10 advises from fn for a great marriage

9
Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 1/9 Friedrich Nietzsche’den Mükemmel Evlilik İçin 10 Tavsiye Skye Cleary Özet Alman filozof Friedrich Nietzsche’ye göre dostluk, sevginin en yüksek biçimidir; çünkü mükemmel arkadaşlar birbirlerine esin kaynağı olurlar ve hatta birbirlerini n Üstinsan idealine doğru itici gücü bile olabilirler. O, bu tür yüksek bir ilişkiye çoğu kişinin gücünün yetip yetmeyeceği konusunda kuşku içindeyken, dostluğu iyi bir evliliğin temeli olarak görmüştür. Cinsellikse buna karşı güçlükler yaratmakta, çünkü romantik duygular üzerine kurulu bir ilişkinin ömür boyu sürmesi pek alışıldık bir şey değil. Dahası, erkekle kadın arasındaki ontolojik ayrımlar, aşkı bir savaşa dönüştürme eğiliminde. Aşk arenasındaki bu güç oyunlarının üstesinden gelmek için Nietzsche, aşıkları dost olmaya çağırıyor. Bu tez, Nietzsche’nin dostluk, evlilik, cinsellik ve güç ilişkileri üzerine aforizmalarının bolluğundan yararlanılarak, evlilik kurumunun ve evliliğe yaklaşımların, daha iyi insan ilişkileri ve daha yüksek insan gelişmişliğini sağlayacak biçimde metot bakımından nasıl yeniden ele alınabileceği konusundaki düşüncelerinin ana hatlarını çizer. Nietzsche’nin evlilik konusundaki düşünceleri ilk bakışta çok aşırı görünse de, önerdiği şeylerin çoğu kendi zamanında olduğu gibi bugün de yerinde ve iddialıdır. Gerçekten Nietzsche bizzat, dünyanın, düşüncelerine “2000’lerde bir gün” gelene kadar hazır olmayacağını kehanet etmiştir. (Fuss & Shapiro, 1971, sf. 91). Giriş Nietzsche, dostların mükemmel, erkeklerin savaşçı olduğu, kadınların da savaşçılara dinlenme yeri olarak bulunduğu Eski Yunan ilişki modeline hayranlık duyar (1883-85/1969, sf. 91). Modern evliliği ise nihilizme doğru gitmekte olan hedonist dünyamızda etik değerlerin çöküşüne bir başka örnek olarak görür. Bu açmazın üstesinden gelmek için Nietzsche, cesur ve güçlü birkaç insanın Üstinsan’a dönüşme güçlüğünü göğüslediği bir “aristokratik radikalizm” felsefesini savunur (Fuss & Shapiro, 1971, sf. 104). Bir Üstinsan (üstünkörü çevirisiyle “Süpermen”), “aşan” (MacIntyre, 1998, sf. 255), ötelere geçmek için tutkulu 1 ve yaratıcı bir biçimde mücadele eden, hayatı dolu dolu yaşayan, daha büyük olmak için durmaksızın savaşan ve engellerin üstesinden gelen, rahatı ve güveni reddedendir. Nietzsche, heteroseksüel romantik ilişkileri içsel güç mücadelelerinden ötürü genellikle bu amaçtan sinir bozucu biçimde dikkat dağıtıcı bir şey olarak kabul eder. Başlamadan önce iki şey not edilmelidir. Birincisi, Nietzsche 1844’ten 1900’e kadar yaşamıştır: erkeğin ve 1 passionately” gövde olarak active-passive ikiliğinde edilgen bir anlam içerse de, yazarın sözcüğü Üstinsan’ın aktif gücünü vurgulamak için kullandığı mutlaktır (Ç.N.). kadının toplumdaki yerlerinin bugünkünden çok farklı olduğu bir dönem. Kadının baskın rolü eş ve anne olmaktı; kadın hakları kesinlikle tartışılmaktayken, 1848’de kabul edilen ilk kadın hakları anlaşması ile gelen kadınların oy kullanma ve akademi gibi alanlarda çalışma hakları, yirminci yüzyılın başlarına kadar Avrupa’da yaygın değildi. İkincisi, biri Nietzsche’yi okurken onun kadınlar hakkında söylediği birkaç eleştirel şey yüzünden, onun kadın düşmanı olduğu şeklinde bir çıkarımda bulunabilir. Ancak bugün Nietzsche uzmanlığındaki ortak görüş, Nietzsche’nin yazılarını prima facie 2 ele almamak konusunda uyarır (ör: Abbey, 1996; Helm, 2004; Oppel, 2005; Secomb, 2007) büyük ölçüde, Nietzsche’nin kompleks bir anlam ağı örüyor olması nedeniyle. Dahası, Nietzsche sadece kadınlar hakkında değil, birçok insan grubu –erkekler de dahilhakkında sert şeyler söyler ve genellikle muhaliftir. Örneğin, İnsanca, Pek İnsanca’da (1878-1880/1996) kadınlara büyük saygısı olduğunu belirterek “Mükemmel kadın, 2 “dış görünüşe göre” (Ç.N.).

Upload: metheus

Post on 13-Jul-2016

4 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

Skye Cleary

TRANSCRIPT

Page 1: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 1/9

Friedrich Nietzsche’den Mükemmel Evlilik İçin 10 Tavsiye

Skye Cleary

Özet

Alman filozof Friedrich Nietzsche’ye göre dostluk, sevginin en yüksek biçimidir; çünkü mükemmel

arkadaşlar birbirlerine esin kaynağı olurlar ve hatta birbirlerinin Üstinsan idealine doğru itici gücü bile

olabilirler. O, bu tür yüksek bir ilişkiye çoğu kişinin gücünün yetip yetmeyeceği konusunda kuşku

içindeyken, dostluğu iyi bir evliliğin temeli olarak görmüştür. Cinsellikse buna karşı güçlükler yaratmakta,

çünkü romantik duygular üzerine kurulu bir ilişkinin ömür boyu sürmesi pek alışıldık bir şey değil. Dahası,

erkekle kadın arasındaki ontolojik ayrımlar, aşkı bir savaşa dönüştürme eğiliminde. Aşk arenasındaki bu

güç oyunlarının üstesinden gelmek için Nietzsche, aşıkları dost olmaya çağırıyor.

Bu tez, Nietzsche’nin dostluk, evlilik, cinsellik ve güç ilişkileri üzerine aforizmalarının bolluğundan

yararlanılarak, evlilik kurumunun ve evliliğe yaklaşımların, daha iyi insan ilişkileri ve daha yüksek insan

gelişmişliğini sağlayacak biçimde metot bakımından nasıl yeniden ele alınabileceği konusundaki

düşüncelerinin ana hatlarını çizer. Nietzsche’nin evlilik konusundaki düşünceleri ilk bakışta çok aşırı

görünse de, önerdiği şeylerin çoğu kendi zamanında olduğu gibi bugün de yerinde ve iddialıdır. Gerçekten

Nietzsche bizzat, dünyanın, düşüncelerine “2000’lerde bir gün” gelene kadar hazır olmayacağını kehanet

etmiştir. (Fuss & Shapiro, 1971, sf. 91).

Giriş

Nietzsche, dostların mükemmel, erkeklerin savaşçı

olduğu, kadınların da savaşçılara dinlenme yeri olarak

bulunduğu Eski Yunan ilişki modeline hayranlık duyar

(1883-85/1969, sf. 91). Modern evliliği ise nihilizme

doğru gitmekte olan hedonist dünyamızda etik

değerlerin çöküşüne bir başka örnek olarak görür. Bu

açmazın üstesinden gelmek için Nietzsche, cesur ve

güçlü birkaç insanın Üstinsan’a dönüşme güçlüğünü

göğüslediği bir “aristokratik radikalizm” felsefesini

savunur (Fuss & Shapiro, 1971, sf. 104). Bir Üstinsan

(üstünkörü çevirisiyle “Süpermen”), “aşan”

(MacIntyre, 1998, sf. 255), ötelere geçmek için tutkulu1

ve yaratıcı bir biçimde mücadele eden, hayatı dolu dolu

yaşayan, daha büyük olmak için durmaksızın savaşan

ve engellerin üstesinden gelen, rahatı ve güveni

reddedendir. Nietzsche, heteroseksüel romantik

ilişkileri içsel güç mücadelelerinden ötürü genellikle bu

amaçtan sinir bozucu biçimde dikkat dağıtıcı bir şey

olarak kabul eder.

Başlamadan önce iki şey not edilmelidir. Birincisi,

Nietzsche 1844’ten 1900’e kadar yaşamıştır: erkeğin ve

1 “passionately” gövde olarak active-passive ikiliğinde edilgen bir anlam içerse de, yazarın sözcüğü Üstinsan’ın aktif gücünü vurgulamak için kullandığı mutlaktır (Ç.N.).

kadının toplumdaki yerlerinin bugünkünden çok farklı

olduğu bir dönem. Kadının baskın rolü eş ve anne

olmaktı; kadın hakları kesinlikle tartışılmaktayken,

1848’de kabul edilen ilk kadın hakları anlaşması ile

gelen kadınların oy kullanma ve akademi gibi alanlarda

çalışma hakları, yirminci yüzyılın başlarına kadar

Avrupa’da yaygın değildi.

İkincisi, biri Nietzsche’yi okurken onun kadınlar

hakkında söylediği birkaç eleştirel şey yüzünden, onun

kadın düşmanı olduğu şeklinde bir çıkarımda

bulunabilir. Ancak bugün Nietzsche uzmanlığındaki

ortak görüş, Nietzsche’nin yazılarını prima facie2 ele

almamak konusunda uyarır (ör: Abbey, 1996; Helm,

2004; Oppel, 2005; Secomb, 2007) – büyük ölçüde,

Nietzsche’nin kompleks bir anlam ağı örüyor olması

nedeniyle. Dahası, Nietzsche sadece kadınlar hakkında

değil, birçok insan grubu –erkekler de dahil– hakkında

sert şeyler söyler ve genellikle muhaliftir. Örneğin,

İnsanca, Pek İnsanca’da (1878-1880/1996) kadınlara

büyük saygısı olduğunu belirterek “Mükemmel kadın,

2 “dış görünüşe göre” (Ç.N.).

Page 2: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 2/9

mükemmel erkekten daha yüksek bir insan türüdür,”

der.

Nietzsche’nin amacı sadece cinsiyet rolleri konusunda

değil, birçok konudaki varsayımlarımıza meydan

okumaktır; birkaçını sıralamak gerekirse: Hıristiyanlık,

uzlaşımsal ahlak, siyaset ve Aydınlanma. Buradan

hareketle, “Uzlaşımsal olmayan yaklaşımına karşın ya

da belki bu yaklaşımından ötürü Nietzsche, bizi hafife

alınan varsayım ve sanılarımızı yeniden düşünmeye

zorlayarak yerleşmiş kanılarımıza meydan okuyabildi

ve bunları altüst edebildi,” (sf. 29) derken Secomb’a

(2007) katılacağım. Nietzsche’nin kadınlar, aşk

birliktelikleri ve evlilik hakkındaki görüşlerinin çoğu,

görünürde modern ölçütlerce aşırıdır. Yine de

Nietzsche örneğinde, onun aşk birliktelikleri ve

evlilikle ilgili önerilerinden birkaçını keşfetmekteki

amacım, onun bu meydan okuyuşunu kucaklamak,

itirazlarını tanımak ve onun provokasyonlarının ötesine

bakmaktır. Bu yazı bunun ışığında, Nietzsche’nin

evliliklerin nasıl mükemmelleştirilebileceği

konusundaki fikirlerinden on tanesini çözümler.

1. Aşk İçin Evlilik Yapmayın (Çirkin, ama

kendisiyle konuşmayı sevdiğiniz biriyle

evlenin)

Nietzsche, dünya evine girmeden önce nişanlıların

kendilerine şu soruyu sormalarını salık verir: “Yaşlılığa

giden yol boyunca bu kadınla sohbet etmekten keyif

alacağına inanıyor musun? Evlilikteki diğer her şey

geçicidir, ancak birlikte geçirilen zamanın en çoğu

sohbet etmeye adanacaktır” (1878-1880/1996 sf. 151).

Böylelikle kişilerin birbirlerine karşılıklı ilgi

göstermeleri birlikteliğin başarısında birbirlerini

cezbetmelerinden çok daha önemlidir. Harry Sally ile

tanışmadan3 yüz yıl önce, Nietzsche bir erkekle kadının

arasındaki dostluğun korunabilmesi için “birazcık

fiziksel iticiliğin” gerekli olduğunu savunuyordu

(1878-1880/1996 sf. 151).

Nietzsche’ye göre yalnızca romantik aşk üzerine kurulu

bir evlilik sarsıntılı bir zemindedir, çünkü geçicidir:

“Duygusallık çoğu zaman aşkın çok çabuk büyümesine

neden olur, bu yüzden de kök çok güçsüz kalır ve

sökülmesi kolay olur” (1886/1990, sf. 98). Dostluğu

karıştıracak seksüel çekim yoksa bu çok daha iyi bir

şeydir. “Nice evli erkek vardır ki sabahın şafağı

üstlerine söktüğünde eşleri sıkıcı olmaya ve bunun tam

tersine inanmaya başlar” (Nietzsche, 1881/1997, sf.

150). Buna karışıklığı engellemek için âşıkları, ortaya

çıkacak düş kırıklığını dizginlemek amacıyla,

çekiciliğin buharlaşması gibi bir kaçınılmazlığa

hazırlamayı tavsiye eder: “Bazen aşığı iyileştirmek için

sadece bir çift daha sert manzara gerekir ve hayal gücü

bir yüz, yirmi yıl daha yaşlı bir figür resmetmeye yeten

kişi, belki de hayatı hiç rahatsızlık çekmeden

geçirebilecektir” (Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 154).

3 1989, Harry Sally ile Tanışınca, Rob Reiner & Nora Ephron filmi (Y.N.).

Romantik aşk birliktelikleri suya düşmeye mahkumdur.

Zerdüşt, Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt’ünün

(1883-85/1969) başkahramanı, romantik aşk

birlikteliklerinin kısa budalalıklardan ibaret olduğunu

ve budalalığı da uzun süreli bir bağlılığa

dönüştürmenin aptalca olduğunu iddia eder (sf. 96).

Daha önce İnsanca Pek İnsanca’da, Nietzsche aşk

evliliklerinin çılgınlığını vurgular: “Aşk için yapılan

evliliklerde (sözde aşk-eşleşmeleri) baba yüzünden

hata meydana gelir, anne yüzündense yoksulluk”

(Nietzsche, 1888/2002)4 (sf. 151). Evlilikler, modern

evliliklerin genelde olduğu gibi, bir ayrıksılık üzerine

inşa edildiğinde kurumun tamamına zarar verir – ve

“Bir kurum asla ve asla bir ayrıksılık üzerine kurulmaz”

(Nietzsche, 1888/2005b, sf. 215).

Putların Alacakaranlığı’da (1888/2005b) Nietzsche

evliliğin tamamen yersiz ve irrasyonel bir hale

geldiğini not eder (sf. 215). Nietzsche Tan Kızıllığı’da

(1881/1997) evliliğin “sıklıkla ve neredeyse genel bir

kural olarak, çürütülmüş olduğunun” ve böylelikle

“dünyaya büyük miktarda ikiyüzlülük ve yalanı

getirdiğinin” altını çizer (sf. 21). Kaçınılmaz olarak

bozulacak yeminler ederek karışıklıklar yaratmaksızın

arkadaş ya da sevgili olarak kalmak daha iyi olmaz

mıydı? Aşıklar dünya evinin yollarında aşkın etkisinde

yürümeye devam ederse, Nietzsche bunun kanunsuz

olarak yapılmasını telkin eder:

Aşık olma gibi bir durumun içindeyken, ne

hayatımızı etkileyecek bir karar almamıza, ne de

böyle şiddetli bir hevesin etkisindeyken

ortaklığın karakterini ilk ve son kez

belirlememize izin verilmemelidir: aşıkların

antları toplumun önünde geçersiz ve evlilik

tarafından yalanlanmış ilan edilmelidir – çünkü

insan, evliliği çok daha fazla ciddiye almalıdır!

(1881/1997, sf. 98)

Nietzsche, evliliği tümüyle ortadan kaldırmak yerine,

Putların Alacakaranlığı’da yeni idealler üreterek onu

tekrar canlandırmanın yollarını arar (1888/2005b, sf.

98). Bizi, evliliğin ilkin neden var olduğuna bakmamız

için ilk prensiplere geri çeker: evlilik, aile kurumu ve

toplumun yararına olan şeyler üzerinedir. Eski Yunan

aile kurumu sert temellere sahipti, çünkü rasyonel iş

anlaşmalarına dayanıyordu; roller çok açık biçimde

tayin edilmişti, çiftler boşanamazdı ve aşk, karar

alınmasında bir faktör değildi. Evlilik, “duygu, tutku ve

anlık çılgınlık kazalarının üstünde sesini nasıl

duyuracağını biliyordu” (Nietzsche, 1888/2005b, sf.

215).

Batı kültürlerinin çoğunda bu fikir eski moda görünse

de, hala anlaşmalı evliliklerin görüldüğü birçok kültür

vardır. Nietzsche geri kalanımıza ise, bireylerin

yalnızca bir şehvet duygusu içinde değil de, başka

faktörleri de hesaba katarak evlenmelerinin çok daha

akla yatkın olacağını salık verir: eşle sohbet edebilmek,

4 Platon, Symposion 203b’de Aphrodites’i poros (kaynak) ile penianın (ihtiyaç) yavrusu olarak tanımlar. (G. Handwerk N.)

Page 3: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 3/9

ailenin gelecek kuşaklar için “gücünü, itibarını ve

servetini” korumak gibi (1888/2005b, sf. 215). Bunu

yapmak için güçlü ve sağlıklı döllere gerek vardır.

2. Üstbebekler5 Yetiştirin

Nietzsche insanlığa yukarılardan bakan bir tanrı

olsaydı, modern evlilikte gördüğü şey yüzünden çok

büyük düş kırıklığına uğradığını söylerdi. Aşk için

evlenen insanlar nedeniyle, eş seçimi şansa bağlı

olmuştur ve çocuk yapmak da böylelikle rastlantısal bir

harekete dönüşmüştür. İnsanoğlu “müthiş” şeylere

yeterlidir ve buna rağmen “bireyler, gerçekleri

düşündürmeyen, üreme döneminde gerçekten bundan

çok daha muzaffer bir hayatın yollarını inşa

edebilecekleri” romantik aşkın ciddiyetsizliğiyle

sürüklendikleri için harcanmaktadırlar” (Nietzsche,

1881/1997, sf. 97). Bu ayrıca Nietzsche’nin çok daha

müthiş yeni kuşakları yaratmanın büyük bir başarı ve

hatta bireyin gücünün nihai dışavurumu olduğunu

belirttiği Güç İstenci’de (1883-88/1968) de bir temadır

(sf. 360). Dolayısıyla bireyin evlenmekteki en büyük

kişisel çıkarı aşk değil; güçlü, sağlıklı ve iyi eğitimli

çocuklar var etme amacıdır.

Nietzsche ancak özenli eş seçimiyle insan türünü

geliştirip büyük medeniyetler kuracağımızı savunur.

Zerdüşt “Türerken yalnızca ilerlememeli, aynı

zamanda yükselmelisin!” der (1883-85/1969, sf. 95).

Anne-babalar gen eşleşmelerini göz önüne alarak

kendilerinden daha yüce çocuklar var edebilmelidirler.

Evlilik elbette üremek için gerekli bir koşul olmasa da,

Nietzsche aile biriminin bu yeni kuşakları inşa etmede

kesinlikle yardımcı olacağını düşünür: “Yardım etsin

bunu yapmana evliliğin bahçesi!” (1883-85/1969, sf.

95). Yine de sevmek ve süper-bebekler yetiştirmek

aralarında Nietzsche’nin düşündüğü kadar yalıtılmış

olmayabilir. Zira sadece hayvansal şehvetin

cazibesinde değil de, aşıkken, partnerler birbirlerini

hayli yüce düşünürler ve böylelikle aşıkların, anne-

babalarının verimli döller verebilmiş olacaklarını

düşünmeleri mantıksaldır.

3. Asla Sonsuz Aşk Vaat Etmeyin

Romantik aşk geçiciyse, partnerinize onu sonsuza dek

sevme sözü vermek de saçma ve yalandır Nietzsche’ye

göre. Ömür boyu süren bir aşk istisnadır, kural değil.

Aşk da diğer bütün duygular gibi bireyin gücünün

kapsamında değildir. Nietzsche’nin savı şöyledir: aşk

bir duygudur, duygular istemsizdir ve bir söz kişinin,

üzerinde kontrole sahip olmadığı bir şey üzerine

temellendirilemez.

Bununla birlikte, birinin söz verebileceği şey

eylemlerdir. Kişi aşk dolu bir birliktelikle “genellikle

aşkın koşulları olan” eylemlerin sözünü verebilir

(Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 42). Bu olasılığın

5 “super-babies”. İlk dönem Nietzsche çevirilerinde Üstinsan kavramı İngilizceye “Superman” olarak aktarılmış, daha sonra ise “Overman” kullanılmaya başlanmıştır. Türkçe

farkında ve bu konuda dürüst olmak çok daha uygun

olacaktır. Evlilik yeminlerindeki bu aldatmacayı

önlemek için Nietzsche, şöyle bir şey söylemeyi tavsiye

eder: “Seni sevdiğim sürece sana karşı aşk hareketleri

sergileyeceğim; seni sevmeyi bırakırsam, aynı

eylemlere maruz kalmaya devam edeceksin, başka

güdülerle yapılsa da” (1878-80/1996, sf. 42). Bu

aldatıcı olmayacaktır, çünkü kişi aşk duygusunun

yanlışlıkla sözünü vermek yerine, âşık kaldığı sürece

böyle davranacağının sözünü vermektedir.

Nietzsche bunun kusursuz derecede olumlanabilir

olduğu ve sevgilinin evliliğe, sevme duygusunun ne

kadar süreceği hakkında tereddütlü olan bir partnerle

karşılaştırıldığında, yine “Evet” diyeceği konusunda

ikna olmuştur. Duyguların istemsiz olduğu ve

böylelikle aşkın bir seçenek olmadığı şeklindeki

popüler görüşü kabul eder. Nietzsche’ye katılınsın ya

da katılınmasın, Nietzsche’nin bir duygunun sözünü

vermekteki saçmalığı fark etmekte haklı olduğu

bilinmelidir. Nietzsche’nin kilit noktası, partnerlerin

ikisi de evlilik günlerinde neyin sözünü verdiklerinden

bilinçli olarak haberdarsa, evliliğin kalıcılığının çok

daha iyi bir şansa sahip olduğudur. Romantik aşk

birliktelikleri ömür boyu sürecek kadar güçlü olmadığı

için, başka güdülere ihtiyaç vardır. Ancak şimdi evliliği

romantik aşk ilişkileriyle daha iyi bağdaşmak üzere

uyarlamanın olasılığını göz önünde bulundurabiliriz.

4. Seri Tek Eşlilik Deneyin

Romantik aşk birlikteliklerinin geçici doğası

sorunundan kaçınmak için insanlar neden belirli kısa

süreli evlilikler yapmak üzere anlaşmaz ki? Nietzsche

bir ara bizzat kendisi için iki yıllık bir evlilik seçeneğini

göz önüne almıştır. Bu bağlamda Nietzsche’nin

mantığını anlamak için öncelikle onun dostluk

hakkındaki görüşlerini anlamamız gerekir. Şen

Bilim’de (1882/2001) “yıldız dostluğu” adında soylu

bir dostluk türünden bahseder:

Biz iki gemiyiz, her birinin kendi ereği ve rotası

olan; yollarımız kesişebilir ve eğlenebiliriz

birlikte, böylece bu güzel gemiler tek bir limana

yanaşıp tek bir güneşin altında öyle sessiz

uzanırlar ki, sanki rotalarını tamamlamışlar ve

erekleri birmiş gibi gelir. Fakat daha sonra kendi

tasarılarımızın kadir gücü bizi bir kere daha

ayırmıştır, başka denizlere ve başka güneşli

yörelere... (sf. 159)

Nietzsche, kendi yıldız dostluklarının çoğunun

bozulmasına rağmen onları metheder ve görünüşe göre,

geçirmiş oldukları kısa zamandan gerçek anlamda

müteşekkirdir. Aynı konsepti romantik aşk

birlikteliklerine uygulamaktaki risk yalnızca sevme

duygusunun solacağı değil, insanların değişeceğidir de.

Bir araya gelip yıldız dostluğunda ayrılan gemiler gibi,

“üst” çevirisine, örneğin, Freud’un süper-ego (“üst-ben”) kavramında da rastlanabilir. (Ç.N.)

Page 4: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 4/9

aşıklar da kendi kişisel ereklerine sahiptir ve üzerinde

görevdeşliğin mümkün olmadığı kendi yollarını

izlemek için uğraşmalıdırlar. Böylelikle iki kişinin

hayat yolunda bağlandıkları evlilik geleneği,

savunulamazdır.

İnsanca, Pek İnsanca’da Nietzsche, yaşam boyu tek eş

geleneğini ortadan kaldırmanın (muhtemelen erkekler

için) çok daha iyi olacağını ve “kişinin, iki evlilik

yapması gerektiği hususunu doğanın ve nedenlerin

belirleyip belirlemediği üzerine düşünüp taşınması

gerektiğini” ortaya koyar (sf. 156). Bu ilk evlilik,

erkeğin eğitiminde önemli ve gereklidir, erkek yirmi iki

yaşındayken ve “entelektüel ve ahlaksal olarak

kendinden üstün olan ve kendine yirmilerin tehlikeleri

arasında yol gösterebilecek” bir kadın ile yapılmalıdır

(Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 156). İkinci evlilik,

yararlı olsa da bir gereklilik değildir, erkeğin

otuzlarında ve “eğitimini bizzat kendisinin idare

edeceği” daha genç bir öğrenci ile yapılmalıdır.

Hayatın ilerleyen zamanlarını erkek, tercihe bağlı

olarak eşi olmadan geçirmelidir, çünkü evlilik

“genellikle zararlı olup erkeğin ruhsal gerilemesine

önayak olur” (Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 156). Daha

sonraki bir eserinde Nietzsche kanıt olarak, evlilikle

kişisel tamamlanma arasındaki bu uyumsuzluk

yüzünden evlilik yapmamış bir yığın büyük filozofu

örnek gösterir: “Herakleitos, Platon, Descartes,

Spinoza, Leibniz, Kant, Schopenhauer”, sadece ironik

Sokrates istisnasıyla (1887/1989, sf. 107).

Nietzsche seri tek eşliliğin nasıl kadınların çıkarına

olacağı konusunda ayrıntıya girmese de, onların

tarafında cömertliğin gerekeceğini eder ve dolayısıyla

bir önceki paragrafta tartışılan aforizmaya şu başlığı

verir: ‘Kadın cömertliği için fırsat’ (Nietzsche, 1878-

80/1996, sf. 156). Bütün bunlara rağmen, yıldız

dostluğu erkeklere özel bir etkinlik alanı değildir. Yine

de çocuklar söz konusu olduğunda, bu tartışma

Nietzsche’nin, güçlü bir aile bireyinin çocuğun

yetiştirilmesinde ve eğitiminde daha yararlı olduğu

şeklindeki görüşüyle uyuşmazlık içindedir. Bu tür

aykırılıklar konusunda, yine de öne sürülebilir ki

Nietzsche sade bir şekilde çiftlere çeşitli seçenekler

sunmakta ve hiçbir şekilde her önerinin kapsamlı ve

sistematik bir çözümün kaçınılmaz bir parçası gibi

kabul edilmesinde ısrar etmemektedir.

5. Yürütün

Evlenmek isteyen çiftler için Nietzsche öncelikle bir

deneme teklif eder. Zerdüşt der ki: “Bir dönem ve

küçük bir evlilik için müsaade edin, büyük evliliğe

uygun muyuz anlayalım diye! Her zaman başka biriyle

birlikte olmak, büyük bir şeydir!” (1883-85/1969, sf.

228). Nietzsche insanların tutkuyla evliliğe

koşturduğunu ve bir şey ters gittiğinde, bunun

etrafındakilere olduğu kadar çiftin de zararına yol

açtığını ileri sürer. Sadece dürüst olun, diye kışkırtır

Zerdüşt ve der ki: “Birbirimizi severiz: emin olalım aşık

6 7 she/(her) “o kadın(a)” (Ç.N.).

kaldığımızdan! Yoksa hata olmaz mı verdiğimiz söz?”

(1883-85/1969, sf. 228). Âşıklar Nietzsche’nin

tavsiyesine kulak verip sevme duygusunun

sürekliliğine değil de, aşkın dış görünüşü üzerine söz

verdiler mi, sözü tutmak ve birlikte kalmak, beklentiler

önceden belirlenmiş olduğu için daha kolay olacaktır.

Üstelik Nietzsche bizi, evlilikte aşkın alakasız

olduğuna ikna etmeye çalışarak şöyle yazar:

Evlilik öncesi yansımasının bir örneği. –

O6 beni seviyor diyelim, uzun vadede bana nasıl

da taşınması zor bir yük olurdu! Diyelim ki beni

sevmiyor, gerçekten taşınması ne kadar zor bir

yük olurdu o bana uzun vadede! – Mesele

külfetliliğin iki farklı sorusundan ibarettir –

dolayısıyla haydi evlenelim! (1881/1997, sf.

172)

Olasılıkla, beklentileri düşük tutmak uzun vadede düş

kırıklığını engelleyecektir. Evli çiftler kaçınılmaz

olarak sorunlarla karşılaşacaklardır ve yine de

Nietzsche’nin evliliği yürütmek için birkaç başka

alternatif yolu daha vardır.

6. Ona7 Bebek Verin

Zerdüşt, “kadında her şeyin bir muamma olduğunu ve

bu muammanın da tek bir çözümünün olduğunu”

söyler: “gebelik denir buna” (1883-85/1969, sf. 91).

Çözüm gebeliktir, çünkü kadının erkeğe ihtiyaç

duymasının tek nedeni budur: “Erkek kadın için araçtır,

amaç daima çocuktur” (1883-85/1969, sf. 91). Diethe

(1989) bu yorumları görünürde değerlendirerek

Nietzsche’nin, kadınların “tamamen üretici dürtüler

olarak tanımlandıklarını” ve “biricik içgüdülerinin de

çocuğa özlem duymak” (sf. 867) olduğunu; daimi

olarak sekse arzu duyan avcılar ya da erkekleri sadece

gebelik için baştan çıkaran “vampımsı femme

fatale’ler” olduklarını söylediğini kaydetmiştir (sf. 865,

867).

Bu yorum, Nietzsche’nin insanların verimli döller

vermeye çabalamak kriterine dayanarak eş seçimi

yapmalarının iyi olacağı şeklindeki düşüncesine uygun

düşer. Böylelikle kadınlar için bu maksatla baştan

çıkarma yeteneklerini kullanmak doğal bir şeydir. Buna

rağmen başka Nietzsche uzmanlarıysa, Ackermann

(1990, sf. 123) gibi, bizi alelacele hükümler

vermemeye teşvik eder, çünkü tartışılmakta olanın

kimin gebeliğinin olduğu belirsizdir; Nietzsche başka

yerlerde gebeliği yaratıcılığa bir metafor olarak

kullanır.

Nihayetinde bu iki yorum –seks hayvanı olarak kadın

ve yaratıcılığı güdüleyen olarak kadın– birbirinden

yalıtılmış değildir. Bu önerinin altında yatan varsayım,

kadınların bağımsız yaşayabilme kabiliyetine sahip

oldukları ve erkeklere spermden başka bir şey için

ihtiyaç duymadıklarıdır. Kadın, süper-bebek yetiştirme

arayışında erkeği, kendini gebe bırakması için kullanır.

Yine de bu erkek ve kadının birbirini yaratıcılık için

Page 5: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 5/9

gübreler olarak, böylece evliliği de daha büyük şeylerin

ateşleyicisi olarak ve daha büyük ereklere erişmek için

kullandıkları anlamına da gelir.

7. Biraz Aksiyon Katın

Kadın iyi bir eş, “dost, yardımcı, anne, aile reisi ve ev

hizmetçisi”, işkadını ve ayrıca bir metres olabilir mi

(Nietzsche, 1878-80/1996, sf. 157)? Nietzsche bütün

bu rollerin ve beklentilerin kadına büyük gerginlik

verdiğini fark eder ve itiraf eder ki “bu ondan çok şey

beklemek olacaktır” (1878-80/1996, sf. 157). Bu

bağlamda Abbey’in (1997) not ettiğine göre, “batı

dünyasında şu anda yaygın olan bu geçerlilikten bir asır

önce, Nietzsche bu süper-kadın sorununu görmüştü!”

(sf. 85).

Nietzsche, erkeklerin seks yapmaya doğal olarak

kadınların duyduklarından daha fazla ihtiyaç

duyduklarını varsayar ve buna çözümü, kadına ev

işlerinde yardım etmek değil, “metres adında bir doğal

asistan” bularak kadının, kocasının cinsel arzularını

doyurma yükünü hafifletmek şeklindedir (1878-

80/1996, sf. 157). Karşı çıkışları umarak Nietzsche,

kadınları evliliğin “daha yüksek bir kavramı” olarak

duygusallığın “nadir, arada sırada gerçekleşen, büyük

bir maksada götüren araç” olduğu “ruh-dostluğunu”

düşünmeye sevk eder – maksat, çocuk var etmedir

(1878-80/1996, sf. 157). Nietzsche’ye göre bu saf bir

çözümdür, çünkü başka yerlerde de belirttiği üzere,

“sadakat yalnızca kadına doğal gelir, erkeğe değil”

(1882/2001, sf. 228).

Metreslik tavsiyesi konusunda merak uyandıran bir

açıklama, Nietzsche’nin zamanında doğum

kontrolünün yaygın olmadığı ve bu yüzden seksin

genellikle üremeyle sonuçlandığı şeklindedir (Diethe,

1989, sf. 866). Nietzsche sade bir şekilde, seks

partnerinden öte, bir anne olarak kadının rolünü açığa

kavuşturmayı önermektedir. Kadınların doğal olarak

sadakatli olduğu şeklindeki bu esasçı8 fikre destekleyici

bir kanıt bulunmasa da, Nietzsche’nin kadının stres

düzeyini düşürmek için yaratıcı yollar aramasındaki

niyeti takdir edilebilir. Buna rağmen bir evliliğe evlilik

dışı ilişkiyi sokmanın kadının stres düzeyini artıracağı

muhtemeldir.

8. Bırakın Acı Çeksin9

Mademki kadınlar doğal olarak huzuru ve rahatı

seviyor, erkek de bunların tam zıddını istiyor; erkekler

zorlukları ve engelleri kucaklayacaktır Nietzsche’ye

göre (1978-80/1996). Kadınlar erkekleri acı çekerken

görmekten nefret ederler ve onlara engelleri yenerek

daha kolay hayatlar sürmelerinde yardım etmeye

çalışırlar; ancak bu çok beyhudedir erkekler için.

Zerdüşt, en yürek parçalayıcı deneyimlerden gelen

Anka kuşu misali bir yeniden doğuşu anlatır: “Kendi

alevinde yakmaya hazır olmalısın kendini; önce kül

olmadıysan, nasıl yeni olabilirsin ki?” (Nietzsche,

8 essentialist, özcülük adlı felsefi görüşten uzak bir anlamda kullanılmıştır (Ç.N.).

1883-85, sf. 90). Tıpkı doğum yapmak gibi, büyük

yaratımlar ve başarılar hep acılıdır: “Bütün

dönüşümlerin, büyümenin ve gelecek vaat eden her

şeyin içinde acı vardır” (Nietzsche, 1888/2005b, sf.

228).

Bu fikir Nietzsche’nin bizzat deneyimlediği bir şeyle,

hayatının büyük bölümünde hasta olması ile ilgilidir.

Bir dostuna mektubunda şöyle yazmıştı: “Hastalığım

bana en büyük lütuftu: beni engellerimden arındırdı,

bana kendim olma cesaretini verdi” (Fuss & Shapiro,

1971, sf. 114). Hayattaki engel ve zorlukları

durmaksızın aşmak kişiliğin gücünün kanıtıdır, en

büyük armağanları ve yaratıcılığı getirebilir, diye

düşündü.

Nietzsche’nin en sağlam özdeyişlerinden biri olan

“Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir” (Nietzsche,

1888/2005b, sf. 157), gerçekten de inandığı bir şey

gibiydi. Ne kadar çok zorluk, aşıldı mı o kadar büyük

başarı. Önceki kuşağından Max Stirner gibi sırf boşa

gitmesin diye hayatı sürdürmek gerektiğini

savunanlardan ziyade Nietzsche, bu kendini

korumacılık yerine mücadeleyi önemseyen kişileri

takdir etti: “Ben, arzusu kendini korumak olmayan

kişileri severim. Ben bütün sevgimle, batanları ve yok

olanları severim: çünkü onlar öteye geçmektedirler”

(1883-85/1969, sf. 218).

Nietzsche kadınlarla erkeklerin arasındaki ontolojik

farklar konusunda fazla geniş genellemeler

yapadursun, her insanın farklı tercihlerinin olduğunu

kavramakta kesinlikle bir erdem vardır. İki kişi

birbirine âşık demek, birbirlerine aynılarmış gibi

davranmak zorunda oldukları anlamına gelmez – belki

de bu yüzden bir kırbaca ihtiyaçları vardır.

9. Kırbacı Unutmayın!

“Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacını unutma!”,

Zerdüşt’e verilen küçük bir tavsiyedir ve üzerine

anlamına dair birçok yorumu çekmiştir (1883-85/1969,

sf. 93). Sözcük anlamıyla ele aldığında kişi, bunun

kadının aşağılanmasını önerdiğini ve kadınlara karşı

fiziksel şiddeti tavsiye ettiğini sanabilir. Ne var ki

alıntının bağlamı, bizi sonuçlara sıçramamak

konusunda uyarmaktadır. Tavsiye, Zerdüşt’e yaşlı bir

kadın tarafından özel bir teşekkür hediyesi olarak

verilmiştir ve kadın Zerdüşt’e bunu gizli tutmasını

tembihler – belki de yanlış kafalarda yanlış anlaşılacağı

içindir bu.

Solomon ve Higgins’in (2000) savunduğuna göre

Zerdüşt, erkeklerle kadınların aşkı

deneyimleyişlerindeki farklılıklara değindiğinden,

“yaşlı kadın da cinsleri, erkeğin hiç kazanma

güvencesinin olmadığı bir güç çatışmasında

resmetmektedir” (sf. 7-8). Gerçekten de Nietzsche,

başka yerlerde de aşkın bir savaş ve “cinsler arasındaki

9 him, “o adam” (Ç.N.).

Page 6: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 6/9

ölümcül nefret” olduğunu söyler (Nietzsche,

1888/2005b, sf. 236).

Böyle Buyurdu Zerdüşt yazılmadan kısa zaman önce,

Nietzsche’nin o zamanlar yanında iki dostuyla fotoğrafı

çekilmişti: Lou Salome ve Paul Rée. Fotoğrafta

Salome’nin bir faytonu sürdüğü ve elinde bir kırbacı

salladığı görülüyor, Nietzsche ile Rée de arabanın

yanında duruyor. Nietzsche’nin planladığı bu fotoğraf

eğlencesine çekilmiş olsa da, “erkeklerin potansiyel

kurbanlar olduğunu” gösteriyor (Thomas, 1980, sf.

117).

Daha da ilginç bir yorum, âşıkken ötekilik hissini

ortadan kaldırmaya ve “bir olmaya” yönelik güçlü bir

arzu duyulduğu düşüncesi üzerine inşa edilmiştir

(Nietzsche, 1881/1997, sf. 210-211). Nietzsche bunun

çılgınlık olacağını düşünüyor ve mesafenin, birinin

üzerindeki gücü korumak için bir temel olduğunu

savunuyor: “Düşünür, zaman zaman sevdiklerini

uzaklaştırmalıdır kendinden hep” çünkü aşk, âşıklara

birbirlerini aldatma ve kandırma gücü vererek kişiyi

hakikat karşısında kör etme eğilimindedir; öte yandan

sevdikleri uzaklaştırmaksa, kötü niyeti ortaya sermeye

ve biriyle mesafeyi korumaya yarar (Nietzsche,

1881/1997, sf. 197-198).

Belki de bu kırbaç, Zerdüşt’ün “motive edici mesafeyi”

hem yaratmasına hem de korumasına yardımcı olması

içindir (Ackermann, 1990, sf. 124). Kadınlarla mesafe

Nietzsche için, kadınsılıktaki güzelliği ve gizemi

bozmamak gibi bir öneme sahiptir: “Kadınların büyüsü

ve en güçlü etkileri, filozofların diliyle konuşursak,

uzaktan eylemdir” (1882, 2001, sf. 71). Derrida (1979)

erkeklerle kadınlar arasındaki güç çatışmasına

dayanarak, erkeğin, kadının “ayartıcı büyü şarkısının”

etkisine kapılmamak için mesafeyi koruması

gerektiğini ve böylece “kandırılmadan kandırma”

olgusundan bağımsız kalmasını öneriyor.

En olasılık dışı olan, Zerdüşt’e verilen bu tavsiyeyle

Nietzsche’nin fiziksel şiddeti kastetmesidir. Büyük

ihtimalle söz konusu yorum bir metafordur ve kırbaç da

iki âşık tarafın da aralarındaki mesafeyi korumada

kullanmaları, böylelikle bireyselliklerini unutmamaları

içindir. Aşk birliktelikleri bağlamında şimdi, kırbacın,

yüce Zerdüşt’ün kendini daha da yüceleştirmesine

yardım etsin diye bir kadına vermesi için bulunduğu

olasılığını inceleyeceğiz. En iyi birliktelik, partnerlerin

birbirlerini “kırbaçlayarak biçimlendirdikleri” türden

bir birliktelikte bulunmaktadır, denebilir.

10. Dostunuzla Evlenin

Nietzsche’ye göre dostluk, aşkın “nihai ideali” ve “bir

çeşit insanlarla yaşama idealidir” (Solomon, 2003, sf.

95, 157). Antik Yunan’da erkekler arasındaki dostluk

idealini takdir etmiş ve yüce dostların birbirlerine esin

kaynağı olabilecekleri konusunda Aristoteles ile aynı

fikri paylaşmıştır. Bu tür bir dostluk ne mutual

çıkarlarla, ne de zevk ve eğlenceyle ilgilidir. Yüce bir

10 müz: İng: muse. Eski Yunan’da ilham perisi (Ç.N.).

dostluk bütün bu unsurları içinde taşıyabilir; ancak

aradaki kilit fark, gerçek yüce dostların, “üstlerinde

duran ideal için paylaşılmış bir susuzluk” ile

birbirlerinin daha iyi insanlar olmalarına yardım ediyor

olmalarıdır (1882, 2001, sf. 41). Başka bir deyişle dost,

dostu için “katalitik bir müz10” olma görevini üstlenir

(Lungstrum, 1994, sf. 137).

Nietzsche, “İnsan, aşılması gereken bir şeydir,” der ve

bu da insan için, tek başına yapılması aşırı derecede güç

olan bir şeydir (1883-85/1969, sf. 41). Birey çok uzun

süre yalnız bırakılmışsa, tekdüzeliğe çok kolay

batabilir. Çünkü Nietzsche’nin İyinin ve Kötünün

Ötesinde’de (1886/1990) uyardığı üzere, “Canavarlarla

savaşan kişi gözünü açsın ki kendisi de bir canavara

dönüşmesin. Uçurumun diplerine gözünü dikip

baktığında, uçurum da senin içine bakar” (sf. 102).

Böylelikle, Jean-Paul Sartre’ın sonraları tasarladığı

üzere, dostun bu derin bakışları onu pek değerli

yapmaz; onu değerli yapan, dostunu uçurumun

derinliklerinden yukarı çekip daha yüce bir varoluşa

ateşleyen olmasıdır.

Ne var ki, yüce dost olmak kolay bir iş değildir. En iyi

öğretmen en sert eleştirmen olandır ve dosta karşı fazla

sempatik olmaktan kaçınmalıdır. Zerdüşt der ki:

“Dostuna merhametin kendini sert bir kabuğun altına

gizlesin” (1883-85/1969, sf. 83). Secomb (2007),

“Dostların tavırlarımızı kayıtsız şartsız onaylayıp

destekleyenler ve yansıtanlar değil, bize yeni

perspektifler sunup varsayımlarımızı sorgulayanlar”

olmasının altını çizer (sf. 30-31). Gerçekten de yüce

dostlar bazen düşman olabilecek kadar acımasız

olmalıdır: “Dostun olsun istiyorsan, dostuna savaş

açmaya da gönüllü olmasın; savaş açmak için de,

düşman olmaya yetkin olmalısın” (1883-85/1969, sf.

82).

Nietzsche hepimizi daha iyi dostlar olmamız

konusunda meydana çağırıyor. Sevenlerin, kendilerini

güç oyunlarına kaptırmak yerine, Üstinsan olma

yolunda yardımlaşmalarını ısrarla tavsiye ediyor.

Üstinsan olmanın neler gerektirdiği konusunda

Nietzsche küçük bir muğlaklığa eğilim gösterse de,

aşkın en iyi türünün “Üstinsan’a arzuyu ayaklandıran”

aşk olduğunu düşünmüştür (1883-85/1969, sf. 96).

Böyle bir aşk, bizi olabileceğimiz en iyi insan olmaya

sevk eder. Mükemmel evliliği yapmamızı sağlayacak

olan, tam olarak böyle bir dostluktur. Aslında, “Dost

muhtemelen mükemmel eşi bulacaktır; çünkü iyi bir

evlilik, dostluk hünerinde yatmaktadır” (1878-80/1996,

sf. 150).

Sonuç

MacIntyre’ın, (2007) eseri Erdemin Peşinde’de11

savunduğuna göre, “Nietzsche’nin büyüklüğü, kendi

boş çözüm yollarında değil, inatçı bir ciddiyetle

sorunların peşinde oluşunda yatmaktadır” (sf. 114).

Yine de bu tez, Nietzsche’nin, nasıl daha başarılı

11 After Virtue, 1981, Alasdair MacIntyre (Y.N.)

Page 7: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 7/9

evlilikler yapılabileceği konusunda, bazen ayrışık

olmak üzere, bazıları günümüzde de yerinde olan en az

on pratik öneri sunduğunu göstermiştir. İlk bakışta bu

önerilerden kimileri anlamsız görünebiliyor olsa da,

Nietzsche’nin çözümlerinin aşırı derecede kavranması

güç olduğu yönündeki birkaç yoruma işaret ettim.

Örneğin Nietzsche, evliliğin sadece romantik aşk

yerine daha rasyonel bir şey üzerine kurulması

gerektiğini ve sevenlerin, her şeyin başında birbirlerine

karşı dürüst olmaları, kendi ayakları üzerlerinde

durmayı öğrenmeleri ve hayatta kendi hedeflerinin

olduğunu asla unutmamaları gerektiğini söylerken

hakimane ve evrensel bir tavsiyede bulunmaktadır;

aynı şekilde, harika bir çocuk yaratmaktaki büyük

başarının altını çizerken de. Anne-babaların, fiziksel

niteliklerini belirleyip kusur ve hastalıklarını taradıkları

“ısmarlama bebekleri” meydana getirebildikleri

fertilite kliniklerin ortaya çıkması, kozmetik olarak

daha güçlü ve çekici evlatlar konusunda gerçekten de

talep olduğunu ortaya seriyor.

Dahası, ev hanımlığına karşı çalışan annelik ve anne-

eş-iş kadını rollerindeki çatışma konuları, bugün hala

gündemde. Kadının erkeğe sadece sperm için ihtiyaç

duyduğu gerçeği düşünülürse, akla, “Yoksa Nietzsche,

erkeğe eve ekmek getiren konumunda ihtiyacın

azalacağını ve çekirdek aile modelinin çökeceğini –ki

bu ikisi, çocuk yetiştirmede engellerdir– önceden mi

görmüştü?” şeklinde bir soru gelebilir. Gerçekten de,

Amerika Birleşik Devletlerinin son nüfus verileri, her

on doğumdan dördünü, evlenmemiş bir kadının

yaptığını göstermektedir. Bu, herhangi bir ulusun

tarihinde gördüğü bir orandan daha yüksektir ve bu

kadınların dörtte üçünün yaşı, yirmi ve yukarısıdır

(Ventura, 2009). Doğum kontrolünün geniş çapta

yaygınlaşması, bu hamileliklerden hepsinin istenmeden

gerçekleşip gerçekleşmediği sorusunu ciddi anlamda

ortaya çıkarıyor. Evlilik işe yaramaz hale gelecekse,

Nietzsche büyük ölçüde hayal kırıklığına uğrayacak ve

bunun çocuğun gelişimine yapacağı etki konusunda

endişe duyacaktır.

Nietzsche her şeyi çözememiştir. Gerçekten de kadını,

gösterildiği üzere, kimi zaman kafa karıştırıcı

bulmuştur; örneğin, daha önce de gördüğümüz üzere,

kadınların “bir bilmece” olduğunu söylerken. Yine de

insanların âşık olmalarını ve evlenmekten

hoşlanmalarını doğal bir şey olarak görmüştür. Yuvalar

yıkıldığında, evlilikler acı dolu olabilirler; çünkü

sözlerden dönülmüştür ve insanlar zarar görüp

güçsüzleşmiştir. Aşk birliktelikleri iki güçlü birey

arasında yaşanıyorsa eğer, harika olabilir, diye düşündü

Nietzsche. Lakin böyle bir şey nadir bulunur ve büyük

evliliklerse daha nadirdir. Ancak bu, yüce aşk

birlikteliklerinin imkânsız olduğu anlamına gelmez.

Nietzsche bize, bunun nasıl becerilebileceği ve

mükemmel şekilde yürütülebileceği konusunda fikirler

verir. Bu kolay olmayacaktır. Çatışma yaratacaktır.

Bazen sevenler düşman olmak durumunda kalacaktır.

Yine de Nietzsche bunu takdir edecektir, çünkü o,

hayattaki engelleri ve çatışmaları hoş karşılamaktadır.

Teşekkür

Bu teze incelemelerini yapan anonim kişilere ve IPJP editörüne yapıcı eleştirilerinden ötürü minnettarım.

Page 8: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 8/9

Yazar Hakkında

Skye Netletton, işletme master eğitimini de tamamlamış olduğu ve Allen Knott

Akademisyeni öğrenci madalyasını ve Avustralya İşletme Doktora Derneğinin akademik

başarı ödülünü kazandığı, Avustralya’nın Sydney şehrindeki Macquire Üniversitesinde

Macquire İşletme Yüksekokulunda doktora akademisyenidir. Kariyerinin ilk on yılını

New York’ta uluslararası eşitlik arbitraj tüccarı ve Sydney ve Singapur’da idari müşavir

olarak geçirdi. Son zamanlarda doktorası üzerinde çalışırken Skye, yönetim teorisi,

organize davranış, performans ve ödül, küresel iş, kurumsal strateji ve makroekonomi

alanlarında derslerin öğretiminde katılım göstermektedir. Araştırma alanı, felsefeden

işletmeye kadar bir yelpazeyi kapsamaktadır. Gerek öğrenim, gerekse öğretimde felsefe

alanlarında makaleleri yayımlanmış; profesyonel bir dergiye incelemeci olarak hizmet

vermiştir ve düzenli aralıklarla, Sydney çevresindeki felsefe ve işletme tartışma

gruplarına tezler sunmaktadır. Doktora araştırması, romantik aşk birlikteliklerinin doğasını ve deneyimini varoluşsal

bir perspektiften ele almaktadır. Boş zamanlarında Skye sıklıkla Sydney’in kuzey sahillerinde, Eco Divers adlı bir

deniz koruma grubuyla birlikte dalarken, şnorkel yaparken ve yüzerken bulunabilir.

Kaynaklar

Abbey, R. (1996). Beyond misogyny and metaphor: Woman in Nietzsche’s middle period. Journal of the History of

Philosophy, 34(2), 233-256.

Abbey, R. (1997). Odd bedfellows: Nietzsche and Mill on marriage. History of European Ideas, 23(2-4), 81-104.

Ackermann, R. J. (1990). Nietzsche: A frenzied look. Amherst, MA: University of Massachusetts Press.

Derrida, J. (1979). Spurs: Nietzsche’s styles (B. Harlow, Trans.). Chicago, IL & London, UK: The University of

Chicago Press. (Original work published 1979)

Diethe, C. (1989). Nietzsche and the woman question. History of European Ideas, 11(Special Issue), 865-875.

Fuss, P., & Shapiro, H. (Eds.). (1971). Nietzsche: A self-portrait from his letters. Cambridge, MA: Harvard University

Press.

Helm, B. (2004). Combating misogyny? Responses to Nietzsche by turn-of-the-century German feminists. Journal of

Nietzsche Studies, 27(Spring), 64-84.

Lungstrum, J. (1994). Nietzsche writing woman/Woman writing Nietzsche: The sexual dialectic of palingenesis. In

P. J. Burgard (Ed.), Nietzsche and the feminine (pp. 135-157). Charlottesville, VA & London, UK: University Press

of Virginia.

MacIntyre, A. C. (1998). A short history of ethics: A history of moral philosophy from the Homeric age to the

twentieth century (2nd ed.). London, UK: Routledge.

MacIntyre, A. C. (2007). After virtue: A study in moral theory (3rd ed.). Notre Dame, IN: University of Notre Dame

Press.

Nietzsche, F. (1968). The will to power (W. Kaufmann & R. J. Hollingdale, Trans.). New York: Vintage Books.

(Original work published 1883-1888)

Nietzsche, F. (1969). Thus spoke Zarathustra (R. J. Hollingdale, Trans.). London, UK: Penguin Books. (Original work

published 1883-1885)

Nietzsche, F. (1989). On the genealogy of morals (W. Kaufmann & R. Hollingdale, Trans.). In W. Kaufmann (Ed.),

On the genealogy of morals & Ecce homo. New York: Vintage Books. (Original work published 1887)

Nietzsche, F. (1990). Beyond good and evil (R. J. Hollingdale, Trans.). London, UK: Penguin Books. (Original work

published 1886)

Nietzsche, F. (1996). Human, all too human (R. J. Hollingdale, Trans.). Cambridge, UK: Cambridge University Press.

(Original work published 1878; additions in 1879, 1880)

Page 9: 10 Advises From FN for a Great Marriage

Indo-Pacific Journal of Phenomenology, 9. Sayı, 2. Baskı Ekim 2009 Sayfa 9/9

Nietzsche, F. (1997). Daybreak: Thoughts on the prejudices of morality (R. J. Hollingdale, Trans.). Cambridge, UK:

Cambridge University Press. (Original work published 1881)

Nietzsche, F. (2001). The gay science: With a prelude in German rhymes and an appendix of songs (J. Nauckhoff &

Del Caro, Trans.). New York: Cambridge University Press. (Original work published 1882)

Nietzsche, F. (2005a). The case of Wagner: A musician’s problem (J. Norman, Trans.). In A. Ridley & J. Norman

(Eds.), The anti-Christ, Ecce homo, Twilight of the idols and other writings (pp. 231-262). Cambridge, UK:

Cambridge University Press. (Original work published 1888)

Nietzsche, F. (2005b). Twilight of the idols (J. Norman, Trans.). In A. Ridley & J. Norman (Eds.), The anti-Christ,

Ecce homo, Twilight of the idols and other writings (pp. 153-229). Cambridge, UK: Cambridge University Press.

(Original work published 1888)

Oppel, F. N. (2005). Nietzsche on gender: Beyond man and woman. Charlottesville, VA & London, UK: University

of Virginia Press.

Secomb, L. (2007). Philosophy and love: From Plato to popular culture. Bloomington, IN.: Indiana University Press.

Sherwell, P. (2009, March 3). Beautiful bubs designed to perfection. Sydney Morning Herald. Retrieved June 1, 2009,

from http://www.smh.com.au/articles/2009/03/02/1235842327396.html

Solomon, R. C. (2003). Living with Nietzsche: What the great ‘immoralist’ has to teach us. New York: Oxford

University Press.

Solomon, R. C., & Higgins, K. M. (2000). What Nietzsche really said. New York: Shocken Books.

Thomas, R. H. (1980). Nietzsche, women and the whip. German Life & Letters, 34(1), 117-125.