 3. Aufl. 2014, § 15, Rn. 9ff.

Page 297: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen -

259

behandelten Zwecke lässt sich jedoch festhalten, dass ein Konzern

vorliegt, wenn

ein Unternehmen im konzernrechtlichen Sinne die Mehrheit an

einem anderen Unternehmen besitzt, denn dann wird gem. § 17

Abs. 2 AktG zumindest vermutet, dass es vom herrschenden

Unternehmen abhängig ist, sprechen wir von einem "faktischen

Konzern", und wenn

zwei Unternehmen einen Beherrschungs- und/oder

Gewinnabführungsvertrag geschlossen haben, sprechen wir von

einem "Vertragskonzern".

In jedem Fall – und auch das ist bedeutsam – bilden alle

Gesellschaften jeweils rechtlich selbständige Einheiten, auch wenn

sie Bestandteil eines Konzerns sind.4

Der Konzern als solcher ist also keine rechtliche Einheit, daher gibt

es aus rechtlicher Sicht auch keinen "Konzern-Vorstand" oder einen

"Konzern-Aufsichtsrat", sondern immer nur ein Geschäftsleitungs-

und Aufsichtsorgan der jeweiligen Gesellschaft. Dass deren

Aufgaben auch konzernbezogen sind, ist ein anderes Thema.5

Wichtig im Umgang mit dem Begriff "Konzern" ist auch, dass er in

anderen Rechtsgebieten vom Aktienrecht teilweise abweichend

behandelt wird, auch und vor allem wegen der teilweise anderen

Zielsetzungen der jeweils anwendbaren Norm. Dies gilt

beispielsweise für das Arbeitsrecht.6

II. Regelungsaufgaben

Bevor auf die Einzelheiten verschiedener Konzerntypen eingehen,

werfen wir einen Blick auf den Schutzzweck des Konzernrechts und

die Organisation von Konzernen in der Praxis geworfen werden.

4 Bayer in: Münchener Kommentar zum AktG, 3. Aufl. 2008, § 15 Rn. 49; Fett in:

Bürgers/Körber, AktG, 3. Aufl. 2014, § 15, Rn. 23; Koch in: Hüffer, AktG, 11.

Aufl. 2014, § 15, Rn. 20. 5 Vergleiche hierzu auch den Beitrag von Prof. Schmolke zum Thema

„Geschäftsleiterhandeln im Gruppeninteresse – Europäische Reformüberlegungen

und deutscher Status quo“ in dieser Schrift. 6 So ausdrücklich BayObLG, Beschl. v. 24.03.1998 - 3Z BR 236/96, NZG 1998,

509 f; vgl. auch Engels/Schmidt/Trebinger/Linsenmaier in: Fitting, BetrVG,

27.Aufl. 2014, § 54, Rn. 8.

Page 298: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

260

Das deutsche Konzernrecht ist Organisationsrecht und insbesondere

Schutzrecht7: Als Organisationsrecht stellt es "Spielregeln" auf, die

Konzerne steuerbar machen, als Schutzrecht wahrt es die Interessen

der Beteiligten: der abhängigen Gesellschaften, der

Minderheitsgesellschafter und auch der Gläubiger der abhängigen

Gesellschaften.

An Hand der Struktur des Volkswagen-Konzerns lässt sich die

Funktion des Konzernrechts als Organisations- und Schutzrecht

illustrieren: Die Volkswagen AG ("VW AG") steht an der Spitze

eines aus einer Vielzahl von Gesellschaften bestehenden Automobil -

Konzerns. Sie vereinigt allein 12 Gesellschaften , die führende

Automarken verantworten, unter ihrem Dach. Diese Gesellschaften

stehen zum Teil auch in einem produktbezogenen

Konkurrenzverhältnis. Nicht alle Tochtergesellschaften gehören VW

jedoch zu 100%. So sind beispielsweise an der börsennotierten AUDI

AG noch außenstehende Aktionäre beteiligt. Die AUDI AG, ihre

außenstehenden Aktionäre und Gläubiger werden durch das

Konzernrecht geschützt, gleichzeitig bietet es der VW AG aber auch

Möglichkeiten der Einflussnahme.

III. Anwendungsbereich

Da das deutsche Konzernrecht ausdrücklich nur im Aktiengesetz

verankert ist, erfasst es unmittelbar lediglich die AG, die KGaA (eine

Sonderform) und die SE. Die GmbH als am weitesten verbreitete

Gesellschaftsform verfügt – man muss sagen: noch immer – über kein

eigenes Konzernrecht. Die Regeln des Vertragskonzerns, auf die wir

gleich genauer eingehen, geltend teilweise entsprechend, die des

faktischen Konzerns hingegen nicht.8 Allerdings gibt es zahlreiche

Unsicherheiten, die aus Sicht der Praxis eine gesetzliche Regelung

wünschenswert erscheinen lassen.

7 Koch in: Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014, § 15, Rn. 3ff.; Paschos in:

Henssler/Strohn, Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 291 AktG, Rn. 2. 8 Henssler/Strohn in: Henssler/Strohn, Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, Anh § 13

GmbHG, Rn. 6 f.; Zöllner/Beurskens in: Baumbach/Hueck, GmbHG, 20. Aufl.

2013, Schlussanhang, Rn. 5.

Page 299: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen -

261

Erst in jüngerer Zeit entwickelt sich auch ein Konzernrecht von

Personengesellschaften.9 Hierauf kann hier jedoch nicht weiter

eingegangen werden.

IV. Erscheinungsformen

Ungeachtet der rechtlichen Grundlagen der jeweiligen Leitungsmacht

bleiben unterschiedliche Optionen für den Aufbau der

Organisationsstrukturen im Konzern bestehen. In der Praxis lassen

sich vier "Organisationstypen" ausmachen, wenn man auf die

Intensität der Führung durch das herrschende Unternehmen abstell t:10

An den jeweiligen Enden des Spektrums sind die reine Finanz- oder

Vermögensholding einerseits und der Stammhauskonzern

andererseits angesiedelt. Der Stammhauskonzern ist durch das

eigenunternehmerische Auftreten des Stammhauses am Markt und

seine zentrale Leitungsstruktur gekennzeichnet. Alle wichtigen

Funktionen im Konzern werden zentral durch das Stammhaus

wahrgenommen, die Tochtergesellschaften eng geführt.

Ganz entgegengesetzt ist demgegenüber ein Konzern strukturiert, an

dessen Spitze eine reine Finanzholding steht. Sie hält und verwaltet

lediglich Beteiligungen, ohne aber leitenden Einfluss auszuüben.

Dazwischen ist die strategische Holding positioniert. Ihr obliegt die

Führung eines dezentralisierten Konzerns, in dem das operative

Geschäft ganz bei den Tochtergesellschaften liegt. Die

Leitungsaufgaben der Holding konzentrieren sich typischerweise auf

die strategische Ausrichtung des Konzerns und seiner Gesellschaften,

die Koordinierung der Konzernaktivitäten und die Besetzung der

wichtigsten Führungspositionen.

Der vierte Organisationstypus, die sog. Mischholding, lässt sich als

spezifische Ausformung der strategischen Holding begreifen. Neben

den Aufgaben, die auch die strategische Holding ausführt, betreibt sie

auch eigenes operatives Geschäft. Vom Stammhauskonzern

unterscheidet sie sich dadurch, dass ihren eigenen Aktivitäten keine

übergeordnete Bedeutung zukommt.

9 Hopt in: Baumbach/Hopt, HGB, 36. Aufl. 2014, § 105, Rn. 100 ff.; Mülbert in:

MüKo, HGB, 3. Aufl. 2012, Anhang: Konzernrecht der Personengesellschaften

Rn. 1 ff.. 10 Instruktiv zu diesen Organisationsformen Kleindiek, in: Hommelhoff/Hopt/von

Werder, Handbuch Corporate Governance, 787 ff.

Page 300: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

262

Soviel zu den terminologischen und praktischen Grundlagen von

Konzernen in Deutschland. Nun gehen wir auf die rechtlichen

Strukturen im Überblick ein: Den "Faktischen Konzern" und den

"Vertragskonzern". Dabei stellen wir zunächst die jeweiligen

konzeptionellen Grundlagen sowie die zentralen Vorschriften im

Überblick vor. Zudem gehen wir auf die Haftungsrisiken der

herrschenden Gesellschaft und ihrer Geschäftsleiter ein.

B. Faktischer Konzern

I. Grundlagen

Der faktische Konzern basiert auf einer rein tatsächlichen

Abhängigkeit einer Aktiengesellschaft von einer anderen

Gesellschaft. Die Corporate Governance der abhängigen Gesellschaft

bleibt unberührt, weil das Gesetz keine ausdrücklichen

Weisungsrechte der herrschenden Gesellschaft festlegt. Allerdings

wird die herrschende Gesellschaft privilegiert, weil ihr im Ergebnis

die Möglichkeit gegeben wird, auch nachteiligen Einfluss auf die

abhängige Gesellschaft auszuüben, wenn sie diesen Nachteil

spätestens am Ende des jeweiligen Geschäftsjahres ausgleicht.11

II. Überblick über zentrale Regelungen

Auf diesen Grundgedanken basieren die wesentlichen Regelungen

des faktischen Konzerns. Auf unterschiedliche Weise dienen sie dem

Ziel, einen nachteiligen Einfluss der herrschenden Gesellschaft nur

zu gestatten, wenn der Nachteil ausgeglichen wird:

Im Zentrum steht § 311 AktG, der es dem Vorstand der abhängigen

Gesellschaft gestattet, nachteilige Veranlassungen umzusetzen, wenn

dieser Nachteil bis zum Geschäftsjahresende ausgeglichen wird.

Diese Norm wird flankiert von Transparenzpflichten: Der Vorstand

der abhängigen Gesellschaft ist gem. § 312 AktG verpflichtet, einen

so genannten Abhängigkeitsbericht zu erstatten, in dem alle

Rechtsgeschäfte, welche die Gesellschaft im vergangenen

Geschäftsjahr mit dem herrschenden Unternehmen oder einem mit ihr

verbundenen Unternehmen oder auf Veranlassung oder im Interesse

des herrschenden Unternehmens vorgenommen hat, aufzuführen sind.

11 Vgl. hierzu Altmeppen in: Münchener Kommentar AktG, 3. Aufl. 2010, § 311

Rn. 38 ff.; Habersack in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht,

7. Aufl. 2013, § 311, Rn. 4.

Page 301: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen -

263

Genannt werden müssen ferner auch alle anderen Maßnahmen, die

die abhängige Gesellschaft auf Veranlassung oder im Interesse des

herrschenden Unternehmens getroffen oder unterlassen hat. Dieser

Bericht ist gem. § 313 AktG vom Abschlussprüfer und gem. § 314

AktG vom Aufsichtsrat zu prüfen. Durch die umfassende Auflistung

von Rechtsgeschäften und Maßnahmen und die entsprechenden

gesellschaftsinternen und externen Prüfungen soll verhindert werden,

dass der Vorstand aufgrund eigener, im Ergebnis nicht mehr

kontrollierter Einschätzung Geschäfte als nicht nachteilig einordnet.

Werden die Schutzmechanismen nicht eingehalten und entsteht der

abhängigen Gesellschaft dadurch ein Schaden, haften das herrschende

Unternehmen und – persönlich – deren gesetzliche Vertreter.12

III. Im Fokus: Verantwortlichkeit des herrschenden

Unternehmens

Diese Haftung nach § 317 AktG hat in der deutschen Praxis in letzter

Zeit für Aufsehen gesorgt. Im Kern geht es um einen Verstoß gegen §

311 AktG.

Das herrschende Unternehmen haftet, wenn es eine nachteilige

Maßnahme veranlasst und diesen Nachteil nicht bis spätestens zum

Geschäftsjahresende ausgeglichen hat. Ein Verschulden des

herrschenden Unternehmens ist nach überwiegender Meinung nicht

erforderlich.13

Führen nachteilsstiftende Veranlassung und der fehlende Ausgleich

zu einem Nachteil, so ist dieser auszugleichen. Neben dem

herrschenden Unternehmen haften dafür gem. § 317 Abs. 3 AktG

auch die Geschäftsleiter des herrschenden Unternehmens – und zwar

persönlich.14

Zudem besteht unter besonderen Umständen auch ein

Unterlassungsanspruch, insbesondere wenn die herrschende

Gesellschaft nicht zum Nachteilsausgleich bereit ist.15

12 Vgl. § 317 AktG. 13 Fett in: Bürgers/Körber, AktG, § 317, Rn. 7; Habersack in: Emmerich/Habersack,

Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl., 2013, § 311 AktG, Rn. 5 und 7; Koch

in: Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014; § 317, Rn. 5; a.A. etwa Altmeppen, in

Münchener Kommentar AktG, 3. Aufl. 2010, § 317, Rn. 30 f. 14Vgl. hierzu Habersack in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-

Konzernrecht, 7. Aufl. 2013, § 317, Rn. 22 f. 15 Altmeppen in Münchener Kommentar AktG, 3. Aufl. 2010, § 317, Rn. 48 ff.

Page 302: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

264

Anspruchsinhaber sind gem. § 317 AktG die abhängige Gesellschaft

wie auch Aktionäre der abhängigen Gesellschaft.16

Im Falle der

Insolvenz der abhängigen Gesellschaft macht der Insolvenzverwalter

ihre Ansprüche geltend.

Angesichts der Machtverhältnisse im faktischen Konzern werden

Ansprüche aus den §§ 311, 317 AktG regelmäßig nur dann geltend

gemacht, wenn es zu Veränderungen im Konzerngefüge kommt – sei

es durch einen Aktionärswechsel oder im Falle einer Insolvenz.

Die Beweislast im Falle einer gerichtlichen Geltendmachung des

Anspruchs trägt grundsätzlich der Kläger, allerdings gibt es gewisse

prozessuale Erleichterungen, um diesen Anspruch nicht leerlaufen zu

lassen.17

Insbesondere das Tatbestandsmerkmal der "Veranlassung"

wäre für außenstehende Gläubiger ohne entsprechende

Erleichterungen kaum darzulegen und zu beweisen. Einzelheiten

dieser Beweiserleichterungen sind jedoch umstritten und noch

ungeklärt.18

C. Vertragskonzern

Anders als im faktischen Konzern wird die Corporate Governance der

abhängigen Gesellschaft im Vertragskonzern durchbrochen.

Schließlich unterstellt die abhängige Gesellschaft ihre Leitung

ausdrücklich der herrschenden Gesellschaft bzw. verpflichtet sich,

ihren ganzen Gewinn abzuführen, § 291 Abs. 1 AktG.

I. Grundlagen

Die herrschende Gesellschaft kann daher jedenfalls bei Bestehen

eines Beherrschungsvertrages gem. § 308 Abs. 1 S. 1 AktG

unmittelbar aufgrund des Vertrages Weisungen erteilen. Als

"Gegenleistung" für diese umfassende Einflussnahmemöglichkeit

16 Vgl. zum Ganzen Leuering/Goertz in: Hölters, AktG, 2. Aufl. 2014, § 317, Rn.

21, 29 ff.; Bödeker in: Henssler/Strohn , Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 317

AktG, Rn. 8. 17 Altmeppen in Münchener Kommentar AktG, 3. Aufl. 2010, § 317 Rn. 80 f.; Koch

in: Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014, § 311, Rn. 18 ff.; Müller in: Spindler/Stilz,

AktG, 2. Aufl. 2010, § 317, Rn. 14. 18 Siehe zum Ganzen auch Fett in: Bürgers/Körber, AktG, 3. Aufl. 2014, § 317, Rn.

15; Habersack in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7.

Aufl. 2013, § 311 AktG, Rn. 40; Koch in: Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014, § 311,

Rn. 18 ff.; Leuering/Goertz in: Hölters, AktG, 2. Aufl. 2014, § 317, Rn. 41 f., §

311, Rn. 77; Müller in: Spindler/Stilz, AktG, 2. Aufl. 2010, § 311, Rn. 25.

Page 303: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen -

265

muss die herrschende Gesellschaft gem. § 302 Abs. 1 AktG den

während der Vertragslaufzeit der abhängigen Gesellschaft

entstehenden Verlust ausgleichen.

Minderheitsaktionäre sind sowohl prozessual als auch materiell -

rechtlich geschützt: Prozessual, weil sie die erforderlichen

Beschlüsse (dazu sogleich) gerichtlich überprüfen lassen können und

materiell-rechtlich, weil sie die Möglichkeit erhalten, ihre Aktie zum

vollen wirtschaftlichen Wert an das herrschende Unternehmen zu

verkaufen.19

Sollten sie sich entscheiden, in der Gesellschaft zu

verbleiben, erhalten sie als Ausgleich für den Verlust ihres

Dividendenanspruchs eine jährliche Zahlung, die – vereinfacht gesagt

– den bisherigen durchschnittlichen Dividendenzahlungen

entspricht.20

II. Wesentliche Regelungen

Während der faktische Konzern unmittelbar an die tatsächliche

Beherrschung anknüpft, ist der Eintritt in den "Vertragskonzern"

aufwendiger.

Angesichts der weitreichenden Eingriffsmöglichkeiten und der

damit korrespondierenden Ausgleichspflichten sind die

Gesellschafter des herrschenden und des abhängigen

Unternehmens zu beteiligen: So müssen die jeweiligen

Gesellschafterversammlungen gem. § 293 Abs. 1 und 2 AktG

dem Abschluss eines Beherrschungs- und/oder

Gewinnabführungsvertrags zustimmen.

Zudem muss der Vertrag ins Handelsregister eingetragen

werden, damit er transparent ist und insbesondere die Gläubiger

die Verpflichtungen der beteiligten Gesellschaften erkennen

können.21

Durch die damit verbundene registergerichtliche

Prüfung wird zudem eine Kontrolle der

Wirksamkeitsvoraussetzungen gewährleistet (vgl. §§ 293 ff.

AktG).

19 BVerfG, Beschl. v. 27.04.1999 – 1 BvR 1613/94, NJW 1999, 3769; zur

Reichweite des Schutzes zuletzt auch BGH, Beschl. v. 08.10.2013, II ZB 26/12,

NJW 2014, 146 ff.. 20 Vgl. § 304 AktG, für weitere Einzelheiten Koch in Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014,

§ 304 Rn. 8 ff. 21 Veil in: Spindler/Stilz, AktG, 2. Aufl. 2010, § 294, Rn. 1.

Page 304: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

266

Ist ein Beherrschungsvertrag wirksam zustande gekommen, knüpfen

sich an ihn u.a. die nachstehend kurz erwähnten Rechtsfolgen:

Korrespondierend zum Weisungsrecht der herrschenden

Gesellschaft hat der Vorstand der abhängigen Gesellschaft die

Pflicht, jedenfalls rechtmäßige Weisungen zu befolgen (vgl. §

308 AktG). Das Weisungsrecht gilt jedoch nicht schrankenlos:

Die Weisungen müssen – dies ergibt sich aus § 308 Abs. 2

AktG – insbesondere im Konzerninteresse liegen.22

Weitere

Schranken können sich aus der Satzung oder allgemeinen

gesetzlichen Verboten ergeben.23

Ferner wird diskutiert, ob

auch solche Weisungen zu befolgen sind, die die

Überlebensfähigkeit der Gesellschaft außerhalb des

Vertragskonzerns gefährden. Dies wird aber wohl

überwiegend24

verneint, weil entsprechende Prognosen kaum

sicher zu treffen sind.

Einschneidend für die abhängige Gesellschaft ist die Pflicht,

ihren gesamten Gewinn an das herrschende Unternehmen

abzuführen (vgl. § 301 AktG).

Schließlich ist auch die Vermögensbindung gelockert.25

Mit

anderen Worten: Der herrschende Gesellschafter kann leichter

auf das Vermögen der abhängigen Gesellschaft zugreifen als

außerhalb eines Vertragskonzerns. Dies ist nur deshalb

gestattet, weil auf der anderen Seite der Schutz durch den

Verlustausgleichsanspruch besteht.26

22 Altmeppen in: MüKo, AktG, 3. Aufl. 2010, § 308 Rn. 101; Koch in: Hüffer,

AktG, 11. Aufl. 2014, § 311, Rn. 16 f. 23Emmerich in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-KonzernR, 7. Aufl. 2013,

§ 308, Rn. 56 ff.; Veil in: Spindler/Stilz, AktG, 2. Aufl. 2010, § 308, Rn. 28 ff. 24 Bödeker in: Henssler/Strohn , Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 308, Rn. 13;

Koch in: Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014, § 308, Rn. 19; Leuering/Goertz in:

Hölters, AktG, 2. Aufl. 2014, § 308 Rn. 36; a.A. Koppensteiner in: Kölner

Kommentar AktG, 3. Aufl. 2004; § 308, Rn. 50 ff. 25 Paschos in: Henssler/Strohn, Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 291 AktG, Rn.

23 f. 26 Vgl. Paschos in: Henssler/Strohn, Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 291 AktG,

Rn. 23.

Page 305: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen -

267

III. Im Fokus: Verantwortlichkeit der herrschenden Gesellschaft

Auch die Regelungen zum Vertragskonzern sanktionieren

Pflichtverletzungen (vgl. insbesondere § 309 AktG).

Verletzen die gesetzlichen Vertreter der herrschenden Gesellschaft

bei der Erteilung von Weisungen die Sorgfalt eines ordentlichen und

gewissenhaften Geschäftsleiters, machen sie sich gem. § 309 Abs. 2

AktG gegenüber der abhängigen Gesellschaft – persönlich –

schadensersatzpflichtig. Ein etwaiger Anspruch kann von der

abhängigen Gesellschaft oder unter Umständen auch von ihren

Aktionären geltend gemacht werden.27

Ähnlich wie im faktischen

Konzern ist die Beweislast für den Kläger jedoch erleichtert.28

D. Aktuelle praktische Fragestellungen

Nach diesem Überblick über die Grundlagen des faktischen und des

Vertragskonzerns, gehen wir abschließend auf einige praktische

Fragestellungen ein, die in jüngerer Zeit in Deutschland diskutiert

wurden.

I. Faktischer Konzern

1. Verhältnis zwischen § 57 AktG und § 311 AktG

Das deutsche Aktiengesetz schützt das Kapital der Aktiengesellschaft

sehr weitgehend. So kann gem. § 57 AktG im Grundsatz nur der

Bilanzgewinn an die Aktionäre ausgeschüttet werden. Insbesondere

deshalb dürfen auch Austauschgeschäfte mit Aktionären –

vereinfacht gesagt – nur zur Marktbedingungen stattfinden. Diese

strenge Regelung ist im Jahr 2008 reformiert worden und gestattet

nun auch bilanzneutrale oder natürlich auch für die Gesellschaft

vorteilhafte Geschäfte mit einem Aktionär, unabhängig davon, ob

dieser die Gesellschaft beherrscht oder nicht.29

27 Bödeker in: Henssler/Strohn , Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 309, Rn. 5;

Leuering/Goertz in: Hölters, AktG, 2. Aufl. 2014, § 309 Rn. 46 ff.; Veil in:

Spindler/Stilz, AktG, 2. Aufl. 2010, § 309, Rn. 33 ff. 28 Veil in: Spindler/Stilz, AktG, 2. Aufl. 2010, § 309, Rn. 29 f. 29 Koch, in: Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014, § 57, Rn. 22 ff.; Lange in:

Henssler/Strohn , Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. , 2014, § 57, Rn. 12; instruktiv zum

Ganzen auch Westermann, in: Bürgers/Körber, AktG, 3. Aufl. 2014, § 57, Rn. 1

ff.

Page 306: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

268

In diesem Zusammenhang stellt sich die Frage, inwieweit § 57 AktG

auf die Bestimmung des Nachteils im Sinne des § 311 AktG

ausstrahlt.30

Nach inzwischen wohl überwiegender Meinung kann ein Geschäft,

das nach § 57 AktG außerhalb eines Konzernverhältnisses unter dem

Gesichtspunkt des Kapitalschutzes erlaubt ist, nicht im faktischen

Konzern als Nachteilszufügung angesehen werden.31

Denn die § 311

ff. AktG sollten die Einflussnahme bei Nachteilsausgleich gerade

ermöglichen, nicht jedoch erschweren.

2. Qualifziert faktischer Konzern?

In Deutschland umstritten ist auch die Behandlung von umfassenden

Einflussnahmen der herrschenden Gesellschaft auf die abhängige

Gesellschaft, die einem isolierten Nachteilsausgleich nicht

zugänglich sind. Man denke beispielsweise an grundlegende

Strukturänderungen wie die Verlagerung zentraler

Unternehmensabteilungen beispielsweise zu Schwestergesellschaften,

deren Folgen nicht absehbar sein können. Rechtsprechung und Lehre

haben für solche Konstellationen dem Begriff des "qualifiziert

faktischen Konzerns" geprägt.32

Eine Kompensation der Nachteile der abhängigen Gesellschaft durch

Einzelmaßnahmen ist in solchen Fällen aufgrund der Eingriffsdichte

der herrschenden Gesellschaft regelmäßig nicht mehr möglich – was

dann? In derartigen Konstellationen stößt das deutsche

Aktienkonzernrecht an seine Grenzen.

Denkbar wäre es, das herrschende Unternehmen, das sich so verhält

als ob ein Beherrschungsvertrag abgeschlossen worden wäre, auch

dazu zu verpflichten, die im Vertragskonzernrecht dafür

vorgesehenen Schutzmechanismen einzuräumen, d.h. dem

abhängigen Unternehmen einen pauschalen Verlustausgleich und den

Minderheitsaktionären Ausgleich und Abfindung gewähren.

30 Siehe hierzu insbesondere BGH, Urt. v. 01.12.2008 – II ZR 102/07, NZG 2009,

107 ff. 31 Koch, in: Hüffer, AktG, 11. Aufl. 2014, § 311, Rn. 27 ff. vgl. auch

Kiefner/Theusinger, NZG 2008, 801 ff. 32 Instruktiv zum "qualifiziert faktischen Konzern" Fett, in: Bürgers/Körber, AktG,

3. Aufl. 2014, § 311 Rn. 27 ff.

Page 307: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen -

269

Diese Auffassung wird allerdings durch jüngere Literatur33

und

Rechtsprechung34

zum GmbH-Konzern in Zweifel gezogen, die eher

zu einer Anwendung der §§ 311, 317 AktG tendieren.

Höchstrichterlich ist noch nicht geklärt, ob die Figur des qualifiziert

faktischen AG-Konzerns fortbesteht. Daher ist auch offen, wie die

vorstehend skizzierten Fällen zu behandeln sind.

II. Vertragskonzern - "Verdeckte Beherrschungsverträge"

Nun zu einer aktuellen Fragestellung im Zusammenhang mit dem

Vertragskonzern: Unter dem Stichwort "Verdeckte

Beherrschungsverträge" sind in jüngerer Zeit folgende

Konstellationen behandelt worden:35

Im Vorfeld von öffentlichen

Übernahmen schließen das Management der zu übernehmenden

Gesellschaft und des Bieters ein so genanntes "Business Combination

Agreement" ab, das häufig einen Fahrplan zur Integration der zu

übernehmenden Gesellschaft nach erfolgreichem Übernahmeangebot

enthält.

Solche Vereinbarungen werden nicht ins Handelsregister eingetragen

und auch nicht den jeweiligen Hauptversammlungen zur Zustimmung

vorgelegt. Auch enthalten sie jedenfalls regelmäßig nicht d ie

typischen Elemente eines Beherrschungsvertrags, also insbesondere

unterstellt sich die zu übernehmende Gesellschaft nicht der Leitung

der herrschenden Gesellschaft.

Dennoch haben einige kritische Aktionäre diese "Business

Combination Agreements" angegriffen.36

Sie haben argumentiert,

dass es sich dabei der Sache nach um Beherrschungsverträge handele

und versucht, vor Gericht Abfindung und Ausgleich zu erstreiten, wie

dies bei Beherrschungsverträgen der Fall wäre.

33 Altmeppen, in: MüKo, AktG, 3. Aufl. 2010, § 308 Rn. 11 ff.; Koch, in: Hüffer,

AktG, 11. Aufl. 2014, § 302, Rn. 7. 34 OLG Stuttgart, Urt. v. 30.05.2007 - 20 U 12/06, AG 2007, 633; OLG Düsseldorf,

Urt. v. 29. 1. 1999 - 16 U 193/97; NJW-RR 2000, 1132. 35 Emmerich, in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl.

2013, § 291 AktG, Rn. 24; Deilmann, in: Hölters, AktG, 2. Aufl. 2014, § 291,

Rn. 32; Paschos, in: Henssler/Strohn, Gesellschaftsrecht, 2. Aufl. 2014, § 291,

Rn. 15; siehe ausführlich zum Ganzen: Decher, in: Festschrift für Hüffer, 2010,

145 ff. 36 OLG München, Beschl. v. 18.07.2012 - 7 AktG 1/12, AG 2012, 802, 803; OLG

Schleswig, Beschl. v. 27.8.2008 - 2 W 160/05, NZG 2008, 868.

Page 308: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

270

Bislang sind all diese Versuche im Ergebnis gescheitert – und dies

wohl zu Recht. Denn die Parteien streben mit Business Combination

Agreements gerade keine Unterstellung der Leitung an, sondern

regeln Einzelmaßnahmen.37

Ob diese Einzelmaßnahmen jeweils mit

dem Aktienrecht vereinbar sind, ist gesondert zu beurteilen. Dies hat

aber nichts mit der Einordnung des Vertragswerks als "verdeckter

Beherrschungsvertrag" zu tun.

III. Konzerninsolvenzrecht

Abschließend soll noch auf eine aktuelle Entwicklung im

Insolvenzrecht in Deutschland hingewiesen werden, die zwar nicht

unmittelbar das Aktienkonzernrecht, aber den Konzern als solches

berührt.

Das deutsche Insolvenzrecht enthält keine speziellen Regelungen für

die Insolvenz von Konzernen. Bislang sind für jede einzelne

Gesellschaft im Konzern häufig unterschiedliche Insolvenzverwalter

bestellt worden. Diese Insolvenzverwalter haben dann jeweils die

Interessen ihrer Gesellschaft im Blick. Das damit verbundene

Auseinanderfallen des Konzerngebildes erschwerte teilweise eine

bestmögliche Verwertung der Unternehmensgruppe. Der Gesetzgeber

hat sich dieses Themas nun angenommen und wird voraussichtlich

eine Reform der "Konzerninsolvenz" beschließen,38

die insbesondere

eine bessere Koordination der einzelnen Insolvenzverfahren gestattet.

E. Schluss

Kommen wir abschließend auf die eingangs gestellten Fragen zurück:

Was ist das deutsche Konzernrecht?

Ein Instrumentarium, mit dem der Gesetzgeber auf die

Lebenswirklichkeit reagiert hat und das Recht von mit einander

verbundenen Aktiengesellschaften geregelt hat. Dieser

Regelungsansatz bleibt lückenhaft, weil ein geschriebenes

Konzernrecht anderer Gesellschaftsformen insbesondere für die weit

37 Emmerich, in: Emmerich/Habersack, Aktien- und GmbH-Konzernrecht, 7. Aufl.

2013, § 291 AktG, Rn. 24 f. 38 Vgl. den Gesetzentwurf der Bundesregierung zum Entwurf eines Gesetzes zur

Erleichterung der Bewältigung von Konzerninsolvenzen, BT-Drucksache 18/407,

abrufbar unter http://dip21.bundestag.de/dip21/btd/18/004/1800407.pdf (zuletzt

abgerufen am 24.06.2014).

Page 309: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Das deutsche Konzernrecht - Grundlagen und aktuelle praktische Fragestellungen -

271

verbreitete GmbH nicht existiert – dies sorgt in der Praxis bisweilen

für Unsicherheit.

Was will das deutsche Konzernrecht?

Es reagiert auf das Machtgefälle zwischen herrschendem und

abhängigem Unternehmen und basiert auf dem Grundgedanken, dass

Macht immer auch Verantwortung mit sich bringt. Es schützt daher

insbesondere die abhängige Gesellschaft, ihre Gesellschafter und ihre

Gläubiger.

Was kann das Konzernrecht?

Es wird seinen Aufgaben in weiten Teilen gerecht – auch wenn es

natürlich weiterentwickelt werden und – wie in allen Rechtsgebieten

– auf Umgehungsversuche reagieren muss.

Page 310: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

272

Page 311: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

273

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku

- İlkeler ve Güncel Pratik Sorular -

Dr. Ingo Theusinger

Sayın Bayanlar ve Baylar,

Burada sizler huzurunda konuşabilmek benim için büyük bir

onurdur. Davetiniz için çok teşekkür ederim!

Bin yılın başında, Almanya'nın tanışmış hukukçularından biri olan

Prof. Karsten Schmidt, bir armağan yayın kapsamındaki kaleme aldığı

makalesinde aşağıdaki sorularla uğramıştır:

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku

Nedir?

Ne istemektedir?

Neyi yapabilmektedir? Bu noktalardan bir kaçını genel olarak ele

alacağız.

– Bölümleme

İlkelerle başlamak ve bu bağlamda özellikle girişte bir şirketler

topluluğu (=konzern, holding) genel olarak nedir ve uygulamada nasıl bir

etkisi bulunmaktadır şeklindeki soruyu ele almak istiyoruz.

Bu noktada Alman Şirketler Topluluğu Hukukunun önemli

düzenlemeleri hakkında genel bir bilgi vermeyi amaçlıyorum.

Son olarak ise halen Almanya'da tartışılan şirketler topluluğu

hukuku kapsamındaki sorunlara girmek istiyorum

– Şirketler topluluğu kavramının tanımı

"Şirketler topluluğu" kavramı doğal olarak kamuoyuna tanıdık

bir kavramdır.

Fakat hisse senetleri hukuku bu kavramı nasıl anlamaktadır?

Yasal tanım Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 18 Fıkra 1'de

yer almaktadır.

Page 312: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

274

Eğer bir şirket bir ya da birden fazla bağlı şirketi hakim şirketin

tek düzen (=standart) yönetimi altında topluyor ise, o zaman bu

şirketler bir şirketler topluluğu oluştururlar;

Şirketler arasında yapılmış bir hakimiyet anlaşması bulunması

(Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 291)veya şirketlerden birinin

diğerinin diğerinin bir parçası olması (Hisse Senetleri Yasası

(AktG) Madde 319), tek düzen yönetim altında toplanma durumu

olarak değerlendirilmelidir.

Bağlı şirketin hakim şirket ile bir şirketler topluluğu oluşturması

beklenir bir durumdur."

Alman hukuku Türk hukuku gibi, bir şirketler topluluğundan söz

edebilmek için şirket ortağının "şirket" olma sıfatıyla ilişkili kurmaktadır.

Şirketler topluluğu hukukunun şirket olma sıfatı üzerinde yaptığı bu

sınırlandırma, "normal şirket ortağı" ile "şirket" arasında bir ayrımın

yapılmasını mümkün kılan ölçütlerin geliştirilmesini gerektirmektedir.

Alman Federal Yargıtayı 'nın (BGH) içtihadına göre "müteşebbis sıfatı",

şirket ortağının şirket dışında ekonomik faaliyette bulunması ve bundan

kaynaklanan menfaat bağlarının, bu ekonomik faaliyet yüzünden şirket

ortağının şirketin dezavantajına olacak bir etkide bulanabilecek kadar

güçlü olması şartıyla ortaya çıkar.

Müteşebbis sıfatı ile ilişkili başkaca çok sayıdaki münferit

sorun tartışmaya açıktır- Fakat bizim amacımız için aşağıdaki hususların

saptanması gerekir: Bir şirketler topluluğu, eğer

Bir şirket şirketler topluluğu hukuku anlamında bir başka

şirkette çoğunluk hisseyi elinde bulunduruyor ise ortaya

çıkar. Çünkü Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 17

Fıkra 2 gereği şirketin hakim şirkete bağımlı olduğu

beklenmektedir. Bu durumda bir "fiili şirket

topluluğundan" söz edilmektedir.

Öte yandan bir şirketler topluluğu, eğer iki adet şirket bir

hakimiyet ve/veya kar transfer anlaşması yapmışlar ise

Page 313: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku – İlkeler ve Güncel Pratik Sorunlar -

275

ortaya çıkar. Bu durumda ise bir "anlaşmalı şirket

topluluğundan" söz edilmektedir.

Her durumda - ki bu durum önemlidir - hukuken bağımsız birimler

söz konusudur.

O halde şirketler topluluğu hukuki bir birim değildir ve bu yüzden

hukuki açıdan bir "şirketler topluluğu yönetim kurulu" ya da bir

"şirketler topluluğu denetim kurulu" yoktur ; tam tersine her zaman

yalnızca her bir şirketin birer şirket yönetim ve denetim organı

bulunmaktadır. Bu birimlerin görevlerinin aynı zamanda şirketler

topluluğuyla da ilişkili olması bir başka sorunun konusudur ve öğlenden

sonra Prof.Schmolke tarafından açıklanmaktadır.

Aşağıdaki açıklamaların merkezinde fiili şirket toplulukları ve

anlaşmalı şirket toplulukları diye adlandırılan şirket toplulukları yer

almaktadır.

– Düzenlemenin amaçları

Şirket topluluklarının türleriyle ilişkili ayrıntılara girmeden önce,

şirketler topluluğu hukukunun koruyuculuk amacına ve uygulamadaki

şirketler topluluğu organizasyon yapısına bakmak istiyoruz.

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku bir organizasyon hukuku ve

özellikle de bir koruma hukukudur.

Organizasyon hukuku olarak, şirket topluluklarını yönetilebilir

kılan "oyun kuralları" düzenlenmektedir. Koruma hukuku olarak da

iştirakçilerin menfaatleri korunmaktadır. Bağlı şirketler, çoğunluk hisseye

sahip şirket ortağı ve aynı zamanda bağlı şirketlerin alacaklıları

– Volkswagen (VW) Şirketler Topluluğu Organizasyon

Şeması

VW-Şirketler Topluluğu 'nun yapısı basitleştirmiş olarak gösteren

bu organizasyon şeması yardımıyla organizasyon hukuku ve koruma

hukuku olarak şirketler topluluğu hukukunun işlevi açıklamaktadır:

Volkswagen AG Anonim Şirketi çok sayıda şirketten oluşan bir

otomobil şirketler topluluğunun tepesinde yer almaktadır. Tek başına

Page 314: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

276

çatısı altında tanınmış otomobil markalarından sorumlu olarak, 12 şirketi

birleştirmiştir. Bu şirketler aynı zamanda kısmen ürün ile ilişkili rekabet

ilişkisi içindedirler.

Yan şirketlerin tamamı VW'ye % 100 ait değildir. Örneğin AUDI

AG Anonim Şirketi'nde şirket dışından hissedarlar iştirak etmişlerdir.

AUDI AG Anonim Şirketi, şirket dışından hissedarlar ve alacaklılar

şirketler topluluğu hukuku ile korunmaktadır ve aynı zamanda bu hukuk

VW AG Anonim Şirketi 'ne etkide bulunma olanakları sunmaktadır.

– Uygulanma alanı

Uygulanma alanına geldiğimizde:

Alman Şirketler Topluluğu hukuku açıkça görüldüğü üzere yalnızca

Hisse Senetleri Yasası 'na dayandığı için hukuk doğrudan yalnızca

Anonim Şirket (AG), Hisse senetlerine dayalı Komandit Şirket (KGaA),

Avrupa Şirketi (SE) şeklindeki şirket biçimlerini kapsamaktadır.

Sınırlı Sorumlu Şirket (GmbH) en yaygın şirket biçimi olarak -

hala daha böyle olduğunun söylenmesi gerekir- kendisine özgü bir

şirketler topluluğu hukukuna sahiptir. Birazdan daha detaylı olarak ele

alacağımız anlaşmalı şirketler topluluğu kuralları, kısmen uygun olarak

geçerlidir; buna karşın fiili şirket topluluğu kuralları geçerli değildir.

Kuşkusuz uygulama açısında yasal bir düzenlemeyi arzu edilebilir olarak

gösteren çok sayıda emniyetsiz durumlar bulunmaktadır.

Ancak yakın bir tarihte şahıs şirketleri için bir şirketler topluluğu

hukuku geliştirilmiştir. Zaman nedeniyle bu noktada bu konuya daha

fazla girmem mümkün değil.

"Şirketler topluluğu" kavramı kullanılırken, kavramın diğer hukuk

alanlarında hisse senetleri hukuku tarafından kısmen farklı bir şekilde ele

alındığı durumu, aynı zamanda ve her şey den öncede uygulanabilir

hukuki normun kısmen farklı amaçları nedeniyle uygulandığı durumu da

önemlidir. Bu durum örneğin çalışma hukuku için geçerlidir.

Page 315: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku – İlkeler ve Güncel Pratik Sorunlar -

277

– Grafik Şirketler Topluluğu Yönetimi

Her bir yönetim erkinin hukuki ilkeleri sarfı nazar edildiğinde

şirketler topluluğu içinde organizasyon yapılarının kurulması için farklı

seçenekler varlığını sürdürmektedir.

Hakim şirket tarafından yönetimin yoğunluğu (=şiddeti, yeğinliği)

durdurulduğunda, uygulamada dört adet "organizasyon tipi" ortaya

çıkmaktadır:

Çeşitliliğin bir ucunda salt finansman veya servet amaçlı holding,

diğer ucunda ise merkez şirketler topluluğu yer almaktadır.

Merkez şirketler topluluğu, merkez şirketin öz

müteşebbisliğine dayalı olarak piyasaya çıkmasıyla ve

merkezi yönetim yapısıyla karakterize edilmiştir. Şirketler

topluluğu içindeki tüm önemli işlevler merkezi olarak

merkez tarafından yürütülmekte ve yan şirketler sıkı bir

idare ile idare edilmektedir.

Buna karşın tepesinde salt bir finansman amaçlı holding

bulunan bir şirketler topluluğu tamamıyla buna zıt bir

şekilde yapılandırılmıştır. Bu şirketler topluluğu yönetim

etkisi uygulamaksızın iştirakleri elinde bulundurur ve

yalnızca yönetir.

Bunların arasında stratejik holding konumlandırılmıştır. Bu

yapıya, içinde operasyonel işlemlerin tümüyle yan şirketlerde bulunduğu

desantralize (=yetki paylaşımına dayalı) bir şirketler topluluğunun

yönetim görevi yüklenmiştir. Holdingin yönetim görevleri karakteristik

olarak aşağıda açıklanan hususlarda yoğunlaşmaktadır:

Şirketler topluluğunun ve ona ait şirketlerin stratejik

olarak yönlendirilmesi

Şirketler topluluğunun faaliyetlerinin koordinasyonu

En önemli yönetim pozisyonlarının doldurulması

Karma holding olarak adlandırılan dördüncü organizasyon tipi,

stratejik holdingin spesifik bir formu olarak anlaşılmaktadır. Stratejik

Page 316: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

278

holding tarafından da ifa edilen görevlerin yanı sıra bu holding tipi kendi

operasyonel işlemlerini de yürütür. Bu holding tipi merkez şirketlerden

topluluğundan, kendi faaliyetlerine üst düzey bir önem atfetmemesiyle

ayrılmaktadır.

Böylece şirketler topluluklarının hukuki ve uygulamaya dönük

temelleri hakkında bir çok bilgi vermiş olduk.

– Fiili şirketler topluluğu - 1. Temel anlayış

Artık "fiili şirketler topluluğunun" ve " anlaşmalı şirketler

topluluğunun" ayrıntılarına geçebiliriz.

Her bir temel anlayışı ve merkezi kuralları açıklamak istiyorum.

Son olarak hakim şirketin ve onun müdürlerinin sorumluluk risklerine

gireceğim.

Önce fiili şirketler topluluğu ve onun temelinde yatan anlayışı

açıklamak istiyorum:

Girişte belirtildiği gibi, fiili şirketler topluluğu bir anonim şirketin

bir başka şirkete olan salt fiili (=gerçek) bağımlılığına dayanır.

Bağlı şirketin Corporate Governance ( işletme yönetimi ) bu

durumdan etkilenmez, çünkü yasa hakim şirketin açıkça anlaşılır bir

şekilde talimat verme yetkilerini tespit etmemektedir.

Kuşkusuz hakim şirkete ayrıcalıklar verilmektedir, çünkü hakim

şirkete sonuçta, en geç her bir mali yılın sonunda telafi etmesi şartıyla

bağlı şirket üzerinde aynı zamanda dezavantaj yaratacak bir tesirde

bulunması olanağı da verilmektedir.

– Fiili şirketler topluluğu - 2. Önemli düzenlemeler

Fiili şirketler topluluğunun önemli düzenlemeleri bu temel fikirler

üzerine oturmaktadır.

Bu şekilde düzenlemeler, yalnızca dezavantajın telafi edilmesi

şartıyla, hakim şirkete dezavantaj yaratacak tesirde bulunmaya izin

verme amacına hizmet etmektedir.

Bağlı şirketin yönetim kuruluna, mali yıl sonuna kadar telafi

edilmesi şartıyla dezavantajlı düzenlemelerin uygulanmasına izin veren

Page 317: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku – İlkeler ve Güncel Pratik Sorunlar -

279

Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 311 konunun merkezinde

bulunmaktadır.

Bu norm şeffaf olma yükümlülükleriyle desteklenmektedir: Hisse

Senetleri Yasası (AktG) Madde 312 gereği bağlı şirketin yönetim

kurulu, içinde hakim şirketin düzenlemesiyle gerçekleştirilmiş tüm

önlemlerin açıklanmasının gerektiği bir bağımsızlık raporu

düzenlemekle yükümlüdür.

Bu rapor şirketin denetim kurulu tarafından ve bilanço denetçisi

tarafından incelenmek zorundadır.

Tüm önlemlerin sıralanması ve konuyla ilişkili şirket için ve dışı

incelemeler yardımıyla yönetim kurulunun kendi görüşüne göre işlemleri

dezavantaj yaratacak biçimde düzenlemesi engellenmelidir.

Eğer koruyucu mekanizmalara uyulmaz ise ve bu yüzde bağlı şirket

için bir zarar ortaya çıkar ise, hakim şirket ve onun - şahsen sorumlu -

yasal temsilcileri bu durumdan sorumludurlar.

– 3. Hakim şirketin sorumluluğu

Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 317 gereği bu sorumluluk

son dönem Alman hukuk uygulamalarında ilgi uyandırmaktadır.

Meselenin özünde Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 311'in

ihlali yatmaktadır.

Egemen şirket,

Eğer bir dezavantaj yaratan önlemin alınmasına neden

oluyorsa ve

Bu dezavantajı en geç mali yıl sonuna kadar telafi

etmemiş ise sorumludur.

Ağırlıklı görüşe göre hakim şirketin bir kusurunun olması

gerekli değildir.

Yalnızca dezavantaja yol açan düzenleme ve telafinin

yapılmayışı, bir zararın ortaya çıkması şartıyla yeterlidir.

Page 318: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

280

Bu zararın tazmin edilmesi gerekmektedir; ve hatta bu zararın

kişisel olarak hakim şirketin müdürleri tarafından da tazmin edilmesi

gerekmektedir.

Buna ilave olarak özel durumlarda, özellikle de hakim şirketin

dezavantajı telafi etmeye hazır olmaması şartıyla, bir men'i müdahale

talebi gündeme gelir.

– 3. Hakim şirketin sorumluluğu (devam)

Hak sahipleri özellikle bağlı şirket ve aynı zamanda bağlı (anonim

şirketin) hissedarlarıdır. Bağlı şirketin aciz durumuna düşmesi

durumunda aciz komiseri onun alacaklarını talep eder.

Fiili şirket topluluğu içindeki güç ilişkileri nedeniyle Hisse

Senetleri Yasası (AktG) Madde 311 ve 317 gereği olan alacaklar normal

koşullar altında, şirketler topluğu yapısı içinde değişikliklerin meydana

gelmesi şartıyla - bir hissedar değişikliği veya bir aciz durumu konu

haricidir - talep edilir.

Alacağın mahkeme yoluyla talep edilmesi durumunda ispat yükünü

prensip olarak davacı taşır. Kuşkusuz bu alacağın boşa çıkmaması için

yargılama ile ilişkili kolaylıklar bulunmaktadır. Özellikle şirket dışı

alacaklılar bakımından "düzenlemenin" tipiklik özelliğinin ispatlanması

hemen hiç gerekmeyebilir. Böylece örneğin yönetim kurulu içinde

personel ilişkilerinde düzenleme yapılması olasıdır. Buna ilave olarak

düzenlemenin dezavantaj oluşturmadığının ispat görevi hakim şirkete

düşer.

--------------------------

Fiili şirket topluluğundaki durum budur. Şimdi anlaşmalı şirket

topluluğuna geçebiliriz.

– (Anlaşmalı şirket topluluğu - Temel anlayış)

Fiili şirket topluluğundan farklı olarak bağlı şirketin Corporate

Governance 'nı (=işletme yönetimi ) ikiye bölünmüştür.

Anlaşmalı şirket topluluğunda, başka bir deyişle bir hakimiyet

anlaşmasının bulunması durumunda her iki şirketin hukuki kılıfı var

olmaya devam etmektedir. Fakat bağlı şirket hakim şirketin yönetimine

Page 319: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku – İlkeler ve Güncel Pratik Sorunlar -

281

tabi olmaktadır. Hakim şirket bu nedenle doğrudan anlaşmaya dayanarak

talimatlar verebilmektedir.

Bu kapsamlı tesirde bulunma olanağı için "karşı edim" olarak

hakim şirket anlaşma süresi boyunca bağlı şirketin zararını telafi etmek

zorundadır.

Azınlık paya sahip anonim şirket hissedarları hem yargılama

bakımından hem de maddi hukuk bakımından koruma altına alınmışlardır:

Yargılama bakımından koruma altındadırlar, çünkü gerekli

şirket kararlarını (hem de derhal) mahkeme kanalıyla

kontrol ettirtebilirler;

Maddi hukuk bakımından koruma altındadırlar, çünkü hisse

senedini tam ekonomik değerinde hakim şirkete satmak

olanağına sahiptirler. Eğer şirkette kalmaya karar

verecekler ise, kar payından olan alacak kaybının telafisi

olarak, - yalın deyişle - şimdiye kadar olan ortalama kar

payı ödemelerine karşışık gelen yıllık bir ödeme alırlar.

– Anlaşmalı şirket topluluğu -Önemli düzenlemeler

Fiili şirketler topluluğu doğrudan fiili hakimiyet ile ilişkiliyken,

"anlaşmaya dayalı şirket topluluğuna" giriş daha zahmetlidir.

Kapsamlı müdahale olanakları ve bununla bağlantılı telefi

yükümlülükleri bakımından hakim ve bağlı şirketin

ortakları sürece iştirak etmek zorundadırlar: Böylece her bir

şirketin ortaklar kurulu bir hakimiyet ve kar transferi

anlaşmasının yapılmasını onaylamak zorundadır.

Buna ilave olarak şeffaf olması ve özellikle de alacaklıların

iştirakçi şirketlerin yükümlülüklerini anlayabilmeleri için,

bu anlaşma ticaret sicil kütüğüne kaydedilmelidir. Buna

bağlı olarak ticaret sicil mahkemesinde yapılan bir kontrol

ile etkinlik koşullarının kontrolü sağlanır (bakınız Hisse

Senetleri Yasası (AktG) Madde 293 ve takip eden

maddeler).

Page 320: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

282

Eğer geçerli bir hakimiyet ve kar transferi anlaşması söz konusu

ise, özellikle aşağıda kısaca açıklanan hukuki sonuçlar bu anlaşmayla

ilişkilidir:

Hakim şirketin talimat verme hakkı ile ilişkili olarak bağlı

şirketin yönetim kurulu, her durumda hukuka uygun

talimatlara uymakla yükümlüdür (bakınız Hisse Senedi

Kanunu (AktG) Madde 308). Fakat talimat verme hakkı

sınırsız değildir: Talimatların özellikle şirket menfaatine

uygun olması - ki bu durum Hisse Senetleri Yasası (AktG)

Madde 308 Fıkra 1 gereğidir - gerekmektedir. Diğer

kısıtlamalar şirket tüzüğü veya genel yasal kurallara

dayanılarak düzenlenebilir. Ayrıca anlaşmalı şirketler

topluluğu dışındaki bir şirketin ayakta kalmasını tehlikeye

atan talimatlara uyulup uyulmaması gerektiği de tartışmalı

bir konudur. Fakat bu konuda ağırlıklı olarak olumsuz yanıt

verilir, çünkü ilişkili tahminler neredeyse emniyetsiz bir

şekilde yapılır.

Toplam karın hakim şirkete transferi yükümlülüğü bağlı

şirket için etkili sonuçları olan bir yükümlülüktür (bakınız

Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 301).

Sonuçta varlık bağı da gevşemiştir. Başka bir deyişle:

Hakim şirket bağlı şirketin servetine, anlaşmalı şirketler

topluluğu dışındaki bir bağlı şirkette olduğunda daha kolay

el atabilmektedir. Bu duruma yalnızca, diğer taraftan

zararın telafisini istemek hakkı bulunduğu için izin

verilmiştir.

– Anlaşmalı şirket topluluğu -Üzerinde yoğunlaşılan

hususlar: Hakim şirketin sorumluluğu

Anlaşmalı şirket topluluğuyla ilişkili düzenlemeler de yükümlülük

ihlallerine yaptırımlar getirmektedir. (özellikle bakınız: Hisse Senetleri

Yasası (AktG) Madde 309)

Page 321: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku – İlkeler ve Güncel Pratik Sorunlar -

283

Eğer hakim şirketin yasal temsilcileri talimatları verirken dürüst ve

vicdanlı bir müdürün özen gösterme yükümlülüğünü ihlal ederler ise, o

zaman şirket karşısında - şahsen - tazminat yükümlüsü haline gelirler.

İhmalkar hareket etmek bunun için yeterlidir

– Anlaşmalı şirket topluluğu -Üzerinde yoğunlaşılan

hususlar: Hakim şirketin sorumluluğu (-devam)

Muhtemel bir alacak bağlı şirket tarafından veya koşullara bağlı

olarak şirketin hissedarları tarafından da talep edilebilir. Fakat fiili

şirket topluluklarında olduğu gibi ispat yükü davacı için

kolaylaştırılmıştır.

Güncel pratik sorunlar - I. Fiili şirketler topluluğu

Fiili ve anlaşmalı şirket topluluğunun temelleri hakkında bu genel

bakıştan sonra son olarak yakın zamanda Almanya'da tartışılan bazı pratik

sorunlara girmek istiyorum.

Öncelikle fiili şirket topluluğu ile ilişkili sorunlar:

Alman Hisse Senetleri Yasası anonim şirketin sermayesini çok

kapsamlı bir şekilde korumaktadır. Böylece Hisse Senetleri Yasası

(AktG) Madde 57 prensip olarak yalnızca bilanço karını hissedarlara

dağıtabilir. Özellikle bu yüzden hissedarlarla yapılan değiş tokuş

işlemleri - yalın bir deyişle - yalnızca piyasa koşullarına uygun olarak

yapılabilir. Bu katı düzenleme 2008 yılında reform yapılarak

iyileştirilmiştir ve artık aynı zamanda bir hissedar ile bilanço

bakımından nötr veya doğal olarak şirketin avantajına olan işlemlere, bu

hissedarın şirkete hakim olup olmadığına bakılmaksızın izin vermektedir.

Bu bağlamda Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 57 hangi

bakımdan yine Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 311 'de

açıklanan bir dezavantajın belirlenmesi üzerinde etkili olmaktadır

şeklindeki bir soru ortaya çıkmaktadır.

Aradan geçen süre içinde egemen olan görüşe göre Hisse Senetleri

Yasası (AktG) Madde 57 gereği şirketler topluluğu ilişkisi dışında şirket

sermayesinin korunması bakış açısından yapılmasına izin verilmiş bir

işlem fiili şirket topluğu içinde dezavantaj yaratan bir işlem olarak

Page 322: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

284

görülemez. Çünkü Hisse Senetleri Yasası (AktG) Madde 311 ve takip

eden maddeler dezavantajın telafisinde tesirde bulunmayı zorlaştırmamalı,

tam tersine mümkün kılmalıdır.

---------

Hakim olan şirketin bağlı şirket üzerinde , izole bir dezavantaj

telafisine geçit vermeyen kapsamlı tesirlerinin işleme alınması da

Almanya'da tartışmalı bir konudur. Örneğin merkezi şirket bölümlerinin

yerinin değiştirilmesi gibi nasıl sonuçlanacağı ön görülemeyecek temel

yapı değişiklikleri düşünülmektedir. İçtihat ve doktrin bu türden

durumlar için " nitelikli fiili şirketler topluluğu" kavramını getirmiştir.

Münferit önlemlerle bağlı şirketin dezavantajlarının telafisi normal

olarak artık mümkün değildir - O halde ne olacak?

Bu türden durumlarda anonim şirketler topluluğu hukuku sınırlarına

dayanmaktadır.

Bir hakimiyet ve kar transferi anlaşması yapılmış gibi hareket eden

hakim şirketin, anlaşmalı şirketler topluluğu hukukunda bunun için

öngörülmüş olan koruyucu mekanizmaları kurmak, başka bir deyişle bağlı

bulunana genel bir zarar telafisi ve azınlık hisse sahiplerine de telafi ve

tazminat sağlamakla yükümlü olduğu düşünülebilir.

Bu anlayış kuşkusuz, daha ziyade Hisse Senetleri Yasası (AktG)

Madde 311, 317 'nin uygulanmasına eğilimli olan ve limitet şirket- şirket

toplulukları ile ilişkili yeni dönem literatürü ve içtihat ile tereddütlü hale

getirilmektedir. Nitelikli fiili anonim şirket- şirket topluluğu biçimini

devam ettirip ettirmeyeceği konusu en yüksek mahkeme tarafından

açıklığa henüz kavuşturulmamıştır. Bu nedenler yukarıda genel hatları

verilen vakaların nasıl ele alınması gerektiği konusu da açıktadır.

– Anlaşmalı şirket topluluğu - "Örtülü hakimiyet

anlaşmaları" ve "Şirketler topluluğu aciz hukuku"

Böylece anlaşmalı şirket topluluğu ile ilişkili olarak güncel bir

soruna varmış oluyoruz:

"Örtülü hakimiyet anlaşmaları" şeklindeki önemli sözcük yakın

zamanda aşağıda açıklanan durumlara kullanılmıştır:

Page 323: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku – İlkeler ve Güncel Pratik Sorunlar -

285

Kamuoyuna açık şirket devralmaları bağlamında devralan ve

devralınan şirket yönetimleri bir "Business Combination Agreement"

(=İşletme Birleşmeleri Anlaşması) olarak adlandırılan bir anlaşma

yapmaktadırlar. Bu anlaşma sıklıkla başarılı bir devir teklifi sonrası

devralınacak şirketin entegre edilmesi için bir yol haritası içermektedir.

Bu türden anlaşmalar ticaret sicil kütüğüne kaydedilmemekte ve

yine şirket genel kurulunun onayına sunulmamaktadır.

Böylece bu anlaşmalar her durumda normal olarak bir hakimiyet

anlaşmasının tipik elemanlarını içermemektedir; başka bir deyişle

devralınacak şirket hakim şirkete tabi olmamaktadır.

Buna rağmen bazı kritik hissedarlar "Business Combination

Agreement" lere itiraz etmişlerdir. Bu hissedarlar, bu bağlamda nesnel

olarak hakimiyet anlaşmalarının söz konusu olduğu gerekçesini ortaya

koymuşlar ve hakimiyet anlaşmalarında olduğu gibi, mahkeme kanalıyla

tazminat ve telafi edinmeye çalışmışlardır.

Şimdiye kadar bu teşebbüsler sonuçta başarısız olmuştur. Öte

yandan bu durumda adaletlidir. Çünkü taraflar Business Combination

Agreement ile doğrudan yönetimin boyunduruğu altına girmeyi

amaçlamamakta, tam tersine münferit önlemleri düzenlemektedirler.

Bu münferit önlemlerin hisse senedi hukuku ile uzlaşıp uzlaşmadığı

konusu ayrıca değerlendirilmelidir. Fakat bu durumun "örtülü hakimiyet

anlaşması" olarak anlaşma yapısının düzenlenmesi ile bir ilgisi yoktur.

---------------

Son olarak anonim şirketler topluluğu hukuku ile doğrudan ilişkili

olmayan fakat bu türden bir şirketler topluluğunu ilgilendiren Almanya

'da aciz hukukundaki bir güncel gelişmeye dikkat çekmek istiyorum.

Alman aciz hukuku şirketler topluluğunun aciz durumu için özel

düzenlemeler içermemektedir.

Şimdiye kadar şirketler topluluğu içindeki her bir münferit şirket

için sıklıkla farklı aciz idarecileri atanmıştır.

Page 324: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ingo Theusinger

286

Bu aciz idarecileri baktıkları şirketin menfaatlerini gözetmişlerdir.

Buna bağlı olarak gerçekleşen şirketler topluluğu yapısının

parçalanması kısmen şirketler grubunun mümkün olan en iyi şekilde

değerlendirilmesi zorlaştırmıştır.

Yasa koyucu bu konuyla ilgilenmiştir ve bu bağlamda özelikle

münferit aciz yargılamalarının daha iyi bir şekilde koordinasyona izin

veren olası şirketler topluluğu aciz reformuna karar verilecektir.

Böylece Alman şirketler topluluğu hukukundaki güncel sorunlar

hakkında genel bir bakış edinmiş durumdayız.

Bu konuşmayı sonlandırması amacıyla, Alman şirketler topluluğu

hukuku içinde birlikte kat ettiğimiz yola geriye dönüp bakarsak ve

özellikle de bu yolculuk esnasında size bazı özlü mesajlar vermek için

özellikle konuşmanın başında yönetilmiş sorulara geri dönecek olursak:

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku nedir?

Sayesinde yasa koyucunun yaşam gerçeğine tepki verdiği ve

birbirlerine bağlanmış anonim şirketlerinin hukukunu düzenlediği

bir araçtır.

Bu düzenleme yaklaşımı eksik kalmaktadır, çünkü farklı şirket

formlarının yazılmış bir şirketler topluluğu hukuku yoktur. Bu durum

uygulamada bazen emniyetsizliklere yol açmaktadır.

Alman Şirketler Topluluğu Hukuku neyi istemektedir?

Hakim şirket ile bağlı şirket arasındaki güç farkına tepki

göstermektedir ve gücün (=hakimiyetin) her zaman içinde

sorumluluk taşıdığı şeklindeki temel düşünceye dayanmaktadır.

Bu nedenle özellikle bağlı şirketi, onun ortaklarını ve onun

alacaklılarını korumaktadır.

Şirketler Topluluğu Hukuku neyi yapabilmektedir?

Geniş alanlardaki görevlerine uygun olarak - her ne kadar doğal olarak

yeniden geliştirilmesi gerekse de - tıpkı diğer hukuk alanlarında olduğu

gibi - yasalara uymama teşebbüslerine ve diğer gelişmelere tepki vermek

zorundadır.

İLGINIZ IÇIN TEŞEKKÜR EDERIZ!

Page 325: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

287

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in

Deutschland

Dr. Ali Yarayan

I. Einleitung

Die Türkei und Deutschland verbindet eine langjährige und tiefgehende

Freundschaft. Ein bedeutender Faktor in diesen bilateralen Beziehungen

sind die fast drei Millionen in Deutschland lebenden Menschen türkischer

Herkunft, von denen etwas mehr als die Hälfte die deutsche

Staatsangehörigkeit besitzen. Hinzu kommt die starke Anziehungskraft

der Türkei als Reise- und Urlaubsland1.

Wirtschaftlich ist Deutschland der wichtigste Handelspartner der Türkei.

Das bilaterale Handelsvolumen erreichte im Jahr 2013 mit einem Anstieg

von nahezu 5% einen neuen Rekordwert von insgesamt 33,8 Mrd. €: die

türkischen Exporte nach Deutschland stiegen dabei um 1,4% (13,5 Mrd.

€) und die Importe aus Deutschland um 7,1% (21,5 Mrd. €). Die Zahl

deutscher Unternehmen bzw. türkischer Unternehmen mit deutscher

Kapitalbeteiligung in der Türkei ist inzwischen auf fast 5.700 (Stand:

Januar 2014) gestiegen. Die Betätigungsfelder reichen von der

Industrieerzeugung und dem Vertrieb sämtlicher Produkte bis zu

Geschäftsführender Leiter der Forschungsstelle für türkisches Recht an der Friedrich-

Alexander-Universität Erlangen-Nürnberg sowie Rechtsanwalt und Fachanwalt für

Handels- und Gesellschaftsrecht.

Der vorliegende Beitrag ist die Schriftfassung des gleichnamigen Vortrags, den der

Verfasser auf dem „Internationalen Symposium zu aktuellen Entwicklungen im

türkischen und deutschen Markenrecht“ am 15. Mai 2014 in Istanbul gehalten hat. 1 Siehe hierzu auch http://www.auswaertiges-

amt.de/DE/Aussenpolitik/Laender/Laenderinfos/Tuerkei/Bilateral_node.html, zuletzt

abgerufen am 6. Juli 2014).

Page 326: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

288

Dienstleistungsangeboten aller Art sowie der Führung von Einzel- und

Großhandelsbetrieben. In Deutschland beschäftigen rund 75.000

türkischstämmige Unternehmer etwa 370.000 Mitarbeiter und

erwirtschaften einen Jahresumsatz von ca. 35 Mrd. €.

Diese Daten machen auch das Interesse türkischer Unternehmen am

Standort Deutschland verständlich. So unterstützt auch das türkische

Wirtschaftsministerium die Auslandsinvestitionen türkischer

Unternehmen im Rahmen des Turquality-Förderprogramms der türkischen

Regierung2. Für die Förderungsfähigkeit müssen bestimmte

Qualitätsstandards nachgewiesen werden, die das türkische

Wirtschaftsministerium festlegt. Mit Stand vom Januar 2014 erhalten 103

Einzelhandelsmarken von 91 Unternehmen diese Förderung. Dabei geht

es um finanzielle Hilfen des Staates in Form von Zuschüssen bei Werbe-

und Marketingaktivitäten im Ausland zur Markteinführung der Produkte.

Auch für Beratungsdienste (Marktstudien, Strategien, Absatzorganisation,

Technologieauswahl) und für den Aufbau von

Informationsmanagementsystemen erhalten die Unternehmen über eine

Laufzeit von fünf Jahren staatliche Zuschüsse von 50% der anfallenden

Kosten.

Besonders im Ausland aktiv sind Hersteller von Fertigbekleidung. Zu

ihnen gehören beispielsweise die Unternehmen LCWaikiki, die Ayaydın-

Gruppe mit den Konfektionsmarken İpekyol, Twist und Machk, das

Unternehmen Penti sowie Kiğılı, die Aydınlı Group und Mavi. Vor allem

in Deutschland aktiv sind die Textilunternehmen Söktaş, Sarar, die Çak

Group sowie Yünsa.

Auch Möbelhersteller wie Çilek Mobilya, Doğtas, Newjoy und Fuga

Mobilya intensivieren ihre Vertriebsanstrengungen auf internationalen

Märkten. Ebenso zieht es türkische Schmuckwarenhersteller wie Altınbaş

Mücevherat, Zen Pırlanta und So Chic zunehmend ins Ausland.

2 Siehe im Einzelnen zur vorliegenden Darstellung

http://www.gtai.de/GTAI/Navigation/DE/Trade/maerkte,did=950568.html, zuletzt

abgerufen am 6. Juli 2014.

Page 327: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

289

Wenngleich diese Unternehmen nicht alle in Deutschland vertreten sind,

mehrt sich die Anzahl türkischer Unternehmen in Deutschland. Ein

wichtiger Grund hierfür sind mit Sicherheit die fast drei Millionen

türkischstämmigen Bürger in Deutschland, aber auch die deutsche

Bevölkerung als potentielle Kunden selbst. Zudem ist die Förderung

türkischer Unternehmen im Ausland aufgrund des Turquality-Programms

ein nicht zu vernachlässigender Umstand für den Anstieg türkischer

Unternehmen in Deutschland.

II. Markenschutz türkischer Unternehmen in Deutschland

Wenn diese Unternehmen auf dem deutschen Markt aktiv werden,

möchten sie auch ihre Produktmarken in Deutschland etablieren. Zu

beachten ist hierbei, dass in der Türkei registrierte Marken aufgrund des

Territorialitätsprinzips auch nur Wirkung in der Türkei haben. Möchten

türkische Unternehmen in Deutschland Markenschutz genießen, müssen

sie ihre Marken entweder in Deutschland beim Deutschen Patent- und

Markenamt registrieren lassen oder aber Markenschutz in Deutschland

etwa durch Anmeldung einer Gemeinschaftsmarke oder einer IR-Marke

erlangen. Letzterer Schutz kann dadurch erfolgen, dass die Türkei bereits

im Jahre 1930 dem Madrider Markenabkommen (MMA) in der Haager

Fassung aus dem Jahre 1925 beigetreten ist3; sie trat aber im Jahre 1955

mit Wirkung zum 11. September 1959 wieder aus, da sie den wegen der

geringen türkischen Markenanmeldungen eingetretenen Devisenverlust

wett machen wollte. Zum 1. Januar 1999 hat sich die Türkei wiederum

dem PMMA angeschlossen4.

Schließlich gewährt der Grundsatz der Inländerbehandlung in Art. 2 Abs.

1 der Pariser Verbandsübereinkunft (PVÜ), dass die Angehörigen eines

jeden der Verbandsländer in allen übrigen Ländern des Verbandes in

Bezug auf den Schutz des gewerblichen Eigentums die Vorteile genießen,

welche die betreffenden Gesetze den eigenen Staatsangehörigen

3 Gesetz Nr. 1619 vom 15. Mai 1930, veröffentlicht im türkischen Amtsblatt Nr. 1506

vom 29. Mai 1930. 4 Ministerratbeschluss mit der Nr. 97/9731 vom 5. August 1997, veröffentlicht im

türkischen Amtsblatt Nr. 23088 vom 22. August 1997.

Page 328: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

290

gegenwärtig gewähren oder in Zukunft gewähren werden. Diesem

mehrseitigen völkerrechtlichen Vertrag vom 20. März 1883 stand

Deutschland lange Zeit ablehnend gegenüber und trat ihm erst mit

Wirkung zum 1. Mai 1903 bei. Die Türkei wiederum ist im Jahre 1925 der

Washingtoner Fassung der PVÜ aus dem Jahre 1911 beigetreten. Später

ratifizierte sie die Haager Fassung von 19255, die Londoner Fassung von

19346 und die Stockholmer Fassung von 1967. Da beide Länder somit der

Pariser Verbandsübereinkunft angehören, wird den Staatsangehörigen des

jeweils anderen Landes im gewerblichen Rechtsschutz auch

Inländerbehandlung gewährt7.

Sachlich genießen nach dem deutschen Markengesetz neben Marken auch

geschäftliche Bezeichnungen und geographische Herkunftsangaben

Schutz (§ 1 des deutschen Markengesetzes).

Als Marke nach dem deutschen Markengesetz können alle Zeichen,

insbesondere Wörter einschließlich Personennamen, Abbildungen,

Buchstaben, Zahlen, Hörzeichen, dreidimensionale Gestaltungen

einschließlich der Form einer Ware oder ihrer Verpackung sowie sonstige

Aufmachungen einschließlich Farben und Farbzusammenstellungen

geschützt werden, die geeignet sind, Waren oder Dienstleistungen eines

Unternehmens von denjenigen anderer Unternehmen zu unterscheiden (§

3 des deutschen Markengesetzes).

Nach § 7 des deutschen Markengesetzes können Inhaber von

eingetragenen und angemeldeten Marken natürliche Personen, juristische

Personen oder Personengesellschaften sein, sofern sie mit der Fähigkeit

ausgestattet sind, Rechte zu erwerben und Verbindlichkeiten einzugehen.

5 Gesetz Nr. 1619 vom 15. Mai 1930, veröffentlicht im türkischen Amtsblatt Nr. 1506

vom 29. Mai 1930. 6 Gesetz Nr. 6894 vom 30. Januar 1957, veröffentlicht im türkischen Amtsblatt Nr. 9529

vom 7. Februar 1957. 7 Siehe näher zur Darstellung des türkischen Markenrechts Yarayan: Das Markenrecht in

der Türkei, Heidelberger Kommentar zum Markenrecht, 3. Auflage 2014, S. 1550.

Page 329: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

291

Als geschäftliche Bezeichnungen wiederum werden

Unternehmenskennzeichen und Werktitel geschützt (§ 5 Abs. 1 des

deutschen Markengesetzes)

Neben Markennamen und geschäftlichen Bezeichnungen bedienen sich

Unternehmen außerdem gerne auch geographischer Herkunftsangaben.

Denn mit der Herkunft eines Produktes verbindet der Verbraucher eine

Reihe von für seine Kaufentscheidung wichtigen Assoziationen, die durch

das entsprechende Image des jeweiligen Ursprungs bestimmt werden.

Gem. § 126 Abs. 1 des deutschen Markengesetzes handelt es sich bei

geographischen Herkunftsangaben um die Angabe von Orten, Gegenden,

Gebieten oder Ländern bzw. um sonstige Angaben oder Zeichen, die im

geschäftlichen Verkehr zur Kennzeichnung der geographischen Herkunft

von Waren oder Dienstleistungen benutzt werden.

§ 127 Abs. 1 des deutschen Markengesetzes verbietet die Irreführung der

beteiligten Verkehrskreise durch geographische Herkunftsangaben. Das

Bestehen der Gefahr der Irreführung reicht dafür bereits aus. Eine

Irreführungsgefahr über die geographische Produktherkunft besteht dann,

wenn ein nicht unerheblicher Teil der beteiligten Verkehrskreise die

geographische Angabe als einen Hinweis auf die geographische Herkunft

des Produktes verstehen kann.

III. Entscheidungen deutscher Gerichte zu türkischsprachigen

Markennutzungen

In den vergangenen Jahren ist mit Zunahme der Tätigkeit türkischer

Unternehmen und der Vermarktung von deren Produkten in Deutschland

die Anzahl markenrechtlicher und wettbewerbsrechtlicher

Gerichtsentscheidungen gestiegen. Einige hiervon seien nachfolgend

dargestellt:

1. GAZOZ-Entscheidung des Bundesgerichtshofes vom 1.

April 2004

Der deutsche Bundesgerichtshof hatte in seiner GAZOZ-Entscheidung

vom 1. April 2004 (AZ: I ZR 23/02) darüber zu befinden, ob der Beklagte

der Klägerin die Benutzung des Wortes „Gazoz“ für Brauselimonaden

Page 330: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

292

aufgrund seiner Gemeinschaftsmarke „Gazoz“ (Nr. 001270255)

untersagen könne und ihm Ansprüche auf Schadensersatz, Auskunft und

Vernichtung sowie aus ungerechtfertigter Bereicherung zustünden. All

diese Ansprüche hat der Bundesgerichtshof verneint.

Dieser Entscheidung lag folgender Sachverhalt zugrunde: Der Beklagte

war Inhaber der am 6. August 1999 angemeldeten, u.a. für Mineralwässer,

kohlensäurehaltige Wässer und andere alkoholfreie Getränke

eingetragenen Gemeinschaftsmarke „Gazoz”. Die Klägerin vertrieb unter

ihrer Handelsmarke „marmara” Lebensmittel und Getränke, mit denen sie

sich nach ihrem Vorbringen vor allem an in Deutschland lebende Türken

wendete. Sie hatte in ihrem Sortiment eine Brauselimonade, für die sie das

nachstehend verkleinert und schwarzweiß wiedergegebene Flaschenetikett

verwendete:

Der Bundesgerichtshof stellte in seiner Entscheidung fest, dass „Gazoz“ in

der türkischen Sprache kohlensäurehaltiges Wasser oder Brauselimonade

bedeute. Der Beklagte habe hierin eine Verletzung seiner Marke gesehen

und die Klägerin zur Unterlassung aufgefordert. Daraufhin habe die

Klägerin eine negative Feststellungsklage erhoben. Sie habe sich darauf

berufen, dass „Gazoz“ den in Deutschland lebenden Türken als

Gattungsbezeichnung bekannt sei. Sie benutze den Begriff „Gazoz“

dementsprechend als Beschaffenheitsangabe und nicht als einen Hinweis

auf die betriebliche Herkunft ihrer Produkte.

In seiner Entscheidung hat der Bundesgerichtshof festgestellt, dass die

Klägerin ein mit der Gemeinschaftsmarke des Beklagten identisches

Zeichen für Waren benutzt habe, die mit den von der Gemeinschaftsmarke

Page 331: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

293

erfaßten Waren identisch seien. Für die rechtliche Beurteilung könne von

einer markenmäßigen Benutzung ausgegangen werden8. Ob eine

Bezeichnung als beschreibend oder als herkunftshinweisend verwendet

werde, richte sich nach dem Verständnis der angesprochenen

Verkehrskreise9. Das Berufungsgericht habe insofern angenommen, ein

nicht unerheblicher Teil des Verkehrs, der türkische

Lebensmittelgeschäfte in Deutschland aufsuche, der türkischen Sprache

aber nicht mächtig sei, sehe in dem Begriff „Gazoz“ auf den Etiketten des

von der Klägerin vertriebenen Brausegetränks keine

Beschaffenheitsangabe, sondern den Produktnamen. Diese Beurteilung sei

entgegen der Auffassung der Revision aus Rechtsgründen nicht zu

beanstanden. Auch wenn die Ansicht des Berufungsgerichts im Hinblick

darauf, dass das Publikum auf in einem türkischen Geschäft angebotenen

Produkten mit fremdsprachigen Beschaffenheitsangaben rechne und der

Begriff „Gazoz“ durch die Entsprechung zu der Angabe „Brause“ sowie

durch die Assoziation zu mineralsäurehaltigem Wasser, die dieser Begriff

wecke, Zweifeln begegnen möge, könne sie doch nicht als mit der

Lebenserfahrung unvereinbar angesehen werden.

Zu Unrecht habe das Berufungsgericht aber die Voraussetzungen für eine

Anwendung der Schutzschranke des Art. 12 lit. b der

Gemeinschafsmarkenverordnung (GMV) verneint.

Das Berufungsgericht sei davon ausgegangen, dass eine

Markenbenutzung, die von einem Teil des Verkehrs als

herkunftshinweisend verstanden werde, nicht unter die Schutzschranke

des Art. 12 lit. b der Gemeinschafsmarkenverordnung fallen könne. Nach

Erlaß des Berufungsurteils habe jedoch der Gerichtshof der Europäischen

8 Siehe zu diesem Merkmal EuGH, Urt. v. 23. Februar 1999 - Rs. C-63/97, Slg. 1999, I-

905 Tz. 38 = GRUR Int. 1999, 438 - BMW; Urt. v. 14. Mai 2002 - Rs. C-2/00, Slg.

2002, I-4187 Tz. 17 = GRUR Int. 2002, 841 - Hölterhoff; Urt. v. 12. November 2002 -

Rs. C-206/01, Slg. 2002, I-10273 Tz. 51 i.V. mit Tz. 42 = GRUR 2003, 55 - Arsenal,

jeweils zu Art. 5 Abs. 1 MarkenRL. 9 Siehe EuGH Slg. 2002, I-4187 Tz. 17 - Hölterhoff; Slg. 2002, I-10273 Tz. 56 - Arsenal;

BGH, Urt. v. 6. Dezember 2001 - I ZR 136/99, GRUR 2002, 814, 815 = WRP 2002, 987

- Festspielhaus I; Ingerl/Rohnke, Markengesetz, 3. Aufl. 2010, § 14 - Rn. 138.

Page 332: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

294

Gemeinschaften ein Vorabentscheidungsersuchen des erkennenden Senats

des Bundesgerichtshofes10

in der Weise beantwortet, dass die dem Art. 12

lit. b der Gemeinschaftsmarkenverordnung entsprechende Bestimmung

der Markenrechtsrichtlinie (Art. 6 Abs. 1 lit. b) auch in Fällen anwendbar

sei, in denen eine markenmäßige Benutzung des Zeichens nicht verneint

werden könne11

. Danach sei in Fällen, in denen eine beschreibende

Angabe von einem nicht unerheblichen Teil des Verkehrs als

Herkunftshinweis verstanden werde, darauf abzustellen, ob die Benutzung

den anständigen Gepflogenheiten in Gewerbe oder Handel entspreche12

.

Dies bedeute, dass in Fällen einer gespaltenen Verkehrsauffassung, in

denen ein Teil des Verkehrs ein bestimmtes Zeichen als Herkunftshinweis

verstehe, während ein anderer Teil darin eine beschreibende Angabe sehe,

eine Anwendung des Art. 12 lit. b der Gemeinschaftsmarkenverordnung

in Betracht komme und im Einzelfall darauf abzustellen sei, ob die

Benutzung den anständigen Gepflogenheiten in Gewerbe oder Handel

entspreche oder - wie es in § 23 des deutschen Markengesetzes heiße -

nicht gegen die guten Sitten verstoße13

. Hierbei sei eine umfassende

Beurteilung aller maßgeblichen Umstände geboten14

.

Den getroffenen Feststellungen sei zu entnehmen, dass das Wort „Gazoz“

von dem türkischsprachigen Teil des Publikums, der zumindest die Hälfte

des angesprochenen Verkehrs ausmache, als beschreibende Angabe

verstanden werde. Nach dem festgestellten Sachverhalt seien keine

Anhaltspunkte für eine unlautere Benutzung der Bezeichnung „Gazoz“

durch die Klägerin ersichtlich. Dass die Klägerin sich durch die

Verwendung dieser Bezeichnung an einen vom Beklagten aufgebauten

10 BGH, Beschluss vom 7. Februar 2002 - I ZR 258/98, GRUR 2002, 613 = WRP 2002,

547 - GERRI/KERRY Spring. 11 EuGH, Urteil vom 7. Januar 2004 - Rs. C-100/02, GRUR 2004, 234 Tz. 15 u. 27 -

Gerolsteiner Brunnen/Putsch. 12 EuGH GRUR 2004, 234 Tz. 26 - Gerolsteiner Brunnen/Putsch. 13 Siehe zur Frage der gespaltenen Verkehrsauffassung auch OLG Koblenz, Urteil vom 20.

Dezember 2012 – 6 W 615/12 bzw. OLG Düsseldorf, Urteil vom 21. April 2011 – I-20

U 153/10 - Marulablu. 14 EuGH GRUR 2004, 234 Tz. 26 - Gerolsteiner Brunnen/Putsch.

Page 333: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

295

Ruf anhängen würde, habe der Beklagte nicht vorgetragen. Auch der

zeitliche Ablauf - die Marke des Beklagten sei erst unmittelbar vor

Klageerhebung eingetragen worden - spreche nicht für ein unlauteres

Verhalten der Klägerin. Andererseits entspreche es ihrem berechtigten

Interesse, dass sie ihre türkische Brauselimonade gegenüber dem

türkischen Publikum mit dem entsprechenden Begriff der türkischen

Sprache versehe und diesen Begriff auf dem Etikett in derselben Weise

herausstelle wie die deutsche Gattungsbezeichnung „Brause“. Dabei sei

nicht von Bedeutung, ob die Geschäfte, in denen das Getränk der Klägerin

angeboten werde, von Türken geführt werden. Zu berücksichtigen sei

vielmehr, dass die Klägerin den Vertrieb des fraglichen Produkts auf

Geschäfte beschränke, deren Sortiment auf das türkische Publikum

abgestimmt sei und in denen erfahrungsgemäß - wenn auch nicht

ausschließlich - die türkischsprachige Bevölkerung einkaufe. Die Klägerin

bewege sich damit in einem Marktbereich, in dem ihr Verhalten

gegenüber dem Beklagten als Markeninhaber nicht als unlauter angesehen

werden könne. Weite sie ihre Aktivitäten demgegenüber aus, könne sie

sich auf die Schutzschranke des Art. 12 lit. b der

Gemeinschaftsmarkenverordnung nur berufen, wenn die Verwendung des

Zeichens „Gazoz“ auch von den Verbrauchern in dem erweiterten

Absatzgebiet zu einem erheblichen Teil als Gattungsbezeichnung

verstanden werde.

Unter diesen Umständen könne das angefochtene Urteil keinen Bestand

haben, weshalb es aufzuheben sei.

2. AKSARAY-Döner-Entscheidung des Bundespatentgerichts

vom 22. Juni 2006

Hinsichtlich türkischer Städtenamen für Döner hatte das

Bundespatentgericht am 22. Juni 2006 (AZ: 28 W (pat) 133/10

AKSARAY-Döner) zu entscheiden, ob die deutsche Wortmarke

„AKSARAY-Döner“ wegen Bestehens eines Freihaltebedürfnisses zu

löschen ist.

Page 334: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

296

Die Löschung einer Marke könne gem. § 50 Abs. 2 Satz 1 des deutschen

Markengesetzes nur dann angeordnet werden, wenn positiv nachgewiesen

sei, dass der angegriffenen Marke sowohl im Zeitpunkt ihrer Anmeldung

bzw. Eintragung als auch im Zeitpunkt der abschließenden Entscheidung

über den Löschungsantrag absolute Schutzhindernisse entgegenstünden15

.

Auch wenn diese Prüfung grundsätzlich dem Amtsermittlungsgrundsatz

unterliege, sei der jeweilige Antragsteller im Löschungsverfahren

gehalten, konkrete Tatsachen vorzutragen, die sein Löschungsbegehren

stützten. Denn im Löschungsverfahren würden regelmäßig zeitlich

zurückliegende und häufig in der Sphäre der Parteien angesiedelte

Tatsachen relevant, die der Amtsermittlung nur eingeschränkt zugänglich

seien. Deshalb treffe den Antragsteller gemäß den für ein

kontradiktorisches Verfahren geltenden Regeln eine erhöhte

Darlegungslast16

. Liesen sich die geltend gemachten Schutzhindernisse

nicht nachweisen bzw. verbleiben insoweit Zweifel, sei zu Gunsten der

angegriffenen Marke zu entscheiden und der Löschungsantrag

zurückzuweisen.

Nach § 8 Nr. 2 des deutschen Markengesetzes seien Marken von der

Eintragung ausgeschlossen, wenn sie ausschließlich aus Angaben

bestünden, die im Verkehr u.a. zur Bezeichnung der Art, der

Beschaffenheit oder der geographischen Herkunft der fraglichen Waren

oder Dienstleistungen dienen könnten.

Vorliegend befand das Bundespatentgericht, dass für den Namen

türkischer Städte ein Freihaltebedürfnis als Bezeichnung für Fleisch- und

Wurstwaren ausscheide, da dem Verkehr bekannt sei, dass „Döner”-

Produkte direkt auf Bestellung des Kunden frisch zubereitet würden. Im

Übrigen reiche alleine die Kenntnis vom Bestehen hunderttausender

Geschäftsbetriebe mit dem anzumeldenden Zeichen für die Annahme

einer Bösgläubigkeit der Markenanmeldung nach § 8 Abs. 2 Nr. 10 des

15 BGH GRUR 2009, 780 Rn. 11 - Ivadal; BGH GRUR 2006, 850 [854] - FUSSBALL

WM 2006; siehe hier zu einem ähnlich gelagerten Fall einer örtlichen Herkunftsangabe

BPatG, Beschluss vom 22. Juni 2011 - 28 W (pat) 132/10 - ORDU-Döner. 16 Siehe BPatG GRUR 1997, 83 - digital.

Page 335: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

297

deutschen Markengesetzes nicht aus. Aus diesen Gründen sei die

Verwendung der Wortmarke „AKSARAY-Döner“ rechtlich möglich.

3. YÖREM-Entscheidung des Bundespatentgerichts vom 17.

Dezember 2012

Das Bundespatentgericht hatte in seiner YÖREM-Entscheiung vom 17.

Dezember 2012 (AZ: 25 W(pat) 64/10) darüber zu befinden, ob die Wort-

/Bildmarke YÖREM

wegen Verletzung der älteren Wortmarke YÖRE zu löschen war. Nach

Auffassung des Bundespatentgerichts besteht zwischen den

Vergleichsmarken Verwechslungsgefahr gemäß § 9 Abs. 1 Nr. 2 des

deutschen Markengesetzes, so dass die Löschung der angegriffenen Wort-

Bildmarke YÖREM anzuordnen war (§ 43 Abs. 2 Satz 1 des deutschen

Markengesetzes).

Das Vorliegen einer Verwechslungsgefahr sei nämlich unter

Berücksichtigung aller Umstände des Einzelfalls umfassend zu

beurteilen17

. Ihre Beurteilung bemesse sich insbesondere nach der

Identität oder Ähnlichkeit der Waren, der Identität oder Ähnlichkeit der

Marken und dem Schutzumfang der Widerspruchsmarke. Diese Faktoren

17 EuGH GRUR 2006, 237, Tz. 18 - PICASSO; GRUR 1998, 387, Tz. 22 - Sabèl/Puma.

Page 336: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

298

seien zwar für sich gesehen voneinander unabhängig, bestimmten aber in

ihrer Wechselwirkung den Rechtsbegriff der Verwechslungsgefahr18

.

Bei der Beurteilung der Markenähnlichkeit sei grundsätzlich auf den

Gesamteindruck der Vergleichsmarken abzustellen. In ihrer Gesamtheit

unter Berücksichtigung sämtlicher Einzelbestandteile hebe sich die

angegriffene Marke in ihrer konkreten Ausgestaltung als Wort-/Bildmarke

mit mehreren Einzelelementen allerdings in markanter Weise von der

Widerspruchsmarke als einer reinen Einwortmarke ab.

Der Grundsatz, dass der Gesamteindruck der Vergleichsmarken

maßgebend sei, bedeute jedoch nicht, dass hierbei stets und ausschließlich

auf die jeweiligen Vergleichsmarken in ihrer Gesamtheit abzustellen sei.

Vielmehr könne der Gesamteindruck auch durch einzelne Bestandteile

geprägt sein, wovon auszugehen sei, wenn die übrigen

Markenbestandteile für die angesprochenen Verkehrskreise in einer Weise

zurücktreten, dass sie für den Gesamteindruck vernachlässigt werden

könnten, was im Einzelfall konkret festzustellen sei.

Im vorliegenden Fall komme dem Wortbestandteil „YÖREM“ innerhalb

der komplexen mit mehreren Wort- und Bildelementen gestalteten

angegriffenen Marke eine deren Gesamteindruck prägende Wirkung zu.

Nach alledem sei der prioritätsälteren Wortmarke „YÖRE“ allein der die

jüngere Marke prägende Wortbestandteil „YÖREM“ gegenüber zu stellen.

Diese Vergleichswörter kämen sich aufgrund ihrer übereinstimmenden

vier Buchstaben im regelmäßig stärker beachteten Wortanfang in

klanglicher Hinsicht sehr nahe. Denn das Klangbild werde durch den

Unterschied in einem Buchstaben nicht hinreichend unterschiedlich

beeinflusst, zumal dadurch auch keine Veränderung in der Silbenzahl oder

im Sprechrhythmus eintrete.

Aus diesen Gründen bestehe klangliche Verwechslungsgefahr, weshalb

die jüngere Marke YÖREM zu löschen sei.

18 Siehe BGH GRUR 2008, 258 - INTERCONNECT/T-InterConnect; BGH GRUR 2009,

772, Tz. 31 - Augsburger Puppenkiste.

Page 337: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

299

4. Türk Kahvesi-Entscheidung des Bundespatentgerichts vom

14. Januar 2013

Mit Datum vom 14. Januar 2013 hatte wiederum das Bundespatentgericht

(AZ: 25 W (pat) 517/11) hinsichtlich türkischsprachiger Marken mit

phonetischer Klangähnlichkeit zu entscheiden. In der betreffenden

Angelegenheit ging es um die Kostenentscheidung hinsichtlich des

Widerspruchsverfahrens der älteren Wort-/Bildmarke „TÜRK

KAHVESI“

gegen die Eintragung der jüngeren Wort-/Bildmarke „Istanbul Türk

Kahvesi“

.

Das Deutsche Patent- und Markenamt hatte zuvor durch einen Beschluss

den Widerspruch gegen die angegriffene Marke zurückgewiesen und dem

Widersprechenden die Kosten des Widerspruchsverfahrens auferlegt.

Denn das markenrechtliche Verfahren mit mehreren Beteiligten vor dem

Deutschen Patent- und Markenamt sei gemäß § 63 Abs. 1 Satz 1 des

deutschen Markengesetzes hinsichtlich der Kosten von dem Grundsatz

geprägt, dass jeder Beteiligte unabhängig vom Ausgang des Verfahrens

Page 338: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

300

die ihm entstandenen Kosten selbst zu tragen habe19

. Es müssten also

besondere Voraussetzungen vorliegen, um eine von diesem Grundsatz

abweichende Kostenentscheidung zu rechtfertigen. Solche besonderen

Umstände, wie sie u.a. im markenrechtlichen Widerspruchsverfahren bei

ersichtlich fehlender Ähnlichkeit der Vergleichsmarken angenommen

werden, z.B. bei Kombinationsmarken, die nur in einem offensichtlich

schutzunfähigen Bestandteil übereinstimmen20

, seien aber entgegen der

Auffassung der Markenstelle des Deutschen Patent- und Markenamtes

vorliegend nicht gegeben gewesen, auch wenn die Markenstelle die

Verwechslungsgefahr der sich gegenüberstehenden Marken verneint und

daher den Widerspruch zurückgewiesen habe. ,

Vorliegend seien sich zwei komplexe Wort-/Bildmarken gegenüber

gestanden, die beide über die Wortfolge „Türk kahvesi“ – wenn auch in

unterschiedlicher Ausgestaltung – mit im Übrigen aber deutlich

verschiedenen Bildelementen verfügten, wobei die angegriffene Marke

noch einen weiteren Wortbestandteil („Istanbul“) enthielt. Dabei sei von

einer durchschnittlichen Kennzeichnungskraft der Widerspruchsmarke

und teilweiser Warenidentität auszugehen gewesen, nämlich soweit die

angegriffene Marke für Kaffee einerseits und die Widerspruchsmarke für

Kaffee und Mokka nach türkischer Art andererseits geschützt seien.

Entgegen der Auffassung der Markenstelle beschreibe die in beiden

Marken enthaltene Wortfolge „Türk kahvesi“ aber die vorgenannten

Waren für die deutschen Verkehrskreise nicht ohne Weiteres unmittelbar

in hinreichend verständlicher Form. Daher rechtfertige der Umstand, dass

die Vergleichsmarken allein in dieser in türkischer Sprache

warenbeschreibenden, aber von den maßgeblichen Verkehrskreisen in der

Regel nicht als solchen erkannten Angabe übereinstimmen, nicht ohne

Weiteres eine Verneinung der Verwechslungsgefahr. Die angesprochenen

weiten Verkehrkreise aller in Deutschland lebender Verbraucher würden

19 Siehe Ingerl/Rohnke, Markengesetz, 3. Aufl. 2010, § 63 Rn. 4. 20 Siehe Ströbele/Hacker, Markengesetz, 10. Aufl. 2012, § 71 Rn. 14 mit

Rechtsprechungsnachweisen.

Page 339: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

301

nämlich die türkischsprachige Wortfolge „Türk kahvesi“ nicht ohne

Weiteres mit „Türkischer Kaffee“ bzw. „Türkischer Mokka“ übersetzen

können, da sie der türkischen Sprache nicht bzw. nicht in ausreichendem

Maße mächtig seien. Dem in Deutschland lebenden Verbraucher seien

nämlich allenfalls einzelne Begriffe aus der türkischen Sprache, wie z.B.

Döner Kebab u.ä. bekannt. Zwar werde der deutsche Verbraucher das

Wortelement „türk“ wegen seiner Ähnlichkeit mit dem deutschen Begriff

„türkisch“ noch in dieser Bedeutung erkennen, zumal beide Marken Bild-

oder Wortelemente enthielten, die auf die Türkei hinweisen, nämlich die

Widerspruchsmarke mit Elementen aus der Nationalflagge (weißer

Halbmond und Stern auf rotem Grund) über einem stilisierten

Moscheegebäude einerseits und die angegriffene Marke mit dem Wort

„Istanbul“, der bevölkerungsreichsten Stadt der Türkei am Bosporus, der

früheren Hauptstadt des Osmanischen Reiches, andererseits. Jedoch

würden breite Kreise der in Deutschland lebenden Verbraucher den

Begriff „kahvesi“ in seiner Bedeutung von „Kaffee“ nicht erfassen.

Anders dürfte es sich nur in Bezug auf Kunden z.B. von Geschäften oder

Restaurants mit türkischem Hintergrund verhalten, in denen in erster Linie

türkische Produkte angeboten werden, weil dieser Personenkreis

allgemeine Begriffe aus der türkischen Sprache eher kennen werde.

Hierbei handele es sich aber nur um einen kleineren und damit jedenfalls

um einen nicht ohne Weiteres als markenrechtlich ausreichend relevant zu

qualifizierenden Personenkreis. Ausgehend davon habe der eingelegte

Widerspruch nicht als von vornherein aussichtslos qualifiziert werden

können. Demzufolge seien auch keine ausreichenden Gründe vorgelegen,

dem Widersprechenden die Kosten des patentamtlichen

Widerspruchsverfahrens aufzuerlegen.

5. Erzincan Peynir- bzw. Erzincan Kaşarı-Entscheidung des

Oberlandesgerichts Karlsruhe vom 23. Januar 2013

In einer jüngeren Entscheidung hatte das Oberlandesgericht

Karlsruhe am 23. Januar 2013 (AZ: 6 U 38/12) darüber zu entscheiden, ob

die Verwendung der Bezeichnungen „Erzincan Peyniri“ bzw. „Erzincan

Kaşarı“ irreführend hinsichtlich der geographischen Herkunft nach den §§

Page 340: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

302

126 ff. des deutschen Markengesetzes bzw. §§ 3, 5 Abs. 1 Satz 2 Nr. 1, 8

Abs. 1 des deutschen Gesetzes über den unlauteren Wettbewerb (UWG)

sind. Das Gericht verurteilte die Beklagte, es zu unterlassen, im

geschäftlichen Verkehr einen in den Niederlanden aus Kuhmilch

hergestellten Weichkäse in Salzlake unter der Bezeichnung „Erzincan

Peyniri“ in den Verkehr zu bringen, wenn dies geschehe wie in der

nachstehend eingeblendeten Abbildung

und/oder einen in Deutschland aus Kuhmilch hergestellten Käse unter der

Bezeichnung „Erzincan Kaşarı“ in den Verkehr zu bringen, wenn dies

geschehe wie in der nachstehend eingeblendeten Abbildung

Der Verkauf der Käseprodukte erfolge in Deutschland zu rund 98% in

türkischen Lebensmittelgeschäften, die sich mit ihren Produkten

vorwiegend an türkischstämmige Kundschaft wendeten.

Page 341: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

303

Die Produktkennzeichnung mit geographischen Herkunftsangaben sei in

den §§ 126 ff. des deutschen Markengesetzes geregelt. In ihrem

Anwendungsbereich gingen die §§ 126 ff. des deutschen Markengesetzes

als leges speciales den Irreführungsregelungen des deutschen Gesetzes

über den unlauteren Wettbewerber (UWG) vor21

. Es handele sich bei den

§§ 126 ff. des deutschen Markengesetzes nach überwiegender Auffassung

trotz der Regelung im Markenrecht22

mangels Zuordnung zu einem

Rechtsträger nicht um einen immaterialgüterrechtlichen, sondern um

lauterkeitsrechtlichen Schutz23

. Lediglich soweit die §§ 126 ff. des

deutschen Markengesetzes nicht eingreifen würden, könnten Ansprüche

wegen Irreführung über die geographische Herkunft eines Produkts auf §§

3, 5 Abs. 1 S. 2 Nr. 1 deutschen Gesetzes über den unlauteren

Wettbewerber (UWG) gestützt werden24

.

Die Produktbezeichnungen „Erzincan Peyniri“ und „Erzincan Kaşarı“

enthielten in der Form, wie sie auf dem Produkt der Beklagten verwendet

würden, eine unmittelbare geographische Herkunftsangabe im Sinne des

§ 126 Abs. 1 des deutschen Markengesetzes. Die Bezeichnungen setzten

sich - für die vorrangig angesprochenen türkischsprachigen

Verkehrskreise ohne weiteres deutlich - aus dem Städtenamen Erzincan

und einer Sachangabe („Peyniri“ = Käse bzw. „Kaşarı“ = Gelbkäse)

zusammen. Ausweislich der durchgeführten repräsentativen

Verkehrsbefragung unter türkischsprachigen Verbrauchern würden 89%

der Befragten die Stadt Erzincan kennen. Ob die angesprochenen

Verkehrskreise mit der Ortsangabe auch eine Qualitätsvorstellung

verbindeten, sei für den - hier relevanten - Schutz der einfachen

geographischen Herkunftsangabe (§ 127 Abs. 1 MarkenG) ohne

21 BGH GRUR 2001, 73 - juris-Rn. 42 - Stich den Buben; BGH GRUR 2002, 160 - juris-

Rn. 25 - Warsteiner III. 22 Siehe auch § 1 Nr. 3 des deutschen Markengesetzes. 23 BGHZ 139, 138 - juris-Rn. 15 - Warsteiner II; Köhler/Bornkamm, UWG, 32. Aufl.

2014, § 5 Rn. 4.203; Ingerl/Rohnke, Markengesetz, 3. Aufl. 2010, vor §§ 126-139 Rn. 1,

je m.w.N., a.A. Ströbele/Hacker, Markengesetz, 10. Aufl. 2012, § 126 Rn. 6 ff. 24 Köhler/Bornkamm, UWG, 32. Aufl. 2014, § 5 Rn. 4.204 ff.

Page 342: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

304

Bedeutung25

. Auf die von der Beklagten problematisierte Frage, ob

„Erzincan Peyniri“ zu übersetzen sei mit „Käse aus Erzincan“ oder mit

„Erzincan Käse“, komme es ebenfalls nicht an. In beiden Varianten bilde

der als solcher bekannte Ortsname neben der Sachangabe den prägenden

Bestandteil der Produktbezeichnung. Denn für die Begründetheit des auf

den §§ 126 ff. des deutschen Markengesetzes oder auf §§ 3, 5 Abs. 1 Satz

2 Nr. 1, 8 Abs. 1 des deutschen Gesetzes über den unlauteren Wettbewerb

(UWG) gestützten Unterlassungsanspruchs sei es ausreichend, dass ein

nicht unerheblicher Teil der angesprochenen türkischsprachigen

Verbraucher über die geographische Herkunft der streitgegenständlichen

Käseprodukte irregeführt werde. Richte sich eine Produktgestaltung

speziell an einen abgrenzbaren, zahlenmäßig bedeutsamen Teil des

angesprochenen Verkehrs – hier den türkischsprachigen Verbraucher in

Deutschland – sei für den Unterlassungsanspruch die Irreführung nicht

unerheblicher Teile dieser abgrenzbaren Gruppe ausreichend. Aus diesen

Gründen befand das Oberlandesgericht Karlsruhe, dass die

Bezeichnungen des in den Niederlanden hergestellten Käseproduktes

„Erzincan Peyniri“ bzw. des in Deutschland hergestellten Käseproduktes

„Erzincan Kaşarı“ irreführend seien.

6. İpek-Entscheidung des Bundespatentgerichts vom 14. Mai 2013

In einer anderen Entscheidung entschied das Bundespatentgericht am 14.

Mai 2013 (AZ: 28 W (pat) 61/11), dass zwischen der jüngeren schwarz-

weiß gestalteten Wort-/Bildmarke „ipek“

und der durchschnittlich kennzeichnungskräftigen Widerspruchsmarke

„İPEK YUFKA“, eine in den Farben rot, grün und weiß eingetragene

Wort-/Bildmarke,

25 BGHZ 139, 138 - juris-Rn. 18 - Warsteiner II; BGH GRUR 2002, 160 juris-Rn. 28 -

Warsteiner III.

Page 343: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

305

eine klangliche Verwechslungsgefahr bestehe (§§ 42 Abs. 2 Nr. 1, 9 Abs.

1 Nr. 2 des deutschen Markengesetzes). Die Frage der

Verwechslungsgefahr im Sinne von § 9 Abs. 1 Nr. 2 des deutschen

Markengesetzes sei nach ständiger höchstrichterlicher Rechtsprechung

unter Berücksichtigung aller Umstände, insbesondere der zueinander in

Wechselbeziehung stehenden Faktoren der Ähnlichkeit der Marken, der

Ähnlichkeit der damit gekennzeichneten Waren oder Dienstleistungen

sowie der Kennzeichnungskraft der prioritätsälteren Marke zu beurteilen,

wobei insbesondere ein geringerer Grad der Ähnlichkeit der Marken

durch einen höheren Grad der Ähnlichkeit der Waren oder

Dienstleistungen oder durch eine erhöhte Kennzeichnungskraft der älteren

Marke ausgeglichen werden könne und umgekehrt26

. Eine absolute

Warenunähnlichkeit könne dabei selbst bei Identität der Zeichen nicht

durch eine erhöhte Kennzeichnungskraft der prioritätsälteren Marke

ausgeglichen werden27

.

Vorliegend bestünden zum einen zwischen den von der jüngeren Marke

beanspruchten streitgegenständlichen Waren der Klassen 29-31 und dem

von der Widerspruchsmarke rechtserhaltend benutzten „Blätterteig“

Warenähnlichkeit bzw. -identität. Zum anderen habe der Bestandteil der

Widerspruchsmarke „YUFKA“ als glatt beschreibende Angabe bei der

Kollisionsbestimmung aus Rechtsgründen außer Betracht zu bleiben28

, so

dass sich klanglich identische Marken („ipek“/„iPEK“) gegenüberstehen.

26 EuGH GRUR 2006, 237, 238 - PICARO/PICASSO; BGH GRUR 2011, 824, Rn. 19 -

Kappa; GRUR 2010, 833, Rn. 12 - Malteserkreuz II; GRUR 2010, 235, Rn. 15 -

AIDA/AIDU; GRUR 2009, 484, 486, Rn. 23 - Metrobus; GRUR 2008, 906 -

Pantohexal; GRUR 2008, 258, 260, Rn. 20 - INTERCONNECT/T-InterConnect; GRUR

2008, 903, Rn. 10 - SIERRA ANTIGUO. 27 EuGH GRUR 1998, 922 Rn. 15 - Canon; BGH GRUR 2009, 484, 486, Rn. 25 -

Metrobus; GRUR 2007, 321 - COHIBA; GRUR 2006, 941, Rn. 13 - TOSCA BLU. 28 BGH GRUR 1988, 635-636 - Grundcommerz; Hacker, in Ströbele/Hacker,

Markengesetz, 10. Aufl. 2012, § 9 Rn. 343.

Page 344: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

306

Denn bei der Beurteilung der klanglichen Verwechslungsgefahr sei

zunächst davon auszugehen, dass die angesprochenen Verkehrskreise die

Vergleichszeichen jeweils nach ihrem Wortbestandteil als einfachster

Bezeichnungsform, also mit „ipek yufka“ bzw. „ipek“ benennen29

, so dass

graphische Unterschiede der Marken unberücksichtigt bleiben könnten.

Somit stünden sich klanglich identische Marken („ipek“) gegenüber, so

dass zwischen den Vergleichsmarken im Umfang des beschränkten

Widerspruchs eine unmittelbare Verwechslungsgefahr bestehe, weshalb

das Deutsche Patent- und Markenamt die angegriffene Marke insoweit zu

löschen habe.

IV. Zusammenfassende Schlussbetrachtung

Die Türkei und Deutschland pflegen eine enge Beziehung, die sich auf

politischer, wirtschaftlicher, wissenschaftlicher und vieler anderer Ebenen

verdeutlichen. Im Rahmen der fotlaufend sich mehrenden Aktivitäten

türkischer Unternehmen in Deutschland zeigt sich das Bedürfnis nach

deutschem Markenschutz. Dieser kann durch nationale

Markenanmeldung, eine Gemeinschaftsmarken- oder IR-

Markenanmeldung gewährleistet werden.

Aufgrund der höheren Präsenz türkischer Produkte in Deutschland waren

in den letzten Jahren auch vermehrt türkischsprachige Marken bzw.

geographische Herkunfsangaben Gegenstand deutscher Rechtsprechung.

Dabei ging es überwiegend um Fragen der klanglichen

Verwechslungsgefahr bzw. der Irreführung der beteiligten Verkehrskreise.

Da maßgeblich für die Beurteilung, ob eine Marke von einem Dritten als

Herkunftshinweis – also markenmäßig – benutzt wird, die Auffassung der

angesprochenen Verkehrskreise ist, ist auf den durchschnittlich

informierten, angemessen aufmerksamen und verständigen

Durchschnittsverbraucher abzustellen. Bei Vertriebshandlungen, die auf

die türkischsprachige Kundschaft in türkischen Ladengeschäften begrenzt

sind, ist mithin die Verkehrsauffassung des angesprochenen

29 Siehe u.a. BGH GRUR 2008, 905, Rn. 25 - SIERRA ANTIGUO; GRUR 2006, 859,

862, Rn. 29 - Malteserkreuz I.

Page 345: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in Deutschland

307

Durchschnittsverbrauchers in dem konkreten Vertriebsgebiet festzustellen.

Wird hier das verwendete Zeichen nicht nur als beschreibende Angabe

aufgefasst, sondern zumindest auch als Herkunftshinweis (sog. gespaltene

Verkehrsauffassung), so liegt aufgrund der herkunftshinweisenden

Benutzung zugleich eine markenmäßige vor.

In der Zukunft wird es für eine erfolgreiche Markenstrategie in

Deutschland wichtig sein, neben dem türkischen Heimatmarkt auch den

deutschen, europäischen und internationalen Markt im Auge zu behalten

und eine auf diese Märkte gerichtete Markenetablierung zu erreichen,

insbesondere auch die Markenprodukte auf die angesprochenen

Verkehrskreise bezogen zu bewerben.

Page 346: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

308

Page 347: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

309

„Rechtsprechung zum Schutze türkischsprachiger Marken in

Deutschland“

(Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları)

Dr. Ali Yarayan

I. Türk-Alman İlişkileri

Almanya ve Türkiye olağanüstü çeşitliliğe sahip ve yoğun

ilişkilerle birbirlerine bağlı ülkelerdir1. Almanya'da yaşayan ve yarısından

fazlası Alman vatandaşlığına sahip Türk kökenli yaklaşık üç milyon insan

bu çift yönlü ilişkilerde önemli bir faktördür. Bir seyahat ve tatil ülkesi

olarak Türkiye'nin çekim kuvveti de buna ilave olmaktadır.

Her iki ülke arasındaki ilişkiler dostane, çok katmanlı ve güçlüdür.

Tüm platformlarda düzenli olarak politik konular ve diğer başka konular

hakkında istişareler ve görüşmeler yapılmaktadır. Bu durum münazaralı

konularda da güvene dayalı ve yapıcı bir işbirliğini mümkün kılmaktadır.

Almanya Türkiye'nin önemli bir ticari iş ortağıdır. Çift taraflı ticaret

hacmi 2013 yılında neredeyse % 5 artarak toplamda 33,8 Milyar Avro

tutarındaki yeni bir rekor değere ulaşmıştır. Bu bağlamda Türkiye'nin

Almanya'ya yaptığı ihracatlar %1,4 (13,5 Milyar Avro) ve Almanya'da

yaptığı ithalatlar % 7,1 (21,5 Milyar Avro) oranında artmıştır.

Türkiye'deki Alman şirketlerinin ya da Alman sermaye iştiraki olan

Avukat ve Erlangen-Nürnberg Üniversitesi Türk Hukuku Araştırma Merkezi Müdürü

1 Bakınız münferit olarak buradaki taslak halindeki açıklama http://www.auswaertiges-

amt.de/DE/Aussenpolitik/Laender/Laenderinfos/Tuerkei/Bilateral_node.html, 19 Nisan

2014 tarihinde elektronik ortamda alınmıştır).

Page 348: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

310

şirketlerin sayısı bu süre içinde yaklaşık 5.700 'e (Ocak 2014 itibariyle

durum) yükselmiştir. Şirketlerin faaliyet alanları endüstriyel üretim ve

bilumum malların satışından her türlü hizmetlerin sunulmasına ve yine

perakendeci ve toptancı şirketlerinin yönetimine kadar uzanmaktadır.

Almanya'da yaklaşık 75.000 Türk kökenli müteşebbis, yaklaşık 370.000

çalışanı istihdam etmektedir ve yıllık yaklaşık 35 Milyar Avro tutarında

bir ciro yapmaktadırlar.

Bu yıl düzenlenecek Alman Türk Bilim Yılı, bilim, araştırma,

teknoloji ve eğitim alanlarındaki mevcut çift taraflı iş birliğine ilave itkiler

sağlayacak ve yeni iş birliği alanlarının ve modellerinin oluşturulmasına

katkıda bulunacaktır. Her ne kadar bu günkü marka hukuku sempozyumu

devletler düzeyinde gerçekleştirilmese de, sempozyum 2014 Alman Türk

Bilim Yılının öneminin altını çizmektedir.

Aynı zamanda bu bağlamın içine yeni kurulan Türk-Alman

Üniversitesi de girmektedir.

Yükseköğrenim alanında Alman-Türk işbirliğinin temeli nasyonal

sosyalist rejim nedeniyle Türkiye'ye iltica eden profesörler ile 1930'lu ve

1940'lı yıllarda atılmıştır; örnek olarak belirtilmesi gerekirse her iki

ülkede de çok iyi tanınan hukukçu Ernst Eduard Hirsch’den bahsedilebilir.

Üniversitelerarası iş ortaklıklarına ve yine aynı şekilde araştırma

işbirliklerine karşılıklı duyulan ilgi büyüktür. Yüksekokul rektörleri

konferansı kapsamında düzenlenmiş Hochschulkompass organizasyonu

Alman ve Türk Yüksekokulları arasında güncel olarak yapılmış 966 adet

iş birliği mutabakatı (Erasmus programları bunların yaklaşık 800 tanesini

oluşturmaktadır) (Ekim 2013 itibariyle olan durum) artan bir eğilimi

göstermektedir. Yalnızca bizim Erlangen-Nürnberg Friedrich-Alexander-

Üniversitesi'nin hukuk bilimleri dalında halen iki adet iş birliği mutabakatı

bulunmaktadır (Erasmus Programı biçiminde). 13 Adet işbirliği Alman

Akademik Değişim Servisi (DAAD) tarafından kurumsal olarak

desteklenmektedir.

Page 349: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

311

Başka alanlarda da Almanya ve Türkiye arasında sıkı bilimsel

ilişkiler bulunmaktadır. Öyle ki, İstanbul Şarkiyat Enstitüsü ve Alman

Arkeoloji Enstitüsü (DAI) gibi kuruluşlar Türkiye 'de bulunmaktadır.

II. Türk şirketlerinin Avrupa ve Almanya'daki ekonomik

faaliyetleri

Tüm bu veriler Türk şirketlerinin Almanya lokasyonuna olan

ilgisini de anlaşılır kılmaktadır. Böylece Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi

Bakanlığı da Türk hükümetinin Turquality-Teşvik Programı çerçevesinde

Türk şirketlerinin yurt dışı yatırımlarını desteklemektedir2. Teşvik almaya

hak kazandıracak yeterlilik için Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanlığı

tarafından konulmuş belirli kalite standartlarının kanıtlanması

gerekmektedir. 2014 yılı Ocak ayı itibariyle 91 şirkete ait 103 perakende

marka bu teşviği almıştır. Bu bağlamda ürünlerin piyasaya sokulması için

yurt dışında yapılan reklam ve pazarlama faaliyetleriyle ilişkili olarak

hibeler şeklinde devletin sunduğu mali yardımlar söz konusudur.

Danışmanlık hizmetleri (piyasa araştırmaları, stratejiler, satış

organizasyonu, teknoloji seçimi) ve bilgi yönetimi sistemlerinin kurulması

için de şirketler, beş yılı aşkın bir süredir oluşan masraflarının % 50'sine

karşılık gelen bir oranda hibe şeklindeki devlet yardımlarını almaktadırlar.

Yurt dışında özellikle hazır giyim üreticileri özellikle aktiftirler.

Bunlar içine örneğin LCW, İpekyol, Twist ve Machk markalarıyla

Ayaydın-Grup, Penti, Kiğılı, Aydınlı Group und Mavi girmektedir.

Söktaş, Sarar, Çak Group ve Yünsa gibi Türk tekstil şiketleri özellikle

Almanya'da aktiftirler.

Çilek Mobilya, Doğtas, Newjoy ve Fuga Mobilya gibi mobilya

üreticileri de uluslararası piyasalardaki satış çabalarını

yoğunlaştırmaktadırlar. Aynı şekilde Altınbaş Mücevherat, Zen Pırlanta

ve So Chic gibi Türk takı üreticileri giderek artan bir şekilde yurt dışına

açılmaktadır.

2 Bakınız: münferit olarak mevcut açıklama

http://www.gtai.de/GTAI/Navigation/DE/Trade/maerkte,did=950568.html, 19 Nisan

2014 tarihinde elektronik ortamda alınmıştır.

Page 350: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

312

Her ne kadar bu şirketlerin tamamı Almanya içinde temsil

edilmeseler de, Almanya'daki Türk şirketlerinin sayısı artmaktadır. Bunun

önemli bir nedeni, hem Almanya'da bulunan yaklaşık üç milyon Türk

kökenli vatandaş hem de potansiyel müşteriler olarak Alman halkının

kendisidir. Buna ilave olarak Turquality-Programı nedeniyle yurt

dışındaki Türk şirketlerinin teşvik edilmesi, Almanya'daki Türk

şirketlerinin artması bakımından göz ardı edilemeyecek bir faktördür.

III. Almanya'daki Türk şirketlerinin markalarının korunması

Bu şirketler Almanya pazarında etkin olacaklar ise, ürün

markalarını da Almanya'da sağlamlaştırmayı istemektedirler. Bu

bağlamda Türkiye'de tescilli markaların mülkilik ilkesi (=bir ülkenin

yasalarının yalnızca o ülke içindeki olaylarda uygulanabilir olması

durumu) nedeniyle yalnızca geçerliliğe sahip olduğu durumu dikkate

alınmalıdır. Eğer Türk şirketleri Almanya'da marka korumasından

yararlanmak istiyorlar ise, ya markalarına Almanya'da Alman Patent ve

Marka Dairesi 'ne tescil ettirtmek ya da bir topluluk markası veya IR-

markası bildirimiyle Almanya'da bir marka koruması elde etmek

zorundadırlar. Son olarak zikredilen marka koruması Türkiye'nin 1925

yılındaki Haagen Versiyonunda 1930 yılında yapılan Uluslararası Madrid

Marka Mutabakatı 'na girmesi nedeniyle gerçekleştirilebilir. Fakat Türkiye

1955 yılında 11 Eylül 1959 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere düşük

sayıdaki Türk marka bildirimi nedeniyle oluşan döviz kaybını dengelemek

için bu mutabakattan ayrılmıştır3. 1 Ocak 1999 yılında Türkiye yeniden

PMMA 'ya girmiştir4.

Son olarak Paris Birlik Anlaşması (PVÜ) Madde 2 Fıkra 1 'de yer

alan yurttaşlara muamele ilkesi, birliğe üye her bir ülkenin mensuplarının

birliğe üye diğer tüm ülkeler içinde ticari mülkiyetin korunmasıyla ilişkili

olarak konuyla ilişkili yasaların kendi vatandaşlarına halen sunmakta

olduğu veya gelecekte sunacağı avantajlardan yararlanma hakkını

3 15 Mayıs 1930 tarih ve 1619 numaralı yasa; 29 Mayıs 1930 tarih ve 1506 numaralı

Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. 4 5 Ağustos 1997 tarih ve 97/ 9731 numaralı Bakanlar Kurulu kararı; 22 Ağustos 1997

tarih ve 23088 numaralı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır.

Page 351: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

313

tanımaktadır. 20 Mart 1883 tarihli ulus hukukuna dayalı çok taraflı

anlaşmayı Almanya uzun süre reddetmiştir ve bu anlaşmaya ancak 1

Mayıs 1903 tarihi itibariyle geçerli olmak üzere dâhil olmuştur. Türkiye

yine 1911 tarihli Paris Birlik Anlaşması'nın Washington versiyonuna 1925

yılında dâhil olmuştur. Türkiye daha sonra 1925 yılı Haagen versiyonunu,

1934 yılı Londra versiyonunu ve 1967 yılı Stokholm versiyonunu

onaylamıştır5-6

. Böylece her iki ülke Paris Birlik Anlaşması'na dâhil

oldukları içini her bir diğer ülkenin vatandaşlarına ticari alanda hukuki

koruma sağlanması konusunda ülkenin kendi vatandaşlarına yapılan

muamele uygulanmaktadır.

Alman Marka Yasası gereği markaların yanı sıra ticari unvanlar ve

coğrafi köken (=menşe) bilgileri de korumadan nesnel olarak

yararlanmaktadır (Alman Marka Yasası Madde 1).

IV. Türkçe marka kullanımlarında Alman mahkemelerinin

kararları

Geçen yıllar içinde Almanya içinde Türk şirketlerinin

faaliyetlerindeki ve onların ürünlerinin pazarlanmasındaki artış ile birlikte

marka hukuku ve rekabet hukuku alanında verilen mahkeme kararlarının

sayısı da artmıştır. Bunlardan bazıları aşağıda açıklanmaktadır:

1. 17 Aralık 2012 tarihli Federal Patent Mahkemesi'nin

YÖREM-kararı

Federal Patent Mahkemesi 17 Aralık 2012 tarihli YÖREM-

kararında (Dosya no.: 25 W(pat) 64/10), "YÖREM" sözel/resimli

markasının

5 15 Mayıs 1930 tarih ve 1619 numaralı yasa; 29 Mayıs 1930 tarih ve 1506 numaralı

Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. 6 30 Ocak 1957 tarih ve 6894 numaralı yasa; 07 Şubat 1957 tarih ve 9529 numaralı Resmi

Gazete'de yayınlanmıştır.

Page 352: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

314

Daha eski olan "YÖRE" sözel markasının zarar görmesi (=haklarına

tecavüz) nedeniyle iptal edilip edilmemesi gerektiği konusuyla karşı

karşıya kalmıştır. Federal Patent Mahkemesi 'nin görüşüne göre Alman

Marka Yasası Madde 9 Fıkra 1 Bent 2 gereği mukayese edilebilir

markalar arasında, itiraz edilen "YÖREM" sözel/resimli markanın iptalini

gerektirecek kadar karıştırma tehlikesi bulunmaktadır. (Alman Marka

Yasası Madde 43 Fıkra 2 Cümle 1).

Mahkemenin görüşüne göre, karıştırma tehlikesinin mevcudiyeti

hakkında münferit vakanın tüm durumları dikkate alınarak yargıya

varılmalıdır7. Karıştırma tehlikesi hakkında yargıya varma özellikle

malların özdeşliği veya benzerliği, markaların özdeşliği veya benzerliği ve

itiraz eden tarafın markasına tanınan hukuki korumanın kapsamına göre

gerçekleştirilir. Yine mahkemenin görüşüne göre, bu faktörler meselenin

özüne bakıldığında birbirlerinden bağımsızdırlar; fakat etkileşimleri içinde

karıştırma tehlikesinin hukuki kavramını belirlemektedirler8.

7 Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2006, 237, Metin No. 18 -PICASSO; Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1998, 387, Metin No. 22 - Sabèl/Puma. 8 Bakınız Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2008, 258 – INTERCONNECT/T-InterConnect; Federal Yargıtay

(BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2009, 772, Metin

Page 353: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

315

Mahkemenin görüşüne göre, marka benzerliği konusunda yargıda

bulunurken prensip olarak mukayese edilen markaların genel izlenimi göz

önünde tutulmalıdır. Buna göre tüm münferit elemanlar dikkate

alındığında sözel/resimli marka olarak genelde itiraz edilen marka, somut

düzenlemesi içinde birden fazla münferit eleman ile kuşkusuz belirgin bir

şekilde, sadece tek bir sözcükten oluşan marka olarak itiraz eden tarafın

markasından ayrılmaktadır.

Fakat mahkemenin kanaatine göre, mukayese edilen markaların

genel izleniminin ölçü olduğu şeklindeki ilke, bu bağlamda her zaman ve

yalnızca mukayese edilen markaların genel olarak dikkate alınmasını

gerektiği anlamına gelmez. Eğer geri kalan marka elemanları hitap edilen

alıcı çevreleri için genel izlenim bakımından önemsenmeyecek biçimde

ikinci plana geçmiş ise münferit vakada somut olarak tespit edilmesi

gerektiği gibi genel izlenim daha ziyade münferit elamanlar ile de

biçimlendirilmiş olabilir9.

Mevcut hukuki vakada birden fazla sözel ve resimli eleman ile

oluşturulmuş ve itiraz edilen marka içindeki "YÖREM" sözel elemanının

payına genel izlenimi biçimlendiren bir etki düşmektedir.

Tüm bunlara rağmen öncelik bakımından daha eski olan "YÖRE"

sözel markası ile yalnızca daha yeni olan markayı biçimlendiren

"YÖREM" sözel elemanı kıyaslanmalıdır. Bu kıyaslanan sözcükler

birbirlerine tıpatıp uygun dört adet harf nedeniyle olağan olarak daha

güçlü bir şekilde dikkate alınan sözcük başlangıcı itibariyle tınısal

bakımda birbirlerine çok yakın gelmektedirler. Çünkü sözcüğün sessel

tınısı yalnızca bir harf ile yeterince ayrım yaratacak biçimde etki

göstermemektedir. Öte yandan bu durum hece sayısında veya konuşma

ritminde de bir değişiklik meydana getirmemektedir.

no. 31 – Augsburger Puppenkiste Müzesi; bakınız Ströbele/Hacker, Marka Yasası 10.

Baskı, Madde 9 Kenar No. 40. 9 Bakınız Ströbele/Hacker, Marka Yasası, 10. Baskı, Madde 9 Kenar No. 332.

Page 354: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

316

Bu nedenlerden dolayı mahkemenin görüşüne göre tınısal bakımdan

bir karıştırma tehlikesi meydana gelmektedir. Bu sebeple de daha yeni

olan YÖREM markasının iptal edilmesi gerekmektedir.

2. 14 Ocak 2013 tarihli Federal Patent Mahkemesi'nin Türk

Kahvesi-kararı

Federal Patent Mahkemesi 14 Ocak 2013 tarihinde yeniden

aralarında fonetik bakımından tınısal benzerliğe sahip Türkçe markalar

için karar vermek zorunda kalmıştır (Dosya No.:25 W (pat) 517/11) İlgili

dava bağlamında daha eski sözel/ resimli marka olan "TÜRK KAHVESİ"

markasının

Daha yeni sözel/ resimli marka olan "İstanbul Türk Kahvesi"

markasının tescili aleyhine açtığı itiraz davası bakımından giderler

hakkında verilecek bir karar söz konusudur.

.

Alman Patent ve Marka Dairesi aldığı bir karar ile itiraz edilen

marka aleyhine yapılmış itirazı reddetmiştir ve itiraz edene itiraz işleminin

masraflarını yüklemiştir. Çünkü Alman Patent ve Marka Dairesi nezdinde

görülen ve birden fazla iştirakçisi olan marka hukuku kapsamındaki dava,

Alman Marka Yasası Madde 63 Fıkra 1 Cümle 1 gereği dava masrafları

bakımından, her bir davaya iştirak eden tarafın davanın ortaya çıkış

Page 355: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

317

nedenine bağlı olmaksızın üzerine düşen masrafları kendisinin ödemesi

gerektiği yolundaki bir ilkeye göre biçimlendirilmiştir10

. Binaenaleyh

masraflar hususunda bu ilkeye aykırı bir kararın verilmesini haklı

gösterecek özel koşulların meydana gelmesi gerekmektedir. Özellikle

marka hukuku alanına giren itiraz davasında mukayese edilen markalar

arasında açıkça mevcut bulunmayan bir benzerlikte varsayılan bu türlü

özel durumlar, örneğin yalnızca açıkça korunması mümkün olmayan bir

eleman halinde uygunluk gösteren kombinasyon markalarında söz konusu

olan özel durumlar, Alman Patent ve Marka Dairesi bünyesindeki Marka

Bölümü'nün düşüncesinin aksine, Marka Bölümü birbirleriyle mukayese

edilen markalar arasında karıştırma tehlikesini reddetmiş ve bu nedenle de

itirazı geri çevirmiş olsa da, ortaya çıkmamıştır11

.

Mevcut vakada iki adet karmaşık sözel/resimli marka

kıyaslanmıştır. Her iki marka "Türk Kahvesi" sözcük dizisine- farklı

tasarımlar şeklinde olsa da - açıkça farklı resimli elemanlar ile sahiptir.

Bu bağlamda itiraz edilen marka bir başka sözcük elemanı da ("İstanbul")

içermektedir. Bir yandan itiraz edilen marka kahve için, diğer taraftan da

itiraz eden tarafın markası Türk usulü kahve ve mokka (sert kahve) için

korunmuş olduğu sürece, itiraz eden tarafın markasının ortalama bir

karakterizasyon kuvvetinden ve kısmen de malların özdeşliğinden yola

çıkılması gerekmektedir. Mahkemeye göre, Marka Bölümü 'nün

kanaatinin aksine her iki markada bulunan sözcük dizisi "Türk Kahvesi",

Almanya içindeki alıcı çevreleri için zahmetsizce, doğrudan ve yeterince

anlaşılır biçimde yukarıda belirtilen malları açıklamaktadır. Bu nedenle

mukayese edilen markaların yalnızca bu Türkçe mal adlandırması

bakımından birbirleriyle örtüştükleri, fakat prensip olarak ölçü alınan alıcı

çevreleri tarafından bu türden anlaşılan bir bilgi olarak birbirleriyle

uyuşmadıkları durumu, kolaylıkla bir karıştırma tehlikesinin

reddedilmesini hakkı göstermektedir. Başka bir deyişle Almanya'da

10 Bakınız Ströbele/Hacker, Marka Yasası, 10. Baskı, Madde 63 Kenar No. 3;

Ingerl/Rohnke, Marka Yasası, 3. Baskı, Madde 63 Kenar No. 4. 11 Bakınız Ströbele/Hacker, Marka Yasası, 10. Baskı, Madde 71 Kenar No. 14, içtihatta

dair kanıtlarla birlikte.

Page 356: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

318

yaşayan tüm tüketicilere ait hitap edilen diğer alıcı çevreleri "Türk

Kahvesi" şeklindeki Türkçe sözcük dizisini kolaylıkla Almancaya

"Türkischer Kaffee" (=Türk Kahvesi) ya da "Türkischer Mokka" (=Türk

usulü sert kahve) şeklinde tercüme edemezler, çünkü bu çevreler

Türkçeye hakim değillerdir ya da yeterince hakim değillerdir. Almanya'da

yaşayan tüketici her durumda örneğin "Döner Kebap vs. gibi Türkçe

münferit kavramları bilmektedir. Hatta Alman tüketici "Türk" sözel

elemanını Almanca "Türkisch" kavramıyla olan benzerliğinden ötürü

tanıyabilir. Özellikle her iki marka da Türkiye'ye gönderme yapan sözel

ve resimli elemanlar içermektedir. Bir yanda itiraz eden tarafın markası

stilize edilmiş bir cami binasının üzerinde Türk ulusal bayrağının

elemanlarını (kırmızı zemin üzerine beyaz hilal ve yıldız) diğer yanda ise

itiraz edilen marka Türkiye'nin Boğaziçi kıyısındaki en kalabalık kentinin

ve ayrıca geçmişte Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olan bir kentin

adını yani İstanbul sözel elemanını içermektedir. Fakat mahkemenin

görüşüne göre Almanya'da yaşayan geniş tüketici çevreleri "kahvesi"

kavramının "Kahve" anlamına geldiği bilmemektedirler. Sadece ağırlıklı

olarak Türk ürünlerinin sunulduğu arka planı Türk olan mağazaların veya

restoranların müşterileriyle ilişkili olarak böyle bir davranış beklenebilir,

çünkü bu kişiler Türkçedeki genel kavramları daha fazla tanımaktadırlar.

Fakat bu bağlamda yalnızca daha küçük ve böylelikle de her durumda

marka hukuku bakımından yeterince önemli olarak nitelendirilemeyecek

bir insan grubu söz konusudur. Bundan yola çıkarak yapılan itiraz daha

başından başarısız olacak bir itiraz olarak nitelendirilemez. Bu nedenle

itiraz eden üzerinde patent dairesinde görülen itiraz davasının

masraflarının bırakılması için yeterli nedenler yoktur.

3. 14 Mayıs 2013 tarihli Federal Patent Mahkemesi'nin İPEK-

kararı

Federal Patent Mahkemesi 14 Mayıs 2013 tarihli bir başka kararı ile

( Dosya No.: 28 W (pat) 61/11) daha yeni olan siyah-beyaz düzenlenmiş

sözel/resimli marka olan "ipek" markası ile

Page 357: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

319

Kırmızı, yeşil ve beyaz renkler halinde tescil edilmiş sözel /resimli

marka olan ve yine itiraz eden tarafın markası olan "İPEK YUFKA"

arasında

bir tınısal karıştırma tehlikesinin bulunduğuna karar vermiştir (

Alman Marka Yasası Madde 42 Fıkra 1 Bent 1 , Madde 9 Fıkra 1 Bent 2).

Alman Marka Yasası Madde 9 Fıkra 1 Bent 2 gereği karıştırma tehlikesi

sorunu devamlılık arz eden yüksek yargı kararlarına göre, tüm koşulların

dikkate alınmasıyla, özellikle de markaların benzerliğini oluşturan ve

karşılıklı ilişki içinde bulunan faktörlerin, karakterize edilmiş mal ve

hizmetlerin benzerliğinin ve yine öncelik bakımından daha eski olan

markanın karakterizasyon gücünün dikkate alınması suretiyle yargıya

varılmalıdır. Bu bağlamda özellikle markalar arasındaki daha düşük

dereceden benzerlik, mallar veya hizmetler arasındaki daha yüksek

dereceden benzerlikle ya da daha eski olan markanın yüksek

karakterizasyon gücüyle eşitlenebilir veya bunun tersi yapılabilir12

. Yine

bu bağlamda mallar arasındaki mutlak benzemeyiş durumu işaretlerin

12Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2006, 237, 238 - PICARO/PICASSO Davası; Federal Yargıtay (BGH)

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi 2011, 824, Kenar No. 19 - Kappa

Davası; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2010, 833, Kenar

No. 12 – Malteserkreuz II Davası; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2010, 235, Kenar No. 15 - AIDA/AIDU Davası; Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2009, 484, 486, Kenar No. 23 - Metrobus

Davası; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2008, 906 -

Pantohexal Davası; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2008,

258, 260, Kenar No. 20 - INTERCONNECT/T-InterConnect Davası; Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2008, 903, Kenar No. 10 - SIERRA

ANTIGUO Davası.

Page 358: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

320

benzerliği durumunda öncelik bakımından daha eski markanın yüksek

karakterizasyon gücüyle eşitlenemez13

.

Mevcut durumda daha yeni marka tarafından üzerinde hak iddia

edilen, 29 ila 31 arasındaki mal sınıfları içinde sınıflandırılmış ihtilafa

konu mallar ile itirazda bulunan tarafın markası tarafından hakkın elde

edilerek kullanıldığı "yufka" arasında bir mal benzerliği ya da özdeşliği

bulunmaktadır. Diğer yandan mahkemenin görüşüne göre, itirazda

bulunan tarafın markasının elemanı olan "YUFKA" sözcüğü, ihtilaf

belirlenmesinde "düzlüğü" açıklayan bir bilgi olarak hukuki nedenlerden

ötürü, tınısal olarak özdeş olan markalar ("ipek"/"iPEK") karşı karşıya

gelecek biçimde sarfı nazar edilmelidir14

. Çünkü tınısal karıştırma

tehlikesi hakkında yargıya varırken öncelikle, hitap edilen alıcı

çevrelerinin mukayese edilen işaretleri her defasında içerdiği sözel

elemana göre en basit adlandırma biçimi olarak, başka bir deyişle

markalar arasındaki grafiksel farklılıklar dikkate alınmaksızın kalarak

"ipek yufka" ya da "ipek" ile adlandıracağı düşüncesinden yola

çıkılmalıdır15

.

Böylece tınısal bakımdan özdeş olan markalar ("ipek") karşı kaşıya

kalmaktadır. Öyle ki, karşılaştırılan markalar arasında sınırlandırılmış

itiraz kapsamında doğrudan bir karıştırma tehlikesi ortaya çıkmaktadır.

Bundan dolayı Alman Patent ve Marka Dairesi itiraz edilen markayı iptal

etmek zorunda kalmıştır.

13Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1998, 922, Kenar No. 15 - Canon Davası; Federal Yargıtay (BGH)

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2009, 484, 486, Kenar No.

25 - Metrobus Davası; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2007,

321 - COHIBA Davası; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR)2006, 941, Kenar No. 13 - TOSCA BLU Davası. 14Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR)1988, 635-636 – Grundcommerz; Hacker, in Ströbele/Hacker, Marka

Yasası, 10. Baskı, Madde 9 Kenar No. 343. 15 Bakınız: Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2008, 905, Kenar No. 25 - SIERRA ANTIGUO Davası; Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2006, 859, 862, Kenar No. 29 –

Malteserkreuz I Davası.

Page 359: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

321

4. 1 Nisan 2004 tarihli Federal Yargıtay'ın GAZOZ-kararı

Alman Federal Yargıtayı 1 Nisan 2004 tarihli kararında (Dosya No.

IZR 23/02) davalının karbonatlı limonatalar için "Gazoz" sözcüğünü bu

sözcüğün "Gazoz" topluluk markası olması nedeniyle (Tescil

No.001270255) kullanmaktan men edilip edilmemesi gerektiğine ve yine

davalının haksız zenginleşmeden ötürü zarar tazminatı ödeme, bilgi verme

ve imha etme yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı konusunda hükümde

bulunmuştur. Tüm talepler Federal Yargıtay tarafından reddedilmiştir.

Kara aşağıda açıklanan hukuk duruma dayanmaktadır: Davalı 6

Ağustos 1996 tarihinde bildirimi yapılmış ve özellikle maden suları,

karbonik asit içeren sular ve diğer alkolsüz içecekler için tescil edilmiş

topluluk markası "Gazoz" un sahibidir. Davacı şirket "Marmara" ticari

markası altında gıda maddesi ve içecekler satmaktadır. İfadesine göre

öncelikle Almanya'da yaşayan Türklere yönelik faaliyetlerde

bulunmaktadır. Davacı ürün çeşitleri içinde aşağıda küçültülmüş olarak

ve siyah beyaz olarak gösterilen şişe etiketini kullandığı bir karbonatlı

limonatayı bulundurmaktadır.

Federal Yargıtay kararı ile, "Gazoz" sözcüğünün Türkçe'de

karbonik asit içeren su veya karbonatlı limonata anlamına geldiğini tespit

etmiştir. Davalı burada markasına bir hak tecavüzü olduğunu

düşünmektedir ve davalının bundan men edilmesini talep etmiştir. Bunun

üzerine davacı bir menfi tespit davası açmıştır. "Gazoz" sözcüğünün

Almanya'da yaşayan Türkler için bir türün ismi olarak bilindiği hususunu

temyiz etmiştir. Yaptığı temyize göre, kendisi "Gazoz" sözcüğünü,

ürünlerinin işletmesel kökenine bir gönderme olarak değil, tam tersine bir

özellik bilgisi olarak kullanmaktadır.

Page 360: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

322

Federal Yargıtay kararında, davacının malları için davalının

topluluk markası ile aynı olan bir işareti kullandığını ve topluluk markası

tarafından kapsanan mallar ile davacının mallarının özdeş olduğunu

saptamıştır. Mahkemenin görüşüne göre, hukuki yargıya varmak için

markanın kullanımından yola çıkılabilir16

. Adlandırmanın açıklayıcı

(=betimleyici) olarak mı yoksa kökene (=menşe) gönderme olarak mı

kullanıldığı hususu, hitap edilen alıcı çevrelerinin anlayışına göre

düzenlenir17

. Bu bakımdan temyiz mahkemesi, Almanya'da Türk gıda

ürünlerini satan mağazaları arayan, fakat Türk diline hakim olmayan ve

alıcı çevresine ait sayısı hiç de azımsanmayacak bir (tüketici) parçasının,

davacı tarafından satılan karbonatlı içeceğin etiketlerindeki "Gazoz"

kavramını özellik bilgisi olarak değil de tam tersine bir ürün ismi olarak

gördüğünü kabul etmiştir. Bu yargı temyizi yapan görüşün aksine hukuki

nedenlerden ötürü kusurlu bulunamaz. Kamuoyunun bir Türk

mağazasında yabancı dilde düzenlenmiş özellik bilgileri ile sunulan

ürünlerin beklentisinde olduğu ve "Gazoz" kavramının Almanca "Brause"

(=karbonatlı içecek)bilgisine uygunluğu sayesinde ve yine bu kavramın

zihinde mineralik asit içeren su ile bir çağrışım oluşturduğu şeklindeki

görüşü şüpheyle karşılansa bile, bu görüş yaşam deneyimiyle uyuşmadığı

biçiminde değerlendirilemez.

16 Bu özellik için bakınız Avrupa Adalet Divanı (EuGH) , 23. 2. 1999 tarihli karar - Dava.

C-63/97, Yargı Kararları Külliyatı(Slg) 1999, I-905 Metin No. 38 = Uluslararası Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR Int.) 1999, 438 - BMW Davası; 14.

5. 2002 tarihli kararı - Dava C-2/00, Yargı Kararları Külliyatı (Slg) 2002, I-4187 Metin

No. 17 = Uluslararası Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR Int.)

2002, 841 - Hölterhoff; 12. 11. 2002 tarihli karar - Dava. C-206/01, Yargı Kararları

Külliyatı(Slg) 2002, I-10273 Metin No. 51 Metin No 42 ile bağlantılı 42 = Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2003, 55 - Arsenal, Markalar

Yönetmeliği (MarkenRL) Madde 5 Fıkra 1 17 Bakınız Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Yargı Kararları Külliyatı(Slg) 2002, I-4187

Metin No. 17 - Hölterhoff; Yargı Kararları Külliyatı(Slg) 2002, I-10273 Metin No. 56 -

Arsenal; Federal Yargıtay (BGH),6. 12. 2001 tarihli karar - Dosya No. I ZR 136/99,

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2002, 814, 815 = WRP

2002, 987 - Festspielhaus I Davası; Ingerl/Rohnke, Marka Yasası, 2. Baskı, Madde 14,

Kenar No. 101.

Page 361: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

323

Fakat temyiz mahkemesi haksız olarak Topluluk Markası

Yönetmeliği (GMV) Madde 12 Fıkra b gereği koruma sınırının

uygulanması için oluşan koşulları reddetmiştir.

Temyiz mahkemesi, alıcı çevresinin bir kısmı tarafından kökene

gönderme olarak anlaşılan bir marka kullanımının Topluluk Markası

Yönetmeliği (GMV) Madde 12 Fıkra b kapsamına giremeyeceği

düşüncesinden hareket etmiştir. Fakat temyiz kararının verilmesinden

sonra Avrupa Adalet Divanı Federal Yargıtay 'ın ara karar dilekçesini,

Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Madde 12 Fıkra b 'deki hükme

uygunluk gösteren Marka Hukuku Yönetmeliği 'ndeki ilgili hükmün

(Madde 6 Fıkra 1 Bent b) işaretin marka olarak kullanımının

reddedilemeyeceği durumlarda da uygulanabilir olduğu biçiminde

yanıtlamıştır18-19

. Buna göre bir açıklayıcı bilginin alıcı çevresinin

azımsanamayacak bir parçası tarafından kökene gönderme olarak

anlaşıldığı durumlarda, kullanımın mesleki faaliyet veya ticaretteki olağan

alışkanlıklara uygun olup olması dikkate alınmalıdır20

. Bunun anlamı,

alıcı çevresinin bir kısmının belirli bir işareti kökene gönderme olarak

anlarken iken diğer bir kısmının bunu açıklayıcı bir bilgi olarak gördüğü

birbirlerinden ayrılmış anlayışların söz konusu olduğu durumlarda

Topluluk Markası Yönetmeliği Madde 12 Fıkra b 'nin uygulanmasının

dikkate alındığı ve münferit durumda ise kullanımın mesleki faaliyet veya

ticaretteki olağan alışkanlıklara uygun olup olmasının ya da - Alman

Marka Yasası Madde 23 belirtildiği gibi - kullanımın örf ve adetleri ihlal

edip etmediğinin dikkate alınmasının gerektiğidir21

. Bu bağlamda tüm

18 Federal Yargıtay (BGH),07.02.2002 tarihli karar - I ZR 258/98, Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2002, 613 = Hukuk ve Uygulamada

Rekabet Dergisi (WRP) 2002, 547 - GERRI/KERRY Spring. 19 Avrupa Adalet Divanı (EuGH), 07.01.2004 tarihli karar - Dava C-100/02, Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2004, 234 Metin no. 15 ve 27 -

Gerolsteiner Brunnen/Putsch. 20Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2004, 234 Metin No. 26 - Gerolsteiner Brunnen/Putsch. 21 Bakınız: Marka Yasası (MarkenG) Madde 23 Ingerl/Rohnke, Marka Yasası, Madde 23

Kenar No. 50; ayrıca Hacker, Ströbele/Hacker, Marka Yasası, 7. Baskı, Madde 23 Kenar

No. 41.

Page 362: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

324

ölçü olarak alınan durumların kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesine

hükmedilmiştir22

.

Yapılan saptamalardan, "Gazoz" sözcüğünün hitap edilen alıcı

çevresinin en azından yarısını oluşturan ve kamuoyunun Türkçe konuşan

kısmı tarafından açıklayıcı bir bilgi olarak anlaşıldığı ortaya çıkmaktadır.

Tespit edilmiş hukuki duruma göre "Gazoz" adlandırmasının davacı

tarafından yasaya aykırı bir şekilde kullanıldığına dair dayanak

noktalarının bulunmadığı aşikârdır. Davacının bu adlandırmayı

kullanarak davalı tarafından sağlanmış şöhret ile kendisini ilişkilendirdiği

hususu davalı tarafından dile getirilmemiştir. Zamansal süreç de - davalıya

ait marka doğrudan davanın açılmasından önce tescil edilmiştir -

davacının yasaya aykırı bir davranışta bulunduğunu göstermemektedir.

Öte yandan davacının Türk usulü karbonatlı limonatayı Türk kamuoyu

önünde Türkçeye uygun bir kavram ile donatması ve bu kavramı etiket

üzerine Almanca tür ismi "Brause" (= gazoz) gibi aynı şekilde vurgulamış

olması onun haklı menfaatine uygundur. Bu bağlamda içinde davacıya ait

içeceğin sunulduğu iş yerlerinin Türkler tarafından işletilip

işletilmediğinin bir önemi yoktur. Daha ziyade davacının söz konusu

ürünün satışını mağazalarla sınırlamış olduğu; bu mağazaların ürün

çeşitlerinin Türk kamuoyuna uyarlanmış olduğu ve bu mağazalardan

deneyimlere dayalı olarak - fakat münhasıran olmamak üzere - Türkçe

konuşan kamuoyunun alış veriş yaptığı dikkate alınmalıdır. Böylelikle

davacı içinde marka sahibi olarak davalı karşısındaki faaliyetinin yasalara

aykırı bir davranış olarak görülemeyeceği bir piyasa bölümü (=segmenti)

içinde hareket etmektedir. Eğer davacı buna karşılık faaliyetlerinin

kapsamını genişletiyor ise, "Gazoz" işaretinin kullanılması geniş alıcı

alanı içindeki tüketicilerin önemli bir kısmı tarafından da tür ismi olarak

anlaşılması şartıyla, Topluluk Markası Yönetmeliği Madde 12 Fıkra b'de

yer alan koruma sınırı delil olarak gösterebilir.

22Avrupa Adalet Divanı (EuGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 2004, 234 Metin No. 26 - Gerolsteiner Brunnen/Putsch.

Page 363: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

325

Bu koşullar altında itiraza konu olan kararın neden dolayı

kaldırılması gerektiğine dair somut nedenler bulunmamaktadır.

5. 22 Haziran 2006 tarihli Federal Patent Mahkemesi'nin

AKSARAY-DÖNER-kararı

Federal Patent Mahkemesi 22 Haziran 2006 tarihli kararı ile (Dosya

no.: 28 W (pat) 133/10 AKSARAY-Döner) döner kavramı için Türkçe

kent isimleri bakımından, Almanca "AKSARAY-Döner" sözel markasının

bir serbest kullanım hakkının mevcudiyetinden dolayı iptal edilip

edilmemesine karar vermek zorunda kalmıştır.

Alman Marka Yasası Madde 50 Fıkra 2 Cümle 2 gereği bir

markanın iptaline, itiraz edilen markanın hem bildirim ve tescil tarihinde

hem de iptal edilmesine yönelik talebin nihai olarak karara bağlandığı

tarihte mutlak koruyucu engellemelere ters düştüğünün olumlu sonuç

verecek biçimde ispatlanmış olması koşuluyla karar verilebilir23

. Bu

kontrol prensip olarak patent dairesi tarafından yapılacak tespit ilkesine

tabi olsa da, iptal davası açan her bir davacı, yaptığı iptal talebini

dayandırdığı somut olayları ortaya koymakla yükümlüdür. Çünkü iptal

davasında olağan durumlarda zamansal bakımdan geride kalan ve sıklıkla

tarafların etki alanı içinde yerleşen ve patent dairesinin yapacağı tespit

için yalnızca sınırlı olarak erişilebilen olaylar önem kazanmaktadır. Bu

yüzden tezat teşkil eden bir işlem için geçerli kurallar gereği davacıya

yüksek bir izah yükü yüklenmektedir24

. Eğer iddia edilen koruyucu

engeller ispat edilemiyor veya bunlar şüpheli kalıyorlar ise, itiraz edilen

markanın lehine karar verilmesi ve iptal talebinin reddedilmesi

gerekmektedir.

Alman Marka Yasası Madde 8 No. 2 gereği markalar, eğer bunlar

yalnızca dolaşım içinde özellikle söz konusu olan mal ve hizmetlerin

23 Federal Yargıtay (BGH), Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)

2009, 780 Kenar No. 11 – Ivadal; Federal Yargıtay (BGH), Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2006, 850 [854] – FUSSBALL WM 2006. 24 Bakınız Federal Patent Mahkemesi (BPatG), Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1997, 83 – digital; Kirschneck, Ströbele/Hacker, Marka Yasası, 9.

Baskı [2009], Madde 54 Kenar No. 1.

Page 364: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

326

türünün, özelliğinin ve coğrafi kökeninin adlandırılması amacına hizmet

eden bilgilerden oluşmaları koşuluyla tescil edilmezler.

Mevcut durumda Federal Patent Mahkemesi Türkçe kent isimleri

için et ve salam-sosis ürünleri adı olarak bir serbest kullanım hakkının

ayrıldığına hükmetmiştir. Çünkü alıcı çevresi "Döner"-ürününün doğrudan

müşterinin siparişi üzerine taze olarak hazırlandığını bilmektedir. Ayrıca

bildirimi yapılacak işareti taşıyan yüz binlerce ticari işletmenin

bulunduğunun bilinmesi durumu tek başına, Alman Marka Yasası Madde

8 Fıkra 2 No. 10 gereği marka bildiriminde kötü niyet durumunun kabul

edilmesi için yeterli değildir. Bu nedenlerden dolayı "AKSARAY-Döner"

sözel markasının kullanılması hukuken mümkündür.

6. Karlsruhe Eyalet Yüksek Mahkemesi 'nin 23 Ocak 2013

tarihli ERZİNCAN PEYNİR ya da ERZİNCAN KAŞARI-

kararı

Karlsruhe Eyalet Yüksek Mahkemesi 23 Ocak 2013 tarihinde aldığı

yeni bir kararı ile (Dosya No. 6 U 38/12), "Erzincan Peyniri" ya da

"Erzincan Kaşarı" şeklindeki adlandırmaların kullanılmasının Alman

Marka Yasası Madde 126 ve takip eden maddeleri ya da Alman Haksız

Rekabet Yasası (UWG) Madde 3, Madde 5 Fıkra 1 Cümle 2 No. 1, Madde

8 Fıkra 1 gereği coğrafi köken bakımından yanıltıcı olup olmadığına karar

vermek zorunda kalmıştır. Mahkeme davalıyı, ticari dolaşım içinde

bulunan ve Hollanda'da inek sütünden üretilmiş salamura yumuşak bir

peyniri "Erzincan Peyniri" adı altında aşağıda gösterilen resimde olduğu

gibi piyasaya sürmekten ve/veya

Page 365: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

327

Almanya'da inek sütünden üretilmiş bir peyniri "Erzincan Kaşarı"

adı altında yine aşağıda gösterilen resimde olduğu gibi piyasaya

sürmekten men etme kararını vermiştir.

Almanya'da peynir ürünlerin satışı, ürünleriyle ağırlıklı olarak Türk

kökenli müşteri grubuna yönelik Türk gıda ürünleri satan mağazalarda

yaklaşık % 98 oranında gerçekleşmektedir.

Coğrafi köken bilgileriyle ürün karakterizasyonu Alman Marka

Yasası Madde 126 ve takip eden maddelerde düzenlenmiştir. Uygulama

alanı içinde Alman Marka Yasası'nın 126. ve takip eden maddeleri leges

speciales (Lat: özel yasalar) olarak Alman Haksız Rekabet Yasası'nın

yanılgıya düşürmekle ilişkili düzenlemelerinin önüne geçmektedir25

.

Alman Marka Yasası Madde 126 ve takip eden maddeler yaygın görüşe

göre, marka hukukundaki düzenlemeye rağmen bir hak ve yükümlülük

sahibi (=tüzel kişilik) ile ilişkilendirmenin yapılmamış olması nedeniyle

gayri maddi mal hukukuna dayalı değil, tam tersine rekabet hukukuna

dayalı (=yasalara uygun rekabete dayalı) bir koruma söz konusudur26-27

.

25 Federal Yargıtay (BGH), Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)

2001, 73 juris- Kenar No. 42 - Stich den Buben; Federal Yargıtay (BGH), Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 2002, 160 - juris- Kenar No. 25 -

Warsteiner III. 26 Aynı zamanda bakınız Alman Marka Yasası Madde 1 No.3. 27 Federal Yargıtay Hukuk Davaları (BGHZ) 139, 138 - juris-Kenar No. 15 - Warsteiner II;

Köhler/Bornkamm, Alman Haksız Rekabet Yasası (UWG), 31. Baskı, Madde 5 Kenar

No. 4.203; Ingerl/Rohnke, Maka Yasası, 3. Baskı, Madde 126 ila 139 Kenar No 1, diğer

kanıtlarla birlikte;. a.A. Ströbele/Hacker, Marka Yasası, 10. Baskı, Madde 126 Kenar

No. 6 ve takip eden maddeler.

Page 366: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

328

Alman Marka Yasası Madde 126 ve takip eden maddeler müdahale

etmediği sürece, bir ürünün coğrafi kökeni hakkında yanıltıcılık nedeniyle

hak talepleri, Alman Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 3 ve Madde 5

Fıkra 1 Cümle 2 Bent 1 'e dayandırılabilir28

.

"Erzincan Peyniri" ve "Erzincan Kaşarı" şeklindeki ürün

adlandırmaları davalının ürününün üzerinde kullanıldığı biçimde, Alman

Marka Yasası Madde 126 Fıkra 1 gereği doğrudan coğrafi bir köken

bilgisi içermektedirler. Ürün adlandırmaları - öncelikli olarak hitap edilen

ve Türkçe konuşan alıcı çevreleri tarafından kolaylıkla anlaşılan biçimde -

bir kent ismi olan Erzincan sözcüğünden ve cins bilgisi olan bir sözcükten

("Peyniri" = (Almanca) Käse ya da "Kaşarı" = (Almanca) Gelbkäse)

oluşmaktadır. Türkçe konuşan tüketiciler arasında yapılan ve temsil edici

niteliğe sahip bir anket, sorgulanan kişilerin % 89 'unun Erzincan kentini

bildiğini kanıtlamıştır. Hitap edilen alıcı çevrelerinin coğrafi bilgi ile bir

kalite beklentisini birbiriyle ilişkilendirip ilişkilendirmediklerinin, basit

coğrafi köken bilgisinin hukuki koruma altına alınması bakımından

(Marka Yasası (MarkenG) Madde 127 Fıkra 1) - burada önemli olsa da -

bir değeri yoktur29

. Bu durum davalı tarafından sorunsallaştırılan ve

"Erzincan Peyniri" adlandırmasının "Käse aus Erzincan" yoksa "Erzincan

Käse" şeklinde Almancaya tercüme edilip edilmeyeceği sorusuna bağlı

değildir. Her iki varyasyonda bu şekilde bilinen yer ismi, cins bilgisinin

yanında ürün adlandırmasının belirleyici bir elemanını oluşturmaktadır.

Çünkü Alman Marka Yasası Madde 126 ve takip eden maddelere ya da

Alman Haksız Rekabet Yasası (UWG) Madde 3, Madde 5 Fıkra 1 Cümle

2 Bent 1, Madde 8 Fıkra 1 'e dayanılarak yapılan gerekçelendirme için,

hitap edilen ve Türkçe konuşan tüketicilerin azımsanamayacak bir

kısmının ihtilafın konusu olan peynir ürünlerinin coğrafi kökeni hakkında

yanıltılması yeterlidir. Eğer bir ürün tasarımı özel olarak hitap edilen alıcı

28 Köhler/Bornkamm, Alman Haksız Rekabet Yasası (UWG), 31. Baskı, Madde 5 Kenar

No 4.204 ve takip eden maddeler 29 Federal Yargıtay Hukuk Davaları (BGHZ) 139, 138 - juris- Kenar No. 18 - Warsteiner

II; Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)

2002, 160 juris-Kenar No. 28 - Warsteiner III.

Page 367: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Almanya’da Türkçe Markaların Korunmasına İlişkin Yargı Kararları

329

çevresinin sınırlanabilir ve sayısal bakımdan önemli bir kısmına - burada

Türkçe konuşan tüketicilere - yönelik ise, kullanımım men edilmesi talebi

için bu sınırlanabilir grubun önemli bir kısmının yanılgıya düşürülmesi

yeterlidir. Bu nedenlerden ötürü Karlsruhe Eyalet Yüksek Mahkemesi,

Hollanda'da üretilen peynir ürününün "Erzincan Peyniri" şeklinde ya da

Almanya'da üretilen peynir ürününün "Erzincan Kaşarı" şeklinde

adlandırılmasının yanılgıya düşürücü adlandırma olduğuna hükmetmiştir.

V. Özet ve Sonuç

Türkiye ve Almanya kendisini siyasi, ekonomik, bilimsel ve diğer

birçok alanlarda somutlaştıran sıkı bir ilişkiye sahiptirler. Almanya'daki

Türk girişimcilerin sürekli olarak artan faaliyetleri çerçevesinde Alman

hukukuna dayalı marka korunmasına duyulan ihtiyaç kendisini

göstermektedir. Bu koruma ulusal marka bildirimi, topluluk markası

bildirimi veya IR (=uluslararası) - marka bildirimi yardımıyla sağlanabilir.

Almanya'da Türk ürünlerinin yüksek miktarda bulunması nedeniyle

son yıllarda artan Türkçe markalar veya coğrafi köken bilgileri Alman

yargı kararlarının konusu olmuşlardır. Bu bağlamda ağırlıklı olarak tınısal

bakımdan karıştırma tehlikesinin bulunup bulunmadığı ya da katılımcı

alıcı çevrelerinin yanıltılıp yanıltılmadığı sorunları gündeme gelmektedir.

Almanya'da başarılı bir marka stratejisi için, Türkiye iç pazarının yanı sıra

Almanya, Avrupa ve uluslararası pazarın dikkate alınması ve bu pazarlara

yönelik markaların yerleştirilmesi gelecekte önemli olacaktır.

Page 368: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Ali Yarayan

330

Page 369: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

331

Registrierte Marken, Benutzungsmarken und Namensrechte in der

Rechtsprechung zum Deutschen MarkenG und zum Europäischen

Markenrecht nach der GMV

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

I. Einleitung

Gliederung:

I. Einleitung

II. Die Rechte im Einzelnen

1. Registrierte Marken

2. Benutzungsmarke

III. Firmennamen nach dem deutschen Markengesetz

IV. Sonstige Namensrechte

1. Marken

2. Domainnamen

3. Domainnamen mit Doppelfunktion als Kennzeichen

(Hinweis auf ein bestimmtes Unternehmen

Registrierte Marken bieten den wirksamsten Schutz sowohl nach dem

deutschen Markengesetz (MarkenG) als auch nach dem Markenrecht der

Europäischen Gemeinschaft (Gemeinschaftsmarkenverordnung = GM).

Insoweit sind die Gerichte an die Eintragung gebunden, solange nicht

erfolgreich die Löschung einer derartigen Marke durchgesetzt worden ist.

Diese registrierten Marken haben deshalb in der Rechtspraxis die größte

Bedeutung, wie dies wahrscheinlich auch in der Türkei der Fall ist.

Demgegenüber gibt es auch nicht registrierte Marken, deren Schutz

durch Benutzung erlangt werden kann. Insoweit entsteht der

Vorsitzender Richter am Bundespatentgericht

Page 370: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

332

Markenschutz gemäß § 4 Nr. 2. des deutschen Markengesetzes durch die

Benutzung eines Kennzeichens im geschäftlichen Verkehr, sobald dieses

Zeichen innerhalb der beteiligten Verkehrskreise Verkehrsgeltung

erworben hat. Nach § 12 MarkenG kann die Eintragung einer

prioritätsjüngeren Marke gelöscht werden, wenn ein anderer eine zwar

nicht eingetragene, aber prioritätsältere Marke durch Benutzung erworben

hat und er hierdurch das Recht hat, die Benutzung der jüngeren Marke im

gesamten Gebiet der Bundesrepublik Deutschland zu untersagen zu

lassen. lm Rahmen eines Widerspruchsverfahrens vor dem Deutschen

Patent- und Markenamt kann seit mehreren Jahren aus derartigen

Benutzungsmarken nunmehr auch vorgegangen werden. Im Übrigen kann

dieser Löschungsantrag alternativ bei den Verletzungsgerichten gestellt

werden, das heißt beim zuständigen Landgericht. Hiergegen ist die

Berufung an das Oberlandesgericht vorgesehen, unter bestimmten

Voraussetzungen auch die Revision zum Bundesgerichtshof.

Insoweit unterscheidet sich das Deutsche Markengesetz nicht mehr von

der GMV der europäischen Gemeinschaft. Nach Art 42 Abs. 1 in

Verbindung mit § 8 Abs. 4 GMV kann der Widerspruch auch auf eine

Benutzungsmarke gestützt werden, so dass zunächst das

Harmonisierungsamt für den Binnenmarkt, also kurz gesagt das

Europäische Markenamt, durch Widerspruchsabteilung und

gegebenenfalls Beschwerdekammer über den Widerspruch entscheidet.

Gegebenenfalls kann auch der Europäische Gerichtshof I. Instanz und

schließlich letztinstanzlich der Europäische Gerichtshof angerufen

werden. Führt der Widerspruch nicht zum Erfolg, kann gegebenenfalls

noch der Weg zum Gemeinschaftsmarkengericht angetreten werden, d.h.

eine Klage beim zuständigen Landgericht. Insoweit hat selbst die

Entscheidung des Europäischen Gerichtshofs keinen abschließenden

Charakter, weil das registerrechtliche Widerspruchsverfahren eher ein

kursorisches Verfahren ist, bei dem in der Regel nicht Beweis erhoben

wird durch Einholung von Meinungsforschungsgutachten - etwa zur Frage

einer Bekanntheit der Marke und einer hierdurch gesteigerten

Page 371: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Registrierte Marken, Benutzumgsmarken und Namensrechte in der Rechtsprechung zum Deutschen

MarkenG und zum Europäischen Markenrecht nach der GMV

333

Kennzeichnungskraft. Auch Zeugen werden in der Regel nicht

vernommen.

Darüber hinaus geht es heute nicht nur um Marken, sondern auch um

Namensrechte. Zu den wichtigsten Namensrechten gehört der

Firmenname. Auch insoweit unterscheiden sich das Deutsche MarkenG

und die GMV der Europäischen Gemeinschaft nicht mehr. Sowohl in

Deutschland als auch nach der GMV im Europabereich erlauben die

einschlägigen Bestimmungen der GMV die Einlegung des Widerspruchs

auch aus einem Firmenkennzeichen.

Zusätzlich behandeln werde ich auch noch die Namensrechte, die

insbesondere einer Person an ihrem Namen zustehen. Darüber hinaus ist

von besonderer Bedeutung der Domainname, weil insoweit die

Möglichkeit, eine Domain unter seinem eigenen Namen anzumelden,

angesichts der Vielzahl derartiger Adressen beschränkt ist.

II. Die Rechte im Einzelnen

1. Registrierte Marken

Nach dem Deutschen Markengesetz wird eine Marke angemeldet und auf

ihre absolute Schutzfähigkeit geprüft. Ein Schutzhindernis kann

insbesondere der beschreibende Charakter einer Angabe sein. Hat der Prüfer

Bedenken, erlässt er einen Beanstandungsbescheid, auf den der Anmelder

erwidern kann. Vermag die Erwiderung des Anmelders die Bedenken des

Prüfers nicht zu beseitigen, weist er die Marke wegen Schutzunfähigkeit

zurück. Hiergegen besteht entweder die Möglichkeit der Erinnerung, wenn es

ein Prüfer des gehobenen Dienstes war, bei Entscheidungen eines Beamten

des höheren Dienstes ist unmittelbar die Beschwerde zum

Bundespatentgericht zulässig. Erleichtert ist allerdings seit Jahren die

Möglichkeit einer Durchgriffsbeschwerde, die alternativ zur Erinnerung

besteht.

Bestehen keine Bedenken gegen die Eintragung, erfolgt anders als nach der

GMV, wonach die Eintragung nicht erfolgt, ohne dass das

Widerspruchsverfahren abgeschlossen ist, die Eintragung der Marke. Gegen die

Page 372: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

334

Eintragung der Marke kann der Widersprechende aus einer älteren, registrierten

Marke innerhalb einer Frist von drei Monaten nach dem Tag der Veröffentlichung

der Eintragung der jüngeren Marke Widerspruch erheben (§ 42 Abs. 1

MarkenG).

Wie bereits eingangs erwähnt, ist das Widerspruchsverfahren ein

registerrechtliches Verfahren. An diesem Charakter ändert sich auch nichts,

wenn über den Widerspruch im Rahmen einer Beschwerde beim

Bundespatentgericht entschieden wird. Das registerrechtliche Verfahren ist ein

summarisches, kursorisches Verfahren, in dem die Beweismöglichkeiten

eingeschränkt sind. So werden im Widerspruchsverfahren in der Regel keine

Zeugen vernommen. Auch holt das Amt bzw. das Bundespatentgericht kein

Meinungsforschungsgutachten zur Bekanntheit der Widerspruchsmarke ein,

wenn der Widersprechende eine gesteigerte Kennzeichnungskraft der älteren

Marke behauptet. Bestreitet der Inhaber der jüngeren Marke diese erhöhte

Kennzeichnungskraft, ist im Registerverfahren grundsätzlich nicht mehr zu

untersuchen und zu prüfen, ob diese Behauptung einer gesteigerten

Kennzeichnungskraft richtig ist. Vielmehr ist von einer gesteigerten

Kennzeichnungskraft nur auszugehen, wenn die geltend gemachten Tatsachen

unstreitig oder amtsbekannt bzw gerichtsbekannt sind. Nur in

Ausnahmefällen ist ein Sachverständigengutachten veranlasst, z. B. über

die Verkehrsgeltung einer Benutzungsmarke.

Von dieser zu Lasten von Widersprechenden strengen Regel ist nur dann eine

Ausnahme zu machen, wenn die Tatsachen durch präsente Beweismittel, d. h.

vornehmlich eidesstattliche Versicherung oder zum Termin zur mündlichen

Verhandlung gestellte, mitgebrachte Zeugen oder Glaubhaftmachungsmittel,

etwa weitere schriftliche Unterlagen ohne weitere Ermittlungen des

Sachverhalts eine abschließende Beurteilung und Feststellung der gesteigerten

Kennzeichnungskraft ermöglichen, wie das Bundespatentgericht im Jahre 1997

erstmals entschieden hat (BPatG GRUR 1997, 840 Lindora/Linola).

Im Widerspruchsverfahren herrscht zwar der Amtsermittlungsgrundsatz, der

Umfang der Ermittlungen ist aber durch den kursorischen Charakter des

Widerspruchsverfahrens beschränkt. Dieser Untersuchungsgrundsatz erfährt

Page 373: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Registrierte Marken, Benutzumgsmarken und Namensrechte in der Rechtsprechung zum Deutschen

MarkenG und zum Europäischen Markenrecht nach der GMV

335

allerdings eine Ausnahme, wenn die rechtserhaltende Benutzung der

älteren Marke bestritten wird. Zulässig ist die sogenannte Nichtbenutzungseinrede

nach § 43 Abs. 1, wenn die ältere Marke zum Zeitpunkt der Eintragung der

jüngeren Marke bereits mindestens fünf Jahre eingetragen war. Nach Satz 2

dieser Vorschrift ist die Benutzung auch glaubhaft zu machen, wenn zum

Zeitpunkt der Entscheidung der Zeitraum von fünf Jahren der Nichtbenutzung

nach der Veröffentlichung der Eintragung der jüngeren Marke endet.

Bestreitet der Inhaber der jüngeren Marke die Benutzung der Widerspruchsmarke,

so ermittelt das Amt bzw. das Bundespatentgericht nicht von Amts wegen,

ob eine Benutzung der älteren Marke stattgefunden hat. Vielmehr ist es eine

Obliegenheit des Widersprechenden, die Umstände der Benutzung darzulegen

und glaubhaft zu machen. Glaubhaftmachung heißt im Gegensatz zum

vollständigen Nachweis, dass die Benutzung hinreichend wahrscheinlich

gemacht wird. Insoweit sieht § 294 Zivilprozessordnung (ZPO) eine

Erleichterung vor, als eine Glaubhaftmachung auch durch Vorlage einer

eidesstattlichen Versicherung möglich ist. Ähnlich wie bei Anträgen auf

einstweilige Verfügungen bei den Landgerichten, bei denen anders als im

Hauptsacheverfahren eine erleichterte Glaubhaftmachung zulässig ist, darf der

Widersprechende eine eidesstattliche Versicherung vorlegen, was in der

Regel untermauert wird durch Unterlagen, wie dies zum Beispiel wichtig ist für

die Art der Verwendung der Marke in Verbindung mit der Ware. So sind Muster

oder Kataloge vorzulegen, aus denen sich eine Verbindung der Marke mit der

Ware ergibt. Darüber hinaus ist ein ausreichender Umsatz glaubhaft zu machen,

wobei in der Regel erhebliche Umsatzzahlen nicht erforderlich sind.

Entscheidend ist, dass sich aus den Umsätzen ergibt, dass die ältere Marke

nicht lediglich ein Defensivzeichen ist, sondern tatsächlich ernsthaft benutzt

wird, es sich also nicht um eine reine Scheinbenutzung handelt. In der Regel

können Umsätze von 5.000 € bei Billigartikeln in 5 Jahren ausreichen.

Sofern ein Dritter, insbesondere ein Lizenznehmer die Marke mit

Zustimmung des Markeninhabers benutzt hat, wird diese Benutzung dem

Widersprechenden zugerechnet, die fremde Benutzung gilt also wie eine eigene

Benutzungstätigkeit des Markeninhabers.

Page 374: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

336

Auch hinsichtlich der Nichtbenutzungseinrede bestehen Unterschiede zwischen

dem deutschen Markengesetz und der Gemeinschaftsmarkenverordnung der

europäischen Gemeinschaft. Nach dem Wortlaut von Art. 43 Abs. 2 GMV ist eine

Benutzung nachzuweisen und nicht wie bei § 43 MarkenG nur glaubhaft zu

machen. Letztlich ergibt sich aber in der Praxis kein entscheidender Unterschied,

denn Art. 76 GMV erlaubt einen Nachweis auch durch Vorlage einer

eidesstattlichen Versicherung, wobei allerdings die Rechtsprechung der

Beschwerdekammern des Europäischen Markenamts noch strenger als in der

deutschen Rechtsprechung verlangt, dass eidesstattliche Versicherungen durch

weitere Nachweise in ihrer Richtigkeit unbedingt bekräftigt werden, wie z. B.

durch die Vorlage von Rechnungen und Benutzungsbeispielen. Letztlich ergibt sich

insoweit kein entscheidender Unterschied, weil auch im deutschen Markenrecht

weitere Nachweise zur Bekräftigung meist freiwillig eingereicht werden.

Hat der Widerspruch letztlich keinen Erfolg und wird die Entscheidung der

obersten Instanz rechtskräftig, schließt dies nicht aus, aus der nationalen Marke

oder der Gemeinschaftsmarke aus dem für die Verletzung nationaler Marken

geltenden Recht vor einem innerstaatlichen Gemeinschaftsmarkengericht

vorzugehen. Insoweit kommt eine Unterlassungsklage oder gar eine

Schadensersatzklage in Betracht. Vor dem zuständigen Landgericht können dann

alle Beweismittel ausgeschöpft werden, die die ZPO vorsieht. Insoweit bietet sich

insbesondere ein Meinungsforschungsgutachten an, wenn es um die Bekanntheit

und gesteigerte Kennzeichnungskraft der älteren Marke geht, die zu einem

erhöhten Schutzumfang führen kann. Auch können Zeugen zur Frage einer

rechtserhaltenden Benutzung geladen und vernommen werden. Hängt die

Feststellung einer Verwechslungsgefahr von einer erhöhten Kennzeichnungskraft

ab, die im Widerspruchsverfahren vor dem Amt oder dem Bundespatentgericht

bzw. den Beschwerdekammern des Harmonisierungsamts nicht ohne weiteres

feststellbar war, macht der Gang zu einem zuständigen Landgericht Sinn und

rechtfertigt sich insbesondere aus der Möglichkeit, mit erweiterten

Beweismitteln in einem Klageverfahren, das im Gegensatz zum

Registerverfahren vor dem Deutschen Patent- und Markenamt und dem Amt in

Page 375: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Registrierte Marken, Benutzumgsmarken und Namensrechte in der Rechtsprechung zum Deutschen

MarkenG und zum Europäischen Markenrecht nach der GMV

337

Alicante nicht ein summarisches Verfahren ist, gegen den Inhaber der jüngeren

Marke vorzugehen.

Insoweit möchte ich ergänzend darauf hinweisen, dass über

Widerspruchsverfahren und Verletzungsverfahren hinaus die Löschung

von Marken beim Deutschen Patentamt mit der Behauptung beantragt

werden kann, die Marke sei innerhalb eines Zeitraums von 5 Jahren nicht

benutzt worden. Widerspricht der Inhaber innerhalb von 2 Monaten der

Löschung, kann der Antragsteller vor dem Landgericht auf Löschung

wegen Verfall, das heißt Nichtbenutzung klagen. Insoweit gibt es

Bestrebungen, durch Gesetzesänderung derartige Klageverfahren in die

Zuständigkeit des Bundespatentgerichts zu überführen.

Durch das MarkenG ist ferner die Möglichkeit geschaffen worden, gegen

bösgläubige Anmeldungen vorzugehen:

Als Eintragungshindernis wurde § 8 Abs. 2 Nr. 10 im Zuge der Reform

des Geschmacksmustergesetzes zum 1.6.2004 in das Markengesetz

aufgenommen. Hiermit soll es dem Prüfer des deutschen Patent- und

Markenamts ermöglicht werden, ersichtlich bösgläubige Anmeldungen,

also bei denen die Bösgläubigkeit offensichtlich ist, zurückweisen zu

können, um damit ein späteres Löschungsverfahren auf Antrag eines

Dritten entbehrlich zu machen. Hierunter fallen wie in § 50 Abs. 1 Nr. 4,

der die Löschung auf Antrag vorsieht, die Fälle insbesondere der

Markenerschleichung. Dies ist der Fall, wenn der Anmelder falsche

Angaben macht oder Umstände verschweigt, um Dritte in der

Verwendung des Kennzeichens zu behindern -„Sperrmarke"-} oder

hiermit Vermögensvorteile zu erlangen -„Spekulationsmarke" -. Die

Bösgläubigkeit muss ersichtlich sein, dem Prüfer also auch ohne weitere

Ermittlungen außerhalb des normalen Prüfstoffs auf Grund der Umstände

des Falls an Hand auffälliger Indizien aufdrängen. Hiermit werden

insbesondere Fälle erfasst, in denen offensichtlich Nichtberechtigte den

Namen oder das Bildnis bekannter lebender oder verstorbener Personen

anmelden. So hätte sich die Anmeldung von „Lady Di" ohne weiteres von

Amts wegen zurückweisen lassen, wenn es zum damaligen Zeitpunkt

Page 376: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

338

unmittelbar nach dem Tod der Namensträgerin bereits den Tatbestand des

§ 8 Abs. 2 Nr. 10 gegeben hätte. Auch die Eintragung der Marke „Classe

E" als Behinderung der „E- Klasse" von Mercedes (BGH GRUR 2001,

242 -Classe E) hätte sich unter Umständen bereits im Prüfungsverfahren

verhindern lassen wobei die auffällig häufige Anmeldung durch ein und

dieselbe Person zum Horten von Marken ohne erkennbaren

Benutzungswillen für den Prüfer ein Indiz sein kann (BPatG BIPMZ

2007, 86 f. -Classe E).

2. Benutzungsmarken

Nicht registrierte Marken können durch Benutzung Verkehrsgeltung und

hierdurch Markenschutz nach § 4 Nr. 2 MarkenG erlangen. Anders als bei

registrierten Marken, die allein durch die Registrierung Schutz erlangen,

lässt sich in der Regel schwer

nachweisen, dass das Kennzeichen durch Benutzung Verkehrsgeltung

erlangt hat. Insoweit ist schon äußerst fraglich und nach der

Rechtsprechung auch nicht ohne weiteres festgelegt, wie hoch der Grad

der Verkehrsgeltung sein muss, um einen Markenschutz bejahen zu

können. Hiermit zusammenhängt die Frage, wer zu den

Verkehrsbeteiligten gehört. So ist bei Waren des Massenkonsums auf die

Verbraucher in ihrer Gesamtheit abzustellen. Im Übrigen kommt es darauf

an, diejenigen Verbraucher für den Grad der Verkehrsgeltung zu

berücksichtigen, die regelmäßig Käufer der mit der Marke versehenen

Waren sin. Ebenso sind diejenigen Verbraucher dazu zu rechnen, die als

Käufer oder Verwender konkurrierender Erzeugnisse der gleichen

Qualitäts- und Preisklasse in Betracht kommen, weil sich deren

Augenmerk auch auf Konkurrenzprodukte erstreckt

(BGH GRUR 1982, 672; 674 „Aufmachung von Qualitätsseifen").

Generell ist indes bei einer Verkehrsgeltung anders als bei der

Verkehrsdurchsetzung gemäß § 8 Abs. 3 MarkenG, bei der es um die

Überwindung eines absoluten Schutzhindernisses geht (insbesondere

beschreibende Angaben) und bei denen ein Durchsetzungsgrad von

mindestens 50 % die unterste Grenze darstellt, ein geringerer

Page 377: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Registrierte Marken, Benutzumgsmarken und Namensrechte in der Rechtsprechung zum Deutschen

MarkenG und zum Europäischen Markenrecht nach der GMV

339

Bekanntheitsgrad ausreichend. So ist das Zeichen „Aqua" trotz des

beschreibenden Anklangs für Wassererhitzer ein Bekanntheitsgrad von

36% -für ausreichend gehalten worden (BGH GRUR 1969, 682 ).

Größtenteils wird eine Bekanntheit von 20% als unterste Grenze

angesehen (Piper GRUR 1996, 429, 433). Bei Farbkombinationen, denen

von Haus aus kein betrieblicher Herkunftshinweis zukommt, sind an den

hierfür erforderlichen Bekanntheitsgrad mit Rücksicht auf das

Freihaltungsbedürfnis des Verkehrs an der Benutzung von Farben mehr

als 50 % zu verlangen sein (BGH GRUR 1997, 754, 755 „grau/magenta").

Wichtig ist auch der räumliche Verkehrsgeltungsbereich. Die

Verkehrsgeltung kann regional begrenzt sein, weshalb der Schutz dann

auf das fragliche Gebiet begrenzt ist. Deshalb können identische Marken

in verschiedenen Gebieten nebeneinander existieren. Aus einer älteren

Marke, die regionale Verkehrsgeltung erlangt hat, kann gegenüber einer

jüngeren, bundesweit benutzten Marke die Unterlassung der Verwendung

nur für das fragliche Schutzgebiet verlangt werden (BGH GRUR 1991,

155, 156 „Rialto").

Bei Marken, die bundesweit benutzt werden, kommt es demgegenüber nicht

darauf an, dass die Marke gerade in dem fraglichen Verletzungsgebiet

Verkehrsgeltung erlangt hat. Unschädlich ist, dass die Verkehrsgeltung an

einzelnen Orten nicht gegeben ist.

Besonders problematisch ist, -wie bereits angedeutet- die Feststellung der

Verkehrsgeltung. Wer aus einer Marke, die durch Benutzung und

Verkehrsgeltung Schutz erlangt haben soll, vorgehen will, muss zur Feststellung

der Priorität Angaben über Beginn, Dauer und Umfang seiner Benützung

machen. Hierfür reicht die Bekanntgabe von Umsätzen nicht aus, weil derartige

Angaben noch nichts über eine erlangte Bekanntheit aussagen. So kann

insbesondere bei sehr teueren Waren eine nicht allzu große Stückzahl verkaufter

Erzeugnisse nicht genügen, um für eine entsprechende Verkehrsgeltung zu sorgen.

Entscheidend dürften deshalb insbesondere die Werbeaufwendungen sein.

Die Verkehrsgeltung wird in der Regel durch Meinungsforschungsgutachten

nachgewiesen. Hierbei kommt es nur auf die Bekanntheit der Marke, nicht aber

Page 378: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

340

auf die konkrete Zuordnung zu dem bestimmten Unternehmen an, das die Marke

verwendet.

§42 MarkenG sieht Benutzungsmarken nunmehr wie nach den

Bestimmungen der GMV als Widerspruchsgrund vor. Problematisch ist –

wie oben angedeutet- der Nachweis der Verkehrsgeltung

III. Firmennamen nach dem deutschen Markengesetz

§ 5 Abs. 2 MarkenG gewährt grundsätzlich einen Schutz des Firmennamens ab

Benutzungsaufnahme: einer Verkehrsgeltung bedarf es anders als bei nicht-

registrierten Marken und als bei Firmennamen nach Art. 8 Abs. 4 GM

nicht.

Dieser Schutz und damit verbundene Verbietungsrechte bestehen in der Regel

bundesweit in ganz Deutschland. Lediglich wenn der räumliche Schutzbereich

eines Unternehmens seiner Natur nach beschränkt ist, sei es, dass der

Geschäftsbetrieb seiner Natur nach ortsgebunden oder regiongebunden ist, besteht

lediglich ein Verbietungsrecht für diesen Ort oder diese Region (BGH GRUR

1993, 923, 924 „Pic Mic"; GRUR 1995, 754, 757 „Altenburger

Spielkartenfabrik"), so genannte Platzhaltergeschäfte.

Dies möchte ich an dem eben zitierten Fall erläutern:

Die Klägerin wurde unter ihrer Firma Pic Nie Imbissbetriebe GmbH & Co.

KG im Jahre 1981 in das Handelsregister Amtsgerichts Heidenheim eingetragen.

Ihren

ersten Imbissbetrieb errichtete die Klägerin 1981 in Ludwigsburg, der zweite

folgte 1982 in Heidenheim. Die Beklagte betreibt seit 1983 auf dem Münchner

Hauptbahnhof einen Verkaufskiosk für Fast-Food-Artikel und Reisebedarf unter

der Bezeichnung „Picnic".

Der Bundesgerichtshof hat in seiner Entscheidung die Vorfrage des

Berufungsgerichts bestätigt, wonach der Firmenname der Klägerin

unterscheidungskräftig sei, das heißt geeignet, als Hinweis auf die Herkunft der

Dienstleistung „Betrieb eines Restaurants" aus dem Unternehmen der Klägerin

zu dienen. Insoweit möchte ich darauf hinweisen, dass die Rechtsprechung in

Deutschland sehr großzügig ist bei der Bejahung der Unterscheidungskraft,

Page 379: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Registrierte Marken, Benutzumgsmarken und Namensrechte in der Rechtsprechung zum Deutschen

MarkenG und zum Europäischen Markenrecht nach der GMV

341

während die Prüfung der Unterscheidungskraft einer angemeldeten Marke nach

§ 8 Abs. 2 Nr. 1 MarkenG durch das Deutsche Patent-und Markenamt eher

streng ist. Auch ist der Bundesgerichtshof sehr großzügig, wenn sich zwei

mehrgliedrige, also aus mehreren Wortbestandteilen bestehende Firmenname

gegenüberstehen. Insoweit ist es für die Feststellung der Verwechslungsgefahr

ausreichend, wenn da jeweilige Firmenschlagwort übereinstimmt. So wurde

der Bestandteil „Altenburger" in dem Firmennamen „Altenburger

Spielkartenfabrik GmbH" als Firmenschlagwort angesehen. Auch in der

Firmenbezeichnung „Altberliner Verlag GmbH" sah der Bundesgerichtshof

in „Altberliner" ein Firmenschlagwort, so dass die Klage gegen die

Firmenbezeichnung „Altberliner Bücherstube" Erfolg haben konnte (BGH

GRUR 1995, 755 „Altenburger Spielkartenfabrik"; GRUR 1999, 492,

494 „Altberliner"). Auch in der letzeren Entscheidung wurde die

Unterscheidungskraft bejaht, obwohl es sich jeweils sogar um geografische

Bezeichnungen handelt, die bei Markenanmeldungen grundsätzlich der

Eintragung entgegenstehen (§ 8 Abs. 2 Nr. 2 MarkenG).

Zurück zu dem vorangestellten Fall mit den Bezeichnungen „Pic

Nic/Picnic". Insoweit bejahte der BGH die Unterscheidungskraft des klägerischen

Firmennamens mit der simplen Begründung, „Picnic" bezeichne eine Mahlzeit

mit mitgebrachten Speisen und Getränken im Grünen, während die Dienstleistung

der Klägerin in bzw. an einem Imbissstand erbracht werde.

Die entscheidende Frage dieses Falles war dann, ob die Klägerin bundesweiten

Schutz genießt. Dies wurde mit der Begründung verneint, die Klägerin betreibe

lediglich in nahegelegenen Städten zwei Imbissstände, was eine regionale

Beschränkung der Firmenbezeichnung zur Folge habe.

Diese Rechtsprechung beruht darauf, dass Restaurantbetriebe ebenso wie

Hotels, Apotheken oder Kinos sogenannte „Platzgeschäfte" oder

„Platzhaltergeschäfte" sind, die erfahrungsgemäß nur an einem

bestimmten Ort bzw. in einer bestimmten Region stattfinden. Deshalb

hätte für die Firmenbezeichnung „Pic Nie" ein bundesweiter Schutz nur

bestanden, wenn das Unternehmen darauf angelegt gewesen wäre,

beispielsweise nach Art eines Filialbetriebs Gaststätten an verschiedenen,

Page 380: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

342

über das gesamte Bundesgebiet verstreut liegenden Orten zu betreibenden.

Hierfür hätte es sogar ausgereicht, wenn die Klägerin bereits

Anstrengungen unternommen hätte, derartige Restaurants im gesamten

Bundesgebiet oder in wesentlichen Teilen Deutschlands zu eröffnen, was

indes nicht der Fall war.

IV. Sonstige Namensrechte

Sonstige Namensrechte können auch die Namen von Personen sein. Dies kann

insbesondere Bedeutung haben, wenn Marken oder Domainnamen angemeldet

werden, in denen der Name einer bekannteren Persönlichkeit enthalten ist.

1) Marken

Insoweit kann nach § 8 Abs. 2 Nr. 4 MarkenG – wie nach Art. 7 Abs. 1 Nr. g

GMV-eine Täuschungsgefahr in Betracht kommen, wenn nämlich den

Verbrauchern suggeriert wird, dass Beziehungen zwischen dem Markeninhaber

und dem Träger des bekannten Namens bestehen. Allerdings setzt das MarkenG

voraus, dass die Täuschung für den Prüfer am Markenamt ersichtlich sein muss.

Dies ist nicht ohne weiteres der Fall, da durchaus eine Zustimmung zur

Verwendung des Namens bestehen kann. Insoweit ist fraglich, ob der Prüfer im

registerrechtlichen, summarischen Verfahren ausdrücklich eine Zustimmung

verlangen kann.

Dementsprechend hat das BPatG in einer jüngeren Entscheidung zur Marke „Karl

May", dem berühmten Abenteuerschriftsteller, dessen Werke wie „Winnetou"

nach Wegfall des urheberrechtlichen Schutzes inzwischen gemeinfrei

geworden sind, darauf hingewiesen, dass die Frage, wer einen als Marke

angemeldeten Namen benutzen darf, nicht Gegenstand des

Prüfungsverfahrens ist (BPatG MarkenR 2008, 119, 123).

In der Regel wird man die Namensträger bzw. die Erben der Namensträger auf

den Weg des Löschungsverfahrens wegen Bösgläubigkeit verweisen müssen,

wenn es an einer Zustimmung fehlt, wie dies das Bundespatentgericht im Fall

„Lady Dy" getan hat, als die Bösgläubigkeit damals im Jahr 1997 noch nicht

von Amts wegen berücksichtigt werden konnte.

Im Übrigen kann der Namensträger selbst oder deren Erben auch im Klagewege

gegen die unberechtigte Verwendung fremder Namen vorgehen. Insoweit

Page 381: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Registrierte Marken, Benutzumgsmarken und Namensrechte in der Rechtsprechung zum Deutschen

MarkenG und zum Europäischen Markenrecht nach der GMV

343

sieht schon § 12 des Bürgerlichen Gesetzbuchs einen Schutz von

Namensträgern gegen die unberechtigte Verwendung vor.

Eine Besonderheit stellt der Name herausragender Persönlichkeiten wie

Leonardo da Vinci dar. Obwohl Personennamen nach § 3 Abs. 1 MarkenG

abstrakt markenfähig sind, hat das BPatG die konkrete Unterscheidungseignung

verneint (MarkenR 2008, 140). Da Leonardo da Vinci den Verbrauchern als

großer Künstler und Wissenschaftler bekannt sei, sei sein Name Teil des

kulturellen Erbes der Allgemeinheit. Solche Namen hätten aus Sicht des

Verkehrs keinen Markencharakter.

2) Domainnamen

Nicht nur bei Marken, sondern auch bei Internetadressen ist das Problem, dass

nicht berechtigte Dritte derartige Internetadressen unter einem fremden und

bekannten Namen anmelden. Einer der bekannteren Fälle betraf den Namen des

langjährigen Ministerpräsidenten des Bundeslandes Sachsen, nämlich Kurt

Biedenkopf. Der Bundesgerichtshof hat schön wie die Vorinstanzen einen

Anspruch auf Sperrung der Domain verneint, weil es sich nicht um einen

unbefugten Namensgebrauch, nämlich die Verwendung des Namens eines Dritten

als Namen handele, sondern lediglich um die technische Voraussetzung für die

Verwendung der Internet-Adresse. Auch habe die registrierende Gesellschaft

nicht die Verpflichtung, etwa entgegenstehende Namensrechte zu prüfen, was

selbst bei Benutzungen fremder, bekannterer Namen der Fall sei. Die Registrierung

einer großen Anzahl von Domains in einem möglichst schnellen und

preiswerten automatisierten Verfahren zu bewältigen sei vielmehr im

Interesse der Allgemeinheit an der Aufrechterhaltung eines solchen

funktionsfähigen und effektiven Registrierungsverfahrens geboten.

3. Domainnamen mit Doppelfunktion als Kennzeichen (Hinweis auf

ein bestimmtes Unternehmen)

Da eine Internet-Adresse lediglich Adressfunktion hat, kann sie grundsätzlich

nicht wie eine Marke oder ein Firmenname Kennzeichenfunktion haben.

Hierzu noch ein Fall:

Page 382: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

344

Die Klägerin bezeichnete ihre Firma als „Software + Computersysteme

Soco" und ging gegen den Beklagten vor, der den Domainnamen „soco.de."

verwendete. Der BGH hat trotz des Zusatzes „de" darauf hingewiesen, dass der

Verkehr in Domainnamen dann ein unterscheidungskräftiges Kennzeichen

sehen kann, wenn der Domainname unterscheidungskräftig, also nicht

beschreibend ist. Nur wenn ein Domainnamen an sich geeignet ist, auf die

betriebliche Herkunft hinzuweisen, die ausschließlich als Bezeichnung der

Adresse verwendet wird, werde der Verkehr annehmen, es handele sich um eine

Angabe, die ähnlich wie eine Telefonnummer den Adressaten zwar identifiziere,

nicht aber als Hinweis auf die betriebliche Herkunft bestimmt sei (BGH GRUR

2005, 262, 263 „soco.de").

Diese Entscheidung ist nicht ganz unproblematisch. Geht man davon aus, dass

die nach § 5 MarkenG schutzfähigen Unternehmenskennzeichen abschließend

aufgezählt sind, ist nicht einzusehen, warum letztlich eine Domainadresse nur

wegen der eigentlich zwangsläufigen Verwendung auch im gewerblichen Verkehr

Kennzeichenschutz genießen soll. Auch schließen sich Namensrecht und eine

Adresse, die der Kommunikation dient, wegen ihrer grundsätzlichen

Verschiedenheit in der Zweckbestimmung aus.

Zusammenfassung:

Ich hoffe, der Vortrag hat veranschaulicht, dass im Rahmen der europäischen

Gemeinschaft weder von einer vollständig harmonisierten Gesetzgebung noch

Rechtsprechung auszugehen ist. Dies stellt die Anwender des Gesetzes,

also insbesondere Richter und Anwälte, immer wieder vor neue Probleme.

Auch haben Sie erkannt, dass sich wie insbesondere bei Domainnamen die

Rechtsprechung noch in der Weiterentwicklung befindet bezw. nicht

unproblematisch ist. Gleichwohl ist die bisherige Rechtsprechung eine gute

Vorgabe für weitere, sachgerechte Entscheidungen. Zugleich hoffe ich auch, dass

ich für Ihre Tätigkeit habe Anregungen geben können. Für Ihre weitere Tätigkeit

wünsche ich Ihnen viel Erfolg und viele weise Entscheidungen.

Page 383: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

345

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve

Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği

Avrupa Marka Hukukuna Dayanılarak Verilen

Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve

Isim Hakları

Dr. Georg Fuchs-Wissemann

I. Giriş

Tescilli markalar hem Alman Marka Yasası (MarkenG) gereği

hem de Avrupa Topluluğu Marka Hukuku (Topluluk Markası

Yönetmeliği =GMV) gereği en etkin korumayı sunmaktadırlar. Bu

bakımdan mahkemeler, bu türden bir markanın iptalini uygulamada

başarısız olduğu sürece, tescil işlemine bağlı kalmışlardır. Bu yüzden bu

tescilli markalar hukuki uygulamada, muhtemelen Türkiye'de de olduğu

gibi en büyük öneme sahiptirler.

Buna karşın korunmaları yalnızca kullanım ile sağlanabilen tescil

edilmemiş markalar da bulunmaktadır. Bu bakımdan Alman Marka

Yasası Madde 4 No.2 gereği bir marka koruması ticari dolaşım içinde bir

sembolün kullanılması yoluyla, bu sembol katılımcı Markanın hitap ettiği

alıcı çevresi içinde Alıcı çevresi bakımından önem kazanır kazanmaz,

ortaya çıkmaktadır. Alman Marka Yasası (MarkenG) Madde 12 gereği

öncelik bakımından daha yeni bir markanın tescili, bir başka kişinin tescil

edilmemiş, fakat öncelik bakımından daha eski bir markayı kullanım

yoluyla edinmesi ve bu sayede onun Almanya Federal Cumhuriyeti'nin

genelinde daha yeni markanın kullanılmasını men ettirme hakkına sahip

olması şartıyla, iptal edilir. Alman Patent ve Marka Dairesi huzurunda

görülen bir itiraz davası çerçevesinde uzun yıllardır kullanılan bu türden

kullanım markaları nedeniyle böylesi bir iptal talebi yapılabilir. Ayrıca bu

iptal talebi alternatif olarak marka hakkı ihlal mahkemelerine yapılabilir.

Başka bir deyişle yetkili eyalet mahkemesine yapılabilir. Buna karşın

Page 384: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

346

eyalet yüksek mahkemesine yapılacak bir temyiz ve yine belirli koşullar

altında Federal Yargıtay'a temyiz işlemi de öngörülmüştür.

Bu bakımdan Alman Marka Yasası, Avrupa Topluluğu'nun

Topluluk Markası Yönetmeliği 'nden (GMV) artık farklı değildir.

Topluluk Markası Yönetmeliği Madde 8 Fıkra 4 ile bağlantılı olarak

Madde 42 Fıkra 1 gereği itiraz bir kullanım markasına da

dayandırılabilir. Öyle ki, öncelikle Dahili Piyasa Uyumlulaştırma Dairesi,

daha kısa ifade edersek, Avrupa Marka Dairesi, İtiraz Bölümü ve

gerekmesi durumunda İtiraz Meclisi üzerinden itirazı karara

bağlamaktadır. Gerekmesi durumunda I. Merci Avrupa Adalet Divanı da

ve son olarak son merci sıfatıyla da Avrupa Adalet Divanı göreve

çağrılabilir. Eğer itiraz başarılı olmaz ise, gerekmesi durumunda Topluluk

Markası Mahkemesine giden yol izlenebilir. Başka bir deyişle, yetkili

bölge mahkemesinde bir dava açılabilir. Bu bakımdan Avrupa Adalet

Divanının kararı nihai karakter taşımaz, çünkü tescil hukukuna dayalı

itiraz davası daha ziyade yüzeysel (=detaylara inmeyen) nitelikte bir

davadır. Bu dava da prensip olarak kamuoyu araştırmasına - markanın

tanınırlığı ve bu sayede arttırılmış karakterizasyon kuvveti sorunuyla

ilişkili kamu oyu araştırmasına - yönelik bir bilirkişi raporunun

alınmasıyla deliller toplanmaz. Prensip olarak tanıklar da istima

edilmezler.

Ayrıca yalnızca markalar değil, aynı zamanda da isim hakları da

söz konusudur. En önemli isim hakları kapsamına şirket unvanları

girmektedir. Bu bakımdan da Alman Marka Yasası (MarkenG) ve Avrupa

Topluluğu Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) artık birbirlerinden

farklı değildirler. Hem Almanya içinde hem de Topluluk Markası

Yönetmeliği (GMV) gereği Avrupa içinde yönetmeliğin ilgili hükümleri

bir şirket sembolüyle ilişkili itiraza izin vermektedir.

Buna ilave olarak, özellikle bir kişiye onun kendisine ait ismiyle

ilişkili olarak tanınmış isim haklarını konu alacağım. Ayrıca Domain ismi

de özel bir öneme sahiptir. Çünkü bir domain'nin kendi ismiyle

Page 385: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği Avrupa Marka

Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

347

bildirilmesi olanağı bu türden adreslerin çok sayıda bulunması nedeniyle

sınırlıdır.

II. Münferit olarak 1. (=ilk) tescil edilmiş markaların hakları

Alman Marka Yasası'na göre bir marka bildirimi yapılır ve bu

markanın mutlak hukuki koruma için uygunluğu incelenir. Özellikle bir

bilginin betimleyici (=açıklayıcı) karakteri hukuki korumaya karşı bir

engel olabilir. Eğer denetçinin bir tereddüdü var ise, bildirimde bulunanın

yanıt vereceği bir (kusur bulma) -reddetme kararı verir. Eğer bildirimde

bulunanın yanıtı denetçinin tereddüdünü ortadan kaldırmak için yeterli

değil ise, denetçi markayı hukuki koruma bakımından yetersizliği

nedeniyle reddeder. Buna karşın yüksek dereceli memur sıfatını taşıyan

bir denetçi söz konusu ise, ihtarda bulunma olanağı bulunmaktadır. Öte

yandan yüksek dereceli bir devlet memurunun verdiği kararlarda

doğrudan Federal Patent Dairesi huzurunda itiraz etmeye izin

verilmiştir. İhtara alternatif olarak tedbir itirazı olanağı kuşkusuz itiraz

etmeyi kolaylaştırmıştır.

Eğer tescil aleyhinde bir tereddüt yok ise, itiraz davası sonuçlanmadan

tescil işleminin gerçekleşemeyeceğini öngören Topluluk Markası Yönetmeliği

(GMV) 'nin getirdiği düzenlemeden farklı olarak markanın tescili

gerçekleşmektedir. Daha eski olan, tescil edilmiş marka nedeniyle markanın

tescili aleyhine itiraz eden kişi itirazını, daha yeni olan markanın tescilinin ilan

edildiği tarihten sonraki üç aylık bir süre içinde yapabilir ( Alman Marka Yasası

(MarkenG) Madde 42 Fıkra 1).

Girişte zikredildiği gibi, itiraz davası tescil hukukuna dayalı bir davadır.

İtiraz çerçevesinde yapılan itiraza Federal Patent Mahkemesi tarafından karar

verilmesi durumu, davanın bu niteliği üzerinde bir değişiklik yapmaz. Tescil

hukukuna dayalı dava, içinde delil olanaklarının sınırlanmış olduğu hızlı ve

basit yargılama usulüne dayalı, yüzeysel nitelikli bir davadır Böylece itiraz

davasında prensip olarak tanıklar istima edilmezler. Ayrıca yerel mahkeme ya da

Federal Patent Mahkemesi, şayet itiraz eden daha eski olan markanın daha

yüksek bir karakterizasyon kuvvetine sahip olduğunu iddia eder ise, itiraz eden

tarafın markasının tanınırlığına yönelik bir kamuoyu araştırması hakkında

Page 386: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

348

bilirkişi raporu istemez. Eğer daha yeni olan markanın sahibi bu daha yüksek

karakterizasyon kuvvetine itiraz eder ise, prensip olarak tescil davasında daha

yüksek karakterizasyon kuvvetine dair bu iddianın doğru olup olmadığı artık

araştırılmaz ve kontrol edilmez. Daha ziyade yalnızca, iddia edilen olgular ihtilafa

yer vermiyor ise ya da bu olgular daire tarafından biliniyor veya mahkemenin

malumu ise, daha yüksek bir karakterizasyon kuvveti iddiasından yola çıkılır.

Yalnızca istisnai durumlarda örneğin bir kullanım markasının Alıcı çevresi

bakımından geçerliliği hakkında bir bilirkişi raporu alınır.

Şayet olgular mevcut deliller yardımıyla, başka bir deyişle özellikle yemin

yerine kaim bir teminat ile, sözlü duruşmaya getirilen, çıkartılan tanıklarla ya da

kanıtlayıcı araçlarla, örneğin hukuki durum hakkında yapılacak daha fazla

saptamalara ihtiyaç duyulmaksızın

Yüksek karakterizasyon kuvvetiyle ilişkili nihai hükmün verilmesini ve

saptanmasını mümkün kılan araçlarla ortaya çıkartılabiliniyor ise, itiraz edenin

gereğini yerine getirmesinin gerektiği bu katı kuraldan bir istisna yapılır. Buna

örnek olarak Federal Patent Mahkemesi 'nin ilk olarak 1997 yılında aldığı karar

verilebilir (Federal Patent Mahkemesi (BPatG), Sınai Hakların Korunması ve

Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1997, 840 Lindora/Linola Davası)

İtiraz davasında resmi soruşturma ilkesi egemendir. Fakat tespitlerin

kapsamı itiraz davasının yüzeysel niteliği ile sınırlandırılmıştır. Bu soruşturma

ilkesi kuşkusuz, daha eski olan markanın hakkı elde edecek biçimde

kullanımına itiraz edilmesi şartıyla, bir istisnaya uğrar. Eğer daha eski olan

marka daha yeni olan markanın tescil edildiği tarihte zaten en az beş yıldan

beri tescilli ise, Madde 41 Fıkra 1 gereği kullanılmama durumuna yönelik

definin yapılmasına izin verilmez. Bu yasal kuralın 2. cümlesi gereği, şayet

kararın verildiği tarihte daha yeni olan markanın tescilinin ilanından sonraki

beş yıllık kullanılmama süresi sona eriyor ise, markanın kullanımına dair

inandırıcılık kazandırılmalıdır.

Eğer daha yeni markanın sahibi itiraz eden tarafın markasının kullanımına

itiraz ediyor ise, o zaman patent dairesi ya da Federal Patent Mahkemesi daha eski

markanın kullanımının gerçekleşip gerçekleşmediğini resmi soruşturma yoluyla

tespit etmez. Kullanım durumlarının ortaya konması ve inandırıcılık kazandırmak

Page 387: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği Avrupa Marka

Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

349

daha ziyade itiraz edenin yükümlülüğüdür. İnandırıcılık kazandırmak, eksiksiz

bir delilin tersine, yeterli bir şekilde kullanım olasılığını ortaya koymak demektir.

Bu bakımdan Alman Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu (ZPO) Madde 294,

yemin yerine kaim teminatın verilmesi yoluyla inandırıcılık kazandırmanın

mümkün olduğu bir kolaylığı öngörmektedir. Esasa dair davadan farklı olarak bir

kolaylaştırılmış inandırıcılık kazandırma işlemine izin veren eyalet

mahkemelerindeki geçici tedbir taleplerinde olduğuna benzer bir şekilde, itiraz

eden yemin yerine kaim bir teminat verebilir. Bu bağlamda prensip olarak iddia

evraklarla desteklenir. Örneğin ürün ile bağlantılı markanın kullanım usulü için

bunlar önemlidir. Böylece markanın ürünle bağlantısını gösteren numuneler veya

kataloglar sunulmalıdır. Ayrıca yeterli bir hasılatın gerçekleştiğine dair

inandırıcılık kazandırılmalıdır. Bu bağlamda prensip olarak yüksek hasılat

rakamlarının gösterilmesi gerekli değildir. Burada önemli olan, gösterilen

hasılatlardan , daha eski markanın yalnızca bir defansif (=savunmaya yönelik)

sembol olmadığı, tam tersine fiilen ciddi bir şekilde kullanıldığı ve böylece salt bir

zahiri kullanımın söz konusu olmadığı sonucunun ortaya konmasıdır. Prensip

olarak ucuz ürünlerde 5 yıl içinde 5.000 € tutarındaki cirolar yeterli olmaktadır.

Bir üçüncü kişi, özellikle bir lisans alan kişi markayı marka sahibinin

onayı ile kullanmış ise, bu kullanım itirazda bulunan ile ilişkilendirilir. Bu

durumda yabancı kişi tarafından gerçekleştirilen kullanım marka sahibinin

kendisinin gerçekleştirdiği kullanım faaliyeti gibi geçerlidir.

Markanın kullanılmadığına yönelik defi bakımından da Alman Marka

Yasası ile Avrupa Topluluğu Topluluk Markası Yönetmeliği arasında farklılık

yoktur. Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Madde 43 Fıkra 2 'deki yasa metni

gereği bir marka kullanımı ispatlanmalıdır. Alman Marka Yasası (MarkenG)

Madde 43 'de açıklandığı gibi marka kullanımına dair bir inandırıcılık

kazandırmak söz konusu değildir. Fakat sonuç olarak hukuki uygulamada önemli

bir farklılık ortaya çıkmamaktadır. Çünkü Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV)

Madde 76 yemin yerine kaim bir teminatın verilmesi yoluyla da getirilen bir kanıta

izin vermektedir. Bu bağlamda Avrupa Marka Dairesi İtiraz Meclisi 'nin içtihadı

kuşkusuz Alman içtihadında olduğundan daha sıkı bir şekilde, yemin yerine kaim

teminatların doğruluklarının kesinlikle başkaca kanıtlarla, örneğin faturaların ve

Page 388: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

350

kullanım örneklerinin sunulması yoluyla güçlendirilmesini talep etmektedir. Bu

bakımdan sonuçta önemli bir farklılık ortaya çıkmamaktadır, çünkü Alman Marka

Hukukunda da ihtiyari olarak kuvvetlendirici başka kanıtlar da çoğunlukla

sunulmaktadır.

Eğer itiraz başarısız olmuş ve en yüksek mercinin kararı kesinleşmiş ise,

bu durum, ulusal markadan veya topluluk markasından, ulusal markaların

haklarının tecavüze uğraması durumu için geçerli hukuktan yola çıkarak iç

hukuka göre çalışan bir topluluk markası mahkemesinin önüne çıkmayı

engellemez. Bu bakımdan bir meni müdahale davası ya da bir zarar tazminatı

davası söz konusudur. Yetkili eyalet mahkemesinin huzurunda Alman Hukuk

Muhakemeleri Usulü Yasası'nın (ZPO) ön gördüğü tüm deliller sonuna kadar

kullanılabilir. Bu bakımdan eğer yüksek bir hukuki koruma kapsamına yol

açabilecek daha eski markanın tanınırlığı ve artmış karakterizasyon gücü söz

konusu ise, özellikle kamuoyu araştırmasına yönelik bir bilirkişi raporu kullanıma

sunulur. Hakkın elde edilmesini sağlayan bir kullanım sorunuyla ilişkili olarak

tanıklar da çağrılabilir ve istima edilebilirler. Eğer bir karıştırma tehlikesinin

tespiti, daire ya da Federal Patent Dairesi veya Uyumlulaştırma Dairesi 'nin itiraz

meclisleri huzurunda kolaylıkla tespit edilebilir bir yüksek karakterizasyon

kuvvetine bağlı ise, o zaman yetkili bir eyalet mahkemesine gitmek anlamlıdır ve

yine Alman Patent ve Marka Dairesi'nin ve Alicante'deki daire huzurunda

görülen tescil davasının tersine hızlı ve basit yargılama usulüne göre görülen bir

dava olan itiraz davasında geniş kapsamlı deliller ile daha yeni markanın sahibi

aleyhine hareket etme olanağını haklı çıkarır.

Bu bakımdan tamamlayıcı olması adına, itiraz davası ve hak

tecavüzü davasının dışında Alman Patent Dairesi' ne markanın 5 yıllık bir

süre içinde kullanılmamış olduğu iddiası ile marka iptal talebinin

yapılabileceğine dikkat çekmek istiyorum. Eğer marka sahibi 2 ay içinde

iptale itiraz eder ise, davacı eyalet mahkemesi huzurunda sakıt olma

gerekçesiyle, başka bir deyişle kullanılmama gerekçesiyle iptal davası

açabilir. Bu bakımdan yasa değişikliği ile bu türden davaları Federal

Patent Mahkemesi 'nin yetkisi içine sokmak yönünde çabalar vardır.

Page 389: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği Avrupa Marka

Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

351

Alman Marka Yasası (MarkenG) yardımı ile kötü niyetli marka

bildirimlerine karşı önlem alma olanağı yaratılmıştır:

Endüstriyel tasarım (= tescilli tasarım, estetik numune) yasasında

yapılan bir reform ile Madde 8 Fıkra 2 Bent 10 marka tesciline bir engel

olarak 01.06.2004 tarihinde Marka Yasası'nın kapsamına alınmıştır.

Böylece Patent ve Marka Dairesi'nin denetçisi için, açıkça kötü niyetli

olduğu görülen bildirimleri, başka bir deyişle kötü niyetliliğin açıkça

anlaşıldığı bildirimleri, bir üçüncü kişinin talebine dayalı olarak sonradan

açılan bir iptal davasını gereksiz kılmak için, reddetmesi olanağı

verilmiştir. Bu maddenin kapsamına, talebin iptalini öngören Madde 50

Fıkra 1 Bent 4'de olduğu gibi, özellikle markayı hile ile elde etme

durumları girmektedir. Eğer bildirimde bulunan, üçüncü kişilerin markayı

kullanmasını engellemek - "kapalı marka" - ya da böylece servet

avantajlarına erişmek - spekülasyona dayalı marka - için yalan bilgiler

veriyor veya koşulları gizliyorsa böylesi bir durum söz konusudur. Kötü

niyetlilik açıkça anlaşılır olmalıdır. Başka bir deyişle kötü niyetlilik

denetçi açısından normal olarak incelenmesi gereken konu dışında

başkaca tespitler olmaksızın da duruma ait koşullar temelinde belirgin ip

uçlarıyla kendisini kabul ettirmek zorundadır. Bu bağlamda özellikle, hak

sahibi olmayan kişilerin açıkça anlaşılır bir biçimde yaşamakta olan veya

ölmüş bulunan tanınmış kişilerin isimlerini veya resimlerini bildirdikleri

özel olaylar tespit edilmektedir. Böylece "Lady Di" bildirimi, eğer isim

sahibin hemen ölümünden sonraki geçmiş bir tarihte Madde 8 Fıkra 2

Bent 10 gereği bir tipiklik meydana gelmiş ise, doğrudan resmi yoldan

reddedilebilir. Aynı şekilde Mercedes marka araçlar için kullanılan "E-

Sınıfı" nın engellenmesi amacıyla "Classe E" markasının tescili normal

koşullar altında zaten daha inceleme işleminde engellenmiş olmalıdır. Bu

bağlamda bir ya da aynı kişi tarafından açıkça anlaşılabilir bir kullanım

amacı olmaksızın markaların stoklanması amacıyla yapılan belirgin

sıklıktaki bir bildirim denetçi için bir ip ucu olabilir (Federal Patent

Mahkemesi (BPatG) Patent- Numune ve Karakterizasyon İşlemleri

Gazetesi (BIPMZ) 2007, 86 ve takip eden sayfa - "Classe E").

Page 390: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

352

III. Kullanım markaları

Tescil edilmemiş markalar kullanım sayesinde Alıcı çevresi

bakımından geçerlilik kazanabilir ve bu sayede Alman Marka Yasası

Madde 4 Bent 2 gereği marka koruması elde edebilirler. Yalnızca tescil

işlemiyle hukuki koruma elde eden tescili markalardan farklı olarak,

sembolün kullanım yoluyla Alıcı çevresi bakımından geçerlilik

kazandığını ispat etmek prensip olarak zordur. Bu bakımdan markanın

korunmasını onaylayabilmek için Alıcı çevresi bakımından geçerliliğin

derecesinin ne olmasının gerektiğini son derece tartışmalıdır ve içtihada

göre kolaylıkla tespit edilemez. Kimin Markanın hitap ettiği alıcı çevresi

ait olduğu sorusu bu durum ile ilişkilidir. Bu bağlamda toplu tüketim

malları söz konusu olduğunda tüketicilerin geneli dikkate alınmalıdır.

Ayrıca Alıcı çevresi bakımından geçerliliğin derecesi bakımından markayı

taşıyan ürünlerin düzenli alıcıları olan bu tüketicilerin dikkate alınması

duruma bağlıdır. Aynı şekilde aynı kalite ve fiyat sınıfa ait rakip ürünlerin

alıcıları veya kullanıcıları olarak kabul edilen tüketiciler de hesaba

katılmalıdır, çünkü bu tüketicilerin dikkatleri rakip ürünlere de

uzanmaktadır.

(Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR)1982, 672; 674 "Kaliteli Sabunların Ambalajı") .

Bununla beraber genel olarak, mutlak bir korunmanın engellenmesi

durumunun ağır basmasının söz konusu olduğu (özellikle açıklayıcı

bilgiler) ve alt sınır olarak minimum % 50 oranında kendisini kabul

ettirme derecesinin olduğu ve yine Alman Marka Yasası (MarkenG)

Madde 8 Fıkra 3 'de açıklanan Alıcı çevresi bakımından ürünün

kendisini kabul ettirmesinden farklı bir Alıcı çevresi bakımından

geçerlilik durumunda daha az bir tanınırlık derecesi yeterlidir.

Açıklayıcı anımsatıcılığına (=benzerliğine) rağmen "Aqua" sembolü su

ısıtıcıları için % 36 oranındaki bir tanınırlık derecesine rağmen yeterli

bulunmuştur ( Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif

Hakları Dergisi(GRUR), 1969, 682). Büyük ölçüde % 20 oranındaki bir

tanınırlık en alt sınır olarak kabul edilmektedir ( Piper, Sınai Hakların

Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR), 1996, 429, 433). Şirket

Page 391: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği Avrupa Marka

Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

353

bakımından işletmesel bir köken bilgisinin verilmediği renk

birleşimlerinde gerekli tanınırlık derecesi, Markanın hitap ettiği alıcı

çevresi renklerin kullanımına olan rezerv ihtiyacına göre, bu renklerin %

50 'den daha fazla bir oranla talep görmesiyle belirlenir (Federal Yargıtay

(BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1997,

754, 755 "gri/morumsu kırmızı ").

Alıcı çevresi bakımından mekansal geçerlilik de önemlidir. Alıcı

çevresi bakımından geçerlilik bölgesel olarak sınırlanmış olabilir. Bu

bakımdan hukuki koruma söz konusu bölgeyle ilişkili olarak

sınırlanmıştır. Bu yüzden aynı markalar farklı bölgeler içinde yanyana var

olabilmektedirler. Alıcı çevresi bakımından bölgesel geçerlilik elde etmiş

daha eski bir markaya dayanılarak daha yeni ve Federal Cumhuriyet

genelinde kullanılan bir marka aleyhine kullanımdan men yalnızca söz

konusu olan hukuki koruma altındaki bölge için talep edilebilmektedir (

Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR), 1991, 155, 156 "Rialto").

Buna karşın Federal Cumhuriyet genelinde kullanılan markalarda,

markanın doğrudan yalnızca konuyla ilişkili olan ve hak tecavüzünün yaşandığı

bölge içinde Alıcı çevresi bakımından geçerlilik kazanmış olması söz konusu

değildir. Alıcı çevresi bakımından geçerliliğin münferit yerlerde bulunmamasının

bir zararı yoktur.

Özellikle sorunlu olan - belirtildiği gibi - Alıcı çevresi bakımından

geçerliliğin tespitidir. Kullanım ve Alıcı çevresi bakımından geçerlilik

nedeniyle hukuki korumayı edinmesi gereken bir markadan yola çıkmak

isteyen biri, önceliğin tespiti için kullanımının başlangıç tarihi, süresi ve

kapsamı hakkında bilgiler vermek zorundadır. Bunun için hasılatların ilan

edilmesi yeterli değildir, çünkü bu türden bilgiler edinilmiş bir tanınırlık

hakkında henüz hiç bir şey ifade etmezler. Bu bakımdan özellikle çok daha

pahalı mallarda satılmış ürünlerin fazla büyük olmayan sayısı, Alıcı çevresi

bakımından uygun bir geçerliliğin sağlanması için yeterli olmayabilir. Bu

yüzden özellikle reklam giderleri önemli olabilirler.

Page 392: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

354

Alıcı çevresi bakımından geçerlilik prensip olarak kamuoyu araştırmasına

yönelik bilirkişi raporuyla kanıtlanır. Bu bağlamda Alıcı çevresi bakımından

geçerlilik, markayı kullanan belirli bir şirketle somut bir ilişkilendirmeye değil,

yalnızca markanın tanınırlığına bağlıdır.

Alman Marka Yasası (MarkenG) Madde 42 bundan böyle kullanım

markalarını, Topluluk Markası Yönetmeliği 'nin (GMV) hükümleri gibi

itiraz nedeni olarak ön görmektedir. Burada sorunlu olan - yukarıda

belirtildiği gibi - Alıcı çevresi bakımından geçerliliğin ispatıdır.

IV. Alman Marka Yasası 'na göre şirket unvanları

Alman Marka Yasası (MarkenG) Madde 5 Fıkra 2 prensip olarak şirket

unvanına hukuki korumayı kullanımın kabul edilmesinden itibaren sağlar:

Tescil edilmemiş markalarda olduğundan ve yine Topluluk Markası

Yönetmeliği (GMV) Madde 8 Fıkra 4 gereği şirket unvanlarında

olduğundan farklı olarak Alıcı çevresi bakımından bir geçerliliğe ihtiyaç

duyulmaz.

Bu hukuki koruma ve buna bağlı olarak yasaklama hakları prensip olarak

federal düzeyde Tüm Almanya içinde geçerlidir. Yalnızca eğer bir şirket

sembolünün mekansal hukuki koruma alanı doğası gereği sınırlandırılmış ise ve

yine ticari işletme doğası gereği yer veya bölgeye bağlı ise, bir yasaklama hakkı

yalnızca bu yer ya da bölge için geçerlidir (Federal Yargıtay (BGH) Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 1993, 923, 924 "Pic Mic";

Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR) 995, 754, 757

„Altenburger Spielkartenfabrik"). Bu türden işletmeler yer tutucu ticarethaneler

olarak adlandırılmaktadır.

Bu durumu alıntılanmış bir vaka içinde açıklamak istiyorum:

Davacı şirket, Pic Nie Imbissbetriebe GmbH & Co. KG ( Pic Nie

Büfecilik Limitet Komandit Şirketi) unvanı altında Heidenheim Yerel

Mahkemesi Ticaret Sicil Kütüğüne 1981 yılında tescil edilmiştir. Davacı

Birinci büfecilik işletmesini 1981 yılında Ludwigsburg'da kurmuş ve

bunu 1982 yılında Heidenheim'da kurduğu ikinci işletme takip etmiştir. Davalı

şirket, 1983 yılından bu yana Münih Ana Tren Garında "Picnic" ismi altında

Page 393: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği Avrupa Marka

Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

355

Fast-Food-ürünleri ve seyahat esnasında ihtiyaç duyulan malzemeleri satan bir

büfeyi işletmektedir.

Federal Yargıtay kararında istinaf mahkemesinin, davacının şirket

unvanının ayırt edici gücü bulunduğuna dair ön sorununu (= meselei

müstehhire; önceden halli lazım gelen mesele) onaylamıştır. Başka bir deyişle

bu unvanın davacının şirketine ait "bir restoran işletmesine" yönelik hizmetin

kökenine bir gönderme olarak işlev görmeye uygun olduğunu kabul etmiştir.

Bu bakımdan, Alman Marka Yasası (MarkenG) Madd 8 Fıkra 2 Bent 1 gereği

Alman Patent ve Marka Dairesi tarafından yapılan ayırt edicilik kuvvetinin

incelenmesi işlemi ziyadesiyle sıkı iken, Almanya'daki içtihadın ayırt edicilik

kuvvetinin onaylanmasında cömert davrandığına dikkat çekmek isterim.

Birden fazla birimden, başka bir deyişle birden fazla sözcük elemanlarından

oluşan iki adet şirket unvanı kıyaslanırken Alman Federal Yargıtayı da çok

cömert davranmaktadır. Bu bakımdan eğer her bir şirket sloganı birbirleri ile

örtüşüyor ise, bu durum karıştırma tehlikesinin saptanmsı için yeterlidir.

Böylece "Altenburger" sözcük elemanı "Altenburger Spielkartenfabrik

GmbH" (="Altenburg İskambil Kağıdı Fabrikası Limitet Şirketi") şeklindeki

şirket unvanı içinde şirket sloganı olarak görülmüştür. Aynı şekilde

"Altberliner Verlag GmbH" (= "Eski Berlin Yayınevi Limitet Şirketi")

şeklindeki şirket unvanı içindeki "Altberliner" sözcük elemanını Federal

Yargıtay, "Altberliner Bücherstube" (=Eski Berlin Kitabevi) şeklindeki

şirket unvanına karşı açılan davanın başarıyla sonuçlanmasını sağlayacak

biçimde bir şirket sloganı olarak kabul etmiştir (Federal Yargıtay (BGH) Sınai

Hakların Korunması ve Telif Hakları Dergisi(GRUR)1995, 755 "Altenburger

Spielkartenfabrik"; Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 1999, 492, 494 "Altberliner"). Son olarak zikredilen kararda

da ayırt edicilik kuvveti, her ne kadar marka bildirimlerinde prensip olarak

tescili engelleyen (Alman Marka Yasası Madde 8 Fıkra 2 Bent 2) coğrafi

tanımlamalar söz konusu olsa da, onaylanmıştır.

İlk olarak zikredilen "Pic Nic /Picnic" adlandırmalarıyla ilişkili

vak'aya geri dönersek: Burada Federal Yargıtay (BGH) davacı olan

şirketin şirket unvanının ayırt edicilik kuvvetine sahip olduğunu, "Picnic"

Page 394: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

356

sözcüğünün kişilerin beraberlerinde getirdikleri yiyecek ve içecekleri açık

alanda tükettikleri bir öğün anlamına geldiği, buna karşın davacının ifa

ettiği hizmetin bir büfede sunulduğu şeklindeki basit bir gerekçelendirme

ile onaylamıştır.

Bu davadaki önemli soru, davacının Federal Cumhuriyet genelinde

geçerli bir hukuki korumadan yararlanıp yararlanmadığıdır. Bu soru, davacının

yalnızca birbirlerine yakın şehirlerde iki adet büfe işletmesine sahip olduğu ve bu

durumun şirket unvanının bölgesel bir sınırlamaya tabi tutulması sonucunu

doğurduğu şeklindeki bir gerekçe ile yadsınmıştır.

Bu içtihat, restoran işletmelerinin oteller, eczaneler veya sinemalar

gibi, edinilen deneyimlere göre yalnızca belirli bir yerde veya belirli bir

bölgede gerçekleştirilen "alana bağlı ticarethaneler " veya "yer tutucu

ticarethaneler " olarak adlandırılan işletmeler olmasına dayanmaktadır.

Bu yüzden yüksek mahkemenin görüşüne göre "Pick Nie" şeklindeki

şirket unvanının federal düzeyde hukuki koruma elde etmesi yalnızca,

şirketin örneğin şube işletmeler biçiminde Federal Cumhuriyet genelinde

dağılmış olarak çeşitli işletmeleri kurmuş olması şartıyla söz konusu olur.

Bunun için hatta davacının bu türden restoranları Federal Cumhuriyet

genelinde ya da Almanya'nın önemli bölümlerinde açma yönünde

girişimlerde bulunması bile yeterli olabilir. Fakat vakada böylesi bir

durum söz konusu değildir.

V. Diğer isim hakları

Diğer isim hakları kişi isimleri de olabilir. Eğer tanınmış bir kişiliğin

ismini içeren markalar ve Domain-isimleri için bildirim yapılıyor ise bu durum

özel öneme sahip olabilir.

1) Markalar

Marka sahibi ile tanınmış bir ismin sahibi arasında ilişkiler bulunduğuna

dair tüketicilerin telkin edilmesi söz konusu ise, Alman Marka Yasası (MarkenG)

Madde 8 Fıkra 2 Bnet 4 gereği - yine aynı şekilde Topluluk Markası Yönetmeliği

(GMV) Madde 7 Fıkra 1 Bent g gereği - bir yanıltma tehlikesi dikkate alınabilir.

Kuşkusuz Alman Marka Yasası (MarkenG) yanıltma durumunun marka

dairesindeki denetçi için açıkça anlaşılır olması gerektiği koşulunu getirmektedir.

Page 395: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği Avrupa Marka

Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

357

Böyle bir durum yoksa, ismin kullanılmasına onay verilebilir. Bu bakımdan tescil

hukukuna dayalı olarak hızlı ve basit yargılama usulüne dayalı davada denetçinin

açıkça bir onay talep edip edemeyeceği kuşkuludur.

Buna göre Federal Patent Mahkemesi (BPatG) ünlü serüven romanları

yazarının adını taşıyan "Karl May" markasının ve yine bu yazarın "Winnetou"

gibi eserlerinin isimlerini taşıyan markalar hakkında verdiği yeni bir kararında, telif

hukukuna dayalı koruma kalktıktan sonra aradan geçen zaman içinde kamunun

kullanımına açık hale gelen isimler bağlamında, marka olarak bildirimi yapılmış bir

isimden kimin yararlanabileceği sorusunun bir inceleme davasının konusu

olmadığına işaret etmiştir. (Federal Patent Mahkemesi (BPatG) Marka Hukuku

(MarkenR) 2008, 119, 123).

Daha henüz kötü niyetlilik 1997 yılında resmi daire tarafından dikkate

alınamaz iken, Federal Patent Mahkemesi 'nin "Lady Dy" davasında yaptığı gibi,

şayet bir onay bulunmuyor ise, prensip olarak isim sahipleri ya da isim

sahiplerinin varislerine kötü niyetli fiil nedeniyle iptal davası yoluna gitmeleri

yönünde dikkatlerinin çekilmesi gerekir.

Ayrıca isim sahibi bizzat veya onun varisleri dava açmak yoluyla yabancı

isimlerin haksız kullanımı karşı itiraz edebilirler. Bu bakımdan Alman Medeni

Kanunu Madde 12 haksız kullanıma karşı isim sahibine bir hukuki

koruma sağlanmasını ön görmektedir.

Leonardo da Vinci gibi önemli kişiliklerin isimleri bir özel durum

oluşturmaktadır. Kişi isimleri Alman Marka Yasası (MarkenG) Madde 3 Fıkra 1

gereği soyut olarak markaya uygun olsa da, Federal Patent Mahkemesi (BPatG)

ayırt edicilik bakımından somut uygunluğu yadsımıştır (Marka Hukuku

(MarkenR) 2008, 140). Leonardo da Vinci tüketiciler için büyük bir sanatçı ve

bilim insanı olarak bilindiği için, mahkemenin görüşüne göre onun ismi genel

kültürel mirasın bir parçasıdır. Bu türden isimler alıcı çevresi bakış açısından

marka niteliği taşımamaktadırlar.

2) Domain-isimleri

Yalnızca markalar konusunda değil, hak sahibi olmayan üçüncü kişilerin

bu türden yabancı veya tanınmış isimler altında internet adresi bildirimlerini

yapması da, aynı zamanda da internet adresleri konusunda da bir sorundur. Bu

Page 396: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

358

konuda bilinen örneklerden biri, uzun yıllar Saksonya Eyaleti Başbakanı olmuş bir

kişinin ismi ile başka bir deyişle Kurt Biedenkopf ismi ile ilişkilidir. Federal

Yargıtay güzel bir şekilde ön merci mahkemeler gibi domain isminin

kapatılmasına yönelik talebi reddetmiştir, çünkü burada yetkisiz bir isim kullanımı

değil, başka bir deyişle bir üçüncü kişinin isminin isim olarak kullanılması değil,

tam tersine yalnızca internet adresinin kullanılması için teknik bir koşul söz

konusudur. Mahkemenin görüşüne göre tescili yaptıran şirketin, özellikle yabancı,

bilinen isimlerin kullanımında olduğu gibi, birbirine zıt isim haklarını inceleme

gibi bir yükümlüğü yoktur. Çok sayıda Domain-isminin tescilinin mümkün

olduğunca hızlı, ucuz ve otomatikleştirilmiş bir yöntemle yönetilmesi,

mahkemenin görüşüne göre, bu türden işlevsel ve etkili bir tescil işleminin

devamlılığının sağlanması daha ziyade kamuoyunun yararınadır.

3) Sembol olarak çift işlevli Domain-isimleri (belirli bir şirkete

gönderme)

İnternet adresi yalnızca bir adres işlevi görmesi nedeniyle prensip olarak bir

marka veya şirket unvanı gibi bir sembol işlevine sahip değildir.

Bu konuda bir vaka daha açıklamak gerekirse:

Davacı şirketinin unvanını "Software + Computersysteme Soco" (=

"Yazılım + Bilgisayar Sistemşeri Soco") olarak adlandırmış ve "soco.de"

Domain-ismini kullanan davalıya karşı dava açmıştır. Federal Yargıtay (BGH)

"de" uzantısına rağmen, Markanın hitap ettiği alıcı çevresinin Domain-isimlerinde

ayırt edici kuvvete sahip bir sembolü görebileceğine dikkat çekmiştir. Bunun için

koşul, Domain-isminin ayırt edici kuvvete sahip olması, başka bir deyişle de

açıklayıcı olmamasıdır. Mahkemenin görüşüne göre, yalnızca bir Domain-isminin

sadece internet adresinin ismi olarak kullanıldığı işletmesel bir kökene gönderme

yapmaya uygun olması koşuluyla, Markanın hitap ettiği alıcı çevresi burada bir

telefon numarası gibi adres sahibi ile özdeşleştirebileceği, fakat işletmesel kökene bir

gönderme olarak kullanılmamış bir bilginin söz konusu olduğunu kabul etmektedir (

Federal Yargıtay (BGH) Sınai Hakların Korunması ve Telif Hakları

Dergisi(GRUR) 005, 262, 263 „soco.de").

Bu karar tümüyle sorunsuz bir karar değildir. Eğer Alman Marka Yasası

(MarkenG) Madde 5 gereği hukuki korumaya uygun şirket sembollerinin nihai

Page 397: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Alman Marka Yasasına (Markeng) Gereği ve Topluluk Markası Yönetmeliği (GMV) Gereği Avrupa Marka

Hukukuna Dayanılarak Verilen Yargı Kararlarında Tescilli Markalar, Kullanım Markaları ve İsim Hakları

359

olarak sayılmış olduğundan yola çıkılır ise, bir Domain-isminin yalnızca esasen

zorunlu bir kullanım nedeniyle ticari Markanın hitap ettiği alıcı çevresi içinde

niçin sembol korunmasından yararlanması gerektiğinin incelenmemesi

gerekmektedir. Aynı zamanda isim hakkı ve iletişim amacına hizmet eden bir

adres amaçtaki farkılık nedeniyle de birbirlerinden ayrılmaktadır.

Özet:

Umarım bu sunum, Avrupa Topluluğu içinde ne tam olarak

uyumlulaştırılmış bir yasal düzenlemeden ne de böylesi bir içtihattan yola

çıkılamayacağını anlaşılır kılmıştır. Bu durum yasayı uygulayanların, başka bir

deyişle özellikle yargıçlar ve avukatların önüne her zaman yeni sorunlar

çıkarmaktadır. Sizler de böylelikle özellikle Domain-isimlerinde olduğu gibi

yargı kararlarının (içtihadın) henüz gelişme aşamasında olduğunu başka bir

deyişle sorunsuz olmadığını öğrenmiş bulunuyorsunuz. Bununla beraber

şimdiye kadar olan içtihat bundan sonraki meselenin özüne uygun kararlar için

iyi bir örnek oluşturmaktadır. Aynı zamanda çalışmalarınız için sizlere teşvik

edici bilgiler verebildiğimi umuyorum. Bundan sonraki çalışmalarınızda sizlere

başarılar ve çok sayıda doğru kararlar verebilmenizi dilerim.

Page 398: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Dr. Georg Fuchs - Wissemann

360

Page 399: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

361

MARKA HAKKINA TECAVÜZ DAVASI TESCİLLİ MARKA

VEYA MARKA TESCİL BAŞVURUSU BULUNDUĞU

SAVUNMASI VE YARGITAY UYGULAMASI MARKA

HAKKININ KAPSAMI

Fethi MERDİVAN

Madde 9 - Aşağıda belirtilen hallerde, marka sahibinin, izni alınmadan

markasının kullanılmasının önlenmesini talep etme yetkisi vardır:

a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal veya hizmetlerle ilgili

olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin

kullanılması,

b) Tescilli bir marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın

kapsadığı mal veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya

hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk üzerinde, işaret ile tescilli

marka arasında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil, karıştırılma

ihtimali olan herhangi bir işaretin kullanılması,

Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:

a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması.

b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla

stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret

altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması.

c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe

onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.

d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.

e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya

meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya

benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan

adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde

kullanılması.

Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Hâkimi [email protected]

Page 400: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

362

HÜKÜMSÜZLÜK HALLERİ

Madde 42 - Aşağıdaki hallerde markanın hükümsüz sayılmasına yetkili

mahkeme tarafından karar verilir:

a) 7 nci maddede sayılan haller. (Ancak 7 nci maddenin (ı) bendinde

belirtilen tanınmış markalarla ilgili davanın (Ek ibare: 4128 -

3.11.1995) " tescil tarihinden itibaren " 5 yıl içerisinde açılması

gerekir. Markanın tescilinde kötü niyet varsa iptal davası süreye

bağlı değildir.)

b) 8 inci maddede sayılan haller. (Ancak, 8 inci maddenin son fıkrası

çerçevesinde açılan davada önceki hak sahibi koruma süresinin

bitiminden itibaren 2 yıl içerisinde markasını kullanmamışsa bu

bir hükümsüzlük nedeni sayılmaz.)

MARKA HAKKINA TECAVÜZ

Bir markanın sahibinin izni olmadan başkası tarafından 556 sayılı

KHK’nın 9.maddesinin 1. fıkrasının a, b ve c bentlerinde öngörülen model

ve 2. fıkrasında örnek olarak sayılan şekillerde kullanılması marka

hakkına tecavüzdür.

Zira 556 sayılı KHK’nın 61/a maddesinde 9. madde hükümlerinin

ihlâli tecavüz olarak nitelendirilmiştir. Diğer yandan kullanma ile

neyin kastedildiği de 556 sayılı KHK’nın 9/2 maddesinde tescilli

markanın izinsiz biçimde ticari hayatta, iş evrakında, işletme

adında, unvanda ve ticari etki yaratacak biçimde alan adı ve web

sayfalarında kullanılması olarak ifade edilmiştir.

Tecavüzün varlığına hükmedebilmek için marka ile kullanılan

işaretin ve bunların emtia ve hizmetlerinin aynı ve benzer

bulunması ve iltibasa yol açması zorunludur.

1. İhtimal

TESCİLLİ

MARKA

TECAVÜZ

GERÇEKLEŞTİ

-TECAVÜZÜN TESPİTİ

-TECAVÜZÜN DURDURULMASI

-TECAVÜZÜN ÖNLENMESİ

-TECAVÜZÜN GİDERİLMESİ

-MADDİ TAZMİNAT

-MANEVİ TAZMİNAT

Page 401: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

363

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNİN

04.11.2010 GÜN, 2009/766 ESAS ve 2010/11259 KARAR

sayılı hükmü ile aşağıda orijinal biçimleri görünen markaların

25, 36 ve 37. sınıftaki hizmetler bakımından iltibas yarattığı kabul

edilmiştir.

2. İhtimal

TESCİLLİ

MARKA

TECAVÜZ OLUŞTURAN BİR

İŞARET SONRADAN MARKA

OLARAK TESCİL EDİLMİŞ

-HÜKÜMSÜZLÜK

DAVASI AÇABİLİR

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNİN

26.02.2007 GÜN, 2006/6149 ESAS ve 2007/3551 KARAR

sayılı hükmü ile aşağıda orijinal biçimleri görünen markalar

36. sınıftaki gayrimenkul komisyonculuğu vb. hizmetler bakımından

iltibasa sebebiyet vereceği kabul edilmiştir.

3. İhtimal

TESCİLLİ

MARKA

TECAVÜZ OLUŞTURAN BİR

İŞARET SONRADAN TİCARET

UNVANI

OLARAK TESCİL EDİLMİŞ

-TİCARET

UNVANININ TERKİNİ

DAVASI AÇABİLİR

Page 402: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

364

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNİN

16.01.2013 GÜN, 2012/85 ESAS ve 2013/810 KARAR

sayılı hükmü ile aşağıda orijinal biçimleri görünen davacı markasıyla

davalının ticaret unvanı 37. sınıftaki inşaat hizmetleri bakımından

iltibasa sebebiyet vereceği kabul edilmiştir.

FERMAK TURİZM YOL YAPI HAZIR

BETON NAKLİYAT SANAYİ VE TİCARET

LTD. ŞTİ.

4. İhtimal

I-TESCİLLİ

MARKA

İLTİBAS YARATAN

TİCARET UNVANI TESCİLİ

TİCARET UNVANININ

TERKİNİ DAVASI AÇABİLİR

II-TESCİLLİ

MARKA

UNVANSAL DA OLSA

KULLANIM

GERÇEKLEŞİRSE

TECAVÜZÜN ÖNLENMESİ,

REF’İ İLE MADDİ VE

MANEVİ TAZMİNAT

DAVASI AÇILABİLİR Mİ?

Yargıtay 11.Hukuk Dairesine

göre;

AÇILAMAZ!

YARGITAY 11. HD. GEREKÇESİ

Çünkü Yargıtay 11. Hukuk Dairesine göre;

Bir şirketin ticaret unvanının ayırıcı unsuru, başka bir kişiye ait marka

hakkına tecavüz oluştursa bile, unvanın şirketin iştigal mevzuu içerisinde

bulunan alanlarda kullanması hukuka aykırı değildir.

Marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmaz.

Başkasının marka hakkına tecavüz oluştursa bile usulen tescil ve ilân

edilmiş ticaret unvanı, terkin edilinceye kadar koruma altında olup,

sahibine kullanma hakkı bahşeder.

Page 403: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

365

Hukuka aykırı şekilde başkasının markasının, tescilsiz olarak unvan

olarak kullanımı veya terkine rağmen kullanımına devam olunması marka

hakkına tecavüz ve haksız rekabet yaratır.

(Yargıtay 11. HD.24.02.2000-620/1483; 03.07.2000-

5334/6307;28.11.2000-7300/9419)

5. İhtimal

TESCİLLİ

MARKA

BAŞKASI

SONRAKİ TARİHLİ

MARKAYA TECAVÜZ

OLUŞTURAN BİR

İŞARETİ MARKA

OLARAK TESCİL

ETTİRDİ

MARKAYI

KULLANMA

YA DA

BAŞLADI

SONRAKİ

TARİHLİ MARKA

SAHİBİNE KARŞI

TECAVÜZ

DAVASI

AÇILABİLİR Mİ?

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖRE;

AÇILAMAZ!

YARGITAY 11. HD.GEREKÇESİ

TESCİLLİ BİR MARKANIN KULLANIMI

HUKUKA UYGUNDUR.

TESCİLLİ MARKANIN KULLANIMI, ANILAN MARKA BİR

HÜKÜMSÜZLÜK KARARIYLA SİCİLDEN TERKİN

OLUNMADIKÇA MARKA HAKKINA TECAVÜZ VE HAKSIZ

REKABET YARATMAZ

KULLANIMI DURDURULAMAZ.

(Yargıtay 11.HD. 26.11.2001-6361/9286; 05.02.2002-9120/896;

16.11.1995-7491/8600; 28.05.2007-5460/8093; 02.05.2011-12869/4304)

YARGITAY BU UYGULAMASINI

MÜTECAVİZİN KULLANIMININ MARKA TESCİLİNDEN ÖNCE

VEYA SONRA HANGİ TARİHTE BAŞLADIĞINI GÖZETMEKSİZİN

HER İHTİMALDE SÜRDÜRMEKTEDİR.

ÖRNEK

Page 404: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

366

ÖNCEKİ

TESCİLLİ

MARKA

TESCİL

TARİHİ

SONRAKİ

MARKA

TESCİL

TARİHİ

KULLANIMIN

BAŞLADIĞI

TARİH

SONUÇ

01.01.2005

01.01.2012

01.01.2012

DAVA

REDDEDİLMELİ

01.01.2005

01.01.2012

01.01.2011

(Kullanım

başvurudan bir yıl

önce başladı)

DAVA

YİNE

REDDEDİLMELİ

01.01.2005

01.01.2012

01.01.2013

DAVA

REDDEDİLMELİ

SORU:

İKİNCİ İHTİMALDE 01.01.2011-01.01.2012 TARİHLERİ

ARASINDAKİ KULLANIM NİÇİN HUKUKA UYGUN?

6. İhtimal

(Mütecavizin marka tescil başvurusu)

TESCİLLİ

MARKA

BAŞKASI

SONRAKİ BİR TARİHTE

MARKAYA TECAVÜZ

OLUŞTURAN BİR

İŞARETİN TESCİLİ

AMACIYLA

MARKA TESCİL

BAŞVURUSUNDA

BULUNDU

BAŞVURU

KONUSU İŞARETİ

MARKASAL

OLARAK

KULLANMAYA

DA BAŞLADI

SONRAKİ TARİHLİ

MARKA TESCİL

BAŞVURUSU

SAHİBİNİN

FAALİYETİ

ENGELLENEBİLİR

Mİ?

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖRE;

MARKA TESCİL BAŞVURUSU SONUCU BEKLENMELİ,

ŞAYET TPE TESCİLE KARAR VERİRSE DAVA REDDEDİLMELİDİR!

Page 405: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

367

YARGITAY 11. HD. GEREKÇESİ

556 Sayılı KHK'nın 40. maddesi uyarınca söz konusu başvurunun tescil

ile sonuçlanması halinde koruma süresi başvuru tarihinden itibaren

başlayacağından, tescil kesinleştiğinde davalının söz konusu kullanımının

dava tarihi itibariyle tescilli bir marka hakkından doğan kullanım

olacağının kabulü gerekir.

(Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 21.01.2013 gün ve E.2012/90,

K.2013/1110 sayılı kararı)

YARGITAY BU UYGULAMASINI

MÜTECAVİZİN KULLANIMININ BAŞVURUDAN ÖNCE VEYA

SONRA HANGİ TARİHTE BAŞLADIĞINI GÖZETMEKSİZİN

HER İHTİMALDE SÜRDÜRMEKTEDİR.

YARGITAY ESKİ KARARLARI

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 20.11.2002 gün ve E.2002/ 7150,

K.2002/10692 sayılı kararıyla mütecavizin kullandığı işaret için

tasarım tescil başvurusunda bulunmasını bir hukuka uygunluk

nedeni saymamıştı.

Son kararlarıyla hukuka uygunluk kabulünü başvurulara da teşmil

etmiş oldu.

ÖRNEK

ÖNCEKİ

TESCİLLİ

MARKA

TESCİL TARİHİ

SONRAKİ

MARKA TESCİL

BAŞVURU

TARİHİ

KULLANIMIN

BAŞLADIĞI TARİH

SONUÇ

01.01.2005

01.01.2012

01.01.2012

TPE SÜRECİ

BEKLENMELİ

01.01.2005

01.01.2012

01.01.2011

(Kullanım başvurudan

bir yıl önce başladı)

TPE SÜRECİ

BEKLENMELİ

01.01.2005

01.01.2012

01.01.2013

TPE SÜRECİ

BEKLENMELİ

Page 406: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

368

SORU:

İKİNCİ İHTİMALDE 01.01.2011-01.01.2012 TARİHLERİ ARASINDAKİ KULLANIM

NİÇİN HUKUKA UYGUN?

BU DÖNEME İLİŞKİN EYLEME YÖNELİK DAVA NİÇİN TESCİL SÜRECİNİN

SONUCUNU BEKLESİN?

TPE BAŞVURU SÜRECİNİN SONU

TPE MARKA TESCİL

BAŞVURUSUNU REDDETTİ

HENÜZ TESCİL YOK

TPE MARKA TESCİL BAŞVURUSUNU

KABUL ETTİ

BAŞVURU TESCİL EDİLDİ

DAVA KABUL

DAVA RED

TPE RET KARARI SÜRECİN

SONU MU?

TPE TESCİL KARARI SÜRECİN SONU MU?

BAŞVURUCU

TESCİL İSTEMİNİN REDDİ

KARARININ İPTALİ

İSTEMİYLE

DAVA AÇABİLİR

ÖNCEKİ TARİHLİ MARKA SAHİBİ

TESCİLE DAİR TPE KARARININ İPTALİ

İSTEMİYLE

DAVA AÇABİLİR

Page 407: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

369

NASIL BİR UYGULAMA OLMALI?

Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin kararlarına göre, önceden gerçek

hak sahibi adına bir marka tescili olsa bile, sonradan başka bir kişi

anılan markanın aynısını veya benzerini adına marka olarak tescil

ettirirse, gerçekleştireceği kullanım –başladığı tarih önemli değil-

hukuka aykırı olmayacak kabulüne dayanmaktadır.

Yüksek Daire bu uygulamasıyla, sonraki tescilden doğan hakkı,

önceki tescilden doğan mutlak hakka tercih etmiş olmaktadır.

556 SAYILI KHK YÜRÜRLÜĞE GİRME SÜRECİ

AVRUPA BİRLİĞİ, 89/104/AET sayılı Marka Yönergesini

21.12.1988 tarihinde ve 40/94 sayılı AB Marka Tüzüğünü de

20.12.1993 tarihinde vaz etmiş, böylece birlik içinde yeknesak bir

marka koruması sağlamıştır.

Bu korumayı Türkiye'de genişletebilmek maksadıyla AT-Türkiye

Ortaklık Konseyi tarafından, 06.03.1995 tarihinde 1/95 sayılı bir

karar verilmiştir.

Bu karar ile Türkiye, markaların korunması ile ilgili AB

devletlerinin akidi oldukları Uluslararası antlaşmalara (TRIPS

Anlaşması, Paris Sözleşmesi ve Nice Anlaşmasına) taraf olmak ve

89/104/AET sayılı Marka Yönergesini esas alarak markaları

düzenlemek taahhüdü altına girmiştir. (Hakan Karan/Mehmet

Kılıç, Markaların Korunması, 556 Sayılı KHK Şerhi ve İlgili

mevzuatKasım-2004, s.2) Ardından TBMM, 08.06.1995 tarihinde

4113 sayılı Yetki Kanununu kabul ederek, markalarla ilgili kanun

hükmünde kararname çıkarmak yetkisini Bakanlar Kuruluna

vermiştir.

4113 sayılı Yetki Kanununun 3. maddesinin (a) bendinde, söz

konusu yetki kullanılırken Avrupa Birliği düzenlemelerinin de göz

önünde bulundurulacağı açıkça öngörülmüştür.

Bakanlar Kurulu, almış olduğu yetkiye dayanarak 24.06.1995

tarihinde 556 sayılı “Markaların Korunması Hakkında Kanun

Hükmünde Kararname’yi (KHK) kabul etmiştir.

Page 408: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

370

Bu esnada 89/104/AET sayılı Marka Yönergesi baz alınarak,

40/94 sayılı AB Marka Tüzüğünün önemli bir kısmı kelime

kelime aynen tercüme edilmiştir. (Karan/Kılıç, s.2)

(556 sayılı KHK'nın mehazını oluşturan düzenlemelerle ilgili

AB'de 89/104 sayılı yönerge yerine 22.10.2008 tarihinde 2008/95

sayılı Yönerge; 40/94 sayılı Tüzük yerine de 26.02.2009 tarihinde

207/2007 sayılı tüzük yürürlüğe konulmuş olmakla birlikte

hükümler bire bir aynı olarak kalmıştır. Bu sebeple sonuca etkili

olmadığından mahkememiz yorumlarıyla ilgili eski yönerge ve

tüzük numaralarını kullanacaktır.)

Bu süreç sonunda yürürlüğe konulan ve temel hukuki kaynağı 556

sayılı KHK olan Türk Marka Hukuku, üç önemli ilkeye

dayanmaktadır.

a) Öncelik ilkesi,

b) Tescil ilkesi ve

c) Gerçek hak sahipliği ilkesidir.

Türk Marka Hukuku yalnızca tescil ilkesini değil, bununla

beraber ve hatta tescil ilkesinden daha öncelikli olarak, gerçek hak

sahipliği ilkesini benimsemiştir.

Anılan ilkenin doğal sonucu olarak önceden tescilsiz olarak

kullanılan bir işaretin marka olarak tescili kurucu değil, açıklayıcı

mahiyettedir. Bunun dışındaki hallerde ise tescil kurucudur.

ÖNCELİK İLKESİ

I- Öncelik İlkesi: Öncelik ilkesi uyarınca, bir marka ilk önce kim

tarafından ihdas ve istimal edilmiş ise bu kişi markanın sahibi olur.

556 sayılı KHK'nın 7/b, 8/a-b, 9/a-b, 8/3, 8/5 hükümlerinden bu ilke

açıkça anlaşılmaktadır.

Bu ilke, hem tescil başvuru yapılmasında ve hem de fiili

kullanımda geçerlidir.

Ticari hayatta hiç kullanımı olmayan bir işareti marka olarak

tescil ettirmek isteyen iki kişiden hangisi önce başvuru yaparsa,

önceliği o kazanır.

Page 409: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

371

Aynı şekilde, bir tescil olmadan aynı işareti kullanan iki kişiden o

işareti ilk defa ticaret hayatında kullanan korunur.

Hatta bu öncelik ilkesi, tescilli ve tescilsiz markalar ile ticaret

unvanı ve işletme adı gibi diğer sınai haklar arasındaki öncelik

bakımından da geçerlidir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin

20.01.2001 gün ve 9368-640 sayılı kararı).

TESCİL İLKESİ

I. Tescil ilkesi: Türk Marka Hukuku -kural olarak- tescil ilkesini

benimsemiştir.

556 sayılı KHK’nın 6. maddesi gereğince, KHK ile sağlanan

marka koruması, tescil yoluyla elde edilir.

Fakat 556 sayılı KHK –tıpkı mehazı olan 89/104 sayılı AB marka

yönergesi ile 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü gibi- tescil

ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmamış, bir işareti tescilden önce

kullanmış, herhangi bir hak kazandırıcı işleme tabi tutmuş veya

bu yönde hukuki durum kazanmış olan kişilerin haklarını tescile

üstün tutan hükümleri de kabul etmiştir.

İSTİSNALAR

556 SAYILI KHK M.7/SON; 7/İ; 25,25; 8/3; 8/5.

Ayırt edicilik kazanan işaretlerin korunmasına ilişkin madde

7/son; Paris Sözleşmesi 1. mükerrer 6. madde anlamındaki

tanınmış markalar ile ilgili madde 7/i; rüçhan hakları ile ilgili

madde 25-26; tescilli bir markaya nazaran tescil için başvuru

tarihinden veya rüçhan tarihinden önce bir hakkı olan ya da bu

işaret üzerinde sonraki markanın kullanımını yasaklama hakkı

veren tescilsiz marka veya ticaret sırasında kullanılan işaretlerin

sahibini koruyan madde 8/3; isim, fotoğraf, telif hakkı ve

herhangi bir sınai mülkiyet hakkını koruyan madde 8/5;

WIPO'daki ilk belirlemeyi yapan kişinin korunmasına ilişkin

Madrid Protokolü hükümleri bunlara işaret eder.

Page 410: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

372

Bu istisnaların tümündeki ortak nokta, işaret üzerindeki hakkın tescilden

önce doğması, öncelikli hakkın her hal ve koşulda üstün tutulmasıdır.

Bu suretle kanun koyucu, -tıpkı mehaz düzenlemeler gibi- tescil

sisteminin getirdiği sakıncaları bertaraf etmek istemiş ve mevcut

sistemin adaletsizliklere yol açmasını önlemek için sistemi

yumuşatmıştır. Esasen mehaz düzenlemeler de tıpa tıp aynıdır.

ŞU HALE GÖRE TESCİL, ADINA GERÇEKLEŞEN KİŞİ

LEHİNE –AKSİ İSPAT EDİLEBİLEN- BİR HAK

SAHİPLİĞİ KARİNESİ YARATMAKTADIR.

GERÇEK HAK SAHİPLİĞİ İLKESİ

II- Gerçek hak sahipliği ilkesi: Aslında bu ilke 556 sayılı KHK'nın

tescil ilkesine getirdiği istisnaların doğal bir sonucudur.

Bu ilkeye göre bir işareti ilk defa düşünen ve bir mal veya

hizmetle bağlantılı olarak ilk defa kullanan kişi markanın sahibi

olmaktadır (556 sayılı KHK madde 8/3, 8/5, 7/i).

Bu ilke uyarınca bir işareti marka olarak öteden beri kullanan

kişinin gerçekleştirdiği tescil kurucu değil, açıklayıcıdır.

Buna karşın bir markayı ihdas ve istimal etmeksizin seçip tescil

ettirilen kişinin gerçekleştirdiği tescil ise kurucu etkiye sahiptir.

Öteden beri başkası tarafından kullanılan bir işareti marka olarak

tescil ettiren kişinin marka sahipliği ise şarta bağlıdır; gerçek hak

sahibi 556 sayılı KHK'nın 8/3, 7/i, 8/5 ve TTK'nın haksız rekabete

ilişkin hükümlerine dayanarak bu işaretin terkinini isteyebilir.

(Yargıtay 11 Hukuk Dairesi'nin 06.07.1998 gün E.1998/1734,

K.1998/5146; 07.10.1999 gün E.1999/1724, K.1999/7608;

24.10.2000 gün ve E.2000/5319, K.2000/8174; 19.04.2002 gün ve

E.2011/9903, K.2002/3699…sayılı kararları).

TÜRK MARKA HUKUKU'NUN VE ÖZELDE 556 SAYILI

KHK'NIN BENİMSEDİĞİ İLKELERİN HUKUKİ SONUÇLARI:

Birinci sonuç: Gerçek hak sahibinin öteden beri kullandığı bir işareti,

ondan habersiz tescil ettiren kişi, marka tescilinden doğan haklarını gerçek

hak sahibine ileri süremez.

Page 411: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

373

Bu ilke Yargıtay tarafından isabetli olarak sürekli biçimde

uygulanmaktadır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 19.10.2006 gün ve

E.2005/7175, K.2006/10658; 30.07.2007 gün ve E.2006/2771,

K.2007/10258; 27.09.2011 gün ve E.2010/2026, K.2011/11012…sayılı

kararları).

Bu halde davacının bir marka tescili vardır; ancak gerçek hak sahibine

karşı bu tescilden doğan haklar ileri sürülememekte ve onun eyleminin

durdurulması istenememektedir.

İkinci sonuç: Gerçek hak sahibinin daha önceden tescil ettirdiği bir

markayı, başka bir kişi sonradan tescil ettirirse, gerçek hak sahibi sonraki

tescilden etkilenmeksizin markanın kullanılmasının önlenmesini

isteyebilir. Zira sonraki tescil, önceki tescil sahibinin mutlak hakkını

ortadan kaldırmadığı gibi, tescilin ona sağladığı yetkileri de

daraltmamaktadır.

Aslında marka hukukunda teklik ilkesi vardır. Bir marka tescili varken,

sonradan aynısının veya iltibas yaratacak derecede benzerinin tescil

edilebilmesi mümkün değildir. Ancak bir vakıadır ki şu veya bu sebeple

idari makam TPE tarafından bu tür tesciller yapılabilmektedir

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, anılan ilkelerin sonucu olan yukarıda

iki numara altında ifade edilen hukuki çıkarımı yapmamakta;

aksine 556 sayılı KHK'ya, mehaz düzenlemelere ve anılan hukuki

normlara dayalı olarak tesis edilen Avrupa Birliği Adalet Divanı

(ABAD) kararlarından tamamen farklı bir yorum tarzını

benimsemektedir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, kararlarında da ifade ettiği üzere,

gerçek hak sahibinin mutlak hakkına öncelik vermek yerine,

önceki tescile tecavüz ederek sağlanmış sonraki tescillere öncelik

verecek bir yorum ve uygulama yapmaktadır.

Bu yorum ve uygulama, sistematik olarak 556 sayılı KHK'ya

aykırı ve hatalıdır.

556 sayılı KHK'nın "Marka tescilinden doğan hakların kapsamı" kenar

başlığını taşıyan Madde 9 hükmünün 1.fıkrası aynen şöyledir: "Marka

Page 412: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

374

tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi

aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir."

556 sayılı KHK'nın 9. maddesi gereğince bir markanın sahibinin

izni olmadan başkası tarafından 556 sayılı KHK'nın 9.

Maddesinin birinci fıkrasının a, b ve c bentlerinde ön görülen

model ve ikinci fıkrasında açıklandığı şekilde kullanılması marka

hakkına tecavüz teşkil etmektedir.

Hükümde, marka sahibinin engelleyebileceği eylemleri gerçekleştiren

kişinin (mütecavizin) bir marka sahibi olup olmaması arasında bir ayrım

yapılmamıştır.

Her hal ve koşulda marka sahibinin ihlal teşkil eden fiillerin

önlenmesini talep edebileceği ifade edilmiştir.

Hatta anılan hükme 21.01.2009 gün ve 5833 sayılı Yasanın

1.maddesiyle ilk düzenlemede yer almayan "Marka tescilinden

doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir." ibaresinin

eklenmesi suretiyle, marka sahibinin hakkının mutlak karakteri

öncekinden daha baskın biçimde vurgulanmıştır.

Şu hale göre marka koruması isteyen kişi gibi, mütecaviz olduğu

ileri sürülen kişinin de bir marka tescilinin olduğu hallerde sorun,

anılan hükümle de ortaya konulan tescilde öncelik hakkı ve

gerçek hak sahipliği ilkeleri birlikte göz önüne alınarak

değerlendirilip çözümlenmelidir.

Böyle bir durumda anılan hükümlerin ortaya koyduğu ilkeler ve

556 sayılı KHK'nın 9.madde hükmü uyarınca;

a) Şayet mütecaviz olduğu ileri sürülen sonraki tarihli marka

sahibi davalı gerçek hak sahibi ise, önceki tescil sahibinin açtığı

dava reddedilmelidir. Bu gerçek hak sahipliğinin sağladığı hukuki

korumanın sonucudur. Yukarıda da ifade edildiği üzere Yargıtay

bu ilkeyi doğru ve istikrarlı biçimde uygulamaktadır.

Böyle bir durumda anılan hükümlerin ortaya koyduğu ilkeler ve

556 sayılı KHK'nın 9.madde hükmü uyarınca;

Page 413: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

375

a) Şayet mütecaviz olduğu ileri sürülen sonraki tarihli marka

sahibi davalı gerçek hak sahibi ise, önceki tescil sahibinin açtığı

dava reddedilmelidir. Bu gerçek hak sahipliğinin sağladığı hukuki

korumanın sonucudur. Yukarıda da ifade edildiği üzere Yargıtay

bu ilkeyi doğru ve istikrarlı biçimde uygulamaktadır

b) Aynı şekilde anılan hüküm gereğince, gerçek hak sahipliği de

bulunan önceki tarihli tescil sahibinin, sonraki tescil sahibi

mütecavize karşı açtığı kullanımın önlenmesi istemli dava da

kabul edilmelidir.

Çünkü gerçek hak sahipliği ve tescilin sağladığı mutlak hak,

sonraki tescile göre öncelik taşır.

Sonraki marka sahibinin de terkine kadar marka ile ilgili bir

mutlak haktan yararlanıyor olması, önceki marka sahibinin mutlak

hakkını ortadan kaldırmaz. Bu yönde bir sorgulama dahi

yapılmaz.

Zira gerçek hak sahibinin kullanım ve tescille doğan mutlak

hakkı, davalının sonraki tarihli tescili ile sona ermeyeceği gibi;

sağladığı hakların kapsamı da daralmaz.

Aksini kabul, öncelik ve gerçek hak sahipliği ilkelerini anlamsız

kılar.

Önceki marka hakkı sahibinin hakkının ileri sürülmesinin, davalı

markasının terkini şartına tabi tutulması, öncelikli tescil sahibine

sağlanan korumayı kağıt üzerinde bırakır.

Gerçekte ise bu hak, asla ileri sürülemez.

İşte Yargıtay, korumaya ilişkin hükmün bu hukuki sonucunu

hatalı olarak, tam aksi yönde uygulamaktadır.

Gerçek hak sahibinin önceki tarihli tescili ile sonraki tescilin

birlikte mevcut olduğu ve önceki hak sahibinin sonraki tescil

sahibinin kullanımının durdurulmasını istediği hallerde, hangi

tescile öncelik verileceği; bu durumda marka hakkına tecavüzün

önlenmesine karar verilip verilemeyeceği konusu, 556 sayılı

Page 414: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

376

KHK'nın mehazı olan düzenlemelere sahip Avrupa Birliği

ülkelerinde de tartışılmıştır.

Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) 21.02.2013 gün ve C-561-

11 sayılı kararıyla böyle bir durumda, önceki tescil sahibinin

marka tescilinden doğan haklarını, sonraki marka sahibine karşı

ileri sürebileceğini, bunun için sonraki markanın tescilinin

hükümsüz kılınmasının gerekmediğini ve hatta sonraki tescil

sahibinin kötüniyetli olmasının da icap etmediğini içtihat etmiştir.

ABAD aynı ilkeye ilk olarak, tasarımlarla ilgili olarak tesis ettiği

kararında işaret etmiştir. (ABAD'ın 16.02.2012 gün ve C-488-10

sayılı kararı). Zaten ABAD son kararında ilk kararına referans

vermiştir.

Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) 21.02.2013 gün ve C-561-

11 sayılı kararıyla böyle bir durumda, önceki tescil sahibinin

marka tescilinden doğan haklarını, sonraki marka sahibine karşı

ileri sürebileceğini, bunun için sonraki markanın tescilinin

hükümsüz kılınmasının gerekmediğini ve hatta sonraki tescil

sahibinin kötüniyetli olmasının da icap etmediğini içtihat etmiştir.

ABAD aynı ilkeye ilk olarak, tasarımlarla ilgili olarak tesis ettiği

kararında işaret etmiştir. (ABAD'ın 16.02.2012 gün ve C-488-10

sayılı kararı). Zaten ABAD son kararında ilk kararına referans

vermiştir.

Anılan kararlar, Birlik Hukuku gereği Avrupa Birliği üyesi

ülkelerin yargı mercileri bakımından uyulması zorunlu bir yorum

kararıdır.

ABAD'ın anılan kararının ülkemiz ve mahkemelerimiz için

hukuki yönden bağlayıcı olmadığı ileri sürülebilir.

Bu görüş kısmen doğrudur. Elbette anılan kararın ülkemiz ve

mahkemeleri için doğrudan bağlayıcılığı yoktur.

Ancak unutulmamalıdır ki anılan karar, ülkemizde yürürlükte

bulunan 556 sayılı KHK'nın mehazını oluşturan ve tamamen aynı

biçim ve nitelikteki düzenlemelere göre tesis edilmiştir.

Page 415: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

377

556 sayılı KHK'nın uygulanmasında, mehazı olan Birlik

Hukukunun ve anılan hukukun yorumlanmasında en yüksek yargı

mercii olan ABAD'ın içtihatlarının benimsenmesi, aslında hem

556 sayılı KHK'nın çıkarılmasına dayanak oluşturan 4113 sayılı

Yetki Kanununun ve hem de 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi kararı

ile tarafı bulunduğumuz Roma Sözleşmesi'nin gereğidir.

Zira anılan düzenlemeler Türkiye'de, AB ile eş düzeyde bir

uygulama ve korumayı hedeflemektedir. Bu nedenle anılan

uygulama ve kararların tamamen göz ardı edilmesi, mevcut 556

sayılı KHK hükümlerinin -tıpkı yargılama konusu olayda olduğu

gibi- yanlış yorumlanması ve uygulanmasını beraberinde

getirecektir.

ABAD'ın anılan kararından sonra ülkemizde de bununla ilgili ve

anılan kararla paralel sonuç doğuran olumlu bir gelişme olmuştur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tasarımlarla ilgili olarak

27.03.2013 gün ve E.2013/11-209, K.2013/399 sayılı kararıyla,

aynı ilkeyi ortaya koyan ABAD'ın 16.02.2012 gün ve C-488/10

sayılı kararıyla uyumlu bir karar tesis ederek hukukumuzda yeni

ufuklar açmış ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin aksi yöndeki

görüşünü reddetmiştir.

ABAD'ın anılan kararından sonra ülkemizde de bununla ilgili ve

anılan kararla paralel sonuç doğuran olumlu bir gelişme olmuştur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tasarımlarla ilgili olarak

27.03.2013 gün ve E.2013/11-209, K.2013/399 sayılı kararıyla,

aynı ilkeyi ortaya koyan ABAD'ın 16.02.2012 gün ve C-488/10

sayılı kararıyla uyumlu bir karar tesis ederek hukukumuzda yeni

ufuklar açmış ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin aksi yöndeki

görüşünü reddetmiştir.

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi kararlarında 556 sayılı KHK'nın 39 ve

40. madde hükümlerine de istinat etmiştir.

Fakat anılan hükümlerin de gerçek hak sahipliğini ve öncelikli

tescilin korunmasına ilişkin 556 sayılı KHK'nın diğer

Page 416: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

378

hükümleriyle birlikte ve bir bütün olarak göz önüne alınarak

yorumlanması gerekmektedir.

Anılan hükümler, gerçek hak sahibinin tescilinin hukuki etkisinin

başvuru tarihinden itibaren doğacağına işaret etmektedir. Yoksa

mütecaviz konumunda olanların tescillerinin, gerçek hak

sahiplerinin önceki tescillerine tercih edileceğine veya

mütecavizlerin eylemlerinin hukuka uygun hale geleceğine değil.

Gerçek hak sahipliği de olan marka sahiplerini korumak için kesin

ve emredici hükümler sevkini zorunlu gören kanun koyucunun,

bunun tam aksine mütecavizlerin eylemlerinin hukuka

uygunluğuna imkan sağlayan bir yasa hükmünü yürürlüğe

koyması zaten mümkün değildir.

556 sayılı KHK'nın 39 ve 40.madde hükümleri de gerçek hak

sahipliğini koruyan hükümlerdir. Yoksa gerçek ve öncelikli hak

sahibinin mutlak hakkını, sonraki mütecavizin tesciline göre geri

plâna itmeyi gerektiren hükümler değildir.

SADECE

HAKSIZ REKABETE DAYALI DAVA AÇILMASI YOLUNUN

KULLANILMASI SORUNU ÇÖZER Mİ?

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararları uyarınca, öteden beri bir

tanıtım işaretini tescilsiz marka olarak kullanan hak sahiplerinin,

mütecavizlere karşı açacağı haksız rekabete dayalı tecavüzün men

ve ref’ine ilişkin davalarda da, yukarıdaki hukuka aykırı aynı

sakıncaları beraberinde getirecektir.

Zira mütecaviz, gerçek hak sahibinin tescilsiz kullandığı işaretin

tescili için bir marka başvurusu yaptığında, tıpkı tescilli marka

sahibi gibi aynı akıbete uğrayacaktır.

Dolayısıyla cevap: hayır!

«Mütecavizin marka tescil başvurusunu bekleyelim, başvuru

tescil edilirse davayı reddedelim" anlayışı doğru değildir.

“Yargısal yetkisi bulunmayan TPE'deki görevlilerin -tescile

yönelik- tasarrufu mahkeme kararının hukuka uygunluğunu

Page 417: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hakkına Tecavüz Davası Tescilli Marka veya Marka Tescil Başvurusu Bulunduğu Savunması

ve Yargıtay Uygulaması Marka Hakkının Kapsamı

379

ortadan kaldıramayacak ve yargılamanın uyuşmazlığı sona erdiren

kararının akıbetini değiştiremeyecektir. Aksi hâlde yargılama

makamlarının kararlarının mukadderatı, idarî kurumların şu veya

bu saikle verdiği kararların sonucuna bağlanmış olur ki bu kabul

edilemez.”

Zira bu sonuç, yargı yetkisinin devri sonucunu doğurur.

Oysa hukuk devletinde mahkemeler, kendilerine intikal eden

hukuki uyuşmazlıklar hakkında -şu veya bu sebeple öteleme

yapmaksızın- bugün bir karar verirler; anılan karar kesinleşir ve

diğer idari makamlar bu kararlara uygun idari işlem tesis ederler.

Zira 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 138 ve

devamı madde hükümlerinde emredici nitelikte olan bu ilke

ortaya konulmuştur.

Oysa hukuk devletinde mahkemeler, kendilerine intikal eden

hukuki uyuşmazlıklar hakkında -şu veya bu sebeple öteleme

yapmaksızın- bugün bir karar verirler; anılan karar kesinleşir ve

diğer idari makamlar bu kararlara uygun idari işlem tesis ederler.

Zira 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 138 ve

devamı madde hükümlerinde emredici nitelikte olan bu ilke

ortaya konulmuştur.

Dinlediğiniz için teşekkürler…

Fethi MERDİVAN

Ankara 2.Fikri ve Sınai Haklar

Hukuk Mahkemesi Hâkimi

[email protected]

Page 418: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fethi MERDİVAN

380

Page 419: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

381

RECENT DECISIONS OF THE TURKISH COURT OF

CASSATION

CONCERNING TRADEMARK LAW

MARKA HUKUKUNA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

Levent YAVUZ

ABSOLUTE AND RELATIVE GROUNDS

FOR

REFUSAL OR INVALIDITY

&

”SERIAL TRADEMARK EXCEPTION”

HÜKÜMSÜZLÜK DAVALARINDA MUTLAK VE NİSPİ RET

NEDENLERİ

&

“SERİ MARKA İSTİSNASI”

Developed by Turkish Case Law in the light of;

Aşağıdaki ilkeler ışığında geliştirilen Türk İçtihat Hukuku;

”Honest Concurrent Use of trademarks”, (” Dürüst

Kullanım”)

”Acquired Rights (Doctrine of acquiescence)”, (“Kazanılmış

Haklar”)

”Balance of Convenience and Legal Interests” (”Hak ve

Menfaatler Dengesi”)

on the identical or confusingly similar trademarks registered by

different undertakings

Judge Member of the 11

thChamber of Court of Cassation / Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Üyesi

Page 420: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

382

CASE (2004/483 – 2006/317)

Background :

a) Claimant’s word mark : ECE (registered in 1989) ECE

(Davacının 1989’da tescil edilen kelime markası

b) Defendant’s trademark:

“ECE + Crown(device)”

(registered first in 1994)

(Davalının İlk kez 1994’te tescil edilen “Ece + Taç

Şekli” markası )

1994

TR 2000/28457 TR 2000/28458

Page 421: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

383

CASE (2004/483 – 2006/317)

“ECE” (1989) v.

ECE + Crown (device)

+ Ecelady”

(registered in 2000) TR

2000/28457

ECE + Crown (device) +

Ecetoff” (registered in 2000) TR

2000/28458

Decree Law No. 556 Pertaining

to the Protection of Trademarks

(in force as from June 27, 1995)

ABSOLUTE Grounds for

Refusal for Registration of a

Trademark

Article 7/1-(b) Trademark

identical or confusingly similar

with which cannot be

distinguished from a trademark

registered earlier or with an

earlier filing date for registration

in respect of an identical or same

type of product or services shall

not be registered as a trademark

RELATIVE Grounds for Refusal

for Registration of a Trademark Article 8/1-(b) If because of its

identity with or similarity to a

COUNCIL REGULATION (EC)

No: 207/2009 on the Community

Trade mark

Article 8- Relative Grounds for

Refusal

1- Upon opposition by the

proprietor of an earlier trade

mark, the trade mark applied

shall not be registered:

(a) if it is identical with the

earlier trade mark and the goods

or services for which registration

is applied for are identical with

the goods or services for which

the earlier trade mark is

protected;

(b) if because of its identity with

or similarity to the earlier trade

mark and the identity or

Page 422: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

384

CASE (2004/483 – 2006/317)

a) Parties both have the right over ”ECE” sign because of their

earlier trademarks registered in 1989 and 1994,

(Tarafların 1989 ve 1994 tarihlerinde tescil edilen

markalarına dayalı olarak “ECE” kelimesi üzerinde marka

hakkı sahipliği)

b) No conflict between the parties (from 1994 to 2004),

(1994’ten 2004’e kadar taraflar arasında herhangi bir

uyuşmazlık çıkmaması)

c) Honest concurrent use, ( eş zamanlı ve dürüstçe kullanım)

d) Acquired rights, (kazanılmış haklar)

e) Legal interests of the parties.(taraflar arasındaki hak ve

menfaatler dengesi)

trademark which has an earlier

application date or a registered

trademark and because of the

identity or similarity of the goods

and services covered by the

trademarks there exists a likelihood

of confusion on the part of the

public and the likelihood of

confusion includes the likelihood

of association with the registered

trademark or with the trademark

which has an earlier application

date shall not be registered.

similarity of the goods or services

covered by the trademarks there

exists a likelihood of confusion on

the part of the public in the

territory in which the earlier

trade mark is protected; the

likelihood of confusion includes

the likelihood of association with

the earlier trade mark.

INVALIDITY Article 42- A registered trademark shall be declared

invalid by the court in the following cases;

a)where in breach of Article 7, (However, in the action regarding

well-known trademark as specified subparagraph (i) of Article 7 has

to be instituted within 5 years from date of registration. If there is

bad faith time limit shall not apply.)

b) where in breach of Article 8,

Page 423: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

385

CASE (2004/483 – 2006/317)

Defendant’s aim (by registering the later

trademarks and in

2000)

a) creating a likelihood of confusion & unfair competition with

the Claimant’s trademark ”ECE” ?

OR

b) creating serial trademarks in good will, maintaining the

identity of first trademark registered in 1994 ?

Davalının 2000 yılında Ecelady ve Ecetoff markalarını tescil

ettirmesindeki amacı:

a) davalının “ECE” markası ile iltibas tehlikesi ve haksız rekabet

yaratılması mı?

b) yoksa önceki markanın asli unsurunun korunduğu seri

markalar yaratmak mı?

1994

TR2000/28457

TR2000/28458

SERIAL TRADEMARKS or NOT ?

SERİ MARKA MI? DEĞİL Mİ ?

Page 424: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

386

CASE (2004/483 – 2006/317)

HONEST CONCURRENT USE (EŞZAMANLI ve DÜRÜST

KULLANIM)

Parties both might innocently use competing marks on similar

goods and services for a long period of time. (Tarafların tescilli

markalarını aynı piyasada uzunca bir süredir benzer mal ve

hizmetler üzerinde dürüstçe kullanımı)

The criteria of honest concurrent use, Dürüst kullanımın

ölçütleri;

• length of use, (i) kullanım süresi,)

• coverage of use (area), (ii)coğrafi kullanım alanı,)

• degree of confusion (intensive or not), (iii) iltibas derecesi

“yoğun veya değil)

• perception of the average consumer (iv)ortalama

tüketicinin algılaması)

CASE (2004/483 – 2006/317)

SERIAL TRADEMARKS

as series of marks, look like / similar to each other as to their

basic elements of sign, (asli unsuru bakımından birbirinin

aynısı ya da benzeri olan markalar serisi)

differ only as to elements which are not substantially affecting

the main identity of the trademark. (sadece markanın temel

kimliğini etkilemeyen unsurlarda farklılık)

Page 425: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

387

1994

TR2000/28457

TR2000/28458

SERIAL TRADEMARKS or NOT?

LIABILTY OF INTERNET SERVICE PROVIDER

İNTERNET SERVİS SAĞLAYICISININ SORUMLULUĞU

CASE (2009/167 – 2010/41)

LANCÔME

V.

“www.gittigidiyor.com”

(www.gonegoing.com)

Decree Law No. 556 Pertaining to the Protection of Trademarks (in force

as from June 27, 1995)

* INFRINGEMENT

Article 61- Following shall be considered infringement of a trademark,

a. violations of Article 9,

b. use of the same or confusingly similar trademark without the

consent of the proprietor of the trademark,

c. where being aware or should be aware that the trademark

plagiarized, to sell, to distribute or to put to commercial use or to

Page 426: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

388

import or to keep in possession for these purposes the goods

carrying the infringed Trademark,

d. to participate or to assist or to encourage or to facilitate in

whatever form the acts referred in subparagraphs (a), (b), (c).

(abolished in 21.01.2009)

Article 62- A propretior of trademark whose rights have been infringed

may in particular appeal for the following at the court:

a) for the cessation of the acts of infringement,

b) appeal for remedies of infringement and request compensation for

damages incurred,

CASE (2009/167 – 201041)

Notice / takedown procedure necessary before filing the case ?

Dava açılmadan önce ihtarname (uyar / kaldır) her koşulda gerekli mi?

LIABILTY OF INTERNET SERVICE PROVIDER

Developed by Turkish Case Law in the light of;

Aşağıdaki ilkeler ışığında geliştirilen Türk İçtihat Hukuku;

”Notice/takedown principle”, (“Uyar/kaldır ilkesi”)

”Negligence for moral and economic compensation for damages

incurred”, (“Zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat için

kusurun varlığı”)

”but, no need notification for still ongoing trademark violation

(counterfeiting) in the web site”.(ancak dava açıldıktan sonra dahi

fiilen devam etmekte olan marka ihlali bakımından ihtar koşuluna

gerek olmadığı”)

CASE (2009/167 – 2010/41)

Notification/takedown procedure necessary before filing the case ?

for economic and moral compensation? YES

for cessation of the infringing acts by removing the illegal content

still occuring via the service provider’s website? in principle:

YES (in actuel case; NO)

Page 427: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

389

Dava açılmadan önce uyar/kaldır (ihtarname) her koşulda gerekli mi?

Maddi ve manevi tazminat için? EVET

İnternet servis sağlayıcısının web-sitesinde ihlal oluşturmakta

olan içeriğin kaldırılması suretiyle tecavüzün sona erdirilmesi

için? İlke: EVET (Ancak, somut uyuşmazlıkta dava dilekçesi

yeterli)

TRADEMARK REGISTRATION IN BAD FAITH

CASE

(HGK 2008/11-501 - 2008/507)

AMG Compagnie SA

Mr. Sendoğan. O... (trademark no: 2001/21313)

V

TRADEMARK REGISTRATION IN BAD FAITH

A. Legal Base on Bad Faith in Trademark Law (No:556)

Opposition

Article 35- Notice of opposition to the registration of trademark on

the grounds that it may not be registered under the provisions of the

Articles 7 and 8, and notice of opposition on the grounds that there exits

bad faith in the application shall be submitted within three mont of the

publication of the application.

Invalidity

Article 42-- ...... No provision

Although bad faith is a opposition

ground in trademark application

process before TPE, the Article 42

is silent about invalidity of

trademark registered in bad faith.)

Page 428: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

390

B. Legal Base on Bad Faith in Turkish Civil Law (Turkish Civil

Code No: 4721)

Article 2- Everyone shall obey the rules of honesty in fulfilling the

rights and obligations.

Clearly misuse of a right is not protected by the rule of law.

CASE

(HGK 2008/11-501 - 2008/507)

Acting in bad faith at the time of application is an opposition

ground according to Article 35 of Turkish Decree Law,

BUT

It is not a ground for invalidity according to Article 42 of

Turkish Decree Law.

TRADEMARK REGISTRATION IN BAD FAITH

A- Legal Base on Bad Faith in Trademark Law (No:556)

Opposition

Article 35- Notice of opposition to the registration of trademark

on the grounds that it may not be registered under the provisions of

the Articles 7 and 8, and notice of opposition on the grounds that

there exits bad faith in the application shall be submitted within

three mont of the publication of the application.

Invalidity Article 42-- ...... No provision

(Although bad faith is a

opposition ground in trademark

application process before TPE,

the Article 42 is silent about

invalidity of trademark registered

in bad faith.)

B- Legal Base on Bad Faith in Turkish Civil Law (Turkish Civil Code

No: 4721)

Article 2- Everyone shall obey the rules of honesty in fulfilling the

rights and obligations.

Clearly misuse of a right is not protected by the rule of law.

Page 429: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

391

CASE

(HGK 2008/11-501 - 2008/507)

Decision of the General Board in Civil Law of the Turkish

Court of Cassation;

Article 2 of the Turkish Civil Code is a general and basic rule not

to protect bad faith. Therefore acting in bad faith at the time of

application had to be one of the grounds for invalidity according

to the general principles of rule of Law.

BOUNDARIES OF THE EXAMINATIONS OF THE TRADEMARK

APPLICATIONS ”EX OFFICIO” BY TURKISH PATENT

INSTITUTE

TÜRK PATENT ENSTİTÜSÜ’NÜN MARKA BAŞVURUSUNU

RE’SEN İNCELEME YETKİSİNİN SINIRLARI

BOUNDARIES OF THE EXAMINATIONS OF THE TRADEMARK

APPLICATIONS ”EX OFFICIO” BY TURKISH PATENT

INSTITUTE

ABSOLUTE Grounds for Refusal for Registration of a

Trademark

Article 7/1-(b) Trademark identical or confusingly similar with which can

not be distinguished from a trademark registered earlier or with an earlier

filing date for registration in respect of an identical or same type of

product or services shall not be registered as a trademark

RELATIVE Grounds for Refusal for Registration of a

Trademark

Article 8/1-(b) If because of its identity with or similarity to a trademark

which has an earlier application date or a registered trademark and

because of the identity or similarity of the goods and services covered by

Page 430: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

392

the trademarks there exists a likelihood of confusion on the part of the

public and the likelihood of confusion includes the likelihood of

association with the registered trademark or with the trademark which has

an earlier application date shall not be registered.

Examination as to Absolute Grounds for Refusal

Article 32- The Institute upon concluding that there are no deficiences in

the conditions of filing, the application shall be examined whether it is

eligible for registration within the provisions of Article 7 in respect of all

or parts of goods and sevices to be registered. The application found

ineligible shall be refused under Article 7 in respect of all or part of those

goods and services.

CASE (2010/8474 – 2012/9165)

EARLIER MARKS

1) “ultra ulaşım-trafik + şekil”

(the ultra transport-traffic + device)

2) “ultra elektrikli ev aletleri”

(the ultra electrical home appliances

3) “PKS ultra”

Later Application (Rejected ex-officio

Art. 7/1-(b)

EARLIER MARKS

1) “sssss sssselekssss”

2) “seleks kargo seleks lojistik

– selX cargo selX logistics”

Later Application (Rejected

ex-officio Art. 7/1-(b)

Page 431: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

393

BOUNDARIES OF THE EXAMINATIONS OF THE TRADEMARK

APPLICATIONS ”EX OFFICIO” BY TURKISH PATENT

INSTITUTE

* ABSOLUTE Grounds for Refusal for Registration of a Trademark

Article 7/1-(b) Trademark identical or confusingly similar with which

can not be distinguished from a trademark registered earlier or with

an earlier filing date for registration in respect of an identical or

same type of product or services shall not be registered as a

trademark

* RELATIVE Grounds for Refusal for Registration of a Trademark

Article 8/1-(b) If because of its identity with or similarity to a trademark

which has an earlier application date or a registered trademark and

because of the identity or similarity of the goods and services covered by

the trademarks there exists a likelihood of confusion on the part of the

public and the likelihood of confusion includes the likelihood of

association with the registered trademark or with the trademark which has

an earlier application date shall not be registered.

* Examination as to Absolute Grounds for Refusal

Article 32- The Institute upon concluding that there are no deficiences in

the conditions of filing, the application shall be examined whether it is

eligible for registration within the provisions of Article 7 in respect of all

or parts of goods and sevices to be registered. The application found

ineligible shall be refused under Article 7 in respect of all or part of those

goods and services.

If further examination is needed whether there is a likelihood of confusion

on the part of public;

Page 432: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

394

In this case, it will be subject to Article 8/1-(b) which regulates relative

grounds for refusal depends on the third parties opposition after

publication of a trademark application.

Eğer, halk arasında iltibas tehlikesine yol açılıp açılmayacağı hususunda

daha ileri bir inceleme yapılması gerekiyor sa;

Bu durumda, marka tescilinde nispi ret nedeninin düzenlendiği ve

başvurunun ilanı üzerine de üçüncü kişilerin itirazına bağlı olan 8/1-(b)

maddesine konu olacaktır.

TO SUM UP,

Article 7/1-(b) can be narrowly applicable “ex-officio“ and in limited

conditions by TPI; if only the identicalness or confusingly similarity is

UNDOUBTEDLY OBVIOUS between the trademarks.

Sonuç olarak,

TPE tarafından 7/1-(b) maddesinin “re’sen” uygulanması, ancak markalar

arasındaki aynılık ya da ayırt edilemeyecek derecede benzerliğin

tartışmasız derecede açık olduğu hallerle sınırlı olarak yapılabilir.

EARLIER MARKS

1) “ultra ulaşım-trafik + şekil”

(the ultra transport-traffic + device)

2) “ultra elektrikli ev aletleri”

(the ultra electrical home appliances

4) “PKS ultra”

Later Application (Rejected ex-officio

Art. 7/1-(b)

EARLIER MARKS

3) “sssss sssselekssss”

4) “seleks kargo seleks lojistik

– selX cargo selX logistics”

Later Application (Rejected

ex-officio Art. 7/1-(b)

Page 433: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Marka Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları

395

RECENT DECISIONS OF THE TURKISH COURT OF

CASSATION

CONCERNING TRADEMARK LAW

THANK YOU

FOR YOUR ATTENTION

Levent YAVUZ

Judge

Member of the 11th

Civil Chamber of Court of Cassation

Page 434: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Levent YAVUZ

396

Page 435: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

397

FİKRİ ve SINAİ HAKLARDA İHTİYATİ TEDBİRLER

Türkay ALICA

Geçici Hukuki Korumalar

1-İhtiyati Tedbirler

2-Delil Tespiti

3-Diğer Geçici Hukuki Korumalar

a)Gümrükte geçici el koyma

b)Mal veya haklarla ilgili defter tutulması

c)Mühürleme

d)İhtiyati haciz, muhafaza, geçici düzenleme gibi diğer koruma

tedbirleri yönünden diğer kanunlardaki hükümler

İhtiyati Tedbirler

– İhtiyati tedbirler, esasa ilişkin bir davanın açılmasından önce

başlayıp, kesin hükme kadar devam edebilen, tarafların hukukî

durumlarında meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş,

geçici nitelikte, hukukî koruma önlemleridir.

– Nedeni: Dava usulü ne kadar hızlı olursa olsun belirli aşamaların

tamamlanmasını ve daha uzun bir zamanı gerektirmesi

İhtiyati Tedbirler ve Yasal Dayanak

Fikri mülkiyet mevzuatındaki özel düzenlemeler

– FSEK m. 66/4 ve 77

– Sınai mülkiyet mevzuatındaki özel hükümler

• Marka KHK m. 76-78

• Patent KHK m. 151-153

• Tasarım KHK m.63-65

Ankara 3. FSHHM Hakim

Page 436: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türkay ALICA

398

HMK'daki genel hükümler

– HMK m. 389-399

İhtiyati Tedbir Koşulları

1. İhtiyati Tedbir Talebi

2.Tedbir Sebebinin açıklanması

3.İddiaların Kuvvetle Muhtemel Görülmesi: Yaklaşık ispat

yükümlülüğü

1. İhtiyati Tedbir Talebi:

• FSEK m. 77/I tedbire “talep üzerine” karar verilebilir.

• 556 KHK m. 76/1; 551 KHK m. 151/1; 554 KHK m. 63/1

Bu KHK'de öngörülen türde dava açan veya açacak olan kişiler, ...

ihtiyati tedbire karar verilmesini talep edebilir.

• HMK m. 390/III talepte bulunan taraf, dilekçesinde dayandığı

“tedbir sebebini” ve verilmesini “istediği tedbir türünü” açıkça

belirtmek zorundadır.

• HMK m. 31 “hakimin davayı aydınlatma ödevi”

• Talep edilen tedbirin çok genel veya belirsiz olması

• Tedbirin asıl dava ile veya kendi içinde çelişkili olması: FSEK 68

varsayımsal sözleşme bedeli - nüshaların / araçların kendisine

verilmesi – imha birlikte talep edilmesi veya asıl istemle çelişkili

tedbir talebi

• Tedbirin asıl davada karşılığının olmaması (örtüşmemesi): Dava

dışı hak (marka) üzerine devir yasağı, YİDK iptal davasında,

başvurunun kendisi aleyhine kullanılması yasağına dair tedbir

talebi

2. İhtiyati Tedbir Sebebi

• FSEK m. 77/I “her hangi bir sebepten dolayı zaruri görülürse”;

“esaslı zarar”, “ani tehlike” ve “emrivakilerin önlenmesi”

• HMK m. 389/I “ciddi zarar” “gecikme sebebiyle sakınca” ve

“hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması ya da

tamamen imkânsız hale gelmesi”

Page 437: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fikri ve Sınai Haklardan İhtiyati Tedbirler

399

• 556 KHK m. 76/1: “davanın /hükmün etkinliğini temin etmek

üzere”,

3. İddiaların Kuvvetle Muhtemel Görülmesi: Yaklaşık ispat

• FSEK m. 77/1: “ileri sürülen iddialar kuvvetle muhtemel

görülürse”

• HMK m. 390/III: “davanın esası yönünden kendisinin

haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi zorunludur”

• 556 KHK 76/1: “dava konusu markanın kendi marka

haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde Türkiye'de

kullanılmakta olduğunu veya kullanılması için ciddi ve etkin

çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla”

Tecavüzün Ref’inde Tedbirin Takdiri (md. 66/4)

Mahkeme,

• Eser sahibinin manevi ve mali haklarını,

• Tecavüzün şümulünu,

• Kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını,

• Tecavüzün ref'i halinde tecavüz edenin düçar olması

muhtemel zararları takdir ederek,

• Halin icabına göre,

• Tecavüzün ref'i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikine

karar verir.

İhtiyati Tedbir Kararı

HMK m. 391- (1) Mahkeme, tedbire konu,

• Mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir

yediemine tevdii ya da

• Bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi,

• Sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her

türlü tedbire karar verebilir.

• 556 KHK m. 77; 551 KHK m. 152; 554 KHK m. 64:

İhtiyati tedbirler, verilecek hükmün etkinliğini tamamen

sağlayacak nitelikte olmalı ve özellikle aşağıda belirtilen

tedbirleri kapsamalıdır:

Page 438: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türkay ALICA

400

• Tecavüz teşkil eden fiillerin durdurulması;

• Haklara tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen şeylere

veya vasıtalara, bulundukları her yerde el konulması ve

bunların saklanması;

• Her hangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi.

İhtiyati Tedbir Kararının İçeriği

HMK MADDE 391- (2) İhtiyati tedbir kararında;

a) İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve

vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile

talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,

b) Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere

dayandığı,

c) Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür

bir tedbire karar verildiği,

d) Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat

göstereceği,

yazılır.

İhtiyati tedbirde teminat gösterilmesi

HMK MADDE 392- (1) İhtiyati tedbir talep eden,

– Haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü

kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara

karşılık teminat göstermek zorundadır. – Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile

dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa,

mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla

teminat alınmamasına da karar verebilir.

– Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat

göstermesi gerekmez.

– (2) Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden

veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından

Page 439: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fikri ve Sınai Haklardan İhtiyati Tedbirler

401

itibaren bir ay içinde tazminat davasının

açılmaması üzerine teminat iade edilir.

İhtiyati Tedbir Yöntemi

MADDE 390-(1) İhtiyati tedbir,

• Dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan

mahkemeden;

• Dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü

mahkemeden talep edilir.

• Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk

bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire

karar verebilir.

İhtiyati Tedbirlerde Kanun Yolu • HMK m. 391-(3) İhtiyati tedbir talebinin reddi hâlinde,

kanun yoluna başvurulabilir.

MADDE 394-(1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir

kararlarına itiraz edilebilir.

• Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.

Yargıtay İB HGK

E.2013/1; K. 2014/1

ÖZET: İlk derece mahkemelerince verilen ihtiyati tedbir taleplerinin

reddi veya bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilen kararlara

karşı temyiz yolunun kapalı olduğu hususundadır

İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz

1. HMK m. 394 (2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı

taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır

bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın

tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına,

mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren

mahkemeye itiraz edebilir.

2. İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça

ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden

itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata

itiraz edebilirler.

3. İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça

göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine

Page 440: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türkay ALICA

402

eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet

eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak

kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını

değiştirebilir veya kaldırabilir.

4. İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna

başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak

karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin

uygulanmasını durdurmaz.

İhtiyati tedbir kararının uygulanması

HMK MADDE 393- 1. İhtiyati tedbir kararının uygulanması, verildiği tarihten itibaren

bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde, kanuni

süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden

kalkar.

2. Tedbir kararının uygulanması, kararı veren mahkemenin yargı

çevresinde bulunan veya tedbir konusu mal ya da hakkın

bulunduğu yer icra dairesinden talep edilir. Mahkeme, kararında

belirtmek suretiyle, tedbirin uygulanmasında, yazı işleri

müdürünü de görevlendirebilir.

3. İhtiyati tedbir kararının uygulanması için, gerekirse zor

kullanılabilir.

İhtiyati tedbiri tamamlayan işlemler

HMK MADDE 397-

1. İhtiyati tedbir kararı dava açılmasından önce verilmişse, tedbir

talep eden, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten

itibaren iki hafta içinde esas hakkındaki davasını açmak ve dava

açtığına ilişkin evrakı, kararı uygulayan memura ibrazla dosyaya

koydurtmak ve karşılığında bir belge almak zorundadır. Aksi

hâlde tedbir kendiliğinden kalkar.

2. İhtiyati tedbir kararının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde, nihai

kararın kesinleşmesine kadar devam eder.

3. Tedbir kalkmış veya kaldırılmış ise bu husus ilgili yerlere

bildirilir.

4. İhtiyati tedbir dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır.

Page 441: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Fikri ve Sınai Haklardan İhtiyati Tedbirler

403

Tedbire muhalefetin cezası

MADDE 398-

1. .... emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimse, bir

aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır.

– Görevli ve yetkili mahkeme,

– esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir

kararı veren mahkeme; – esas hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü

mahkemedir.

Haksız İhtiyati Tedbir Tazminat

MADDE 398-

1. .... emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimse, bir

aydan altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır.

– Görevli ve yetkili mahkeme, esas hakkındaki dava henüz

açılmamışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme; esas

hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü mahkemedir.

MADDE 399- 1. Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde

bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı

kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız

ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.

2. Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas

hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır.

3. Tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya

ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle

zamanaşımına uğrar.

Sabrınız için teşekkür ederim

[email protected]

Page 442: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Türkay ALICA

404

Page 443: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

405

TANINMIŞ MARKALAR YÖNÜNDEN SULANDIRMAYA KARŞI

KORUMA

Uğur Çolak 1

I. Genel olarak

Marka hukukunda en çok tartışılan ve marka yargılamasında

neredeyse her davada karşılaşılan kavramların başında “tanınmış marka”

kavramı gelmektedir. Gerçekten de marka sahipleri ve onların vekilleri,

iddia veya savunma olarak, sıkça markalarının tanınmış marka olduğunu

ileri sürmektedirler. Zira markanın tanınmış marka olması, bilindiği üzere

markayı daha güçlü hale getirmektedir. Her şeyden önce bir markanın

tanınmış marka olması, daha sonra yapılan başvurular bakımından mutlak

ve nispi bir red nedenidir ve bu durum aynı zamanda bir hükümsüzlük

sebebi teşkil eder. Öte yandan tescilli ve tanınmış bir markanın, izinsiz

olarak üçüncü kişilerce farklı sınıf mal ve hizmetlerde kullanılması

durumunda marka hakkına tecavüz de söz konusu olabilir.

Tanınmış markalar, sahip oldukları reklam değeri ve kalite imajı

nedeniyle asalak kullanımlara maruz kalmaktadırlar. Bu türden asalak

kullanımlar sonucunda markanın tanınmışlığından haksız yararlanma,

markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ve markanın tanınmışlığının

(itibarının) zarar görmesi, en genel ifade ile “sulandırma” söz konusu

olmaktadır.

Bu çalışmanın konusu, tanınmış markaların farklı mal ve/veya

hizmetler bakımından korunma koşullarına ilişkindir.

1 İstanbul (4) No’lu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Hakimi. / Bu çalışma, 15

Mayıs 2014 tarihinde yapılan Türk-Alman Marka Hukuku’nda Güncel Gelişmeler

Sempozyumu’nda yapılan sunumun metne dönüştürülmüş halidir.

Page 444: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Uğur ÇOLAK

406

II. Tanınmış marka kavramı

Tanınmış marka kavramı, ilk kez Paris Sözleşmesi’nin birinci

mükerrer altıncı maddesinde düzenlenmiştir2. Bu madde hükmüne göre

“Birlik ülkeleri, tescilin yapıldığı ülkenin yetkili makamınca söz konusu

ülkede bu sözleşmeden yararlanacağı kabul olunan bir kişiye ait olduğu,

aynı veya benzeri mallar için kullanıldığı iyi bilinen tanınmış bir markanın

herhangi bir karışıklığa yol açabilecek bir şekilde yeniden

reprodüksiyonunu, taklit edilmesini veya aslına yakın bir şekilde

değiştirilmesini içeren bir markanın kullanılmasını gerek mevzuat izin

verdiği takdirde re’sen gerekse ilgilinin isteği üzerine yasaklamayı ve

tescilini reddetmeyi veya iptal etmeyi taahhüt ederler.” 556 sayılı

KHK’nin 7/1-ı maddesi de Paris Sözleşmesi’ne atıf yaparak, esasen bu

düzenlemeyi temel almaktadır. Nitekim KHK’nın bu maddesinde yer alan

ifade “Paris Sözleşmesi’nin 1. mükerrer 6. maddesine göre tanınmış

markalar” biçimindedir

1995 yılında kabul edilen Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet

Hakları Anlaşması (TRIPS), tanınmış marka korumasını iki bakımdan

genişletmiştir. Bunlardan ilki, mallar dışında hizmetlere de

uygulanacağına ilişkindir. Buna göre “Paris Sözleşmesi'nin (1967) 6'nci

mükerrer Maddesi, gerekli değişiklikler yapılmış olarak, hizmetlere de

uygulanacaktır.”3 Diğer yandan farklı sınıf mal ve hizmetler bakımından

da koruma sağlamıştır. Buna göre de, “Paris Sözleşmesi'nin (1967) 6'nci

mükerrer maddesi, markanın tescil edildiği mal veya hizmetlere

benzemeyen mal veya hizmetlere de, gerekli değişiklikler yapılmış olarak

uygulanacaktır, ancak şu koşulla ki, markanın bu mal veya hizmetlerle

ilgili kullanımı, bu mal veya hizmetlerle tescilli markanın sahibi arasında

bir bağlantı olduğunu göstermeli ve bu kullanım şekli nedeniyle tescilli

ticari marka sahibinin menfaatlerinin zarar görme olasılığı mevcut

olmalıdır.”4

2 Türkiye Cumhuriyeti devleti, 1883 tarihli bu sözleşmenin 1967 yılında revize edilen

Stockholm metnine taraftır. 3 TRIPS Anlaşması Madde, 16/2 4 TRIPS Anlaşması Madde, 16/3

Page 445: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Tanınmış Markalar Yönünden Sulandırmaya Karşı Koruma

407

Tanınmış marka kavramı, uluslararası metinlerde veya iç hukukta

tanımlanmış değildir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ne göre tanınmış marka

, “bir kişiye veya girişime sıkı biçimde bağlılık, güvence, kalite, reklam

gücü, yaygın bir dağıtım ağına bağlı, müşteri ve diğer subjektif ilgi ve

ilişkiler ayrımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür ve yaş farkı

gözetilmeksizin aynı çevrelerce refleks halinde beliren bir çağrışım”ı ifade

eder5.

III. “Tanınmışlık Düzeyine Ulaşmış marka” biçiminde, farklı

bir tanınmış marka türü olup olmadığı

Genel olarak tanınmış marka kavramı yukarıda belirtildiği şekilde

ele alınmakta iken, Türkiye’de öğreti ve uygulamada “tanınmışlık

düzeyine ulaşmış marka” diye bir kavram ortaya çıkmıştır. Öğretiye göre

“tanınmış marka” ile “tanınmışlık düzeyine ulaşmış marka” birbirinden

farklıdır. “Bir marka tanınmış olmasa bile toplumda tanınmışlık düzeyine

ulaşmış olabilir.” 6 Aynı sözcükler ve aynı ifade biçimi kullanılarak bu

görüş Yüksek Mahkeme tarafından da kabul edilmiştir7.

Aslında tanınmış marka tektir. 556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesinde

geçen “toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ifadesi ile 9 maddesinde

geçen “Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi” ifadeleri nedeniyle ortaya

çıkan bu algılama hatalıdır. KHK’nin 8/4 maddesi ile 9/2 maddelerinde

kullanılan “tanınmış marka” kavramları birbirlerinden farklı değildir.

Farklı olan “tanınmış marka” kavramı değil, ayırt edici gücü yüksek olan

markanın “tanınmışlık derecesi” ve “buna bağlı sonuçlar” dır8.

5 Yargıtay 11. HD, 25.10.2007 T., 2006/10222 E., 2007/13328 K - BLACK & DECKER

kararı 6 Hamdi YASAMAN, Marka Hukuku s. 410, Ünal TEKİNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, 4.

bası, s. 426 7 Yargıtay 11. HD, 28.04.2003 T, 2002/11715 E,2003/4181 K. Yüksek Mahkeme bir başka

kararında da KHK’nin 8/4 maddesi ile 7/1-ı maddesi arasında açıkça ayrım

gözetmektedir ; “Mahkemece davacı markasının sadece 556 sayılı KHK’nin 8/4.

maddesine göre tanınmış marka olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, aynı

KHK’nin 7/1-ı bendinde atıf yapılan Paris Sözleşmesi’nin birinci mükerrer 6. maddesi

anlamında da tanınmış marka olduğunun kabulü doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 11.

HD, 04.04.2012 T, 2010/14581 E, 2012/5266 K) 8 Ayrıntı için Uğur ÇOLAK, Türk Marka Hukuku, 2. bası 2014, s. 292 vd.

Page 446: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Uğur ÇOLAK

408

IV. Tanınmış Markaların Farklı Mal ve Hizmetler

Bakımından Korunması

Tanınmış markaların koruma alanı, diğer markalara göre daha

geniştir. Ancak bu genişletilmiş koruma, otomatik olarak ortaya

çıkmamaktadır. Bir başka anlatımla, bir markanın tanınmış olması, farklı

sınıflardaki mal ve hizmetler bakımından da korunacağı anlamına gelmez.

Bir marka tanınmış olmakla birlikte, farklı mal ve hizmetler bakımından

korunabilmek için Türkiye’de tescilli olma ön koşulu yanında, KHK’nin

8/4 maddesinde yazılı hallerden birisinin de somut olayda mevcut olması

icap eder. Bu hallerden herhangi birisinin mevcut olup olmadığı, her

somut davada araştırılmalıdır9.

1. Ön Koşul; Türkiye’de tescil

556 sayılı KHK’ye göre, farklı sınıf mal ve hizmetler bakımından

korumanın söz konusu olabilmesi için ön koşul, önceki tarihli tanınmış

markanın, Türkiye’de, TPE nezdinde tescilli olmasıdır. Yüksek

Mahkeme’ye göre de Türkiye’de tescilli olmayan yabancı tanınmış

markalar yönünden 8/4 madde koruması mevcut değildir10

.

2. Sulandırma Halleri (KHK md. 8/4)

556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesine göre “Marka, tescil edilmiş veya

tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri

9 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, eski hatalı kararlarından sonraki yeni uygulamasına

göre de “556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği

hususlarının her bir somut olay için ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.”

(Yargıtay 11. HD, 03.12.2012 T, 2011/12893 E, 2012/19738 K) 10 “556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesi uyarınca bir markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık

düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar

verilebileceği veya ayırd edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda,

farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki tescil başvurusunun

reddedilmesi ve tescil gerçekleşmiş ise aynı KHK’nin 42/1-b uyarınca hükümsüz

kılınabilmesi için, öncelikle anılan markanın tanınmışlık düzeyine ulaşmış bulunduğu

mal veya hizmet sınıfı için TPE nezdinde tescilli olması gerekir.” [Yargıtay 11. HD,

21.09.2012 T, 2011/6788 E, 2012/14006 K] Benzer şekilde şarap emtiası yönünden

tescilli ve tanınmış KAYRA markasının, muşamba, minder, duvar kaplaması gibi ürünler

yönünden tescilne dair bir davada, sulandırma hallerinden hiçbirisinin söz konusu

olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. (Yargıtay 11. HD, 24.06.2013 T, 2012/15886 E,

2013/13176 K)

Page 447: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Tanınmış Markalar Yönünden Sulandırmaya Karşı Koruma

409

olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak,

tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda

ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği,

markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış

markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği

durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir

marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak

olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir.” Buna göre tescil

edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı

tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, (free

riding, unfair advantage), markanın itibarına zarar verebileceği

(tarnishment), veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici

karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği (blurring, gerçek anlamda

“dilution”, sulandırma) durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu

daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya

hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusunun

reddi gereklidir. Bu hallerden birisinin mevcudiyeti aynı zamanda bir

hükümsüzlük sebebidir.

Madde metninden anlaşılacağı üzere, tanınmış markanın farklı sınıf

mal ve hizmetlerde korunabilmesi için “tanınmışlık düzeyi nedeniyle

haksız bir yararın sağlanabilecek olması” , “markanın itibarına zarar

verebilecek olma” veya “tanınmış markanın ayırt edici karakterini

zedeleyici sonuçlar doğurabilecek olma” hallerinden birisinin mevcut

olması gereklidir. Bu 3 hal11

genel olarak “sulandırma” biçiminde

adlandırılmaktadır.

Yüksek Mahkeme’ye göre, “Tanınmış markanın aynısı veya

benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması, bazı hallerde tanınmış

markanın itibarına zarar verebilir. Aynı tür mal veya hizmette

11 556 sayılı KHK’de 3 hal olarak ele alınan sulandırma halleri, aslında 207/2009 sayılı AB

Marka Direktifinde kullanılan anlatım biçimine göre 4 halden oluşmaktadır; (1) unfair

advantage is taken of the repute of the mark; (2) unfair advantage is taken of the

distinctiveness of the mark; (3) detriment is caused to the repute of the mark; or (4)

detriment is caused to the distinctiveness of the mark.

Page 448: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Uğur ÇOLAK

410

kullanılmamasına rağmen, tanınmış markanın garanti (güven) ve/veya

reklam gücünden yararlanılarak, tanınmış markanın itibarına zarar verilir.

Markanın birden çok farklı mallarda kullanılması tanınmış markanın

gücünün ve etkileme alanının azalmasına sebebiyet verebilir. Buna

“markanın sulanması” (dilution) denir12

.

a. Haksız yararlanma

Sulandırma hallerinden ilki, “haksız yararlanma” halidir. Haksız

yararlanma, aynısı ya da benzeri farklı sınıflarda kullanılarak, tanınmış

markanın tanınmışlığı nedeniyle sahip olduğu reklam gücünün ve

çekiciliğinin aşırılması, haksız transferidir. Markanın ayırd edici karakteri

ve tanınmışlığı ne kadar güçlü olursa ve işaret ne kadar ani ve güçlü bir

marka hatırlatması yaparsa, markanın tanınmışlığından ya da ayırd edici

karakterinden mevcut veya gelecekte haksız yararlanılması ihtimali de o

derece büyük olacaktır. ,

b. Üne (itibara) Zarar Verme

Sulandırma hallerinden ikincisi, “tanınmış markanın ününe zarar

verilmesi” dir. Tanınmış markanın itibarına zarar verme, yoluyla

sulandırmada, marka, itibarı13

zarar görecek şekilde küçültücü, imaj

zedeleyici bir mal veya hizmet için kullanılmaktadır. Burada kasdedilen,

markanın mutlaka ucuz ve kalitesiz mallar veya hizmetlerde kullanılması

olmayıp, tanınmış markanın çekim gücünün azaltılması, marka imajına

negatif etki söz konusudur. Markanın kullanıldığı mal veya hizmetler

pahalı ve kaliteli de olabilir ve buna rağmen de markanın itibarının zarar

görmesi söz konusu olabilir. Markanın ucuz ve kalitesiz mal veya

hizmetlerde kullanılması ise, KHK’nin 8/4 maddesi anlamında tanınmış

markanın itibarına zarar verilmesi ile ilgili olmayıp, KHK’nin 68. maddesi

anlamında “markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması”

ile ilgilidir ve itibar tazminatının bir koşuludur.

12 Yargıtay 11. HD, 01.11.2011 T, 2009/12973 E, 2011/14792 K 13 Aslında burada KHK’de “itibar” sözcüğünün kullanılması hatalı olup, doğrusu

“tanınmışlığı” veya “ünü” olmalı idi.

Page 449: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Tanınmış Markalar Yönünden Sulandırmaya Karşı Koruma

411

c. Ayırt ediciliğin zedelenmesi

Sulandırma hallerinden üçüncüsü ve gerçek anlamda sulandırma

hali, tanınmış markanın “ayırd ediciliğinin zedelenmesi” dir. Tanınmış

markanın, 3. kişilerce farklı mal ve hizmetlerde kullanılması, markanın

tekliğini, ticari çekiciliğini ve satış gücünü zayıflatır, markayı

sıradanlaştırıp, zaman içerisinde reklam ve ayırd edici gücünü aşındırır.

Bu birdenbire olan bir durum olmayıp, zaman içerisinde ortaya çıkar.

(sulandırma süreci )14

Sulandırma sürecinin sonunda, marka artık tüketici

gözünde “ani bir çağrışım yaratma yeteneği” ni kaybeder. Tanınmış

marka gitgide, jenerikleşmeye başlar15

. Bir marka ne kadar çok tanınmış

ise, ayırd ediciliğinin zarar görmesi o kadar kolay olmaktadır16

.

Markanın ayırd ediciliğinin zedelenmesinin de, güncel olması şart

değildir. Gelecekte bu yönde ciddi tehlikenin ortaya çıkabilecek olması

yeterlidir. Avrupa Birliği Mahkemesi’ne göre gelecekteki bu tür olası

tehlikenin de “mantıklı çıkarımlar” ile ortaya konması gerekir. Bu

“mantıklı çıkarımlar”, varsayımlara dayalı olmamalı, İlgili sektördeki

normal uygulamalar dikkate alınarak yapılacak analizlere dayalı olmalıdır.

3. “Ortalama tüketicinin ekonomik davranışında değişiklik”

koşulu

Avrupa Birliği Mahkemesi (CJEU) ’nin INTEL17

ve VOLF

JARDIN18

kararlarında da altı çizildiği üzere, tanınmış markanın salt

“akla gelmesi” sulandırma için yeterli değildir. Sulandırmanın söz konusu

14 Yüksek Mahkeme’ye göre markanın bu reklam gücü ve tüketici nezdinde oluşturduğu

güven, malın satılmasında en önemli etkendir. Olayların büyük çoğunluğunda tanınmış

marka ile markayı üreten firma tüketici veya alıcıların gözünde özdeşleşir. Tanınmış

markanın farklı mallarda kullanılması halinde, tüketici bildiği ve güvendiği markayı

üreten firmanın farklı alanlarda da üretim ve pazarlama yaptığını düşünür. Bu zihinsel

bağlantı, markaya odaklanan tüketicinin ilgisini dağıtabilir. Farklı mal ve hizmetlerde

kullanılan markalar tanınmış markaya nazaran daha düşük kalitede ise, bundan tanınmış

marka da zarar görebilir. Bu şekilde marka itibarını yitirebilir veya en azından itibarı

erozyona uğrar. (Yargıtay 11. HD, 01.11.2011 T, 2009/12973 E, 2011/14792 K) 15 Avrupa Birliği Mahkemesi (CJEU), C-323/09, Interflora Kararı, paragraf 76 ve p.77 16 CJEU, C- 375/97, General Motors Corp. / YPLAN SA 17 CJEU, C-252/07, Kasım 2008 18 CJEU , C-383/12 Kasım 2013

Page 450: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Uğur ÇOLAK

412

olabilmesi için ortalama tüketici davranışında bir “ekonomik değişiklik”

ortaya çıkması gereklidir. Tüketici davranışında ekonomik değişiklik

kavramının tam olarak ne anlama geldiği açık olmamakla birlikte CJEU’a

göre sulandırma sonucunda, tüketiciler o markayı gördüklerinde artık

direkt olarak önceki tanınmış marka ile bir çağrışım kurmazlar. Böylece

tanınmış marka yönünden bir “kimlik dağılması” meydana gelir. Bu

tüketicilerin ekonomik davranışlarını değiştirerek, markadan yüz

çevirmelerine neden olur. İşte bu süreç, tüketici davranışında ekonomik

değişiklik sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Tüketici davranışında ekonomik değişiklik koşulu Türk marka

hukuku öğretisinde ve yargı kararlarında açıkça dile getirilmemiş olmakla

birlikte Yargıtay Hukuk genel Kurulu 2014 tarihli DERBY-

DERBYTECH kararında, ortalama tüketicinin bu marka ile tanımış marka

arasında bir “bağlantı kurması” ve bu bağlantının yaratacağı olumlu

izlenim ve çağrışımla “satın alma tercihlerine yön verilmesi” biçiminde

bir değerlendirme yapmak suretiyle aslında hemen hemen aynı şeyi ifade

etmektedir19

.

Ekonomik değişikliğin hâlihazırda mevcut (güncel) olması şart

değildir. Böyle bir değişikliğin gelecekte meydana gelebileceğine dair

ciddi ihtimalin varlığı da yeterlidir.

V. Sulandırma Hallerinin her somut olayda ayrı ayrı ele

alınıp incelenmesi gereği

Sulandırma halleri, her ne kadar bir bütün olarak ele alınıyor

görünmekte ise de bu haller birbirinden farklı ve bağımsız olmakla, her bir

somut olayda ayrı ayrı ele alınıp incelenmelidir. Nitekim yüksek

Mahkeme de bu yönde içtihatta bulunmuştur 20

.

19 Yargıtay HGK, 02.04.2014 T, 2013/11-656 E, 2014/427 20 Arnica /Arnica kararı ; “Arnica markasının 556 sayılı KHK'nın 7/1-ı maddesi anlamında

tanınmış marka olup, sadece küçük ev aletleri ve mutfak eşyası gibi elektrikli aletler

bakımından bu tanınmışlığın bulunduğu, aynı KHK'nın 8/4 maddesi anlamında tüm

sınıflar yönünden koruma elde edemeyeceği, 11.07 ve 11.08 numaralı alt sınıflarda yer

alan emtia yönünden ise sınıf benzerliği ve herhangi bir karıştırma ihtimalinin olmadığı

ve (bu sınıflar yönünden) 8/4 maddede yazılı sulandırma hallerinden herhangi birisinin

Page 451: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Tanınmış Markalar Yönünden Sulandırmaya Karşı Koruma

413

Değinildiği üzere markanın tanınmış marka olması, mutlaka diğer

sınıflar bakımından da koruma elde edeceği anlamına gelmemektedir. O

kadar ki, bir marka tanınmış marka olmasına rağmen, bir somut olayda

hiçbir sınıf mal veya hizmet bakımından sulandırma hali söz konusu

olmayabilir21

. Sözgelimi GARANTİ FLEXI - FLEXI / FLEXIM

markaları yönünden görülen bir davada, davacı markası Kredi kartı ve

Bankacılık hizmetleri için, davalı markası plastik boru, hortum, conta vb

emtiası yönünden tescilli oluşu, taraf markaları bütünü itibariyle farklı

oluşu, “Flex” ibaresinin tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından

ayırt edicilikleri zayıf oluşu, hitap ettikleri müşteri kitlesi farklı oluşu,

sektörler farklı oluşu gibi hususlar dikkate alındığında, bu malların

ortalama tüketicilerinin davalı başvurusunu taşıyan 06 ve 17. sınıftaki

"borular, borular için bağlantı parçaları, bükülebilir borular, hortumlar,

lastikten plastikten bükülebilir boru ve hortumlar, contalar" emtiası

üzerinde "flexim" markasını gördüğünde, refleks olarak davacı "kredi

kartı ve bankacılık hizmetleri" markası "Flexi" ibaresini hatırlayıp

bağlantı kurması; bunun sonucunda ortalama tüketicinin davalı "boru ve

hortumlarını" daha çok tercih etmesi nedeniyle haksız rekabet yaratması;

davalının kullanımlarının, ayırt ediciliği düşük bulunduğu tespit edilen

davacı markalarının ayırt ediciliğini zayıflatması, sulandırması; olası

davalı ürünlerindeki kalitesizliğin davacı markalarının itibarına zarar

vermesi gibi sonuçların ortaya çıkması imkânının bulunmadığı sonucuna

varılmıştır22

.

de gerçekleşmediği …” (Yargıtay 11. HD, 29.03.2013 T, 2012/6087 E,

2013/6300 K) 21 “Arnica markasının 556 sayılı KHK'nın 7/1-ı maddesi anlamında tanınmış marka olup,

sadece küçük ev aletleri ve mutfak eşyası gibi elektrikli aletler bakımından bu

tanınmışlığın bulunduğu, aynı KHK'nın 8/4 maddesi anlamında tüm sınıflar yönünden

koruma elde edemeyeceği, 11.07 ve 11.08 numaralı alt sınıflarda yer alan emtia

yönünden ise sınıf benzerliği ve herhangi bir karıştırma ihtimalinin olmadığı ve (bu

sınıflar yönünden) 8/4 maddede yazılı sulandırma hallerinden herhangi birisinin de

gerçekleşmediği …” (Yargıtay 11. HD, 29.03.2013 T, 2012/6087 E, 2013/6300 K) 22 Yargıtay 11. HD, 08.05.2013 T, 2012/10259 E, 2013/9407 K

Page 452: 1515 - cms.inonu.edu.tr°stanbul Sem...Besonderheiten von kennzeichenrechtlichen Auseinandersetzungen nach ... İlkeler ve Güncel Pratik Sorular ... das ist wohl einer der längsten

Uğur ÇOLAK

414

Sonuç

Tanınmış markaların, tescilli oldukları mal ve hizmetlerden farklı

mal ve hizmetler yönünden korunması, tanınmışlığın otomatik bir sonucu

olmayıp, böyle bir markanın farklı sınıf mal ve hizmetler yönünden

korunabilmesi, her somut olayda sulandırma hallerinden birisinin, her bir

sınıf mal ve/veya hizmet bakımından gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine

bağlıdır. Bu inceleme toptan değil, tek tek mal ve hizmetler bakımından

ayrı ayrı yapılmalıdır. Öte yandan sulandırmanın söz konusu olabilmesi

için tüketicinin ekonomik davranışlarında bir değişikliğin söz konusu

olması gereklidir. Bu tür bir değişikliğin de somut gerekçelerle ortaya

konması icap eder.