10 klÂsİklerİmİz vii -...

13
ta·savvuf ve Akademik Dergisi Ankara 2002

Upload: others

Post on 24-Oct-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • ta·savvuf İlm1 ve Akademik Araştırma Dergisi

    Ankara 2002

  • Klasiklerimiz/VII uel-Fethu ,r-rabbtini ve,l-feyzu,r-rahmani,,

    (Abdülkadir ~I-Geylani- ö. 561/1166)

    Dilaver Gürer Yard. Doç. Dr., Selçuk Ü. ilahiyat Fakültesi

    Tasavvufi birikimin nesilden nesile aktarılmasında şifahl ve yazılı hemen her türlü üslup kullanılmıştır. Bu geleneğin bir parçası da büyük sufilerin sohbetleri-nin yazıya aktarılması olmuştur. Tarih boyu pek çok sufinin vaaz ve sohbetleri anında kayda geçirilerek tasavvufi kültürün oluşmasına bu yolla büyük bir katkıda bulunulmuş ve bu tür eserler pratik tasavvufta, tasavvufi hayatın şekillenmesinde önemli görevler üstlenmiştir. el-Fetbıt 'r-rabbiinf ve'l-jeyzu 'r--rabmiinf de Ab-dülkadir el-GeyHlni'nin vaaz ve sohbetlerinden derlenmiş mühim bir eserdir. Biz-ler, bu büyük süfi, pir, kalp tabibi ve gönül erinin tasavvuf ve tarikat anlayışını en geniş bir şekilde, aynı zamanda vaaz edebiyarına dair önemli ve güzel bir kaynak da olan bu eserinde bulmaktayız. Gerçekten de, el-Fethu 'r-rabhanf, hem günü-müze kadar ulaşmış en eski ve dünyadaki en yaygın tarikat olan Kadiriyye men-suplarının, hem de tasavvufla ilgilenen hemen herkesin başvurduğu, Sünni tasav-vuf anlayışının gelişmesine katkıda bulunmuş önemli bir tasavvuf kHisiğidir.

    ı. Abdülkadir el-Geytruıı'nin Hayatı ve Eserleri

    A. Hayatı el-Gavsü'l-A'zam, el-Bazü'l-Eşheb gibi lakaplarla da anılan Muhyiddin Ebu

    Muhammed Abdülkadir b. Musa ei-Geylani el-Hanbel1470/1078 yılında , bugün İran'ın kuzeyinde, Hazar Denizi'nin güneyinde bulunan Geylan bölgesinin Büştir kasabasında dünyaya gelmiştir. ' Anne ve babasının dindar ve tasavvufi bir ya-şama sahip ailelere mensup olduğu kaydedilir. Kendisinin hem seyyid, hem de şerif olduğunu gösteren nesep sUsileleri vardu.

    1 el-Hanıevi, Yaküt, Mll 'cema:t-bı11d/in, Beyrut 1986, c. l, s. 426; el-Fınızabiidi, EbU Tahir Mu-

    hammed, el-Kamı1sıı 1-mttbft, Mısır 1332, c. I, s. 372.

  • 162 ra

  • "et-.fethu 'r-rabMnf ı•e '/:(eyz11 'r-rabmiinf" 163

    Çocuklarının ve tomnlarının onun tasavvuf ve din anlayışının islam dünyasının dört bir yanına iotişar etmesinde ve büyük bir tarikat haline gelmesinde katkılan son derece büyük olmuştur.

    Geride, birçok eser, fikriyarını devam etirecek bir nesil, binlerce talebe ve ınürid bırakan Hz. Pir el-Gavsli'l-a'zam Seyyid Abdülkadir el-GeyH1ni91 yaşında iken 8.4.561/16.2.1166 tarihinde, bir Cumartesi gecesi vefat etıniştir .Y

    B. Eserleri Kütüphanelerimizde Abdülkadir el-Geylanl'ye ait pek çok eser bulunmakta-

    dır. Bunlar arasında ise el-Gu.nye li talibf tarikı 'i-Hak, el-Fethu. 'r-rabbanf, Ci-laii '1-hatır ve Fütilhu 'l-gayb onun dini ve tasavvufı görüşlerini ortaya koymak açısından en önemlileridir. Bu eserlerden ilki teliftir, diğerleri ise vaaz ve sohbet-lerden derleme şeklinde meydana gelmiştir.

    el-Gunye li-tatihf tankı 'I-Hak fıkıh, akaid ve rasavvufla ilgilidir. Klasik bir il-mihal kitabı mahiyetindedir. Eserde fıkhl konular Hanbeli mezhebine göre açıklarur. Akaidle ilgili konular selefi bir anlayışla "Ff ma'rifeti 's-Sani"' bölümünde, tasavvufla aHikalı mevzular ise kitabın sonundaki "Adahu '1-müridfn " bölümün-de, Sünni bir tasavvuf anlayışı çerçevesinde işlenir.

    ei-Gu.nye'nin kütüphanelerimizde pek çok yazma nüshası mevcuttur ve ilk baskısı 1288/1871 'de Kahire'de Bulak Matbaası 'nda yapılmıştır.

    Brockelmann, Cilaü'l-hatır fi'l-batın ve'z-zahirin Sittin medilis adıyla Kahi-re'de h. 1281 yılında basıldığıru belirtir. "' Bu eser bazı çalışmalarda "ei-Fethu'r-mbbanf'nin 57. ve 59. bölümlerinin bir araya getirilmiş şekli"' ' olarak tanıtıhr ki, bu doğru değildir. Cilaü'l-hatır, Abdülkadir ei-Geylanl'nin vaazlarını bir araya getiren ei-Fethu'r-rabbanl gibi ınüstakil bir derleme ve el-Fethu'r-rabbanl'nin adeta bir devarnı niteliğindedir. Ne var ki, Cilaü'l-hatır, e/-rethu.'r-rabbanfka-dar tanınmamaktadır. ' ı

    Abdülkadir ei-Geylanl'nin önemli eserlerinden bir diğeri de Fütuhıı '1-gayb'dir. Oğlu Abdürrezzak'ın onun sohbet, vaaz ve hutbelerinden deriemiş olduğu 78 bölümlük (konu b~lığı) bir kitaptır. Eser İbn Teymiyye tarafından "Şerhu. keti-mat min Fütuhı'l-gayb"adıyla şerhediJmiş, bu şerh Camiu'r-resail (Cidde 1984, 71-189) içinde yayınlanmış ve üzerinde T. Michel tarafından da "ibn Teymiyye's

    9 İbnü 'I-Cevzi, Ebu 'I-Ferec, ei-Mımtazam, tah.: Muhammed Abdülkadir Ata, Beyn.ıı 1992, c. XVT-11, s . 173; İbn Receb, ez-Zeyl ata Tabctkiili'I-Hanabile, Beynıt trs .. c. I, s. 299; eı-Tadifl, age., s . 166.

    10 Brockelmann, Cari, Geschicbte der Arah~çcbeıı Uıreratılr Supplemenıbcmd (GA.S:), Leideıı

    1937, c. ı, s. n s. ll Margoliouılı , David Sanıulel, "Abdülkadir el-Cili", iA, tsıanbul 1993, c. ı, s . 81 ; Uludağ, Süley-

    man, "Abdülkadir-i Geylani", DiA, lsıanbull988, c. ı, s. 236.

    12 Bu sebeple Cilaıl'l-baltı'ı ranıtma ihıiyacı hissettik ve bunu bir makale haline getirdik. (Bk.:

    Gürer, DiHiver, "Abdülkadir Geylani'nin Fazla Tanınınayan Bir Eseri: Cihtü'l-haur fi'l-bi\tın ve'z-zahir"

    journal oj the Hıstory of Sıifism, (pecial issue: The Qadirıyya Order), Paris 2000, s.~. 21-51.)

  • 164 tasawıif

    Sharh on the Futuh al-ghayb of Abd al-Qadir al-filarıf"adıyla bir çalışma yapıl

    mıştır (Hamdard Jslamicus, S. 4, 3-12). Esasen Abdülkadir el-Geylani' nin bunlardan başka da eserleri vardır ki, bun-

    ları üç gnıba ayırarak sadece isimlerini zikretmekle yetinmek istiyonız: .

    a) Nesirler: Mektubat, Sırru 'i-esrar ve mazharu 'l-envar fi ma yahtacu iley-hi'/-ebrar, es-Siracü'l-vehhac ./f leyleti'l-mi'rac, ed-Dürerü 's-seniyye fi'l-meva-ızı '1-Geylaniyye, Tenbfhu 'l-gabf ./f rü yeti 'rı-Nebf, e/-Muht~çar ./f ılmi 'd-dfn, Usulü 's-seb 'a, Usı1lü 'd-dfrı, Risii/e fi 't-tevhfd, Akfde.

    b) Şürler: Onun şürleri Dfvan adı altında biraraya getirilmiş ve Dfvan Yusuf . Zeydan tarafından tahkik edilerek Kahire'de 1990'da basılmıştır.

    Bunun haricinde Abdülkadirei-Geylani'ye ait olan pek çok şiir de mevcunur

    ki, bunların isimleri de şu şekildedir: el-Kasfdetü '1-ayrıiyye; Reşfü '1-müntehi/frı, el-Esmaü 'l-hüsna, Hamriyye, Ümmiyye, Tl:ii;rye, Lamiyye, Tasavvufiyye, Ham-se-i Geylanf, Vesfle.

    c) Virdler, hizbler, dualar: Bunların isjmleri de: Salaııat, el-Kibritii '/-ahmer ji:

  • "el-feıhu'r-rabbtinf lle 'l-feyzn 'r-rabmiinf" 165

    Aslında, Abdülkadir el-Geylanl'nin vaaza nasıl başladığı da burada önem ka-zanmaktadır. Dolayısıyla onun vaaza başlayışı ve vaazlanna olan ilgiden de bah-setmenin gerekli olduğuna inanıyoruz.

    Dini eğitimini başarıyla tamamlayan ve tasavvufi yönden de önemli mesafeler kateden Abdülkadir el-Geylani, yine de kendisini halka vaaz u nasihat etme konu-sunda yeterli görmüyor ve bu yüzden, hocası Ebü Sa'd el-Muharriml'nin Babü'l-Ezc'deki medresesinde ondan sonra ders venneye başlamış olmasına rağmen, vaaz kürsüsüne çıkmaktan imtina ediyordu. Ne var ki, zamanın büyük sılfisi Yusuf ei-He-ınedanl (ö. 535/ 1140'l'nin teşviki ile 521/ 1127 yılında aynı ınedresede vaazlar verıneye başlamıştır. Bu olayı Abdülkadir el-Geylani şöyle anlatır:

    "Hemedan'dan kendisine Yüsuf el-Heınedaru denen bir adam geldi. Ona "ku-tup" deniyordu. Ribatta konuk oldu. Oraya gittim fakat onu göremedim. Bana ken-disinin serdabda (bodrumda) olduğu söylendi. Hemen oraya indim. Beni görünce ayağa kalktı. Beni yanına oturttu. Ahvalimi bana izah etti, müşkilatımı halletti. Son-ra bana insanlara konuşınanu söyledi. Ben ise ona, "Acemi" birisi olduğumu, Bağ~ dar'ın fasihleri gibi konuşamayacağınu , bildirdim. Bunun üzerine şunlan söyledi:

    -Sen fikhı , fıkıh usülünü, hilafı, nahvi, lügati ve Kur'an 'ın tefsirini iyice öğrendin. O halde, konuşma sana neden uygun düşıneyecekıniş~! .. Kürsüye çık ve ko-nuş! Ben sende hurma olacak bir tohum, bir kök görüyorum! .. "'(•

    Bir menkıbeye göre ise Abdülkadir el-Geylaru (yakaza halinde iken) Hz. Pey-gamber'i görür. Hz. Peygamber ona insanlara neden konuşmadığını sorar. O da kendisinin "Acemi" olduğunu ve Bağdat'ın fasihleri gibi konuşamayacağını söy-ler. Bunun i.izeıine Hz. Peygamber, Abdülkadir el-Geyliin'i'den ağzını açmasını ister. O da ağzını açar. Hz. Peygamber onun ağzına yedi defa ütler ve ona insan-lara konuşması emreder."

    İşte bu olay/lardan sonra o, halka vaaz u nasihat vermeye, onları irşad etme-ye, tasavvufi deyişle, maneviyarın ferahlatıcı rüzgarından nimetlendimıeye başlar.

    Önceleri, vaazlarını dinlemeye oldukça az sayıda kişinin geldiği kendi lisa-nından rivayet edilir. 18 Ancak kısa zamanda ünü yayılır. Meclisleri değişik din mensubu insanlarla dolup taşmaya başlar. Öyle ki 528/1 133 yılında, vaaza başlamasından 7 yıl sonra medrese genişletilm ek zonında ka lınır. 19

    Sohbet ve zikir meclislerine geniş halk kitlelerinin yanı sıra ulema, süfiye ve

    16 eş-ŞaııanOfi, 8ebcetı'i'l-csraı· t ·'e ma 'diml'l-enuar, ss. 92, 147; ez-Zehebl, Tarfbu'l-lsliim, Bey-

    rul 1996, h. 561-570 olayları cildi, ss. 95-96; el-Askaliinl, İbn Hacer, Gıbtattl'rı.-nazır, neşr.: Muham-med Salim Bevvil.b, (es-Seflnefll '1-Kiidiriyye, I. cilı içerisinde), c. I, s. 15.

    17 eş-Şaııanfıf'l, age., ss. 25-26; İbnü'l-Mülakkın, Ömer b. Ali', Dtlı·en'i '1-ceıtiihir, Süleymaniye Kıp., Abdullah Efendi, nr. : 171, vr. lla-1 lb. '

    18 el-Vasıtl, Takıyyüddin Ebu'l-Ferec, Tiryil ku '1-mubibbfn ( Tabakiiw hırkati's-sı!fiyve>, Kahire

    1305, s. 50: İbrıü'l-Verdl, Telimmef17.'1-Mııbıasaı; c. lll, s . 108; ei-Askalanl, Gıbratıl'n-nazı.r, s. 26. 19 İbnü'l-Cevzl, ei-Mımtazam, c. XVIII, s. 173; el-Cevziyye, İbn Kayyim, Mir'aW'z-zemiln, Hay-

    dambad 1951. c. VIII, s. 254; eş-ŞattanOfı, Bebcetı/ '1-esriir t ·'e ma'dinıi.'/-emliir, s . 106.

  • devlet ricalinden de pek çok kimse katılmıştu. Vaaztna gelenlerin sayısının 70 bin dolayında olduğu, bir kerameti olarak da mecliste en uzakta bulunan kişinin en yakındaki gibi onun sesini işittiği rivayet edilir."'

    Vaazlarının sadece Müslümanlar üzerinde değil, diğer din mensupları üzerin-de de son derece tesirli olduğunu görüyomz. Yahudi ve Hıristiyanlardan yüzler-ce kişinin onun sohbetini dinleyerek Müslüman olduğu ve on binlerce günahkar Müslümanmda onun eliyle tevbe ettiği kaydedümektedir. 21

    Ne var ki, onun sohbetini dinleyip, ilk anda birşey anlamayanlar da çıkmıştır. Bunlardan meşhur nahivci Ebu Muhammed Abdullah el-Haşşab'a Abdülka-dir el-Geylanf'nin şöyle sitem t!Hiği zikredilir: "-Yazıklar olsun sana! Bizim zikir medisiıniZ!t! karşı nahiv ile uğr:ışınayı tercih ediyorsun. Halbuki, bizim sohbeti-mize devam etsen biz seni Stbeveyh yapanz!."22

    3. e l-Fethu'r-rabbani'nin Yazma ve Baskı Nüshaları ve Tercümeleri

    Eserin kim ya da kimler tarafından derlendiği kesin olarak belli değildir. Bu-nunla birlikte el-Karaman! ei-Fethu. 'r·-rabhiin?yi Atif'in Abdülkadir el-Geylan!' nin llsanından yazdığım söyler.ı.ı es-Saınerral de onun halifelerinden Afıfeddin b. el-Mübarek tarafından nakledildiğini belirtir.!' Gerek el-Karaman!' nin, gerekse es-Sa- · merrfıl'nin bahsettiği kişi şeyhin tomnlarından Afifeddln b. ei-Mi.ibarek2' olsa ge-rektir. Şu da var ki, o vaaz ederken, oğullannın da içinde yer aldığı takriben yüz ki-şilik bir grubun onun sözlerini notlar halinde kaleme aldığı rivayet edilmektedir.""'

    el-Fethu.'r-rabbanfnin kürüphanelerimizdeki yazma nıjshalan şunJardır: Sü-leymaniye Ktp., Hekirnoğlu, nr.: 978; Yazma Bağışlar, nr. : 1971, istinsah tarihi: 1069/1659~ Esad Efendi, nr.: 1676; Hacı Mahmud Efendi, nr.: 2419; Topkapı Sa-rayı Müzesj Ktp., Emanet Hazinesi, nr.: 1281, istinsah tarihi: ı ı 1 I/1700; Hacı Se-lim Ağa Ktp ., nr.: 536; Beyazıt Devlet Ktp., Beyazıt, m .: 3716.n

    Kitabın ilk baskısı Kalüre'de (Bulak) h. 1281 -yılında yapılmıştır. Diğer baskı

    ları: Mısır (Kahire, Bulak) 1284, 1289, 1302, 1303, 1318, 1960, 1968, 1973; Beymt,

    20 ibnü'l-Verdl, Terimmetı/ '1-Muhrasar, c. ın, s. 108; ei-Askaliini, Gıbtar(l 'n-rztizıı; s . 28 21 ibnü'l-Cevzi. ei-Mımtazam, c. XVITT, s. 173; İbnü's-Sal, Tarih tt '1-hulefiii'I-Ahbtis(vyf.n, Kalüre

    1993, s. 128; eş-Şauantıfi, IJebcP.rı'/ '1-esriir ıiiJ ma'dinı1 '/~nı,ılı; s, 96; eı-Zebebi, Siwm a 'ltimi 'n-nt'i-belii, c. XX. S-.'>. 447, 449; eı-Tiidifı, Kaltiidii'l-ceı:tlblr, ss. 7-8, 22; İbnü'I -İmad , Şezrm!itıl 'z-zebeb, Bey-ruı1979, c. lU, s. 199.

    22 ibnü'n-Neccar, ei-Mı'isl"!ftid, s . 3o6; el-Askaliini, age., s . 31; ed-Oeyri,

  • "el:fetbu'r-rabblinf ue'l:feyzu 'r-rabmiinf'' 167

    1983, trs., (Darü'l-Elbab); Karaçi, 1992. Ayrıca, yerini tesbit edemediğimiz bir bas-kısı da Danı İhyai'l-Kütübi'l-Arabi tarafından 1985 yılında yapıliıuştır.

    el-Fethu 'r-rabbanf Muhammed Gassal NasGh AzkGl ve ·Muhammed Zekeriy-ya ez-Zaim tarafından tahkik edilerek Suriye'de basılmıştır (Dimaşk, 1996). Ne var ki, onlarca yazma nüshası bulunan bu eserin tahkiki için Şam Zahiriyye ve Halep Mevleviyye kütüphanelerincieki sadece iki nüslıanın ve Mısır-1281 baskısının kullanılmış olması tahkikin güvenilirliğini şüpheye düşürmektedir.

    Türkçe'ye Abdtükadir Akçiçek tarafından "el-Fetbu'r-rabbiinf İlilbf Arma-ğan"

  • 168 tasawııf

    Baskı, tahkik ve tercümelerden anlaşıldığına göre aslında medisierin konu başlığı yoktur, ancak, konunun muhtevasına uygtın başlıklar sonradan konmuştur. Konusu tamam.iyle tasavvufi düşünce, ahlak, adab ve erkan vs. ile ilgilidir.

    Eserde hem tasavvufun ana konularına, hem de tarikat esaslarına ilişkin Şeybin görüşlerini parça parça ve bazen da biraz daha toplu bir şekilde bulmak mümkündür. Bu cümleden olarak onda; zühd, tevbe, takva, şükür, sabır, rıza , sıdk, lhhis, muhabbet, uzlet, halvet, celvet, kalp tasfiyesi, nefis tezkiyesi, tefekkür, ıuurakabe, taat, zahiri ve baunl cihad, hırs , riya, tevazu, havf, ıuüşahede, ilim-amel ilişk isi, zahir-batın uyumu, zikir ve çeşitleri, irade, havatır, ilham, şathiye, kurbet, tevhid, Kitap ve Sünnet'e ittiba, fena-beka, ikan, ınarifet-irfan-arif, seyrin aşamaları, vuslat, hakikat, masivayı terk, kabz-bast, velayet, evliya-enbiya, mahv-isbat. . . gibi nazari ve pratik tasavvufun ana konulannın yanı sıra, Hakk'a açık ve-ya gizli itiraz etmemek, evliyaya hürmet, seyr u sülük, naiblik, halkın derecelen-dirilmesi, rical-igayb (kutup, evliya, abdal, nüceba), mürid-murad, sohbel çeşitleri, şeyh-mürid ilişkisi, şeyh zarw·eti, şeyh çeşitleri , kalp-sır ve ruh gözü, şirk, yalnızca Allab'a güveome ve ondan isteme, nefse muhalefet, şeriat-tarikat ilişkisi, dervişlere hizmet, yakaza hali, bidayet-nihayet, velinin nazan, nefsani putlar, he-la! lokma yemenin önemi, dünya-ahiret dengesi, evliyanın ölümü, ölüm çeşitleri ... gibi taıikat esasları da ele alınmış ve işlenmiştir.

    Tasavvufi kaynaklarda sıkça rastlanan ve zaman zaman hadis olarak zikredilen "Nefsini bilen Rabbini bil.ir" ''Bir saat tefekkür, bin geceyi ibadet.le geçirmekten ha-yırlıdır" "Dünya sevgisi her hataıun başıdır" "Allal1'ı taruyanın dili runıhır" "Dünya ahiretin rarlasıdır.. " "Yalan imanı uzaklaşrınr" "Önce diıll ilimlerde derinleş , sonra uzlete çekil" "Ben kalpleri benim için kırık olanlarla ber~berim" "İnsanlar uykuda-dır, öldükleri zaman uyanırlar" gibi sözler ei-Fethu'r-rahbtlnfde de kullanılmıştır"

    el-Fethu 'r-rahbanf Arapça olmasına rağmen içerisinde, rezkiiriyye, camekiy-ye, rlızene , zakari gibi Farsça veya Türkçe'den Arapça'ya geçtiği zannedilen ke-limelere de rastlanmaktadır. "')

    Eserin muhtevası kimilerince tenkit konusu edilegelrrıiştir. Mesela, İbn Kes!r el-Gunye ve el-Fethu'r-ı-abbanfde güzel şeyler olmakla birlikte, mevzü ve zayıf hadislerin kullanıldığını iddia eder:"'

    el-Karaman! ise el-Fethu 'r-rabbanfde kendisine hoş gelmeyen, akla ve aka-ide muhalif bazı bilgilerin bulunduğunu, oysa bunların Abdülkadir el-Geylani gibi salih, a.rif ve sfıfi bir şahıstan sudür ederneyeceği kanaatinde olduğunu be-liıtir. Ancak, verdiği örnekleri hiç anlamadığı, ya da tamamiyle kaba bir mantıkla yorumladığı anlaşılmaktadır:'1

    Klasik va az ve nasihat kitaplannda olduğu gibi bu eserde de bazı sözlerin Hz.

    29 el-Geylani, eş-Şeyh Abdı/J.k!idir ei-Ciltbıi oe a 'lilmt'i '1-Ktldi·riy_ye, s. 324.

    30 İbn Kesir, ei-Bidayc ı•e'n-nibtl_ye, Beyrı.n 1981, c . XII, s. 252. 31 el-Karanıani, el-Hakkı ı 'Z-zilhir fi şeı'bi bf.ıli'ş-Şeyb Abdilkildir, ss. 28-31.

  • ·-el-fetbu'r-rabblini tJe'l-feyzu 'r-rcıbmiinf" 169

    Peygaınber'e isnat edildiği ve hadis olarak zikredildiği görülmektedir. Klasik ta-savvuf kaynaklarındaki ihtilaflı hadislerin değerini araştıran M. Uysal'a göre bazı tasavvuf kaynaklarında olduğu gibi, el-Fethu'r-rabbanfde de, Hz. Peygamber'e ait olmayan bazı sözler ona isnat edilerek, merfu bir hadis gibi kuUamlınıştlf. An-cak onun da belirttiği gibi Abdülkadir el-Geylani, müteşerri' ve hadis birikimi ol-dukça sağlam olan bir siifidir. Kitabın derleme olduğu dikkate alıriınca bu tür söz-lerin hadis olarak kaydedilmiş olmasının derleyen kişinin de hatası olabileceği ih-timal dahilindedir.~2 Kaldı ki, Uysal, tergib ve terb.Jb amaçlı haberlerle birlikte, mev'ıza ve fedail konulannda haber kullanma hususunda, bizzat hadisçilerio da-hi alıkarn hadislerinde olduklan kadar sıkı davranmadıklarının bilindiğini ; mese- · la hadis ve ricil terıkidinde şedidliği ile bilinen İbnü'l-Cevzi'nin Saydü 'l-Mtır (Kalıire 1996) adlı eserine bir göz atıvermenin bu hususta insana yeterli bir fikir vereceğini kaydettikten sonra, Abdülkadir el-GeyHinl'nin bu eserde kullandığı haberlerin bütününün bu çerçeveye giren rivayetler olduğunu belirtir.·1'

    5. el-Fetlıu'r-rabbaru'nin Yazılış Yöntemi

    Eser, Abdülkadir el-Geylanl'nin sohbetlerinden parça parça derlenmiştir. Zi-ra konulara bakıldığında, on!ann birsohbetin tamamını aksettirmediği, çoğunun eksik olduğu, vaazdaki önemli yerlerin ya da yazan kişinin not edebildiği veya yazılmasını uygtın bulduğu kısımların aktanldığı görülür. Son meclis ise olduk-ça uzun ve müteferrik konulardan oluşmaktadır. Kitabın sonuna şeyhin vefatı Have edilmiştir . Bu ilavenin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı ise meçhuldür.

    Abdülkadir el-Geylani vaaza başlamadan önce Kur'an-ı Kerim okunur ve sonra konuşmasına, klasik islamı gelenekte olduğu gibi dua ile başlardı. Sonra işleyeceği konu ile ilgili ayet ve hadisleri verir, belli bir metne bağlı kalmadan, irticall olarak konuya devam ederdi:~~ Meclisierin sonunda ise genellikle "Rabbi-miz bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi ceherınem azabından konı"·~s ayetinin okunduğunu tespit ediyoruz.

    Şeyh vaazlarında son derece tesirli, akıcı ve samiınldir. Cennet-cehennem, mü-kafat-ceza, iyi-kötü, hayır-şer gibi zıt unsurları daima bir arada kullanmış, insanları yapacakları arnellere göre uyam1aya veya ınüjdelemeye oldukça ihtimam göstermiş, bol bol ayet, hadis, kıssa, rivayet, menkıbe, kelaın-ı kibar ve veeizeler kullanarak sohbetini süslemiştir. Dünya hayatının geçiciliği , asıl hayatın ahirette başlayacağı ,

    Allah rızasını kazanınanın başlıca hedef olduğu vaazlannın ana temasını oluştu ıur.

    32 Uysal, Muhittin, Tasar~-~.if KireCıp/annda Bulıman ihtilaflı HadiSler, SÜ. Sosyal Bilimler Ensti· tüsü, Konya 2000, basılınaınış doktora tezi, s. 166 v.d.

    33 Aynı eser, s. 182. 34 el-Geylani, Abdülkadir, el-Fetbıt 'r-rabbônf, Beynıt, trs. (Daru'l-Elbilb), ss. 120-121.

    35 2 Bakara/201.

  • 170 tasaınıf

    Konular arasında belli bir bütünlüğün olduğu da söylenemez. Konuşma irti

  • "e/7fetbıı 'r-rabbônf lle 'l ·feyzu'r-mhmiinf" 171

    6. ei-Fethu'r-rabbaru'ııi.n Tasavvufi Eserler İçindeki Yeri

    Sfıfiler, tasavvufi kaynaldarın yazılmasına ve böylece "doğru" tasavvuf anlayışının ortaya konması gerektiğine ancak Hallac el-Mansfır (i. 309/922) hadisesinden sonra luz vermişlerdir. Bu dönemde kaleme alınan ve tasavvuf ilmini anlatan bu eserlerde bilhassa "Sünni" tasavvuf anlayışına özen gösterildiğini, başka bir ifadey-le, tasavvufun sınırlannın Ehl-i Sünnet anlayışının içerisinde tutulınaya gayret edil-diğini görüyoruz. Dolayısıyla diğerlerinin yanısıra, özellikle AbdüU(er:lın el-Kuşeyri'nin er-Risalt!si ve İmam el-Gazzall'nin İhyaü ulumi'd-dfnisiınli eserleri sayesin-de şer'i ilim erbabı ile ınutasavvıfların arasındaki problemierin bir noktaya kadar en aza indiğini ve her iki tarafın birbirine oldukça yakıniaştığını söyleyebiliriz.

    el-Fethu 'r-rahhanfise hemen bu zaman diliminin akabinde, tasavvufi düşüncenin toplumun hemen her kesinıi tarafından sempatiyle beniınsendiği bir dö-nemde, yani tarikatler döneminin hemen başla rında kaleme alınmıştır. Bu açıdan da onun, özelde Kadiriyye'nin, genelde ise diğer rarikarlerin sisrenıinin belirlen-ınesinde bir öncülük ettiğini söylemek yanlış olmaz. Bu sebepledir ki, diğer tari-katlerde de aynı metot takip edilerek pirlerin görüşlerinin kayda geçirildiğini tes-bir ediyoruz. Mesela Rifaiyye tarikatinin piri Alımed er-Rifal'nin el-Burhdnü 'l-mü-eyyed ve en-Nizamii.'l-bii.s lt-ehli'l-ihtisas isimli eserleri aynı şekilde vaazlardao derlenmiştir. '" Yine, Mevlana 'nın .Mesnev'i'sinin de müridiere tasavvuf ve tarikal esaslarını öğretmek amacıyla kaleme alındığını biliyoruz: ' Hocanın ya da şeyhin sohbetini kayda geçirerek kitap haline gerinne geleneği çol< eskilere dayandığı gi-bi, bu gelenek günümüzde de geçerliliğini etkili bir şekilde devam ettirmektedir.

    7 . el-Fethu'r-rabbani'nin Te'sideri

    Abdülkadir el-Geylani Haris ei-Muhasibf, Abdülkerim el-Kuşeyri ve İmam el-Gazzall gibi seletleri tarafından sınırları çizilen Sünni tasavvuf anlayışının yerleşmesinde ve gelişmesinde önemli rol oynanuş süt1Jerden birisidir. Hatta, Hall:k el-Mansür ve İbn Arabi ve takipçileone karşı oldukça şedid davranan İbn Tey-miyye'nin diğer süfılere karşı tam tersi bir ravır sergilemesinde, Abdülkadir el-Geylani ile aynı rnezhepten, mensupları daha önce ınmasavvıflara karşı en sert tepkiyi göstermiş olan Hanbeliyye mezhebinden olmasının tesirli olduğu uzak bir ihtimal olmasa gerektir. Burada, tasavvuf ile onun en sert ınuarızı durumun-da olan Hanbeliyye'nin barışmasında ve uzlaşmasında Şeybin emeğinin ve payının son derece önemli olduğunu da söyleyebiliriz.

    Şüphesiz ki, Abdülkadir el-Geylani' nin tasavvufl görüşlerinin günümüze kadar

    40 Bk.: Talmılı, Mustafa, "Ahmed er· Rifai" DİA, İstanbul 1989, c. rr. s. 129. 41 Sk. : Gürer, Dilaver, F11sı?su 'l-bikem I.'C Mesneıi'de Peygamber Kıssatarının Yommu, Konya

    2001 , basılıııamış çalışma, ss. 17-18.

  • 172 rasaııpıif

    ulaşmasının ve Kadiriyye'nin İslam dünyasında luzla yayılınasının sebeplerinden birisi de Hz. P"ır'in sohbetlerinin biraraya geririlmesiyle oluşan eserleridir.~' Süley-man Uludağ'ın da belirttiği gibi,43 onun tasavvuf bakulllndan en önemli eseri el-Fethu'r-rabbtinfdir . Onun Bağdat'taki, nefes ve sohbetleriyle başlayan tasavvufi düşüncesinin, tarikat anlayışının Endonezya'dan Endülüs'e, Yemen'den Yesi'ye, Nijerya'dan Niğbolu 'ya kadar çok geniş topraklarda kendisine talip ve salik bula-bilmiş" olmasında bu eserinin çok öneınli bir yerinin olduğu muhakkaktır.

    Bugfın Abdi.ilkadir el-Geylani ve Kadiriyye hakkında yapılan çalışmalarda onun tasavvuf anlayışının ve tarikat sisteminin ortaya konmasında el-Fethu'r-rabbani'nin en fazla müracaat edilen kaynak olduğunu görüyoruz.

    Kaldı ki, bu kitapla ilgili akademik çalışmalar da yapılmıştır. Bizim tespit ede-bildiğimiz kadanyla, bunlardan birisi Ankara ü. ilahiyat Fakültesi'nde Kerem Büyüközer tarafından 1992 yılında ''Abdüikildir Geylani'nin el-Fethu 'r-rabbiinf Eserindeki Hadisler" ismiyle yapılan lisans tezidir. Selçuk Ü. ilahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Muhittin Uysal'ın doktora tezine de daha önce atıfta bulun-muştuk. Bir diğer çalışına ise Jean-Claude Vadet'e aittir. "L 'Jnspiration du Shaykh Al-fiilini dans le Path al-Rabbani" ismini taşıyan bu çalışına Revue des Etudes Islamiques dergisinin (Paris 1983) 51. sayısının 51-62. sayfaları arasında yayınlanmıştır. Vadet, bu makalesinde Abdülkadir ei-GeyHinl'nin el-Fethu. 'r-rab-bani'deki tasavvufi' düşüncesini ortaya koymaya çalışmıştır.

    e/-Fethu 'r-rabbanf hakkındaki sözlerimizi İbn Azzüz'ı.ın şu sözleri ile nokta-lamak istiyoruz: "Bu, mübarek, latif bir kitaptır. Bütün güzel meziyetler onda toplanmıştır. O nefis bir kitaptır. Müridier için bir tabsıra (gönül gözünü açan), ariller içio bir tezkire (güzel bir nasihat), gafiller için bir tenbih ve şeytamn dost-larını perişan eden bir kitaptır."·';

    Gerçekten de, insan el-Fethu 'r-rabbani'yi okuyunca onun te'sirinden hemen etkilemnekte ve içinde bir ferahlık , gönlünde bir sevinç, kalbinde Allal1'a bir ya-kınlık, ahirete dönük bir yaşama ve masivaya karşı zahit olma arzusu, Hz. Pey-gamber' e daha sıkı sarılma ihtiyacı .. gibi duygulada dolınaktadır. Böylece, bu eserin yüzyıllardır ve hala niçin elden ele dolaştığının, insanların niçin ona bu derece rağbel gösterdiklerinin sebebini de en kısa yoldan anlıyonız .

    42 Kam. Mustafa, "Bagdaı'tan Bursa'ya Bir Yol: Eşrefiyye" jot~mal of the Hıstory Rf Suflsm, (pe-dal issue: T he Qadirıyy::ı Order), Paris 2000. s. 398.

    43 Uludağ, ''Abdülkadir-i Geylani", c. l, s. 236 44 Kara, agın., s. 399.

    45 Az kül, ei-Fethu.'r-rabhii.n f, s. 18 (Resiiilt/. ihn Azzı7z, s. 183'ten naklen).