yunus emre ve nebatlar

12
YUNUS EMRE VE NEBATLAR Mehmed Kaplan Göçebe hayatını aksettiren eserlerde, meselâ Oğuz Kağan Destanı ile Dedekorkud Kitabı'nâi hayvanlar ehemmiyetli bir rol oynadığı halde 1 , köy çevresinde vücuda gelen eserlerde nebatlar ön plânda gelmekte, sembol ve imaj unsuru olarak sık sık kullanılmaktadır. Bu- nu tabi'î bulmak lâzımdır: Zira insanların duygu ve düşünceleri, hayat meşgaleleri ile yakından ilgilidir. Sürü besleyen ve hayvan avlayan göçebenin başlıca hayat meşgalesi hayvandır. Dâima karşı karşıya bulunduğu hayvan muhiti, onun davranış, duyuş ve düşünüş tarzı üze- rinde müessir olur. Hayvan, canlı ve hareketli bir varlıktır. Onu ye- tiştiren ve avlayan İnsanın da böyle olması zarurîdir. Sürü besleyici ve avcı bir muhitte yaşayan insanın bariz vasfı cesaret, hareket ve kuvvettir. Bundan dolayı göçebe hayatını aksettiren eserlerde maddî kavvefe üstün bir değer verildiğini görürüz. Oğuz Kağan Destanı ile Dedekorkud Kitabı'nda insanlar cesaret ve maddî kuvvet bakımından değerlendirilmişler ve umumiyetle hayvanı teşbihlerle tasvir olunmuş- lardır B . Toprakla uğraşan, ekin, bağ, bahçe yetiştiren insan, hayvan gibi •canlı ve hareketli değil durgun bir varlık karşısındadır. Nebatlar üze- rinde kuvvet ve cesaretin hiçbir tesiri yoktur. Burada, aksine, sabır ve- tevekkül ile beklemek lâzımdır. Nebatlar, insan iradesinden ziyade tabiatın kanunlarına tabidirler. Mevsimler, yağmurlar, rüzgârlar, topra- ğın esrarlı bünyesi, insan iradesini aşan kuvvetler (burada eski ziraat bahis mevzuudur.) nebatların ve hayâtı ona bağlı olâri köylünün ka- deri üzerinde hâkim bir rol oynar. Ekinci, büyük tabiatın (felek) kar- şısında umumiyetle passif tir. içinde bulunduğu durum, onu kolaylıkla 1 Mehmed Kaplan, Dedekorkud Kitabında hayvanlar, Fund Köprülü Armağanı, istanbul 1053, s. 375-200. 2 Mehmed Kaplan, Türk Edabiyalında Alp tipi. Zeki Velidi Tagan Armağan-ı (Basılmış fakat henüz neşriyat sahasına çıkmamıştır); Dedekorkai Kitabında kadın ad- 'lı makûlümde, de bu nokla üzerinde durulmuştur: Türkiyat Me?muasr IX, istanbul 1951.

Upload: cerbem

Post on 12-Jan-2016

81 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Mehmet Kaplan

TRANSCRIPT

Page 1: Yunus Emre Ve Nebatlar

Y U N U S E M R E V E N E B A T L A R

Mehmed Kaplan

G ö ç e b e hayatını aksettiren eserlerde, meselâ Oğuz Kağan Destanı i le Dedekorkud Kitabı'nâi hayvanlar ehemmiyetl i bir r o l oynadığı h a l d e 1 , köy çevresinde vücuda gelen eserlerde nebatlar ön plânda gelmekte, sembol ve imaj unsuru o larak sık sık kullanılmaktadır. Bu­n u tabi'î bulmak lâzımdır: Zira insanların d u y g u ve düşünceleri, hayat meşgaleleri ile yakından i l g i l i d i r . Sürü besleyen ve hayvan avlayan göçebenin başlıca hayat meşgalesi hayvandır. Dâima karşı karşıya bulunduğu hayvan muhit i , onun davranış, duyuş ve düşünüş tarzı üze­rinde müessir olur . H a y v a n , canlı ve hareketl i b i r varlıktır. O n u ye­tiştiren ve avlayan İnsanın da böyle olması zarurîdir. Sürü besleyici ve avcı b i r muhit te yaşayan insanın bariz vasfı cesaret, hareket ve k u v v e t t i r . Bundan dolayı göçebe hayatını aksettiren eserlerde maddî kavvefe üstün bir değer verildiğini görürüz. Oğuz Kağan Destanı ile Dedekorkud Kitabı'nda insanlar cesaret ve maddî kuvvet bakımından değerlendirilmişler ve umumiyetle hayvanı teşbihlerle tasvir olunmuş­lardır B .

T o p r a k l a uğraşan, ekin, bağ, bahçe yetiştiren insan, hayvan g i b i •canlı ve hareket l i değil durgun bir varlık karşısındadır. Nebatlar üze­rinde kuvvet ve cesaretin hiçbir tesiri y o k t u r . Burada, aksine, sabır ve- tevekkül ile beklemek lâzımdır. Nebatlar, insan iradesinden ziyade tabiatın kanunlarına tabidir ler . Mevsimler, yağmurlar, rüzgârlar, topra­ğın esrarlı bünyesi, insan iradesini aşan kuvvetler (burada eski ziraat bahis mevzuudur.) nebatların ve hayâtı ona bağlı olâri köylünün ka­der i üzerinde hâkim bir ro l oynar. Ekinci , büyük tabiatın (felek) kar­şısında umumiyet le passif t i r . içinde bulunduğu durum, onu kolaylıkla

1 Mehmed Kaplan, Dedekorkud Kitabında hayvanlar, Fund Köprülü Armağanı, istanbul 1053, s. 375-200.

2 Mehmed Kaplan, Türk Edabiyalında Alp tipi. Zeki Velidi Tagan Armağan-ı (Basılmış fakat henüz neşriyat sahasına çıkmamıştır); Dedekorkai Kitabında kadın ad-'lı makûlümde, de bu nokla üzerinde durulmuştur: Türkiyat Me?muasr IX, istanbul 1951.

Page 2: Yunus Emre Ve Nebatlar

40 Mehmet! Kaplan

gözle görülmez manevî kuvvetlerin mevcudiyeti f i k r i n e götürür. F r a n ­sız mütefekkiri A l a i n , köylü ile denizciyi mukayese eden bir yazısında, »toprağın, suların, nebatların » insanı ayrı b i r tarzda şekillendirdiğini., çok i y i an la t ı r 3 . Bu hak ikat i , biz, g ö ç e b e medeniyet i ile köy medeni­y e t i n i , b a ş k a b ir tâbirle, hayvancılık ve avcılıkla ekinci l ik ve b a h ç e ­ciliği mukayese ettimiz zaman açıkça görüyoruz.

G ö ç e b e devr inin ideal insanı olan Alp tipi i le yerleşik islâmî dev- . r i n İdeal t i p i n i temsil eden Velî ve Derviş arasında der in b ir tezad vardır. Bir inc is i dışa müteveccih (extroverti) olduğu halde, ik inc is i içe müteveccih ( introvert i ) dïr. Bir incis inde maddî kuvvet, ikincisinde ma­nevî kuvvet f i k r i hâk imdir i . Semboller ve i m a j l a r d a bu i k i medeni­yet tarzı ve ideal insan t iplerine göre değişmekte, g ö ç e b e - avcı akt i f t i p i hayat ve insan görüşü daha ziyade Hayvan temi, ekinci - bağcı passif t i p i ise umumiyetle Nebat temi etrafında teşekkül etmektedir . .

Göçebenin hayat ve kültüründe hayvanin hâkim olduğunu göster­mek için Dedekorkut Kitabım incelemiştik 5 . Köylü, ve Derviş hayatın­da nebatın ön plânda r o l oynadığını or taya k o y m a k üzere Yunus Emre Divanı'm gözden geçireceğiz 1 1 . Burada şu noktayı ehemmiyetle bel i r te l im k i , biz Yunus Emre adı altında, sadece şahsiyeti pek İyi bi l inmeyen tarihî Yunus Emre 'y i değil aynı zamanda etrafında men­kıbe teşekkül etmiş olan efsanevî velîyi ve b u isim altında şiir yaz­mış insanları da gözününe alıyoruz. Mevzuumuz bakımından bunlar müşterek bir içtimaî durum ve buna bağlı hayat görüşünü toplu b ir şekilde gösteriyorlar. Onların d u y g u ve düşüncelerini tarihî menşe'i de bizi burada i lg i l endirmiyor . Yunus veya Yunuslar b u düşünceleri kendi ler inden önce mevcud bulunan b ir gelenekten almıştır. Fakat her gelenek, bir içtimâî duruma ve zihniyete tekabül eder. Bizi b u r a d a alâkadar eden esas mesele, tarihî veya efsanevî Yunus'un temsil et­tiği zihniyetin esas vasıflarıdır. Bu vasıfları, a y * i geleneğe veya içti­maî duruma mensub b i r başka şahsiyet veya efsanede de bulmak mümkündür. Yunus Divanım seçişimiz, köylülük i le mis t ik l ik arasında­k i bağı çok açık b ir surette or taya koyduğu içindir.

Bektaşî geleneğine göre Yunus Emre menşe'i i t ibar iy le köylü­dür. Tarikijjte, b i r kıtlık esnasında girmiştir. Velâyetnâme'de bu hâdise-şöyle anlatılıyor ;

3 Alain, Les Idées et ht Ages II, Paris 1927, s. 71-78. 4 Mehroed Kaplan, İki Destan ve iki insan tipi, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi,,

1952, o. IV, sayı 4. 5 Yukarda adı geçen ma-bale. 6 Yana* Emre Divanı, nsr. Abdülbaki Gölpınarlı, I-III, İstanbul 1943.

Page 3: Yunus Emre Ve Nebatlar

Yunus Emre ve Nebatlar 47;-

»Sivrihisar şimalinde Sar ıköy demekle mâruf yerde Y u n u s n a m bir kimesne var i d i . Fakirülhâl i d i . Şöyle k i ekinci l ik ederdi , H i k m e t - i H u ­da, devrân-ı rüzgâr kaht yüzün gösterüb mezbur Yunus dahi ek in inde hiçbir nesne hâsıl olmadı. Z i k r o l u n a n g i b i erenlerin evsâf-ı bamîdele-r in işidüb öküzüne alıç yükleyüb önüne katub Sivrihisar nahiyesinden Suluca Kara-üyüğe azimet kıldı. T â k i m Hazret- i Hünkâr'm (Hacı Bektaş Velî'nİn) huzur-ı şerifine ge ldi , bûs-ı dest kıldı, armağanın ar-zedüb e y i t t i : Sultanım, b ir fakir kimesneyim. Bu sene mahsulümden nesne hâsıl olmadı. Eyyâm-ı devlet ve hengâm-ı saadetinizden her kişi nüve hakkih i ber m u r a d otub g i t t i k l e r i ecilden fakir ve h a k i r da­hi s izin mübarek nâm-ı şerifinizi işitdik, hâk-i pâye g e l d i k , ümiddir k i bu meyvayı k a b u l edüb İvazına buğay atâ lalasınız, aşkınıza kifaf edelim. Hazret - i Hünkâr : Öyle olsun, hoş ola, d e d i . A b d a l l a r a işaret edüb alıcı a lub hora geçürdüler . Yunus dahi bir i k i gün eğlendi, ka­rar eyledi. A n d a n sonra gitmelü olucak Hazret- i Hünkâra eyitdi ler . Bu­y u r d u k i : Suâl edin, görün ne i s ter : Buğday mı, yoksa nefes mi vere­l i m ? dedi . Hazret- i Hünkârın nefesin halifeler Yunus'a söylediler. Y u ­nus e y i t t i : Ben nefesi ney l iyey im. İhsan ederlerse bana buğday versün, d e d i . Yunus 'un bu cevabın Hünkâr'a ilâm eylediler. B u y u r d u k i , v a ­rın, söylen Yunus'a , ahcın her b ir danesine bir nefes vere l im, dedi . Erenler in bu nutk-ı şerifin Yunusa b i ld i rd i le r . Yunus e y i t t i : Eh l - i ayâ-l im vardır, nefes karın doyurmaz. Eğer. lûtfederlerlerse buğday ver -sünler, kifâf edelim, d e d i . Bu kelâmın yine Hazret- i Hünkâra arzeyle-dıler. Bu defa b u y u r d u k i , varın söylen, alıcın her çekirdeği başına on nefes verel im, dedi . Yunus bu denlü remze kaail olmadı. Hazret-i-Hünkâr emreyledi, dilediği kadar öküzüne buğday yükletdiler. V e d a edüb revan o l d u . Tâ k i m o l karyenin aşağı tarafında hamamın öteba-şındaki yokuşu yukarı ç ıkub gönülden fikredüb e y i t t i : Kendûye velâ-yet erenlerden kelâm bana nasib sundular, alıcın bir ine ve her çekir­değine on buğday için onar nefes verdi ler , kabul etmedim. Ne aceb olmaz iş e t t im, gaf i l o l d u m . İmdi bu buğday bir nice günde dükenür. O l nasibden mahrum kaldım. Girü döneyim. Erenlerin eşiğine vara­yım, şayed k i himmet e t d i k l e r i nasibi veı eler, deyü Yunus, girü dönüp âsitaneye g e l d i . Buğdayı öküzün arkasından yere i n d i r d i . Hali feler* b u hâii görüb Yunus 'a haber sordular : Niçün ğiru donüb g e l d i n ? dedi ler i Yunus e y i t t i : Bana' o buğday gerekmez. O l himmet o lunan nasibi versünler 7 .»

Bu menkıbe bize Y u n u s ' u n menşe i t ibar iy le köylü olduğunu, b ir kıtlık dolayısiyte tarîkate girdiğini göster iyor . Y o l d a g iderken o n u n

7 Abdiilbaki Golpmarlı, Yuna* Emre- Haşatı, İstanbul 1936, s. 72-73.

Page 4: Yunus Emre Ve Nebatlar

-43 M eh m «d Kaplan

k e n d i k e n d i n e : «Ne iş etdüm, g a f i l o ldum, i m d i b u buğday bir nice günde dükenür.» demesi ç o k d i k k a t e şayandır. Yunus 'un geriye dön-tmesinin sebebi, nefesin kıymetini anlamasından ziyade müstakbel açlık korkusudur. Aynı Velâyetnâme Yunus 'un, t a r ika t te i ler l iyemeden, kırk yıl sırtında T a p d u k Emre 'n in dergâhına odun taşıdığım, terenler mey-nanına eğri yakışmaz* d iye odunların dâimâ düzlerini seçtiğini kay­d e d e r 8 . Rivâyete göre, Y u n u s ' u n d i l i ç o k sonra çözülmüş ve o güzel şiirleri söylemiştir.

T a r i k a t i n i n geleneğini benimseyen Yunus 'un şiirlerinde k o y m u h i ­t i i le i lg is in i gösteren birçok misâller vardır. Ve bizce, onun köy çevresine mensubiyet ini gösteren en müsbet deliller bunlardır. Yunus d u y g u ve düşüncelerini anlatırken sık sık ekinc i l ik , bağ ve bahçeci­l i k hayatından alınma imaj ve semboller kullanır. Yaşadığı hayat de­k o r u n u şu beyit ç o k güzel g ö s t e r i r :

Şu karşıki dağları, meşeleri, bağlan Sağlık, safâlık ile geçtik Elhamdülillah (s. 93)9.

KÖyde diken kaplamış b ir bağ veya bahçeyi temizleme için ate-.şe ver ir ler . Yunus b u hâdiseyi insanın ahlâkî hayatı için b ir sembol •olarak kullanıyor:

B i r bağ ki viran ola, içi dikenle dola, Ayıtlamak neylesin od ile yakmayınca (s. 50),

Köy hayatından gelme başka mukayeseler :

Kur'ağaeı niderler, lıesüb oda yakarlar, Her kim âşık olmadı benzer kuru ağaca (a. 77).

Âşık olımyan âderoî, bsnzer imiş bir ağaca, Ağaç yemiş venııeyinee budağı eğilmez imiş (s. 592).

Kırk kişi bir ağacı dağdan güdn inrîire, Ya bunca mfirjd, mutaib Sırat nics gaçesi ? (s. 13-3).

Köyde ateş mühim bir meseledir, Bilhassa kırda kavi taş ve çak­mağın beraber bulunması lâzımdır. Y a h u d g i d i p bir ocaktan ateş a l ­mak gerekir . Yunus b u köy real i tesini de dinî b i r düşünceyi anlat­mak için kullanıyor:

8 aynı eser, s. 73. 9 Verilen misaller hep Abdülbâkî Golpınarlı'nın neşrettiği Yunus Emre Divanı'a-

• dan alınmıştır, SayEa numaraları mezkûr esere âiddir.

Page 5: Yunus Emre Ve Nebatlar

Yunus Emre ve Nebatlar

Issızlık u yabanda od mu bulunur anda Kavı, taşı , çakmağı bir yerde olmayınca Iasızlukta kalma sen, odiDi södüınie sen Odı kaçan bulasın ocağa varmayınca (s. SO).

Fakir köylünün yaşayış tarzı ile zâhid dervişin hayatı arasında sıkı bir benzerl ik vardır. Zâhidiik âdeta fakirliğin b i r idealizsasyonu g i b i d i r . Yunus derviş o lmak için ne yapmak gerektiğini anlatırken şöyle d i y o r :

Kim dervişlik ister ise, diyem ana nitmek gerek, Şerbeti elden bırakıp ağuyu ııuş etınek gerek Dünyadan gönlünü çeke, eli ile arpa eke, Ununa yarı kül kata, güneşte kurutmak gerek (s. 150).

T o p r a k ve su köylünün hayatı mesabesindedir. Yunus t o p r a k ve suya büyük ehemmiyet ver i r . Risaletânnushiyye adlı mesnevisinde, o •da Or taçağ f i lozof ve simyacıları g i b i , insanı ve bütün varlığı dört aslî unsurla, ateş , hava, t o p r a k ve su ile izah eder. Bunların mizaç ve karakter ler i tâyin ettiğine inanır. Ateş ve hava insanda kötü vasıfları, yakıcılık ve yıkıcılığı, toprak ve sıi ise bütün i y i l i k l e r i doğurur :

Toprağıla bile geldi dört sıfat Sabr ü i y i huy tevekkül mekrümet Suyıla bile geldi dört dürlü hâl O l safâdur hem sehâ lûtf u visal Y i l ile geldi bite bil dört heves Oldurur kizb ü riya tizlik nefes Odıla bile geldi dört dürlü dad Şehvet ü kibr ü tama' bile hased (s. 6).

Yunus , ateş ve havaya mensub olanları korkunç muharibler o la­r a k tasvir eder. Onlara karşı t o p r a k ve su insanlarının ahlâkını öğen". Bunlar sabır , tevekkül ve uysallıktır. Derviş b u vasıfları nefsinde te­cellî et t iren k imsedi r .

G ö ç e b e ahlâkı bir g u r u r ve tahakküm ahlâkıdır. Oğuz Kağan ve D e d e k o r k u d kahramanları son derece mağrur insanlardır. Köylü ah­lâkı tevâzu ahlâkıdır. Yunus akıncı - g ö ç e b e y e karşı, toprağa bağh uysal ve sulhperver köylü ahlâkım müdafaa eder. Köylüye b u haslet i veren topraktır. Kendinden üstün kuvvet ler karşısında bulunan köylü çekingen ve sabır l ıdır . O toprağı örnek olarak a l ı r :

Miskin Yunus ko sözünü, toprağa urgıl yüzünü Toprağa diişıuiyen dane, ahir yine bitmez canım (s. 482).

* Miskin Yunus erenlere tekebbür olma loprak ol Topraktan biter küllisi, gülisian toprak bana (s. 42).

Türkiyat Mecmuası — -fc

Page 6: Yunus Emre Ve Nebatlar

50 Mehmed Kaplan

Y u k a n k i misâller Yunus 'un düşünce ve d u y g u s u n u n köy hayatr i le ne kadar yakından i l g i l i olduğunu, onun gerçeklerine dayandığını aç ıkça gösteriyor. Asıl Yunus 'a âid olmadığını sandığım bir p a r ç a T

bize köy havasını, Türk halk edebiyatında esaslı b i r yer tutan sant i -mantal izmi , yaşama iztırabmı kuvvet le hissettirir . Bu dönme dolabın, hikâyesidir. Şâir dolaptan niçin bu kadar inlediğini sorar. Dolap ş ö y ­le cevab verir :

Dolap niçin inilersin Derdim vardır înilerim Ben Mevlâya âşık kulum Onun için inilerirn, Benim adım dertli dolap Suyum akar yalap yalap Böyle eroreylemiş Çalap Onun için inilerirn Beni bir dağda buldular Kolum kanadım kırdılar Dolaba lâyık gördüler Onun için inilerirn Suyu alçaktan çekerim Dönüp yüksekten dökerim Görün şu ban ne çekerim Onun için inilerirn Ben bir dağın ağacıyım Ne tatlıyım ne acıyım Ben Mevlâya duacıyım Onun için inilerirn Derviş Yunus eydür ahi Gözyaşı döker günâhı H a k k a âşıkım vallahi Onun için inilerirn (s. 548).

Bu şiiri manâlandıımak için onu g ö ç e b e hassasiyeti ile m u k a y e - . se etmek faydalı olur. K u v v e t iradesi ve g u r u r u ile d o l u olan g ö ­ç e b e kahramanları bütün hayata şâmil b i r ıztırab ve melale âşinâ de­ğillerdir. Eğlence ve kavga onları neş'elendirir. Esir oldukları zaman bi le onlar «kas kas» gülerler. Çünkü kendiler inden emindir ler , islâm d e v r i Türk halk ve hatla yüksek zümre edebiyatında ıztırab mühim b i r yer tutar . Iztırab, acizl ik, yalnızlık, gurbet d u y g u l a r i y l e beraber­d i r . Tabiat ve cemiyet karşısında elinden hiç b i r şey gelmeyen insan m u z t a r i b d i r . Şehirde ik t idar çevresinde eğlenen ve mes'ud olan insan­lar vardır. Fakat köyde insan varlık karşısında k e n d i n i çok yalnız hisseder. Onun Allâhtan başka güveneceği hiç b i r kuvvet y o k t u r . K ö y d e hayat âdetâ tesadüfidir- Tabiata hiç b i r zaman itimâd edile­mez. Ek in i toprağa atarsın, k i m i bi ter , k i m i y o k o lur . İnsan hayatı d a öyle.

Miskin âdem oğlanını benzetmişler ekinciye Kimi biter, kimi yiter yere tohum saçmış gibi (s. 124).

Köy hayatında en d i k k a t i çeken vâkıa mevsimlere g ö r e nebatla­rın ölmesi ve tekrar dirümesidir. Bu tecrübe insanda fânilik ve ebe­dîlik f i k r i n i doğurur. Yunus Emre'nin şiirlerinde b u i k i tem çok mü­him bir yer tutar . Baharda tabiat birdenbire canlanır. İnsan kendi i r a ­desine medyun olmadığı bu lütuf karşısında, üstün bir varl ığa i m a n eder. '

Page 7: Yunus Emre Ve Nebatlar

Yumıa Emre ve Nebatlar 58

Yine bu bâd-ı nevbahar hoş nev'ile esdi yine Yine kışın soğukluğu fuzuli uğun keadi yine Yine rahınet-i bî-kıyâs yine işret oldu detnsâz Yine geldi bu yeni yaz kutlu kadem basdı yine Yine yeni hazineden yeni bil'at giydi cihan Yine verildi yeni can ot u ağaç aiisdi yine Ölmüş idi ot u seçer dirilüben girü biter Müşriklere nükte yeter vâr etdüği nesli yine Yine sahra vü mergızar hoş akar esrük bu sular Cihanlara saçtı niaar cümle âlem dostu yine Yine yir yüzü donanup kat kat olup renge batup Bülbül güle karşı Ötüp can budağa aadı yine PÖzüın değül yaz kış için geldi maşuka iş için öldürdüğün bağışlamak pâdişâhın kasdı yine Yine Yunus başdan eılcub â r u namusunu yıkup Âşıklarım uür'asından ulu kadeh İçti yine (s. 36).

Bu şiirde tabiatın tekrar canlanmasından d u y u l a n coşkun b i r neş 'eyle beraber, insanın öldükten sonra yeniden dirileceğine dâir b i r del i l de vardır. Bu delile Kuranda da sık sık rastlanır. Köylü Yunus b ^ <yine dir i lme> hâdisesini hayatında pek çok defa görmüştür. Bu tec­rübe onun öldükten sonra tekrar dir i lmeye imanı için k u v v e t l i bisr destek olmuştur. Fakat yeryüzünde cereyen eden bu hâdise geç ic idir -Köylü tabiatın öldüğüne de yakından şâhid olur . Ağaçların ve ç i ç e k ­ler in solması, hayatın b ir gün sona ereceğine delâlet eder :

İy ışk eri aç gözünü yir yüzine kılgıl nazar GÖr bu latif çiçekleri bezenüp uş geldi gpçer Bular böyle bezenüben boynunu H a k k ' a sunuban B i r sor anı bunlara sen kancarudur azm-İ sefer Herbir çiçek bir naz ile öğer Haklc'ı niyaz ile Her murg boş âvaz ile oi padişahı zikreder Öğer anun kadırlığın herbir işe hazırlığın İllâ ömür kasırliğın anıeağız rengi döner Rengi döner günden güne toprağa dökilür gine İbretdürür anlayana bu ibreti arif duyar (a. 280).

Bu şiirler gösteriyor k i Yunusun fânîlik ve tekrar dir i lme f i k i r l e r i nebatların açılmaları ve solmaları ile yakından i l g i l i d i r .

Başka b ir şiirinde Y u n u s y o l d a rastladığı uzun. şirin, ç içek açmışş b i r ağaçtan bahseder. O n d a n d a bir fânîlik dersi ç ıkar ır : .

Gideridüm ban yol sıra yavlak uzamış bir ağaç Böyle lâtif boylu şirin gönlüm aydıır bir kaç sır aç Böyle uzmak ne nıanidür çünkü bu dünya fanîdür Bu fuzufİuk jıişanıdur gel. berû miskinliğe geç.

Page 8: Yunus Emre Ve Nebatlar

52 Melun od Kaplan

Böyle tâtiE bezenüben böyle şirin düzeniiben. Gönül H a k k a uzayuban dilek nedür neye muhtaç Ağaç karır devran döner kuş budağa bir kez konar Daha sana kuş konmamış ne güvercin ne bod dürraç Bir gün sana zevâl ire yüce kadrün ine yire Budaklarun oda gire kaynaya kazan kıza saç Yunus imdi sen hir nice eksüklüğün yüz bin onca K u r - a ğ a c a yol sorunca teferrücle yoluna geç (s. 73).

Tabiatın binlerce defa tekrarlanan bahar - sonbahar, y a z - k ı ş te­zadı Yunus'a kesel v e r i r :

Geçtüm sonsuz sayınçtan usandım yaz u kıştan (s. 259).

d i y e b u ı dâimi dönüş> e isyan eder. Daimî b ir yaz ve bahar, solma­y a n b ir gül bahçesi özler :

Bir şaha kul olmak gerek hergiz ma'zul olmaz ola Bir işik yastanmak gerek kimse elden almaz ola Bir bahçeye girmek gerek hoş teferrüç kılmak gerek Bir gülü yaylamak gerek hergiz ol gül solmaz ola (s. 53).

Rüyasında böyle b ir bahçe görür, onda özlediği güller vardır. T a n r ı y a o gülleri götürmek i s t e r :

Seyrimde bir bahçe gördüm türlü çiçek anda var Eğer Hakka gider isen ol çiçeği der de var (s. 587).

Bu dünya bahçelerini düzenliyen ve bezeyen bahçıvanın, bunlar­d a n daha güzel, ebedî bahçeleri vardır. Y u n u s işte b u ebediyet b a h ­çe ler inde bulunmayı a r z u l a r :

Bülbül olayım öteyim dost bahçesinde yatayım Gül oluban açılayım ayruk dahi solmayayım

Tanrı bahçelerinin kokusu bütün dünya güllerinden daha güzel /kokar:

İki cihan toptolu bağ u bostan olursa Senün kolamdan yahşi gül ü reyhan bitmiye (s. 57).

Y u n u s Emre böyle bir ebediyet bahçesinin varlığından emindir . İnsanlar ı o bahçelere dâvet e d e r :

Gut varalnm bizim ile kim girenin bahçelere Dâim öter bülbüllerüm gülistaııum solmaz benüm Bizim ilün bağçeleri dâyim tâzedür gülleri Mâ.uüredÜTİİr buscanmn ağyar g'iliiın iizıııtz benüm (s. 217).

Page 9: Yunus Emre Ve Nebatlar

Yunus Emre ve Nebatlar

O evvelce o bahçede bulunmuştur, buraya oradan gelmiştir :

Münkir kişi duymaz anı dörtlülerin seze-r canı Ben ol ışk bağı bülbülyera ol bahçeden goldüm ahi (s. 117).

Nebatlar Yunus'a fânilik ve ebedîlik f i k r i ile beraber b i r nizam f i k r i de vermiştir. Tabİatte herşeyin b ir sırası , bir y e r i vardır. Tabiatım b u nizamını değiştirmeğe k a l k m a k gülünç ve abestir. Mari fe t ehl i ta ­biatın nizamına u y a r :

Olmaz sözi dimezem ben ma'rifet ehlüne Zira disem inanmaz ağaçta bitdi karpuz (s. 347).

Yunus , meşhur şathiyyesinde tabiat nizamını tanımayan bir kiım-senin gülünç durumunu anlat ı r :

Çıkdum erik dalma anda dirdüm üzümi '; Bostan ıssı kakıyup dir ne yirsin kozumı (s. 131).

Köyde kuvvet l i b i r mülkiyet f i k r i vardır. Herkes kendi tarlasına^ bağ ve bahçesine sahihtir- H a k gözle görülür, ölçülebilir b i r mekâna hâline gelmiştir. Diğer taraf tan mülk şahsiyetin temel idir . Bağ v e bahçe ile şahsiyet arasındaki bu münasebeti Yunus 'un şu b e y t i çok. güzel g ö s t e r i r :

Kimse bağına girmegil kimse gülini dirmegil Var kendü mâşukun iie ol bahçede alış yürü (s. 128).

G ö ç e b e edebiyatında insan nasıl hayvana benzeti l iyor ise k ö y edebiyatında da nebata benzeti l iyor. Yunus kendis in i sık sık «doslt bahçesinde> açan güle benzet ir . Bâzan ağaçları da benzetme u n s u r a olarak kullanır :

Bir kuru ağaç idüm yol üzre düşmüş idüm E r bana nazar kıidı tâze cüvan oldum ben (s. 246).

Öd ağacı bigi yanar vücudum Diitünüm göklere seher yelidür (a. 284).

Tabiatın bütün mevsimler ini âdeta kendi içinde y a ş a r :

Hak bir gönül verdi ba.na hâ dimeden hayrân olur B i r dem gelür şâdî olur bir dem gelür giryan olur B i r dem sanâsm kış gibi gol zemheri olmuş gibi B i r dem beşaretden doğar hoş bağ ile boatân olur (s. 2B4)-

Page 10: Yunus Emre Ve Nebatlar

34 Mehmet! Kaplan

•Ahlâkın örneğini tabiatten al ır :

Diken olma gül ol eren yolunda Diken olur isen oda yarasın (s. 240).

Derviş, meyvalarından herkesin istifade ettiği, yaprağı dertl i lere âyi gelen b i r a ğ a ç t ı r :

Her kime kim dervişlik bağışlana Kalbi gide pak ola gümüşlene Nefesinden müşk ile anber tüte Budağından il îî şar yeınişlene Yaprağı derdlü için derman ola Gölgesinde çok kademler işlene (s. 47-48).

Y u n u s ' u n ş i i r ler inde İnsanlarla nebat lar a r a s ı n d a m ü n a s e b e t k o r a n d a h a bir ç o k m ı s r a l a r v e beyitler v a r d ı r ; b u n l a r d a n d i k k a t e ş â y a n •olan v e t e k e r r ü r e tmiyenler i a ş a ğ ı y a a l ı y o r u z :

Biz bir uçar kuş idîk, vüeud can budağıdır (s. 3^7).

Yunus er nazarında taze güller açılmış (s. 160).

Sıfatın anlığı bulgur u nohud gibi İki kaşun ay alnnn goncaya virür sabak (s. 165).

Omur bahçesiuin gülü solmadan Uyan gel gözlerim gafletten uyan (s. 785).

Yıl on iki ay bu ışk gül i od içinde bitüpdürür

Yanduğumoa artar kokum devrüm geçüp solmaz benüm (s, 191).

Gennetde bitmişdir iman budağı (s. 778).

Seheri dosta giderken yolum uğrar dikene Dosta yarmak ister isen dikenleri kır da var (s. 585). Hiç bilmezem kezek kimün aramızda gezer ölüm Halkı bestan idünmiiştür diledüğün ezer ölüm (s. 216).

Kara toprağın altunda gül derer elleri gördüm (s. 2161.

Günahun çok üşümekten imanın gülleri soldu (s. 242).

Cümle şâir dost bahçesi bülbülü (s. 48).

Dervişlik bir bîşedür hırkacuğu migedür Çok canavarlar yürir tonunda dervişlerin (s. 226),

Page 11: Yunus Emre Ve Nebatlar

Yunus Enire ve Nebatlar 55

Vatan oldu diken gurbet gülistan (s. 240).

Derviş oldur bel bağlaya dolaplayın çok inleye Her kanda kim dolap ola anda bağ u bostan olur (s. 52t).

Kamu ehl-i cin an insana müştak Cihan insan için bostan olupdur (s. 436).

Âşıkun göz yaşı hem göl ola Ayağunda saz bitüp kamışlana (s. 48).

Dünya ahret ekini E k i p getiren bilir (s. 528).

Y u k a r d a k i misâllerde nebatlar dâimâ insanı, insanın hâllerim an­latan imaj veya sembol olarak kullanılmıştır. Yunus 'a izafe edi l ip onun olduğu şübheli olan b i r kaç şiirde, çiçekler, der in b ir hassasiyet ve dindarlığın timsâli olarak ele alınmıştır. Bunlar, g ö ç e b e edebiyatında­k i hayvan sembolizmine mukabi l , islâmî köy ve şehir edebiyatında gelişen nebat sembolizmini gösteren t i p i k Örneklerdir. Zikredeceğimiz i k i şiirden bir inc is inde bütün çiçekler , insan g i b i d u y g u l u ve d indar varlıklardır. İkincisinde ise,: ç içek , hayatın, d i n i n ve kâinatın sırrını anlamış b ir ârif hüviyeti taşır. Oğuz Kağan 'a y o l gösteren g ö k yelel i büyük erkek k u r t t u . Burada insanı aydınlatan çiçeklerdir . K u r t i le çi­çeğin öğrettiği hakikatler b i r i b i r i n d e n ç o k farklıdır. Bu f a r k g ö ç e b e medeniyet i i le koy medeniyet i arasındaki farkı gösterir . Bahis mevzuu o lan i k i şiir şudur :

i Hep baharlar açılır Birbirinden seçilir

Teşbih okur çiçekler Teşbih okur çiçekler

Zâkir başı lâleler Hak cemâlin göreler

Tarikİnoe vararlar Teşbih okur çiçekler

Anber-bûy dervişleri Hû çeker yoldaşları

Akar gözü yağları Teşbih okur çiçekler

Zerrin çiçak zikreder .Cümle.bağlar bahçeler

Mor menekşe şükreder Teşbih okur çiçekler

Fes lig enin virdi var B u tariki kodular

Derununda derdi var Teşbih okur çiçekler

Karanfiller ağlamış Hep çiçekler böylemis

Di İlerince söylemiş Teşbih okur çiçekler

Güller gelmiş devreder Derunundan meyleder

Bu halveti seyreder Teşbih okur çiçekler

Page 12: Yunus Emre Ve Nebatlar

Mehraed Kaplan

Divan durmuş gül hatme Ya Rabbena terketme

Zan bak divanda bile Vacib oldu her kula

Yunus Emre yeridir K u l Allaha a'lâdır

Gel duadan unutma Teşbih okur çiçekler

Boynun eğer bu yola Teşbih okur çiçekler

Duasına saladır Teşbih okur çiçekler (s. 540).-

I I

Sordum sarı çiçeğe benzin neden sarıdır Çiçek ey d ÜT ey derviş âhım dağlar eridir Yine sordum çiçeğe sizde ölüm var mıdır Çiçek eydür ey derviş ölümsüz yer var mıdır Yine sordum çiçeğe kığın nerde olursuz Çiçek eydür ey derviş kışın türab oluruz Yine sordum çiçeğe tamuya girermisiz Çiçek eydür ey derviş ol münkirler yeridir Yine sordum çiçeğe uçmağa girermisiz Çiçek eydür ey derviş uçmak âdem şehridir Yine sordum çiçeğe gül sizin neniz olur • Çiçek eydür ey derviş gül Muhammed teridir Yine sordum çiçeğe Âdemi bilirmisiz Çiçek eydür ey derviş âdem binde biridir . Yine sordum çiçeğe kırkları bilirmisiz Çiçek eydür ey derviş kırklar Allah yâridir -Yine sordum çiçeğe rengi kandan alırsız Çiçek eydür ey derviş ay ile gün nurudur Yine sordum çiçeğe boynun neden eğridir Çiçek eydür ey derviş kalbim Hakka doğrudur Yine sordum çiçeğe atan anan var mıdır .. Çiçek eydür oy derviş bu ne aeeb sorudur Yine sordum çiçeğe sen Kâbeyi gördün mü Çiçek eydür ey derviş Kâbe Allah evidir Yine sordum çiçeğe bahçene girsem nola Çiçek eydür ey derviş kokla beni geri dur Yine sordum çiçeğe sen Sıratı gördün mü Çiçek eydür ey derviş cümlenin ol yoludur Yine sordum çiçeğe gözün neden yaşlıdır Çiçek eydür ey derviş bağıroığım başlıdır Yine sordum çiçeğe Yunus'u bilirmisiz Çiçek eydür ey derviş Yunus kırklar, yârıdır (s. 541),