yörükler - mehmet eröz.pdf
TRANSCRIPT
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 1/324
YÖRÜKLERProf. Dr. Mehmet ERÖZ
TÜRK DÜ NY ASI ARAŞTIRMALARI V AKFI
İST ANBUL-1991
A
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 2/324
YÜRÜKLER
Prof.Dr. Mehmet ERÖZ
1930 yılında SSke'de doğdu. İlk ve Orta tahsilini,Söke ve Aydın'da; yüksek tahsilini İstanbul'da tamam-
ladı. Yedek subaylığını, süvari olarak, Kars'ta yaptı. Özelteşebbüste çalıştı ve Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. de bir yıl süre ile müfettiş m uavinliğ inde bulundu. 1961'de,İÜ. İktisat Fakültesine asistan olarak girdi. 1965'de "Yürüklerin İktisadî ve İçtimaî teşkilatı" isimli tezini vererek,doktor oldu. Bir buçuk yıl kadar İngiltere'de kaldı, bilgive gö rgü sünü arttırdı. 1971'de "Marxizm-Leninizm ve Tenkidi" isimli tezi ile doçent ve 1977'de "Türkiye'de Alevîlik
ve Bektaşilik" tezi Üe profesör oldu.Evli ve iki çocuk babası idi. 20 Haziran 1986'da e bediy ete intik al etti.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 3/324
Prof.Dr. Mehmet ERÖZ
YÖRÜKLER
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI İSTANBUL 1991
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 4/324
ISBN : 9754980446
M ill î N u : 9134Y014784
BU ESERBakanlar Kurulunun 20.7.1980tarih ve 8/1307 sayılı kararıyla kamu yararına
hizmet verdiği‘kabul edilerek vergimuafiyeti tanınmış olan
TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI' mn yayımdır.
Her hakkı mahfuzdur.TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI'nm
müsaadesi olmaksızın tamamen, kısmenveya her hangi bir değişiklik yapılarak
iktibas edilemez.
Haberleşme Adresi : P.K.94 34471 AksarayİSTANBULTelefon : 511 10 06511 18 33
Dizgi, Film, Grafik, Montaj, Kapak baskı: Türk DünyasıAraştırmaları Vakfı Baskı ve Baskıya Hazırlama Tesisleri
İç Forma Baskı : Renkİş Ofset
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 5/324
İÇİNDEKİLER
Ö N S Ö Z ................................................................................. 7G İR İŞ ................ ' .................................................................. 9
BİRİNCİ KISIM
TÜRK GÖÇEBELERİNDE İÇTİMAİ MÜESSESELERI O rta Asya ile A nad olu Aşiretleri Arasında
Etnik R a b ı t a ........................................................................ 15IIDini Bakımdan Orta Asya ile R a b ıt a ............................. 25III Türk Göçebelerinde Dil M üessesesi ...................... 35IV Türk Göçebelerinde İçtimaî Teşkilat ve
Sosyal S ın ı f la r ..................................................................... 40V Türk Göçebelerinde Aile M ü e ss e se si ...................... 51
İKİNCİ KISIM
TÜRK GÖÇEBE EKONOMİSİI İktisad i faaliye tlerin Tasnifi ve Göçebe
E k o n o m is i ........................................................................... 67II Türk lerde Yerleşik H ayat ve Göçebelik ................... 73
III Türk Göçebelerinde M e s k e n ......................................... 92IV Türk Göçebelerinde İktisadî Zihniyet .....................117V Türk Göçebelerinde istihsal ...............................125VI İstihdam ..............................................................................194VIITürk Göçebelerinde Mübadele ......................................198VHI Tü k Gö b l i d İ tihlâk 209
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 6/324
X Türk Göçebelerinin M emleket Ekonom isineMünakale ve Diğer SahalardakiH i z m e t l e r i...............224
XI- Türk Göçebelerinin Vergi Mükellefiyetleri. . . . . . 229
ÜÇÜNCÜ KISIM
TÜRK GÖÇEBELERİNİN İSKÂNII- İskan H akkında Um um i M alumat ............................ 239II Büyük Selçuklular ve A nadolu Selçukluları
Zam anında İsk an Politikası .........................................240III Osm anlIlarda İskan Siyaseti ....................................... 244IV C um hu riye t Türk iyesinde İskân Siyaseti ............... 260
BİBLİYOGRAFYA ........................................................... 281RESİM LER...........................................................................289
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 7/324
ÖNSÖZ
Aramızdan çok erken ayrılan, aziz dostum, kıymetli kardeşim Prof.Dr.Mehmet ERÖZ'ün, dağ dağ, yayla yayla dolaşarak hazırladığı bu eseri basmaktan büyük şeref duyuyoruz.
Prof.Dr. Mehmet Eröz'ün uzağında veya yakınında
bulunanlar onun nasıl bir ciddi ilim adamı olduğunu, nasıl bir tavizsiz ülkücü insan olduğunu, kalbinin nasıl temiz ve her hücresinin nasıl TÜRKLÜK aşkı ile dolu olduğunu çok iyi bilirler.
İlim ve Türklük aşkını birleştirerek hazırladığı bu kitap bir "Doktora tezi"dir. Teorik ve tatbiki bir çalışmadır.
Mehmet Eröz bu tezle Anadolu Yörüklerinin sevgilisi
olmuştur. Halâ Söğüt'te veya tek tük yaşadıkları yaylalarda rastlanır ve üniversiteden konuşulursa onun adı anılır, hâli sorulur ve öldüğü söylenince samimi ve gerçek bir yas başlar.
Bu tezin hazırlandığı tarihten bu yana yirmibeş kadar yıl geçti. Bu çeyrek asır içinde Türkiye'nin iktisadi ve sosyal bünyesinde ve fiziki çehresinde çok büyük deği
şiklikler meydana geldi. Bu değişiklikleri, en fazla yörük- lerin yaşayışında bulmak kabildir. Artık yörük sadece tarihi bir ad olarak kalmıştır. Ben yörüğüm diyenler,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 8/324
a
hepimizin bir zaman ı/örük olduğunu unutmuşlardır. Çünkü onlar da artık yaylalarla ovalar arasında gidip gelmiyorlar ; onların da develeri atları yerine otomobilleri
kamyonları vardır. Buz gibi suyu pınarlardan değil buz- dolaplarından içiyorlar... Bu sebeble bu kitap ayrı bir değer taşıyor ve konu üzerinde çalışacak olanlara çok mükemmel mukayese imkânları bahşediyor. Tezin arkasında yer alan çoğu solmuş sararmış resimlerin, basılması mümkün olmayanları hariç, hepsini neşrettik. Bu resimler sadece hatıra değeri değil bana göre, yukarıdaki sebeble
İlm î bir değer de taşıyor. İlim adamlarımızın, münevverlerimizin ve öğrencile
rimizin bu kitabı zevkle okuyacaklarını ümit ediyoruz.
Sevgili kardeşimiz Mehmet ERÖZ'e de Allah'tan gani gani rahmet ve bütün sevenlerine tekrar başsağlığı dili
yoruz.
Prof.Dr.Turan YAZGAN
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 9/324
GİRİŞ
Beşeriyet, on binlerce yıldır en iptidaisinden, en mükemmel
ve mudiline kadar, birçok iktisadi, İçtimaî ve siyasi organizasyon-lara sahip olmuştur. Bunları tedkik eden müelliflerin bize verdiğimalûmat gösteriyor ki, iktisadi hayat ve istihsal vasıtaları o cemi-yetin rengini taşımaktadır. Avcılık, çiftçilik, çobanlık v.s. den bi-riyle maişet temin eden cemaatın, içtimai ve siyasi müesseseleride bu hayat tarzına intibak ve istinat ediyor. Mesken, beslenmesistemi ile aile, hukuk, din, ahlâk gibi içtimai müesseseler, iktisadiorganizasyonun bir neticesi oluyor.
Fakat bu ifadelerimizle monokozal (teksebepli) bir izaha ta-raftar olduğumuz anlaşılmasın. İstihsal vasıtalarım mutlâk bir illetolarak gören ve tarihi vetireyi diyalektik bir izahla bu illete bağlıyan, mutlakçısert görüşe taraftar değiliz1. “Bu neviden bir taraflı
zihniyetin ilnıî içtimaiyat için aynı derecede tehlikeli olacağını ayrıca düşünmek lâzımdır. Tabiat kanunlarının bile ihtimali seciyesinden bahsetmek lüzumunun duyulduğu, rölâtivist görüşün müsbet ilimlerdeki tesirlerinden bahsedildiği bir çağda kraldan ziyade kralcı kesilip,
içtimai realiteye hâkim olduğu iddia edilen kanunların zaruriUği katileri sürülemez .
Büyük dinler, içtimai mefkûreler bilâkis iktisadi şartlar üze-rinde müessir olmuştur. Orta Çağ Avrupa’sının zulmetini yıkanRönesans ve Bacon’ın ve sonra Descartes’ın getirdiği ilmî zihniyet,ümanizm bugünün ileri garp tekniğini ve modern iktisadını ha-zırlamıştır. Bu zihniyet değişikliği neticesinde büyük sınaî inkılâpdoğmuştur. Bununla şunu demek istiyoruz: ''Cemiyette her istihsal
tarzına bir siyasi yapı ve bir hukuki rejim karşılıktır: Tufeyli iktisada1 ' Bu hu susta bk.Prof.Dr.Z.F.Fındılcnglu. Karl M arx lst.962. Sf.02, 104 ve
Pro f ,D r,Hi lmi Ziya Ülken* İkı^aıV Sosyoloj i . Sosyoloji D ergisi , sayı \
2 Prot.Dr.Z.1 I'ımlıkojlu. İçtimaiyat IslVMİ. S f .4 l
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 10/324
karşılık fratri şeklindeki siyasi kuruluşu, çoban ve yan çiftçi istihsaline karşılık köle işletmesine dayanan site yapısını, feodal istihsale karşılık derebeylik rejimini, biiyiik endüstri istihsaline karşılık demokratik millî
rejimi görüyoruz. Her istihsal tarzı kendi üzerinde kurulan siyasi ve hukuki yapıya tesir ettiği gibi, bu siyasi ve hukuki rejimler de kad- roladıklan istihsal tarzı üzerine tesir ederler
Sert bir determinizm yerine, rölâtivist bir izah tarzı, karşılıklısebep ve netice münasebetleri içinde türlü faktörlere yer veren bir görüş, tercihe şayandır. Birçok maddi ve manevi âmiller ce-miyetlerin hamurunda mayalık etmektedir. Bunu kabul etmemek-le, Durkheim’ın cemiyet’te gördüğü İlâhi sıfatı, diğer bir tek illette,
meselâ istihsal vasıtalarında görmüş olacağız ki, “O zaman cemiyet iklimden, avarızı tabiiyeden, uzviyetten, ırkî sedyelerden, ruhî hassa lordan tamamile müstakil, kendine has bir mevcudiyet ve hak sahibi bir realite olarak gözönüne alınacaktır
Bu hüküm istihsal vasıtalarına da teşmil edilebilir. Durkheim’in sistemine sosyoloji yerine sosyolojizm dendiği gibi, bu türlümarksist izah tarzına da aynı isim verilebilir. İlerikı bahislerdeizah edeceğimiz gibi, Türklerin göçebe hayatını ve istihsal nev’ini
tabiî, coğrafî, iktisadi zaruretler kadar, dünya görüşü, nomadikhayata karşı aşk derecesindeki bağ, diğer kavimlere üstün olmaarzusu, yiğitlik, cengâverlik gibi manevî faktörler de tâyin etmiştir.Biilüıj bu manevi faktörlere Töre deniyor.Ziya Gökalp'e göre eski Türklerin göçebelikleri ile Töreleri arasındakarşılıklı sebepnetice münasebeti vardı. “Göçebelikleri töre-lerinden ve töreleri de göçebeliklerinden feyz alıyordu”5. Eski Türkler,aynı göçebe kültürü içinde, aşırî bünyeden imparatorluklara kadartürlü siyasî İdarî Organizasyonlara sahip bulunmuşlardır. Eğer
mutlak şekilde iktisadi organizasyon diğer müesseselcri tâyin edebilmiş olsa, dan seviyesi aşılmayacak bir (Cengiz Yasası), bir(Timur Tüzükâtı) meydana gelemiyecek, büyük devletler kurulamıyacaktı. Yahut ta büyük şehirler tesis edip, meskûn bir hayatiçinde, behemehal ziraat ve ticaretle iştigal gerckccckıi.
Bu mülâhazaların ışığında, içtimai şe’niyeti, sosyal realiteyi
1 Pfof.Dr.Ülken , a.g .makale . s f.22.2 Prof.D r. Fıııdıkoğlu, a.g.eser, Sf.47.
5 Z .G ök alp , Ti irk M edeniyet i Tarih i . S f .15 Kanaat ımızca Z.G öka lp , Durklıc’invden birçok hususlarda mülhem olmasına rağmen, eski Türk Cemiyeti hakkında yukarıdaki görüşüyle, onun Sosyolojizm'inden kendisinisıyırmıştır. Bir bakıma Türk Sosyolojisinin kurucusu sayılabilecek bir mütefekkiri körü körüne Durkheim’i taklit etmekle suçlaııdıranlara, bunabenzer bir çok misal bulunup gösterilebilir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 11/324
bütün olarak görmek lâzım geldiğine inanıyor, tezimizin ana ko-nusu Türklerin Göçebe Ekonomisi olmakla beraber, İçtimaî mücsscselerin de bu İktisadî hayat üzerinde söz sahibi olduğunudüşünüyoruz. İktisadî hadiseleri diğer müesseselerden tecrit edipincelemenin sıhhatine inanmıyoruz. Bu yüzdendir ki Türk göçe- belerinin içıimaîiktisadi hayatını ayrılmaz bir bütün olarak elealmak ve bunu zaman ve mekân itibarile bölmeksizin tarih vehal içinde imkân nisbetindc birlikte gözden geçirmeği gaye edin-dik. Bu usul, tarihi metoda uygun olduğu gibi, içtimaiiktisadi birtedkiki zaman ve mekân itibarile kesilme ve bölünmelerden kur-taracaktır.
Tezin ilk kısmında tarihi Türk Göçebeliği ile halihazır AnadoluTürk göçebeliği arasındaki münasebeti, benzerlik ve ayrılıklar!,kaybolmuş veya devam etmekte olan kültür değerlerini içtimaimüesseseler bakımından ele alacak, ikinci kısımda teze gövdelikeden ekonomik hayatlarını inceleyeceğiz. Son kısım ise geçmiş vehalihazır iskân siyasetinin tahlil ve tenkidine tahsis olunmuştur.
Bir makalede, Orta Şarkta aşirî cemiyetSoci6t6 nomadique’
lerin nasıl mühim olduğu belirtilerek, ecnebi devletlerin bu aşi-retleri arasıra istismarından misaller verilerek, Türk cemiyetininiçtimai tekâmülü ieindc çoktan hayatiyetlerini kaybetmiş bulun-dukları zikrediliyor. Filhakika Türk Göçebeliği son günlerini ya-şamaktadır. Onun sahip bulunduğu maddi ve manevi kültürü ya-kından tanımanın, buhranlar içinde bulunan Türk Kültürü veistikbali bakımından taşıdığı ehemmiyeti idrak ederek bu mevzuuele aldık. Bu kısımda bugünkü göçebelerle, Orta Asya göçebeleri
ve yerleşik Türk halkı arasındaki münasebeti gösterecek, İçtimaî bir entegrasyonun varlığını isbata çalışacağız.
İkinci kısımda, tarihî seyir içinde Türk göçebe iktisadiyatınıniktisat ve ekonomik sosyoloji zaviyesinden taşıdığı ehemmiyetigöstereceğiz. Kapalı ekonomi hayatı yaşamıyan, her devirde millîekonomiye entegre olan göçebeleri, iktisaden de tanımayı deniyecek ve millî ekonomiye modern usullerle ıcmessüllerini inceli
ycccğiz.Üçüncü kısımda ise, günden güne İskân olmakta bulunan yü-
rüklerin, kendi başlarına vâki yerleşmelerindeki tesadüfıliğin, milliekonomi bakımından mahzurlarını gösterecck, millî ve İçtimaî bir
politikaya, temel prensiplere dayanmıyan iskân siyasetimizi bu
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 12/324
vesile ile tahlil ve tenkide tâbi kılarak, müstakbel iskân politika-
mıza bir mum ışığı tutmuş olacağız.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 13/324
BİRİNCİ KISIM:Türk Göçebelerinde İçtimaî
Müesseseler
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 14/324
I- Orta Asya ile Anadolu Aşiretleri Arasında Etnik Rabıta:
Biz bu bahiste sadece Anadolu’daki Türk Aşiretlerinden (YörükTürkmen) bahsedecek, Orta Asya ile kavmi bağlarını tetkikedeceğiz. Kürt Aşiretlerini ileride tetkiki düşünüyoruz. Fakat,Türkmen Aşiretlerinin Kürtleşmesi vakıasına kısaca temas ede-ceğiz.
Hicri ikinci asırda İçel havalisine1, Malazgirt zaferinden sonra bütü n Anadolu’ya Türkmen aşiretleri, fetih heyecanı, yeni yurtlar bulma hevesiyle akmağa başladılar2. “Moğollar'ın zuhurundan ev
vel ve sonra Anadolu ’ ya gelen birçok Türk aşiretleri, iskân edildikleri yerlerde kendi isimleri ile köyler teşkil etmişler, evvelce yaşadıkları yerlerdeki birtakım köy, dağ nehir adlarını geldikleri sahalara da getirmişlerdir Ayirmi dört Oğuz boyunun oymak ve aşiret adınıalmış binlerce köy mevcuttur4. Burada bir kaç misal vermekleiktifa edeceğiz (Dağ, Nehir, Yayla v.s. isimleri) Akdağ, Aladağ,Tanrıdağı, Karadağ, Uludağ, Karacadağ, Alidağı, Aksu, Göksu,Karasu, Göktepe, Sarıkamış, Horasan, Sorkun, Anay, Barcın, Balgasun...İlh Orta Asyada da, Anadolu’da da bulunm aktadır5.
Türkmen aşiretleri bütün Anadolu’yu Türkleştiriyorlardı. “Abû al-Fida'nın, her halde Moğol istilâsından evvelki devre ait olarak naklettiği bir rivayete göre, Antalya şimâl-i garbisinde, Denizli Dağlarında ve civarında yâni Menderes Havalisinde 200000 Çadır Halkı Türkmen yaşıyordu. Her halde Xll.ci asır sonunda Anadolu’nun garb sahaları ve sahil memleketleri müstesna olarakşimâli Suriye’de, Irak ve Elcezire’de, İran ve Azerbaycan sahalarında olduğundan daha kesif-büyük bir Türk kitlesi tarafından vâsi nisbette Tiirkleşti-
rildiği söylenebilir...İlkhan Argun zamanında (1284-1291) Akkoyıınlu ve Karakoyunlu Türkmenleri’nin kesif bir kitle hâlinde Orta Asya’dan
şarki Anadolu ve Azerbaycan’a'*’ naklolunmasıyla, Anadolu’nun
1 Pro f.Dr.Faruk Sümer, Çukurova Tarihi, Ankara 1964 (Ayrıbasım), Niyazi Ramazanoğlu’nun yazıları.
2 Pro f.Fuad Köprülü, Osm anlı Dev letinin Kuruluşu, Ankara 19593 Prof.Fu ad Köprülü, Osmanlı Dev letinin Kuruluşu, Ankara 1959 . Sf.40. Bu
hususta ayrıca Bk.H.Nİhal-Ahnıet Naci Anadolu'da Türklere Ait yer isimleri, Türkiyat Mecmuası, cilt: II, 1926. Fehmi Aksu, İsparta ili yer adları, M.Mesud Kom an, Konya Vilâyeti Ye radian Konya.
4 E ge bö lges ine ait neşrede ceğim iz makalede geniş malûmat vardır.5 1962 H o l lan d a 'd a t op lan an ( B e y n e lm i le l O n om ast ik K on gr e s in e ) gönderdiğimiz rapordan.Prof.F,Köprülü, a.g.e Sf,42,43.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 15/324
Türkleşmesi mümkün oldu.
İbni Sa’id AlMağribî’nin Moğollar zamanında yazdığı bir coğ-rafya kitabında "Anadolu Türkmenleri hakkında mühim kayıdlar vardır. Bunlara göre Denizli ve Menderes havzasında 200.000 hane
Türkmen ve Kastamonu ile Ankara arasında vaki 30.000 hane Türkmen yaşamıştır; Uludağ (Keşiş) dan Tarsusa kadar uzanan garbı Anadolu dağ mmtakaları bu eserde tesmiye olunmuştur”K
Yürüklerin, Türkmenlerin antropolojik vasıflarının Örta AsyaOğuzların ınkine uyduğunu anlıyoruz2.
Doğan çocuğun kafa şeklini bozma bakımından da YörüklcrOrta Asya’ya bağlıdırlar. “Etnik bir hususiyet olmak üzere kafa
şeklini bozma (Deformation с г а т ё п п е )п т mevcudiyetini kaydetmek icabeder. Yürükler, çocuk doğduğu günden itibaren altnlannı yas- sıltmak maksadı He Kaş kemerleri üzerinden ve kulakların Üst hizasından kafa arkasında düğümlenmek üzere bağlanan bir çeki ile çocuğun başım sıkıca çemberlerler. Bu hal hakikaten yürüklerde Fronto-Occipital yani önden arkaya bir nıeyli temin etmektedir. Yürüklerde mevcut bu hali bize Von Lııschan da haber vermekledir.
Bundan başka Dingwall de kafa Deformationları hakkındaki eserinde yürüklerde mevcut bu vakıadan bahsetmektedir’6.
Kendilerine sorduğumuzda adeı edindiklerini, görenek, oldu-ğunu çocuğun kafasının yuvarlakça, daha güzel şekle girdiğinisöylediler. Kazakların aynı şeyi yaptıklarını kendilerinden öğren-dik. Eberhard, Çin kaynaklarına dayanarak, Orta Asya’nın eskihalklarında, eski Korelilerde ve bugünkü şimali Çinlilerde buâdetin bulunduğunu söylüyor4.
Hülâsa “Tarihi menbalarda (siyah libaslı, kızıl börklü, ayakları
çarıklı) olarak tavsif edilen bu göçebe Tiirkmenler’le Mogot hakim i yeti devrinde Karamanoğlu hun maiyetinde Konya'yı istihî eden Türkmenler, hattâ XIILcii asırda Horasan’da Selçuk imparatoru Sancar’a İsyan eden Türkmenler, aynı içtimai tipi temsil eder"'.
1 Prof.D r.Z .V. Togan Umu mi Türk tarihine giriş, Cild, I, İst.946, Sf.188,.2 Bk. Faruk Sümer, X . Yüzyılda Oğuzlar, St.130. D o ç Dr, Bahaeddin Ögel,
İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1962, sf.128-130. Prof.Dr.Sadi Irmak Türk ırkının Biyolojisine Dair Araştırmalar, Kan Gruplan ve Parmak izleri ikinci Türk Tarih Kongresine sunulan tebliğ, İst.943.
Kem al Güngör, Cenubi Anadolu Yürüklerinin Etno-Antropolojik Tedkiki. Ankara, 1941, Sf.27-30.
4 Eb erlıard , Çin Kaynaklarına Göre Orta ve Garbî Asya Ha lklarının Medeniyeti, Türkiyat Mec. VIl-VIII, sf.133-138, 167.
5 Prof.Köprülü, a.g.e sf.49.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 16/324
Bu girizgâhtan sonra şimdi de Oğuz, Türkmen, Yörük keli-melerinin manalarını açıklayarak hepsinin de aşağı yukarı aynı
olduğunu isbata çalışacağız.Oğuz ve Türkmen: Bu iki kelimeyi izalıta müellif ve müver-
rihler muhtelif faraziyelcr ileri sürerlerse de, esasta birleşirler:Oğuz ve Türkmen aynı Türk şubesinin adıdır. Yalnız Prof.Kafesoğlu ayrı bir görüş ileri sürmüştür. Ona göre KökTürk tabirinasıl belli bir kabilenin adı olmayıp siyasi bir terim ise, Türkmentabiri de, aynı manada olmak üzere, Kartukların en kudretli za-manlarında kullandıkları siyasî bir terimdir. IX. asırda Kök Türkkelimesinin ifade ettiği tarihî vâkıa artık maziye mal olmuş, ci-hanşümul hakimiyet sona ermiş, siyasi Türk birliği dağılmış olduğuiçin bir yandan Uygurlar, bir yandan Oğuzlar gibi diğer Türklerlehasım vaziyetle olan Kariukkır tarafından Kök Türk tabiri şüp-hesiz kullanılmıyacağı cihetle, Kartukların, onun yerine aşağı yu-karı benzer bir mefhuma alem olarak, Türkmen tabirini ikameettikleri anlaşılmaktadır'. “Son araştırmalara göre Kartuklar, Çu,
Talaş, Yedisi t bölgesine hâkim bulundukları en kuvvetli devirlerinde (XLasnn ilk yarısı) kendilerine siyasî bir isim olarak, aynı zamanda Türkmen diyorlardı”1diyerek ve Kaşgarî’nin “Kartuklar Oğuzlar 'dan ayn, fakat onlar gibi Türkmendirler (Divan, l, 473)” şeklindeki be-yanına dayanarak, yukarıdaki hükme varmıştır.
Oğuz ve Türkmen kelimelerinin aynı Türk şubesini ifade et-tiğini söyliyen müellifleri de iki iiç gruba ayırabiliriz. Prof.Z.V.Toğan Oğuzları göçebe, Türkmenleri yarı göçebe olarak kabul et-
mektedir. ' Şikârı 'ni Karamanlar tarihinde pek vazıh olarak gösterilen (Oğıız) ve (Türkmen) farkının, yani Oğuzların bu iki zümreye inkısamı keyfiyetinin daha Selçuklular zamanında mevcut oldıığıı,0 zamana ait kayıtlardan da istihraç edilebilmektedir. Mahmut Kaş- garî ve El-Hinini gibi eski müelliflerin eserlerinden anlaşıldığı veçhile, (Türkmen) daha ziyade, medenî kavim/ere komşu olarak oturan ve kısmen ziraatle de meşgul olan yarı yerleşik oğuzlar ile Karluk ve Kfıalaç’lara it/âk olunmuş, yine Mahmut Kaşgari’ye göre, Oğuzlar
kendi memleketlerinde (harplere ve göçlere iştirak etmeyen tenbelve bırakılmış) zümrelere (cins) (yatık) demişlerdir. Şimdi Kazaklar da bu nevi köylülere (çatak) (yani yatak) diyorlar. Oğuzlar Türknıenlere de
1 İbrahim K afesoğlu, Türkmen A dı , M anası ve M ahiyeti , Jean DenyArmağanı‘dan ayrıbası 130-132
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 17/324
böyle bir (yatak) nazariyle bakmış olsalar gerektir. Herhalde (Oğuz) sözü göçebe hayata sadakati tamamiyle muhafaza eden kabilelere
itlâk olunmuştur".Diğer görüş, Oğuzlardan müslüman olanlara (Türkmen) de-
nildiğini ileri sürer. F.Köprülü bunlardan biridir. Memleketimizdeise, F.Köprülü’nün görüşü klâsik bir değer kazanmıştır. Köprülüvaktiyle, Divânü Lûgat’e dayanarak, Türkmen adının Oğuzlar’danMüslüman olan gruplara verildiğini söylemiş2ve filhakika bu gö-rüş, daha sonra meydana çıkan ŞerefüzZamânı Mervezî’nin tabâ
yiü’lhayavân’ındaki satırlarla aynen teyit edilmişti'. Mervezî’den
önce, Türkmenlerden bahseden ilk İslâm müellifi ElMukaddesî(X.asrin 2.yarısı) onları İslâmiycti kabul etmiş kütleler olarakgöstermişti.. Kâşgarlı Mahmud da Türkmen ile Oğuz'u çok yerde
bir likte kaydetmektedir: TürkmâniyetülGuzzîye, beyne’tTürkmâniyeti’lGuzzîye, bi’tTürkmâniyeti’lGuzzîye, butûnü’lGuzzîyeti’lTürkmâniye4.
“Vambâry'e göre, kelime Türk ile (m en’den terekküp etmiştir ve (Türklük, Tilrkler) demektir. Zira men türkçede toplayıcı isimler vücuda getiren bir ektir".
J.Deny Türk dili grameri adlı meşhur eserinde, türkçedekimenman ekinin, kocaman (Ğ norme), karaman’ tr6s brun, şişmanobĞ se, enfld, v.b. sözlerinde görüldüğü üzere, birleştiği kelimeyeaugmentatif (mübalâğa, fazlalık, büyüklük, üstünlük) manası ver-diğini tesbit ile, Türk ve meh’den mürekkep Türkmen tabirininde koyu Türk, halis kan Türk (turc pur sang) manasına geldiği
neticesine varmıştır...J.Deny’nin yaptığı izah Gy. N6mcth,V.M.norsky, Gy.Moravcsık taraflarından isabetli görülmüş, niha-yet son yıllarda O.Prılsak tarafından tekrarlanmıştır.
1 Prof.Togan , a.g.e. Sf.187.2 İlk Mutasavvıflar. 1919. 152; a.m üell. Türkiye tarihi, 1923, 135, A.M üell Türk
Hukuk ve İktisat Tarihi Mec. I (1931), 227; a.müell.Belleten 27 sayı, 261.3 "Oğuzlar Türkleriıı büyük boylamdandır ve 12 kabiledir; bir kısmı şehirlerde,
bir kısmı sahralarda otururlardı.. İslâm ülkelerine komşu oldukları zaman bazıları Müslüman oldu ki, bunlara Türkmen derler " Tabâyiü’l-Hayavân Minorsky nesri. 1942 metin 18. ing. terc.29.
4 A.T. Battal: TM XI (19 54 ), 77.78 Prof, Kafesoğlu, O.g.Makale sf.128.
5 Prof. Kafesoğlu, O.g.Makale sf.128.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 18/324
N6mcıh, M.T h.H outsma’ya istinaden1Türkmcnlcrin eski adlarıOğuz yerine Türkmen ismini aldıklarım, bir aralık XII.asır baş-larında, Oğuz ve Türkmen adını müştereken kullandıklarım beyanetm ekte2, V.Minorsky bi r eserinde: Oğuzlar umumiyetle Türkmen
adı ile tanınmıştır, demekte’, Prıtsak, bir kısım Türklerin tarihikaynaklarda Türkmen yahut Oğuz isimleriyle göründüklerini ve(Oğuz Yabgusu) devletinin Oğuz ve Türkmen gibi çifte ad altında
bir siyasî birlik teşkil ettik lerini bildirmektedir*.
Hammer de Neşrî’ye dayanarak, Müslüman olan OğuzlaraTürkmen denildiğini söylüyor: Oğuzlar, Türkistan da ve Scyhunve Ceyhun arasındaki memleketle sakin ve ekseriya İran’ın hüsrcvleri ile ve Arap Hülefasile muharibdiler. İrtihali Pcygamberi
İslâmdan ancak üçyüz elli sene sonradır ki, Dağhan, akabindenSalur ve onunla birlikde iki bin aile dini Muhammedîye kabuleylediler. Salur bu andan itibaren Çanak yahut Karahan namınıalarak kendi kavmine de henüz putperest olan Türklerden temyiziçin Türkm en ' ismini verd i”*’.
İlk defa "Onuncu asrı milâdiye ah eserlerde görülen bu kelimenin asıl ve menşei bugüne kadar hatâ hal olunm amıştır"' diyerek Bart-hold, bu hususta bir hükme varmanın zorluğunu belirtmiş oluyor.
Ziya Gökalp (Türkman) ve (Türkmen) tefriki yapıyor. Türkmenler, (Salur Karahan) ve (Çanakhan), (Satık Buğra) ve (îlik— han) adlarını da taşıyor bir hakaniye devleti hükümdarının zama-nında İslâmiyet! kabul eden ve henüz İslâmiyet) kabul etmemişolan şark Türklcri ile mücadele eden bir iller ve kavimler müctemiası idi. Türkmen kelimesi, (Türke benzeyen) demekti. Ara-larında din farkı olduğu için doğrudan doğruya (Türkü?.) diyemi
yorlardı.Türkmenle re gelince bunlar, Türkmenler arasında henüz (İl ha-
yalı) yaşayan vc halâ göçebeliği terk etmemiş olan bir Oğuz ilidir8.
Biz Boynuinccli Yörüklerinin Türkmenlere, (Çayan) dedikle
1 M .Tlı. Ho u i sm a : W/ .KM 11 (1 8 8 8 ), 2 28 .2 Gy.Nenıeth. A.henfoglalo magvarsag kialakulâsa, Budapest, 1930, 70 Sf.3 Hudûd alâlam. 311.4 O.Prıtsak, Der Untergang Des Reiches des ogusisehenYabgu:F.Köprülii
armağanı, 1953, 397Prof.K afeso^lu, a.g.mnkale, sf. 122128,5 Nesri Neşri diyor ki: "Tü rkm en ke limes i. ( T ü rk ) il e ( iman ) lâ f ız la r ından
mürekkep t i r .(* Hamm er D evleti Osmaniye Tarihi, cilt 1 sf.44.7 Bili llıokt, Orta Asya Tü rk Tarihi hakkında dersler , İst.927 , sf.6 8.
s Zıya Gökalp, a.g.e., sf.2122.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 19/324
rini kendilerinden duyduk. Eski bir Türk parasının üzerinde de bu ismin bulunduğunu ve şahıs adı olabileceğini aşağıdaki satır-
lardan anlıyoruz: “1884 de Wiatka vilâyetine tâbi Sediarsk’ta da bir Türk parası bulunmuştur, ki Ermitaj müzesinde saklı olan bu paranın üzerinde de eski Türk yazısı ile yazılmış ibare vardır. Profesör Radloff, bu Türk paralarının üzerinde bulunan tiirkçe sözleri oku yarak neşretmişıir. Bu paranın birisinin üzerinde şu ibâre vardır: Ben Çayan, bir akça. Demek oluyor ki, paranın üzerinde bunu bastıranın ismi ve kaç akça olduğu kaydedilmiştir”1. Ayrıca Anadolu’da (Çayan)lı beş tane köy adı mevcuttur.
(Çayan)ın sıfat mı, şahıs adı mı, aşiret ismi mi olduğu husu-sunda mütereddit bulunduğumuz için bir neticeye, bir hükmevaramıyoruz.
Kaşgar’lı Mahmud, Karluklar hakkında “Göçebe Türklerden bir bölüğün adıdır. Oğuzlardan ayrıdırlar. Oğuzlar gibi Türknıendirler. ”(Divan, I, 473) dediğine, Osman Gazi’nin oğullarına asla iskânolmamalarını yerleşenlerin asaletinin kaybolacağına beğliğin yü-rüklük ve Türkmenlik edenlerde kalacağına dair nasihatınaJ;Z.V.Togan, a.g.e. Sf.101102. bakarak, şimdilik (Türkmen) keli-mesinin (yörük) kelimesi gibi göçebeliği, konargöçer Türk boy-larının hayat tarzını ifade eden bir isim olduğunu düşünüyoruz.Biraz sonra Türkmen Aşiretlerinden bazısına Yörük, YörüklereTürkmen denildiğini de göstereceğiz.
Yörük: (Yürümek) fiilinden yapılma* Anadoluya gelip Yurttutan göçebe oğuz boylarını (Türkmenleri) ifade eden bir keli-
medir. Bir çok eserde (Yürük) şeklinde yazılması büyük hatadır.K.Güngör’ün (Cenubi Anadolu Yürüklerinin Etno AntropolojikTedkiki) isimli eserine dair yazmış olduğu kitabiyatta MuzafferRamazanoğlu bu hususu haklı olarak belirtmektedir: (Yürük)kelimesi müellifin zannettiği gibi, (yürümek) den yapılmış bir isimdeğildir! Bu kelime sıfattır; aslı da (yüğrük) dür. Telâffuzda yu-muşak (ğ), kelimenin yalnız bir mânasında: dişi davarların tekeleriistemeleri sırasında, (mal yüğrüdü) sözünde ortaya çıkar! Kelime
sıfat halinde ileri, medeni, bilgili, cins ve halis manalarına gelir.
1 H.Namık Orkun, Eski Türklerde Para, Varlık sayı: 178-1940.2 Köylerimiz, 1933 Çayam Ulya (Diyarbekir-Osmaııiye)
Çayan (Çoru m -Meci'd özü) "Çayan (ÇorumSungurlu)Çayan (Muğla-Fethiye)Ç Y d (E P i l )
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 20/324
(Yürük at yemini arttırır) derler. Halbuki şehirlilerin pek çoğu(cins at yemini arttırır) der. Sonra bir aşiret başka bir aşiretimedhederken (Onlar bizden yürükdür) diye medheder. Bunu söy-lerken de onların daha medeni daha ileri olduklarını aynı zamandadaha çok okumuş kimseleri bulunduğunu kasdeder. Yoksa koşaradım gittiklerini değil! Hiç bir Yörük, bu kelimeyi yürümek mâna-sında kullanmaz. Eğer bu fiili arılatmak isterse, (Yürüdüm) de-meyip (Yörüdüm) der. Zaten (Yörük) her iki kelimeyi de bilir;Fakat (yörük) kelimesini isim, (Yürük) kelimesini de sıfat lıalindekullanır. Yalnız, birbirinden tamamen ayrı olan bu kelimelerineski imlâları bir olduğundan ve yabancı âlimler, bunları bir kelimezannederek daima (yürük) diye okumuşlardır. Çünkü (Yörük)demek onlara kaba gelmiştir, İstanbul şivesine, daha doğrusu ya-
bancı şivelere uydurmak sevdası ile (yürümek) den (yürük) de-mişlerdir” diyerek bu kelimenin yörümek fiilinden meydana gel-mediği hususundaki kanaatini şöyle ifade ediyor: “Fakat ismin mücerred halde yaşamış olması da, hunim yürümekten gelmiş olmadığı kanaatini uyandırıyor. Çünkü yürükler, daimi hareket hallerini
yürümekle veyahut yürürlükle ifade etmezler. Bu mefhumlar yerine her vakit göç kelimesini kullanırlar. (Göç kalktı) (göç kondu), (Göçü çeklik), (Göç gidiyor) (Göç vardı), (Göçe katıldı) (Göçten ayrıldı)
derler. Hattâ (Göçün dönüşü topa! ite yaradı) diye bir de atasözleri vardır. Bıı misaller, ( yörıik) kelimesinin bu aşiretlere has bir isim olması hakkında uyanan kanaatin haklı olduğunu gösteriyor,"'.
Bu mütalâanın ilk kısmına iştirak ediyoruz. Dinar ve Türkmenlerinde Silifke havalisinde, düğün arifesinde gençler dağa,düğünde yemek pişirmede, meydan ateşi yakmada kullanılacakodun temini için giderler. Odunu ilk getirene hediyeler verilir,onu getirenin itibarı büyüktür. Bu ilk getirilen oduna (yüğrük
odunu) denir. Yüğrük kelimesinin kabiliyetli, dirayetli cesur ma-nalarına geldiğini biz de müşahede ettik. İkinci kısımdaki Fikreiştirak edem iveceğiz. Bütün yörükler, bu kelimenin (yörümek)fiilinden müştak olduğunu söylediler. Bize göre (göç) kısmı ha-reketi, (yörümek) umumi, bütün hayat boyunca yapıla gelen fiiligösteriyor bahşiş aşiretinden edindiğimiz şu bilgi: (Ecdat Hora-sandan beri bu yolda yörüye gelmiş): ve Yörük yörük yörüdü;kıllı deriyi sü rüdü )1 tekerlemesi de görüşümüzü teyid eder.
AvrupalI seyyahlar, alimler de yörüklerle ilgilenmişlerdir.
1 Muzaffer Ra m azaıı oğlu. Ki tabi ya t, Çığır Mecm uası, Savı 117, 1942.2 Bahşiş aşiretinden Abdullah Aslan.3 Kerim Yund'dajı nakil.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 21/324
“Bunlardan leake, yürüklerin, Asya 'da Kürt ve Türkmenler gibi aşîret hayan yaşadıklarım, Trakya ve Makedonya ’da yerleştikten sonra ise bu yaşayış tarzını terkettiklerini, S.Boker, Beşik göl sahilleri sâkinle
rinin yürükler veya Türkmenler olduğunu ve Hertzberğ de yan nonıad yürüklerin Asya 'dan hicret ederek Tesalya ’da yerleştiklerini kayıt ve işaret etmektedirler. Yine Rumeli’nin etnoğrajik vaziyeti hakkında yazdığı eserde, G.Lejean, Türklerin nonıad ve çoban hayatı
yaşayan ırkdaşlanna, (yürüyen, gezen) mânasında olan, (yürük) adını verdiklerini bildirdiği gibi, Makedonya ’nın beşeri coğrafyası tetkikine neşrettiği bir eserinde, Cvijicde, Ofçabolu Türklerinin büyük bir ekseriyetini vaktiyle Anadolu ’dan hicret etmiş yürükler olduğunu tesbit
etmek suretiyle bunlardan bahseylemiştir”'."Âşık Paşazade de (Göçer halk) (Göçer il) Oruç bay tariflinde (Göç-
küncü yörükler) (Göçer yörükler) denilmiş olduğunu ' görüyoruz.
“Tsakyroğlou, göçebenin yürükle aynı mânada olmakla beraber, ikinci kelimenin daha ziyade hareket halinde ve yerlerini değiştirdikleri esnada nonıad kabilelere verilen bir ad bulunduğunu kayıt, Türkmen sözünün ise daha dar bir mânadakiyöriik gurupları, İzmit havalisinde, Dinar ile Konya arasında, Sivasta yaşayan yürükler için kullanıldığını iddiaetmiştir’ .
Gene “Tsakyroğlon yürüklerin Orta Asya 'daki^ Tiirkmenlerin ah fadı ve bâzı bakımlardan İran ’daki Türkleri ve Âzerileri hatırlattıklarını ilâve etmiştir”4.
Aşağıda daha geniş şekilde izah edeceğimiz gibi Yörük veTürkmen aynı manaya gelmekte, Anadolu’ya gelen göçebe OğuzTürklerini ifade etmektedir. Bütün vesikalar bu göçebelerin OrtaAsya’dan geldiklerini göstermektedir. “Tarihi kaynaklanmada da bâzen Türkmen bazen yiirük olarak rastlanan, seyahatnamelerde bu suretle zikredilen bu Türk halkının menşei itibariyle kat’iyen oğuzlardan bulunduğu XV. asır müverrihlerinden olup da imparatorluğun kıınılıış devri hakkında en eski malûmatı verenlerden Oruç Bey'in bir münasebetle, (Bu oğuz taifesi göçküncü yülükler idi) şeklindeki ifadesiyle de sabittir’6.
1 Prof.M.Tayyib Gökbilgin, Ru m eli’de Yürükler Tatarlar ve Evlâd-ı Fâtihârı.1st. 1957 SF.2-4.2 Prof.M . Ta yy i b G ökbilgin, R um eli’de Yürükler Tatarlar ve Evlâd-ı Fal i hân,
1st.957, Sf.2-4.Prof.M. Tayyib Gökbilgin, Rumeli'de Yürükler Tatarlar ve Evlâd ı Fatihan,1st.957, Sf.2-4.
4 Tayyib Gökbilgin, a.g.e. Sf.5-6.5 Tayyib Gökbilgin, a.g.e. Sf.5-6.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 22/324
Prof.Faruk Sümer Kızılırmak’ın doğusundaki Türk göçebele-rine Türkmen, batısındakilere Yörük denildiği kanaatindedir.Prof.Tayyib Gökbilgin de bu fikirdedir.
Kayseri, Niğde, Adana, Maraş havalisinde yörüklere (Aydınlı)denildiğini gördük. Silifke’de bir yörük aşiretinin ismiyle anılıyor:Sarıkeçili. Doğu’da vC İran’da (Karakoyunlu Türkmen’i) olarak bilinen Konar Göçler, Antalya, Konya, Adana havalisinde (K ara-koyunlu yörüğü) adını alıyor. Anamur’dan başlayıp, Toroslar’ıtakiben TarsusNamrun Yaylası’nda son bulan Yörüklcrin göçyolu olan güzergâha Türkmen yolu denmesi, Silifke havalisinde bir kısım Yörük aşiretinin adının (Keşlitürkmenli, Ayaştürkmenli,Türkmen uşağı) olması, zamana, mekâna, geliş yerlerine göre isimaldıkları kanaatini doğuruyor. Orta Asya’dan Türkmen umumîadı ile çıkıldığı halde, sonradan (Yörük) (Aydınlı) gibi isimleralıyorlar. Yörük adınm doğmasına (AlevîSünnî) tefriki amil oldudiyeceğiz; Fakat Dinar Türkmenlerinin sünnî olması, A.Rıza Yalgm’ın Alevî Honamlı Yörüklerini görmüş olması bunu önlüyor.
Fakal (Yörük) le (Türkmen) in aynı etnik zümreye alem olaniki kelime olduğunu rahatça söyliyebiliriz. Arşiv vesikalarında bu
iki kelime müteradif, eş manalı olarak kullanılıyor: TürkmanıHaleb, Yörükânı Haleb...ilh (Ahmet Refik, A.T.A., F.Sümer, Tür-kiyat, X,155) Ayrıca "Vâmbery yörükler arasında rastlanan kabile adlarının orta A sya’da Türkmenler arasında mevcut bulunduğunu göstermektedir 'Tayyib Gökbilgin a.g.e. Sf.8..
Orta Asya’ya bağlılıkları atasözleri ile de sabit. (Sarıkeçili) 1ergururlanan kimseye: "Horasan’da kaçdöniim tarlan var?", ‘Am m a lhn asa nlth a!..", "Ne Horasanlı adam!...Bu kadar olamaz” derler.
Aslanlı köyünde (Kozan) saf adama "Horasan akıllı”derler. Kirtilköyü (Silifke) alevileri "Alim Buhara 'dan çıkarmış da Evliya Horasan 'dan "saf adam için " Horasanakıllı ” diyorlar.
Avşar’larda bu bağlar daha zengindir1. “Hunlu ettin, Ünlü ettin” “Oğuzluyam, Yavuzluyam”, “Oğuzlardanım”, “Yasa pese”, (Emre itaat), “Gonca Güllüyüm, Beğdilliyim”, “Eğreğimde Gök- biire” (Avşarlar’ın hepsi bozkurt demektir), Ergonem var, erginem var” (Durak yerlerim, delikanlılarım var.) “Otaklı ötekli” (Otu-
l Avlarlara ail bu atasözleri Ta f Köyünden (Kayseri) Avşar boyundan BeşirÖnder Beyden alınmıştır. Vakti ile yaşlılardan kendisi toplamış. Gezdiğimi/ birkaç Avşar köyünde araştırdık, kayseri'den Müderrisoğullanııdan ŞadiSoya la da soruşturdu. Ç oğ u.y ok . Belki unutulmuş, kaydı ihtiyatla alıyoruz.Fakat meselâ (flunlu ettin. Ünlü ettin) yaşıyor kullanılıyor.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 23/324
racak yeri, söz söyliyecek insanı var), “Beğdilli, diliballı*’ (asil,tatlı dilli insan için), “Dili ballı Bozgurt” (Tatlı dilli Avşar),“Ilaycı Nogaycı” (Yaygaracı insanlara denir) “Özbek Özbek” (Pekarzu sahibi), “Şoru beğdilli, boyu bozgurt” (Şorlaşmak: sohbet
etmek.), “Kinikli konuklıı” (Misafir seven kimse için söylenir.Halâ kullanılmaktadır.) “Allı ol, kaylı ol” (Belki Kavı Aşiretikastediliyor. İyi giyin manasına) “Soylu kaylı” (asil adam), “Aral- daıı TuraPa” (Her yere yol gider demek), “Baykalda su arar” (olmıyacak işin peşinde koşan için söylenir), “Ilarzemde hazînem” (Fakirliğine bakmayıp söz edene denir) “Çinbaşı bir akça” (de-ğersiz iş için söylenir), “yolumuz tibete” (zor ve kötü iş, kötüinsana işi düşme) “Hazerden gaçar, bezere gider” (işini bilmeyenşaşkın), “Havran eniği, gök-börüğii, gökbörüğü” (Avşarlar’da eski
nineler torunlarının saçlarını okşar böyle diyerek severlermiş.Havran = kurt, cn ik= yavru manası: Kurt yavrusu, bozgurdan bozgurdıın) “Kardaş gibi yaren, Turan gibi yayla olmaz” (Beşir bey bunu anasından duymuş)
Namık Kemal, Ziya paşa Orta Asya’daki Türk ülkesine (BüyükTürkistan), Anadolu’ya (Küçük Türkistan) diyorlardı. OsmanlıDevleti bile resmen, imparatorluğun adını (Türkistan) olarak ka-
bul ediyordu. Bunu, Osmanlı devleti ile İngiltere ve Fransa ara-
sında 1855 senesinde akdolunan istikrar muahedesinde görüyoruz:“Biz ki, bilûlfihi teâlâ Türkistan ve Türkistan'ın şamil okluğu nice memalik ve bildanın padişahı, Essultan İhnisultan Essulıanil gazi
Abdülmeciı han...
Türkmen Aşiretlerinin kürtleşmesi:
Ziya Gökalp, (Aşiretler Hakkında Sosyoloji Tetkikleri) isimlieserinde Türkmen aşiretlerinin kürdleşmesi hadisesine temas e
diyor. "(Türkân) gibi esasen (Beydilli) boyuna mensup Türk olduğunu bilen, fakat Kürtçe konuşan bir Türk aşîreli..."1.
Bugün Kayseri (Sarız) ve Urfa havalisinde asıllarının Türkmenolduğunu söyleyen, fakat Kürtçe konuşan Bcydilli’ler mevcut. (Badıllı) diye anılıyor. “Aslımız Türkmen; şimdi Kürdük'' diyorlar. KezaUrfa havalisinde (Karakeçililer) aynı halde.
Gaziantep havalisinde Kürdleşetı Alevi (Tilkiler) aşiretinin aslıTürkmendir. Bunların diğer Türk boylan ile birlikte, ekaliyette
kaldıkları İran’ın bazı mıntıkalarında kürtleştiklerini görüyoruz:
ı İ.Hakkı Yeniay. Yeni Osm anlı Borçları Tarihi. İsı.964, Sf.22.2 Z.Gökalp Aşiretler Hakkımla Sosyoloji Tedkikleri Doğu mec. Sayı:7-8. 1943.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 24/324
“Giiney İran da farshışan ve kurdeşen Şu! (Eski Çıır, Çııl, Araplarda Siil), Kücat, Ağaçeri Khalac Ilak, Kürdüstan da Kiirtleşen Bayat, avşar, Beğdili (Kültlerde Bedelli) Eyva (Yiva) uruğları Hüzistanda
A vşarlar, Lıtristan da beğdelli, Tilkü ve Uluğ-Çinliler bu cümledendir. Bayat, Avşar, KJıalac gibi kabilelerin, Fars vilâyetindeki Tiirkmenlerin dağlarda ayrı uru ğ/ar halinde göçebe kalanları miniyetlerini muhafaza etmişlersede...
Gene Gaziantep havalisinde kürtleşen Alevî (Gızgapanlı Aşi-retinin), Varsak’Iann bir kolu, bir oymağı olduğunu anlıyoruz'.
Kozan’ın beş köyüne (Kürt köyleri) diyorlar. Gittiğimizde halis
Türkmenlerle karşılaştık. Tek kelime kürtçe bilmiyorlar. En eskiTürk adetlerini yaşatıyorlar. Kendilerini kürl bilen bu insanlarhakiki kürller arasında bulunsalardı şimdiye kadar çoklan erir-lerdi. Millî kültürümüzün hazin halini bu misal gösterir.
Birçok (Kürl) isimli Türk köyü bulunduğu gibi, Toroslar’da(Bağırsak Yaylası Tanrıdağı civarında, AksckiHadim arası) Kürtler diye anılan ve tanılan halis Türkmen, Yörük’leri gördük. Eski
Türkler arasında ve Macarların içinde de (Kürt) isimli kabile bulunduğunu eski Türk kitabelerinden anlıyoruz. (Yazıtlar III,180-181)
Bu bahsi burada derinleştirmeğe vaktimiz, yerimiz müsaiı değil,Bu vakıayı ileride müstakil yazılarla tesbite çalışacağız.
II- Dinî Bakımdan Orta Asya ile Rabıta:Kültürler ve medeniyetler daima birbirlerinden mülccsir ol-
muşlardır. Beşeriyet, ilk devirlerden bugüne kadar, en ibtidaisinden en mütekâmiline (Semavî dinler’e) doğru, din müessesesinesahip bulunmuş ve İçtimaî müesseselerin diğer kollarında olduğugibi, dinî sahada da kavimler arası kültür alış verişi olmuştur.Türkler de Çin, Hind, Tibet ve İran’ın dinî ve mistik tesirlerinemaruz kaldılar. Zaman zaman bazı Türk ulus ve boyları Maniheist,Budist, Hıristiyan, Musevî oldular. Hıristiyan olan Kuman ve Bul-garian yerli İslav ve diğer ırklarla karışıp Islavlaştılar; Macarlaş
1 Pro f.Toşan , St',206-207: Ayrıca F.Köprülü’nün İslâm Ansiklopedisindeki Avşar Mit.ne lik.
: Faruk Süm er, Çukurova larilıi, Ankara, 1964 (ayrı baskı), sf.95.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 25/324
tılar; Türklüklerini kaybettiler. Bunun yegâne istisnası Romanya’-daki Gagauz’Iardır. Musevî olan H azarlar da erid iler1. Maniheizmde aynı idi. İslâm kaynaklan, Maniheizmin Uygurları gevşettiğinive cesaretlerini körlettiğini yazarlar. Gerçekten ise, Maniheizm,tüccarlara ve şehirlilere mahsus bir dindi. Koyun ve at sürülerinin
peşlerinden giden; kışm kışlaklara inip, yazın yaylaklara çıkan vctabiatın her türlü zorluklarına karşı koymağa mecbur olan Uy-gurların bu din ve dünya görüşü İle anlaşabil meleri çok zordu”2.
Kaym babası Bilge Hana, hayvan eti yemeği ve harbi menettiğiiçin, Budizm’i kabul etmemesini tavsiye etmişti'.
“Greko-Baktria devleti yerinde Küşan devletini kuran ve Hindli-
lerce Turuşka yani Tiirk tesmiye olunan Orta Asya fatihleri, reisleri Kanişka 'nm idaresinde Bııdda dinini kabul ettiler’4.
(Türk Tarih Felsefesi) nin konuşabileceği bir sahada, kıymethükmü vermekten çekinerek Şamanizm ve İslâmiyet üzerinde dur-mak istiyoruz.
Şamanizm bize göre Türk’ün millî şahsiyetini bulmasına hizmeteden bir dindi. Türklüğün en şuurlu bir devrini yaşıyan Göklürkler
bunun delilidir.
“VI.Yüzyılda büyük Türk devletini yeniden kuran Gök-Tiirk sülâlesi şamanist boyların yetiştirdiği sülâle idi. Bu sülâle, devlet idaresinde millî yazı ve millî dil kullanacak derecede inkişaf etmiş bir milleti, bir devleti temsil ediyordu
Bazı müelliflerin iddia ettikleri gibi Şamanizm’i terkedip, İsiâmiyete girmekle Türklerin törelerini, millî şahsiyetlerini kaybet-tikleri hususunu kabul etmiyoruz. Perakende halde; kemmiyet
itibarile kifayetsiz oldukları için Afganlı’lar, Kürtler, Araplar arasında eriyen Türk Aşiretleri, bu hükmü kuwellendiremez. Değilmi ki, Suriye’deki Türkmen Aşiretleri ve Irak’da Kerkük havali-sindeki bir milyon Türk, millî benliklerini halâ muhafaza ediyorlar.Hıristiyan ülkelerinde ise, Müslümanlık Türklüğün muhafazasınayarıyan manevî bir zırh olmuştur. Misal: Romanya Türkleri, KırımTürkleri, Bulgaristan Türkleri, Yunanistan Türkleri, Yugoslavya
1 Bugün İstanbul'da mevcut olduğu söylenen (Tiirk-Mu sevî cem aat i) bunların
devamı olsa gerektir.2 D oç.D r.Ba haed din Öge l, İslâmiyetlen önceki Türk Kültür Tarihî. Ankara 1963.
3 Z.G ökalp. Tiirk M edeniyeti tarihi, sf.11.4 Pıof.D r. Z. Ve lidî Tog an, Um um î Türk Tarihine Giriş, sf.46. İst.947.5 Abdülkadir inan. Tarihte vc Bugün Şamanizm, Ankara' 1954, sf.4.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 26/324
Türkleri.
Fuad Köprülü "İslâmiyeti kabul eden yeni Türk cemiyetinde,
sanıldığı gibi, her türlü İçtimaî ve hukukî müessese/eri aynen ondan kopye ettikleri, bu mevzûda da hiç bir hususiyet göstermedikleri düşüncesini Türk hukuk ve müesseseleri tarihine dair araştırmahiriyle
yıkmış; yeni bir din ve medeniyete giren her cemiyet gibi, Türklerin de İslâm dini ve medeniyetine intisap ettikten sonra eski düşünüş ve inanışlardan, kültür ve ananelerden bir çok unsurları birlikte getirip muhafaza ettikleri ve bunun neticesi olarak da İslâmiyet anlayışlarında ve yeni bir islâmi cemiyet vücuda getirmelerinde bir hususiyet
arzettikleri görüş ve kanaatine varmıştır’Sünnî olsun, Alevî olsun Türkmen Aşiretleri millî kültür ve
müesseseleri muhafaza edegclmislerdi. Saray çevrelerinde Arapve Fars kültürünün yaygınlığına, Türk kültürüne hor bakmalarınakarşılık, göçebe Türk boyları onu daima hürmetle saklamışlardır.Sünnî aşiretlerin İslâmiyctle, millî kültürü bağdaştırmaları ayrıcatedkikc değer. Bu husustaki son hüküm, millî ve dinî kıymetlerizedelemeksizin yaratılacak müstakbel Türk Kültürü’nden sonra
verilecektir. Son olarak söyliyelim ki, “bir takım Tiirk kavimleri ve bizzat Anadolu Türklerinin, yer yer eski kültür unsurlarını taşıyan bir evsaf arzetmeleri mâzinin ihyasında ve Tiirk ruhunu bulmakta bize yeni imkânlar hazırlamaktadır’’1.
Biz bu bahiste Orta Asya Şamanizmine ait bazı unsurları kısacagörecek ve halen bunlardan Anadolu Türk göçebelerinin yaşat-makta olduklarını inceliycceğiz. Bu suretle Türk’lerin yeni bir dini
kabul ederken, eski kültür vc inanışlarım da terketmedikleriniisbatlamış, Türklerdeki din müessesesi hakkında kısmî bir fikirsahibi olacak, (YörüklerinTürkmenlerin) tarihi Türk göçebeleri-nin çocukları olduklarını din yoluyla göstermiş olacağız.
“Çin kaynaklarının verdikleri haberlerden anlaşıldığına göre, eski Orta Asy’a Şamanizminin esasları Gök-Tann, giineş, ay, yer, sıt, ata (cedd-i âlâ), ateş (ocak) külleri idi. Dinî âyin ve törenlerin muayyen bir nizam (statü) çerçevesi içine alınmış olduğunu tahmin etmek de
mümkündür.Büyük devlet kuran şamanistlerin âyin ve törenlerini icra için
resmî lüzük vücuda getirdiklerini, yakın zamandaki Mançu tari-
1 Prof.Dr.Osm an Turan, Fuad Köprülü Armağanı, İst.953. sf.X V l.XV H l.2 ) P f D O T F d Kö ülü A ğ İ t 953 f XV l XV III
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 27/324
hinden de biliyoruz”1. Bu isim Budizm yoluyla Hind dilindengelmiştir: Şaman kelimesi de rahip mânasında sanskriıçe (çramna)kelimesinin Pâlı forması olan (şamana) dan gelerek bu (Kam)
dinine isim olmuştur2 "eski Türkçe'de (Şanum )’a ancak (Kam) denirdi. (Şaman) ve (baksı) terimleri, şüphesiz yabancı kelimelerdir. Şaman (Kam), Şamanistierin inançlarına göre, tanrılar ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapma kudretine malik olan kişidir, İnsan ufak tefek ruhlara, aileyi koruyan ateş ve iyi yer-sıı ruhlarına bizzat kendisi de kurbanlar, saçılar sunabilirse de, kuvvetli, hele kötü ruhlara doğrudan doğruya baş vuramaz”'.
“Kainlik (Şam anhk) sanatı öğrenmekle elde edilemez. Kain olm ak
için belli başlı bir kamın neslinden olmak gerektir. Hiçbir kimse kam olmak istemez. Fakat geçmiş kam-ataların ruhundan biri kam olacak torununa musallat olur, onu kam olmağa zorlar'4.
Biz aşiretler arasındaki tedkiklerimizde, bu husustaki en en-teresan mulûmatı Honamlı Aşiretinde bulduk. Halen Yunak’ın(Konya) Honamlı köyünde meskûn İsmail oğlu İsmail Bilici, 40sene evvel, aşiretin en yaşh ve en bilgilisi olan kör Hacı Osman’a(85 yaşında) asıllarırtm nereden gelme olduğunu soruyor. Bu mek-
tep medrese Görmemiş. iki gözü kör ihtiyar, yaylada, bir ağacınalımda, yazgünü, görmeyen gözleri ile uzaklara bakarak: Oğul!..
Böyük suval sordun. Bu yaşa geldim, daha bunu bana kimse sormadı. Biz evvelce, dedemden duyduğuma göre Horasan elinde güneşe deparmışız. Şaban Baba adında bir abdal davulla halay çektirir, (Tanrımız doğuyor) diye güneşe daptırırmış. Nameyle Müslüman olmuşuz. A nadolu’ ya akın yapmışız. Güneşi yaradan A Hah olduğunu bilip vaz geçmişiz.
Şaban Baba da, aşiretten faydalandığından, oğlıı evlenenin düğününü, sünnet olanın sünnet düğününü yaparak, içimizden ayrılmamış\ ”
Yer-Su Kültii:
“Yer-sıı kültü, Göktürk kitabelerinden anlaşıldığına göre VIII. -
1 A. İnan, a.g.e. sf.2 ve 75.2 Z.V .To gan , a.g.e. s 1.46.
3 A.İna n, a.g.e. sf.2 ve 75.4 A.İnan, a.g.e. sf.76.5 (Şaba n Baba) ile (Şama n) arasındaki yakınlık. Şaman deyince davul un akla
gelm esi ve onunla ayin yaptırması ve" Anadolu Abdal'larının davulculukları birlikle düşünülmeli, kıyaslanmalıdır.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 28/324
yüzyılda Türk imparatorluğunda devletin resmî kültlerinden biri olmuştur. (Tonyukuk kitabesi, Ongin Kitabesi)...İbn alFakih’in verdiği malûmata göre, Barshanlılarda Işıkgöl kültü vardır. Barshan halkı her yıl mahsus bir şekilde, yani merasimle bu gölü dolaşarak takdis ederlerdi. (A.Z. Velidi Toğan, İbn a lF akih ’in Tilrklere ait Haberleri, Belleten,XII, 14)"'.
Toroslar’da (Bulgar Dağlarında) Yarıkgöl ve Karagöl yörüklerindinde büyük, dipsiz, korkunç göllerdir. İçine girince çeker. Çokadam öldürmüş. Hepsi huşû ile bakarlar. Gene Toroslar’da (Ak-seki civarında) bir Dipsiz Göl mcvcutîur.
Aşiretlerin türkülerine girmiş olup, dillerinde korku ve hür-metle anılır2 Toka t’ın Reşadiye Kazasının Kabalı köyünde (eskiadı Çardak) Haşan Paşa’mn soyundan bir köylünün, Kelkit Ça-yının kuzeyindeki tarlasında ceviz ağacına bağlı kısrağına, arazininyanındaki gölden (Dipsiz Göl) çıkan bir aygır aşıyor. Yakalamakiçin koşuyorlarsa da göle kaçıyor. At şeklinde kulunluyor kısrak.Bunu bütün o civar köyleri bilirmiş1.
Kurban, Adak ve Dağ Kültü:
“Kurban ilk telâkkiye göre tanrıya verilen bir hediyedir. O aynı zamanda doğrudan doğruya üstün ve aşağı insanlar arasında mukaddes bağlar kurar. Biz bazen tanrının bazen insanın bazen hayvan, nebat, hattâ cansız cisimlerin kurban edildiğini görüyoruz. Bu şekiller kurbanın um um i bir İçtimaî kurum olduğunu gösteriyor” .
Eski Türkler kurbanlarını yüksek dağ tepelerinde, GökTanrı’ya yakın olduğuna inandıkları yerlerde keserlerdi. Hun’lar Çin’
lilcrle anlaşmalarını Hundağı denilen bir dağın tepesinde yapar-lardı. (Şamanizm, 4859)
Bulgar Dağları’nda Alagöl’ün üstünde (Göveri Tepesi’nde)(Geyik Dede) isimli yatıra, bütün bu civarın aşiretleri (Temmuz’da) gidip, kurban kesiyorlar. Dua ederler, çocuğu olmıyan kadınlaruykuya yatarlar. Rüya beklerler. Sultan Dağı’ndaki (yörükler GiyiDağı= Geyik Dağı da diyor. AksekiHadim Civarında) yatıra, buhavalinin yörükleri Ağustosta ziyarete gidip kurban keserler, iki
ı Abdü lkadir İnan, Türklerde Sıı Kültü ile ilgili Ge lenek ler, Köprülü Armağanı,İst.953. ,
2 Ço cukluğum uzda Söke de 20-25 m" lik bir suya (bağlı Su-De ve yutan) korkuile kancık bir hürmetle bakardık,
j Bu bilgi Kabalı Köyünden İçtimaiyat Enstitüsü odacısı Durmuş Yıldızdanalınmış olup, Dede Korkut Hikâveİerindekinin aynıdır.
4 Pro f.Dr.1I ./.. Ülken D in î Sosyoloji; İsı.'M3 . St.46.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 29/324
rekât namaz kılarlar. Bekâr erkekler: “ Dolandım geldim ocağına, bir kız ver kucağıma ”, çocuğu olmıyanlar: “Dolandım geldim ocağına, bir evlât ver kucağıma” diye dua ederler. Kızlar da keza..Vaktile Konya’dan bile gelenler olurmuş.
Edremit havalisi Alevî Türkmenleri, sünnî Yörükler, Köylüler(Baba ve Sarıkız) yatırlarını her yaz ağustos 15’e doğru ziyaretedip, dağın üstünde kurban keserler. Alevîler ayrıca gidip türbedeçalgılar çalar, içkiler içer, dua ederler. Silifke Alcvîlcri de (KirtilDedesi) ne çalgılar çalarak çıkar, kurbanlar keser, içki içerler. Buadetlerin aynen eski Türklerde de tatbik edildiğini görüyoruz:
“Tu-kiıt 'lar koyun veya at kurban edildiği zaman, bunların kafasını bir değneğin ucuna asarlar. Bu günlerde (yani kurban günlerinde) kadın erkek bayram elbiseleriyle mezarlıklarda toplanır
Bu kurban keyfiyetini Ziya Gökalp totemizmin bir tezahürüolarak görmekledir. "Mabud ilkbaharda (koyun) yer. Demek ki bu mevsimde (Gök Han) a kendi totemi olan (Koyun) kurban edilir. Diğerlerine kendi mevsimlerinde kendi totemleri kurban edilir. Totemler, totemizm ibadetinin haricinde kesilenıiyeceğinden bu kurban
günleri, Avusturya’Uların (intişiyuma) sına muadildir”1.Şamanizm bakiyeleri, dağ ve su kültü Edremit Alevîlerinden
topladığımız (Çamcı Köyünden) şu malûmatta çok barizdir: vaktilenineler karnı ağrıyan torunlarının karnına ellerini koyarak: “Dağlar, taşlar, ulu ağaçlar, ulu dağlar, ulu çaylar gelin.LÇocuğumun gamının ağrısını alın da gidin ” diye üç defa bu duayı tekrarlar,ağrı kesilirmiş.
Manas destanında Yakup Han hatununun kısırlığından şikâyetederek diyor ki: “Bit Çırıçı'yı alalı on dört yıl oldu. ıtir çocuk koklayamadım, öpemedim. Bu hatun mezarh yerleri ziyaret etmiyor, elmalı yerlerde yuvarlanmıyor, kutlu pınarlar yanında gecelemiyor. (Şamanizm, sf.168)
Korkuteli’de, Yellen Köyü’nün üzerindeki bir ulu pınar ba-şında çocuğu olmayan veya ölen Yörük ve Köylüler kurban kesip,orada geceler, namaz kılar, dua ederler. Bu suretle çocuk sahibi
olurlur.
1 RadlofC, Sibirya'dan (Terc.A hm el Temir) İst.1957, I, Sf. 132 iki sene ön ceAydm'ın bir .Alevî köyünde (Hıdırellez) dolayısiyle yapılan dini merasimdebulunduk. Aynen yukarıda bahsedildiği gibi mezarlık içinde kurban kesildi;saz çalındı: içki içildi, veed içinde nefesler dinlendi, (en yeni elbiselerle).
2 Z-G ökaip a.g.e. Sf.36.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 30/324
Ocak ve Atalar Kültü:
“Şaman dualarında (Atamızın yaktığı ocak) denir. Kırgız-Ka
zaklarının kabile teşkilâtım unutmayan boylarında, meselâ San-Arka N ayman ve Argınları gibi boylarda, yedinci veya dokuzunca atanın torunlarının hepsi bir (ülken tiy= ulu ev) e saygı gösterirler. Bu eve (Çadıra) (Kara Çangarak) da derler ki yüzyıllar boyunca ocak dumanıyla (kararmış çadır) demektir. Bu çadırda verilen söz yemin sayılır. Bu çadırın sahibi, genç bir delikanlı da olsa, herkesçe saygı görür."
(Ş amanizm, si’.68)
Yörükler o ğ l u n u evlendirip ayıı çadır veya eve çıkarırsa ilkateşi kendisi yakar. Atanın yaktığı ocak uğurlu kudümlü o l u r ,
ocağı tüter. Honamlı Aşiretinde “Dumanın tütmesin, horozun ötm esin ” en büyük bedduadır. İşi rast gidene “Atan ocağını yakı- vermiş olum senin” derler. Eski çadıra (ulu çadır) derler. “Burası güdümlüdür. Bir gayfa iç, işin uğurlu gider. Yitiğini bulursun.”
“O ocakdan bir şey alıp vermeyiz”
“O Ocak bize yaramaz; ıığıır getirmez"
Sıraçlılar
Honamlılar akşam otururken komşusunun malına bir zarargeldiğini duyarlarsa, “yedi ocaktan ırak ” diyerek, közün (ateş) birtarafına tükürüp, çadırdan dışarı atarlar.
“Karagaslarm inancına göre ateş ıslık çalarsa (uzaktan bir yolcu gelecektir) Ateşin gece ıslık çalması iyi değildir.” (Şamanizm, sf.67)
Ateş ıslık çalarsa misafir gelecek veya aleyhte konuşan vardemektir. (Bütün Yörüklerde)
“Dövlet isen çoğal; gaybat isen goval (sön) ” derler.Ocağın üç taşından biri hiç kaldırılmaz (Ocak daima tütsün diye)
“Başkurtlar ve Kazaklar bir yağlı paçavrayı tutuşturup hastanın çevresinde (alas, alas) diye dolaştırırlar. Buna (alaslama) derler. Bu
kelime Anadolu Tiirkçesinde (alazlama) şeklinde muhafaza edilmiştir. Ateşte temizleme anlamını ifade eder ” (Şamanizm, sf.68)
Honamlılar aynini yapar (Alazlama, alaflama) derler.
Orman kültü:
Şamanistler bilhassa ormanlarda ayının adım söylemekten kor-
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 31/324
karlar. Karaoğlan derler. Son zamanlara kadar avcılıkla geçinenŞor Türkleri orman ruhlarına çok önem verirler. Şor avcılarının
inanışlarına göre bu ruhlar avcının temiz ve doğru sözlü bulun-masını isterler; avcı ava çıkacağı gün cinsî münasebette bulunma-malıdır. Avcıların evde kalan aile üyeleri de temizliğe riayet et-melidir. Avcılar dönünceye kadar obada oyun, şakalaşma, eğlenceyasaktır." (Şamanizm, sf.63)
Yörükler ve Alevî Türkmenler ayıya (Kocaoğlan) derler. Ayı-nın ismini söylersen hücum edermiş. " Merhabagocaoğlan" dersengeçer gider, niyetten anlarmış. İdrizli Aşireti (oynayan) diyor.
Honamîı Ayiretinde vurulan avın etinden aybaşı olmuş kadınverse, tüfeğin avı tutulur. Tüfeğin vurur hale gelmesi için ya okadının necasetine kurşun sıkılır veya yılana, domuza o tüfeklekurşun atılır, Yahut kız veya ikiz çocuk dünyaya getirmiş kadınındonundan geçirilen tüfek vurur hale gelir. Aybaşı olmuş kadın bu eti yemiyeceği gibi, doğramıyacak ve bakmıyacaklır.
“Türk boylarının menşeleri hakkında söylenen efsanelerde ağaç önemli yer tınmaktadır. Uygar efsanesinde Uygur hakanlarının a-
ğaçtan türedikleri söylenir. Dede Korkut kitabında adı geçen bir kahraman (Basat) (Atam adını sorarsan kaba ağaç, anam adını sorarsan kağan arslan) diyor. Oğuz destanlarında Kıpçak boyunun menşei hakkmdaki rivayette de ağaçtan türeme efsanesinin izi mev- çııttıır. Bu rivayete göre Oğuz Han bir seferden dönüşünde, savaşta ölen bir askerinin eşi ağaç kovuğunun içinde bir oğlan doğurmuştu. Oğuz Han bu çocuğu evlâd edindi ve Kıpçak (yani ağaç kovuğu) adım verdi” (Şamanizm, sf.65).
Sülckli ve Sıraçlı Aşiretlerinde çocuğu olmıyaıı bir kadın, adıduyulmuş ulu bir çınar ağacına (aba ağaç) kendini satar. Adakkeser, fakirlere dağıtır. Kadın bunun üzerine çocuğa kalır. Edre-mit’in Çama köyünde (Alevî Köyü) öksüz çocuk, kendisiyle alayeden çocuklara; Benim anam yok ta, ben ağaç kovuğundan mıoldum? der.
Arvak (Ataların koruyucu ruhu, eşruh):
‘'Kırgız!ar (Filânla konuşuyordum, i/arazlarına birşey diyemedim. Çünkü arvagı bastı) derler.” (Şamanizm, sf.82) Kaşgarlı Malımudda eşruh’un Türkler arasında yaygın olduğunu, görenek olduğunusöylüyor (Divan, III, 225)
Hoııamlılar’da iki kişi birbiriylc döğüşürse “sizin cinleriniz de
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 32/324
döğüşüyor” d€nir. “O söyledi de, ben diyemedim. Beni ar bastı ’’ "Ar yiğidinberbadıdır. ” "Ar eden, kâr etmez” atasözlerini de kullanırlar.Dadaloğlıı at hakkındaki bir şiirinde: (elin ile tımar eyle, arsmma)diyor. Avlarların bir atasözünde (misafirim var arım var, yatacak
yerim var) şeklinde geçiyor. Halk diline de (arsız, yüzsüz), (utan-maz, arlanmaz) şeklinde girmiştir.
Ölüme Bağlı Adetler (ölüler Kültü):
Tuki il ’la r ‘‘ölen bir adamın cesedini bir çadıra koyarlar. Ölünün çocuk, torun ve diğer kadın ve erkek akrabaları at veya koyun keserek bunları mezkûr çadırın önüne serer ve ölünün ruhlarına kurban ederler. At üzerinde yedi defa çadırın etrafında dolaştıktan
sonra kapısının önüne gelerek yüzlerini bıçakla keser ve yüksek sesle ağlarlar; böylece katı ve gözyaşı birlikle akar"1.
"Asya Hım hükümdarını (ona yakın kimselerden yüzlercesi, ö- liimünde de kendisini takib etmektedir); Gök-Tiirklerde de defin merasiminde hükümdar ve kavm i arasındaki münasebetlere dair telâkkinin ifadesine rastlanır: (Bütün bu insanlar saçlarını kestiler, kulaklarını ve yüzlerini parçaladılar. İyi binek atlarını, karasamur ve gök sincap kürklerini getirdiler ve bütün bunları büyük sayıda ona takdim
ettiler)l'.Bumin ve İstemi Kağanların vefatında “matemciler,ağlayıcılar"
sayısız boy ve milletler gelerek “matem tutmuşlar ve ağlamışlar" (Yazıtlar, 1,31) Bilge Hakanın ölümünde “...bunca kavimler saçlarını, kulaklarını kestiler." (Yazıtlar, 1,70)
Bu yas tutmayı, saçı başı yolmayı Yörükler arasında da görü-yoruz, Avşar’larda hususî ağıtçı kadınlar vardır. Ölünün elbisesini
(soyka) eline alıp, onun yiğitliğini, iyiliğini, zenginliğini, şöhretiniağlıya ağlıya terennüm ederler. Cevdet Paşa’nm (Tezâkir)inde,Ahmet Refik’in (Anadolu’da Türk Aşiretleri) nde Kürt diye zik-redilen, Kozan’ın Türkmenleri de saçlarını yolar, elleriyle, tırnak-larıyla gözlerini, yüzlerini parçalarlar. Etraftan müdahale ederek,önlerler. Yaslı olana: (Çadırınıza gara bayrak mı asıldı? diye so-rulur (Sıraçlılarda).
Aydmoğlu Mehmcd Bey öldüğünde uğlu Umur Bey saçını
kesmiştir, (Düsturnamei Enverî, 35’e atfen Şamanizm, 197) UmurBey, Saruhanoğiu Süleyman Bey’in yas töreninde de saçını kes
ı Radioff, n.g.e. l.sf.132.2 Jc ese t Dcûr. İslep Kültürü (Dr.Ş erif Baştav tere.) DTC FD. XII. 1954, к Г .171
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 33/324
mistir. <ay;;ı kaynak, 67)
Orta Asya’daki YogAşım (Şamanizm, 194195) andıran ölüaşı Anadolu’da görülür (Bilhassa Alevîlerde 3,7,40 kurbanları,
aşları)
Yaşlı deve bozlarsa (bağırırsa) aile reisi ölecektir Yaşlı deveçadıra gelir, içeri bakar, iplere sürtünürse evden bir ölü çıkacakdır.(Honamlılar) Yaşlı deve bozlar, sesini kesmezse biri ölecek (Sarıkeçililcr) Baykuş çadırın civarına gelip öterse uğursuzluk sayıp,kurban keserler (Hayta’lar)
Yerimiz müsait olmadığı için doğumla ilgili adetleri, kurt hak
kındaki ve diğer sahalardaki inançları kısa olarak geçeceğiz." Albastı, tüfek sesinden korkar lohıısa (albastı) olursa tüfek pat
latm ak adettir. Demircilerden ve ocaklı adamlardan da korkar. A lbastı muhtelif suretlerde görünmekle beraber, aslında bir (sarıkız)dır.
Alkarısı, yahut albastı insanın ciğerini alıp götürür" (Şamanizm,sf,17017İ).
Yörükler de aynı kanaattedirler. 40 gün lohusanın mezarı a
çıkdır. Onun için başında erkek bekler ve ışık yanar. Lohusa başına al çeki bağlar. Bunu sadece erkek çocuklar için yaparlar.Mert olmıyana “Oğlum oldu diye, acap anan al çekindi mi ki?” derler. Gerek Orta Asya’da gerek Anadolu'daki aşiretlerde doğumadetleri hemen aynıdır. Kurt postundan bir parça kesilip, lohusanın yastığının içine konması gibi (Kozan Kürtleri denen Türkmenlerde vardı)1.
Üç beş gün poyraz eser, soğuk çıkar. Çocuklar toplanır. Bir
sınğın ucuna birkaç çan (alın çanı), devenin pisliği (gilli), ikisoğan (biri ak, diğeri al) geçirilir. Bunu bir çocuk eline alır, diğer bir çocuğun elinde tuz kesesi vardır, üçüncüsünün arkasına yastıksarılır, ev ev dolaşırlar” Yel yelemez, yel bura gelemez;
Poyrazın ebesi ölmüş tekerlemesini söylerler. Her evden bireravuç tuz, un, yağ verilir. Vermeyenin ocağına tuz atarlar. Dağ başında ateş yakıp su başında (kömbe= kül çöreği) yaparlar.Kömbenin bir parçasını küle gömüp, yumruklarlar. “Poyraz ebemiz öldü "derler.
Yağmur çok yağınca, ailenin büyük oğlu, bir yaşına girmemişeşeğin kuyruğundan ufak bir parça kesip, süpürge teli, nar kabu-
1 Bu hususta bk. M.Eröz, Silifke'de bir Alevî köyü, İş ve Düşünce Mec. sayı:247.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 34/324
ğunu kargıya (Kamış) bağlayıp, ateşte yakarlar. Ben anamın ilkiyim Kul ardında tilkiym
Silpik silpik silpiybı Poyraz dede! Poyraz dede!
(Yağmur kesilir, poyraz çıkar)
Akşam üzeri tuz, biber, soğan, sarımsak, acılı şeyler, et kom-şulara verilmez. Pişmiş et verilebilir.
Ulu ağaç dibinde oturmama, uzun ömürlü olması için çocuk-lara Yaşar, Durmuş, Satılmış, Satı gibi adlar verilmesi bu sahadakimüşterek kültürü gösterir.
(Kurt) ise başlı başına bir mevzudur. Gagauz’larda (Kurt Bay-ramı) bulunduğunu (Atanas Manof, Gagauzlar, Varlık, sayı: 153,1939, T.Acaroğîu tere.) ve Edremit Alevilerinin (kurd)a (Peygam-
ber köpeği) dediklerini söylemekle yetinelim. (Silifke Alevilerihakkındaki makalemizde kısmen bu hususta malûmat vardır.)
y ' '
Şamanı bakiyeler Yürükler arasmda büyük mikyasta yaşamak-tadır. Fakat İslâmiyet’e de sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yaylalarda taş-larla çevirdikleri 11,5 yüksekliğinde duvarı olan camilerde namazkılarlar. Karakoyunlular, Anamas Dağları’nm tepesine deve iletuğla, kiremit taşıyıp güzel bir cami yapmışlar. Yörüklerin çoğuCuma Namazı’nı kaçırmaz. (Köylere, şehirlere inerler.)
III-Türk Göçebelerinde Dil Mûessesesi:Türklerin islâm medeniyeti camiasına girmeleri ile, Türk diliArap ve Fars Lisanının tesirine maruz kaldı. Dünya üzerinde bütün lisanların birbirinden müteesir oluşu bir vakıa olmakla beraber, bu hal başka idi. Selçuklular Fars dilinin, OsmanlIlarArap dilinin tesirinde kalmışlar, saray çevreleri, ilim muhitleriTürk dilini hor görür olmuşlardı. Kaşgarlı Mahmud, Ali Şir Nevâîmezkûr eserlerini bu ızdırabı duyarak hazırlamışlardı. Karama
noğlu Mehmet Bey bunun için 700 sene önce, çadırda, dergâhtaSarayda Türkçeden başka dil konuşulmıyacağı hakkındaki meşhurfermanı halka ilân etmişti. Aşık Paşa bu ihmalden acı acı yakın-maktadır:
Tiirk diline kimseler bakmaz idi
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 35/324
Türklere her giz gönül akmaz idi Türk dahi bilmez idi bu dilleri
İnce yolu ol ulu m enzilleri.
Bununla beraber Türkmen Beyleri (Aydın, Menteşe, Saruhan,Kastamonu..ilh) Türkçe eserler yazdırıyor, arapça, farsçadan ter-cümeler yaptırıyorlardı’. Bugün de münevver çevreler aynı hasta-lığın başka bir türlüsüne tutulmuşlardır.
Osmanlı sarayının, münevver çevrelerin Türk dilini ihmalinekarşılık, Türk göçebeleri onu yaşatıyor, milli kültürün temeli olarak muhafaza ediyorlardı. Şimdi Yörükler arasından topladığı-mız malzeme ile bunu isbata çalışacağız. Bu mukayeseli incele-mede kâh kilabî kaynaklara, kâh şifahî malûmata (Kazaklar’danderlemeler) başvuracağız. İhtisas meselesi olduğundan lehçe veağız inceliklerine temas etmek kudretinde değiliz. Sadece bunaait kaynaklara atıfta bulunacağız. Kaşgarlı, peçenekler’in dahil bulunduğu gurubun konuşturduğu lehçenin, kelimelerin sonları-nın kesilmiş ve kısaltılmasından, meydana gelmiş bir türkçe ol-
duğunu söylediğine göre3, biz bunu Aydın havalisi göçebe ve yer-leşik halkının şivesine bağlıyoruz. Bütün yörüklerin Şive hususi-yetlerinden biri de, birinci şahsın ifa elliği fiilin ifadesinde, sonharfin (m) yerine (n) oluşu (Gelmen, gitmen, etmen, yapmangibi) aynı ifade tarzını büyük Türk şairi Kerküklü Fuzûlî’de degörüyoruz.
Gam ım p inlıan t u t ur dun ben Dediler Yâre k ıl ruşen
Desem ol b îvefa bilmen inanır mı inanmaz mı
Yörükler meraklarım mucip olan bir hususu muhataplarınasorarken, affedersiniz makamında, (sormak ayıp olmasın) derler.Aynı tâbiri Dede Korkul’ta da görüyoruz. (Gökyay neşr. Sf.28)
1 P.N.Bo ratav 1-I.Vedat Fırallı. İzahlı Halk Şiiri Antolojisi, Ankara 1943. Sf.40.2 Köprülüzade M.I-ual, Anadolu'da Türk D ili ve Edebiyalmın Tekâmü lü Yeııi Türk Mec. Sayı:4, 1933, Sf.282.
3 Faruk Sümer, Bayındır. Peçenek ve Yüreğirler, DTC FD , XI sayı 2,3,4 1953, sf.323. Aşiret ağızları için bk. Ahmet Caferoğlu, Orta Anadolu Ağızlarından derlemeler, İst.948 (Afşar ağzı: sf.87-88; saçıgaralı ağzı: sf.91 Karakoyunlu ağzı: sf.94.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 36/324
Şimdi kısaca enteresan bulduğumuz kelimelerin mukayesesinegeçelim. Hemen söyliyelim ki bu kıyas, sathîdir. Köklü, ihtisaserbabının karşılaştırmasına benzem ez1.
A n a d o l u ’ d a
A l a
A l a ç ı k
Aş
A z ı k
A ğ ı l
A ğ ı r ş a k
B a l k ı n m a kB a r k ( e v b a r k )
B a r c ı n ( E r m e n e k ’d e b i r y a y l a a d ı )
B a y ı m a k
B a y a k
B e ğ
S i l i f k e A l e v i l e r i n( M e n g i ) o y u n u ,B a l ı k e s i r ’i n ( B e n g i )z e y b e ğ i
B i ş ş e k
O r t a A s y a ’d a M a n a s ı
A l a ( D i v a n , y a z ı t l a r , D e d e K o r k u l ) A l a , B i r k a ç r e n k , A l a c a
A l a ç u ( D i v a n ) Ç a d ı r ı , A l a c ı k
A ş ( ' * *) A ş , Y e m e k .
A z u q ( ' 1 ’ ) A z ı k , K a t ı k
A y i l ( Y a z ı t l a r ) K o y u n u n b a r ın a ğ ı
A y ı r ç a q ( ' ) Y ü n e ğ i r m e a l e t i
B a l k ı n m a k 2 ( D e d e K o r k u t ) A y ı ş ı ğ ı n ı n p a r ı l t ı s ı .B a r q ( Y a z ı t la r , D i v a n , D e d e K o r k u l ) E v , b a r k , m ü l k .
B a r ç ı n ( D i v a n D e d e K o r k u t ) İp e k l i K u m a ş , D e d eK o r k u t ’ d a M a n a s a r i hd e ğ i l : “Karadeniz’den su alub vere barem satandım1 ( G ö k y a y , 1 2 4 )
B a y ( Y a z ı t l a r , D i v a n , D e d e K o r k u l ) Z e n g i n , z e n g i n o l m a k
B a y a k , B a y a k ı ( D e d e K o r k u t ) D e m i n B i r a z ö n c e
B a ğ ( Y a z ı l l a r ) B e y , E f e n d i .
E b e d i A b i d e
Y a v ı k t a y a ğ ç ı k a r m aa l e t i .
' )
B i s b e k ( K a z a k l a r )
Bu mukayesede Divanil lûgatit Türk kısaca (Divan), eski Türk yazıtları,(yazıllar) olarak gösterilmiştir,Şalı Hâtâyî'nin (Şalı İsmail) bir şiirinde de hu kelimeyi buluyoruz:Derdimin'dermanı yaramın ucuDört güruh mevcuttur Güruhu N;1ciBelinde kemeri basında tacıYüzünde balkıyor Nur Hacı BektaşP.N. Boratav, II.V. Fıratlı, a.g.e. Sf.71.Biitiin Türk lehçelerinde bu manada. Farsçaya Türkçeden geçmiş olmalı.Bunun için bk. M.Fuat Köprülü, veni farside Tiirk unsurları. Türkiyat Mec.VllViri 194042.
Aşık Sümmani de bu kelimeyi kullanıyor:Ş eria tte tarikat te Ы 1у olsamMevlâm kuwet verse çay olsamBahar seli gibi çoşkun su olsam
Ne akarım ele, ne ak ılırım .(Aşık Sümmani, Mehmet Kardeş neşr, lst.1%3, st'.44 ve 38).
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 37/324
B i n i t B i n i t ( D e d e k o r k u t ) B i n e k h a y v a n ı
B o z , B o z ( Y a z ı t l a r , K a z a k l a r ) B o z r e n g i , Y ö r ü k l e r d ea y r ı c a k a l i t e s i z , t a l im a n a l a r ı n a g e l i r .
B o r ( H o r z u m ) B o r ( D i v a n ) O r t a A s v a ’d a : Ş a r a p s ü c iA n a d o l u ’ d a z e h i r l ik ü f l ü m a d d e .
B u z a ğ ı B o z a y u ( Y a z ı t l a r ) ,B u z a ğ u ( D i v a n ) B u z a ğ ı
B o ğ a B u q a ( Y a z ı t l a r ) B o ğ a
B u h u r , B u ğ u r B u y r a ( * ) Ç i f t h ö r g ü ç l ü d a m ı z l ı ke r k e k d e v e
B ü k B ü k ( Y a z ı t l a r , D i v a n ) A ğ a ç l ık , O r m a n l ı k
Ç o m ç a Ç ö m ç e ( D i v a n ) K e p ç e
D e r i T â r i ( Y a z ı t l a r ) D e r i
D u l u m s a ç ı D u l u m ( D e d e K o r k u t ) D i n a r T ü r k m e n l e r i :Z ü l ü f ,
O r t a A s y a :Ş a k a k
E m { K e l i n e m i o l s ak e n d i b a ş ı n a s ü r e r )
E m ( D i v a n ) i l â ç
E l e k E l e k ( K a z a k l a r ) E l e k
E d i k H t ü k , Ö d ü k . Ö t ü k ( D i v a n , K a z a k l a r )â d ü k ( y a z ı t l a r)
E d i k , ç i z m e
E c e İç i ( Y a z ı t l a r ) A ğ a b e y
H a s ı r K a s ı r ( K a z a k l a r ) H a s ı rİ l e n ç İl e n ç ( D i v a n ) B e d d u a
İn i İn i ( D i v a n , Y a z ı t l a r ) A n a d o l u ’ d a : K o c a s ı n ı nk ü ç ü k e r k e k k a r d e ş i n ek a d ı n ı n h i t a b ı . O r t aA s y a : K ü ç ü k E r k e kk a r d e ş .
K a r g ı ş ( D i n a r
T ü r k m e n l e ı i )
K a r g ı ş ( D i v a n ) A n a d o l u ’d a : M a t e m Y a s ,
O r t a A s y a ’ d a : l i n e t ,i l e n ç .K ı ş l a d ı m K ı ş l a d ı m ( Y a z ı t l a r ) K ı ş ı g e ç i r d i m .
1 D ed e Korkut'dan alınan malzemey i Orta Asya ile ilgili kabul ediyoruz.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 38/324
K ü n c ü
Ozan1
Ören
O z a n ( D e d e K o r k u t )
Ö r e n ( D i v a n , D e d e K o r k u t )
S a y ( T u t a r , B o y n u S a y ( D i v a n )
i n c e l i K a r a k e ş l i )S ö b i i S ö b ü ( D i v a n )
S ö y k ü n m e k S ö y k ü n m e k ( D e d e K o r k u t )
T o n c u k m a k ( F a r s a k . T u n ç u k ( D i v a n )A ş i r e t i v e D a l a y m a nK ö y ü )
T ö r e
T ü l ü
2
T ö r ü ( Y a z ı t l a r )
T ü l ü ( D e d e K o r k u t , D i v a n )
S u s a m
O e u z l a r ’ i E h a l k ş a i ı iM u s i k i ş i n a s ı
A n a d o l u ’ d a v e D e d eK o r k u i ’t a : v i r a n , J ıa r a p ,D i v a n ’ d a : H e r ş e y ı nK ö t ü s ü
K a r a t a ş l ı k , K a y a l ı k y e r
O v a l , e l i p s , y u m u r t a b i ç i m i n d e .
Y a s l a n m a k
A n a d o l u ’ d a : C a n ıS ı k ı l m a kO r t a A s y a ’ d a : K a y g ı d a ns o l u y a m a z o l m a k .
A n ’ a n e , n i z a m , k a n u nt ü r e
B u ğ r a ( B u h u r ) m nt o h u m u , t ü y l ü d e v e
Ozanlar “Halk toplantılarında, göçebeler arasında, köylerde ellerinde çöğürler ile geziyo rlar, Selçuk ordularında da bulunuyorlardı Bunlar D ede Korkut hikayeleri gibi e sk i Oğuz destanları parçalarını da terennüm ederlerdi" (Köprülüzade, Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatının tekâmülü Yeni Türk Mec . S a y # 1933, S f .28t )
Bu kelime hakkında m ufassal malûmat için bk. Köprülüzade M, Fuat Ozan, Azerbaycan Yurt bilgisi Mec. C .l, Sayı: 3, Sf. 133-140 v e aynı m üellifin, Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar, İst.934 Sf. 273-292.Biz de Yörükler arasında kelimenin muhtelif manalar kazanmış olduğunu gördük. Yaygın manası (geveze, şamatacı, çok konuşandır) Aslî manasım bilen de vardır.Ycniosmanlı kadınları çok konuşan, yaygara yapan çocuklarına: "Ozanalık etme!" derler (Y eni Osmanlı Aş,den öğ.llasan Köken)Dinar Türkmenleri çok konuşana "Ozan oldun sen", böyle bir kimse için de: “Ozan olmuş, evi biliyor" derler. O nlarda (Ozan çok konuşan, şamatacı ve iyi bilen) manalarına gelir.Yeni osmanlı aşiretind en Süllü Efendi şu deyesek le izah etti: "insanın adını Ozanla, gezen götürür.” Silifke A levîler inden (Kirtil köyünden) Pel leş Emmi (Ahm et Duman): “Ozan d eye Horasan'dan gelen henkçiye (ahenkçi) derler. Şimdikine aşık denir" diye izah etti.Buna dair Atasözleri vardır: El adeti , Türkmen töresi (Avşar, Dinar Türkmenleri, Silifke Alevîleri)Dinar Türkmenleri kızınca: “ Adetiniz , töreniz batsın"Herler.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 39/324
U z U z ( D i v a n , d e d e K o r k u t ) Y ö r ü k l e r ’d e . U zg e ç i n m e k = İ y i g e ç i n m e kD i v a n : U s t a , 'M a h i r
D e d e K o r k u t : M ü n a s i pD o ğ r u .
Y a y m ( B o y n u i n c e l i ) Y a y ( Y a z ı t l a r , D i v a n ) Y a z
Y a y l a , Y a y l a k Y a y l a , Y a y l a k( D e d e K o r k u t )
Y a y l a
Y a y l a d ı m Y a y l a d ı m ( Y a z ı t l a r ) Y a y l a d a y a z ı g e ç i r d i m .
Y a r ı l g a n m ı ş 1 Y a r l ı ğ a n m ı ş ( D i v a n ) A c ı n m ı ş
Y u ğ l a d ı ( S ı r a ç l ı ,S ü l e k l İ ) Y u y l a ( Y a z ı t l a r ) A n a d o l u ’ d a : Y a ş O r t aA s y a ’ d a : C e n a z eM e r a s i m i y a p m a k
Y u k a Y u y q a ( Y a z ı t l a r ) , Y u f k a ( D i v a n ) Y u f k a
Y ü k l e t Y ü k l e t ( D e d e K o r k u t ) Y ü k h a y v a n ıBu liste çok daha hacimli olabilirdi. Fakat lüzum ve imkân
yok. Bu kadarı bir fikir verebilir. Maddî Kültüre ait kelimelerintamamı, yöriiklcr’c Orta Asya’dan intikal etmiştir. Manevî Küllürle ilgili kelimelerin çoğu’da aynı menşelidir. Burada, bu vesileile, müstakbel Türk dilinin bugünkü hastalıktan kurtularak, Kaşgaılı Mahmud’lar Ali Şîr Nevâî’ler yetiştirmesini temenni etmek-teyiz.
IV-Türk Göçebelerinde İçtimaî Teşkilât ve Sosyal Sınıflar:
Eski Türk göçebelerinde sosyal organizasyonun çok mürekkepve türe vc yasa’ya müstenit kaide, müeyyide, şekillerle oldukçamükemmel olduğunu görüyoruz. Boyların, oymakların teşekkülü,hukuku, hakkı, vazifesi, mevkii, kudreti belli ve muayyen kaidelere
göre il er zaman tatbik edilmesi elzem merasimlere tâbivdi2.
"Kııvmî zümrelerin tasnifi hakkında Hz. Ömer’in kabul ettiği tas-
ı Ib ro slar da (N am ara s Y aylası’nda, Akseki-H adim arası) 90 yaşlarında Cuppala Mustafa Ağa dan aldığımız bir şiirde bu kelimeyi görüyoruz: Türkmen Mayalan çekildi
Üçmavanelijıe döküldü Ben bir guşuka tüyüm lıimem döküldü Gadir Mevlâm sen yarılaa Şah İsmail’i(Bu şiir yakın yıllara kadar birçok Türkmen aşiretinin Alevî olduğunu gösteriyor).
2 Abdiilkadir İnan, Orun ve Ü lüş M eseles i, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi M ee., Vladimirtsoy, Moğolların İçtimaî Teşkilât ile Mantıkî Tasnifler Arasında Tenazur Millî Tetebbular rnec Cilt 1 Sayı 3 1331
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 40/324
n if (İmam Mâ verdi) nin (Ahkâm ı Sültaniye) kitabında münderiçtir. ” diyerek Z.G ökalp, eski arapların’ ensab silsilesini, bahsi geçenkitaba istinaden "Şaab, A 'ч !с , Amare, Bam, Fahz, Fasile” biraz
tadilâtla "Kavim, şaab, kabtû, cnuıre, batın, semiyye tâlisemiyye” veailevî zümreleri Usbe, ehil, ayal (baba, ana çocuklardan ibaret)şeklinde göstererek, bunlara kıyasen Türk İstılahlarına geçiyor:
Türk kavmi: uruklardan mürekkep; cil, illerden mürekkep; il:(şaab) kullardan,mürekkep; kul: (kabile) boylardan mürekkep;
boy: (amare) bölüklerden mürekkep; bölük (batın) tire lerden mü-rekkep; tire: (fahz, semiyye) yarım tirelerden mürekkep; fasile:
.soylardan mürekkep; soy: (usbe) ocaklardan mürekkep; ocak: (e
hil) akevlerden mürekkep; Akev: (Ayal) baba, ana ile çocuklardanmürekkep;
"Arap ve Tiirk ıstılahları zahirde birbirine mütenazır olmakla beraber delâlet ettikleri zümreler arasında farklar vardır. İki taraftaki ailevî zümreler aynı enmuzeçten olmadığı gibi Türk!erde kav mî
zümreler çok mürekkeptir. Demek ki, yukarıdaki tenâziir tamamiyle doğru değildir " diyerek aşiretler hakkında şu malûmatı veriyor:Aşiretler merkezi sıkleti haiz zümre esas olmak üzere tasnif edilmiştîr. Bir aşirette merkezî sikici (semiyye) de ise ona (semiyyevî aşiret) namı verilir.
Avusturya aşiretleri bu sınıfa mensuptur. Bunlara (basit totemli aşiretler) adı da verilir. Merkezi sıklet (batın) da ise ona(batnî aşiret) namı verilir. Şimalî Amerika Hindlileri bu sınıfamensubdur. Bunlara (mütekâmil totemli aşiretler) de denilir. Mer-kezî siklet (amare) de ise buna (Amarcvi aşiret) adı verilir. A
merika aşiretleri bu enmüzecc mensuptur. Bunlarda artık tote-mizmden eser kalm amıştır. İki evvelki sınıflarda (moderî nesep)esas iken bu enmuzecde (pederi nesep) hâkimdir. Merkezi sıklet(kabile) de ise buna da (kabilevî aşiretler) denilir. Arap aşiretleride bu eıımuzece mensuptur. Merkezî sıklet (şaab) da ise bunada (il) namı verilir. İşte Türk illeri bu enmuzeçdendir. İl, aşiretmahiyetinde değil, küçük bir millet tabiaündadır. BinaenaleyhTürkmen illerine göçebe olduklarına bakılarak aşiret denilirse de
hakikatleri aşiret enmuzccinden uzaklaştırılmışlardır. Çünkü kandavasını kaldırarak küçük bir hükümet şekline girmişlerdi1.
Bu istilahlardan halen Yörükler arasında yaşayanlarına veya
i Z.G öka lp A şiret ler hakkında Sosyoloji Tetkikleri Doğıı Mec. Sa yı:9- lö-l'l,1943.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 41/324
________________ ___________________ M.ERÖZ / YÖRÜK LER
türkülerde, atasözlerinde, günlük dilde görülenlerine kısaca işaretedelim.
İl: aşiretlerin bile parçalandığı bir devirde böyle bir İçtimaîzümrenin, organizasyonun kalmıyacağı aşikârdır. Yalnız dilde ya-şamaktadır. Meselâ: “İlmi yaman, bey mi yaman?”1. Bu atasözünemuhtelif yerlerde bizde rastladık. Avşar Boyu’ndan Aşşık O mar’ın
bir ağıtındaki: Bire oba ’lar, bire el’ler Çok söylesem deli deller Gır at başlık serpe serpe Yarıştan geldiğin günler
Aşşık (Aşık) Scydi’nin Avşar İskân Bozlağı’ndaki
Oymak oymak İlimizin bozıdaşır mayalan
mısralarında bu mefhumu açıkça görüyoruz.“İl kelimesinin en eski manası (sulh) diir. (Mahmud Kaşgarî) İlçi
kelimesi bu manadan gelir: (İlçi) bidayette (sulhçii) manasıydı.
İl kelimesinin ikinci manası da (devlet) oldu. Orhun kitabe-
sinde (il) kelimesi bu ikinci manada kullanılmıştır. Türklerin aşîretdevri tarihten evvel geçmiştir. Tarih Türkleri (il) halinde yanigöçebe devletler şeklinde görmüştür. Küçük illerde sulh mabudu(Oğan) dır. Diğer yersular aşiretlerini harbe teşvik ettikleri haldeOğan, bunları harbden ve kan davasından men eder.” Sonradanhalk manasına geldi: “İlle kara gt'in bayramdır” yahut (elle gelendüğün bayram) Sonra bu halkın oturduğu ülke manasına gelmeğe
başladı: İç İl, Dış İl, Rum İli gibi. Daha sonraları (yabancı) ma-
nasına gelmeğe başladı: kâtip benim, ben kâtibin, il ne karışır.Boy: 24 Oğuz boyu vesilesiyle daha yakından aşina olduğumuz
bu m efhum halen yaşam aktadır. “Kabile (boy) bir h u k u k î m efhum dur. Bunun (oymak), (arıs) gibi şubelerinin, onlara mensup
şahıs ların h u ku k u da örfî kanun, (zang) ve (yasa)ya göre muayyendir. Müstakil kabile hukukuna malik olan bir (arts) Kazak Kırgızlarda bir ceddin neslinden yedinci batından sonra toplanan
evlâdından hasıl olur. Müstakil kabile şeklini aldıktan sonra bir arıs hayvanlarını bellemek için kendisine has (damga) alır, kabilelerin içtima/arında kendisine ayrı yer (orun) alır ve ancak biri diğerinden
i Yu sul Ziya. Tahtacılar, Hayal Mec. 927. Savı:58 sl\6.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 42/324
ayrı (arışlar halinde akal yedi batın babalarıyla ayrılan camialar biri diğerinden kız alıp evlenebilirler. Bunun için Türklerde her erkeğin
yedi ceddini bilmek İçtimaî bir nizamın esaslarından biri olmuştur.
Hattâ İslâmiyeti kabul ettikten sonra da bu usule riayet edilmiş, yedi batın içinde evlenmişler, hattâ bunu İslâmiyetin bir hükm ü gibi telâkki ev lemislerdir” \
80 küsur yaşında, Sarıkeçili Aşiretinden Ali Osman Efendi(Resim 75) (Halen Korkuteli’nin Karadin Köyünde oturuyor),
boy teşekkülünü, (boy bcği) tâbirini de kullanarak, aşağıdaki şe-kilde anlattı ki, Oğuz Hanın aîu oğlundan 24 Oğuz boyunun
meydana gelmesi an’ane ve inancına uyuyor: “Dağlı, Şey’tanlar, Üsemoğlu, Odabaşı dört gardaşmış. Pederden bunu duyardım. Kökii bir. Herkes avenesini çekmiş, birer boy beği olmuş.”
Kozan Kürtlerinden Musa Sedefoğlu’ndan aldığımız şu mısralarda da bu mefhumu görüyoruz:
Bozuluk Bohçası bağı Yıkılık avlığı dağı
Dundarlıeli’ne boy beği Nenni Siilcyman’im nenni,
Bir (oymak)ın zamanla 67 ye çıktığını gördüğümüz gibi (oy-maklardan bazılarının büyüyüp, kız kaçırma, kavga, niza, arazikifâyetsizliği gibi sebeplerden başka yerlere giderek müstakil birer(boy) haline geldiklerini anlıyoruz. Buna dair birçok misali Yü-rüklerden dinledik ve müşahede ettik.
Osmanlı İmparatorluğunda “bir boya bey tâyini-ırsî olmıyan teşekküllerde o boyu teşkil eden grupların başında bulunan kethüda ve ihtiyarların bir şahsı boy beyi olarak kabul edecekleri hakkında kanaatlan açıklandıktan sonra, hükümet tarafından o şahsın tayin edildiğine dair beylik beratı verilirdi. Fakat Rişvan gibi bazı teşekküllerde boy beyliğinin berât ile değil, ancak boy aristokrasisini teşkil eden kimselerin kethüda, ihtiyar ve sözsâhibleri eliyle seçildiğini ve isledikleri Şahsı boybeyiyapabileceklerini de ilâve etmeliyiz. Kethüdalar ise İçtimaî ve idari bakımdan tâbi bulundukları boy beyi tarafından tâyin edilmekte idiler. Fakat kethüda lar hakkında oymak ahalisinin kefaletleri lâzım olduğu gibi kanunen, tâyin edilmiş olan vergilerini Has Voyvoda’larina vermediği taahhüt etmeleri de şarttı. Bundan sonra
2 Z.G ökalp. Türk Medeniyeti’ Tarihi, sf.35-36.3 P rof.Z .V .T og an . a.g.ma kale İleride (aile) bahsinde unlatacağım ız gibi
Ycriikler'de evlenme bunun tam aksinedir Amca kızı bile alınır
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 43/324
daha ziyade bu hususun hükümet tarafından kabııl edildiğine dair bir berât gönderiliyordu
Boy’un kolları olup, Türkiye göçebeleri arasında yaşıyan Oy-
mak vc Oba mefhumlarını da şöyle tarif edebiliriz:Oba: Kaşgarî’ye göre (I, 86,22) aslında kabile, Şeyh Süleyman’a
göre, küçük çadır, çadır halkı, cemaat, Şcmseddin Sami’ye göre, bir kaç bölüğe münkascm büyük vc uzun göçebe çadırı, çadırhalkı, göçebe ailesi, Hüseyin Kâzım Kadri’nin Türk lügâtine göre,âzerî dilinde çadır, bir çadır halkı, aile çağataycada (ova, oba)çadır, yurt, mesken, ikametgâh aile mânalarına gelmektedir.
Bu muhtelif manaları muhtelif yerlerde gördük. Söğüt Kara-keçili ve Kara keçelileri (oba) yı (çadır) manasında kullanıyorlar.Yeniosmanlı’larda çadır topluluğu manasına geldiği gibi, komşumanasına da geliyor, Oba esas olarak çadır topluluğu çadır ma-hallesi manasına getir. 510 çadırdan fazlası bîr arada mer'a ki-
fayetsizliği sebebile harmanladığından oba’lar vücut bulur. Oha,510 çadırın en yaşlısı, en dirayetlisinin ismi ile anılır. Ekseriakraba olanlar bir oba tescil eder. Bugün Yörükler (oba) yerine
(mahalle) tabirini kullanırlar. Bekdik’lcr oba'nın hatırlı, sayılırkimsesine (obabaşı) derler. Bu oymak reisi olan (kethüda) nınmukabili de olabilir. Gene Bekdik’lerin bir atasözü (oba) nıtımanasını sarih olarak gösteriyor. (Oğlunla oba ol, kızınla komşu
ol:)
Beldik’lerde iki obanın çocukları arasında sapan taşlan ileyapılan tehlikeli kavganın adı da (oba baskını) dır.
Oymak: Büyük oba’lar herhalde bir oymak teşkil ediyor. (Oba)mekân ifade ederken, (oymak) bir cemaat, bir İçtimaî zümredir.
Yörükler’den başka, şehir halkının da günlük konuşmalarındageçen soysop, soylusoplu, soyusopu temiz kelimelerinin men-şeini Z.Gökalp izah ederek, (elan) manasına geldiğini söylüyor."Yakutların bugün semiyeye verdikleri isim (sib) kelimesidir ki (soy- -sop) kelimesindeki (sop) ile müteradiftir. Eski Tiirkçede (Sob) kelimesi (Su) manasına olup, gerek (soy) ve gerek (sop) kelimeleri bu iki kelimeden müştaktır. O halde (dan) kelimesinin türkçedeki mukabili
şark türkçesinde (sop) ve Oğuz türkçesinde (soy)dur. (Soy-sop) tâbiri ikisinden mürekkeptir...Hattâ Diyarbekir'de kadınların ıstılahına göre (soy) baba cihetinden olan akrabaya (sop) ise ana cihetinden olan akrabaya denilir. O halde Türklerde en eski bir zamanda (Budun)i pr .C en giz Orlıonlu. OsmanlI İmp;ır;ılorluguıul;ı Aşiretleri İskân Teşebbüsü .
İstanbul 1963 Sf 14 (Mühimine ve Maliye Defterine muhtelif atıflar)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 44/324
(Dört Ulus) a ve her Ulus da bir rakım (sop) lora münkasem imiş ve soplarda medenî semiye mahiyetini haiz olup birer (Kile) ye yani (Maderî totemle malik bulunurmuş, Bilâhare bu teşkilât inhilâl ederek Yakutlar'da Ulusların mümessilleri olarak dört büyük Şaman,
sapların mümessili olarak da küçük şamanlar zuhur etmiş”\ Bu izahattan sonra, gördüğümüz aşiretlerin bazısından kısaca
bahsedecek, teşekkülünü kabaca göstereceğiz.Ilayta Aşireti:
1 Hacı Süleymanlı Mahallesi (Oba’sı),2 Hacı Aliler Mah.3 Elekli Mah.4 Kölekli Mah.
5 Saçığaralı Mah.6 Kerimli Mah.7 Guccüklü (Küçüklü) Mah,8 Neneli Mah.9 Bacaklar Mah.10 Hacı Nasıflı Mah.11 Hacığaralı Mah.12 Gosatlı Mah.
Bu aşiret Anamas Dağlarında yaylar, Şarkîkarağaç Gelendost(İsparta) ovasında güzler, Antalya’da kışlar, Bütün bu 12 oba’nındaha doğrusu Hayta Aşiretinin, (Sarığaralı= Saçıkaralı) Oba’smdan meydana geldiği söyleniyor. Fakat biz bu kanaatte değiliz. Otakdirde aşiretin ismi (Saçığaralı) olmak gerekirdi. Gerçi bu aşiret•mensupları kendilerini bu isimle tanıtıyorlarsa da, bu (Hayta)isminin yarattığı tesirden kurtulabilmek içindir. Zira, (Hayta) vu-rucu, kırıcı, haydut manasına geliyor. Karadeniz sahillerinde (Çepni) ne mana ifade ediyorsa, bu da öyledir. Orta Asya hususiyet-
lerini en çok muhafaza eden bu aşiretin2 bu ismi çok eskidenanlaşılıyor. Bulgaristan Türkleri, çocukları orada burada koşar,eve geç gelirlerse, onları, "Sen Hayta! Gez Bakalım" veya “Hayta gibi gez bakalım” diyerek azarlarlar. Anadolu’da da aynı manadakullanılıyor. Bu aşiret fazla cesur, atak olduğundan, vaktile çokgezginci olduğundan, (Hayta) ismi bu manaları kazanmış,
ITonamlı Aşireti:1 Çoşlu Mah.
2 Ötgünlü,3 Telliler,4 Elekti,ı Ziya Gök alp. I-ski Türklerde İçtimaî Teşkilât, Millî Teteb bular Mec.
2, Alınan etnog rafı D r.U lla Joh anse n, bize yazdığı mektupta aynı kanaati belirtiyor.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 45/324
5 Karaevii,6 Recepli,7 Hacımahmucüu,8 Bekmezci,9 Garsavurdanlı.
Bu tasnifi Yunak’ın (Konya) Honanılı Köyüne yerleşen aşiret-ten aldık. Burdur civarında aynı aşiretin bir perakendesine rast-ladık. (Recepli Oba) sının iki çadırlık bir parçasıydı. Onlar yu-karıdaki tasnifin son üçünü saymayıp, onlar yerine (Kötekli Obası)nı ilâve ettiler. Bir de büyük bir Honamlı kolu KozanSaimbeylihayalisindedir. Halen bir kısmının Kozan civarında kışladıklarını
haber aldik.Farsak Aşîreti:1 Karaçalı,2 Dağlı,3 Yağbasan Oba’ları,
Bu üç oba, Korkuleli’nin üstünde Yelten Köyü civarında Far-sak Yaylası’nda yaylıyan aşirete aittir. Esas büyük kol, Kozan,Saimbeyli, Kadirli civarındadır. Biz o tarafa gidemedik. 3040 köyteşkil ediyorlarmış. Karacaoğlan’ın bu aşiretten olduğu söyleniyor.Kitaplarda (Varsak) şeklinde geçiyor. OsmanlIlar devrinde büyükrol oynamış, çok geniş bir aşirettir. Dilleri hayli kaba, kadınlarınınkonuşmasını anlamak oldukça güç oluyor (Hızlı ve kendi arala-rında konuşunca) Bu husus diğer Yörükler arasında da meşhurdur.Bize Farsak’ların, bilhassa kadınlarının konuşmalarını anlıyamıyacağımızı muhtelif yerler de söylediler. Diğer aşiretlerin inancınave kendilerinin de kabul ettiğine göre aralarına vaktile (Abdal)lar da karışmış.
Boynuinceli Aşireti:1 Şahbazuşağı,2 Gafarlıuşağı,3 Gızılalıuşağı,4 Sarıbeyoğluuşağı,5 Sarıoğlanlıuşağı,6 Hacıalıuşağı,7 Kerimuşağı,
8 Dolanuşağı,9 Gözarauşağı,
400 kusur çadır, 4 bin kusur nüfusları var. Erdemli (Mersincivarında kışlıyorlar. Bir kısmı Yeniköy’e yerleşmiş. Bir kısmı da
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 46/324
göçebeliğe devam diyor. Bu aşiretin Nevşehirli Damat İbrahimPaşa tarafından Nevşehir’e iskân edildiğini tarihi kayıtlar göste-riyor. Kırşehir civarında da yerleşenlerinin bulunduğunu kendilerisöylüyor'.
Karutekeli Aşîretı:1 Karnıkaralı,2 Topallı,3 Durağocah,4 Şekârcli,5 Sıçmazlı,6 Karakeçili,7 Akkecili.
Selâtin köyü’nde (OrtaklarAydın) son iki (Oba) yerine (6
Dırazlı, 7 Gafarlı) obalarını biliyorlar. Bu aşiret Eğe bölgesin-dedir. Bu mıntıkanın birçok köyü bu aşiretin iskâniyle meydana
gelmişiir.Kartı İmcili Aşireti
1 Galdırıcılar,2 Solaklı,3 Sarig balı,4 Hacıhamzalı,
5 Eskiyörük,6 Hümmetli,7 Çüngüllü
Bu aşirete Anama dağlarında, parakendelerinc Ege’de rastla-dık. Bir koSu da Adana taraflarında.
Kanı koyunlu Aşireti:1 İbişli,2 Kuşçular,3 Hacıalılar,4 Könterli,5 Dayılar,6 Balıklılar,7 Eb işler.
Anamas dağlarında yaylayıp, Antalya’da kışlıyorlar. Çoğu yargöçebedir. Köyleri vardır. Bu aşiretin bir koluna Bulgar dağları’nda rastladık. 4050 sene evvel gitmişler birbirlerine akrabadır-lar. Karakoyunluların Doğu Anadolu ve İran’da büyük roller oy-
nadığını biliyoruz. Anamas’a çıkanlar 300 küsur çadırdır.Kösereli Âşîreti:1 Yukarı Kösereli,2 Aşağı Kösereli,i Millet Par (isi Lideri Osm an Bölükb aşı’nın da kendi aşiretlerinden olduğunu
söylediler.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 47/324
3 Sarıveliler,YdlitıclVlc (Ermenek) yaylayıp, kendi köylerinde (mut) kışlı-
yorlar.Kskiyöriik Aşireti:
1 Saçılmaz İvlah,2 Hacıosmatılı,3 Kirierlİkli,4- Basırlı,5 Çıraklı,6 Bildirli,7 Marangozlar:
YeniosmanU Aşireti:
1 Kurşunlu,2 Topallı,3 Araplar (II),4 Kirişçiler,5 Çılbak,6 Başmdanyoklu,7- Kömürcüler.
Bu aşiret Korku te in im üstündeki Söbüce Yayla’da yaylıyor
(100 çadır) Kışın gene aynı kazanın, obaların ismini almış köy-lerinde kışlıyorlar. Bu ismi Orta Asya’dan en son geldikleri içinalmışlar. Daha öncc gelenler kendilerine, lisanlarının kabalığındanötürü. (Kürt) demişler. Yaptırdıkları camiin adı da (Kürt Camisi)
Saraçl i Aşireti:1 Tarakçılar,2 Sarıhasanlı,3 Sarıimamlı,
4 İhtiyarlı,5 Beyçııkulu,6 Çenger,7 Ktiçükçenger,8 Taşbaşı,9 İşamtepe obaları.
Akseki’nin üstünde Göktepe Yayiası’nda yaylar, Antalya’nınSaraçlı Köyünde kışlarlar. Tarihî kayıtlarda (Sıraç) şeklinde ge-
çişine bakarak ve Erdemli havalisindeki (Sıraçkeşli Aşircti jni gö-zem üne getirerek, bunun da (Saraçlı) değil, (Sıraçh) olabileceğinidüşünüyoruz.
Tırtar Aşireti:1 Sunular Obası,2 Kasabuşağı
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 48/324
Bu aşiret de yavaş yavaş Erdemli havalisine yerleşiyor. Pek azıgöçebeliğe devam ediyor. Yerleşenler sebze ve narenciye ile uğ-raşıyor.
Gördüğümüz büyük aşiretler arasında Avşarlar da var. Hiçbirigöçebe değil; devlet zoru ile iskân olmuşlar. Pazarören’in (Kayseri) bir kaç Avşar köyüne gittik. Kayseri’de (180), Gelendost’ta (10)kadar Avşar köyünün bulunduğunu Avşar boyundan (Beşir Önder)söyledi. Türkiyenin muhtelif mıntıkalarında da birer ikişer Avşarköyü vardır.
Sarıkeçili Aşîreti:1 Dağlı Obası,2 Şeytanlar Obası (Demirci Obası)3 Usemoğlu Obası,4 Odabaşıoğlu Obası.
Karadin (Korkuteli) Köyünün halkı (Şeytanlar, diğer adıylaDemirciler obasından) bu aşiretin perişan perakendelerine ÇumraBozkır arasında rastladın. Bu aşiret, diğer Yörükler tarafındanda takdir ediliyor. Tam göçebe, seyyal, çarıklı, cevval insanlar,
Doğudan batıya göç edip dururlar.Görüp te, (oba) isimlerini tesbit edemediğimiz aşiretler de
şunlardır: Bahşiş, Bayazıdlı, Keşefli (Keşşaflı), Işıklı, îdrizli, Göğebakanlı, Karakeçili, Karakeçeli (bu son ikisi söğüt havalisindeolup, göçebeliği yıllar evvel terketmişler), Ayaş türkmenli, Karakeşli.
Şu halde (soysop) tan bir oba meydana geliyor. Buna aynızamanda (oymak) ve (elan) diyebiliriz. Demek ki (oymak) lardan(elan)lardan bir (boy) yahut diğer adı ile (Aşiret) meydana geliyor.Aşiretin nüfusu muhtelif oluyor. Bizim gördüğümüz en büyükaşiret (Boynuinccli) dir ki, dört bin kusur nüfusludur. Avşarların,Bozdoğanlıların büyük teşekküller olduğunu anlıyoruz. (Beğdili
boyu) da büyük aşiretti. Onbirinci asrın (Rumî) sonlarına doğruAnadolu’dan geçen bir seyyah, Beğdili boyu’nun nüfusunu on İki
bin çadır olarak kaydetmiştir1. Bu yüzbine yakın nüfus demektir.
İçtimaî sınıflar:Eski Türkîcrde belli başlı üç sınıf görüyoruz: 1 Akbudun
(Aristokrasiyi temsil eder), 2 Karabudun (Halkı temsil eder), 3
l Faruk Dem irtaş, Osmanlı Devrinde An adolu’da Oğuz Bo ylan, DT CF D VII, Sayı:2-1949, sf.360.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 49/324
Köle sınıfı, “Kabileye bir hanın emrile, yahııt kabileler arasında vâki olan bir anlaşma mucibi iltihak etmeyip kaçak yahut esir sıfatıyle gelen unsurlar ise kabile içinde daima (kul), (tülengiit) vesaire lakaplar alarak tefrik edilmişlerdir. Meselâ Türkmenler içine giren yabancı
unsurlar. Oğuz nesebnanıeleri ayrıca kaydederler. Erkek tarafının nesli sabit olmak eski Türk İçtimaî teşkilâtının esaslarından biri olmuştur”1.
Aristokrasiyi beyler teşkil eder; hakan hepsinin üzerinde bu-lunurdu. Bu sert idare ve selâhiyetler töre ve yasa ile mukayyetti.Göçebe aristorasisinin de bir nev’i murakabesi görülürdü. Bunugözönüne getirmeyen Avrupalı bunu despotizm olarak vasıflan-
dırıyor: “Bu sebeple göçebe hükümdarının elinde, bizim Avntpalı düşüncemizin tasavvur edemiyeceği tarzda bir iktidar toplanmıştır. Dünya tarihinin en büyük ölçüdeki despotları herhalde büyük Iran kralları, yakutta daha sonraki Roma ’nın ilâhlaştınlan kaysarları değil, belki de Hım, Türk ve Moğol hükümdarları idiler. Bu göçebe camialarında prens, kademeli insan ehramının sırtında baş döndürücü bir irtifaa yükselir: bu, itiraz tanmayan ve buna tahammülü olmıyan birkimsedir”~.
Çinlilere göre Kırgızların reislerine A-jo denmekte idi. A -jo ’dan sonra ikinci derecede kabile beyleri ve ondan sonra da Karabudun
yani halk gelmekteydi. Bunlardan aşağıda bir köle sınıfın ın bulunduğu anlaşılmaktadır”*. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Beyli-ğin ırsî olarak intikal ettiği boylarda, bey ailesinin yanısıra birtorun grubunun mevcudiyeti görülüyor. Bunlar konargüçer te-şekküllerin idarecileri ile beraber bir aristokrasi teşkil ediyorlardı4.
Yakın zamanlara kadar Yörüklerde kavga, niza, ihtilâflar, kız
kaçırma vak’alarını koca (ihtiyar) 1ar müzakere, hal vc hükme bağlarlardı. Bey seçiminde ihtiyarların sözü büyüktür. Beylerin vekethüdaların otoritesinin yanında, ihtiyarlar müşavere hey’eti olarak yer alıyordu. Gezdiğimiz aşiretlerde ağa ile yanaşma çobanıaynı sofrada yemek yerken gördük. Kaplancık Köyüne (İzmir)yerleşen Karatekelilerdcn dinledik: vaktile kimsesiz, fakir bir ço- ban ihtiyarların sohbetine katılır, sopasına yaslanıp sadece din-lermiş. Yeri gelince akıllıca sarfettiği laflar ihtiyarların dikkatini
çekmiş ve “Bu çoban ihtiyar gibi konuşuyor'’ demişler. Şimdi bu1 Prol'.Z.V. Togaıı, Türklerde Uruk Bilgisi, Bozkurt. sayı: 5, 1940.2 J.DeĞr, IsIe p Kültürii, D TC FD , XII. 1954, sf.167-68 . î B.O gel. sf .208 .4 Dr. Cengiz Orlıonlu, a.g.e. sf.14 (mühimme defterine atıf) bu hususta geniş
izahat için Faruk Sümer’in (DTEFD) deki makaleleri.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 50/324
nesle (ihtiyar uşağı) diyorlar. Bu hikâye ve bizim müşahedelerimizYörüklerde keskin bir sınıf farklılaşmasının derin bir tabakalaş-manın mevcut olmadığını gösteriyor.
У - Türk Göçebelerinde Aile Müessesesi:Türk göçebelerinde aile müessesesi tam pederşahî değildir.
Kadın da yuvada söz sahibi olup İçtimaî hayatla rol oynar. Türklere komşu olan milletlerin şahadetleri, seyyahların ifadeleri de
bunu teyideder. Hükümdarın yanına hatunun oturup devlet işle-rine iştirak ettiğine dair kayıtlar vardır. Meşhur İbni Batuta da
Türk kadınının vakar, ciddiyet ve İçtimaî hayattaki mevkiindenhayranlıkla bahseder'
Yörüklerde de kadının mevkiî ufak tefek farklarla, fena sayıl-maz. Her meselede azçok söz sahibi, rey sahibidirler. Kaç göçyoktur. Peçe, çarşaf gibi Arap kültürünün, islâmi görünüş altındagetirdiği kılık kıyafet bulunmaz. Ne tam kapalı, ne de açık, Türk’eyaraşır şekilde, eski örf adete uygun giyinirler.
Kadın hakkında Yörükler’de hem yükseltici, hem de birazhafife alıcı sözler bulunur. Bunlardan bazılarına temas etmekistiyoruz. Kadını (eksik etek), (Saçı uzun, aklı kısa) gibi vasıflan-dırmalardan başka:
(Çoban gıtlık bilmez, Avrat yokluk bilmez.)
(avrattan mikdar (muhtar) etmişler de zehmeride davarı gırktırmış. Davarın yaylımını aramamış, odunlu yere gondurmuş ça-
dırı.)Bunlara mukabil Dede Korkut’taki gibi, iyi ve kötü vasıflı vc
vasıfsız kadmt ayrı ayrı ele alan atasözleri, deyesek v.s. dahadoğrusu Türk göçebelerinin (Yörük) mâşcrî vicdanından doğmuşdüşünceleri de kısaca görelim:
“Atla avrat yiğidin bahtına”
i Prof. Z .V.T oga n. sf.94 -368, Bu hususta aynen Z.Gök alp. Tiirk 'töresi.
İ s i . 1 3 3 9 . s f. 2 0 -2 1 a y n ı m ü e l l if i n T ü r k M e d e n i y e t i T a r i h i v eP r o f . Z . F . F ı n d ı k o ğ l u . T ü r k A i l e S o s y o l o j i s i . İ s t a n b u l 9 4 6 ( H u k u kFak.M ccıııuası ndaıı ayrı basını). Harem, selâm lık olmaz, kaç göç bulunmazdı.Kadınlı erkekli eğlentiler tertip edilir, birlikte kımız, lıattfl bazı boylarda rakıiçilirdi Kimse edebini kaybetmez, örf âdete aykırı harek etle bulunmazdı.Buııu aynen bugünkü Türkiye Alevî 1 ürkmenlefinde görmekteyiz.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 51/324
Erkenden kalkan avrat Buyurmadan dutan evlât özengi furmadan yöriiyen at
D ut beninde oğul saran andan Ağııstosda ekilen darıdan Korkarın guşhık namazı uykudıoı galkcnı garıdan .
"Avrat üç türlüdür. Birisi er avradı, birisi ev avradı, birisi de zallanzort'1.
‘‘Bazı avrat var, arpa unundan aş eder; bazı avrat var, kerkik başını yaş eder; bazı avrat var, gan gumdan; bazı avrat var, çul çürilden'}.
Dalı demeden yöriiyen at Buyurmadan dutan evlât Bir de eyi çıktı m ı avrat Nedeceksin düğünü, nedeceksin bayramı Gir oyna, çık oyna
Hababam ha yöriimez at Bir gaşık su vennez evlât
Bir de dirliksiz çıktı m ı avrat Nedeceksin Ölümü gir ağla, çık ağla .
Asil soydan kötü kadın çıkmıyacağı kanaatindedirler. Bununiçin evlenirken zenginlik yerine asalet, soy temizliği aranırdı. Yaş-lılar şimdi bu endişenin kalkmış olmasından, paraya, ihtişama,güzelliğe rağbet edildiğinden müştekiler. Vaktile diğer vasıflar daarzulanmakla beraber, asalet başta geliyordu. Buna dair deyesek(atasözü) 1er de var:
“Asânı ara, neslini ara, bulunmazsa ne çara (çare)” (Honamlı)Diğer bütün aşiretler de hemen aynını söyler:
"Asıl ara, soy ara, bulunmazsa ne çara”
Burada (evlenme) adetlerine, (Yörük düğünleri) ne çok kısa
1 Yen iosm anlı Aşiretinden Muştulu Hekim oğlu'dan alınmıştır.2 Sıraçlı ve Siilekli Aşire tlerinden Hekimoğlu'dan alınmıştır,
j Sıraçlı ve Siilekli Aşiret lerinden Hekimoğlu'dan alınmıştır.^ Honamlı Aşiretinden İsmail Sezerden H ekimoğlu’dan alınmıştır. (Honamlı Kövti-Yunak).
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 52/324
olarak temas edeceğiz1.
Eski Türk göçebelerinin aksine, Anaclolu göçebelerinde (en-dogami) hakimdir. Bu Türk kavmini yabancı anasırdan koruma,tecrit etme endişesinin mahsulü olsa gerektir. Kat’i şekilde dışa-rıdan kız alıp verme yoktur. Bu hal muhtelif şekillerde tezahüreder: sünnî aşiretler vaktile yalnız kendi aralarından evlenirken,sonraları aşiretler arası kız alış verişi başlamış (Köylü, şehirlimüstesna) Şimdi ise Çingene, Abdal ve Alevîlerden başka göçebeve meskûn halktan kız alıp veriyorlar. Fakat bu alış veriş deehemmiyetsizdir. Esas evlenme aşiretin kendi arasında olur. Türk
Alevîlerine gelince, bunlarda hem ırkî, hem dinî unsur rol oynar.Şöyle ki: hiçbir sünnîye kız verip, almadıkları gibi, başka ırktanolan A levîleıden de kız alıp vermezler. Meselâ, Ege Türk Aîevîleri,Arnavut ve Giritli Alevîlerle kız alış verişinde bulunmazlar. Yalnızkendi aralarında evlenirler.
Endogamiye dair de hayli deyesek vardır:Yaban yerden alma düveyi Çeker gider boğayı (Sıraçlı, Sülekli)
“Uzaktan alma düğeyiÇeker gider boğayı ” ve‘Yağlı peynir derisinden çıkmazSütlü goyıuı sürüsünden çıkmaz” (Boynu inceli)
“Sütlü goyıuı sürüden ç ıkm az”“ağaç mislinden aşılanır” (Bahşişler)
Türk göçebelerinin ikinci vasfı (monogamtek karılı) olmala-rıdır. Taaddüdü zevcat İslamiyetlc gelmiştir. Türkistan Kazakla-rının zengin olunca çok kadın almaları da öyle olsa gerek. EskiTürkler ve bizim gördüğümüz Yörüklerde (tek karılılık) caridir.Birkaç kadın alma istisna teşkil ediyor. Söbüce Yaylası’nda (Kor-kuteli) gördüğümüz 83 çadırlık Yeniosmanlı Aşiretinde iki çadırda(poligami, çok karılılık, laaddüdii zevcat) hali mevcuttu, diğerlerihep tek kadınla evlidirler. Amme vicdanı da bunu kabul ediyor.İki kadınla yuvada dirlik, düzenliğin kalmıyacağı, bereketin gide-
ceği kanaatindedirler. Tek kadın alınca kadının erkeğine sevgisininçok olacağım düşünüyorlar. Onun için:
i Bu hususin geniş m alûmat için bk. Hâm id Zübeyr Koşay, Türkiye TiirkDüğünleri üzerine mukayeseli Malzeme. Ankara, 1044. Yusuf Ziya Demirci. Anadolu’da Eski Düğün ve evlenme adetleri, İst.938 Türk Halkbilgisi Haberleri ve Türk Folklar araştırmalarındaki yazılar vc A.Rıza Yalgın'ın cenupta Türkmen Oymakları
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 53/324
iki garının gocası Şeytanların hocası
Bir gan bir goca Halva yer gece gece
diye bir de deyesekleri var ki, bu ruh haletini, dünya görüşünüiyice izalı ediyor. Eğer kadının çocuğu olmaz, hasta olur, cinsikudreti düşük olursa ikinci kadın (kuma, ortak) iyi karşılanır.Kısır kadının itibarı yoktur. Çok çocuklu, bilhassa erkek evlâdı
bol oîan kadının mevkii, it ibarı yüksektir.
Daha önceki bahiste (Din müessesesi) zikredilen bir hamn,karısının ulu pınarlar başında gecelemediği için 14 senedir evlâdıolmayışından, bir evlât koklavamayışından dert yanmasına dairolan vesika ve Dirse Hanın "Bir ağzı duahnm alkışı ile zevcesinin hamilekalmas ı”1. Barthold’un söylediği gibi, Türklerin tek kadınlaevlendiklerini gösterir.
Türk göçebelerinde evlenme babında diğer bir adet (Levira)deneni ölen kardeşin karısını alma geleneğidir. Bunda iktisadı
endişe rol oynasa gerekıir. Bu adet hemen bütün göçebeler ara-sında yaygındır. Hunlar, eski Macarlarda da vardr. Tuğrul Bey,kardeşi Çağrı Beğin ölümünde onun kadınlarından birini almıştı'1.
Yuvanın temeli sevgidir. Sünnî olsun, Alevî olsun Türk aşi-retlerinde her feri eşini kendi seçer. Kâza sevmediği erkekle ev-lenmesi için zorlama yapılamaz. Zorlarlarsa sevdiği ile kaçar. De-likanlı kızı atın terkisine aldığı gibi dağlarda kaybolur. Yeniosmanlflarda kaçan kızının arkasından köpüren bir anayı gördük.
Neticede geleneklere uyularak yaşlılar, muayyen bir meblâğı er-keğin ödemesi şart ile (kaim) iki tarafı barıştırdılar. (Kaim) kız
babasına ödenen bir meblâğdır. Eski Türklerde, Türkistan Kazak-larında, aşağı yukarı aynen söylenir. Kaşgarlı (Kalıng) diye bah-seder. Dede Korkut’ta (Kalınlık) diye geçiyor. Bu mehır kız gönülrızası ile verilirse önceden tesbit ve tediye olunur. Kız kaçırılmışsasonradan kararlaştırılıp, verilir ve iki taraf barışır. Bu adeti OrtaAsya’da da görüyoruz: Abakan Tatarlarında "Diiğün merasimi, kıza
talip olma, ka lım 'in ödenmesi düğün ayini ve ziyafet gibi kısımlardan ibaret olmak üzere hemen hemen aynen batı komşularında olduğu gibidir. Fakat çok defa, Şor'larda olduğu gibi, gelin kaçırılmak su
1 M.Namık Orkutı, Eski bir Türk Efsanesi. Ün.Sayı: 3, sf.49,2 J.Dct-r, a.a. makale sf.162.i M Şakır Ülkülaş ır Selçuklu ve Osm anlı Saraylarında Poligami Geleneğine
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 54/324
reliyle götürülür ve ödenmesi icabeden kalım müzakeresi ancak ondan sonra bir neticeye bağlanır” (Sibirya’dan I, 386)
Dede Korkut’ta görülen (Beşik kertmesi) adetî Yörükler ara-sında elân mevcuttur. Kız ve erkek babalan anlaşıp, beşiktekiçocuklarını nişanlarlar. Oğlan babası, kızın beşiğinin bir yerini
bıçakla çenter. Buna (Beşik kertmesi) denir, müstakbel yuvanıntemeli atılmış olur. Kam Büre’nin oğlu Bamsı Beyrek için (Beşikkertmesi) yapılıyor (Dede Korkut, Gökyay, sf.25).
At beslenirken güzel istenirken” titizlik, ihtimam ister diyerek,temiz soydan kız istenir. Bu isteyişte hem kızın, hem erkeğinrızası lâzımdır. Birbirlerini seviyorlarsa umumiyetle engel az olur.Silifke Alcvîleri kızı istemiye, kız veya oğlan evinin dargın bu-lunduğu bir kimseyi göndermeyi tercih ederler. Bu, her taraf içinşereftir. Oğlan tarafının kendine güvenini ifâde eder. Giden de bunu dinî bir vazife sayarak, düşmanlığı o an unutarak tarafsızhareket eder. Bundan sonraki safha nişan ve düğün merasimleriaynen yerleşik halkm düğünleri gibidir. Düğünler hayli ihtişamlı,masraflı olur. Civar aşiretlere, köylere oku Okuntu (davetiye) gider.
Davetiye yerine kaim olan ve oku, okuntu denen şey bir mendil,çevre veya bir çevreye sarılmış çerez, kahve v.s.dir. Düğünlerinteferruatım anlatmağa yerimiz müsait değil. Sadece anahatlarınadokunacağız.
Eski Türk düğünlerinin de debdebeli olduğu anlaşılıyor. “Doğu Türkistan ’da Karahanlılar zamanında Humar Hattın isminde birisinin, oğlunun düğünü dolayısı ile döktürdüğü üzerinde yazılı olan 7küp dolu külçe (baliş) ler, 15 inci asrın sonlarında Hoten ’de bulunmuş
ve eritilmiştir. (ZV.Tögan, a.g.e, sf.117) Çin kaynaklarına göre Kırgızların düğünleri çok büyük olurmuş. Bazan bin koyun kadar hediye verilirmiş. ’’(B.Ögel, a.g.e. sf.209)
Bir hafta süreni olursa da ekseri üç gündür. Pazartesi başlar, perşem be biter. Düğün evine bayrak dikilir. Davul, zurnalar çalar.Yemekler pişer, koyun, keçi kesilir. Davetliler silâh atarak hedi-yelerle gelirler. Silâh sesi duyulunca düğün sahipleri davul zur-nayla silâh sesinin geldiği tarafa gidip karşılarlar. Oyunlar oynaya
oynaya gelirler. Bazı aşiretlerde içki içilmez. Bol yemek, ziyafetten başka, pehlivanlar güreştirilir: İçkili düğün yapanların masrafı faz-la olduğu gibi, kavga, döğüş de eksik olmaz. Düğünlerde asayişi
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 55/324
(Yiğitbaşı) veya efebaşı denen bir delikanlı idare eder. Düğünmerasiminin reisi odur. Herşeyi o tanzim eder. Yanında bir de(bayrakdar) vardır. Bayrak taşır, en önde gider. Kafile arkasından
gelir.Silifke Alevîlerindeki düğünün enteresan bir sahnesini anlat-
madan geçemiyeceğiz. Çarşamba günü akşam üzeri, kız evindekızın ve oğlanın ana ve babaları yanyana ve karşı karşıya, düğünhalkı muvacehesinde ayakta tutulur. Kesilen bir tavuk ve bir horozhenüz ölmeden bunların üzerine atılır. Herkesin kahkahaları arasmda, yüzlerinin gagalandığı bile olur. Üst başları kan içindekalmıştır. Ayrıca, kömür tozu, kül, bulaşık suyu ile hamur edilip
yüzlerine sürü lür ve çalgılar refakatinde oyuna mecbur tutulurlar.Sonra gidip elbise değişirler. Gece kına yakılır. Buna (Kına gecesi)denir. Düğünün son gecesi, eğlencenin arttığı gecedir. Geç vakityere bir seccade serilip, üzerine kız ve erkek diz çöker. Güveyininelini ve gözünü bağlarlar. Kızın eline kına yakılır. Yere bir kapkonmuştur. (Kmağabı) içinde mum yanar. “Gaynana, gayın, gö- rünıce, hısımı yok mu?” diyerek herkesin kmakabma para atmasıtemin edilir. Yokmu daha, ahbabı, arkadaşı yok mu?
Kına yakılırken kıza hitaben türkü söylenir:Çattılar ocak daşını Vurdular düğün aşınıÇağırın oğlan gardaşını (veya giz garda şuu)Giz anam kınan gutlıı ossun
Duyduğun diller datlı ossun Gırat gelmiş gemini gever Gonur daylak canını döver
Giz anam kınan gutlu ossun Duyduğun diller datlı ossun Anası besler; el gönenir
Perşembe günü gelin alınması, ata bindirilmesi hep köylerdekigibidir. Gelinin ayağında edik (kırmızı çizme) bulunurdu. Şimdi
bu adet kalkmış bu geleneğin Orta Asya’ya dayandığım anlıyoruz:“Gelinin elbisesi kırmızı renktedir ve çok süslüdür. Kırmızı çizmeleri ve kırmızı püsküllü bir başlığı vardır. Gelin âdet mucibince, yüzünü
eteği He örterek ağlar ve gitmek istemez. O zaman babası, yahut ağabeyisi onu kııcaklıyarak ata bindirir”1.
Oğlan evine gelince, gelin attan inmez. Kayın pederin vaad
1 D oç.D r. Mu haddere N .Özerdim, Bazı Çin Kaynaklarına göre Bugün CinTürkistanı'nda yaşıyan Halklar, DTCFD. IX, 3, 1951.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 56/324
lerini dinler Kayınpeder (indirmelik) denen bir meblağ (altun,sığır, davar, koyun v.s.) vereceğini söyler. Bunun yüksek olmasıiçin oğlan evinden bir akraba kızı delil olur. Pazarlık bilince (kızın
attan inmesi bunu gösterir), (Arılık) denen kapora mahiyetindeküçük bir nakit verilir (kıza). Kızın üzerinden susam, üzüm, buğ-dayla karışık bozuk para serpilir. Çocuklar kapışır. Uğur getirdi-ğine inanan yaşlılar da alır.
Kızı çadırda ayakta tutar. Türküler söyleyip ağlatırlar. Önccağlamıyan, sonra ağlarmış, güveyi kızın bakireliğini silâhla ilâneder.
Gerdek gecesinin ertesi günü Barak kadınları güveğiyi gelineeziyet etmiş diye tartaklarlar1.
Bekdik’lerde gelin, gerdek odasına girerken parmağı ile kapıya bal sürer. Bu suretle bütün ömür boyunca yuvanın tadı bal gibiolur. Bu temin için, yakın senelere kadar Edrem it Alevîlcri, gerdekodasının içine keçe çadır (derin ev) kurarlardı ki, adına (GerdekÇadırı) denirdi.
Doğum Adetleri:Çocuğu olmıyan kadınlar adı duyulmuş mağaralarda yıkanır,
ulupınarlar, dağlar üzerindeki dipsiz göl başlarında uykuya yatar,yatırlara gidip dua eder, adak adar, kurban keserler. Dinar Türkmenleri erkek evlâdı olmayana (iğdiş, Körocaklı) derler. Haytave Karakoyunlu Aşiretleri kadınları Anamas Dağlarının zirvesinde Namazgâh denen yerde yatırın başında adaklarını keser. Türbeye başlarındaki yağlığı veya yazmayı (baş örlüsü) bağlayıp, dedenin
çocuk vermesi için dua ederler. Bazı geceler türbeden lop atılırmış.Bu inanç bütün aşiretlerde var. Kaz dağları eteklerinde bir Alevî,
bazı geceler (Baba ve Sarıkız) dan top atılışını huşu ve ürpertiiçinde anlatıyordu.
Çocuk doğarken oba’nın yaşlı kadınları yardım ederler. (Son) bir beze sarılıp toprağa gömülür. İkinci gün bebek ılık tuzlu sudayıkanır, (çimdirilir) Çocuğun vücudu temiz ve sıkı olurmuş. Bazıyerlerde iki saç’la loprak ısıtır, bunun üzerine keçe, bez serer,
çocuğu belerler (kundaklarlar) Çocuğu bezle sardıktan sonra, dı-şını yorgan ve keçe ile belerler ki, adına (Belek) denir. (Resim:46). Çocuğun başım da, hem çene altından, hem de alından geç-
1 Öm er Öz baş, Gaziantep Dolaylarında Türkmenler ve Baraklar, G a z i a n t e p1958.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 57/324
mek üzere iki taraflı, bir bezle (çeki) sıkarlar. Bu suretle kafateşekkülâtı düzgün olurmuş. Bu âdet bütün Orta Asya göçebele-rinde olduğu gibi, eski Kore halkında ve bugünkü şimalî Çin’de
de caridir. (Ebcrhard, Çin Kaynakları, Türkiyat, VII, VIII, 133,138, 167) Çocuğun adını dede, yoksa ebe (nine) kor. Öncekiçocuklar yaşamamışsa bebeğe (Yaşar, Duran, Dursun, Durdu) gibiisimler verilir. Diğer isimler İslâmi’dir. Yalnız Hayta AşiretindeTürk isimleri görülür: Çiçek, Çimen, Zümrüt, Nergiz, Daylak(Kadın isimleri); Şahan, Gökçe (Erkek isimleri); Yiğit, Kemençe,Keçe, Ataş, Tosun, Tütüş (Alpaslan’ın yeğeni olan meşhur Suriyevalisi, Türk Kumandanının ismi Tutuş idi) Cöbbüş (erkek lâkap-
ları) erkeklere islâmi bir ismi verilmekle beraber ömür boyuncakullanılan bu lâkaplardır. İhtimal yıllar önce bu lâkaplar, asılisimlerdi. Lâkap almıyanlar da isimleri değiştirirler. Diğer aşiret-lerde de böyledir. Apan, Abban (Abdurrahman) ibik, ibiş (İbra-him), Sülü, Süllü (Süleyman)1 Muştulu (Mustafa) yahut isminsonuna ce, ca getirilerek: Hasanca (Haşan), Alice (Ali), Velice(Veli) gibi büyük denizci Turgut Reisin adı da (Turgutca) idi.Muğla köylerinden olan Turgutca, o mıntıka yörüklerinden ol-malıdır.
Alevilerdc de kadın isimlerinde Türk adları görülür. Vaktileerkek olarak (Zeybek) ismi de alınırmış.
Orta Asya doğum adetlerinin de buna yakın olduğunu görü-yoruz. Altaylılarda "Bir kadın doğuracağı zaman bütiin kadın akrabalar yurdun içinde toplanır, erkekler dışarda kalır. Yıırtıın haricinde bulunan erkeklerin vazifesi, herhalde civardaki fena ruhları kovm ak olsa gerektir. Çünkü kadının ağrısı başlar başlamaz korkunç
bir gürültü kopararak yunun etı-afında koşmaya başlarlar. Ve tüfek de patlatırlar. Bu gürültü çocuk doğuncaya kadar devam eder.
Çocuğa ad verme umumiyetle derhal doğduktan sonra yurtailk giren şahsın adı, ya palta (Balta), mıltık (Tüfek) gibi ilk söy-lenen bir eşya adı veya doğumdan sonra ilk gelen kimsenin şayanıdikkat bir ifadesi isim olarak takılır, meselâ SarıPaş (Sarıbaş)gibi önceki çocuklar ölmüşse yeni doğana mümkün mertebe fena bir ad takarlar, meselâ İtKödön (İt götü), Palçık (Balçık) gibi”
(Sibirya’dan, 1,323)Türkiye’ye gelen Türkistan Kazak’larından edindiğimiz malû
1 Arşiv vesikalarında (Süllü, Sülü) isimlerinin, eski yazının hususiyeti dolayısiyle(Sulu) olarak okunmuş olduğunu hatırlatırız.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 58/324
mat da aynı şeyleri gösteriyor, Kazaklar (son) a (çocukun coldaşı)derler. Doğumu m üteakip bir kazak, eîine bir ağaç alıp yere vurur:
“Tüşrü mü rtistü m ü " diye söylenir. Bu suretle (son) çabuk düşer.Bunu beze sarıp toprağa gömerler. (Son)u köpek yemesin diyederine gömerler, yoksa balağa (çocuğa) zarar gelir. Kırk gün çocuktuzlu su ile yıkanır. Çocuğa ilk sütü vermeden evvel, ana kavurmayer; Bebeğe de (çala bişmiş = az pişmiş) koyun kuyruğunu çocuğaemdirirler. Çocuğun karnında yel olmasına engel olur. Hergünçocuğu yüzükoyun yatırıp el ve ayağından tutup, eti açılsın, vü-cudunda yel olmasın, çabuk yürüsün, güçlü boylu olsun diye ger-
dirir. Çelikleştirirler. Çocuğun başı karpuz gibi olsun diye alnındanve çene altından (orama!= ince tülbent) le hafifçe bağlanır.
Kazakların çocuk için güzel bir atasözleri var: (At biyedentoğar, alp anadan logar= at kısraktan, kahraman anadan doğar = )
Yörüklerde davar, koyun başında doğuran kadınlar da vardır.Çocuğu eteğine koyup çadıra getirir. Doğumdan sonra 40 günçocuğun üstüne al örtü örtülür. Nefse (lohusa) da başına al çeki bağlar. Kırkı çıkıncaya kadar (Al basabilir) Al karısı denen bu
afete karşı yastığın altında bıçak demir parçası, Kur’an bulundu-rulur, geceleri bir erkek bekler ve ışık yanar kırkı çıkmamış kadına,aynı durumda olan başka kadın gelirse, tehlikeyi atlatmak içiniğne değişirler.
Hep kız çocuğu olan bir kimsenin erkek çocuğu doğunca (kü-tük atma) merasimi yapılır. Bazan civar oba ve aşiretlerden ha- bersiz olarak silah atarak gelirler. Bir (Şam toru= Çam fidanı)na al bezden bir bayrak geçirilmiştir; çadırın önüne dikilir. Evsahibi bulunanla ağırlar ve bir müddet ister. Fakat ekseri haberliolarak, hazırlık olarak yapılır. Davulcular tutulur, pazardan Öte-
beri, bazı yerlerde içki alınır, davar kesilir. Yemekler yenir, oyunlar oynanır, taşlara kurşun atılıp, nişancılık yarışları yapılır.Tebrik edilip (Hayırlı olsun, kutlu olsun, ömürlü olsun diyerek)dağılınır.
Çocuk diş çıkardığında, mısır veya buğday tanesi suda kayna-tılıp, diş çıkarmış çocuklara yedirilir. Buna (Diş Göllesi) denir.Edremit Alevîleri (Diş Hediği, Diş Kediği) derler. 810 yaşındakiçocuklar kaynatılmış buğday, ağızlarına alıp, dişi çıkan çocuğun başına üfler bir miktar kediği (Buğdayı) ipe diğer çocuğun başına bağlarlar. Buna (Çıngıl) denir. Dinar Türkmenleri ayı gibi olsundiye çocuğu ayıya bindirir. Silifke Ailevîleri kurt gibi olsun diye
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 59/324
kurt postunun içinde geçirir.
Çocuk yürümeğe başlayınca ayak bileklerine ince bir ip bağ-lanır ve bıçakla kesilir. Buna (köstek kırma) denir.
Gerek sünni gerek Alevi aşiretlerde sünnet düğünü hayli deb-debeli olur. Edremit, Çamcı köyü Alevilerinin sünnet düğününügördük hayli debdebeli, düğün gibi idi. Civar köylerinden silâhatarak misafirler geldi. İçkiler içildi, yemekler yendi oyunlar oy-nandı. Bir ara ellerinde içinde mum yanan çanaklarla sünnetolacak çocuklar geldi. Çanakların içine sırayla bütün köy halk!
tarafından para atıldı. Heryerde bu adet aynıdır. Hayta’larda ço-cuğun gezdirildiği atı, çocuk sünnet zamanı indikten sonra biri binip kaçırıp bütün halk atlıyı taşa tular. Adana civarındaki Karakoyunlu’lara, Arap adeti olan Kivre (Kirve)lik müessesesi gir-miş, Kivre, çocuğa bir kat elbise yaptırmıştır. Çocuğu tutar, sünnetettirir. Anadan babadan üstündür. Sünneti müteakip, kivresi Ab-dal’ın davulunun üstüne 50100 lira atar. Bütün davetliler de bunaiştirak eder. Çocuğa hediye verilmiyor. Diğer aşiretlerde hediye
çoçuğa verilir.
Tam göçebelerde çocuğun nüfusa kaydı en erken 23 yaşındaolur. Hayta’larda 810 yaşına girmiş çocuğunu nasıl kaydettirece-ğini bize soranlar oldu.
Aile halkının birbirlerine hitap şeklini de kısaca görelim:
Ana; ağa, agga, aka, Baba manasınadır. Avşar Kozan Kürtlerive diğer bazı aşiretlerde; ebe (nine, Aydın Alevileri babalarınınanasına: ebe, analarının anasına eci derler); dede, ece, aka, ağa(ağabey Söğüt Karakeçili, Karakeçeli’leri ağabeye Başa derler ki,
paşa kelimesi buradan gelme imiş.); emmi (amca); dayı; teyze; bibi (hala); bacı (kızkardış); cice, gelindibi, gelinbi (yenge); ini,gayın (kadının, kocasının erkek kardeşine hitabı); etti (kardeşkarılarının birbirine hitabı) babalık gayınbuba (Kayınpeder); Gaynana (Kaynana).
Kılık Kıyafet:Erkeklerde şehre uygun olup, kadınlarda eski görenek devam
etmektedir. Yarı göçebelerde kadın kılıkları da yavaş yavaş de-ğişmektedir.
Bal ıkes i r , Bi lec ik’den Anta lya 'ya kadar esk i yörük erkek k ı l ığ ıÜ
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 60/324
Ayakda beyaz don ve kısa zeybek donu, yakasız gömlek işlemelicepken. Belde büyük kuşak üzerinde sahtiyandan silâhlık, silah-lığın içinde koca bıçak, kulaklı bıçak, tabanca tarak (bıyık için)ayna, makas, çakmaktaşı v.s. bulunuyor. Başta fes, ovalı yazma.
Dinar Türkmenleri kuşağın altına göğse kadar gelecek şekildekeçe doluyorlardı. Keçe, Kavgada bıçak darbesine mani oluyordu1.
Diğer tarafın aşiretleri de zıbın (üç etek) giyermiş, fakat zeybekdonu yerine şalvar, tuman, çaşır (çakşır) denen pamuklu veyayünlü uzun pamakmlar giyerlerdi. Her tarafta kadın kshğı hemenaynı İdi: ayakta edik veya çarık, üç etek entari, çepken, kuşak, bazı aşiretlerde şalvarm üstünden, ön taraftan geçirilen bir bez parçası (peşkir), başta keçeden bir başlık sonraları fes, onun üs-
tüne çekilen bir örtü (poşu, yağlık, yazma v.s.) alından geçen(çelgi, çeki) genç kızların saçları 2030 örgülü (örük, belik) dür.Alınlarında gümüş, altun, bakır süsler. Kızla, kadının tefriki içinzülüflerin keşiîişi değişir, Kızd kulak arkasına atılır, kadında ya-naklara doğru bırakılır. Kırkından sonra tekrar kulak arkasınaatılır. Bütün teferruatile anlatmağı, isimlerini zikretmeği, konu-muzun elverişli olmayışı dolayısıyle ileriye bırakıyoruz2. Bununla
beraber, eserin sonundaki resimler kılık kıyafet hakkında bir fikir
vcreccktir. Erkekler vaktile tam tepede bir tutam saç bırakırlardı.Buna tepe kekili (kâkül), tepe Perçemi denirdi. Edremit Alevileri(Temirı) diyor. Çamcı köyünde, başını ustura ile tras ettirmiş,yalnız tepesinde bir tutam saç bırakmış bir ihtiyarın resmini aldık(iyi çıkmadığı için koymuyoruz), Saçlar ensesine kadar uzanıyordu.Bunun sebebi hikmeti Orta Asya’dakinin aynı: düşman eline dü-şerse, mundar gâvur, kellesini keserken, elini yüzüne sürmesin, bu saçtan tu tu p kessin.
Kadınların başındaki tepeliğe (fes, veya kalıplı keçe) Azerîler(Araçkm) ( ), Kazak’lar (Sevköle) derler. Kazak’lar da kadın veerkekler üç etek giyer. Bilhassa kadınlar giyer. Şu atasözü de bunu gösterir: (Kos etek, buran bel= Üç etek, ince bal) vesikalarOrta Asya Türklerinin de aynı kılık kıyafette olduğunu gösteriyor.Tukiu’ların âdetleri hakkında Çin yıllıkları şu malumatı veriyor:Tukiu’lar saçlarını uzatırlar ve sol eteklerini yukarıya kıvırırlar.(Sibirya’dan I, 130)
1 B u kılık kıyafet için bk. Türkiye ’nin sıhhi ve içtüöat coğrafyası, mıığla(menteşe) sancağı: tiiz 7, Ankara, 1923 (1339).
2 Kadın kılıkları lık. tık. A.R ıza Yalgın, cenupla Türkmen oymakları, V.sf.19-21.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 61/324
Bu kayıttan anlaşılıyor ki onlar da üç etek giyiyorlardı. Al binen bir kavim için bu en tabii kılıktı. Yörükler de üç etekler bir veya bazan iki ucunu kıvırıp, kuşaklarına sokarlar. Bu gelenekOsmanlı Sarayına kadar intikal etmiştir. Nitekim "Erivan'ın mu
hasarasında Mitral (IV) ordunun ortasında durmuş, libasının eteğini kuşağına sokmuş olduğu halde altın ve kuruş keselerinin ağızlarını 'açtırıyordu ”1.
Orta Asya kurıkanlarındaki kayalarda görülen resimlerde deriveya keçe çizmeler, uzun kaftanlar vardı (B.Ögel, a.g.e. sf.20S)Moğol kılığı da aynıdır. "Erkeklerin, kadınların ve çocukların, asil olsun avamdan olsun, elbiseleri hemen aynıdır. At üzerinde hare
ketlerine mâni olmamak için yandan yırtmaçlı bir entarinin altına pantolon ve gömlek giyerler. Erkekler ve evlenmemiş kızlar entarinin üzerine ipek bir kuşak sararlar. Evli kadınlar entariyi boş bırakırlar.
Herkes kaim deriden uzun çizmeler giyer.” (Larson, MoğoIIar, İs t. 932, sf.22)
Orta Asya’da Tula nehri kıyısında Hun ve Göktürk çağına aiteserler bulunmuşt u. "Tula ’daki kemik eserler de Altay ’daki Karanda buluntularına benziyordu. Bilhassa kalb şeklinde ve bronzdan yapıl
mış kuşa k süsleri, Macaristan ’daki ilk Macar eserlerini andırıyordu. ” (B.Ögel, a.g.e. sf.73) Bu malûmat daha doğrusu (Kalp şeklinde,
bronzdan yapılmış kuşak süsleri), (Resim: 81) deki Söğüt Kara-keçililerinin madeni kuşak süsleri ile karşılaştırılırsa, ayniyet gö-rülür. Bu malûmatı Kazak’ların kıyafeti ile tamamlıyalım
Kazak’ların tam giyim takımına bir de kuşağı eklen ek icabeder. Kazak’lar bunu, ata binerken şapan ve şalbar üzerinden bağlarlar. Bu kuşak bazan ipek kumaştan, bazan da bol madenişekillerle süslenmiş geniş meşinden olur. Zengin Kazak'ların ku-şağındaki madeni ekler, gümüş ve bazan da kıymetli taşlarla süs-lenmiş olur. Kuşağa km içerisinde bir bıçakla çok defa meşinden
bir kutu da takılmış olur. Bu kutuda çakmak, traş bıçağı, usturave başka lüzumlu şeyler bulunur; Kazak ava giderken bu kutuyagerekli atış malzemesini yerleştirir.
Kadınların pantalon ve çizmeleri, aşağı yukarı aynen erkekle
rinkine benzer; ancak, Kazak kadınları bugün yalnız .yumuşakTatar çizmesiyle başmak giyerler. Tabanın ortasında sivri ökçesi bulunan süvari çizmelerine, Kazak kadınları arasında hiç rast-
1 M.B elin, Türkiye İktisadi Tarihi hakkında Tedkikler. (M.Ziva Tere.) İsı.931.sf.128.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 62/324
lamadım.
Kadınlarla kızlar, saç tuvaleti ile de birbirinden ayrılır, Kadın-lar iki veya üç belik halinde ayrılır, umumiyetle bunları sedef,maden parçası inci ve madeni paralarla süsleyerek ikisini omuz-
ların üzerinden sarkıtır, Halbuki kızlar birçok ince örgüler yaparve bunları yine kadınlar gibi şerit ve madeni eşya ile süslerler.
Bol miktarda ak ve kırmızı boya kullanır ve parmaklarını sarıya boyarlar” (Sibirya’dan, I, 471472)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 63/324
I- İktisadî Faaliyetlerin Tasnifi
ve Göçebe Ekonomisi.1- İktisadî Faaliyetlerin Tarihi Seyri
İnsanları İktisadî faaliyetlerine göre, yedi enmuzece ayırabile-ceğimizi Z.Gökalp, garplı bir âlime dayanarak kaydediyor:1 Ot ve meyva toplıyanlar,2 Avcılar,
3 Balıkçılar,4 Göçebe çiftçiler,5 Oturak çiftçiler,6 Yüksek çiftçiler,7 Kendi sürülerde beraber dolaşan, göçebe sürü sahipleri1.
Ot ve meyva toplayıcılar yalnız bugünü düşünen insanlardı.Yazdan kışı düşünme, genç iken ihtiyarlığı düşünme onlara hasendişeler değildi. Tabiatta ne mevcutsa onunla iktifa eder, ferdi
cehd ve gayret, plân, yaratma görülemezdi. Mazi ve istikbâl mef-humları yoktu. İnsanlığın bu iptidaî, bu çocukluk safhası ne kadarsürmüştür? Kışın en şiddetli mevsiminde temin edemediği yiye-ceğin midesinde tevlit ettiği açlık, giyeceği olmayınca hasıl olanüşüme ızdırabı mı onu bu halden kurtarmıştır? İhtiyaçlar, ızdırâplar, zaruretler onda tedbir alma melekesini mi faaliyete getir-miş, yoksa fıtrattan mevcut olan manevî cevherler, İlâhi bir lûtuflakeşfedilir mi olmuş, yahut el yordamıyle zulmetten nûra, hazır
yiyecilikten, tedbir alıp biriktiriciliğe doğru bir tekâmül mü vukuu bulm uştur? Bunlar hep meçhulümüz. İhtimal ki zaruretler insan-
lara tedbir almayı öğretmiştir.
Bir müellif, kış için hayvan etlerinin, nebatların, balık ve ye-mişlerin iptidailerce konserve ve depo edilişi keyfiyetini plânlıolmaktan ziyade, insiyaki bir surette meydana gelmiş bir iş olarakgörmektedir. Buna ekonomi demek bile hatadır. Bu, âdeta arıların,karıncaların ve sincapların gıda saklama adetlerine benzetilebilir.
Mamafih, bu toplama işi, sonraları yalnız istihlâk için değil,daha fazla istihsal için yapılır olmuştur. “Ziraatçıların hububatı tohum olarak saklamaları bu neviden bir harekettir. Bu safhaya erişildiği zaman bu hareketin insiyaki değil rasyonel olduğuna, yani
Z G k l T k M d i i T ihi f 3 14
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 64/324
itinalı vc muhakemeli bir faaliyet olduğuna kani olabiliriz”'.
Bu suretle ziraî faaliyet başlamış, hayvancılık kültürü edinil-miştir. Ekonomik kültürdeki bu merhale, insanlık tarihinde mü-him bir dönüm noktası teşkil eder.
İbni Haldun’a göre “bedevîlik ve medenilik hem iktisaden iki ayrı tipi, hem de milletin sosyal gelişme çizgisi üzerinde yürürken geçici iki ayrı İktisadî merhaleyi teşkil etmektedir. Bu saftıalarm biribirine istihale etmesi zarurîdir. Bu İktisadî şekillerin birinden diğerine geçen milletlerin bütün kültür meseleleri derin değişmelere uğ
ramaktadır'1.A.B.D. Sosyoloji otoritelerinden Prof.Dr. Zimmerman’a göre
“köy sosyolojisinin tarihî gelişimi, göçebe hayatından toprağa yerleşmek suretiyle başlar. Ziraî hayat tarzı, sosyal tekâmül tarihinde İlk merhaleyi teşkil eder”'.
Eski Türklerin bu merhalelerden geçişini bazı kaynaklar gös-teriyor. Tonyukuk, kendi yazıtında, bir zamanlar geyik ve tavşan
avlayıp yediklerinden bahsetmektedir'. Orta Asya’da yapılan ar-keolojik kazılarda bulunan taşların üzerindeki “resimlerde geyik avları, yabani ördekler ve balıklar bol olarak yer alırlar. Balık avlamağa mahsus ağ resimlerine de rastlanır”' anlaşılan bu göçebeçobanlıkla bir arada yapılan avcılık safhasıdır.
Batı Türkistan’da, NamazgahTepe’de yapılan hafriyatta, (Eneolitik kültürü temsil eden, M.Ö.2250 senesine ait) eşya arasında
bulunan "tuğlaların yanında alçı kalıntıları, kıyılmış yemler, arpa,
buğday ve bazan çavdar, üzüm taneleri görülüyordu. Ev hayvanlarından koyun, keçi, sığır, deve, köpeklere ait kemikler bol olarak bulunuyordu. Kalıntılardan, koyanların yünlerinden de istifade edil- dığian laşıin ıaktadır ’ .
Bu kayıttan ziraat ve hayvancılık kültürünün çok eski olduğuanlaşılıyor. Yukarıda bahsi geçen avcılık ya hayvancılık ve ziraatla
1 N.Garas, Ekonomik Sosyolojiye Giriş. (N.Berkes tere.) ist.941. sf.1-13.
2 Nen mark. İklisadî dü şün ce tarihi (A .Alı Ö/.ekeıı tere.]) İst.943 cilt 1, sl\54.3 Dr.Orhan Türkdoğan, C.CZ immcrman Sosyo lo j i s i n in Esasları, Sosyolojikonferansları. III, iktisat ve İçtimaiyat enst.Neşr.
A H.N.Orkun, Eski Türk Yazıtları. İst.936, cilt lt sf.102.5 Doç. Dr, Bahaeddin Ö"el, İslüıııivetten Önce Türk Kültür tarihi, Ankara.
1962, SI.206.6 Do ç.Dr.Uahaeddin Ö gel, İslâmiyetten ön ce Türk Kültür tarihi, Ankara 1962,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 65/324
birlikle yapılandır veya milâttan 45 bin yıl öncelerine aittir. Ziranamazgâhtepe’de bulunan eserler ve Eberhard’ın Çin yıllıklarınaistinaden Orta Asya halklarının milât öncesi ve milât senelerindeki
kültürü hakkında verdiği malûmat1O zamanlarda bile, hayvancılıkve ziraatin ilerlemiş olduğunu gösteriyor.
Konumuz göçebelik ve ona ait ekonomik kültür olduğu için, bu bahsi tasviri olarak belirtip geçiyoruz.
2- Göçebe Ekonomisi:
a) Konar-göçerlik ve sedanler lıayat:
Bilindiği gibi büyük İslâm mütefekkiri ve tarihçisi İbni Haldun,tarihî tekâmül zinciri içinde insan topluluklarını iki İktisadî vcsosyal tipe ayırıyordu: 1 Göçebeler, 2 Meskûn halk. Kendi tâbiriile bu iki sosyal hayat şekline (BcdavctBedevilik), (HazeretHazerilik) dendiği malûm dur2.
Birinciler cemaat tesanüdü, (neseb asabiyeti) nin verdiği di-siplin ruhuyla basit, fakat faziletli, sert, yiğitçe bir göçebe hayatıyaşarlar. İkinciler sulh sükûn içinde, manevî hasletlerinden bir
çoğunu kaybetmiş olarak, fakat müterakki, mütemeddin, umranlı, bir yerleşik hayatı gittikçe tekâmül ettirirler. Bunlar (İkinciler)arasındaki tesanüt, (sebep asabiyetine) müstenit zayıf bir bağdır.Bunlar eski göçebeler, yeni şehirlilerdir (Mukaddime, I, sf.324,ve devamı)
"Bugünkü ıstılahlarımıza göre (Medeniyeı)in tam kendisini ifade eden, Alman sosyolojisi ıstılahları gözönîiııe alındığı takdirde aynı
zamanda (Kııltıtr-Kühür-hars) manasım da şümulü dairesine alabi
lecek olan btı Ümran fikri, Arab müverrihini ondukıtzuncıı asrın sosyologları nazarında orijinal gösteren bellibaşlı düşüncelerden birini teşkil eder. Ümranın ne olduğunu, ne gibi tarihî ve coğrafî esaslara istinad ettiğini, bedevi (yani bediyeli, aşirî, iptidaî, tabiat halklarına mensup) ve hazerî (yani şehirli, medenî, kültür halklarına mensup) hallerde ne gibi şekiller aldığını ve alması tabii ve zanırî olarak icabertiğini... bu kıymetli müverrihten öğreniyoruz.
1 Prof. Eberhard. Orta vc Cîarbî asya halklarının Med eniyeti, Türkiyat Mec. sayı: VII-VlII (Mecdut Matısuroğlu tere.).
2 Bu hususta Zimm erman ve Somkin'in (A Systematic Source Boo k in Rural Sociology. Minneapolisy, 1930) kitabına İşaret iyi otur. Bizde bu konu etrafında geniş bir bibliyografya mevcut olup en başta İbni Haldun mukaddemesinin üç ciltlik yeni tercümesi zikre değer.
3 Fm dıkoğ lu Z.Fahri, İbni Haldun ve Fe lsefe si, cilt: t, ist.1939, sf.26.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 66/324
Göçebe, bedevî cemaatları, cemaat ruhu, İbni Haldun’un tâbi-riyle asabiyet (nesep asabiyeti) dipdiri tutar. Daima seferi halde-
dirler. Yaşadıkları İktisadî hayat bu scyyaliyeti temin ettiği gibi, bu cevvaliyet vc vasıflar da bu göçebeliği doğurur, “şiddet ve kuvvet bunlar için bir yaradılış, şecaat bir karakter olmuş" tu r1. Medenî,mukadder Ömrünü yaşamış, köhnemiş devletleri veya saltanatlarıyıkmaya; istilâya hazır taze kuvvettirler2.
Göçebeliğin cevheri olan bu mefhum, İslâm Ansiklopedisinin(Asabiyet maddesinde) şöyle izah ediliyor: “Araplarda İslanıiyetten evvelki devirde, bir kimsenin (aşaba) sini, yani baba cihetinden akra
balarını yahut da umumiyetle kabilesini, haklı haksız, her meselede müdafaaya hazır olması ve kabile efradının, gerek kendi mal ve mülklerini korumak ve gerek başkalarının mal ve mülklerini zabtet- m ek için, bir söz üzerine derhal birleşmesidir
Aynı maddede, (asabiyet için mukatele) nin lânetlendiği birhadis naklolunmaktadır.
İbni Haldun’un kendi ifadesi ile asabiyet: “...akrabalardanbiri
zu lüm ve tecavüze uğrar ise, öteki kardeşlerin hamiyetleri kaynar, zelil ve hakir düşmekten sakınarak onun hak ve hukukunu korurlar....Asabiyet’in, yani bir kavmin bir araya toplanarak kendisini korumasından ve düşmana karşı koymasından memleketler fethedip, zafer kazanmayı istemesinden, düşmanı kuvvet ve şiddetle yenmekten ibaret olduğunun...” delilidir. (Mukaddime, I, 342,380)
Ferdinand Tönnies’te bu ikilik, göçebeliği aşıp köy ve ücra
yerlerdeki toplulukları da içine alan cemaat (Gemeinschaft), şe-hirler için cemiyet (Gessellschaft) mefhumları ile ifade ediliyor.“Cemaatte insanlar hertürlü ayrılığa rağmen mahiyetçe (Wessentlich)bağlı iken, cemiyette her türlü bağlılığa rağmen ayrı kalmaktadırlar...Cemiyette her fert yalnız kendi içindir. Ve diğer bütün fertlere karşı gerginlik vaziyet indedir'4.
Cemaatin bütün fertleri (biz şuuru) içinde yaşar. “Karşılıklı
1 İbni Haldun, mukaddime (Zakir Kadiri Ugan tere.) İst.954, I, Sf.332.2 İbni Haldun, mukaddime (Zakir Kadiri Ugan tere.) İsl.954, I, Sf.342-349 ve
dev.3 Islâm An siklopedisi, Asabiyet maddesi. A Prof.Dr. F.Tönnies, Cemaat ve Cemiyet nazariyesi (Fındıkoğlu tere.) 1942-43
Univ. Konferanslarından ayn bası, sf.743.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 67/324
olan müşterek, birleştirici bir telâkki, bir cemaatin kendi iradesi olmak sıfatile (ahenk, mutabakat; konsansüsVerstandnis, Consensus) olarak anlaşılmalıdır. Bu konsansüs, insanları bir bütünün uzuvları
olarak tutan hususî bir İçtimaî kuvvet ve sempatiden ibarettir”1.Cemaat yapısı bu müellife göre üç âmilin tesiri iie gelişmek-
tedir: 1 Komşuluk, 2 Kan hısımlığı, 3 Ortak bir fikir dünyası2.
Bu göçebe ruhu içinde eski Cermen kabileleri sert, fakat fa-ziletli bir hayat yaşıyorlardı, “...vücutça sağlam ve cinsî hayatlarında temiz kalan bu adamlar Roma İmparatorluğunu asırlarca tehdit etmişler ve nihayet onu tamamile yıkmışlardır ’ä.
İmparatorluklar yıkan, İmparatorluklar kuran İskitler, Hunlar,Peçenekler, Oğuzlar gibi Göçebe Türk ulus ve boylarının bu ma-şerî şuuru, Örf ve âdetlerden ibaret, yazılı olmayan hukukî mü-eyyideleri meydana getirmiştir: Türk Töresi. Bu töre de kudretli bir göçebe iktisadiyatını devam ettirm iş, cihangir fatihler, atlıgöçebeleri yaratmıştır.
b) Göçebelik Çeşitleri:
Göçebeliği esas itibarile iki kısımda mütalâa etmek doğru olur:
I Tam göçebelik,
II Yarı göçebelik.
I Tam göçebeliği de ikiye ayırabiliriz:4.
A-Horizontal Göçebelik: Uzak mesafeler arasında cereyan eder(Arap yarımadası ve Kuzey Afrika’da). Bunu da İki kısımda in-celememiz lâzım:
1 Çöllerin ortasında, keçi koyunları az, daha ziyade deveciliklegeçinen, hükümet baskısından İdarî tesirlerden uzak, vergi ile,algı ile alâkası olmıyan, seyyar ve seyyal büyük deveci kabilelerBunlar hakikî göçebedirler. Bedevilik ruhunu yaşatırlar. “Çölün ortasında yerleşmiş halk ile meskûn vâdiler ve müteaddit küçük
1 Ord.Prof.Dr. Haııs Frever, Sosyolojiye giriş (Dr.N.Abadan lerc.) Ankara 1957, sf.75-76.
2 Ord .Prof.Dr. Hans Frcyer, Sosyolojiye giriş (Dr.N .Aba dan tere.) Ankara 1957, sf.75-76. 1963 baskısı, sf.104.
3 N.Gras, a.g.e. sf.23.4 D r .Bed r i y e D enk er , Gün ey D o ğ u To ro s la rda G ö çebe l ik (D r .W .D .
Hüueroth’un) kitabı hakkında kitabiyat, Türk Coğrafya dergisi 1st.960, sayı:20.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 68/324
vahalar onlar için dainıi bir dayanak noktası teşkil eder. Oralardaki/er kendilerini himaye eden kabilelere haraç vermek zorundadırlar. Ne-
zakeıen kardeşlik vergisi, uhuvve adı verilen bu cerime, kabile gelip
vadiyi işgal ettiği zaman, zahire ve hurma ödenir. Birbirinden ayrı iki yaşama tarzının karşılaştığı ve sırasına göre, kâh uyuştuğu, kâh çarpıştığı bu küçük merkezlerdeki hayat"1 göçebelikle yerleşik ha-yatın en beliğ nümunesidir.
2 Şehir ve kasabalara yakın yerlerde koyun yetiştiren deveciaşiretler. Bunlar hareket kabiliyetlerini kaybetmişlerdir. Deve an-cak yük hayvanı olarak kullanılır. Çöllerdeki aşiretlerin baskısıylaşehirlere doğru yaklaşırlar. “Bu gibilere, koyuncu anlamına, doğuda
şuvaya, batıda şa ıya denir. Bu hale düşen kabileler yakalarını vergi tahsildarlarından kurtaramaz ”2.
Ii- Vertikal Göçebelik (Dağ Göçebeliği): Yazın yüksek dağlarüzerindeki yaylalara, otlaklara, kışın kışlalara göç etmek suretiledevam eder. Orta Asya, İran, Anadolu Türk Göçebeliği bunamisaldir.
II Yan Göçebelik: Göçebelikten sedanter hayata geçiş tarzın-daki ara tiptir. Kışı köylerde çadır yerine kaim olan ağaç, taş,
tuğla, saz v.s. gibi muhite uygun evlerde geçirip ziraat yaparlar.Daha ziyade hayvancılıkla beraber yürüyebilen hububat ziraatidir bu. Yazın da hayvanlarını alıp yaylalara çıkarlar, çadırda otururlar .
Orta Asya’daki Türk aşiretlerinin mühim bir kısmı, İrandakiKaşgailer ve Türkmenler, Anadolu Yörüklerinin büyük ekseriyeti,Fars ve Kürt Aşiretleri, Kafkas ve Atlas memleketlerindeki yarıgöçebeler bu tipe girer.
Araplarda da yarı göçebe sığırcılar vardır. Nehir boylarında, bataklık yerlerde sığır yetiştirip, yarı sedanter bir hayat yaşayanaşiretlerdir. Bu sanal şehir kıyılarında çok kârlıdır. Bunlar doğudave batıda bcggara diye anılan sığırcılardır. Beggarlardan ev ya- panlar ve ancak İlkbahar ile yaz mevsiminde hayvanları şehirdenuzaklaştırmak zorunda kaldıkları zaman çadırda yatanlar vardır*.
Bu periyodik göçler, step göçebeleri için, yaylaların otlarınınartması ile yaylalara, çöl göçebeleri için bahar yağmurları ile ye-şeren mıntıkalara, suyu bol olan yerlere müteveccihtir.
1 Rob ert Monlagne,- Çöl Meden iyeti (Avni Yakalı oğlu tere.) İst.950 sf.18.2 Robert M ontagu e, Çöl Medeniyeti (Avni Yakahoğlu tere.) 1st.950 sf.18. Aynı
eser aynı sahile.3 Rober t Mo ntagne, a.g.e. sf.19.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 69/324
II-Türkler’de yerleşik Hayat ve Göçebelik.
1 Yerleşik Hayat.a) Orta Asya’da:
Orhun, Turfan, Balasağun, Anau, Pazırık, Yenİsey’de yapılanarkeolojik kazılar neticesinde, eski Türklerin göçebelerinden baş-ka, şehirler kurmuş, yerleşik hayata geçmiş, maddi ve manevikültürde ilerlemiş olduklarını anlıyoruz'.
Uygur Türkleri Şarkî Türkistan’da ileri bir ziraat kültürü ya-ratmışlardır. Sulama tesisleri, bağcılık, tarla ziraati hayli inkişafetmişti. "Kazılarda zahire ve şarap alış verişine, kredi muamelesine oil bir çok vesikalar ele geçmiştir. Maden bilhassa altın, gümüş istihsal edilir, ve işlenirdi. Kâğıtçılık, dokumacılık, halıcılık çok inkişaf etmişti3.
Anau’da yapılan tarih öncesi kazıları, eski kültürlerin en aşağıtabakaların da ziraat hayatı mahsulleri ve sun’i sulama kültürünü
meydana çıkarmakla, yerleşik ve yarı göçebe hayatın karakteriniaydınlatmıştır. Bilhassa Türklere gelince, Semerkand, Buhara, Ramiten, Bevkend ve Merv gibi şehirlerin Türkler tarafından tesisedilmiş olduğu, eski İran rivayetlerini nakleden İslâm ve İranmüelliflerinin umumî kanaatidir...
Yazı yaylalarda, kışı şehir ve kasabalarda geçirmek âdetininÇu ve ile nehirleri havzalarında hiç değişmeden uzun asırlar devamedip gittiği malûmdur. Ptolemeus, Pamir’de Karategin mıntaka
sında, Kumidh Türklerinin ülkesinde, bir (Taş Kale) sinden bah-settiği gibi, daha ll.ci asırda bir göçebe kavim olarak Karateğintarafında mevcudiyetlerini muhafaza etmiş olan Kümidh (Kümiçi)lere Ortaasya’nm muhtelif taraflarında nisbet edilen şehir vekasabalar, bu kavmin M.Ö. birçok asırdan beri yarı göçebe, yarıyerleşik bir hayat geçirdiğini göstermektedir.
Hazar vc Sabirler, Etil ile Derbend arasında yarı medeni bir
hayat kurmuşlar, Dört Türk ve Onok kabileleri de Tiyanşan sa-hasında böyle bir devamlı yarı oturak ve yarı göçebe hayat sür-müşlerdir. Dört kabileden Çigil’lerin Talaş, Çu ve İle havzalarında,İlak’ın kendi ismi ile tesmiye olunan ilak (şimdi Ahengerân) vilâ
1 Bu hususta şu eserlere bfe. Dr .Baha eddin Ögel, a.g.e, II.N. Orkun, Eski TürkYazıtları.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 70/324
yetinde, Barsgan’m IsıkGöl tarafında, yayla'mevsiminden sonrakizamanı şehirlerinde ve kasabalarında geçirdiği, tarihi kaynakları-mızla da sabittir.
Gardizî de, Çinden gelerek Barshanın yanında IsıkGöl civa-rında yerleşen bu Türk kabilelerinin çömlekçilik, marangozluk venakkaşlık gibi sanatları bildiklerini anlatır1.
G öktürk ler zamanında hayvancılık kültürü yanında, ziraat kül-türünün de ilerlemiş olduğunu görüyoruz: “Han sülâlesinden beri
T u r f an bölgesinde üzüm yetiştirme ve şarapçılık yapılıyordu. 647 senesinde Göktürk yabgusu, Çin 'e üzümler' gönderiyor ve üzümler Çinliler tarafından çok beğeniliyordu. Bundan sonra Çin'de şarap
imali, Orta A sya’da Turfan bölgesindeki usullere göre yapılmağa başlandı. Çin kaynaklarında, Turfan şarapları hakkındaki bahislere sık sık rastlanır...Hıtay devletinde seyahat eden Çinli seyyahlar, kar
puzlara rastlamışlar ve karpuz ziraatının Hıtay devletine Uygarlardan geldiğine işaret etmişlerdir. Karpuz, buradan da Çin’e gitmişti”1.
Uygurlar, Türk göçebeleri ve Moğol göçebeleri ile Çinlilerarasıhda kesif bir ticari faaliyet göstermişlerdir. Üzüm, pamuk,şarap ticareti yapıyorlardı. İktisadi hayat çok ilerlemişti. Ticarisenetler, temettü, faiz, rehin, ücret, zararziyan v,s. gibi iktisadîmalî mefhum ve mükellefiyetler çoktan biliniyordu"1.
Yukarıda naklolunan vesikaların gösterdiği gibi, Türkler se-danter bir hayat yaşamışlar, şehirler kurmuş, binalar, sanat eserlerimeydana getirmiş, ziraî kültürde ve ticarî hayatta ilerlemişlerdir.
b- Anadolu’da:
Orta Asya’dan gelip yeni bir vatan kurarak Anadolu’yu Türk-leştiren göçebe Türk boyları kendiliğinden veya idari tedbirlerleiskân oluyor, köyler, kasabalar kuruyorlardı. ‘ Anadolu’ ya gelen Türkler arasında, Orta Asya ’da çok eski zamanlardan beri köy ha
yatına, hattâ şehir hayatına geçmiş, her çeşit halk mevcuttu. Binaenaleyh bunlar, yeni geldikleri yerlerde de aynı hayat şartlarını devanı ettiriyorlar, köylüler derhal köyler kurarak ziraî istihsale başlıyorlar,
şehirliler şehirlere yerleşiyorlardı. Selçukîlerle sıhriyetleri olan Türkistan hâkanları sülâlesine mensup bazı prenslerin maiyyetlerinr.e, garbi
Türkistan’ın şehirli ve köylü unsurlarından mürekkeb kuvvetlerle1 P rof A-Z.V. Togan, Umum i Türk tarihine Giriş, I, İst.947 Sf.25-28.2 Dr. Bahaedden Ogcl. a.e.g. Sf.366,438.3 Dr.Caferoğlu Ah met, Uygurlar’da Hukuk ve Maliye Istılahları. Türkiyat Mec.
IV. Sf.4-5 ve devamı.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 71/324
Anadolu 'ya geldikleri tarihi menbalardan anlaşıldığı gibi, toponimi tetkikatı da bunu az çok gösterebiliyor” (F.Köprülü, Osmanlı Dev-letinin kuruluşu, sf.50) Bu hususta ayrıca (F.Sümer’in Belleten’deki) yazısı da istifadelidir.
Şurası biliniyor ki, Türkler geldiğinde harpler, sarî hastalıklaryüzünden şehirler, köyler ıssız bomboştu.
İskân bahsinde geniş olarak ele alacağımızdan, bu mevzuu burada bitiriyoruz.
2 Göçebelik
a Orta Asya’da
Türklerin büyük ekseriyeti şehirlerin haricinde steplerde, boz-kırlarda göçebe hayatı sürüyorlardı. Hattâ Mahmud Kaşgarî’ninve Ahmed alTinî’nin rivayetleri “İskender (ilk Aıyani, İran Fatihlerinin timsali ismi) geldiği zaman, Mâveraünnehirde, Mahmud Kaş- gaıî’ ye göre Talaş ve Çu alanında, şehir hayatının henüz hiç inkişaf etmemiş olduğa, her tarafla ahalinin çadırlarda yaşadığım”1 göste-riyor.
Yarı göçebe ve yerleşik Türk boylarının medeni yaşayışı ya-
nında, göçebeler de iptidaî, primitif bir yaşayışın, aşirî bir bünyeninçok üstünde bir kültür varlığı göstermişlerdir. “İçtimaî hayat iti- barile yüksek bir enmıızece mensuptular. Türk illerini, Arap, Kürd, Berber aşiretlerine benzetmek doğru değildir: Onlar, henüz aşiret devrini geçememişlerdir. Eski Tiirklerse, kaç kere siyasî hayatın tudunluk, yabguluk, hakanlık enmuzeçlcrinden geçerek, ilhanlık enmuzecine kadar yükselmişlerdir. Türklerin en aşağı derecesi ildir. İlise, bir aşireı değil, küçük bir millettir”2.
Fuat Köprülü de II.tarih kongresine sunduğu kuvvetli tebli-ğinde, İçtimaî tekâmül bakımından birbirinden çok farklı göçebelikşekilleri bulunduğunu ve bazı ileri şekillerinin ziraatçilikten dahayüksek bir içtimai tekâmül merhalesi olduğunu, son zamanlardaAvrupa’da neşredilen eser ve makalelere istinaden belirttiktensonra, "...yukarı Orta zamanda Avrupa’nın yerleşmiş halkının, kü ltür bakımından, Eurasia ’nın göçebe kavimlerinden ne gibi iktibaslarda bulunduğunu tarih ve sosyoloji tetkiklerinin gösterdiğini söyliyerek,
Türk göçebeliği hakkında şu hükme varıyor: “...bazı göçebe Türk
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 72/324
zümrelerinin, bu fatih ve istilâcı atlı göçebelerin, dahilî teşkilât yani İdarî ve siyasî müesseseler bakımından da ileri derecede olmaları gayet tabiîdir”1.
Göçebe kültürünün, Türk Töre’sinin hakim olduğu Osmanlıİmparatorluğunun ilk devrinde, Bizans gibi saltanat ve debdebeile çalkalanan gösteriş, ihtişam, israfın son haddine vardığı sefih bir ülkenin halkına ve onun kültürüne karşı OsmanlIları bir istiğnahavası içinde görüyoruz. Hattâ yukarıdan bakış bile görülüyor.“Bizans »tenhaları, daha Orhan Beğ zamanında Bizans’a ziyafete ve diiğCine gelerek orada günlerce kalan Tiirklerin Bizans medeniyetine karşı hiçbir meclûbiyet hissetmediklerini'' kaydeder2.
Garplı bir müellif de Türk Göçebelerinin muhtelif kültürlerarasında mutavassıt rolü oynadığını, onların yayılmasına büyükhizmetleri dokunduğunu söylüyor: “Mâmur büyük imparatorlukların kurulmasını takip eden devirler gibi sulh zamanlarında bu göçebeler cenup kültürlerile şimalin orman mıntıkası mahsul ve mamulleri arasında canlı bir mütevassıt ticaret faaliyeti göstermişler ve aralarında meselâ Volga Bulgarları ve Hazarlar gibi bazıları da tüccar birer kavim haline gelmişlerdir .
Türk düşmanlığı ile meşbu, mağlûp kavimlerin tarihçilerinin,Türk göçebelerini medeniyetten uzak olarak gösteren gayri ilmieserleri yanında, insaflı bazı müsteşriklerin tedkiklcri bu mevzuayavaş yavaş vuzuh getirecektir. Fuad Köprülü’nün yukarıda bah-settiğimiz iki makalesi, garplılara da yol gösterecek vasıfta, ilmiseviyededir.
Filhakika, bizim müşahedelerimiz de göçebelerin bir kültür
varlığına sahip olduğunu gösteriyor. Orta Asya’dan geldikleri gibiyaşıyan, hemen hemen hiçbir değişikliğe uğramamış aşiretleri,şehir ve köylerle iş icabı temas kurup, diğer zamanlarını dağlarda,ovalarda geçiren insanların çadır içindeki beşerî hayatı tedkikedeğer. Ruhî cevher, İnsanî vasıflar büyük binalar, apartmanlarlakaim değil. Bunu mütevazi çadır içinde, dağ başlarında görmek
pekâla mümkün. Tavırlardaki asalet, çehrelerdeki vekâr ve ciddi
1 Pro f.Dr. M.Fuad Köprülü, Orta zaman Türk Hukukî Mü esseseler!, II. Türk Tarih Kongresi, tebliğler kitabı, İst.943, Sf.389: ayrıca bk. aynı müellifin Bizans Müesselerinin Osmanlı Müesseselerine Te's iri Hakkında Bâzı Mülâhazalar, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mec. cilt: 1, 1931; a;yın mecmuada Abdülkadir İnarrm (Orun ve Ülüş meselesi) adlı makalesi ve Faruk Demirlaş, Bozuluş Hakkında DTCFD. VII. Savı: I, 1949, Sf.40.
2 Prof. Z.V .Toga n, a.g.e. sl.367. Jo zse f De er, îstep Kültürü (Ş.Baştav tere.) Dil-Tarih-Coğ.Fak.Derg. XII. sayı
1: 1-2 954 sf 175
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 73/324
yel, en mücerret ve ağır mevzuları anlamadaki dirayetleri, İçtimaî bir verasete sahip, tarihî bir kültüre varis olduklarını gösteriyor.Tek başına çadırında oturan genç bir kız ve gelinin, yabancı erkek
bir misafiri tabiî tavırlarla ağırlayışı, bu hasletleri görmek için birvesiledir.
Mektep, medrese, çok zaman şehir yüzü görmiyen dağlı yö-rükler, netice olarak söyliyelim ki, büyük günler görmüş, salta-natlar sürmüş bir kavmin göçebe kültürünü devam ettiren çocuk-ları, hakikî Türk lerd ir1.
Baş taraflarda da belirttiğimiz gibi, göçebelik ve İçtimaî teş-
kilâtı, İktisadî bir zaruretin, tabiî şartların mutlak bir eseri değildir.Göçebelik, bu hayata gönül vermenin, ona atfedilen ehemmiyetinneticesidir.
Cengiz Han, (Keçe çadırlarda yaşıyan kabileler) in başbuğuidi. Reşidettin (ormanlı) kavimler hakkında Moğolların söyledik-leri sözleri naklederek diyor ki: “onların fikirlerine göre bu hayattan (yani avcılık ve orman hayatından) daha iyi bir hayat olmasına imkân yoktu ve onlar kadar mesut kimse bulunmazdı”'.
Leon Kahun’un, göçebeler, coğrafî muhitin icbarile zaruri olarak göçebedirler. Bunlara oturmak imkânı hasıl olduğu dakikadaderhal göçebeliği bırakıp, oturak haline girerler, şeklindeki kana-atini Ziya Gökalp şöyle çürütüyor: “Fakat Leon Kahun bilmiyor ki, göçebeler nazarında göçebelik hali onların hürriyet ve istiklâlini temin eden İçtimaî bir vaziyettir. Bu hususta da Bilge Hana, kayırı- babasının verdiği cevap göçebelerin ne düşündüğünü gösterir!
Bilge Han, kayınbabasına bir şehir tesis ederek, millciile be*raber orada yaşayacağını bildirdi. Kayın babası dedi ki: (Şehirdeve köyde yaşamak bizim işimize gelmez. Şimdiye kadar, hür vcmüstakil kalmamız göçebelik sayesindedir. Göçebe olduğumuziçin istediğimiz dakikada Çin’e akın ve çapul yaparız. Çinlilerişden haberdar olup, seferberlik ilân edinceye kadar biz aile ça
1 Barem Yaylası nda, kuşluk vakti koyun gütmekten dönen Keşefli Aşiretinden orta yaşlı bir Yürüğün (Resim: 42) hayretle yüzüme bakarak: " Allah Allah! Dem ek seni buralara hökümat (Hükümet)gönderdi ha!... Hökümat dağda adam yaşadığını. Yörüğün olduğunu biliyor lıa!..." deyişinde, büyük günler görmüş,
imparatorluklar kurmuş olan bir kavmin, perişan olmuş çocuklarının şilemi ve hüznü gizliydi.Bu yüzden. Burdur civarında Ktzıldağ'da üç çadırlık bir Honamlı Obasında, ihtiyar İbrahim Ağa: " Anası ölünce palazlar (keklik yavruları) darmadağın olur. Bizim de beğim iz öldiL Bu hale düştük~ diyerek, binlerce yıllık Türk göçebeliğinin zevalini ifade etmiş oluyordu.
> Vladim irtsov, M oğ olla rın İçtima î Teşkilâtı, sf.60 A nk ara 1944.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 74/324
dırlarımızla beraber Çinlilerin yetişemiyeceği uzak ülkelere çekil-miş bulunuruz. Bu suretle Çinliler isterlerse beş yüz binlik, hattâ
bir milyonluk askerle üzerimize gelsin, bize hiçbir şey yapamaz).
Bu sözler Bilge Ham şehir yapmaktan vazgeçirdi.
Selçukname müellifi, (sakın olmaya ki şehirlerde oturasınız,yerleşesiniz. Zira, şehirde oturanların ili ve boyu malûm olmaz.Asalet ve şerefeti kalmaz; beğîik ve asalet ancak göçebelikde veTürkmenliktedir) diyen ataların nasihatim naklediyor.
Görülüyor ki göçebe, kendi halini oturakların haline tercihettiği içindir ki (mukim) kalmamakta idi. Göçebelik, bir aşiretin,
yahut bir (İl) in daima seferberlik ilân etmesi demekti. Bu sefer- berlik ya taarruz, yahut müdafaa olurdu. Bu seferberlik tedafüiolursa meşru idi; tecavüzî olursa, bugünkü kanaatimize göre meşrudeğildi. Fakat, mütemeddin olmayan kavimler için, bu da birİktisadî servet menbaıydı. Eskiden beri bir çok kavimler, iller veaşiretler akın ve çapullarla zengin olmuşlardı. Eski Türklerin ge-çinme yollarından biri de, maateessüf bunlardı. (Şarljid) hırsızlığı bile İktisadî bir istihsal müessesesi addediyor. O halde akın ve
çapul da, bir nevî İktisadî istihsal menbaları sayılabilir. Bunlar,eski medeniyetlerde (hormal) değil marazidir. Maamafih, bugünkügünde de en m ütemeddin milletler harp esnasında, akın ve çapuluneşnaını yapm ıyorlar mı?”1.
Bu ifadelerden anlıyofuz ki göçebelik tabiî, coğrafî, İktisadîşartların icbarile meydana gelen bir yaşayış şekli değildir. Bu birdünya görüşü, maşerî duygu, töre meselesidir.
“Barthold, Oğuz destanının Yazıcıoğlu Ali naklinde (daima göç
edeler oturak olnuyalar) cümlesinin Cengiz’in yasasından alınmış olduğunu göstermiştir. Fakat Cengiz’e nisbet edilen rivayetlerin bir kısmı da kendisine, ecdadı ve sülâle efradı tarafından gençliğinden beri öğretilen eski Türk destanlarından alınmış olabilir. Yine aynı Yazıcıoğlu rivayetinde şöyle deniliyor; (Merhum Kara Osman dahi dayim bu öğüdü oğlanlarına verirmiş: olmasın ki oturak olasız, ki beğlik, türkmenlik ve yörüklük edenlerde kahır, dermiş). Buradaki (Kara Osman), OsmanlIların ceddi olan Osman Gazidir”2.
Göçebelerin çadır içinde oturmasına bakarak, bütün maddîkültürünün çadırdan ibaret olduğunu düşünmek hatadır. O çadırın(keçe olsun, kıl olsun) cn ufak parçalarının bile isimlendirilişi,
1 Z.G ökalp, a.g.e, sf.12-13.2 Prof. Z.V .Tog an , a.g.e. sf.101-102.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 75/324
çadır içinde en ufak eşyanın yerinin belli oluşu dikkatleri çekme-lidir. Olanı biteni bir çadır, onun içindekiler de bir deve yüküdür,dememeli. Bu yüzden Hazreti Ömer, Türklerin ülkelerine taarruzetmemeği Araplara tavsiye ederken: "Türklerin kuduz köpek
gibi saldırganlıkları dehşetli olduğu halde, onlardan alınacak ganimet zahmetlere katlanmaya değmiyecek derecede «aür "diyordu1.
Mektep, medrese görmemiş göçebe Türk kızlarının ibdâ eder-cesine meydana getirdikleri motiflerle müzeyyen halı ve kilimler,yükte hafiftir; ancak bir çuvalı doldurur. Fakat en modern birşehirdeki, en mutena bir salonu ziynetlendirecek vasıfta, sanatdeğerindedir. Diğer dokumaları, motifli (yanışlı) çuvalları, süslükeçeleri, süslü çadırlarıyla, azıcık eşya içinde büyük bir maddîkültürü; ücra dağ başlarında, umulmadık yerlerde büyük bir ma-nevi kültürü temsil ederler.
Çin, İran, Arap, Bizans kaynakları tarihi Türk göçebeliği hak-kında zengin malûmat verirken, son bir asrın müsteşriklerininseyahatnameleri de bu hususta tatminkârdır. Halen, dünyanın en
büyük müstemleke im paratorluğunu kurmuş olan Rusların, esa-retleri altında bulunan Türk halklarını temsil edebilmek için,onların lisanı, etnografyası, milli kültürü, İçtimaî bünyeleri hak-kında ilmi araştırmalara giriştikleri, bu hususta yüzlerce eser neş-rettikleri duyuluyor. Bunların dilimize çevrilmesi ile, halihazırOrta Asya göçebeliği ve Orta Asya Türklerinin millî şuuru vetemsil’e karşı direnişleri hakkında fikir sahibi olacağız.
Moğolların göçebeliği hemen, hemen Türk göçebeliğinin ay-nıdır. Moğolları anlatan kaynaklar bizim de işimize yarıyacak de-mektir. Bazı Avrupalı seyyahlar Türk göçebelerini de Moğol olarak zikretmişlerdir.
Çok ince kültür sahibi olan Çinli ÇanÇun, Gobi Çölünü veMoğol kabilelerini manzum olarak şöyle tasvir etmiştir: "...yerde ağaçlar bitmez, biten şey yalnız yabanî otlardır; Tanrı burada dağlar değil, yalnız tepecikler yaratmıştır; burada ekin yetişmez; sütle beslenirler; deriden dikilmiş elbise giyerler; keçe çadırlarda yaşarlar, bununla beraber şen ve neşelidirler...vc onlar bütün ömürlerini kaygusuz geçirirler, kendi kendilerinden memnun olarak yaşarlar"'.
Çinliler bilhassa eski Kaoçe (Uygur)ların hayatından bahse
1 Pr of. Z.V .To ga n, a.g.e. sf.101-102. 2 B.Y. Vlad imirtsov, Moğolların içtimai teşkilâtı (Prof. Abdülkadir İnan tere.)
Ankara 1944, Sf.60.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 76/324
derken eski göçebelerin yaşayışım mufassal bir surette anlatırlar:"Kaoçe’ler, su ve otun bolluğuna göre bir yerden diğer yere göç ederler. Bu göç esnasında Kaoçe ’ler iki tekerlekli yüksek arabalar
kullanırlardı ki, Çin 'lilerin onlara Kao-çe (yüksek araba) adım takmaları da bundan ileri gelmiştir”1. Çinlilerin bildirdiğine göre, Hakas’lar yart göçebe hayat yaşıyorlardı.
‘‘Hakas lar kışlak civarında kaynı kabuğundan kulübeler yapıyor (Bugünkü Tûrklerin dedikleri şey alaçık-üy), yazın da keçe çadırlarda oturuyorlardı. Eski Türklerde sabit kışlakların ne kadar umumileşmiş olduğunu şu da gösteriyor ki, bugün yerleşik hayat süren zerafşan vadisi Özbek'leri köylerine her yerde kışlak derler”1.
Hakas’ların yarı göçebe hayat yaşamalarına rağmen, tamamenhayvancılıkla iştigal ettikleri, ancak zenginlerinin, bugünkü OrtaAsya Kazak’larında olduğu gibi, ziraatla uğraştıkları anlaşılıyor.Aşağıdaki Çin kaynağına bakarak Radloff bu hükme varmıştır:“Onlar et ve kısrak sürü ile geçinirler, ancak Ajo (hükümdar) ekinden
pişirilmiş yemek yer”'.
Göçebelikte mer’a, yayla ve su hayatî ehemmiyeti haizdir. Bun-
ların vaziyetine göre aşiretler toplu veya dağınık halde bulunur.Kendi güzel yaylalarında (Söbüce YaylasıKorkuteli’nin üstünde)100 çadırla bir arada barınabilen Yeniosmanlı Aşiretine karşılık,kendi yeri yurdu olmadığından kira ile tutulan ufak mer’alardahayvanlarını geçindirmeğe çalışan (Aşiret Perakendeleri) ni, (kü-çük oba) lan, üç çadırlık (Honamlı, obası) nı, dört çadırlık (Sarıkeçili Oba)smı gördük. İktisadî, kısmen de İdarî, siyasî, İçtimaîşartlar aşiretlerin parçalanmasına sebep olmuştur.
XI ve XII. inci asır Moğolları ya ayil (oba), yahut d: küriyen(birkaç oymak veya aşiret) halinde göç ederlerdi. ‘Bu vaziyet umumiyetle göçebe hayatındaki çok mühim bir tezadı meydana koymaktadır. Sürüleri, bilhassa at sürüleri, çok olan zengin bir çoban için kalabalık kafile halinde göçmek kârlı değildi. Hayvan sürülerini iyi beslemek kaygusu onu yalnız kendi ayil’i ile münferit halde serbestçe göçmeğe ve iyi otlak aramağa icbar ediyordu. Bugünkü Volga Oy- rat-Kalmuklarında da buna benzer vaziyet müşahede edilmektedir.
Ona halli ve yoksul Kalmıık ’lar kalabalık cemiyet (horon) halinde göç ederler, zenginleri ise münferit ayil halinde göçmeği tercih eder,
1 W .Radloff, Sibirya’dan (Dr.Alımcı Temir Tere.) İst. 1956, II. SIVI47.2 Rad loff, a.g .e, II', S!'. 147-14 8 ,3 Ra dloff. a.g.e. II. Sf.147-148.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 77/324
böyle göçmeğe de mecburdurlar
Geçen asrın Orta Asya Türk göçebeliğini gene RadiofFunkaleminden okuyalım:
“Kalmık 'lor yaşayışları bakımından Kırgız 'lordan çok az ayrılırlar; onlar da, bıı göçebeler gibi başlıca hayvan besleme ile geçinirler. Keçe çadırlarda oturur ve ikamet yerlerini mevsime göre değiştirirler, yani
yazı dağ sırtlarında geçirir ve kışın yavaş yavaş tekrar vadiye inerler. Hayvan bakımından servetleri Kırgız’lara denkmiş, yalnız onlara nazaran daha çok at beslenir. Bunların arasında ziraatla meşgul olanlar Kırgız'lara nazaran daha azdır
KaraKırgız’ların bütün aşiretleriyle, uçsuz bucaksız steplerde bir arada yaşadıklarını Radloff şöyle anlatıyor:
KaraKırgız’ların göçebeliği, Kazak’lardan farklıdır. KaraKırgızlar, aul’lara bölünerek değil de, bütün boylar bir arada olduklarıhalde yaşarlar, kışın nehir boyundan sonu gelmiyen sıralar halindeuzanan yurtlar, bazan 20 ve daha fazla verst mesafe kaplar. Onlar,yazm yurtlarıyle aynı şekilde dağa yükselir ve bu esnada her boymuayyen bir dağ sahasını işgal eder. Bu şekil göçebelik, kısmen
memleketin durumuna ve kısmen de Halkın daha fazla savaşçıolmasına tâbidir. KaraKırgız’larda gördüğümüz böyle bir yurtteşkilâtı, saldırmak veya savunmak için birkaç saat içerisinde bü tün
bir ordunun meydana gelmesini müm kün kılmaktadır. Bu şekilgöçebelik, eskiden her halde Kazak’lar arasında da carî olmuştur,çünkü, bu serbest göçebeler arasında gördüğümüz harp hali içinmümkün olan biricik şekildir. 1S64 yılında Soltu’da bulunduğumzaman memurların anlattığına göre, KaraKırgız’lar, Rusya tara-fından tamamiyle itaat altına alındıktan sonra yurt teşkilâtlarını
değiştirmeye ve Kazak’lar gibi aul’lar halinde bölünmeye başla-mışlardır” 1.
Kazak’larda Göçebelik:
"Hükümdarlarla, yahut iktidar mevkiinde bulunan beğierle geçi- nemeyerek çöle çıkan kaçaklara (Kazak) derlerdi. Mete, Attilâ, Selçuk, Çingiz, Timur, hürriyetleri için ilk evvel kendi metbulanna karşı Kazak olmuşladır. ,
1 B.Y.Vladîmirtsov, a.g.e . sf.62-63.2 Rad loff , a.g.e. II, sf.345.3 Ra dloff, a.g.e. I-sf.538.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 78/324
Kazaklar, Kırgızlar gibi hususî bir il değildi. Her ilin kaçak-larına (Kazak) denilebilirdi. KırgızKazaklar Ejderhan’daki Akor-du Devletinin Kazaklarıdır. Sonra bunlar KırgızKazak namileyeni b ir İl vücuda getird iler” 1.
Barthold da (Kazak) kelimesine aşağı yukarı aynı mânayı ve-riyor: “...ait oldukları hükümetten ayrılıp, bununla harp haline giren göçebekıt alar...
Kazak’lar hayvancılıkla geçinen, tam manasiyle göçebe, birTürk Boyudur. Hemen belirtmek lâzımdır ki, Türk Kazakları ileRus Kossak’ları arasında kavmî, lisanî; dinî hiçbir bağ yoktur.
Bunlardan bir iki bin kişilik bir mülteci kafilesi on sene önccTürkiye’ye iltica etti. Kızıl Çin’lilcrle yıllarca harbeden büyükTürkistan bahadırı Osman Batur’un maiyetinde döğüşmüş cengâver aşiretlerdir. Çadırlarda, dağlarda yaşıyan tam mânasile hay-vancı, Türklüğe gönülden bağlı, assimile, temsil gailesi olmayan bu aşiretleri Muş Ovası gibi münbit, geniş yerlere, İktisadî, jeo- politik, içtimai bakım lardan iskân etmek varken, Salihli Kazasınıniçine, Kayseri, Niğde, Konya köylerine yerleştirildiler. Hayvancılıkyerine ziraat yapmaları bekleniyordu. Verimsiz, çorak arazilerde
perişan oldular. Konya ve Niğde köylerinde yerleşenler kısmentutundu. Kayseri köylerinde olanlar, İskân Vekâletinin müsaadesiile yerlerini terketip, İstanbul’a Zeytinburnu’na geldiler. Gece-kondularda, sefil bir hayat yaşamağa başladılar, Müstahsiller, fakirmüstehlikler haline gelmişti. İskân Vekâleti, yaptırdığı iki keşiflearazilerinin verimsiz, çorak olduğunu tesbit edip, köyleri terketmelcrine izin vermişti. Bu satırların yazarı arazilerini gördü, ekinyerine, tuz istihsal olunabileceğini müşahede etti.
Halen, iki senedir vaadedilen arazi verilmemiş, Başvekâlete,İskân Vekâletine yazdıkları dilekçeler cevapsız bırakılmıştır.
Halbuki, mcvcut devlet haralarında, hiçbir yatırım yapılmak-sızın, bu aşiretlerin bir kısmı istihdam olunabilir, verem tedavi-sinde Rus’ların bile Türklere yaptırıp kullandığı Kımız, istihsalolunabilirdi. Bol miktarda bulunan kısraklar bu iş için biçilmişkaftandı. Hem dahili istihlâke mevzu olur, hem de, ihraç metaı
olurdu. İktisadî, Millî, sıhhî bakımdan faydası sonsuzdu.Bahsettiğimiz Kazak’lardan, bilhassa Ulukışla’nın Altay kö
1 Z .G ök alp . a.g.e. sf.10.2 Prof.W.w.Barthold, Uluğ Bey ve Zamanı (Akdes Nimet Tere.) İst.930 sf.11.3 B k. M .E .D oğ u Türkistan Kazakları, İş ve Düşü nce Mec. Sayı:244.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 79/324
yü’ndc meskûn Kazak’ların genç muhtarı Atayhan’dan edindiğimizmalûmata istinaden, Kazak’ların hayvancılığından, göçebeliğinden
bahsedeceğiz:
Türkistan Kazak’ları yalnız hayvancılıkla geçinir. Sadece zen-
ginleri, ücretli adamları vasıtasile kışın oturdukları yerler civarında(Kıstav= kışlak, kışla) tarla ziraatı yaparlar. Fakat gene de esasmeşgalelerini, gelir kaynaklarını hayvancılık teşkil eder.
Kışın, Kıstav’a (Kışla’ya) inildiğinde, mal sahipleribinlerce atıolan zenginler bileBirkaç binek atı alıkoyup, kalan bütün atlarını(cılkı), sığır, koyun, keçi, develerini çobanları vasıtasile uzak otluyerlere (otar) gönderirler, Çobanlar bütün kışı hayvanları yayarak,yer değiştirerek, güzel mer’alar, otlaklar arıyarak geçirirler. Küçük
keçe çadırlarda, evlerde (kiygiz üy) otururlar. Aralarından birini(Koyçubaşı=Başçoban) tâyin ederler. Koyçubaşı nerede ot oldu-ğunu, arazinin vaziyetini çok iyi bilen, tecrübeli, yaşlı bir çobandır.Konup göçmeleri o idare eder. Çobanları, süreleri muayyen me-safelerle dağıtır. Deve sürüleri ise çöl mıntıkalarında barınır1.Çobanlar gelirken birkaç deveyükü erzak aldıklarından, kışın yi-yecek sıkıntısı çekmezler.
Kıstav’da kalan büyük ekseriyet ise (Salık= oymaklar, kalabalık
halk, köy) teşkil eder. Bir kısmı (İstığ üy= sıcak ev) denen tekkatlı, Çamdan veya çatısı çam, duvarı kerpiçten evlerde oturup,soba kullanır, Odun yakarlar. Diğer kısım ise (Kiygiz üy= keçeev, keçe çadır) larda barınır. İstığ Üy’ün bitişiğinde (Toşal Üy=aş evi, mutfak) kısmı bulunur.
Kışı yaylalarda yazdan hazırlanmış olan kazı (atın, bilhassatâyin döşünden yapılan, sucukla pastırma arası çok lezzetli biryiyecek) Türkistan plâvı, çeşitli mantı yemekleri ile birbirlerine
ziyaretlerle geçirirler.İlkbaharda kıstav’larda göç hazırlığı başlar. Sürüler dönmüştür.
Koyunlar gozdaydı (kuzular), kısraklar gunnaydı (gunlar), inekler buzadaydı (buzağılar). En fakirlerin bile 10 develik yükü vardır.Bütün eşya sandıklara doldurulur. Yalnız yiyecek maddeleri (Un,Buğday, Pata tes= kartopya, nohut = sarburçak, fasulye= cambas
burçak) çuvallara konur. Giyecek vc diğer eşyalar sandıklarda
i Deve sürüsünde iki üç tane “buğra" (çili hörgüçtü damızlık erkek deve olup,
yörükler anısınd;!ki adı "boğıır". buluır, holıur ’dur) vardır. Kalanı iğdiç edilir.(Bişme yapılır) böyle burulmuş buğraya "atan"denir. Buğra kışın 1,5 ay çok kızgındır. Aşını zamanıdır. Hiçbirşey yemez, kuyruğu ile sırlını döver, dikenlerde anlanır. Yanına sahibinden başka kimse yanaşanıaz.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 80/324
muhafaza olunur. Sandık vc çuvallar develere yüklenir. (Kebece)denen üstü açık sandıklara yorgan serilip, çocuklar yatırılır vesandık deveye sarılır. Katarın en arkasında buğra bağlıdır. Binlercedevelik kafileler debdebeli bir şekilde yola çıkarlar. Yüklerin ü
/.erinden yörüklerde olduğu gibi kilimler sarkmaktadır. Cennetgibi, diz boyu otlu (caylâv=yayla)lara doğru yola revan olunur.Katarı ala binmiş bir gelin veya kız çeker. Erkekler atlara binmişolarak kafilenin iletisinden giderler. Hiç yaya giden olmaz. Diğerhayvan sürüleri (at, deve, sığır, koyun, keçi) sürü halinde ayrıcagötürülür (bu göç az bir farkla yörük göçüdür. Yörük göçü yayaolarak yapılır. At, eşek bulunursa da azdır. Bilhassa katarı çekenelinde kirmanı olan kız veya gelin mutlaka yaya olacaktır. Diğerleride hemen hemen уауаф г. Yaşlılar, çoçuklar için at, eşek kulla-nılır.)
Bir kaynaktan da halihazır Orta Asya Türk göçebeliği hakkındaşunları öğreniyoruz:
Kırgızların Orta Asya’nın dağları ile bunların eteklerindekisteplerde yaptıkları an’anevi göçebelik artık kaybolmak üzeredir.Göçebelik yerine, muayyen yolları tâkip ederek otlakların bulun-dukları dağlar ile etek arasında mevsimlik muhaceretler yapılmak-
tadır. Hayvanlara gıda temini için orta derecede verimli olantoprakların ekilmesi, nemii vc sulak topraklar kısmında sun’i ça-yırların yetiştirilmesi birçok hayvan besleyicileri toprağa bağla-makta ve böylece yerleşik hayat tarzı göçebe hayat tarzı yerinekaim olmaktadır. Bununla beraber Kırgızistan, Tacikistan ve Öz-
bekistan’da dağlarla bunlara civar ovalar arasında iranshum ance(yaylacılık) yapılmaktadır. Mevsimden mevsime belli istikametler-de olan bu yer değiştirmeler hem büyük hem de küçük baş hay-
vanları alâkadar etmektedir. Hayvancılık hususunda yeni metodlarOrta Asya memleketlerinin en ücra köşelerine kadar sokulmuştur.Meselâ Kırgızlar koyunlannı merinoslarla çiftleştiriyorlar. Isı gölüharasında kısa boylu yerli atlarla Kazak ve İngiliz atlarını çiftleş-tirerek daha iyi cinsler elde edilmeye çalışılmakladır. Kırgızistan'-da İslah edilmiş 10 milyon hektarlık otlaklar milyonlarca koyunu besliyecek durumdadır. Kazakistan’da sun’i çayırlar ve otlak sa-haların geliştirilmesi dolayısıyle sığır, domuz yetiştirmesi çok ge-
lişmiştir. Burası el elde etmek hususunda sovyetler birliğinin Avustralyası haline getirilm iştir1.
t Ord .Prof.Dr. Ah met Ard el. Batı Türkistan'ın Beşeri ve Eko nom ik HayâlınaToplu Bakış. Türk Kültürü. sayı:23 Eylül 964.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 81/324
b- Anadolu’da:
Türkmenlik vc Yürüklük yalnız iktisadı bir meslek ncv’i değil,
ör İlere, törelere dayanan, hatıralarla beslenmiş bir içtimai hayattarzı, bir yaşayış şeklidir. Doğar doğmaz kendini böyle renkli birİçtimaî mühitte vc tabii vasatta bulan çocuk, kışlar, yazlar baharlargelip geçer, göçler olur, hatıralar birbirini kovalar da, bütün ru-huyla göçebeliğe nomadik hayata gönlünü kaptıramaz mı? İnsan-lara yeni yaşama şevki getiren ilkbaharda koyunların kuzulaması,keçilerin oğlak vermesi ile birlikte şırıl şırıl sular, rengârenk çi-çekler, diz boyu ollar arasında, tabiat cennetinde yaylalara doğru
göçen deve katarlarının önünde kirmenlerile yün eğirerek gidensuna boyluları seven gönüllerin içinde yanan ateş, aynı zamandayürüklüğe de yürekten bağlanış demektir. Son derece müşkül şart-lara rağmen yaşlılar bu hayattan vazgeçmeyi düşünmüyorlar bile.Yalnız genç nesil artık bıkmış usanmış iskânı arzuluyor.
Bu genç nesli istisna edersek, gerek tarihteki Türk göçebeleri,gerek 2030 sene öncesine kadar göçebelik edenler ve halihazıryaşlı yörükler göçebeliği, konargöçerliği, yörüklüğü, Türkmenliği
üstün görmüşler, yerleşik hayata hor bakmışlardır. Eski Yörüklerşehirli ve köylüleri, asaletini kaybetmiş, zavallı, aciz, korkakinsanlar olarak düşünür, (Manav kılıç artığı, kılıç müslümanıTürk) olarak isimlendirirler. Alevi olan Türkmen aşiretleri, bun-lara ilâveten (yezidin torunları) sıfatını ve ismini ilâve ederler’.
Manav kelimesi Türkiye’nin bir çok yerlerinde diğer etnikzümrelere karşı, otoktan ahaliyi ifadede kullanılıyor. Çok eskidenyerleşmiş Türklere deniyor. Meselâ söğüt (Bilecik)ün Tekirdağ’ın
Eskişehir’in en eski ahalisi bu isimle anılıyor. Toroslar’da (Manavlı) adında bir yörük aşireti gördük. Bir yörük tekerlemesindede, (Manav)larla alay ediliyor, onların saflığı belirtiliyor: (Manav'ın bir biri kış günü dağ başında giderken şiddetli fırtınaya tutul-muş. Yakasını, bağrını açmış:
‘'Esyiğiclin, bağrına es!... "demiş; biraz sonra da oracıkta donmuş)
Birkaç yüz sene önce köy kurmuş, yerleşmiş eski yörüklere(köylülere), halen Yörüklüğü devam ettirenlerin başka kavim gö
1 Hu hususta şu yazımıza l»k. Silifke'de bir Alevi Köyü. İş ve Düşünce Silifke sayısı) Mec. Sayı 247.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 82/324
züyle bakması hor görmesi, sadece Türkmenliğe, Yörüklüğe at-icilikleri ehemmiyetle izah olunabilir1.
Yörüklerde Göç:
Kışla, yayla, güzle" arasında, aşiret halkının hayvanlarına mer’atemin etmek vc kendilerini de iklim şartlarına uydurmak için,
bütün hayvanlarile birlikte mevsimden mevsime muntazam şekildeyaptıkları harekete Göç denir.
Bugünkü iktisadi görünüşüne mukabil, vaktilc bu göçlerin İç-timaî, bediî tarafları da vardı. Beğlcrin (aşiret reisi) ve oymak
kethüdalarının (yörükler kâhya diyor. Oymak reisi) tâyin ettiğizamanlarda, büyük bir intizam vc cemaat ruhunun, aşirî bünyeninverdiği tesanüt içinde göçerlerdi. Ya mülkiyet veya zilyetleri al-tındaki yaylalara veya hâlî yerlere konarlardı. Aydın’la Bafra (Sam-sun), Sivas, Maraş arasında göç etmiş ihtiyarlarla konuştuk (Ho
1 Ya şl ı yörü kler b i r güıı kendilerin in de çares iz köylere yerleşecekler ine
inanıyorlar. Keşcfli (Keşşaftı) aşiretinden SO lik ihtiyar Tülıibaş (Resim:95)Harcın Yaylasında gün ağarmağa başlarken, güttüğü (yaydığı) develerinebakarak bunu şöyle ifade ediyordu: "Oğul!...Kıyamet yaklaşırken bina ile zina artacak. Dağdalar (dağdakiter) köylere, köyde'kiler seherlere (şehir) dolacak" Ananias Dağlarında. Karahacılı Aşiretinden, Suyuyağdan İbrahim Ağaya.Yeniosmanlı Aşiretinden Kor Ali 'nin Süllü'den aldığımız türküyü okuyunca,ağlamağa başladı:
r-Anamas'ın ırmakları akar akar bulanır.( Eze l bah ar gelir göç göçe ulanır. (l Sevdiğimin göçü G ovalı Bo ğaz ’ı dolanır (j Çek göçünü sevdiğim yaylalara, uruma ) \gö7.lerini silere k ağlam asın ın sebebin i izah etti. Bütün Yö rük lc riı ı birbir
köylere yerleşmeleri. ıssız yerlerde garip kalmaları, zavallı birer köy lü olmalarıyüreğini sızlat iyotmuş. He ps i gurbe tlik olmuşlar...Bahşiş Aşiretinden Abdullah Aslan da. köyde mal mülkü olmasına rağmenonları ortakçıya verdiğini, her yaz mutlaka yaylalara çıkdığını söylüyerek."Atalar Horasan'dan beri böyle yöreye gelmiş, onların intizama dokanırııı deye korkarın" ifadesiyle, göçebeliklerin in kııdsiyetini ifade ediyordu.Yörüklüğe atfedilen ehemmiyeti. Yeniosmanlı Aşiretinden Siillü Efendidenaldığımız şu sözlerle anlamak mümkündür:
i "Küllüğünde tvteiTînsimdan jl^ k _ Je zcn eşek iyidir."
KırscciK Köyü (Karam;ın) S;ın ko litiIcn .de;____ ____ _
alan Aslandan, sezen tilki (yeğindir (iyidirh d iyerek göçeb el iğ in •üstünlüğünü belirtmiş oluyorlardı.2 1"K/ffa~Jİjtışlan a'nA kışın geçirildiği köy veva vadj tabanı, sert rüzgâ rlara karşı
mJflîfuz yer. Ekseri: Akdeniz ve Ege Sahillerimle olur."Yayla"'. Mayıstan Eylüle kadarfkalınan.jdağlar üzerindeki bol otlu vc sulakdüz arazı parçaları
pG üz İe"T j So nbaharın eecirildWi: dağ elekleri, köy civarları.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 83/324
namlı, Sarıkeçili aşiretlerinden) Nüfus az, ziraat geri, arazininçoğu ekilmiyor; mer’alar geniş ve sahipsiz; ormanlara ehemmiyetverilmiyordu. Onun için her yer Yörüğündü. Bu imkânlar altında50100 çadırlık kafileler halinde gidilirdi. Şimdiki dağınıklık, ba-
şıboşluk, perişanlık, perakendelik yerine, disiplinli, toplu, töreye bağlı, teşkilâtlı bir hayat görülüyordu.
Kışlalarda kışlayan aşiretlerde, İlkbaharın gelmesiyle birliktehummalı bir faaliyet başlardı. Bir yandan koyunların kuzulaması,keçilerin oğlak vermesi ile meşgul olunurken, diğer yandan, göçiçin hazırlık görülüyordu. Küçük bir askerî birliğin sefer hazırlığıgibi, bütün takımlar (Devenin havudu, kolanları, yularlar v.s.),çuvallar gözden geçirilir, sökükler dikilir, eskiler yenilenirdi. De-
venin aynalı alın ve döş süsleri, karın altı çanları tamir edilirdi.Göç gününün gecesi çuvallar, hazırlanmış, hangi deveye hangi
yükün yükleneceği tesbit edilmiştir. Şafakla ayağa kalkılır. Çadırınipleri kazıklardan çözülür, direkleri alınır. Çadırlar çuvalların üzerinden çekilip, dürülür. Develer ıhtırılır (çökerdir); kolanlarısıkıştırılır. Ala çuvallara giyim eşyası konmuştur. Sadece bunlarave yatak, yorgana yük denir. Yiyecek içecek, yoz çuval (tırıl çuval)lardadır. Çuvallar kulplu1şekilde olup üzerinde iki uzun yün ip
mevcuttur. Devenin iki tarafına sarılan iki çuval bu kulplardan birbirine ve havudun’ üzerine bağlanır. İlmek şeklinde bağlandığıiçin çabuk çözülür.
Çuvalların üzerine yatak, yorgan, keçe atılır ve bağlanır. Bun-ların üzerinden kilimler sarkıtılır. Zenginliğin alâmeti kilimdir.(Alaçeki ipi) kilimin üzerinden atılıp, bağlanır. (Orta Asya TürkAşiretlerinde de kilim aynı vazifeyi görür.) Küçük çoçuklar, yüzükoyun yorganın içine yatırılıp (başı dışarda kalacak şekilde), yük-
lerin üstüne vc ortasına sarılır. Emin yerdir, deve yürüdükçe beşikgibi sallar, çoçuğu uyutur gider...Develerin cüssesine göre yüktaksim edilir.
Dürülmüş çadır, dorum veya ihtiyar deveye yüklenir.
Katarın en önüne bohur tohumunun erkeği (Beserek), yoksa boz devenin erkeği (Kirinci) bağlanır. En arkaya da maya (bohurtohumunun dişisi). Develerin aynalı yüz ve döş süsleri (dizgoru,
1 20 sene öncesi ne tadar Aydın havalisinde böyle kulplu kıl ve yünden mamulçuvallar incir ve zeylin nakliyatında kullanılıyordu. Bunu göçebe kültürünün,ziraî kültürdeki devamı şeklinde anlıyoruz.
2 Dev enin Semeri- •
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 84/324
ağış tak) develeri yük ve kilimlerle daha güzel gösterir. Develerinkarınlarının altından (iki yandan) sarkan büyük karın altı çanları,
kervan yola revan olup giderken, bir musiki ahengi içinde, gümbürgümbür üter. Yüzlerce devenin çan sesleri, şarkılar, türküler va-dileri, dağları inletir. Gören güzleri kamaştırır, duyan kulakları büyüter, seven gönülleri mecnuna çevirir. Hele en öndeki deveninyularını bir suna boylu, bir nazlı çekmez mi? Allı, Morlu en yenielbiselerini giymiş, saçları örgü örgü (belik belik) omuzlarını dö-ven on beşinde bir güzel, elindeki kirmenini çevirir, develeri çe-kerken, seke seke gider. Alnındaki altun ve gümüş pullar parıldaşırken, kaçak güzlerle civarda at süren, av avlıyan delikanlıları
süzer. Kirmenini döndürür'.
56 saat yol aldıktan sonra, önceden bilinen (Gonalga yeriGonak Yeri) ne konulur. Bu yer evvelden bellidir; göç plânınadahildir. Her yeri, dağlan taşları karış karış bilen ihtiyarlar, bunuönceden hesaplamışlardır.
Develer katar üstü ıhtırılır (çökertilir) Yükler indirilir. Çadır-lar kurulur. Ertesi sabah yeniden, yaylaya müteveccihen göçüleceği
halde, çuvallar, çadırdaki her zamanki yerlerine konur. Hiç hare-ket edilmeyecekmiş gibi çadırın içi derli toplu intizamlı olur.
A lacebelfnden aşar Sülçğiıı yoluDipsiz GÖl’de biter şu İpar GülüSene vardım, sene derim Ildızlı DağıHep güzeller üs!üne çekilip gelir TüliHerin önü ala beşikliGöklepe've sahraya dökülüp gelir
Yasıl ölen Göktepe, ay yasılHep gözetler üstüne çekilip gelir Ustü ala bcşıkli mayalar bütün sahraya dökülüp gelir.Gelesandıra'yla Guruca'dtr şu dağların eteğiYenibazar'la Göktepe gözetler yatağıSusambeli'nin yolları enerdir daşdır Ağlamış ağlamış gelinler gızlar da gözleri yaştır Ölüm Allah emri ay sevdiğim
Ayrılık güçdiir ay hey lıey Aman Hevm uari(Hcvpm ân) gürleyip çıkar üatran oluğu harlayıp akar Gelinler tuzlar durmuş seyrine bakar,
a) (İpar Gülü): Çok güzel kokulu bir çiçek. Torosar'da Geyik ve Tanrı Dağlan civarındaki Dipsiz Göl'de bitiyor. Divan-ı Lûgal-it Türk'te (Yipar) şeklinde geçiyor ve (Misk) manasına geliyor (Divan I. II, Hl.ciltlerde) Bir kaç yerde geçiyor ve Eski Türk yazıtlarında da mevcut (I. sf.70)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 85/324
Yükleri indirme, çadırları kurma, eşyaları yerli yerine koymaişi bir saatte biter, Kadınlar bu derece meleke kesbetmişlerdir.Ondan sonra ateş yakmak için odun toplamaya ve su getirmeğegiderler. Erkekler develerle uğraşır. Koyun veya davar sürüleri başka yoldan gelmiştir. Kuşluk vakti kürnetilir (bir ağaç veya kayagölgesine yatırılır) Koyun ve davar, kervana katılmadan geccdcnyola çıkarılmış, yaya yaya getirilmiştir.
Bu şekilde 1520 günde yaylaya varılır. Yaylaları kendi mülkleriise rahat rahat yerleşir, güzelce yaylarlar. Yok eğer civar köylerinmalı ise, uzun pazarlıklar, köyün muhtar ve azalarına bir tulum peynir, bir kısır koyun, yağ v.s. hediyesi icap eder. Göçebelik
sıkıntılı bir hayat olur. Hayvan başma (bacak başına) epeyce otIakiye düşer. Maliyet Yükselir.
Tam göçebelerin çoğu bu vaziyettedir. Bu göçler iktisadi za-ruret ve fakirliklerin yarattığı bir perişanlık içinde yapılır. Saltanat,debdebe yerine 510 deveye yükletilmiş, kırık dökük eşya ile birkaçgün geçinebilecek otlaklar ariyan, hayatından bıkmış yörüklerinyer değiştirmesi diyebiliriz buna1. (Resim: 22,23,24)
Yayla: “geniş mânâda dağ ve plâto üzerinde bir mah aldir"2
Sonradan silâhlılar gidince öğrendim ki, bunlar ilerideki köyünhalkı imiş. Yörükler; köyün tarlalarına (ekini biçilmiş, boş tarla)gelip çadırlarını kurduklarından, derhal gece vakti burayı terketmelerini istemişler. İçlerinden biri köy bekçisi idi.
Yörükler de: “Komşu fıakkt vardır. Gece vakti nasıl gidelim? Sabah olunca gideriz" diye münakaşaya girmişler. Biz gidince mü-nakaşayı kesmişler; merakla bizi tedkike başladılar. Köylüler tek-
rar bu bahsi açmaktan utanmışlar. Giderken köylerine bizi degötürmek iç»in çok yalvardılar. Çadırlarda kalacağımı söyledim.Büyük bir hadise bu suretle önlenmiş olmuş.
i Bi z iki göç'e iştirak ellik: Sun keçililer in göçü. Kara koy unluların göçü. BirincisiKonya'da Çumra ile bozkır arasında, Apa ve Tahtalı köyleri civarında oldu. Bir akşam üzeri, alacakaranlıkla 5 çadırlık bir oba'ya ulaştık. Çadırın önünde 5-10 kişi oturuyordu (4-5 i silâhlı) iri çoban köpekleri her yerde olduğu gibi.
havlayıp, üzerime doğru gelirken, bağırıp, köpekleri kovaladılar. Ayağa kalkıp.
buyıır elliler.
2- Ananias dağlarındaki yaylalarında yaylıyan, kışında Antalya’da kışlıyan Kara kov unlular; K or ku leli’nin üstün de Sö biice Yaylası'nda yaylıyan Yeni osmanlı'lar: Bartın , Bal guşan yaylalarındaki Bahşiş Bayazttlı, Muratlı, Kösereli Aşiretleri yayla sahibi olduklarından, köylerden mer'a icarlamak mecburiyetinde bulunmadıklarından, bunlar için Yörüklüğün Saltanatı devam ediyor sayılabilir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 86/324
Ertesi sabah, uğurlu uğursuz gün demeden şafakla toplandık.Çadırları bozup develere yüklediler. Çehrelerde neş’e, sürür yerine
bezginlik, yorgunluk vardı. Yolda bir deve acı acı bağırıp ıhtı(çöktü). Bütün çalışmalara rağmen kaldırmak mümkün olmadı.
Yükünü diğerlerine taksim ettiler. Deveyi oracıkta terkettiler.Sonra dönüp kasaplara satacaklarmış. İyice ihtiyarlamış.
Bu yöriiklere, B.M.M.ne hitaben, iskânları hususunda dilekçeyazıverdim.
Yeni bir konak yeri bulundu. Çadırlar kuruldu. Civarında suyoktu. Kadınlar su ve çalı çırpı bulmağa gittiler. Bir saat sonra
tuluklarını bulanık su ile doldurmuş oldukları halde döndüler.Ateş yakıp, sefaletin yemeğini yaptılar..
İkinci defa içinde bulunduğum göç Bulgar Dağları eteklerindeKarakoyunluların göçü idi. Ay ışığında saat (2) dc kalkıp üçekadar eşya toplandı. Üçte yola çıkıldı. Altı saat dağ başlarındayol aldıktan sonra, bir vadide dere kenarında konaklandı (Dar- boğaza TarbazUlukışla civarı) Çocukları devenin üstüne sara-madılar. Yük çok, yer yoktu. Dört yaşındaki erkek çocuğu birmüddet eşeğin üstünde gitti. Sonra yaya yürüdü. Elinden tuttum;dağda taşta sessiz bizimle yürüyordu. Devenin üzerinden bir karakoyun yanı başıma yuvarlandı; haber verdim, tekrar bağladılar.
Kadınlara bu hayal hakkında ne düşündüklerini sordum. Biri:“Gözümüzü bunda açtık" dedi. Diğerleri bıktıklarını söylediler.Maamafih, İlkbaharın canlandırıcı havası, yeşil çayırlar, çiçekler,şırıl şırıl sular, bu hayattan en çok bıkanları bile, kısmen teselli
ediyor1.Prof.Cemal Alagöz, yaylayı Şemseddin Sami’nin Kamusu
Türkî’sinde belirtmiş olduğu şekilde tarif ederek: 1 Yazın çıkılıpikamet olunan serin yer, dağların üzerindeki yazlık ikametgâh...2Yazlık mer’a...demektedir . Bu görüş çerçevesi içinde hayvan ot-latmak ziraat yapmak ve geçimin sağlanmasında menfaat temineden her türlü işte çalışmak, hattâ dinlenmek için çıkılan veyagidilen, köyün hayat sahasının dışında kalan; çok defa köyün
müşterek mülkü olan, köyden ayrı ve çok zaman pek uzak olmakla beraber sosyoekonomik bağlarla tamamen köye bağlı bir mahal;veya köyün esas geçim sahasına ekli ikinci bir bölümü olarak tarifetmek de mümkündür.
£ N caJc t 1 ıınçdılefc, Türkiye'de Yaylalar ve Yaylacılık.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 87/324
Yaylaların bol vc güzel suları olan, açık düzlük, bol otlu yerlerolmaları arzulanır. Böyle yaylalar olduğu gibi, sarp, biçimsiz yer-lere de yayla denir, çaresiz buralarda da maişet teminine uğraşılır."Toroslarda lapyeler sahası ile gayet sarp bölümleri keçi sürülerinin
geçimini temin edebileceğinden, bu yerler bile, en fakir Yöriiklerin yaylası olm ak gibi bir özellik taşır. Böylece her yer geçime imkân verdiği müddetçe yayla olmak vasfım muhafaza eder".
Yaylaya malik veya zilyet olan aşiretler olduğu gibi, köylerdende icarlıyanlar olduğunu yukarıda söylemişdik. Her yerde yaylamülkiyeti müşterektir.
Güzel kokulu otları hayvanlara yarar, süt, yağ nefis olur. Hay-
vanın eti lezzetli olur.
Yayla, güzel havası, güzel suyu, iyi manzarasiyle insanlara çokyarar. Çocuklar gürbüzleşir, hastalar iyileşir. Yazın sahiller sıcak-tan yanarken, yaylaların serinliğinde aşiretler ömür sürer. Hersene yaylada içdiklcri su, aldıkları hava ile kanlarının tazeliğine,yeniden canlandıklarına inanıyorlar. Sulu kanlan gidip, kıvamlı,koyu kan geliyormuş.
Yayla, bir istihsal, imalât vc satış yeridir dc. Baharda yavruveren hayvanların sütü bol miktarda yaylada alınır. Yağ, peyniryapılır. Kuzu ve oğlaklar beslenip, satılır. Yarı göçebeler, yayladamısır, fasulye, domates, kabak v.s. ekiyorlar. Taş duvarlarla çadırveya evlerinin önünde bahçe yapmışlar. (Yalnız bu bahçe yeriferdî mülkiyet)
Yayla, İçtimaî bir merkezdir. Cuma günleri yayla camilerindetoplanıp, namazdan sonra sohbetler edilir. Güreşler tertip edilir.
Yaylada yapılan düğünler İçtimaî hayata canlılık katar.
Güzle: Ekseriya köylüler tarlalarından mahsullerini kaldırdık-tan sonra, sonbaharda buraları Yörüklere icara verirler. Yörükleriçin buraları (Güz ikametgâhı, güzle) dir, 12 ay kalınır.
Kışla; Aşiretlerin çoğu yarı göçebe olduğundan köyleri vardır.Kışı muntazam denebilecek yerlerde, köylerinde geçirirler. Kısmenziraatle uğraşırlar.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 88/324
Sonbahar gelip le, mahsuller, hayvanlar satıldı mı, güzleycdoğru yola çıkılır .
Tam göçebeler, gene köy civarlarına konar, Köylülerden icar
ladıkları yerlerde kışlarlar. Kışlak için seçilen yer, hayvanları mev-simin sertliğinden korumalı, yani rüzgârdan korunmuş ormanlıkveya derin bir vadi olmalı, aynı zamanda bol su ve odun bulunmalıve otlaklar mümkün mertebe az kar tutmalıdır.
III-Türk Göçebelerinde Meskena Orta Asya’da Mesken:
Vesikalar, arkeolojik tetkikler gösteriyor ki Orta Asya göçe- belerinin (Türk olsun, Moğol olsun) çadırları keçeden, yani ko-yunun yününden yapılmaydı. Bugün Anadolu’da kullanılan kağnıarabalarının hemen aynı olan arabalar üzerine kurulan, örtülenkeçeler bir çadır teşkil ederdi. Bundan başka arazi üzerine kurulantürbe şeklinde, kubbeli çadırlar çok kullanılmış olup, Orta Asya’dahalen kullanılmakta olanı budur. Buna (Yurt, Kiygiz üy= keçe
1 Bir gater devede tülü beserek Çekip gider birim birim basarak Gayat gözet amma boyu gısarak Sürün bir ağalar bir gözet gördüm Seleni ayrık da, inciği uzun.Yaylamış yaylasını da gidiyor güzün Değer tındık altınının bin beşde yüzün Sürün bir ağalar bir göze! gördüm Sırlına keyinmiş süt mavi şaya Cemalin benzettim şol doğan aya Eşinden ayrılmış bir lülii maya
Esin yok ki elden ete araya Ha gafa burda da, ha boyun şurda Goş golan da yelmiyor, göbek de yerde Diindaroğlu'nda şo giden evde Sürün bir ağalar bir gözet gördüm.(Kozaıı'ın Aslanlı köyünde Avşar Boyundan Aşşık Çınar'dan (Ömer alınmıştır)Çekmiş göçünü on beşin sunası Pamuk içinde büyütmüş anası Elindekıler Hindistan kınası Kınalı elinde devenin dizgini Bırakmış yaylayı gidiyor güzgünü
Belde yolu bürümüş poyrazlı kar Gitme yola üşürsün nazlı yar Dizgim dutan kınalı ellerin Söylemez olur türkü söyleyen dillerin Nedir senin böyle merakin SV»nilin sana pek yakın
(Anama/ Dağlarından KarakovıınUı Aşiretinden /.eybekoğullarından Kama/an / e y K k'len)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 89/324
ev, derme cv) denir. İskeleti ağaç, Örtüsü keçedir. Anadolu'da dayakın şendere kadar devam etmiş, en son Bekdik Aşiretindekalmıştır.
Türk göçebeleri Anadolu'ya gelinec koyunculuktan, coğrafi za-ruretlerden dolayı davarcılığa (keçi beslenmesine) başlayınca keçeçadm terkedip, kıl çadırlarda oturmaya başlamışlardır. Bunu Arapve Kürt aşiretlerinden öğrenmiş olsalar gerek. Fakat çadır akşa-mına Orta Asya’da kullandıkları isimleri vermişler, bazısını de-ğiştirip gene türkçe adlandırmışlardır.
Orta Asya göçebelerinde kadim devirlerden beri keçe çadırgörüyoruz; kıl çadır hiç yoktur. İskitler’den itibaren keçe çadırlar
kullanıldığını kaynaklardan öğreniyoruz: “Skitlerin hayat tanı, kı yafet ve simaları, âdât ve ahlâkları hakkında Hipokratus tarafından verilen malûmat Hıınlar ve Göktürkler hakkında yazılanların aynıdır. Akideleri, defin merasimleri ve âdâtlan Altaylılannkinin aynıdır. Bunlar Türk (derme ev)lerinde, yani keçeden mamul kubbeli çadırlarda (çoğunca bunların tekerleklilerinde) yaşamışlar. Bu nev'i (derme ev) teri Türk!erden alarak benimsemiş olan bazı O na Asya İr anîlerinde (Afganistan ’da Bedehşan Taciklerinde ve Nevruz.î kavminde)
bu evlerin akşamına ve şekillerine ait zengin ıstılahın trança olmayıp kamilen Türkçe olması bu evlerin Türk Millî mah olduğunu gösterdiği gibi Araplar’da bunları ancak (Qubba turkiya), yani (Türk Çadırı) bilmişlerdir^!.
Arkeolojik kazılar’da bu hususta epey malûmat temin etmek-tedir. Bu araştırmalarda rastlanan “Kaya resimlerinde, birbiri arkasından giden ve allar tarafından çekilen araba katarlarını da görmekteyiz. İki tekerlekli olan bu arabaların üzerleri kapalı idi. Kamp
yerlerinde konaklayan arabalar, arkasından veya önünden vurulandayaklarla duruyorlardı......Çadır resimlerine bakacak olursak, eski Hunlara ait ve Çinlilerin (Ch'iung-lu) dedikleri yuvarlak ve basık kubbeli çadır tiplerinin, Ktırıkan'hırda da bulunduğunu miişaluıde ederiz. Bunların yanında, çok sivri kubbeli çadırlara da rastlamaktayız. (A.P. Oklandikov, V.D. Zaporoyskaya, Lenskie pistin itsi. $959fV
Çin vesikalarına göre Kırgtzlar, “Keçeleri birleştirerek reisleri için
çok büyük bir çadır, yani otağ kurarlarmış, Kabile reisleri ise onun
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 90/324
etrafında daha kiiçiik çadırlarda otururlarmış"1.
Türk mcnkabclcrine göre ilk çadırı yapan Türk Handır.
Göktürklcrin dc bir kısmı keçe çadırlarda oturuyorlardı. “Gök-
türklerin idareci zümresi göçebedir. Çin kaynaklarının da kaydettikleri gibi onlar çadırlarda oturuyorlardı ve arabaları üzerinde de keçe çadırdan evleri vardı"*.
Arap kaynakları da Türk çadırı hakkında bilgi vermektedirler.Hazar hakanının Etil’deki sarayları ve kadınlarının derme evleriİbnFadlan’da tavsif olunmuştur.
Hazarlar Il.asra kadar yazın yaylalara çıkmışlar, zengin pazar-
ları meyve bahçeleri, etrafında ziraatleri olan Beleneer, Semenderve Etil gibi şehirlerde yaşamışlardır. Hazarlar iyi kılıçlar, Sabirlerdc zırhlar imal ve ihraç etmişlerdir. Hakanlarının saray hayatınınve seferlerinin tavsifinde ve müslüman emirlerile evlendirdiklerikızlarına terfik ettikleri çeyizlerin tarifinde bunların kültürleriniaydınlatan bazı kayıtlara rastlanmaktadır. Hakanın savaşta Arap-ların eline geçen bir arabalı çadırı (derme evi) hakkında deniliyorki (Bu arabaya "Hazar şivesinde, cdâde, yahut al cdade denir, bunun
fıer tarafı halılarla döşeli olup, üzerinde altın-ipek dibâc ile örtülü kubbe yükselir, bunan üstünde de altından yapılmış bir armut dikilmiş bilinmiyor) Gelinle birlikte Arap etnirine kıymetli çeyiz meyanında gönderilen 10 tane arabalı çadır hakkında deniliyor ki (bunların kapıları altın ve gümüş levhalarla kapatılmıştır ve dökülmüştür içerileri semur derileriyle döşenmiş ve üst (kubbe) leri altınlı ipek (dibaç) ile örtülmüştür) daha diğer 20 araba (İt çadır) da her türlü meta, altın ve gümüş zarflar yerleştirilmiştir”'.
“Ctıveynî, Hülegü'niin (bin oklu çadırı)ndan, Aksarayîde Gazan H an’ın müzeyyen çadırlarından bahseder’6.
Radloff da Orta Asya göçebelerinin, bilhassa Kazak’ların veKırgız’ların çadırları (yurtları) hakkında zengin malûmat veriyor.Kazak yurtlarının hususiyeti Altay yurtlarına nazaran daha büyükve iyi yapılmış olması, daha temiz tutulmasıdır. Duman deliği(şangırak) takriben 1 1/22 arşın kutrunda olup yuvarlaktır ve
muntazam sıralanmış delikleri ihtiva etmektedir. Delik kapağının
i D oç Dr. Balıaeddin Ögel. a.g.e. sf.204209.1 Z.G öka lp Türkçülüğün Esasları (İktisadî Türkçülük bahsi).> Doç.Dr.Ogel. a.g.e. sf.164.i Prof.D r.Z.V .Togan, a.g.e. sl',267.5 Radloff. Sibirya'dan (D r.Ah mel Teıııir tere .) İsl..:l.sf.468469.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 91/324
içeriye düşmemesi için, deliğin iç tarafına çapraz bir şekilde ikiçift eğri çubuklar konmuştur.
Yurdun iskeleti dışardan, şî adı verilen kamışın ince sapından ve
yünden yapılmış bir hasırla çevrilir. Zenginler bunu türlü renkteyünle süslerler. Yurdun dış örtüsü, Altay’lılarda gördüğümüz gibi,keçeden olur, ancak Kazak'ların örtüsü temiz ve iyi keçedendir,hatta /enginlerin keçesi bu iş için hazırlanmış kuvvetli ve seçmeyünden yapılmış olur. Bu gibi kimseler, dam keçesinin alt kısmınada işlemeli halı, püskül ve başka süsler takarlar.
Kırgız yurtlarının iç tertibatı da, ancak aletlerinin zenginliğiile göze batar. Saba’lar usulüne uygun olarak yapılmış, döğcçleriıı
(pİstak) uçlarına madenden süsler takılmış olur. Tabak ve çanak-ların sayısı çok daha fazla ve gü/.el oymalıdır. Çuvalların yerinisandıklar alır, çünkü bunların deve üzerinde taşınması bir zorlukteşkil etmez. Mutfak takımının bulunduğu yerde, kamıştan bir paravana konmuştur vc nihayet yataklar temiz, yastıklar iyi ve perde umumiyetle ipekten olur, aile ve şerefli misafirlerin uza-nacakları yere halılar, daha aşağı sınıftan olan misafirler için dekeçe örtü ler serilmiştir” 1.
Türk çadırının ağaç iskeletine (kerakü, kereğe) denir ki (gergi)mânasına gelir. Bugün Anadolu’da göçebelik eden Sarıkeçili’lerkıl çadırın duvar yerine kâim olan kısımlarına (gergi) derler. “Kerakü, bugünkü Orta Asya Türk şivelerince kereğe, Türk çadırının ağaçlan, iskeleti demektir. Mahmut Kaşgari (I, 373) ye göre kenıkıı, Türkmenlerce çadırın kendisidir. Çadınn bu ağaçlarını yontup (traş eden) ustalara bugün de kireğeçi denir. Oğııznanıe’de Selçuk'tın ceddi bir kiregeçi, sanatkâr idi denmekle bu nesli, menşe itibariyle asilzade
lerden olmayıp avamdan birinin nesli olarak göstermek için söylenmiştir ”.
Bugünkü Türkmen çadırlarının da (Türkmenistan'da/, KırgızKazak çadırlarının da'* aynı tipte, müşterek, büyük bir kültürünmaddi tezahürleri halinde bulunduğunu görüyoruz.
Р г о Ш г . Z .V.Togan , a.g.e. sf.97-9R.
Prof.D r.Z.Toğan. a.g.e. Sf. 176,M.Th. Utlens I5e Şhootees The Turkoman Steppe, The Geographical Magazine', August 1963, London, p. 194, 197.Edward Marray, Willi The Nomads Of Central Asia, The National Ge ograp hic Magazine, January 1936. W ashington, Pg. 10,44,50.55.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 92/324
b- Anadolu’da Mesken:
Tarihin ilk devirlerinden beri, büyük devletler, ilhanlıklar,imparatorluklar kurmalarına rağmen, iktisadi ve içtimai bün-
yeleri icabı aşırî bir mahiyet arzeden Türk nomadları, konargöçerleri “çadır ’lar içinde yaşamış, bir step kültürü, bir bozkır
medeniyeti meydana getirmişlerdir. Bu tarif ve tavsifte kal’iy
yen mübalâğa yoktur. Zira, Orta Asya’dan ve bin kusur sene
öncesinden tevarüs olunmuş maddi ve manevi kültürün, türlü
iktisadi, içtimai, siyasi tesirler altında, sarsılmasına, epeyce
kaybolmasına rağmen, Anadolu’nun batısından doğusuna, gü-
neyinden kuzeyine kadar Türk aşiretlerinin bu müesseseleriyaşatmak hususunda gösterdikleri titizlik bu kanaati teyid e
diyor. Keza çadırın en ufak malzemesinin, ufacık ipinin, kü-
çücük ağaç çivisinin bile isimlendirilmiş olması, çadırın için-
deki ahenk, her eşyanın bulunduğu yerin tesbit edilmiş bulun-
ması , b ir n izam ve i le r i l ik a lâmetidir . Ki tabın i le r iki
bahislerinde çeşitli maddi ve manevi kültür tezahürlerin den
bahsedileceği, kısmen de bundan önceki kıs ım larda bahsedil-miş olduğu için, burada sadece "Çadır nıedeniyeti”ndea kısaca
söz açacak, sonra Anadolu’daki çadırları belirtecek ve bunlarla
Orta Asya çadırları arasında kısa bir mukayese yapacağız.
Mimarlık birçok unsurlarını çadırdan almıştır. Bu itibarla san
’at vc mimari tarihinde çadırın mühim bir yeri olmak lâzım gelir.
Son zamanlarda Türk çadırlarını tedkik eden ve onlarda bazı
mimari esasların kaynağını bulan arkeolog Strzygowski şarttakikubbelerin, yuvarlak kümbetlerin, efrizîere esas olan sayvanların
ve daha bir çok mimari ve süsleme unsurlarının Orta Asya ça-dırlarından geldiğini göstererek bir çadır sanatı meselesini ortaya
atmıştır.
Nitekim Strzygowski gibi Orta Asya Türk mimarisini derinden
tetkik eden bazı arkeologlar, Asya mimarisinin esaslarını bu çadırsanatına bağlamakta ve Türk sanatının birçok unsurlarını busanattan aldığı kanaatine varmaktadırlar. Öyle düşünüyorki, Orta
ve Ön Asya’dan bütün dünyaya yayılan kubbe mimarisi çadırdangelmedir. Mezopotamya’nın kubbeli evleri, Ön Asya’nın ve hattâ
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 93/324
Anadolu’nun kümbetleri kârgirden yapılmış bir Türk çadırından
başka bîrşey değildir”1.
Yukarıdaki satırlar da gösteriyor ki, Çingene’nin derme çalma
“çerge”si iptidai bir topluluğun, primitif bir cemaatin basit mes-
keni karşısında değiliz.
Anadolu’daki Türk Aşiretleri (YörükTürkmen) üç türlü çadır kullanırlar;
1 Kara Çadır (Kıl çadır, Çul Çadır da denir)
2 Keçe Ev (Bazı yerlerde alaçık, alıcık da diyorlar)
3 Topağ’ev (Topak Ev, Bekdik çadırı, Derim Ev de deniyor)
I Kara Çadır: Keçi kılından mamul olup, tek katlı, uzunca
bir ev biçimindedir. (Resim No:l,2,3,4) Simsiyah olduğu için
(Kara Çadır) denir. (Kıl)dan imal edildiği için Kıl çadır da denir.
(Kıl)m dokunmasıyla (çul) elde edildiği ve çadır da (çul) lardan
meydana geldiği için (Çul Çadır) da deniyor.
Anadolu’da aşiretler arasında keçeden yapılmış çadırların az
olmasına mükabil, Manisa ve Kütahya’dan Adana ve Maraş’a kadar
kıl çadırlar kullanılmaktadır. Bunun sebebini biz şöyle izah ediyoruz:
Anadolu geniş m er’alara sahip olmakla beraber, O rta Asya’nın
uçsuz bucaksız stepleri kadar koyun beslenmesine müsait değildir.
Üstelik asırlar boyu meskûn hâle gelip, zirai kültüre intibak eden
aşircilcr de bu mer’aların azalmasına sebep olmuşlardır. Zamanlanüfus ta artınca, koyunun barmamadığı sarp yerlerde, dağlık arazide keçi beslemek mecburiyeti nasıl olmuştur. Koyunun yü-
nünden yapılan keçe çadır yerine, keçi kılından yapılan çadırlar
da ikamet zarureti doğmuştur. Filhakika, bütün koyuncu aşiretler
keçe çadırlarda oturmaktadırlar. Gerçi bunun istisnası da var:
Meselâ Anamas Dağlarında yaylıyan, Antalya’da kışlıyan Kara
koyunlular; Bulgar Dağlarında yaylıyan, Adana’da kışlayan Karakoyuncular. Bu iki akraba aşireti kincisi 3040 sene önce A n-
talya’dan Adana’ya göçmüştü rka ra koyun besledikleri halde keçi
i Celâl Esat A rs cv en , "Çadır Maddesi" (Sanat Ansikloped isi M .EB . Yay .)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 94/324
besliyen aşiretlerden yün mukabili kıl almakta, bu kıldan imal ettikleri
çadırlarda oturmaktadırlar. Bu durum, yukarıdaki mütalâamızı nak-
zeder gibi görünmekle beraber, mezkûr aşiret mensuplarının ataları-nın keçe çadırlarda oturduklarını işitmiş olduklarını, nasıl bir şey
olduğunu merak ettiklerini söylemeleri görüşümüzü haklı çıkarır1.
Kara çad ı r , keç i k ı l ın ın ı s tar denen dokuma tezgâh ın-
da do ku nm asıyla y ap ı l ı r2. Ç adır ın büy üklüğ üne gö re, 4
i lâ 8 metre uzunlukla 7Ü100 cm. eninde çul lar hazır-
lan ı r . Herb i r ine (Kanat ) veya (Kolan) den i r . Çad ı r ın
m ah ru t i k ısmı (Kubb e k ısm ı) 7 ka na t tan m eydana gel irve ad ına (Çadır ) den i r . Demek k i , (Çad ı r ) d iye hem
çat ı k ısmına , hem de mesken in tamamına den iyor . (S i-
t i l ) denen, uzun ik i çuldan duvar yerine kaim olan kısım
üç kanat t ı r . S i t i l ik i tanedir . S i t i l , çadır ın uzun duvarı
demekt i r . Dar o lan duvar ına da (Kapak) den i r , ik i adet
o lup , eks iz , yekpared i r .
Çatısını kurduğumuz çadırı şimdi plân üzerinde teferruatile görelim.
ı To ros lar’da birkaç ay Yörük ter .itasında incelem elerde bulunun Alman Etnografı Utta J ölümsen bu e yazdığı mektupla, Türk'lerin (K ara çadırı)
Önasya'da öğrendiklerini söylüyor. Bu fikre iştirak etmekle beraber geniş şekilde Türk göçebele ri arasında gen iş şekilde yayılışım, bin iki asır içinde, iktisadi sebeplerle vukua gelmiş bir hâdise olarak görüyoruz.
2 Yörükler de imalât bahsinde (Istar) a ilk.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 95/324
a) Böğür bağı
b) Pinti bağı
c) Ön bağı
ç) Art bağı
d) Siyek Kolanı
e) Böğür kolanı
f> Orta Kolanı
g) Siyek, Siyeç
: İki adettir. (Karakoyunlular buna Başhağı, Karahanahlar buna Yanbağı, der)
: dört adettir.(Karakoyuniıı, Karahacılı, Yeniosmanlılar Öğsüzbağı der)
: Bir adettir. (Karakoyunlu ve Yeniosmanlılar ikisine birden Orta
bağı der): Bir adettir.(Karakoyunlu ve Yeniosmanlılar ikisine birden Ortabağıder)
: İki adettir. (Çadırla “Kubbe”, sitilin“duvar” bağlandığı, raptedildiği yer-deki 2025 cm. eninde kaim kıl şerit)
: İki adettir.
(Direğin tepesindeki Çanak’la ça-dırın temasa geldiği yerdeki 2025cm. cnindeki kıl şerit. Karakoyunlu, Karahacılı, Yeni Osmanİı’daYankolanı)
: bir adettir. (Orta Kolan buna isti-nat eder)
: bir adettir. (Yağmurun içeriye ak-
mamasına ya riyan, çadırın kena-rından aşağı doğru sarkan kıldan püsküller. Karakoyuniıı ve Karahacdılar Saçak der. Hem en hemende evlerdeki saçak vazifesini gö-rür)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 96/324
g) Çanak
h) Bakara
i) Sitil Çöpü
ı) Kazık veya Söğen
j) Dolama hasır
: bir adettir. Çadır direği sayısıkadardır. (Direğin çadırı delme-
mesi için direğin üzerine otur-tulan dikdörtgen şeklindeki ağaç kısım.(2 adet: böğür veya yan çanağı)(1 veya 2 adet: Orta çanağı)Kırgız çadırlarının tepesindekiağaçtan yuvarlak çerçeveye: “çangarak derler ki çatır ak, ya ni çan ’a veya çanağa benziyen de
m e k tir ’1.: 8 adettir. Çadır 4 direkli olursa 10
adet olur. (Çadırla, bağları birleş-tiren ağaç kanca. Yeniosmanlılar,Encef, Sarıkeçililer Çekecek der-ler.)
: çok sayıda (Çadırla sitili vc ka- pakları rap ted en ağaç çiviler.
Honamlılar, Göğebakanlılar, bu-na Çivi, Sarıkeçililer Sitil diyor-lar.)
: 3 direklide 8,4 direklide 10 adet.(Çadırın bağlan bağlanarak gerdi-rilir. Veya kazık kullanılmaz, ipgerilip üzerine bir kaya oturtulur,ip buna bağlanır ki adına: Bastır-ma denir.
: (Çadırın iç kısmı yerden itibaren6070 cm.yüksekliğindeki hasırlaçevrilip, rüzgâra, soğuğa karşı korunulmuş olur. Bu hasıra Yeniosmanlı, Karahacılı, Karakoyuncu:dolak 'hasırı der.Çadırın dış kısmı da 6070 cm.yüksekliğinde taş yığılarak kışın
soğuktan korunur.)(Eğer hasır yerine kamış kullanı-lırsa Çığ adım alır.)
1 Sanat An siklop edisi: Çad ır Ma ddesi; (Prof.A bd ülk adir İnatt’ın ve rd iği - malûmata atfen).
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 97/324
Orta Asya’da: Çiy, çiğ ismi ve-ri len bu hasır üzer ler ine bo-yalı yün ve ipek sarılmış olankamış sazlarıyle tıpkı bir halı
(Baş ve ayak sitili veya böğürsitilidiyenler de var.)
Sarıkeçililer Sitil’e Gergi diyorlar.Bazı aşiretler kanat diyor. Bu ça-
dırlar biri etraf duvarları, diğeritavan olmak üzere başlıca iki kı-sımdan ibarettir. Etraf duvarlarınakanat veya kerege yani gergi de
un, pa ta tes , bulgur , fasulye ,nohut v . s . konulup i s t i f ed i l-mesi)
t ü n d e b ü t ü n i ş l e r i n i g ö r ü r -
ler . Bir taş, ocağın daima tütm c s i i ç i n g ö ç ü n c e b i l eyer inde b ı r ak ı l ı r .
k ı lan boşluk veya ocak kapı-nın yan ındadı r denebi l i r . Ka-
pı b ir çul veya keçe ile ö r tü -lür.)
k) Bağlar kıldan mamuldür.
I) Kapak : iki adet
m) Ön sitili : bir adet
n) art sitili
o) Yüklük, yataklağ
p) Azıklağ, azık yüzü
nir”2.
bir adet
Yatak, yorganın istif edildiği yer,
(Yoz çuval’ ın içine buğday.
ö) Giyesi yükii veya
geysi yükü
: Ç a m a şı r ç u v a l l a r ı n ı n y e -r i ,
r) Ocak (kapının yanfnla : Çok saygılıdır. Üç taş veya saön bağına yakındır) y a c a k d e n e n ( s a c a y a ğ ı ) ü s
s) Kazan haranı(tencere), kap kacak jeri
ş) Kaplık, eşik : Kapı (uçağın yanından bıra
ı Sanat Ansiklopedisi: Çadır Msd. (Prof. A hdülknıhr İnan’a atfen).
2 Sanat Ansiklopedisi: Çadır M ad (Prof.Abdiilkadir İnan’a atfe n}
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 98/324
t) Misafir yeri
u) (ev sahibinin yeri)
ü) Komşu yeri1.
: (En Saygılı, misafirin oturacağıyerdir. Minder serilir, dirseğinidayaması için üstüste birkaç yas-
tık arkasına ve yanına yerleştiri-lir.)
: (Misafire son derece hürmet gös-tererek oturur. Evin en yaşlısıdır.)
: (Civar çadırların yaşlılarının yeri)kapının yanındaki (kapak) veya(Böğür Sitili)nin üstünde ufak
bir delik bırakılır . Dum anın çık-
masına yarar ve Tütsü Gözü adıverilir.Direklere (Çağ) da denir. Üç veyadört direkli (bir istikamette ufkî
olarak • • • / • • • • )Eskiden beş direklisi de vard e n i y o r s a d a b i z g ö r m e d i k ,şimdi kalmamış. Sarıkeçili le
r in çadır ı da beş direkl i ol-makla beraber, ufkî deği ldir .İki taraftan da bakınca üçerdi rek görünür :
Uzunluk fazla, genişlik daha azdır.Honamlılarda da eskiden aynı imiş. (Dinar Türkmen) lcrinin dehalen (5) direkli.İdrizli Aşiretinin çadırlarıDört direkli:
Üç direk bir istikamette, bir direk ocağın yanında.
i A.Rıza Yalgın, Cenupta Türkmen Ovmakları, cilt: V.Sf.64 te "Misafir veri için": Dede bucağı."Ev sahibinin yen': Yiğit durağı"Komşu y e r i için”: Komşu oturağı diyor. Biz bu kadar ince tasnife
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 99/324
(Yüklük) veya (Yataklağ) ın arkasındaki direğe (Baş Çağ)
denir ve silâh asılır. (Aşağı Çağ) a (tuzluk, kaşıklık) asılır.
Yükliik veya Yataklağ: Kapının aksi istikametindeki böğür
kısmına, böğür sitilinin (kapak) önüne iki sıra dizilmiş taş veyaağaç üzerine yataklarını yığar, üzerini kilimle örterler (Gündüz).
Çadırın içine kıldan örülmüş çul serilmiştir. Onun üzerine büyük,
yamşlı (motifli, nakışlı) keçe serilir. Sulak yerlere yakınsalar,
hasır tezgahlarında hasır dokurlar ve çulun üzerine sererler. Bun-
ların üzerine de hali vakti yerindeyse gene kendi kadın ve kız-
larının imalâtı olan halı sererler. Minder, yastık boldur. Geceleri
yatakları keçe veya hasırın üzerine sererler. Sarıkeçili gibi tam
manasıyle aşiret, çok oynak, hareketli olanlarda yatak pek kul-
lanılmaz. Keçenin üzerine yatılır, üzerine de bir yorgan çekilir.
Biz de birkaç yerde böyle ve rahatça uyuduk.
(Giyesi) veya (Geysi) Yükü: Kapının karşısındaki (art sitil)
in önüne, (yüklük) ün yanma gene iki sıralı taş veya ağaç üzerine
(Giycsiveya (Geysi) Çuvalı denen (ala çuvallar) dizilir. Bunlar
renkli yünden mamul olup, içine çamaşır konur. Orta Asya gö-çebeleri, çamaşırlarını sandık içinde naklediyorlar. (Türkiye’deki
Türkistan’lı Kazaklardan öğrendiğimize göre)
Bunların da üzerleri, gene kendi mamulatları olan kilimle
örtülür.
(Azıklağ) veya (Azık Yükü): (Ala çuvalların) yanına istif edilen
(yoz çuvalların yeridir. (Yoz çuval) beyaz veya kurşunî renge
çalar. Kıl, pamuk veya yünden olabilir. Renkli yünü, yanışları
(nakış) yoktur. Daha kalitece düşük, fakat dayanıklıdır, içine
zehre (buğday veya un), patates, bulgur, nohut, fasulye, bakla,
soğan, tuz v.s. konur. Kıl çuval seyrektir ancak bunları alır. Un
pamuklu, yünlüye konur.
Taş ve ağaç üzerine, nemlenmemeleri için korlar.
Bundan başka kahve lakımı, ağaç, dibek, dibek taşı kahvetavası zcmbil’c (ağaçtan), hali vakti iyi olmıyanlarda sepete veya
çuvala konur.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 100/324
Maamafih, bugün birçok çadırda kahve yerini, tekel çayı veya
dağ çaylarına terketmiştir. Onun için dibek, taş yerine şimdi
çaydanlık bulunuyor.
Ocak, daima önbağına, kapıya yakın oluyor. Duman kapıdanve çadırın deliklerinden çıkar (Tütsü*gözü olmasa bile) kıldan
mamul çadır muşamba gibi olmayıp, ince delikleri vardır. Onun
için hikâyelerde (kırk pencereli konak) diye geçer. Yağmur ya-
ğınca evvelâ içeriye ince ince düşüyor, fakat sonra iplikler şişincemuşamba haline gelir. Beş dakika sonra hiç yağmur düşmediği,
içeri sızmadığım müşahade ettik.
Sayacak, saç, helke, haranı, kazan, kap kaçak, ileğen, ibrik,
v.s. ocak civarında bulunur.
Bu çadırdan başka gene kıldan mamul olup, (Sitil) denen duvar
kısmı en fazla 1 metre kadar gelen ve (Keşli Çadırı) denen çadırlar
da vardır. Bunları Erdemli havalisindeki Kara keşi i, Keşlitürkmenli,
Tırtar, Ayaştürkmenli gibi aşiretler bu tip çadırı kullanırlar.
Tepe kısmına gene (çadır) diyorlar (Diğer aşiretler gibi). (Sitil)aynı adı alıyor, fakat diğer aşiretlerdeki (sitil)in yüksekliği 22,5
metre arasında olduğu halde, bunlardaki 80100 cm kadardır.
(Kapak) yeririe (Ense Çapıdı) tâbiri kullanılır. Çadır iki direkli
olup, direklerin yüksekliği 3 metre kadardır. İki direğe mukabil
üç (çanak) veya (ağaç balta) vardır. (Çanak) m biri, yani ortadaki
iki adet (Kol Direği’ne istinat eder.)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 101/324
Bir kanal için 58 kilo kıl gittiğine, en aşağı 7 kanat icap
ettiğ'ne göre 3540 kg. kıl lâzım.
Erdemli civarında, izahatım ileriye bıraktığımız (Huğ) denilen
yarı kerpiç, yarı kamış meskenin, çatı kısmına mesnet olan direğe
de (Çağ) denir.
Çadır Dutma- Tutma1 (Çadır Kurma):
(Kışın) çadır tutulurken, kurulurken böğür tarafı (Kıble)ye
getirilir. Bu suretle çadırın kapısı (önü) güneye bakmış olur.
Güneş içeri vurur, sert rüzgârlara (kuzeyden gelen) arkasını dö-
ner (yazın) ön tarafı, kapı tarafı (poyraz) a (kuzey) e getirilir.
Çadır çukur yerlere kurulmaz (dutulmaz) Dikçe, akıntılı yer ol-
malıdır. (Selden korunmak için) Böğrün biri yükseğe, diğeri engin’c
(aşağı doğru) gelir. Kapı, engin taraftan, ön bağının altından açılır.
Bu şekilde tutulan çadır, yağmur ve selden masundur. Fakat,
çadırın dört tarafına 230 cm. derinlikte arık açmak şartile.
Çadırın Sökülmesi (Kara Çadır):
Evvelâ Sitille, çadırı rapteden çiviler (Silil çöpü) çıkarılır.
Sitil ve Kapak’lar yere düşer. Ön, arka ve pinti bağları kazıklardan
çözülür. Yalnız böğür bağları en son çözülür. Çadır bir tarafa
kendi kendine yıkılır. Bu işlerden önce direkler alınır. Çuvalların
üzerinden sıyrılarak, toplanır. Alınma (enliliğine) ikiye katlanmış
olur. Bağları (ipleri) içinde kalmak üzere tekrar ikiye katlanır.
Sonra toplanır. Dürülür, devenin üstüne sarılır. Bunun üzerine
2 sitil, 2 kapak, kazıklar ve direkler sarılır, bağlanır. Daha üste
de kazan, tirki (bakırdan hamur leğeni) helke (bakırdan su kabı)
v.s. yükSenir.
2- Keçe Ev (Tünel, vagon şeklindedir. Bazı yerlerde Alacık
diyorlar. Söğüt havalisi Karakeçcli ve Karakeçili Aşiretleri Alıcık diyorlar.) (Resim: 5,6,7,8)
i A vdın havalisinde incir mahsulünün tüccar veya kooperati fe satılmak üzere çuvala doldurulması amelivesine, "incir dutnıa’ den ir ki. bu yörükle r tarafından göçebe kültürünün, ziraat kültürüne tatbikidir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 102/324
Alacık: Bu tünel şeklindeki çadırın kubbeli iskeletini yay şek-
lindeki ağaç çubuklar teşkil eder. Alacık denen ve (Ardıç) veya
(Çam) ağacından yapılmış, çemberin dörtte birini teşkil eden buçubuklar karşıya getirilip, başlarından bağlanır ve Yarım çember
meydana getirerek, kubbe hasıl ederler.
Birçok aşiretle (Kara çadırlı) Alacık, derme çalma iptidai
mesken mânasına gelir. Birkaç ağaç çubuk, kamış, çalı çırpının
üzerine çul, keçe v.s. örtülerek yapılan ufacık kulübe demek olur.
Keçe çadıra (Alaçık) diyenler de vardır. Alaçık, yukarıda gör-
düğümüz, yay şeklindeki ağaçlara da deniliyordu. Kara çadırda
da (kıl) hem çadırın heyeti umumiyesine çadır, hem de tepe
kısmına çadır deniyor.
Demek ki, keçe çadırla, kıl çadır arasında bu bakımdan ben-
zerlik var.
Arkıt: Çam, katran, iledin veya çınar ağacından, yahul kargı
(Kamış) tan yapılan, alaçık’ların arasına dizilen düz çubuktur. Her
bölme (göz) için 24 çifttir. Bölmeler, kilimle birbirinden ayrılabilir.
Yalnız evlenme, evlendirme halinde vakidir. Diğer hallerde bir odaolarak kullanılır. Mersin, Anamur havalisinde kışlayıp, Barem Bal- gıısan Yaylalarında (Ermenek) yaylıyan Bahşiş Keseli i Bayazıtlı, Muratlı, Kösereli, Işıklı aşiretlerinin çadırıdır.
Alaçığipi (Alaçıkipi): Kıldan mamul olup, alaçıkları birbirine
bağlar.Keçe: Siyah yünden mamul, soğuk, yağmur geçirmez. Hali
vakti yerinde aşiretlerde büyük keçeler bir gözü (bölmeyi) örte- bilir. O zaman 4 bölme için 5 kanat keçe kâfidir.
Çadırın dışına da 11,5 metre irtifaında taş yığılır. Alttan
gelen soğuk önlenir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 103/324
‘‘Türk göçebe ve yarını göçebe kav imlerinde alaçık kelimesi m ev
cuttur, Bu Alaçık, Tiirk Meskeninin en iptidai şekli olduğu m u
hakkaktır. Bununla beraber, Azeri göçebelerde Alaçık daha mü
tekâmil olan çadıra it lâk olunuyor.
Azerilcr’in Alaçık’ı bütün Orta Asya ve Başkurt göçebelerinin
çadırlarına cn yakın olan çadırdır”1.
3 Topağ’ev (Topak Ev), Derim Ev veya Bekdik Çadırı (Küm-
bet şeklinde Keçe Çadır olup, bugün Anadolu’da bulunanı Kırgız,
Kazak çadırlarının aynısı, fakat biraz daha Küçükçesi ve basit
çesidir. Kazak ve Kırgızlar bu çadırlara Kıyız, Kiygız Üy= Keçe
Ev diyorlar. Anadolu’da Keçe Ev diye tünel şeklindeki çadırlara
deniyor). (Resim: 9,10,11)
Bugün bu çadırlar yalnız Bekdik Aşiretinde kalmıştır. Maraş
ve Konya Ereğlisi Bekdikleri. Biz Ereğli Bckdik’lerini gördük.
Emirdağ Türkmenlerinin de kullandıklarını söylüyorlar; pek zan-
netmiyoruz: 3040 sene evvel her yerde terkedüip, kara çadır
istimail edilmeğe başlanmış.
1 Abdiitkâdir. Aze rb aycan Yurt Bilgisi Mcc. SayclO, K>3Z
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 104/324
Çevl'ı̂'G\
\
\
I:
Göbek.
/
Tepelik : Kubbe keçesi
Üznük : 7080 cm.eninde keçe
Yaııeri : 11,5 m. eninde keçe
Daban çığı : 80100 cm. boyunda kamışlar.
Çevirme : 510 cm. eninde, tepeliği tutan kılkolon
Sıısma : 1520 cm. eninde yünlü renkli kolon
Belipi : 3040 cm. kalınlıkta, renkli yünlüdokuma.
Yellik : Çadırı rüzgârdan korur 20 kadar
vardır.Щ : Ağaçtan, yay biçimindedir. 36 ilâ
46 adettir. Çadır büyük olursa 46
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 105/324
adet oluyor. Bizim gördüğümüzçadırın 36 (Uğ)u vardı.
Derim : Baklava dilimi şeklinde, ağaç kafes.Çam ağacındandır. Rüzgârlı hava-larda (Yaneri)= (Keçe) çemrenir(kaldırılır)
Çambak : Rüzgâr deliklerden geçer gider.KırgızKazak çadırında da aynıdır.
Çevlik : 2 ilâ 4 metre çapında ağaç çember.Kubbe çatının iskeleti. Baklava di-limi şeklindeki (Derim) dört bö-lük (parça, kısımdan) ibaret, dört
bölük bir çadırı teşkil ediyor. Ça-dır sökülünce bu (Derim)ler por-tatif karyola gibi, kafesler arasın-daki deliği kapamak suretile, dürülebiliyor.
Yılığipi : (derim) le (uğ) u bağlıyan yün ip.
Uğ ipi : Süslü, renkli yün ip, (Uğ) un üze-rine dolanır, sarılır.
Po nçak : Renkli yünden süsler, çiçekler ya- pılır. Bir yerine at kılına dizilmişmavi boncuklar bağlanır. Yayla-dan toplanan çiçeklerle çok güzelgörünüşte bir süs eşyası olur. Ça-dırın kubbesine yakın, en güzel ye-rine asılır.(Tepelik = (Tepe keçesi) ne Söğütaşiretleri Turluk diyor. KırgızKazaklar (Yaneri) ye Turduk diyor.(Üznük) e KırgızKazak’lar (üzzük) diyor.( Uğ ) a Kırgız Kazaklar (Uğuk)diyor Topağ’eviıı (Topak Evin) Dutul- ması (Kurulması)
Bu çadırları her kadın (dutamaz: kuramaz) Bunun ehli olan
maharetli kadınlar vardır. Bütün (oba)ın (topakev)lerirıi onlar(dutar).
Keçe, kolan v.s. gibi yün vc kıl mamûlâtı malzemeyi kendileri
hazırlar.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 106/324
(Çevlik, Uğ, Çambak, Derim) gibi ağaç malzemeyi Ereğli’nin
(Evcideresi Köyü) nden alıyorlarmış. 4050 senedir bu köy de
bu meslekten vazgeçmiş olduğundan, yenisi gelmiyor, eskilerini
kullanıyorlar. Bu köy şimdi tahtacılık yapıyor, ev malzemesi hazırlıyormuş.
Bu tahta iş ler in i yapanlar hep Alevî Türkmen aşi-
ret ler i . Bu köy dc öyle imiş. Hepsine ( tahtacı) deniyor .
Eskiden ağaçtan çadı r malzemesi , ş imdi ev malzemesi
h az ı r ladık lar ı i ç in , m eslek ler ine izafe ten bu ismi a lm ış-
lar.
A.Rıza Yalgın'da aynı hususa temas ediyor: “Bıı çadırı bütün
aşirete Evciler Oymağı adındaki bir oymak hazırlar. Muhitimizde
tahtacı diye anılan alevî Türkmenkrin eski oymak adlarının Evciler
olduğunu yine kendilerinden işittim
(Topak Ev) ve Vagon şeklindeki (Keçe Ev), (kara çadır)
gibi meyilli yere, kışın güneye, yazın kuzeye bakmak üzere
kurulur.
Dahilî tezyinat, döşeme aynıdır. Kıl çul seyrek bulunur. Ek-
seriya yere keçe serilir, (yanışlı) Üzerine minder, yastık atılır.
(Keçe Ev) de elbise, azık çuvalları ve yataklar aynı (kara çadır)
daki plân üzerine istif olunur. Üzerlerine aynı şekilde kilim
örtülür.
(Topak Ev) de yatak, elbise çuvallarının yerlerini tam vuzuhlahatırlayamadığımız için, bahsetmiyoruz.
K o z a n K ü r t l e r i d e n e n , f a k a t h a l i s T ü r k m e n o l d u k -
l a r ı n ı , t edk i k i mi z ne t i c e s i nde i y i ce an l ad ı ğ ı mı z ( l ek ,
k ı r ın t ıl ı ) A şi r e tl e r i, v a k t il e ( H a t ın l a r ) = ( B e ğ in k a r ı -
s ı ) i ç in vak t i l e ayr ı b i r keçe çad ı r (Dcr imev) kuru l-
duğunu söy led i l e r . Bunun da önü ve a rd ı yeş i l ve k ı r-
mız ı r enk l i keçe (önü k ı rmız ıysa a rkas ı yeş i l ) i l e kap-lıymış.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 107/324
Çadırın Kudsiyeti:
Çadır çok (kutlu) dur, (saygılı) dır, (duvalı) dır. Çadır için
(ataların duvası) vardır. Bu sarsılmaz inanışı (ocak ve ata’larküllünün devamı) olarak tavsif edebiliriz.
Çadıra kıtlık, bereketsizlik gelmez. Kızıldağ’da (Burdur ci-
varı) bir Honamlı Çadırı’nda yeğen ve damat buğdayın paha
lılandığını söyliyerek: “Bizim çadırlar bu sene de ölmezse ölmez
gayri"diye şikâyet ettiğinde (bize), kayınpeder ve amcası büyük
bir tevekkül ve kat’i bir ifadeyle: 'Birşey olmaz!.. Duvalıdır"
demişti.
Baba evlât bir çadırda barınabiliyor. Hali vakti yerinde olan
evlenen oğlu için ayrı bir (çadır dutar). Fakat bu çok külfetlidir.
Gerek çadırın maliyeti, gerek içindeki eşyayı temin ve en ziyade
göç esnasındaki nakil zorluğu, bu sebebten baba ve iki evli oğlu
veya birer kadınla evli iki oğlu ve çocukları bir çadırda ikamet
ederler. Bir odada asla barınmasına imkân olmıyan bu toplulu-ğun, bu satırların yazarı da dahil bir çadırda kalmaları ilk nazarda
yadırgınabilir. Fakat Türkiye’nin, Ege’sinden Kayscri’sine kadar
birçok çadırda yatarak bunun bambaşka birşey olduğunu anladık.
Adetâ dualı olduğuna biz de inandık. Çadır, çok büyüyor, kimse
kimseyi görmüyor bile. Bu ifadelerimizi romantik bulanlar, bir
denesinler.
Zengin çadırlarında gemici feneri, lüks lâmbası yanar. Fakirlerufacık (yağ kandili) kullanır. Fakat ekseri ocak etrafında oturu-
lup, çadırda gölgeler hasıl eden alevin ışık ve sıcaklığından fay-
dalanılıp, tatlı sohbetler edilir.
Görülüyor ki, Türkiye’nin dört tarafında Türk aşiretleri, cüz’i
farklarla, çadır babında aynı maddî kültüre sahiptirler. Bu da
onların bir orijin,^bir kültür ve bir medeniyetten geldiklerinigösterir.
Oğlunu everen (evlendiren) hali vakti yerinde baba ona ayrı
çadır kurar. Yeni çadırda ilk ateşi ata (baba) yakar: (Ocağı e
bediyen tütsün) diye
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 108/324
Bir kurban kesip, dua etmeden çadıra (yeniçadır) girilmez(Buna Çadır Kurbanı denir)
Yaşlı Yörükler, bilhassa ihtiyar kadınlar, göçebeliği terkedip,evlerde oturulmağa başlandığında bunu yadırgıyorlar.
Kayseri’nin Pınarbaşı civarındaki Söğütlü Köyüne (Avşar Kö-
yü) yerleşen, (Aydınlı) diye anılan (Göğe bakanlı Aşireti) nin
yaşlı kadınları: “Yıldız görmedik bu taş evlerde nasıl oturak"! diye,
çadır hasretini ifade etmiş oluyorlardı.
İzmir, Kuşburun’daki Kaplancık Köyüne yerleşen (KaratekeliAşiret)nin bazı yaşlıları, köyde ev sahibi oldukları halde, köyün
kenarında çadır içinde oturmayı tercih ediyorlardı.
Tezimizin can damarı, Yörüklerin İktisadî ve İçtimaî intibak
kabiliyetidir. Asimile edilmeye müheyya ve müstait oluşları,
temessüle yatkın halleridir. Esasen, bu İktisadî ve İçtimaî en-
tegrasyonun tahakkukuna şaşmamak gerekir. Zira, aynı orijin
ve etnik kaynaktan gelen iki cemaatten İkincisinin, yerleşikhayat yaşıyan, daha önce bu hayata intibak etmiş olan birinci
cemaatin kültürünü benimsemesinde ne zorluk vardır, ne de
garabet!..
İlk anda, çadırı terketmemekte direnişi, intibaksızlık olarak
görmek yanlış olur. Bunu sadece (çadır) a atfedilen kudsiyete ve
an’ancye, göreneğe yörüklüğe olan sıkı bağlılığa hamletm :k dahaisabetli olur. Bu görüşümüzü şu husus ta teyit ediyor:
1520 sene önceye kadar Edremit havalisi Türkmenleri (Tah
tacıAlevî Türkmenler) bir veya iki katlı, mükellef evlerde otur-
dukları haide, zifaf gecesi için (gerdek için), (gerdek odası) nın
içine çadır (Topak ev) kurarlarmış. Bu suretle, çadır içinde dünya
evine giren çiftlere, çadırın uğuru, bereketi, dirliği, düzenliği
nasip olur, ocağa yuvaya saadet getirirmiş.
Toroslar’da (AksekiHadim arası) yarı göçebeler, yarı aşiretler
(bir köyde meskûndurlar. Kışın köylüler gibi köy hayatı yaşar,
yazın yaylaya çıkarlar) çadırı terketmişler. Harçsız, üstüste yığılant o c l o n n H n \ r a r \ n-7P>rir> > n A f m a l m K i o t ı v a n i -
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 109/324
yorlar. Yalnız buna (iptidaî çatı) demek lâzımdır. Çam veya diğer
ağacm tomruğu tam ortasından bölünerek, düz kısmı evin içine
gelmek üzere çatı teşkil ediliyor. Arası çalı çırpı, kamış v.s. ile
beslenerek üstü ne toprak yığılıyor. Kapının menteşe vazifesinigene bir ağaç görüyor.
Baz ı s ı ağaç ça t ı ye r ine , t aş duva r ın üze r ine çu l (ka-
ra çad ı r ) ge rmeyi t e rc ih ed iyor . 20 30 sene önce çad ı r ı
t e rk e tm işle r . K öy le re ye r leşe l i çok y ı l l a r o lm uş. Dah a
e v v e l l e r i ( k e ç e ç a d ı r ) d a o t u r u r o l d u k l a r ı n ı d u y m u ş -
lar .
Gerek bu. dağ evlerinde gerekse köylerinde çadırda olduğu
gibi değil, bir çadır halkı iki veya üç aile olup, iki üç meskene
inkilâb ediyor.
Göçebe l iğ i t e rked ince ye r leş t ik le r i muhi t in ma lzeme-
s ine ve do lay ı s i l e ev t ip ine göre meskene sah ip o luyor-
lar.
Meselâ: Erdemli, Mersin havalisinde çadırı bırakan Yörük,
iskân olur olmaz (Huğ) yapar. Huğ: 3 duvarı kamıştan, bir
duvarı (ocağın yanındaki duvar) taştan, çatı kısmı da kamıştan
bir kulübe. Çatıdaki kam ışın üzeri sazla örtülüyor. Bugün du
ralit, izolit, nevinden modern şeylerle örtülür. Çatı (Çağ) de-
nilen kalın bir çam tomruğuna istinat eder. Ufak bir penceresi
var.Erdemlinin Yeniköyünde (Boynuinceli Köyü) (Huğ)lar yanında
tuğla, briket, kârgir evler de var. Gene Erdemli’nin Tırtar Köyü
dağ yamacına kurulmuş Taş bol olduğu için evler taştan yapılmış.
Konya, Yunak, Honamlı Köyü (Honamlı Aşireti) kerpiç ev-
lerden yapılmış (Nadiren taş) Coğrafî şartlar ve muhitin evleri
bu neticeyi doğuruyor. İç Anadolu ’ya yerleşen bütün Yörükler
bu durumda.
Ege’ye vc Akdeniz sahillerine yerleşen Yörükler tuğla, taş ev
yapıyorlar. Zengin olanları modern, birkaç katlı, içi fevkâlâde
döşeli evler a ı orlar.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 110/324
Orta Asya’daki ve Türkiye’deki Aşiret Çadırları Arasında
Mukayese
Bu mukayese için başvurulacak kaynaklara ait kısaltmalar:Abdulkadir înan, Azerbaycan Mec. Sayı: 10, 1932: A.İ.
Selim Refik, Azerbaycan Mec. Sayı: 11, 1932: S.R.
Abdülkadir İnan, Moğolların içtimâi Teşkilâtı: M.İ.T.
Dr. Muhaddcre N. Özerdim, Bazı Çin Kaynaklarına göre Bugün Çin Türkistanı’nda yaşıyan Halklardan Moğolların Örf
ve Âdetleri, DilTarih ve Coğ, Derg, Cilt: IX, Sayı:3, 1951, sf.215:M.N.Ö.
Larson (Tercüme eden: Nusret Kemal) Moğollar, İst.1932, sf.22
23: L.
C.E.Arseven, Sanat Ansiklopedisi, Çadır Maddesi,: S.A.
Kendi tetkiklerimiz (YÖrükler-Türkmenler ve Kazak’lar arasında araştırmalarımız): K.T.
ve İngilizce iki mecniua (Coğrafya)
TÜRKİYE’DE ORTA ASYA’DA İZAHAT t 1 KAYNAK
Çadır Çatır K ı r g ı z K a z a k K.T.
Yurt Yurt K ı r g ı z K a z a k ( T ü r k i y e ’ d e ç a d ı r ı n i ş g a le t t i ğ i a r s a y a d e n i y o r . O r t a A s y a ’d a ç a -d ı r ı n k e n d i s i n e . ) K.T.
Keçe Ev Kiyız, Kiygiz, Uy
L e h ç e f a r k ı , m a n â a y n e n , K.T.-S.A.
Alaçık/
Alacık, Alacix K a z a k K ı r g ı z , G e n c e , K a r a b a ğ K.T.S.R-A.I.
KeçeKalıp
Kiyız, Keçe Kazak’larda Gence
K a z a k , G e n c e , K a r a b a ğK a l ı p )
G â l i f )
K.T.-S.R.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 111/324
Karabağ K â l i f
Söğüt Karakeçili, Kazak c ü b u k )Karakeçili Gence CUVUX)Aşiretleri
Eyme Çubuk Karabağ c ü b ü g )
Ocak Kazak o ş a k
Gence a j a x
Karabağ o j a x
Yüklük Kazak y ü k a l t ı
Gence û k a l t ıKarabağ y ü k a l t ı
Tütsü GözüTütsülük Karabağ t ü t s ü l ü k
Alaçık
Vagon Şeklinde
çadır KeçeevAlacık *
Gerdek Çadırı
Çanak
Turluk
Söğüt Karekecilive Karakeçeli’lerinde .
(Tepe Keçesi)
Turluk
Bakara
Gergi
b i r k a n a t k e ç e , k e ç e n in p a r ç a s ı S.R.
S.R.
K.T.
S.R.
S.R.
S.R.
a l a c ı k v e y a h u t q u m a . B u y o n t u l m u ş S.R.u z u n “Pahı” ç u b u k l a r i l e k u r u l u r m u ş .B u n l a r a a l a ç ı k ç u b u ğ u d e n i r m i ş
A z e r b a y c a n ’ d a : B u n l a r l a b e r a b e r a s ı l S.R.
g ö r d ü ğ ü m d i ğ e r n e v i v a r d ı r k i b u c i d -d e n ş a y a n ı d i k k a t t i r . Ş e k i l , k u r u l u şv e g ö r ü l ü ş i t i b a r i l e D e y e ’ d e n b ü s b ü -t ü n f a r k l ı d ı r . H e r ş e y d e n z i y a d e d ö r ta t l ı a r a b a l a r ı n g i v i t g e s i n e ( a r a b a t e n t e -s i ) b e n z i y o r . Ç o k u z u n d u r , i k i t a r a f -t a n k a p ı s ı v a r d ı r .
g e l i n a l a c ı ğ ı y a p ı y o r m u ş .Gelin alacığıGelin için
Azeri : Çatmak
Moğol:SagarakKazakKırgız :Çangarak
MoğohTa vurgu
KazakKımrTavurluk. TurdukBaşkurt ıTİırluk
(Alt taraftaki keçe)
KazakKırgız’larda tam karşılığı:Tündük
Moğol: bakas) i z a h a t v e r m e m i ş .
KazakKirgiz: h e r h a l d e ( B a k a r a ) y ı k a s t e d i y o r , bakan)Başkurt:Bağana)
KazakKırgız:Kerege, yani gergi
K.T.S.R.
K.T.A.I.
A.I.
K.T.
K.T.
A.I.
K.T.K.T.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 112/324
SarıkeçiliKanat:muhtelif aşiretler
Başkurt:KanatЛ .1
S.AUpekdik KazakKırgız:Uğuk K.T,
Üznük:Bekdik KazakKırgız:Üzzük K.T.
Çığ, daban çığı KazakKırgız:çiy, çiğ K.T.
Eşik KazakKırgız:Esikkapı S.A.
Bel ipi:Bekdik KazakKırgız:Beldev K.T.
Çadırın içinekeçe, kilim,hasır, çul, minderserilir.
Y u r t l a r ı n i ç i f e v k a l â d e d e r l i t o p l u d u r .Y e r k a m i le n ç u h a ( k e ç e d e m e k i s t i -y o r ) k a p l ı v e h e r t a r a f t a p o s t l a r v em i n d e r le r s e r i l id i r . G ü n ü n ü e y e r ü s t ü n
K.T.L.
d e g e ç i r m i ş b i r a d a m İ ç i n y u r t l a r ı n p e k d a v e t ç i b i r h a l i v a r d ı r .
Ç a d ı r ı n i ç i k ı ş ı n h a l ı v e k i l i m l e r l e M.N.Öy » m d a h a s ı r l a ö r t ü l ü d ü r . F a k i r l e r i n .Ç a d ı r l a r ı l e k g ö z l ü d ü r .
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 113/324
IV-Türk Göçebelerinde İktisadî Zihniyet
a Orta Asya’da:
Hükümleri, zaman ve mekân kadrosu içinde bütün şartlarıgözönüne alarak vermezsek, daima yanlış neticclere ulaşırız. Ma-ziye bugünün gözlüğü ve görüşü ile baktığımızda aldanırız. Bu
bakımdan Türk göçebelerinin İktisadî zihniyetini küçüksememekgerekir.
İskitler ‘Yabancılara karşı müdafaası zahmetli iç nizaların başlıca sebebi diye mal-mülk toplamaktan kaçınırlardı. Düşmanlarına
karşı mertçe savaşan, dahilen feragat sahibi, samimî, sade insanlar diye tanıdıkları Skitlerden Homeros ve diğer bazı eski Yunanlılar (kımız içer, emlaksiz Skitler)diye idealize ederek bahsetmişlerdir (Stra- bon, VII.3,9)"1.
Daha önceki bahislerde Hunlar’m, Göktürk’lerin demircilik-
lerinden, dülgerliklerinden bahsedildiği gibi, ileride de bahse-dilecektir. Bu göçebe kültürünün, İktisadî anlayıştaki bir merhalesidemektir. Bu merhale ve seviye çok zaman yerleşik halkınkültüründen üstün olabiliyor. Nitekim “Bulgarlar, Tuna’nın güneyin-deki bugünkü yurtlarına gelmeden önce ziratı kısmen öğrenmişlerdi.Bununla beraber göçebeliği de tamamen bırakmamışlardı. Eskigöçebe hayat tarzları, onları tesiri altında bırakmıştı. Fakat İçtimaî
bünye ve teşkilât bakımından Bulgaristan’ın yerli İslav halkından
üstündüler. Ş ehirlere yerleşen Bulgarlar da, uzun zaman eski âdet
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 114/324
terini kolaylıkla unutamamışlar ve göçebe ananelerini uzun zaman yaşatmışlardı ,л. Hazar’ların kısa zamanda ticaret hayatında ilerledik-lerini, muhtelif kültürler arasında vasıtalık ettiklerini biliyoruz".
Uygur’lar da göçebe kültüründen çok çabuk yerleşik ha-
yat kültürüne intibak edip, ticarîmalî hayatta ilerlediler.Göçebelerle Çinliler arasındaki münasebetlere vasıtalık et-tiler. Senet, faiz, şehir, ücret, kefalet v.s. gibi ticarîmalî
ıstılah ve mükellefiyetleri geliştirdiler3. Zira î kültür leri ileri,sulama ile tarla zıraati gelişmiş, bağ, bahçecilikleri tekâmületmişti4.
Bir kazak alasözündeki: (Başsız börk bolmas, Tat’sız TürkBolmas)m
(Türk kavminin idaresi altında muhakkak ticaret işleriyle, basit, adî işlerle uğraşan Tat, yani İranlı olmalı) manasını, yerleşikhayata geçen Uygurlar cerhetmiş oluyorlardı. Nitekim Türkiye’yegelip Zeytinburnuna yerleşen Kazak’lar bizzat aksini isbat ettiler.Yaptıkları naylon ve deri eşya, (Keza Salihli’de bir deri fabrikası
kurup, deri çeket, şapka) çıkarıyorlar. Altay köyünde (Ulukışla)ziraatla birlikte, deri eşya imâl ediyorlar.
Tabiî bu yerleşik Kazak’taki İktisadî zihniyettir. Göçebe daima başka düşünür. Meselâ:
"Sart baysa tam saladı Kazak baysa katın aladı"
Bunun manası (Uygur zengin olursa ev yaparKazak zengin olursa kadın alır) dır.
Bu zihniyeti Türkiye Türk göçebelerinde de müşahade ettik.
İktisadî zihniyetle hiç uyuşmıyan ‘‘m isa firperverlik’’ has-letinin Türk göçebelerindeki tezahürünü ifadeye satırları-mız, mevzuumuz müsait değil. Sadece bunun bütün Boy’lardaTürk şubelerinde birbirinden üstün, hayret verici derecede
1 Dr.B.Ögci, a.g.e, sf.256.
Z J.Decr, ag, makale DTCFD.
3 M.Şiikrü Akkaya, A .K DTCFD. 1943.
•t Dr Cafcroğ lu Ahm et a g Türkiyat mec IV
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 115/324
olduğu nu belirterek, bu bah si bir Kazak atasözü ile bitirelim .
“Konak Kongança konak utanar;Konduktan sonra ev iyesi utanar.
Konakta erik bolmas;Yak versen yer, sıtv versen de içer.”
Yani:“K onuk eve gelinceye kadar sıkılır,Geldikten sonra onu ağırlama endişesi ev sahibinindir.
Misafirin yüzü tu tm az;Yağ versen yer; su versen bile razı olur.”
b- Anadolu’da (Yörük’lerde) İktisadî zihniyet:Şehir ve köy hayatından, yerleşik hayattan apayrı bir hususiyet
arzetmekle beraber, Yörük’lerin İktisadî ve İçtimaî bünyesini,tecr it edilmiş bir cemaatin, bizim hayatımızdan fersah fersah uzak
bir yaşayışı şeklinde düşünmek hatadır. Ş ehir ve köyler, aynızihniyeti taşıyan göçebelerin asırlarboyu ihtiyarî veya mecburîiskânı ile kurulduğuna göre, bugünkü göçebelerle yerleşik halk
arasında iktisadi ve İçtimaî zihniyette ayrılık bir derece farkındanibaret olmak gerekir.
Gerek Orta Asya’da, gerek Selçuklular ve Osmanlılar zama-nında göçebe aşiretlerin tam bir kapalı ekonomi hayatı yaşama-dıklarını, şehir ve köylerle, millî ekonomi ile temas halinde bu-lunduklarını anlıyoruz. Bu hususu geniş olarak (mübadele, vergi,münakale) bahislerinde ele alacağız.
Göçebe zihniyetinde kıymet ve mübadele: Objektif unsurdanziyade sübjektif amile, aşiretin kollektif tasavvuruna, kısmen ferdin,fakat daha ziyade cemiyetin psikolojisine göre taayyün ediyor. Tamgöçebelerde dinî tevekkül ve kanaatkârlık, örf, âdet, töreye dayanancömertlik, diğergâmlık, ufak hesaplara bakmama temayülü görünü-yor. Bu, sayar, tartar, ölçer, biçerken müşteri lehine, alıcı lehinehareket etmek, süte bir gram dahi su koymamak en ufak hileyetenezzül ve tevessül etmemek şeklinde tecelli ve tezahür ediyor.
Yaz kış çadır hayatı yaşıyan tam göçebe Kesefli Aşiretindemüşahade ettik: Köyden, Kentten tanıdık müşteri ile pazarlıkedilmiyor. Yağ, yün, peynir alan köylü ve şehirli dostun takdirettiği para, yapılan tediye düşünülmeksizin, tereddüt edilmeksizin
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 116/324
kabul ediliyor. Buna rağmen (toklu ve erkeç) satışında tüccar-larla, erkekler sıkı pazarlık ediyorlar. Burada Objektif kıymet,istihsal maliyeti bahis mevzuu oluyor. (Otlakiye, veteriner, ilâç,yem v.s. paraları, ölen hayvan sayısı, şehir ve köylerdeki canlı
hayvan satış fiatı, et fiatı, diğer aşiretlerin sattığı malların fiatıgibi hususlar istihsal maliyeti, mukayeseli maliyet ve satış fiatlarıhakkında fikir veriyor.)
Yaylalarda aynî mübadelede, (bostan) adını verdikleri ufacıksalatalıklara, kötü kavun ve karpuzlara külliyetli miktarda yün veyayapağı verdiklerini gördük. Bu aynı mübadele tam göçebelerde,yaylaya katır, eşek, at sırtında muhtelif meyva, şeker v.s. getirensatıcı ile, aşiret kadınları arasında cereyan ediyordu. Yaylaya gelen
bezirgânlar bire iki nisbetinde yarım kilo yüne 1 kg. şeker veriyor-lardı. Şehirde 34 liraya satılan şeker iki misline geliyor. Elbise,lâstik ayakkabı gibi emtiada daha çok aldanıyorlar1.
Yarı göçebelerde İktisadî zihniyet hayli değişiyor. “Para ile düşünm e”, istihsal, mal maliyeti gibi objektif unsurlar gözönünealınıyor. Fakat bu halde dahi gene kendi mamulüne ve alacağımala atfettiği bir sübjektif kıymet var. Kültür temasları neticesitelâkkileri, tevekkülü, kanaatkârlığı değişmiş bir cemaatin kollektif şuur ve tasavvuru sarsılarak, yerini ferdî psikoloji, sübjektifkıymetler alıyor (Fertlerin kendi kabiliyetleri, takdirleri)
»Yarı göçebe aşiret kadınlarının biraz daha kâr gayesi İktisadîmenfaat kollar hale geldikleri görülüyor. Bunları da ikiye ayırmaklâzım: Ücra bir köyde oturup (kışın), diğer köylerle ve şehirletemasları az olanlar ve münasebeti çok olanlar.
Toros (AksekiHadim arası) yaylalarında yarı göçebe aşiret
kadınlarının aynî mübadelede çok aldandıkları anlaşılıyor. Çarı-ğın yerini almış olan lâstik ayakkabılar ve kaba çocuk şekerleriyün ve yağla mübadele neticesi, bir kaç misli fiata geliyor. Bunuköy ve pazarlarla teması fazla olan, şehirlerdeki fiyatları bilen,mukayeseler yapan erkekler anlıyor ve kadınlara kızarak: “saçı uzun, aklı kısa" diye, bizim anladığımız mânada gayri İktisadî birzihniyet taşıdıklarım belirtiyorlar.
1 Bıı trampadan ötürü Sıraçlı A şire tinden Sarı Om ar (Toro slar G ökte pe Yaylası) Bezirgânlara: “Allah sizin gat gat ecrinizi versin. G'endini bilmed ik insanı aldatmak çok kötü. Gadm gendini bilmez” diyordu.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 117/324
Bulgar dağlarında (Coğrafya kitaplarındaki gibi "Bolkar" değil"Bulgar" dır. İslavlaşmadan evvel gelen Hıristiyan Bulgar Türk-lerinden kalma olabileceği gibi, Varsak’lara tâbi Bulgar Aşire-tinden “F.Sümer, Çukurova Tarihi" de kalmış olabilir. Ramazanoğlu Niyazi Bey, ‘Ben Bulgaroğlu^unı, devlet karışamaz bize" diyen bir Yörüğe kırk sene önce Niğde civarlarında rastladığını
bize anla ttı) tam göçebe olduğu halde yukarıdaki kaidemizin biristisnası olarak, Karakoyunlu Aşiretinde İktisadî zihniyetin çokinkişaf ettiğini müşahede ettik. Objektif kıymet, istihsal maliyetifikrinin bütün canlılığı ile belirdiğini gördük1.
Bu tam göçebe aşirette bir istisna olarak, süt makinası dakullanılıyor. Zamandan tasarruf ettiklerini ve randımanın yüksekolduğunu söylüyorlar. Diğer tam göçebeler bu makinayı makbultutmuyor, haram ve hileli olarak görüyorlar. Bu makinayla yağıalınmış peynire (imansız peynir) diyorlar. Bunların yağ ve pey-nirleri, diğer hakikî göçebelere nazaran, nisbeten yağsız. Bu aşiretayrıca enjeksiyon kullanıp, veterinerden aldıkları ilâçları koyunlara,hastalığa karşı zcrkcdiyorlardı.
l (Ereğli'nin Osnıan Köseler Köyünden) eşekle elma gelirmiş bir köylü ile, yün dcğ işecck lcrd i. Elma biraz kurtluca idi. El terazisi ile tartılacaktı (ke fe ve kolu armut ağacından yapılm a) Terazi kolu üzerinde 4 çentik vardı. H er biri 250 grama tekabül ediy or ne kadar tartılmak isteniyorsa elle tutulan ipin ucu o çen tiğe getiriliyor. (Resin i; 69)Satıcı köylü bizi kılık kıyafetimizden aynı aşiretin bir mensubu saydığından, bizden çek inmeksizi ıı-sonra çadırda yaln ız kaldığımızda işlerimizin nasıl gittiğini, toklu (1 yaşlı erkek koyun)lar'ı kaça sattığımızı soruyordu-güzel bir pazarlık oluyordu.
Pazarlığa g öre IS kilo elmaya bir kilo vün verecekle rd i. Fakat kadınlar elmayı (Çorlu)i) Z .Gökalp , (Ç or) un eski Türk lerde ruhf hastalık (Çorlu/un da (ruh hası ası) manasında kullanıldığını zik rediy or. (T ürk Töresi ) Yörü kle r mcyvanın , sebzenin sakatına (Çorlu) diyorlar. diy erek beğen miyor, yün verm ek istemiyorlard ı Satıcı 18 kilo elma tarttı, üç kilosunu bağışladığını söyle di G ene razı olmadılar. "Bizimki e y i yün"dİyorlardı Karakoyunlu IIasan Ağa'nın karısı ile üç gelini satıcıyla pazarlık ediyorla rd ı Haşan gelinlerine: “Verin canım: adam gurbetten gelm iş Bir kilo yünü üçünüz getirin" d iyordu . Elm a hakik aten ç o k çürü klü idi. K ad ın la r “alman çorh rderken, Ereğli pazarında iy i elma ve yünün fiatından dem vuruyorlardı
Satıcı da yünlerin çepelli (çer, çöplü) olduğunu, elmaların kurtlusunun az bulunduğunu söylüyordu. Çetin ve meraklı bir pazarlıktan sonra kadınların dediği olmuşta 18 kilosuna 750 gram yiin vererek anlaştılar. A ynı aşiretin başka obasında, aynı elm ayı 1/15 nisbeti İle, yani 15 ki lo elm a mukabili 1 kg.yün almak sııretİle satmış. Çocuklardan birkaçı da bunu teyid etli.Saiıcı bize: “onların yiyeceni ben bilirin ya. gidemedim. Fasilye, soğan,
pata testir . Elma e y i olsa 1 liradan aşşağ getirm ezd im em me, elma evi değel... "diyerek zımnen, kadınların haklı olduğunu söylüyordu
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 118/324
Yarı göçebeler bu makinayı kullanmıya başlamış. Yarıgöçebelerin çadırında ayaklı dikiş makinası ve terzi lerivardı . Çulha, Çulfal ık denen dokuma tezgâhında hazır-
lanan potur, çaşır (çakşır)ın yerini , makinada dikilen şe-hir l i pa ntalo nu a l ıyor bu sure t le . B urdur c ivar ında, Kızı ldağ etekler inde üç çadır l ık b i r Hanamlı Oba’s ında,tam göçebeliğin tevekkül ve İktisadî zihniyeti görülüyor-du1.
Honamlı Aşireti halkı buğdayı tarlada görüyor, bir’e beş onvermesine akıl erdiremiyorlardı. İskândan sonra aynı mahsulü,
büyük bir İktisadî zihniyet değişikliği ile, kendileri istihsal ederoldular.
Hayta’ la r v i ta yağ ı ku l lan ıyor la r . Sorduğumuzda , t e-reyağ ın ı sa t ıp , onu a lmanın daha kâr l ı o lduğunu söy le ,d i ler .
Yağ, peynir, keş (Orbuk) veya (Obruk) denen mağara-larda muhafaza olunur. Tavanından sular damlıyan rutubetli
mağara köşeleri bu mamuller için yaz sıcağında buzhane
Genç aile reisi derin bir göğüş geçirerek: "Buğde (buğday) fiyetleri de artmış Bizim çadırla bu sene de ölmezse , gayri heç ölm ez* derken , kayın p e d eri (aynı zamanda amcası) büyük bir tevek kül ve imanla: "H eç bişe olmaz. Bu çadırla dovalıd ır (duahdır)" âiye cevap veriyordu. 70-80 keçi ve oğlağı 4-5 devesi vardı Sağılan keçisi 40-50 kadardı. Yıllık bütün gelir i 2500 lirayı geçm ez di. U ç çocuğu, karısı ve kendisi beş nüfustu.
L948 senesinde. KaratekeU Aşire tinden Goca Yörük namile maruf Süleyman Güldiken. A ydtn ’ın Ortaklar nahiyesinden bir bahçe satın alarak, dayısının iskân tavsiyesine uyuyor.
33 dönüm incir bahçesi için 44 sığır, 35 0 lira nakil veriyo r. Aydm'dan tapuyu cebine koyup ted iyey i yapıp , trenle Ortaklar'a dönüyordu. Dokunsalar ağhyacaktı Canlı sığırları vermiş, cansız ağaçları almıştL N e akla hizmet etmişti. Bu ağaçlar ne olurdu. Anasına bahçeye yerleşm es in i söylediğinde, anasından "bahçan başını yesüı nfilıım" cevabını aiıvor.
Üzüntü, şaşkınlık, kararsızlık içinde komşuların yardım ve tavsiyelerile ilek (a) Ilek ağacı denen erkek ağaçta yetişir. Bundan (ilekten) çıkan sinek ler uçuşup,
di$ ağaçtaki (e sa s incir ağacı) dişi toplar ı aşüarlar. Bu aşılananlar incir olur, atılmış, incir toplanmış sergilenmiş kurutulmuş Eylül sonunda tüccar gelip' k‘l n,arlamış, para lar keçenin üzerine atılınca, "Ha! Bunda da ekmek varmış Yörükciilükten zahmalsız. Çadırı bırakmalı'' diye düşünmüş Anası da: “Oğlum,
cssalıdan akıl scndeymiş"diye takdir etmiş a) (I le k) içinde dişi lopları aşüayan sinekler bulunan sütlü incir ağacı m eyva sı
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 119/324
hizmeti görür. Burada kimse kimsenin malma dokunmadığı gibiyan bakmaz.
İstihsal hakkında İktisadî zihniyet: bereket, Allahınyardımı, kişinin işinin rast gitmesi, talih telâkkileri (İlâhî,dinî , mist ik) meyanında, konuşmalarda, atasözler inde be-şerî ve İktisadî unsurların da gözönüne alındığı görülü-yor1.
F a k a t y e r l e ş t i k t e n s o n r a d e r h a ! z i r a î k ü l t ü r e i n t i - bak e d iy o r , ip e k b ö c e k c iliğ i , p am u k , ay ç iç e ğ in d enh u b u b a t z i r a a t i n e k a d a r b i r ç o k m a h s u l i s t i h s a l i y l e
u ğ raş ı y o r l a r .Yerleşme ile birlikte senet ve fâiz, bankaya para yatırma
öğrenilir.
M is a f ir e h ü r m e t g ö ç e b e l ik t e ço k y ü k se k o l d u -ğu h a l d e , m e sk û n o lm a bu h a s l e t i t e d r i c e n a z a l -t ı r .
Çoban koyana "düdenim" demiş. Koyun da çobana: “Düdenin değil güdeni" demiş.
Koyun sahibine: "fiili edersen, belli ederin, yüz edersen, alem içinde yüzünü ftğardınri'demiş."Yayla gümüş, sahil altım" (Ziraat lehine söz)"Altunu cepte tutmak için, gümüş bilek lâzım"(Bahşiş Aşiretinden Köpükliioğlu
Haşan Ağa'dan)"Bazannm değirmenimi ele inanmadım, aşamki işimi zabaha gomadtm" (Yeniosmanh Aşiretinden Kor Ali'nin Sülîuden)"Mal içinde goyun, insan içinde gayın"“Ya beş on dönüm bağın olsun, ya arkanda bir ulu dağın olsun" (Honamlı
Aşire tinden İsmail Bilici)"Emek olmazsa, yemek olmaz” "Deveciye dost olan, g»pisini böyük yaptırsın""Yaz eğirdim, güz eğirdim, bir tumanhk bez eğirdim’'(Aslanlı KÖyü-Kozan). “Yaz eğirdim, güz eğirdim. Bir gö yneklik b e z eğirdim""Emek olmazsa, sönıek olmaz ”“Eken biçer, yeyen içer"“Ağsak keçiden, cah tekesi (öne düşen, canlı keçi) meydana gelmez""Sap gabari, sahibi gubarı. (şişer böbürlenir)Gara gııtu getiri habarı(Boynuinceliler)
Eski Yörükler birkaç (e rk eç: erkek hadım keçi)e alınabilecek araziye itibar
e tmez ler
"Vatanın heryeri bizim" derlerdi. Hayat felsefeleri, İktisadî zihn iyetleriŞu mısratarda çok güzel beliriyor:On goyıuı bir goç Günde gon, günde göç
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 120/324
On geçi bi teke
O da ister bi pinarlı depe
(Hon am b'lar)
Ekm e bağ. bağlanırsın
Ekme ekin eğlenirsin.
Çek deveyi, güt koyunu
Bir gün sen de beğenirsin (beğlenirsin olacak)
(A.Rıza, Hayvancılık, Tiirk Etnografya Dergisi, III, st.99)
' Bir atasözü de bu zihniyeti güzelce belirtiyor.
"Türkmene arı alır mısın demişler.
Paramla vızıltıyı nideyim, demiş”
Osmanlı İmparatorluğunda bu misafirperverliğin çok istismar
edildiğini tarihî vesikalar gösteriyor (Dr.Cengiz Orhonlu, Aşiretleri
İskân Teşebbüsü, İst,963, sf.8, M.Çağatay Uluçay, Saruhan’daEşkiyahk, “955”, 7173, Kâmil Su, Balıkesir’de Yörükler Türk-
menler)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 121/324
V- Türk Göçebelerinde istihsal:
Türk göçebelerinde istihsal denince akla (hayvancılık) gelir.
Gerçi yarı göçebelerin ziraî istihsalleri olursa da, bu talî dere-cededir. Aslî meşguliyet hayvancılık ve ondan elde edilen mah-sullerin imalidir. Onun için biz bu bahiste göçebelerin hayvan-
cılığından bahsedecek, Orta Asya göçebeleri ile ilgili olan kısmıçok kısa olarak geçeceğiz.
I-Orta Asya’da Hayvancılık:
Orta Asya Türk göçebelerinin hayvancılığını at, koyun ve deve
karakterize eder. Sığır da beslenir. Keçi çok azdır. Göçebelik bahsinde de bu hayvancılığa temas ettiğimiz için burada muhtasarolarak anlatacağız.
Orta Asya’da hayvancılık kültürü çok eskidir. Batı Türkistan’-da NamazgâhTepe’de Eneolitik kültürü temsil eden buluntulararasında “koyun, keçi, sığır, deve, köpeklere ait kemikler bol olarak bulunuyordu. Kalıntılardan, koyunlann yünlerinden de istifade e- dikliği an taşıtmaktadır^.
Ordos’ta bulunan Hun eserleri arasında at, deve, koyun keçi,sığır resimleri vardı..Altay ve NoyunUla kurganlarında “koyun kemikleri bu lunm uştu ”. Kopçal’da koyunlar ölülerle birlikte gö-mülmüşlerdi2.
Çin kaynaklarına göre Kırgızların "A tları çok büyük ve kuvvetti imiş. Gergedana benzer bir hayvan, san dağ koyunları, .....’3 bulu-nurmuş.
Orta Asya Türk konargöçerlerinin bir yerden diğer yere ko-nup göçmesini tem in eden öküz ve deve idi. Fakat esas seyyaliyetive hareketliliği hazırlıyan .nakil vasıtası at idi. Arab atı, İngilizatı gibi eşkâli olmamakla beraber, gene de mütenasip, fakatonlardan çok mukavimdir4.
1 Doç. Dr. bahaeddin Ögel, a.g.e. sf.20.
2 Doç.Dr.Bahaeddin ÖgeL a.g.e. 55,75,214.3 Doç. Dr. Bahaeddin Ögel, a.g.e. s.208.
4 Ebe rhard’m Ülkü Mecmuâsı'ndaki (1940 Teşr inievve l, sf. 161-172) Radloff, Sibiryadan, II, sf.278.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 122/324
Nakil vasıtalığından, ülkeler fe thine yardımdan başka eti vesütü ile at büyük İktisadî ehemmiyeti haizdi. Kısrak sütündenkımız yapıyorlardı. Kımız, iştah açıcı, besleyici, hafifçe sarhoşluk
veren bir içki idi. Halen Rusların Türklere yaptırdıkları kımızla,sanatoryumlarda veremin ilk devresini tedavi ettikleri söyleniyor.Kımız hakkında, istihlâk bahsinde, ilâve malûmat vereceğiz.
Bugün Anadolu’da verem tedavisi kısrak sütü (kımız) yerineeşek sütü ile yapılıyor. Hangi tesirledir bilinemez, kımız unutul-muş. Dini tesir diyemiyeceğiz; zira öyle olsa göçebe Alevî’lerde
bulunması gerekirdi. Adını bile bilmiyorlar. At sürü lerin i besle-
yecek geniş mer’aların olmaması ile izah etmek de zayıf bir izahtarzı. Küçük çapta olsun izleri bulunurdu.
At eti koyun eti kadar kıymetli Delki de ondan önce geliyordu.Kazı (at etinden sucuk), yemeklerde kullanılan iç yağı, doğrudandoğruya eti pişirip yemek yapma gibi şekillerde at eti büyük bir
istihlâke konu oluyordu.
Hülâsa göçebe ekonomisinin devamı için at elzemdi. “A t ol
madan istenildiği tarzda süratli yer değiştirme, m er’aların önceden seçilmesi ve aynı zamanda yarı vahşi hayvanlarının gerekli müda
faası ve bir arada tutulması, hülâsa bütün büyük ölçüdeki çobanlıkla
sistemli olarak bağlı bulunan hususların tasavvuru imkânsızdır. A t olmasaydı E uraziahın istep adamı, yerleşik kavinılerinkiniçoktan aşan, yıldırım çabukluğuna ve delip geçme hassasına malik bulunan muharebe tarzını asla teşkil edemez. Hunların, Avarların, Gök- türklerin dev cüsseli imparatorlukları meydana gelemezdi. Eski bir Çin tarihçisinin dediği gibi, (Hun Ka\’mi muharebe ve mıcadetede imparatorluğunu at sırtından tesis ile yüzlerce şinıalli kavim üzerinde hakimiyetini temin etmiştir.) At, bu kavimlerin düşüncesinde adeta
şahsen muharebeye iştirak eden bir kimse olm uş ve böylece İç-A sya
Türklerinin M.S.VIII. asırdan kalma kitâbeterinden de öğrendiğime gibi, sadece kahramanlıklarını değil, aynı zamanda her defasında rengini, cinsini talimi öğrendiğimiz bir unsur halini almıştır. Hattâ bazı kavimler için bir kısım at cinsleri o kadar karekteristiktir ki, adlarını bile sevdikleri atlarından almaktadırlar. Peçenek terin her bir kabilesinin birer at rengine cafe edilen adlan bulunduğu gibi,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 123/324
sair Türk kavimlerinde de kabileler, A la -Y untlıı (Alaca atlt) ve Toraygır (Doraygır) tarzında isim almaktadırlar’1.
Şimdi Orta Asya Kazak’larının hayvancılığını kısaca Radloff’un kaleminden takib edelim.
Koyunculuk:
“Kazak bozkırının her tarafında, kuyruklu cmsten otan (ovis steatopyga turcomaniensis) ancak bir nev î ko yun beslenir. Kazaklar kendileri buna, herhalde onlarca da bilinen (Kazak koyunu) derler. Yüksekliği umumiyetle 1 arşım ve uzunluğu da 11/2 arşını bulan bu cins Rus koyunlarından çok daha büyüktür. Kazak koyu- nıınun bünyesi çok kuvvetli ve etlidb'. Fakat yünü çok sert olduğundan, Kazak koyunu derisinden yapılan kürkler mak bû l değildir. Bu koyunlar umumiyetle kahve rengi ve sarı renkte olup, ak koyunlarda çok bulunur. Fakat kara koyunlar pek enderdir...
Kazak koyunlarınm karakteristik özelliği, yağlı kuyruğa malikolmalarıdır... ,
“Kazak'lar koy un a koy, koça koşkar, ana ko yun a tü koy (doğuran koyun), erkek koyuna erkâko y denir. Ye ni doğm uş ku zuya kozı derler; bunlar umumiyetle mart ayında doğar. Koyunun yavrulamasına koy kozdaydı denir, erken (şubat) veya geç (mayıs veya hazuanda) doğurursa koy aramsa kozdadı (Koyun hatalı doğurdu) derler. Güzden bahara yani birinci yılın ikinci yarısında ve bazan ikinci yılın ilk aylarında da kuzu toktu tesmiye edilir; ikinci senede sek koy, üç yaşında kunan koy, dört yaşında dönön koy, beş yaşında
best d koy olur. Koçun iğdiş edilmesine koydu tartıp cibariidi derler. Koçun koyuna binmesine koşkar koydu kaşıradı (koç koyunu kaçırıyor) denir’3.
Bizim bu hususta Türkiye’ye gelen Kazaklardan topladığımızmalûmatı buna ekliyelim.
Koyun kırkımı aynen Yörüklerdeki gibidir. Koyunu erkeklerkırkar. Bu iş için kullanılan demir makasın adına (kırtık) denir.
1 J.Deâr, İs tep K ültürü(Terc.Dr.Ş.Baştav) DTCFD, 1954. X II , sayıl -2 sf.161-162
2 Rad loff, a.g.e. I.sf.432;433 ve (geniş malûmat için) devamı
3 Rad lof f a.g.c. I.sf.432.433 ve (geniş malûmat için) devamı.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 124/324
Yörükler (kırklık) derler. Kırkım bitince koyun kesilir, ziyafetverilir.
Büyük sürü sahihleri koyunlarını üç gurup halinde otlatmayagönderirler:
1 Savlukkoy (sağılan koyun sürüsü)
2 Gozı (kuzu sürüsü)
3 Boylakkoy (kısır, burulmuş koyun sürüsü)
Üç yaşlı dişi koyuna (kunansavluk), dört yaşlı dişi koyuna
(Dönönsavluk) denir.Kazak’ların koyunculuğu ile Yörüklerin koyunculuğu arasında
hemen hemen fark yoktur.
Keçi Beslenmesi:
“Tetkik edebildiğim nisbette diyebilirim Ң Kazak bozkırının her tarafından ancak bir cinsJce^iyetiştirilmektedir. Kazak’lar keçiye cins olarak eşkFderler; fakat dişi keçi için de aynı söz kullanılır. Erkek
keçiye tekit, altı aya kadar keçi yavrusuna lak denir. Bundan dolayı keçinin yavrulam asına lak-taydı ve yavrulayacak keçiye de la ktı- -eşki derler. İki yaşlık iğdiş edilmiş erkek keçilere serköş, fakat dişilerine şıbış, üç yaşında olanlarına kıtnan tekü ve kunan eşki, dön
yaşındakilere dönön tekü ve dönön eşki beş yaşında olanlara bestü tekü ve bestü eşki denir"1
Sığırcılık:
“K azak’larda ancak bir cins sığır beslenmektedir..Kazak sığırı crtr büyüklüktedir. K azak’lar sığır cinsine sır der ve inek için de aynı sözü kıt Ikınırlar. Boğaya bu ka, öküze ögüz derler. Yeni doğan buzağıya buzau ve bu yüzden buzağılama işine de bu zan laydı denir. Süt veren, yani buzağısı olan inek, buzau lagan sırdır. Bir yaşm a kadar buzauya rorpak, iki yaşında iken taynşa derler; boğalar taynşa. haline gelince iğdiş edilir, böylece üç yaşında olan sığır için kunan
tabiri kullanılır ve artık kunan buka, kunan ögüz ve kunan sır birbirinden ayırtedilir..Aym şekilde, ertesi sene dönön buka...ve be şinci sene de bestü buka..’2.
i Radloff, a.g,e. sf. 445,447.
R dl ff f 445 447
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 125/324
Atçılık:
"A t, Kazak için güzelliğin timsali ve hayvanların incisidir. O, arı sevgilisinden daha çok sever.... Kazak atı, sı'irii halinde serbest olarak
yaşar (ürlii mal) siirü halinde atlan) yılkı veya yılkı mal denir. Münferit atlar birbirinden ayrı olarak otlar, sürünün başı olan aygır, onların komşu ailelerle karışmasına engel olur. İyi yetişmiş bir sürü
(aile=ür) 50 ve en azında da 75 baştan ibaret olur. Bir at ailesi, umumiyetle sürünün muhafız ve sahibi olan bir aygırdan, dokuz ana kısraktan (býä) dokıız adet yeni doğmuş kulundan (kulun, kışın bunlara yabaga derler) sekiz adet iki yaşlık taylardan (tay)5-8 adet üç yaşlık taylardan (kunan) 5-6 adet dört yaşlık taylardan
(dönön) ve birkaç tane de iğdiş beygirden (at; beş yaşında ise bestâ at, altı yaşında ise altıda at) ibaret olur, Kısrak, yavrulayıncaya kadar boydak bayta! veya kısaca baytal ismini alır. Dört ve beş
yaşındaki kısrak kulunlara kunayın ve dönüjün baytal derler, çünkü kısrak ancak beş yaşında kulunlar (best as in da kulundaydı) iyi bir kısrak dokuz, fena kısrak ise altı kuluna kadar doğurur... Aygır, sürünün bekçisi y e muhafız ıdır . Sürüyü, vahşi hayvanların saldırmasına karşı o müdafaa eder. Becerekli bir aygır, kurtlara hiç bir kulun kaptırmaz; etrafında hiçbir rakibe tahammülü yoktur ve kendi kısraklarına yaklaşan her aygırı, tard eder. Genç aygırlar dört
yaşına gelince, babası onları sürüyü terk et 11 inceye kadar ısırır. Bu zavallılar, sahibi taraf ından başka bir sürüye katthncaya kadar, kendi sürülerinden münasip bir mesafede ayrı olarak otlarlar. Aygır, bunu n gibi kendi ku lu nları ile çif tleşmez. Genç kısrak azarak babasına sokulmak isterse, babası onu ısırmakla sürüden kovar ...,J.
Devecilik‘K azak’lar deveye bir cins olarak tüö derler. Erkek deveye bura
dişisine ingan, iğdiş edilmişine atan derler. Deve yavrusu yaşına göre liirlü isim alır: bir yaşında iken boıa, iki yaşında taylak, üç yaşında kunanşa, dört yaşında dönönşö, beş yaşında bestâ tüö otur. Dişi deve yavrusuna iiç yaşında iken kunaştn, dört yaşında dönöşün denir...
Yetiştirilen cins hemen hemen ancak iki hörgüçlü hecin de-veleridir. (ayrı ör koş tüö). Tek hörgüçler (nar) az bulunur.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 126/324
Deve umumiyetle çok usludur, kolay yakalanır ve sahibininsesine istekle boyun eğer. Çok! Çok! (Çök! Çök!) denince çökerve bu şekilde üzerine yük vurulur”1.
El zenaatları ve Hayvanî mahsuller imalâtı:Kazak, Kırgız ve Kalmuk’lar da (kolan tezgahı, iğ) aynı yö
rüklerdeki gibidir2.
Kaşgaî’lerin halı tezgâhları ve elle dokumayı sıkıştırmaaletleri (kirkit) yörüklerin (Istar) tezgahından yerde dokun-muş olmasiyle ayrılır. (Istar) dikinedir. Diğer teferruat ay-nıdır3.
Yağ, ayran, kımız (saba) denen sığır derisinden mamul büyüktulumlarda elde edilir. Yörüklerin keçi derisinden yapılmış küçük(yayık, yannık)larma karşılıktır. Yörüklerin (bişşek, fişşek) dediğiyoğurdu döğmeye yarayan ağaç alete Kazak’lar, Kırgız’lar (bisbek, pisbek) derler.
Kımız bu (saba) larda 24 saat içinde, her defasında 510
dakika döğülmek üzere, 1012 sefer muamele görerek, kısraksütünden elde edilir. Bu müddet içinde tahammür eder. Ma-ya olarak eski kımız kullanılır. Deve sütü 'de ilâve edildiğiolur4.
(Saba)lardan çıkarılan yağ teknelerde ayranından ayrılıp, tuz-lanıp, koyun midesine (karın) doldurulup, üzerinden bir keçe ile
bağlanırs.
K e çi d e r i s in d e n m e şin ( c a r g a k ) im â l e d e r ; k e -çi k ı l ı n d a n m u h t e l i f im â l i şl e r in d e i s t if a d e e d i -l i r 6 .
1 Radloff. a.g.e. sf .452453.463.
1 E dw ard Murray. With The Nomands o f Central Asia, T he National Geographic Magazine, January, 1936, Washington. pg.IO, 4L47.
3 E dw ard Murray. With The Nomands o f Central Asia, The National Geographic Magazine, January, 1936. Washington, pg.IO, 41,47.
t Jean and F ranc Shor. W e Dwelt in Kashgai Tents, The National Geographic Magazine. June 195Z pg.826,27.
5 liadlott. a.g,c. sf.437.39,46 ve Edward Murray, a.g. makale pg.43.
i, liad lof f. a.g.e. sf.437,39,46 vc Edward Murray, a.g. makale pg.43.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 127/324
2- Anadolu’da Yörük’lerde Hayvancılık.
Yaz kış göçebelikle hayatlarını idame eden aşiretlerin bütüngelir kaynaklarını ve meşgalelerini hayvancılık teşkil eder. Ençok beslenen koyun, keçi, sığır, devedir. Bu meyanda at ve eşekte
bulunduru lur. At eski ehemmiyetini masraflı oluşu yüzünden kay- betmiştir. Eşek göçlerde, bir yerden diğer yere gitmede (pazarlara,değirmene) temin ettiği kolaylık vc masrafsız oluşu yüzündenmuhafaza edilmiştir. Mandanın vaktiyle bazı aşiretlerde bulun-
duğu anlaşılıyor. Şimdi tamamiyle meskûn halk elindedir; Yö-rükler’de hiç yoktur. Tahta, kereste biçmek orman işleri ile uğ-raşmakta olan Alevî Türkmen Aşiretleri katır kullanır; bunlardahayvancılık İkinci derecededir.
Yörükler için hayvancılık denince koyun ve keçi akla gelir.Koyunculuk yapan keçicilikle uğraşmaz. İkisini bir arada yürütenenderdir. Sığır bizim gördüğümüz aşiretler arasında yalnız Hay-
ta’larda, Karatekelilerde Yeniosmanlılarda az miktarda vardı. İs- parta civarındaki Aksığırlı Aşiretinin sırf sığırcılıkla geçindiğiniduyduk.
Deve, Yörüklerin hareketliliğini, seyyaliyetini temin eden da-yanıklı b ir hayvandır. İyi bir nakil vasıtasıdır. Uzun yola, açlığasusuzluğa mütehammildir. Arazî edinmiş, iskân olmuş yarı gö-çebelerin narenciye, zeytin, incirlikle uğraşanları deveyi terk et-mişler. Zira deve bu ağaçların en üstteki dalların ucunu bile
kopararak, büyük zayiat verdiriyor. Yolların yapılması, nakil va-sıtalarının artması da deveyi lüzumsuz hale getirmiştir. Muayyen
bir mesafeye kadar kamyonla taşınan eşya oradan yaylaya at veeşekle götürülür. Mut’ta kendi köylerinde kışlayan (Kösere’liler,Işıklı’lar) yaylalarının içinden geçen şose yolundan istifade edip,göçlerini kamyonla yapıyorlar. Bu nakil keyfiyeti, kendi yay-lası ve kışlası olan, ikisi arasında güzel yola sahib, yarı göçebeleriçin mümkün. Yoksa, her an yer değiştirmek durumunda olan,yaz kış gezen, yeri yurdu olmayan tam göçebe Yörükler için devevaz geçilmesi imkânsız vefalı bir hayvandır.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 128/324
Yörükler geniş bir hayvancılık lügatine sahiptirler1.
a) Koyunculuk: (Resim 12,13,14)
Koyun İktisadî faydasının ehemmiyeti sebebiyle dünyanın hertarafında gerek göçebeler, gerek sedanter halk arasında yetişti-rilmektedir. “Ana va tanı A sya ktt'ası olan koyun çok eski tarihlerde Orta A sya ’da ehlileştirilmiş ve dünyanın diğer bölgelerine buradan
yayılmıştır. Bazı dinlerin mukaddes saydığı bu hayvan da eti, sütü ve derisi ile insanlara eskiden beri büyük faydalar sağlamaktadır. Çok yağışlı ve sıcak bölgeler müstesna biitün iklim şartlarına uyabilen, bilhassa yan kurak bölgelerde göçebe hayat süren kabile ve
aşb-etlerin geçinmelerine imkân verdiği gibi piyasa ekonomisinin carî olduğu yerlerde de mahallî yün, deri ve et ihtiyaçlarım karşılamak
için yetiştirilmiş ve talep vaziyetine göre en elverişli cinsleri tercih edilmiştir ’' 2.
Büyük faydasına mukabil ihıimam isteyen, nazik bir hayvandır.Fazla taşlık, kayalık araziye gelmez........ Kendi kendini kurttankoruyamaz. Keçi gibi kurlu görür görmez koşarak sarp kayalarınüstüne çıkamaz. At gibi tepemez, dişi ile ısıramaz. İnekler gibi
boynuzu ile süsemez. Bu sebepten çok korkak ve ürkektir.Ehemmiyetsiz bir gölgeden ve sesten kuşkulanarak ürker, üzülürve zavıflar. Sonra sürü insivakı bunlarda delicesine kuvvetlidir.
î D e ve cin sterinin bağırmasını şöyle i Cade ederler:(lök öter: kiriııci) tırlar; beserek guğurur: deve bozular) ve:
at kişner; teke kliktiler: ko ç pepifer eşek anırır, it (k öpek) ürür: Muhtelit' hayvanların gebelik hali Bol tacı (Devenin gebesi) Buzulacı (ineğin gebes i)Guzlacı (koyun, keçinin gebesi)Gunlacı (al. eşek, köpeğin gebesi)
Muhtelif hayvanların doğurması: D eve bollar İııek bozalar (bu/ağ lar) Koyun, keçi «uzlar (kuzular) At, eşek guntar (kulunlar) Muhtelif hayvanları otlatma:
Koyun gülmek, ga ymak yutmak:Sığır gütmek, yan yatmak:
Davar gütmek, sevir e bakmak: D eve gütmek, daban utmak;Oğlak gütmek, gan yutmak.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 129/324
Bir iki koyun ürkerek kayadan veya yardan allaşa öbürleri detakib eder ve hepsi ölür1.
Bu mahzurlar yüzünden koyunculuğu ancak yayla sahibi, halivakti yerinde olan yapar. Sarp yerlerde yaylaları olanlar, icârlamer’a lulanlar, fakirce olanlar daha ziyade keçi beslerler.
Aşiretlerin koyunculuk sahasında da geniş bir maddî kültüre
ve tekniğe sahih olduklarını görüyoruz. Her koyuna yaşlarınagöre verilen isim ayrı ayrı çan adlan, koyun hastalıkları ile mü-cadele ve tedavi, besleme, yetiştirme başb başına bir hususiyetarz eder.
Yörükler koyunu çok kutlu ve çobanlığını da uğurlu sayarlar.
Koyunlara muhtelif yaş ve cinsiyetlerine göre verilen isimler:
Gış Guzusıı, Ası Guzu: Kış ortasında doğan kuzularGörpe Guzu, Görpe: Mart, nisanda doğan kuzularEmlik: Koça gelemiyen (zayıf olduğundan) geç olarak koç tara-fından aşılan koyunun mayıs’a doğru doğan kuzusuKuzu: Altı aylığa kadar koyunun yavrusunun adıToklu: Altı ayla bir iki yaş arası erkek koyunÖveç: İki yaşından sonraki erkek koyunŞişek: altı ayla iki yaş arası dişi koyunMarya: İki yaşından sonraki dişi koyunKoç: yaşlı öveç (34 yaşında).
Koç Katımı (Sıfat) (Koçun koyunlara aşması)Koyun beş ayda kuzular. Eğer koç koyuna erken aşmışsa,
kuzulama kış ortasında olur. Kışı şiddetli olan yerlerde, yemgüdüğünden ötürü, kış ortasında kuzulama hiç arzu edilmez. Budaha ziyade İç Anadolu'da köyleri olan yarı göçebe aşiretler için bahis konusudur. Onun için, bu aşiretlerde Ağustos 1520 dekoçlar koyun sürüsünden ayrılır. 4050 günlük bir besiye tabilutulur. Ya koyunların aksine sabah ve akşam üzerleri yayıp,
geçe arpa ve yulafla beslerler veya imkânlara göre ayrı bir koçsürüsü yapıp, koyun sürüsünden ayrı bir yerde yayarlar. Sonzamanlarda keten küsbesi pançar küsbesi gibi, kış kuzusunu besliyecek yiyecekler bulunduğundan Dinar Türkmenleri koçu ayır
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 130/324
ma işitıc pek ehemmiyet vermiyorlar. Sahillerde kışlayan aşiretleriçin kışın ot sıkıntısı fazla olmadığından onlar içinde koyunların
kışın kuzulamasında fazla mahzur yoktur.Koç sürüden ayrılınca iyice beslenir. Yulaf, arpa yedirilir. Tuz
çok az verilir. Fazla tuzun damızlık kudretini azaltığına, hattâdölü bozduğuna inanılıyor.
Dinar Türkmenleri vaktiyle koç katımını üç zamanda yapı-yorlardı:
1 İlk güzlükte (23 Eylül), şubat sonunda (ilk cemrede) koyunkuzular.
2 Orta güzlükte (Ekimin ilk haftası) (ilk güzlükten 15 günsonra), orta cemrede (İkinci cemre) kuzular, (tohur verir).
3 Son güzlükte (Ekim sonları) aşan koçun tohuru son cem-rede (mart ortası veya sonu) olur.
(Son güzlük)ten 15 gün sonra (koç karı) denilen kar yağar
ve koçun bütün aşım kudretini yok eder.İlk güzlüğün tohuru, bakımı zor olmakla, maliyeti yüksek
olmakla beraber, sağlam, dayanıklı, iyi olur. Buna (Ası Guzu) denir. Bu yüzden: “A sı guzuya gurt erişmez” sözü vardır.
Son güzlüğün tohuru kış görmez. Bahar geldiğinden mer’alaryeşermiş, ot bollaşmıştır. Bu sebeple bu kuzunun maliyeti ucuzolur.
Tabiatı ile koç katımı için son güzlük (Ekim sonu) tercihedilecektir.
Aşım (Sıfat): Koçların sırtı, kuyruğu kök boyası, aşı boyasıveya kına ile, rengârenk boyanır. Döşünün (göğsünün) yünü kır-kılır (kesilir) Bu mahal iyice boyanır. Koçun aşım yapıp yapma-dığını bundan anlıyorlar. Bazı yerlerde de koç başım uzatırsa o
vaziyette durursa aşım yaptığını anlıyorlar.Koçu sürüye katmadan evvel üzerine bir kız çocuğu bindirilir.
Bu suretle dişi kuzu elde edileceği umulur. Koyun sürüsününyanına gelinince çocuk koçun sırtından indirilir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 131/324
Renginden tanıyıp, süslü koçun etrafım, gece olsa bile ko-yunlar çevirir; koçun üzerine doğru saldırırlar. Koç, kudretine
göre günde 5 ten 15 e kadar koyuna aşabilir. Koyunun koçistemesine (mal yüğürdü, mal koçsadı), aşımın olup döl alınma-sına (mal yüğrüldü) denir,
Koç katımı cuma hariç, her gün olur. Ekseri geceleri yapılır.Koç iki sene aşım yapar; üçüncü sene yaptırılmaz. Çünkü (birincisene kuzu, ikinci sene toklu, üçüncü sene .şişek olan) evlâdıönüne gelir. Ona aşmaması için aynı sürüde bulundurulmaz. Yasatılır, ya da kesilir,
Konya Ereğlisi’nde kışlayan Tekeliler, koçları aynı şekildeayırıp, 50 gün besiye tabi tutarlar. Herkes koçunu bir çobanateslim eder. 200300 lük bir sürü halinde güdülür. Ekimin 1520sinde aşım yapılır. Koça aşı vurulur (Kırmızı, sarı renkli toprak
boyası) Koç katımmdan sonra 1520 gün koyunlara, dölü bozardiye, tuz verilmez.
Gıızluma (Kuzulama): Şubatta koyunlar kuzulayınca, hali vak-ti yerinde olanlar, bunlar için çadırın karşısına bir yer yaparlar.Bu yere guzhık (kuzuluk) denir. Bir metre yüksekliğinde taşyığılır. Üç taraf böyle duvarla örülür. Bu duvarın üstüne bir kaçağaç parçasıile çatı kurulur, üzerine keçe örtülüp, sıkıca kapatılır.Kuzuların soğuk toprak üstünde yatmaması için altlarına çamagaçınm kuru yapraklan, (işampürü), yoksa kuru ot serilir. Buna(Dökkü) denir. Birkaç günde bir değiştirilir. Fakir olanlar çadırın
bir köşesine çığ’la (kamış, çitlik gibi dikine sıralanır) guzlukolarak ayırır. (Resim: 18)
Kuzular günde iki defa analarını emerler (emiş yaparlar) 15günlük olunca bu emme işi günde bir defaya indirilir. (Öğledensoraları)
15 günden sonra kuzular ayrı bir sürü halinde (Kişgirim)eçayıra yaylıma çıkarlar. Kursaklanmış, dişleri otu kesecek hale
gelmiştir.Kuzular Temmuz içinde sütten kesilir (Yarılır)
Kuzuların sütü kesildikten sonra, anaları iki ay kadar dahasüt verir (Ağustos sonu, eylül başları)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 132/324
Kuzuların Yününün Kırkılması: Bir çay kenarında suyu ince bir kolla ayrılıp, bir yerde sığ bir havuzcuk meydana getiri lir ki,
adına (Büvet) denir. Kuzuları mayısta bu bövet’te iyice yıkarlar.Ertesi güne kadar yünleri kurur. Çayırlık bir yerde, çayırlık yoksatemiz bir çuvalın üstüne yatırılan kuzuların yünü kırklık denenmakasla kırkılır (kesilir) yünler çuvallara doldurulur. Boya ileveya katranla, halka nokta v.s. şeklinde, kendi damgaları (En)ne ise, ona göre bir işaret vurulup sürüye sokulur.
Koyun Kırkımı: Koyun, nisan ve ağustosta olmak iizere iki
defa kırkılır (yünü kesilir) Nisanda kırkılana (yapağ), Ağustostakırkılana (Yün) denilir. Bu sonuncusuna (Güz yünü) de denir.
Nisanda çayırlık bir yerde, sabahın erken saatlerinde başlamaküzere, koyunları gülüyerek (ayaklarını bağlayarak), oba halkı yar-dımlaşarak bütün koyunların yünlerini keserler. Yünler çuvallaradoldurulur, (kırkım)ın bittiğine işaret olmak üzere bir silâh atılır.Koyunlar sayılıp damgalanır. Hususî damgaları olanlar bulunduğu
gibi kulağın ucunu kesenler de vardır. Bu ikinci usule (En) denir;en çok tatbik edileni budur.
Bir koyun kesilir; yemekler yenir.
Bu elde edilen yünün adı (yapağı) dır. Çepelli, pis olduğuiçin satılır.
Güz yünü Ağustosta elde edilir. Kuzularda olduğu gibi, birsu kenarında derince bir bövet (havuzcuk) hazırlanır. Çobanın
iyisi, kötüsü orada belli oluyor. Bir bağırma ile koyunlarını suyasürebilen çoban muteberdir. İyice yıkanan koyunların yünü ertesigünü, yapağı kırkıntında olduğu gibi kesilir.
Bu güz yünü temiz olur. Satılmayıp, ferdî ihtiyaçlar için kul-lanılır. Yapağından keçe yapılmaz. Makasla kesilmesi zordur. Birkısmını satar, kalanını da yıkayıp, kirmenle cğerirler. İki üç yaşlıgenç koyunların (şişek) güz yünü, kuzu yünü ile karıştırılıp paçal
edilip, keçe ve kepenek yapmakla kullanılır.Koyun Çobanlığı: Yörükler koyunun pîr’li hayvan olduğuna
inanırlar. Pîr’i de Hz.Musa’dır. Bu sebeple koyun çobanlığı çokiyi görülür. Esasen yörüklerde ücretli çobanlık pek azdır. Zen-ginler, oğlu askere gidenler veya oğlu olmayanlar koyun çobanı
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 133/324
Çobanın bir çok vasıfları olması lazımdır. Eski çobanlarınkavalla aç koyunu ekinden, susuz koyunu su başından döndürecekkudrette olduğuna inanılıyor. Koyuna tuz yedirip, suya salıp,içmeden geri döndürecek kadar güzel kaval çalarlarmış. Buna vesevgilisi ile kaval çalıp, dağdan dağa anlaşan, meramını anlata
bilen çobanlara ait bir çok hikâyeleri Yürüklerden dinlemekkabildir.
Çobanın özel kabiliyetinin olması gerektir: a) Koyunları sev-mek, koyunları kendine alıştırmak. İyi çoban koyuna sopa ilevurmaz ürkütmez. O koyunları sürmez, bilâkis koyunlar onun
izini takib ederler. Koyunu taş veya değnekle vuran çobana ih-tiyarlar, Rus Çobanı gibi yapıyorsun, derler. Zira Rus çobanlarısürüyü kamçı, değnekle sürerler ve itle kovalatırlar. Koyununcennetten çıktığına inanıldığı için onu döğmek günah sayılır.(Koyunu Allah yarattı, keçi yolda katıldı) tabiri de vardır, b)Hafif meşrep adam koyunun deliliklerine de dayanamaz. Sabırve tahammülü olmayan dayanıksız kimse sabahtan akşama kadaryaz ve kışın yağmur ve kar altında sürüsünü güdemez. Bilhassageceleyin koyunların barındığı yeri korumak değme insanın kaldıramıyacağı bir yüktür, c) İyi çoban sürüsünün içinde olan herkoyunu tanır. Soyunu, sopunu bilir. Gerektiği zaman kırda olsun,girip çıkarken, ağılda olsun onları sayar ve yoklar. Bunları beceremiycn koyuncuya tezyif makamında (sığır çobanı) derler1.
Çoban geceleyin kepeğine sarınıp biraz uyur. Önceden ken-disine alıştırmış olduğu elcik koyunun boğazına düğüm yapmı
yacak şekilde (bağcak) denen bir ip bağlar; bu ipin diğer ucunukendi bileğine geçirir. Koyun uzaklaşırsa çobanı da sürüyerekuyandırır. Ereğli Tekelilerinde çobanın yardımcısına (Çeltek), ikisürüyü birlikte güden çobanlara (yanaşık) denir.
Koyunu çadır halkından erkekler güder (daha ziyade delikan-lılar) 200300 lük koyun bir sürü teşkil eder. Bunu iki çobanidare edebilir. Fakat çok yörüğün koyunu elli ilâ yüz arasındadır.
200300 koyunu olan zengin sayılır.Çobanın en sadık arkadaşı, bekçisi, koruyucusu köpektir. İri
yapılı, büyük kafalı böyle köpeklere (çoban köpeği) denir. Boy-nuna (tont) denilen çivili bir tasma takılır. (Kurt boğmasın diye)
i II.Z. Koşay, RKarça, Karaçay-M alkar-Türklerinde hayvancılık sf.31
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 134/324
bu köpekler kurtla bile icabında boğuşup, koyun sürüsünü ko-rurlar. Çobanın başına bir iş geldiğinde sürüyü önüne katıp çadırakadar getiren çoban köpekleri görülmüştür. Yabancılara karşıamansız, yırtıçı ve tehlikelidirler.
Hastalıklara karşı koyunları durgun sulardan, derelerden değil birer birer bakır kaplardan sularlar. Bunun için ileğendeki (bakırgeniş kap) suyun içine un ve tuz atılır. Buna (Çorak) denir(çorak) koyunların iştahla su içmesini temin eder.
Koyunu kadınlar sağar (sabah, akşam) koyunun arkasında
çömelir. Bacaklarının arasına helkesini kor (helke: derince bakırkap) başını koyunun kuyruğuna dayıyarak sağar. Her koyunuismi ile tanıdığından hangisini sağdığını hesaplayıp, birer birerçağırıp, tutup sağar.
Sağma, emme sulamadan sonra çadırın genç erkekleri akşamüzeri sürüyü alır örüme (yaylım) götürürler. Koyunu sabaha kadaryayarlar. Sırtlarında kepenek (yünden yapılmış, yağmur, kar, so-ğuk geçirmiyen kolsuz, başlıklı keçe palto) vardır. Yatak vazifeside görür. İki çoban varsa, nöbetleşe uyurlar. Kuşluk vakti obayadönerler. Koyunlarını sulayıp sağdıktan sonra bir kayanın veya
büyük bir ağacın gölgesine küm edirle r (yatırırlar) çobanlar yem ekyiyip 34 saat daha uyumak üzere yatarlar.
Kışın gece ancak 3 saat yayılır. Çiğ düşmeden çadırlara döner.Muhit ve iklim şartlarına göre koyunun kışlık barınağına ağıl (Dinar Türkmcnleri, Göğebakanlılar ve diğer aşiretler), çardak
(Kösereli, Işıklı), eğrek (Avşar) gibi isimler verilir. Soğuk yerlerdekışlayan aşiretler çadırın karşısında daire şeklinde bir yer hazır-larlar. Toprağı 3040 cm. kazıp, kenarlarına kamıştan, kargıdan
bir duvar örü lür, dipleri toprakla örtülür. Üst taraftan kamışlariple sıkıca bağlanır. Kapısı gündoğuya bakar. Kapısının önüne
bir yaşını geçtikten sonra ölmüş bir köpeğin kafa tası, bir kazığageçirilip asılır. Göz değmesine karşıdır.
Koyunlar (veya keçiler) sabaha kadar bu ağıl’da kalıp, kuşlukkırağı erdikten sonra tekrar örüme çıkar, gün batmadan döner.Kösereliler, Işıklılar çardak diyor.
Koyuncu Yörüklerin bütün ihtiyaçlarını koyun temin eder,(et, süt, peynir, keş, çökelek, yağ, yün ve ondan yapılmış keçe,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 135/324
kepenek, halı, kilim, çorap, eldiven, çeket, pantolon, kazak, başlık,
pösteki vs.). Yün sıcak tutar, hele kepenekle karın içinde bile yatılır.
“Belde birisi ötmüş, donmuş" demişler koyun: “varın o adama bakın, benim lüğümden tüğ yoktur sırtında” demiş.
Cinsleri: Yörüklerin elinde karaman, dağlıç, kıvırcık melezivarsa da, daha ziyade (karagül) koyunu gördük. Prof.SelâhattinBatu, “Karagülkoyunu, A fga nis tan ’da Özbekistan Cumhuriyetinde ve eski Buhara emirliğinin sitep bölgelerinde bulunur. 1903 de ilk defa Alman'yaya da getirilmiştir. Ve bu gün bilhassa Halle Üniver
sitesi Zootekn i Enstitüsünde yetiştirilir "l dediğine göre acaba Yö-rüklerin elindeki bu koyunlar yeni getirilen damızlıkların neslimi? hiç zannetmiyoruz. Zira, on sene içinde bu üretilen nev’inToros’lara ulaşıp bol miktarda yetiştirilmesine imkân yoktur.
Aydınlı Aşiretlerinde (Uzun yayla’da yaylayan) beslenen ikitürlü koyun vardır:
Kıcık: ince, bacağın içine doğru kıvrık kuyruklu.
Mandak: tekerlek kuyruklu. Daha gösterişli, daha yağlı, ellidir.
Yörüklerin koyun her şeyidir. Maddî ve manevî rabıtaları çok büyüktür. Koyun, lamamıyla hayatlarına karışmaktadır. Hem ya-yar, hem sağar, hem sular, hem onunla konuşur, dertleşir. Kederve sevinçlerini adetâ dert yoldaşı masum koyuna açarlar:2.
1 Prot.Dr.S.Balu, Türkiye Koyun Irkları vc Koyun Yetiştirme Bilgisi, Vete riner
Fak. Yay.S Ankara. İ951 sf.58. 2 Garabaş goyun m erm er daşma duzlar ekeyim,
Guzuların yoğsa guzular yakayım H er ne derdin varsa çaresine bakayım,Un elliğimde gel garabaş goyun(Yeni Osmanlı Aşiretinden Kor Ali'nin Süllü'den) Bir çoban da ölen koyunu için türkü yakar:
A k goyun, gara goyumın benidir A k govun, gara goyunun yüreciğinin yağıdır.Yaylası Bulgar Dağıdır Gözleri sorkun özüdür
Goyunlar önüne düşen mordaş goyunum(Ananas Dağları. Sarıoluk yaylasında Karakoyunlu Hacımıslanoğlu Süleyman Çan'dan)Gara goyun eşm c ler de ıbo şa n ı r
Boşanır da bir ovaya döşenir A bulası sağmalara iişenir Çalıver nıcr ola goyuınım çanını (Kösereli Aşireti. Kamış Yaylası l.rmeııck cıvan).
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 136/324
Koyun Çanları:
Dinar Türkmenlerindc:
1- Döğme Çatlak: En büyük koyun çanı. Koyunların en kuv-vetli olduğu zamanda, ilk baharda (şişek ve kısır) a takılır. Sıraçlılar buna (büyük taka) denir.
Koça çan takılmaz. Bu yüzden münasebetsiz bir hareket için"koça çan dakmış gibi’\& biri kullanılır.
2) Kabayedek: (kısır ve şişek) e son baharda takılan orta boyd;çan. Diğer aşiretler (topak taka) derler.
3) Curayedek: el koyununa takılır. Diğer aşiretlerdeki adı:(yastıtaka) dır.
4) Kuzuyedek: Kuzulara takılır.
5) Zil: ufaktır. İçinde çivi gibi ince bir demir parçası ses verir.
b) Davarcılık (keçi besleme): (Resim: 15,16,17)
Dağlık, kayalık yerlerde bile barınıp, yiyeceğini taştan çıka-ran, dayanıklı, orman için muzır, oldukça çabuk üreyen bir hay-
vandır. " Masrafı azdır, koyun geçin emiy en yerlerde geçinfr. Kuru ot istemez. Kışın da ağacın ince çırpıları ile yaza çıkar. Döliİ, yani
yavrusu çabuk ayaklanır. Sütü, inek ve koyun sütü gibi olmasa da, iyidir.
Koyun sürüsünde de keçilerin önderliğinden faydalanılır. Keçikoyundan daha zeki olduğundan sürülen yere gider. Büyük koyunsürülerinden bir kaç erkeç veya keçi muhakkak bulundurulur.
Onlar koyunlara rehberlik ederler, fakat bir koyun sürüsündefazla keçi olursa, sürüyü rahatsız eder. Zira keçiler çabuk yürü-mek isterler”1.
Yörüklerin çoğu keçi besler. Keçiye (davar), bu mesleğe de(Davarcılık, Davarcılık) Ayrıca, vaktiyle iskân olmuş, taşlık, ka-yalık, çorak yerlerde köy kurmuş eski aşiretler (şimdiki köylüler)vardır ki, geçimlerinin büyük bir kısmını keçinin sütü, süt mah-
sulleri ve etinden temin ederler.Keçinin orman için muzır bir mahlûk olduğu malûm olmakla
beraber binlerce aşiret ve köyün maişetini sağlaması, dahilî et
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 137/324
istihlâki, canlı hayvan ve kıl ihracatı ile temin edilen döviz degözden uzak tutulmamalıdır. Davarcı Yörükler: (Koyunun içinekurt girse hepsini öldürür, sesleri bile çıkmaz. Keçiye gelse, ölürken bile bağırır. Keçi yaraya bereye dayanır. Koyun yükseltiramma, bizim gibi fakirler için keçi iyidir) diyorlar.
Fukaranın ineği olan keçinin dostundan çok düşmanı vardır.Aleyhteki yazılar pek çoktur. Bu yazıların birisi bu hususta fikirverebilir.
Cook, Hawai adalarına 1778 de bir erkek, iki dişi keçi getirir.Üreye üreye binlercelik sürü. Son yeşillikleri kurtarmak için hep-sini öldürmek lâzım gelir.
Akdeniz çevrelerini çıplak kılan da keçi. Provance onun yü-zünden ağaçsız. Yunanistan’ı, Sicilya’yı Güney İtalya’yı fakirleş-tiren O.İspanya’yı kemiklerine kadar yolan o. Berberistan’ı harabeden o. Lübnan’ı, Suriye’yi, Filistin’i çorağa çeviren o. BütünAsya, Ç in’e kadar onun dişleri altında çölleşti. Madagaskar güneyiormanlarla kaplı idi. 1935 de tiftik keçisi üretilmiştir. 1950 de250.000 keçi. Fakat artık hemen hemen hiç orman yok1.
Nevileri, Yaş ve Cinse Göre İsimleri:
“Yetiştiriciler syah Icıl keçilerini, alaca, kurşunî, san gibi açık renkte olanlara tercih ederler ve bunların soğuk ve hastalıklara daha mukavim olduklarını kabûl ederler. Beyaz veya açıkgrî renkler ise hiç makbul değildir 2.
Görpe: Yeni doğmuş keçiyavrusu
Oğlak: her iki cinsin 6 aya kadar olanı.*Çebic: altı ayla bir yaş arası dişi ve erkek keçi.
Yazmış: bir yaşından sonraki dişi keçi.
Keçi: iki yaşından sonraki dişi keçi.
Seyis: bir yaşından sonraki hadım keçi.
Teke: bir yaşından sonraki burulmam ış keçi.
l Fulih Htfkt A tay , K eçi Diinva Gazetesi. 25/12/1960 (Bir Fransız Dergisinden nakil).
> l'rot. Dr.S.Batu, Türkiye Keçi Irkları ve Keçi Yetiştirme Bilgisi Veteriner Fak. Yay. A tıkara. 1951
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 138/324
Erkeç: üç yaşlı hadım keçi.
Kart: dörtbeş yaşlı hadım keçi.
Teke Katimı: sıfat zamanı gelmiş, aşılma arzusu gösteren ke-
çilere (tekesemiş veya savrık) denir.Koç’ta olduğu gibi teke dc keçi sürüsünden ayrılıp, ayrı bir
besiye tabî tu tu lur. Kesif yemle beslenir.
Teke, sürünün arasına getirilirken üzerine bir kız çocuğu bin-dirilir. Teke’nin etrafını keçiler sarar (Ağustos sonu)
Şubatta guzlar (doğurur). Oğlaklar azsa kuzularla bir arayakonur. Fakat bir çok aşiretler münhasıran keçi besledikleri için,
Oğlaklar için hususî guzluklar (aynen kuzulara yapıldığı gibi)yapılır, fakir olanlar çadırlarının bir köşesini guzluk olarak ayı-rırlar.
Oğlaklar (keçi yavrusu) 15 gün sade süt emerler. Günde ikidefa emiştirir. (Anasım emmesine müsade edilir) 16.gün harnup(keçi boynuzu), zeytin, murt (Mersin, çilek ağaçının yeşil dalla-rından kesilen dalcıklar) guzluk’lara (kuzu ve oğlağın hususî
barınağı), oğlağın yetişebileceği yere asılır. Oğlak bunları (taze,yeşil dalları) yemeğe başlar. Bu müddet esnasında günde bir defaemdirilir.
Oğlaklar bir aylık olunca, ayrı bir sürü halinde yaylıma, örümeçıkarılır. Buna (kişgirim) de denir. Ayrı bir yerde güdülür. Oğlak,davarın (ana keçi sürüsü) geldiğini görürse zapt edilemez; hepsi birden analarını bulup, ne varsa emerler. Onun için davar çobanı,
oğlak çobanına seslenir: “Davar geliyor! Oğlağı aşıda sür.” O daanasını görmiyeceği sapa bir yere sürer. Çoban da davarı obaya,çadırının yanına getirir. Çobanın karnı doyurulur, uykuya yatar.
Öğleden sonra kadınlar davar sağımına çıkarlar. Bir erkek çocuğuiki keçiyi boynuzlarından tutar, iki kadın, koyunda olduğu gibi,
başlarını keçinin kuyruğuna dayanıp sağarlar.
Ağustos başlarında davar kırkılır. Davarın (keçinin) kılını kes-
meye mahsus makasa (gırklık) denir. D.Türkistan kazakları buna(Gırtık) diyorlar.
Kıllar (kıl tarağında) taranır. Çalı, çırpı, pislikten (çepel)temizlenir. Kadınlar taranan kılı burma (yumak) yaparlar. Bu
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 139/324
yumaklar komşulara dağıtılır. Çadırlık (çadır ipi) eğinirler. Obahalkı ekseri yakın akrabadan müteşekkildir.
Eğirden bu çadır ipi, çark’ta (resim:41,43) bunları bükerler.Büküm iki üç katlı olur.
“Kıl keçide kıllar kaba düz ve uzundur. Dağlık arazide yetişen kıl keçilerinde kılların ova mıntıkalarında yetişenlerin kine nazaran daha kalın olduğu kabûl edilir. Bu kaim, düz, iltivasız ve uzun kıtlardan başka ince, yum uşa k ve kısa dip kılları da bu lunur’’1.
Çebiç, anası ile birlikte kırkılır. Yarım kilo civarında kıl verir.
Keçi Çanları:
Firik: Küçük çanGılgırtı, gıldırgı: Orta büyüklükte çan
Takırdavık: Orta büyüklükte çan
Top Çan: Büyük çan (bazı aşiretler Yedek çan) diyor
Binbin: Büyük çan (Bazı aşiretler dundar Çanı)
Keçi Zararları ve İktisadî faydaları:
Ağaç, orman için malûm zararı, vasıtalı olarak erozyona sebepoluşu yanında, keçinin faydası da büyüktür. Bir çok aşiret veköyün geçimini keçi temin eder. Kudretli bir iskân politikası,esaslı bir sanayî kalkınması yapılmadan, keçilere karşı açılacaksavaş, onları itlâf, bindiğimiz dalı kesmek demek olacaktır.
Kayalık bir yerde kurulmuş köyün maişetini, düşman olduğu-muz bu kıl keçisi temin eder. Yeri yurdu olmayan aşiretler,
müsait olmayan kıraç yerlerde bile keçi besleyebiliyorlar.Bütün fakir halkın ve mıntıkaların et ve süt, süt mahsulleri
ihtiyacını keçi temin ediyor.
Koyuncu yörükler bile çadır, çul, kolan, heybe, torba, tuluk,ihtiyaçlarını keçi besleyen yürüklerden gideriyorlar.
Ordudan suvarî ve koşulutopçu sınıfı kalkmazdan önce (34sene evveline kadar), askerî birliklerin çul, gebre, kolan, torba
ihtiyaçlarını mutaflar temin ederdi. Mutaflık Gaziantep, Maraş’
1 Prot'.Dr.Batu, Türkiye. K eç i Irkları v e Keçi Yetiştirme Bilgisi Veteriner Fak. Yay. Ankara, &S1 sf.Il
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 140/324
dan Aydın’a kadar uzayan, keçi ile kaim, yerli endüstri küçükzanaatlarımızdan biridir. Aydın’ın Bozdoğan kazasına bağlı, 150200 sene önce iskân olmuş üç yörük köyü (Birese, Dutağacı,
Koyuncular) sadece mutaflıkla geçinir. Birese’de kurulan pazara büıün civarın tüccarı gelir. Türkiycnin her tarafına bu mam ulat(büyük kıl hararlar, çuvallar, heybeler, torbalar, kolanlar, geb-
reler, yularlar, çullar ilh...) Nazilli’den sevk edilir. (Resim: 45)
Türkiyenin en ücra yerlerine yollar yapılıp, kamyon, otobüsişley inceye kadar nakil vasıtası at ve bilhassa eşek olmakla devamedeccktir. Binlerce köydeki at ve eşeğin çulu, heybesi, torbası,yuları, kolanı v.s. bu mulaflar tarafından (AntepAydm arası)temin edilir. Yüzlerce küçük zanaatkârın maişeti ve yüzbinlerceköylünün ihtiyacı keçi beslenmesine bağlıdır. Buna bir de yörük-lerin vc keçi ile geçinen köylülerin maişeti inzimam eder.
Gör ılüyor ki bu mesele kestirilip atılacak, hemen halledilecekneviden değildir. Çok cepheli olarak düşünülmesi gerektir1.
c- Devecilik: (Resim: 19,20)
Yörüklerin yayla, kışla, güzle arasındaki göçlerini, seyyaliyetinitemin eden, vaktiyle Türkiyenin münakale ekonomisinde rol oy-nayıp, aşiretlere munzam gelir kaynağı olan devekonargöçerlere
büyük hizmetler ifa eder.
i Keçinin sonsuz faidesi yanında, ormana atfedilen ehemmiyete bir türlü akıl erdiremiyen yörükler, bunu keçiye dolayıst ile kendilerine garazkârlık °ibi görüyorlar. Bunu Ka rakoyunlu Aşiretinden (An ıl m as D ağlarınla) Hacı
Ibişoğullarmdan A li Demir şöyle ifa de etti:"Hazır gazanılmış malı te le f etm ek olur mu? Bu mal yalnız bizim u 'ğel, biitiin mem leketimizin. Davarı da, ormanı da Allalı yaratmış. H eps ini birbirine se be p halketmiş de m eydana gelirmiş Birguraklık olsa, bu mal bu me mleketi, döv leti gurtarır." Getre Karakoyımhı'lar keçi ile ormanı mukayese için şöyle diyorlardı (içlerinde keçi besleyen az. koyuncu çok olduğu halde). Bizim gcçilerden Tröyle yağla oluyo.Ormanlarımızdan akma(a) Akma: Çanı ağacının gövdesinin kabuğu sıyrılıp, alman tatlı su) Karakoyunlu Aşiretinden Ali Yetiş (Anamas Dağlarında) Bu babda irticalen
şu şiiri söyledi:
Bir anam mar, yiiz on dokuz yaşındaYe di ç ocuğum mar. kıl geçi, hayvanat m pe şinde Heçbir şeye aklım ermedi, ornian işinde Herh ald e buna da nehayet verdiler Var olsun yeni aıuıyasa. atalarımız.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 141/324
Orıa Asya aşiretleri t̂ il’ı hörgüclü deve kullanırlar. Anadoludakiler tek hörgücîüsünii yetiştirir ve kullanırlar.
"Tek ve çift hörgüclü develer, Güney Amerika’sında yaşayan Lamalarla birlikte (Ruminant ia) geviş getiricilerin Ty lop oda nasır
tabanlılar alttakımmdandtrlar. Tek hörgüclü develere (Cam e his Dro- medaritıs) doğrudan doğruya Dromader; çift hörgüclü develere de (Cornelius Bakteriyanus) Bakteriyan devesi, Buhara devesi ismi verilir’1.
Devenin Eşkâli:Devede büyükçe baş makbul sayılır ve profilin de mümkünmertebe düz olması, istenir. Güzler parlak ve büyük olmalıdır.
Bunlarda bildiğimiz gibi üst dudak yarıktır ve çok defa kısadır.Onun için dili ürteeek uzunlukla olmalıdır. Kısa olursa (güdük)
ismini alır. Alt dudak da sarkık olmamalıdır. Kulaklar ve güzlerin
etrafında fazla kıl bulunması makbul değildir. Asaletin azlığınadelil sayılır. Alt çenede nedbeler yara izleri bulunması da hay-vanın tenbelliğine delil sayılır.
Boyun uzun ve hafif mukawes olmalıdır. Kasların kuru ve
sıkı olması lâzımdır.Cidağo ve sacrum yükseklikleri aynı olmalıdır, aynı olursa
havut iyi durur".
Devenin Vasıfları ve Kullanılması:
Deve belli iklim, toprak ve yem şartlarında yetişen bir hayvanolmakla beraber en soğuk siteple’rde olduğu kadar en sıcak çöl-lerde de yetişen bir hayvandır. Çülün 50 dereceyi geçen sıcağına
tahammül ettiği gibi sitepin vc yaylanın sıfırın altına inen so-ğuklarına da dayanır. Yalnız rutubete karşı çok hasastır. Lehmann’a göre ortalama aylık hava rutubeti 1112 milimetreliktevettür derecesini geçen mıntıkalarda deve barınmaz. En iyiyetiştiği yerier, kuru, yağışı az çöller, sitepler kuru ve kumlutopraklardır. Bununla beraber meselâ Bakteriyan devesi dağlık,
1 ProC.Dr.S.Bata. Öz el Zo otek ni. D eve . Domuz. Tav uk yetiştirmesi v c
Biomeırik, / 1 akara, 1951 si'. 7_,13.
2 Prof.Dr.S.Bulu, Ö zci Zo otekn i, D eve, Domuz, Tavu k yeti şti rm esi v e Biomelrik, Anka ra , 1951 s f s.7,13,19.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 142/324
arızalı mıntıkalarda da çöllerdeki gibi kolaylıkla yürüyebilmekkabiliyetine maliktir. Bu itibarla katırdan hiç aşağı kalmaz.
Deve çok sakin, dayanıklı, itaatli, kanaatkar ve munîs bir
hayvandır. Az bir yemle uzun günler çalışmaya tahammül eder. Nereye çökertilse kalır ve küçük bir çocuk, bir deve kervanınısevk edebilir. Biraz ürkektir. Zekâsı yüksek değildir. Ürkekliği
ve itimatsızlığı iyi ve anlayışlı kullanışla zararsızlaştırılabilir. Ken-disine fena muamele edildiği takdirde bunu unutmaz ve bir günyapandan öc alır.
Acıya, ızdıraba çok dayanıklıdır. Çölde aç kalan arablarınicabında devenin hörgücünü keserek içindeki yağı yedikleri vehayvanın bu işkenceye hiç ses çıkarmadan tahammül ettiği söy-
lenir. Bilhassa açlığa ve susuzluğa dayanması devenin değeriniartıran en önemli vasıflardır. Çöldeki sert taşlar içinde, atlarınaçlıktan öldüğü yerlerde, deve yaşar ve iş görür”1.
Anadolu Develeri (Aynı kaynak)
Anadolu’da gördüğümüz bu deve tipleri, Asya ve Afrika de-velerinin melezlenmelerinden meydana gelmişlerdir. Bu melezlemcler, lâlettayin yapılmamış ve bilâkis bir maksat göz önündetutularak, muhtelif şartlara uyacak evsafı haiz tipler elde etmekgayesi ile yapılmış ve bunun için de Asya ve Afrika develerininkanları muhtelif miktarlarda birbirleri ile karıştırılmış. Soğuk,iklimi sert olan mıntıkalarda çalışacak develer için daha ziyadeBakteriyan kanı, sıcak mıntıkalarda çalışacaklar için ise dahafazla Dromader kanı kullanılmıştır. Bu suretle muhtelif kan de-
recelerinde müteaddit yarım kan "eld e edilmiştir. Bu yarım kan-lar ihsan Abidin’e nazaran şunlardır:
I-Tiiylü deve: Bu melez deve tipi, Anadolu’da Suriye çölle-rinden gelen tek hörgüçlii Aneze develerinin dişisi ile (ki bunaCelep ismi verilir) iki hörgüclü olan ve halk arasında Buhur ismiverilen Bakteriyan devesinin melezlemesinden elde edilir. Tüylüdevenin erkeğine Besrek, dişisine Maya adı verilir. Bunlar Ana-dolu’nun soğuk mıntıkalarında kullanılır. Yükseklikleri 2,152,30
i PraC.Dr.S.Batu, Öz el Zo ote kn i. D eve. Domuz, Ta vuk ye tiştirm esi ve Biometrik, Anka ra . 19.1 L sİ' s.7.13,19.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 143/324
metre kadardır. Tek hörgüclüdürler (tek hörgücün Dominan ol-duğu anlaşılmaktadır) ve hörgüç, Aneze devesinin hörgücüne
benzer. Yalnız biraz daha geniş ve dört köşedir. Aneze devesindeise üç köşedir. Tüyleri uzundur. Aneze develerine nazaran daha
fazla yaşar ve daha uzun müddet hizmette kullanılır. 25 yaşınakadar gelirler. Tüylü deve, Asya ve Afrika develerinin birincikuşak melezlerinden ibarettir”.
Bizim dc yörükler arasında topladığımız malûmat bunu tut-maktadır. Yalnız (Tüylü deve) yerine (Tülü) diyorlar. Orta As-ya’da (Buğra) yörükler arasında (Buğur, Buhur) denen çift hörgüclü damızlık erkek deve ile Aneze develerinin dişisinin (aşi-retlerin çoğu buna Gayalak, bazısı Celep veya boz deve der)
birleşmesinden meydana gelir. Bu mahsule erkek olsun, dişi olsuntülü denir. Dişisine (Tülü Maya) veya sadece (Maya) erkeğineiki yaşından altı yaşına kadar (Daylak) veya (Tülü Daylak) altıyaşından sonra (Beserek) veya (tülü Beserek) denir. Kıvırcıktüylü, beyaza yakın, nohut renklisi makbuldür.
Buhur vaktiyle Kırşehir’in (şimdi baraj sahasında kalan) Buğraköyünde ve Fethiye civarında Buğurcular Aşireti tarafından ye-
tiştiriliyordu. İmparatorluk Türkiyesinde bu işle temayüz etmişaşiretler mevcuddu. Bunlardan (Arablar Aşireti) İzmir ve Selçukcivarında bu işle uğraşırken, nedense bu işten men olunmuşlardır:“V e Ayaslog ve İzmir tevâbilerinde olan b uğum arabalar zaman-ı sâbıkda buhur hizmetin iderler imiş sonra buğur hizmeti ref' olı- nııb...1,1.
Söylendiğine göre, buhur nazlı olur, dişiyi severse aşarmış.Dişinin üzerine ala bezler, kilimler örtülüp, “alıver oğlum... sana
ala çebiç alacam, toklu alacam ” diye zorla aşım yaptırılırmış. Üçdefa aşım yaptırılıyor. Buhurculara çebiç veya toklu aşım bedeliolarak veriliyor. Tohum alındıysa (kaymış) veya (kaygın) deniyor.
l Prof.Dr. Ömer LûtCî Barkan. İ.Ü.EdFak.Yay. 256. Kanunlar. I.c ( 'XV' ' vc
X V I asırlarda. Osmanlı İmparatorluğunda Zira i Ekonom inin Hukukî v e Malî Esasları) İstanbul, L045. sC.12 v e Dr.H im mcı Akın , Aydınoğulla rı Tarihi.
İst.W46, sf.190 ,ProC.Barkan, (Araplar) (Arabalar) okunmuştur. Bu bir yöriik aşiretidir. Bu isimdeki bir çok köyün adi Dahiliye Vekaletince (Arap)lıkla ilgili zannedilin değiştirilmiştir. İleride yazacağımız (Eğe Bölgesi yer adları) isimli makalede buna geniş şekilde tenias edeceğiz.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 144/324
Beş yaşındaki daylak iğdiş edilince (burulunca, enenince) (Tü-lü hadım) adı alır.
2 Tavsi: Bu, buhur kanının Afrika dromaderi kanına galip
bulunduğu bir yarım kandır. Tüylü deve dişisinin (Mayanın) yaniAfrika Asya develeri birinci kuşak melezlerinin tekrar buhurdevesine verilmesi, yani geriye melezlenmesi ile elde edilir. Şe-matik ve ilme uymamakla beraber bunu 3/4 buhur kanlı bir melezolarak ifade edebiliriz.
Tavsi, çok kuvvetli bir hayvandır. Buhur kanını fazla İktivaettiğinden dolayı buhur devesine daha fazla benzer. Hörgücüçiftir ve Asya devesinin hörgücüne yaklaşır, onun gibi çatal şekil
gösterir. Bu 3/4 buhur kanını taşıyan melezler (tavsi) tekrar buhur devesine verildiği takdirde elde edilen melezler buhurdevesinden artık ayırt edilemez.
Tavsiîer aralarında birleştirilmezler ve bunlar yalnız işde kul-lanılmak için elde edilmiş melezlerdir. Damızlıkta kullanılmazlar.Halk her halde husule gelecek inşikakları önlemek maksadıyla
bundan çekinmektedir. Tavsiler, Afrika devesine de çekilmezler.
Bu takdirde ise Asya kanma fazla malik olan bir melezin tekrarAfrika kanına (geriye) doğru melezlenmesi mevzubahis olacaktırki bu suretle irsî hüviyeti karmakarışık melezler meydana çıkacakve bunların gerek irsî bünye ve gerekse verim itibariyle yüksekdeğerde olmalarına imkân bulunmıyacaktır. Bu sebeplen yetişti-riciler bu melezlemeden çekinmekle ve şayet tavsinin erkeği Af-rika devesinin dişisini aşarsa “kırdı k açtı" tabirlerini kullanmak-tadırlar.
(Aynı şeyi bir kaç aşirette dinledik, onlar buna ayrıca isimvermiyorlar.)
3 Teke: Bu melez, tüylü deve dediğimiz AsyaAfrika birincikuşak melezinin erkeği ile Afrika devesi: (Halep, Aneze) arasındayapılan geriye melezlcmenin mahsulüdür, Tavsi, aynı birinci ku-
şak melezinin buhurla yapılan geriye melezlemesi mahsulü idi.Teke ise Afrika devesi ile yapılan geriye melezlemenin mahsulüdür.
(Erkeğine Lök, dişisine Teke Celebî) ismi verilir. 3/4 Afrikakanını taşıyan bir yarım kandan ibarettir. Sıcak memleketler içinuygundur. Sıcağa dayanır, cüssesi de küçüktür. Cenup mıntıka-larındaki yörüklerde bulunur. Onun için buna (Aşiret devesi)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 145/324
adı da verilir. Aydın ile Adana arasında çok görülür. İzmir’dede çoktur. Tüyleri kısadır.
(Yörükler erkek tüylü yerine lök’le, Afrika devesinin dişisinin birleşmesinden kirinci meydana geleceğini söylerler. Yani babagene lök, ana celep (gayalak) tır. 67 yaşından sonra (kirinci),(lök) adını alır.)
Lök adamcıl olursa (insana saldırırsa, ısırırsa, kötü huyluolursa) enenir (burulur, iğdiş edilir) Buna Lök Hadım denir.
Yörükler (tülü)yü şeytanlı sayıyorlar. (Lök) devesi koyun gibi
uğurlu, hayırlı sayılıyor.4 Kerteles: 3/4 Afrika kanını taşıyan teke dişisinin Buhur devesi
İte yapılan geriye melezlemesi mahsulüdür. Yani iki deta Afrikakam ile melezlenmiş ve Afrika kanı galip bir melezin bu defatamamen aksi istikamette, yani buhur devesi ile melezlenmesindenelde edilir. Yayla mıntıkalarında, dağlık arazîde kullanılır.
(Yörüklerde bunu biz bulamadık.)
5- Yeğen: Bir Afrika Asya birinci kuşak melezi olan tüylüdeve dişisinin Afrika devesi ile geriye melezlenmesi mahsuludur.Yani 3/4 Afrika kanlı melezdir. Kanı itibariyle teke devesininaynıdır. Ondan farkı tesalüpte tüylü devenin dişisinin kullanıl-masından ibarettir. Teke de erkek melezle Afrika devesi dişisi
birleştirilmiştir.)
Yeğen deve makbul değildir ve bu melezleme pek ender olarak
yapılır.Yörüklerde tam tersine biliniyor: anası (gayalak, celep), babası
(Beserek), ağır kanlıdır, geri kalır. Fakat yükcül olur. Katır gibidir Nesli yoktur. Bu birleşmeye zina gözü iie bakılır. Besereğe diğerdeveler meyletmez. (Yeğen) e (Nacır) da diyorlar.
Beserek ağır bir yükü kaldıramamış ta: “Yeğen ’imi çağırın” demiş. Bu ifadeye göre kitabî malûmat daha doğru oluyor. Zira
(YeğenNacır), besereğin kız kardeşinin (Maya) evladı oluyor;yani yeğeni.
6- Kükürdî deve: Afrika ve Asya develeri tesalübünün ikincikuşak (F2) melezlerinden ibarettir. Yani erkek ve dişi (tüylüdeveler) in aralarında birleşmesinden elde edilir. Bu mahsul bir
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 146/324
birinci kuşak melezi olan tüylü develerden elde edildiğinden veikinci kuşakta Mendel Kanunları mucibince buhur devesine ve
Afrika devesine doğru inşikaklar meydana gelmesi tabii olduğun-dan halk bu birleşmeden çekinir ve bu şekilde birleşmeleri meş'um addeder. (Tüylü Deve) denilen melezler aynı ana ve babanın(Buhur ve Afrika devesinden) elde edilmiş kardeşler addedildi-ğinden bunların birleşmesi iyi sayılmaz.
Kükürdî deve, bir kullanma tesalübü mahsulünden ibarettir.İş hayvanı olarak kullanılır, damızlıkta kullanılmazlar.
İkinci Kuşak mahsûlleri oldukları için vasıfları sabit olmaz.Buhur veya Afrika devesine benziyen numuneleri vardır.
Kükürt, yürüklerde (karışık, melez, çandır.) manasına gelir.Bazı aşiretler bunun (Maya) ile (Beserek) birleşmesi yerine (Gayalak ile Beserek) birleşmesi olarak görüyorlar.
(Boynuinceliler), gayalakla beserekten olana yurdagaçar,Yurda gaçan diyorlar ki (Yeğen, Nacır)ın diğer bir ismi olsa
gerektir.
Horzumlular (Maya)yı çekmiyorlar. Günah sayıyorlar. Doğu-rursa, yükçülüğe katılmadan kesiyorlar.
Yukarıdaki tasnife sokamadığımız iki deve ismi daha mev-cuttur.
Yetişeğen: babası lök, anası maya’dır. Makbuldür, yükeü, çok
kuvvetlidir. (Boynuinceli Aşiretinde)Haçan: babası lök, anası mayadır. Buna aynı zamanda (gırma:
kırma, karışık, çandır) da denir. (Dinar Türkmenleri)
Cins ve nev’e bakmaksızın develerin yaşlarına göre verilenisimler:
Köşek (Köşşek), lîoduk, (Potuk): altı aylığa kadar deve yavrusu.
Dorum: iki yaşma kadar deve yavrusu.
Daylak: iki yaşından sonra deve
a) Lök daylağı b) Tülü daylağı Horzumlu’lardac) Nacır daylağı
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 147/324
Deveciliğin, Aşiret kültürünün ata sözleri halinde devamı:
Ağırbaşlı insan için:
"Maşallah! lök gibi oturdu, gitti"
Bir yerde bir hakimin bir idarecinin bulunması lâzım geldiğiniifade eden:
"Gaterde lök bir öter ”
İri yarı insan için:
"Beserek gibi adam" (Beserek: erkek tülü deve)
Güzel kız için:
" May’a gibi k ız ” (Maya: dişi tülü deve)
Devenin doğurmasına Botlama denir (Horzumlular Portiama, boduklama derler)
Dinar Türkmenleri: patavatsız lâf eden için:
"Deve botlar gibi botladı" diyorlar.Deve isimleri almış köylerimizin bulunduğunu da görüyoruz:
(Köylerimiz, 1933, Dahiliye Vekâleti nşr.)
Beserek Köyü : YozgatL ö k K ö y ü : Yusufeli (Artvin)Tülü Köyü : Refahiye(Erzincan)T ü l ü K ö y ü : S a i m b e y l i ( A d a n a )Tülülei Köyü : Bayramiç (Çanakkale)
Yörükler devenin bağırmasını cinslerine göre isimlendirmiş-lerdir. (Deve) bütün cins ve nev’ilerin umumî ismidir.
D e v e : Ç o z u l a rL ö k : Ö t e rK i r i n c i : T ı r l a rB e s e r e k : g u g u r u r
Yetiştirme; Bakım ve Besleme:Develerde kızgınlık gerek erkek ve gerekse dişilerinde görülür.
Erkekler ilk defa 45 yaşlarında dişiler 56 yaşlarında kızarlar,Üç yaşında talep olan dişilere rastlanmaktadır.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 148/324
Erkek devede kızgınlık çok açık tezahürlerle göze çarpar.
Şiddetli bir tenbih, hayvanın kuyruğunu kamçı gibi şaklataraktenasül uzvuna vurmaları, husyelerin şişmesi bu alametlerin başhcalarıdır. Anadolu’daki Tüylü adını taşıyan develer kızgınlıkesnasmda dişlerini gösterirler ve ağızlarından beyaz ve koyu birköpük çıkarırlar. Ve umumiyetle erkek develerde vc bilhassaarap develerinde yukarda söylediğimiz (kızgınlık) kesesi görülür.İki hörgüclü Asya develeri de Tüylü devede kızgınlık devrindenuchada ter veya yağ guddeleri fevkalâde bir faaliyet gösterdi-
ğinden burası daima bir ıslaklık gösterir. Tek hörgüçlülerde butezahür nadirdir. Damızlıkta kullanılmayacak erkek develer kastre edilir.
Kızmış erkek develer, kızgınlık esnasında çok tehlikelidirlervc bu esnada bunlara yaklaşmamak lazımdır. Bunları diğer hay-vanlardan uzak tutmalı ve daimi bir nezaret altında bulundurul-malıdır. Kızınca develerde iştah da azalır ve bunlara bu devirde
kesif yemdevclcrde kesif yem ekseriyetle hamur şeklinde verilirverilmemclidir. Biraz arpa biraz da su kâfidir. Erkek deve altıyaşında damızlıkta kullanılmaya başlanır.
Dişi develerde kızgınlık göze çarpacak şekilde olmaz. Yalnız bunlar kızdıkları zaman sakin ve tembel olurlar. Yürümek is te-mez ve kervanların arkasında kalırlar. Kızgınlık doğumu müleakib üçüncü günde görülürse de ekseriyetle aştırmazlar ve bir
sene aştırılmadan kalırlar.Fakat doğumu müteakib aştırmaları da kabildir. Sıfat esna-
sında dişi deve çökmüş vaziyette durur.
Bir erkek deve için 1030 deve hesap edilir vc günde 3 sıfattanfazla yapmamaları lâzımdır. Birinci sıfattan sonra dişi deveyi 15gün geçince tekrar erkek deveye göstererek gebe kalıp kalmadı-ğını anlamak lâzımdır. Gebe kalan deve, erkeği red eder, kuy-
ruğunu kaldırır ve çökmez.Gebelik bir yıl sürer. Ortalama 365 gündür. Bazı hayvanlarda
13 vc nadiren 14 ay sürdüğü olur1.
Kışın devenin cinsî arzusunun artmasına (Deve girdi), bahardaisteksiz olmasına (Deve yozuldu) denir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 149/324
(Tülü Beserek) kışın, babası buhur, (buğra) gibi kızgınlıkdevrine girer, tehlikeli bir hal alır. Anızından köpükler saçar,
kuyruğu ile tenasül uvzuna vurur. Bu mevsim devenin tam güreşmevsimidir. Balıkesir ile Antalya arasında yörükler Tülü güleşi(Deve Güreşi) tertip ederler. Kasaba ve şehirlerde davul ve zur-nalı büyük eğlencelere sebep olur.
İki (Tülü Besereğin) veya iki (Lökün) arasına getirilen (TülüMaya: dişi deve) kıskançlık vesilesi olur. Erkek develer birbirinesaldırır. Ağızları bağlıdır. Türlü ustaca oyunlarla birbirini yen-
meğe çalışırlar. Seyretmesi hayli heyecan verir. Etraflarında savranlar (usta, yaşlı deveci yürüklerden müteşekkil hakemler) el-lerinde urganlarla lüzumu halinde yahut bir deve diğerini deviripüzerine yüklendiğinde mani olarak, ayırırlar. Eğer bir deve ka-çarsa (tabiatı ile diğer deve de kovalar) son süratle gittiği halde;tribün v.s. olmadığından seyircilerden kaçamıyan yaşlıların, ço-cukların üzerinden basmadan atlayıp geçerler.Lök, ancak vasat bir tülü ile görüşebilir. Her türlü ile güre
şemez.Eğede adı yıllarca söylenen tülüler gelip geçmiştir.
Bu deve güreştirme Orta Asya’dan gelmiş olsa gerek. Şu kay-nak bu hükme varmamıza sebep oluyor:
“Ordos bronzlarında biiyiik bir yer tutan at güreşi tasvirlerinin tahini ancak Çin kaynaklarında bulabiliyoruz. Kırgızlar her sene
yetiştirdikleri atlan güreştirirlermiş. Ve bıı güreşte birinci gelen ata ve yetiştiricilerine mükâfatlar verilirmiş. Aynı an 'an ey i bronzlar ti ze rinde hakkedilmiş olarak da görüyoruz. (C.Trever, Exc. in Northern Mongolia, s.13) Buna benzer diğer bir sahneye de Loo kolleksiyo- nundakt bir bronz üzerinde rastlıyoruz. Deve ve kaplanların mücadelesi de Sibiıya ve Ordos bronzlarında biiyiik bir yer tutar. (Burlington Magazine, 1926, April)”1.
Beslenmesi: deve, çalıları, dikenleri çok sever. Akşama kadardiken yiyerek kendi kendine yayılır. Ekseri başında yaşlı bir yörükveya çocuklar bulunur.
Akşamlan deve hapı verilir: Seslenince (Sarı MayaL.Garalök...v.s.) anlayıp gelir. Deve hapı, (Deve Tec) i denen çinkodan
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 150/324
derince bir kap içinde hazırlanır. 3 kg. kadar arpa unu veya
burçak yarması su ile yoğrulup hazırlanır. Katılaştırılıp, söbü(yumurta, elips) şekline getirilir. Bir yük devesine 24 saatte birverilir.
Deve yazın iki defa (sabah, öğleden sonra) sulanır. Devecikovası denen, ağzı dar, altı tahta yanları saç kulplu bir kova ilesu getirilir. Bunun içine konan su icabında uzak mesafelere kadartaşınır. Daha ziyade yolda rastlanan kuyudan su çekmeye yarar.Devenin suyu iştahla içmesi için suyun içine arpa unu (çorak)atılır. Dinar Türkmenleri buna (şor) diyor. Deveye yorgun ikensu verilmez; yoksa hastalanır. (çohoL ÇohoL) denerek sulanır.(Hoç!) diyerek kaldırılır ve sürülür. Çağırırken (hoç bidi bidi!..),çöktürürken (ıh! veya çök!..) denir.
Deve ve devecilik hakkında (Honamlı, Sarıkeçili, Karakoyulu,Yeni Osmanlı, Dinar Türkmenleri, ilh..) gibi aşiretlerden epeycc bilgi topladığımız halde, Horzum aşiretinden (halen Dinar civa-
rında Gökçek köyünde oturan) 75 yaşlarında Hacı ÇakıroğluOsman Çavuştan edindiğimiz malûmat hayli dolgundur. Ona göredevenin (Öd) ü dağınıktır (bir kaç yerde):
1 Boynun üst kısmında (eğri kısımda)
2 Sağ ve sol kaburgalarının ucunda.
3 Kuyruk üstünde (Sandal ağacı)
(Öd) ü top lu olsa, bir yerde bulunsa muvazenesini temin edip,yükü kaldıramazmış.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 151/324
Devenin teçhizatı:
Havut: devenin semeridir. Şu kısımlardan mürekkeptir:
llarzın: dışı keçe ile kaplı olup, onun altmı kıl çul ile kap-lamışlardır. Bu çulun içine Ilavut ofu denen saz doldurulmuştur.Haranın üstünü kaplıyan keçe (Tülü Beserek) te kırmızı, süslü,güzeldir.
Hatap Ağaçı: dört adet ağaç, iki adet bir yanda iki adet biryanda. Yük sarılırken ipler bu ağaçlara geçirilir.
İşkence: iki adet ağaç. Hatap ağaçlarına merbuttur, (hatapızapteder)
Darak (Tarak): İki adet ağaç
Hatap başı:
Kolan: üç adet
1 Göğbed Kolanı (boğaz altı)
2 Töş, döş Kolanı (karın altı, ön kısım)3 Kasık Kolam (karın altı arka kısım)
Kuskun: havut kaymasın diye, kuyruk altından geçirilir, (yünveya kıldan)
İlik veya İşkence İpi: dört adet
Bel ipi: havutun hatabına bağlanan ip (bir adet)
Yörüklüğe bağlı zanaatlardan biri de (Havutculuk) tur. Eğeve Akdeniz bölgesinin bazı kasaba ve şehirlerinde bu işle iştigaleden bir esnâf zümresi elan mevcud olup, yörüklüğün nihayeteermesi ile tarihe karışacaktır.
İçirik: havutun altına konan, attaki ter keçesi gibi keçe.
Yular: yünden mamûl, renkli dokuma, devenin başına geçirilir.
Akrap: yanağın altına (iki tarafa da) takılan, (4 çivili) ufakdemir parçası. Çivili tarafı içe doğrudur. Ete değince, kalp deveyi(Bilhassa) (Nacır’ı) batarak yanağını (duluk) acıtarak, canlandırır.
Zencir: Bir metre kadar uzunlukta, (çilbir) lc (yular)ı birbirinerapteden halkalı zincir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 152/324
Çılbır: Yün veya kendirden ip. (Sarı Keçili, Honamlılar bunadizgin der)
Tellik: (çilbir) le (zincir) i bağlayan ince ip. (Horzum) dan başka aşiretler buna (Telipi) derler.
Devenin birbir ine bağlanmasına (Tirkeme) denir . Zayıf b ir ip le (T ellik , T elip i) bağlan ır: deveye za rar verm esindiye. Devenin başındaki yulara merbut (zincir) le, öndekidevenin kasık kolanının ucuna bağlı olan (Dizgin, Çilbir) i bağlıyan ince ipe (T ellik , te lip i) den ir. Bu devenin s igo rtatelidir , hayatını korur . Kötü bir arazide, öndeki deveninçekmesi i le , a rkadaki devenin muvazenesinin bozulup,düşmemesi için (Tel ipi, tellik) hemen kopar ve deveyi
kur tar ı r .
İki devcci gidiyormuş. Biri eşeğinden atlayıp sevinçle yerden bir şey almış. Ağabeyisi merakla o “Ne buldun?" “A lım buldum "
Hadi ülen sen de!... Ben de bi telipi buldun zandım ’’, Horzumlular
(bi tellik buldum zandım)
Tel ipi altından kıymetli, zira bu ufacık ip, devenin hayatınıkurtarıyor.
Çuvaldız da devecinin can yoldaşı (çuvalı, havut’u dikmekiçin) (Çengel) dc çuvalı sırtlamak için.
Malaman tellik olmaksızın, çilbirle, zinciri sıkı sıkı bağlamaya
diyorlar (Horzumlular)Esnek: devenin ağzını bağlayan ip.
Kaskı, gazavent: kışın deve kızışınca ısırmaması için hataplaesnek’i rapteden ip veya kolan.
Dizgorıı: keçenin üzerine aynalarla, türlü işlemelerle ve deve boncuğu ile (midye gibi olup, tarlalardan toplanır, kemiğimsî,ufacık süs, boncuk) deve zîneti meydana getirilir. Güreşçi deve-
lerin başına ve havudun ön kısmından (alt tarafından) ön ayak-larına (dizlerine doğru sarkan süs: (Görbend: Sıraç, çakal v.s.Gtiğbentlik, Cığıştak: Honamlı, Sarıkeçili) Eski göçlerde de kullanılırmış.
(Göç)te en önden kızın, gelinin gitm esi, kıza baksınlar, deveye
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 153/324
Canlar:
1Hatap Çanı: havudun önüne asılan, büyük çan. (Honamlı,Sarıkeçili: Dündar çanı), (Sıraçlı ve Çakal Aşireti, Bolat Çanıdiyor)
2 Duluk Çanı veya Zili: (Yanak: duluk) ta 78 adet ufacıkziller
Honamlılar buna: yüz Çanı diyorlar (Sıraç)lı, çakal) v.s. (Ge-veze), (Gulak Çanı) diyorlar.
3 Ya nl a m a Ç a m : k a r ı n a l t ı n a a s ı l a n ( G ö ç l e r d e ) büyük ses ç ık a ra n , göçe h aşm et v e ren büyük çan . Sar ı kcç i l i , S ı r aç , Çaka l v . s . (Ö zek çan ) (G übüdük) d i-
y o r l a r .Honamlılar: (Gara Çan) diyorlar.
Keveke: deve çanının dışındaki büyük kısım. (Dinar Türkmenleri)
Deve ski yerden kesilir:
1 Evvelâ boğaz altından
2 Sonra göğbedden (boyunla gövdenin birleştiği yer)
Devecilerin piri Veysel Karanî, devesi birinin bağından otyiyince, haram yemesin diye böyle kesmiş. Teamül haline gel-miş.
D even in t üyü baha rda (h ıd ı r e l l e z l e , gündönümü a ra-s ında) yolunur . Tüyü yolunmuş der iye , ka t ran, gaz , sadeyağı (veya zeyt in yağı) karışımı sürülür . Üç ayda tüy-
lenir .Çuval, heybe, çul, yatak yünü, haba (aba) v.s. yapmakta kul-
lanılır.
Ceh: Boğaz altından, göğbede kadar gelen, sarkan uzun tüyedenir. 34 Kgr. yün çıkabilir.
Hörgiic Tüyü: 34 Kgr. yün çıkabilir. Cem’an iyi de-veden 810 Kgr (Tülü, Nacır), cöm’an (Gayalak, lök) ten56 Kgr.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 154/324
Deve Hastalıkları:
1Kötev: Üşütmeden mütevvellid hastalık, tedavisi: kırmızı veyakara biberle burnu oğulur.
2- Halka: boğazının altında şişkinlik peyda olması (bademcikgibi) Hap yiyemez olur. (Halka olmuş) denir.
Tedavisi: kızgın demirle şişlik dağlanır. Gül gibi bir iz kalır.
3- Ham Çalgını, Ağırırmış, Hama Çalmış: algın, garnıçekkin(zayıflamış) olur.
Tedavisi: Koruk, taze kaysı su ile kaynatılıp, soğutulur. Deve-nin ağzından ac karına dökülür. Olmassa sirke dökülür. 24 saat
su verilmez.Sabaha karşı deve kırk geviş getirirse (çabuk geviş getirirse)
sıhhati iyidir. 30 geviş getirirse (ağırdan alırsa) keyifsiz demektir.
Deve Katarı ve Savran başı: art artda dizilip bağlanmış develer bir katar teşkil ederler. Şu tekerleme en güzel, normal katarınyedi deveden meydana geldiğini gösterir.
“Yedi katar, beş-altı yeter, sekiz artar ”
Katarda sıra:
Önde: Beserek (Ön devesi) (Honamlı, Sarıkeçili, Hata’lar buna(Peşenk Devesi) diyorlar. İkincisi, Üçüncüsü, dördüncüsü, beşin-cisi, altıncısı gatar. Yedincisi Duldar Mayası (Acar: genç, güçlüdeve) Honamlı Sarıkeçili, hayta: (Duldar Devesi)
Develer Ihtırılınca:
(Ön Devesi) nin (Peşenk Devesi) nin sağına ıharlar. Sar keçililer:“Biz develeri Peşenk devesinin sağma ıhtırırız. Diğer aşiretler solunaıhtırır” dediler. Honamlı ve Hayta’da aynı olduğu gibi, hemen hemendiğer aşiretlerde aynı durumu müşahade ettik. Ayrılık göremedik
Savrtmlıaşı: Deve kervanının mutlâk hakimi, idarccisi, akılhocasıdır. Bu meslekle saç ağartmış bir devecidir. Konak yerlerini,yaylım yerlerini bilir. Develere yük bulur, parasını, nakliyat ücre-tini tahsil edip, devecilere hakları nisbetinde taksim eder.
Askerî ikmallerde, cephane, mühimmat naklinde, KoçhisarGölü’nden tuz naklinde, 3040 sene evveline kadar Türkiye’nin
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 155/324
bilumum nakil ve ticaretinde (kamyon, yol yokluğunda) yegânerolü oynıyan deve katarlarının başında (Savranbaşı) na çok işdüşerdi.
Gündüz uyur, gece uyanık kalırlardı. Ülker yıldızından,
develerin geviş çalmasından (geviş getirmesinden) sabahakaç saat olduğunu bi len insandır . Göçek vaktine (Göç,hareket zamanına) ayarlayıp, bütün deveci leri uyarırdı .Hava durumunu bi l i r , akşamdan icabında odun toplat ı r .
Kendisi gündüzün icâbında yolda merkebinin üstünde uyuk-lar gider.
Bilhassa im para torluk Türkiyesinde deve kervanları, hazer
ve seferde büyük hizmetler görmüştür. Erzak ve cephanenakli, kale kervansaray yapım ve tamiri için malzeme nakli,limanlardan iç vilayetlere vilâyetten vilâyete, istihsal merkez-lerinden İstanbul, İzmir gibi büyük istihsal merkezlerine tuz,
buğday, bakliyat, kuru yemiş, ticarî em tea nakli devele rleyapılırdı. Anadolu’nun kan damarı, nakliyat şebekesi devekervanları idi. Eski Türk ordularında ve umumiyetle nakilvasıtası olarak deve büyük bir yer almış olduğu için bütün
kervansaray ve menzilhanelerde büyük bir zevk ve bilgi ileyapılmış deve ahırları bulunurdu1.
Ç- Atçılık ve Sığırcılık:
Anadolu yörükleri arasında sürüler halinde, Kazak’lardaki (Cıl-kı) misâli, at beslendiğini bilmiyoruz. Buna rağmen yakın senelerekadar göçebe olsun, yerleşik olsun hemen her ev at beslemeyegayret etmiştir. At, Türkün sevgisidir. Bunun Orta Asya’da nasıl
bir yaygın sevgi olduğunu yukarda kısaca gördük. Anadolu’da iseatasözleri, türküler, Dadaloğlu, Köroğlunun (Koçaklama, bozlak,ağıt) larında bu sevginin hamasî bir havaya büründüğünü görürüz.Cenklcr onunla yapılır, düşman ülkelerine onunla saldırılır, düğün
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 156/324
havram onunla olur, hatla anası babası vermeyince kız onunla
kaçırılır, cirit onunla oynanırdı'.
Atçılık hususunda geniş bir maddi kültür halen mevcuttur.Sait Uğur’un (İçel Folkloru) ve ondan faydalanan Ali Rıza Yalgın’ın (Cenupta Türkmen Oymakları, V.sf.6871) bu hususda ver-dikleri malûmat zengincedir. Yerimiz müsait olsa biz de muhtelifaşiretlerden, Avşarlardan at hakkında topladığımız bilgiyi, şiiri,türkü, atasözlerini ilâve edebilirdik.
Sığırcılık, (yerli Kara) denen küçük, verimsiz cinsin yetiştirciliğinden ibarettir. Bazı aşiretlerde gördük.
d) İktisadî Bünyemizde Hayvancılığın Yeri:
İktisadî bünyemizin ziraî bir karakter arz ettiği, millî gelirimi-zin takriben % 40’ının ziraatten gelmekte olduğu, bunun içindede hayvancılığın büyük bir hisseye sahip bulunduğu malûmdur.Bu arada canlı hayvan ve ct hayvanî mahsuller ehemmiyetli ihraçkalemleridir. Bu ihracat büyük bir döviz kaynağı teşkil eder vetediye muvazenemizde büyük rol oynar.
Hayvancılık iç istihlâk bakımından da ayrı bir ehemmiyet ta-şımaktadır. Proteinin beslenmedeki ehemmiyetine mütehassıslarişaret ediyorlar. Bizde, ilerlemiş memleketlerin aksine, proteindaha ziyade hububat ve sebzeden elde ediliyor. Pek az miktarı etve hayvanî mahsullerden alınıyor. Senede 810 yavru veren, çabuküreyen domuzla protein ihtiyaçlarını bol bol gideren Hıristiyanülkelerine mukabil, bizim de küçük ve büyük baş hayvancılığımızıleşvik etmemiz lâzım.
Baade Raporunda da, Anadolu’da halkın ekmek, çörek gibihamur işleri sayesinde günde 3.000 civarında kalori alabildiği,
bunun %80 ni hububattan elde edilirken ancak %2 sinin sebzeve hayvanî yağlardan, %7 sinin süı ve süt mamülü yiyecek veyumurtadan ve sadece % 1 inin etten temin edildiği belirtilmektedir2.
1 Sarıkeçi l i Aşiret inden Ali Osman Efendi 'nin (Karadinköyü-Korkutel i ) anlattığına göre, cirit oyunlarını şiirle dile getiren yakınıcı varmış (О г а п
olacak) Buna (Ta tar) derlerm iş Hadise ti ge çe n bir cirit oyununu Ta lar şöyle tasvir ediyor D eğnek öynark a çıktı Gedik Haşan'm dişi Yarıldı Tırlıoğlu’nun gaşı Çok söylemen, dutmııyo Odabaşıoğlu'nun başL Orta Asya'da buna (Çiğit: yiğit oyunu) denir.
2 F.A .O. Tü rk iye Raporu. Z.Bankası 100. yıldönümü Yay., 1963 sf.69.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 157/324
Bu raporlarda, tetkiklerde, plânda müşterek, hayvancılığımızınibtidaî bir seviyede olduğu, hattâ eski halinden, verim itibariyledc geriye gittiği hususudur. Bu gerileyişte mer’atarın ekilebilir
arazi lehine azalışı büyük rol oynamıştır."D44 de 12,9 milyon hektar olan sürülüp ekilebilen arazinin 1)56 da
22,4 milyon hektara yükselmesi, step mer’aların feda edilmesinden mü- tevvelliddir. Bu müddet zarfında sitep mer’alar 32 milyon hektardan 23,1 milyon hektara düşmüştür. Tabiatı ile sitep meraların en iyi kısımları sürülmüştür. Geri kalan kısım kayalar ve çok seyrek Floraya malik olan kayalarla dolu, çok dik meyillerden ibarettir. Bu azalan mera üzerindeki hayvan sayısı artmıştır. D46 dan 1956 ya kadar koyu n vc keçi sayısı 40,1 milyondan 49,5 milyona, sığır ve mandaların sayısı 10,6 dan Ц 5 milyona yükselmiştir. Otlanabilecek sitep mer’aların hayvan başına olan ortalama dönüm miktarı hemen hemen %50 azalmıştır.
Mevcut 29 milyon hektar mer’a bu saha üzerinden beslenmek istenen hayvan miktarını taşımaktan uzaktır’1.
Bu aşırı otlatmanın ne vahim hal aldığı beş yıllık plânın şusatırlarından daha iyi anlaşılıyor: “1962 yılında mevcut megaları
mızın büyük baş hayvan birimi olarak otlatmak kapasitesi 15 milyon baş olarak hesaplanmıştır. Her türdeki hayvanların büyük baş hayvan biribıi olarak miktarı 24,1 milyon baş olduğuna göre 9,1 milyon baş hayvan normal otlatma esasına göre açıkta kalmakta veya aşırı otlatma ile mer’alar tahrib edilmekte, hayvanlar da iyi bir şekilde beslenememektedir ’2.
İmparatorluk Türkiyesinde de aşırı otlatmaya, mer’aların azal-masına mani olmak için tedbir alınmış, kanun vaz’ olunmuştu.
Demek zamanla tatbikat nazariyattan üstün gelmiş. Bu kanunların birinde bu hususta şöyle deniyor: “Ve kadim-üz zemandan şehirlimin ve ehl-i kurâ’nın davarları örüsi (otlaması, yayılması) içtin vaz'olunan yerin ekilmesi ve korunması zarar-ı ânıdır Ol cihetden medfu ve memnu 'dır” (Barkan, Kanunlar, sf.7)
Tedbirler, Çareler:
Plânlama mer’alar üzerindeki baskının büyük baş hayvan sayısını
sabit !utulması, keçi sayısının azaltılması ve yem bitkileri ziraatının1 F.A.O. Türkiye Raporu, sf.15.
2 Birinci beşy itlik kalkınma plânı, Ankara, 1963, sf.159,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 158/324
geliştirilmesi ile kısmen önleneceğini düşünüyor. Uzun vâdede bazı marjinal toprakların eski haline (mer’a) çevirilmesi gaye edinilmiştir1, “Beş yithk yatırım toplamının %6,1 ini karşılayan 684
milyon Hra gelişen hayvancılığın artan yem ihtiyacını kısmen karşılamak için nıer’aların fileştirilmesine, erozyona engel olmağa ve yeni kurulacak bağ, meyva ve zeytinlikler içitı gerekli teras ve tesislerine, ıslak ve bataklık alanların kurutulmasına harcanacaktır’2.
Oakes Raporunda, Orta Anadolu’daki hayvan nisbetinin üçte bire indirilmesi öne sürülmüş, tavsiye edilmiştir. Baade Raporu ’nda bu hemen hemen imkânsız görülmektedir. Çare: ...Orman böl-gesinde kalacak olan hayvan sahihleri için tatmin edici başkageçim vasıtaları bulmaktır. Bu imkânlar sağlanmadıkça ormandaotlatımı önlemek imkânsızdır ve herhangi bir zorlama teşebbüsüşüphesiz ki Orman Umum Müdürlüğü ile orman halkı arasındadaha büyük ihtilaflara yol açacaktır. Bu değişik geçim yollarıorman hizmetlerinin genişletilmesiyle (yol inşaatı, orman dışı ağaçlandırma, kıymetlendirme) orman köylerinde yamaçlardaki tar-laları teraslamak, vâdilerdeki sulanan bağ ve bahçeleri geliştirmek, büyük ölçüde iyi vasıflı tohum ve sun’i gübre kullanarak ziraatıkuvvetlendirmekle temin edilebilir.
Mahallî et ve süt mamulleri istihlâkî, hayvan türündeki geliş-tirme (gerek sığır gerekse yüksek randımana bağiı keçilerde) vedaha ziyade serbest mer’a otlatımına zıt ahırda besleme ve ormaniçi veya hududundaki tabiî mer’aların daha iyi bir şekilde amenajmanıyla karşılanabilir”3.
Gelirinin çoğunu (keçi) den temin eden dağ köylüsünün elin-
den keçiyi almak, onları perişan etmek olur. Bu keyfiyet J.E.Chrıstıansen’in Raporun’da da göz önüne alınmıştır: "Eğer, bu halkın yetiştirmekte olduğu hayvan sayısı azaltılacak olursa, başka gelir kaynakları da bulunmalıdır. Mesele son derece karışık olmakla beraber, bazı güney Avrupa ve Akdeniz memleketlerinde, ilerlemeler kaydedilmiş ve edilmektedir. Muvaffak olmuş memleketlerin Türkiye
l Birinci beşyıllık kalkınma plânı, Anka ra . 1963, $[.180.
i Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı, An kara, 1963, s[.161
x F A . O. Raporu, sf.139,201
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 159/324
tarafından teûkik edilmesi ve uygun olan tedbirlerin adaptasyonuna gidilmesi ve vakit kaybetmeden tatbik edilmesi icap eder "V
Keçiyi azaltmada ilk adım, yerleşme arzusunda olan yörükierden
başlamak olabilir. Ellerindeki keçilerin hükümetçe satın alınıp, uzunvadeli, faizsiz veya çok düşük faizli bir kredi ilâvesiyle kendilerine bir meblâğ sağlayıp, bir toprak tahsis etmek. Ellerine geçen paramesken ve istihsal vasitalarına tahsis olunur. Bu suretle başka sa-halarda müsmîr olmaları temin edilebilir. Meselâ, şeker fabrikalarıcivarında iskân etmek, emansif hayvancılık için maddî ve manevîyardım sağlamak. “Extensif hayvancılığın tıpkı extensif ziraat gibi iklim şartlarının sıkı tesiri altında kalması, hayvanlan büyük tehlikelere
uğratabilir. ŞiddetU kışlardan ve kurak yazlardan ekinler nasıl zarar görüyorlarsa, hayvanlar da a\!nı sebepler yüzünden açlığa uğrarlar. Bazı
yıllar büyük hayvan kırımları olur’2. Onun için bu yerleşme ile, atadandededen hayvancı olan, bu işe ünsiyetleri bulunan aşiretleri bilgi,maddî imkân ve yardımlarla teçhiz edip, entansif hayvancılık yap-malarına önayak olmalıdır.
Keçileri ellerinden alınmış aşiretleri sazlık mıntıkalarda iskânedip, turizm ve yerli istihlâk için türlü hasır dokumaları, hasırsepetler, şapkalar v.s. imâl etmek, halı, kilim, çorap3 v.s. dokumaküzere kurslara tabî tutmak, kredi ile takviye etmek, satış imkânlarıhazırlamak, kooperatifler kurmalarına yardım etmek, memleketiktisadiyatı bakımından mühim olduğu gibi, içtimai bakımdan,iskân politikası bakımından da ehemmiyet taşımaktadır.
Keçi besleyen yörükleri orman dcnemiyecek çalılık yerlere zi-raat için iskân etmek, keçilerini satın almak şıkkı. Nitekim bu
husus mezkûr raporda, Orman Umum Müdürlüğünün etüdüneistinaden zikredilmiştir: “Orman Umum Müdürlüğünce yapılmış olan etiidler, takriben 500,000 hektarlık maki ormanının ve 1.500.000 hektarlık diğer orman arazisinin zararsız bir şekilde ziraî saha, bağ ve bahçeye çevrilmesinin mümkün olduğunu göstermiştir ki bu arazî 200.000 ailenin yerleştirilmesine elverişlidir'A.
1 F.A.O. Raporu, sf.139,2012 Ord.Prof.Dr. Besim Darkol, Türkiye İktisadi Coğrafyası İst. 1963, sf.136.
3 Bu sene Ekim ayında Yapı K redi Bank, tarafından açılan ( Çorap sergisi) ningördüğü rağbet göz önüne alınsın.
•i F.A.O. Raporu, sf.138.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 160/324
Edremit ve Erdemli civarında gördüğümüz maki toplulukları buna misâldir. Edremit’de, bu çalı çırpı yerine civardaki gibi, binlerce liralık döviz getiren zeytin ağacı, Erdemli’de narenciye
kaim olabilir. Bu suretle Türkiye’nin gelir ve tediye muvazenesindelehte bir fark olacağı gibi, konar göçerlikten bıkmış yörükleriniskânı temin edilmiş vc bir miktar keçi azaltılmış olur.
Memleketin şiddetli ihtiyacı yanında, hayvan sayısında bir azalt-maya mukabil, koyuncu yörüklerin hayvancılığını desteklemelidir.Tam göçebelikten yarı göçebeliğe geçmeleri için kendilerine kışlatemin etmeli, kredi, kurs v.s. kolaylıklarla teşvik ve takviye etmelidir.
Ayrıca “Hayvan mahsullerinin m am ul bir halde ihraç imkânları kazanıldığı gün Türkiye'nin ekonomik durumunda büyük bir de- ğişm e bek len e bilir "*.
3- Yürüklerde İmalât:
Bu bahiste sadece yörüklerden bahsedeceğiz. Orta Asya göçe- belerinin hayvancılığını anlatırken kısaca imalât ve el zaanatlarınakısaca işaret etmiştik. Onun için bu bahiste yeri geldikçe Orta
Asya göçebelerine atıfta bulunacak, ayrıca ele almıyacağız.a- Süt mamulleri (Ağartı, Ağaran, Arık)
Karakoyurüu’lar (Arık), Dinar Türkmenleri (Ağaran), diğer aşiretler(Ağartı) demek suretiyle bütün süt mamullerini (yoğurt, yağ, peynir,çökelek.„ilh...) ifade etmiş olurlar. Şimdi bu mamulleri sırası ile görelim.
Ağız, Ağın; Yepinti, Kımız:
Koyun, keçi, sığır, deve doğurduktan sonra, yavru emmedenalınan koyu, kıvamlı süte D inar Türkmenleri ve Bekdikler (Ağın),diğer aşiretler (Ağız) diyor. Bu (Ağız veya Ağın) diğer normalsütle karıştırılıp, pişirilirse kımız adını alıyor (Dinar Türkmenleri,Horzumlu’lar Bekdikler).
Gün dönümünde (Ağustos sonu) sütler yağlanınca koyununsütünü pişirerek gene kıvamlı süt yoğurt arası bir yiyecek elde
ederler ki buna süt döndermesi (Dinar Türkmenleri) adı verilir.Diğer yörükler buna (Yepinti) der. İlk yiyen veya içen için bay-gınlık verici, ağırdır. Fakat lezzetli ve kuvvetlidir.
ı N .T unçd il ek , İç Anadolt ım ın E konom is i H akkın da, İsl.Ü niv,C oğrafya
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 161/324
Yoğurt: Keçi veya koyun sütü sağıldıktan sonra karıştırılıp, paçal edilir (ikisini birden besi iyen aşiretlerde) kazanın içine süzekdenen bezle süzülür. Kazan ocağa, (sacayağı) sayacakın veya üçtaşın üzerine konup, ateş yakılır, kaynatılır. îyice kaynatıldıktan
sonra indirilip, ılıklaşıncaya kadar bırakılır. Helke ve çingillerctaksim edilip, içine yoğurt mayası atılıp, üzerleri örtülür, maya-lanmaya terk edilir.
Maya vazifesini eski yoğurtta görebilir. Tuzlanıp kurutulupsaklanan eski yoğurt iyi maya olur. Buna (Damızlık) ta denir.Diğer bir maya Hıdırellezde (6 Mayıs) sabah erken, gündoğmadanotlar ve çiçekler üzerinden toplanan çiğ (şebnem) dir. Bu, da iyi
bir mayadır. Azıcık konulunca sütü mayalaştırır, yoğurt yapar.Yörüklerin yoğurdu leziz ve yağlıdır.
Süt makinasında yağı alındıktan sonra yapılan yağsız yoğurdaBekdik Aşireti (iğdiş yoğurt) diyor. Lezzeti az, kuvvetsiz oluyor.
Tere Yağı: hali vakti yerinde olanlar her gün, fakirler 34günde bir topladıkları yoğurdu yağ çıkarmak için (döğme tuluğuna,yannık’a) yayık’a boşaltırlar. (Resim:25,26, 27,28,29) Bu tuluk keçiderisinin bütün olarak yüzülüp, eylenmesmden meydana getiril-
miştir. Yapılışı ilerde eyleme bahsinde anlatılacaktır.(Çatma) denilen üç ayaklı sehpaya bu tuluk asılır. Keçinin baş
tarafı demek olan dar kısım iple bağlanıp, tepe aşağı getirilmiştir.Kuyruk ve iki arka ayağının derisinden kıl iplerle (Çatma) ya(1,50 metre boyunda sehpa) bağlanır.
Tulukki buna bazı boy ve aşiretler (Avşar, Sarıkeçili, Honamlılar, Kara tekeliler, Horzumlular yunnık) diğerleri yayık deryarasına kadar yoğurtla doldurulur.
Yörük kadını yufkasını (yufka ekmeği) yaptıktan, yemeği pi-şirdikten sonra (veya evin kızları, kadınları çoksa yemeği ekmeği başkası yapar) çatmanın başına geçip, eline ağaçtan mamul birmetre boyunda (bişşek)i alır. Buna bazı yerlerde (fişşek, pişek,fişek) dc denir. Ucu daire şeklinde, deliklidir. Yoğurdun içindekolayca oynayıp, yağını yüze çıkarabilir.
Kadın kolunu dirseklerine kadar sıvayıp, sabunla elini kolunu
iyice yıkar (Bizim gördüklerimiz, duyduklarımız böyle, istisnasıolabilir) Bişşeği de yıkar. Kazanın içindeki yoğurdu tuluğa boşaltır.Yoğurt sıcakça ise biraz soğuk su, soğuksa ılık su ilâve edilir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 162/324
Bişşekle hafif hafif yoğurdu döğmeye başlar. Bu muameleye yayık yayma, yanmk döğme, Ayran döğme denir. Bir yayla sabahındaçocuk sesleri arasında, çadırların önünde yayıktan tatlı sesler çıkar,musikî ahengi doğar...
Kadın arasıra bişşeği çıkarır, üzerine, soğuk su serper (yağtutmasın diye) Nihayet dipte ayran, üstte yağ olmak üzere ayrılır.Bişşek oynamaz, güçlükle çalışır hale gelince, çomçayı (büyükağaç kepçe) üzerine su serptikten sonra tuluğa daldırır, yüzündenyağı alır ve kazanın içine kor. Geri kalana tekrar bişşeği vurur.Yağ tekrar toplanır, tekrar çomçayla alır. Yağ bitinceye kadar buameliye devam eder. Bu yağa (tuluk yağı) denir. Geride ayran
kalır (tuluk ayranı, yayık ayranı, yannık ayranı) yemeğin yanındaiçildiği gibi çökelekte yapılır.
Bütün yağ kazanda topladıktan sonra, eski bezler top halinegetirilip kazanın altına konur. Kazan bu topun üstünde çalkalanır.Çalkalanırken ayranı akar, iyice kıvamlanıp terayağı haline gelir.Kazandan alınıp Tirki’nin içine konur. Tirki: derin olmayan geniş bakır kaptır, leğendir. Buna (İleğen, ileğençe) de derler. Tirkide
yağ, ayranı kalmayıncaya kadar soğuk su ile yıkanır. Tuzlanıp,karın tüyü yolunmuş ve ters çevrilmiş keçi veya koyun derisininiçine konur. Orada suyunu iyice çeker, kıvamlı hale gelir. Kuru-yunca, dışı kıllı içi eylenmiş taze derinin içine yumrukla basar,çeke çeke bağlarlar. Obruk, orbuk denen serin, suları damlayanmağaralara bu tulukları (tulum) istif ederler, üzerini çulla örtüp, büyükçe taşlarla bastırıp giderler. Mağara buzhane vazifesi görür.Kimse kimsenin malına dokunmaz, yan bakmaz.
Yörükler yerleşince deriden mamul yayık yerine, ağaçtan ya- pılmışını kullanıyorlar. Bir istisna olarak Göğebakanlı Aşiretinde(Bozdoğan civarında) ağaç yayık gördük. (Resim: 26) Bazı göçe-
beler bişşek kullanmaksızın tulukla yağ çıkarırlar. Bu iş şöyleolur: Tuluğa yoğurt konduktan sonra, ağızı iyice,.sıkı sıkı bağlanır.İki kişi karşılıklı oturup ayakları iie tuluğa vururlar. Bu şekilde leğeniçinde yumruklanıp, elle oğaianıp, su atılıp yağ alınır. (Söğüt havalisi
Karakeçeli ve Karakeçili, Dinar Türkmenleri aşiretleri)Süt (Krema) makinasında usul: süt üzerinden dökülür, kol
çevrilir. Bir taraftan yağı alınmış süt, diğer taraftan yağla karışık,çok az süt akar. Bu yağlı kısımda yukarıda anlatıldığı gibi yoğurtyapılıp yayık vasıtasiyle (bişşekli veya bişşeksiz) tereyağı elde e-
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 163/324
dilir. Diğer taraftan akmış olan yağsız sütün yoğurduna (iğdişyoğurt), peyniri yapılmışsa (imansız peynir) denir. (Resim: 30)
Bir diğer usul süt kaynatılıp kaplara taksim edilir. Üstü kaymak
tutar. Bu kaymaklar toplanıp, kazanda kaynatılır, yoğurt çalınır(yoğurt yapılır, içine yoğurt mayası atılır)
Bu yağsız, azçok hiieli şekiller, şehirlerde pek haşır neşir olmamış,örfünü adetini kaybetmemiş aşiretlerce makbul sayılmaz.
Peynir: Süt kaynatılır, bakır kaplara taksim edilir, ılıklaşıncaiçine maya atılır. Maya vazifesini kuzunun kursağı görür. Temizölen kuzunun (ölmeden önce, kesilmiş olan) sütten ibaret kursa-
ğının içine, yeni kuzulayan koyunun ağız sütü (ağız) konur, ku-rutulur. Bu iyi bir peynir mayasıdır. Temiz ölen koyunun sarkanağıda aynı işi görür. Bu mayaya biraz kuru incir, kuru üzüm, nohul,seğ (şap), harnup (keçiboynuzu) ilâve edilir, (Çabuk ve lezzetliolması için). Maya atıldıktan sonra mayalanmaya terk edilir. Buna(Pcndir Çalma) denir. Keçi, buzağı, tavşan v.s. gibi hayvanlarınküçüğünün kursağından da peynir mayası olur.
Ertesi günü taze peynir küçük bez keselere parça parça taksimedilir. Altlarına üstlerine taş konur. İyice suyunu çeker, sonra temiz bir tuluğun içine doldurulur. Bu tuluklar serince bir yerde muhafazaedilir. Altına çakıl taşı serilir, üstüne ağır taşlar konur, 1520 gün
bu vaziyette tutulur. Bu müddet içinde yine tuluk hazırlanır. Temizölmüş bir koyunun (ihtiyaç dolayısı ile veya ölmesi muhakkak diyerekson anda kesilen) derisini tuzlarlar. Sarımsaklı yoğurt hazırlanıpderinin içine dökerler. Bir kaç gün bu vaziyette kalınca deri eylenmiş,
peynir tuluğu, tulumu haline gelmiş olur.Diğer tulukta 1520 gün bekletilmiş olan peynir, bir bez üzerine
dökülür, ufak ufak doğranır. Tuzlanır ve karaotçam (Çörek otu)ilâve edilir, temiz bir değnekle yeni tuluğa basa basa doldurulur.Tuluğun ağzına bir avuç tuz konup, sıkıca bağlanır. Te-reyağı, tuluklarına yaptıkları gibi bir (mağaraya) orbuğaistif ederler. (Son baharda) güzün, güz günü yayladan git-meden bir gün evvel kışlaya yakın yerlere nakleder, köy-
lerde şehirlerde satarlar. Bazan da yaylaya gelen, civardamanar kuran (mandıra) tüccara taze peynir olarak, bir incituluktaki ( tuz lanmadan, çörekotu a t ı lmadan önceki) ha-liyle satılır.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 164/324
Siit makinasından yağı alınmuş olarak çıkmış sütten yapılan peynir lezzetsizdir (İmansız pendir). Birçoğu şehirlerden peynirmayası alıyor.
Nor (Lor): Peynir yapıldıktan sonra kalan su tele f olunmaz(israf edilmez), bir kaba konup, kaynatılır. Suyunu çeker, so-ğutulur, çökelek haline gelir. Börek, çörek gibi şeylerde kulla-nılır.
Ilort: Nor alındıktan sonra kalan su tekrar kaynatılır. Reçelgibi tatlımsı olur. Buna (Hort) denir. Geride hiç su kalmaz.Peynir suyu bu suretle fire vermeden değerlendirilmiş olur.
Hortla iyi yumurta pişirilir, adına (kaygana) denir.2 kısım lıort, I. kısım yağ (yan nisbette) karıştırılıp, tuluğa konur
(kıllı tuluk) vumşak durur. Lezzetli, yiyimi güzeldir. Kendileri istihlâkeder.
Çökelek (Keş): Yoğurt yayıkta muamele görünce yağve ayrana ayrıl ıyordu. Yağı al ındıktan sonra kalan ayrankaynatı l ır , kıvamlaşır, çökelek olur. Kazanın yüzünden yü-
zünden alınıp bir keseye konur. Altına üstüne taş bastı-rılır. Bir müddet sonra kurur. Gavlak, yolunmuş bir tulağatuzlanıp basıl ır , Peynirle karıştırı larak muhafaza edildiğigibi, yendiği de oîur.
Çökelek (keş) in sarımtırak suyuna (Eşki) diyorlar. Limon,sirke vazifesini görür. Maya!t ekmek için maya vazifesini görür.Ekmeği özlendirir, beyaz düşer.
At Gatık: Yağlı yoğurdu bez torbalara koyup, bir yere asarlar.Suyu akar, kıvamlı hale gelir. Çiğ sülün yüzünün kaymağını buyoğurda ilâve ederler. Ayrıca biraz da tereyağı karıştırılır. Bukarışıma (Akgatık) denir. Sabah kahvaltısında bazlama ile iyiyenir.
Bunların hepsine birden ağarık, aarık veya ağaran denir. Yü-rüklerin bir çok ihtiyacını karşılar. Kapalı bir ekonomi bile busayede mümkün olabilir1.
i Dinar Türkm enleri onun için:'7:7 içine oğlansız.Yaz gününe ağaransızGış gününe yorgansızGoymanuı g'urban olduğum Allah''diyorlar,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 165/324
b- Kıl, Yün, Deri Mamulleri:
ADer ic i l ik :
Yörüklerin terketmediği, bilâkis en mübrcm ihtiyaçlarını kar-şılamak için devam ettirmek mecburiyetinde bulundukları bir za-naattır. Atadan dededen kalma metodlarla yapılır. Keçi, koyunderilerini muhtelif işlere yarıyacak hale koymak için terbiye etm eklâzımdır. Bu ameliye iki şekilde olur:
1 Tabaklama (Tabaka halinde, düz derilere tatbik edilir)
2 Eyleme (Tutuk halinde çıkarılan derilere tatbik edilir)
I) Tabaklama*.Tabaklanacak derinin tüyleri yere ve içi dışarı gelmek üzere ağaç
kazıklarla toprağa gerilir. Üzerine bolca tuz serpilir. Eğer bu derininyumuşak olması matlupsa deri üç gün tuzda piştikten sonra birmiktar şap tozu derinin üzerine serpilir ve bunun üstüne de ılık sütdökülür, bıçak gibi yontulmuş bir ağaç parçasiyle yaş derinin içikazınır ve temizlenir, ikinci defa tuzlanarak üç gün daha güneştekaldıktan sonra tuzu iyice silinir ve üzerine yağ konarak derinin .içioğuşturulur, tabak ameliyesi şimdi tamamlanmış olur, bu suretletabaklanan deriler gayet yumuşak olduğu için aşirette buna (fındıkkabuğuna sığan tabak) derler1. Posteki, sora (sofra örtüsü) namazlağ(seccade) gibi ihtiyaçlarını karşılarlar.
Meşin yapımı:
Mundar ölen davarların (keçilerin) derilerini yüzüp ortası di- bek gibi çukur bir kayanın içine doldururlar. Agızına kadar suilâve edip, içine kireç atarlar, köpekler yemesin diye üstünü büyüktaşlarla kapatırlar. 15 gün bu vaziyetle kalır. Fena kokulu bir halalmıştır. İyice yıkarlar. Bıçakla kıllar kolaylıkla sıyırılıverir, (Gaşıma) Tekrar temiz su ile yıkarlar.
Sumak ağacının dalı, mazı vc çevt (palamut meşesinin meyvası)dibekte bir arada döğülür, derinin üstüne bolca serpilir. Dürüp,dürüntünün arasına yeniden serpilir. Bir hafta kalır. (Yaramış)
hale gelmiştir. Çekiştirerek iyice yaradırlar. Buna (Yorak) veya(Meşin) denir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 166/324
Şehirden gön (Kösele) ve mıh (çivi) alıp, bu meşinle (edik)1yaparlardı. Kadınların ediği kırmızı boya ile boyanırdı. Bir kızgelin olurken mutlaka edik giyerdi. Şimdi yerini ayakkabı, daha
ziyade lâstik ayakkabı almıştır (Çarığın da yerini aldığı gibi)Her aşirette vaktiyle bir de cdikçi bulunurmuş. Biz (Işıklı)
Aşiretinde demirci gördük, edikçi kalmamış. Şimdi bazısı kasaba-lardaki edikçilerden alış veriş diyor. Diğer mıntıka aşiretleri ediğiçoktan terk elmiş. Hadim, Ermenek’te Yörüklere bağlı olarakedikçilikle iştigal eden zanaatkârlar halen zanaatlarını devam et-tiriyorlar.
2 Eyleme:Tuluk şeklinde derilerin sulu, yaş halinin giderilmesi, kalın-
laştırılması, sertleştirilmesi, terbiye edilmesi ameliyesine (Eyleme)denir. Eyleme daha ziyade keçi derisine, bazan da dana derisinetatbik edilir.
Mundar (müdahale edilmeden kendi halinde ölen) hayvanınderisi ev eşyasında kullanılmaz, meşin yapılır. Temiz ölen (mısmıl,
ölmeden evvel kesilen) keçinin derisinin eylenmesi:Davar (keçi) bütün tulum çıkacak şekilde, delinmemesine itina
gösterilerek yüzülür. İyice yıkanır. Palamut meşesinin meyvası di- bekle döğülür, elekle elenir. Buna (Çevt tozu) denir. Üzerine tuz,seğ (şap) pinar kökü tozu, çam kabuğu tozu (dibekte döğülmüş)üâve edilip, bir kapta su ile karıştırılır. Bu kırmızı suya (Eylenti)denir. Eylenti tuluğa boşaltılıp, tuluğun ağzı sıkı sıkı bağlanıp, gölge bir yerde üzerine ağır bir taş konur (Bastırma).
Bir hafta bu vaziyette tutulup, sonra boşaltılır. Derinin içikıpkırmızı, güzel kokulu, suyu ekşi lezzettedir. Deri (eylentininmayhoşluğunu) gidermek için iyice yıkanır, tekrar tuz ekilir. Gü-neşte suyunu çeker. Üzerine su serpilip yumuşatılır. İlk önceleriiçine konan su hafif sarımtıraktır. Sonraları normal hale döner.
Eyleme sonunda tuluk veya dağarcık elde edilir. Üç türlü tulukvardır:
1 Su tuluğu
2 Yağ Tuluğu
1 Türk Leh çele rinde (Kazak, Kırgız, Uygur. Talar) yakm şekilde kullanılıyor:Edük, etük ölük (Divan, Endeks, sf.2ÖZ204
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 167/324
3 Düğme tuluğu (yayık, yannık)
Türkistan’da koyun derisinin terbiyesi isim itibariyle Yörüklerdeki (eylemeye), şekil itibariyle de tabaklamaya benzer.
"Koyun ve kuzu derileri önce kurutulur ve sonra da bir ağaç kovada ayran, un ve peynir suyundan meydana getirilmiş ( ı ) adı verilen bir mayi içerisinde 6-7 gün kadar tundur. Kılları kolayca koparılabiliniyorsa, deri olmuştur. (Terdi boluptu) diyerek kovadan çıkarılır ve temizlenerek kurundur. Sonra yumuşayıncaya kadar (ukalaydı) denilen bir aletle (temir irdk) uğulur’’1.
B Dokumacılık:
Keçinin kılı ve koyunun yünü, Yürüklere hemen hemen dışa-
rıya muhtaç olmadan, kapalı bir ekonomi içinde, kendi yağı ilekavrulabilen bir hayat yaşatacak iki esaslı ham maddedir.
Kıl veya yünü, kendi mamulleri olan alet ve tezgâhlardangeçirip, türlü ameliyelere tabi tuttuktan sonra, meskenlerini eveşyalarını, mobilyasını, nakliyatla kullanılan çuvallarını, hayvan-larının bazı malzemesini, tepeden tırnağa kendi giyeceklerini eldeetmiş olurlar.
Bu basit zanaatlar Yürüklerin küy ve kasabalara yerleşmesiile daha tekamül etmiştir. Keçi kılı ile yapılan imalât sahasında
bu tekâmül (M azmanlık ve mutaflığı) meydana getirm iştir . Yünimalâtı ise küylerimizde, şehirlerimizdeki halıcılık ve kilimciliksanayiini meydana getirmiştir. Modern atülyeler, basit dokumatezgâhlarının biraz daha mütekâmili olduğu gibi, bu atülyelere
bağlı ve onlar hesabına çalışan küy ve kasaba ev tezgâhlarıYürük tezgâhtarının bir devamıdır. Bu satırlarımızla güçebe
kültürünün şehirlerimizde, küylerimizde devam ettiğini, bumeskûn halkın daha ünceki güçebeler olduğunu, müşterek kül-tür menbaını ifade etmek isliyoruz. Nitekim dilimizdeki “Kırk tarakta bezi var” tâbiri (deyeseği) bunu gösteriyor ve şu satırlarda bu fikrimizi leyid ediyor: “Eski Türk halılarının dokunm asında kullanılan tezgâh İsparta tipi tezgâhlardır. Dokuma âletleri ve dokunuş tekniği bugünkünün aynıdır’2.
i Radloff. Sibirya'dan, CI.sf.443.
z M acid e Gönül, Türk Halı ve Kilim ler inin Teknik Hususiyetle ri, Türk Etnografya Dergisi, Sayı. II, 1957.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 168/324
Halıcılık ve kilimciliğin, türlü dokuma işlerinin Türkiye’deYörüklerin ve Türkmenlerin iskâniyle teşekkül etmiş köy ve ka-sabalarında bu zenaatm yaygın oluşu, İran Türkmen halılarınındünyaca tanınmış olması, bu zenaatların yörükler tarafından köyve kasabalara getirildiği, daha doğrusu onların kasabalar kurmasıile bu zenaatın dağlardan şehirlere geçtiğine bizi inandırıyor.
Mütekâmil bir Türk kültürü bulunduğunu kabul etmek istemiyen bir takım müsteşrikler Türklerin halıcılığı ve güzel motifler yapmasını
İranlIlardan öğrenmiş olabileceğini üeri sürüyorlar. Anau âsârında
bulunan ziynetlerin Türkmen halıları ve diğer Türk kabilelerinin elişi ziynetleriyle birleştirerek bunların Altay’lı bir kavmin eseri ola-cağını ileri sürenler de, Türkmenlerin bu halıları ve desenlerini ancakİran’lılardan öğrenmiş olduklarını anlatmak istediler. Fakat biz, bu-gün Türk elişi ve Türkmen halı zinetlcrinin Prototiplerini, 1924 dcMoğolistan’da NouinUla’da Rus alimi P.K. Kozlov tarafından keşfve mil ad senelerine ait olduğu tesbit edilen zinetli iki keçede veaynı senede Şarkî Altay’da Pazırık Yaylasında ebedî buzlar arasında
bulunan Uygur âsârı ve dıvar resimlerinde görülen halı ve keçetiplerinde ve kısmen görmekteyiz.
NouinU la ve Pazırık eşyalarında bulunan zinetlerin Türkmenve onların komşuları olan Aday Kazak kadın el işleri ziynetleriarasında dikkati çekecek tam benzerlik vardır1.
Yakın senelere kadar köy ve kasaba iktisadiyatında, millîekonomimizde halı ve kilim dokumacılığı büyük yer tutuyordu.
"Bergama ve köylerinde XIX.asır sonlarına kadar tezgâhsız ev yok gibiydi. Hemen her evde p am uk bezi veya hah tezgâhı bu
lunuyordu.
Yapağı taranır, eğrilir, halı, kilim dokunurdu. Pamuk, evdekiçıkrıklarda mahlıç yapılır, çıkrıkta eğrilir, beyaz veya alaca bezdokunurdu.
1880 tarihinde Bergama’da açılan çırçır fabrikasından 10 yıl
kadar sonra ikinci bir fabrikanın da kurulması sırasında (evdekitezgâhlar boş kalacak diye) bir isyan çıkmış (kanlı fabrika) adınıalan bu fabrika halk tarafından yıkılmış ve yakılmıştı.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 169/324
Bütün bu hareketlere karşı, Avrupa’nın ucuz malları karşısındayerli dokumalar rekabet yapamamış ve gittikçe bunların sayısıazalmıştır.
Bugün ise Bergama’nın ancak üç bölgesinin bazı köy-lerinde dokumacı l ık kalmışt ı r . (Kozak, Yunddağ, Yağcı b e d ir )1.
Keçi kılıyla imalâtta bulunanlar yakın senelerde yerleşmişyörük köyleridir. Şehir ve kasabalarda bu zenaatla iştigaleden zenaatkârlar ise bu köylerden gelen veya henüz yerleş-miş yörüklerdir. Bilhassa Aydın, Gaziantep, Adana ve Maraş’da bu zenaat kolu ilerlemiştir. Aydın’ın Bozdoğan kaza-
sının üç yörük köyü (Birese, Dutağacı, Koyuncular) sırf mutaflıkla ve mazmanlıkla uğraşır. Mazman keçi kılından ipörenlere, mutaf ise bu ipleri hususî tezgâhlarında dokuyan-
lara denir. Mazmanlar büküm işine bir takım âletler ilâveederek bu sanatı hızlaştırmış oldukları için çok zaman aşiret bile günle rce iğ ve kirm en ile ip bükeceğin e, lü zum u ola nipini yaylaya göçmeden Maraş pazarından tedarik veya mü-
badele etm ektedirler. M azmanlar büktükleri kilip leri aşirete^satmakla beraber mutaflara da yetecek kadar hazır ip bulun-durmak mecburiyetindedirler.
Mutatlar mazmanlardan aldıkları kilipleri tezgâhlarında doku-yarak halkın ihtiyaçlarına cevap vermektedirler. Mutatlar bu ipleridirezinleyip (tezgâha katmak demektir) iğma (tekmil, tanzim et-me) ettikten sonra: döşeme çullar, hayvan yem torbaları, gebreler(hayvanları tımar etmeye mahsus keseler), kıl kolanlar, bellemeler,yularlar, kıl halatlar gibi ençok köylülerimize yarıyacak lüzumluhayvan bakımına mahsus eşyaları meydana getirirler.
Hemen az çok Türkiye’nin her şehrinde bu sanata ait işçi bulunur ise de bunun en faal sahasını cenubi şarkî vilâyetlerimizdegörebiliriz: Maraş ve Antep mazmanları ile mutatlarının sanatla
1 Osman Bayatlı, Bergamada Dokumacılık, Türk Etnografya Dergisi. II 1957 Hu hususta su kaynaklar tavs iye olunur: Dr. T evfik Eşberk Türk iye’de Köylü El San’atlarmm Mah iyeti ve Ehemmiyeti, Ankara, 1939. D r .Halûk Cillov, Denizli El Dokumacılığı Sanayii, Isl1949 Rıza Akan. Denizli'de Dokumacılık, inanç, Say1 67. 194Z
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 170/324
rina daha sadık kalmış olması zikre değer; hatlâ bu sanatın ora-larda pîr dc (imamı Gazalî) olarak tanınmıştır1.
Süvari sınıfı ve koşulu topçu sınıfları lâğvedilmeden evvel or-dunun ihtiyacı olan at malzemesini (yem torbası, gebre, belleme,kolan, yular, çul v.s.) bu sahada çalışanlar temin ediyordu. Halenyukarıda bahsettiğimiz Aydın’ın üç köyündeki mamulât, Bırese’dekurulan pazarda2 tüccarlar tarafından alınarak Nazilli’den Türki-ye’nin her tarafına sevk olunur. Binlerce köyün ihtiyaç hissettiğihayvan malzemesini bu köyler ve şehirlerdeki zenaatkârlar teminediyor. Keçi neslinin kurutulmasıyla birkaç bin aile maişetsiz ka-
lacağı gibi, binlerce köy de bu malzemeyi tedarik imkânını bulamıyacakur. Bu mütenakız hal, muzır keçinin, bir çok faydasından
bir tanesidir....
Kılı Bükme, Yünü eğirmeden, bunları dokumaya kadar lüzum-lu Alât Edevat3.
I Yün Tarağı: Mutat mevsimlerde koyun, keçi ve develerinyünleri kırkıldıktan sonra bu yünlerin bir kısmı çadırlarda dokumaişlerine ayrılır. Dokuma için ayrılan yapağılar evvelâ yün tarağındagüzelce taranarak çepelleri temizlenir. (Çepel: koyun pisliği ve otdikenlerinin yüne karışmış olanlarına derler) Yün tarağında ta-ranmış ve temizlenmiş olan yapağılar yün haline konulduktansonra top, top edilerek çuvallara doldurulur.
Türkmen kadınları yapağıyı tararlarken iki ayaklarını tarağındişlisine doğru açarak oturak tahtasına otururlar ve iki elle ya-
pağıyı tarağın dişlerinden geçirerek tararlar.
Bakşiş Aşiretinden Halil Bakşi, yün taraklarının altmış «eneönceye kadar dişlik denilen tarak kısmının şimşir ağacından ya- pıldığını ve bunun dem ir taraktan iyi olduğunu, yün elyafını ör-selemediğini söylemiştir. Biz aşiret arasında bu eski sistem tarağıher ne kadar aradık isek de bulamadık. Bugün taraklar iptidaî
1 A.R ıza Yalgın, Mazmanlar ve M ıılaflar. Halk Bilgisi Haberleri, Sayıüü, 1941
2 Bu pazara (dualt pazar) deniyor. Sabah erken pazarı gezerken birden bütün alıcı ve satıcıların ellerini diıa ed er gib i kaldırdıklarını gördük. Karşıda bir hoca yüksek se sle dua ed iyor, hep birden (amîn!) deniyordu. Sonra alış ver iş
başladı (Duadan önce alış veriş olm uyor) '3 Bu âletl erden (Y ün Tarağı, İlgidir, T eççc, çık rık= çark jı bizim ifade
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 171/324
olmakla beraber dişlik kısımları tamamen demir olarak kullanıl-
maktadır.
Taranmış yünlerin top lop edilmiş olmalarına (Tomak) denir.
2 Kıl Tarağı: Keçi kılım talaşından, pisliğinden, çepelindenayıklamaya yarayan basit bir âlettir.
Tomak (Yumak) halindeki kıl pisliğinden temizlendikten son-ra, gene lopak (sömek) haline getirilip (kirmen veya iğ) de eğ-rilmek üzere sol bileğe geçirilir. Buna (sömek) denir.
a) AŽ aç Taban b) Teneke taban c) D em ir Dişleriç) Ip geçirmek için delik. Bu iple bir yere asılır.
a) Ya y (ağaçlan) Ы Kiriş (Bağırsaktan) c) Çene (Ağaçtan)a) Atac ak (İlağa l) (ağaçlan) e) Çıb ik (ağaçtan)
Yay (çene dahil) kavak veya çam ağacından yapılır.
Kiriş: Koyunun ince bağırsağı yıkanır, tuzlanır, temizlenir, kir-
mende kıvrılır. Alaçığa veya kıl çadırın tepesine veya direklerine(V) şeklinde asılıp, altına ağır bir taş bağlanır. Bu halde bir kaçgün kurumaya terk edilir. Sonra alınıp, yaya takılır.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 172/324
Yıkanmış taranmış yünler kadının alacağı (ilâğatı) sağ elinealıp, kirişe vurmasıyla gevşer, elyafı dağılır. Bunlar çubukla mun-tazam hale getirilir. Okla’mn etrafında kıvrılarak, (sömek) denenkelepler yapılır. İplik yapılacak hale gelmiştir, artık. (Resim: 39,
40)
i - Kirmen ve İğ:
Yörükler ikisini de kullanmakla beraber, daha ziyade kirmeniistimal ederler. (Muhtelif aşiret vc köylerde İğ’e leşi, teker, eğirimeç, eğirgeç de denir,).
a) Ok b) Kancığı c) Erkeği a) Ok b) Kanal
Kıl veya yün (sömek) lcrini gerek erkek, gerek Kadın sol elinedolar1. Sol eliyle kanatları döndürür, sonra sağ elinin baş veşahadet parmağı ile tuttuğu kirmeni (okun başından tutar), par-maklarını gevşeterek yere bırakır. Keıidi ağırlıyla, 7080 cm. uzunîukta yün ipliğin ucunda dönen kirmen (veya iğ), sol eldekiyün (veya kıl) yumağını yavaş yavaş çözüp, ip haline getirir. Kadın
(veya erkek) iplik uzayıp, kirmen yere değmeye başlayınca, ipliğin7080 cm,uzunluk kalıncaya kadar, ipliği kanatlar üzerine dolar,sağ elini baş ve şahadet parmağı ile, sol bileğindeki yumağın yünü
i Şimdiye kadar bahsedilen işleri yalnız kadınlar yaptığı halde, kirmenle yun veya kıl eğirmeyi erkekler de yapar. Deve, kovun, davar giîifcrke/ı ve istirahat vc sohbet esnasında kirmen eğirir (Yün veya kıl eğirir) çorap
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 173/324
biraz çeker, sündürür ve tekrar kirmeni döndürür ve boşluğa bırakır.
4 ilgidir: "ilgidir aynı zamanda bir iplik ölçüsüdür. Buna top
halindeki ipler dolanarak dokunacak kumaşın sarfiyat miktarını da tayin etmiş olur. Taban adını alan tahtanın üzerine gergi ismiyle konulan iki değneğin arasına sarılan iplikler yürük kadınlarının dokuyacakları eşya için çok güzel bir ölçüdür. Burada birleşen iplikler
çıkınca meydana gelen çilenin adına aşiret giilep der. Bu gülep boy itibariyle dokunacak mensucatın vahidi kiyasesidir. ”
Yörükler pamuk ipliğine (iplik), yün ipliğine (yün, yün ipi),
kıl ipliğine (kıl ip) derler.
( » O
Bahşiş Aşireti, yün ve kıl çarkta bükülüp, oval hale (yumağınuzuncası) gelince buna (Melik) derler. Top haline (yumak) çile,haline (gelep) diyorlar. Silifke köylerinde (kelefe) deniyor.
5 Teççe: “Ilgıdırdan çıkan iplik teççeye geçtikten sonra kelep adını alır. Çıkrığın işlemesine yegâne medar olan teççe iplik kelebini
çözmeye mahsus olan bu alet kalınca bir odun kaideye amudm yerleştirilmiş bir mihverin üzerinde kolayca döner ve çıkrığa; bağlı olan ipliğinin ucu tezgâhlara girecek mekik makaralarını hazırlar.
Antakya havalisinde teççenin adına (gülecen ve kelepçen) denir. ”
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 174/324
6 Çıkrık veya Çark: (Resim 41,43)"Kirmen veya iğ ile bükülmüş ve teççe ile ılgtdırdan geçmiş, kelep olmuş ipleri masura yapmaya mahsus olan bu âlete bütün Anado
lu ’da çıkrık denir. Bazı Yörükler bu âlete (Çark) adını da vermiştir. Bu âlet ağaç kanad, koçak, mil ve yastıktan teşekkül etmiştir. Kaidesi sağlam bir oduna yerleştirilmiş iptidai bir çarfun dönmesiyle yatakta hazırlanmış bir demir mili çeviren ipe geçmesiyle vazife görür. Mil
yani masura saracak kamış döndükçe teççeden dönerek çözülen iplik bu kamışa sarılır ve masuralar tamamen bittikten sonra dokıınıa
işine başlama zamanı gelmiştir. ”
Bizim kendi tetkiklerimizde tesbit ettiğimiz parça isimleri:Karakoyunlu’larda, Eregli Tekelileri ve Sarıkeçililerde
1 Ön ve arka direkleri
2 Döşşek
3 İğ direği (2 adet) (Bir kaç aşiret ve Uzuncaburç köyü“Silifke',' Boynuinceliler buna fatmacık diyor.)
3a) Direk (2 adet)4 Kolu
5 Elcek
6 Kanat (2 tane) (kelebek, teker) (1220 arası)
7 Kücü (Kanadlar arasındaki ipler)
8 İğ
A - kanad veya çağ, B- Kolçak, (’-mil direği. Ç-Ağaç mil,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 175/324
10 Urgan (ip)
11 Göbek (Sarıkeçililer “Gövde’’diyor)
12 Ana13 Kulak (direkteki delikler "Sarıkeçili)’
Boynu incelilerde ayrıca:Ok, Gulümbe (elecekle, fatmacığın altındaki taban)Işıklık, Ara döşeği, Gözeme.
Çıkrıkta masura yapılır, iplik bir kaç katlı bükülür, pamuk,kalınca eğrilerek (Tırlık) adı verilen pamuk ipliği elde edilir. Buşöyle olur: Eğirilmiş pamuk (mahlıç) düz bir tahtaya serilir. Or-tasına bir çubuk konup, bunun etrafında pamuk yuvarlanarak,silindirik hale getirilir. Buna (Fitil) denir. Bu (fitil) çıkrığa tutu-larak eğrilir.
7 Çırçır: Gezdiğimiz Yörükler arasında bu âleti göremedik.Vaktiyle kullanırlarmış. Şimdi şehirden (mahlıç) alıyorlar. Çoğuda pamuklu dokumayı satın almayı tercih ediyor.
Bir düz tahta tabana dik iki ağaç çakılır. Bu iki dik ağaç
arasına, taban tahtasına paralel olmak üzere biri ince demirden,diğeri kalınca ağaç silindirik iki çubuk bitişik halde yerleştirilir.Pamuğu bu iki silindir çubuk arasına verirler. Çekirdeği ayrılarak,
beride kalır. Mahlıç iki çubuk arasında çekilerek alınır. Basit,fakat ihtiyaçlarını karşılayan bir âletmiş.
İplik haline gelmiş olan yün veya pamuk sun’î veya tabiî bo-yalarla boyanarak, türlü dokumalara hazırlanmış olur. Bu boyama
işinde (Kök boyası) meşhurdu.Kök Boyası:
Yakın zamanlara kadar Yörükler, halı ve kilimlerindeki türlürenkleri, muhtelif motifleri meydana getirmek için yünlerini ta
biînebatî boyalarla boyarlardı.
Otların kökünü kazıp, bu kökleri kazana koyup kaynatırlar.Bu boyalı suyun içine yünü batırırlar. Buna kök boya diyorlar.
Bu tabiî boyalar yıllarca solmuyor. Sun’î boyalardan çok üstünoluyor.
Sütleğen kökü ile karamuk kökünden sarı boya elde ediliyor.Buna Tırtar Aşiretinde (Satır boya) deniyor.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 176/324
Şehirden alınan çıvitle sütleğen otu aşılaması çok iyi oluyor.Yeni OsmanlI’lar bunu kullanıyor.
Tehnel (Defne) Mersin dalı yaprağı, Atağan (bir çeşit ot), narkabuğu, yukarıdaki bitkilerden meydana gelen karışığın adına (Si-yah cacığı) denir. Kaynatılıp, hasıl olan siyah suyun içine yünatılır. Bir müddet sonra yün siyaha boyanmış olur.
San: Ilgın veya bağ yaprağı (asma yaprağı da olabilir) tabakatabaka kazana konur, üstüne şap dökülür. Su ilâve edilip, içineyün atılır. Kaynatılınca sarıya boyanır.
Açık kahverengi: Nar kabuğu ile kaynatılan yün veya iplikküllü suya batırılırsa kahverengi meydana gelir.
Kızılrenk: Kök boya denilen ot kökü kazana konup, su ilâveedilir, içine yün atılır .
Barem yaylasına gelep (yumak) halindeki yünün okkasını 22,50 liraya boyayan boyacılar geliyor. Halen Bahşiş, Bayaztdlı’larkök boyayı bırakıp, bunlara boyatıyorlar. Hayta’lar da pazardan
boya alıp kendileri boyuyor. Tam göçebelerin çoğunda gene kök boyası kullanılıyor.
İmparatorluk Türkiye’sinde tabiî boyacılık, kök boyacılığı başlı başına ekonomik bir mevzu idi. Şehirlerde bununla geçinen geniş bir boyacı esnaf olduğu gibi, Avrupa’ya ihraç edilen boya çeşitlerimiktar ve döviz olarak büyük bir yekûn tutuyordu.
N ebatî Boyalar X lX .a sir sonlarına kadar, boyacılığ ın ge-
lişip yükselmesinde büyük amîl olmuşlardır. Hemen bütünrenklerin bitkileri olmakla beraber önemli olanları sarı rengiveren ceh ri ve safran, siyahı veren mazı ve nihayet k r r r,. rengi veren kök boyadır. Anadolu, Rum eli ve diğer ye 4eyetişebilen bu nebatlardan en ehemmiyetlisi ve iktisat.ti ge-lişeni kök boyadır....
İzmir halılarında, Anadolu ve Suriye’nin ipekli dokumalarındaTesalya ve Makedonya pumuklularmda parlıyan Edirne veya Türkkırmızısı, Avrupa’da pek büyük bir şöhrete sahipti. Türk kırmı-
1 İktisat Fakültesi Talebelerinden Mahmut Tekin, Gündüz Öztürk ’ün İçel Havalisi hakkında hazırladıkları ta lebe vazifelerinden alınmıştır.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 177/324
zısının esası kök boya olup, Anadolu ve Rumeli’de geniş bir kök boya ziraatım da peşinden sürüklüyordu....
1860 yılında, Osmanlı Devletinin İngiltere’ye ihracatında kök
boya, %54,7 tutan hububattan sonra %7,8 ile İkincidir1.1794 tarihli bir mahkeme sicilinden “san ağaç boyası, bakkam
ağacı, ayt boyası, san ot, kök boyası gibi boyaların ve mordan olarak da zaçıkıbrıs, şapın kullanıldığına dair bilgi edinmekteyiz”2.
“Kök boya (Rııbia tinetorum): memleketimizde nebati boyacılıkta eskiden beri kıymetli bir yer işgal eden bu nebat boyalık om, kırmızı kök, boya piircü, yumurta boyası, boya çili dil kanatan kırmızı boya,
boya kökii, boya sarmaşığı, çubuk boya, ekse kökü, kızıl kök, kızıl boya gibi muhtelif isimler ile de anılmaktadır.....
1870 tarihine kadar İzmir’den ihraç edilen miktarın memleke-timize getirdiği gelirin 500.000 altından fazla olduğu zikredilmek-tedir”3.
Orta Asya’da da kök boya kullanıldığını anlıyoruz: “Keçe veya yün boyamak için kısmen nebatlardan hazırlanmış yerli boyalar ve
kısmen de Ruslardan satın alınan boyalar kullanılır”*.Dokuma Tezgâhları:
I) Istar: (Resim: 36,38)
Şeklini ve parçalarını müteakip sahifede verdiğimiz (Istar) Yö-rüklerin çok kullanışlı bir tezgâhıdır. İhtiyaçlarının çoğunu bu-nunla hallederler. Halı, kilim, yün çuval, yazgı çulu5, çadır, sitilvs. olmak üzere hem yünden, hem kıldan imalât bu tezgâhda
yapılır.Kilim ve halı üzerine yanış (motif) yapmakta Yörük kadınları
çok hünerlidir. Amatör sanatın harikalarını biz bizzat seyrettik.
i Tunç e r Bay kura, Kökboya, İst.Üniv. Coğrafya Enst. Dergisi, Savı 14 İst.1964, st.22L.224.
1 M ac ide Gönül, Türk Halı ve Kilimlerinin Teknik Hususiyetleri, Türk
Etnografya Dergisi. II, 1957. 3 M acid c Gönül, Türk Halı ve Kilimlerinin Teknik Hususiyeleri, Türk
Etnografya Dergisi, 11.1957.
4 W.Radloff. a.g.e. sf.442-443.
5 Ege’de (yaygı), (yazg ı) şekline girmiştir. (Kilimi yaz "ser") (yaygıy ı yaz) gibi.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 178/324
Önceden kök boyalan ile boyadıkları yünleri yanış (motif)yapmada büyük ustalıkla kullanırlar. Nesilden nesile intikal edenve her kadının kendi kabiliyet vc kudretine göre ilâveler yaptığıadetâ ibdâ ettiği yanış çeşitlerinden bazılarının ismi: I
Tirkeç, 2Eğerkaşı, 3Koçboynuzıı, 4Alabağlı, 5Paşa bayrağı 6Pıtırak, 7Nacak, 8AJaboneuk, 9Kırkbudak, 10Göklüyamş (Bulgar Dağı Karakoyunlu’larmda halı ve bilhassa cicim =
alakilim motifleri)
Ereğli Zeamet Tekeli’lerin de Farda Kilime (Develerin üstüne
göç esnasında atılan kilim) ait yanışlar.I Koçboynuzu, 2 Buturak
A.Rıza Yalgın’ın verdiği yanışlar (Cenupta Türkmen Oymak-ları) Sığır sığidi, çengel, yar yara küstü, şevli (selvi), it izi, Kurtağızı, yılan, altın terlik, ağbörek, eiiböğründe, alyanak bıtrak, birel bir saray, kurt küpesi, zincirli, bülbül bükü, bıçkılı, koğudu,sarman, sandıklı, aynak, boynuz, kırk kıvrım, hürriyet, turunç,
boncuk....
'‘Kilim, çuval ve ekimlerde sık stk (koç başı) motifleri görÜİmek- tedir. Bunlar yiğitlik, doğru sözlülük, güvenlik ifade eden işaretlerdir. Kuşlar, sevinç ve haberci işaretleridir. Bilhassa kilimlerde ara motifi, Çuvallarda ise bereket işareti olarak kıdlandmaktadır...
Halılarda kafeste kuş, veya sadece kuş motifleri saadet vemuhabbet işareti olarak alınmıştır”1.
Halıyı dokumak için ıstarda dikine ipler hazırlanır. Buna
(ip ivma) denir. Bu çözgüyü hazırlama faaliyetidir. Bundansonra dokuma işi başlar. Evvelâ vargel (Varan gelen, gelenvaran) yukarı kaldırılır. Ön sıra ipliklerine sol el ile kuvvet-lice basılarak arkası sıra iplikleri öne getirilip diğer el ilede ağızlık için sağdan sola doğru kaim bir ip atılır ve uçlantezgâhın yan tahtalarına bağlanıp İplik kirkitle döğülerekoturtulur. Bundan sonra vargel üst gücü hizasına kadar in-dirilir. Ön ve arka çözgüler arasından sağdan kalın ikinci biriplik daha geçirilir. Kirkitle doğülür ve her zaman için do-kunan kısmın üstünde bırakılır. Buna (düzeltme) veya (bas-tırma ipliği) denilir. Her atkı veya düğüm sırasından sonra
l Yusuf Durul. T ürkmen Yürük, A vşar Halı l ’e K ilim M otifleri Ü zerinde ara tırma, Tiirk Etno ra a Der isi. !!. 1957, s .65-66.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 179/324
a) Istar kanadı (2 adet, bazı aşiretler yan ağacımda diyor)b) Istar Topu (2 adet, üst top, alt top bazı aşiretler Üst Ağacı, Alt A-
ğacı diyorlar) c) Kücü Ağacı: (Üstüne kücü "ip" dolanır. Bir adettir) ç) Gelen-Varan: (I adet, ipi "4 kat kücü" ayırmağa yarar. Bazı yerde a-
ğaç, VaranGelen de denir) d) Cımbar: (Dokunan kısmı büzdürme
mek, germek için ağaç) e) Ait .Kazığı: (Alı Topu tutmağa yarar, Toprağa rapt eder.) t) Eğri Kazık: (Üst Topu tutmağa yarar) g) Ip: (eğri kazıkla. kanadı rapteder.) ğ) Gez: (Kanal üzerinde girintili, kertik kısım.
Eğri kazıkla kanadın iple bağlanmasını temin eder.) h) .Çubuk: (2 ade ttir. Alt ve üst toplardaki, ince yatakta gizli ince çubuk. İpi gergin tutmağa yarar) 4 Kat Kiicü (İp) Kirkit veya Tarak (elle ipliği vıırup. kumaşı
dokumaya yarıyan ağır ağaç tarak)
Tarağın arkasında 4 kat kücü (pamuk ipliği) uzanır.Kücünün altında 2 Balamak ağacı. Kücünün üstünde 2 cırmakan. Köplü ağacı
veya ökçe ağacı. Top Kazıkları. El ipi, lopu v.s.
bu iplik aşağı çekilip üzerine kirkitle vurulur. Vazifesi düğüm veatkı sıralarını sıkıştırıp düzeltmektir. Her kirkitleme ameliyesinden sonra bu iplik yukarı çekilir. Bunu müteakip asıl dokumaişine başlanır. Evvelâ varangelen yukarı itilir. İpijklere sol el ilearkaya doğru kuvvetlice basılır. Arkadakiler öne gelir ve çözgü
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 180/324
cinsinden beyaz pamuk veya renkli yün iplik iki çözgü arasından bir taraftan öbür tarafa meselâ sağdan sola doğru boydan boyageçirilir...ilh... .
“Kücü: halıyı örmek için kullanılan iptir. Bu varan gelen üzerindedir. Kücü ile atkı atmak ve per almak için ağızlık (kenar ipi) açılır. Kalın iplikler kücü arasından geçerek atkı olur. Buna oturması için kirkitle vurulur, sonra fazla gelen ipler makasla kesilir
Nefis kilim ve halılardan başka, elbiselerini, çeyizlerini, giyimeşyasını koydukları çuvalları da yanışlarla (motif) süslerler. Buçuvallara da (ala çuval) denir.
Kazak’lardaki tezgâh Yörüklerin (çulfahk)ına benzese gerektir.(Arkau: atkı, arkaç), (Küsü agaş), (Kücü ağacı) âletlerinin, iple-rinin ismi aynıdır.
“Kazak’larda dokuma tezgâhı çok iptidaî olup, yere çakılmış kazıklarla bunların arasına gerilmiş iplerden (uzun cip) ibarettir. Atk ı (Arkau), yukardan aşağıya dolar ve bunun her hareketinden sonra üzerine bir değnekle (küsü agaş) vurulur'''.
2 Çulfalık (Çulha)
Bizim tesbit edebildiğimiz, bir araya getirebildiğimiz bunlar.Hatırımızda kalmıyanlarla birlikte (Çulha, çulfalık) 32 parçadanibarettir.Hem pamuklu, hem yünlü dokunur.Pamuklu (düz bez, ala “renkli”bez, dokurcun “karelij Yünlü (Battaniye, ince kumaş v.s.)
Tarak: Kumaşı döver, sıkılaştırır, sertleştirir.
Cımbar: Dokunan bezi geren demirden dişli âlet. Dişleri ku-maşı tutar.
Kücü: İplikleri tanzim eden, birkaç katlı ipten mamul tarak.
Tefe: Tarağın muhafazasına yarar. Onunla birlikte ıstarın (kirkit)i vazifesini görerek kumaşı sıkılaştırır.
Selmin: Dokunan kumaşın sarıldığı kısım.
1 M adde Gönül, a.g. Makale, Türk Etnografya Dergisi. IF, 1957. sf.72
2 Hikm et Turhan, İsparta'da Halıcılık, Halk Bilgisi Haberleri, Sayr28. 1933.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 181/324
Resim 3537
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 182/324
3 Kon Tezgâhı, Kolan Tezgâhı: (Resim: 31)
Keçi kılından at ve eşeğin kotan, kuskun, yular, gebrev.s.yi (bunlar küçük ebatta kıl mamulâtıdır. Çul, çadır vs.gibi büyük olanları ıstar’da dokunur) dokumak için kullanılan basit bir tezgâhtır. Buna tezgâh demek bile fazla. İki kazık
arasına gerilen iplerin, küçük tahta âletler yardımı ile do-kunmasını temin eden basit bir alet. Yünlü malzeme de do-
kunur.
Parçaları:
1) 2 adet kazık
2) Bir kılıç
3) Bir eşşek 4) Bir kücü (küçük bir ağaç çubuk. Kılıcın geçmesi, arkacın
işlemesi için)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 183/324
5) İp (Sarı, kırmızı, siyah ip 50 adet kadar)
4 Çarpana: Kolan tezgâhının daha mütekâmilidir. Motifli,renkli mamuller için kullanılır. Renkli, motifli kolana (Gat İpi)
denir.Devenin (Göğbet kolanı), havudun üstündeki (çeki ipi:çekip)
bu tezgâhta dokunur.
Sekiz veya 12 tane kare şeklinde vaketa (deri) veya köseleyere dik olarak oturtulur. Birbirlerine paraleldirler. Ortalarındadört delik vardır. İki kazığa gerilmiş dört adet yün iplik buralardangeçer Mekik işler, ağaçtan kılıçla arasıra dokunan kısım sıkıştırılır,
yeniden başlanır.
5 H asır Tezgâhı: Sulak yerlerde kışlıyan Yörük lerde bulunul.Ağaçtan delikli taraklarla hasır dokunur.
Keçecilik:
Yörüklerin kullandıkları mühim malzemelerden biri de keçe-dir. Çadırların temel unsuru (Topak Çadır ve Vagon şeklindeki:alaçık) keçedir. Çobanların kepeneği, çadırın döşemesini teşkileden, kışın toprağın soğukluğunu geçirmiyen keçedir. Aba, at
bellemesi v.s.yi gene keçeden yaparlar.
Keçenin Yapılması: (Resim:33)
Genç koyunların (şişek) yünü güzün (Ağustos sonu) kırkılır.
Bu yünler kuzu yününe karıştırılır. Bu karışımdan güzel keçe vekepenek olur.
Koyunun yünü önce güzelce yıkanır, temizlenir. Halaç (yay)la
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 184/324
atılır. Elyafı ayrılmış, incelmiş yün büyükçe bir kıl çul üzerinekalın bir tabaka halinde serilir.
Hususî bir süpürge İle bir tabaka haline getirilir. Obada iyiyanış yapmasını bilen bir erkek çağırılır.
Yanış işleri ekseriya erkekler tarafından yapılır. Yanışeı erkekevvelce hazırlanmış boyalı yün tutamlarını ince ince doğrar veher boyalı kısmı ayrı ayrı kümecikler halinde yanında hazır bu-
lundurur, sol avucu içine renkli doğranmış yünlerden bir kısımalarak sağ elinin baş ve şahadet parmaklarıyla bu boyalı yünüincelterek serilmiş tabaka halinde olan keçe levhanın üzerineistediği tezyinatı işler. Bu tezyinat, kırmızı ve mavi olmak şar-
tıyla bir iki renkle işlendiği gibi ekseriya keçe yapılmak üzereserilmiş tabaka beyaz İse siyah yün, siyah ise beyaz yün ilenaturel olarakta işlenir. Bu naturel işlemeli keçelere (sungurkeçe) boyalı yünlerle işlenen keçelere ise (cicim keçe) adı ve-rilir1.
Bu yanış (nakış, motif) işini Yörüğün tabiri ile ifade edelim:"Keçenin üzerine alası do (renkli) serilir”
Kadınlar ılık su ile keçenin kabarık kısımlarını düzeltirler.Silindirik, büyük bir oklava biçiminde bir ağaca, bu olurmuş yüntabakası sıkı sıkı sarılır, dürülür. Baş tarafları iyice çivilenir (dışageien kısım)
Obanın veya çadır horantasının (çadır halkının, çoluk çocuğun)vaziyetine göre, kadın erkek, yahut yalnız kadınlar ileri geri gitmeksuretiyle, ayakları ile tekmeler, yün tabakasının keçeleşmesini,
sertleşmesini temin ederler. Bu yuvarlama ameliyesinc (yuğlama)denir.
Sökülüp, kabarık yer kalmışsa düzeltilir, çekiştirilir. Tekraryuğlanır. Sonra çadırın bir köşesine konur. Bir kaç gün sonra bolca ılık su dökülür, emdirilir. Sert bir toprakta, taş üzerindeveya ceviz büyüklüğünde taş dökülmüş bir satıhta kadınlı erkekli510 kişi aşağı yukarı tekmeler, döverler. İleri geri bükülür, sarılıraçılır. Uzunluğuna dörde bükülür. Bir ucundan bir kişi, diğer
I Д . Rıza Yalgın, Yörüklerde ve Şehirlerde Keçecilik. Halk Bilgini HaberleriSay i:1B,I94L
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 185/324
ucundan bir kişi tutarak, havaya kaldırıp yere vurur. Su emmiyecek bir hale geldiğinde (keçeleştiğinde) hazırlayışına göre (döşeyişinegöre) keçe veya kepenek1 olmuştur.
Yapağı (yaz yünü) keçe olmaz. Makasla kırkması (kesmesi)zor olur. Keçe, yere dikine konulduğunda bükülüp, çökerse iyikeçeleşmemiş olduğu anlaşılır. İyi keçe dikine bırakılınca tahtagibi durmalıdır.
Orta Asya Türk göçebelerinde de keçenin hemen hemenaynı şekilde yapıldığını Radloffun kaleminden öğreniyoruz: Bü-tün sürü kırkıldıktan sonra, komşudaki kadın, kız ve delikan-
lılar, yünden keçe yapmak için toplanırlar. Yün, çıplak inekveya at derileri (tulak) üzerine kalın bir tabaka halinde serilir.Adamlar, ellerine uzun değnekler alarak (saban) derilerin etrafmı çevirir ve nereli bir şarkının temposuna uydurularak birsağ ve bir sol ellerindeki değnekle vururlar. Yün böylece dö-vüldükten sonra çekilir. Yün kâfi derecede inceltildikten sonra, birbirine eklenmiş dört ilâ yedi arşın uzunluğunda iki tanesaman yatağın üzerine iki kat halinde serilir; kahve rengi yün(kongordau cün) alta, ak yün (akındau cün) üste konur. Şimdi
bu hatlar kuvvetle sulanır ve saman yatakla birlik te kıvrılır.Tomar dışardan da at kılından yapılmış bir iple sarılır, sonra
tomarın sağında on adam ve solunda da on adam birer sırahalinde dizilirler. Sağdaki on adam sağ ayaklan ile aynı za-manda tomara vurarak bunu karşıdaki tarafa yuvarlarlar. Onlarda sağ ayaklarını kaldırmış halde bekler ve tomar gelince vu-
rarak geri gönderirler. Bu tepme işi takriben 1 -2 saat kadardevam eder. Sonra ip çözülür ve keçe açılır. Kadınlar e l- bisele rin i çıkarır, yenlerini dirseklerin in yukarısına kadar sıvarve keçenin üzerine diz çökmüş vaziyette oturarak muntazamtempo ile keçenin altına ve üstüne elleri ile vururlar. Bu iş üçsaat kadar sürer. Sonra keçe alınarak kenarları kaba bir şekildedikilir. Bunun üzerine bir daire halinde keçe Örtünün etrafındaoturur ve bunu yavaş yavaş döndürürler öyie ki, herkes kendi
kısmını komşusuna doğru iter (Kız kölölök aynaladı) keçe sert-
1 “Kepenek:" Çobanın paltosu, yağmurluğu, yalağı ve yorganıdır. Yağmur ve soğuk geçirmez. Başlıklı, koisuz keçe palto diyebiliriz (Resım:14)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 186/324
leşmişse kenarındaki iplikler çıkarılır vc serilerek kurumaya Dı
rakılır.
Bu şekilde adî keçe örtüler hazırlanmaktadır ki, bunlar sağlamolmak bakımından Kalmık ve Moğol keçelerinden çok üstündür.Kazak’lar bunu yurt örtmek için, ancak çok fakir kimseler de yerhalısı yerinde kullanırlar. Bundan başka, keçeden eyer bellemesi,yatak ve başka bir çok şeyler yapılır; çok miktarda keçe OrtaAsya ve Rusya’ya da ihraç edilir. Kazak’lar, ince keçeden şu cinshalılar işlerler:
1 Yukarı kısmı muhtelif renkte yünlerle şekillerle süslenmişadi keçe örtüler. Bu süsler, keçe işlenirken yarı hazır durumda bulunduğu zaman eklenir,
2 Seçilmiş ince ve tek renkli yünden yapılmış zarif ak keçeler.
3 Boyanmış zarif keçe örtüler.
4 Başka başka renkten muhtelif süsler eklenmiş renkli keçeörtüler. Bu gibi keçeler her zaman çift olarak yapılır, bu suretle birinden kesilen süsler İkincisinin zeminine dikilebilir. Süslereince şeritler takılır ve keçenin kenarlan boyanmış keçi yünü ileçevrilir.
5 Tek renkli ve iğne ile dikilmiş örtüler.
6 Muhtelif renkte yün ipliklerle işlenmiş örtüler1.
KaraKırgız’larda da kepenek yapıldığı anlaşılıyor: “Bütün diğer
el işleri K azak’larda olduğu gibidir. Ancak Kadınlar ince keçi yününden (koyun olacak) keçe ayakkabılarla, yine keçeden, uzun kollu ve (kibenek) adı verilen manto dikerler. Kazak’lar bu sanatı bilmezler
Hun’ la r ın da keçec i l ik te i l e r i o lduk la r ın ı an l ıyo ruz :“Elimize geçen keçeler üzerinde u m u m iye t le ren kl i yün ip lik ler i ile ya p ı lm ış aplike tezyina ta ras t lıyoru z . Bu te knik , H un s a n ’at ın ın en önem li hu susiye t ler ind en bir i
dir
1 W.Radloff, a.g.e. I.sf. 442-43.
2 \V.Radloff. a.g.e. I. sf. 539.
3 E Ögel, a.g.e. sf.fiO.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 187/324
Göçebe kültürünün devamını İstanbul şehrinde ve hattâ Os-manlI Sarayında da görüyoruz: “Bursa’ ya boyanmak üzere İstanbul ’dan 36 parça beyaz keçe gönderilmiş ve tanesi 450 akçadan olmak üzere 16 200 akçe ücret alınmış ve İstanbul'a iade olunmuştu Mİ.
5 şevvel 924 tarihli (lö.asrın başı) Bursa Şer’î Mahkeme Si-cillerinde (Padişah Otağı) için lüzumlu keçenin boyanması hak-kında şu kaydı görüyoruz: “Hudâvendigâr tâbe bekahii hazretlerinin otaklanna üç yüz oluz pare keçe boyanmağa enır-i şerif varid olduğı ecilden sabbağlardan ehli-hibre olan tahmin idüb herbir keçe yüz on beş akçeye kavi olıınub cem ’an oiuzyedi bin dokuz yüz elli akçe
o l u b . . . .Yörükler, keçeden kolu yırtmaçlı, yelekle ceket arası bir giyim
eşyası da yaparlardı ki, adına (aba) derlerdi. (Abacılık) şehirlerdede yaygın bir zenaattı, Nerede okuduğumuzu bilemediğimiz biryazıda, (Aydın abası) kısa olduğu için, (Aydın abası kısa kes)tâbirinin (Aydın havası kısa kes) şekline girdiği yazılıydı.)
Fuad Köprülü, Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisinin (Aba
maddesinde) şunları kaydediyor: Lehcei Osmanî’de gayet kısa birnevi saltaya Aydın abası, onun biraz daha uzununa Balıkesir abasıdenildiği yazılıdır. Evliya Çelebi İstanbul’da 300 abacı dükkânı ve700 abacı bulunduğunu kaydeder (Seyahatnâme I, 616)
C- Demircilik ve Ağaç İşleri:
Yaşadığı hayat iktizası, Yörük, ev eşyasını kırılmayan, dayanıklıolan ve kolay taşınan malzemeden yapmak mecburiyetindedir. Bu
sebepten kap kacak ya bakır, ya ağaç, veya deridendir. Bunlarınömrü uzun, taşınması kolaydır.
İhtiyar Yörüklerin söylediğine göre, vaktiyle her aşiretin birdemircisi vardı. Bu demirciler bıçak, kılıç, balta, bakır kaplar,kazan helke, çingil v.s. yapar, kaplan kalaylarlardı. Şimdi bakır
i Nâzım Yüccit, 17.Asırda Kumaş ve Kumaşçılar, Uludağ, sayı, 17, 1938 (Mahkeme Sicilleri)
l Bursa Şer't Mahkeme Sicilleri, Uludağ, sayv26. 1940.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 188/324
kapları kasabalardan alıyor, yaylalara k»ylere gelen Abdal’lara1kalaylatıyorlar (yün veya para mukabili).
Bütün kaynaklar tarih boyunca demirciliğin Türkler tarafındankutlu sayıldığını gösteriyor. Bilhassa göçebe Türk boylarında dahasaygılı bir zenaattır. “Göktürklerle Oğuzların ataları demirci idiler.
Demirciye Moğollar (Darfıan) derlerdi. Dokuz Atası demirci olan adanı şaman olurdu. Şaman!arın büyüklerine (Tarhan) adı verilirdi. Bundan anlaşılır ki demircilik eski Türklerce sanatların en muhteremidir'2.
Çinlilere göre, “her yağmurdan sonra Kırgızlar maden aramağa çıkarlarmış. Bilhassa silâhların sivri uçlan için kullanılan sert madenleri, Göktürk'lere Kırgız’lar gönderirlermiş.... Yenisey mıntıkasında Kırgızlar cevher istihsal etmekle kalmamışlar; bu cevherleri işlemekte de çok maharet kazanmışlardı.... Kırgız demirciliğinin en örnek e- serleri muhakkak ki Kırgız kılıçlan idi’3.
İran ve Arap kaynakları da Türkleri demirci bir milletolarak gösteriyor: ‘Arapların hakiki Türk, (al-turk al haqîqî) dedikleri Hakanlı Türkler, kendilerini menşe itibariyle bir demirci millet olarak lammışlar, hükümdarları demirciliği te s’id etmişler ve demircilik sayesinde esâretten ve zulmetten kurtulduklarına inanmışlar, onlara Çinliler dahî Cücen (Avar) ların demircileri demişlerdir.....İran destanı, Türkleri en eski zamanlardan beri bir (Çeliğe bürünmüş) millet olarak tavsif ediyor ki biz, tarihî devirlerde Türk kavimlerinin yaptıkları demirciliği, bunların ta
rihten önceki zamanlarda dahi inkişâf ettirdikleri bir sanatları olarak kabul edebiliriz’4. Ergenekon Destanı’nda da demirci-nin rolü malûmdur.
1 Tanıtılması incelenmesi gerekli enteresan bir cemaat. Bu hususta bk. F. Köprülü. Abdal Maddesi, Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi, İşt.1935 ve Ahmet Caferoğlu, Anadolu Abdallarının Gizli Dillerinden Örnekler. Köprülü Armağanı, İsl.953.
2 Z.Gökalp. Türk Medeniyeti Tarihi, sf.&
3 Dr. B. Ögel, a.g.e. sf.208,219.
4 Prof.Togan, a.g.e., sf.29,3L
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 189/324
Göktürkler, “Kin-şan dağlarında demir iğleri yapm akla meşgul olup, yay ve ok yapmakta temayüz etmişlerdi’’1.
Demirciliği bu kadar saygılı tutan Türklerin en eski kültürünü
devam ettirmekle olan Yörüklerde bunun izleri bulunmak gere-kirdi. Biz bunu hatıralar halinde bulduk. Yalnız Ermenek Civa-rında Yellibel mevkiinde Işıklı Asi ret in’de aşiretin demircisinerastladık2. Bu gün Karadeniz bölgesi köylerinde yapılan tüfekleriihtimal yerleşik (Çepni) 1er yapmaktadır. Konya’da, Bozkır köy-lerinde (Çat vc civan) yapılan bıçaklar Beyşehir’in (Suğla) kö-yünde yapılan tüfekler bu eski Türk göçebe zenaatının devamıolsa gerektir. Bu mevzuda Suğla Köyünde bir de istihsal ve satış
kooperatifi kurulmuştur.Türk göçebeleri ağaç işleri de yapıyorlardı. “Hunlarda ağaç
torna işlerinin de oldukça ileri olduğu anlaşılıyor. Ağaç işçiliğine ait ikinci teknik ise dülger veya marangoz işleri idi. İkinci Pazırık Kurganının duvarları biçilmiş tahtalar ve tomruklarla kaplanmıştı. Bu tomruk ve tahtalarda balta ağızlarını da açık olarak görmekteyiz... Bize göre, ilk Karahanlı motifleri, Anadolu ’daki Selçuk devri ağaç
eserlerindeki (Tabla içleri) tezyinatım andırıyorlarda. (Bernstam, Mia sf.165) Bu motiflerle, doğu ve batı Türkistan'daki ağaç eserlerin süsleri ve işleme teknikleri büyük bir yakınlık gösteriyorlardı. Esasen Orta Asya’da ağaç işçiliği göçebe Türk!ere ait bir sanattır. Bu ağaç tekniği kendisini hem mimaride ve hem de keramik tezyinatında göstermişti *.
Anadolu’da Alevî Türkmenler de ağaç işleri ile uğraşmakta-dırlar. Ağaç kesme, tomruk v.s. den başka, yakın senelere kadar
topak ev, derim ev denilen çadırların iskeletini teşkil eden ağaçkafesleri yapıyorlardı.
Yörükler ağaçtan senit (ekmek tahtası), hamur teknesi, testi(bardak), küçük testi (boduç), su tası (şapşak Orta Asya’da Çamçak), Çomça, keklik kafesi, v.s. günlük malzemeyi kendileri yapar.
1 H.N. Orkun, Yazıtlar sf.S.
2 Aşiretin demircisi Ali Usla idi. Dedesinin bahasının da demirci olduğunu duymuş Soyca demirci imişler. Tahsil, kurs görmediği halde, babadan gelen hünerle tüfek, tabanca yapıyor. Kömürü dağda yapılan odun kömürü (balla, pulluk demiri v.s. için) demiri şehirden (Mukabili aynı ve nakdi gelir)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 190/324
VI- İstihdamİstihdam, her cemiyette, ne kadar ibtidaî olursa olsun, şu veya
bu derecede mevcut bir sosyal fonksiyon, bir zarure ttir. Bu zaru-rete şarkta isteksizlik hakimdir.
“Dünyanın gamını yiyeceğine bugün elindekini yemeğe bak, yarının rızkı da yarınla beraber gelir" diyen şarklı ruhunda hududsuzkaza ve kader imanı, yani her şeyi ferdin irade ve arzusuna hacet bırakmadan en mükemmel sure tte tanzim eden kaadîr ve mutlak bir kudre te bağlanış, sây ve faaliyeti dahi bir kıymet olarak en
düşük seviyesine kadar alçalmaktan geri kalmamıştır .....
Lüzumun-dan fazla aceleyi kötülemek noktasında orta çağ ahlâkı (Precapi-talist) insanın her günkü yaşayışına, gördüğü işlerin cinsine (şarklıiçin bilhassa tipik olan iki misâl: halıcılık ve ipekçilik) ağır vekülfetli hareketlerine, hattâ dinlenme ve eğlenmelerinin uzun sür-mesine (XX.asrın ayak üstü zevklerinden ne kadar farklı), birkelime ile ruh ve beden yapısına tıpatıp uygundur1.
Göçebeleri bu ruh yapısından bambaşka bir hüviyette görebi-
liriz. Köylerin meskenet, tembellik havası onlarda görülmez. Dahaçalışkan ve gayretlidirler. Bilhassa tahtacılıkla iştigal eden AlevîTürkmenler, çoluğu çocuğu kadını erkeği ile çalışıp kazanmayı, bol bol harcamayı severler. Onlar için çalışma bir külfet değil,tatlı bir meşgale, iyi bir geçim vasıtasıdır.
Yörükler de (zenginler müstesna olmak üzere) adam tutupistihdam etmekten ziyade, kendi işlerini kendileri görürler. Ancak
zenginler veya çocuğu olmıyan veya askere giden yaşlı yörüklerçoban tutarlar. Hali vakti yerinde olanlar, çocukları ve tuttukları(istihdam ettikleri) çobanlar vasıtasıyla işlerini görürler. Kendileriçok zaman istirahat ederler; ailenin hakimidirler. Kıt kanaat ge-çinenlerin çadırında yediden yetmişe herkes yaz, kış çalışır. Ço-cuklar ve yaşlılar deve güder, 1015 yaş arasındaki çocuklar oğlakgüder. Davar (keçi) veya koyuna gençler bakar, kadınlar erkek-lerden fazla çalışır. Fakat bu hal, köylerimizdeki kadar farklıdeğildir. Erkek de kendine düşen işleri yapar. Hayvanları gütmek,(otlatmak), koyun, keçi kırkmak (yün veya kılını kesmek), koyun,
i Doç.Dr. Sabri F.Ülgencr, İktisadî inhitat Tarihimizin Ahlâk ve ZihniyetMeseleleri, İst. 195L sl.6l-62.94.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 191/324
davar güderken yün eğirmek, çorap, başlık, eldiven örmek, değir-mene, pazara gitmek erkeklere mahsus işlerdendir. Vaktiyle nakilvasıtaları az iken deve ile nakliyat (tuz, buğday, yağ, incir nakliyatı)yaparak hiç boş durmazlardı.
Kadınlar sabah gün doğmadan kalkar kalkmaz ateş yakmak içinçalı çırpı toplamaya giderler. Sonra pınar (muar, punar, pungar)uzaksa, suyu sırtta getirirler. Su tuluğuna su doldururlar. Tulukelbiseyi ıslatmasın diye, tuluğun altına bir çul konur ki, adına (arkaçiık) denir. Tuluk kolanla sırta sarılır. Su getirdikten sonra hamuryuğurup, yufka pişirir, sabah kahvaltısını (gayfaln) hazırlar. Bundansonra kadınların, kızların bazısı yağ çıkarır (buna yayık döğme, yannık
döğme, ayran döğme v.s.) denir. Diğer kadınlardan bazısı ısların(dokuma tezgâhı), diğeri çulhanın veya kolan tezgâhının başına geçer.Hülâsa hiç boş durmazlar. Öğle ve akşam yemeklerinin hazırlanmasıonları bekler. Dokumaları dokumak, giyecekleri, hazırlamak dikişdikmek, bulaşık yıkamak...ilh...
Herkesin bir işi vardır. (Gizli işsizlik) köylerdeki kadar bahiskonusu değildir. Maafih, genç erkekler yol ameleliğinde, duvar-
cılıkta, zeytin, pamuk toplamada (kadınları ile beraber) çalışırlâr.Bu suretle munzam gelir temin edip, geçinmeye, maişet teminineçalışırlar. Bir sürüyü iki çoban idare eder, biri başka işe sevkedilirse, diğeri tek başına idare edemez. Ya kurt kapar, ya sürünün
başına felâket gelir. Bu demektir ki, Yörüklerde boş zaman azdır.
Yarı göçebeler kışın kışlaklarda (köylerde) ziraat da yaparlar.Arpa ve buğdaydan, narenciye, zeytin ve incirliğe kadar...Ailelerya ikiye bölünür (bir kısmı yaylaya çıkar, diğer kısmı mahsulü
kaldırır) veya arazilerini ortakçıya verirler1.Aynı hayatı Kazak’larda da görüyoruz: Ev işine kadınlar, sü-
rünün muhafazasına erkekler bakar; bununla beraber burada Altayiı’lara nazaran mühim ilerleme göze çarpar, burada hayat dahamuntazam bir şekle girmiştir. Erkek ve kadın arasındaki iş taksimi
i Işıklı Aşiretinden Orta yaşlı bir Yöriik (Osman Bülbül): “Bir tarlam mar (var) Ortağa versem ikimizi de bayrını./. -engin etnıez manasına. Bay: zengin. Biitiin Tiirk lehçelerinde aynı nıan.nl.i Ûıllıındıyor. barsçaya türkçeden geçmiş olsa gerek) Yalnız ekeyin desem de gücüm yetmez" diyerek çocuklarının olmayışına üzülüyordu. (Biricik oğlu askerdeymiş)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 192/324
çok mütenasiptir, çünkü meselâ ziraat, yakıt toplama, kova, tulumv.b. gibi bütün kapların yapılması erkeklere düşer....
Kazak’lar hayvan beslemekten başka ziraatla da uğraşır ve
bunu, Altay ahalisine nazaran çok daha geniş mikyasta tatbikederler. Böylccc, bozkırın az çok ziraate elverişli her yerinde,Kazak’lar tarafından işlenen tarlalara rastlamak mümkündür. Tar-laların işlenmesi muayyen şahıslara veya zengin adamlar tarafındantutulan ziraatçı ailelere bırakılır. Bu ekinciler, yazın aul civarındakalır ve kendilerine, göç eden aileler tarafından yetecek derecedehayvan verilir, bundan başka her hafta yiyecek de gönderilir (Si-
birya’dan, I, 473)Orta Asya Göçebelerinde kısrak sağımı hayli tehlikeli oldu-ğundan bu işi erkekler yapar.
Yörüklerin istihdam hususundaki deyeseklerine (Ata sözü) ba-karak, bu sahadaki psikolojilerini anlayabiliriz. Kısaca görelim.
Gendin evme, işin evsin
(evmek= hızlama, ilerleme) (Bahşiş Aşireti)Yatan guşu avcı avlar.
(Honamlı Aşireti)
Gayret imanın yarısıdır(Honamlı Aşireti)
Bağ budamağa gözün olsunÜzüm yemeğe yüzün olsunBağ budamada izin olsun
Üzüm yemede de yüzün olsun
Para para gazanırGoç yiğil ne gazanır?
(Honamlı Aşireti)
Para para gazanır
Goç yiğit bağ beller(Sarıkeçili Aşireti.)
Emek eden, yemeğini alır.(Honamlı Aşireti)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 193/324
Emek olmazsa, yemek olmaz. (Kozan Kürtleri)
Emek olmazsa, sömek olmaz.(mısır koçanı)(Boynuinceli Aşireti)
Emek olmazsa, yemek olmaz.Eken biçer, yeyen içer (Boynuinceli).
Tarlada izi olanınHarmanda yüzü olur.(Avşarlar)
Yazın kölge hoş olur,Gışm çuval boş olur. (Avşarlar)
Yaz eğirdim, güz eğirdim,Bir göyneklik bez eğirdim.(Boynuinceli)
Yaz eğerdim, güz eğerdimBir tumanlık (şalvar) bezeğerdim. (Kozan Kürtleri)
Ağsak keçiden, cah tekesi (önde giden, canlı) meydana gel-mez. (Boynuinceli.)
At beslenirken, göze! isteniken (Boynuinceli)Lâfın azı uzu, çobana verme gizi, ya goyun güttürü, ya guzu.
(Boynuinceli)
Aksi giderse yiğidin işiGaymak yerke çıkar dişi. (Sarıkeçili)
Rast gitmezse yiğidin işiPelize yerke girilir dişi. (Karatekeli)
Çiftçinin pîri Hz.Adem, koyun çobanının pîrî Hz.Musa, deve-ciliğin pîrî Veysel Garanî kabûl edilir. Boynuincelilere göre sabanıHz.Adem icad etmiş. Dünyanın kuruluşu Ulubazar (Pazar günü)ne denk geldiğinden, çifti o gün başlatmaya çalışırlar. Bu adetyavaş yavaş kalkmış: “Tarta lavında, güzel çağında" denerek, top-rağın tavında olduğu zamanda sürülüyor. Besmeleden sonra "Ya
Allah, Ya Adem !” deyip, çift sürmeye başlarlar. Tohum serpilme-den evvel iki rekât namaz kılarlar.
Kadınlar hemen her aşirette süt sağımından evvel öğle namaz-larını kılarlar, sonra besmele çekip süt sağımına başlarlar.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 194/324
İstihdam hadisesini zihniyet, dünya görüş ve felsefesi tayineder. Ancak bu zihniyet (gizli işsizlik vc iradi işsizlik) te bahis
mevzuudur. (Gayri iradî işsizlikle) sebepleri başka sahalarda ara-mak gerekir. Asırlardır bir kalemde Anadolunun, Türk milletinintembelliğine hükmedilmiştir. Halbukî halihazır köylüler, dününçalışkan Alevî veya sünnî aşiretleri idiler. Tohumsuz, kredisiz,rehbersiz, piyasasız, desteksiz çalışan bir halk, üstelik tahsildar,zaptiye, eşkiya baskısına da maruz olur, 6 ay iklim şartlarınıntesiri ile evine kapanmağa mecbur kalırsa, elbette yatalak olacak-tır. Fakat imkânlar doğup, yollar yapılıp, piyasa ekonomisi ile
temasa gelip, maddî vc manevî şekilde desteklenince var kuvvetiile çalıştığı görülüyor.
Meselâ; pamuk, tütün, pancar, narenciye, incir, zeytin, fıstık,sebze v.s. sahalarındaki ziraî kültür çalışmaları...Mersin havalisineyerleşen Yörükler ikişer, üçer metrekarelik, kayalar arasındakitop rak parçalarını kazmalarla ıslah edip domates yetiştiriyor. T ur-fanda çıkarıyor, senede iki mahsul alıyor, Mersin piyasasına sevk
ediyorlar. Bu surette ezelî dert: (Gayri iradî işsizlik veya gizliişsizlik) imkân ve'vasat doğar doğmaz (iradî ve şevkli istihdam)a inkılâp ediyor.
VII- Türk Göçebelerinde Mübadeleİki ekonominin, iki hayat tarzının karşılıklı münasebeti mü-
badele hadisesini doğurur. Zarurî istihlâk maddelerini elde etm e
arzusu, ihtiyaçtan fazla olan istihsal mallarını satma mecburiyeti,göçebelikle yerleşikliğin, hayvancılıkla ziraatçılığın birbirlerinemuhtaç olduğunun bir ifadesidir ki, göçebe ekonomisini kapalı
bir ekonomi olm aktan kurtarır. Karşılıklı ihtiyaçların temini aynîve nakdî mübadele yolu ile olur. Fakat aynî mübadele her zamanve her yerde daha ağır basmış olsa gerektir. Nitekim bu hali İbniHaldun da belirtmiştir. Göçebelerin “hayvan ve hayvanlardan istihsal enikleri ve şehir ahalisinin muhtaç oldukları süt, yün, yapağı deri, v.s. dinar ve dirhemler karşılığında” şehirlere sattıklarını veonlardan zarurî istihlâk ihtiyaçlarını temin ettiklerini söyliyerek,göçebelerle şehirliler, meskûn halk arasında cereyan eden nakdîmübadeleye işaret etmişler1.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 195/324
Bu ekonomik hadisenin, ibtidaî cemiyetlerdeki görünüşü da-ha ziyade dinî, sihri, folkloriktir. Mübadele, bu safnada eko-nomik bir tazahür hattâ ekonomik bir kategori olarak ön plânda
yer alan bir olay delildir. Bu kademede, meselâ âyinler, danslar,sihirli formüller, görenek ve gelenekler ve pek tabiî mallar da
mübadele edilmektedir. Ancak bu mallar, ilk önceleri günlükihtiyaçları karşılıya cağı, meselâ uyuşturucu maddeler nevindenolup, bazen sihirbazlıkla ilgili bulunmaktadırlar. Mübadele şe-killeri, mübadelenin kimler arasında nerede ve ne zaman ya- pılacağına dair olan kurallar d^ her zaman sıkı surette tesbitedilmiş bulunuyordu. Exogamî de bu mübadele münasebetleri
arasında yer almaktadır1.
‘İbtidaî akvamda mübadele müstakilen İktisadî bir mahiyeti haiz değildir, ekseriya karşılıklı hibe tarzında ve dinî, ahlâkî, siyasî düşüncelerin tesiri ile vuku.a gelir. Potlaç-Şölen müesseseleri buna misâldir. Sessiz ticaret mübadelecilerin yekdiğerine yabancı ve mahrem olması esasına istinnd eder’’ г.
“..Semiyeler ve aşiretler arasındaki mübadeleler ise daha ziyade
dinî ve siyasî bir vasfı haizdir. Meselâ iki semiye efradının kendi senıiyelerinden evlenmeyip mütekabil zevcelerini yekdiğerinden tedarik eylemeleri bu kabildendir. Yine bu cümleden olarak son
zamanlarda içtimaiyatçıların nazar-ı dikkatî Potlaç denilen bir m üessese üzerine celb edilmiş bulunmaktadır. Bilhassa Amerika kırmızı derililerinde tedkik edilmiş olan bu nıüessesenin (Kitab-ı Dede K orkut) da mezkû r (Şölen Yağm a) ziya f etlerine müşabehetini Gö- kalp Ziya Bey kayd eylenıişdir. Potlaç bir ziyafettir: Gayet ağır hediyeler verilmesini ve binaenaleyh azim masrafı istilzam eden bir ziyafettir: Fakat bu mükellef ziyafet bir mükellefiyet ihdas eder: mukabele eylemeyi, cömertlik ve ikramda üstün olmağı mecburî kılar. Mukabele yapamıyan taraf içtimai şan ve unvanını gayb eder. Demek kibir bakışdan Potlaç bir mübadele-iiktisadiyedir, bugünkü vadeli satışlarda tüccarın malını peşin verip bedelini üç veya altı ay sonra istemesine benzer’ .
1 Ord.Prof.Hans Frever, Sosyolojiye Giriş (trc.Dr. Nermin Abadan) ikine.baskı, AnLB63. sf.İ32
2 Mehmed İzzet. Yeni İçtimaiyat Dersleri. İstanbul. 1928 sf.65.69.
3 Mehmed İzzet. Yeni İçtimaiyat Dersleri. İstanbul, 1928 sf.65,69.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 196/324
a- Orta Asya’da Mübadele:
Türk göçebelerinin en eski devirlerinden beri civar memleket-lerle mübadelede bulunduklarını, kapalı bir ekonomi hayatı ya-
şamadıklarını anlıyoruz. “Cenupla şimalin orman mıntıkası mahsul ve mamulleri arasında canlı bir mütevassıt ticaret faaliyeti göstermişler ve aralarında meselâ Volga Bulgarları ve Hazarlar gibi bazıları da tüccar birer kavim haline gelmişlerdir ’ .
Kırgız’lar Çin kaynaklarına göre, Sibirya’nın güneyinde yaşar,“İslâm memleketlerine de kilrk ihraç ederlerdi (Hudûd al-'Alanı, s.96 v.d.)...Iran ve Arab’larla çok sıkı bir kürk ticareti teması kurdukları
anlaşılmaktadır . Uygur’lar, Türk göçebeleri ve Moğol göçebeleriile, Çinliler arasında kesif bir ticarî faaliyet göstermişlerdir3. Pe
çenek’lerle Ruslar arasındaki mübadeleyi Bizans İmparatorununeserinden (De. Adm. İmp. 2.Bab) öğreniyoruz: “RuslarPeçeneklerle iyi geçinmeğe gayret ederler: Onlar Peçeneklerden öküz at ve koyun satın alırlar ve bunlar sayesinde daha rahat bir hayat geçirirler, çünkü bu söylediğimiz hayvanlardan hiç birisi Rusya ’da bulunmamaktadır ’ .
Hunlar da şarkla garb arasında büyük ticarî mübadelelere ta-vassut etmişlerdir. “Moğolistan’da ve Altaylar’daki Hım çağı me
zarlarında, hayret edilecek derecede Çin ve İran mallarının bulunması bu temasların bir delilidir. Zam an zaman Orta Asya ’dan geçen ipek yolunu ellerinde tutan Hım prens ve hükümdarları, Uzak Doğu ve Batı ticaretinde bizzat rol oynamışlardır”5.
Göçebe Türk boylan ile Uygur, Horczm ve Arap tüccarları
arasındaki mübadele çok yaygındır. “Bozkır ticareti, büyük fasılalarla bazan mühim muhafız kuvvet terfik edilerek gönderilen büyük ken’anlarla yapılıyordu. Araplar, Doğu Tiyanşan’daki Uygur şehirlerinden, İslâm tüccarlarının da iştirakiyle, Yenisey Kırgızları ülkesine ve daha şimaline ve şarkına 5 ay zarfında giden ticaret kervanlarından bahsederler, ibn Fadlan, 921 senesinde Horezm ’den Oğuzların ve Bulgarların memleketine giden kervana 5.000 kişinin iştirak ettiğini
1 Jozsef Dedr, a.g. Makale.2 Bahaeddin Ögel, a.g.e. sf.208-209.
î Dr.Caferoğlu, Ahmed. Uvgurlarda Hukuk vc Maliye Islılâlıları, TürkiyatMecmuası. IV. 1934. sf.4-5 v.d. vc B.Ögel a.g.e. sf.366.
4 Akdes Nimet, Pcçencklere Dair Araştırmalar, Türkiyat Mec. sf.139.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 197/324
kaydetmiştir : Bu keıvan, ilk baharda hareket ettiğinden son baharda Harezm'e dönüp gelmek plânım tutmuştur. Ytınan ve Arap m üellifleri, bozkır ve şim al kavimlerinin ticarî muamelelerde olan sonsuz
dürüstlüğünü kaydetmişlerdir. İbn Fadlan, Horezm ’ müslüm an tüccarları ile gayrî nıüslim Oğuzlar arasındaki ticarî münasebetlerden bahsederken, bu tüccarların Oğuz illerinde iken mallarını oradaki Oğuz (dostları)nın yanında tam bir emniyet içinde bıraktıklarım, ötekiler de Horezm ’e geldiklerinde bu müslüman tüccar (dostları)nda misafir kalarak aralarında tam bir ülfet hâsıl olduğunu ve karşılıklı taahhütlerde bulunduklarım ve bu (dostlar)ın kefaleti olmadan Türk illerine girilemediğini anlatır”1.
Geçen asırda, Rus istilâsından evvel, Kazak koyunları, kasaplıkolarak Rusya’ya sevk edilirdi. Rus tüccarları alırdı . Türkiye’yegelen Kazakların anlattığına göre, yünlerini yaylaya gelen tüccar,
toklularını (toklu=bir yaşlı erkek koyun) ihracatçı tüccarlar vemahallî kasaplar alırdı.
Barthold, beynelmilel ticaret çevresi ile münasebette bulun-malarına rağmen, Moğol göçebelerinin parayı bilmediklerini, aynîmübadele ile ihtiyaçlarını giderdiklerini zikreder3 Radloffda Rustüccarlarıyla, Moğol göçebeleri arasındaki aynî mübadeleden bah-seder: "....Umumiyetle tüccarların müşterilere çok iyi muamele ettiğini söylemek lâzımdır. Biraz zengin olanlarına çay şeker ve gevrek de ikram ederler. Fakat bu ikram, daha ziyade bir hiledir; çünkü bu suretle tüccar, müşteriyi malının yanında daha fazla alıkoymak ve satın abıak için onun arzusunu uyandırmak ister. Moğollar önce kötü derileri meydana çıkarır ve iyilerini sonraya saklarlar. Zengin
tüccarlar kötü derileri hiç almaz ve bu yüzden ilk gün ancak ehemmiyetsiz alış verişte bulunurlar .
Barthold ve Radloffun aynî ekonomiden bahsetmesine muka- bil, H.G onson’un Khalka Mogolları hayatına ait topladığı malû-mata dayanarak, Prof.A.Dopsch, göçebelerde aynî ve nakdî eko-nominin bir arada ve muvazi olarak yaşadığını isbat zımnındaşunları söyler: Moğollar aynî mübadele ve çay komprimeleri gibi
1 Z.Togan, a.g.e. sf:W,120.
2 Radloff. a.g.e. /., sf.433.
3 D.Y. Vladimirtsov, a.g.e. sf. Tl (Barthold, Turkestan, 424-529 atıf).
4 Radloff, a.g.e. II.sf.!?0.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 198/324
tabîî para (Naturgeld) ile beraber külçe halinde gümüş ile, yanîkıymetli maden ile de te’diyatta bulunuyorlar. Ufak paralan ol-
madığından, bunun yerine Khadak (kadak) denilen ipek kumaş parçaları kullanırlar. Bozkırda madenî paranın az bulunuşundanve muayyen ağırlığa malik olan gümüş külçelerin kullanışlı tediyevasıtası olmadığından, bunların bir nevî bankaları bulunmaktadır.Bu da, kağıt para ile tediyatta bulunmayı temin ediyor. Mamafih,çay komprimeleri en çok kullanılan tediye vasıtasıdır1.
Türk göçebeleri arasında altın ve gümüş istimalinin ve tediyevasıtası olarak kullanılışının yaygın olduğunu anlıyoruz.
“Muayyen bir ağırlıkta giimiiş külçesini tediyat vasıtası olarak kullanmak, bozkırlarda pek eskiden bir an ’ane halinde ve bu ülkelerde muteber ölçü sistemleri ite sarmaşık bir halde mevcuttu. Moğollar
zamanında iki kilo 274 gram ağırlığında bulunan ve kendilerine tilrkçe yastıık, farsça da bunun harfiyen tercümesi olmak üzere baliş denilen altın ve gümüş külçeler kullanılıyordu. Bunlar, eski Göktürk, Tokuzoğuz, Uygur ve Karahanlılar zamanında hakim olan bir para
sistemini gösteren bakiyelerdir ’,2.Moğol kabileleri arasında adına kadak (Yani çivi) denilen ve
para karşılığı olarak kullanılan ipek kumaş parçalarından bahse-dilir. “Bu, 409,5 gramlık, yani Semerkand miskalinin yüz misli olan bir ölçünün ismidir ki, Kıpçak bozkırlarında Edil Bulgurlarında da kullanılmıştır. Bu ölçüye Kadak denilmesi (bezman) denilen kantar terazinin üstünde çivi ile işaretlenen noktalarından alınmıştır’3.
Tüccarlarla göçebeler arasında olduğu gibi, şehirlerde, Uygurlar arasında da bu kumaş para istimâl olunmuştur:
Aynı şekilde kumaş paralar Uygurlar’da Kamdu tesmiye olun-muş; Mahmud Kaşgârî’ye göre 4 zîra’, yani iki metre uzunluğundave bir karış eninde olan bu kumaş parçalan her yedi yılda birdefa hükümet tarafından toplanıp yıkanarak tekrar mühürlenmişve pazara çıkarılmıştır. Bu nevî ipek kumaştan olan paralar Harezm’de kullanılmış ve bunu 19171920 sene inkılâbındaki enflâs-yonda eski hâtıralara göre ihya edip bir müddet kullandılar. Bun
1 Z.Velid! Togan, a.g.e. sf.lt6. 119, 12i
Z Z. Ve lid! Togan, a.g.e, sf.116, 119, 121
3 Z Vclidt Togan a g e sf116 119 121
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 199/324
dan başka deriden mamul alatak denilen paralar da kâğıt parayerinde kullanılmıştır. Moğollar zamanında Kubilay Kaan’ın şarkîMoğol ülkesinde tatbikine başladığı kağıt para sistemi yastuk
(baliş) hesabına dayanıyordu. Çince (Çao) denilen bu paralarınkâğıdı Çin kâğıdı olmakla beraber, 500 miskal (= 2, 274 kilo) yadayanan sistmi, eskiden Orta Asya Türklüğünde, Harezm ve Semerkand ölçüleri ve külçeleri esasında kullanılan kumaş parçala-rının daha geniş mikyasta tatbikatından ibarettir.
Selçuklular zamanındaki Kırtas denilen kâğıt paralar da, Çintesiri mahsulü olmayıp, Orta Asya’daki kumaş paraların tesiri ile
meydana gelen bir tediyat vasıtası olsa gerektir1.Türk göçebelerinin ihtiyaçlarını aynî mübadele ile temin et-
melerine mukabilki biz bunu mutlak olarak kabûl etmiyor, yarı
aynî, yarı nakdî olarak anlıyor ve tefsir ediyoruz yerleşmiş Türk boyları nakdî ekonomiye geçmişlerdir. Bir iktisatçının: ...Para ckonomisini, nerede olursa olsun, belirten vasıflardan biri nakdin
bilfiil tedavülü ise, diğeri de onun kıymet ölçüsü olarak dile vedüşünceye yerleşmiş olmasıdır (Spenglcr, daha kısa olarak “para ile düşünmek’' “Denken in Geld” demişti; Untergang des Abendlandes, cilt II, sf.604, 922) Bu ikinci unsur şark ortaçağında bi-dayetten beri zayıf kalmıştır2 demesini haklı bulmakla beraber,Türk dünyasında bu zihniyetin daha o zaman doğmağa başlamış bulunduğunun belirtilerini görüyoruz (O rta Asya şehir lerinde)Uygurların ticarî hayatta ilerlediklerini, ticarî vesikalar, senetlerkullandıklarını, iktisâdimalî ıstılahları geliştirdiklerini, faîz (tüş),
rehin (tutuq), temettü (asıg), zararziyan (Qor), tazmin, tediye(tölâç), ücret (tar) in günlük ticarî hayat tabirleri arasına, ticarîteammüller meyanına girdiğini tatbik olunduğunu muhtelif kay-
naklardan öğreniyoruz.
Kaşgarlı Mahmud hazinedâra (Agıcı) dediğine; (ağı) aslındaipek kumaş manasında, sonraları kıymetli eşya, hazine manasınageldiğine göre H.Namık Orkun (ça, çe’nin teşbih edatı olarakOrhun kitabelerinde kullanıldığını “otça, buraça kelimeleri" ileri
1 Z. Vclidt Togan, a.g.e, sf:U9,12L
2 Dr.S.Ütgener, a.g.e. sf.US.
? Dr.Caferoğlu, Ahmcd, a.g. Makale, Türkiyat Mec, IV, 1934.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 200/324
sürerek) Türklerde madenî paradan evvel ipekli kumaşın para yerine kullanıldığını göz önüne getirerek akça agıça olmuştur diyor1.
Banknotun Avrupa’lardan çok evvel Türkler tarafından kulla-nıldığını yukarıda gördük. Bu kâğıt paraya (Çau) veya (YastukÇau) denirdi. Kâşgarlı Mahmud bezden yapılan parayı (Kamdu)şöyle izah eder: “Dört arşım uzunluğunda, bir karış eninde bir bez
parçasıdır. Üzeri Uygur hanının mühim i ile mühürlenir. Uygurların
satışları bununladır. Eskiyip yıpranacak olursa, yedi senede bir kere yamanır, sonra yıkanır, üzerine tekrar mühür basılır” 1.
Arkeolojik kazılarda da madenî paralara rastlanmıştır. “Türgeş
Kağanlarına ait paraların şekli Çin, yazıldıkları alfabe Soğd ve dili ise Türkçe idi. Bu paraların çoğu da Balasagun 'daki Buda mabedinde bulunmuştu ”3 “1884 de Wiatka vilâyetine tabî Sediarst’ta da bir Türk
parası bulunmuştur, ki Ermitaj müzesinde saklı olan bu Paranın üzerinde de eski Türk yazısı ile yazıtmış: Ben Çayan, bir akça, ibaresi vardı’4.
Orta Çağ Türk dünyasında İktisadî, malî, ticarî hayatın hayli
ileri olduğunu yabancı müellifler de kabul etmekte ve bunu be-lirtmektedirler. Bu keyfiyeti Barthold’un kaleminden görelim: Samanî’ler zamanında mahallî Türk hükümdarlarına tabî müslümanmüstamereleri vücuda geliyordu. Yek diğeri ile münasebette bu-lunan ticaret şirketleri mevcud idi; o zaman asrımızdaki şekildeistikraz müesseseleri (Banka usulü) mevcud olmamakla beraber
bir ülkede verilen bir senet ile diğer bir hükümet tahtı idaresinde bulunan diğer bir şehirden para almak kabil oluyordu. XI. asırmüverrihi (Ebu Şüca’)ın yakında keşf ve neşr olunan eserindehükümetler tarafından verilen havale kâğıtları ile para almakdanise tüccarlar tarafından verilen havale kağıtları ile para almakdaha kolay olduğu söyleniyor. Tüccarlar arasında bilhassa İranı5lerçok olduğundan Farsî (Çek) kelimesi taammüm etti. Hattâ bukelime Arapların istimal ettiği (Sak) suretinde değil, belki farsîce(çek) suretinde taammüm ederek, sonradan garbî Avrupaya geç-
mekle bütün ticaret aleminde müstamel oldu.1 H.Namık Orkun, Paralar Bilgisi, Yeni Türk, saye 511937.
2 H. Namık Orkun. Eski Türklerde Para, Varlık, say1 178,1940.
3 RÖğel, a.g.e. sf.326.
4 H Namık Orkun, Eski Türklerde Para, Varlık, sayı: 178,1940
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 201/324
Orta Asya’daki ticaret işlerine herhalde Türkler de iştirakettiler. Müteakip devirlerde Moğollar’da tüccar manasında (Or-tak) kelimesi istimal olunuyordu, kİ şirket azası (Arabça şerik)
manasmdadır. Bu kelime o zamanın ticaret İşlerinde şirketlerinmühim rol oynadıklarını göstermektedir. Mahmud Kaşgarî’de bu(Ortak) kelimesi mevcud ise de onun zamanında daha (tüccar)manasında değil, yalnız (şerik) manasında istimal olunmuştur.Buna nazaran Türkler arasında ticaret şirketlerinin inkişafı XI.asırdan sonra olsa gerektir1.
Orta Asya Türk şehirlerinde İktisadî hayat bu kadar ileri o
lunca, göçebelerin bundan müteesir olmamasına imkân yoktur.Değil mi ki karşılıklı ihtiyaçlarını birbirlerinden karşılıyorlar..Yaylalara, kışlaklara gelen tüccarlara mallarını, mamullerini satıp,onlardan şehir emteası ve diğer ihtiyaç maddelerini temin eder-lerdi. Bu alış verişler yarı aynı yarı nakdî olurdu. Tam manası ile
bir trampa düşünülemez. Nitekim “Moğotlar zamanında kağıt para daha Cengiz'in vefatından 9 sene sonra (1236 da) oğlu ve halefi Ögeday Kaanın emri ile çıkarılmıştı. O zaman bozkırları dolduran tüccarlar için bu kâğıtlarla tediyatta bulunabilmek, büyük bir kolaylık ve güzel bir fırsat teşkil etmiştir. İran’da Acem-Körfezinde ve Çin’de iş gören tüccarlar ve (Ortak) denilen ticaret şirketleri arasındaki muameleler, bu çeklerle ve kâğıt paralarla icra edilmiştir”2. Demek ki,Türk göçebeliği kapalı bir ekonomi teşkil etmez. Bilâkis, şehirekonomisi ile kaynaşmış, memleket ekonomisine, devrin şartlarınisbetinde, entegre olmuş, yarı nakdî, yarı aynî bir mübadele ile
bunu idame eden bir iktisadiyattır.6 Yürüklerde Mübadele:
Arşiv vesikaları, Yörüklerin Osmanlı imparatorluğu ekonomi-sinde bir varlığa sahip bulunduklarını, ehemmiyetli bir rol oyna-dıklarını gösteriyor. Yetiştirdikleri bol miktardaki koyun, keçi,sığır, at ve deve’yi muhtelif mıntıkalara, büyük istihlâk merkez-lerine sevkederlerdi. Hicrî 975 tarihli bir fermandan, Bozuluş
Aşiretinin sattığı (Kafkasya’ya) hayvanların büyük rakamlara baliğ
i Prof. Barihold Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler. İst.1927. sf.116-117.
I Z.VcIidt Togan. a.g.e. sf.116.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 202/324
olduğunu anlıyoruz: “....Aralarında olan eyu at ve katır ve deveyi yukanıye ziyade behâye satub...”1.
Hicrî 986 tarihli bir fermandan, İstanbul’un et ihtiyacının Bo-
zuluş Aşiretinden getirtilen koyunlarla karşılandığını anlıyoruz:“Yeni il kadısına hüküm ki Mahnıseî İstanbul’da et babında mıı-
zayeka olmağın ulus taifesinin bıçağa yarar erkek hayvanlan İstanbul'a gerüriilmesin emir idiib buyurdum ki Hızır Çavıt§ Varıcak
teftir etmeyüb emrim mucibince Ulus taifesinin bıçağa yarar ko- yunlarm sahihleri veya vekilleri ile Mahnısei mezbureye gönderesin ki nerhicarî üzre satılıb sahihlerine ticaret hasıl olııb İstanbul’da et
babında muzayeka olmıya”2.Bu fermandan şu neticeyi de çıkarabiliriz. Devlet zoru ile
koyun şevkinin, liberal ekonominin bütün piyasayı görünmez birsihirli elin tanzim edeceğine dair inanç ve iddiasını cerh ettiğineilk anda hükmetmek gerekiyor. Fakat, bu ne Yörüklerin kâr yemenfaatlerini bilmemelerinden, ne de serbest piyasanın zaafındandır, O devrin şartlarının yarattığı haber alamama, piyasayı
bilmeme, İktisadî habersizlik diyebileceğimiz bir halin neticesidir.Şimdi halihazır mübadeleye gelelim.
Aşiretler, hayvan, hayvanî mahsul ve mamullerinin büyük kıs-mını yaylalarda, birazını da şehir ve kasabalarda kurulan pazarve panayırlarda satarlar. Yaylalara gelen tüccarlara (bağ, bağ tüc-carı, ayakçı, deynekçi, bacakçı, kasap) isimleri verilir. Bu mutavvasıtların bir kısmı kendi hesabına, bir kısmı da başkaları hesabına
mübayaada bulunurlar. Meselâ Mersin veya Adana’nın Arap tüc-carları, Arap memleketlerindeki firmalar adına mübayada bulunur,Mersin limanından ihraç ederler. Bunların içinde kendi hesablarına alıp ihraç edenler de mevcudmuş. Bunların mübayaa sahasıİskenderun, Adana’dan Antalya ve Ermenek civarındaki Barcın,Balgusan yaylalarına kadar uzanır. Ege ve Konya havalisinde demahallin tüccarları alır. Koyunun erkeğini (toklu), keçinin erke-ğini (erkeç) satıp dişilerini damızlık olarak saklarlar. Erkeklerden
bir iki tane tohumluluk (koç ve teke) alıkorlar.
1 Ahmed Refik, Anadoluda Türk Aşiretleri. İst. 1930. sf.IO-Ц 32-33 vesika: 19.61
2 Ahmed Refik, Anadolu'da Türk Aşiretleri, İstanbul 1930. sf.10-1132-33. Vesika: 19 61
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 203/324
Bunları alan mutavassıt tüccar bekletmeden, besi yapmadanİzmir, İstanbul gibi büyük istihlâk merkezlerine sevkeder. YalnızArap tüccarlar ihraç ederler. Bazı müteşebbisler aşiretlerin bololduğu yaylaların merkezî yerlerinde (mandıra) kurarlar. Yörükler
bunlara (m anar) der. Yörüklerden süt satın alarak peynir imalederler. Diğer bir kısım tüccar da yaylaya peynir, yağ, yapağı, kılsatın almak için gelirler. Fakat Yörükler bunların satışında naz-lanırlar. Bu mahsul ve mamulleri, yayla dönüşü kasaba pazarla-
rında satmak üzere saklarlar. İstanbul’da 10 liraya satılan tulum peynirini, firası v.s. hesab edilmek üzere, aşiretlerden tüccar 4lira civarında alır. Barcın yaylasında Bayazıd’lı ve Bahşiş, Yelli
bcl’de (Balgusan Yaylası civarı) Kösereliler 190 kuruşa tazesinin
kilosunu satmışlar. 2 kilo tazeden bir kilo tulum peyniri çıktığınagöre, 380 kuruşa, fira, tuz v.s. ile 4 liraya geliyor. “Mutavassıtların ifa ettikleri hizmetlere göre fazla kazandıkları vakî ise de, onların hizmetlerinin kıymetsiz olduğunu ifade etmez” .
Aşiretlerin birlik olmaları, kooperatif kurmaları mümkün ölamadığı müddetçe yukarıdaki hüküm doğrudur.
Hayvan satışından evvel piyasa yoklanır. Köy ve kasaba pazar-
larındaki satışlar, et fiyatları, falan aşirete gelen tüccarların teklifettiği fiat v.s. kulaktan kulağa, çarık telgrafı ile bu tâbir AnamasDağı Karakoyunlu’larınındır. Çarık malûm, telgraf malûm. Birdağdan diğer dağa gelen Çarıklının öğrendiği bir haberi, onlaraulaştırması keyfiyeti bu espirili ve zengin buluşla ifade olunuyor
duyulur. Malcının (hayvan müstahsilinin, çobanın) kendi gayretlerineticesi kendi malına atfettiği, sübjektif ve objektif kıymet, fiatteşekkülü için mühim unsurlardır. Fakat, müstahsilin bekleme
takati, İktisadî kudreti, malsayısı (hayvan sayısı), pazarlık kabiliyetide mühim rol oynar. "İki kişi arasındaki pazarlıkta fiat geniş hu- dııdlar dahilinde her hangi bir noktada taayyün edebilir. Fiatın hangi seviyede taayyün edeceği iki tarafın pazarlık kabiliyetine bağlıdır” ,
Fiatı uygun görmiyen, İktisadî kudreti müsait olan müstahsiller, koyunveya davan (toklu veya erkeç) satmaz, gelecek seneye kadar besi yapar.
1 Kennet E.Boulding, İktisadî Tahlil (Osman Okyar ire.) İst 195% s.17.
2 K.E Bouldinğ, İktisadî Tahlil (Osman Okyar, trc) İst.1957, st.32
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 204/324
(Şişek) te satılır. (Marya) denen yaşlı koyunlar ucuza gider.Ekseri koyun olarak (toklu ve kısır koyun) keçi cinsinden (erkeçve kısır keçi) satılır.
Alternatif maliyette mühim inhiraflar vukû bulmuşsa, istihsalnevilerin in değiştiği görülüyor. Yağ ucuzla mışsa, peynir yapılıyor.Manarlara (mandıra) kilosu bir lira civarında süt satmak dahacazip geldiğinden yağ ve peynir imalinden vaz geçiliyor.
Bu alış verişler para esası üzerinden olmakla beraber, derhalödeme yapılmaz. Senet dahi alınmaz. Bir söz kâfidir. Tüccara büyükemniyet vardır. Tüccar bir miktar (pey akçesi) ödedikten sonra,
bakiyeyi mallan satınca tediye eder. Arap tüccarlar peşin ödüyorlar.Veresiye aldıkları da kısmen oluyor. Senet yaygın olmamakla beraber,zihniyet değişikliği, kültür değişmesine uğrayan müstahsil, senet talepetmektedir. Satıcının, müstahsilin bu zihniyet değişikliğinin yanısıra,tüccarda da eski dürüstlük kalmamıştır.
Aynı Mübadele: Yaylaya gelen köylü, kasabalı satıcı ile basma,elbise, lâstik ayakkabı, naylon kap kacak, sebze, bostan (Kavun,
karpuz, salatalık), mukabili yapağı, yün, kıl, yağ, peynir değişiliyor.Bu aynî mübadele daima yörüklerin aleyhine tecellî ediyor. Şe-hirdeki satış fiatmın asgari iki misline geliyor. Aşiretlerin köy vekasaba pazarları ile de sıkı temasları vardır. Bazan yayladan bir pazara inip çıkmak (atla, eşekle veya çok zaman yayak, piyade=yaya) iki gün sürer. Ekseriya pazarlar cuma günü kurulur. Pazar, bütün aşiret, köylü ve civar halkını bir araya getiren, iNisadî,İçtimaî, dinî fonksiyonu haiz bir toplantı, bir dernektir.
(Cuma namazı)nı kılan yörük, sabahtan yağ, peynir, yününü sat-mış, zehresini (buğday) almış, değirmene vermiştir. (Bazan da yol-larda su başlarındaki su değirmenlerine pazar dönüşü verilir veyayayladan götürülür.) Cumadan sonra, basma, elbiselik, oğlunu veyakızını everiyorsa ziynet eşyası, kundura, tuz (bilhassa yarma tuz,eldeğirmeninde kendileri yarar, koyunlara çok su içmesi için veri!ir), patates, domates, soğan, biber, fasulye, şeker, çay, kahve, kaba çocuk
şekeri, simit.. ,ilh...ahrlar. Yukarıdan beri görülüyor ki, Yörüklerinmübadele ekonomisini (nakdî) olarak tavsif etmek kabildir.
Kahvelere oturur, seyyar berberlerde tıraş olur, karlı şerbetleriçer, dondurmalar yer, eş dostla sohbet ederler. Bu sohbetin sıkletmerkezini o seneki fiatlar, tüccarın falan aşirete gelip leklif ettiği
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 205/324
fiat, o fîattan satış olup olmadığı, talep olup olmadığı, alıcının iştahı,malların o seneki çilesi (kilosu, randımanı), hayvan hastalıkları v.s.teşkil eder. Cinayet, kız kaçırma, siyaset de konuşmalara epeyicekonu oîur. Geleni geçeni, kalabalığı, (dağlardaki yalnızlığın tesiri ile
olacak) hayran hayran süzüp, öğleden sonra, (ikindiye doğru) (der-lenip, derneşip) birlikte yaylaya dönerler. Hastalar da kasaba şehirdoktorlarına âcil vak’a değilse pazar günleri getirilir.
Aşiretler Arasında Aynî Mübadele:
Bu mübadele davarcüarla (keçi besliyen Yörükler) koyuncular(koyun besleyen Yörükler) arasında olur.
Koyun besleyip te kıl çadırlarda oturan, yün veya yapağı mu-
kabili, davara aşiretlerden kıl alırlar; bunlarla çadır dokurlar.
Anamas Dağlarındaki Karahacılı Aşiretinden Suyuyağdanİbrahim Ağa (keçi besliyor), Adana aşiretlerinden (koyun müstahsili)10 adet dokunmuş çadır siparişi aldığını bize söylemişti. Her çadır1000 lira üzerinden, hesabının bir kısmı yünle, bakiyesi nakden tediyeolunacaktı.
Koyuncu aşiretler, davarcılardan ayrıca, yün mukabili tuluk
(su tuluğu, yağ tuluğu, döğme tuluğu) alırlar. Bulgardağı Karakoyunluları bir tuluğa, bir kilogram yün verdiklerini, söylediler.Davarcılar da çorap, ceket, pantalon, eldiven, keçe, kilim, halı,v.s. dokumak, imal etmek için lüzumlu yün ve yapağıyı kıl mu-kabili koyuncu aşiretlerle trampa ederler.
Bu aynî mübadelede iki taraf da vecibeyi aynı anda yerinegetiremez. Bir nevî kredi hali görülür. Tuluk ihtiyacı olan
koyuncu yörükler, bunu davarcılardan temin edip, mukabilinikoyun kırkıntında yün olarak verirler. Aradan aylar geçebilir.İtimat esastır. Hile, sözü yerine getirmeme görülmez. Birnevî (aynî kredi) (aynî mübadele kredisi) karşısındayız de-mektir.
VIII- Türk Göçebelerinde İstihlâk:
Bu bah i s t e ge rek Or t a Asya , ge rek Anado lu göçe- b e le r in in ta s a r r u f ve is t ih lâ k tem a y ü lü n e tem as e d e -cek, faka t esas o l a rak b es lenm e s i s t em le r in i e le a l a -
cağız.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 206/324
a) Orta Asya’da:
Eski Türklerin şölenleri, debdebeli ziyafetleri, düğün masraf-ları, onlarda tasarruf temayülünün yüksek olmadığını, bilâkis is-
tihlâk temayüllerinin kuvvetli olduğunu gösterir.Eski Türk göçebeleri, şimdiki Türkiye göçebelerinden ziyade
et yiyor protein ihtiyaçlarını fazlasiyle gideriyorlardı. Toylar veşölenlerde bol miktarda hayvan kesiliyordu. Kazanlarla kımız bu-lunduruluyordu. Dede Korkut hikâyelerinde bir hakanın attanaygır, deveden buğra, koyundan koç kırdırıp, göller gibi kımızsağdırıp, milletine ziyafet çekişi anlatılmaktadır. Şölen “eski O-
ğuzlann hem dinî, hem siyasî, hem de bediî bir içtimalarıydı” (Z.Gö-kalp, Aşiret Tedkiklcri, Doğu Mec.) Ehli hayvanlardan başka, avhayvanları da et ihtiyacım karşılıyordu. Tonyukuk Yazıtında “Ge
yik yiyerek, tavşan yiyerek oturur idik. Milletin boğazı tok idi ” deniyor(Yazıtlar, I, 102) Eski Türklerin ete olan düşkünlüğünü şu satır-lardan da anlıyoruz. Bilge Han kayınbabass oian bir tarhana, (Bu-da) dinine girmek istediğini söyledi. Kayın babası dedi ki: “Bu tasavvurunuz iki sebepten dolayı caiz değildir: 1) Buda dini hayvanatı
yemeği men eder. Biz ise daima toylarımızda ve şölenlerimizde, av ziyafetlerimizde hayvan eti yeriz. 2) Buda dini harbi kabul ermez. Kan dökmenin şiddetle aleyhindedir. Bizim ise avcılıkla muhariplik iki İktisadî istihsal menbaımızdır. Biz yalnız millî mefkureler için değil, bir az da giizel yaşamak ve kamımızı doyurmak için harb ederiz"(Z.Gökalp, Türk Mcd. Tarihi sf.ll) Şölenlerin Türk İçtimaîhayatındaki ehemmiyetini şu satırlar daha güzel belirtiyor: “Sultan
Melikşah zamanında her cuma sabahı Sarayda Şölen tertip edilir, yemeğe gelen âlimler arasında miibahaseler ve münazaralar olurdu (İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti Teşkilâtına Medhal, S.34) Hükümdarın her bulunduğu yerde halka yemek yedirmesi Türk an ’anesi icabı idi. Melikşah Semerkand seferinde bu ziyafeti vermediği için, Çiğitlerle Maverâiinnehir'HIer kendilerine hakaret saydıkları bu vazi
yetten dolayı şikâyetlerde bulunmuşlardı. (Siyasetname, fasıl XXXV) Şölen 'lere gelenlerin oturacakları yerler ve yiyecekleri yemekler mu
ayyendi (Abdülkadir, Onın ve Ülüş Meselesi, Türk Hukuk ve İktisat TarihiMec. 1,121-133) "l .
l Doç. Dr. İbrahim Kafesoğlu. Sultan Melikşah Zamanında Büyük Selçukluimparatorluğu, İst.953, sf.l37-t3&
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 207/324
Kazaklar ve Tatarlar koyun etinden ziyade, at etini seviyor veçok yiyorlar. Radloff, eserinin birkaç yerinde buna işaret ediyor.Biz de Anadolu’daki Tatarlar’da bunu müşahade ettiğimiz gibi,10 sene önce Doğu Türkistan’dan kaçıp gelen Kazaklar’da da
gördük. Bütün fakirliğine rağmen her göçebe az çok proteinihayvani mahsullerden elde eder. Bu nisbet Orta Asya’da büyüksayıda hayvan besliyen Türk göçebelerinde çok yüksektir. Hattâ bazı yabancı müşahitler, bu aşiretlerin içtikleri fazla miktardakiiçkiden ruhen ve bedenen dejenere olmamalarını yedikleri fazlaete hamlediyorlar. “Et yiyerek açık havada yaşıyanlann ne kadar kuvvetli bir bünyeye sahip olduğunu ezcümle şu durum da isbat
eder: Çin sının boylarında yaşayan ve çok afyon kullanan büyük yüz Kazak’ları arasında, bu iptilû en ufak bir zarar bile yapmamıştır: Çinli afyonkeşler acınacak bir harabeye benzediği halde, Kazak'lar sağlam ve sıhhatlidirler. ” (Sibirya’dan, I, 424) Gaziantep’te çokmiktarda içilen rakının tahribatını, çiğ köfte ile kebaplar önleşegerektir.
Kımız da çok içilen, her sofrada bulundurulan faydalı biriçkiydi. Kısrak sütünden, saba’lar (öküz derisinden büyük tuluk)
içinde hazırlanır. “Sabaların dibinde kım ız kalmadığı takdb'de yeni sağılan süt yine sabalara konulur. Biraz ıl ık yere yerleştirilir. Saatta bir karıştırmak suretiyle çalkalarlar. Bu ameliye birkaç gün devam ettikten sonra kımız elde edilir. Tahammiirii hızlandırmak için bir çorba kaşığı ekşi yo ğu rt yah u t suyu koydukları da vaki- dir’1.
“Kımız sunulurken, ona büyük bir saygı gösterilir. Onu ancak
erkekler sunar ve bu işi ya ev sahibi kendisi veya evin en yaşlı akrabası yapar. Evde mevcut en iyi kap her türlü tozdan temizlendikten sonra, ev hanımı bunu kımızla doldurarak evin efendisine sunar. O zaman evin içerisinde büyük bir sessizlik hüküm sürer. ” (Radloff. 1.461) Misafir olduğumuz Türkistan Kazak’larından bi-rinin evinde kımız ikram edilirken, yukarıdaki satırların doğrulu-ğunu müşahade ettik. Hakikaten saygılı tutulan millî bir içkidir.Türkiye Alevilerinde bunun yerini rakı almıştır; fakat erkân, usulaynı, Orta Asya’da (kımız bayramı)nda ziyafetler, eğlentiler, va-rışlar, cirit oyunları olurdu. “Mayısta yapılan kımız bayramında,
i Ziya Özkaynak, Kımız kitabı hakkında kitabiyat. Kopuz, sayıS 1939.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 208/324
Türk boylarından gençler müstakbel eşlerini seçerlerdi ” (Nimet Uluğtuğ, Kımız Bayramı, Kopuz, sayı:4, 1939)
1333 de İbn Batııta Altınordu Sultanı Uzbeg (Sultan Nîuham
med UzbegÖzbeg) Hanın sarayını ziyaretinde, hanın Kur’an okuyan zevceleri Tayduta ve Kebek Arap misafire (Kımız) ikramettiler1.
Yörükler’in de bildiği yemeklerden Tutmaç Kaşgarlı Mahmud’un meşhur eserinde (Divan, I, 452), mayasız ekmekleri(yuka, yufka) yuyka şeklinde (Tonyukuk yazıtında) anılmakta-dır. Hun’ların, Yörüklerin kullandığı dibek ve el değirmeni (buğdayı dövme ve yarmaya, kırmaya yarıyan aletler) kullan-dıklar ın ı arkeoloj ik kazı lardan anl ıyoruz. (B.Ögel a .g .esf.89,146)
Bu satırlarımızla, biraz sonra . ulatacağımız Yörüklerin is-tihlâk, beslenme sisteminin aynı oluşunu anlatmak istiyoruz.
b- Yörükler’de İstihlâk:
Misafirlere karşı çok cömert olan Yörükler, aynı zamanda
tutumlu insanlardır. Tasarruf meyilleri yüksektir. Yıllarca birik-tirdikleri, tasarruf ettikleri paralarla hükümetlerin hiç yardımınıgörmeksizin son yıllarda araziler edinip köylere, kasabalara yer-leştiler. Bazıları da çiftlik satın alarak yeni köyler vücuda gelir-diler. Tasarruf vasıtası altun idi. Bugün de aynıdır. Fakat halenmüsait tarla, bahçe bulur bulmaz tasarruf ettiklerini bu mülke
bağlarlar. Yarı göçebeler bankalara alışmakta, paralarını plâseetmektedirler. Eski Yörüklerin tasarrufu iddihar şeklinde idi. Çıkı
(çıkın, bohça) edilen altunlar eşkiya eline geçer, toprağa gömü-lenler sahibinin ölmesiyle heder olur giderdi. Şehir ve köylerdekidostlara borç olarak veya emaneten verilen paraların bir kısmıda, senetsizlik yüzünden, inkâr yoluyla veya borçlunun ölmesi,varislerinin de borcu tanımaması ile zayi olmuştur. Bankalardaki paraların tahakkuk eden faizini almıyor, veya Kızılaya yahut fa-kirlere veriyorlar. Tasarruf meyli yüksek olmakla beraber, gelir
mahdut, istihlâke masruftur. Ufak tasarruflar bugün düğün veyavukuatlar için harcanır. Köylülerle arazi, mer’a yayla ihtilâfları,hayvan zararı v.s. meselesinden cinayetler eksik olmaz. Hapishane,
i Dr.Boris İschboidm, Essays on Tatar History, New Delhi, 1963. PS2
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 209/324
hastahane, doktor, avukat v.s. paralan eldeki avuçtakini siler sü pürür. Eğer geriye birşey kalmışsa, o da şaşaalı debdebeli düğün-lere sarfolunur.
Yörükler’de istihlâk meyli normaldir. Gelirlerine göre ayakla-rını uzatırlar (Bilhassa kendi istihsal ve imalâtları neticesi eldeettikleri mahsul ve mamulleri istihlâk eylediklerinden bu mümkünolur.) İktisatçıların (gösteriş tesiri ile istihlâk), (göstermelik is-tihlâk) dedikleri şey, düğünler istisna edilirse, köy ve şehirlerenazaran, tam göçebelerde yok denecek kadar azdır. Yerleşme
bunu çoğaltıyor.
Hayvanî, ziraî mahsul ve mamulleri ve avcılık semere-leri ile geçinen aşiretler hemen hemen, kendi yağları ilekavrulabilecek haldedirler. İstihsallerinin bir kısmı piyasaiçin olduğu halde, ehemmiyetli bir kısmı da zatî istihlâkesar fo lunur . Yaln ız Yörük ler zav iyes inden bak ınca b i le(Türkiye Mil l i Gel i r Hesaplar ın ın) s ıhhat inden şüphe et-mek lâzımdır. “İktisa dî re fa h ın millî gelire inikâsı (istihlâk ölçüşile): bir devre zarfında istihsal edilmiş olup müstehlike reel istifade sağlayan mal ve hizmetlerin bir kısmı pazara çıkmadığı ve oradan tedarik edilmediği için, yekûna girmez veya girse bile hesap lan abilen mikdarı h a kik î cesam etinin
altında kalır. Evde pişirilmiş ekm ek veya pasta bu d u r u m
dadır. İktisa dî re fa h ın millî gelire in ’ikâsı bu ba kım da n da eksik olacaktır"1.
Doç.Dr. Gülten Kazgan’ın, Anadolu köylerindeki beslenme
hakkındaki neşredilmemiş bir etüdünü inceleyen, Prof.Dr.C.C.Zimmerman, bazı tenkidlerde bulunur2. Türkiye için yegâneet nevi olan otlak hayvanlarının, Birleşik Amerika’da bile pahalıolduğu, Arjantin’de de pahalılaşmaya doğru gittiği profesör tara-fından belirtilerek, Birleşik Amerika’da hayvanî proteinin dahaziyade balık ve kümes hayvanlarından temin olunduğu, istihlâkinüçte ikisini nebati yağdan çıkarılan margarin’in teşkil ettiği anla-tılıyor ve Türk köylüsü için buğdaydan temin edilen proteinden
başka, aşırı otlatm a dolayısile erozyona sebeb olan koyun ve keçi
1 C.C Zimmerman. Yeni Sosyoloji Dersleri, (Dr.Kurtkan Tere.) İst. 964,356-61-370-44.
2 Prof.Dr.S.F. Ülgener, Milli gelir, İstihdam ve İktisadî Büyüme, İst. 962, sf.63.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 210/324
yerine, kümes hayvanları besliyerek protein temin edilmesi tavsiyeediliyor.
Yörüklerde Beslenme:Günde üç öğün yemek yenir:
Gayfaltı (kahvaltı): dağ çayı, inhisar çayı veya ada çayı (Adaçayıve dağ çayı hüdâînâbittir, dağlarda bol bulunur, çok şifalıdır),yahut çorba (buğday veya tarhana) içilir. Süt pek içilmez, misafirgelince verilir. Peynir, çökelek, yepinti, bazan da yağı hepsininyanında yufka ekmeği esastır. Öğle ve akşam da malî kudrete
göre Yörük yemekleri hazırlanır. Yarı göçebeler, çadırlarının önünde fasulye, domates, pancar, patlıcan, kabak v.s. yetiştirdikle-rinden yemek listesine bunlar da dahildir.
Yemek bir kaptan hep birlikte yenir. Kaşık kullanılmaz. Çorba,süt, ayranı bile kaşıksız içerler. Yufka ekmeğini birkaç katlı büküp,külâh şekline getirip (sokum) yemeğe daldırırlar. Kösereliler buna(Körük) diyor. Her yiyiş, her lokma için ayrı bir kaşık adetâ.
Bunu daha temiz, daha sıhhî buluyorlar. Kaşığın temiz olmadığını,her sefer ağıza sokulup yemeğe daldırıldığını, onun için kendile-rinin bir yedikleri kaşığı bir daha kullanmadıklarını söylüyorlar.
Yemek, sofra örtüsünün üstünde yenir. Etrafına bağdaşkurup, diz çökülüp oturulur. Sofra örtüsüne (sora) diyorlar.Yalnız Sarıkeçililer (Meldir) der. Deve yünü veya koyun yü-nünden olup, ekseri kahverengiye çalar. Her sabah yapılantaze yufkalar, bu (sora) ya konup, güzelce örtülür. (Sora)
kare şeklinde olup, köşelerinden bükülerek ortaya doğru kat-lanır. Yemek zamanı açılır, içindeki yufkalar kenara dizilir,yemekler ortaya konur ücretle tutulan çobanlar dahi, ağa ile
b irlik te, aynı sofrada, aynı kaptan, aynı yemeği yerler1 Ülüş’ün2 izlerini bulmak güçtür.
i Aydm-İzmir havalisi incir bahçelerindeki kantarcılar (götürü ücretli amele) da son zamanlara kadar ağanın sofrasında yerdi.
1 Ziyafetlerde mevki, kesilen hayvandan pay alma lık kaide, töre, Bu hususla bk. Abdülkadir, Orun ve Üİüş Meselesi, Selçukname (Hautsuma tabı) sf.204-205, Selçukname (Yazıcızade) sf.4 ve M.Zeki Oral. Selçuk devri Yemekleri. Türk Etnograf va Dergisi Il.Bu adetin bakiyelerini ufak çapta da olsa görüyoruz: Kirtil (Silifke) A levileri,, yemek pişirince önce komşunun hakkını ayırıp gönderirler ki buna (Olü) denir. Dadaloğlu da Kozan Kürtlerinden aldığımız bir şiirinde Ьц,,mefhumdan bahseder:
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 211/324
Yarı göçebe çadırlarında, hali vakti iyi olanlarda, sofra örtü-sünün üstüne çember şeklinde kasnak ve onun üstüne geniş bir bakır sini konur, yemek bunda yenir. Bazılarında bakır sini (senit)
in üstüne konur.
Yörük Yemekleri:
Hayvan kesimi ancak misafir gelince, bayramlarda, düğünlerde,yatırları ziyarette ve bir de hayvanın sakatlanması halinde olur.Etin bir kısmı kavurma olarak tuluklara doldurulur (Et kavrulur,tuzlanıp tuluğa konur)
Protein ayrıca bulgur aşı (bulgur pilâvı) ve onunla birlikte
içilen ayrandan temin edilir. Yoğurt, tereyağı, peynir, keş (çöke-lek) de bunu temin eder. Buğday çorbası, buğdaydan yapılmışdiğer yemek çeşitleri (keşkek, tutmaç, çörek, gatmer, yufka, höş-merim v.s.) de bu vazifeyi görür.
Yufka: Buğday unundan saç üzerinde yapılan, kâğıt gibi inceekmektir. Un (iteği) de elenir. Elenmiş un ilençe (İleğen) denengeniş bakır kaplarda su ile karıştırılıp, içine biraz da tuz atılıp
yuğrulur. İçine maya atılmaz. Kadın kollarını dirseklerine kadarsıvayıp, ellerini iyice yıkadıktan sonra, yumruklarıyla hamuru yo-ğurur. Bir parça hamur alıp okla (oklava) ile senit üzerinde daireşeklinde açar ve ocağın üstüne, (sayacağın= sacayağının üzerineters olarak oturtulmuş bulunan saçın üstüne) bırakılır. Bir tarafı
pişince, evregeç (bazı yerlerde şiş, evirgeç, pişirgeç, çcvirgeç) de-nilen genişçe yüzlü ağaç parçasıyla altüst edilir. O yüzü de pişmişolur. Pişen yufka üstüste gelmek üzere sora’nın (sofra örtüsü)içine sarılır. ‘-Yufkayı açanlar kadar pişiricinin de mahir olması, oklavaya sarılmış yufkaları d çubukluğu ile saç üstüne yaydıktan sonra, pişirgeciyle evire çevire ve büyük bir dikkatle yakmadan pişirilmesi şarttır’ l. (Resim: 47,48,49,54)
Yörük kadınlarının her sabahki işlerinden biri, hamur yuğurup,yufka yapmaktır. Bayatı iyi olmaz. Taze taze yenirse çok lezzetlidir.Çadır halkı davar, koyun, deve gütmeğe veya pazara giderken bu
yufkanın içine peynir, çökelek veya yağ kor, silindir gibi dürer,yağlık denen genişçe bir yazmaya (baş örtüsü) sarar, ekmekli kısım belinin arka tarafına gelmek üzere, beline bağlar. Güzel bir azık
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 212/324
olur. Buna (s ıkma, s ıkmaç, çomaç) denir . Yörüklerin ek-meği yufkadır. Kaşık gibi de kullanırlar. Eski Türklcrinde yufka yediğini biliyoruz1. Selçuklular da yufkayı biliyor
ve yiyorlardı: “Sel çu kn a m e’de geçen (Arıgirde), arı buğday unu nda n yap ı lm ış y u f ka demektir . D emek oluyor ki, Se lçuk devrinde yufka ekmeği vardır. Hükümdarın ziyafet sofrası için hazırlanan yufkanın da en remiz buğday unundan ya
p ılm a sı ya k ış ır"2.
Akıtnıaç: Deve sütü, un, tuz bir kap içinde oklava ile karıştırılır,kıvamlı hale gelince, yukardan kaşıkla saçın üzerine bırakılıf . Hamur kızgın saç üzerinde büzülür. Diğer tarafa
döndürülür, ters yüz edilir , lezzetli bir hamur yemeğidir.Deve pat ladığı (doğurduğu) zaman, yavru emmeden ( i lk
gün) ağm sütü ile yapılır. Koyun, keçi sütüyle (ağız) da yapanaşiretler vardır.
Buğday Çorbası: el değirmeninde yarılmış buğdayın yağ vetuzla pişirilmesinden yapılır. “MesneviA Şerifte beyti vardır. Türk- çesi: Eşeğin karnı saman, ot; insanın miğdesi buğday çorbası ister
demektir. Şu halde Selçuk devrinde yenilmesi itiyat haline gelmiş buğday çorbası vardır ”3. (Resim:51)
Bulgur Aşı: Bulgurun tereyağı ile pişmesinden olur. Kuvvetliyemektir. Ayran veya yoğurtla yenir. Etlisi kuvve1' үе lezzetlidir. (Etli Pilâv)
Bulamaç: Un, yağ, soğanla pişirilen bir yemek. Un ve sütleyapılanı da vardır.
Bükme: Dağlardan toplanan otlarla pişirilen börek. (Horzumlu’larda)
Çörek: İleğençe içinde hamur yoğrulur. Maya atılmaz. Ha-murun üzerine küncü (susam) ekilir, tereyağı ilâve edilir. Le-ğenin üzeri saçla kapatılır. Saçın üstüne köz (ateş) konur, le-ğenin altında kızgın kül vardır. Bir iki saatte hamur pişip çörekhaline gelir.
1 H.Namık Orkvn, Eski Tiirk Yazıttan
2 M .Z eki Oral, v.s. makale, Türk Etnografya Def. I.sf .74-75.
3 M .Z eki Oral. v.s. makale, Türk Etnografya Def.I.sf.74-75.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 213/324
Boynuineeli’lerde misafirliğe giden çörek götürür. Gittiği yer-den de ona çörek hediye verirler. “Falannerde” denince, “çörek değişmeye gitti” denir. Bu, misafirliğe gitti demektir.
Ekmek Aşı: Yufkanın üzerine su serpilir, yumuşatılır. Diğer bir kapta tereyağı iie kırmızı biber eritilir. Karıştırılıp, pişirilir.Karakoyunlular buna (Dolaz) diyor.
Höşmerim: Şeker, yağ, undan yapıldığı gibi, peynirle şeker,undan yapılanı da vardır. Yörüklerin meşhur tatlısıdır. Tekir-dağ’da lokantalarda, tatlıcılarda bu isimle mevcuttur. Rize’ninlâzca konuşulan yerlerinde bile (Höşmerli) diye bir tatlı bu-
lunduğunu duyduk. Bu da Çepni’Ierden kalma olabilir. “Höşmerim bile olsa yemem" sözü, bu tatlının kıymetini gösterir.(Resim: 52)
Katmer: Yufka açılır, saçta pişirilir. Sıcakken iki tarafı yağlanır.Üstüste yığılır. Nefistir.
Kaymak tatlısı: Süt kaymak bağlar. Bu kaymağın içine balkonup yenir.
Keşkek: En güzel buğday (solgu)larla dibeklerde döğülür. Ka- buğu çıkarılır. Buna (Dövme) denir, etle pişirilir. Sonra genişkaplar içinde çomça’larla (kepçelerle) lüzuciyet kazanmeaya, lâstikgibi oluncuya kadar döğülür. Üzerine kırmızı biberde eritilmiştereyağı dökülür. Çok nefis, besleyici yemektir. Düğünlerin başyemeğidir. Horzumlular’da: “Onunda keşkeği yendi” tâbiri, düğünüoldu, işi bitti manasına gelir. (Resim:50)
Lokma: Sacın içinde, yağda, küre şeklindeki ufak hamurların pişirilmesi ile olur. Şeker veya balla yenir. Muharrem Ayı’ndaAşure ile veya yalnız, komşulara dağıtılır. Yeniosmanlılar (Lokur),Horzumlu’lar (Sunak) diyor. Helise, Pelize: Buna herise de di-yorlar1.
Övetemeç: Yağ ve unla yapılır. Midevîdir, şifalıdır.
Tarhana çorbası: Un, yožurt, domates, türlü otlarla hazırlanır.
"Yağla pişirilir, üzerine kırmızı biberle eritilmiş yağ dökülür.Sündürme: Tuzsuz taze peynirle, tuzsuz tereyağı pişirilir. So-
ğutulduktan sonra üzerine toz şeker dökülür. (Horzumlular).
I Bk M Zcki Oral Herise Tutmaç ve Bazlamaç Hk: Anıt Dergisi 16-18 Konya
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 214/324
Tutmaç: Un, Yumurta, tuz, su karışığı leğende hamur halinegetirilip, yoğrulur. İnce ince kıyılır. Bir kaba konup, su, tuz, te-
reyağı, ilâvesile pişirilir. Soğumaya bırakılır. Ilıyınca üzerine sa-rımsaklı yoğurt dökülür. Lezzetli, besleyicidir. Karakoyunlu’larda aynı şekilde yapıyor.
Bekdik’lerde zayıf çocuklara anaları şişmanlasın, “ata binip, atın sağrısın sallandırsın ” diye tutmaç yedirir. Hatırlıyamadığımız bir kaynakta, büyük Türk hükümdarı Tuğrul Beğ’in, aşire tler arasında yediği tutmaç yemeğini çok beğendiğini okumuştuk.
“Tutmaç adı Mesnevi-i Şerifte de geçer:. . . . . . . . . . . yani: seniniçin böyle güzel tutmaç pişirdim. Sen kibirleniyor, yemiyorsun. Ve: Tutmacın hamurunu istemezsen, suyunu ye, kendine gıda e t 1,1.
(Domates)e (Banadura, gıllı, eğrim) diyorlar. (Patates): gumbil,gumpir. Çocuklarının yemesi için tuzlu suda haşlanmış buğdayla,nohuda Beynuinceliler (Börtme), diğerleri (Kölleme) der.
Bu güzel yemekler ve tatlılar tarihe karışmıştır, Bugün heröğün sefaletin yemeğini yemektedir çoğu...
IX Türk Göçebelerinde Mülkiyet:
Mülkiyet, tarihî olduğu kadar, aktüel bir problemdir. Asırlar boyu insanlığın bedbahtlığını bu müessesede, saadetini bunun kal-dırılmasında ariyan ütopistler gelip geçmiştir. Eflâtun gibi, genç-liğinde idareci sınıfla, muharipler için ferdi mülkiyeti kaldırıp,
ihtiyarlığında hatasını anlıyarak bu fikrinden rücu edenler olduğugibi, mülkiyeti hırsızlık telâkki eden Proudhon’lar mülkiyetin if-ratlarını devlet müdahalesi, İçtimaî siyaset tedbirlerde gidermeye
çalışan Sismandi’ler zuhur etmiştir. Bir Marks çıkmış, tarihin tabiiakışı içinde, diyalektikCedelî bir vetire sonunda ferdî mülkiyetin,kollektif mülkiyet haline inkılâp edeceğini ilmi olarak isbata ça-lışmış, fakat kehanetinin tahakkukunu bekleyemiyen bir sabırsız-lıkla, Enternasyonaller amele teşekkülleri ihtilâl fırkaları kur-
muştur2. Fakat, Marksizm Rusya ve Yugoslavyadaki tatbikatında
1 M .Z eki Oral, a.g.m. II, sf.31
2 Bk.Prof.Z.F. Fındıkoğlu, Sosyalizm, İst.960 ve Marks, İsl.1961
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 215/324
yeni, nev’i şahsına münhasır bir mülkiyet rejimi meydana çık-mıştır: Komünist partisi üyelerinden ibaret bir intelligentsia,yeni bir münevveridareci sınıf ve ona ait villalar, apartmanlar,otomobiller1.
Jan Jack Rousseau’nun tasavvur ettiği bir eski dünya cennetivar mıydı? Senin benim gailesinden uzak, mülkiyetsiz bir insanlıkhakikaten mevcut olmuş mudur? "Bir kısım yazarlara göre iptidai cemiyetlerde mülkiyet müşterektir. Fakat bu fikir etnoğrafların a- raştırmalarile daima teyid edilmemektedir. Malinowsky Malenezyalı- larda av aletleri piroğlar ve başka teknik vasıtaların ferdî mülk
olduğunu işaret ediyor İnsanoğlu fıtraten egoist oluyor. En iptidaisinden en medeni-
sine kadar aynı maya, aynı hamur. Arada derece farkı var. (Benim, bana ait) kelimelerinin sıcaklığı her seviyedeki insanı cezbediyor.Bu bakımdan insanlığın ilk devirlerinde bile mutlak mülkiyetsizliğitasavvur etmek güçtür. Bugünkü Rusya’nın dünyanın en geniş vemüm bit topraklarında en m odern vasıtalarla istihsalde bulunduğu
halde, buğday için Amerika’ya muhtaç olması, insanoğlu’nun ru-hundaki ferdi mülkiyete atfedilen kudsiyetin manalı, büyük, tazedelilidir.
B un unla b er ab er bu h usu sta kesin bir şey söylene m ez. ^Yazıl ı vesikalar olmadığı için her zaman münakaşalarakonu olacak demektir . Yalnız hüküm vermede, arkeoloj ikve etnoğrafik araşt ı rmalarda bulunacak maddi emareleryanında, ha lklar ın ko l lekt i f vicdanında ve hafızalar ında
yaşıyor, dil lerinde ifade olunan manevi miraslar büyük roloynıyacaktır .
a-Orta Asya Göçebelerinde Mülkiyet:
Homeros’a göre İskitler nizalann, uyuşmazlıkların sebebi diyemal mülk toplamaktan sakımrlardı3. Aynı kaynakta bu kavminkımız içip at eti yedikleri dc yazıldığına göre, hiç değilse at sü-rülerine malik idiler.
i Prof.Dr.C.C. Zimmerman. Avdın sınıfın ortaya çıkışı -(Doç .D r.N Arıkan Tere.) İst.1964, ve Djiias, yen i sınıf. (T er e. ) İst.96.
l Prof.Dr. H .Ziya Ülken, Siyasi Partiler ve Sosyalizm, İst.1962 sf.lSL
3 A. Rıza Kılıç, İşkiller ve İskitler Hakkında H erodol’un Verdiği Bilgiler, İst.935.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 216/324
Acaba eski Türkler’de mülkiyet ferdî mi idi, yoksa İçtimaîzümrelere mi aitti? Bu hususu vesikaların ışığında incelemeğe
çalışalım. Ziya Gökalp’e göre ‘Türkler hürriyet ve istiklâli sev-dikleri için iştirakçi olamazlar. Fakat müsavatpcrver olduklarındandolayı fertci de kalamazlar. Türk harsına en uygun olan sistemsolidarizm, yani tcsanütçülüktür. Ferdi mülkiyet, İçtimaî tesanüdehâdim bulunmak şartiyle meşrudur. Sosyalistlerin ve komünistle-rin ferdî mülkiyeti ilgaya teşebbüs etmeleri doğru değildir. Yalnıziçtimai tesanüde hâdim olmıyan ferdi mülkiyetler varsa bunlarmeşru sayılamaz!ar...Türklerin içtimai mefkuresi, ferdi mülkiyeti
kaldırmaksızın içtimai servetleri fertlere gaspetirmemek, umumunmenfaatine sarfetmek üzere muhafaza ve tenmiyesine çalışmaktır.”(Türkçülüğün Esasları, iktisadi Türkçülük bahsi) Filhakika vesi-kalar Z.Gökalp’in fikirlerini teyid etmektedir. Eski Türklerde ferdimülkiyetin yaygın olduğunu görüyoruz. Atlarını, sürülerini ken-dilerine mahsus damgalarla damgalarlardı. Tonyukuk kitabesinde
bu damgaların adı (töğün) şeklinde geçm ektedir1. Türkiye Alevileri de damgaya (Dökün). Yörükler (Dövme, döğme) diyorlar.
Diğer bir damga şekli hayvanların kulağının bir tarafını kesmedir.Buna Türkistan’da ve İran Azerbaycanı’da (En, in) denir2. Yü-rüklerde (en) der bu, kulaklara çentik yapmak usulünün Macarlar’da da olduğunu görüyoruz3.
F.W.Müller’in Doğu Türkistan’da Tufan’da bulup çıkardığı uygurca metinler arasında mülkiyet mefhumunu ve ona atfedilenehemmiyeti görebiliyoruz: “Azunlarqa ad tavarqa ärkka Türkka
azlanmaq tunır— hayatta mal ve mülke, iktidar ve kudrete karşı hissi tezahıır eder. “Ağı, barını ad, tavar, ark tiirküngüzler asilmaq bolsun: define, mal, servet eşya kudret ve kuvvetiniz çoğalmış olsun’ Bir Karaçay Atasözünde de mülkiyet ifadesini buluyoruz: “Koç
1 H.Namık Orkun, Eski Türklerde Arm a, Varlık, sayı:172, 1940.
2 Prof.Dr. Abdülkadir İnan, Kazak, Kırgızlar'da Yeğenlik Hakkı ve Konuk, aşı meseleleri, Türk Hukuk Tarihi Derg. I, 1941-42 ve aynı müellifin Birinci İlmi
Seyahate Dair Rapor, 1930, sf.17.3 H.Namık Orhun, a.g. Makale.
4 A kdes Nim et Kur at, Gök Türk Kağanlığı, DTCFD, X. 1-2, 952 Sf.5.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 217/324
har, koy de malçüağa faydalı = koç ve koyun hayvancılara mülktür’1.
Orta Asya’da hayvanlar ve kışlaklar ferdi mülkiyet, mer’a
yaylalar ve misafir çadırı müşterek mülkiyet konusudur. "Ka- zak-Kırgız-la r da misafir çadırı aşiretin müşterek malıdır. Y emek te müşterek çıkar’2. Radloff da kışlakların ferdi mülkolduğunu şöyle belirtiyor. “Kışlak sahalar komşulardan u m umiyetle tabii sınırlarla ayrılacak şekilde bölünmüştür, demek bunlar dere, göl, tepe, yamaç v.b. gibi nesnelerle hudutlanır; Tabii sınırlar bu lunm adığı takdirde direk ve taş gibi s u n ’i işaretler dikilir. Bir sahanın sınırı bütün akraba ve kom şu larca bilinir, dokunulmaz ve bunlar soyların himayesinde bulunur...- Kışlaklar bir şahsın mülkü sayıldığı halde, yaylalar soyun müşterek malıdır.” (Sibirya’dan, I, 42829)
Eski Türk yazıtlan’nda da ferdi mülkiyeti sarih şekilde gösteren ibarelere rastlıyoruz: “Kül tegin altınını gümüşünü hazine ve mal
larım..." (Yazıtlar,1,54) “A hin in (sarısını), gümüşün beyazını ipeğin halisini darının ekimli olanını atın, aygırın, kara kakımların, tfök' sincaplarını (iyisini) Türklerime, kavmime kazandırdım. " (Yazıtlar, I, 58) Türk hakanı Orhun kitabelerinde yoksul milleti doyurduğunu, fakir kavmi zengin ettiğini söylüyordu. (Yazıtlar, 1.27, 42)“Tanrı buyurduğu (ve talünı olduğu için kısmetim olduğu iÇin ölecek olan milleti diriltip doğrulttum, çıplak kavmi elbiseli, fakir kavmi zengin kıldım, az kavmi çok kıldım. ” (yazıtlar, I, 43) Suci Yazıtında da: "Zengin idim, ağılını on, at sürüm sayısız idi. ” deniyor.
(Yazıtlar, I, 1956)Ferdi mülkiyetin sağlamlığını Türk ve Moğol miras hukukun
dan da anlıyoruz. Cengizhan Yasası bu hususta geniş fikir veriyor. “İntikal meselelerinde Y asa’nin sadece örf ve âdeti te ’ yit ettiği görünüyor. Aile reisinin ölümünden sonra, babanın mameleki çocukları
arasında‘ 3taksim edilir, en büyük diğer oğullardan daha fazla hisse abrdt.’’*. Radloff un da Kazaklar’ın miras müessesesi hakkındaki
kanaati bu merkezdedir: “Zengin Kazak, hayatı esnasında büyük oğullarını müstakil yapmak ister ve bu maksatla hayvanların büyük
1 Dr.Saadet Çağatay, Karaçayca Birkaç metin, DTCFD. X, 3, 95L
2 Prof.Dr. A.İnan. A.g. Makale, Türk Hukuk Tarihi Derg. I. Sf.36.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 218/324
bir kısmını büyük oğluna verir ve kendi kışlağı dar geliyorsa, onun için yeni bir arazi satın alır, eğer kışlağı yetecek derecede büyük ise, hayvan mevcudundan oğullarına isabet eden miras
hisselerini ayırdıktan sonra onlara, husu si kışlaklar da tahsis eder. Pederden kalan malın ve kışlağın varisi küçük oğuldur. ” (Sibir-ya'dan, I, 428)
Ferdi mülkiyetin bu muhkenıiyetine mukabil, onu cemiyet,amme menfaatine de yarar hale getiren, (potlaç) vârî mües-seseler mevcuttu. Hakanların, hanların beylerin verdiklerişölenler ziyafetlerden sonra sofra takımının ve bazı eşyanın
yağmalatılmas* Ziya Gökalp vc ona İstinaden Prof.Melımetİzzet tarafından sermaye ve mülk terakümünü önleyici ferdimülkiyetin ifratlarını giderici, içtimai tesanüde hizmet edici
bir davranış, hir m üesseseydi1 Dede K orkut hikâyelerinde de böyle şölenler görülüyor. "Hille emiri Seyf üd Devle Şadaka Sultan Melikşah şerefine büyük bir ziyafet vermiş ve yemek sonunda, Türk âdeti gereğince, servisle kıt İlan ı lan altın, güm üş takımların misafirler tarafından yağma edilmesine müsaade e- dilm işti'2.
b- Yörükler’de Mülkiyet Müessesesi:
Hayvanlarını (Dövme, Damga) dedikleri, kendilerine mahsusişaretlerle damgalar. Bahşiş Aşiretinden Köpüklüoglu Hasan Ağamn damgası eski yazı (vav) harfi idi. Lâkin damga ile mal-larım tefrik ediş çok azdır. Hemen hemen bütün yürükler,
hayvanların kulaklarını çentmek su retile sahip bul jnd uk lanmalları nişanlamış olurlar ki bu nişana, bu işarete (en) tabiredilir.
Bülün yörüklerin yaylaları, aşiret hükmî şahsiydi namına ta- puludur veya aşiretin zilyedligi altındadır. Demek ki, ister tapuluolsun İster fiilen tasarruflarında bulunsun yayla aşiretin müşterekmülküdür. Yayla hudutları içinde ferdlcrin hayvanları serbestçeyayı hr. Bunun bir istisnası (Söbücc Yaylası) dır. K orkuteli’ninüstünde, tarihi Orta Asya çayırlıklarını andıran bu muhteşemyayla, aşiret üzerine tapulu olmakla beraber, farazi hudutlarla
1 Prof. Dr. Meh met İzzet, Yen i içtimaiyat Dersleri. İsı. 1928 Sf.95,
2 Doç. Dr. İbrahim Kafesoğiu , Sultan Melikşah Zamanında büyük Selçuklu
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 219/324
aileler arasında taksim edilmiş. Yarı bele gelen çayırları her-kes biçtikten sonra, herkesin hayvanının bütün yaylada ser- bestçe otlam ası kabil. Diğer bütün yayla la rda bu tahdit vekayıtlar yok. Sadece her aile çadırının veya taş evinin etrafına
geniş bir bahçe ayırıp, çevresini bir metre yüksekliğinde taşyığarak hudutlandırıyor. Bu bahçenin içinde patates, doma-tes, mısır, ayçiçeği, kabak, fasulye, v.s. yetiştiriyorlar. Müş-terek mülk olan yayla içinde, bu taş evler, çadır yeri, bahçeferdlerin mülkü sayılıyor. Toroslar’da AksekiHadim arasında
Alaybeyli Yaylasına Manavgat Alanya yürükleri zilyeddirler.
Yıllardır mülkleri halinde. Yayla evleri için 80 kuruş bina
vergisi ödüyorlar. Çadırı 2530 sene evvel terk etmişler. Yarıgöçebedirler. (Tam göçebelerin çadır vazgeçilmez bir meske-nidir.) Bu bina vergisini, yaylanın maliki olduklarını isbatiçin, ileride bir ihtilâfın zuhur etmesi ihtimaline karşı ödü-yorlar. Kösereli’ler de Yellibcl’de (Ermenek) zilyed bulun-dukları yaylada, taşla çevirdikleri bahçeler için vergi ödüyor-lar. Yayla aşiretin müşterek malıdır.
Yarı göçebe olan bu aşiret, kışın Mut kazasına bağlı köy-
lerinde fıstık dahil türlü mahsul elde ediyor. Nadas yaptıklarısene, ekilmeyen arazi mer’a olarak kullanılıyor. Bu takdirdeziraat için ferdi mülkiyet konusu olan tarla, mer’a oluncakollektil mülkiyete, bahis oluyor. Demek ki arazi, ziraattaferdî mülkiyete, m er’a da mü şterek mülkiyete ait oluyor. G ö r-düğümüz diğer aşiretle rde de aynı hali m üşahade ettik. Yayla,köydeki mer’a aşiretin mülkü (Tapulu veya Zilyed) kalangayrimenkul ve menkul emlâk ferdlerin, ailelerin şahsi ma-lıdır. Eğer malik ve zilyed değiller, yayla sahibi bulunmuyor-larsa, köylerden mer’a icarlayıp, hayvanlarını müşterek otla-tıyorlar. (Bacak başına) göre ücret ödüyorlar. Yani icar be-delini o arazi üzerine yayılacak küçük ve büyük baş hayvansayısına (ayrı emsal üzerinden) bölüyorlar. Hayvan başına(Bacak başına) otlakiye ücretini bulup, sahip bulunduğu hay-van sayısı ile çarparak herkes kendi borcunu oba’nın veyaaşiretin sözü geçen, fiilen reisi vaziyetinde olanına öder. O
da (köy sandığı)na teslim eder.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 220/324
X-Türk Göçebelerinin Memleket Ekonomisine münakale ve Diğer
Sahalardaki Hizmetleri:Birinci kısımda tarih içinde ve halen Türk göçebelerinin millî
bünyeye temessül ettikleri, daha doğrusu onun bir parçası olduk-ları hususunda malûmat vermeğe çalıştık. İkinci kısımda, Türkgöçebeliği ile ilgili bahisle ve mübadele bahsinde, Türk göçebe-lerinin kapalı bir ekonomi hayatı yaşamadıklarını, bilâkis millîekonomiyle haşır neşir olduklarını gösterdik. Millî ekonomiyetam manasile entegre oluş keyfiyetini, ikinci kısmm son iki bah-siyle daha iyi izaha çalışacağız.
a Orta Asya Göçebelerinin Millî Ekonomi ile Temasları:
Mübadele bahsinde temas ettiğimiz Orta Asya ticaret kervan-ları, Orta Asya göçebelerinin develerinden istifade edilmek suretile teşkil olunuyordu. Gerek İran, gerek Arap tüccarları, Uygurticaret erbabı göçebelerden münakale ve muhafızlık hizmeti hu-susunda istifade ediyorlardı. Göçebeler kendi İktisadî hayatlarınıyaşamakla beraber, şehir ve meskûn hayata bigâne değillerdi. “Yavaş yavaş yerleşik hayata girmeğe hazırlanan göçebelerin, şehirlilerle sıkı temasları vardı. ” (B.Ögel, a.g.e.sf.327) Türk göçebeliğiniÇin vesikalarından tetkik etmiş olan Prof. Eberhard da bu mü-nasebetle işaret ediyor: “Göçebeler çiftçilerle kolayca beraber yaşa
yabilirler. Ve böylece ideal bir birlik teşkil ederler. Göçebeler çiftçilerden
kışın kullandıkları ziraî mahsulleri alırlar ve bunların yerine ziraatçılara hayvanlardan elde ettiklerini, bilhassa deri, yün ve bazan süt ile sütten yapılmış maddeler verirler 'л. Türk göçebeleri ile otaktanTürk ahalisi arasındaki münasebet göçebelerin İktisadî bakımdanşehir iktisadiyatının bir tamamlayıcısı olarak görülmesidir. Bun-ların hayvan ve eşyalarının meskûn insanların refahını arttırmak bakım dan faydalı olduğu açıkça ifade edilmiştir2. Bu son kaynaktaayrıca, göçebelerin Maverâünehr’de ve Hârezm’de muayyen za-manlarda toplanarak yerleşik halkla ticaret yaptıkları merkezler
haKkında (Yakut, Mu’cem ülbüldân, Avrupa tabı III 366 ve IV
l W.Eberhard Eski Çin Kültürü vc Türkler, DTCFD, sayu4, 1943, $[.25.
г M .Altav Köymen, Büyük Selçuklular İmparatorluğunda Oğuz isyanı. DTC FD , cilt V sayı:2 1947 sf 162 163
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 221/324
714) de malûmat bulunduğu zikrediliyor. Şehirliler ihtiyacını herzaman göçebelerden temin edilen hayvanlarla karşılıyorlardı. *“Zengin reislerinin idaresinde Bozok ve Üçok diye iki boya ayrılmış olarak Belh civarında, Huttelân otlaklarında göçebe halde yaşıyan
Oğuz’ların isyan etmeden önce, Sultanın mutbahına yılda 24000 koyun vermekle mükellef olduklarım biliyoruz. ” (M.Altay Köymen,a.g.makale)
b-Yörüklerin Millî Ekonomi İle Temasları:
Vesikalar gösteriyor ki, Yörüklerin İmparatorluk Türkiyesi ekonomisine ifa ettikleri hizmet çok büyüktür. Bu hizmeti vesikalarmuvacehesinde incelerken, evvelâ (münakale ekonom isinden) bav-lıyacağız.
Türkmen aşiretleri, imparatorluk Türkiyesinin münakale şe- bekesini ellerinde tutuyorlardı. Deve kervanlarıyla limanlardan,iskelelerden iç piyasa ve pazarlara ithal mallarını sevkeder, istihsalmerkezlerinden sahil şehirlerine ihraç emteasını boşaltırlardı. Ke-za istihsal bölgelerinin mahsullerini geniş istihlâk merkezlerine büyük şehirlere Yörükler naklederlerdi. Kale tamiri, köprü, ker-
vansaray, cami v.s. yapım ve tamiri için gerekli malzeme, maden
ocaklarına lüzumlu erzak ve malzeme develerle naklolunur, ma-denleri büyük merkezlere gene onlar götürürlerdi. Sivil ekono-minin münakale ihtiyacından başka, harp ekonomisinin lüzumlu
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 222/324
kıldığı mühimmat ve cephanenin bir menzilden diğerine taşınması, Ordunun ihtiyacı olan erzakın ulaştırılması, Yörüklerin hizmetleri çümlesindendi. Şimdi bu malûmatı vesikalara dayandırıp, bir ne
ticeye bağlıyalım.“Fatih,Sultan Mehmet ve Il.Bayezii devirlerine ait hükümlerin bir arayd getirilmesi suretiyle meydana gelen bir kanun dergisinde, Karesi Hindeki Kızılca Tuzla’nin tuzlarını ötedenberi develeri taşımak
vazifeleri olan Karaburun. Edremit, Ayazment ve Kızılca Dağ a- raplarıhdan bahsedilmektedir” 1.
“Kıbrıs'tan Payas’a ve oradari Erzurum’a taşınacak 10.000 mut
buğday ve 5000 mut un içinde (15000 m u t- 300.00 kile) 30.000 deveye, ihtiyaç vardı. Bu zahireyi taşımak üzere Zülkadriye, Adana ve Sis’ten deve istenmişti”2. Keza “Akçakoyunlu aşiretine, Pa- yas’tan Bireceğe. Pirinç ve peksimet taşımak vazifesi verildi”3. Aşiretlerden herhangi bir sebeple deve temin edilememesi halinde büyük yiyecek sıkıntıları, darlık buhranları oluyordu. “Kiralık hayvanların büyük bir kısmı aşiretlerin elindeydi. Aşiretler ise yaylak ile kışlak arasında daimî harekette olduklarından istenilen zaman ve
mekânda bulunamıyor ve hayvanlardan istifade etmek imkânı hasıl olmuyordu. 1577 senesinde Anadolu eyaletinin m uhtelif sancakla-
1 P rof .D r.Ö m er L ü tfi Barkan, Osmanlı .İm para torluğunda Bir İskân ve . Kolonizasyon Metodu olarak Sürgünler. İktisat Fakültesi Mec .CilLXII (Paris
Bibliotheque nationale, türkçe yazm alar katalogu, No:29, Sp.46) Prof.Barkan, buradaki (araplar)ın arap göçebesi olabileceğini ihtimal dahilinde görm ekle beraber , isimlerinin halis Türk ismi olmasını da göz önüne alarak, ‘‘D eve yet iş tirm eleri v e ihtimal bir miiddet Suriye'deki Arap aşiretleriyle beraber yaşamış olmaları bu hususta kendilerine A rap denilmesine sebep olmuştur” diyor . Halbuki, (A rap) ismi buhınmıyan diğer bütün Yörük a ş ir e t le r iOrta A sya ’dan beri d eve yetiştirdikleri gibi, Araplarla hiç teması olmtyan (Ö lbek) ler arasında (Araplı) aşireti veya oymağı mevcut bulunmaktadır (H.Namık Orkun, yeryüzünde Türkler) Boynuinceli’ler arasında (Ç er ke z) Lika pli bir yörü k gördü k (Narlıkuyu-Silifke) Bahşişlerde de aynı lâkap vardı Avşar'larui reisi Çerkezoğlu Mehmet Bey idi. Bu şahısların Ç erkezl ik le alâkası olmadığı gibi, ihtimâl bu isimdeki aş iretlere ad veren (Arap, Araplı, ArapçL Arapların), lâkap olmaktan başka (Arap)Iıkla hiçbir münasebet ve karabeti yoktur. Bizim gördüğümüz Yeniosmanlı Aşiretinin bir oymağının adı (A raplı) id i Ege'de bugün birçok (Araplı, Arapçı, Araplar)' adında köy m evcu t olduğuna ve bu isimdeki aşiretin iskâniyle meydana ge ldiğine göre , bu aşiret hayli büyük olmalıdır. Bu konuyu, bir makalede de alacağımız için burada kesiyoruz.
2 D oç.D r.L ütfü Güçer, X V I -X V II. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Hububat M eselesi ve Hububattan Alm an Verg iler, İst.964, sf.30 15-31(Miihimme defterlerine muhtelif atıflar)
3 D oç.D r.L ütfü Güçer. X VI-X V I1, Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Hububat M ese lesi ve Hububattan Alman Vergiler, İst.964, sf.30 15-31(Miihimme defterlerine muhtelif atıflar)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 223/324
nndan İstanbul’a hububat nakledilmek istenmiş, fakat Hamit sancağında kira develerinin ekserisi sahillere inmiş bulunduğundan (Eylül ayı) kiralık hayvan bulunamamıştır. Mezkûr sancak beyine yazılan bir hükümle her köyden ihraç olunan hububatın köylünün kendi
hayvanlartyle taşıttmlması lüzumu bildirilmiştir.„1595 senesinde kilar-ı âmire için Bursa’dan İstanbul’a gelecek
has unu taşıyan develer (sefer-i hümayun’a tâyin) olduklarından taşıttınlamamıştır. Bursa kadısına yazılan bir hükümle onun her
ne vasıtayla mümkün olursa gönderilmesi emredilmiş ve mütemmim bir hükümle has un taşıyan develere (bundan böyle dahle- dilmemesi) emredilmiştir”1. Maden ocakları Osmanlı ekonomi ve
mâliyesi için mühim kaynaktı (Gümüşhane maden ocağının varidatının o zamanki devlet bütçesinin aşağı yukarı yüzde beşinden fazlasını teşkil ettiği düşünülsün) ‘Yörükler madende işçi olarak çalıştıkları gibi, madene develerle odun, kömür, levâzım getiriyor, madenden cevher naklediyorlardı ”2.
Ordu erzakının nakli için Rumî 1248 senesinde Balıkesir havalisindeki Kan Aşiretinden yüz deve isteniyordu: “...tevkiî refiî humayun vasıl olıcak malûm ola ki Anadolu orduyu humayunum
maiyyetinde olan asakiri nizamiyye ve sunufu sairenin ahmal ve iskallerilepeksimet nakli ve hizmeti sairede kullanılmak üzere külliyetli devenin eşeddü lüzum ve iktizası derkâr ve Balıkesir sancağında kâin Kan aşiretinde kati ve vâfir deve mevcut olduğu bedihî ve bedidar olmaktan naşi orduyu humayunuma vusulleri günden istihdam oldukları müddetçe beher danesine orduyu humayunum hâzinesinden mah bemah on beş kuruş ücret ita otunmak ve iktiza eden yemleri
dahi canibi miriden verilmek üzere Kan cemaati aşiretinden yüz mehar şiitrane.. .
“İmparatorluğun hudutlarında bir tehlike belirdiği zaman ülkenin bütün kaynaklarından evvel, hayvanatı seferber ediliyordu. Zira o
1 KD oç.D r.Liitfü Güçcr, XV1-X V1I, Asırlard a Osmanlı İmparatorluğundu Hububat M ese lesi ve Hububattan alınan Verg iler, İst.964, sf.30 15-31 (Mühimme def terlerine muhtelif atıflar).
2 D r.N cşc t Çağatay, Osmanlı İmparatorluğunda. Ma den işletm e Hukuku D TC FD , cilt II.' Sayıl, 1943 ayrıca bk. Salâhnltin Çcunlürk Osmanlı imparatorluğunda Yörük sınıfı vc Hukukî statüleri DTCFD, II, sayı:, X 1943
s f . 111,112 v e A h m e t R e f i k . A n a d o l u ' d a T ü r k A ş i r e t l e r i . lstanbul...( vesika:27,28.33,4146,48.206)
3 Kâmil Su, Balıkesir v e Civarında Yörük ve Türkmenler. İstanbul 1938..Sf. 144.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 224/324
zamanki orduların iç ellerden hudutlara doğru yürümesi ve zinde bir şekilde istenilen yerlere ulaşması ancak at ve develerle mümkündü.
Sefer vakti geldi mi beylerbeyiler, sancak beyleri, zaimler ve Sipahiler emirlerinde sefere iştirak edenlerle beraber alıp gittikleri hayvanlardan başka, hükümetçe sefere iştirak eden yeniçerilerin ağtrlıklannı taşımak, top arabalarım çekmek, gemiler için kereste taşımak ve bilhassa orduların iaşe ve ikmal işlerini sağlamak için külliyetli miktarda hayvan seferber ediliyordu’ . Bu hayvanların büyük ekseriyetinin Yörüklerden temin edildiğini vesikalar gösteriyor. İran seferleri için,Yürüklerden at, deve, katır talep edilmiş, mühimmat ve erzaknakli bunlarla kabil olmuştu2.
Bize anlattıklarına göre Dinar Türkmenleri 40 sene öncesinekadar, AydınTn Karacasu kazasındaki maden ocakTarından madencevherini yükler, demiryolu istasyonunun bulunduğu Kuyucak’agetirip boşaltırlardı. Fethiye kromlarını da, diğer madenleri decivar aşiretler naklederlerdi. Eğenin incir, üzüm, zeytin, hububa-tının istihsal merkezlerinden kazalara, hattâ İzmir Limanına nakliyörüklerin develeri ile mümkün olurdu. Honamlılar da Konyahavalisinin hububatını,mahsulünü naklederler, Keçikılı, tuz ta-
şırlardı.
Tuz gölünden develerle tuz getirip satan aşiretler vardı3. Gö-rülüyor ki maden nakli, zirai mahsulün nakli, ordunun mühimmatıaşiretlerin develerile oluyordu. Yukarıdaki vesikalara şunları daekliyerek münakale ekonomisine hizmet bahsine son vermek İs-tiyoruz. “Bağdat seferinde ordunun pirinç ve peksimet malzemesi
nakline Yeni-ü Türkmenleri, Ergani Madeninden elde edilen bakırın
l ökdf ve Dıyârbekir Kalhanelerine nakledilmesine Pefilfvanh oymağı memur edilmişti” (Dr.COrhonlu, a.g.e. sf.25, mühimme defterle-rine atıflar) Bazan nakliye ücreti ihtilâfları olurdu. “1748senesİnde de Zağradan Burgaz iskelesine taşman hububatın beher kilesine verilmekte olan 10para nakliye ücreti nakliyeciler tarafından reddedilmiş
1 D oç. Dr.Lütt'i G üçer, a.g .e . SC.31 ayrıc a bk .A .R efik , a.g .e . (V esika 3,20,47,49,54,95.44.91,96) ve S,Çetintürk a.g.makale.
1 Dr. Cengiz Orhoniu, Osman!: İmparatorluğunda Bir İskân Teşebbüsü, Istanbul, 1963, Sf:20.
i Prof.Dr, W.Ruben, Anadolu’nun Yerleşm e tarihi ile ilgili görüşler, DTC FD , V, Savc4, 1947.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 225/324
ve (20 şer 30 ar para ücret-i nakliye) talep edilmiştir. ” (Lütfi Güçer,a.g.e. sf.32)
Ayrıca İstanbul gibi büyük istihlâk merkezlerinin et ihtiyacınıYörükler karşılıyordu. Bazan aşiretlerin Koyunlannı başka yer-lerde satmış olmaları yüzünden çekilen sıkıntı üzerine merkezîhükümetten bu husus ile ilgili yasak emirleri gönderilmiştir1.
Göçebe ekonomisi ile ziraat ekonomisinin karşılığı pazarlardamal ve hizmet mübadelesi cereyan ederdi. “Çukurova da Ceyhan nehrinin sol tarafında bulunan İsneyn pazarı bu şekilde bir ticaret
yeri idi. Fakat zamanla eşkiya mahalli olduğu için muhafaza altına alınması uygu n görüldü. Bir zaman sonra da bu pazar yerinil Kürt- kulağı adlı yere nakledilmesinde bu bakımdan faule mülâhaza e-
dildi. ”(C.Orhonlu, a.g.e. sf.22, maliye Deft.ne atıf.)
Yörükler eşkiyaya karşı bulundukları bölgeleri korumak, geçitve derbendleri muhafaza etmek, su yolları yapılması, köprü inşası,kale tamiri ve muhafazası, menzillere zahire toplanması ve bun-ların korunması4" sahil mıntıkalarındaki aşiretler ise gemi malze-
mesi temini ve gemi yapımında istihdamla mükelleftiler3.Ayrıca seferî zamanda sefere de eşerlerdi. ‘Yürüklerin seferdeki
vazifeleri top çekmek, Bosna ’daki Kamengırad, Benalûka ve Rudnik madenlerinde top yuvarlağı dökmek, kale duvarları yapmak, kale muhafızlığında bulunmak, donanmada çalışmak, kereste taşımak, cam i vesaire gibi mirî binaların inşaasında amele hizmetini görmekti. ” (A.Refikt a.g.e. mukaddime)
X-Türk Göçebelerinin Vergi Mükellefiyetleri:Türk Göçebeleri iptidaî klânlardan ibaret değildi. Millî dev-
letler, cihangir imparatorluklar kurmuş veya yerleşik halkın kur-duğu ilhanlıklara iştirak etmiş medenî cemaatlerdi. Bu itibarla
1 Dr.C . Orhonlu, a.g.e. sf.2 0 Anadolu'da Türk Aşiretleri, Sf.32,33,41 ve
16.Asırda İstanbul Hayatı, İst.935, sf. 79-80-95 ve mühimme defterleri. Bu ferm anlardan biri Ulus tayifesinden kasaplık koyun ge tirilm esine dairdir. (Anadolu'da Türk AŞ. Sf.32).
2 S.Çetinturk, a.g.makale, Ahm et Refik a.g.e. vesika:21,22,6,7,17,24 C.Orhoniu, a.g.e. sf.45.
3 A.R efik , a.g.e . vesika: 8,31,39.40,43 ve S.Çetintiirk, a.g.makale.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 226/324
onları uçsuz bucaksız steplerde, dış dünya ile alâkası olmıyangayrimedenî aşiretler olarak düşünmek hatadır. Daima mensup
oldukları kavmin bir unsuru halinde yaşamış, sahip bulundukları büyük kültürü devam ettirmişlerdi. İktisadî ve içtimai bakımdan büyük kütleye tâbi olmuşlardır. Şimdiye kadarki bahislerde buhususları vesikalar ışığında göstermeğe gayret ettik. Bu bahistede Orta Asya’dan itibaren bugüne kadar Türk göçebelerinin, men-sup oldukları devlete vergi ödeyegeldiklerini gösterecek, kapalı bir ekonom i ile karşı karşıya olmadığımızı, mem leket ekonomisine
entegre bir göçebe iktisadiyatının her zaman mevcut bulunduğunu, bu bahisle daha iyi açıklamış olacağız.
a- Orta Asya Göçebelerinin vergi mükellefiyetleri:
Çin kaynaklarına göre Kırgızlar “reislerine fare, samur ve yeşil fare kürklerini vergi olarak verirlermiş. ” (B.Ögei, a.g.e. sf.2Û9) Sonyıllara kadar Yörüklerin vermekle mükellef oldukları (Resmiagnâm) çok eski devirlere, Orta Asya’ya kadar dayanır. “Selçtıkî-
ler’de, Harzemliler’de, Memlûklar’de, Anadolu Selçukîleri’nde, İlhanlIlar’da m uhtelif isimler altında ve tabiî, miktarları değişmek üzere, bu vergiye daima tesadüf ediyoruz. Tebaasının çok mühim bir kısmı hayvan sürülen yetiştirmekle meşgul göçebelerden mürekkep olan bütün bu devletlerde, ekseriyetle aynen alınan bu verginin ehemmiyeti
pek sarihtir. İslâmiyetten evvelki Türk devletlerinde de mevcudiyeti gayet tabiî olan bu vergi, İslâmî Türk devletlerinde şerl ahkâm ile de te ’lif edilmiştir: çünkü bu vergi (zekât - 1 sevâ 'im) namı altında şer’i
tekâlif arasında esasen mevcuttur”1*Moğol hakimiyeti devrinde bu verginin adına (Kopcur) denirdi
ki göçebelerden yüz koyundan bir koyun olarak alınan vergiydi2.Diğer bir tarife göre yaylalar ve yaylalarda beslenen davarlardan alman % 1 vergi” dir . “Raiyyeden toplanan nüfus vergisine de (Kopcur)denilirdi”4. Köylü ve yarı göçebelerden arazi ve emlâk
i Köprülüzade M, Fuad, Bizarısın Osmanlı Müesscsclerinc T e’siri, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mec. 1,193i sf.21&
1 Z.V. Togan, a.g.e, sf.293.
3 Prof. № . Barthold İl hani dar Devrinde Malî Vaziyet. Türk Hukuk vc İktisat Tarihi Mec, I, sf.152
i Prof.W. Barthold, tihanlılar D evr inde Malt Vaziyet, Türk Hukuk ve İktisatTarihi Mec i sf 152
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 227/324
vergisi olarak alınan resmin adı (kılan, kalan) idi. “Şarkî Türkistan vesikasının ifadesine göre (Kılan) ekilen araziden ve unıümen köylü
ahaliden alınan ve/gf’dir1. İlhanîler İslâm memleketlerinde şeriatyerine yasa, şer’i vergiler yerine gayrimüslim Mogoleski Türkvergilerini tatbik ediyorlardı. Cengiz Han Yasası’nda göçebelerinaynî vergisi çok sarih olarak görünüyor: “Bütün Moğol milleti Hanlarına her sene sürülerinden ve hayvanlarından, hâzinelerinden, atlarından kayanları ile sütünden ve hattâ hallaç aletlerinden bile (hediyelerle) yardım edecektir ”2.
b-Anadoiu Göçebelerinin Vergi Mükellefiyetleri:Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinin vergi nizamını ve göçebe-lerle ilgili kısmını kısaca incelemeden önce, umumî vergi politi-kalarına, vergi prensipleri bakımından (umumiyet kaidesi, adalet prensibi) kısa bir göz atm ak istiyoruz.
Osmanlı vergi sisteminde, bugünkü düşünüşle, mütekâmil malî prensibleri aramak hata olur. Devrine göre Osmanlı Kanunnâmeleri’nin hayli ileri ve dolgun olduğunu erbabı söylüyor. Böyljeolmakla beraber, bu zaviyeden (enkid etmekte fayda vardır.
Göçebelerin tâbi olduğu vergi nizamının, muafiyet ve istisna-larla parçalandığı görülüyordu. Meselâ Boynuinceli Aşireti, tahsilterbiye görmüşlerinin çok olması, iskânı kabul etmesi (Nevşehircivarında), devletin kanunlarına riayet etmeleri sebebile hertürlütekâliften affolunmalardı. (Ahmet Refik, a.g.e. sf...vesika:...) Ka-rakeçililer “hizmetlerine mükâfaten askerden ve ağnam resminden
müstesna idiler; yalnız harameyn vergisi namile küçük bir vergi vermeğe mecbur idiler. Ancak bu vergi kendilerinden nakden alinmqz buna mukabil devlete yün ve eğirilmiş ip verirlerdi. Bundan başlia devlete senede, nüfiıs başına birer ikişer kıyye (beden ipi) namile eğiri İmiş ip verirlerdi Bu verginin tahsili ve diğer işlere bakmak için
Alpzadelerden oba başına birer bey tâyin edilirdi”3.
ı Barthold, a._g. makale. sf.152, Z-V.Togan , a.g.e. sf.293
2 P rof.G eorge Vernadsky, Cengiz Han Yasası, Tiirk Hukuk tarihi Debg, № 41-42, sf.125.
3 Kara Keçil i Aşire ti, Tahir bey matbaası, Sf.6 9 (K âmil Su, Balıkesir civarında Yürük ve Türkmenler, 1st.938, Sf.40 dan nakil)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 228/324
Geçit ve derbend hizmetiyle mükellef tutulanlara, bu hizmet-leri karşılığında “tekâlif-i örfiye, tekâlif-i şakke, ve avarız-ı divani-
yederı muafiyet tanınmıştır” . Vergilerin bir kısmı ikta sahiplerineverilirken, bazı yerlerin vergisi merkeze aitti. Bu husus kanunmetninde şöyle ifade olunuyor: “Am m a karaca koyunlu dimekle meşhur padişahımıza m üte ’allik yürükler vardır. Mezkûr yürüklerin resmi ganemleri hassa-i hümayun için zabt olunur”2.
Vergi adaletine gelince şiddetli emirlere, fermanlara rağmenreaya, mütegallibe elinde eziliyordu. Şer’iye mahkemeleri sicille-
rini neşredenler buna işaret ediyor. Kâtip Çelebi 1653 te kalemealdığı Düştürül amelli islahilalel isimli ufak risalesinde “İç A nadolu da eski köy ve kasabaların harap olduğunu, bunun sebebinin devlet hizmetlerinin evvelâ ehline verilmemiş olması (Sf.128), vergilerin (reaya fikarası) tarafından ödenmesine imkân olmadığı, vergiler indirilir, eşkıyalar bastırılır, rüşvet ve suistimaller önlenirse, köylerin kısa bir zamanda tekrar kalkınacağım (sf.138)’3 söyliyerek, vergitatbikatındaki aksaklık, zulüm, haksızlıklardan başka, bizatihrvergi mevzuatının kendisini de tenkid etmiş oluyordu. 1187 senesineait bir fermanda, Balıkesir havalisindeki Kubaş .cemaatından Gökkethüdanın reayasına, Karacaoba reayasına, sağır Haşan Kethüdaobasına, CambalıoğlU obasına, Kocabaşoğlu obasına vergi baha-nesiyle reva görülen zulüm anlatılarak, müsebbiblerinin cezalan-dırılması, hakkın yerine getirilmesi için emirler verilmektedir4.
Vergi adaletsizliği ve halka zulüm babında, 1086 senesi Rebi
ulevveline ait (Mayıs 1675), Kastamonu şer’i mahkemesinden sadırolan bir hükmü kısaltarak alıyoruz: “...taht-ı kazanızda vâki Köçekti ve Saruhanlı ve Ovacık ve Korucuk vesair karyeleri icmallü serbest
ziamet olup ahardan dahlolunmak icap eylemez iken haliya mirimiran voyvodaları ve miriliva subaşılan ve âdemleri ve mütesellimleri ve
Denizli voyvoda ve subaşıları ve âdemleri vakitli vakitsiz ziyade atlu ile üzerlerine varup ve ehl-i iyallerile sakin o/duklan evlerine konup
1 ■ Dr.C engiz Orhonlu, a.g.e. st'.45 (M uhtelif eserle re atıflar).
2 Prof. Dr. Ö. L . Barkan, Kanunlar, İst.1943 sf.12
3 N. Tunçdilek. İç Anadolu Ekonomisi, Coğra fya Enst.Derg. sayı 12,1961 sf.8.
4 Kâm il Su, a.g.e. sf.132
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 229/324
meccanen yem ve yemeği ve arpa koyun ve kuzu ve bal ve yağ ve sair bunun emsali mekulât ve hilâf-ı şer'i şerif cerime namile
külli akçeleri ve bilâ emr-i şerif beher karyeden onbeş ve yirmişer yük odun ve onar onbeşer yük beher ay saman ve beher karyeden eminiye namile beşer ve subaşdık akçesi namına onar ve batma devri (?) namile otuzar ve kırkar kuruşları aldıklarında...”1. Halkmütegallibe elinde ezilir; Türlü namlar altında mükerrer vergileretâbi ye mükellef tutulurken, devlet de vergi tahsilinde müsamahasızdı. “İmparatorluk idaresi Bozuluş teşekküllerinin birkaç seneden
beri alınmamış olan vergi borçlarım bir türlü affedemiyor ve bu
bakımdan Ulus’u sık ıştırm akta devam ediyordu. Bu sebeple 1084=1673 yılında giriştiği bir teşebbüs, Bozuluş’un Akşehir, Afyon, Kütahya hattında bulunan en mühim kısmını yeniden inhilâle ve dağılmaya mecbur etmiştir, Bu tazyik neticesinde Bozuluş teşekküllerinin Karesi, Sarııhan, Aydın ve Menteşe mıntıkalarına gelmesi ve hattâ denizi geçerek Rodos, 1st an köy ve sair adalara iltica etmeleri (Kâmil su, a.g.e. Sf.186) o sırada aşiretlerin devlet memurları karşı
sında nasıl yılgın bir durumda bulunduklarını ifade eden en calibi dikkat misallerden biridir’’ 2.
Vergi tahsilindeki şiddet metodlarınm mükellef psikolojisindeyaratacağı aksülâmeli şu hadiseden sonra düşünmek gerek. “...1039
yılında Bağdad’ın geri alınmasına memur edilen Sadrazam Hüsrev Paşa, Heleb’den hareket etmeden önce mühimce bir kuvvet göndererek Beğdili kabilesini tedib ettirmiş ve miri’ye olan borçlarına mukabil on bin koyun ve yüz kadar develerini zaptettimıiştir’3.
Şimdi Yörüklerin ödemekle mükellef oldukları vergileri sıra-sıyla görelim.
Resmi ağnâm: Koyun resmi: ‘Resmi ağnam babında kıızıılı koyuna iki koyuna bir akçedir. Koyunın tamam dölün döküb ayırt- laşdıktan sonra mah-ı abrilde alınur. Kanun-ı mukarrerdir.” (Aydınlivası kanunu, Barkan, Kanunlar, sf.12) İçel livası kanununda ma-yıs ayında alınacağı ve üç yüz koyun bir sürü itibar olunmak üzere
1 Talât Mümtaz Yaman. Mütesellindik Müessesine Dair. Türk Hukuk tarihi Derg. /. St. 84.
2 Faruk Dem in aş, Bozuluş hakkında, DTC FD, VI!, sayul 1949, si. 43,
i Dr. Neşe! Çağatay, Osmanlı İmparatorluğunda Reayadan Alınan Vergi veResimler DTCFD V Sayrî 1947 Sf 510
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 230/324
beş akçe de (ağıl resmi) alınacağı yazılıdır, (kanunlar, sf.50) Has’ların halkından bu resim koyun başına alınırdı: “Havassı hümayun ve vüzera haslarından koyun başına bir akçe züema ve erbab-ı tımar karyelerinden iki koyuna bir akçe” (Tevkiî Abdurrahman Paşa Ka-nunnamesi, Millî Tetebbular Mecmuası, sayı:3, îst.1331, sf.542)Bu verginin yalnız koyundan değil keçiden de alındığını anlıyoruz.(Kanunlar, sf.207)
Resmi Ağıl: Aydın kanununda üç akçe (kanunlar, sf.12) İçelkanununda beş akçe (kanunlar, 50) resmi ağıl alınacağı kayıtlıdır.
Mensup olduklar ı s ipahinin arazisinden, başka bir s i- p ah in in arazisin de koyun ların ı o tla tan ve kışı geçiren birYörük, bu sipahiye (ağıl resmi) olarak üç yüz koyun he
sabi le bir koç, kısa bir müddet (baharda) durmuş, kovunlaf ını kuzulatmişsa bir kuzu vermek mecburiyet indedir .
(Kanunlar , sf .316)
Resmi Kışlak: Bir timara başka bir yerden gelen Yörüğün
sürüsünden alman resimdir. Üç yüz koyun daima bir sürü sayılır.Alâ sürüden bir koyun, orta vasıfta bir sürüden bir şişek, düşükvasıflı bir sürüden bir tuylu (toklu olacak) alınmak kanundur.(Kanunlar sf.67,82,134,142,175,190; N.Çağatay, Osmanlı İmp. daReayadan Alınan Vergi ve Resimler Sf.509,510; C.Orhonlu, a.g.e.sf.23)..
Kışlama zamanı (zemheri) itibar edilerek (nevruz) da vergiaynî olarak tahsil olunurdu,
Resmi Yaylak: “Kanunnamelerde (yaylak resmi) (Resmi merâî) (Otlak resmi) ve (Yatak resmi) olarak geçer. Sürülerini başka tımar sahibinin tımarında otlatan veya mirî yaylaklarda yaylatan sürü sahipleri ve göçebe kabilelerden ve yürüklerden yılda bir defa olmak üzere, bazı yerlerde sürü başına bazı yerlerde de koyun başına atman resimdir*.
Yaylak resmi bazı yerlerde 300 koyun bir sürü hesap edilip,
bir sürüden bir koyun (Erzurum, Diyarbekir, Çemişkezek, Ohri,Çukurabad kanunnâmelerine bk. Çemişkezek kanunnâmesinde birkoyunun değeri 30 akça olarak tesbit edilmiştir) Bazılarında; sü-rüler, alâ mutavassıt edna olmak üzere ayrılıp, ona göre hesap
i D r.N eşet Çağatay, Osmanlı İmparatorluğunda Reayadan Alman vergi ve
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 231/324
edilmekte meselâ Kütahya havalisinde alâsmdan 20 akça orta-sından 15 akça ednasmdan onar akçe alınmaktadır; Diyarbe
kir’de de bir sürüden bir koyun alındıktan sonra, her haneden bir nüği yağ (200 dirhem); Ergani’de sürüden bir koyun alın -dıktan sonra, dört nüği yağ (800 dirhem) dört nüği kıl, dörtnüği keş alınırmış.
Şark vilâyetlerinde yaylak resmi olarak Yörüklerden umu-miyetle sürüden otuz üçer akça (yeni il kanunnâmesi) Aydm’da17 şer akça (Aydın Livası Kanunnâmesi); Mardin ve Erzincan’-da sürü adedine bakmadan otlak resmi alarak her sürü sahibihaneden bir nüği yağ alınmıştır. (Mardin ve Erzincan kanun-nâmeleri '■Yaylak resmi” maddesi) Yaylak resminin alınma za-manı, ilk bahar mevsiminde, nevruzdadır, (Diyarbakır ve ErganiKanunnameleri) (N.Çağatay, a.g. makale sf.510) ve (Kanunlarsf.67,134,190,295)
Vergi mükerrerliklerine, suistimallere meydan vermemek içinMurad suyunu geçip yaylaya giderken, koyunlar, davarları sayılarak
bu verginin aşiretlerden hemen orada tahsili emredilmiştir. (Ka-nunlar sf. 67,134 ve N.Çağatay, sf.510)
İktisadi durumları bozulan, hayvanları ölen göçebelerin iti-razlarına karşı sayım yapılıyordu. (1661 yılında Aydın ilindekışlayan Türkmen oymakları, 1659 da üzerlerine yüklenmiş olan959 riyal kuruşa itiraz ederek 600 kuruşunun afvmı istediler.“Maliye Defterleri, ts.nu 7574, s.8, 76)" (COrhonlu, a.g.e. sf.23)
İhtimal bunun gibi bir şikâyet ve talep yüzünden (YağcıbedirAşiretinin) de hayvanlan sayıma tâbi tutulmuştu: "...Cemaatı mezbure ahalilerinin malik oldukları dey e ve koyu n ve binak ve mücerretleri milceddeden tahrir ve bir ferdi hariç kalmamak üzere müfredatı ile defter olunduktan sonra icab eden rüsumu mirileri tahsil ve tahrir ve defteri ile maan irsal ve lâkin mezburun diyeti cerhi için sair behane ite reaya fukarasından bir akçe ve habbe mütalebe olıınmayub tekaddümden bağayet mücanebet Üzere...
1135 (Kâmil su, a.g.e. sf.95)Hayvanları kaçar, bir arazide tutulursa Yâve (Kaçkun) akçesi
verirlerdi. (Kanunlar Sf.13,123 C.Orhonlu sf.23), F.Sümer, XVIAsırda Anadolu, Suriye ve Irak’da yaşayan Türk aşiretlerine umumi bir bakış, sf.58)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 232/324
Evlenen kız veya duldan Arus (Gerdek) resmi adı altında birvergi alınırdı. Kızdan 60 akçe, bazı yerlerde 100 akçe, duldan 30
yahut 40 akçe alınırdı. (Kanunlar, 68,129; N.Çağatay, 5067; C.Orhonlu, 23)
Vergiler yarı aynî, yarı nakdî oluyordu. Fakat daha ziyade aynîidi, Karaman’da meskûn (Atçeken aşireti) besledikleri cins atlarlavergilerini ödüyorlardı ve bu ismi oradan almışlardı1.
Bu bahsi fazla uzatmağa imkânsınız yok. Geniş malûmat içinKöprülü’nün yukarıda bahsedilen makalesi, İslâm Ansiklopedi-sindeki İktâ maddesi ve atıfta bulunduğumuz kaynaklar kıymet-lidir.
Son olarak, Yörüklerin hafızalarında kalan vergi meselelerinikısaca anlatalım. (Boynuinceli Aşireti) Osmanlı devrinde aynî ver-gi ödüyordu. Vergilerini, keçi kılından örülmüş, 2,3 cm. Kalınlıkve 56 metre uzunluğunda, 1 okka ağırlığında, (Örme) adı verilen(ki i urgan)la ödüyorlardı. Cumhuriyet devrinde nakden ödemeğe
başladılar; keçi, koyun başına ağnam vergisi 80 kuruş, Deve için bir lira, sığır içiri'bir lira, at ve eşek 60 kuruş. Zeamet Tekelilerinin(Ereğli) ifadesine göre 50 sene önce (Deve Temettüatı) 20 paraidi. 40,60,80 kuruşa kadar çıkıp, 80 de iptal olunuyor. (Çepiç) infiyatı 1934 de 20 kuruş imiş. Kıl keçisi İçin ağnam bu tarihte 40kuruş imiş. Yani Vergi hayvanın bedelinden yüksek. Hiç kimsetabiatile üzerlerine yazdırmıyor. Keçileri dağlara sürüveriyorlar.
Bir kısmını canavar yemiş, bir kısmı da ölmüş gitmiş. Vergi mü-kellefi canından bezmiş. Vergi politikamız bakımından çok ibretverici'bir misaldir, bu.
Yarı göçebe hafızalarında yaşıyan (öşür faciaları) yürekler a
cjsıdır.
Görülüyor ki, Osmanlı ve Selçuklu devrinde ve daha eşkidenTürk göçebeleri vergi Ödeye gelmişler, malî bakımdan da millî
iktisada dahil olmuşlardır. OsmanlIlar devrinde tımar, zeamet,has’lara ödenen vergiler bugün kalkmıştır. Yörükler, yayla, kışla,güzle icar bedellerini köy sandıklarına öderler. Devlet hiçbir malîteklifte bulunmaz; hiçbir yardımda bulunmadığı gibi. Ne hak, nevazife; ne borç, ne alacak...
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 233/324
Üçüncü Kısım
Türk Göçebelerinin İskânı:
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 234/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 235/324
Türk Göçebelerinin İskanı
1- İskân Hakkında Umumî Malûmat:Göçebe ve yarı göçebelerin toprağa bağlanması, tehcir veya
ihtiyarî muhaceret hallerinde muhacirlerin münasip mahallere yer-leştirilmesi hususu ötedenberi siyasî, İçtimaî, İktisadî, millî, dinî bakımlardan devletleri ilgilendirmiş onların vazifeleri meyanmagirmiştir. Devletlerin bu husustaki prensip, düşünce ve kanaatlarmı (İskân Politikaları) nda görmek kabildir. Siyasî felsefeleri veİktisadî düşünceleri liberal olan “devletlerin teşkilâtında nüfusun memleket içindeki yayılış tarzının İktisadî verimlilik bakımından en müsait bir durumda olup olmadığını tahkik edip icabında nüfusun en makul bir şekilde yayılmasını temin edecek tedbirleri tâyin ve tatbik edecek makamlar mevcut değildir. ” ve bu devletler “kendi haline bırakılınca nüfusun memleket içinde kendiliğinden en rasyonel bir şekilde dağılmış olacağı hakkında çok nikbin bir ekonomi dok- trmine sahiptirler ” TRusya gibi oto riter ve kom ünist rçjTmiü tâibik '
edildiği bir memlekette, merkezî bir teşkilâtifi' bü tün iskân faali-yetini idare ettiği malûmdur. Bu politikada, prodüktivite hesap-larının gözönünde tutulduğu İktisadî saikler kadar, siyasi, askerîetnik, jeopolitik amiller de rol oynamaktadır. Meselâ Türkistan’akesif Rus kütleleri sevkedip, buralara Rus halkını yerleştirme,Türkleri dağıtma şeklinde tezahür eden, gayrî iktisadi fakat siyasî,askerî, kavmî ve jeopolitik Rus iskân siyaseti bu cümledendir.Kapitalist ve sosyalist ekonomilerin ifrat ve tefritlerini kaldırmağaçalışarak, İktisadî ve İçtimaî sahada senteze giden devletler plânla-ma teşkilâ tlan vasıtasile nüfusun müsmir sahalara şevki meseleleriile uğraşmağa başladılar.
İçtimaî ve siyasi bünyede büyük sarsıntılar vücuda getirebilenve Orta Doğuyu karakterize eden Arap göçebeliği, bedeviliği de-miryollarının, karayollarının yapılması, Süveyş kanalının açılması, petrol tesislerinin faaliyete geçmesi gibi coğrafi ve İktisadî amil-
lerin tesiri ve devletlerin iskân gayretleriyle tarihe karışmak üze-redir. Suudî Arabistan’da “geçen yü zy ıld a girişilen (hicra) hareketiyle,
i Prof.Dr.Ö.Liilfi Barkan, Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metotlu olarak Sürgünler, İktisat Fak.Mec. CiluXHI, No:J-4.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 236/324
bir çok göçebe kabileler yerleşmiş hayata geçtiler (meselâ Tamim kabilesi gibi) O derecede ki, Necîd bugün artık bir göçebe ülkesi olmaktan çıkmıştır
Bu kısa izahattan sonra, Selçukîlerden itibaren günümüze kadar, Türk göçebelerini iskân etme gayretlerini ele alıp, inceliyecek ve tenkid edeceğiz.
П - Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları Zamanında İskân Politikası
Her an konup göçmeğe alışık, büyük seyyaliyeti olan Orta Asya Türk göçebeleri ve bilhassa Oğuzlar, Selçuklu İmparatorluğunun kurulması ile, İktisadî zaruretlerin tösiri altında, yeni yurtlar, yaylalar, kışlalar bulmak arzu ve hevesiyle batıya akmağa başladılar”2. Gerçi “Türkmen Oğuz unsuru, evvelce Cenubî İran ve Hemedan taraflarında yerleşiyordu. Bağdat halifeleri hizmetinde olan ask erlerin daha Selçukî’lerden yüz elli sene evvel, k ırk kadar
Türk emiri riyasetinde Fars taraflarında ikta alarak yerleştikleri”, kasabalar kurdukları3 kaydediliyorsa da, büyük Türk kütleleri Sel- çuki’lerden sonra Batıya akmağa başladı.
“Göçebe Oğuz aşiretlerine istinaden Horasan ’da saltanatlarım kuran Selçuki hükümdarları, yalnız onları değil, muhtelif sebeplerle
~Orta-Äsýa bozkırlarından m ütemadi surette akıp gelen sair Türle kabilelerini de iskân etmek, onlara maişet vasıtalarını te ’min eylemek
mecburiyetinde idiler. Ne Horasan, ne de İran’ın sair sahaları, bu kadar kesif kütlelerin tamamen yerleşmesine müsait olmadığımdan, Selçuld hükümdarları garba doğru yeni istilâ hareketleri yıpnıak
i Sami Öngör, G öç eb e H ayatın Bugünkü Şartlan v e G öç eb e Nüfusun Sedantarizasyonu, Siyasal Bilg.Fak.Derg. XIX, N o l 1964, sf.147.
1 Bu hususta Bk.Pro f.Dr.F .K öprillü Osmanlı Devle tinin Kuruluşu Sf.40-41 ProLDr.Miikrimin Halil Yinanç, Türkiye tarihi (Selçuklular devri) Isl944, sf.176 ve İktS maddesi, İslâm Ansiklopedisi.
3 Prof.A .Z . Validf, Aze rb aycan Türk Etnografisine Dair, Azerbaycan Yurt bilgisi Sayı:18, 1933 ve ayrıca Bk.F.Sümer Çııkur-Ova Tarihi, Ankara 1964.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 237/324
zam relinde kaldılar. Işı e. İran dahilinde ve Cenubî Kafkasya'da Türklerin çoğalması ve bilhassa Anadolu'nun fethi ve Türkleşmesi
doğrudan doğruya böyle bir İktisadî zaruretin neticesidir l
Anadolu’nun Müslüman olmaması da bu akının Anadolu top-raklarına tevcihini gerektirmiş2 ve " Anadolu’nun şarktan gelen kesif Tiirk kitleleri tarafından iskânı, bilhassa Melikşah in cıilûsunu
müteakip sistematik bir şekilde başlamıştır.
Rum Selçukîleri’nin müessisi sayılan Süleyman, onun emri ile,Ona Anadolu İsteplerine Türk kabilelerini yerleştirdi”3. Bu iskânfaaliyeti bir iaraftan göçebelerin kendi arzu vc ihtiyarları ile olurken, diğer taraftan devletin göçebe feodalitesini yıkmak, devletiçinde devlet olmalarını önlemek maksadile, iskân babında büyükgayret gösterdiği görülüyordu. Göçebeleri toprağa bağlamak, ka-rışıklıkları önlemek, İçtimaî, İktisadî nizamı temin etmek maksa-dile askerî ikıâ’iar tesis ettiler. Merkezî kuvvetler müstesna, kendiimkânlarıyla yetinen askerî iktâ’lardaki askerî birlikler, uç’larda,akınlarda büyük hizmet görüyorlardı. Buna rağmen büyük oğuzkütleleri Selçuklulardan memnun değillerdi. “Selçukhükümdarları
cebri vasıtalarla yola getiremedikleri bazı aşiret reislerine resmî Unvanlar vererek oile efradından bazılarını lıakikat-ı halde bir rehine gibi saray hizmetlerinde kullanarak bu isyanlara çare bulmak istemişlerse de, ekseriyetle muvaffak olamamışlardır’4.
Bir taraftan baskı ile isyanları önleyip, aşiretleri dağıtmağa, parçalamağa çalışırken, diğer tara ftan Türk adetlerine uymağa,Türk göçebelerini memnun etmeğe gayret etmişlerdir. “Devlet teşkilâtında, Karahanhlar'' Cengizliler devrinde olduğu kadar değilse
bile, kabile re islerinin bir istişarî meclise çağırıldığı anlaşılıyor.Bunu, Mâvcrdi’nin yazısından anlıyoruz. Buna göre, Selçuklularındivanı: askerî, adlî, dahili ve malî olmak üzere dört şubeden ibaretolmuş, Hükümdar ile Vezirlerin toplantısından ibaret olan (divanı hâs) tan başka bir de kabile reislerinin iştirakiyle kurulan(divani âm) olmuştur. Fakat bunda, eğer Mâverdi doğru söylü
1 Köprülüzade M.Fuad Bizarısın Osmanlı Mücsscsclerine Tesiri, sf.226.
2 İktS Maddesi, İs lim Ansiklopedisi. Prof.Dr. F.Köprülü Osmanlı Devletin in Kuruluşu, sf.40.
4 Prof.Dr. F.Köprülü Osmanlı Devletinin Kuruluşu, sf.40.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 238/324
yorsa, Arap kabîle reislerine çok yer verilmiştir”1. Bu tezatlarınesas sebebi devletin yabancı unsurların eline geçmesi ve Selçuk-luların da farslaşması idi. “Selçukluların en kudretli şahsiyetlerinden olan Melikşah, tıpkı Hindistandaki Temürlikrin en büyüğü olan Ek- berşah gibi, Türk devlet ananelerinin en mühim cihetlerine veda etmiş
ve bununla ahfadının yabancı bir millet arasında temessiil etmesi hususunu mübrem bir hale getirmiş bir zattı'2.
Filvaki Melikşah İranlı vezirinin tesirinde kalarak Türkmenlcrcyüz çevirmişti. Nizâm ülMiilk ordunun yalnız Türkîerdcn teşekkületmesini arzulamıyor, Gazneli ordusunu misal vererek, türlü un-
surlardan mürekkep olmasını istiyordu3.Askeri ve idari kadro kozmopolit olmuştu. Başlangıçta Türk-
men beylerine bahşedilen büyük iktâ’lar, sonraları kölelikten ye-tişmiş, devlete sadık, başka ırktan gelen kumandanlara, emirlereverilmeğe başlanmıştı4. Bu sebepten Kutlamış’ın oğulları Rey’de(Türkmeneilik) bayrağı altında ölüyordu. "Bu gibi hareketleri yü
zünden Türkmenler (Büyük İran Selçuklularını hiç beğenmemişler ve onlara nazarlarını, Oğuznanıenin Ebiilgazi rivayetinde (Şecere-i
Terakim e’de), (Selçııkîler Türkmen Kınık olup karındaşız dedilerse de, il halkına faydaları dokunmadı) şeklinde tebarüz ettirmişlerdi".
Iran Selçukluları filhakika Türkmenlerin sevgisini kaybetmişlerdi. Nihayet Melikşah in oğlıı Sencer Oğuzların eline esir düşerek bunun neticesinde memleketleri battı." (Z.Veiidi, a.g.e sf.186)
Devleti Kurup, ülkeler fetheden esas unsurun zamanla ihmale
uğraması, hatla zarar görmesi her zaman ve mekânda olagel-mişin. Türk tarihinde buna en kuvvetli misal olarak Selçukîlerve OsmanlIlar; Arap tarihinde Emevîler ve Abbasîler gösterilebi-lir. Büyük tarih feylesofu İbni Haldun hiç bir devirde kıymetinikaybetmiyecck bir tarih felsefesi yaparak bu keyfiyeti şu ibretverici satırlarla izah ediyor. Kendi kavminc dayanıp devlet kuran,düşmanlarını yok eden saltanatını kuvvetlendiren hükümdar, herkuvveti kendi şahsında topladıktan sonra bunların kuvvetini kı
ı Prof.Dr. Z. V. Togan. Umum! Türk tarihine Giriş, sf.210.
2 Prof.Dr. Z.V . Togan. Umumî Türk Tarihine Giriş, sf.210.
3 Doç. Dr.İbrahim Katesoğlu . Sultan Melikşah D evrin de Büyük Selçukluimparatorluğu, uf.152 (Siyaset nâme, fasıl X X I V'e atıf)
.1 İktâ maddesi, İslâm Ansiklopedisi.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 239/324
rarak devlet idaresinden uzaklaştırmak için kendi neslinden olmıyan yardımcılar aramağa mecbur olur. Bu yabancı kuvvetlerleonlara galebe çalar, bu yabancıları memuriyetlere tâyin eder. Busure tle bunlar, diğer bütün akrabalarından ve başkalarından ziyadehükümdarın bağış ve ihsanlarına, rütbe ve derecelere nail olurlar.Çünkü bunlar hükümdarı korumak ve onun mensubolduğu kavmidevlet idaresinden ve nimetlerinden uzaklaştırmak hususunda can-larını vermek isterler. Hükümdarın kendi kavmine mensup olanlarise, alışmış oldukları devlet idaresinden bu yolda uzaklaştırıldıktansonra hükümdar bu yabancıları kendisi seçer, saygı ve ululukları
onlara ayırır, onları tercih eder. Kavminin bir çoğuna mahsusolan hisseleri onlara da verir, kendi kavmine mahsus olan vezirlik,komutanlık ve vergileri toplama gibi devletin önemli büyük vemali işleri için onları seçer. Hükümdarın kendisine mahsus olanıancak kendi şahsına ait olur. Hükümdarın en yakın yardımcılarıonlar olduğu için devletin büyük lâkap ve dereceleri hükümdarınkendi kavmine verilmeden, bunlara tahsis olunur. Bu hal devletin
tabiatının bozukluğunu ve tedavisi kabil olmayan hastalığa tutul-duğunu bildirir.
Çünkü galebe ve üstünlüğü kuvvet ve kudretiyle elde etmişolan asabiyyet bozulmuş, hakir düşürülmüş, devlet adamlarınınkalbleri de kırılmış, hastalanmış, kalbler sultana düşman kesil-miştir. Artık bunlar hükümdara karşı kin beslerler, onun başınafelâket gelmesini beklerler. Bunların hepsinden dolayı devlet zararve ziyanlara katlanır, devletin bu hastalıktan iyileşmesi artık ümit
edilmez çünkü zamanların geçmesi ile gelecek nesillerde bu düş-manlık daha kuvvetlenir, nihayet devletin iz ve eserleri ortadankaybolur.” (Mukaddime, I, 487,89) ■
Selçuklu devletinin bu kozmopolit hüviyetine rağmen Türkgöçebelerinin Anadolu’ya iskânında büyük rolleri olduğunu inkâretmemek gerekir. Gelip yerleşen Türklerin büyük kısmı Oğuz idi.Kuzey taraflarına (Bozok), güney taraflarına da (Üçok) boylarının
yerleştiğini biliyoruz1.Göçebelerden başka Batı Türkistan’da ziraatle uğraşan köylü
ve kasabalı halk da Anadolu’ya eski Orta Asya ziraat kültürünü
i Z. V. Toğan a-g.e. sf. 187; F.Köprülü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu Sf .Sl
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 240/324
getirerek, Orta Asya’daki köy ve kasaba adlarını verdikleri yeniköy ve kasabalar kurdular. (F.Köprülü, a.g.e. sf.47)
İlkhan Argün zamanında (12841291) Akkoyunlu ve Karako-
yunlu Türkmenleri kesif bir kitle halinde Orta Asyadan ŞarkîAnadolu ve Azerbaycan’a naklolunuyor (F.Köprülü, a.g.e. sf.43),XIV üncü asrın başlarında İran’da Türk ve Moğol göçebeleri,Gazan Han tarafından iktâ usulü ile iskân ediliyorlardı (Z.Velidi,a.g. Makale, Azerbaycan Yurt bilgisi, sayı:18, 3933)
Anadolu Selçukluları da, Türkmenleri iktâ usulü ile yerleştir-meğe gayret ederken, diğer taraftan aşiretleri parçalamağa çalış-
mışlardır. “Anadolu'da Oğuz boylarına ait yer adlarının memleketin her tarafında bu kadar dağınık bir manzara arzetmesi kevfh’eti de kabile birliklerinin nasıl parçalandığını, vâzıhan meydana koymaktadır. " (İktâ maddesi, İslâm Ansiklopedisi) Göçebeleri yerleştir-mek için büyük faydası dokunan ve askeri iktâların Anadolu’daarzettiği hususiyet, Ala alDin Kaykubad’ın henüz feodal göçebean’anelerini muhâfaza eden Havarizm emirlerini; aşiret ve asker-leri ile birlikte, elde etmek için onlara verdiği büyük iktâlar istisna
edilirse, araziyi fazla parçalayan küçük İktâların mevcudiyetindenibâret olması idi. Bu sebeple, büyük Selçuklularda gördüğümüzgibi, vilâyetlerden toplanan askerlerin başında büyük iktâ sahip-lerini değil, her vilâyet merkezinde oturan ve o vilâyetteki iktâsahiplerinin sadece askerî âmiri olan sübaşı (Serleşker) ları görüyoruz.”(İktâ maddesi)
IlI-Osmanlılar’da İskân Siyaseti:
Selçuklular’ın iktâ’ı, OsmanlIlarda Timar sistemi haline geldi.
Timar sahiplerinin bulundurmağa mecbur olduğu eyâlet askerlerin-
den (Türkmen aşiretleri halkından) başka; merkez kuvvetleri bu-lunurdu. Sultan Orhan devrinde, “Sadrazam Bilecik kadısı ile birlenerek, bu işe (piyade askeri) en elverişli Türk gençlerinin askere alınmasına ve bu suretle cemedilen efrattan onbaşı, yüzbaşı ve binbaşı namı verilen başların kumandası altında alay teşkiline karar verdi. (Sadettin, I, sf.49) Yaya veya Piyade namı verilen bu milis askerleri harp zamanında bir (dirhemi ş.er'i)nin dörtte birine muadil olan bir akçeî osmanî) vazife-yevmiye almakta idi; şu kadar ki sulh
zamanında ocaklarına avdet eden bu askerler hiç bir ücret almayarak
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 241/324
tekrar çiftçilikle iştigale başlarlar ve murat vergilerden (Tekâlifi dîvanîye yahut Örfiye, Sadettin, I, 40,41) muaf tutulurlardı” .
Daha sonraları, İbn Haldun’un teşhisine uygun olarak bu askerisınıf lağvedilerek, yerine Hristiyan çocuklarından ibaret bir ordukuruldu (Yeniçeri ordusu). Yeniçeri ordusunun teşkilinden sonra,Türk ahali arasından alınmak suretile bir de süvari muavin müf-rezesi (Müsellem) tesis edilmiştir2.
Osmanlı Devleti, bir yandan Anadolu Türkmen beylikleriniilhaka çalışırken, diğer yandan Rumeli Fütuhatına ehemmiyetveriyordu. Yeni topraklar kazanılmasında, Anadolu fethinde ol-
duğu gibi, Abdal, ahî, gazi gibi unvanlar altında misyoner vekolonizatör Türk dervişlerinin rolü büyüktü. “Köylere ve boş topraklara doğru yayılan ve kabarıp taşan bir cemiyet karşısında idik.
Hayatiyetini yüksek bir cemiyetin kendi varlığına inanışının bir ifadesi olarak daimî ileri atılan, istilâya kalkan ve bu istilâlarla beraber, istilâların kuvvetini yapan ve ifadesini teşkil eden bu cereyanların
faa l ajanları olmuş olan bu den işler, Ona zaman Türk cemiyetini bereketli birmaya gibi işlemişlerdi'3. Türkmen aşiretlerinin Anadoluve Rum eli’ye vaki akınla rı, kendi arzulariyle yerleşmeleri, yaylakve kışlak sahibi olmaları yanında, devlet te tesirli bir iskân poli-tikası takibine başladı, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş devir-lerinde Anadoludan Rumeli’ye vâki muhacereilcrin devlet eliyleyapılanları taltif makamında idi. Henüz devlet için bir gaile de-ğillerdi. İdareci sınıf ta gene Türkmenlerdendi. Bu sebeple yeniülkeleri Türk vatanı haline getirmek için, Yörüklerdcn istifade
ediliyordu. Daha sonraki göç hareketleri sürgün mahiyetindeydi.Kızılbaş Türkmen aşiretlerinin dinî sebeplerden, devlete baş kal-dırması muhtemel büyük aşiretleri, siyasî sebeplerden Rumeli’yesürmeğe başladılar4.
t M. Be tin. Tiirki ve İktisadi Tarihi hakkında Tetkikler (M. Ziya Tere.) İst. 931sf.97-98.
2 M. Belin, Türkiye İktisadi Tarihi hakkında Teıkikler (M.Z iya Tere.) İst.931.
sf.97-98,.ı Prof.Dr.Ö.L. Barkan Bibliyografya, Türk Hukuk Tarihi Derg.l, sf.212 vc bu
hususta Prbf F.KöprüiiL Osmanlı Devletinin. Kuruluşu.
t Prof.Dr.Ö.L.Barkan, Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu olarak Sürgünler, İktisat Fak.Mec.XIII,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 242/324
Orhan Gazi zamanında Rumeli’ye, Balıkesir havalisi Yürük-lerinden Araplı Aşireti, İskân ve oraları Türkleştirmek üzere sevkedildi. Âşıkpaşazâde Tarihinde (Adsız neşri, İst.949, sf. î 24) bu
hadise şöyie anlatılır: "...{bu tarafta feth olunan hisarlara, vilâyetlere, mamur olmağa ehli islâmdan çok âdem gerek. Anım için kim bu feth olunan hisarlara Komağ içim hem yarar gazi yoldaşlardan göndenlniiz.) Orhan Gazi dahi bu sözü kabul itti. Karesi vilâyetine göçer Arap evleri gelmiş idi. Anlan sürdüler. Rumeli'ne göçiirdiler "1.
Hayrullah efendi Tarihinde (III, sf.91) bu aşiretin Rumeli top-raklarında güzel çiftlikler edinip, ziraatla uğraşmaya başlayıp, a
rasıra akınlar da yaptıkları Anadolu’da duyulunca devletin müda-halesi olmaksızın, Yörük ve köylü olmak üzere birçok halkınRumeli’ye aktıkları anlatılıyor: “ Rumeli ülkesinin böyle suhuletle
feth vcj teshir olunduğu Biga ve Karesi ve Aydın İllerinde bulunan ahâlinin malûmları oldukta, f evç f evç Rumeli tarafına ubur etmeğe başlayıp müddeti kalile zarfında on binden ziyade ehl-i İslâm nakl-ı vatan eylediklerinden Gelibolu hisarının dahi teshir olunması lâztme-i halden olmuş idi" (Ö.L.Barkan, a.g,makale)
Birinci Murat ve oğlu Yıldırım Bayezid’in Saruhan (Manisa)dan “göçerevler”ûen sürülmesi için “müteaddit emirler verdiklerini, bu sürgünlerin evvelâ Serez taraflarına ve V ardar ovasına yapılmış olduğ unu ve bilhassa Filibe civarının tam amen göçer evlerle doldurulduğunu ’’Âşıkpaşazâde, Oruç Bey ve Neşri tarihleri kaydedi-
yor, (Ö.L.Barkan, a.g.makale) adı geçen makaleden naklen, Âşık paşazâdenin bu tehcir hareketine dair kaydını aynen alıyoruz:
"Bu bâb anı beyan eder kim San ıhan Beğlü k im Filibe yöresin - dedür, anı ne veçhile şiirdiler, anı bildünir.
Saruhan elinin göçer halkı var idi. Menemen ovasında kışlarlaridi. Ol iklimde duz yasağı var idi. Anlar ol yasağı kabul etmezleridi. Bayezid Hana bildürdülcr. Han dahi oğlu Er Dunrula habergöndürdü kim: O göçebe evlerine kadar kim vardur, öğet (onat)zabtedesin. Yarar kullarına ismarlayasın, Filibe yöresine gönde-resin dedi. Er Dunrul dahi atasının sözini kabul etti. Şöyle kimne buyurmuş idi dahi ziyade etti, ol göçer evleri göndürdi. GcJdi,Filibe yöresine kondurdılar. Şimdiki demde Saruhan Beğlü kim
i Prof.Dr.Ö.L.Barkan. Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân vc KolonizasyonMetodu olarak Sürgünler, İktisat Fak.Mcc.XUI.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 243/324
derler Rumeli’nde, anlardur. Paşa Yeğit Beg o kavmin ulusuydı.Ol zamanda onlarun ile bile gelmiş idi.” (Âşıkpaşâzâde Tarihi,Atsız neşri, sf. 141)
Anadolu’da İçtimaî mevki sahibi, aşiretler üzerinde nüfuzlu beyleri, devlet Rumeli’ye sürüyordu. Kızılbaş aşiretlerin bir kısmıİran’a hicret ederken, diğer taraftan devlet eliyle Rumeliye tehcirolunuyordu1. Devletin Türkmen aşiretlerine yabancı kalması, Do-ğu vilâyetlerinden büyük miktarda Kızılbaş Türkmen aşiretleriniİran’a kaçırıyordu". Bugün Doğu Anadolu’da bir Türk varlığınınolmayışı, bir kısım Türkmen aşiretlerinin Kürtleşmesi bu İskânvc din siyaseti ve hicret hâdisesi ile ilgilidir. Onun için müteakip
bahisleri biz bu zaviyeden ele alacak, iskân hakkındaki vesikaları bu gözle inceliyeceğiz.
İkinci Murad’a kadar Osmanlı Devleti, Türk an’anelerîndenayrılmıştı. İkinci Murad’ın sarayında ozanlar vc kopuzcular henüzrağbetteydi. "XV inci asrın sofi şairlerinden Kenuıi Ümmî bir ga
zelinde (Oğıız Ozanlarının bağıra çağıra şiirler inşad etliklerini) söylüyor ki bu ifade, İslâmî an 'anelerden ziyade kavmî an ’anelere bağlı olan ozan'kırın aleyhindedir ”3.
Fatih devrinde Türklerin talihi dönüü. Çandarlı Kara Halilyerine, Rum Mehmet Paşalar, Zağanos Paşalar kaim oldu. Budevşirme idareci sınıfın Türk halkına, Türkmen aşiretlerine bakışı bambaşkaydı. Fatih’in hocası Akşemscddin’in Fatih’e yazdığı birmektup, Türkmenlerin kaderini büsbütün değiştirdi. Akşemseddinkuıdisi Göynüklü, babası da Şam Türkmenlerinden olmasına rağ-men, Türkmenler hakkında Fatih Sultan Mehmetl’e şu nasihativeriyordu:
‘...amma Tttrkmattdan gafıI olmayasız. Anın da ipin sahvermi- yesiz, bilmiş olasız ’4.
i Bu hususla Prof. Ö.L. Bar kan 'ın İktisat Fak. Mecmualarında. Vakıflar Dergisinde çıkan makaleleri geniş malûmatı haiz v c çok istifadelidir. (Bilhassa İktisat Fak.Mtc.CUvV>) Ayrıca Prof, Tayyip Gökbilgin, Rumeli'de Yörükler, Tatarlar vc Evlâdı Fatihan,
> A.Rıza Yalgın,, a.g.e. 1, sf.35: F.Sümer Boy,oklular. DTCFD . XI. Saycl. 953sf. S3, Ömer Özbaş. a.g.e, sf...
j Köprülüzade M.Fuat Türk Dili vc Fdebiyatı. sf.278.
i Topkapı Sarayı Arşivi. 5862 no:lu vesika (Muhterem Ramazanoğlu NiyaziBeyden aldık.).
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 244/324
Bu tarihten itibaren Yörükler ikinci plâna düşmüş, cengâver bir unsur olmaktan ziyade, kanunnamelerin,''Yürükler kanun na zarında askerdir." (A.Rcfik a.g.e, mukaddime) demesine rağmengeri hizmetlerde kale tamirlerinde, yapı işlerinde, top çekmekte,diğer angaryalarda kullanılmağa başlanmışlardır (A.Refik, a.g.e)
Nihayet 1102 senesinde “Rum eli’deki yürüklere daha parlak bir unvan verildi: Evlâdı Fatihan. Hattâ bunlar kendilerine bir cemile olmak üzre: (Fîsebîlillâh gazâ ve cihad niyyetile kabail ve aşiretleri/e Anadolu'dan Rum İli yakasına geçiib dini miibin uğrunda hidmetde bulunan Evlâdı Fatihan) diye, tasvir olundu " (A.Refik, a.g.e, sf.VII,
116,133) Anadolu Yürüklerine devletin alâkası II, Viyana bozgu-nundan sonra oldu. “18 inci asrın başlarında Osmanlı Hükümeti, Yöriikleri biraz okşamak lüzumunu hissetti. Çünkü ikinci Viyana muhasarasını mûteakib ordunun uğradığı mağlubiyet Osmanlı sarayını büyük bir endişeye düşürmüştür. O zamana kadar kendilerine
pek ehemmiyet vermediği Anadolu Yürüklerinden istifade etmek ciheti düşünülmeğe başladı. Bu iş için Konyaya gönderilen Ali Paşa, Türkmenleri organize etmeğe başladı. Toros boylarında Halayda ve bütün cenubî Anadoludaki Türkmen aşiretlerinin ulusları beyleri Konyada Ali Paşanın huzuruna davet edildiler. Harbe iştirak edeceklerine dair çıkan irade Konya mahkemesinde kendilerine okundu. Bunun üzerine padişah tarafından gönderilen defler de kendilerine verildi. Bütün beylere kadının huzurunda harbe iştirak edeceklerine dair yemin ettirildi. Mahkemede tutulan hüccetin bir nüshası da
İstanbul’a gönderildi" Bu hâdise diğer bir kaynakta şöyle anlatı-
lıyor: 11 Viyana muhasarasından sonra Avusturya ve müttefikleriile yapmakta olduğu mücadelerde ağır kayıplara uğrıyan devlet,
bu kayıplarını telâfi hususunda Anadolu’daki aşiretlerden dc is-tifade etmeğe karar vermiş ve halta bu seferlere iştirakleri karar-laştırılan âşiretler hakkında bir dc defter tanzim edilmiştir. ( )
Biraz, ileride tedkik edeceğimiz arşiv vesikalarında görüleceği gibiiskân hususundaki muvaflakiyetsizük, yukarıdaki alâkasızlıkla ilgilidir.Kendi haline terkedilmiş, tahsil terbiyeden uzak devletin türlü maddimanevi baskılarına maruz aşirelleri iskân eımck elbet güç olacaktı.
Eğer devletin baskısı olmasa eşkiya tehlikesi bulunmasaydı,hiç bir yardıma lüzum olmaksızın aşiretler yavaş yavaş münasip
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 245/324
yerlere beğendikleri topraklara yerleşeceklerdi. Nitekim “Şam Türkmenleri aslında doğrudan doğnıya kendisinden ayrılmış bir kol
olan Dulkadırh ulusu ile birlikte Timur'un Türkistan’a dönerken Anadolu 'dan götürdüğü Kara-Tatarlardan boşalan bu günkü Yozgat bölgesini iskân ettiği gibi, Uzun-Yayla'da ve Sivas'ın az güney doğusunda da aynı şekilde iskân faaliyetinde bulunmuştur”1.
XVII.Yüzyılda Celâli isyanları olup, yerleşik hayatı alt üstedinceye kadar, göçebelerin çoğu çoklan kendiliklerinden iskânolmuşlardı. "XVI.yiizytl başlarında göçebe hayat, başlıca hususiyetlerini kaybederek sona ermiş veya ermek üzeredir. Üç-Oklar, bu
bölgedeki şehir ve kasabalarda yerleştikleri gibi, köyler kurarak ve ekinliklerde çiftçilik yaparak toprağa bağlanmışlardır. OsmanlIlar geldiği zaman Çukur-Ova Türklerini bu durumda (yani iktisadi hayatlarının başlıca ziraî faaliyete dayandığını) görmüşlerdir. Maamafih bu münasebetle şu hususa işaret etmeden geçmiyelinı ki, mezkûr asırda Türkiye 'de göçebe hayatını devam ettiren ancak iki Türkmen kümesi mevcut olup, bunlar da Haleb Türkmenleri ve Diyarbekir bölgesindeki Boz-Ultts idi. Başlıca Maraş, Kars (Kadirli) ve Elbistan
yörelerinde yaşayan Dulkadırlı ulusunun mühim bir kısmı da Os- nıanlı fethi atasında zirai hayata geçmiş bulunuyordu
“XVI. yüzyıl başlarında göçebe hayatı, başlıca hususiyetlerini kaybederek sona emıiş veya ermek üzeredir. Üç-Oklar, bu bölgedeki
şehir ve kasabalar da yerleştikleri gibi, köyler kurarak ve ekinliklerde çiftçilik yaparak toprağa bağlanmışlardır. OsmanlIlar geldiği zaman Çukur-Ova Türk’lerini bu durumda (Yani iktisadi hayatlarının baş
lıca zirai faaliyete dayandığını) görmüşlerdir. Maamafih bit münasebette ştı hususa işaret etmeden geçmiyelinı ki, mezkûr asırda Türkiye'de göçebe hayatını devam ettiren ancak iki Türkmen kümesi mevcut olup, bunlar da Halep Türkmenleri ve Diyarbekir bölgesindeki Boz-Ultts idi. Başlıca Maraş, Kars (Kadirli) ve Elbistan yörük/erinde yaşayan Dulkadırh ulusunun mühim bir kısmı da Osmanlı Fetlıi esnasında zirai hayata geçmiş bulunuyordu".
l /■'. Dcmirıaş. Osmanlı Devrinde Anadolu’da Oğuz Boy lan DTC FD , VJl.sayı:2. 1940 s[.323
ı F. Dcmirtaş. Osmanlı Devrinde Anadolu'da Oğuz Boylan DTCFD. VJI.sayeZ 1949 .<,1. 323.
\ Prof-Dr. Faruk Sümer. Çukur-Ova Tarihine Dair anıştırmalar. D T C F tarih arıışt. Derg. Cilt I. sayı t'den ayrıbası. 1963 sf.9.30.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 246/324
Haleb Türkmenlerinden Emir cemaatı iskânı arzuluyordu. Mü-racaat ettiler; 1102 tarihinde iskânları kararlaştırıldı. Buna dairvesikâyı aynen alıyoruz: Haleb ve Yeni il Türkmanına tâbi Emir
cemaatı Türkmanından Elhac Ali ve Selim vc Hamze ve ElhaçTahir vc Elhac İbrahim vc Mehmet ve Abdullah vc Abdüllâtif veŞamlı Mehmet tevabii ile elli ev mikdarı kimesneler arzuhal idübmezkûrlar Türkmam Halep ve Yeni İl aklâmına tâbi konar vegöçer taifesinden olub bir mahalde mahsus kışlakları ve sakinolacak yerleri olmayıb Kırşehri sancağında kışlayub lâkin ağala-rının teaddilerinden ve sair tekâlif ve nevaibin kesreti tevarüdünden perakende ve perişan oldukların ilâm etmeleriie Kırşehrisancağında vaki Tokad mukataatı aklâmından Nusraılu nam kariyyc hâli ve harabe olmağla fimabaad mahalli mezburda iskânve kendü mallarilc kariyyei mezbureyi mâ’mur ve âbâdan eyleyüpmabeyinlerinde teayyün kesb eylemiş ihtiyar eyledikleri mutemedâdemler cemaatlerine başu buğ tâyin olunub içlerinde fesad veşekavet iden olur ise kendüler ahz vc hâkime teslim eylemek üzreihtiyarları vc iş erleri marifctile birbirlerine kefil virüb ancak
ziraat vc hiraset eyledikleri arazide hasıl eyledikleri mahsullerininhum üslerin ve bağ ve bağçe ve bostanlarından bihasbeşşer iktizaiden hukuku arazilerin canibi miriye edâ idüb... (A.Refîk, a.g.e.sf.95, vesika:346) Bu vesikalardan da anlıyoruz ki (Hacı Hoca)zümresi, yani biraz tahsil terbiye görenler aşiretlerin göçebeliğiterkedip köyler kurmasına âmil oluyordu. Bu hususu başka vesi-kalar da teyid ediyor. Il.Selim devrinde Adana defterine göre:"Dodurga şubesinin, Beş Aşık ve Davııtcemâatlanna mensup bazı
şahısların, ulemâdan ve sülehâdan olmaları dolay isiyle Avârız-ı Dİvâniyye ve Tekâlifi Urftyyeden kadimden mııâ f oldukları şeklinde bir kayıt mevcuttur.... Aynı bölgedeki diğer komşu boy ve aşiretler arasında da tesadüf edilen bu itim ve din adamlarının, bu Dodurga
şubesinin yerleşik hayata geçmesinde rol oynamış bulunmaları pek tabiidir
1141 senesinde Nevşehir civarında iskân olunan Boynuinceli
Aşiretinin kendü hallerinde ehli ırz, vc kârü kisb ile meşgul veekseri okur vc yazar vc haccül haremeyn ve ehli hırf ve zîkudretkimseler olmaları dolayısiyle tekâliften muaf tutulmaları, civarda
i F.Deminaş. Oğuz Boylan. DTCFD. VII. sayc2 1949. st'.Ml
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 247/324
ziraat için güzel arazi verilmesi, Melehdez, Dündarlu ve Üçkapuluyaylalarında ar/u etlikleri yerlerin kendilerine verilmesi bir fer-manla bildiriliyordu. (A.Refik a.g.e.sf.173 vesika:214)
Görülüyor ki, okur yazarı çok olan aşiretler kendiliklerindenyerleşiyorlardı, Fakat bu imkândan mahrum olan ve eşkiya tasal-lutundan bıkan, vergi tazyiki ile bunalan aşiretlerin psikolojisinianlamıyan devlet iskân işinde elbette muvaffak olamaz, sert ted-
birlere müracaat ederdi. Halbuki asırlardır yaşayan bir hayatı terkedip yepyeni bir iktisadi ve İçtimaî hayata başlamanın zorluğun-dan ürken ve korkan aşiretlerin ruh haletinden anlıyan bir devletve iskân politikası gerekti. Bu tereddüt ve korkulara üstelik eşkiya
korkusu da ekleniyordu. Osmanlı Devleti iskân bahsinde tena-kuzlar içinde idi. Bir taraftan iskânı zaruri görüyor, diğer taraftan bunu bir eziyet, bir meşakkat telâkki ediyor memleket ekonom isive İçtimaî bünyesi için gerekli bulduğu bir tasarrufu, sonradannakzeden bir karara varıyordu. Meselâ şu vesika bunu çok sarihgösteriyor: Musecalı Türkmenlerine tâbi ve Sandıklı kazasındasakin olan Caber cemaatinin, meskûn halkın lehlerindeki şehadetidolayısıyle ve 11 Haremeyn reayasından olm ak hasebile mukaddema
sadır otan emri şerif mucibince iskândan af ve İskân teklifi ilerencide” olunmamaları ferman ediyordu. (A.Refik, a.g.e. sf. 19091ves.225)
Başka bir iskân hâdisesinde bu kararsızlığı, tereddüdü prensipsizliği daha iyi görmek mümkündür. 1102 senesinde Raka ha-valisinde meskûn halkın, vergi çokluğu ve memurların zülm ünden,Arap eşkiyasının tasallutundan yerlerini lerketmeleri üzerine, o
mıntıkayı mamur eylemek, halkı müstahsil hale getirmek, boştoprakları şenlendirmek maksadile, buralara Beğdili ve Boz Ulusmandesi Türkmenlerinin iskânı hususunda bir ferman sadır ol-muştu. İki sene sonra (Evahiri ca 1104) yeni bir fermanla, buaşiretlerin bazı yerleri boş bıraktıkları, her iarafı iskân etmedikleri belirtiliyor ve boş kalan kısımların, Mamulu Türkmenleri tarafın-dan doldurulması emrediliyor ve şu şartlar ileri sürülüyordu:..hasıl eyledikleri mahsulâttan arazilerinin humüslerin ve bağ ve bos-
tanlarından bifıasbeşşer iktizaden hukuku arazilerin canibi mirîye edâ idîib ol havalileri Urban vesayir eşkiya mazarratlarından mukaddema sakin olan Türkmen cemaatleri ile maan gereği gibi muhafaza ve
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 248/324
ahalisini ve ebnai sebili emin ve nıutmein eylemek şartile üzerlerinde mukayyed olan iki bin iki yüz doksan iki guruş mah m aktu ’/arı
bilkı'i/liye ref ve sayir ntsilmu raiyyetdcn muaf ve müsellem olııb kat 'il bir nesne ile muta/ebe ohmmayub mevaşilerin mııtadlan üzre
yaylalarına kendiiler götürmeyüp ehli ayaUerile kendüleri sayfii şiıada mevazıı mezkûrede olııb ancak çobanları ile gönderip... ’’ (A.Refiksf.l0S110, ves.161) Mamalu Aşireti bu şartları ve İskânı kabuletmedi. Onun üzerine "Raka'ya iskânları af ve Bozok sancağında
A kdağ havalisinde”yerleştirilmelerine karar verildi. Fakat üç sene
sonraki bir fermanla (Fi cvaili ca i 107) tekrar Raka’ya iskânlarıemredilmiştir. (A.Refik, sf.l 11112. ve, 163). Aynı sene R aka’yayerleşmek tstemıyen Mamaiı Aşiretinin te’dibi için ferman sadırolmuştur. İskân olunan aşiretlerin, yerlerini terkedip, göçebeliğe başlamalarına manî olmak için, derbendlerin kapatılması hakkındaemirler yazılmıştır. (A.Refik, sf.108, ves.160)
Halbuki 1691 deki Rakka iskânını tanzimle vazifeli bir deiskân heyeti vardı. Bu hey’et şu şahıslardan mürekkepti; 1vali
yahut sancak beyi ile hukukî bakımdan kadı, yahut nâib, 2 İskânkâtibi, 3 İskân mübaşiri, 4 Iskânbaşı (aşiret ruhiyatını bilen zat)
5İskân beyleri ve kethüdaları, 6M imar (su ve arazı keşli ıçin)‘İskânı muvaffakiyetle yürütmesi gerekli böyle bir kadro bulundu-ğuna göre, acaba niçin netice hep menfi oluyordu? Bizim kana-atimiz şu merkezdedir: müstemleke idareleri bile idare ettiklerihalkın psikolojisini, İçtimaî bünyesini, örf adetini, inançlarını iyice
tedkik ettikten sonra bir işe başlarlar. Osmanlı iskân faaliyetle-rinde böyle bir yabancı idarenin dirayeti bile gösterilemiyordu.Aşiret ruhiyatını bilmesi lâzım gelen (İskân başı), su ve arazininhalini iyi bilen (mimar) a rağmen, aşiretleri hakkile tanımıyor vciskân mahalleri iyi teşhis edilmiyordu. Yaylalarda yazı geçirmeğealışmış göçebeleri, kızgın Raka çöllerine iskân etmek, son yıllarınTürkiyesinde bile yerleşme karşısındaki ürkekliklerini, meşkûk biristikbale korkuyla karışık bir endişeyle bakmalarını bizzat müşahade etliğimiz aşiretleri, baskıyla, tedible meskûn hale getirmekinsaflı vc akıllıca bir siyaset değildi. Baskıyla, cebirle hiçbir işyapılamaz. İnandıkları, peşinden rahatça gidebilecekleri insanlarınmakul teklifleri kabili tatbik olabilirdi. Hem onların kendilerine
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 249/324
yabancı bir ekonomiye geçmelerinin tereddüdünden, sıcak yerlerdeoturmağa mecbur edilmelerinin azabından başka, vergi tahsildar-larının baskısından, eşkiya soygunlarından mütevellit birçok gai-leleri vardı. Bunlar an şey değildi ve bir aşireti devlet tasarrufunakarşı gelmeyi haklı kılan sebeblerdi. Şimdi vergi ve eşkiya belâsınınnc kadar mühim olduğunu vesikalardan takip edelim.
“Raka eyaletinde vaki nehri Ba/iç kenarında veAynizir ve Raka 'ya varınca ol nevahide sakin olan kura ahalileri bundan akdem tekâlif ve nevayibin kesreti tevarüdünden ve zülmü teaddi vüntdının vef- retinden"\e Arap eşkiyasından halk mülkünü terk edip, göçebeliğe başlamış, dağılmıştı (A.Refik, sf.109, ves.161) Vergi tahsilindeki
haksızlık ve şiddet usullerinin, devlete itimadı sarsacağı gibi, onadüşman edeceği, her tavsiyesini felâket zannettireceği tabiidir.Osmanlı idaresinde vergi tahsili aşiretlerin varını yoğunu alırcasına, haciz havası içinde cereyan etmiştir”...1039 yılında Bağdad’ıngeri alınmasına memur edilen sadrazam Hüsrev Paşa, Haleb’denhareket etmeden önce mühimce bir kuvvet göndererek bu kabileyi(Beğdili) tedib ettirmiş ve mîrî’ye olan borçlarına mukabil on binkoyun ve yüz katar develerini zabtettirmiştir. (Tarih, bsm, 1280,III, 78) (F.Sümer, a.g.makale, DTCFD, VII, 2, 1949, sf360)
“Malt hususatta hiç müsamahacı olmıyan imparatorluk idaresi, Bozuluş teşekküllerinin birkaç senedenberi alınmamış olan vergi borçlarını bir türlü affedemiyor ve bu bakımdan Ulııs’ü sıkıştırmakta devam ediyordu. Bu sebeple 1084-1673 yılında giriştiği bir teşebbüs,
Bozuluş’un Akşehir , Afyon, Kütahya hattında bulunan en mühim kısmını yeniden inlıilâle ve dağılmağa mecbur etmiştir. Bu tazyik
neticesinde Bozuluş teşekküllerinin Karesi, Saruhan, Aydın ve Menteşe mıntıkalarına gelmesi ve hattâ denizi geçerek Rodos, Istanköy vesair adalara iltica etmeleri (Kâmil Su, Balıkesir Civarında Yürük ve Türkmenler, si1.938, sf.186), o sırada aşiretlerin devlet memurları karşısında nasıl yılgın bir durumda bulunduklarını ifade eden, en câlibi dikkat misallerden biridir'’ (F.Demirtaş, Bozuluş Hakkında,DTCFD, VII, sayı:!, 949, sf.43)
Lady Mary (Montagü) kocasiyle kuzey Anadolu’ya giderkenYeniçeri muhafızlarının köylülere ettikleri haşin muameleyi miişahade etmişdi.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 250/324
Eşkiya köylülerin "koyunların ve öküzlerin ve ar ve kalırların alıp evlerinden esbap garat idip ambarların kıyıp" buğday ve arpa-larını vesair zahirelerini alıyorlardı1.
"Sis, Kars ve Bozdoğan kazalarındaki köylülerin bir kısmı malları ve başlan havftndatı eşkiya yanına varıp... ”2 eşkiya ordusunu artı-rıyorlardı. Bir kısım Hıristiyan da Rumeli’ye kaçmak mecburiye-tinde kalmıştı: “Trabzon ve Rize’de kayıtlı 15 bin Hıristiyan reayasının kısmı kiillîsi Rumeli'ye ve Kefe taraflarına firar etmiş ve yazılı oldukları yerlerde yalnız 2500 reaya kalmıştır '3. Eşkiya yüzündenderbendçilik hizmetleri de terkedilmişti. Köy kurmuş olanlar gö-
çebeliğe başlamıştı4.Bu vaziyet karşısında devlet bazı tedbirler aldı'.
1 Yerlerini terketmiş olanların 10 yıl içinde bulunduklarıtakdirde yerlerine iadesi,
2 Yerlerine dönenlere müstahsil hale gelebilmeleri için, üçsene vergi muafiyeti tanınması,
3 Giderken satılan emlâkin “ikrahmuamelesi”olduğunu kabul
vc hukukî muameleyi fesh ve iptal
4 Yerlerine dönen köylülerin borçlarının 3 Sene tecili,
Yukarıda zikredilen aklî tedbirler yanında, çok saçma, iptidaîtedbirler de almıyordu. Meselâ 1118 senesinde iskânı temin ba-
bında, Çepni Aşiretinden iki kişi, Tacirlü’den iki kişi AmasyaKalesine ve Cirid’lerdcn 6 kişi ve yine Çepni’lerden altı kişi ÇorumKalesine ve yine Cirid’lerden iki kişi Kangırı Kalesine ve Küçek
li’lerden üç kişi, Ciridlerden üç kişi Kal’acık Kalesine ve yineCirid’lerden Veli Bölükbaşı Kayseriye Kalesine rehin olarak hapsolunmuşlardı (A.Refik, sf, 135, ves, 186) Bütün zora başvurmalaraksi netice veriyor, aşiretler Anadoiunun muhtelif mıntıkalarınadağılıyordu. Meselâ Raka havalisine yerleştirilmeğe çalışılan aşi-retlerden (İlbeğlüler ile Recepli Avşarı, Kapagılı dokuzu vc Musacalu cemaatleri Adana, Sis ve İfraz hassına; Recepli Avşarı
1 Dr.Liitfi Güçer. a.g.e. si'.20-24 ve devamı nnih inim e defterlerine atıf )ı2 Dr.Lütfi Güçer. a.g.e, sf.20-24 ve devamı mühimme defterlerine atıf).
i Dr.Lütfi Güçer. a.g.e. sf.20-24 ve devamı mühimme defterlerine atıf).
a Dr.C.Orhonlu, a.g.e., sf.7. 29.41
s Dr.Lütfi Güçer, a.g.e. sf.20-24 ve devamı mühimme defterlerine atıf).
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 251/324
Kayseri’ye; Cİrid ve Bab ünün cemaatleri zile havalisine; Bayındırve Sinire, Kapagılu dokuzu, ve Musaealu cemaatleri Şam havali-sine; Kudcklu ve Kibirli cemaatleri Kars ve Çıldır havalisine;
Kapagılu dokuzu, cemaati Antakya ve Uzeyr tarafına; Musaealucemaati İçil, Aydın ve Sarucan taraflarına) dağıldıkları için otaraflara da ayrıca hükümler gönderilmiştir. (Fievahiri z1110)(A.Rcfik, sf. 117, vesika, 169)
Aşiretlerin iskân edilecekleri yere gitmeyip, fermanı hümayuna"muhalefet il melerile mezburiarı alâ eyyi halin me'mur oldukları mahallegönderiih iskân eylemek üzre... (FIevasıttn 1102) ” Diyarbekir
valisi Vezir Ali Paşa tâyin olunmuş, bu iskânı tamamlamak hu-susunda kendisine tam selâhiyet ve kat’i emir verilmişti (A.Refik,sf.97 ves.149) bu tam selâhiyetin hududunu, vezirin insafı, dirayeti,kabiliyeti tâyin edecekti. Ricali devlet, gene bu havaliye iskânolunan (Boz Ulus mandesi Türkmanından) muhtelif cemaatlerindağılmasını Raka Beylerbeyinin ihmal, tedbirsizlik, kabiliyetsizli-ğine hamlediyordu. (A.Rcfik, sf. 100102, ves.154)
1103 senesinde Dânişmendli Türkmanından muhtelif cemaat-ler Sığia Sancağı (Söke) ile Torbalı arasında ve Su Sığırlığı (Su-surluk) civarında, hayvanlarını yaylaya çobanlarile göndermek şartile vc her türlü vergiden muaf tutularak iskân olmuşlardı. Bun-lardan şartlara riayet etmiyerek, tekrar göçebeliğe başlıyanları,iskân mahallerine iade etmek imtina ve itaatsizlik gösterdikleritakdirde "muhkem bend ve habs” olunmaları vc isimlerinin bildi-rilmesi ferman olunm uştu, (A.Refik, sf. 103106, ves.157)
İskânı kabul etmiyen, zaman zaman meskûn halkı mutazarrıreden yörüklerin cümlesinin Kıbrıs’a sürülmelerine karar verildi.Hatta muharebeye tesaddi ettikleri halde (emri veliyyül emr iletaifei mezbure ile mukatele idüb şerlcrinc defiçün katletmek caiz)(vesika: 194) olduğuna dair Ş eyhülislâm Abdullah Efendi’den birde fetva alındı (1124)
Yürükler Antalya’dan gemilere bindirildi. Yolda, bir kısmısefine reislerini öldürüp kaçtılar, bir kısmı da adaya geldiktensonra Aydın, Menteşe, Saruhan ve Kütahya taraflarına kaçarakoralara dağıldılar. Nihayet mü tevali tazyiklerden ve tehditlerdensonra, kendi hallerinde oturmaları ve ziraat ve hirasetle meşgulolmaları şartı ile af olundular (1126) Bir kısmı iskânı kabul eltiler,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 252/324
bir kısmı koyun yetiştirmeyi ve dağlarda odun kesip ticaret etmeyisan’at ittihaz edindiler. (A.Refik, sf.IX)
XVlII.asirda devletin iskân işinde daha kararlı olduğu görü-lüyor. XVII.asirda imparatorluğun dahili bünyesinde zuhur eden
büyük kargaşalıklardan yine en fazla bu iki bölgenin müteessir bulunması, orta ve garbi Anadolu’nun harâbisine ve nüfusununazalmasına sebep olmuştur. İşte tam bu sıralarda, Anadolu’nundoğu taraflarında bulunan ulusların inhilâl ve garba muhacerethareketleri hadisesi vukubulmuştur.
Vesikalardan âdeta bir akın halinde olduğu anlaşılan bu mu
hacerat, XVIII.asrin sonlarına kadar devam etmiştir. XVIII.asirdaki devlet idarecileri batıya gelen bu taze Türk unsurlarının bulundukları yerleri kendi tâbirleriyle şenlendirmeleri hususundadaha azimli, fakat daha âdilâne bir şekilde faaliyete geçmiştir. Busure tle aşiretlere bir taraftan yerleşmeye müsait yerler gösterirkendiğer taraftan da bazı tekliflerden affedilerek onların orta ve bilhassa batı Anadolu’daki iskân faaliyetlerini kolaylaştırmağa ça-
lışmıştır. (F.Demirtaş, a.g. makale, DTCFD, VII, sayı:,949, sf.4546)
XVII.asrın sonlarına doğru DinarÇardakKeçiborluarasınaiskân edilmesi kararlaştırılan Dânişnıendli ulusunun yerleştirilme-si işine ehemmiyet veren Osmanlı idaresi, bu işin muvaffakiyetleyürütülmesi için büyük bir idare adamını memur etti. Bu zatAnadolu valisi vc müfettişi genç Mehmet Paşa idi. İskân 1105 tetamamlandı (C.Orhonlu, a.g.e. sf.7074)1.
Göçebelerin büyük çapta iskânı XlX.asirda olmuştur. 1838 deMustafa Reşit Paşanın hariciye nazırlığı zamanında (Ziraat veSanayi Meclisi) kurulmuştur. Fakat bu mcclisin çalışmaları eksikkalmış, ziraat ve sanayi meclisi 1843 te (Ziraat Mcclisi) halinialmıştır. (Türk Ziraat tarihine bir Bakış, sf.7689) Bu meclisinAnadolu’nun iktisadi ve İçtimaî bünyesi hakkında bir de anketyaptırdığı anlaşılıyor. Neticedc: "İç Anadoluda mevcut nüfusun
büyük bir kısmının göçebe olarak yaşadığı tesbit edilmiş” ve iskân
] Dinar Türkmenleri arasında şimdi iki komşu kavga edince biri diğerine: “1105 ten beri iskânımızı mı söktiirccen? " der ki. haf ızlarda yaştyan hatıralar, şifalı! nakiller, tarihi kayıtlara uyuyor demektir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 253/324
larına karar verilmişti. “Yörük ve Türkmenler devletin yardımı, teşviki ile sedan t er olmağa başlamışlar ve l‘Kasırda İç Anadolu'da olduğu gibi Marmara, Eğe, Akdeniz bölgelerinde de pek çok yörük
ıfj Türkmen köyleri meydana gelmiştir” .
Kara keçeli Aşiretinin "1250 yılında bir kısmı Manisa ve Hııda- vendigâr vilâyetlerde diğer sakin oldukları yerlerde perakende olarak iskân ve bazı tek!i fa t He birlikte asker, öşiir alınmıştır. Diğer kısımları da 121S’.? yılında Ahmet Vejik Paşanın müfettişliği sırasında Balıkesir'den ayrılmışlar ve bulundukları kazalara ilhak edilerek beylik unvanları kaldırılmış, diğer halk gibi muameleye tâbi tutulmuşlardır. ”(Kâmil Su, a.g.e.sf, 69, Karakeçili Aşireti, Tahir bey matbaası, 13
den nakil) Ahmet Vel'ik Paşanın Marmara ve Eğe bölgesindegeniş iskân faaliyetinde bulunduğu anlaşılıyor.
Buradan şu neticeyi de çıkarmak kabildir; şumullu, uzunvadeli, esaslı düşünce ve prensiplere müsienil iskân politikasıyerine, valilerin şahsi takdir ve dirayetlerine havale edilmiş bir iskân siyaseti ‘Osman Bayatlı hm Bergama'da Y akın Tarihten Olaylar adlı eserinde belirtildiği üzere takriben 100 yıl öne e Ana do lu Orta Kolu m üfettişi .I hm et V ef ik Paşa Haydut
ve eşkiyanm ortadan kaldırılması için şiddetli emirler vermiş(Konup göçmelerde sm gu ne n litk oluyor, bir düzen ku ru la m ı
yor) diyerek göçebe aşiretlerin yerleştirilmesi üzerinde direnerek durmuştur.
Bu buyruk o zamana kadar gezginciliğe alışık olan göçebehalkı üzmiiş. (Çadır evinden çıkarıldık, delikli damlara sokulduk)şeklinde şikâyetlerimi sebep olm uştu"4.
Güney ve Doğu bölgesindeki aşiretleri tedip vc iskân et-mek maksadiyie (Fırkai islâlıiyye) teşkil olundu (1282) Bufirkattin heyeti ve vazifesi, Çukurova aşiretlerini, Kozanoğul
lurıııı, uavuruagı ve Kundağı eşkiyasıııı itaat altına aldıktansonra, İran hududunadek Kürt aşiretlerini İslah etmekti . Bu
1 Nccdcı Tunçdilck. İçanadoltt'nun likonomisi 1 Ik.Coğrııfyîi Hnst.Dcrg.eİÜ (>sııyrig m i. st.ll.
2 Or.İhnılıinı Yıı.vı, Sinde! Köyü. Лпкига. ЮЫ) st.22.
ı Cc\dct Г.-вд. 7 'су.г!kir. Ankara ! № ( Yayınlayan Ord.l'r uf.C.ıvİ! Havsun) sİ, IDS.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 254/324
lasawurun ilk kısmı tahakkuk elmiş, doğu’va uzanmak kabil olmamıştı.
Aynı senelerde Osmanlı iskân siyasetinin en hatalı İşi yapılı-yordu. Rus istilâsı üzerine memleketlerini icrkederek, imparator-luk Türkiye’sine iltica eden Kafkas muhacirlerine yer ariyan devlet, bula bula Avşar yurtlarını, Avşar yaylalarını bulmuştu. Basiretli bir iskân siyaseti bu Çerkeş muhacirlerinin boş, hali yerlere iskânolunmasını gerektirirdi. Halbuki vatandaşlık, insanlık, mülkiyethakları çiğnenerek, iptidai bir usulle, yıllardır bu toprakların sahihiolan aşiretler yerlerinden sürülüyor, Yurtları gaspolunup mülte-
cilere veriliyordu. Avşarlar halkı olarak reaksiyon gösterdiler. Çer-keş’lerle savaşıp, onları Sivas’a sürdüler. Uzun kavgalar oldu;Osmanlı ordusu yetişip Avşar’ları tedip etli*. Cevdet Paşa da buhadiseye lemas ediyor: "Afşar aşireti yazın Uzunyayla’da ve Kışın Çukurova'da bulunup bu esnada ise Uzunyayla’da birçok çerkes muhacirleri iskan olunmakla idi. Biz dahi bu havalideki aşâiri göçebelikten merıile isterler ise kışlalarında ve isterlerse yaylalarında iskân
etmek üzere talıyir etmiş idik. Afşar aşireti yaylada iskân aızûsıında olup yaylaları ise çerkes muhacirlerine verilmiş olduğundan ana bedel kendilerine iskân için bir yayla gösterilmek lâzım idi. Sariz arâzisi ise anların Uzu nyayla 'da ki yaylaklarına civâr olmak hasebiyle bu arazinin kendilerine tahsisi muhtezây-i adâlet ve hakkaniyet idi. Binâıen-aleyh
i tlu sürgün, iskân hadisesi ve Avşar-Çerkcs muharebeleri Avşarlaruı lıulcn /lahzalarında yaşamaktadır. Ihımı Anlatan bozlaklar, ağıllar kıs günleri köy odalarında yanık yanık söyleniyor. O "ünleri dile getiren vc Taî Köyünden
Be şir Ö ııder'den aklığımız A vşa r İskan bo/.lağını. kaydetmeden gcçeıniyeceğiz A cı acı bir yel esti urumdan lisli esli beni oynattı yerimden tiıı /j bize beter oldıı ölümden Hani iskân «iden A vşar nic'oldu İkilim iskân oldu A vşarlı «tırdlar Yürekten mi çıkar şo! acı dertler Mezada dökiildii boynu uzun allar Yurt vermemiz İskândan giic'oldıı Der A vşar alemde yaslıyım yaslı
Alemi «ezdim dc bulunmaz misli
Alın sarı altındı sırınalı leşli A vşır'tn sözelleri nic'oldu Hoyle olursa biz de «ittik boyuna I loş gelmemiş hökümaun huyuna İp ölçiisü Mecit l'aşa boyuna ( ocukların çırpınarak ağlasınHu hususla şu eserlere bk. I'ııal KöpriiliL Avşar Maddesi. Islâm Ansiklopedisi. I'anık Sümer. Avşarlar. I'uat Köprülü Armağanı: Malıınul Işık A l şarlar.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 255/324
bu bâbdtt teşkilât-i lâzime tenisiyle kendilerinin dil-hâlıhın veçhile iskânları için lâzım gelenlere emirler yazıldı. Bu bâhda mu 'âvenet-i
lâziıne icrâsı dahi Kurt İsmail Paşaya iş Yır edildi" (Tezâkir, sf. 157158)93 harbinden sonra gelen muhacirlerin iskânındaki isabetsizlik
ve dolayısivle o devrin iskân siyaseti XV.inci Yıl Kitabı’nda şöyletenkid ediliyordu: Muhaceret işleriyle yakından alâkadar olunmasıTürkiye dc Kırım harbini müteakip başlamış ve 1293 harbindensonra birden akıp gelen milyonlarca Rumeli halkının yerleşmeişleri Osmanlı Hükümetini ancak harekele getirebilmiştir.
O zaman yapılabilen iş; payitaht olan İslanbulia vilâyet vekazalarda teşekkül eden iskânı Muhacirin Komisyonları marife-tiyle muhacirlere yalnız toprak yardımı yapmaktan ibaret kalmıştır.Bu devrede gelen vc istedikleri yerde konuklayıp kendi kendilerineyerleşen göçmenlere Osmanlı hükümeti hiç bir istikamet verme-diği gibi bunların miktarlarını, soy ve dillerini, yerleştikleri yerleritesbit etmeğe, velhasıl nc mazileri ve ne de ha! İstikballeriylemeşgul olmağa luzum bile görmemiştir. Kendilerinin vc hayvan-larının yaşayış şartlarını gözönünc alarak iskân sahalarını kendikendilerine intihap eden ve adetleri yüz binleri aşan bu göçmenlerekseriyetle bataklık sahalara yerleşmişler vc bu yüzden kısmı âzamisıtma salgınları altında mahvolarak... .
Başka bir eserde bu muhacirlerin iskânının muvaffakiyctsi/.likleneticelenmesi ştı sebeplere hamlediliyor: "1- İskân edilenlerin geldikleri yerlerle yerleştikleri yerin iklim şanlarının gözöniiııde tutul
maması 2- Yerleşen halkın iştigal durumlarının nazarı it ibare alınmaması, İskânın bütıiıı şartlarının yani, mesken i r hayat şartlarının tam am lanm am ası, 4- delen mültecileri ye ni yıır ılan na bağlayacak fikri telkinlerin yapılmaması. ' Aynı eserde Fırkai İs-
lâhiye’nin zoruyla iskân olunup yaylalara gönderilmeyen Türkmenaşiretlerinin sıtma yüzünden hep kırıldıkları vc Anadolu’nun muh-telif bölgelerine yerleştirilen muhacirlerin eriyip gitıikleri kayde-
dilerek "1 8(>2 de Ceyhan a yerleştirilen 43.000 Sogay 'dan şimdi ancak 100 insan kadar kalmıştır. 1872 den 1879’a kadar Adana-Mersin su yolları boyuna yerleştirilen Kafkas muhacirleri 1140 aile idi. Şimdi 190
aile kalmıştır... İlli deniyor".
i (Cumhuriyetin) X V ci Yıl kilnhi st\.WX
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 256/324
Türkiye’de iskân işleri ikinci Meşrutiyetten sonra daha esaslışekilde ele alınmış. Nizamname ve talimatnamelerle yürütülmeğe başlanmıştır. "İlk defa 30 Nisan 1329 tarihimle kabııledilen (İskân-t
muhacirin nizamnamesi) ile ele altının bu konu 9 Man 1332-1915 tarihinde yürürlüğe giren kanunla (Aşair ı r muhacirin Müdüriyet-i Umttmiyesi) namı altında teşkil olunan bir makam a tevdi edilmiştir"1.
Cumhuriyetin ilânına kadar geçen bu devrede de iyi bir iskânsiyaseti takip olunamamıştır. "Gerek Balkan harbi ve gerek Umumî harp dolaytsyle göç edenlere de yalnız toprak gösterilmek suretiyle
yanlım yapılarak iskân mahallerinin sıhhî dttrumlariyle memleket dahilindeki Kiiltiir bakımları ve İm ulamı yerleşme esasları ve müstahsil ı'taiyete sokulmaları hiç düşünülmemiş ve temini cihetine gidilmemiştir.
Bu sebeple anayurda gelen göçmenler memleket dahilinde büyük sefaletlerle yeni yeni hicretler yapmışlar ve gelişi güzel yayılmışlardır. İşte bu suretle gerek ölçüsüz yapılan iskânlar ve gerek memleket dahilinde olan göçler gelen soydaşlarımızın kısmı azaminin hayatına mal olmuştur. Osmanlı lııikı'ımetince iskân işlerine tahsis olunan para atıeak memur maaştın karşılanmak lw miktarda olup göçmenlerin sevk ve
iaşeleri ve müstahsil vaziyete girmeleri için bütçeden para sarfma bile lıizıım görülmemiştir." (XV nci Yıl Kitabı, sİ.343,94)
Osmanlı iskân siyaseiini de böylece görmüş olduk son olarakşvssUi söyliyelim ki, Osmanlı idaresi Türkmen aşiretlerine yabancı bir millet gözü ile bakmış, hiç anlayış göstermemiştir. Onlarınhayatlarını daha yakından tanımak, içlerinden istidatlı çocuklarıİstanbul. Bursa. Konya, Sivas Kayseri gibi kültür merkezlerindeokutmakla çok daha iyi netice alınırdı. Tahsil terbiye görmüş
insanların çok olduğu aşiretlerin, nasıl kendiliğinden iskânı arzu-ladıklarını, yukarıda görmüştük. Bütün gayret ve iyi niyetlere rağ-men, bilhassa XVI ve XVII.asir Osmanlı iskân faaliyetlerine, sis-temsiz çalışmalar diyebiliriz.
IV- Cumhuriyet Türkiyesinde İskân Siyaseti:
Cumhuriyet hükümetinin iskân işlerini iyice ele alması gere-kiyordu. Bir taraftan aşiretlerin iskânı, diğer taraftan Türklüğün
i Naci A.i‘kttcmir. I ski \c Ycııi Toprak. iskân hükümleri vc ııyşııkınvı Kkıvu/u Л ııkara. Л Л \_’ sİ Л
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 257/324
son kalesine sığınan Dış Tiirklerin münasip yerlere yerleştirilmesi,hu vazifenin müstakil bir vekâlei uhdesine verilmesini gereklikıldı. Bir tarafKin düşman istilâsına uğrayan yanan ve yıkılan
yarıları şenlendirilmekte beraber halkına yardım etmeği, diğer taraftan da Lozan muahedesiyle kabııl olunan mübadele işini muvaffakiyetle haşa çıkarmağı en mühim vazife bilen Cumhuriyet hükümetimiz daha kuruluşunun ilk senesinde (1923) mübadele, imar ve iskân vekâletini teşkil ederek o vakte kadar bir Umıımî Müdürlük tarafından idare edilmeğe başlanmıştır. " (XV nei Yıl kitabi, sf.394)8. Teşrinsani 1339 tarih ve 368 sayılı mübadele, İmar ve İskanKanununun iki maddesini alıyoruz. Madde 1) Mübadele, İmar veİskân Vekâleti.... iskân ve terfihlerine ve iskân mıntıkalarınıntayinine ve memleketin harap olan mahallerinin imarı vesaitiniihzar ve temine memurdur. Madde 2) de lüzumlu bu vekâletinmülkî ve askerî vesait ve teşkilâttan faydalanacağı zikredilmekte-dir. (Naci Kökdemir, a.g.e) 1926 (1 Temmuz) tarih ve 885 sayılıiskân kanıınu’nda (Madde, 2263 sayılı kanunla muaddel şekli)göçebelerin münasip ve müsait yerlere iskânının İcra Vekilleri
Heyeti kararı ile Dahiliye Vekâletince icra edileceği yazılıdır.(Madde 6) da borçlanma Kanunu mucibince, bedelleri ödenmekü/ere arazi, ev, çift hayvanı verileceği yazılıdır. (Naci Kökdemir,a.g.e)
11 Aralık 1340 tarih vc 529 sayılı kanunla Mübadele, İmâr vcİskân Vekâleti lağvedilerek, vazifesi Dahiliye Vekâletine devroItınmustur. 2/11/1935 tarih ve 2<S49 sayılı kanunla bu vazife, Da-
hiliye Vekâletinden alınıp Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâletine bağlı bir umum Müdürlüğe verilmiştir1. 2 1/6/934 tarih vc 2510
sayılı iskân kanunu "Türk soyıı ve diline mensup soydaşlarımızın
i Ziya Gıikalp t'>24 te ötdiiüüne. liı/a Nar ila bu senelerde Sıhhiye Vekili olduÛuna, iskân işlerinin hu vekâlete le verilmesine giv e, arada bir rabıta ve tarilı tutarlılığı olmamasına rağmen Rıza Nur un İskân gayreti hususundaki bir vesikavı buraya koyuyoruz. Z.Gökalp'in damadı Alı Niizhet Göksel bir mektııl’unda bu meseleyi şöyle j/ah ediyor '...Ziya Hey. Diyarbakır’da idi. Kiicük mecmuayı neşrediyordu O zaman Rıza Nurla muhabereleri vardı. Zıya iIcviıı yazdığı bir mektup u/eı ine Şark Vilâyetlerindeki aşiretlerin iskânı meselesini. Rıza Nur benimsedi \ e ilmi bir şekilde resmen işe başlamak iizere Zıva Gökalptcn bir ledkik esilt isledi. < i<<k,ıtp'ıla Diyarbakır ve havalisinden ise başlayarak, aşiretler arasımla bulunan tv Türklüklerini muhafaza edenlerle iktisadi sebepler yüzünden Kiirtleşen I iirklerin dillerini, tarihlerini. ırk ıc âdetlerini gözönüne atarak bunları I lirkleşlirmek hususundu bazı etnografik tedkiklerle ise başlanması ıııclodlarmı ı ti/ s iy t alık bir deflere yazıp Rıza N gö d di" (İi ğ M '
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 258/324
dış memleke tlerden gel inilmeleri ve A nuvtUımdtı yu rl taşt ın I- m akm keyfiyeti ni ele alıyordu (XV.Yıl Kjtahı, sl.394) Bukan unu n birinci maddesi (5098 sayılı kanunun 1 inci m ad-
desiyle değiştirilen .sekli) söyledin muhacir vc mültecilerlegöçebelerin ve gezginci çingenelerin yurt içinde yerleştiril-meleri: Türk kültürüne bağlılık ve nüfus oturuş vc yayılışınındüzeltilmesi amacıyla Bakanlar Kurulunca yapılacak progra-ma uygun olarak İçişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan-lıklarınca tertiplenir.
Adı geçen 2510 sayılı kanunun lO.maddesiyle aşiret hükmî
şahsiyetinin kanun nazarında tanınmadığı belirtiliyor ve aşiretreisliği, ağalığı, beyliği, şeyhliğinin kaldırıldığı ifade olunuyordu.(N.Kökdemir, a.g.e)
5/2/1948 tarih ve 36У 92 sayılı (B akan lar K urulu)nun teshilettiği (İskân Programı)nın 3.m a d d e s i n d e şu husus belirtiliyor:(3 A) Hiç bir yerde devamlı oturmayan, ötedenberi göçebeliğiihtiyat edinmiş bulunan Türk soyundan ve ana dili Türkçe olan
göçebeler İçişleri ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarıncatcsbil edilecek yerlerde toplu veya dağınık bir şekilde iskânedilirler. (3 C) Göçebelerin işlemleri kendilerinin ötedenberiyaşayışları, iklim vc geçim şartları gözönünde tutulmak şartıile yapılır.
Bu programın 6 cı maddesinde memleket iskân bakımındanüç bölgeve ayrılıyordu: I Nüfus kesaleti pek düşük olan ve aynızamanda coğrafi ve harsi bakımdan Tiirk kültür vc nüfusununteksifine ihtiyaç bulunan şark ve güney doğu illeri, ve Trakya, 2Akdeniz, Eğe vc Marmara. 3 Merkez Anadolu ve Batı Anadolu.(N.Kökdemir, a.g.e.)
2510 sayılı kanunun 4573 sayılı kanunla kaldırılan 21.maddesi(İskân edilen muhacir, mülteci, göçebe vc naklolunan çiftçilerevc sanatkârlara aşağıda yazılı topraklardan) yer verileceğini ifade
ediyor.
AMenşci ve nev’i ne olursa olun bütün milli topraklarda,BŞchirlerin, kasabaların, köylerin sınırları içinde bulunan mer’a.
baltalık ve fundalık gibi orta malı olup hükümete ihtiyaçtan fazlagörülen topraklardan, CŞchirlcrin. Kasabaların, köylerin sınırlarıdışında kalan ve orman olmayan boş yerlerden Ç Devletçc gö
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 259/324
rülccck luzum vc zaruret üzerine bazı ormanlarda İcra VekilleriHeyeti karariyle, muvafık görülen yerlerden, DHükümetçesatın alınacak vcva istimlâk olunacak çiftlikler ve topraklar-
dan.Madde 29/ (5098 sayılı kanunun 6.cı maddesiyle değişti
rilcn şekli) Göçebe ve gezginçi çingenelerin göçebeliğe vegezginciliğe dönmelerine müsaade edilemez. Bunlardan bumaksatla iskân yerlerini terk edenler yerleştirildikleri yeredöndürülürler .
Madde 39 (4062 vc 5098 sayılı kanunlarla değiştirilen şekil)1 Bu kanun hüküm lerine göre veya bu kanundan evvel hükü -
metçe iskân edilmiş ve iskân edilecek muhacirlerle mültecilere,göçebelere gezginci çingenelere ve içerde bir yerden diğer biryere yerleştirilmiş olanlara verilmiş veya vcrilecck olan iaşe,ibate, döner sermaye, sanat ve ziraat alâlı vc edevatı ve hay-vanlar koşum ve araba takımları vc tohumluklar ile tedavi ve bilumum iskân yardım ları vc iskân haddi dahilindeki yapı vctopraklar vc bağ vc meyvelik yerleri parasızdır” (N.Kökdemir,a.g.e.)
30/5/950 tarihinde Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlükleri birleştirilerek Ziraat Vekâletine bağlanmıştır. (5613 sayılı kanun-la)
15/8/951 tarih ve 5840 sayılı kanunla, bu umum müdürlüklerZiraat Vekâletinden alınıp. Başvekâlete bağlandı. (N.Kökdemir,
a.g.)
Görülüyor ki cumhuriyetin ilânından itibaren 5 defa
teşkilât değişikliği yapılmıştır. Bu, kırtasiyecilikle formalitecilikle her işin yürüyeceğini zanneden zihniyetin ese-ridir. Bu teşkilât ve kararlara rağmen, kanunlar satırlardakalmıştır. Hiçbir bütçe nutkunda aşiretlerin iskânı, millî ,iktisadi, İçtimaî politika olarak ele alınıp incelenmemiştir.Bu kanunlarda tufeyli , hırsız, gayri müstahsil Çingeneler-le, Türk asl ından olan, müstahsi l göçebeler (Yörükler)
b irlik te m ütalâa ed ilm işti r. T a tb ik a ttak i aksak lık ları m uh -
tel if aşiret lere ai t monografi lerle şimdi göstermeğe çal ı-şacağız.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 260/324
Kııratekeli Aşiretinin İskânı:
E g e ’d e b i rç o k köy K a r a t e k e l i le r i n i sk â n ı y la m e y -d a n a g e l m i şt i r. B iz b u n l a r d a n b i rk a ç ı n a te m a s e d e -
ceğiz .Kaplancık Köyünün Teşekkülü:
Kuşçuburun’dan (İzmir) 7 Km. batıda, dağ eteğinde kurulan bugünkü Kaplancık Köyüne ismini veren Kaplancıoğlu Çiftliğini
Cumhuriyetin ilk senelerinde, Karatckeli Aşiretinin üç çadırlık bir obası halkı satın alıyor. Çiftlik Ш М ) dönüm olup, (УШ О ) liraya
almıyor. Diğer obalar da gelip burayı kışlak, mer’a olarak kulla-
nıyorlar. Malikleri pekaz bir kısmını ekiyor. Fakat son senelerdeyolların ve vesaitin artması, mer’aların azalması, dağın, taşın tarlahaline getirilmesi. Orman kanununun hükümlerinin şiddetlendi
riimesi. göçebeliği çekilmez hale getirdiğinden, meşakkatlen bık-
tıklarından yerleşmeye karar veriyorlar. Çocuklarını okutma ve
seçim zamanlarında her Türk vatandaşı gibi rey verme arzusu da bu iskân kararına tesir ediyor. Bu hususlar bütün Türkiye göçe-
beleri için bahis mevzuu olup, biraz aşağıda göstereceğimiz veç-hile, bugün yerleşmeyi canı yürekten arzuiamıyan Yörük hemen
hemen kalmamıştır.
1959 senesinin 6 eylülünde köy teşekkül edip, muhtar seçimiyapılıyor. Bu tarihte köv 27 hane olup, 21 hanesi çadırda idi,
6 hanenin tek katlı taş evi vardı. Biz 1961 dc gittiğimizde çadırlı
7 hane kalmış diğerleri hep tek tip. Marsilya kiremitli, taş
duvarlı ev yapmışlar. Bu 7 çadır ve üç hane taş ev halkı yazınAfyon Dağlarında yaylamaya gidiyorlar. 1961 de tek gözlü bir
köy odaları ile büyücek bir camileri vardı. Mektep, bakkal,
kahve binaları yoktu. Çocukları okumak İçin civar köylere gi-diyorlardı.
Hayvancılıkla birlikte, ziraat ta yapıyorlar. Hububat pa-
muk, ayçiçeği istihsal ediyorlar. Ayçiçeğinin yağını (Tepeköy)
yağhanelerinde çıkartıyor, hem satıyor, hem kendileri istihlâkediyor. Civar köylerle mer’a arazi yüzünden mahkemelik idiler.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 261/324
11 k e l i K ö y i i ı ı t i n T e ş e k k ü l ü :
Tepeköy’le İzmir arasında büyükçe bir köydür. Vaktilc şimdikiköyün kurulduğu arazide icarla kışlıyorlardı. Göçebelik zorlaşınca
25 bin dönümlük çiftliği bir Rum’dan (Adamapli isimli Rum’unkarısı İslâniçe’den) 252 bin liraya 1943 senesinde salın alıp, yer-
leşiyorlar. Köyün adını Şükrü Saraçoğlu koyuyor. Devletin iskân
hususundaki yardımı ancak isim koymada oluyor.
Doyranlı Köyünün Kuruluşu:
Ödemiş’e bağlı Doyranlı Köyünün sakinleri olan Karalekeli
Aşireli, 1300 senelerinde (mecburi iskân) a lâbi olup, Kuşadası
ile Selçuk arasında, Alman Boğazı civarında (Şadiye Köyü)ntikuruyor. 3035 çadır kadar olan aşiret, Kuşadası nüfusuna kayde-
diliyor. Lâkin, köyün havası, suyu, sivrisineği yaylaya alışkın olan
bu insanlara, 6 ay içinde 75 kayıp verdiriyor, her çadırdan bir ikicenazc çıkıyor. Bu felâketler karşında köyü terkedip, lekrar yö-
rük liiğc başlıyorlar.
1928 senesinde lekrar, fakat bu defa kendi arzulariyle
iskân için teşebbüse geçiyorlar. Çünkü "Dağa çıkıyorlar orman kanın ın, ovaya iniyorlar ko ru m a kam ım ı var. " Şimdilik
köyün civarındaki 5000 dekarlık araziyi satın almak için mü-zayedeye katılıyorlar. Niyetleri bu arazinin tamamını satınalıp. 400 çadır olarak yerleşmek. İzmir Emvali Melrûke Mü-
dürlüğünce yapılan arttırmada, bu arazinin en güzel, münbit
ova kısmı (3000 dekar) bir oyunla Tire Beylerinin (Gülcüler)
eline geçiyor. Geri kalan dağ kısmi (2000 dekar) için de epeyçekişiyorlar. Saraçoğlu: "Ala çuvalların kulplunla çok alım vardır. Müzayedeye devam edin " diyor 48 binde G ülcü ler ’de
kalıyor. İzmir Emvali Metruke Müdürü "%25 arttırırsanız
müzayede yeniden başlar" diyor. 60 binden başlayıp, 72.300
lirada satın alabiliyorlar.
Hakimler, idareciler daima aleyhlerine çalışıp, Tire beylereni tu-
tuyorlar. Yukarıda tafsilâtlı olarak kaydettiğimiz iskân kanunları,aşiretleri iskân etmek için toprak bağışları, alâı edevat v.s. yardımıyapılacağına dair iskân hükümleri demek ki "sadırlarda değil, satırlarda" kalmış. Bir tarafta 400 çadırlık bir aşiret kendi parasiyle
arazi almak istiyor, diğer tarafta bu araziyi bağışlaması veya uzun
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 262/324
vadeli krediyle vermesi gereken kanun hükümleri mucibince i*
dareeilcr aşirete ne zorluk yapmak lâzımsa yapıyorlar. İşte iskân
siyasetimizin ihrcili bir sahifesi...
İzmir Valisi Kâzım Dirik köye gelerek: "Köyün adını (Kemal paşa) koyalım" diyor. Aşiret halkı: "'Bize faydası dokunmayan a- damm adım neye kovalım" diyerek kabul etmiyorlar. 30 çadır
olarak yerleşiyorlar. 33 sene sonra (1961 de), ailelerin bölünmesi
ve nüfus artışı sebebiyle 120 haneye çıkıyorlar. Şimdi çok çocuk
yapmamak kararını almışlar. “Yakında gene 400 hane oluruz. A mma geçim ne olacak bakalım? Şöyle ecdadımız gibi bir çalka lansak "diyerek, Anadolu vc Rumeli fütuhatının İktisadî tarafına işaret
elmiş oluyorlardı.Aynı aşiretin bir kolu Çukurova’ya iskân oluyor. Bunu İmren
Köyü muhtarlığına dahil, ÇanlıkiliscFaikiyc köyü mevkiinde
1882 dc iskân edilmiş olan Karalekcii Aşiretinden ihtiyar Ah-
met Ali Gevik anlatıyor: " Dedelerimiz Aydın taraf hırında, Boz- dağ yaylalarında otururlarmış, onun içe bize Aydınlı derler. Evveli Şam. ahiri Şam, dedikleri lâf vardır, dedemiz de Aydın ilinden
kalkmış, Çukurova'ya gelmiş ama buralarda da harmanlamış Şam a gitmişler. Şam )n kıyılarında yerleşmişler: lâkin orada biiyuk Ы г sel olmuş, perişan kalmışlar, tekrar bu taraflara, Çukurova 'ya
gelmişler Şamda kalan akrabalarımız da vardır. Biz Karat ekeli aşiretinin Karnıkaralt mahallesinde 8 çadırız. 1045 de yine bizim
aşiretten 25 haııe hu raya gelip yerleşmişler. A raziyi hu ratann sahihi
olan eski beylerden ve lıı'ikûmeftenMilli em kik t en-satın aldık. O- ttınıyoruz. İşte"1.
Ilonamlı Köyünün Kurulması: Konya'nın Yunak Kazasına
bağlı Honamlı Köyü, Honamlı Aşiretinin iskâniyle 1949 senesindekurulmuştur. Bizim gezip gördüğümüz Yörük köyleri içinde,hükümet eliyle iskân edilen yegâne aşiret budur. Bu yardıma da
rüşvet, lâkaydi, alâkasızlık karışmış.
Kendilerinin anlattığına göre Birinci Cihan Harbinden evvelAydm’da kışlarlarmış, Sonra Adana’da kışlayıp Uzunyayla’da yay-
lamağa başlamışlar. Fransızlara karşı çete teşkilâtı kurup, müca
! Naci Kunt. Türkmen. Yiirük ve Tahtacı Folklor raşurmnlurı. sayı:X 194V.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 263/324
dele ediyor, büyük iş görüyorlar. Hükümel mükâfat olarak (çete
vesikası) vermiş ve askerlikten muaf tutmuş, 1920 den 193<S’e
kadar bu hal devam etmiş. Seferberlikten (I.Cihan Harbi) evvel
Aydın, Antalya nüfus kütüklerine kayıtlı iken, sonra İslahiye'ye bağlanıyorlar. 1948 de Konya nüfus k ü t ü ğ ü n e nakil yaptırıyorlar.
Yaylada gezerken köylüler aciz bırakmış. Köy sahibi olmayı,
iskânı arzular hale geliyorlar. Urfa’yı methedenler oluyor İhtiyar-
lar, "eski vatandır" diyerek Avdın tarafını istiyor. Fakat Eğe’de
parça parça yerleşmek kabil olduğundan, aşiret halkı da b irbi-rinden ayrılmak istemediğinden, toplu halde şimdiki vere yerleş-
mek icap ediyor.Müracaatları üzerine, uzun didinme, çalışma, rüşvetlerden ve
(EmirdağHan Köyü Çerkezlerinin) de bu yerlere sahip çıkma
istekleriyle uğraştıktan sonra, Konya iskân Müdürlüğünce (Gök pıııar Çiftliği) kendilerine veriliyor. Nüfus başına 30 dekar düşü-yor. Toprak komisyonu 5 nüfusu bir hane sayarak 1960 da hane başına 138’er dekar daha veriyor. 1962 de biz gittiğimizde 2000
dekar kadar bir kısmı mer’alarından ayırıp, 1 metre yüksekliğindekerpiç duvarla çevirip, bağ yeri yapmışlar. Üzüm yel işi irecek ler,
347 haneye 5 şer dekar düşüyor. 103 hanenin toprağı bol oldu-ğundan onlara buradan yer ayırmamışlar. 1962 de 450 hane idiler.Toprak komisyonu I960 daki ilâve toprak tevziatı için dönüm
başına 14 lira alıyor.
264 hane olarak iskân oluyorlar. Ev yardımı olarak hane
başına 250 şer lira veriliyor. İskân hususunda yol göste ren, bilgiveren olmadığı için bu soğuk mıntıkaya I94S sonbaharındagelip, ev yapamadan çadırlar içinde oturuyorlar, Kış bastırıyor;hayvanları yemsizlikten kırılıyor. 500 koyunu olanın 50 koyunukalıyor. Hükümetin tohumluk olarak verdiği ilâçlı buğdayı ye-
diklerinden, günde 56 cenaze çıkıyor. Konya’dan bir sıhhiyeekibi gelip çadır kuruyor. Ölümlerin önü alınıyor. Bu müddet
içinde, toprağı kazıp, üzerine ağaç dizip ve toprak örtüp, birnevi mezar içinde kışı geçiriyorlar. 1949 senesinin yazında civar
köylerden ustalar gelmiş. Kerpiç dökmesini de bunlardan öğ-renip taş temin ederek çoğu kerpiç, bir kısmı ta.ş olmak üzere
bir iki gözlü ev yapıyorlar.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 264/324
Arazilerini civar köylülere ortağa veriyorlar. Daha önce top-rağın bire üç. bire beş vermesine akıl erdiremezken, bol mahsiil
alınınca, tarlaların verimini anlıyorlar. Üçüncü sene ortakçılıktan
vazgeçerek kendileri ekmeğe başladılar. 1%2 de köyde 10 traktörvardı. 34 kişi hirleşip ortaklaşa birer traktör almış. Ziraî
kültüre iyice intibak etmişler. (Gökpınar)tn çıktığı kay-
naktan sularını lemin ediyorlar. Kireçli, ağır bir su. O daiyi olsa aşiretIikteıı iyi imiş bu hayat. Akşam yatıp, sabah
kalkıyorlar. Öle göç, beri göç diyen yok. Mülk kendileri-
nin, ev kendilerinin. Eskiden köylüler "domtiz öte göç,
beri göç" diye bağırırmış, Yerleşik hayattan son derecememnunlar .
Bu aşiretin bir kolu bu satırların yazıldığı anda, Kozan civa-
rında kışlamakladır. Muhtelif yerlerde perakendeleri de vardır.Kızıldağ'da (Burdur civarı) üç çadırlık bir obalarını gördük.
Boynııinceli Aşiretinin İskânı:
(Resim:61) (67) Bu aşiretin iskânını teferruatile, 1947
de 1954’c kada r iki dev re Boyııui neci ilere m uhta r olan(Hacı Ali Kahyaoğullarından) Ali Akcaaniak’dan nakledi-
yoruz.
Göçebelikten bıkan bu aşiretin bir kaç çadırlık bir obası, Tomsların eteğinde kurulu Karaman’m Yeniköy’üne, 19.48 de ara/i
salın alıp yerleşiyorlar. O sene şiddetli kış oluyor. Ali Ağanın 68
keçisinden 60'ı ölüyor. Diğer yörükler de büyük kayıplara martı/
kalıyor. 'Köylülükten bizden kelm iş" diyerek, aldıkları ara/iyi salı-yorlar. Tekrar Yörüklüğe başlıyorlar. Ali Akcaanlak askere gidin-
ceye kadar 5 keçiyi 10 keçi yapmak, konupgöçmek fikrinde idi.
Çorlu'da askerlik yaparken o, insanları. Galata köprüsünü, Be-şiktaş’ı gezip görünce: "böyı'isek büyüsek 500 keçimiz oha ne olacak?
Gene Yöriiğüz gene yöriigüz, ayağımızda gene çarık.. " diye düşündü
ve askerlikten sonra Mallarını satıp bir köyün kenarına sığınmayı
veya o da olmazsa şehirlerde hanıma! olmayı düşündü. Hammalıkendisinden iistün görüyordu. Cemaat ruhundan sıyrılmış ferdi-yetçi bir havaya bürünmüştü, Askerliğini bitirince fikirlerini tatbik
için aşireti teşvike başladı. Bazıları: "Geçmişimiz nasılsa öyle olur
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 265/324
be muhtar. Seni muhtar eniysek, kafamızı kurda/ama" diyor, birkısmı susuyor, Kararsız görünüyordu. Nihayet fikri galip geldi.
Yerleşmeğe karar verip, Silifke ve Mersin resmi makamlarına
dilekçeler vermeğe başladılar. Demokrat parti zamanında, Silifkecivarındaki Alalürk çiftliğinin bir kısmının bu aşirete verilmesi,iskân edilmeleri kararlaştırılıyor. Halk Partisini tuttuklarından, o
zamanki ziraal Vekilinin bazı partililerce ikazıyla, karar de-ğişiyor. 13 bin dönümlük verimli çiftlik civar köyler halkına
(200300 dönüm arazisi olanlar dahil) ve 16 göçmen ailesine
taksim olunmuş vc (vahşi aşiretlere vermektense bu yolun
üstünlüğü düşünülmüş) Silifke kaymakamlığına şikâyeilcri üzerinc yukarıdaki husus kendilerine hususi şekilde açıklanmış
ve Alata Çiftliğinden yer verileceği vaat edilmiş. Bu iş için
kaymakam, encümen ezaları ve bir mebus (Sami Köknar)
çadırlara gelmişler. Koç kesip, rakı ziyafeti veriyorlar. 'İçinizde Halk partili bulunursa yer vermeyiz" diyorlar. Bunun
üzerine 642 seçmenin Vatan Ccphcsi’ne geçtiğini gazeteyle
ilân ve Halk Partisine ail defterleri, evrakı götürüp teslim
ediyorlar. Netice gene hiç, 7 senede 70 dilekçe vc evrak iskânMüdürlüğünde bekliyor.
Nihayet, hükûmcine Halk Partisi, ne Demokrat Parii hükü-metlerinin vc devlet elinin himaye vc yardımını görmeksizin 1954senesinde, Mersin'de ticaretle uğraşan Kıbrıs’lı Kuyumcu Yusufun
1700 dönümlük çiftliğini, 10 bini peşin kalanı senetli olmak üzere,
60 bin liraya satın alıyorlar. Çiftlik meğer tarla borcu yüzünden
ipotekli imiş. Bu yüzden (Hazine vc Orman İdaresi) topraklarının bin küsur dönümünü ellerinden alıyor. Bir kısım toprak için deAlala Teknik Ziraat Okulu ile mahkemelikler. Ellerinde 350 dö-
nüm kalmış halen. Bu misal devletin iskân işlerinde hiç değilse
müşavir rolü oynamasının ehemmiyetini gösterir. Kanun madde-lerinde yazılı vaadler, iddialar yerine, sadece yerleşmek isleyen
göçebelere yol gösterseler, aldanmamalarına, aldatılmamalarına
çalışsalar, gene dc bir iskân siyasetinin varlığı düşünülebilir.Eylül ayında (1954) İçel uşaklarından Mehmet’in, eşyasını kam-
yona yükleyip gelirdi. Çiftlik, ormanlık, ağaçlık vc ıssızdı. Tered-
dütler içinde dört yer değiştirip, sonuncusuna çadırım kurdu. Er
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 266/324
tcvsi günlerde aşiret halkı hirer ikişer gelip, çadırlarını kurdular.Mehmet İn. İ7 gün sonra ilk (huğ)u yaptırdı1. Diğerleri de 1, 1,5
sene çadırda oturup, yavaş yavaş huğ yaptırdılar. Erdemli’ye bağlı
(Yeniköy) teşekkül etti.
Civar köyler halkından mülk sahibi bazı kimseler de yerleş-
melerine mani olmak istediler. Tapu önce H) kişi üzerine yapıl*
ı llu ğ ( Resiın:<>.\97): .? ıluvıırı kargıdın (kam ışılan). hır duvarı taşlım (uçağın bulunduğu duvar) ev. Çalısı da kamışlan, çalıya mesnet vazi lesi göre n çam ağacından büyük silindirlik direğe ( çağ) deniyor. Çalıyı örten kamış da sazla kaplanıp, örtülüyor. Bugiin kamış. saz yerin e izolit. dııralit cinsinden şelıir mamulatı kullanılıyor. İktisadi imkânları arlan hemen tuğla, ta ş lıatlâ beton arme e v yaptırıyor. № >.? de Yenikfiy'de 50-55 hıığ, 1520 tıığla. briket, taş vc beton
e v vardı. Beton evler in 2 tanesi iki kaili idi. Hunun birisi mühendis pro je siyle inşa edilmiş olup. Kurtlar ailesinden Mehmet Kurt taralından 1959 da yaptırılmıştır,(I tuğ) un kapısı giineye bakar: gene gün eye bakan camsız küçük bir pen ceres i vardır. I alıl a bir kapakla örtülür. Ocağın bulunduğu yerd e t.iş duvar vardır.
2 -2 5 m etre yüksek lik, ,1-3.5 m etre en. ı>-7 m etre boyundadır. Çadır uzunluğunda bir göz. oda olup, aşağı yukarı .100 liraya mal oluyor. Bir kamış <>-7 kuruş 1000-1500 kamış sar/'ediliyor. Sazın bağı en kötü cinsi kuruş iyisi (lıavul otu veya hasır olu) bir lira. Kerestesini ormandan kaçak kesiyorlar. Gerek lıuğ. gerek tuğla, taş e v yaparken, çadırda olduğu gib i kurban kesilir.
. Evle rd e oc:ık başı üzerine kabartma kılıç (II/ . Alfııin kılıcı) ve analılar ( Cennetin anahtarı) resmedilir. Dış kapının üzerine de Kel im e-i Şahadet veya
Besmele yazılı. Ocaklığa (ocağın üstündeki raf) ve yüklüğün (yalak dolabı. Çadırda v e huğda iki üç :ığ:ıç üzerine ya laklar istif edilir ki. aynı ad verilir .) üzerine bakır kaplar sıralanır. Keçe terkedilmiş. Döşeme eşyası olarak salın alınma hasır ve kendi dokudukları ala çul. döşeme çulu, hah ye battaniye (kırmızı renkli, kilime benzer) kullanıyorlar. Iluğda sedir (kanape) ol veya pamuk yaslık kullanılıyor. ’Taş tuğla ev yapınca, karyola, masa, sandalye v .\ de alınıyor. Görülüyor ki. İO sene içinde çadırdan, mühendisin proje siy le kurulmuş eve. kıl çuldan, karyola, masaya rahatça geçmişler. H er yerd e Yörüklerin yerleşik hayata, zirai kültüre, köy ve şehir yaşıyışına hayret edilecek derecede kolaylıkla ve kısa zamanda intibak edişlerini mifyiňaile
kabildir. Bu kültür değişmesini, tekâmül vetiresini şöyle hülâsa edebiliriz:
Çadırda elbiselerin konduğu (ala çuvalların) yerini, köyden şehire doğru, sandık, konsol, gardrop alıyor. Y er minderleri, sedir, sandalye, kolluğa yer in i terk ediyor. Tuluk (d erid en) tahta kap oluyor, sonra yem ek dolabı, buz dolabı büfe v's. D eri âletler , tahin ve bakıra tahvil olunuyor. Yer sofrası önce bir bez örtü, sonra üzerine kasnak ve sini, masa, saııdalya, porselen servis tabakları herkesin ayrı kabı. M addi kültürdeki bu değişmeleri, manevi kültürde de görm ek kabil. Teknikten, meden iyetin nimetlerinden istifade elbette iyi: fakat bu değişme bilhassa m anevi küitürde baş döndürücü bir sür'atle giderse, Türk kültürünün istikbalinden şüphe etmek icap edecekıir,
Yörüklerin muhite intibak, evlerini muhil şartlarına v e e v tip lerine göre yapm aları hususunda şu yazıla r istifadelidir: Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Kültürde
Değişen ve Değişmeye Mukavemet lülen Unsurlar. İst.Ün., Tecrü bt Psikoloji Çalışmaları, Cilt 1. İsı.956: N e c d eı Tunç dilek, İç A na do lu'd ak i Kır Yerleşmesinin Ekonomik Yapısına Göre Sınıflandırılması. İsl.Üni.Coğrafya
Enst.Derg.. Cilt 5. sayı 9. 195% aynı müellifin, Eskişehir Bölgesinde Mesken Tiplerine Toplu Bir Bakış, Coğ.F.nst.Der.. Cilt 4. sayı 7. 1956 v e Asıs Yusuf
Dönmez. Karamı Batısında Bir Yörük Yerleşmesi. Coğlinst.D er .. Cilt 7 sayı 14. 1964. Prof.DrAV.Ilııben. Anadolu'nun Yerleşme Tarihi İle İlgili Görüşler. D TCl'D . V'. Sayı 4. 1947.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 267/324
mışken, akrabalarını da dağdan getirip, hisse adedini (53) e çı-kardılar vc araziyi, metre yerine urgan kullanıp, ödenen paraya
göre nisb! usulle ve kur’ayla taksim eltiler (Çiftçi beliği, muvakkat
dönüm taksimi). Herkes hissesini fundalık ve taşlardan temizliyor.Ellerinde, yaylada yaptıkları buğdayçavdar ziraali için kullanılan
ökiiz ve kara sabanları olduğundan yayladan sonbaharda döner-
ken arpa vc buğday çavdar karışımı (güzlük) ekiyorlardı. Yalnız
buğday soğuğa dayanmadığından, çavdarla karışık ekiliyor hemen
Mersin’den tohum (fasulye, bakla) alıp, ekiyor ve muvaffak olu-
yorlar. Ertesi sene komşu köyler halkından sorarak, daha önce
Mersin’de sebzecilik işlerinde amele olarak çalışanların bilgisine
dayanarak, domates yetiştirmeğe başlıyorlar. 1112 nci aylarda
camın altına (meştele) ekilen domates tohumunu, ,'leri usullerle,türlü kimyevî gübre ve ilâç kullanarak (isimlerini, vasıflarını bi-
lerek) yetiştiriyor, şubal ayında lurfanda domates elde edip, Mer-sin’e sevkcdiyorlar. Keçilerini, sebze ve narenciyeye zarar verişin-
den vc para ihtiyacından deveyi de yaylaya kamyonla giime imkânı
olduğundan satıyorlar.
Bu yüksek iniibak vc kabiliyeti Ali Ağa şöyle belirtti: “Bana
taya gibi gelirdi. Acaba evi nasıl yapacaz? Sııyıı nasıl sulacaz, nasıl ekecez? Fakat alıştık. Yanımızdaki ziraat mektebinden 15 gün evvel
turfanda sebze çıkarır olduk; örgendik".
9 sene hakiki arazi taksimi yapılmadığından, herkesin mülkü
kat’i şekilde belli olmadığından fidan dikemediler. Hâzineyle olanihtilâf 1962 de neticelenince hakiki taksim yapıp, herkes kendiarazisine narenciye fidanı dikmeğe başladı. Yeni bir ziraî kültürehazırlanıyorlar: Narenciyccilik şimdiden 8(X) ilâ 3000 arasında be-
del ödeyip, artezyen kuyusu kazdırıyorlar.
Bu aşiretin bir kolu, 1958 senesinde Balkan göçmenlerininmeskûn bulunduğu Erdemli’ye bağlı Akkale Köyünün kenarına,
3040 hane olarak huğ, lahta v.s.den gecekondu yapıp yerleşiyorlar.
Fakat muhacirleri evlerini, huğlarını ateşe vermişler; jandarma da
göçmenleri lutmuş. Çoluk, çocukları güç kurtulmuş (Bu iş erkek-ler yokken olmuş)
9 oba, 400 küsur çadırdan ibaret bu aşiretin ayrıca 86 hanesiKaraman’ın Barutkavuran Köyüne, 70 hanesi Çimenkuyu Köyüne,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 268/324
20 hanesi Mersin’in Çavuş!u Köyüne. 70 hanesi de yukarıda adı
geçen Yeniköy'c (Erdemli) kendi gayret ve imkânlarıyla iskânolmuş haldeler. Hükümet eli buralara u/anmamış. 1963 de bizgittiğimizde 200 çadırı yersiz, yurtsuzdu. Narlıkuyu’da konuştuğu-muz Mehmet Karayılan: "Bizimki hayat değil; ölümümüzü bekliyoruz" diyerek, aşiretin büyük ızdırap vc yalnızlığını anlatmış olu-
yordu. O civarın kaymakamlarından biri, Narlıkuyu hudutlarında
kışlayan bu Boynuinccli Yörüklerinin şikâyetleri ve taleplerine
kızarak: "Kıpti misiniz, Çingene misiniz?" diye çıkışıyor. Çok üzül-müş, mahzun olmuşlar. Boyunlarını biiküp, “Bizim sahibimiz yok.
Biz Türkün özüyük " diye içlerini bize açtılar.
Tırtur Aşiretinin İskânı: 170 çadırdan ibarel aşirelin 80 hanesi
yerleşip Erdemli’yc bağlı Tırıar Köyünü kuruyor. Çoğu çadır ve
lıuğ’da oturuyor, bir kısmı kaba taşlardan yapılmış evlerdi.
Lâmas’lılara (komşuköy) aiı olan bu laşlık yere, emrivaki şek-
linde olm uyorlar. Hükümet ne soruyor, ne de iskân ediyor. Lâmas
h’larm bir kısmı gelip huğlarını yıkıyor. Kavgalar, yaralananlar
oluyor. Mahkemeye düşüyorlar. “Aç köpek, furutı yarar" mış. Her
şeyi göze alıyorlar. (Kavga, haltâ isyan etmeğe bile kararlılar)
Lâmas’lılar işin vahametini anlayıp, arkasını bırakıyorlar.
Buraya ycrlcşmczden evvel Atatürk Çiftliğine iskân edilecekleri
vaad ediliyor. Politik entrikalar buna imkân bırakmayınca, Bovnuinccli’lcrlc birleşip, çadırları yükleyip, çiftliğe baskın yapmayı
kararlaştırıyorlar. İsyanı göze alıyorlar. Avukatlar güç belâ önünü
alıyorlar.
Şimdi kayalar arasında, ufak toprak parçalarına çapa i.'c buğ-
day, arpa ekiyor. Çoğu Lâmas’lıların sebze işinde amele olarakçalışıyor. Biraz harnup (keçiboynuzu) vc verimsiz zeytin ağaçları
var. (Kayalar içinde) Keçi boynuzunun kilosu 21 kuruş (1963)
Bir ağaçlan 5060 kilo çıkıyor.
Bir sefaletin, kayalıklarda tecellî eden hazin bir tablosudur bu....
Kara keşi i Aşiretinin İskân Teşebbüsleri:
83 çadırlık bir aşiret (1015 çadırda, 23 aile birlikle oturuyor).
Yaylaları da, kışları da yok. Ereğli’ye bağlı Ayrancı Nahiyesinin,
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 269/324
Goraş Köyünden yayla icarlıyorlar. 25 hanesi (Ycniköy, Lâmas,
Erdemli ve Alata’da) amele veya ortakçı olarak çalışıyor. Bunlardavarlarını satmış. Mahalli örf ve adete göre ortaklık yapıyorlar.
Fasulyeyi 10 dönüme kadar bir aile yapabiliyor, fakat onu da
sahibi ortağa vermiyor. Domateste, patronun kestiği %12 satışkomisyoncusu hissesi, su parası (dönüm başına mevsimlik 124iiıa, beieıiiye verirse 24 lira), fenni gübre parası çıktıktan sonra,
senelik irat (ortakçı hissesi) 20002500 liraya kalır, ya kalmaz.
Diğer 58 çadır Erdemli, Silifke, Mersin köylerine birer ikişer çadır
dağılırlar. Otlakiyc, kışlak için bacak başına (keçi başına) 5 lirayı
geçen bir ücret verirler. Bize dert dökenlerden Yusuf Kılbaş’ın
30 keçisinin 959 yılı masrafı 680 lirayı bulmuş (Keçi başına 22,5lira. Senede bir keçi taş çatlasa 50 liradan fazla bırakmaz.) Buyüzden satıp, ortakçılığa başlıyor. Bu 58 çadırlı, kışın köylülerintarlalarını da ücretle sürerler. 1958 de Akkale Köyüne bir kısmı
yerleşmek isterken, Boynu inceli ’ierin başına gelenleri duyup, vaz-
geçiyorlar.
İskân teşebbüsleri 1948 de başlıyor. 1948 den 1959 a kadar
Ankara’ya yedi defa, üç dört kişilik hey’etle gidiyorlar. Mebus-larım görüp, İskân Umum Müdürlüğüne başvuruyorlar. Derhal
toprak verileceği vaadedilerek, geri çevirilirlermiş. Kendi tâbir-leriyle "şalvarlı olduklarından, kravatlı olmadıklarından baştan
savu İliyorlar."
1954 te Güzeloluk Jandarma Karakolu vasıtasiylc MersinValiliği tarafından, Alata Ziraat Okulunun çiçeklik ve dinlenmeyeri olan sahanın kendilerine verileceği hususunda, tebligat ya-
pılıyor. Vali, falan gün aile reisleri Sorkun’da bulunsun diyehaber gönderince, kararlaştırılan tarihle 72 aile reisi Sorkun’dahazır bulunuyor. Bir heyet gelip yeri ölçüp, çapı belirtiyor.Hane başına, aile nüfusu gözönüne alınarak, 14 ilâ 22 dönümveriliyor. Herkese 75 cm. uzunluğunda dörder kazık hazırlama-
larını söylüyorlar. Bunun 50 cm.si toprağa çakılmak suretilearazi hududunu herkes kendisi belli edecekmiş. Bunları bizzat
vali söylüyor. Fakat birkaç gün içinde mahalli politik entrika-larla değişiklik olduğundan, bu defa aynı mektebin dağdaki
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 270/324
zeytinlik yerini vermeği kararlaştırıyorlar. Burası kayalık, taşlıktopraksız bir saha idi (Resim: 62) 1
Kaymakama itiraz etliklerinde, kaymakam kuyu kazdırıp, sar-
nıç yaptırıp, sularını temin edeceğini söylüyor, "Taşlan kırarsınız, kamyonla toprak çekersiniz" diyor. Muhtar Mustafa Bakır: "Toprağı nereden alalım? Kim tarlasından toprak verir bize?" diye itiraz edince
ve aşiret de onu dcstekliyince, kaymakam: "Birgaraböcü (domuz)
bir kayadan ken din i atarsa, arkasından sürü de ken din i atar " diyerek haraket ediyor. Bu yeri kabul etmiyorlar. 1955 tenetice sıfır. O tarihten bugüne kadar bu tasarrufu iptal
ettirmek için çünkü arazi üzerlerinde görünüyor vilâyete
sayısız dilekçe veriyor, çok masraf ediyorlar. "Taş istemi
yo ruz, toprak istiy oruz" diye yazıyorlar. Onlar da resmiraporlar ında Ankara 'ya “Karakeşli A şiretin i iskân et tik " d i-
ye yazarlarmış.
1965 Türkiye'sinde tahminimize göre, yerleşmeyi şiddetle ar-
zuladıkları halde imkân bulamayan, yersiz yurtsuz 34 bin çadırvardır ki bu 67 bin aile demektir. Kabataslak 50 bin kişinin iskân
davâsı. Maraş, Gaziantep, Hatay'da kışlayıp, Göksün, Tomarza,Sarız üstlerinde, Uzunvayla’da yaylıvan (Göğcbakanlı, Çavuşlu.
Gelebekli, Salılar, Tekeli, Tomballı, Sarıgeçjli, Osmanlılar) aşire-tinden 150 çadır kadarının bir karış toprağı yok. Adana havalisinde
kışlayıp, Bulgar Dağlarında yaylıvan (Karakoyunlu, Honaınlı) vediğer aşiretlerden 200300 çadır yersiz yurtsuz. Binboğa, Gâvurdağıve civarında vaziyet nedir bilmiyoruz. Mersin havalisinde (Demir-cili İmamlı, Boynuinceli, Tutar, Kcşlitürkmenli, Garaböcülii, Ka- basakallı, Karadedeli Türkınenuşağı, Kızılisalı) aşire tin imlen yer-
siz, yurtsuz olanlar bin çadıra yakındır. Antalya'da kışlayıp, Ana-
nias Dağlarında yaylıvan (Hayta, Honamlı, Karahacılı) aşiretle-
rinden 200 çadır kadarı yersiz yurtsuzdur. Sökecivarında kışlayan(Hayta, Çakal) aşiretleri, Bozdoğan civarında kışlayan (Gögeba
1 A şiret halkından birkaç kişi bu v ıtırların yasarından medet umup. Jeep tutarak
bu saltayı gösterdiler. Hakikaten iskân siyasetimiz hesabımı yü/. kızartıcı bir vaziyetle karşılaştık. Ilu sahada ne keçicillk. ııe zeytincilik, ne de harnupçulıık (Keçiboynuzu istihsali) yapılır. Aslında otmıy'an toprak, erozyonla hiç kalmamış. Çıplak, granit kayalar; suyun damlası yok.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 271/324
kanlı)lar 100 çadır kadardır. Kızıldağ’da birçok topraksız aşiret
yaylarmış. Bunlar içinde biz sadece bir Honamlı obasını gördük.
(Barcın ve Balsagun Yaylalarında da Keşcfli ve diğer aşiretlerden
epeyce topraksız Yörük var.) Muğla, Fethiye civarında da epeyceyersiz yurtsuz aşiret varmış. Maraş, Niğde, Adana, Gaziantep do-
laylarındaki topraksız aşiretlerin çadır sayısını kat’i olarak bilmi-
yoruz. Fakat yukarıda verdiğimiz rakam ihtiyatlı, asgari bir ra-kamdır.
İhtilâlden iki ay önce bir D.P. üye toprak temin etmesi için
(3000) lira rüşvet veriyorlar1
Ak sek i civa rın da yaylı yan (İdriz İi) 1er, Y er Y ur t s a -hibi olmayışlar ını şu nükte ve si temle bel i r t iyor lardı :"Ha tap yaylasında o tu ru yo ru z ." Ha tap , devenin ha vu du -
nu (Semerini) tutan bir çi£t ağaç; deveye sarı lan yük
buraya bağ lan ır , deveye bir insan binse ha tap ağacına
tu tunur . Bu söz "devenin üstünde otu ru yo ru z, daimi g öçebeyiz” demekt i r .
Kendiliklerinden yerleşen fakir yöriikler perişan olu-yor. Elindeki mahdut keçiyi satıp, şehir kenarında bir arsaalıp, küçük bir ev yaptırabiliyor ve amelelik yapmağa veva
bakkallık , amelelik , çöpçülük v.s. gibi zahiren çalışıyor,
hakikatte (gizli işsiz ordusu) nu arttıran bir müstehlikoluyor.
1 Hu perisin aşiretin bir kolu (7 çadır). Izrdcmli'yc bağlı Güvcre köyiinc kışlamak için gidiyor.' (1962-03 kışı) Yurt sahibiyle anlaşıp icar bedelini peşin olarak veriyorlar. Köy muhtarı köy sındığı için dc üç bin lira talep ediyor . Hu talep yerleşmeden sonra oluyor. Paraları olmadığını söylüyorlar. Muhtar, aile reislerini Jandarma vasıtasiyle tecişekilde doğduruyor, kışla kıyametle burayı terkedip. Güzelotuk Nahiyesinin Güneyli köyii civarına göçüyorlar. 1963 şubatında gittiğimizde, mezkûr yerde, kar içinde, ağır hayal şartları alımda yaşadıklarını öğrendik. Hu hadiseyi anlatan aşiret halkından biri: “Cenabı i lak bir Inığ yapıp, içine girmeyi nasipedersı-. iki kurban keseceğim" diyordu... Eleklerden sahile kudur uzanan orınan (Maki, çalılık) sahaları, narenciye ile donatılıp buralara aşiretler iskân olunabilir. 3000 kusur dönümlük Alala /.naat Okulunda çamlık, çiçeklik ve boş saha olarak hayli arazı var. liir kısım yere de, bu narenciye mıntıkasında buğday ekilmiş I ekâıniil ettirilmiş çull alık tezgâhı tesirinden başka, bu mektebin muhiuc hiç iyi tesiri yok. Köylüye numune olmak için kurulmuş lakat köylii daha önce mahsul alıyor. Okul mezunlarının çoğu ziraata faydalı olmak yerme, ortaokula girip, tekrar okuyorlar. Kalanları da bakkal 'v.s. oluyor. 1963 de Ziraat Vekili okula gelmiş Ri t ö 300 kü t l b i ll k it I il li i i V kil
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 272/324
Ananias Dağları’nda yayl ıyan Hayta’lar şiddet le yer-
leşmeyi arzuluyorlar, Bu sefaletten bıktıklarını söylüyor-la rd ı1.
Karaman’a yerleşen 5060 hane Bahşiş, Sarıkeçi l i ’ ler
bu ha lded ir . M üstahsi l halden , m ü s teh i ik l iğe g eç m işle r-dir.
Yerleşmelerin sistemli , devlet e l iyle olmaması İçt imaî
in t ibaksız l ık la r da doğuruyor . (Gögebakanl ı ) k ı rdan Я -
10 çadır , 1949 da Kayseri P az ar ö re n ’İn (S öğ ütlü ) k öy ün -den arazi a lmışlardı . Yazın yaylaya ç ıkıyorlardı . Söğütlü
Köyü, Avşar Köyü idi . Avşarlar Yörüklere kız verme-dik le r inden , Yörüğün az o lmas ından , köyün hayvan la r ı-
nın başı boş olup tar la lara girmesi yüzünden, (ZamanlıSuyu)nun d ib indeki (60) a r dekar l ık ver iml i ta r la la r ın ısa t ıp , tekrar göçebe l iğe başlamak arzusundalard ı (1962
dc) 1949 da dörder bine a lmışlar; yirmişer bine vere-
ceklerd i . Aydınl ı denen Yörüklere bunun büyük ha ta
o lduğunu söy lemiş t ik . Sonradan sa tmak tan vazgeç t ik le-rini haber a ldık. Şimdi daha iyi int ibak e tmeğe başla-
mışlar.Son bahiste Doğu Türkistanl ı lar ın iskânına temas e t-
mek, vc iskân siyasetimiz hakkında birkaç söz daha söy-
lemek üzere , topraksız Yörükler in ha l in i , Kanaca l f ta rakarşı Roma birliklerine kumanda eden Tiberius’un vcciz.sözleriyle canlandıralım. Tiberius, topraksızlığın köylü he-
sabına nasıl bir eksiklik teşkil ettiğini şu cümlelerle anlatmıştı: "Vahşi hayvanların bile sığındıkları bir in vardır.
Fakat İtalya’ y ı korum ak için can verecekleri ten e f fü s e tt ikleri havadan başka varlıkları yoktur. Onlar, başlarını sokacak bir çat ulan mahrumdu rlar ve ailelerde beraber bir
yerden başka bir yere sürünmektedirler. Bu kadar Romalı
arasında oturacak bir yuvaya re gömülecek bir mezara sahip
i İfade ettiklerine göre üç ftej bin lira rüşvet veren toprak sahibi olabiliyormuş Hacı Abdurrahman Gezgin şöyle diyordu: "Angara yakın olsa, çadırı sarıp varacan. Gürse fin önüne garşısına çıkacan. Çadırı, deveyi öınine yıkacan. IV/
Tiirk değet ıııiyik’ dey ecen" ihtiyar bir Havla kadını- "İresim al göster oğul! Görsünler, l'skere mi faydamı/ yok.1 Alg ı mı. vergi mi vermeyi/"" diye den yanıyordu. 'Gavga, cinayet yörükçiitüklen çıkıyor. Devemi/i alıp gidiyor, ('eza kesiyollar, liekçi geliyor. Oturtmayacağiy. deyolar. Küfür ediyorlar. Gavga oluyor" sözleriyle göçebelerle yerleşik lıalkm her zaman inzali olduklarını, yörıikleri iskân etmenin yalnız iktisadi değil, aynı zamanda içtimai bakımdan da ehemmiyet taşıdığını açıklamış oluyorlardı.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 273/324
olan kaç kişi çıkabilir. Onlara bu memleketin Efendisi ol
duklarını söylüyoruz ve sonra kendilerinden bir karış toprağıesirgiyoruz Л .
Doğu Türkistan Kuzakları'nın İskânı:
Doğu Türkistan’da K j /.iI Çin’lilerlc yıllarca vatanları için mü-cadele ve muharebe edip, silâhsız, cephanesiz kalınca, modern
silâhtar önünde dayanamayıp Himalâya Dağlan üzerinden kaçarak
Pakistan’a iltica eden Doğu Tiirkistan’lı mülteciler, Pakistan, Hin-
distan, Suudi Arabistan ve Amerikan hükümetlerinin vatandaşlıkteklifini reddedip, Türkiye’yi tercih eltiler. 1953 senesinde bun-
lardan iki bin kadarı Türkiye’ye kabul olundu. D.Türkistan Ka-
zak’ları tam bir Türk göçebesi idiler. At, Koyun, deve besliyor,
keçe çadırlarda yaşıyorlardı. At üstünde yetişmiş, cengâver aşiret-
lerdi. İçtimaî teşkilât ve bünye iıirarile de sarsılmamış, aşirettöresine ve aşiret reisine sadık göçebelerdi. Basiretli bir Türk
iskân politikası, bunların derhal Doğu hudutlarımıza, geniş Muş
ovasına iskânını gerektirirdi. Bu tasarruf, İktisadî ve İçtimaî ba-
kımdan ehemmiyetli olduğu gibi, jeopolitik bakımdan da çok fay-dalıydı. Fakat uzun müddet Sîrkcci misafirhanelerinde sefaleteterkedildiler. Sonra aşireti parçalayıp, Manisa, Konya, Niğde veKayseri’ye iskân eltiler. Man İsa'da ki ler Salihli Kazasının içine yer-leşti. Çalışkan ve dürüst olan bu insanlar halen orada bir deri
ceket, şapka imalâthanesi vücuda getirdiler. Konya’nın bir köyüne
yerleştirilenlerle Niğde’nin Ulukışla'sında AUay Köyü’nü kuran-
ların vaziyeti de iyidir. Altay Köyüne gittik. Üç traktör almışlar.Köy halkından üç makinistşöför, üç de yardımcı tayin edip (ma-
aşla) tarlalarını sürdürüp, ektiriyor. Geri kalan bütün kadın veerkekler evde büyük ayaklı dikiş makinası ile deri ceket, şapka
dikip, Adana’da satıyorlar. Türk töresine ve İslâm dinine tammanasile bağlılar. Köyde namaz kılmayan yok. İçki köy hudutla-
rından içeri giremez; kahve binası yok. Bütün köyde sadece 6 kişisigara içiyor. Büyük bir tesanüt havası hakim. Motor alıp, güzel bir değirmen kurmuşlar, Kayserinin Musahacılı (Yeşilhisar) veKaracaviran (Develi) köylerine yerleştirilenlerin halleri kötü idi.
Hane başına 3040 dekar çorak, tuzlu arazi verilmiş. Biz bunu
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 274/324
hi//at müşahade ettik. Şikâyetleri üzerine, iki keşif yaptırılıp,arazinin çorak ve verimsiz olduğu anlaşılarak, ileride başka yerdentoprak vermek vaadile, iskân müdürlüğü köyü tcrkctmderitıe izin
veriyor. Halen Zeytinburnu’nun gecekondularında sefil bir hayat
yaşıyorlar. Dilekçeleri cevapsız kalıyor; feryatları makes bulmuyor
(1965 Türkiye’sinde)
Türk ekonomisine onbinlerce koyun, at vc sığır yetiştirecek.
Doğu hudutlarımızın teminatı olacakSuudi Arabistan vc Pakis-
tan’da bulunup, Türkiye’nin kabul etmemesi yüzünden gelemiycn
lerle birlikte aşiretler birer müstehlik haline getirilmiş veya dericeket imalâtçısı yapılmıştır. İskân siyasetimizin tarihçesinde, bu
iskân hadisesi ibretli bir sahife teşkil edecektir.
Plânlama Teşkilâtının Plânlarında göz önüne getirilmeyen,İskân Umum Müdürlüğünün hiç kale almadığı Yörüklerin iskânı
meselesi, rafa kaldırılırsa, Türk Ekonomisi için büyük tehlikevardır. Binlerce yörük hayvanlarını satarak, birer müstehlik olacak,
bir köy veya kasaba kıyısına iltica edeceklerdir. Artan nüfusumu-
zun et ihtiyacı ise malûmdur. Bu gidişe bir istikamet vermek için,
satırlarda kalmıyan bir plân hazırlanmalı, bilgi, kredi, alâı edevat,teçhizatla takviye edilerek, Yörükler iskân edilip, fennî bir ko-
yunculuk ve sığırcılık yapmalarına çalışılmalıdır. Halı ve kilimdokumacılığı, hasır işleri ile de dahili istihlâk ve turizm için de
faydalı olabilir, millî gelire ilâveler sağlar, döviz kazandırabilirler.
Yeter ki, arzu edilsin, şuurla iş ele alınsın...
Bu sebepler vc yüz bine yaklaşan yersiz yurtsuz Yürüğün sefalet
içinde dolaşması, meselenin şumullü şekilde, ehemmiyetle ele aİmmasının zamanı geldiğini, hattâ geçtiğini göstermektedir. Bu
satırların yazıldığı 1965 senesi Ocak ayının sonlarında İstanbul’agelen Honamlı Aşiretinden (Adana havalisi) bir Yörükle yaptı-
ğımız konuşma neticesi, yukarıda verdiğimiz yersiz yurtsuz tahminî
çadır sayısını 78 bine, aile sayısını 1520 bine ve nufus olarakda 100 bine çıkarıyoruz. Aynı şahıstan öğrendiğimize göre, busene kışlamak ve hattâ müdahale olmazsa yerleşmek üzere, (Sa
rıkeçili, Honamlı, Karaevli, Tekeli, TazgırlıSarıkeçilinin bir oy-mağı olup, şimdi aşiret haline gelmiş (aşiretlerden) 370 çadırHatay’da, Kırıkhan civarında (Amık Ovası) na, (Çengctir, alayçık)
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 275/324
donen çuldan derme çatma çadır, gecekondu kuruyorlar. HayaiIarından hıkmış usanmışlar. Kondukları saha hâzineye aiı olduğu
için bir jandarma müfrezesi, kıs kıyametle derhal yerlerini terket
mcleri hususunu tebliğe vc tatbike gelmiş. Jandarma zora başvurunca, Yörükler tarafından döğülüyor. Daha kalabalık gelen
ikinci müfrezenin dc hali bu olunca, üçüncüdc bir jandarma alavı(tabur olacak) gönderiliyor. Bu birlik (alaydık)ları yıkıp, ileri ge-lenlerini tevkif edip, Yörııklcri buradan kovuyorlar. Hadise iki ay
önce ccreyan etmişti. (1964 senesi Kasımının son günlerinde)
İşte Türkiye’nin, dumanı üstünde sımsıcak, taptaze bir meselesi.
..Ne garip tezattır; Osmanlı İmparatorluğu Yörüklcri iskân eder,onlar da fırsat bulurbulmu/ yerlerini terkcdcrlerdi; simdi Yörükler
iskân olmayı arzu ediyor, resmî makamlar zor kullanarak iskâna
mani oluyorlar.
Netice:
Türk göçebelerinin İktisadî ve İçtimaî hayatlarını, Selçuklu,
Osmanlı ve Cumhuriyet İdarelerinin iskân politikalarını tezimizdegöstermeğe çalıştık.
İçtimaî Şe’niyeiten, sosyal realiteden tecrit olunmuş bir İktisadî
müessese tedkikhıin sıhhatine inanmadığımız, içtimai realiteyi birçok unsurları, sebep vc neıice münasebetlerinin girift bir manzu-
mesi saydığımız için, Türk göçebe ekonomisini esas almala bera-ber, İçtimaî müessesclcrini dc kısaca incelemeden kendimizi alama-dık. Bu kısımda, kavmî, lisanî, dinî (şamanî), ailevî, kabilevî bağ-larla halihazır Anadolu Türk göçebeliğinin, Orta Asya Türk göçebe-
liğine sıkı sıkıya merbul bulunduğuna dair deliller gösterdik vc
münasebeti onomastik, etnogralik hususlarla kuvvetlendirdik. Busuretle, İçtimaî müesseseler bakımından, tarihî ve hali hazır Türkgöçebeliği ile meskûn halkın bir tek kültür kaynağına mensup
bulunduğu sarahatle isbatlamış, tereddütler, yanlış teşhisler şüphebulutunun allında mahkûm olmuş bulundu.
İkinci kısımda göçebe ekoııcr ıin hususiyetleri bir bir ince-lenmiş tîr. Bu ekonominin prim ir ekonomi olmadığı, yer yer iptidaî ziraî kültürden yüksek t viyc gösterildiğine işaret olu-
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 276/324
lihlâk, mülkiyet müesseseleri bütün teferruatı, en ince noktalarile
ele alınmıştır. Bu bahiste, gerek Orta Asyada, gerek Türkiye’degöçebe ekonomisinin tecrit edilmiş, kapalı bir ekonomi olmayıp, piyasa ekonomisiyle, millî ekonomiyle münasebeti olan bir husu-
siyet arzettiği, tarihi vesikalar ve şahsî müşahadelere dayanılarak
açıklanmıştır. Memleket ekonomisine diğer hizmetleri yanında,
münakale ekonomisi için unutulmaz faydalan, her zaman mensup
bulundukları idarelere aynî veya nakdî (çok zaman aynî) vergiödemeleri, hayvan ve hayvan mahsulleri ile büyük istihlâk mer-
kezlerinin ihtiyaçlarını gidererek, kendileri ziraî mahsuller ve diğeremteaları satın almalarile, her zaman vc mekânda millî ekonomiye
temessül ettiklerini, entegre bulunduklarını müdellel olarak is
batladık.
Üçüncü kısımda Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin göçebeleri
iskân hususundaki gayretlerini, prensiplerini kronolojik olarakinceleyip tenkidlerde bulunduk. Cumhuriyet devrinde dc, mevzu-
atla tatbikatın başkalığını, kanunların "sadırda değil, satırda kalı şını "vakıalara dayanarak gözler önüne serdik. 1965 Türkiye’sinden
haileler, dramatik tablolar resmettik. Göçebeler için mutlak za-rureti olan iskânın, kendi başlarına vuku bulduğunda müstehlikkütleler yarattığını, devlet eli ile olursa, sedanter bir hayat içinde
fennî bir hayvancılığın kabil olacağına işaret ettik. Düşündük ki,
fikirler aksiyona inkılâb edebilir.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 277/324
BÎBLİYOĞRAFYA
A.Faik Türkmen: Mufassal Halay, İst.937
Abdullah Türkoğlu: İktisadî Coğrafya Dersleri, İsı.
Abdülkadir İnan:Azerbaycan Deye’lerinc Dair, AzerbaycanYun Bilgisi Mec.SaynlO, 1932
Abdülkadir İnan: Tarihle ve Bugün Şamanizm, Ankara, 1954.Türklerde Su Kültü ile İlgili Gelenekler, Köprülü Armağanı,
İsi.953, Orun ve Ölüş Meselesi, Türk Hukuk vc İktisat TarihiMec.Cilt: 1,1931, KazakKırgızlarda Ycğcnlik Hakkı vc Konuk
Aşı Meseleleri, Türk Hukuk tarihi Derg. I, 194142. Birinci İlmî
Seyahate Dair Rapor, İst.93ü
Akdcs Nimet Kurat: Gök Türk Kağanlığı, DTCFD, X, 12,
952
Ahmc: ^ef'V: Anadolu’da Türk Aşiretleri, İst, 1930
/v" 1/ 1 Kılıç: İşkiller >. işkiller Hakkında Hcrodot’un Ver-diği Bilgıkı İst.935
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 278/324
Ali Tan oğlu: İskân Coğrafyası, Türkiyaı Mec. Cilt: XI, 1954
Ahmet Ateş: Asabiyet Maddesi, Islâm Ansiklopedisi,
Ahmet Ardel: Balı Türkistan’ın Beşerî vc Ekonomik Hayatınatoplu Bakış, Türk Kültürü, sayı:23, 1964.
Akdes Nimet: Peçeneklcrc Dair Araştırmalar, Türkiyaı Mec.
Ali Razı Yalgın: Cenupta Türkmen Oymakları, V. cilt. : Maz-nunlar vc Mutaflar, Halk Bilgisi Haberleri, sayı: 116,1941. : Yü-rüklerde ve Şehirlerde Keçecilik,Halk Bilgisi Haberleri, sayı: 113
,1941
Bahaeddin Ögel: İslâmiyeuen Önceki Türk Kültür Tarihi, An-kara, 1962.
Barthold, WAV: Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler,
İst.927 : İlhanlIlar Devrinde Malî Vaziyet, Türk Hukuk vc İktisat
Tarihi Mcc.l. : Uluğ Bey vc Zamanı (Akdes Nimet tere.) İst.930
Bedriye Denken Güney Doğu Toroslarda Göçebelik, Türk
Coğrafya Derg. İs t.960, Sayı:20Besim At alay: Divanü Lûgaiİı Türk, Ankara, 1943 (Dizin)
Besim Darkot: Türkiye İktisadî Coğrafyası, İs t.963
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı, Ankara, 1963
Boris İsehboldın, Essays on Tatar History, New Delhi, 1963.
Bursa Şer’î Mahkeme Sicilleri, Uludağ, Sayı:26, 1940
Cafcroğlu Ahmet: Orta Anadolu Ağızlarından Derlemeler,İst.948 : Uygurlar’da Hukuk ve Maliye Istılahları, Türkiyat Mee
.IV. 1934 :Anadolu Abdallarının Gizli Dillerinden Örnekler, Köp-
rülü Armağanı, 1953
Celâl Esat Arscven: Çadır Maddesi, Sanat Ansiklopedisi.
Cengiz Orhonlu: Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretleri İskân
Teşebbüsü, İstanbul, 1963
Cevdet Paşa: Tczâkir (Yay.Ord.Prof. Caviı Baysun) Ankara,1963.
Dede Korkut Kitabı: Orhan Şaik Gökyay, İst. :
Muharrem Ergin, Ankara, 1964
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 279/324
Eberhard VV.Çİn Kaynaklarına Göre Orta ve Garbî Asya Halk-larının Medeniyeti (Mecdut Mansuroğlu Tere.) Türkiye! Mec.VI
IVItl : Eski Çin Kültürü ve Türkler, DTCFD, sayı:4, 1943
Edward Murray: With The Nomads of Central Asia, The Na-
tional Geographic Magazine, Washington, 1936
Faruk Sümer: ÇukurOva Tarihine Dâir Araştırmalar, DTCFDTarih Arası. Derg. C.l Savı: 1 den ayrı bir basım, Ank.1964 :
Bayındır, Pcçcnck ve Yüregirler, DTCFD, XI, Sayı: 2,3,4,1953 :(Dcmirtaş), Osmanlı Devrinde Anadolu’da Oğuz Boyları,DTCFD, VII, sayı:2, 1949.
Faruk Sümer (Demirtaş) : Bozuluş Hakkında, DTCFD, VII,
Sayı:l, 1949, :Yıva Oğuz Boyuna Dâir, Türkiyat Mcc.lX, 1946. :
Bozoklular, DTCFD, XI, sayı: 1, 1953.
F.A.O. Türkiye Raporu, Ziraat Bankası lOO.Yıldönümü yayını,Ankara, 1963
Freyer, Hans, Sosyolojiye Giriş, (Nermin Abadan tere.) An-
kara, 1957, ve 1963Fmdıkoğlu. Z.Fahri: İçtimaiyat, İst.947 :Ortaşarkve Aşiretler,
Yeni İstanbul 29/V11/957 :Türk Aile Sosyolojisi, İsi,946, (HukukFak.Mec.dcn ayrı bası) :Sosyalizm, İst.I960. :Marx, İst 1961 :İbniHaldun ve Felsefesi, cilt: 1, İst.939
George Vernadsky:Cengiz Han Yasası, Türk Hukuk TarihiDergisi. 1,194142
Hamit Zübeyr.Ramazan Karça, KanıçayMalkar Türklerinde
Hayvancılık İst.
Hammer:Dcvlcti Osmaniye tarihi, Cilt I.
Hikmet Tıırhan:Isparta’da Halıcılık, Halk Bilgisi Haberleri,
sayı:2S, 1933
Hilmi Ziya Olken:İktisadî Sosyoloji, Sosyoloji Dergisi, Sayı:3,
1945,46 :Dini Sosyoloji, İst.943 :Siyasî Partiler ve Sosyalizm, İs t.962Himmet Aykın: Aydın Oğulları Tarihi Hakkında bir araştırma,
İs t.946
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 280/324
Hüseyin Nihal: Anadolu’da Türklere Ait Yer İsimleri, Türkiyat
Mec.Cill: 11.1926
Hüseyin Namık Orkun: Eski Türklerde Para, Varlık, sayı:178,1940 : Eski Türk Yazıtları, Ankara, 1936, 41 : Eski Bir Türk
Efsanesi, Ün, sayı:3 :
Eski Türklerde Arma, Varlık, sayı:1721940
Hüseyin Namık Orkun: Paralar Bilgisi, Ycnitürk, sayı:511937
:Eski Türklerde Para, Varlık, sayı:178,1949
İbni Haldun: Mukaddime, (Zakir Kadiri Ugan Tere. (İst.954)
cilt 3
İbrahim Yasa: Sinde! Köyü, Ankara, 1960
Jean and Franc Shor: We Dwelt in Kashgai Tents, The Na-
tional Geographic Magazine, June 1952
Jo'zsef DeĞr: İstep Kütürü (terc.Dr.Ş.Baştav). DTCFD, XII,
sayı: 1954
Kafcsoğlu, İbrahim: Türkmen Adı, Manası ve Mahiyeti, JeanDeny Armağanı’ndan ayrı bası: Sultan Melikşah Zamanında Bü-yük Selçuklu İmparatorluğu, İst. 1953
Kemal Güngör, Cenubî Anadolu Yörüklerinin EtnoAntropo
jik Tedkiki, Ankara, 1941
Köprülüzade, M.Fuad: Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Ankara,
1959 : Avşar Maddesi, İslâm Ansiklopedisi. :Anadolu’da Türk Di!
vc Edebiyatının Tekâmülü, Ycnitürk Mec. Sayı:4, 1933. :YcniFariside Türk Unsurları, Türkiyat Mec. VII, VIII, 194042 Mi-
zansın Osmanlı Müesscselcrinc Tc’siri, Türk Hukuk ve İktisat
Tarihi Mec. I , 1931. : Ortazaman Türk Hukukî Müessescleri, I I ,Türk Tarih Kongresi, Tebliğler Kitabı, İst.943. : Aba Maddesi,Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi, İst.935 :Abdal Maddesi Türk
Halk Edebiyatı Ansiklopedisi, ist.935 :Türk Dili ve Edebiyatıhakkında Araştırmalar İst.934: Köylerimiz Ankara, 1933 (Dahiliye
Vekâleti N eş.): Larson, Moğollar, (Terc.Nusret Kemal) İst.932Lütfi Güçcr: XVIXVII. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda
Hububat Meselesi ve Hububattan Alman Vergiler, İst.964
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 281/324
Macide Gönül: Türk Halı ve Kilimlerinin Teknik Hususiyet-
leri, Türk Etnografya Dergisi, sayı: II, 1957
Mehmet İzzet: Yeni İçtimaiyat Dersleri, İst.928
M.Altay Köymen: Büyük Selçuklular İmparatorluğunda Oğuzİsyanı, DTCFD, cilt:V, sayı: 2,1947
M.Belin, Türkiye İktisadî Tarihi Hakkında Teükikler, (M.Ziya
Tere.) İst.931
M.Şerif Korkut: Isıtma vc Çeltik, Ankara, 1950
M.Şükrü Akkaya: Uygur Türkleri ve Kültürleri, DTCFD, Sa
yı:3, 1943.M.Th.Ullens De Shooten: The Turkoman Sıeppc, The Geog-
raphical Magazine, London 1963
M.Zcki Oral: Selçuk Devri Yemekleri, Türk Etnografya Der-
gisi, 1,11
Muhaddere N.Özerdim: Bazı Çin Kaynaklarına Göre Bugün
Çin Türkistanı’nda Yaşıyan Halklar, DTCFD. IX, sayı:3, 1951
Muzaffer Ramazanoğlu: Kitabiyat, Çığır Mcc. Sayı: 117, 1942
Mükrimin Halil Yinanç: Türkiye Tarihi (Selçuklular Devri)
1st.944
Mümtaz Turhan: Kültürde Değişen ve Değişmeye Mukavemet
Eden Unsurlar, İst.Üniv. Tecrübî Psikoloji Çalışmaları, cilt:J,
İst.956
Naci Kökdemir: Eski ve Yeni Toprak, İskân Hükümleri veUygulama Klavuzu, Ankara, 1952
Naci Kum: Türkmen, Yürük vc Tahtacı , Folklor Araştırmaları ,
Savı:5, 1949
Nâzım Yücelt: 17,Asırda Kumaş vc Kumaşçılar, Uludağı, sa-
yı: 17, 1938
Nccdct Tunçdilek: İç Anadolu Ekonomisi, Coğrafya Enst,Derg. Savı: 12, 1961 : Türkiye’de Yaylacılık ve Yaylalar,
Neşet Çağatay: Osmanlı İmparatorluğunda Maden İşletme Hu-
kuku, DTCFD, 11, sayı:!, 1943: Osmanlı İmparatorluğunda Rea-yadan alman vergi vc Resimler, DTCFD, V.sayı: 5, 1947.
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 282/324
Neumark, İktisadî Düşünce tarihi (A.Aİİ Özeken tere, İst.943
Nimet Uluğtuğ: Kımız Bayramı, Kopuz, sayı:4,1939
M.Gras: Ekonomik Sosyolojiye Giriş (N.Berkes Tere.) İst.941
Osman Bayatlı: Bergama’da Dokumacılık, Türk EtnografyaDergisi, 11.1957
Osman Turan: İklâ Maddesi, İslâm Ansiklopedisi
Ömer Lülfi Barkan: Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân veKolonizasyon Metodu olarak Sürgünler, İktisat Fak.Mec. Cilt:
XIII :XV ve XV ıncı Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda ZiraîEkonominin Hukukî ve Malî Esasları, (Birinci cilt Kanunlar)
İstanbul, 943 : Bibliyografya, Türk Hukuk Tarihi Derg. I. İktisatFak.Mee.XV.
Öm er özbaş: Gaziantep Dolaylarında Türkmenler, Gaziantep,
1958
P.N.Boraiav.H.Vedat Fıratlı: İzahlı Halk Şiiri Antolojisi, An-
kara, 1943
Radloff, W.Sibirya’dan (terc.Ahmel Temir), 4 cilt, isi.956Robert Montague: Çöl Medeniyeti. (Avni Yakalıoğlu tere.
İs t.950)
Ruben W.Anadolu’nun Yerleşme Tarihi ile İlgili Görüşler,
DTCFD.V. Sayı:4, 1947
Saadet Çağatay: Kar a çayca Birkaç Metin, DTCFD. X 3, 951
Sabri F.Ülgener: İktisadî İnhitat Tarihimizin Ahlâk ve Zihniyet
Meseleleri, İst.951Salâhaddin Batu: Türkiye Keçi Irkları ve Keçi Yetiştirme Bil-
gisi, Ankara, 1951 :
Deve, Domuz, Tavuk Yetiştirmesi vc Biometrik, Ankara 1951
Selahaddin Çelintürk: :Osmanlı İmparatorluğunda Yörük Sı-
nıfı ve Hukukî Statüleri , DTCFD, II, sayı: 1, 1943
Sami Öngör: Göçebe Hayatın Bugünkü Şartları ve Göçebe Nüfusun Sedantarizasyonu, Siyasal Bilg. Fak.Dcrg. XIX, No:l,1964
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 283/324
Selim Refik: Azerbaycan Çadırları, Azerbaycan Yurt BilgisiMec. sayı: 11 1932
Talât Mümtaz Yaman: Mütesellindik Mücssesesine Dair, Türk
Hukuk tarihi Derg.I.
Tayyip Gökbilgin: Rumeli’de Yörükler, Tatarlar vc EvlâdıFâıihân, Isı.957
Tönnies. F.Ceınaat ve Cemiyet Nazariyesi (Fındıkoğlu tere.)
194243 Üniv.Konferanslarından ayrı bası.
Tuneer Baykara: Kökboya, İsl.Üniv.Coğrafya Enst.Derg.Sa-
yı: 14, 1964Türkiyenin Sıhhî ve İçtimaî Coğrafyası, Muğla (Menteşe) San-
cağı cüz:7 Ankara. 1923 (1339)
Vladimirtsov B.Y.Moğolların İçtimaî Teşkilâtı (terc.Abdiilka
dir İnan) Ankara, 1944
Yusuf Durul: Türkmen, Yörük, Avşar Halı ve Kilim Motifleri
Üzerinde Araştırma, Türk Etnografya Derg. 11.1957
Yusuf Ziya: Tahtacılar, Hayat Mec. 1927, sayı:58
Zeki Yol idî Togaıı: Umumî Tiirk Tarihine Giriş, Birinci cill,İsl.946 : Türklerde “Urıık" (Irk) Bilgisi, Bozkurt, Sayı:5, 1940
:Azerbaycan Tiirk Elnografisine Dâir, Azerbaycan Yurt BilgisiMec.Sayı:18, 1933 :Mogollar Devrinde Anadolu'nun İktisadî va-ziyeti, Tiirk Hukuk ve İkıisat Tarihi Mec. 1.1931
Zimnıeıman: C.C.Sosyoloji Dersleri (Dr.Kurtkan tere.) İst.964
Ziya Gökalp: Türk Medeniyeti T arih i: Aş ire iler Hakkında Sos-
yoloji Tedkikleri, Doğu Mec. Sayı:7<S,9,10,11,1943. :
Eski Türklerde İçtimaî Teşkilat ile Mantıkî Tasnifler ArasındaTenazur, Millî Tclebbuiar Mec.Cilt Sayı:3,1331 :Türkçüliiğün E
sasları, İst. :Türk Töresi, İst. 1339
Ziya Ö/kaynak: Kımız Kitabı Hk.Kiıabiyal, Kopuz, Sayı:5, 1939
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 284/324R e s i n 2
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 285/324R e s i m +
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 286/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 287/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 288/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 289/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 290/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 291/324
/I
R e s i m 1 6
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 292/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 293/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 294/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 295/324
Ш
' *
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 296/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 297/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 298/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 299/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 300/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 301/324
•
У
/
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 302/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 303/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 304/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 305/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 306/324
Resim 50
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 307/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 308/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 309/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 310/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 311/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 312/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 313/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 314/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 315/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 316/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 317/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 318/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 319/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 320/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 321/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 322/324
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 323/324
Resim SO
7/23/2019 Yörükler - Mehmet Eröz.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/yoeruekler-mehmet-eroezpdf 324/324