zorlu psm mag. 04 · 2016 yazinda dÜnya sahnelerİ 10 ne var ne yok mÜzİk dÜnyasindan...

33
ZORLU PSM MAG. 1 Temmuz-Ağustos ZORLU PSM MAG. 04

Upload: others

Post on 14-Jun-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 1 Temmuz -Ağu s t o s

ZORLU PSM MAG. 04

Page 2: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 3 Temmuz -Ağu s t o s

06broadway, tiyatro, sergi, şov2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ

10 ne var ne yok

MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER

18Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol ’aAVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

22 400 etkinlik,

400 binden fazla izleyici3. SEZONUN ARDINDAN

34 bilmedikleriniz

STEVE VAI

36 sinema ve müzik sahnelerinde

dirsek temasıGÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR

40 son on yıla mercek

ŞARKICI / ŞARKI YAZARI GELENEĞİ

44 bilmedikleriniz

SKUNK ANASIE

46 efsanelerin doğduğu yer

THE SPLASH CLUB

50 bilmedikleriniz

EMPYRIUM

52 Empyrium’dan Opeth’e

METAL GRUPLARININ “AKUSTİK” TUTKUSU

56 sahne arkası

RIGGING

58 Zorlu PSM’nin en dinamik

ve farklı mekânıSTÜDYO YENİ SEZONDA DAHA DA

ŞAŞIRTACAK!

60 #psmblog

MÜZİK GRUPLARININ İSİMLERİNİN ALTINDA YATAN HİKÂYELER

Facebook.com/ZorluPerformansSanatlariMerkezi

Twitter.com/ZorluPSM

Youtube.com/ZorluCenterPSM

Instagram.com/Zorlu_PSM

Pinterest.com/ZorluCenterPSM

-- ww

w.zo

rlup

sm.co

mB

iletler Biletix

ve zorlu

psm

.com

’da

Zorlu PSM Mag. içeriği ve tasarımı, Bant Mag. ekibi tarafından hazırlanmaktadır.

[email protected]

Dünyanın en sevilen müzisyenleri, konserleri merakla beklenen gruplar! Zorlu PSM, müzik dünyasının dev isimlerini sahneye taşıyor!

06 10

40 44

18 22

46 50

34 36

52 56

Page 3: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 5 Temmuz -Ağu s t o s

Piyanosunda yarattığı orkestralara bedel harikalarla

deneysel müziğin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden

olan, Hauschka adıyla tanıdığımız Alman besteci

Volker Bertelmann, 6 Ekim’de Zorlu PSM Stüdyo’da.

Detaylar zorlupsm.com’da.

Page 4: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 7 Temmuz -Ağu s t o s

PrivacyOlivier ödülüne aday gösterilen politik gönderme This House ile yakaladığı başarının üzerine James Graham’ın kaleminden çıkan ikinci eser Privacy, teknoloji ve bireyler olarak mahremiyet hakkımızın arasındaki ilişkiye odaklanan etkileşimli bir belgesel oyunu. Edward Snowden davasının akabinde 2014 yılında Londra’da ilk gösterimini yapan oyun, günümüz internet kültürünün çıkarımlarını şimdi de sınırlı bir süreliğine New York sahnesine taşıyacak. Yeni bir şehre taşınan yalnız “Yazar”ın, yaşadıkları ve internet aracılığıyla paylaşmaya karar verdikleri üzerinden hikâyesini anlatan, komik olduğu kadar da düşündüren yapıt, politikacılar, tarihçiler ve gazetecilerle gerçekleştirilmiş röportajlardan parçalar da barındırıyor. Başrolünde Broadway’in sevilen yüzlerinden Daniel Radcliffe’i göreceğimiz Privacy’nin ön gösterimleri temmuz ayında başlayacak ve 7 Ağustos’a kadar devam edecek. Seyirciden de yanlarında telefonlarını getirmeleri ve oyun boyunca açık tutmaları rica ediliyor.

The CrucibleAhlak, kin ve toplumsal hükmün kara hikâyesi,

Arthur Miller’ın 1953 yılında yazdığı The Crucible, yarım asırdır düzenli olarak sahnelenen bir

klasik. Bu yaz Broadway’e beşinci kez çıkan oyun, Belçikalı avangart yönetmen Ivo Van Hove’ye

özel modern bir korku estiriyor. 1690’lı yıllarda Salem kasabasında yaşanan cadı avını ve saygın

kasaba sakinlerinin kendi komşularının ellerinde şekillenen kaderini konu alan oyun, Amerikan

tarihinde McCarthy döneminin alegorisi olarak görülüyor. Başrollerinde Saoirse Ronan, Ben

Whishaw ve Sophie Okonedo gibi heyecan verici genç isimler olan ve dört Tony adaylığı bulunan

adaptasyon, efsanevi besteci Philip Glass’ın bestelediği müzikleriyle 17 Temmuz’a kadar

sahnelenecek.

2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ

Yaz sezonunun öne çıkan oyunlarına, müzikallerine, sergilerine ve sahne performanslarına göz gezdiriyoruz.

Yazı Leyla Aksu

broadway, tiyatro, sergi, şov

Page 5: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 9 Temmuz -Ağu s t o s

Richard IIIGloucester Dükü’nün cinayet ve ihanetle kaynayan kanlı trajedisi

Richard III, büyük yazar Shakespeare’in ölümünün 400. yılında yeniden sahneye

taşınan eserlerinden yalnızca bir tanesi. Ralph Fiennes’ın başını çektiği yeni uyarlamada, etkileyici oyuncu ilk

yönetmenlik denemesi Coriolanus’ta beraber çalıştığı efsanevi isim Vanessa

Redgrave’in Queen Margaret’iyle buluşuyor. BBC’nin Hollow Crown serisi

ve American Psycho’nun müzikal sahne uyarlamasıyla tanınan Rupert Goold’un

yönetmenliğini yaptığı klasikte, seyircinin karşısına modern ve karanlık

bir bakış açısıyla yırtıcı ve grotesk bir III. Richard çıkıyor. Haziran ayında açılışını yapan uyarlama 6 Ağustos’a kadar sahnede, 21 Temmuz günü ise

Picturehouse Entertainment aracılığıyla dünya çapında sinema salonlarında

izlenebilecek.

The Deep Blue SeaTerence Rattigan’ın 1952 tarihli draması

The Deep Blue Sea, 20. yüzyıl İngiliz tiyatro repertuvarının en esaslı kadın

rollerinden biri olan, donuk hayatının arasında, karşılık bulamayan bir tutkuya kapılmış Hester’ın hikâyesi. Usta İngiliz

oyuncu Helen McCrory’yle hayat bulan, zamanının toplumsal baskılarına

kısıtlamalarına karşı gelen Hester’ın daralan dünyası, bu uyarlamada denizin

renklerinde aydınlatılmış dairesinin içinde, saydam duvarlar arkasında can

bulan komşularıyla şekilleniyor. Carrie Cracknell’ın yönetmenliğini yaptığı

oyunun dekor tasarımını Tom Scutt, ses tasarımını da Peter Rice üstleniyor. En son 2011 yılında Tom Hiddleston

ve Rachel Weisz’ı ekranlara taşıyan sinema uyarlamasında karşımıza çıkan sancılı dram, eylül ayının sonuna kadar

sahnede olacak.

HamiltonYıl boyunca Broadway’i kasıp kavuran ve müzikallerin geleceğini değiştirecek son gösteri, ilginçtir ki Amerika’nın ilk Maliye Bakanı Alexander Hamilton’ın hayatını sahneye taşıyan bir yapım. In the Heights ile dikkatleri çeken Lin-Manuel Miranda’nın yazdığı ve hip hop dahil her türlü müzikal janr ve stili harmanlayarak sahneye taşıyan Hamilton, yetim olarak büyüyen, sırasıyla savaş kahramanı, maliyeci ve George Washington’ın sağ kolu olan, fakat skandala karışamadan da edemeyen bir devlet kurucusunun hikâyesi. Fırsatlar ülkesi olarak akıllarda şekillenen Amerika’yı tarihsel figürler aracılığıyla günümüze taşıyan bu orijinal müzikal, 2015’te prömiyerini yaptıktan sonra, bir yıl dolmadan Broadway’e taşındı ve on bir tane Tony, bir Grammy, bir de Drama alanında Pulitzer kazandı. Thomal Kail tarafından yönetilen müzikalin başrolünde Miranda, genç ustanın yanında ise Daveed Diggs, Leslie Odom Jr., Phillipa Soo, Jonathan Groff ve Renee Elise Goldsberry gibi isimler yer alıyor. Uzun yıllardır Broadway’de en çok heyecan uyandıran yeni oluşum Hamilton, 2016’nın sonbaharında Amerika’nın farklı şehirlerini turlayıp 2017 yılında da yurtdışına açılacak.

Vito Acconci: Where We Are Now (Who Are We Anyway?), 1976Vito Acconci’nin onyıllardır Amerika’da yapılan ilk retrospektif sergisi, 40. yılını kutlamakta olan MoMA PS1’da yazın sonuna kadar sergileniyor. New York doğumlu sanatçının şiirle başlayıp mimariye kadar uzanan uzun soluklu, üretken ve deneysel kariyerinin erken yıllarına bakan seçki, Klaus Biesenbach tarafından organize edildi. Amerikalı yazar, şair, performans ve video sanatçısı, tasarımcı ve mimar Vito Acconci, kullandığı ortamdan bağımsız, alışılmamış ve bazen de rahatsız edici çalışmalarıyla sayısız çağdaş sanatçıya ilham oldu. Özellikle mimariye yönelip sanat dünyasından çekildiği yıllardan beri özel ve kamusal alanların arasındaki ilişkiye ve mekân kullanımına odaklanan bol ödüllü Acconci, havaalanları, parklar, müzeler ve şirketler dahil bir sürü farklı alan tasarladı. Sanatçının 1968-1976 yılları arasındaki çalışmalarına odaklanan sergisinde, “Following Piece,” “Openings,” “Seedbed” ve “The Red Tapes” gibi çalışmaları yer alıyor. Mayıs sonunda açılışını yapan sergi, 30 Ağustos’a kadar gezilip görülebilir.

The Winter’s TaleShakespeare’in ilk defa bir bale olarak

sahneye uyarlanan komedisi The Winter’s Tale, Tony ödüllü İngiliz koreograf Christopher Wheeldon’ın ellerinde

balenin geleceği olarak görülen orijinal bir yapıta dönüştü. National Ballet

Canada işbirliğiyle sahnelenen, 2014 yılında Londra’da prömiyerini yapan

bale, bu yaz ilk olarak New York’a geliyor. Shakespeare’in masal, trajedi ve komedi

unsurlarını ustalıkla harmanlayan hikâyesi, sahnede King Leontes ve

karısı Hermione’nin kararları etrafında dönen, sevgi, kıskançlık, kefaret ve aile temalarını barındıran bir performansa

aktarılıyor. Müzikleri Joby Talbot tarafından bestelenen ve Wheeldon’la

Alice’s Adventures in Wonderland üzerinde çalışmış yaratıcı takımın elinden çıkan adaptasyon, onlarca yıldır yaratılmış en

dokunaklı bale olarak yorumlanıyor. The Winter’s Tale, temmuz ayının sonunda Lincoln Center Festival kapsamında

izlenebilecek.

Page 6: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 11 Temmuz -Ağu s t o s

Metronomy

Summer 08

PlaidThe Digging Remedy

Róisín Murphy

Take Her Up to Monto

Garbage Strange Little Birds

Dinosaur Jr.

Give a Glimpse of

What Yer Not

Neil Young

Earth

Wild Beasts

Boy King

RHCPThe Getaway

Cass McCombs

Mangy Love

Bat for Lashes

The Bride

ne var ne yok

MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER

Yaz bahane, haberler şahane... Müzik dinlemenin keyif verdiği en güzel zamanları yaşadığımız şu sıralar, müzik dünyasında oldukça

yoğun bir gündem mevcut. Yeni albüm müjdelerini, geri dönen grupların merakla beklenen kayıtlarını, uzun zamandır konser vermeyen isimlerin bol sürprizli performanslarını ve dahasını

sizin için derledik.

Yazı Busen Dostgül

Yaz albümleri seçkisi Plaid – The Digging Remedy (Warp)

İki yıl aradan sonra gelen dokuzuncu Plaid albümünde Andy Turner ve Ed Handley

ikilisinin köklerinden vazgeçmediğini, yeni keşifler yerine güvenli sularda yüzdüğünü

görüyoruz.

Garbage – Strange Little Birds (Stunvolume)

2013’ten bu yana yeni albümü üzerinde çalışan Shirley Manson, sonunda diğer

kayıtlarına nazaran daha karanlık bir albümle karşımızda.

Neil Young – Earth (Reprise)Birçok hayvanın ve böceğin ses kayıtlarını

hiçbir şekilde değiştirmeden kullanan Neil Young, yeni albümüyle evrenin hissiyatını

müzikseverlere hissettirmek istediğini söylüyor.

Red Hot Chili Peppers – The Getaway (Warner Bros.)

Grubun 1989’dan bu yana ilk kez Rick Rubin olmadan kaydettiği yeni albümünde, gruba

bu kez prodüktör olarak Danger Mouse eşlik ediyor.

Bat for Lashes – The Bride (Parlaphone)Natacha Khan, düğün yolunda nişanlısını

kaybeden ve bu acıyla balayına yalnız giden bir gelinden yola çıkarak hazırladığı ilginç

albümüyle aramıza geri döndü.

Metronomy – Summer 08 (Because) Robyn’in de konuk olduğu yeni Metronomy albümü hem kapak görseli hem de yayınlanan single’larıyla bol disko tınılarla karşı karşıya olduğumuzun sinyallerini veriyor.

Róisín Murphy – Take Her Up to Monto (PIAS America)Murphy’nin geçtiğimiz seneki albümü için Eddie Stevens’la birlikte yaptığı kayıtlardan gün yüzüne çıkmamış parçalar 8 Temmuz’da bizlerle.

Dinosaur Jr. - Give a Glimpse of What Yer Not ( Jagjaguwar) Grubun her albümü gibi fantastik olacağının duyumlarını aldığımız bu on birinci Dinosaur Jr. albümünde tam on bir şarkı yer alıyor. Wild Beasts – Boy King (Domino) Grammy ödüllü genç prodüktör John Congleton’la birlikte kaydettiği yeni albümü için geri sayım yapan Wild Beasts, yine dans vaat eden bir dizi şarkıyla karşımızda.

Cass McCombs – Mangy Love (ANTI-Records) Bir sene içindeki üçüncü albümüyle karşımıza çıkmaya hazırlanan sanatçı, yeni albümünde Elliot Smith’in de prodüktörü olan Rob Schnapf ’le çalıştı.

Page 7: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 13 Temmuz -Ağu s t o s

Neil

Gai

man

Nick

Cav

e

Nick Cave sessizliğini 9 Eylül’de bozuyor

Temmuz 2015’te ikiz oğullarından biri olan Arthur Cave’i kaybeden

Nick Cave’den uzun zamandır haber alınmıyordu. En son

2013 tarihli Push the Sky Away ’i yayınlayan Avustralyalı şarkıcıdan

beklenen haber geldi: Yeni Nick Cave and the Bad Seeds albümü Skeleton Tree, 9 Eylül’de bizimle. Yapılan açıklamaya göre o güne

kadar herhangi bir şarkı kesinlikle ne single olarak, ne de farklı

bir formatta yayınlanmayacak. Albümdeki şarkılar ilk kez

8 Eylül’de One More Time with Feeling filminin prömiyeriyle

birlikte görücüye çıkacak. Siyah-beyaz ve renkli formatta, üç

boyutlu olarak çekilmiş olan film 8-9 Eylül’de Londra’daki çeşitli

sinemalarda izlenebilecek.

Herkes onları konuşuyor: Radiohead Beş yıllık aranın ardından 8 Mayıs’ta dokuzuncu stüdyo albümü A Moon Shaped Pool ’u yayınlayan Radiohead, Avrupa’da uzun bir turneye çıkacağını da duyurmuş ve müzikseverleri oldukça heyecanlandırmıştı. 20-21 Mayıs’ta Amsterdam’da Heineken Music Hall’da verdiği konserle turneye başlayan Thom Yorke önderliğindeki grup, konserlerin her birinde daha önce çalmadığı parçalara yer vererek tansiyonu biraz daha yükseltti. Amsterdam, Paris, Londra’da verdikleri konserlerin ardından Barcelona’daki Primavera Sound Festival’da da sahne alan grup, 2009 yılından bu yana çalmadığı “2+2=5”, “My Iron Lung”, “True Love Waits” gibi şarkıların yanı sıra sürpriz bir şekilde Paris’teki konserlerinde “Creep” çalarak hayranlarını şaşırttı. A Moon Shaped Pool hitlerinden “Decks Dark”, “Daydreaming”, “Burn the Witch”le konserlerine başlayan Radiohead, klasikleri arasında yer alan “Idioteque”, “Pyramid Song”, “Karma Police”, “Paranoid Android”, “Bloom” gibi şarkıları da neredeyse her konserinde çalıyor.

Müzik dünyasının gündemine göz atınHikâye Neil Gaiman’dan,

müzikler Jarvis Cocker’dan The Sandman, Stardust, American Gods gibi

çizgi romanların yaratıcısı İngiliz yazar Neil Gaiman’ın kısa hikâyelerinden ilham alarak hazırlanan mini dizi Neil Gaiman’s

Likely Stories, dört bölümden oluşan ilk sezonuyla 26 Mayıs’ta meraklılarının karşısına çıktı. Monserrat Lombard,

Monica Dolan, Paul Ritter ve Kirk Lane’in başrollerinde yer aldığı İngiliz yapımı mini

dizinin Neil Gaiman dışındaki bir diğer ilgi çekici özelliği ise müziklerini Britpop akımının en sevilen gruplarından Pulp’ın kurucusu Jarvis Cocker’ın yapmış olması. Cocker’ın 2009’dan bu yana yayınlayacağı ilk solo kayıtlar olacak bu parçalar, Rough

Trade etiketiyle EP formatında da dinleyiciyle buluşacak. Kayıtlarda Cocker’a

eşlik edenler arasında Portishead’den tanıdığımız Adrian Utley, perküsyoncu

Alastair Malloy ve Hours grubundan Martin Slattery yer alıyor.

David Bryne’den bir müzikal daha geliyorMüzik tarihinin efsanevi new wave ve post-punk gruplarından Talking Heads’in kurucusu David Byrne, bugüne kadar film, fotoğraf, opera, roman, kitap gibi alanlardaki üretimleriyle de karşımıza çıktı. Jeanne d’Arc’ın hikâyesinden esinlenerek bir müzikal yazdığını duyuran Bryne, bu hikâyeyi tüm zamanlara uyarlanabilecek bir formatı olduğu için seçtiğini duyurdu. 2010 yılında Fatboy Slim eşliğinde hazırladığı Here Lies Love müzikalinde birlikte çalıştığı ekiple yeniden bir araya geleceğini duyuran Bryne, Jeanne d’Arc’ı, “insanlara hayatlarının kontrolünü ellerine almaları için ilham vermiş bir figür” olarak tanımlıyor. Gelecek yıl New York’taki Public Theater’da sahnelenecek müzikalle ilgili gelişmeleri merakla bekliyoruz.

Page 8: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 15 Temmuz -Ağu s t o s

Moda ve film seven birçok kişiyi geçtiğimiz yıl itibariyle bir araya

getirmeye başlayan Fashion Film Fest Istanbul, bu sene 26-27 Kasım’da

Zorlu PSM’de izleyiciyle buluşuyor. Festivalin bu seneki sürprizleri

arasında yarışma bölümüne eklenen iki yeni bölüm, En İyi Öğrenci Filmi ve En İyi Müzik Videosu kategorileri

yer alıyor.

Kültür Departmanı tarafından, 2015 yılında düzenlenmeye başlayan

Fashion Film Fest Istanbul, moda ve film için tutkulu birçok kişiyi iki

günlük festivalde bir araya getirmeyi amaçlıyor. Berlin Fashion Film

Festival ve Lahore Fashion Film Festival’ın yanı sıra New York’ta düzenlenen Women & Fashion

Film Festival gibi dünya çapında bilinen festivallerle içerik anlaşması olan Fashion Film Festival Istanbul,

dopdolu programıyla geçtiğimiz sene göz kamaştırmıştı.

Bu sene ikinci kez gerçekleşecek olan festivalde, uluslararası ve ulusal En İyi Moda Filmi kategorilerindeki filmlerin yanı sıra En İyi Öğrenci Filmi ve En İyi Müzik Videosu kategorilerindeki filmlere de ödül verilecek. Uluslararası alanda başarılı ve önemli isimlerden oluşacak jürinin belirleyeceği kazananlar, bir sonraki filmleri için yapım desteği kazanacak. Fashion Film Fest Istanbul yarışmasına başvurular 31 Ağustos’a kadar devam ediyor. Birbirinden şahane birçok filmin yer alacağı programda ayrıca sanat enstalasyonları, atölyeler, söyleşiler ve dahası da izleyiciyi bekliyor. Eğer film ve modaya meraklıysanız, 26-27 Kasım’da kimseye söz vermeyin! Fashion Film Fest Istanbul 2016 ile ilgili detaylı bilgi ve yarışmalara dair sorularınız için fashionfilmistanbul.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

#fff istanbul

İSTANBUL’UN MODA FİLMLERİ FESTİVALİFashion Film Fest Istanbul 2016 için geri sayım başlasın!

#FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFF IS TANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FFFISTANBUL #FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#FF

FIST

ANBU

L #

FFFI

STAN

BUL

#

FFFI

STAN

BUL#

FFFI

STAN

BUL

14,8x21_Erken Cocukluk_Press.pdf 1 20/06/16 15:47

Page 9: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 17 Temmuz -Ağu s t o s

Selda Bağcan @ Primavera Sound, Barcelona (1-5 Haziran)

Bu sene Radiohead’in festivalin ana grubu olmasının da etkisiyle kısa sürede biletleri tükenen Avrupa festivallerinin başında yer alan Primavera Sound Festival belki de son birkaç yıldaki en yoğun katılımcı sayısına ulaştı. PJ Harvey, The Last Shadow Puppets, Sigur Rós, Animal Collective gibi isimlerin yanı sıra festivalde Selda Bağcan ve İsrailli Boom Pam ilk kez boy gösterdi. Festivalin en güzel sahnelerinden olan Ray-Ban Stage’deki enerjik performansıyla

müzikseverlerle buluşan Bağcan’ı izleyenler arasında Türkiye’den çok yoğun bir kitle olmasıyla neredeyse İstanbul’daymışız hissiyatının oluştuğu konser tam anlamıyla bir şölen niteliğinde

geçti. Bağcan’ın “kendimi Türkiye’de gibi hissediyorum” demesiyle birlikte halaya davet etmesi üzerine buna katılmaya çalışan Avrupalı izleyicilerle de oldukça eğlenceli anlar yaşandı.

Ros

kild

e Fest

ival

AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

Hazırlayan Busen Dostgül

Bugünlerde programlarında Türkiye’den isimlere de yer veren Avrupa festivallerine yakından bakıyor, müzisyenlerin festival

deneyimleriyle ilgili duygularına ortak oluyoruz.

Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a

Page 10: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

Gaye Su Akyol @ Roskilde Festival, Roskilde (25 Haziran – 2 Temmuz)

Ceza ve Sattas @ Sziget Festival, Budapeşte (10-17 Ağustos)

Kırk bir yıldır Danimarka’nın Roskilde bölgesinde gerçekleşen Roskilde Festival’ın,

aralarında Neil Young, LCD Soundsystem, New Order, Tame Impala, PJ Harvey ve Red Hot

Chili Peppers gibi isimlerin de olduğu bu yılki yoğun ve heyecanlı programında yerli sahnenin kendine has tarzıyla dikkat çeken ismi Gaye Su

Akyol da yer alıyor. Gaye Su Akyol’a olayların nasıl geliştiğini ve neler hissettiğini sorduk:

“StageArt’tan Rıza Okçu, Roskilde’nin direktörü Peter Hvalkof ’a Budapeşte’de Develerle

Yaşıyorum CD’sini veriyor. Vaktinde Shalgam Records’dan Ulaş Şalgam da Hvalkof ’a benden

ve böyle bir müziğin varlığından bahsetmiş. Sonra olaylar gelişiyor ve buralara kadar geliyor.

Dünyanın en eski ve köklü festivallerinden birinde kalabalıklara çalacak olmak, Türkçe

müzik yapıp aynı dili konuşmadığın insanlarla

bir küsur saat boyunca sahneden iletişim kurmak muazzam bir duygu. David Bowie, Bob Dylan çalmış, bu sene Neil Young çalıyor, bu isimlerin yer aldığı bir festivalde ismimiz geçiyor, ne mutlu. Vaktinde rüyasını gördüğümüz şeyler bir bir gerçek oluyor, kendi müziğimizi oralara taşımak bizi çok mutlu ediyor. Böyle yolculuklarda sevdiğiniz ve birlikte müzik yaptığınız insanlarla iyi bir amaç uğruna yola çıkıyorsunuz. Benim için gerçek tatil ya da haz bu işte; uzaklara hedef koyup anlamlı bir şeyler aramak ve tutkuyla oraya tırmanmak. Müziğimizi dünyanın başka bir ucunda binlerce kişiye çalacağız, belki birilerinin mutluluğu olacağız, bunlar beni aşırı heyecanlandırıyor. Festivale özel bir şarkı listesi hazırlıyoruz. Bu yolculuğu “yol belgeseli” olarak kayda geçirmek istiyoruz. Bakalım gerçekleşecek mi...”

Doksanların başından bu yana Budapeşte’de düzenlenen Sziget

Festival bu sene, Rihanna, Sia, Muse, The Chemical Brothers, Manu Chao,

Sigur Rós, Skunk Anansie gibi isimlerin yanı sıra Türkiye’den de rap sahnesinin

deneyimli ismi Ceza’yı ve reggae türünde üretimleriyle yerli sahnede dikkat çeken

Sattas’ı ağırlıyor. Sattas grubunun kurucularından Orçun Sünear, olayların

nasıl geliştiğini ve neler hissettiğini anlattı:

“Sami (gitaristimiz) bir gün, ‘Keşke Sziget’e gitsek’ dedi. ‘Ya evet, ne güzel

olurdu’ dedik ve üstün körü geçtik, gitti. Sonra bir gün karnaval.com’dan ‘Sziget elemelerindesiniz’ diye haber geldi. En başta biraz heyecan ve burukluk vardı.

Eleme mi? Yarışma mı?

Çünkü bizim için dünyanın en büyük reggae festivallerinden olan Rototom’un Avrupa elemelerinde en yüksek oyu almış fakat maddi durumlar yüzünden gidememiştik. Sonrasında yurtdışında ve içinde bir dolu festivalde çaldık ama gene de garipti hislerimiz. Sziget’e gelince, çok büyük heyecan içindeyiz, mutluyuz. Hele ki dostumuz kardeşimiz Ceza’yla birlikte gidebiliyor olmak çok güzel. Biraz kırgınız, keşke elemelerdeki tüm müzisyenlerle birlikte gidebilseydik... Orada her zaman yaptığımızı yapacağız, çıkacağız ve eğleneceğiz. Reggae müziğin tüm pozitif titreşimleriyle birlikte kendi topraklarımızdan götürdüklerimizi de işlemeye çalışacağız...”

ZORLU PSM MAG. 19 Temmuz -Ağu s t o s

Page 11: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 21 Temmuz -Ağu s t o s

The Ringo Jets @ Gutter Island Garage Rock Festival, Vordingborg (18-21 Ağustos)Kopenhag yakınlarında bulunan Vordingborg bölgesinde düzenlenen ve Danimarka’nın garaj rock türüne özel bir program sunan festivallerinden biri olan Gutter Island, dokuzuncu senesinde Türkiye sahnesinin en enerjik ekiplerinden, daha önce Primavera Sound’da da sahne almış olan The Ringo Jets’i ağırlıyor. Avrupa topraklarında pek çok konser vermiş olan deneyimli gruptan Lale Kardeş, Kopenhag deneyimlerini ve festival öncesi hislerini bizle paylaştı:

“Gutter Island’ı yapan ekip bizimle üç sene önce iletişime geçmişti aslında. En sonunda tarihleri denkleştirip geçen kış, festivalin Christiania’da, Loppen adlı mekânda yapılan şehir versiyonunda çaldık. İlk gün ana grup Sonics’ti, ertesi gün de bizdik. Üç bis ve sürpriz olarak eklenen bir ekstra konserden sonra da artık Gutter Island’da görüşmek üzere dedik. Hatta yetmedi, iki ay önce de ufak bir İskandinavya turnesi yaptık. Bu yaz da Vordingborg, Gutter Island’dayız artık. O taraflara gittiğimiz her seferde de çok güzel vakit geçirdik, kitlesi mükemmel. Dolayısıyla sabırsızlıkla bekliyorum! Festival için kapatılan bir adada hiç çalmamıştık, onu da merak ediyorum. Önceki gelişimizdeki tur menajerimiz Carsten bize bu yaz çalacak olan birkaç grubu dinletmişti, mümkünse hepsine yetişip dinlemek isteriz. Sonuçta niş ve kapalı sayılabilecek bir festival, ne dinlesek kârdır diye düşünüyorum.”

Sóna

r Fsti

val

The R

ingo

Jets

iNSANLAR @ Sónar Festival,

Barselona (16-18 Haziran)Barselona şehrinde birden çok alanda gerçekleşen ve

elektronik seslerin ağırlıklı olduğu müzisyenleri

ağırlamasıyla bilenen Sónar Festival, her sene birçok

deneysel ve yeni gruba da ev sahipliği yapıyor. Primavera

Sound’un sonraki haftasında şehri bir kez daha müzikle

donatan festivalin bu seneki programında ANOHNI,

Ata Kak, Fatboy Slim, James Blake, Four Tet,

Jean-Michel Jarre, Skepta, Roost Manuva başta olmak

üzere birçok isim ve her zamanki gibi çeşitli atölyeler

yer aldı. Sónar Festival’ın en sevilen özelliklerinden

olan DJ’lerin gerçekleştirdiği atölyeler, festivali diğer

organizasyonlardan ayıran en büyük özelliklerden biri.

İşin en güzel yanı da, Avrupa müzik sahnesinde adını sıkça duyduğumuz Barış K.’nın ve

Orient Expressions’dan ve yaptığı çok sayıda dizi ve film

müziklerinden tanıdığımız, yeni solo albümü Cem’an’ı kısa

süre önce yayınlayan Cem Yıldız’ın, çeşitli müzisyenlerle

birlikte yer aldıkları doğaçlama folk projesi iNSANLAR’ın

da Sónar Festival’ın bu seneki konuklarından biri olmasıydı.

2013 tarihinde yayınlanan “Kime Ne” single’ıyla ortalığı ayağa kaldıran iNSANLAR,

Sónar Festival’da da izleyicinin yoğun ilgisiyle karşılaştı.

Page 12: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 23 Temmuz -Ağu s t o s

Toplam 55 bin metrekarelik alan üzerine tasarlanmış 2 bin 190 kişilik Ana Tiyatro

sahnesi, 678 kişilik Drama Sahnesi, 280 kişilik son teknolojiyle donatılmış Stüdyo’su,

sergilere ev sahipliği yapan SkyLounge’u, VIP Lounge’u ve toplam 2 bin 500 metrekareye ve

üç kata yayılan fuaye alanlarıyla Avrupa’nın en büyük ve donanımlı performans sanatları

merkezilerinden biri olan Zorlu PSM, akıllara kazınan konserler, Broadway şovları, gösteriler

ve tiyatrolarla dolu bir sezonu geride bıraktı.

Açıldığı günden bu yana sanatın evrenselliği ve çeşitliliğini kutlayan Zorlu PSM, 3.

sezonda 400’ün üzerinde etkinlikte, 400 binden fazla izleyiciyle buluştu.

Ünlü Broadway ve West End müzikallerinden dünyaya yön veren starlara, rock, elektropop, progresif rock, post-rock türlerinde müzikleri kucaklayan alternatif isimlerden deneysel tiyatro topluluklarına uzanan bir yelpazede gösterilere ev sahipliği yapan Zorlu PSM’de 3. sezon boyunca 259 tiyatro, 98 konser, 43 Broadway şovu şehirle buluştu.

Zorlu PSM’de 3. sezonun nasıl geçtiğini, etkinlikleri yerinde izlemiş gazeteci ve blog yazarları, deneyimlerini, beklentilerini, izlenimlerini, onları şaşırtanları ve akıllarında kalanları bizlerle paylaştılar. Öncesinde Zorlu PSM Genel Müdürü Murat Abbas’tan Zorlu PSM’de 3. sezonun nasıl geçtiğini ve önümüzdeki günlerde bizi nelerin beklediğini dinliyoruz ve sözü onlara bırakıyoruz.

Murat Abbas – Zorlu PSM Genel Müdürü

Tiyatro 3. sezonun en büyük ilgiyi gören

gösteri dalıydı... Zorlu PSM’nin 3. sezon programlamasını yaptığımız süreçte yönetim değişikliğinin

etkileri halen devam ediyordu. Buna rağmen yeni kadromuzla birlikte çok önemli

değişikliklere imza atmayı başarabildik. PSM’nin 4. ve 5. sezonlarıysa bu değişimlerin

devam edeceği, program zenginliğinin daha da ön plana çıkacağı sezonlar olacak. Bu

sezonlarla ilgili ön bilgilendirmeyi yapmadan önce kısaca geride bıraktığımız sezonun bir

değerlendirmesini yapmak isterim.

Broadway müzikalleri ve “aile eğlencesi” şovlarımız Zorlu PSM’nin vazgeçilmezleri. Bu sezon Shrek ve Slava’s Snowshow’a ev sahipliği

yaptık. Slava’s Snowshow seyirciden gördüğü yoğun ilgi üzerine aynı sezon içerisinde, ilk şovdan bir kaç ay sonra yeniden sahne aldı.

“Misafir etkinlik” kapsamında programda yer alan Broadway müzikali Mamma Mia da yine büyük beğeniyle karşılanan bir başka şov oldu. Geçen sezonun ilgi gören müzikali Romeo e Giulietta ikinci kez hayranlarıyla buluştu.

PSM’nin konser programıysa, Lara Fabian, Enrico Macias gibi efsaneleşmiş isimlerden Chris Botti, Stacey Kent, Nigel Kennedy, Meredith Monk gibi caz müziğinin çok önemli sanatçılarına, Godspeed You! Black Emperor, Sigur Rós, PJ Harvey, Patti Smith, Damien Rice, Tindersticks, Skunk Anansie ve Steven Wilson gibi müzik dünyasının güncel ve alternatif önemli isimlerine uzanan sayısız grup ve sanatçıyla İstanbul kültür-sanat hayatına damgasını vurdu. Zorlu PSM sahnesi “misafir” etkinliklerdeyse Diana Krall’dan Yasmin Levy’ye, Joshua Bell’den Farid Farjad’a, 2 Cellos’dan George Dallaras’a, sayamayacağım kadar çok sayıda ve kalitede konsere ev sahipliği yaptı.

Devasa koro ve orkestra eşliğindeki The Lord of the Rings film ve konser projesi hem klasik müzikseverlerden hem de film meraklılarından çok büyük ilgi gördü.

3. SEZONUN ARDINDANGörkemli bir sezonu geride bırakan Zorlu PSM’de gerçekleşmiş

etkinlikleri değerlendirmeleri için sözü gazeteci ve blog yazarlarına bırakıyoruz.

400 etkinlik, 400 binden fazla izleyici

Patti

Sm

ith an

d H

er B

and,

23 H

azira

n 20

16

Dig

ital R

evolu

tion,

19

Şuba

t - 1

2 H

azira

n

Page 13: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 25 Temmuz -Ağu s t o s

Dilek Yeğinsu – @ÜşengeçşefSLAVA’S SNOWSHOW24 Şubat 2016

Balon yağmuru altında sevinç çığlıkları Zorlu PSM’de izlediğim Slava’s Snowshow, yetmişli yıllarda kültürel bir ikon haline gelen efsanevi palyaço Slava Polunin’in, bugün de, aynı popülerliğini korurken sahneye koyduğu, büyüleyici bir aile şovu olmuş. İlham aldığı hayaller ve peri masallarını en iyi şekilde yansıtan, sınır tanımayan bu gösteri esnasında, hafiften ıslanmaya, kar fırtınasına maruz kalmaya, ağlarla dolanmaya, köpüklerle haşır neşir olmaya hazırlıklı olun derim.

Konfeti fırtınası ve ağların üzerimizde elden ele geçirildiği sahne o geceden en unutulmayacak anlar olarak hafızamda yerini aldı. Gösterinin finalinde, devasa büyüklükteki renkli balon yağmuru altında danslar edip sevinç çığlıkları atarken, kendinden geçen bir salon dolusu insan, bu gösteriden aklımda kalan en heyecan verici bölümlerden biri oldu.

Bu konseptteki şovlara önümüzdeki sezonda da önemli başlıklarla devam edeceğiz.

Vestel Gururla Yerli Konserlerimizde Ajda Pekkan, Şebnem Ferah, Duman, MFÖ, Teoman, Bülent Ortaçgil & Birsen Tezer,

Mor ve Ötesi, Şevval Sam, Nil Karaibrahimgil gibi çok sayıda yerli starımız her salı akşamı Zorlu PSM’nin farklı salonlarında

sahne aldılar. Çoğu konserimizin biletleri tükenmişti.

PSM geçtiğimiz sezon iki önemli sergiye de üçer ay boyunca ev sahipliği yaptı. Dünyanın en önemli performans sanatları

merkezinden birisi olan Barbican’ın Digital Revolution sergisi çok büyük ses getirdi. EURO 2016 şampiyonasına gidilen yolda

diğer sergimiz GOAL! da programımıza zenginlik kattı.

Tiyatro 3. sezonun en büyük ilgiyi gören gösteri dalıydı. 680 koltuk kapasiteli Drama sahnemizdeki oyunların neredeyse

tamamı doldu. Stüdyo’daki alternatif oyunlar da büyük ilgi gördü. İKSV’nin gerek Tiyatro Festivali kapsamında gerekse özel

projeler başlığında programa dahil ettiği tüm oyunlar beğeniyle karşılandı. Ana Tiyatro’daki Üç Kuruşluk Opera büyük sükse yaptı.

Bu sezonki en önemli yeniliklerimizden olan Ana Tiyatro’da

“sahne üzeri” konser formatımız da çok ses getirdi. Bu formatta gerçekleştirdiğimiz PJ Harvey, Sigur Rós, Skunk Anansie, Duman ve Teoman konserlerini önümüzdeki sezon birçok

yabancı ve yerli konser takip edecek.

Bu sezonun en parlak anları neydi sorusuna Patti Smith konseri ve Digital Revolution sergimizdi diyebilirim.

Önümüzdeki sezon bir aksilik olmadığı takdirde iki adet önemli Broadway müzikaline ev sahipliği yapacağız. Aile şovları da yine programda yer almaya devam edecek. Klasik müzik ve caz programlarımız oldukça iddialı. Güncel ve alternatif yabancı isimleri getirmeyi de sürdüreceğiz. Dünyanın en önemli festivallerinden birisi olan Barcelona kökenli Sónar, Mart 2017’de iki gün boyunca Zorlu PSM’de olacak. Birbirinden iddialı ve yeni tiyatro oyunlarımız yanında beğenilen eski oyunlarımızın da bir kısmına devam etmeyi arzuluyoruz. Sanatın hemen her alanına dokunan çok renkli bir program üzerinde çalışıyoruz. Yeni sezonumuzun en heyecanlı gelişmelerinden biriyse yeni mekânımız “Stüdyo” olacak. Bu konuyla ilgili detaylı bilgiyi dergimizin diğer sayfalarında bulabilirsiniz. Zorlu PSM’yle ilgili her türlü güncel gelişmeyi, yenilenmiş web sayfamız zorlupsm.com adresinden takip edebilirsiniz. İddiamız daimi; Zorlu PSM iki-üç sene içerisinde dünyanın en önemli beş performans sanatları merkezinden birisi olacak. Bizler çok heyecanlıyız. Sizleri de bu heyecanımızı paylaşmaya davet ediyoruz. Sevgi ve selamlarımla, Murat AbbasZorlu PSM Genel Müdürü

Stev

en W

ilson

, 2 M

ayıs

2016

Page 14: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 27 Temmuz -Ağu s t o s

Sevin Okyay NTV Radyo / Birgün Gazetesi TEHO TEARDO & BLIXA BARGELD, 13 Mayıs 2016

Ebediyen BlixaZorlu PSM’de biz âdeta ayaklarımızın ucuna basarak Blixa Bargeld konserine doğru ilerlerken, çoğu arkadaşım Berliner Ensemble’ ın Üç Kuruşluk Operası’na girmek için bekliyordu. Ama akıllıca olan bizim yaptığımızdı, çünkü

Brecht/Weill şaheserini ertesi gece de izleyebilirdik. Blixa ise bir daha kim bilir ne zaman gelir?

Onu nasıl biliyorsak öyleydi. Bizi ya da müzisyenleri azarlamayıp da neden teknik elemanla uğraştığını sonradan anladık. Kendi kabahatini örtmek içinmiş, ses kontrolüne gelmemiş. Olsun varsın! Biz onun incecik, gencecik, daha güzel ve daha küskün yıllarından beri hayranıyız. O zamanlar çığlığı da daha bir

yırtıcıydı sanki. O hariç, huysuz Blixa’mızdı işte, hatta nispeten sakin bir akşamındaydı. Dikkatimizi ilk kez, Einstürzende Neubauten’in yaratıcısı ve endüstriyel müzik öncüsü olarak çekmişti. Sonra Nick Cave and the Bad Seeds’in ikinci adamı oldu. Şimdi de saygın bir müzisyenle, Teho Teardo’yla çalışıyor. Onun Blixa için taşıdığı anlamı konseri izlerken çözdük. Teardo’ya sarılıp başını omuzuna gömdü. Blixa, Teho üzerinden negatif elektriğini topraklıyordu.

Ece Ulusum Habertürk GazetesiTHE LORD OF THE RINGS IN CONCERT, 2-3 Nisan 2016

Keşke J.R.R. Tolkien de seyredebilseydi...Howard Shore’un, Yüzüklerin Efendisi için hazırladığı bestelerin karmaşıklığı ve zorluğu meşhur. Hele pasajlar... Üstelik sessiz film dönemlerindeki gibi film eşliğinde canlı müzik harika bir fikirdi ama hiç hata kaldırmaz, bütün dikkatiniz dağılır, yeniden odaklanmanız zaman alır. Fakat yerime oturduğum anda J.R.R. Tolkien’in fantastik dünyasına müzik eşliğinde gittim. Ekrana yansıtılan filmi ezbere biliyordum ama Ludwig Wicki’nin şefliğindeki müzikal seyahat bambaşka bir deneyime dönüştü. Üç saat boyunca gözüm bir filmde, bir şeften gözünü ayırmayan hünerli müzisyenlerdeydi.

Korodan Tolkein’in dünyasına ait Quenya, Sindarin, Khuzdul, Adunaic ve Kara Lisan dillerinden şarkılar, bölümler duyunca içimden şunu dedim: “Keşke J.R.R. Tolkien de bu konseri seyredebilseydi.” Yüzük için değil ama konserin biraz daha uzaması için o an mücadele edebilirdim! Teşekkürler Zorlu PSM...

Page 15: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 29 Temmuz -Ağu s t o s

Ece Ulusum Habertürk Gazetesi

SIGUR RÓS, 11 Haziran 2016

Sadece seyirci değil, kendileri de uçtu gitti

Sigur Rós’u ilk kez Zorlu PSM ekibiyle Primavera Sound’da

seyretmiştim. Ağzımdan sadece “Aurora’yı Barcelona kıyısına

getirdiler” lafı çıkmıştı. Bir hafta sonra Zorlu PSM sahnesine

çıkmadan önce beni aynı derecede etkileyip etkilemeyeceğini

bilmiyordum. Malum Sigur Rós kapalı mekânlarda pek çalmaz... Ses, görsel şov ve bizzat grubun

kendisi öyle iyiydi ki sadece seyirci değil, kendileri de uçtu gitti. Hatta

Jónsi’nin bir ara yayı koptu, hem gerçek anlamda hem de mecazi...

Kopan yayı da fırlatıp eliyle çalmaya devam etti.

Keşke daha uzun sürseydi!

Sena Turan @Denemenlazım

DIGITAL REVOLUTION, 19 Şubat-12 Haziran

Zaman kavramının öne çıkışı

Sergiyi gezerken her esere hayranlıkla bakakaldık.

Digital Revolution sergisi öyle ihtişamlı hazırlanmış ki içeri

adımımızı attığımız an sanat ve teknoloji dünyasının muhteşem

birleşiminde kendinizi kaybettik. 

Müzik, moda ve sinema alanında gösterilen gelişmelerin

vurgulanmasıyla eski teknolojinden yeni teknolojiye

geçiş şeklinde oluşturulmuş sergi düzeni, zaman kavramını çok güzel öne çıkarmış. Bir yanda

gelen kişileri çocukluk ya da gençlik dönemlerine götürürken bir yandan da hızla artan gelişim

grafiği insanı şaşırtıyor. 

Elektronik müzik aletlerinin kullanıldığı müziğin frekansları,

iniş çıkışlarını kontrol eden yazılımla optik bir illüzyon

oluşturulan will.i.am ve Yuri Suzuki eseri The

Pyramidi’de odanın içinde ne tarafa yürüsek sesin bizi takip

etmesi hissi çok keyifliydi. Doğum, yenilenme ve ölüm

gibi insan deneyimin süreçlerini dijital olarak aktaran Chris Milk eseri The Treachery of

Sanctuary’de ise tüketilen bedenimizi dijital olarak

izlemek şaşırtan ve değişik bir deneyimdi. Pac-Man ve Space

Invaders gibi video oyun tarihine damgasını vurmuş retro oyunları

oynama deneyimi bizler için unutulmayacak bir hatıra oldu.

Melike Karakartal – Hürriyet Gazetesi DIGITAL REVOLUTION

Her anı çok kıymetliydiYapay zekânın kodlamanın yerini alacağı, alışmakta zorlanacağımız, alıştığımızda ise “Yapay zekâ yokken biz ne yapıyorduk?” diyeceğimiz bir zamana doğru giderken teknolojinin kilometre taşlarını sırasıyla görme fırsatı bulduğum, belki de son yılların en önemli sergisiydi. Dünya artık eskisinden çok daha hızlı değişiyor, o değişimin insanı dehşete düşüren ivmesini günlük hayatınızda hissetmiyorsunuz, ancak dijital tarih önünüze serildiğinde görebiliyorsunuz. İlk synthesizer, ilk bilgisayar oyunları, ilk tabletler... Değişimi algılayabilmek için bugün kolumuzun uzantısı olan, hayatımızın ortasında oturan bir teknolojinin başladığı yeri görmek gerekiyor. Sergi, bugünkü teknolojinin doğuşundan gelecekte karşılaşacaklarımıza kadar hayata dair geniş perspektifli bir resim çizdi. Her anı çok kıymetliydi...

Page 16: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 31 Temmuz -Ağu s t o s

Hakan Varol – Yeni Şafak GEORGE DALARAS, 23 Mart 2016

George Dalaras iki yakamızı bir araya getirdi

Sanatının sınırları, ülkeleri, kültürleri, kıtaları aşan Yunan kültürünün ve müziğinin

yaşayan efsanesi George Dalaras, 23 Mart’ta Zorlu PSM’de sahneye çıktığında

sanki akşamın bir vakti gökkuşağı belirdi semalarda... Senfoni eşliğinde verdiği

konserde sanatçı hiç konuşmadı ama ülkesi adına, dünya adına, barış adına bir davası

vardı ve bu davayı şarkılarıyla savundu tüm gece boyunca.

Konserde arkadaş gruplarının aksine tam kadro gelen çok sayıda aile vardı. Türkçe,

İspanyolca ve Yunanca şarkıların söylendiği konserde Dalaras o kadar zarif ve alçak

gönüllüydü ki, konser sonunda izleyicinin her alkışına bis yaparak karşılık verdi.

Gece bitip de o dev sahnenin perdeleri kapandığında sanki kalbimiz orada kaldı.

Elli yıllık kariyerinden şarkılar söyleyen Dalaras’a seyirciler şarkı aralarında sürekli

laf atıp sevgilerini belirttiler. Yunan ve Türk izleyicilerinin ağırlıklı olduğu gecede hiç

şüphesiz ki Dalaras, Ege’nin iki yakasını bir araya getirdi Zorlu PSM’de...

Müjde Yazıcı Milliyet GazetesiPJ HARVEY, 8 Haziran 2016

Sade fakat bir o kadar da çarpıcıPJ Harvey’yi ve onun performansını tarif etmek için sade fakat bir o kadar da çarpıcı kelimeler seçilmeli. Tıpkı kendisi gibi… Primavera Sound’dan sadece birkaç gün sonra Zorlu PSM’de dinlediğimde bu eşsiz kadının sahnede ne oranla devleştiğine üst üste tanık oldum. Çağımızın kadın ozanı PJ Harvey, yeni ve kadim dinleyicisini tatmin edecek bir playlist sunmak üzere dokuz kişilik orkestrasıyla karşımızdaydı. “Chain of Keys”le yaptığı girizgâhı “River Anacostia”yla tamamladı. İngiliz müzik sahnesinin ikonlarından biri olan PJ Harvey, tabiri caizse on yedi şarkılık seçkisiyle karanlıklar içinden ışık saçtı. Ben aslında en çok PJ Harvey gibi bir kadınla arasında on metre olan dinleyicimizin yanındakiyle “Zeynep’in düğününde neler yaşandı” gibi bir konuyu konuşmasına şaşırıyorum. “Susabilmek” her yerde erdem demek ki...

Murat Beşer – Cumhuriyet GazetesiMEREDITH MONK, 28 Nisan 2016

Sudan başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktu

Sıradışı bir etkinlikti. Monk için bu performansta iki zorluk olabileceğini düşünmüştüm: biri yetmiş üç olan

yaşı, diğeri sahnedeki yalnızlığı. İkisinde de yanılmışım. Kusursuzdu; Monk’un neden halen çağdaş Amerikan

müziğinin en saygın isimlerinden biri olduğuna tanık oldum.

Tek başına gerçekleştirilen gösterilerin en önemli sorunu monotonluktur. Seyirci kısa bir süre sonra sıkılabilir.

Monk, sesiyle yarattığı sanatın yanı sıra vücut dili, teatral mimikleri ve küçük hikâyeleriyle bu monotonluğu ustaca

aşmasını becerdi. Öncesinde, Monk sahnede yalnız olacağı için bu gösterinin görsellerle destekleneceğini düşünmüştüm. Ancak onu sahnede yapayalnız, elinde bir bardak suyla görünce şaşırdım. Sonra anladım ki,

onun gerçekten sudan başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktu.

Benim için en unutulmaz an konserin finaliydi. Bizi uyutan bir ninniyle biten finali: “Dandini dandini

dastana, danalar girmiş bostana…”

Eşim ve beş yaşındaki çocuğumla izlediğim ikinci konserdi. Herhalde bunu hiç unutmam…

Page 17: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 33 Temmuz -Ağu s t o s

Kanat Atkaya – Hürriyet GazetesiGodspeed You! Black Emperor,

17 Kasım 2015

Pelerin gibi sarındım ve çıktım...

Godspeed You! Black Emperor performansı 2015’in en büyük sürprizi ve en heyecan

verici müzikal hadisesiydi benim açımdan. Daha önce bir kez (Primavera, 2014) şahit

olmuştum canlı performanslarına. Herhangi bir beklenti birikimi yapmadan, total bir

kabullenmişlikle, açık kalp, açık ruh ve açık kulakla gittim ve yine hem sarsılmış hem de tatmin olmuş şekilde ayrıldım. Tarihlerinde

en çok konser verdikleri yıldı 2015 ve setlistleri tahmin edilebilirdi, ama bunlar

grubu tanıyanların tadını kaçırmaz, malum. Neticede Asunder, Sweet and Other Distress

ağırlıklı sekiz şarkılık bir performans izledik, “Hope Drone”la girdiler, “The Sad

Mafioso”yla çıktılar. Bol katmanlı, dalga dalga dinleyenin üstüne inen bir ses perdesi

bekliyordum, aradığımı buldum, pelerin gibi sarındım ve çıktım.

Daha ne olacaktı ki?

Eda Solmaz – Vatan Gazetesi TINDERSTICKS, 27 Mayıs 2016

Kalabalık içinde tek başımıza...Yakalarına taktıkları karanfilleri ve cool’luklarını yine hiç bozmadan karşılıyor bizi Tindersticks. Zorlu PSM ana sahnesinde pür dikkat kesilen seyirciden ve akustikten etkilenen vokal Stuart Staples’ın heyecanını bir-iki sıra ilerisinden hissediyor olmak inanılmaz. Ülkeye vakti zamanında “sessizlik politikası”nı getiren grubun, konserin sonunda seyirciyi övmesi de şaşırtıcı. Çünkü konserlerinde minimum etkileşimde olan bir gruptan bahsediyoruz. Stuart benzersiz sesiyle melankolinin karanlık sularına farkında olmadan sürüklüyor bizi… Kalabalığın içindeyiz ama her bir şarkıda daha bireyselleşip koca salonda tek başımıza kalıyoruz. Özellikle “The Waiting Room” şarkısındaki performansının yalınlığı konseri kusursuz yapan etkenlerden. Sezonun en dikkat çekici performansında iyi ki “oradaydım”.

Barış Akpolat Birgün Gazetesi / Motto MüzikSTEVEN WILSON, 2 Mayıs 2016

Müziğe gurme dokunuşYıllar oldu... Porcupine Tree’nin “Wedding Nails”ını ilk dinlediğimde aklım çıkmıştı. Rush’ı, Zappa’yı ilk keşfettiğimde neler hissettiysem Porcupine Tree’de de onu hissettim. Wilson’ın beyni olduğu grubun her ürettiğini iyi çalıştım. Wilson’ın modern dünyaya, iletişim dolu hayatımıza, sosyal medyaya ve bilgisayar oyunlarıyla kuşatılmış hafif yalan gençliğe dair söylemleri, her şarkısı karşısında farklı bir vizyon koydu ortaya. Yurtdışı festivallerinde birkaç kez kaçırdıktan sonra modern filozof Wilson’ın İstanbul’da sahne alacağını öğrenince inanılmaz sevinmiştim. İstanbul uzun zamandır bu kadar içi dolu bir rock konseriyle karşılaşmadı. Kendi bildiğini yaptı, iyi söyledi, iyi çaldı, ekibi muazzamdı, çıplak ayaklarıyla sahneyi güzelce dolaştı. Uzun zamandır böylesine doyarak ayrılmadım bir konserden. Hani abartmadan yersin, iyi beslendiğini düşünüp ağırlık çökmeden sofradan kalkarsın ya. İşte aynen bir gurme gibi.

Barış Akpolat Birgün Gazetesi / Motto Müzik

VIKA YERMOLYEVA, 23 Nisan 2016

YouTube’un önemini anlatan Vika

Fırtına ve çekiç gibi parmaklarıyla metal şarkılarını yorumlayan Vika Yermolyeva’nın

en büyük özelliği bu şarkıları olduğu gibi çalmak yerine onlara bir klasik müzik eseri

gibi davranarak yorumlamasıydı. YouTube’da Vkgoeswild kanalını ilk keşfettiğimde Carcass, Metallica ve Tool gibi uzun yıllardır sevdiğim

grupların sert şarkılarını nasıl da mutasyona uğrattığını düşünmüştüm. Vika’nın PSM’deki ilk konserinde neyle karşı karşıya geleceğimi çok iyi biliyordum. Davulla piyano onun yorumlarında

mükemmel bir şekilde buluşmuştu. Ayrıca PSM’nin Stüdyo Sahnesi’nin nasıl da iyi bir

Avrupa kulübüne dönüştüğünü görmek de iyi bir deneyim oldu. Vika, müziğini YouTube’dan

dinleyiciyle paylaşan bir müzisyenin gelebileceği iyi bir noktayı işaret ediyor. Pek çok iyi

müzisyenin müziğini nasıl duyurabileceğine başarılı bir örnek…

Page 18: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 35 Temmuz -Ağu s t o s

03

Bugüne kadar birçok isimle birlikte çalan Steve Vai’nin son olarak birlikte çalıştığı isim M83 oldu. Ozzy Osbourne’dan Whitesnake’e, Mary J. Blige’den Frank Zappa’ya kadar birçok müzisyenle birlikte konserler veren ve albümler kaydeden Steve Vai, Fransız müzisyen Anthony Gonzalez’in projesi M83’nin son albümü Junk’ta yer alan “Go!” parçasına konuk oldu.

02

Seksenli yılların sonlarında dünyaca ünlü enstrüman markası Ibanez, Steve Vai

tarafından tasarlanmış bir gitar üretti.

Steve Vai’nin iyi bir gitardan beklentilerini yazması üzerine ortaya çıkarılan Ibanez JEM modeli, Hoshino markasının

tasarımcısı Rich Lasner tarafından yeniden düzenlendi.

Tasarım yapılırken dikkat edilen unsurların başında gitarın

ağırlığı, kullanılan ağaç ve gitar manyetiği geliyordu.

01

Steve Vai, kariyeri boyunca üç Grammy

kazandı ve tam on beş kere de Grammy’ye aday

oldu. 2001’de No Substitutions: Live in Osaka albümüyle

En İyi Enstrümantal Pop Albümü kategorisinde

Grammy kazanan Vai, En İyi Enstrümantal Rock

Pefromansı kategorisinde ise 2008’de “Peaches En

Regalia” ve 1994’te “Sofa” parçalarıyla ödüle layık

görülmüştü.

04

Steve Vai, müzik kariyerine 1978

yılında Frank Zappa’nın yanında

çalışarak başlamıştı. Henüz on sekiz

yaşındayken efsanevi müzisyenin yanında çalışmaya başlayan

Vai, sanatçının şarkılarının farklı

enstrümanlarda nasıl çalınması gerektiğini

düzenliyordu. 1980 yılında Zappa’nın

grubuna katılan yetenekli gitarist, üç yıl

boyunca grupta çaldı.

07Steve Vai’nin albüm kayıtlarında yer almadığı, sadece canlı performanslar

için birlikte çaldığı çeşitli gruplar da var. Frank Zappa’nın en büyük çocuğu olan Dweezil Zappa tarafından kurulan Zappa

Plays Zappa’ya eşlik eden Vai, aynı zamanda dünya çapında tanınmış birçok gitaristin bir araya gelerek Jimi Hendrix şarkıları çaldığı proje Experience Hendrix’in konserlerinde de boy gösteriyor. Steve Vai’nin en sevilen canlı performanslarından biri

ise Joe Satriani’nin çeşitli gitaristleri yanına alarak turnelere çıktığı G3 projesi. *Ste

ve V

ai, 3

Ağu

stos’t

a Zor

lu P

SM A

na T

iyat

ro’da

.

bilm

edik

lerin

izST

EVE

VAI

06

Dünyaca ünlü gitarist Steve Vai’nin ilginç hobilerinden biri de müzik yaptığı zamanlar dışında arı yetiştiriciliğiyle uğraşması. Arılarla geçirdiği zamanların kendisine ilham verdiğini ve onu doğaya yaklaştırdığını söyleyen gitaristin Los Angeles’taki bahçesinde çok sayıda arı kovanı bulunuyor.

05

Steve Vai’nin kendi albümlerinin yanı sıra Eric

Johnson, John Petrucci, Dweezil Zappa ve daha birçok

ismin kayıtlarını yayınladığı bir plak şirketi bulunuyor. Favored Nations isimli

plak şirketini dünyaca ünlü enstrüman dağıtımcısı Guitar

Center’ın eski sahibi Ray Scherr’le birlikte 1999’da

kuran Vai, yıllar içinde birçok müzisyenin kayıtlarını yayınladı.

Favored Nations ilerleyen yıllarda, bünyesindeki sanatçılara

daha faydalı olabilmek için Favored Nations Acoustic ve Favored Nations Cool olarak

ikiye ayrıldı.

Page 19: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

01

DANNY ELFMAN – TIM BURTONDanny Elfman, 1982 yılında ağabeyi Richard Elfman’ın

yönetmenliğini üstlendiği Forbidden Zone ile başlayan film müziği yolcuğunda onlarca ödül kazanmış bir besteci. Birçok

efsanevi yönetmenle çalışmış olan Danny Elfman’ın atmosferik müzikleri, Tim Burton’ın kendi filmlerinde yüzlerce detayla

birlikte kurguladığı eşsiz dünyanın da en önemli parçalarından biri. İlk olarak 1985 yılında Pee-Wee’s Big Adventure filminde birlikte

çalışan ikili, sonraki yıllarda Tim Burton’ın yapımcısı olduğu ya da yönetmenliğini üstlendiği on beşi aşkın filmde birlikte çalıştı. Beetlejuice, Edward Scissorhands, Batman ve Charlie and the Chocolate Factory gibi klasikleşmiş Burton filmlerinin müziklerinden sorumlu olan Elfman, son olarak ünlü sinemacının yapımcılığını üstlendiği

Alice Through the Looking Glass’ta besteleriyle yer almıştı.

Radiohead’in uzun süren sessizliğini bu yıl A Moon Shaped Pool isimli dokuzuncu stüdyo albümüyle bozması, beraberinde kitlesel anlamda müzik sahnesine dair birçok göz ardı

edilmiş detayı da gündeme getirdi. Grubun albümden önce hayranlarına el ilanları yollamak, internetten tamamen çekilmek gibi ilginç girişimlerinin ardından yayınladığı iki nefis video klip, Radiohead’in geri dönüşünü yine görkemli bir hale büründürmüştü. Söz konusu kliplerden ikincisi olan “Daydreaming”in yönetmenliğini, daha önce birçok

filminde grubun gitaristi Jonny Greenwood’la çalışmış olan Paul Thomas Anderson üstleniyordu. Geçtiğimiz yıl da Greenwood’un İsrailli besteci Shye Ben Tzur’la birlikte Hindistan’daki müzik dolu yolculuğunu konu eden Junun isimli belgeselini yayınlayan Paul Thomas Anderson’ın son yıllarda Jonny Greenwood’la bir “ikili” halini almasının

ardından, sinema ve müzik dünyalarından ismi sıklıkla yan yana anılan bazı isimleri hatırlayalım istedik.

02

ELLIOT GOLDENTHAL – JULIE TAYMORDaha çok çeşitli tiyatro oyunları, opera ve müzikallerle tanınan yönetmen Julie

Taymor’ın 1999 yılında William Shakespeare uyarlaması Titus ile birlikte başlayan sinema yolculuğunda şu ana kadar

çektiği tüm filmlerin müzikleri, eşi Elliot Goldenthal tarafından bestelendi.

2002 yılında çekilen Frida filmiyle En İyi Orijinal Müzik dalında Altın Küre ve Oscar kazanan

ikili, Across the Universe ve A Midsummer

Night’s Dream gibi etkileyici müzikal filmlere de imza

attı. Goldenthal’in bugüne dek birlikte

çalıştığı diğer yönetmenler arasında Gus Van Sant, Joel

Schumacher, David Fincher ve Neil

Jordan gibi isimler de bulunuyor.

G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R G

ÖRSE

L-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖR

SEL-

İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

sinema ve müzik sahnelerinde dirsek teması

GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR

Jonny Greenwood – Paul Thomas Anderson işbirliğinden hareketle, sıklıkla yolları kesişen sinemacı

ve müzisyenleri hatırlıyoruz.

Yazı Cem Kayıran -- İllüstrasyon Sadi Güran

Page 20: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

04

05

06

GABRIEL YARED – ANGELINA JOLIE

Beyrut doğumlu müzisyen Gabriel Yared, ismini özellikle 1996 yılında The English

Patient filmi için yaptığı müziklerle duyurmuştu. Kendisine bir Altın Küre ve bir Oscar kazandıran bu filmin ardından birçok büyük bütçeli yapımda çalışan Yared, son yıllarda yönettiği filmlerle

karşımıza çıkmaya başlayan Angelina Jolie’yle de sıklıkla

işbirliği yapıyor. Jolie’nin yönetmenlik kariyerinin ilk

filmi olan In the Land of Blood and Honey’de müzikleriyle yer alan

Yared, geçtiğimiz yıl birçok film festivalinin gözdelerinden biri olan;

Jolie’nin yazdığı, yönettiği ve başrolünü eşi Brad Pitt’le paylaştığı By the Sea’nin de

müziklerinden sorumluydu.

CARMINE COPPOLA – FRANCIS FORD COPPOLAHer jenerasyonundan sinemacı çıkaran ailelerden olan Coppola’lar, sinema

sektörünün geçirdiği evrimlerin hepsine tanıklık etmiş ve her dönem sinema

tarihinin köşe başları olarak anılacak filmlere imza attı. Kimi zaman aile içinden farklı kişiler, aynı

projelerde de edindikleri farklı görevlerle karşımıza çıktılar. The

Godfather filmleri, Apocalypse Now ve Gardens of Stone gibi yapımlarıyla tanınan Francis

Ford Coppola’nın bahsi geçen filmlerin müziklerinde babası

Carmine Coppola’nın da imzası vardı. Virtüözite seviyesinde flüt çalan Carmine Coppola, kariyeri

boyunca birçok orkestranın şefliğini de üstlenmişti.

ENNIO MORRICONE – QUENTIN TARANTINOİhtişamlı kariyerinin ilk Oscar’ını geçtiğimiz yıl Quentin Tarantino’nun son filmi

The Hateful Eight ’le kazanan Ennio Morricone, birçok usta yönetmenin klasikleşmiş filmlerinin müziklerine imza atmış olsa da son yıllarda ismini en çok birlikte

andığımız yönetmen yine Tarantino. Fakat ikilinin ortaklığı, bu dosyada yer alan diğer ortaklıklardan epey farklı bir şekilde ilerliyor. Tarantino, Morricone’nin müziklerinin

hayranı olduğu için hemen hemen her filminden önce İtalyan müzisyenin kapısını çalıyor. Neredeyse her defasında takvimlerinin denk

düşmemesi sebebiyle Morricone’nin önceki dönemlerde yaptığı film ve tema müziklerinden bazı kısımların

Tarantino’nun filmlerinde kullanılmasına izin veriliyor. Django Unchained filmine üç

beste veren Morricone, kendisine Oscar kazandıran The Hateful Eight filminin müziklerini de bir aylık süre içerisinde, daha önce bir John Carpenter filmi için bestelediği fakat sonradan kullanılmayan parçalardan yola

çıkarak hazırlamış.

03

MARK MOTHERSBAUGH –

WES ANDERSONMark Mothersbaugh için yakın

dönem sanat tarihinin en eğlenceli karakterlerinden

biri tanımını yapmak hiç de abartılı olmaz. Kurucusu olduğu

Devo’yla “müzik grubu” konseptini bambaşka boyutlara taşıyan

Mothersbaugh, kariyeri boyunca birçok farklı disiplinde üretimlere imza attı. Doksanlı yıllarda birçok

farklı türden TV yapımlarının müziklerini hazırlayan Mothersbaugh, sinema sektöründe de

sıklıkla yer almayı sürdürdü. Mothersbaugh’ın müziklerini belki de yapımlarında en usta şekilde kullanan yönetmen, Bottle

Rocket, Rushmore, The Royal Tenenbaums ve The Life Aquatic with Steve Zissou filmlerinde efsanevi müzisyenle birlikte çalışan Wes

Anderson’dır. Filmlerinde eşine az rastlanır bir denge yaratmayı alışkanlık edinen Wes Anderson’ın, Mothersbaugh imzalı müzikleri ana materyallerden

biri olarak kurguladığı sahneleri, sinemanın son on, on beş yılının en akılda kalıcı sahneleri belki de.

G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R G Ö R S E L - İ Ş İ T S E L O R T A K L I K L A R GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRSEL-İŞİTSEL ORTAKLIKLAR GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R G

ÖRSE

L-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖR

SEL-

İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

GÖRS

EL-İŞ

İTSE

L OR

TAKL

IKLA

R GÖ

RSEL

-İŞİT

SEL

ORTA

KLIK

LAR

Page 21: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 41 Temmuz -Ağu s t o s

Damien RiceMy Favourite Faded Fantasy (2014) ile sekiz yıl sonra geri dönen Damien Rice, Tim Buckley, Nick Drake ve Leonard Cohen gibi büyüklerin etkisini ve burukluğunu taşıyor. 2002 tarihli platin albümü O’yla adını duyuran Rice’ın gitarla başlayıp yaylılarla kabaran folk şarkıları, ozan geleneğini yalın haliyle günümüze taşıyor.

Devendra BanhartFarklı bir hava estiren Venezuelalı-Amerikalı Banhart, Americana, psych folk ve tropicalia karışımını iki binlerin indie dünyasına getirmişti. Hüzün ve çocuksu bir coşkuyu bir arada sunan, Latin geleneğini kucaklayıp Vashti Bunyan, Caetano Veloso ve Simón Díaz gibilerden ilham alan isim, janrın deneysel tarafından geliyor.

Iron & WineSamuel Beam, kendi yazdığı, çaldığı, kaydettiği ve prodüksiyonunu üstlendiği 2002 tarihli çıkış albümüyle, Neil Young, Simon & Garfunkel ve Elliot Smith isimlerini çağrıştırmayı başarmıştı. Sözlerinin edebi yapısıyla dikkat çeken müzisyen, huzurlu folk tonlarını popa kayan melodik dokunuşlarla dolgunlaştırıyor.

Joanna NewsomŞarkıcı, söz yazarı ve arp ustası Joanna Newsom, folk, pop ve klasik müziğin arasına konuşlanmış bir dünya örüyor. Başta Banhart’la beraber psych folk hareketinin parçası sayılan, fakat müziğinin kompleks ve yapısı ve gizemli sözleriyle özgün bir yer edinen Newsom’ın 2015 yayını Divers, yılsonu listelerinin tepesinde yer aldı.

son on yıla mercek

ŞARKICI / ŞARKI YAZARI GELENEĞİ

Damien Rice’ı 29 Temmuz’da Zorlu PSM sahnesinde izlemeden önce, geçtiğimiz on yılda şarkıcı / şarkı yazarı

geleneği çerçevesinde çıkış yapanlara ve dikkate değer yeni isimlere göz atıyoruz.

Yazı Leyla Aksu

Uzun ve görkemli bir tarihe sahip olan şarkıcı / şarkı yazarı geleneği, tek insan elinden çıkma, janrı esnek olan, içe dönük bir müziğin kaynağı; eski halk ozanlarından, altmışların gitar ağırlıklı folk hareketine, Neil Young’dan Edith Piaf ’a, Caetano Veloso’dan da Glen Hansard’a uzanan, birbirinden değerli isimleri barındıran bir tanımlamaya işaret ediyor. İrlandalı şarkıcı ve besteci Damien Rice’ın 29 Temmuz’da Zorlu PSM sahnesine çıkışını fırsat bilerek geçtiğimiz on yılda bu gelenek çerçevesinde yükselişini yapanlara ve dikkate değer yeni isimlere göz atıyoruz.

Dam

iel R

ice

Dev

endr

a Ban

hart

Joan

na N

ewso

m

Page 22: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 43 Temmuz -Ağu s t o s

José Gonzálezİsveçli sanatçı José González, yalın

gitarı ve sesinden oluşan, sıcak bir yankıyla kulakları dolduran

Veneer albümüyle 2005’te çıkageldi. Latin, Afrika ve Amerikan

geleneklerinden, Silvio Rodríguez, Mercedes Sosa ve Shuggie Otis’ten

etkilenen González, son çıkardığı Vestiges & Claws ile minimal stiline

yeni katmanlar ekliyor.

Laura MarlingLaura Marling, İngiliz folk

geleneğini zarif olduğu kadar kuvvet taşıyan sesiyle devam

ettiriyor. Büyürken Joni Mitchell, James Taylor ve Patrick Watson

dinleyen Marling, ilk albümü Alas, I Cannot Swim’den (2008)

prodüksiyonunu yaptığı Short Movie’ye (2015) kadar, geleneksel

stilini elektro gitar ve yaylılarla gittikçe genişletiyor.

Sharon Van EttenŞarkıcı / şarkı yazarı oluşumunun rock’a bakan tarafından seslenen Van Etten, çıkış albümü Because

I Was in Love’dan (2009) beri, dolgun sesiyle içindekileri

haykırıyor. Etkilendiği isimler Neil Young, PJ Harvey ve Liz Phair

olan besteci, etkileyici armonilerle bezeli son albümü Are We There’in

prodüksiyonunu de ele aldı.

Julia Stone Kardeşi Angus’la beraber

atıldıkları folk macerasından sonra 2010’da solo kariyerine başlayan

Avustralyalı besteci, romantik bir folk, blues, ve pop karışımı sunuyor.

The National, Joanna Newsom ve Feist’i çağrıştıran Stone, kendi

başına daha karanlık ve kırılgan sesinin şaşırtıcı kuvvetini öne

çıkaran şarkılar yaratıyor.

James Vincent McMorrowMcMorrow, modern prodüksiyon ve geleneksel şarkı yazarlığını harmanlamayı amaçlayan, tanımlaması güç bir rota çiziyor. Donny Hathaway, D’Angelo ve Sufjan Stevens’dan etkilenen İrlandalı sanatçı, ikinci albümü Post Tropical ’ın (2014) koro tadındaki vokal katmanları ve elektronik dokunuşlarıyla minimal bir atmosfer sunuyor.

Marika HackmanGenç şarkı yazarı Marika Hackman, elektronik süslemeli düzenlemelerle folk esintili, dramatik bir hava yaratıyor. Aklının karanlık köşelerinde gezinen ve 2015’te ilk albümü We Slept at Last ’i yayınlayan Hackman’ın etkilendiği isimler arasında Stevie Nicks, Frank Zappa, Laura Veirs ve Bon Iver var.

TÜRKİYE’DEN SON ZAMANLARDA ÖNE ÇIKAN İKİ İSİM

Can GüngörUzun yıllar davul çalıp prodüksiyonlarıyla Teoman, Mabel Matiz ve Ceylan Ertem gibi isimlerle çalışan Güngör, 2015’te ilk solo albümü Silik Düşler’i yayınladı. Enstrümanlarını kendi çaldığı, arada caza kayan ritimler barındıran hikâye gibi şarkıları da yerli şarkıcı / şarkı yazarı geleneğine yeni bir yön getiriyor.

KalbenKalben Sağdıç’ın Sofar Sounds’la başlayan macerası, tok sesinin barındırdığı duygu yoğunluğuyla ülkeye yayıldı. Etkilendiği isimler arasında PJ Harvey, Sevinç Tevs, Nazan Öncel ve Beth Gibbons’ı gösteren Kalben, 2016 tarihli çıkış albümünde performanslarının içtenliğini dolgun bir grup sesinde yakalıyor.

Jam

es Vi

ncen

t McM

orro

w

Can

Gün

gör

Kal

ben

Page 23: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 45 Temmuz -Ağu s t o s

*Sku

nk A

nans

ie, 2

1 Te

mm

uz’da

Zor

lu P

SM A

na T

iyat

ro’da

.

bilm

edik

lerin

izSK

UN

K AN

ANSI

E

05

03

01

04

02

Grubun kariyeri boyunca yayınladığı altı stüdyo albümü dışında Smashes

and Trashes isimli bir toplama albümü bulunuyor.

On beş şarkının yer aldığı toplama albümde 2009’a kadar yayınlanan birçok parça arasından seçilen on iki favorinin yanı sıra daha önce

yayınlanmamış üç şarkı, “Tear the Place Up”, “Because of You” and

“Squander” da bu albüm sayesinde ilk kez müzikseverlerle buluştu. Bu albüm

aynı zamanda grubun yeniden bir araya gelişini müjdeleyen albüm de oldu.

Skunk Anansie’nin bugüne kadar yayınlanmış videolarının hiçbiri aynı yönetmen tarafından çekilmedi. 1995’ten bu yana kliplerini izlediğimiz Skunk Anansie’nin her biri farklı tarzları olan yönetmenlerle çalıştığı tam yirmi dört klibi bulunuyor. Skunk Anansie kliplerinin yönetmenleri arasında daha önce efsanevi Alman grup Snap’in “Rhytm Is a Dancer” videosunun yönetmenliğini yapan Howard Greenhalgh ve gerçek mesleği reklamcılık olan ancak Bush, Kelis, Emma Button gibi isimler için de klipler çeken Giuseppe Capotondi başta olmak üzere birçok yetenekli isim yer alıyor.

Bir Skunk Anansie klasiği olan “Weak”in klibi, doksanların en

popüler Blur şarkısı “Coffee & TV”nin videosunu da çeken Hammer &

Tongs’un imzasını taşıyor.Yönetmen Garth Jennings ve prodüktör

Nick Goldsmith tarafından kurulan Hammer & Tongs şirketi müzik

dünyasının kült haline gelmiş birçok şarkısı için hazırladıkları videolarla

isimlerini duyurmuştu. İkilinin bugüne kadar çalıştığı isimler arasında Beck,

Radiohead, Badly Drawn Boy, Travis, Fatboy Slim, R.E.M., Pulp, Robbie

Williams ve dahası yer alıyor.

Grace Jones + Rage Against the Machine = Skunk Anansie Müzik basını, Skunk Anansie’nin farklı tarzları harmanlayan etkileyici müziğini birçok grubun birleşimi olarak görüyordu ve bugüne kadar grup için yapılmış belki de en güzel tanım, “Grace Jones ile Rage Against the Machine birleşimi” oldu.

06Skunk Anansie grubunun kurucu

kadrosunda yer alan davulcu Robbie France, 2012 yılında

hayatını kaybetmişti. Skunk Anansie, 1994 yılında,

Skin, Martin Kent, Richard “Cass” Lewis ve Robbie France tarafından

kurulmuştu. Uzun yıllar bir arada kalan ekip, davulcu France’ın

2012’de hayatını kaybetmesinin ardından ilk yeni üyesi olan Mark

Richardson’la çalışmaya başladı.

Grubun vokalisti Skin’in geçtiğimiz mart ayında Taksim’de gerçekleşen bombalı saldırının olduğu gün İstanbul’da olduğu ortaya çıkmıştı. Twitter üzerinden İstanbul’da olduğunu ve iyi olduğunu paylaşan Skin, kaldığı otelin dışında gerçekleşen patlamanın ne kadar sarsıcı olduğunu yazmanın yanı sıra İstanbul’u ne kadar çok sevdiğini de ifade etmişti. Kendisi birkaç ay sonra yeniden İstanbullu hayranlarıyla buluşmak üzere Zorlu PSM sahnesinde.

Page 24: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 47 Temmuz -Ağu s t o s

efsanelerin doğduğu yer

THE SPLASH CLUB

Skunk Anansie’den Beck’e, Oasis’ten Supergrass’a birçok efsanevi grubun kariyerinin başlangıcına ev sahipliği yapan The Splash Club,

Londra’nın Camden bölgesinde yer alan mütevazı bir konser salonuydu. 21 Temmuz akşamı Zorlu PSM Ana Tiyatro sahnesinde gerçekleşecek Skunk Anansie konseri öncesinde, grubun temellerinin

atıldığı The Splash Club’ın kapısını aralıyoruz.

Yazı Cem Kayıran

The Splash Club’ın hikâyesinin en temel yapıtaşlarından biri kolektif

düşünce olsa da her şeyi yoktan var eden bir kişiyi, Ben Steadman’ı

öne çıkarmadan bu yolculuğu anlatmak imkânsız. Doksanlı yıllarda İngiltere’de müziğe bir anlamda yön

vermiş mekânlardan biri olan The Splash Club’ın ortaya çıkması Ben

Steadman’ın yirmi beş yıl kadar önce punk rock grubu Chelsea’yle çıktığı

turnede, o dönemki adıyla The Water Rats isimli mekânda bir konser

vermesiyle olmuş. Salonun akustiğine ve atmosferine hayran olan Steadman,

burada birçok etkinlik düzenlemeye ve kısa süre sonrasında da mekânı

işletmeye başlamış. İşe bir isim değişikliğiyle başlaması gerektiğini

düşünen Steadman, kendi amacını da yansıttığını düşündüğü The Splash

Club isminde karar kılmış. Türkçedeki anlamı “sıçramak” olan “splash”,

genç yerel grupların burada verdiği konserlerle isimlerini duyurmaları

fikriyle doğrudan örtüşüyordu.

Sonraki yıllarda Londra’nın en önemli müzik merkezleri arasında yerini

alacak The Splash Club’da sahne alan müzisyenler de bir araya gelip yeni

fikirler üretecekleri bir platforma kavuşmuş oldu. Skunk Anansie

grubunun solisti Skin, geçtiğimiz aylarda Team Rock dergisine verdiği

röportajda kulübün doksanların başında üstlendiği rolü ve Skunk

Anansie’nin nasıl bir araya geldiğini şöyle anlatıyor:

“Hepimiz Skunk Anansie’den önce farklı gruplarda çalıyorduk. Çaldığımız

gruplar da King’s Cross’taki bağımsız müzik sahnesinin büyük gruplarıydı. Hepimiz kendi gruplarımızla sıklıkla

The Splash Club’da çalıyorduk. Ace [Skunk Anansie’nin gitaristi] o

dönemler Big Life Casino isimli bir gruptaydı.

Bir anlamda onların The Splash Club’daki müzik kültürünü başlattığını söyleyebiliriz çünkü onlar gündüzleri kulüpte prova da yapıyorlardı. The Splash Club, doksanların başlarında kısa sürede birçok farklı grubun yollarının kesiştiği bir yer haline gelmişti: Sonradan Feeder olan Compulsion ve Raindancer grupları, Oasis, Echobelly, Rub Ultra ve Cass’le [Skunk Anansie’nin basçısı] benim çaldığımız Mama Wild.”

Skin’in de vurguladığı gibi, The Splash Club’ın konserlerine ev sahipliği yaptığı gruplar ve müzisyenler gerçekten birbirinden farklı etkileşimler taşıyordu. İngiltere’de Britpop akımının hâkim olarak görüldüğü dönemde hem bu akımın ünlü gruplarından Oasis hem de Moby, Tricky, Jamiroquai, Tortoise ve The Tiger Lillies gibi müziğin farklı doğrultularında ilerleyen grup ve müzisyenler sıklıkla The Splash Club’da sahne alıyordu. Moby’nin 1996 yılında yayınlanan Come On Baby single’ında yer alan iki parça, The Splash Club’daki konserlerinde alınmış kayıtlardı. Bush, Propellerheads ve Bullets and Blue Eyes gibi ekiplerin yine o yıllarda yayınlanan ilk albüm ve EP’leri de The Splash Club’da kaydedilmişti. Ayrıca Therapy?’nin konser albümü We’re Here to the End ’in kayıtları da The Splash Club’da üç gece üst üste kapalı gişe gerçekleşen konserlerden kayıtlardan oluşuyor. The Splash Club, doksanlı yılların ortalarında Fu Manchu, Skunk Anansie ve The God Machine gibi grupların albüm lansmanları için de tercih ettikleri salon olmuştu aynı zamanda.

Page 25: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 49 Temmuz -Ağu s t o s

Skunk Anansie’nin bir diğer üyesi olan Ace de The Splash Club’ın grup

için ne denli özel bir yer olduğunu şöyle anlatıyor:

“Kulüple ilgili en sevdiğim anılar arasında Skunk Anansie’yi

kurduktan sonra orada verdiğimiz ilk konserlerimiz yer alıyor. The Splash

Club her zaman dolardı ve herkes çıldırırdı! Aslına bakacak olursanız ilk albüm sözleşmemizi The Splash

Club’da yapmıştık, ne kadar da harika bir yer!”

Müzik tarihine damgasını vurmuş birçok konser salonunda olduğu gibi

The Splash Club’ın hikâyesinde de dramatik bir son bulunuyor. 1997 yılında çıkan devasa bir yangının

ardından tarih yapraklarında yerini alan The Splash Club, halen müzik sahnesine yön veren birçok grubun

doğduğu efsanevi salon olarak hatırlanmaya devam ediyor.

Şu sıralar The Splash Club’ı yeniden gündeme getiren bir proje hayata

geçmek üzere. The Splash Club’ın kurucusu olan Ben Steadman’ın

yazdığı ve kulübe dair birçok ilginç ayrıntıyı barındıran The Splash Bound

kitabı için Unbound üzerinden bir kitlesel fonlama kampanyası başlatıldı. Kitapta Ian Dickson,

George Bowstead ve Jocelyn Bain Hogg tarafından onlarca farklı

konserde çekilmiş fotoğraflar yer alacak. Bir dönem aylık olarak basılan

Splash fanzinlerinin de yeniden baskılarıyla içinde bulanacağı kitapta

mekânda gerçekleşmiş konserler hakkında çıkan değerlendirme

yazıları, aralarında Skunk Anansie üyesi Ace’in de bulunduğu birçok

DJ’in çalma listeleri, konser afişleri ve daha nice eklentinin yer alacağı

set için yapılan destekler çeşitli hediyelerle ödüllendiriliyor.

Kulüpte sahne almış müzisyenlerden bazılarının The Splash Club hakkındaki düşüncelerini, kulübün müzik sahnesi üzerindeki etkisini ve önemini, Therapy? grubunun kurucularından Andy Cairns şöyle anlatıyor:

“Turnemiz harika gidiyordu. Yeni şarkıları çalıyorduk ve hayranlarımızdan harika tepkiler alıyorduk. Brixton Academy’de de bir konserimiz vardı ama ben Splash’te çalacağımız konser için çok daha heyecanlıydım. The Splash Club’da verdiğimiz konserlerde Brezilya, Kolombiya, Amerika, İskoçya, Galler, Hollanda ve nice ülkeden hayranlarımızla tanışma şansımız oldu...”

Page 26: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 51 Temmuz -Ağu s t o s

*Em

pyriu

m, 2

-3 E

ylül

’de Z

orlu

PSM

Dra

ma S

ahne

si’nd

e.

bilm

edik

lerin

iz

EMPY

RIU

M

0708

05

03

01

06

04

022002 çıkışlı Weiland albümü,

Empyrium diskografisinde Almanca sözler kullanan ilk albüm oldu.

Müzik yapmaya başladığı dönemden bu yana İngilizce sözlü parçalarla

gelen Empyrium, bu geleneği Weiland albümüyle bozdu. Grup daha önce

Where at Night the Wood Grouse Plays albümünde, sadece ismi Almanca olan

enstrümantal parçalar “Abendrot” ve “Wehmut”a yer vermişti.

Empyrium, 2002 yılında dağıldığını açıklamıştı ancak

2010’da yeniden bir araya gelerek müzik yapmaya başladı.

Sekiz yıllık kariyerlerinin sonuna geldiğini bir veda turnesiyle

taçlandıracağını açıklayan Alman ekip, sekiz yıllık bir aradan sonra

yeni bir albüm müjdeleyerek geri döndü.

Grubun kurucularından Marcus Stock’un öğrencilik yılları sıkıntılı geçmişti. Müzikal kariyerindeki başarısının aksine sıkıntılı bir öğrencilik dönemi geçiren Marcus Stock, tam dört farklı okula gitmesine rağmen hiçbir şekilde mezun olamamış ve diploma alamamıştı.

Empyrium kurucularından olan Marcus Stock’un iki binli yılların başlarından bu yana üyesi olduğu iki grup daha var. Ulf Theodor Schwadorf ismiyle de tanınan Stock’un diğer grupları 2000’de Allen B. Konstanz’la kurduğu gotik metal grubu The Vision Bleak ve 2004’ten beri eski Empyrium üyesi Thomas Helm’le yürüttüğü progresif rock ve doom metal grubu Noekk.

Empyrium’un temellerinin atıldığı sene, Marcus Stock

henüz on beş yaşındaydı. Marcus Stock ve Andreas

Bach’ın ortak fikri olan müzik grubu, 1993 senesinde ilk kez gerçeğe dönüşüyordu.

1994’te resmen Empyrium kurulmuş oldu.

Alman topluluk Empyrium’un ilk olarak doom metal türünde müzik yaparak başlayan kariyeri daha sonra neofolk türünde çalışmalarla devam etti. Empyrium, 1994 itibariyle doom metal türünde yaptığı kayıtlarla müzik dünyasına ilk adımını atmıştı. Grup ilk iki albümün ardından 1999 çıkışlı Where at Night the Wood Grouse Plays albümüyle neofolk türünde akustik kayıtlar yayınlamaya başladı.

Grubun albümlerinde her enstrüman iki kişi tarafından çalındığı için Empyrium uzun bir süre hiçbir konser vermemişti.

Stock ve Bach ikilisinin kurduğu Empyrium’un parçalarına hayat veren tüm

enstrümanlar ikili tarafından çalınıyor ve kaydediliyordu. Birçok farklı enstrümana

yer veren parçaları canlı çalabilmek için daha geniş bir kadro şarttı. Empyrium, ilk

konserini kuruluşundan yaklaşık on beş yıl sonra gerçekleştirebildi.

Empyrium’un 1994–2004 isimli derleme albümü sınırlı sayıda baskıyla grubun takipçileriyle buluştu. Grubun demo kayıtlarına da yer veren tam dokuz albümün plak formatında yer aldığı bu özel derleme sadece 500 adet üretildi. Çeşitli posterler ve şarkı sözlerine de yer veren set, Empyrium’un memleketi Franconia’daki ağaçlardan yapılmıştı.

Page 27: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 53 Temmuz -Ağu s t o s

Yazı Cem Kayıran

Yüksek tansiyon, devasa amfiler, distorsiyon pedalları ve çığlık çığlığa vokaller gibi

karakteristik unsurlarıyla yaptıkları üretimlere aşina olduğumuz rock ve metal gruplarının büyük kısmı, kariyerlerinin bir noktasında

gürültünün dozunu aza indirdikleri kayıtlarla da dinleyicilerinin karşısına çıkmayı alışkanlık

haline getirdiler. Çeşitli akustik konser kayıtları ve grupların kendi parçalarının akustik

versiyonlarını kaydedip yayınlamaları gibi geleneklerle birlikte dinleyicilerini ters köşeye

yatırıp baştan sona akustik enstrümanlarla oluşturulmuş yeni parçaların yer aldığı

albümler kimi grupların en özel kayıtları arasında.

Akustik stüdyo albümleriTürkiye’de ilk kez 2-3 Eylül gecelerinde üst üste Zorlu PSM sahnesinde dinleyicileriyle

buluşacak olan Alman kült doom metal grubu Empyrium klasikleşmiş ilk iki albümünün ardından 1999 yılında servis ettiği üçüncü

albümü Where at Night the Wood Grouse Plays ile takipçilerini epey şaşırtmıştı. Akustik gitar,

yaylılar, perküsyonlar ve üflemelilerin yer aldığı albüm, grubun neofolk etkileşimlerini ilk kez yansıttığı albümüydü. Bunu takip eden 2002

çıkışlı Weiland ’da yine benzer bir yaklaşım sunan Empyrium, dinleyicilerine farklı

deneyimler yaşatma eğilimi göstermesiyle çok geniş kitlelere kendini benimsetmeyi başarmış

ekiplerden biri.

Yakın dönem müzik tarihine çeşitli şekillerde izlerini bırakmış birçok metal grubunun

tamamı akustik parçalardan oluşan albümleri, diskografilerinin en ayrıksı ve özel parçalarını

oluşturuyor belki de. Stockholm’de kurulan ve geride kalan yirmi yılda progresif metal

sahnesine yön veren ekiplerden biri olan Opeth, bambaşka bir yaklaşımla yazılmış şarkılardan oluşan Damnation albümünü

2003 yılında yayınlamıştı. Prodüksiyonunu geçtiğimiz aylarda Zorlu PSM sahnesinde

izleme şansı bulduğumuz Steven Wilson’ın üstlendiği Damnation, grubun diskografisinin en kendine has albümü olmasının yanı sıra en

popüler Opeth albümlerinden de biri.

“Windowpane”, “Closure” ve “Death Whispered a Lullaby” gibi “akustik metal” dendiğinde akla gelen ilk şarkılar arasında yer alan klasiklerin yer aldığı albüm, sakin ve etkileyici yapısıyla baştan sona sürükleyici bir deneyim vaat ediyor.

Zakk Wylde’ın lideri olduğu heavy metal grubu Black Label Society’nin 2011 yılında yayınladığı toplama albümü The Song Remains Not the Same de bu listeye dahil edebileceğimiz albümlerden. Grubun “Overlord”, “Parade of the Dead” gibi popüler parçalarının akustik versiyonlarının yer aldığı albümde birçok cover parça da bulunuyor. Black Sabbath’ın “Junior’s Eyes”, Simon & Garfunkel’ın “Bridge Over Troubled Water” ve Blind Faith’in “Can’t Find My Way Home” parçalarına yaptığı, tuşlu çalgıların ön planda olduğu yorumlarına da bu albümde yer veren Zakk Wylde ve ekibi, iki yıl sonrasında da Unblackened isimli akustik konser kaydını servis etmişti.

Empyrium’dan Opeth’e

METAL GRUPLARININ “AKUSTİK” TUTKUSU

Rock ve metal gruplarının distorsiyon pedallarını bir kenara bırakıp akustik kayıtlar yaptıkları albümlerini ve özel

performanslarını mercek altına alıyoruz.

Blac

k Lab

el So

ciety

Empy

rium

Ope

th

Page 28: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 55 Temmuz -Ağu s t o s

Kariyerinin büyük kısmında black metal grubu olarak anılan fakat

sonraki yıllarda farklı doğrultularda müzikal eğilimlerin sonucu olan

tematik albümleriyle karşımıza çıkan Norveçli grup Ulver’in ikinci albümü

olan Kveldssanger, muhtemelen akustik metal fikrinin ne denli

etkileyici sonuçlar doğurabileceğinin en güzel kanıtlarından biri. 1996

yılında yayınlanan ve grubun Black Metal üçlemesi olarak adlandırdığı albüm serisinin ikinci halkası olan

Kveldssanger, yaylılar, akustik gitarlar ve koro partisyonlarının ağırlıkta

olduğu fazlasıyla atmosferik bir albüm. Grubun melodik anlamda

Norveç kültüründen beslendiğinin hissedildiği albümün, sonraki

yıllarda aralarında yukarda bahsi geçen albümlerin de yer aldığı birçok

akustik kayıt için öncü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Müzik yazarları söz konusu albümün

Black Metal üçlemesi’nin diğer iki albümünden ayrı bir şekilde ele

alınamayacağının altını çizseler de grubun Kveldssanger’de yakaladığı

dokusal zenginliğin müzik sahnesinde yeni bir eğilim için

başlangıç noktası olduğunu kabul ediyorlar.

Türkiye’nin köklü heavy metal gruplarından Pentagram’ın da şu

sıralar yeni bir akustik albüm için hazırlıklara başladığı konuşuluyor.

Grubun davulcusu Cenk Ünnü, geçtiğimiz yıl verdiği bir

röportajda Pentagram’ın gelecek planları arasında bir akustik

albüm kaydetmek olduğunu dile getirmişti. Bu yılın başlarında

da ekiple çalışan ses mühendisi Ender Balcı, Pentagram’ın akustik albümünün kayıtlarının “son hızda

devam ettiğini” sosyal medyadan paylaşmıştı.

Akustik konser albümleriYetmişli yıllardan bu yana rock ve metal grupları için akustik performanslar sergilemek her zaman çekici bir alternatif olmuştur. Akustik performans dendiği zaman akıllara ilk olarak MTV Unplugged serisinin gelmesi muhtemel. 1989 yılında başlayan seride birçok farklı türden grup ve müzisyenin akustik konserlerini kaydeden MTV kanalı, Eric Clapton, Paul McCartney, Bob Dylan gibi efsanelerle birlikte sahneleri yerle bir eden performanslarıyla tanıdığımız birçok metal ve rock grubunu da ağırladı. Washington çıkışlı heavy metal grubu Queensrÿche, televizyon tarihinin en klasik müzik yayınları arasında yer alan performansıyla Nirvana, grubun solisti Layne Staley’nin son performanslarından biri olan akustik konseriyle Alice in Chains ve tabii ki grunge akımının en popüler ekiplerinden biri olan Pearl Jam, MTV Unplugged’daki akustik performanslarıyla akıllarda fazlasıyla yer ettiler.

İki binlerde dünyanın farklı ülkelerine yayılan performansların gerçekleştiği MTV Unplugged serisinde Queens of the Stone Age, Korn ve Scorpions gibi isimler yer aldı.

Ayrıca geride kalan on, on beş yılda konser kayıtlarının internette fazlasıyla dolaşır olması, birçok özel performansı klasik haline getirdi. Söz konusu resmi olmayan konser kayıtları (yaygın olarak kullanılan ismiyle “bootleg”), birçok grubun nadir olarak sergilediği akustik performanslarını da ulaşılabilir kılıyor. Örneğin A Perfect Circle’ın internette çeşitli platformlarda Acoustic Sessions adı altında bulabileceğiniz konser kaydında, albümlerde yer alan şarkılar için yapılmış farklı düzenlemeler yer alıyor. Foo Fighters’ın erken dönem akustik kayıtlarından Metallica’nın 1997’de gerçekleştirdiği Acoustic Metal konserine, internette “albüm” halini almış birçok bootleg kayıt bulmak mümkün. Within Temptation’ın 2009 yılında yayınladığı An Acoustic Night at the Theatre, Led Zeppelin üyeleri Jimmy Page ve Robert Plant’in No Quarter: Unledded ve Megadeth’in Unplugged in Boston albümleri de farklı akustik yaklaşımlar duymak adına fazlasıyla tavsiye edilir.

Rock ve metal isimlerinin gürültü dozunu en aza indirdikleri akustik albümler, kimilerinin en özel kayıtları arasında yer alıyor.

Pent

agra

m

Ulv

er

Page 29: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 57 Temmuz -Ağu s t o s

sahne arkası

RIGGING

Emir

Akta

ş

Tırmanmak senin için ne ifade ediyor?Benim büyülü odam. Duvarları ya da

sınırları yok. Ne zaman kapısını açsam bir başka insan olurum...

Ne zamandan beri profesyonel olarak tırmanışla ilgileniyorsun?

2009’da Nasuh Mahruki ve Tunç Fındık gibi değerli dağcılarımızın bulunduğu Zirve Dağcılık Kulübü’ne katıldım ve

birçok tırmanış gerçekleştirdim. Bu süre içinde iki kez gelen teknik kurul

üyeliği teklifini şartlarım sebebiyle kabul edememiştim. Sonra merkezi

İngiltere’de bulunan Irata International iple erişim birliği eğitimlerini

tamamladım ve eğitmen statüsüne ulaştım. Ardından Rhino Rigs BV’da,

Eğlence Sektöründe Rigging programını tamamladım ve akredite oldum.

Yaptığın işi özgün kılan unsurlar neler? Tırmanıştan hiçbir zaman beklentim

olmadı fakat bu spor bana karşı daima cömert oldu. Rigging de bu

cömertliklerden biri! Rigging gelip sizi bulmadan önce böyle bir meslek sahibi

olmaya karar veremezsiniz. O sizi bulur ve alır. Siz sadece sevdiğiniz işi yapmaya

devam edersiniz.

Zorlu PSM’de bir Rigger’ın işi neleri kapsıyor?

Sahne üzerinde asılacak yüksek ağırlıklı teknik ekipmanların ya da dekorun

yükleme hesaplamaları ve yüklemeleri, güvenlik, risk değerlendirme ve risk yönetimi, güvenli yükleme limitleri, sahne üzeri markaj, markajın sahne

çatısına taşınması ve güç noktalarının oluşturulması, tüm kaldırma

makinelerinin kullanımı, herhangi bir teknolojik makinenin ulaşamayacağı

alana kişisel becerilerle ulaşma ve güç noktası oluşturma ve gerçekleşen tüm

Rigging operasyonlarında European Union Rigging yönetmeliklerinin

uygulanıp denetlenmesi.

Yeni bir gösteri için çalışmaya başlarken nasıl bir ön hazırlık yapıyorsun?Tüm prodüksiyon ve operasyon departmanlarıyla haftalık gerçekleştirdiğimiz toplantılar gösteri öncesi hazırlıklarımız için belirleyici oluyor. Sahne kurulumunda ilk Rigging operasyonları başlıyor ve en son Rigging bitiyor. Yapılacak en ufak hata tüm sahne sistemini etkileyeceği için kuruluma geçmeden önce çok kez hesap ve prova yapıyorum. Ardından hazırlanacak sahne için gerekli markaj ve teknik ekipman hazırlıklarımı gerçekleştiriyorum.

Ne kadar vakit alacağı nelere bağlı oluyor?Sahnemizde ağırlayacağımız prodüksiyonun büyüklüğüne ve sahne detaylarına göre değişkenlik gösteriyor. Phantom of the Opera’da on iki gün sadece rigging hazırlıkları sürdü, meşhur avize düşüş sahnesini hazırlamamız üç tam günümüzü aldı. Misafir ekiplerimizin performansı ve konsantrasyonları da bu anlamda önemli faktörlerden.

Bugüne kadarki en özel tırmanış deneyimin nedir?Tırmanış partnerimle 5 bin 137 metre yükseklikte bir dağın kış tırmanışı yapmaya karar vermiştik ve şubat ortası tırmanışa başladık. İki gün sonra 4 bin 150 metre yükseklikte fırtınaya yakalandık. Dağlarda havanın hızla değişmesi olağan bir durumdur; önemli olan buna ne kadar hazır olduğunuzdur... Biz yeterince değildik, kayalıkların arasında geceleri -37 dereceyi ölçtüğümüz üç tam gün geçirdik. Hayatıma yön veren en önemli anlardandı.

Yaptığın işte “tutku’’ elzem olsa gerek. Rigger olmakla ilgilenenlere vereceğin ilk tavsiyeler neler olurdu?Her zaman sevdiğiniz işi yapın...

Zorlu PSM’de Rigging’den sorumlu profesyonel tırmanıcı Emir Aktaş’tan yaptığı işin detayları ve

inceliklerini öğrendik.

Page 30: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 59 Temmuz -Ağu s t o s

Zorlu PSM’nin en dinamik ve farklı mekânı

STÜDYO YENİ SEZONDA DAHA DA ŞAŞIRTACAK!

Çalkantılı ve endişe verici ülke gündeminde, hâlâ sanat için nefes alan salonların ve bunun için gecesini gündüzüne katan sanat

emekçilerinin her şeye rağmen Zorlu PSM çatısı altında bir arada olması, neresinden bakarsak bakalım güzelliklerin bizim tarafımızda

olduğunu ve umudumuzu kaybetmememiz gerektiğinin kanıtı...

Yazı Gülşah Görücü

Zorlu PSM olarak üç sezondur sanatseverlere kapılarımızı açtığımız

farklı mekânlarla yolumuza devam ederken enseyi karartmıyor ve

İstanbullu sanat tutkunları için uğraşlarımızı sürdürüyoruz. 55 bin

metrekarelik alanın her köşesine sanat dünyasının en iyi ve iddialı

projelerini sığdırmayı başardığımız Zorlu Performans Sanatları Merkezi

ekibi olarak 4. sezon için şimdiden çalışmalara başladık.

Önümüzde çok iş var, ama 4. sezon için belki de bizleri en çok heyecanlandıran yeniliklerden biri

de, yenilenen bir mekâna imza atıyor olmamız. Zorlu PSM’nin gizli silahı

olarak da tanımlayabileceğimiz, bugüne kadar gelenleri büyülü ambiyansıyla şaşırtan Stüdyo yenileniyor. Bu yaz

kollarımızı sıvadık ve bugüne kadar alternatif tiyatrodan caz konserlerine, farklı içerikte atölye çalışmalarından

ayakta konserlere, senfoni orkestralarının albüm kayıtlarından ünlü sanatçıların konser provalarına

kadar çeşitli performanslara ev sahipliği yapan Stüdyo’yu daha da

heyecan veren yepyeni ve tutkulu bir mekâna dönüştürmek için çalışıyoruz.

Üç sezon boyunca “çok amaçlı alan” tanımlamasının hakkını veren 300

metrekarelik büyüklükte, maksimum 500 kişilik kapasiteyle sanatseverlere kapılarını açan Stüdyo, bugüne kadar avangart oyunlardan, alternatif-rock

konserlerine kadar geniş bir yelpazede sanatın her rengini ağırladı.

Stüdyo, yüksek donanımlı kontrol ve kurgu odalarıyla, dünya standartlarında

senfonik ve film müziği kayıtları, VIP solo performanslar ve resitaller,

basın toplantıları, sanatçılarla tanışma etkinlikleri, provalar ve atölye

çalışmalarına olanak sağladı, sağlamaya devam ediyor.

Bunların yanı sıra çok sayıda tanınmış sanatçının kayıt, prova ve basın toplantısına ev sahipliği yapan mekân, Hugh Jackman’dan Russell Crowe’a kadar pek çok dünya starını ağırladı ve üç sezon boyunca hızını hiç kesmedi. Geçtiğimiz sezon X-JAZZ Festivali gibi butik konserlere de sahne olmaya başlayan Stüdyo için Temmuz 2016’dan itibaren değişim çanları çalmaya başlıyor. Şimdi Stüdyo için yeni bir sayfa açmanın tam zamanı!

Yaz aylarında gerçekleştirilecek renovasyonun ardından yeni yüzüyle sanatseverlerle buluşacak Stüdyo, 4. sezon programıyla İstanbullu sanatseverlerin kalbini yeniden yerinden oynatmaya hazırlanıyor. 

Perşembe ve cuma akşamları kuvvetli, güncel, öncü, yabancı ve yerli isimlerden oluşan bir konser programına sahip olacak mekân, cumartesi geceleri etkileyici atmosferi ve teknik donanımıyla elektronik müzik sahnesinin önemli DJ’lerinin sahne aldığı bir kulübe dönüşecek. Bunların yanı sıra  Stüdyo haftanın diğer günleri alternatif sinema günlerine, tiyatro oyunlarına, yurtdışından canlı yayınlanacak klasik müzik konserleri ve operalara, panellere ve lansman partilerine de ev sahipliği yapacak.

2016 sonbaharından itibaren, tiyatrodan alternatif seslere, sanat dünyasının en sevilen, en özgün ve en iyi işleri Stüdyo’da olacak. Peki siz nerede olacaksınız?

Page 31: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 61 Temmuz -Ağu s t o s

MÜZİK GRUPLARININ İSİMLERİNİN ALTINDA

YATAN HİKÂYELER#PSMBLOG’u takip ediyor musunuz? Müzik, tiyatro, sahne sanatları üzerine haberleri ve hazırlanan özel

içerikleri takip edebileceğiniz #PSMBLOG çok sevilen grup ve sanatçının isimlerinin hikâyesini sizin için araştırdı.

Daft Punk1993’te Melody Maker dergisinin yazarı Dave Jennings, Daft Punk ikilisinin Darlin’ isimli o zamanki grupları hakkında negatif yorum

yazdığında, işlerin buraya geleceğini tahmin etmiyordu muhtemelen.

“Cindy So Loud” parçasını inceledikten sonra kaleme alınan eleştiri yazısında kullanılan “daft

punky trash” (kaçık punk’ımsı çöp) tanımı, ikonik ikilinin

isim babası oldu.

Lana Del ReyGerçek adı Elizabeth Woolridge

Grant olan sanatçının isim annesi kendisi. Miami’de çok zaman geçirdiği dönemde Küba’dan

arkadaşlarıyla dolu dolu günler yaşayan Lizzy, sahne adının

egzotik olmasını ve sahil kenarını çağrıştırmasını istiyordu. Yarattığı müziğe yön vermesi de asıl amaç

olunca, bu füzyondan ortaya Lana Del Rey çıkması kendisi için

kaçınılmazdı.

Foo FightersFoo Fighters’ın Dave Grohl’u, tek başına tüm enstrümanları çalarak

ilk şarkısının kaydığını bitirdiği dönemde UFO’lar hakkında çok

fazla araştırma yapıyordu. Bir yandan müzikal anlamda büyük

çabası bir yandan da uzayın gizemli çekiciliği Grohl’un aklına bir

fikir getirmişti. II. Dünya Savaşı sırasında görüldüğü iddia edilen

UFO’lar için kullanılan Foo Fighters terimi, kulağa hem çoktan oturmuş hem de kalabalık bir grup

ismi gibi geliyordu. Böylece grubun gizemli adı çoktan seçilmişti!

St. VincentAnnie Clark’ın tek kişilik projesi St. Vincent’ın adı, müziğine yapılan genel bir tanımdan geliyor. “Şiirin ölmeye geldiği yer” olarak yapılan betimleme, New York doğumlu sanatçıyı buradaki St. Vincent’s isimli hastaneye fikren yönlendirmiş. Şair Dylan Thomas’ın da son saatlerini geçirdiği hastane olan St. Vincent’s, böylece anlamını bulmuş ve sanatçıya adını vermiş.

Sigur Rósİzlandalı grubun ismi her birimizi yazımıyla zorlamasıyla ünlüyken anlamını bilmemek elbette olmaz. İsmi direkt olarak çevirdiğimizde “zafer gülü” tanımı çıkıyor; fakat asıl amaç bu anlamı öne çıkarmak değil. Grubun adının adresi, aynen grubun lideri Jónsi’nin kız kardeşinin adı olan ve birleşik yazılan Sigurrós’tan gelmektedir.

ColdplayAslen gruplarının adı Starfish olan Coldplay grubu, ismi rica üzerine arkadaşlarından devraldı. Starfish olarak yola devam etmek istemeyen topluluğun Coldplay ismini başka bir arkadaş grubundan almasıyla efsane marka ortaya çıktı. Orijinal Coldplay grubunun ismi ise bir şiir kitabı olan Child’s Reflections: Cold Play’den geliyor.

The Velvet UndergroundJohn Cale bir gün yanında The Velvet Underground isimli bir kitap getirdiğinde tabiri caizse grup üyelerinde bir ampul yandı. Amerikalı gazeteci Michael Leigh’in kitabı olan The Velvet Underground, 1963 yılında asi denilebilecek cinsel eğilimleri olan yetişkinler arasında gerçekleştirdiği çalışmasını bir araya getiriyordu. Eh konu yeterince çetrefilli, grup üyelerinin hemfikir olmasına şaşmamalı.

#PSMBLO

G -- w

ww

.zorlupsm.com

/blog

Daf

t Pun

k

Page 32: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER

ZORLU PSM MAG. 63 Temmuz -Ağu s t o s

Festival sezonu hiç bu kadar güzel olmamıştı!

Red Bull TV, bu sezonun birbirinden ihtişamlı

programlarıyla en çok konuşulan altı müzik festivalini geçtiğimiz

haftalar itibariyle canlı yayınla müzikseverlerle

buluşturmaya başladı. 2-4 Haziran tarihlerinde

John Carpenter, Radiohead, PJ Harvey, Sigur Rós, The

Last Shadow Puppets, Brian Wilson ve Selda

Bağcan gibi isimleri ağırlayan Primavera

Sound’dan canlı yayınla müzikseverleri en sevdikleri

isimlerle buluşturan Red Bull TV (www.redbull.tv), performansların tamamını

özel çekimlerle onları âdeta yerinde izliyormuşsunuz

gibi aktardı.

Primavera Sound’un ardından Amerika’da gerçekleşen en prestijli festivallerden biri olan Bonnaroo yayınıyla LCD Soundsystem, Death Cab for Cutie, Chvrches, Fidlar başta olmak üzere nefes kesen performansları canlı olarak yayınlayan Red Bull TV’nin programında sırada Danimarka’da 29 Haziran – 2 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek Roskilde Festival var. Türkiye’den Gaye Su Akyol’un da sahne alacağı festivalin yüzden fazla konuğu arasında Neil Young, Tame Impala, Macklemore & Ryan Lewis, James Blake, Foals, Peaches ve Santigold gibi isimler yer alıyor.

Bu sene 25. yılını kutlayan Lollapalooza da 28-31 Temmuz’da Red Bull TV’den canlı olarak izlenebilecek. Müzikseverler Radiohead, Red Hot Chili Peppers, Lana Del Rey, ve Major Lazer gibi isimlerin performanslarını Red Bull TV ile canlı olarak deneyimleme imkânı yakalayacak. Hızını kesmeden festivalleri müzikseverlerle buluşturmaya devam eden Red Bull TV, 8-11 Eylül’de İngiltere’de Isle of Wight’ta gerçekleşen Isle of Wight Festival ve 30 Eylül – 2 Ekim’de de Radiohead, Kendrick Lamar, Mumford & Sons ve LCD Soundsystem gibi isimleri sahnesinde ağırlayacak Austin City Limits Festival’la canlı yayınlarını sürdürecek.

FESTİVALLER RED BULL TV İLE AYAĞINIZA GELDİ!

En sevdiğiniz şarkıcıların ve grupların sahne alacağı festivaller çok uzakta ve gidemiyor musunuz? Dert değil çünkü Red Bull TV

ile festivaller artık ayağınıza geliyor!

*Fes

tival

göste

rimler

i ücr

ectsi

z olar

ak Z

orlu

PSM

Am

fi’de.

Page 33: ZORLU PSM MAG. 04 · 2016 YAZINDA DÜNYA SAHNELERİ 10 ne var ne yok MÜZİK DÜNYASINDAN HAVADİSLER 18 Selda Bağcan’dan Gaye Su Akyol’a AVRUPA FESTİVALLERİNDE TANIDIK SESLER