zor hava yolu olduğu düşünülen olgularda genel anestezi altında
TRANSCRIPT
TC SAĞLIK BAKANLIĞI
TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
ANESTEZİYOLOJİ VE REANİMASYON KLİNİĞİ
Klinik Şefi: Uzm.Dr. Cengiz YUMRU
ZOR HAVA YOLU OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN OLGULARDA GENEL ANESTEZİ ALTINDA ENTÜBASYONDA MACİNTOSH
LARİNGOSKOP İLE VİDEO LARİNGOSKOPUN KARŞILAŞTIRILMASI
UZMANLIK TEZİ
Dr. Tarkan MINGIR
İSTANBUL - 2009
2
TEŞEKKÜR
Emekliliğinden önce tanıma fırsatı bulduğum ve aktardığı tecrübelerin önemine inandığım
değerli hocam Uzm.Dr.Nurten Aşçı’ya,
Uzmanlık eğitimim süresince engin bilgi ve tecrübesiyle bana yol gösteren, sağladığı
olanaklarla yetişmemde emeği geçen, yaptığımız sohbetlerde özellikle engin makine bilgisiyle
ufkumu açan, değerli hocam klinik şefimiz Uzm. Dr. Cengiz YUMRU’ya,
Uzmanlık eğitimimde desteğini esirgemeyen klinik şef vekilimiz Uzm.Dr.Filiz
YALAMAN’a, kilinik şef yardımcılarımız Uzm. Dr.Seher BAYRAKTARKATAL’a,
Uzm.Dr.Nergis KÜÇÜK’e
Tez çalışmalarımda, tezimin hazırlanması sırasında desteğini esirgemeyen, cesaretlendiren,
çalışmalarımda yardımcı olan tez danışmanım Uzm. Dr. Dilek KİTAPÇIOĞLU’ na, ve
kliniğimiz uzmanlarına,
Birlikte zevkle çalıştığım doktor arkadaşlarıma, özellikle Dr.Zeynep URTEKİN’e, anestezi
teknisyen ve teknikerlerine, yoğun bakım ekibimize, personellerimize ve varlığımın sebebi
olan bana dair her anda olduğu gibi asistanlığım süresince de sonsuz, karşılıksız desteklerini
esirgemeyen, daima yanımda olduklarını hissettiğim ve üyesi olmaktan her zaman onur
duyduğum MINGIR ailesine
Teşekkür ederim.
Dr. Tarkan MINGIR
3
İÇİNDEKİLER
Sayfa
GİRİŞ………………………………………………………... 4
GENEL BİLGİLER…………………………………………. 5
- HAVA YOLU KONTROLÜ……………………... 5
- ENDOTRAKEAL ENTÜBASYON……………… 7
- ZOR HAVA YOLU YÖNETİMİ………………… 17
- SUPRAGLOTTİK HAVA YOLU GEREÇLERİ… 28
- ENTÜBASYONU OLANAKLI KILAN ALETLER.. 37
- DİĞER HAVA YOLU TEKNİKLERİ…………….. 47
ÇALIŞMAMIZDA KULLANILANILAN ANESTEZİK AJANLAR.. 54
MATERYAL METOD……………………………………… 62
BULGULAR………………………………………………… 65
TARTIŞMA…………………………………………………. 77
SONUÇ……………………………………………………… 80
ÖZET………………………………………………………... 81
KAYNAKLAR……………………………………………... 84
4
GİRİŞ:
‘’İnsanoğlunun doğduğu andan başlayan ve öldüğünün belirtilmesinde de kullanılan yaşamsal
en önemli belirtisi, soluk alıp vermesidir. Yaşamı süresince; spontan ya da yapay, rahat ya da
zor, ama bir şekilde solumaktır, solutmaktır esas olan.’’(1)
Anestezi uygulaması sırasında entübasyon işlemi; hava yolunun açık tutulması, havayolu ve
solunumun kontrol edilebilmesi, solunum eforunun, ölü boşluğun ve aspirasyon tehlikesinin
azaltılması, anestezistin ve ekipmanın cerrahi sahadan uzaklaştırılması ile cerrahi rahatlık
sağlanması ve resüsitasyon esnasında hava yolu kontrolü gibi faydalar sağlar. Ancak
laringoskopi ve endotrakeal entübasyon her vakada kolaylıkla gerçekleştirilememektedir;
vakaların çeşitli zor anatomik özellikleri, mevcut sistemik hastalıkları (örn.ankilozan
spondilit, guatr vb.) nedeniyle entübasyon işleminin başarıyla sonuçlandırılması her zaman
mümkün olmamaktadır.
Ayrıca laringoskopi ve entübasyon larinks ve trakeanın mekanik uyarımına bağlı refleks
sempatik bir yanıt oluşturarak plazma katekolamin konsantrasyonlarında artış sonucu,
taşikardi, hipertansiyon, aritmiler ve özellikle kalp rezervi kısıtlı hastalarda miyokardial
iskemiye sebep olabilir.
Bu sıkıntıları azaltma girişimleri ve entübasyonun daima başarıyla sonuçlandırılması isteği
alternatif yöntemlerin araştırılmasına ve ‘’zor hava yolu yönetimi’’ konu başlığı altında
gelişmelere neden olmuştur, konuyla ilgili Avrupa’ da “Zor Hava Yolu Yönetimi Derneği”
kurularak bu konudaki gelişmelerin önü açılmış ve konu hakkındaki mevcut bilgiler
derlenerek çeşitli algoritmalar oluşturulmuştur. Ülkemizde de 2005 yılında Türkiye
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneğinin oluşturduğu bir ‘’Zor Hava Yolu Yönetimi
Algoritması’’ bulunmaktadır.
Bu çalışmada; elektif cerrahi planlanmış, randomize olarak seçilen, Mallampati skorlaması iki
ve üstünde olan hastalarda zor hava yolu, zor entübasyon öngörülebilirliğini, bu konuda
kullanılan testlerin efektivitesini ölçmeyi amaçladık.
Yine bu hasta grubunda özellikle zor entübasyon olgularında kullanılmak üzere geliştirilen
ancak zor entübasyon beklenmeyen olgularda da kullanılabileceği birçok çalışma ile
gösterilen TruView EVO2 Video laringoskop ile Macintosh laringoskopu; zor
entübasyonlarda başarı, hemodinamik yanıt ve postoperatif morbidite üzerine etkileri
5
açısından karşılaştırmayı amaçladık. Bu iki yöntemle de başarılı entübasyon
gerçekleştiremediğimiz olgularda ise LMA-Fastrach™ kullanarak, laringeal maske
içerisinden entübasyon tekniği ile endotrakeal entübasyonu gerçekleştirmeyi hedefledik.
GENEL BİLGİLER:
HAVA YOLUNUN KONTROLÜ HAVA YOLU ANATOMİSİ:
Hava yolu, önde burun ve ağızla dışarı açılır. Burun arkada nazofarenks, ağız orofarenks ile
devam eder ve daha sonra iki yol birleşir. Ağızla burun arasını damak, ağız tabanını da dil
oluşturur. Epiglottis larenksi fonksiyonel olarak ayırır; larenks, trakea, hipofarenks ise
özofagus ile devam eder. Epiglottis, glottisi yutkunma sırasında kapatarak boğulmayı önler.
Larenksin kıkırdak iskeletini tiroid, krikoid, epiglottik, aritenoid, kornikulat ve kuneiform
kıkırdaklar oluşturur. Son üçü çift, diğerleri tek parça halindedir.
Genel anestezi almış hastada üst solunum yolunda kas tonusunun kaybolması, dil kökünün ve
epiglottisin farenksin arka duvarına dayanmasına neden olur. Hava yolunun açık tutulması
için aşağıdaki yöntemler kullanılabilir.
Şekil1 : Oral ve nazal hava yolu
Oral ve Nazal Airway:
Ağızdan veya burundan yerleştirilen yapay bir hava yolu dil ile farenks arka duvarı arasından
havanın geçebilmesini sağlar.(Şekil.1)
6
Uyanık veya yüzeyel anestezideki hastada airway uygulaması öksürmeye ve larenks spazmına
neden olur. Burunla kulak memesi arasındaki uzaklık yaklaşık olarak oral airway’in(Şekil.2)
uzunluğu hakkında bilgi verir. Nazal airway(Şekil.3) oral airway’den 2-4 cm daha uzun
olmalıdır. Adenoidleri büyük çocuklarda ve antikoagülan tedavi gören erişkinlerde (kanama
nedeniyle) nazal airway kullanılmamalıdır. Burundan takılan her kateterin kayganlaştırılması
gerekir ve konkaları zedelememek için yüzle dik açı oluşturacak şekilde takılır. Yüzeyel
anestezideki hasta, nazal airwayi oral airwaye kıyasla daha iyi tolere eder.(Şekil.4)
Şekil2: Oral airway
Şekil3: Nazal airway
Şekil 4: Nazal airway yerleşmiş hali
7
Yüz Maskesi:
Yüz maskesi hastanın yüzüne gaz kaçağına neden olmayacak şekilde oturarak solunum
devresindeki anestezik gaz karışımının akciğerlere iletilmesini sağlar. Konturları yüzdeki
girinti ve çıkıntılar dikkate alınarak şekillendirilmiştir. Saydam maskeler hastanın kusmasının
daha kolay farkedilmesi ve nemlenmiş ekspirasyon karışımının izlenebilmesi gibi avantajlar
sağlar. Siyah kauçuk maskeler ise yüzdeki normale uymayan girinti ve çıkıntılara da
uyabilir(2).
ENDOTRAKEAL ENTÜBASYON
Endotrakeal entübasyon, solunum yolunu güvenlik altına almak veya solunumu kontrol etmek
amacıyla trakea içine bir tüp yerleştirilmesidir. İlk kez 1792’de Curry tarafından taktil
yöntemle entübasyon yapılmıştır. Bir laringoskop yardımı ile entübasyon ilk kez Kirstein
tarafından (1895) ve anestezi vermek amacı ile de Magill tarafından (1920) yapılmıştır.
Laringoskopinin gelişmesi ve entübasyona yardımcı olarak kullanılması ile entübasyon
yaygınlaşmıştır. Entübasyon işlemi, hava yolunun açık tutulması, hava yolu ve solunumun
kontrol edilmesi, solunum eforunun azaltılması, aspirasyonun önlenmesi; anestezistin ve diğer
aygıtların sahadan uzaklaştırılması ile cerrahi rahatlık sağlanması; herhangi bir sorun
olduğunda resüsitasyon kolaylığı ve ölü boşluk volümünün azalması gibi faydalar sağlarken,
işlemin zaman alması ve özellikle güçlük çıktığında özel beceri gerektirmesi, daha derin
anestezi gerektirmesi ve bazı komplikasyonlara neden olabilmesi gibi sakıncalar taşır.
Endotrakeal entübasyon sırasında oluşan mekanik ve ağrılı uyaranlar otonom sisteme ait
liflerle taşınır. Talamusa çıkarken bu yollar bazal ganglionlar ve mezensefalona dallar
verirler. Kortekse giderek postsantral girusta sonlanan afferent lifler yukarı taşınırken
mezensefalon, bazal ganglionlar, hipotalamus, talamus seviyesinde verdiği dallar sonucunda
bazı etki ve reaksiyonların meydana gelmesine sebep olurlar. Laringoskopi ve endotrakeal
entübasyona alınan kardiyovasküler yanıt, bu işlem sırasında laringeal ve trakeal dokuların
uyarılmasının, sempatik ve sempatoadrenal aktivitede yaptığı refleks bir artış sonucu ortaya
çıkmaktadır(2).
Endotrakeal entübasyon yapılmasını takiben; taşikardi, kan basıncında yükselme,
intrakraniyal basınçta artma, göz içi basınç artışı gibi fizyopatolojik etkiler
görülebilmektedir(3). Sağlıklı insanlarda bu yanıtlar genellikle iyi tolere edilebilirken, sınırlı
koroner veya miyokard rezervi olan hastalarda ise miyokardiyal iskemi veya yetersizliğe
neden olabilir(4).
8
Entübasyon Endikasyonları Anestezi Uygulaması Sırasında
Anestezi uygulamasında endikasyon sınırları merkezlere göre değişmektedir. Bazı
anestezistler, hemen her hastayı entübe ederken, bazıları daha sınırlı şekilde davranmaktadır.
Entübasyonun amacının hava yolunun açıklığı ve güvenliğini sağlamak ya da solunumu
kontrol veya asiste edebilmek olduğu dikkate alınırsa aşağıdaki noktalar endikasyonu
belirlemede yardımcı olacaktır:
1. Baş-boyun ameliyatları: Hava yolunun cerrahi ekiple paylaşılması ve anestezistin hava
yoluna uzak kalması entübasyon gerektirir.
2. Kas gevşetici verilmesi ve IPPV uygulaması gereken durumlar.
3. Hava yolunun kontrolünü güçleştiren pozisyonlarda yapılacak girişimler: Yüzükoyun, yan
ve oturur pozisyonlarda hava yolunun ve ventilasyonun kontrolü garanti edilemez. Aşırı
başaşağı ve litotomi pozisyonunda diyaframın yukarı itilmesi ile ventilasyon güçlüğü ve
aspirasyon riski olabilir.
4. Torasik ve abdominal girişimler: İntratorasik girişimlerde gelişen pnömotoraks başlı başına
entübasyon gerektiren bir durumdur. Abdominal girişimlerde de kas gevşemesi ve solunum
kontrolü gerekir.
5. Refleks laringospazm gelişebilecek sistoskopi, hemoroidektomi gibi girişimler.
6. Özellikle yenidoğan grubu olmak üzere pediatrik hastalar.
7. Mide içeriği, kan, mukus veya sekresyon aspirasyonu riski olan hastalar.
8. Hipotermik ve hipotansif yöntemler uygulandığında.
9. Genel durumu düşkün hastalar.
10. Maske ile ventilasyonda anatomik nedenle veya girişimin uzunluğu nedeniyle güçlük
oluşabilecek hastalar.
11. Hava yoluna dışarıdan bası yapan oluşumlar, vokal kord paralizisi, bu bölgedeki
oluşumlar.
Anestezi Uygulaması Dışında
1. İlaç zehirlenmeleri, sinir kas hastalıkları, kardiyak arrest veya kafa travmalı, bilinci kapalı
hastalarda hava yolunu açık tutmak, aspirasyondan korumak.
2. Hava yolu obstrüksiyonuna neden olan durumlar (yabancı cisim, tümör, enfeksiyon,
laringospazm, iki taraflı vokal kord paralizisi).
9
3. Trakeobronşial temizlik (sinir kas hastalıkları, yelken göğüs, larinks travması, pnömoni,
solunum yetersizliği).
4. Yapay solunum gerektiren durumlar (çeşitli nedenlerden kaynaklanan solunum
yetmezlikleri).
Entübasyonda Kullanılan Araç ve Gereçler: Entübasyon işlemine başlamadan önce gerekli malzemenin hazır ve çalışır durumda
olduğunun kontrolü şarttır. Bu amaçla bulundurulması gereken malzemeler; endotrakeal
tüpler, tüp balonunun şişirilmesi için enjektör, tüp stilesi, laringoskop, aspiratör, maske ve
ventilasyon olanağı (ambu balonu, anestezi makinesi vs.), oksijen kaynağı ile anestezik ve acil
ilaçlardır(2). Ayrıca özel durumlarda (zor entübasyon düşünülen vakalarda, servikal
immobilizasyon, morbid obezite vs.) özel laringoskop (videolaringoskop gibi), tüp ve
bronkoskop gerekebilir.
Entübasyonun Fizyopatolojik Etkileri ve Komplikasyonları: Trakeal entübasyonun fizyopatolojik etkileri, travmatik veya mekanik komplikasyonları kadar
önemlidir. Bu etkiler hemen her sistemde görülebilir ve bazıları çok zararlı sonuçlar verebilir.
Kardiyovasküler Sisteme Etkileri;
Yüzeyel genel anestezi altında yapılan trakeal entübasyon sırasında öksürme, ıkınma, hipoksi
ve hiperkapni olmasa da laringoskopi ve tüpün trakea içine yerleştirilmesi sırasında taşikardi
ve kan basıncında yükselme olmaktadır. Anestezinin derinleştirilmesi bu etkileri azaltmakta
veya tamamen ortadan kaldırmaktadır. Kalp hızındaki artış yaklaşık 20 atım/dk, kan
basıncında yükselme; sistolik basınçta 50 mmHg, diastolik basınçta 30 mmHg dolayında
olup, bu değişiklikler laringoskopi ile başlamakta, 1-2 dk içinde maksimuma ulaşmakta ve
5dk sonra da çoğunlukla laringoskopi öncesi değerlere inmektedir. Taşikardi dışında,
ekstrasistol ve prematüre ventriküler atımlar görülebilmektedir. Bu etkiler normal, sağlıklı
kişide sorun yaratmazken, hipertansif ve iskemik kalp hastalığı olan kişilerde tehlikeli olabilir.
Laringoskopi ve entübasyona alınan kardiyovasküler yanıt, bu işlem sırasında laringeal ve
trakeal dokuların uyarılmasına bağlı olarak sempatik ve sempatoadrenal aktivitede refleks bir
artış sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu istenmeyen etkileri ortadan kaldımak için; derin anestezi
uygulaması, topikal anestezi (direkt veya trakeal sprey, lidokain inhalasyon veya gargarası),
işlemden birkaç dakika önce intravenöz lidokain, sempatoadrenal yanıtı önleyen
vazodilatatörler α ve β adrenerjik blokerler, prekürarizasyon, alfentanil ve fentanil gibi
ilaçların verilmesine benzer önlemler alınabilir.
10
Solunum Sistemine Etkileri:
Hipoksi ve Hiperkapni: Entübasyon işlemi sırasında oluşabilecek hipoventilasyon, apne,
obstrüksiyon, solunum kaslarında spazm gibi nedenlerle ve işlemin süresine göre, kan gazı
değerlerinde değişik derecelerde bozulma olmaktadır. Özellikle indüksiyondan önce oksijen
verilmeyen hastalarda kısa sürede PaO2 düşmektedir. Apne süresince PaCO2’de yükselme
olmaktadır. Ancak normal ve preoksijenasyon sırasında hiperventile edilmiş kişilerde bu
sorun ortaya çıkmamaktadır.
Diğer Etkiler: Solunumda direnç artışı, laringeal ve bronşiyal spazm, solunum kaslarında
spazm olabilir. Üst solunum yollarının devre dışı kalması sonucu kuru ve soğuk gazların
inspire edilmesiyle mukozalarda kuruma, kabuk teşekkülü ve siliyer aktivitede bozulma
olmaktadır. Bu da özellikle 1 saatten uzun süren girişimlerde, postoperatif pulmoner
komplikasyonlarda artışa yol açabilir.
İntrakraniyal Basınç Değişikleri
Laringoskopi ve entübasyon işlemi direkt etki ile veya hipoksi, solunum yollarında
obstrüksiyon, süksinilkolin kullanımı, inhalasyon anestezikleri, ketamin kullanımı, arteriyel
ve venöz basınçlarda artma gibi dolaylı nedenlerle intrakraniyal basıncı artırır. Bu durum
özellikle, venöz basıncın çok yükselip, arteriyel basıncın daha az yükseldiği durumlarda,
beynin kanlanmasını bozarak tehlikeli olabilir. İntrakraniyal basınç artışı, tümör veya yer
kaplayan bir kitle nedeniyle intrakraniyal basıncı önceden yüksek olanlarda daha fazla
olmaktadır. Bu durumda zaten yetersiz olan kan akımı iyice bozulur. İntrakraniyal basınç
artışını en aza indirgemek için, anesteziyi derinleştirmek, nondepolarizan kas gevşeticileri
kullanmak ve yeterli gevşeme sağlanıncaya kadar beklemek gerekir.
İntraoküler Basınç Artışı
Laringoskopi ve entübasyon sırasında; öksürme, ıkınma ve solunum yolu obtrüksiyonunun
neden olduğu venöz basıç artışı, süksinilkolin kullanımı, hipoksi ve hiperkapni gibi nedenlerle
intraoküler basınç artmaktadır. Özellikle süksinilkolinin intraoküler basıncı artırıcı etkisi
önemlidir. Mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, eksternal kaslardaki fasikülasyon
ve kontraktür ile koroidal damarların geçici dilatasyonuna bağlanmaktadır. Bu etkisi
nedeniyle delici göz yaralanmaları sırasında süksinilkolinden kaçınılmalıdır. İntraoküler
basınç artışı, süksinilkolinden önce nondepolarizan bir kas gevşetici verilmesi, larinks ve
trakeanın topikal olarak anestetize edilmesi, beta bloker verilmesi ile önlenebilir.
Sindirim Sistemine Etkileri
Balonlu bir tüp, mide içeriğinin aspirasyon riskini ortadan kaldırırken, entübasyon işleminin
kendisi veya bu sırada kullanılan ilaçlar aspirasyon riski yaratmaktadır. Hava yollarının
11
koruyucusu olan öksürük refleksi, gerek topikal, gerek genel anestezi, gerekse kas gevşemesi
ile deprese veya elimine olmaktadır(2).
Trakeal Entübasyonun Komplikasyonları: Entübasyon Yapılırken
- Dişler, dudaklar, farinks, larinks ve nazal direkt travma
- Servikal vertebra fraktürü veya subluksasyonu
- Orbital travma
- Mediastinal amfizem
- Retrofaringeal abse ve travma
- Gastrik içerik veya yabancı cisim aspirasyonu
- Özofagus entübasyonu
- Bronşial entübasyon
- Temporomandibular eklemde subluksasyon
Entübasyon Süresince
- Tüpün daralması veya tıkanması;
• Dışarıdan (ısırılma, ucunun trakea duvarına dayanması)
• Tüpün kendinden (kırılma, balonun herniye olması)
• Tüpün içinden (sekresyon, kan doku parçası)
- Tüpün hastayı rahatsız etmesi
- Trakea ve bronş rüptürü
- Mide içeriğinin aspirasyonu
- Tüpün yer değiştirmesi
- Yumuşak dokuda ülserasyon, kanama, ödem, enfeksiyon
- Beslenme güçlüğü
Ekstübasyon sırasında
- Ekstübasyon güçlüğü
- Glottik hasar
- Trakeal kollaps
- Hava yolu obstrüksiyonu (larenks spazmı veya ödemi)
- Bronkospazm
- Mide içeriği ve yabancı cisim aspirasyonu
- Kardiyak arrest
12
Postoperatif dönemde
- Erken (0–72 saat) komplikasyonlar
- Boğaz ağrısı
- Glottik ödem
- Enfeksiyon
- Vokal kord paralizisi
- Lingual sinir hasarı
- Geç komplikasyonlar
- Laringeal ülser ve granülom
- Laringotrakeal membran ve veb
- Laringeal fibrozis
- Trakeal fibrozis, stenoz
- Trakeal dilatasyon
- Burun deliğinde daralma
- Disfaji
LARİNGOSKOPLAR Standart rijit laringoskop, içinde pil bulunan bir sap ve çıkarılabilir bir ampülü olan bir
kaşıktan meydana gelir. Kaşıklar boyutlarına göre 0 ile 4 arasında numaralandırılırlar.
Erişkinlerde en sık 3 numaralı kaşık kullanılır. Daha küçük boyutlar ise pediyatrik hastalarda
kullanılırlar(5). Düz kaşıklı laringoskoplar genellikle “Magill”, eğri kaşıklı olanlar da
“Macintosh” tipi olarak bilinir. Erişkinlerde, aksine bir endikasyon yoksa genellikle eğri
kaşıklı, küçük çocuk ve bebeklerde ise düz kaşıklı laringoskoplar tercih edilmektedir.
(Şekil.5-6)
Entübasyon esnasında laringoskop ağzın sağ tarafından dili sola itecek şekilde, ağız içine
sokulur ve vallekülaya kadar itildikten sonra, yukarıya ve öne doğru kaldırılır. Bu şekilde
epiglot ve ağız tabanındaki yapılar görüş alanından uzaklaştırılmış olur. Düz kaşıklı bir
laringoskop kullanılıyorsa, epiglot görüldükten sonra, kaşık epiglotu da altına alacak şekilde
ilerletilir(2).
13
Şekil5 :Macintosh ve Magill laringoskoplar
Şekil 6: Macintosh laringoskop ile entübasyon
LARİNGEAL MASKE (LARİNGEAL MASK AİRWAY- LMA) İlk olarak İngiliz anesteziyolog Archie Brain tarafından, Whitechapel, Londra Kraliyet
Hastanesinde icat edildi(7). Brain, LMA’nın yüz maskesi ve endotrakeal entübasyon tüpünden
daha ideal bir hava yolu açma yöntemi olduğunu savundu. İlk başarılı klinik uygulama 1983
yılında, 23 hastalık bir çalışma grubuyla gerçekleştirildi(8). Bugünkü model ise 1988’de
İngiltere’de kullanıma girdi(2). Endotrakeal tüpe benzeyen kısa bir silikon kauçuk tüp ve
bunun ucuna bağlı, çevresinde şişirilebilir elips şeklinde bir balonu bulunan yassı bir
maskeden meydana gelen bu alet, ilke olarak yüz maskesi ile endotrakeal tüp arasında bir
çözümü hedeflemektedir. (Şekil.7)
Laringeal açıklığında, yerleştirme sırasında epiglotun tüp içine girmesini ve hava yolu
tıkanıklığını önlemek için iki adet vertikal kauçuk parmaklık bulunur(2). Yerleştirmede
standart metod kafın tamamen söndürülmesini gerektirir. Bazı klinisyenler ise, kısmen
şişirilmiş halde yerleştirilmesini tercih ederler. Uygun yerleştirildiğinde yüz maskesine göre
14
daha kontrollü bir hava yolu güvenliği sağlar fakat hava yolunun korunması ve sürdürülmesi
bakımından endotrakeal tüpe göre daha zayıftır(5).
LMA, gastrointestinal ve solunum sisteminin birleştiği noktada glottis etrafına oturarak onu
gastrointestinal sistemden ayıran düşük basınçlı halka şeklinde bir yastık gibi düşünülebilir.
Tam yerleştirildiğinde ve şişirildiğinde alt ucu üst özofageal sfinkter hizasında yer alır, yanları
priform fossalara bakar ve üst ucu dil köküne dayanır. Bu sırada epiglot LMA’nın içinde ve
ucu yukarı bakacak şekildedir(2).
Bazı hastalardaki anatomik değişiklikler, maskenin oturmasını önleyerek yeterli fonksiyon
yapmasını engeller. Eğer özofagus maskenin kafının içinde kalırsa mide distansiyonu ve
regürjitasyon olasılığı kuvvetlidir. Başarısızlıkların çoğunun nedeni maskenin yerleştirilmesi
sırasında epiglotun veya distal kafın aşağı doğru katlanmasıdır(9).
Şekil7 : Laringeal maske
15
Şekil 8: LMA yerleştirilmesi
Şekil 9: Laringeal maske yerleşmiş hali
16
LARİNGEAL MASKE İÇİNDEN ENTÜBASYON TEKNİĞİ
(İNTUBATİNG LARYNGEAL MASK AİRWAY – ILMA)
( LMA-FASTRACH™) LMA-Fastrach, (Şekil.10-11) trakeal entübasyonu kolaylaştırıcı bir laringeal maske olarak
tasarlanmıştır(5). LMA-Fastrach 1997 yılında tanıtılmıştır. (LMA-Fastrach™: LMA North
America, Inc, San Diego, CA) Klasik LMA’ nın tüm ventilasyon özelliklerini taşır, fakat kör
entübasyon veya fiberoptik yardımıyla entübasyonda üst hava yolunu sağlamak amacıyla
şekillendirilmiştir(10).
Şekil 10: İNTUBATİNG LARYNGEAL MASK AİRWAY – ILMA(LMA-FASTRACH™)
Şekil 11 : İNTUBATİNG LARYNGEAL MASK AİRWAY – ILMA
(LMA-FASTRACH)
17
ZOR HAVA YOLU YÖNETİMİ Yapılan çalışmalarda anestezi ile ilgili kardiyak arrest oranı 4.7/100000 ölüm oranı da
1/100000 olarak belirlenmiştir(11). Bu olguların yarısında sorun hava yolu/solunumsal
problemler olarak tanımlanmıştır. Yaşamsal fonksiyonların devamlılığı hava yolu açıklığının
korunması ve sürdürülmesine bağlıdır. Anestezistin temel sorumluluğu hava yolu açıklığını
korumak ve sürdürmektir. Meta-analiz şeklinde yapılan otuz beş merkezli bir klinik çalışmada
zor entübasyon insidansı genel popülasyonda % 1.5-13.2 olarak belirlenmiştir ve yine aynı
çalışmada obez hastalarda bu oran % 10.3 - % 20.2 olarak tespit edilmiştir(12). 2003 Yılında
A.S.A (Amerikan Anestezi Derneği), 2004 yılında DAS (Zor Hava Yolu Derneği), 2005
yılında da TARD (Türkiye Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği) anestezi uygulamaların
da zor hava yolu akış çizelgelerini tanımlamışlardır. Buna göre zor hava yolu tanımı; klasik
anestezi eğitimi almış bir anestezistin üst hava yolunun yüz maskesi ile ventilasyonunda
zorluk yaşaması, trakeal entübasyonda zorluk yaşaması ya da her iki durumun bir arada
olması şeklinde tanımlanmıştır. Zor hava yolunu oluşturan komponentler;
• Zor maske ventilasyonu,
• Zor laringoskopi,
• Zor trakeal entübasyon,
• Başarısız entübasyon olarak belirlenmiştir.
ZOR MASKE VENTİLASYONU;
Tanım olarak; FİO2:1 olarak verilip yüz maskesi ile ventilasyon yapılırken SpO2 < % 90
olacak şekilde yeterli maske ventilasyonu sağlamada; yerleştirilemeyen maske, aşırı gaz
kaçağı, gaz giriş çıkışında artmış direnç gibi sebeplerden bir veya daha fazlasına bağlı zorluk
yaşanmasıdır.
Yetersiz maske ventilasyonu belirtileri: Göğüs duvarı hareketlerinin yetersiz olması veya
olmaması, oskültasyonda ciddi obstrüksyon olması, siyanoz olması, gastrik distansyon
gelişmesi, yetersiz ve giderek düşen SpO2 değeri ile ETCO2 değerinin azlığı ya da yokluğu,
spirometrik ekspiratuar ölçümlerin yetersizliği ya da olmaması, hastada hipoksemi ya da
hiperkarbiye bağlı hemodinamik değişiklikler bulunmasıdır (hipertansiyon, aritmi, taşikardi
vb.)
18
ZOR LARİNGOSKOPİ;
Klasik laringoskopi ile birden fazla deneme sonrasında vokal kordların herhangi bir kısmının
görülememesidir.
ZOR TRAKEAL ENTÜBASYON;
Trakeal patoloji varlığında veya yokluğunda başarılı trakeal entübasyon için multipl girişimler
gerekmesidir.
BAŞARISIZ ENTÜBASYON;
Birden fazla entübasyon denemeleri sonucunda endotrakeal tüpün yanlış yerleştrilmesidir.
Oluşturulan zor hava yolu yönetimi akış çizelgeleriyle, trakeal entübasyona bağlı hava yolu
travması, diş hasarı, beyin hasarı, gereksiz trakeostomi, kardiyopulmoner arrest, ölüm gibi
istenmeyen sonuçları önlemek ve zor hava yolu değerlendirmesini kolaylaştırmak
amaçlanmaktadır.
Akış çizelgeleri; hava yolunun değerlendirilmesi anamnezi, fizik muayene, ek testler, zor
hava yolu yönetimi için hazırlık, entübasyon stratejisi, ekstübasyon stratejisi ve gözlem
aşamalarını içermektedir.(13)
PREOPERATİF HAVA YOLU DEĞERLENDİRMESİ:
1) ANAMNEZ Değerlendirmenin ilk aşaması dikkatli bir anamnez alınmasıdır. Hastada koanal atrezi, Pierre
Robin Sendromu (Resim.1), Treacher Collins Sendromu (Resim.2) gibi konjenital bir
hastalığın varolup olmadığı,
Resim 1: Pierre Robin Send. Resim 2: Treacher Collins send
19
Hastanın maxillofacial (Resim.3-4), servikal omurga, larenks bölgelerini içeren bir travma
geçirip geçirmediği,
Resim 3: Maxillofacial travma Resim 4: Maxillofacial travma
Ayrıca hastanın epiglottit, abse, krup gibi bir enfeksiyon geçiriyor olması, akromegali,
diyabet, morbid obezite (Resim.5), hipotroidi (Resim.6) gibi endokrin bir hastalığa sahip
olması,
Resim 5: Obezite Resim 6: Hipotroidi
Ankilozan spondilit (Resim.7), romatoid artrit, temporomandibuler eklem sendromu gibi bir
enflamatuar hastalığı olması,
20
Resim 7: Ankilozan spondilit
Üst ve alt solunum yollarında yer kaplayan bir tümöral oluşum olması (Resim.8),
Resim 8: Maxillar kitle
Ve gebelik gibi fizyolojik bir nedene sahip olması, hastanın hava yolunu değerlendirmede
anamnezde önemli noktalardır.
21
2) ZOR HAVA YOLU ÖNGÖRÜSÜNDE KULLANILAN ANATOMİK
ÖZELLİKLER: - Üst kesici dişlerin uzun olması
- Çene kapatılınca maksiller kesici dişlerin mandibuler kesicilerin belirgin olarak önünde
kalması
- Hasta istemli olarak mandibuler kesici dişleri maksiller kesicilerin önüne çıkartamıyor
olması
- Kesici dişler arası mesafenin 3 cm’den az olması
- Hasta oturur pozisyonda dil dışarıda iken uvula görülmüyor (Mallampati>II)
- Damak çok kavisli veya çok dar olması
- Mandibula boşluğu endüre, kitle ile dolu olması
- Tiromental mesafenin 3 parmaktan kısa olması
- Boyun kalın ve kısa olması
- Çene ucu göğse değmiyor, boyun ekstansiyonu kısıtlı olması şeklinde belirlenmiştir(14).
3) ZOR HAVA YOLU ÖNGÖRÜSÜNÜ OLUŞTURAN TESTLER
A)Mallampati Skorlaması: Sınıf I : Ön ve arka pililer, yumuşak damak, tonsil yatağı ve uvulanın rahat olarak görülüyor,
Sınıf II : Uvula ve yumuşak damak görülüyor,
Sınıf III : Yumuşak damak ve uvula tabanı görülüyor,
Sınıf IV : Uvula dil kökü tarafından tamamen kapatılmış, farenks duvarı görülmüyor.
ŞEKİL 12: Mallampati sınıflaması
22
B) Cormack Lehane sınıflamasına göre laringoskopik değerlendirme I. Derece: Glottisin tamamı görülüyor
II. Derece: Glottis kısmen görülüyor
III. Derece: Sadece epiglot görülüyor
IV. Derece: Epiglot da görülmüyor
Şekil 13: Cormack Lehane değerlendirmeleri
Resim 9: Cormack Lehane değerlendirmeleri
C) Tiromental mesafe Laringoskop ile dilin ne kadar yer değiştirebileceğini belirler. Normal sayılan uzunluğu 4 -
7cm arasındadır. (Şekil. 14)
Tiromental mesafe
Şekil 14: Tiromental mesafe
23
D) Baş ve boyun hareketi Çenenin göğüse rahatça değip değmediği değerlendirilir.
E) Sternomental mesafe Yaklaşık 6.5 cm dolayında olması entübasyonun kolay olacağını düşündürür. (Şekil.15)
Sternomental mesafe
Şekil 15:Sternomental mesafe
F)Baş ekstansiyonu derecesi Entübasyonun zorluk veya kolaylığını belirleyen en önemli faktördür. 12,5 – 13,5 cm arasında
olması entübasyonun kolay olacağının bir göstergesi sayılırken, daha kısa olması zor
entübasyon olasılığını güçlendirir.
G)Ağız açıklığı Hastanın ağzını açabildiği maxiumum açıklık 3 cm’den büyükse entübasyon kolaylığını
gösterebilir. (Resim.10)
Resim 10. Ağız açıklığı ölçümü
H) Kesici dişler arası mesafe Kesici dişler arası mesafe 3 cm’den küçükse zor entübasyonun bir göstergesidir.
24
ZOR VENTİLASYON: Genel olarak zor ventilasyon olguları incelendiğinde 55 yaşın üstünde olan, dişleri olmayan,
horlama hikâyesi olan, bıyığı olan ve vücut kitle indeksi 26 kg/m2 üstünde olan obez hastalar
oldukları görülmüştür. Ventilasyonda kullanılan yüz maskelerinde özellikle şeffaf maskeler
tercih edilmeli, gaz kaçağına izin vermemeli, yüze tam oturmalı, üst kısmı gözlere ve burun
köküne zarar vermemeli, pupil üst kenarını birleştiren çizgiyi geçmemelidir. Maske alt kısmı;
alt dudak ile alt çene arasına oturmalı, ventilasyon esnasında mandibular kemiğe doğru kuvvet
uygulanırken, yumuşak dokulara doğru kuvvet uygulamaktan kaçınmak gerekmektedir. Zor
ventilasyon olgularında iki kişi tekniği ile iki veya üçel tekniği tercih edilmelidir.
İKİ KİŞİ TEKNİĞİ
Birinci kişi iki elini kullanarak maskeyi hastanın yüzüne oturtup doğru açıyla, hava yolu
açıklığını sağlarken ikinci kişi ambulama görevindedir. (Şekil. 16)
Şekil 16: İki kişi tekniği ile hasta havalandırılması
25
İKİ VEYA ÜÇEL TEKNİĞİ
Hastaya daha iyi pozisyon verilerek, maskenin daha iyi oturması ve daha iyi tidal volüm
sağlanır. (Resim. 11)
Resim 11: İki kişi üç el tekniği ile hasta havalandırılması
ZOR HAVA YOLU YÖNETİMİNDE KULLANILAN ALGORİTMALAR Zor hava yolu yönetiminde kullanılan ASA (American Anestezi Derneği), DAS (Zor Hava
Yolu Derneği), TARD (Türk Anesteziyoloji Ve Reanimasyon Derneği) derneklerinin
oluşturdukları algoritmalar bulunmaktadır.
26
1) TARD ZOR HAVA YOLU YÖNETİMİ ALGORİTMASI
2) DAS ZOR HAVA YOLU YÖNETİMİ ALGORİTMASI
Birbirine bağlı dört plandan oluşmaktadır.
PLAN A: Başlangıç trakeal entübasyon planını oluşturur.
PLAN B: Plan A başarısız olursa ikincil entübasyon planını oluşturmaktadır.
PLAN C: İlk iki plan başarısız olduğunda oksijenizasyon ve ventilasyonun sürdürülmesi,
cerrahinin ertelenmesi ve hastanın uyandırılması aşamalarını içermektedir.
PLAN D: Entübe edememe, ventile edememe durumu için öngörülen kurtarıcı teknikler
aşamasıdır.
27
28
ZOR HAVA YOLU YÖNETİMİNDE KULLANILABİLECEK
ALTERNATİF ARAÇLAR
1) SUPRAGLOTTİK HAVA YOLU GEREÇLERİ
LMA (LARİNGEAL MASKE)
LMA, 1988’de tanımlandığından beri, 200 milyondan fazla insana uygulanmıştır ve şimdiye
kadar hiçbir ölümcül komplikasyon bildirilmemiştir. LMA, endotrakeal tüpten sonra
geliştirilen en önemli hava yolu aracıdır. 1991 yılında ABD’de, spontan ventilasyonu olan
hastalar dâhil olmak üzere, rutin vakalar için kullanılırken, 1995 yılında LMA, ASA
tarafından geliştirilen zor hava yolu algoritmasında yer alarak, ventilasyon ve trakeal tüp
yerleştirmeyi kolaylaştırmak üzere kullanılmaya başlanmıştır. Avrupa Resüstasyon Kurulu
(European Resuscitation Council)’nun ileri yaşam desteği algoritmasında LMA, entübasyon
yapılamayan vakalarda veya yapamayan kişiler tarafından alternatif bir hava yolu gereci
olarak önerilmektedir.
LMA, yüz maskesine alternatif olarak kullanılabilir; fakat endotrakeal tüpün yerini
tutamaz. Zor hava yolu olan hastalarda rutin veya acil anestezi uygulaması sırasında
kullanımı endikedir. Bununla beraber, gastrik regürjitasyonu ve aspirasyonu
engelleyemediğinden dolayı, açlık süresi dolmamış elektif cerrahiye giden hastalarda ve statik
pulmoner kompliansı azalmış olan kişilerde (örn. restriktif akciğer hastalığı) kontrendikedir.
LMA’lar bütün bunların yanı sıra ekstübasyona ara basamak olarak veya pozitif basınçlı
ventilasyon (tüm LMA’lar ile 20 cm H2O, Proseal-LMA ile 30 cm H2O’ya kadar inspiratuar
tepe basıncı) veya basınç destekli ventilasyon sağlamak amacıyla da kullanılabilirler.
Laringeal maskelerin pediatrik ve erişkin boyları olduğu gibi, hepsi latekssiz olarak üretilirler.
LMA’de en büyük sorun uç kısmının yerleştirilirken kıvrılmasıdır. Bunu önlemek için yeni
modellerde bu bölüm desteklenmiştir. LMA’ler değişik boylarda üretilmişlerdir ve kafları
boya göre hava ile şişirilecek şekilde üretilmiştir. Kafların şişirilmesi sırasında üreticinin
önerdiği hava volümlerinden fazlası kullanılmamalıdır. İkinci önemli nokta ise LMA’nin
kafının tam indirildikten sonra yerleştirilmesi ve sonra şişirilmesidir; kıvrılmayı önlemek için
kafı şişik halde yerleştirilmemelidir. Aksi halde şişirilince kafın özofagusu kapatması
gereken ucu bu bölgeye tam yerleşmediğinden aspirasyon riski artmaktadır. LMA kimi zaman
hastanın anatomisine tam uymadığından kaf şişirildiğinde üzerinde, özellikle özofagus
29
kısmında ince kıvrımlar oluşmakta ve bu kıvrımların içinde kalan ince oluklardan özofagusa
gelen regürjitasyon materyali, larinkse doğru geçip aspirasyona neden olabilmektedir.
LMA kullanılmadan önce damakla temas eden yüzeyine suda erir, yağlı olmayan kaydırıcı
jel sürülmelidir; jelin inhalasyonu öksürük veya obstrüksiyona yol açabileceğinden kafın alt
yüzeyine jel sürülmemelidir. LMA kafı hava kaçağını önleyecek ölçüde şişirilmeli, aşırı
şişirilmesinden kaçınılmalı, önerilen volüm üzerinde hava verilmemelidir. Şişirilebilecek
en fazla kaf volümü LMA boyutuna göre şöyledir:
1 no LMA için …. …4 ml,
1.5 no ………………7 ml,
2 no ……………….. 10 ml,
2.5 no …………….. 14 ml,
3 n0 ………………. 20 ml,
4 no ………………. 30 ml,
5 no ……………… 40 ml geçilmemelidir.
Günümüzde 6 çeşit LMA yaygın olarak kullanılmaktadır: LMA klasik, LMA unique, LMA
fastrach, LMA proseal, LMA flexible ve LMA Ctrach.
LMA klasik, standart ve orijinal LMA’dır. 30-70 kg arası olanlara 3 numara, 70-90 kg
olanlara 4, 90 kg üzerindeki hastalara 5 numara LMA kullanılması önerilmektedir. Pediatrik
hastalar için farklı firmaların 1, 1.5, 2, 2.5 numara LMA’leri bulunmaktadır. 5 kg’a dek 1
numara, 5-10 kg arası çocukta 1.5 no, 10-20 kg olanlara 2 no, 20-30 kg çocuklara ise 2.5 no
LMA kullanılabilir. LMA unique, tek kullanımlık (disposable) LMA tipidir. (Resim.12)
LMA-klasik, (Resim. 13) LMA-unique görülmektedir:
Resim 12: Klasik LMA Resim 13: LMA-unique
30
LMA Fastrach, entübasyon LMA’sı olarak adlandırılır; insan anatomisini taklit eden eğime
ve metal bir tutacağa sahiptir. 3, 4 ve 5 numarası vardır. Entübasyon sırasında sürekli
ventilasyonun devam etmesine imkân sağlar. Zor hava yolu olan hastalarda entübasyona
imkan verir, içine 8.0 mm kaflı tüp yerleştirilebilir, küçük boyları için ise 7.0 mm kaflı tüpü
mevcuttur. LMA- endotrakeal tüpü, düz, silikon, kaflı, spiralli bir tüptür ve özellikle LMA
fastrach için geliştirilmiştir. Fastrach içinden yerleştirildikten sonra, LMA kafı indirilerek
LMA’in çıkartılmasını mümkün kılacak şekilde uzun olarak üretilmiştir. LMA Proseal,
reflüsü olan hastalarda nazogastrik tüp yerleştirilmesine imkân veren bir drenaj lümenine
sahiptir.
Resim. 14’de LMA-fastrach içine özel tüpü, Resim. 15’de LMA-proseal görülmektedir:
Resim 14: LMA-fastrach Resim 15: LMA-proseal
LMA Flexible, telle desteklenmiş, fleksibl hava yoludur; çok kullanımlık ve tek kullanımlık
tipleri üretilmektedir. LMA Ctrach, entübasyon sırasında ventilasyonu sağlar; ucuna
yerleştirilmiş fiberoptik ve proksimaldeki ekran sayesinde larinks ve vokal kordları görerek
tüpün ilerletilmesine imkân verir. LMA Fastrach gibi, LMA Ctrach da gerekli görüldüğünde
trakeal entübasyona imkân verir.
31
Resim.16’da LMA-flexible, Resim.17’de görerek yerleştirmeyi sağlayan LMA-Ctrach
izlenmektedir:
Resim 16: LMA-flexible Resim 17: LMA-Ctrach
Portex-Soft Seal (Resim.18) dizaynı, endikasyonları, kontrendikasyonları yönünden LMA
unique’e benzeyen tek kullanımlık bir laringeal maskedir. Farkı, epiglottik barı bulunmaması,
tüp ve kaf arasında “basamak” olmaması ve nitröz okside daha geçirgen, yumuşak bir kafa
sahip olmasıdır. Çocuklar için 3, yetişkinler için ise 4-5 numaralar uygundur.
Resim 18: Portex-Soft Seal
Ambu AuraOnce, LMA fastrach’a benzeyen eğimli bir laringeal maskedir. Hastanın başı
nötral pozisyondayken endotrakeal tüp yerleştirmemize olanak sağlar. Epiglotu kaldırıcı bir
parçası (epiglottik bar) yoktur ve kaf, maske ve havayolu, tek bir ünite içindedir ve bu
kıvrılmayı engeller. Entübasyon gerekli ise, en iyi yol “Aintree” entübasyon kateterini
kullanmaktır. Yeni bir modeli olan Ambu Aura 40 (Resim. 19) ise 40 sefere kadar otoklava
konup yeniden kullanılabilir.
32
Resim 19: Ambu AuraOnce
Entübasyon LMA’i (Intubating Laryngeal Airway), oval, eğimli, hava yolu tüpünün ve
kafın kıvrılmasını önleyecek şekilde dizayn edilmiş bir laringeal maskedir. Oval olması,
standart entübasyon tüplerinin (5.0-8.5 mm çap) geçişine izin verir. Pediatrik ve erişkin
boyları vardır.
Vital Seal Laringeal Mask Airway, genel anestezi sırasında hava yolunu korumak için
kullanılan tek kullanımlık bir gereçtir. Yerleştirilirken ucunun kıvrılmasını önlemek üzere bu
bölge desteklenmiştir. 3-4-5 numaraları bulunmaktadır.
Resim. 20’de intubating-LMA, resim. 21’de Vital Seal-LMA görülmektedir:
Resim 20: intubating-LMA Şekil 21: Vital Seal-LMA
Laringeal Tüp
Laringeal Tüp veya King Laringeal Tüp (Resim. 22) latekssiz, tek lümenli, düşük ve yüksek
basınçlı iki kafı (faringeal ve özofageal) olan ve basınç kontrolü için tek bir balona sahip
33
silikon bir tüptür. Proksimal kaf hipofarenkste, distal kaf ise üst özofagustadır. Kaflar
arasında, yanda, ventilasyona olanak sağlayan üç adet çıkış deliği bulunur. Spontan solunum
veya pozitif basınçlı ventilasyon için kullanılabilir. 30 cm H2O hatta üzerindeki tepe
inspiratuvar basınçların uygulanmasına olanak verir. Ventilasyon, oksijenizasyon ve neden
olduğu travma açısından LMA’ya benzerdir. King Laringeal Tüp-D (disposable) tek
kullanımlık olanıdır. King LT-suction ise 18 F nazogastrik tüpün yerleştirilmesine izin veren
ikinci bir özofageal lümeni olan çift lümenli bir laringeal tüptür.
Resim 22: Laringeal Tüp veya King Laringeal Tüp
Cobra Perilaringeal Hava yolu (Cobra Perilaryngeal Airway, PLA)
Hipofarenkse yerleştirilen, ucu oluklu ve sivriltilmiş tek kullanımlık bir tüptür. PLA’nın
yüksek volüm, düşük basınçlı bir orofaringeal kafı vardır. Körlemesine yerleştirilir ve sıkıca
kapanan hava yolu nedeniyle pozitif basınçlı ventilasyon sağlar (LMA’dan daha yüksek
basınçların kullanılabilmesini sağlar). Yeni Cobra-plus, farklı olarak, ısı (tüm boylarda) ve
distal CO2 örnekleme kateterine (pediatrik boy) sahiptir.
Resim. 23’de Cobra PLA, Resim. 24’de distal CO2 örnekleme kateteri bulunan Cobra-plus
görülmektedir:
34
Resim 23: Cobra PLA Resim 24: Cobra-plus
SLİPA (The Streamlined Liner of the Pharynx Airway)
Regürjite olan sıvıların toplanması için, ortasında bir boşluk olan ve bu nedenle aspirasyon
riskini azaltan, kafsız, supralaringeal havayoludur (Resim. 25). Sadece erişkinler için olan
boyutları mevcuttur.
Resim 25: Slipa
35
I-gel
Laringeal ve faringeal anatomik yapılara bası yapmayacak şekilde oturmak üzere tasarlanmış
termoplastik elastomer yapıya sahip kafsız bir gereçtir (Resim. 26). Midenin aspirasyonunu
sağlayan ek bir lümene sahiptir. İçinden ID 6, 7 ve 8 mm entübasyon tüpünün geçirilmesine
izin veren 3, 4 ve 5 numarası üretilmektedir.
Resim 26: I-gel
Chou Hava yolu
Çoğunlukla maske ventilasyonunu zorlaştıran, uyku apne sendromuna yol açan büyük
hipofarengeal dilin neden olduğu üst havayolu obstrüksiyonu ile başa çıkabilmek amacıyla
üretilmiştir. İki komponenti olan bir orofaringeal hava yoludur (Resim. 27); dışta, içtekini
koruyan rijit tüp, içte ise ağızdan glottise doğru uzanıp hava yolu sağlayan fleksibl tüp
bulunur. Diğer hava yollarından farkı içteki tüpün daha uzun olması ve bu sayede kısa
mandibular ramusu veya büyük dili olanlarda dahi hava yolunu koruyabilmesidir.
Resim 27: Chou Hava yolu
Kombi – tüp: İster özofagusa isterse trakeaya yerleştirilsin hava yolu sağlayabilen, birbirine
yapışık iki tüpten oluşur. Tek kullanımlık üretilmiştir. Proksimalde orofaringeal balon,
distalde düşük basınçlı özofageal kaf ve arada da hava delikleri mevcuttur. Laringoskopa
36
gerek olmadan körlemesine yerleştirilir. Tüp yerleştirildikten sonra distal ve proksimal uçtan
hasta ventile edilerek dinlenir. Eğer tüp tesadüfen trakeaya girmişse distal uçtan ventilasyon
sağlanarak akciğerler havalandırılır. Distal uç ösofagusa girmişse (özofagus entübasyonu)
proksimal uçtan orofarinks ventile edilerek havanın akciğerlere ulaşması sağlanır.
Özofagustaki kaf şişik olduğundan regürjitasyonun aspire edilmesi engellenir. Boynun
hareket ettirilmesi kontrendike olan, vokal kordların görülemediği veya masif kanaması olan
hastalarda uygundur. Farklı firmaların ürettiği kombitüpler lateks içermeyen Easytube (28 ve
41 Ch olmak üzere iki boy; distal kaf 10 ml, proksimal kaf 100 ml hava ile şişirilir), ve
Combitube’dür (37 ve 41 F; farklı boylara göre distal kaf 5-15 ml, proksimal kaf 40-100 ml
hava ile şişirilir).
Resim. 28’de Combitube, Resim. 29’da ise Easytube görülmektedir:
Resim 28: Combitube Resim 29: Easytube
37
2) VOKAL KORDLARIN GÖRÜLMESİNİ SAĞLAYAN VE
ENTÜBASYONU OLANAKLI KILAN ALETLER
MACINTOSH LARİNGOSKOP
Resim 30: Macintosh laringoskop
38
MCCOY LARİNGOSKOP
Resim 31: Mccoy Laringoskop
VİDEO LARİNGOSKOP
Resim 32: Video laringoskop
39
VİDEO LARİNGOSKOP
(TRUVİEW EVO2 LARİNGOSKOP) TruView™ EVO2 laringoskop (Truphatek International ltd, Netanya, Israel) fiberoptik demeti
olan, anatomik olarak rijit blade’i olan indirekt fiberoptik laringoskoptur. 2000 yılından beri
kullanımı bildirilmektedir. Oral kavite, farinks ve larinks eksenlerinin aynı hizaya
getirilmeden laringoskopinin gerçekleştirilebilmesi ve endotrakeal entübasyona olanak
tanınması servikal omurga anomalileri ve zor hava yolu hastalarında üstünlük
sağlamaktadır(55).
Fiziksel yapı:
Paslanmaz çelikten yapılmış üç kısımdan oluşmaktadır. Optik kısmı dışında otoklavlanabilir.
Bir sapı, anatomik olarak tasarlanmış rijit bir blade’i, fiberoptik görüş çıkışı ve oksijen
insuflasyonunun yapılabildiği bir çıkışı bulunmaktadır. Sağ tarafı boyunca tüp rehberi
uzunluğunda yarık vardır. Larinks iyi görüntülenir, çünkü blade’in arkasında bulunan
fiberoptik demet, blade’in distal ucundadır. Larinks düzeyinde, görüş açısı 42±2 derecedir.
Sap kısmı pille çalışmaktadır. Görünümün düzeltilmesi için göz parçasının takılabildiği
merceği vardır. Premier dijital LCD ekran ünitesi göz parçasına takılabilir. Erişkin ve iri
erişkin olmak üzere iki boyutu bulunmaktadır. Entübasyonu kolaylaştırmak için OptiShape™
entübasyon stilesi mevcuttur(6,55).
Kullanım öncesi hazırlık:
Tüm parçaların temiz ve düzgün yerleştiği ve laringoskop sapına taktıktan sonra blade ışığının
yanıp yanmadığı kontrol edilmelidir. Lenste buğulanmanın önlenmesi ve sekresyonların
temizlenmesi için TruView™ EVO2 oksijen girişi 10 litre oksijen/dakika sağlayan oksijen
hattına takılmalıdır. Endotrakeal tüpün ucunun daha iyi kontrol edilebilmesi için endotrakeal
tüple OptiShape™ stilesinin kullanılması önerilmektedir(6,55).
Yerleştirme:
TruView™ EVO2 laringoskop (Şekil. 17) sol elde tutulurken sağ elle hastanın ağzı hafifçe
açılır. Blade orta hattan orofarinkse yerleştirilerek dilin üzerinden kaydırılırken sapı, 90
derece döndürülür ve blade üzerindeki 0 derinlik çizgisine kadar sokulur.
Rahat bir uzaklıktan okülere bakılarak dile hafifçe bastırılıp ve mandibula kaldırılarak 1
çizgisi derinliğine, rima glottis görülünceye kadar ilerletilir. OptiShape™ stileli endotrakeal
tüp ağzın sağ tarafından ağız içine sokulup, optik görüş tüpünden ucu görülene kadar
TruView™ EVO2 blade kısmının metal tarafına yakın olarak ilerletilir. Sonra endotrakeal tüp
40
vokal kordların arasından geçirilir. Stile çıkarılıp endotrakeal tüpün kafı şişirildikten sonra tüp
bir endtidal CO2 monitörüne takılı ventilasyon sistemine, endotrakeal yerleşimi doğrulamak
açısından bağlanır(6).
Şekil 17: TruView EVO2 Laringoskop™
Çalışmamıza dahil ettiğimiz TruView EVO2 Laringoskop kullandığımız akromegalik olgu ve
vokal kord görüntüleri: (Resim. 33-34-35-36-37-38)
Resim 33:
41
Resim: 34 Resim: 35
Resim: 36 Resim: 37
Resim: 38
42
Fiberoptik Bronkoskop ile Entübasyon
Hastanın Entübasyona Hazırlanması:
Zor hava yolu düşünüldüğünde, hastayla iletişim halinde olmak, uyanık entübasyon
planlanıyorsa yapılacak işlem ile ilgili hastayı bilgilendirmek kooperasyonun sağlanması
açısından önemlidir. Uyanık entübasyonda fiberoptik görüntülemeden yararlanılır. Fiberoptik
bronkoskopi (FOB) kullanımı eğitim ve deneyim gerektirir. Uyanık veya anestezi altındaki
hastada uygulanabilir. Ancak bilinen zor entübasyon ve zor ventilasyon vakalarında hastanın
uyanık olması ve spontan solunumunun devam etmesi güvenlik açısından önemlidir.
Fiberoptik ile entübasyon öncesi, aerosol şeklinde %4 lidokain ile topikal oral ve nazal
mukoza anestezisi sağlanır. Sekresyonları azaltmak için girişimden önce atropin, glikopirolat
veya antisialojik etkili bir medikasyon uygulanması yararlı olacaktır. Hasta, işlem sırasında
solunum depresyonu yaratmayacak dozda uygun bir ajan ile sedatize edilir (deksmedetomidin,
midazolam, ketamin, propofol).
Nazal entübasyon planlanıyorsa, hastanın hangi burun deliğinden daha rahat nefes aldığı
belirlendikten sonra, burun deliklerine kanamayı önlemek amacıyla fenilefrin sprey sıkılabilir
ve % 2-4 lidokain kullanılabilir. Trakeanın uyuşturulması için ise, iğne ile krikoid
membrandan girilerek lidokain verilebilir.
FOB’a başlamadan önce tüm donanım (ışık kaynağı, aspirasyon kanalı, tüp, kaydırıcı jel) son
bir kez kontrol edilmelidir. Anestezist, hastanın baş tarafında durmalı, hastanın yattığı yatak
ise olabildiğince alçak konumda tutulmalıdır. Skopun, endotrakeal tüpün (ETT) içinden
rahatça geçebilmesi için jelle kayganlaştırılması gereklidir. İstenilen boyuttaki endotrakeal
tüpün konnektörü çıkarıldıktan sonra, FOB üzerine yerleştirilir. Endoskop, tüpün lümeni
içinde, ağıza orta hatta veya burun deliğinden yerleştirilebilir ve skopun uç kısmı, vokal
kordlar görülene kadar, epiglotun altına doğru ilerletilir. Trakeaya girildiğinde skop, karina
görülünceye kadar ilerletilir. Endotrakeal tüp, bronkoskop üzerinden kordların arasından
kaydırılır. Tüp, genellikle aritenoid kıkırdak arasında sıkışma eğilimindedir, geçişi
kolaylaştırmak için Murphy gözü önde olacak şekilde tüp döndürülüp ilerletilmeye çalışılır.
Tüpün ucu karinanın üstünde görüldüğünde skop nazikçe geri çekilir. FOB sırasında mukozal
kanamalar tekniği güçleştirir.
43
Son yayınlarda, fiberoptik bronkoskop ile uyanık entübasyon tekniğinin bir başka çeşidi göze
çarpmaktadır. Bu yeni teknikte, aspirasyon kanalından geçen bir kateter yardımı ile end-tidal
CO2 ölçülebilmekte ve bu, anesteziste endotrakeal tüpü ilerletirken yol gösterici olmaktadır.
Araştırmacılar, bu yaklaşımla birlikte baş ve boyun bölgesinde kanseri olan hastaların
%98’inde başarılı olmuşlardır.
Yakın zamanda, pediatrik hasta grubu ile yapılan bir diğer çalışmada fiberoptik bronkoskop
ile oral ve nazal entübasyon sonrası hemodinamik değişiklikler karşılaştırılmış ve bunun
sonucunda nazal yoldan entübe edilenlerde hemodinamik değişikliklerin daha az olduğu veya
daha kısa sürdüğü bulunmuştur.
Şekil. 18’de trakeada fiberoptik bronkoskop ve üzerinden geçirilmiş entübasyon tüpü
görülmektedir.
Şekil 18: Fiberoptik Bronkoskop İle Entübasyon
Rijit Laringoskop ile Entübasyon
Bullard ve Upsher Laringoskopu
Zor hava yolu olan hastalarda (özellikle ağız açıklığı dar olanlarda; Bullard laringoskopu ağız
açıklığı 6mm’e kadar olanlarda kullanılabilir) anestezistlere yardımcı olacak şekilde
geliştirilmiş özel laringoskoplardandır. Bullard laringoskopu bir mandren ve ucuna optik
yerleştirilmiş rijit bir laringoskoptur. Mandren üzerine tüp yerleştirilip larenks girişi
görülerek entübasyon yapılır. Pediatrik hastalarda kullanılabilen tipi de vardır. Resim. 39’da
Bullard laringoskopu görülmektedir.
44
Resim 39: Bullard laringoskop
Bullard laringoskopunun yeni bir versiyonu olan Upsher laringoskopu da benzer amaçla
üretilmiştir; kullanılabilmesi için ağız açıklığı en az 15 mm olmalıdır; pediatrik boyu yoktur.
Resim. 40’da Upsher laringoskopunu göstermektedir.
Resim 40: Upsher laringoskop
Rijit laringoskopların dezavantajı, sadece oral yoldan entübasyona izin vermeleridir.
Rijit Laringoskop Kullanım Tekniği:
Hastanın boyuna göre pediatrik veya erişkin için olan boyutu seçilir. Entübasyona başlamadan
önce uygun trakeal tüp seçilir, kayganlaştırılır, laringoskopa yerleştirilir ve stile
kullanılacaksa bükülerek tüp içine yerleştirilir. Endotrakeal tüpün konnektörü çıkarılır.
Laringoskop kayganlaştırılır, fiberoptik ışık kaynağı skopa tutturulur. Hastaya uygun
pozisyon verildikten sonra, laringoskop ile ağızdan orta hatta girilerek glottik açıklığa doğru
ilerletilir. Kordların görülememesinin en sık sebebi, skopun orta hatta olmamasıdır. Tüp
ilerletildikten sonra ise skop nazikçe geri çekilir. Rijit laringoskopi, uyanık entübasyonda çok
45
önerilmese de tecrübeli ellerde kullanılabilir. Bununla beraber, anestezi etkisindeki hastalarda
ideal skopidir ve hızlı sıralı indüksiyonda da rahatlıkla kullanılabilir.
Yakın zamanda, beklenmedik zor havayolu olan 447 hastada 7 yıllık süre içinde yapılan
bir çalışmada, bu hastaların hepsinin LMA ile başarılı bir şekilde ventile olduğu, yaklaşık
%50’sinin LMA yardımı ile kör entübe edildiği ve fiberoptik ile entübasyon başarısının % 90
olduğu gösterilmiştir. Burada zor hava yolu yönetiminde seçilen araç Bullard laringoskopudur
ve bu çalışma zor hava yolu yönetimi için farklı teknikler bilmenin yararını ortaya koymuştur.
Bullard laringoskopu ile entübasyon tecrübesi olmayan bir klinikte yapılan bir diğer
çalışmada, servikal omurunda sertlik olan bir simulator üzerinde Bullard ile entübasyon
yapmaları istenmiştir. Sonuçta, entübasyon başarısının her girişim sonrası biraz daha arttığı
görülmüştür.
Wu Laringoskop
Wu laringoskopu, bir anestezist tarafından tasarlanmıştır ve rijit laringoskop ile fiberoptik ışık
kaynağı teknolojilerinin kombinasyonundan oluşur. Trakeal tüp pasajı ve oksijen portu içerir.
Zor hava yolu yönetiminde kullanılması ve tekniği ile Bullard laringoskopuna benzer.
Avantajı bir kişinin tek başına rahatlıkla entübasyon yapmasına imkân vermesi ve fiberoptik
ışık kaynağının korunması sayesinde hava yolu görüntüsünün kan veya mukus ile
bozulmamasıdır. Dezavantajları ise, kullanımı için ağız açıklığının en az 25-mm olması
gerekliliği ve ayrıca çocuklara uygun boyutlarda üretilmemesi nedeniyle çocuklarda
kullanılamamasıdır. Tecrübeli ellerde, uyanık hasta entübasyonu için rahatlıkla kullanılabilir.
Resim. 41’de Wu laringoskopu görülmektedir.
Resim 41: Wu laringoskop
46
Optik Entübasyon Stileleri (Intubating optical stylets)
Optik sistem ve ince bir metal mandrenin bir araya gelmiş hali olarak tanımlanan optik
entübasyon stileleri özellikle ağız açıklığı kısıtlı olan hastalarda yararlıdır. Zor hava yolu
yönetiminde, fiberoptik görüntüleme ile veya klasik dizaynları ile, kullanım sıklıkları gittikçe
artmaktadır. Şu anda piyasada çok çeşitli tipleri bulunmaktadır. Bir diğer avantajı da,
entübasyon sırasında boynu ekstansiyona getirmeye gerek olmamasıdır. Bu cihazların
dezavantajı ise, sadece oral yoldan entübasyona izin vermeleridir. Hava yolunda masif
kanaması olan hastalarda da yararlı değildirler. Resim. 42’de Shikani optik stile, ile üzerine
entübasyon tüpü geçirilmiş stile izlenmektedir.
Resim 42: Shikani optik stile
Optik stile ile entübasyon için endotrakeal tüp stile üzerine geçirilir ve ağızdan orta hatta
girilerek ilerletilir. Vokal kordlar görüldüğünde, tüp trakea içine itilir. Uyanık entübasyon için
uygun değildirler. Bazı yayınlarda, bu cihazın trakeostomiye yardımcı olarak kullanılabileceği
de gösterilmiştir.
AIRTRAQ Skop
Modifiye edilmiş, tek kullanımlık ışıklı laringoskoptur. Anesteziste, boynu fazla oynatmadan
glottisi görme imkanı sağlar. Zor hava yolu olan hastalarda yararlanılabilir. Resim.43’de
Airtraq kullanılarak yapılan bir entübasyon ve larinksin görünümü izlenmektedir.
47
Resim 43: Aırtraq Skop
3) DİĞER HAVA YOLU TEKNİKLERİ
Retrograd Entübasyon
Retrograd entübasyon, teknik olarak orotrakeal entübasyonun imkânsız olduğu veya
kontrendike olduğu hastalarda yararlıdır. Üst hava yolundaki kan veya sekresyona rağmen bu
teknik ile entübasyon mümkündür. Ayrıca kısa, kalın ve anatomik olarak sorunlu boynu olan
hastalarda krikotirotomiye alternatiftir.
Uygun bir anestezi sonrasında, 18 G iğnenin üstünden geçen intravenöz kateter, krikotiroid
membranı delerek trakeaya doğru ilerletilir. Hava aspire edildikten sonra stile geri çekilir. Bu
işlemden sonra 110-120 cm boyunda, 0,32-0,38 cm çapında bir kılavuz tel, kateterden içeri
sokulup, baş yönünde ilerletilir ve ağız veya burnun içinde görülene dek itilir. Bu tel,
krikotiroid membrana giriş yerinde tespit edilir ve üzerinden endotrakeal tüp yollanır. Bu
yöntemin, stile veya fiberoptik kullanımı gibi çeşitli varyasyonları mevcuttur.
Resim. 44’de FOB yardımı ile retrograd entübasyon izlenmektedir:
(1) Mandrenli kateter ile krikotiroid membran ponksiyone edilir
(2) Mandren geri çekilir ve kateter içinden kılavuz tel ilerletilir
48
3) Kateter geri çekilir
(4) Telin her iki ucu sıkıca çekilerek gerginleştirilir
(5) Ağızdan fiberoptik bronkoskop, tel üzerinden itilir ve trakea içine sokulur
(6) Kılavuz tel geri çekilir
(7) Trakeal tüp FOB üzerinden trakeaya ilerletilir.
Resim 44: FOB yardımı ile retrograd entübasyon
Perkütan Transtrakeal Jet Ventilasyon
Geniş çaplı bir venöz kanül (14 G) krikotiroid membrandan trakeaya yerleştirilir. Mandren
çekilip kanül üzerinden yüksek basınçlı bir oksijen kaynağından hızla oksijenizasyon ve
manual ventilasyon sağlanabilir. Bu şekilde manual jet ventilasyon sağlayan çeşitli araçlar
bulunmaktadır. Ekspiryumun olmadığı hastada jet ventilasyon uygulaması pnömotoraksa
neden olacağından, bu tür durumlarda kullanılmamalıdır.
Krikotirotomi
Krikotirotomi, cilt üzerinden, krikotiroid membranı geçerek yapılan, hastaya acil hava yolu
sağlayan bir insizyondur. Perkütan trakeostomi ile birlikte, ASA’nın zor hava yolu
algoritmasındaki son basamakta (başarısız entübasyon ve ventilasyon) hayat kurtarıcı
girişimlerdir.
İğne, perkütan ve cerrahi olmak üzere çeşitli krikotirotomi yöntemleri ve bunlara uygun
piyasada satılan setler mevcuttur. İğne krikotirotomi, erişkinde 4-14 cm’lik kateter yardımı ile
49
yapılır. Cerrahi krikotirotomi ise, krikotiroid membran üzerinden yapılan insizyon sonrası,
endotrakeal tüpün yerleştirilmesi olarak tanımlanır.
Resim 45:Krikotirotomi açılması
Trakeostomi
Trakeostomi, krikoid kartilaj altından trakeaya direkt insizyonla havayolu sağlayan cerrahi
prosedüre verilen isimdir.
Perkütan trakeostomide Seldinger tekniği kullanılır; fakat çeşitli versiyonları mevcuttur.
Bunların içinde kılavuz tel, keskin forsepsli Griggs tekniği, bronkoskop eşliğinde dilatatör
yardımı ile uygulanan Blue Rhino, trakeanın içinden dışarıya doğru uzanan dilatatörlü Fantoni
tekniği, trakea duvarını açmak için bir gerecin kullanıldığı Perc Twist bulunmaktadır.
Cerrahi trakeostomi ise steril bir ortamda, çoğunlukla genel anestezi altındaki hastalara
uygulanır; fakat acil koşullarda uyanık hastalara da lokal anestezi ile yapılabilir. Cerrahi
trakeostominin perkütana göre üstünlüğü, koagülasyon bozukluğu, anstabil servikal omur,
boyun deformitesi olan ve yüksek miktarda oksijen desteğine ihtiyacı olan hastalarda daha
yararlı olmasıdır. Trakeostominin, hayat kurtarıcı bir işlem olması nedeniyle kesin bir
kontrendikasyonu yoktur.
50
Trakeostomi açılması ve kanüllerin yerleştirilmesi (Şekil. 19)
Şekil 19: Trakeostomi açılması ve yerleştirilmesi
Entübasyon Tüpü Değişim Kateterleri
Zor hava yolu olan hastada entübasyon sonrasında olası reentübasyonu sağlamak için
entübasyon tüpü içinden trakeaya bir değişim kateteri yerleştirilmesi ve hastanın kateter
içeride iken ekstübe edilmesi güvenli bir yöntemdir. Bu kateter üzerinden gerekirse yeniden
entübasyon tüpünü yerleştirmek mümkün olacaktır. Ayrıca bu kateterler lümenleri sayesinde
51
oksijen insuflasyonunu da mümkün kılarlar. Bunun dışında direkt laringoskopide larinksin
sadece arka kenarının görüldüğü hastalarda (Cormack Lehane Grade III), trakeaya bu
kateterlerin itilip üzerinden entübasyon tüpünün geçirilmesi zor havayolu olan hastalarda
uygulanan bir tekniktir.
Trakeal entübasyon ve ekstübasyona yardımcı olacak şekilde üretilmiş çok çeşitli kateterler
mevcuttur.
Aintree entübasyon kateteri (Resim. 46), fiberoptik eşliğinde endotrakeal/ nazotrakeal tüp
(7 mm’den kalın iç çap) ve LMA yerleştirilmesi veya değiştirilmesine yardımcı olmak
amacıyla kullanılan 56 cm uzunluğunda tek kullanımlık bir kateterdir. Bu kateter, 4,7 mm iç
çapı sayesinde içinden fiberoptik bronkoskopun geçişine izin vermesinin yanısıra Rapi-Fit
adaptörü kullanımı sayesinde değişim işlemi sırasında ventilasyonun (jet ventilasyon dahil)
devamına imkan verir.
Resim 46: Aintree entübasyon kateteri
Arndt değişim kateteri (Resim.47) de aynı amaçlarla kullanılır. Yanlarda multipl delikleri
mevcuttur, ayrıca bronkoskopik port, kılavuz tel ve bir kateter içerir. İç çapı 5 mm’den büyük
endotrakeal tüpler (ETT) ile kullanılabilir ve 50-78 cm arasında değişen ölçüleri
bulunmaktadır.
52
Resim 47: Arndt değişim kateteri
Cook tüp değişim kateteri (Resim. 48) künt ucu sayesinde daha az komplike ve atravmatik
şekilde ETT veya çift lümenli endobronşial tüp değişimleri için kullanılır. İç çapları 3-7 mm
arasında değişen ETT’lere uyum sağlayan çeşitli boyutları mevcuttur. 100 cm uzunluğunda
iki çeşidi vardır ve 4-5 mm iç çapındaki ETT’lere uyum sağlar. Yumuşak uçlu olan çeşidinin
tek farkı ise 7 cm’lik distal fleksibl ucunun olmasıdır.
Resim 48: Cook tüp değişim kateteri
Frova entübasyon kılavuz kateteri (Resim. 49), endotrakeal entübasyona yardımcı olacak
şekilde tasarlanmıştır. Açılı ucu ile gum elastik bujiye benzer. Rapi-fit adaptörü, opsiyonel
kanülü ile birliktedir. Pediatrik ve erişkinler için olan boyutları mevcuttur.
53
Resim 49: Frova entübasyon kılavuz kateteri
Portex Venn trakeal tüp kılavuzu (Resim. 50), gum elastik buji veya Eschmann Introducer’ı
olarak da bilinir. Anterior larinksi veya ağız açıklığı dar olanlarda entübasyona yardımcı
olarak kullanılır. Polyesterden yapılmış olup açılı bir ucu vardır. Çeşitli boyutları mevcuttur
ve 2,5-11 mm arasında iç çapları olan ETT’ler ile kullanılabilir.
.
Resim 50: Portex Venn trakeal tüp kılavuzu
Zor hava yolu ölüm, hipoksik hasar, miyokard infarktüsü, kardiyopulmoner arrest, hava
yolu travması ve diş hasarı gibi istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Bu olası komplikasyonları
en aza indirmek amacıyla zor havayolu yönetimi ile ilgili algoritmalar yayınlanmıştır.
Günümüz şartlarında mevcut olan birçok cihaz ve teknik sayesinde zor hava yolunun
üstesinden gelmek kolaylaşmıştır. Bu nedenle birden çok tekniğe hâkim olmak başarı şansını
arttırır. Unutulmamalıdırki, acil durumlarda anestezist, en tecrübeli olduğu, kendisine en
tanıdık gelen yöntemi seçmelidir ve hemen yardım çağırmaktan çekinmemelidir.
54
ÇALIŞMAMIZDA KULLANILAN ANESTEZİK AJANLAR
FENTANİL
Fentanil fenilpiperidin grubundan sentetik bir narkotik analjeziktir. Kimyasal yapısı feniletil-
propionil-anilino-piperidin olup petidine yakın sentetik bir opioidtir. Fentanil intravenöz
uygulandıktan bir saat sonra %98’i plazmadan elimine olur. Yağda yüksek oranda
eriyebilirliği sayesinde uygulandıktan 5 dakika sonra santral sinir sisteminde maksimal
etkisini gösterir(15). Etki süresi yaklaşık 30 dakika olup eliminasyon yarı ömrü 2-7 saattir.
Yüksek dozlarda uygulanırsa kümülatif etkisi ortaya çıkar. Tekrarlanan dozlar, birikici etki ile
uzun süreli sedasyon ve solunum depresyonu yapabilir. Ancak solunum depresyonu morfine
göre daha kısa sürer(16). Bu nedenle ve hemodinamik etkilerinin daha az olması nedenleriyle
anestezi amacıyla fentanil daha sık kullanılmaktadır. Fentanil karaciğerde metabolize olup N-
propionil–anilino-piperidine yıkılır(17). Hepatik kan akımının azalması fentanilin
eliminasyonunu geciktirir, çok az bir kısmı değişmeden idrarla atılır(18,19).
Fentanil’in etkisi opioid reseptörlerine bağlanarak gerçekleşir. Opioid reseptörleri en yoğun
olarak limbik sistemde, talamusta, hipotalamusda, mezensefalonda ve omurilikte bulunur.
Analjezi etkisinde μ reseptörleri ve K reseptörleri önemli rol oynar(17).
Santral sinir sistemi üzerindeki etkilerini sırasıyla incelemek gerekirse; en önemli özelliği
olan ağrı üzerine etkisi selektiftir, dokunma, vibrasyon gibi duyuları etkilemez, ayrıca ağrıya
karşı toleransıda artırır. Locus caeruleusu etkileyerek uykuya ve öforiye neden olur. Yüksek
dozlarda jeneralize konvülziyonlara neden olur. Solunum depresyonu etkisi beyin sapına
direkt etkisi ile oluşur. Nervus okulomotorius’un otonom segmentini aktive ederek pupillerin
konstriksiyonuna neden olur. Yüksek dozlarda “toplu iğne başı” pupilla görülür. Bulantı
kusma etkisini area postremadaki kemoreseptörleri direkt etkileyerek oluşturur. Antiemetik
olarak fenotiazin veya droperidol kullanılabilir. Özellikle toraks ve abdominal kaslarda
rijiditeye neden olabilir. İndüksiyonda kas gevşeticisi yapılmayan hastalarda maske ile
solunumu zorlaştırır. Ayrıca öksürük refleksini baskılar(17).
Kardiyovasküler sistem üzerinde de diğer opioidler gibi kan basıncını düşürür ve hipovolemi
veya hiperkapniye bağlı hipotansiyonu şiddetlendirir. Bu etkisinin sebebi arteryel ve venöz
damarlarda oluşturduğu vazodilatasyondur. Bradikardi gelişmesinin sebebi santraldir, vagal
stimulus ve sempatik efferentlerin inhibisyonu ile gelişir. Sağlıklı kişilerde miyokard
kontraktilitesini minimal olarak azaltır(18).
55
Fentanil midenin asit sekresyonunu ve motilitesini azaltır, midenin boşalma süresini uzatır.
Safra ve pankreas sıvılarının sekresyonunu azaltır, sindirimi yavaşlatır. Kolonda peristaltizmi
azaltır ve konstipasyona neden olur. Oddi sfinkter spazmına neden olur ve buna bağlı safra
kesesinin boşalması gecikir (17).
Bronş düz kaslarının tonusunu artırarak pulmoner rezistansı artırır. Astımlı hastalarda dikkatle
kullanılması gerekir. Üreter kontraksiyonunda artma olur. Detrusor kası ve sfinkter tonusu
artar ve buna bağlı idrar retansiyonu görülür(19).
Fentanil’in yan etkileri bulantı, kusma, uykuya meyil, kabızlık ve safra yollarında basıncın
artmasıdır. Bunların yanında alerji, solunum depresyonu ve duyarlılık reaksiyonu görülür. (14)
Fentanil yüksek dozlarda (50-100 μg/kg) İV verildiği zaman derin analjezi ve bilinç kaybı
oluşur. Fentanil analjezi amacıyla 2-10 μg/kg İV, anestezik amaçlı 30-100 μg/kg İV
kullanılabilir. Anestezi indüksiyonunda diğer hipnotik ajanlarla beraber 1-6 μg/kg dozda
kullanılır. TİVA’ da İV yükleme dozu 4-20 μg’dır. İnfüzyon dozu ise 2-10 μg/kg/h’ dir(20).
SEVOFLURAN Hızlı ve düzenli indüksiyonu nedeniyle özellikle pediatrik hastalarda sık olarak tercih edilen
bir inhalasyon ajanıdır. Sentezlenmesi ilk kez 1970’de olmasına rağmen florür açığa
çıkarması soda lime ile reaksiyona girmesi ve pahalı olması nedeniyle kullanımına bir süre ara
verilmiş, 1987’de Japonya’da kullanımına tekrar başlanmıştır(16,21,22).
Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri
Renksiz, berrak, hoş kokulu, yanıcı olmayan bir inhalasyon ajanıdır. Işıktan etkilenmez ve
metallerle reaksiyona girmez(22). Plastik/gaz ve kauçuk/gaz çözünürlük katsayıları sırası ile
halotan >isofluran >sevofluran >desfluran şeklindedir(22).
Farmakokinetik Özellikleri
Kan/gaz partisyon katsayısının 0,63-0,69 gibi düşük bir değer olması, indüksiyon sırasında
alveol havasında konsantrasyonun hızla yükselmesine, anestezinin verilmesinin
kesilmesinden sonra da bu oranın hızla azalmasına neden olur(21,22). Anestezinin
kesilmesinden sonraki ilk iki saat içinde sevofluran atılımı isoflurandan 1.6 kat daha hızlı
ancak desflurandan yavaştır. Sevofluranın ortalama pulmoner eliminasyon klirensi ve total
vücut klirensleri ile isofluranın klirensleri arasında belirgin fark yoktur(22).
Sevofluran doza bağlı olarak sitokrom P450 ile hepatik transformasyona uğrar. Absorbe
edilen sevofluran bu yolla % 1-5 oranında metabolize olur. Sevofluran bu sınırlı
biotransformasyonu sonucunda inorganik florür ve karbondioksit salınımı ile HFIP
56
(hexafluoroisopropanol) üretir. HFIP hızlı bir şekilde glukokronide edilerek idrarla atılır. (16,17)
Sevofluran soda lime ve baralyme ile reaksiyona girer ve Compound
A(pentafluoroisopropenyl fluoromethyl ether) meydana gelir. (22,23,24) İnsanlarda yapılan
çalışmalarda HFIP ve Compound A’nın tetiklediği nefrotoksisiteye rastlanmamıştır(22,23,24).
Kardiyovasküler Sistem Üzerine Etkileri
Sevofluran, isofluran ve desflurana benzer şekilde kardiyovasküler depresan etkiler
göstermektedir(21,25). Yine diğer ajanlara benzer şekilde doza bağlı olarak kan basıncı ve total
periferik direnci düşürür. Adrenalinle indüklenen aritmileri potansiyelize etmez(22,25). Koroner
vazodilatasyon yapar fakat koroner çalmaya neden olmaz .(22,25)
Santral Sinir Sistemine Etkisi: EEG ve serebrovasküler depresan etkileri doza bağımlı
olarak isoflurana benzer. Serebral vazodilatasyon oluşur. Ortalama serebral kan akımını
artırır(22). Diğer inhalasyon ajanlarında olduğu gibi serebral metabolizmayı düşürür. Konvülsif
aktiviteye yol açmaz(21).
Solunum Sistemi Üzerine Etkileri
Sevofluran 1 MAC (minimum alveolar konsantrasyon) ve üzerindeki konsantrasyonlarda
halotan ve enflurandan daha belirgin şekilde, doza bağımlı olarak solunum depresyonu
yapar(25). Sevofluran hipoksik pulmoner vazokonstrüksiyonu inhibe eder, trakeal düz kas
kontraksiyonunu engeller. İsofluran, enfluran ve desflurana göre daha az hava yolu irritasyonu
yapar(22,25). Erişkinde MAC değeri 2.05’tir. İndüksiyonda %1-8 konsantrasyonda
kullanılabilir(26).
Böbrekler ve Karaciğere Etkisi
Sevofluran kendi başına minimal nefrotoksik potansiyele sahiptir. Sevofluran metabolizması
sonucu oluşan inorganik florür ve HFIP sıçanlarda nefrotoksisite oluşturmuş fakat insanlarda
yapılan çalışmalarda böyle bir toksisite gözlenmemiştir. Hepatotoksik potansiyeli çok düşük
anestezik ajanlardandır(27).
Diğer Sistemlere Etkisi
Diğer inhalasyon ajanları gibi nöromusküler gevşemeye yardımcı olur ve nondepolarizan kas
gevşeticilerin etkilerini potansiyelize eder.
Malign hipertermiyi tetikleyebilir.
Sevofluran, plazma katekolamin düzeylerini isoflurandan daha az yükseltir.
Sevofluran ile bulantı ve kusma en sık bildirilen yan etkilerdir, ajitasyon görülebilir.
57
ROKÜRONYUM BROMÜR (Organon 9426, Esmeron) Farmakoloji:
Roküronyum bromür, monokuarterner aminosteroid yapısında, nondepolarizan kas
gevşeticidir. Etkinliğini koruyabilmesi için 2-8 C’de stabil solüsyon olarak saklanmalıdır. ED
95 dozu 0.3 mg/kg’dır(28).
Şekil 4: Roküronyum bromürün kimyasal yapısı
Roküronyum otonomik gangliyon blokajı yapmaz, başlangıç etki zamanı kısa, etki süresi orta
ve uyanma veya eliminasyonu hızlıdır. Bir aminosteroid nöromüsküler kas gevşetici olduğu
için histamin salgılanma oranı düşüktür(28,29,11).
Kimyasal yapı
Roküronyum, vekuronyumun 2-morpholino 3-desacetyl, 16-N-allylyrollidino türevidir.
Vekuronyumdan farkı steroid nükleuslarının 3’lü pozisyonlarındadır (Şekil 4).
Roküronyumun ilginç moleküler karakteristiği pankuronyum ve vekuronyumda A-halkasında
bulunan steroid nukleusların Ach’e benzer kısmın olmayışıdır. D-halkasındaki Ach’e benzer
kısmın nöromüsküler kavşakta reseptöre bağlanmada uygun bir yer olduğu genellikle gücü
yüksek nöromüsküler kas gevşeticilerde bulunduğu düşünülmektedir(30,28,29,31). Pankuronyum
ve vekuronyumda bulunan kuarterner nitrojene bağlı metil ve allil gruplarının yer değiştirmesi
ve roküronyumda Ach’e benzer kısmın yokluğu roküronyumun gücünün azalmasından
kısmen sorumludur(28,29,11,31). A-halkasındaki asetat grubunun yerine hidroksil grubun
bağlanması, roküronyumun kararlı solüsyon halinde bulunmasını sağlar. (31,32)
Etki mekanizması:
Roküronyum klinik dozlarda Ach ile antagonist olarak yarışarak etki gösterir. Kas
membranında bir stabilizasyon göstermekte ve iskelet kasında aksiyon potansiyeli oluşmasını
engellemektedir(30,28,11,31). Gevşeme önce iyi perfüze olan kaslarda oluşur ve diafragmada son
bulur. Larinksin adduktor kasları, “adductor pollicis” kasından daha önce etkilenir.
58
Roküronyum aktivitesi agonist/antagonist dengesinin Ach lehine dönmesi ile son bulur.
Roküronyumun etkisi antikolinesterazlarla kaldırılabilir(30,29,11).
Güç ve Etkileşim :
Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar sonucu roküronyumun vekuronyumun % 10-20’si
kadar potent olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmalar insanlarda vekuronyumun % 15’i kadar
etkin olduğunu göstermiştir(33,34). Enfluran ve isofluran, roküronyumun etkisini potansiyalize
ederler. Halotanın etkisi diğer iki inhalasyon anesteziğine göre daha azdır. (11,31) Bazı
intravenöz anestezikler, droperidol, midazolam, etomidat, tiyopental ve propofolün
roküronyumun etkisi üzerinde herhangi bir klinik etki değişimi yapmadıkları bildirilmiştir.
Buna rağmen bu ilaçların yüksek dozlarda kullanımı etkiyi hafif potansiyalize eder. (31,32) Tek
doz antibiyotiklerin (metronidazol, netilmisin, sefuroksim ve aminoglikozitler) roküronyumun
yaptığı nöromüsküler blok üzerinde önemli bir etkileri olmadığı gösterilmiştir(31,33).
Kardiyovasküler etkiler:
Kas gevşeticilerin kardiyovasküler etkileri muskarinik reseptör blokajı, gangliyon blokajı,
noradrenalin salgısının artışı ve geri alınımının bloke edilmesi veya histamin salgılanması ile
gerçekleşir(32,34). Pankuronyumda A-halkasına bağlı Ach’e benzer kısmın vagolitik etkiden
sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Vekuronyum ve roküronyumda bu bölge modifiye
edilmiştir ve bu sebepten bunların kardiyovasküler etkileri minimal veya yok sayılır(33,35).
Klinik dozlarda roküronyumun iskelet kasındaki nikotinik reseptörler dışında diğer
reseptörlere etkisi yoktur(33,34).
Histamin salgılanması:
Roküronyum bir aminosteroidal kas gevşetici olup klinik olarak anlamlı histamin
salgılanmasına neden olmaz(30,28).
Farmakokinetik:
Roküronyumun farmakokinetiği vekorunyuma benzer, yalnız dağılım hacminde küçük bir
fark vardır. Roküronyumun eliminasyonu ilk olarak hepatobiliyer yoldan olmaktadır.
Karaciğer yetmezliği olan hastalarda eliminasyon uzamaktadır. Anestezik teknik
roküronyumun farmakokinetiğini etkilememektedir. Ancak yaş farmakokinetik üzerinde etkili
olmaktadır(29,32,34). Vekuronyum ve roküronyum farmakokinetik açıdan dağılım volümleri
hariç birbirlerine benzerlik gösterirler, roküronyum vekuronyuma göre daha az lipofilik
olduğundan dağılım volümü daha azdır(30,28,33,35).
59
Eliminasyon ve birikim:
Birikim, ilacın eliminasyonu azaldığında ortaya çıkmaktadır. İlk olarak plazmadan
temizlenmesi iki şekilde olmaktadır: Dağılım (distribüsyon) ve atılım (eliminasyon). Birikici
özelliği yoktur, plazma protinlerine % 30 oranında bağlanır. İlacın büyük bir kısmı
hepatobiliyer yol ile elimine olmaktadır. Böbrek atılımı % 10 kadardır. Roküronyumun
metabolitleri 17-desasetilroküronyum ve 16-Ndesasetilroküronyumdur ve bunlar
farmakodinamik açıdan aktif değildir. Böbrek fonksiyon bozukluğunda, roküronyumun
plazma klirensi değişmemekte, dağılım hacmi ve yarılanma ömrü artmaktadır. Bunun sonucu
etki süresi uzayabilir(34,36).
Anestezi yönteminin etkileri:
Değişik anestezik tekniklerde roküronyumun farmakokinetiği farklılık gösterir. Entübasyonda
0.6 mg/kg roküronyum kullanılarak TİVA(Total İntravenöz Anestezi) ile volatil anestezik
verilen gruplar karşılaştırıldığında gruplar arasında farmakokinetik açıdan herhangi bir fark
görülmediği, 12 saatlik idrarda çıkan roküronyum miktarının verilen dozun % 16’sı olduğu
tespit edilmiş. Bu da roküronyumun farmakokinetiğinin anestezi tekniğinden etkilenmediğini
göstermektedir(34,37,38,36). İsofluran ile roküronyumun nöromüsküler blok etkisinin artırılması,
kasın gevşeticiye sensivitesinin artırmak esasına dayanır(35).
Yaşın etkileri:
Yaşın ilerlemesi ile vücut sıvısındaki azalma (özellikle ekstraselüler hacim azalması) ve
fonksiyonel organların yetersizliği sonucu roküronyumun farmakokinetiği etkilenir ve ilacın
eliminasyonu yaş artıkça azalır(30,37,39). Neonatal ve infantlarda dağılım hacmi artar ve plazma
klirensi azalır, bunun sonucu ilacın yarılanma ömrü uzar. Çocuklarda dağılım hacmi artmaz
ama klirens artar ilacın yarı ömrü kısalır ve vücutta kalış süresi azalır(30,28,37).
Farmakodinamik:
Roküronyumun potensi vekorunyumdan 6-8 kat daha azdır. Etki başlama zamanı
vekorunyumdan iki kat hızlıdır. Roküronyum ile 0.6mg/kg dozda 60-90 saniyede iyi bir
entübasyon durumu elde edilebilir. (30,28) İnhalasyon anestezikleri ile beraber kullanıldığında
intravenöz anesteziklere kıyasla başlangıç etki zamanı daha hızlı ve etki süresinin daha fazla
olduğu gösterilmiştir. İntraoküler ve intrakranyal basınç üzerinde anlamlı bir etkisi
yoktur(28,35,39,40).
60
PROPOFOL Propofol; 1980’li yıllarda sıkça kullanılmaya başlayan bir intravenöz anestezik ajandır.
İndüksiyonda, anestezi idamesinde, kısa süreli sedasyonda ve yoğun bakımda uzun süreli
sedasyonda kullanılmaktadır(41).
Bir yağ emülsiyonu olarak hazırlanan formülü % 1 su içinde soya yağı, gliserol ve yumurta
lesitini içerir(41).
Propofolün kimyasal formülü
Propofolün kan beyin bariyerini hızlı geçmesi sonucunda etki hızlı başlar, santral sinir
sisteminden kas ve yağ gibi inaktif dokulara hızla uzaklaştırılması ile de çabuk derlenme
sağlar(41,42).
Propofol, lipofilik özelliğinin fazla olması nedeniyle kandan santral sinir sistemine ve
periferal dokulara hızlı dağılır. Dağılım yarı ömrü 1,8-9,5 dakika arasındadır. Kan beyin
eşitlenme süresi ise 2,9 dakika olarak tespit edilmiştir(41,43). Propofolün plazma proteinlerine
bağlanma oranı ise % 96-99’dur(41). Propofol primer olarak idrar ile sülfat ve glukronid
konjugatı olarak (>% 88) ve % 2’den daha azı da feçesle hidroksile olmuş metaboliti olarak
atılır(41,42).
Propofolün total vücut klirensi, obezlerde, obez olmayanlara göre belirgin derecede yüksektir.
Propofolün farmakokinetiği siroz(35,38) veya böbrek yetmezliğinde(41) çok fazla
değişmemektedir.
Propofol klirensi alfentanil ile değişmemekte, fentanil ile değişmediği veya minimal azaldığı
bildirilmektedir. İnvitro çalışmalarda propofolün karaciğer mikrozomlarında sitokrom P450
ve monooksijenaz enzimlerinin bir bölümünde inhibisyona yol açtığı gösterilmiştir (41,43).
Kardiyovasküler etkiler
Propofol ile sedasyon sağlanmış hastalarda ortalama kan basıncı ve kalp atım hızı, ilacın dozu
ve infüzyon hızına bağlı olarak düşmüştür(41,45,46). Kan basıncındaki bu düşme ileri yaşlarda,
hipovolemide, opioid veya β reseptör antagonistlerinin birlikte kullanıldığı hastalarda daha
belirgindir(41,42,47). Propofol baroreseptör refleks mekanizmayı baskılar. Miyokardiyal
kontraktiliteyi azalttığı ya da değiştirmediği hayvan çalışmalarında gözlenmiştir(42).
Solunum sistemi üzerine etkisi
Propofol doza bağlı olmak üzere solunum depresyonu yapar(22). Bu etki, özellikle mekanik
ventilasyon uygulanan hastalarda, ventilatörden ayrılma döneminde önemlidir.
61
Serebral etkiler
Propofol, anestezik dozlarda serebral vasküler rezistansta artmaya, serebral kan akımında ise
azalmaya yol açar(48). Anestezik dozlarda serebral metabolik hız azalır(49).
Propofol, sedasyon dozlarında EEG aktivitesinde artışa, anestezik dozlarda ise artmaya neden
olur. Daha yüksek dozlarda burst supresyon görülür(50).
Çeşitli hayvan çalışmalarında propofolün antikonvülzan etki göstererek nöbetleri baskıladığı
gözlenmiştir(42).
Diğer sistemlere etkisi
Uzun süre propofol infüzyonu uygulanan hastalarda özellikle trigliseridlerde olmak üzere
serum lipid seviyelerinde yükselme görülmüştür(51,52). Sedasyon sağlamak için propofol
kullanılan hastalarda morfin ve midazolam grubundaki hastalara oranla anlamlı düzeylerde
düşük adrenalin, noradrenalin ve dopamin seviyeleri saptanmıştır(53).
İnvitro ve invivo çalışmalarda propofolün, immün sistem üzerine etkileri çelişkili sonuçlar
vermiştir(41,54).
62
MATERYAL VE METOD Çalışmamız hastanemiz etik kurul izni ile S.B. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği elektif ameliyathanesinde gerçekleştirilmiştir.
Hastalar çalışma başlamadan önce bilgilendirilmiş, yazılı ve sözlü onamları alınmıştır.
Çalışmaya yaşları 25-82 arasında değişen, ASA I-II sınıflamasına giren, elektif cerrahi
uygulanacak 60 hasta dahil edilmiştir. Vakalar; Mallampati skoru 2 (+) ve üzerinde olan, zor
entübasyon öngörüsü oluşturan testlerin pozitif olduğu, zor entübasyon olabileceği düşünülen
vakalardan seçilmiştir. ASA III ve üzeri risk grubunda olan, allerji öyküsü olan, kontrol
altında olmayan; solunum sistemi, kardiyovasküler sistem, merkezi sinir sistemi hastalığı
olan, kanama diyatezi, gastroözofagial reflü veya geçirilmiş baş veya boyun cerrahisi olan
hastalar, endokrin yanıtı ve nöromusküler bloğu etkileyecek ilaç alımı olan ve kooperasyon
kurmada güçlük yaşanan hastalar çalışmaya dâhil edilmediler.
Ameliyattan önce bütün hastaların kan, idrar tetkiki yapılarak, kanda şeker, üre, kreatinin,
elektrolitler, protrombin zamanı, aktif parsiyel tromboplastin zamanı, SGOT, SGPT düzeyleri
tespit edildi.
Hemoglobin ve hematokrit tayinleri yapıldı. Elektrokardiografi ve akciğer grafileri çekildi.
Rutin fizik muayeneleri yapıldı. Biyokimyasal testleri normal sınırlar içinde olan hastalar
çalışmamıza dâhil edildi.
Hastalar rastgele 30’ar kişilik iki gruba ayrıldı.
Grup ML: Macintosh laringoskop ile entübasyonu yapılan grup
Grup VL: TruView EVO2™ Videolaringoskop ile entübasyonu yapılan grup olarak
belirlendi.
Hastaların preoperatif muayenesinde yaş, boy, kilo, vücut kitle indeksi (BMI),tiromental
mesafe, ağız açıklığı, kesici dişler arası mesafe, baş boyun hareketleri ve özellikleri, alt
mandibular kesici dişlerin üst maxiller kesici dişlerin önüne çıkıp çıkmadığı ve Mallampati
skorları kaydedildi.
Sedasyon amacıyla preoperatif dönemde akşam saat: 24:00’de 0.5 mg alprazolam tablet oral
yoldan, sabah ameliyathaneye gelmeden hemen önce de 0.1 mg/kg dan midazolam IM olarak
uygulandı.
Hastalar operasyon odasına alındığında preoperatif standart monitorizasyon olarak DII
derivasyonunda elektrokardiyografi (EKG), noninvaziv kan basıncı (sistolik arter basıncı,
63
diyastolik arter basıncı, ortalama arter basıncı), periferik oksijen satürasyonu (SpO2)
monitorizasyonları Siemens 7000 marka monitör ile yapıldı. Damar yolu 20 G venöz kanül ile
açıldı ve sıvı idamesinde izotonik 2 ml/kg kullanıldı. İndüksiyonda 2 mg/kg propofol, 2 μg/kg
fentanil sitrat, 0,60 mg/kg rokuronyumbromür yapıldı. Endotrakeal entübasyon için 120
saniye beklendi. Grup VL’de TruView™EVO2 videolaringoskopun ekranı işlem öncesinde
hazırlandı ve üzerine monte edildi, ağız içerisine dilin orta hattından yerleştirilerek görüntü
sağlandı. Endotrakeal entübasyon ekrandan görmek suretiyle gerçekleştirildi. Sonrasında
TruView™EVO2 videolaringoskop ağız içerisinden çıkarıldı. Vokal kordların ve entübasyon
zorluğunun değerlendirilmesinde Cormack Lehane skorlama sistemi kullanıldı. Skorlar I ile
IV derece olarak kaydedildi. Hastada maske ile ventilasyonun sonlandırılmasından vokal
kordların görülmesine kadar olan süre vokal kordların görülme süresi, vokal kordların
görülmesinden end tidal CO2 değerinin görülmesine kadar olan süre entübasyon zamanı
olarak kabul edildi ve kaydedildi.
Entübasyonun kaçıncı denemede gerçekleştiği (üçüncü denemeden sonra başarısız olunan
olgularda alternatif yöntem olarak LMA-FASTRACH™ uygulaması planlandı), entübasyon
esnasında oluşan komplikasyonlar (kanama, diş hasarı vb) kaydedildi. Entübasyonun
uygulayıcıya göre zor olup olmadığı, başarılı olup olmadığı kaydedildi.
Anestezi idamesi % 45 O2, %55 NO2 ve % 1,5 sevoflurane ile sağlandı. Endotrakeal
entübasyonda grup ML’de kadınlar için No: 7.0, erkekler için No: 8.0 endotrakeal tüp
kullanıldı. Grup VL’de endotrakeal entübasyon için kadınlarda No: 7.0, erkeklerde No: 8.0
spiralli endotrakeal tüp kullanıldı. Kaflar 20-40 cmH20 olacak şekilde şişirildi.
Perioperatif kardiovasküler ve hemodinamik yanıt olarak kalp atım hızı (KTA), ortalama arter
basıncı (OAB), periferik oksijen satürasyonu (SpO2), endtidal karbondioksit (ETCO2)
preoperatif, indüksiyonda, entübasyondan hemen sonra, 5, 10, 20, 30, 40, 50, 60. dakikalarda,
ekstübasyonda, postoperatif 5, 10, 15, 20. dakikalarda kaydedildi. Cerrahinin sonunda taze
gaz akışı 6 L/dk O2’e çevrildikten sonra ekstübasyon zamanı (spontan solunum ile en az 8
ml/kg tidal volüm, başını 5 saniye havada tutabilme, yeterli negatif inspiratuvar güç (40
cmH2O) mevcudiyeti, el sıkabilme, kolunu kaldırabilme), sözel komutlara (son anestezik
verilme anından itibaren her dakikada verilen gözünü açma ve elini sıkma) uyma zamanı,
oryantasyon zamanı (hastanın ismini, doğum tarihini ve nerede olduğunu söyleyebilmesi)
kaydedildi. Postoperatif erken dönemde hastalarda bulantı, kusma, titreme, boğaz ağrısı, ses
kısıklığı sorgulanarak kaydedildi.
64
Verilerin İstatistiksel Analizi ve Yorumlanması
Çalışmada elde edilen veri ve bilgiler, amaçlar doğrultusunda SPSS 15.0 (Statistical
Package for the Social Sciences) programı yardımıyla değerlendirildi. Çalışma verileri
değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin (ortalama, standart sapma) yanı sıra
çapraz tablolardan yararlanıldı. Niceliksel verilerin karşılaştırılmasında bağımsız iki örnek t
testi ve Chi-Square testi kullanıldı. Araştırmada tüm bulgular % 95 güven aralığında, p < 0,05
anlamlılık düzeyinde ve çift yönlü olarak sınandı.
65
BULGULAR:
Grup ML Grup VL
Kadın 21 23
Erkek 9 7
Yaş (ort-SD) 46,66 ± 13,93 48,37 ± 13,58
BMI 31,23 ± 6,74 30,43 ± 8,14
Ameliyat Süresi 114,76 ± 45,49 115,77 ± 44,07
Tablo 1 Gruplara göre demografik bulguların karşılaştırılması
Gruplar arasında yaş, cinsiyet, beden kitle indeksi (BMI) ve ameliyat süreleri
açısından anlamlı farklılık bulunamadı. (p>0,05). (Tablo 1).
Grup ML Grup VL p
Mallampati 2,37 ± 0,61 2,53 ± 0,57 0,281
Cormack-lehane 2,28 ± 1,07 2,10 ± 0,88 0,493
Tiromental mesafe (cm) 6,43 ± 1,07 6,33 ± 1,27 0,743
Kesici diş mesafesi<3cm 20 20 0,781
Boyun kısa 18 26 0,020
Boyun kalın 24 26 0,488
Boyun ince 6 4 0,488
Boyun uzun 12 4 0,020
Çene göğüse değiyor mu? 20 18 0,592
Tablo 2 Gruplara göre muayene bulgularının karşılaştırılması
Gruplar arasında Mallampati skorları, Cormack Lehane ve Tiromental mesafe skorları
arasında anlamlı farklılık bulunamadı. (p>0,05). (Tablo 2).
Gruplar arasında kesici diş mesafesinin 3 cm’den az olması, boynun kalın olması,
boynun ince olması, çenenin göğüse değmesi açısından anlamlı farklılık bulunamadı.
(p>0,05). (Tablo 2).
Boynun kısa olma durumu Grup VL’de anlamlı olarak daha fazlaydı. (p=0,020).
Boynun uzun olma durumu Grup ML’de anlamlı olarak daha fazlaydı. (p=0,020). (Tablo 2).
66
Grup ML’de Mallampati skoru 3-4 olup Cormack-lehane skoru 1-2 olanların oranı %
17; Grup VL’de Mallampati skoru 3-4 olup Cormack-lehane skoru 1-2 olanların oranı % 30
olarak bulundu.
Grup ML Grup VL p
Entübasyon deneme sayısı 1,53 ± 1,01 1,33 ± 0,48 0,330
Vokal kord görme sayısı (sn) 17,00 ± 23,27 34,50 ± 23,23 0,009
Entübasyon süresi (sn) 57,72 ± 81,25 72,87 ± 65,90 0,434
Oryantasyon zamanı (dk) 131,86 ± 41,24 126,70 ± 43,84 0,643
Entübasyon komplikasyonu 5 4 0,718
Vokal kord görülmemesi 7 0 0,005
Tablo 3 Gruplara göre entübasyon parametrelerinin karşılaştırılması
Gruplar arasında entübasyon deneme sayısı, entübasyon komplikasyonu, entübasyon
süresi (sn) ve oryantasyon zamanı (dk) arasında anlamlı farklılık bulunamadı. (p>0,05).
(Tablo 3).
Vokal kord görme sayısı (sn) Grup VL’de anlamlı olarak daha fazlaydı. (p=0,009).
Grup ML’de 7 kişide vokal kord görülmedi. Vokal kord görülmemesi Grup ML’de anlamlı
olarak daha fazlaydı. (p<0,05). (Tablo 3).
Grup ML Grup VL p
Extübasyon zamanı 122,72 ± 40,81 117,47 ± 44,05 0,636
Sözel komut uyma zamanı (dk) 127,62 ± 40,72 123,13 ± 43,89 0,686
Oryantasyon zamanı (dk) 131,86 ± 41,24 126,70 ± 43,84 0,643
Tablo 4 Gruplara göre extübasyon parametrelerinin karşılaştırılması
Gruplar arasında Ekstübasyon zamanı, sözel komut uyma zamanı (dk) ve oryantasyon
zamanı (dk) arasında anlamlı farklılık bulunamadı. (p>0,05). (Tablo 4).
67
Grup ML Grup VL
Ort Ss Ort Ss p
preop KAH 84,60 14,81 73,97 20,96 0,027
indk.KAH 86,41 17,05 78,47 14,28 0,057
E.sonu KAH 85,72 14,66 82,97 15,07 0,479
5.dk.KAH 80,90 11,73 78,30 15,08 0,464
10.dk.KAH 75,45 9,87 73,93 11,79 0,595
20.dk.KAH 75,55 12,61 72,70 10,53 0,349
30.dk.KAH 72,10 13,56 73,20 10,97 0,734
40.dk.KAH 70,26 12,48 71,97 10,85 0,583
50.dk.KAH 67,19 9,60 72,34 12,75 0,099
60.dk.KAH 66,15 15,70 72,07 12,93 0,132
extb.KAH 78,79 13,20 74,60 16,36 0,284
po.5.dk.KAH 79,17 11,95 74,03 16,83 0,183
po.10.dk.KAH 80,17 12,21 72,93 12,26 0,027
po.15.dk.KAH 79,48 11,49 71,30 10,28 0,006
po.20.dk.KAH 77,97 11,47 72,93 10,77 0,088
Tablo 5 Gruplara göre Kalp Atım Hızı (KAH) bulgularının karşılaştırılması
Gruplar arasında kalp atım hızında operasyon öncesi operasyondan 10 dk sonra ve 15
dk sonra anlamlı fark görüldü. (p<0,05). (Tablo 5). Grup ML’nin operasyon öncesi kalp atım
hızı anlamlı olarak yüksek bulundu. (p=0,027). Grup ML’nin operasyon sonrası 10. dk kalp
atım hızı anlamlı olarak yüksek bulundu. (p=0,027). Grup ML’nin operasyon sonrası 15. dk
kalp atım hızı anlamlı olarak yüksek bulundu. (p=0,027). (Tablo 5).
68
Kalp Atım Hızı (KAH)
0,00
10,00
20,00
30,00
40,00
50,00
60,00
70,00
80,00
90,00
100,00
preop
KAH
indk.K
AH
E.sonu
KAH
5.dk.K
AH
10.dk
.KAH
20.dk
.KAH
30.dk
.KAH
40.dk
.KAH
50.dk
.KAH
60.dk
.KAH
extb.
KAH
po.5.
dk.KAH
po.10
.dk.KAH
po.15
.dk.K
AH
po.20
.dk.K
AH
Grup ML Grup VL Grafik.1 Gruplara göre Kalp Atım Hızı bulgularının karşılaştırılması
69
Grup ML Grup VL
Ort Ss Ort Ss p
preopOAB 98,37 15,20 95,33 26,38 0,587
indk.OAB 98,17 16,11 97,83 15,83 0,935
E.sonuOAB 98,14 27,17 96,67 19,74 0,812
5.dk.OAB 91,17 22,77 94,97 17,07 0,471
10.dk.OAB 89,76 20,10 92,00 18,05 0,654
20.dk.OAB 92,41 17,83 92,80 13,99 0,926
30.dk.OAB 87,00 26,12 123,80 165,96 0,243
40.dk.OAB 95,37 15,94 95,80 16,94 0,922
50.dk.OAB 99,23 15,45 97,07 14,86 0,599
60.dk.OAB 101,27 21,36 94,14 22,63 0,236
ext.OAB 100,07 20,91 97,97 18,19 0,682
po.5.dk.OAB 101,83 18,98 98,50 11,24 0,414
po.10.dk.OAB 99,48 16,20 96,20 19,50 0,485
po.15.dk.OAB 96,48 14,24 95,27 9,31 0,698
po.20.dk.OAB 93,38 15,01 95,37 11,53 0,570
Tablo 6 Gruplara göre Ortalama Arter Basıncı (OAB) bulgularının
karşılaştırılması
30. dakika ölçümünde Grup ML ile Grup VL arasında fark görüldü ancak istatistiksel
olarak anlamlı bulunamadı. (p>0,05). Ortalama arter basıncı ölçümlerinde gruplar arasında
anlamlı fark bulunamadı. (p>0,05). (Tablo 6)
70
Ortalama Arter Basıncı (OAB)
0,00
20,00
40,00
60,00
80,00
100,00
120,00
140,00
preop
OAB
indk.O
AB
E.sonu
OAB
5.dk.O
AB
10.dk
.OAB
20.dk
.OAB
30.dk
.OAB
40.dk
.OAB
50.dk
.OAB
60.dk
.OAB
ext.O
AB
po.5.
dk.O
AB
po.10
.dk.O
AB
po.15
.dk.O
AB
po.20
.dk.O
AB
Grup ML Grup VL
Grafik 2: Gruplara göre Ortalama Arter Basıncı bulgularının karşılaştırılması
71
Grup ML Grup VL
Ort Ss Ort Ss p
preop.SPO2 97,60 2,80 97,97 2,03 0,563
indk. SPO2 99,03 1,40 98,80 1,58 0,550
E.sonu SPO2 99,38 1,12 99,47 0,86 0,737
5.dk. SPO2 99,48 1,18 99,50 0,90 0,950
10.dk. SPO2 99,24 1,24 99,43 0,94 0,505
20.dk. SPO2 99,21 1,24 99,37 1,22 0,619
30.dk. SPO2 96,24 16,62 99,30 1,15 0,319
40.dk. SPO2 99,22 1,15 99,43 1,10 0,484
50.dk. SPO2 99,23 1,11 99,34 1,08 0,700
60.dk. SPO2 95,85 17,54 99,28 1,19 0,298
extb. SPO2 99,41 0,98 98,93 1,36 0,127
po.5.dk. SPO2 98,79 3,24 98,33 3,26 0,590
po.10.dk.SPO2 99,00 2,05 98,87 1,78 0,790
po.15.dk.SPO2 99,17 1,47 99,27 1,26 0,792
po.20.dk.SPO2 99,17 1,63 99,30 1,37 0,745
Tablo 7 Gruplara göre Oksijen Saturasyonu (SPO2 ) bulgularının
karşılaştırılması
30. dakika ve 60. dakika ölçümünde Grup ML ile Grup VL arasında fark görüldü.
Ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunamadı. (p>0,05). Oksijen saturasyonu ölçümlerinde
gruplar arasında anlamlı fark bulunamadı. (p>0,05). (Tablo 7)
72
Oksijen Saturasyonu (SPO2
94,00
95,00
96,00
97,00
98,00
99,00
100,00
preop
.SPO2
indk.S
PO2
E.sonu
SPO2
5.dk.S
PO2
10.dk
.SPO2
20.dk
.SPO2
30.dk
.SPO2
40.dk
.SPO2
50.dk
.SPO2
60.dk
.SPO2
extb.
SPO2
po.5.
dk.S
PO2
po.10
.dk.S
PO2
po.15
.dk.S
PO2
po.20
.dk.S
PO2
Grup ML Grup VL Grafik 3: Gruplara göre Oksijen Saturasyonu bulgularının karşılaştırılması
73
Grup ML Grup VL
Ort Ss Ort Ss p
Entübasyon sonu ETCO2 32,90 4,70 31,27 3,96 0,155
5.dk.ETCO2 30,93 3,63 30,77 3,73 0,865
10.dk. ETCO2 30,66 3,00 30,93 3,03 0,725
20.dk. ETCO2 30,17 3,64 30,73 2,91 0,515
30.dk. ETCO2 40,45 56,20 30,70 3,20 0,347
40.dk. ETCO2 29,63 3,61 30,45 3,44 0,388
50.dk. ETCO2 29,54 3,43 31,07 4,29 0,153
60.dk. ETCO2 29,81 3,20 30,66 3,71 0,371
Tablo 8 Gruplara göre Endtidal Karbondioksit (ETCO2 ) bulgularının karşılaştırılması
30. dakika ölçümünde Grup ML ile Grup VL arasında fark görüldü. Ancak istatistiksel
olarak anlamlı bulunamadı. (p>0,05). Endtidal karbondioksit ölçümlerinde gruplar arasında
anlamlı fark bulunamadı. (p>0,05). (Tablo 8)
Endital Karbondioksit (ETCO2)
0,00
5,00
10,00
15,00
20,00
25,00
30,00
35,00
40,00
45,00
ent.sonuETCO2 5.dk.ETCO2 10.dk.ETCO2 20.dk.ETCO2 30.dk.ETCO2 40.dk.ETCO2 50.dk.ETCO2 60.dk.ETCO2
Grup ML Grup VL Grafik 4: Gruplara göre Endtidal Karbondioksit bulgularının karşılaştırılması
74
Zor Entübasyon oranı
(%)
Grup ML Grup VL p
BMI>30 61,54 46,67 0,431
Mallampati > 3 66,67 66,67 0,999
Cormack-lehane > 3 100,00 66,67 0,038
Kesici diş mesafesi < 3cm 61,54 46,67 0,431
Tiromental mesafe <7cm 50,00 46,15 0,781
Boyun kısa 55,56 50,00 0,717
Boyun kalın 50,00 53,85 0,786
Boyun ince 33,33 25,00 0,778
Boyun uzun 33,33 50,00 0,551
Çene göğüse değiyor 40,00 38,89 0,994
Çene göğüse değmiyor 60,00 66,67 0,746
Mandibula öne çıkıyor 40,91 47,62 0,658
Mandibula öne çıkmıyor 62,50 55,56 0,772
Tablo 9 Zor Entübasyon oranları
Cormack-Lehane > 3 durumunda Grup ML’nin zor entübasyonu oranı, Grup VL’ye
göre anlamlı olarak yüksek bulundu. (Tablo 9)
Zor Entübasyon oranı (%)
Grup ML Grup VL Toplam p
46,67 50,00 48,33 0,796
Tablo 10 Zor Entübasyon oranları
Grup ML’de zor entübasyon oranı % 47; Grup VL’de zor entübasyon oranı % 50
istatistiksel olarak farklı değildi. (p>0,05). Tüm hastaların zor entübasyon oranı %48 olarak
bulundu. (Tablo 10)
75
Entübasyon Oranı (%)
Grup ML Grup VL Fastrach
Başarılı entübasyon oranı 90,00 90,00 0,83
Başarısız entübasyon oranı 10 10 0,17
Tablo 11 Başarılı ve Başarız Entübasyon Oranları
Toplam 60 vakada başarılı entübasyon oranı % 90 olarak bulundu. Fastrach yöntemi ile
entübasyon uygulaması ile birlikte başarılı entübasyon oranı % 98,3’e yükseldi. Başarısız
entübasyon oranı % 1,7 olarak bulundu. (Tablo 11)
Her iki grupla yapılan entübasyonlarda 3 er vaka kullanılan yöntemle entübe
edilemedi. Alternatif yöntem olarak düşünülen fastrack ile entübasyon denendi,5 vaka
fastrach ile entübe olurken 1 vaka fastrach ile de entübe edilemedi.
Grup ML’de Başarılı entübasyon oranı % 90; Başarısız entübasyon oranı % 10 olarak
bulundu. Grup VL’de Başarılı entübasyon oranı % 90; Başarısız entübasyon oranı % 10
olarak bulundu. Fastrach’de Başarılı entübasyon oranı % 83; Başarısız entübasyon oranı % 17
olarak bulundu. (Tablo 11)
Zor entübasyon olanlarda entübasyon başarı oranı % 79,3; zor entübasyon olanlarda
ML ile entubasyon başarı oranı % 78,6; zor entübasyon olanlarda VL ile entubasyon başarı
oranı % 80; zor entübasyon olanlarda fastrach ile entubasyon başarılı oranı % 83,3 olarak
bulundu. Grup ML’de zor entübasyon olanlarda fastrach ile % 66,6 oranında başarı sağlandı.
Grup ML’de zor entübasyon olanlarda fastrach ile % 33,3 entübe edilemedi. Grup VL’de zor
entübasyon olanlarda fastrach ile % 100 oranında başarı sağlandı.
76
Grup ML Grup VL
N N p
Postoperatif boğaz ağrısı 2 2 0,972
Postoperatif nefes darlığı 0 1 0,321
Postoperatif ses kısıklığı 0 0 -
Postoperatif öksürük 7 8 0,824
Postoperatif bulantı 11 9 0,520
Postoperatif kusma 5 8 0,383
Postoperatif stridor 1 3 0,317
Tablo 12 Postoperatif Komplikasyon Bulguları
Postoperatif komplikasyonlar açısından iki grup arasında anlamlı farklılık bulunamadı.
(p>0,05). Grup ML’de postoperatif komplikasyon; boğaz ağrısı olan 2, öksürük 7, bulantı 11,
kusma 5, stridor 1 olmak üzere toplam 26 hastada; Grup VL’de postoperatif komplikasyon
boğaz ağrısı 2, nefes darlığı 1, öksürük 8, bulantı 9, kusma 8, stridor 3 olmak üzere toplam 31
hastada görüldü. En sık görülen postoperatif komplikasyon bulantı oldu. Ses kısıklığı hiç
görülmedi. (Tablo 12)
77
TARTIŞMA Solunum yolunu güvenlik altına alma ve solunumun kontrolü amacıyla yapılan endotrakeal
entübasyon için değişik teknikler geliştirilmiştir.
Bu çalışmada, elektif cerrahi planlanmış randomize olarak seçilen Mallampati skorlaması iki
ve üstünde olan hastalarda zor hava yolu, zor entübasyon öngörülebilirliğini ve kullanılan
testlerin efektivitesini ölçmeyi amaçladık. Yine bu hasta grubunda özellikle zor entübasyon
olgularında kullanılmak üzere geliştirilen ancak zor entübasyon beklenmeyen olgularda da
kullanılabileceği birçok çalışma ile gösterilen TruView EVO2 Video laringoskop ile
Macintosh laringoskopu; zor entübasyonlarda başarı, hemodinamik yanıt ve postoperatif
morbidite üzerine etkileri açısından karşılaştırmayı amaçladık. Bu iki yöntemle de başarılı
entübasyon gerçekleştiremediğimiz olgularda ise FASTRACH laringeal maske içerisinden
entübasyonu gerçekleştirmeyi hedefledik.
Çalışmamızda seçtiğimiz 60 vakadan Grup ML’de % 47, Grup VL’de % 50 olmak üzere
toplamda %48’lik bir zor entübasyon oranı yakaladık. Tüm vakalarda BMİ> 30, Mallampati
>3, Cormack Lehane >3, olması, boyun kısa ve kalın, çenenin göğüse değmiyor olması,
mandibula öne çıkmıyor olması, kesici diş arası mesafe <3 cm olması tiromentel mesafe<7cm
olması; % 46,15 ile % 100 arasında zor entübasyon çıkan olguyla eşleşti. İlginç olarak çene
göğüse değiyor, boyun ince, boyun uzun olan vakalarda da %25 ile %50 arasında zor
entübasyonla karşılaştık. Ayrıca Mallampati 3-4 skoru olup, Cormack Lehane skoru 1-2
çıkan olgu sayısı % 47 olarak bulundu. Bu sonuçlar hastalarda preoperatif hava yolu
değerlendirmesinin önemini ortaya koymaktadır. Preoperatif hava yolu değerlendirmesinde
sadece Mallampati değil konuyla ilgili tüm testlere bakılarak sonuçların ortak
değerlendirilmesinin zor hava yolu öngörüsünü arttıracağını düşünmekteyiz.
Li ve ark. (55) elektif cerrahi planlanan 200 hastalık çalışmalarında Macintosh laringoskop ile
TruView™ EVO2 laringoskopu karşılaştırmışlar ve entübe edemedikleri hasta olmamıştır
(başarı oranı % 100).
Alanoğlu ve ark. (56) zor hava yolu olduğu bilinen (3 servikal stabilizasyon, 2 ankilozan
spondilit ve 1 kısa boyun) 6 hastayı kapsayan çalışmalarında standart laringoskopi ile
entübasyon gerçekleştirilemeyince Truview EVO2 sistemi kullanmışlar ve tüm hastalarda
başarı sağlamışlardır.
Çalışmamızda Grup ML’de ve grup VL’de entübasyon başarı yüzdeleri %90 idi. Alternatif
yöntem olarak düşündüğümüz fastrach uygulaması ile entübasyon başarı oranımız %98,3’e
çıktı.
78
Barak ve ark. (57) genel anestezi alması planlanan 170 hastalık çalışmalarında Truview blade
ile Machintosh bladeleri karşılaştırmışlar ve entübasyon sürelerini sırasıyla 62 sn ve 51 sn
olarak saptamışlardır. Gruplar arasında istatiksel anlamlı fark bulunmamıştır.
Tokami Komatsu ve ark. (58) yaptıkları çalışmalarda servikal travma nedeniyle boyunluk takılı
olarak entübe etmek zorunda kaldıkları 6 hastada Truview blade kullanmışlar ağız açıklığı
küçük olan, boyunluk nedeniyle ekstansiyon sağlayamadıkları bu hastalarda ortalama 24.6
saniyede entübasyon yaptıklarını açıklamışlardır.
Çalışmamızda entübasyon tüpü yerleştirme süresi Grup ML’de 57,72 sn iken, Grup VL’de
72,87sn olup istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamamıştır.
Tomatır ve ark. (59) LMA Fastrach ile direkt laringoskopinin entübasyona hemodinamik
yanıtını karşılaştırdıkları çalışmalarında KAH’ı direkt laringoskopi grubunda entübasyon
sonrası 10 dakika boyunca daha yüksek bulmuşlar ve LMA Fastrach uygulamasının zaman
alıcı olmasına karşın hemodinamik stabilite yönünden üstün olduğu ve hemodinamik yanıt
istenmeyen hastalar için seçenek olabileceği sonucuna varmışlardır.
Çalışmamızda Grup ML’de postoperatif 10. ve 15. dakikalarda kalp atım hızı anlamlı olarak
yüksek bulunmuştur.
Xue ark. (60) elektif plastik cerrahi planlanan 57 hastada, GlideScope videolaringoskop ve
Macintosh direkt laringoskopi ile orotrakeal entübasyona hemodinamik yanıtı araştırmışlar ve
iki grup arasında istatistiksel anlamlı farklılık bulamamışlardır.
Joo ve ark (61) 40 kadın hastada ILMA ile kör entübasyon, ILMA ile fiberoptik yardımı ile
entübasyon ve direkt laringoskopi ile endotrakeal entübasyona hemodinamik yanıtı ve
postoperatif morbiditeye etkilerini karşılaştırmışlar ve trakeal entübasyon başarı oranını her
üç grupta eşit bulurken, OAB değerlerini direkt laringoskopi ile trakeal entübasyon uygulanan
grupta daha fazla bulmuşlar, LMA Fastrach grubunda ise zayıf hemodinamik yanıt
gözlemlemişlerdir. Postoperatif boğaz ağrısı ve ses kısıklığı ise üç grupta eşit bulunmuştur.
Sonuç olarak LMA Fastrach’ın oksijenasyon ve ventilasyon için primer hava yolu olarak
kullanılabileceği ve laringoskopi ile trakeal entübasyona alternatif olabileceğini öne
sürmüşlerdir.
Barak ve ark. (57) genel anestezi alması planlanan 170 hastalık çalışmalarında Truview blade
ile Machintosh bladeleri karşılaştırmışlar, entübasyon esnasında yumuşak damak yaralanması
ve kanama direkt laringoskopi grubunda anlamlı olarak daha fazla görülürken, postoperatif
komplikasyonlar açısından iki grup arasında anlamlı fark bulunmamıştır.
Çalışmamızda iki grup arasında komplikasyonlar yönünden anlamlı fark bulunmamıştır.
Postoperatif olarak en sık rastlanan komplikasyon bulantı olmuştur.
79
Barak ve ark. (57) genel anestezi alması planlanan 170 hastalık çalışmalarında Truview blade
ile Machintosh bladeleri karşılaştırmışlar ve TruView EVO2™ Video laringoskopun daha iyi
bir vokal kord görüntüsü sağladığından bahsetmişlerdir. Çalışmamızda zor hava yolu olduğu
düşünülen ve TruView EVO2™ Video laringoskop ile entübe etmeyi planladığımız tüm
hastalarda vokal kordları görüntülemeyi başardık. Buna rağmen aynı grupta 3 hastada
entübasyonda başarılı olamadık. TruView EVO2 Video laringoskopun sert stile yapısı ile
entübasyon tüpünün görülen vokal kordlara yönlendirilemediğini gördük. Sert stile yapısının
değiştirilmesi ile zor hava yolu olan hastalarda Truview EVO2 video laringoskopun
entübasyon başarısının artacağını düşünmekteyiz. Bu konuyla ilgili daha çok çalışma
yapılması gerekmektedir.
80
SONUÇ Trakeal entübasyon birçok genel anestezi uygulaması için gerekli bir girişimdir.
Zor hava yolu yönetimindeki sıkıntıları azaltma girişimleri alternatif yöntemlerin
araştırılmasına yönlendirmiştir. Zor hava yolu yönetimi ve bu konudaki son gelişmeleri
derlediğimiz çalışmamızda, zor hava yolu öngörüsünde kullanılan testlerin efektivitesini
ölçtük ve preoperatif hava yolu değerlendirmesindeki testlerden BMI>30 olması(obezite),
Mallampati skoru>3 olması, Cormack Lehane skoru>3 olması, kesici dişler arası mesafe <3
cm, tiromental mesafe <7 cm olması, boyun kısa ve kalın olması, çenenin göğüse değmiyor
olması, mandibulanın öne çıkmıyor olması olgunun zor entübasyon çıkmasıyla yakın ilişkili
olduğu istatistiksel olarak tespit edildi. Ayrıca zor entübasyon olacağını öngörerek
çalışmamıza dahil ettiğimiz olgularda; klasik Macintosh laringoskop ile özellikle güç
entübasyon olgularında kullanılmak üzere geliştirilen, ancak güç entübasyon beklenmeyen
olgularda da kullanılabileceği birçok çalışma ile gösterilen TruView EVO2 Video
laringoskopun entübasyon başarısı, hemodinamik parametreler üzerine etkilerini
karşılaştırdık; entübasyon süresi ve entübasyon başarısı yönünden fark bulmamakla birlikte
TruView EVO2 Video laringoskopla sekresyonların optiğin üzerine gelmesini engelleyen
oksijen insuflasyonu bulunması sayesinde daha net görüntü elde edildiğini gördük.
Sonuç olarak preoperatif hava yolu değerlendirilirken konuyla ilgili testlerin hepsine
bakılmalı, sonuçlar birlikte değerlendirilerek zor hava yolu öngörüsü oluşuyorsa; zor hava
yolu yönetimi, zor entübasyona hazırlıklı olunmalıdır. Kullandığımız TruView EVO2 video
laringoskop ve Macintosh laringoskopla yüksek entübasyon başarı oranları söz konusu olup,
zor entübasyonla karşılaşılan durumlarda her iki cihazla da entübasyon denenebilir. Zor hava
yolu beklenmeyen vakalarda da zor entübasyonla karşılaşılabildiğinden, alternatif noninvaziv
(video laringoskop, fastrach vb.) araçların, rutinde sık uygulanıp anestezistin bunları
kullanmasındaki deneyim arttırılmalıdır. Anestezistin alternatif yöntemleri de uygulayabiliyor
olması zor entübasyon olgularında başarılı hava yolu yönetimi şansını arttıracaktır.
81
ÖZET
Anestezi uygulaması sırasında entübasyon işlemi; hava yolunun açık tutulması, hava yolu ve
solunumun kontrol edilebilmesi, solunum eforunun, ölü boşluğun ve aspirasyon tehlikesinin
azaltılması, anestezistin ve ekipmanın cerrahi sahadan uzaklaştırılması ile cerrahi rahatlık
sağlanması, resüsitasyon esnasında hava yolu kontrolü gibi faydalar sağlar.
Laringoskopi ve endotrakeal entübasyon, larinks ve trakeanın mekanik uyarımına bağlı
refleks sempatik bir yanıt oluşturarak plazma katekolamin konsantrasyonlarında artış,
taşikardi, hipertansiyon, aritmiler ve özellikle kalp rezervi kısıtlı hastalarda miyokardial
iskemiye sebep olabilir. Bu sıkıntıları azaltma girişimleri araştırmacıları alternatif yöntemlere
yönlendirmiştir.
Bu çalışmada, elektif cerrahi planlanmış randomize olarak seçilen Mallampati skorlaması 2
(+) ve üstünde olan hastalarda zor hava yolu, zor entübasyon öngörülebilirliğini, bu konuda
kullanılan testlerin efektivitesini ölçmeyi amaçladık. Yine bu hasta grubunda özellikle zor
entübasyon olgularında kullanılmak üzere geliştirilen ancak zor entübasyon beklenmeyen
olgularda da kullanılabileceği birçok çalışma ile gösterilen TruView EVO2 Video laringoskop
ile Macintosh laringoskopu; zor entübasyonlarda başarı, hemodinamik yanıt ve postoperatif
morbidite üzerine etkileri açısından karşılaştırmayı amaçladık. Bu iki yöntemle de başarılı
entübasyon gerçekleştiremediğimiz olgularda ise FASTRACH laringeal maske içerisinden
entübasyonu gerçekleştirmeyi hedefledik.
Çalışmaya yaşları 25-82 arasında değişen, ASA I-II sınıflamasına giren, elektif cerrahi
uygulanacak 60 hasta dahil edilmiştir. Vakalar Mallampatisi 2 (+) ve üzerinde olan, zor
entübasyon öngörüsü oluşturan testlerin pozitif olduğu, zor entübasyon olabileceği düşünülen
vakalardan seçilmiştir.
Hastaların preoperatif muayenesinde yaş, boy, kilo, vücut kitle indeksi (BMI),tiromental
mesafe, ağız açıklığı, kesici dişler arası mesafe, baş boyun hareketleri ve özellikleri, alt
mandibular kesici dişlerin üst maxiller kesici dişlerin önüne çıkıp çıkmadığı ve Mallampati
skorları kaydedildi.
Hastalar rastgele 30’ar kişilik iki gruba ayrıldı Grup ML: Macintosh laringoskop ile
entübasyonu yapılan grup, Grup VL: TruView EVO2™ Videolaringoskop ile entübasyonu
yapılan grup olarak belirlendi.
Sedasyon amacıyla preoperatif dönemde akşam saat 24:00’de 0.5 mg alprazolam tablet oral
yoldan, sabah ameliyathaneye gelmeden hemen önce de 0.1 mg/kg’dan midozalam IM olarak
uygulandı.
82
Hastalar operasyon odasına alındığında preoperatif standart monitorizasyon olarak DII
derivasyonunda elektrokardiyografi (EKG), noninvaziv kan basıncı (sistolik arter basıncı,
diyastolik arter basıncı, ortalama arter basıncı), periferik oksijen satürasyonu (SpO2)
monitorizasyonları Siemens 7000 marka monitör ile yapıldı. Damar yolu 20 G venöz kanül ile
açıldı ve sıvı idamesinde izotonik 2 ml/kg kullanıldı. İndüksiyonda 2 mg/kg propofol, 2 μg/kg
fentanil sitrat, 0,60 mg/kg rokuronyum yapıldı. Endotrakeal entübasyon için 120 saniye
beklendi. Grup VL’de TruView™EVO2 video laringoskopun ekranı işlem öncesinde
hazırlandı ve üzerine monte edildi, ağız içerisine dilin orta hattından yerleştirilerek görüntü
sağlandı. Endotrakeal entübasyon ekrandan görmek suretiyle gerçekleştirildi. Sonrasında
TruView™EVO2 video laringoskop ağız içerisinden çıkarıldı. Vokal kordların ve entübasyon
zorluğunun değerlendirilmesinde Cormack Lehane skorlama sistemi kullanıldı. Skorlar I ile
IV derece olarak kaydedildi. Hastada maske ile ventilasyonun sonlandırılmasından vokal
kordların görülmesine kadar olan süre vokal kordların görülme süresi, vokal kordların
görülmesinden endtidal CO2 değerinin görülmesine kadar olan süre entübasyon zamanı
olarak kabul edildi ve kaydedildi. Entübasyonun kaçıncı denemede gerçekleştiği (Üçüncü
denemeden sonra başarısız olunan olgularda alternatif yöntem olarak LMA-FASTRACH™
uygulaması planlandı), entübasyon esnasında oluşan komplikasyonlar (kanama, diş hasarı vb)
kaydedildi. Entübasyonun uygulayıcıya göre zor olup olmadığı, başarılı olup olmadığı
kaydedildi.
Anestezi idamesi % 45 O2, %55 NO2 ve % 1,5 sevoflurane ile sağlandı. Endotrakeal
entübasyonda grup ML’de kadınlar için No: 7.0, erkekler için No: 8.0 endotrakeal tüp
kullanıldı. VL grubunda endotrakeal entübasyon için kadınlarda No: 7.0, erkeklerde No: 8.0
spiralli endotrakeal tüp kullanıldı. Kaflar 20-40 cmH20 olacak şekilde şişirildi.
Perioperatif kardiovasküler ve hemodinamik yanıt olarak; kalp atım hızı (KAH),
sistolik arter basıncı, diyastolik arter basıncı, ortalama arter basıncı, preoperatif,
indüksiyonda, entübasyondan hemen sonra, 5, 10, 20, 30, 40, 50, 60. dakikalarda,
ekstübasyonda, postoperatif 5, 10, 15, 20. dakikalarda kaydedildi. Endtidal karbondioksit
(ETCO2) değerleri entübasyon işlemi sonrasında ve ameliyat süresince kaydedildi.
Cerrahinin sonunda taze gaz akışı 6 L/dk O2’e çevrildikten sonra ekstübasyon zamanı
(spontan solunum ile en az 8 ml/kg tidal volüm, başını 5 saniye havada tutabilme, yeterli
negatif inspiratuvar güç 40 cmH2O mevcudiyeti, el sıkabilme, kolunu kaldırabilme), sözel
komutlara (son anestezik verilme anından itibaren her dakikada verilen gözünü açma ve elini
sıkma) uyma zamanı, oryantasyon zamanı (hastanın ismini, doğum tarihini ve nerede
83
olduğunu söyleyebilmesi) kaydedildi. Postoperatif erken dönemde hastalarda bulantı, kusma,
titreme, boğaz ağrısı, ses kısıklığı sorgulanarak kaydedildi.
Preoperatif hava yolu değerlendirilmesindeki testlerden BMI>30 olması (obezite),
Mallampati skoru >2 olması, Cormack Lehane skoru >2 olması, kesici dişler arası mesafe <3
cm, tiromental mesafe <7 cm olmasını, boyun kısa ve kalın olmasını, çenenin göğüse
değmiyor olmasını, mandibulanın öne çıkmıyor olmasını olgunun zor entübasyon çıkmasıyla
yakın olarak ilişkili bulundu.
Boyunun kısa olma durumu Grup VL’de anlamlı olarak daha fazlaydı. (p=0,020). Boyunun
uzun olma durumu Grup ML’de anlamlı olarak daha fazlaydı. (p=0,020). Vokal kord görme
sayısı (sn) Grup VL’de anlamlı olarak daha fazlaydı. (p=0,009). Grup ML’de 7 kişide Vokal
kord görülmedi. Vokal kord görülmemesi Grup ML’de anlamlı olarak daha fazlaydı.
(p<0,05). Vokal kordu göstermede grup VL anlamlı olarak daha başarılı bulundu.
Cormack Lehane > 3 durumunda Grup ML’nin zor entübasyonu oranı, Grup VL’ye göre
anlamlı olarak yüksek bulundu. Grup ML’de zor entübasyon oranı % 47; Grup VL’de zor
entübasyon oranı % 50 istatistiksel olarak farklı değildi. (p>0,05). Tüm hastaların zor
entübasyon oranı % 48 olarak bulundu.
Entübasyon süresi ve entübasyon başarısı yönünden iki grup arasında anlamlı fark
bulunamadı. Toplam 60 vakada başarılı entübasyon oranı % 90 olarak bulundu. Fastrach
yöntemi ile entübasyon uygulaması ile birlikte başarılı entübasyon oranı % 98,3’e yükseldi.
Başarısız entübasyon oranı % 1,7 olarak bulundu.
Sonuç olarak; preoperatif hava yolu değerlendirmesinde konuyla ilgili mevcut testlerin
hepsine bakıp sonuçların birlikte değerledirilmesinin zor hava yolu öngörülebilirliğini
arttıracağı kanısındayız. Kullandığımız TruView EVO2™ Video laringoskop ve Macintosh
laringoskopla yüksek entübasyon başarı oranları söz konusu olup, zor entübasyonla
karşılaşılan durumlarda her iki cihazla da entübasyon denenebilir. Zor hava yolu beklenmeyen
vakalarda da zor entübasyonla karşılaşılabildiğinden, alternatif noninvaziv (video
laringoskop, fastrach vb.) araçların, rutinde sık uygulanıp anestezistin bunları
kullanmasındaki deneyim arttırılmalıdır. Anestezistin alternatif yöntemleri de uygulayabiliyor
olması zor entübasyon olgularında başarılı hava yolu yönetimi şansını arttıracaktır.
84
KAYNAKLAR
1. Prof. Dr. GÜZELDEMİR, M. Erdal, www.gata.edu.tr/.../anestezi/.../ZorVentilasyon-ZorEntubasyon.doc
2.KAYHAN Z. Endotrakeal Entübasyon. Klinik Anestezi, 3. Baskı. Logos Yayıncılık, İstanbul, 2004:243-73
3. MALLICK A., KLEIN H., MOSS E., Prevention of Cardiovascular Response to Tracheal
Intubation. Br J Anaesth. 1996 Aug;77(2):296-7
4.STONE DJ., GAL T.J., Airway Management. In Miller RD ed. Anesthesia. 5th ed.
Churchill Livingstone NewYork, 2000;39:1444-5
5.TOMAS J. GAL T.J, Airway Management. In Miller RD ed. Anesthesia. 6th ed. Churchill
Livingstone Philadelphia, 2005;1631-4
6. Applying Method of the Truphatek, web source: http://www.truphatek.com/evo_movie.swf
7. PENNANT J. WHITE P. The Laryngeal Mask Airway “Its uses in Anesthesiology”,1993
Jul;79(1):144-63
8. BRAIN AI. The Laryngeal Mask-a New Concept in Airway Management. Br J Anaesth.
1983 Aug;55(8):801-5
9.DAVID Z. FERSON M.D. William H, Rosenblatt M.D. Use of the Intubating LMA-
Fastrach™ 254 Patients with Difficult to Manage Airways:Anesthesiology. 2001; 95:1175-81
10. LMA-Fastrach™: LMA North America, Inc, San Diego, CA http://lmaco.com/ctrach.php
11. IRITA K. MASUİ, Cardiac Arrest Rate Under Anest. 2005;53:320-5
12. SHIGA T. Anesthesiology 2005; 103:429-437
13. An Update Report by The ASA Task Force on Management of Difficult Airway.
Anesthesiology 2003; 98: 1269- 77
14. TARD, Zor Havayolu Kılavuzu, 2005
15. ALTURA B.M., HALEVY S., Cardiovasculer Actions of Anesthesics and Drugs used in
Anesthesia. Vol I and Vol II. Karger, Basel 1986
16. KAYHAN Z., Klinik Anestezi, II Baskı, Logos yayıncılık, İstanbul, 1997.
17. LARSEN, Anesthesie Urban &Schwarzenberg 1995.
18. MATHER L. E., Clinical Pharmacokinetics of Fentanyl and its Newer Derivates. Clin.
Pharmacikinet. 1983;8,422-46
19. Mc CLAN DA., HUG CC Jr., Intravenous Fentanyl Kinetics Clin. Pharmacal Ther.
1980;28,106-14
85
20. MILLER RD., CUCCHIARA RF., MILLER ED., et al. Anesthesia 5th ed. , Churchill
Livingstone, Philadelphia. 2000
21. WALLING RF., Sevoflurane: A New Inhalational Anesthetic Agent. Anesth. Analg.
24(6):758-66,1975
22. PATEL SS., GOA KL., Sevoflurane., A Review of its Pharmacodynamic and
Pharmacokinetic Properties and its Clinical Use in General Anaesthesia, Drugs. 51(4):658-
700,1996
23. HOLODAY DA. Clinical Characteristic and Biotransformation of Sevoflurane an Healty
Human Volunteers. Anesthesiology.54(2):100-6,,1981.
24. KHARASCH ED. Clinical Sevoflurane Metabolism and Disposition. I. Sevoflurane and
Metabolite Pharmacokinetics. Anesthesiology. 82(6):1369-78,1995
25. EBERT TJ., Cardiovasculer Responses to Sevoflurane., A Review Anesth. Analg. 81(suppl
6):811-22,1995.
26. KSCHELLER Ms. MAC of Sevoflurane in Humans and the New Zeland White Rabbit.
Canada Journal Anesth. 35(2)153-6,1998.
27. KHARASCH ED., Biotransformation of Sevoflurane. Anesth. Analg. 81(suppl 6)27-
38,1995.
28. MORGAN GE., MIKHAIL MS., Clinical Anesthesiology. 3.Ed. Appleton-Lange,
2002:178-92.
29. EAMON P., VENKAT R., et al. Heamodynamic Effects of Rocuronium during Fentanyl
Anaesthesia, Comparison with Vecuronium. Canada Journal Anesth1993; 40(8):703-5.
30. ÖZATAMER O, Anestezide Güncel Konular, Nobel Tıp Kitapevi, 2002: 105- 23
31. MEISTELMEN D., et al. Rocuronium Neuromuscular Blockade at the Adductor Muscles
of the Larynx and Adductor Pollicis in Humans. Canada Journal Anesth.1992;39(7):665-8.
32. NAGUIP M., SAMARKANDI AH., et al. Comperative Potency of Steroidal
Neuromuscular Blocking Drugs and Isibolographic Analysis of the Interaction between
Rocuronium and other Aminosteroids. Br J Anaesth 1995;75(1): 113-34.
33. APPODU BL., LAMBERT DG., Studies on the Interaction of Steroidal Neuromuscular
Blocking Drugs with Cardiac Muscarinic Receptors. Br J Anaesth1994;72(1):214-23.
34. COOPER RA., MADDIENENI VR., et al. Time Course of Neuromuscular Effects and
Pharmacokinetics of Rocuronium Bromide during Isoflurane Anaesthesia in Patients with and
without Renal Failure. Br J Anaesth 1993; 71(2):222-4.
35. COOPER Ra., MADDIENENI VR., et al. Effect of Rocuronium and Vecuronium in
Patients with and without Impaired Renal Functions. Br J Anaesth1993; 70(4):482-6.
86
36. MAGORIAN T., WAAD P., et al. The Pharmocokinetics and Neuromuscular Effects of
Rocuronium Bromide in Patients with Liver Disease. Anesth Analg 1995; 80(4):23-47.
37. VUKSANAJ D., et al. Pharmacokinetics of Rocuronium in Children Aged (4-11) Years.
Anesthesiology 1995; 82(5):1104-10.
38. MILLER RD., Pharmacokinetics of Competitive Muscle Relaxant, Br J
Anaesth1982;54:161-75.
39. HULL JM., ROBERTSON EN., et al. Effect of Rocuronium and Vecuronium on
Intraocular Pressure. Br J Anaesth1992; 69(5): 534-6.
40. MORTHY S., DIERDORF SF. Pain on Injection of Rocuronium Bromide, Anesth Analg
1995; 80(5):234-7
41. MILLER RD. 4th ed. CHURCHILL Livingstone, NewYork, Anesthesiology, 1994:269-
273
42 FULTON B., SORKIN E.M., Propofol, an Overview of its Clinical Efficacy in Intensive
Care Sedation Drugs. 1995;50:636-657
43. SEBEL P.S, LOWDON JD., Propofol, a New Intravenous Anaesthetic Drugs.
1989;35:336-372
44. SERVIN F., COCSHOOT D., FARINOTTI R., HABERER J.P., WINKLER C.,
DESMONDS J.M. Pharmaccocinetics of Propofol Infusions in Patients with Cirrhosis. Br J
Anaesth. 1990; 65:177-183
45. FRAGEN R.J, AVRAM M.J. Nonopioid Intravenous Anaesthetics. Clinical
Anaesthesia.(Eds) BARASH PG, CULLEN BF, STOELTING RK. 3rd. Ed., Lippincott
Company, Philadelphia, 1995:385-412
46. WOUNTERS P.F., VELDE M.A.V., MARCUS M.A.E., DERUYTER H.A., AKEN H.V.
Hemodynamic Changes during Induction of Anesthesia with Eltanolone and Propofol in
Dogs. Anesth. Analg. 1195;81:125-131
47. PEACOCK J.E, LEWIS R.P, REILLY C.S, NIMMO W.S. Effect of Different Rates of
Infusion of Propofol for Induction of Anaesthesia in Elderly Patients. Br J Anaesth.
1190;65:346-352
48. PINAUD M., LALEUSQUE J.N., CHETANNEU A., FAUCHOUX N., MENEGALLI
D., SOURON R., Effects of Propofol on Cerebral Hemodynamics and Metabolism in Patients
with Brain Trauma. Anesthesiology. 1990;73:404-409
49. DAM M., ORI C., PIZZOLATO G., RICHHIERI GL., PELLEGRINI A., GIRON GP.,
BATTISTIN L., The Effects of Propofol Anesthesia on Loval Cerebral Glucose Utilization in
the rat. Anesthesiology. 1990;73:499-505
87
50. LAYCOCK G.J.A, MITCHELL I.M, PATON R.D, DONAGHEY SFOB, LOGAN R.W,
MORTON N.S. EEG, Burst Supression with Propofol during Cardiopulmonary Bypass in
Children: A Study of the Hemodynamic, Metabolic and Endocrine Effects. Br J Anaesth.
1992;69:356-362
51. EDDLESTON J.M., SHELLY M.P., The Effect on Serum Lipid Concentrations of a
Prolonged Infusion of Propofol-Hypertriglyceridaemia Associated with Propofol
Administrition. Int. Care Med. 1991;17:424-426
52. ŞİNİKOĞLU N, GÜNDAY I, KARAMANLIOĞLU B, ŞENGÖNÜL O., Propofolün
Serum Total Lipid, Kolestrol ve Serum Trigliserid Düzeyleri Üzerine Etkisi, Türk Anestezi
Cemiyeti Mecmuası. 1992;20:416-418
53. GUERRERO E.B, KRAMER D.C, SCHWINN D.A., Effect of Chronic and Acute
Thyroid Hormone Reduction on Perioperative Outcome. Anesth. Analg. 1997;85:30-36
54. STEVENSON G.W, HALL S.C, RUDNICK S, SELENY F.L, STEVENSON H.C., The
Effect of Anesthetic Agents on the Human Immune Response. Anesthesiology. 1990;72:542-
552
55. Li J.B, XIONG Y.C, WANG X.L, FAN X.H, Li Y, XU H, et al. an Evaluation of the
TruView EVO2 Laryngoscope Anaesthesia. 2007; 62:940–943
56. ALANOĞLU Z, SELVİ Can O, ALVER F, ÖKTEN F, OZATAMER O., Use of
Truview EVO2 optical laryngoscope system in anticipated difficult airway situation. ESA
POSTER 3.fh9
57. BARAK M, PHILIPCHUCK P, ABECASSIS P, KATZ Y. a Comparison of the
Truview® Blade with the Macintosh Blade in Adult Patients. Anaesthesia. 2007; 62:827-831
58. TOKAMI Komatsu and YUTAKA Iwona. Critical Care Center. Tokyo University
Hospital Tokyo, Japan June; 2006
59. TOMATIR E, SERİN S, GÜRSES E. Entübasyon Amaçlı Laringeal Maske (Fastrach) ile
Standart Laringoskopinin Karşılaştırılması. Anestezi Dergisi. 2000;8(1):37-40
60. XUE F.S, Zhang G.H, Li X.Y, SUN H.T, Li P, Li C.W, et al. Comparison of
hemodynamic responses to orotracheal intubation with the Glide Scope Video Laryngoscope
and the Macintosh Direct Laryngoscope. J Clinic Anesth. 2007; 19(4):245-50
61. JOO H.S. and ROSE D.K. The Intubating Laryngeal Mask Airway with and without
Fiberoptic Guidance. Anesth Analg. 1999; 88(3):662-6