unisamveri.org/pdfdrg/d01313/1942_99-102/1942_99-102...eğirdir muhafızı ve muhassılı...
TRANSCRIPT
Sayı : 99 - 102
Cilt : 9 ,
•• UN Haztran - Eyhli
1942
_, ISP ARl_,A HALI(EVİ MECMUASI
Eğirdir'de Mimari Eserler VE
Tü.rbeler
Böcüzade S. Sami'nin yazma İsparta tarihinden:
Eğirdiı- kazası kasahasile merkeze bağlı
köylerinde Pavlu (1) ve Barla nahiyelerinde minareli, minares;iz, büyük, küçük 32 cami, 17 mescit, üç kilise, 19 değirmen, dokuzu islam ve ikisi Rumiara mahsus ll ilk mektep vardır. Kasahada bir mektebi rüşdi ve 'dört medrese ve 218 cilt kıymetli kitabı havi bir .kütüphane, 37 çeşme, 3 hamam ve 3 han, 5 ekınekçi fırını ve çoğu demirci dükkanı olmak üzere 21 dükkan ve mağaza ve 5 kahvehaneyi havi bir çarşısı vardır.
Şahın cemali şem'ası doldu cihan uçtan uca Nurun görenler pür ziya olsa gerek şimdengeru Seyranda gördüm bir cemal yağmaladı can-u- dili Derde bıraktı canımı nolsa gerek şimdengeru Hünkarll) iline varaıı Hızrm cemalini gören Hem kapulup anda kalaıı kalsa gerek şimdengeru İçıniş bu Muhyiddin şarabı aşkı bez-m-elest Pes ta ebed mestühumar olsa gerek şimdengeru
* «Yunus Emre'ye nazire» Hey alemin gerçek eri bana seni gerek seni Sen mübtela beni bana seni gerek seni Ben bir gözü yaşlu garib cevr-ü cefa oldu nasib Rahmeyle bana ya Habib bana seni gerek seni Aşkın yolunda doğruyum her labza fermanındayım Sen şaha candan bendeyim bana seni gerek seni Gönül gözü görmek diler ölmezden ön ölmek diler Ab-ı hayat içmek diler bana seni gerek seni İzin tozunu göreyim gözüme tutya ideyim Kapunda hizmet kılayım bana seni gerek seni
Sadeleştiran ve notları ilave eden
H. T. Dağlıoğlu
Çarşının Cemii Kebir elbetine gelen kenarında bir iki asır önce yapılmış bir de niuvakkithane vardır.
«Hızır Bey cemii» adiyle anılan kargir minareli Cemii Kebir bu bölgedeki camiierin hepsinden geniş, dört tarafı kargir, üzeri toprak örtülü damdır. Camiin içi uzunlamasına 65, enliliğine 55 arşın olup (mimari bir arşın 0,75 metredir), bütün çevresi 3500 züra mimari genişliğindedir. Kışın yağan karları körüyüb kenardan atmıya imkan bulunamadığından
. İklim erenleri gelür pirler Horasandan gelür Kutb-i cihan beni biliir bana seni gerek seni Rumdan erenler irişür hem sohbeti dem sürülür Bunca nasipler verilür bana seni gerek seni Vardığını anda gördüler mansuru dara urdular Yerden kül üm savurdular bana seni gerek seni Anda varıcak tuttulaı· Yusuf gibi hapsettiler Verüp mezada sattılar bana seni gerek seni Gürbüz erenler tay edüp vardı Medine şehrine Anda sabahı kıldılar bana seni gerek seni Çün hayra döndü bu işim gördü Hızır hanı gözüın Af etti kamu suçlarım bana seni gerek seni Maliyle kande bulunur ·halk içre am kim bilür Vardır nişanı bilünür bana seni gerek seni Yüz sürüyüp gittim bile der hacetin bu dem dile Arz eyledim kıldan kıla bana seni gerek seni El getürüp etti dua hacetlerim oldu reva Hızrıyle İlyas- hem bile bana seni gerek seni Dolu Haınid ilindedir hem ismi Hak dilineledir Daim Hızır yolundadır bana seni gerek seni
1383
kar atmak için damın ortası açık bırakılmış ve camiin içinde de ayrıca bir kaı· kuyusu açıl
mıştır (2).
Camii n kı b le ciheti göle uzandığı gibi şi
ınal ciheti kapısının karşısındaki Dündar Bey medresesinin kapısı da cami kapısile karşı
karşıyadır. Medresenin şimal ciheti dahi kezalik göle uzanmakta olduğu cihetle bu iki kapının arası 16 metre genişliğinde bir caddedir. Bu caddeden şarka doğru kargir bir kapıdan girilir. İlerisi kale kap1sma :varıncıya kadar on iki metre genişliğindedir. Bu caddenin her iki tarafmda evler vardır. Kalenin yolu olan bu rodde bir nevi dış kale içi gibidir. Kargir
minare camiin şark cephhsi duvarına ve şimalen karşısındaki medrese binasına bitişik olan gayet çetin ve kalın bir duvarın meq;kfu kapı üstüne gelen kısmında olup harici manzarası guya bir meydandan minarenin altındaki tünel medhaline girilir gibi görünür, iki tarafta görülen cami ve medrese kapılarının büyük-
lüğü ve minarenin manzarasına karşı mezkur kapı gayet küçük ve dar bir medhal zannediliı·se de en yüksek develer ve atlar üzerlerinde yük ve adam olduğu halde serbestçe geçerler. Camiin ne zaman yapılruğı hakkında halk arasındaki rivayet şöyledir :
Hamidoğlu Hızır Beyin biraderi Dündar Bey idare başında iken bina ve inşasına teşebbüs eylediği kargir ve fevkani bir medreseye mukabil Hızır Bey de camii inşaya başlıyarak tamamlaınıya muvaffak olmuştur (3). O zamanlarda köylerde cuma namazını kıldırma
ya izni sultani ve cami olmadığından ve merkezi hükUınete bağlı köylerin çokluğu sebebile cuma namazını kılmak için her taraftan halk bu camiye gelrneğe başlamıştır. Cuma ve bayram namazlarmdan sonra kürsüye çıkan hükU-
(1) Pavlu adı ilkin Cebel'e çevrilmiş, sonra burada 1936 yılında Sütçüler adiyle teşkil edilen yeni bir kazaya merkez olmuştur.
(2) Şimdi buralarda hiçbir yerde kilise kalmamıştır. (3) Eğirdirde H. 906, M. 1500 tarihinde beş hane
zimmi bulunuyor ve bunlardan beş neteri kadim camii Yuvub. Karını kürüyüb hizmet ediyorlar ve buna mukabil haraç ve sair rüsum ve avarız veregelmiyorlardı. Fakat zamanla bu hıristiyanların torunları fevt olup bunlardan yalnız Behram nam zlmmi kalıp kendisine müslümanlardan cami mütevellisi Kasım Veled Hacı Abdullah ve Süleyman oğlu Üveys yardımcı olarak verilmiştir. Ün sayı 80 - 81.
1384
m et reisi halkın dertlerini dinler ve köy lülere yapacakları işler hakkında emir ve talimat verirmiş.
1230 hicri tarihine kadar cami asli hey'etini muhafaza etmiş ise de bu yılın eylül ayında ahalinin bağlara göçtükleri ve kasaba boş kaldığı sırada çıkan bir yangın neticesinde yanmıştır. Bu yangında kale içile (inek denizi) denilen yüksekteki yerlerden maada kasabanın her tarafı yanmıştır. Camiin tekrar yapılmasında eshabı hayrattan Buı·durlu bir zatla Eğirdir muhafızı ve muhassılı Yılanlızade Şeyh Ali Aganın himmeti dokunmuştur. Ali Ağa camii inşa için Yayladaki Baba Sultan zaviyesine bağlı korudan katran ağaçaları kestirmiş bunun için şer'} mezuniyet almıştır. Çünkü o
zamanki adet ve an'aneye göre şer'} lüzum olmadıkça tekke ve mezarlara bağlı olan ormanlardan kimse ağaç kesemez, şayet keserse ailece bela ve musibete tutulur itikadında bulu
nurlarru. Bazı yerlerde görülen küçük ormanlıklar bu sayede kalablimiştir. Cami üçüncü deaf olarak 1301 senesinde Burhan zade Hacı Murat Ağanın delaletile bir defa daha tamir edlirniştir: Camiin ilk bina ve inşasına dair ne bir kitabe, ne de eski defterleı·de bir kayda
· tesadüf edilememiştir. Ancak şu cihet yazıl
malıdır ki Hızır Bey Dündar Beyin biraderi değil oğludur. Tarihi Osman} Encümeni mecmuasında Dündar Bey takriben 724 tarihinde
Timurtaş tarafındau katledilmiştir. Ve Hızır Beyin be·yliği 728 de başlamıştır. Meru·esenin tarihi binası 635 sımesi olduğuna göre bu sülalede ikinci bir Hızır Bey daha görülmüyor ve bilinmiyor ki onun zamanında yapılmıştır denile bilsin.
Binaenaleyh bu medrese tıpkı 621 tarihinde Agrosta yapılan Gazi Atabeğ medresesinin
(3) Taş Medrese veya Dündar Bey medresesi esasen bir han olarak M. 1237, H. 635 tarihinde Keyhusrev bin Keykubad tarafuıdan yapılmış, sonra burası Dündar Bey tarafmdan medreseye çevrilmiştir. Buna dair İsmail Hakkı Uzunçarşıhnın kitabeler, Cilt II. S: 228 ve onu takip eden sahifeleı·inde malfunat vardır. Kitabeler bu eserde aynen gösterilmiştir. Frederich Sarre de medı·ese kitabesini (Anadoluda Seyahat) adlı kitabında noksan olaı·ak göstermiştir. Medrese hakkında en kıymetli yazıyı arkadaşımız Tahir Erdem yazm~tır. Ün, Sayı 7. Medı·esenin karşısındaki <Hızır Bey camii) de Selçuk binası olup son,.adan Harnit oglu Hnu· Beyden başka bir Hizir Bey taratmdan tamir edilmiş ve genişletilmiştir.
669 tarihinde :Sanii Sani namile 48 yıl sonra gazii müşarünileyhe nisbet edilmesi kabilinden Dündar Beye sonradan nisbet edilmiş ve cami de oğlu Hızır Beyin zamani emaret ve hükumetinde 728 tarihinden sonra yapılmış
olduğu tezahür ediyor. Hızır Beyin pederi Dündar Bey Timurtaş'ın tazyiki üzerine Antalyaya firar edip orada düçarı katiolmasın
dan dolayı bittabi Eğirdirde bir gO.na medfeni ve türbesi olamadığı gibi Hızır Beyin de nerede ve hangi tarihte vefat ettiği malum olmadığından Eğirdirde ve İspartada medfeni yoktur.
Eğirdir kutüphanesinde ( 4) derebeyi ve müsellim Ş~yh Ali Ağanm 1225 Laribinde meşhur hattat İspartalı Yunus zade Hacı Halil Efendiye yazdırdığı (Yazlada medfun eızze-i kirarn hazeratı menakibi) nde 765 senesinde müşarünileyh Hızır Bey Hicaza gittiğinde Şeyhillislam Berdai hazrederine tesadüf ederek görüş
tükleri ve şeyh müşarünileyhin Türkistancia vaki Semerkand ülkesindeki Berda' vilayetinden ve sahibi keramet bir zat bulunduğunu anladıkları cihetle kenclilerini Eğirdire davet ve celp eylediği yazılıyor. Şu halde müşarünileyhin zamanı emaret ve bükilmeti 728 den 765 senesi senralarına kadar kırk seneden zi
yade devam ettiği anlaşılıyorsa da bu doğru değildir. Eğerçi vefatı Eğirdirde ohnuş olsaydı şeyh müşarünileyh ve ensalinin medfun bulundukları türbeler arasında müşarünileyhin
de türbesi bulunmak tabii idi. Her ne veçhlle olursa olsun Eğirdir ve İspartaca medfeni ve tercemei hali malum olmıyan müşarünileyh veya halefieri dindar birer hükümdar imişler, biz Türklerin şimdi takip ettiğimiz Türkistan münasebatının esbabı husulünden olabilecek teşebbüsleri beş altı asır evvel nazarı dikkate almışlar ve başlangıcını husule getirmişlerdir.
Ağa mahallesindeki taştan minareli (Ağa camii» 815 tarihinde üzeri toprak dam olarak yapılmış (Hacı Sefer Ağa) mescidi iken mahallenin ihtiyarları Camii Kebire gidemediklerinden hayır sahiplerinden «Mehmet oğlu Hasan Ağa» marifetile 1124 tarihinde yeniden minher konularak cami yapılmış, 1191 tarihin-
(4) Bu kütüphane bıgün yoktur. Kitapların bir kısmı İspartada Halil Harnit Paşa kütüphanesine gelmiştir. Bir kısmı da maalesef kaybolmuş veya şunun bunun elinde kalmıştır.
de de imam zade Hacı Osman Ağa tarafından minaresi yaptırılmıştır. Yazla mahallesi denilen mesirede medfun Şeyhülislam Berdai hazretlerinin evlat ve ahfadının merkatlerile zaviyesine bitişik taştan yapılmış bir minareli ve üzeri toprak örtülü camii şerif 1221 tarihinde Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağa tarafından eski bir mescit yerine inş2. edilmiştir. Bu camiin i
çine yüzden fazla tasavvufa ait kitap konulmuş ve uzak yerlerden gelen dervişlerle, tarikat adamları burayı şenlendirınişlerdi. Burası XIII üncü asrı hicri sonlarına doğru bir ehliyetsizin eline geçmek yüzünden harap, kitaplar kaybolmuş, dervişler ve Yazla sekenesi dağılmıştır ( 5).
Yılanlızade Şeyh Ali Ağa kale içindeki «Kale Camii» ni küçük bir mescitten büyütmek suretile meydana getirmiştir. Kasabanın
ilk fethi sıralarında burası bir küçük kilise imiş. Nis adasında da üzeri toprak örtülü bir cami vardır. Bu cami Timurleng'in Akşehirden adayı almak için Eğirdire geldiği sıralarda
yapıldığı sanılmaktadır. Adadan kaçan hıristi
yanlar sonra tekrar yerlerine dönmüşler, fakat adaya yerleşen müslümanlara kendilerini yalnız bırakmalarını yalvarmışlardır. Bunun için (Kız Kilisesi) ni cami haline getirmişlerdir.
Hicri 1027 tarihinde Nis adasında 18 kilisenin bulunduğu 1027 senesi cemaziyelahiri evabirinde Eğirdir kadısına gönderilen bir hükümden anlaşılmaktadır. Kilisenin camie tahvilini teklif eden zat Agras medresesi müderrisi Şeyh Mehmet olmuştur.
Böcü zade Süleyman Efendi tarihinin bu· rasında hıristiyanların Türk idaresinden gördülderi iyiliği belirten şöyle bir fıkra anlatır :
(1295 senesinde (Miladi 1878) İngilterenin Sivas ceneral konsolosu Wilson maiyeti erkanından tercüman Mister Shmit ile beraber bu havaliyi seyahate geldiğinde muharriri fakir tarafı bükilmetten mihmandarı bulunuyordum. Mumaileyh İsparta muteberanından meclisi idare azası Gökbaş~ade Yanako Efendinin evine misafir verilip memleketin ileri gelenleri tarafından hakkında gerektiği şekilde hürmet
(5) Yazlada şimdi bir iki türbeden başka bir şey kalmamıştır. Burası şim<ijlik askeri bir mevki halindedir. HamidoğuHan tarihi bakımından çok kıymetli . ve geniş olan mezarlıklardan da eser kalmamıştır.
1385
ve misafirperverlik gösterilmişti. Gelen misafirler arasmda ulema ve meşayihten Yavruzade Şeyh Mehmet Emin Efendiye hitaben konsolos «Anadolu havalisi barbarlıktan ve bunun tahribatından dolayı henüz daiı·ei terakki ve medeniyete girernemiş olduğuna dair» bazı kelam irad etmesine karşı beraberindeki ulema ve meşayih narnma şeyhi mumaileyh şu yolda cevapta bulunmuştur :
Anadolu kıt' ası ahalisi Avrupa devletlerinin ve bilhassa Rusyanın vakit vakit açtıkları ve açtırdıkları sürekli muharebeler yüzünden göz açamadıkları halde Osmanlı devletinin tebeai müslime ve gayri müslime haklarında envaı adalet ve müsavatı esirgemiyerek her türlü kolaylığı gösterdiği malumu asilaneleridir. Müslim ve gayri müslim bu havali halkının biribirlerile ne kadar kardeşçe geçindi_klerini biribirinin hakkına ne kadar riayetkar olduklarını, halkımızın ne kadar terbiyeli ve mütehammil olduklarını gezdiğiniz yerlerde göreceksiniz. Ezcümle birkaç gün sonra uğrıyacağınız Eğlı·dir kazasında NiS denilen küçük bir adadaki hıristiyan ahaliyi Timurlenk beş asır evvel perişan edip dağıttığı halde sonra bunların kılıç artıkları yine gelerek devletin kanatları altına sığınmışlardır. Osmanlı hükumeti bu hıristiyanları hiçbir yere hicrete mec
bur etmeksizin himaye eylemiş ve bu bir avuç Rum efrat her türlü kolaylığı gördüklerinden dolayı adaya sığarnıyacak kadar çoğalınış, bir kısmı İspartaya ve civar kazalara yayılmıştır. Gerek adada kalanlar, gerek gidenler bulundukları yerlerde üremekte ve ilerlemekte bulunmuşlardır. Avrupa medeniyet perverleri-
nin muahedeler yüzünden aralarında bırakılan müslüman ahaliye ve bahusus Rumeliden ve Rusyadan fevç fevç Osmanlı ülkesine gelmekte olan müslüman ve Yahudilerin ardı arası kesilmeksizin muhacerete mecbur kalmaları
halin aksini göstermektedir. Dediğinde konsolos şeyhin müdafaasını tasdik ve teslim eylemiştir.)
Kasahada Hamam mahallesinde Yeni Mescit ve Debağhane mahallesi ve civarında da ayrıca iki mescit vardır. Kasahada hıristiyan ahali olmadığından şimdi kaza dahilinde bulunan üç kiliseden ikisi adada biri de Barladadır. A-
1386
dadaki diğer 16 kilisenin yerleri bile kalmamıştır. Adadaki kiliseden birinde milattan tahıninen 360 sene sonra gücleri üzerine yazılmış eski bir İncil kitabı olup burayı ziyaret eden frengin birisi bunu ısoo franga almak istediği halde mahalli cemaat bunu vermemişıir (6).
Kasabadaki Dündar Bey medresesi kargir gayette ali ve Camü Kebir karşısında vaki ehemmiyetli bir dairedir ki altlı ve üstlü otuz höcre ve iki dershane ve bir mescidi havidir. Bu bina renkli mermer taşlarından yapılıp
cümle kapısile höcre, dershaneler, kapı pencereleri üstündeki mimari süsler, ve cell hutut. ve nakışlar ve saire zamanla, yangın, zelzele ve
dikkatsizlikler yüzünden haraplaşmıştır. Cümle kapısındaki yazılardan medı·esenin Gıyaseddin Ebülfeth Keyhüsrev bin Keykubad bin Kılıç Arslan zamanında ve 635 tarihinde yapıldı
ğı anlaşılıyor. Gıyaseddin Keyhüsrevin zamanı saltanatı 634 ten 644 tarihine kadardır. Dündar Beyin ise Harnitelindeki bükılınete mazhariyeti 702 tarjhinden 714 tarihine kadardır. Şu halde aralarında 79 yıl bir fark vardır.
MezkOr medresenin hali hazırda mevcut tahtani dershanesile birkaç höcresi bu· asırdan beri müftilerin fetva dairesi ile tedris yeri olmuş ise de 70 yıl evvel Maliye Nazırı Eğirdirli Nafiz Paşayı yetiştirenlerden ve akrabaların
dan Koca Müfti -denilen Rafi Efendinin - ki zamanındaki ulemanın hepsine faik ve ilmi vuku!u haiz bir şair idi - Ahlak ve meşrep cihetinden biraz düşh."iin ve hırsı şehvet ve ihtişama mail ve zebun oluşu ve mezkur medresenin müderrisliğini eline geçirmesi yüZünden halk dilgir olmuş ve ölünceye kadar inumaileyhin bu haline göz yummak mecburiyetinde
kalmışlardır. Bunun ölümünden sonra Eğirdirde yerine konulacak kimse bulunamamış, medrese bu suretle kapanmıştır. Kazada ikinci medrese ise Yılanlıoğlu Şeyh Ali Ağanın
kale meydanında 1217 tarihinde bir dershane ile yirmi höcre ve bir mescidi havi ve ahşap olarak yaptırdığı medı-esedir. Halkın her sene eylıll ortalarında Eğirdirin iki saat ötesinde (Pınarpazarı) denilen yerdeki üzüm bağlarına . göç etmeleri adet olduğundan Şeyh Ali Ağa burada da bir medrese yaptırmış, medrese ci-
(6) Şimdi bu kiliseler de kalmamıştır.
varındaki (Hacı Mariz) bağına bitişik bir hap hane ve bir kıt'a bağı yine medreseye tahsis eylemiştir. 1223 senesinde kasabadaki kale
meydanı medresesinin ortasına bir de kargir kütüphane inşe ve içine yazma ve basma olarak 218 cilt kıymetli kitap koydurmuş ve evvelce tanzim ettirmiş olduğu vakfiy.eyi genişletmek için hemen istanbula gitmiş, 1226 se
nesi şahanının dokuzunda Şehzade camiine civar Kalenderhane mahallesinde kain Hoca zade Mehmet Tahiı· Efendi hanesinde Peşmakçı zade Mehmet Z~ki Efendiye bir vakfiye da
ha tanzim ettirmiş ve bu. vakfiye mucibince Eğirdirde, köylerde ve bilhassa Yılanlı karyesinde de bir cami ve medrese yaptırmıştır (7) .
Eğirdirde hükumet dairesi civarında bulunan ilk rüştiye mektebi 1290 tarihinde eşraftan Burhan zade Hacı Mura.t Ağa önde olduğu halde meclisi idare azasından biraderi Hacı Burhan ve Hatip zade Büyük Salih ve belediye reisi Hafız Ağa zade Küçük Salih ve Sadullah Efendi zade Rıza ve Tığlızade Hacı
Hafız Mehmet Hayri ve Hacı Memiş Ağa zade Mehmet ve Hacı Sadık Ağa zade Hafı~ Ahmet Efendiler delaletlerile toplanılan ve kendi taraflarından verilen ianelerle o vakit İsparta mutasarrıfı bulunan ve tTophane ketebesinden denilmekle maruf Eyüplü Ali Rıza Efendinin tertip ve nezareti altında yapılmıştır. 1318 tarihine kadar yirmi sekiz sene zarfında ve ba-
l • husus muallimlerden Ali Haydar Efendi zama-nında memleket çocukları hakk.ile tahsil ve terbiye görerek epeyce erbabı kalem yetişmiştir.
1318 tarihinde bina harap bir hale geldiğinden yıkılmış ve İzmitli mutasa·rrıf Hüsnü Bey zamanında yine o civarda karşı taı:afa daha geniş altlı üstlü yeni bir mektep yapılmış
tır. Rumlar zamanında Nis adasında biri rüştiye, diğeri ilk mektep derecesinde iki mektep vardı ki, bunlar .cemaat parasile idare edilirdi.
Pavlu nahiyesinde (şimdiki Sütçüler .kazası merkezi) Mimar Sinanın İsparta ve Ağrasta yaptığı camiler modelinde olarak kargir bir ku'bbe üzerine kurşunlu ve minareli ve küçük bir cami vardır ki bunu (Hacı Sefer Ağa)
adında bir zat bin tarihlerinde .yaptırmıştır.
Camiin karşısında Hasan Ali Efe~di isminde
nahiyede nüfus katipliği ve niyabet vekilliği yapmış bir zatın delaletile beş altı höcreli bir medre·se vücude getirilmiştir. Hacı Sefer Ağanın mezarı o civardaki kabristanda hala mev
cuttur. Bu nahiyede hıristiyan halk yoksa da Beğdili karyesinde Ceneviz kilisesi dedikleri kadim bir mabet vardır. Bu civarda buna benzer birçok asarı atika vardır. Hatta İspartanın Emre mahallesinden bir hıristiyanın senelerce 'bu asar içinde araştırmalarla ömür geçirdiği ve h~tta orada öldüğünü köylüler rivayet ederler.
Barla nahiyesinde ise, Çaşnig.ir Paşa camii adile renkli tuğlalardan yapılmış bir minareli cami vardır. Nahiyeye nisbetle bu cami oldukça büyüktür. Etraf duvarları kargir ve tavanı ahşap ve toprak dam olarak 777 tarihinde yapıldığı, kapısının üstündeki taş kitabeden anlaşılmaktadır ki, İsparta ve çevresin-in Os-
manlı idaresine geçtiğinden altı sene mukaddemdir. Kapıp.ın · içerisinde sol cihette medfun bulunan bir zatın mezar taşında (Hafız Tuti
Ebubekirülkaramani) ibaresi ve 794 tarihi görülmektedir. 1216 senesinde cami bir tamir görmüştür. Burada Göçeri Paşa ve Pazar camii namile üç beş asır evvel iki cami daha yapıl
mış ise de zamanla harap olmuş, İstanbulda yağlıkçılık ve tüccarlık etmekte olan Hafız Hidayet Ef-endi tarafından yeniden tamir e.ttirilmiştir. Akmescit mahallesinde de Şürayı Dev
let Başkatibi Ali Vasfi ve İstanbulcia antikacı demekle maruf Bahrizade Hacı Osman Bey
marifetile buradaki mescit genişletilmek su~
retile cami haline konulmuştur. Barlada hıris- ' tiyanların vaktile oldukça mükemmel bir mekteplerile 1805 tarihinde yapılmış .bir kiliseleri vardı.
Vaktile Anamas dağındaki aşiretlerin na:maz kılmaları için Pavlunun Çandır köprüsü 've Çandır alan mevkilerinde ve Camili Yaylada camiler ve. hatip ve imamların oturmasına mahsus odalar yapılmıştı. Lakin zamanla bunlar da harap olup yıkılmıştır.
(7) Yılanlı zade Şeyh Ali Ağanın tercemei halinden başka bir yazıınııda bahsedeceğiz.
1387
Eğ.irdirdeki hükılmet binası 1317 tarihinde mutasarrıf Hüsnü Beyin himmetile yapılınıştır (*). Kasahada üç han olup birisi buğday hanı demekle maruftur. Karşısında (Yonca Altı)
denilen buğday ve un pazarı yeri vardır. Hanın üst katında yolculara mahsus birçok odalar olduğu gibi çarşı içinde Hacı Nuri Efendi hani, hükümet dairesi karşısında Maarif hanı arabalara ve arabacılara ve sair yolculara istirhat yeridir.
Üç hamamdan biri mevlevihanenin bulunduğu mahallede, diğeri kale içinde, üçüncüsü Kubbeli mahallesinde ve göl kenarındadır.
Vakfiyetle idare olunur. Bunlar geceden kuşluk vaktine kadar erkeklere, ondan sonra da kadınlara açılır.
P avlu ve Barla nahiyelerinde hükılmet daireleri olmayıp kadim! veçhile münasip mahallerde bulunmak suretile idare olunurlar, fakat eski ve vakıf hanlardan birer küçük ve harap han parçaları ve birer hamam v.ardır. Eğirdir değirmenlerinden biri Radimos'da
diğerleri muhtelif köylerdedir. Eğirdirin içinde değirmen yoktur. halk kış günlerinde çok zahmet çekerler. Bu sebepten çok zaman pazarda un satılır. Herkes haftalık yiyeceğini pazar yerinden un almakla temin ederler.
Yazla'da askeri şube ile muhtelif askeri binalar bulunmaktadır. Kasahada birçok kahveler vardır. Göl kenarındaki bir kahve serinlernek için biricik yerdir.
Radimos derbendinde bir karakol merkezi vardır. Pavlu ve Barla'da üç adet kereste hazarı vardır. İsparta ve civarının muhtaç oldukları çam tahtaları bu hazarlarda yapılır.
Gölde işleyen kayıkların iskeleleri «cami ardı>> ve kale kapısı mevkilerindedir.
Eğir~irde türbeler :
Eğirdirde yazla mahallesi nam mevkide bir künbet içinde Baba Sultan, Suri baba, P alaz baba nam zatlarla ayrı ayrı türbeler içinde Şeyh Murad, Şeyhillislam Berdai ve damadı Pir Mehmed Huyi ve ahfadından Mehmed Çelebi ve Şeyh Burhaneddin Efendiler medfun
(*) Eğirdirde gölün cenup kıyısında ıssız bir köşede kasahaya beş kilometre kadar uzakta yeni bir hükUmet konağı yapılmıştır. Kasahaya bu kadar uzakta yapılmış' olan bu güzelim bina daha şimdiden istifade
1388
olduğu gibi civarlarında pek çok ehlullah ve urefayi billah vardır (8). Y ~zlada bulunan hankah en üst başta ve şimenditer istasyonunun ve askeri debboyun civarındadır. Etrafında tekkeye bağlı bağ ve bahçe harabesi çeşme ve menba suyu vardır (9). Ve türbeler civarındaki kırlarda (Burcu Bey) namında bir zat daha olup evkaf idaresince vakıf varidatı var-
sa da tercümei hali belli değildir. Gerek Hankahın ve gerek Burcu Beyin zaviye varlıkları İspartada mukim Katip Zadelerle Çallı zadelerdedir. Nis adasında medfun Şeyh Muslihiddin Pavluda Hoca İlyas, tekke karyesinde biğer bir Şeyh muslihiddin ve barlada Karaca Ahmed, Seyyit, Peyk ve Çırak Gaziler ve Bedre çiftliğinde Sütdedesinin merkatıeri vardır.
Tekke karyesindeki Şeyh Muslihiddinin Şamı şerifte medfun (Küçük Molla) sülalesindeı:ı bir zat olduğu 3 zilhicce 10()6 tarihli bir kıt'a ferman münderecatından anlaşılmaktadır. Adadaki Şeyh Muslihiddinin 9 uncu veya 10 uncu asrı hicri ricalinden olduğu kuvvetle tahmin edilebilir. Vaktile türbesinde dikişsiz dokunmuş bir gömlek vardı. Gömlek Konya Ma
arif Müdürü Azmi Bey tarafından alınarak
Maarif N ezareti mi,izesine gönderilmişti. Bu gömlekte hiç dikiş olmadığı halde kol ve beden geyimleri muntazaın bir gömlekte Pavlonun Tekke köyündeki Muslihiddin türbesinin etra
fındaki aşiretler sık sık ziyaret ederler. Başlıca kerameti yalancıların tekkenin etrafını dolaşmağa cesaret edememeleridir. Hayvan, mal hırsızlığı edenlere bu türbenin etrafını dolaşmak teklif edilince çaldıklarını geri verdikleri görülmüştür. Çünkü yalancıların türbeyi dolaştıktan sonra öleceği kanaati vardır.
Sütdedesi,nin kerameti de şu imiş. Civardaki bir dağda bulunan bir mağaranın tavan yerinde memeye benzer iki yumurcak taştan
damlayan su, sütü olmayan kadınlara ve hayvanlara içirilirse sütü az olan kadın ve hayvanlarm bol sütü gelirmiş. Bunun için buraya birçok kadınlar gideı:, gidemeyenlere su götü-
edilmez bir baldedir. Çünkü uzaklığından ötürü kulla· nılamamaktadır.
(8) Şeybülislam Berdai'nin Hamiteline gelişine da ir ayrı bir yazı neşredecegiz.
(9J Hankah şimdi yoktur.
türler. Su damlayan iki yumurcak taşa «Mer
yem Ana memesi» derler.
Karacaahmedin ise İstanbuldaki Karacaah
medin :rıeslinden olduğu zannedilmekteclir.
Anadoluda yeni doğanlara behemehal aba ve
ecdattan birinin ismini koymak ve bunu fali
hayır saymak eski adetlerdendir. Karacaahmet
türbesine çocuğu olmayanlar veya olup da ya
şamayanlar adanır. Bu merkat Barlada kasaba
1 ci F. 1370 salıifenirr devamı Keza:
«Bir sakinin 18'1-i lebi vahdetde
Gelince ağzıma mestane etdi
Gösterdi yoUarım devri gurbetde
Saldı elden ele divane etdi»
Şairin derdi artıktırı Yine gurbetden yanıb
yakılıyor :
«Bu dard beni dolandırır gurbet el
Tabibim, cerrahim kande isen gel
Bu vücudum şehri gamdan mükemmel
Desti mimar kodu temel derdimi
Benim derdim değme dil çekebilmez
Gözlerim y~ını NİL çekebilmez • Ne zergerdan maya fil çekebilmez
Götüremez yüz bin cemel derdimi
dışında mesirelik bir yerdedir. Etrafında su ve
bahçeler vardır.
Eğirdir ve çevresinde malCim ve meşhur 360
böyle meşhur türbt ve evliya vardır. Malum
olmayanlada .bini geçer. Eğridir iYidir evli
yaullah erenler yeridir.~ Sözü adeta darbımesel
hükmündedir.
Bücüzade Süleyman Sami
SEYRANİ çekdiğim çok can da bilmez
Çekmeyen ehli irfan da bilmez
Çaresin Eflatun, Lokınan da bilmez
Ahir derman bulur ecel 4erdimi»
Eserlerinde Ç{)kluk tasavvuf yapmıştır. Bir
çok parçaları Bektaşiliğin erkan ve adabını
talim etmektedir. Çihar Yar' ı da üstün tuttuğu
ve zühd-ü takva sahibi olduğu anlaşılıyor. Za
ten şairin çok sevilen eserleri erenler meydan
ve muhabbetlerinin saz düsturları olagelmiş
tir. Bunun içindir ki, şimdiye kadar Lagos Kö-
. yü'nün bir dede · ot:ağmda Seyı·aui'lün kitabı
kıymetli bir yadigar olarak saklanmış kalmış
tır.
i ................... , ................... J . rrrrrr\ rr• rrv TT
ı389 :