1. o anlatici a. tanrısal / İlâhi anlatıcı

18
1. O ANLATICI 1. O ANLATICI A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı Felatun Bey’i tanır mısınız? Hani ya şu Merakî Efendi Zâde Felatun Bey! Galiba tanıyamadınız. Fakat tanınacak bir çocuktur. Mustafa Merakî Efendi Tophane’nin Beyoğlu’na civarca bir mahallesinde oturur. Mahallesinin semtini haber vermek olamaz. Semtini anladınız ya? Bu kadarıyla iktifa ediniz. (Felatun Bey’le Rakım Efendi)

Upload: hayes

Post on 09-Jan-2016

74 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

1. O ANLATICI A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı. “ Felatun Bey’i tanır mısınız? Hani ya şu Merakî Efendi Zâde Felatun Bey! Galiba tanıyamadınız. Fakat tanınacak bir çocuktur. - PowerPoint PPT Presentation

TRANSCRIPT

Page 1: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

1. O ANLATICI 1. O ANLATICI A. Tanrısal / İlâhi AnlatıcıA. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

“Felatun Bey’i tanır mısınız? Hani ya şu Merakî Efendi Zâde Felatun Bey! Galiba tanıyamadınız. Fakat tanınacak bir çocuktur.

Mustafa Merakî Efendi Tophane’nin Beyoğlu’na civarca bir mahallesinde oturur. Mahallesinin semtini haber vermek olamaz. Semtini anladınız ya? Bu kadarıyla iktifa ediniz. (Felatun Bey’le Rakım Efendi)

Page 2: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

11. O . O ANLATICIANLATICIB. Yansız AnlatıcıB. Yansız Anlatıcı

“Karşıda, perdeleri tamamen inik olan pencerelerin önünde, bütün duvar boyunca uzanan, üzerine halı döşeli alçak bir sedir, ve sedirin köşelerinde pazen yüzlü minderlerle yastıklar, yastıkların üstünde ise fiyango yapılmış sırma işlemeli yağlıklar vardır.

Yatağın kenarında başlayıp odanın ortasına kadar yayılan ve orada ufak bir gölcük meydana getiren pıhtılaşmış kanlar bu odada birtakım hadiseler olduğunu söylüyordu.”(Kuyucaklı Yusuf)

Page 3: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

1.O ANLATICI1.O ANLATICIC. Kişisel AnlatıcıC. Kişisel Anlatıcı“O Fatih meydanının önünden geçerken meydan

kahvelerinde bir sürü işsiz güçsüz softa makulesi adamlar oturuyorlar. Biraz temizce giyindin mi insanın arkasından fena fena bakıyorlar, kimbilir neler söylemiyorlar, insan yolda bile rahat yürütemiyor. Sonra o dükkânların hâli nedir? Adım başında ahçı ve kahve. Erkeklerin işi gücü kahvede, camiin önünde oturup sokağı seyretmek. Dün Tünel’den Galatasaray’a kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. İnsan bir bahçede geziyormuş gibi oluyor. Her camekan çiçek gibi. En âdi eşyayı öyle biçime getiriyorlar ki mücevher gibi görünüyor. Sonra halkı da bambaşka. Dönüp bakmazlar. Yürümesini, giyinmesini bilirler.” (Fatih Harbiye)

Page 4: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

2. BEN ANLATICI2. BEN ANLATICI

“Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum.” (Dokuzuncu Hariciye Koğuşu)

Page 5: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

3. SİZ ANLATICI3. SİZ ANLATICI

“Sol ayağınızı bakır sürgüye basmışsınız, sağ omzunuzla da sürme kapıyı az daha iletebilmek için uğraşıp duruyorsunuz. Daracık aralıktan içeriye kenarlara sürtünerek sokuluyorsunuz, sonra koyu cam rengi pürtüklü deriden, oldukça ufak valizini…

Hayır, bu olağanüstü halsizliğin tek sorumlusu henüz ağarmakta olan tanın erken saatleri değil, yaşınız bu, bundan böyle bedeninize el koyduğunu anlatmak istiyor size, oysa kırk beşinize yeni girdiniz.”

Page 6: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

ZAMANZAMAN

MASAL:

“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir memleket padişahının kırk oğlu varmış…

Saatler günlerle, günler haftalarla koşuşmuş, haftalar aylarla, aylar yıllarla yarışmış, oğlanlar büyümüşler. Birer kocaman delikanlı olmuşlar.

Page 7: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

İç İçe Geçmiş Zamanİç İçe Geçmiş Zaman

Diz kapaklarım sızlıyor. İki ay bu odada kalırsak koltuk değneksiz iki adım atamayacağım. Belki kaşıntı virtüozu romatizmayı bu evde kaptı. Baksana, şilte ıslak gibi (elleriyle yoklar). Felaket… Bugün Suzy’ye gidecek miyim? Yaz şuraya. Hep aynı şey. (Matmazel Noralya’nın Koltuğu)

Page 8: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

ROMANDA ZAMANIN BELİRLENMESİROMANDA ZAMANIN BELİRLENMESİ

1.“1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucaklı köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karıkocayı öldürdüler.” (Kuyucaklı Yusuf)

2. Öğleden sonra kiracıyı görmek için sokağa çıkmış, dönüşte Beyazıt kahvesine uğramıştı. Bu birkaç saatlik gezinti…” (Huzur)

Page 9: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

MEKÂNIN KULLANIMIMEKÂNIN KULLANIMI1. İLK TASVİR

“Bu dar arka sokak bulunduğu semtin adını almıştır:

Sinekli Bakkal.

Evler hep ahşap ve iki katlı…” Sinekli Bakkal

2. PSİKOLOJİK ETKİ

“Burası ise yalnız gerçek: Çıplak, çirkin, yalnız gerçek!.. Boz toprak dalgaları, alabildiğine uzuyor. Yeknesak ovayı ikiye bölen Porsuk çayı şiddetli bir zelzelenin açtığı bir uzun, bir yılankavi yarık gibidir.

Ve tepeler… Ve tepeler., birer urdur. Ve bütün ufkun çerçevelediği alem, ancak, bir ızdırap manzarası ile canlı görünür.”

Page 10: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

Mekan ve PsikolojiMekan ve Psikoloji“Kenar mahalleler. Birbirine ufunetli adaleler gibi

geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum.” (Dokuzuncu Hariciye Koğuşu)

Page 11: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

MEKAN VE BAKIŞ AÇISIMEKAN VE BAKIŞ AÇISIERENKÖY

“Başımızın ucunda, tâ uzaklara kadar sıralanarak ötüşen ağustos böcekleri, bütün erenköyünü uzun bir ses zinciriyle çeviriyordu. Sıcak bir rüzgâr. Sanki ilkbahardan yaza geçilen mevsim çizgisinin üstündeyiz, etrafımızda gizli bir coşkunluk var.”

“Odaya Erenköy akşamları doluyordu. Her şeyin uzaklaştığı saat. Güneş ve renkler çekiliyor.

Haziran, öğle vakti.Erenköy yanıyor, Erenköy terliyor.”

Page 12: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

ANLATIM TEKNİKLERİANLATIM TEKNİKLERİTasvirMektupÖzetlemeGeriye dönüşMontajLeit motivDiyalogİç diyalogİç monolog

Page 13: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

Tasvir ÇeşitleriTasvir Çeşitleri

“ Bu oda bir eski zaman odasıydı. Pencelerin önünde boy minderleri, iki yan erkân minderleri, köşelerde ayrıca ince pamuk minderler, çifte yan yastıkları, onların üstünde ayrıca ince pamuk bir yastık.” (Miras)

“Otelin yan tarafında üçüncü kata kadar yükselen, ince bir tuğla vardı. Biraz eğri haliyle bu manasız duvar her dakika yıkılacakmış gibi duruyordu. Eğer o olmasa bu ufacık bahçe böyle kuyu gibi derin ve korkunç olmayacaktı. ” (Miras)

Page 14: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

ÖZETLEME TEKNİĞİÖZETLEME TEKNİĞİ

“O akşam Sabiha Hanım’ın misafirleri olduğu için Rabia bir şey söylemedi. Ertesi akşam cesaret edemedi. Emine’nin pek az sokağa çıkması, belki komşuların eve pek seyrek gelmesi, Tevfik geldiğinden ona haber vermedi. Konak Rabia’nın öğleden sonra gelmesine dikkat etmedi. Bir hafta bu durum sürüp gitti. ” (Sinekli Bakkal)

Page 15: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

GERİYE DÖNÜŞ TEKNİĞİGERİYE DÖNÜŞ TEKNİĞİ“Ali Rıza Bey, Babıali yetişmelerinden bir

mülkiye memuru idi. Otuz yaşına kadar dahiliye kalemlerinden birinde çalışmıştı.

Belki ölünceye kadar orada kalacaktı. Fakat kızkardeşiyle annesinin iki ay arayla ölmesi onu birdenbire İstanbul’dan soğutmuştu. Suriye’de bir kaza kaymakamlığı alarak gurbete çıkmasına sebep olmuştu.”

Page 16: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

MONTAJ TEKNİĞİMONTAJ TEKNİĞİKitapları o gece okumaya başladım. Ve o

geceden başlayarak Yeni Hayat’ta bazı sahnelerin, bazı ifadelerin, bazı hayallerin ya bu kitaplardan ilhamla yazıldığını ya da doğrudan onlardan alındığını gördüm. …Birkaç örnek vereyim:

“Melekler insan denen halifenin yaratılışındaki sırra ermediler.” İbni Arabi, Fususü’l- Hikem

“Biz can yoldaşı, yol arkadaşlarıydık, biz birbirimizi koşulsuz destektik.”

Neşati, Dahilerde Çocuktu.

Page 17: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

İÇ DİYALOGİÇ DİYALOG

“ Bana gelince öyle, sana gelince şahikalarda sallanan namus bayrağısın sen. Erkeksin çünkü. Değil mi Samim Bey? Siz de aynı fikirdesiniz değil mi? Hayır, siz daha mahirsiniz. Beni müdafaa edemezsiniz abime karşı?” (Yalnızız)

Page 18: 1. O ANLATICI  A. Tanrısal / İlâhi Anlatıcı

İÇ MONOLOG / KONUŞMAİÇ MONOLOG / KONUŞMA“ Yazık pastayı kestiğimi görmeyecek.

Pastam dokuz katlı.

Pastamız yani. Çünkü artık nikâhlandım. Artık böylece “biz” oldum. “ben” demeyi unutmayacak mıydık? ‘ben’ yok, ‘biz’ var. Pis burjuva kızı! Unutamaz mısın ikide bir ‘ben’ demeyi? Unuttum işte…”