10 advises from fn for a great marriage
DESCRIPTION
Skye ClearyTRANSCRIPT
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 1/9
Friedrich Nietzsche’den Mükemmel Evlilik İçin 10 Tavsiye
Skye Cleary
Özet
Alman filozof Friedrich Nietzsche’ye göre dostluk, sevginin en yüksek biçimidir; çünkü mükemmel
arkadaşlar birbirlerine esin kaynağı olurlar ve hatta birbirlerinin Üstinsan idealine doğru itici gücü bile
olabilirler. O, bu tür yüksek bir ilişkiye çoğu kişinin gücünün yetip yetmeyeceği konusunda kuşku
içindeyken, dostluğu iyi bir evliliğin temeli olarak görmüştür. Cinsellikse buna karşı güçlükler yaratmakta,
çünkü romantik duygular üzerine kurulu bir ilişkinin ömür boyu sürmesi pek alışıldık bir şey değil. Dahası,
erkekle kadın arasındaki ontolojik ayrımlar, aşkı bir savaşa dönüştürme eğiliminde. Aşk arenasındaki bu
güç oyunlarının üstesinden gelmek için Nietzsche, aşıkları dost olmaya çağırıyor.
Bu tez, Nietzsche’nin dostluk, evlilik, cinsellik ve güç ilişkileri üzerine aforizmalarının bolluğundan
yararlanılarak, evlilik kurumunun ve evliliğe yaklaşımların, daha iyi insan ilişkileri ve daha yüksek insan
gelişmişliğini sağlayacak biçimde metot bakımından nasıl yeniden ele alınabileceği konusundaki
düşüncelerinin ana hatlarını çizer. Nietzsche’nin evlilik konusundaki düşünceleri ilk bakışta çok aşırı
görünse de, önerdiği şeylerin çoğu kendi zamanında olduğu gibi bugün de yerinde ve iddialıdır. Gerçekten
Nietzsche bizzat, dünyanın, düşüncelerine “2000’lerde bir gün” gelene kadar hazır olmayacağını kehanet
etmiştir. (Fuss & Shapiro, 1971, sf. 91).
Giriş
Nietzsche, dostların mükemmel, erkeklerin savaşçı
olduğu, kadınların da savaşçılara dinlenme yeri olarak
bulunduğu Eski Yunan ilişki modeline hayranlık duyar
(1883-85/1969, sf. 91). Modern evliliği ise nihilizme
doğru gitmekte olan hedonist dünyamızda etik
değerlerin çöküşüne bir başka örnek olarak görür. Bu
açmazın üstesinden gelmek için Nietzsche, cesur ve
güçlü birkaç insanın Üstinsan’a dönüşme güçlüğünü
göğüslediği bir “aristokratik radikalizm” felsefesini
savunur (Fuss & Shapiro, 1971, sf. 104). Bir Üstinsan
(üstünkörü çevirisiyle “Süpermen”), “aşan”
(MacIntyre, 1998, sf. 255), ötelere geçmek için tutkulu1
ve yaratıcı bir biçimde mücadele eden, hayatı dolu dolu
yaşayan, daha büyük olmak için durmaksızın savaşan
ve engellerin üstesinden gelen, rahatı ve güveni
reddedendir. Nietzsche, heteroseksüel romantik
ilişkileri içsel güç mücadelelerinden ötürü genellikle bu
amaçtan sinir bozucu biçimde dikkat dağıtıcı bir şey
olarak kabul eder.
Başlamadan önce iki şey not edilmelidir. Birincisi,
Nietzsche 1844’ten 1900’e kadar yaşamıştır: erkeğin ve
1 “passionately” gövde olarak active-passive ikiliğinde edilgen bir anlam içerse de, yazarın sözcüğü Üstinsan’ın aktif gücünü vurgulamak için kullandığı mutlaktır (Ç.N.).
kadının toplumdaki yerlerinin bugünkünden çok farklı
olduğu bir dönem. Kadının baskın rolü eş ve anne
olmaktı; kadın hakları kesinlikle tartışılmaktayken,
1848’de kabul edilen ilk kadın hakları anlaşması ile
gelen kadınların oy kullanma ve akademi gibi alanlarda
çalışma hakları, yirminci yüzyılın başlarına kadar
Avrupa’da yaygın değildi.
İkincisi, biri Nietzsche’yi okurken onun kadınlar
hakkında söylediği birkaç eleştirel şey yüzünden, onun
kadın düşmanı olduğu şeklinde bir çıkarımda
bulunabilir. Ancak bugün Nietzsche uzmanlığındaki
ortak görüş, Nietzsche’nin yazılarını prima facie2 ele
almamak konusunda uyarır (ör: Abbey, 1996; Helm,
2004; Oppel, 2005; Secomb, 2007) – büyük ölçüde,
Nietzsche’nin kompleks bir anlam ağı örüyor olması
nedeniyle. Dahası, Nietzsche sadece kadınlar hakkında
değil, birçok insan grubu –erkekler de dahil– hakkında
sert şeyler söyler ve genellikle muhaliftir. Örneğin,
İnsanca, Pek İnsanca’da (1878-1880/1996) kadınlara
büyük saygısı olduğunu belirterek “Mükemmel kadın,
2 “dış görünüşe göre” (Ç.N.).
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 2/9
mükemmel erkekten daha yüksek bir insan türüdür,”
der.
Nietzsche’nin amacı sadece cinsiyet rolleri konusunda
değil, birçok konudaki varsayımlarımıza meydan
okumaktır; birkaçını sıralamak gerekirse: Hıristiyanlık,
uzlaşımsal ahlak, siyaset ve Aydınlanma. Buradan
hareketle, “Uzlaşımsal olmayan yaklaşımına karşın ya
da belki bu yaklaşımından ötürü Nietzsche, bizi hafife
alınan varsayım ve sanılarımızı yeniden düşünmeye
zorlayarak yerleşmiş kanılarımıza meydan okuyabildi
ve bunları altüst edebildi,” (sf. 29) derken Secomb’a
(2007) katılacağım. Nietzsche’nin kadınlar, aşk
birliktelikleri ve evlilik hakkındaki görüşlerinin çoğu,
görünürde modern ölçütlerce aşırıdır. Yine de
Nietzsche örneğinde, onun aşk birliktelikleri ve
evlilikle ilgili önerilerinden birkaçını keşfetmekteki
amacım, onun bu meydan okuyuşunu kucaklamak,
itirazlarını tanımak ve onun provokasyonlarının ötesine
bakmaktır. Bu yazı bunun ışığında, Nietzsche’nin
evliliklerin nasıl mükemmelleştirilebileceği
konusundaki fikirlerinden on tanesini çözümler.
1. Aşk İçin Evlilik Yapmayın (Çirkin, ama
kendisiyle konuşmayı sevdiğiniz biriyle
evlenin)
Nietzsche, dünya evine girmeden önce nişanlıların
kendilerine şu soruyu sormalarını salık verir: “Yaşlılığa
giden yol boyunca bu kadınla sohbet etmekten keyif
alacağına inanıyor musun? Evlilikteki diğer her şey
geçicidir, ancak birlikte geçirilen zamanın en çoğu
sohbet etmeye adanacaktır” (1878-1880/1996 sf. 151).
Böylelikle kişilerin birbirlerine karşılıklı ilgi
göstermeleri birlikteliğin başarısında birbirlerini
cezbetmelerinden çok daha önemlidir. Harry Sally ile
tanışmadan3 yüz yıl önce, Nietzsche bir erkekle kadının
arasındaki dostluğun korunabilmesi için “birazcık
fiziksel iticiliğin” gerekli olduğunu savunuyordu
(1878-1880/1996 sf. 151).
Nietzsche’ye göre yalnızca romantik aşk üzerine kurulu
bir evlilik sarsıntılı bir zemindedir, çünkü geçicidir:
“Duygusallık çoğu zaman aşkın çok çabuk büyümesine
neden olur, bu yüzden de kök çok güçsüz kalır ve
sökülmesi kolay olur” (1886/1990, sf. 98). Dostluğu
karıştıracak seksüel çekim yoksa bu çok daha iyi bir
şeydir. “Nice evli erkek vardır ki sabahın şafağı
üstlerine söktüğünde eşleri sıkıcı olmaya ve bunun tam
tersine inanmaya başlar” (Nietzsche, 1881/1997, sf.
150). Buna karışıklığı engellemek için âşıkları, ortaya
çıkacak düş kırıklığını dizginlemek amacıyla,
çekiciliğin buharlaşması gibi bir kaçınılmazlığa
hazırlamayı tavsiye eder: “Bazen aşığı iyileştirmek için
sadece bir çift daha sert manzara gerekir ve hayal gücü
bir yüz, yirmi yıl daha yaşlı bir figür resmetmeye yeten
kişi, belki de hayatı hiç rahatsızlık çekmeden
geçirebilecektir” (Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 154).
3 1989, Harry Sally ile Tanışınca, Rob Reiner & Nora Ephron filmi (Y.N.).
Romantik aşk birliktelikleri suya düşmeye mahkumdur.
Zerdüşt, Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt’ünün
(1883-85/1969) başkahramanı, romantik aşk
birlikteliklerinin kısa budalalıklardan ibaret olduğunu
ve budalalığı da uzun süreli bir bağlılığa
dönüştürmenin aptalca olduğunu iddia eder (sf. 96).
Daha önce İnsanca Pek İnsanca’da, Nietzsche aşk
evliliklerinin çılgınlığını vurgular: “Aşk için yapılan
evliliklerde (sözde aşk-eşleşmeleri) baba yüzünden
hata meydana gelir, anne yüzündense yoksulluk”
(Nietzsche, 1888/2002)4 (sf. 151). Evlilikler, modern
evliliklerin genelde olduğu gibi, bir ayrıksılık üzerine
inşa edildiğinde kurumun tamamına zarar verir – ve
“Bir kurum asla ve asla bir ayrıksılık üzerine kurulmaz”
(Nietzsche, 1888/2005b, sf. 215).
Putların Alacakaranlığı’da (1888/2005b) Nietzsche
evliliğin tamamen yersiz ve irrasyonel bir hale
geldiğini not eder (sf. 215). Nietzsche Tan Kızıllığı’da
(1881/1997) evliliğin “sıklıkla ve neredeyse genel bir
kural olarak, çürütülmüş olduğunun” ve böylelikle
“dünyaya büyük miktarda ikiyüzlülük ve yalanı
getirdiğinin” altını çizer (sf. 21). Kaçınılmaz olarak
bozulacak yeminler ederek karışıklıklar yaratmaksızın
arkadaş ya da sevgili olarak kalmak daha iyi olmaz
mıydı? Aşıklar dünya evinin yollarında aşkın etkisinde
yürümeye devam ederse, Nietzsche bunun kanunsuz
olarak yapılmasını telkin eder:
Aşık olma gibi bir durumun içindeyken, ne
hayatımızı etkileyecek bir karar almamıza, ne de
böyle şiddetli bir hevesin etkisindeyken
ortaklığın karakterini ilk ve son kez
belirlememize izin verilmemelidir: aşıkların
antları toplumun önünde geçersiz ve evlilik
tarafından yalanlanmış ilan edilmelidir – çünkü
insan, evliliği çok daha fazla ciddiye almalıdır!
(1881/1997, sf. 98)
Nietzsche, evliliği tümüyle ortadan kaldırmak yerine,
Putların Alacakaranlığı’da yeni idealler üreterek onu
tekrar canlandırmanın yollarını arar (1888/2005b, sf.
98). Bizi, evliliğin ilkin neden var olduğuna bakmamız
için ilk prensiplere geri çeker: evlilik, aile kurumu ve
toplumun yararına olan şeyler üzerinedir. Eski Yunan
aile kurumu sert temellere sahipti, çünkü rasyonel iş
anlaşmalarına dayanıyordu; roller çok açık biçimde
tayin edilmişti, çiftler boşanamazdı ve aşk, karar
alınmasında bir faktör değildi. Evlilik, “duygu, tutku ve
anlık çılgınlık kazalarının üstünde sesini nasıl
duyuracağını biliyordu” (Nietzsche, 1888/2005b, sf.
215).
Batı kültürlerinin çoğunda bu fikir eski moda görünse
de, hala anlaşmalı evliliklerin görüldüğü birçok kültür
vardır. Nietzsche geri kalanımıza ise, bireylerin
yalnızca bir şehvet duygusu içinde değil de, başka
faktörleri de hesaba katarak evlenmelerinin çok daha
akla yatkın olacağını salık verir: eşle sohbet edebilmek,
4 Platon, Symposion 203b’de Aphrodites’i poros (kaynak) ile penianın (ihtiyaç) yavrusu olarak tanımlar. (G. Handwerk N.)
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 3/9
ailenin gelecek kuşaklar için “gücünü, itibarını ve
servetini” korumak gibi (1888/2005b, sf. 215). Bunu
yapmak için güçlü ve sağlıklı döllere gerek vardır.
2. Üstbebekler5 Yetiştirin
Nietzsche insanlığa yukarılardan bakan bir tanrı
olsaydı, modern evlilikte gördüğü şey yüzünden çok
büyük düş kırıklığına uğradığını söylerdi. Aşk için
evlenen insanlar nedeniyle, eş seçimi şansa bağlı
olmuştur ve çocuk yapmak da böylelikle rastlantısal bir
harekete dönüşmüştür. İnsanoğlu “müthiş” şeylere
yeterlidir ve buna rağmen “bireyler, gerçekleri
düşündürmeyen, üreme döneminde gerçekten bundan
çok daha muzaffer bir hayatın yollarını inşa
edebilecekleri” romantik aşkın ciddiyetsizliğiyle
sürüklendikleri için harcanmaktadırlar” (Nietzsche,
1881/1997, sf. 97). Bu ayrıca Nietzsche’nin çok daha
müthiş yeni kuşakları yaratmanın büyük bir başarı ve
hatta bireyin gücünün nihai dışavurumu olduğunu
belirttiği Güç İstenci’de (1883-88/1968) de bir temadır
(sf. 360). Dolayısıyla bireyin evlenmekteki en büyük
kişisel çıkarı aşk değil; güçlü, sağlıklı ve iyi eğitimli
çocuklar var etme amacıdır.
Nietzsche ancak özenli eş seçimiyle insan türünü
geliştirip büyük medeniyetler kuracağımızı savunur.
Zerdüşt “Türerken yalnızca ilerlememeli, aynı
zamanda yükselmelisin!” der (1883-85/1969, sf. 95).
Anne-babalar gen eşleşmelerini göz önüne alarak
kendilerinden daha yüce çocuklar var edebilmelidirler.
Evlilik elbette üremek için gerekli bir koşul olmasa da,
Nietzsche aile biriminin bu yeni kuşakları inşa etmede
kesinlikle yardımcı olacağını düşünür: “Yardım etsin
bunu yapmana evliliğin bahçesi!” (1883-85/1969, sf.
95). Yine de sevmek ve süper-bebekler yetiştirmek
aralarında Nietzsche’nin düşündüğü kadar yalıtılmış
olmayabilir. Zira sadece hayvansal şehvetin
cazibesinde değil de, aşıkken, partnerler birbirlerini
hayli yüce düşünürler ve böylelikle aşıkların, anne-
babalarının verimli döller verebilmiş olacaklarını
düşünmeleri mantıksaldır.
3. Asla Sonsuz Aşk Vaat Etmeyin
Romantik aşk geçiciyse, partnerinize onu sonsuza dek
sevme sözü vermek de saçma ve yalandır Nietzsche’ye
göre. Ömür boyu süren bir aşk istisnadır, kural değil.
Aşk da diğer bütün duygular gibi bireyin gücünün
kapsamında değildir. Nietzsche’nin savı şöyledir: aşk
bir duygudur, duygular istemsizdir ve bir söz kişinin,
üzerinde kontrole sahip olmadığı bir şey üzerine
temellendirilemez.
Bununla birlikte, birinin söz verebileceği şey
eylemlerdir. Kişi aşk dolu bir birliktelikle “genellikle
aşkın koşulları olan” eylemlerin sözünü verebilir
(Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 42). Bu olasılığın
5 “super-babies”. İlk dönem Nietzsche çevirilerinde Üstinsan kavramı İngilizceye “Superman” olarak aktarılmış, daha sonra ise “Overman” kullanılmaya başlanmıştır. Türkçe
farkında ve bu konuda dürüst olmak çok daha uygun
olacaktır. Evlilik yeminlerindeki bu aldatmacayı
önlemek için Nietzsche, şöyle bir şey söylemeyi tavsiye
eder: “Seni sevdiğim sürece sana karşı aşk hareketleri
sergileyeceğim; seni sevmeyi bırakırsam, aynı
eylemlere maruz kalmaya devam edeceksin, başka
güdülerle yapılsa da” (1878-80/1996, sf. 42). Bu
aldatıcı olmayacaktır, çünkü kişi aşk duygusunun
yanlışlıkla sözünü vermek yerine, âşık kaldığı sürece
böyle davranacağının sözünü vermektedir.
Nietzsche bunun kusursuz derecede olumlanabilir
olduğu ve sevgilinin evliliğe, sevme duygusunun ne
kadar süreceği hakkında tereddütlü olan bir partnerle
karşılaştırıldığında, yine “Evet” diyeceği konusunda
ikna olmuştur. Duyguların istemsiz olduğu ve
böylelikle aşkın bir seçenek olmadığı şeklindeki
popüler görüşü kabul eder. Nietzsche’ye katılınsın ya
da katılınmasın, Nietzsche’nin bir duygunun sözünü
vermekteki saçmalığı fark etmekte haklı olduğu
bilinmelidir. Nietzsche’nin kilit noktası, partnerlerin
ikisi de evlilik günlerinde neyin sözünü verdiklerinden
bilinçli olarak haberdarsa, evliliğin kalıcılığının çok
daha iyi bir şansa sahip olduğudur. Romantik aşk
birliktelikleri ömür boyu sürecek kadar güçlü olmadığı
için, başka güdülere ihtiyaç vardır. Ancak şimdi evliliği
romantik aşk ilişkileriyle daha iyi bağdaşmak üzere
uyarlamanın olasılığını göz önünde bulundurabiliriz.
4. Seri Tek Eşlilik Deneyin
Romantik aşk birlikteliklerinin geçici doğası
sorunundan kaçınmak için insanlar neden belirli kısa
süreli evlilikler yapmak üzere anlaşmaz ki? Nietzsche
bir ara bizzat kendisi için iki yıllık bir evlilik seçeneğini
göz önüne almıştır. Bu bağlamda Nietzsche’nin
mantığını anlamak için öncelikle onun dostluk
hakkındaki görüşlerini anlamamız gerekir. Şen
Bilim’de (1882/2001) “yıldız dostluğu” adında soylu
bir dostluk türünden bahseder:
Biz iki gemiyiz, her birinin kendi ereği ve rotası
olan; yollarımız kesişebilir ve eğlenebiliriz
birlikte, böylece bu güzel gemiler tek bir limana
yanaşıp tek bir güneşin altında öyle sessiz
uzanırlar ki, sanki rotalarını tamamlamışlar ve
erekleri birmiş gibi gelir. Fakat daha sonra kendi
tasarılarımızın kadir gücü bizi bir kere daha
ayırmıştır, başka denizlere ve başka güneşli
yörelere... (sf. 159)
Nietzsche, kendi yıldız dostluklarının çoğunun
bozulmasına rağmen onları metheder ve görünüşe göre,
geçirmiş oldukları kısa zamandan gerçek anlamda
müteşekkirdir. Aynı konsepti romantik aşk
birlikteliklerine uygulamaktaki risk yalnızca sevme
duygusunun solacağı değil, insanların değişeceğidir de.
Bir araya gelip yıldız dostluğunda ayrılan gemiler gibi,
“üst” çevirisine, örneğin, Freud’un süper-ego (“üst-ben”) kavramında da rastlanabilir. (Ç.N.)
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 4/9
aşıklar da kendi kişisel ereklerine sahiptir ve üzerinde
görevdeşliğin mümkün olmadığı kendi yollarını
izlemek için uğraşmalıdırlar. Böylelikle iki kişinin
hayat yolunda bağlandıkları evlilik geleneği,
savunulamazdır.
İnsanca, Pek İnsanca’da Nietzsche, yaşam boyu tek eş
geleneğini ortadan kaldırmanın (muhtemelen erkekler
için) çok daha iyi olacağını ve “kişinin, iki evlilik
yapması gerektiği hususunu doğanın ve nedenlerin
belirleyip belirlemediği üzerine düşünüp taşınması
gerektiğini” ortaya koyar (sf. 156). Bu ilk evlilik,
erkeğin eğitiminde önemli ve gereklidir, erkek yirmi iki
yaşındayken ve “entelektüel ve ahlaksal olarak
kendinden üstün olan ve kendine yirmilerin tehlikeleri
arasında yol gösterebilecek” bir kadın ile yapılmalıdır
(Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 156). İkinci evlilik,
yararlı olsa da bir gereklilik değildir, erkeğin
otuzlarında ve “eğitimini bizzat kendisinin idare
edeceği” daha genç bir öğrenci ile yapılmalıdır.
Hayatın ilerleyen zamanlarını erkek, tercihe bağlı
olarak eşi olmadan geçirmelidir, çünkü evlilik
“genellikle zararlı olup erkeğin ruhsal gerilemesine
önayak olur” (Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 156). Daha
sonraki bir eserinde Nietzsche kanıt olarak, evlilikle
kişisel tamamlanma arasındaki bu uyumsuzluk
yüzünden evlilik yapmamış bir yığın büyük filozofu
örnek gösterir: “Herakleitos, Platon, Descartes,
Spinoza, Leibniz, Kant, Schopenhauer”, sadece ironik
Sokrates istisnasıyla (1887/1989, sf. 107).
Nietzsche seri tek eşliliğin nasıl kadınların çıkarına
olacağı konusunda ayrıntıya girmese de, onların
tarafında cömertliğin gerekeceğini eder ve dolayısıyla
bir önceki paragrafta tartışılan aforizmaya şu başlığı
verir: ‘Kadın cömertliği için fırsat’ (Nietzsche, 1878-
80/1996, sf. 156). Bütün bunlara rağmen, yıldız
dostluğu erkeklere özel bir etkinlik alanı değildir. Yine
de çocuklar söz konusu olduğunda, bu tartışma
Nietzsche’nin, güçlü bir aile bireyinin çocuğun
yetiştirilmesinde ve eğitiminde daha yararlı olduğu
şeklindeki görüşüyle uyuşmazlık içindedir. Bu tür
aykırılıklar konusunda, yine de öne sürülebilir ki
Nietzsche sade bir şekilde çiftlere çeşitli seçenekler
sunmakta ve hiçbir şekilde her önerinin kapsamlı ve
sistematik bir çözümün kaçınılmaz bir parçası gibi
kabul edilmesinde ısrar etmemektedir.
5. Yürütün
Evlenmek isteyen çiftler için Nietzsche öncelikle bir
deneme teklif eder. Zerdüşt der ki: “Bir dönem ve
küçük bir evlilik için müsaade edin, büyük evliliğe
uygun muyuz anlayalım diye! Her zaman başka biriyle
birlikte olmak, büyük bir şeydir!” (1883-85/1969, sf.
228). Nietzsche insanların tutkuyla evliliğe
koşturduğunu ve bir şey ters gittiğinde, bunun
etrafındakilere olduğu kadar çiftin de zararına yol
açtığını ileri sürer. Sadece dürüst olun, diye kışkırtır
Zerdüşt ve der ki: “Birbirimizi severiz: emin olalım aşık
6 7 she/(her) “o kadın(a)” (Ç.N.).
kaldığımızdan! Yoksa hata olmaz mı verdiğimiz söz?”
(1883-85/1969, sf. 228). Âşıklar Nietzsche’nin
tavsiyesine kulak verip sevme duygusunun
sürekliliğine değil de, aşkın dış görünüşü üzerine söz
verdiler mi, sözü tutmak ve birlikte kalmak, beklentiler
önceden belirlenmiş olduğu için daha kolay olacaktır.
Üstelik Nietzsche bizi, evlilikte aşkın alakasız
olduğuna ikna etmeye çalışarak şöyle yazar:
Evlilik öncesi yansımasının bir örneği. –
O6 beni seviyor diyelim, uzun vadede bana nasıl
da taşınması zor bir yük olurdu! Diyelim ki beni
sevmiyor, gerçekten taşınması ne kadar zor bir
yük olurdu o bana uzun vadede! – Mesele
külfetliliğin iki farklı sorusundan ibarettir –
dolayısıyla haydi evlenelim! (1881/1997, sf.
172)
Olasılıkla, beklentileri düşük tutmak uzun vadede düş
kırıklığını engelleyecektir. Evli çiftler kaçınılmaz
olarak sorunlarla karşılaşacaklardır ve yine de
Nietzsche’nin evliliği yürütmek için birkaç başka
alternatif yolu daha vardır.
6. Ona7 Bebek Verin
Zerdüşt, “kadında her şeyin bir muamma olduğunu ve
bu muammanın da tek bir çözümünün olduğunu”
söyler: “gebelik denir buna” (1883-85/1969, sf. 91).
Çözüm gebeliktir, çünkü kadının erkeğe ihtiyaç
duymasının tek nedeni budur: “Erkek kadın için araçtır,
amaç daima çocuktur” (1883-85/1969, sf. 91). Diethe
(1989) bu yorumları görünürde değerlendirerek
Nietzsche’nin, kadınların “tamamen üretici dürtüler
olarak tanımlandıklarını” ve “biricik içgüdülerinin de
çocuğa özlem duymak” (sf. 867) olduğunu; daimi
olarak sekse arzu duyan avcılar ya da erkekleri sadece
gebelik için baştan çıkaran “vampımsı femme
fatale’ler” olduklarını söylediğini kaydetmiştir (sf. 865,
867).
Bu yorum, Nietzsche’nin insanların verimli döller
vermeye çabalamak kriterine dayanarak eş seçimi
yapmalarının iyi olacağı şeklindeki düşüncesine uygun
düşer. Böylelikle kadınlar için bu maksatla baştan
çıkarma yeteneklerini kullanmak doğal bir şeydir. Buna
rağmen başka Nietzsche uzmanlarıysa, Ackermann
(1990, sf. 123) gibi, bizi alelacele hükümler
vermemeye teşvik eder, çünkü tartışılmakta olanın
kimin gebeliğinin olduğu belirsizdir; Nietzsche başka
yerlerde gebeliği yaratıcılığa bir metafor olarak
kullanır.
Nihayetinde bu iki yorum –seks hayvanı olarak kadın
ve yaratıcılığı güdüleyen olarak kadın– birbirinden
yalıtılmış değildir. Bu önerinin altında yatan varsayım,
kadınların bağımsız yaşayabilme kabiliyetine sahip
oldukları ve erkeklere spermden başka bir şey için
ihtiyaç duymadıklarıdır. Kadın, süper-bebek yetiştirme
arayışında erkeği, kendini gebe bırakması için kullanır.
Yine de bu erkek ve kadının birbirini yaratıcılık için
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 5/9
gübreler olarak, böylece evliliği de daha büyük şeylerin
ateşleyicisi olarak ve daha büyük ereklere erişmek için
kullandıkları anlamına da gelir.
7. Biraz Aksiyon Katın
Kadın iyi bir eş, “dost, yardımcı, anne, aile reisi ve ev
hizmetçisi”, işkadını ve ayrıca bir metres olabilir mi
(Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 157)? Nietzsche bütün
bu rollerin ve beklentilerin kadına büyük gerginlik
verdiğini fark eder ve itiraf eder ki “bu ondan çok şey
beklemek olacaktır” (1878-80/1996, sf. 157). Bu
bağlamda Abbey’in (1997) not ettiğine göre, “batı
dünyasında şu anda yaygın olan bu geçerlilikten bir asır
önce, Nietzsche bu süper-kadın sorununu görmüştü!”
(sf. 85).
Nietzsche, erkeklerin seks yapmaya doğal olarak
kadınların duyduklarından daha fazla ihtiyaç
duyduklarını varsayar ve buna çözümü, kadına ev
işlerinde yardım etmek değil, “metres adında bir doğal
asistan” bularak kadının, kocasının cinsel arzularını
doyurma yükünü hafifletmek şeklindedir (1878-
80/1996, sf. 157). Karşı çıkışları umarak Nietzsche,
kadınları evliliğin “daha yüksek bir kavramı” olarak
duygusallığın “nadir, arada sırada gerçekleşen, büyük
bir maksada götüren araç” olduğu “ruh-dostluğunu”
düşünmeye sevk eder – maksat, çocuk var etmedir
(1878-80/1996, sf. 157). Nietzsche’ye göre bu saf bir
çözümdür, çünkü başka yerlerde de belirttiği üzere,
“sadakat yalnızca kadına doğal gelir, erkeğe değil”
(1882/2001, sf. 228).
Metreslik tavsiyesi konusunda merak uyandıran bir
açıklama, Nietzsche’nin zamanında doğum
kontrolünün yaygın olmadığı ve bu yüzden seksin
genellikle üremeyle sonuçlandığı şeklindedir (Diethe,
1989, sf. 866). Nietzsche sade bir şekilde, seks
partnerinden öte, bir anne olarak kadının rolünü açığa
kavuşturmayı önermektedir. Kadınların doğal olarak
sadakatli olduğu şeklindeki bu esasçı8 fikre destekleyici
bir kanıt bulunmasa da, Nietzsche’nin kadının stres
düzeyini düşürmek için yaratıcı yollar aramasındaki
niyeti takdir edilebilir. Buna rağmen bir evliliğe evlilik
dışı ilişkiyi sokmanın kadının stres düzeyini artıracağı
muhtemeldir.
8. Bırakın Acı Çeksin9
Mademki kadınlar doğal olarak huzuru ve rahatı
seviyor, erkek de bunların tam zıddını istiyor; erkekler
zorlukları ve engelleri kucaklayacaktır Nietzsche’ye
göre (1978-80/1996). Kadınlar erkekleri acı çekerken
görmekten nefret ederler ve onlara engelleri yenerek
daha kolay hayatlar sürmelerinde yardım etmeye
çalışırlar; ancak bu çok beyhudedir erkekler için.
Zerdüşt, en yürek parçalayıcı deneyimlerden gelen
Anka kuşu misali bir yeniden doğuşu anlatır: “Kendi
alevinde yakmaya hazır olmalısın kendini; önce kül
olmadıysan, nasıl yeni olabilirsin ki?” (Nietzsche,
8 essentialist, özcülük adlı felsefi görüşten uzak bir anlamda kullanılmıştır (Ç.N.).
1883-85, sf. 90). Tıpkı doğum yapmak gibi, büyük
yaratımlar ve başarılar hep acılıdır: “Bütün
dönüşümlerin, büyümenin ve gelecek vaat eden her
şeyin içinde acı vardır” (Nietzsche, 1888/2005b, sf.
228).
Bu fikir Nietzsche’nin bizzat deneyimlediği bir şeyle,
hayatının büyük bölümünde hasta olması ile ilgilidir.
Bir dostuna mektubunda şöyle yazmıştı: “Hastalığım
bana en büyük lütuftu: beni engellerimden arındırdı,
bana kendim olma cesaretini verdi” (Fuss & Shapiro,
1971, sf. 114). Hayattaki engel ve zorlukları
durmaksızın aşmak kişiliğin gücünün kanıtıdır, en
büyük armağanları ve yaratıcılığı getirebilir, diye
düşündü.
Nietzsche’nin en sağlam özdeyişlerinden biri olan
“Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir” (Nietzsche,
1888/2005b, sf. 157), gerçekten de inandığı bir şey
gibiydi. Ne kadar çok zorluk, aşıldı mı o kadar büyük
başarı. Önceki kuşağından Max Stirner gibi sırf boşa
gitmesin diye hayatı sürdürmek gerektiğini
savunanlardan ziyade Nietzsche, bu kendini
korumacılık yerine mücadeleyi önemseyen kişileri
takdir etti: “Ben, arzusu kendini korumak olmayan
kişileri severim. Ben bütün sevgimle, batanları ve yok
olanları severim: çünkü onlar öteye geçmektedirler”
(1883-85/1969, sf. 218).
Nietzsche kadınlarla erkeklerin arasındaki ontolojik
farklar konusunda fazla geniş genellemeler
yapadursun, her insanın farklı tercihlerinin olduğunu
kavramakta kesinlikle bir erdem vardır. İki kişi
birbirine âşık demek, birbirlerine aynılarmış gibi
davranmak zorunda oldukları anlamına gelmez – belki
de bu yüzden bir kırbaca ihtiyaçları vardır.
9. Kırbacı Unutmayın!
“Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacını unutma!”,
Zerdüşt’e verilen küçük bir tavsiyedir ve üzerine
anlamına dair birçok yorumu çekmiştir (1883-85/1969,
sf. 93). Sözcük anlamıyla ele aldığında kişi, bunun
kadının aşağılanmasını önerdiğini ve kadınlara karşı
fiziksel şiddeti tavsiye ettiğini sanabilir. Ne var ki
alıntının bağlamı, bizi sonuçlara sıçramamak
konusunda uyarmaktadır. Tavsiye, Zerdüşt’e yaşlı bir
kadın tarafından özel bir teşekkür hediyesi olarak
verilmiştir ve kadın Zerdüşt’e bunu gizli tutmasını
tembihler – belki de yanlış kafalarda yanlış anlaşılacağı
içindir bu.
Solomon ve Higgins’in (2000) savunduğuna göre
Zerdüşt, erkeklerle kadınların aşkı
deneyimleyişlerindeki farklılıklara değindiğinden,
“yaşlı kadın da cinsleri, erkeğin hiç kazanma
güvencesinin olmadığı bir güç çatışmasında
resmetmektedir” (sf. 7-8). Gerçekten de Nietzsche,
başka yerlerde de aşkın bir savaş ve “cinsler arasındaki
9 him, “o adam” (Ç.N.).
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 6/9
ölümcül nefret” olduğunu söyler (Nietzsche,
1888/2005b, sf. 236).
Böyle Buyurdu Zerdüşt yazılmadan kısa zaman önce,
Nietzsche’nin o zamanlar yanında iki dostuyla fotoğrafı
çekilmişti: Lou Salome ve Paul Rée. Fotoğrafta
Salome’nin bir faytonu sürdüğü ve elinde bir kırbacı
salladığı görülüyor, Nietzsche ile Rée de arabanın
yanında duruyor. Nietzsche’nin planladığı bu fotoğraf
eğlencesine çekilmiş olsa da, “erkeklerin potansiyel
kurbanlar olduğunu” gösteriyor (Thomas, 1980, sf.
117).
Daha da ilginç bir yorum, âşıkken ötekilik hissini
ortadan kaldırmaya ve “bir olmaya” yönelik güçlü bir
arzu duyulduğu düşüncesi üzerine inşa edilmiştir
(Nietzsche, 1881/1997, sf. 210-211). Nietzsche bunun
çılgınlık olacağını düşünüyor ve mesafenin, birinin
üzerindeki gücü korumak için bir temel olduğunu
savunuyor: “Düşünür, zaman zaman sevdiklerini
uzaklaştırmalıdır kendinden hep” çünkü aşk, âşıklara
birbirlerini aldatma ve kandırma gücü vererek kişiyi
hakikat karşısında kör etme eğilimindedir; öte yandan
sevdikleri uzaklaştırmaksa, kötü niyeti ortaya sermeye
ve biriyle mesafeyi korumaya yarar (Nietzsche,
1881/1997, sf. 197-198).
Belki de bu kırbaç, Zerdüşt’ün “motive edici mesafeyi”
hem yaratmasına hem de korumasına yardımcı olması
içindir (Ackermann, 1990, sf. 124). Kadınlarla mesafe
Nietzsche için, kadınsılıktaki güzelliği ve gizemi
bozmamak gibi bir öneme sahiptir: “Kadınların büyüsü
ve en güçlü etkileri, filozofların diliyle konuşursak,
uzaktan eylemdir” (1882, 2001, sf. 71). Derrida (1979)
erkeklerle kadınlar arasındaki güç çatışmasına
dayanarak, erkeğin, kadının “ayartıcı büyü şarkısının”
etkisine kapılmamak için mesafeyi koruması
gerektiğini ve böylece “kandırılmadan kandırma”
olgusundan bağımsız kalmasını öneriyor.
En olasılık dışı olan, Zerdüşt’e verilen bu tavsiyeyle
Nietzsche’nin fiziksel şiddeti kastetmesidir. Büyük
ihtimalle söz konusu yorum bir metafordur ve kırbaç da
iki âşık tarafın da aralarındaki mesafeyi korumada
kullanmaları, böylelikle bireyselliklerini unutmamaları
içindir. Aşk birliktelikleri bağlamında şimdi, kırbacın,
yüce Zerdüşt’ün kendini daha da yüceleştirmesine
yardım etsin diye bir kadına vermesi için bulunduğu
olasılığını inceleyeceğiz. En iyi birliktelik, partnerlerin
birbirlerini “kırbaçlayarak biçimlendirdikleri” türden
bir birliktelikte bulunmaktadır, denebilir.
10. Dostunuzla Evlenin
Nietzsche’ye göre dostluk, aşkın “nihai ideali” ve “bir
çeşit insanlarla yaşama idealidir” (Solomon, 2003, sf.
95, 157). Antik Yunan’da erkekler arasındaki dostluk
idealini takdir etmiş ve yüce dostların birbirlerine esin
kaynağı olabilecekleri konusunda Aristoteles ile aynı
fikri paylaşmıştır. Bu tür bir dostluk ne mutual
çıkarlarla, ne de zevk ve eğlenceyle ilgilidir. Yüce bir
10 müz: İng: muse. Eski Yunan’da ilham perisi (Ç.N.).
dostluk bütün bu unsurları içinde taşıyabilir; ancak
aradaki kilit fark, gerçek yüce dostların, “üstlerinde
duran ideal için paylaşılmış bir susuzluk” ile
birbirlerinin daha iyi insanlar olmalarına yardım ediyor
olmalarıdır (1882, 2001, sf. 41). Başka bir deyişle dost,
dostu için “katalitik bir müz10” olma görevini üstlenir
(Lungstrum, 1994, sf. 137).
Nietzsche, “İnsan, aşılması gereken bir şeydir,” der ve
bu da insan için, tek başına yapılması aşırı derecede güç
olan bir şeydir (1883-85/1969, sf. 41). Birey çok uzun
süre yalnız bırakılmışsa, tekdüzeliğe çok kolay
batabilir. Çünkü Nietzsche’nin İyinin ve Kötünün
Ötesinde’de (1886/1990) uyardığı üzere, “Canavarlarla
savaşan kişi gözünü açsın ki kendisi de bir canavara
dönüşmesin. Uçurumun diplerine gözünü dikip
baktığında, uçurum da senin içine bakar” (sf. 102).
Böylelikle, Jean-Paul Sartre’ın sonraları tasarladığı
üzere, dostun bu derin bakışları onu pek değerli
yapmaz; onu değerli yapan, dostunu uçurumun
derinliklerinden yukarı çekip daha yüce bir varoluşa
ateşleyen olmasıdır.
Ne var ki, yüce dost olmak kolay bir iş değildir. En iyi
öğretmen en sert eleştirmen olandır ve dosta karşı fazla
sempatik olmaktan kaçınmalıdır. Zerdüşt der ki:
“Dostuna merhametin kendini sert bir kabuğun altına
gizlesin” (1883-85/1969, sf. 83). Secomb (2007),
“Dostların tavırlarımızı kayıtsız şartsız onaylayıp
destekleyenler ve yansıtanlar değil, bize yeni
perspektifler sunup varsayımlarımızı sorgulayanlar”
olmasının altını çizer (sf. 30-31). Gerçekten de yüce
dostlar bazen düşman olabilecek kadar acımasız
olmalıdır: “Dostun olsun istiyorsan, dostuna savaş
açmaya da gönüllü olmasın; savaş açmak için de,
düşman olmaya yetkin olmalısın” (1883-85/1969, sf.
82).
Nietzsche hepimizi daha iyi dostlar olmamız
konusunda meydana çağırıyor. Sevenlerin, kendilerini
güç oyunlarına kaptırmak yerine, Üstinsan olma
yolunda yardımlaşmalarını ısrarla tavsiye ediyor.
Üstinsan olmanın neler gerektirdiği konusunda
Nietzsche küçük bir muğlaklığa eğilim gösterse de,
aşkın en iyi türünün “Üstinsan’a arzuyu ayaklandıran”
aşk olduğunu düşünmüştür (1883-85/1969, sf. 96).
Böyle bir aşk, bizi olabileceğimiz en iyi insan olmaya
sevk eder. Mükemmel evliliği yapmamızı sağlayacak
olan, tam olarak böyle bir dostluktur. Aslında, “Dost
muhtemelen mükemmel eşi bulacaktır; çünkü iyi bir
evlilik, dostluk hünerinde yatmaktadır” (1878-80/1996,
sf. 150).
Sonuç
MacIntyre’ın, (2007) eseri Erdemin Peşinde’de11
savunduğuna göre, “Nietzsche’nin büyüklüğü, kendi
boş çözüm yollarında değil, inatçı bir ciddiyetle
sorunların peşinde oluşunda yatmaktadır” (sf. 114).
Yine de bu tez, Nietzsche’nin, nasıl daha başarılı
11 After Virtue, 1981, Alasdair MacIntyre (Y.N.)
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 7/9
evlilikler yapılabileceği konusunda, bazen ayrışık
olmak üzere, bazıları günümüzde de yerinde olan en az
on pratik öneri sunduğunu göstermiştir. İlk bakışta bu
önerilerden kimileri anlamsız görünebiliyor olsa da,
Nietzsche’nin çözümlerinin aşırı derecede kavranması
güç olduğu yönündeki birkaç yoruma işaret ettim.
Örneğin Nietzsche, evliliğin sadece romantik aşk
yerine daha rasyonel bir şey üzerine kurulması
gerektiğini ve sevenlerin, her şeyin başında birbirlerine
karşı dürüst olmaları, kendi ayakları üzerlerinde
durmayı öğrenmeleri ve hayatta kendi hedeflerinin
olduğunu asla unutmamaları gerektiğini söylerken
hakimane ve evrensel bir tavsiyede bulunmaktadır;
aynı şekilde, harika bir çocuk yaratmaktaki büyük
başarının altını çizerken de. Anne-babaların, fiziksel
niteliklerini belirleyip kusur ve hastalıklarını taradıkları
“ısmarlama bebekleri” meydana getirebildikleri
fertilite kliniklerin ortaya çıkması, kozmetik olarak
daha güçlü ve çekici evlatlar konusunda gerçekten de
talep olduğunu ortaya seriyor.
Dahası, ev hanımlığına karşı çalışan annelik ve anne-
eş-iş kadını rollerindeki çatışma konuları, bugün hala
gündemde. Kadının erkeğe sadece sperm için ihtiyaç
duyduğu gerçeği düşünülürse, akla, “Yoksa Nietzsche,
erkeğe eve ekmek getiren konumunda ihtiyacın
azalacağını ve çekirdek aile modelinin çökeceğini –ki
bu ikisi, çocuk yetiştirmede engellerdir– önceden mi
görmüştü?” şeklinde bir soru gelebilir. Gerçekten de,
Amerika Birleşik Devletlerinin son nüfus verileri, her
on doğumdan dördünü, evlenmemiş bir kadının
yaptığını göstermektedir. Bu, herhangi bir ulusun
tarihinde gördüğü bir orandan daha yüksektir ve bu
kadınların dörtte üçünün yaşı, yirmi ve yukarısıdır
(Ventura, 2009). Doğum kontrolünün geniş çapta
yaygınlaşması, bu hamileliklerden hepsinin istenmeden
gerçekleşip gerçekleşmediği sorusunu ciddi anlamda
ortaya çıkarıyor. Evlilik işe yaramaz hale gelecekse,
Nietzsche büyük ölçüde hayal kırıklığına uğrayacak ve
bunun çocuğun gelişimine yapacağı etki konusunda
endişe duyacaktır.
Nietzsche her şeyi çözememiştir. Gerçekten de kadını,
gösterildiği üzere, kimi zaman kafa karıştırıcı
bulmuştur; örneğin, daha önce de gördüğümüz üzere,
kadınların “bir bilmece” olduğunu söylerken. Yine de
insanların âşık olmalarını ve evlenmekten
hoşlanmalarını doğal bir şey olarak görmüştür. Yuvalar
yıkıldığında, evlilikler acı dolu olabilirler; çünkü
sözlerden dönülmüştür ve insanlar zarar görüp
güçsüzleşmiştir. Aşk birliktelikleri iki güçlü birey
arasında yaşanıyorsa eğer, harika olabilir, diye düşündü
Nietzsche. Lakin böyle bir şey nadir bulunur ve büyük
evliliklerse daha nadirdir. Ancak bu, yüce aşk
birlikteliklerinin imkânsız olduğu anlamına gelmez.
Nietzsche bize, bunun nasıl becerilebileceği ve
mükemmel şekilde yürütülebileceği konusunda fikirler
verir. Bu kolay olmayacaktır. Çatışma yaratacaktır.
Bazen sevenler düşman olmak durumunda kalacaktır.
Yine de Nietzsche bunu takdir edecektir, çünkü o,
hayattaki engelleri ve çatışmaları hoş karşılamaktadır.
Teşekkür
Bu teze incelemelerini yapan anonim kişilere ve IPJP editörüne yapıcı eleştirilerinden ötürü minnettarım.
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 8/9
Yazar Hakkında
Skye Netletton, işletme master eğitimini de tamamlamış olduğu ve Allen Knott
Akademisyeni öğrenci madalyasını ve Avustralya İşletme Doktora Derneğinin akademik
başarı ödülünü kazandığı, Avustralya’nın Sydney şehrindeki Macquire Üniversitesinde
Macquire İşletme Yüksekokulunda doktora akademisyenidir. Kariyerinin ilk on yılını
New York’ta uluslararası eşitlik arbitraj tüccarı ve Sydney ve Singapur’da idari müşavir
olarak geçirdi. Son zamanlarda doktorası üzerinde çalışırken Skye, yönetim teorisi,
organize davranış, performans ve ödül, küresel iş, kurumsal strateji ve makroekonomi
alanlarında derslerin öğretiminde katılım göstermektedir. Araştırma alanı, felsefeden
işletmeye kadar bir yelpazeyi kapsamaktadır. Gerek öğrenim, gerekse öğretimde felsefe
alanlarında makaleleri yayımlanmış; profesyonel bir dergiye incelemeci olarak hizmet
vermiştir ve düzenli aralıklarla, Sydney çevresindeki felsefe ve işletme tartışma
gruplarına tezler sunmaktadır. Doktora araştırması, romantik aşk birlikteliklerinin doğasını ve deneyimini varoluşsal
bir perspektiften ele almaktadır. Boş zamanlarında Skye sıklıkla Sydney’in kuzey sahillerinde, Eco Divers adlı bir
deniz koruma grubuyla birlikte dalarken, şnorkel yaparken ve yüzerken bulunabilir.
Kaynaklar
Abbey, R. (1996). Beyond misogyny and metaphor: Woman in Nietzsche’s middle period. Journal of the History of
Philosophy, 34(2), 233-256.
Abbey, R. (1997). Odd bedfellows: Nietzsche and Mill on marriage. History of European Ideas, 23(2-4), 81-104.
Ackermann, R. J. (1990). Nietzsche: A frenzied look. Amherst, MA: University of Massachusetts Press.
Derrida, J. (1979). Spurs: Nietzsche’s styles (B. Harlow, Trans.). Chicago, IL & London, UK: The University of
Chicago Press. (Original work published 1979)
Diethe, C. (1989). Nietzsche and the woman question. History of European Ideas, 11(Special Issue), 865-875.
Fuss, P., & Shapiro, H. (Eds.). (1971). Nietzsche: A self-portrait from his letters. Cambridge, MA: Harvard University
Press.
Helm, B. (2004). Combating misogyny? Responses to Nietzsche by turn-of-the-century German feminists. Journal of
Nietzsche Studies, 27(Spring), 64-84.
Lungstrum, J. (1994). Nietzsche writing woman/Woman writing Nietzsche: The sexual dialectic of palingenesis. In
P. J. Burgard (Ed.), Nietzsche and the feminine (pp. 135-157). Charlottesville, VA & London, UK: University Press
of Virginia.
MacIntyre, A. C. (1998). A short history of ethics: A history of moral philosophy from the Homeric age to the
twentieth century (2nd ed.). London, UK: Routledge.
MacIntyre, A. C. (2007). After virtue: A study in moral theory (3rd ed.). Notre Dame, IN: University of Notre Dame
Press.
Nietzsche, F. (1968). The will to power (W. Kaufmann & R. J. Hollingdale, Trans.). New York: Vintage Books.
(Original work published 1883-1888)
Nietzsche, F. (1969). Thus spoke Zarathustra (R. J. Hollingdale, Trans.). London, UK: Penguin Books. (Original work
published 1883-1885)
Nietzsche, F. (1989). On the genealogy of morals (W. Kaufmann & R. Hollingdale, Trans.). In W. Kaufmann (Ed.),
On the genealogy of morals & Ecce homo. New York: Vintage Books. (Original work published 1887)
Nietzsche, F. (1990). Beyond good and evil (R. J. Hollingdale, Trans.). London, UK: Penguin Books. (Original work
published 1886)
Nietzsche, F. (1996). Human, all too human (R. J. Hollingdale, Trans.). Cambridge, UK: Cambridge University Press.
(Original work published 1878; additions in 1879, 1880)
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 9/9
Nietzsche, F. (1997). Daybreak: Thoughts on the prejudices of morality (R. J. Hollingdale, Trans.). Cambridge, UK:
Cambridge University Press. (Original work published 1881)
Nietzsche, F. (2001). The gay science: With a prelude in German rhymes and an appendix of songs (J. Nauckhoff &
Del Caro, Trans.). New York: Cambridge University Press. (Original work published 1882)
Nietzsche, F. (2005a). The case of Wagner: A musician’s problem (J. Norman, Trans.). In A. Ridley & J. Norman
(Eds.), The anti-Christ, Ecce homo, Twilight of the idols and other writings (pp. 231-262). Cambridge, UK:
Cambridge University Press. (Original work published 1888)
Nietzsche, F. (2005b). Twilight of the idols (J. Norman, Trans.). In A. Ridley & J. Norman (Eds.), The anti-Christ,
Ecce homo, Twilight of the idols and other writings (pp. 153-229). Cambridge, UK: Cambridge University Press.
(Original work published 1888)
Oppel, F. N. (2005). Nietzsche on gender: Beyond man and woman. Charlottesville, VA & London, UK: University
of Virginia Press.
Secomb, L. (2007). Philosophy and love: From Plato to popular culture. Bloomington, IN.: Indiana University Press.
Sherwell, P. (2009, March 3). Beautiful bubs designed to perfection. Sydney Morning Herald. Retrieved June 1, 2009,
from http://www.smh.com.au/articles/2009/03/02/1235842327396.html
Solomon, R. C. (2003). Living with Nietzsche: What the great ‘immoralist’ has to teach us. New York: Oxford
University Press.
Solomon, R. C., & Higgins, K. M. (2000). What Nietzsche really said. New York: Shocken Books.
Thomas, R. H. (1980). Nietzsche, women and the whip. German Life & Letters, 34(1), 117-125.