zaman ve mekÂn baĞlaminda karŞilaŞtirmali bİr...

19
Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012, p. 1993-2011, ANKARA-TURKEY ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇALIŞMA: MAKYAVEL‟İN “PRENS”İ VE KINALIZÂDE‟NİN “AHLÂK-I ALÂİ”Sİ Ramazan ÖZDEMİR * ÖZET Hemen hemen aynı dönemlerde yaşamış olan Kınalızâde Ali Efendi (ö. 1572) ve Nicolo Makyavel (ö. 1527), ait oldukları medeniyetler açısından çok önemli yerler işgal etmektedir. Kınalızâde 16. yüzyılda kudretinin doruğunda olan Osmanlı devletinin temsilcisiyken, Makyavel aynı yüzyılda istikrarsız ve bölünmüş bir siyasi yapı olan İtalya‟nın temsilcisidir. Yaklaşık olarak aynı zaman diliminde birbirinden son derece farklı coğrafyalarda yaşamış olan bu iki âlim doğal olarak kendi ülkelerinin sorunlarına çare aramışlardır. Bununla birlikte ikisinin de amacı aynıdır ve memleketlerini daha iyi bir duruma getirmeye çalışmaktadır. İkisi de çağının çocuğudur ve içinde yaşadıkları toplumun şartlarında düşünmektedir. Tabii, düzen ve istikrarın hüküm sürdüğü Osmanlı mülkünde yaşayan Kınalızâde ile kargaşanın ve siyasi ahlâksızlığın egemen olduğu İtalya‟da yaşayan Makyavel‟in hükümdarlara sunduğu reçeteler çok farklı olacaktır. Kınalızâde, kendi ülkesinde düzen zaten tesis edildiği için onun ötesine geçmiş ve erdemi arayabilmiştir. Makyavel içinse düzenin olmadığı bir yerde erdemden bahsetmek abesle iştigaldir. Bu iki düşünürün ahlâk anlayışı üzerinden yatay bir mukayese yapmak dönemi daha anlaşılır kılacaktır. İçine doğduğu, dünya düzeni kurma iddiasındaki Osmanlı‟nın sorularına cevap arayan, politika ile etikin amacını aynı gören kadimin temsilcisi Kınalızâde‟nin „Ahlâk-ı Âlâî‟ isimli eseri ile; içine doğduğu, parça parça devletlerden oluşan İtalya‟nın sorularına cevap arayan, politika-etik ayrımı yapan, kendisinden sonraki devletlere de bu noktada örnek teşkil eden Makyavel‟in „Prens‟ isimli eserinin karşılaştırması, aynı zamanda bir medeniyet karşılaştırması olacaktır. İki düşünürün ahlâk anlayışı arasındaki fark, sahip oldukları dünya tasavvurunun birer yansımasıdır. Anahtar Kelimeler: Kınalızade, Makyavel, ahlak, politika, medeniyet. * Okt. Fatih Üniversitesi, Uluslararası ĠliĢkiler, El-mek: [email protected], [email protected]

Upload: others

Post on 08-Sep-2019

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3, Summer 2012, p. 1993-2011, ANKARA-TURKEY

ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇALIŞMA: MAKYAVEL‟İN “PRENS”İ VE KINALIZÂDE‟NİN

“AHLÂK-I ALÂİ”Sİ

Ramazan ÖZDEMİR*

ÖZET

Hemen hemen aynı dönemlerde yaşamış olan Kınalızâde Ali

Efendi (ö. 1572) ve Nicolo Makyavel (ö. 1527), ait oldukları medeniyetler açısından çok önemli yerler işgal etmektedir. Kınalızâde 16. yüzyılda

kudretinin doruğunda olan Osmanlı devletinin temsilcisiyken, Makyavel

aynı yüzyılda istikrarsız ve bölünmüş bir siyasi yapı olan İtalya‟nın

temsilcisidir. Yaklaşık olarak aynı zaman diliminde birbirinden son

derece farklı coğrafyalarda yaşamış olan bu iki âlim doğal olarak kendi ülkelerinin sorunlarına çare aramışlardır. Bununla birlikte ikisinin de

amacı aynıdır ve memleketlerini daha iyi bir duruma getirmeye

çalışmaktadır. İkisi de çağının çocuğudur ve içinde yaşadıkları

toplumun şartlarında düşünmektedir. Tabii, düzen ve istikrarın hüküm

sürdüğü Osmanlı mülkünde yaşayan Kınalızâde ile kargaşanın ve siyasi

ahlâksızlığın egemen olduğu İtalya‟da yaşayan Makyavel‟in hükümdarlara sunduğu reçeteler çok farklı olacaktır. Kınalızâde, kendi

ülkesinde düzen zaten tesis edildiği için onun ötesine geçmiş ve erdemi

arayabilmiştir. Makyavel içinse düzenin olmadığı bir yerde erdemden

bahsetmek abesle iştigaldir. Bu iki düşünürün ahlâk anlayışı üzerinden

yatay bir mukayese yapmak dönemi daha anlaşılır kılacaktır. İçine

doğduğu, dünya düzeni kurma iddiasındaki Osmanlı‟nın sorularına cevap arayan, politika ile etikin amacını aynı gören kadimin temsilcisi

Kınalızâde‟nin „Ahlâk-ı Âlâî‟ isimli eseri ile; içine doğduğu, parça parça

devletlerden oluşan İtalya‟nın sorularına cevap arayan, politika-etik

ayrımı yapan, kendisinden sonraki devletlere de bu noktada örnek

teşkil eden Makyavel‟in „Prens‟ isimli eserinin karşılaştırması, aynı zamanda bir medeniyet karşılaştırması olacaktır. İki düşünürün ahlâk

anlayışı arasındaki fark, sahip oldukları dünya tasavvurunun birer

yansımasıdır.

Anahtar Kelimeler: Kınalızade, Makyavel, ahlak, politika,

medeniyet.

* Okt. Fatih Üniversitesi, Uluslararası ĠliĢkiler, El-mek: [email protected], [email protected]

Page 2: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

1994 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

A COMPARATIVE STUDY IN TERMS OF TIME AND SPACE: MACHIAVELLI‟S „THE PRINCE‟ AND KINALIZADE‟S „AHLÂK-I

ÂLÂÎ‟

ABSTRACT

Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died in

1527), who lived in almost the same period, occupied important places

with regards to the civilizations to which they belonged. While

Kınalızâde represents an Ottoman State that was at the zenith of its power at the end of the 16th century, Machiavelli represents Italy that

was at the time an unstable and divided political structure. These two

scholars who lived roughly around the same time in quite different

geographies, naturally, sought to remedy the problems of their own

countries. Nonetheless, they both had the same target in mind; carrying their homelands to greater heights. Both being the children of their

time, they were involved in ways of thinking in line with the

circumstances of their societies. As a natural consequence of the

realities they were in, the prescriptions they were to present to the

rulers of their homelands would vary to a great extent given that

Kınalızâde was living in Ottoman soil where the prevailing atmosphere was that of order and stability, while Machiavelli was living in an Italy

riddled with chaos and political immorality. Kınalızâde was able to

search for virtues by capitalizing on the fact that his country had

already established a well working order. However, according to

Machiavelli, it would be a mere waste of time to speak of virtues in a place with no established order. A parallel comparison of the moral

sentiments of these philosophers would make the period more

understandable. The comparison between “Ahlâk-ı Âlâî” of Kınalızâde

and “The Prince” of Machiavelli will be a comparison of civilizations

because Kınalızâde was a representative of the ancient that made no

distinction between politics and ethics and he sought answers to the problems of the Ottoman Empire into which he was born and which

had the claim of establishing a world order; whereas Machiavelli sought

answers to the problems of his homeland Italy, which was made up of

minor states and which distinguished between politics and ethics. The

difference between the moral sentiment of these philosophers is a reflection of the concept of world that they have.

Key Words: Kınalızade, Machiavelli, moral, politics, civilization.

Kınalızâde (ö. 1572) ve Makyavel (ö. 1527) ait oldukları medeniyetleri temsil eden iki

önemli düĢünürdür ve onların ahlâk anlayıĢları da içinde yaĢadıkları dönemi yansıtmaktadır.

Kınalızâde, dünya düzeni kurma iddiasındaki Osmanlı‟nın sorularına cevap aramakta ve politika ile

etikin amacını aynı görmekteyken, Makyavel parça parça devletlerden oluĢan Ġtalya‟nın sorularına

cevap aramakta ve politika-etik ayrımı yapmaktadır.

Kınalızâde gerek referanslarının zenginliği gerekse takipçisi olduğu ahlâk geleneği

bakımından kadimin temsilcisi iken, Makyavel modern batı düĢüncesinin ve siyaset geleneğinin

öncüsü kabul edilmektedir. Osmanlı, siyasetten devlet teĢkilatına, din anlayıĢından ilim ve eğitim

zihniyetine kadar pek çok alanda daha önce kurulan Türk ve Ġslam devletlerinin mirasını

Page 3: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 1995

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

devralmıĢtır. Ancak hâkim olunan bölgenin tarihi ve kültürel geçmiĢi dikkate alındığında, mirasçısı

olunan gelenek sadece Türk-Ġslam geleneğiyle sınırlı tutulamaz. Dolayısıyla, Osmanlı devlet,

cemiyet ve siyaset anlayıĢını değerlendirirken, Ġslam siyasi geleneğini, eski Orta Asya Türk-Moğol

geleneklerini, geniĢ bir literatür ortaya koymuĢ bulunan Hint-Ġran geleneklerini, eski Yunan siyaset

felsefesini ve Bizans geleneğini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Makyavel ile

Kınalızâde‟yi Ahmet Davutoğlu Ģöyle karĢılaĢtırmaktadır:

“Makyavel‟in Prens’inde tarihi referanslar hemen hemen tümüyle Roma ve

Kilise tarihiyle sınırlıdır. Roma imparatorluğu gibi kadim kültürleri kendi

atmosferinde barındırmıĢ bir geleneğin merkezinde bulunmak dahi Makyavel‟in

düĢünce ve siyaset referanslarını Roma öncesine ve ötesine taĢıyamamıĢtır.

Kınalızâde‟nin Ahlâk -ı Alâi‟sinde ise kadim Mezopotamya‟dan Ġran geleneğine,

Ġbrahimi gelenekten Yunan‟a kadar son derece kapsayıcı ve içselleĢtirici bir referans

zenginliği vardır. Bugünkü yaklaĢımın aksine, Kınalızâde için mesela Eflatun ve

Aristo Avrupa‟ya ait olmadığı gibi, kadim kültürün önemli kaynakları olarak

Osmanlı‟nın tabii tarihi referansları arasında yer almaktadır.”1

Çünkü Kınalızâde, dünya tarihini ve varlığı bir bütün olarak değerlendirmekte, o bütün

içindeki aktörleri farklı hedefler uğruna mücadele eden değil, aynı “ortak iyi” için çalıĢan kiĢiler

olarak görmektedir. Kınalızâde‟ye göre ahlâk ilminin ve içerdiği konuların bütün insanları

ilgilendirmesi, varlığı yahut yaĢamı anlamlandırmak ve mutlu olmak için herkesin bu ilmi bilme

zorunluluğu âlimleri ahlâk ilmi ile ilgili kitaplar yazmaya itmiĢtir. Bu konuda yazılan bütün kitaplar

da insanlığın iyiliğine hizmet ettiği için bütün insanlığın mülkiyetinde, bu kitapların yazarları da

yine insanlığın hizmetindedir. Dolayısıyla Eflatun veya Aristo veya herhangi bir düĢünür, herhangi

bir coğrafyaya ait olamaz. Bütün bunlar, Osmanlı da insanlığın hizmetinde olduğu ve kadim

kültürün temsilcisi olduğu için kadim kültürün önemli kaynakları olarak Osmanlı‟nın tabii tarihi

referansları içindedir. Burada Ģunu da belirtmek gerekir ki, Makyavel aynı zamanda bir Rönesans

yazarıdır ve diğer eserlerinde antikçağdan da büyük ölçüde yararlanmıĢtır. Fakat Prens o dönem

Ġtalya hükümdarına pratik tavsiyeler vermek için yazıldığından, bu eserde kullanılan referanslar

büyük oranda Roma ve Kilise tarihiyle sınırlı tutulmuĢ görünmektedir.

Kınalızâde, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun en geniĢ sınırlarına ulaĢtığı bir dönem olan 16.

yy.‟da yaĢamıĢ ve imparatorluğunun en kudretli, en uzun süre iktidarda kalan padiĢahı Kanuni

Sultan Süleyman dönemine tanıklık etmiĢtir. 16. yy. Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun aynı zamanda

kültür hayatı bakımından en yoğun ve en zengin olduğu dönemdir. Dolayısıyla, Kınalızâde,

gücünün doruğunda olan ve dünyaya nizam verme, yani nizam-ı âlem iddiasındaki 16. yy.

Osmanlı‟sında yaĢamakta, tebaası olduğu imparatorluğun ikliminde düĢünmektedir ve Osmanlı‟da

ve Osmanlı‟nın ait olduğu Ġslam medeniyetinde düzen fikri çok önemlidir. Öyle ki Ġslam âlimleri

bir günlük düzensizlik ve anarĢi yerine kırk yıllık istibdat dönemini yeğ tutmuĢlar, bu mealde

beyanlarda bulunmuĢlardır. Ġslam inancına göre Allah (cc) âlemlerin yaratıcısı ve düzenleyicisi,

Allah‟ın yeryüzündeki gölgesi padiĢah-halife de yeryüzünün düzenleyicisi konumundadır. Osmanlı

sultanının da temel vazifesi aslında nizamı âlemdir. Buradaki nizamı âlemden kasıt, Osmanlı

devletinin düzeni, istikrarı ve asayiĢi manasıyla birlikte bütün dünyanın da nizamı iddiasıdır.

Özellikle Fatih‟in “padiĢah, hakan, kayser, halife” gibi unvanları bir arada kullanmasında bu

iddiayı net bir Ģekilde görmek mümkündür. Kınalızâde‟ye göre devletin baĢı olan padiĢahın görevi,

toplumda itidali sağlamak ve adaleti temin etmek, insanları böylece her zaman iyiye sevk etmektir.

1 Ahmet Davutoğlu, “Tarih Ġdraki OluĢumunda Metodolojinin Rolü: Medeniyetlerarası EtkileĢim Açısından Dünya Tarihi

ve Osmanlı”, Divan İlmi Araştırmalar Dergisi, Ġstanbul 1999/2, s. 32–33.

Page 4: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

1996 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Makyavel ise istikrarsız ve bölünmüĢ bir siyasi yapı içinde yaĢamakta, bütün düĢüncesini

Ġtalya‟nın kurtuluĢu, tek bir devlet halinde birleĢmesi üzerinde yoğunlaĢtırmaktadır. Bu amaca

ulaĢmak için de her yolu mubah görmektedir. Makyavel‟in içinde yaĢadığı Ġtalya, durmadan

kurulup dağılan küçük devletler kalabalığından ibarettir. Ticari olarak zengin olmasına karĢın siyasi

ve askeri olarak çok güçsüz olan Ġtalya, Avrupa‟da geniĢleme politikası güden bütün devletlerin

hedefi olmaktadır. Ġtalyan hükümdarlar, birbirlerine karĢı yabancı devletlerin yardımına

baĢvurmakta bir beis görmedikleri için de yabancıların ülkeye girmeleri oldukça kolaydır. Hegel‟in

Almanya’nın Anayasa’sı adlı eserinden alınan Ģu satırlar Ġtalya‟nın durumunu çok net bir Ģekilde

ortaya koymaktadır:

“Ġtalya talihsizliğin doruğundaydı; hızla mahvına doğru koĢuyordu; savaĢ,

ülkede kendine meydanlar hazırlıyor, yabancı hükümdarlar onun toprakları üzerinde

efendilik taslıyorlardı. O, hem savaĢlara bahaneler sunuyor, hem de savaĢların

ganimeti oluyordu; savunmasını, cinayetlerden, zehirden, yabancı sergerdelerin

ihtiraslarından bekliyordu; bir türlü vazgeçemediği kiralık askerler, pahalı ve batırıcı

ve hatta tehlikeli ve korkunçtular; reislerinden bazıları kendilerini hükümdar sırasına

bile çıkarabiliyorlardı; Ġtalya, Almanlar, Ġspanyollar, Fransızlar ve Ġsviçreliler

tarafından talan edilip duruyordu; ulusun kaderini, yabancı hükümetler

belirlemekteydi. ĠĢte böyle bir zamanda, bu genel felaket ve çaresizlik halinden derin

bir ıstırap duyan bir Ġtalyan siyaset adamı, bu kin, nefret, karıĢıklık ve körlük

karĢısında soğukkanlılıkla düĢünerek, Ġtalya‟nın kurtuluĢunun, zorunlu olarak, onun

tek bir devlet halinde birleĢmesinden geçtiği fikrine vardı; alabildiğine bir açıklık ve

kesinlikle, bu kurtuluĢun izlenmesini gerektirdiği yolu-devrin ahlâki

çürümüĢlüğünün, kör ihtiraslarının zorunlu kıldığı yolu-gösterdi; hükümdarını,

Ġtalya‟nın kurtarıcısı olmak gibi ulvi bir rolü üstlenmeye ve böylece ülkesinin

uğradığı felaketlere son vermek Ģerefine eriĢmeye çağırdı.”2

Makyavel iĢte bu çağrıyı yaparken „devrin ahlâki çürümüĢlüğünün, kör ihtiraslarının

zorunlu kıldığı yol‟un gereği olarak bütün ahlâki değerleri tersyüz eder. Mirasçısı olduğu kilise

tarihinin önemli bir isminin, St. Thomas Aquinas‟ın The Government of Princess (Hükümdarların

Yönetimi) adli eserinde vurguladığı, cenneti güvenceye almak için, iyi bir yöneticinin dünyevi

zevkleri bastırması gerektiği biçimindeki Ortodoks Hristiyan inancını dahi tamamen görmezden

gelir. Tam tersine Makyavel, insanların uğruna çalıĢması gereken ödüllerin dünyevi görkem ve

zenginlik olduğunu, ayrıca bunların talihin bahĢetme kudretine sahip olduğu en iyi iki armağan

olduğunu savunur. Makyavel, Romalı ahlâkçıları takip ederek zenginliğe ulaĢmayı temel bir arayıĢ

olarak alır.3 Bu arayıĢ sırasında da hak ve adalet soruları, din veya ahlâkla uygunluk konusu ancak

amaca hizmet ettiği oranda yer bulur kendine. Makyavel‟in „amacın araçları meĢrulaĢtırdığı‟ iddiası

çok eleĢtirilmesine sebep olmuĢtur. Hâlbuki onun iddiası bir devletin ya da devlet adamının

ülkesinin birliği ve güvenliği için her Ģeyi yapabileceğidir. Öyle ki o dönem Ġtalya‟sında herkes bir

kahraman beklemektedir ve baĢka çare kalmadığından, kuvvet hak olmuĢtur. MeĢru yollarla

gerçekleĢemeyen Ġtalyan rüyası belki de bu yolla gerçekleĢecektir. O, buradan yola çıkarak

hükümdarın en asil hedefinin, kendisine onur getirecek ve kendisini Ģöhrete kavuĢturacak bir

yönetim biçimi kurmak olduğunu belirtir. Makyavel‟in ilk ve temel ilkesi tüm devletlerin baĢlıca

dayanağının, iyi yasalar ve iyi ordular olduğudur. Bu temel ilke Kınalızâde için de geçerlidir, ancak

Kınalızâde iyi yasalara ve iyi ordulara sahip bir ülkenin vatandaĢıyken, Makyavel bu iki önemli

unsurun bulunmadığı bir ülkenin vatandaĢıdır ve onun için asıl mesele bu iki unsurun bir an evvel

tesis edilmesidir. Makyavel izlenecek yola değil ulaĢılacak sonuca bakar. Bu sonuç da ülke içindeki

kargaĢaya son verilmesi ve birliğin sağlanmasıyla elde edilir. Yani Ġtalya Ģartları göz önüne

2 Machiavelli, Hükümdar, Çeviren: H. Kemal Karabulut, Ġstanbul 1998, s. 18. 3 Quentin Skinner, Machiavelli, Çeviren: Cemal Atila, Ġstanbul 2004, s. 49.

Page 5: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 1997

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

alındığında sadece savaĢ yoluyla elde edilir. Dolayısıyla, bilge bir hükümdarın, savaĢ, savaĢın

yasaları ve disiplini dıĢında hiçbir amacı olmamalı, ilgisi baĢka hiçbir Ģeye yönelmemelidir. Burada

Ģunu da belirtmek gerekir ki, Makyavel hem antik düĢünceye hem de Kilise Babaları‟ndan

kaynaklanan geleneğin dıĢına çıktığının bilincindedir ve bunu Prens‟in 15. bölümünde “Benden

önce de birçok yazarın bundan söz ettiğini biliyorum. Bunun için, yeniden aynı Ģeylerden söz

etmem belki cüretkârlık sayılacaktır; kaldı ki, bunu yaparken, Ģimdiye kadar izlenmiĢ olan yolun da

dıĢına çıkacağım.”4 diyerek vurgular.

Platon‟u izleyen Cicero‟nun Moral Obligation adlı eserinin ana eksenini oluĢturan

„ahlâklı olmak her zaman rasyoneldir‟ yaklaĢımı, Makyavel‟in çağdaĢlarının ahlâki tezlerinde

sürekli tekrarlanıyor olmasına rağmen, Prens‟de hümanist ahlâkın bu boyutu ortadan kaldırılmıĢtır.

Makyavel, büyük hedefleri olan hükümdarlar için dürüst ve merhametli olmak gibi erdemleri

tamamen reddeder.5 Ona göre bu erdemler için mücadele eden bir yöneticinin hayatta kalma Ģansı

yoktur. Böylece Makyavel, klasik ahlâk anlayıĢına basit ama yıkıcı bir eleĢtiri getirir. Onun için

önemli olan insanların genel iyiliği değil, hükümdarın kendi çıkarlarıdır. Hükümdar kötü

davranması gerektiğinde kötü davranmalı fakat kötü görünmeyi engellemelidir. Öte yandan,

Makyavel Konuşmalar‟da dünyanın bir bütün olarak aynı olduğunu belirtip Ģöyle der:

“…düĢünceye daldığım zaman dünyanın her zaman aynı yönde gittiği ve

kötü kadar çok iyinin var olduğu, bununla birlikte farklı gelenekleri nedeniyle

birbirinden ayrılan antik krallıklar hakkında bilgili birinin anlayacağı gibi bu iyinin

ve bu kötünün ülkeden ülkeye değiĢtiği; ancak dünyanın aynı kaldığı yargısına

varıyorum… Oysa dünya üstünlüğü önce Asurlulara verdi, sonra Medlere,

ardından Perslere verdi ve sonunda üstünlük Ġtalya‟ya ve Roma‟ya geldi… Bu

üstünlük, insanların üstün biçimde yaĢadıkları Fransa Krallığı, Türklerin Krallığı,

Sudanınki, günümüzde Alman halkı ve daha öncesinde, büyük iĢler yapıp Doğu

Roma Ġmparatorluğunu yıprattıktan sonra dünyanın çoğunu alan Müslüman

aĢiretler gibi uluslar arasında dağıldı.”6

Bu ifadelerden, dünyanın erdeminden nasiplenip güçlü bir iktidar sahibi olabilmek için

erdemli ya da üstün biçimde yaĢamak gerektiği anlaĢılmaktadır ve bunlar klasik ahlâk anlayıĢına

getirdiği eleĢtirilerle çeliĢir görünmekte, bir muamma teĢkil etmektedir. Cemil Meriç bu konuda

filozof Merleau-Ponty‟den alıntı yaparak Ģöyle diyor: “ahlâkı hırpalarken faziletten söz etmek ne

büyük cesaret! GörünüĢteki bu tezadın izahı Ģu: Makyavel, maĢeri hayatın bir kördüğümünü tasvir

eder; saf ahlâkın zalimleĢebileceği, saf politikanın bir nevi ahlâka ihtiyaç duyacağı bir kördüğüm.”7

Böylece, Makyavel, Ġtalya‟yı içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulana kadar istibdatla

yönetmeyi ve ne gerekiyorsa yapmayı teklif etmektedir.

Makyavel‟in, siyaset geleneğinde gerçekleĢtirdiği devrim esasen, virtu kavramına

getirdiği yeni yoruma dayanır. Makyavel, virtu’nun bir hükümdarın iyi olana ulaĢmasını sağlayan

nitelikler bütününü temsil ettiği biçimindeki geleneksel varsayımı destekler. Böylece de Ġtalya

Ģartlarında „iyi‟ olana ulaĢmak için yapılması gerektiğini düĢündüğü her Ģeyi meĢrulaĢtırmıĢ olur.

Ona göre iyi bir hükümdarın ayırt edici özelliği hedeflerine ulaĢmak için zorunluluğun gerektirdiği

her Ģeyi yapabilmesidir. Yani hükümdar ahlâki olarak son derece esnek olmalıdır.8

Yukarıda genel hatlarını çizmeye çalıĢtığım çerçevede bu iki düĢünürü,

4 Machiavelli, Hükümdar, s. 177. 5 Quentin Skinner, Machiavelli, s. 58–59. 6 Machiavelli, Söylevler, Çeviren: Alev Tolga, Ġstanbul 2009, s. 214–215. 7 Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, Ġstanbul 2006, s. 178. 8 Quentin Skinner, age, s. 62–63.

Page 6: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

1998 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

1. Kınalızâde ve Makyavel‟e göre Devlet AnlayıĢı

2. Kınalızâde ve Makyavel‟e göre Hükümdarın Özellikleri ve Görevleri

baĢlıkları altında karĢılaĢtırmaya ve değerlendirmeye çalıĢacağım.

1. Kınalızâde ve Makyavel’e Göre Devlet Anlayışı

a. Kınalızâde’ye Göre Devlet Anlayışı

Kınalızâde‟ye göre devlet, toplumda düzeni sağlayan ve toplumdaki insanları mutluluğa

götüren kurumdur. Cemiyet ise büyük ve geniĢ bir ailedir ve bu ailenin fertlerinin bir arada

yaĢamasının en önemli sebebi de birbirlerinin hizmet ve yardımına muhtaç olmalarıdır. Bunun

yanında insanın baĢka insanlarla bir arada yaĢamasının, erdemli kiĢilerden faziletin öğrenilmesi

gibi önemli faydaları da vardır. Kınalızâde, insanların biraraya toplanmalarını ve birbirinin

yardımına muhtaç olmalarını da, cemaatle ibadeti teĢvik eden dinin emirleri, insanın tabiatının

diğer insanlarla bir arada yaĢamaya meyilli olması gibi gerekçelere dayandırır. Kınalızâde, insanın

üstün varlık olduğunu ve yeryüzündeki madenler, bitkiler, hayvanlar gibi bütün varlıkların insana

mecburi olarak hizmet ettiğini belirtir. Toplumdaki iĢ bölümü sayesinde cemiyet hayatı idame

ettirilir. Fakat topluluk içinde yaĢamak bazı sorunlara sebep olabilir, çünkü insanlar farklı

tabiatlarda ve isteklerde yaratılmıĢlardır ve arzularına ne Ģekilde olursa olsun ulaĢmak isterler.

Kınalızâde özellikle halkın isteklerinin kötü olabileceğini düĢünür. Ġki kiĢi aynı Ģeyi elde etmek

istediğinde, her bir kiĢi öbürünü geçip istediğine ulaĢmak arzusunda olacağından çeĢitli

mücadeleler ortaya çıkar. Ġnsanlar arasındaki bu mücadeleyi ortadan kaldırıp beraber

yaĢayabilmelerini sağlayacak bir iradeye ihtiyaç vardır. ĠĢte insanları toplayıp aralarındaki ayrılığı

kaldıran bu iradeye Kınalızâde en büyük siyaset anlamında “siyaset-i uzma” adını verir.9 Bu

siyaseti ortaya koyacak olan da devlettir. Ġnsanların bir arada yaĢarken bir düzene ve idareye

muhtaç olması siyasetin ve devletin kaynağını ve sebebini de açıklar.

Kınalızâde‟ye göre Medine-i Fazıla (Erdemli Devlet) ve Medine-i Gayrı Fazıla (Erdemli

Olmayan Devlet) olmak üzere iki çeĢit devlet vardır. Medine-i Fazıla‟da hayır ve iyilikler

hâkimken, Medine-i Gayrı Fazıla‟da kötülükler hâkimdir.10

Ancak, burada anlatılan devlet çeĢitleri

isimlerini siyasi yapı ve bu yapının özelliklerinden değil, halkın inançlarından ve özelliklerinden

alır. Bu Ģekildeki ahlâki nitelemeler, siyasi bir teĢekkül olan devlet için değil o devlet çatısı altında

yaĢayan halk ve bireyler için uygundur. Bu yüzden burada devlet yerine ülke kavramı da

kullanılabilir. Yani Kınalızâde‟ye göre ülke, erdemli ve erdemli olmayan olmak üzere iki kısımdır.

Ülkenin erdemli ya da erdemli olmayan ülke olarak tanımlanması, o ülke halkının ne sebeple bir

araya geldiğine bağlıdır. Ġnsanlar eğer hayır ve iyilik sebebiyle bir araya gelmiĢlerse o ülke erdemli,

eğer kötülük ve fesat sebebiyle bir araya gelmiĢlerse de o ülke erdemli olmayan ülkedir.

Kınalızâde‟ye göre Allah bir olduğuna göre doğru yol da birdir. Dolayısıyla erdemli ülke de bir

tane olmalıdır. Oysa sayısız sapıklık ve cahillik çeĢitleri olduğu halde erdemli olmayan ülke baĢlıca

üç tanedir. Bunlar:

1. Cahil ülke (Medine-i cahile): Bu ülkede yaĢayan insanlar düĢünce

kuvvetini kullanamazlar. Bunlar öfke gücüyle bir araya gelirse ülkelerine vahĢi-cahil

ülke, arzu gücüyle bir araya gelirse hayvani-cahil ülke denir.

2. Bozuk ülke ( Medine-i fasıka): Bu ülkenin insanları düĢünce gücünü

kullanabilecek durumda olmalarına rağmen diğer kuvvetler üstün geldiği için toplanma

sebepleri düĢünce gücünden baĢka diğer kuvvetlerdir.

9 AyĢe Sıdıka Oktay, Kınalızâde Ali Efendi ve Ahlâk-ı Alâi, Ġstanbul 2005, s. 441–442. 10 Hüseyin Öztürk, Kınalızâde Ali Çelebi’de Aile, Ankara 1990, s. 147.

Page 7: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 1999

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

3. Sapık ülke: (Medine-i dalle): Bu ülkedeki insanların düĢünce güçleri

eksiktir. Dolayısıyla batıl itikatları ve fasit kanunları doğru olarak hayal ederler ve bunu

biraraya gelmelerinin sebebi sayarlar.11

Kınalızâde daha çok erdemli ülke üzerinde durur ve onun özellikleri hakkında bilgi verir.

Çünkü erdemli olmayan ülke erdemli ülkenin zıddı olduğundan erdemli ülkenin öğrenilmesiyle

erdemli olmayan ülke de anlaĢılmıĢ olacaktır. Kınalızâde‟ye göre erdemli ülke, insanların her

halükarda hayırlı iĢler yapıp kötü iĢlerden uzak durduğu ülkedir. Buradaki insanlar inançları gereği

adalet üzere sabitkademdirler. Tabii ki insanlar çeĢit çeĢittir ve Kınalızâde insanların durumlarına

göre-mesela düĢünce ve inanç seviyelerine göre, mesleklerine göre, iyiliğe yatkınlıkları ve ahlâki

yapılarına göre, istidat ve kabiliyetlerine göre gibi-birçok tasnifini verir. Fakat erdemli ülkedeki bu

insanların hepsi mümindir ve hakikate kendi kabiliyetlerini kullanarak ulaĢabilirler. Zaten

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), tam da bu sebepten, yani insanlar farklı kabiliyetlerde yaratıldıkları

için her kavimle akılları ölçüsünde konuĢmuĢtur.

Öte taraftan, erdemli ülkede bir meslek erbabı olmayıp topluma hizmet etmeyen insanlar

da vardır ve bunlara da „türediler‟ denir. Kınalızâde bu durumu Ģöyle bir benzetmeyle açıklar. Bu

benzetmeye göre erdemli ülke çeĢitli ağaçları ve güzel çiçekleri olan bir bahçedir. Bahçenin etrafını

çeviren, dıĢarının tehlikelerine karĢı koruma sağlayan dikenli ve meyvesiz ağaçlar vardır. Ayrıca

bahçenin her tarafını değerli bir halı gibi kaplayan taze çimenler bulunmaktadır. Böyle bir bahçede

göze hoĢ görünmeyen bazı otların bulunması da mümkündür. Erdemli ülkedeki asıl grupların

dıĢında kalan faydasız insanlar da, bu güzel bahçedeki göze hoĢ görünmeyen otlar gibidir.

Kınalızâde, bunlara iĢe yaramayan faydasız otlar anlamında “türediler” adını verir.12

Toplumda

yardımlaĢmak esas olduğu için ve bu insanların kimseye bir faydası dokunmayacağı için bunlar

türedidir. Kınalızâde‟ye göre erdemli bir toplumda yaĢayan insanlar “iyi” olmak zorundadır, onlar

için baĢka bir alternatif yoktur.

Fark edileceği gibi Kınalızâde toplumda kötülüğün yayılmaması ve ne olursa olsun

insanların hep iyiye yönelmesi gereği üzerinde durmaktadır. Toplumu bu kadar detaylı bir Ģekilde

tasnif ettikten sonra da devletin, tebaasını çok iyi tanıyıp herkesi iyiye yönlendirecek Ģekilde

iĢlemesi gerektiğini belirtir.

Kınalızâde‟nin ifadelerinden saltanat dıĢında baĢka bir yönetim Ģeklini düĢünmediği

ortaya çıkmaktadır. Sultanın göreve geliĢ Ģekli yerine, bu görevi üzerine almıĢ sultanın görevini

nasıl icra etmesi gerektiği ile ilgilenmek Kınalızâde‟ye göre daha tabiidir. Zaten Ahlâk -ı Alâi,

sultanlara nasihat vermek amacıyla yazılan bir eserdir. Müellif saltanatı dine dayandırdığı için

bunun elde ediliĢ tarzını sorgulama gereği de duymaz. Bu görevin sultanlara Allah‟ın bir hediyesi

olduğunu ifade eder. Allah bazı kullarına bu saadet tacını geçirerek onları saltanatla yüceltmiĢtir.

Genel olarak bütün insanlara hitap ettiği bildirilen “Seni yeryüzüne halife yaptık” ayetini de,

Kınalızâde, sultanların Allah tarafından halife seçilmelerine iĢaret olarak değerlendirmektedir.

Dolayısıyla padiĢah aynı zamanda “Allah‟ın halifesi” ve “Allah‟ın gölgesi”dir. Kınalızâde, bu

Ģekilde Eflatun‟dan ve Aristo‟dan gelen geleneği de devam ettirmiĢ olur. Çünkü Eflatun‟a göre bu

kiĢi “müdebbir-i âlem”, Aristo‟ya göre de “insan-ı medeni”dir.13

Kınalızâde, saltanatın kaynağını

ve meĢruluğunu tartıĢmaz. Çünkü ona göre kaynak Allah‟tır ve meĢrudur. Zaten önceki dönemlerde

ve onun yaĢadığı yıllarda saltanat genellikle askeri güçle elde edilmekte ve yine askeri güç veya

veraset yoluyla sonraki nesillere geçmektedir. Bu sistem de, zaman zaman çıkan taht kavgalarına

11 AyĢe Sıdıka Oktay, age, s. 446–447. 12 AyĢe Sıdıka Oktay, age, s. 455–456. 13 Age, s. 492–493.

Page 8: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

2000 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

rağmen gayet iyi iĢlemekte, ülkede bir refah ortamı hüküm sürmektedir. Dolayısıyla Kınalızâde

böyle iyi iĢleyen bir sistemi eleĢtirme gereği de duymamaktadır.

b. Makyavel’e Göre Devlet Anlayışı

Makyavel her Ģeyden önce içinde yaĢadığı keĢmekeĢ halindeki Ġtalya‟nın sorunlarına

pratik çözümler getirmeye çalıĢan biridir. Onun için, öncelikli mesele Kınalızâde gibi halkının

ahlâklı bir Ģekilde yaĢamasını sağlayacak bir devlet düzeninin tesis edilmesi değil, her ne Ģekilde

olursa olsun Ġtalya‟nın birliğini sağlayacak ve ona itibar kazandıracak bir devletin tesis edilmesidir.

Ġtibar kazandırmak diyorum, çünkü Makyavel‟in Ģahitlik ettiği dönemde Floransa‟nın komĢu

ülkeler arasında hiçbir itibarı yoktur. Bu konuda bir örnek verilecek olursa, Temmuz 1500 yılında

diplomatik bir görevle Floransa‟yı temsilen Fransa Kralı XII. Louis‟in sarayına gittiğinde

Makyavel‟in yaĢadığı tecrübe gösterilebilir. Floransa‟nın böyle bir elçi gönderme kararı,

Pisalılar‟ın 4 yıldır süren ayaklanmalarını bastıramamaları ve bu konuda karĢılaĢılan güçlüklerden

kaynaklanmaktadır. Makyavel bu görevi esnasında, Floransa‟nın kendisine atfettiği önemin

Fransızlara göre, Ģehrin askeri konumu ve refah düzeyi ile komik bir Ģekilde orantısız olduğunu

görmüĢtür. Çok açık bir Ģekilde, Floransa hükümet çarkı modern krallık eğitimi almıĢ herhangi biri

için, anlamsız bir Ģekilde bocalayan güçsüz bir aygıt olarak görünüyordu. Makyavel için en acısı

da, bu görevi esnasında Fransızların kendisine „Bay Hiç Bir ġey‟ diye hitap etmeleriydi.14

Floransa

elçisi bu seyahatinde, Fransızların kendi ülkesine yardım etmek için bir sebep görmediklerini

anlamıĢtı.

Bu durumda Ġtalya‟nın birliğinin sağlanması, onun güçlü bir devlet haline gelip itibar

sahibi olması için olmazsa olmaz bir Ģarttır. Makyavel‟e göre bunu yapacak olan kiĢinin de ahlâki

ya da gayriahlâki yollardan gitmesi önemli değildir.

Makyavel, Prens‟te, siyaset üzerine yazılan kitaplarda genel olarak yapılanın aksine, mal

mülk, sitenin iĢleyiĢi, hükümdarın rolü üzerinde genel mülahazalarla oyalanmaz ve „Kaç çeĢit

hükümdarlık vardır ve bunlar hangi yollarla elde edilebilir‟ baĢlığıyla hemen konuya girer.

Ġnsanları sultaları altında tutmuĢ ve tutmakta olan bütün devletlerin, bütün egemenliklerin ya

cumhuriyet ya da hükümdarlık olduğunu belirttikten sonra, cumhuriyetlerden hiç söz etmeyeceğini,

yalnızca hükümdarlıkları ele alacağını ifade eder.15

Zaten Ġtalya bir cumhuriyet değil bir

hükümdarlıktır ve Prens de Makyavel‟in Ġtalya‟yı kurtarabilecek „güçlü el‟ olarak gördüğü

MuhteĢem Lorenzo‟ya pratik bilgiler sunmak için kaleme alınmıĢtır.

Makyavel, her Ģeyin sürekli devinim halinde olduğu fikrinden hareketle hükümdara

sürekli yeni yerler fethedip ülkesini yükseltmesini tavsiye eder. Zaten ülke büyümezse bu durumda

zorunlu olarak küçülecektir. Ona göre, „insanların yaptıkları iĢlerin hepsinin, hareket halinde

oldukları ve sabit kalamayacakları için, yükselmesi ya da batması zorunlu olmalıdır; aklın sizi

zorlamadığı çoğu Ģeye, ihtiyaçlar zorlar.‟16

Eğer hükümdar ülkeyi geniĢletmezse ve ülkeyi sadece

varlığını koruyacak tarzda düzenlerse, zaman içinde ihtiyaçlar onu geniĢlemeye zorladığında hızlı

bir Ģekilde düĢüĢ yaĢayacaktır. Öte taraftan, hiç savaĢmak ve geniĢlemek zorunda kalmasa bile, bu

durumda yaĢanacak rehavet ülkenin bölünmesine yol açabilecektir.

Makyavel böylece bir devletin sürekli savaĢmak zorunda olduğunu ima eder. O, siyaseti

böylece bir problem ve kriz kaynağı olarak ele alır. Bu noktada yine Makyavel‟in yaĢadığı döneme

bakmak gerekir. Bu dönem Ġtalya‟sında rakip devletler birbirlerini sürekli olarak ilhak

etmektedirler. Böyle bir durumda da siyasetin baĢlı baĢına bir problem olarak ele alınmasına

ĢaĢırmamak gerekir. Yani siyaset insanları doğru yola iletecek bir ilim değil baĢlı baĢına bir

14 Quentin Skinner, age, s. 19–20. 15 Machiavelli, Hükümdar, s. 68–69. 16 Machiavelli, Söylevler, s. 50.

Page 9: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 2001

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

problem kaynağıdır. Makyavel, bu karıĢık durumda devletin insanları ya okĢaması ya da ezmesi

gerektiğini ifade eder. Çünkü insanlar hafif yaraların intikamını alırlar ama yaralar iyileĢemeyecek

kadar ağırsa bunu yapamazlar. Dolayısıyla birisine zarar vermek söz konusu olduğunda bu iĢ öyle

bir Ģekilde yapılmalıdır ki artık onun intikamından korkmaya gerek kalmasın. Makyavel‟e göre,

büyük insanlara ya hiç dokunmamalı, ya da dokununca onları yok etmelidir. Görüldüğü gibi

siyasetin ahlâkla hiçbir ilgisi yoktur.17

Burada Makyavel‟in prensibi elde edilecek karın zarardan

fazla olmasıdır. Burada Müslümanlardaki cihat anlayıĢı veya haçlılardaki haçlı seferlerini motive

eden dini güdülerden eser yoktur. Tamamen maddi sebepler rol oynamaktadır. Mesele ülkenin

geniĢlemesi ve güç elde edilmesidir.

Makyavel‟e göre fethetme arzusu hiç Ģüphesiz normal ve doğal bir Ģeydir. Siyasi

geleneğin soydan gelme krallığı doğal, fetihleri Ģiddet saydığı hatırlanacak olursa Makyavel‟in bu

tasnifi altüst ettiği net bir Ģekilde görülecektir. Makyavel, evvelce bir istisna olan ve hiç hoĢ

karĢılanmayan komĢu devleti ele geçirme arzusunu bu Ģekilde sıradanlaĢtırıp, meĢrulaĢtırmaktadır.

KomĢu devleti ele geçirmeye kalkıĢan kimse eğer gerekli imkânlara sahipse kınanmamalı, aksine

övülmelidir. Ama bu güce sahip olmadığı halde yapmaya kalkıĢan kimse büyük bir hata iĢliyor

demektir. Burada da mahkûm edilen ihtiras değil, baĢarısızlığa uğrayan ihtirastır.18

Makyavel, böylece baĢarıya götüren ihtirası övüp komĢuları fethetme isteğini de olağan

bir istek olarak meĢrulaĢtırırken bir taraftan da çeĢitli yönetimlere sahip ülkeleri fethetme yollarını

gösterir. Buna göre bilinen bütün hükümdarlıklar iki farklı biçimde yönetilmektedir. Bunlardan

biri, Türk devletinde olduğu gibi hükümdar ile bir ihsan olarak yönetime dâhil edilmiĢ bulunan

kulları tarafından yönetilen hükümdarlıklardır. Diğeri de, Fransa‟da olduğu gibi bir hükümdar ile

mevkilerini onun lütfuyla değil de, eski bir soydan gelmeleri nedeniyle edinmiĢ olan ve her birinin

kendi devleti, kendi tebaası bulunan baronlar tarafından yönetilen hükümdarlıklardır. Makyavel,

Türk devletinin doğası gereği ele geçirilmesinin çok zor olduğunu fakat bir kere fethedildi mi, elde

tutulmasının çok kolay olacağını vurgular. Bu imparatorluğu fethetmenin zorluğu, fethe kalkıĢanın

bu ülkedeki büyüklerden yardım alamamasından ve giriĢiminde hükümdarın çevresinden

bazılarının ayaklanarak kendisine yardım etmelerini bekleyememesinden kaynaklanır. Çünkü bu

ülkede herkes eĢit derecede hükümdarın kuludur ve herkes servetini eĢit biçimde ona borçludur.

Ayaklanacak olsalar bile halkı peĢlerinden sürükleyemezler, çünkü halk onları hükümdarın

memurları olarak görmektedir ve herhangi bir Ģahsi bağlılık duymamaktadır. Ancak fetih baĢarılı

bir Ģekilde tamamlanır ve hükümdar ordularını bir daha toplayamayacak duruma gelirse de, onun

soyundan baĢka korkacak bir Ģey yoktur. Makyavel, ikinci tür hükümdarlıklarda ise, birkaç baronu

elde ederek ülkeye girmenin kolay olabileceğini belirtir. Çünkü burada, yeniliklere ve

değiĢikliklere açık hoĢnutsuzlar her zaman bulunabilir ve bunlar ülkenin yollarını açıp zaferi

kolaylaĢtırabilirler. Fakat daha sonra fethedilen bu yerlerde tutunmak çok zordur. Fatih hem

kendisine fetih öncesi yardım edenlerden hem de ezmek zorunda kaldıklarından kaynaklanan

güçlüklerle karĢılaĢır.19

Birinci durumda fetih zor, daha sonrası kolayken; ikinci durumda ise fetih

kolay, daha sonrası zordur.

Makyavel, üçüncü bir devlet Ģekli olarak da kendi kanunlarıyla özgürce yaĢamaya alıĢmıĢ

devletleri gösterir. Bu devletleri fethe kalkıĢacak olanlara da, fetihten sonra buralarda kalıp

tutunabilmeleri için üç tavsiyede bulunur: Fethedilen yerleri tamamen yıkmak, fethedilen yerlere

bizzat gidip yerleĢmek ve fethedilen yerlerdeki insanların kanunlarına hiç dokunmayıp, onları

vergiye bağlamak ve itaat içinde kalmalarını sağlayacak az üyeli bir hükümet kurmak.20

Görüldüğü

17 Machiavelli, Hükümdar, s. 79. 18 Machiavelli, Hükümdar, s. 88. 19 Age, s. 92–95. 20 Machiavelli, Hükümdar, s. 98–99.

Page 10: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

2002 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

gibi Makyavel, bu yolla Ġtalya hükümdarına ülkenin birliğini sağlama konusunda tavsiyelerde

bulunmaktadır.

Makyavel‟e göre bütün ülkelerde birbirine karĢıt iki eğilime rastlanır: Buna göre bir

yanda büyüklerden emir almak ve baskı görmek istemeyen halk, öbür yanda da halka emretmek ve

onu baskı altında tutup ezmek isteyen büyükler vardır. Makyavel tarihin, aynı yaĢadığı dönem

Ġtalya‟sının olduğu gibi, insan ihtiraslarının savaĢ meydanı olduğunu düĢünür. Bu zıt eğilimleri

belirterek de toplumların geliĢimini çeliĢkiye dayandırır. Bu durumda devlet, toplumda mevcut

olan bu anlaĢmazlıktan doğmaktadır. Hükümdarlık, duruma bağlı olarak büyüklerin eseri

olabileceği gibi halkın eseri de olabilir. Büyükler, halkın çok güçlendiğini ve ona karĢı

koyamayacaklarını gördükleri zaman aralarından saygın birini seçip hükümdar yaparlar. Böylece

kendi seçtikleri hükümdar sayesinde yine kendi isteklerini gerçekleĢtirirler. Aynı Ģekilde halk da

büyüklere karĢı koyamayacağını anlayınca bütün desteğini bir kiĢiye verir. Kendi desteğiyle iktidar

olan bu kiĢi sayesinde kendini koruyabileceğinden onu hükümdar yapar. Yani devlet, kendini tehdit

altında gören bir sınıfın baskı aracına dönüĢmüĢ olur. Makyavel, büyüklerin sayesinde hükümdar

olan kiĢinin, yükseliĢini halka borçlu olan kiĢiye oranla mevkiini korumakta daha çok zorlanacağını

belirtir. Çünkü birincisi, kendilerini onunla eĢit sayan insanlarla çevrilidir ve istediği gibi

yönetemez. Hâlbuki ikincisi, egemenliğinde tek baĢınadır ve çevresindeki herkes ona itaat

edecektir.21

Ayrıca halkın amaçları büyüklerinkinden daha adilcedir. Büyüklerin isteği, baskı

yapmakken, halkın isteği baskıdan kurtulmaktır. Makyavel böylece Ġtalya‟nın birliğini sağlaması

muhtemel hükümdarına, halkın desteğini kazanması ve iktidarı böylece tesis etmesi konusunda da

yol göstermeye çalıĢır.

Görüldüğü üzere Makyavel‟in devlet anlayıĢında, belki de yaĢadığı 16. yy. Ġtalya‟sının bir

yansıması olarak genel bir savaĢ ve çatıĢma havası hâkimdir. SavaĢ normal hayatın bir parçasıdır

ve halk da hayatın içinde olduğundan devletin görevi halkı hayatın bir diğer parçası olan savaĢla

yaĢamaya sevk etmektir.

Makyavel böyle düĢünmektedir fakat düĢüncelerini gerçekleĢtirecek güce sahip değildir

ve tek umudu iktidar sahiplerinin bu düĢünceleri benimsemesidir. Yani Makyavel‟in yaptığı

günümüz tabiriyle propaganda yapmaktır ve “propaganda sayesinde kazanılan dıĢında hiçbir zafer

umudu yoktur. Makyavel‟in Hıristiyanlıktan devraldığı yegâne Ģey, propaganda idesiydi. Bu ide,

onun düĢüncesi ile Hıristiyanlık arasındaki tek bağdır.”22

Aslında savaĢı sadece güç kazanmak için

böylesine yücelten birinin alçakgönüllülüğü öğütleyen Hıristiyanlıkla çatıĢması normal

karĢılanmalıdır. Bununla birlikte, onun dinle çatıĢması kilisenin o dönem Ġtalyan siyasetinde

oynadığı rolden de kaynaklanmaktadır. Kilise toprak sahibidir ve sahibi olduğu toprakları kötü

yönetmekte fakat ayrıcalıklı konumunun keyfini sürmektedir. Her ne olursa olsun, eğer Makyavel

silahsız Peygamber Ġsa‟yı taklit etmek istediyse bile, bu sadece istemesinden değil tamamen

zorunluluktan olmuĢtur. Çünkü Makyavel Prens‟i yazdığı dönemde herhangi bir güce sahip

değildir. O, yeni bir paradigma kurmaya çalıĢmakta ve değiĢimi sağlayacak olan yöneticilerde

kanaat oluĢturmaya çalıĢmaktadır. Çünkü Ġtalya‟nın kurtuluĢu bu kanaat değiĢimine bağlıdır.

2. Kınalızâde ve Makyavel’e göre Hükümdarın Özellikleri ve Görevleri

a. Kınalızâde’ye göre Hükümdarın Özellikleri ve Görevleri

Hükümdarın öncelikli amacı Allah‟ın ahlâkı ile ahlâklanmak ve bunun neticesi olan

saadeti elde etmektir.23

Hükümdar bir insandır ve Allah‟ın kulu olması hasebiyle Allah‟a karĢı olan

sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bu sorumluluklardan en önemlisi de adaletle hükmetmektir.

21 Age, s. 135–136. 22 Leo Strauss, Politika Felsefesi Nedir?, Ġstanbul 2000, s. 82. 23 Hüseyin Öztürk, age, s. 88.

Page 11: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 2003

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Kınalızâde‟ye göre en büyük siyaset Ģeriattır ve Ģeriatı gerçekleĢtirecek araçlardan biri de

hükümdar ya da padiĢahtır. Hükümdar olmadan da toplumda siyasetin uygulanması mümkün

değildir. O toplumda adaleti tesis eden kiĢidir. Devletten anlaĢılan Medine-i Fazıla‟nın müdebbiri,

yani devletteki sorunlara çareler arayıp önlem alan kiĢisi, imam-ı Hakk ve halife-i mutlak olan

hükümdardır.24

Ahlâk-ı Alâi‟nin yazarı, hükümdarı „adil-i natık‟ yani „konuĢan adalet‟ olarak da tanımlar.

Çünkü „susan adalet‟ olarak tanımladığı para, toplumda zanaatlar arasındaki iĢ bölümü ve

alıĢveriĢte adaleti sağlamak için gerekliyken bazen adaleti sağlamada yeterli olmayabilir. Bu

durumda anlaĢmazlığı ortadan kaldıracak, zayıfı güçlendirip güçlüyü zayıflatacak olan, „konuĢan

adalet‟ olarak adlandırılan padiĢahtır. PadiĢah her türlü müdahalesinde itidalli olmalıdır. PadiĢah

itidalle hükmediyorsa memleket sağlıklı, itidalle hükmetmiyorsa sağlıklı değildir. PadiĢah, tahta

çıktığında memleket sağlıklı değilse bir doktor gibi davranıp memleketi sağlığına kavuĢturacak

tedbirleri uygulamalıdır.25

Kınalızâde‟nin padiĢaha zayıfı güçlendirip güçlüyü zayıflatmasını

tavsiye etmesi aynı Ģekilde Makyavel‟de de görülür. Bunun sebebi her iki düĢünürün de

hükümdarın ülkeyi iyi yönetip, güçlü bir duruma getirebilmesi için, etrafında kendisine müdahale

edebilecek kiĢilerin bulunmaması gerektiğini düĢünmeleridir. Çünkü bu nüfuzlu kiĢiler bazen kendi

çıkarlarını ülkenin çıkarlarının önüne geçirebilirler. Hükümdarın böyle bir durumda kalması

otoritesinin zayıflamasına ve ülkede karıĢıklıklara neden olur.

Genel olarak Ġslam hukukçularının devlet ve devlet yönetimiyle ilgili tezlerinde,

hükümdarın vasıfları hep detaylı bir Ģekilde incelene gelmiĢtir. Bunun sebebi, Müslüman

hukukçuların Kuran‟da nizamın mevcudiyetini koruyup kollamakla görevlendirilen hükümdarın,

Kuran‟da iĢaret olunan otorite ile donatılan dürüst ve erdemli kiĢi olup olmadığını araĢtırma

gayeleridir. ġerif Mardin bu durumu,

“Fiili bir hükümdarın Kuran‟da iĢaret olunan otorite ile donatılan insan

olup olmadığını araĢtırmak için, hükümdarın kutsal kitap tarafından kastedilen

dürüst kiĢi olduğunu gösteren iĢaretlerin çok iyi incelenmesi gerekir. Ġslam

hukukçularının devletle ilgili tezlerinde, hükümdarın vasıflarının sayılmasının böyle

önemli bir rol oynaması bu yüzdendir.”26

diyerek açıklamaktadır. ġerif Mardin, Ġslam hukukçularının bu davranıĢını “tohum halinde bir

direnme teorisi yönünde ürkek bir adım olan meĢruiyeti ölçme metodu”27

olarak nitelemektedir.

Ġslam hukukçuları tarafından geliĢtirilen bu „direnme teorisi‟ bir anlamda ehil olmayan ve

onaylanmamıĢ sayılan bir otoritenin icrasına karĢı çıkma imkânı sağlamaktadır. Kınalızâde‟de de

bir Ġslam hukukçusudur ve ona göre hükümdarda olması gereken özellikler Ģunlardır:

Birincisi yüksek gayrettir. Hükümdar halkın mutluluğunu sağlamak ve Ġslamı

yüceltmek için yüksek gayret göstermelidir.28

Ġkincisi görüĢ ve düĢüncede isabet ettirmektir. Kınalızâde‟ye göre bu özellik iki

nesneyle hâsıl olur. Öncelikle zeki ve akıllı yaratılmıĢ olmak ki bunu Allah dilediğine

verir. Ġkinci olarak da padiĢah tecrübeli olmalıdır.29

24 Kınalızâde Ali Çelebi, Ahlâk-ı Alâi, Hazırlayan: Mustafa Koç, Ġstanbul 2007, s. 461. 25 AyĢe Sıdıka Oktay, age, s. 490. 26 ġerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, Ġstanbul 1998, s. 109. 27 Age, s. 106. 28 Kınalızâde Ali Çelebi, age, s. 463. 29 Age, s. 468.

Page 12: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

2004 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Üçüncüsü azim ve kararlılıktır. Hükümdar bir karar verip gerekenleri yaptıktan

sonra bu iĢ tamamlanıncaya kadar vazgeçmemelidir.30

Dördüncüsü büyük ve Ģiddetli olaylara sabır ve tahammül göstermektir. Sabır

ve tahammül bütün insanlara gerekli olan bir haslet olmakla beraber padiĢahlar için

özellikle gereklidir. Aksi durumda, devlete, millete ve dine zarar gelir.31

BeĢincisi zenginliktir. Halkın malına tamah etmemesi için padiĢahların zengin

olmaları gerekir. PadiĢah devlet malını harcarken itidalli olmalı, çok cimrilikten ve çok

savurganlıktan imtina etmelidir.32

Altıncısı, uygun askerlerin ve kendisine bağlı insanların olmasıdır. Halkın ve

askerlerin padiĢaha kemal üzere itaat etmesi gerekir. Bunların itaat etmemeleri ya da

muhalefet etmeleri, yine askerlerin ve halkın zararına olacak Ģekilde, düzenin

bozulmasına sebep olur.33

Yedinci özellik de nesebdir. Ġnsanlar yaratılıĢları gereği kendilerine

benzeyenlerin emir ve yasaklarına uymaktan imtina ederler ve bu sebeple kargaĢa çıkar.

Oysa baba ve dedeleri saltanatlarıyla tanınan ve halkın kendilerine itaat ede geldiği Ģerefli

bir soydan gelen bir kiĢinin yönetiminde fitne ve inat görülmez.34

Bu noktada özellikle belirtmek gerekir ki padiĢahlarda olması gereken özelliklerden

sadece bir tanesi askerlikle ilgilidir. Kınalızâde, Makyavel gibi sürekli askerliği ön plana çıkarmaz.

Çünkü Osmanlı devletinde askerlerin bağlılığı ve itaati konusunda, o dönem Ġtalya‟sında yaĢanan

sorunlar yoktur. 16. yüzyıl Avrupa‟sında, Osmanlı kapıkulu ocakları düzenli ordunun en iyi örneği

sayılmaktayken, Ġtalya‟nın askeri alandaki güçsüzlüğü birçok soruna sebep olmaktadır. Asker

toplamanın zorluğu bir yana, toplanan askerlerin disiplinsizliği baĢlı baĢına bir problem teĢkil

etmekte, iaĢe düzeninin bozukluğu ise geçilen kasaba ve Ģehirlerin yağmalanmasıyla

sonuçlanmaktadır.

Kınalızâde, devlet baĢkanının görevinin devleti yönetmek olduğunu vurgular ve bu

yönetimin nasıl olacağını adalet ve itidalin belirleyeceğini ifade eder. Dolayısıyla devlet baĢkanının

toplumda itidali sağlamak ve adaleti temin etmek gibi iki büyük görevi vardır. Bu görevleri

çerçevesinde devlet baĢkanı toplumdaki insanları kaynaĢtırmalı ve aralarındaki düzeni sağlamalıdır.

Kınalızâde, toplumların aynı insanlarda bulunan mizaç gibi mizaçları olduğunu ve bu

mizacın itidali bozulursa yine insanlar gibi toplumların da hastalanacağını söyler. Doktorların

görevi insanın mizacını tekrar itidale döndürüp onu sağlığına kavuĢturmak, devlet baĢkanının

görevi de toplumun mizacını itidal üzre tutmaktır. Devletler-Osmanlı örneğinde olduğu gibi-farklı

milletler ve topluluklardan meydana gelmiĢtir. Devlet baĢkanı bunları kaynaĢtırmalı, böylelikle

ülkenin mizacını itidalde tutmalıdır. Hükümdar bütün bu iĢleri nasıl yapacağını, ülkenin itidal

durumu bozulmuĢsa ne tür tedbirler alması gerektiğini, yani saltanat tabipliğini bilmelidir. Böylece

kararlılıkla saltanat bilgisi amele çevrilmeli ve memlekette itidal tesis edilmelidir.

Kınalızâde, devlet baĢkanını toplumda düzeni sağlayacak araçlardan biri olarak

göstermiĢ, diğer iki araç olarak da ilahi kanunu ve parayı saymıĢtır. Buna göre ilahi kanunun

toplumda uygulanması görevi ve paranın idaresi devlet baĢkanına verilmiĢtir. Yani hükümdar,

toplumda adalet ve itidali sağlamakla mükelleftir. Kınalızâde bu düĢüncesini de dine dayandırır ve

30 Age, s. 468. 31 Age, s. 472. 32 Age, s. 472–473. 33 Age, s. 473. 34 Age, s. 475.

Page 13: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 2005

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

dünyada ilahi kanunlara göre amel eden devlet baĢkanlarının yeryüzünde Allah‟ın halifesi

olacağını, ahrette de kıyamet Ģiddetinden kurtulacağını ifade edip, adaletin sağlanabilmesi için üç

Ģartın yerine getirilmesi gerektiğini belirtir. Ġlk olarak devlet baĢkanı bütün halkını eĢit tutmalıdır.

Ġkinci olarak toplumda eĢitliği sağladıktan sonra ülkeye genel olarak bakmalı, insanlara

kabiliyetlerine göre davranmalıdır. Son olarak da hayır ve yardım konusunda herkesin hakkına

uygun hareket etmelidir. Birinci Ģart hükümdarın ülkedeki herkesin kendi iĢini yapmasını

sağlaması, bazı mesleklerin sayısının artmasına veya öne çıkmasına müsaade etmemesiyle

gerçekleĢir. Böylece herkes kendi iĢini yapar ve toplumda düzen kurulur. Ġkinci Ģart, hükümdarın

gerçek âlimlerle çalıĢmasıyla gerçekleĢir. Ayrıca hükümdar kötülük yapan insanları uyarıp ceza

almaları gerekiyorsa ceza vermekten çekinmemelidir. Son Ģart da devlet baĢkanının hayır ve

yardımları dağıtırken eksik veya fazla vererek zulüm iĢlememesi, rüĢvet ve iltimasla insanları hak

etmedikleri yerlere getirmemesiyle gerçekleĢmiĢ olur. Buna göre devlet baĢkanı hak etmeyen

kiĢilere mal ve makam bağıĢlamamak için çok dikkatli olmalıdır. Aksi takdirde ülkenin düzeni

bozulur. Bunlara ek olarak, düzenin sağlanması için devlet baĢkanının halkın ihtiyaçlarından ve

sıkıntılarından haberdar olması gerekir.35

Bu konuda da gereken tedbirler alınmalı, ya belli

günlerde halkın istekleri dinlenmeli ya da halkın içine karıĢıp haber getirecek haberciler

tutulmalıdır.

Ahlâk-ı Alâi‟nin yazarı hükümdarlara devletlerini koruyabilmeleri için düĢmanlarından

haberdar olmalarını tavsiye eder ve birçok padiĢahın bu konudaki ihmalinden ötürü tahtını

kaybettiğini belirtir. Hükümdarlar düĢmanlarının gizli fikirlerini ve planlarını bilmeli, fakat kendi

fikirlerini ve planlarını saklamalıdır. DüĢmanı sayısının azlığından dolayı küçük görmemeli ve

gurura kapılmamalıdır. Gerekli olmadıkça savaĢmamak gurura kapılmamanın göstergesidir.

Kınalızâde savaĢmak zorunda kalındığında niyetin çok önemli olduğunu vurgular ve her zaman

halis niyetle davranılması gerektiğini ifade eder. Yani hükümdarın amacı memleketini geniĢletmek,

mal ve esir almak olmamalıdır. Allah‟ın lafzını ve dinini yüceltmek, kâfirleri uzaklaĢtırmak

olmalıdır. Bununla birlikte, Müslüman padiĢahlar kâfir memleketlerini fethedecek bir fırsat

bulduklarında ihmal etmemeli ve yine Allah‟ın dinini yüceltmek niyetiyle buraları fethetmelidirler.

Özellikle bu ülkeler daha evvel Dar‟ül Ġslam idiyse fetih için acele etmelidir. Kınalızâde bu

noktada devlet baĢkanına pratik tavsiyelerde de bulunur ve askerler arasında ayrılık varsa kesinlikle

savaĢa girmemesini, bu durumda iki düĢman arasında kalmıĢ gibi olacağını söyler. Devlet baĢkanı

ayrıca düĢmanın saldırısı karĢısında yenileceğini anlarsa gereksiz yere gurura kapılmamalı, barıĢ

istemelidir. DüĢman bu teklifi kabul etmezse gurura kapılmıĢ demektir ve gurura kapılanın

yenilmesi uzak değildir. PadiĢahın kendisi savaĢ meydanında savaĢmamalıdır. Çünkü padiĢah Ģehit

olsa ya da esir düĢse ordu dağılır, hâlbuki askerlerin yarısı savaĢ meydanında Ģehit olsa bile yine de

galip gelme ihtimali olacaktır. PadiĢahlar cesaretlerini, savaĢ meydanında askerleri hücum

ettirmekte göstermeli, savaĢ meydanında askerden önce kaçmaya meyilli olmayan bir yerde

bulunmalıdır.36

Kınalızâde‟ye göre, harpte hile caiz fakat zulüm haramdır. Hileyle düĢmanı yenmek

mümkünken gereksiz yere savaĢılmamalıdır. Kınalızâde, zulmü bir hükümdarın baĢka bir

hükümdarı veya topluluğu bağıĢladığı halde aniden baskın yaparak öldürmesi olarak tanımlar.

Fakat padiĢah, anlaĢma yaptığı bir kiĢiye veya bir kâfire anlaĢmayı bozduğunu söyleyebilir. Hatta

ona göre böyle bir anlaĢmayı bozmak daha uygundur. Çünkü Müslüman bir hükümdarın kâfirlerle

tam bir zaruret olmadığı halde anlaĢması caiz değildir. Buna göre zaruret ortadan kalktığında

anlaĢma bozulmalıdır. Hükümdarların önemli bir görevi de askerleri ödüllendirmektir. Kınalızâde

burada da pratik tavsiyelerde bulunur ve hükümdarlara askerlerini özellikle savaĢ zamanlarında

35 AyĢe Sıdıka Oktay, age, s. 499–501. 36 Age, s. 505.

Page 14: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

2006 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

ödüllendirmelerini salık verir. Buna göre bazı insanların dünya nimetlerini ahiret sevabından daha

çok istedikleri unutulmamalı, bu yüzden de savaĢ sonunda askerler ganimetten mahrum

bırakılmamalıdır. Aksi takdirde orduda bozulmalar baĢ gösterebilir. Ayrıca düzensizliklere karĢı

tedbir olarak fetih tamamlanmadan yağmaya baĢlamak kesin olarak yasaklanmalıdır. Galibiyetin

sonunda yağma ve öldürmede aĢırıya gidilmemeli, fethedilen ülke halkının nefreti

kazanılmamalıdır. Bir padiĢah bir yeri fethettikten sonra katliam yapmamalı, kudret nimetine

Ģükredip, ahaliyi affetmelidir.37

Kınalızâde, halka merhametli davranmak gerektiğini belirtirken, asilere ve isyanlarında

inat gösterenlere karĢı ise son derece Ģiddetli olmak gerektiğini vurgular. Timur‟un kendi görüĢüne

nazik bir üslupla muhalefet eden emirlerinden birini aĢağıladığını, Yavuz Sultan Selim‟in kendisine

karĢı çıkan bir komutanı sözünü bitirmeden boynunu vurdurduğunu, Selçuklu sultanı Alaaddin

Keykavus‟un fesat kaynağı olan üç komutanını bir gecede öldürttüğünü övgüyle anlatır. Ona göre

bu padiĢahların böyle davranmaları kararlı olduklarının ve kudretlerinin bir göstergesidir ve ayrıca

görevleridir. Bununla birlikte Kınalızâde, sultanların insanlara iyiyi emredip, kötüyü yasaklarken

Ģiddet uygulamalarının dinen caiz olmadığını da söyler. Buna delil olarak da Allah‟ın (c.c), Hz.

Musa ve Hz. Harun‟a (a.s.) isyancı Firavun‟a tebliğde bulunurken “Ona yumuĢak söz söyleyin.”

ayetini gösterir.38

Kınalızâde‟nin meselesi, devlet-i ebed müddet olarak algıladığı Osmanlı devletinin

bekasıdır ve bunun için padiĢaha zaten iĢlemekte olan bir düzende takip etmesi gereken yolları

göstermektedir.

b. Makyavel’e Göre Hükümdarın Özellikleri ve Görevleri

Makyavel, hükümdarın özellikleri ve görevlerinden bahsederken barıĢtan üstün hiçbir Ģey

olmadığını iddia eden geleneksel siyasi literatürü de eleĢtirmektedir. Ona göre, bir hükümdar için

savaĢ ve onunla ilgili kurum ve kurallar bütün düĢünce ve dikkatini üzerinde toplaması gereken tek

konudur. SavaĢ sanatını hor görmek yıkıma, onu iyi kullanmaksa iktidara götürür. Hükümdarlar

askerlik sanatını ihmal ettikleri ölçüde dost ve düĢmanları tarafından küçümsenecekler, bu yüzden

kaçınmaları gereken pek çok durumla karĢılaĢacaklardır. Dolayısıyla hükümdarlar, savaĢ sanatına

çok önem vermeli, özellikle de barıĢ zamanında hem bedenine hem de ruhuna idman yaptırarak bu

sanatla meĢgul olmalıdırlar. Makyavel bu noktada pratik tavsiyelerde bulunur ve hükümdara, beden

idmanı için birliklerine manevralar yaptırıp, bol bol ava çıkmasını salık verir. Av, ona yorgunluğa

karĢı direnme gücü kazandırır ve ülkenin coğrafyasını iyice öğretir. Zihin idmanı için de, hükümdar

tarihçileri okuyup tarihi olaylardan ders çıkarmalıdır. Ayrıca ünlü kiĢilerin giriĢtikleri iĢler üzerinde

düĢünmeli, zaferlerinin ve yenilgilerinin sebeplerini incelemelidir.39

Makyavel de Kınalızâde gibi hükümdarlara tarih kitaplarını okumalarını tavsiye eder.

Fakat onun amacı Kınalızâde‟de olduğu gibi hükümdarın halkını barıĢ içinde yaĢatmasını sağlamak

değil, aksine onun halkını sokacağı savaĢlarda baĢarılı olmasına yardımcı olmaktır. Yani tarih

kitapları halkı huzur içinde yaĢatmak için değil savaĢ için okunmalıdır. Bu durum da yine

Makyavel‟in içine doğduğu Ġtalya‟nın Ģartlarıyla açıklanabilir. Makyavel‟in asıl meselesi Ġtalya‟nın

birliğinin sağlanması ve güçlü bir duruma gelmesidir. Bu da ancak savaĢ yoluyla mümkündür.

Belki bundan sonra halkı refah içinde yaĢatmak düĢünülebilir. Kınalızâde ise zaten çok güçlü olan

Osmanlı‟nın vatandaĢıdır ve Makyavel‟in sorunu Osmanlı‟da çoktan çözülmüĢ, halkın refahı ve

huzuru öne çıkmıĢtır.

37 AyĢe Sıdıka Oktay, age, s. 506–507. 38 Age, s. 517. 39 Machiavelli, Hükümdar, s. 172–175.

Page 15: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 2007

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Makyavel, bir hükümdarın gerek tebaasına gerekse dostlarına karĢı nasıl bir tutum ve

davranıĢ içinde olması gerektiğini incelerken, bunu kendi zamanına gelinceye kadar izlenmiĢ yolun

dıĢına çıkarak yapacağını ifade eder. Yani hem antik düĢünceye hem de kilise babalarından

kaynaklanan geleneğe getirdiği yeniliğin bilincindedir. Kendisini okuyacak olanlar için yararlı

Ģeyler yapmak istediğini, bu yüzden de bir takım spekülasyonlara giriĢmektense eĢyanın realitesine

bağlı kalmanın daha iyi olacağını belirtir. Böylece içinde yaĢadığı 16. yüzyıl Ġtalya‟sının Ģartlarına

göre davranmanın gerekliliğini vurgular. Makyavel‟e göre, realite ile idealler birbirinden o kadar

farklıdır ki, sadece idealleri incelemekle vakit kaybeden kiĢi varlığını muhafaza edip güçlenmekten

çok onu yok etmiĢ olur. Aynı Ģekilde, her zaman iyi insan olarak görünmek isteyen kimse de bunca

kötü insanın arasında yok olmaktan kurtulamaz. Dolayısıyla, saltanatını korumak isteyen bir

hükümdar her zaman iyi olmamalı, gerektiği zaman iyi, gerektiği zaman da kötü olmayı

öğrenmelidir.40

Burada mesele iyi ya da kötü olmak değil, saltanatı korumaktır.

Makyavel, hükümdarın özellikleriyle ilgili olarak cömertlik ve cimrilik hakkında

tavsiyede bulunurken, cömertliğin bir hükümdar için pek de iyi bir özellik olmayacağını vurgular.

Aslında cömertlik kendi kendini yiyip bitirir, çünkü eğer bir hükümdar cömertliğiyle ün salmak

isterse hiçbir harcamadan kaçınmayacak ve bu harcamaları uğrunda devletin hazinesini

tüketecektir. Devlet hazinesi tükendikten sonra da cömertlik unvanını koruyabilmek için halka

fazladan vergiler koymaya baĢlayacak, bu yüzden de bir süre sonra nefret edilen bir hükümdar

durumuna düĢecektir. Oysa bir hükümdar için en tehlikeli durumlardan biridir bu. Dolayısıyla

basiretli bir hükümdar cömertliğe önem vermemeli, adının cimriye çıkmasına hiç aldırıĢ

etmemelidir. Çünkü büyük ihsanlarda bulunmadığı küçük bir azınlık tarafından cimrilikle

suçlanırken hazinesini dolduracak ve gerek savaĢ zamanında gerekse çok para gerektiren diğer

iĢlerinde halka ek vergiler koymayıp zamanla cömert bir hükümdar olarak tanınmaya baĢlayacaktır.

Buradaki cimrilik nitelemesi, hükümdarın saltanatını sürdürmesini sağlayan kötü niteliklerden

olduğu için problem teĢkil etmez.41

Aslında Makyavel için kaçınılması gereken tek Ģey „nefret

edilen kiĢi‟ olma tehlikesidir.

Hükümdarın diğer özelliklerinden zalim ya da merhametli olmasına dair olarak da

Makyavel, onun sert tedbirler alınması gerekirken merhametli davranmasının büyük zararlara

sebep olacağını belirtir. Halkı birlik ve düzen içinde tutmak için hükümdarın sert tedbirler almaktan

çekinmemesi, zalimlikle suçlanmaktan korkmaması gerekir. Alınan sert tedbirler az sayıda kiĢinin

ölümüne sebep olurken, düzensizlikler çok sayıda kiĢinin ölümüne sebep olacak, bu durumda da

sert tedbirlere baĢvuran hükümdar, merhametli davranıp kargaĢanın çıkmasına göz yuman

hükümdardan daha merhametli tanınacaktır. Halk tarafından hem sevilmek hem de korkulmak

zordur fakat bunlardan birinin tercih edilmesi gerekiyorsa da korkulan bir hükümdar olmak daha

güvenlidir. Çünkü sevgi konusunda halk aktif ve istediği zaman sevmekten vazgeçebilecek

durumdayken, korku hükümdarın aĢıladığı ve daha rahat kontrol edebildiği, halkın pasif konumda

olduğu bir duygudur. Dolayısıyla, basiretli bir hükümdar baĢkasına bağlı olan bir Ģeye

güvenmektense kendine bağlı olan Ģeye güvenmelidir. Ancak, halkının sevgisini hiç kazanmasa

bile kinini de kazanmamaya son derece dikkat etmelidir. Bunu da halkının malına, mülküne ya da

karılarına el uzatmayarak rahatlıkla baĢarabilir. Burada söz konusu olan, hükümdarın Ģiddeti

tebaası için tahammül sınırları içinde tutmasıdır. Çünkü tahammül sınırlarını aĢan Ģiddet karĢı

etkiler doğurur ve hükümdara karĢı giriĢilen komplolar, kendisine karĢı duyulan kinden

kaynaklanır.42

40 Machiavelli, Hükümdar, s. 178. 41 Age, s. 181–183. 42 Machiavelli, Hükümdar, s. 186–189.

Page 16: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

2008 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Ahlâkla ilgili bütün sorunlarda merkezi bir yer tutmuĢ olan yalan konusuyla ilgili olarak

Makyavel, „Hükümdarlar sözlerini nasıl tutmalıdır?‟ diye bir soru yöneltir. Bu soruya, sözüne sadık

olmanın övgüye layık bir davranıĢ olduğunu söyleyerek cevap verir. Ancak yaĢadığı dönemde

önemli iĢler baĢaran hükümdarların, sözlerine sadık davranmaya pek değer vermeyen ve

amaçlarına ulaĢmak için hileye baĢvurmaktan çekinmeyen kiĢiler olduğunu ekler. Sonuçta da bu

hükümdarların sözüne sadık olan hükümdarlara üstün geldiklerinin tecrübeyle sabit olduğunu

belirtir. Makyavel‟e göre ya yasalarla ya da kuvvetle savaĢılabilir; yasalarla savaĢmak insanlara,

kuvvetle savaĢmak ise hayvanlara özgüdür. Bu durumda bir hükümdar bazen insan bazen de

hayvan gibi davranmak zorundadır. Hayvan olarak hareket ederken hem tilki gibi olup tuzakları

fark etmeli, hem de aslan gibi olup kurtları korkutmalıdır. Makyavel bu noktada antikçağ

yazarlarının da, hükümdarların at bedenli, insan kafalı efsanevi bir yaratık tarafından yetiĢtirildiğini

anlattıklarını söyler ve kendi fikrini antikçağdan referans göstererek destekler. Buradan çıkan

kurala göre, akıllı bir hükümdar kendisini söz vermeye iten nedenler ortadan kalktığında ve sözünü

yerine getirdiği takdirde zarara uğrayacağını gördüğünde sözünü yerine getirmemelidir. Zaten

insanlar, nankör, kaypak ve kötüdürler, tehlikeler uzaktayken sizin için savaĢmaya hazırken tehlike

yaklaĢtığında sözlerini hemen unuturlar. Bu yüzden hükümdarın sözünü tutmamasında bir sakınca

yoktur. Fakat hükümdarın burada dikkat etmesi gereken nokta, tilki doğasını ve olduğundan farklı

görünerek gerçek düĢüncelerini saklayabilmesidir. ġunu da belirtmek gerekir ki Makyavel,

hükümdara tamamen ahlâksız olmasını da öğütlemez. Hükümdarın insaniyetli, dindar ve

merhametli olması iyidir, fakat o gerektiğinde bunların tam tersi nitelikleri de gösterebilmeli,

iyiliğinin esiri olmamalıdır.43

Bu tavır tabii ki özü sözü bir olmak vazifesinin her Ģart altında

geçerliliğini koruması gerektiğini savunan ahlâki görüĢe taban tabana zıttır. Ancak, Makyavel‟in de

böyle bir kaygısı yoktur.

Makyavel tamamen pratik bir düĢünürdür ve yaĢadığı dönemin sorunlarına çare bulmaya

çalıĢmaktadır. Bunu da insanın özü ve sözünün bir olmasının övgüye layık olduğunu, ancak

yaĢadığı dönemde böyle davranmayan hükümdarların daha baĢarılı olup ülkelerini refaha

kavuĢturduğunu söyleyerek ifade etmektedir. Ayrıca bu kuralın genel geçer bir kural olduğunu

iddia etmemekte, sadece Ġtalya için mi yoksa her yer için mi geçerli olduğunu söylememektedir.

Yine o dönem Ġtalya‟sı ve sık değiĢen iktidarları düĢünüldüğünde Makyavel‟in böyle düĢünmesinin

sebepleri anlaĢılabilir. Ona göre hükümdar talihin Ģartlarına göre hareket edebilecek esnek bir zihne

sahip olmalı ve gerektiğinde her türlü kötülüğü yapmayı bilmelidir. Sonuçta iktidarını ve devletini

korumayı baĢarabilirse herkes tarafından takdir edilecektir.

Makyavel genel itibarıyla talihe çok önem verir fakat hükümdarlara basiretli olmalarını

ve kaderlerini talihin akıĢına bırakmamalarını tavsiye eder. Talihin, insanların eylemlerinin yarısına

hükmedebildiğini, aĢağı yukarı diğer yarısını ise insanların kendi iktidarına bıraktığını düĢünür.

Böylece, insanda hiçbir inisiyatifi kabul etmeyen katı bir determinizm fikrini reddeder. O, talihi

azgın bir nehre benzetir ve selin önünde durmanın mümkün olmadığı, fakat sel geçtikten sonra

bentler kurup setler inĢa ederek bir dahaki sefere selin zararlarından kurtulmanın mümkün olduğu

gibi, talihin aleyhimize döndüğü zamanlarda uğrayabileceğimiz zararlardan kurtulmanın da

mümkün olduğunu ifade eder. Çünkü talih de gücünü özellikle kendisine karĢı hiçbir hazırlık

yapılmayan yerlerde çok daha sert bir Ģekilde gösterir. Bu yüzden her Ģeyiyle talihe dayanan ve

hiçbir önlem almayan hükümdarlar, talihin değiĢmesiyle birlikte çökerler. Fakat gerekli tedbirleri

alırlar ve karakterlerini, hareket tarzlarını zamana ve Ģartlara göre değiĢtirebilirlerse talih onlar için

hiçbir zaman değiĢmez. Yani örnek bir hükümdar tipi yoktur. Makyavel, Ġtalya‟yı talih karĢısında

setsiz ve bentsiz, hiçbir savunması olmayan geniĢ bir kırsal alana benzetir. Ġtalya böylesine

savunmasız olduğu için birliğini kuramamakta ve her zaman büyük değiĢikliklerin sahnesi

43 Age, s. 192–195.

Page 17: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 2009

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

olmaktadır.44

Makyavel tarafından bu Ģekilde azgın bir nehre benzetilen talih, hükümdarlara yine

de çeĢitli Ģekillerde Ģans verir ve bu Ģans da iyi bir Ģekilde değerlendirilmelidir.

Makyavel, hükümdara cevval ve acar olmasını da tavsiye eder. Prens‟in „Hükümdar, iyi

ün kazanmak için nasıl davranmalıdır‟ baĢlıklı bölümünde, hükümdarlara iyi ün kazanmak için

büyük iĢlere giriĢmelerini ve yaptıkları iĢlerle eĢine az rastlanır örnekler vermelerini öğütler. Hiç

aralıksız büyük hedefler ortaya konmalı, bunları gerçekleĢtirmeye çalıĢırken halkın zihni meĢgul

edilmeli ve sürekli hayranlık içinde tutulmalıdır. Hükümdar, fırsat buldukça olağandıĢı ve üzerinde

çok konuĢulacak davranıĢlarda bulunmalı, insanları cezalandırırken veya ödüllendirirken sıra dıĢı

yöntemler kullanmalıdır, böylece kendini sıradan insanlardan farklı göstermelidir.45

Makyavel,

burada da daha evvel üzerinde çokça durduğu hükümdarın imajına vurgu yapmaktadır.

Makyavel, hükümdarın en önemli görevlerinden birinin bakanlarını seçmek olduğunu

söyler. Hükümdarın iyi olmasının etrafındaki bakanlarına bağlı olmadığını, tam tersine hükümdarın

etrafındaki bakanların iyi olmasının hükümdarın iyi olmasına bağlı olduğunu belirtir. Hatta bir

hükümdarı değerlendirmek için öncelikle çevresindeki bakanlarına ve danıĢmanlarına bakılmalıdır.

Yani hükümdarı iyi hükümdar yapan çevresindeki bakanları değildir; iyi hükümdarlar çevrelerine

iyi bakanlar toplarlar. Ġyi bir hükümdar çevresindeki bakanlarının ve danıĢmanlarının kendi

çıkarlarını mı yoksa devletin ve hükümdarın çıkarlarını mı gözettiklerine bakmalı, kendi çıkarlarını

üstün tutanları çevresinden uzaklaĢtırmalıdır. Öte yandan hükümdar da bakanlarının ve

danıĢmanlarının sadakatini kazanmak istiyorsa onlara gereken itibarı göstermeli, onların

servetlerini arttırmalı ve kendine minnettar bırakmalıdır. Böylece, hükümdarın çevresindekiler her

türlü ifsada karĢı dayanıklı olacak ve üzerlerine düĢen görevleri layıkıyla yapacaklardır.46

Bunun

aksi durumunda zaten hükümdar için iktidarını kaybetmekten baĢka Ģans yoktur.

Makyavel‟e göre, Ġtalya‟nın içinde bulunduğu kötü durum Prens’te ileri sürülen tezlerin

doğruluğunu kanıtlar niteliktedir. Ġtalyan hükümdarlar Makyavel‟in tavsiyelerine uygun hareket

etmediği için Ġtalya birliğini sağlayamamıĢtır ve Ġtalya‟yı kurtarmak isteyen bir hükümdar bu

tavsiyelere uymalıdır. Makyavel bu kötü duruma rağmen umudunu kaybetmez. Prens, Ġtalya‟nın

kurtuluĢu ve birliği için yazılmıĢ bir manifestodur ve böyle bir manifesto yazmak umudunu

kaybetmiĢ bir insanın iĢi olamaz.

Makyavel, kitabını atfettiği Lorenzo de Medici‟ye hitaben Ġtalya‟nın içinde bulunduğu

durumda bütün umutlarını bu aileye bağladığını vurgular. Medici ailesinin soydan gelme hasletleri,

talihi, Tanrı‟nın ve tahtında oturmakta olduğu kilisenin lutfuyla bu kurtuluĢu sağlayabilecek

nitelikte olduğunu ifade eder. Bu noktada Makyavel‟in “Makyavelce” davranarak Lorenzo de

Medici‟nin yeteneğine inanmadığı ve onunla alay ettiği söylenebilir. Çünkü Floransa‟nın tarihinde

Medici ailesine mensup yeteneksiz yöneticiler de bulunmaktadır. Ayrıca Prens’in II. bölümü

soydan gelme monarĢilerin zayıflığından bahsetmektedir. Bir ailenin talihinin her zaman iyi olacağı

da söylenemez, çünkü talih değiĢkendir. Bunlara ilaveten Makyavel, kiliseyi Ġtalya‟nın birliğini

sağlamasının önündeki en büyük engel olarak görmektedir.47

Yine bu noktada, Makyavel‟in bu

Ģekilde davranarak ve Prens‟i II. Lorenzo de Medici‟ye adayarak yönetici erke „ben sizin sadık

kulunuzum‟ mesajı vermeye çalıĢtığı ve yönetici erkin dikkatini çekerek tekrar kamu görevine

dönmek istediği de ileri sürülebilir.48

Fakat böyle bile olsa, bunu Prens‟te ifade ettiği öğretilere

uygun olarak Ġtalya‟nın birleĢtirilmesini sağlamak için istemekte olduğu da aĢikârdır.

44 Machiavelli, Hükümdar, s. 245–249. 45 Machiavelli, Hükümdar, s. 226–228. 46 Age, s. 234–236. 47 Machiavelli, Hükümdar, s. 254. 48 Quentin Skinner, age, s. 38–39.

Page 18: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

2010 Ramazan ÖZDEMİR

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

Makyavel, Medici hanedanına inanma ihtiyacı duymaktadır ve aslında baĢka alternatifi de

yoktur. Ġtalya‟nın birliği sağlanacaksa, bunun bir an önce yapılması gereklidir ve bunun en hızlı

yolu bu aile ile olacaktır. Çünkü baĢka bir aile yeni taht mücadelesi ve yeni kargaĢa ortamı

demektir. Ayrıca, Makyavel iyi yönde değiĢikliklerin olabilmesi için iyimser olmak gerektiğinin ve

hem hükümdara inanmanın hem de hükümdarı kendisine inandırıp motive etmek gerektiğinin

bilincindedir.

Sonuç

Kınalızâde ve Makyavel çok zıt görünseler de, hükümdara verdikleri öğütlerde bulunan

ortak noktaların çokluğu ve bu öğütlerle ulaĢılmak istenen ya da ulaĢılması muhtemel hedeflerin

örtüĢmesi, nihai niyetlerinin de ortak olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Her iki düĢünür

de hükümdarlara öncelikle tarih kitaplarını okumalarını, güncel meseleler hakkında dersler

çıkarmalarını, iyi yasalar ve iyi ordular kurmalarını tavsiye eder. Toplumdaki güçlüleri zayıflatıp

zayıfları güçlendirerek dengeyi sağlamalarını, özellikle giriĢecekleri savaĢlardan önce ülke içindeki

ve askerler arasındaki düzeni tam olarak tesis etmelerini salık verirler. Ayrıca, halk kötü isteklere

sahip olabileceği için kendi haline bırakmayıp onu iyiye yöneltecek Ģekilde yönetmenin ve mutlaka

sevgisini kazanmanın önemini vurgularlar. ġunu belirtmek gerekir ki, halkın, iyi yasalar olmayınca

kötü isteklerini gerçekleĢtirmeye çalıĢacağı fikri 16. yy. Ġtalyası‟nın ve son dönem Osmanlısı‟nın -

tarihte baĢka birçok örneğinin de olduğu gibi- durumuna bakınca haklılık kazanmaktadır. Bu

tavsiyelere uyulması halinde ülkeler düzene kavuĢacak, hiçbir sorun kalmayacaktır. Bu durumda

iki düĢünür arasındaki asıl fark içinde yaĢadıkları toplum olmaktadır. Her ikisi de çağının çocuğu

olan Kınalızâde ve Makyavel yaĢadıkları toplumun Ģartlarında düĢünmektedirler. Kınalızâde‟nin

içine doğduğu Osmanlı toplumunda düzen zaten tesis edilmiĢtir ve padiĢahlar oturmuĢ bir Osmanlı

düzeninin doğal ürünleri, görevini yapan aktörleridir.

Makyavel ise bir kargaĢanın hüküm sürdüğü Ġtalyan yarımadasında yaĢamakta, pek çok

ahlâksızlığa tanık olmaktadır. Dolayısıyla iki düĢünür arasında ciddi bir üslup farkı doğmakta,

üzerine fikir yürüttükleri toplumlar birbirinden o kadar farklı olunca ortaya iki farklı yol haritası

çıkmaktadır. Kınalızâde düzenin egemen olduğu Osmanlı toplumu için erdemi ön plana çıkarırken,

Makyavel düzensizliğin egemen olduğu Ġtalyan toplumunda erdemsizliği ön plana çıkarmaktadır.

Dolayısıyla bu düzen-düzensizlik karĢıtlığı eserlere de yansımaktadır. Kınalızâde‟nin Ahlâk-ı

Alâi‟si çok daha hacimli, sistemli, kapsayıcı ve detaylar üzerinde fazlaca dururken, Makyavel‟in

Prens‟i pratik bilgiler veren notlardan oluĢmakta ve daha çok temel meselelerle ilgilenip detaylara

inmemektedir. Çünkü Osmanlı toplumunda genel meseleler halledilmiĢ, böylelikle Kınalızâde

detaylarla ilgilenebilmiĢtir. Oysa Makyavel‟in ilgilendiği asıl mesele Ġtalya‟nın birliği ve bunun en

kısa zamanda nasıl sağlanabileceğidir. Bunun dıĢında her Ģey onun için detaydan ibarettir ve ancak

asıl mesele halledildikten sonra görüĢülebilir. AnlaĢılacağı üzere bir tarafta kendi toplumundan

memnun ve mutlu, diğer tarafta ise gayri memnun ve mutsuz iki düĢünürdür Kınalızâde ve

Makyavel. Bu durumun bir yansıması olarak da Kınalızâde Osmanlı toplumunu övüp sistemin

iĢleyiĢini eleĢtirme gereği duymazken, Makyavel kaç çeĢit hükümdarlık olduğundan bunların nasıl

iĢlediğine kadar düĢünerek aslında iĢlemekte olan Ġtalyan sistemini sorgulamaktadır.

KAYNAKÇA

DAVUTOĞLU, Ahmet, “Tarih Ġdraki OluĢumunda Metedolojinin Rolü: Medeniyetlerarası

EtkileĢim Açısından Dünya Tarihi ve Osmanlı”, Divan İlmi Araştırmalar Dergisi, C:2

S:7 (1999), s. 1–63.

KINALIZADE, Ali Efendi, Ahlâk-ı Alâi, Tercüman 1001 Eser, Ġstanbul 1974.

Page 19: ZAMAN VE MEKÂN BAĞLAMINDA KARŞILAŞTIRMALI BİR …isamveri.org/pdfdrg/D03262/2012_3/2012_3_OZDEMIRR.pdf · Kınalızâde Ali Efendi (died in 1572) and Nicolo Machiavelli (died

Zaman ve Mekân Bağlamında Karşılaştırmalı Bir Çalışma: Makyavel’in “Prens”i ve Kınalızâde’nin “Ahlâk-ı Alâi”si 2011

Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic

Volume 7/3, Summer, 2012

MACHIAVELLI, Niccolo, Hükümdar, Sosyal Yayınlar, Ġstanbul 1998.

MACHIAVELLI, Niccolo, Söylevler, Say Yayınları, Ġstanbul 2009.

MARDĠN, ġerif, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1998.

MERĠÇ, Cemil, Umrandan Uygarlığa, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2006.

MORUS, Thomas, Utopia, Öteki Yayınları, Ġstanbul 2004.

OKTAY, AyĢe Sıdıka, Kınalızâde Ali Efendi ve Ahlâk-ı Alâi, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul 2005.

ORTAYLI, Ġlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, Alkım Yayınevi, Ġstanbul 2006.

ÖZTÜRK, Hüseyin, Kınalızâde Ali Çelebi’de Aile, Aile AraĢtırma Kurumu BaĢkanlığı Yayınları,

Ankara 1990.

STRAUSS, Leo, Politika Felsefesi Nedir?, Çev.: Solmaz Zelyüt Hünler, Paradigma Yayınları,

Ġstanbul 2000.

SKINNER, Quentin, Machiavelli, Altın Kitaplar Yayınevi, Ġstanbul 2004.

UNAN, Fahri, İdeal Cemiyet İdeal Devlet İdeal Hükümdar, Lotus Yayınevi, Ankara 2004.