09 gazzalİ'de tefekkÜr ve hİkmet kavramlarigazzali'de tefekkür ve hikmet kavramları...
TRANSCRIPT
Gazzali'de Tefekkür ve Hikmet Kavramları
Cevdet KILIÇ
Yrd. Doç. Dr. , Fırat Ü. İlahiyar Fakültesi
Giriş
Gazzall, hayatı boyunca dini merkezli bir düşünme tarzı ortaya koymaya çalışmış, İslam dü~ ,.ince ve kültürüne sokulmaya çalışılan yıkıcı akımlara karşı mü
cadele etmiştir. Doğu ve Batı düşünce dünyasına en az kendinden önceki filo
zotlar kadar tesiri bulunan Gazzall, İslam aleminin yetiştirdiği önemli ve bir o kadar da parlak simalarından biridir. Özellikle, her türlü fikri kargaşalığın hüküm
sürdüğü bir ictima! ortamcia yetişmiş olması sebebiyle kendisini her şeyden önce iman problemiyle karşı karşıya bulmuştur. Bu nedenle döneminin kelamcıla
rını iman meselelerini savunmacia ve İslam'a yöneltilen çeşitli hücum ve tehlike
lere karşı. durrnada yetersiz bulmuş ve onları eleşrirmiştir. '
Gazzall'nin şahsiyeti ele alındığında onun geçirmiş olduğu tefekkür safhaları, kesin çizgilerle ayrılması mümkün olmamakla beraber, sırasıyla önce Kel<1ına ,
sonra Felsefe'ye ve daha sonra da Tasavvuf'a yönelmiş olduğu noktasında odaklanmaktadır. Bu sıralamayı yaparken onun sadece eser verdiği sıralamayı göz önüne almadık , aynı zamanda fikr:l açıdan geçirdiği sathaları da göz önfınde bulundurarak böyle bir sıralamaya gitmeyi uygun bulduk.
Eserlerinde Aristo ve Eflatun gibi ilk çağ, Farabi ve İbn sına gibi müslüman
fllozoflara yönehtiği tenkitlerle özgün İslami düşüncenin oluşması için sarfettiği çaba kayda değer bir niteliktedir. Ne var ki Gazzall'nin filozoflara yaptığı tenkit
ler, hücum niteliğinde anlaşılmış ve felsefeyi reddettiği nokrasına çekilerek, fel
sefi düşüneeye karşı olduğu zannedilıniştiJ! Bunun sonucu olarak bir kısmı
araşurmacı tarafından Gazzall, ''akll ve ilmi faaliyetleri sekteye uğrattığı ve hür
1 Gazzali, Ebu Haınid, e/-Mımkızu min ' ed-Dal/il, (Mecnıuat-u Resail el-İmam Gaızall (J- VII)
içinde> Beyruı, 1994 s. 38 vd 2 Orman, Sabri, <ia=alf, İst., 1986, s.l19.
ı 18 Jasaı.Jt>ıif
düşünceyi engellediği" gerekçesiyle eleştirmiştir. Müsteşriklerio bir kısmırun da
düşüncesi bu yönde olmakla beraber T]. De Boer bu görüşe karşı çıkar ve şun
ları söyler: "Fakat bu iddiayı ne ilim ve ne de düşünce tarihi teyid eder. Omm
devrinden sonra da doğuda felsefenin yüzlerce öğreticisi ve hinlen;e talebesi
uardır. "' Gazzall'nin ;Hunkızı incelendiğinde günümüz ilim ve fikir dünyasına sundu
ğu çok önemli birkaç metotla karşılaşırız. Bunlardan biri, bilimler karşısınd<ı in
sanın tavrının ne olması gerektiği hakkındaki merodudur .
.. İim-f kelamı bitirdikten sonra felsej(ye başladım. Şunu kesin olarak emta
dım ki bi1' itme son haddine kadar vakf/ olamayan kimse o ilimdeki bozul?.lu
'~a vak~f olamaz. O derece vak.'if olmalı ki, o ilirnde en büyük alim sayılan kim
s~ve eşit olmakla kalmayıp, onun derecesini geçme/i ve onun kavrayaınadığ1 derin nokta/cm, gaileleri kavrcmıalıdır·. '"
İşTe Gazzall ilmi bir tavır olaral·c t.enkit edilecek her hangi bir ilim dalının de
rinlemesine incelenmesi gerektiği hususunda önemli bir metodunaltım çizınek
Ledir. Çünkü bir ;ıme tamamen vakıf olmadan onu kökünden reddetmek yanlış
ur. Hakikat kimden gelirse gelsin alınmalıdır. Bu konuda Gazzall'nin serzenişi
ise dikkat çekicidir.
"Bir sözü onların büyük tanıdığı bir adama isnat etsen, hatıl dahi oLça he
men kabul ededer. Fena, değersiz bildikleri bir kimseye isnat etsen clottru da ol
sa reddederler. Daima hakkı adamla ölçer/er; adamı haktan tarumazlar. llu çok bl~yük bir dalii.lettir. ,;
Gazzali'nio genç yaşt.a dikkati çeken üstün zekası ve araştıncılık ruhu, ona sı
nırsız: bir düşünme ve ara.ştııma cesareti vermişti O bu hususu dile getiJiıken lıt:r
konuya derinlemesine daldığıru, her ınüşkülü yenmeğe çalıştığını , her tirkarun
<tkidesini dikkatle araştırıp sırlanm keşfe uğr<ıştığını söylemekteydi. Bunu yapar
kt:n filozofun f<.:,sefesini, keh'imcının sözünün ve mücadelesinin gavesinj, slıflnin
iç temizliğinin sırımı öğrenmeye gayret ettiğini ve bunları Kitap ve Sünnet çerçevesinde değerlendirdiğini ifade ermekteydi. Böylece yakin! bilginin yollarını ara
yan Gazzall, aynı zamancl-ı çeşitli il im dallannda derinlemesine bilgi sahibi olmaktaydı.. Fakat yin<'1 çle bu dunım onutatınin etmiyor, içindeki şüpheyi yeneıniyordu .
iki seneye yakın bir süre felsefi ilimleıi derinliğine araştırmış, bir yıl da bu konular üzerinde düşünmüştür. Daha sonra filozofların fikirlerinin Kitap ve Sünnet'c uy
ımlyan yönlerini ortaya koyarak halkı bunların kötü resiünden korumak için kitap
lar yazınaya başlamıştır. Onun felsefi düşünce karşısmcl-ı ortaya koyduğu tavrı n i ki
önemli hedefi olduğu oıtaya çıkmaktadır. Hirincisi, felsefi olup, nazari aklın yeter-
3 De l\ot!r, T.j.. i.;ftim 'da Fef.,(ı/e Tarihi, çev. Yaşar Kuıluay, Ankara 1960, s. 120.
4 Gaz:ı:<Hi. ei-.Mı nıkız., s 3S. 5 Aynı C'S<>r. s. 46.
p,cızziillae wfekıkiir Ul bikmet /:.>aı:rmnlon 119
~izJiğini ortaya koyarak akla dayanan felsefi bilginin yakıni bilgiyi temin edemeye
ceği hususudur. Çünkü onun felsefesinde yakini bilginin değeri, fe!sel! bilginin
değerinelen daha üstünclü .'' Bu da onun nasıl bir felsefi bilgiye cephe a ldığını ona
ya koymaktadır Böylece felsefi düşünceyi geniş kitlelere yayan ve belirli bir felse
ll seviye kazandrrmayı başaran Gazzali, felsefi düşüncede neyin alınıp neyin aula
cağının metodunu da göstem1iş oluyordu . İkincisi ise, İslaın'a zarar veJebilccek
tehlikeli görüşlen;; karşı savunulması yanı vardı; bu nedenle ha lkın bu gibi fikirle
re kapılıp imanlarını kaybetme endişesinden dolayı pek çok eser kaleme alınışur.
NiL-ımiye Medresesi'nde kelam müdenisliği yaptığı yıllarda geçirmiş olduğu şüp
he ve iç bunalım sonucu meslek hayarını ve ailesini terk ederek Şam, Kudüs, İsken
deıiyye ve Kahire'yi dolaşıp oradan .Mekke ve Medine'ye ulaşınıştır. Yaşadığı bu fır
tınalı süreç esnasında. özellilde Nizamiye .Medresesi'ndeki tedrisini terk edip seyaha
te çıktıktan sonı-cı ı.amamıyb tasavvufa yönelmiş ve hemen hemen bütünüyle ta~av
vutl eserler veımeğe başlamıştır. Onun kendi döneminde sünni düşüncede bile so
ğuk tavırlarta uz;.ık dun.ılan tasavvufa karşı, tekrar yakın ve sıcak ilişki kuıulına.sına
büyük katkısı olmuştur. Çünkü eserlerinin büyük bir kısmında ele aldığı marifet ko
nusu, sezgiyi de bilginin yollarından biri olarak kabul etmesi ve bilginin değeri ko
nusundaki tasavvufi yonımlan onun daha çok ilgiyle izlenınesine yol açmıştır." Onun
artık bundan somaki hayatında yapmaya çalıştığı, tasavvufu müslümanların di."ışün
ce dünyasında meşrülaştırmak ve yüceltmek olmuştur. Bu konuda da büyük ölçüde
amacına ulaşan GazzaJJ, tasavvufı tlkirleıin ve hayatın İsl~hn 'a uygun olduğunu gös
terme ç,·abasına girmiş , yaptığı yorumlarta şeıiatJ tasavvufa yaklaştırınıştır. 1:3ilincliği gi
bi kendisinden kısa bir süre önce aynı bölgede yaşayan AbdüJkerim el Kuşeyrl ( 986-
1072} de meşhur eseri er-Risct!dsinde tasavvuf alanında yaşanan olurnsuzluklar yi.i
L.ünclen gerçek suilliğin kaybolmaya yüz rı.muğunu belirtmiş, bu nedenle süfileri şe
riata uymaya çag.rarak tasavvufla şeıiatı birbirine yaklaştHmak için çaba harcanuştır.~
Gazzatl'nin yaptığı hizmeti dile getiren Nicholson şu ifadelere yer veımektedir:
"Bugünkü şekliyle sünnflik, hir sufi olan Gazzülf:ye çok şey borçludur.
Orum eseri ve sı?jiyaııe örnekli.ği sayesinde islam. 'ın Tasauuufi yorumu. hiç de küçümsenmeyqcçk derecede akıl ve nakli-n iddialarıyla hemahenk kılınmıştır. Fakat işte bundan dolayı Gazzalf, sufiliğin esasta ne olduğunu bilmek isteyen
ler için katıksız sujtlerden daha az değerli değildir. ""'
6 Waıı, W. Momgoıııeıy, Mı"is/t"iman Aydın, çev.; Hanili Özcan, i zmir 1989. s . 126. 1
7 Bu konuda şu eserleri örnek verebil iriz: ei-Kıstasu'l Mustakinı, Mizanıı"l Aınul. İ lcaıııu'l Ava nı
an İlmi'l Keliiın. ei-Madn\ımı bih ala Gayri Ehlih, el-Munkı:w ın in'ed-Dalal. Kimya'yı Sa'adeı.
8 Waıı . aR c., s. 96; Ülken, Hilmi Ziya. Gazzali ve Felsefe. A.iiJF. Der., A n k. 1955, t98- l21) c.
.IV. s 107
9 ı\bdullcerinı. Kuşeyri. K11Şeyı·i Rislilesi, çev.; Siikyıııan Uhı d:ığ. İsı. 1991 . s. 589
10 Nicholson. Heyno ld A .. islam Sı1jflcri, çev., Melınıeı Dağ, Kemal Işık. E. Ruhi Fığlalı. Abdulka·
elir Şent"r. Rami !\yas, İsınet Kay:ıoğlu, An k. 1978, s. 21
120 u:ısar>mif
Gazzall'nin düşünce sisteminde tefekkür kavramının önemli bir yeri vardır.
Onun fikirlerinde tefekkür deyince, bu kavramın bilgi ve aksiyon boyuttı karşı
mıza çıkar. Evve lii tefekkür, Gazzill'nin düşünce sisteminde bilgi fenomeninin
bir unsuıudur. Aynı zamanda tefekkürün, hikmet ve metaflzikle de yakın ilişki
si mevcuttur. Gazzall Allah'ın mutlaklığı ve aşkınlığı konusunu incelerken, tefek
kür ve hikmet kavramlarını çok kullanımştır. Aynı zamanda, Allah'ın varlığın ı n izam ve gaye delili çerçevesinde ispatlama yönünde, öncelil<Je O'nun y:uatuğı
vatlıklar üzerinde düşünmek ve yaratılışlarındaki hikmeti anlamak gerektiği üze
rinde durur. Kur'an! bir çizgide tefek.kür ve hikmet konusuna eğilen Gazzall,
bu iki kavranu iç içe kullanarak, bir yandan bilgi fenomeni olarak ele alırken, di
ğer yandan metafizik boyutunu da önemle vurgulamıştır."
ı. Tefekkür Kavramı ve Fazileti
Akıl sahibi varlık olan insana Ilitab eden Kur'an-ı Kerim, tefekküre çok büyük
önem vermiştir Düşünmeyen, aklını ve kalbini kullanmayan gafiller, varlıklar içinde en aşağı derecede olanlarla bir kabul edilmektedir. 1 ı Kur'an-ı Kerim'de tefekkür
kavramı, tedebbür, tezekkür, akletme ve nazar etme gibi kavramlarla eş anlamlı ,. olarak kullanılmıştır. Bir hususta görüş ileri sünnek ve aklı kullanmak gibi bir ma-
naya gelen tefekhir1~ ve yakın anlamları olan diğer kavramlar ile ilgili ayetler
Kur'an-ı Kerim'de bir hayli fazladır. Bir fikir veımesi açısından zikredecek olmsak,
Tefekkür 18, Nazarve rnüştaldarı 128, Tedebbür 4, Ulü'l-elbab 16, akı l ve rnüştak
lan 49, ilim ve müştakları ise yüzlerce yerde geçmektecür. Yine bir tiltir verınesi
açısından fıkıh ve islam hukuku ile ilgili açık ayetlerin 150 civarında olduğu
Kur'an-ı Kerim'dc, ilim ve düşünceyi teşvik eden ayetle1·in 750 yi geçmesi gerçek
ten düşünen insanlar için önemli bir ipucu olarak karşınuzda durmaktadır. ''
Hz. Peygamber'in hadisleri ise, tefekkürün önemini daha da artıımaktadır. '' Aynca ilk Kur'an-ı Kerim müfessiri olarak Hz. Peygamber, akıl, refekkür ve mnhake
meye büyük önem vermiştir. Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerin1'in manasını insanlara an
latırken azar azar ve anlama kabiliyer ve kapasitelerine göre açı..klayıp anlatmışur.
11 Şeyh M. Said, '·Gazzali'' mad. <Islam Dt1ş. Tar. içinde, edı.: .M.M. Şerif) çev. : Mustafa Armağan ,
İst. , 1990, c . II, s. 243; özeıvadı M. Sait, "Gazzali" ınad. , TDV1A, isı. , 1996, c.Xlll, s. 508; Ülken.
a.g. nı., c. IV, (99-121) s. 114
12 A'ra f, 7/179.
13 Bolay, S. Hayri, Felsefi Doktri.nler ııe Terimle r Sözlı'iftı/, Ank .. 1997, s. 129; Hançerlioğlu Or
ha n, Felsefe Sözlüg~ii, İst. 1989, s. 73
14 Çetin Mustafa, "Kur'iiıı'da Tefekkür Kavramı", D.E.ü: i.F. D. iznıir 1994, sa. Vlll, ( 43-59) s . 45
15 "Allah'm yaranıkla rı üzerinde tefekkür ed iniz. Zatı hakkında tefe kkür etmeyiniz. Zira s iz
O'nun zaunın ın:l.lı iyeıini bilemezsiniz." Suyüt1, ci-Cami'us-Sağfr, Mısır ıs., c .. 1, s . 136; Ac!Onl, Keşjiıl
Ha:fa ve Mizanıı 'J.-1/.bas, Kahire. ts ., c. 1., s. 371 ; "Bir saat Tefekkür, bir sene ibadette"ıı daha hayırlı·
dır. " Adüni, a .g .e. c . I, s. 370.
fSCızzlilf'de tefekkii1' t>e hikmet kaıwam./cm 121
Kur'an-ı Kerim, tefekkürü iki önemli noktaya yöneltmekteclir. Birincisi; bizzat Kur'an-ı Kerim lL::erinde tefekh.'iir, ikindsi; başka varlıklar üzerinde tefekkürdür.
Kur'an-ı Kerim üzerinde tefekkür; Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle onu doğru ola
rak anlamak, ortdan yararlanmak, gösterdiği yoldan gitmek demektir.'" Başka varlıklar üzel'inde tefekkür konusunda, Kur'an-ı Kerim; Allah'ın yok
tan var ettiği hiçbir şeyi boşuna yaratmadığını ,ı- yaratılanların mutlaka bir sebep ve hi kınete mebn1 olarak yaratıldığını, '~ canlı ve cansız birçok varlığın insanın hizmetine ve onun emrine verildiğini ifade etmektedir. l'J Burada Gazzall'nin de
ifade ettiği gibi Allah'ın yarattıkları üzerinde düşünmek ve hikmetini ortaya koymak gerektiği anlaşılınaktadır
Gazzall, tefekkürün iki önemli hususiyeti üzerinde dum1aktadır: Biri; Al
lah 'ın zatı hakimıda düşünmenin caiz olmadığı, diğeri; Bir saat trqfekkı'hün bir
sene ibadetten hayırlı olduğudur.
Gazzali, İhyau Ulürni'd-Din isimli eserinin son bölümü olan ' 'Münciyaı·· bölümünde Tefekkür KitabJ,uı ismiyle ayrı bir bölüm açıp "tefekkürün fazileü", "te
fekkürün hakikati ve meyvesi", •·tefekkürün ınecralan" ve "Allah'ın Mahlüku
Hakk1J1da N ası! . Düşünülür?" isimli başlıklada toplam dört ana konu üzerinde dunmıştur. Ayrıca müstakil olarak kaleme aldığı "ei-Hikmetu Fi Mahlükarillahi
Azze ve Celle" isimli eserinde Allah 'ın yarartığı varlıklar üzerindeki hikmetini tefekkü.r etmek gerektiğini belirtmiştir. Jı
Gazzall'nin düşünce sisteminde lılkmet ve tefek.kür kavramlan iç içedir ve
bu iki kavram arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bu nedenle bazen bu kavramIann birbirinin yerine kullanıldığı farkedilir . Gazzali'nin eserlerinde hikmet re
fekkürü , tefekkör de hikıneti kapsamakta ve ayrılmaz bir bütün olarak karşınu
za çıkmaktadır. Hikmetin ilk şartı düşürunedir. Bu da temiz bir kalp ve temiz bir akı l ile olur. Allah'ın verdiği aklı şehvan1 arzulann peşinde kullananlar, ne ken
di iç dünyalanndaki ilhamlan, ne de dış dünyada olup biten ibretli sahneleri dü-
16 Nahl 16/ 43-44. ''Ey Mıı lıamınedl Doğrusu senden önce de kendiJerine kiıaplar ve belgel<'rie vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdile Bilmiyorsanız k itapl ılar.ı so run. Sana da, insanla ra gö n
derileni açıklasın diye Kur'an'ı indirdik. Belki düşünürler.' '
Sa'd , 38/ 29. '·Ey .Muhammed! Sana indirdiğinıiz bu Kitap nıübarekt ir; ayetle rin i di.işünsünler. ::ık
lı olan lar da öği.it alsınlar. "
Muhanınıed 47/ 24. "Bıınlai Km'in ' ı düşünnıezler mi? Yoksa kalpleri kilitli midir?" Ayrıca bkz.
Mü 'nıinün 23/ 68, l-i iııu-an . 3/7, Kamer 54/17, 32.
17 Al-i iınran , ~/191
18 Mu 'minfın, 23/llS.
19 B:ıkara, 2/29. ''0, Yerde ne varsa sizin için yarattı. Sonra kendine has bir şekilde seın~ya dö
nüp doğruldu ve onu yedi kat o larak sağiamca tesviye ve tanzim etti o her şeyi hakkıyla bilencl ir. "
Aynen bkz Bakara. 2/219, 266; Rum, 30/ 21 , 24, 50; Tarık. 86/6; Ankebut. 29/43. 20 Gazzali, lhya, Münciyaı Bölümü IX. Kiıap. c. XV, s. 2802.
21 Bkz., Mecnıtia' .. . c. ı, s. 3-54.
122 tasm·r•t(/
şi.'ınüp anlayam"•zlar, kavrayamazlar." Hikmetsiz tdekküıiin manası ve faydası
yokLUr. Tefekkür ise, zaten insan zihnini ister istemez varlığın hikmetini kavra
maya götürür. Yani kısaca , tdekkür hikmete, hikmet de insanı düşünce. söz ve
amelinde isabetli ka ra bu verip uygulamaya götürür."·'
Gazzall, Nahl süresi; ·'Ey Muhamnıed! Rabbinin yoluna, hikmet/e, güz el
öğütle çağu; onlarla en güzel şekilde tcwtı.ş .. . ,,ı. ayetini açıklarken, hikmetin:
''Eşyc~yı ye-rli yerine koynıaktw" diye tanımı nı yaparak, bundan kastın , şüpheyi
giderici , aç ık . doğru söz olduğunu ifade etmektedir."
Gazza ll Ilikıneti bir başka yönüyle de, şükrün eelası ohuak e le alır. Allah 'a
karşı şü ~..::ür , Alla lı 'ın nimetlerini O'nun sevdiği yerlerde kullaıunaktır. Bunun il{i yolu vardır. Birincisi kulak, ikincisi, kalptir. Bu ikincisinin manası. eşyaya ibreı
gözüyle bakmak demektir. Onun he r yarattığı mevcudana _AJiah'ın hikmetini id
rak e tmektir. Zira t\llalı aleınde her ne ki yaratınışur o nda bir hikmet vardı r, o
Ilikınelin altıncin bir maksat vardu·, o maksana Allah'ın sevdiği dir. ı"
Kainatta Allalı'ın yarattığı her türlü rnahlükatı , yerli yerinde hıllarunaınak, Ilikıne
te aykırı hareker etmek olur. Çünkü, insana verilen tüm nimetierin yaratılışındaki ga
ve, insanoğlunun Allah'a vaımak hususunda onlardan yardım gönnesi içindir.'- G<ı l.
zt111 Lefekkür konusunda insanların anlayışlannın yanlış olduğunu ve düşünınc::nin
yollanndan habersiz olduklannı ifade eder. O , bu durumu şu tespiderle cülc getirir.
'"Cenah-ı Hak kitabında çokça düşünce, ibret cl/ma, bakma vefikre insan
im· reşı'ik edilmiştir·. Şıı bit· aşikardır ki, düşünme, nıırlcmn cmahtcm, basin!lirı
l.? Yazı r, Elın~l ı b Mıı lıaııııııed Haındi. Hak D ini [(uı·'iin Dili, sad. lıey<:> t. isı., 1992. c. rı. s. 20'i ·
205: Yazır Ayn cu. ila kara süresinin 269. Ayeıi o lan "Kime Hii<Jııeı Verilmişse o , mu hakkak ki b irç·ok
lı:ıvr:ı erdirilınişıir'' :iyeıin iıı telsirinde Hikme t kavramının 23 ·çeşil manasını zikredcr. Bu ııı:ıııabrd:ı n
bir kaçını önemine binaen biz d e burada zikretıneyi u ygun bulıııakıayız. 1· Sözd e ve fıil de doğrıı yı ı
mnurına. 2· Bilgi ve davranJş, 3· İliııı ve fıkıh , 4- Varlıkların ö zünde ki ına n:ıları a nlama. 5· Allah'ın
eınrini a nlaın:ık. 6- Varlık d üze yinde her şeyi yerl i yerinde koyma k. 7· Giiı.el ve doğrıı işlert· yönd· ıııek. S· Al lah'ın t\hliikı ile ahl::lkla nıııak. 9- Bütü n hallerde hakkı tanık tutma k, 10-Leclünnf i l i ııı ...
2.'1 Hiknıeı kavmıııın ı b iz, yayuna hazır olan "Kur'iin ve Hikmet'' isimli ça lışına ınızda üç ka ı ego·
ride clcğcrlendinııeye çalışı ık.
l·Sözd e h ikme t. insanı düşü ııdü reıı , dognı oldıığıın ıı kab ul euireıı ve iş itilen bu sö :t. uzun si'ıre
iıısanııı zihnin i meşgu l eı nıesi, il.deıa şimşefderin çakıııas ına sebep ohn ve insanın zihıı'iıı i uy:ı ııdıraıı
ve o sö ze göre davranış sergileme eğilime girmesi.
2-Fiiliya tta hiknıeı; b ir kişi veya k~iler ıarafından s ergile nen davranışı gö ren k.,rşısınd:ıki insan·
d a uyandırdığı il k iı .• ;ba ve bu davran ışı kendine ıııode.l o larak seçme ha lidir.
3- Zihn iyeııe h ikmer; söze ve fiile dökü lmeye n zihıı i faa liyederin veya düşüncenin lıakb ve lıa·
kikaı:a u ygu nluk arz e tmesi hal i.
24 Nahl, 16/125.
25 G"zz:ili. e/-Kıstasttl Mll.<ta/.>im, (Resail içindel ç lll , s. lı; Ayrıca Bkz .. Cebecioğhı Etlwııı. Ta
srn·ı,II/Terimleri. t '(' Deyinıleri Sözltl/! t'i, "Hikme t" ıııad., Ank., 1997. s. :360.
26 Gazz:lll, İbya, c XV, s. 2226.
27 Aynı eser, s. 2227.
başlungıcı ilimierin ağı, mari/et ve anlayışların tuzağıdır. JnsarıLcınn çol{u dü
şüncenin fazilet ve rıtthesini bildiler. Fakat onu.n hakikatini, meyvesini, lıay
ncığıru, uamcağ1 noktayı. nıecrasmı , yolunu., keyfl:yetini hilmecliler. Nasıl dü
şü.nüleceğini, nerede ue niçin düşünüleceğini, düşünceden ııe /:;.astedildif?ini
bi.Lmediler. Düşünce, acaba zcıtı için mi olacaktır, yo/:;.sa düşünceden elde edi
len bir meyve için m i kastediliyor? Eğer bir meyve içinse acaba o meyve nedir? Acaba ilimlerden midir yoksa hallerden midir?'"''
Al-i imran sOresinde geçen:: "O l:ıimseler ki, ayakta iken, otururl<.erı ue yaturken
daima Allcıh 'ı cmarlar. Göklerin ve yerin yaratıhşı hal<.kında Allab 'ın uarlıi?ını is
pat için iyice düşı'i.nür!er ve şöyle derle1:· Ev Rabbimiz sen bunları lx>şıma yarat
madınl . . . " ayetınden yola çıkarak~<' pek çok hadis, sahabi sözü ve islam büyülderinin rnenkıbeleriyle tefekkürün fazileti hakkında bilgi veren Gauitll, ÖJ..ellikle AJ
Ialı' ın zatı hakkında tefekkürün caiz olmadığı hususu üzelinde önemle durur. özellikle Al-i imran süresinin yukarıda geçen ayeti üzerinde düşünmeyle il
gili I Iz. Peygamber'den verdiği bir misaile tefel<l<i.irün önemi üzerinde daha çok durmuş(Ur: '"Azap o l<.inıseye olsun ki, bu c~veti okudu ve nıaııasım dzlsı'inme
di. ··"' Bu hadisin manası Evzai'den sorı.ılmuş ve cevabında , bu ayetleri okuyacak ve ayetlerde geçen nesneleri düşünecektir demiştir.~'
Yine Gazzall, tefekkür konusundaki açıklamalarını sürchirürken, şu bilgilere yer vermiştir. Hz. İsa 'ya lıavariler; ·'Ey Allah 'tc.m gelen Ru.b, "Bugün yelyüzün
de senin [!.ibi kimse var mı?" diye sorduk larında Hz. İsa; "Euet, !<.im ki, konusması zikir, sus.,tşu .fi'kir. hakışı i b ret ise, o benim gibidir" diye cevap vermişt ir ...
Hasan Basri'den naklen: ·xim ki, konuşması hikmet değilse onun lıorwşma
SI hoş/ur. Kim ki sıısuşu düşünce değilse onun susuşu unutk!cmlıktır. Kim ki ha-kışi ihret değilse onun hakışı ji.tzuliliktir. "'~ ; ,
Gazzali tefekküri.in diğer kavramlarla ilişkisini kunnaya çalışırken iki öncüiden hareket ederek neticeye varmayı hedeflemektedir. Bu öncüilere bal<ıldığın
da Gazzall'nin insan düşüncesini kendi iç dünyasına yönelttiği anlaşılmakladır.
Bu öncüllerin ilki; daha baki olan seçilmeye daha evl:'idıJ. İkincisi; Ahiret, dünyadan daha bak!dir, dolayısıyla ahireri seçmek daha doğru bir yoldur. Sonuç: ahiretin dünyaya tercih edilmesi dalıa iyidir. Bu sonuca varılabilmesi ilk iki öndilürı bilinmesinden geçer. Bu iki öncülün ka Ipte zuhur ermesi vasıtasıyla tefek-kür, tedebbür, ı .. zckkür ve teeınmül hasıl olur. •.. , ..
Gazza!i'ye göre tedebbür, teemmül ve refekkür aynı manalara gelen eş kavraınlardır. Tezeldcür, itibar ve nazar kavramlannın ise, yüklendiği manalar değişi.ktir.
28 G:ızz51i, ihl'a, c. XV . .s. 2803.
29 Al-i İııırarı , 3/ 191. 30 Bu H adisin iz:ı h i icin b kz. jbya, c. XV, s . 2804.
31 Gazzili, aKe., c. XV, s. 2805.
32Aym .wı-.
N azar biıinci öncüle, tefekkür ikinci öndHe dayamr. Bu iki öncüiden hareketle so
nucu istemeyen bir kimseye nazır adı verilmez. Öyleyse Gazzall'nin düşüncesine göre, her mütefekkir mütezekkirdir, ancak her mütezekkir mütefekkir değildir.
Tefeklti'ır ve tezekki.ir birbirinden farklı olup etkileri de değişiktir. Tezekkü
rün insana faydası, kalpte yerleşip silinmesin diye kalbin üzerinde maıifeıleri tekrar etmektir. Tefekküriin faydası ise, mevcut olmayan bir marifeti celp edip ilmi çoğaltmaktır.''~
., Tefekl<ürün meyvesinin ilimler, haller ve am eller olduğunu u·ade eden Gazzali, ilmin tefekkürün özel meyvesi olduğunu belirtir. Gazzali'ye göre ilmin kalple ilişkisi ise başka bir şeydir. Şöyle ki; ilim kalbe gelince kalp değişir, kalp değişince azalar ve azaların davranışları da değişu·. Böylece davraruşlar kalbe gelen
hallere, hal de itme, ilim de tefekküre tabi olup aralarında bir zincirin halkaları
gibi bir ilişki vardır. O halde tefekkür bütün hayırların anahtarıdır. '' '
Gazzall''ye göre tefekkür, zikirden ve azaların yapacak olduğu bütün arnellerden daha üstündür. Onun bu kanaate, "Bir saatlik tefekleı/.r bi-r yıllı.k ibadet
ten bayırhdır" hadisine dayannrak vardığııu düşünmekteyiz . Tefekki.ir sayesinde insan çirkinliklerden sevilen şeylere rağbete, harislil<ten zahidliğe, kanaate, müşahede ve takvaya götüren bir yola girmiş olur.
Kalp, refekltiir merhalesinin başlangıç noktasına gelmeden evvelki halinde, dünyayı sevmek, ona meyletmek ve alıiretten kaçmak veya ona çok az meyletınek gibi halleri buluıunaktaydı. Ancak tefekkürle birlikte bu istekler ve meyiller de de
ğişmiştir. Böylece tefekkürün meyvesi ortaya çıkmıştır. O da dünyadan yüz çevirip ahirete meyil ve ahiret arnellerine yönelmektir. Bunlar beş mertebede gerçekleşir.
1-Tezekkür merbalesi; İl<i marifeti kalpte hazır bulundurmak (dünyanın geçiciliği ve ahiretin ebed!liği düşCmcesi).
2-Tefek.k.ür ınertebesi; kalpte hazır bulundurulan iki marifetin sonucunun taleb edilmesi (ahiret seçilmeye daha evladır) .
3-İstenilen marifetin varlığı ve kalbi nurlandırması.
5-Marifet nurunun kalpte değişiklikler meydana getirmesi ve eski vaziyetinin değişmesi.
5-Azalann kalpte meydana gelen hallere göre davranması.~;
2. Tefekkör-Bilgi ilişkisi f,
Her çeşit bilgi fenomeninde birbirinden ayrılınası mümkün olmayan biri bilen, · diğeri de bilinen şey olmak üzere daima iki tarafın varlığı söz konusudur. Bilin di-
33 Gazzall. JJ.~va, C:)(V, s. 2807.
34 Aynı &ser, C: XY, s. 2808.
35 Aynı eser, c. XV,s. 2809.
liazzalf'de tejekNir m hikmeılıaı·ıtnnlcm 1.6
ği gibi bütün bilgiler bu iki unsura ve bunlar arasındaki aktiara dayanır:~· Özne bilginin yapıcısı ve taşıyıcısıdır. Buna göre dışsal olanınkarşısında içsel bir yapı olan
bilinçliliği ifade etriği gibi, bilinçli varlığı, başkalanndan ayıran kendinde bilme gücü taşıyan kendisini, kendisi olmayan (ben)in karşısında bulan nesneye bilme amacıyla yönelen insan anlaşılmaktadır.1• ]aspers'in deyimiyle özne, dünyanın
kendisine göıi\ndüğü gözdür. ıs Nesne ise, önümüzde olup biten, düşünüp taşındığımız , göıiinüş yada görüş halinde sahip olduğumuz, karşımızda bulduğumuz,
arzu ve düşüncemize bağlı olmaksızın belli bir nitelik ile arz olunan kendi başına ayakta duran şeydir:w Nesneye öznenin ilgisiz kalınası mümkün değildir. Onu kavramak istediği andan itibaren, aralannda ister istemez bir ilişki ktınılımıştur. '''
Gazzall, bilen taraf olarak suje'yi; akıl, kalp, nefs. ruh gibi ranımlamalarla ifade etmeye çalışmaktadır. Ancak bu varlıklar bir bütünlük içerisinde ele alındığında insarun konu edildiği ortaya çıkmaktadır. Bilinen raraf veya bilinmek istenen taraf ise sujeden ayrı, onun karşısına konan ve bilgiye konu olan şeyi göstennektedir. Gazzall'ye göre etrafunızdaki nesneler dünyasın ı bir Jwnuda birbirleriyle ortak, başka konularda ise, tamamıyla farklı durumda olduklannı görürüz. Canlı varlıklar üç boyutlu cisim olma özelliklerini taşımacia birbirleriyle aym iken, sözgelimi algı ve hareket. konusunda farklı olduklan gözden kaçmamaktadır. Eğer bu varlıklar sadece cisim olma özelliklerini korusalardı , o zaman canlılar arasında fark olmamalıyclı. O halde bunları ortak noktada bnluşttıran bir
başka fenomen mevcuttur. Bu ise n~fstir. Bitkisel cisimlere bakıldığında onların
kendilerine ait farklı özellikleri olduğu ortaya çıkar. Mesela; beslenme, gelişme, yerine nesiller bırakma gibi hususlar bitkisel varlıkların özellilderini oluştururken, diğer canlılara bakıldığında bitkilerin özelliklerine ilaveten duyum salıibi olup iradeleriyle hareket ettiklerine şahit olunur. İnsana bakıldığında ise, bütün
36 Mengüşoğlu, Takiyeılin, Felsefeye (iiriş, İst. 1958, s 34. 37 İsınail Fenni, Wgatçe-i Felsefe, "objet" ıııad. , İsı. 1341 , s. 467; Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri
S/Jzl,.lğıl, "Bilgi Kuramı", ınad, !st. 1988, s.35; S. Hayri Bolay, FeL"i!fi Dnktrinl.er ı re Teı"iınkrr Sözlılğı'l,
·Bilgi" ınad , Ank. 1997. s. 50-51. 38 Jaspers, Karl, Felsefi' Dı'işiinı'işün Kı'içı'ik Oku/11, çev.: Seclaı llınran. isı. 1995. s. 46.
39 Akarsu, "Nesne", ıııad. , a.g .e, s. 135. 40 Felsefi düşünce<le nesneleri iki şekilde belirlemek ıni.iınkündür. Birincisi varlık ol ınaları ~çısııı
dan gerçek lreal) nesneler olup şu ya da. bu şekilde be.ş duyu ile elde edilebilen nesnelerdir. Blınlarda kendi içlerinden fiziksel. ruhsal ve tarihsel nesneler diye ayırmak mümkündür. Fiziksel nesneler, mad
di yani cisimsel nesnelerdir. Bu tür nesnelerin özelliği zaman ve mekan içinde buluonıalarıdır. Ruhsal nesneler zaman içinde ortaya çıkan nesnelerdir. Sevinç üzüntü iki nesne arasında karşılaştırma yapma gibi , tarihsel nesneler ise, insan gurupları ve sosyal birlikler arasında olup biten olaylar alanıdır.
Real olmayan İdea l nesnelere gelince bunlar da birkaç çeşinir. Bu türden olan nesneler, ya belli
alanda zihnin üreuiği bir nesne ya da kendine özgü bir varlık alan ı içinde bulunan bir nesnedir. Maıeıııetiksel nesneler buna misal olarak verilebilir. İkinci nesne alanına ise verilecek misal, filozofların
ifade eniideri idea lar, akıllar, veya Tanrı gibi varlıklardır. Bu nesneler için zaıııan ve mekan söz konusu değildir. Bkz. Ernesı Von Aster. Bilgi TeQrisi ve Mtmtık, çev. Maciı Gökberk, isı. 1972, s. 2-3.
bu özelliklere ilave olarak duyumdan farklı şeyleri kavradığını görürCız. Yani in
san hem tek tek nesneleri, hem de ı:ümel anlamları kavramaktadır." Gazzall'ye göre, nesnelerle kurulan bağlantı üç ögeyi içerir. Bağlanuyı yapan
özne, kendisiyle bağlantı kurtılan nesne ve bu ikisi arasındaki bağlantının ürünü olan bilgidir. Gazzall'nin ifadesiyle bilginin ilk ögesi olan özne, kendi belirleni
mini yapmış chıruındadır. Bu belirlenim nesneyi her hangi bir şekilde bilme eylemidir. Öznenin konumu, bir nesneyle bağlantı kurma ve nesnenin örneğini alınadı.r. Gazzall' )'ı_: göre özne, kalp, nefs. ruh, akıl gibi varlıklardır. Her bir terimin çeşitli disiplinlerde ayrı yeri ve anlamı olsa da bilgi söz konusu olduğunda aynı
anlamı ifade etlikleri için, bu terimler birbirlerinin yerine de kullanılırlar. Bu anlam insanın, bilen, algılayan, tanıyan, kuşatan, tasarıınlayan, bir varlık olduğunu ifade eder.'" Gazzali:, İhya 'da ''Nefc;, Ruh. Ka/b, ve Aklın Manaları ve Bu T!.Jı·im
lerle Amaçlanem Hakikat/ar" başlığını açarak geniş açıklamalarda bulunur. ,; Gazzall'ye göre, bilginin komıstı olan nesne varlıktır. Varlıktan hiçbi r şekilde
şüplıe edilmediği gibi, varlıkran daha genel b<ışka bir şey yokwr. "On;ı göre ,.<ır
lık, on ayrı kategoıicle ifade edilebilir. Bunlar Aristo zatnarundan beri bilinen kategorilerdir. Gazzall bunları şu şekilde sıralar: Cevher, nicelik, nitelik, görelilik. mekan, zaman, konum, iyelik, etki ve edilgi. ''s
Burada Ga7 ;.;'lll' nin bilgi aıılayışını derinlemesine ele almadan ziyade objenesne ilişkisi içerisinde düşünme aktıru tefekkür boyutuyla ele alınaya çalışacağız . Gnzall nesneyi, önce cevher ve araz diye ikiye ayırmakm, cevheri uzamlı ve uzamsız diye değerlendirmel<tedir. Cevherleri de mürekkep olanlar ve olmayan
lar diye ele a lmaktadır. Mürekkep olanlara cisim, mürekkep olmayıp varlıkl<ın cisimlere bağlı olanlara araz ismini vermektedir. "'
41 G;ızz:.ili, .Mearicu1-Rutl.<, çev.; Seflcaıı Özburun. isı .. 199). s . . ?3. '11 G:ızzali'ıı in yaptığı ıanıınlaımıJarda , Kalp; iki anlaıııda kııllanıl ır, "Göğsüıı sol tara fına konul
muş olan çaın kozala ğı şeklindeki et parçasıdır. " İk inci :ınlaını, "bu cisinıli kalbe ilgisi olan nı lı:lni.
rabbiinibir latifE>d ir." Hu laıife. insanın algılayan , bilen ve tanıyan gerçE>kliğicl ir. Ruh d;ı iki anl:ı ıııcla
kullanılır. Birincisi kaynağı. cisiınl i kalbin boşluğunda blılunan latif c isiınci ir. İkiiKi anlaın<hı isC'. b l
bin an ia nıları içinde açıkhınan insanın algılayan bilen latifesid ir, Nefse gelince. buımn da iki aıı l:ı mı
vard ır. ilirinçisi. bizinı ::ını;ıcıınızı ilgilendirnıektedir- Bununla insandaki öfke ve arzu gücliııii ıopl:ı
)'~" an b nı l><ı.sıedilınekıedir. Bu kullanım. ı:ısaVV\ıf d ılinin çok kulkındığı anlaındır. ikinci :ınla ıı ı is<·
gerçekte insanda ibarc·t olarak zikreııiğiıniz laı ifedir. Bu hnife insan ın kendis i ve- özüdiıı Ak ıl is('
farkl ı :ınlaııılar::ı sahip uyımkh bera.ber, iki önemli özell iğini zikreınwk yerinci€' olacakrır. Birincis i.
bununla nesnelerin gerçekliğini bilme kasıedilir. İkincisi ise, bilgileri :ı!gı!ayandır. Bıı da k:ılpri r. Bkz.
Gazzali, İhyii, c VIII.,,s. l 349; Meciı'ic, s. 39-42: Mişkcu. s 23, 26: Ranriolll 't-Tali hi n (l\llt•cınu 'a iç i rıdt:> ).
c. ll. s. 31-.'$4: Ri.<alcuu'I-Ledılıın~yye <Mecıııu:ı içinde ı. c. ırr. s 59.
43 Gazzali, ibya, di, s. 1349: Meaı'ic, s 15- 21, 95. 127.
44 Gazzali, e/ .. fktisad Fl'l itik.crd, Beyruı 1983, s . 19. 16 Ga;ı;zaJi. M(ym11 '1-İ/m.(S. Diinya neşril. Kalı ire 1961. s. 228-229; Krş. Alfred W eber, Fdsq/(• Ta
rihi, çev.; Vehbi E r:ıl p. isı. 1991. s.76: S. H~yri Bol:ıy, A1'istn Mt>IC{(izijJ.i ile c:azziill Meutfi:z.iiJ.iııin Knr
şılaştırtlması. lsı. 1993. s. 130.
46 Gazziili. ;'tlf~ırat; s . 230: lktisfll, s . 19: Mearic, s . 117
G::ızzall nesneleri, duyulur nesneler ve düşünü!Cır nesneler diye iki)'C cıv ı r
ınaktadı r. Duyulur nesneler, duyunun algılaınasıyla ilgili olarak, bir cluvu tanıh ı1 -
dan kavranan nesnelerdir. Bu nesneler belli bir şekilde belirlenmiş, duyutarla al
gılanan evrenin tamamı olup, bireyselliklerinde birbirleriyle ortak değillerdir. ,
Duyulur nesne, belli bir nicelit ve belli bir nitelilde sonltı olduğu için zaman ve
mekan içinde yer alır.
Düşünühir nesnelere gelince; AJlah'ı bu k<ıtegoriderı sayınakla birlikte, Allalı
dışındaki di.işünülür diye nitelediği nesneleri ele :ılır. Bu nesnelere Gazzall, ruh
sal dünya (el-leımı'r-Rtıhanll, yüce dünya (ei-Aiemu'I-Uivl), görünmeyen dünya
(eJ-Alemu'I-Gayb), akılsal dünya (ei-Aleınu'I-Aidl), genel durumlar <ei-Uınunı'l
Amme); tümeller (ei-Külliyyat) gibi isimler kullanır. '"
Düşünülür nesneler ile duyulur nesneler arasında bir ilişkinin var olduğunu
söyleyen Gazzall, düşünülür nesnelerin, duyulur nesnelerin ilk örneği ve varlı.k
sal bakımından onların illeesi gibi olduğunu söyler. Bu iki nesne arasındaki ilişki ,
kişi ile gölgesi, neden ile sonuç arasındaki ilişki gibi bir ilişkiye benzetilebilir.,.,
Gazzali özne ile nesne arasındaki bilgi aktJannı algı. düşünme, :ınlaımı ve
açıklama aktiarı olarak dört karegeride açıklar.'" Gazzali'ye göre algı aktı, F<lr~bi
ve İbn Sina gibi .kendinden önceki filozot1arın da ifade ettiideri gibi bir rür soyur
lama olup, alanı duyulardır. sı Düşünme aktı ise; inançta hak ve batılı , ifadelerde
doğru ve yanlışı , davranışlarda iyi ve çiJkin olaru ayırd etme, gülme ve ağlama
gibi insana ait sanatlan ortaya koyma, oluş ve bozuluşa tilbi durumlarla ilgili ya
salan tespit etme gibi eylemlerin ilkesini ortaya koyar.;ı Aynı zamanda, yazı ve
süslemecilik gibi sanat alanlarında bir takım eserler üretme, nesnelerle ilgili ola
rak çıkanında bulunma, nesnelerin mahiyetine dair bilgi edinme, felse fe, k~sin
bilgi, eşyaı10ı gerçekliğini kuşatma ve eşyayı olduğu üzere tanıma , bütün varlığı
bilgi ile kuşatma , bilgi ve eelii i ile diğer yaratılmışların önüne geçme, ;:ırzu ve öf
kesine boyun eğmekten bağımsız olma, arzul::n, iffet, kanaat, zühd gibi belli bir
dengede turma, insanın kendini ve çeşitli niteliklerini bilmesi, algı aktında veri
len nesnelere yeniden dönme veya hatırlaına, hafızadaki biçim ve anlamlardan
yeni ürünler ortaya koyma veya hayal ve benzeri gibi melekeler elde eder.'5
Gazzüll, bilgi meselesinele zaman zaman nefs veya kalbin fonl<siyomı üzerin
de de durarak makulleri elde etmek için fikir gücünün ([efekkür) önemi üzerinde
durur. Vasırasız elde eelilen bilginin en makul ve en şeretli bilgi olduğunu söyle-
47 Ga:tziill, Mi;yar, s . M; Mişktıl, s . 126
48 Gaızall, Mtşka1, s. 152; Cemhint ·t Kur'an, Beyn ı t 1981. s. 28.
49 Gazzall. Ceııabiı·. 28.
SO Geniş Bilgi için Bkz., Cilı:ın , A. Kanıil, İhıı Sina IlC Gazzciftdl' 131/p,i Pmhbııi. isr 1998. s. 110.
51 Fıl:i'.hırralım~ın , "ibn Sinir' nnd. Us!ôm Diiş. Taribi içinde). çev.: Osman Bilen. c. ll, s. 1l2. 52 Gazzall, Mearic, s. 59. 53 Gazziil1, ibyr<, c. VUI, s . 1364; Miyar. s. 61. ·
128 IC/SC/11/111/
yen Gazz~m, ,, Rabbanl öğrenme yollarından biıi olarak gördüğü tefekkürü er-Ri
satetu 'l-Ledünniyye isimli eserinde; "Nr~fsin küllf ~fsten isti/ade etnıesidi1·"';; diye
tarif eder. Bunun sebebini de şöyle açıklar: "Çünkü küllf nqjs, bütün alim ve dü
şünürk.>rden daha çok tesir eder ve daha çabuk öğretit·. Düşünce kapısı nqfSe açı
lınca, nefıs, düşü.nmenin ve sezgi ile istenene ulaşmanm keyfiyelini bilir. '»'•
Görüldüğü gibi düşünme aku insan bilgisini kuşatır ve hayaDnın hemen hemen her alarunda kendini gösterir. Bu da gösteriyor ki düşünme aktı, bilgi aktIarı içerisinde alaru itibarı ile en geniş alan olup, zorunlu ve imkansız alanlarda da kendini gösterdiğinden dolayı her hangi bir sınırlamaya tabi olmaz. Bu nedenle düşünme aktı sadece zaman ve mekanla sırurlanan nesneleri düşünmekle kalmaz, zamansız ve mekansız nesneler alanına da nüfuz e[mektedir.'''
Gazzali'ye göre düşünmenin birbirinden farklı biçimleri vardır. Düşünme; maddeden her yönüyle soyut olan düşünülürü kavradığında akletme (taakku]),sK zihnin duruluğundan ve gücünden dolayı nesnelere dair lı:>ir ilişkiyi, fikir ve nazara ihtiyaç duymadan ortaya çıkarırsa sezgi (hads),"' bilinen bir konudan başka bir konuyu bilmeye geçiş olduğunda düşürune (tefekkür),"' hafızadaki ti
kel manalan çok kısa sürede hazır hale getirme ise hatırlama, serbest hali üzere işlerse hayal, a lgı aktında verilenleri yeniden canlandırma olursa talıayyül veya tasavvur aduu alır. r.ı
Sonuç olarak GazziHI'nin düşünce sisteminde düşünme tefekkür veya tedebbür, bilginin özne ile nesne arasındaki aktiardan biridir. Dolayısıyla bilgiyi elde etmede alanı en geniş kapsamlı olan bir akt olup, hem duyu! m dünyayı hem de düşünülür dünyayı kapsayan geniş ve sınırsız bir alanı vardır. Bu alanda düşün
me aktı, objenin sanattan edebiyata, siyasetten ahlaka kadar sayılamayacak pek çok teorik ve pratik alanda faaliyet sahasın1 kapsamaktadır.
S4 Gazzall, Risaletll '1-I.echinn~yye (Mecınua içinde), c. III. s. 70 . . 55 Gazzali, Ris: .. <! .. . , s. 67. 56 Aynı eseı~ s. 70. 57 Gazzali', Mişkaı, 121.
58 Gaı:zall. Mearlc, 59. 59 Aynı eser, 6o. 60 Gazzitll'ye göre dllşünnıe kimi zaman bilinen bir konudan başka bir konuya geçiş biçiminde
gerçekleşir Gazzall bu düşünme biçimine tefekkür, itibar, istibsar veya islidial adını verir. Ona gcire ıefekkü r çok geniş bir kavramdır. Bunun anlamı öznenin, herhangi bir bilgiden bir başka bilgiye geç
mesidir. Bu geçiş, her hangi bir durumun sonuna veya akıbeıirıe vakıf olmak içinse ıedebbür aciın ı
alır. Yine bu geçiş bir başka bilgiye veya güçlü bir kanaare ulaşmak içinse b~ı dun.ımda o, nazar adı
nı alır. Yine bu geçiş, bir ilişkinin farkına varılmasıyla, araşıırılan bir konudan başka bir konuya geçiş ise bu du rtıında o, itibar adını alır. Yine bu geçiş araşurnıa hususunda bir gayrete sıkıntı ve me
şakkate kati anınayı gerekıiriyorsa bu durumda o, içtihad adını alır. Şayet araştmııa talep edilen konuya ulaşmış ise. blı du runıda o, isıinbat adını alır. Bkz. Gazzali, Esast1'l-Kıyas, nşr. Fehd b. M. Es
Sedhan, Riyad 199.3, s. 105-HJ6; İbya, c. II. s. 2807. 61 Gazzali, Mearlc, 66; al-Must<ısja min ilmi'I-Usı/.1(1-11), Beyrı.ıt trs, c. ı. s. 34.
gazzalf'de 1<'/akNir· 1-e bikmel kruwamlan 129
3. Tefekkürün Boyutları
Gazziill'ye göre tefekkür, dininemriyle ilgili olduğu gibi, dinin emri olm;ıyan
şeylerle de ilgili olabilmektedir. Dini olan tefekkürde metod, üç ana merhalede gerçekleşir.
Birincisi; insanın kendi nt:tfsiyle muhasebesi diyebileceğimiz ve davranışları
nı ilgilendiren dunıınhınn Allah'ın katmda sevilip sevilmediği hususundaki te
fekkürüdür. İkincisi; Allah 'ıyla ı:tgili tefekkürü olup, insan, Allah'ın zat, sıfat, esma ve
ef'alini tefekkürdür. Üçüncüsü; Yaratılan varlıklar; mülk, meleküt, gökler, yer ve aralanndaki
bütün nesneler lı:ı kkındaki tefekkürdür.1'2
a- Tr:t/ekkz'i.rün lVejı:s Muhasebesi Boyutu: Tefekkürün nefis muhasebesi boyutuyla ilgili yönünde GazziHi'nin düşünce
leri ramamiyle elinin emir ve yasaklan ile insan davranışlan arasındaki ilişkiye dayanmaktadır.
Gazzall'ye göre insan, bu konuda şu dört hususta tefekküre dalmalıdır. 1- Ta
atlar, 2- Günahlar, 3- Helak edici sıfatlar, 4- Kurtarıcı s.ı.fatlar.
1- Günahlar: İnsan, azalarını her gün teftiş etmelidir. Diline bakarak, yalan.
gıybet, alay, nefsini tezkiye, tartışma, mizah, malayani gibi konularda her hangi
bir şey yapıp yapmadığı hususunda tefekküre dalmalı, şayet böyle bir şey vukü buldu ise hemen telafi yoluna gitmelidir. Sonra kulağını düşünecekrir. Kulak
verdiği şeyler gıybet, yalan, lehv ve bid'at mıd.ır, değil midir? Sonra karnını düşü
necektir. Yediklerini helalinden mi yiyip içtiğini, helalinden dv 'ı l ~a <;ok ımı yoksa az mı yediğinı tefekkür etmelidir.
2- Taatlar: İnsan evvela farz ibadetlerini tefekhir etmelidir. Onlan zaman ın
da eda edip etmediği veya eksiksiz yerine getirip getirmediği lıususunda düşü
necektir. Sonra azalarına yönelecek ve gözüyle kainata bakacakur. Onun bakışı bir ibret nazarı olflcakttr ve gözüyle Kur'an ve Sünnet'in mütaHiasıyla meşgul ola
cak, onlan tefekkür edecektir. Kulak, kalpleri Allah aşkıyla dolu insanların okuduldan Kur'an'ı ve anlatt.ıkları güzel şeyleri dinlemekle meşgul olacaktır. Dil, in
sanlara hayrı söylemek için kullanılacaktır. İnsanların gönlünü almak ve sevin
dinnek için tatlı söz söyleyeceklir. Ve bunları yapmanın yollarını tefekkür ede
cektir. Mal hakkında da tefekküre dalacaktır. Ben şu veya şu malımı falanca fakire tasadduk edebilirim, diye düşünecektir. Bunu yaparken, Allah verdiğimden
kat kat fazlasını bana verecektir, diye düşünıneyi de ihmal etmeyecektir.
62 Gazzali. ihyr1, c.XV, s. 2810.
130 ıasawıif
3- Merkezi Kalp Olan HeHik edici Sıfatlar Haldunda Tefekkür: Şehvet, öfke, cimrilik, böbürlenme, kendini beğenme, riya, hased, sfı-i zan, gat1et, gurur ve diğer kötü sıfatlar. İnsan kalbinde bu kötü sıfatları araştıracaktır.6" Eğer kalbi bunlardan uzak ise, o zaman nefsini deneyecektir. Burada Gazzali'nin tavrı, insan çarşıdan odun sırtiayıp gezecektir diye bir yol da önermektedir.
4- Kurrancılar Üzerinde Tefekkür: Tevbe, günahlar üzerinde pişmanlık duymak, belalara sabır, ni'metlere karşı şükür, korku, ümid, dünyada zahid olmak, raatlarda doğruluk ve ih1iis, Allab'a muhabbet ve tazim, fiilierine rıza göstermek, ona karşı iştiyakh olmak, huşü, tevazü üzerinde tefekkürdür.1
··•
h- Tefekkürün Allah Boyutu. Allah'ın celali, azameti ve kibriyası hakkında düşünmektir. Bu tefekkür iki
çeşittir. Birincisi, en yüce makam olan zatı hakkında düşlinmektir; halbuki bu çeşic tefekkür şekli yasaklanm1ştır. Bunun sebebi, akılların bu makamları l<avramakta kabiliyeili olmadıklanndandır. Çünkü, Zat-ı İlaili'ye bakmak hayret, dehşet ve akla ızdırap verir. Akı!Jann çoğu buna tahanuuül edemez. Ancak Gazzall'ye göre bu makamları kavrayabilenler sıddıklar olmakla beraber onların da daimi bakmaya güçleri yetmez.'''
İkincisi ise, Allah'ın fiillerine, kaderinin mecrasına, san'atının acaipliklerine, yaradılış hakkındaki emrinin garipliklerine bakmaktır. Çünkü bunlar Allah'ın celaline, kibriyasına , kudsiyer ve yüceliğine ilim ve hikmetinin kemaline, meşiyet
ve kudretinin nafiz oluşuna delalet eder. Buna göre Gazzall, Allah'ın sıfatlannı veya zatını direkt tefekkür etmeyi değil, onun sıfatlarının eserlerini tefekkür etmeyi salık vermektedir.('" Yer yüz'i.'ındeki mevcfıdatın hepsi Allah'ın kudretinin eserlerinden bir eserdir. Zatının nurundan bir mırdur. Gazzall, varlık sahnesine çıkınaınayı en Luyük zulınet kabul ederken, varlık sahnesine çıkan ve oluşa katılan her şeyi belirgin bir nur olarak addetınektedir.
Tefekküri.in üçüncü ve son boyutuna gelince, varlıkta Allah'tan başka her ne varsa onun Allah'ın fiili ve mah.lüku olduğunu düşünınek ve yarattığı her şeyin bir sebebe mebni olduğUnun hikmetini kavramaya çalışmaktır. Bunu son bölümde ele almay~ çalışacağız.
c- T~j'ekkürün Varlık Boyutu
İmam Gazziil'i, h.ikmetin iki anlama geldiğini ifade eder. 1- Eşyanın düzeni ile .:>nların ince ve yüksek manalarını mutlak olarak kavramak ve istenilen gayenin
' ', 63 Gazzali, İh_ya, c. IX, s . 1643, 1760: c. X, s 1836, 1938,
64 Gazzali, İbya, (türkçe tercümesi) çev. Mehmet A. Müftüoğlu, Ist 1988, c. IV, .s. S, 92, 131, 322,
349, 395, 731, 886-892. 65 Gazzaü, a.g.e., s. 898
66 Aynı eser, s. 900
gazzaltd.e tqfekkı'i.t• ııe hikmet kavramlan nı
tamamlanması için gerektiği gibi onlar üzerinde; hükmetme, 2-Birinci manaya tertip ve düzen meydana getirmek, iyi ve sağlam kılmak üzere kudretin isnad edilmesidir.''7 Bu tanımlardan hareketle Gazzali, eşyanın yaratılış gayesi, düzeni, var olmasının hikmetleri, ince manaların kavraomasi açısından ve idrak yönünden varlıkları ikiye ayırır:
Birincisi; aslı bilinmeye.n, hakkında düşünme imkanına saltip olunmayan, nitelikleri bilinmeyen varlıklardJJ. Gazz5J1, burada Allah'ın Kur'an-ı Kerim'inde, "Sizin hilmediğinizi yaratır'M ve "Kılıklarmızı değiştirmeye ve bilemeyeceğin.iz bir SUrette Sizi yaratmaya güCÜmÜZ yeter. >I>'J ayetlerini misal Vermekte, fakat keyfiyerini belinmemektedir. İkincisi ise; aslı bilinen varlıklardır. Bu kategoriye giren varlıklar da, gözle idrak edilemeyen varlıklar ile, aslı bilinen ve gözle de idrak edilen varlık türü olmak üzere iki çeşittir.
Gözle idrak edilemeyen varlıklar, melekler, cinler, şeytanlar, arş, kürsi ve benzerleridir. Bu eşyalar hakkındaki tefekkür, Gazzall'ye göre oldukça dar ve gizlidir.
İkincisi; gözle göriilen ve idrak edilen varlıklardır. Bu tefeklüirün asıl hikmet boyutunu bu nokta oluşturınaktadJJ. Duyu organlarıyla idrak edilen varlıklar olarak; yedi kat gök ve yer ile bu ikisi arasında bulunan bütün varlıklardır. Bu varlıklar hakkında Gazzall'nin u·adesi gerçekten Allah'ın yaratınası ve yaratılış hikmetini ortaya koymak açısından önemlidir:
'' .. . Gökler yı/.dızlarıyla, güneş, ay, hareket, çıkış ve hatışındaki dolaşmas~yla görünü1·. Yer de dağlanyla, maden, ınnak, deniz, bayvanlar ve bitkilertyle müş~ hede edilir. Gök ile yer arasındaki boşluk, bulutlanyla, yağmur, kar, şimşek. gök gürültüsü, yıldınmlar, ateş ve şiddetli rüzgarlanyla müşahede edilmektedir .. .
. . .Göklerde ve yerde cemadat, bitkiler, hayvan, felek ve yıldızlardan her IJangi bir zerre kendi başına kıpırdanmaz. Meğe,. ki onu kıpırdaıan Allah ola. Onun kıpırdatılmasında bir veya iki, on veya bin hikmet vardır. Bütün bunlar Allah 'm vahdaniyetine şahid, onun celal ve kibriyasına deliüet edicidir. . "7
''
4. Tefekkül-ün Hikmet Boyutu
1- İnsanın Yaratılışındaki Hikmet/er: Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde "O'nun Ayetl,erindendir" ifadesiyle baş
layan ve insan zihnini yaratılışa ve varhğa yöneiten ayetler bulunmaktadır."'
67 Gazzali, el-ikti$ad fi 'l-l 'tikad, önsöz ve Notlarla haz. İ. Agah Çubukçu, ve Hüseyin Atay, Ank. 1962, s, 165. .
68 Nalıl, 16/8 69 Vakı'a, 56/61. 70 Gazzall, İhya, c. XV, s. 2822.
71 Kur'an-ı Kerim'de ll yerde bu ifade ile başlamaktadır. Rum, 30/ 20, 21, 22, 23, 24, 25, 46; fussileı, 41/37, 39; Şura , 42129, 32.
132 tasaı>tlll/
.. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile günclüzü n birbiri ardınca gelip gidişinde akl-·ı selfm sahipleri için gerçekten ihretter va.rdır. n ?J
.. And olsun kı:, insanı süzme çamurdan yamttık. Sonra onu nutfe batinde
sağlam bir yere yerleştirdik. Sonra nıtffeyi kan pıhtısma çev irdik, kan pıhtısım
bir çip,nemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemik/ere ele el
giydirdik. Sonra onu. başka bir yaratık yaptık. Yaratanlarm en güzeli olan Al
lah ne uludur! Sizler, bütün bunlardan sorıra öliirsünüz. Şüphesiz lvoıyamet günü tekrar diriltilirsirıiz. ,m
Allah'ın ayetlerinde insanın meniden yaratılması, ceninin anne karnında ge
çirdiği safhalar, kirli bu· suyun kan haline gelmesi, kanın et parçasına , el parça
sının insan haline gelmesi anlatılmaktadır. Sin.irler, daınarlar, kalp, mide, ciğer.
dalak. k<tlın b<t~, r.sak, rahim, mesane ve bağırsaklardan ibaret olan karnın azala
n nası l yaratılıruştu·? Belki bu, insanın yeryüzüne ayak basmasından günümüze
kadar daima gündemde olan bir sorudur. Gazzall, insanın bu hayret verici yara
tılış serüvenini bilgisi ölçüsünde dile getirir. Sonra da uzuvlann rümünü tek rek
ele alarak, onlaı~n insan vücudundaki güzelliğini ve ahengini ortaya koymaya
çahşu·. Eserlerinde tek tek Li.im azaların yaralllış hikmetlerini z i krerriği bölümler.!
burada uzun uzadıya ele almak mümkün göıiinmemektedir. Ancak yine de Cin
zali'nin fikirlerini ve metodunu ortaya koymaya ışık tutması açısından kısaca bazı azaların yaratılış hikmetleıini zikretmek yerinde olacaktır.
Gözde tabakaların bulunması, görmesi veya görememesi, gözün bir çulnının
içine yerleştirilerek kaşlann ve kirpikierin etrafında dizilmesi ve bu sayede zarar
lı maddelerden konınabilmesi, bu uzvun yaratılış hikmetleridir.
Bedende yaratılan kemikterin ölçülü ve ahenkli bir şekilde vücuttabelirli ~a
yıda yerleşlirilıneleri, hareketi sağlayan azalann yaratılışı, matsalların şekli, baş
kemiğinin yapısı, beyinin yapısı , ağız ve dişierin yapısı, dişierin ağız içindeki
fonksiyonu, çürüyüp dökülmemesi için tek parça kemikten değil de çeşit çeşit
ve parçalar halinde, her birisinin ayrı görevleri olması, bu uzuvlarla ilgili hikmet
lerdir. Dudaklar, konuşmaya yaradığı gibi insanın ağzından suların akmaması
için konlı:ol mekanizması olması ve insanda meydana gelebilecek çirkinlikleri
önlemesi yine yaratılış hikmetlerindendir. Bunların yanı sıra dil, bir yandan ko
mışmaya yararken, diğer yandan ağıza alınan lokmanın yutulınaya hazır hftle ge
tirilmesi için icra ettiği fonksiyon, tat alma duygusu hep insanın yaratılışmdaki
lükmeri ortaya koymaktadır.
Boyun, omuz, bel kemiği, baldırlar, kuynık sokumu ... daha nice azaların vü
cuttaki yerini ve fonksi yonunu zikretmek yerine vücuttaki ahengini, güzelliğini.
7l Al-i imran. 3/ 190 .
..,3 Mii 'ıııinun . 23/12-16.
gaz2lilf'de tq/ekktlr t:e bikmet ka11ramltm 1.3:3
terkibini aralanndaki ilişkiyi tefekkür etmek gerekir.
"Gerçekten biz insanı katışık bir nu(f'eden yaratmışızdır. Onu imtihan edelim diye kendisini işitir ve görür kıldık. "74
insan vücudundaki en ufak fazlalık veya noksanlık sakatlık getirir. işte bütün
bunlardaki hikmet, Allah'ın gören göze, duyan kalbe ibret olsun, yüceliğine ve
yaratıcılığındaki eşsizliğine bir deill olsun diye bunları gözler önüne sermiştir.-'
Kulak kıvrımlannın içine yerleştirilen acı bir salgı sayesinde, kulağa girebile
cek böceklerden, toz ve dumandan konınmuş olmaktadır. Burnun içindeki tüy
lerin, ko ku alma duygusunun insan yüzünün tam ortasında yerleştirilmesi ve bu
nun güzel görünmesi, hep insanı Yaratanımn hikmetli işlerini tefekkür etmeye davet etmektedır.
Eller, dış dünyadaki her türlü eşya ile ilk irtibata geçen uzvumuzdur. Tüm
geçmiş ve gelecek alimler dizilseydi, baş parm<ığı ve diğer parmakları kolun
ucuna bu kadar güzel ve ahenkli bir şekilde yerleştiremezlerdi . Baş parmak ise
diğer paımaklara nazaran insan vücudunda daha önemli bir yere yerleştirilmiŞ,
tir. Ayrıca diğer parmaklara nazaran insan vücudunda çok daha önemli bir fonk
siyon i.cra etmektedir. Tırnaklann vücut için ne kadar önemli olduğunu zikret
ınek gerekirse, özellikle eşyayı tutup kavramak ve vücuttaki 1\aşıntılan başkab
rından yardım almadan yapabilmek için sen olmaları gerektiği Allah'ın hikmel
lerindendir.-''
İnsan iki ayağı üzerinde dunıp yürüyebilmesi, bunun bir ahenk içinde ger
çekleştirilmesi, uturuşunun da bir ahenk ve güzeliline olması, hayvanlar gibi yü
züstü veya dört ayak üzerine olmaması tefekkür edilmesi gereken konulardır. '
Anne karnında beslenen yavrunun zamanı geldiğinde rahmi terkederek dün
yaya gelişi, belli bir yaşa kadar anne sütüyle beslen.işi, anne süüinün yapısı, me
me uçlarının öz~lliği, bir şefkat ve merhamet nişanesi olarak anne ve evlat ara
sındaki ilişki, anne ve babadaki şefkat ve merhametin sonucu evhklını devamlı
bir şekilde konıma ve kollamaları bütünüyle insanı Ilikmete ve tefekkür e tmeye d<ıvet etmektedir_--
Gaaali insanm anatomik yapısından ve iç organların fonksiyonlanndan da
bahsetmektedir. Kemiklerin sayısı, kalbin yapısı, ciğer, dalak, böbrek vb büri.in
organlan su·alamaktadır.
Cinsel birleşme, cinsel birleşme öncesi eşler arasındaki sevgi ve şelıvetin
özelliği , cinsel organlan ve mıtfenin rahme ulaşıp orada belirli süre kalması, ora-
74 insan, 76/ 2.
7; Gazzali, el-1-likmelıl FiMahlılkatillabi Azze Ve Celle, (Mecmuatt'i Resaitimam (;azzf.ıl~ 1-VlB nşr., Darı.ı'l -Kunıbi'l-İlıııiyye, Beyrı.ıt 1994, c. 1, s. 18
76 G~zzall, ibya, c xv. s.2824. 77 Aynı eser, s.2S24.
134 rasawıif
da geçen süre içinde insan organlannın oluşması ve sonra dışarı çıkması, üzerin
de düşünülmesi gereken konulardır. İnsan uzuvlarının bazılarının çift yaratılması , bazı uzuvlann da tek yaratılması, yaratılan her şeyin mutlaka bir ihtiyaca binaen yaratılması ve başıboş, lüzuınsuz hiçbir hücrenin yaratılmaması O'nun hik
metlerindendir. 7"
Bütün bunların yanı sıra insanda var olup diğer canlılarda olmayan hafıza, unutma, utanma ve benzeri duygular yine insanın yaratılışındaki Allah'ın hik-ı:ıederidir. '~'l · • • . . • • • , ,;
Görülüyoı- ki Gazz~m. insanın bir damla kirli sudan nasıl mükemmel bir varltk haline geld;.f;ini belirtmeye çalışmaktadır. Bunun zanırl bir sonucu olarak
Gazzall, insanoğlunun yaratılış hikmetine bakarak dünyada sürdüğü ömür müddetince haddini bilmesi ve aslmı unutmaması için devamlı bu konuların tefekkür edilmesini ve hjkmetinin iyi kavranmasını istemektedir.
2- Kainatın Yaratılışındaki Hikmetler
Gazzall'ye göre tefek.kür edilmesi ve hikmetlerinin bulunup ortaya çıkanlma-sı gereken bir başka varlık da kainattır. · .. , .. .,
Gazzall kainatın yaratılış hikmetleri ile ilgili kaleme aldığı El Hikmetü Fi Muh
lı1kutilluhi Azze ve Ce/le isimli küçük bit risalesinde, Allah'ın yarattıkları içerisinde duyu organiarımızla hissedebileceğimjz bu varlıkların üzerinde dun.ıp çokça düşünmeyi ve lıikınetlerini kavramayı tavsiye etmekte, böylece gafletten kurtulınanın mümkün olacağını belirtınektedir.80 Buradan anlaşılan Gazzali'nin, insa
nın varlıklar üzerinde tefekkür ederek Halık'ının yoluna girmesi gerektiği, llikmet fızerine lwı-ulu tefekkürü, gafletten kurtUlmak için bir vesile olarak gördüğü
sonucu ortaya ~ı_kmaktadır.
Gazzali eserleıinde, gök yüzünden yer yiizüne kadar insanın ilk anda etrafına
baktığında gördüğü her şeyin yaraulışının hikmetleri üzerinde duımaktadır. Gerçekten Gazzall, yaşadığı dönemin ilmi gelişmelerinden haberdar olmuş biri olarak biyoloji, tıp, astronomi, coğrafya ve daha pek çok alanda çeşitli bilimsel ve teknik bilgiler vermekte ve dikkat çekici yonlinlar getiımektedir. Bunların arasında, Önce göğün ve yerin yaratılışının hikmetleri üzerinde durarak, gökteki varlıklardan
güneş, ay ve yıl : ı.Zların yaraulışlarını zikreder. Sonra da, yeryüzünün yaratılış lükınetleri üzerinde durur. Deniz, su, hava, areş, insan, kuşlar, hayvanlar (özellikle an, kannca, örümcek, ipek böceği ve sinek), baltklar, ınadenler (özellikle ı·uz) ve bit
kilerin yarauhş hikmetlerini geruşçe ele alır. Gazzall sonuçta şunları söyler: "Şunu iyi bil,ki; -bu alem, içinde muhtaç olduğun her şey bulurımı bir evgi-
78 Gazzali', e/-1-likme, s. 25
79. Aynı eser, s. 2S 80 Aynı ese~; s. 52.
gazziili'd.e tifek.kür ve hikmet kavmmları 135
hidir. Gök tavan gibi yükseltilmiştir. Yeryüzü yaygı gibi uzanmıştır. Yıldızlar
kandiller gibi asılmıştır. Macienter hazineler gibi saklanmıştır. Bunlardan her biri keyfiyeline göre insanlar ·için hazırlcmnııştır. insan ise eski bir evin sahibi
gibidir. Bu evde bulunan çeşitli bitkiler, hayvanlar, insanın ıhtiyacınt karşılamak içindir. "11
3~ Göğün Yaratılışındaki Hikmetler Gazzali'ye göre gökyüzü en güzel renklerle bezenmiştix. İnsan gözüne en uy
gun renk olan ınavi renkte yaratılmıştır. Eğer daha parlak veya beyaz olsaydı muhakkak insanın gözü bozulacaktı . Bu durum insanın ve yeryüzünde yaşayan tüm canlıların zararına olacaktı. İnsan semayı temaşa ederken onun genişliğin
den ve zevk verici renginden dolayı ferahlık duyacaktır.112
Güneşin yaratılış hikmetlerinin başında onun hareketlerinden gece ve gündüzün meydana gelmesidir.8ı İnsanların dini veeibelerini yerine getirmeleri için gece veya gündüzün sürekli olmadığı bir oıtam gerekliydi. Sırf karanlık olsaydı insanlar birbirlerini göremez, hayati ihtiyaçlanm karşılayamaz olürlardı. Alınan gı
dalann güneş ışınları sayesinde insan vücuduna faydalı hale geldiğini belirten Gazz~m. mevsimlerin oluşumu, gece ve gündüzlerin uzayıp kısalması gibi olayların güneşin hareketlerinden kaynaklandığını beliıtmektedir. s.ı Şayet gece gündüze, gündüz geceye dolarırnasaydı, mevsimler oluşup sıcaklıklar artıp eksilmescydi, yeryLizünde yaşayan canlılann hayatları, bitkilerin büyüyüp gelişmesi, meyve
ve sebze gibi insanların asli ihtiyaçlarının insanlara faydalı bir şekilde gıda depolamalan mümkün olrnayacaktı.85 Bu arada güneşi ve bazı yıldızları dünya ile kıyaslama yaparak, güneşin dünyanın yüz altmış katı büyüklüğünde olduğunu be
lirtmiş ~e dönenlin astronomi bilgilerine yabancı olmadığını ortaya koymuştur.oc'
Ay ve yıldızların yaratılış lukmederine bakıldığ\.nda, Cenab-ı Hakkın; "Gökte burçlar vareden, orada ışık saçan güneş ve aydınla"tan ay'ı yaratan Allah, yüce/erin. yücesid.ir. i b-ret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gün-.
81 Gazzali, lbya, c. XY, s. 2843.
82 Gazıall'ye göı-:: göğe bakmanın lO faydası vardır: 1· Üzlintii ve kederleri azaltır, 2- Kalplerdeki
vesveseleri azaltır, 3· Korku ve endişeyi yok eder, 4- Cenab-ı Hald<'ı hatırlatır, 5- Kalbe Allah' ın büyOk
lliğünü yerleştirir, 6- Gönüllerde olan adi fıkirleri kalduır, 7- Aşk hastalığına müptela olanlara şifa verir,
9· Sevenlere arkadaş olur, 10- Allahü Teala'ya yalvaraniann el açtığı dergalıur Bkz. ei-Hikme, s. 5.
83 Gazziili, ihya., c. XV, 2226; ei-Hikme, s. S
84 Buradaki bilgi , Gazziili'nin yaşadığı dönemin ilmi gelişmelerinin vardığı sonucu ortaya koy
nıaktadu·. Bilindiği gibi gece ile gündüz veya mevsimler güneşin hareketleriyle değil, dünyanın gü
neş etrafında elips şeklindeki yörüngesiııde dönerek meydana gelmektedir. Bkz. Kırca, Celil,
Km·'fin-ı Kerim'de Fen Bilimleri, isı. 1989, s.87 vd.
85 Gazziil1, ihya, c. XV, s., 2842; el-Hikme, s. 5.
86 Gerçek ölçümlere göre ise güneş, dünyanın 1 300 000 katı kadardır. Bkz. Taşkııı Tuna, G'ııneş Sistemi, İsı. 1988, s. 46.
düzü birbiri ardmcagetiren O'dur. '"7 ayetinde beyan edildiği vechile, gece dünyayı veya yaşadığımız coğrafyayı aydınlatan ayın ve yıldızların yaratılış hikmetle
ri Gnzall'ye göre. "~1dece bir zifıri karanlık olarak yaratılmamış olan gecenin. bu varlıklar sayesinde aydınlanmasıdır. Aynca, geceyi Allah si.ikün ve istiraha ı için yaratmıştır. Aynı z<~ınanda ay ışığı mutedil olduğundan, yeryüzündeki tiim canlıların islirahatları için en müsait vakittir. Yıldızlar, ay ışığı kadar parlak olmamakla beraber gökyüzünün süsleri olduklan için onlara gözünü çevirenler, içlerinde bir feralılık lıissederler. Aynca yolcu olanlar, yıldızlar sayesinde geceleyin yollarını ve yönlerini doğnı olarak tespit edebilınekte ve yollarına devam etmektedirler.""
4- Yetyüzünün Yaratılış Hikmetleri
Yeryüzü, insanın ihtiyaçlarını giderebileceği, her türlü imkanların mevcut olduğu bir mekandır. Hatta insan veya başka bir canlı öldüğünde onun kokusu duyulmasın diye çukur açılıp içine gömülmesi için çukurların yaratılması bile insanın iht iyacını gidenneye mebni hik.metli bir iştir."';
.;Göğü, gücümüzle bt'z !?.urduk; şüphesiz biz onu genişletic~yiz. Yeıyz'izünii
bizyc~vıp döşedik; Ne güzel döşeyiciyizl"x' . , ,
.. Yeryüzünü., s-ize boyun eğdiren O 'dur; öyleyse yerin sıt·tlarırıdcı dolaş m, Al
lah 'm verdiği nzıktan yiyin; sonunda dönüş O'naclt.ı· . . m
Ölii olan küıTe-i a rzın, mevsimi gelince nasıl dirildiğini tefekküretmek gerekir. Üzerinde çeşitli bitkilerin yetişmesi, çeşit çeşit hayvanların yaşaması , suların
fışkınnası, ıımakların kupkunı topraktan süzi.ilüp çıkması, ağaçların dal ve yapraklanyla yer iisLünde, kökleriyle yerin derinliklerine doğru kök satarak gövde
siyle bir ahenk kurması, bitkilerden çeşitli tat, koku ve şekillerde meyvelerin ve sebzelerin yetişmesi, aynı su ve toprak ile yetişen bu bitkilerin farldı tatlarda olması gibi hususlarda devamlı bir şekilde tefekkür etmek gerekir.'"
Yeryüzündeki bitkilerin yaratılış hikmetteri ise sayılamayacak kadar çoknır. Onların renldcıi , ratlan, kokulan, lezzetleri hep düşünOlmeye değer şeylerdir.
"Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indirip onunla, biı· alJacmı bi·
le bitinneye gücünüzün yetmediği, güzel güzel bahçeler meydana getiren me /lllah 'm yanında başka bir tanrı mı? Hayır; onlm·tajJtıklcmn·ı Allah'a eşit tutan bir
millettir. Yoksa yeri, yamttıklarının oturmasına elverişli kılan ve aralarında ır
maklar meydana getiren, yeryüzüne sçıbit dağlar yer/eş/iren, iki deniz arasma
87 Furkan. 25/61-62.
88 En':ını, 6/ 97; "0. yıld ızları kara ve denizin kar:.ınlıklarıııda }'Ol bıı lasın ız d iy(' :;i; in için. var
t>dendir. Bilen nıiller için ayetleri uzun ıızadıya açıi<iadıl•.''
89 Gazzali, ei-Hil?mc, s. 9; İbya, c . . XV, s. 2831. 90 Zariyaı, 51/ 4.7·48.
91 Mülk, 67/ 15.
92 ei-Hikme, s . 9. İbya, c .. XV, s. 2831- 2840.
gazzf.Uf'de !efek.kiir 1-e bil.mu.?l /.uwrmnlan 137
engel koyan mı? Allah 'ın yanında başka bir tarırı mı? Hayır; çoğu bilmez/er.'''-'
İnsanların faydası için yetişen her §ey, meyveleıin ve mahsullerin tanesinden yüzlerccsi çıkmal<t<t , kışın ölü halde iken bahar geldiğinde bütün bitkiler ve ağaçlar tekrar canlanmakta. yüzlerce meyve ya da mahsul vennektedir. Bunlar da ürün verebilmeleri için çeşitli gıdalara ve bakuna muhtaçtırlar. Köklerinden emelikieri suyun uzunluğu metreleri bulan ağaçların en uç nokrasma bile ihtiyaç duyulduğu kadar suyun gitmesi, çekirdeklerinde kocaınan bir ağacın , meyvenin veya sebzenin şifrelerinin saklı bulunması, her birinin kendine has renk, koku ve ta rta olması, her meyvenin, sebzenin veya yerden biten diğer bitkilerin insanların faydası için birilerine şifa olurken, bir diğerine hastalık yapması, çeşitli hastalıklara şifa ve
ya zararlı olması , bütün bunlar Allahü Teala.'nın sonsuz lı.ikmetlerindendir.<}•
Tabiattaki madenlerin, özellikle demirin ve tuzun önemi üzerinde duran
Gazzall, bu iki madenin oluşumu, kullanımı ve kıymet derecelerine göre madenIerin çıkanlması ve işlenmesi konusunda tefekküredilmesi gerektiğini ve bunlarırı da boşuna yaraulmadığını belirtmektedir.'"
Hayvanların yaratılışından bahsederek ve çeşitlerini sınıflandmuak hayvanlar alemindeki acaiplikleri gördükçe Yaradan'ın azametinde ve kudretinde zerre k<1·
dar şüphenin k.' mayacağını beliıtir. Özellikle sivrisineğin, karıncanın , arının ve örüınceğin yaratılışındaki hikmetleri ve yaşayışhtn ile rızık arayışlarındaki acaipJü;
le ri i.izeıinde durarak insanın bunlar karşısında "resubhanellah" demekten geri durmayacağını halbuki insanın bu vadıldardan daha acaip olduğunu vı.ırgular. 'Y ·
Suyun yaratılış hikıneti sayılamayacak kadar çoktur. İnce , latif, akıcı, ıslafıcı
ve parçalan birbirine bitişik bir cisimdir. Yeryüzünde can taşıyan insan, hayvan ve bitkilerin ha yan suya bağlıdır. ·inkar edenler, gökler ve yer yapışıkken onları ayırdığımızı ve bütün canlılan sudan m<..ydana getirdiğimizi bilmezler mi? lnanm~yorlar nu:>''''
Allah suyu yaratmasıyla yeryüzünün en büyük nimetini yaratmıştır. Çiinkii, eğer insan su içmeye muhtaç olur da suyu bularnazsa veya su içmekten men edilirse karşılığında dünyanın bütün mülkünü suyu elde etmek için feda edecektir. Aynı zamanda içıldikten sonra dışarı atılamaması dun.ımunda da yine insanı, bütiin varını yoğunu feda etmeye götürecektir. O halde insan bir damla su karşısında bu kadar aciz iken, yaratılış hikmetini çok iyi kavraması gerektiği hususunda Gazzall gereldi uyanlarını yapmaktadır.
Buna bağlı olarak denizierin ve okyanuslann yanıtılışı , orada hayvanların ba
nnınası , inci mercan gibi değerli madenierin denizlerde bulunması, insaniann
93 Nemi, 27/ 6o-61
94 Gazziili, ei-Hikme, s. 11, 47; ibya, c. XV, s. 2832. 95 Du han, 44/ 38; "Biz gökleri. yeri ve ikisinin ~nsında bultınanları oyun olsun diye yara ııııadık.
:$9. Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yaramk, aına insanların çoğu bilnıezler.'·
96 Gazzali, a .11.e. , s 2833. 97 Enbiya, 21/30.
138 tasaı.~.Jt((
kHadan kıtaya taşınması ve yüklerini taşıyabilıneleri için denizlerden ve gemiler
den istifade etmeleri, bu gemilerin sadece ağaçtan değil demirden de yapılması ve denizin üzerinde özgül ağırlıkları sebebiyle batması gerekirken batınaınaları
denizlerio yaratıbşındaki Allah 'ın hikmetlerindendir. Denizlerde ve okyanuslarda yaşayan türlü türiü canlılar yine ibret alınmaya
ve hi kıneti düşüni.ilmeye değer varlıklardır. Allah onların sularda yaşarnaları için akciğer ve ayaklar vermemiştir ama, bunların yerine yüzmeleri ve denizin derinliklerine dalıp nzık aramalan için kuvvetli yüzgeçler yaratmıştır. Deniz hayvanlarının üremeleri, kuyruklarındaki yüzgeçleri sayesinde hızlı hareket etmeleri, kabukluların kendilerini sert kabuklar içinde saklamaları, yiyecek temin etme hususunda aralanndaki dengeli dayanışına hep Allah'ın hikmetlerindendir.
·Taze et yerrıeniz, takındığınız süsleri edinrrıeniz ve Allah'ın bol nimetindenfaydalanmanız için den ize -ki gemilerin onu yara yara gittiğini gön'Jrsün
boyun eğdiren de O'du.r. Artık belki şükredersiniz. ,m
Kainatı kuşatan hava tabakası olmasaydı kara, hava ve denizlerde y~ayan tüm canlılar helak o.'urdtı. Hava sayesinde kara hayvanlan vücut ısılannı dcngede tura
bilınektedi rler. Bulutların hareketi rüzgarlar sayesindedir. Yoksa yağmurlar yağ
maz, bulutlar yerinde sabit kalırlardı. Yelkenli gernilerin suda seyretmeleri, mailann ve insanların yelkenli gemiler sayesinde nakledilmeleri hep havanın faydalanndandır. Hava~n lerafeti, ternizleyiciliği sayesinde pis kol<ular yeryüzünden kaybolınaktadır. Yağmurun gökyüzünden damlalar halinde inmesinin sebebi havadır. Yoksa kütleler htilinde yere inecek, toprağa ve canlılara zarar verecekti.
Allah bazen semavl ve arazi aferler gönderir. Bunların sebepleri hakkında Gazza.\i şu yonımu yapar:
"Zaman zaman bir kısım insanlara semavf oe arazi ilahf musibetlerin gelişi Allabit Teala 'nın nimetleri, fazlve keremine karşı isyanda olanlan uyaTmak ve onları :c;,tlüm ve isyan gibi kötü yollardan alıkoymak içindir. Zira sonsuz kud,-et ve tasarrufancak Allahü Teala'ya mahsustur. Allahü Tealtı 'nın hil?.metı: hudutsu.zdu.r. Görmez misin hasta bir adam, ağzını bu.ru.şturan, kötü kokulu iltıçlan sıhhati için nasıl içer. İşte ara sıra vu.kua gelen ilahf C!feıler· de böyledir. ,w
Ateş ile aydınlanmanın sağlanması, yemeklerio pişirilmesi, kirli sulann kaynatılarak temizlenmesi gibi hilunetli yönünün yanı sıra, ateş sayesinde madenler eritilerek faydalı aletler yapılmaktadır. ''"'
Hayvanların yaratılış hikmetine bakılınca Allah onları insanların faydası için yaratmıştır. "Sizin için atları., kalırlan ve merl?ebleri biııek ve süs hayvanı ola-
98 Nahl, 16/ 14. ·• ' · 99 Gazzall, ei-Hikmc, s. 16. 100 Aynı ;ver.
p,az:ziilf'de tefekkı'iı· ı'f.! bikm.et ka11ımnlan 1:)9
rak yaratmıştır. Bilmediğiniz daba nice şeyleri de yaratır. •J/01 ayetinde buyunıl
duğu gibi hayvanlardan istifade etmeyi insanlara öğretıniştir. Hayvanların derilerinin yapıları , onların kan, et, sinir ve kemik yapıları çok mükemmel olup hepsi
bir hi kınete mebıudir. Allah hayvanlara, insanlar güçlerinden faydalanmaları için
göz lwlak gibi uzuvlar verirken, yine insanlara itaat etm.eleri için akll ve zihin vermemiştir. Bu nedenle Allah'ın hayvanları insanların emrine tahsis etmesi bü
yük bir hikmet-i ilahldir. Buna karşılık Allah her sınıf hayvana kendine has kabiliyetler tahsis etmiştir. Bir kısım hayvanların et yiyici, bir kısmının ot yiyici bayvan olmaları, bir kısmının yırtıcılıkları, bir kısmııun avcılıkları, O'nun hikmetlerindendir. Özellikle, köpeğin sahibine sadakati, uçan hayvanların tiiylerinin ve kanatlannın yapısı, yuticı hayvanların pençeleri, uzun ayaklı hayvaniann uzun
boyunlan, fili.n hortumu, zürafanın yaratılışı, tilkinin özellikleri, bal ansının çiçekJerden topladığı özlerle kovanlarda insanlara şifa olan balı yapmaları, öıiim
ceğin avlaıunak için ağ örmesi, ipek böceğinin kendi hayatı pahasına da olsa in
sanlara değerli l.umaş olan ipeği üretmesi, karasineğin kendine yiyecek araması ve benzeri daha pek çok hayvanın yeryiizünde yaşamaları, yiyecek aramaları ,
fiziki yapıları Gazzall'nin dikkatinden kaçmayan ve Hikmet-i İlahinin tefekkür edilmesini gerektiren hususlardır. '"'
Gazzall hay~<uıiar ~Hemindeki hikmetli yaratılışı incelerken Allah'ın ilminin ve kudretinin sııursız olduğunu ifade ederek şöyle der. ''Allahü Teala, bu hayvanlan güzelce yarattı, uzuvlannı. takdir etti, onlara menfaatlerini ve zarar
larını düşünecek kadar ilim ve marifet ihsan etti. Bütün bunlar, Allahü Tetila'nın i/mine, kudretine ve sonsuz hikmetine delillerdir. u li(l
Sonuç olarak ,bu kısa araştırmamızda Gazzall'nin tefekkür ve hikmet anlayışını ortaya koymaya çalıştı k. Kur'an-ı Kerim'in; "Gökleri yedi kat üzerine yaratan O 'dur. Rabman 'ın bu yaratmasında bir düzensizlik hulanu:ızsın . Gözünü
bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin? Bir aksak/ık bulmak için gözünü tekrar tekrar çevir bak; ama göz umduğu nu. bulamayıp bitkin ve yorgun düşer. ""'4
ayetlerinde ifade edildiği gibi, Gazzal1, önce insanın elikkarlerini dış dünyaya çekmiştir. Ewela, Allah'ın yokluktan varlık sahnesine çıkardığı hiçbir şeyin, ba
şıboş, düzensiz ve asla lüzumsuz olmadığı gözler önüne senniştir. Buna bağlı olarak hikmet ve tefekkür yoluyla ikinci aşamada insanın iç dünyasının derinlik
lerine doğru yola çıkmıştır. Bu seıiivene "tefekkür" diyen Gazzall, hikmetsiz yo
la çıkılamayacağının uyarısını da yaparak, İnsaıun iç dünyasınm ancak hikmet
yoluyla aydınlanabileceğine inanınaktadır. Bu nedenle ilme, hikınete ve dolayı-
101 Nalıl, 16/8.
102 Gazzall, ei-Hikme, s. 35.
103 Aynı eser, s. 45.
104 Mülk, 67/ 3-4.
sıyla Allah'a davet eden Kur'an-ı Kerim ayetlerini kendimize rehber edinerek, le
fekküre götüren yolların kapuarını aralaınak gerelmıektedir. Bunu bir emir ve
görev tela kki eden müslüman topluluklar tarih akışının belirli döneminde ilme
ve hikınete sahip olduklan için ilmi, irfanı, gücü ve kudreti ellerinde tutmayı ba
şannışlarclır. Bugün, o günlere sadece özlem duymakla bir yere vanlamayacağ ı
ımıhakkaktır. Yapılacak şey, ilmi ve ilikıneti nerede bulursak almanın ve o ilmi
daha ileriye götürmenin mücadelesini vermek olmalıdır.
Yazımızı GazziHI'nin saymaya çalıştığı hikmederin karşısında hayretini gizle
yemeyip kullandığı şu ifade ile bitirmek istiyoıuz;
"Cenab-ı Hakkın yaratmış oLduğu varlıklardan bir tekinin hikmetleriyle kitaplar doldurmak istesek kqfi gelmezdi. Ve insan bunları tam manasıyla an
/atmaktan aciz kalırdı. H et· cinsten bizim zikrettiğinıiz bir uyarmcıdır. Bu muctzzc.mı esere bir işaretten ibarettir. "'"'
BtBLiYOGRAFYA
ABDULKERİM. Kuşeyrl, K11şeyrf Ristılesi. çev. Süleyman Uludağ, İst. 1991 ACLUNİ, J<eş(ııl F1ajCi tX' Mizanu 'l-llhas, Kalıire ts. AKARSU. Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, "Bilgi Kuramı", ınad, İst. 1988.
ALFRED. Weber, Felsefe Tarihi, çev.: Vehbi Eralp, İst. 1991. BOLAY, S. H:ıyıi, Aristo Metafiziği ile Gazzalf Metafiziğinin Karşllaşnnlması,
Tst.l993. ---,S. Hayri, Fel~efi Doktrinler ue Terimler Sözlüğü, Ank. 1997. CEBECİOGU.J, Etheııı, Tasawı~f Terimlet'i tJe Deyimleri Sözlüğü, "Hikmeı ·· macJ.,
Ank. 1997
CiHAN. A. Kamil, İbn Sfna ue Gazzalf'de Bilgi Problemi. İst. 1998.
· ÇETİN, Mustafa, "Kur'an'da Tefekkür Kavramı", D.E.ti.i.F.D . İzmir 1994, S. VIII, (.43-
59>. D E BOER, 'T.J., İc:liım'da Felo;;e_fe Tarihi, çev. Yaşar Kuth.ıay, Ankara 1960. ·: :-· ·· ··
: · El{NEST, Von Aster, Bil[?t' Teorisi ve Mant-ık, çev. M::ıcit Gökberk, İst. 1972. :·i·, ..
FAZLURRAI-lı\IIAN, ·'ibn Sina" nıad. <islam Düş. Taribi içinde), çev. Osman Bilen.
GAZZALİ, el-Mustasja min ilmi 'l-UsıU (I-In, Beyn.ıt trs. - --, ei-Mımkızu min'ed-Daltll, <Mecmuat-u Resai/i el-İmam el-<:azzalf <1-VI[l
içinde) Beyruı. 1994. --- , ei-Hikmetu Fi Mahlılkatil/abi Azze Ve Ce/le, <Mecınua!t'i Resaif imam (/az.
zalf. i -VIl > nşr. , DMu'I-Kutubi'I-.İiıniyye, Beynıt 1994
- --, el-İktisad Fi'l İtikad, Beynıt 1983. - --. cl-İktisad.fi 'l-hikad. Önsöz ve Norlarla lı::ız. : i. Agiih Çubukçu ve HClsevin
105 Gazziili, ci-Htlmıe, s. 47.
~?,azztiJf'de tefdıkli.ı·ı'<! hikmet kcwramlan 1'11
At.:ıy, Ank. 1962. - --, ei-Kıst(lsu 'l Mustakim (l?esafl içinde>.
---. 1:\nsu 'l-Kıyas, nşr. Fehd b. M. Es-Sedhan, Riyacl 1993.
- --. 1/•m. <Türkçe tercümesi ı çev. Mehmet A. Müftüoğlu , isı. 1988.
- - -. lhyciıt f!lıJ.mı'd-Dfn, İsı. 1986.
- --. ;Hearicu '1-Kud.~, çev.; Serkan Özbudun, İst. 1995. - - -, Mişl.;:at, s. 152; Cevahiru '/ Kur't?n, Beyn.H 198J.
- - -, Mi_yaru 'I-lim($. Dünya neşri), Kahire 1961.
- - -. Ravdatu't-Talibin (Mecmu'a içinde ı .
--- , Risale ru 'I-Ledlınniyye (Mecmua içinde ı.
HANÇERLİOGLU, Orhan, Felw~(e Sözltiğü, İst. 1989
İSMAİL, Fenni, Uigatçe-i Fel~e(e. İst. 1341.
_IASPERS, Karl , Felw~ft Düşünüşün Küçük Okulu. çev.Sedat Umran. İst 1995.
KlRCA, Celal, Kur'an-ı Kerim 'de Fen Bilimleri, isı. 1989.
MENGÜŞOGLU, Takiyettin, felçejeye (,'iriş, ist. 1958.
NJCHOLSON, Reynold A., Nam Sı(ftleri, çev. Mehmet Dağ, Kemal Işık, E.Ruhi f-ığl::ı-
lı. Abdulkadir Şener, Rami Ayas, İsmet Kayaoğlu, Ank. 1978.
ORMAN, Sabri, (,'azztilı~ İst. 1986.
ÖZER V ARLI, M. Sait, "Gazzali" ma d., 77)\IİA , İst. 1996.
SUYUTİ, ei-Camiu :<-Sağfr, Mısır ts.
ŞEYH M. Said, ''Gazzall" ınad . (iç/am Düş. Tar. İçinde, edt.: M.M. Şerif> çev. Musı :ı üı Armağan. lst. 1990
TUNA, Taşkın, Uü.neş Sistemi, İsı. 1988
ÜLKEN. Hilıni Ziya, Gazzatf ve Felsefe, A.Ü.i.F.D., Ank. 1955, (98-12 1> \1(!ATf, W. Montgoıııery, Müslüman Aydın, çev. Hanifı Özcan, İzmir 1989
YAZ!R, Elnıa lılı Muhammed Haıııdi, Hak Dini Kur'an Dili, sad. heyet, isı. 1992.