civanetisamveri.org/pdfdrg/d00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...peygamberimizin Örnek ahlakı 33...

14

Upload: others

Post on 16-Feb-2020

13 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,
Page 2: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

CiVANET DERGiSi DiNi - iLMi EDEBI ÜÇ A YLlK DERGi • Ocak - Şubat - Mart 1992

• Cilt: 28 Sayı: 1

• Diyanet İşleri Başkanlığı Adına

İmtiyaz Sahibi

Halit GÜLER Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

• Yazı işleri Müdürü Orhan BALCI Süreli Yayınlar Şube Müdürü

• Mali İşler Sorumlu Müdürü Salim GÜNEY Döner Sermaye İşletme Müdürü

• Yazı Tetkik Kurulu Orhan BALCI İbrahim URAL Ekrem KELEŞ • Y ayına Hazırlayanlar Hilal KOÇ Seyfeddin ERŞAHiN

• Dr. Mediha Eldem Sk. No: 35 • Tlf: 435 52 73 06420 Kızılay/ ANKARA • Dizgi ve Baskı Biçem Dizgi Matbaacılık 2. F. Çakmak Sok. 27/4 Tel: 231 22 56 M.N. Ofset Kazım Karabekir Cad. 85/6 • Tel: 341 80 90

1992

BU SAYlDA

Veda Hutbesi Hz. Muhammed (S.A.S.) ................................... 3 - 6

Yine Azerbaycan Hal it GÜLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 7 - 20

İnsan Haklarına Mukayeseli Hukuk Açısından Kısa Bir Ba­kış

Prof. Dr. Ali ŞAFAK .................................... 21 - 27

Kul Haklarına Riayet ........................................... 28

Peygamberimizin Örnek Ahlakı Prof. Dr. İ. CERRAHOGLU .......................... 29- 40

İslamda İnsan Hakları Beyannamesi ................. 41 - 60

Batılı Toplumlarda ve İslam'da İnsan Hakları Yrd. Doç. Dr. Yavuz ATAR ........................... 61 - 98

Oruç Tutmanın Gerekleri Doç. Dr. Zeki DUMAN ............................... 99 - 102

İnsan Hakları Üzerine Bazı Tahliller Doç. Dr. M. Kazım YILMAZ ...................... 103 - 115

Kur'an-a Göre İnanç Hürriyeti Doç. Dr. Şevki SAKA ................................ 117 - 137

İlk Cumhuriyet Meclisinde Dini Yayıncılık Mehmet Bulut ........................................... 139 - 149

Page 3: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

PEYGAMBERİMİZiN ÖRNEK AHLAKI VE İNSANI ESASLAR

29

Prof.'Dr. İsmail CERRAHOGLU*

Yüce Rabbimiz, insanoğlunu yaratılmlışların en seçkini kılmış ve yaratılan herşeyi onun emrine arnade etmiştir. Nasıl her yaratılan var olduğu andan, bu alemden yok oluncaya kadar çeşitli gelişmeler ve dönemler geçiriyorsa, insan­lık ta çeşitli dönemlerini tamamlamak ve olgunlaşmak için, Allah tarafından gönderilen kitaplara ve onların uygulayıcısı olan peygamberlere muhatap ol­muştur. Bunların dışında daha pek çok ahlak mürşidleri de gelmiştir. İnsanlık bu ilahi mürşidler tarafından yönlendirilerek çocukluk ve erginlik çağlarını at­latmış, olgunluk, kemal devresine gelince Yüce Rabbımız, geçmiş nübüvvet sil­silesini Hz. Muhammed (s.a.s.) de toplayarak, onu, karanlıkları aydınlatan bir nur olarak göndermiştir.

Hz. Peygamberden evvel pekçok peygamberler gelmiş, toplumları ıslah et­meye çalışmışlardı. Fakat bunların eserlerini zaman ve çeşitli ihtiraslar yıkmış, insanlığın doğru yoldan çıkmasına ve şaşkınlık içinde bocçalamasına sebep ol­muştu. Bu yüzden aile bağları gevşemiş, topluluklar çözülmeye ve insanlık da­ğılmaya yüztutmuştu. İnsanlar biribirlerini yemeye ve dünyalık maddi şeylere bel bağlamaya ve onlar üzerine atılarak hayatlarını feda etmeye başlamışlardı. İşte böylece dinini ve Allah'ını unutan insanlık gemisinin, tehlikeli denizierin kuduran dalgaları arasında parçalanıp batması mukadderdi. Böyle bir dönemde Hz. Muhammed, asil bir anne ve babadan Mekke'de dünyaya geldi. Onun do­ğumu ve risaleti, insanlık tarihinde bir başlangıç ve insani faziletierin bir daya­nak noktası oldu. Onun insanlığa getirdiği ilim, ahlak, hürriyet, adalet fikirle­ri herkesin anlayabileceği şekilde sade olduğu kadar büyüktüde.

Büyük kişilerin, insanlık tarihi sahnesine çıkmazdan önceki yaşayışlarında takdire şayan olan ve sonraki yaşayışlarının bir başlangıcı sayılabilen ve bir takım özellikler arzeden durumları vardır. Ama bunların çoğunun yaşantıları­na dair yeterli bilgilere sahip değiliz. Peygamberlerimizin peygamberlikten ön­ceki hayatında, O'nun Allah'ın elçisi olmaya engel teşkil edebilecek hiç bir kö­tü alışkanlığı yoktu. O hiçbir zaman bir kral veya hükümdar gibi hareket et-

*. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Page 4: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

30 ismail CERRAHOGLU

medi. Daima kendileriyle beraber bulunan kimseler arasında, onlardan biriy­miş gibi oldu. Yemesini içmesini, oturup gezmesini, ibadetlerini açık bir şekil­de dostları arasında yaptı. Sadeliği sevdi, tekellüften nefret etti. Hz. Peygam­berin peygamberlikten önceki hayatı ile sonraki hayatı arasında çelişki gibi birşey bahis konusu değildir. Peygamberimizin şahsiyeti, peygamberliğinden önce de, büyük saygı ve takdir toplamıştı. Onun muarızı ve düşmanları bile kendisini alçaltacak bir şekilde yeremiyorlardı. Çünkü onun şahsiyeti o derece gelişmiş, heybeti o derece büyük, mertliği o derece kabarık, emaneti o derece meşhur ve doğru sözlülüğü o derece tanınmıştı ki, kendisine cahiliye devrinde de "es­Sadiku'l-Emin" lakabı verilmişti. Kısacası düşmanları bile, hakkında doğru­luk şahadetinde bulundular. Tarihte böyle bir sahneye rastlamak çok nadir­dir. Peygamberimizin hayatı herzaman müşriklerin ve düşmanlarının tenkidi­ne maruzdu. Eğer, hayatında herhangi bir kapalılık ve gizlilik olsaydı, onu dil­lerine dolayıp ağır bir şekilde eleştirirlerdi.

Tarih boyunca Hz. Peygamber kadar her yönü ile ilgi duyulmuş ve bilcüm­le özellikleri -bir bütün halinde- inceden ineeye tesbit edilmiş ikinci bir insan daha bulmak mümkün değildir. Nitekim tarihin tanıdığı din, siyaset, hukuk, mezheb, felsefe, sanat... gruplarının meşhur simalarından hiçbirisi, onun gibi olamamıştır. Bundan böyle de olacağı yok gibi gözükmektedir. Hz. Peygam­bere ait bu bilgilerin inceden ineeye tesbit edilme keyfiyetini, sahabe adı ile arnlan bereketli nesle borçluyuz. Onlar erkeğiyle kadınıyla, yaşhsıyla genciyle, faki­riyle zenginiyle, Allah'ın elçisi hakkında sahip oldukları bilgi, görgü ve duygu mahsil.lü bilgileri, bıkmadan usanmadan bir "ibadet vecdi" içinde anlatıp nak­letmişlerdir. Öyle ki, bugün elimizde bulunan oldukça hacimli "Hadis Külfiyatı" hep onların bu nezih gayretlerinin bereketli meyveleridir.

Peygamberlerin en mühim vazifelerinin insanları hidayete sevketmek ve on­ları irşad etmek olduğu, Kur'an'ın hemen hemen her sahifesinde geçmektedir. Nitekim En'am Suresi'nin 90. ayetinde "Bunlar (Peygamberler) Allah'ın hi­dayet ettiği kimselerdir, Sen de onların yoluna tabi ol .•. " ifadesinden, insanlı­ğa gönderilen peygamberlerin vazifelerinin aynı olduğu ve peygamberlerimi­zin de bu yola tabi olması istenmektedir. Onların hidayetinden ve yollarından maksadın, güzel ahlakları olduğu şüphesizdir. Onların güzel ahiaklarına Kur'­an'dan orijinal örnekler bulmak mümkündür. Hz. Nuh'un şükrü, Hz. İbra­him'in kafidere delil getirmesi, Hz. İsmail'in sözünün eri olması, Hz. İshak'ın hilmi, Hz. Musa'nın ihlası, Hz. Harun'un fasih konuşması, Hz. Lut'un hicre­ti, Hz.Davud'un Allah'ı zikri, Hz. Süleyman'ın alçakgönüllülüğü, Hz. Zeke­riyya'nın ibadeti, Hz. Yahya'nın günahlardan uzak durması, Hz. İsa'nın züh­dü, kısacası bunların hepsi Hz. Peygamber (s.a.s.)'de toplanmıştır. Kalem Su­resi'nin "Gerçekten sen, büyük bir ahlak üzeresin"(4) ayeti bu hususa işaret etmektedir.

Hz. Peygamberin her bakımdan mükemmel oluşu, Yüce Rabbimizin bü­yük bir mudzesidir. Tarih, hiçbir insanı bu kadar mükemmel olarak kaydet-

Page 5: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

Peygamberimizin Örnek Ahlakı 31

memiştir. Dünyanın ahlak mürşidleri arasında, Buda, Konfüçyüs, Eflatun, Aris­to ve hatta Mesih'in en yüksek yeri işgal ettikleri söylenmektedir. Onların ha­yatları, yani yaşantıları ile prensipleri arasında nasıl bir münasebet bulunup bulunmadığı asla bilinmemektedir. Halbuki Hz. Peygamber, insanlığa tebliğ ve telkin etmiş olduğu ahlaki um delerin canlı örneğini bizzat kendi yaşayışı ile ortaya koymuş bulunmaktadır. Herkesin kemal ve olgunluğunun yanında bir noksanı, eksikliği bulunduğu halde, O'nun ümm1 oluşu da dikkate alınırsa, hiçbir tahsil ve terbiyenin ulaştıramayacağı bir mükemmeliyet kendisinde gö­rülür. Talim ve terbiye ile insan ne kadar yükselse de, mutlaka bir eksikliği ve noksanlığı olacaktır. Halbuki Allah elçisin de, böyle bir şey bahis konusu değildir. Bu bir mucize değil de nedir? O'nun hayatını tetkik edenler, amelin­de, sözünde ve özünde hiç bir noksanlık görmezler ve göremeyeceklerdir. Bu bakımdan O, tarihte insanlara en iyi örnek olmuş ve kıyametekadar da ola­caktır. Hz. Peygamberin getirdiği eğitim ve öğretim sisteminin temeli "tebliğ" esasına dayanmaktadır. Bu da işitenin işitmeyene, görenin görmeyene, bilenin bilmeyene, duyduğunu, gördüğünü, bildiğini -ilk fırsatta-aktarması le müm­kün görülmüştür. İslam! ilimlerde ve tarih ilminde bu bilgi aktarma işine "ri­vayet etme" denmektedir. Hz. Peygamber hayatta iken sağlam bir şekilde ça­lışmaya başlayan bu rivayet usUlü, yani, gelecek nesillere bilgi aktarma siste­mi, ileriki devirlerde de, ilerleyen bir tempo ile devam etmiş, hem sözlü, hem de yazılı olarak aktarılan bu bilgiler, kısa zamanda büyük bir birikim meyda­na getirmiştir. Hz. Peygamberin hayatı baştan sona kadar bir edep, bir örnek­tir. Onun hayatının bütünlüğünü bir tek ilim prensibi ile kavramak, Onun ha­kikatını bir ilmin terimleriyle ifade etmek mümkün değildir. Bu bakımdan ha­dis, siyer, magazı, delail veya hasais ve şernail gibi bilim dalları, sadece Hz. Peygamberi konu edinirken, tefsir, fıkıh ve İslam tarihi, tasavvuf v.s ... gibi bilim dalları, çıkış noktasında ana prensiplerinin çoğunu veya bir kısmını on­dan gelen haberlere dayandınr.

Kur'an-ı Kerim, Allah'ın kelamını tebliğ eden Hz. Peygamber için, binler­ce düşmanının yüzüne karşı "gerçekten sen büyük bir ahlak üzeresin" şeklin­de haykırmıştı. Bu hakikate rağmen, 1400 senedenberi insafsız bir takım ten­kitçiler, Hz. Peygamberi merl)ametsizlikle itharn etmeğe kalkışmışlardı. Hal­buki Kur'an, Hz. Peygamberin hayatı ile ilgili olayları ele alırken "sen kaba ve katı yürekli olsaydın, onla11 etrafından dağılıp giderlerdi". Diğer bir ayette de "size kendinizden bir peygamber gelmiştir. Sizin meşakkate uğramanız o.na ağır gelir. Size karşı şefkatlidir. Mü'minler hakkında pek esirgeyici ve bağışlayıcı dır'' huyurulmaktadır. Hatta Hz. Peygamber, dini ve ahlaki yönle­rin dışında da incelenecek olursa onun en büyük bir siyası ve kumartdan oldu­ğu görülür. Toplumları idare eden siyasilerin noksan ve hatalı görüşleri, sos­yal yapıyı sarsmış ve insanları hüsrana uğratmıştır. Düşmanlarının merhamet­sizlikle itharn ettikleri Allah elçisi, siyaset bakımından da, öyle güzel hayatı meseleleri ele almıştır ki, insanlar ancak bu esaslarla yükselebilmektedirler. Hz.

Page 6: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

32 Peygamberimizin Örnek Ahlakı

Peygamberin yaptığı muharebeleri inceleyenler, O'nun savaşlarında bile insarılık için büyük şifalar olduğunu görmüşlerdir. Siyasetinde de, insanlık için hürri­yeti temin edici hayati düstürlar görülür.

Allah'ın elçisi, Hz. Muhammed, ahlak yönü ile de hiçbir insanın ulaşama­yacağı ahlaka sahipti. Yukarıda, onun bütün peygamberlere verilen ahlak gü­zelliklerini kendisinde topladığını söylemiştik. Bu da ne büyük bir mucize ol­duğunu ortaya koymaktadır. Nitekim Kur'an-ı Kerim daima geçmiş peygam­berleri ümmetieri için örnek göstermiştir. Örnek gösterilen peygamberler ve onlara inananlar da, daha sonra geleceklere örnek olarak sunulmuşlardır. Müm­tehine Süresi 4. ayetinde "İbralıim'de ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır .•. " Keza, 6. ayetinde "gerçek şu ki, onlarda sizin için, Allalı'ı ve alıiret gününü uman kimseler için güzel örnekler vardır ... " buyu­rulmaktadır. Buradan anlaşılıyor ki, Kur'an'da geçen peygamberlerin ve on­lara uyanların yaşantıları bizler için uyulması gereken en güzel örneklerdir. Pey­gamberler sadece kendi kavimlerini ıslah etmek için gönderilmemişlerdir. On­ların irşadları bütün insanlık içindir. Bu sebeptendir ki, bütün peygamberlerin ve onlara uyanların yaşantıları, biz müslümanlara örnek olacağı gibi, bütün insanlara da örnektir. Bunun daaa açık ve güzel bir şekli Ahzab Süresi'nin 21. ayetinde "Sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzu eden ve Allah'ı çok zikre­den kimseler için, Allah'ın Rasiilü'nde güzel bir örnek vardır" denilmek sure­tiyle, mesele açıklığa kavuşturulmaktadır. Bu ayetle, Hz. Peygamber, diğer pey­gamberlerin ı_lzel örneklerini kendisinde topladığını ve onu örnek alanların kurtuluşa eren kimseler olacağına işaret etmektedir.

Peygamberimizin doğumu, insanlık için bir rahmet, peygamberliği hidayet kaynağı, hayatı nimet oldu. Ona inanıp arkasından gidenler, büyük bir vicdan huzuruna kavuştu. Beraberce bu din uğrunda ihlas ile çalıştılar. Bunların ar­kasından gelenler de, Allah elçisinin gösterdiği aydın yolda yürüdüler. Böyle­ce İslam Dini, hiç bir dine nasib olmayan bir şekilde yayıldı, İslam ülkeleri ge­nişledi.

Toplum fertlerini birbirine bağlayan, biribirlerinin haklarına saygılı kılan, aralarında tam bir ahenk meydana getiren hep ahlaktır. Ahlak adeta, gezegen­ler arasındaki cazibe kuvveti gibidir. Cazibe kuvvetinin yok olması ile nasıl ka­inat düzeni bozulursa, ahlaktan yoksun olan toplumlar da aynı şekilde bozu­lurlar. Fertle toplum arasındaki bu düzeni sağlayan bu güzel ahiakın kaynağı nedir? Onu nereden ve kimden alacağız? diye akla bir sualin gelmesine mani olamıyoruz. Bunun cevabı, nasıl ki şu işi yapmak, farzdır, vacibdir, sünnettir, müstehaptır, helaldir, haramdır ve rnekruhtur gibi hükümler verirken, bunla­rın kaynağı, İslam dini ve onu bize bildiren Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygambe­rin sünneti oluyorsa, ahlakımızın kaynağı ve başvuracağımız yer, yine aynı kay­naklar olmalıdır. Çünkü İslamiyet Yüce Rabbımız tarafından Hz. Muhammed' e gönderilen, eksiklik ve fazlalık kabul etmeyen, kıyamete kadar korunması bizzat Allah tarafından tefekkül edilen, sağlam dosdoğru bir yoldur. Ondan ayrılan

Page 7: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33

sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır, ne­rede selamet ümit etse, ümidi suya düşer. Nihayet aklı başına gelirse tevbe ve istiğfar ederek, insanlığa canlılık kazandıran prensipiere yani İslam'a sarıla­rak hem kendisi için hem de topluma faydalı bir uvuz olur.

Dünya ve dünyadaki varlıklar fanidir. Dünyanın şeref ve izzeti, nimet ve devleti kötülüklere alet veya böbürlenmeye vesile yapıldığı anda zillet ve azaba dönüşür. Aksine Allah'ın rızası gaye edinilirse, bunların rahmet olacağını bili­yoruz. O halde her insana düşen görev, samimi olmak ve Yüce Rabbimizin bizlere ihsan ettiği gücü, kuvveti ve nimeti yine O'nun yolunda harcamasıdır. Yoksa dünyanın nimetleri bulut gibidir. Bazen varlığı görülür ve çabucak ge­çer gider. Ebedl olan ahiret hayatıdır. Hertürlü saadet, selamet, rahat oradadır.

Bir mürşidin, bir öğretmenin, bir terbiyecinin sadece başkalarını doğruya, iyiye ve güzele çağırması veya bir takım ahlaki prensipler ortaya atması önem­li birşey değildir. Önemli olan, sözleriyle davranışlarının biribirine uymasıdır. Ahiakın da en mühim esaslarından biri, bi,r kimsenin kabullendiği ahlaki pren­sipleri yaşamasıdır. Bu konuda, o kadar titizlik gösterilmelidir ki, herkes onun hakkında "O budur, başka türlü olamaz" diyebilmelidir. Nasıl ki, güneş ka­ranlığı aydınlatır, ağaçlar mevsimlerinde meyvelerini verir, koyunlar m eleme­den başka bir ses çıkaramazlarsa -ki bunlar onların tabiatı olduğundan, başka türlü olamazlar- kamil bir müslüman da, tabiat edindiği ahlak prensipleriyle Allah'a ve O'nun elçisinin emirlerine itaat eder, ibadetlerini yapar. Ana ve ba­basına iyilikten başka birşey düşünmez, acizlere, yetimlere, yoksullara yardım eder. Toplumun haynna olan iş ve davranışların içinde bulunur. Eliyle, diliyle kimseye zarar vermez, içki içmez, kumar oynamaz, adam öldürmez. Başkala­rının ırz ve namuslarma göz koymaz. Kimseyi aldatmaz, yalan söylemez, hır­sızlık yapmaz, iyi davranış ve güzel düşünceler içinde bulunur. Bir kimse müs­lüman olduğunu iddia eder ve şu saydığımız güzel işlerin aksini yaparsa, bu onun imanında kemale ermediğini gösterir.

O halde insan, böyle güzel şeyleri yapmayı seçtikten sonra, artık kendini ona vermeli, ara vermeden devamlı bir şekilde gereğini yapmalıdır Onu gören­ler de, onun yüksek ahlaki meziyetlere sahip olduğu kanaatı hasıl olmalıdır. Böyle birisi hakkında, hiçkimse aksine birşey yapmayacağına inanmalıdır. Ona öyle itimad edilmelidir ki, nasıl güneş ışık ve ısı verir, elma ağacı elmadan baş­ka bir meyve vermezse, üstün edep ve ahlak sahibi insandan yani özellikle iyi bir müslümandan yüksek haslet ve faziletler parlamalı, kendisini, ailesini, çev­resini, toplumunu, milletini hatta bütün insanlığı aydınlatmalı, onlara yol gös­terici, rehber ve önder olmalıdır. İşte olgun bir mü'minde olması lazım gelen bu hasletlerin hepsi sevgili peygamberimizde mevcuttu. Bu bakımdan o, her­yönü ile insanlığa bir örnekti. Bunun içindir ki "Seni alemiere rahmet olarak gönderdik" diye Kur'an'da beyan edilmiştir. Bu sebepten, ferdin ve toplumun huzuru ancak, O'nun ahlakının uygulanmasıyla elde edilebilir. Yaşayış tarzın­da, emir lerinde, ahlakında, O'na tabi olmanın, insanı Allah sevgisine ulaştıra-

Page 8: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

34 Peygamberimizin Örnek Ahlakı

cağını "(Ey Muhammed) De ki: Eğer Allalı'ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah ta sizi sevsin" ayeti, Allah'ın elçisine tabi olmak, hem sevgisinin delili, hem de Allah tarafından sevilmenin sebebi olmaktadır.

Bir insanda birkaç haslet en güzel şekilde bulunabilir. Fakat bir kimsenin istisnasız bütün güzel hasletleri en üstün derecesiyle nefsinde toplaması, Hz. Muhammed'e mahsus bir haldir. Güzel hasJetler biribirine zıt olmamakla be­raber, kemal derecesinde biri üstün gelirse, diğeri zayıflar. Mesela, cömertlik üstün derecede gelişmiş ise, aynı zamanda iktisada riayet etmesi zor olmakta ve ölçü muhafaza edilememektedir. Şefkat duygusu ağır basıyorsa, Allah'ın düşmaniarına dahi merhamet etmeye başlayabilir. Aslında onların hidayete er­melerini arzulamak iyi bir şeydir. Yalnız Allah için Allah'ın düşmanıarına buğ­zetmenin bir iman gereği olduğu unutulmamalıdır. Peygamberimiz, elindeki herşeyi bitene kadar başkalarına dağıtırken, kendi nefsi için son derece iktisa­da riayet ediyor, son derece şefkatli ve merhametli iken, düşmanlarının bu şef­kat ve merhameti istismar etmelerine fırsat vermiyordu. Suç işleyenleri, acı­madan cezalandırıyordu.

Bizlere ve bütün insanlığa örnek olan peygamberimizin güzel ahiakından bazı sahneleri okuyucularımıza sunmayı bir vazife biliriz.

Şüphesiz, bir kimsenin hayatının en gizli sırlarını en iyi olarak O'nun eşi bilebilir. Eşlerinden Hz. Aişe'ye, Peygamberimizin yaşantısı, ahlakı nasıldı diye sorulduğunda: "O'nun ahlakı Kur'an-ı Kerim idi" cevabını vermiştir. O'nun yaşantısı Kur'an'la bütünleşmişti. Peygamberimiz din, Allah'ın birliği bakı­mından, tevhid ak idesini insanlığa tebliğ eden bir önderdir. Onun tebliğ ve ir­şadı ile insanlık Allah'ın hakiki birliğine kavuşmuş, yürekler hakka yönelerek, sıkıntı ve zulmetten kurtulmuştur.

Peygamberimiz ilk vahye mazhar olunca, onunla yirmi beş yıl hayat arka­daşlığı yapmış olan ilk eşi Hz. Hatice, O'na şu şekilde destek olmuş ve O'nun teselli etmişti: "Müjdeler olsun sana, sen sözün doğrusunu söylersin, emanete riayet edersin, akrabaola ilgilenirsin, güzel ve iyi ahlaklısın. Sehat et. Valiahi ben senin bu ümmetin peygamberi olacağını umarım, hiç korkma, Allah seni hiçbir zaman utandırmaz, üzüntüye uğratmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın. işini görmekten aciz olanların yükünü taşırsın. Yoksula kimsenin vermediğini verir, kazandırmarlığını kazandırırsın, misafirleri ağırlarsın, uğradıkları musi­betlerde ve felaketlerde halka yardım edersin." (İbn Hişam, Sire I. 249). Bu ifadeler, onun peygamber olmadan önceki durumunu aksettiren bir ayna gibi­dir. O, Peygamber olmadan önce de en güzel ahlak örneği veren ve yaşayan bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Nur Silresi'nin 4. ayetinde: "Gerçekten sen pek büyük bir ahlak üzerindesin" ifiidesiyle, peygamberimizin güzel ahlakı yüce Rabbimiz tarafın­dan övülmüştür. Kur'an'da Allah tarafından övülen bir kimseyi, biz ne kadar övsek, övmemizde ne kadar mübalağa yapsak, yine onu hakkıyle övmüş ola­mayız. Ahlak'ın, insan hayatının her safhasında ve kademesinde rolü olduğu

Page 9: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

Peygamberimizin Örnek Ahlakı 35

görülmektedir. O yine Yüce Rabbimizin diliyle, Tevbe Suresi'nin 128. ayetin­de: "(Ey İnananlar) And olsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisi­ne ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir" ifadesiyle mü'minlere karşı olan tutumunu, keza Ali İmran Suresi'­nin 159. ayetinde: "(Ey Muhammed) Sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalbii olsaydın, şüphesiz, etrafından dağılır giderlerdi" ile Enbi­ya Suresi'nin 107. ayetinde: "(Ey Muhammed) Biz seni ancak alemiere rah­met olarak gönderdik" ifadelerinden, bütün insanlara karşı olan durumunu görmekteyiz. İşte Allah tarafından bu şekilde övülen bir kişiden daima güzel ahlak örnekleri fışkırmıştır. O, her zaman insanlarla iyi geçinmeyi istemiş ve bizlere de öyle olmayı tavsiye etmiştir. Bu bakımdan İslam' da, insanların biri­birleri ile iyi geçinmeleri iyi ahlak örneklerindendir. İyi ahlak, sevgi, dostluk ve arkadaşlık duygularını kuvvetlendirir. Ayrılık, gayrılık yapmak kötü ahlak örneklerindendiL Kötü ahlak ise, kin, kötülük ve ayrılık doğurur. Sevgili pey­gamberimiz: "İnsanları en çok tavka ve güzel ahlak cennete koyar" diye bu­yurmuştur. Kendisine "Ey Allah'ın elçisi, insana verilen en hayırlı şey nedir?" diye sorulunca, cevap olarak, "güzel ahlak'tır" buyurmuşlardır.

Dinlerin insanlara verdiği nimetler vardır. Bunların karşılığında külfetler olduğunu unutmamak lazımdır. islam dini de insanlara dünya ve ahiret saade­tini teklif etmekte, buna karşılık ta bazı veeibeler yüklemektedir. İslam'da bu veeibeler ahlak ve arnellerio güzellikleri ile hafifletilmiş olduğunu da hatırdan çıkarmamak lazımdır. Bu konuda mealen Kur'an'daki şu ifadeleri sıralayabi­liriz: "Allah'ın nimeti sayesinde kardeş oldunuz", "affa sarıl, iyilikle emret, cahillerden sakın", "iyilik ediniz, zira Allah iyilik edenleri sever", "İnsanlara tatlı söz söyleyin", "İyilik yapan kendine yapar, kötülük eden kendine eder, Allah kullarına zulmetmez" gibi ayetler, insanları daima iyi ahlaka sevkedici mahiyettedir.

Onun hayatı objektif bir şekilde tetkik edildiğinde, onun güzel ahlak ve se­ci yesinden bazı sahnelerini şöylece sıralayabiliriz:

Hz. Ali'den edilen rivayete göre, Hz. Peygamber -Allah'a karşı hürmetsiz­lik yapıldığı hallerin dışında- kendisi için kin tutup öç almamıştır." (Tecrid IX. 276, H.No. 1457). Allah'ın elçisi Peygamberimiz hiç kimseyi azarlamaz, kendisine kötülük edenlere, kötülükle karşılık vermezdi. Affedici idi. Bir kim­se hakkında iki şıktan birini seçmek durumunda kaldığında (günaha düşme­rnek şartı ile) en uygun olanını seçerdi. O, şahsına yapılan kötülüğün intikamı­nı almaz, fakat Allah'ın emirlerine isyan edilirse, o kimseye hak ettiği cezayı vermekten çekinmezdi. Peygamberimiz hiç bir kadını, köleyi, cariyeyi, hizmet­çiyi veya hayvanı döğmemiş, hiç bir kimsenin haram olmayan ricasını reddet­memişti. Evine güleç bir yüzle girer, sahabileri ile beraber oturduğunda asla ayağını uzatmazdı. Sözlerini tane tane anlaşılır bir şekilde söyler ve onu can kulağı ile dinleyenler sözlerini ezberleyebilirlerdi. O, geceleri uykudan uyanıp namaz kılmak itiyadında rdi. Bu adetlerini ömürleri boyunca terketmemişler-

Page 10: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

36 Peygamberimizin Örnek Ahlakı

di. Sağlık durumları müsaid olmadığı hallerde bu namazı oturarak kılarlardı. Peygamberimiz müslümanlada karşılaştığında güleç bir yüzle selamlaşırdı. İş­te bu davranışlarındaki intizam, hayatının sonuna kadar devam etmiş, bir pey­gamber edebi olarak, onun ümmeti olan biz müslümanlara güzel bir örnek ol­muştur.

Peygamberimiz hoşgörülü bir kimse idi. Bilhassa çocukların yaptıkları ya­ramazlıkları hoşgörürdü. Sahabe'den biri şöyle demektedir: "Çocukken En­sar'dan birinin bahçesine gider, orada hurmaları taşlar düşürürdüm. Bir gün beni yakaladılar ve yaptığım yaramazlıktan ötürü, Hz. Peygamberin yanına götürdüler. Allah'ın elçisi bana, niçin ağaçlara taş attığıını sordu, ben de, hur­maları düşürmek için taş attığıını söyledim. Allah'ın elçisi bana "Hayır öyle yapma, yerlere düşen hurmaları al, ye, fakat ağacı taşlama" buyurdular ve mü­barek eliyle alnıını okşadılar.

Peygamberimiz sadaka veya hediye verirken, müslim, gayrimüslim farkı gözetmezdi. Müslümanları ve müslüman olmayanları misafir ederdi. Bir kerre müşriklerden biri kendilerini ziyaret etmiş ve peygamberimizin misafiri olmuştu. Misafirine keçi sütü ikram etmiş, onu memnun edinceye kadar süt vermişti.

Peygamberimiz çok sade yaşar, sade giyinir, gayet sade yemekler yerdi. El­bisenin süslüsünü sevmez, herşeyde sadeliği severdi. İslamiyet'te dünyayı ter­ketmek diye birşey yoktur. Bir müslüman mübah ve meşru bütün dünyevi zevk­lerden faydalanabilir. Fakat peygamberimiz, zamanını zevk içinde geçirmeyi sevmez ve başkalarını da zevklere dalmaktan menederlerdi.

Peygamberimiz çok mütevazi bir kimse idi. Fakir ve kölelerle birlikte ye­mek yer ve bir merkebe binrnekten çekinmezlerdi. En fakir insanların evine gider, onların hal ve hatıriarını sorarlardı. Arkadaşları arasında oturduğunda, bir yabancı onu ayırt edemezdi. Birgün biri Hz. Peygamberi ziyarete gelmiş, bir peygamber huzurunda olduğunu hissederek titremeye başlamıştı. Bunu gören Allah'ın elçisi "Arkadaş titreme, ben bir melek değilim. Ben Kureyş'ten kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum" diyerek, ne derece de mütevazi olduklarını açıklamışlardır. Peygamberimizin şu sözü de, onun tevazuunu göstermesi ba­kımından çok ilginçtir: "Hristiyanların Hz. İsa hakkında Allah'ın oğlu dedik­leri gibi beni övgüde aşırı gitmeyin. Ben ancak Allah'ın kuluyum. Siz de be­nim hakkımda, Allah'ın kulu ve elçisi deyin" (Tirmizi, Şemail, 55).

Onun güzel ahiakından bazı sahneler sunmaya devam edelim: Habeş impa­ratoru Necaşi tarafından gönderilen bir heyete, Hz. Peygamber bizzat hizmet etmişler, "Bu hizmetleri biz görelim ya Rasulullah" diye tekiifte bulunan sa­habeye cevap olarak "Onlar kendi memleketlerinde benim arkadaşlarımı ağır­ladılar. Ben de onları burada ağırlamak isterim" karşılığını vermişlerdir.

Hz. Peygamber, Sa'd b. Ubade'yi ziyaret etmiş, ayrılışlarında Sa'd oğlu Kays'a, Hz. Peygambere refakat etmesini söylemişti. Allah'ın elçisi, Kays'a kendisi ile birlikte deveye binmesini teklif etmiş, Kays, Peygambere karşı bes­lediği büyük hürmetten dolayı, kendileriyle deveye binrnek istememiş, bunun

Page 11: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

Peygamberimizin Örnek Ahlakı 37

üzerine Hz. Peygamber de "ya benimle beraber deveye bin, yahut evine dön" buyurmuşlardı. Kendileri bir hayvana binmiş durumda iken bir başkasının ya­ya yürümesine tahammül edemeyeceğini göstermişlerdi.

Hz. Peygamberin cömertliği sınırsız olduğu halde, kendileri dilencilikten ve dilencilerden hiç hoşlanmazdı. Bu konuda şöyle derlerdi: "Bir insan dilene­ceğine, ormana gitsin, birkaç odun kessin, bunlan sırtmda taşısm, çarşıya ge­tirsin, onian satarak geçinsin."

Peygamberimiz, kendileri veya akrabaları adına sadaka veya zekat kabul etmezlerdi. Şayet bir kimse Hz. Peygambere birşey getirecek olsa, onun hedi­ye mi, yoksa sadaka mı olduğunu sorarlardı. Hediye olduğu söylenecek olur­sa, hediye kabul edilir. Fakat sadaka ise başkalarına dağıtılırdı. Peygamberi­miz de kendisine hediye gönderenlere karşılık olarak hediyeler verirlerdi.

İyilik yapmak ve cömertlik, sanki Hz. Peygamberin ikinci bir tabiatı idi. İbn Abbas'ın bir rivayetine göre, Allah'ın elçisi insanların en alicenabı ve en kerimi idi. Bilhassa Ramazan ayı esnasında, O'nun cömertliği en yüce bir sevi­yeye ulaşırdı. Peygamberimiz, bir dilenciyi bile geri çevirmemişlerdi. Kendileri daima "Ben ancak dağıtıcıyim, lıazinedanm, veren Allah'tır" bururlardı, ken­dilerine gelen birşeyi derhal hediye ederler, eğer o şey hane-i saadetlerinde bir gece bile kalsa sıkıntı duyarlardı. Hz. Peygamberin eşi Ümmü Selerne diyor ki: "Bir kerre Allah'ın elçisinin yüzünde bir değişiklik hissettim. Sebebini sor­dum: Dün yedi dinar aldım, bir kimseye veremedim, yanımda kaldı" bu­yurdular.

Peygamberimiz adaletli idi. İltiması, maksatlı olarak taraf tutmayı, adam kayırınayı yasaklıyordu. Ne kimsenin hakkını yer, ne de kimseye hakkını ye­dirirdi. Çirkin sözler söylemezdi, haya, terbiye ve nezakete aykırı hiçbir dav­ranışta bulunmazdı. Umumi yerlerde gürültü yapmaz, bağırıp çağırmaz, kim­seyi rahatsız etmezdi. Hoşlanmadığı bir şey yüzünden anlaşılırdı. Bir kişide gör­düğü kötü davranışı giderirken, o kişinin şahsiyetini incitmemeye özen göste­rirdi. Dolayısiyle sırf o kişiyi kastedmeksizin, öyle bir davranışın kötü olduğu­nu umumi olarak duyururdu. O, mü'minlere karşı çok şefkatli ve merhametli idi. Nitekim Yüce Rabbimiz, Tevbe Süresi'nin 128. ayetinde " •.. çok şefkatli çok merhametli" anlamına gelen "RaUf ve Rabim" isimlerini, peygamberleri arasında sadece Hz. Muhammed hakkında kullanmıştır. İşte bunun içindir ki, düşmanları lanetlemesini isteyen birine Peygamberimiz "Ben lanet okumak için değil, alemiere rahmet olmak için gönderildim" cevabını vermişlerdi.

Hz. Peygamberin, adalet ve insafını gösteren pek çok örnekten bir kaçını daha sunalım: Hz. Peygamber, harp ganimetierini dağıttığı bir sırada kalaba­lık o kadar çok idi ki, sahabenin biri, peygamberimizin sırtına çıkmış gibi idi. Peygamberimiz eliindeki ince sopa ile mütecavize işaret etmiş, sopa yüzüne ge­lerek biraz çizmişti. Peygamberi~iz sopayı hemen o adamın eline vererek "in­tikammı al" diye tekiifte bulunmuşlardı. Fakat o adam "Ey Allah'ın elçisi, hayır, ben seni kusurlu bulmuyorum" cevabını vermişti.

Page 12: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

38 Peygamberimizin Örnek AhiAkı

Peygamberimiz son hastalığında bile halka hitap etmiş "şayet bir kimseye karşı bir hata işlemişsem, maddi veya manevi bir şekilde incitmişsem, malına, canına, şerefine herhangi bir şekilde tedivüz etmişsem, benden bu dünyada taz­minat istesin" buyurmuştur. Bu teklif derin bir sessizlikle karşılanmış, ancak bir adam, Allah elçisinden birkaç dirhem alacağı olduğunu söylemiş ve parası­nı almıştı.

Bir insanın karakterinde çok az rastlanan vasıflardan biri, O'nun düşman­larını affetmesi, bağışlamasıdır. Peygamberimiz, işte bu vasıf ile de meşhur­du. Bir insanın intikamını alması kanuni hakkıdır. Fakat ahlak görüşü bakı­mından, bu hakkın elde edilmesi hoş görülmemektedir. Bütün rivayetlerden anlaşılacağma göre, peygamberimiz bu haktan istifade etmemişlerdir. Kendi çocuklarına, mü'minlerin çocuklarına ve bütünümmetine en büyük şefkati gös­termiş olan Hz. Peygamber, hanımiara karşı da çok nazik davranırlardı.

Hz. Peygambere on yıl hizmet eden Enes b. Malik: "Ona on yıl hizmet et­tim. Allah'a yemin ederim ki bana bir defa "of" demedi. Herhangi bir şey için de bana, bunu niçin böyle yaptın, şöyle yapsaydın ya, dememiştir?" (Müs­lim, Fedail, 51; Tecrid XII. 136. H. No: 1987). Peygamberimiz ,çocukları çok sever, onlar arasına karışır, onlarla latife ederdi. Sahabeden Akra b. Habis, peygamberimizi torunu Hasan'ı okşayıp öperken görür ve "Benim on çocu­ğum vardır. Onlardan hiç birisi öpmedim" demesi üzerine, Allah'ın elçisi "Mer­hamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurdular. (Müslim, Fedail, 65).

Peygamberimiz temiz ve düzenli olmayı sever, bu hususa çok dikkat eder­ler ve müslümanları da temiz ve düzenli olmaya davet ederlerdi. Peygamberi­mize, bir gün saçı sakalı birbirine karışmış bir adam geldi, saç ve sakalım dü­zeltip gelmesini işaret buyurdular. O da d üzeltip döndü. Peygamberimiz: "Bi­rinizin, şeytan gibi başı saçı dağınık olmasından, böylesi daha iyi değil mi?" buyurdular. Yine birgün Peygamberimiz, üzerinde kirli elbiseler bulunan biri­ni göstererek: "Şu kişi, acaba elsilerini yıkayacak birşey bulamıyor mu?" dediler.

Müşkili olan herkes, Peygamberimizin huzuruna endişe duymaksızın girer, dileğini rahatça il etirdi. Hastalada ilgilenir, onlara geçmiş olsun der, cenazeye gider, yakınlarına başsağlığı dil er, teselli eder, cenaze sahiplerine teselli veril­mesini, onlara yardımcı ve destek olunmasını isterdi.

Ev içindeki davranışları da onun ne kadar mütevazi olduğunu göstermek­tedir. Hz. Aişe' den, ev içinde peygamberimizin davranışlarından sorulduğun­da şu bilgiyi verdi: "Peygamberimiz, evine girdiği zaman herhangi bir fevka­ladelik göstermeden, insanlardan herhangi biri gibi tevazuu ile davranırdı. Kendi elbisesinin söküğü ile meşgul olur, koyunları eliyle sa ğar, ailelerine ev işlerin­de gerekli olan kısımlarda yardımcı olurdu. Çarşıya pazara gider, bizzat alış­veriş yapar ve yükünü kendisi taşudı. Sahabiler: ~'müsaade buyurunuz da, biz taşıyalım" derlerse de: "Herkes kendi yükünü kendi taşısın" buyururdu. (Tir­mizi, Şemail, 57).

Page 13: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

Peygamberimizin Örnek Ahlakı 39

İnsanlara örnek olan peygamberler "Artık Allah'tan sakının, bana da ita­at edin. Bu davetime mukabil sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yal­nız alemierin Rabbına aittir. Artık Allah'tan sakının, bana da itaat edin" (Şu­ara Suresi, 108-110) diyerek, Kur'an'ın diliyle en güzel diğergamlık örneği gös­termişlerdir.

Ahlaki hasletler yönünden insanlara en güzel örnek olan peygamberler, di­ğergamlık yönünden de örnek olmuşlardır. Kur'an-ı Kerim, hadisler ve sair ki­tapları, onların bu husustaki örnekleriyle doludur. Bütün peygamberler teb­liğle mükellef oldukları için, bu vazifelerini yerine getirirken maddi menfaat, şöhret ve mevkiye asla itibar etmemişler, insan oğlunu doğru yola, hi dayete ulaştırmayı ve Allah'ın rızasını kazanmayı ön plana almışlardır. Kendilerini yalancılıkla itharn eden kavimlerine "bu davetime mukabil sizden hiçbir ücret istemiyorum. Bana verilecek ücret alemierin Rabbı olan Allah'a düşer" demek suretiyle, günümüzdeki menfaatçı ve fırsatçıların durumu göz önüne alınacak olursa, bu yüce şahsiyetlerin büyüklükleri kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Hz. Musa'nın Medyen suyu (kuyusu) kenarında iki zavallı kıza yardımı, Hz. İsmail'in kendisini kurban etmeye niyet eden babasına "İnşaallah beni sabre­denlerden bulacaksın" ~emesi, Hz. Eyyfib'un başına gelenlere, sabır ve meta­netle karşılaması birer diğergamlık örneği değil midir? Hele her iyinin, güze­lin, faydalının alınmasını, kötünün, çirkinin, zararlının atılmasını isteyen sev­gili peygamberimiz Hz. Muhammed'in "Ben ahlakı tamamlamak için gönderildim" (Malik, Muvatta, Husnu'l-Halk, 8) demesi ve "AIIah'ın rasu­lünde sizin için, Allah'a, ahiret gününe inananlar ve Allah'ı çok zikredenler için, güzel bir örnek vardır'! (Ahzab Suresi, 21) şeklinde Allah'ın kelamı ile teyid edilişi, onun risalet tahtına oturtuluşunun sebebini en güzel şekilde izah etmektedir. O her zaman dostuna ve düşmanına ve yakınlarına adaletle mua­mele etmiş, asla hislerinin esiri olmamıştır. Onun sayılamayacak kadar çok olan diğergamlık örneklerinden bir tanesini ele alalım: "Bir kadın dokudoğu ku­maşı (bürdeyi) Hz. Peygambere getirir. Bunu size giydirmek için bizzat ken­dim dokumuştum, der. Hz. Peygamber, ihtiyacı olduğu için, o kumaşı alır ve onu izar olarak giyer ve sahabenin huzuruna çıkar. Sahabeden biri, ne güzel kumaş, bunu bana verseniz deyince, Hz. Peygamber de, olur der ve bir müd­det oturduktan sonra, evine döner ve o kumaşı dürüp isteyene gönderir. Bu­nun üzerine sahabe, o zata kumaşı Peygamberden istemekle iyi yapmadın. Pey­gamber onu ihtiyacı olduğundan dolayı giymişti. Hz. Peygamberin kendisin­den isteyenleri boş çevirmediğini bildiğİn halde, o kumaşı istedin dedi. Sehl'in dediğine göre adı geçen bu kumaş, o zatın kefeni olmuştur" (Sahihu'l-Buhari, Cenaiı, 28, Libas 18, Edep 39, Musnedu Ahmed, V. 333, 334).

Allah ve Rasulünün sevgisini bütün sevgilerin üstüne çıkaran, İslam'ın emir­lerine ittiba eden sahabedediğimiz muhterem zevat, kendileri için değil de, Al­lah ve Rası1lü için yaşamışlar, O'nun için yemiş ve içmişler, damarlarındaki kanlar O'nun için dolaşmış, duyu organları O'nun için vazife yapmıştı. Kısa-

Page 14: CiVANETisamveri.org/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/1992_c28...Peygamberimizin Örnek Ahlakı 33 sefalet ve felaket uçurumlarına düşer, perişan olur, şaşkın şaşkın dolaşır,

40 Peygamberimizin Örnek Ahlakı

cası, bütün varlık ve imkanlarını Allah ve Peygamberinin emrine arnade kıl­mışlardı. O'nu kendi canlarından daha fazla sevmişler ve seve seve şehidlik şer­betini içmişler, bu sebepledir ki sahabenin herbiri, insanların örnek ittihaz ede­bileceği birer yıldız olmuşlardır. Kendilerine, çoluk çocuğun için ne bıraktın denildiği zaman "Allah ve Rasôlünü bıraktık" diyen, yaşarken de, öldükten sonra da hak yol üzere olduklarının neşvesine erişmiş, biribirleriyle iyilikte ya­rışan feragat sahibi insanlar dı onlar.

Hz. Peygamber, takviyesiyle insanlara en güzel bir şekilde örnek olmuş­tur. Dünyada hiçbir kimse onun kadar Allah'tan kor kup, O'na sığınmamıştır. O, muharebelerde bile, ister yaya, isterse at üzerinde olsun, daima Allah'ı teb­cil, O'na secde ve şükrettiği görülür. Herkesin savaşta yorgun düşüp kendin­den geçtiği anlarda, O'nun Rabbına secde etmekte olduğunu tarihler kayde­der. Allah elçisinde görülen bu büyük hasletler, insanlığın varoluşundan beri görülmemiş, kıyamete kadar da görülemeyecektir. Çünkü o, Yüce Rabbimi­zin medhederek ve insanlara örnek olarak yarattığı bir mucizedir. Bütün fazi­let ve meziyetleri kendisinde toplayan bir zatı tarihte bulabilmenin mümkün olup olmadığını, tarihi iyi araştıranlara sormak la~ım. Hiç şüphe yoktur ki ta­rihçiler, peygamberimizden başka bir kimseyi gösteremeyeceklerdir. Hele onun ümmiliği (okuma yazma bilmediği) de dikkate alınırsa, onun mucizevi olan bu mükemmelliğine inanmak gerekecektir. Tarihte devletler kurmuş, toplumlar yönetmiş pek çok hükümdar ve kumandandan bahsedilir. Ama onların hususi hayatlarını, şahsiyetlerini inceleyenler' onların bazılarını pek zalim, bazılarını nefsine üşkün, bazılarını şehvetperest ve daha pek çok ahlaksızlıklara bulaş­tıklarını görürler. Bu gibi insanlar, insanlığa örnek olabilir mi? Bunlar, insan­lığı doğru yola sevkedip, onların huzur ve sükununu temin edebilirler mi? Bun­ları alkışiayan dalkavuklar, onun günalıma ortak olmazlar mı? Zalimi alkışla­mak, o topluma ihanet değil midir?

İnsanlık hakikaten sulh, selamet ve saadet istiyorsa, tarafsız olarak örnek (numune) olabilecek insanları tetkik ettikten sonra, bütün olgunluk ve fazilet­leri üzerinde toplayan ve Yüce Yaratanımızın da örnek olarak sunduğu Pey­gamberimizi iyi bilmeli ve kendine onun yolunu ayarlayabilmelidir. O'nun fa­ziletli nur lu yaşantısı kalbieri istila etmelidir. Dünyanın huzur ve sükunu, an­cak insanlığın O'nu örnek bildiği, onun sevgisini kalbiere yerleştirdİğİ ölçüde olacaktır. Günümüz toplumlarında maddi ve manevi ve mekanik imkanlar ne kadar gelişirse gelişsin, insanoğlu, Hz. Peygamber gibi bir örneği asla göreme­yecektir. Şayet bu güzel örneği görmemezlikten gelip, benimsemeyecek olur­sak, Allah icin değil, şan ve şeref için koşan, dışı insan, içi hayvanı duygular­dan kurtuL .amış insanlar, toplurnlara rehber olmaya kalkışırlar. Bütün bun­lar gözönünde tutularak insanların kimi alkışladıklarına, kime inandıklarına dikkatle bakmak lazım. Zalimi alkışiayan onunla birlikte haşrolur. Hepimiz büyük rehberin hayatını tetkik edip ona inanmadıkça, onun yolunu takip et­medikçe zalim olmaktan kurtulamayız.