xviii. yüzyılda mardin Şehri

373
7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 1/373 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ  SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YENİÇAĞ BİLİM DALI XVIII. YÜZYILDA MARDİN ŞEHRİ DOKTORA TEZİ Hazırlayan Veysel GÜRHAN Tez Danışmanı Prof. Dr. Altan ÇETİN Ankara-2012 

Upload: veyselgurhan

Post on 23-Feb-2018

294 views

Category:

Documents


8 download

TRANSCRIPT

Page 1: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 1/373

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ 

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YENİÇAĞ BİLİM DALI

XVIII. YÜZYILDA MARDİN ŞEHRİ 

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Veysel GÜRHAN

Tez DanışmanıProf. Dr. Altan ÇETİN

Ankara-2012 

Page 2: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 2/373

Page 3: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 3/373

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ 

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YENİÇAĞ BİLİM DALI

XVIII. YÜZYILDA MARDİN ŞEHRİ 

DOKTORA TEZİ

Hazırlayan Veysel GÜRHAN

Tez DanışmanıProf. Dr. Altan ÇETİN

Ankara-2012 

Page 4: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 4/373

Page 5: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 5/373

ÖNSÖZ

Mardin kenti, uzun zamanlardan beri tarihi yapısını değiştirmeden

günümüze kadar gelebilmeyi başarmış bir şehirdir. Tarihçiler için tarihin her

dönemine tanıklık edip günümüze kadar bu tanıklığın izlerini getirebilmiş

kentleri incelemek ayrı bir zevktir. Tarihçinin geçmişte araştırıp bulmaya

çalıştığı şeylere günümüzde de rastlaması ayrı bir hazdır. İşte Mardin böyle

bir kenttir. Arşiv belgelerinde veya yaşadıkları döneme şahitlik etmiş eski

kitaplarda karşılaştıklarınızı, kafanızı kaldırıp etrafınıza baktığınızda dabulabildiğiniz bir şehirdir. Tarihteki süreklilikler ve kopuşlar, aslında dünya

sahnesindeki değişimlerin oynandığı bir oyundan ibaretken, tarihin bu

sürecine direnen, mekânsal görselliğini pek değiştirmeyen, kent yapısı,

mahalleleri ve mimari dokusu açısından kendini muhafaza etmiş bir kent

görünümündeki Mardin, sadece fiziki yapısıyla değil kültürel boyutuyla da

dikkat çekmektedir. Türk, Kürt, Süryani, Ermeni, Yezidi ve Arap unsurların

birlikte yaşayarak meydana getirdiği kozmopolit yapı günümüze kadar

ulaşabilmiştir.

Şehir tarihi çalışmaları bireyin kimlik oluşumunda içinde yaşadığı

ortamın önemli etkisinin olduğunu ortaya koymuştur. İçinde yaşanılan köy,

mahalle, şehir ve buralardaki mevcut idari ve siyasi mekanizmanın genel

karakteri, bireyler üzerinde etki göstermekte, yaşadıkları bölgenin coğrafi

şartlarından, sosyo-kültürel ve ekonomik yapısından etkilenen bireyler o

bölgeye has bir insan tipi oluşturarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Yani

mekânlar insanları etkilerken, insanlarda mekânları etkilemiş, bu çevre-insan

ilişkisi, o şehre has tarihin oluşumuna sebep olmuştur.

Mardin gibi çok kültürlü, çok dinli bir kentin, mekânı da bu çok

kültürlülük çeçevesinde oluşmuş, kuruluşu itibariyle bir İslam kenti

olmamasına rağmen kendisinden önceki mirası devralan ama yaklaşık 800

yıl önceki Artuklu fethinin izlerini yoğun bir şekilde yaşayan, gitgide

İslamlaşan bir şehir günümüze taşınmıştır.

Page 6: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 6/373

ii

Günümüze kadar gelen süreklilik olmasına rağmen, gelemeyen olaylar

ve olgular da vardır. Bunların başında hiç şüphe yok ki bugünde Mardin’deki

kültürel zenginlik açısından bir tehdit olan Ermeni, Yezidi gibi farklı unsurların

sayılarının yok denilecek kadar azalmasıdır. Tarihin en eski Hıristiyan

topluluğunu oluşturan Süryaniler ise hala yaşamakla birlikte onlarında sayıları

gitgide azalmaktadır.

Dini topluluklar gibi günümüzde eski etki ve gücünü yitiren bir diğer

unsur ise yerel ailelerdir. İnclediğimiz dönem içerisinde şehrin hâkimiyeti için

aralarında çok çetin mücadeleler geçen, Mardin tarihine yönveren, merkezi

hükümeti zorlayan bu aileler bugün için etkilerini yitirmiş çoğu şehir dışına

çıkarak farklı kentlere yerleşmişlerdir.

Bu araştırmada Mardin’in kendine has özellikleri göz önünde tutularak,

Osmanlı ve İslam şehir tarihi çalışmalarına katkı yapmak adına Mardin’in

XVIII. yüzyılı, fiziki, idari, sosyal ve ekonomik açıdan incelemeye tabi tutuldu.

Kentin kendine has özelikleri, etrafındaki şehirlerden farklılığı, yer aldığı

bölgenin coğrafi konumu, dönemin sosyal, iktisadi ve askeri şartları bu

çalışmayı cazip hale getirdi. Artuklu Türkmenleri tarafından feth edilişi ve

Osmanlı dönemi ile birlikte ortaya çıkan mimari, iktisadi ve sosyal gelişmeler,

hemen yanı başında bulunan ve incelediğimiz dönemde bölgenin en önemli

ve en büyük şehri olan Diyarbakır’dan etkilenişi, bölgedeki en önemli sivil güç

olan aşiretlerin etkisiyle kimi zaman Diyarbakır’ın himayesinden ve etkisinden

koparılmak adına Musul ve Bağdat gibi farklı eyaletlere bağlanan, ancak bu

macerası kısa sürüp, sınırları içerisindeki has toprakların fazlalığından dolayı

direk merkezden yönetilen bir kent olma özelliğini taşıyan Mardin, bu yönüylede çalışmamızın çekici tarafını oluşturmuştur.

Uzun ve meşaktli bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan bu esere pek

çok kişinin katkısı olmuştur. Başta beni her konuda destekleyen, kendisine

her danıştığımda büyük bir moral veren, bilgi ve birikimini bana aktaran, genç

yaşta titiz çalışması ile örnek aldığım, kendisinin daima teşvik, yardım ve

ilgisini gördüğüm değerli hocam Prof. Dr. Altan Çetin’e, lisans yıllarımdan

yüksek lisansa ve sonrada doktorada büyük bir zevkle öğrenciliğini yaptığım,üzerimde büyük bir emeği olan, Mardin şer’iye sicillerini ilk defa bana okutan

Page 7: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 7/373

iii

ve bu konuyu seçmemi tavsiye eden hocalarım Prof. Dr. Ahmet Kankal ve

Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ’a, etkili yol göstericiliğiyle farklı fikirleri tanımama

sebep olan kıymetli hocam Prof. Dr. Tufan Gündüz’e, bu süreçte

destekleriyle yanımda hissettiğim arkadaşlarım Ercan Gümüş ve Dr. Cumali

Keskin’e ve duasıyla bana hep destek olan oğlum Yusuf Enes’e sonsuz

teşekkür ederim.

Page 8: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 8/373

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ....................................................................................................... i 

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ................................................... ix 

TABLOLAR/GRAFİKLER DİZİNİ: ............................................................ xi 

GİRİŞ 

ÇALIŞMANIN KAPSAMI 

(Kaynaklar, Yöntem ve Sınırlar) 

 A. KAYNAKLARA DAİR ....................................................................... 1

1. Şer’iye Sicilleri............................................................................... 1

2. Mühimme ve Ahkâm Defterleri: ..................................................... 9

3. Diğer Arşiv Belgeleri ................................................................... 10

4. Kaynak Eserler............................................................................ 10

5. Seyahatnameler .......................................................................... 12

6. Araştırma Eserler ........................................................................ 14

B. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI VE YÖNTEMİ .................................. 15

I.  BÖLÜM 

MARDİN ŞEHRİ (FİZİKİ VE İDARİ YAPI) 

 A. ŞEHRİN FİZİKİ YAPISI ................................................................. 19

1. Mardin Kalesi .............................................................................. 21

2. Mahalleler ................................................................................... 31

a. Kıssis Mahallesi ....................................................................... 35

b. Zerraka .................................................................................... 38

c. Bimaristan ................................................................................ 39

d. Gölasiye Mahallesi .................................................................. 39e. Zeytun Mahallesi ..................................................................... 41

Page 9: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 9/373

v

f. Bab-ı Cedid Mahallesi.............................................................. 41

g. Meşki (Babu’l-Hammare) Mahallesi ......................................... 42

h. Babu’s-Sor (Savur) Mahallesi .................................................. 43

i. Sevindik Mahallesi ................................................................... 44

 j. Baş Mahallesi .......................................................................... 45

3. Camiler ve Mescitler ................................................................... 47

a. Cami-i Kebir (Ulu Cami) ........................................................... 47

b. Reyhanîye Cami ...................................................................... 49

c. Cami-i Latif (Latifiye) ................................................................ 50d. Melik Mahmud Cami (Babu’s-Sor) ........................................... 51

e. Şeyh Çabuk Cami .................................................................... 52

f. İbrahim Ağa Mescidi ................................................................ 53

g. Süleyman Paşa Cami .............................................................. 53

h. Şeyh Abdulaziz Cami............................................................... 54

i. Şeyh Necmeddin Gazi Cami .................................................... 55

 j. Şeyh Mehmed Zerrar (Şeyh Muhammed Ez-Zarrar) Cami ...... 55

k. Şeyh Abdulaziz Cami............................................................... 56

l. Hacı Kasım Mescidi ................................................................. 56

m. Hamidi Cami ............................................................................ 57

n. Yusuf Çelebi Mescidi ............................................................... 57

4. Medreseler .................................................................................. 58

a. Sıtti Radviye (Hatuniye) Medresesi ......................................... 58

b. Şehidiye Medresesi ve Cami ................................................... 59

c. Ma’rufiye Medresesi................................................................. 59

d. Sultan İsa (Zinciriye) Medresesi .............................................. 60

e. Kasımiye (Kasım Padişah) Medresesi ..................................... 61

f. Muzafferiye Medresesi............................................................. 63

g. Cihangiriye Zaviyesi-Medresesi ............................................... 64

5. Zaviyeler ..................................................................................... 65

a. Hamza-i Kebir Zaviyesi ............................................................ 65

b. Hamza-i Sağir Zaviyesi ............................................................ 66

Page 10: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 10/373

vi

6. Eminüddin Külliyesi ....................................................................... 66

7. Hamamlar ................................................................................... 68

a. Eminüddin (Maristan) Hamamı .................................................. 68

b. Emir (Bey) Hamamı ................................................................... 68

c. Cami-i Kebir Hamamı .............................................................. 68

d. Radviye (Babu’s-Sor) Hamamı ................................................ 69

e. Bab-ı Cedid (Yeni Kapı) Hamamı ............................................ 69

8. Kiliseler ....................................................................................... 69

B. ŞEHRİN YÖNETİMİ ...................................................................... 74

1. Mardin Voyvodalığı ........................................................................ 74

2. Mardin Mahkemesi ........................................................................ 84

a. Mahkemenin Yetki Alanı .......................................................... 84

b. Mahkeme Mekânı .................................................................... 85

c. Mahkemenin İş Yoğunluğu ...................................................... 86

d. Mahkeme Görevlileri ................................................................ 90

e. Şühûdü’l-hâl ........................................................................... 100

II.  BÖLÜM 

XVIII. YÜZYILDA MARDİN’DE SOSYAL HAYAT 

 A. TOPLUMU OLUŞTURAN UNSURLAR ....................................... 105

1. Aile ............................................................................................ 105

2. Cemaatler ................................................................................. 132

a. Cemaatler Arası İlişkiler (Müslim- Gayrimüslim İlişkileri) ....... 139

b. İhtida Hareketleri ................................................................... 146

3. Aşiretler ..................................................................................... 148

a. Kiki Aşireti .............................................................................. 154

b. Sürgücü Aşireti ...................................................................... 156

c. Milli Aşireti ............................................................................. 158

d. Ömeryan Aşireti ..................................................................... 163

e. Dekuri Aşireti ......................................................................... 165

Page 11: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 11/373

vii

f. Arban Aşireti .......................................................................... 166

g. Daşi Aşireti ............................................................................ 166

B. MAHALLEDE YAŞAM ................................................................. 168

1. Sosyal İlişkiler ........................................................................... 168

2. Evler .......................................................................................... 173

3. Kullanılan eşyalar...................................................................... 178

a. Ev Eşyaları ............................................................................ 178

b. Giyim Kuşam Eşyaları ........................................................... 179

C. HUKUKUN İŞLEYİŞİ ................................................................... 180

1. Suçlar ve Cezaları ..................................................................... 180

a. Kamu Düzenini Bozan Suçlar ................................................ 183

b. Mülkiyete Saldırı Suçları (Hırsızlık, Gasp, vs.) ....................... 191

c. Hayata ve Vücut Bütünlüğüne Karşı İşlenen Suçlar .............. 194

2. Borç Alacak-Verecek İlişkileri .................................................... 197

D. SOSYAL HAYATTA KADIN ........................................................ 200

E. VAKIFLAR ................................................................................... 203

1. Vakıf Kurucuları ve Vakfedilenler .............................................. 205

2. Vakıf Yöneticileri ve Görevlileri ................................................. 208

3. XVIII. Yüzyıldaki Mardin’deki Müesseselerin Vakıfları .............. 212

a. Kasım Padişah Vakfı ............................................................. 212

b. Cami-i Kebir vakfı .................................................................. 214c. Latifiye Camii Vakfı: ............................................................... 214

d. Süleyman Paşa Camii Vakfı .................................................. 215

e. Melik Mahmud Camii Vakfı .................................................... 216

f. Şeyh Çabuk Camii Vakfı ........................................................ 217

g. İbrahim Ağa Mescidi Vakfı ..................................................... 217

h. Şeyh Necmeddin Gazi Camii Vakfı ........................................ 217

i. Zinciriye Medresesi Vakfı ....................................................... 218 j. Muzafferiye Medresesi Vakfı ................................................. 218

Page 12: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 12/373

viii

k. Cihangiriye Medresesi Vakfı .................................................. 219

l. Şeyh Eminüddin Vakfı ........................................................... 219

III.  BÖLÜM 

XVIII. YÜZYILDA MARDİN’DE EKONOMİ VE MALİYE 

 A. ÜRETİM ...................................................................................... 221

1. Tarım ve Hayvancılık ................................................................ 222

2. Zanaat (Esnaf) .......................................................................... 237

3. Ticaret ....................................................................................... 246

a. Transit Ticaret ........................................................................ 246

b. Şehirde Ticaret ...................................................................... 247

c. Mülk Alım ve Satışları ............................................................ 252

d. Ticari Mekânlar ...................................................................... 262

B. VERGİLER VE MASRAFLAR ..................................................... 265

1. Mukataalar ................................................................................ 265

a. Mukataaların Malikâneye Dönüşümü..................................... 268

b. Mardin ve Nusaybin Mukataası ............................................. 272

2. Cizye ......................................................................................... 282

3. Şehir Masrafları......................................................................... 288

a. Mardin ve Nusaybin Menzilleri İçin Yapılan Masraflar ........... 291

b. Vergi Masrafları ..................................................................... 296

c. Kente Gelip-Geçen Elçi ve Devlet Erkânına Yapılan Masraflar301

d. Şehir İşlerinde Görevli Olan Personelin (Mübaşiriye, Naib, Kâtip,

vs.) Masrafları ............................................................................. 302

C. MARDİN’DE KULLANILAN PARALAR ........................................ 304

SONUÇ .................................................................................................. 311 

KAYNAKÇA .......................................................................................... 324 

ÖZET ..................................................................................................... 355 

ABSTRACT ........................................................................................... 357 

Page 13: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 13/373

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.m. : Adı geçen makale

 AE. SAMD. II : Ali Emiri, Sultan II. Ahmed

 AE. SMHD. : Ali Emiri, Sultan Mehmed

 AE. SMST. III: Sultan III. Mustafa

 AÜDTCFD : Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dergisi

b. : Bin (oğlu)Bkz. : Bakınız

BOA : Başbakanlık Osmanlı Arşivi

bsk. : Baskı

c. : Cilt

C. AS. : Cevdet, Askeriye

C. BLD. : Cevdet, Belediye

C. DH. :Cevdet, DâhiliyeC. EV. : Cevdet, Evkaf

C. MF. : Cevdet, Maarif

C. ML. : Cevdet, Maliye

C. NF. : Cevdet, Nafia

C. SH. . Cevdet, Sıhhiye

C. ZB. : Cevdet, Zabtiye

çev. : ÇevirenD. BŞM :Divân-ı Hümâyûn Bâb-ı Defteri Başmuhasebe Kalemi

D.BŞM.MLK: Divân-ı Hümâyûn Bâb-ı Defteri Başmuhasebe Kalemi Malikane

Der. : Derleyen

DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

DRB. : Darbhane-i Amire

Edit. : Editör

H. : Hicri

Haz. : Hazırlayan

Page 14: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 14/373

x

İA : İslâm Ansiklopedisi

İE. AS. : İbnü’l Emin, Askeriye

İE. DH. : İbnü’l Emin, Dahiliye

İE. ML . : İbnü’l Emin, Maliye

İÜ : İstanbul Üniversitesi

JEH : Journal of Economic History

JESHO : Journal of the Economic and Social History of the Orient

Km. : Kilometre

m. : Metre

M.Ü. : Marmara Üniversitesi

M.Ö. : Milattan Önce

M.S. : Milattan Sonra

MAD : Maliyeden Müdevver Defter

MD : Mühimme Defteri

MŞS : Mardin Şer’iyye Sicilleri

Neş. : Neşreden

O.A. : Osmanlı Araştırmaları Dergisi

Ö. : Ölüm tarihi

s. : Sayfa

Sad. : Sadeleştiren

TD. : Tarih Dergisi

TDEK :Türk Dünyası El Kitabı

Ter. : Tercüme eden

TİKA : Türk İşbirliği ve Kalkınma AjansıT.T.Kong. : Türk Tarih Kongresi

TTK : Türk Tarih Kurumu 

vb : Ve Benzeri

VD : Vakıflar Dergisi

VGMA : Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi

vs. : Vesaire

Yay. : YayınlayanYB. :Yabancı Arşivler 

Page 15: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 15/373

TABLOLAR/GRAFİKLER DİZİNİ:

Tablo: 1. XVIII. Yüzyıla Ait Sicillerin Sayfa ve Belge Sayıları

Tablo 2. Farklı Defterlerdeki XVIII. Yüzyıla Ait Belge Sayıları

Tablo 3. 248 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 4. 203 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 5. 252 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 6. 247 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 7. 241 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge SayılarıTablo 8. 195 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 9. 266 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 10: Farklı Yüzyıllardaki Mardin Mahalleleri

Tablo 11: Mahallelerin Sicillerdeki Mülk Satışlarında Geçme Sıklıkları

Tablo 12:  Kıssis Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve Hıristiyanlara

Göre Dağılımı

Tablo 13: Zerraka Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve HıristiyanlaraGöre Dağılımı

Tablo 14:  Bimaristan Mahallesi İle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Hıristiyanlara Göre Dağılımı

Tablo 15: Gölasiyan Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve Hıristiyanlara

Göre Dağılımı

Tablo 16:  Zeytun Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve Hıristiyanlara

Göre DağılımıTablo 17:  Bab-ı Cedid Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Tablo 18: Meşki Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve Gayrimüslimlere

Göre Dağılımı

Tablo 19:  Babu’s-Sor (Savur) Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Tablo 20: Sevindik Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Page 16: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 16/373

xii

Tablo 21:  Baş Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve Gayrimüslimlere

Göre Dağılımı

Tablo 22: Hamza-i Kebir İmamının Yaptığı İşler ve Gelirleri

Tablo: 24:  XVI. Ve XVII. Yüzyıllarda Mardin Mahkemesinin Günlük İşlem

Hacmi

Tablo 25: XVIII. Yüzyılda Mardin Mahkemesinin Aylık Dava Hacmi

Tablo 26: XVIII. Yüzyılda Mardin Mahkemesinin Günlük Dava Hacmi

Tablo 27: Farklı Tarihlerdeki Tereke Kayıtlarından Örnekler

Tablo 28: Kız ve Erkek Taraflarının Sözlenme-Nişandan Vazgeçme Oranları

Tablo 29:  Farklı Tarihlerde Tespit Edilmiş Mehr-i Müeccel Miktarlarından

Örnekler

Tablo 30: Erkeklerin Eş Sayılarının Gelir Durumuna Göre Dağılımı

Tablo 31:  Evli Erkeklerin Eş Durumlarının Sosyal Statüye Göre

Değerlendirilmesi

Tablo 32: Boşanma Şekillerine Göre Oranlar

Tablo 33: 1530 Yılı Mardin Nüfusu

Tablo 34: Ermeni Pİskoposlar Listesi

Tablo 35: Farklı Tarihlere Ait Tezi Defterlerindeki Aşiret İsimleri

Tablo 36: Mübayaa Defterlerindeki Mahsul Miktarları

Tablo 37: Mübayaa Defterlerindeki Tahıl Miktarının Aşiret Ve Köylere Tevzi

Edilmiş Şekli

Tablo 38: Mardin’de Bulunan Esnaflar Grupları.

Tablo 39: Sicillerde Çarşıların Geçme Sıklıkları

Tablo 40: Ev Satımı Kayıtlarının Mahallelere Göre DağılımıGrafik 1: Mardin’de Çocuklu ve Çocuksuz Aile Oranı

Grafik 2: Mardin’de Ortalama Çocuk Sayısı

Grafik 3: Kadınların Mahkemeye Vekâletle Başvurma Oranları 

Grafik 4: Kadın ve Erkeklere Göre Boşanma Oranları

Page 17: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 17/373

GİRİŞ:

ÇALIŞMANIN KAPSAMI

(Kaynaklar, Yöntem ve Sınırlar)

A. KAYNAKLARA DAİR:

1. Şer’iye Sicilleri:

Bu çalışmanın esas ana kaynağını Mardin’e ait şer’iye sicil defterleri1 

oluşturmaktadır. Şer’iye sicilleri XVI. yüzyılın başlarından olmak üzere XIX.

yüzyılın son çeyreğine kadar Osmanlı mahkemelerinde tutulan kayıtları

içermektedir. Mahkemedeki kâtipler tarafından, el yazıları ile tutulan bu

defterler kendilerine özgü bir defter usülü içermektedir.2 Son elli yıl içerisinde

Osmanlı klasik dönemi ile ilgili şehir tarihi araştırmacılarının sıklıkla

başvurduğu bir kaynak olma özelliğini gösteren şer’iye sicilleri,3  adli-hukuki

bilgiler verdiği kadar idari işleyişten, sosyal hayata, hatta ekonomik yapıyı

resmeden önemli bilgiler vermektedir.

1  Mardin Şer’iye Sicilleri bundan sonra MŞS olarak adlandırılacaktır.2  Şer’iye Sicilleri ile ilgili genel bilgiler veren çalışmalar için bkz. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Şer’î

Mahkeme Sicilleri” Ülkü Mecmuası, C. IV, S. 29, Ankara 1935, s. 365–368; Halit Ongan,  Ankara 

Sicilleri  I-II, Ankara 1974; Osman Ersoy, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloguna Doğru”,AÜDTCFD,  XXI/3-4 (1975); Yusuf Hallaçoğlu, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloguna Doğru,Adana Sicilleri”, TD , 30 (1976); Mücteba İlgürel, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloguna Doğru”,TD, 28-29 (1975); Cahit Baltacı, “Şer’iye Sicillerinin Tarihsel ve Kültürel Önemi”, OsmanlıArşivleri ve Osmanlı Araştırmaları Sempozyumu,  İstanbul 1985, s. 127-132; Ahmed Akgündüz,“Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğu”, Şer’iye Sicilleri , C. I, İstanbul 1988; Mehmed İpşirli, “SosyalTarih Kaynağı Olarak Şer’iye Sicilleri”, Tarih ve Sosyoloji Seminerleri (28-29 Mayıs 1990 ),Bildiriler , İstanbul 1991, s. 157-162.

3  Şer’iye sicillerinin şehir tarihçiliğinde kullanımı ile ilgili örnekler için bkz. Özer Ergenç, OsmanlıKlasik Dönemi Kent Tarihçiliğine Katkı: XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya,   Ankara 1995; ÖzerErgenç, XVI. Yüzyıl Sonlarında Bursa, Ankara 2006; Hülya Taş XVII. yüzyılda Ankara, Ankara2006; İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840),  Ankara 1995;Ahmed Kankal, Türkmen’in Kaidesi Kastamonu (XV-XVIII. Yüzyıllar Arası Şehir Hayatı),  

Ankara 2004; Hüseyin Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehrinin Sosyal ve EkonomikDurumu, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 200; Hülya Cankabal, 17. Yüzyılda Ayntab, OsmanlıKentinde Toplum ve Siyaset, İstanbul 2009.

Page 18: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 18/373

2

Şer’iye sicilleri en kısa tanımla şöyle ifade edilebilir; yerleşim yerindeki

şer’i mahkemelerin, kadıların vermiş oldukları ilam, hüccet ve kararların,

devlet merkezinden gelen bütün ferman, emir ve tebliğlerin kaydedildiği

sicillere denir.4  Kapsamlı bir tanım yapmak gerekir ise şer’iye sicilleri

kadıların nikâh, izdivaç, miras taksimi, yetimlerin ve sahipsiz malların

muhafazası, vasi tayin ve azli işlemleri, vasiyetlerin ve vakıfların hükümlerine

riayet edilmesinin nezareti, cürüm ve cinayet, zahire ve amele tedariki,

hayvan sevki, menzil emirleri, asker toplanması, mahalli rayice göre eşyaya

narh konması gibi çok geniş konuları muhteva eden defterlerdir. Bu

muhtevası ile en küçük yerleşim yerinde bile tutulan bu defterlerin

arşivlerdeki sayısı 10.000’ni geçmektedir.5 

Bu teze kaynaklık eden Mardin’e ait şer’iye sicilleri 12 tanedir.

Bunlardan MŞS 195, 252, 251, 262, 247, 266, 203, 241, numaralı

defterlerdeki belgelerin tamamı XVIII. yüzyıla aittir. MŞS 248, 227, 264 ve

237 numaralı defterlerin ise bir kısmı incelediğimiz yüzyılın sınırları

içerisindedir. Milli Kütüphane kayıtlarında Mardin’e ait en eski şer’iye sicili

259 numaralı defterdir. Hicri 1006-1008 (M. 1597-1600) yıllarını kapsayan bu

defter 262 varaktan oluşup Arapça belgelerin ağırlıkta olduğu bir defterdir. Bu

defter, çalışmamızda elimizdeki bilgilerin XVI. yüzyıl ile karşılaştırılmasında

kullanılmıştır. XVII. yüzyıla ait ise elimizde 248 numaralı defter mevcuttur.

160 varak 622 belgeden oluşan bu defterde 524 belge H. 1100-1101 (M.

1688-90) tarihlerini kapsarken, 14 belge H. 996 (M. 1588) tarihine, 48 adet

belge ise H. 1138-59 (M. 1726-1746) tarihlerine aittir. Bu defterdeki XVII.

yüzyıla ait 524 belge incelediğimiz döneme yakınlığı dolayısıylakarşılaştırmalı olarak değerlendirmeye tabi tutulmuştur.

XVIII. yüzyıla ait olarak tespit ettiğimiz defterlerden ise 227, 264 ve

237 numaralı defterlerin bir kısmı inceleme alanımıza girmektedir. 290 varak

gibi bir hacme sahip olmasına rağmen içerisinde sadece 598 belge

barındıran 227 numaralı defterin 330 belgesi H. 1165-1210 (M. 1751-1796)

tarihlerine aittir. 264 numaralı defterin ise ilk 39 belgesi H. 1138 (M. 1735-36)

4 İsmet Binark, Arşiv ve Arşivcilik Bilgileri , Ankara 1980, s. 66.5 Uzunçarşılı, “Şer’î Mahkeme Sicilleri”, s. 365.

Page 19: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 19/373

3

yıllarına aittir. Kısmi olarak kullandığımız bir diğer defter olan 237 numaralı

defterde ise 249 varak, 741 belge mevcuttur. Bunlardan 129 belge H. 1100-

1118 (M. 1688-1707) yılları arasındaki düzensiz belgeleri kapsamaktadır.

Geriye kalan 195, 252, 262, 247, 266, 203, 241 numaralı defterler ise

tamamıyla XVIII. yüzyılı içermektedir. Aşağıda bu defterlere ait varak ve

sayfa numaraları ile içerisindeki belge sayılarını gösteren tablo mevcuttur.

Tablo: 1. XVIII. Yüzyıla Ait Sicillerin Sayfa ve Belge Sayıları

Defter No Varak Sayısı Sayfa Sayısı Belge Sayısı

MŞS 248 80 160 622

MŞS 251 75 148 338

MŞS 252 102 196 524

MŞS 247 70 138 274

MŞS 241 77 152 301

MŞS 242 69 138 251

MŞS 195 62 120 242

MŞS 262 67 132 429

MŞS 266 67 130 358

Toplam 669 1.314 3.339

Tablo 2. Farklı Defterlerdeki XVIII. Yüzyıla Ait Belge Sayıları

Defter No Belge Sayısı Kapsadığı TarihMŞS 227 330 H. 1165-1210 (M. 1751-1796)

MŞS 264 39 H. 1138 (M. 1735-36)

MŞS 237 129 H. 1100-1118 (M. 1688-1707)

Toplam 498

Yukarda görüldüğü üzere incelediğimiz dönem içerisindeki belge

sayısı 3.837’dir. Bu belgelerin tarihlere göre dağılımı ise farklılıkgöstermektedir. Defterlerde belirli bir kronolojik sıra bulunmamaktadır. Her

Page 20: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 20/373

4

defterin belirli tarihlerde yoğunlaştığını, fakat çok farklı tarihlerin de

defterlerde karışık olarak bulunduğunu görüyoruz. Kâtibin defteri tutma

sistemi veya daha sonraki arşivleme çalışmaları nedeniyle tarih sırasının

korunmadığını gördüğümüz defterlerde belgelere ait tarih dağılımı oldukça

dağınık görünüyor. Günümüze intikal etmiş bu defterlerin mahkemelerde

düzenlendiği ilk şekliyle mi, yoksa daha sonradan derlendiği biçimiyle mi

intikal ettiğini anlamak zor görünüyor. Eğer defterlerdeki tarih sırası, defterin

günümüze kadar ilk şekliyle geldiğine işaret ise incelediğimiz siciller bazı

yıllar düzenli olmakla birlikte çok karışık tarihleri de içermesi bakımından ilk

günkü özelliklerini korumadıkları savını güçlendirmektedir. Aşağıda bazı

defterlerin yıllara göre belge dağılımları bu konuda bir fikir vereceği umularak

verilmiştir.

Tablo 3. 248 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Aylar   9   9   6

   1   1   0   0

   1   1   0   1

   1   1   3   8

   1   1   3   9

   1   1   4   0

   1   1   4   1

   1   1   5   9

Muharrem 1 2 4Safer 2 48 12Rebiyülevvel 15 3 32 12Rebiyülahir 5 52 11

Cemaziyülevvel 8 74 1 3Cemaziyülahir 4 49 1 1Receb 9 34 1 1 1Şaban 48 44 1Ramazan 29 7Şevval 38Zilkade 29 1Zilhicce 14Mart

Page 21: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 21/373

5

Tablo 4. 203 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 5. 252 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları 

Aylar

   1   1   3   9

   1   1   5   6

   1   1   4   0

   1   1   5   7

   1   1   5   8

   1   1   5   9

   1   1   3   8

   1   1   4   1

   1   1   6   1

   1   1   3   1

   1   1   3   7

   1   1   6   0

Muharrem 2 1 1 2 11 4 11 11Safer 5 2 10 23Rebiülevvel 2 2 9 5 1 18 19Rebiülahir 1 1 1 16 14

Cemaziyelevvel 4 3 4 4 2 14 21Cemaziyelahir 10 1 3 14 6 10 1 12Receb 1 1 13 2 3 1 15Şaban 6 1 1 2 1 1 12Ramazan 4 1 6 1 10Şevval 3 2 14 2 18Zilkade 3 6 13 16Zilhicce 2 4 12 1 15Mart 2

Aylar   1   1   2   5

   1   1   3   1

   1   1   3   5

   1   1   3   6

   1   1   3   7

   1   1   4   4

   1   1   4   8

   1   1   5   1

   1   1   5   3

   1   1   5   4

   1   1   5   5

   1   1   7   7

Muharrem 1 12 25Safer 2 7 12Rebiyülevvel 1 10 16Rebiyülahir 2 13 23Cemaziyülevvel 1 1 1 5 1

Cemaziyülahir 1 12 3 1Receb 2 16Şaban 1 1 6 20Ramazan 3 5Şevval 1 4 10Zilkade 1 16 15Zilhicce 1 18 10 1Mart 1

Page 22: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 22/373

6

Tablo 6. 247 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Aylar

   1   1   5   7

   1   1   6   0

   1   1   6   2

   1   1   6   9

   1   1   7   0

   1   1   7   1

   1   1   7   2

   1   1   7   3

   1   1   8   2

Muharrem 3 12 2 5Safer 11 1 3Rebiülevvel 3 12 9 6Rebiülahir 14 9Cemaziyelevvel 1 11 14Cemaziyelahir 1 2 13 4

Receb 2 14 5Şaban 1 7 8Ramazan 1 1 2 1Şevval 1 1 6 2 9Zilkade 1 6 3 4Zilhicce 7 2 4Mart 2 1

Tablo 7. 241 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları 

Aylar

   1   1   8   0

   1   1   8   5

   1   1   8   6

   1   1   8   7

   1   1   8   8

   1   1   9   0

   1   1   9   1

   1   1   9   2

   1   1   9   3

   1   1   9   4

   1   1   9   5

   1   1   9   6

   1   1   9   7

   1   2   0   3

   1   2   0   4

Muharrem 1 1 2 1Safer 2 1 4 1 1 2Rebiülevvel 1 1 1 1 2 1 1Rebiülahir 1 1 1 3 5 1Cemaziyelevvel 9 3 1

Cemaziyelahir 1 2 2 1

Receb 1 1 5 3 1 2Şaban 2 2 1Ramazan 1 1 1 1Şevval 1 4 1 1 2 1Zilkade 1 3 2 2 2 1 1Zilhicce 1 2Mart 1

Page 23: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 23/373

7

Tablo 8. 195 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Tablo 9. 266 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili Tarihlere Göre Belge Sayıları

Aylar

   1   0   4   6

   1   1   3   5  -   1   1   3   8

   1   1   7   6

   1   1   8   7

   1   1   9   3

   1   1   9   6

   1   1   9   7

   1   1   9   8

   1   1   9   9

   1   2   0   0

   1   2   0   1

   1   2   0   2

   1   2   0   3

   1   2   0   4

   1   2   0   5

   1   2   0   6  -   1   2   1   9

Muharrem 1 5 3 3 1 1 1 2 1 1Safer 2 1 1 2 3 1 1 1 1 4 2 2

Rebiülevvel 4 2 1 1 3 2 1Rebiülahir 1 1 2 1Cemaziyelevvel

3 1 1 1 3 2 1 1

Cemaziyelahir

1 1 3 1 1 1 1 1

Receb 1 1 1 1 1 2 2 6 2 2Şaban 1 2 2 2 2Ramazan 1 1 1 1Şevval 3 3 1 1 1Zilkade 1 1

Zilhicce 5 1 3 2Mart 2 1 2

Aylar

   1   1   5   0

   1   1   7   0

   1   1   7   1

   1   1   7   2

   1   1   7   3

   1   1   7   4

   1   1   7   5

   1   1   7   6

   1   1   7   7

   1   1   7   8

   1   1   7   9

   1   1   8   9

   1   1   9   0

   1   2   1   2

   1   2   1   3

   1   2   1   4

   1   3   2   1

Muharrem 1 4 5 3 1 2Safer 1 5 2 3 5 2 5 2 1Rebiülevvel 2 9 3 2 2 2 4

Rebiülahir 2 1 1 2 3 1Cemaziyel-

evvel

2 2 1 2 1 6 1

Cemaziyelahir

2 3 2 1 1

Receb 5 3 4 1 3 4Şaban 6 1 6 3 1 1 2Ramazan 3 2 2 1Şevval 1 4 4 2 3 5 1 1Zilkade 6 2 1 2 1 1 3Zilhicce 1 3 3 2 1 1 1 1Mart 2 2 1

Page 24: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 24/373

8

Yukarıdaki tablolarda verildiği üzere defterler genelde belirli tarihlerde

yoğunlaşmış olsalar da bir birinden uzak ve farklı tarihlere ait belgelerinde iç

içe olduklarını görüyoruz. Yukarıdaki tablolardan elde ettiğimiz en önemli

veri, Mardin mahkemesinin anlatıldığı bölümde ayrıntılarıyla bahsedeceğimiz

gibi mahkemenin iş yoğunluğunun nasıl olduğudur. Ortalama olarak yüzyılın

ilk yarısında aylık 20-30 arası bir dava yoğunluğu ile çalışan Mardin

mahkemesi, sonraki yıllara ait defterlerdeki verilere göre dava sayısında

oldukça düşüş yaşamıştır. Bu tespiti yaparken sicillerinin tamamın defterlerde

toplanmadığı ya da zamanla kaybolduğu ihtimalini de göz önünde

bulundurmak gerekir. Yine de eldeki belgelerin bu konuda bir fikir verdiği

açıktır.

Mardin sicillerinin önemli özelliklerinden biri de Arapçanın yoğun

olarak kullanılmış olmasıdır. 622 belgenin bulunduğu 248 numaralı defterdeki

belgelerin 405’i Arapça, 217’si Türkçe kaleme alınmıştır. 252 numaralı defter

de ise 524 belgeden 182 tanesi Arapça, 342 tanesi Türkçe yazılmıştır. Yine

195 numaralı defterdeki 242 belgeden 25’i Arapça, 227’i tanesi ise Türkçe

yazılmıştır. Görüldüğü üzere bazı defterlerde Arapça fazlayken bazılarında

ise Türkçe daha fazla yer almaktadır.

 Arapça yazılan belgelerin çoğunluğunu nikâh, vakıf ve mülk alım

satımları oluşturmaktadır. Bütün defterlerdeki mülk satışlarının tamamına

yakını Arapça yazılmıştır. Aynı şekilde nikâh kayıtları da Arapça kaleme

alınmıştır. Vakfiyelerin içerisinde ise az da olsa Türkçe belgelere de

rastlamaktayız. Arapça belgelerin yoğunluğunun nerden kaynaklandığıkonusunda fikir ileri sürmek çok zor görünüyor. Çevre kaza birimlerinin

sicillerine baktığımız zaman (ör: Diyarbekir, Ayntab, vs.) Arapça belgelerin

oldukça az olduğunu, özellikle Mardin sicillerinde yoğun olarak Arapça

yazılan mülk alım-satımlarının diğer sicillerde Türkçe kaleme alındığını

görmekteyiz. Şehir merkezindeki yoğun nüfusun Araplardan oluşuyor olması

Mardin sicillerindeki Arapça yoğunluğunu açıklayabilir bir etken olarak

görünse de farklı dillerdeki birçok unsurun yaşadığı Mardin’de sadece Arapçanın mahkemeye dil olarak yansıması ve diğer dillere hiç yer

Page 25: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 25/373

9

verilmemiş olması zayıf görünmektedir. Fakat mülk alım-satımları gibi canlı

bir ekonomik etkinliğin yerel dille yapılıyor olduğu ve bu ticaret dilinin resmi

belgelere de aynı şekilde yansıdığı ihtimali mümkündür. Hiç şüphesiz bilimsel

bir tespitte bulunabilmek için bu yoğunluktaki Arapça belge fazlalılığının

Osmanlı Devleti’nin başka kazalarında olup olmadığı konusunda, bizim

araştırma alanımızın dışına çıkan derin bir incelemenin gerekliliği vardır. Bu

durumun Mardin’e özel mi olduğu yoksa genel bir uygulama mı olduğu

konusunda karara varabilmek için kısıtlı imkânlarla da olsa aynı dönemdeki

 Ayntab ve Amid kazalarının sicillerine baktığımız da Arapça belgelerin bazı

defterlerde ya hiç ya da çok az olduğunu gördük. Dolayısıyla Mardin’e özel

bir durum gibi görünen bu konunun üzerinde daha fazla düşünülmesi

gereken ayrı bir çalışma konusu olacağına inanıyoruz.

Sicillerle ilgili belirtmemiz gereken bir başka konuda tamamının

terekelerden oluştuğu bir defterin olmadığıdır. Genelde defterler konularına

göre tasnif edilmeyip karışık olarak tutulmuştur. Tereke kayıtları içerisinde

müteveffa olan kişilerin sosyal durumları, medeni halleri, aile yapıları, menkul

ve gayr-i menkullerine dair bilgiler bulmak mümkündür. Bu nedenle şehrin,

sosyal ve ekonomik durumunu belirlemek için terekelerden yararlanılmıştır.

2. Mühimme ve Ahkâm Defterleri:

Bu çalışmada şer’iye sicillerin yanında diğer arşiv kaynaklarından da

faydalanılmıştır. Bunların başında divan-ı hümayunun en önemlidefterlerinden Mühimme ve Ahkâm Defterleri gelmektedir. Tezimizin şer’iye

sicillerini temel almasına rağmen Mühime Defterleri, sicillerden elde edilen

bilgileri tamamlayıcı bir rol üstlenmişlerdir. Ahkâm defterleri ile ilgili ise

Diyarbekir’e ait XVIII. yüzyılı kapsayan defterler incelendi. İncelenen defterler

aşağıdaki gibidir.

Page 26: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 26/373

10

Sıra No Hicri Tarih Miladi Tarih Sayfa Sayısı

1 1155-1167 1742/43-1753/54 2852 1167-1176 1753/54-1762/63 311

3 1176-1194 1762/63-1780 397

4 1194-1202 1780-1787/88 173

5 1206-1228 1791/92-1813 586

3. Diğer Arşiv Belgeleri:

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan belgelerden zaman sınırımız

olan XVIII. yüzyıla ait sair belgelerden Mardin’e ait olanları tespit edilerek

sicillerden elde ettiğimiz bilgilerle uyumlulukları veya aykırılıkları üzerinden

değerlendirmeler yapılarak tezimizin içerisinde kullanıldı. En çok

kullandığımız tasnifler: Maliyeden Müdevver Defterler (MAD), Bâb-ı Defterî

Baş Muhasebe Kalemi belgeleridir. Bunlar dışında diğer tasniflerden de

faydalanılmıştır.

4. Kaynak Eserler:

Tezimize kaynaklık eden iki önemli eserden de burada bahsetmekgerekmektedir. Bunlardan ilki Mardin’de müftülük yapan Abdüsselam

Efendi’nin Ümmü’l-İber adlı eserinin Mardin Tarihi ile ilgili kısmıdır. 1789-

1843 yılları arasında yaşamış olan Abdüsselam bin Ömer el-Mardini

tarafından hazırlanmış olan bu eser, İbrahim Muhammedi eş-Şerbani

tarafından kaleme alınan Arapça nüshasından Hüseyin Haşimi Güneş

tarafından Türkçeye çevrilerek yayına hazırlanmıştır.6  Bir yazma eser olma

özelliğini gösteren bu kitabın orijinali Kahire’de “Dar al-Kutub al-Mısriyya”da

6 Abdüsselam Efendi, Mardin Tarihi, Haz. Hüseyin Haşimi Güneş, İstanbul 2007.

Page 27: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 27/373

11

813 numarayla kayıtlıdır.7  Abdüsselam Efendi kitabını Hz. Âdem’den

başlayarak bütün peygamberlerin hayatları hakkında kısaca bilgiler verip,

önce İran tarihini, sonrada kronolojik bir sıra ile İslam Tarihini (Raşid halifeler,

Emeviler, Abbasiler dönemlerini), Selçuklular, Moğollar, Timur dönemlerini

ele almıştır. Osmanlı tarihi ile ilgili de detay bilgiler veren Abdüsselam Efendi

kitabının son bölümünü Mardin tarihine ayırmıştır.8 

İncelediğimiz dönemin şahidi olması açısından birinci elden kaynak

olarak gördüğümüz Abdüsselam Efendi, Mardin kelimesinin menşe’inden

başlayarak, insanların bu topraklara ilk olarak nasıl yerleştiklerinden kimleri

hükümdar seçtiklerine, şehir içi çatışmalarda, dış saldırılara, yönetici

değişimlerinden salgın hastalıklara kadar birçok konuda ilk elden bilgiler

vermektedir. Mardin tarihinin Osmanlı dönemi ile ilgili ayrıntılı bilgiler veren

 Abdüsselam Efendi, bu dönemdeki Osmanlı idarecilerinin tek tek isimlerini ve

görev tarihlerini vermektedir. XVIII. yüzyıldaki olaylar hakkında da ayrıntılı

bilgilere ulaştığımız bu kaynakta, aşiretler arası ilişkiler ve çatışmalar tek tek

isim verilerek anlatılmıştır.

 Abdüsselam Efendi kadar Mardin’in Osmanlı dönemi ile ilgili ayrıntılı

bilgiler veren bir diğer müellifte Abdulgani efendir. Abdulgani Efendi’nin

“Mardin Tarihi”   isimli eseri Burhan Zengin tarafından günümüz Türkçesine

çevrilerek 1999 yılında yayınlanmıştır.9  Aradan geçen 10 yılı aşkın sürede

baskısı tükenen bu kitabı ancak kütüphanelerde bulmak mümkün hale

gelmiştir.

 Aslen Diyarbekir’in Çermik beylerinden olan Abdulgani Efendi H. 1281

(M. 1864) yılında Diyarbekir’de doğmuştur. Babası Nusaybin KaymakamıDiyarbekirli Zülfikar Bey’dir. Kendisi tarihçiliğin yanı sıra aynı zamanda

şairliğiyle bilinmektedir. Ebcet hesabıyla tarih düşürebilen şiirleri mevcuttur.

Mardin tarihinin yanı sıra bir divanı ve “el-Cezire’nin Muhtasar Tarihi ” adıyla

iki eseri daha günümüze ulaşmıştır. Mardin Tarihi adlı eseri iki nüsha halinde

bizatihi müellifi tarafından kaleme aldığı bilinmektedir. Abdulgani Efendi elde

7

 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 1.8 Güneş, a.g.e., s.2.9 Abdulgani Efendi, Mardin Tarihi, Haz: Burhan Zengin, Ankara1999.

Page 28: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 28/373

12

ettiği tüm kaynakları, vakfiyeleri, mezar taşlarını eserinde kullanmıştır.

Kaynakları birbiriyle kıyaslayarak analiz ederek kullanması ise ayrıca

tarihçilik yönteminin övgüsü olarak belirtilebilir. Yazar XIX. yüzyılın sonları,

XX. yüzyılın başlarında kitabını kaleme alsa da incelediğimiz döneme

yakınlığı nedeniyle ve o dönemki kaynaklara ulaşma ve kullanma tarzı

nedeniyle önemli bir başvuru kaynağımız haline gelmiştir. Bazı bölümleri

 Abdüsselam Efendi’den naklettiği görülse de, naklettiği bilgileri elindeki diğer

kaynaklarla beslemesi ve doğruluğunu test etmesi onu tekrara düşmekten

kurtarmış, ayrıca bakılması gereken bir eser haline getirmiştir.

Eserinde tıpkı Abdüsselam Efendi gibi Mardin isminin menşeinden,

insanlar tarafından ilk yerleşim yeri kabul edilmesine kadar ilk çağa ait

bilgilere de rastladığımız Abdüsselam Efendi, yaşadığı dönemdeki mimari

eserler hakkındaki açıklayıcı tasvirleri ile şehrin fiziki yapısı hakkında bilgiler

vermemizi kolaylaştırmıştır. Mardinli şair, edip, âlim ve valiler hakkında çok

geniş bilgiler veren eserde, camiler, mescitler, medreseler, tekkeler,

hamamlar, pınarlar, çeşmeler, vs. fiziki bilgiler yanında şehirdeki tarım ve

hayvancılık gibi zirai faaliyetler ile esnaf, tüccar, çiftçi gibi halk kitleleri

hakkında da ayrıntılı bilgiler mevcuttur.

5. Seyahatnameler:

Tezimizin önemli kaynaklarından biri de seyahatnamelerdir.

Seyahatname denilince ilk akla gelen Evliya Çelebi’den öncelikleyararlanılmımıştır. Onunla birlikte Ortaçağ’dan itibaren Mardin ve çevresine

uğramış ve tasvir etmiş seyyahların eserlerinden de faydalanılmıştır.

Ortaçağ’da Mardin’e uğrayan ve gezip tasvir eden seyyahlardan

tezimizde kullandıklarımızdan ilki, XII. asırda İslam dünyasını gezip önce

İstanbul’a, sonra Ege adalarına, Rodos’a, Kıbrıs’a, Filistin’e, Şam’a, Basra

Körfezi’ne ve son olarak Mısır’a uğrayan Benjamin De Tudela’nın

Page 29: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 29/373

13

seyahatnamesidir.10  Benjamin, bu seyahati sırasında Mardin ve çevresi

hakkında bilgiler verip özellikle Nusaybin ve çevresindeki Yahudiler hakkında

ayrıntı tasvir etmiştir. Bir diğer seyyah ise 1271 yılında çıktığı dünya turunu

1295 tarihinde tamamlayan ve dünya gezisi sırasında Mardin’e de uğrayıp

bölgenin bayındırlığı, ziraatı, hayvancılığı ve dokuma malzemeleri hakkında

kıymetli bilgiler veren dünyaca ünlü seyyah Marco Polo’dur.11  1 Şubat

1183’te hacca gitmek üzere Gırnata’dan yola çıkıp, İskenderiye, Kahire, Kızıl

Deniz, Mekke, Medine, Bağdat, Musul, Halep, Şam, Kudüs, Ceneviz ve

Mersina’yı gezen, bu güzergâh üzerinde Mardin’e de uğrayıp kalesinin

haşmeti hakkında bilgiler veren Ortaçağ’ın ünlü Müslüman seyyahı İbn-i

Cübeyr ise kullandığımız bir diğer seyahatnamedir.  12  Yine Ortaçağın ünlü

Müslüman seyyahlarından İbn-i Batuta’nın seyahatnamesinin tezimizle ilgili

kısımları da kullanılmıştır.13 

 Akkoyunlu döneminde Anadolu’ya gelen Venedik elçisi Josaphat

(Giosafa) Barbaro’nun seyahatnamesi de önemli başvuru kaynaklarımızdan

olmuştur. Mardin hakkında ayrıntılı bilgiler veren Barbaro, tepenin üstünde bir

şehir olarak tasvir etmiştir Mardin’i. Uzun Hasan’ın kardeşi tarafından

yaptırılan bir hastanede birkaç gün kaldığını yazan seyyah, burada başından

geçenleri de ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır.14 

1630-1668 tarihleri arasında seyahat eden Yeniçağ’ın ünlü seyyahı

Tavernier’in Mardin ve Nisibis (Nusaybin) hakkında bilgiler verdiği

seyahatnamesi de kullandığımız bir diğer eserdir.15  1663 yılında başladığı

gezisinde İskenderiye, Halep, Şam, Urfa gibi şehirlerin yanında Mardin ve

Nusaybin’e de uğrayan, Mardin tarihi hakkında kıymetli bilgiler verip,Timur’un şehri kuşatması ile ilgili yöre halkından duyduklarını ayrıntısıyla

anlatan, Türkmen, Arap, Kürt ve gayrimüslim nüfus ile ilgili sayısal verileri

10  Tudelalı Benjamin ve Ratisbonlu Petachia, Ortaçağ’da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya veAfrika Gözlemleri , Çev. Nuh Arslantaş, İstanbul 2001.

11 Marco Polo, Geziler Kitabı , Çev. Ömer Güngören, İstanbul 1985, s. 5.12 İbn Cübeyr, Endülüsten Kutsal Topraklara , İstanbul 2003. 13 Ebu Abdullah Muhammed İbn Batuta Tanci, İbn Batuta Seyahatnamesi, 2 Cilt, İstanbul 2010.14

 Josaphat Barbaro, Anadolu ve İran’a Seyahat , Çev. Tufan Gündüz, İstanbul 2009, (2. Basım)15 Jean Baptiste Tavernier, XVIII. Asır Ortalarında Türkiye Üzerinden İran’a Seyahat , Çev. ErtuğrulGültekin, İstanbul 1980.

Page 30: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 30/373

14

bildiren Monsieur De Thevenot’un seyahatnamesi de tezimizde kullandığımız

kaynaklardandır.16 

Danimarka uyruklu Alman Carsten Niebuhr’un 1766 yılında Mardin’e

yapmış olduğu seyahatte tutmuş olduğu notlar, çalıştığımız döneme dair

önemli bilgiler sunmaktadır. Hala Türkçeye çevirisi yapılmayan bu eserin

Mardin ile ilgili kısımlarını sıklıkla kullandık. Niebuhr bölgeye geldiği sırada

şahit olduğu aşiretlerin iskân edilmesi sırasındaki görüntüyü eserinde hangi

aşiretin kaç bin çadır ile iskân edildiğine kadar ayrıntısıyla vermiş, Mardin

kalesinin ve kale içi yaşamı ayrıntılarıyla anlatmıştır. Şehrin yapımında

kullanılan taş ve ev yapısı hakkında da bilgiler veren yazar, müslim-

gayrimüslim nüfus konusunda da istatistiksel ayrıntılar vermiştir.17 

İncelediğimiz dönemde Mardin’e uğramış seyyahlardan biride

Guillaume Antoine Olivier’dir. Türkiye Seyahatnamesi ismiyle Türkçeye

çevrilen bu eserde Olivier, 1799 yılında Mardin’e uğramış, Timur saldırısı

hakkında duyduklarından şehirdeki nüfusa kadar önemli bilgiler vermiştir.18 

6. Araştırma Eserler:

Mardin üzerine müstakil araştırma eserlere çok fazla

rastlanmamaktadır. Mardin’in XVI. yüzyılını tahrir defterleri kaynaklı inceleyen

ve aynı zamanda bir doktora tezi olan Nejat Göyünç’ün “ XVI. yüzyılda Mardin

Sancağı” adlı eseri bu konuda en baş eserlerdendir.19 Bu alandaki bir başka

eserde Mardin üzerine yapılan en kapsamlı çalışmalardan sayılan, Suavi Aydın, Kudret Emiroğlu, Oktay Özel, Süha Ünsal tarafından kaleme alınan

“Mardin, Aşiret-Cemaat-Devlet” adlı kitaptır.20  Arşiv belgelerine dayanmaktan

çok bölge üzerineki alan araştıramalarına yoğunluk verilen bu çalışmada

Mardin ayrıntılı bir şekilde ele alınmış ve önemli tespitlerde bulunulmuştur.

16 Monsieur De Thevenot, The Travels of Monsieur de Thevenot into the Levant, London 1687.17 Carsten Niebuhr, Travels through Arabia, and other Countries in the East , C. II, London 1792. 18 Guillaume Antoine Olivier, Türkiye Seyahatnamesi, Çev. Oğuz Gökmen, C. 2, İstanbul 1991, s. 126.19

 Nejat Göyünç , XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, Ankara 1991.20 Suavi Aydın, Kudret Emiroğlu, Oktay Özel, Süha Ünsal , Mardin, Aşiret-Cemaat-Devlet,  İstanbul 2001. 

Page 31: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 31/373

15

İbrahim Özcoşar’ın “Merkezileşme Sürecinde Bir Taşra Kenti Mardin”

adlı çalışması,21 Mardin tarihinin XIX. yüzyılını Tanzimat sonrası gelişmelerle

değerlendirmektedir. Bu eserlerin dışında Mardin’de düzenlenmiş iki

uluslararası sempozyum olan “Mardin Tarihi Sempozyumu” 22   ve

“Ömerli/Ömeran Sempozyumu”23  bildirileri ile Avrupa Birliği projesi sonucu

çeşitli makalelerin toplanarak bir araya getirilmesinden oluşan 4 ciltlik

“Makalelerle Mardin”  adlı kitaplar faydalandığımız eserler arasındadır.

B. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI VE YÖNTEMİ

XVIII. yüzyılda Mardin’in incelendiği bu çalışmada amaç, Mardin tarihi

için klasik dönem üzerine yapılmış olan tespitlerin, Osmanlı Devleti’nin

taşradaki en önemli temsilcilerinden KADI ’nın tutmuş olduğu kayıtlar

üzerinden yola çıkarak ortaya çıkarmaktır. Daha fazla açmak gerekirse

Ortaçağ ve Osmanlı klasik dönemi Mardin’i için bugüne kadar yapılmış

tespitlerin XVIII. yüzyılda hangi oranda devam ettiği, yeni olgu ve değişimlerin

ortaya çıkıp çıkmadığı, İstanbul, Bağdat ve Diyarbekir gibi güç

merkezlerinden uzak olmasına rağmen halkın buralardaki olaylardan nasıl

etkilendiği, Osmanlı Devleti’nin genelindeki problemlerin yerele nasıl

yansıdığı ve Mardin’de yaşayan halkın sosyo-ekonomik durumu ortaya

çıkarmak bu tezin amaçlarını oluşturmaktadır.

Zaman sınırı olarak bu dönemin seçilmesindeki en önemli sebep ise

Osmanlı Devleti tahrir kayıtlarına dayalı olarak XVI. yüzyıla ait Mardin tarihini

ortaya koymaya çalışan Nejat Göyünç ‘ün “XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı”  24 

adlı çalışmasının yanında, Osmanlı kadı sicillerini kullanarak her hangi bir

çalışmanın yapılmamış olması ve Mardin tarihine ait XVII. ve XVIII. yüzyıllar

ile ilgili verilerin henüz ortaya çıkarılmamış olmasıdır. Böylelikle Mardin

21 İbrahim Özcoşar, Merkezileşme Sürecinde Bir Taşra Kenti Mardin, Mardin 2009.22

 Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri , İstanbul 2006.23 Uluslararası Ömerli/Ömeran Sempozyumu, Editörler: Ercan Gümüş-Veysel Gürhan, İstanbul 2012.24  Nejat Göyünç, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, Ankara 1991.

Page 32: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 32/373

16

tarihine ait XVI. yüzyıl için tespit edilmiş verilerin, XVIII. yüzyıl için geçerliliği

ve yeni verilerin varlığını tespit etmek mümkün olacaktır. XIX. yüzyıl içinde

aynı kaygılar söz konusudur. Nitekim bu yüzyıl ile ilgili şer’iye sicillerinin

transkripsiyonuna dayalı yüksek lisans tezleri hazırlanmışsa da tüm yüzyılı

kapsayacak özellik ve kapsayıcılık sağlanamamıştır.25 

Bu dönemin seçilmesindeki bir diğer sebep ise XVIII. yüzyılda iyice su

yüzüne çıkan merkezi yönetim ile yerel aileler arasındaki güç ilişkilerini

incelemek ve bu ailelerin toplumsal ve siyasi hayatta yer alma mücadelelerini

Mardin özelinde inceleyerek Osmanlı Tarihi’nin bu yüzyılına katkıda

bulunmaktır. Yerel tarih araştırmalarının en önemli özelliklerinden biri olan

genel çerçeveye dair sunulan iddiaları-verileri bir tür test etme imkânını

bulacağımız bu çalışmada, Mardin’in her dönemine damgasını vuran aşiret

olgusunu göz ardı etmeden, bu sosyal örgütlenmenin şehir tarihine katkılarını

ortaya çıkarmak çalışmamızın bir başka sebebini oluşturmaktadır. Bu

anlamıyla XIX. yüzyıldaki Tanzimat sonrası merkezileşme sürecinde bir taşra

kenti olarak Mardin’i ele alan İbrahim Özcoşar’ın 2009 yılında çıkan

çalışması, Mardin tarihini aşiret temelinde ele alırken bizim çalışmamız ise

sadece aşiret temelli değil, bu olguyu göz ardı etmeden şehrin idari, sosyal

ve ekonomik yapısını incelemeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken bir hukuki

belgeler yığını gibi görünen ama aslında tam tersi olarak muhtevasında

sosyal ve ekonomik hayata dair zengin veriler taşıyan ve hatta merkez-taşra

ilişkisi bağlamında devletin işleyişi hakkında önemli bilgiler veren şer’iye

sicilleri üzerinden konuyu ortaya koymayı amaçlamaktayız.

1935 yılında siciller üzerine ilk çalışmalardan birini yapan İsmail HakkıUzunçarşılı, Ankara Halkevi Dergisi olan Ülkü’de yayınladığı “Şer’i Mahkeme

Sicilleri” adlı makalesinde sicilleri dört yüzyıllık Türk tarihinin

aydınlatılmasında “hazine-i evrak mesâbesinde bir menba”  olarak gördüğünü

belirterek, mahallin sosyal, ekonomik ve siyasi tarihleri için en güçlü ve en

25

  Bkz. Danyal Tekdal, 208 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili, Metin Transkripsiyonu veDeğerlendirme, Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır 2009; Fasih Dinç, 235 Nolu Şeriye Sicil DefterineGöre Mardin, Diyarbakır 2007.

Page 33: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 33/373

17

güvenilir kaynaklar olduğuna dikkat çekmiştir.26 Bilinen ilk çalışmalardan olan

bu makalenin ardından sicillerin çalışılması gerektiği vurgusu karşılık bulmuş

ve şer’iye sicillerine dayalı çalışmalar bir biri ardına ortaya çıkmaya

başlamıştır.27 Daha çok, belgeyi ya da defteri yeni Türk harflerine çevirmek

suretiyle tanıtma şeklinde gerçekleştirilen bu çalışmalarla birlikte, Halil İnalcık

1942, 1953 ve 1960 tarihlerinde Bursa ve Bosna sicillerinden faydalanarak

yazmış olduğu üç makalesinde sicillerin sadece transkribe edilmesi değil aynı

zamanda ortaya çıkan bilgilerin belli bir tasnif metoduyla incelenmesi

gerekliliğine vurgu yapmıştır.28 

Sicillerin araştırmacıların ilgisini çekmesiyle birlikte şer’iye sicillerinin

kullanımı ile ilgili problemler de meydana gelmeye başlamış ve belgelerdeki

bilgilerin analize tabi tutulmadan doğrudan verilmesi ya da basit tasniflerle

sıralanması Osmanlı tarihçiliğinde bir sorun olarak tartışılmaya

başlanmıştır.29 Sicilleri bir tür kaynak tanıtımı olarak ele alan ilk çalışmaların

yanında sonraki dönemlerde, bir tarih kurgusu oluşturmak amacıyla, sicillerin

kaynak olarak kullanıldığı çalışmalarda ortaya çıkmaya başlamıştır. 1980 ve

1990’lı yıllar sicilleri kullanarak yerel tarih çalışmaları yapmanın ciddi bir

şekilde artmaya başladığı dönemlerdir. Her ne kadar bazı yazarların

eleştirilerine sebep olmuş olsa da,30  transkribe edilen bilgilerin belli formda

yerel tarih çalışmalarında kullanıldığını görmekteyiz. Aynı dönemde formları

ve başlıkları aynı, sadece şehrin isminin değiştiği çalışmalar ile birlikte, siciller

üzerine en ayrıntılı çalışmalardan birini yapan Jennings gibi elde ettiği

26 Uzunçarşılı, “Şer’î Mahkeme Sicilleri”, s. 367.27 Bkz. Halit Ongan, Ankara Sicilleri I-II, Ankara 1974.28 Halil İnalcık, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, AÜDTCF Dergisi, C.1, S.2, Ankara

1942, s. 89–96; “15. Asır Türkiye İktisadi ve İçtimai Kaynakları”, İktisat Fakültesi Mecmuası, 15(1-4 ve 153-4): 51-75.

29  Bkz. Oktay Özel-Gökhan Çetinsaya, “Türkiye’de Osmanlı Tarihçiliğinin Son Çeyrek Yüzyılı: BirBilanço Denemesi”, Toplum ve Bilim, Sayı: 91 (Kış 2001-2002), s. 8-38.

30 Yapılan çalışmaların birbirinin aynı olduğu ve arşivde elde edilen bilgilerin her hangi bir analize tabi

tutulmadan aktarıldığı ile ilgili eleştiriler için bkz Hülya Taş, XVII. Yüzyılda Ankara, Ankara 2006,s. 3; Yunus Uğur, “Mahkeme Kayıtları (Şer’iye Sicilleri): Literatür Değerlendirmesi veBibliyografya”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, C. I, S. I, 2003, 305-344.

Page 34: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 34/373

18

belgeler üzerinden mikro düzeyde Osmanlı tarihi analizleri yapan

çalışmalarda bu alandaki yerini almıştır.31 

Şer’iye sicillerinin kaynak olarak kullanılması konusunda yukarıda

bahsettiğimiz problemleri de göz önünde bulundurarak elde ettiğimiz verileri

diğer kaynaklarla da karşılaştırarak kullanmaya çalıştık. Her bölüm gerek

şer’iye sicillerinin ve gerekse diğer arşiv belgelerinin titiz bir şekilde

tasniflenmesi sonucunda ortaya çıktı.

Bu tezde kullandığımız yöntemlerden biri de şehir tarihi konusundaki

çalışmaları dikkatlice taramak oldu. Hiç şüphe yok ki şehir ve medeniyet

deyince İslam dünyasından ilk akla gelen İbn Haldun32  ile Avrupa şehirleri

üzerine önemli çalışmalara imza atmış Marks Weber’in eserleri33 

çalışmamıza yoğun bir şekilde yön verdi. Sadece İslam şehri kavramı

üzerinden değil, Avrupa şehirlerinin özellikleri ve Weber’in İslam şehirleri

üzerine yapmış olduğu tespitleri de değerlendirmeye çalıştık.

 31 R. C. Jennings, “Women in Early 17. Century Ottoman Judicial Records-the Shari’a Court of Anatolian

Kayseri”, JESHO (1975), 18: 53-114; “Zimmis in Early 17. Century Ottoman Judicial Records-theShari’a Court of Anatolian Kayseri”, JESHO (1978), 21: 225-93; “The Legal Position of Women inKayseri, a Large Ottoman City, 1590-1630” International Journal of Women’s Studies (1980), 3:559-82.

32

 İbn Haldun, Mukaddime , Haz. Süleyman Uludağ, Dergâh Yanıları, İstanbul 2009.33 Max Weber, Şehir, Modern Kentin Oluşumu, Edit: Don Martindale-Gertrud Neuwirth, Çev: MusaCeylan, İstanbul 2000.

Page 35: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 35/373

19

I. BÖLÜM

MARDİN ŞEHRİ (FİZİKİ VE İDARİ YAPI)

A. ŞEHRİN FİZİKİ YAPISI:

İbn Haldun şehirlerin nasıl kurulduğu konusunda oldukça erkensayılabilecek bir zamanda bazı fikirler ileri sürer. Ona göre “Şehirleri inşâ

etmekten maksat, orada karar kılma ve barınma olunca, onlara yönelecek

baskınları defetmek ve korumak, menfaat celbetmek ve onlar için faydalı olan

her şeyin teminini kolaylaştırmak hususuna orada riayet etmek zaruridir” .34 

Ona göre, şehirleri güvenlik açısından zarardan korumak en önemli

meseledir. Bunun için önerilerini şöyle sıralar:

1.  Şehirleri zarardan korumak gerekmektedir. Bunun için ise şehirdekibütün ev ve meskenleri surlarla kuşatmak gerekir.

2.  Şehrin ulaşılması zor bir yere kurulması gerekir. Böylece ya bir dağ

başındaki sarp bir noktaya ya da ağaç veya taş bir köprüden

geçilmedikçe ulaşılamayacak bir tarzda, etrafı deniz veya suyla

kuşatılan bir yer olmalıdır. Bu şartlar sağlanırsa düşmanın bu yeri

zabtetmesi zorlaşır, korunması ve kudreti kat kat artar.

Bu açıdan bakıldığında Mardin şehri, gelecek zararlardan korunmak

adına oldukça yüksek ve sarp bir noktaya kurulan kalesi ve daha XVIII.

yüzyılın başlarına kadar sur dışına taşmayan şehriyle, oldukça güvenli bir

şehir olma özelliğini göstermektedir. Kuruluşu itibariyle bir İslam şehri olmasa

da bünyesinde barındırdığı zengin çeşitliliğin izlerini taşıyan Mardin, zor

zaptedilen bir kale şehirdir.

Kale ile birlikte şehrin güvenliği için, günümüze kadar gelemeyen

surlar inşa edilmiştir. Çok dar bir alanı kapsayan bu surlar hemen yanı

34 İbn Haldun, a.g.e., s. 635.

Page 36: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 36/373

20

başındaki Diyarbekir surlarından farklılık gösterir. Diyarbekir surları şehrin

büyüme ihtimali göz önünde tutularak Cumhuriyet dönemine kadar tüm şehri

çevreleyecek kadar büyük inşa edilmiştir. Oysa Mardin surları için aynı şey

geçerli değildir. Hem çok dar bir alanı kapsamakta hem de dayanıklılık

yönünden zayıf görünmektedir.

İbn Haldun’a göre, şehri düşmanın zabtından korumak kadar, doğal

afetlerden korumak da aynı eş değere sahiptir. Şehrin tabii afetlerden

korunması için havasının temiz olacağı, bataklıklardan ve kokmuş alanlardan

uzak bir yerin seçilmesi gerektiğini belirtmiştir.35  Bu özelliği ile de Mardin

kurulduğu yüksek tepede hem temiz havaya hem de bataklık alanlara uzak

bir haldedir.

İbn Haldun, şehir kurarken dikkate alınması gereken hususlardan birini

de ekim-dikim alanlarının yakınlık olarak belirtir. “Zira hububat demek rızık ve

gıda demektir. Eğer ekime-dikime elverişli tarlalar, şehre yakın olursa

bunların kullanılması ve ürünlerinin elde edilmesi daha kolay olur”

demektedir.36 Mezopotamya ovasına yakınlığı ile sonsuz gibi görünen tarım

arazilerine hâkimiyeti Mardin’i bu yönüyle de avantajlı hale getirmektedir.

Görüldüğü üzere İbn Haldun’un çok erken zamanlarda şehirlerin

kuruluşu ile ilgili yapmış olduğu tespitlerin hemen hepsi Mardin için geçerlidir.

Şehrin kuruluşunda bütün bu özelliklere dikkat edilmiş muazzam bir kent

görünümündeki Mardin, Artuklu fethi ile birlikte İslam kent özelliklerinin de

görülmeye başlandığı bir şehir haline gelmiştir.

Bu bölümde Mardin’in genel konumu içerisinde şehirdeki yapılar tespit

edilmeye çalışılacaktır. Şehir, kuruluşu itibariyle bir İslam şehri olmamasınarağmen özellikle Artuklu Türkmen fethiyle birlikte Türk ve İslam şehri

35  “Hastalıklardan selamette kalmak için havanın hoş olması gerekir. Şehri hava ve iklim şartlarındangelen tabii zararlardan da himaye etmek gerekir. Zira hava durgun ve pis olursa veya bozulmuş sularaveya kokmuş gölcüklere yahut da pis bataklıklara komşu olursa buralardaki hastalıklar çabucak şehreyayılır. Bunun sonucu olarak da orada yaşayan canlılar hızlı bir şekilde hastalığa tutulur. Hastalıkoluşmasının bir sebebi de durgun havadır. Bir beldenin halkının hareketleri çok olursa zorunlu olarakhavada dalgalanmalar olacak ve rüzgâr doğacaktır. Şayet şehrin nüfusu az olursa havanınhareketlenmesi de az olur ve havadaki hastalıklar da fazla olur. (buna örnek şehirleri sayar) İbn

Haldun kuruluşunda az nüfuzlu yerlerin başlarda çokça hastalık barındırdığını belirterek zamanlakalabalıklaşan bu şehirlerde hastalıkların da o nispette azalır.” İbn Haldun, a.g.e. , C. II, s. 637.36 İbn Haldun, a.g.e. , C. II, s. 637.

Page 37: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 37/373

21

özelliklerini göstermeye başladığını belirtmek gerekir. Buradan yola çıkarak

Mardin’in fiziki yapısı ve ele alıp incelediğimiz dönemdeki yapıları tanıtılmaya

çalışılırken aynı zamanda şehrin fiziksel yapısındaki İslam-Osmanlı etkisini

ve şehrin Müslümanlarca fethi sonrası uğradığı değişimi de İslam şehirlerinin

genel özellikleri ile karşılaştırmaya çalışacağız.

1. Mardin Kalesi:

Şehirlerin kuruluşunda ve gelişiminde kalelerin rolü, yapılan

araştırmalar ile ortaya konulmuştur.37  Kaleler genel olarak düşman

taarruzuna karşı bir savunma ve sığınma yerleri olarak muhkem yerlerde inşa

edilmiştir. Gerek bu özellikleri ve gerekse şehirlerin oluşumundaki ilk nüveyi

teşkil etmeleri bakımından bu yapılar, tarihin eski dönemlerinden itibaren

askeri, dini ve iktisadî yönlerden oldukça önemli hizmetlerin yerine

getirilmesini sağlamışlardır.38 

Mardin Kalesi, şehrin en yüksek tepesinde kurulmuş olmasının

yanında, şehir ile bütünleşerek kentin kale eteklerinde gelişmesine olanak

sağlamıştır. Yüksekliği doğuda 1200, batıda 1800 metre olan tepenin doruk

noktasında kurulmuştur. Kalenin doğu-batı mesafesi yaklaşık olarak 800

metre olup kuzey-güney mesafesi 30 ile 150 metre arasında değişmektedir.39 

Mardin Kalesi’nin ne zaman yaptırılmış olduğuna dair kesin bir bilgiye

sahip değiliz. Mardin ismi ilk olarak IV. yüzyılda Romalı Tarihçi Ammianus

Marcellinus tarafından kullanılmıştır. Amid’den Nusaybin’e giden yolgüzergâhı üzerinde bulunan yerleşmenin  ”Maride Kalesi”   olarak anıldığına

dikkat çekmektedir. Süryani dilinde Marde  kelimesi “tek kale” anlamına

gelmektedir.

Doğrudan kalenin yapımıyla ilgili olarak bir bilgi bulunmamasına

rağmen, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde tamir edildiği bilgisine

37 M. Streck, “Kale” , İ.A. , C. VI, s. 124-125.38

  Nazmi Sevilgen, Anadolu Kentleri , C. I, Ankara 1959, s. 5; Henri Pirenne, Ortaçağ Kentleri,Kökenleri ve Ticaretin Canlanması, (Terc. Şadan Karadeniz), İstanbul 1990, s. 46-47.39 Nazmi Sevgen, a.g.e., s. 269; V. Minorsky, “Mardin”, İ.A. , C. VII, s. 320.

Page 38: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 38/373

22

dayanılarak İran hükümdarı Ardeşir tarafından sürgün edilen “Mardeliler”

tarafından inşâ edilmiş olabileceği iddia edilmektedir. Bu konuda önemli

araştırmalar yapmış olan Ara Altun, kalenin bugünkü bilgiler ile X. yüzyılda

Hamdâniler tarafından yaptırılmış olduğunu, buna karşılık Dupre’den alıntı

yaparak kalenin Roma döneminde onarım gördüğü iddiası ile kalenin

yapımının Roma öncesine kadar götürüldüğünü belirtir. Bu iddiaya yine

kendisi cevap vererek, Mardin ve çevresindeki taş işçiliğinin değişmezliğine

rağmen bugünkü kale kalıntılarının İslami devir öncesine hele Roma devri

öncesine inemeyeceğini söylemektedir.40 

Mardin kalesi ile ilgili birçok bilgiye vakâyinâmelerden,

seyahatnamelerden ve coğrafi eserlerden ulaşmaktayız. Tarihin her

döneminde zapt edilmesi güç olarak görünen Mardin Kalesi için ünlü

seyyahlar farklı tasvirlerde bulunmuşlardır. Evliya Çelebi Mardin Kalesi’nin

yapısı hakkında ayrıntılı bilgiler verirken hayranlığını “anlatılmasında dil aciz,

kalemler yetersizdir, dünya gezginlerince meşhur olan pek çok kaleyi görmek

bana nasip olmuştur ancak şu Mardin Kalesi’ne hiçbiri benzetilemez”

sözleriyle belirtmiştir. O bu kale için “o derece yüksektir ki, en yüksek yerinde

bulunan yapıların burç ve kuleleri samanyolu gibi mavi bulutlara erişir” der.41 

Gezip gördüğü yerleri canlı birer levhalar gibi aksettiren İbn-i Batuta

(ö. 1377), Dara’dan yola çıkarak geldiği Mardin şehrinden bahsederken

“İslam âlemindeki şehirlerin en güzeli, en latifi ve en sağlamıdır”   diyerek

Mardin Kalesi’nin XIV. yüzyılda tanınmış kalelerden biri olduğunu ve dağın

tepesinde kurulduğunu yazar.42  O da Evliya Çelebi gibi Mardin Kalesi’ne

“Şehba”  adının verildiğini belirtir ki bu isim o yüzyıllarda Mardin Kalesi için en

40 Ara Altun, Mardin’de Türk Devri Mimarisi , İstanbul 1971, s. 21.41  Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Haz: Mümin Çevik, İstanbul 1986, C. 3-4, s. 460-463. Nejat Göyünç,

Evliya Çelebi’nin Mardin kalesi hakkında verdiği bilgileri değerlendirdiği bir makalesinde EvliyaÇelebi’nin Mardin kalesine çıkmadan kaleyi tasvir ettiğini, çünkü şehirdeki yapılar hakkında bilgivermediğini, kaleye çıkmak için şehirden geçmek gerektiğini, bu nedenle de Evliya Çelebi’nin şehreve kaleye girmeden Mardin’in altından geçtiğini, Mardin’deki görevliler hakkında verdiği bilgilerin deeksik olduğunu belirtir. Bundan dolayıdır ki Evliya Çelebi’nin kale ile ilgili anlattıkları dıştangörünüşü ile sınırlıdır. Nejat Göyünç, “Evliya Çelebinin Mardin ve Yöresi Hakkında Yazdıkları”,Marmara Üniversitesi Türklük Araştırmaları Dergisi, Sayı: 4 (1989), s. 225-227.

42

 Ebu Abdullah Muhammed İbn Batuta Tanci, İbn Batuta Seyahatnamesi , Çev: A. Sait Aykut, YKY,İstanbul 2000, s. 338; İsmet Parmaksızoğlu, İbn-i Batuta Seyahatnamesinden Seçmeler”, İstanbul1993, s. 132-133.

Page 39: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 39/373

23

çok kullanılan isimlerdendir.43 İbn-i Cübeyr ise Mardin Kalesi’nin dünyanın en

ünlü ve büyük kalelerinden biri olduğunu vurgulayarak, Mardin şehrinin bu

kalenin etrafında kurulmuş bir kent olduğunu belirtir.44 

Mardin kalesi hakkında bilgi veren seyyahlardan biri de Venedikli

tüccar Josaphat Barbaro’dur. XV. asır hakkında kıymetli bilgiler veren bu

seyyah, Mardin kalesinden bahsederken Türklerin ve Arapların sözlerini

aktararak “bu şehir o kadar yüksektirki halkı şehrin üzerinden uçan kuşları

asla göremezler”   demektedir.45 Bir başka seyyah Danimarka uyruklu Alman

Carten Niebuhr ise 1766 yılında geldiği Mardin’i yüksek ve oldukça dik bir

kayalığın üzerine kurulu, bir zamanlar kalesinin sağlamlığıyla ünlü bir şehir

olarak tasvir eder. Mardin Kalesi’nin bir yıkıntı halinde olduğunu işaret eden

seyyah, dar ve uzun olarak inşa edilen kalenin, şehrin hemen sırtındaki dik

ve yüksek bir kayalığın üzerinde bulunduğunu, en sağlam yerinin ise en

yüksekte bulunan köşesi olduğunu belirtmiştir. Kalenin oldukça sağlam

olduğunu kaydeden Niebuhr, bunun temel nedeninin kayaların çok dik olarak

inmesi olduğunu yazmıştır. Kalede aynı zamanda su kaynağının bulunduğu,

bunun yanında yağmur sularını biriktirmek için su sarnıçlarının da yapıldığı

seyahatnamesinde kayda almıştır. 46 

1782 yılında Mardin’e uğramış olan Domenico Sestini, Mardin kalesine

hayranlığını “Mardin kentini çevreleyen, tüf ve kireç taşından oluşan bir dağın

tepesinde, erişilmesi imkânsız kadim bir kale” sözleriyle belirtmiştir. Sestini,

kalenin Yunan İmparatorlarından kaldığını iddia ederek Mardin kelimesinin

“Marde”  isminden geldiğini söylemiştir.47 

Seyyahların tasvirlerinin yanında birçok vekâyinamede de MardinKalesi’nden bahsedilmektedir. Örneğin Kitab-ı Diyarbekiriye’nin yazarı Ebu

Bekir Tihrânî, eserinde Mardin Kalesi’nden bahsederken “Sağlam duvarlara

ve müstahkem bir sura sahip kale” şeklinde kayıt düşmüştür.48 Memlük devri

43  Le strange, Coğrafya-yı Tarihi Sersezimnha-yı Hilafet Şarki  adlı eserden naklen Altan Çetin,Memlük Devleti’nin Kuzey Sınırı, Ankara 2009, s. 99.

44 İbn Cübeyr, Endülüs’ten Kutsal Topraklara, İstanbul 2003, s. 175.45 Josaphat Barbaro, Anadolu’ya ve İran’a Seyahat , (Ter. Tufan Gündüz), İstanbul 2009, s. 53.46

 Carsten Niebuhr, Travels Through Arabia and Other Countries in the East, C. II, London 1792.47 Domenico Sestini, Viaggio Da Constantinopoli A Bassora, Paris 1786, s. 113.48 Ebu Bekir-i Tihrani, Kitâb-ı Diyarbekriyye, (Ter. Mürsel Öztürk), Ankara 2001, s. 47.

Page 40: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 40/373

24

vekâyinamelerinden olan Bezm u Rezm’in yazarı Aziz bin Erdeşir-i Esterbâdî,

Mardin Kalesi’ni kartalların burçları üzerinde uçmayı göze alamadığı bir yer

olarak tasvir etmiştir.49 Yine Nizameddin Şâmi, Zafername adlı eserinde “Bu

kale çok sarp ve metindi, delik açmak, mancınıkla dövmek fayda vermezdi.

Bir netice elde etmek için uzun zaman muhasara etmek icap ediyordu”  

demektedir.50 

Görüldüğü üzere tüm seyyahların birleştiği nokta Mardin Kalesi’nin

ihtişamı ve büyüleyici görünüşüdür. Çoğu zaman abartmalarla ifade edilse

bile bugün dahi, çok az bir bölümü kalmış olmasına rağmen Mardin Kalesi

ihtişamını korumaktadır. Mardin şehrinden bahseden tüm eski kaynaklar,

kalenin ihtişamından söz etmeden şehri anlatmaya geçmemişlerdir.

Mardin Kalesi’nin Osmanlılara ne şekilde intikal ettiği bilinmemektedir.

Diyarbekir’in fethinden sonra Osmanlı ordusu Bıyıklı Mehmed Paşa’nın

kumandanlığında, Mardin’i almakla görevlendirilmiştir.51  Kalenin Osmanlı

kuvvetleri tarafından top ve tüfeklerle dövüldüğü bilinmekle beraber, bunun

kalede yapmış olduğu tahribat hakkında bir mâlumat yoktur.

52

  Bununlabirlikte kalenin fethini mutaikeben (954/1518) şehre bir kadı ve kaleye de

dizdar tayin edildiğini dönemin tarihlerinden öğrenmekteyiz.53 

Mardin Kalesi’nin daha önceki dönemlerde, özellikle Artuklu,

 Akkoyunlu, Safevi mücadeleleri ile Timur istilası ve Osmanlı fethi sırasında

aldığı darbeler sonucu birkaç defa tadilata uğradığına dair bilgiler mevcuttur.

Bunlardan ilki XVI. yüzyılda 956/1549 tarihinde, yaz mevsiminde Avlonya

sancakbeyi Hızır Bey tarafından yaptırılmıştır. Başbakanlık Osmanlı

 Arşivi’nde bulunan ve ebnâ-yi sipahiyandan Mehmed tarafından tanzim

edilmiş 24 Cemaziye’l-ahir 956/24 Temmuz 1549 tarihli bir defterden elde

edilen bilgilerden,54  bu tamirat esnasında 1065 inşaat işçisi, 190 ırgat, 50

49 Aziz Bin Erdeşir-i Esterbâdi, Bezm u Rezm, (Ter. Mürsel Öztürk), Ankara 1990, s. 33.50 Çetin, a.g.e., s. 99.51 Hoca Sadedettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, Haz. İsmet Parmaksızoğlu, Ankara 1999, C. IV, s. 269.52  İdris-i Bitlisi’den naklen oğlu Ebu’l-Fazl Mehmed Efendi, Zeyl-i Heşt Behişt adlı eserinde kalenin

kuşatma esnasında toplarla dövüldüğünü ve bunun büyük bir tahribata yol açtığı bilgisini verse de

tahribatın boyutlarından bahsetmemektedir. Bakınız Göyünç, a.g.e., s. 9153 Celâlzâde Mustafa, Selimname, yay. Ahmed Uğur-Mustafa Çuhadar, Ankara 1990, s. 171.54 BOA, MAD, 55, s. 146. (24 Cemaziyelahir 956/24 Temmuz 1549)

Page 41: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 41/373

25

marangoz, 24 bıçkıcı (erre-keşân), 12 taşçı, 9 demirci, 39 zenbilci

(zembilgerân), 12 kanalizasyon işçisi (âb-rahgerân), 15 mahzenci, 205 saka,

yani toplam olarak 1621 işçinin çalıştırılmış olduğunu, bu işçilere 74.965 akçe

ücret ödendiğini, bütün inşaat masraflarının 80,2780 akçeye mal olduğunu

öğrenmekteyiz.55  Bu tamir işlemi bittikten sonra, surların muhafazası için

kaledeki azapların kâfi gelmediğini, bu sebeple buraya 50 azap daha

gönderildiğini yine belgelerden öğrenmekteyiz.56 

1574 tarihli bir başka belgede, kalenin 1574 senesinde tekrar tamir

ettirildiği görülmektedir. Diyarbekir beylerbeyine ve defterdarına gönderilen

hükme göre, kalenin 75.000 akçeye tamir olunabileceği tahmin olunmuş iken,

Mardin mimarlarından İlya, bu işin devamlı olarak kendisine verilmesi şartı ile

kalenin tamirini 30.000 akçeye yapabileceğini arz etmiş, bu talebi kabul

olunarak tamir masraflarının Mardin haslar mukataası gelirlerinden ödenmesi

istenmiştir.57 

Mardin Kalesi’nin tamirine dair arşiv belgelerine yansımış bir başka

hazırlık 1792 tarihindedir. Mardin kalesinin mürur-ı zaman ile harap

olduğundan ve eşkıya taifesinin burayı taciz ettiğinden bahis ile kalenin tamir

edilmesi gerektiği, tahmini masrafında 50.000 kuruşa denk geldiği belirtilerek

bu miktarın Mardin mukataasının 1791 senesi gelirlerinden karşılanmasının

istenmektedir.58 Bir yıl sonra Bağdat valisine gönderilen bir başka emirde ise

kalenin tamiri için keşfin yapılmasını, daha önce belirlenmiş olan miktardan

25.000 kuruşunun 1791 senesi Mardin mukataasından tahsil edilmesinin

istendiğini görüyoruz.59  Belgelerden anlaşıldığına göre bu durum 1208

senesine kadar sürüyor. Çünkü 1792 senesinde ve 1794 senesinde yapılanyazışmalarda yine kalenin tamirinin şart olduğu ancak sonraki senelerde

tahmini keşif bedelinin 50.000 kuruştan 100.000 kuruşa çıktığını anlıyoruz.

1794 senesi Zilkade’sinin 20. gününe ait bir belgede ise Mardin kalesinin

55 Göyünç, a.g.e., s. 92.56 BOA, DVN, 957, s. 11. (29 Şevval 981/21 Şubat 1574)57

 BOA, MAD, 20015, s. 83. 29 Şevval 981/21 Şubat 1574); Göyünç, a.g.e., s. 93.58 BOA, C. AS, 15651, s. 1. (20 Zilkade 1206/10 Temmuz 1792)59 BOA, C. AS, 4151. s. 1. (18 Muharrem 1207/5 Eylül 1792)

Page 42: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 42/373

26

tamirinin devam ettiğini, mimar taifesinin işinin başında olduğunu

görüyoruz.60 

XVIII. yüzyıl içersindeki son tamirat 1798 yılında gerçekleştiriliyor. Bu

sefer Basra valisine gönderilen emirde Basra ve Mardin kalelerinin tamiratı

için gerekli keşif işlemlerinin yapılması ve harekete geçilmesi bildiriliyor. Bu

işlem için ise toplam masraf 10 yük 79.392 kuruş olarak hesaplanıyor.61 

Görüldüğü üzere kalenin yüzyıl içerisinde birkaç defa tamirata ihtiyaç

duyduğu aşikârdır. Bu tamiratın en önemli sebebi ise eşkıyalık faaliyetinde

bulunan aşiretlerin kaleyi ele geçirme istekleridir. Kalenin defalarca tacize

uğradığı ve bu tacizler sonucunda tamir isteğinin doğduğu belgelerde açık bir

şekilde belirtilmektedir. Bu durumdan çıkarılacak en önemli sonuç hiç şüphe

yok ki kalenin yüzyılın sonlarında bile önemli bir savunma gücü olduğudur.

Mardin Kalesi’nin Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında farklı devletlerin

tehdidine uğramadığı bilinmektedir. Ancak yerel güç unsurlarının gerek kendi

aralarındaki hâkimiyet mücadelelerinde ve gerekse merkezi otoriteye karşı

başkaldırılarında kaleyi ele geçirme arzuları kalenin tahrip olmasına ve

yeniden güçlendirilmesine sebep olmuştur.

Mardin Kalesi’nin eskiden meskûn bir yer olduğu bilinmektedir. Kale,

muhtemelen XVIII. yüzyılın ortalarında yavaş yavaş terk olunmaya

başlamıştır. Bu konuda 1471 tarihinde Mardin’i gezen J. Barbaro, kale

içerisinde yaklaşık olarak 300 kadar evin meskûn olduğunu söylerken, daha

sonraki dönemlerde gitgide kalenin bir iskân yeri olmaktan çıktığı, 1766

tarihinde Mardin’e gelen Niebuhur’un verdiği bilgilerden anlaşılmaktadır.62 

Niebuhur, kalede zamanında 200 kadar evin bulunduğunu ancak şuansadece 80 kadarının oturulabilecek vaziyette olduğunu belirtir.63  Bu durum

artık kalenin terk olunmaya başlandığını ve halkın büyük bir çoğunluğunun

kaleyi terk ettiğini göstermektedir. Burada oturan halk zamanla kalenin

dışında bulunan şehre inmiş, kale içerisindeki cami ve konak ise harabe

haline gelmiştir.

60 BOA, C. AS, 4997, s. 1-2. (20 Zilkade 1208/19 Haziran 1794)61

 BOA, S. AS, 37305, s. 2. (27 Şaban 1212/14 Şubat 1798)62 Barbaro, a.g.e., 54.63 Niebuhr, a.g.e., s. 136.

Page 43: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 43/373

27

Seyyahların bu gözlemleriyle birlikte şer’iye sicillerindeki mülk satışı

kayıtlarında kalede bulunan evlerin hala alım satımının yapıldığı, bunların

çoğunun kullanılır olduğunu, bazılarının ise harabe halde olduğunu anlıyoruz.

Örneğin 1689 tarihinde Ayşe binti Ramazan vekili aracılığıyla içerisinde 2

adet mahzen ve avlu bulunan, güneyi yol, doğusu alıcının mülkü, kuzeyi sur,

batısı Hacı Şeyh Musa veresesi mülküyle sınırlı kaledeki evini 30 kuruşa

satmıştır.64  Yine aynı tarihte Ali bin Şeyh Musa ile Hacı Murtaza bin Hacı

Murtaza arasında borç nedeniyle çıkan anlaşmazlıkta Ali bin Şeyh Musa

borcuna karşılık kalede bulunan evini vermiştir.65  Ve bu olay kale Dizdarı

Mustafa Ağa’nın şehadetiyle karara bağlanmıştır. Görüldüğü üzere

seyyahların bahsettiği gibi kalenin dışına çıkış varsa da kaledeki iskân tam

anlamıyla sona ermiş değildir. Nitekim satışların yoğunluğu ve kaledeki

evlerin hâlâ alıcı bulmaları günlük hayatın orada da sürdüğüne delalet

etmektedir. Yine 1727 tarihinde Yusuf bin Süleyman içinde avlu, su kuyusu

ve mutfak bulunan kaledeki evinin yarısını 20 kuruşa satmıştır.66 Aynı tarihte

Zeytun Mahallesinde satılan bir evin fiyatı ise 70 kuruştur.67  İçerisindeki

müştemilatta (su kuyusu, tuvalet (Kenif), mutfak ve avlu) aynıdır. Kaledeki

evin düşük fiyatı şunu göstermektedir ki kaledeki iskân durumu o tarihlerde

devam etmektedir, ancak şehrin dışarıya taşıp gelişmesi nedeniyle kaledeki

evler cazibelerini yitirmişlerdir. XIX. yüzyıl ortalarından sonra kale tamamen

terk olunmuş, buradaki binanın taşları sökülerek başka inşaatlarda

kullanılmıştır.68 

 Aynı durum kalede bulundurulan askeri mevcut için de geçerlidir.

Elimizde bulunan 1046/1636-1637 tarihli mevâcib defterinde XVII. yüzyıldakalede görev yapan askeri personel hakkında detaylı bilgiler elde

edebilmekteyiz.69 Kalede görev yapan askeri personelin kale mustahfızları ve

kale azebleri diye iki guruba ayrıldığını, kale mevâcib defterlerinden

anlıyoruz. Mustahfız, kale muhafazası hizmetinde bulunan askerler hakkında

64 MŞS 248, b. 74. (20 Ramazan 1100/8 Temmuz 1689)65 MŞS 248, b. 75. (Ramazan 1100/Temmuz 1689)66 MŞS 252, b. 68. (Şaban 1139/Mart-Nisan 1727)67

 MŞS 252, b. 69. (Şaban 1139/Mart-Nisan 1727)68 Göyünç, a.g.e., s. 95.69 BOA, MAD, 2335.(1046/ 1636-1637)

Page 44: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 44/373

28

kullanılan bir tâbirdir. Genellikle kale dâhilinde oturur, ulufeli ve tımar tasarruf

eden olarak iki kısma ayrılırlardı.70  Mardin Kalesi’nde görev yapan

mustahfızlar ulufeli olup tımar tasarruf edenine rastlanmamaktadır.71 Kalede

oturması gereken bu görevlilerin zaman zaman bu kurala uymadıkları

anlaşılmaktadır. 1159/1746 tarihli bir belgede kalenin muhafazası ile görevli

neferlerin geçinecek kadar gelirleri var iken buna kanaat etmeyip hizmetlerini

aksattıkları ve kendi diledikleri yerlere yerleştikleri tespit edildiğinden,

bunların yoklamalarının yapılması ve gerekli bilgilerin Amid’e gönderilmesi

istenmiştir.72 

XVI. yüzyılda kalede bulunan mustahfız sayısı 1520 tarihinde 139

iken,73 XVII. Yüzyılda 1634-35 tarihinde 88,74 1636-37 tarihinde 86,75 1642 ve

1645 tarihlerinde ise 85 olarak kayıt edildiğini görmekteyiz.76  1664 yılında

Mardin’den geçen Tavernier ise kalede 200 sipahi ve 400 yeniçerinin

bulunduğunu yazmaktadır.77 

Kale azepleri kalenin muhafazası ve ağaları ile birlikte beylerbeyinin

emri altında muharebelere katılmanın yanı sıra, gece gündüz kapı nöbeti

tutmak ve kalenin lojistik ihtiyaçlarını temin işinde yardımcı olmakla görevli

idiler.78  Azeplerle birlikte Mardin Kalesi’nde 1 azep ağası79  ve ağanın

yardımcısı mahiyetindeki 1 azep kethüdası günlük 15 akçe yevmiye ile

bulunmaktaydı.80  Azepler 3 lîva şeklinde teşkilatlanmışlardı. Her lîvanın

başında “sancaği” adı verilen sorumluları bulunuyordu. Toplam azep sayısı

100 ile 150 arasında değişmekteydi. Ortalama günlükleri 5-6 akçe

civarındaydı.81  Bu bilgilerden kıyasla Mardin Kalesi’nde kalabalık bir askeri

70  Mustahfızlar için geniş bilgi için bkz. Eftal Şükrü Batmaz, “Osmanlı Devleti’nde Kale TeşkilatınaGenel Bir Bakış”, OTAM, S.7, Ankara 1996, s. 3-9.

71  Orhan Kılıç, “17. Yüzyıl Mardin Tarihinden İki Kesit: Gayrimüslim Nüfus ve Kale Teşkilatı”,Makalelerle Mardin, C. I, İstanbul 2007, s. 424.

72 MŞS 252, b. 342. (28 Şevval 1159/13 Kasım 1746)73 Göyünç, a.g.e., s. 94.74 MŞS 266, b. 70/1. (9 Ramazan 1046/5 Şubat 1637)75 BOA, MAD, 2335, s. 1. (1046/1636-37)76 BOA, MAD, 4746, s. 8. (1055/1755-56)77 Göyünç, a.g.e., s. 95.78 Kılıç, a.g.m ., s. 425.79

 MŞS 252, b. 398. (21 Şaban 1160/6 Ağustos 1747)80 BOA, MAD, 2335, s. 8. (1046/1636-37)81 BOA, YB, 61. (9 Ramazan 1103/25 Mayıs 1692.

Page 45: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 45/373

29

mevcudu bulundurmanın askeri savunma stratejisi ve mecburiyeti

bakımından gerekli olmadığı anlaşılmaktadır. Mardin Kalesi’nde bir

topçubaşı, iki topçu ve bir top kethüdası savunma için ihtiyaten bulundurulan

birkaç topun sevk ve idaresi için yeterli gelmektedir.82 

Kalenin Kuzey tarafında konak veya saray denilen büyük bina;

muhafızlara ait bir kışla ve Akkoyunlular tarafından yaptırılmış olan bir cami

bulunduğu kaynaklarda geçmektedir. Kalenin güney tarafında bulunan bir tek

kapı ve üzerindeki kitabe Akkoyunlu devrine atfedilir. Kalenin bir kısmı sarp

kayalardan müteşekkil olup, ancak meylin nispeten azaldığı kısımlarda

duvarlar bulunmaktadır. Kalenin güney cephesinin orta kısmında halen

ayakta duran bir kule bulunmaktadır.83 Kalede bir de hamam bulunmakta, bu

hamam harabe bir vaziyette olup, halen enkazını görmek mümkündür.84 

Kalenin etrafında bağ ve bahçeler bulunmaktadır. Şehir sadece sınaî üretimin

yapıldığı bir yer olmadığından şehirdeki halk bu bağ ve bahçelerle de

uğraşmaktadır.

Mardin Kalesi içerisinde bir de suç işleyen kişiler için bir hapishane

bulunmaktadır. Şehirlerin genelde hapishane ya da zindanları kalelerde

bulunurdu. Kalebentlik cezasına çarptırılanlar cezalarını kalelerde

çekerlerdi.85  Kaledeki hapishanenin tam olarak yeri tespit edilememekle

birlikte birçok belgede söz konusu hapishaneden bahsedilmiştir. 1735

tarihinde ahaliye zulüm yapan Mardin Voyvodası Ali Rıza Paşa ve biraderleri

Mehmed Naki’nin Mardin Kalesi’ne hapsedildiğini görüyoruz.86 1600 tarihinde

ise borç alacak verecek davası nedeniyle kalede hapse konulan Nuri veledi

İlya, eşi Martiyas’ın 18 kuruş olan borcu ödemesiyle serbest bırakılmıştır.87 1689 tarihinde Mardin Voyvodalığı aklâmından olan Habur mukataasını

deruhte eden Tay beylerinden Mehmed et-Türki Bey’in kalemiye ve gayriden

zimmetinde 200 baş koyun kaldığı için oğlunu rehin bıraktığı ve çocuğun

Mardin Kalesi’nde bulunan hapishanede tutulduğunu yine kayıtlardan

82 Kılıç, a.g.m., s. 428.83 Minorsky, a.g.m ., s. 320.84 Göyünç, a.g.e., s. 94.85

 Batmaz, a.g.m ., s. 986 BOA, C. NF, 2698. (29 Safer 1148/21 Temmuz 1735)87 MŞS 259, b. 1172. (22 Receb 1008/7 Şubat 1600)

Page 46: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 46/373

30

öğreniyoruz.88 Hapishane ile ilgili ilginç bir olay ise hapishanenin ve voyvoda

sarayının basılması ile ilgilidir. Belgeden tarihin tam olarak tespit edilemediği

olayda göçebe olan Yezidi Şarkiyanlu aşiretinin lideri Şemdin’in yakalanıp

kaleye hapsedilmesi nedeniyle 400-500 tüfekli adamın voyvodanın evi ve

hapishaneyi basarak Şemdin’i kurtardıklarını görüyoruz.89 

1600 tarihli başka bir belgeden kalenin güvenli bir yer olduğundan,

sadece savunma amaçlı bir yer değil, aynı zamanda kıymetli malların ve

paranın da saklandığı bir yer olarak kullanıldığını anlamaktayız. Bahsi geçen

tarihte Mardin Azeplar Ağası Emir Ahmed kale hazinesinde hıfz olunmak için

mühürlü 1 kise akçeyi Mardin Dizdarı olan Nurullah Ağa’ya teslim etmiş ve

sonradan gelerek bu parayı geri almıştır.90  Yine bir başka belgede Musul

haricindeki Kızılcami kurbunda zuhur eden 100 altını Çukadar Lengerli

Mehmed Ağa getirirken eşkıyanın hücumu ile gasp edildiğinden Mardin

Voyvodası Hacı İbrahim Ağa’nın gayretiyle bir kısmının ortaya çıkarıldığını ve

Mardin Kalesi’nde muhafaza altına alındığını görüyoruz.91 

Mardin ve Nusaybin Kaleleri XVIII. yüzyıl boyunca belgelerde beraber

zikredilmiştir. Nusaybin, Mardin sancağına bağlı iskân yerlerinden biri

olmakla birlikte, bir dönem sancaklık yapmış, ancak XVIII. yüzyıl boyunca

Mardin’e bağlı ve Mardin voyvodası tarafından yönetilen bir kasaba halini

almıştır. 1741 tarihli Mardin kadısı ve Mardin voyvodasına gönderilen

hükümde, Mardin Kalesi ile birlikte sık sık ismi geçen Nusaybin Kalesndeki

top, tüfek, silah vesâir mühimmatın Nusaybin Kalesi’nden ihraç, Mardin

Kalesi’ne nakledilmesi istenmektedir.92  Nusaybin Kalesi bu tarihte tahliye

olunarak mühimmatı Mardin Kalesi’ne aktarılmıştır.93  1766 tarihindeNusaybin’den geçen Niebhur, Nusaybin Kalesi’nin 1741 tarihinde

boşaltılmasından sonraki durumunu şöyle tasvir eder: “Nusaybin Kalesi’nde

88 MŞS 248, b. 113. (23 Şevval 1100/10 Ağustos 1689); Benzer belgeler için Bkz. MŞS 262, b. 235; MŞS195, b. 200; MŞS 227, b. 139.

89  MŞS 195, b. 200. (Belgenin silik olarak çıkmasından dolayı tarih tespit edilememiştir. Ancak 195numaralı defter 1762 ile 1765 tarihli kayıtları içerisinde barındırmaktadır.)

90 MŞS 259, b. 686. (9 Zilkade 1007/3 Haziran 1599)91

 BOA, DRB, 2379. (19 Rebülevvel 1162/9 Mart 1749)92 BOA, C. AS, 11630. (2 Rebiülahir 1154/17 Haziran 1741)93 MŞS 203, b. 22. (1154/1741-42)

Page 47: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 47/373

31

sadece birkaç eski, yontulmuş taştan yapılmış binadan başka bir şey

kalmamıştır.” 94  1880 senesinde Nusaybin’den geçen E. Sachau, Nusaybin

Kalesi’nden hiçbir izin kalmadığını, eski şehrin surlarının güçlükle fark

edilebildiğini yazar.95 

2. Mahalleler:

İslam şehirlerinin çoğunda mahallelere bölünme olgusu, idari anlamda

bir bölünmenin ötesinde, belirgin bir biçimde ortaya konulmuş fiziki bir boyuta

sahiptir. Başka bir deyişle, İslam şehirlerinde mahalleler, fiziki bakımdan

birbirinden ayrı, farklı üniteler halinde konumlanmışlardır.96  Kimi İslam

şehirlerinde mahalleler, birbirinden boş sahalarla ayrılmış ve hatta aralarına

kazıklar çakılmışken, kimilerinde ise etrafı duvarlarla çevrilerek diğer

evlerden ayrı, bir grup evi kapsayan kapalı üniteler halinde

oluşturulmuşlardır.97  İslam şehirlerinin birbirinden uzak ve kapalı üniteler

halinde dağınık bir görüntü çizmelerinin altındaki en önemli etken olarak

aşiretçilik göze çarpmaktadır. Muhtemeldir ki şehirler ilk fetih ile birlikte her

aşiret ayrı bir mahalle teşkil edebilecek bir şekilde iskân edilmiştir. Nitekim

katı bir aşiretçilik ruhuna sahip olan insanları ayırarak karışık halde iskân

etmek mümkün değildir. Aşiretçiliğin yanında ikinci etken din ve millet

farklılığıdır ki şehirlerin İslam hâkimiyetine girmesi ile birlikte farklı din ve

milletlerdeki insanlar farklı mahallerde ikamet etmişlerdir.98  Bu noktada

Mardin, farklı bir şehir olarak göze çarpmaktadır. Çünkü sadecegayrimüslimlerin oturduğu ya da sadece Müslümanların ikamet ettiği bir

mahalle XVIII. yüzyılda bulunmamaktadır. İncelediğimiz sicil kayıtlarında

bulunan mülk alım-satımı belgelerinde tüm mahallelerde Müslümanlar ve

gayrimüslimlerin birlikte ikamet ettiğine, birbirlerine ev sattıklarına, geleneksel

94 Niebhur, a.g.e., C. II, s. 381.95 Göyünç a.g.e., s. 59.96 Yılmaz Can, İslam Şehirlerinin Fizikî Yapısı, İstanbul 1995, s. 133.97

 Mustafa Cezar, Anadolu Öncesi Türklerde Şehir ve Mimarlık  , İstanbul 1977 , s. 89.98 Albert. Habib Hourani, “The Islamic City in the Light of Recent Reserach”, The Islamic City, Ed: A.H. Hourani- S. M. Stern, Oxford 1970, s. 13.

Page 48: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 48/373

32

Mardin ev mimarisi gereği ortak kullanılan alanları paylaştıklarına

rastlamaktayız. Bu durum Mardin’deki mahallelerin dini veya etnik bir temele

göre oluşturulmadığını göstermektedir.99  Sicillere yansıyan davalardan

özellikle de mülk satışlarından pek çok mahallede, XVII. yüzyılda olduğu gibi

müslim ve gayrimüslimlerin bir arada yaşadıkları anlaşılmaktadır. Birçok

şehrin sicil kayıtlarında müslim ve gayrimüslim mahalleleri (zımmıyan

mahallatı-kefere mahallatı) tabirlerine rastlanırken,100  Mardin’e ait sicillerde

hiçbir mahalleden bu şekilde bahsedilmemektedir.

Mardin’deki mahallelerin genel şehir düzeni içerisindeki yerini

anlayabilmek için şehrin yol sistemi üzerinde de durmak gereklidir. İslam

şehirlerinin çoğu düzensiz, eğri büğrü, dar ve çok sayıda çıkmaz sokakla

donatılmış, labirenti andıran yol sistemlerine sahiptirler.101 Belediye kurumları

yok ya da yaygın olmadıkları için yol sistemi halkın ortak kültürel ve sosyal

anlayışı ile belirlenmiştir. Mardin’in de bu dar ve düzensiz sokaklara sahip

olduğunu belirtmek gerekir. Tek farklılık olarak çıkmaz sokak azlığı dikkat

çekmektedir. Yok denilecek kadar az olan çıkmaz sokaklar birçok Osmanlı

kentinde yaygın olarak bulunmaktadır. Bir mahremiyet alanı oluşturmak

anlamına gelen çıkmaz sokakların,102 Mardin’in fiziki yapısından kaynaklanan

99  Osmanlıda zımmilerin ve özelliklede Yahudilerin kentlerin kendilerine ayrılan kesimlerindeyerleşmeleri geleneksel bir olaydır. İlk olarak Orhan Gazi zamanında Bursa’ya yerleşen Yahudilerinkendi istekleri üzerine farklı bir yere yerleşmeleri ile başlayan bu uygulama zamanla yayılmış veimparatorluğun birçok ünlü kentinde (İstanbul, Şam, Halep, vb.) Yahudi, Ermeni ve Hıristiyanmahalleri kurulmuştur. (Ömer Düzbakar, “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, İ.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl. 4, S. 5, 2003/2, s. 100); XVI. yüzyılda Mardin’dede Yahudi ve Şemsi mahallelerinden söz etmek mümkündür. “Yahudiyan” ve “Şemsiyan” isimli bu

mahallelere  XVII.  ve XVIII. yüzyıldaki kayıtlarda çok ender rastlanmaktadır. Bu veriler adı geçenmahallelerin sonraki dönemlerde bu özelliklerini yitirdiklerini göstermektedir. Bkz. Göyünç, a.g.e.,s.100-101; MŞS 248, b. 195. (19 Safer 1101/2 Aralık 1689); MŞS 251, b. 132. (8 Safer 1133/9 Aralık1720); MŞS 203, b. 294. (13 Rebiülevvel 1155/ 18 Mayıs 1742).

100  Melek Öksüz, On Sekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon, Toplum-Kültür-Ekonomi,Trabzon 2006, s. 61.

101 Can, a.g.e. , s. 113.102  İslamiyet ile birlikte bu dini kabul eden milletlerin hayat anlayışında önemli değişlikler meydana

gelmiş, mahremiyet ilkesi gereği kadının belirli kişiler dışında erkeklerle münasebeti hoşkarşılanmamıştır. Bu yeni anlayış toplumun sosyal yapısında bulunan kabileci anlayış ile bütünleşerekşehir hayatına yansımış özellikle ikamet bölgelerinde, ailenin ve aile gruplarının hayatını özel, gizli vegüvenli kılan bir yol sistemi yaratılmıştır. Zaten eğri büğrü, düzensiz bir şekilde olan sokaklarmahremiyeti ve güvenliği temin için kapatılarak çıkmaz hale getirilmiştir. Kardavi, İslam’da Helal ve

Haram, Çev: Ramazan Nazlı, İstanbul 2005, s. 218-220; İslam şehirlerindeki çıkmaz sokaklara örnekvermek gerekirse: Cezayir’de toplam yol uzunluğunun %47’sini, Kahire’de %46,8’ni teşkiletmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Can, a.g.e., s. 117

Page 49: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 49/373

33

sebeplerle oluşmadığını, ancak mahremiyet olgusunun daha farklı şekilde,

evlerin doğrudan sokağa değil de sokağı sınırlayan duvar gerisindeki avluya

açılması ile aile hayatının gizlenmeye, hususîleştirilmeye çalışıldığını

görüyoruz.

Mardin’in düzensiz, eğri büğrü sokaklara sahip olduğunu daha önce

belirtmiştik. Bütün bu düzensizliğine rağmen İslam şehirlerinin birçoğunda

olduğu gibi Mardin’de de “ışınsal yol” ve “ulu yol” sistemleri mevcuttur. Yani

şehir merkezinde bulunan bir ana yol ile mahallelerdeki camiden etrafa doğru

yayılan ışınsal formda tali yol şebekesi bulunmaktadır.103  Aynı mahalledeki

birçok sokak camiye ya da mescide ulaşır. Mardin içinde aynı şeyin geçerli

olduğunu görüyoruz. Yine mahallelere baktığımızda düzensiz ve dar

sokakların çoğunluğunun mahalledeki camiye ya da çarşıya açıldığını

görmekteyiz.

Yol sistemi ve mahalleleri oluşturan sokaklar hakkında bilgiler

verdikten sonra mahallelerin Mardin’in hangi kesiminde yer aldıklarını, ne

zaman kuruldukları ile tarihsel gelişimlerni saptamaya ve özelliklerini

açıklamaya çalışacağız. Burada yer verdiğimiz mahalleler şer’iye sicillerinde

ve Osmanlı arşivinde tespit ettiğimiz mahallelerdir. Bu isimler

seyahatnameler ve XVI. yüzyıldaki vergi kayıtları ile karşılaştırılarak tasnif

edilmiştir. Bu yolla şehrin XVIII. yüzyıldaki genel görünümünün ortaya

çıkarılması ve tarihsel gelişimin gözlenmesi amaçlanmıştır.

Osmanlının fethinin hemen ardından yapılan tahrirlerde Mardin’in 9

mahalleye sahip olduğu bilinmektedir.104  Bu mahalleler oldukça haşmetli

duran Mardin Kalesi’nin eteklerinde, etrafı “beden” olarak isimlendirilensurlarla çepeçevre çevrilmiş durumdadır. XVIII. yüzyıla gelindiğinde mahalle

sayısı küçük değişimlerle 11 çıkmış, bazı mahalleler isim değiştirirken,

bazıları başka mahallelerle birleşip ya da bölünüp, yeni mahalleleri

oluşturmuşlardır. Aşağıdaki tablo XVI. XVIII. ve XIX. yüzyıldaki veriler

ışığında Mardin’deki mahalleleri karşılaştırmaktadır.

103

  Ancak bazı İslam şehirlerinde farklı yol sistemlerine de rastlanmaktadır. Örneğin Şam, Halep gibişehirler antik şehirlerde olduğu gibi haçvari bir yol sistemine sahiptirler.104 Bkz. Göyünç, a.g.e., s. 97.

Page 50: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 50/373

34

Tablo 10: Farklı Yüzyıllardaki Mardin Mahalleleri

XVI. Yüzyıl

Mahalleleri105 

XVIII. Yüzyıl

Mahalleleri106 

XIX. Yüzyıl

Mahalleleri107 

Babu’l Cedid Bab-ı Cedid Babu’l Cedid

Zerraka Zerraka Tekye

Kıssis Kıssis Cam-i Kebir

Babu’l Hammara Meşki

(Bab-ı Hammare)

Meşki

Gölasiyan Gölasiye Golasiyan

Şemsiye Şemsiyan Şeyh Çabuk

Zeytun Zeytun Şeyh Şeyhullah

Bimaristan Bimaristan Şehidiye

Yahudiyan Sevindik Latifiye

Baş (Ala-Edna) Baş (Ala-Edna)

Bab’us-Sor (Savur) Medrese

Necmeddin

Emineddin

Tablodan da anlaşılacağı üzere XIX. yüzyılda mahalle sayısı artışa

geçmiş ve 13’e yükselmiştir.108  Şehrin büyümesiyle doğru orantılı olarak

artan mahallelerin beden dışına taştığı ve müslim gayrimüslim oranlarının

değiştiği yapılan araştırmalarla ortaya konulmaya çalışılmıştır. Biz de

çalışmamızın sınırları içerisinde XVIII. yüzyıldaki mahalleleri ve bu

mahallelerde yaşayan müslim-gayrimüslim nüfusun oranını aşağıda

incelemeye çalıştık. XVIII. yüzyıla ait 9 defterde bulunan mülk satışlarına ait

105 Göyünç, a.g.e., s. 97-99.106 MŞS 195, 252, 251, 262, 247, 266, 203, 241 numaralı defterlerdeki mahalle isimleri kullanılmıştır.107  İbrahim Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat (19. Yüzyıl Mardin’de Cemaatler Arası Sosyal Uyuma

Örnekler)”, I. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu (EUSAS ),  (20-22 Nisan, Erciyes,2006), s. 373.108 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 369.

Page 51: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 51/373

35

kayıtları kullanarak, mahallelerin defterlerde geçme sıklıklarını aşağıdaki

tabloda tespit ettik. Bu veriler ışığında aynı zamanda mahallelerin canlılık

durumlarını ve mülk satışları konusundaki caziplik oranlarını tespit etmek

mümkün görünmektedir.

Tablo 11: Mahallelerin Sicillerdeki Mülk Satışlarında Geçme

Sıklıkları

Mahalleler

MŞS

248

(1689-

1690)

MŞS

251

(1710-

1715)

MŞS

203

(1740-

1743)

MŞS

252

(1745-

1747)

MŞS

262

(1755-

1757)

MŞS

247

(1757-

1758)

MŞS

195

(1760-

1765)

MŞS

241

(1777-

1780)

MŞS

266

(1781-

1789)

oplam 

Kıssis 22 14 9 13 12 6 6 5 - 87

Zerraka 25 11 8 31 12 15 4 8 - 114

Bab-ı Cedid 27 12 8 12 4 2 2 3 - 70

Meşki

(Bab-ı

Hammare)

27 2 - 2 1 3 - - - 35

Bimaristan 9 7 8 9 5 3 2 1 - 44

Gölasiye 26 12 8 13 6 6 3 7 - 81

Zeytun 28 9 9 10 8 7 5 8 2 86

Bab’us-Sor

(Savur)19 6 4 - - - - - 29

Sevindik 5 11 9 21 6 8 - 3 - 63

Baş (Ala-

Edna)4 14 7 11 4 3 2 4 - 49

Şemsiyan 1 2 1 - 1 - - 1 - 6

Toplam 193 100 71 122 59 53 24 40 2 664

a. Kıssis Mahallesi:

Sakinlerinin çoğunluğunu Hıristiyanların oluşturduğu mahallelerden

biridir. Göyünç tarafından Arapça Kıs (papaz) kelimesinden türediği ileri

Page 52: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 52/373

36

sürülen bu mahalle,109  XIX. yüzyılda ikiye bölünerek Şeyh Şaran ve Kıssis

mahallesi isimlerini almıştır.110 

Mahallenin çoğunluğunu gayrimüslimler oluşturmasına rağmen

Müslüman halka da rastlanmaktadır. Göyünç, XVI. yüzyılda mahallenin

¾‘ünü Hıristiyanların, geriye kalanını ise Müslümanların teşkil ettiğini

söylemektedir.111  Nitekim şer’iye sicillerindeki mülk satışlarına ait kayıtlarda

bu mahallede Müslümanların sahip olduğu evlere ve bu evlerin Müslümanlar

ve Hıristiyanlarca satışına konu olan davalara da rastlanmaktadır.

Tablo 12: Kıssis Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Hıristiyanlara Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendiarasındakibelgeler

ki kesimarasındakiilişkiye dairbelgeler

Toplam

55 19 13 87

Mahallede bulunan halkın kimliği hakkında ne kadar veri sunabilir

tartışılır, ancak yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi elimizdeki 9 defterden

Kıssis mahallesiyle ilgisi bulunan 87 belgede, Hıristiyanlarla ilgili olan 55

kayda rastlanırken, 13 kayıt Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında, 19 kayıt

ise sadece Müslümanlar arasındaki davalara aittir. Bu veriler mahalledeki

Hıristiyan yoğunluğunu doğrular niteliktedir.

 Ancak yüzyılın farklı tarihlerindeki üç defter ayrıntılı incelendiğinde

gayrimüslim oranın gitgide azalma gösterdiğini görüyoruz. XVII. yüzyılın

sonlarına ait olan 248 numaralı defter (1689-1690)’de bulunan Kıssis

mahallesine ait 22 mülk satışı kaydından 14 tanesi Hıristiyanların kendi

109

 Göyünç, a.g.e., s. 98.110 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 373.111 Göyünç, a.g.e., s. 99.

Page 53: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 53/373

37

arasında gerçekleşmiş,112 1 adet satış Hıristiyan’dan Müslüman’a,113 7 adet

satış ise Müslümanların kendi arasında gerçekleştirilmiştir.114  İki kesim

arasındaki satışların azlığı dikkat çekicidir. XVIII. yüzyılın ortalarına denk

gelen 252 numaralı defter (1745-1747)’de bulunan 6 kayıttan 4’ü

Hıristiyanların kendi arasında,115  2’si ise Müslümanların kendi arasında

gerçekleşmiştir.116  Bu dönemde iki kesim arasında herhangi bir mülk

alışverişinin defterlere yansımamış olması ise ilgi çekici bir nokta olarak göze

çarpmaktadır. 1760-1765 yıllarını kapsayan 195 numaralı defterde bulunan 3

kayıttan biri Hıristiyanların kendi arasında,117  diğer ikisi ise Hıristiyanlarla

Müslümanlar arasındaki satışların kaydıdır.118  Bütün bu veriler mahallenin

tamamıyla Hıristiyanlardan oluştuğuna dair ileri sürülen görüşleri çürütmekle

birlikte, Hıristiyan yoğunluğunu gözler önüne sermekte, bu nüfusun gitgide

azaldığı ve yerini Müslümanlara bıraktığını göstermektedir.

XIX. yüzyılda da yoğun bir Hıristiyan nüfusu barındıran mahallede

Süryani Kadim, Ermeni, Keldani ve Katolikler’den oluşan bir Hıristiyan

topluluğu yaşamaktaydı. Süryani Kadim-Süryani Katolik çatışmaları sırasında

mahalle önemli merkezlerden biri olmuş, Süryani Katolikler ilk kez burada

metropolitlerine ait bir evi kilise haline getirerek, XIX. yüzyılın sonunda

Patriklik merkezini kilisenin yanına eklemişlerdir.119 

112 MŞS 248, b. 26. (14 Safer 1100/3 Haziran 1689); b. 114. (25 Şevval 1100/12 Ağustos 1689); b. 120.(25 Şevval 1100/12 Ağustos 1689); b. 125. (3 Zilkade 1100/19 Ağustos 1689); b. 132. (Evasıt-ıZilkade 1100/27 Ağustos-5 Eylül 1689); b. 234. (20 Rebiülevvel 1101/1 Ocak 1690); b. 349. (Tarih bulunmamaktadır); b. 351. (Tarih bulunmamaktadır); b. 352. (Tarih bulunmamaktadır); b. 361. (26

Rebiülevvel 996/22 Şubat 1588); b. 436. (23 Cemaziyelahir 1101/3 Nisan 1690); b. 437. (21Cemaziyelahir 1101/1 Nisan 1690); b. 458. (13 Receb 1101/22 Nisan 1690); b. 487. (5 Safer 1101/14Mayıs 1690)

113 MŞS 248, b. 391. (27 Cemaziyelahir 1101/8 Mart 1690).114 MŞS 248, b. 79. (22 Ramazan 1100/10 Temmuz 1689); b. 119. (25 Şevval 1100/12 Ağustos 1689); b.

264. (11 Rebiülevvel 1101/22 Ocak 1690); b. 501. (20 Safer 1101/29 Mayıs 1690); b. 577. (25Muharrem 1159/17 Şubat 1746), b. 596. (1159/1746-1747); b. 603. (13 Rebiülevvel 1159/5 Nisan1746)

115 MŞS 252, b. 71. (Rebiülevvel 1139/Ekim-Kasım 1726); b. 235. (15 Cemaziyelahir 1160/24 Haziran1747); b. 237. (13 Cemaziyelahir 1160/22 Haziran 1747); b. 250. (15 Receb 1160/23 Temmuz 1747)

116 MŞS 252, b. 161. (11 Safer 1160/22 Şubat 1747); b. 240. (2 Receb 1160/10 Temmuz 1747); b. 250.(15 Receb 1160/23 Temmuz 1747)

117 MŞS 195, b. 5. (Evasıt-ı Cemaziyelahir 1173/29 Ocak-8 Şubat 1760);118

 MŞS 195, b. 16. (Evasıt-ı Zilkade 1174/13-23 Haziran 1761); b. 30. (Evahir-i Rebiülevvel 1176/9-19Ekim 1762)119 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 373.

Page 54: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 54/373

38

b. Zerraka:

XIX. yüzyılda Necmeddin Mahallesi adıyla anılan Zerraka Mahallesi,120 

XVI. ve XVIII. yüzyıl kayıtlarında adına sıkça rastlanılan mahalleler

arasındadır. Nejat Göyünç Zerraka kelimesinin “suyu çok az olan kaynak ”

anlamına geldiğini belirtmektedir.121 

Hıristiyan ve Müslüman nüfusun beraber yaşadığı Zerraka

mahallesinde, Göyünç, XVI. yüzyılda nüfus artışının Hıristiyanların lehine

doğru devam ettiğini söylemektedir. Şer’iye sicillerinden nüfus oranını

çıkarmak mümkün olmamakla birlikte aşağıdaki veriler bu konuda bazı

sonuçlara varmamıza yardımcı olabilir.

Tablo 13: Zerraka Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Hıristiyanlara Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendi arasındakibelgeler

ki kesimarasındakiilişkiye dairbelgeler

Toplam

24 74 16 114

Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi Zerraka Mahallesi’nin

Müslüman ağırlıklı bir mahalle olduğu anlaşılıyor. Ancak Hıristiyanların da

mahallede bulunduğu belgelere yansımıştır.

Tablo 11’de dikkati çeken diğer bir husus Zerraka Mahallesi’nin o

dönemde defterlerde ismine en çok rastladığımız mahalle olduğudur. Bu

mahalleyle ilgili 9 defterde toplam 114 mülk satışına rastlanmıştır. Bu sayı,

mahallede mülk alış-verişinin oldukça yoğun yaşandığını ve mahallenin işlek

ve canlı bir yer olduğunu göstermektedir.

120 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 375.121 Göyünç, a.g.e., s. 98.

Page 55: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 55/373

39

c. Bimaristan:

XVI. ve XVIII. yüzyıl belgelerinde ismine sıkça rastlanılan Bimaristan

Mahallesi, bugünkü Eminüddin Mahallesi’ni oluşturmaktadır. Mahallenin

ismini burada bulunan Eminüddin Bimarhanesi ’nden aldığı

düşünülmektedir.122  XVII. ve XVIII. yüzyılda ismi genelde Bimaristan  diye

geçerken bazen de Maristan ismiyle anılmıştır.123 

Mahallenin sakinlerinin çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmaktadır.

 Aşağıdaki tablodan da anlaşıldığı gibi bu mahalleye ait kayıtların büyük

çoğunluğu Müslümanlara aittir. Bununla birlikte mahallede XIX. yüzyılda

Süryani Kadim ve Ermeni Katoliklerin sakin olduğu da bilinmektedir.124 

Tablo 14: Bimaristan Mahallesi İle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Hıristiyanlara Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendi arasındakibelgeler

İki kesimarasındaki ilişkiyedair belgeler

Toplam

8 33 3 44

d. Gölasiye Mahallesi

Bugünkü Gül mahallesinin eski adı olan Gölasiye Mahallesi, şehrin

kuzeydoğusundadır. XVI. yüzyılda Hıristiyanların çoğunlukta, Müslümanların

ise azınlıkta olduğu bilinmektedir.125 Bu konuda XVIII. yüzyıl için kesin veriler

elde etmek zor görünse de aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere bu

mahalleden mahkemeye yansıyan işlemlerde Müslümanların ağırlığının daha

122 Göyünç, a.g.e., s. 101.123

 MŞS 248, b. 131 (6 Zilkade 1100/22 Ağustos 1689)124 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 373.125 Göyünç, a.g.e., s. 100.

Page 56: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 56/373

40

fazla olması bir gösterge olarak kabul edilebilir. 1689-90 yıllarına ait 248

numaralı defterde Gölasiye Mahallesi’nin konu olduğu davalarda 26 kayıttan,

16’sı Müslümanların kendi aralarındaki hadiselere, 5 tanesi Hıristiyanların

kendi aralarındaki, 5 tanesi ise Hıristiyanlarla Müslümanlar arasındaki

hadiselere ait kayıtlardır.126  İleriki yıllara ait defterlerde ise Müslümanlarla

Hıristiyanlar arasındaki davalarda bariz düşüşler yaşanmıştır. Örneğin 1745-

47 yıllarını kapsayan 252 numaralı defterde bulunan Gölasiye Mahallesi ile

ilgili 13 kayıttan sadece 3’ü Hıristiyanlarla ilgili iken,127  1760-65 yıllarındaki

davaları kapsayan 195 numaralı defterde ise Gölasiye Mahallesi’nde bulunan

Hıristiyanlarla ilgili hiçbir kayda rastlanmamıştır.128 

1100/1689 tarihli bir belgede Gölasiye Mahallesi’nin Kiziri diye geçen

Hana veledi Sefer’in Hıristiyan oluşu da ilgi çekicidir. Müslümanların ağırlıkta

olduğu bir mahallede gayrimüslim birinin mahallenin işlerinden sorumlu

olması kayda değerdir. Bu kişi Müslüman ahaliden Allaf Seyyid Mustafa bin

Numan’ın bana küfür etti şikayeti üzerine mahkemeye getirilmiş ancak

kendisi “haşa ve kella küfür etmedim” diyerek yemin verdiği için davadan

men edilmiştir.129 

Tablo 15: Gölasiyan Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Hıristiyanlara Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerin

kendi arasındaki

belgeler

Müslümanların

kendi arasındaki

belgeler

İki kesim

arasındaki ilişkiye

dair belgeler

Toplam

12 50 19 81

126 Bkz. A. Kankal, İ. Özcoşar, H. Güneş, V. Gürhan, 248 nolu Mardin Şer’iye Sicili Belge Özetleri veMardin, İstanbul 2007.

127 Bkz. A. Kankal, İ. Özcoşar, H. Güneş, R. Günay, 252 nolu Mardin Şer’iye Sicili Belge Özetleri veMardin, İstanbul 2006.

128

 Bkz. K. Z. Taş, İ. Özcoşar, H. Güneş, V. Gürhan, 195 nolu Mardin Şer’iye Sicili Belge Özetleri veMardin, İstanbul 2006.129 MŞS 248, b. 41. (20 Safer 1100/9 Haziran 1689)

Page 57: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 57/373

41

e. Zeytun Mahallesi:

Nejat Göyünç, Mardin’i çevreleyen surun kapılarından biri olarak

sunduğu Bab-ı Zeytun ismiyle bağlantı kurduğu bu mahalle, muhtemelen

zeytin imâlathânelerinin olduğu bir yer olması nedeniyle bu isimle

anılmıştır.130 Bab-ı Cedid civarlarında bulunan Zeytun isimli bir camiden de

bu mahallenin Bab-ı Cedid Mahallesi’nin yakınlarında bir yerde olduğu

düşünülebilir. Aynı zamanda Reyhaniye Camii’de bu mahallede

bulunmaktadır.131  Belgelerde sıkça ismine rastladığımız bu mahallenin

çoğunluğu Müslümanlardan oluşmaktadır.

Tablo 16: Zeytun Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Hıristiyanlara Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerin

kendi arasındakibelgeler

Müslümanların

kendiarasındakibelgeler

ki kesim

arasındakiilişkiye dairbelgeler

Toplam

24 54 8 86

f. Bab-ı Cedid Mahallesi:

İsminden Mardin’deki sur kapılarından birisinin adını taşıdığı

anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda çoğunluğunu Müslümanların teşkil ettiği bu

mahallede, Hıristiyanların ufak bir azınlık meydana getirdiği, fakat devamlı

olarak artış kaydettikleri görülmektedir.132  XVI. yüzyılda hem Cami-i Kebir’i

hem de şehrin en güzel çarşısını içerisinde barındıran bir mahalleydi.133 

Mahallenin bu geniş sınırları daha sonra daralma göstermiş, bu mahallenin

130 Göyünç, a.g.e., s. 100.131

 MŞS 195, b. 57. (21 Rebiülevvel 1179/ 7 Eylül 1765)132 Göyünç, a.g.e., s. 97.133 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 124.

Page 58: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 58/373

42

sınırları içerisinden XVIII. yüzyılda Baş mahallesi,134 XIX. yüzyılda ise Cami-i

Kebir Mahallesi, Şehidiye Mahallesi ve Tekke Mahallesi oluşmuştur.135 

XIX. yüzyılda da ismine sıkça rastladığımız bu mahallede,136 

çoğunluğu Müslümanlar oluşturmasına rağmen, Hıristiyan ve özellikle de

Yahudilere de rastlanmaktadır. Hala burada Yahudi Çeşmesi   adıyla bir

çeşme de bulunmaktadır. Yahudilerin varlığının XIX. yüzyıla kadar devam

ettiğini yine sicillerden öğrenmekteyiz.137 

Tablo 17: Bab-ı Cedid Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendiarasındakibelgeler

ki kesimarasındakiilişkiye dairbelgeler

Toplam

13 53 4 70

g. Meşki (Babu’l-Hammare) Mahallesi:

XVI. ve XVII. yüzyıl kayıtlarında Babu’l-Hammare olarak ismi geçen bu

mahallenin isminin nereden geldiği konusunda Göyünç, Süryani kaynaklarına

dayanarak, kapının yakınında Deyr’ul-Hammar adı verilen bir manastırınkurulduğunu, bu sebepten kapıya Hammare ismi verildiğini belirtmektedir.138 

XVIII. yüzyıla ait defterlerde Meşki Mahallesi olarak ismi geçen bu

mahallenin139  XVII. yüzyılın sonlarında bile isminin Babu’l-Hammare olarak

134 MŞS 203, b. 29.135 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 370.136 MŞS 183, b. 25 (22 Ramazan 1307/12 Mayıs 1890); b. 54 (Tarih bulunmamaktadır)137 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 370.138

 Göyünç, a.g.e., s. 99.139  MŞS 262, b. 109. (1176/1762-63); MŞS 252, b. 93 (24 CA 1159/14 Haziran 1746); b. 223 (10Cemaziyelevvel 1160/20 Mayıs 1747)

Page 59: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 59/373

43

kullanıldığına belgelerde şahit oluyoruz.140  XIX. yüzyıl boyunca da bu

mahalleye Meşki ismi verilmiştir.141 

Hıristiyan nüfusun çoğunlukta yaşadığı bu mahallede Akkoyunlu

hükümdarı Cihangir evkafına ait bir imaret olduğu da tahrir defterlerindeki

kayıtlardan anlaşılmaktadır.142 

Tablo 18: Meşki Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendiarasındakibelgeler

ki kesimarasındaki ilişkiyedair belgeler

Toplam

5 27 3 35

h. Babu’s-Sor (Savur) Mahallesi:

XVI. yüzyıl Tahrir kayıtlarında ismine rastlanmayan bu mahallenin,

şehrin doğu kapısını oluşturduğu bilinir. Şer’iye sicillerinde ismine tesadüf

edilmesi ilk olarak XVI. yüzyılın sonundadır.143 XVII. yüzyılın sonuna ait olan

248 numaralı defterde adı sıkça geçen bu mahalleye, XVIII. yüzyıla ait

defterlerde ender rastlamamız ilginç bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Yüzyılın yarısına kadar ismine rastladığımız bu mahalle sonraki dönem

defterlerinde hiç geçmemektedir.144  XIX. yüzyıl kayıtlarında ise ismi sıkça

140 MŞS 248, b. 5 (Evasıt-ı Receb 1100/1-10 Mayıs 1689); b. 8 (1 Safer 1100/21 Mayıs 1689)141 Bkz. A. Kankal, İ. Özcoşar, H. Güneş, V. Gürhan, 183 Nolu Mardin Şer’iye Sicili Belge Özetleri ve

Mardin , İstanbul 2007; MŞS 183, b. 40. (Gurre-i Zilkade 1307/19 Haziran 1890); b. 79. (18 Zilhicce1308/25 Temmuz 1891)

142

 Göyünç, a.g.e., s. 99.143 Günay, a.g.e., s. 308.144 Bkz Tablo 2.

Page 60: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 60/373

44

geçmekte olan bu mahallede,145  Müslümanların çoğunlukta olduğu, ancak

bunun yanında Hıristiyanlarında bu mahallede sakin oldukları bilinmektedir.

Son dönemde Hıristiyan nüfusun arttığına dair bilgiler, 1857 yılında bu

mahalle de yapılan küçük bir kilise ile ilişkilendirilmektedir.146 

Tablo 19: Babu’s-Sor Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendiarasındakibelgeler

ki kesimarasındaki ilişkiyedair belgeler Toplam

9 14 6 29

i. Sevindik Mahallesi:

XVI.,147 XVII.,148 ve XVIII.149 yüzyıl kayıtlarında adına rastladığımız bu

mahalleye XIX. yüzyıldan sonra Latifiye denilme başlanmıştır. Muhtemelen

Latifiye Cami’nin yakınında bulunan bu mahallede Müslüman ve Hıristiyan

cemaatler beraber yaşamaktaydılar ve mahallenin Hıristiyan sakinleri Süryani

Yakubi, Keldani, Ermeni, Süryani Katolik ve Protestanlardan oluşmaktaydı.

150

 

145  Bkz. A. Kankal ve diğerleri, 183 nolu Mardin Şer’iye Sicili Belge Özetleri ve Mardin, İstanbul2007.

146 Özcoşar “13 Mahalle 7 Cemaat” , s. 371.147 Göyünç, a.g.e., s. 101.148 MŞS 248, b. 102. (14 Şevval 1100/1 Ağustos 1689)149

 MŞS 203, b. 89. (21 Muharrem 1147/23 Haziran 1734; MŞS 247, b. 79. (18 Şevval 1159/3 Kasım1746)150 Özcoşar, a.g.m., s. 374.

Page 61: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 61/373

45

Tablo 20: Sevindik Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendiarasındakibelgeler

İki kesimarasındaki ilişkiyedair belgeler Toplam

17 31 15 63

 j. Baş Mahallesi:

XVI. yüzyılda ismine rastlayamadığımız bu mahalle, XVII. yüzyılın

sonlarında “Baş alâ” ve  “Baş ednâ” isimleriyle karşımıza çıkmaktadır.151 

Mahallenin aşağı ve yukarı diye ikiye ayrılarak resmi kayıtlara girmesi geniş

bir alanı kapsadığı fikrini oluştursa da sicillerde yeri hakkında yeterince

malumat bulunmamaktadır. XIX. yüzyılda da ismine rastlanan bu mahallenin

sakinlerinin ağırlıklı olarak Hıristiyanlardan oluştuğu belgelere yansımıştır.152 

XIX. yüzyıla ait bir belgede ismi geçen Surp Kevork Kilisesi’nin bu mahallede

bulunması Ermeni cemaatinin burada oturuyor olduğuna işaret etmektedir.153 

Tablo 21: Baş Mahallesiyle İlgili Belgelerin Müslüman ve

Gayrimüslimlere Göre Dağılımı

Gayrimüslimlerinkendi arasındakibelgeler

Müslümanlarınkendiarasındakibelgeler

İki kesimarasındaki ilişkiyedair belgeler

Toplam

31 13 5 49

151

 MŞS 248, b. 195. (19 Safer 1101/2 Aralık 1689)152 Özcoşar, “13 Mahalle 7 Cemaat”, s. 371.153 A.g.m., s. 371.

Page 62: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 62/373

46

k.  Şemsiyan Mahallesi:

XVI. yüzyıl kayıtlarında154  sıkça adına rastlanılan bu mahalle

Şemsi’lerin yaşadığı bir mahalle olarak biliniyor ancak bu mahalleye ait

kayıtlara baktığımız zaman Müslümanların da bu mahallede ikamet ettiklerini

görüyoruz.155  XVII. ve XVIII. yüzyıl kayıtlarında ismine ender rastlanılan bu

mahallenin XIX. yüzyılda kaybolduğu bilinmektedir.

 154

 Göyünç, a.g.e., s. 100.155 MŞS 251, b. 132 (8 Safer 1133/9 Aralık 1720); MŞS 248, b. 195 (19 Safer 1101/2 Aralık 1689); MŞS203, b. 294 (13 Rebiülevvel 1155/ 18 Mayıs 1742).

Page 63: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 63/373

47

3. Camiler ve Mescitler

a. Cami-i Kebir (Ulu Cami):

Mardin’deki camilerin en eskisi olduğu düşünülen Cami-i Kebir,156 aynı

adı taşıyan mahallede, çarşının içerisinde eğimli arazi tesviye edilerek doğu-

batı doğrultusunda dikdörtgen bir şekilde inşa edilmiştir. Araziyi düzenlemek

için doldurulan kısmın güneyine duvar çekilmiş ve Abdulgani Efendi’ye göre

bu duvar Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan tarafından 1469 yılında

yenilenmiştir.157 

Seyyah Buckingham ve bazı Süryani yazarların,158  camiyi eski bir

Hıristiyan kilisesinden bozma olarak nitelendirmesine rağmen Albert Gabriyel

ve birçok araştırmacı caminin XI. yüzyıl yapısı olduğunu iddia etmişlerdir. XII.

yüzyıl Artuklu mimarisinin temel özelliklerini yansıtan bu yapıda yer alan

yazıt, caminin XI. yüzyıl içinde yapıldığını göstermektedir. Minarede bulunan

bir başka yazıt ise 1176 tarihini göstermektedir. Artuklu hükümdarı Kutbettin

İlgazi tarafından yaptırıldığı bilinen minarenin doğu cephesindeki 1186 tarihli

bir başka yazıtta ise Yavlak Arslan dönemi işaret edilmektedir.

İki minareli yapıldığı düşünülen caminin doğu tarafındaki minaresi

bugün yoktur. Abdulgani Efendi bu minarenin Topal Timur tarafından

yıkıldığını söylemektedir.159  İbrahim Artuk da “garp tarafında olan minarenin

“Timur’un 803/1400 senesinde Mardin’i istilası sırasında yıkılmış, şark

tarafında hala baki olan minarenin ise 1304 senesinde düşen bir yıldırımla

yarısından fazla yarılmış iken ehl-i hayr-ın muaveneti ile 1305 tarihinde

tamirine başlanmış ve 1306 senesinde ikmâl edilmiştir”  demektedir.160 

156 Göyünç, a.g.e., s. 107.157 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 148.158 Gabriyel Akyüz, Mardin İlinin Merkezinde Civar Köylerinde ve İlçelerinde Bulunan Kiliselerin

ve Manastırların Tarihi , İstanbul 1998, s. 30.159 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 228.160 İbrahim Artuk, Artukoğulları Tarihi, İstanbul 1944, s. 96

Page 64: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 64/373

48

Bugün var olan minare üzerindeki yazıtta bulunan 1176 erken tarihine

rağmen, bu minarenin sonraki dönemlerde yapıldığı düşünülmektedir. Yeni

ve eklektik bir üslubu yansıtan minare kapısının yapım tarihi ise

1888/89’dur.161 

 Ali Emiri, caminin vakfiyesinin 572/1176-77 tarihinde tanzim edilerek

613 yılında büyük bir taşa yazıldığını, bu vakfiyede caminin iki minareli

olduğunu nakletmiştir.162  Ancak bugün böyle bir kitâbe yoktur. 1816’larda

Mardin’e gelen Buckingham, caminin tek minareli olduğundan bahseder. Halk

arasında iki minareli olarak kabul edilen caminin iki minaresi arasındaki

zincirin Sultan İsa Medresesi’ne götürülmesiyle bu medresenin isminin

Zinciriye Medresesi olarak anılmasına sebep olduğu kabul edilir. Abdüsselam

Efendi, Kutbeddin İlgazi tarafından yaptırıldığını söylediği Ulu Cami İçin,

“temelleri sağlam, dönemeçli iki tane minare yaptırdı, bu zamanda bile böyle

bir eser inşa etmeye kimsenin gücü yetmez, minarelerden biri caminin

doğusunda, diğeri batısındaydı, iki minareyi bir birine bağlayan demirden bir

zincir vardı. Minarelerden biri bugün yoktur”  demektedir.163 İbrahim Artuk ise,

Mardin’de mevcut Cami-i Kebir’in biri garp ve diğeri şark tarafında iki

minaresinin bulunduğunu ve Kutbeddin İlgazi’nin bu iki minare arasında

çekilen mamul tılsımlı bir zincirle rapt olunduğunu yazmaktadır.164 

Cami-i Kebir’in bir diğer dikkat çeken yönü ise, klasik dönem İslam

şehirlerindeki cami-çarşı birlikteliğini en güzel şekilde sergilemesidir. Bilindiği

üzere İslam şehirlerinin karakteristik özelliği olarak ulu cami merkezli bir şehir

gelişimi vardır. Mardin’de de aynı şey söz konusudur ve Cami-i Kebir ile

şehrin en büyük çarşısı içiçedir. Hatta çarşının yapımı camiden çoköncedir.165  Camiin yerinin tespiti sırasında bu çarşının büyük rolü olduğu

söylenebilir.

161 Ara Altun, a.g.e., s. 35.162  Katip Ferdi, Mardin Mülük-i Artukiye Tarihi, Kitabeleri Vesair Vesaik-ı Mühimmiye, Neşr: Ali

Emîrî, İstanbul 1939; (Ali Emîrî’nin açıklamaları kısmından 7 nolu açıklama), s. 36, (Aktaran Altun,a.g.e., s. 40).

163

 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 48.164 İbrahim Artuk, Mardin Artukoğulları Tarihi, İstanbul 1940, s. 96.165 Fusun Aliağaoğlu, Mardin Şehir Dokusu ve Evler , Eylül 2003, s. 47.

Page 65: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 65/373

49

Camiye ait hizmetlerin yürütülmesi için kendisine ait bir vakfın

bulunduğu bu vakfın cami ile bitişik olduğu bilinmektedir. Vakfın XVI.

yüzyıldaki gelirleri şöyledir: 1526’da 15.149, 1540’da 17.915, 1565’de 16.170

akçedir.166 1174/1760-61 yılındaki bir kayıtta ise Cami-i Kebir vakfının gelir ve

gider durumu; gelir: 402 kuruş 2 para, gider: 326 akçe 46 paradır.167 

1726 yılında Cami-i Kebir’de görevli bir müezzin günlüğü 3 akçe ile

çalışmaktaydı.168 1729 yılında duagu olarak çalışan Hindiye ise yine 3 akçe

ile görev yapmaktaydı.169 1753 yılında caminin evkafının dış işlerine bakmak

üzere günlüğü 5 akçe ile Seyyid Abdulkadir’in atandığını görüyoruz.170 

b. Reyhanîye Cami:

Cami, çarşı içerisinde bulunup üzerinde üç adet kitâbe mevcuttur.

Üzerindeki bu üç kitabeden iki tanesinde tarih okunmaktadır. Bunlardan

birinde 1217 (M. 1802-03), ikincisinde 1307(M. 1888-89) tarihleri

görülmektedir. XVI. yüzyıla ait tahrir defterlerinde Reyhanîye mescidi olarak

ismi geçmektedir. Ancak XVIII. yüzyıl kayıtlarında ise kimi zaman cami olarak

zikredilmekte,171 kimi zaman da mescit olarak adı geçmektedir.172 1761 tarihli

bir belgede Reyhanîye mescidinin ahalisi tarafından minber konularak

camiye çevrilmesi isteği kabul edilmiş ve günlüğü 8 akçe vazife ile Seyyid

Hasan Halife hatip olarak tayin edilmiştir.173  Bu tarihten önce ise mescitte

görevli olarak bir hafızın bulunduğunu yine mevcut belgelerden anlıyoruz.174 

 Abdüsselam Efendi, 1751 tarihinde ikinci defa yönetici olarak atanıp 4yıl süreyle hâkim olan Ömer Paşa zamanında çarşının yakınlarında minaresi

ile birlikte Reyhanîye adı verilen bir caminin yaptırıldığını aktarır ve tarih

166 Göyünç, a.g.e., s. 107.167 MŞS 195, b. 17. (2 Muharrem 1175/3 ağustos 1761)168 MŞS 252, b. 59. (Evasıt-ı Cemaziyelevvel 1138/15-24 Ocak 1726)169 MŞS 252, b. 81. (24 Şaban 1141/25 Mart 1729)170 MŞS 227, b. 3. (Evasıt-ı Rebiülahir 1166/ 18 Şubat 1753)171 MŞS 203, b. 130. (Evail-i Recep 1173/18-22 Şubat 1760)172

 MŞS 251, b. 134. (7 Rebiülevvel 1174/17 Ekim 1760)173 MŞS 195, b. 130. (Evail-i Zilkade 1174/13 Haziran 1761)174 MŞS 262, b. 130. (Evail-i Recep 1146/8 Aralık 1733)

Page 66: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 66/373

50

olarak 1752’yi verir.175 Caminin yapımı için temel kazıldığında çürümemiş bir

şehit cesedine rastlanıldığını, oysa temel kazılan yerin metruk bir arsa

olduğunu belirtir. Caminin yapım sebebini ise Ömer Ağa’dan önce Mardin

hâkimliği yapan Ahmed Paşa’nın kızı Hanım’ın topladığı parayı göndermesi

ve Ömer Paşa’dan caminin yapılmasını istemesi olarak açıklar.176  Buna

rağmen bu tarihten çok önce XVI. yüzyıl tahrir defterlerinde bu caminin adına

rastlanması ve vakıf gelirlerinin belirtilmesi, Abdüsselam Efendi’nin verdiği

tarihin onarım ile ilgili olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Caminin XV.

yüzyılda veya XVI. yüzyılın başlarında yapılmış olması mümkündür.

Plan olarak Ulu Cami plan şemasına uygundur. Alt katının güney

tarafına sokağa açılan beş dükkânı vardır. Üst katın batısında taş döşeli dar

bir avlu, avlunun kuzeyinde selsebilli beşik tonozla örtülmüş bir eyvan,

eyvana bitişik bir oda, odanın yanındaki merdivenden geçilen minare,

avlunun güneyinde mihrap bulunan yazlık namaz kılma yeri bulunur.177 

c. Cami-i Latif (Latifiye):

Mardin’deki büyük camilerden biridir. Enine genişleme gösteren avlulu

büyük bir camidir. Abdulgani Efendi caminin yapım tarihi olarak 1368/69

tarihini vermektedir. Buna karşılık Ara Altun, 1371 tarihinde Artuklu

sultanlarından ikisine hizmet etmiş olan Abdullatif tarafından yaptırıldığını

iddia etmektedir. Bugünkü minaresi ise 1845 tarihinde Mısır Valisi Gürcü

Mehmed Paşa tarafından yaptırılmıştır.178  Mardin ve çevresinde camiye aitzengin vakıflar mevcuttur. Bu cami vakfının Kabala köyünde var olan bağları,

belgelere yansımıştır.179  1690 yılında cami vakfının mütevellisi olan Molla

Salih adlı kişi vakıf ile ilgilenmenin dışında, evinin altında bulunan dükkânda

175 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 85.176 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 86.177

 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 435.178 Altun, a.g.e., s. 49.179 MŞS 248, b. 138. (18 Zilkade 1100/3 Eylül 1689)

Page 67: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 67/373

51

kara borsa niteliğinde fırıncılık yaptığına rastlıyoruz. Bu kişi daha sonra

görevinden alınarak Amid divanına gönderilmiştir.180 

 Abdulgani Efendi, caminin kendisine ait bir suyun bulunduğunu ancak

yakınındaki evlerden biri tarafından çalındığını söyleyerek, camide hiç suyun

akmadığını ve avlunun çöplük halinde olduğunu söylemektedir.181  Ancak

günümüzde Latifiye ismiyle anılan camii, restore edilerek ibadete açılmış ve

Mardin’in günümüzdeki önemli tarihi zenginliklerinden biri haline gelmiştir.

d. Melik Mahmud Cami (Babu’s-Sor):

Caminin XIV. yüzyıla ait bir yapı olması muhtemeldir. Kâtip Ferdi,

Melik Mahmud’un H. 768 (M. 1366-67) tarihinde öldüğünü yazmaktadır.182 

Kitabesinde ise H. 765 (M. 1363-64) tarihi mevcuttur. Abdulgani Efendi,

camiyi II. Mansur Ahmed bin Melik’in yaptırdığını söylemektedir.183  Ancak

caminin Mansur’un oğlu olan Mahmud adına izafe edilmesi bu bilgiyi şüpheli

kılmaktadır.184 

Kentin doğusunda bulunup bir avlu etrafında yer alan mimari

oluşumun ana mekânı ortada kubbeli iki yanı beşik tonozlarla örülmüş

mekânlardan kuruludur. Caminin kuzey-doğu köşesinde yer alan minare basit

görünüşlü, silindir şeklinde gövdeye sahiptir ve Osmanlı döneminde inşâ

edildiği düşünülmektedir.185  Abdüsselam Efendi ve Abdulgani Efendi

minaresinin Mardin hâkimlerinden Abdullah Ağa tarafından H. 1216 (M.

1801) senesinde yaptırıldığını söylemektedir.186 H. 1202 (M. 1787-88) senelerine ait olan 266 numaralı şer’iye

sicilindeki kayıtlara göre bu camide görevli olan imam ve hatipler günlüğü iki

180 MŞS 248, b. 571. (18 Rebiülahir 1101/29 Ocak 1690)181 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 231.182 Katip Ferdi, a.g.e. , s. 41.183 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 227.184

 Aydın ve diğerleri, a.g.e.. s. 433.185 Altun, a.g.e., s. 44.186 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 91; Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 227.

Page 68: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 68/373

52

akçeye çalışmaktaydılar.187 Abdulgani Efendi bu caminin imam ve hatiplerinin

salih kişilerden seçildiğini belirtmektedir.188 

e. Şeyh Çabuk Cami:

 Ana caddenin alt kısmında avlunun duvarları ile geniş bir alana yayılan

cami, Mardin camilerinin genel özelliği olarak enine yayılan bir yapıdır. Yapım

tarihi bilinmemekle birlikte, yerli halk geleneğinde Hz. Ömer zamanına kadar

götürülmekte ve Şeyh Çabuk isminin Peygamberimizin postası olan zatın

mezarının burada olması nedeniyle verildiğine inanılmaktadır. Ancak bu

konuda kesin bilgiler mevcut değildir. Bugünkü halini XV. yüzyılda aldığı

tahmin edilmektedir.189  Abdulgani Efendi, caminin 1873 tarihlerinde tamir

edildiğini söylemektedir.190 Altındaki boşluk nedeniyle sık sık çökme tehlikesi

geçirmiş ve özellikle batı kısımları bu yüzden değişime uğramıştır.191 Caminin

girişinde zaviyeyi andıran yapı, buranın tekke gibi kullanıldığı düşüncesini

akla getirmektedir.

Camiye ait masrafların karşılanması için bir vakıf mevcuttur. XVI.

yüzyıldaki vakıf kayıtlarında ismine rastladığımız bu cami XVIII. yüzyılda da

kendisine ait vakıf gelirlerinden faydalanmaktadır.192  XIX. yüzyıldaki senelik

geliri hakkında ise Abdulgani Efendi 1.198 kuruş olduğu bilgisini

vermektedir.193 

187 MŞS 266, b. 201. (Tarih bulunmamaktadır)188 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 227.189 Altun, a.g.e., s. 52.190 Abdulgani Efendi, a.g.e. , s. 230. 191

 Altun, a.g.e., s. 53192 Bkz. s. 217.193 Abdulgani Efendi, a.g.e. , s. 230.

Page 69: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 69/373

53

f. İbrahim Ağa Mescidi:

Diyarbekir kapı mahallesinde bulunmaktayken şuan yeri

bilinmemektedir. Camiye ismi verilen İbrahim Ağa’nın hakkında da bilgi sahibi

değiliz. Ancak XVI. yüzyıldaki vakfiyelerde ismine rastlanılan mescidin,

tarihlendirilmesinin daha eski olduğu anlaşılıyor. Abdulgani Efendi bu caminin

Meşkin Mahallesi’nde olduğunu, yıkıldığını ancak arsasının durduğunu,

senede 1383 kuruş madeni geliri olduğunu yazmaktadır.194 

XVIII. yüzyılda camide günlüğü 2 akçe ile cüzhanlık ve günlüğü bir

akçe ile noktacılık görevlerinin yapıldığı belgelerden anlaşılıyor.195 Camiye ait

olan vakfın mütevelliliği görevi ise günlüğü 4 akçe ile yapıldığına yine

belgelerde rastlamaktayız.196 

g. Süleyman Paşa Cami:

XVIII. yüzyıla ait defterlerde ismine rastladığımız Süleyman Paşa

Cami, Ara Altun’un Molla Hari Cami olarak ismini zikrettiği ve diğer isminin

Süleyman Paşa Camii olduğunu belirttiği camidir.197  Nitekim XVI. yüzyıl

kayıtlarında ismine rastlayamadığımız bu caminin elimizdeki belgelerden tam

olarak yerini tespit etmemiz mümkün değildir.

 Altun, Süleyman Paşa Cami olarak belirttiği Molla Hari Cami’nin yapılış

tarihini muhtemelen XII. ve XIV. yüzyıl olarak vermiştir. Oysa 1764 tarihli bir

belgede Bağdat Valisi Süleyman Paşa’nın Mardin’de yaptırdığı bir camiinin

olduğu ve bu caminin zengin vakıflara sahip olduğunu öğreniyoruz.198 Bağdat

valisi olan Süleyman Paşa ise 1750’li yıllarda idarecilik yapmıştır. Dolayısıyla

caminin XII. veya XIV. yüzyıllarda yapılmış olma ihtimali doğru ise bahsi

geçen Süleyman Paşa’nın muhtemelen camiyi onarımdan geçirdiği ihtimali

194 Abdulgan Bulduk, a.g.e., s. 227195 MŞS 266, b. 429. (Evahir-i Safer 1138/6 Kasım 1725)196

 MŞS 266, b. 448. (Evail-i Recep 1137/16 Mart 1725)197 Altun, a.g.e. , s. 49.198 MŞS 195, b. 58. (Evasıt-ı Receb 1177/14-24 Ocak 1764)

Page 70: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 70/373

54

doğmaktadır. Bu esnada caminin isminin de artık Süleyman Paşa Cami

olarak anıldığını düşünebiliriz. Zira bir başka belgede Süleyman Paşa’nın

camiyi tamir ettiği esnada, caminin aşağısına 5 adet dükkân eklediğini

görüyoruz.199 

Camiyi onaran Süleyman Paşa’nın camiye bir vakıf tesis ettiğini yine

belgelerden anlıyoruz. 1765 senesine gelinceye değin bu caminin vakfının

olmadığı, bu sebeple gereken din hizmetlerinin yürütülebilmesi için önce 8

bab dükkânın, sonra da 5 bab dükkânın daha satın alınıp cami-i şerifin

hizmetine sokulduğunu ve bunların caminin vakfı olarak mahkemece kayıt

altına alındığını görüyoruz.200 

h. Şeyh Abdulaziz Cami:

 Abdulgani Efendi, Suku’l Bakar adlı çarşının içinde olarak tarif ettiği bu

cami için 1930 yılında “yıkılmış bir haldedir”   demektedir.201  235 numaralı

defterde bulunan bir belgede Şeyhullah mahallesindeki bir evin satışı

sırasında, mülkün komşuları arasında Abdulaziz Camisi de kaydedilmiştir.202 

Bugün bu camii mevcut değildir.

Camiye ait bir vakfın varlığına XVI. yüzyıldaki kayıtlarda rastlıyoruz. Bu

vakıf 1526’da 408, 1540’da 480, 1565’te 372 akçe gelire sahiptir.203  1690

yılında Kabala köyünde caminin vakfına ait bir üzüm bağının seneliği 2 esedi

kuruşa kiralanmıştır.204 

199 MŞS 195, b. 58. (Evasıt-ı Receb 1177/14-24 Ocak 1764)200 MŞS 195, b. 55. (14 Rebiülevvel 1179/31 Ağustos 1765)201 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 237.202 İ. Özcoşar, H. Güneş, F. Dinç, 235 nolu Mardin Şer’iye Sicili Belge Özetleri ve Mardin, İstanbul,

İstanbul 2007, s. 71.203 Göyünç, a.g.e., s. 111.204 MŞS 248, b. 246. (Selh-i Rebiülevvel 1101/11 Ocak 1690)

Page 71: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 71/373

55

i. Şeyh Necmeddin Gazi Cami:

Silvan’da ölüp Mardin’e getirildiği kabul edilen Necmeddin İlgazi’nin

gömülü olduğu düşünülen camidir. Eminüddin külliyesi içerisinde ya da kendi

başına bir medrese olduğuna dair varsayımlara rağmen gerek XVI. yüzyılda

ve gerekse XVII. yüzyılda ismi Şeyh Necmeddin Gazi mescidi/cami olarak

geçmektedir.  205 XVIII. yüzyılda ise bu caminin bir vakfının bulunduğunu ve

Eminüddin Cami’siyle birlikte zikredildiğini görüyoruz.206 

 j. Şeyh Mehmed Zerrar (Şeyh Muhammed Ez-Zarrar) Cami:

Necmeddin Mahallesi’nin güneyinde bulunan camii Mardin yapıları

içerisinde en yeni görünüşe sahip olan, kesme taştan yapılmış kareye yakın

bir ana mekâna sahiptir. Mezarlık tepesinin arkasında bulunan caminin yapım

tarihi ve yaptıranı bilinmemektedir. Halk tarafından Hz. Ömer dönemine

kadar götürülen caminin bu dönem özellikleri vermediğini düşünen Ara Altun,

caminin en son 15-20 yıl önce Şeyh Mehmed Ensari tarafından onartılmış

olduğunu belirtmekte ve yapının giriş kapısı üzerindeki kitabenin XVII.

yüzyılın sonuna işaret edildiğini söylemektedir.207 

XVI. yüzyıl kayıtlarında ismi geçen caminin gelirleri 1540 yılında 560,

1565’te 1980 akçe olarak belirtilmiştir.208  Yine XVI. yüzyıl kayıtlarında

Mardin’deki Şeyh Mehmed Oki vakfından bir hamamın Zarar Mescidi vakfına

eklenmesinden sonra uzun süre Şeyh Mehmed Oki mescidi ismiyle anıldığı

bilinmektedir.209  Abdulgani Efendi bu hamamın Koçhisar (Kızıltepe)’de

olduğunu ve yıkık olduğunu söylemektedir.210  1080 tarihli bir belgede ismi

geçen bu caminin nezaret hizmetine Seyyid Abdulkadir atanmıştır.211 

205 Göyünç, a.g.e., s. 109.206 Bkz. s. 217.207 Altun, a.g.e., s. 62.208 Göyünç, a.g.e., s. 111.209

 Aynı eser, s. 111.210 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 231.211 BOA, C. EV, 1389. (23 Zilkade 1080/22 Nisan 1767)

Page 72: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 72/373

56

k. Şeyh Abdulaziz Cami:

Suku’l-Bakar adı verilen çarşının içerisinde bulunan bu camii, XVI.

yüzyıl kayıtlarında mescit olarak ismi geçmekte ancak 1690 tarihli bir vakıfta

kendisinden camii olarak söz edilmektedir.212 Abdulgani Efendi 1930 yılında

bu caminin bazı yerlerinin yıkık olduğunu kaydetmektedir.213 

Nejat Göyünç, bu mescidin vakfının 1536 yılındaki varidatını 408, 1540

yılındaki varidatını 480 ve 1565’te ise 372 akçe olarak göstererek o dönemde

vakfın gelirlerinin toplam 5 dükkândan gelen kira bedelleri olduğunu

yazmaktadır.214 Ancak 1690 tarihli kayıtta Kabala köyündeki bir bağında bu

caminin vakıfları arasında seneliği 2 esedi kuruşa kiralandığını görüyoruz.215 

 Abdulgani Efendi ise bu caminin vakıf gelirlerinin 1930 yılında 60 kuruş kadar

olduğunu belirterek, eski malların şunun bunun eline geçtiğini belirterek telef

olduğunu yazmıştır.216 

l. Hacı Kasım Mescidi:

 Abdulgani Efendi tarafından sadece ismi zikredilen fakat açıklama

veya bilgi verilmeyen bu mescidin, yeri ve inşa tarihi tespit edilmemiştir.217 

Daha önce bu konuda çalışmış (Ara Altun, Nejat Göyünç, vs.)

araştırmacıların da eserlerinde değinmedikleri bu mescit ile ilgili 1746 tarihli

bir belgede, mescide ait vakıfların olduğuna dair bilgiler mevcuttur.218 

212 MŞS 248, b. 246. (Selh-i Rebiülevvel 1101/11 Ocak 1690)213 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 237.214 Göyünç, a.g.e., s. 111.215 MŞS 248, b. 246. (Selh-i Rebiülevvel 1101/11 Ocak 1690)216

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 237.217 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 237.218 MŞS 237, b. 55. (15 Rebiülevvel 1159/7 Nisan 1746)

Page 73: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 73/373

57

m. Hamidi Cami:

Savur kapıya giden dar yol üzerinde bulunan caminin en erken

tarihlendirileceği dönem XV. yüzyıldır.219  Halk arasındaki yaygın ismi Şeyh

Sabun ya da Zebun Cami’dir. Caminin müştemilatında zaviye işlevini

görebilecek kalıntılar mevcuttur.220  Yapı üzerindeki bir yazıttan buranın

1882/83 tarihlerinde Şeyh Hamid adı verilen kişi tarafından tamir ettirildiği

yazmaktadır.221  Adının da muhtemelen buradan geldiği düşünülmektedir.

Elimizdeki sicillerde bu camiye dair bir kayıta rastlayamadık. Ancak

 Abdulgani Efendi bu camiye dair ayrıntılı bilgiler vermektedir. Abdulgani

Efendi’nin Şehidiye mahallesinde bulunduğunu söylediği camiyi Şâfilerin

bayram namazını eda ettikleri yer olarak gösterir.222 

n. Yusuf Çelebi Mescidi:

XVII. yüzyılın sonlarına ait belgelerde ismi geçen bu mescide diğer

kaynaklarda rastlamak mümkün olmamıştır. XVI. yüzyıl kayıtlarında da ismi

geçmemektedir. Abdulgani Efendi, Yusuf Çelebi Mescidi için Şeyh Yusuf

Mescidi ismini kullanmakta ve büyük caddenin batısındaki odun pazarında,

bânisi bilinmeyen terk edilmiş bir camii olduğunu yazmaktadır.223 

1689 yılında bu camiye ait vakıfların bulunduğunu,224 yine 1765 yılında

Karadere köyündeki bir değirmene Yusuf Çelebi Mescidi vakfının malı olarak

el konulduğunu görmekteyiz.225

 

219 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 434.220 Altun, a.g.e., s. 55.221 Altun, a.g.e., s. 54.222 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 231.223

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 237.224 MŞS 248, b. 210. (23 Safer 1101/6 Aralık 1689)225 MŞS 251, b. 247. (25 Cemaziyelevvel 1179/9 Kasım 1765)

Page 74: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 74/373

58

4. Medreseler:

a. Sıtti Radviye (Hatuniye) Medresesi:

Gül mahallesinde olduğu bilinmektedir. Sahip olduğu eyvanıyla bu tip

medreselerin öncüsüdür.226  Artuklu hükümdarlarından Necmeddin Alp’ın

hanımı ve Kutbeddin İlgazi’nin annesi Sitti Radviye tarafından yaptırıldığı

bilinmektedir.227 Hatuniye ismiyle de anılmaktadır.228 Bir de mescidi olup bu

mescit günümüzde de kullanılmaktadır. H. 1185 (M. 1771-72) tarihinden önce

yaptırıldığı düşünülen medresede, Abdüsselam Efendi’nin iddiasına göre

Kutbeddin İlgazi’nin türbesi mevcuttur.229  Vakıfları arasında bir de hamam

vardır. Bu hamam medresenin hemen yakınında bugün Babu’s-Sor Hamamı

olarak bilinen hamamdır. Hamamın dışında Deyr’uz-Zaferan’da bir bağ ve bir

de mezraya sahip olan vakıflar arasında Kaçirden (?) adı verilen köyden

gelen 22 kile buğday ve 22 kile arpa vardır.230  Yine bir başka belgede

medreseye ait vakıflar arasında bezzazhane yakınlarında bir dükkânın

olduğunu ve bu dükkânın aylık 20 akçeye kiralandığını anlıyoruz.231 

Medresede görevli müderrislerin günlüğü 15 akçeye çalıştıkları da

belgelerden ortaya çıkmaktadır.232 1760 yılında medresenin günlüğü 15 akçe

vazife ile müderrisi olan Molla Abdullah Halifenin vefat etmesinden ötürü,

oğlu Abdurrahim müderrislik vazifesinin boş olduğunu ve kendisinin müderris

olarak tayin edilmesini İstanbul’a arz ettiğinden, Şeyhülislam Veliyüddin

Efendi’nin işareti üzerine 2 Kasım 1760 tarihinde, günlüğü 15 akçe vazifeylemüderris olarak tayin edilmiştir.233 

226 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 438.227 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 48; Altun, a.g.e., s. 77.228 Katip Ferdi, a.g.e., s. 37.229 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 48.230 MŞS 259, b. 505. (23 Şaban 1007/21 Mart 1599)231

 MŞS 247, b. 41. (28 Zilhicce 1006/1 Ağustos 1598)232 MŞS 259, b. 1406. (28 Cemaziyelahir 1007/26 Ocak 1599)233 MŞS 195, 137. (23 Rebiülevvel 1174/2 Kasım 1760)

Page 75: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 75/373

59

b. Şehidiye Medresesi ve Cami:

Tarihi PTT binasının karşısında bugün için Mardin’in en güzel

manzaralarından birini oluşturmaktadır. Camisi ile birlikte bir kompleks

oluşturan yapı Nasıreddin Artuk Arslan tarafından yaptırılmıştır.234 

Medreseye ve camiye Şehidiye adının verilmesi Abdulgani Efendi tarafından,

caminin temeli atıldığında ortaya çıkan birkaç şehit mezarına ve vezir

Nizameddin Bakış’ın şehit olan kölesi Lulu’nun cami yapılmadan önce buraya

gömülmesine bağlanmaktadır.235 

Medresenin etrafının o dönemde harabe ve mezarlık olarak

kullanıldığına dair bilgiler mevcuttur. Abdulgani Efendi, caminin doğu tarafının

bilinmeyen bir tarihte yıkıldığını ve yarısının aslına uygun bir şekilde

yapılmadığını söylemektedir.236  Minareli olarak yapıldığı halde minaresi

sonradan yıkılmış ve 1914 yılında belediye başkanı olan Gönüllüzade Hıdır

Çelebi tarafından mimarbaşı Lole’ye tekrar yaptırılmıştır.237 

XVIII. yüzyıl boyunca medresede eğitimin devam ettiğini belgelerden

anlıyoruz. Nitekim 1747 yılında umuma yönelik dersler vermesi için günlüğü 5

akçeye Seyyid Ahmed müderris olarak atanmıştır.238  Şehidiye Camiinde

görev yapan bir imamın günlük ücreti ise 4 akçedir.239  1703 tarihinde

medresede görevli dersiâm olan Seyyid Ali’nin yerine geçen Mevlana Seyyid

Mehmed Zeyneddin’in günlüğü ise 2 akçedir.240 

c. Ma’rufiye Medresesi:

Bugünkü Şar mahallesindedir. Mardin mimarisi için olduğu kadar bölge

mimarisi açısından da önemli bir yapı olan Ma’rufiye Medresesi, Diyarbakır iç

234 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 49.235 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 52.236 A.g.e., s. 52.237 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 439.238 MŞS 252, b. 403. (Evahir-i Cemaziyelahir 1160/8 Temmuz 1747)239 BOA, C. EV, 21148. (29 Zilkade 1172/24 Temmuz 1759); BOA, C. EV, 1280, s. 1. (15 Rebiülahir

1253/19 Temmuz 1837); MŞS 195, b. 108. (1 Safer 1173/24 Eylül 1759); MŞS 195, b. 131. (8 Şevval1173/24 Mayıs 1760)240 MŞS 266, b. 293. (Selh-i Safer 1115-14 Temmuz 1703)

Page 76: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 76/373

60

kaledeki mozaikli yapıdan sonra bölgede görülen ikinci mozaikli binadır.

Kalıntılarından eyvanlı, avlulu bir medrese olduğu anlaşılmaktadır. Göyünç,

tahrir defterlerindeki bir kayda dayanarak yapının 1526 tarihlerinde bir onarım

geçirmiş olduğunu belirtiyor.241  Altun ise, Artuklu yapılarıyla kurulan ilişki

sonucunda medresenin XIII. yüzyılın ilk çeyreğine ait olabileceğini iddia

etmektedir.242 

 Abdulgani Efendi bu medresenin 1926 senesinde tahrip edildiğini ve

enkazının yağmalandığını yazmaktadır.243  İncelediğimiz defterlerde bu

medresenin ismine rastlayamadık. Ancak gerek XVI. yüzyılda tamirat

geçirmesi ve gerekse Abdulgani Efendi’nin kayıtlarından anlaşıldığına göre

XVIII. yüzyılda da faaliyet göstermiş bir medrese olması gerekir. Nitekim

 Abdulgani Efendi seyyahların daima ilgisini çeken bir medrese olarak

zikreder Ma’rufiye’yi.244 

d. Sultan İsa (Zinciriye) Medresesi:

Medrese mahallesinin kuzeyinde dikdörtgen ve geniş bir alana

yayılmış olan Sultan İsa (Zinciriye) Medresesi iki kat üzerine avlu, cami, türbe

ve çeşitli ek mekânlardan meydana gelmiştir. Belgelerde her iki ismi de

kullanılmaktadır.245 Yapının tarihinin 1385 yıllarına rastladığı kitabelerden ve

Katip Ferdi’nin kaydından anlaşılmaktadır.246 Yaptıranı Melik Necmeddin İsa

bin Muzaffer Dâvud bin el-Melik Salih (H. 778-806)’dir. Timura karşı

mücadele etmiş olan Melik İsa bir süre bu medresede hapsedilmiştir.247  Abdulgani Efendi, Melik İsa’yı cömertlik ve kerem sahibi, alimleri sever,

hayırsever olarak nitelendirmektedir.248 

241 Göyünç, a.g.e., s. 119.242 Altun, a.g.e., s. 87.243 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 244.244 A.g.e., s. 244.245 MŞS 259, b. 1339. (Evahir-i Şaban 1060/6 Nisan 1598); MŞS 195, b. 195. (Evail-i Zilkade 1175/24

Mayıs-2 Haziran 1762)246

 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 440.247 Altun, a.g.e., s. 95.248 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 86.

Page 77: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 77/373

61

Halk arasında inanılan, Ulu Cami’nin iki minaresi arasında gerili

bulunan zincirinin daha sonra bu medreseye taşınmasıyla isminin Zinciriye

olduğu bilgisi doğruluğu tartışılan bir aktarımdır. Nitekim Ulu Cami’nin de iki

minareli inşa edildiği şüphelidir.249 

Medresenin XVIII. yüzyılda da aktif çalıştığı belgelerden

anlaşılmaktadır. Nitekim burada görevli bir şeyh günlük 6 akçe vazife ile

çalışmaktadır. 250 

XVI. yüzyıldaki vakıf gelirleri oldukça iyi gibi görünsede 237 numaralı

defterdeki tarihsiz bir belge, vakıf gelirlerinin sanıldığı kadar iyi olmadığını,

vakıftan istifade edenlere yetmediğini, bu amaçla vakfın görevlilerinin

giderleri karşılandıktan sonra arta kalan vakıf gelirinin Mardin naibi İbrahim

Efendi’nin elinde bulunan muhasebe defterine göre, vakıftan istifade edenler

arasında paylaştırması gerektiğini belirtmektedir.251 

e. Kasımiye (Kasım Padişah) Medresesi:

Mardin’deki medreselerin en büyüğüdür. Şehrin güney kısmında ve

dışındadır. Yapının tarihini verebilecek herhangi bir kitabe bulunmamaktadır.

Gabriel, medresenin inşasına, Zinciriye medresesi ile benzerlikleri nedeniyle

aynı mimar tarafından Sultan İsa döneminde Zinciriye’nin yapımından hemen

sonra başlandığını ileri sürmektedir. Gerek Timur baskısı ve gerekse

 Akkoyunlu baskısı gibi etkenlerle yarım kalan medresenin, Akkoyunlu

döneminde tamamlatıldıktan sonra Cihangir’in oğlu Kasım’ın adıyla anıldığınıbelirtmektedir.252 

XVI. yüzyıl tahrir defterlerinde ismi zaviye, mescid ve medrese olarak

geçen yapının,253  XVIII. yüzyıldaki belgelere Kasımiye, Kasım Padişah

Medresesi olarak geçtiğini görüyoruz. Arşiv kayıtlarında, medresenin yanında

249 Bkz. S. 47.250 MŞS 195, b. 195. (Evail-i Zilkade 1175/24 Mayıs-2 Haziran 1762)251

 MŞS 237, b. 148. (Tarih Bulunmamaktadır)252 Altun, a.g.e., s. 99.253 Göyünç, a.g.e., s. 117.

Page 78: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 78/373

62

bir mescit, bir türbe ve bir zaviyenin anılması burasının tek başına bir

medrese olarak düşünülmediğini, bir külliye biçimine yakın olduğunu

düşündürmektedir.254 

I. Dünya Savaşı’na kadar aktif bir şekilde çalışmış olan medrese,255 

Mardin’deki medreseler arasında evkafı ve gelirleri en fazla olan yapıdır.

1526 yılında yalnız Mardin’de, 74 tanesi Kayseriyye çarşısında bulunan 243

dükkân vakıflar arasında zikredilmektedir.256  Bunun dışında günlüğü 60

akçeye kiraya verilen 1 hamam,257  6 değirmen, Gurs köyünde 15, Rışmil

köyünde 1 ve Mardin çevresinde 6 adet bağ ile birçok çevre köyün rub’u

hububat hisseleri bu medresenin evkafları arasındadır.258 

1766 yılında Mardin’e gelen ünlü seyyah Carsten Niebuhr, Mardin’de

kurucusunun adıyla anılan Kasım Paşa Medresesi’nin bulunduğunu ve

kurucusu tarafından her yıl buraya 10.000 kuruş ödendiğini yazmaktadır.259 

Medresede hem Hanefi öğrenciler, hem de Şafii öğrenciler eğitim

görmekteydi. Buna göre de medrese içerisinde Hanefi ve Şafii olmak üzere

iki tane mescit düzenlenmiş, Hanefi ve Şafii imamlar ayrı ayrı atanmıştır.260 

Medresedeki eğitim de bu doğrultuda mezhep farklılığına göre ayrıştırılmış ve

Hanefi ve Şafii müderrisler ayrı olarak atanmıştır.261  1790 yılında bu

medresinin Hanefi müderrisi günlük 32,5 akçe almaktadır.262  Nısf-ı hisse-i

müderrislik adıyla kendisine tevcih edilen bu görevin diğer yarısı muhtemelen

Şafii müderris için ayrılmıştır.

1726 yılında bu medresede görevli bir müderris günlük 60 akçe ile

görev yapmaktaydı.263  Medresede günlüğü 1 akçe ile Hanefi ve Şafii

254 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 441.255 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 157.256 Göyünç, a.g.e., s. 117.257 MŞS 259, b. 313.258 Göyünç, a.g.e., s. 117.259 Niebuhr, a.g.e. , s. 98. 260 BOA, C. EV, 315. (8 Şevval 1175/2 Mayıs 1762); BOA, C. MF, 1238. (7 Safer 1120/28 Nisan 1708).

BOA, C. EV, 12148. (15 Rebiülahir 1253/19 Temmuz 1837)261 BOA, C. MF, 1238. (7 Safer 1120/28 Nisan 1708); BOA C. MF, 1238. (7 Safer 1120/28 Nisan 1708);

BOA, C. EV, 315. (08 Şevval 1175/2 Mayıs 1762)262 MŞS 266, b. 48. (19 Receb 1204/4 Nşsan 1790)263 MŞS 247, b. 343. (10 Receb 1138/14 Mart 1726)

Page 79: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 79/373

63

imamlarının,264 günlüğü 2 akçe ile bir ambardarın,265  günlüğü 3 akçe ile bir

sermayedarın,266 yine günlüğü 3 akçe ile bir hamalın ve günlüğü 2 akçeye bir

türbedarın267, günlüğü 4 akçe ile bir zaviyedarın, biri 5,268 diğeri 10 akçe269 

olmak üzere iki adet duagunun, günlük 1,5 akçe ile bir saraydarın270 

çalıştığını belgelerden anlıyoruz. Bu görevliler dışında medresede bir

eczahanın,271  bir mimarın272  ve bir noktacının273  bulunduğu da belgelere

yansımıştır.

f. Muzafferiye Medresesi:

Kale eteğinde Artuklu hükümdarı Melik Muzaffer Kara Arslan

tarafından yaptırılan Muzafferiye Medresesi, XIX. yüzyılda, yıktırılıp yerine bir

cami-i şerif ve bir de mektebi rüşdiye inşası yapılmasına müsaade edilmesine

dair bir kayıttan274  anlaşıldığı kadarıyla bugünkü Kız Meslek Lisesi olarak

kullanılan binanın yerinde olması muhtemeldir.275  XVI. yüzyıldaki kayıtlarda

da ismine rastlanılan bu medresenin,276 XVIII. yüzyılda da faal halde olduğu

belgelerde mevcuttur. 252 numaralı Mardin şer’iye sicilindeki tarihi

okunamayan bir kayıtta, medreseye günlüğü 1 akçe ile muarrif, günlüğü 2

akçe vazife ile ihlashan, günlüğü 2 akçe ile mimar ve yine günlüğü 2 akçe ile

birun cabisi atandığını görüyoruz.277 

264 MŞS 251, b. 1326. (23 Zilkade 1106/5 Temmuz 1695)265 MŞS 252, b. 53. (Evail-i Safer 1138-16 Ekim 1725)266 MŞS 203, b. 348. (Tarih bulunmamaktadır)267 BOA, C. EV, 32295. (29 Cemaziyelevvel 1141/31 Aralık 1728)268 MŞS 252, b. 340. (2 Safer 1159/24 Şubat 1746)269 BOA, C. EV, 12148. (27 Cemaziyelevvel 1190/14 Temmuz 1776)270 BOA, C. MF, 2566, s. 1. (22 Safer 1166/29 Aralık 1752)271 BOA. C. EV, 424. (26 Cemaziyelahir 1120/12 Eylül 1708)272 BOA. C. EV, 29751. (10 Zilkade 1158/11 Aralık 1745)273 BOA, C. EV, 12148. (15 Rebiülahir 1253/19 Temmuz 1837)274 Göyünç, a.g.e., s. 115.275

 Altun, a.g.e., s. 103.276 Göyünç, a.g.e., s. 115.277 MŞS 252, b. 435. (Tarih okunmamaktadır)

Page 80: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 80/373

64

g. Cihangiriye Zaviyesi-Medresesi:

 Akkoyunlu Sultanı Cihangir Bey tarafından yaptırıldığı düşünülen

yapının zaviye ve türbe halinde iki işlevi olmasına rağmen elimizdeki XVIII.

yüzyıl kayıtlarında Cihangiriye Medresesi olarak ismi geçmektedir. Bahsi

geçen medresenin muhtemelen zaviyenin bir bölümünü teşkil ettiği

düşünülse de bu yüzyılda medresesinin daha fazla öne çıktığı ileri sürülebilir.

Venedikli tüccar Josef Barbaro Mardin’i ziyareti sırasında burada kalmıştır.

Barbaro, buradan bahsederken hastalara yemek verildiği, eğer hasta meşhur

biriyse ayağının altına her birinin değeri 100 dukadan fazla olan halılar

serildiği bilgisini verir. Barbaro ayrıca burada kendi ülkesinde nadiren

görebileceği garip bir olay yaşadığını şöyle aktarmaktadır; “bir gün hastanede

tek başıma oturmuş idim. Bir kalender yanıma geldi. Çıplak ve tüyleri

kazınmış, sırtına kahve renkli bez örtmüş bir adam idi. 30 yaşlarındaydı.

Yanıma oturdu ve beyaz şalını kenara çekti. Bizim dua okurken takındığımız

üsluba benzer bir samimiyetle okumaya başladı. Bir müddet sonra benim

yanıma yanaştı; işimi gücümü sordu. Kimsesiz bir adamım diye cevap

verdim. Bunu duyunca “bende kimsesizim, bu dünyada hepimiz garibiz. Bu

yüzden dünya işlerinden elimi eteğimi çektim, gördüğün gibi ömrümün

sonuna kadar bu şekilde günlerimi geçiriyorum” diye cevap verdi. Böyle

yaşamaktan ve dervişlikten o kadar hoş bir şekilde bahsetti ki,-gariptir- bende

dünyayı hakir görme duygusu oluştu.” 278  

Elimizdeki kayıtlarda Cihangiriye Medresesi’nde günlüğü 4 akçe ile bir

imam olarak görev yapmaktaydı.279  Günlüğü 15 akçeye ise müderris tayini

gerçekleştirilmekteydi.280  Vakfın mütevellisi ise günlüğü 4 akçeye

görevdeydi.281  Günlüğü 5 akçeye çalışan bir aşçının da zaviyenin vakfında

görevli olduğu belgelerde bulunmaktadır.282 

278 Barbaro, a.g.e., s. 65.279 MŞS 252, b. 40. (Evahir-i Receb 1138/24 Şubat-4 Mart 1726)280

 MŞS 266, b. 116. (17 Rebiülevvel 1100/9 Ocak 1689)281 BOA, C. EV, 7646. (13 Rebiülevvel 1204/1 Aralık 1789)282 BOA C. EV, 30499. (06 Ramazan 1199/13 Temmuz 1785)

Page 81: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 81/373

65

5. Zaviyeler:

a. Hamza-i Kebir Zaviyesi

Yukarı Mardin’den Meydanbaşı’na inen yolun sağında, sadece cami

olarak kullanılmaktadır. Abdulgani Efendi’nin kayıtlarında burada daha önce

bir zaviyenin olduğu ancak şu an mescit olarak kullanıldığı yazmaktadır.283 

 Altun, bugün kullanılan mescit kısmının, aslında türbe kısmının

değiştirilmesiyle ortaya çıktığını söylemektedir.284 Dört yana taşkın haçvâri bir

plan gösteren türbe, düzgün bir kesme taş işçiliği göstermektedir. Kara Yülük

Osman’ın oğlu Hamza Bey tarafından yaptırıldığı düşünülen yapı,

kitabesinden anlaşıldığına göre H. 842 (M. 1438-9) tarihinde yaptırılmıştır.

XVIII. yüzyılda yapının mescit olarak kullanılmaya devam ettiğini

görüyoruz. Zira 1788 tarihinde “Mardin kasabasında vaki‘ Sultan Hamza-i

Sağir Mescidi demekle maruf mescid-.i şerifde yevmi 4 akçe vazife ile imam

olan es-seyyid Mahmud fevt olub yeri hali ve hizmet-i lâzımesi mahlûlolmağla yerine erbab-ı istihkakdan işbu râfi‘-i tevki‘-i refi‘iş-şân-ı hakani es-

seyyid Muhammed Halife bin Hacı Zeyneddin her vechle layık ve mahal ve

müstehak olmağın imamet-i mezkure müteveffa-yı mezburun mahlûlünden

tevcih olunub yedine berat-ı şerif-i âli şanım verilmek babında yedinde” 285  

şeklindeki kayıt, yapının o dönemde de mescit olarak kullanıldığını ve burada

görevli imamlarında günlük 4 akçe ile çalıştıklarını göstermektedir. Bu

belgenin diğer dikkat çeken yönü ise mescitte görevli imamların sadece bu işiyapmadıkları çeşitli işlerle uğraştıklarını gösteren bir belge olmasıdır. Bu

belgeye göre yukarıda bahsi geçen ve fevt olan Seyyid Mahmut, Hamza-i

Kebir’in imamlığının yanı sıra aşağıdaki görevleri de ifâ etmektedir. Bir diğer

dikkat çeken husus ise aşağıda sıralanan bütün görevlerin bir sonraki kişiye

berat ile devredilmesidir. Yani aşağıdaki vazifelerin hepsi bir bütün gibi

düşünülmektedir.

283

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 236.284 Altun, a.g.e., s. 105.285 MŞS 266, b. 291. (29 Şaban 1202/4 Haziran 1788)

Page 82: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 82/373

66

Tablo 22: Hamza-i Kebir İmamının Yaptığı İşler ve Gelirleri

Sultan Hamza -i Kebir’de katib yevmî akçe 3

Hatuniye’de cüzhan 2 ve ferraş 2 yevmî akçe 4

Cihangiriye’de nazır’ul-nüzzar yevmî akçe 5

Sultan Hamza -i Kebir’de nazır’ul-nüzzar yevmî akçe 5

İbrahim Ağa Mescid-i Şerifi’nde yevmî akçe 4

Sultan Hamza –i Sagir’de bevvab yevmî akçe 5

Sultan Hamza –ı Kebir’de türbedar yevmî akçe 2

Sultan Hamza –ı Kebir’de müezzin yevmî akçe 4

Zeynelabidin’de keyyâl yevmî akçe 3

Sultan Hamza -ı Kebir’de dua-gu yevmî akçe 3

Sultan Hamza -ı Kebir’de bevvab yevmî akçe 3

Melek Nasreddin Şehidiyye’de cabi yevmî akçe 3

El-yekun kırk sekiz akçedir 48

b. Hamza-i Sağir Zaviyesi:

Meydanbaşı’nda Hamza-i Kebir zaviyesinin tam karşısındadır.

 Abdulgani Efendi yapının 1474’te inşa edildiğini söylemektedir. İbrahim Artuk,

yapının yanında yer alan mezarın Cihangir Bey’in oğlu Emir Hamza (Ö.

1444/45)’ya ait olduğunu yazmaktadır. Bu zaviyenin vakfında görevli

mütevellinin günlüğü 4 akçe aldığı belgelerde kayıtlıdır.286 

6. Eminüddin Külliyesi:

Necmeddin İlgazi tarafından kardeşi Emüniddin adına yaptırılmış

 Anadolu’daki ilk külliyelerdendir.287  Mardin’in bugünkü Emüniddin Mahallesi

286 BOA, C. EV, 21675. (29 Zilkade 1191/29 Aralık 1777)287 Kâtip Ferdi, a.g.e., s. 10; Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 437.

Page 83: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 83/373

67

yada Maristan adıyla anılan mahallesinde bulunan yapı iki kısım halinde

toplanmıştır. Birinci kısım; camii, medrese, maristan, hamam ve çeşmeden

meydana gelmekte, ikinci kısım ise; birbirini kesen tonozlu mekanlar, bir

minare ve ek mekan kalıntılarından ibarettir.288  Kaynaklarda Emineddin

tarafından yapımına başlanıp daha sonra vefat etmesi üzerine kardeşi

Necmeddin İlgazi tarafından bitirilerek Emineddin’in adına ithaf edildiği

yazmaktadır.289 

Osmanlı arşiv belgelerinde Emineddin Cami, medresesi, hamamı,

hanı, mescidi, bimarhanesi, tımarhanesi isimleriyle geçmekte olan

külliyede,290  Maristan (Bimaristan) ismiyle bir darüşşifanın bulunduğu

bilinmektedir. Bu hastanenin XVIII. yüzyılda hala faal olduğunu tababet

görevine yapılan atamalardan anlıyoruz.291 

Bugün harap halde olan hamam Selçukluların Anadolu’ya

girdiklerinden sonraki ilk hamam olma özelliğini taşır.292  Hamamın bahçe

duvarına bitişik bir de çeşme vardır. Bugün hala aktif olan çeşme günümüzde

camii olarak kullanılan kısmın karşısındadır.

XVIII. yüzyılda camide günlüğü 2 akçe ile bir müezzinin,293  yine

günlüğü 2 akçe ile bir kapucubaşı ile bir kandildarın,294 günlüğü 3 akçeye bir

nazırın295  çalıştığını belgelerden anlamaktayız. 1762 tarihli Eminüddin

caminin gelir giderleri hakkındaki bir belgede ise caminin toplam gelirinin 180

kuruş olduğu, giderlerinin de aynı şekilde 180 kuruşa denk geldiğini

görmekteyiz.296 

288 Altun, a.g.e., s. 66.289  Abdüsselam Efendi, Emineddin’in ölmesinden sonra Necmeddin İlgazi’nin Mardin’e gelerek

 babasının makamına oturduğunu ve kardeşi Emineddin’in inşa ettiği ancak tamamlayamadığı yanı başındaki medresenin inşasını tamamladığını yazmaktadır. Abdüsselm Efendi, a.g.e., s. 44.

290 MŞS 195, b. 59. (1 Şevval 1177/3 Nisan 1764); MŞS 252, b. 376. (Evail-i Receb 1159/20-29 Temmuz1746); MŞS 252, b. 354. (17 Zilhicce 1159/31 Aralık 1746);

291 BOA, C. SH, 848, s. 1. (28 Zilhicce 1121/28 Şubat 1710)292 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 437.293 MŞS 252, b. 354. (17 Zilhicce 1159/31 Aralık 1746); MŞS 252, b. 376. (Evail-i Receb 1159/20-29

Temmuz 1746); MŞS 252, b. 354. (17 Zilhicce 1159/31 Aralık 1746).294

 MŞS 251, b. 425. (Cemaziyelevvel 1131/Mart-Nisan 1719)295 MŞS 251, b. 451. (Evail-i Safer 1131/24 Aralık 1718)296 MŞS 195, b. 4. (Selh-i Safer 1176/22 Ağustos 1762)

Page 84: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 84/373

68

7. Hamamlar:

a. Eminüddin (Maristan) Hamamı:

Eminüddin Külliyesi içerisinde değerlendirilecek bir yapı olan bu

hamam, bugün aynı isimle anılan mahalle içerisindedir. Mardin’de bulunan en

eski hamamdır. Ünver’in 1938 yılında yapmış olduğu planda ayakta kalmış

olan topluluk yapıları içerisinde en geniş yeri kaplamaktadır. Abdulgani

Efendi 1930 yılında Gömüllüzade Hıdır Çelebi’ye ait olduğunu

yazmaktadır.297 

b. Emir (Bey) Hamamı:

 Ana cadde üzerinde olup yolun güneyindedir. Mir Feyyaz bin Emir Ali

tarafından M. 1378-1388 tarihleri arasında inşa edildiği düşünülmektedir.298 

XVIII. yüzyılda oldukça işlek olduğu belgelere yansımıştır. Bey Hamamı

ismiyle geçmekte olan bu hamamın,299  1748 tarihinde bir yıllık olarak 1300

kuruşa Abdulkadir Efendiye kiraya verildiğine rastlıyoruz.300  Bu rakam

oldukça yüksek bir rakamdır. Abdulgani Efendi’de 1930’lu yıllarda bu

hamamın her gün işlediğini yazmaktadır.301 

c. Cami-i Kebir Hamamı:

Cami-i Kebir yakınlarında, bu caminin vakıfları arasındadır. ArtukluSultanı Melik Salih tarafından Cami-i Kebir’e vakıf olarak XIV. yüzyılın ilk

yarısında yaptırıldığı tahmin edilmektedir.302 Bugün bazı eklemeler yapılarak,

cephelerinde değişiklikler yapılmıştır.

297 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 250.298 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 250.299 MŞS 195, b. 57. (21 Rebiülevvel 1179/ 7 Eylül 1765); b. 58. (Evasıt-ı Receb 1177/ 14-24 Ocak 1764)300

 MŞS 252, b. 472. (1 Muharrem 1161/2 Ocak 1748)301 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 250.302 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 250; Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 445; Altun, a.g.e., s. 115-117.

Page 85: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 85/373

69

d. Radviye (Babu’s-Sor) Hamamı:

Sıttı Radiviye Medresesi vakıflarından olan bu hamamın medresenin

inşa edildiği 1176/77 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir.303 

Kuzeyindeki medresenin 1206 tarihli duvara kazılı vakfiyesinde ilk sırayı bu

hamam almaktadır.304  1930’lu yıllara kadar işler ve Kermozadeler olarak

bilinen bir aileye ait olduğunu Abdulgani Efendi’den öğreniyoruz.305 

e. Bab-ı Cedid (Yeni Kapı) Hamamı:

Bab-ı Cedid Mahallesi’nde şu an yıkık durumda olan hamam, Melik

Muzaffer Kara Arslan mescidi vakfına aittir.306  Mardin’in en büyük

hamamlarından biridir. 1915 tarihinde Evkaf Memuru Şükrü Efendi tarafından

onarılmıştır.307  Abdulgani Efendi, 1930’lu yıllarda “cehennemi ısıtma

vazifesini layıkıyla yapmadığından” kapalı olduğunu belirtmektedir.308 

8. Kiliseler:

Pagan kültürden tek tanrılı inançlara kadar çok çeşitli dini yapıları

bünyesinde barındıran XVIII. yüzyıl Mardin’inde halkın çoğunluğu Hıristiyan

olduğu için şehir merkezinde ve çevresinde birçok kilise mevcuttu. Yörenin ilk

yerleşiklerinden olan Hıristiyanlar, sur dışında veya içinde birçok kilise ve

manastırlar inşa etmişlerdir. Eldeki verilere göre bu yapıların çoğunluğu V. ve

VI. yüzyıllarda yapılmıştır. Şehirdeki erken tarihli kilise ve manastırlarşunlardır:

  Mar Mihail Kilisesi veya Burç Manastırı (V. yüzyıl)

  Mar Şmuni Kilisesi (VI. yüzyıl)

303 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 444.304 Altun, a.g.e., s. 114.305 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 250.306

 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 444.307 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 250; Göyünç, a.g.e., s. 122; Altun, a.g.e., 114.308 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 250.

Page 86: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 86/373

70

  Surp Kevork Kilisesi (V. yüzyıl)

  Mar Hürmüzd (Behirmiz) Kilisesi (V. yüzyıl)  Mar Benham (Kırk Şehit ) Kilisesi (VI. yüzyıl)

  Deyru’l-Zaferan Manastırı

Kaynaklar VI. yüzyıldan sonra uzun bir süre kilise veya manastır

yapımından söz etmez.309  XVII. yüzyılda şehir dışında inşa edilen Mar

Barbara manastırı bu konuda bir istisnadır. Ermeni cemaatine bağlı olarak

faaliyet gösteren bu manastır, Metropolit Melkün Tazbaz tarafından

yaptırılmıştır.310 Ayrıca 1799 tarihinde Kırklar Kilisesi’nde yüksek dereceli bir

okul açılmış, 1825 ile 1899 yılları arasında faal olmuş ve 1928 tarihine kadar

faaliyetlerini yürütmüştür.311 Okul 1919 yılında bilinmeyen bir sebeple Kırklar

Kilisesi’nden alınarak Mor Mihayel Kilisesi’ne taşınmıştır.312 

Yukarıda ismi geçen yapılardan hiç şüphesiz en dikkat çekeni Deyru’l-

Zaferan Manastırı’dır. Mardin kent merkezinin 5 km doğusunda olup Süryani

Ortodoks cemaatine ait olan manastırın yapılış tarihi kesin olarak

bilinmemektedir. Süryani kaynakları, Deyru’l-Zaferan manastırının tarihinin

milattan sonraya gittiğini, manastırın zemin katındaki odanın şemsîlerin

kullandıkları ilk ibadethanelerden olduğunu söylemektedirler. Mar Şleymun

tarafından IV. yüzyılda manastıra çevrilerek bir süre Mor Şleymun manastırı

olarak kullanıldığı, 607 yılında Sasani İmparatoru Hüsrev’in işgali sırasında

manastırın boşaldığı, 793 yılına kadar bu durumda kaldıktan sonra II. Mar

Hananyo tarafından canlandırıldığı içinin isminin “Hananayo Manastırı”  olarak

anıldığı, XV. yüzyıldan beridir de Deyrulzaferan isminin kullanıldığı

bilinmektedir.313 1056 yılından sonra Patriklik merkezi Diyarbakır’dan buraya

taşınmış, 1091 yılında merkez Malatya’ya taşınmışsa da 1166 yılında

309 Aliağaoğlu, a.g.e., s. 45.310 Akyüz, a.g.e., s. 99.311

 Aliağaoğlu, a.g.e. s. 45; Akyüz, a.g.e., s. 63.312 Akyüz, a.g.e., s. 66.313 Aydın ve diğerleri, a.g.e. s. 449.

Page 87: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 87/373

71

Deyrüzzaferan’a geri getirilmiştir. Patrikliğin 1932 yılında Suriye’ye

taşınıncaya kadar Deyrü’l-Zaferan Patriklik merkezi olarak kalmıştır.314 

XVIII. yüzyıl boyunca kiliselerin faal ve ibadete açık oldukları

belgelerden anlaşılıyor. Fakat sicillere yansıyan bir iki belge dikkat çekicidir.

1746 tarihinde Amid valisi tarafından Mardin naibi ve voyvodasına gönderilen

bir buyrulduda, Mardin’de ehl-i zimmetin, burada bulunan kiliselerine eski

hallerine aykırı olarak yeni ilaveler yaptıkları haberi alındığından bunun

araştırılması emrediliyor.315  Yine 1748 tarihli başka bir buyrulduda, Mardin

kazalarında oturan gayrimüslimlerin, kiliselerine ferman haricinde ekleme ve

tamirle ilgili bir şey yapmamaları, şayet yapmışlar ise bunun yıkılmasıyla ilgili

Mardin naibi, mütesellimi, ayan-ı vilayet ve iş erlerine talimat verilmektedir.316 

Görüldüğü gibi Hıristiyanlar ibadethanelerine dair herhangi bir değişikliği

ancak fermanla yapabilmekteydiler. İzin almadan yapılan değişiklikler sert

tepki görmekte ve yıkılması emredilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken

eski hallerine aykırı eklemelerin tepki gördüğüdür. Nitekim 1760 tarihinde

Mardin’de bulunan kiliselerin rahipleri toplanarak İstanbul’a arz-u hal sunarak

kiliselerini tamir etmek istediklerini belirtmişler, “kiliselerin eski şeklini

bozmamak ve herhangi bir ek yapmamak”   şartıyla onarılmalarına izin

verilmiştir.317 

Süryani araştırmacı ve din adamı Gabriyel Akyüz, Mardin ili

merkezinde ve çevresinde yapılan kilise manastırların listesini şöyle

vermektedir. Bu kiliselerin birçoğu XIX. yüzyılda açılmıştır.

Mardin’de İnşa Edilenler:

Eski Kiliseler:

1. Mor Mihail Kilisesi veya Burç Manastırı

2. Mor Hürmüzd Kilisesi

314 Akyüz, a.g.e., s. 62.315

 MŞS 252, b. 341. (28 Şevval 1159/13 Kasım 1746)316 MŞS 252, b. 414. (14 Safer 1161/14 Şubat 1748)317 MŞS 195, b. 146. (10 Rebiülevvel 1174/20 Ekim 1760)

Page 88: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 88/373

72

3. Surp Kevork Kilisesi (Kırmızı Kilise)

4. Mor Yuhanna Kilisesi

5. Mor Benham ve Kız Kardeşi Saro Kilisesi (Kırklar Kilisesi)

6. Mor Şmuni Kilisesi

7. Kırk Şehit Kilisesi

8. Mor Tuma Kilisesi

9. Mor İlyo Kilisesi

10. Mor Circis Manastırı

11. Dayro Dbeth-Hamoro Manastırı (Deyr-Ğımmar)

12. Mor Barbara Manastırı

 Yeni Kiliseler:

1. Mor Yusuf Kilisesi

2. Meryem Ana Kilisesi

3. Mor Efrem Kilisesi

4. Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi

5. Mor Mihayel Kilisesi

6. Süryani Protestan Kilisesi

7. Partiye Kilisesi

8. Meryem Ana Kilisesi (Süryani Ortodoks)

Mardin Merkezine Bağlı Köylerdeki Kilise ve Manastırlar:

Deyr’ul-Zaferan’a Yakın Manastırlar:

1. Sedye veya Nofte Manastırı

2. Mor Yakup Manastırı

3. Mor İzozoyel Manastırı

4. Mor Behnam Manastırı

Page 89: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 89/373

73

Eski Kale (Kal’at’ul Mera) Köyü:

1. Mort Şimoni Kilisesi

2. Mor İvennis Kilisesi

3. Mor Circis Kilisesi

Çiftlik Köyü:

1. Mor İliyo Manastırı

Bülbül (Benabil) Köyü:

1. Meryem Ana Kilisesi

2. Mor Yakup ve Mor Kuryakus

3. Mor Stefanos Kilisesi

Köyün Civar Dağlarındaki Manastırlar:

1. Mor Benham Manastırı

2. Mor Barsovmo Manastırı

3. Mor Stefanos Manastırı

 Yalım (Mansuriye) Köyü:

1. Mor Osyo Kilisesi

2. Mor Barsavmo Kilisesi

Göllü Köyü:

1. Meryem Ana Kilisesi2. Mor Teodoros Kilisesi

Page 90: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 90/373

74

Savur İlçesine Bağlı Kiliseler:

1. Mor Yuhannun Kilisesi

2. Mor Abay Manastırı

3. Mor Theoduto Manastırı

4. Mor Şabay ve Mor Dimet Manastırı

B. ŞEHRİN YÖNETİMİ

1. Mardin Voyvodalığı:

Osmanlı Devleti’nin idari organizasyonu içerisinde her kademedeki

tımar sahipleri, gelirlerinin tahsili için kethüda, vekil ya da voyvoda ismiyle

anılan kişilere yetkilerini devrederlerdi.318 Dirlik sahiplerinin vekili olarak, kimizaman eyalet yöneticilerine ait has gelirlerini, kimi zaman da tımarlı sipahilere

ait tımar gelirlerini tahsil etmekle görevli kişilerdi voyvodalar.319 

XVIII. yüzyılda, yüzyılın şartları gereğince tımar sistemindeki

değişmeler ile iltizam sisteminin boyutlarının genişlemesi taşra yönetim

organizasyonunda yeni yerleşim yerlerinin ortaya çıkmasına sebep oldu.320 

Bu dönemde sancak beyine ait olan haslar mukâta’a haline getirilmek üzere

bazen iltizamla bazen de malikâne yöntemi ile bir voyvodanın yönetiminebırakılıyordu.321 

İncelediğimiz dönemde voyvodalar iki yöntemle atanmaktaydılar.

Bunlardan ilki, vali ve mutasarrıfların kendi adlarına voyvoda olarak birilerini

görevlendirmeleriydi. Bey ve yöneticiler, eyalette bir göreve atandıklarında

318 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, s. 113.319 Özer Ergenç, “XVIII. Yüzyılda Osmanlı Taşra Yönetiminin Mali Nitelikleri”, Journal of Turkish

Studies , C.10, 1986, s. 90.320

  Mehmed Genç, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi, İstanbul 2009, s.104.321  Özlem Başarır, 18. Yüzyılda Malikâne Uygulaması ve Diyarbekir Voyvodalığı,  (BasılmamışDoktora Tezi), Ankara 2009, s. 26.

Page 91: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 91/373

75

genellikle görev yerlerine ulaşana kadar kendi adlarına eyaletin yönetimini

resmi olarak üzerine alması için bir voyvoda görevlendirirlerdi. Kendileri

olmadığında hâkim oldukları bölgeyi yönetmek için ve özellikle de has

gelirlerinin toplanması için bir vekil atanması şarttı. Bazen hüküm sürdükleri

bölgede bulunmalarına rağmen, kendilerine uzak yerlerdeki has gelirlerini

veya düzensiz alınan vergileri toplamak için vekil atadıkları da olurdu. Bu

vekiller özellikle “para cezalarını” toplamakta kullanılmaktaydılar.322 

İkinci yöntem ise, doğrudan geliri merkeze ait hazinelerde bulunan

yerlere, hazine idarecileri tarafından voyvoda atanması usulüydü. Bu yöntem

ile atanan voyvodalar idaresini aldıkları yerin idari ve mali tek sorumlusu olup,

bu yerlere vali ve mütesellimler müdahale edemez ve vergi alamazlardı.323 

Mardin voyvodalığı da bu türden bir birimdi. Gelirlerinin büyük bir kısmı has

statüsünde olarak Osmanlı yönetimi içerisinde önceleri Diyarbekir eyalet

valisine, sonrada doğrudan padişaha bağlanarak, sultan adına mali idareyi

yürütmek üzere görevlendirilen kişilerce yönetilmekteydi.

Görev bölgesinde yalnız bir vergi toplayıcı konumunda olmayan

Mardin Voyvodası aynı zamanda temsil ettiği makamın bütün yönetim

yetkilerine de sahipti. Atanırken “tanzim-i hal-i memleket ve tesviye-i şuunu

vilayet hususlarında matlub olan hıdemat-ı lazımesi icraatına bezl ve sa’y

mukadderet ve herkes ile alakadar muhabbet muamele gerek” ifadeleri ile

görev verilir, sadece bir vergi toplayıcı olmadığı vurgulanırdı.324 Yani Mardin

mukaâta’sı diye bahsedilirken sadece bir vergi ünitesinden değil, aynı

zamanda Mardin Voyvodalığı adıyla idari bir birimde kastedilirdi.325 

Mardin voyvodası bir sancak beyi gibi kendisine bağlı bulunan idari veaskeri birimin tek yöneticisi, örf yetkilisi olarak kimi zaman doğrudan

merkezden atanabildiği gibi, bazen yerel ailelere mensup aşiret beyleri de bu

322 Halil İnalcık, “Centralization and Decentralization in Ottoman Adminstration”, Studies in EighteethCentury Islamic History, ed. T. Naff and R. Owen, London 1977, s. 30.

323

 Yılmazçelik, a.g.e., s. 197.324 MŞS 266, b. 388. (16 Rebiülevvel 1202/26 Aralık 1787)325 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 147.

Page 92: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 92/373

76

görevi üstlenebiliyorlardı. Milli, Daşi ve Kiki aşiretleri beylerinin çoğu zaman

Mardin’de voyvodalık yaptıkları kayıtlarda mevcuttur.326 

Mardin mukataası havas-ı hümayundan idi.327  Üç seneye bir tahvil

olunurdu.328  Ancak aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere iltizama verilen

mukataanın süresi üç yıl olmasına rağmen hemen hemen birer yıl arayla

voyvodalar değişip, mukata’a yeniden iltizama verilmiştir. Bu kadar sık

voyvoda değişikliğinin sebebi göreve getirilen voyvodaların işlerini iyi

yapmamaları ve idare-i hükümete muvafık olmamalarının yanında, XVII.

yüzyıldaki gelir-gider dengesinin bozulması ve XVIII. yüzyılda bu sıkıntının

artarak devam etmesidir. Sürekli harpler, nüfus yoğunluğundaki artış, iç

bozukluklar, Doğu-Batı ticaret yolları üzerindeki Osmanlı etkinliğinin giderek

azalması ve Osmanlı ülkesinin Batı Avrupa sanayi üretimine bağlı bir pazar

haline gelişi, hazinenin nakdi para ihtiyacını had safhaya ulaştırmış, Osmanlı

maliyecilerini çözüm arayışına itmiştir. Bu bağlamda mukata’aları daha süresi

bitmeden yeniden iltizama çıkarma yolu çözüm olarak görülmüş peşin ya da

biçilen değerden çok daha fazlasını teklif eden kişiler tercih sebebi

olmuştur.329 Mardin mukata’ası da aynı sebeplerden olsa gerek birçok sefer

daha bir yılını doldurduğunda tekrardan iltizama verilmiştir.

Mardin voyvodaları atanırken, Mardin kadısı-naibi, müftüsü, nakibü’l-

eşraf kaymakamı, ağaları, aşiret beyleri, kethüdaları, ihtiyarları, ayanları ve iş

erleri kendilerine yazılan bir buyruldu ile haberdar edilir, atanan kişinin

emirlerine uyulması istenirdi.330 Mardin voyvodasının atama usulüyle ilgili bir

belge dikkat çekicidir. Bu belgeye göre Mardin voyvodası olmaya talip olan

eski Diyarbekir Voyvodası Ali Ağa, Amid divanına bir arzuhal yazıyor veMardin voyvodalığına talip olduğunu belirtiyor ve ataması uygun görülüyor.331 

Bu usul Mardin’in Diyarbekir’e bağlı olduğu dönemlerde voyvodanın

 Amid’den atandığını gösteriyor. Ancak daha öncede belirttiğimiz gibi Mardin

326 Bkz. Tablo 23.327 MŞS 248, b. 100. (Evasıt-ı Şevval 1100/29 Temmuz-7 Ağustos 1689)328 MŞS 248, b. 566. (19 Cemziyelahir 1100/10 Nisan 1689)329 Ergenç, Bursa, s. 145330

 MŞS 252, b. 350. (1 Zilhicce 1158/25 Aralık 1745); MŞS 266, b. 388. (16 Rebiülevvel 1202/26 Aralık1787)331 MŞS 248, b. 562. (19 Cemaziyelahir 1100/10 Nisan 1689)

Page 93: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 93/373

77

Diyarbekir ve Bağdat’ın dışında havas-ı hümayun topraklarından olması

sebebiyle doğrudan merkeze bağlı olup, voyvodaların direk merkezden

atandığı zamanlar daha ağırlıktaydı.

Mardin voyvodalarının bazen yerlerine mütesellim ismiyle vekiller

atadıkları ve bunlar aracılığıyla vergileri topladıkları görülmüştür. 1690 tarihli

bir belgede Mardin mahkemesi naibine gönderilen bir buyrulduda Mardin

Voyvodası olan Ali Ağa tarafından mütesellim tayin olunan Osman Ağa’dan

1690 senesi içinde Ali Ağa’nın yerine atanan voyvodanın henüz görevine

başlamaması nedeniyle, voyvoda gelinceye kadar Mardin mahsulâtını

toplaması ve kutulara koyması, başlarına da muteber adamlar tayin etmesi

istenmiştir.332 

Voyvodaların kimi zaman düzen sağlamak yerine karışıklıklara sebep

oldukları ya da haklarında suçlamalar olduğu da olurdu. İftiralara uğradıkları

ve bunun sonucunda görevlerinden alınarak yerlerine başkalarının

gönderildiği bazen de haklarında tahkikat yapılarak görevlerinde kalmalarına

karar verildiği durumlarda belgelerde sıkça görülen vakalardandır. Örneğin,

1764-65 tarihlerinde Mardin voyvodalığı yapan Ömer Ağa’nın voyvodalık

süresinde halka zulmetmesi nedeniyle bazı kişilerin firar ile memleketi terk

eyledikleri hususunda gelen haberler üzerine, Ömer Ağa’nın 1765 tarihinde

azledildiğini görüyoruz. Ömer Ağa’nın bu göreve atanırken kendisinin

memleketi iyi tanıması, hükümet işlerine alışık olması yanında memleket

halkına iyi davranacağı, memleketin önemli işlerini yürüteceği ve tüm halkı

himaye edeceği beklentisinin rol oynadığı belirtildikten sonra, görevden

azledildiği bildirilen Ömer Ağa’nın yerine Hacı Süleyman Ağa getirilmiştir.333 Bir başka olay ise 1764 yılında voyvodalık yapan Hasan Ağa hakkındadır.

Mardin ahalisinden bazılarının şikâyetçi oldukları ve bunlara bazılarının itibar

eyleyip vesveseye düştükleri ancak Hasan Ağa’nın “öteden beri gayet

işgüzar ve devlet yönetiminin eda ve icrasında sadakatkâr olduğu, kötü

332 MŞS 248, b. 526. (16 Safer 1101/25 Mayıs 1690)333 MŞS 195, b. 49. (1179/1765)

Page 94: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 94/373

78

davranışlardan berî olduğu”   gayesiyle bu göreve tekrar atanmasına karar

verildiği belirtilmektedir.334 

Voyvodanın işini iyi yapmadığı kanaati doğduğu zaman iltizama verilen

mukataanın süresi dolmadan görevden alındıkları da olabiliyordu. Örneği

1785 yılında Mardin Voyvodalığı yapan Mustafa Ağa’nın voyvodalık

umurunun idaresine muvafık olmadığından azline karar verilmiş ve yerine

fermanla Milli İsa Bey atanmıştır.335  Yine 1783 yılında Mardin voyvodalığı

yapan Mehmed Ağa’nın idare-i hükümete muvaffak olmaması nedeniyle

azledilmesine karar verilmiş ve yerine Abdullah Ağa getirilmiştir.336 

Değinilmesi gereken bir başka konuda voyvodalığa vekâleten

bakılması mevzuudur. Mardin’de sıkça yaşanan bu durumda, aşağıdaki

tabloda görüldüğü üzere sık sık yönetici değişikliği yaşanmış ve aralarından

bazıları bir hafta ya da birkaç günlük idareci olarak kalabilmişlerdir. Bu

kişilerin çoğu göreve asaleten atanan voyvoda gelene kadar yönetim boşluğu

ortaya çıkmaması ve mukata’a gelirlerinin zamanında toplanması için

görevlendirilen vekillerdir. Bu kişiler çoğu zaman yerel ailelerden (aşiret,

eşraf, vb.) seçilmiştir. Örneğin Milli aşiretine mensup beylerin sık sık

vekâleten Mardin’e atandıkları görülür. Milliler dışında Kiki ve Daşi’lerin de

voyvodalık görevini vekâleten sürdükleri görülmektedir.337 

Tablo 23. 1625-1805 Tarihleri Arasında Mardin Voyvodaları338 

Adı Tarih 

Süleyman Ağa 1625Kenan Ağa 1625

Sami Ağa 1626

334 MŞS 195, b. 74. (16 Receb 1177/20 Ocak 1764); b. 75 (11 Şaban 1177/14 Şubat 1764)335 MŞS 266, b. 384. (27 Receb 1202/3 Mayıs 1788)336 MŞS 266, b. 356. (4 Safer 1199/17 Aralık 1784)337 MŞS 195, b. 84. (11 Cemaziyelahir 1178/26 Kasım 1764)338  Bu tasnifte Abdüsselam Efendi ve Abdulgani Efendi tarafından verilen isimlerin yanında şer’iye

sicillerinde atama kararnamelerine rastladığımız voyvodaların isimleri mevcuttur. Şer’iye sicillerinde

isimleri bulunan voyvodaları dipnotla belirttik. Ancak Abdüsselam ve Abdulgani Efendi’nin verdiğiisimler ve tarihler ile Şer’iye sicillerindeki tarihler arasındaki uyumsuzluklarda şer’iye sicillilerindekitarihleri esas aldık.

Page 95: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 95/373

79

Vay Vay Küçük Ahmed Ağa 1627

 Abdullah Ağa 1628

Musullu Ağa 1629

Cafer Paşa 1630

Yakup Paşa 1631

Hüseyin Ağa 1636

Mataracı Ahmed Ağa 1639

Yakup Paşa 1641

Ferhadzade Ömer Bey339  1641

Mataracı Ahmed Ağa 1643

Seyyid Süleyman Ağa 1644

Nebi Ağa 1645

Kör Hüseyin Ağa 1646

Mahmut Ağa 1647

Nasıf Ağa 1648

Bekir Paşa 1649

Nasıf Ağa 1650

 Acem Mehmed 1651

Derviş Ağa 1652

Hacı Musa 1653

Siyavuş Ağa 1654

Hıdır Ağa 1657

Karakaş Mehmed Ağa 1658

Koca Yusuf Ağa 1659İbrahim Ağa 1660

Bakkal Mehmed Ağa 1663

Koca Yusuf Ağa 1664

 Ali Bey 1665

Bakkal Mehmed Ağa 1666

Şeytan Yusuf Ağa 1667

339 MŞS 203, b. 237. (10 zilhicce 1153/26 Şubat 1741)

Page 96: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 96/373

80

 Aksahalı Osman Ağa 1668

Fadli Mehmed Ağa 1670

 Abdi Ağa 1672

 Aslan Mehmed Ağa 1674

Kedi Osman Ağa 1675

Hasan Ağa 1676

Cafer Ağa 1677

Sarhoş Mehmed Ağa 1678

Halil Paşa 1680

Hasan Bey 1681

Halil Paşa 1682

Hüseyin Bey 1684

Seyyid Mehmed Ağa 1687

Uzun Ali Ağa 340  1688

Seyyid Mehmed Ağa341  1689

Uzun Ali Ağa 1689

Kiki Osman Ağa342  1690

Yakubpaşazade İsmail Bey 1695

Kilisli Kasım Ağa 1696

Yakup Paşazade İsmail Bey 1697

Yakup Paşazade Süleyman Bey 1703

Millizade Mustafa Bey 1704

Delil Halil Ağa 1705

Yakuppaşazade Osman Bey 1706Millizade Mustafa Bey 1708

Yakup Paşazade Osman Bey 1710

Millizade Mustafa Bey 1711

Halil Ağa 1712

340 Ali Ağa, Diyabekir eski voyvodasıdır. Üç yıllığına voyvodalığı talep için Divan-ı Amid’e başvurmuşve voyvodalığa atanmıştır. MŞS 248, b. 562. (19 Cemziyelahir 1100/10 Nisan 1689); MŞS 248, b.

526. (16 Safer 1101/25 Mayıs 1690)341 MŞS 248, b. 562. (19 Cemziyelahir 1100/10 Nisan 1689)342 MŞS 248, b. 526. (16 Safer 1101/25 Mayıs 1690)

Page 97: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 97/373

81

Hacı Sadık Ağa 1713

Millizade Ahmed Bey 1715

Hacı Sadık Ağa343  1717

Muhammed Ağa 1728

Kabasakal İbrahim Ağa 1733

Solkolağası İbrahim Ağa 1734

 Ali Rıza Paşa 1735

Taki Bey344  1735

İlyas Ağa 1735

Millizade Abdullah Bey 1735

Selim Ağa 1735

Yusuf Ağa 1735-36

İbrahim Ağa345  1739

Ömer Ağa346  1739

Hazine Kâtibi Muhammed Efendi 1742

Dergâh-ı Ali

Kapıcıbaşılarından Rüstem Ağa347  1745

Mehmed Emin Ağa 1746

Hacı İbrahim Bey 1748

Neyyir Mehmed Ağa 1749

Tokatlı Osman Ağa 1750

Ömer Ağa 1752

 Abdurrahman Bey348  1755

Ömer Ağa 1757

343  Abdüsselam Efendi Hacı Sadık Ağa dönemi hakkın şu bilgileri vermektedir: “Mardin Milliler veYakupzadeler zamanında çok kötü bir duruma düşmüş ve harabe olmuştu. Bağdat’a bağlandıktan sonra Sadık Ağa buraya idareci yapıldı. Kendisi Mardin’e çok güzel bir düzen getirmişti. Bazıları günümüze kadar geln 1700 köy imar etmişti.” Bkz. Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 83.

344 Taki Bey’in 2 ay süren idareciliğine dönemine Bağdat valisi Ahmed Paşa son vermiştir. Kendisiniöldürerek kesik başını sultana göndermiştir. Abdüsselam Efendi Taki Bey’in bu sona uğramasınınsebebini sultan’ın gazabına uğramış biriydi sözleriyle açıklamaktadır. Bkz. Abdüsselam Efendi, a.g.e.,s. 84.

345 MŞS 227, b. 78. (1 Mart 1151/12 Mart 1739)346

 MŞS 203, b. 20. (10 Zilhicce 1153/26 Şubat 1741)347 MŞS 252, b. 350. (1 Zilhicce 1158/25 Aralık 1745)348 MŞS 262, b.299. (27 Safer 1169/2 Aralık 1755)

Page 98: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 98/373

82

Osman Ağa 1759-60

Mustafa Ağa349  1761

Ömer Ağa350  1762

Gürcü Hasan Ağa351  1764-63

Millizade Muharrem Bey352  1764

Ömer Ağa 1764

Hacı Süleyman Ağa353  1765

Musullu İsmail Ağa 354  1771

Gürcü Hasan Ağa355  1772

Hacı Süleyman Ağa 1774

Gürcü Hasan Ağa 1775

Yevede Yusuf Ağa356  1776

Hacı Abbas Ağa 1777

Yevede Yusuf Ağa 1777

Yakubpaşazade Abdulkadir Bey 1778

İsmail Bey 1778

 Arap Ali Ağa 357  1779

Millizade İsa Bey 1780

İbrahim Efendi358  1782

Sarı Mehmed Ağa359  1783

Cefudoğlu Abdullah Ağa360  1784

349 Mşs 195, b. 144. (1 Mart 1174/12 Mart 1761)350 Mşs 195, b. 169. (22 Rebiülahir 1175/20 Kasım 1761)351

 MŞS 195, b. 68. (25 Zilhicce 1176/7 Temmuz 1763)352 MŞS 195, b. 84. (29 Rebiülevvel 1178/26 Eylül 1764)353 MŞS 195, b. 48. (22 Safer 1179/10 Ağustos 1765)354  Bu dönemde bir veba salgını çıkmış ve birçok kişi hayatını kaybetmiştir. Bkz. Abdulgani Efendi,

a.g.e., s. 151.355 MŞS 262, b. 275. (16 Muharrem 1186/19 Nisan 1772)356  Bu dönemde şehirde iç karışıklılar çıkmış aşiretler ikiye bölünerek Mili Abdullah Bey ile Müftü

Ahmed Efendi arasındaki tartışmaya ortak olmuşlardır. Bkz. s. 162.357  Ali Ağa, Mardin halkının 1177 yılında İstanbul’a yazı yazarak Mardin’e yeniçerilerin gelmesini

istemesi sonucunda şehre gelen yeniçerilerin, şehrin huzurunu bozan davranışlara bulunmasınıengellemeye çalışınca hazinedar Süleyman ağa ile birlikte öldürülmüştür (1779). Abdulgani Efendi,a.g.e., s. 197.

358MŞS 266, b. 336 .(11 Cemaziyelahir 1196/17 Mayıs 1782); İbrahim Efendi, aralarında husumet

 bulunan Daşiler tarafından öldürülmüştür. Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 87.359 MŞS 266, b. 362. (8 Cemaziyelevvel 1197/11 Nisan 1783)360 MŞS 266, b. 356.(4 Safer 1199/17 Aralık 1784)

Page 99: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 99/373

83

Millizade İsa Bey 1785

Mektupçu Osman Efendi 1785

Mustafa Ağa361  1785

Millizade İsa Bey362  1788

İbrahim Efendi363  1788

Millizade İsa Bey 1790

Millizade Necip Bey 1792

Sarı Mehmed Ağa 1792

Bağdatlı Ali Bey 1794

Millizade Necip Bey 1795

Bayluk Ağa364  1796

Derviş Ağa 1799

 Abdullah Ağa365  1799

Mustafa Ağa 1803

 Ali Bey 1803

Milli Mehmed Sadık Bey 1805

361 MŞS 266, b. 380. (2 Muharrem 1200/5 Kasım 1785)362 MŞS 266, b. 384. ( 27 Receb 1202/3 Mayıs 1788)363 MŞS 266, b. 15. (12 Ramazan 1204/26 Mayıs 1790; b. 388. (1202/1787-88)364 Abdulgani Efendi, Necip Bey’in idareciliğinin 4 yıl sürdüğünü yazmaktadır ancak Abdüsselam Efendi,

 Necip Bey’den sonra Bayluk ismiyle 4 yıl hüküm süren bir idareciden bahsetmektedir. Bu sebeple ikikaynak arasındaki bu farkı belirtmekte zaruriyet gördük. Abdulgani efendi, a.g.e., s. 199; Abdüsselam

Efendi, a.g.e., s. 91.365 Abdullah Bey Melik Mahmut Camiine küçük bir minare ile Erbil, Basra ve Bender’de bir medreseyaptırmıştır. Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 91.

Page 100: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 100/373

84

2. Mardin Mahkemesi:

a. Mahkemenin Yetki Alanı:

Mardin mahkemesinin incelenmesi meselesini, öncelikle mahkemenin

yetki alanının nereyi kapsadığı ve herhangi bir üst mahkemeye bağlı olup

olmadığı sorusuyla ele almak gerekmektedir. Bu konuda ilk öne sürülebilecek

iddia Mardin voyvodalığının idari yetki alanının Mardin mahkemesinin de

hukuki yetki alanı olduğudur. Şayet bir idari birim olarak Mardin voyvodalığı

ele alınacak ise Mardin mahkemesinin de bu idari birimin sınırları içerisinde

kaza faaliyetini yürütmesi gerekir. Ancak durum farklı görünmektedir. Mardin

voyvodalığı idari sınırlar olarak, belgelerin de şahitlikleriyle, Nusaybin’i de

kapsamaktadır. Ancak Nusaybin’in ayrı bir voyvodası olmamasına rağmen

farklı bir naibi vardır.366  Yani iki kentin kaza işleri birbirinden ayrı

yürütülmektedir. Bu bağlamda Mardin mahkemesinin görev sınırı Mardin

merkez ve civarındaki birkaç köyü kapsamaktadır.

 Amid kadısı aynı zamanda Mardin kadısıdır.  Mardin mahkemesi

Diyarbekir’e bağlı olup Mardin’deki hâkim Diyarbekir kadısının vekili yani

naibidir. Amid mahkemesi ve kadısı aynı zamanda bir üst mahkeme

halindedir. Ancak davaların çözümsüz kaldığı durumlar dışında da Mardin

halkının sorunlarını doğrudan Amid mahkemesine götürebildiğine de şahit

olmaktayız. 27 Ağustos 1765 tarihinde Mardin voyvodası, naibi, müftüsü,ayan-ı vilayet, iş erleri, aşiret bey ve ağalarına yazılan bir buyruldu, bu

iddiamıza delil teşkil etmektedir. Mardin halkından bazılarının ve aşiret

mensupların son zamanlarda kendi davaları için Amid mahkemesine gittikleri,

oysa Mardin’de kadı (naib) tarafından mahkeme kurulduğu, bu tür

başvuruların önüne geçilmesi gerektiği, hem Mardin naibine hem de voyvoda

366 MŞS 203, b. 21. (Mart 1153/Mart-Nisan 1741)

Page 101: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 101/373

85

ve diğer devlet görevlilerine bildirilmiştir.367  Yani mahkemelerin aslında bir

coğrafi yetki sınırı bulunmamaktadır. İsteyen dilediği mahkemede davasını

görebilmektedir. Bu belgedeki itirazın temelini Amid mahkemesinde oluşan

yoğunluk oluşturmaktadır. Yoksa bir yasak söz konusu değildir.

b. Mahkeme Mekânı:

XVIII. yüzyılda Mardin kadısının mahkeme binası olarak kullandığı

herhangi bir resmi yapıya belgelerde rastlanılmamıştır. Bununla birlikte

muhtemeldir ki kadı, birçok şehirde örneğine rastlandığı gibi,368  özel

ikametgâhının bir bölümünü mahkeme binası olarak kullanmaktaydı.

Muhtemelen kiraladığı ya da sahip olduğu konağın bir bölümü kendi hane

halkıyla birlikte yaşadığı özel bir mekân niteliği taşırken, diğer bölümü ise

davaların görüldüğü mahkeme olarak işlev görüyordu. Ancak şehrin tümünü

ilgilendiren güvenlik konularında ahalinin iştirak edebileceği mekânlarda

toplanıldığı ve kararlar alındığı da oluyordu. Bu konuda kesin bir dille yer

belirtmek belgelere göre mümkün değildir. Ancak bazı belgeler birçok

davanın voyvodanın önünde gerçekleştirildiğini göstermektedir. Örneğin Mart

1762 tarihli belgede, Voyvoda Ömer Ağa’nın odasında kurulan mahkemede

 Araban Beyi Mehmed Bey bin İsmail Bey, Seyyid Hasan bin Seyyid Mehmed

ve amcazadesi Seyyid Yusuf bin Seyyid Ali’nin kendi tımarına bağlı Tarin

köyü ahalisinden olduklarını ve üzerlerine düşen vergiyi ödemediklerini iddia

etmiş, davalılara sorulduğunda ise kendilerinin ellerinde hüccetleri olduğunuve nineleri Mihriban Hatunun Ilıca köyü sakinlerinden ve seyyide olduğunu

söylemişlerdir. Metinan köyünden şahitler de buna şahitlik etmişler, sonuçta

Mehmed Bey davadan men olunmuştur.369  Yine başka bir belgede Mardin

Voyvodası Osman Ağa ve diğer ulema ve ayanın huzurlarında

gerçekleştirilen mahkemede, Nusaybin’de bulunan cami-i şerifin imam ve

367 MŞS 195, b. 47. (10 Rebiülevvel 1179/27 Ağustos 1765)368

  Robert Mantran, 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, Kurumsal-İktisadi- Toplumsal TarihDenemesi, (Çev: M. Ali Kılıçbay-Enver Özcan), C. I, Ankara 1990, s. 125.369 MŞS 195, b. 24. (Evahir-i Şaban 1175/16-25 Mart 1762)

Page 102: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 102/373

86

hatibi Hacı İsa bin Hüseyin, caminin mütevellisi olan Seyyid Ali bin Seyyid

Kasım’a vesayeten Osman Ağa bin Hacı Sadık hakkında davacı olmuş ve

Nusaybin’de bulunan hamamın aslında caminin vakfından olup zamanla bazı

yerlerinin yıkılması üzerine Hacı Sadık Ağa’nın kendi malından buraları tamir

ettirdiğini, birkaç seneden beri de hamama Sadık Ağa’nın oğlu Osman’ın el

koyduğunu iddia etmiştir. Sonuçta hamamın vakfın mülkü olduğu kanaatine

varılarak Osman’dan el çektirilmiştir.370 

Bu bilgilerden yola çıkarak Mardin’de müstakil olarak bir mahkeme

binasına ihtiyaç duyulmamasının sebeplerini incelemek gerekirse;

mahkemenin günlük iş hacmi, yoğunluğu ile naib, birkaç kâtip ve muhzırdan

oluşan mahkeme heyetinin ayrıca bir mekâna ihtiyaç duymaması en önemli

sebepler olarak gösterilebilir. Aşağıda mahkemenin günlük ve aylık iş

yoğunluğu ile iş hacmi ayrıntılarıyla incelemeye tabi tutulmuştur. Buradan da

anlaşılacağı üzere Mardin mahkemesinin ortalama günlük iş hacmi 2 ya da

3’tür. Bazı günler hiç dava görülmezken, bazı günlerde dava ve kayıt sayısı 6

ya da 7’ye çıkmaktadır. Aylık yoğunluğa bakıldığında da farklı bir sonuç

görünmemektedir. Buna bağlı olarak kimi zaman kadının evinde ya da

voyvodanın önünde görülen davaların ayrıca bir mekân tahsisine gerek yok

gibi görünmektedir.

c. Mahkemenin İş Yoğunluğu:

Mardin mahkemesinin yoğun bir mahkeme olup olmadığı ile ilgili

bilgiler elde etmek, hem şehrin hareketliliği açısından bir takım tahminlerdebulunmamızı, hem de Mardin halkının şikâyet hakkını ne derecede

kullandığını öğrenmemizi sağlayacaktır.

XVIII. yüzyılda Mardin halkının şikâyet hakkını hangi oranda

kullandığı ve mahkemenin günlük işlem yoğunluğunun hangi düzeyde

olduğunu tespit edebilmek amacıyla, yüzyılın içerisinde kullandığımız

defterlerden birer aylık zaman dilimi temel alarak, mahkemenin bu aylardaki

370 MŞS 195, b. 8. (12 Şaban 1173/30Mart 1760)

Page 103: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 103/373

87

günlük dava/kayıt sayısını elde etmeye çalışacağız. Bu durumun XVI. ve

XVII. yüzyıllarda nasıl bir görüntü arz ettiğini görebilmek amacıyla 1007 tarihli

MŞS 259 numaralı defter ile XVII. yüzyılın sonlarına denk gelen 1689-90

tarihli MŞS 248 numaralı defterden en fazla işlemin yapıldığı birer aylık

süreleri seçerek aşağıdaki gibi bir tablo ortaya çıkardık.

Tablo: 24: XVI. ve XVII. Yüzyıllarda Mardin Mahkemesinin

Günlük İşlem Hacmi

MŞS 259 MŞS 248

Muharrem 1007/Ağustos-Eylül1598

Şaban 1100/Mayıs-Haziran 1689

Tarih KayıtSayısı

Tarih KayıtSayısı

Gurre-i Muharrem 3 1 Şaban 3Evail-i Muharrem 1 5 Şaban 62 Muharrem 1 6 Şaban 53 Muharrem 1 7 Şaban 1

5 Muharrem 1 10 Şaban 17 Muharrem 2 12 Şaban 18 Muharrem 1 13 Şaban 211 Muharrem 2 14 Şaban 512 Muharrem 2 15 Şaban 214 Muharrem 1 16 Şaban 315 Muharrem 1 18 Şaban 517 Muharrem 4 20 Şaban 219 Muharrem 1 21 Şaban 221 Muharrem 4 22 Şaban 2

25 Muharrem 6 24 Şaban 1Evahir-i Muharrem 1007 2 26 Şaban 5Selh-i Muharrem1007 1 27 Şaban 1

Selh-i Şaban 2Toplam 34 49

Yukarıdaki tabloya göre Hicri 1007/1598 yılının Muharrem ayında

Mardin mahkemesine yansıyan ve sicile kaydedilen 34 adet kayıt mevcutken;

1100/1689 yılının Şaban ayında mahkemeye yansıyan kayıt sayısı 49’dur.

Her iki tarihte de günlük işlem yoğunluğu ortalama 2 ya da 3’tür. En az dava

Page 104: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 104/373

88

sayısı 1 iken en fazla dava sayısı 6’dır. Tabloda verdiğimiz Muharrem ve

Şaban ayları defterlerdeki en fazla işlem yoğunluğunun olduğu aylardır. Diğer

aylarda çok daha az kayıt/dava yer almaktadır.

XVIII. yüzyıla gelindiğinde ise XVII. yüzyıla benzer bir manzara

karşımıza çıkmaktadır. Yüzyılın geneline bakmak için bazı tarihlerdeki, aylara

göre dava/kayıt sayıları aşağıda verilmiştir. Bu tabloda da görüldüğü üzere

aylık iş yoğunluğu yaklaşık olarak 10-15 dava/kayıt arasıdır. Bazı aylarda

yükselmeler yaşansa da aşağıda görüldüğü üzere 20-25’i geçmemektedir. Bu

oldukça düşük bir rakama işaret etmektedir.

Tablo 25: XVIII. Yüzyılda Mardin Mahkemesinin Aylık Dava

Hacmi

Aylar 1100 1154 1160 1171 1175 1193Muharrem 1 12 11 12 5 7Safer 2 7 23 11 3 11Rebiülevvel 3 10 19 12 3 14

Rebiülahir 5 13 14 14 1 13Cemaziyelevvel 8 5 21 11 2 19Cemaziyelahir 4 12 12 13 3 9Receb 9 16 15 16 4 11Şaban 49 20 12 7 8 8Ramazan 29 5 10 1 - 11Şevval 38 10 18 2 2 10Zilkade 29 15 16 3 2 12Zilhicce 14 10 15 2 2 7

Hemen şunu belirtmek gerekir ki XVIII. yüzyıldaki defterler oldukça

düzensiz tutulmuştur. Buna rağmen bu yüzyıla ait tüm defterler taranarak

farklı defterlerde bulunan aynı tarihler birleştirilerek yukarıdaki tablo

hazırlanmıştır. Bazı kayıtların arşivleme sırasında kaybolacağı ihtimali

371 MŞS 248. Miladi 1688-89.372 MŞS 203. Miladi 1741-42.373 MŞS 252. Miladi 1747-48.374

 MŞS 247. Miladi 1757-58.375 MŞS 195. Miladi 1761-62.376 MŞS 241. Miladi 1779-80.

Page 105: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 105/373

89

düşünülürse bile yine de yukarıdaki rakamlarda çok fazla değişiklik

olmayacaktır.

Tablo 26: : XVIII. Yüzyılda Mardin Mahkemesinin Günlük Dava Hacmi

MŞS 203 MŞS 252 MŞS 195

Receb 1154377  Safer 1160378  Rebiülevvel 1174379 

TarihKayıtsayısı

TarihKayıtsayısı

TarihKayıtsayısı

3 Receb 2 6 Safer 1 Evail-iRebiülevvel

1

4 Receb 1 9 Safer 1 7 Rebiülevvel 15 Receb 1 10 Safer 2 8 Rebiülevvel 19 Receb 3 11 Safer 2 10 Rebiülevvel 2

10 Receb 3 17 Safer 1 13 Rebiülevvel 113 Receb 2 20 Safer 2 15 Rebiülevvel 117 Receb 1 21 Safer 1 23 Rebiülevvel 119 Receb 1 23 Safer 1 27 Rebiülevvel 1

23 Receb 3 25 Safer 5 Evahir-iRebiülevvel

2

24 Receb 1 26 Safer 127 Receb 2 27 Safer 3

28 Safer 1Toplam 20 Toplam 21 Toplam 11

Yukarıdaki tabloda ise bazı defterlerden aldığımız yoğun aylardaki

günlük dava oranları verilmiştir. Bu tabloda da görüldüğü üzere Mardin

mahkemesi çok fazla yoğunluğun yaşandığı bir mahkeme değildir. Günlük

işlem hacmi 1 ya da 2’dir. Bazı günler hiç dava görülmezken bazı günler

maksimum dava sayısı 5 ya da 6’dır. Diğer defterlerden de örnekler

verilebilirdi. Ancak diğer defterler çok daha karışık tarihleri içeriyor.

Muhtemelen tarih sırasına dikkat edilmeden tutulmuş veya sonradan

karışmış olabileceğini düşündüğümüz defterlerin çoğunluğunda yılın her bir

377

 Miladi, Eylül-Ekim 1741378 Miladi, Şubat-Mart 1747379 Miladi Ekim-Kasım 1760

Page 106: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 106/373

90

ayına 5 ile 10 arası dava düşmektedir. Bu da XVIII. yüzyıl boyunca Mardin

mahkemesinin yoğun bir mahkeme olmadığı konusunda bir fikir

verebilmektedir.

d. Mahkeme Görevlileri:

(1) Amid Kadısı ve Mardin Naibi:

Osmanlılarda şer’i ve hukuki hükümleri tatbik eden, ayrıca devlet

emirlerini yerine getiren bir fonksiyona sahip olan kadılar, hukuki olduğu

kadar idari misyona da sahipti.380  Adalet mekanizmasına ve onun

uygulayıcısı olan kadılık müessesine, Osmanlılardan önceki Müslüman

devletlerde büyük önem verilmiş,381  en küçük yerleşim merkezlerinde dahi

halkın ihtilafının çözülmesi ve adaletin yerine getirilmesi için kadılar tayin

edilmiştir.382 

380 Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, Ankara1998, s. 124.

381  İlber Ortaylı, “Osmanlı Kadısı - Tarihî Temeli ve Yargı Görevi”, Ankara Üniversitesi SiyasalBilgiler Fakültesi Dergisi, XXX/1-4 (Ankara 1977), s. 117-118.

382  İslam’ın başlangıç dönemlerinde halifeler kadılık işini bizzat kendileri görür ve diğerlerine havaleetmezlerdi. Bu işi ilk defa başkasına havale eden ve diğerlerini de bu yetkiye ortak eden Hz. Ömerolmuştur. Kendisi ile birlikte Medine’de Ebu Derdâ’ya da kadılık görevi yaptırmış, Basra kadılığınaŞureyh, Kufe kadılığına Ebu Musa Eş’arî’yi getirmiştir. Hz Ömer’in bu konuda Ebu Musa’ya yazdığımeşhur mektup, kaza ile ilgili hükümlerin mihveri olmuştur. İbn-i Haldun, a.g.e., C. I, s. 463.

Hz. Ömer’in yazmış olduğu mektup şöyledir: Kaza muhkem bir fariza, uyulan bir sünnettir.

 Sana getirilen davaları iyi anla (doğru olan husus anlaşılınca, onu icra et.). Uygulanmayan bir hakkın faydası olmaz. Huzurunda, meclisinde ve adaletinde (hükmünde) herkese eşit muamele et. Ta ki

eşraf haksızlık yapacağına (ve lehlerine karar vereceğine) tamah etmesin, zayıflar da adaletinden

ümit kesmesin.

 Delil getirmek davacıya, yemin etmek davalıya düşer. Haramı helal ve helali haram hale getiren sulh nevi müstesna, Müslümanlar arasında sulh caizdir.

 Dün vermiş olduğun bir karar üzerine bugün tekrar düşünmüş taşınmış ve o konuda doğru olan

hükme iletilmiş olabilirsin. Bu takdirde vermiş olduğun karar, hakka dönmene mani olmasın.

Çünkü hak kadimdir,(verdiğin karar tarihinden sonra ve kararınla ortaya çıkmamıştır), hakka

dönmek batılda devam etmekten daha hayırlıdır.

 Kitapta ve sünnette delil bulamadığın için zihnini kurcalayan ve kalbini rahatsız eden davalarda

anlayışına ve kavrayışına başvur. Sonra birbirinin benzeri ve dengi olan şeyleri tanı. Benzer şeyleri

birbirine kıyas et. Bir kimse, (sence) gaip bir hak veya ilerde getireceği bir delile sahip olduğunu

iddia ederse, ona mehil ver. Şayet delil getirirse, hakkını ona teslim esersin. Aksi takdirde onunaleyhine hüküm vermek senin için helal olur. Bu şekilde hareket etmek, şüpheyi ortadan kaldırmak

ve basiretsizliği aydınlatmak için daha faydalıdır.

Page 107: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 107/373

91

Osmanlı Devleti de daha ilk dönemlerden itibaren yürütme ve yargı

kuvvetini temsilen tayinler gerçekleştirmiş, yürütme kuvvetini temsilen sancak

beyi, beylerbeyi veya voyvoda atanırken, yargı kuvvetini temsilen ise kadı

tayin edilmiştir.383  Böylece yürütme ve yargı yetkileri bir bakıma yargının

denetimi altında ayrı, ancak yanyana yürümüştür. Bununla birlikte padişah

beratı ile tayin edilen kadılar sadece yargı görevi yerine getirmemişler, aynı

zamanda idari, mülki ve beledi görevlerle de yükümlü olmuşlardır.384 

Osmanlı kaza teşkilatında “mevâli”   denilen büyük kadıların görev

yerlerine gitmek yerine, yerlerine çoğu zaman naib adı verilen ve kelime

anlamı olarak “birinin yerini almak, yerine geçmek”   anlamlarına gelen, ancak

Osmanlıdaki yaygın kullanımı ile “hâkim yardımcısı, kadı vekili”   manasını

taşıyan kişileri tayin ederlerdi.385  Bu kişiler kadı evsâfına haiz ve ehliyet

sahibi kişilerden seçilirdi.386  İncelediğimiz dönem içerisinde Mardin

mahkemesinde görev yapmakta olan hâkimin de Amid kadısının naibi

olduğunu tespit ettik. Gerek Mardin’in Diyarbekir Eyaleti’ne tâbi dönemlerde,

gerekse diğer eyaletlere bağlı olduğu zamanlarda Mardin mahkemesinin naib

adı verilen vekiller tarafından yönetildiğini görüyoruz. 1654-1655 tarihlerinde

Diyarbekir’a gelen Evliya Çelebi Diyarbekir kadılığının 500 akçelik

mevleviyetten olduğunu söylemektedir.387  Aynı bilgiyi Koçi Bey’den naklen

İsmail Hakkı Uzunçarşılı da belirtmektedir.388 

 Amid Kadısı, üzerine aldığı görevleri atandığı kaza dâhilinde bulunan

kasaba, nahiye ve köylerde yerine getirmekle yükümlüydü. Ancak bu kadar

 Müslümanlar, yekdiğeri hakkında âdil şahittirler. Ancak şer’i bir cezaya çarptırılmış (haddi veya yalan

şahitlik yaptığı tecrübe edilmiş veya neseb ve velâ konusunda zanlı olan kişiler bundan

müstesnadır. Şüphesiz ki, her türlü kusurundan münezzeh olan Allah, kullarının gizli hallerini

bilmeyi kendine tahsis etmiş, delil ve yeminlerle sabit olanlar müstesna, kullarının suçlarını gizlitutmuştur.

 Hasımların muhakeme edilmeleri sırasında üzüntü, sıkıntı ve bezginlik ifade eden söz ve

davranışlardan sakın!383 Osmanlı Devleti’nde ilk defa kadı olarak atanan kişi Osman Bey zamanında Karacahisar’a tayin edilen

Tursun Fakih olarak bilinmektedir. Bkz. Halaçoğlu, a.g.e., s. 124.384 Ebu’l-ulâ Mardin, “Kadı”, İA, VI, s. 44.385  H. A. R. Gibb, C. Colin Davies, “Naib”, İA, C. IX, s. 50; Casim Avcı, “ Naib”, DİA., C.XXXI,

İstanbul 2006, s.311.386

 Mantran, a.g.e., s. 133.387 Evliya Çelebi, Seyahatname, C. 4, s. 28.388 Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s. 91.

Page 108: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 108/373

92

geniş bir alanda görevlerini tek başına yapması mümkün değildi. Bu

sebepten kendisine yardımcı veya yardımcılar olarak “naib” adı verilen kişiler

atardı. Kendisi bir amir gibi naiblerin başında bulunan kadının, en büyük

yardımcıları yine bu naiblerdi. Mardin naibinin de tüm atamaları Amid kadısı

tarafından gönderilen müraselelerle yapılırdı.389  Yani Mardin mahkemesi

 Amid mahkemesine bağlı bir mahkeme olarak görünmekte, mahkeme naibi

 Amid kadısı tarafından görevlendirilmekteydi. Mardin naibinin atama ve

görevinden alınma işlerinde Amid kadısı yetkiliydi. Nitekim Mardin naibinin

 Amid kadısı tarafından atandığı veya görevden alındığına dair birçok belge

mevcuttur. Örneğin 1706 tarihinde Amid kadısı, Mardin naibliğine İbrahim

Efendi’yi getirirken,390  1745 tarihinde Amid kadısı olan Hasan, Mardin

naibliğine Hüseyin Efendi’yi atamıştır.391 Ancak bazı araştırmacılar naiblerin

atanması sırasında kadıaskerlerin veya şeyhülislamın onayının şart olduğunu

savunmaktadırlar.392  Mardin sicillerinde bu iddiayı destekleyecek bir bilgi

mevcut değildir. Çünkü Mardin naibinin atamaları Amid kadısı tarafından

yapılmıştır ve herhangi bir merkezi onay sicillerde görünmemektedir.

Mardin naibinin Amid’den ataması başka bir konuyu daha gündeme

getirmektedir. Mardin’in idari ve yargı teşkilatlanması, Osmanlı Devleti’nde

yürütmeyle yargı sistemlerinin birbirinden nasıl bağımsız işlediğine örnektir.

Bilindiği üzere Mardin’in mülkî anlamda en üst düzey idarecisi voyvodadır.

Yani Mardin bir voyvodalık olarak yönetilmektedir. Genelde Diyarbekir

Eyaleti’ne bağlı olmakla birlikte, yüzyılın çeşitli dönemlerinde Musul ve

Bağdat’a bağlandığını bildiğimiz Mardin voyvodalığının, yani yürütme

organının, kaza organını etkilemediği, Mardin’in idari anlamda başkaeyaletlere bağlı olmasına rağmen yargısal anlamda Diyarbekir’e bağlı

389 MŞS 227, b. 21. (Gurre-i Muharrem 1167/29 Ekim 1753); MŞS 203, b. 37. ( Evahir-i Şaban 1154/9Kasım 1741); MŞS 248, b. 1 (1 Receb 1100/21 Nisan 1689); MŞS 195, b.50 (15 Rebiülahir 1179/1Ekim 1765); b. 72 (1 Cemaziyelevvel 1177/7 Kasım 1763); b. 85 (1 Cemaziyelahir 1178); b. 92 (1Şaban 1178/24 Ocak 1765); MŞS 252, b. 6 (1 Rebiülevvel 1140/17 Ekim 1727); b. 28 (1 Receb1138/5 Mart 1726); b. 300 (29 Rebiülevvel 1158/1 Mayıs 1745)

390

 MŞS 262, b. 151. (1118/1706-07)391 MŞS 252, b. 302. (1 Cemaziyelahir 1158/1 Temmuz 1745)392 Rıfat Özdemir, XIX. Yüzyılın İlk yarısında Ankara, Ankara 1986, s. 179.

Page 109: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 109/373

93

kaldığını görmekteyiz. Bu durum iki teşkilatın birbirinden bağımsız

çalıştıklarına en güzel örneği teşkil etmektedir.

Mevleviyet payesine sahip kadılar genellikle bir sene, kaza kadıları ise

2 yıl süreyle tayin olurlardı.393 Naiblerin görev süresi de kadılara bağlı olarak

değişkenlik gösterebilmekteydi. Mardin’de görev yapan naiblerin bazen 1 ay

görevde kaldıkları olmaktaydı. Örneğin 18 Ağustos 1765’te Amid kadısı

Mesud tarafından naibliğe atanan Seyyid İbrahim Efendi’nin394  görevi aynı

yılın Ekim ayının 1. gününe kadar devam edebilmiş ve yerine Mevlana

 Abdulkadir Efendi naib olarak atanmıştır.395  Bu durum göstermektedirki

naibler daha ziyade yerel halktan atanmaktaydılar. Bu nedenle görev süreleri

bazen çok kısa olabildiği gibi, bazen tam tersi olarak çok uzun da

olabiliyordu. Nitekim 28 Aralık 1761 tarihinde Amid Kadısı Seyyid Osman

tarafından Mardin naibliğine atanan Seyyid Ahmed Efendi,396 25 Şubat 1762

tarihinde Amid Kadısı Seyyid Mehmed Efendi tarafından görevinden alınmış,

yerine Seyyid İbrahim’in getirilmesiyle sadece 2 ay görev yapabilmiştir.

Seyyid İbrahim Efendi ise 25 Nisan 1762 tarihinde yerine emaneten yani

vekâleten, Amid mahkemesinde ikinci kâtip olan Hacı Mehmed Efendi’nin

atanmasına kadar tıpkı selefi gibi 2 ay görev yapabilmiştir.397  İbrahim

Efendi’ye 23 Temmuz 1762 tarihinde asaleten bu görev tevcih edilmiştir.398 

Burada hemen belirtmek gerekir ki yukarıdaki bilgilerden yola çıkarak

naiblerin bazen emaneten tabiriyle ifade edilen vekâlet yoluyla da göreve

getirilebildiğini görüyoruz. Buna bir başka örnek olarak hicri 1174 yılında

yaşanan bir atamayı gösterebiliriz. Mardin naibi olan Seyyid Abdurrahim

Efendi’nin vefat etmesi ve yerine 1 Safer 1174 tarihinde atanan kardeşi

393 Mantran, a.g.e., s. 130; Mustafa Akdağ kadıların görev süresinin iki yıl olduğunu, bir yılının müddet-iörfi, bir yılının da uzatmalı olarak geçen süreyi kapsadığını ifade etmektedir. Mustafa Akdağ,Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, C. II, s. 77; Özer Ergenç ise bu sürenin 16 aya kadarçıkabileceğini ileri sürmektedir. Özer Ergenç, "1580-1596 Yılları Arasında Ankara ve KonyaŞehirlerinin Mukayeseli İncelenmesi Yoluyla Osmanlı Şehirlerinin Kurumları ve SosyoEkonomik Yapısı Üzerine Bir Değerlendirme, Doktora Tezi, Ankara 1973, s. 117.

394 MŞS 195, b. 46. (1 Rebiülevvel 1179/18 Ağustos 1765)395 MŞS 195, b. 50. (15 Rebiülahir 1179/1 Ekim 1765)396

 MŞS 195, b. 201. (1 Cemaziyelahir 1175/28 Aralık 1761)397 MŞS 195, b. 183. (1 Şevval 1175/25 Nisan 1762)398 MŞS 195, b. 190. (1 Muharrem 1176/23 Temmuz 1762)

Page 110: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 110/373

94

Seyyid İbrahim Efendi’nin399  Mardin’de olmaması üzerine Abdurrahim

Efendi’nin oğlu Seyyid Yusuf Efendi vekâleten naib olarak atanmıştır 400 

Yukarıda belirtildiği üzere Amid kadılığı 500 akçelik mevleviyet payeli

kadılıklar arasındaydı. Bununla birlikte incelediğimiz dönemde Amid kadısı

adına Mardin’de görev yapan naibin aldığı ücreti tespit edemedik.

Mahkemede görülen davalardan, terekelerin taksiminden, noter olarak vazife

gördüğü eşya ve mal tespitlerinden aldığı ücretlerle yaşamını sürdüren

naiblerin ne kadar ücret aldığını belgelerden tam olarak tespit etmek mümkün

olmadı. Naiblere başlangıçtan itibaren merkezi hazineden aylık maaş

ödemesi yapılmayıp, geçimlerini gördükleri davalardan alınan harçlardan

temin etmeleri öngörülmüştür. Bu tarz uygulama Tanzimat devri başlarına

kadar devam etmiştir. Baktıkları davalardan ve gördükleri muamelelerden

(sicil, hüccet, mürâsele, nikâh, talâk, ıtlâk, vs.) ücret alırlardı. Bütün bu

işlemlerde naibe ait kısım kadıya göre 1/5 ya da 1/6 oranındadır. 401 

Kadılar mülki idari açıdan beylerbeyi, sancakbeyi veya voyvodalardan

sonra gelen büyük bir devlet memuru statüsünde bulunduğu için birçok işler

hakkında merkezden gönderilen ferman ve emirlerde kadılara veya naiblere

de hitap edilirdi.402  Merkezi emirlei ve buyuruldular doğrudan kadıya ya da

naibine gönderilmekte, daha sonrasında, bu emirlerin alt kademelerde

duyurulması ve haberdar edilmesi kadıya ya da naibe ait olmaktaydı.403 

Elimizdeki merkezden gelen birçok belgenin muhatapları arasında voyvoda,

mütesellim, ayan, mir-i miranlar yanında naiblerin de bulunduğunu görüyoruz.

Örneğin, 1747 tarihinde kiler-i amire ve helvahane-i amireye Mardin

tarafından gelmekte olan malzemelerin tayin olunan mübaşir eliyle toplanarakenderun-ı hümayun kilerine teslim olunması ile ilgili emir Mardin voyvodası ile

birlikte Mardin naibine de hitaben yazılmıştır.404 Bunun yanında genel olarak

tüm bölgeyi ilgilendiren fermanlarda da hitap olarak naibe yer verildiğini

görebiliyoruz. Örneğin İran elçilik heyetine mihmandarlık yapmak için

399 MŞS 195, b. 110. (1 Safer 1174/12 Eylül 1760)400 MŞS 195, b. 109. (6 Safer 1174/17 Eylül 1760)401 İpşirli, a.g.m., s.313.402

 Feda Şamil Arık, “Osmanlılarda Kadılık Müessesesi”, OTAM, S. 8, Ankara, 1997, s. 26.403 Mantran, a.g.e., s. 135.404 MŞS 252, b. 393. (8 Cemaziyelevvel 1160/18 Mayıs 1747)

Page 111: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 111/373

95

Diyarbekir valisi, Musul valisi ile birlikte Diyarbekir’den Bağdad’a varıncaya

kadar yol üzerinde bulunan mir-i miranlar, kadılar, naibler, mütesellimler,

voyvodalar, kethuda yerleri, yeniçeri serdarları ve ayan-ı vilayet diye giden

hitap silsilesinde kadı ve naiblere de yer verilmiştir.405  Bu örnekler

çoğaltılabilir. Ancak sonuç olarak merkezden gelen çeşitli emirlerin

muhatabının voyvoda ile birlikte naibin de olduğunu görmekteyiz.

Genel olarak naiblerin görevleri, devlet ve halk arasındaki ilişkileri

sağlamak, karşılıklı yazıları alıp verme, gelen fermanları ve emirleri halka

duyurmak suretiyle gereken uygulamaların yerine getirilmesini ya bizzat ya

da başkalarının aracılığıyla sağlamaktı. Şer’i hukuk kadar örfi hukuku da iyi

bilmeleri gereken naiblerin bulunduğu yönetim biriminin başında kanunlara

uymayanları, halkın şikâyetlerini, istek ve dileklerini merkeze iletmek görevi

olduğu kadar, halkın idareciler tarafından baskı altında tutulmasına engel

olmak da asli vazifelerindendi.406  Kendi yetki alanı içerisinde bulunan tüm

devlet görevlilerinin gözetimi, kontrolü kadıya ait olmakla birlikte herhangi bir

olağan dışılık tespit etmesi durumunda merkeze rapor etmesi gereklilikti.407 

Kadının bu vazifesiyle ilgili Mardin’de örnek olarak şu belge gösterebiliriz.

Mardin ve Nusaybin naiblerine gönderilen fermanda, hicri 1155 senesinden

1158 senesi sonuna değin, Mardin ve Nusaybin’den satın alınan zahireden

gayr-ı ez-masraf ambarda mevcut olan buğday ve arpanın sefer rayici

üzerinden 3 ya da 4 kuruşa satılması gerekirken, Voyvoda Mehmed Ağa’nın

marifetiyle pahalıya satıldığı, bunun merkeze bildirilirken düşük fiyattan

bildirdiği tespit edilmiştir. Bahsi geçen zahirenin (buğday ve arpa) fiyatının

düzgün bir şekilde merkeze bildirilmesi görevi naibe verilmiştir.408 Burada dagörüldüğü üzere voyvoda gibi Mardin’deki en üst idari yöneticiyi denetleme

ve müdahale etme hakkı kadıya verilmiştir.

Yukarıda bahsedilen görevlerinin dışında naiblerin mali görevleri de

mevcuttu. Bunların başında vergilerin adil bir şekilde paylaşılmasına nezaret

405 MŞS 252, b. 365. (Tarih bulunmamaktadır)406 Arık, a.g.m., s. 25.407

  Uriel Heyd, “Eski Osmanlı Ceza Hukukunda Kanun ve Şeriat”, Ankara Üniversitesi İlahiyatFakültesi Dergisi, Çev: Selahaddin Eroğlu, Ankara, C. 26, s. 633-640; Arık, a.g.m., s. 25.408 MŞS 252, b. 410. (27 Zilkade 1160/30 Kasım 1747)

Page 112: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 112/373

96

etmek, salyane ve avarız türü vergilerin toplanması, tevzii ve ilgili yerlere

gönderilmesi konusunda da yetkiliydiler. Mardin Şer’iye sicillerinde söz

konusu vergilerin tevzii ile ilgili belgelere sıkça rastlanmaktadır.409 Ancak bu

vergilerin toplanması ve tevzii işlemiyle sorumlu kişiler birinci derecede

voyvodalar ve tayin edilen mübaşirler olmakla birlikte burada naibin rolü

sadece gözlemcilik ve deftere kayıttan ibaretti. Bununla birlikte Mustafa

 Akdağ, kadının bu görevini kendi başkanlığında olarak, başlıca şehrin ileri

gelenleri, ayan ve eşraf, şehir kethudası, belki bir de müftüden veya esnaf

şeyhinden ibaret kişilerden meydana gelen bir kurul aracılığıyla yaptığını

söyler. Akdağ, “seferler açılacağı zaman devlet ahaliden “kürekçi”, “sekban”,

erzak (nüzül zahiresi) ve benzeri şeyleri ya aynen ya da bedelini ödemelerini

istediğinde birer fermanla bu salmalardan her kadılığa düşeni bildiriyor, tabii

bu ödemeye katılacak olan evleri veya kişileri isim isim bildirmiyordu. O halde

hükümetten gelen bu emrin hükmünü yerine getirmek için kadı, sözü geçen

kaza kurulunu toplayarak, zengin, orta halli, fakir biçiminde üç bölüme

ayrılması gereken ödeyici kişilerin üzerilerine düşen miktarları kararlaştırmalı

idi ki ondan sonra da kadının kendisi, bu kurulca yapılan ve deftere göre,

aynen istenenleri veya bedellerini toplamak üzere toplayıcılar teşkil etsin”

der.410  

Kadı yani naibin şehir ile ilgili görevlerinden biri de esnaf teşkilatı

üzerinde oynadığı roldür. Esnaf guruplarının yönetimi, şeyh veya kethüda

tayini, narh belirleme gibi konular naiblerin bazen gözlemci bazen de bizatihi

müdahale ettiği konulardandı.411  Lonca heyet üyelerinin atamaları ve esnaf

sayısı da mahkeme sicillerine kaydedildiği için ister istemez naibinde sözhakkı oluyordu.412 Bu söz hakkı sayesinde kadılar esnafı doğrudan otoriteleri

altına sokuyorlardı.413  Esnafa ilişkin ve hükümet kararı gerektiren her sorun

409 MŞS 203, b. 10. (14 Muharrem 1153/11 Nisan 1740), b. 17. (13 Zilkade 1154/20 Ocak 1742), b. 34.(25 Safer 1154/ ), b. 34. (25 Safer 1154/12 Mayıs 1741), b. 55. (8 Şevval 1154/17 Aralık 1741)

410 Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, C.2 (1453-1559), Ankara 1999, s. 67.411 MŞS 247, b. 5. (Şevval 1170/Haziran-Temmuz 1757)412  MŞS 237, b. 7. (Gurre-i Rebiülevvel 1170/24 Kasım 1756); MŞS 203, b. 42. (Rebiülahir

1154/Haziran-Temmuz 1741); MŞS 266, b. 71. (17 Şaban 1202/23 Mayıs 1788); MŞS 195, b. 89.

(Evahir-i Cemaziyelahir 1178/15-24 Aralık 1764); MŞS 266, b. 102/2. (17 Şevval 1197/15 Eylül1783); MŞS 247, b. 229. (1169/1755-56)413 Mantran, a.g.e., s. 125.

Page 113: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 113/373

97

için durum aynıydı, şu veya bu mahallede veya çarşıda bir dükkân veya

ticarethane açma izni veya yasağı, ölçü ve tartıların denetimi, tüketim malları

için saptanan fiyatlara uyma zorunluluğu, bazı esnafın ayrıcalıkları veya

yükümlülükleri kadının kontrolü altındaydı. 414 

Mardin naibine şehirdeki vakıflarla ilgili olarak da bazı görevler

yüklendiğini belgelerden anlayabiliyoruz. Ancak bu görev sadece

yöneticileriyle ilgili şikâyetlerde veya aksamalarda müdahale etmekten

ibaretti. Örneğin Muzafferiye Medresesi vakfı mahsulünden, günlüğü 3 akçe

ile mütevelli olan Mehmed Halife vefat ettiğinden yerine Abdal adlı kişi, beratı

gelinceye kadar işlerin aksamaması için Amid Kadısı Seyyid Halil tarafından

görevlendirilmiştir.415 

Naiblerin görev süreleri dolmadan görevden alınmaları da mümkündü.

Genelde halkın şikâyetleri doğrultusunda gelişen bu tür durumlara örnekler

Mardin’de de yaşanmıştır. 1760 tarihinde Amid Kadısı Bezirgan Osman

Efendi’nin müraselesiyle Mardin naibi olan Seyyid Ahmed Efendi416 hakkında

olumsuz ihbarların Amid kadısına ulaşması neticesinde bu görevinde ancak 1

ay kalabilmiş ve kendisinin yerine Seyyid Abdurrahim Efendi atanmıştır.

 Ancak ahalinin Ahmed Efendi hakkındaki olumlu ihbarları doğrultusunda

 Ahmed Efendi tekrar naibliğe getirilmiştir.417 

Sicillere yansıyan bir başka olay, naiblik için talip olanların Diyarbekir’e

giderek kulis yaptıklarını belgelemektedir. Hatta bu kulis çalışmaları öyle bir

etkili konuma gelmiştir ki Amid kadısı Mardin naibine bir mektup yazarak

iddiaları yalanlamak zorunda kalmıştır. 195 numaralı defterde tarihsiz olarak

kaydedilen belgede Vaizzade Ahmed Efendi adlı kişinin Diyarbekir’e gelerekMardin naibliğine talip olduğuna dair söylentilerden tedirgin olan Mardin naibi

İbrahim Efendi’nin böyle bir tedirginliğine gerek olmadığı Amid Kadısı

Bezirganzade Osman Efendi tarafından İbrahim Efendi’ye hitaben

yazılmıştır.418 

414 MŞS 266, b. 442. (1192/1778-79); b. 333. (1197/1782-83); MŞS 227, b. 289. (1210/1795-96)415 MŞS 252, b. 441. (15 Cemaziyelevvel 1161/13 Mayıs 1748)416

 MŞS 195, b. 112. (1 Ramazan 1173/17 Nisan 1760)417 MŞS 195, b. 113. (1 Şevval 1173/17 Mayıs 1760)418 MŞS 195, b. 116. (Tarih bulunmamaktadır)

Page 114: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 114/373

98

(2) Kâtipler ve Mukayyid:

Naiblerin mahkemedeki en önemli yardımcıları olan kâtipler, yargılama

esnasında verilmiş olan kararların kaydedilmesi, mahkeme ilgili yazışmaların

yürütülmesi ve merkezden gönderilen emirlerin sicil denilen defterlere düzenli

kaydedilmesi ve saklanması gibi görevleri yerine getirirlerdi.419 

Mardin mahkemesinde biri başkâtip olmak üzere üç kâtibin ve bir

mukayyidin bulunduğunu belgelerden bilmekteyiz.420 Kâtiplerin sayısı birden

fazla olunca içlerinden biri, muhtemelen en kıdemlisi başkâtip ya da birinci

kâtip olarak adlandırılırdı. Mardin mahkemesinin yukarda ayrıntısıyla

belirttiğimiz gibi yoğun bir mahkeme olmaması nedeniyle bu sayıdaki

personelin mahkemenin yükünü kaldırdığını söyleyebiliriz. Bu kâtiplerin

atamasını kadı yapıyordu. Mardin’de kadı yerine naibi bulunduğu için naibin

kadıya arzıyla atama yapılırdı. Örneğin ikinci kâtip olan Mustafa’nın görevini

layıkıyla yapmadığı için görevden alınıp yerine eski kâtip Seyyid Zekeriya’nın

getirilmesi, Mardin naibi Seyyid Hüseyin’in arzıyla gerçekleşmişti.421  Ölen

kâtibin yerine genelde oğulları geçmekteydi. 1760 yılının Ekim ayının

sonlarında vefat eden üçüncü kâtip Seyyid Abdurrahim halifenin yerine oğlu

Seyyid Yusuf Efendi geçmişti.422  Yine 1753 tarihinin Temmuz ayında vefat

eden Kâtip Seyyid Yusuf yerine oğlu Ahmed Efendi kâtip olarak geçmişti.423 

Kâtipler gelirlerini mahkemedeki işlemlerden aldıkları harçlardan

sağlamaktaydılar. Akdağ, kâtiplerin mahkemeye gelen itaknâmeden 1 akçe,

hüccetten 1 akçe ve nikâhlardan 1 akçe harç aldıklarını yazmaktadır.424 

Muhtemelen bu harçların Mardin içinde geçerli olabileceğini düşünebiliriz. Ancak 1747 tarihinde kaydedilen bir tezkirede Mardin mahkemesinin

kitabetinden ve naiblik ücretinden hâsıl olan gelirin bir müddetten beri

bozulduğu, bu nedenle görevlilerin kendi kazançlarının sevdasına düştüğü,

419 Halil İnalcık, “Mahkeme”, İA, C. VII, s. 150.420 MŞS 252, b. 394. (Evasıt-ı Şaban 1160/18-27 Ağustos 1747; MŞS 195, b. 97. (Evahir-i Safer 1178/19

Ağustos 1764)421 MŞS, 252, b. 374. (Evahir-i Zilhicce 1158/14-23 Ocak 1746)422

 MŞS 195, b. 138. (Evahir-i Rebiülevvel 1174/30 Ekim 1760)423 MŞS 227, b. 13. (11 Ramazan 1166/12 Temmuz 1753)424 Akdağ, a.g.e., C. II, s. 312.

Page 115: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 115/373

99

bunun karışıklıklara sebep olduğu, hicri 1160 senesi Zilkade ayından itibaren

mevcut olan kitabet ücreti, enderun ve bîrun niyabeti ücretinden, şer’i

senetlerin kaydından, salyane akçesinden, davalardan, kassamiye

ücretinden her ne gelir elde edilirse bunun bir sandıkta biriktirilmesi ve

açıldığında ortaya çıkan ücretin mahkeme çalışanları arasında paylaşılması,

başkâtibin paranın yarısını, ikinci ve üçüncü kâtibin ise diğer yarısını

aralarında paylaştırması belirtilmekteydi.425  Bu durum göstermektedir ki

Mardin mahkemesinin gelirlerindeki bozukluklar Amid mahkemesine

yansımış ve oradan gelen bu emirle Mardin’e mahkemesine has bir çözüm

bulunmuştur.

(3) Muhzırbaşı:

Muhzır, kaza teşkilatı içerisinde mahkemelerde davalı ve davacıyı

mahkeme huzuruna celbeden, mahkemede güvenlik ile düzenin

sağlanmasını, topluma zarar veren suçlar dışında alacak verecek gibi

kişilerarası anlaşmazlıklarda tarafların mahkemeye getirilmesini ve kadının

hükmünden sonra kararın uygulanmasını sağlayan görevlidir.426  Muhzır

mahkemenin bulunduğu yerin ahalisi arasından özellikle daha önce bu görevi

yapmış kişilerden veya bir şekilde devlet görevi almış ferdlerden seçilirdi.

Muhzırbaşı ise o şehrin büyüklüğüne göre sayıları değişen muhzırların

başında bulunan kişiydi.427 

Muhzırların tayin ve azil yetkisi kadılara verilmiştir. Kadı bunun içinuygun gördüğü kişiyi merkeze arz eder ve tayin merkezden beratla yapılırdı.

Zaman zaman merkezden kadılık bölgesindeki suçluların takibi, asilerin

yakalanması, soruşturmalarda yardımcı olma gibi hususlarda özel vazifelerle

de yükümlü kılınabilirdi.428 

425 MŞS 252, b. 397. (29 Şevval 1160/3 Kasım 1747)426 R. Jennings, “ Kadı Court and Legal Procedure in 17th Century Otoman Kayseri”, Studia Islamica,

XLVIII (1978), s. 150.427 Akdağ, a.g.e., C. II, s. 312; Ortaylı, “Kadı”, s. 65.428 Recep Ahıskalı, “Muhzır ”, DİA, C. 31, İstanbul 2006, s.85.

Page 116: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 116/373

100

Mardin’deki muhzırbaşı ve muhzırlar yukarıda belirtilen işleri yapma

karşılığında ihzâriye ücreti adı altında bir para alırlardı. Ergenç ve Akdağ,

muhzırın ihzariye hakkının %2 olduğunu belirtmektedirler.429  Mahkemelerin

faaliyeti sonucunda toplanan bu hisse muhzırbaşı tarafından iltizam veya

emanet şeklinde üç ayda bir hazineye verilmekteydi.430 Mardin’de muhzırbaşı

bu iltizam işini üç yıllığına üzerine alıyordu. Örneğin 1588 yılında muhzırbaşı

olan Şadbey bin Bayram Mardin ihrâziyesini 3 yıllığına 24 bin akçeye iltizam

etmiştir.431 Yine bu belgede bahsi geçen muhzırbaşı bu iltizamı Mehmed bin

Ferruh adlı kişiyle ortak aldıklarını belirterek, Amid mahkemesinde sicil ve

hüccet olunduğunu belirtmektedir. 1757 tarihinde muhzırbaşı olan Kasım bin

Mehmed yıllık 400 kuruşa iltizamı almıştır. Ve yine bu görevi veren Amid

kadısından başkası değildir.432 

e. Şühûdü’l-hâl:

Osmanlı şer’iye sicillerinin en önemli özelliklerinden biri ayrı ayrı

belgeler halinde düzenlenmesine rağmen ortak biçim ve üsluba sahip

olmalarıdır. Bu biçim içerisinde en fazla dikkat çekenlerden biri, her davanın

altında şühûdü’l-hâl ismiyle, sayıları 5 ile 10 arasında değişen kişilerin

isimlerinin bulunmasıdır. Bu durum şer’iye sicilleri ve Osmanlı mahkemesi

üzerine çalışan birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve böyle bir

uygulamanın hukuki bir kaynağının olup olmadığı veya Osmanlı

mahkemesinin “aleniyet”   ilkesini gerçekleştirmek için gelenekselleştirdiği birtutuma işaret edip etmediği sorularına cevap aranmıştır.433 

Biz de Mardin örneğinden yola çıkarak bu konuyu değerlendirirken iki

şey üzerinde duracağız; birincisi bu konuda daha önce araştırma yapıp bir

takım sonuçlar çıkaran araştırmacıların bulgularının Mardin mahkemesi

429 Ergenç, Ankara ve Konya, s. 85; Akdağ, a.g.e., C. II, s. 72430 Yücel Özkaya, Osmanlı Kurumları ve Osmanlı Toplum Yaşantısı, Kültür Bakanlığı, s. 224.431 MŞS 248, b. 359. (24 Rebiülevvel 996/22 Şubat 1588)432

 MŞS 247, b. 76. (Gurre-i Şevval 1170/19 Haziran 1757)433 Hülya Taş, “Osmanlı Mahkemesindeki “Şühûdü’l-Hâl” Nasıl Değerlendirilebilir?”, Bilig, Kış/2008, s.25.

Page 117: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 117/373

101

örneğinde geçerlilikleri, ikincisi ise elimizdeki siciller üzerinden, Mardin

mahkemesindeki şühûdü’l-hal’in kimlerden oluştuğu, işleyişi, tarzı, vs. bilgiler

elde etmeye çalışacağız.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bu konuda müstakil bir çalışma

oldukça azdır. Ronald C. Jennigs,434 Mustada Akdağ,435 Hülya Cankabal,436 

Boğaç Ergene437  gibi isimler bu konuda bir takım incelemeler yapmakla

birlikte, özellikle Hülya Taş, “Osmanlı Mahkemesindeki “Şühûdü’l-Hâl” Nasıl

Değerlendirilebilir?” adlı makalesiyle bu soruya cevap aramaya çalışmıştır.

Bu çalışmalar sonucunda bazı araştırmacıların, bu heyeti batı yargılama

tarzının bir ürünü olan “jüri” sitemine benzettiğini ve bu kişileri mahkemenin

resmi görevlisi olarak görüp, kayıtlı şahitler olarak tespit ettiğini

görmekteyiz.438 İlk bakışta bir heyet halinde duran bu kişilerin sicillerde geçen

“meclis-i şer”   ifadesiyle birleştirildiğinde jüri tarzı bir yargılama sistemine

benzediğinden söz edilebilir. Ancak bu konuda Mardin sicillerine

baktığımızda şühûdü’l-hâl’in bilinen manada jüri olmayacağına dair kanıtlar

mevcuttur. Bunlardan ilki aynı gün görülen davalardaki şühûdü’l-hal heyetinin

içerisindeki benzerliklerdir. Örneğin, 19 Mart 1766 tarihinde görülen 3

davanın 3’ünde de aynı heyet şühûdü’l-hâl’i oluşturmaktadır. Son davada,

yeni iki kişinin isminin eklenip bir kişinin de çıkarılmış olmasına rağmen genel

olarak aynı kişilerin var olduğunu görmekteyiz.439  Eğer bu heyet bir jüri

özelliği gösteriyor ise aynı gün içerisindeki tüm davalarda aynı kişilerin jüri

olması dikkatle irdelenmesi gereken bir konu olarak göze çarpıyor. Jüri

üyelerinin konu ile ilgili kişilerden seçilmesinin gerekliliğini düşünüldüğünde

birbirinden farklı 3 davada aynı kişilerin jüri olmasını beklemek mümküngörünmemektedir. Yukarıda bahsi geçen davalar birbirinin devamı olan

434 R. Jennings, “ Kadı Court and Legal Procedure in 17th Century Otoman Kayseri”, Studia Islamica,XLVIII (1978).

435 Akdağ, a.g.e..436 Hülya Cankabal, 17. Yüzyılda Ayntab, İstanbul 2009.437 Boğaç Ergene, Local Court, Provencial Society and Justice in the Otoman Empire, Brill-Leiden-

Boston 2003.438 Akdağ, a.g.e., C. I, s. 403.439

  Şühûdü’l-hâl:el-Hac Zulnun Efendi, Cümlezade(?) Mustafa Efendi, Millizade Çukadar Ali Efendi,Molla İbrahim, Hacı İshak, Molla Mustafa bin ‘Ata Efendi. MŞS 227, b. 173; b. 174; Son davada ismieklenen kişiler ise Molla Ramazan. Bkz. b. 175.

Page 118: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 118/373

102

davalar olmayıp bağımsız davalardır. Burada şunu hemen belirtmek gerekir

ki bir davada jüri olan kişilerin o davanın bir sonraki duruşmasında da jüri

olması beklenir. Ancak gördüğümüz kadarıyla böyle bir durum Mardin

mahkemesinde söz konusu değildir. 24 Ocak 1742 tarihindeki bir yaralama

davasında şühûdü’l-hâl’de bulunan Şeyhizade Mehmed Efendi, Seyyid

 Abdurrahim Efendi, Kasım Çelebi, Hacı Hasan bin Abdullah, Keçecizade

Hacı İsmail, Halil Çelebi bin Halid Çelebi adlı kişiler,440  olayın keşfinin

gerçekleştirilmesinden sonra 27 Ocak tarihindeki (3 gün sonra) ikinci

duruşmada şühûdü’l-hâl heyetinde bulunmamaktadırlar. Onların yerine

 Abdussamet bin Abdullah, Molla Hüseyin bin Arabi, Müftizade İsmail adlı

kişiler bulunmaktadır.441  Bu durumda şayet şühûdü’l-hal bir jüri ise aynı

davanın birkaç gün arayla görülen duruşmalarında da aynı kişilerin jüri olarak

görev alması beklenirdi. Dolayısıyla kanaatimize göre bu heyeti

zamanımızdaki anlamıyla jüri olarak kabul etmek doğru gözükmemektedir.

Peki, bu kişiler hangi amaçla ve ne görevle orada bulunmaktaydılar?

Bu soruya cevap için Mardin mahkemesindeki şühûdü’l-hâl heyetinde ismi

geçen kişilerin profillerine bakmak konuya açıklık getirebilir. Örnek olarak

seçtiğimiz MŞS 203 numaralı defter ile MŞS 241 numaralı defterde kayıtlı

şühûdü’l-hâl kısmındaki isimlerin profillerine bakıldığında; hicri 1153-54

yıllarındaki belgeleri kapsayan MŞS 203 numaralı defterde şühûdü’l-hâl’de

kayıtlı 203 kişinin 82 tanesi birden fazla isimleri kaydedilen kişilerden

oluşmaktadır. Yani mahkemede birden fazla davaya tanıklık etmişlerdir. Bu

kişilerden 1’si naib (Nusaybin naibi), 24 tanesi aşiret ağası (mir-i aşiret), 2

tanesi müftü, 5 tanesi muhzır, 14 tanesi müderris, 11 tanesi imam, 3 tanesikatib, 2 tanesi mukayyid, 18 tanesi kethüda görevindeki kişilerdir. Geriye

kalanlar ise eşrafın önde gelen isimlerinden veya herhangi bir görev, ünvan

belirtilmeyen isimlerdir.

Tespit edilen isimlerden 31 tanesi molla, 29 tanesi seyyid,  13 tanesi

şeyh, 33 tanesi ağa, 65 tanesi ise hacı  ünvanlıdır. Burada en çok dikkat

çeken kişi Nusaybin naibidir. 1747 tarihinde Nusaybin naibi olan Abdulbaki

440 MŞS 203, b. 235. (17 Zilkade 1154/24 Ocak 1742)441 MŞS 203, b. 245. (20 Zilkade 1154/27 Ocak 1742)

Page 119: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 119/373

103

Efendi ihtisabname mukataasına ait 28.250 kuruşun teslimi ile ilgili belgede

şühûdü’l-hâl’den görünmektedir.442  Yine aynı defterde Abdulbaki Efendi’nin

bu sıfatla başka bir davaya katılarak şühûdü’l-hâl’de ismi geçmiştir. Fakat bu

kez konu daha farklıdır. Mansuriye köyündeki bir üzüm bağının satışıdır.443 

Yani kendisini ilgilendiren bir konu ortada yoktur. İlk davada Nusaybin ismi

zikredilmese bile ihtisabname mukataasına bağlı bir işlemin Nusaybin’i de

ilgilendireceği varsayılarak mahkemede bulunduğunu düşünmek mümkünse

de ikinci davada bunu düşünmek mümkün görünmemektedir. Muhtemelen

Nusaybin naibi o sırada başka bir iş için Mardin mahkemesinde

bulunmaktaydı.

241 numaralı deftere gelince 1192-93 yıllarını ağırlıklı olarak kapsayan

defterde şühûdü’l-hâl’de kayıtlı kişi sayısı 168’dir. Bu kayıtlarda 2 müftü, 1

nakibü’l-eşraf kaymakamı, 5 kâtip, 19 imam, 3 muhzır, 12 kethüda, 3

müderris ismi geçen devlet görevlileri arasındadır. Bunun yanında tespit

edilen isimlerden 37 tanesi molla, 29 tanesi seyyid , 14 tanesi de ağa, 49

tanesi hacı, 12 tanesi ise çelebi lakaplıdır.

Her iki örnekte de görüldüğü üzere toplumun her kesiminden kişinin

ismine şühûdü’l-hâl kayıtlarında rastlanabilmektedir. Bu kişilerin bir kural

veya ilke dâhilinde orada bulunduğuna dair bir bulgu görünmemektedir.

 Ancak bunları sadece meraklı bir izleyici kitlesi olarak nitelemekte doğru

görünmemektedir. Muhtemelen bu kişilerin mahkemedeki davanın konusuna

göre uzmanlık alanları dâhilinde çağrıldıklarını düşünmek mümkün olduğu

gibi, o sırada mahkemede işi olan ve orada bulundukları için şühûdü’l-hâl

arasına katılan kimselerin de varlığından bahsetmek mümkündür. Müftü,kâtip, nakibu’l-eşraf kaymakamı, seyyidler, imamlar, şeyhler vb. kişilerin

sadece bu davalara tanıklık etmek vazifesiyle orada bulunduğu söylenebilir.

Nitekim bu kimseler mahkemelerdeki resmi bir görevli olmamakla birlikte o

bölgenin ileri gelenleri arasında bulunan kişilerdi. Bu kişiler mahkemenin

442 MŞS 203, b. 21. (Mart 1153/Mart-Nisan 1741)443 MŞS 203, b. 170. (Evail-i Cemaziyelahir 1154/14 Ağustos 1741)

Page 120: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 120/373

104

işleyişine müdahale etmez, kadının adil karar vermesinde dolaylı olarak etkili

olurlardı.444 

Sayı olarak bu kişilerin her davada kaç kişi olacakları belli bir kurala

bağlı değildi. O nedenle bu sayı 5 ile 10 arasında değişebiliyordu. Mardin

mahkemesinde bu sayının ortalama 6 ya da 8 olduğunu söyleyebiliriz. Bu

sayının neye göre arttığını bir kurala bağlamak zor görünüyor. Muhtemelen o

sırada mahkemeye işi olanların bile bulundukları yerdeki davalara şühûdü’l-

hâl olarak yazıldıkları düşünüldüğünde bu heyetin sayısının bir kurala göre

belirlendiğini söylemek zorlaşıyor. Davanın önemine veya kamu oyundan ilgi

çekişine göre heyetin sayısının arttığı ileri sürülebilse de önemli gibi görülen

davaların şühûdü’l-hâl kısmında 5 ya da 6 isme rastlanabildiği gibi, önemsiz

görünen davaların şühûdü’l-hâl kısmında çok daha fazla kişinin ismine

rastlayabilmekteyiz. Örneğin Cihangiriye Zaviyesi mütevellisinin zimmetinde

kalan 60 kuruşun alınması ile ilgili davada 5 kişi şühûdü’l-hâl’de

bulunurken,445  satış işlemlerinin yapıldığı kayıtlarda çoğu zaman 10 kişi

şühûdü’l-hâl’de kayıt edilmiştir.446 

Dikkat çeken bir başka durum da yukarıdaki istatistiklerde seyyidlerin

ve şeyhlerin sayısının azımsanmayacak kadar çok olmasıdır. Bu kişiler

bölgenin inanç karakteri gereği saygı duyulan, önem verilen ve güven

duyulan kişilerdir. Bu güvenden kaynaklı olarak bu ünvandaki kişilerin

mahkemelerde şahit konumunda olması mahkemedeki şühûdü’l-hâl heyetinin

güvenilir kişileri öncelik olarak kabul ettiği iddiasına götürebilir bizi. Aynı

şekilde ulema, yerel ayan ve devlet görevlilerinin fazlalığı da bu kişilerin

mahkemedeki şahitliklerine güven duyulması ile açıklanabilir.

 444

 Jennings, “ Kadı Court and …, s. 148.445 MŞS 241, b. 2. (Şaban 1195/Temmuz-Ağustos 1781)446 MŞS 241, b. 6. (Evahir-i Zilkade 1191/30 Aralık 1777)

Page 121: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 121/373

II. BÖLÜM

XVIII. YÜZYILDA MARDİN’DE SOSYAL HAYAT

A. TOPLUMU OLUŞTURAN UNSURLAR

1. Aile:

 Aile akrabalık bağlarıyla doğrudan birbirine bağlanmış olan ve yetişkin

üyelerinin çocukların bakımından sorumlu olduğu bir grup insandan oluşur.447 

 Aile, toplumun en temel birimi olmakla birlikte, İslam hukuku aile kurumunu

kutsal saymış,448  Osmanlı toplum yapısı da bu kurumun kutsallığını

korumuştur.449 

Bu bölümde Mardin’de aile hayatının teessüsü, sözlenme, evlenme,

boşanma gibi konular işlenecektir. Bu inceleme yapılırken şer’iye sicillerindekayıt altında tutulan tereke kayıtları ile nikâh, boşanma ve sözlenme

konularına ait belgeler kullanılacaktır.

447 Anthony Giddens, Sosyoloji, Ankara 2000, s. 148.448 Din açısından aile, eğitim işlevine bağlı olarak toplumsal değerlerin ilk aktarıldığı yerdir. Bu sebeple

yüzyıllar boyu din ve aile kurumları toplumsal değerlerin üretilmesi, aktarımı ve denetimi konusunda

elele hareket etmişlerdir. Sağlıklı bir toplumun sağlıklı bir aile yapısıyla işleyeceği düşüncesiyle gerekİslamiyet’ten önceki toplumlarda ve gerekse İslami dönemde ailenin devamı için çok ciddi tedbirleralınmıştır. Bu tedbirlere uymayanlar kanun tarafından cezalandırılmış, toplum tarafından dadışlanmışlardır. İslam ve Osmanlı aile yapısı ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Ronald C. Jennigs,“Woman in Early 17th Centruy Otoman Judical Records, The Sharia Court of anatolian Kayseri”,JESHO, XVIII/1 (1976) s. 53-114; Orhan Türkdoğan, “Türk Ailesinin Genel Yapısı”, SosyoKültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C. I, Ankara 1992; M. Akif Aydın, İslam-Osmanlı AileHukuku, İstanbul 1985; Haim Gerber, “Social and Economic Position of Women, in an Otoman City,Bursa 1600-1700”, IJMES, XII/3 (1980), s. 231-244; Hayrettin Karaman, “İslamın Getirdiği AileAnlayışı”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C. II, s. 456-467; Ahmed Tabakoğlu,“Osmanlı Toplumunda Aile” Sosyo kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C. I s. 92-96

449  Osmanlı hukuku gerek kamu, gerek özel hukuk alanlarında temel olarak İslam hukukunadayanmaktadır. Aile hukuku da bu yapıya bağlı olarak şer’i hukuk (İslami hukuk) içersinde yer

almaktadır. Esasları kanunnamelere değil fıkıh kitaplarına dayanmaktadır. Örfi hukuk aile hukukunamüdahale edememiş ve padişahlar kendilerini şer’i hukukun uygulanmasını sağlamakla görevlisaymışlardır. M. Akif Aydın, a.g.e., s. 66.

Page 122: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 122/373

106

Tablo 27: Farklı Tarihlerdeki Tereke Kayıtlarından Örnekler

Defter/Belge Tarih Tereke miktarı252/206 1160/1747 105,50252/239 1160/1747 358252/256 1160/1747 398252/292 1160/1747 77 kuruş 10 Para252/298 1160/1748 34,50252/117 1159/1746 42252/392 - 22248/261 - 113248/260 1101/1690 85248/261 1101/1690 113

248/600 1159/1746 82,13248/613 1159/1746 240266/22 1197/1782 854266/60 1194/1780 73266/72 1169/1756 1720266/112 1205/1791 120237/54 1169/1755 150237/114 1169/1755 172237/118 1169/1755 556237135 1169/1755 153195/35 1177/1763 120,5

195/225 1212/1797 53,9195/226 1214/1800 9.5195/227 1213/1799 423,50195/236 1213/1799 460195/238 - 312195/239 1214/1800 184,2195/240 1213/1799 375,1195/242 1214/1799 292,75195/230 - 340195/233 - 65,5195/234 1214-1800 229,5 kuruş 1 rub195/235 - 1292 kuruş 4 Para195/236 1213/1799 460195/238 - 312195/239 1214/1800 184,2195/240 1213/1799 185,5195/241 - 125195/242 1214/1799 292,5203/55 1154/1741 120203/95 1154/1741 85203/65 1154/1741 170247/69 1172/1758 50247/96 1172/1758 123

Page 123: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 123/373

107

 Aile hayatına ilk adım evlilikle gerçekleşmektedir. Mardin’de diğer

 Anadolu şehirlerinde olduğu gibi evlilik öncesi ilk girişim sözlenmedir. Şer’iye

sicillerinde “namzed eylemek”   olarak geçen bu olay, evlilik öncesi eşlerin

kendi istekleri ve büyüklerin tavsiyesi neticesinde, evliliğe karar vermeleri ile

başlayan dönemi belirtir. Bir tür sözleşme hükmünde olmakla birlikte İslam

hukukunda sözlenme, evlilik şartına bağlanmamaktadır.450 Kimi zaman erkek

tarafı nişanı bozduğu gibi451  kız tarafının da nişandan vazgeçtiği durumlar

söz konusudur.452 

Sözlenme olayının mahkemelere yansıması oldukça ilginçtir. Çünkü

nişan, nikâhın bir mukaddimesi olup,453  nişanlanan taraflar nikâhlanmış

olmayıp evlenmeye de zorlanamazlar. Hatta nişandan vazgeçtikten sonra

başkalarıyla nişanlanıp evlenebilmektedirler.454  Nişanlanan kişilere

“namzedli” denilmekle beraber nişanlanma, evlenmek isteyen tarafların

birbirlerini tanımalarına imkân sağlayan bir işleve sahipti. Bu sürede hem

evlenecek bireyler birbirlerini tanır hem de aileler birbirlerinin aile yapılarını

gözlemler ve daha yakından birbirlerini tanıma fırsatı bulurlardı.455 

Sözlenme veya nişan kızların ergenlik çağına girmesi ile birlikte

olabildiği gibi, “beşik kertmesi” denilen kız çocuğunun doğmasıyla birlikte

ailelerin kendi aralarında sözlenmesi şeklinde de gerçekleştirilebilirdi. Nitekim

elimizdeki bir belgede Mardin sakinlerinden Meryem binti İşua adındaki

zımmiye, Aslan veledi Mirza’nın 22 yıldır kızıyla nişanlandığını

söylemektedir.456  Bu süre nişan olayının küçük yaşlarda yapıldığını

göstermektedir.

Nişan sırasında tıpkı evlilikte olduğu gibi çeşitli hediyeler verilirdi.Nişan esnasında tarafların birbirlerine bazı ödemelerde bulunmaları

gerekmemekle birlikte, erkek tarafı örfe göre hediyeler verebilir, bazı

450 Halil Cin-Ahmed Akgündüz, Türk İslam Hukuku Tarihi, C. II, s. 72.451 İstanbul’dan yola çıkan Sadullah Efendi’nin hizmetindeki Mehmed Emin Efendi bundan önce namzed

eylediği Emin Efendi’nin kızından vazgeçmiştir. MŞS 252, b. 303. (1 Cemaziyelahir 1158/1 Temmuz1745)

452 MŞS 252, b. 268. (11 Şevval 1160/16 Eylül 1747)453 Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuku İslamiyye ve Islahatı Fıkhiyye Kamusu, C. II, İstanbul 1976, s. 12.454

 Bilmen, a.g.e., s. 12.455 Öksüz, a.g.e., s. 178.456 MŞS 252, b. 268. (11 Şevval 1160/16 Eylül 1747)

Page 124: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 124/373

108

durumlarda mehrin yarısını hatta tamamını da ödeyebilirdi.457 16 Eylül 1747

tarihli belgede nişan için muaccel adıyla zincirli altın, iki yıldız altın, iki kumaş

kaftan, bir entari, bir gömlek verdiğini görmekteyiz.458 20 Ağustos 1598 tarihli

bir diğer belgede ise 6000 akçe nakit para ve bir çift altın bilezik ve bir Dori

kısrağın459 hediye olarak verildiğini görüyoruz.460 

Hediyelerin dışında tüm bölgede yaygın olduğu bilinen başlık parasına

da belgelerde rastlamaktayız. Hatta başlık paralarının iki taraf arasında sorun

olduğu da belgelerden anlaşılmaktadır. MŞS 252 nolu defterdeki bir belgede

kişilerin ismi tam anlaşılmasa da Araban köyünden Nebi adlı kişinin kız

kardeşinin, ismi tam olarak okunmayan bir kişi ile nişanlandığı, bu nişan

karşılığında 300 kuruş başlık parası verildiği, ancak nişanın bozulması

nedeniyle başlık parasının 150 kuruşunu geri alabildiğini, geriye kalanı

istemeye gittiğinde tartışma yaşandığını ve dört dişinin kırıldığını iddia

etmiştir.461 

Çeşitli sebeplerle nişan bozma olaylarına sicillerde fazlasıyla

rastlanmaktadır. Zaten eldeki belgelerde göstermektedir ki nişanın kayıt

altına alınmasından çok bozulması sırasında mahkemeye başvurulmuştur.462 

Bu yolla hem nişanı bozan taraflar psikolojik olarak rahatlamış, hem de

nişanlılık süresince yapmış oldukları harcamaları veya verilen hediyeleri geri

alabilme imkânına kavuşmuşlardır.463  Nişan sırasında verilen hediye ve

paraların geri istenmesi sırasında tartışmaların yaşandığı anlaşmazlıkların

457 Hamza Aktan, “İslam Aile Hukuku”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C.II, Ankara1992, s. 397.

458 MŞS 252, s. 101, b. 268.(Tarih bulunmamaktadır)459 Namzed sırasında bir kısrağın verilmiş olması ilginçtir. Abdulgani Efendi “kısrak cinsinin alası ve

ednası Mardin’de çölde yetişir”der. Mardin’in kısraklarının pahalı olduğunu, üç-beş bin gazikıymetinde olanlarının var olduğunu yazar. Bir kısrak deve, koyun sürüleri vs. gibi şeylerle takasyapılırdı. Yanlarında cins kısrak olanlar gayet zengin sayılırdı. Bkz. Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 204.O dönemki bir kısrağın nakdi bedelini gösterme adına 21 Muharrem 1007 tarihli bir başka belgededori kısrağın satışı ile ilgili bilgiler mevcuttur. Ali Bey ibni Polad Bey, Şeyh Çavuş’tan bir dori atın, ½hissesini 25 altına almıştır. Yani kısrağın fiyatı 50 altına denk gelmektedir. MŞS 259, b. 80. (21Muharrem 1007/24 Ağustos 1598)

460 MŞS 259, b. 80. (17 muharrem 1007/20 Ağustos 1598)461

 MŞS 252, b. 422. (Tarih bulunmamaktadır)462 MŞS 248, b. 192. (16 Safer 1101/31 29 Kasım 1689)463 MŞS 259, b. 808. (3 Muharrem 1008/26 Temmuz 1599)

Page 125: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 125/373

109

ortaya çıktığı da oluyordu.464  Nitekim Mardin sakinlerinden Seyyid Hüseyin

(kız babası) ile Seyyid Ali (erkek babası) arasındaki dava, Seyyid Hüseyin

kızının nişanı sırasında Seyyid Ali’ye 10 kuruş verdiğini ancak nişanın

bozulması sonrasında bu parayı geri alamadığını iddia etmesi üzerine

görülmüştür. Seyyid Ali bu parayı nişan sırasında yiyecek ve eşya alarak

kullandığını, sonra da Seyyid Hüseyin ile anlaştıklarını şahitler ile

kanıtlamıştır.465 

Her nişan bozulmasının anlaşmazlığa yol açmadığı, buna rağmen

mahkemede kayıt altına alındığını belgelerden görülmektedir. Mardin

sakinlerinden Selman, Cevher adlı kızı daha önce namzed eylediğini ve

kendisine bir miktar eşya verdiğini, sonra karşılıklı olarak kızın da kendisini

istememesi üzerine verdiği tüm eşyaları geri aldığını mahkemeye kayıt

ettirmiştir.466  Böylelikle sonradan çıkabilecek anlaşmazlıkların önüne

geçilmiştir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi nişandan erkek tarafının vazgeçtiği gibi,

kız tarafının da vazgeçtiği durumlara belgelerde rastlanmaktadır.

İncelediğimiz dönem içerisinde sözlenme-nişanlanma ile ilgili belgelerde

birbirine yakın oranla kız ve erkek taraflarının nişan bozmalarına

rastlanmıştır.

Tablo 28: Kız ve Erkek Taraflarının Sözlenme-Nişandan Vazgeçme

Oranları

Bozan Taraf Sayı Oran

Erkek 22 % 52.38

Kız 18 % 47,62

Toplam 40 % 100

464 Nişan sırasında verilen hediyeler herhangi bir sebeple nişanın bozulmasından sonra iade edilirdi. Ömer Nasuhi Bilmen bu konuyu şöyle belirtmektedir . “Söz kesildikten, yani: istikbalde evlenmelerinikararlaştırdıktan sonra iki taraftan biri nikâhtan imtina veya akdi nikâhtan evvel vefat etse hatibinmehre mahsuben mahbubesine vermiş olduğu şeyler, velev ki istimal ile tegayyür etmiş olsun mevcut

ise aynen ve telef olmuş ise bedelden istirdat olunabilir.” Bilmen, a.g.e. , s. 12.465 MŞS 248, s. 22, b. 99. (13 Şevval 1100/31 Temmuz 1689)466 MŞS 248, s. 38, b. 175. (9 Safer 1101/22 Kasım 1689)

Page 126: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 126/373

110

Sözlenme olayından sonra ailenin oluşması açısından en önemli adım

nikâhtı. Evlilik, nikâh adı verilen bir sözleşmeyle meydana gelmekteydi. Bu

sözleşmenin geçerliliği hukuken belirlenmiş bazı şartların yerine getirilmesine

bağlıydı. Hanefi fıkhında evliliklerin kadılara tescil ettirilmesi gerekmemesine

rağmen Osmanlı Devleti’nde mahkemelerin aynı zamanda birer evlendirme

dairesi gibi çalıştıkları belgelerden anlaşılmaktadır.467 

Evlenmek isteyen kişiler kendi hür iradeleriyle evlenmeye karar verir

ve bunu mahkemeye beyan ederlerdi. Sanıldığının aksine kızlar istemedikleri

biriyle evlenmeye zorlanamazlardı. Bu tür durumlarda mahkemeye

başvurabilir ve zorla evlendirilmekten kurtulabilirlerdi. Her ne kadar kızların

özgür iradelerini kullanamadıkları yönündeki değerlendirmeler var ise de en

azından hukuken böyle bir yol bulunmamaktaydı.468 

Nikâh, toplum ve hukuk önünde evliliğin beyan edilmesi anlamını

taşımaktaydı. Aile hayatının nikâh merasimi ile garantiye alınmaya çalışıldığı

bu merasimin, mahkemeden ve evlenecek kadının velisinden izin alınarak,

şahitlerin huzurunda ve şehrin ileri gelenlerinden birisi veya mahalle imamı

tarafından gerçekleştirmesi gerekirdi.469 Nikâh akdinin taşımış olduğu önem

ve toplum hayatında oynadığı rol dolayısıyla, İslam toplumunda erken

devirlerden itibaren bu akit gelişigüzel bir şekilde yapılmamıştır. Hukuki

donanıma sahip nikâhın sıhhatini ve kontrolünü gerçekleştirebilecek birinin

nikâhı kıymasına özen gösterilmiştir. Bu kişi bazen kadı, bazen naibi bazen

de bunlar tarafından görevlendirilen bir din adamı olmuştur.470  Her isteyen

kişi ben nikâh kıyabilirim diyemiyordu.471 Nikâh için mahkemenin izinname ile

yetki vermesi gerekliydi. Örneğin, 1 Eylül 1762 tarihli bir belgede Abdulbaki

467 Colin Imber, Şeriattan Kanuna, Ebussuud ve Osmanlı’da İslami Hukuk , İstanbul 2004, s. 175.468  İsmail Doğan, “Tanzimat Sonrası Sosyo-Kültürel Değişmeler ve Türk Ailesi”, Sosyo-Kültürel

Değişme Sürecinde Türk Ailesi, Ankara 1992, C. I, s. 185.469Ahmed Kankal, “18. Yüzyılda Mardin’de Aile”, I. Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu

Bildirileri, s. 739.470 Mehmed Akif Aydın, “Osmanlı Hukukunda Nikâh Akitleri”, Osmanlı Araştırmaları, III (1982), s. 1.471  Selçuklu ve Osmanlılarda nikâh akdinin kadı tarafından gerçekleştirilmesi genel kabul gören bir

uygulamaydı. Ancak bizzat kadı veya naibi tarafından gerçekleştirilmeyen nikâhlar yetkili dinadamları aracılığıyla yapılıyordu ki bu şekilde hem nikâhın hukuki şartları kontrol edilmiş olunuyor

hem de izinnamelerden alınan harçlar ile kadıya mali açıdan bir gelir sağlanıyordu. Bkz. HüseyinÇınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Antep Şehrinin Sosyal ve Ekonomik Durumu, BasılmamışDoktora Tezi, İstanbul 2000, s. 154.

Page 127: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 127/373

111

Efendi’nin dul kızı Saliha Hatun ile Abdullah bin Abdulaziz arasında nikâh

etme izni naib Seyyid İbrahim Efendi tarafından Mevlana Seyyid Yusuf

Efendi’ye verilmişti.472 

Evlilik öncesi mahkemeye beyan edilmesi gereken bazı bilgiler

mevcuttu. Örneğin bir dul kadının evlenebilmesi için iddet müddetinin geçmiş

olması gerekmektedir. Örneğin Ayşe binti Hâkim adlı kadının, kocasının

vefatından 11 ay geçtiğini şahitler aracılığıyla mahkemeye kanıtlamasından

sonra Ahmed bin Hacı Ali adlı kişiyle evlenmesine izin verilmiştir.473 Yine bir

başka örnekte Bakincan binti Şeyh Musa adlı kadın kocasının ölümünden

dört yıl geçtiğini şahitler ile mahkemeye kanıtlamış ve nikâh izni almıştır.474 

Fatıma binti Ahmed adlı kadın ise İbrahim bin şeyh Musa ve Aynberudlu

Bayram bin Ali Han’ın ifadeleriyle kocasının katledilmesinin üzerinden dört ay

gibi bir süre geçtiğini kanıtladığı bir olaya şahit olmaktayız.475  Hemen

arkasından da Hüseyin bin Mehmed ile şahitler huzurunda Seyyid

 Abdurrahman Efendi tarafından nikâhının kıyıldığını görmekteyiz.476  Bakire

kızlar için ise durum farklı gözükmektedir. Velisinin izni yeterli bulunmaktadır.

Örneğin Meryem binti Abdo’nun Hasan bin Mataş ile 25 kuruş mehr-i

muaccel ve 25 kuruş mehr-i müeccel karşılığında evliliğine mani olmadığı,

velisinin iznin alındığını bir izinname ile belirtilmektedir.477 Yine bu belge ile

nikâhın Ramazan ayında yapıldığı ve bu ayda evlilik yapılması ile ilgili bir

kısıtlamanın bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Evlenmelerdeki bir diğer dikkat çekici husus mehir’ dir. Mehir, terim

olarak erkeğin evlenirken kadına verdiği veya taahhüt ettiği para veya

maldır.478 Mehir kadının veya ondan istifade hakkının bedeli değildir. Erkeğin

472 MŞS 251, b. 89. (11 Safer 1176 /1 Eylül 1762)473 MŞS 266, b. 88. (7 Şevval 1160/2 Ekim 1747)474 MŞS 252, b. 145. (16 Zilkade 1159/30 Aralık 1746)475 MŞS 252, b. 102. (Tarih Bulunmamaktadır)476 MŞS 252, b. 103. (Cemaziyelahir 1159/2 Temmuz 1746)477 MŞS 252, b. 118. (21 Ramazan 1159/7 Ekim 1746)478 Mehrin erkek tarafından kadına verilmesi ile ilgili olarak hukuk doktorini tarihi açısından önemli bir

kaynak grubu olan fetvalardan biri ışığında yaptığı çalışmada Colin Imber, mehrin evlilik

sözleşmesinin vazgeçilmez bir öğesi olarak, evlilikle kocadan kadına geçen nakdi yada ayni mülkiyetolduğunu, bu yönüyle Müslüman evliliğinin mülkiyetin kadından kocaya geçtiği Katolik evliliğindenayrıldığını söylemektedir. Colin Imber, “Kadınlar, Evlilik ve Mülkiyet: Yenişehirli Abdullah’ın

Page 128: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 128/373

112

kadına verdiğin değerin ona rağbet etmesinin bir sembolüdür. “Kadınlara

mehrlerini seve seve verin” (Nisa 4/4), “Onların (haram kılınanların) dışında

kalanları, zina etmemek ve iffetinizi korumak üzere mallarınızla isteyip

almanız size helal kılındı” (Nisa 4/24) mealindeki ayetler mehrin kaynakları

konumundadırlar.479 

Mehir nikâhın şartları arasında değil neticeleri arasında kabul

edilmiştir.480  İslamiyet öncesi Türk toplumunda “kalın” 481  adı verilen bu

uygulama Türk toplumunda İslamiyet sonrasında mehr adıyla devam

etmiştir.482  İslamiyet öncesi uygulamalarda bir tür başlık görünümünde olan

bu ücret, İslamiyet sonrasında kadının kendisine verilen, babası veya

akrabalarına verilmesi yasaklanan bir hal almıştır.483 Kadın diğer mallarında

olduğu gibi verilen mehri de dilediği gibi karşılıksız olarak tasarruf etme

hakkına sahiptir.484  Mehrin nişanlılık döneminde verilen hediyeler veya

paralarla karıştırılmaması gerekir. Namzedlik döneminde verilen mallar ve

para ailenin kullanımına açıkken, mehr sadece kadının tasarrufuna

verilmiştir. 485 

Mehrin tamamını peşin veya bir kısmının peşin kalanının daha sonra

verilmesi gibi uygulamaları mevcuttur. Taksitli ödeme söz konusu olduğu

zaman önceden (peşin) verilen kısmına “mehr-i muaccel”, ödenmesi sonraya

Behcetü’l-Fetâvâ’sında Mehir”, Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları , Editör: Madeline C.Zilfi, İstanbul 2000, s. 77.

479 Karaman, a.g.e., s. 96.480 İslamiyet’te evlenme, boşanma gibi hukuki ve sosyal alanlarda çalışmaları bulunan Halil cin, mehrin

evlenmenin sıhhat şartlarından mı yoksa evlenmenin hükümlerinden birimi olduğu konusunda ihtilaf bulunduğunu araştırmalarında her iki türden uygulamaya rastlamakla birlikte mehrin mutlak sürette

kadına dönmesi ve onun mülkiyetine geçmesiyle uygulamanın kamu düzenini ilgilendiren bir usulhaline geldiğini belirtmektedir. Halil Cin, İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara 1974, s.210-211.

481 Kalın, kızın terbiyesi için sarf edilen masraflara karşılık kızın babasına ya da velisine verilen mal ya da paradır. Kalın uygulaması hakkında bakınız: Sadri Maksudi Arsal, Türk Tarihi ve Hukuk , İstanbul1947, s.334–335; Mustafa Aksoy, “Sosyal Hayatımızda Başlık-Kalın ve Mehir KavramlarınınSosyolojik Tahlili”, Aile Yazıları, C. 4, (Derleyenler: Beylü Dikeçligil-Ahmed Çiğdem), Ankara1990, s.561–565; Ali Güler, “İlk Yazılı Türkçe Metinlerde Aile ve Unsurları”, Sosyo-KültürelDeğişme Sürecinde Türk Ailesi, C. 1, Ankara 1992, s. 72.

482 Aydın, a.g.e., s. 103–105.483  İlber Ortaylı, “ Osmanlı Toplumunda Aile”, Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal

Değişim, Ankara 2000, s. 59.484  Colin Imber, mehirin kadına karşılıksız verilmesi konusunda analizlerini derinleştirmiş ve mehir

karşılığında erkeğin kadının cinselliği üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğunu, evlilikteki cinselilişkiyi zinadan ayıran tarafında bu mülkiyet hakkı olduğunu savunmuştur. Imber, a.g.m., s. 82.485 Bilmen a.g.e., C. II, s. 14.

Page 129: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 129/373

113

bırakılmış kısmına “mehr-i müeccel” denilmekteydi.486  Mehr-i müeccelin

verilmesi durumunda mahkemeye kaydettirilmesi gerekmekteydi. Çünkü

boşanma halinde mehr-i müeccelden kadın kendisi de vazgeçebiliyordu.487 

Örneğin Mardin sakinlerin Hatun binti Abdurrahman adlı kadın eşi Abdullah

bin Mehmed’den ayrılırken kendi rızasıyla mehr-i müeccelinden

vazgeçmişti.488 

Mehrin miktarı hakkında kesin bir genellme yapmak mümkün değildir.

Hz. Peygamber’in değersiz madenden yapılmış bir yüzükten tutun da bazı

Kur’an surelerini öğretmeye kadar pek çok şeyi mehr olarak kabul ettiği

bilinmektedir. Bu bilgiler doğrultusunda İslam âlimleri değeri olan her şeyin

mehr olabileceği kanaatine varmışlardır.489  Yine de mehr için bir alt sınır

belirlemekten de geri durmamışlardır. Hanefi mezhebine göre mehrin alt

sınırı 10 dirhem yani yaklaşık olarak iki koyun bedeli tespit edilmiştir.490 

Mehrin üstü sınırı ise konulmamıştır.491  Ancak şunu belirtmek gerekir ki ilk

defa evlenecekler ile dul bayanlara verilecek mehir arasında farklılık

bulunmaktadır.492  Mehrin miktarının tespit edilmediği veya üzerinden

şüpheye düşüldüğü takdirde kızın emsal ve akranına bakarak mehrin

486  Halil Cin, a.g.e., s. 217; Mehmed Ali Yargı, “Günümüzdeki Mehr Uygulamaları ve İslâm HukukuAçısından Değerlendirilmesi”, İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi/Journal of Islamic LawStudies,  Sayı:8, s. 259–270; Mehmed Ali Yargı, “Günümüzdeki Mehr Uygulamaları ve İslâmHukuku Açısından Değerlendirilmesi”, İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi/Journal of IslamicLaw Studies, Sayı:8, s.259–270.

487

 Ortaylı, a.g.e., s. 57.488 MŞS 262, s. 88, b. 288. (12 Cemaziyelevvel 1166/17 Mart 1753)489  Evlilik akdiyle birlikte erkeğin kadına vermeyi taahhüt ettiği bir miktar mal, mal olarak

değerlendirilebilen kıymetli eşya veya menfaat de mehr olarak kabul edilmektedir. Bkz. Bilmen,a.g.e., C. II, s. 121. günümüzde bir mehir çeşidi olarak yaygınlaşan “hacca gitme isteği” menfaatolarak kabul edilmektedir.

490 Karaman, a.g.e., s. 96.491 Hz. Ömer döneminde mehre üst sınır koyulmaya çalışılmış ancak bir kadının ayeti kerimede geçen

“kadınlara yığınlarla altın vermiş olsanızda” (Nisa4/20) ifadesiyle itiraz etmesi üzerine bundanvazgeçilmiştir. Karaman, a.g.e., s. 97; Osmanlı Devleti’nde mehrin üst sınırı hususunda yeniçerileriçin özel bir uygulamadan bahsedilmektedir. Buna göre yeniçeri evleneceği kadına bakireyse 1000akçe, dulsa 600 akçeden fazla ödenmeye zorlanamaz. Said Öztürk, “Askeri Kasama Ait 17. Asırİstanbul Tereke Defterleri (Sosyo-Ekonomik Tahlil )”, OSAV, İstanbul 1995, s. 220.

492

  Güven Dinç, “Şer‘iyye Sicillerine Göre XIX. Yüzyıl Ortalarında Antalya’da Ailenin Sosyo-Ekonomik Durumu”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi Dergisi (OTAM ),S. 17, Ankara, 2005, s.108.

Page 130: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 130/373

114

miktarının tespiti gerekirdi. Buna “mehr-i misl ” denilmekteydi.493 Bu uyguluma

vefat halinde terekenin taksiminde başvurulan bir işlemdi.494 

Dul kadınların nikâhlarında da mehr belirleniyor ise de bunların

mahkemece kayıt altına alınma zorunluluğu bulunmamaktaydı. Ancak

bakirelerde belirlenen mehir miktarı muhakkak mahkemece kayıt altına

alınırdı. Taraflar önceden kendi aralarında mehr miktarında anlaşmış olsalar

bile hem mehr-i muaccel hem de mehr-i müeccel miktarları mahkemeye

kaydettirirlerdi. 495 Elimizdeki örneklerden bazılarında mehr-i muaccel miktarı

fazlayken bazı belgelerde ise mehr-i müeccel miktarı fazla görülmektedir.

İncelemiş olduğumuz 45 belgenin 12’inde ise muaccel ve müeccel miktarları

birbirlerine eşit görünmektedir.

Mehrin önemini kanıtlayan bir başka durum ise vefat halinde kadına

verilmesi gereken mehr-i müeccelin mirasta en öncelikli kısım olarak tespit

edilmesidir. Bu konuda Mardin’de çok titiz davranıldığını gösteren belgeler

mevcuttur. İncelediğimiz tereke kayıtların çoğunda kadının alacağı mehri

ücreti önceden tespit edilmiş ve mirasın bu ücreti karşılamadığı durumlarda

müteveffanın çocukları annelerine mehr-i müecceli ödemekle vazifeli

kılınmışlardır.496 Bir diğer önemli husus ise 252 numaralı defterde geçen bir

kayıt ile ortaya konulan yöntemdir. Bu kayıtta mehr-i müeccelini alamadan

vefat eden bir kadının kocası tarafından mehr-i müecceline karşılık kadının

annesi ve erkek kardeşine bir dükkân ve bir miktar nakit para vermiştir.497 Bu

durum toplumun borçlar konusunda ne kadar duyarlı olduğunu

göstermektedir.

 Aşağıdaki tabloda farklı zamanlarda tespit edilmiş mehr-i müeccelfiyatları verilmiştir. Bu fiyatlara baktığımız zaman görülmektedir ki Mardin’de

ortalama mehr-i müeccel miktarı 30 kuruş ile 50 kuruş arasındadır. Bunu

yanında bazı kadınların mehr miktarı olarak 100 kuruş veya daha fazlasını

istedikleri görülmektedir. Bu miktarın mal olarak neye denk geldiğini

493  Saim Savaş, “Fetva ve Şer’iye Sicillerine Göre Ailenin Teşekkülü ve Dağılması”, Sosyo-KültürelDeğişme Sürecinde Türk Ailesi , C. II, Ankara 1992, s. 519.

494 Ortaylı, a.g.e., s. 57.495

 Kankal, “18. Yüzyılda Mardin’de Aile”, s. 739.496 MŞS 248, b. 300. (Gurre-i Cemaziyelevvel 1101/10 Şubat 1690)497 MŞS 252, s 180, b. 466. (16 Zilhicce 1160/18 Aralık 1747)

Page 131: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 131/373

115

göstermek amacıyla şu örnek verilebilir. 1690 tarihli bir belgede belirlenen

mehr-i müeccel miktarı 12 kuruştur. Aynı tarihte Zeytun mahallesinde

içerisinde mutfak, su kuyusu ve avlu bulunan, güneyi yol, kuzeyi, doğusu,

batısı özel mülk ile sınırlı bir evin fiyatı 10 kuruştur.498  Yine aynı dönemde

Babü’l-Cedid mahallesindeki bir evin satış fiyatı 20 kuruştur.499  Yani mehir

parasıyla bir ya da iki ev satın almak mümkündür.

Tablo 29: Farklı Tarihlerde Tespit Edilmiş Mehr-i Müeccel Miktarlarından

Örnekler.

Tarih Fiyat (Kuruş)

1690 12

1720 25

1736 35

1747 50

1747 30

1797 150

1799 25

1799 100

1800 12,5

498 MŞS 248, b. 97. (12 Şevval 1100/30 Temmuz 1689)499 MŞS 248, b. 104. (Evasıt-ı Şevval 1100/29 Temmuz-7 Ağustos 1689)500 MŞS 248, b. 300. (Gurre-i Cemaziyelevvel 1101/10 Şubat 1690)501 MŞS 262, b. 132. (Rebiülahir 1132/Şubat-Mart 1720)502 MŞS 262, b. 122. (12 Cemaziyelevvel 1149/18 Eylül 1736)503 MŞS 252, b. 255. (22 Şaban 1160/29 Ağustos 1747)504 MŞS 237, b. 269. (28 Safer 1160/11 Mart 1160505 MŞS 266, b. 232. (15 Muharrem 1212/10 Temmuz 1797)506

 MŞS 195, b. 241. (Evail-i Zilkade 1213/6-15 Nisan 1799)507 MŞS 195, b. 229. (Evail-i Cemaziyelahir 1213/10 Kasım 1798)508 MŞS 262, b. 232. (19 Zilkade 1214/14 Nisan 1800)

Page 132: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 132/373

116

İslam’da evlilik esas itibariyle tek eşlilik üzerine kurulmuştur. Ancak

bazı durumlarda kocanın dörde kadar evlenmesine izin verilmiştir. Bu izin bir

emir değil, belli şartlarda başvurulan bir ruhsat gibidir.509 

Osmanlı Aile hukuku, İslam aile hukukunun ortaya koyduğu ilkeler

çerçevesinde oluştuğu için bu ilkelere ters düşmeyen bazı örf ve adetlere

uygulamada yer verilmiştir. Bir erkeğin aynı anda evli bulunacağı eş sayısı da

bu ilkeler çevresinde ortaya çıkmıştır.510  Yaygın kanaatin aksine Osmanlı

toplumunda çok evlilik fazla oranda değildir. Klasik dönem Osmanlı

âlimlerinden Kınalızade’nin bu konudaki fikirleri Osmanlı toplumundaki çok

eşlilik algısını göstermesi bakımından ilginçtir; “Erkek, ilk eşiyle yetinip,

üzerine başka kadın ve cariye almamalıdır. Erkek evde tendeki can gibidir. İki

bedene bir can olmadığı gibi, iki eve de bir erkek yakışmaz.” 511 

Süreyya Faroqhı’nin de bu konudaki fikirleri paralel yöndedir:

“Osmanlılarda evlilik konusunda şu ana kadar yapılmış araştırmaların ortaya

çıkardığı beklide en önemli sonuç; bugüne kadar çok kadınla evliliğin rolünü

iyice abarttığımızdır .”512  Ubucini de sanılanın aksine çok eşliliğin Osmanlı

toplumunda hâkim olmadığı, kadınlara tahmin edildiğinden daha iyi

davranıldığını belirterek çok evlilik konusunda İstanbul’da yaşayan erkeklerin

509 Kur’an-ı Kerim’de; “ Eğer yetim kızlar hakkında âdil davranamamaktan korkarsanız, (onların yerine)

 sizin için uygun olan kadınlarla ikiye, üçe ve dörde kadar evlenin. Eğer (aralarında) adaletli

davranamamaktan korkarsanız, bir tane ile yahut elinizin altındakiyle yetinin; bu, haksızlık etmemeniz

için daha elverişlidir ” (Nisa 4/3) şeklinde belirtildiği üzere İslâm dini toplumda ancak dörde kadar

evliliğe müsaade etmiş, bunu da kadınlar arasında adaletli olma şartına bağlamıştır. Bir başka ayette

ise eşler arasında adil davranılamayacağı belirtilerek tek eşlilik tavsiye edilmektedir: “(Eşleriniz olan)

kadınlar arasında, çok hırslı olsanız bile adaletli davranmaya asla gücünüz yetmez. Buna rağmen hiç

olmazsa yalnız birine meyledip de diğerini (kocalı mı, yoksa kocasız mı gibi) askıda bırakmayın.

(Kadınlar arasını) düzeltir ve (onlara kötü muamele etmekten) sakınırsanız, Allah, şüphesiz, çok

bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Nisa 4/29)510  Ömer Düzbakar, “Osmanlı Toplumunda Çok Eşlilik: 1670–1698 Yılları Arasında Bursa Örneği”,

OTAM, Sayı 23/ Bahar 2008, s. 87; Abdurrahman Kurt, “Dini Kaynakların Çokeşliliğe İlişkinGörüşleri ve Osmanlılarda Çok Eşlilik”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 8, S. 8,

1999, s. 183-214; Kevser Kâmil Ali-Salim Öğüt, “Çok Evlilik”, DİA, C. XVIII, s.366.511 Düzbakar, a.g.m., s. 87–88.512 Süreyya Faroqhı, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, İstanbul 2002, s. 117.

Page 133: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 133/373

117

ancak 1/5’inin birden fazla evlilik yaptığını bunun kırsal kesimde oldukça az

olduğunu belirtmektedir.513 

XVIII. yüzyılda Mardin’de tek eşlilik oranı yaklaşık olarak %79’dur.

Farklı dönemlerde Osmanlı’nın çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalardaki

verilerde bu oranı desteklemektedir. 1700-1750 yıllarında Anteb’i kapsayan

çalışmasında Hüseyin Çınar, tek eşlilik oranını %84 olarak saptamıştır.514 

Rıfat Özdemir, Tokat ile ilgili çalışmasında tek eşlilik oranını %84,26 olarak

belirlemiştir.515  Ömer Düzbakar’ın Bursa üzerine yaptığı incelmede ise tek

eşlilik oranı %91,8’dir.516  XIX. yüzyılda Şam ve Haleb tereke defterleri

incelenerek varılan sonuçlar Şam şehir toplumu içinde çok eşlilik oranı %10

olarak tespit edilmiştir.517  1875–1892 yılları arasında Kırşehir’de çok evlilik

oranı %12,2, Kırşehir’in şehir merkezinde %9,8 olarak tespit edilmiştir.518 

Kayseri’nin 1700-1730 yıllarını esas alan çalışmada ise bu oran %8,6’dır.519 

XVIII. yüzyıl Mardin şehrinde çok eşliliğin tahlili sırasında kişilerin

maddi durumlarının eş sayısı ile orantısını önemli bir kriter olarak aldık.

Çalışmamız sırasında evli erkeklere ait toplam 129 adet tereke kaydı

incelenmiştir. Bunlar arasında çok eşli olan erkek sayısı 27’dir. Aşağıdaki

tabloda göründüğü üzere bu terekeler miktarlarına göre gruplandırıldığında,

0–200 kuruş aralığında %18.5 (5 Kayıt), 201–400 kuruş aralığında % 26 (7

kayıt), 401–600 kuruş aralığında %11,1(3 kayıt), 601-800 kuruş aralığında %

18,5 (5 kayıt), 801 ve üzeri aralığında %26 (7 kayıt) bulunmaktadır. Verilen

bu bilgiler çok eşliliğin maddi durumu yüksek zümrede yaygın olduğu

kanaatinin yanlış olduğunu göstermektedir.

513 M. A. Ubucini, Osmanlı’da Modernleşme Sancısı, İstanbul 1998, s. 373.514 Ayrıntılı bilgi için bakınız: Hüseyin Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Antep Şehrinin Sosyal ve

Ekonomik Durumu, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2000.515 Rıfat Özdemir, “Tokat’ta Ailenin Sosyo-Ekonomik Yapısı (1771–1810)”, Belleten, C. LIV, S. 211,

Ankara 1990, s. 1029.516 Düzbakar, a.g.m., s. 96.517 Sait Öztürk, “Osmanlı’da Çok Evlilik”, Türkler, Yeni Türkiye Dergisi, C. 21, Ankara 2002, s.380.518 Nurhan Mıstanoğlu, “Kırşehir’de XIX. Yüzyılın Sonlarında Sosyo-Kültürel Bakımdan Ailenin Genel

Özellikleri (1875 – 1900)”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21 / 2009, s.354.519  Muhiddin Tuş, “Kayseri Tereke Defterleri Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi SosyalBilimler Enstitüsü Dergisi, 4/1999, s.163.

Page 134: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 134/373

118

Tablo 30: Erkeklerin Eş Sayılarının Gelir Durumuna Göre Dağılımı

Erkek

Sayısı

Gelir Durumu (Kuruş) Genel

   0  -   2   0   0

 

   % 

   2   0   1  -   4   0   0

 

   % 

   4   0   1  -   6   0   0

 

   % 

   6   0   1  -   8   0   0

 

   % 

   8   0   1  v  e   ü  z  e  r   i

 

   %  Sayı %

Bir Kdn.

Evl. Erk.

52 50,9 31 30,3 11 10,7 5 4,9 3 2,9 102 79

İki Kdn.

Evl. Erk.

5 31,2 3 18,7 2 12,5 3 18,7 3 18,7 16 12,4

Üç Kdn.

Evl. Erk.

- - 3 50 1 16,7 - - 2 33,3 6 4,7

Dört

Kdn.

Evl. Erk.

- - 1 20 - - 2 40 2 40 5 3,9

Toplam 57 44,5 38 29,5 14 10,9 10 7,8 10 7,8 129 100

Mardin’de çok eşliliğin temel sebebi ilk eşten çocuklarının

olmamasıdır. Kişileri çok eşliliğe yönlendiren sebeplerin başında evlat sahibi

olma arzusunun etkili olduğu düşünülebilir. İncelenen kayıtlara göre bu

durumu ispat etme imkânına sahip olunamadığı için bunun tahmini bir ifade

olduğunu belirtmekte yarar vardır. Çünkü bu gibi evlilik yapmış olanlarınhepsinin çocuklarının olduğu görülmektedir. Bunlardan bazılarının hiç çocuğu

olmasaydı belki öne sürülen görüşü ispat için bir veri olabilirdi. Diğer taraftan

çok eşliliğin, ailede kısırlık sebebi olarak kadının sorunlu görülmesinden

kaynaklandığı düşünülebilir. Bu durumda olan ailelerde erkek toplumsal baskı

ve bilhassa kendi yakın çevresinin baskısıyla ikinci bir eşle evlilik

yapabilmektedir.520  Nitekim yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere tek ve

520 Abdurrahman Kurt, “Dini Kaynakların Çokeşliliğe İlişkin Görüşleri ve Osmanlılarda Çok Eşlilik”,Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 8, Sayı:8, 1999, s. 183-214.

Page 135: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 135/373

119

çok eşli ailelerin tereke miktarları birbirine yakındır. Bu durum birden fazla eş

ile evlenmeyi tercih etmenin sebebinin çocuk olabileceğini

kuvvetlendirmektedir. Çok eşliliğin ikinci bir sebebi olarak tarımla uğraşan

toplumlarda nüfusun üretim gücüne yapacağı katkıdır. Çok çocuklu aileler

ellerindeki toprağı daha rahat işleyebilecek ve gelir sağlayabileceklerdi.

Tablo 31: Evli Erkeklerin Eş Durumlarının Sosyal Statüye Göre

Değerlendirilmesi

Sosyal Statü

   T  e   k  e  ş   l  e

  e  v   l   i

    İ   k   i  e  ş   l  e

  e  v   l   i

    Ü  ç

   E  ş   l  e

   E  v   l   i

   D   ö  r   t

  e  ş   l  e

  e  v   l   i

Ağa 14 3 1 2

Çelebi 7 1 - -

Efendi 17 4 1 1

Hacı 35 5 3 1

Seyyid 29 3 1 1

Toplam 102 16 6 5

Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere çok eşli erkeklerin sosyal

statülerine göre değerlendirmesi yapıldığında eş sayısının statü ile belirgin bir

değişiklik göstermediği anlaşılmaktadır. Hacı statüsündeki kişilerin sayıca

fazla görünmesindeki sebep Hacı lakaplı kişilere ait tereke kayıtlarının

fazlalığıdır.

 Aile konusunda değinilmesi gereken bir başka konuda çocuk

sayılarıdır. Hiç şüphe yok ki aileyi oluşturan en önemli unsur çocuktur. Neslin

devamının sağlanması, gelenek ve göreneklerin, kısacası, kültürün nakli

bakımından çocuk özel bir öneme sahiptir. Doğu toplumlarında neslin

devamının yanında ailenin büyüklüğü bir bakıma ailenin toplumdaki

konumunu da belirliyordu.

Mardin’de ailelerin çocuk sayılarına bakıldığında, tahmin edilenin

aksine Müslüman ailelerde gayrimüslim ailelere göre daha az çocuk olduğu

Page 136: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 136/373

120

gözlenmiştir.521 Bu durumun sebebi azınlık psikolojisiyle nüfuslarını arttırma

isteği olabilir. Tespit ettiğimiz tereke kayıtları çocuk sayısı ve bunların

cinsiyetleri yönünden değerlendirildiğinde, evli ve dul olan 129 erkek tereke

sahibinden 118’inin (%91,4) çocuklu, 11’inin (%8,6) ise çocuksuz olduğu

görülmektedir.

0,00%

20,00%

40,00%

60,00%

80,00%

100,00%

Çocuklu Çocuksuz

Grafik 1: Mardin’de Çocuklu ve Çocuksuz Aile Oranı

Bir ya da birden fazla sayıda çocuğa sahip ailelerin 155 kız, 236 erkek

toplamda 391 çocuğa sahip oldukları görülmektedir. Bazı ailelerde iki kadınla

evliliğin varlığı da dikkate alındığında genel olarak Mardin şehrinde kadın

erkek nüfusunun birbirine yakın oranda olduğu anlaşılmaktadır. 390 çocuk

sayısı evli ve dul erkek sayısı olan 129’a bölündüğünde ortalama çocuk

sayısı 3.03 olarak çıkmaktadır. Tespit edilen bu sonuç ailenin demografik

yapısını konu alan birçok çalışmada elde edilen rakamlara yakındır. XVIII.

yüzyılın ilk yarısında Ayntab’da 2.93,522 1489–1640 yılları arasında Bursa’da

1.85,523, XVIII. yüzyılın ilk yarısında Konya’da 2.87,524  1700–1730 yılları

arasında Ankara’da 2,4525 olarak ortalama çocuk sayısı tespit edilmiştir.

521 Ortaylı, a.g.e., s. 82.522 Çınar, a.g.e., s. 164523 Hüseyin Özdeğer, 1463–1640 Yılları Bursa Şehri Tereke Defterleri, İstanbul 1988, s.45.524 Hayri Erten, Konya Şer’iye Sicilleri Işığında Ailenin Sosyo-Ekonomik ve Kültürel Yapısı (XVIII.

Yüzyılın İlk Yarısı), Ankara 2001, s. 59.525  Ömer Demirel-Adnan Gürbüz-Muhittin Tuş, “Osmanlılarda Ailenin Demografik Yapısı”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C. I, Ankara 1992, s. 102.

Page 137: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 137/373

121

0

5

10

15

20

25

30

35

1 Çocuklu 2 Çocuklu 3 Çocuklu 4 Çocuk 5 Çocuk 6 Çocuk 7 ve Üzeri

 

Grafik 2: Mardin’de Ortalama Çocuk Sayısı

Müslümanlarda olduğu gibi Gayrimüslimlerde de aile kutsal ve önemli

bir kurumdur. Bu anlamıyla onlarda da evlilik Müslümanlarda olduğu gibi

fazlasıyla önemsenen bir durumdu. İncil’deki “ Adem’in yalnız olması uygun

değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım” 526   ayeti Hıristiyanlarda

dünyanın ta başlangıcından beri evliliğin bir ilahi yasa olduğu düşüncesini

kuvvetlendirmiştir. Süryani inancında evlilik Kutsal Ruh’un kayrasıyla ve

ruhanilerin özel dua ve bereketleriyle neslin devamını sağlamak üzere mümin

kadın ve erkeğin kutsal bir şekilde birleştikleri, birlikte oldukları Süryani

kilisesinin yedi kutsal gizinden biriydi.527 

Evlilik evlenecek tarafların rızası ile gerçekleştirilirdi. Beşik kertmesi

geleneği Süryanilerde de yaygındı. Erken evlilik tercih edilirdi ki evlilik yaşı

erkekler için 14, kadınlar için 12 olabiliyordu.528 

Müslümanlarda olduğu gibi gayrimüslimlerde de nişan olayı mevcuttu

ve tıpkı Müslümanlar gibi nişan sırasında hediyeleşme olayı gerçekleştirilirdi.

526 İncil, Tekvin 2.18.527

 Ayrıntılı bilgi için bkz. İbrahim Özcoşar, Bir Yüzyıl, Bir Sancak, Bir Cemaat, Mardin Süryanileri,İstanbul 2008.528 Özcoşar, a.g.e., s. 279.

Page 138: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 138/373

122

Örneğin Tedaris adlı zımmi Meryem binti Murat adlı kız ile nişanlanırken 1

yıldız, 1 şerifi ve 1 engürüs altını, bir çift altın küpe, üç sıra sarı kemha, dört

sıra mor çiçekli, sekiz sıra keten, 1 çift makreme verdiğini, nişan bozulduktan

sonra bunların hepsini geri aldığını beyan etmiştir.529  Nişanlılık süresi

değişmekle birlikte 7 yıl gibi bir süre beklenebiliyordu. Mahkeme kayıtlarına

yansıdığı kadarıyla gayrimüslimler arasındaki nişan bozulmaları

mahkemelerde kayıt altına alınmaktaydı.530 Bu durum tıpkı Müslümanlardaki

gibi verilen hediyelerin geri alınması ve nişanın bozulduğunun herkes

tarafından duyulması açısından önemli görünüyordu.

Süryanilere göre aynı kişiden süt emmiş kişiler evlenemezlerdi.

Sütkardeşliği adı verilen bu gelenek, Müslümanlarda da mevcuttu.

Müslümanlarda bulunan kirve kavramı Süryanilerde de vardı ancak kirvelik

vaftiz sırasında çocuğu taşımakla kazanılan bir ünvandı. Dolayısıyla vaftiz

sırasında çocuğu taşıyan kirve, o çocuğun babası olduğundan kirve çocukları

birbirleriyle evlenemezlerdi.531 

Nişanlılık sonrası evlilik süreci her cemaatin kendi geleneklerine ve

kurallarına göre yapılırdı. Süryani evlilikleri kilisede Hıristiyan geleneklerine

göre yapılmaktaydı. Buna rağmen Hıristiyanların da Müslümanlar gibi

evliliklerini mahkemeye tescil ettirdiklerine mahkeme kayıtlarında

rastlanmaktadır.

Gayrimüslimler, aile hukuku açısından kendi dini hukuklarına tabidirler.

Evlilik akdi, bu akdin feshedilmesi, çeyiz, mehr gibi bugün için özel hukuk

alanına giren meseleler Osmanlı Devleti’nde dini işlerden sayılmıştır.532 Her

cemaat kendi din adamları vasıtasıyla bu hizmetleri yerine getirmekteydiler.Nitekim 1820 (H. 1236) tarihli Kıbrıs Başpiskoposu Yuvakim’in arzı ile tayin

edilen Domaskinos’a verilen beratta “zımmîlerin evlenme ve boşanma

işlerine metropolit veya vekillerinden başka kimsenin karışmayacağının”

bildirilmesi cemaatlerin bu gibi işlerdeki özerkliğini göstermesi bakımından

529 MŞS 248, b. 421. (Evasıt-ı Cemaziyelahir 1101/22-31 Mart 1690)530 MŞS 248, b. 175. (9 Safer 1101/22 Kasım 1689)531 Zeki Demir, Süryani Kilisesi ve Kilisenin Yedi Gizi, İstanbul 2001. s, 85.532

 Gülnihal Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu (1839–1914), Ankara1996, s. 14; Ali Güler, Türkiye’deki Gayri Müslimler, Sosyo-Ekonomik Durum Analizi, Ankara1996, s. 64.

Page 139: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 139/373

123

önemlidir.533 Buna rağmen birçok konuda olduğu gibi aile hukuku konusunda

da isterlerse kadıya başvurabilmişlerdir. Şer’iye sicilleri bol miktarda bu tür

örnekler barındırmaktadır.

Müslümanlarda olup gayrimüslimlerde de rastlanan bir başka gelenek,

mehr ’dir. İslami bir gelenek olan mehr, Süryanilerde de yaygın olarak

kullanılan bir ritüel olmakla birlikte muhtemelen İslam hakimiyetinden sonra

beraber yaşamanın vermiş olduğu bir etkileşime işarettir. Örneğin, Meryem

binti Abdo’nun Hasan veledi Mataş ile 25 kuruş mehr-i muaccel ve 25 kuruş

mehr-i müeccel karşılığında evliliğine mani olmadığı, velisinin iznin alındığını

bir izinname ile gösterilmektedir.534  Bu belgede görünen başka bir gelenek

ise mahkemeden izin alınması meselesidir. Bu yolla taraflar kendilerini

güvenceye almakla birlikte evliliklerini de alenileştirmekteydiler. Belgelere

sıkça rastlanan nişan veya evlilik sonrası tartışmaların çözüme

kavuşturulması açısından mahkemeden izin almak veya kayıt altına alarak

güvenceye almak önemliydi.535 

Osmanlı toplumunda aile birliğinin korunması açısından evlilikte

devamlılık esas olmakla birlikte, aile içindeki uyumu sürdürmek imkânsız hale

geldiğinde evliliği sona erdirme imkânı bulunmaktadır. Osmanlı aile

hukukunun temeli olan aile hukukuna göre prensip olarak boşanma hakkı

erkeğe aittir. Erkeğin tek taraflı boşandığını yalnızca sözle söylemesi bile

yeterli bulunmaktadır. Kadın içinde kısıtlı olmakla birlikte evliliği sona erdirme

hakkı mevcuttu. Örneğin nikâh esnasında boşanma hakkını elinde

tutabileceği gibi bazı durumlarda mahkemeye bizzat başvurarak da evliliği

sona erdirebiliyordu. Genel olarak boşanmaların mahkemelerce kaydedilmesişartı olmamakla birlikte sicillerde rastlanan çok sayıda boşanma belgesinden

toplumda boşanmaların kayda geçirildiği görülmektedir.536 

Hukuki olarak erkeğe boşanmaya ilişkin teorik anlamda verilen yetkiler

kadınınkine göre daha geniş görünse de mahkeme kayıtları incelendiğinde

bu durumun sosyal hayata pek fazla yansımadığına dair örnekler

533 Bozkurt, a.g.e., s. 14.534

 MŞS 252, b. 118. (21 Ramazan 1159/7 Ekim 1746)535 Özcoşar, a.g.e., s. 281.536 Karaman, a.g.e., C. I, s. 352.

Page 140: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 140/373

124

görünecektir.537  Osmanlı mahkemelerinde kadı önünde görülen davaların

kayıtları olan şer’iye sicillerinde evliliğin sona ermesi üç biçimde karşımıza

çıkmaktadır. İlk olarak erkeğin tek taraflı irade beyanı olan talak, kadının

mehrinden vazgeçmesiyle gerçekleşen muhâlaa538  ve hâkim kararıyla

boşanma anlamına gelen tefrik. İlkinde yani talakta boşanma talebi

tamamıyla erkek tarafından gelmektedir. Diğer ikisi ise genelde kadın

tarafından gelmektedir.539 

Mardin’e ait sicil defterlerinde 45 adet boşanma kaydı tespit edilmiş ve

bunlar esas alınarak fikir edinilmeye çalışılmıştır. Bu kayıtlara göre talak ile

boşanma oranı %41 çıkarken, muhâlaa ile boşanma oranı %53,5’dir. Tefrik

ile boşanma oranı ise %5,2’dir. Muhâlaa ile boşanma oranın fazla çıkması

kadınların evliliği bitirme konusunda irade gösterdiklerinin bir kanıtı olarak

sunulabilir. Burada şunu belirtmek gerekir ki boşanma olayını mahkemelere

kayıt ettirme zorunluluğu hukuken yoktu. Talak ile boşanmalar sırasında

mahkemeye kayıt ettirme gereksinimi duyulmamış olabilir. Ancak muhâlaa ile

boşanma sırasında kadının irade gösterdiği ve mehr gibi alacaklarından

vazgeçtiği için ileride bir takım sıkıntıların yaşanmasını önlemek amacıyla

taraflar, mahkemeye kayıt ettirme gereksinimi duymuş olabilirler. Örneğin,

1690 tarihli bir belgede Ali bin Mustafa Eşi Fatıma ile aralarında şiddetli

geçimsizlik olduğundan eşinin iddet, nafaka ve mehr-i müeccelinden

vazgeçtiğinden kendisini üç talak üzere boşadığını ikrar etmiştir.540 

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere her ne kadar boşanma konusunda

hukuki olarak erkek daha yetkili gibi görünse de pratikte kadınında bu konuda

irade gösterdiğinin bir kanıtı olarak muhâlaa ile boşanma oranı gösterilebilir. Ancak bu durum ileride bazı anlaşmazlıkların doğmasına sebep olacak bir

durumdur. Nitekim sicillere yansıyan birçok belgede boşanma sırasında

kadın ile erkek anlaşmazlıklara düşmüş ve durum mahkemeye taşınmıştır.

537 Erten, a.g.m., s. 108.538 Muhâlaa ile boşanma yolunda Jennings, kadınların bazen eşlerine bir bedel ödediklerini savunarak bu

durumu nefret verici olarak nitelendirmektedir. Bkz. Jennings, “Divorce in The Otoman Sharia Courtof Cyprus, 1580-1640”, s. 155.

539

 Saadet Maydaer, “Klasik Dönem Osmanlı Toplumunda Boşanma (Bursa Şer’iye Sicillerine Göre)”,Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi , C. 16, S. 1, 2007, s. 301.540 MŞS 248, b. 457. (13 Receb 1101/22 Nisan 1690)

Page 141: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 141/373

125

Örneğin, 26 Şaban 1100 tarihli bir belgede, Mardin halkından Saliha binti

Mehmed adlı kadın, boşanmış olduğu eski eşi İbrahim binti Süleyman

hakkında boşandığı sırada mehr-i müeccelinden ve nafaka-i iddet ve sair

alacaklarından vazgeçtiğini, ancak eşinin 1 gümüş kemer, 1 İstanbul gömleği,

1 hamam halısı, 1 peştamal, 1 ayna,1 kumaş bohça, 2 kumaş zıbını ve 1

kumaş donu çekip elinden aldığını şikâyette bulunmuştur.541 

Tablo 32: Boşanma Şekillerine Göre Oranlar

Boşanma

Şekli Adet %

Talak 18 40

Muhâlaa 24 53,3

Tefrik 3 6.7

Toplam 45 100

İslam dini, evlilik müessesine vermiş olduğu önemden dolayı sebepsiz

boşanmaları hoş görmemektedir. Makul ve meşru bir sebebe dayanmayan

boşanmalara karşıdır.542  Kolay boşanmayı engellemek için mehr-i müeccel

miktarı yüksek tutulduğu gibi, hanımını üç defa boşayan erkeğin, eşi bir

başkasıyla geçerli bir evlilik yapmadan ve daha sonra da boşanmadan veya

eşi ölmeden onu tekrar nikâhlayamaması gibi tedbirler almıştır. Bazı

durumlar haricinde ve tarafların mahkemeye müracaatını gerektiren bir

durum olmadığında boşanma olayını resmiyete bağlamak da mecbur değildir.

Resmiyetten kasıt, gidip mahkemede bu durumu kayda geçirmektir. Ancak

evlenme hususunda Osmanlılarda evliliğin kadı veya onun tayin ettiği imam

huzurunda akdolunduğu gibi, boşanma hadisesinin de mahkemeye intikal

ettirilmesine dikkat edildiği ve boşanmaların kadı huzurunda gerçekleşip, bu

durumun da sicillere kaydolunduğuna şahit olmaktayız. Bu durumun asıl

sebebi boşanmadan sonra ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları başta bertaraf

541 MŞS 248, b. 54. (26 Safer 1100/15 Haziran 1689)542 Karaman, a.g.e., C. 2, s. 110.

Page 142: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 142/373

126

etme düşüncesidir.543 

Kadının, boşandığı erkek üzerinde mehr-i müecceli, iddet nafakası,

küçük çocuklarının her biri için nafaka ve kisve bahası, hamile ise hamlinin

nafakası, oturduğu yerin kira bedeli (sekene bahası) gibi hakları

bulunmaktadır.544 Kadın hamile ise iddeti doğumuna kadar; değilse yaklaşık

üç ay kadar sürmektedir ki, erkek bu zaman zarfında nafakasını temin etmek

zorundadır.

Boşanma durumunda kadın tamamen çaresiz bir biçimde

bırakılmamakta, mehri, nafakası ve sekene bahası verilip, iddeti bitinceye

kadar da asgarî bir teminat içinde bulunmaktadır. Ondan sonra da başkası ile

evlenme yolu açılmakta ve böylece ırzını, namusunu koruma ve geçimini

temin etme hususunda başka bir erkek ile hayatını birleştirebilmektedir.

Mehrini ve diğer alacaklarını talep etmeyen veya yarısını talep eden

kadınların maddî durumlarının iyi ve iddetleri bitinceye kadar geçimlerini

temin etmelerini sağlayacak olduklarını gözden uzak tutmamak gerekir.

Boşanmalarda erkek tek taraflı olarak evliliği bitirdiği gibi kadın ve erkeğin

anlaşması ile de boşanma gerçekleşmektedir. Boşanma şahitler huzurunda

ve mahkemede olabildiği gibi mahkemeye gitmeden de

gerçekleşebilmektedir.545 

Mardin mahkeme kayıtlarında en fazla boşanma sebepleri olarak

şiddetli geçimsizlik gösterilmiştir.546  Bu durumda karşılıklı anlaşılarak

muhâlaa ile boşanılmaktaydı. Yine birçok belgede rastladığımız aileler

arasındaki anlaşmazlıklar Mardin’deki boşanmanın sebeplerindendir.

Örneğin, Mardin halkından Recep bin Molla Mehmed adlı kişi mahkemede

kayınbabası hakkında şikâyette bulunmuş ve kayınbabasının karısını zorla

543  Ahmed Kankal, Türkmenin  Kaidesi Kastamonu (XV-XVIII. Yüzyıllar Arası Şehir Hayatı),Ankara 2004, s. 278.

544 Karaman, a.g.e., C. 2, s. 111.545  Ramazan Günay, 259 Numaralı Hicri 1006-1008 (Miladi 1598-1600) Tarihli Mardin Şer`iyye

Sicilinin Transkripsiyon ve Değerlendirmesi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Anabilim Dalı Tarih Eğitimi Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi,Diyarbakır 2002, s. 347.

546

 MŞS 259, b. 67. (14 Muharrem 1007/17 Ağustos 1598); MŞS 247, b. 189/217; MŞS 248, b. 54. (26Safer 1100/15 Haziran 1689); b. 69. (16 Ramazan 1100/4 Temmuz 1689); b. 89. (6 Şevval 1100/24Temmuz 1689); MŞS 227, b. 118/129.

Page 143: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 143/373

127

çekip aldığını iddia etmiştir.547  Bu durum göstermektedir ki aileler zaman

zaman karı-koca arasındaki anlaşmazlıklara taraf olabilmişlerdir.

Sicillerde rastladığımız bir başka boşanma sebebi ise iktidarsızlıktır.

26 Aralık 1598 tarihli bir belgede Bağdasar bin Tanil, eşi olan Zehbiyye binti

Kas İbrahim’in kendini dinlemediğini ve nefsini teslim etmediğini söylemesi

üzerine karısı, kocasının iktidarsız olduğunu bu nedenle daha önceden de

mahkemeye başvurduğunu, kocasının mahkemede tedavi olacağını, tedavi

olmazsa kendisini serbest bırakacağını ancak tedavi için mahkemeden altı ay

mühlet istediğini ve kocasının bu sözlerinin mahkemede kaydedildiğini iddiaetmiştir. Bağdasar’ın istediği ve mahkeme tarafından kendisine verilen bu

zaman zarfında tedavi olmadığını ileri süren Zehbiyye’nin isteği üzerine

boşama hadisesi gerçekleşmiştir. 548 

Mardin’de incelediğimiz dönemde rastladığımız boşanma olaylarındaki

sebepler arasında erkeğin başka bir memlekete gidip uzunca bir süre

gelmemesi549  ile evlenmeden önce verilenen sözlerin evlendikten sonra

tutulmaması550  gibi konularda tespit edilmiştir. Evlenmeden önce

kararlaştırılan ve evlilik müddetince uyulması gereken şartlara, evlendikten

sonra taraflardan birisi riayet etmezse bu da boşanma için bir sebep teşkil

etmektedir. 17 Ağustos 1598 tarihli bir belgede Esma binti Hacı Ali adlı kadın,

zevci olan Zeyni bin Mahmut hakkında kendisiyle Amid’te nikâh kıydıklarını,

nikâhtan önce kendisine seni babanın evinden çıkaracak olursam üç talak ile

boşanmış olasın dediğini bildirerek kendisini babasının evinden çıkardığını ve

boşanmak istediğini mahkemeye taşımıştır. Mahkeme de bu durumu

görüşerek, Zeyni’ye durumu sormuş ancak Zeyni inkâr ederek böyle bir şey

söylemediğini ve kendisine 8 gün mühlet verilirse şahitler bulabileceğini

mahkemeye bildirince kendisine bu süre verilmiştir.551 

Mardin’de rastlanan ilginç bir olay ise vekâlet yoluyla boşanmadır.

1008 senesi Rebiülevvel ayında Kaplan bin Ağcan adlı zımmi çalışıp kazanç

547 MŞS 248, b. 69. (16 Ramazan 1100/4 Temmuz 1689)548 MŞS 259, b. 337. (27 Cemaziyelevvel 1007/26 Aralık 1598)549

 MŞS 266, b. 77/96; MŞS. 259, b. 926. (Evail-i Rebiülevvel 1008/21 Eylül 1599)550 MŞS 266, b. 96/114; MŞS 241, b. 96/114; MŞS. 259, b. 67, 379.551 MŞS 259, b. 67. (14 Muharrem 1007/17 Ağustos 1598)

Page 144: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 144/373

128

sağlamak için memleketinden ayrılmak zorunda kalınca eğer bir seneye

kadar gelmeyecek olursam Ahmed bin ‘Aliy’i vekil tayin kılarak karısı Elfiye

binti İbrahim’i boşayabileceğini bildirmiş ve bu durumu mahkemece kayıt

altına aldırmıştır.552 

Boşanma hadiselerinde bir diğer ilginç örnek Mardin’den sefere giden

Hayro adındaki birisinin, eşi Safiye binti Şeyh Ahmed’in nafakasını Mardin’de

bulunmadığı süre içerisinde karşılamayı taahhüt etmiştir. Ancak İstanbul’da

eşinin haberi olmadan mahkemeye başvurarak, şahitlerin huzurunda eşini

boşadığına dair hüccet almış ve Mardin’e geri dönmeyerek, Mardin’e dönen

arkadaşlarıyla boşanma hüccetini göndermiştir.553 

Dikkat çeken bir başka husus da, dava açan kadınların oranıdır. Talak

dışındaki boşanma çeşitleri olan muhâlaa ile tefrik yöntemiyle boşanmak için

başvuran 34 kayıttan 14’i kadındır. Ve yine sanıldığının aksine bu davaların

çoğunluğuna kadınların kendisi katılmıştır.

Gayrimüslimlerde boşanma, zina ve ölüm dışında yasaktı. Eşler

arasındaki anlaşmazlıklara cemaatin ileri gelenleri müdahale eder, araya

girer ve çözüme kavuşturmaya çalışırdı.554  Eşlerin kendi aralarında veya

aileleri aralarındaki anlaşmazlıklarda mahkemeye başvurdukları

görülmektedir. Örneğin, Mardin sakinlerinden Bedro veledi Yosef adlı zımmi

ile Begincan binti Abdo adlı çiftin arasındaki anlaşmazlık ailelerin de

karışmasıyla büyümüş ve mahkemeye taşınmıştır.555  Anlaşmanın

sağlanamadığı durumlarda eşlerin birbirinden boşanmadan ayrı

yaşamalarına izin verilirdi. Örneğin, kendisini 2,5 yıldır terk eden kocasına

nafaka talebiyle dava açan bir kadının davası kabul edilmiş ve kocasınakendisine aylık 45 kuruş nafaka vermesi kararlaştırılmıştır.556 

Kaynağını büyük çapta İslâm’dan alan Osmanlı kültüründe, genel

olarak babası ölen çocuğa yetim, annesi ölene ise öksüz denilmiştir. Her iki

halde de çocuğun korunması ve yetiştirilmesinde topluma önemli görevler

552 MŞS 259, b. 926. ((Evail-i Rebiülevvel 1008/21 Eylül 1599)553 MŞS 259, B. 258. (Evahir-i Rebiülahir 1007/29 Kasım 1598)554

 Demir, a.g.e., s. 86.555 MŞS 266, b. 74. (13 Şevval 1160/18 Ekim 1747)556 Özcoşar, a.g.e., s. 283.

Page 145: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 145/373

129

düşmüştür. Bilindiği gibi İslam hukukunda ve dolayısıyla Osmanlı hukukunda,

yetim malları özel koruma altına alınmıştır. İslam öncesi Arap toplumunda

boşanma kolaylığı nedeniyle dul ve yetimlerin sayısı oldukça fazla idi.

Cahiliye devri Araplarında yetimler korumasız oldukları için, varisleri onların

haklarına riâyet etmedikleri gibi mallarından da onlara hiçbir şey

vermezlerdi.557 Bundan dolayı gerek ayetlerle ve gerekse hadislerle İslam’da

yetim koruma altına alınmış, yetimi itip kakmanın dini yalanlayanların

meziyetlerinden biri olduğu vurgulanmıştır. 558 

 Aile konusunda değinilmesi gereken bir başka önemli konuda vasitayinidir. Ailenin parçalanması, anne bababanın ölümü vs. durumlar

sonucunda küçük yaştaki çocukların hayatlarını rahat bir şekilde

sürdürebilmeleri için kendilerine bir vasi tayin edilirdi. Osmanlı hukukunda, bu

durumdaki çocukların korunması ile ilgili öncelikli uygulama, yetime kalan mal

varlığının belirlenerek güven altına alınması olmuştur. Tereke adı verilen bu

mallar, ölen kişinin bulunduğu yerdeki yerel mahkemenin görevlendirdiği ve

“Kassâm” adı verilen kişiler tarafından tespit edilir, mühürlenir ve kasaya

konulurdu.559  Tereke yazılmadan önce ölen kişinin borcu olup olmadığına

bakılır, borcu var ise öncelikle borcu ödenirdi. İçerisinde altın veya gümüş var

ise bunlar vasi marifetiyle kuyumcular çarşısında satılırdı.560  Varisler

arasında kayıp olanlar var ise, bunların payları, ortaya çıktıklarında

kendilerine mahkeme tarafından alınacak karar ile geri verilmek üzere eytam

sandıklarında 5 yıl süreyle saklanırdı.561  Bunu müteakip yapılması gereken

diğer işlem ise vasi tayiniydi.

557 İbrahim Kâfi Dönmez, “Yetim”, İA, C. XIII, s. 402.558 Maun Suresi, 1, 2, ve 3. ayetler.559  Veli İnanç, “Osmanlı Devletinde Yetimlerin Sosyal Haklarının Korunması”, Savaş Çocukları ve

Öksüzler, Editörler: Emine Gürsoy-Aylin Koç, İstanbul 2003, s. 25.560  “Bimaristan mahallesinde oturan müteveffa Debbağlar Şeyhi Seyyid İsa bin Seyyid Halil’in

verasetinin yaşları küçük olan kızları Arzı ve Fatıma’ya vasi olarak tayin edilen Mehmed bin Seyyid Halil tarafından çarşıda satılmıştır” MŞS 195, b. 14. (13 Rebiülevvel 1174/23 Ekim 1760);  “ Katlolunan Arnavut Ahmed bin Hasan’ın terekesi Nusaybin’de sakin Osman Ağa’dan alınarak çarşıdaaçık arttırma ile satılmış ve Arnavut İslam Ağa, Rüstem Ağa ve Abdurrahman Ağa’nın şahitliği ile

amcazadesi olduğu ispat olunan Seyfullah’a 569 kuruş teslim olunmuştur ”. MŞS 242, b. 70. (23Zilhicce 1226/8 Ocak 1812)561 İnanç, a.g.e., s. 24.

Page 146: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 146/373

130

Yetimlerin haklarını korumak için bir yakının vasi olarak tayini şarttı.

 Ailede babanın ölümü veya akıl ve fikre sahip olmadığı hallerde başvurulan

bir müessesedir vasilik.562 Şayet vasi olacak kişiyi, ölen kişi hayatta iken tayin

etmiş ise buna “vasi-i muhtar”, hakim tarafından tayin edildiyse “vasi-i

mensub” denirdi.563  Kadı tarafından tayin olunan, kimi zamanda kendi

isteğiyle şahitler huzurunda, dul ve yetimlere vasi olabileceği kanıtlanan bu

kişi,564 yetimin her türlü hak ve hukukunu korumakla yükümlü olan kişidir.

Erkeklerin bazen hastayken eşlerini terekelerine vasi tayin edebildikleri

gibi,565 eşleri dururken bir başkasını da tayin edebilirlerdi. Bu kişi çocukların

akrabası (amca, ağabey, babaanne, vs.) olabileceği gibi,566  mahkemece

güvenilirliği kanıtlanmış bir başkası da olabilirdi. Örneğin, Hızır bin Hacı

Şeyh Musa vefat ettiğinden küçük çocukları Mahmud, Yusuf ve Medine

üzerine çocukların amcası Halid bin Hacı Şeyh Musa vasi tayin

olunmuştur.567 

Sicillerde birçok kez rastlanan vasi tayinlerinde, vefat eden şahıs ile

her hangi bir akrabalık bağı belirtilmemiş kimselerin de vasi olarak tayin

edildikleri görünmektedir. Muhtemelen mahkemelerce tayin edilen bu kişiler

güvenilirliği kanıtlanmış veya bir şekilde müteveffa ile ilişkisi olan kişilerdir.568 

 Ancak bu konuda ilginç bir belge söz konusudur. Mardin Voyvodası Hacı

Sadık Ağa’nın tavsiyesi ile İstanbullu olduğu belgede geçen Hacı Mustafa bin

 Ahmed Çelebi Mardin halkından iken vefat eden Muhtesip İbrahim Ağa’nın

562 İsmail Özmen, Vesâyet Hukuku Davaları, Ankara 1996, s. 8.563

 Bilmen, a.g.e., C. V, s. 203-206.564“ Mardin Babu’s-Sor Mahallesinde ikamet eden Adliye binti Mustafa el-Ğamayi aynı mahallede ikameteden ancak daha önce vefat eden oğlu Salih bin Seyyid Ahmed Bekir Ağa’nın çocukları Ahmed,Saruhan, Naime üzerinde vasi olmak istediğini bildirmiş olup buna ehil olduğuna dair Şehidiye Mahallesinden Halil bin Mahmud Bey ile Amayizade Mahmud Efendi in Mola Şeyhmus şahitliketmişlerdir .” MŞS 183, b. 95. (20 Cemaziyelevvel 1309/16 Aralık 1891)

565 MŞS 252, b. 104. (15 Cemaziyelahir 1159/5 Temmuz 1746 ); b. 105. (15 C 1159/5 Temmuz 1746); b.140. (30 ZA 1159/14 Aralık 1746 ); b. 231. (11 Cemaziyelahir 1160/20 Haziran 1747); MŞS 248, b.108. (20 Şevval 1100/7 Ağustos 1689); b. 165 (Selh-i Zilhicce 1100/14 Ekim 1689); b. 177. (9 Safer1101/22 Kasım 1689); b. 190. (15 Safer 1101/28 Kasım 1689)

566 MŞS 248, b. 66. (14 Ramazan 1100/20 Haziran 1689 ); b. 71. (18 Ramazan 1100/6 Temmuz 1689); b.128. (13 Zilkade 1100/29 Ağustos 1689); b. 139. (19 Zilkade 1100/4 Eylül 1689); b. 204. (Evasıt-ıSafer 1101/24 Kasım-3 Aralık 1689); MŞS 252, b. 113. (25 Receb 1159/11 Ağustos 1746); b. 232. (11

Cemaziyelahir 1160/20 Haziran 1747); MŞS 259, b. 1026. (Evahir-i Rebiülahir 1008)567 MŞS 248, b. 51. (26 Şaban 1100/15 Haziran 1689)568 MŞS 248, b. 47. (14 Şaban 1100/3 Haziran 1689)

Page 147: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 147/373

131

oğlu Mustafa’nın küçük oğlu Mehmed’e vasi tayin edilmiştir. Muhtemelen

hiçbir akrabalık bağı olmayan ve hatta İstanbullu olan (belgede bu şahsın

İstanbullu olduğu yazmakla birlikte nerede ikamet ettiğine dair bir bilgi mevcut

değildir) birinin voyvodanın araya girmesiyle vasiliği kabul etmesi farklı bir

durum olarak göze çarpmaktadır.569 

Bu kişilerin yetimlere zarar vermesinin engellenmesi veya mallarını

rayiç bedelinin altında satması gibi durumların oluşmaması için koruyucu

önlemler alınmıştır.570 Vasiler tespit edilen malları muhafaza eder, haklarını

korur ve çocuklar için yapılacak harcamaları bu mallardan yaparlardı.

Örneğin Mardin halkından iken vefat eden Siyavuş bin Abdullah’ın torunu

Hüseyin’e mahkemece vasi tayin olunan Mattar bin Osman Hüseyin’e

dedesinden kaldığını iddia ettiği 15 kuruş için müteveffanın eşine dava açmış

ve 15 kuruşu Hüseyin adına teslim almıştır. Yine bir başka belgede katledilen

Piri bin Mehmed’in küçük çocukları üzerine vasi tayin olunan Molla Şeyh

Emin bin Piri, çocuklar adına mahkemeye başvurarak katledenlerden diyet-i

demi talebinde bulunmuştur.571 

Vasiler muhafaza ettikleri malları daha sonra nemalandırma yoluna

giderek çocukların yetişkin olmasından sonra ellerine geçecek olan malın

erimesinin önüne geçerlerdi. Bu yolla günümüz finans kurumlarına benzer bir

yol takip edilmiştir. Bir yıllık vadelerle idâneye verilen para, daha sonra

kararlaştırılan oranda geri alınır ve istenirse bu her yıl tekrarlanırdı.572 

Çocuklar ergenlik çağına geldiklerinde ise vasinin çocuklar üzerinde olan

vesayeti kalkıyor ve çocuklar kendi malları üzerinde tasarruf ve söz sahibi

569 MŞS 252, b. 1. (3 Cemaziyelevvel 1140/17 Aralık 1727)570 Tahsin Özcan, “Osmanlı Yetiminin Hamisi: Eytam Sandıkları”, Yoksulluk I-III (31 Mayıs-1 Haziran

2003 tarihlerinde Deniz Feneri Derneği tarafından düzenlenen Yoksulluk Sempozyumu’na sunulan bildiri), Deniz Feneri Yayınları, İstanbul 2003, C.III, s.34.

571 MŞS 259, b. 789. (Evahir-i Zilhicce 1007/23 Temmuz 1599)572 Tanzimat dönemine gelindiğinde bu fonlar kişisel olmaktan çıkmış ve kurumsallaşmaya başlamıştır.

Bu dönemde kurulan “Terekât Müdürlüğü” ve daha sonraki dönemlerde kurulan “Emvâl-i Eytam”idaresi bu fonların idaresiyle uğraşmışlardır. Hatta bu konuda nizamname bile çıkarılmıştır. Bu

nizamnamede yetimlerin gayrimenkul mallarını idare ve okul, hastane gibi masraflarının ödenmesi,vasilerin hesaplarının kontrol edilmesi, tereke işlerinin daha sıkı yapılması, taşradaki eytamsandıklarının teftiş edilmesi istenmiştir. Özcan, a.g.e., s. 35.

Page 148: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 148/373

132

oluyorlardı.573  Bu durumda vâsisisinde artakalan mallar da çocuklar

tarafından talep ediliyor ve alınıyordu.574 

Vasilik kurumuna gayrimüslimlerde de rastlanmaktadır. İncelediğimiz

dönem içerisindeki mahkeme kayıtlarında gayrimüslimlere ait bol miktarda

vasi tayinine rastlamaktayız. Müslümanlar gibi kimi zaman müteveffanın

eşi,575  kimi zaman ise kardeşleri (amca)576  veya büyük çocuklarından biri,

bunların dışında mahkemece güvenilirliği kanıtlanmış herhangi biri de vasi

olarak tayin edilebilirdi. İncelediğimiz dönemde gayrimüslim çocuklarına

Müslümanların vasilik yaptığına dair belgelere rastlayamadık. Ancak bu

konuda kesin bir hüküm koymak imkânsız görünmektedir.

2. Cemaatler:

Gayrimüslim cemaat ile Müslümanlar arasında yoğun ilişkilerin olduğu

bir devlet olan Osmanlı Devleti daha başlangıçtan itibaren, gayrimüslim

vatandaşları “zimmî” statüsünde değerlendirerek, tüm yönleriyle uyumlu ve

düzenli bir devlet olagelmiştir.577  Oluşturduğu düzenle Ortaçağ ve modern

zamanlarda üç tek tanrılı dini resmen tanıyan, etnik ve dilsel alt guruplarıyla

birlikte uyumlu bir şekilde bir arada yaşamalarını güvence altına alan tek

organizasyon olarak örnek teşkil etmektedir. Başlangıçta klasik İslami

hoşgörü çerçevesinde kendini gösteren bu uyum Fatih Sultan Mehmed

573 MŞS 259, b. 1047. (9 Cemaziyelevvel 1008/27 Kasım 1599)574 MŞS 259, b. 1106.(Cemaziyelahir 1008/Aralık-Ocak 1599-1600)575 MŞS 262, b. 29; MŞS 248, b. 105. (17 Şevval 1100/4 Ağustos 1689)576 MŞS 252, b. 514. (7 Cemaziyelevvel 1161/4 Haziran 1748)577 İslam hukukuna göre, İslam ülkesinde yaşayan gayrimüslimler statü olarak “zimmî” olarak tanınmıştır.

Zimmî kelimesi “zimmet” sözcüğünden gelir ki “and, güvenlik, söz verme” anlamlarını taşır. Hukukiterim olarak ise Müslüman bir devletin egemenliği altına girerek İslam topraklarında sürekli olarakyaşama hakkı elde eden gayrimüslimlere denir. Gayrimüslimlerin zimmî statüsünü kazanabilmeleriiçin İslam devleti ile bir zimmet anlaşması yapmaları gerekir. Zimmet antlaşmasının imzalanması ilegayrimüslimlere İslam toplumunda yaşama izni verilir, can ve malları İslam devletinin güvencesialtına alınır ve din ve vicdan hürriyetinden yararlanırlar. Osmanlı Devleti de bir İslam devleti olarak

tebaası olan gayrimüslimlere “zimmî” statüsünü vermiştir. Bkz. Gül Akyılmaz , “Osmanlı DevletindeGayrimüslimlerin Hukukî Statüsü, Ermeni Araştırmaları” 1. Türkiye Kongresi Bildirileri ,  C. II,Ankara 2003, s. 171. 

Page 149: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 149/373

133

zamanında yapılan düzenlemeler ile birlikte karşılıklı hoşgörünün ötesine

geçerek hukuki bir zemin kazanmıştır. 578 

Osmanlı Devleti’ndeki gayrimüslimler, Osmanlı topraklarının neresinde

yaşarlarsa yaşasınlar, hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, hangi ırka

mensup olursa olsunlar, inançlarına göre gruplandırılmışlardır. Bu sisteme

göre Osmanlı, her cemaate örf ve adetlerine göre bir düzen kurma imkânı

vermiş ve cemaatleri dini işlerini düzenlemede serbest bırakmıştır. Bu millet

sistemi sayesinde Osmanlı coğrafyasında farklı dindeki topluluklar arasında

toplumsal uyum ve denge en mükemmel şekilde sağlanmıştır.XVIII. yüzyılda Mardin’de Müslüman nüfus dışında kalan

gayrimüslimler Süryani, Ermeni ve az da olsa Yahudi cemaatleri

örgütlenmesiyle birbirlerinden ayrılmışlardır. Osmanlı fethi sonrasında

Mardin’de kentin hristiyan halkı Süryani Kadim, Nasturi, Keldani (Süryani

Katolik) ve Ermeni Ortodoks olarak ayrılmış, bu farklılaşmaya XVII. yüzyıl

ortalarından itibaren Ermeni Katolik, XI. yüzyılda da Süryani Protestan

cemaati katılmıştır. Hiç şüphe yok ki bu topluluklar Osmanlı ülkesinin asliunsurlarından idiler. Millet sistemi içerisinde kendilerine ait cemaat içi örfi

hukukları ve gelenekleri vardı. Ancak devletin hizmet sunduğu alanlarda

cemaatlerinin veya milletlerinin ne olduğunun önemi yoktu. Bu nedenledirki

mahkeme sicillerinde gayrimüslimlerden bahs ederken onların hangi dine

veya cemaate mensup olduğu belirtilmemiş, “zimmî-zimmiyan taifesinden”  

tabiriyle tüm gayrimüslimler aynı eşit seviyede görülmüştür.

Osmanlı fethinin ilk yıllarında yapılan sayımlarda şehir merkezindegayrimüslimlerin sayıca üstün oldukları rakamlara yansımıştır. Fethin ilk

yılları olması ve daha oturmuş bir düzenin kurulmadığı zamana rastlamış

olması nedeniyle ihtiyatla değerlendirilmesi gereken bu rakamlara rağmen

gayrimüslim nüfusun Müslüman nüfusa oranının fazla olduğunu kabul etmek

gerekir. 1518 yılında yapılan ilk tahrirde şehir merkezinde 618 hane

Müslüman iken, 796 hane Hıristiyan, 92 hane de Yahudi görünmektedir. Aynı

tarihte 94 müslüman bekar vergi mükellefi görünürken, 156 Hırıistiyan, 20 de578 Özcoşar, Süryaniler, s. 37.

Page 150: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 150/373

134

Yahudi bekar mükellef görünmektedir. Şehir merkezindeki gayrimüslim nüfus

yoğunluğuna rağmen köylerde oranlar değişmekte, 1518 tarihinde köylerdeki

Müslüman hane sayısı 3913 iken 1204 hane Hıristiyan olarak görünmektedir.

Yahudi vergi mükellefine ise köylerde rastlanmamaktadır.579  1530 yılındaki

Zü’l-Kadiriyye defterindeki sayımda, gayrimüslim nüfusun oldukça fazla

(%48) olduğunu görmekteyiz. Müslüman nüfus ise (%45) Kürtler, Araplar ve

Türkmenlerden müteşekkildi. Geriye kalan çok az bir sayıyı da Yahudi ve

Şemsiler oluşturmaktaydılar.580 

Tablo 33: 1530 Yılı Mardin Nüfusu

Hane 2.026

İslamiyye 775

Erâmine (Ermeniler-aslında tümhristiyanlar kast edilmektedir.

1273

Mücerred (Bekarlar) 734İslamiyye 233Erâmine 502Muaf 140

Süryaniler, Mardin’deki en kalabalık gayrimüslim nüfusu

oluşturmaktaydı. Mezoptamyanın en kadim halklarından olan Süryanilerin

isminin kökeni hakkında farklı iddialar mevcuttur. Aziz Günel, “ Aramilerin

memleketi, İskender’in halefleri tarafından ele geçirildekten sonra buraya

“Suriye” ismi verilmiş, burada yaşayan halka da Süryani denilmeye

başlanmıştır”   demektedir.581  Bir diğer iddia ise Hz. İsa’nın havarilerinin

oturduğu Lübnan’ın güneyindeki Sur  şehrinde yaşayan Hıristiyanlara, ticaret

amaçlı bu şehre gelen Yunanlılar tarafından “Süryani” isminin verildiğidir.582 

Bu iddiaların dışında Süryani isminin Pers Kralı Keyhüsrev’in isminden

579 Göyünç, a.g.e. , s. 82.580  Yıldız Deveci Bozkuş, Tomas Çerme, “Geçmişten Günümüze Ömerli (Mahserte)’de Siyasi, Sosyal,

Dini ve Etnik Yapı Bağlamında Ermeniler”, Uluslararası Ömerli-Ömeran ve Çevresi Sempozyumu

Bildirileri , İstanbul 2012, s. 337.581 Aziz Günel, Türk Süryanileri Tarihi , Diyarbakır 1970, s. 30.582 Mehmed Çelik, Süryani Kilisesi Tarihi , C. I, İstanbul 1987, s. 1.

Page 151: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 151/373

135

geldiği,583  Antakya’da hüküm sürmüş olan Arami Kralı Sürrüs’ ün adından

kaynaklandığı584 ile Asur ülkesi anlamına gelen  Asurya kelimesinin zamanla

Surya’ya, oradan da Süryani’ye dönüştüğü gibi fikirlerde ileri sürülmektedir.585 

Süryani ismi kadar Süryanilerin kökeni hakkında da ciddi tartışmalar

mevcuttur.586  Ancak bu tartışmaların ötesinde yüzyıllardır kilise etrafında

örgütlenmiş kendi gelenek ve göreneklerini nesilden nesile aktarmayı

başarmış bir halktan söz etmekteyiz. Hiç şüphe yok ki bu devamlılıkta

Süryanilerin Müslümanlar ile aralarındaki hoş görü hukuku ile Osmanlı

Devleti’nin tüm gayrimüslim vatandaşlarına uyguladığı eşit ve korumacıhukukun önemli rolü vardır.

Mardin’in Süryaniler açısından ayrı bir önemi vardı. Çünkü patriklik

merkezleri Mardin’in hemen yanı başındaki Deyru’l-zaferan’daydı.

Süryanilerin devlet otoritesi ile ilişkilerini genellikle patrik sağlıyordu. Patrik

vergi ve diğer yükümlülükler açısından Padişaha ve memurlara karşı

sorumluydu.587  Kendi cemaatleri tarafından seçilmiş olsalar bile Padişahın

onayı göreve başlamları için şarttı. 1745 tarihli bir atama bu anlatılanlaraörnek olarak gösterilebilir. Haleb, Şam, Diyarbekir, Mardin, Musul, Deyru’z-

Zaferan Kilisesi ve tevabiinden Yakubi ve Süryanilere 3.600 akçe miri pişkeş

ile piskopos olan Şükrüllah adlı rahip öldüğünden yerine Haleb, Ruha ve

 Amid halkının arzıyla ve 1.200 akçe ilaveyle Haleb halkından Körkis veledi

Şemon adlı kişinin Haleb kadısı Mustafa’nın ricası üzerine Süryaniler ve

Nasranîlere Psikopos olarak tayin olunması kararlaştırılmıştır.588  Görüldüğü

üzere öncelikle yöre halkının isteği ve sonrasında Halep kadısının ricasıylabu kişi piskopos olabilmekteydi. Bu kişiler kayd-ı hayat şartıyla görevlerine

583 Yakup Bilge, Süryaniler Anadolu’nun Solan Rengi , İstanbul 1996, s. 18.584 Mehmed Şimşek, Süryaniler ve Diyarbakır , İstanbul 2003, s. 22.585 Ayrıca bütün bu tartışmalar hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Özcoşar, Süryaniler , s. 23.586 Süryanilerin kökeni hakkında ileri sürülen üç görüş vardır. Bunlardan ilki Süryanilerin Arami olduğu

görüşüdür. Daha çok kilise ve taraftarlarınca savunulan bu görüşün yanında ikinci olarak daha sivil velaik anlayıştaki Süryaniler tarafından savunulan Süryanilerin Asuri olduğu görüşü de yaygın olarakileri sürülmektedir. Üçüncü olarakta Süryanilerin Mezopotamya halklarının devamından başka bir şeyolmadığı, ne Asurlu, ne babilli, ne Keldani, ne de Aramidirler. Süryanilik tüm eski Mezopotamyahalklarının kültürel temeline dayanan ve bu arada Helenistik Uygarlığı da özümseyerek ortaya çıkmış

yeni bir sentezdir. Özcoşar, Süryaniler, s. 24.587 Stanford J. Shaw, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Mehmed Harmancı, İstanbul 1994, s. 214.588 MŞS 252, b. 355. (16 Şevval 1158/11 Kasım 1745)

Page 152: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 152/373

136

atanır ve vatana ihanet veya kendi toplumlarının kurallarına aykırı hareket

etmedikçe görevden alınmazlardı. Kendilerine bir berat verilir ve patriğin

topluluğun mallarını idarede, ayin ve dinlerine dair diğer hususlarda tam bir

serbesti içinde olduğu, cemaatinden belli miktarda iane toplayabileceği,

kendisinin ve din adamlarının vergiden muaf oldukları, kilise mallarından

gümrük vergisi alınmayacağı, kilise mensuplarının yalnız patriklik aracılığıyla

tutuklanabiliecekleri, adi suçları işlemeleri halinde patriğin onların dini

sıfatlarını kaldırması gerektiği, cemaate bağlı olanların evlenme, boşanma ve

miras gibi meselelerinin patriğin ya da onun seçtiği din adamlarının kendi

hukuk kurallarına göre çözüm getirecekleri yazılırdı.589 

XVIII. yüzyıla kadar Mardin’de Süryaniler kapalı bir cemaat özelliği

göstermekteydiler. Ancak Katoliklerin Papanın desteğiyle başlattıkları

misyonerlik faaliyetleri Süryanileri’de harekete geçirmiştir. Katoliklerden

etkilenen bazı Süryanilerin Süryani kadimlerden ayrılmasıyla yeni bir Süryani

Katolik Patrikliği kurulmuştur. Süryani Kadim Patrikliği ile Süryani Katolik

Patrikliği arasındaki rekabet zamanla çatışmaya dönüşmüş ve Mardin bu

çatışmanın alanı haline gelmiştir.590 

XVIII. yüzyılda Süryaniler şehirde birçok kiliseye sahiptiler.591 

Kendilerine ait eğitim kurumları vardır ve çocuklarına ilk eğitimi bu okullarda

vermekteydiler. 1799 tarihinde Kırklar Kilisesi’nde yüksek dereceli bir okul

açılmış, 1825 ile 1899 yılları arasında faal olmuş ve 1928 tarihine kadar

faaliyetlerini yürütmüştür.592 Okul 1919 yılında bilinmeyen bir sebeple Kırklar

Kilisesinden alınarak Mor Mihayel Kilisesi’ne taşınmıştır.

593

 Süryanilerden sonra Mardin’deki en kalabalık Hristiyan nüfus

Ermenilere aitti. Aslında Mardin’in Osmanlılarca ele geçirilmesinin akabinde

yapılan ilk nüfus saymındaki verilerde Erâmine ismiyle tüm Hristiyan

topluluklar ifade edilmeye çalışılmıştır. Süryani ismi değil Ermeni isminin

589 Özcoşar, Süryaniler , s. 41. 590 Bkz. Özcoşar, Merkezileşme Sürecinde Mardin, s. 121.591

 Bkz., s. 69.592 Aliağaoğlu, a.g.e. s. 45; Akyüz, a.g.e., s. 63.593 Akyüz, a.g.e., s. 66.

Page 153: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 153/373

137

devlet tarafından muhattab alınması farklı yorumlara yol açabilir. Ancak bu

tartışmadan öte toplamda 2,026 hanenin tespit edildiği Mardin’de 1,273 hane

ve 502 bekâr nüfus ile hristiyanların oldukça yoğun bir nufusu oluşturduğu

görülmektedir.594 Bu nüfusun yarısı bile Ermeni olduğunu düşündüğümüzde

bile oldukça yüksek bir rakam ortaya çıkmaktadır.

Mardin Ermenileri Diyarbakır Metropolitliği’ne bağlıydı. Mardin’in

bilinen ilk piskoposu, Sis Katolikosu XII. Ohannes tarafından takdis edilen,

Pİskopos Kalust’tu. Sis Minas Katolikosu tarafından takdis edilen Sarkis’ten

sonra üçüncü Mardin Pİskoposu Dimoteus Karnuk’tu. Bu piskoposzamanında Mardin Ermenileri arasında Katolik inancı yayılmaya başlamış,

Katolik mezhebini benimseyen Karnuk, gördüğü baskılar karşısında İtalya’ya

giderek orada ölmüştü. Mardin’in Diyarbakır’dan özerk psikoposluk olması,

Melkon Tazbazyan’ın başpİskopos olması ile başlamıştır. Mardin

Ermenilerinin tamamının Katolikliği benimsemesi de Tazbazyan’ın çalışmaları

sayesinde gerçekleşmiştir.595 

Tablo 34: Ermeni Pİskoposlar Listesi596

 

ÖZERK MARDİN EPİSKOPOSLARI

Mardinos Markar Tuhmonyan

Melikor II. Markar Tuhmonyan

Havonnes Tasbasyan

Hovsep I. Balityan Ankaralı Pierre Eleazaryan

Yoakim Tasbasyan

Paragimi Delica

1718-1738 (Diyarbakır Piskoposluğundan)

1740-1767

1768

17691785-1787

1789-1836

1836-1838

594 Deveci, a.g.m., s. 337.595

  Yıldız Deveci, “Osmanlıdan Günümüze Mardin Ermenileri”, Uluslararası Mardin TarihiSempozyumu Bildirileri , s. 561.596 Aydın ve diğerleri, a.g.e. , s. 300. 

Page 154: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 154/373

138

Ermenilerden sonra üçüncü önemli nüfus Yahudilere aitti. XVI.

yüzyılda 200-250 hanelik bir nufus oluşturan Yahudiler, kendtin ticaret ve

sanayi merkezi olan cami-i-kebir civarında, Bab-ı Ceid’in kuzey kısımlarında

yoğunlaştığı bilinmektedir.597 XVIII. yüzyıla ait cizye belgelerinde Yahudiyan

Taifesi   olarak geçen bu cemaat, incelediğimiz yüzyılda da varlığını

sürüdürmekteydi. Cizye eminlerine gönderilen fermanlarda Yahudilerden

alınması gereken vergi konusunda uyarılar mevcuttu.598  Seyyah Benjamın

De Tudela Mardin’deki Yahudi nüfusu hakkına bilgi vermesede Nusaybin’de

yaklaşık 1000 kadar Yahudinin yaşadığı bilgisini vermektedir.599 

Mardin’de yaşayan diğer bir nüfus Şemsiler dir. XVI. yüzyıl

kaynakarında sıkça ismine rastladığımız, hatta kendisine ait bir de mahallesi

bulunan (Şemsiyan Mahallesi) bu grubun nüfuzu gitgide azalmış, XVIII.

yüzyıla gelindiğinde hem bu mahalle ortadan kalkmış hem de bu dine

inanların sayısı yok denilecek kadar azalmıştır.600 Seyyah Sestini Mardin’de

Şemsilere, yani güneşe tapanlar tarikatı mensuplarına rastladığını, bunların

İsmail’in torunları olduklarının varsayıldığını kaydetmiştir. Şemsilerin kitabı

veya sunaklarının olmadığına dikkat çeken Sestini, bunların güneşe dönüp

ibadet ettiklerini, ancak bunun yanı sıra vaftiz olmak için jakobitlerin kilisesine

gitmekten de geri kalmadıklarını zikretmiştir. Sestini, Mardin’deki Şemsiler

hakkında şu olayı nakletmiştir: “Bağdat fethinden dönen padişah IV. Murat’ın

Mardin’in yakınlarında konakladığı ve buradaki halk hakkında bilgi aldığı

anlatılmaktadır. Herhangi bir kitaba inanmayan ve Kuran’ı da bilmeyen

Şemsilerin katledilmesine emir verdiği, Jakobit piskoposunun araya girip

kiliseye gitmeleri şartı ile birçoğunu satın aldığı söylenmektedir. O zaman

Şemsiler, iki arada bir derede bir halk olduklarını anlamışlar.” Şemsiler

öldüklerinde bir sopa, bir sikke, bir iğne ve biraz iplikle gömülmektedirler.601 

597 Aydın ve diğerleri, a.g.e. , s. 129. 598 MŞS 195, b. 99. (Tarih bulunmamaktadır); Ayrıca bakınız: MŞS 262, b. 206. (1171/1757-58); MŞS

195, b. 157. (3 Zilhicce 1174/6 Temmuz 1761)599  Tudela’lı Benjamin ve Ratisbon’lu Petachia, Ortaçağ’da iki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve

Afrika Gözlemleri, İstanbul 2001, s.135600

 Göyünç, a.g.e., s. 100.601 Mehtap Nasıroğlu, Seyyahların Gözüyle Mardin ve Çevresi, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Urfa2010, s. 50.

Page 155: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 155/373

139

a. Cemaatler Arası İlişkiler (Müslim- Gayrimüslim İlişkileri):

Osmanlı Devleti’nde yaşayan zimmîlere birçok konuda kendi hukuk

kurallarına göre hareket etme özgürlüğü tanınmıştır. Ancak incelediğimiz

mahkeme kayıtlarında da anlaşıldığı üzere kendi aralarındaki

anlaşmazlıklarda şer’i mahkemeye başvuru yolu her zaman açıktı.602 

Sadece din ve eğitim alanında bir özerklik yoktu, aynı zamanda onların

evlenme, boşanma, doğum ve ölüm gibi medenî hukuku ilgilendiren bütün

işlemlerin kendi teşkilatlarına bırakılmıştı. Bununla birlikte gündelik hayatta

karşılaştıkları her türlü problemin çözümü için kadı mahkemelerine

başvurmalarında bir sınırlama söz konusu değildi. Sicillerde gayrimüslimlerin,

Müslüman cemaat ile aralarındaki problemlerin yanında, kendi aralarındaki

çok sayıda anlaşmazlığın çözümü için de şer‘iye mahkemesini kullandıklarını

görüyoruz.

Mardin’de gayrimüslimler ile Müslümanlar arasındaki hukuki ilişkilerin

büyük bir bölümünü borç/alacak-verecek ve mülk anlaşmazlıklarıkapsamaktadır. Borç/alacak-verecek kayıtlarında, iki kişi arasındaki borç

tespitine ya da borcunu ödememe sonucunda ortaya çıkan anlaşmazlıkların

şahitler ya da yemin yoluyla çözüme kavuşturulduğuna dair örnekler

mevcuttur. Örneğin, “Mardin sakinlerinden Selman veledi Mirza adlı zimmî,

mahkemede, Mardin sakinlerinden boyacı Hanna veledi İsraiyyun hakkında;

20 gün önce Hanna’nın kendisinden 13 mısır kurusu borç aldığını iddia ile

alıverilmesini talep etmiştir. Hanna ise cevabında on üç Mısır kurusu borç

almadığını ve kendisine iftira edildiğini söylemiştir. Selman’dan davasını

ispatlaması istendiğinde bir gün mehil talep etmiş, ancak

ispatlayamadığından bu defa Hanna’nın yemin etmesi istenmiş, onun İncil

üzerine yaptığı yeminden sonra Selman davadan men olunmuştur.” 603 

Görüldüğü üzere her din mensubu kendi kutsal kitabı üzerene el bastırılarak

yemin ettirilmektedir.

602

  Kemal Çiçek, “Cemaat Mahkemesinden Kadı Mahkemesine Zimmîlerin Yargı Tercihi”, PaxOttomana, Ankara 2001, s. 33.603 Kankal ve diğerleri, 248 Nolu Mardin Şer’iye Sicili, s. 60, b. 254.

Page 156: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 156/373

140

Borç/alacak-verecek anlaşmazlıklarının çoğu şahitlerin şahadetiyle

çözülmektedir. Örneğin, “Mardin halkından Tuma veledi Said adlı zimmî,

mahkemede, Mardin halkından Bahriye ve Teslime Yagobcan hakkında; on

iki sene önce babası Said hayatta iken adı geçenlerin babaları Yagobcan’a

kendi malından bir miktar akçe verdiğini, Bahriye ile Teslime’nin buna

mukabil babalarına ait olup Babü’l-Cedid mahallesinde bulunan evini ve

Zeytun mahallesinde olan dükkânını babası Said’in verdiği akçeye karşılık

kendisine verdiklerini, babasının hayatta iken bunları tasarruf ettiğini,

ölümünden sonrada da beş senedir kendisinin tasarruf ettiğini, şimdi ise

Bahriye ile Teslime’nin fuzuli olarak bu malları zapt ettiklerini şikâyet etmiştir.

Mardin halkından Abdunnur veledi Abdi ve oğlu Mirza ile Abdulhayr veledi

İlya adlı zimmîlerin Tuma’nın doğru söylediğine şehadet etmeleri sonucunda

Bahriye ile Teslime davadan men olunmuştur.” 604  Bu belgede iki zimmînin

şahitliği ile dava çözüme kavuşturulmuştur. Ayrıca zimmîlerin kendi

aralarındaki davalarda Müslümanların da şahitlik yaptığı görülmektedir.

Örneğin, Mardin sakinlerinden Kizir Hanna veledi Sefer adlı zimmî,

mahkemede, Mardin sakinlerinden İşua veledi Kıs Kandi hakkında; Fethi ve

Zümro veledi Fazlullah adlı zimmîlerin cizye akçelerinden 25 esedi kuruş

alacağı olduğunu ve bir sene önce Arzü’r-Resad Vadisi’nde bulunan bağı

alacağı mukabilinde kendisine rehin olarak bıraktıklarını, İşua’nın bağı

fuzulen zabt ettiğini şikâyet ile alıverilmesini talep etmiştir. İşua ise cevabında

iki sene önce Fethi ve Zümro’nun üzüm bağlarını kendisine kırk yedi buçuk

kuruşa sattıklarını ifade etmiş, Mardin sakinlerinden Molla Abdulkadir bin

Molla İsmail ve dellal Arslan bin Abdullah da İşua’nın doğru söylediğine

şehadet ettiklerinden Hanna davadan men olunmuştur.605 

Elimizdeki belgelerden anlaşılabildiği kadarıyla Müslümanlar ile

gayrimüslimler arasında borç alma ve verme ilişkileri fazlasıyla yaşanmıştır. 7

Ocak 1690 tarihli kayıtta, borç nedeniyle Müslümanlar ile gayrimüslimler

arasında sert tartışmaların yaşandığını ve bunların mahkemeye intikal ettiği

görülmektedir.  “Mardin kazasına tabi Koçhisar sakinlerinden Emine binti

604 MŞS. 248, b. 68. (Evasıt-ı Ramazan 1100/29 Haziran-8 Temmuz 1689)605 MŞS. 248, b. 325. (11 Cemaziyelevvel 1101/20 Şubat 1690)

Page 157: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 157/373

141

Yusuf adlı kadın, mahkemede Lali binti Maksud ve Acemiye binti Mansur adlı

zimmî kadınların vekili Hana veledi İsraiyun hakkında Lali’nin eşi Kandis’te üç

kuruş hakkının olduğunu bunu istemek için evlerine gittiğinde Lali ve

 Acemiye’nin kendisini dövdüklerini, saçlarını yolduklarını ve ağzını

yumruklayıp bir dişini çıkardıklarını şikayet etmiştir.” 606 

Gayrimüslimler kendi arasındaki anlaşmazlıkların büyük çoğunluğunu

miras konusu oluşturmaktadır. Miras hukuku, gerçek kişinin ölümünden sonra

bunun mal varlığının hukukî akıbetini düzenler ve mülkiyet hakkının (kişinin

ölümünden sonraki dönemde) değişik bir boyutunu ele alır.

607

  Miraskonusundaki belgelerin çoğunluğu hakkına razı olmayanların mahkemeye

başvurusu ile açılmış davaları kapsamaktadır. Örneğin “Abdullah adlı

zimmînin Kalatü’l-Mera (Eskikale) köyü sakinlerinden amcası İlya adlı

zimmînin ölmesi üzerine kendisine irs yoluyla kalmış olan mirastan

amcasının eşinin kardeşleri Abdullah, İbrahim ve Şükro adlı zimmîlerin

kendisine yirmi kuruş akçe, bir aba ve bir sarık verdiklerini, ancak kendisinin

razı olmadığını, adı geçenlerden hakkının alınmasını istediği ve padişaha

yazdığı arz”  608  bu konuda dikkat çekicidir.

İncelediğimiz mahkeme kayıtlarında miras konusundaki

anlaşmazlıkların çoğu sulh ile çözüme kavuşturulmuştur. Örneğin; “Mardin

sakinlerinden iken ölen Süryan veledi Sefer adlı zimmînin veraseti eşi Seydi

binti Canı ile erkek kardeşi Abdulalim veledi Sefer’e intikal etmiştir. Seydi

dahi öldüğünden veraseti erkek kardeşlerinin oğulları Abdulahad, Hanna,

Metai ve Markos evlad-ı Abdiş ile erkek kardeşlerinin kızları Meryem veGülzade binti Abdiş adlı zimmîlere intikal etmiştir. Zimmîlerin her biri

kendilerine asaleten ve Meryem ile Gülzade’nin vekili Abdulahad,

mahkemede, Abdulalim hakkında; Süryan’ın Zeytun mahallesinde olan evi,

Bakkallar Çarşısında olan dükkânı, bakır ve kalay ile bütün eşyasını

 Abdulalim’in tek başına alıkoyduğunu, araya girenlerce yirmi kuruş kıymetli

606

 MŞS. 248, b. 245. (26 Rebiülevvel 1101/7 Ocak 1690)607 Şanal Görgün , Hukukun Temel Kavramları, Ankara 1994, s. 69.608 MŞS 248, b. 541. (Tarih bulunmamaktadır.)

Page 158: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 158/373

142

eşya mukabilinde kendisiyle anlaştıklarını ikrar etmiştir.” 609  Bazen

mahkemeye intikal etmiş olan bir anlaşmazlığın daha sonra taraflarca kendi

aralarında çözüme kavuşturulduğu ve mahkemede kayıt altına alındığı da

kayıtlardan anlaşılmaktadır. Örneğin, 17 Mayıs 1746 tarihli kayıtta “Mardin

sakinlerinden Lusi binti Hoce Mosi’nin vekili eşi İshak veledi Murad zimmî,

mahkemede, Hanna ve Aslan veledi Musa es-Safur zimmî hakkında; on iki

gün önce ölen müvekkilinin babası Hoce Mosi veledi Aslan zimmînin Baş Ala

mahallesindeki evinin altında bulunan iki çulha dükkânı ile evinin içinde

bulunan mal, eşya ve parasından eşi ve müvekkilesi Lusi’ye intikal eden

hissesine karşılık kardeşleri Hanna ve Aslan’ın üç yüz kuruş verdiklerini ve

bunu da kendisinin kabul ettiğini, aralarında anlaşmazlık kalmadığını ikrar

etmiştir.” 610 

İslam hukukunda zimmîlerin mülkiyet hakları korunmuştur. Bunun bir

sonucu olarak kendi sahip oldukları mallar üzerinde tasarrufta bulunma hakkı

kendilerine verilmiştir. Her türlü alım satım yapmak, rehin vermek, sözleşme

yapmak, ticari ortaklık yapma gibi hakları mevcuttur.611  Müslümanın

Müslüman olmayan ile ticari alış verişi serbestti ancak bir takım sınırlamalar

vardı. Domuz eti, şarap, Müslüman köle satışı ve benzeri konularda

kısıtlamaya tabi idiler. 612 

Zimmîler kendi aralarındaki borç ve ticaret hukuku alnındaki davaları

kendi cemaat mahkemelerine götürebildikleri gibi, kadı önüne de

getirebilirlerdi.613  Yine zimmîler kendi aralarındaki sözleşmelerde İslam

hukuku kurallarına uymak zorunda değillerdi.

614

 Elimizdeki kayıtlarda ticarethukuku açısından değerlendirilebilecek 69 adet belge tespit ettik. Bunların

çoğunluğu mülk alım-satımı ve anlaşmazlığı ile ilgili olup, borç/alacak

609 MŞS. 248, b. 306. (Evail-i Cemaziyelevvel 1101/10-19 Şubat 1690)610 MŞS: 248, b. 615. (25 Rebiülahir 1159/17 Mayıs 1746); Miras ile ilgili diğer belgeler için bkz. MŞS.

248, b. 523; b. 518; b. 300.611  Gülnihal Bozkurt, “İslam hukukunda Zimmîlerin Hukuki Statüleri”, Prof. Dr. Kudret Ayiter

Armağanı, Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi Dergisi, C. III, No. 1-4, Ankara 1988, s. 154.612

 Tankut Soykan, Osmanlı İmparatorluğunda Gayrimüslimler, İstanbul 1999, s. 101-105.613 MŞS 195, b. 24. (Evahir-i Şaban 1175/16-25 Mart 1762)614 Soykan, a.g.e., s. 107.

Page 159: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 159/373

143

verecek anlaşmazlığı, arazi anlaşmazlığı, kira anlaşmazlığı gibi konuları

kapsamaktadır.

Müslümanlar ile gayrimüslimlerin birbirlerine çok sayıda mülk alım-

satımı yapmaları aralarında mahalle ayırımı gözetmediklerinin göstergesi

olarak sunulabilir. Örneğin 1746 tarihli bir belgede “Abdunnur veledi Safallah

adlı zımmî güneyi Abdulaziz bin Şeyh Kasım, doğusu Abdi ve Mustafa

mülkleri, kuzeyi ve batısı yol ile sınırlı Türbetü’l-Cariye Vadisi’ndeki üzüm

bağını 52 kuruşa İsmail bin Hüseyin adlı Müslüman birine satmıştır .”615 Yine

1760 başka bir belgede “Bağdo veledi Tano adlı zimmî Zerraka mahallesindebulunan ve kendilerine irsen intikal eden pencereli mahzenli, su kuyulu

aşağısında pencereli mahzen, küçük mahzen, mutfak, eyvan ve avlu bulunan

güneyi Körkis, doğusu Süleyman bin Abdullah, kuzeyi Azdo ve Bağdo ve

batısı Hasan Zülfo mülkleriyle sınırlı evin tamamını 125 kuruşa Molla Ömer

bin Ali kethüda ed-Dayşi adlı Müslüman birine satmıştır .”616 

Müslümanlara mülk satma olayı olduğu gibi Müslümanların zimmîlere

mülk satışı yaptığı belgelerde mevcuttur. Örneğin, 1746 tarihli bir belgede“Murad veledi Abdullah kendisine asaleten ve eşi Delali binti Serhad’a

vekâleten, içerisinde iki yatak odası, mutfak, su kuyusu ve avlu bulunan,

güneyi yol, doğusu Huri veresesi, kuzeyi İşua ve batısı Amso mülkleri ile

sınırlı Zerraka mahallesindeki evlerini 105 kuruşa Yunan ve İlya veledi Hanna

adlı zimmînin vekili İşua veledi Hüdayi adlı zimmîye satmıştır.” 617  

Mülk alım-satımı konusunda kimi zaman anlaşmazlıkların çıktığı da

belgelerden anlaşılmaktadır. Örneğin, 1690 tarihli belgede “Mardinsakinlerinden olup ölen İğya adlı zimmînin akrabalık yoluyla varisi olan

amcası Tuma veledi Velanis adlı zimmî, mahkemede, Mardin sakinlerinden

Mustafa Bey bin İbrahim Bey hakkında, Babü’l-Cedid mahallesinde olup

kardeşinden satın aldığı evde kendi hissesinin bulunduğunu iddia ile

alıverilmesini talep etmiştir. Mustafa Bey ise cevabında iki buçuk sene önce

615

 MŞS. 248, b. 595. (29 Safer 1159/23 Mart 1746)616 MŞS. 195, b. 9. (13 Şevval 1173/29 Mayıs 1760)617 MŞS. 248, b. 592. (25 Safer 1159/19 Mart 1746)

Page 160: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 160/373

144

İğya ve validesi Cevher adlı kadının zikri geçen evi 17 esedi kuruşa kendisine

sattığını iddia etmiş, Mardin sakinlerinden Mehmed bin Mustafa ile Berincan

binti Emir Bey ve Sultan binti Mehmed adlı kadınların şahadetleri sonucunda

Mustafa Beyin doğru söylediğine hükmedilmiş ve Tuma davadan men

edilmiştir.” 618  

Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki arazi anlaşmazlıkları da

kimi zaman mahkemelere taşınmıştır. Bu konuyla ilgili birçok kayıt mevcuttur.

Bu kayıtlara göre Müslüman şahıslara ait bir araziyi zorla zabteden iki

zimmînin daha sonra suçlu bulunması ve mağdurların başvurusu üzerine onyıl süreyle zorla toprağı ekip biçen zimmîlerden ürün parasının istenmesi

kararı verilmiş ve Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki ticari ilişkiler

ortaya koyulmuştur.

 Anadolu’nun birçok kentinde görülen Müslüman-gayrimüslim

mahalleler ayrımı Mardin için geçerli değildir. Elimizdeki mülk alım satımı ile

ilgili belgelerin çoğunluğu Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki ev

satımını konu almaktadır. Örneğin, 13-23 Haziran 1761  tarihli bir belgede“Hanım binti Selbo ve Cercis ve kardeşi Nesmihan veledi Sehak ve kız

kardeşleri Sultan adlı zimmîler, kendilerine irsen intikal eden Kıssis

mahallesinde ve Kabala tarafında içerisinde oda, küçük misafir odası, avlu,

tuvalet ve harabe bulunan evi 67 kuruşa İbrahim Çelebi bin Hacı Şaban adlı

Müslüman birine satmışlardır.”   619  Yine 17 Şubat 1690 tarihli başka bir

belgede “İbrahim bin Abdulaziz, güneyi alıcı Bedros’un avlusu, doğusu ve

kuzeyi yol, batısı Bedros’un evi ile sınırlı mahzenini 5 esedi kuruşa Bedrosveledi Tuma adlı zimmîye satmıştır.” 620   Görülmektedir ki Müslümanlar ile

gayrimüslimler ortak mahalleri kullanmaktadırlar. Hatta geleneksel Mardin ev

yapısının bir gereği olarak ortak kullanılan su kuyularının ev satışı sırasında

konu edildiği ve Müslüman-gayrimüslim farkı gözetilmeksizin ortaklaşa

kullanıldığı bilinmektedir.

618

 MŞS 248, b. 516. (26 Şaban 1101/4 Haziran 1690)619 MŞS. 195, b. 16. (Evasıt-ı Zilkade 1174/13-23 Haziran 1761)620 MŞS. 251, b. 21. (Tarih bulunmamaktadır)

Page 161: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 161/373

145

Müslüman halk ile gayrimüslimler arasında kimi zaman yaralama,

öldürme, hırsızlık gibi adli vakalara da rastlanmaktadır. 15 Mayıs 1690 tarihli

belgede  “Hâlen Mardin mütesellimi olan Osman Ağa, Turanî (dağlı)

taifesinden olup Mardin sakini iken mürd olan Hanut adlı zimmînin oğlu Köro

adlı zimmî ile birlikte, mahkemede, Mardin sakinlerinden Hacı Mehmed bin

Hacı Mustafa hakkında; dört ay on beş gün önce Hacı Mehmed’in Atarlar

Pazarında bulunan dükkânını geceleyin hırsızın açıp bir miktar malını

aldığını, Hacı Mehmed’in sabahleyin durumu mütesellim Osman Ağaya

intikal ettirdiğini ve pazarın pasbanı(gece bekçisi) Hanut’u şikâyet ettiğini,

şayet Hanut mürd olursa dem ve diyetini kendisinin vereceğini taahhüt

ettiğini, gerçekten de Hanut’un darbdan ötürü yaralandığını ve sonunda da

öldüğünü şikâyet ile dem ve diyetini talep etmiştir. Hacı Mehmed ise

cevabında Hanut’u kendisinin gammazlamadığını ve dem ve diyet parasını

veririm diye de taahhütte bulunmadığını iddia etmiş ve Hanut’un eceliyle

öldüğünü söylemiştir. Davacılardan iddialarını ispatlamaları istendiğinde ispat

edememişler, hatta Diyarbekir mahkemesinde açtıkları davadan da men

olunduklarından Mardin mahkemesi de kendilerini davadan men etmiştir. 621 

Osmanlı Devletinde yetimlerin haklarını korumak için bir yakının vasi

olarak tayini şarttır. Ailede babanın ölümü veya akıl ve fikre sahip olmadığı

hallerde başvurulan bir müessesedir vasilik.622 Kadı tarafından tayin olunan,

kimi zamanda kendi isteğiyle şahitler huzurunda, dul ve yetimlere vasi

olabileceği kanıtlanan bu kişi, yetimin her türlü hak ve hukukunu korumakla

yükümlü olan kişidir. Gayrimüslimlerde de vasilik uygulamasının görüldüğü

incelediğimiz defterlerde elde ettiğimiz iki belgeden anlaşılmaktadır. 10 Mart

1746 tarihli bir belgede Tuma veledi Said adlı zimmî, küçük kardeşi Asihan

veledi Said üzerine vasi olarak tayin olunmuştur.623  Yine Şemmas Tedaris

veledi Şuma, Şemun veledi Hayo zimmînin yetimi küçük oğlu Aslan üzerine

vasi tayin olunmuştur.624 

621 MŞS. 248, b. 488. (6 Safer 1101/15 Mayıs 1690)622

 İsmail Özmen, Vesâyet Hukuku Davaları, Ankara 1996, s. 8.623 MŞS. 247, b. 71. (Tarih bulunmamaktadır)624 MŞS. 248, b. 499. (15 Şaban 1101/24 Mayıs 1690)

Page 162: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 162/373

146

b. İhtida Hareketleri:

İhtida kelimesi sözlük anlamı olarak hidayete ermek, İslam dinini kabul

etmek demektir.625  İslam literatüründe ise bir başka dine mensup şahsın,

putperest veya dinsiz bin insanın Müslümanlığı seçmesine ve hayatını ona

uydurmasına ihtida denilmektedir.626  İhtida eden kişiye ise “mühtedi”

denilmektedir. 

Mardin şehri Müslümanlar ile gayrimüslimlerin ortak olarak yaşadıkları

bir şehir olması sebebiyle ihtida olaylarına rastlamak oldukça doğaldır. Ancak

dikkat çeken husus ihtida olaylarına ait i’lam kayıtlarının azlığıdır.

İncelediğimiz defterlerde toplam olarak 27 ihtida i’lamına rastlanmıştır. Bu

sayı oldukça az gözükmektedir. Bu i’lamların dışında mühtedi olduğuna

dolaylı olarak kanaat getirdiğimiz kişilerle birlikte dahi sayı çok fazla

artmamaktadır.627  Ancak şu da belirtilmelidir ki ihtida olaylarının hepsi

mahkemelere yansımamaktadır.628  Dolayısıyla elimizdeki sayı Mardin’deki

ihtida hareketliliğini tam olarak yansıtmamaktadır.

Osmanlı Devleti tarihinin hiçbir döneminde gayrimüslimleri zorla

İslamlaştırma yoluna gitmemiştir. Bu konuda gayrimüslimlerden alınan cizye

ve haraçların yüksek miktarlarda olması nedeniyle bunları kaybetmek

istememesi gibi ekonomik etkenler kadar Osmanlı Devleti’nin İslamiyet’in

zorla kabul ettirilmeyeceği gerekliliğine inanması da etkilidir. 629 

Mardin şer’iye sicillerinde yer alan ihtida i’lamlarının çoğunluğunun

 Arapça yazıldığı görülmektedir. Ancak Türkçe yazılan i’lamlara da

rastlanmaktadır. 630 Bir zimmî Müslüman olurken kadı huzuruna gelir, kelime-i

şehadet getirip buna Müslümanların şahitlik etmeleriyle mühtedi olurdu.

625 M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. II, İstanbul 1993, s. 607.626  Osman Çetin, Sicillere Göre Bursa’da İhtida Hareketleri ve Sosyal Sonuçları, (1472-1900), 

Ankara 1999, s. 59.627 Bursa’daki ihtida olayları üzerine inceleme yapan Osman Çetin, XV. yüzyılda 175 muhtediyi, XVI.

yüzyılda ise 172 muhtediyi tespit etmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Osman Çetin, a.g.e., s. 3.628 İhtida olayı normalde kadı huzurunda olmalıdır. Bu yolla Müslüman olduğunu mahkemeye kaydettiren

kişi gayrimüslimlerden alınan vergilerden muaf sayılırdı. Jennings, Zimmis (Non-Müslims) in Early

17 th Century Otoman Judicial Records-The Sharia Court of Anatolian Kayseri, s. 248.629 Öksüz, a.g.e., s. 173.630 MŞS 247, b. 3. (Tarih bulunmamaktadır)

Page 163: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 163/373

147

Kendisine yeni bir isim verilir,631  baba ismi olarak ise Abdullah ismini

kullanırdı.632 

Müslüman olan bir kişi bakmakla yükümlü olduğu çocukları da

kendisiyle birlikte İslamiyeti seçmiş sayılır ve onlarında isimleri değiştirilerek

Müslüman isimleri verilirdi. Örneğin Meryem binti Şammas Yağop adlı kadın

İslamiyet’i kabul ederek Ayşe ismini almış ve kendisine tabi olan çocukları

Hana, Said ve Ari’de Müslüman olarak Hanna’ya Mustafa, Said’e Mehmed,

 Ari’ye de Fatıma ismi verilmiştir.633  Genel uygulama bu şekilde olmakla

birlikte istisnalar da mevcuttur. Sonraki dönemlerdeki bir kayıtta Mardin’in

Cami-i Kebir Mahallesi’nde iken ihtida ederek Müslüman olan Emine binti

 Abdullah adlı kişinin Müslüman olan 10 yaşındaki kızının hala eski ismi

Verdo’yu kullandığı belirtilmektedir. Bu kızın geçen Ramazan ayında annesi

ile birlikte oruç tuttuğu da aynı kayıtta belirtilmektedir.634 

Mardin’deki ihtida olaylarında bir başka dikkat çeken özellik

mühtedilerinin çoğunluğunun kadın olmasıdır. Bu durumu açıklamak zor

olmakla birlikte birçok yöredeki ihtida olaylarında kadın sayısının fazla olduğu

görülecektir. Bu durum son zamanlarda da değişmemiştir. Diyanet İşleri

Başkanlığı’nın vermiş olduğu verilerde 1989 yılında din değiştirip Müslüman

olanların %68’i kadındır.635 

Din değiştirme olayı olarak algılansa da ihtida olayı aslında bir zihinsel

devrim, bir tür hayata yeniden dönüşü ifade etmektedir. İhtida ettiği için hayat

biçiminin tamamıyla değiştiğini ve yerine başkasını koyması gerektiğini

bilerek gerçekleşir. Dinini değiştiren bir kişi aynı zaman ailesine de karşı

gelebiliyor veya ailesiyle tüm bağını koparabiliyordu. 636 İhtida’nın sebepleri olarak Osman Çetin şöyle bir tasnife gitmiştir.637 

631 Benderzade Hacı Mehmed Ağa kapıcılarından Matlup veledi … adlı zımmi naib Seyyid AbdulkadirEfendi’nin huzurunda İslam ile şereflenip iman yenileyip ismini Mahmut olarak değiştirmiştir. MŞS195, b. 213. (24 Cemaziyelahir 1179/8 Aralık 1765)

632 Jennings, “Zimmis (Non-Müslims) in Early 17 th Century Otoman Judicial Records-The Sharia Courtof Anatolian Kayseri” , s. 241. 

633 MŞS 195, b. 212. (22 Rebiülahir 1178/19 Ekim 1764)634 MŞS 183, b. 44. (5 Zilkade 1307/23 Haziran 1890)635

 Çetin, a.g.e., s. 58.636 Öksüz, a.g.e., s. 174.637 Çetin, a.g.e., s. 60-73.

Page 164: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 164/373

148

I- Kültürel etkileşim

II- İktisadi sebepler

III- Psikolojik sebepler

IV- Ferdi çalışmaların etkisi

Burada bu sebepleri ayrıntılı bir şekilde almayacağız ancak kişilerin

içinde bulundukları iç çatışmalar, yaşadığı acı tecrübeler, günahkârlık

duygusu gibi psikolojik etkenler kadar Müslümanların gayrimüslimler ile

temasları, ferdi çabalarında etkisi önemli ölçüde ihtida olaylarını

etkilemiştir.638  Bunun yanında Jennings’in de iddia ettiği gibi sadece

ekonomik nedenlerden dolayı insanların din değiştirmesinin oldukça zor bir

hadise olduğunun bilinmesi gereklidir. Zaten birçok ihtida olayının mahkeme

kayıtlarına yansımaması ihtida olayının ekonomik sebeplerle yapılmadığının

kanıtıdır.639 

3. Aşiretler:

Mardin’deki toplumsal hayatı teşkil eden unsurlardan en fazla dikkat

çekeni aşiretlerdir. Belgelerde konar-göçer olarak adlandırılan ama esas

itibariyle yarı göçebe bir hayat yaşayan640 ve yaşadıkları hayat tarzına göre

mevsimden mevsime yaylak ve kışlak arasında daimi olarak hareket eden bu

aşiretler,641  Mardin’in gerek toplumsal hayatında ve gerekse siyasi

çekişmelerinde önemli rol oynamışlardır.

 Aşiret, çeşitli kan bağları ile birbirine bağlı, belli bir alan üzerindehayvancılık yaparak, kendilerine mahsus bir hayat tarzı ile göçebe olarak

yaşayan insan topluluğudur.642 İçtimai olarak yukardan aşağıya sırasıyla boy

638 Ayrıntılı bilgi için bkz. Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Ankara 2001, s. 289.639 Jennings, “Zimmis (Non-Müslims) in Early 17 th Century Otoman Judicial Records-The Sharia Court

of Anatolian Kayseri”, s. 241.640  Yusuf Halaçoğlu, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin

Yerleştirilmesi, Ankara 1997, s. 14.641 Cengiz Orhonlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı, İstanbul 1987, s. 12.642 Ahmed Özer, Doğu Anadolu’da Aşiret Düzeni, İstanbul 1990, s. 23.

Page 165: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 165/373

149

(aşiret), oymak (cemaat), oba (mahalle)643  şeklinde bölümlere ayrılan

aşiretlerin başında “bey ” (Kürt aşiretlerinde “mir”, Arap aşiretlerinde “şeyh”)

denilen birisi bulunurdu. Mardin’e ait belgelerde genelde bey   veya mir  

ifadeleri daha çok kullanılmakla birlikte “ağa” sıfatının da bazı aşiret beyleri

için kullanıldığına şahit olmaktayız.644  Beylerin seçimi ile alakalı iki yöntem

bilinmektedir. Bunlardan birincisi, irsi bir dayanak olmadan, aşireti temsil

eden grupların ileri gelenlerinin, bir kişiyi bey olarak kabul edeceklerine dair

kanaatlerini hükümete bildirmeleri ile hükümet tarafından bu şahsa beylik

beratı verilmesi sonucunda tamamlanan süreçtir. İkincisi ise irsi olarak

babadan oğla geçen bir silsile ile beylerin tayin edilmesi sürecidir. Bu iki

yöntemden irsi olarak babadan oğla geçen beylik sitemi Mardin’de en sık

rastlanılanıydı. Mirlerin yönetimde acizlik göstermeleri veya kendisine bağlı

olan aşiretlere zulmettikleri zamanda devletin bunları görevden alma yetkisi

vardı.645 

Mardin’deki aşiretleri yapı bakımından şu şekilde bir tasnife tabi

tutabiliriz:

1- Tek başına, müstakil bir teşekkül halinde bulunanlar,

2- Başka bir teşekkülden ayrılarak zamanla çoğalıp sayıları artan ve

genelde de başlarında bulunan beyin ismiyle anılanlar,

3- Federasyon şekli gösterenler.

Biricisine örnek olarak Sürgücü aşiretini, ikincisine örnek olarak ise

Şeyhanlu Mehmed ve Piran Ali aşiretlerini, üçüncüsüne örnek olarak da Milli

ve Kiki aşiret federasyonlarını gösterilebiliriz.646 

XVI. yüzyıl tahrir defterlerinde cemaat-i ekrad başlığı altında gösterilenve birçoğunun yerleşik düzene geçtiği kaydedilen aşiretler; Sürgücü, Milli

 Akkeçilü, Milli Karakeçilü, Mişki, Denabi, Şah Bastı (Nasibi), Zoli, Behramki,

643  Orhonlu, a.g.e., s. 14. Cengiz Orhonlu’nun bu tasnifine rağmen Yusuf Hallaçoğlu bu tasnifi dar bulmuş ve belgelerden verdiği örneklere dayanarak boy (kabile), aşiret, cemaat, oymak, mahalle, oba,aile şeklinde bölümlere ayırmıştır. Halaçoğlu, a.g.e., s. 16.

644 “Kiki aşireti reisi Ahmed Ağa” için kullanılan ağa sıfatı Kürt aşiretlerinde mir  ile birlikte sık kullanılansıfatlardandır. MŞS 241, b. 257 (13 Rebiülevvel 1767/ 8 Ocak 1754)

645

 Halaçoğlu, a.g.e., s. 17.646 MŞS 262, b. 344. (Rebiülahir 1170/Aralık-Ocak 1756-1757); b. 457. (Gurre-i Şevval 1169/ 29 Haziran1756); b. 562. (8 Muharrem 1187/31 Mart 1783)

Page 166: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 166/373

150

Brazi, Turaçlu, Dehleki aşiretleri ile birlikte,647 Hindilü, Bölük, Çekeni, Gülabi,

Çölek, Mehmed Kurs, Karakeçili, Kullu Behramki, Kadıyan, Mindilgan, Halan,

Cemaleddinlü, Sarilü, Beydanlü (Bendayi), Lek ve Tabanlü cemaatleri ve

bunlara bağlı oba ve oymaklardan müteşekkil idi.648 

Osmanlı idarecileri, bütün imparatorluk çapında tek bir idari sistem

kurmak yerine hâkim olduğu ülkenin coğrafi, etnik, sosyal ve kültürel

özelliklerini dikkate alarak farklı yönetim biçimleri uygulamışlardır. Doğu ve

Güneydoğudaki feodal yapının farkında olan devlet adamları, bölgeyi ele

geçirdikten sonra öncelikli hedef olarak Safevilere karşı bölgeyi elde tutmak,

daha sonrada bölgedeki feodal yapının devlete vereceği zararları önlemek

amacıyla aşiretlere özel önem vererek mir-i aşiret sistemini getirmişlerdir. Bu

anlamıyla bölgedeki bazı aşiretlere “mir-i aşiret”   adıyla  imtiyazlı tımarlar

vermişlerdir.649 

Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun fethiyle ortaya çıkan mirî aşiretlik

sistemi ile birlikte bazı aşiret reislerine tanınan imtiyaz, Osmanlı

kaynaklarında şöyle anlatılmaktadır:

“Van ve Diyarbekir ve Şehrizor eyaletlerinde bazı mir-i aşiretler vardır.

Lakin Sancak Bey’i hükmünde olmayup zuema makamında dört yüzü

mütecavizdir. Tabl u alem sahibi değildir. Sancağı beyleriyle sefere eşerler.

Fevt olduklarında mutasarrıf olduğu tımarlar ile mîr-i aşiretliği oğluna, oğlu

yoğ ise akrabasına virilür münkariz oldukda sair zeamet gibi hârice dahi

virilür” 650  

Yukarıda da görüldüğü üzere konar-göçer teşekkül olarak da

adlandırdığımız aşiretler, sınırları belli bir coğrafyada, idari ve mali birhüvviyete sahip olarak yaylak ve kışlak hayatı sürmekte idiler. Bu aşiretlere

konup göçtükleri vilayetin idari yapısına göre sancak ve kaza statüsü de

verilebilirdi. Böylece aşiretlerin üzerilerine idareciler nasb olunarak onların

647 Göyünç, a.g.e., s. 79.648  M. Salih Erpolat, “Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı’ndaki Aşiretler”,

Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, İstanbul 2006, s. 450.649 İlhan Şahin, “Tımar Sistemi Hakkında Bir Risale”, İ.Ü. Ed. Fak. Tarih Dergisi , Sayı 32 (1979), s.

905.650  Ayn-ı Ali Efendi, Kavânîn-i Âl-i Osman der-Mezâmin-i Defter-i Dîvân, İstanbul 1280’den naklenMehmed Ali Ünal, Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, s. 284.

Page 167: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 167/373

151

asayiş ve vergi meseleleri denetim altına alınıyordu.651  XVIII. yüzyılda

bölgede yaşayan aşiretler hakkında şer’iye sicillerinde bulunan “tevzi

defterleri” aracılığıyla edilen bilgilerde de yine aynı şekilde Mardin’deki

aşiretlerin birer vergi ünitesi olarak tasnif edildikleri ve vergiye tabi

tutulduklarını görüyoruz. Belgelerde Aşiret-i Kiki, Aşiret-i Sürgücü gibi

isimlerle vergiye tabi tutulan bu aşiretlerin bir alt birimi olarak karye (köy)

kullanılmıştır.

XVIII. yüzyıla ait tevzi defterlerinden elde ettiğimiz verilerde bu

yüzyılda yaşayan aşiretler şunlardır:

1. Aşiret-i Kiki

2. Aşiret-i Sürgücü

3. Aşiret-i Şeyhanlu (Ahmed ve Mehmed)

4. Aşiret-i Suhergan

5. Aşiret-i Milli

6. Aşiret-i Denabi

7. Aşiret-i Araban

8. Aşiret-i Turaçlu

9. Aşiret-i Şah Bızi

10. Aşiret-i Dekuri

11. Aşiret-i Kurmi-Kerumi

12. Aşiret-i Berguhan

13. Aşiret-i Bahaddinlü14. Aşiret-i Mindilgan

15. Aşiret-i Billükan

16. Aşiret-i Musan

17. Aşiret-i Tavsi

18. Aşiret-i Piran Ali

19. Aşiret-i Daşi

651 Tufan Gündüz, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri, Ankara 1997, s. 137.

Page 168: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 168/373

152

20. Aşiret-i Piriğan

21. Aşiret-i Kalenderan

22. Aşiret-i Şah-ı Bend

23. Aşiret-i Tımar-ı Meşki

24. Aşiret-i Havas-ı Meşki

25. Aşiret-i Hamza Haculu

Yukarıda ismi geçen aşiretler tevzi defterlerinde birer vergi ünitesi

olarak isimleri geçen aşiretlerdir. Osmanlı Devleti bölgedeki aşiretleri birer

vergi ünitesi olarak tasnif etmiş ve vergilendirme yoluna gitmiştir. Çeşitlitarihlerde farklı aşiretlerin vergi ünitesi olarak defterlere yansımış olduğunu

görüyoruz. Bu durum aşiretlerin o tarihteki etkin olma ve yerleşik düzene

geçme durumlarıyla açıklanabilir. Bu veriden yola çıkarak XVIII. yüzyıl

Mardin’inde yüzyıl içerisindeki zaman diliminde hangi aşiretlerin etkin

olduğunu anlayabilmek adına aşağıdaki tabloyu kullanabiliriz. Aşiretlerin

sıralaması her belgedeki orijinal sıraya göre yazılmıştır.

Tablo 35: Farklı Tarihlere Ait Tevzi Defterlerindeki Aşiret İsimleri

1100 1131 1154 1171 1187 1213Sürgücü Kiki Kiki Kiki Kiki KikiTuraçlu Sürgücü Sürgücü Sürgücü Sürgücü SürgücüKiki Araban Turaçlu Turaçlu Şah-ı

Bend Ayn Burud Kasr-ı

Mezruk

Suhergan Şah-ı Bend Şeyhanlu Pirali

Hozan? Araban Şeyhan ŞeyhanluMehmed

Piran Ali Şeyhanlu

Kurek- - Kerumi Şeyhanlu Suhergan Pirağanlu

652 MŞS 248, b. 537. (26 Rebiulevvel 1100/18 Ocak 1689)653 MŞS 251, b. 412. (25 Rebiulevvel 1131/15 Şubat 1719)654 MŞS 203, b. 10. (14 Muharrem 1153/11 Nisan 1740); b. 17. (13 Zilkade 1154/20 Ocak 1742); b. 34.

(25 Safer 1154/12 Mayıs 1741); b. 34 (25 Safer 1154/12 Mayıs 1741); b. 55. (8 Şevval 1154/17 Aralık1741)

655 MŞS 247, b. 173. (7 Cemaziyelahir 1171/16 Şubat 1758); b. 226. (Gurre-i Receb 1172/28 Şubat 1759);

 b. 252. (19 Rebiülevvel 1176/8 Ekim 1762)656 MŞS 262, b. 384. (3 Zilkade 1187/16 Ocak 1774)657 MŞS 266, b. 70. (1213/1798-99)

Page 169: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 169/373

153

Kavruk? Ahmed

Hadik? - Piriğan658

  Suhergan Şah-ı Bend DekuriDekuri - Pir Ali Dekuri Beriya Suherganlı

Tımar-ıMeşki

- Denabi Daşi - Dinabi

Havas-ıMeşki

- Taraclu Kalenderan - -

HamzaHaculu

- Şah Bızi Piran Ali - -

KapuKışlası659 

- Dekuri Piriğan - -

Hasan - Berguhan - - -Lek - Bahaddinlü - - -Cirki - Mindilgan - - -Zirkan - Billugan - - -Dinabi - Musan - - -Omeryan - Sa’idan - - -Suhergan - Tavsi - - -

Yukarıdaki tabloda 20-30 yıllık aralıklarla tevzi defterlerine yansıyan

aşiretleri verdik. Elimizdeki defterlerde bu tür belgelere çok sık rastlanmakta. Ancak genel olarak aynı isimler geçmektedir. Burada dikkati çeken durum,

kimi aşiretlerin bazı dönemlerde masrafa ortak olup, vergi öderken, bazı

dönemlerde ise vergiye tabi tutulmadıklarıdır. Diğer bir durum ise bazı

belgelerde aşiret ismi olarak geçen grupların daha sonraki belgelerde karye

(köy) olarak geçmesidir. Örneğin 1689 tarihinde aşiret olarak ismi geçen Ayn-

ı Berud,662  1719 tarihinde karye olarak geçmekte,663  yine 1689 tarihinde

 Aşiret-i Tımar-ı Meşki664 diye geçen bu topluluk 1719 tarihinde Karye-i Tımar-

ı Meşki diye geçmektedir.665  Osmanlı idarecilerinin muhtemelen nüfuz

658 1540 tarihinde Milli aşiretine bağlı bir oymak halinde. Erpolat, a.g.m., s. 45.659 1540 tarihinde Milli aşiretine bağlı olarak geçmektedir. Bkz. Erpolat, a.g.m., s. 459.660  1540 tarihindeki kayıtlarda Milli-i Büzürük Aşireti’ne bağlı bir oymak ismi olarak geçen “Hasan

kethuda-i tabanlu” adlı oymak olabilir. Bkz. Erpolat, a.g.m., s. 453.661 Bozulus Türkmenlerine bağlı bir aşiret olan Aşiret-i Lek, Diyarbakır bölgesindeki Bozulus mandesi ile

 birlikte iskâna tabi tutulmuştur. Bkz. Tufan Gündüz, Anadolu’da Türkmen Aşiretleri, İstanbul2010, s. 157.

662 MŞS 248, b. 537. (26 Rebiülevvel 1100/18 Ocak 1689)663

 MŞS 251, b. 412. (25 Rebiülevvel 1131/15 Şubat 1719)664 MŞS 248, b. 537. (26 Rebiülevvel 1100/18 Ocak 1689)665 MŞS 251, b. 412. (25 Rebiülevvel 1131/15 Şubat 1719)

Page 170: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 170/373

154

alanlarına ve güçlerine göre vergiye tabi tuttukları, bu toplulukların farklı

tarihlerde değişik tasniflere göre vergilendirilmeleri belgelerdeki değişiklikleri

yaratmıştır. Başka şehirlerde bir tür vergilendirme usulü olarak, aşiretin o

sırada bulunduğu yer dikkate alınarak “kaza” ismiyle de anılabildiği,666 

Mardin’e ait defterlerde ise kaza ismi yerine Aşiret-i Milli, Aşiret-i Kiki gibi

isimlerle anıldığı ve vergilendirildiği görülmektedir.

Tevzi defterlerinden elde ettiğimiz verilerden biri de vergi miktarlarıdır.

Şehre gelen giden elçilerin masrafları, çukadar veya tataranın harçlıkları,

Mardin ve Nusaybin menzillerinin imali için harcanan para, sürsat zahiresi

bedeli akçesi, mübaşir hizmeti, imdad-ı hazeriye akçesi gibi mesârifat-ı

lâzıme’den sayılan masrafların ahaliye tevzini gösteren bu belgelere bakarak

aşiretlerin bölgedeki nüfuzu hakkında tahminlerde bulunabiliriz. Örneğin

incelediğimiz 28 tevzi defterinde en çok vergiyi veren aşiretler Sürgücü ve

Kiki aşiretleridir. Zaten nüfuz alanları bakımından da Mardin’in önemli

aşiretleri arasındadırlar. Aşağıda bu aşiretlerden Mardin’in idari, siyasi,

ekonomik ve sosyal hayatında önemli rol oynayanlar hakkında bilgiler

vereceğiz.

a. Kiki Aşireti:

Kiki ya da Kikan aşireti, Mardin’in güneyinde, bir kısmı Suriye

topraklarında kalan bir alanda yerleşik olarak yaşamaktadırlar. Kızıltepe

ilçesinin şehir merkezi de Kiki aşireti toprakları içerisine girmektedir.Diyarbakır ve Musul’da da bu aşirete mensup topluluklar mevcuttur.667 

Kiki’lerin Mardin’e gelişiyle ilgili Ziya Gökalp iki rivayetten bahsetmektedir.

Bunlardan birincisi, Van havalisinden göçebe olarak Mardin çölüne

geldikleridir. Ancak Gökalp, bu göçün hangi tarihte gerçekleştirildiği hakkında

bilgi vermemektedir. Bahsi geçen dönemde Kemalan aşireti reisi Derbas Ağa

ile Zerkan suyu üzerinde vuku bulan bir çarpışma sonucunda rivayete göre

666

 Bkz. DŞS 313, s. 7. (Receb 1211/Aralık-Ocak 1796-97)667 BOA, C. DH, 657. (15 Safer 1257/8 Nisan 1841); BOA, MVL, 19, s. 1. (29 Zilhicce 1263/8 Aralık1847)

Page 171: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 171/373

155

101 kişi katlolmuş ve bu arbedeyi müteakip Kiki aşireti tekrar yaylaya

çıkmayarak Mardin çölünde kalmıştır. Diğer rivayet ise Mardin’de yaşayan

Kikilerin Diyarbakır’daki Kikilerle birlikte çöle geldikleri ve yüklerini taşıyan

sığırların yorulması sonucunda bu bölgede kalmaya karar verdikleridir. Bu

sebepten Kikilere öküzü yorulmuş manasında “gawesti” adı verilmiştir.668 

Kiki Çerkan ve Kiki Helecan adıyla iki kolundan bahsedilen bu aşiretin

ikiye ayrıldığına dair XVIII. yüzyıla ait sicillerde herhangi bir bilgi mevcut

değildir. Ancak rivayete göre Kikilerin, Kemalan aşireti ile yukarda bahsi

geçen çarpışmaları sırasında Mardin hükümeti tarafından görevlendirilen

Hacı Süleyman Paşa’nın girişimleriyle Kikiler ikiye ayrılmış ve Süleyman

Paşa Helecan ismiyle anılanları Zerkan suyunun batısına geçirerek

diğerlerinden ayırmıştır. Zamanla tek başına bir aşiret ismiyle de anılmaya

başlanan Helecanlar ile Kikiler arasında Zerkan suyu sınır olmuştur.669 

Yukarıda bahsi geçen Hacı Süleyman Paşa’nın kimliğinin tespiti Kikilerin

Mardin ve çevresine geliş tarihleri ile ilgili ipucu verebilir. 1767 ve 1773

tarihlerinde iki kez Mardin’de yöneticilik yapmış Hacı Süleyman Ağa’nın bahsi

geçen kişi olabileceği düşünülebilir.670 Ancak o tarihten önce de Kiki aşiretine

bağlı kişilerin Mardin’de yönetici oldukları bilinmektedir.671  Dolayısıyla bahsi

geçen kişinin bu Hacı Süleyman Ağa olmadığı ve Kikilerin bu tarihten önce

Mardin’e yerleştikleri anlaşılmaktadır.

XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Kiki aşiretine mensup yöneticilerin

bulunması aşiretin kent üzerindeki etkisini göstermesi açısından önemlidir.

 Ancak XVIII. yüzyıl boyunca Kikilerin çokta fazla liderlik yarışı içerisinde

olmadıklarını görüyoruz. Daha çok kent yöneticiliği için yapılan aşiretittifaklarında ismine rastladığımız bu aşiret,672 özellikle XIX. yüzyıldan sonra

etkinliği arttırmış ve Milli aşireti ile birlikte giriştiği eylemlerle bölgedeki asayiş

için ciddi bir tehdit haline gelmiştir.673 

668 Ziya Gökalp, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler, Haziran 2009, s. 61.669 Altan Tan, Turabidin’den Berriye’ye, Aşiretler, Dinler, Diller, Kültürler, İstanbul 2011, s. 309;

Gökalp, a.g.e., s. 60.670 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 192.671

 1100/1689 tarihinde Kiki Osman Ağa Mardin hâkimliği yapmıştır. Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 188.672 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 193.673 Özcoşar, Merkezileşme Sürecinde Mardin , s. 104.

Page 172: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 172/373

156

Tevzi defterlerinde Sürgücü aşireti ile birlikte en fazla vergiyi ödeyen

Kikilerin bölgede büyük bir ekonomik güce de sahip olduklarını bu veriden

anlayabiliyoruz. Yaklaşık olarak şehrin toplam masrafının %15 gibi bir

miktarını ödeyen bu aşiretin, 1756 yılında %30’una kadar çıktığı da

görülmüştür.674 Bölgede bulunan çok sayıda aşiret içerisinde geniş bir alana

yayılması ve önemli bir ekonomik güce sahip olması bakımından Kiki aşireti

Mardin sosyal haritasında önemli bir yere sahiptir.

b. Sürgücü Aşireti:

Halen Savur ilçesine bağlı Sürgücü nahiyesine ismini veren bu aşiret,

Kikiler ile birlikte en fazla vergiyi ödeyen ve masrafa ortak olan aşiret olarak

XVIII. yüzyılda dikkati çekmektedir. Mardin şehir merkezinin kuzeyinde,

Savur ilçesinin batısında yer alır. Aşiretin batısında Mardin-Diyarbakır yolu,

Sultan Şeymus Deresi, kuzey ve kuzey batısında Barava Aşireti, doğusunda

 Ahmedi köyü ile Savur ve Köse mıntıkası, güneydoğusunda Ömeryan aşireti,

güneyinde ise Zınnar mıntıkası, Daşiler ve Mardin şehri yer alır.675  XVI.

yüzyıla ait tahrir kayıtlarında da ismine rastladığımız bu aşiretin Mardin’e

iskânı konusunda bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Mardin’deki en eski yerleşik

aşiretlerden biri olduğu tahmin edilmektedir. 1518-1564 tarihleri arasında

Sürgücü aşiretine bağlı olan köyler şunlardır: Zavgana, Şatıh, Bermân, Şor

(Şorlu), Eydo, Berdinç, Melik, Abin, Kızıl Mescid, Şafistan, Bağistan, Tizyân,

 Ayan, Oruç Bey, Deyr-i Duk, Pare, Bafava, Harab Reş, Ahmed, veMağaradelen.676 

Sürgücü ismi üzerinde çeşitli rivayetler mevcuttur. “Sur-gücü” isminden

geldiği iddialarına karşılık, Musul civarındaki “Surçi aşireti” ile irtibatlı

olduğunu ileri sürenler ve Urfa’nın Suruç kazasından ayrılma bir aşiret

674

 MŞS 262, b. 384. (Gurre-i Şevval 1169/29 Haziran 1756)675 Tan, a.g.e., s. 282.676 Erpolat, a.g.m., s. 461.

Page 173: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 173/373

157

olduğunu savunanlar da mevcuttur.677  Aşiretin merkezi “Avina” köyü olup,

yöneticileri burada ikamet etmişlerdir.

Sürgücülerin Mardin’in hâkimiyeti mücadelesinde XVIII. yüzyılın

sonlarında yer almaya başladıklarını görüyoruz. Buna rağmen bölgede en

fazla vergiyi veren diğer aşiret olan Kikilerle zaman zaman sert tartışmalar

yaşadıklarına belgelerden şahit olmaktayız. Adı geçen aşiretler kuvvetle

muhtemel hem-hudut olmalarından kaynaklanan bir takım anlaşmazlıklar

içerisine düşmüş, zaman zaman barışmalarına rağmen bunun devamlı

olmadığı anlaşılmıştır. 1763 yılında her iki aşiretinde aralarındaki husumetten

şikâyetçi olarak, Diyarbekir Valisi Mustafa Paşa’nın tavassutuyla aralarında

sulhun devamlı hale gelmesi için bir anlaşmaya vardıkları sicillere

yansımıştır. Her iki aşirettin ileri gelenlerinin belgede ismi “kanun” olarak

geçen yerde “takrir-i kelâm edip bu vakte gelinceye beynlerimizde vukû’

bulan ihtilâl ve mukâtele ve muharebe ref’ olunup ahdihuma-i acze tecâvüz

ve te’addi etmeyüb ve hîn-i muharebede zayi’ ve telef olunan emvâl ve

mecruh olanların cerâhetleri nakısa sirâyet eder ise katl ve … demleri heder

olup iddi’â olunmamak üzere sulh ve ‘akd-i musafât eyledik” diyerek, Amid

kadı nâibi es-Seyyid Abdullah’ın hüccetiyle her iki tarafın taahhüdüne göre,

iki aşiretten hangisi aradaki sulhu bozarsa devlete (cânib-i mîrîye) 10.000

kuruş “nezr” 678   vermekle mükellef tutulacağına dair bir anlaşma

yapmışlardır.679  Bu anlaşmanın bozulduğuna dair belgelerde yeni bir kayıt

mevcut bulunmamaktadır. Daha sonraki dönemlerde de küçük bazı

anlaşmazlıklar dışında iki aşiret arasındaki sulhun devam ettiğini düşünmek

yanlış olmayacaktır. Hatta daha sonraki tarihlere denk gelen 1777senesindeki Mardin voyvodalığının Hacı Abbas Ağa’ya verilmesi sırasındaki

olaylarda Kikilerle-Sürgücülerin ittifak yaptıklarına şahit olmaktayız.

677 Tan, a.g.e., s. 282.678 Nezr olayına bir başka örnek ise, Derik ve Ayn Burud arasındadır. Bu iki karye arasındaki anlaşmazlık

köy ihtiyarları arasına varılan anlaşmaya göre 2500 kuruş nezr bedelinin Mardin voyvodasınaverilmesi şartıyla sağlanmıştır. MŞS 195, b. 107. (15 Şevval 1173/31 Mayıs 1760); Bir başka nezrörneği de Milli aşiretiyle ilgilidir. 5 Rebiülevvel 1148/26 Temmuz 1735 tarihli bir belgede Milli

aşiretinin Ergani Maden Emini Mustafa Ağa'ya verilmek şartıyla 5000 kuruş nezr ödemesikararlaştırılmıştır. BOA, C. ML., 4391. (5 Rebiülevvel 1148/26 Temmuz 1735)679 MŞS 195, b. 73. (10 Cemaziyelevvel 1177/16 Kasım 1763)

Page 174: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 174/373

158

Kendisinden önceki yönetici Yusuf Ağa zamanında çıkan tartışmalarının

ortasında kendini bulan Hacı Abbas Ağa, şehirde sükûneti sağlamak

amacıyla birçok kişiyi hapse attırmış, ancak başta Sürgücü beyi Hüseyin bin

Hasan Ağa olmak üzere Kiki ve Gurs aşiretleri bu duruma tepki

göstermişlerdir.680 Kiki, Sürgücü ve Gurslular arasındaki ittifakın 1791 yılına

kadar devam ettiğini Abdüsselam Efendi’den öğreniyoruz ki, bu tarihte

Mardin üzerine yürüyen Bağdat Hâkimi Süleyman Paşa ittifak içerisindeki

Sürgücü Bey’i Hüseyin Ağa ile beraber Gurslu Hacı Hasan Ağayı 120 yezidi

ile birlikte öldürmüştür.681 

Sürgücülerin Mardin hâkimiyeti mücadelesine katılmaları ikinci olarak

1795-96 yıllarında denk gelmektedir. Millizade Necib Bey’in Mardin

hâkimliğine atanması halk tarafından hoş karşılanmamış ve Necib Bey’e

karşı kurulan ittifaka Sürgücülerin bir kısmı destek vererek Sürgücü aşiretinin

ikiye bölünmesine sebep olmuşlardır.682  Sürgücülerden Fendi Bey’in

Tüfekçibaşı Abdurrahim Bey ile birlikte Necib Bey’e karşı blokta yer

almasının bedeli ağır olmuş, Fendi taraftarlarının çoğu öldürülmüş bir kısmı

da çeşitli yerlere sürülmüştür.683  Mardin kırk gün muhasara altında kalmış,

 Abdurrahim ve taraftarlarının teslim olmamaları sonucunda şehirde kıtlık baş

göstermiştir. Sonrasında halk isyan ederek Abdurrahim’i teslim olmaya

zorlamıştır.684 

Sürgücü aşiretinin XVIII. yüzyıla nazaran özellikle XIX. yüzyılda

etkinliğini arttırdığı ve siyasi mücadelelere girdiği bilinmektedir.685 

c. Milli Aşireti:

Güneyde Rakka eyaletinden kuzeyde Erzurum’a, batıda Bozok

sancağından doğuda bugünkü İran sınırında kalan Urmiye şehrine kadar

680 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 193.681 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 96.682 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 90.683

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 199.684 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 90.685 Ayrıntılı bilgi için bkz. Özcoşar, Merkezileşme Sürecinde Mardin, s. 106.

Page 175: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 175/373

159

geniş bir alan içerisinde yaşamış olan Milli Aşireti’nin konar-göçerlik durumu

XI. yüzyıla kadar götürülmektedir.686 Akkoyunlu devrine kadar Milli aşiretinin

idaresi, aşiretin temelini oluşturan 7 aşiret ( Asli Milan denilen 7 aşiret:

Hecigan, Sinikan, Köran-Goran, Cımıkan, Hıdrekan, Cebikan, Kumbinaksan)

arasında dönüşümlü olarak el değiştirirken 1520 yılına kadar Hıdrekan

ailesinin elinde kalmıştır.687  Diğer ailelerin bu durumu kabullenmemesi

üzerine başlayan tartışmalar aşireti ikiye bölmüş, Mardin ve çevresinde

kalanlara “Milli Kebir ”, Viranşehir’e yerleşenlere ise “Milli Sağir” denilmiştir.688 

Mardin’in siyasi ve sosyal hayatında önemli rolü olan bu aşiretin

Mardin hâkimiyeti konusunda oldukça ısrarcı davrandığı bilinmektedir. Ancak

elimizdeki bilgilere göre Milli aşiretine mensup ilk Mardin hâkimi 1704 yılında

görev yapmış olan Millizade Mustafa Bey’dir.689  Bu tarihten önce Mardin,

Sincar aşiretlerinin saldırıları, isyanı ve çıkardıkları huzursuzluklar nedeniyle,

Bağdat’a bağlanmıştır (1057/1647). Ancak bu durum fazla uzun sürmemiş ve

Mardin 1667 yılında tekrar Diyarbekir’e tabii kılınmıştır.690  Bu tarihler aynı

zamanda Milli aşiretinin Mardin idaresinde söz sahibi olmaya, hâkimliği ele

almaya başladığı tarihlerdir. Cengiz Orhonlu, Milli aşiretinin eskiden beri

bulundukları Mardin nahiyesine 1707 yılında yerleştirildiklerini

söylemektedir.691  Bu tarih Millilerin Mardin merkeze yerleştirilmeleri ile ilgili

olmalıdır. Çünkü Millilerin ilk Mardin hâkimi yukarıda da belirttiğimiz üzere

1704 yılında yöneticilik yapan Millizade Mustafa Bey’dir. Dolayısıyla bu

tarihten önce Mardin’e yerleşmiş olmaları gerekmektedir.

Milli Mustafa Bey, 1696-1705 yılları arasına Diyarbekir Voyvodalığı

yapan Milli İsmail Bey’in, Mardin ve Nusaybin haslarının malikâne usulüylekendilerine verildiği Haydar, Mustafa, Ahmed ve Yusuf adlı 4 çocuğundan

biridir.692 Bu 4 çocuktan Mustafa Mardin hâkimliği yapmış ve 1704 yılındaki

686  Ercan Gümüş, “XVI. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla Kadar Mardin İdaresinde Milli Aşireti ve Aşiretin Nüfuz Mücadeleleri”, Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, İstanbul 2006, s. 818.

687 Gökalp, a.g.e., s. 37.688 İbrahim Bozkurt, Tarih Boyunca Aşiretçilik ve Şanlıurfa Aşiretleri, Şanlıurfa 2003, s. 148.689 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 188.690

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 188.691 Orhonlu, a.g.e., s. 110.692 BOA, İE. ML., 8967. (12 Safer 1117/5 Haziran 1705)

Page 176: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 176/373

160

idareciliği 1 yıl sürmüştür. 1708 ve 1710 yıllarında iki sefer daha idarecilik

yapan Mustafa Bey’in bu sıradaki en büyük rakipleri Yakubpaşazadelerdir.

Mardin hâkimiyeti 1706-1711 yılları arasında Yakubpaşazade Osman Bey ile

Milli Mustafa Bey arasında gider gelir.693  İki taraf arasındaki mücadele

sonunda çatışmaya da dönüşür ve Diyarbakır ve çevresindeki Milli aşiretine

bağlı Bâmran, Dûdegan, Senedgân, Ömergân cemaatlerinin yapmış oldukları

fenalıklar ile birlikte Milli aşiretinin, 1711 yılında eşkıyalık ve talan

suçlamasıyla Rakka’ya zorunlu iskâna tabi tutulmaları kararlaştırılır.694 Ancak

Milliler iskân mahallerine gitmeyerek özellikle Diyarbekir bölgesinde

şekavette bulununca 1718 yılında Diyarbekir züemâ ve erbâb-ı timarının,

zulm ve teaddilerinin önlenmesi için yaptıkları başvuru üzerine Milli aşiretinin

mal ve eşyaları ile birlikte Rakka’ya sürülerek iskân olunmaları emir

olunmuştur. 695 

 Abdüsselam Efendi, Millizadeler ile Yakubpaşazadeler arasındaki

çatışmanın vardığı durumu şöyle tarif eder: “Bunlardan hangisi idareci olursa

diğer taraftakilere zulümde bulunur ve onların adamlarını öldürürdü. Artık

Mardin öyle bir duruma gelmişti ki harabe olmuştu. Yaşanmaz bir kent halini

almış, tadı kalmamıştı.” 696 

 Ahmed Feyzullah Milli, Mardin Millizade Ailesi ile ilgili yazdığı eserinde

Milli Mustafa Bey’in Mardin hâkimliği görevini yerine getirirken ahali

tarafından sultana şikâyet edildiğini ve kendisini tutuklamaya gelen görevlileri

atlatarak İstanbul’a doğru yola koyulduğunun anlatmaktadır. Ahmed

Feyzullah, Mustafa Bey’in İstanbul’a padişahla görüşmek niyetiyle gittiğini

ancak padişahla görüşemediği gibi hapse atıldığını, hapishanede kaldığızaman dilimi içerisindeki olumlu faaliyetleri nedeniyle sultan tarafından taltif

edilerek tekrardan Mardin hâkimliğine getirildiğini, buna ek olarak da Habur’a

693 1706’da Yakubpaşazade Osman Bey, 1708’de Milli Mustafa Bey, 1710’da Yakup Paşazade OsmanBey, 1711’de Milli Mustafa Bey Mardin yöneticiliği yapar. Bkz. Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 188.

694

 Hallaçoğlu, a.g.e., s. 114695 BOA, C. DH., 6866. (29 Zilkade 1130/24 Ekim 1718)696 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 83.

Page 177: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 177/373

161

kadar olan tüm kıl çadırlarından alınan “Bec” vergisinin toplanma işinin

kendisine verildiğini söylemektedir.697 

Milli Mustafa Bey’den sonra Mardin hâkimliği yapan ikinci Milli Beyi

Diyarbakır Voyvodası Milli İsmail Bey’in oğlu ve Mustafa Bey’in kardeşi

 Ahmed’tir. 1711 yılında getirildiği bu görevdeki süresi 2 yıldır.698 

1735 yılı Mardin’in de bağlı bulunduğu Bağdat için kaos dönemidir.

Bağdat Valisi Ahmed Paşa isyan etmiş ve yerine gönderilen Timur Paşa ile

birlikte Mardin Hâkimi Taki Bey’i de öldürmüştür. Taki Bey’in yerine 8 günlük

bir vekâlet dönemi yaşayan Milli Abdullah Bey, Mardin’in Milli aşiretine

mensup üçüncü yöneticisi olmuştur.699  1736 tarihli bir belgede Mardin

voyvodası iken ailesi Urfa’ya nefyedilen Millizade Abdullah, Muharrem ve

Murad beylerin bundan sonra Mardin’e gitmeyecekleri ve Diyarbekir’de

ikamet etmek şartıyla cezalarının affedildiği belirtilmektedir.700 Belgelerde bu

olayın ayrıntısına rastlayamasak da bu tarihte de Millilerin merkezden gelen

yöneticilerle sorun yaşadığını anlayabiliyoruz.

1764 yılında Diyarbakır Valisi Vezir Abdurrahman Paşa tarafından

şikâyet edilen Mardin Voyvodası Hasan Ağa hakkında yapılan tahkikat

sonucunda görevinden alınması kararlaştırılmış, eskiden Mardin Voyvodası

olan Ömer Ağa tekrar atanmıştır. Ancak kendisi Mardin’e gelinceye kadar

geçici olarak Milli Muharrem Bey’in Mardin mütesellimi sıfatıyla tayin

olunması ile Mardin’de kısa da olsa dördüncü Milli dönemi yaşanmıştır.701 Bu

kısa vekâlet dönemleri Millilerin hem Mardin’deki siyasi nüfuzlarını

göstermesi bakımından hem de merkezle olan ilişkilerinde sağladıkları güven

açısından dikkate değerdir. Nitekim Milli aşiretinin 1710-40 yılları arasındakiRakka’ya zorunlu iskânına sebep olan taşkınlıkların Diyarbekir ve Viranşehir

çevresindeki Milli aşireti mensupları tarafından çıkarıldığı belgelerden

anlaşılmaktadır. Mardin Millilerin bu anlamıyla merkezi hükümetle olan

ilişkilerinin güvene dayalı olduğunu, vekâletle şehrin emanet edilmesinden

697  Ahmed Feyzullah Milli, Mardin İli Millizade Ailesi Özgeçmişi ve Soyağacı ,  (Daktilo Metni),İstanbul 1993, s. 6.

698 Abdulgani Efendi, a.g.e, s. 188.699

 Aynı eser, s. 190.700 BOA, C. ZB. 4391, s. 1. (5 Şevval 1148/18 Şubat 1736)701 MŞS 195, b. 84. (29 Rebiülevvel 1178/26 Eylül 1764)

Page 178: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 178/373

162

anlaşılmaktadır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki bu güven XVIII. yüzyılın ilk

dönemi için geçerlidir. 1777 tarihinden sonra Milliler ile merkezden gelen

yöneticiler arasında sorunlar baş göstermiş ve Milli aşireti merkezi hükümet

ile Mardin hâkimliği mücadelesine girişmiştir.

1777 tarihi, idarenin Yevede Yusuf Ağa’da bulunduğu ve önemli

karışıklıkların başladığı tarihtir. Müftü Ahmed Efendi Şakir ile Milli İsa Bey

arasında Yusuf Ağa’nın huzurunda başlayan tartışma kavgaya dönüşmüştür.

Millilerden İsa, Abdullah, Hacı Fettah, Mehmed Necib ve Haydar Bey’lerin

Ulu Camii’nde taraftarlarını toplayarak çarşıyı kilitleyip Müftü Ahmed

Efendi’nin kellesini istemeleriyle işler çığırından çıkmıştır. Ancak müftü

durumu öğrenince şehrin yakınındaki Kabala köyüne firar etmiş, Milliler ise

müftünün evini basarak eşyalarını talan etmişlerdir.  702  Fakat aynı yılın

sonunda Mardin Voyvodalığı Müftü Ahmed Efendi’nin kayınbiraderi olan Hacı

 Abbas Ağa’ya verilir. Olaylardan habersiz olan Hacı Abbas Ağa, Bağdat’tan

görevi almaya gelinceye kadar yerine vekâlet etmesi için Milli Abdullah Bey’i

tayin eder. Artık dengeler değişmiştir. Hacı Abbas Ağa’nın tayin edilmesinden

şüphelenen Milli Abdullah Bey, yağmalanan malları tekrar toplatır ve iade

eder. Ancak bu davranışı da kendisini kurtaramaz ve Hacı Abbas Ağa’nın

şehre gelmesiyle Milli Abdullah, Hacı Fettah ve Hüseyin Bey’ler kalede

hapsedilirken, Milli İsa ve Necip Bey’ler şehri terk ederek firar ederler.703 

 Ancak olaylar durulmaz. Hapsedilen beyleri kurtarmak için Sürgücü Beyi

Hüseyin bin Hasan yanına Gurs ve Kiki aşiretleri beylerini de alarak, Hacı

Sadık Ağa’dan Milli Abdullah, Hacı Fettah ve Hüseyin Beyleri serbest

bırakmasını ister. Hacı Abbas Ağa olumsuz yanıt verdiği gibi Ömeryan,Mahellemi ve Savur Bey’lerinden yardım isteyerek 1500 kişiyi silahlandırır ve

hapisteki beyleri öldürür.704  Bu fiili kendi sonunu hazırlar ve Bağdat Valisi

Hacı Abbas Ağa’yı görevden alır, yerine eski voyvoda Yevede Yusuf Ağa

atanır. Yusuf Ağa’nın atanmasıyla işler tersine döner ancak yine olaylar

durulmaz.

702

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 192.703 A.g.e., s. 192704 A.g.e., s. 193.

Page 179: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 179/373

163

Bu olayları kendisinden aktardığımız Abdulgani Efendi’nin yaşananlar

ile ilgili yorumu ilginç ve dikkate değerdir. “O zamanlarda merkeziyet usulü

yoktu. Her türlü icraat ve siyaset şimdiki gibi mahkemenin kesin kararına ve

Padişah fermanının gelmesine dayanamayıp sırf bir valinin veya vekilinin

istibdatkârane fikrine tek başına ortaya koyacağı görüşe terk edilmişti.

Bunun için nice canlar, adalet ve haktan ayrılan garaz sahibi, gururlu cahil

valilerin, vekillerinin Haccac’çasına olan zulümlerine kurban olmuş ve

binlerce evler canlar mahvolup gitmiştir.” 705  

Milli aşiretine bağlı diğer Mardin yöneticileri 1779, 1785, 1787, 1791 ve

1793 yıllarında beş kez kısa süreyle bu göreve atanan Milli İsa Bey ile 1793

yılında İsa Bey’in vefat etmesi nedeniyle Mardin hâkimliğine getirilen Necip

Bey’dir. Necip Bey’in de ilk hükümetliği 4 ay gibi kısa bir süre sürmüş ancak

1796 yılında tekrar atanmıştır. 706 

XVIII. yüzyılda Milli aşiretiyle ilgili bir diğer olay Milli “Zor Temir (Timur)

Paşa” isyanıdır. Viranşehir taraflarında baş gösteren ve kısa zamanda

Diyarbekir’den Halep’e, Urfa’dan Musul’a kadar geniş bir alana yayılan bu

isyan merkezi hükümeti oldukça zorlamış, o sırada Mardin hâkimliği yapan

Milli Necib Bey’in Temir Paşa’ya güvenerek Mardin’de giriştiği hâkimiyetini

sağlama alma çabaları bir takım karışıklıklara sebep olmuştur.

d. Ömeryan Aşireti:

Ömeryan aşireti, Mardin, Nusaybin, Midyat, Savur arasındaki alandayaklaşık 100’ü aşkın köyde yerleşmiş bir aşirettir. Yaşadıkları bölgenin de

kendi adları olan “Ömeryan” ismiyle anılmasını sağlayan bu aşiret,

bölgedeki etkin aşiretlerden biridir.

Geçmişi hakkında çok fazla bilgiye sahip olmadığımız Ömeryan

 Aşireti, homojen bir yapı göstermez. Aşiretin etnik şekillenmesinde hem

çevresindeki aşiretlerin izlerini, hem de farklı etnik ve dini unsurları görmek

705 A.g.e., s. 193.706 A.g.e., s. 197

Page 180: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 180/373

164

mümkündür. Ömeryan bölgesinde yaşayan ve gerekse sonradan göç eden

Ermeni, Süryani gibi toplulukların yanında, Kürt ve Arap gruplarında varlığı ile

özellikle de aynı coğrafyayı paylaştıkları Mıhallemilerin derin izleri mevcuttur.

Birçok Ömeryan köyünde Mıhallemiler mevcut olmakla birlikte çoğunluğu

Ömeryanlar içerisinde asimile olmuşlardır.

Kendisi de Ömeryan Aşiretine mensup olan ve Ömeryan aşireti

üzerine yapılan tek müstakil çalışmanın sahibi olan araştırmacı Şerfhan

Ciziri, Ömeryan aşiretinin kurucusunun Mirsom Sülasi olduğunu ileri

sürerken, bu ailenin Ömeryanlar içerisinde gittikçe azınlığa düştüğünü, buna

rağmen Mirsom’un oğlu Ömer’in soyundan gelenlerin uzun bir süre

Ömeryanlara Mirlik yaptığını belirtir.707 Tersi iddiaların da varlığını belirterek

bu iddiaların doğruluğundan çok Ömeryan aşiretinin salt aynı soydan, aynı

kabileden veya kökenden gelmeyen birçok topluluktan oluştuğunu belirtmek

daha doğru olacaktır. Bu bölgeye geldiklerinde Ömeryanlar arasında

kaynaşarak bu aşirete mensup olduklarını söyleyen birçok topluluk vardır.

Yani aşirette kan bağından çok siyasi ve sosyal birlikteliğin rolü öne

çıkmaktadır.

Ömeryan Aşireti, XVI. ve XVII. yüzyıllarda Milli aşiretine bağlı olarak

görünmektedir.708  XVIII. yüzyıla gelindiğinde yine Millilerle beraberliği göze

çarpmaktadır. Mardin hâkimliği mücadelesi 1700’lerde bölgenin güçlü

aşiretlerinden Milliler ile Yakubpaşazadeler arasında ciddi bir hal almıştır. Bu

kavga bölgesel bir ayrışma ve bölünmeye neden olur. Bu kavganın içinde

olan Omeryanlar Millilerin bir kısmı ile 1711’de Rakka’ya sürgün edilir.709 

1718’de Rakka’dan Ergani ve Palu’ya sürgün edilen Ömeryanlarınorada yaşanan sorunlardan dolayı tekrardan Rakka’ya gönderilmeleri

kararlaştırılır.710  Belgelerden Ömeryanlar, Sendegan, Dotkiler ve Milliler

tekrar Mardin’e geri döndükleri ve bu geri dönüşün resmi olmadığı bahanesi

ile tekrar Rakka’ya gönderilmeleri için fermanlar düzenlendiği

707 Şerefhan Ciziri, “Omeriyan ve Çevresindeki Aşiretler Hakkında Düşünceler”,  Uluslararası Ömerli-Ömeryan Sempozyumu, İstanbul 2012, s. 162-186. 

708

 Bkz. Nejat Göyünç, a.g.e., s. 79. 709 Orhonlu, a.g.e., s. 96; Hallaçoğlu, a.g.e., s. 114710 BOA., C..DH., 6866. ( 29 Zilhicce 1130 / 23 Kasım.1718)

Page 181: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 181/373

165

anlaşılmaktadır. Karışıklıklar uzun süre devam eder. Bu gidiş gelişlerde

Ömeryan Aşireti’nin bir kısmı Palu’da, Rakka’da, Ergani’de ve Karacadağ’da

kalır.711 

1777 tarihinde Müftü Ahmed Ağa ile Milli İsa Bey Arasındaki

tartışmadan çıkan olaylarda Ömeriler, müftüyü destekleyerek doğal

müttefikleri Milliler ile ayrı düşerler. Müftünün kayın babası Hacı Sadık

 Ağa’nın Mardin voyvodalığı döneminde Millilere karşı düzenlenen saldırıların

en önemli gücü Ömeryan aşiretine mensup Osman (Atman) Ağa’ya ait

birliklerdir. Osman (Atman) Ağa’nın Hacı Sadık Ağa’dan sonra şehre gelen

Yusuf Ağa ile ilişkileri kötü olsa da sonraki dönemlerde barış sağlanır.712 

Yukarıda görüldüğü üzere aşiretlerin Mardin’e hakim olma çabaları

içerisinde Ömeryan aşireti de yer almış önemli bir aktör olarak varlığını

sürdürmüştür. Sürgücülerle yaşadıkları sorunlar özellikle XIX. yüzyıldan

sonra artmıştır. Birbirine komşu iki coğrafyayı oluşturan bu aşiretlerin nüfuz

mücadelesinden kaynaklı bu çatışmaları çok fazla uzun sürmemiştir.713 

Bugün Atmanki ve Mahmutki ismiyle anılan iki aileye bölünmüş olan bu

aşiretin hala Mardin’in Ömerli ilçesi ve Nusaybin çevresinde sakin olduğu,

varlığını devam ettirdiği bilinmektedir.

e. Dekuri Aşireti:

Dekuri veya Dakori ismiyle de anılan bu aşiret Mardin’de XVIII.

yüzyılda etkin olan aşiretlerdendir. Şehrin güneydoğusu yaşam alanlarıdır.Kikan ve Kalenderan aşiretleriyle komşudurlar. Büyük bir kısmı Suriye’de

yaşamaktadır.

Bu aşiretin Mardin’e gelişi ile ilgili çok fazla bilgi mevcut değildir. Ancak

aşirete ağalık yapan ailenin Habızbini Aşireti’nin Hoska Köyü’nden Mardin’e

711 Ömer Yıldırım, “Omeriyan ve Çevresindeki Aşiretler Hakkında Düşünceler”, Uluslararası Ömerli-

Ömeryan Sempozyumu, İstanbul 2011, s. 125-154.712 Yıldırım, a.g.e., s. 10713 Ciziri, a.g.e., s. 12

Page 182: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 182/373

166

geldiğine dair bilgiler mevcuttur.714 Geliş tarihleri bilinmemektedir. Fakat XVI.

yüzyıla ait yapılan çalışmalarda verilen aşiret isimlerinde bu aşirete

rastlanmamaktadır. Muhtemelen daha sonraki tarihlerde Mardin’e

gelmişlerdir. Tevzi defterlerinde de ismine rastladığımız bu aşiretin,715 düşük

miktarda da olsa vergi vermesi ve şehrin masraflarında paylaşımda

bulunması, şehrin sosyal ve ekonomik hayatında etkin olduğunu

kanıtlamaktadır.

f. Arban Aşireti:

 Arban ya da Arbani ismiyle anılan bu aşiretin Muş-Ağrı yöresinden

geldikleri rivayet edilmektedir. Aşiret Kızıltepe-Viranşehir yolunun Kızıltepe

çıkışından 25 km’ye kadar yolun sağındaki köylerde iskân olunmuştur.716 

Kuzey sınırı Mazıdağı’na kadar uzanır. Birçok köye sahiptir. 1518-1564 yılları

arasındaki kayıtlarda Milli Aşireti’ne bağlı olarak görünmektedirler. Aşirette

ağalar kadar şeyhlerde etkindir. Nakşibendi tarikatının faaliyetleri bu aşiretiçerisinde yaygındır. Dekuriler gibi bu aşiret de Mardin hâkimliği

mücadelesinde yer almamıştır. Tevzi defterlerinde de ismine rastladığımız

aşiretin çok fazla etkili olmadığı söylenebilir.717 

g. Daşi Aşireti:

XVIII. yüzyılda Mardin’deki etkin aşiretlerden biridir. Abdüsselam

Efendi Daşileri, çıkan kıtlık dolayısıyla Ömeri ovasından gelen Kürtler olarak

714 Tan, a.g.e., s. 322.715 MŞS 248, b. 537. (26 Rebiulevvel 1100/18 Ocak 1689); MŞS 262, b. 384. (Gurre-i Şevval 1169/29

Haziran 1756); MŞS 227, b. 250. (1213/1798-99); MŞS 203, b. 10. (14 Muharrem 1153/11 Nisan1740), b. 17. (13 Zilkade 1154/20 Ocak 1742), b. 34. (25 Safer 1154/12 Mayıs 1741), b. 55. (8 Şevval1154/17 Aralık 1741); MŞS 247, b. 173. ( 7 Cemaziyelahir 1171/16 Şubat 1758), b. 226. (Gurre-iReceb 1172/28 Şubat 1759); b. 252. (19 Rebiulevvel 1176/8 Ekim 1762).

716 Tan, a.g.e., s. 302.717

  MŞS 248, b. 537. (26 Rebiulevvel 1100/18 Ocak 1689); MŞS 203, b. 10. (14 Muharrem 1153/11 Nisan 1740), b. 17. (13 Zilkade 1154/20 Ock 1742), b. 34. (25 Safer 1154/ 12 Mayıs 1741), b. 55. (8Şevval 1154/17 Aralık 1741)

Page 183: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 183/373

167

tanımlamaktadır.718  XVI. ve XVII. yüzyıldaki kayıtlarda ismine

rastlayamadığımız bu aşiretin XVIII. yüzyılın ilk dönemlerinde de defterlerde

ismine rastlayamadık. Hicri 1171 yılına ait tevzi defterlerinde719  ilk defa

ismine rastladığımız bu aşiret bu tarihten sonra şehir masraflarına ortak

olarak vergilendirilmeye başlanmıştır. Muhtemelen bu tarihten önce Mardin’e

yerleştikleri düşünülen bu aşiret hakkında en ayrıntılı bilgileri Abdüsselam

Efendi’den alıyoruz. Cesur, güçlü ve kuvvetli insanlar olarak nitelendirdiği

Daşi aşireti mensuplarını, Mardin’e ilk geldiklerinde şehrin varoşlarında

oturan, geçimlerini sağlamak için odunculuk, dilencilik gibi işlerle uğraşan

kişiler olarak tanımlayan Abdüsselam Efendi’ye göre aşiretin sayısı Yunus

bin Matta’nın kavminin nüfusu kadar (yani 200,000) olduğunu yazmaktadır.720 

 Ancak Abdüsselam Efendi, Daşilerin şehirde gitgide güçlendiklerini, idari

kadrolara gelmeye başladıklarını, tüfekçibaşı, hasbaşı, odabaşı  gibi önemli

makamlara geldiklerini yazmaktadır.721 

Daşilerin tevzi defterlerindeki vergilendirmeye tabi tutuldukları diğer bir

belgede 1756 tarihlidir. Bu belgede Dekuri, Daşi ve Kalenderan aşiretleri ile

birlikte tasnif edilen Daşi aşireti, Kiki aşiretinin 7000 akçe, Sürgücü aşiretinin

5570 akçe ödediği sırada, 1300 akçe vergi ödemektedir.722  Bu veriden de

anlaşılacağı gibi Mardin’deki varlıkları çok güçlü değildir. Zaten bu tarihe

kadar da Mardin’deki hâkimiyet mücadelesi içerisinde yer almamışlardır.

 Abdüsselam Efendi’nin dediği gibi tüfekçi başı gibi görevlerde bulunan bu

aşiret mensuplarının aşiretler arasındaki hâkimiyet mücadelesine girişi 1770’li

yıllara rastgelmektedir. Yukarıda ayrıntıları ile bahsettiğimiz Millizade İsa Bey

ile Müftü Ahmed Efendi arasında vuku bulan tartışmalar ve çatışmalarsonrasında Hacı Sadık Ağa’nın yerine voyvoda atanan Yusuf Ağa kendisi

şehre gelene kadar Daşi aşiretinden Abdullah Ağa’ya vekâleti vermiştir

(1777). İlk defa burada Mardin hâkimliğini elde eden Daşiler bu tarihten sonra

aşiretler arası nüfuz mücadelelerinde etkin rol oynamaya, çatışmalara

718 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 92.719 MŞS 247, b. 226. (Gurre-i Receb 1172/28 Şubat 1759),720

 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 92.721 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 93.722 MŞS 262, b. 384. (Gurre-i Şevval 1169/29 Haziran 1756)

Page 184: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 184/373

168

girmeye ve gitgide hâkimiyetlerini sağlamaya başlamışlardır.723  Hatta artık

voyvodalara müdahale edip, bazen onları öldürmeye bile girişmişlerdir. 1781

yılında bir yıllığına Mardin voyvodalığı yapan İbrahim Efendi’yi aralarındaki

husumetten dolayı Daşilerin öldürdüğü kaynaklarda yazmaktadır.724 

B. MAHALLEDE YAŞAM

1. Sosyal İlişkiler:

Tüm Osmanlı kentlerinde olduğu gibi Mardin’de de mahalle, sosyal ve

fiziki bir birimdi. Birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirinin davranışlarından

sorumlu, sosyal dayanışma içerisinde olan kişilerden oluşmuş bir topluluğun

yaşadığı yerdi mahalle. Özer Ergenç’in tanımlamasıyla “aynı mescitte ibadet

eden cemaatin aileleri ile birlikte ikamet ettikleri şehir kesimiydi.” 725 

Mardin’de mahalle, mescit ve camii etrafında teşekkül etmesine

rağmen tek başına fiziki yapıyı tamamlayan bir unsur değildi. Tekke, çeşme,

hamam gibi yapılarda mahallenin temel unsurlarıydı. Cami ve mescit aynı

zamanda dini hayatında temel unsurları olması sebebiyle geniş bir vakıf

sistemi de tahsis edilmişti. Mardin’deki her caminin vakıfları mevcut idi.

Mahalledeki dini kurumların ihtiyaçlarının karşılanması için kurulan bu

vakıflar, genelde zengin kişiler tarafından bağışlanan dükkân veya arazi, bağ,

bahçe gibi mülklerden meydana gelmekteydi. Örneğin, Mardin’deki en büyük

cami olan Cami-i Kebir’in vakıf gelirleri oldukça fazla iken, en fazla vakıf

gelirine sahip olan kurum Kasım Padişah Medresesi’ne bağlı olan

Kasımpadişah vakfıydı. Yine ismine defterlerde rastladığımız Süleyman Paşa

Cami’nin 1750’li yıllarda Bağdat Valisi olan Süleyman Paşa tarafından

723 Bkz. Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 193-200.724

 Abdüsselam Efendi, a.g.e., s. 87725 Özer Ergenç, “Osmanlı Şehirlerinde Esnaf Örgütlerinin Fiziki Yapıya Etkileri”, İslam GeleneğindenGünümüze Şehir ve Yerel Yönetimler, Editör: V. Akyüz, S. Ünlü, İstanbul 1996, s. 407.

Page 185: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 185/373

169

onarıldıktan sonra, caminin vakfının olmadığı, bu sebeple gereken din

hizmetlerinin yürütülebilmesi için önce 8 bab dükkânın, sonra da 5 bab

dükkânın daha satın alınıp cami-i şerifin hizmetine sokulduğunu ve bunları

caminin vakfı olarak mahkemece kayıt altına alındığını görüyoruz.726 

Mahalledeki mescitlerin bazılarının zamanla cami haline

dönüştürüldüğüne de rastlanmaktaydı. Mahalle halkı cemaatin çok olması

sebebiyle mescidin cami olması yönündeki taleplerini dilekçeyle kadıya arz

ediyor, gerekli tahkikat yapıldıktan sonra uygun görülürse minber koyularak

cuma ve bayram namazlarının kılınmasına müsaade ediliyordu. Örneğin

1761 tarihli bir belgede Reyhaniye mescidinin, ahalisi tarafından minber

konularak camiye çevrilmesi isteği kabul edilmiş ve günlüğü 8 akçe vazife ile

Seyyid Hasan Halife hatip olarak tayin edilmişti.727 

Mahallelerin cami ya da mescit etrafında teşekkül etmesi bu

mabetlerin imamlarını mahallenin idaresinde önemli bir konuma getirmiş, bu

kişiler hem halkın dini hayatında, hem de mahallenin idari yapısında söz

hakkına sahip olmuşlardı. İmamların yetkilerinin belirtildiği bir buyrulduda

“mahallenin ırzını korumak ve mahalleye zarar verecek durumları ortadan

kaldırmak, mahalle halkının emniyet ve rahatlarını temine dikkat etmek”

olarak belirtilmiştir .728 

Mahalle imamları, Osmanlı idaresinin çeşitli konularda çıkardığı

hükümleri halka duyurdukları gibi aynı zamanda bunların uygulanmasına da

bizzat nezaret ederlerdi.729  Mahallede ahlaksızlığın yayılmasını önlemek,

mahalle sakinlerinin güvenilirliklerini tespit etmek de görevleri arasındaydı.

Örneğin, 1755 tarihli bir belgede Abdo veledi İlyas adlı kişiyi ahlaksızlığındandolayı, başlarında mahalle imamı ile birlikte, şikâyet eden mahalle

sakinlerinin şikâyeti ciddi bulunmuş ve bu kişinin mahkemeye getirilmesi

kararlaştırılmıştır.730 

726 MŞS 195, b. 55. (14 Rebiulevvel 1179/31 Ağustos 1765)727 MŞS 195, b. 130. (Evail-i Zilkade 1174/13 Haziran 1761)728Osman Özsoy, “Osmanlı Toplumunda Mahalleliler Arası Münasebetler”, Türk Dünyası

Araştırmaları Tarih ve Kültür Dergisi, S. 144, 1998.729 MŞS 251, b. 452. (14 Cemaziyelevvel 1130/15 Nisan 1718)730 MŞS 262, b. 217. (11 Şevval 1168/21 Temmuz 1755)

Page 186: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 186/373

170

Mahallede genel huzuru ve düzeni bozacak bir durum sergilendiğinde,

mahalle halkı birlik olup, bu kişinin idareci ya da mahalle halkından birisi

olmasına bakmaksızın, bir üst merciye başvurup huzursuzluğun önüne

geçmeye çalışmaktaydı. Mardin’de bu durumun en uç noktası olarak 1762

tarihinde mahallelilerinde katıldığı bir hareket sonucunda Mardin naibi,

müftüsü, imamları, memleket ayanları, iş erleri ve diğer eşraf ileri gelenleri

toplu olarak mütesellim olan Ömer Ağa’yı azletmeye kalkışmış ancak bu

davranışın yanlış olduğu ve Ömer Ağa’nın tekrar mütesellim olarak tayin

olunduğuna dair Bağdad Valisi Süleyman Paşa bir buyruldu göndermiştir.731 

Mahallelerin iç yapılaşma kuralları sayesinde mahalle düzeyinde her

türlü spekülatif ve gayri ahlaki yaklaşım adeta imkansız hale getirilmiştir.

Mahalle halkının kendi aralarında huzuru bozanları mahalleden çıkarmak gibi

girişimlerde bulundukları sicillerde görülen olaylardandır. Komşuya zarar

veren veya insanlara saygısızlık edenler ile evlilik dışı ilişkide bulunanlar

hakkında bu tür uygulamalar sıklıkla tatbik edilmiştir. İncelediğimiz sicillerde

bu türden mahalleden çıkarma olaylarına birkaç belgede rastladık. 1724

tarihli belgede Kıssis mahallesindeki bir eve hırsızın girmesi üzerine mahalle

halkının aldığı önlemler sonucunda hırsız olduğundan şüphe duyulan kişinin

aynı mahallede bir evde saklandığı anlaşılmış ve mahalle kiziri tarafından bu

şahıs hakkında mahkemeye dava açılmıştır. Bu kişinin daha sonra

mahalleden uzaklaştırıldığı belgeye yansımıştır.732 

Mardin’de ev ve sokak kültürünü oluşturan değerlerin, mahallenin

yapısında da işlevsel olduğu gözlenmektedir. Mardin mahalleleri azınlıklar ve

dini cemaatlerin yaşadığı toplumsal olarak eşitlikçi bir yerleşim özelliğigösterir. Osmanlı’da zımmîlerin ve bunlar içerisinde özellikle Yahudilerin

şehrin kendilerine ayrılan kısımlarında yerleşmeleri geleneksel bir olaydır.

Orhan Bey zamanında ilk olarak uygulanmaya başlanan ve Bursa’daki

Yahudilerin kendi istekleri ile farklı bir mahallede oturmaya başlamasıyla

ortaya çıkan bu durum, Mardin’de de kendini göstermiş ve özellikle XVI.

731 MŞS 252, b. 188. (16 Zilkade 1175/8 Haziran 1762)732 MŞS 251, b. 287. (7 Cemaziyelevvel 1136/2 Şubat 1724)

Page 187: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 187/373

171

yüzyılda Şemsiyan ve Yahudiyan mahallelerinin oluşmasına yol açmıştır.733 

Daha sonraki yüzyıllarda ve özellikle de XVIII. yüzyılda gitgide özelliğini

yitiren bu mahalleler, XIX. yüzyılda ise tamamıyla ortadan kaybolmuştur.734 

Hiç şüphe yok ki farklı etnik ve dini grupların ayrı mahallelerde iskânı

uygulamalarının benimsenmesinde, bu gurupların kendi isteklerinin yanı sıra

iktidarın yönetimi kolaylaştıran pratik yararları görmesi de önemli rol

oynamıştır. Fakat genel anlamıyla Mardin’de camaat-din anlayışının

homejenliği varsaymasına rağmen, farklı bir yapılanma söz konusudur.

Hemen her mahallede az ya da çok, farklı dini gruplara rastladığımız

Mardin’de Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki uyumun bu homojen

mahallelerin ortadan kalkmasına sebep olduğunu, mahallelerin toplumsal

olarak eşitlikçi bir yerleşim mekânı olarak işlev gördüğünü ileri sürebiliriz.

Bazen mahalleliler arasında başta su olmak üzere çeşitli sebeplerden

dolayı bir takım problemlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Suyun yaşamın en

büyük parçalarından biri olduğu düşünüldüğünde bu tartışmaların sebebini

anlamak mümkün görünmektedir. Mardinlilerin su ihtiyaçlarını evlerinin

yakınlarındaki kuyulardan karşıladıkları belgelerde sıkça geçen bir durumdur.

Birkaç evin ortak kullanımında bulunan su kuyuları belgelerde “cübbü’l- mâ”

ismiyle geçmektedir.735 Ortak kullanılan su kaynakları evin satışı sırasında da

mutlak belirtilen ve evin değerini arttıran unsurlardandı. Komşular arasında

kimi zaman ortak kullanılan su kaynaklarının paylaşımından ortaya çıkan

sorunlara, kimi zamansa ise su yollarının değiştirilmesiyle taraflardan birinin

zarar görmesi sonucunda yaşanan anlaşmazlıklara şahit olmaktayız. Örneğin

Molla Abdullah bin Molla Hasan adlı kişi içerisinden su kuyusu bulunan evini55 kuruşa Abdi veledi İlya’ya satmış, ancak evin komşusu olan el-Hac

 Ahmed bin Abdullah adlı kişi satılan evin su kuyusunda hissesi olduğunu ve

ortak kullandıklarını iddia ederek, satışın iptalini istemiştir.736  Benzer bir

durum Kıssis Mahallesi sakinleri arasında da yaşanmıştır. Bu mahallede

733 Göyünç, a.g.e., s. 106.734

 Bkz. Tablo 10.735 MŞS 251, b. 16. (Evahir-i Safer 1117/22 Haziran 1705)736 MŞS 247, b. 490. (22 Cemaziyelahir 1171/3 Mart 1758)

Page 188: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 188/373

172

bulunan Remo bin Abdi adlı kişi ile İlyas bin Abdullah arasında su kuyusu

paylaşımı mahkemeye kadar taşınmıştır.737 

Mahalle halkının şahitliği işlenen suçlara karşı verilecek cezaların

belirlenmesinde de etkiliydi. Örneğin hırsızlık, öldürme ve yaralama gibi

işlenen birçok suçta mahalle halkının şahitliğine başvurulabilmekteydi.

Zerraka mahallesinde işlenen bir hırsızlık sonucunda yakalanan Seydo isimli

kişinin durumu mahalle sakinlerine sorulmuş, mahalle halkının görüşüyle bu

kişinin suçlu olduğu kanaatine varılmıştır.738 Yine aynı mahallede yaşanan bir

yaralama olayı ile ilgili keşif sırasında mahalle halkına sorulmuş ve onların

şahitlikleri sonucunda suçun işlenmiş olduğu kanaatine varılmıştır.739 

Mahalle halkı aile hayatına da yön verebilmekte, şahitliği sayesinde

birçok kararda rol oynayabilmekteydi. Boşanma davalarına yansıyan

mahallelilerin şahitlik durumları ilgi çekicidir. Örneğin Kıssis mahallesinde

Nefise binti Abdullah adlı kadının şikâyeti üzerine mahallenin şahitliğine

başvurularak kocası Ahmed ile şiddetli geçimsizlik yaşadığı kanıtlanmaya

çalışılmıştır. Mahallelerin şahitlikleri ile dava sonucunda tarafların

boşanmalarına karar verilmiş ve 50 kuruş nafaka bağlanması takdir

edilmiştir.740 

Mahalle halkı kendi mülkleri olan evlerin şekilleri üzerinde yapacakları

değişiklikler nedeniyle birbirine karşı sorumluydular. Eğer yapacakları

değişiklikler komşusuna zarar verecekse derhal bu değişiklikten

vazgeçilmekte ya da zarar vermeyecek şekilde yeniden düzenlenmekteydi.

Örneğin Babu’s-Sor mahallesinde bir zimmî ile komşu olan Hadi bin

 Abdurrahman adlı kişi evinin duvarına yapacağı ek için komşusunun rızasınıalamayınca mahkemelik olmuş, yapılan keşif sonucunda inşa edilecek olan

duvarın Abdo veledi İsa’nın evine zarar vereceği anlaşılınca yıkılmasına

karar verilmiştir.741 

737 MŞS 237, b. 243. (12 Rebiulahir 1170/4 Ocak 1757)738 MŞS 241, b.58. (22 Cemaziyelevvel 1194/26 Mayıs 1780)739

 MŞS 262, b. 347. (26 Safer 1170/20 Kasım 1756)740 MŞS 203, b. 97. (17 Zilhicce 1154/2 Şubat 1742)741 MŞS 241, b. 126. (28 Cemaziyelevvel 1191/4 Temmuz 1777)

Page 189: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 189/373

173

Görüldüğü gibi mahalle esas alınmak suretiyle oluşturulan oto kontrol

sistemi sayesinde mahalle halkı kendi kaderi üzerinde söz söyleyebilen,

gerektiğinde olayların seyrine müdahale edebilen bir topluluk özelliği

taşımaktadır. Birbirlerinin haklarına riayet ettikleri gibi suçluların tespiti ve

cezalandırılması, alınacak vergilerin tespiti, görevli olan kişilerin kontrolleri,

gerektiğinde bu kişilerin görevlerinden alınması, ihtiyaç duyulan hizmetlerin

yerine getirilmesi gibi pek çok konuda etkin rol oynamışlardır.

2. Evler:

Mardin evlerine şekil veren en önemli etken hiç şüphe yok ki

coğrafyadır. Dik bir tepenin eteklerinde kurulan şehir, kendisine uygun evler

yaratmıştır. Genel olarak evlerin inşasında coğrafya ve iklimin yanı sıra, dini

ve içtimai anlayışın, ekonomik durum ve uğraşının, bölgenin malzeme

kaynağının, beşeri ihtiyaçların, zevklerin, ihtiyar, kadın, çocuklar ve bunların

sayılarının dikkate alındığı gözlenmektedir.Mardin evleri kalenin eteklerinden ovaya doğru birbiri üzerine yükselen

teraslar halinde tepenin güney yamacına yerleşmişlerdir. Tüm evler bir terasa

sahiptir. Teraslar genelde yazın kullanılmakta, hemen her evde bulunan ve

taht adı verilen oturma yerlerinde Mezopotamya ovası manzarası karşısında

oturulur ve geceleri uyunurdu. Coğrafya ve iklim insanların bütün faaliyetleri

üzerinde olduğu gibi evlerin inşasında da büyük etkiye sahipti. Mardin

şehrinin bulunduğu bölge yazın sıcak, kışın soğuk olduğundan evlerinduvarları kalın olmakta, böylelikle kışın içerideki sıcak hava dışarı

çıkmamakta, dışarının soğuğu veya sıcağı da içeriyi fazla etkilememektedir.

Bu düşünce paralelinde pencereler de küçük yapılmaktadır.742 

Kentin sınırlı alanda yayılmak zorunda kalışı yatayda yayılma yerine

düşeyde katları kullanan bir tasarı anlayışının tercih edilmesine sebep

olmuştur. Kaleden ve karşıdan bakıldığı zaman Mardin evleri birbiri üstüne

yığılmış gibidir. Doğal konumundan doğan bu üst üstelik ve sıkışık yapılaşma742 Günay, a.g.e. , s. 335.

Page 190: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 190/373

174

kente özgün bir görünüm kazandırmaktadır. Geleneksel evlere, güneş

ışınlarının tersine düzenlenen, yazın kavuruculuğunda gölgede kalıp insanları

sıcaktan koruyan dar sokaklar da eklenince adeta bir açık hava müzesidir

Mardin.743  Ortaçağ mimarisinin günümüzde de sürdüren bu yapılaşma

"Kuzey Suriye mimarisine sıkı sıkıya bağlı olan Şanlıurfa ve kuzey etkileriyle

karışık Diyarbakır'ın şehircilik strüktüründen (yapısından) tamamıyla farklı

olarak, bir kapalı bölge karakteri göstermektedir.744 

Mardin ve çevresini incelerken insanı en çok, mekân, mekânının var

edilmesi, şehirde kullanılan malzemenin insana, doğaya ve iklime uygunluğu

çekmektedir. Yapılarda kullanılan kireçtaşı bölgedeki taş ocaklarından

çıkmaktadır. Ocaktan çıktığında ahşap bir testereyle kesilecek kadar

yumuşak olan taş, Süryani ustaların elinde şekilleniyor ve hava aldıkça

sertleşiyor. Kullanılan bu taş normal taştan farklı olarak açık renkli, sarımsı

yapıdadır. Taşların en büyük özelliği kesilebilmesinden dolayı rahat bir

şekilde işlenebilir özellikte olmasıdır. Kolay işlenen ve ocaktan çıkartılan, bir

süre sonra sertleşen bu kireçli oluşum, Mardin yapılarının her devrinde aynı

rahatlıkla halen kullanmaktadır.

Mardin evleri birbirine yakın ve bitişik haldedir. Bunun sebebi ister

güvenlik ve asayiş olsun isterse başka sebepler olsun, halkın birbirine yakın

olma düşüncesiyle evlerin bir birine yakın inşa edildiği düşünülebilir.745 Ancak

Mardin’de bu yakınlığın coğrafyadan kaynaklı bir zaruriyet olduğu açıktır.

Şehrin kurulduğu alanın dik ve dar oluşu evlerin birbirine bitişik inşa

edilmesinde etkili olmuştur. Evler birbirine bitişik inşa edilmekle birlikte, aile

mahremiyeti de göz ardı edilmemiş, evlerin bakış yönü birbirini görmeyecek,avlu duvarları 4 metreye varan yükseklikte ve kapıları birbirine bakmayacak

şekilde dizayn edilmiştir. Yüksek duvarlar mahremiyetin yanında aynı

zamanda sert iklime karşı koruma da sağlamaktadır.

Mardin’deki evler ile ilgili bilgiler ya tereke kayıtlarından ya da mülk

alım-satımı ile ilgili belgelerden elde edilmektedir. Bu kayıtlara bakarak

743

 Sevcan Yıldız, “Mardin Şehir Dokusu ve Mimari Yapı”, Makalelerle Mardin, C. II, s. 235.744 www.mardin.gov.tr /kültürsanat.asp (03.08.2012)745 Kankal, Kastamonu , s. 255.

Page 191: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 191/373

175

Mardin’deki evlerde birden fazla ailenin oturduğunu iddia etmek mümkün

görünmemektedir. Ancak kalabalık aile tipine sahip bölgede, aile büyükleri

genelde çocukları ile birlikte oturmaktadır. İki ya da üç katlı olan evlerin her

bir katında bir aile ferdi yerleşmekte, tuvalet gibi ihtiyaç yerlerini ortak

kullanmaktaydılar. Sicillerden bu bilgiye ulaşmak çok zor görünüyor. Çünkü

evler satılırken kaç ailenin o evde oturduğu belirtilmiyordu. Evlerin sadece bir

bölümü satışa çıkarılmıyor, tüm müştemilat sayılarak evin tamamı

satılıyordu.746  Ancak bölgenin geleneksel yapısı ve evlerin genelde birden

fazla kat olarak inşa edilmesi bizi bu evlerde birden fazla ailenin ikamet ettiği

sonucuna götürmektedir.

Mülk alım-satımı ile ilgili belgelerde evlerin bölümleri ayrıntılarıyla

verilmiştir. Ev yerine “dâr ”747 veya “cemiü’l-beyt ”,748 oda yerine “beyt ”749 ya da

“hücre”750, tek katlı evler için “tahtani ”,751  iki ve ikiden fazla katlı evler için

“fevkani ”752  ifadeleri kullanılmıştır. Bunun yanında “matbah” (mutfak),753 

“kiler ”,754  “mahzen”,755  “neccari ”756, “beyt -i   freş”757  evin diğer kısımlarını

gösterirken, “ahur ”,758  “havş”,759  “eyvan”,760  “çardak ”761, “cübbü’l -mâ”,762 

“kenif ”763 ise ek müştemilatı göstermektedir.

Evin bazı bölümlerine ait isimler Mardin’e özel adlandırmalardır.

Örneğin yatak odası yerine beyt -i freş, misafir odası yerine manzara,

dikdörtgen şeklinde tavanı kemerli oda manasına gelen odaya beyt-i ezec ,

746 Örnek olarak bkz. MŞS 262, b. 4. (3 Rebiülevvel 996/1 Şubat 1588); b. 172. (Zilhicce 1152/Şubat-Mart 1740); b. 176. (Evahir-i Safer 1153/26 Mayıs 1740); MŞS 237, b. 22. (Evahir-i Şaban 1169/29Mayıs 1756); b. 24. (18 Cemaziyelahir 1169/20 Mart 1756)

747 MŞS 248, b. 112. (22 Şevval 1100/9 Ağustos 1689)748

 MŞS 247, b. 33. (Evasıt-ı Safer 1171/24 Ekim-3 Kasım1757)749 MŞS 252, b. 70. (1 Muharrem 1139/29 Ağustos 1726)750 MŞS 248, b. 149. (Evahir-i Zilkade 1100/6-15 Eylül 1689)751 MŞS 195, b. 16. (Evasıt-ı Zilkade 1174/13-23 Haziran 1761)752 MŞS 266, b. 25. (1215/1800-01)753 MŞS 195, b. 128. (10 Muharrem 1174/22 Ağustos 1760)754 MŞS 262, b. 238. (15 Şevval 1176/29 Nisan 1763)755 MŞS 248, b. 144. (20 Zilkade 1100/5 Eylül 1689)756 MŞS 252, b. 272. (21 Şevval 1160/26 Ekim 1160)757 MŞS 247, b. 58. (Evahir-i Cemaziyelevvel 1171/8 Şubat 1758)758 MŞS 251, b. 312. (Tarih bulunmamaktadır)759 MŞS 247, b. 39. (Evail-i Rebiülevvel 1171/13 Kasım 1757)760 MŞS 195, b. 19. (Evail-i Şaban 1175/25 Şubat-6 Mart 1762)761

 MŞS 247, b. 198. (24 Rebiülevvel 1171/6 Aralık 1757)762 MŞS 247, b. 39. (Evail-i Rebiülevvel 1171/13 Kasım 1757)763 MŞS 227, b. 58. (Tarih bulunmamaktadır)

Page 192: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 192/373

176

düz ve basık tavanlı oda manasına gelen beyt-i enbub, tuvalet yerine kenif ,

su kuyusu yerine cub’ul   mâ, odunluk yerine  neccari   ve avlu yerine havş 

kullanılmaktadır.

Manzara ismiyle anılan misafir odası evin en büyük odasıydı. Gelen

misafirler bu odada ağırlanırdı. Genel de ovayı gören bu odalar güzel

manzaralarından dolayı isim olarak da manzara ismiyle anılmıştır. Evin

müştemilatı sayılırken ilk sırada yer alan bu oda her evde

rastlanmayabiliyordu.

Evlerde genelde bir yatak odası bulunmaktadır ancak bazı evlerde

beyt-i kebir-i freş, beyt-i sağir-i freş ismiyle büyük ve küçük olmak üzere iki

yatak odası da bulunabiliyordu.764  Mardin evlerinde genelde ayrı bir banyo

bulunmaz, mutfağın bir bölümünü oluştururdu. Temizlik ihtiyacı genelde

hamamlarda karşılanırdı. Neccari ismiyle ifade edilen odunluk genelde eve

dâhil bulunurdu.

Eyvan ya da havş (avlu) yazın yaşamın geçtiği bölümdür. Mimaride

önemli bir yere sahip olan eyvan ve revak gibi yarı açık kısımlar, özellikle batı

güneşine karşı gölgede kalacak biçimde yapılmıştır. Hemen her evde eyvana

ve avluya rastlanmaktadır. Havşun içindeki mahzen evin önemli

bölümlerindendi. Ev satışlarında özellikle belirtilen bu bölüm evin değerinde

de etki sahibiydi. Pencereli veya penceresiz oluşu belgelerde belirtilen

özelliklerindendi.765 Süryanilerin çoğunlukta olduğu Mardin’de Süryani Şarabı

da oldukça ünlüydü. Bu mahzenlerde şarapların saklandığı düşünülebilir.

Müslümanlar ise mahzenleri depo olarak kullanırdı. Buğdayların sıcaktan

etkilenmesini ve onların güvelenmesini önlemek amacıyla evin avlusuna(havşına) kuyular kazılır ve buğdaylar orada saklanırdı.

Hemen her ev satışında bir su kuyusundan bahsedildiğini görüyoruz.

Bazen bu kuyuların birden fazla ev tarafından ortak kullanıldığını satış

sırasında su kuyusunun hissesinin belirtilmesinden anlıyoruz. Muhtemelen

mevsim meyveleri, yaz sıcaklığında serin olarak tüketilmek amacıyla bir

sepet içerisine konularak avludaki su kuyunun içerisine bırakılıyordu. Örneğin

764 MŞS 247, b. 32. (Evasıt-ı Safer 1171/24 Ekim-3 Kasım1757)765 MŞS 195, b. 19. (Evail-i Şaban 1175/25 Şubat-6 Mart 1762)

Page 193: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 193/373

177

kuyu içerisine bırakılan acurları çıkarmak isteyen küçük bir kız çocuğu

kuyuya düşerek boğulmuştur. Zan altında kalmak istemeyen baba

mahkemeye başvurarak kızının bu durumunu haber vermiş ve olayın

keşfolunmasını istemiştir. Mahkemenin bilirkişi heyeti, olayın gerçekleştiği

yere gelerek olayı keşfetmiştir. Böylece mahkeme heyeti adli tıp görevi de

görmüştür. 766 

Su kuyusu gibi tuvalet de Mardin’deki evler tarafından ortak kullanılan

alanlardandı. Mülk satışı sırasında tuvaletteki hissede belirtilir, satış ona göre

gerçekleştirilirdi. Örneğin Mardin halkından Allahverdi veledi Mosi adlı zimmî,

yine aynı şehirden olup daha önce ölmüş olan Sefer veledi Murad’ın küçük

yetimleri Abdulkerim, Murad ve Bakincan üzerlerine vasi tayin olunan

Ebelhad adlı zimmîi hakkında dava açmış, Sefer hayatta iken Zerraka

mahallesinde iki maslabeli bir köşk, yazlık ile su kuyusundaki 1/5 ve

tuvaletteki 1/3 hissesini 175 kuruşa sattığını, ancak bunu kayda geçirmeden

önce Sefer’in öldüğünü beyan ile kayıt altına alınmasını istemiş ve bu

iddiasını Mahmud bin Hacı Şaban, Selim bin İsmail, Şeyh Musa bin Davud

adındaki şahitlerin ifadesiyle kayıt altına aldırmıştır.767 

Şehirde oturuyor olmakla birlikte bağ-bahçesi olanlar ve hayvan

besleyenler, evlerinin yanında ahır ve ambar da yapmışlardır. Birçok evin

satılırken ahırlarının da evin müştemilatından sayıldığını görmekteyiz.

Genellikle evin alt kısmının ahır olarak kullandığına günümüzde de şahit

olmaktayız. Ahırların miras konusunda da tartışmalara neden olduğunu

görüyoruz. Örneğin, Bağdat’da sakin Ali bin Abdal, Mardin ahalisinden Safiye

binti Abdullah bin Abdussamed’in vekili Osman bin Ömer hakkında davacıolmuş ve Meşki mahallesinde olup Safiye’nin hanesi müştemilatına dâhil dış

avlunun kıblesinde bulunan, ahırdaki 1/3 hissenin kendi validesi Ümmihan

binti Hasan’a intikal ettiğini ve validesinden de kendisine miras kaldığını iddia

etmiştir. Ahırdaki diğer iki hissenin dayısına ait olduğunu, ancak otuz

seneden beri dayısı gurbete gittiğinden bu mülkü Safiye’nin kocası Aslan’a

verdiğini, Aslan öldüğünde bu mülke zevcesi Safiye’nin el koyduğunu,

766 Günay, a.g.e., s. 336.767 MŞS 252, b. 120. (5 Şevval 1159/21 Ekim 1746)

Page 194: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 194/373

178

kendisinin, dayısı oğlu Hacı Mustafa bin Hacı Mehmed’in vekili olması

hasebiyle bu durumun Safiye’nin vekili Osman bin Ömer’e sorulmasını ve

Safiye’nin maldan el çekmesini istemiştir.768 

3. Kullanılan eşyalar:

a. Ev Eşyaları:

Mardin evleri sade döşenen evlerdi. Genelde sedir denilen oturma

yerleri odalarda kullanılırdı. Yerlerde halı, hasır, aba, kursi yorganı, minder

hamam halısı, keçe, kilim gibi eşyalar kullanılmaktaydı. Kilimlerin eski ya da

yeni oluşuna göre kıymet biçilmekteydi.769 Bunun yanında arşın, gümüş raht,

gümüş reşme, hançer, ipekli kalkan, kara kılıç, kılıç, kırmızı kürd gemi,

mıkleb iplik, mızrak, perde, peşkir gibi eşyalar da evlerde kullanılıyordu.

Terekelere baktığımız zaman Mardin’de kullanılan mutfak eşyaları ile

ilgili bilgiler edinmek de mümkündür. Yemek takımlarının tamamına yakını

bakırdan olurdu. Bundan ötürü bakırcılık mesleği Mardin’de yaygındı. Külçe

olarak getirilen bakır madeni eritilir ve en küçük yemek tabağından en büyük

kazanların yapımına kadar ev eşyası yapımında kullanılırdı. Bakırcılar

çarşısına giren bir kişi, bakırı döven tokmak seslerinden ne kimselere sesini

duyurabilirdi ne de kendi sesini duyabiliyordu.

Hemen her evin mutfağında var olan malzeme tencere ve kazandır.

Terekelerde XVIII. yüzyılda bir tencere fiyatı 3 kuruş ile 9 kuruş arasındadeğişmektedir. “vasat tencere” diye tabir edilen orta halli bir tencerenin fiyatı

5 kuruştu.770 Tencere gibi kazanın da ortalama fiyatı XVIII. yüzyıl için 5 ila 10

kuruş arasındaydı.771  Gümüş malzemenin de mutfaklarda kullanıldığı

belgelere yansımıştır. Gümüş çatal ve bıçaklar tereke kayıtlarında rastlanılan

768 MŞS 252, b. 93. (24 Cemaziyelevvel 1159/14 Haziran 1746).769

 MŞS 252, b. 100. (1 Cemaziyelahir 1159/21 Haziran 1746)770 MŞS 266, b. 51. (10 Cemaziyelahir 1196/23 Mayıs 1782)771 MŞS 203, b. 255. (4 Muharrem 1155/11 Mart 1742)

Page 195: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 195/373

179

malzemedendir.772  Ayrıca mutfakta kapak, tepsi, revgan tepsi, cam tas,

malabeki, dipli sahan, kıyma leğeni, billur tabak, İznik tabak, sahan, süzgeç,

havan, sitil, demir çömçek, sini, fincan, langeri, ibrik, kahve ibriği, çanak,

kazan, kevgir, kösele sofra, leğen, sahan, tas, tencere kullanılırdı.

Yatak odasında ise en önemli eşya yataktı. Tereke kayıtlarında

yataklar yapıldıkları malzeme ve tek ya da çift katlı oluşlarına göre

değerlendirilmişlerdir. XVIII. yüzyılda Mardin’de bir yatak, ortalama 20

kuruştur.773 Yatak dışında yatak odasında döşek, çarşaf, yüz yastığı, çatma

yastık, Halep yorğan yüzü, köhne yastık, mühürlü sepet sandık, münakkaş

yastık yüzü, münakkaş yorgan yüzü, yorgan mitili gibi eşyalar

kullanılmaktaydı.

b. Giyim Kuşam Eşyaları:

XVIII yüzyılda Mardin’deki tereke kayıtlarında en sık görülen kumaşlar

arasında yünlü kumaşlardan çuka (çuha) ve aba ilk sırayı almaktadır.

İncelediğimiz 102 tereke kaydı arasında,774  şehirdeki esnaf ya da ticaret ile

uğraşan kişilerin terekelerinde çukadan yapılmış kıyafetler abadan yapılmış

olanlara göre biraz daha ağırlıklıdır. Ancak diğer tereke kayıtlarına

bakıldığında ise abanın ağırlığı artmaktadır. Çuka ve abanın dışındaki yünlü

kumaşlar softur.

772

 MŞS 203, b. 193. (16 Şaban 1154/27 Ekim 1741)773 MŞS 203, b. 85. (17 Safer 1155/23 Nisan 1742)774 Tereke defterlerinden günlük hayata dair kullanılan eşyaların bulunması ile ilgili olarak bkz. Ömer

Lütfi Barkan, “Edirne Askeri Kassamına Ait Tereke Defterleri (1545-1659)”, Belgeler,  III/5-6,Ankara: 1966, s. 1-479; Said Öztürk, “Askeri Kassama Ait Onyedinci Asır İstanbul TerekeDefterleri”, OSAV, İstanbul 1995; Halil İnalcık, “Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Tarihiyle İlgiliBelgeler: Bursa Kadı Sicillerinden Seçmeler: III: Köy Sicil Terekeleri” Belgeler, XV/19, Ankara1993, s. 23-167; L. Fekete, “XVI. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendisinin Evi”, (Çev. SadrettinKaratay), Belleten, XXIX/115-116, 1965, s. 615-638; Yavuz Cezar, “Bir Âyanın Muhallefatı Havzave Köprü Kazaları Âyanı Kör İsmail-oğlu Hüseyin (Müsadere Olayı ve Terekenin İncelenmesi)”,Belleten, 41, s. 41-178, 1977; Ö. Demirel-A. Gürbüz-M. Tuş, “ Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, Eşyave Giyim Kuşam (XVI-XIX. Yüzyıllar)”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi II, s.704-755, Ankara 1992; Tülay Artan, “Terekelerin Işığında 18. Yüzyıl Ortalarında Eyüp’te Yaşam

Tarzı ve Standartlarına Bir Bakış Orta Halliliğin Aynası”, 18. Yüzyıl Kadı Sicilleri IşığındaEyüp’te Sosyal Yaşam, İstanbul 1998, s. 49-64; Hüseyin Özdeğer, 1463-1640 Yılları Bursa ŞehriTereke Defterleri, İstanbul, 1988.

Page 196: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 196/373

180

Çuka yünlü bir kumaş olup kadınlara kışlık ferace kesiminde

kullanılmakla birlikte asıl erkek giysilerinde daha sık kullanılmıştır. Çukadan

cepken, yelek, çakşır yapılmıştır. Çuka erkek giysilerinde üstlüklerin göğüs

kısımları, omuzları, kol yenleri, çakşırlarda da dizden yukarı ön kısımlar

bazen paçalar ipekle yahut sırma ile işlenmiş, süslenmişlerdir.775  Mardin’de

çukalar daha çok yelek, çakşır, zıbun gibi iç giysilerin yanı sıra kürklerin

üzerine kaplama olarak da kullanılmıştır. Mardin’de tercih edilen çukalar

genellikle mavi renkte olmakla beraber mor ve kiremit renkli olanları da

kullanılmıştır.

Mardin’de kullanılan diğer giyim-kuşam eşyaları ise; kaftan, kürk, şali

kürk, paça kürk, Diyarbekirkari beyaz entari, Şam alacası entari, Halepkari

entari, bez gömlek, keten gömlek, alaca, dubara gömlek, bürd kaftan,

dubara gömlek, ibrişim, kayasa kuşak, kumaş kaftan, ma’i kaftan, Mardin

bezi, mavi destmal, mor ferace, yemeni, sim kemer, ayakkabı, papuç, mor

şalvar, mor taban çarık, boğça, leçek, çakşurı, seraser kaftan, Sorani kürk,

şalvar, taban çahşur, tafta, ak sade, don, gök dolama çuha, gök zıbun,

cevher kuşak, kırmızı kemha, Kürd çukası, mukaddem kuşak, murassa’ sim,

Şam taftesi, peştemal, yaşil (yeşil) çuha, hamam gömleği, kırmızı şalvar,

kumaş börk, altun yüz bağı, inci yüz bağı, puşi, yüz bağ, dülbenddir.

Ziynet eşyası olarak Mardin’de altın bilezik, altın düğme, altın küpe,

altın zincir, altın zülüf, gümüş halhal, gümüş küpe, inci gerdan, gümüş zincir,

murassa’ yeşim, tayi gümüş küpe, altın yüzük, gümüş tılsım zincir.

C. HUKUKUN İŞLEYİŞİ:

1. Suçlar ve Cezaları:

XVIII. yüzyıl Mardin’inde asayiş bakımından oldukça hareketli bir yapı

olduğunu görmekteyiz. Kimi zaman şehrin yöneticileri, kimi zaman

775 Reşad Ekrem Koçu, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü , Ankara 1967

Page 197: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 197/373

181

yeniçeriler, bazen devlete ait gelir kaynaklarını elinde bulunduran kişiler bu

asayiş problemlerini yaratırken bazen de halk arasından birileri kamuyu

ilgilendiren suçlar işleyebiliyorlardı. Bu kısımda asayişi bozucu unsurlar

içerisinde sıkça karşılaşılan bu kesimler üzerinde durulurken, özellikle

cinayet, yaralama, hırsızlık ve genel ahlaka aykırı fiiller gibi suçlar ele

alınacaktır. Aşağıda bahsi geçecek olan olaylar şehri sosyal ve ekonomik

yönden olumsuz etkilemiş, herşeyden önemlisi huzur ve güven ortamının yok

olmasına sebep olmuştur. Özellikle aşiretler arasındaki anlaşmazlıklar

şehirde asayiş sorunu yaratmış, çözüm için merkezi hükümetin müdahalesi

gerekmiştir.

Suç, insanoğlunun var oluşu ile birlikte ortaya çıkan ve varlığını devam

ettirdiği sürece de, devam edecek olan bir olgu olup, birçok açıdan tanımı

yapılmıştır. Suç, hukuki açıdan “topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu

kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eylem, davranış, tavır ve

hareket” şeklinde tanımlanırken, kriminolojide “sosyal toplumun çoğunluğu

tarafından tehlikeli sayılan ihmal veya icra niteliğindeki hareketler”776  olarak

tanımlanmaktadır.

İslam hukuku, suç ve ceza konularını "Ukubat" adı altında

toplamıştır.777 İslam hukukunun ilk ve en esaslı kaynağı olan Kuran'da ukubat

diye ayrı bir bölüm yer almamaktadır. Kuran hükümlerinin

sınıflandırılmasında ceza hukuku kapsamına giren konular, "Ukubat" adıyla

anılır ve ayrıca İslam hukukunun ana kaynaklarından olan sünnet, icma ve

kıyas yoluyla elde edilen ceza hükümlerini de kapsar

İslam hukukunda cezalar, had, kısas, diyet ve ta’zir olmak üzere dördeayrılmıştır. Had, bazı suçlar için öngörülmüş, miktarı belli cezalardır. Zina,

zina iftirası (kazf), içki içme (sirb), hırsızlık (sirkat), yol kesme (hırabe), had

776 Sulhi Dönmezer, Kriminoloji, İstanbul 1994, s. 48.777  Bilmen, a.g.e., C. III, s. 56,126. Ayrıca ayrıntılı bilgi için bkz., Coşkun ÜÇOK, "Osmanlı

Kanunnamelerinde İslam Ceza Hukukuna Aykırı Hükümler", Ankara Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt:III, Sayı:l, İstanbul 1946; İlhan Akbulut, “İslam Hukukunda Suçlar ve Cezalar”, AnkaraÜniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,  C. 52, Sayı I, Ankara 2003; Joseph Schacht, İslam

Hukukuna Giriş  (Çev. Mehmed Dağ-Abdülkadir Şener), Ankara 1977; Cevat AKŞİT, İslam CezaHukuku ve İnsani Esasları, İstanbul 1976; Abdülkadir Udeh, Mukayeseli İslam Hukuku ve BeşeriHukuk  (Çev. Ali Şafak), Ankara 1991.

Page 198: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 198/373

182

kapsamında olup olmadığı tartışılmakla birlikte, devlete karşı isyan (bağy) ve

dinden dönme (ridde) had ile cezalandırılan suçlardır.778  Bu suçların kamu

menfaatini ihlâl ettiği kabul edilmiştir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki zina

iftirası ve hırsızlık suçu aynı zamanda kişi haklarını da ihlâl eden suçlardır.779 

Kısas ve diyet ile cezalandırılan suçlar ise kişinin hayat ve vücut

bütünlüğüne karşı işlenen suçlardır.780  Bir kimseyi bilerek ve isteyerek

öldüren ya da yaralayan kişi aynı şekilde cezalandırılır. Kısas için gerekli

şartlar oluşmamışsa veya oluşmakla birlikte kısastan vazgeçilmişse diyete

hükmedilir. Çünkü kısasa tâbi suçlar şikâyete bağlıdır, bu nedenle kısas

isteme hakkına sahip olanlardan biri dahi vazgeçerse suçluya kısas

uygulanmaz.781 

Ta’zir ise had ve kısas cezaları dışında kalan, önceden belirlenmemiş

ya da belirlenmekle birlikte cezası gösterilmemiş suçlara ve cezalara

denmektedir. Bu tip suçlarda karar verme yetkisi hâkime tanınmıştır.782  Bu

çerçevede, aslında had veya kısas suçu olmasına rağmen, suçun unsurları

tam olarak oluşmadığında veya unsurları tam olmakla birlikte, mağdurun ya

da yakınlarının affetmesi üzerine kısas cezası verilemeyen durumlarda

suçluya ta’zir cezası verileceği gibi, hakkında had veya kısas öngörülmemiş

yasak fiiller ve İslam hukuku tarafından yasaklanmamakla birlikte kamu

düzeni açısından yasak kabul edilen fiiller de ta’zirle cezalandırılmaktadır.

Had ve kısas cezaları sabit iken ta’zir cezası veren hâkim, takdir

hakkına sahip olup, suçlunun durumuna göre farklı cezalar verebilir. Ancak

fiil, had cezası gerektirmesine rağmen çeşitli sebeplerle ta’zir cezası

veriliyorsa, bu cezanın aynı cinsten had cezasından daha fazla olamayacağıkabul edilmiştir.783 

778 Nevin Ünal Özkurt, “İslam Ceza Hukukunda Kadın”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,C. 56, Sayı 2, Ankara 2007, s.84.

779  Ömer Düzbakar, “İslam-Osmanlı Hukukunda Hırsızlık Suçu: 16-18. Yüzyıllarda Bursa Şer’iye  Sicillerine Yansıyan Örnekler”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 5, Ağustos 2005, s. 81.

780 Hüseyin Tekin Gökmenoğlu, İslam'da Şahsiyet Hakları, Ankara 1996, s. 75; Akbulut, a.g.m., s. 170.781 Ali Bardakoğlu, " Ceza" , DİA, C. 7, İstanbul 1993, s.472.782

  İlhan Akbulut, “İslam Hukukunda Suçlar ve Cezalar”, Ankara Üniversitesi Hukuk FakültesiDergisi, C. 52, Sayı 1, Ankara 2003, s. 168.783 Özkurt, a.g.m., s.84.

Page 199: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 199/373

183

a. Kamu Düzenini Bozan Suçlar

(1) Fitne, Fesat ve Eşkıyalık:

Mardin’de asayişi bozucu olaylar arasında fitne, fesat ve eşkıyalık

önemli bir yer tutmaktadır. Bu bölümde haydutluk, yol kesme, eşkıyalık gibi

suçlar incelenecektir. Hemen belirtmek gerektir ki bu suçları, işleyenler

bakımından ikiye ayırmak gereklidir. Birincisi, aşiretlerin Mardin idaresini ele

geçirmek amacıyla çıkardıkları karışıklıklar sonucunda ortaya çıkan suçlar,

ikincisi ise, devlet görevlileri veya sivil halktan kişilerin yol kesme, hırsızlık,

zina, sarhoşluk verici madde kullanma ve öldürme gibi olaylara karışmaları

sonucunda meydana gelen eşkıyalık ortamıdır.

 Arapça “şaki ” kelimesinden türemiş bir isim olan eşkıya; yol kesen,

hırsızlık yapan, azgın, haydut, habis, fesatçı, haylaz gibi anlamlara

gelmektedir.784  Eşkıya ve eşkıyalığın bu söylediğimiz sözlük anlamları

dışında “yasalara ters düşerek, saldırıp zor kullanarak soygun yapan bir

çeteye dâhil herhangi bir kimse eşkıya” veya “kapitalizm öncesi üretim ve

sınıf ilişkilerinin ortaya çıkardığı bir direnme ve muhalefet hareketi olarak

eşkıyalık” gibi tanımları bulunmaktadır.785 

Eşkıyalık daha çok devlet gücünün zayıfladığı dönemlerde ortaya

çıkmaktadır. Bu tür kriz ortamında ve sıkıntılı dönemlerde ekonomik ve

sosyal yasalar işletilemez hale gelir, bunun neticesinde zulüm ve haksızlıklar

gündeme daha kolay getirilirdi.786  Dolayısıyla devletlerin güçlü veya zayıf

olması ile orantılı olarak eşkıyalık azalmış veya artmıştır denilebilir. Zateneşkıyalık gibi hareketler, yoksulluk ve ekonomik kriz dönemlerinde daha da

yaygınlaşma eğilimi göstermekte idi.787 

784 Semseddin Sami, Kâmus-ı Türkî , İstanbul 1989, s. 118, 781; Ferit Devellioglu, Osmanlıca TürkçeAnsiklopedik Lügat, Ankara 1990, s. 284.

785 Mücteba İlgürel, “Osmanlılarda Eşkıyalık Hareketleri”, DİA, C. XI, İstanbul 1995, s. 466.786  M. Çağatay Uluçay, XVIII ve XIX. Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkıyalık ve Halk Hareketleri,

İstanbul 1955, s. 58; Karen Barkey, Eşkıyalar ve Devlet Osmanlı Tarzı Devlet Merkezileşmesi,

(Çev. Zeynep Altok), İstanbul 1999, s. 157.787  Gürsoy Şahin, “XVII. Yüzyılın Sonlarında Afyonkarahisâr’da Eşkıyalık Hareketleri”,Afyonkarahisar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. V, Sayı 1, Haziran 2003, s. 76.

Page 200: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 200/373

184

XVIII. yüzyılda imparatorluğun birçok yerinde olduğu gibi Mardin’de de

bozgunculuk olayları artmış, halka zulüm yaygınlaşmış, rüşvet ve benzeri

olaylar sıklaşmıştır. 1762 tarihinde Mardin Voyvodası Ömer Ağa’ya hitaben

yazılan bir buyrulduda eşkıyanın vilayet işlerine karıştırılmaması ve gereken

cezaların verilmesinde ihmal gösterilmemesi belirtiliyordu.788  Nitekim 1764

tarihinde gönderilen başka bir fermanda, Anadolu ve Rumeli’de bulunan

şehir, kasaba ve köylerde bazı fesat ve şirret taifesinin türediği, bunların akla

ve hayale sığmayan zulümler yaptıkları içlerinden bazılarının İstanbul’a kadar

gelip rüşvet ile işlerini yürüttükleri ve yazılar aldıkları, bu marifetle zulme

uğrayanlara mahkeme masraflarını ödettiklerinden bahisle bu

uygunsuzlukların önüne geçilmesi emredilmekteydi.789 

XVI. yüzyılın sonlarından itibaren tımar sisteminin bozulmasına bağlı

olarak tımarlı sipahilerinin sayısının azalması nedeniyle yeniçeri sayısı

arttırılmış, bununla birlikte yeniçeri olmak eskisi kadar zor olmaktan

çıkarılmıştı. Hatta cazip hale getirilmişti denilebilir. Yeniçeri es’amileri mukta’a

ve borç senedi gibi alınıp satılmaya başlanmıştı. İstanbul’a gidenler ellerine

bir mektup alıp biz yeniçeri olduk diyerek kıyafet kuşanıp yeniçerilik iddiasıyla

vergiden kaçmaktaydılar.790  Yeniçeri ağası, odabaşları veya serdarlarına

para vererek rüşvet yoluyla yeniçeri yazılabilinmekteydi.791  Nitekim

 Anadolu’nun ve Rumeli’nin her üç kolunda bulunan kazaların görevlilerine

gönderilen fermanlarda Yeniçeri Ocağı’na alınacaklara dikkat edilmesi

gerektiği ve rüşvetin önüne geçilmesi gerektiği vurgulanmaktaydı.792  Rüşvet

ve iltimas ile ocağa yazılan bu kişiler asli görevlerini yerine getirmiyor,

788 MŞS 195, b. 198. (19 Safer 1176/9 Eylül 1762)789 MŞS 195, b. 81. (Evail-i Zilkade 1177/2-11 Mayıs 1764)790 Yücel Özkaya, XVIII. Yüzyılda Osmanlı Kurumları ve Osmanlı Toplum Yapısı, Ankara 1985, s.

27.791

 Mücteba İlgürel, “Yeniçeri”, İA, C. 13, s. 393.792Yücel Özkaya, “Anadolu’daki Yeniçerilerin Düzensizliği İle ilgili Belgeler ve İzmir’de YeniçeriliğinKaldırılması Hakkında Bir Belge”, AÜDTCF Dergisi, C. XXIII, S. 1-2, s. 82.

Page 201: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 201/373

185

savaşlara bile katılmıyorlardı.793  Katılanlar ise geri döndüklerinde eşkıyalık

yapıyor, gittikleri yerlerde yarardan çok zararda bulunuyorlardı.794 

Tüm imparatorluk genelinde olduğu gibi Mardin’de de yeniçerilerle ilgili

sorunlar yaşanmıştır. Abdulgani Efendi “Mardin’e evvelden Yeniçeri gelmişti.

Bunların çoğu Kürt olduğu için ahali tarafından kabul edilmedi ” diye

başlamaktadır, yeniçerilerden söz etmeye. Bahsettiği olay 1777 tarihinden

evvel olmalıdır. Çünkü bu tarihte ahaliden bazıları İstanbul’a yazı yazıp

yeniçerilerin tekrar gönderilmesini talep etmişlerdir. Bu istek üzerine

yeniçeriler tekrardan şehre yerleşmişlerdir.795  Ahaliden bir kısmının

yeniçerileri şehirde istemelerinin sebebi aşiretler arasında sürmekte olan

hâkimiyet mücadelesi ve bazı aşiretlerin fitne ve fesatta ileri gitmesi

gösterilebilir. Nitekim o dönemde neredeyse Mardin her üç dört ayda bir

hâkim değiştirmekteydi ve bunların bir kısmı eşkıyalar tarafından öldürülerek

hayatlarını kaybediyorlardı.796  Yeniçerilerin istek üzerine şehre geldikleri

tarihte, Mardin Hâkimi Arap Ali Ağa’ydı. Ancak ömrü fazla sürmemiş ve üç ay

sonra yeniçeriler tarafından idam edilmişti.797 

 Abdulgani Efendi, Mardin’deki yeniçerilerden bahsederken tüm

kötülüklerin kaynağı olarak onları göstermektedir. Nitekim bu kişiler şarap

içmekte, günah işlemekte, kadınlara sarkıntılık etmektedirler. Yeniçerilerin

yaptıkları nedeniyle İslam dini “Amelika-i Benî Hâm gibi değersiz oldu”  

sözlerini kullanmaktadır.798  Yeniçerilerin taşkınlıklarının artması ve 1193

senesi Receb ayında (Temmuz 1779) Mardin Hâkimi Ali Bey’i ve haznedarı

Süleyman Bey’i bir günde öldürmeleri üzerine hükümet yeniçerileri

Mardin’den çıkarma kararı almıştır.799 

793  Örneğin 1768-1774 savaşlarına çağırılan yeniçerilerin birçoğu katılmamış ve Anadolu’nun her üçkolunun nihayetine kadar olan bölgelere gönderilen fermanlarla bu askerlerin orduya katılmasıistenmiştir. Özkaya, a.g.m., s. 77.

794 Özkaya, a.g.m., s. 77.795 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 196.796 1192/1777 tarihinde Mardin hâkimi olan Yusuf Ağa ve halefi olan ve sadece dört ay görevde kalabilen

Abdulkadir Beg zehirlenerek, 1193/1778 senesinde ise Ali Ağa askerler tarafından öldürülmüştür.Abdulgani, a.g.e., s. 196.

797

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 196.798 Abdulgani Efendi, a.g.e. , s. 196.799 Abdulgani Efendi, a.g.e. , s. 197.

Page 202: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 202/373

186

Yeniçerilerden başka Anadolu’nun birçok yerinde levendât taifesinin

de sorunlar çıkardığına rastlamaktayız.800 Savaşlardan sonra levendlerin bir

kısmı serbest bırakılır ve eski işlerine dönmelerine izin verilirdi. Buna

“kapıdan çıkma”   denirdi.801 Zamanla kapıdan çıkarılan bu levendler işlerine

geri dönmek yerine eşkıyalık yapıp yol kesmeye başlamışlardı.802  Nitekim

Mardin’e gönderilmiş 1745 tarihli fermanda başıboş gezen levendât taifesinin

her nerede görülür ve duyulursa ittifak halinde üzerilerine gidilmesi ve ele

geçirilir ise cezalandırılmaları ve reayaya zarar vermelerinin engellenmesi

istenmiştir.803 

Şehirde huzurun bozulmasına yol açan olaylar arasında en önemlisi

aşiretler arasında çıkan anlaşmazlıklardı. Genelde Mardin hâkimiyetini elde

tutabilmek için birbirleriyle rekabete girişen aşiretler arasında sert tartışmalar

çıkmakta, şehirde huzur ortamı yok olmaktaydı. Araştırdığımız dönem

içerisinde Mardin’de nüfuzu bulunan aşiretlerden isyan ederek yolları kesen

Sincar aşiretinin 1647 yılındaki eşkıyalık faaliyetleri nedeniyle Mardin

Bağdat’a bağlanmıştır.804 Milli Aşireti ile Yakubpaşazade’ler arasındaki nüfuz

mücadelesi 1711 yılında çatışmaya dönüşmüş ve 1665 yılında Bağdat’tan

alınarak Diyarbekir’e bağlanan Mardin tekrar Bağdat’a bağlanmıştır. Bu

dönemdeki aşiretler arasındaki mücadele Mardin hâkimliğine de yansımış,

Mardin hâkimiyeti Millizadeler ile Yakubpaşazadeler arasında gidip

gelmiştir.805 

1777 sensinde meydana gelen bir yağma olayı da yine aşiretlerin

Mardin’e hâkim olma mücadelelerinin bir sonucuydu. Bu tarihte Millizade İsa

800  Levendler, Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyıl başlarında sarıca-sekban kuvvetleriyle beraber beylerbeyi maiyetinde toplama bir sınıf süvari olarak hizmete başladıktan sonra önem kazandılar.Bunlar bir vezir veya beylerbeyi kapısında hizmet ederler, efendileri makamından azledilince bunlarda bos kalır ve yeni bir yere kapılanıncaya kadar başıboş bir halde bilhassa Anadolu’da eşkıyalıkederlerdi. Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmed Zeki Pakalın, “Levend”, Osmanlı Tarih Deyimleri veTerimleri Sözlüğü , C. II, İstanbul 1983, s. 358-359.

801  Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, C. 2, İstanbul 1995, s. 318-321; YücelÖzkaya, “XVIII. Yüzyılda Çıkarılan Adaletnamelere Göre Türkiye’nin İç Durumu”, Belleten, Ankara1974, C. XXXVIII, S. 151, s. 461.

802 Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğunda Ayanlık , Ankara 1994, s. 74.803 MŞS 252, b. 310. (Evail-i Cemaziyelahir 1158/1-10 Temmuz 1745)804 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 188.805

 1695 tarihinde Yakup Paşazadelerden İsmail Beg Mardin hâkimi iken 1704 tarihinde MillizadelerdenMustafa Beg hâkim olmuştur. 1118/1706 tarihinde Mardin hâkimiyetinin Yakup PaşazadelerdenOsman Bey’e, 2 yıl sonra ise tekrar Millilerden Mustafa Bey’e geçmiştir.

Page 203: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 203/373

187

Bey ile Mardin müftüsü Ahmed Efendi arasında çıkan tartışma iki tarafın

saflaşmasına dönüştü ve Milliler Ulu Cami’de toplanarak müftünün ve

taraftarlarının evlerini yağmaladılar ki Abdulgani Efendi bu yağma sonucunda

birçok fakir kişinin zenginleştiğinden bahsetmektedir.806  Bu yağma olayı

Mardin’deki dengeleri altüst etmiş görünse de, 1777 senesinde Mardin

valiliğine getirilen Hacı Abbas Ağa yağmacıları yakalatıp, başta Millizade

İbrahim Bey olmak üzere birçoğunu idam ettirerek yeni bir dönemin

başlamasına sebep olmuştur.807 

Mardin’de sakin aşiretlerin zaman zaman yol kestikleri ve soygun

yaptıkları belgelere sıkça yansımıştır. Ancak en ilginci 1689 tarihli belgedir.

Bu belgede Amid sakinlerinden ve bezirgân taifesinden Hacı Osman bin

İbrahim, ticaret amacıyla Acem şehrine giderken Kiki aşiretine mensup

kişilerin yanlarında 108 kişi ile yollarını kestiğini ve eşyalarını çaldığını iddia

ile Diyarbekir kaymakamına şikâyette bulunmuş, bu kişiler yakalanıp

içlerinden 5 kişi hapse atılmıştır. Ancak Hacı Osman aynı zamanda Kiki

 Aşireti reisi Nasır el-Hüseyin ile de temasa geçerek aşiretinin mensupları

hakkında şikâyette bulunmuştur. Bunun üzerine Nasır el-Hüseyin, Hacı

Osman ile soyguncuları paranın geri verilmesi kaydıyla sulh yaptırmış ve bu

hizmete binaen Hacı Osman’ın parasından 140 esedi kuruşu kendisine

almıştır. Böylelikle dava düşmüş ve bu 5 kişi serbest kalmak istemiştir. Bu

kişileri bırakmayan Diyarbekir kaymakamı, Hacı Osman’a kızarak onu ve

yanındakileri değnekle dövdürtmüştür. Mardin’e dönen Hacı Osman bu

durumu Mardin mahkemesine şikâyet etmiş ve kayıt altına aldırtmıştır.808 

Kiki aşiretinin karıştığı bir başka eşkıyalık girişimi ise 1689 tarihlidir.Diyarbekir’den Mardin’e gelen kervanlara saldıran aşiret mensupları Mardin

zabiti Ali Ağa tarafından durdurulmaya çalışılmış ancak çıkan arbede

sonucunda gelen takviye kuvvetle birlikte bu kişiler yakalanabilmiştir.809 

Yezidi aşiretlerden Şarkiyanlu aşiretinin de yol kestiği ve eşkıyalık

yaptığı 1762 tarihli bir belgeden anlaşılmaktadır. Bu belgede göçebe olarak

806 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 192.807

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 193.808 MŞS 248, b. 159. (Evasıt- Zilkade 1100/26 Eylül–5 Ekim 1689)809 MŞS 248, b. 78. (21 Ramazan 1100/9 Temmuz 1689)

Page 204: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 204/373

188

yaşayan Yezidi Şarkiyanlu aşiretinin yol kestiği, fakirlerin ve yolcuların

mallarına göz koydukları, daha önce Diyarbekir taraflarında iken bu sene

Mardin toprağında sakin olduklarından her sene vermeleri gereken 1200

kuruş mirilerini Diyarbekir voyvodasına vermedikleri belirtilmektedir. Onları

tedip eden Mardin voyvodasının şehirde bulunan sarayını bastıkları ve

tutukluları kaçırdıklarından bahisle bu olayların önüne geçilmesi istenmesi

aşiretlerin eşkıyalık hareketlerine katkısını göstermesi açısından önemli bir

belgedir.810 

Kimi zaman kazalar arasında da ortaya çıkan tartışmalar şehri

etkilemekte ve huzursuzluğa yol açmaktaydı. 1760 tarihli bir belge bu

sebeple ortaya çıkan fitne ve fesadın bitirilmesi için Diyarbekir valisi ve

Mardin voyvodasının ortak çabasını göstermektedir. Derik ve Aynbürud

kazaları arasındaki ortaya çıkan husumetin giderilmesi için arabuluculuk

yapan Diyarbekir valisi ve Mardin voyvodası barışı sağlamış ancak

taraflardan birinin mutabakatı bozması halinde 2500 kuruş ceza ödenmesi

kararlaştırılmıştır.811 Aşiretler arası tartışmalar sonucunda yapılan barışlarda,

iki taraftan birinin sulhu bozması halinde belli bir miktarda para ödemesi

durumu oldukça yaygın gözükmektedir. Nitekim 1763 tarihli bir belgede Kiki

 Aşireti ile Sürgücü Aşireti arasındaki barışın bozulması halinde tespit edilen

miktar 10.000 kuruştur.812 

(2) Rüşvet ve Dolandırıcılık:

XVII. yüzyıldan itibaren devlet-toplum hayatındaki iktisadi ve sosyal

gerilemeye bağlı olarak rüşvetin de iyice arttığı söylenebilir.813  Özellikle

810  MŞS 195, b. 200. (Tarih bulunmamakla birlikte önceki ve sonraki belgelerin hemen hepsinin1175/1762 tarihlerinde olması bu belgenin de aynı tarihte kayda geçirilmiş olabileceği ihtimaliniarttırmaktadır.)

811 MŞS 195, b. 107. (15 Şevval 1173/31 Mayıs 1760)812

 MŞS 195, b 73. (20 Cemaziyelevvel 1177/26 Kasım 1763)813 Kemal Daşcıoğlu, “Osmanlı Döneminde Rüşvet ve Sahtekârlık Suçları ve Bunlara Verilen CezalarÜzerine Bazı Belgeler”, Sayıştay Dergisi, Sayı 59, Ankara 2005, s. 119.

Page 205: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 205/373

189

devlet hizmetlerinin para ile satılması, rüşvetin artmasında etkili olmuştur.814 

XVIII. yüzyılda da durum aynı şekilde devam etmiş, kamu hizmetlerine

liyakatli kişiler değil, çok para veren kişiler atanmıştır. İstanbul’dan çeşitli

yerlere gönderilen paşalar ve diğer görevliler bu görevleri rüşvet ve para

ödeyerek elde ettikleri için zararlarını halkın sırtından çıkarmaya

çalışmışlardır.815 Bunun haricinde eşkıyalık yapanlar dahi soydukları malların

ve paraların bir bölümünü yöneticilere verirlerdi ki, kendilerinin

barınabilecekleri bir yerleri olsun. Bu durum yöneticilerin rüşvet karşılığında

eşkıyaları koruması anlamına gelmekteydi.816 

XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin genelinde büyük bir sorun olarak

ortaya çıkan rüşvet ve iltimas olayı Mardin’de de kendini göstermekteydi.

Devlet yöneticileri hakkındaki rüşvet iddiaları mahkemelere kadar yansımış,

bahsi geçen kişiler hakkında tahkikatlar başlatılmış ve bazen bu kişilerin

görevden alınmalarına bile sebep olmuştur. Voyvodalar hakkındaki şikâyetler

titizlikle incelenmiş ve yapılan tahkikatın sonucuna göre görevinde kalmasına

karar verilenler olduğu gibi görevinden alınanlar da olmuştur. Örneğin, 1764

tarihinde Mardin voyvodası olarak görev yapan Hasan Ağa hakkında

ahaliden bazılarının şikayeti üzerine tahkikat başlatılmış817  ancak Hasan

 Ağa’nın öteden beri devlet işlerinde göstermiş olduğu gayret üzerine

voyvodalık süresinin uzatılmasına karar verilmiştir.818  1765 tarihinde

voyvodalık yapan Ömer Ağa ise hakkında yapılan tahkikat sonucunda

kusurları görülerek görevinden alınmıştır.819 

Kusurları görünen görevliler hakkında sürgün cezalarının verildiğine de

rastlamaktayız. Amid’e medrese hocalığı yapan Küçük Bekir Efendi’nin halkıfitne ve fesada sürüklediği anlaşılınca yanında iki şakirdiyle birlikte Mardin’e

sürülmesine karar verilmiştir. 820 

814 Ahmed Mumcu, Osmanlı Devleti’nde Rüşvet, İstanbul 1985, s. 85.815 Öksüz, a.g.e., s. 134.816  M. Çağatay Uluçay, XVIII ve XIX. Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkıyalık ve Halk Hareketleri,

İstanbul 1955, s. 58.817 MŞS 195, b. 74. (16 Recep 1177/20 Ocak 1764)818

 MŞS 195, b. 75. (11 Şaban 1177/14 Şubat 1764)819 MŞS 195, b. 48. (22 Safer 1179,/10 Ağustos 1765)820 MŞS 195, b. 136. (Evahir-i Rebiulahir 1174/30 Ekim 1760)

Page 206: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 206/373

190

Kazalarda kadılar ve naibler veya mütesellimler halktan haksız yere

para alıyorlardı ki mahkeme harcı adıyla aldıkları paralarla yetinmeyip

haksızlık yapıyor, kim daha fazla para verirse onun lehine davayı

sonuçlandırıyorlardı.821  Mübaşirlerde kadılardan geri kalmayarak halktan

yiyecek ve para talep ediyorlardı.822  Mübaşirlerin bu tür kanunsuz yollara

başvurmalarının artması üzerine 1727 tarihinde Mardin ve Nusaybin

kadılarına gönderilen bir fermanda Şark seferi nedeniyle çeşitli zahirenin

sahiplerine verilmediği, bu zahirenin yenildiği, yiyenler arasında

mübaşirlerinde bulunduğu belirtilerek, bu istismarın önlenmesi için

İstanbul’dan Ahmed adında bir mübaşirin gönderildiği belirtilmekteydi.823 Yine

bir başka fermanda kadıların ücretlerine değiniliyor ve kâtip sayısının

azaltılmasından bahsediliyordu.

1764 tarihli başka bir fermanda memlekette bulunan menzillerin en iyi

şekilde idare edilmesi hususunda vezirler, mir-i miranlar, mevaliler, kadılar,

naibler, mütesellim ve ayanlar uyarılıyor ve önemli işler için gelen

mübaşirlerden ücret alındığını, işlerini görebilmeleri için kendilerine binek

verilmesi gerekirken bu durumun geciktirildiği, bütün bunların kadı, naib ve

ayan-ı vilayet adına erbab-ı teğallübden (menfaat şebekesi) kaynaklandığı

belirtilmektedir. Bundan sonra bu işlerle ilgilenmek üzere baş defterdar

Mehmed Emin’in görevlendirildiği belirtilmekte düzeni bozanların İstanbul’a

getirilerek haklarında gerekli işlemlerin yapılacağı bildirilmektedir.824 

Rüşvet olayının dışında sahtekârlık olaylarına da rastlanmaktaydı.

1763 tarihli bir fermanda altın sikkelerin bazı sahtekârlar tarafından kesilerek

eksik hale getirildiği, bu durumun halkı zarara soktuğu, bu tip altınlarınİstanbul’da alınıp satılmasının yasaklandığı belirtilmekteydi. Halkın elindeki

bu tip altınların sarraflar aracılığıyla değiştirilip darphane-i amire’ye teslim

edilmesi bildirilmekteydi.

Halk arasında “Mar baş” adlı verilen paranın bazı hilekârlar tarafından

halktan 5 para kıymet biçilerek alındığı, ancak içerisinde 12 akçe halis gümüş

821 Kemal Daşçıoğlu, a.g.e., s, 121.822

 Özkaya , “XVIII. Yüzyılda çıkarılan Adaletnamelere Göre Türkiye’nin İç Durumu”, s. 483.823 MŞS 252, b. 76. (15 Cemaziyelahir 1140/28 Ocak 1727)824 MŞS 195, b. 77. (Evahir-i Şevval 1177/22 Nisan-1 Mayıs 1764)

Page 207: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 207/373

191

bulunduğu anlaşıldığından, bu paranın cizyedarlar tarafından 12 akçe

karşılığında alınması kararlaştırılmıştır. Ancak darphane-i amire’ye teslim

edilmesi gereken bu paraların, sonraki araştırmalarda iki çeşidine daha

rastlandığı bunlar birinin 9, diğerinin 10 akçeye denk geldiği anlaşılmıştır.

Bunlarında bozuk olduğu anlaşılınca bu paranın tamamıyla tedavülden

kaldırılmasına karar verilmiştir.825 

b. Mülkiyete Saldırı Suçları (Hırsızlık, Gasp, vs.):

Mülkiyete saldırı suçlarının başında hırsızlık ve gasp gelir. Başkasına

ait koruma altındaki belli bir değerde bir malı mülk edinme kastıyla gizlice

almaya hırsızlık denir.826  İslam hukukçuları, hırsızlığı ikiye ayırırlar.

Birincisine adi veya basit hırsızlık, diğerine büyük hırsızlık adını verirler.827 

 Adi veya basit hırsızlık dediğimiz suç had cezasını gerektirir. Büyük hırsızlık

ise tazir cezasını gerektirir.828 

Hırsızlık olayını gerçekleştiren kişinin ilk seferde sağ eli kesilmesi,ikinci defa aynı suçu işlerse bu defa sol ayağının kesilmesi İslam hukukunda

yer alır.829 İki elini de kesip hayati ihtiyaçlarını görmekten büsbütün mahrum

bırakılmak yerine ikinci suçunda sol ayağı kesilir. Yine hırsızlık ederse artık

kesilecek birşey yoktur. Tövbe edinceye kadar hapsedilir.830  Çalmış olduğu

mal elinde ise sahibine iade edilir. Mal bulunmaz ise herhangi bir tazmin

gerektirmezdi.831  Her ne kadar İslam hukukunda hırsızlık cezası el kesme

825 MŞS 195, b. 87. (Evahir-i Rebiulahir 1178/17-26 Ekim 1764)826Ömer Menekşe, XVII  ve XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devletinde Hırsızlık Suçu ve Cezası,

Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1998, s. 20.827 Had cezası ile cezalandırılan hırsızlık es-serikatü’s-suğra (basit hırsızlık) ve es-serikatü’l-kübra (büyük

hırsızlık) şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Basit hırsızlık başkasına ait bir malı onun gıyabında ve rızasıolmadan gizlice alıp götürmektir. Büyük hırsızlık ise (mevsuf hırsızlık) yol kesme, eşkıyalık olarak bilinen başkasının malını zorla elinden almaktır. Düzbakar, a.g.m., s. 82.

828 Menekşe, a.g.e., s. 42; Akbulut, a.g.m., s. 176.829  İslam hukukunda hırsızlık suçunu işleyen kimseye uygulanacak el kesme cezası Kur’an-ı Kerimde

şöyle ifade edilmektedir: “Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'dan bir cezaolarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir. Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbeeder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tövbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet

edendir.” Maide Süresi 38–39. ayetler.830 Akbulut, a.g.m., s. 176.831 Akbulut, a.g.m.. s. 176.

Page 208: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 208/373

192

olarak bilinse de Mardin şer’iye sicillerine yansıyan hırsızlık vakalarında bu

cezanın verildiğine rastlanılmamış, çoğu zaman hırsızlık suçunun görüldüğü

davaların sonucunda verilen cezalar belgelerde belirtilmemiştir. Örneğin 1747

tarihli bir belgede Mardin’e bağlı Haruk köyünden Hasan bin Mehmed 6 sene

önce 60 kuruş kıymetli malını Ömer bin Mustafa, Şeyh Musa bin Mehmed

adlı kişilerin gasp ettiklerini belirterek Mehmed bin Ali ve Bayram bin

Davut’un şahitliğinde mahkemeye başvurmuş ancak sonucu

belirtilmemiştir.832  Yine bir başka belgede, Tahran ahalisinden olup hala

Mardin’de oturan Ali bin Budak adlı kişi, sekiz sene önce yolda giderken dört

yaşında olan katırının çalındığını ve katırının Tuffahiye köyünden Yusuf bin

Hacı Halil’de olduğunu söyleyerek kendisine geri verilmesini talep etmiştir.

Yusuf bin Hacı Halil’in, katırı parayla satın aldığını iddia etmesine rağmen

şahitlerin şehadetiyle katır Ali’ye teslim edilmiştir.833 

Osmanlı Devleti’nde hırsızların kadı önüne çıkmadan

cezalandırılmalarını engellemek için önlemler alınmış ve II. Bayezid devri

kanunnâmelerinde bu konuya özel dikkat çekilmiş, ehl-i örften kimselerin

hırsızları cezalandırmaması istenmiştir.834  Yavuz Sultan Selim zamanındaki

kanunnâmelerde ise hırsızların mahalle sakinleri tarafından istenilmediği

hallerde sürgün edilebileceği belirtilmiştir.835 

Mardin’de yaşanan hırsızlık olaylarını iki kategoride inceleyebiliriz.

Birincisi eşya hırsızlıkları, ikincisi ise hayvan hırsızlıklarıdır. Mal ve eşyaya

dair hırsızlıkların genelde evlere girilerek veya yol kesilerek yapıldığı

anlaşılmaktadır. Bu tür hırsızlıklarda genellikle değerli eşyalar çalındığı gibi,

Mustafa bin Abdullah hakkında açılan davada olduğu gibi tencere, mitilyorgan, demir ok, dehre, merkep, demir örs, şakka (parça yırtık) kilim, hurç,

yorgan, çarşaf gibi malların çalındığı da olmuştur.836  Bu durum hırsızlık

eyleminin sadece kolay yoldan kazanç sağlama isteğinin dışında ihtiyaçtan

da yapıldığına dair ipuçları vermektedir.

832 MŞS 252, b. 477. (11 Zilkade 1160/14 Kasım 1747)833 MŞS 248, b. 237. (22 Rebiulevvel 1101/4 Ocak 1690)834

 Ahmed Akgündüz, Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, C. II, İstanbul 1990, s. 75.835 Akgündüz, a.g.e., C. III, s, 193.836 MŞS 248, b. 383. (9 Cemaziyelevvel 1101/18 Şubat 1690)

Page 209: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 209/373

193

Mardin’de hayvan hırsızlıklarına da sık sık rastlanmaktadır. Özellikle

de Mardin’in coğrafi yapısından kaynaklanan en uygun ulaşım araçları katır,

tay ve merkeplerin sık sık çalındığını görmekteyiz.837 Mardin’in coğrafi yapısı

gereği en uygun ulaşım aracının katırlar ve merkepler olduğu

düşünüldüğünde hırsızlık vakalarının bu yönde gerçekleşmesi anlaşılır

görünmektedir. Örneğin, Hızır Beşe adlı kişi 7 ay önce sarı katırının

çalındığını mahkemeye bildirilmiş ve katırının şu an Yusuf bin Osman’da

olduğunu iddia etmiştir. Şahitlerinde şehadetiyle durum kanıtlanmış ve katır

Hızır Beşe’ye teslim edilmiştir.838 Bir başka belgede ise koyun hırsızlığı göze

çarpmaktadır. Hacı Hüseyin bin Hacı Ali, Hasan bin Saruhan hakkında

koyunlarını getirip şehirde kasaplara sattığını iddia etmiştir.839 Katır ve koyun

hırsızlığından başka Kulu bin Sefer adlı kişi davarlarının,840 Kiki aşiretinden

Melham bin Ali adlı kişi ise bir adet erkek tayının çalındığı iddiasıyla

mahkemeye başvurmuştur.841 

Mahkemeye yansıyan hırsızlık davaları içerisinde iftira mahiyetinde

olan birçok dava vardır. Bunlarda mahkeme titiz davranıp önce şahit arama

yoluna gitmiş ancak şahidin olmadığı durumlarda hakkında iddia bulunan

kişiye yemin teklif edilmiştir. Amid sakinlerinden Ali Bey bin Mustafa Bey

Mardin kazasına tabi Turaçlu aşiretinden Beşir bin Ahmed hakkında iki sene

önce 10 Mardin kilesi buğdayını çaldığını iddiasında bulunmuş, Beşir ise

iddiayı reddetmiş ve olayın şahitlerinin bulunmaması üzerine Beşir’e yemin

teklif olunmuş, yemin etmesi üzerine dava düşmüştür.842  Yine bir başka

belgede Molla Receb, Ahmed bin Kasım hakkında daha önce Koçhisar’da

bulunan evine hırsızın girdiğini ve bir miktar malını çaldığını, bu mallariçerisinde bulunan bir “sahan”ın Ahmed bin Kasım’da bulunduğunu iddia

etmiştir. İddiasını kanıtlaması için kendisine 3 gün süre verilmiş ancak verilen

837 MŞS 251, b. 69. (Şevval 1126/Ekim-Kasım 1714); MŞS 248, bb. 521. (10 Ramazan 1100/28 Haziran1689); MŞS 248, b. 237. (22 Rebiulevvel 1101/4 Ocak 1690); MŞS 248, b. 45. (1 Şaban 1100/21Mayıs 1689).

838 MŞS 248, b. 521. (29 Şaban 1101/7 Haziran 1690)839 MŞS 248, b. 521. (10 Ramazan 1100/28 Haziran 1689)840

 MŞS 248, b. 563. (15 Şevval 1100/2 Ağustos 1689)841 MŞS 248, b. 20. (7 Şaban 1100/27 Mayıs 1689)842 MŞS 248, b. 103. (13 Şevval 1100/31 Temmuz 1689)

Page 210: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 210/373

194

süreyi 70–80 gün geçtiği için sahan tekrar Ahmed bin Kasım’a iade

edilmiştir.843 

Hırsızlık olaylarının bazen ölüm ve yaralanmalara yol açtığı da

görülmüştür. Örneğin, Turaçlu aşiretine mensup Kulu bin Sefer, Gurs köyü

yakınlarında Habbaze köyü sakinlerinden Mattar adlı kişiyle birlikte köy

halkından 20-30 kişilik bir grubun yollarını keserek, elbiselerini 25 yük

unlarını ve davarlarını çaldıklarını, ayrıca yanlarındaki adamlarından

 Allahverdi bin Mehmed adlı kişiyi kılıç ile birkaç yerinden yaraladıklarını,

kardeşi veliyi azasından taş ile vurup ölmesine sebep olduklarını iddia

etmiştir.844 Yine başka bir kayıtta Gursü’l-Ala (yukarı Gurs) köyünden Şeyh

Musa bin Şeyh Davud, Hacılı aşiretinden birkaç kişinin bir gün önce

köylerinden geçerken bir katır ile merkebini çaldıklarını, engellemeye

çalışırken Sadık adlı kişinin kendisini kılıç ile yaraladığını iddia etmiştir.845 

Bazı hırsızlık olaylarının Mardin mahkemesinde çözülemediği

durumlarda divan-ı hümayuna taşındığına da şahit olmaktayız. 1100/1689

tarihli bir belgede Meşki aşiretinden İbrahim Beşe adlı kişi divan-ı hümayuna

arz-ı halde bulunup Gurs-ı Edna sakinlerinden Mehmed bin Ali’nin geceleyin

evine girip eşyalarını çaldığını şikâyet etmiştir. Bahsi geçen kişilerin Amid

divanına getirilmesi konusunda buyruldu gönderilmiştir.846 

c. Hayata ve Vücut Bütünlüğüne Karşı İşlenen Suçlar:

İnsanın en tabii ve vazgeçilmez hakkı yaşama hakkıdır. İnsanların

huzur ve güven ortamında yaşayabilmeleri için hayat ve vücut bütünlüklerininkorunması, tarihin en eski dönemlerinden günümüze kadar önemini korumuş

ve çeşitli müeyyidelerle teminat altına alınmıştır. Hayat hakkı, diğer bütün

haklardan istifade edilebilmenin zorunlu ön şartıdır. Bundan dolayı şahsın

843 MŞS 259, b. 10. (6 Safer 1007/8 Eylül 1598)844

 MŞS 248, b. 563. (15 Şevval 1100/2 Ağustos 1689)845 MŞS 248, b. 45. (1 Şaban 1100/21 Mayıs 1689).846 MŞS 248, b. 538. (13 Rebiulahir 1100/4 Şubat 1689)

Page 211: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 211/373

195

hayatına yönelik tecavüzler aynı zamanda onun sahip olduğu bütün hakların

ihlali anlamını taşımaktadır.847 

Şahıslara karşı işlenen suçlar, hayata ve vücut bütünlüğüne karşı

olmak üzere ikiye ayrılır. Hayata karşı suçlar, adam öldürme suçları olup,

genel kabullere göre modern tasnife uygun şekilde, kasten (amden), kastın

aşılması (şibhü’l-amd) suretiyle ve taksirle adam öldürme (hataen katl)

şeklinde üçe ayrılmıştır. Vücut bütünlüğüne yönelik suçlar da, adam öldürme

suçu gibi, kasten yaralama suçu, taksirle yaralama, kastın aşılması suretiyle

yaralama olarak üçe ayrılır.848 

İslam hukukuna göre hayata ve vücut bütünlüğüne karşı işlenen suçlar

İslam hukukuna göre haram eylemlerdir. Bundan sebep olsa gerek ki

araştırmamızı yaptığımız döneme ait olan 12 adet şer’iye sicili tarandığında

hayata ve vücut bütünlüğüne karşı işlenen suçlara ait 45 belge bulunmuştur.

Bu belgelerden 32’si yaralama, 13’i ise öldürme olayları ile ilgilidir.

Yaralama ve öldürme olaylarının sebepleri değişkenlik göstermektedir.

Genelde hayvanlar konusunda çıkan tartışmalar iki tarafı biribirine düşürmüş

ve sonunda fiili yaralama veya öldürme olaylarına girişilmiştir. Örneğin 1741

tarihinde Göllü köyünden gelen bir davada Hacı Ahmed bin Abdullahzade

adlı kişinin katırının uzun süredir kayıp olması nedeniyle çıkan tartışmada

komşusu bıçaklanmıştır.849  Hayvan hırsılıklarının sıkça yaşandığı Mardin’e

bu tür vakıalar da yaralama veya öldürme olaylarına sebep olabiliyordu.

Gursü’l-Ala (Yukarı Gurs) köyü sakinlerinden Şeyh Musa bin Şeyh Davud

naib tayin olunan Molla Mehmed tarafından kurulan mahkemede Mardin

kazasına tabi Hamza Hacılı aşiretinden Hudabende, Veli, Hüseyin, Budak ve Ahmed bir gün önce ögle vaktinde adı geçen kisilerin göç ile gelip köyleri

önünden geçip giderken bir katır ile bir merkebini çaldıklarını bunu haber

aldıgında arkalarından seyirdip (koşup) kendilerine yetiştiginde katır ve

merkebi talep ettigini, ancak adı geçenlerin kendi üzerine topluca hücum

847 Özen Tok, Kayseri Kadı Sicillerindeki Yaralanma ve Ölüm vakalarıyla İlgili Keşif Raporları (1650-1660), Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 22, Yıl: 2007/1, s. 328.

848

 Halil Cin- Ahmed Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, C.I, İstanbul 1995, s. 322; Tok, a.g.m., s. 328-329.849 MŞS 203, b. 189. (Rebiülevvel 1154/Mayıs-Haziran 1741);

Page 212: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 212/373

196

ettiklerini, içlerinden Sadık adlı kişinin kendisini kılıç ile yaralayıp iki

parmağını kopardığını, ayrıca topuz ile iki dalı (omuzu) arasına vurup

yaraladığını söyleyip davacı olmustur.850 

Yaralamalardaki sebeplerden biride kişilerin veya iki grubun

anlaşmazlığından doğan kavalardır. Birkaç örnek vermek gerekirse, Mardin

sakinlerinden ve Gölasiye mahallesi ahalisinden olup bıçakla öldürülen Abd

İşua veledi Kıs Yosef adlı zimmînin kardeşi Abdulkerim ve kız kardeşi Tevriz

ve Esma evladı Kıs Yosef adlı zimmîler, mahkemede, Mardin ihtisabname

emini olan Osman Ağanın kölesi Şahin bin Abdullah hakkında; beş gün önce

kuşluk vaktinde Sahin’in evlerine gelip içeriye girmek istedigini, kardesleri

 Abd İşua’nın Şahin’e haremimize girme dedigini, bu esnada Şahin’in avlu

içinde bıçak ile kardeslerinin sağ budundan vurup onu öldürücü yarayla

yaraladıgını, bir saat hayatta kalan kardeşlerinin o yaradan öldügünü şikâyet

ile sual olunmasını talep etmislerdir. Şahin ise “hâşâ ve kella” diyerek

söylenenleri inkâr etmiş ve haberinin olmadıgını bildirmistir. Davacılardan

durumu ispatlamaları istendiginde iddialarını ispatlayamamışlar ve bunun

üzerine Mardin zabiti Ali Ağa’nın Çukadarı Mustafa Bey huzurunda olay

kayda geçirilmistir.851 Bir diğer örnek ise 1792 tarihndedir. Mardin’de ikamet

eden Behramki Mustafa bin Hasan, Dükuri aşiretinden Veli bin deli Maho ile 3

yıl önce aralarında çıkan kavga ve tartışma neticesinde Veli’nin attığı taş ile

yüzünün yaralandığını, ayrıca bir dişinin kırılıp dört dişinin de şiştiğini,

kendisini dava edecekken araya aracıların girmesiyle 10 kuruş ile sulh

yaptıklarını, kendisinde alacağı kalmadığını söylemiştir.852  Bu belgede de

göründüğü üzere yaralama olaylarının sonunda çoğu zaman belli bir meblağkarşılığında anlaşılarak sulh yapılmakta ve bu durum mahkemece kayıt altına

alınmaktaydı. 1746 yılında da böyle bir olay gerçekleşmiş Mardin’e tabi

Hamduni köyünden Halil bin Şeyh Musa, Hasan bin Şemseddin adlı kişi ile

girmiş olduğu tartışmada gözüne yumruk yediği ve artık göremediğini

850

 MŞS 248, b. 45. (Gurre-i Şaban 1100/21 Mayıs 1689)851 MŞS 248, b. 46. (6 Şaban 1100/26 Mayıs 1689)852 MŞS 195, b. 31. (10 Cemaziyelevvel 1176/27 Kasım 1762)

Page 213: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 213/373

197

söyleyerek araya girenlerce 50 kuruş akçeye sulh yapıldığını belirterek

mahkemeye bildirmiştir.853 

2. Borç Alacak-Verecek İlişkileri:

Borç alacak-verecek ilişkileri ekonomik veriler sunmakla birlikte, sosyal

hayata dair bir takım argümanları da ortaya koymaktadır. Günlük hayatımızın

büyük ve küçük münasebetleriyle borçlar hukuku kadar sıkı temas halinde

bulunan başka bir hukuk sahası yoktur. Borç mefhumu, sayısız şekillerdetarafları birbirine bağlamaktadır. Aslında borçlar, insanların ekonomik

ilişkilerini ortaya koyarken aynı zamanda ekonomik ilişkilerin ortaya çıkardığı

sosyal ilişkileri de yansıtmaktadır.854 Bu duruma rağmen borç ilişkileri diğer

hukuki ilişkiler gibi yerel öğeler taşımaktan uzaktırlar. Çünkü borçlar hukuku

dünyanın birçok yerinde benzerlikler göstermekle birlikte, milli ve mahalli

özelliklerin tesirine fazlasıyla açık değildirler.855 

Osmanlı hukukunda borca “Deyn” denirdi.856

  Arapça olan deynkelimesi “karşılığı olup yalnızca para ile ödenebilecek yükümlülüğü” 857  ifade

etmektedir. Borç tarafları karşılıklı yükümlülük ve sorumluluk ile birbirine

bağlamaktadır. Bu bağlılığın kişinin şahsına mı yoksa mal varlığına mı

bağladığı konusunda İslam hukuku “borcun getirdiği sorumluluk mâlidir” yani

kişinin vücudunu veya bedenini değil malını bağlar demektedir.858  Yine de

alacaklının borçludan malını alamaması durumunda hâkim tarafından kişiye

hapis cezası verilmesi uygulaması İslam hukukunda da vardır.Mardin’e ait mahkeme kayıtlarında borç alacak ilişkileri ile ilgili süreç

çoğunlukla borcun ödenmemesi ile başlıyordu. Normal borç işlemlerinde

mahkemeye başvurulmayıp, ödeme konusunda sıkıntıya düşüldüğü zaman

853 MŞS 252, b. 133. (16 Zilkade 1159/30 Kasım 1746)854 Mehmed Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2005, s. 523.855 Hayrettin Karaman, Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, C. 3, İstanbul 1996, s. 17.856  Deyn sözcüğü mastar olarak “ödünç almak, ödünç vermek, emir ve itaat altına almak, ceza veya

mükâfatla mukabelede bulunmak” anlamına gelirken, isim olarak “ödünç, satılan malın bedeli ve

hazırda bulunmayan şey” manalarına gelir. M. Akif Aydın, “Deyn”, DİA, C. IX, s. 266-268.857 Kaman, a.g.e., s. 20.858 Karaman, a.g.e., s. 22.

Page 214: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 214/373

198

çözüm için mahkemenin aracılığına gidilirdi. Birçok borç sürecinin

mahkemeye yansımamasına rağmen incelediğimiz sicillerde fazlasıyla borç

alacak-verecek belgelerine rastlanmaktadır. Bu borç ilişkilerinin bir kısmı

Müslümanların kendi arasında var olan kayıtlar olmakla birlikte,

gayrimüslimler ile Müslümanlar arasında da borç anlaşmazlığının yaşandığını

gösteren belgeler de mevcut bulunmaktadırlar.859  Mülk satışlarında olduğu

gibi borç alacak-verecek ilişkilerinde de din ayrımına gidilmemiş,

Müslümanlar ile gayrimüslimler karşılıklı olarak birbirlerine borç

vermişlerdir.860 Bu bağlamda borç alacak-verecek ilişkilerine bakıldığında din

faktörünün bir engel teşkil etmediği anlaşılmaktadır.

Borç davaları genelde anlaşma ile çözülmekle birlikte, kimi zaman

şahitlerin şahadetiyle, kimi zaman ise hâkim kararıyla aşağıdaki örnekte

olduğu gibi çözüme kavuşturulurdu:

“Mardin ahalisinden Seyyid İbrahim Efendi bin Hacı İshak, Beydo

veledi Hanna Gobel adlı zımmî hakkında iki sene önce Halik olan İbrahim’e

bir kıta berat yaptırması karşılığında 40 kuruş verdiğini ancak İbrahim’in

helak olması üzerine parasını terekesinden almak istediğinde Beydo’nun

kendisine karşı çıktığını söylemiş ve parasının alınmasını talep etmiş yapılan

araştırma neticesinde şahitlerin bu duruma şahitlik yapmaları üzerine paranın

Seyyid İbrahim’e verilmesine karar verilmiştir”.861 

Görüldüğü üzere borçlunun hayatta olduğu süre zarfında borcunu

ödememesi durumunda terekesinden borcunun tahsili yoluna gidilirdi. Borç

hadisesinde vasilik kurumu da devreye girer ve mirasçılar yaşça küçük ise

kendilerine mahkemece tayin edilmiş olan vasisinden borç istenirdi. Nitekimaz önce bahsi geçen olayda davalı durumunda olan Beydo veledi Hana

Gobel isimli zimmî İbrahim ve Hasi isimli iki çocuğun vasisi konumundadır.

859  MŞS 237, b. 58; MŞS. 247, b. 68( Tarih bulunmamaktadır); MŞS. 248, b. 37. (13 Şaban 1100/2Haziran 1689); MŞS 195, b. 15. (6 Cemaziyelevvel 1174 /14 Aralık 1760)

860 Bu konuda bakınız: Ronald C. Jennings, “Loans and Credit in Early 17th Century Otoman JudicialRecords: The Sharia Court of Anatolian Kayseri”, Journal of The Economic and Social History ofThe Orient, Vol. 16, No. 2/3(1973), s. 168-216; : Ronald C. Jennings, “Zimmis (Non-Muslims) in

Early 17th Century Otoman Judicial Records: The Sharia Court of Anatolian Kayseri” Journal ofThe Economic and Social History of The Orient, Vol. 21, No. 3 (1973), s. 225-293.  861 MŞS 195, b. 15. (6 Cemaziyelevvel 1174 /14 Aralık 1760)

Page 215: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 215/373

199

Borç alacak-verecek davalarında dikkati çeken bir durum ise borca

karşılık mülk rehin gösterilmesidir.862  Örneğin, Mardin sakinlerinden Molla

İshak bin İbrahim Efendi, Şammas adlı zimmîden 15 yıl önce almış olduğu

borca karşılık davalının Kıssis mahallesinde bulunan evini mahkeme

kararıyla almıştır.863 Burada dikkati çeken bir başka husus borç konusunda

herhangi vade sınırlaması”nın olmadığıdır. 15 yıl önceki borcun hatırlatılması

ve talep edilmesi dikkat çekicidir. Tanıklık kurumunun öne çıktığı

muhakemede ihtilaflar beyan esasına dayanıyordu ki, bütün beyanları doğru

kabul etmek, kuşku duymamak mümkün gözükmemektedir. 15 yıl önceki

borcu kanıtlamak zor bir iş olmakla birlikte, beyan yanında tanıklık ve yemin

müesseseleri devreye girmekteydi.864 

Bir başka husus ise kişinin vefat etmeden önce borçlarını ödememiş

olması durumunda borcunun terekesinden karşılanması hususudur. İnsan

vefat edince mal varlığı ile mülkiyet alakası sona ermekle birlikte vefattan

önce borçlanma bazı mallarının rehn edilmiş olması hatta bir kısım kişilere

bazı malların vasiyet edilmiş olması durumları olabilir.865 İslam hukukçularına

göre bu tür durumlarda borç ya ilk ya da ikinci sıradadır.866  Tereke toplamı

borçların toplamından az çıktığı durumlarda ortaya çıkmıştır. Bu durumlarda

alacaklılar arasında adaletli bir paylaşıma gidilmiştir. Örneğin 29 Mart 1800

tarihli bir tereke kaydında müteveffanın terekesi miktarı 184 kuruş 2 para iken

borçları toplamı 864,75 kuruştur. Alacaklılar arasında adaletli bir dağılıma

gidilmiş ve borçlarının sadece 1/6’sını alabilmişlerdir.867 

862 Suraiya Faroqhi, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak , Çev: Gül Çağalı Güven-Özgür Türesay, İstanbul 2003, s. 204.

863 MŞS 266, b. 89. (1213/1798-99)864 MŞS 266, b. 86. (1213/1798-99)865  Serkan Sarı, “Tereke Kayıtlarına Göre XVIII. Yüzyılda Mardin’de Sosyal-İktisadi Hayat”, I. 

Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006, s. 768.866

 Ayrıntılı bilgi için bkz. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam Hukuku Şahıs, Aile ve Çözümlü Miras,Konya 1977; Hayrettin Karaman, Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, C. 3, İstanbul 1996.867 MŞS 195, b. 239. (3 Zilkade 1214/29 Mart 1800)

Page 216: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 216/373

200

D. SOSYAL HAYATTA KADIN:

Osmanlı Devleti’nde kadınların kamusal alandan kopuk yaşadığı,

tamamen dört duvar arasına hapsolduğuna dair iddialar daima tartışma

konusudur. Kadının toplum içinde pasif olduğu, her hangi bir aktiviteye

katılmadığı genel kanısı yapılan araştırmalar ile yıkılmaya çalışılmış ve

bunda bir nebzede olsa başarılı olunmuştur.868 

İncelediğimiz dönem ve belgelere baktığımız zaman genel kanının

aksine kadının toplum içerisinde faal olduğunu ve birçok faaliyet içerisinde

yer aldığını görmekteyiz. Mahkeme sicillerine bakıldığında kadınların bazen

eşine veya bir başkasına borç veren, borç alan, kendi başına mahkemeye

müracaat eden, mehr isteyen ve mehrinin peşine düşüp ödenmemesi

durumunda mahkemeye giden, evlilik sırsında fikri alınan, istemediği

zamanlarda boşanabilen, mülk satışlarında bazen alıcı, bazen de satıcı olan,

erkekler ile ortak ticari faaliyetlerde bulunan ve kimsesiz çocuklar üzerine

vasi tayin edilen bir kadın profili ortaya çıkmaktadır. Bütün bunlar kadınlarıntoplum hayatı içerisinde yerlerinin önemli olduğu, dolayısıyla kadınların birçok

haklarının bulunduğu ve toplumdan tecrit edilmediklerini göstermektedir.

Kadınların sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçası olduklarını, birey

olarak haklarının olduğunu ve bunu da kullandıklarını, ihlali durumunda

yargıya müracaat ettiklerini sicillerde çok sıkça görmekteyiz. Elimizdeki

belgelere baktığımızda aşağıdaki grafik ortaya çıkmaktadır;

868 Bu çalışmalar için bkz. Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları, Editör: Madeline C. Zilfi,

Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2000; Ronald Jennings, “Women in Early 17th Century OttomanJudical Records the Sharia Court of Anatolian Kayseri”, Journal of Economic and Social History ofthe Orient, Vol.: XVIII, Part. 1 (1975), 53-114.

Page 217: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 217/373

201

Grafik 3: Kadınların Mahkemeye Vekâletle Başvurma Oranları

0

10

20

30

40

50

60

70

80

90

247

numaralı

defter

251

numaralı

defter

266

numaralı

defter

252

numaralı

defter

Vekalet Kullananlar

Vekalet Kullanmayanlar

 

Yukarıdaki tablo  erkeklere oranla daha çok vekil kullanmayı tercih

eden kadınların, mahkemede vekil kullanıp kullanmama oranlarını ortaya

koymaktadır. Görüldüğü üzere 247 numaralı defterde kadınların fail olduğudava sayısı 120’dir. Bu belgeler içersinde kadınların vekâlet yoluyla haklarını

kullandıkları belgelerin sayısı 85, bizatihi kendilerinin vekâlet kullanmaksızın

bulunduğu belge sayısı ise 35’dir. Yine 251 numaralı defterde kadınların vekil

kullandığı belge sayısı 70, kullanmadıkları 40,266 numaralı defterde vekil

kullananların sayısı 48, kullanmayanların sayısı 22’dir. Bu oranlar kadınların

kamusal alanda bireysel haklarını arama konusunda aktif olduklarını

göstermektedir ancak mahkemedeki temsiliyetlerinin genelde vekâlet yoluylaolması onların evlerinin duvarlarının arkasına çekildikleri, işlerini genelde

erkekler aracılığıyla yaptırdıkları anlamına gelmemelidir. Nitekim tam tersi

olarak kadınların bazen mahkemeye bizzat geldikleri, hâkimlerden haklarını

aradıkları, ticaretle uğraştıkları, mülk alıp sattıkları da sicillerde görülmektedir.

Genelde mülk alım satımlarında rastladığımız vekâlet verme durumlarında

erkek kardeşlerin miras yoluyla intikal etmiş mülk satışlarında kız

Page 218: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 218/373

202

kardeşlerinin yerine vekâlet edebildikleri gibi,869  bazen ise alakasız kişilerin

vekil olarak mahkemede davacı konumda olduğunu görmekteyiz.870 Miras ve

mülk satışı gibi konularda kadınların vekâlet kullanmaya çok fazla

başvurmalarının sebebi karışık olan miras davalarında güvendikleri

kimselerin, kendi adlarına bu işi çözümlemesini tercih etmelerindendir. Buna

rağmen birçok kadının vekâlet yoluna başvurmak yerine bizatihi kendisinin

mahkemeye geldiğini, mülkünü satışa çıkardığını belgelerden

anlamaktayız871 

Elimizdeki veriler kadınlarının kendi mülklerinin olmadığı yönündeki

genel kanıyı da doğrulamamaktadır. Aksine elimizdeki mülk alım-satımı,

tereke ve vakıf kayıtları kadınların mülk sahibi oldukları ve diledikleri gibi alıp

sattıkları göstermektedir. 14 Haziran 1733 tarihindeki bir belgede Aişe binti

Hamo adlı kadın Kıssis Mahallesi’ndeki evini 55 kuruşa satmıştır.872  Yine

Safer 1198 tarihindeki bir belgede Rabia adlı kadın içerisinde mutfak,

manzara, kenif ve su kuyusu olan evini 64 kuruşa satmıştır.873 

Kadınlara ait tereke kayıtlarına bakıldığında mal varlıklarının temel

kaynağını evlendikleri erkekler tarafından mehrleri oluşturmaktadır.

Elimizdeki tereke kayıtlarından kadınlara ait olan 24 tanesinde mehr-i

muaccelleri servetlerinin bazen yarısını bazen de yarısından fazlasını

oluşturmuştur. Örneğin Zeytun mahallesinde vefat eden Emine binti Mürteza

adlı kadının 580 kuruşluk terekesinin 350 kuruşunu mehr-i muacceli,874 

Bab’us-sor Mahallesinde vefat eden Zülfiye adlı kadının ise terekesi olan 700

kuruşun 540 kuruşunu mehr-i muacceli oluşturmaktadır.875 

Kadınların bireysel haklarıyla ilgili analizler yapmamıza imkân verenbelge türlerinden biri de boşanma belgeleridir. Elimizdeki 45 adet boşanma

belgesine baktığımız zaman 14 tanesi kadınlar tarafından muhâlaa ve tefrik

yöntemleri kullanılarak açılmış boşanma davalarıdır.

869 MŞS 266, b. 392. (12 Rebiülevvel 1214/14 ağustos 1799)870 MŞS 247, b. 195. (Tarih bulunmamaktadır.)871 MŞS 252, b. 112. (18 Receb 1159/6 Ağustos 1746)872 MŞS 237, b. 213. (1 Muharrem 1146/14 Haziran 1733)873

 MŞS 266, b. 179. (Safer 1198/Aralık-Ocak 1783-84874 MŞS 251, b. 341. (Tarih bulunmamaktadır.)875 MŞS 203, b. 267. (26 Zilhicce 1154/10 Şubat 1744)

Page 219: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 219/373

203

Grafik 4: Kadın ve Erkeklere Göre Boşanma Oranları

Kadının bir bedel ödeyerek veya alacağı bir bedelden vazgeçerek

erkekten boşanması yöntemine verilen ad olan muhâlaa yöntemine

kadınların sıkça başvurmuş olması aslında kadının evlilik konusunda da

cesaretli olduğunu, çevrenin tepkisini çok fazla önemsemediğini, toplumsalbir baskının çok kuvvetli olmadığını göstermektedir. Zaten kadının rızası

dışındaki boşanmalarda da kadın mağdur edilmemekte, mehri, nafakası ve

sekene bahası verilip iddeti bitinceye kadar asgari bir teminat içinde

tutulmuştur. Sanıldığının aksine kadın boşandıktan sonra bekâr kalmamakta

kendisine evlenme yolu açılmaktadır. 

E. VAKIFLAR

Osmanlı şehirlerinde, toplumsal hayatın önemli unsurlarından biri de

vakıf müessesidir. Vakıfların idari, ekonomik ve hukuki yönleri bulunmasına

rağmen sosyal yapı başlığı altında değinmemizin amacı vakıfların toplumun

tamamına veya bir kısmına yönelik sosyal hizmetler sunmalarından

kaynaklanmaktadır.

Page 220: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 220/373

204

Vakıf, terim olarak durdurma, alıkoyma, duruş, durma; kımıldanmama,

ayırma, bağlama, bir malı veya mülkü -satılmamak kaydıyla- bir hayır işine

bağışlama, bırakma  anlamlarına gelmektedir.876  Genel anlamıyla ise VIII.

asırdan XIX. asır sonlarına kadarki devrede, İslam ülkelerinin içtimai ve

iktisadi hayatında önemli rol oynayan dini bir müessese olup, bir malın veya

gelirin, sahibi tarafından kendi isteği ile şahsi mülkiyetinden çıkarılarak belirli

şart ve gaye ile Allah rızası için bir hayır hizmetine ebediyen tahsis

edilmesidir.877 

Vakıflar, askeri ve reaya zümresinin maddi imkânları ölçeğinde tesis

ettikleri medrese, mescit, cami, çeşme, yol, köprü, aşevi, mektep, hastane

gibi dini ve sosyal müessesler için yaptıkları hayır amaçlı vakıflar ile devlet

kademesindeki önemli kişilerin veya zenginlerin mal ve mülkünü ehemmiyet

altına almak için yaptıkları yarı hayrî vakıflar diyebileceğimiz aile

vakıflarından oluşmaktaydı.878 Bu sosyal yönlerinin yanı sıra aynı zamanda

borç ve kredi kaynağı olarak mali bir hizmet veren “para vakıfları”

mütevellileri eliyle ihtiyaç sahiplerine borç para veren bir müessese de

oluşturmuştu.879 

XVIII. yüzyıla gelindiğinde vakıfların toplumsal hayattaki rolleri artmış,

beledi ve sosyal hizmetler gibi alanlarda da hizmet vermeye

başlamışlardır.880  Bu yüzyılda Anadolu ve Rumeli’de 6 bin yeni vakıf

876 Develioğlu, a.g.e., s. 1134.877 Baheeddin Yediyıldız, “Vakıf”, İA, C. 13, s. 153. Vakıf hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Baheeddin

Yediyıldız, “Müessese-Toplum Münasebetleri Çerçevesinde XVIII. Asır Türk Toplumu ve VakıfMüessesi”, Vakıflar Dergisi, S. XV, Ankara 1982, s. 24; Baheeddin Yediyıldız, “Vakıf MüessesininXVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü”, Vakıflar Dergisi, S. XIV, Ankara 1982, s. 2-13; FuadKöprülü, “Vakıf Müessesi ve Vakıf Vesikalarının Tarihi Ehemmiyeti”, Vakıflar Dergisi, S. 1, Ankara1938, s. 1-6; Hilmi Ziya Ülken, “Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği”, Vakıflar Dergisi, S. 9, s. 13-37; Nazif Öztürk, “Toplum-Devlet İlişkilerinde Vakıfların Yeri”, II. Vakıf Haftası Tebliğleri (3-9 Aralık1984), Ankara 1985, s. 32-35; Şakir Beki, “Türkiye’de İmparatorluk ve Cumhuriyet Devrinde VakıfÇeşitleri”, Vakıflar Dergisi, S. 9, s. 1-12.

878 Galip Eken, “19. Yüzyıl Mardin Vakıfları Üzerine”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, s. 233.879

 Öksüz, a.g.e., s. 88.880 Baheeddin Yediyıldız, “Vakıf Müessesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü”, Vakıflar Dergisi, S. 14, s. 3.

Page 221: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 221/373

205

kurulmuş, vakıf müessesinin yıllık geliri hemen hemen devlet gelirlerinin

yarısına eşit olmuştur.881 

 Aynı dönemde Mardin’de de vakıf müessesinin canlılığını koruduğunu

görmekteyiz. İncelediğimiz şer’iye sicillerinde ve Vakıflar Genel Müdürlüğü

 Arşivi’nde 31 vakfiye tespit ettik. Bu vakfiyelerin tamamı Arapça olarak

kaleme alınmıştır. Mardin’e ait vakfiyelerden en eskileri Miladi 1158 tarihli

İmam Zeynel Abidin vakfiyesi ile miladi 1178 tarihli Kudbeddini İlgazi ibn

Melik Necmeddin ibni Emir Timurtaş vakfiyeleridir.882  İncelediğimiz döneme

gelindiğinde ise MŞS 259 numaralı en eski tarihli şer’iye sicilinde bulunan

983 (1576) tarihli vakfiye883  ile 262 nolu defterdeki 1075 (1664) tarihli olan

vakfiye884 de en eski tarihli vakfiyelerdendir. Mardin’deki vakıfları incelemeye

tabi tutarken vakıfların kurucularının kimler olduğu, vakfetmelerinin

amaçlarını, yönetimini ve görevlilerini ayrı ayrı inceledik. En sonda da Mardin

vakıflarının XVIII. yüzyıldaki durumu hakkında bilgiler verdik.

1. Vakıf Kurucuları ve Vakfedilenler:

Vakıf yapabilmenin şartları kurallara bağlanmıştır. Buna göre reşit, hür

ve vakfedecek kadar mala sahip olması gerekir. Bu şartlara haiz her kişi

malını vakfedebilirdi.885  Mardin’de bu şartlara haiz kişiler çeşitli mallarını

vakfetmişlerdir. Vakfedenlerin kimliklerine baktığımız zaman elimizdeki 29

vakfiyeden 27’si erkekler tarafından vakfedilmiştir. Bu da yaklaşık olarak

881  Bu yüzyılda vakıf gelirlerinin %28.16’sı eğitim-öğretime, %30,75’i din alanına, %10,51’i sosyalhizmetlere, %6,5’i askeri birliklere, %14,2’si aileye mensup kişilere ve %9,7’si vakfın idaresine tahsisedilmiştir. Baheeddin Yediyıldız, “ Vakıf Müessesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki Rolü”, s. 2.

882 Zeynel Abidin vakfiyesi Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi BaşkanlığıArşivinde 604 numaralı defterin 219. sayfasında 311. Sırasına kayıtlıdır. Kutbeddin bin Necmeddinel-Artukî vafiyesi ise 605 numaralı kütük defterinin 50. sayfa, 70. sırasında bulunmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Sadi Bayram, “Arşivlere Kayıtlı Mardin’de Yapılmış En Eski Vakıflar: İmam ZeynelAbidin’in 1158 M. Tarihli ve Artukoğullarından Kutbuddini İlgazi İbni Melik Necmeddin İbni EmirTimurtaş 1178 M. Tarihli Vakfiyeleri”, Makalelerle Mardin I, Tarih-Coğrafya, İstanbul 2007, s.289-306.

883 MŞS 259, b. 58 (983/1575-76)884

 MŞS 262, b. 43 (1075/1664)885  Bahaeddin Yediyıldız, “Türk Vakıf Kurucularının Sosyal Tabakalaşmadaki Yeri 1700-1800”,Osmanlı Araştırmaları, C. III, İstanbul 1982, s. 143

Page 222: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 222/373

206

toplam sayının %93’üne denk gelmektedir. Bunlardan 2 tanesi (%7) ise

kadınlar tarafından vakfedilmiştir.

Erkeklerin kimliklerine baktığımız zaman 9 tanesi şeyh,886  7 tanesi

hacı,887 5 tanesi seyyid,888 3 tanesi ağa,889 1 tanesi çelebi ünvanlı,890 2 tanesi

ise herhangi bir ünvana sahip değildir.891  Kadınların 2’si de hacıdır.892  Bu

bilgilerden anlaşıldığı üzere erkeklerin ailenin reisi olarak mülk sahibi

olmadaki kolaylığı vakfetmedeki üstünlüğüne de yansımıştır. Bununla birlikte

genel olarak Mardin’deki vakıfların şeyh, hacı, seyyid gibi kişiler tarafından

kurulduğu söylenebilir. Ancak Mardin’de aile vakıfları da mevcuttur. Şahkulu

ailesi gibi günümüzde de hala Mardin’deki nüfuzunu koruyan ailelerin

vakıfları daha o dönemde de mevcuttu.893  Aslında birçok aile bu yolla

mallarını garantiye almaktaydı. Vakfiyelerini babadan oğla geçecek şekilde

düzenleyen bu nüfuzlu aileler yıllar boyu kuşaktan kuşağa mülklerini

aktarmaktaydılar.

Vakfedilen mallar çeşitlilik göstermekteydi. Ev, dükkân, hamam, bağ,

bahçe ve değirmen gibi gayr-i menkuller en çok vakfedilen mallardandı.

Elimizdeki belgelerde 43 dükkân, 28 ev, 16 bağ-bahçe ve 1 değirmen

vakfedilmiştir. Dükkân ve evlerin getirdikleri kira gelirleri nedeniyle en fazla

vakfedilenler arasında ilk sırada olduğunu görüyoruz. Vakfiyelerde bu ev ve

dükkânların mevkileri, komşuları, hangi mahallede ya da çarşıda oldukları,

etraflarından yol geçip geçmediği açık bir şekilde ifade edilirdi. Bu yolla

mülklerin gerçek değeri ortaya çıkarılmaya çalışılırdı. Örneğin, 14 Zilhicce

1100 tarihli bir belgede Hacı Ramazan bin Hızır’ın kızı Zehra 18 yıl önce

amcası tarafından vakfedilen Kabala köyündeki bir kıta bağ ile ilgili hak iddia

886 MŞS 262, b. 248, 318, 342; MŞS 247, b. 76, 83, 117, 290,299; MŞS 203, b. 377.887 MŞS 252, b. 261. (25 Şaban 1160/1 Eylül 1747); MŞS 195, b. 33. (17 Receb 1176/1 Şubat 1763);

MŞS 248, b. 96. (21 Şevval 1100/30 Temmuz 1689); MŞS 248, b. 156. (14 Zilhicce 1100/29 Eylül1689); b. 296. (Selh-i Rebiülevvel 1101/9 Şubat 1690)

888 MŞS 248, b. 343. (Tarih Bulunmamaktadır); b. 290. (22 Rebiülahir 1101/2 Şubat 1690); b. 246. (Selh-iRebiülevvel 1101/11 Ocak 1690), MŞS 252, b. 46. (8 Şevval 1139/29 Mayıs 1727); b. 485. ( 11 safer1161/11 Şubat 1748)

889 MŞS 252, b. 57. (1 Muharrem 1138/1 Eylül 1725)890 MŞS 252, b. 497. (19 Rebiülevvel 1161/19 Mart 1748)891

 MŞS 252, b. 5. (13 Şaban 1139/5 Nisan 1727); MŞS 195, b. 59. (1 Şevval 1177/3 Nisan 1764)892 MŞS 266, b. 117. (24 Şevval 1202/28 Temmuz 1788); b. 209. (1 Receb 1203/28 Mart 1789)893 MŞS 252, b. 5. (13 Şaban 1139/5 Nisan 1727)

Page 223: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 223/373

207

ederken bağın ayrıntıları da verilmiştir. Buna göre güneyi dere, doğusu

Kasım Efendi veresesi mülkü, kuzeyi yol ve batısı Derbas mülküyle sınırlı,

yarı sulu ve yarı susuz bir bağ davaya konu olmuştur.894 

Elimizdeki belgelerdeki mülkleri incelediğimiz zaman vakfedilen bağ,

bahçe, dükkân ve evlerin sıradan olmadıkları görülmektedir. Yani kıymetsiz

yerlerden çok değerli yerler vakfedilmektedir. Örneğin, 11 Austos 1791 tarihli

belgede geçen vakıf evin, güneyinin Çukadar Mustafa evi, doğusu ve

kuzeyinin yol, batısının Ağazade veresesi mülkü ile sınırlı olduğu, içerisinde

bir hücre, bir köşk, iki kiler, bir mağara, bir su kuyusu ve bir tuvalet olduğu

açıkça belirtilmiştir.895 Yine büyük çarşıdaki bir dükkânın kirası 18 kuruştur ki

bu meblağ Zerreka mahallesindeki bir evin satış fiyatına yaklaşmaktadır.896 

Vakfedilen malların çeşitli amaçlarla bağışlandığını görmekteyiz.

Bunların başında gelirlerden evlatların faydalanması gelmektedir. Çünkü

birçok vakfiye de silsile belirtilerek birkaç nesil zikredilerek vakfetme işlemi

yapılmaktadır. Örneğin 3 Nisan 1764 tarihinde Mehmed Habeşi bin Ali Beşe,

Ravza demekle meşhur olan bostanını ve Bab-ı Cedid mahallesindeki evini

ve diğer mevkufatını kendi erkek çocuklarına vakfettiğini, evde oturma

hakkını eşine verdiğini, tevliyetin önce kendisine, çocuklarına, çocuklarının

erkek çocuklarına, sonra kızı Adile’ye, sonra eşsiz dul kızlarının kızlarına, en

sonunda soyu tükendiği takdirde tevliyetin Şeyh Eminüddin Camii ve Şeyh

Necmeddin Gazi Camii mütevellilerinin tasarrufuna geçeceğini belirtmiştir.897 

Yine Hacı Ahmed bin Abdulvahid bin Abdulhabib el-Gurslu, Gurs-ı Âlâ,

Hamziyan, Gurs-ı Edna, Gurs-ı Evsat’taki bostanlarını, “kafle değirmeni”

olarak bilinen Gurs-ı Hemziyan’daki değirmeni, Gurs-ı Edna’dakideğirmenleri, Hamziya köyündeki bir evi, İbn Ammar çarşısındaki dükkân ile

bakkal dükkânını, Deyrik köyündeki bostanını, Amid’de Şeytanpazarı

mahallesindeki ev ve yine Amid’de Balıklı mahallesindeki evden oluşan

mülklerini evlatlarına meşrut olarak vakfetmiştir.898 Yine bir başka bir belgede

894 MŞS 248, b. 156. (14 Zilhicce 1100/29 Eylül 1689)895 MŞS 252, b. 485. (11 Safer 1161/11 Şubat 1748)896

 MŞS 266, b. 490. (11 Zilhicce 1205/11 Ağustos 1791)897 MŞS 195, b. 59. (1 Şevval 1177/3 Nisan 1764)898 MŞS 252, b. 261. (25 Şaban 1160/1 Eylül 1747)

Page 224: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 224/373

208

müteveffa Mehmed Çelebi bin Abdurrahman Çelebi’ye ait vakfiyede Bab-ı

Cedid mahallesindeki bir evin yarısı, un pazarındaki dinkhanenin (çeltiği

kabuğundan ayrılmasına yarayan değirmen) yarısı ve çarşıdaki bir dükkânı

1151 senesinde erkek çocuklarına ve onların evlatlarına vakfetmiştir.899 

Vakfetme sebeplerinden ikincisi vakıf gelirlerinin cami, mescit,

medrese, türbe gibi dini ve sosyal müesseselerin bakımına ve tamiratına

harcanmasıdır. Mardin’de bu türden oldukça fazla vakıf vardır. Kasımiye

vakfı, Zinciriye Medresesi Vakfı, Şeyh Eminüddin Vakfı gibi vakıflar bunlara

örnek olarak verilebilir. Bu konuya aşağıda Mardin vakıfları kısmında

ayrıntıları ile değineceğiz ama bu vakıf türünün oldukça yaygın olduğunu,

sadece Mardin’de değil Anadolu’daki birçok kentte dini müesseselerin bu

yolla ihtiyaçlarını karşıladığını belirtmemiz gerekir.

Üçüncü olarak vakfedilen ev, dükkân, değirmen gibi mülklerin ya da

herhangi bir köy yolunun tamir ve imarını gerektiren bir durumda vakıf

gelirlerinin kullanılması amaçlanmaktadır. Örneğin, 1763 tarihli vakfiyede

Hacı Ebubekir ve kızı Zübeyde vakfettikleri bahçenin tüm gelirlerini Gurs ve

Salike dağ yolunun Mardin’e kadar olan kısmının bakım ve onarımı için

kullanılmasını istemişlerdir.900 

Bunların dışında gelirlerini Haremeyn-i Şerifeyn vakfında

kullanılmasını isteyenler ile, belirli dönemlerde cami ve türbelerde hatim-i

şeriflerin okutulması isteyenler, fakir fukaraya yiyecek dağıtılıp yardım

edilmesini isteyen kişilerin de çeşitli mallarını vakfettikleri görülmüştür.

2. Vakıf Yöneticileri ve Görevlileri:

Vakıf yöneticilerinin başında mütevelliler gelmektedir. Kelime kökeni

olarak “veli” den gelen ve anlam olarak birinin yerine geçen manasına gelen

mütevelli, aslında vakfın başındaki idarecidir. Yani vakfın işleyişi ve gelir-

giderleri üzerinde her türlü tasarrufu yapan kişidir. Bu kişiler aile vakıflarında

genellikle vakfeden kişinin kendisi ya da aileye yakın kişiler arasında seçilirdi.

899 MŞS 252, b. 497. (19 Rebiyülevvel 1161/19 Mart 1748)900 MŞS 195, b. 33. (17 Receb 1176/1 Şubat 1763)

Page 225: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 225/373

209

Örneğin Hacı Ebubekir bin Ali Bey kendisine miras yoluyla intikal eden

Gursu’l Evsat köyündeki sulu bostanını ve yine aynı mevkideki sulu bahçeyi

vakfetmiş, tevliyetini hayatta oldukça kendisinde bulunmasını istemiştir.

 Ancak ölümünden sonra kız kardeşinin oğlu Mustafa Bey bin Halil’e, daha

sonra batın tertibi üzere soyu devam ettiği müddetçe en büyük erkek

evladına, soyu tükendiğinde ise anılan tertip üzere kızlarının erkek evlatlarına

verilmesini vakfiyesine şart koşmuştur.901  Genelde mallarını garanti altına

almak gayesiyle vakfetme yoluna giden ailelerin mütevelliliği, yani vakıf

üzerindeki en yetkili kişiyi kendilerine yakın kişilerden seçmeleri anlaşılır bir

durum olarak görünüyor. Ancak mütevellilerin ölümü sırasında yerlerine

geçecek kişilerin seçimi naibin arzıyla yapılmaktaydı.902 O nedenle vakfeden

kişiler yukarıdaki belgede olduğu gibi yabancı kişilerin mütevelli olmalarını

engellemek için vakfiyelerine mütevellilerin kimden ve nasıl seçileceğine dair

silsileyi uzun uzun yazdırıyorlardı. Bu yolla aile bireylerinin mülkler üzerindeki

tasarrufları garanti altına alınıyordu.903 

Mütevelli tayini sırasında aile arasında sorunlar yaşandığı da olurdu.

Örneğin 5 Nisan 1727 tarihli tevliyet beratında Şahkulu Bey vakfı evlada

meşrut olup vakfın mütevellisi Ahmed Bey vefat ettiğinden yerine kimin

mütevelli olacağı konusunda Ahmed Bey’in büyük oğlu Mehmed ile küçük

oğlu Ebubekir arasında tartışma çıkmış, Ebubekir görevi hak etmemesine

rağmen tevliyeti almıştır. Ebubekir’in vakfı zarara uğratması üzere ailenin ileri

gelenlerinin ve halktan kişilerin şikayeti üzerine görevden alınarak tevliyet

beratı büyük oğul Mehmed’e verilmiştir.904 

Mütevellilerin kimi zaman vakfın bizatihi başında durmak yerineyerlerine vekil tayin ettiklerini görmekteyiz. Örneğin Kasım Padişah vakfının

1725 tarihindeki mütevellisi olan İsmail, yerine Ömer Odabaşı oğlu Hacı Hıdır

 Ağa’yı vekil tayin etmiştir.905  Mütevelliler vakfın her türlü işlerinden sorumlu

oldukları gibi, vakıf gelirlerinin kötüye kullanılmasını da önlemekle

901 MŞS 195, b. 33. (17 Receb 1176/1 Şubat 1763)902 MŞS 248, b. 343. (Tarih Bulunmamaktadır)903

 Eken, a.g.e., s. 238.904 MŞS 252, b. 5. (13 Şaban 1139/5 Nisan 1727)905 MŞS 252, b. 57. (1 Muharrem 1138/1 Eylül 1725)

Page 226: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 226/373

210

görevlilerdi. Bu türden suiistimaller ile ilgili mütevellilerin sık sık merkeze

mektuplar yazarak şikâyet ettiklerine ya da mahkemeye başvurduklarına

şahit olmaktayız. Örneğin 1725 tarihinde mahkemeye yansıyan bir davada,

Kasım Padişah vakfı mütevellisi olan İsmail, Veziriazam Damat İbrahim

Paşa’ya yazmış olduğu arzında bazı kimselerin vakıf gelirlerinden

faydalanabilmek amacıyla askeri berat çıkardıklarını şikâyet etmiş, vakıf

şartnamesine aykırı bu davranışın önlenmesi ve askeri beratların derhal iptal

edilmesini istemiştir. Mardin voyvodasına yazılan hüküm ile bu beratlar iptal

edilmiştir.906 Aynı kişi bir başka arzında vakfın gelirlerinden olup, Mardin ve

Diyarbekir’de bulunan dükkânlar ve evlerin kiraları için bundan önce vakıf

mütevellilerinin aç gözlülükleri sebebiyle kiracıların her birinden birer miktar

fazladan akçe aldıklarını, aldıkları bu fazla akçeleri vakfa vermedikleri bu

nedenle vakfın zarara uğradığını dile getirerek teftiş istemiş, bunun üzerine

 Amid ve Mardin kadılarına emir gönderilmiştir.907  Bu örnekte olduğu gibi

mütevellilerin vakıf gelirleri ile ilgili suiistimalleri de yaşanıyordu. Bu noktada

teftiş sistemi önemini koruyordu ki bazı belgelerde mütevellilerin eski

mütevellilerin yaptıkları işlemler hakkında merkeze yazılar yazarak teftiş talep

ettiklerini görüyoruz. 1765 yılında yaşanan bir olay buna örnek olarak

gösterilebilir. Süleyman Paşa Camii vakfı mütevellisi Hatem Çavuş, vakfın

malları üzerine hak iddia eden Bağdat ve Basra Valisi Ömer Paşa ile

mücadeleye girişmiş ve teftiş istemiştir. Yapılan teftiş sonucunda vakfa ait

mallar tek tek listelenmiştir.908 Ancak Ömer Paşa’nın vekil tayin ettiği Yusuf

 Ağa, Hatem Çavuş’un bu hamlesine onun hakkında mahkemeye dava açarak

karşılık vermiştir. Bu davada Ömer Paşa bahsedilen caminin vakfınınkurucusu olan Süleyman Paşa ile daha önceden ortak olduklarını iddia

etmiştir. Süleyman Paşa tarafından vakfedilen Sadık Ağa çarşısındaki 2 adet

dükkân, Reyhanîye Cami yakınındaki 1 adet dükkân, Bey hamamı

yakınındaki 3 adet dükkân ve Zeytun Mahallesi’nde bulunan 1 adet dükkânda

hakkı olduğunu iddia etmiştir. Bu mülklerin satılarak Süleyman Paşa’nın

906

 MŞS 252, b. 55 (Evasıt-ı Muharrem 1138/19-28 Eylül 1725)907 MŞS 252, b. 19 (Evasıt-ı Cemaziyülevvel 1139/3-12 Şubat 1727)908 MŞS 195, b. 58 (Evasıt-ı Receb 1177/14-24 Ocak 1764)

Page 227: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 227/373

211

kendisine olan borçlarının ödenmesini istemiştir. Ancak mahkeme mütevelli

Hatem Çavuş’u haklı görmüş ve mallar vakıf malı ilan edilerek Ömer Paşa el

çektirilmiştir.909 

Mütevellilerin bir görevi de vakıf bünyesinde çalışan kişilerin

maaşlarını ödemekti. Vakıf bünyesinde imam,910  müderris,911  duagu,912 

cüzhan,913  sermayedar,914  fetihhan,915  aşçı,916  mimar,917, ambardarın,918  vs.

personel çalışmaktaydı. Her biri vakfın ayrı birimlerinde yevmiye (günlük) ile

çalışmaktaydılar. Bu görevliler genel olarak vakfın mütevellisinin onayı, ve

kadının arzıyla gerçekleşmekteydi. Mütevelliler vakfın gelirlerinden bir kısmını

bu kişilere maaş olarak vermekteydi. Örneğin, Şeyh Eminüddin Cami’nde

imam olarak görev yapan İbrahim, günlüğü 2 akçeye çalışmaktaydı.919  Bu

ücret caminin vakıf gelirlerinden karşılanmaktaydı. Kasım Padişah vakfına

bağlı olarak çalışan bir aşçı günlük 5 akçe,920 fetihhan 15 akçe,921 cüzhan 2

akçe,922 sermayedar ise günlüğü 3 akçe923 almaktaydı. Yine Kasım Padişah

vakfından ücretini alan bir müderris günlük 65 akçeye çalışmaktaydı.

Vakıf gelirlerinin paylaşımında öncelik vakıf görevlilerinindi. Bu kurala

uyulmadığında şikâyetler oluşabilir ve naibe vakfın mütevellisini uyarması için

emir verilirdi. Örneğin, Zinciriye Medresesi’nin gelirlerinin vakıftan istifade

edenlere yetmediği anlaşılmış, mütevelliye yazılan mektupta naib İbrahim

Efendi’nin elindeki muhasebe defterlerine göre vakıf görevlilerinin ücretleri

karşılamasını ve geriye kalan miktarın vakıftan istifade edenler arasında

909

 MŞS 195, b. 57. (21 Rebiülahir 1179/7 Eylül 1765)910 MŞS 252, b. 23. (28 Rebiülahir 1138/20 Şubat 1727)911MŞS 259, b. 1404. (13 Cemaziyelevvel 1007/12 Aralık 1598); MŞS 259, b. 1405. (13 Cemaziyelevvel

1007/12 Aralık 1598)912 MŞS 252, b. 81. (24 Şaban 1141/25 Mart 1729)913 MŞS 252, b. 78. (13 Zilhicce 1139/1 Ağustos 1727914 MŞS 252, b. 348. (Tarih bulunmamaktadır)915 MŞS 252, b. 34. (24 Cemaziyülevvel 1139/17 Ocak 1727)916 MŞS 252, b. 10. (5 Ramazan 1139/26 Nisan 1727)917 BOA. C. EV. 29751. (10 Zilkade 1158/11 Aralık 1745)918 MŞS 252, b. 53. (Evail-i Safer 1138-16 Ekim 1725)919 MŞS 252, b. 23. (28 Rebiülahir 1138/20 Şubat 1727)920 MŞS 252 b. 10. (5 Ramazan 1139/26 Nisan 1727)921

 MŞS 252, b. 34. (24 Cemaziyülevvel 1139/17 Ocak 1727)922 MŞS 252, b. 78. (13 Zilhicce 1139/1 Ağustos 1727)923 MŞS 252, b. 348. (Tarih bulunmamaktadır)

Page 228: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 228/373

212

paylaştırılması istenmiştir.924  Bazı mütevellilerin ücretleri dağıtmadığı ya da

geç dağıttığı zamanlarda mağduriyetler oluşuyor ve görevden almalar

olabiliyordu. 20 Şubat 1588 tarihli belgede Kasım Padişah vakfı mütevellisi

Şeyh Emir bin Alican, vakfın eski mütevellisi Seyyid Abdulhak Efendi bin

Merhum Seyyid Mehmed hakkında vakıf mallarını gözetmediği ve vakfın

vazifelilerine ücretlerini veremediği için mahkemeden, 19.535 akçe ödünç

para alıp bu ücretleri ödemek üzere izin istemiştir 925 

3. XVIII. Yüzyıldaki Mardin’deki Müesseselerin Vakıfları:

XVIII. yüzyılda Mardin’de bulunan bütün cami, medrese ve zaviyelerin

vakıfları mevcuttu. Ancak bunlardan bazılarının vakıf varidatı fazlayken

bazılarının ise azdı. Burada belli başlı bazı vakıfları ele alırken en sonda da

tüm vakıfların isimlerini zikrettik.

a. Kasım Padişah Vakfı:

Gelirleri en fazla olan vakıftır. Kasımiye Medresesi olarak bilinen

medreseye ait olan bu vakfın gelirleri oldukça fazladır. XVI. yüzyılda bu vakfa

ait Mardin içerisinde 74 tanesi Kayseriyye Çarşısı’nda olmak üzere 243

dükkân, Kasımiye Hamamı olarak bilinen bir adet hamam; Gurs-ı Edna

köyünde 4, ‘Amişmiş ve Karadere köyünde birer adet değirmen; Mardin

merkezde 6 adet, Gurs Köyü civarında 15 adet, Rışmil (Yeşilli)’de 1 adet bağ;20 adet köyün rub’u hubabat hisseleri mevcuttur. XVI. yüzyıldaki toplam gelir

1526’da 141.082 akçeyi, 1540’ta 199.631 akçeyi, 1564’te 266.795 akçeyi

bulmaktaydı.926 

Medresede hem Hanefi hem de Şafii öğrenciler eğitim görmekteydi ve

bunların ibadet yerleri farklıydı. Medrese içerisinde Hanefi ve Şafii mescidi

924

 MŞS 195, b. 148. (Tarih bulunmamaktadır)925 MŞS 248, b. 355. (22 Rebiyülevvel 996/20 Şubat 1588)926 Göyünç, a.g.e., s. 117.

Page 229: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 229/373

213

adıyla iki tane mescit bulunmakta927  ve burada Şafii müderrisler ile Hanefi

müderrisler ayrı ayrı eğitim vermekteydi.928  1726 yılında bu medresede

görevli bir müderris günlük 60 akçe ile görev yapmaktaydı.929  Medresede

hem Hanefi, hem Şafii öğrenciler bulunduğundan her iki gruba ayrı müderris

atanmakta, eldeki belgelerde her iki mezhebe ait müderrislerin 1598 yılında

mezhep farkı gözetilmeksizin aynı ücreti aldıkları (günlük 60 akçe)

anlaşılmaktadır.930  Dikkat çeken bir diğer husus ise medresede görevli

müderrislerin 1598 tarihindeki maaşları olan 60 akçe 1726 yılında da 60 akçe

kalmış ve hiçbir artış göstermemiştir.

XVIII. yüzyılda bu vakıftaki bazı görevliler ve aldıkları ücretler

aşağıdadır:

Medresede günlüğü 1 akçe ile Hanefi ve Şafii imamlarının,931 günlüğü

iki akçe ile bir ambardarın,932  günlüğü 3 akçe ile bir sermayedarın,933  yine

günlüğü 3 akçe ile bir hamalın ve günlüğü 2 akçeye bir türbedarın934, günlüğü

4 akçe ile bir zaviyedarın, biri 5,935  diğeri 10 akçe936  olmak üzere iki adet

duagunun, günlük 1.5 akçe ile bir saraydarın937  çalıştığını belgelerden

anlıyoruz. Bu görevliler dışında medresede bir eczahanın,938  bir mimarın,939 

ve bir noktacının940 bulunduğu da belgelere yansımıştır.

927 BOA, C. EV. 315. (8 Şevval 1175/2 Mayıs 1762); BOA, C. MF 1238. (07 Safer 1120/28 Nisan 1708).

BOA, C. EV, 12148. (15 Rebiülahir 1253/19 Temmuz 1837)928 BOA, C. MF. 1238. (7 Safer 1120/28 Nisan 1708); BOA C. MF. 1238. (7 Safer 1120/28 Nisan 1708);BOA, C. EV. 315. (08 Şevval 1175/2 Mayıs 1762)

929 MŞS 248, b. 343. (10 Receb 1138/14 Mart 1726)930 MŞS 259, b. 1404. (13 Cemaziyelevvel 1007/12 Aralık 1598); MŞS 259, b. 1405. (13 Cemaziyelevvel

1007/12 Aralık 1598)931 MŞS 259, b. 1326. (23 Zilkade 1006/27 Haziran 1598)932 MŞS 252, b. 53. (Evail-i Safer 1138-16 Ekim 1725)933 MŞS 252, b. 348. (Tarih bulunmamaktadır)934 BOA, C. EV. 32295. (29 Cemaziyelevvel 1141/31 Aralık 1728)935 MŞS 252, b. 340. (2 Safer 1159/24 Şubat 1746)936 BOA, C. EV. 12148. (27 Cemaziyelevvel 1190/14 Temmuz 1776)937 BOA, C. MF. 2566, s. 1. (22 Safer 1166/29 Aralık 1752)938

 BOA. C. EV. 424. (26 Cemaziyelahir 1120/12 Eylül 1708)939 BOA. C. EV. 29751. (10 Zilkade 1158/11 Aralık 1745)940 BOA, C. EV. 12148. (15 Rebiülahir 1253/19 Temmuz 1837)

Page 230: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 230/373

214

b. Cami-i Kebir vakfı:

Şehrin en önemli camisidir. Şehrin gelişim merkezinin ortasında

bulunmaktadır. Camiye ait hizmetlerin sağlıklı yürütülmesi için kendisine ait

bir vakıf bulunmaktadır. Bu vakfın cami ile bitişik olduğu bilinmektedir. Vakfın

XVI. yüzyıldaki tahrir defterlerindeki gelirleri değişkenlik göstermektedir. Buna

göre: 1526’da 15.149, 1540’da 17.915, 1565’de 16.170 akçe gelire

sahiptir.941 1760-61 yılındaki bir kayıtta ise Cami-i Kebir vakfının gelir ve gider

durumu; gelir: 402 kuruş 2 para, gider: 326 akçe 46 para olarak

görünmektedir.942 

1726 yılında Cami-i Kebir’de görevli bir müezzin, geliri vakıf

gelirlerinden verilmek kaydıyla günlüğü 3 akçe ile çalışmaktaydı.943  1729

yılında duagu olarak çalışan Hindiye ise yine 3 akçe ile görev

yapmaktaydı.944  1753 yılında caminin evkafının dış işlerine bakmak üzere

günlüğü 5 akçe ile Seyyid Abdulkadir’in atandığını görüyoruz.945 Yine Kasım

1696 tarihinde Seyyid Abdurrahman 3 akçe ile cüzhan olarak

çalışmaktadır.946 

c. Latifiye Camii Vakfı:

Mardin’deki büyük camilerden biridir. Mardin ve çevresinde camiye ait

zengin vakıflar mevcuttur. XVI. yüzyılda bu caminin vakıf gelirleri 1526’da

3.162 akçe, 1540’da 4.046 akçe, 1565’de 5.013 akçedir.947  Bu caminin

vakfının Kabala köyünde var olan bağları belgelere yansımıştır.948  1690

941 Göyünç, a.g.e., s. 107.942 MŞS 195, b. 17. (2 Muharrem 1175/3 Ağustos 1761).943 MŞS 252, b. 59. (Evasıt-ı Cemaziyülevvel 1138/15-24 Ocak 1726)944 MŞS 252, b. 81. (24 Şaban 1141/25 Mart 1729)945 MŞS 227, b. 3. (Evasıt-ı Rebiyülahir 1166/ 18 Şubat 1753)946 VGMA. HD. 1140/344.947 Göyünç, a.g.e., s. 108.948  Mardin’de bulunan Cami-i Latif evkafı mütevellisi olan Molla Salih, mahkemede, Kabala köyü

halkından Derviş Ali bin Mehmed hakkında; Derviş Ali’nin caminin vakıflarından olup Kabala

köyündeki bir kıta bağı yıllığı otuz kurusa icarladığını, ayrıca camiye de elli kuruş nezrettiğini, yirmiüç kuruş üç rubu verip altı kuruş bir rubun kendisinde kaldığını iddia ile alı verilmesini talep etmiştir.Derviş Ali ise cevabında para nezretmediğini, bağı kendisine kiraya vermesi için borç yoluyla yirmi

Page 231: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 231/373

215

yılında cami vakfının mütevellisi olan Molla Salih adlı kişi vakıf ile ilgilenmenin

dışında evinin altında bulunan dükkânda kara borsa niteliğinde fırıncılık

yaptığına rastlıyoruz. Bu kişi daha sonra görevinden alınarak Amid divanına

gönderilmiştir.949 1726 yılında caminin temizlik işleri ile ilgilenen İsmail Pir adlı

kişi vefat edince yerine Abdulkadir günlüğü 2 akçe ile atanmıştır.950 

d. Süleyman Paşa Camii Vakfı:

1750 yıllarında Bağdat Valisi olan Süleyman Paşa tarafından

yaptırıldığı ya da onarıldığı düşünülen bu caminin vakfı da yine Süleyman

Paşa tarafından oluşturulmuştur. Camiyi yaptıran/onaran Süleyman Paşa din

hizmetlerinin yürütülebilmesi için önce 8 bab dükkânı, sonra da 5 bab

dükkânı daha satın alıp cami-i şerifin hizmetine soktuğu ve bunların caminin

vakfı olarak mahkemece kayıt altına alındığını biliyoruz.951 Aynı yıl Bağdat ve

Basra Valisi Ömer Paşa’nın vekâleten tayin ettiği hazinedarı Yusuf Ağa bin

 Abdullah, Süleyman Paşa Camii vakfı mütevellisi ile girdiği davada daha

önce vefat eden Süleyman Paşa’nın Ömer Paşa ile ortak olduklarını,

dolayısıyla Sadık Ağa çarşısındaki 2 adet dükkân, Mardin Reyhaniye Camii

yakınındaki 2 adet dükkân, Bey Hamamı yakınındaki üç adet dükkân ve

Zeytun mahallesinde bulunan Reyhaniye Camii yakınındaki bir adet dükkânın

satılıp borç sahiplerine verilmesini talep ettiğinde, vakfın mütevellisi Hatem

Çavuş bu dükkânların Süleyman Paşa’nın kendi parasıyla satın aldığı mülkü

olduğunu ve Mardin’de yaptırdığı camiye vakfettiğini söylemiş ve

ispatlamıştır.952  Yukarıda ismi geçen Hatem Çavuş 1764 yılında camiyeyapılan vakıfların eski ve yeni durumlarının tespit edilmesi için mahkemeye

başvurarak teftiş istemiş ve yapılan teftişte; eski vakfettiği yerlerden olan

Diyarbekir’de Orta Değirmen olarak bilinen değirmenin yıllık 4 kuruş zemin

üç kuruş üç rub para verdiğini iddia ile bu parasının alınıp kendisine verilmesini talep etmiştir.Fetvaya müracaat olunmuş ve sonuçta Salih’in aldığı borç parayı Derviş Ali’ye ödemesine kararverilmiştir. MŞS 248, b. 138. (18 Zilkade 1100/3 Eylül 1689)

949 MŞS 248, b. 571. (18 Rebiülahir 1101/29 Ocak 1690)950

 VGMA. HD. 1157/151.951 MŞS 195, b. 55. (14 Rebiülevvel 1179/31 Ağustos 1765)952 MŞS 195, b. 57. (21 Rebiülahir 1179/7 Eylül 1765)

Page 232: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 232/373

216

kirası, Mardin’de Bey Hamamı’nın yıllık 3 kuruş, Mardin dışında Çerkez Bey

bahçesinin 2,5 kuruş zemin kirası, Mardin’de Kaşuhzade Hacı Ali

dükkânından zemin kirası olarak 30 para, Mardin’de Keçecizade İbrahim

Çelebi dükkânından zemin kirası olarak 1 kuruş ve Mardin’de İlyas Ağa

torunu uhdesinde olan dükkânın zemin kirası olarak 1 kuruş, Mardin’de Hacı

 Ahmed kendi mülk dükkânı kirası, cami-i şerife yağ satın alınması için yıllık

belirlediği 3 kuruş ki toplam 15 kuruş bir rub’ ile yeni vakfından olarak da

Sadık Ağa çarşısında iki adet dükkânı ve Mardin’in içinde bulunan Reyhaniye

Camii yakınında bir adet dükkânı, Bey Hamamı yakınında üç adet dükkânı ve

Mardin’in Zeytun mahallesinde Reyhaniye Camii yakınında bir adet dükkânı

ki toplam yedi adet dükkânın ve camii tamir ettiği esnada caminin aşağısında

yeniden yaptırdığı beş adet dükkân ve Mardin’de Terziler çarşısında bir adet

dükkân, toplam 13 adet dükkânın vakıf olduğu tespit edilmiştir.953 

e. Melik Mahmud Camii Vakfı:

Babussor camii adıyla da anılan cami, kendisiyle aynı adı taşıyan

mahallede bulunmaktadır. Caminin XVI. yüzyıldaki evkafları arasında Musul

atabeyi Bedreddin Lûlû’nun (1233) vakfettiği bir dükkân ve 5 bağ ile Melik

Mahmut tarafından vakıf olunmuş 14 dükkân ve Bâb-ı Savur yakınındaki bir

diğer bağ bulunmaktadır. Yıllık varidatı 1526 yılında 2.391, 1540 yılında

3.072, 1565’de 3.736 akçedir.954  Abdulgani Efendi ise senelik gelirini 7688

madeni kuruş olarak göstermektedir.955 Camide Mart 1773 tarihinde günlük 2akçeye imam, 2 akçe ile de hatip olan Ahmed vefat edince bahsi geçen

görevleri ifa etmek için kardeşi İbrahim’in vazifelendirildiği anlaşılmaktadır.956 

953 MŞS 195, b. 58. (Evasıt-ı Receb 1177/14-24 Ocak 1764)954

 Göyünç, a.g.e., s. 108.955 Abdulgani Efendi, a.g.e., s.. 227.956 Eken, a.g.m., s. 242.

Page 233: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 233/373

217

f. Şeyh Çabuk Camii Vakfı:

XVI. yüzyılda Mardin’deki 3 dükkân ile Gurs’ul-âla köyündeki bir üzüm

bağından ibaret olup, varidatı 1526’da 214, 1540’da 588, 1565’de 960

akçedir.957  Ancak zamanla vakıf gelirlerinin arttığını görmekteyiz. Zira

yukarıda belirttiğimiz 3 dükkân ve bir bağ dışında bazı evlerinde bu caminin

vakfına ait olduğuna rastlıyoruz. 1689 tarihinde gerçekleştirilen mülk

satışında, satım işlemine konu olan evin komşuları arasında Şeyh Çabuk

mescidi vakfına ait olan Bimaristan mahallesindeki bir evde

zikredilmektedir.958 Aynı tarihlerde “seridar”(?) adlı bir görevlinin günlüğü bir

akçe vazife ile burada grev yaptığını görüyoruz.959 

g. İbrahim Ağa Mescidi Vakfı:

 Abdulgani Efendi tarafından Mişkin mahallesinde olduğu söylenen bu

caminin vakfının senelik gelirinin 383 kuruş olduğunu yine aynı kişiden

öğreniyoruz.960XVIII. yüzyılda camide günlüğü 2 akçe ile cüzhanlık ve

günlüğü 1 akçe ile noktacılık görevlerinin yapıldığı belgelerden anlaşılıyor.961 

Camiye ait olan vakfın mütevelliliği görevi ise günlü 4 akçe ile yapıldığına

yine belgelerde rastlamaktayız.962 

h. Şeyh Necmeddin Gazi Camii Vakfı:

XVIII. yüzyılda ise bu caminin vakfının bulunduğunu ve Eminüddin

Cami’siyle birlikte zikredildiğini görüyoruz. 1764 yılındaki vakfiyede Mehmed

Habeşi bin Ali Beşe, Ravza olarak meşhur ağaçları ve yapıları kendisine ait

957 Göyünç, a.g.e., s. 110.958 MŞS 248, b. 32. (16 Safer 1100/5 Haziran 1689)959  MŞS 248, b. 564. (Evail-i Şevval 1100/28 Temmuz 1689)960

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 227961 MŞS 266, b. 429. (Evahir-i Safer 1138/6 Kasım 1725)962 MŞS 266, b. 448. (Evail-i Recep 1137/16 Mart 1725)

Page 234: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 234/373

218

bostanlı arazisi ve sulu bostanı ile Bab-ı Cedid mahallesindeki içerisinde oda

sof, mahzen, mutfak, su kuyusu, avlu, odunluk, pencereli misafir odası ve

yazlık bulunan evini bu camiye vakfetmiştir.963 Cami-i Asfer olarak da anılan

yapının 1669 yılında kurşunculuk görevine Abdulkadir adlı kişi atanmıştır.964 

i. Zinciriye Medresesi Vakfı:

XVI. yüzyılda medreseye bağlı vakıfta Mardin’de 19 dükkân,

Diyarbekir’de 2 değirmen, Mardin’de bir bağ, Tuffahiye köyünün rub’u

hububat hissesi vardır.965  Ayrıca evkaf varîdatı 1526’da 13.141, 1540’da

19.246, 1564’de 19.305 idi.966  XVIII. yüzyıla gelindiğinde ise medresenin

gelirlerinin vakıftan istifade edenlere yetmediği görülmektedir. 195 nolu

defterdeki tarihsiz bir belge, vakıf gelirlerinin sanıldığı kadar iyi olmadığını,

vakıftan istifade edenlere yetmediğini, bu amaçla vakfın görevlilerinin

giderleri karşılandıktan sonra arta kalan vakıf gelirinin Mardin naibi İbrahim

Efendi’nin elinde bulunan muhasebe defterine göre, vakıftan istifade edenler

arasında paylaştırması gerektiğini belirtmektedir.967 

 j. Muzafferiye Medresesi Vakfı: 

XVI. yüzyıldaki kayıtlarda da ismine rastlanılan bu medresenin,968 

XVIII. yüzyılda da faal halde olduğu belgelerde mevcuttur. 252 numaralıMardin şer’iye sicilindeki tarihi okunamayan bir kayıtta, medreseye günlüğü 1

akçe ile muarrif, günlüğü 2 akçe vazife ile ihlashan, günlüğü 2 akçe ile mimar

ve yine günlüğü 2 akçe ile birun cabisi atandığını görüyoruz.969 

963 MŞS 195, b. 59. (1 Şevval 1177/3 Nisan 1764)964 BOA, C. EV, 13990. (10 Muharrem 1080/10 Haziran 1669)965 Göyünç, a.g.e., s. 116.966 A.g.e., s. 116.967

 MŞS 195, b. 148. (Tarih Bulunmamaktadır)968 Göyünç, a.g.e., s. 115.969 MŞS 252, b. 435. (Tarih Okunmamaktadır)

Page 235: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 235/373

219

Medreseye ait vakıf mallarının arasında iki hamamın olduğu ve bu

hamamların günde 30 akçeye kiralandığı, bu hamamlar dışında bazı dükkân

ve rub’u hububat hisselerinin de medresenin vakfını oluşturduğunu

belgelerden anlıyoruz.970  1748 tarihli bir belgede vakıf işlerinin yürütülmesi

için görevli mütevelli olan Mehmed Halife’nin vefat etmesi üzerine yerine

 Abdal’ın günlüğü 3 akçeye, berat ile görevlendirildiğini görüyoruz. Bahsi

geçen kişinin beratı gelinceye kadar Amid kadısı Seyyid Halil tarafından

vakfın işlerinin yürütmesi için görevlendirildiği,971 13 gün sonra da beratının

gelmesi üzerine vakfın başına geçtiği görülmektedir.972 

k. Cihangiriye Medresesi Vakfı:

Elimizdeki kayıtlarda Cihangiriye Medresesi’nde günlüğü 4 akçe ile bir

imam görev yapmaktaydı.973  Günlüğü 15 akçeye ise müderris tayini

gerçekleştirilmekteydi.974  Vakfın mütevellisi ise günlüğü 4 akçeye

görevdeydi.975  Günlüğü 5 akçeye çalışan bir aşçının da zaviyenin vakfındagörevli olduğu belgelerde bulunmaktadır.976 

l. Şeyh Eminüddin Vakfı:

XVIII. yüzyılda camide günlüğü 2 akçe ile bir müezzinin,977  yine

günlüğü 2 akçe ile bir kapucubaşının, yine günlüğü 2 akçeye birkandildarın,978  günlüğü 3 akçeye bir nazırın979  çalıştığını belgelerden

970 MŞS 259, b. 119. (17 Safer 1007/19 Eylül 1598)971 MŞS 252, b. 442. (2 Cemaziyelevvel 1161/30 Nisan 1748)972 MŞS 252, b. 444. (15 Cemaziyelevvel 1161/13 Mayıs 1748)973 MŞS 252, b. 40. (Evahir-i Receb 1138/24 Şubat-4 Mart 1726)974 MŞS 266, b. 116. (17 Rebiülevvel 1100/9 Ocak 1689)975 BOA, C. EV. 7646. (13 Rebiülevvel 1204/1 Aralık 1789)976 BOA C. EV. 30499. (06 Ramazan 1199/13 Temmuz 1785)977 MŞS 252, b. 354. (17 Z 1159/31 Aralık 1746); MŞS 252, b. 376. (Evail-i Receb 1159/20-29 Temmuz

1746); MŞS 252, b. 354. (17 Z 1159/31 Aralık 1746).978 MŞS 251, b. 425 (Cemaziyelevvel 1131/Mart-Nisan 1719)979 MŞS 251, b. 451 (Evail-i Safer 1131/24 Aralık 1718)

Page 236: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 236/373

220

anlamaktayız. 1762 tarihli Eminüddin Cami’nin gelir giderleri hakkındaki bir

belgede ise caminin toplam gelirinin 180 kuruş olduğu, giderlerinin de aynı

şekilde 180 kuruşa denk geldiğini görmekteyiz.980 

Bu vakıfların dışında Mardin’de Şehidiye Medresesi vakfı, Sıtti

Radviye (Hatuniye) Medresesi vakfı, Şeyh Mehmed ez-Zarari Mescidi vakfı,

Hamza-i Kebir, Hamza-i Sağir vakfı, Şeyh Baba Abdurrahman vakfı da

bulunmaktadır.

980 MŞS 195, b. 4. (Selh-i Safer 1176/22 Ağustos 1762)

Page 237: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 237/373

221

III. BÖLÜM

XVIII. YÜZYILDA MARDİN’DE EKONOMİ VE MALİYE

A. ÜRETİM:

İbn Haldun toplumların geçiminin tabiî şekillerini açıklarken üçkavramdan bahseder. 1. Tarım (Çiftçilik), 2. Sanat (zanaat), 3. Ticaret. Klasik

kent sisteminin önemli geçim kaynaklarını oluşturan bu üç unsur, şehirlerin

vazgeçilmezleri olarak görülebilir. Mardin ekonomisi incelenirken de bu

perspektiften bakarak bir incelemeye tabi tutmaya çalışacağız.

Mardin’i çevreleyen kırsal alandaki tarımsal faaliyet ile hayvancılık,

kent merkezinde ve çevresindeki birkaç köyde zaman zaman önemli

boyutlara kadar taşınan dokumacılık, boyacılık gibi küçük işletmeler halindeörgütlenmiş el zanaatları, hali hazırda da sürmekte olan transit ticaret, bölge

ekonomisini canlı tutmakta ve toplumun geçim kaynaklarını

oluşturmaktaydı.981 Bütün bu faaliyetler belli kanun ve kurallar çerçevesinde

gerçekleşmekteydi. Bu kanun ve kuralların ana kaynağı şeri’at idi.982 Şeri’atın

açık şekilde düzenlemediği, içine almadığı, herhangi bir çözüm yolu

göstermediği birçok ilişkiyi düzenleyen, padişahların devlet başkanı sıfatıyla

çıkardığı kanunname  adı verilen kurallar da vardı.983  Mardin’deki iktisadi

hayatı düzenleyen kanunların Osmanlı’dan önce Akkoyunlu döneminden

kalma kanunlar ile ayrıntılı bir şekilde oluşturulduğunu görmekteyiz.

 Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan (1453-1478) tarafından tanzim olunan

Diyarbekir, Ergani, Urfa, Harput, Çermik, Arapkir, Mardin ve Berriyecik’e ait

981 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 138.982 Ömer Lütfü Barkan, “Türkiye’de Toprak Meselesinin Tarihi Esasları”, Türkiye’de Toprak Meselesi,

Toplu Eserler I, İstanbul 1980, s. 138.983 Mehmed Genç, Osmanlı  İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi,  İstanbul 2009, s. 51; Halil Cin,

Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara 1978, s. 1; Ömer Lütfü Barkan, XV veXVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, C. I,İstanbul 1943, s. 296.

Page 238: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 238/373

222

924 (1518), Erzincan’a ait 922 (1516) tarihli kanunnamelerin başlangıcındaki

“… ber mûceb-i kanûn-ı Hasan Padişah…” ibarelerinden belli olmaktadır.984 

Bu cümleden yola çıkarak, Osmanlı’nın bölgedeki ekonomik faaliyetleri

düzenlerken kendisinden önceki devletlerden kalma kanunları şekillendirdiği,

özellikle kente giren ve çıkan ya da kentte üretilen, değişim değeri olan her

türlü maldan alınacak vergi ve rüsumun temel prensiplerini ve ayrıntılarını

büyük ölçüde Akkoyunlu sultanlarının koyduğu kurallara göre belirlediğini

tespit edebiliriz.985 Nitekim Osmanlı imparatorluğu eskiden mevcut olan ve iyi

netice veren kanun ve nizamların bazen hepsini, bazen de sadece beğendiği

kısımlarını almakta tereddüt etmiyordu.986 

Bu bölümde ilk olarak XVIII. yüzyıl Mardin’indeki üretim kaynaklarını

ele alırken Mardin’in iktisadi kapasitesi ve gelir kaynaklarındaki çeşitliliği de

ortaya çıkarmış olacağız. Bunun yanında çeşitli mal ve hizmetlerin üretim

miktarlarını incelerken yörenin ticaret hacmini irdeleyeceğiz. Yer yer farklı

şehirlerle mukayeselere giderek Mardin’in XVIII. yüzyıldaki iktisadi haritasını

çıkarmaya çalışacağız.

1. Tarım ve Hayvancılık:

Tarım, mahiyeti itibariyle diğer tüm geçim kaynaklarından önce gelir.

Zira spekülatif düşünceye ve teorik bilgiye (nazar ve ilme) ihtiyaç

göstermeyen basit, tabiî ve fitrî bir geçim yoludur.987 XVIII. yüzyıl Mardin ve

çevresi için de bu tabiî ve fitrî geçim yolunun iktisadi hayatın esas unsurunu

teşkil ettiğini tespit edebiliriz. Zira köylerin birkaçı dışında hemen hepsindehalkın ziraatle meşgul olduğu görülmektedir.

Uçsuz bucaksız Mezopotamya ovasının verimli topraklarında tarımın

cezbediciliği inkâr edilmez. Mardin kent ekonomisini, esnafı ve bazı zanaat

dallarını besleyen tarımsal faaliyetlerin, özellikle de bağ ve bahçeciliğin

984 Göyünç, a.g.e., s. 134.985 Mardin ile ilgili kanunnamelerin ayrıntısına bakmak için bkz. Göyünç, a.g.e., s. 134.986

 Şinasi Altundağ, “Osmanlı İmparatorluğunun Vergi Sistemi Hakkında Kısa Bir Araştırma”, DTCFD,V. 2 (1947), s.192.987 İbn-i Haldun, a.g.e., C. II, s. 698-699.

Page 239: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 239/373

223

yoğun olarak gerçekleştirildiğine belgelerde şahit olmaktayız. Mülk-alım

satımı ile ilgili belgelerde sıkça rastladığımız bağ ve bahçe alım-satımı, bu

alandaki düzeyi göstermesi açısından ilginçtir. Aynı zamanda Mezopotamya

ovasında yetiştirilen başta buğday, arpa, darı, mercimek gibi hububatların da

ekonomideki yerini göz ardı etmemek gerekir.988  Bunların dışında bazı

seyyahların bize aktardığına göre pamuk üretiminin de özellikle Ortaçağ’da

oldukça yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Bu üretime bağlı olarak Mardin’in

kendine has bir yün kumaşı bulunduğu ve bunun ticaretinin yapıldığını ticaret

kısmında ayrıntılarıyla ele alacağız.989 

Sanayi öncesi toplumların ortak özelliklerinden biri olarak kırsal alanda

sürdürülen tarım faaliyetlerinin başında gelip, geçerliliğini sürdüren buğday,

arpa, darı, mercimek gibi hububatın yalnızca köylünün geçimlik ekonomisinin

bir parçası olmadığı aynı zamanda kent halkının un ve hububat ihtiyacının

buralardan karşılandığını düşünmek yanlış olmayacaktır. Zaten Osmanlı

Devleti’nde zirai üretimin başlıca üretim ve tüketim bölgesi “kaza” dır. Şehir

ve etrafındaki köylerden müteşekkil olan kaza birimdeki zirai üretim her

şeyden önce bu alanın ihtiyaçlarını gidermek için kullanılır, ihtiyaç fazlası,

kazadaki depolarda tutulur ve kalan üretim ordu ve  sarayın ihtiyaçlarını

gidermeye tahsis edilirdi.990  Mehmed Genç, bu durumu, “Osmanlı

İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi”  adlı çalışmasında Osmanlı Devleti’nin

iaşeye  dayalı bir iktisadi politikası vardı, diyerek açıklar. Buna göre iktisadi

faaliyetin amacı insanların ihtiyacını karşılamaktır.991 Daha sonra arta kalan

ile devletin ihtiyacına cevap vermektedir. Bu açıklamayı yapmamızın sebebi

aşağıda vereceğimiz belge ve bilgilerin şer’iye sicillerinde bulunan resmibelgelere dayanmasıyla ilgilidir. Çünkü bu belgeler sadece devletin

ihtiyacının ne kadar olduğunu, bunu karşılamak için ne kadarını üreticiden

aldığını göstermektedir. Bu durum üretimin sadece devletin ihtiyacını

karşılamak için yapıldığı gibi bir yanılgıya yol açabilir. Ancak yukarıda

belirttiğimiz gibi devlet, benimsediği iaşe merkezli iktisadi politikayla önce

988 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 279; Göyünç, a.g.e., s. 136.989

 Bkz. s. 250.990 Mehmed Genç, Devlet ve Ekonomi, s. 49.991 Genç, a.g.e., s. 47.

Page 240: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 240/373

224

kaza birimindeki halkın ihtiyacını karşılamakta sonra arta kalanla ordu ve

sarayın ihtiyacını karşılamaktadır. Bununla birlikte hiç şüphe yok ki devlet

kendi gelirlerini de düşünmek zorundadır. Hazineye ait gelirler ile sefer

ihtiyaçlarını mümkün olduğu kadar yüksek düzeye çıkarmak ve ulaştığı

düzeyin altına inmesine mani olmak için bir takım tedbirler alması

gerekmektedir. Aşağıda Mardin’deki zirai üretim ile devletin ihtiyaçları

arasındaki dengeyi bu şekilde değerlendirmekte fayda görünmektedir.

XVIII. yüzyılda Mardin ve çevresinde elde edilen tarım ürünlerinin

başında da buğday ve arpa gelmekteydi.992  Mardin’deki XVIII. yüzyıldaki

buğday ve arpa üretim miktarını belirlemek sicillerden oldukça zordur. Ancak

özellikle devletin kendi ihtiyacını karşılamak için satın aldığı miktarları

gösteren mübayaa belgeleri, aşiret ve karyelerin payına düşen buğdayı ve

arpayı göstermektedir. Örneğin, Mardin Voyvodası Mehmed Efendi’ye

yazılan 26 Ağustos 1742 tarihli bir belgede 1742 tarihine ait Mardin ve

Nusaybin kazalarına ait mübayaa olunan 30.000 kile İstanbuli buğday ve

70.000 bin kile İstanbuli arpanın toplanması emredilmektedir.993  29 Aralık

1741 tarihli bir başka belgede ise 8000 kile buğday ile 45.000 kile arpa talep

edilmektedir.994  Mardin’in payına düşen bu miktarın aşiret ve karyelere ait

ayrıntılı dökümü de verilmiştir. Bu bilgiler aşiretlerin veya karyelerin tahıl

üretimi ile ne derece alakalı olduğunu da göstermektedir.

Mübayaa usûlü, başlangıçta askeri ihtiyaçların karşılanmasına yönelik

bir düzenleme olarak ortaya çıkmış, fakat XVIII. yüzyılın sonlarında

İstanbul’un iaşesinin sağlanmasında geniş ölçüde kullanılmaya başlanmıştır.

Mubayaa usulü, Zahire Nezareti   adı altında kurulmuş bir iktisadi devletkuruluşunun, zirai ürünleri her bölgede belirlenen kotalara uygun olarak satın

alması ve İstanbul’da askeri ihtiyaçlar ve halkın ihtiyaçlarına ayırması

şeklinde işleyen bir sistemdi. Devlet bu mübayaalardan miri mübayaa adı

verilen bir bölümünde piyasa fiyatlarının çok altında sembolik bir ödemede

bulunuyor, rayiç mübayaası adı verilen bölümünde ise miri mübayaa

992

 Göyünç, a.g.e., s. 136.993 MŞS 203, b. 312. (24 Cemaziyelahir 1155/26 Ağustos 1742)994 MŞS 203, b. 222. (20 Şeval 1154/29 Aralık 1741)

Page 241: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 241/373

225

fiyatlarına göre oldukça yüksek, fakat piyasa fiyatlarından daha düşük

fiyatlarla buğday, arpa, pirinç ve mısır gibi zirai ürünleri satın alıyordu.995 Bu

uygulama ile hem devlet için mali bir kaynak oluşturuluyor hem de İstanbul

halkının ve bu arada bürokrat kadrolar ile askerlerin temel gıda maddesi olan

ekmeğin ucuz olarak sağlanması amaçlanıyordu.996 

Tablo 36: Mübayaa Defterlerindeki Mahsul Miktarları

 Yıl Buğday Arpa1138/1725-26 40.000 80.000

1154/1741-42 8000 45.000

1155/1742-43999  30.000 70.000

1159/1746-47 20.000 60.000

1220/1805-06 485 1818

1224/1809-10 687 2480

Yukarıdaki tabloda göründüğü gibi ilerleyen yıllarda arpa ve

buğdaydan mübayaa edilen mahsul miktarı düşmektedir. Bunların yanında

un, ruğan ve pirinç de aşiret ve köylere tevzi edilmeye başlanmıştır.1003  Bu

miktarlar farklı belgeler ile örneklendirilebilir ancak burada dikkatimizi çeken

husus talep edilen miktarın sürekli değişkenlik göstermesidir. Genelde sefere

995  Tevfik Güran, 19. yy Osmanlı Tarımı Üzerine Araştırmalar, İstanbul 1998 s. 50; Ahmed

Tabakoglu, Türkiye İktisat Tarihi,  İstanbul 1998, s. 23; ; Tevfik Güran, “Tarım Politikası (1839-1913)”, Osmanlı Ansiklopedisi, C. V, (1999), s. 306.996  Tanzimat döneminde zirai üretimi teşvik etmek, zirai ürün ticaretinin serbestleştirilmesi amacıyla,

geleneksel ekonomik uygulamaların iki önemli örneği olan devlet tekelleri ve devlet mubayaaları 13Temmuz 1837 tarihinde büyük ölçüde kaldırılmıştır. Kaldırılan mubayaa uygulamaları yerine,devletin uğradığı zararların biraz hafifletilmesi için yılda bir kereye mahsus olarak halktan mubaya’ataffı bedeli (bedel-i afv-ı mubaya’at) adıyla bir ücret alınması kararlaştırılmıştır. Bkz. Ali Akyıldız,Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatı’nda Reform (1836-1856), İstanbul 1993, s. 258.

997 MŞS 262, b. 378. (1138/1725-1726)998 MŞS 203, b. 222. (20 Şeval 1154/29 Aralık 1741); b. 80 (Evahir-i Zilhicce 1154/27 Ocak 1713)999 MŞS 203, b. 312. (24 Cemaziyelahir 1155/26 Ağustos 1742)1000 MŞS 252, b. 338. (9 Safer 1159/3 Mart 1746)1001 MŞS 227, b. 303. (8 Cemaziyelevvel 1220/4 Ağustos 1805)1002

 MŞS 227, b. 393. (7 Muharrem 1224/22 Şubat 1809)1003 MŞS 227, b. 303. (8 Cemaziyelevvel 1220/4 Ağustos 1805); b. 393. (7 Muharrem 1224/22 Şubat1809)

Page 242: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 242/373

226

çıkmış askerlerin tayinatı adıyla istenen bu mahsullerin o günkü ihtiyaca göre

belirlendiğini düşünmek yanlış olmayacaktır. Toplanan mahsuller o dönem

Mardin’in bağlı bulunduğu eyalet merkezine (Diyarbekir, Musul, Bağdat)

gönderilmekte ve sefer esnasındaki askere tayinat olarak verilmesi

sağlanmaktaydı. Mardin’in Diyarbekir eyaletine bağlı bulunduğu tarihlerdeki

Diyarbakır sicillerine baktığımız zaman bu durumu daha net olarak

görebilmekteyiz. Diyarbekir valisi tarafından kazalara tevzi edilen miktarlar

 Amid’te toplanıyor ve buradan kelekler   aracılığıyla Bağdat’a veya Musul’a

seferdeki askerlere gönderiliyordu.1004  Bu keleklerde çalıştırılmak üzere

işçiler fermanla belirlenen ücret karşılığında görevlendiriliyorlardı ki, 26 Ekim

1740 tarihindeki kelekle taşıma işleminde görev alacak kişilerin ücreti kişi

başı 40 kuruş olarak belirlenmişti.1005 

Devletin kendisi için gerekli olan bu mahsül ile ilgili farklı alanlarda

depolar oluşturup, ihtiyacını sağlayacak ürünü hazırda tutmaktaydı.

Mardin’de üretilen mahsül Diyarbekir’e gönderilmeden “Koçhisar ambarı”  diye

ifade edilen bugünkü Kızıltepe ilçesinde bulunan ambarda toplanmaktaydı.

Toplanan ürünler Diyarbekir’e sevk edilmekte ya da fermanla bildirilen farklı

alanlara gönderilmekteydi. 14 Kasım 1725 tarihli bir belge bu söylediklerimize

açıklık getirmektedir. Tebriz tarafı için toplanması istenen 90.000 kile buğday

ve arpadan arta kalan miktarın Bağdad’a gönderilmesi emir olunmuş, bu

miktardan 60.000 kile Tatvan iskelesine naklolunmuş iken 30.000 kilesi

Koçhisar ambarında kalmıştır. Arta kalan miktarın da Musul’a taşınması için

Diyarbekir’den 600 yük hayvanı istenmiştir. Ayrıca Mardin’den de gerekli

miktarda yük hayvanının temin edilmesi hususunda dergah-ı muallakapıcıbaşılarından olup Mardin taraflarında zahire toplamakla görevlendirilen

Receb’e ve Mardin Voyvodası Sadık Ağa’ya bu ferman gönderilmiştir.1006 Bu

belge bize göstermektedir ki Mardin’den mübayaa edilen buğday ve arpa her

zaman Diyarbekir’e gitmemekte, Koçhisar’da bulunan ambarda toplanmakta

ve lazım olacağı yere göre nakledilmektedir. Dağıtım yapıldıktan sonra

1004

 DŞS 360, s. 215, b. 1. (5 Şaban 1153/26 Ekim 1740); s. 114, b. 2; s. 113, b. 1.1005 DŞS 360, s. 216, b. 1. (5 Şaban 1153//26 Ekim 1740)1006 MŞS 252, b. 30. (8 Rebiulahir 1138/14 Kasım 1725)

Page 243: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 243/373

227

ambarda arta kalan mahsül yılsonunda yeni mahsülle değiştirilmekteydi.

Örneğin Dergah-ı ali kapıcıbaşılarından Hasan Ağa tarafından, Mardin

taraflarında toplanıp Koçhisar’da ambara konulan 90.000 İstanbul kilesi

buğday ve arpanın Tatvan iskelesi ve Musul tarafına gönderilen buğdaydan

arta kalan kısmının yeni mahsül ile değiştirilmesi ve aynı deftere

kaydolunması Mardin Voyvodası Hacı Sadık’tan istenmiştir. Bu kayda göre

19.776 İstanbul kilesi arpa ve 2.185 İstanbul kilesi buğday olmak üzere

toplam 21.961 kile zahire mütesellim Veli’ye teslim olunmuş ve kendisinden

bunu yeni mahsülle değiştirmesi istenmiştir.1007 

Mahsülün değiştirilmesi sırasında ambarlarda fazla kalan veya eskiyen

mahsül halka satışa çıkarılmaktaydı. 14 Ağustos 1747 tarihinde Mardin

Voyvodası Mehmed’in marifetiyle Mardin ve Nusaybin kazalarında satın

alınıp Mardin, Nusaybin ve Koçhisar ambarlarında mevcut olan miri buğday

ve arpanın sefer rayici üzere buradaki halka satılması kararlaştırılmış ve

1747 senesine mahsuben elde edilen akçenin Musul kalesi muhafazasında

bulunan yeniçerilere gönderilmesi bildirilmiştir. Bu satıştan elde edilen gelir;

20 yük 47.080 akçe ki beher kuruşu 120’şer akçe olmak üzere 17.059 esedi

kuruş etmektedir.1008 Bir başka belge ise ürünün halka satışı sırasında devlet

görevlilerinin, hatta bizatihi voyvodanın usulsüzlükler yaptığını görüyoruz. 30

Kasım 1747 tarihindeki bir belgede 1158 yılına ait mahsülden fazla kalanın

halka satışı sırasında voyvodanın ürünü pahalıya sattığı fakat bunu merkeze

bildirirken ucuz gösterdiği, bu durumun mübaşir tarafından tespit edildiği

Mardin ve Nusaybin naiblerine bildirilmiştir.1009 Bir başka yolsuzluk uyarısı ise

1727 tarihli bir fermanla yapılmaktadır. Buna göre Şark seferi sırasındamübayaa olunan zahirenin sahiplerine verilmediği, hatta bu zahirenin

yenildiği, yiyenler arasında zahireleri toplayan mübaşirlerinde bulunduğu,

kilebaşı adıyla kanunlara aykırı halkın parasını aldıkları anlaşıldığından

1007

 MŞS 252, b. 39. (25 Şevval 1138/26 Haziran 1727)1008 MŞS 252, b. 408. (7 Şaban 1160/14 Ağustos 1747)1009 MŞS 252, b. 410. (27 ZA 1160/30 Kasım 1747)

Page 244: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 244/373

228

İstanbul’dan mübaşir olarak tayin olunan Ahmed ile Mardin ve Nusaybin

kadılarına uyarı gönderilmiştir.1010 

Mahsülün fazla kalması durumu olduğu gibi bazen yetersiz de kaldığı

görülebiliyordu. Doğal afetler nedeniyle zarara uğrayan mahsülün temini

devlet tarafından farklı yerlerden sağlanıyordu. 25 Temmuz 1727 tarihinde

Mardin ve Nusaybin kazalarından satın alınması istenilen 80.000 kile buğday

ile 100.000 kile arpanın ücreti için gerek İstanbul’dan gönderilen, gerekse

1727 senesi Mardin mukataası malından ve 1728 senesi cizyesinden havale

olunan miktar 50.000 kuruş iken, o taraftaki kazalarda çekirge afeti meydana

geldiği, mahsülün zarara uğradığı, bu nedenle istenilen zahirenin satın

alınmasının mümkün olmadığı ve satın alınmak istenilen zahirenin

Kirmanşah taraflarından satın alınacağı Mardin Voyvodası Hacı Sadık Ağa’ya

bildiriliyordu.1011 Bir başka belgede ise yağmursuzluktan dolayı yeteri kadar

mahsülün elde edilemediği, halkın perişan durumda olduğu beyan edilip

gerekli tedbirlerin alınması istenmekteydi.1012 

Mardin yöneticilerinin mübayaa olunan veya tevzi edilen miktarı fazla

buldukları ya da toplayamayacaklarını düşündükleri zamanlar da olmuştur.

Bu durumda ya o birim üzerine tevzi edilen miktar düşürülmüş ya da

affedilmiştir. Bu durum ile ilgili sicillerde örnekler mevcuttur. Mardin Kadısı

Seyyid Hüseyin İstanbul’a bir arz göndererek Mardin ve Nusaybin

taraflarından istenen 40.000 kile buğday ile 80.000 kile arpayı Mardin

Voyvodası Hacı Sadık’ın tedarik ve nakletmesinin güç olduğunu bildirmiştir.

Dergah-ı mualla kapıcıbaşılarından Hüseyin tarafından Koçhisar ambarına

konulan zahireden başka Diyarbekir tarafından Mardin üzerine yüklenilenhissenin kaldırılması gerektiği bildirmiş ve bunun kaldırıldığına dair Amid ve

Mardin kadılarına ferman gönderilmiştir.1013 

1010 MŞS 252, b. 76. (15 Cemaziyelahir 1140/28 Ocak 1727)1011

 MŞS 252, b. 41. (6 Zilhicce 1139/25 Temmuz 1727)1012 MŞS 252, b. 384. (24 Zilhicce 1159/7 Ocak 1747)1013 MŞS 252, b. 42. (29 Şevval 1138/30 Haziran 1726)

Page 245: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 245/373

229

Tablo 37: Mübayaa Defterlerindeki Tahıl Miktarının Aşiret Ve

Köylere Tevzi Edilmiş Şekli

1138/1725-261014 

1159/1746-471015 

Hınta Şa’ir Hınta Şa’irMardin - - 5000 15000Nusaybin 2000 4000 - -Kiki 1127 2254 1100 3300Sürgücü 861 1722 700 2100Taraçlu - - 800 2400Şah-ı Bend - - 210 630Şeyhanlu 310 620 200 600Kurmi 275 550 50 150Suhergan - - 120 360Pirağan - - 40 120Piran Ali 133 266 20 180Daşi - - 67 201Dekuri - - 67 210Denabi 200 400 100 300Bahddünlü - - 40 120Berguhan - - 40 120Kalenderan 293 587 67 201

Araban - - 110 330Tarin 128 256 30 90Haruk? 133 266 40 120Kasr-ı Mezruk 57 114 40 120Ayn Burud 40 80 40 120Cevzat - - 40 120Mindilkan 130 260 40 120Deyrik Meşki - - 50 150Havası Meşki 80 160 30 90Tımar-ı Meşki 200 400 90 270

Ağras-ı Selase 298 616 140 420Billugan ? 40 80 50 150Rışmil 128 256 40 120Kabala 100 200 20 60Tehum 60 120 20 60Benabil 40 80 15 45Mansuriye 65 130 35 105Kal’atu’l Mer’a 40 80 15 45Bilali 173 346 50 150Karadere 150 300 50 150

1014 MŞS 262, b. 378 (1138/1725-1726)1015 MŞS 252, b. 338 (9 Safer 1159/3 Mart 1746)

Page 246: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 246/373

230

Ğurs 53 114 10 30Dukuk 80 160 50 150

Selah 128 256 50 150Göllü 200 400 100 300Koçhisar 128 256 40 120İbrahimiye 57 104 10 30Tel Ermen 44 88 10 30Toplam 40000 80000 20000 60000

Yukarıdaki tablo farklı tarihlerde aşiretlerin ve karyelerin payına düşen

mübayaa miktarını göstermektedir. Yüzyılın içerisindeki iki farklı mübayaa

belgesini karşılaştırmalı olarak vermeye çalıştık. Bu tabloda görüldüğü üzerekentin etrafını çevreleyen aşiret ve köylerin hemen hepsi yoğun miktarda tahıl

tarımıyla ilgilenmektedirler. Öyle ki 1727 tarihli bir belge tahıl mahsülünün

kentin çevre köy ve civarlarında yoğun miktarda üretildiğini ve bazen

Mardin’den mahsül almaya gerek bile duyulmadığı bilgisini vermektedir.

Mardin Voyvodası Hacı Sadık ve Tel Afer alaybeyisi Abbas, vesair ayan ve

işerlerine hitaben yazılan fermanda Bağdad valisi olup İsfehan canibi

seraskeri olan Vezir Ahmed Paşa maiyetinde bulunan askere verilecek olangünlük tayinatlar için Mardin ve Nusaybin kazalarından alınması ferman

olunan 80.000 kile buğday ve 120.000 kile arpanın köylere taksimi esnasında

reayaya tahammüllerinden ziyade isabet ettiğinden, Mardin kazasından

mübayaa olunan 40.000 kile buğdayın tevzi ve taksimine lüzum kalmadığı,

Mardin aklamına tabi Sincar yakınlarındaki Tell Afer ve tevabii köylerinin

arazilerinin çok ve mahsüllerinin bol olduğundan bahisle, ayrıca burasının

Musul’a on iki saat mesafede bulunmasından ötürü naklinin kolay

olduğundan, yine İran seferi başladığından beri buradan bir kile bile zahire

alınmadığı, yoldan uzak olması hasebiyle gelip geçen askerden dahi

etkilenmediğinden, Mardin’den istenen 40.000 kile buğdayın Tel Afer

kasabası ahalisinden mübayaa ve tahsil olunması kararlaştırılmış ve şayet

edaya muhalefet ederlerse üzerlerine ayan-ı vilayetle gidilmesi, eğer

Page 247: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 247/373

231

inatlarında ısrar ederlerse mal ve eşyalarının miri için zabt ve kendilerinin de

tutulup hapsedilmesi, kalebend cezalarının tertip olunması istenmiştir.1016 

Yukarıdaki bilgiler Mardin’deki tahıl üretimi hakkında bir takım veriler

sunmaktadır ancak buğday ve arpa gibi toplumun iki önemli ihtiyacının halkın

sosyal yaşamı içerisinde ticari emtia olarak ne kadar değer gördüğü ve

üretimle doğru orantılı olarak günlük hayatta borç alıp verme, miras intikali

gibi durumlara ne kadar rastlandığı da sicillerde karşımıza çıkmaktadır. İshak

veledi Mıho’nun Halil bin Makşer’den 3.5 kile buğdayı’nı talep etmesi,1017 

Selman adlı zımmînin İlya veledi Yakup’dan 25 akçe borcuyla birlikte buğday

borcunu istemesi,1018  ölen kişilerin terekelerinde buğday miktarlarının

bulunması,1019  gibi örnekler toplum hayatında bu ürünlerin o dönemde

geçerliliğini koruyan birer ekonomik değer olduğunu göstermektedir.

Yukarıda bahsedildiği gibi kentin etrafında yoğun miktarda tahıl tarımı

yapılırken, şehir merkezindeki tarımsal faaliyetlerin başında bağ ve bahçecilik

gelmekteydi. Mardin halkı arasında kentin etrafındaki uygun alanlarda

yapılan bağ ve bahçe tarımı, mahkeme sicillerine özellikle bağ, bahçe ve

bostan satışı ile ilgili belgeler olarak yansımıştır. Sicillerde kayıtlı ev satışı

belgelerinden sonra mülk satışlarına ait belgelerin büyük bir kısmını bağ ve

bostanların satış işlemleri oluşturmaktadır. Çoğunluğunu mülk satışlarının

oluşturduğu 1689-1690 tarihli 248 nolu defterde bulunan 335 mülk satışı

belgesinden 212’ini (%63,3) ev satışları oluştururken 123’ni (%36,7) bağ,

bahçe satışları oluşturmaktadır. 1760 tarihli 247 nolu defterdeki 228 mülk

satışından 166’si (%73) ev satışı iken 62’si (%27) bağ ve bahçe satışlarıdır.

Bu rakamlar Mardin’de bağ ve bahçeciliğin küçümsenmeyecek durumdaolduğunun kanıtı olarak önümüze çıkmaktadır.

Mahkeme kayıtlarına yansıyan bu yoğunluk bağ ve bahçeciliğin önemli

bir hukuksal gelenek de meydana getirdiğini göstermektedir. Bu konuya mülk

satışları arasında bağ-bahçe satışları kısmında ayrıntılarıyla değinildiği için

burada ayrıca yer verilmeyecektir. Ancak bağ satışlarında bağın konumu yani

1016 MŞS 248, b. 339. (13 Safer 1139/5 Nisan 1727)1017

 MŞS 252, b. 96. (4 Cemaziyelahir 1159/24 Haziran 1746)1018 MŞS 252, b. 197. (24 Rebiulevvel 1160/5 Nisan 1747)1019 MŞS 252, b. 180. (27 Safer 1160/10 Mart 1747)

Page 248: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 248/373

232

merkeze yakınlığı, eski (köhne) olmaması, içinde ağaç bulunması ve

sulanabilir olması fiyatını arttıran sebepler olabildiği gibi,1020 sulu bağlarda su

nöbeti adı verilen ve bağla birlikte satılan bir nöbet şeklinin bulunduğu1021 da

bağ bahçe satışlarının anlatıldığı bölümde ayrıntılarıyla belirtilmiştir.1022 

Bağ ve bahçeciliğin mirasla ilgili davalara da konu olduğunu

görmekteyiz. 1740 tarihinde Mehmed bin Abdullah adlı kişi geride kalan üç

oğluna Aynü’s-Safa vadisindeki bağını,1023  1763 tarihinde Halil bin Sait beş

çocuğuna ve eşine farklı yerlerdeki iki adet bağını miras olarak

bırakmıştır.

1024

 Bırakılan mirasın kimi zaman tartışmalara yol açtığı ve aile içihusumetin meydana geldiğine de belgelerde rastlamaktayız. Örneğin,

Mehmed bin Sait adlı molla, öldükten sonra mallarının taksimi sırasında

 Abdullah ve Halil adındaki iki oğul babalarından kalma sulu bostanın

paylaşımı sırasında anlaşmazlık yaşamış ve bu anlaşmazlık ailenin diğer

fertlerinin de karışmasıyla tartışmaya dönüşmüştür. Mahkemeye kadar

getirilen bu anlaşmazlığın iki kardeş arasında husumete dönüştüğü bu

sorunun fiili tartışma ve kavgalara sebep olduğu anlaşılmıştır.1025 

Elimizdeki belgelerden anladığımız kadarıyla, gayrimüslimler de bağ

ve bahçecilikle uğraşmaktaydılar. Bağ satışlarında birçok gayrimüslimin bu

alanla ilgili olduğu görülmektedir. Örneğin, Terzi Kara Hasan bin Ahmed,

mahkemede, güneyi Deli Mecdi mülkü, doğusu attar Hanna mülkü, kuzeyi yol

ve batısı Sarıca İsa mülküyle sınırlı Kabil (?) Vadisi’ndeki üzüm bağını 8

kuruşa zimmî Hanna’nın çocukları Murad, Havane, Marta, Karso, Nasi ve

Mesko’ya sattığını ikrar etmiştir.

1026

  Yine Hızır bin Haydar, PaspanosVadisi’ndeki üzüm bağını 8 esedi kuruşa Azer veledi Abdulahad’a

1020 MŞS 195, b. 18. (28 Receb 1175/17 Şubat 1762); MŞS 252, b. 98. (9 Cemaziyelahir 1159/29 Haziran1746); MŞS 248, b. 117. (26 Şevval 1100/13 Ağustos 1689); b. 117. (20 Şaban 1100/9 Haziran 1689); b. 368. ( 16 Cemaziyelevvel 1101/25 Subat 1690)

1021 MŞS 248, b. 511-512. (21 Şevval 1101/30 Mayıs 1690)1022 Bkz. s. 269. 1023 MŞS 203, b. 328. (5 Zilhicce 1152/4 Mart 1740)1024

 MŞS 241, b. 409. (3 Safer 1177/13 Ağustos 1763)1025 MŞS 251, b. 490. (12 Zilhicce 1127/9 Aralık 1715)1026 MŞS 248, b. 279. (19 Rebiülahir 1101/30 Ocak 1690)

Page 249: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 249/373

233

satmıştır.1027  Elimizdeki 12 defterden elde ettiğimiz bağ satışlarının sayısı

485’tir. Bu satışların 137’sinde (%35) taraf olarak gayrimüslimler vardır. Bu

rakam gayrimüslimlerin sanıldığı gibi şehirde sadece ticaretle uğraşan bir

topluluk olmadığını, tarımla da geçimlerini sağladıklarını göstermektedir.

Bu tip satışları defterlerden vereceğimiz örneklerle çoğaltılabiliriz

ancak bu durum göstermektedir ki bağ ve bahçecilik oldukça gelişmiş bir

şekilde Mardin halkı arasında önemli geçim kaynakları arasında

bulunmaktadır.

Sık sık el değiştirmelere veya miras davalarına konu olan bağ vebahçeciliğin özellikle zikredilmesi gereken özel bir yönü vardır ki o da erik

(iccas) üretimidir. Belgelere ve hatta seyahatnamelere sık sık konu olan

Mardin eriğinin kalitesi ve lezzeti nedeniyle her yıl sultanın iccas miktarının

belirlendiği ve İstanbul’a padişaha gönderildiğini görmekteyiz. Niebuhr,

Mardin’de iccas adı verilen çok ünlü bir erik yetiştiğinden öyle ki bu eriğin bir

kısmının her yıl padişaha gönderildiğinden bahseder.1028  Sestini’de icas

hakkında bilgiler veren seyyahlardandır. Mardin’in etrafının bağlar, bostanlar,

kiraz, kayısı, şeftali ve diğer meyve ağaçları ile çevrili olduğunu kaydeden

Sestini, burada “injaz ” denilen, mor renkli yeşil ceviz büyüklüğünde bir erik

bulunduğunu aktarmıştır. Seyyah, bu eriklerin olgunlaştıklarında kurutulup iyi

bir şekilde muhafaza edildiklerini anlattıktan sonra bu eriklerin kuruduklarında

çok lezzetli olduklarını, hatta öyle ki kentin padişaha bunları vergi olarak

ödediğini, yılda bir sefer olmak üzere sarayın, bir ağasını yollayarak

padişahın tüketimine özel bu erikleri aldırdığını belirtmiştir.1029 Nitekim XVIII.

yüzyıla ait olan sicillerde de sık sık rastladığımız bu durum, tayin olunan bir

mübaşir eliyle  her sene kiler-i amire ve helvahane-i amireye 120 batman 

miktarında gönderilmesiyle gerçekleşmekteydi. Örneğin, 1763 senesine

mahsuben, tayin olunan mübaşir Hacı Ahmed Ağa eliyle gayet âlâ ve güzide 

olmak üzere Mardin tarafından gelmekte olan 120 batman iccasın, tedarik

olunup, sağlam zarflara konulup ve yarar miktarı beygirlere yüklenerek

1027

 MŞS 248, b. 310. (4 Cemaziyelevvel 1101/13 Şubat 1690)1028 Pınar, a.g.m., s. 44.1029 Nasıroğlu, a.g.e., s.50.

Page 250: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 250/373

234

İstanbul’a gönderilmesi ve enderun-ı hümayun kilerine teslim olunması ile

ilgili bir emri görüyoruz.1030 Yine 1764 yılına ait 120 batman iccasın bu sefer

mübaşir Süleyman Ağa eliyle toplanarak sağlam zarflara konulup ve yarar

miktarı beygirlere yüklenerek İstanbul’a gönderilmesi ve enderun-ı hümayun

kilerine teslim olunmasını örnek olarak gösterebiliriz.1031  Bu işlemin yüzyıl

boyunca sürdüğünü hemen hemen tüm defterlerde bu türden belgelerin

olduğunu söyleyebiliriz.1032 Bu durum göstermektedir ki Mardin eriği oldukça

kıymetli ve kalitelidir. Öyle ki saraya her yıl emirle tedarik edilmektedir ve çok

sağlam yollarla getirilmesi emredilmektedir. Niebuhr, Mardin eriği dışında

çevrede çok meşhur olan “yabani kiraz”ların varlığından da bahseder ve

bunun çekirdeğinden Basra ve Haleb’e yönelik ticaretin yapıldığını belirtir.

Yine bol miktarda üzümün Mardin’de yetiştirildiği seyahatnameye

yansımıştır.1033  Sestini’de Mardin’de çok miktarda dut ve butum denilen

terebint ağaçlarının mevcut olduğuna işaret eden seyyah, bu ağaçların

normal menengiçten daha iyi meyveler verdiğini ve bu meyvelerin Halep’e

İstanbul’a ve diğer Arap ülkelerine de yollandığını zikretmiştir.1034 

 Abdulgani Efendi ise Mardin’de yetiştirilen meyve çeşitlerini sayarken,

şeftali, kayısı, kara erik, kiraz, badem, vişne, elma, armut, ayva, nar, ceviz,

fındık, bıttım, incir, dut ve âluceyi (bir erik cinsi) sayar.1035  Biraz abartı gibi

görünen bu çeşitlerin yine de birçoğunun Mardin’de yetiştirildiğini

söyleyebiliriz.

Mardin’de hayvancılık ile ilgili sicillere yansıyan görüntüden at ve

kısraklar ile eşek-katırların şehir hayatında önemli bir yer tuttuğu anlaşılıyor.Özellikle kısrakların satışı ile belgelerin yoğunluğu ve bu hayvanlara biçilen

1030 MŞS 195, b. 69. (12 Şevval 1176/26 Nisan 1763)1031 MŞS 195, b. 82. (2 Safer 1178/1 Ağustos 1764)1032MŞS 266, b. 324. (9 Cemaziyelahir 1203/7 Mart 1789); MŞS 252, b. 393. (8 Cemaziyelevvel 1160/18

Mayıs 1747); MŞS 195, b. 118 (16 Şaban 1173/3 Nisan 1760); b. 159. (20 Zilhicce 1174/23 Temmuz1761); b. 196 (15 Şevval 1175/9 Mayıs 1762)

1033

 Pınar, a.g.m., s. 44.1034 Nasıroğlu, a.g.e. , s. 50.1035 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 279.

Page 251: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 251/373

235

değerin fazlalığı bu hayvanın yaygın olarak kullandığını göstermektedir.1036 

Örneğin Mardin halkından Şedid bin Zülfo, 8 sene önce, yine Mardin’e bağlı

Kalatü’l-Merra köyünden İlya veledi Emso adındaki zimmînin, amcası Nami

veledi İşua’ya binmesi için bir kısrak verdiğini ve İlya’nın kendisinden izinsiz

olarak kısrağı aldığını, bu esnada kısrağın öldüğünü, bu kısrağa mukabil 15

kuruş nakid, bir kancık siyah merkeb ve bir aba karşılığında barıştıklarını ve

bunları aldığını ifade etmiştir.1037 Bir kısrak karşılığında alınan mallar kısrağın

değerini oldukça yüksek olduğunu göstermektedir .  Yine sicillerde bolca

rastladığımız katırların satışı1038  veya daha da dikkat çekeni katır hırsızlığı

vakalarının çokluğu1039 bu hayvanların kırsalda kullanıldıkları kadar, Mardin’in

coğrafi yapısından kaynaklı olarak dar sokaklarda günümüzde dahi kullanılan

bir taşıma aracı olarak kullanıldığını göstermektedir. Sıkça rastlanan katır

hırsızlıklarının zaman zaman tartışmalara yol açtığı hatta şiddetli darp ve

yaralamalara sebep olduğu da görülmüştür. Örneğin, Gursü’l-Ala(Yukarı

Gurs) köyü sakinlerinden Şeyh Musa bin Şeyh Davud, naib tayin olunan

Molla Mehmed tarafından kurulan mahkemede, Mardin kazasına tabi Hamza

Hacılı aşiretinden Hudabende, Veli, Hüseyin, Budak ve Ahmed ile …..

köyünden Mehmed bin Mustafa ve Sadık bin Halil adlı kişiler hakkında; bir

gün önce öğle vaktinde adı geçen kişilerin göç ile gelip köyleri önünden geçip

giderken bir katır ile bir merkebini çaldıklarını, bunu haber aldığında

arkalarından seyirdip (koşup) kendilerine yetiştiğinde katır ve merkebi talep

ettiğini, ancak adı geçenlerin kendi üzerine topluca hücum ettiklerini,

içlerinden Sadık adlı kişinin kendisini kılıç ile yaralayıp iki parmağını

kopardığını, ayrıca topuz ile iki dalı (omuzu) arasına vurup yaraladığınısöyleyip davacı olmuştur. Suçlanan kişiler bu iddiaları inkâr ettiklerinden

Şeyh Musa’dan davasını ispatlaması istenmiş, bunun üzerine Sofi Hasan bin

Mehmed Piri ile Murad bin İbrahim adlı kişiler Şeyh Musa’nın doğru

1036 Bkz. MŞS 247, b. 233. (22 Zilkade 1170/8 Ağustos 1757); b. 248. (9 Safer 1171/23 Ekim 1757); MŞS252, b. 180. (27 Safer 1160/10 Mart 1747)

1037 MŞS 252, b. 208. (23 Rebiülahir 1160/4 Mayıs 1747)1038

 MŞS 252, b. 166. (20 Safer 1160/3 Mart 1747); b. 478. (15 Muharrem 1161/16 Ocak 1748)1039  Bkz. MŞS 203, b. 166. (Evahir-i Cemaziyelahir 1154/13 Ağustos 1741); MŞS 227, b. 208. (28Rebiülevvel 1230/ 10 Mart 1815): MŞS 248, b. 521. (29 Safer 1101/7 Haziran 1690)

Page 252: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 252/373

236

söylediğine şahadet etmişlerdir.1040 Bir başka örnekte ise Tahran ahalisinden

olup hâlen Nusaybin’de sakin olan Ali bin Budak, mahkemede, Tuffahiye

(Elmalı) köyü halkından Yusuf bin Hacı Halil hakkında; sekiz sene önce yolda

giderken gece üzerine Arap hırsızın geldiğini ve dört yaşında olan bir doru

erkek katırını yüküyle elinden aldığını, hâlen katırını Yusuf’ta bulduğunu iddia

ile alı verilmesini talep etmiştir. Yusuf ise zikri geçen katırı dört sene önce

Kiki aşiretinden Şemo adlı kişiden 23 esedi kuruşa satın aldığını söylemiştir.

Milli aşiretinden Mehmed bin Ali ve İbrahim bin Seydi, katırın Ali’nin olduğuna

ve sekiz sene önce çalındığına şahadet ettiklerinden katırın Ali’ye teslimine

karar verilmiştir 1041 

Yine sicillerde katırcı Ermiye,1042 katırcı Yusuf,1043 katırcı Saruhan1044 

gibi lakaplarla anılan isimlerin çokluğu şehirde bu işle uğraşan kişi sayısının

da fazla olduğunu göstermektedir. Bu mesleğin Müslim-gayrimüslim ayrımı

gözetilmeksizin yapıldığı da isimlerden anlaşılmaktadır.

Miras davalarında paylaşımda sorun çıkan mallar arasında da sık sık

katır, merkep gibi hayvanların bulunması bu hayvanların halkın yaşamındaki

kullanım değerini göstermesi açısından delil olarak gösterilebilir.1045 Katırların

yük taşımacılığı için kiraya verildiği de sicillere yansımıştır. Mustafa bin

Bünyad, mahkemede, İşua veledi Ebelhad adlı zimmî hakkında; beş ay önce

Haleb’de 2.5 kıntar mazı taşınması için iki tane katırını her kıntarı 12’şer

kuruşa olmak üzere İşua’ya kiraya vermiştir.1046 

Koyun keçi gibi küçükbaş hayvancılığın özellikle aşiretler tarafından

yapıldığı, yaylalarda göçebe hayat yaşayan bazı aşiretlerin yoğun miktarda

keçi ve koyun besledikleri anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda tahrir deflerindeki

bilgilerden o dönemde küçükbaş hayvanlardan alınan vergilerin toplam

miktarındaki fazlalık bu hayvanların yetiştiriciliğinin yaygın olduğu

1040 MŞS 248, b. 45. (Gurre-i Safer 1100/21 Mayıs 1689)1041 MŞS 248, b. 237. (22 Rebiülevvel 1101/3 Ocak 1690)1042 MŞS 248, b. 127. (9 Zilkade 1100/25 Ağustos 1689)1043 MŞS 252, b. 195. (22 Rebiülevvel 1160/3 Nisan 1747)1044

 MŞS 248, b. 116. (Evahir-i Şevval 1100/8-16 Ağustos 1689)1045 MŞS 248, b. 224. (Evasıt-ı Rebiulevvel 1101/23 Aralık 1689-11 Ocak 1690)1046 MŞS 248, b. 231. (19 Rebiulevvel 1101/31 Aralık 1689)

Page 253: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 253/373

237

anlaşılmaktadır.1047  Abdulgani Efendi yaylalarda beslenen bu hayvanların

öncelikle şehrin ve çevrenin ihtiyacını karşıladıktan sonra Haleb’e, Şam’a,

Mısır’a ihraç edildiğini, özellikle de Cezire ve Midyat kazalarında bulunan tiftik

keçilerinin tiftiğinin Avrupa’ya kadar ulaştığını yazar.1048 

2. Zanaat (Esnaf):

XVIII. yüzyıl Mardin kent yaşamı içerisinde ekonomik hayatın

vazgeçilmez bir parçası olarak esnaf gurupları karşımıza çıkıyor. Esnaflar,

şehirlerde mal ve hizmet üreten bir sınıf olarak şehir halkının günlük

ihtiyaçlarının karşılanmasında, halkın kaliteli ve ucuz mal temininde önemli

bir işleve sahip olurken şehir ekonomisinin canlanmasında son derece

etkiliydiler.1049  Bununla birlikte şehirde üretime katılanların hepsi, mensup

oldukları üretim dalında ekonomik, mali, idari ve sosyal fonksiyonları bulunan

bir teşkilatın üyesi olarak ayakta durmaya çalışıyorlardı.1050 

Osmanlı şehirlerinin hemen hepsinde yaygın ve kuvvetli bir esnaf

teşkilâtı vardı. Bu teşkilat, en kuvvetli etkilerini XIII.-XIV. yüzyıllarda

gördüğümüz, menşei ve oluşan gelenekleri itibariyle klâsik İslâm dönemine

kadar giden ahiliğin bir devamıydı.1051 Ancak ilerleyen dönemlerde Osmanlı

merkezî devlet anlayışına bağlı olarak eski gücünü kaybetmiş, ilk zamanların

kuvvetli ve bağımsız karakterini yitirmişti. Bu şartlar altında şehirdeki her bir

sanat kolunun mensupları, belli bir sayıda gurup teşkil ederek faaliyette

1047 Bkz. Göyünç, a.g.e., s. 127.1048 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 280.1049  Mustafa Akdağ esnafın endüstrici ve alışverişçi diye ikiye ayrılabileceğini belirtmektedir. Şehre

çevresinden veya uzaklardan gelen gıda yiyecek ve diğer maddeleri toptancıdan alarak kadı’nın narhvermek suretiyle tespit edeceği bir kar ile dükkanında satma işinin esnafın asıl işi olduğunu, bu türesnafın alış-verişteki rolünün, üretici ve toptancı ile alıcı arasında aracı durumunda bulunmakolduğunu, öte yandan bu aracılığın, esnafın kendisine gelen hammaddeleri işledikten sonra, pazaradökme suretinde olduğu takdirde işe endüstri çalışmalarının girdiğini belirtmektedir. Akdağ, a.g.e.,CII. 145; Öksüz, a.g.e., s. 143.

1050 Ergenç, a.g.e., s. 178.1051 Ahilik teşkilatı hakkında geniş bilgi için bakınız: Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olarak Ahilik,

Ankara 1975; “Osmanlı Öncesi İle Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf ve Ekonomi

Semineri”: 9-10 Mayıs, 2002: Bildiriler, İstanbul Üniversitesi Tarih Araştırma Merkezi 2003; “TürkKültürü ve Ahilik”, XXI. Ahilik Bayramı Sempozyumu Tebliğleri: 13-15 Eylül 1985,  Kırşehir1986.

Page 254: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 254/373

238

bulunmaktaydılar. İçlerinden biri herhangi bir sebeple ayrılsa veya ölse yerini

alacak kimsenin belirlenmesi, belli kurallara veya bilinen bir düzene göre

olmaktaydı.

Mardin esnafının Osmanlı esnaf sistemindeki hiyerarşi ile

biçimlendiğini belgelerden anlıyoruz. Hiyerarşi esnaf şeyhi (Kethüdası),

yiğitbaşı, ustabaşı, kalfa, ve çırak biçimindeydi. Sanat sahiplerinin kendi

aralarında kurmuş oldukları bir düzen ve birlik vardı. Esnafların toplandıkları

odaya lonca  denilmekteydi.1052  İmparatorluğun uyguladığı merkeziyetçi

politikaya uygun, yönetimin denetim ve gözetimine açık, üst yöneticileri

sultanın beratı ile atanan örgütlerdi loncalar.1053 

Her esnaf grubunun başında şeyh  ya da kethüda  adı verilen birisi

bulunurdu. Esnafların aralarındaki anlaşmazlıkları çözümlemekte ve

gerektiğinde bunları İstanbul’a bildirmekte, teşkilatın iyi yönetilmesini

sağlamaktaydılar. Kethüdalar, esnafın kendi arasındaki seçimi ve sultanın

berat-ı şerifi ile atanırdı. Örneğin, 1788 senesinde kazancı ve kalaycı

esnafının kethüdalığına Seyyid Abdurrahim, 1741 senesinde Berberler

üzerine Şeyh Kasım berat-ı şerif ile kethüda olarak atanmıştı.1054 

Esnaf şeyhi olarak seçilen kişilerin durumlarının gayet iyi olduğunu

Mardin’deki Attarlar şeyhine ait bir kayıt göstermektedir. Bu belgede;

“Şeyhu’l-Attarin olarak meşhur olan Şeyhmusa Çelebi bin Hacı Hızır’ın

Gölasiye mahallesinde bulunan ve kendisine irsen intikal eden evini bütün

eklentileri ile birlikte yine evine bitişik iki ipek dükkânını, Sukü’t-Tavil (Uzun

Çarşı)’deki iki dükkânını, Emir Hamamı bitişiğindeki ve batısındaki iki

dükkânını, Sukü’l- Attarin (Atarlar Çarşısı)’deki dükkânını, Hayyatin (Terziler

Çarşısı)’deki dükkânını, Suk-ı Babi’s-Sur (Sur Kapısı Çarşısında)’daki

dükkânını ve aynı yerdeki dükkânının üçte ikisini vakfettiğini” görmekteyiz1055  

Yüklü miktarda gayr-ı menkule sahip olan bu kişi bir esnaf şeyhidir.

1052 Mustafa Akdağ, a.g.e., C. I, s. 16.1053 İbrahim Güler, “XVIII, Yüzyılda Osmanlı Esnaf ve Zanaatkârları ve Sorunları Üzerine Gözlemler”,

Muğla Üniversitesi, SBE Dergisi, 2000, C.1, S. 2, s. 129.1054

  MŞS 203, b. 42. (Rebiülahir 1154/Haziran-Temmuz 1741); MŞS 266, b. 71. (17 Şaban 1202/23Mayıs 1788)1055 MŞS 195, b. 89. (Evahir-i Cemaziyelahir 1178/15-24 Aralık 1764)

Page 255: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 255/373

239

Esnaf birlikleri arasında en iyi olanlarına ihtiyar denilirdi ki bu kişiler

aynı zamanda esnaf şeyhlerinin en önemli yardımcılarıydı. Birçok belgede

esnaf şeyhleri ile ihtiyarların beraber hareket ettiklerine rastlamaktayız.

Örneğin 1197 tarihli bir belgede papuçcular şeyhi ve ihtiyarları birlikte

mahkemeye gelerek debbağlar şeyhi hakkında şikâyetlerde

bulunmuşlardır.1056 Yine 1198 tarihli bir başka belgede esnaf içerisinde birkaç

ihtiyarın mahkemeye gelerek fahiş fiyatla mal satanları şikâyet ettiğine

rastlamaktayız.1057 

Esnaflar arasında ustalık almak, ustabaşı olmak kolay değildi. Kimin

ustalığa terfi edeceğine, eski ustalar toplanır karar verirdi ve herkes bu

ünvanı alamazdı. Çıraklar ustalarından esnaf geleneklerini ve sanatın

sırlarını öğrenir ehliyete ulaştıkları zamanda usta bunu tasdik eder ve

ilerlemelerini uygun görürdü. 1722 tarihinde Mardin’de demirci esnafından 6

kişi ustalığa kabul edilmişken1058  1755-56 yılında 4 kişi ustalığa kabul

edilmişti.1059  Kaç kişinin usta olacağına dair bir standart yoktu. Ama kentin

ihtiyaçları göz önünde bulundurularak hak etme durumlarına göre ustalığa

kabul işlemi yapılırdı. Ustalığa kabul edilen her kişi dükkân açma izni de elde

etmezdi. Bu konuda esnafın titiz davrandığı belgelerden anlaşılmaktadır; usta

olanlar arasında kimlerin dükkân açabileceğine yine eski ustalar karar verirdi.

 Ancak dükkân açma izni devlete aitti.1060  Esnaf grupları kendi aralarında

toplanıp esnaf sayısını belirlerlerdi. Yeni bir esnaf tayin olunacağı zaman tüm

esnaflar bir araya gelir kararlaştırır ve ileri gelenler bunu tasdik ederdi. 1778

senesinde bir araya gelen kasaplar aralarında anlaşarak birbirlerine kefil

olarak 15 dükkân sayısını bildirirlerken,1061  1782 yılında bildirdikleri dükkânsayısı 8’dir.1062 1795 tarihinde ise dükkân sayısı 5’tir.1063  Bu durum esnafın

dükkân açma konusunda oldukça titiz davrandığını göstermektedir. Aradan

1056 MŞS 266, b. 102/2. (17 Şevval 1197/15 Eylül 1783)1057 MŞS 266, b. 89/12 (4 Receb 1198/ 24 Mayıs 1784)1058 MŞS 203, b. 127. ( 1134/1722)1059 MŞS 247, b. 229. (1169/1755-56)1060 Özkaya, a.g.e., s. 71.1061

 MŞS 266, b. 442. (1192/1778-79)1062 MŞS 266, b. 333. (1197/1782-83)1063 MŞS 227, b. 289. (1210/1795-96)

Page 256: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 256/373

240

geçen 5 senelik zaman diliminde kasap sayısındaki azalma bu mesleğin

cazipliği ile ilgili olmakla birlikte zamanın ekonomik şartlarının da etkisini

göstermektedir. Bozulan ekonomik düzen bazı dükkânların ortaklık üzerine

devam etmesine sebep olmuştur. Örneğin önceleri ayrı dükkânlara sahip iki

esnaf olan Mecusi Hamuş ile Hafız bin Mehmed 1778-79 tarihinde aynı

kasap dükkânının ortakları olmuşlardı.1064 

Esnaflar arasındaki dayanışmanın sonucu olarak kötü mal yapıp

satanlar da şikâyet olunmaktadır. Bu tip hareketlerde bulunanlar o esnaflık

grubunun haysiyetini de düşürmekte ve halk arasında o esnaf zümresine

karşı bir tepkinin gelişmesine sebep olmaktaydı. 1777 tarihli bir hükümde

kethüda ve yiğitbaşılara yasadışı dükkân açanları araştırmaları böyle dükkân

açan var ise, bu tip hareket edenlerin dükkânlarının kapatılması

emredilmekteydi.1065 

Mardin’deki esnaf teşkilatı mesleki ihtilafların doğmamasını veya

asgari düzeyde kalmasını sağlayan bir mekanizma olarak bu fonksiyonunu

önemli ölçüde yerine getirmiş görünen bir yapılanmaya sahipti. Ancak iktisadi

hayatın gündelik faaliyetleri içinde doğması önlenemeyen ihtilaflar ortaya

çıktığı, örgüt mensuplarından her birinin kurallara aykırı bir davranışı olduğu

zaman, esnafın yönetim kadrosunun nasihat ve telkinden öteye herhangi bir

hukuki veya icra yetkisinin olmadığı görülüyor. Örgütün yöneticilerinin

üstlenebileceği tek rol kadı huzuruna getirmekten ibaretti. Bu tip durumlar sık

sık yaşanmış ve Mardin mahkemesinde çözülemeyen durumlar bir üst

mahkemeye sevk edilerek halledilmeye çalışılmıştır. Abdullatif Camii

hatiplerinden Salih adlı kişi evinde kaçak bir fırın yaparak ekmek satmayabaşlamış, fiyatını da narhtan ziyade sattığı anlaşılınca Mardin mahkemesi bu

kişinin hatiplik görevinden alınmasına ve tayin olunacak mübaşir ile Amid

divanına gönderilmesine karar vermiştir.1066 Bu durum göstermektedir ki Salih

adlı kişinin sadece karaborsacılık yapması engellenmemiş mesleğinden

1064

 MŞS 266, b. 111/3. (1192/1778-79)1065 MŞS 266, b. 421.(Rebiülahir 1191/Mayıs 1777)1066 MŞS 248, b. 571. (18 Rebiülahir 1101/29 Ocak 1690)

Page 257: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 257/373

241

(hatiplik) men edilmesine de karar verilmiştir.1067  Burada dikkat etmemiz

gereken nokta kadimden beri uygulanagelen uygulamaların ve yerleşmiş olan

bir düzenin ancak geleneklere aykırı hareket etmemekle devamının

sağlanacağı mevzuudur. Esnaf düzeninin geleneklerle sağlandığı Mardin’de

esnaf liderleri, gerek kendilerinin mensup olduğu taifelerin, gerekse de

toplumun, resmi kuruluşlar karşısındaki temsilcisi olarak üretimi ve esnaf

arasındaki her türlü ilişkiyi kontrol etmek durumundaydılar. Bu görevi yerine

getirmenin yollarından biri de esnaf üyelerinin birbirlerine kefil olmalarını

sağlamaktı. Örneğin Kasapbaşı Hamuş, Hacı Abdullah ve Receb bin

Behlül’ün dükkân açması için onlara kefil olmuştu. Bu kefalet sayesinde adı

geçen kişilerin kasap dükkânı açmalarına izin verilmiştir. Bu sayede

birbirlerine kefil olan esnaflar arasında uyum ve birliktelik en üst düzeye

çıkarılmış oluyordu.

Tablo 38: Mardin’de Bulunan Esnaflar Grupları.

 Abacı  Kasaban A’lafan Kazganciyan (Kazancı) Aşcıyan Kazzazan (İpek işleyen, ipek satan) Attaran1070  KebabciyanBağçeyan KeçeciyanBakkalan KebkepçiyanBerdağciyan1072  Kılıççiyan

Bazergan1073  Kuyumciyan

Berber Kürkçiyan

Bezzazan1074

  Mi’maranBilezikçi Mutafan 1075 

1067 Narha aykırı davranışlar en sık görülen ihtilafların başında gelir. Sıklığın önemli nedeni ekmek, et vs.gıda maddeleri başta olmak üzere tüketim maddelerinin çoğu için belirlenen narhlarda esnafa tanınankar haddinin ortalama %10’u aşmamasıdır. Genç, a.g.e., s. 299.

1068 Hayvan yemi satan.1069Kazancı.1070 Güzel kokular, iğne iplik vesaire satan kimse.1071 Bahçevan.1072 Bardakçı.1073

 Tüccar.1074 Manifaturacı.1075 At takımı dokuyan.

Page 258: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 258/373

242

Culahan 1076  NalbandanÇulciyan Nahl-bendan

Debbağan 1078  Neccaran1079 Dellalan1080  Oturakçiyan

Demirciyan Penbeciyan1081 

Etmekçiyan Peynirciyan

Haffafan Pinedüzan

Hallacan 1084  Semerciyan

Hammalan Sarracan1085 

Hamamciyan Şalciyan

Hurdaciyan Taşçiyanİpekçiyan TellalanKahveciyan Terzi

Kalayciyan YağciyanKassaran

Yukarıdaki tabloda çeşitli tarihlere ait tevzii defterlerinde 52 adet

meslek grubunun adı geçmektedir.1087  Ancak Mardin’deki esnaf kolları

bunlardan ibaret değildir. Tevzii defterlerinde yer almayan esnaf grupları da

şer’iye sicillerinde geçmektedir. Yukarıdaki esnaf isimlerinin dışında arabacı,

basmacı, boyacı, börekçi, camcı, çanakçı, tokmakçı, çörekçi, değirmenci,

deynekçi, sebilci, eskici, helvacı, kantarcı, keresteci, kürekci, leblebici,

mumcu, sabuncu, sıvacı, şerbetci, testici, tuzcu, yemenici, yüncü, zerker

(altın işleyen) gibi esnaf isimlerine de defterlerde rastlamak mümkündür.

Mardin’de çok çeşitli esnaf gruplarının faaliyet gösterdiği yukarıdaki

tablodan da anlaşılmaktadır. Ancak bu esnaf grupları iş kapasiteleri ve

1076 Dokumacı.1077 Ağaç budayıp tanzim eden.1078 Derici.1079 Marangoz.1080 Tellal.1081 Pamukçu.1082 Ayakkabıcı, terlikçi. (Kavaf)1083 Yamacı.1084 Pamukçu, yatak yorgancı1085 Deriden mamul at koşum takımları yapıp satan.1086

 Pamuğu parlatma, merserize yapma.1087 Yukarıdaki tablo hazırlanırken Mardin Şer’iye Sicili 195, 248, 266, 252, 251, 259, 264, 203, 247, 262,241, 227 nolu defterler incelemeye tabi tutulmuştur.

Page 259: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 259/373

243

sayıları bakımından farklılıklar göstermekteydi. Esnafın iş kapasitesini

gösteren belgeler bulmak zor olmakla birlikte, XVIII. yüzyıl boyunca farklı

zamanlarda esnaftan alınan vergileri gösteren tevzii defterleri iş kapasitesi

açısından bir takım veriler sunmaktadır. 1689 tarihinde devlete en fazla

vergiyi veren esnaf grubu 750 akçe ile culahanlardır. Bu esnaf grubu sonraki

yıllarda da en fazla vergiyi veren grup olarak görünüyor. Ödediği vergi miktarı

her geçen gün artışta olmasına rağmen yüzyılın sonlarına doğru bir düşüş

yaşanıyor. Buna rağmen istikrarlı bir şekilde en fazla vergi payına sahip olan

meslek olarak dikkat çekiyor. 1741 yılında ödediği vergi 800 akçe iken1088 

1742 yılında 975,1089  1746 yılında 946 akçe oluyor.1090  Bu durum iş

kapasitesinin arttığına işaret olarak görülebilir. Ancak sonraki dönemlerde bu

miktarda düşüşler yaşanıyor. 1800 yılında ödediği vergi miktarı 723

akçedir.1091  Bu durum Osmanlı ekonomisinin genel durumuyla ilgili olmakla

birlikte, belgedeki bazı esnafların ödediği vergi miktarındaki artış bu mesleğin

cazibesi ile de ilgili olabileceği ihtimalini arttırıyor. Dokumacı anlamı taşıyan

culahanlık mesleğinin iş kapasitesinin yüksek olmasının sebebi, bölgede

gelişkin olan ipek, yün ve pamuk üretimidir. Mardin’de bizzat şehir

merkezinde ve Mansuriye (Yalım) ve Kal’atü’l-İmra köylerinde çok gelişmiş

dokuma sanayinin varlığı bilinmektedir.1092 

İkinci olarak göze çarpan meslek grubu bazerganlar (tüccarlar) dır.

1689 yılında peynircilerle beraber ismi geçen ve birlikte 530 akçe1093  vergi

ödeyen bu grup sonraki yıllarda tek başına vergi paylaşımına giriyor ve

istikrarlı bir biçimde 1741 yılında 561,1094 1771 yılında 550,1095 1789 tarihinde

ise 5691096  akçe vergi ödüyor. Mardin esnaf grubu içersinde en zenginolanlardan biri olarak görünüyor tüccarlar. Bunun başlıca sebebini bölgenin

uluslararası ticaret yolları üzerinde bulunmasında aramak gereklidir.

1088 MŞS 203, b. 50. (11 Cemaziyelahir 1154/24 Ağustos 1741)1089 MŞS 203, b. 263. (Gurre-i Cemaziyelevvel 1155/4 Temmuz 1742)1090 MŞS 252, b. 351. (14 Muharrem 1159/6 Şubat 1746)1091 MŞS 227, b. 286 (8 Rebiülahir 1215/29 Ağustos 1800).1092 Göyünç, a.g.e., s. 137.1093 MŞS 248, b. 543. (2 Cemaziyelevvel 1100/22 Şubat 1689)1094

 MŞS 203, b. 50. (11 Cemaziyelahir 1154/24 Ağustos 1741)1095 MŞS 227, b. 46. (24 Safer 1185/8 Haziran 1771)1096  MŞS 266, b. 32. (17 Şevval 1203/17 Temmuz 1789)

Page 260: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 260/373

244

Diyarbakır-Musul-Bağdat, Diyarbakır-Trabzon ve Urfa-Halep-Musul yolları

üzerinde bulunan Mardin şehrine bu yollardan geçen kervanların büyük bir

bölümü uğramaktadır. Yine bu kervanların Asya’nın zenginliklerini (ipek ve

baharat) ve bilhassa Hint ve İran mallarını taşıdıkları bilinmektedir.1097 

Belgelerde dikkati çeken başka bir durum tevzii defterlerinde bazı

meslek gruplarının vergi paylaşımında beraber isimlerinin zikredilmesidir.

Birbirine yakın iş kollarının üretim ve ticaret gibi konularda birlikte hareket

ettikleri gibi bazı vergilerin ödenmesinde de beraber hareket ettikleri

anlaşılıyor. Sefer vaktinde esnaf gruplarından bazıları kimi zaman hizmet

şeklinde, kimi zaman da bu hizmetin bedeli şeklinde üstlendikleri

yükümlülükleri “imdad-ı seferiye” veya “ordu ve bazâr”  akçesi ismiyle savaş

sırasındaki giderleri karşılamak ve açığı kapatmak üzere toplanan vergileri

ortaklaşa yüklenerek karşılamaktaydılar. Bu verginin ödenmesi zaman

zaman ilgili esnaf gruplarına ağır geldiğinden olsa gerek üretim sahaları

birbirlerine yakın olan esnaf grupları adı geçen vergiyi ortaklaşa ödeme

konusunda anlaştıkları görünüyor. Berber ve hamamcı, kalaycı ve kazğancı,

terzi ve kazzaz, yağcı ve abaci, kebabcı ve aşcı, mimar ve taşcı, dellal ve

oturakcı, kuyumcu ve kılıçcı, hamal ve allaf, kasaran ve boyacı belgelerde

beraber vergi paylaşımına giren iş kolları olarak görünüyor. Ancak dikkat

çekici olan her belgede aynı ortaklığın devam etmemesidir. Örneğin, aşcılar

1689 ve 1690 tarihli belgelerde1098 kendisiyle hiç ilgisi olmayan bilezikçilerle

beraber paylaşımdayken, 1742 tarihli tevzii defterinde kebapcılarla ortaklık

yapıyor.1099 Bu ortaklıkların mesleklerin birbirine yakınlığıyla mı yoksa farklı

bir kritere göre mi şekillendiği konusunda bir tahminde bulunmak zorgörünüyor. Genel anlamıyla berber ve hamamcı, kebapcı ve aşcı gibi

birbirine yakın meslek grupları ortak paylaşıma giriyor. Ancak birbiriyle ilgisi

olmayan ortaklıklar da bulunmaktadır. Az önceki örnekte olduğu gibi

bilezikcilerle aşcıların mesleki benzerlik olarak birbirlerine yakınlıkları söz

konusu değil. Bunun dışında üç meslek grubunun ortak vergi ödediği

1097 Göyünç, a.g.e., s. 125.1098

 MŞS 248, b. 543. (2 Cemaziyelevvel 1100/22 Şubat 1689); MŞS 248, b. 571. (18 Rebiülahir 1101/29Ocak 1690)1099 MŞS 203, b. 263. (Gurre-i Cemaziyelevvel 1155/4 Temmuz 1742)

Page 261: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 261/373

245

durumlarda söz konusudur. 1689 tarihli tevzii defterinde şalcı, abacı ve yağcı

160 akçe ortak vergi ödüyor.1100 

Tereke kayıtlarından hareketle, culahanlar, bazerganlar ve attarların en

zengin esnaf grubunu oluşturduğunu, kazaz, saraç, boyacı ve attarlığın

oldukça yaygın meslekler olduğunu söyleyebiliriz. Mardin’de bulunan esnaf

gruplarından kassar, kürkcü, çulcu, culahan, kazaz, bezzaz, abacı, boyacı,

hallac, iplikci, terzi, külahcı tekstil sanayi ile ilgili iş kollarında çalışanları

oluşturmaktaydı. Aşcı, bakkal, Etmekci, fırıncı, çörekci, kasap, tuzcu, arpacı,

helvacı, şerbetci gibi esnaflar yiyecek, içecek ve çeşitli gıda maddeleri ile ilgili

meslek dallarında çalışmaktaydılar. Bıçakcı, çanakcı, çıkırıkcı, demirci,

keresteci, kalaycı, kantarcı, kazancı, bakırcı, kundakcı, tokmakcı, sarac,

camcı, saatci, nalbant, mumcu ve kuyumcu, da çeşitli alet ve ev eşyaları ile

ilgili iş kollarıydı. Berber, hamal, taşcı, sıvacı, neccar ve dellak gibi meslekler

de fiziki güce ve el becerisine dayalı olan mesleklerdendir.

XVIII. yüzyılda Mardin’de esnaf teşkilatı ile ilgili bir tespit de esnaf ve

zanaatkârlar sınıfı içersinde farklı dinden insanların bulunuyor olmasıdır.

Müslümanların ve gayrimüslimlerin yoğunlaştığı bazı meslekler olmasına

rağmen tüm mesleklerin dini ayrıma göre paylaşıldığı düşünülmemelidir.

Örneğin, şehir halkının beslenmesi ile doğrudan ilgili olan kasaplık mesleğini

icra edenler arasında farklı dinlere mensup kişilere rastlamak mümkün

olduğu gibi bu kişilerin yükselerek bağlı bulundukları esnaf grubunun

liderliğini de yaptıklarını görüyoruz. 1779 senesinde attarbaşı Bakosoğlu

Hanmoradis adlı bir gayrimüslimdir.1101  1783 senesinde kasaplar arasında

Mecusi Hamuş adlı kişi kasabbaşılığa kadar yükselmiştir. 1102 Aynı tarihte adıgeçen 11 kasap dükkânından 4’ü gayrimüslimlere aittir. Attarlar içersinde ise

belgelerden tespit ettiğimiz 3 attar mevcuttur. Osmanlı Devleti genelinde

gayrimüslimlerin özellikle kuyumculuk ve benzeri mesleklerde yoğunlaştığı

bilinmektedir.1103  Bu durum Mardin için de geçerlidir. Altın ve gümüş işi

1100 MŞS 248, b. 543. ( 2 Cemaziyelevvel 1100/22 Şubat 1689)1101

 MŞS 266, b. 455. (13 Recep 1193/27 Temmuz 1779)1102 MŞS 266, b. 456.(Haziran 1197/Temmuz 1783)1103 Faroqhi, Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak, Yaşamak , s. 141.

Page 262: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 262/373

246

gayrimüslimlerin yoğun olduğu alanlardı. Bunun yanında terzi ve boyacılık

gibi mesleklerde de yoğunlaştıkları bilinmektedir.

Esnaf ve zanaatkârlar bulundukları bölgenin coğrafi özellikler ve

konumuna göre ortaya çıkıyorlardı. Yani belli işleri yapan esnaflara hemen

her şehirde rastlamak mümkün iken bazılarına ise farklı şehirlerde rastlamak

mümkün olamayabiliyordu. Mardin kenti için iki önemli esnaf grubundan özel

olarak söz etmek mümkün; kuyumculuk ve taşcılık. Bu iki mesleğin, Mardin’in

geleneksel zanaat dalları içerisinde daha ağırlıklı bir yer tuttuğu düşünülebilir.

Her iki meslek sahiplerinin babadan oğla geçen bir yapıda bu sanatı

sürdürdükleri bilinir.

3. Ticaret:

a. Transit Ticaret:

Mardin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden geçen iki transit yol

üzerinde bulunmaktadır. Bir yandan Diyarbekir-Musul-Bağdat, diğer yandan

Halep-Urfa-Nusaybin-Musul-Bağdat hattı Mardin’in transit ticarette önemli bir

durak olmasına sebep olmuştur. Bu tarihi yollardan mal taşıyan kervanların

Mardin’de durakladıkları, buradaki ticari mekânlarda mallarını satışa

çıkardıkları ve kervansarayda dinlenip konakladıkları bilinmektedir. Nejat

Göyünç, bu ticari malların siyah beyaz esirlerden, İran’ın ve Avrupa’nın

kumaş ya da ipekli dokumalarına yine Anadolu’dan, Mısır’dan ve Suriye’dengelen kumaş, demir, diğer madeni eşyalar ve gümüşten, baharat ve çeşitli

yiyecek maddelerine uzanan çeşitlilikte ve zenginlikte olduğuna dikkat

çekmektedir.1104 XVI. yüzyıl Osmanlı belgeleri transit ticaretin kent için önemli

bir gelir kaynağı olduğunu, her türlü malın kente giriş-çıkışı ile kentte

satılışının kontrol altında tutulduğunu göstermektedir. Tıpkı toprağın

işletilmesi ile alakalı kanunların köklerinin Akkoyunlu dönemlerine kadar

1104 Göyünç, a.g.e., s. 127-133.

Page 263: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 263/373

247

gitmesi gibi bu alandaki kanunların temelide Akkoyunlulara

dayanmaktaydı.1105 

Yukarıda bahsettiğimiz tarihi yolların o dönemde hala işlek olduğunu

anlamanın bir yolu da bu yollar üzerinde gidip gelen ticaret kervanlarının

sicillere de yansıyan hırsızlıklara, yol kesmelere ve eşkıyalık hareketlerine

uğramalarıdır. Bu çeşit belgelere sicillerin her birinde birkaç defa

rastlanmaktadır. Ancak bu durumların ortadan kaldırılmasını isteyen

fermanların da sıkça sicillere kaydedildiğini görmekteyiz. Bölgedeki ticaretin

sürmesi ve bu yolların güvenilirliklerini koruması için önlemler almayı merkezi

hükümetin oldukça önemsediğini görmekteyiz.

İncelediğimiz dönem içerisindeki seyyahlar da şehrin tranit ticaretten

etkilendiğine dair bilgiler vermektedir. Örneğin Sestini, Mardin’den Urfa,

Halep ve Diyarbakır’a kervanların gittiğine işaret ederek, kentin ayrıca birçok

başka kervanların da geçiş güzergâhının üzerinde olduğunu, malların

genelde, ipek ve pamuktan yapılmış şallar, kuşaklar veya başörtülerinden

oluştuğunu belirtmiştir.1106 

b. Şehirde Ticaret:

Mardin’de transit ticaretin dışında şehir merkezinde ve etrafındaki

birkaç alanda üretilen bazı ürünlerin ticaretinin de yapıldığını görmekteyiz.

 Asya’nın Moğol istilasına uğradığı dönemlerde Mardin’i ziyaret eden Marco

Polo, Mardin’de büyük ölçüde pamuk yetiştiriciliğinin yapıldığını ve kendisinin“boccasini”   adını verdiği kumaşların bu pamuklardan elde edildiğini

yazmaktadır.1107 Aynı bilgiyi İbn Batuta ve J. Barbaro’da teyit etmektedir. XIV.

yüzyılın ilk yarısında Mardin’e uğramış olan İbn Batuta, Mardin’de “Mer’ız”  

denilen yünden giysiler üretildiğini ve giysilere “Mardini”  isminin de verildiğini

1105

  A.g.e., s. 125.1106 Nasıroğlu, a.g.e. , s. 51. 1107 Marco Polo, Geziler Kitabı, Çev: Ömer Güngören, İstanbul 1985, s. 24

Page 264: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 264/373

248

belirtmektedir.1108  Barbaro da aynı bilgiyi vererek yün, kadife ve ipek

kumaşların Mardin’de meşhur olduğunu yazmaktadır.1109  Üretilen bu

pamuğun çeşitli işletmelerde işlendiğini de başka bir seyyahtan öğreniyoruz.

1760’larda Mardin’e gelen C. Niebuhr, şehirde keten ve pamuğun işlendiği

tesislerin yoğun olduğunu belirtmektedir.1110 Bizzat şehirde ve Mansuriye ile

Kal’atu’l-Mera köylerinde çok gelişmiş bir dokuma sanayinin mevcudiyetine

XVI. yüzyılda da tanık olunmaktadır. Kanunnamelerde Mardin’de ipek

tezgâhlarından elde edilen “vale” (ince ipek tül), Mansuriye’de “meyzer”

(başörtülük ince kumaş), Kal’atu’l-Mera’da ise “sof” (ince yünlü kumaş)

dokumacılığından bahsedilmektedir.1111  Üretilen bu kumaşların yoğun

miktarda ticaretinin yapıldığını da yine bu seyyahlardan öğrenmekteyiz.

Mardin’e has olan bu kumaşların gerek şehre gelen yabancı tacirler

tarafından satın alındığını ve başka kentlere ve ülkelere satıldığını, buralarda

da bu kumaşların bilindiğini görmekteyiz.

Şehirde ticaretin yapıldığı çarşı ve pazarlar önemli yere sahiptir. İslam-

Osmanlı şehirleri üzerine inceleme yapan birçok araştırmacı çarşıyı şehrin

karakteristik özelliği olarak görür.1112 D. Chevallier, çarşının tarihi gelişimi ile

İslam’ın yayılışı arasında bir paralellikten bahseder. Ona göre İslamiyet çarşı

organizasyonuna yaratıcı bir güç katar ve onu yeniden ortaya koyar.1113 

İslam şehirlerinde ticari faaliyetlerin büyük çoğunluğu şehir merkezinde

bulunan caminin etrafında toplanırdı. Bu durum asıl olarak sadece İslam

şehirlerine has bir şey değildi. Nitekim birçok batı şehrinde1114 ve hatta İran

1108

 Ebu Abdullah Muhammed İbn Batuta Tanci, a.g.e., s. 338.1109 Barbaro, a.g.e., s. 65.1110 Niebuhr, a.g.e., s. 43.1111 Göyünç, a.g.e., s. 137.1112  Çarşının İslam şehrinde bu kadar önemli olmasının birkaç sebebi vardır; İslamiyet öncesi Arap

toplumunda ticaretin önemli bir yer tutması, İslamiyet sonrasında çarşıların öneminin arttırmıştır.Mekke’deki ticari hayatın canlılığı bilinmektedir. Buna ek olarak İslam hâkimiyetindeki topraklardanönemli ticaret yolları geçmektedir. Bu durum ticari aktiviteleri önemli oranda etkilemiştir. Bir diğersebep ise İslami buyruklarda ticarete vurgu yapılmasıdır. Örneğin Kur’an’da faizin haram olmasınakarşın, ticaretin helal olarak gösterilmesi ve Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir gibi birçok İslam büyüğünün ticaretle uğraşması, ticarete verilen öneme işaret etmektedir. Yılmaz Can, İslamŞehirlerinin Fiziki Yapısı, Ankara 1995, s. 124.

1113 Can, a.g.e. , s. 123.1114

 Batı şehrinin ticari mekân olarak algılanışı Weber’in tespitleri ile şekillenir. Weber’e göre şehirler bazen sadece “pazar yerleşimi” halini alabilirler. O şehirden bahsederken yalnızca yerel nüfusungünlük ihtiyaçlarının, ekonomik olarak önemlice bir kısmının yerel pazardan, önemli ölçüde de yerel

Page 265: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 265/373

249

kaynaklı şehirlerde de çarşının şehir merkezinde olduğu bilinmektedir. Bu

durum ibadethaneler ile çarşı arasındaki ilişkinin birçok medeniyette

benzerlikler gösterdiğine işarettir. Zira bir şehirde oturan insanların rahat bir

şekilde ihtiyaçlarını temin edebilecekleri ve alışveriş yapabilecekleri, buna

karşılık tüccarlarında mallarını pazarlayabilecekleri en uygun yer şehir

merkezleridir. Caminin veya ibadethanenin şehrin merkezi olduğu

düşünülürse çarşıların bu mevkilere kurulması en mantıklı yaklaşım

olacaktır.1115 

Mardin’de çarşı, ekonomik etkinliklerin gerçekleştirildiği mekânlardan

biri olup, kayıtlarda “sûk” olarak geçmektedir. Belgelerde “Sûk’ul Kebir”,1116 

“Sûk’ul Sultani”,1117  “Sûk’ul Tavîl”,1118  “Sûk’ul Dakik“1119  gibi kullanımlarla

görülen sûk kelimesi, çarşı, pazar, alım-satım yapılan yer anlamına

gelmektedir.1120  Alışverişin yapıldığı, iki tarafında dükkânların sıralandığı bir

veya birkaç sokaktan meydana gelmiş olan çarşılar bir mahallede

kendiliğinden ortaya çıktıkları gibi bir vakfa gelir sağlamak amacıyla cami gibi

vakıf eserlerinin yakınlarında da kurulabiliyorlardı.1121 Cami ve dükkân ikilisi

ticaretle kültürün uyumlu bir şekilde birleştirilmesi açısından da son derece

önemliydi.1122 

Mardin’deki çarşılar hakkında dükkân satışı ile borç alacak-verecek

davalarına dair kayıtlardan ve tereke kayıtlarındaki malların açık arttırma

nüfusun veya hinterlandın çok yakın kısımlarındaki ahalinin pazarda satmak üzere ürettikleri ya da başka yollarla elde ettikleri mallardan temin ettikleri durumlardan söz eder. Yerel pazar şehrinekonomik merkezini oluşturur. Weber’in şehre salt ekonomik bakışının İslam şehri içinde geçerli

olduğunu söylemek çokta mümkün gözükmemektedir. Şehri sadece ekonomik faaliyetlerin çevresindeoluşan bir yerleşim yeri olarak görmek en azından İslam kenti için mümkün görünmemektedir. Bkz.Max Weber, Şehir , İstanbul 2000, s. 73.

1115 Can, a.g.e., s. 125.1116 MŞS 252, b. 198. (Tarih bulunmamaktadır)1117 MŞS 266, b. 301. (2 Cemaziyelevvel 1198/24 Mart 1784);1118 MŞS 195, b. 89. ( Evahir-i Cemaziyelahir 1178/15-24 Aralık 1764)1119 MŞS 247, b. 45. ( Tarih bulunmamaktadır); MŞS 248, b. 227. (12 Rebiülevvel 1101/24 Aralık 1689)1120 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik  Lügat, s. 962.1121 Semavi Eyice, “Bedesten”, DİA, İstanbul, 1992, s. 303.1122 Osmanlı şehirlerinde ise çarşı sadece camii değil aynı zamanda bedesten etrafında şekillenmiştir. Bkz.

Gönül Tankut, “Osmanlı Şehrinde Ticari Fonksiyonların Mekânsal Dağılımı”, VII. Türk TarihKongresi Bildirileri ,  Ankara 1970, C. II, s. 778. Özer Ergenç, Osmanlı şehri için, çarşılar

değerlendirilirken camiye göre değil bedestene göre değerlendirmenin doğru olacağını belirtir.Ayrıntılı bilgi için bkz. Özer Ergenç, “XVIII, Yüzyılda Osmanlı Ticaret ve Sanayi Hayatına Dair BazıBilgiler”, Belleten, Ankara 1988, C. LII, s. 203

Page 266: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 266/373

250

usûlüyle satışına dair belgelerden bazı malumatlar edinmekteyiz. Sûk’ul

Kebir (Büyük Çarşı), Sûk’ul Tavîl veya Sûk’ul Sultani isimleri muhtemelen

aynı çarşı için kullanılmakta ya da aynı çarşının bölümlerini oluşturmaktaydı.

Hemen her şehrin bu isimle anılan çarşıları mevcuttur.1123  Bu çarşı

umumiyetle Ulu Cami’nin yanında bulunur ve şehirde bedesten var ise

bedestene de yakın olurdu.1124 Bu konuda Mardin’deki cami-çarşı birlikteliği

için farklı şeyler söylenebilir. Diğer birçok Osmanlı şehrinde olduğu gibi camii-

çarşı birlikteliği Mardin için de söz konusudur, ancak Mardin’de çarşı

merkezinde yer alan Cami-i Kebir’in çarşıdan daha sonra yapıldığı

düşünülmektedir. Hıristiyanların eski bir kilise üzerine inşa edildiğini ileri

sürdükleri yapının en erken tarihli kitabesi XI. yüzyılı göstermekte, fakat

bugünkü şeklini XII. yüzyılın son çeyreğinde aldığı düşünülmektedir.1125  Bu

veri şehir merkezinin camii merkezli geliştiği savından çok, şehri ticari işlevin

belirlediği düşüncesini ön plana çıkarmaktadır. Cami-i Kebir hakkındaki

mevcut araştırmaların yetersizliği bu fikrin oluşmasına sebep olsa da kesin

bir kanıya varmak şu an için imkânsız görünmektedir.

Mardin çarşı dokusunda diğer geleneksel Anadolu şehirlerindekine

benzer XVI. yüzyıldan beri, Sipahiler Çarşısı (Revaklı Çarşı), Attarlar Çarşısı,

Kayseriyye (Bedesten), Çarıkçılar Çarşısı, Marangozlar Çarşısı gibi çarşı

birimleri şehir merkezinde kurulmuşlardır. XVIII. yüzyıldaki sicil defterlerinde

ise ismi geçen çarşılar ve geçme sıklıkları aşağıdaki tabloda verilmiştir:

1123 Bkz. Özer Ergenç, XVI. Yüzyılın Sonlarında Bursa, s. 37; Ahmed Kankal , a.g.e., s. 219; Melek

Öksüz, a.g.e., s. 108.1124 Özer Ergenç, Ankara ve Konya, s. 9-12.1125 Alioğlu, a.g.e., s. 43.

Page 267: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 267/373

251

Tablo 39: Sicillerde Çarşıların Geçme Sıklıkları

1126 MŞS 195, b. 226. (5 Şaban 1214/2 Ocak 1800); b. 227. (4 Cemaziyelevvel 1213/14 Ekim 1798); b.234. (20 Zilhicce 1214/15 Mayıs 1800); MŞS 248, b. 376. (19 Cemaziyelevvel 1101/28 Şubat 1690);MŞS 252, b. 108. (29 Cemaziyelahir 1159/19 Temmuz 1746); b. 198. (Tarih bulunmamaktadır); b.256. (10 Receb 1160/18 Temmuz 1747).

1127

 MŞS 266, b. 6. (9 R 1203/7 Ocak 1789); MŞS 237, b. 54. (4 Cemaziyelahir 1169/6 Mart 1756); MŞS262, b. 174. (Evail-i Safer 1153/ 17 Mayıs 1740); MŞS 252, b. 276. (23 Şevval 1160/28 Ekim 1747);MŞS 195, b. 89. (Evahir-i Cemaziyelahir 1178/15-24 Aralık 1764)

1128 MŞS 266, b. 296. (2 Cemaziyelevvel 1198/24 Mart 1784); MŞS 203, b. 193. (16 Şaban 1154/)1129 MŞS 247, b. 27. (Evail-i Safer 1171/3-12 Kasım 1757); MŞS 262, b. 164. (Evail-i Cemaziyelahir

1156/11-21 Ağustos 1743); MŞS 248, b. 58. (2 Ramazan 1100/20 Haziran 1689)1130 MŞS 248, b. 581. (2 Rebiülahir 1101/13 Ocak 1690)1131 MŞS 262, b. 161. (Evasıt-ı Şaban 1152/ 12 Kasım 1739); MŞS 252, b. 261. (25 Şaban 1160/1 Eylül

1747); MŞS 248, b. 96. (12 Şevval 1100/30 Temmuz 1689); b. 389. (25 Cemaziyelevvel 1101/6 Mart1690)

1132 MŞS 248, b. 406. (7 Cemaziyelahir 1101/18 Mart 1690); b. 184. (11 Safer 1101/24 Kasım 1689); b.431. (22 C 1101/2 Nisan 1690); b. 443. (29 C 1101/9 Nisan 1690); b. 455. (11 B 1101/20 Nisan1690); b. 284 (23 R 1101/3 Şubat 1690); b. 306. (Evail-i CA 1101/10-19 Şubat 1690).

1133

 MŞS 247, b. 45. (Evahir-i …… 1171/ ); MŞS 248, b. 227. (12 Rebiulevvel 1101/24 Aralık 1689)1134 MŞS 248, b. 210. (23 Safer 1101/6 Aralık 1689)1135 MŞS 248, b. 278. (20 Rebiülahir 1101/31 Ocak 1690)

Çarşı Adı   M   Ş   S

   2   6   6

   M   Ş   S

   M   Ş   S

   2   6   2

   M   Ş   S

   M   Ş   S

   1   9   5

   M   Ş   S

   M   Ş   S

   M   Ş   S

   2   3   7

Büyük Çarşı (Suk’ul Kebir) - - 3 3 1 -Uzun Çarşı(Suk’ut-Tavil)1127 

1-

1 1 1 - -1

Sultan Çarşısı(Suk’ul Sultani)1128 

11

- - - - --

Gazallar(İplikçiler) Çarşısı1129 

--

1 - - 1 1-

Hallakin

(Berberler) Çarşısı1130  -

-

- - - 1 -

-

İbn-i Ammar Çarşısı - - 1 1 - 2 -Bakkallar Çarşısı - - - - - 7 -Un Çarşısı(Suk’ud Dakik)1133 

--

- - - 1 1-

İmamüddin Çarşısı - - - - - 1 - -Kayseriyye Çarşısı - - - - - 1 - -

Page 268: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 268/373

252

Belgelerde ismi geçen çarşıların dışında Abdulgani Efendi’dezikredilen çarşılar ise şunlardır: Sûk’ul Han (Buğday Pazarı), Sûk’ul Bakara,

Sûk’ul Kutn, Hasan Ayyâr, Kasaplar Çarşısı, Kuyumcular Çarşısı, Serraclar

Çarşısı, Yemeniciler Çarşısı, Meşkin Çarşısı.1144 

c. Mülk Alım ve Satışları:

Toplumlararası ilişkileri ve ait olduğu dönemin ekonomik durumunu

yansıtması açısından mülk alım satımları oldukça önemlidir. Bu konuda

satışlara konu olan “mülk”ler ev, arsa, bağ, bahçe vb. birimlerdir. Bu bölümde

XVIII. yüzyılda şehirde yapılan her türlü mülk satışları ele alınıp, satışlarda

kullanılan para ve ölçü birimleri ile satış türleri ortaya koyulmaya

çalışılacaktır.

Mahkeme sicillerinde yapılan satış işlemlerinde satış ifadesinikarşılamak amacıyla genellikle bey’ sözcüğü kullanılmıştır. Bey’   sözcüğü

1136 MŞS 248, b. 470. (23 Receb 1101/2 Mayıs 1690)1137 MŞS 262, b. 184. (Evasıt-ı Şaban 1153/31 Ekim/10 Kasım 1740)1138 MŞS 248, b. 581. (1 Safer 1159/23 Subat 1746)1139 MŞS 195, b. 58. (Evasıt-ı Receb 1177/ 14-24 Ocak 1764); b. 89. (Evahir-i Cemaziyelahir 1178/15-24

Aralık 1764)1140 MŞS 252, b. 212. (24 Cemaziyelevvel 1160/3 Haziran 1747)1141 MŞS 252, b. 462. (16 Receb 1101/25 Nisan 1690); b. 464 (16 Receb 1101/25 Nisan 1690)1142 MŞS 262, b. 150. (11 Şevval 1138/ 12 Haziran 1756); MŞS 252, b. 466. (15 Zilhicce 1160/18 Aralık

1747), MŞS 195, b. 89. (Evahir-i Cemaziyelahir 1178/15-24 Aralık 1764); MŞS 248, b. 106. (18 Safer

1100/ 5 Ağustos 1689)1143 MŞS 195, b. 57. (21 Rebiülevvel 1179/ 7 Eylül 1765)1144 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 258.

 Neccarin (Marangozlar)Çarşısı1136 

--

- - - 1 --

Attarlar Çarşısı - - 1 - - - -Keçeciler Çarşısı - - - - - 1 - -Hayyatin Çarşısı - - - - 2 - - -Allaflar Çarşısı - - - 1 - - - -Şe’arin Çarşısı - - - 2 - - - -Bab’us-sor Çarşısı - - 1 1 1 1 - -Sadık Ağa Çarşısı - - - 1 - - -

Page 269: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 269/373

253

satma, satış, satılma anlamına gelip, İslam hukuku terimi olarak satış akdini

ifade etmektedir.1145  Satış akdinin üç unsuru bulunmaktadır. Bunlardan ilki;

akdin gerçekleşmesi için satıcı ve alıcı mevcudiyetinin olması, ikincisi;

tarafların karşılıklı rıza beyanlarıdır. Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi

için her şeyden önce taraflar arasında mübadele edilen iki irade beyanına

ihtiyaç vardır. Bu iradelerin birleşimine de icap ve kabul adı verilir. Üçüncü

unsur ise; akit konusu olan mal ve bedeldir. Satılan şeyin bedeline semen

denir ki, alıcının zimmetinde borç olarak sabit olur. Satış akdi, kar ve zarar

ihtimali taşıyan iki taraflı bir akit olduğundan eda ehliyeti bulunmayan

küçüğün, delinin, sarhoşun vb. yaptığı satış akdi geçersiz, eda ehliyeti

bulunan küçüğün, sefihin vb. akdi ise velisinin onayına bağlı olarak geçerli

olur.1146 

Doğu bölgelerinde yaygın olan Şafî mezhebinin satışla ilgili kayıtlar

konusunda belirli bir şart getirmemesine rağmen1147  incelediğimiz defterlerin

çoğunluğunu mülk satışlarının oluşturması ilgi çekici bir durumdur. Bu tür

belgelerin çok yer tutması iki sebeple açıklanabilir. Birincisi; mahkemede

görevli personelin bu tür satışlar üzerinden ücret alıyor olmaları satış

kayıtlarında titiz davranmalarına sebep teşkil etmiş olabilir. İkincisi ise; mülk

anlaşmazlıkları sonucunda doğacak çatışma ortamlarının toplumun aşiret tipi

geniş aile yapılanmasına sahip olmasından dolayı uzun süreli husumetlere

yol açmasını engellemek amacı taşıyor olabilir. Her ne sebeple olursa olsun

1145 Satış akdi, kapsam bakımından dört kısma ayrılır. Birincisi; semen karşılığında bir malı satmak diyetarif edilen ve bey’ denilince kendisi anlaşılan asıl satım akdidir. İkincisi; nakdi, nakde, satmak yanikambiyodur ki, İslam hukukunda buna  sarf denilmekte ve Mecelle, bu müesseseyi akçe bozma diyetanımlamaktadır. Üçüncüsü, malı mal ile mübadeledir ki buna mukâyada (trampa) denilmektedir.Dördüncüsü; peşin para ile veresiye mal satmak şeklinde tarif edilen selem akdidir. Değişik açılardanfarklı ayrım ve isimlendirmelere tabi tutulabilen satma akdi, maliyet-semen ilişkisine göre: Alış fiyatıaçıklanmaksızın fiyatın pazarlıkla belirlendiği bey’u’l-müsâveme, alış fiyatına belli miktar veyaoranda kar eklenerek yapılan bey’u’l-murabaha, maliyetine yapılan (bey’u’t-tevliye), zararına yapılan(bey’u’l-vedia) şeklindeki satışlar olarak dörde ayrılır. Cin-Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, II, s.237; Ali Bardakoğlu, “Bey’”, DİA, C. VI, s. 13;Hamdi Döndüren, İslam Hukukuna Göre Alım-Satımda Kâr Hadleri, Balıkesir 1984, s. 19.

1146

  Zülfiye Koçak, “Şer’iyye Sicillerine Göre XVII. Yüzyılda Ayntab ve Çevresinde GayrimenkulSatışları (1600-1650)”, History Studies, Volume 2/2 2010, s. 58;Cin-Akgündüz, a.g.e., s. 238.1147 İlmihal II, İslam ve Toplum , Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara 2006, s. 365.

Page 270: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 270/373

254

defterlerde bu kadar çok satış belgesine rastlanması Mardin’de mülk

piyasasının oldukça canlı olduğunu kanıtlamaktadır.1148 

Belgelerin büyük çoğunluğu ev satışları ile ilgilidir. İkinci olarak en fazla

kayıt, bağ ve bahçe satışlarıdır. Dükkân satışları ise azımsanmayacak bir yer

tutmaktadır. Özellikle çarşı içerisindeki dükkânların revaçta olduğu sicillerden

anlaşılmaktadır. Çok fazla yer almamakla birlikte değirmen satışlarına da

rastlanmıştır.1149 

(1) Ev Satışları:

Mardin mahkemesine yansıyan ev satış davalarına bakıldığında,

standartlaşmış bir belge düzeneğinin olduğu görülmektedir. Taradığımız

bütün defterlerde var olan mülk satışı belgelerinin tümü Arapça yazılmıştır. İlk

olarak satışın yapıldığı şehrin adı, ardından satın alan ve satan kişilerin

isimleri babalarının isimleriyle birlikte yazılmıştır. Varsa vekiller ve bu

vekalete şahitlik yapanlar meclis-i şer olarak adlandırılan mahkemede

herkesin önünde satış işlemini gerçekleştirir, bu işlem açıktan söylendiği için

ikrar olarak adlandırılırdı. İkrar işlemi tamamlandıktan sonra satılacak olan

evin mahallesi ve yeri açıkça yazılır, evin etrafında kimlerin evleri, mülkleri

var ise bu kişilerin isimleri babalarının isimleri ile birlikte kaydedilirdi. Şayet

evin çevresinde kamu alanları (cami, mescit, hamam, çeşme vb.) var ise

isimleri açık yazılıp ayrıntılı bir tarif yapıldıktan sonra satılacak ev

müştemilatıyla (kaç odalı veya kaç katlı, içersinde varsa mutfak, kenif

(tuvalet), avlu, ahır vb.) birlikte tek tek belirtilirdi.

Mülkle ile ilgili özellikler belirtildikten sonra satılan mülkün fiyatı açık bir

şekilde ifade edilirdi. Alıcı ve satıcı bunları tasdik eder ve daha sonra satış

işlemi mahkeme kayıtlarına kaydedilirdi. Satış eğer peşin yapılmışsa, satıcı

bedelini eksiksiz aldığını ve evin her şeyiyle artık alıcıya ait olduğunu kesin

bir dille ifade ederdi. Eğer ev peşin para ile satılmamışsa satış koşulları ve

1148

 Mehmed Salih Erkek, “Şer’iye Sicillerine Göre XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Mardin’de HukukunUygulanışı”, I. Uluslar arası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006, s. 756.1149 MŞS 252, b. 143. (3 Zilhicce 1159/ 17 Aralık 1746)

Page 271: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 271/373

255

ödeme şekli ayrıntılarıyla belirtilirdi. Bu saydığımız özelliklere örnek teşkil

etmesi açısından Mardin şer’iye sicillerinde bulunan mülk alım-satımı ile ilgili

bir belge özet olarak aşağıda verilmiştir:

“Hacı Kasım bin Yusuf annesi Haşimiyye’den kendisine irsen intikal

eden Saruhan bin Hacı Ahmed annesi Sakiye binti Mansur’a vekâleten ve

annesine babasından irsen intikal eden, içerisinde üç sofa, kiler, avlu, mutfak

ve tuvalet bulunan, güneyi, kuzeyi ve batısı yol, doğusu Bekir mülküyle sınırlı

Zerreka mahallesindeki evlerini 50 kuruşa Ramazan bin Mustafa’ya

satmışlardır.”

1150 

 Görüldüğü üzere mülk satışlarında, o mülkün bütün özellikleri

müştemilatıyla birlikte ayrıntılı olarak verilmiştir. Ev yerine “dâr”1151, oda

yerine “beyt”1152 ya da “hücre”1153, tek katlı evler için “tahtani”,1154 iki ve ikiden

fazla katlı evler için “fevkani”1155  ifadeleri kullanılmıştır. Bunun yanında

“matbah”,1156  “kiler”1157, “mahzen”1158, “odunluk”1159  evin diğer kısımlarını

gösterirken, “ahur”1160, “havş” (avlu)1161, “eyvan”1162, “çardak”1163, “cub’ul ma”

(su kuyusu)1164

, “kenif” (tuvalet)1165

 ise ek müştemilatı göstermektedir.

Müştemilatın azlığı ya da çokluğu veya evin konumu fiyatları doğrudan

etkilemekteydi. Yusuf bin Ali 1747 yılında içersinde oda avlu ve su kuyusu

olan Sevindik mahallesindeki evi 90 zolata kuruşa satarken,1166 aynı yıl, aynı

mahallede İlya ve İğya veledi Rahtuvan kardeşler, içersinde kiler, mutfak,

1150 MŞS 248, b. 606. (21 Rebiülevvel 1159/13 Nisan 1746). Benzer ev satışları için bkz. MŞS 195/5-6-9-11-12-16-18-25-26-28-30-43-61-155-207; MŞS 252/ 2-4-67-69-70-73-75-86-87-90-94-98-101-106-108-212-215-270; MŞS 183/ 4-10-15-16-35.

1151

 MŞS 248, b. 112. (22 Şevval 1100/9 Ağustos 1689)1152 MŞS 252, b. 70. (1 Muharrem 1139/29 Ağustos 1726)1153 MŞS 248, b. 149. (Evahir-i Zilkade 1100/6-15 Eylül 1689)1154 MŞS 195, b. 16. (Evasıt-ı Zilkade 1174/13-23 Haziran 1761)1155 MŞS 266, b. 25. (1215-1800-1801)1156 MŞS 195, b. 128. (10 Muharrem 1174/22 Ağustos 1760)1157 MŞS 262, b. 238. (15 Şevvval 1176/29 Nisan 1763)1158 MŞS 248, b. 144. (20 Zilkade 1100/5 Eylül 1689)1159 MŞS 252, b. 272. (21 Şevval 1160/26 Ekim 1160)1160 MŞS 251, b. 312. (Tarih bulunmamaktadır)1161 MŞS 195, b. 25. (Evasıt-ı Muharrem 1176/1-10 Ağustos 1762)1162 MŞS 195, b. 19. (Evail-i Şaban 1175/25 Şubat-6 Mart 1762)1163 MŞS 247, b. 198. (24 Rebiülevvel 1171/6 Aralık 1757)1164

 MŞS 247, b. 164. (28 Rebiülahir 1171/9 Ocak 1171)1165 MŞS 227, b. 58. (Tarih bulunmamaktadır)1166 MŞS 252, b. 199. (29 Rebiülevvel 1160/10 Nisan 1747)

Page 272: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 272/373

256

küçük oda, yatak odası, avlu, su kuyusu ve tuvalet bulunan evlerini 635

zolata kuruşa satmışlardı.1167 Yine aynı tarihte Abdullah bin Hasan, içerisinde

oda iki sofa, kiler, mahzen, mutfak, avlu ve su kuyusu bulunan Gölasiye

mahallesindeki evini 195 zolata kuruşa satarken,1168  Nesro binti Garip adlı

kadın aynı mahalledeki içersinde mutfak, döşeli oda, odunluk, avlu ve su

kuyusu bulunan evini 90 zolata kuruşa satmıştır.1169  Bu fiyat farkları

muhtemelen evin bulunduğu konumdan ve eklentilerinden kaynaklanmıştır.

Sicillerde ev satışlarında evin güney, doğu, kuzey ve batı yönlerindeki

komşuları ve var ise yol ile bağlantıları ayrıntıları ile belirtilmiştir. Örneğin,Ebel Had veledi Dahud güneyi ve kuzeyi yol ile bağlantılı, doğusu Kumru

Hatun mülkü, batısı ise Hacı Abid mülkü ile sınırlı evini 90 kuruşa

satmıştır.1170  Aynı mahallede bu sefer sadece güneyi yol ise sınırlı ev 36

kuruşa satılmıştır.1171 

Ev fiyatlarını etkileyen bir başka faktör ise, cami, mescit, hamam ve alt

yapı imkânlarının fazlalığı, ticaretin ve günlük yaşamın daha hareketli geçtiği

merkeze yakınlıktır. 1747 yılında Bimaristan mahallesinde bir ev 400 kuruşasatılırken1172, aynı tarihlerde Baş Ednâ mahallesinde 150 kuruşa1173, Zerraka

mahallesinde 1001174, Baş Ala ve Bab-ı Cedid mahallelerinde 601175, Kıssis

mahallesinde 581176, Gölasiye mahallesinde 551177, Sevindik mahallesinde

501178, Zeytun mahallesinde 351179  kuruşa satılmıştır. Verilen ev fiyatlarına

bakıldığında nüfus bakımından kalabalık ve merkezi konumda işlek

mahallelerde ev fiyatlarının yüksek olduğu görülmektedir.

1167 MŞS 252, b. 172. (25 Safer 1160/8 Mart 17471168 MŞS 252, b. 202. (11 Rebiülahir 1160/22 Nisan 1747)1169 MŞS 252, b. 254. (14 Şaban 1160/21 Ağustos 1747)1170 MŞS 195, b. 25. (Evasıt-ı Muharrem 1176/1-10 Ağustos 1762)1171 MŞS 195, b. 30. (Evahir-i Rebiülevvel 1176/9-19 Ekim 1762)1172 MŞS 252, b. 264. (16 Ramazan 1160/21 Eylül 1747)1173 MŞS 252, b. 273. (24 Şevval 1160/29 Ekim 1160)1174 MŞS 252, b. 270. (15 Ramazan 1160/20 Eylül 1747)1175 MŞS 252, b. 272. (21 Şevval 1160/26 Ekim 1160); b. 285. (6 Zilkade 1160/9 Kasım 1747)1176 MŞS 252, b. 71. (Rebiülevvel 1139/Ekim-Kasım 1726)1177

 MŞS 252, b. 476. (13 Muharrem 1161/14 Ocak 1748)1178 MŞS 252, b. 251. (5 Şaban 1160/12 Ağustos 1747)1179 MŞS 252, b. 275. (23 Şevval 1160/28 Ekim 1747)

Page 273: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 273/373

257

Tablo 40: Ev Satışı Kayıtlarının Mahallelere Göre Dağılımı

MahalleAdı

MŞS 248(1689-1690)

MŞS 252(1746-1747)

MŞS 266(1787-88)

Zerraka 29 28 24

Zeytun 28 10 11

Gölasiye 22 13 14

Babu’l Hammare 24 - -

Bimaristan 8 7 5

Sevindik 4 20 16

Babu’s-sor(Savur)

16 - 8

Bab-ı Cedid 23 5 5

Kıssis 24 8 10

Baş Âla - 4 6

Baş Ednâ - 7 6

Toplam 178 102 105

Yukarıdaki tabloda defterlere yansıyan mülk alım satımları ile ilgili

kayıtların mahallelere göre dağılımı mevcut. 1746-47 yıllarını kapsayan 252

nolu defterde kayıt altına alınan mülk alım satımlarına ait 102 adet belgede

yaptığımız incelemede en fazla satış hareketliliğinin 38 adet satışla Zerraka

mahallesinde gerçekleştirildiğini görüyoruz. Aynı yıllar arasında Sevindik

mahallesinde 20, Gölasiye mahallesinde 13, Zeytun mahallesinde 10, Kıssis

mahallesinde 8, Bimaristan ve Baş Ednâ mahallelerinde 7, Bab-ı cedidmahallesinde 5, Baş Âla mahallesinde ise 4 satış kaydına rastlıyoruz.

Zerraka mahallesindeki emlak hareketliliğinin daha eski tarihli 1689-1690

yıllarını kapsayan 248 nolu defterde de mevcut olduğu tablodan anlaşılıyor.

Bu durum Zerraka mahallesindeki emlak piyasasının oldukça hareketli

olduğunu gösteriyor. 248 nolu defterde toplam 178 ev satışı bulunurken bu

kayıtlardan 29’u Zerraka mahallesinde, 28’i Zeytun mahallesinde olduğu

görülüyor. Zeytun mahallesinin daha sonraki yıllarda popülerliğini kaybettiğinisöyleyebiliriz. Çünkü 252 nolu defterdeki kayıt sayısı 10’dur. Bu rakamlar

Page 274: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 274/373

258

kesin sonuçlara ulaşmamıza sağlamıyorsa da bir takım değerlendirmeler

yapmamıza olanak vermektedirler.

Belgeler incelendiğinde Mardin’de evlerin genellikle tek olarak değil su

kuyusu, avlu, ahır, mahzen, fırın gibi müştemilatları ile birlikte satıldığı

anlaşılmaktadır. Kimi zaman bu ek bölümler, ortak kullanım alanları da

olduğu için satışı sırasında ½ ya da ¼ ü gibi oranlarla satılmaktaydı.1180 Bu

durum açıkça göstermektedir ki bazı bölümler birkaç ev tarafından ortak

kullanılmaktaydı. Bu bölümlerin başında su kuyusu ve kenif olarak tabir

edilen tuvalet gelmektedir. Bu kısımların Mardin de birkaç ev tarafından ortakkullanım alanı olarak kullanılması sık sık belgelere yansımıştır. Aynı

tarihlerde Diyarbekir 1181 ve Ayntab1182 şehirleri üzerine yapılan incelemelerde

aynı duruma rastlanmamıştır. Bu durum muhtemelen Mardin ev mimarisi ve

kültürüyle alakalıdır.

Mülk satımı sırasında haksızlıkları önlemek amacıyla mahkemelere

başvurulduğuna da belgelerde rastlanmaktayız. Örneğin, Şubat 1727 tarihli

bir belgede Mardin sakinlerinden Emine binti Ramazan Efendi, Hacı Ali binŞey İsmail’in huzurunda Bab-ı Cedid mahallesinde bulunan bir oda, ahır,

mahzen ve yazlık mülkünü bundan önce Hacı Ali adlı kişiye 60 kuruşa

sattığını, ancak ucuz bir satış yaptığını sonradan anladığından tekrar dava

açtığını aracılar vasıtasıyla 30 kuruş ve bir sure (miktarı belirsiz para kesesi)

ile anlaştıklarını beyan etmektedir.1183 

1180  “Azad veledi Abdulahad ile Mısriyye veledi Abdulvahid adlı zımmiler kendilerine asaleten, ayrıca Mısriyye, Mirza veledi Abdulvahid’e vekâleten, içerisinde harabe mahzen, ½ su kuyusu, ve avlubulunan, güneyi yol, doğusu Şemaka(?), kuzeyi Abdunnebi ve batısı da Azer veledi Abdulvahid evleriile çevrili Babü’l Hammare mahallesindeki evlerini 80 esedi kuruşa İshak veledi Milkon’a satmıştır.”  (Evahir-i Cemaziyelevvel 1172/18-28 Şubat 1759). MŞS. 247, s. 95, b. 204.

1181 İbrahim Yılmazçelik, XIX Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840), Ankara 1995.1182

  Hüseyin Çınar, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik Durumu, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 2000.1183 MŞS. 252, b. 75. (Cemaziyelahir 1139/ Ocak-Şubat 1727)

Page 275: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 275/373

259

(2) Bağ, Bahçe ve Bostan Satışları:

Mardin bağcılık ve bahçecilik yönünden gelişmiş bir şehir olması

nedeniyle sicillere yansımış birçok bağ, bahçe ve bostan satışına

rastlamaktayız. Ev satışlarından sonra sicillerde kayıtlı mülk satışlarına ait

belgelerin büyük bir kısmını bağ ve bostanlar oluşturmaktadır. Çoğunluğunu

mülk satışlarının oluşturduğu 1689-1690 tarihli 248 nolu defterde bulunan

335 mülk satışı belgesinden 212’ini (%63.3) ev satışları oluştururken 123’ni

(%36.7) bağ, bahçe satışları oluşturmaktadır. 1760 tarihli 247 nolu defterdeki

228 mülk satışından 166’si (%73) ev satışı iken 62’si (%27) bağ ve bahçe

satışlarıdır. Bu rakamlar Mardin’de bağ ve bahçeciliğin küçümsenmeyecek

durumda olduğunun kanıtı olarak önümüze çıkmaktadır.

Mahkeme kayıtlarına yansıyan bu yoğunluk bağ ve bahçeciliğin önemli

bir hukuksal gelenek de meydana getirdiğini göstermektedir. Bağ, bahçe ve

bostan satışları diğer mülk satışlarıyla hemen hemen aynı standartlaşmış bir

belge düzeneğine sahiptir. Belgelerde önce taraflar zikredilmekte, sonra

bağın nerede ve hangi vadide bulunduğu sulu olup olmadığı, ne kadar

hissenin davaya konu olduğu, varsa içerisindeki ağaç miktarı belirtildikten

sonra fiyatı yazılmıştır.

Bağ satışlarında bağın konumu yani merkeze yakınlığı, eski (köhne)

olmaması, içinde ağaç bulunması ve sulanabilir olması fiyatını arttıran

nedenlerdir. Örneğin 1689 tarihinde Ahmed bin Abdurrahman adlı kişi Mirza

veledi İşua’ya eski, içerisi boş ve taşlı bir bağı 15 esedi kuruşa satıyor.

1184

 Buna karşılık aynı tarihte Hacı Ahmed bin Hacı Müsli, doğusu nehir, kuzeyi

 Ali Bey bostanı, batısı Abbasilerin sulu tarlasıyla sınırlı sulu bağı 45 esedi

kuruşa satıyor.1185  Burada dikkat çeken başka bir husus da, satış

gerçekleştirilirken bağın sulu olup olmadığının belgelere yazılmasıdır. Bu

şekilde satıcı koyduğu fiyatın bir tür açıklamasını gerçekleştirmektedir.

1184 MŞS 248, b. 117. (26 Şevval 1100/13 Ağustos 1689)1185 MŞS 248, b. 117. (20 Şaban 1100/9 Haziran 1689)

Page 276: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 276/373

260

Bağ ve bahçe satışlarında bağın şu anki durumunda içerisinde

barındırdığı ağaç sayısı da fiyatı etkileyen unsurlardandır. Örneğin Hana ve

 Aslan veledi Abdulmelik, içerisinde yemişli ve yemişsiz ağaçlar bulunan,

güneyi, doğusu ve batısı yol, kuzeyi Ahmed Efendi mülkü ile sınırlı Hamza

Bey Vadisi’ndeki üzüm bağını 43 esedi kurusa satarken,1186  Derviş ve

kardeşi Cevat, içerisinde 300 üzüm ağacı bulunan bağı 50 kuruşa1187,

Mehmed bin Ramazan 500 ağaç bulunan bağını 15 zolata kuruşa

satmıştır.1188 

Bağ ve bahçe satışlarında hisseli satışlara da rastlanmaktadır. Bağlarınbirkaç kişi tarafından ortak kullandığı anlaşılan belgelerde ortaklar kardeş ya

da akraba olabilecekleri gibi hiçbir bağı bulunmayan kişiler de olabilirlerdi.

Örneğin Seyyid Mehmed bin Seyyid Hasan Aynü’s Safa vadisindeki sulu

bağının 1/5 hissesini 10 esedi kuruşa Zülfükar bin Bayezid’e satmıştır. Yine

Şammas İşua veledi Davud, Arz-ı Reşad’a olan üzüm bağının 1/3’lük

hissesini Süleyman bin İsmail’e 24 zolata kuruşa satmıştır.1189 

(3) Dükkân Satışları:

Dükkân satışları incelediğimiz dönem içerisinde Mardin’de sıklıkla

yaşanmıştır. Dikkati çeken ilk unsur ev satışları sırasında dükkânların da

konu olmasıdır. Ev satımı sırasında dükkânda evin müştemilatı arasında

gösterilmektedir. Muhtemelen Mardin mimarisinden kaynaklanan bir sebeple

dükkân olarak kullanılan yerlerin evlerle bitişik olarak yapılmasındankaynaklanıyor olabilir. Örneğin Meryem binti Fazlu adlı zımmî kadın Babu’l

Hammare mahallesindeki evini ve dükkân zeminini beraber İshak veledi

Serkis’e satmıştır.1190 Yine Seydi binti Besyun-Besiden, annesi İsmihan binti

 Abdullah’tan satın almış olduğu ve içerisinde iki mahzen, dükkân, mutfak, su

1186 MŞS 248, b. 368. ( 16 Cemaziyelevvel 1101/25 Subat 1690)1187 MŞS 195, b. 18. (28 Receb 1175/17 Şubat 1762)1188

 MŞS 252, b. 98. (9 Cemaziyelahir 1159/29 Haziran 1746)1189 MŞS 247, b. 129. (1 Muharrem 1149/12 Mayıs 1736)1190 MŞS 203, b. 119. (21 Şevval 1135/25 Temmuz 1723)

Page 277: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 277/373

261

kuyusu ve avlu bulunan Bimaristan mahallesindeki evini 30 esedi kuruşa

satmıştır.1191 

Dükkân satışlarında standartlaşmış bir belge düzeneği olmakla birlikte

en çok göze çarpan özellik satış akitlerinde dükkânın kaç bâb’ dan  (kısım,

bölüm) meydana geldiğinin mutlaka belirtilmesidir. Eğer dükkân fazla

bölmeden oluşuyorsa doğal olarak fiyatı az bölmelilere göre daha yüksek

olmaktaydı. Dükkân satışlarında dükkânın mahalle arasında ya da daha işlek

olan pazar yahut merkezi bir yerde bulunması fiyatı belirleyen en önemli

etkendi. Abdullah bin Ramazan bir bâb dükkânını 135 zolataya satarken1192,

İlya veledi Yosef 1 bâb dükkânını 75 zolataya satmıştır.1193 Bu fiyat farkı iki

dükkânın bulundukları konum ile alakalı olduğu kadar harabe olup

olmadıkları ya da şu an işlevsel olup olmadıklarıyla da ilgili olduğu

düşünülmektedir.

Mülk alım-satımı konusunda kimi zaman anlaşmazlıkların çıktığı da

belgelerden anlaşılmaktadır. Örneğin 4 Haziran 1690 tarihli belgede Mardin

sakinlerinden olup ölen İğya adlı zimmînin akrabalık yoluyla varisi olan

amcası Tuma veledi Velanis adlı zimmî, mahkemede, Mardin sakinlerinden

Mustafa Bey bin İbrahim Bey hakkında, Babü’l-Cedid mahallesinde olup

kardeşinden satın aldığı evde kendi hissesinin bulunduğunu iddia ile

alıverilmesini talep etmiştir. Mustafa Bey ise cevabında iki buçuk sene önce

İğya ve validesi Cevher adlı kadının zikri geçen evi 17 esedi kuruşa kendisine

sattığını iddia etmiştir. Mardin sakinlerinden Mehmed bin Mustafa ile

Berincan binti Emir Bey ve Sultan binti Mehmed adlı kadınların şahadetleri

sonucunda Mustafa Bey’in doğru söylediğine hükmedilmiş ve Tuma davadanmen edilmiştir.1194 

1191 MŞS 264, b.139. (15 Şaban 1100/4 Haziran 1689)1192

 MŞS 203, b. 100. (6 Recep 1136/31 Mart 1724)1193 MŞS 203, b. 139. (1 Muharrem 1135/12 Ekim 1722)1194MŞS. 248, b. 516. (25 Şevval 1100/12 Ağustos 1689)

Page 278: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 278/373

262

d. Ticari Mekânlar:

(1) Kayseriyye (Bezzazistan):

Şehirdeki ticari faaliyein yürütüldüğü önemli bir merkezde Kayseriyye

adı verilen bedestentir. Kayseriyye çarşının tam ortasındadır. Bu durum Özer

Ergenç tarafından savunulan Osmanlı şehirlerinde çarşının camiye göre değil

bedestene göre şekillendiği düşüncesini haklı çıkarır görünmektedir. Bugün

de Kayseriyye ismiyle anılan bu bedestenin XVI. yüzyıldaki kaydı sadece

Bezzâzistan şeklindedir.1195  Cami-i Kebir’in hemen kuzeyinde çarşının

içerisinde bulunan bu bedesten, Kasım Padişah vakfı evkafından olarak

görünmekte ve 1526 tarihinde 74 dükkân, 1540 tarihinde 80 dükkân, 1564

tarihinde ise 99 dükkânın faal olduğu, 12 dükkânın ise boş olduğu

belirtilmektedir.1196  Abdulgani Efendi’nin seferberlik zamanından beridir

kapalıdır ve mezbelelik halindedir dediği bu çarşı bugün faal halde

bulunmaktadır.1197 

(2) Sûk’ul Kebir:

Büyük çarşı, üzerinde yer aldığı yolun ya da caminin durumuna göre

yol boyunca uzanmakta ve caminin etrafını çevrelemektedir. Her sanat

erbabının mesleğine göre anılan küçük çarşılar, bu büyük çarşı içerisinde

bulunan sokaklar içerisinde yer almaktadır. Sûk’ul Kebir’in içerisinde bulunan

sokaklar meslek isimleri ile anılan küçük çarşılara dönüşmüştür. Örneğin

Sûk’ul Hayatin (Terziler)1198, Suk’ul Attarin(Attarlar),1199  Sûk’ul Gazalin

1195 Göyünç, a.g.e., s. 124.1196 Göyünç, a.g.e., s. 124.1197

 Abdulgani Efendi, a.g.e., s. 258.1198 MŞS 195, b. 58. (Evasıt-ı Receb 1177/ 14-24 Ocak 1764)1199 MŞS 195, b. 89. (Evahir-i Cemaziyelahir 1178/15-24 Aralık 1764)

Page 279: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 279/373

263

(iplikçiler)1200  gibi mesleğe dayalı çarşılara büyük çarşı içerisindeki

sokaklarda rastlanmaktadır.

Şehrin en büyük çarşısı olan Sûk’ul Kebir’de açık artırma usûlüyle

satışlar yapıldığı belgelere yansımıştır. Hem ölen kişilerin kassamlar

tarafından tespit edilen terekelerinin satışı yapılmakta hem de çeşitli mal ve

eşyalar bu çarşıda açık artırma usulüyle satılmaktaydı. Örneğin 1690

tarihinde Yusuf bin Hacı Ömer Hacı Murtaza’nın kendisinden aldığı 16 kuruş

borcu ödeyememesi üzerine rehin bıraktığı 120 miskal ağırlığındaki gümüş

kemeri Sûk’ul Kebir‘de açık arttırma ile satışa çıkarmış ve ancak 14 kuruşa

satabilmiştir.1201  Yine 1747 tarihinde vefat eden Hacı Mehmed bin Hacı

Yusuf’un terekesi açık arttırma usûlüyle Sûk’ul Kebir’de satışa çıkarılmış,

elde edilen gelir varisler arasında paylaştırılmıştır.1202  Bu örnekler

çoğaltılabilir.1203  Fakat açık arttırma satışları sadece şehrin en büyük

çarşısında yapıldığı bilinir, belgelerde sadece Sûk’ul Kebir’de değil başka

çarşılarda da açık arttırma usûlüyle satışların yapıldığına rastlamaktayız.

Örneğin, 1756 tarihinde Mehmed bin Mustafa adlı müteveffanın terekesi

Sûk’ul Tavil’de satışa çıkarılmış,1204  yine 1784 tarihinde müteveffa olan

Hatuniye(?) bin Mehmed adlı kişinin 74 kuruş olan terekesi Sûk’ul Sultan’da

satışa çıkarılmıştır.1205 

Sicillerden elde ettiğimiz bir başka bilgi Mardin’deki çarşılarda bulunan

dükkânların fiyatlarıdır. Örneğin, 1746 tarihinde Ahmed Çelebi bin Hacı

Murtaza kendisine irsen intikal eden Sûk’ul Kebir’deki dükkânını Hacı Yusuf

bin Hatemiye 20 kuruş zolataya satmıştır.1206  195 nolu defterde bulunan

tarihsiz bir belge de ise Sûk’ul Kebir’de zemini vakıf olan bir dükkânın senelik45 akçeye kira verildiği ve her sene 3 akçe zam ile anlaşıldığı

belirtilmektedir.1207 Sûk’ul Tavil’deki bir dükkânın 1/3‘lük hissesini 240 zolata

1200 MŞS 248, b. 58. (2 Ramazan 1100/20 Haziran 1689)1201 MŞS 248, b. 376. (19 Cemaziyelevvel 1101/28 Şubat 1690)1202 MŞS 252, b. 256. (10 Receb 1160/18 Temmuz 1747)1203 MŞS 195, b. 226. (5 Şaban 1214/2 Ocak 1800); b. 227 (4 Cemaziyelevvel 1213/14 Ekim 1798); b.

234. (20 Zilhicce 1214/15 Mayıs 1800)1204 MŞS 237, b. 54. (4 Cemaziyelahir 1169/5 Şubat 1756)1205

 MŞS 266, b. 296. (2 Cemaziyelevvel 1198/24 Mart 1784)1206 MŞS 252, b. 108. (29 Cemaziyelahir 1159/19 Temmuz 1746)1207 MŞS 195, b. 198. (Tarih Bulunmamaktadır)

Page 280: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 280/373

264

kuruşa satarken,1208  Hasan bin Molla Mustafa Hallakin (Berberler)

çarşısındaki dükkânını Mardin Müftüsü Hüseyin Efendi’ye sadece 5 kuruşa

satmıştır.1209 İbn-i Ammar çarşısındaki bir dükkânın 1764 tarihindeki fiyatı ise

50 esedi kuruştur.1210 1690 tarihinde Bakkallar çarşısındaki bir dükkânın fiyatı

250 esedi kuruş,1211  yine aynı tarihte aynı çarşıda satılan başka bir dükkân

ise 30 esedi kuruştur.1212  Fiyatlardaki farklılıklar göstermektedir ki

dükkânların fiyatları konumlarına göre farklılıklar göstermektedirler. Kimi

zaman yola yakın, kimi zaman ise büyüklüğüne göre değişiklik gösteren bu

fiyatların, çarşının yoğunluğuna göre de fiyat kazandıkları anlaşılmaktadır.

(3) Kervansaray:

Mardin gibi önemli ticaret yolları üzerinde bulunan bir kentin

kervansaraylardan yoksun olduğu düşünülemez. Ancak incelediğimiz

defterlerde kervansaraylara ait bir kayıta rastlayamadık. XVI. Yüzyıl

kayıtlarında dört adet kervan saray hakkında bilgiler mevcuttur.1213 

1. Artukoğulları hükümdarından Melik Nâsır Şehid’in, yani Artukarslan bin

İlgazi’nin(1201-1239) evkafından olan kervansaray.

2. İbrahim Bey b. Bîcan vakfına ait kervansaray.

3. Hunrevan Hatun evkafından olan kervansaray.

4. Bugün şehir merkezinde, restoran olarak kullanılan ve Albert Gabriyel

tarafından yapımı XVII. veya XVIII. yüzyıllara dayandırılan,1214  günümüzde

ayakta kalmayı başarabilmiş bir kervansaray da mevcuttur. Geçmişte bir

kısmı garaj olarak da kullanılan bu yapı son dönemlerde restorasyonutamamlanarak özel işletmelere kiralanmaya başlanmıştır. Dikdörtgen bir avlu

etrafında, iki katlı revaklı mekânlardan meydana gelmiştir.1215  Surur Hanı

1208 MŞS 252, b. 276. (23 Şevval 1160/28 Ekim 1747)1209 MŞS 248, b. 58. (2 Ramazan 1100/20 Haziran 1689)1210 MŞS 248, b. 389. (25 Cemaziyelevvel 1101/6 Mart 1690)1211 MŞS 248, b. 284 (23 Rebiulahir 1101/3 Subat 1690)1212 MŞS 248, b. 443. (29 Cemaziyelahir 1101/3 Şubat 1690)1213

 Göyünç, a.g.e., s. 123.1214 Akyüz, a.g.e., s. 40.1215 Altun, a.g.e., s. 118-119.

Page 281: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 281/373

265

olarak da isimlendirilen bu yapının garaj olarak kullanılmadan önce vakıf oteli

olarak kullanıldığı ve birçok sefer elden geçtiği düşünülmektedir.1216 Ayrıca

bu yapının XVI. yüzyıl kayıtlarında geçen üç kervansarayla ilgisi olduğu

düşünülmemektedir.

B. VERGİLER VE MASRAFLAR

1. Mukataalar:

Vergilendirme ve vergi toplama konusunda, zirai sektörün hâkim

bulunduğu sanayi öncesi ekonomilerin tarihte ortak özellikleri olarak beliren

problem ve güçlükler, Osmanlı ekonomisi için de mevcut bulunmuş ve

Osmanlı İmparatorluğu bunları çözmede uzun tarihi boyunca çeşitli

merhaleler göstererek, orijinal, kendine has metotlar meydana getirip dünya

maliye tarihindeki yerini almıştır.1217  Bu bağlamda XVII. ve XVIII. yüzyıllara

gelindiğinde savaşlardan yenik veya sonuç almadan çıkan,1218  savaşların

uzun sürmesi ve kaybedilmesi ile yeni finansal kaynak ve araçlar konusunda

arayışa girişen Osmanlı Devleti, yeni üretim kaynaklarına ve yeni vergilere

ihtiyaç duymuştur. Bu anlayış doğrultusunda geleneksel anlayışla geliştirilmiş

çözümlerin etkisizliği karşısında Osmanlı maliyecileri ekonomide

merkezileşme eğilimi gütmüşlerdir.1219 Bu eğilimin bir sonucu olarak da bir iç

1216

 Altun, a.g.e., s. 119.1217 Genç, a.g.e., s. 101.1218  XVII. ve XVIII. yüzyıllar boyunca Osmanlı maliyecilerinin kötü giden verilerle ilgili en önemli

 bahaneleri uzun süren veya kaybedilen savaşlar olmuştur. XVI. yüzyılın sonlarında başlayan veözellikle XVII. yüzyıl boyunca devam eden uzun ve masraflı savaşlar ilk olarak 1586’da başlayan vesonra 1600, 1618 ve 1641’de devam eden devalüasyonlara dönüşen bir ekonomik krize sebepolmuştur. Suraiya Faraqhi’nin tarafından “kriz ve değişim” dönemi olarak adlandırılan bu dönem,uzun süren veya kaybedilen savaşların etkisinin görüldüğü bir bütçe açığıyla geçen dönem olaraktarihlere geçmiştir. Suraiya Faraqhi, “Crisis and Change, 1590-1699”, in An Economic and SocialHistory of the Ottoman Empire , 1300-1914, ed. Halil İnalcık with D. Quataert, Cambridge:Cambridge University Press, 1994, p. 412-636. Ayrıca bakınız: Hülya Taş, a.g.e., s. 46. ŞevketPamuk, “Money in the Ottoman Empire, 126-1914” in An Economic and Social History of theOttoman Empire, 1300-1914, ed. Halil İnalcık with D. Quataert, Cambridge: Cambridge University

Press, 1994, p. 945-985.1219  Savaş teknolojisinde meydana gelen gelişmeler, sürekli maaş alan ve ateşli silahlarla donatılmışmerkez ordularının önemini arttırmıştı. Bu gelişmeler hem Osmanlı maliyesine önemli bir yük

Page 282: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 282/373

266

borçlanma türü olan iltizam1220  yöntemine ilişkin iki uygulama geliştirilmiştir.

Bunlardan ilki; iltizam sistemi içerisinde kısaca toplu peşin satışlar olarak

tanımlanan ve çok sayıda mukataanın devletin belirlediği muaccele (peşinat)

ile bir kerede satışıdır. İkincisi ise; mültezimlerin mukataaları ömür boyu

işletmek üzere iltizama aldıkları malikâne sistemidir.1221 

Mukataa, kelime anlamı olarak kesişmek, birbirinden kesilmek

anlamlarına gelmekle birlikte, Osmanlı Devleti’nde “devlete ait bir gelirin bir

bedel karşılığında kiralanması, yani geçici bir süre temliki1222  veya kısaca

hazineye gelir sağlayan vergi kaynağı”1223 anlamı taşımaktadır.1224 Mukataa

çeşitli bölgelerden toplanan tek bir vergi veya çeşitli türde vergilerin bir arada

toplandığı birer vergi birimiydi. Bu birimlerin işletilmeye verilmesine ise iltizam

denilmekteydi. Devletin bir vergi kaynağı olan bu birim, yıllık geliri

karşılığında belli bir süre - bu süre 1 ila 3 yıl arasında değişmekteydi-1225 ve

çeşitli şartlar ile işletilmek üzere müzayedeye çıkarılmaktaydı ki bu yönteme

getirmiş hem de devlet gelirlerinin büyük bir bölümünün merkezi hazinede toplanması zorunluluğunudoğurmuş ve tımar sisteminin çözülmesine giden yolu açmıştı. Bu eğilim sonucunda bir yandan klasikOsmanlı sosyo-ekonomik yapısı, maliyesi ve vergi toplama düzeni hızla çözülmeye uğrarken, öteyandan eskiden beri sistemin içinde yer alan bazı mali uygulamalar yaygınlık kazanmıştır. Bkz. EftalBatmaz, “İltizam Sisteminin XVIII. Yüzyıldaki Boyutları”, Tarih Araştırmaları Dergisi, XVIII/29(1996) Ankara 1997, s. 39.

1220  Kamu gelirlerinin tahsil edilmesi için tercih edilen yöntemlerden olan iltizam, Osmanlının beylikdöneminin başlangıcından itibaren görülmekteydi. Kelime anlamı olarak kendi için lüzumlu sayma, birinin tarafını tutma, îcâb ettirme, gerektirme, gibi anlamlara gelen (Develioğlu, a.g.e., s. 432 )iltizamın ilk olarak bir şahsın, Karacahisar’da kurulan pazarda vergilerin kendisine satılmasını talepetmesi üzerine gündeme geldiği bilinmektedir. Bkz. Baki Çakır, Osmanlı Mukataa Sistemi, XVI-XVIII. Yüzyıl, İstanbul 2003, s. 33.

1221  Rahmi Deniz Özbay, “17. Yüzyılda İltizam Sisteminde Peşin Mukataa Satışlarından Malikane

Uygulamasına (1656-1658)”, Uluslararası 7. Bilgi, Ekonomi ve Yöneti Kongresi Bildiriler Kitabı,s. 21101222 Pakalın, a.g.e., C. I, s. 578.1223  Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, (XVIII. yy’dan Tanzimat’a

Mali Tarih), İstanbul 1986, s. 21.1224  Klasik Osmanlı eserlerinde mukataa usulü, ilk kez Fatih tarafından İstanbul’un fethinden sonra

ülkenin diğer taraflarından yapılan zorunlu göçler ile şehre gelen halka tahsis edilen konutlardanalınan kira bedeli üzerinden uygulanmaya başlanmış fakat daha sonra bu uygulama terk edilmiştir.Çakır, a.g.e., s. 31. Ayrıca bakınız: Aşık Paşa-zade, Tevârih-i Âl-i Osman, Neş. Âli, İstanbul 1332, s.142-143; İbn Kemal, Tevârih-i Âl-i Osman, (VII. Defter Tenkidli Transkripsiyon), Haz. ŞerafettinTuran, Ankara 1957, s. 97-98.

1225  İltizam genellikle üç yıllık süreler için açık arttırma yoluyla yapılmaktaydı. Bu süreye tahvil adıverilmekteydi. Bu süre dolmadan gelir kaynağında bir artış meydana gelirse mukataa daha yüksek

 bedel teklif edene verilebilir ancak ilk sahibi bu artışı kabul ederse kendi üstünde de kalabilirdi. Buşekilde mukataanın el değiştirmesi tahvilin başında olursa yeni iltizam süresi aynı tahvilin sonunakadar işler ve bu durum belgelerde “kapatmak üzere” ifadesiyle yer alırdı. Karaman, a.g.m., s. 140.

Page 283: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 283/373

267

iltizam usulü denilmekteydi.1226 Bu yöntem ile en yüksek ödemeyi yapan kişi

yani mültezim bir süre için mukataanın işletmecisi olmaktaydı.

Mukataa haline getirilen gelir kaynağına ait hâsılatın kim tarafından

toplanacağı konusu aynı zamanda mukataanın nasıl yönetileceği veya hangi

yöntemle işletileceğini de açıklamaktadır.1227  Genel olarak mültezim adı

verilen bu kişilerin bu birimdeki vergileri toplamaya talip olurken müzayede

konusu olan mukataayı, vaat ettiği gelir, sebep olacağı masraf ve bırakacağı

kâr hakkındaki tahminlerine göre kıymetlendirdikten sonra muaccel adıyla bir

peşinat ödemekteydi.1228 Yüklü miktarda olduğu bilinen bu peşinat mültezimin

ortaklarıyla veya tek başına ödediği bir para olup aynı zamanda onun

sermayedar olarak gücünü de göstermektedir. Bu bağlamda önceleri genel

olarak askeri sınıfın elinde bulunan iltizamlar peşin ödemenin gitgide önem

kazanmasıyla zengin tüccar, tefeci ve Müslüman nüfusa göre daha fazla

ticaretle uğraşan gayrimüslim nüfusun eline geçmesine sebep olmuştur.1229 

Belirli bir mukataayı vergilendirme hak ve salahiyetini muayyen bir

süre için almış bulunan mültezim, devletin sağladığı mali, idari ve adli

kolaylıklardan faydalanarak, kanunların çizdiği sınırlar içinde, tam bir

müteşebbis gibi hareket eder ve faaliyetlerine ait hâsılatın, müzayedede

tespit edilmiş olan miktarı hazineye ödedikten sonra kalan kısmını, kendi

şahsî ve meşru kârı olarak kazanırdı. Bu sayede devlet zamanın şartlarına

göre çok masraflı, külfetli olacağı tahmin edilebilen muazzam bir maliye

teşkilatına lüzum kalmadan, kanunlarda ekseriya ayni şekilleri ile tespit

edilmiş bulunan vergi gelirlerini, nakden ödenmesi icap eden bütçe

harcamaları ile irtibatlandırmak imkânını bulmuş oluyordu.1230 Mültezimlerin ellerinde bulunan mukataaları idare edemedikleri

zamanlar da olur, bu durumda hemen iltizam yenilenirdi. Örneğin, 11 Mayıs

1727 tarihinde mizan-ı harir mukataasını elinde bulunduran Ahmed adlı kişi,

mukataayı idareye gücü yetmediğinden vazgeçmiş, yerine daha önceki

1226 Mehmed Genç, “İltizam”, DİA, XXII, İstanbul 2000, s. 156-157.1227 Deniz Karaman, “ XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Ankara Sancağındaki Malikâne-Mukataalara Dair

Bazı Bilgiler”, Bilig, Bahar 2004, sayı 29, s. 139; Genç, a.g.e., s. 155.1228

 Genç, a.g.e., s. 103.1229 Batmaz, a.g.m., s. 40.1230 Genç, a.g.e., s. 103.

Page 284: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 284/373

268

iltizamı almış fakat elindeki beratı kaybetmiş olan Seyyid Osman, 11 Mayıs

1727 almış olduğu beratını yeniletmiştir.1231  Bazı mukataaların iltizama

verilmediği veya iltizama verildiği halde mültezimler tarafından ilgi görmediği

de olurdu. Mardin mukataası ile birlikte, Diyarbekir, Rakka, Şam, Tokad ve

Malatya mukataalarının 1764 tarihinde iltizama verilmesi ve taliplilerinin

çıkmaması üzerine gönderilen 21 Nisan 1764 tarihli bir hüküm, bu yerlerin

kısa süreliğine hazine tarafından gönderilen eminler aracılığıyla yönetilmesini

bildirmekteydi.1232  Bu tip yerler için “emanet yöntemi” adı verilen bir sistem

uygulanmaktaydı. Bu sistemde mukataa, hazine tarafından görevlendirilen ve

“emin” denilen kişi veya belli bir memur kadrosu tarafından

yönetilmekteydi.1233  Madenler gibi önemli ve devlet tarafından kontrol

edilmesi gereken mukataalar ile kârlı olmadığı için mültezimler tarafından ilgi

görmeyen yerler emaneten yönetilmekteydi.1234 Bu bağlamda, şayet mukataa

konusu bir vergi toplama işi ise ve bir mültezime verilmiş ise bu iş, vergi

toplama masrafları çıkarıldıktan sonraki net kâr ile hazineye ödenen iltizam

bedeli arasındaki fark, mültezimin kârını oluştururdu. Eğer iltizam yerine

emaneten yönetilmesi için devlet tarafından görevli birine verilmişse bu yer,

emin denilen memur vergiyi doğrudan görevliler aracılığıyla tahsil eder ve

mültezime giden kâr hazineye kalmış olurdu.1235 

a. Mukataaların Malikâneye Dönüşümü:

Mukataaların kayd-ı hayat şartı ile iltizama verilmesi olan malikânesisteminin ortaya çıkması, 1683 yılındaki Viyana Seferi’nden sonraya

1231 MŞS 252, b. 21. (18 Ramazan 1138/11 Mayıs 1727)1232 BOA, C. ML. 28592, s. 1. (19 Şevval 1177/21 Nisan 1764)1233 MŞS 259, b. 1396. (Tarih bulunmamaktadır)1234 Tabakoğlu, a.g.e., s. 129.1235

 Cezar, a.g.e., s. 22. Bu konuda farklı görüşlerde vardır. Örneğin Hülya Taş, eminin hem memuriyetihem de özel teşebbüsü bünyesinde birleştirdiğini dolayısıyla kar ve zarara ortak olduğunu belirtmektedir. Bkz. Taş, a.g.e., s. 49.

Page 285: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 285/373

269

rastlamaktadır.1236  Bu seferin yol açtığı finansman açığı ekonomide yeni

arayışları gündeme getirmiş seferin başlayışından 12 yıl sonra çıkarılan bir

ferman ile malikâne uygulamasına geçilmiştir.1237 Böylelikle daha önce belli

bir süreliğine iltizama verilen mukataaların yerini, ömür boyu iltizama verilen

malikâne sistemi almıştır.1238  Bu uygulama ile devlet, vergi gelirleri ile çok

daha uzun vadeli borçlanabilmekteydi.1239 

Devletin artan masraflarını karşılamak için hazineye kısa süreli nakit

artışını arttırmanın yolu olarak görülen bu uygulama, günden güne

genişlemiştir. 16 yıl süren Avusturya savaşlarının etkisiyle tamamen boşalan

devlet hazinesinin tekrar toparlanması problemi, zaten bir süredir

yaşanmakta olan, tımar sistemi bünyesindeki toprakların tekrar merkez

hazinesine aktarılması işleminin, bir adım daha ileri götürülerek kişilerin

yaşam boyu tasarruflarına bırakılan “malikâne” uygulamasına dönüşmesine

sebep olmuştur.1240 

Malikâne usulüne geçişin amaçları arasında, kısa süreli iltizamların

vergi kaynaklarını tahrip etmiş olacağı düşüncesiyle bu sürenin uzatılmasıyla

mültezimlerin kaynakları daha iyi koruyacağı düşüncesi ve hazineye bir

seferde, acilen büyük meblağların girmesi fikri ağır basmaktaydı. Aynı

zamanda devlet bu yolla, bir taraftan devlet hazinesi için daha uzun süreli bir

gelir akışını garantiye almayı, diğer taraftan uzun süreli iltizama verilen bu

kaynakları malikâne sahiplerinin daha rasyonel ve adil tasarruf edeceklerini,

dolayısıyla da bölgelerindeki köylüleri kontrolsüzce sömürmeyeceklerini

umuyordu.1241 

1236 Malikâne kavramı Osmanlı iktisadi litaratüründe bu tarihten daha evvelde kullanılmaktaydı. Kuruluşve genişleme dönemlerinde askeri başarılar veya ıssız yerlerin şenlendirilmesi için verilen topraklarada malikâne deniliyordu. Bkz. Karaman, a.g.m., s. 141.

1237 Erol Özvar, Osmanlı Maliyesinde Malikâne Uygulaması, İstanbul 2003, s. 20.1238  Malikâneler kişilere hayat boyu veriliyordu ve malikâneci vefat tetiğinde söz konusu malikâne

devlete dönmekte ve tekrar satışı mümkün olmaktaydı. Bkz. Karaman, a.g.m., s. 141.1239  Şevket Pamuk “Osmanlı Devleti’nin iç borçlanma Kurumlarının Evrimi 1600-1850”, Osmanlı

Maliyesi Kurumlar ve Bütçeler, C. I, İstanbul 2006, s. 30.1240 Genç, a.g.e., s. 103.1241 Osmanlı maliyecileri, daha önceki uygulamalarda edinilen tecrübeler ışığında taşradaki mültezimlerin

 bir şekilde kontrol altında tutulmasını, bu konuda yerel âyan ve eşrafla işbirliğinin geliştirilmesini, herşeyden önce reayanın “perakende ve perişan” olmasını engellemek açısından zorunlu görülmekteydi.Bkz. Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 172.

Page 286: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 286/373

270

Toprak rantını paylaşma mücadelesinin sık sık eşkıyalığa ve devlete

isyana dönüşmesi nedeniyle, tarımın ve tarımsal üretimin gördüğü zararı

onarmak için, taşrada otorite kuracak, merkezi devlete gelir aktarırken aynı

zamanda tarım gelirlerinin artmasında çıkarı olacak, köylünün aşırı ezilmesi

ve saldırılara uğramasına karşı durabilecek bir tabakanın desteklenmesi

gerekiyordu. Bu amaçla bazı mukataaların kayd-ı hayat şartıyla arzu edenlere

satılması uygun görüldü. Mir-i mukataaların bazısı hazine tarafından

mültezimlere, bazısı vali, mirliva gibi devlet görevlilerine ve daha dikkat

çekeni ise bölgedeki yerel nüfuzlu ailelere verildi. Bu uygulama genel değil

aslında bölgesel bir farklılığa da işaret ediyordu. Güneydoğu Anadolu

Bölgesi’nin malikâneleşme oranı Anadolu’nun üçte birine, Balkanların ise

beşte birine tekabül ediyordu.1242  Balkanlardaki has toprakların oranı ve

kıymet biçilen vergi miktarı yüksekti. İstanbul ve çevresindeki seçkinler daha

çok Balkanlar ve çevresini tercih etmekteydi. Yani gerçek sahiplerinin

İstanbul’da ancak temsilcilerinin ise malikânenin olduğu yerde, bir tür ikinci el

yönetim tarzının yaygınlaştığı sistem, bölge için çok da geçerli değildi. Onun

yerine yerel nüfuzlu ailelere girişimcilik fırsatı verilerek toprağın ve vergilerin

taşradaki kontrolü sağlanmak isteniyordu.

Malikâne edinme yoluyla bir tür ekonomik girişimcilik fırsatı yakalayan,

geçmişte bir tür halk temsilcisi olarak görev yapıp, askerlik, vergi, eşkıyalık

gibi problemleri devlet yöneticilerine aktaran yerel güçler, XVIII. yüzyılla

birlikte artık devletçe resmen idari görevlere atanan, yasal ve büyük

ekonomik güce ulaşmış devlet yöneticileri oluyorlardı. Mardin örneğinde

gördüğümüz gibi aşiret gelirlerinin de malikâne sistemi kapsamınaalınmasıyla artık bölgede ekonomik güce sahip, aşiret siyasetini iyi bilen bir

sınıf ortaya çıkıyordu. Aslında devlet vergi gelirlerini daha iyi kontrol etme

düşüncesiyle yapmış olduğu bu uygulama ile incelediğimiz yüzyıl boyunca

Mardin’de kendini hissettiren bir mücadeleyi de tetiklemiş oluyordu. Yerel

güçler ile merkezden atanan yöneticiler arasında sıkıntılar çıkmaya başlamış

hatta Milli aşireti örneğinde gördüğümüz üzere bu problemler kaleyi

1242 Aydın ve diğerleri, a.g.e., s. 174.

Page 287: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 287/373

271

muhasara altına alma girişimlerine kadar ulaşmıştı. Bu girişimlere karşı

devletin en sert önlemi olan Milli aşiretini Rakka’ya sürgün etme girişimi de

malikâne sistemiyle başarısız oluyor, XVIII. yüzyılın hem Diyarbekir’in hem

de Mardin’in nüfuzlu ailesi Millilerin güçlerini daha da pekiştirdiği bir yüzyıl

haline geliyordu. Artık Mardin voyvodalığı Milliler ile merkezden gelen

yöneticiler arasında sık sık el değiştiriyor, Milliler XVIII. yüzyıl Mardin tarihine

damgalarını vuruyorlardı.

Malikâne sisteminde devlete yapılan ödemelerden ilki, iltizam

sisteminde olduğu gibi muaccele olarak adlandırılan peşin ödemeydi. Zaten

uygulamanın en önemli sebebi olan hazinenin mali darlığını gidermek gayesi,

bu peşin ödemeyle gerçekleşecekti. Mukataanın malikâne sahibine bir yılda

sağlayacağı ortalama kârın iki ila on katı bir muaccele değeri devlet

tarafından tespit edilerek, müzayedelerde başlangıç fiyatını oluştururdu.

Bunun dışında mal veya muaccele olarak tabir edilen sabit bir yıllık ödenti1243 

ve miktarın %20’sine kadar varabilen kalemiye harcı söz konusu olup satış

sonrası mukataa ile ilgili her türlü mali hakkın yanı sıra bir kısım idari ve

inzîbatî haklar da malikâneye geçer, kadılar hariç hiçbir görevli buna

karışamazdı.1244 

Giderek malikâneleşen mukataaların artması sonucunda hisseli

satışlar da ortaya çıkmaya başlamış böylece malikânecinin ölümünden sonra

mahlûl kalan malikânenin yeniden satışa çıkması imkânı uygulanamaz hale

gelmiştir.1245  Örneğin, 24 ubat 1748 tarihinde Mardin ve Nusaybin tevabii

mukataası 100.000 kuruş muaccel ile maliye tezkirecisi olan Abdullah ile

başka kişilerin üzerinde ortak bulunduğu görmekteyiz. Aynı mukataa butarihte dergah-ı muallam gediklerinden İbrahim’in de katılımıyla müştereken

malikaneye çevrilmiştir.1246 

1243 Genç yıllık ödenti konusunda şöyle bir sınıflandırma yapmaktadır: 1. Sultanların tahta yeni geçtiğiyıllarda muaccele toplamının %25’i kadar cülus resmi, savaş yıllarında muaccelenin %10-15’i kadarcebelü bedeliyesi, ilgili memurlar için muacelenin %3’ü nisbetinde bir ödenti. Bkz. Genç, a.g.e., s.156-157.

1244

 Karaman, a.g.m., s. 142.1245 Aynı eser, s. 142.1246 MŞS 252, b. 419. (24 Safer 1161/24 Şubat 1748)

Page 288: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 288/373

272

b. Mardin ve Nusaybin Mukataası:

Osmanlı belgelerinde birçok konuda isimleri beraber zikredildiği gibi

mukataa konusunda da Mardin ve Nusaybin isimleri beraber zikredilmektedir.

Mardin ve Nusaybin mukataaları ismiyle belgelerde geçen bu iki mukataanın

aslında daha XVII. yüzyıldan itibaren birleştirildiği,1247  beraber iltizama çıktığı

ve işlem gördüğünü söyleyebiliriz.1248 Bundan dolayıdır ki ayrı bir naibi yani

kadısı olan Nusaybin’in ayrı bir voyvodası yoktur. İdari ve ekonomik bir birim

olarak Mardin’e bağlı olan Nusaybin, adli olarak ise kendi başına bir birimdir.

Mardin ve Nusaybin’in kaza olarak gelirlerinin büyük bir kısmı “has

statüsü” ndeydi. Yani doğrudan sultan ve devlet hazinesi için ayrılmış

durumdaydı. Birçok belgede Mardin’e ait hasların “sahibetü’l-hayrât ve’l

hasenât Valide Sultan Hazretlerinin haslarından”   1249  veya “Haremeyn-i

Şerifeyn kaleminden …” 1250  ifadesiyle anıldığını görmekteyiz. Osmanlı toprak

rejiminde has topraklar ikiye ayrılmaktaydı. Bunlardan ilki, havâs-ı hümâyûn

denilen, yani saraya ve devlet hazinesine ayrılan haslar; diğeri de, vezir ve

beylere tahsis dilmiş havâs-ı vüzerâ olarak adlandırılan haslardır.1251 

Mardin’e ait gelirler, birinci kısma yani havâs-ı hümâyun türü haslara

girmekteydi.1252 Yani gelirleri doğrudan merkezi hazineye bağlıydı. Bu gelirler

içerisinde şehrin yönetimini ve güvenliğini ilgilendiren vergilerin yanında

tarımsal üretime dayalı vergiler de yer almaktaydı.

Osmanlı maliye sisteminde doğrudan hazineye ait olan bu gelirlerin

kontrolü için defterdarlar görevliydi. Ancak XVII. yüzyıldan sonra bu

defterdarların yerini voyvoda adı verilen görevliler aldı. Bu bilgiler ışığındabaktığımızda Mardin’in de XVII. ve XVIII. yüzyıllar boyunca belgelerde ismine

bir mülki amir olarak sıkça rastladığımız voyvodanın, esasen sadece

1247 MŞS 248, b. 525. (8 Receb 1101/17 Nisan 1690) ; BOA, İE. DH, 742. (28 Safer 1096/3 Şubat 165)1248  BOA, AE. SAMD. III, 11775 (19 Rebiülevvel 1121/29 Mayıs 1709); BOA, C. AS. 27240 (23

Cemaziyelahir 1212/13 Aralık 1797.)1249 MŞS 259, b. 1413. (Tarih bulunmamaktadır)1250 MŞS 252, b. 35. (Tarih bulunmamaktadır)1251 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ (100-1600), çev. Ruşen Sezer, İstanbul 2003, s.

113.1252  “ Bâ’isi tahrir-i tezkire budur ki, kazâ-i Mardin’e tabi havâss-ı hümâyûn kurâlarından, hass-ı‘atîkten….” MŞS 259, b. 1414. (Şaban 1007/Şubat-Mart 1599) 

Page 289: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 289/373

273

ekonomik gelirleri idare eden bir yönetici olmadığı, zamanla bulunduğu

yerdeki en üst düzey idari amir haline geldiğini görmekteyiz.1253  Bu konuya

voyvodalık bahsinde fazlasıyla değinildiği için bu bölümde sadece ekonomik

gelirleri açısından Mardin mukataası incelenecektir. Ancak hemen belirtmek

gerekir ki incelediğimiz belgelerde Mardin’den bahsederken sadece

ekonomik konularda, bir vergi birimi olarak Mardin mukataası teriminin

kullanılmadığını bazen hukuki, bazen de idari bir kavram olarak da Mardin

mukataası kavramına yer verildiğini görmekteyiz.1254  Aslında yönetim

konusunda ayrıntılarıyla işlediğimiz gibi Mardin, Osmanlı idari

yapılanmasında bazen bir kaza hüviyetinde, bezen de tamamıyla bir vergi

birimi olarak ekonomik bir bakış açısıyla değerlendirilip işlem görmektedir.

Hiç şüphe yok ki bu durumun ana sebebi, şehirdeki tüm gelir kaynaklarının

“Mardin mukataası” adı altında tek bir kalemde birleştirilip başına da voyvoda

ismiyle tek bir yöneticinin atanmasından kaynaklanmaktadır.

Mardin ve Nusaybin mukataası, üç seneye bir tahvil ile verilmekteydi.

XVII. yüzyılda bu süreye genelde sadık kalındığına şahit olmaktayız. Örneğin

1689 tarihli bir belgede Mardin mukataasının üç senede bir tahvil verildiği ve

bu sürenin geçmek üzere olduğu belirtilmiş ve yeni berat gelinceye kadar

daha önce mukataaya bakan kişinin görevine devam etmesi istenmiştir.1255 

 Ancak bu durum XVIII. yüzyıla gelindiğinde farklılaşmış, uzun süreli

savaşların finansmanı ve bozulan tımar sistemi Osmanlı maliyecilerini içinde

bulundukları nakit sıkıntısını aşmak için iltizam sürelerinde sık sık

kısaltmalara gitmeye zorlamıştır.

Hazinenin nakit para ihtiyacı iltizamlardan alınan muaccele yani peşinödemelerle karşılanmaya çalışılmıştır. Fakat ortaya çıkan bu durum bir

mağdur kitlesi yaratmış, ödemeleri bir yükümlülük olarak yapan halk, sistemin

mağdurları haline gelmiştir. Nitekim 1745 tarihli bir fermanda bu mağduriyetin

1253  Özlem Başarır, 18. Yüzyılda Malikan Uygulaması ve Diyarbekir Voyvodalığı, Ankarra 2009(Basılmamış doktora tezi), s. 20-21.

1254  MŞS 195, b. 47. (10 Rebiülevvel 1179/27 Ağustos 1765) Bu belgede Mardin mahkemesi ileDiyarbakır mahkemesi arasındaki bir yetki anlaşmazlığından bahsedilirken, yani hukuki bir konu

görüşülürken Mardin Kazası yerine Mardin Mukataası kavramı kullanılıyor ve “Mardin mukataasıöteden beri büyük bir mukataa olduğu” vurgulanıyor.1255 MŞS 248, b. 566. (19 C 1100/10 Nisan 1689)

Page 290: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 290/373

274

giderilmesi için Şam, Haleb, Diyarbekir, Mardin, Adana, Malatya, Ayntab ve

Tokad taraflarından ve bazı mahallerden voyvodalar uyarılmıştır. Mukataa

kalemiyyelerinin çoğunluğunun devlet adamları ve ayan-ı vilayet uhdelerinde

olmasına rağmen bazı mukataaların kim tarafından yürütüleceği hususunda

kesin karar kılınamamış, her biri senede birkaç kişinin uhdesine verildiği

görülmüştür. Fukaranın gözetilmediği, devletine karşı yükümlülüğünü yerine

getiren halkın borçlandıkları, bu nedenle yerlerini terk ettiklerinden bahisle,

bunun önüne geçilmesi için mukataaların bir yıllığına değil de daha uzun

süreliğine iltizama verilmesi istenmiştir.1256  Bir taraftan maliyenin nakit para

sıkıntısı, diğer tarafta halk kitlelerinin mağduriyeti devletin politikalarına ve

resmi yazışmalarına bu şekilde yansımıştır.

Mültezim olarak mukataanın başında olan kişi süresi dolduğunda veya

bağlı bulunduğu eyaletin valisinin görevi son bulduğunda, belirlenen dönemle

ilgili hesaplarının görülmesi için İstanbul’a çağrılır ve hesapları kayıt altına

alınırdı. 20 Kasım 1747 tarihinde de böyle bir durum yaşanmış ve Mardin ve

Nusaybin voyvodalığı görevini yürüten Mehmed, Bağdat ve Basra Valisi

 Ahmed Paşa’nın vefat etmesi üzerine, bu dönemdeki hesaplarının görülmesi

için İstanbul’a çağrılmıştır.1257 

Mardin mukataasının tümüyle tek idarecisi olan voyvoda, mukataa

içerisindeki kalemlerin iltizamını kendi huzurunda ve şartname vererek

yapardı. Böylece kaza içerisindeki ekonomik faaliyetler tek bir elden

yürütülürdü. Verilen şartname bir tür sözleşme hüviyetindeydi ve en büyük

yönetici olan voyvodanın huzurunda verilmesinden dolayı bağlayıcılığı vardı.

Örneğin Mardin Voyvodası Hasan Ağa’nın huzurunda yapılan toplantıdaMardin sakinlerinden menzilci Hacı Ebubekir Bey, 1176 senesinin Kasım

ayının beşinci gününden, adı geçen senenin Şubatı sonuna değin Mardin

voyvodalığı “mumhane mukataasının” imal ve idaresini 60 kuruş akçe ve

yevmiye bir okka mumyağı ile iltizama alması için şartname

düzenlenmiştir.1258 

1256

 MŞS 252, b. 315. (11 Şevval 1158/6 Kasım 1745)1257 MŞS 252, b. 406. (17 Zilkade 1160/20 Kasım 1747)1258 MŞS 195, b. 36. (Evail-i Cemaziyelevvel 1177/7-16 Kasım 176)

Page 291: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 291/373

275

Mardin mukataasının ne kadar olduğuna dair birkaç belgeye sahibiz.

Bunlardan ilki Mardin şer’iye sicili 252 nolu defterdeki “Mardin ve Nusaybin

mukataalarının senelik 47.600,5 kuruş malı olduğu” ifadesidir. Bununla

birlikte bu mukataanın içeriği de verilmektedir. Elimizdeki belge: aşar-ı

şer’iye, rüsumat-ı örfiye, cürm-ü cinayet, bad-ı heva, mal-ı gayb, mal-ı

mefkud, adet-i mefkud, adet-i ağnam, beytu’l mal-ı amme ve hassa ait cüzi

ve külli vergilerin bu mukataanın miktarının içerisinde olduğunu

söylemektedir.1259 Bütün bu yönetimle alakalı vergilerin hepsi bu mukataanın

içeriğini oluşturmaktadır.

Yine 252 numaralı defterde 1747 tarihli belgede Mardin ve Nusaybin

mukataasının gayr-ı ez kalemiyesi senelik 47.600,5 kuruş olduğu belirtilerek,

bu miktardan 6.076 kuruşun ocaklık vazifesine, 41.424,5 kuruşun ise hazine-i

amireye irsal olunması gerekliliği bildirilmiştir. Ancak hicri 1160 senesi

irsaliyesinden 39.750,5 kuruşun Bağdad, Musul ve Kerkük kaleleri

muhafazasında olan yeniçeriler, topçu, top arabacıları ile bazı mühim işler

için gönderilmesi, bu işler için daha önce görevli olan Voyvoda Mehmed’in

tekrar tayin edildiğiyle ilgili Mardin ve Nusaybin naibleri ve dersaadette

mübaşir olarak tayin olunan sabıkan baruthane nazırı İbrahim ve hâlâ Mardin

Voyvodası Mehmed’e ferman gönderilmiştir.1260  Yani bu belgenin de bize

gösterdiği gibi Mardin ve Nusaybin mukataalarının bir kısmı ocaklık

vazifesine ayrılırken gerisi hazine-i amireye gönderilmektedir. Fakat ihtiyaca

bağlı olarak hazine bu miktarın tamamını ya da bir kısmını yukarıdaki Bağdat,

Musul ve Kerkük kalelerinin muhafazası örneğinde olduğu gibi farklı yerlere

havale edebilmektedir. Bu aktarım bazen Mardin kalesi içinde yapılmaktadır.Hicri 1206 yılında Mardin kalesinin mürur-ı zamanla harap olduğundan tamiri

için gerekli 50.000 kuruşun Mardin mukataasının 1205 yılı mali irsaliyesinden

aktarılması kararlaştırılmıştır.1261 Bu konudaki bir başka belge devletin nakite

ihtiyaç duyduğu bir esnada mukataa gelirlerinin kullanımı konusunda kargaşa

yaşandığının da delildir. Hicri 1202 yılında Bağdat Valisi Süleyman Paşa,

1259

 MŞS 252, b. 35. (Tarih bulunmamaktadır)1260 MŞS 252, b. 405. (18 Zilkade 1160/21 Kasım 1747)1261 BOA, C. AS., 15651. (20 Zilkade 1206/10 Temmuz 1792)

Page 292: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 292/373

276

kendisine bağlı olan Mardin mukataasının üç yıllık gelirlerini bir iki seneden

beridir Irak’ta devam eden müntefik? şeyhinin tenkili için masraf-ı külliyeden

saymış, fakat kendisine cevaben devletin halen içerisinde bulunduğu sefer

dolayısıyla akçeye şiddetle ihtiyaç bulunduğu, böyle bir zamanda irsaliyenin

terkinin mümkün olmayacağı, münasip bir vakitte kendisine mükafat edileceği

bildirilmiştir.1262 

247 numaralı defterde Mardin ve Nusaybin mukataaları 55.350 kuruş

olarak görünmektedir. Yine içerik olarak âşar-ı şer’iye, rüsumât-ı örfiye, cürm-

ü cinayet, bâd-ı heva, mal-ı gayb, mal-ı mefkûd, adet-i mefkûd, adet-i ağnam,

beytu’l mal-ı amme ve hassa ait cüzi ve külli vergiler gösterilmektedir. Bu

noktada yıllara göre mukataa miktarının artıp azaldığını görmekteyiz.

Hazinenin durumuna ve seferlerdeki ihtiyaçlara göre artıp azaltılabildiğini

gördüğümüz mukataalar Mardin’de de aynı seyri göstermektedir.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden edindiğimiz belgelerde ise çok farklı

rakamlara rastlıyoruz. 1694 tarihindeki bir belge de Mardin Voyvodası

Mustafa Ağa’nın uhdesindeki Mardin ve Nusaybin mukataalarına ait bir yıllık

ödeme senedinde, Mardin mukataası 120.000, Nusaybin Mukataası ise

40.000 kuruş görünmektedir.1263  1719 tarihli bir başka belgede ise Mardin

mukataası uhdesinde bulunan Hasan Paşa tarafından hazineye ödenen

miktar hakkındaki pusulada Mardin ve Nusaybin mukataası malı 356.400

kuruş olarak görünmektedir.1264 Hicri 1159 senesine ait Mardin ve Nusaybin

mukataası ise Mardin için 420.000 kuruş, Nusaybin için ise 140.000 kuruş

görünmektedir. Toplamda ise 560.000 kuruş ödeme görünmektedir.1265 

Yukarıda sicillerden verdiğimiz örneklerde 47.600 ve 55.350 kuruş gibirakamlara karşılık Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden elde ettiğimiz 160.000,

356.000 ve 420.000 gibi rakamlar arasındaki fark muhtemelen voyvodaların

yönetimleri sürdürdükleri birimdeki tüm mukataaları toplayıp hazineye düşen

kısmı teslim için gittiklerinde tutulan senetlerdir. Oysa sicillerde bahsedilen ve

Mardin mukataası olarak geçen, içeriğini de yönetime ait bir takım vergilerin

1262 BOA, C. M., 2151, s. 1. (29 Zilhicce 1202/30 Eylül 1788.)1263

 BOA, AE. SAMD. II, 1914, s. 1. (05 Zilkade 1105/28 Haziran 1694)1264 BOA, AE. SAMD. III, 17253, s. 2. (29 Zilhicce 1131/12 Kasım 1719)1265 BOA, AE. SMHD, 15032, s. 2. (27 Safer 1168/13 Aralık 1754)

Page 293: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 293/373

277

oluşturduğu mukataa kastedilmektedir. Yukarıda da bahsedildiği üzere

Mardin aklamına bağlı birçok mukataa vardı ve tüm bu mukataaların

toplanması ve yönetiminden Mardin voyvodası sorumluydu.

Mukataanın içeriği ticari, sınaî veya zirâi niteliği taşıyabilirdi. Gümrük,

ihtisâb gibi devlete ait bir gelir payının yani verginin tahsili, darphane,

mumhâne, gibi tekel haline getirilen bir kuruluşun işletme hakkı veya özellikle

madenlerde olduğu gibi bir satın alma tekeli olabilmekteydi.1266 Bu bağlamda

Mardin mukataasının nelerden oluştuğu hususu önemli bir husustur. Şer’iye

sicillerinin muhtevasında bu konuda çok önemli bilgiler bulunmasına rağmen

bizim ulaşabildiğimiz defterlerde Mardin mukataasının tam olarak nelerden

oluştuğu ve toplamda ne kadar olduğu konusunda çok fazla bilgiye

rastlayamadık. Bu noktada Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden edindiğimiz

çeşitli tarihlere ait mukataa senetleri tamamlayıcı rol oynadı. Fakat bu

belgelerinde çok ayrıntılı tutulmadığını, Mardin mukataasının kalem kalem

ayrıntılarıyla verilmediğini gördük. Yine de eldeki bilgiler ışığında Mardin

mukataası hakkında bilgiler vermeye çalışacağız.

Mardin mukataası sadece şehrin içindeki vergi kalemlerinden

oluşmamaktadır. Etraftaki aşiret, nahiye ve karyelere ait mukataa gelirlerinin

de Mardin mukataası aklamından işlem gördüğünü söyleyebiliriz. Buna göre

başta Nusaybin olmak üzere, Koçhisar(Kızıltepe), Ayn Brud, Dekuri, Hacı

Hasan, Suhergan, Denabi, Habur, Sincar, Karadere aşiret ve karyelerinin

Mardin voyvodalığı aklamından oldukları belgelere yansımıştır.1267 Bütün bu

gelirlerin yanında aynı zaman da ihtisab, mumhane,1268 kellahane, un pazarı,

at pazarı,1269  mizan-ı harir,1270  şirikhane,1271  mukataası gibi şehirdeki ticarigelir kaynakları da Mardin mukataasının kalemlerini oluşturmaktaydı.

1266 Tabakoğlu, a.g.e., s. 120.1267 Ayn Brud, Hacı Hasan ve Dekuri için bakınız: BOA, AE. SMST. III., 726,. (29 Zilhicce 1172/23

Ağustos 1759); Koçhisar, Denabi ve Suhergan için bkz. MŞS 252, b. 126. (18 Şevval 1159/3 Kasım1746); Habur ve Sincar için bkz. MŞS 248, b. 570. (22 Cemaziyelahir 1101/2 Nisan 1690); Karaderemukataası için bkz. MŞS 248, b. 100. (Evasıt-ı Şevval 1100/29 Temmuz-7 Agustos 1689).

1268  MŞS 195, b. 36 (Evail-i Cemaziyelevvel 1177/7-16 Kasım 1763); b. 160 (10 Zilhicce 1174/13Temmuz 1761)

1269

 MŞS 248, b. 527. (16 Safer 1101/25 Mayıs 1690)1270 MŞS 252, b. 21. (18 Ramazan 1138/11 Mayıs 1727)1271 MŞS 259, b. 1422. (Cemaziyelevvel 1007/Aralık-Ocak 1695-96)

Page 294: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 294/373

278

(1) Mumhâne Mukataası:

Sicillerde ismine en fazla rastladığımız mukataa “mumhâne

mukataası”dır. Aydınlatma işleminin ağırlıklı olarak mumlar ile sağlandığı bu

yüzyılda, bu hizmetin devlet tarafından kontrol altında ve mukataa statüsüyle

iltizama verildiğini görmekteyiz. Mumun ham maddesinin iç yağı olması

sebebiyle kasapları da ilgilendiren bu hizmet alanına genellikle de kasaplıkla

uğraşan kişilerin talip olduğunu görüyoruz. Örneğin, 3 Nisan 1784 tarihinde,

aynı zamanda kasapbaşı da olan Kasap Hamuş, Mumcu Hızır adlı kişi ile

birlikte mumhâne mukataasını alarak işletmeye başlamıştır.1272  Yine 1764

tarihinde kasaplık mesleğiyle uğraşan Ramazan adlı kişi adına mumhane

şartnamesi düzenlenmiştir.1273 

Mukataayı alan kişi şehirdeki kasaplardan iç yağı satın alır ve ne kadar

aldığı, maliyetinin ne olduğu gibi bilgileri sicillere kaydedilirdi. 1760 senesi

Mart ayının 12. gününden itibaren mumhâne mukataasını alan Mehmed’in

şehirde bulunan kasaplardan iç yağının 9 okkasını 1 kuruşa satın aldığı, şehir

halkına ise mumun batmanını 2 kuruş 16 paraya satacağı belirtilmiştir.1274 

Sadece kasaplar değil, farklı meslek gruplarından da mumhâne

mukataasına talip olanların olduğunu görüyoruz. Örneğin, 1176 senesinin

Kasım ayının beşinci gününden, adı geçen senenin Şubatı sonuna değin

Mardin voyvodalığı “mumhâne mukataasının” imal ve idaresini 60 kuruş ve

günlük 1 okka mum yağı ile menzilci Hacı Ebubekir Bey iltizama almıştır.1275 

Yine 1175 senesi Mart ayı başlangıcı itibari ile mumhâne işletmesi Bazarbaşı

Seyyid Taha, kasap Hamuş, Molla Osman ve mumcu Mehmed’everilmiştir.1276 

XVIII. yüzyılın son çeyreğine kadar mumhâne mukataasının miriye

ödenen yıllık iltizam bedeli: 180 kuruş ve günlük miriye vereceği bir yağ

1272 MŞS 266, b. 494. (12 Cemaziyelevvel 1198/3 Nisan 1784)1273 MŞS 203, b. 358. (27 Cemaziyelahir 1178/22 Aralık 1764)1274

 MŞS 195, b. 117. (1 Mart 1173/12 Mart 1760)1275 MŞS 195, b. 36. (Evail-i Cemaziyelevvel 1177/7-16 Kasım 1176)1276 MŞS 195, b. 117. (1 Mart 1173/12 Mart 1760)

Page 295: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 295/373

279

mumudur.1277  İltizamı almaya çalışan kişi şartnameye mumu ne kadara mal

edeceğini ve halka ne kadar satacağını da belirtmektedir. Örneğin,

mumhanenin hicri 1173 senesi Mart ayının birinci gününden gelecek yılın

Şubat ayı sonuna kadar bir yıllık işletmesi 180 kuruş bedel ile ve günlük

hazineye mum vermek üzere Mardin voyvodalığı tarafından Mehmed’e

verildiği, Mehmed’in şehirde bulunan kasaplardan iç yağının 9 okkasını 1

kuruşa satın alacağı, şehir halkına mumun batmanını 2 kuruş 16 paraya

satacağı, hazineye verdiği mumun batmanını 2 kuruş 1 rub hesabı üzere

vereceği, şartnameye yazılmıştır. Ayrıca şartnamede yılsonunda vermesi

gereken mumu tam olarak verip zimmetinde olan miri malını ve günlük bir

okka mumu kendisinin alacağı belirtilmiştir.1278 

Bazen mumhanenin bir önceki yıldan borçları olduğu ve yeni iltizamda

bu borçlarında eklenerek hesaplandığını ve şartnameye yazıldığını

görmekteyiz. 1175 senesi Mart ayı başlangıcı itibari ile Mardin’deki

mumhanenin 235.5 kuruş 1 rub borç ve 180 kuruş nakit ile günlük bir okka

mum karşılığında Bazarbaşı Seyyid Taha, kasap Hamuş, Molla Osman ve

mumcu Mehmed’e şartname verilmiştir.1279  Borçları olduğu gibi mukataanın

ilgi görmediği veya eksik tekliflerin geldiği zamanlarda olmuştur. Bu tür

durumlarda çok daha aşağı fiyata mukataanın iltizam edildiğine şahit

olmaktayız. Mardin sakinlerinden menzilci Hacı Ebubekir Bey, 1176

senesinin Kasım ayının beşinci gününden, adı geçen senenin Şubatı sonuna

kadar Mardin voyvodalığı “mumhâne mukataasını” imal ve idaresini talipli

çıkmadığından 180 kuruş yerine yıllık 60 kuruş ve günlük bir okka mumyağı

ile iltizama almıştır.1280  Yine 1159 yılında Mardin mukataasına noksan iletalipler çıktığından mumun bir batmanı 2 kuruştan satmayı kabul eden Salih

için şartname düzenlenmiştir.1281 

XVIII. yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise bu mukataanın miktarı yıllık

600 kuruşa çıkmış ve bu miktar üç taksitle alınmaya başlanmıştır. Örneğin

1277 MŞS 195, b. 60. (1 Mart 1177/ 12 Mart 1764); MŞS 195, b. 117. (1 Mart 1173/12 Mart 1760).1278 MŞS 195, b. 117. (1 Mart 1173/12 Mart 1760)1279

 MŞS 195, b. 182. (1 Mart 1175/12 Mart 1762)1280 MŞS 195, b. 36. (Evail-i Cemaziyelevvel 1177/7-16 Kasım 176)1281 MŞS 252, b. 345. (11 Receb 1159/20 Temmuz 1746)

Page 296: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 296/373

280

1784 yılında mumhane mukataasını uhdesine alan kasap Hamuş, 600

kuruşun 3 taksiti olan 200 kuruşu teslim etmiştir.1282 

(2) Şirik-hane ve Kele-hane Mukataası:

Mumhâne mukataasından sonra şehirdeki diğer işletmelerin de

mukataa yoluyla işletildiğine şahit olmaktayız. Susamın ham madde olarak

kullanıldığı Şirik-hane de ayrı bir mukataa kalemiydi.1283  Üreticilerden

toplanan susamın işlenerek yağının çıkarıldığı, tahin üretimin yapıldığı şirik-

hanelerde susam nöbet denilen bir birimle alınırdı ki her bir nöbeti 1,5 kileye

denk gelmekteydi. 3 Aralık 1759 tarihinde şirikhanede imal olunan bir nöbet

susamın her bir nöbeti 1.5 kile olmak üzere elde edilen tahinin 24 batman

olduğu, elde edilen 24 batman tahinin her batmanı 45 paraya satılması ve

gelirinin 27 kuruş olduğu, ayrıca tahinin okkasının 22 akçe, şirikin kıyyesi 44

akçeye satılması kararlaştırılmıştır.1284 

Kelle-hane de, şirik-hane gibi mukataa usulüyle işletilmekteydi.

Bütün bunlar da tıpkı mumhane mukataası gibi voyvoda huzurunda

şartname düzenlenerek iltizama veriliyordu. Örneğin 1759 tarihinde voyvoda

ve kadı huzurunda gerçekleşen iltizamda kelle-hane mukataasını Veli adlı

kişi almış ve adına şartname düzenlenmiştir.1285  Yine 1746 tarihteki şirik-

hane mukataasına Hanna adlı zımmî talip olmuş, noksan talipli çıktığı için

kendisine şartname düzenlenmesine karar verilmiştir.1286 

(3) Menzilhane Mukataası:

Mardin ve Nusaybin’de menzil ücretlerinin de mukataa sistemi

dâhilinde “menzil mukataası”   ismiyle iltizama verildiğini görmekteyiz.

Menziller ile ilgili ayrıntılı bilgi tevzi defterlerine göre şehrin masrafları adlı

1282 MŞS 266, b. 494. (12 Cemaziyelevvel 1198/3 Nisan 1784)1283  Bkz. MŞS 259, b. 1422. (Cemaziyelevvel 1007/Aralık-Ocak 1695-96); MŞS 247, b. 499. (Tarih

 bulunmamaktadır)1284

 MŞS 195, b. 140. (12 Rebiülevvel 1174/3 Aralık 1759)1285 MŞS 203, b. 198. (1 Muharrem 1173/25 Ağustos 1759)1286 MŞS 262, b. 78. (15 Rebiülevvel 1159/7 Nisan 1746)

Page 297: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 297/373

281

kısımda verildiği için menzillerin işlevi hakkında ayrıntıya girmeyeceğiz.

 Ancak sicillerde gözlemlediğimiz kadarıyla menziller de mukataa sistemi

içerisine girmekte ve önemli kaynağı oluşturmaktadır. Örneğin, 1746

tarihinde Mardin ve Nusaybin menzillerinin, menzil mukataası ismiyle iltizama

verildiğine şahit olmaktayız. Nusaybin menzilleri ile ilgili Nusaybin menzilcisi

 Ali’nin mahkemeye gelip Köle Mehmed Ali’nin menzil mukataasına vekili

olduğunu, ayrıca menzili şartnamesi üzere alır ise kendisinin bunu kabul

ettiğini bildirmiştir.1287  Yani tek taraflı bir pazarlık yapıp en iyi fiyatı verene

mukataayı vermekten öte karşılıklı olarak bir pazarlık söz konusu. Yine başka

bir belgede aynı pazarlığa şahit olmaktayız. 1746 senesi Mart ayından bir

sene tamamına değin Mardin menzilhanesinin işletmesine Süleyman Çelebi,

Şeyh Musa Çelebi, Huşman Ağa adlı kişiler talip olmuş, menzilhanede 50

adet genç menzil beygiri bulundurmak şartıyla ve kendilerine 11.000 kuruş

verilir ise menzilciliği kabul edeceklerini söylemişlerdir. Bu isteklerini Voyvoda

Rüstem Paşa’ya iletmişler ve kendilerine şartname verilmesine karar

verilmiştir.1288 Aynı tarihte Nusaybin menzili ise 12.500 kuruş karşılığında Ali

adlı kişiye verilmiştir.1289 

(4) Diğerleri:

Mardin mukataası içerisinde hiç şüphe yok ki ilk olarak devletin halktan

toplaması gereken vergiler bulunmaktaydı. Bunlar: âşar-ı şer’iye, rüsumât-ı

örfiye, cürm-ü cinayet, bâd-ı heva, mal-ı gayb, mal-ı mefkûd, adet-i mefkûd,

adet-i ağnam, beytu’l mal-ı amme ve hassa ait cüzi ve külli vergilerdi. Bütünbu vergilerin ne kadar olduğu konusunda hiçbir belgede açıklayıcı veriler

bulamadık. Sadece 252 nolu defterdeki tarihsiz bir belgede Mardin

1287 MŞS 248, b. 591. (17 Saf er  1159/11 Mart 1746)1288 MŞS 252, b. 362. (1 Mart 1159/2 Mart 1746)1289 1159 senesi Mart ayından bir sene tamamına ait olmak üzere Nusaybin menzilhanesinin işletilmesi

için Ali adlı kişi, gelip giden kapıcıbaşılar ve ulaklara yemek ve genç beygirler vermek, onlara sıkıntıçektirmemek ve menzilhanede 50 adet genç menzil beygiri bulundurmak üzere kendisine 12.500

kuruş verilmesi şartıyla menzilciliği kabul edeceğini beyan ettiğinden, bahsedilen 12.500 kuruşunkendisine ödenmesi için Voyvoda Rüstem tarafından bu kişiye verilen şartname. MŞS 252, b. 363. (1Mart 1159/2 Mart 1746)

Page 298: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 298/373

282

mukataasının senelik 47.600,5 kuruş olduğu ve bu miktarın içerisinde adı

geçen vergi kalemlerinin de dâhil olduğu yazılmaktadır. Fakat âşar-ı şer’iye,

rüsümât-ı örfiye, adet-i ağnam, beytu’l mal-ı amme gibi temel vergilerin bu

miktarın önemli bir kısmını oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 

2. Cizye:

Geleneksel bir İslami vergi olan cizye, İslam şeri’atında ehl-i zımmî

üzerine tarh edilen himâyet ve emniyet vergisinin ismidir.1290  Müslümanlığı

kabul etmeyenlerin, devlet tarafından korunmaları ve savaşa katılmamaları

karşılığı alınan bu vergi, akıl bâliğ, hür, maddi gücü yerinde ve sağlıklı

gayrimüslim erkeklerden alınırken, rahip, kadın, âmâ, felçli, yaşlı,

çalışmaktan âciz ve yoksul kimselerden ise alınmazdı.1291 

Diğer İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti döneminde de

devletin en önemli gelir kalemlerinden olan cizye ile ilgili uygulamaların İslam

tarihindeki geleneklere uygun şekilde, ancak bazı küçük farklılıklarla

sürdürülmesi söz konusudur. XVII. yüzyıl ortalarına kadar çoğu zaman

kadılar tarafından sayım yapılarak tahsil yoluna gidilen cizyenin, bu yüzyılın

ortalarından itibaren defterhanenin ilgili kalemlerinin kâtipleri ya da bu iş için

merkezden atanan askeri sınıf mensuplarınca toplanmaya başlandığı

bilinmektedir.1292 Ancak bu sayımların yapılmasında sorunlar yaşandığından

XVII. yüzyılın ortalarından önce her üç yılda bir “nev yafte yılı” adıyla defterler

üzerinde güncelleştirmeler yapılır, ölenler defterden düşürülerek yeni reşit

1290 C.H. Becker, “Cizye”, İA, C. 3, s. 199.1291 Boris Christoff Nedkoff, “Osmanlı imparatorluğunda Cizye (Baş Vergisi)”, Çev. Şinasi Altundağ,

Belleten, VIII/32 (1944), s. 621; Ahmed Tabakoğlu, Gerileme Dönemine Girerken OsmanlıMaliyesi, Dergah Yay., İstanbul 1985, s. 136; Mehmed Zeki Pakalın, “Cizye”, Osmanlı Tarihi veDeyimleri Sözlüğü, C. 1, s. 297; Mehmed Erkal, ”Cizye”, DİA, C. 8, s. 43; Halil İnalcık, “Cizye(Osmanlılarda Cizye)”, DİA, C. 8, 46.

1292

 Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğunun Sosyal ve Ekonomik Tarihi: 1300-600, İstanbul 2000, s.107; Linda Darling, Revenue and Legitimacy. Tax Collection and Financial Administration in theOttoman Empire, 1560-1660, Leiden Brill, 1996, s.93.

Page 299: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 299/373

283

olanlar deftere ilave edilirdi.1293 Ancak bu yüzyılın ortalarından sonra daha sık

güncelleştirmelerin yapıldığı da bilinmektedir.

Cizye vergisi Bey’tül-mâl’e ait şer‘î bir vergi olduğu için kadıların

kontrolünde olurdu. Cizye gelirleri genel olarak askeri amaçlar için harcanır,

bazen ocaklık olarak askeri birimlere yapılan ödemelere de tahsis edilirdi.1294 

Vücut ve akılca salim her gayrimüslim fert, 14 yaşını doldurunca cizyeye tâbi

tutulur ve 75 yaşını dolduruncaya kadar tediye ederlerdi.1295  Cizyeden

muafiyet veya cizye gelirinin dirlik olarak verilmesi istisnai bir durumdu.

Bununla birlikte bazı istisnai hallerde askeri hizmetler karşılığında muafiyet

kabul edilmişti. Stratejik yerlerdeki kalelerin zimmî halkına, dağlık yerlerde

geçitleri bekleyen ve koruyan derbentçi reayaya, yeniçeri olarak devşirilmiş

çocukların akrabalarına, Selanik’te baruthâneye, güherçile temin eden

zımmîlere muafiyet tanınmıştı. Özellikle Osmanlı ordusunda çarpışan zımmî

sipahiler, voynuklar, martalozlar, eflakler gibi Hıristiyan askerler cizyeden

tamamen muaftılar. Ayrıca rahip ve keşişler ilk dönemlerden beri cizyeden

muaf tutulmuşlardı.1296 

1691 yılı genellikle Osmanlı yönetiminin cizye konusundaki

politikasında önemli reformların gerçekleştiği bir tarih olarak ele alınır. Bu

tarihte çıkarılan bir fermanla cizyenin artık hane temelinde değil, belli bir yaşa

gelmiş bütün yetişkin erkek nüfustan toplanması, maktu sistemin ve bütün

muafiyetlerin kaldırılması esası getirilerek malûller dışında bütün rahipler,

elinde mülkü ya da kazancı olmayan gayrimüslimlerde cizye yükümlüsü

sayılmışlardır.1297  Bu sistemle cizye mükellefi olan kimselerin kişi başına

vergi vermeleri gerektiği belirtilerek, cizye dilimleri alâ (zengin), evsat (ortahalli) ve ednâ (fakir) olarak yeniden belirlenmiştir. Toplanacak olan vergi ise

saf gümüş olmak üzere alâ 48, evsat 24, ednâ 12 dirhem; altın olarak alâ 4,

evsat 2, ednâ 1 dinar olarak tespit edilirken, ayrıca maişet adı altında alâ 12,

evsat 6, edna 3 para; bunların her birinden de birer para kitâbet, kadıların

1293 İnalcık, “Cizye (Osmanlılarda Cizye)”, DİA, C. 8, 46.1294 İnalcık, “Cizye (Osmanlılarda Cizye)”, DİA, C. 8, 46.1295 Nedkoff, a.g.m, s. 32.1296

 İnalcık, “Cizye (Osmanlılarda Cizye)”, DİA, C. 8, 45.1297 Oktay Özel, “Osmanlı Demografi Tarihi Açısından Avarız ve Cizye Defterleri” , Osmanlı DevletindeBilgi ve İstatistik , ed. Halil İnalcık-Şevket Pamuk, Ankara 2001, s. 38.

Page 300: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 300/373

284

maişeti içinde 9,4 ve 1,5 para alınmaya başlanmıştır.1298 Ancak yine de 1762

yılında Mardin’e gönderilen bir buyruldu, 1691 tarihinden sonra kurulan

sistemin de istisnalarının oluştuğunu göstermektedir. Yukarıda belirtildiği

üzere kazancı olmayan gayrimüslimlerin de 1691 tarihinden sonra cizye

ödemekle yükümlü hale getirildiğini söylemiştik. Fakat bu belgede

Deyruzzaferan Manastırı olarak bilinen manastırın beş on fakir kişinin ve

ruhbanın sığınak yerleri olduğu, bunların cizyeleri, ekinleri ve bağlarından

hazineye ödemeleri gereken hums vergiden muaf olduklarına dair öteden

beri ellerinde buyruldu bulunduğu ve voyvoda veya bir başkası tarafından

bunlardan cizye ve hazineye ödenen hums verginin istenmesi suretiyle

rencide edilmemesi ve ettirilmemesi hususu buyrulmaktadır.1299  Yani devlet

hala muafiyetler yaratmaya devam etmektedir.

Mardin kazasının cizyesi Nusaybin kazası ile beraber tahsil edilmiştir.

“Mardin ve Nusaybin kazaları ve tevaibinde sakin mürur ve ubur eden ehl-i

zimmet kefere, Yahudi ve Erâmine-i Acem” hitabıyla başlayan cizye belgeleri

bu iki kazanın aynı kişiler tarafından veya kendilerinin tayin ettiği vekiller

aracılığıyla tahsil edildiğini göstermektedir.1300  Buna göre Mardin ve

Nusaybin kazalarında toplanan cizye miktarı değişkenlik göstermektedir.

Örneğin 1689 tarihinde kayıtlı bir belgede Mardin’in Baş Ala, Baş Ednâ,

Sevindik, Kıssis, Bab-ı Cedid, Zeytun, Gölasiye, Şemsiyan, Maristan adlı

mahallelerinde oturan zimmîlerden bazıları mahkemeye gelmişler ve

Mardin’de hicri 1100 senesinde cizye mükellefi olarak 1540 nefer olduklarını,

cizye hususunda birbirlerine kefil olup lazım gelen cizye akçesini Mardin

zabiti Ali Ağa’ya teslim edeceklerini taahüd etmişlerdir.1301  Yine aynı tarihtehavass-ı hümayun köylerinden Mansuriye (Yalım)’de sakin olan zimmîler,

köylerinde 176 nefer cizye mükellefi bulunduğunu ve defterini de Mardin

zabiti Ali Ağa tarafından tayin olunan Mehmed Emin Bey’e teslim ettiklerini

1298 Nedkoff, a.g.m., s. 622; Tabakoğlu, a.g.e., s. 138-139; İnalcık, “Cizye (Osmanlılarda Cizye)”, DİA,C. 8, 46-48.

1299 MŞS 195, b. 70. (20 Rebiülahir 1176/8 Kasım 1762)1300

 MŞS 262, b. 206. (tarihe bak); MŞS 266, b.53. (Muharrem 1199/); MŞS 252, b. 407. (14 Zilkade1160/18 Kasım 1747)1301 MŞS 248, b. 195. (19 Safer 1101/2 Aralık 1689)

Page 301: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 301/373

285

beyan etmişlerdir.1302  Görüldüğü gibi bu rakamlardan ilki yani 1540 adet

neferin yukarda sayılan mahallelere ait olduğu ve civar köyleri kapsamadığını

belirtmeliyiz. Nitekim ikinci belgede buna destek olarak Mansuriye Köyü’ndeki

176 neferden bahsetmektedir. Defterde buna ek olarak başka rakamlar

verilmediği için toplamda 1.716 nefer ortaya çıkıyor. Bunun 1100 senesine ait

kesin bir rakam olmadığını Mardin merkez ve bugün şehir merkezi ile

birleşmiş olan Mansuriye köyünü kapsayan bir toplam olduğunu hemen

belirtmek gerekir.

Yukarıda bahsedilen MŞS 248, 195 nolu belge mahalle isimlerinin

geçtiği ve Mardin merkezdeki gayrimüslim nüfusun hangi mahallelerde yoğun

olarak yaşadığını da göstermektedir. Buna göre Baş Ala, Baş Ednâ,

Sevindik, Kıssis, Bab-ı Cedid, Zeytun, Gölasiye, Şemsiyan ve Maristan

mahalleleri gayrimüslim nüfusun yoğun olduğu mahallelerdir.

1100 tarihinden sonraki elimizdeki ilk kayıt, hicri 1152 tarihine aittir ve

bu tarihten sonra daha düzenli kayıtlara sahibiz. 1152,1303 1159,1304 11611305 

ve 11701306  tarihlerine ait kayıtlarda Mardin ve Nusaybin kazalarının toplam

cizye evrakı 2310 adet görünmektedir. Yaklaşık 20 yıllık bir süreçte evrak

sayısında bir değişiklik olmamıştır. Bunun 230 adeti alâ, 1560 adeti evsat,

520 adeti ise ednadır. 1171 tarihine gelindiğinde bu sayının 34 adet farkla alâ

230, evsat 1594, edna ise 520 ile toplamda 2344’e çıktığını,1307 11781308  ve

11791309  tarihinde ise 10 adet farkla alâ 231, evsat 1602, edna 521 ile

toplamda 2354’e yükseldiğini görüyoruz. Bu tarihten sonra devamlı yükselişe

geçen evrak sayısı 1194’te 2441’e,1310 1195’te 2482’e,1311 1198’te 2487’e1312 

yükselmiştir. Yüzyılın sonuna doğru olan bu artış gayrimüslim nüfusunsanıldığının aksine o tarihlerde düşüşe geçmediğine ya da vergi sayımını

1302 MŞS 248, b. 203. (16 Safer 1101/29 Kasım 1689)1303 MŞS 203, b. 23. (1152/1739-40)1304 MŞS 252, b. 335. (Tarih bulunmamaktadır)1305 MŞS 252, b. 407. (14 Zilkade 1160/18 Kasım 1747)1306 MŞS 262, b. 187. (Tarih bulunmamaktadır)1307 MŞS 262, b. 206. (1171/ 1757-58)1308 MŞS 195, b. 79. (1178/1764-65)1309 MŞS 195, b. 99. (Tarih bulunmamaktadır)1310

 MŞS 266, b. 256. (1194/1780)1311 MŞS 266, b. 276 (1195/1780-81)1312 MŞS 266, b. 53. (Muharrem 1199/Kasım-Aralık 1784)

Page 302: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 302/373

286

yapan memurların bu işlemi yaparken daha titiz davranmaya başladığına delil

gösterilebilir.

Mükelleflerin vergilerini en kolay şekilde ödemelerini sağlamak

amacıyla isteyenlerin altın, gümüş ya da akçe olarak ödeme yapabilmeleri

için bu para birimlerinin birbirlerine denkliklerini gösteren ayrıntılı dökümler

merkezden vergiyi toplamakla yükümlü kişilere gönderilmiştir. Örneğin hicri

1179 senesinde Muharrem ayının birinci gününden itibaren başlanması

kaydıyla 231 âlâ, 1.602 evsat ve 521 edna olmak üzere toplam 2.354 cizye

evrakının toplanmasının Bağdad Valisi Ömer Paşa’ya ihale olunduğu, vergiye

tabi her belde ve karyede sakin ve mevcut, yerli yabancı ve gelip geçen ehl-i

zimmet kefere ve Yahudi ve Ermeni taifelerinin emre dâhil olup şeran cizyeye

müstahak olanlarının önemle araştırılıp bir fert hariç ve kâğıtsız kalmamak

şartıyla esnaf-ı selâsenin hangi sınıfından add ve itibar olunur ise fakir

olanlarından ednâ itibariyle 1 Zer-i Mahbub ve orta halli olanlarından evsat

itibariyle 2 Zer-i Mahbub ve durumu iyi olanlardan âlâ itibariyle 4 Zer-i

Mahbub, tedarikinde acz ve sıkıntısı olanlardan Zer-i Mahbub hesabı üzere

âlâdan 11 kuruş, evsatdan 5,5 kuruş ve ednadan 2,5 kuruş 1 rub almak

üzere akçe getirirler ise halis ayar olanları rayiç olduğu üzere Cedid İslambol

altını 465 akçeye ve Zer-i Mahbub ile Zincirli Mısır altını 330 akçeye ve

Tuğralı Mısır altını 315 akçeye ve Tuğralı sağ paranın ise her 40 adedi bir

kuruş hesabıyla alınıp cizyelerin toplanması istenmiştir.1313 

Para birimlerindeki çeşitliliğe rağmen kimi zaman dolandırıcılık

olayların yaşanması üzerine sahte ya da eksik paralara cizyedarların dikkati

çekilerek uyarıldıklarını görmekteyiz. Örneğin Üsküdar’dan Anadolu’nun ortakolu sağı ve solu sonuna kadar olan vezirler, mir-i miranlar, mevaliler, kadılar

ve naiblere gönderilen fermanda; eksik altınların tedavülde dolaşması yasak

iken bir müddetden beri bazı hilekârların tam altınları keserek halkın zarara

uğramasına sebep oldukları belirtilerek, bu bahisle bu tür altınların

İstanbul’da alınıp satılmasının yasaklandığı yazılmaktadır. Sarraflara

değiştirilmek üzere getirilen Yıldız, Macar, Fındık, Zer-i Mahbub ve İstanbul

1313 MŞS 195, b. 99. (Tarih bulunmamaktadır); Ayrıca bakınız: MŞS 262, b. 206. (1171/1757-58); MŞS195, b. 157. (3 Zilhicce 1174/6 Temmuz 1761)

Page 303: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 303/373

287

Zincirlisi altınların her bir eksik kıratının yirmi beşer akçe tenzil ile yine Mısır

Zincirlisi, Tuğralı, Tunus altınlarının her bir eksik kıratının dokuzar akçe tenzil

ile değiştirilmesi, bu uygulamanın Osmanlı Devleti’nin bütün şehir ve

kasabalarında uygulanması, eksik ayar altınların sarraflar vasıtasıyla

değiştirilmesi, sarrafların olmaması halinde mukataa, zeamet ve tımar

mültezimleri ile cizyedarlar vesair tahsildarlar tarafından toplanıp halka

verilmeyip yine bunlar tarafından İstanbul’a ulaştırılması ve orada sarraflar

vasıtasıyla değiştirilip darphane-i amireye teslim olunması istenmiştir.1314 

Yine bir başka örnekte halkın elinde kefere sikkesi olarak bilinip, onar akçeye

denk gelen “Mar Baş” adlı paradan bahsedilmektedir. Bu paranın bazı

hilekârlar tarafından başka taraflarda cahil ve fukara halk arasında beşer

para ve daha fazlasına sarf edildikleri, darphane-i amirede çeşni

olunduğunda her birisinde 12’şer akçe halis gümüş bulunduğu

anlaşıldığından halkın elinde bulunan Mar Baş akçesinin cizyedarlar

tarafından 12’şer akçeye satın alınarak darphane-i amireye teslim olunması

hususu belirtilmiştir.1315 

Cizyenin toplanması genelde merkezden gönderilen eminler  

aracılığıyla yapılırdı. Ancak bazen iltizama da verildiği olurdu. Mardin’de 1757

tarihinde cizye emini olarak atanan Mehmed bin Sait1316 ve 1776 senesinde

cizyedar olarak atanan Sefer bin Ali1317 örneklerinde olduğu gibi merkezden

atanan eminler tarafından toplanıldığını ve kullanıldığını görmekteyiz. Cizye

emininin görevlendirildiği sırada onun yanında koruma görevini yürütmek için

kolcu  adı verilen kişilerde bulunurdu. Bunların atamaları da sicillere

kaydedilirdi. Örneğin 1764 tarihinde Mardin Voyvodası Ömer Ağa merkezdencizye toplanması sırasında kolcubaşılık görevini yürütmek üzere birinin

istihdam edilmesini istemiş ve kendisine gelen cevabî yazıda bu istihdamı

gerçekleştirebileceği bildirilmiştir.1318 

1314 MŞS 195, b. 71. (Evasıt-ı Rebiülevvel 1177/18-28 Eylül 1763)1315 MŞS 195, b. 87. (Evahir-i R e biülevvel 1178/17 Ekim-26 Ekim 1764)1316

 MŞS 262, b. 172. (1 Safer 1171/ 15 Ekim 1757 )1317 MŞS 266, b. 302. (12 Rebiülevvel 1190/1 Mayıs 1776)1318 MŞS 195, b. 63. (3 Rebiülevvel 1178/31 Ağustos 1764)

Page 304: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 304/373

288

Elimizde vergi mükellefleri belirlenirken titiz davranılmasını ve

gayrimüslim halka kötü muamelede bulunulmamasını, yolsuzluk

yapılmamasını isteyen merkezden gelen birçok ferman mevcut. Bunlar esas

anlamda merkezin nakit ihtiyacını karşılamak, maliyenin en önemli gelir

kaynaklarından olan bu vergiyi arttırabilmek ve bunu yaparken mükellefleri

incitmeden, haksızlığa uğratmadan yapabilmek başlıklarında toplanmış

durumdalar. Bu belgelerde cizye emini seçilen kişilerden hesapları titizlikle

yapmaları,1319  halkın rencide edilmemesi,1320  1 kuruş bile hesaplarına

geçirmemeleri1321  ve bir an evvel tahsil edip miktarın hazineye

gönderilmesi1322  özenle istenmektedir. Örneğin, Basra Valisi Vezir Ömer

Paşa’ya gönderilmiş olan bir belgede; Ömer Paşa tarafından cizyedar

gönderilip cizye evrakının kontrol edilmesi ve cizye vermesi gerekenlerin

verip vermediğinin, eksik ve yanlışlığın olup olmadığının kontrol edilerek ve

cizye vermesi gerekirken değişik bahanelerle vermeyenlerin tespit edip

cezalandırması ve cizyedarların da aynı şekilde haksız bir şekilde değişik

isimler altında herhangi bir şey talep etmemeleri hususunda uyarıldıklarını

görüyoruz.1323 

3. Şehir Masrafları:

XVII. yüzyıl ikinci yarısında Osmanlı taşra maliye teşkilatında, klasik

vergilerden farklı olarak, yöre halkından tahsil edilen, bir tür katılım payı

niteliği taşıyan yeni bir vergi usûlü ortaya çıkmıştır.1324  Bu vergi usulü,kadının denetiminde toplanıp, yerel âyan ve eşrafın öncülüğünde uygulanan

ve kaza masraflarını da içerisine alan, halkın çeşitli katmanlarına

1319 MŞS 266, b. 279. (4 Rebiülevvel 1197/7 Şubat 1783 ); MŞS 195, b. 80 (7 Muharrem 1178/7 Temmuz1764)

1320 MŞS 195, b. 70. (20 Rebiülahir 1176/8 Kasım 1762)1321 MŞS 195, b. 123. (5 Zilhicce 1173/8 Temmuz 1761)1322 MŞS 248, b. 553. (21 Cemaziyelevvel 1100/13 Mart 1689); b. 554 (Tarih bulunmamaktadır)1323

 MŞS 195, b. 79. (1178/1764-65)1324 Yavuz Cezar, “18. ve 19. Yüzyıllarda Osmanlı Taşrasında Oluşan Yeni Mali Sektörün Mahiyet veBüyüklüğü Üzerine”, Dünü ve Bugünüyle Toplum ve Ekonomi IX (Nisan 1996), s. 90.

Page 305: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 305/373

289

paylaştırılarak alınan bir türdü. Toplanan bu vergiler sıkı bir denetimle tevzi  

veya salyane  defteri   adı verilen belgeler şeklinde kadı sicillerine kaydedilir,

harac-ı imza, mübaşir ve kadı bedelleri de eklenir ortaya çıkan meblağ halka,

esnaf gruplarına, ileri gelenlere, kasaba ve köylere bölüştürülürdü. Bu

defterlerin bir sureti onay almak için İstanbul’a gönderilir, onay geldiği

takdirde tevzi için harekete geçilirdi.1325 

Yılda iki sefer ve her kazaya ayrı ayrı olarak tanzim edilen tevzi

defterlerinde bölge yöneticilerine tahsis edilen imdâd-ı hazeriye, imdâd-ı

seferiye, sürsat akçesi, pişkeş akçesi gibi vergiler ile birlikte, kadı,

mütesellim, ayan, mübaşir, kethüda gibi görevliler için yapılan yöresel

harcamaların, bölge valilerine ve maiyetine yapılan ödemelerin, şehirde

bulunan bazı binaların tamir, tefrişat ve benzeri masraflarının, gelip giden

elçilerin ve beraberindeki heyetin ağırlanması için harcananların, Mardin ve

Nusaybin menzillerinin tamiri için harcanan paranın ve haberleşme işlerini

yapan “tatarlar” adı verilen kişilere verilen ücretler yer almaktadır.1326 

Tevzi veya salyane defterlerinde çoğu zaman istenen vergiler ile

şehrin masrafları aynı anda tevzi olunup paylaştırılmıştır. Aşağıdaki iki belge

buna örnek olarak gösterilebilir:

“1170 senesinin mah-ı Rebiülahir’inden sene-i cedidenin Mart’ına

değin Mardin ve Nusaybin menzilleri imallerine alel hesab ve imdad-ı

hazeriyenin akçesi, ayende ve revende eden ağavat ve tataran ve

çukadarane verilen harçlık ve hıdımeti, ve hala Mardin voyvodası saadetlü

necâbetlü Abdurrahman Beg dâme mecduhu hazretlerinin mesârifat-ı

lazımesi ma’rifeti şer ve cümle ahali marifetiyle hesap olunup tevzi’ olunan

salyane defteridir.” 1327  

Yine bir başka belgede bu sefer toplanan kalemler daha ayrıntılı

sunulmuştur:

“1099 senesine mahsub olmak üzere Diyarbekir Valisi Ahmed

Paşa’nın buyruldusu gereğince Mardin kazasından tahsili ferman buyurulan

1325

 Yücel Özkaya, “XVIII. Yüzyılın Sonlarında Tevzi Defterlerinin Kontrolü”, SÜEFD, S. 1, s. 135-155.1326 M. Zeki Pakalın, “Tevzi Defteri”, Tarih Deyimleri Sözlüğü, C. III, s. 485.1327 MŞS 262, b. 345. (Rebiülahir 1170/Aralık-Ocak 1156-57)

Page 306: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 306/373

290

sürsat zahiresi bedeli akçesi, mübaşir hizmeti ve masrafı, müfettiş paşanın

ağasına verilen hizmet ve mümasat akçesi, elçilere verilen davar kirası

masrafları, sahib-i devlet hazretlerinin Kolan(?) ağaya verilen arpa bahası,

 paşa hazretlerine Mardin’de bir gece verilen arpa akçesidir ki hesab ve yekun

olunup alaybeyi Haydar Bey, Salah (Gökçe) köyü kethüdası Hüseyin

Kethüda, Tuffahi (Elmalı) köyü kethüdası Seyyid Davud, Rişmil (Yesilli) köyü

kethüdası İbrahim Bese, Koçhisar (Kızıltepe) köyünden Mehmed Bese,

Habbaze köyünden Mustafa Kethüda, Tibyat (Eymirli) köyünden Cuma

Kethüda marifetleriyle tevzi ve salyane olunmuştur ”1328 

Yukarıda açıkça görüldüğü üzere imdâd-ı hazeriye, seferiyye veya

sürsat zahiresi gibi yönetici zümre üzerine tahsis edilen vergiler ile birlikte

müfettişin hizmet masrafları, mübaşir masrafları vs. birçok masraf aynı anda

mükellefler üzerine tevzi edilmiştir.

Masraflar hesaplandıktan sonra her iki kısımda da ortaya çıkan miktar

aşiret, köy ve esnafa taksim edilirdi.1329 Belirlenen veya hesaplanan miktarlar

önce eyalet valisine bildirilir ve sonra eyalete bağlı kaza merkezlerine

buyruldu yoluyla gönderilirdi. Mübaşirlerin kadı önünde gerçekleştirdikleri

paylaşıma göre aşiretlere, karyelere (köylere) veya esnafa tevzi edilirdi.

Genelde aşiret ve karyelerin ödediği bu vergilerin sonunda Nusaybin’in

payına düşen miktar ile birlikte hisse-i zımmiyan ve nefs-i şehr diye tek bir

ünite oluşturulup onlardan gelen miktar da yazılırdı. Örneğin 1756 tarihinde

2500 kuruş olan imdâd-ı hazeriyenin tevzi edilmesi esnasında şehrin diğer

masrafları ile birlikte toplam 36.275 kuruş hesaplanmış ve bu miktar 16

aşiret, 46 köy arasında paylaştırılmış ve hisse-i zımmiyan ve nefs-i şehrismiyle 5750 kuruş eklenmiştir.1330  Bu toplam masrafın %15.8’ine denk

gelmektedir. Yine 1758 tarihine ait tevzi defterinde toplam masraf olan 9.415

kuruş 10 aşiret, 41 karye ile hisse-i zımmiyan ve nefs-i şehr arasında

1328 MŞS 248, b. 537. (26 Rebiülevvel 1100/18 Ocak 1689)1329 Mardin’de tevzi defterlerinin aşiret, köy ve esnaflara bölünmesine rağmen, tevzi işleminin farklı şehir

ve eyaletlerde esnaf aşiret ve köyler dışında gayrimüslimlere, ağalara, şehrin ileri gelenlerine ve

yöneticilerine tevzi edildiği de olmuştur. Ancak bu duruma Mardin’de rastlanmamaktadır. Bkz. HilmiBayraktar, XIX. Yüzyılda Halep Eyaletinin İktisadi Vaziyeti, Elazığ 2004, s. 180.1330  MŞS 262, b. 194. (Gurre-i Cemaziyelevvel 1169/2 Şubat 1756)

Page 307: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 307/373

291

paylaştırılmıştır. Zımmiyan ve nefs-i şehrin burada ödediği miktar ise 1250

kuruştur.1331 Bu da toplam masrafın %13,2’isine denk gelmektedir.

 Aşiret ve karyeler dışında esnafında bu masrafları ödediğine şahit

oluyoruz. Örneğin 1741 senesindeki Diyarbekir eyaleti Valisi Hüseyin

Paşa’nın buyruldusu ile Mardin Voyvodası Ömer Ağa’nın mahzarında

bulunan imdâd-ı hazeriyenin mübaşir tayin olunan Ahmed Ağa eliyle

toplanması sırasında tevzi işlemi 34 adet esnaf grubuna uygulanmıştır.

Bunlar bezzazan, bakkalan, hallacan, ipekçiyan, debbağan, bazarciyan,

attaran, haffafan, pineciyan, etmekciyan, berber, hamamciyan, kalayciyan,

fırınciyan, dellalan, serracan, terzi, kazzazan, kürrekciyan, hammalan,

allafan, çulciyan, mutafan, kepkepçiyan, pinedüzan, bağciyan, abaciyan,

bilezikciyan, keçeciyan, kebapciyan, kuyumciyan, dökmeciyan, taşcı,

mimaran, neccaran, kasaban, kasarsan, yünciyan, demirciyandır.1332 

Mardin’e ait tevzi defterlerini ele alırken yukarıda bahsettiğimiz

kalemleri incelemeye çalışacağız. İlk olarak, yöneticilere tahsis edilen veya

istenen vergilerin neler olduğunu ve paylaştırma işleminin hangi yöntem ile

yapıldığını incelerken ikinci bölümde ise, şehrin masraflarının üzerinde

duracağız. Bu şekilde vergi mükelleflerinin ödemekte olduğu vergiler ile

birlikte bunun şehir, köy ve aşiretlerin üzerindeki yükünü ortaya çıkarmaya

çalışacağız.

a. Mardin ve Nusaybin Menzilleri İçin Yapılan Masraflar:

Mardin’e ait masraf defterlerinde alt alta sıralanan masraf kalemleri

içerisinde en fazla miktarı menzillerin imali için harcanan para

oluşturmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde askeri, idari ve mali bir terim olarak kabul edilen

ve “aşağı inme, konağa inme, konaklamak” anlamındaki nüzûl   kökünden

1331  MŞS 247, b. 253. (19 Rebiülahir 1172/20 Aralık 1758)1332  MŞS 203, b. 50. (Gurre-i Receb 1154/12 Eylül 1741)

Page 308: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 308/373

292

türemiş bir mekân ismi olan menzil ,1333 aynı zamanda “ev, konak, iki konak

arası yol ” ile “ posta ve posta tatarları beygirlerinin bulunduğu mahal ”

manalarına da gelmektedir.1334  Osmanlı Devleti’nde ise hareket halindeki

orduların, kervanların, ulakların ve devlet görevlilerinin belirli bir mesafe kat

ettikten sonra geceyi geçirmek, at değiştirmek veya dinlenmek için

konakladıkları yer, bina veya han yerine kullanılan bir tabirdir.1335 

Menziller, Osmanlı haberleşme ve ulaşım teşkilatının son derece

önemli bir unsuru olarak yollarda coğrafi şartlara göre değişen mesafelerde,

önemli devlet işleri ile ilgili haberlerin ve görevlilerin bir an önce ulaştırılması

amacıyla konaklama noktaları şeklinde tesis edilmiş olan mekânlardır.1336 Bu

konaklama noktalarında haber getirip götüren ulakların hizmetine tahsis

edilmek üzere belirli sayılarda beygir bulundurulmaktaydı.

Osmanlı yolları Anadolu ve Rumeli’de sağ, orta ve sol kollar olmak

üzere altı ana güzergâha ayırmıştır.1337 Buna göre Mardin Anadolu’nun orta

kolu olan Üsküdar-Gebze-İznik-Bolu-Tosya-Merzifon-Tokat-Sivas-Malatya-

Harput-Diyarbekir-Nusaybin-Musul ve Kerkük’e ulaşan güzergâhta

bulunmaktaydı. Bölgeler arası ticaretin yoğun olarak yaşandığı bu güzergâh

XVIII. yüzyılda, İran ile yapılan savaşların gölgesinde kalmıştır. 1722’de

 Afgan-İran çatışmasından faydalanmak isteyen Osmanlı Devleti’nin İran’a

savaş açmasıyla başlayan süreç 20 yılı aşkın bir süre devam etmiş ve

1746’da sona ermiştir.1338  Bu seferler sırasında Mardin, Bağdat ve İran

güzergâhında olması sebebiyle hem zahire naklinde hem de ulakların gidiş

1333

 Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1997, s.849.1334 Yusuf Halaçoğlu, “Menzil”, DİA, C. XXIX, s. 159.1335 Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. II, İstanbul 1993, s. 479.1336  Musa Çadırcı,“Posta Teşkilâtı Kurulmadan Önce Osmanlı İmparatorluğu’nda Menzil-hâne ve

Kiracıbaşılık”, VIII. Türk Tarih Kongresi (11-15 Ekim 1976), C.II, Ankara 1981, s. 1359.1337 Anadolu sağ kol, Üsküdar-Gebze-Eskişehir-Akşehir-Konya-Adana-Antakya- yoluyla Halep’e, yine

Antakya’dan ayrılan tali bir yol ile Şam üzerinden Mekke ve Medine’ye; orta kol Üsküdar-Gebze-İznik-Bolu-Tosya-Merzifon-Tokat-Sivas-Malatya-Harput-Diyarbekir-Nusaybin-Musul ve Kerkük’e;sol kol ise Merzifon’dan sonra orta koldan ayrılıp Ladik-Niksar-Karahisar-ı Şarkî-Kelkit-Aşkale-Erzurum yoluyla Hasankale üzerinden Kars ve Tebriz’e ulaşırdı. Rumeli de ise sağ kol İstanbul’danVize-Kırklareli-Prevadi-Karasu-Babadaği-İshakçı-Akkirman yoluyla Özi ve Kırım’a, orta kolİstanbul-Silivri- Edirne-Filibe-Sofya-Niş-Yagodina üzerinden Belgrad’a; sol kol ise İstanbul-Tekirdağ-Malkara-Firecik-dimetoka-Gümilcine-Pravişte-Lanzaka-Yenişehir-İzdin yoluyla İstefe’ye

ulaşırdı. Bkz. Cemal Çetin, “İşlevleri ve Özellikleri Bakımından Konya Menzilleri (XVII-XVIII.yüzyıllar)” Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 21, Konya 2007, s. 299.1338 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. IV/2, Ankara 2002, s. 131-132

Page 309: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 309/373

293

gelişleri açısından işlek bir hale geliyordu.1339  Seferler sırasında Tebriz ve

İsfehan taraflarına, özellikle Koçhisar tarafından, sık sık zahire nakli yapıldığı

belgelerden anlaşılmaktadır.1340  Sefer dolayısıyla Mardin ve çevresinde

zahire toplama işlemleri sırasında yaşanan usulsüzlük ve yolsuzluklar zaman

zaman şikâyetlere de sebep olmuştur.1341 Yine bu seferler sebebiyle Mardin

menzilhanesine özel bir ihtimam gösterilmiş, sık sık beygir ilaveleri

yapılmıştır.1342 Bundan ötürü bu yol üzerinden giden ulak veya asker tayinatı

ile ilgili fermanlar gönderilerek, askerlerin ihtiyaçlarının menzillerde

giderilmesi istenmiştir.

Menzilin faaliyetlerini devam ettirebilmesi için menzilin bulunduğu

yerleşim yerinin veya yakın çevre halkının avarız ve bedel-i nüzulleri mukabili

gördükleri hizmetle ve ulakların kullandıkları beygire karşılık, kendilerine

daha önceden devlet tarafından tahsis olunan beygir ücretlerini menzilciye

ödenmesi gerekmekteydi. Menzil masrafları ayrıca, bir yerin mukataa

mallarının ocaklık şeklinde menzile bağlanmasıyla veya gümrük malından da

karşılanabilmekteydi.1343  Örneğin, 1727 tarihinde Bağdad ve Hemedan

taraflarına giden ulaklar için Mardin menzili 20 beygir itibar olunmuş ve

bunlara lazım gelen ücret ile masrafların Mardin mukataası malından

karşılanması kararlaştırılmış iken İsfehan tarafına sefer olacağından ve

ulaklar fazlaca gidip geleceğinden bu menzilde bulunan 20 beygire ek olarak

1339  MŞS 252, b. 63. (15 Cemaziyelevvel 1137/1 Mart 1725); b. 79. (9 Cemaziyelevvel 1139/1 Şubat1727); b. 80. (9 Cemaziyelevvel 1139/1 Şubat 172)

1340 MŞS 252, b. 25. (20 Cemaziyelevvel 1138/24 Ocak 1726); b. 18. (28 CA 1139/21 Ocak 1727); b. 30.(8 Rebiülevvel 1138/14 Kasım 1725); b. 39. (25 Şevval 1138/26 Haziran 1727); b. 62. (6 Zilhicce

1137/16 Ağustos 1725); b. 352. (29 Zilkade 1158/23 Aralık 1745)1341 MŞS 252, b. 36. (20 Cemaziyelevvel 1139/13 Ocak 1727); b. 37. (Tarih bulunmamaktadır); b. 38.(7 Şaban 1139/30 Mart 1727); b. 76. (15 Cemaziyelahir 1140/28 Ocak 1727)

1342  “Mardin ve Nusaybin kadıları, Mardin Voyvodası Hacı Sadık, ahali-yi vilayet, kethüda yerleri veyeniçeri serdarlarına; Mardin ve Nusaybin’de Bağdad ve Basra taraflarına giden ulaklar için bir miktarakçe ile menzil kurulmuş iken, bu defa Acem seferi dolayısıyla Bağdad, Basra ve Hemedan tarafınamühim işler için giden ulakların çokluğundan dolayı tayin olunan miktar akçe ile adı geçenmenzillerin çevrilmesinin mümkün olmadığı, İstanbul’dan gönderilen ve serhadd-i İslamiyedenİstanbul tarafına önemli işler için gelen ulakların menzile ulaştıklarında beygir bulamadıklarındanreaya fukarasının beygirlerine bindikleri ve yolda o beygirler dahi yorulduklarından tüccarın yükleriniyıkıp beygirlerini alıp bu suretle halka zulmettikleri, bunun önlenmesi için Mardin ve Nusaybinmenzillerinde olan 25 beygir üzerine 10’ar beygir daha ilave olunduğu ve bunların ücretinin deMardin voyvodalığı mukataası malından ödenmesi hususunda gönderilen ferman.” MŞS 252, b. 14.

(25 Ramazan 1139/16 Mayıs 1727). Ayrıca bkz. MŞS 252, b. 63. (15 Cemaziyelevvel 1137/1 Mart1725); b.79. (9 Cemaziyelahir 1139/1 Şubat 1727); b. 80. (9 Cemaziyelahir 1139/1 Şubat 1727)1343 Yusuf Halaçoğlu, Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller), Ankara 1995, s. 166.

Page 310: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 310/373

294

10 beygir daha tahsis edilmesi ve bunların masrafı olan 725 kuruşun Mardin

voyvodalığı mukataasından karşılanması, ulakların görevlerini

aksatmamaları, masrafların da tekâlife karşılık olarak halktan karşılanması

istenmiştir.1344  Bu belge mevcut masrafın Mardin mukataası malından ve

halktan karşılanacağını göstermektedir. Halkın payına düşen miktarın tevzi

ve salyane adı verilen usulle aşiret, karye veya bazen esnafa paylaştırıldığını

görmekteyiz. İmdâd-ı hazeriyye veya seferiye gibi vergilerin yanında tevzi

defterlerinde önemli bir masraf kalemi olarak dikkat çeken menzil masrafları,

halkın katılım payı yoluyla ödediği masraflar içerisinde önemli bir yer

tutmaktadır. Örneğin, 1741 yılında Mardin ve Nusaybin menzillerinin imali için

aşiret ve karyelerden toplanan para 9.500 kuruştur.1345  Halktan toplanan

toplam tevzi miktarı olan 11600 kuruşun % 81’ine denk gelmektedir. Toplam

tevzi miktarı, 22.032 kuruş olan 1155 yılının Muharrem ayındaki tevzi

defterinde ise Mardin ve Nusaybin menzillerinin imali için harcanan para

11.000 kuruştur. Yani yaklaşık olarak toplam masrafın % 50’sine denk

gelmektedir.1346  Bu örnekler çoğaltılabilir ancak yukarıdaki belgelerden de

anlaşıldığı üzere menzillere harcanan para önemli bir miktardır. Fakat

masrafların halktan toplanması istenmişse de yöre halkının ödeme gücü göz

önüne alınarak bu talebin belirlendiğini gösteren belgeler de mevcuttur.

Nusaybin ile Musul arası 40 saat mesafede olduğu için bu iki yer arasında

bulunan Direbûn(?) adındaki mevkide 30 beygir ile yeni menzilhane ihdas

edilmesi ferman olunmuştur. Lâkin Direbûn harab ve perişan olduğundan ve

Kürdistan’da bulunduğundan bu zamana değin orada menzilhane

kurulmadığı, Ekrad’ıın arasına menzilhane kurulması için Cezire hükümetimutasarrıfı olanların gayret ve ihtimamından başka senelik 30 kese akçe

masraf olması tahmin edilmiştir. Ancak bu meblağı Direbûn ve havalisi

halkının karşılamasının mümkün olmadığı (tekâlife tahammülleri

olmadığından), Mardin’den Musul’a gelinceye kadar tüccar, ebna-yı sebil ve

gelip geçen ulakların Diyarbekir’den Musul’a ulaşmaları, Cezire hükümeti

1344

 MŞS 252, b. 80. (9 Cemaziyelahir 1139/1 Şubat 1727)1345 MŞS 203, b. 16. (13 Zilhicce 1153/1 Mart 1741)1346 MŞS 203, b. 262. (16 Muharrem 1155/23 Mart 1742)

Page 311: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 311/373

295

mutasarrıfı olan kimselerin eskiden beri Diyarbekir valisine vere geldikleri

1.000 kuruş mal-ı kalemiyyeden harcanması gerektiği düşünülmüştür.”1347 

Mardin’e ait menzil işlemlerinin Nusaybin menzili ile birlikte belgelerde

yer aldığını görmekteyiz. Birçok konuda olduğu gibi bu alanda da Mardin ve

Nusaybin kazaları beraber zikredilmekte ve işlem görmektedir.1348  Bununla

birlikte Mardin’e bağı menziller arasında Nusaybin’den başka Şeyh Zoli,

Göllü ve Karadere menzilleri de bulunmaktadır.1349 

Mardin ve Nusaybin menzilleri beraber zikredilse bile Nusaybin menzili

için harcanan paranın Mardin menzili için harcanan paradan daha fazla

olduğunu görmekteyiz. Hicri 1172 yılı Recep ayında aşiret ve karyelere tevzi

edilen 21.120 kuruşluk masrafta Mardin menzili için ayrılan miktar 8.500 iken

Nusaybin menzili için ayrılan para 10.500 kuruş civarındadır.1350 Yine Mardin

ve Nusaybin menzillerinin iltizama veriliş şartlarına baktığımız zaman 1159

tarihinde Mardin menzillinin şartnamedeki fiyatı 11.000 kuruş1351  iken

Nusaybin menzillerinin işletilmesi ile ilgili şartnamede öne sürülen fiyat

12.500 kuruştur.1352 Nusaybin menzilin çok daha işlek bir halde olmasını akla

getiren bu verilere rağmen iki menzil arasında önem ayrımı yapmak mümkün

görünmemektedir.

Menzillerde çıkan düzensizlikler, merkezi idare tarafından uyarılmış ve

düzenin korunup intizamın sağlanması istenmiştir. Mardin ve Nusaybin

kazalarındaki halkın İstanbul’a dilekçe gönderip gelip-geçen vezirler,

beylerbeyleri, sancakbeyleri, çukadarlar ve tatarların menzilhanelerden

aldıkları her bir beygir için saat başına onar akçe ücret ödemeleri gerektiği,

Mardin menziline 10 beygirin 725 kuruş, yine Nusaybin menzilinde 10beygirin 725 kuruş olan ücretlerinin mukataa malından karşılanmasıyla ilgili

1347 MŞS 252, b. 84. (Tarih bulunmamaktadır)1348 Bkz. MŞS 203, b. 79. (3 Safer 1159/25 Şubat 1746); MŞS 266, b. 355. (23 Cemaziyelevvel 1200/24

Mart 1786)1349 MŞS 252, b. 402. (17 Zilhicce 1160/20 Aralık 1747); b. 445. (1 Cemaziyelahir 1161/29 Mayıs 1748)1350

 MŞS 247, b. 226. (Gurre-i Receb 1172/28 Şubat 1759)1351 MŞS 252, b. 362. (1 Mart 1159/2 Mart 1746)1352 MŞS 252, b. 363. (1 Mart 1159/2 Mart 1746)

Page 312: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 312/373

296

arzları gereğince bu işe nizam vermeleri hususu Mardin ve Nusaybin kadıları

ile Mardin voyvodasından istenmiştir.1353 

b. Vergi Masrafları:

(1) İmdâd-ı Seferiye:

İlk defa muharebeler sırasında boşalan devlet hazinesinin ihtiyacı olan

parayı tedarik etmek ve askerin donatılması ile mevacip ödemelerine katkı

sağlamak amacıyla toplanan sonraları 1717-18 yıllarında yapılan

düzenlemeyle,1354 eyalet ve sancaklara tahsis edilen düzenli bir vergi haline

gelen imdâd-ı seferiye, XVIII. yüzyılın başlarından itibaren vali ve sancak

beylerinin haslarının yetersiz kalmaya başlamasından kaynaklanan maddi

sıkıntılar sebebiyle, paşaların ellerinden çıkan eski has gelirlerinin

tamamlayıcısı olarak düşünülmüştür.1355 Önceleri borç olarak alınan bu vergi

zamanla savaş zamanlarında tahsil edilen olağan bir vergi haline dönüşmeye

başlamıştır.  1356  Aslında imdadiye vergisi olarak bilinen bu verginin savaş

1353 MŞS 252, b. 456. (1161/1748)1354 Ahmed Tabakoğlu, Osmanlı Maliyesi, s. 266-268.1355 Tabakoğlu, “İmdâdiyye”, DİA, C. II, s. 221.1356 XVII. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti savaşların ortaya çıkardığı mali krizleri aşmak

için zengin kimselerden borç para alma yoluna gitmiştir. 1686 yılının sonlarına doğru Macaristan

sınırlarında yaşanan mağlubiyet üzerine yaşanan mali krizi aşmak için merkezi hükümet Osmanlıtopraklarında yaşayan bütün ayan ve eşraftan borç para toplamaya karar vermiştir. Aynı çerçevedevalilerden, saray kadınlarından ve İstanbul’daki ulemadan da katkı sağlamaları istenmiş ancak ulema bu talebe tepki gösterdiğinden imdâdiyyeden muaf tutulmuştur. 1688 yılında kapıkullarının başınıçektiği bir grubun ısrarı ve şeyhülislamdan alınan fetvayla, askeri harcamaları karşılamak amacıylaimparatorluk sınırları içinde yaşayan herkesten imdâdiyye vergisi toplanmasına karar verilmiştir.Ancak bahsi geçen grubun saf dışı kalmasıyla bu uygulamadan vazgeçilmiştir. 1698 yılınagelindiğinde yine savaşlar nedeniyle artan askeri harcamaları karşılamak için Mısır ümerası dahilolmak üzere yüksek rütbeli devlet görevlilerinden ve evkaf-ı hümayun gelirlerinden imdâdiyyetoplanması kararlaştırılmıştır. Devletin bu uygulamayla reayaya yük olmadan artan savaş masraflarınıiç hazineden ve varlıklı kesimden karşılamaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Kamil Çolak, “İnebahtıMuhafızlarının 1797 Tarihli İmdâd-ı Hazariyye Gelirleri”  S.D.Ü Fen Edebiyat Fakültesi, SosyalBilimler Dergisi,  Aralık 2009, Sayı:20, s. 48; Ayrıntılı bilgi için bakınız: Yavuz Cezar, Osmanlı

Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi,  s.53-54; Halil İnalcık, “Military and FiscalTransformation in the Ottoman Empire, 1600-1700” , Archivum Ottomanicum, VI, Louvain, 1980, p.322-324.

Page 313: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 313/373

297

veya sefer esnasında toplananına seferiyye, barış dönemlerinde toplananına

ise hazeriyye adı verilmiştir.1357 

Bu vergiden Diyarbekir eyaletine düşen pay değişkenlik

göstermektedir. Örneğin hicri 1152 tarihinde 42.000 kuruş iken,1358  1159

tarihinde 44.000 kuruş,1359  1200 tarihinde 20.000 kuruştur.1360  1200

tarihindeki miktarla diğer rakamlar arasındaki büyük fark o dönemki ordunun

ihtiyaçları ve maliyenin duyduğu nakit para ihtiyacı ile açıklanabilir. 1152-

1159 tarihleri arası özellikle İran seferlerinin yoğun olduğu bir dönemdir. Bu

tarih İran hükümdarı Nadir Şah’ın Musul’a ve Kars’a saldırıları üzerine 21

 Ağustos 1745 tarihinde yapılan “Revan Muharebesi” nin sonrasına

rastlamaktadır. Bu muharebe sonrası barış ancak 4 Eylül 1746 tarihinde

sağlanabilmiştir.1361 

Diyarbekir eyaleti içerisinde yapılan tevzi de Mardin’in payına düşen

miktar da eyaletin ödemekle yükümlü olduğu vergi miktarına bağlı olarak

değişkenlik göstermektedir. Bu miktar 1739-40 tarihinde 4200,1362  1742

senesinde 4462 kuruş,1363 1746 tarihinde 4400 kuruş,1364 1785 tarihinde ise

2000 kuruştur.1365  Ayrıca Mardin’de bu miktar peşin olarak

toplanmaktaydı.1366 

 Aynı dönemde eyalet içerisindeki diğer kazaların payına düşen miktar

ise Mardin’e göre oldukça düşüktür. Örneğin 1152 tarihinde Mardin’in ödediği

miktar olan 4200 kuruşa karşılık, Meyafarikin 1260 kuruş, Eğil 2100 kuruş,

 Atak (Lice) 1680 kuruş ödemektedir. 1200 tarihine gelindiğinde ise Mardin

1357

 Uzunçarşılı, a.g.e., C. IV, kısım 1, s. 437.1358 DŞS 360, b. 14. (20 Zilhicce 1151/31 Mart 1739)1359 MŞS 252, b. 336. (1 Muharrem 1159/24 Ocak 1746)1360 DŞS 352, b. 48. (Gurre-i Muharrem 1200/4 Kasım 1785)1361 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. IV, Kısım I, s. 304-309.1362 DŞS 360, b. 14. (20 Zilhicce 1151/31 Mart 1739)1363 MŞS 203, b. 263. (Gurre-i Safer 1155/7 Nisan 1742)1364 MŞS 252, b. 336. (1 Muharrem 1159/24 Ocak 1746)1365 DŞS 352, b. 48. (Gurre-i Muharrem 1200/4 Kasım 1785)1366 Yavuz Cezar bu verginin peşin alınıp taksitli alınmasının yasak olduğunu yazmaktadır (Bkz. Cezar

Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, s. 57) Mardin sicillerindeki seferiyyemiktarlarını gösteren belgelerde de bu ifadeye uygun olarak taksitten bahsedilmemektedir. FakatDiyarbakır sicillerinde rastladığımız 1200 tarihli belgede imdad-ı seferiyenin birinci taksiti olarak

10.000 kuruşun ödenmesi istenmiş ve kazalara tevzi edilmiştir. DŞS 352, b. 48 (Gurre-i Muharrem1200/4 Kasım 1785)

Page 314: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 314/373

298

İmdâd-ı seferiyyenin birinci taksiti olarak 1000 kuruş öderken, Siverek kazası

600, Savur 600, Siirt 500, ‘Atak (Lice) 400, Meyafârikin (Silvan) 300 kuruş

ödemekteydi. Bu durum Mardin’in Diyarbekir eyaleti içerisindeki diğer

kazalara göre çok daha fazla ekonomik güce sahip olduğunu göstermektedir.

 Ahmed Tabakoğlu, imdâdiye vergisinin muafiyet sınırının dar

tutulduğunu belirterek imamlar, hatipler, ruhban sınıfı ve sadakayla

geçinenler, bir tür askerlik görevi olarak görülen köprücülük, su yolculuk

hizmetleri, kereste, zahire ve kendir yetiştirme gibi devlete ayni hizmetlerde

bulunanlar dışında kalan ulema ve askeri zümre, hatta has tasarruf eden

sultanların dahi bu vergiye tabi tutulduğunu belirtir.1367  Ancak Mardin’de bu

verginin sadece aşiret, köy ve esnafa tevzi edildiği görülmektedir.

İmdâd-ı seferiye sefer ve savaş dönemlerinde toplandığı için ordunun

ihtiyaçlarının giderilmesi adına zamanında toplanması hayati öneme sahipti.

Bununla ilgili Mardin kadısına sık sık uyarıların geldiğine rastlamaktayız. Hicri

1159 tarihinin daha ilk günü olan 1 Muharrem tarihine ait gönderilen iki adet

ferman bu konudaki titizliği göstermesi açısından önemlidir. Daha yılın ilk

gününde kaydedilen bu emirlere göre 1159 yılına ait imdâd-ı seferiyyenin

44.000 kuruş olduğu bir an evvel toplanması ve gönderilmesi

buyrulmuştur.1368  Sonraki belgede ise Diyarbekir Valisi olan Abdulhak

Paşa’nın Musul’a sefere tayin olduğu ve kapı halkının masraflarının

karşılanması için bir an evvel bu miktarın gönderilmesi gerektiği

belirtilmiştir.1369 

(2) İmdâd-ı Hazeriyye:

Barış yıllarına mahsus olan imdâd-ı hazeriyye, savaş yıllarına mahsus

olan imdâd-ı seferiyyenin tamamlayıcısı olarak karşımıza çıkıyor. Savaş

zamanlarına tahsil edilen ve olağanüstü durumlarda toplanan seferiyye

vergisinin 1717-18 yıllarına gelindiğinde imdâd-ı hazeriye ismiyle, barış

1367

 Tabakoğlu, “İmdâdiyye”, DİA, C. II, s. 221.1368 MŞS 252, b. 336. (1 Muharrem 1159/24 Ocak 1746)1369 MŞS 252, b. 337. (1 Muharrem 1159/24 Ocak 1746)

Page 315: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 315/373

299

zamanlarında yılda iki ya da üç taksit halinde tahsil edilen, miktarı, imdâd-ı

seferiyye vergisine göre daha düşük ve eyaletlerdeki devlet görevlilerinin

masraflarının karşılanmasında kullanılan hale dönüştüğünü görmekteyiz.1370 

Savaş dönemlerinde imdâd-ı seferiyye vergisi sayesinde hatırı sayılır

şekilde askeri masraflarını karşılayacakları gelirler elde eden valiler, barış

zamanlarında da bu vergiden mahrum kalmak istememişlerdir. Aynı

zamanda emirlerindeki sekban-levendlerin masraflarını karşılayamayan

valilerin bunların birçoğunu tasfiye etmeye kalkması bazı eşkiyalık

hareketlerine sebep olmuş, valiler asayişi sağlamak için merkezi hükümetten

gelir talep etmeye başlamışlardır.1371  Barış zamanlarında karşılaşılan bu

durumun üstesinden gelebilmek için ilk defa 1717-18 yıllarında kadı ve yerel

ayanın denetiminde, miktarı merkezi hükümet tarafından belirlenerek,

İstanbul’dan gelen bir mübaşir eliyle imdâd-ı hazeriyye vergisi toplanmaya

başlanmıştır.1372 

İmdâd-ı hazeriyyenin miktarının, seferiyyeye göre düşük olduğunu

yukarıda belirtmiştik. Buna örnek vermek gerekirse 1740 senesinde

Diyarbekir eyaletinden istenen imdâd-ı hazeriye miktarı 20.000 kuruştur.1373 

1785 tarihinde ise 10.000 kuruştur.1374  Oysa imdâd-ı seferiyye miktarları

40.000 kuruş civarlarındadır. Mardin’in payına düşen imdâd-ı hazeriyye

miktarı ise seferiyye vergisine göre oldukça düşük olmasına rağmen tarihlere

göre değişkenlik göstermektedir. 1153 senesinde 2000 kuruş,1375  1741

senesinde 3996 kuruş,1376 1748 senesinde 2000 kuruş,1377  1756 senesinde

2500 kuruş,1378  1757 senesinde 20001379  ve 1759 senesinde 2800

1370  Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi , s. 54-60; Tabakoğlu, OsmanlıMaliyesi, s. 268-269.

1371 Halil İnalcık, “Centralization and Decentralizatin in Ottoman Administration”, Studies in EighteenthCentury Islamic History, (Ed. by Thomas Naff and Roger Owen), London, 1977, p.28

1372 Tabakoğlu, Osmanlı Maliyesi, s. 268.1373 DŞS 360, s. 69, b. 1. (27 Cemaziyelahir 1153/19 Eylül 1740)1374 DŞS 313, b. 30. (Gurre-i Receb 1199/10 Mayıs 1785)1375 MŞS 203, b. 38. (25 Safer 1153/22 Mayıs 1740); DŞS 360, s. 69, b. 1. (27 Cemaziyelahir 1153/22

Eylül 1740)1376 MŞS 203, b. 50. (Gurre-i Receb 1154/12 Eylül 1741)1377

 MŞS 252, b. 424. (23 Rebiülevvel 1161/23 Mart 1748); b. 425. (25 Rebiülevvel 1161/26 Mart 1748)1378 MŞS 262, b. 194. (Gurre-i Cemaziyelevvel 1169/2 Şubat 1756)1379 MŞS 247, b. 173. (20 Zilkade 1170/6 Ağustos 1757)

Page 316: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 316/373

300

kuruştur.1380  Hicri 1197,1381 1198,1382 1199,1383 1200,1384  1201,1385  12031386 

ve 1204’te1387  ise daha düzenli olarak sabit bir miktar olarak 2150 kuruş

ödenmeye başlanmıştır. Yüzyılın sonuna doğru ödenen miktarın

sabitlenmesine karşılık önceki yıllardaki rakamların değişkenliğiyle ilgili

olarak, o dönemdeki masrafların fazlalığından kaynaklanan para ihtiyacının

vergi miktarında yükselme veya düşmeye sebep olduğu tezini savunabiliriz.

Belgelerden çıkan bir diğer sonuç ise Diyarbekir eyaleti içerisindeki

kazalardan en fazla vergi ödeyen kazanın Mardin olduğudur. 1740 ve 1785

tarihli iki belgede de Mardin en fazla miktarı ödeyen kazadır. 1153 tarihinde

Mardin 2000 kuruş verirken Hısn-ı keyf 1800, Siverek 1300, Siirt 1000, Hani

1000, Atak 800 vermektedir.1388  1199 tarihinde ise Mardin 1000 kuruş

verirken Siverek 650, Siirt 500, Eğil 500, ‘Atak 400, Savur 600 kuruş

vermektedir.1389 

(3) Bohça Behası:

Kazalarda ve eyaletlerde valiler ile taşradaki memurların İstanbul’daki

büyük memurlara gönderdikleri ücretlerdir. İstanbul’daki bazı memurlar

devletten maaş almak yerine taşradan gelen bu tür atiye ve mevkuflar ile

geçinirlerdi. Bu miktar da tevzi defterlerinde masraftan gösterilir ve halktan

alınırdı. Mardin’de bohça behasının birçok tevzi defterinde masraf kalemleri

arasında kaydedildiğini görmekteyiz. Bu miktar genelde 1000 kuruştur.1390 

Diyarbekir valisine ödenen bu miktarın her yıl düzenli olarak gönderildiğine

masraf defterlerinde rastlamaktayız. Bahsedilen miktarın toplam masraf

1380 MŞS 247, b. 226. (Gurre-i Receb 1172/28 Şubat 1759); b. 253 (19 Rebiülahir 1172/20 Aralık 1758)1381 MŞS 266, b. 426. (1197/1782-83)1382 MŞS 266, b. 427. (4 Safer 1198/29 Aralık 1783)1383 MŞS 266, b. 429. (7 Safer 1200/10 Aralık 1785)1384 MŞS 266, b. 411. (4 Receb 1200/3 Mayıs 1786)1385 MŞS 266, b. 431. (1201/1786-87)1386 MŞS 266, b. 403. (15 Receb 1203/11 Nisan 1789)1387 MŞS 266, b. 404. (22 Receb 1204/7 Nisan 1790)1388 DŞS 360, s. 69, b. 1. (27 Cemaziyelahir 1153/19 Eylül 1740)1389

 DŞS 313, b. 30. (Gurre-i Receb 1199/10 Mayıs 1785)1390 MŞS 266, b. 427. (25 ? 1197/1782-83); MŞS 266, b. 444. (1201/1786-87); MŞS 266, b. 398. (15Recep 1203/11 Nisan 1789)

Page 317: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 317/373

301

içerisinde çok ciddi bir yük olarak yer tutmamasına rağmen masraf

kalemlerinin fazlalığı sırasında menzillerin imâli ve imdâd-ı hazeriyyeden

sonraki en fazla kalem olarak görünmektedir.

c. Kente Gelip-Geçen Elçi ve Devlet Erkânına Yapılan Masraflar:

Şehir halkının ödemekle yükümlü olduğu masraf kalemlerinden önemli

bir bölümü, şehre gelen kamu görevlilerine yapılan harcamalardır. Sefer

çıkan veya eşkıya izleyen küçük askeri birlikleri, yolculuk yapan veya göreve

giden vali, mutasarrıf ve mütesellim gibi yöneticileri ağırlamak ve

konaklamalarını sağlamak bu harcamaları oluşturmaktadır.

Mardin’in önemli bir yol güzergâhının üzerinde olması ve yabancı elçi

veya üst düzey paşaların sık sık bu yol üzerinden geçmeleri nedeniyle tevzi

defterlerine bu elçi veya devlet adamlarına yapılan masraf ile verilen zahire

miktarlarına rastlayabilmekteyiz. Halktan toplanan şehir masrafları içerisinde

önemli bir yer tutan bu miktarlara baktığımızda bu ücretlerin düzenli olarakhalktan toplandığına şahit olmaktayız. Bu Mardin üzerinden işleyen yol

güzergâhının o dönemde de önemini koruduğunu göstermektedir.

Bu kişilerin şehre gelişi güzel gelip konaklamaları ve keyfi harcamalar

yapmalarının söz konusu olamadığı belgelerden anlıyoruz. Şehirde misafir

edilecek bu türden elçi ve devlet erkânı için, valiye, kadıya, naibe ve şehir

kethüdasına hitaben misafirler gelmeden önce haklarındaki fermanlar kente

ulaşmış ve gerekli önlemlerin alınması için şehir yöneticileri uyarılmışlardır.Örneğin, İran şahı tarafından elçilik göreviyle görevlendirilen Fetih Bey’in

Diyarbekir’den Bağdat’a varıncaya kadar başta Diyarbekir Valisi Vezir

 Abdullah Paşa ve Musul Valisi Abdülcelilzade Vezir Hüseyin Paşa olmak

üzere yol üzerinde bulunan “mir-i miranlar, kadılar, mütesellimler, voyvodalar,

kethüda yerleri, yeniçeri serdarları ve ayan-ı vilayet ve işerleri” tedbir

almaları üzere uyarılmışlardır.1391  1153 senesinin Şevval ayında devlet-i

1391  Diyarbekir Valisi Vezir Abdullah Paşa, Musul Valisi Abdülcelilzade Vezir Hüseyin Paşa,Diyarbekir’den Bağdad’a varıncaya kadar yol üzerinde bulunan mir-i miranlar, kadılar, mütesellimler,

Page 318: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 318/373

302

aliyeye gelen Elçi Han isimli İran elçisi ile birlikte yanındaki elçi Abdulkerim

Bey adlı kişi Mardin’de konaklamış, yapılan masraf aşiret ve karyelere tevzi

edilmiştir. Elçi Han’a masraf olarak 16.576 kuruş, elçi Abdulkerim Bey’e 999

kuruş masraf edilmiştir. Aynı dönemde Musul Mutasarrıfı Ahmed Paşa’ya ve

ebab ve zehab eden diğer ağalara harcanan masraf miktarı ise 2018 kuruş

olarak hesaplanmıştır.1392 

1742 yılındaki bir başka belgede ise, Mardin kazasından geçen Vezir

Osman ve Hüseyin Paşalara verilen zahire miktarı görülmektedir. Buna göre

bu paşaların zahire masrafları 3332 kuruştur. Aşiret ve karyelere taksim

edilen bu miktarın şehirdeki diğer masraflarla birleştiğinde tevzi edilen miktar

22.000 kuruşa çıkmaktadır.1393 

Yukarıdaki örnekler çoğaltılabilir ama yukarıdaki belgelerde de

anlaşılacağı üzere şehre gelip giden elçilerin ve devlet adamlarının masrafları

halka tevzi edilmekte ve katılım payı yoluyla toplanmaktadır.

d. Şehir İşlerinde Görevli Olan Personelin (Mübaşiriye, Naib,Kâtip, vs.) Masrafları:

Taşraya vergi toplamak için gönderilen mübaşirlere devlet tarafından

herhangi bir yolluk veya harcırah ödemesi yapılmazdı. Bunların masrafları

gittikleri yerin yöneticileri tarafından karşılanırdı. Tevzi defterlerindeki kentin

masraf kalemlerinde sık sık rastladığımız mübaşir hizmet kaleminden

anlaşıldığı üzere yöneticiler bu masrafları da toplam masrafa dâhil ederekhalka tevzi etme yoluna gitmişlerdir. Kadı ve kâtipler ise tevzi işlemi kendi

gözetimlerinde gerçekleştirildiği için olsa gerektir tevzi ve salyane

voyvodalar, kethüda yerleri, yeniçeri serdarları ve ayan-ı vilayet işerlerine; İran şahı tarafından elçilikgöreviyle gönderilen Feth Ali Beyin maiyetine tayin olunan Hüseyin ve dergah- ı muallagediklilerinden mihmandar tayin olunan Seyyid Mehmed’in Diyarbekir’den Bağdad’a (Vezir AhmedPaşanın yanına) varıncaya kadar konakladıkları menzillerdeki masrafların, yine eşyalarının taşınmasıiçin gerekli olan beygirlerin kaza ahalisi tarafından karşılanması ve yapılan bu masrafların vilayetlerinvergilerine sayılması, vergisi olmayan yerlerin de emin, muhassıl ve mültezimlerin uhdelerinde olan

miri malından tahsil olunması hakkında ferman. MŞS 252, b. 365 (Tarih bulunmamaktadır)1392 MŞS 203, b. 10. (16 Şevval 1153/4 Ocak 1741)1393 MŞS 203, b. 262. (16 Muharrem 1155/23 Mart 1742)

Page 319: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 319/373

303

defterlerindeki masraf kalemlerinin en sonuna kendi ücretlerini de

eklemişlerdir.

Mübaşirin veya kadı-kâtibin ne kadar alacağı sabit değildir. Yaptığı

işlemin hacmi ve yaptıkları masrafları kadar ücret alırlardı. Örneğin 1746

yılında imdâd-ı seferiyyenin toplanışı sırasında görev yapan mübaşirin şehrin

diğer masrafları ile birlikte toplam 5611 kuruşluk tevzi işleminden aldığı ücret

500 kuruştur. Yani % 8 veya 9’una isabet etmektedir bu miktar. 100 kuruş ise

mübaşirin hizmet ücreti dışındaki masrafları için gösterilmiştir.1394 Aynı türden

başka belgelerde mevcuttur. Örneğin, 1734 tarihinde yapılan bir tevzi

işleminde imdâd-ı seferiyye vesair masrafların toplanmasıyla ilgili işlemler için

mübaşir ücreti olarak 350 kuruş verilirken, masrafları için ise 68 kuruş

harcanmıştır.1395  1740 senesinde ise 100 kuruş olan imdâd-ı hazeriyye

vergisini tahsil etmek için mübaşir Hüseyin kendi ücreti olarak 250 kuruş ve

masraf olarak da 100 kuruş ücret almıştır. Harc-ı bab ücreti 100 kuruş ve

harc-ı buyruldu ücreti ise 15 kuruş hesaplanmış ve en son da kadı ve

kâtiplerin ücreti olarak 40 kuruş eklenerek toplam 1515 kuruş aşiret ve

köylere tevzi edilmiştir.1396 Bir başka belgede 1759 tarihinde 2000 kuruş olan

hazeriyye miktarı için mübaşir ağa kendi ücretiyle birlikte toplam 2800 kuruş

toplamıştır. Ancak bu belgede şehrin diğer masrafları da eklenince tevzinin

miktarı 21.120 kuruşa çıkmıştır. Miktarın artmasıyla ilgisi olsa gerektir ki kadı

ve kâtiplerin aldığı miktar kadı için 100 kuruşa, kâtipler için ise 20 kuruşa

çıkmıştır.1397 

Mübaşirlerin şehirde kaldıkları süre içerisindeki masraflarının da halka

tevzi edildiğini yukarıdaki belgelerde görmüştük. Daha ayrıntılı bakmakgerekirse hicri 1172 yılının Şaban ayının 16. gününden itibaren Diyarbekir

Valisi Numan Paşa’nın gönderdiği Mübaşir Ali Ağa’nın 7 gün 7 gece

Mardin’de kalması ile ortaya çıkan 830 kuruşluk masraf esnaf üzerine tevzi

edilmiştir. Buna göre 400 kuruş Mübaşir Ali Ağa’ya verilirken, 40 kuruş ise

1394 MŞS 252, b. 351. (14 Muharrem 1159/6 Şubat 1746)1395 MŞS 227, b. 167. (18 Safer 1147/20 Temmuz 1734). Ayrıca bkz. MŞS 247, b. 173. (7 Cemaziyelahir

1171/1 Mart 1758)1396 MŞS 203, b. 38. (25 Safer 1153/22 Mayıs 1740)1397 MŞS 247, b. 226. (Gurre-i Receb 1172/28 Şubat 1759)

Page 320: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 320/373

304

yanındaki adamlarının masraflarına gitmiştir. Geriye kalan miktar ise diğer

masraflara harcanmıştır. Görüldüğü üzere sadece gelen paşa veya ağalar

değil beraberlerindekilerin masrafı da halka tevzi edilmektedir.1398 

Şehir masrafları içerisinde yukarda bahsi geçenler dışında

başçukadar, çukadar, kapucu, bazen muhzırbaşı ve muhzırlar, tataran

ismiyle belgelerde anılan haberci ulaklar da yaptıkları hizmet karşılığında

aldıkları ücretleri de şehir masraflarına tek tek yazılarak eklenmekteydi.

C. MARDİN’DE KULLANILAN PARALAR

Mardin’e ait sicillerde XVIII. yüzyılda gerek resmi işlemlerde gerekse

ekonomik faaliyetlerde kullanılan para birimleri başta akçe olmak üzere,

kuruş ve altın paralardır. Bu kısımda XVIII. yüzyıl Mardin’inde kullanılan para

birimlerinin Osmanlı Devleti ve şehirdeki kullanım değerleri üzerinde

durulacaktır.

Bir mübadele aracı, maddi değerlerin ortak ölçüsü, kıymetin ihtiyat

olarak saklanması şeklinde zikredilen paranın,1399  Osmanlı Devleti’ndeki

birimi akçeydi. İlk olarak Osman Bey zamanında akçenin kullanıldığını iddia

edenler olsa da1400  genel kanaat olarak Orhan Bey zamanında akçenin

darbedildiği kabul edilmektedir.1401 Orhan Bey zamanında “şâhi” ismi verilen

5 akçelik sikke 0.37 dirhem olup, 100 dirhem gümüşten 269 akçe

kesilmiştir.1402 

Fatih dönemine kadar monometalist yani tek metale dayanarak süren

para sitemi, 1479 tarihinde Fatih tarafından basılan altın para ile bimetalist

1398 MŞS 247, b. 241 (24 Şaban 1172/22 Nisan 1759)1399 Louis Baudin, Para ve Fiyat Teşekkülü, (Çev. Kamran Şerif Saru), İstanbul 1944, s. 10.1400 Kütükoğlu, “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti Tarihi,  Ed: E. İhsanoğlu, İstanbul, 1999, s.

553; İbrahim Artuk, “Osmanlı Beyliği’nin Kurucusu Osman Gazi’ye Ait Sikke”, Ed. Osman Okyar veHalil İnalcık, I. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1071-1920) KongresiTebliğleri, Ankara 1980, s. 27-33.

1401  Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğunda Paranın Tarihi, İstanbul 2003, s. 34; Şükrü Baban,Tanzimat ve Para”, Tanzimat I, İstanbul 1940, s. 240.

1402

 Daha sonraki dönemlerde akçenin değerinde bir takım değişmeler meydana gelmiş, Çelebi Mehmeddevrinde 100 dirhem gümüşten 266,5, II. Murad devrinde 375,5, 1462’de 300, 1477’de 280, 1581’de426,5 akçe kesilmiştir. Öksüz, a.g.e., s. 253.

Page 321: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 321/373

305

yani ikili madene dayanan sisteme dönüşmüştür.1403 Bu ikili sistem içerisinde

devletin akçeye biçtiği önem, vergi ödeme, mal alım satımı gibi hususlar

nedeniyle altına göre çok daha fazlaydı ama gerçek hayatta ise akçe sürekli

değer kaybetmekteydi.1404  XVI. yüzyıla gelindiğinde, batıdan gelen ve

Osmanlı üzerinden güneye ve doğuya doğru ilerleyen değerli madenlerin

hareketliliği nedeniyle Osmanlı parası bir buhran içerisine girmiş ve gümüşün

altın karşısında değer kaybetmesine, fiyatların yükselmesine, gelirlerin de

nisbî olarak düşmesine sebep olmuştur.1405 Bu duruma çare arayan Osmanlı

maliyecileri 1585/86’da devlet tarihindeki ilk büyük devalüasyonu yaparak

100 dirhem gümüşten 850 akçe kesmeye başlamış ve akçenin veznini 0,384

gram olarak belirlemişlerdir.1406  Takip eden yıllarda da “sikke tashihi” adı

altında birçok kez değer düşüşüne uğrayan akçenin,1407  1705 tarihine

gelindiğinde 100 dirhem gümüşten 1900 akçe kesilmeye başlanmış ve

akçenin vezni 0,169 gram olmuştur.1408  Bu tarihten itibaren devletin

resmiyette kullandığı para birimi olmasına rağmen akçenin günlük hayattan

koptuğuna şahit olmaktayız. İlk defa 1688 yılında “kuruş”   darbedilmesi ve

onunla birlikte 1/40’ı olarak basılan “ para” nın uygulamaya sokulması ile XVIII.

yüzyıldan itibaren akçenin yerine kuruş  ve  para  fiili olarak kullanılan para

birimleri haline gelmişlerdir.1409 

Mardin’e ait sicillerde, kuruşa rağmen devletin yine de akçeden

vazgeçmediğine ve resmi işlerde hesaplamalar için kullandığına

1403  Bu altın paraya 1252 yılında Floransa’da basılan ilk Avrupa altınında dolayı, başlangıçta “flori”

denişmiş, XVII. yüzyılın çeyreğine kadar “ sultani” olarak anılmış, bu tarihten sonra “eşrefi” denmiş,daha sonra da “şerifi” olarak adlandırılmıştır. Öksüz, a.g.e., s. 252; Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi,s. 266.

1404  Halil İnalcık, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve İnkişafı Devrinde Türkiye’nin İktisadiVaziyeti Üzerinde Bir Tetkik Münasebetiyle” Belleten, C. XV, S. 60, Ankara 1951, s. 267.

1405  Mustafa Akdağ, “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve İnkişaf Devrinde Türkiye’nin İktisadiVaziyeti” Belleten, C. XIII, S. 51, Ankara 1949, s. 497-564.

1406 Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi, s. 268.1407  Nezihi Aykut, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Sikke Tashihleri”, XI. Türk Tarih Kongresine

Sunulan Bildiriler (5-9 Eylül 1990), C. III, Ankara 1994, s. 1253-1258; Halil Sahillioğlu, “Akçe”,DİA, C. II, s. 227.

1408 Halil Sahillioğlu, “1683-1740 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu Hazine Gelir-Giderleri”, VIII. TürkTarih Kongresi Bildirileri, C. II, Ankara 1981, s. 1401.

1409

 Aslında XVI. Yüzyıldan beri bilinen para bu tarihlerde 2 ile 4 akçe arasında bir değer taşırdı. Ancak1705 tarihine gelindiğinde %68 ayarında ve 0,436 gram vezninde olup 3 akçe değerindeydi. Bkz.Öksüz, a.g.e, s. 254; Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, s. 178.

Page 322: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 322/373

306

rastlamaktayız. Akçe bazında hesaplanan miktarlar akçenin uygulamada

ömrünü tamamlaması sebebiyle esedi kuruşa da çevrilmiş ve kaydedilmiştir.

Örneğin 1747 yılındaki Mardin ve Nusaybin mukataası malından Bağdat

kalesi muhafazasında olan 271 cebecinin et istihkaklarının hesaplanması

sırasında 43.370 akçenin aynı zamanda 1.194,5 esedi kuruş ve 10 para

kıymetinde olduğu da belgede ayrıca belirtilmiştir.1410 

Sicillerdeki kayıtlardan da rahatça anlayabileceğimiz gibi akçenin

piyasadan kopuşu sonucunda Osmanlı mali piyasasına yabancı paralar

girmeye başlanmış, akçe git gide tedavülden kalkma tehlikesiyle karşı

karşıya kalmıştır. Bu dönemde Mardin’de tedavülde gördüğümüz en fazla

kullanılan yabancı paralar Hollanda kaynaklı “esedi (aslanlı) kuruş”1411  ve

Polonya kaynaklı “zolota kuruş” tur.1412 

Esedi kuruş ya da diğer ismiyle aslanlı kuruş, Hollandalıların 'rex

daller" adıyla darbettikleri gümüş paraya denilmektedir. Üzerinde aslan resmi

bulunduğu için Osmanlılar "aslanlı kuruş" veya "esedî" adını vermişlerdir.

Darphâne hesaplarında esedî kuruş diye bir paranın basılması, ancak 9

Mayıs-31 Aralık 1701 arasındaki faaliyet dönemine rastlamaktadır. 8,2 (26,39

gr.) dirhem ağırlığında olan bu kuruştan bu dönemde 1.308.936 adet

basılmıştır. 

XVII. yüzyılın başlarında 68 akçe olan esedi kuruş,1413  yüzyılın

ortalarında 78 akçe, 1683 tarihinden sonra yapılan düzenleme ile ise 120

akçeye eşitlenmiştir.1414  Mardin sicillerinde de açıkça rastladığımız bu

değerin yüzyılın ortalarında da sık sık kullanıldığı ve 1 esedi kuruşun 120

akçeye denk geldiğini belgelerden öğrenebilmekteyiz. Örneğin 1745 yılındaMardin ve Nusaybin kazalarından alınan buğday ve arpanın nakli sırasında

kullanılacak olan develerin ücreti olarak 120.000 akçe ayrıldığı belirtilmiş ve

1410 MŞS 252, b. 417. (2 Ramazan 1160/7 Eylül 1747)1411 MŞS 252, b. 416. (2 Ramazan 1160/7 Eylül 1747)1412

 MŞS 195, b. 19. (Evail-i Şaban 1175/25 Şubat 1762)1413 Akdağ, a.g.m., s. 561.1414 Yücel Özkaya, 18. Yüzyılda Osmanlı Kurumları ve Osmanlı Toplum Yaşantısı, s. 269-270.

Page 323: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 323/373

307

bu miktarın 1 esedi kuruş 120 akçe olmak hesabıyla 1000 esedi kuruşa

isabet ettiği kaydedilmiştir.1415 

Esedi kuruş ile aynı dönemde ayrıca 6,25 dirhem ağırlığında 399.031

adet Polonya kaynaklı zolta/zolota da darbedilmiştir. İlk kuruşların bir

kesesinin yani 500 kuruşunun 4060 dirhem ağırlığında basılması

emredilmişti. Buna göre bunların ağırlığı, 8,12 dirhem (26,04 gr.) olmalıdır.

Kuruşun tesbit edilen rayici 120 akçe (40 para), zolotanınki ise 80 akçe (26

para 2 akçe) idi. Dolayısıyla bunların birbirlerine nisbeti 2/3'tü. 1717' den

sonra ise kuruş 120 akçede kalırken zolota 90 akçeye çıkarılmış, bu sebeple

kur nisbeti 3/4 olmuştur.

Bu dönemde sicillerimizde rastladığımız bir diğer para birimi ise “Mar

baş” adı verilen paradır. Avusturya çeyreği adıyla sicillerde geçen bu paranın

bir takım sahtekârlıklara sebep olduğu ve tüccarı zarara uğratacağı

düşüncesiyle yöneticilerin merkezden uyarıldıklarına şahit olmaktayız. 1747

tarihinde gönderilen bir fermanda bu konu açık bir şekilde ifade edilmiş ve

Üsküdar’dan Anadolu’nun orta koluna varıncaya kadar yol üzerinde bulunan

vezirler, mir-i miran, kadılar, naibler ve zabitlere gönderilen emirle Marbaş

olarak adlandırılan Avusturya çeyreğinin ayarının düşük olduğu, dolayısıyla

Müslüman tüccarlara zararının dokunacağından bahisle elinde bu tür paraları

bulunduranların hazine-i amireye getirip yenisiyle değiştirmeleri ve bu tür

parayla alış-veriş yapmamaları istenmiştir.1416  Ancak bu para ile ilgili

sorunların devam etmesi üzerine devlet yöneticileri bu paranın tedavülden

kaldırılmasına karar vermişlerdir. 1764 tarihinde bu paranın tedavülden

kaldırılması için gönderilen fermanda bu durumun sebepleri açıkçabelirtilmiştir. Yine Anadolu’nun orta kolunda olan büyük vezirlere, mir-i

1415  Dergâh-ı muallâm gediklilerinden Hacı Hasan tahvilinden 1158 senesine mahsuben uhdesinde bulunan Mardin ve tevabii kefere ve Yahudi cizyeleri, bundan önce Mardin voyvodası Mehmedtarafından Mardin ve Nusaybin kazalarından satın alınan buğday ve arpanın 1158 senesi malının nakliiçin develere ödenecek ücret olan 120.000 akçe ki her kuruşu 120’şer akçe olmak üzere esedi kuruşla1.000 esedi kuruş (1 esedi kuruş=120 akçe) 1158 Rebiülevvel ayının 15. gününde baş defterdarYusuf’un mehterlerinden Mehmed adlı mehter elinden hazine-i amire defterlerine gelir ve masrafkaydolunmak için temessük verildiğiyle ilgili belge. MŞS 252, b. 299 (29 Rebiyülevvel 1158/1 Mayıs

1745); başka örnekler için bkz. MŞS 252, b. 408. (7 Şaban 1160/14 Ağustos 1747); b. 417. (2Ramazan 1160/7 Eylül 1747)1416 MŞS 252, b. 382. (Evahir-i Safer 1160/4-12 Mart 1747)

Page 324: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 324/373

308

mirana, kadılara, naiblere, ve zabitlere gönderilen bu fermanda halkın elinde

kefere sikkesi olarak bilinip, onar akçeye denk gelen “Mar baş” adlı paranın

bulunduğu, bazı hilekârlar tarafından halk arasında beşer para ve daha

fazlasına sarf edildikleri, darphane-i amirede çeşni olunduğunda her birisinde

on ikişer akçe halis gümüş bulunduğu anlaşıldığından halkın elinde bulunan

Mar baş akçesinin cizyedarlar tarafından on ikişer akçeye satın alınarak

darphane-i amireye teslim olunması istenmiştir. Bu hususta bundan önce

fermanlar yazıldığı ve Anadolu ile Rum ilinin üçer kollarına gönderildiği,

ancak bu paranın dokuzar ve onar akçeye denk gelen iki çeşidinin bulunduğu

ve bunlardan yüz adedinin Edirne kadısı tarafından İstanbul’a gönderildiği,

yapılan araştırmada her birinin bir dirhem olduğu halde dörder paraya denk

geldiği anlaşıldığından bu paraların alışverişten tamamen kaldırılmasına

karar verildiği belirtilmiştir. Bu kararın ilan edilmesi işinin ise baş defterdar

Seyyid Mehmed Avni’ye verildiği, cizyedarların bu hususlara dikkat etmesi

gerektiği de ayrıca belirtilmiştir.1417 

 Akçe ve kuruş kadar Mardin’de altın paraların da sıkça kullanıldığına

şahit olmaktayız. Bu dönemde Mardin’de kullanılan altın paralar “tuğralı

İstanbul Altını”, “Zincirli Altın”, “Fındıklı Altın”, “Yıldız Altını (Tuğralı)”, “Macar

 Altını” ve “Zer-i Mahbûb” tur. Tuğralı İstanbul altını 1703’te, Zincirli 1713’te,

Fındık 1716, Zer-i Mahbûb ise 1729 yılında darp edilmiştir.1418  Tuğralı ve

Zincirli İstanbul altını ile Yıldız ve Macar altınları vezin itibariyle aynı idiler.

Her biri 17,5 kırat 0,5 buğday ağırlığında 3.384 gramdır.1419 

Cizye toplanması sırasında tahsildarların bilgisine gönderilen

fermanlarda halktan toplanılan vergilerin hesaplanmasında para birimleriarasındaki farklılıklardan dolayı sorun çıkmasın diye para birimlerinin

birbirlerine oranları açık şekilde belirtilmiş ve bu konuda duyarlı olmaları

istenmiştir. 1761 tarihli bir ferman bu konuya açıklık getirmekle birlikte bu

dönemdeki para hareketlerine de değinmektedir. Buna göre Mardin ve

Nusaybin kazaları ile bunlara bağlı yerleşim birimlerinde ikamet eden, gelip

1417 MŞS 195, b. 87. (Evahir-i Rebiülahir 1178/17 Ekim-26 Ekim 1764)1418

 Tabakoğlu, Türk İktisat Tarihi, s. 272; Pamuk, a.g.e., s. 183.1419Özer Ergenç, “XVIII. yüzyılda Osmanlı Para Sisteminin Durumu”, IV. Milli Türkoloji Kongresi’ndeSunulmuş Bildiri’den naklen Öksüz, a.g.e., s. 255.

Page 325: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 325/373

309

geçen zimmîlerden Yahudi ve Acem Ermenileri taifelerinin kanunen vermeleri

gereken 1175 yılı cizyeleri toplanırken fakir olanlarından en düşük 1 zer-i

mahbub, orta halli olanlarından 2 zer-i mahbûb ve iyi halli olanlarından en

yüksek 4 zer-i mahbûb alınması istenirken şayet zer-i mahbûb olarak

veremeyip tedarik edemeyenlerin ise rayiç olduğu üzere Cedid İslambol altını

465 akçeye ve Zer-i Mahûub ile Zincirli Mısır altını 330 akçeye ve Tuğralı

Mısır altını 315 akçeye ve Tuğralı sağ paranın her 40 adedi bir kuruş

hesabıyla almaları istemiştir.1420  Yukarıdaki bilgiler o dönemdeki altın paralar

ile akçe ve gümüş arasındaki oranları da ortaya koymaktadır.

XVIII. yüzyıldaki para politikası ile ilgili önemli bir husus da kırık ve

bozuk paraların halk arasında kullanılması ve bunun da paranın değerinin

düşmesine sebep olmasıdır. Nitekim bazı kalpazanların paraların kenarını

kesmeleri yüzünden devlet her defasında önlem almak zorunda kalıyor, eksik

paraları yasaklıyor ve tedavülden kaldırıyordu.1421  Bu sorun XVIII. yüzyılda

da kendisini iyice hissettirmiş, devlet bu konuda pek çok ferman yayınlayarak

önlem almaya çalışmıştır.1422  Sicillerde rastladığımız 1763 tarihli bir ferman

buna örnek olarak gösterilebilir. Eksik hale getirilmiş altınların tedavülde

dolaşması yasak iken bir müddetten beri bazı hilekârların tam altınları

keserek halkın zarara uğramasına sebep oldukları, bu tür altınların

İstanbul’da alınıp satılmasının yasaklandığı belirtilmiştir. Halkın elindeki

Yıldız, Macar, Fındık, Zer-i Mahbûb ve İstanbul Zincirlisi altınların sarraflara

değiştirilmek üzere getirilmesi halinde her bir eksik kıratının yirmi beşer akçe

tenzil ile yine Mısır Zincirlisi, Tuğralı, Tunus altınlarının her bir eksik kıratının

dokuzar akçe tenzil ile değiştirilmesi istenmektedir. Bu uygulamanın OsmanlıDevleti’nin bütün şehir ve kasabalarında uygulanması, eksik ayar altınların

sarraflar vasıtasıyla değiştirilmesi, sarrafların olmaması halinde mukataa,

zeamet ve tımar mültezimleri ile cizyedarlar vesair tahsildarlar tarafından

toplanıp halka verilmeyip yine bunlar tarafından İstanbul’a ulaştırılması

1420 MŞS 195, b. 157. (3 Zilhicce 1174/6 Temmuz 1761) ; Ayrıca başka örnekler için bakınız: MŞS 195,

 b. 99. (Tarih bulunmamaktadır)1421 Akdağ, Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası, Ankara 1975, s. 39.1422 Özkaya, a.g.e., s. 270.

Page 326: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 326/373

310

emredilmiştir. İstanbul’a getirilen eksik altınların ise sarraflar vasıtasıyla

değiştirilip darphane-i amireye teslim olunması ferman olunmuştur.1423

 1423 MŞS 195, b. 71. (Evasıt-ı Rebiülevvel 1177/18-28 Eylül 1763)

Page 327: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 327/373

311

SONUÇ

Mardin şehrine incelediğimiz dönemdeki medeni karakterini

kazandıran devir Artuklu fethiyle başlamıştır. Yavuz Sultan Selim’in bölgeyi

ele geçirmesi ile de Osmanlı hâkimiyetine giren ve kaza statüsüne kavuşan

Mardin, araştırma dönemi olarak seçilen XVIII. yüzyılda belgelere yansıyan

otantik görüntüsünü fiziki, idarî, sosyal ve ekonomik bakımlardan kazanmış

olan hareketli bir yapıya sahipti. Belgelere yansıyan bu durum bahsedilen bu

yönlerden şehrin bir resminin çizilmesine imkân vermiş ve tezimizin enönemli sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Kale, Mardin için incelediğimiz dönemde klasik manasını taşımaya

devam etmekteydi. Şehre asıl kimliğini kazandıran kale, XVIII. yüzyılda da

önemini korumuş, haşmetiyle dikkati çekmiştir. Şehri ele geçirmeyi

düşünenler kalenin bu heybetinden çekinmiş, Mardin’i istila etmek zor

görünmüştür. Şehre hâkim olmak isteyen yerel güçler bile ilk olarak gözlerini

kaleye dikmiş, kaleyi muhasara altına almaya çalışmışlardır. Bütün bu

faaliyetler zaman zaman kalenin hasar görmesine sebep olmuş, araştırma

dönemimiz içerisine birkaç defa kalenin tamiri için ödenek çıkarılmıştır. Bütün

bu argümanlar belgeler ışığında Kale’nin şehir için taşıdığı muhtelif ananaevi

manaların devam ettiğini göstermektedir. Bir savunma, idare ve ekonomi

merkezi olarak kale bu dönemde de hala modern zamanların hemen

şafağında bilindik işlevleri yerine getirmekteydi.

Şehrin yapısı geleneğin oluşturduğu çizgilerde bir görüntü arz

etmekteydi. Mardin’inin bölge özellikleri ve İslam şehrinin klasik yapıları

incelenen dönem Mardin’in de belgelere aksetmiş durumdadır. Kalenin

eteklerine yayılan şehrin enine yolları, birçok mahallenin oluşumuna sebep

olmuş, sokaklar arasındaki geçişler, hangi yoldan giderseniz gidin şehrin ana

yoluna ulaşmanızı sağlamıştır. Abbara denilen evlerin altından, sokaklar

arasındaki geçişleri sağlayan tüneller, çıkmaz sokakların oluşumunu

engellemiş, mahallelerin çok dar ve eğri büğrü olmasına rağmen hemen

hemen hiç çıkmaz sokağı olmayan bir şehir meydana getirmiştir. Çıkmaz

Page 328: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 328/373

312

sokakların oluşturduğu mahalle içerisindeki “mahrem” alan yerine evlerin

yüksek duvarlarla çevrilmiş geniş avluları, dış dünyayla ilişiği kesik rahat bir

alan oluşturmuştur. Şehir, ananevi çizgilerde Mardin hayatında incelediğimiz

dönemdeki yapısıyla önceki yüzyılla kırılmaların yaşanmadığı bir süreci

temsil etmektedir. Dönüşümün izleri henüz görülmeye başlamamıştır.

Evlerin birbirinin ışığını kesmeyecek şekilde, terasların ard arda

sıralandığı bir merdiven şekli görünümü veren şehrin kendine özgü mimarisi

XVIII. yüzyılda da korunmuştur. Ev alım satımları ile evlerde uygulanan bazı

mimari tasarruflardan ortaya çıkan komşular arasındaki vaki bazı sorunlar

mahkeme kayıtlarına yansımıştır. Örneğin ilave bir duvar inşası veya evin

manzarasını kesecek bir tasarruf bu sorunların sebeplerinden olarak

zikredilebilir. Bu durum şehrin mimarisinin sosyal hayatla iç içeliğini

göstermiştir. Yüzyılların verdiği birikim ile meydana gelmiş mimari şekle

muhalefet ederek evin veya avlunun düzenini değiştirmeye çalışanlar

komşuları tarafından tepkiyle karşılanmış ve bu olaylar da mahkemeye

taşınmıştır.

XVI. yüzyılda Mardin’deki mahalle sayısı 9 iken, XVIII. yüzyılda bu sayı

11’e çıkmış, XIX. yüzyılda ise 13’e yükselmiştir. Mahalle sayılarındaki bu

artış, fiziki yapının gelişme içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır. Mahalle

sayılarındaki bu büyüme beraberinde sosyal, dini ve ticari yapıların

çoğulmasına da zemin hazırlamıştır. Elimizdeki belgelerin istatistiki olarak

kullanımıyla bazı mahallellerin daha hareketli olduğu tespit edilmiştir.

Zerraka, Kıssis ve ismine daha çok XVIII. yüzyılda rastlanan Sevindik

mahalleleri mülk alım-satımlarının sıklıkla yapıldığı mahalellerdir. Kıssismahallesi gayrimüslim nüfusun fazla olduğu bir mahalleyken Zerraka ve

Sevindik mahalleleri Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları mahallelerdir.

Çıkardığımız istatistikî bilgiler göstermiştir ki hemen her mahallede

Müslümanlar ile gayrimüslimler beraber yaşamakta ve sadece bir kesimin

oturduğu mahalleler bulunmamaktadır. Müslümanlar ile gayrimüslimler

arasında hemen her mahallede satışlar söz konusudur. Bu konuda bir ayrım

söz konusu değildir. Üstelik evlerin mimarisinden kaynaklanan tuvalet su

Page 329: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 329/373

313

kuyusu gibi bazı bölümlerin ortak kullanımında bile Müslümanlar ile

gayrimüslimler arasında bir ayrım yaşanmamıştır.

İncelediğimiz dönemde Mardin evleri geleneksel yapılarını

korumaktaydılar. Evlerin bazı bölümlerine ait isimlerin Mardin’e özel

adlandırmalar olduğunu gördük. Yatak odası yerine beyt -i freş, misafir odası

yerine manzara, dikdörtgen şeklinde tavanı kemerli oda manasına gelen

odaya beyt-i ezec , düz ve basık tavanlı oda manasına gelen beyt-i

enbub, tuvalet yerine kenif , su kuyusu yerine cub’ul   mâ, odunluk yerine 

neccari   ve avlu yerine havş  kullanılmaktadır. Bu isimler genelde bölgenin

yerel dilinden kaynaklanmaktadır. Yine Mardin evlerinin dikkat çeken

unsurlarından biri de tuvalet ve su kuyusu gibi temel ihtiyaç alanlarının ortak

kullanıldığıdır. Üç evin bir tuvaleti beraber kullanıldığı ya da su kuyusunu

ortak kullandıkları ev satışları sırasında bunlar üzerindeki hisselerini de

satıtışa çıkardıklarını görmekteyiz. Mardin’in zaten su konusunda sıkıntı

çektiği ve sarnıçlar aracılığıyla yağmur suyunu kullandığını bilmekteyiz.

Dolayısıyla su kuyularının ve temizlik alanlarının bu sebepten ortak

kullanıldığı ve değerli olduğu düşünmekteyiz.

Şehirdeki dini ve sosyal kurumların Artuklu dönemiyle oluşmaya

başlamasıyla birlikte Osmanlı dönemiyle de bu haraketlilik devam etmiş,

cami, medrese, külliye türü yapıların onarımına önem verildiği belgelere

yansımıştır. Bu durum sadece Müslümanlar için söz konusu olmamamış,

gayrimüslimlerin de kendi inançları doğrultusunda ibadet yerlerini

korumalarına ve yenilerini eklemelerine izin verilmiştir. Hatta bu cemaatlerin

kendi din adamlarını yetiştirmek için eğitim kurumları açmalarına da müsaadeedilmiştir. Bu konuda belgelerden yansıyan önemli bir tespit de kilise,

manastır türü yapıların onarımı veya yeni bölüm eklemeleri gibi durumlarda

merkezi idareden izin almaları gerekliliğidir. Bu konudaki pek çok şikâyet

belgesi tespit edilmiş, izinsiz bir şekilde kilise veya manastırlara yeni bir

bölüm ekleme veya tadilatta bulunmanın önüne geçilmiştir. Osmanlı Devleti,

cemaatleri kendi dinlerini yaşamada ve inançlarına uygun bir düzen

oluşturmada özgür bıraksada yine de kontrolü elden bırakmadığı, şehirdekifarklı dini yapıları dengeli ve kontrollü bir şekilde tuttuğunu göstermektedir.

Page 330: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 330/373

314

Merkezi idare ile yaşanmaya başlanan bazı gerilimler bu dönem

belgelerinde dikkat çeken önemli bir husustur. Bu durum bazı idari

tasarrufların gerçekleştirilmesine de yol açmıştır. Mardin Osmanlı

hâkimiyetine girmesiyle birlikte eyalet olarak Diyarbekir eyaletine bağlanmış,

ancak sonraları Bağdat ve Musul gibi eyaletlere de bağlandığı görülmüştür.

Mardin’in idari yapısında meydana gelen bu değişikliği aşiretlerin çıkardıkları

huzursuzluklar ile araştırma dönemimiz boyunca çok sık savaşlara sebep

olan İran ile ilişkilere de bağlamak mümkündür. Gelirleri Bağdat ve Musul gibi

İran sınırına yakın yerelere verilmesi için bu eyaletlere bağlandığını

düşündüğümüz Mardin’in yine de Diyarbekir eyaletinden kopmadığı, her

zaman bu eyaletin kontrolü altında ve ondan etkilenerek yönetildiğini gördük.

Nitekim Bağdat ve Musul’a bağlanma süreci çok kısa sürmüş, Mardin bu

eyaletler arasında kısa süreli gelgitler yaşamıştır.

Mardin’in idari yapısındaki önemli tespitlerden biri de şehrin

yönetiminde uygulanan farklı sistemdir. Voyvodalık adı verilen bu sistem ile

İmparatorluğun birçok yerinde uygulanan ve hazineye bağlı vergileri toplama

işini yerine getiren voyvodaların yerine Mardin voyvodalığı ismiyle yeni bir

idari birimin oluşturulduğunu görmekteyiz. Şehirdeki en üst idari pozisyona

sahip olan voyvoda hem vergi gelirlerini iltizama alırken hem de bir sancak

beyi gibi davranmakta, şehirdeki kaza teşkilatından bağımsız olarak faaliyet

yürütmekteydi. Mardin’in kaza teşkilatı, Diyarbekir eyaletinden hiç

ayrılmazken Mardin Voyvodalığı farklı eyaletere bağlanabilmekte, hatta kimi

zaman direk merkezden atanan yöneticiler sayesinde bağımsız bir idari birim

haline gelmekteydi. Bu değişken idari yapı beraberinde şehirdeiktidarsızlıklara sebep olmuş, çatışmalı bir tartışma ortamına zemin

hazırlamıştır. Bütün bunlara XVIII. yüzyılda yürürlüğe konulan mukataaların

ömür boyu belli bir kişiye malikâne yoluyla iltizama verilmesi uygulaması

eklenince, şehirdeki dengeler değişmeye başlamış, yerel aileler ve aşiretler

nüfuz alanlarını arttırmaya başlayarak ve ekonomik birer güç haline

gelmişlerdir. Elbetteki bu değişimler merkezi hükümetin otoritesinin

sarsılmasına sebep olurken, yerel güç unsurlarının Osmanlı Devleti’nin sondönemlerine kadar ulaşan iktidarlarına sebep olmuştur.

Page 331: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 331/373

315

Osmanlı Devleti’nin pek çok yerinde başlayan idari zaaflar bu

dönemde kendisini Mardin’de de göstermeye başlamıştır. Devletin pek çok

alanlarda yaşamaya başladığı değişim ve dönüşümlerin olumsuz rüzgârları

heryerde olduğu gibi Mardin’de de hissedilmeye başlamıştır. İdari yapıdaki

değişim ve istikrarsızlık kendini şehrin diğer kesimlerinde de göstermiş,

şehrin yönetimindeki voyvoda, kadı, müftü gibi görevliler istikrarsızlığın

sebebi olmuşlardır. Merkezden gönderilen yöneticiler ile yerel güçler

arasındaki mücadele, diğer kesimlerinde katılmasıyla XVIII. yüzyılda temelleri

atılan ve XIX. yüzyıla da yayılan bir çatışma alanı doğurmuştur. Normal

şartlar altında 3 yıllığına atanan voyvodalar, görevlerinde genelde bu süreyi

dolduramadan ayrılmak zorunda kalmışlardır. Bazen birkaç ay, bazense

birkaç gün gibi kısa bir süre görevlerinde kaldıklarını gördüğümüz bu kişiler

aynı zamanda şehirde düzenin bir türlü sağlanamamasına da sebep

olmuşlardır. Kısa süreliğine yönetici olan yerel eşraftaki kişiler genelde bir

önceki dönemdeki uygulamaların tersini yapmaya çalışırken, intikam

duygusuyla hareket ettikleri olmuş, bazı devlet görevlileriyle yaşadıkları

sorunlar büyümüş ve tüm şehri sarsan tartışmalara sebep olmuştur.

Mardin’in idari yapısındaki ikinci en etkili yapı Mardin mahkemesiydi.

Voyvodalık kurumundan bağımsız olarak teşkilatlanan ancak beraber hareket

eden bu kurum sadece hukuki işlere bakmamakta, aynı zamana bir takım

idari sorumluluklarıda yerine getirmekteydi. Mardin kadısı aynı zamanda

 Amid kadısıydı. Hukuki yetki alanı oldukça geniş olan mevleviyet payeli Amid

kadısı kendisinin gitmediği yereler naib adını verdiği yardımcılarını atamakta

ve bu kişiler bulundukları yerde kadı gibi davranmaktaydılar. Mardin naibi de Amid kadısı tarafından atanan ve Mardin’in hukuki ve bazı idari işlerinden

sorumlu kişiydi. İncelediğimiz dönemde tespit ettik ki Mardin’in Diyarbekir’den

ayrılıp başka eyletlere idari bakımdan bağlanmasına rağmen Mardin

mahkemesi yine Amid’e bağlı kalmıştır. İdari teşkilatla yargı teşkilatı ayrı

yürümüş ve yargı yürütmeden bağımsız olarak teşkilatlanmıştır.

İncelediğimiz belgelerden tespit ettiğimiz bir başka konuda Mardin

mahkemesinin yoğun bir mahkeme olmadığıdır. Elimizdeki belgeleri tasnifederek çıkardığımız sonuçlara göre yüzyılın birçok döneminde aylık dava

Page 332: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 332/373

316

hacmi ortalama 10 ya da 20 arasındadır. Çoğu zaman günlük işlem hacmi ise

ortalama 2-3’ü geçmemektedir. Bu durum mahkeme için ayrı bir mekân

tahsis etmeyi gereksiz kılarken, çoğu zaman mahkemeler naiblerin evlerinin

bir kısmında ya da ilgili olmasına bağlı olarak voyvodanın önünde

gerçekleşmiştir.

Yaşanan sıkıntıların harici ve genel sebepleri olduğu kadar bölgeye

dair özellikler de bunda etkili olmaktaydı. Sosyal hayata dair yaptığımız

tespitlerde Osmanlı-İslam hukukun hâkim olduğu aile yapısının farklı yönü

olarak, geniş ve nüfuzlu aile tipinin yoğun olduğu, bu aileler arasındaki nüfus

mücadelesinin ise idari yapıyı bile etkilediğini gördük. Bu dönemde, şehirde

gerçekleşen evlilikler içinde birden fazla eş alma uygulaması yaklaşık

%21’dir. Çok eşliliğin birçok nedeni olmakla birlikte asıl belirleyici unsur ise

geneleksel kültürdür. Yine de tek eşlilik oranı %79 gibi ciddi bir orandır.

Sanıldığının aksine bölgede çok eşlilik yaygın değildir. Çok eşli erkekleri

gelirlerine göre tereke kayıtlardan faydalanarak yaptığımız tasnifte az gelirli

kişilerin çok eşliliği tercih etmediğini tespit ettik. Geliri yüksek ve sosyal

statüsü ağa, şeyh gibi kişilerin çok eşliliği daha fazla tercih ettiğini gördük.

Çocuk sayılarınında bölgedeki geleneksel yapının akılda bıraktığı çok

çocukluk kanısının aksine birçok Anadolu kentindeki verilere yakın bir şekilde

üç ya da dört çocuğun tercih edildiğini görmekteyiz. Zaten çok kalabalık bir

nüfusun yaşamadığı ve nüfusun hızlı artmadığını bildiğimiz Mardin’deki

ailelerin çok çocuk tercih etmemelerinin bu sonucu doğurduğunu

söyleyebiliriz.

Mahkemeye yansıyan belgelerden Mardin’de kadınlarındüşünüldüğünün aksine evine kapanık olmadığı, hak ve hukukunu aramakta

erkeklerden farksız olduğu, mülk sahibi olabildiği ve bunu istediği zaman alıp

sattığını, mahkemeye bizzat gelebildiği gibi birilerine vekâlet vermek yoluyla

da hukukunu koruduğunu görmekteyiz. Vekâlet kullanma konusundaki

oranların fazlalığına rağmen, %47, 62 gibi nişandan vazgeçme, %15 gibi

boşanmayı isteme oranları erkeklere çokda bağımlı olmadıklarını

göstermektedir. Bir bedel ödeyerek ya da alacağı bir bedelden vazgeçerekerkekten boşanması yöntemine verilen ad olan muhâlaa yöntemine

Page 333: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 333/373

317

kadınların sıkça başvurmuş olması aslında, evlilik konusunda da cesaretli

olduğunu ve çevrenin tepkisini önemsemediğini göstermektedir. Yine

kadınlara ait tereke kayıtlarana bakıldığında mal varlıklarının genelde

evlendikleri erkeklerden istedikleri mehirler ve ölen eşlerinden kalan miraslar

olduğu anlaşılmaktadır. İş ve ticaret hayatında göremediğimiz kadınların

servetlerinin çoğunluğunu bu yolla edinmişlerdir.

Osmanlı Devleti’nin uyguladığı millet sistemi içersinde yerleri alan

birçok gayrimüslim cemaati içerisinde barındıran Mardin, bu cemaatler

arasındaki uyum ile de ayrı bir örneklik teşkil etmektedir. Yaşanan bazı idari

sıkıntılara rağmen halkın müşterek hayatında bir kırılmanın söz konusu

olmadığını belgelerden öğrenmekteyiz. Müslümanlar ile gayrimüslimler

arasındaki ilişkiler birbirinden farksızdır. Hemen her mahalleyi beraber

paylaşmakta ve komşuluk ilişkilerini sürdürmüşlerdir. Gayrimüslim cemaatler

kendi içerlerinde bir hukuk uygulamakla birlikte asıl olarak şer’i hukuka bağlı

bulunmakta ve bu hukuka duydukları güven onları sık sık şer’i mahkemelere

başvurdurmaktaydı. Yani hukuk, bir üst çatı olarak toplumun müşterek

hayatını ahenk içinde sürdürülmesinde temel unsur olarak işlevini

sürdürmekteydi.

Mardin’de gayrimüslim nüfus olarak Şemsiler, Süryaniler, Ermeniler,

Yahudiler ve Yezidiler yaşamaktaydı. Bunların birbiriyle ve Müslümanlarla

olan ilişkileri genelde komşuluk ilişkileri ve borç alıp-verme, mülk alıp-satma

veya karşılıklı tartışmalarda kendini göstermekteydi. Bu konular içerisinde en

az olanı bir birlerinin dinlerine olan saygısızlıklarından kaynaklanan

tartışmalardır. Yok denilecek kadar az olan bu tip tartışmalar farklı gruplarınhoşgörü içerisinde yaşadıklarının en güzel örneğidir. Aynı mahallede birbirine

bitişik evlerde yan yana yaşayan ancak farklı dini inanca sahip ve farklı

dillerde konuşan bu gruplar arasındaki ahenk dikkat çekicidir.

Mardin’in incelenen devri, aşiretlerin damga vurduğu bir dönemdir.

Sosyal hayatı etkileyen bir unsur olan aşiretler tüm bölgede olduğu gibi

Mardin’de de yoğun ve etkiliydi. Özellikle kırsal alanda gösterdikleri faaliyetler

ile dikkat çeken bu aşiretler genelde yerleşik hayata geçmiş ve şehir hayatıüzerinde de etkilerini göstermeye başlamışlardır. Bulundukları yerlere köy

Page 334: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 334/373

318

ismi olarak kendi isimlerini veren aşiretler, kendi aralarındaki nüfuz

mücadeleleriyle de dikkat çekmişlerdir. Osmanlı Devleti de aşiretleri birer güç

olarak kabul etmiş ve birer vergi ünitesi haline getirmiştir. Tevzi defterlerinden

aldığımız bilgilerde aşiretler güçleri oranında vergi vermiş ve şehir

masraflarına ortak olmuşlardır. İncelediğimiz dönemde tevzi defterlerinde 25

adet aşiret ismine rastladığımız. Bunların bazıları sadece Mardin’de faaliyet

gösterirken Kiki, Milli, Ömeryan gibi tüm bölgede faaliyet sahası oluşturmuş

aşiretlerde mevcuttur. Bunlardan en dikkat çekenleri Milli Aşireti, Sürgücü

 Aşireti, Kiki Aşireti, Ömeryan Aşireti ve Daşilerdir. Bunların Mardin’i nüfusları

altına alabilmek için giriştikleri faaliyetler incelediğimiz yüzyıla damgasını

vurmuştur. Bu konuda devlet ile aşiretler arasında bir çatışmanın

olmadığınıda belirtmek gerekir. Çatışma alanı aşiretlerin kendi arasındadır.

 Aşiretler ile ilgili dikkati çeken bir tespitte, kimi aşiretlerin bazı

dönemlerde masrafa ortak olup, vergi öderken, bazı dönemlerde ise vergiye

tabi tutulmadıklarıdır. İsimleri bazı belgelerde aşiret olarak geçen grupların

daha sonraki belgelerde karye (köy) olarak geçmektedir. Osmanlı

idarecilerinin muhtemelen nüfuz alanlarına ve güçlerine göre vergiye tabi

tuttukları, bu toplulukların farklı tarihlerde değişik tasniflere göre

vergilendirilmeleri belgelerdeki değişiklikleri yaratmıştır. Başka şehirlerde bir

tür vergilendirme usulü olarak, aşiretin o sırada bulunduğu yer dikkate

alınarak “kaza” ismiyle de anılabildiği, Mardin’e ait defterlerde ise kaza ismi

yerine Aşiret-i Milli, Aşiret-i Kiki gibi isimlerle anıldığı ve vergilendirildiğini

tespit ettik. İncelediğimiz 28 tevzi defterinde en çok vergiyi veren aşiretler

Sürgücü ve Kiki aşiretleridir. Zaten nüfuz alanları bakımından da Mardin’inönemli aşiretleri arasındadırlar.

XVIII. yüzyıl Mardin’inde asayiş bakımından oldukça hareketli bir

yapının olduğunu tespit ettik. Kimi zaman şehrin yöneticileri, kimi zaman

yeniçeriler, bazen devlete ait gelir kaynaklarını elinde bulunduran kişiler bu

asayiş problemlerini yaratırken bazen de halk arasından birileri kamuyu

ilgilendiren adi suçlar işleyebiliyorlardı. Cinayet, yaralama, hırsızlık ve genel

ahlaka aykırı fiiller şehri sosyal ve ekonomik yönden olumsuz etkilemiş,herşeyden önemlisi huzur ve güven ortamının yok olmasına sebep olmuştur.

Page 335: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 335/373

319

Özellikle aşiretler arasındaki anlaşmazlıklar şehirde asayiş sorunu yaratmış,

çözüm için merkezi hükümetin müdahalesi gerekmiştir. Öyleki bu kargaşa

ortamı Mardin’in farklı eyaletlere bağlanmasına sebep olmuştur. Millliler ile

Müftü Ahmet Efendi arasındaki çıkan tartışmanın büyümesi sonucunda ise

şehirde yağma olayları görülmeye başlanmış, yeni atanan voyvoda Hacı

 Abbas Ağa bu yağmacıları bulup cezalandırmak için çok zorluk çekmiştir.

 Aşiretler arasında Yezidi olduğu bilinen Şarkiyanlu Aşireti sık sık eşkiyalık

hareketlerine başvurmakta ve huzursuzluğa yol açmaktaydı. Göçebe olan bu

aşiret sık sık farklı yererle iskâna zorlanmış ancak eşkiyalık faaliyetlerinin

önüne geçilememiştir.

İncelediğimiz dönemde öldürme ve yaralama gibi hayata ve vücut

bütünlüğüne karşı işlenen suçlara rastlanıldığı gibi, hırsızlık ve gasp gibi

mülkiyete saldırı suçları da görülmüştür. Bütün bunlar arasında Mardin’de en

dikkat çekeni katır ve at hırsızlıkları ile buna bağlı olarak ortaya çıkmış olan

yaralama ve öldürme olaylarıdır. Şehrin fiziki yapısından kaynaklı olarak en

çok kullanılan ulaşım araçlarından olan katırlar ve atlar dğerleri itibariyle bu

türden olaylara sebep olmuştur. Yaşanan olaylarda keşiflere önem verilmiş,

özellikle şahitlerin ifadeleri olayın aydınlığa kavuşmasında ilk öncelik

olmuştur.

Mardin’de sosyal hayatın bir başka unsurunun Osmanlı şehirlerinin

tamamında olduğu gibi vakıflar olduğu belgelerden açıkça görülmektedir.

Hemen her dini kurumun bir vakfı vardır ve ihtiyaçlarını bu vakıflar üzerinden

karşılamaktadırlar. Önemli bir iş gücünü de besleyen vakıflar sayesinde

imam, duagü, mimar, vs. birçok kişiye iş imkanıda sağlanmaktaydı.Vakfedenlerin kimlerine bakıldığı zaman %93 ile çoğunluğunun erkeklerden

oluştuğunu tespit ettik. Vakfeden erkeklerin kimliklerine bakıldığında şeyh,

hacı, seyyid, ağa gibi toplumun önde gelen kesimlerinden oldukları

anlaşılmıştır. Aynı zamanda zengin ailelerin mallarını geleceğe güvenli bir

şekilde aktarmak için başvurdukları vakfetme yöntemi sayesinde babadan

oğula birkaç kuşak mülklerin kontrolü ailelerin elinde kalmaktaydı. Ev,

dükkân, bağ, değirmen ve bahçe gibi birçok mülkün vakfedildiğini ve dini vesosyal kurumların hizmetine sunulduğunu tespit ettik. Atanan mütevelliler

Page 336: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 336/373

320

yoluyla vakfın işlerini yürütülmekte ve gelecek nesillere aktarılmaktaydı. En

fazla vakıf malına sahip kurum Kasım Padişah Vakfı’dır Şehrin muhtelif

yerlerinde ve şehir dışında birçok ev, dükkân, bağ ve köyün gelirlerine sahip

olan bu vakıfta Hanifi ve Şafi kısımlar ayrı organize dilmiş ve mezhep

farklılığı gözetilerek her iki mezhebinde temsiliyeti sağlanmıştır.

Şehirde sanayi ve ticari faaliyetler de canlı bir görünüm arz

etmekteydi. Mardin’i çevreleyen kırsal alandaki tarımsal faaliyet ile

hayvancılık, kent merkezinde ve çevresindeki birkaç köyde zaman zaman

önemli boyutlara kadar taşınan dokumacılık, boyacılık gibi küçük işletmeler

halinde örgütlenmiş el zanaatları, hali hazırda da sürmekte olan transit

ticaret, bölge ekonomisini canlı tutmakta ve toplumun geçim kaynaklarını

oluşturmaktaydı. Önemli ticari yolların üzerinde bulunan Mardin’in transit

ticaretten faydalandığı, aynı zamandaki şehirdeki bazı üretimlerin gelip geçen

kervanlar aracılığıyla satıldığı da tespit edilmiştir. Tarım ve hayvancılığın

daha çok kırsal bölgelerde, bağ ve bahçeciliğin ise şehir merkezinde oturan

kişilerce de yapıldığı yine tespit edilen konular arasındadır. Şehirdeki bağ ve

bahçelerde yetiştirilen meyvelerin meşhur olduğu hatta iccas  adı verilen

meyvenin saraya padişaha düzenli olarak gönderildiği de belgelerde tespit

edilmiştir.

Mezopotamya ovasındaki tarımsal faliyetlerin başında gelen buğday

ve arpa üretimi incelediğimiz mübayaa defterlerine yansımış ve yüksek

miktarda buğday ve arpanın bu bölgeden toplandığı görülmüştür.

Koçhisar’daki depoda saklanan bu ürünler genelde savaş bölgelerinin ihtiyacı

doğrultusunda farklı yerlere sevk edilmiş, ya da merkeze gönderildiği deolmuştur. Depolardaki ürünler her yıl yenilenmiş eski ürün düşük fiyattan

satılmıştır. Burada dikkati çeken şey Osmanlı’nın uyguladığı iaşe merkezli

tarım politikasıdır. Öncelikle o bölgenin iaşe ihtiyacının karşılanması

sonrasında ise geriye kalanın mübayaa edilmesi yöntemini benimseyen

devlet, bu yolla hem halkın ihtiyaçlarını karşılarken, diğer taraftan devletin

gereksinimlerini gözetmektedir.

Osmanlı Devleti’nin genelinde uygulanan esnaf teşkilatının Mardin’dede sıkı bir şekilde uygulandığını gördük. Bir şeyhin etrafında kümelenen

Page 337: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 337/373

321

esnaf teşkilatları, belirli kurallar çerçevesinde kalfalıktan ustalığa kadar bu

teşkilatın kontrolünde çalışmaktaydılar. Belgelerden tespit ettiğimiz kadarıyla

19 adet çarşıda faaliyet gösteren esnaf grupları yoğun oldukları çarşılara da

 Alaflar Çarşısı, Attarlar Çarşısı gibi kendi isimlerini vermişlerdir. Sûk   ismiyle

anılan çarşılar ekonomik etkinliklerin gerçekleştiği, ticari hayatın kalbinin

attığı yer konumundadırlar.

Ticari hayat içerisinde en fazla dikkati çeken etkinliğin mülk-alım

satımları olduğunu gördük. Elimizdeki defterlerin büyük bir kısmını Arapça

yazılarak kaplayan bu belgeler şehirdeki ticari hareketliliği göstermesi

bakımından önemliydi. Bu belgelerde evler veya diğer mülkler en ince

ayrıntılarına göre yazılmış, kaç odalı olduğu ve odaların özellikler varsa ek

müştemilatı hepsi kayedilerek satış işlemi gerçekleşmiştir. Bir tür noter

hizmeti gören mahkemenin buradaki rolü satışa şahitlik edip kayıt altına

almaktır.

Vergilendirme ve vergi toplama konusunda, zirai sektörün hâkim

bulunduğu sanayi öncesi ekonomilerin tarihte ortak özellikleri olarak beliren

problem ve güçlükler, Osmanlı ekonomisi için de mevcut bulunmuş ve

Osmanlı İmparatorluğu bunları çözmede uzun tarihi boyunca çeşitli

merhaleler göstererek, orijinal, kendine has metotlar meydana getirmiştir. Bu

bağlamda XVII. ve XVIII. yüzyıllara gelindiğinde savaşlardan yenik veya

sonuç almadan çıkan, savaşların uzun sürmesi ve kaybedilmesi ile yeni

finansal kaynak ve araçlar konusunda arayışa girişen Osmanlı Devleti, yeni

üretim kaynaklarına ve yeni vergilere ihtiyaç duymuştur. Bu anlayış

doğrultusunda geleneksel anlayışla geliştirilmiş çözümlerin etkisizliğikarşısında Osmanlı maliyecileri ekonomide merkezileşme eğilimi

gütmüşlerdir. Bu eğilimin bir sonucu olarak da bir iç borçlanma türü olan

mukataa usulüne geçmişlerdir. Mardin mukataasının bu anlamıyla çeşitli

bölgelerden toplanan ve çeşitli türde vergilerden meydana geldiğini tespit

ettik.

Bir dönem Osmanlı idari yapısında ayrı bir sancak olarak yer alan

Nusaybin XVIII. yüzyıl boyunca Mardin ile birlikte anılmıştır. Kaza teşkilatıhariç Mardin ve Nusaybin ortak voyvoda tarafından ve aynı idari sistem

Page 338: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 338/373

322

içerisinde yönetilmiştir. Nusaybin’in ayrı bir naibi varken ayrı bir voyvodası

bulunmamaktadır. Mardin mukataası Nusaybin mukataasını da

kapsamaktadır. Şehrin ihtiyaçları çoğu zaman mukataa malından

karşılanmaktadır. Savaş zamanlarında Mardin mukataası malının savaşın

sürdüğü yerlere aktarıldığınıda tespit etmiş bulunmaktayız.

Mardin ve Nusaybin’in kaza olarak gelirlerinin büyük kısmı has

statüsündeydi. Doğrudan sultan ve devlet hazinesi için ayrılmış durumdaydı.

Sicillerde en fazla ismine rastladığımız mukataa mumhane mukataasıdır.

 Aydınlatma işleminin ağırlıklı olarak mumlar ile sağlandığı bu yüzyılda, bu

hizmetin devlet tarafından kontrol altında ve mukataa statüsüyle iltizama

verildiğini gördük. Bunu içinde mumun ham maddesi olan iç yağı üretiminin

kasaplardan düzenli olarak sağlandığını ve iltizamı alan kişinin yağ stoğunu

sağlaması yükümlülüğü olduğunu gördük. Mumhane mukataası gibi şirkhane,

kellehane ve menzil mukataası da Mardin ve Nusaybin mukataalarının

içerisindeydi. Bunlara ek olarak devletin halktan toplaması gereken vergiler

bulunmaktaydı. Bunlar: âşar-ı şer’iye, rüsumât-ı örfiye, cürm-ü cinayet, bâd-ı

heva, mal-ı gayb, mal-ı mefkûd, adet-i mefkûd, adet-i ağnam, beytu’l mal-ı

amme ve hassa ait cüzi ve külli vergilerdi.

Şehre gelip giden elçilerin ve görevlilerin masraflarının da aşiretlere ve

esnafa tevzi edilerek taksim olunduğunu tespit ettik. Bunlara ek olarak savaş

zamanında alınan imdad-ı seferiyye ile barış zamanlarında alınan imdad-ı

hazeriyye vergileri de bu yolla toplanmaktaydı. Aşiretlere taksim edilen

masrafların bir kısmı da şehirdeki esnafa tevzi edilmekte ve güçleri oranında

ödemeleri istenmektedir. Masraf defterlerinde en fazla gideri, harekethalindeki orduların, kervanların, ulakların ve devlet görevlilerinin belli bir

mesafe kat ettikten sonra geceyi geçirmek, at değiştirmek veya dinlenmek

için konakladıkları yerler olan menziller için yapılan masrafların

oluşturduğunu gördük. Bu masraflar da kimi zaman aşiretlere tevzi edilmekte

kimi zaman ise mukataa malından karşılanmaktaydı.

İdari yapıdaki değişiklikler ve çok farklı kimlikleri içerisinde barındıran

Mardin şehri XVIII. yüzyıl boyunca canlı bir kent olarak görünmektedir. Çokfarklı kültürleri içerisinde sorunsuz ve uyumlu bir şekilde yaşama imkânı

Page 339: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 339/373

323

veren şehir dünya kültür mirasına müşterek hayatında bir tarihi örneği olarak

önemli bir malumat sunmaktadır.

Page 340: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 340/373

324

KAYNAKÇA

A. Arşiv Belgeleri

1. Şer’iye Sicilleri:

Mardin Şer’iye Sicili 195, 252, 251, 262, 247, 266, 203, 241,248, 227,

264, 259, 237, 183.Diyarbakır Şer’iye Sicili, 313, 360, 352.

2. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Belgeleri:

 Ali Emiri, Sultan II. Ahmed, No: 1914, Sultan III. Ahmed, 17253,

11775; Sultan Mehmed, 15032; Sultan III. Mustafa, 726.

Cevdet, Askeriye, No: 15651, 4151, 4997, 11630, 27240, 4266; Evkaf,1389, 21148, 1280, 315, 32295, 12148, 424, 29751, 7646, 30499, 21675,

29751, 12148, 315, 424; Belediye, 6965; Dâhiliye, 657, 6866; Maarif, 1238,

2566, 8616, 158; Maliye, 2151; Nafia, 2698; Sıhhiye, 848; Zabtiye, 4391.

Darbhane-i Amire, No: 2379.

Divan, No: 957.

İbnü’l Emin, Askeriye, No: 7233, 7840; Dâhiliye, 742; Maliye, 8967.

Maliyeden Müdevver Defter, No: 55, 20015, 2335, 4746.Meclis-i Vala, No: 19.

Sadaret, Askeriye, No: 61, 37305.

B. ARAŞTIRMA-İNCELEME ESERLER

 Abdüsselam Efendi; Mardin Tarihi, Haz. Hüseyin Haşimi Güneş, İstanbul

2007.

Page 341: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 341/373

325

 AHISKALI, Recep; “Muhzır ”, DİA., cilt 31, İstanbul 2006.

 AKBULUT, İlhan; “İslam Hukukunda Suçlar ve Cezalar”, Ankara

Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 52, Sayı I, Ankara 2003, s. 167-

181.

 AKDAĞ, Mustafa; Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, cilt 2, (1453-1559),

Barış Yayınları, Ankara 1999.

 _____________; “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve İnkişaf Devrinde

Türkiye’nin İktisadi Vaziyeti” Belleten, cilt XIII, sayı 51, Ankara 1949, s. 497-

564.

 _____________; Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası” Celali

İsyanları”, Bilgi Yayınevi, Ankara 1975.

 AKGÜNDÜZ, Ahmet; Şer’iye Sicillerinin Toplu Katalogu”, Şer’iye Sicilleri, cilt

I, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1988.

 _____________; Osmanlı Kanunnâmeleri ve Hukuki Tahlilleri, cilt II,

Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1990.

 AKTAN, Hamza; “İslam Aile Hukuku”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde

Türk Ailesi, Başbakanlık Aile Araştırmaları Kurumu Yayınları, cilt. II,Bayrak Matbaacılık, Ankara 1992.

 AKSOY, Mustafa; “Sosyal Hayatımızda Başlık-Kalın ve Mehir Kavramlarının

Sosyolojik Tahlili”, Aile Yazıları, cilt 4, (Derleyenler: Beylü Dikeçligil-Ahmed

Çiğdem), Ankara 1990, s.561–565.

 AKŞİT, Cevat; İslam Ceza Hukuku ve İnsani Esasları, Edebiyat FakültesiMaatbaası, İstanbul 1976.

Page 342: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 342/373

326

 AKYILDIZ, Ali; Tanzimat Dönemi Osmanlı Merkez Teşkilatı’nda Reform

(1836-1856), Eren Yayıncılık, İstanbul 1993.

 AKYILMAZ, Gül; “Osmanlı Devletinde Gayrimüslimlerin Hukukî Statüsü,

Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri, cilt II, Ankara 2003, s.

171-187. 

 AKYÜZ, Gabriyel; Mardin İlinin Merkezinde Civar Köylerinde ve

İlçelerinde Bulunan Kiliselerin ve Manastırların Tarihi, Resim Matbaacılık,

İstanbul 1998.

 ALİAĞAOĞLU, Füsun; Mardin Şehir Dokusu ve Evler ,  Tarih Vakfı

Yayınları, İstanbul 2003.

 ALTUN, Ara; Mardin’de Türk Devri Mimarisi, Gün Matbaası, İstanbul 1971.

 ALTUNDAĞ, Şinasi; “Osmanlı İmparatorluğunun Vergi Sistemi Hakkında

Kısa Bir Araştırma”, DTCFD, V. 2(1947).

 ARIK, Feda Şamil; “Osmanlılarda Kadılık Müessesesi”, OTAM, S. 8, Ankara,

1997, s. 2-57.

 ARSAL, Sadri Maksudi; Türk Tarihi ve Hukuk, İ.Ü Hukuk FakültesiYayınları, İstanbul 1947.

 ARTAN, Tülay; “Terekelerin Işığında 18. Yüzyıl Ortalarında Eyüp’te Yaşam

Tarzı ve Standartlarına Bir Bakış Orta Halliliğin Aynası”, 18. Yüzyıl Kadı

Sicilleri Işığında Eyüp’te Sosyal Yaşam, Tarih Vakfı Yay., İstanbul 1998,

s. 49-64.

 ARTUK, İbrahim; Artukoğulları Tarihi, İstanbul 1944.

Page 343: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 343/373

327

 _____________; “Osmanlı Beyliği’nin Kurucusu Osman Gazi’ye Ait Sikke”,

ed. Osman Okyar ve Halil İnalcık, I. Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve

Ekonomik Tarihi (1071-1920) Kongresi Tebliğleri, Ankara 1980, s. 27-33.

 Âşık Paşa-zâde, Tevârih-i Âl-i Osman, Neş. Âli, İstanbul 1332.

 AVCI, Casim; “ Naib” , DİA. C.XXXI, Milli Eğitim, İstanbul 2006. 

 AYDIN, Mustafa; Kurumlar Sosyolojisi, Vadi Yayınları, Ankara 1997.

 AYDIN, M. Akif; İslam-Osmanlı Aile Hukuku, M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Vakfı

Yayınları, İstanbul 1985.

 ____________; “Osmanlı Hukukunda Nikâh Akitleri”, Osmanlı

Araştırmaları, cilt. III (1982), s. 1-12.

 ____________; “Deyn”, DİA., cilt IX, s. 266-268.

 AYKUT, Nezihi; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Sikke Tashihleri” XI. Türk Tarih

Kongresine Sunulan Bildiriler (5-9 Eylül 1990), cilt III, Ankara 1994, s.

1253-1258.

 Aziz Bin Erdeşir-i Esterbâdi, Bezm u Rezm,  çev.Mürsel Öztürk, KültürBakanlığı Yayınevi, Ankara 1990.

BABAN, Şükrü; Tanzimat ve Para, Maarif Matbaası, İstanbul 1940.

BALTACI, Cahit; “Şer’iye Sicillerinin Tarihsel ve Kültürel Önemi”, Osmanlı

Arşivleri ve Osmanlı Araştırmaları Sempozyumu,  İstanbul 1985, s. 127-

132.

Page 344: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 344/373

328

BARBARO,  Josaphat; Anadolu ve İran’a Seyahat,  çev. Tufan Gündüz,

Yeditepe Yayınları, İstanbul 2009, (2. Basım).

BARDAKOĞLU, Ali; " Ceza" , DİA., cilt 7, İstanbul 1993.

 _______________; “Bey’”, DİA., cilt VI, İstanbul 1993.

BARKAN, Ömer Lütfi; “Edirne Askeri Kassamına Ait Tereke Defterleri (1545-

1659)”, Belgeler, III/5-6, TTK, Ankara: 1966, s. 1-49.

 _________________; XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğu’nda

Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, cilt I, İstanbul 1943.

 __________________; “Türkiye’de Toprak Meselesinin Tarihi Esasları”,

Türkiye’de Toprak Meselesi, Toplu Eserler   I, Gözlem yayınları, İstanbul

1980.

BARKEY, Karen; Eşkıyalar ve Devlet Osmanlı Tarzı Devlet

Merkezileşmesi, çev. Zeynep Altok, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul

1999.

BAŞARIR, Özlem; 18. Yüzyılda Malikâne Uygulaması ve Diyarbekir

Voyvodalığı,  Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Ankara 2009.

BATMAZ, Eftal Şükrü; “Osmanlı Devleti’nde Kale Teşkilatına Genel Bir

Bakış”, OTAM, sayı 7, Ankara 1996. s. 3-7.

 __________________; “İltizam Sisteminin XVIII. Yüzyıldaki Boyutları”,

Osmanlı Ansiklopedisi, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2000, s. 39-50.

Page 345: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 345/373

329

BAUDİN, Louis; Para ve Fiyat Teşekkülü, çev. Kamuran Şerif Saru, İstanbul

1944.

BAYRAKTAR, Hilmi; XIX. Yüzyılda Halep Eyaletinin İktisadi Vaziyeti, Fırat

Üniversitesi Ortadoğu Araştırma Merkezi Yayınları, Elazığ 2004.

BAYRAM, Sadi; “Arşivlere Kayıtlı Mardin’de Yapılmış En Eski Vakıflar: İmam

Zeynel Abidin’in 1158 M. Tarihli ve Artukoğullarından Kutbuddini İlgazi İbni

Melik Necmeddin İbni Emir Timurtaş 1178 M. Tarihli Vakfiyeleri”, Makalelerle

Mardin I, Tarih-Coğrafya, İmak Ofset Basım Yayım, İstanbul 2007, s. 289-

306.

BECKER, Carl Heinrich; “Cizye”, İ. A, cilt. 3, Milli Eğitim, s.

BENJAMİN, Tudelalı, PETACHİA, Ratisbonlu; Ortaçağ’da İki Yahudi

Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri, çev. Nuh Arslantaş, Kaknüs

Yayınları, İstanbul 2001.

BEKİ, Şakir; “Türkiye’de İmparatorluk ve Cumhuriyet Devrinde Vakıf

Çeşitleri”, Vakıflar Dergisi, sayı 9, s. 1-12.

BEYAZIT, Yasemin; “Osmanlı İlmiyye Bürokrasisinde Merkez-Çevre

İletişimine Dair Sorunlar (XVI. Yüzyıl)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, cilt

XXIX, Sayı 47, 2010, s. 157-176.

BİLGE, Yakup; Süryaniler Anadolu’nun Solan Rengi,  Yeryüzü Yayınları, 

İstanbul 1996.

BİLMEN, Ömer Nasuhi; Hukuku İslamiyye ve Islahatı Fıkhiyye Kamusu,

Hikmet Neşriyat, cilt II, İstanbul 1976.

Page 346: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 346/373

330

BİNARK, İsmet; Arşiv ve Arşivcilik Bilgileri, T. C. Başbakanlık Cumhuriyet

 Arşivi Dairesi Başkanlığı, Ankara 1980.

BOZKURT, Gülnihal; Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki

Durumu (1839–1914), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1996.

 _____________;“İslam hukukunda Zimmîlerin Hukuki Statüleri” , Prof. Dr.

Kudret Ayiter Armağanı, Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt III, No.

1-4, Ankara 1988, s. 115-155.

BOZKURT, İbrahim; Tarih Boyunca Aşiretçilik ve Şanlıurfa Aşiretleri, İmaj

Yayıncılık, Şanlıurfa 2003.

CAN, Yılmaz; İslam Şehirlerinin Fizikî Yapısı, Diyanet Vakfı Yayınları,

İstanbul 1995.

CANKABAL, Hülya; 17. Yüzyılda Ayntab, Osmanlı Kentinde Toplum ve

Siyaset, İletişim Yayınları, İstanbul 2009. 

Celâlzâde Mustafa, Selimnâme, haz. Ahmed Uğur-Mustafa Çuhadar, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990.

CEZAR, Mustafa; Anadolu Öncesi Türklerde Şehir ve Mimarlık,  Baha

Matbaası, İstanbul 1977.

CEZAR, Yavuz; “Bir Âyanın Muhallefatı Havza ve Köprü Kazaları Âyanı Kör

İsmail-oğlu Hüseyin (Müsadere Olayı ve Terekenin İncelenmesi)”, Belleten,

S. 41, TTK, Ankara 1977 s. 41-178.

 ____________; Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, (XVIII.

yy’ dan Tanzimat’a Mali Tarih), Alan Yayıncılık, İstanbul 1986.

Page 347: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 347/373

331

 ___________; “18. ve 19. Yüzyıllarda Osmanlı Taşrasında Oluşan Yeni Mali

Sektörün Mahiyet ve Büyüklüğü Üzerine”, Dünü ve Bugünüyle Toplum ve

Ekonomi IX, (Nisan 1996), s. 89-143.

CİN, Halil; İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Ankara Üniversitesi

Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara 1974.

 ________; Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara 1978.

 ________, AKGÜNDÜZ, Ahmet; Türk Hukuku Tarihi,  cilt I-II, OSAV,

İstanbul 1995.

CİZİRİ, Şerefhan; “Omeriyan ve Çevresindeki Aşiretler Hakkında

Düşünceler”, Uluslararası Ömerli-Ömeryan Sempozyumu,  Mardin Artuklu

Üniversitesi, Yayınları, İstanbul 2012, s. 162-188.

ÇADIRCI, Musa; “Posta Teşkilâtı Kurulmadan Önce Osmanlı

İmparatorluğu’nda Menzil-hâne ve Kiracıbaşılık”, VIII. Türk Tarih Kongresi 

(11-15 Ekim 1976), cilt II, Ankara 1981, s. 1359-1365.

ÇAĞATAY, Neşet; Bir Türk Kurumu Olarak Ahilik, Türk Tarih Kurumu

Yayınları,  Ankara 1975.

ÇAKIR, Baki; Osmanlı Mukataa Sistemi, XVI-XVIII. Yüzyıl, Kitabevi

yayınları, İstanbul 2003.

ÇELİK, Mehmet; Süryani Kilisesi Tarihi, Yaylacık Matbaası, C. I, İstanbul

1987.

ÇETİN, Altan; Memlük Devleti’nin Kuzey Sınırı, TTK Yayınları, Ankara2009.

Page 348: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 348/373

332

ÇETİN, Osman; Sicillere Göre Bursa’da İhtida Hareketleri ve Sosyal

Sonuçları, (1472-1900), TTK Yayınları, Ankara 1999.

ÇETİN, Cemal; “İşlevleri ve Özellikleri Bakımından Konya Menzilleri (XVII-

XVIII. yüzyıllar)” Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı: 21, Konya 2007, s.

295-344.

ÇINAR, Hüseyin; 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayntab, Şehrinin Sosyal ve

Ekonomik Durumu, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2000.

ÇİÇEK, Kemal; “Cemaat Mahkemesinden Kadı Mahkemesine Zimmîlerin

Yargı Tercihi”, Pax Ottomana, (ed: Kemal Çiçek) Sota & Yeni Türkiye

Yayınları, Ankara 2001, s. 31-49.

ÇOLAK, Kamil; “İnebahtı Muhafızlarının 1797 Tarihli İmdâd-ı Hazariyye

Gelirleri”  SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,  Aralık

2009, Sayı:20, s. 47-52.

DARLİNG Linda; “Revenue and Legitimacy” Tax Collection and Financial

Administration in the Ottoman Empire, 1560-1660,  Leiden Brill, 1996, s.

281-306.

DAŞCIOĞLU, Kemal; “Osmanlı Döneminde Rüşvet ve Sahtekârlık Suçları ve

Bunlara Verilen Cezalar Üzerine Bazı Belgeler”, Sayıştay Dergisi, Sayı 59,

 Ankara 2005, s. 119-124.

DEMİR, Zeki; Süryani Kilisesi ve Kilisenin Yedi Gizi, İstanbul 2001.

Page 349: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 349/373

333

DEMİREL, Ömer, GÜRBÜZ, Adnan, TUŞ, Muhittin; “Osmanlılarda Ailenin

Demografik Yapısı”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, C. I,

 Ankara 1992, s. 97-161.

 _____________; “Osmanlı Anadolu Ailesinde Ev, Eşya ve Giyim Kuşam

(XVI-XIX. Yüzyıllar)”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi II,

 Ankara 1992, s. 703-755.

DEVECİ, Yıldız; “Osmanlıdan Günümüze Mardin Ermenileri”, Uluslararası

Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, s. 553-570.

Deveci, Yıldız, Çerme, Tomas; Geçmişten Günümüze Ömerli (Mahserte)’de

Siyasi, Sosyal, Dini ve Etnik Yapı Bağlamında Ermeniler, Uluslararası

Ömerli-Ömeran ve Çevresi Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2012, s. 331-

364.

DEVELLİOĞLU, Ferit; Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat,  Aydın

Kitapevi, Ankara 1997.

DİNÇ, Güven; “ Şer‘iye Sicillerine Göre XIX. Yüzyıl Ortalarında Antalya’da

 Ailenin Sosyo-Ekonomik Durumu”,  Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi

Araştırma Merkezi Dergisi (OTAM ), S. 17, Ankara, 2005, s. 1-18.

DOĞAN, İsmail; “Tanzimat Sonrası Sosyo-Kültürel Değişmeler ve Türk Ailesi”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, cilt I, Ankara 1992,

s. 184-186. 

DÖNDÜREN, Hamdi; Delilleriyle İslam Hukuku Şahıs, Aile ve Çözümlü

Miras, Konya 1977.

 ________________; İslam Hukukuna Göre Alım-Satımda Kâr Hadleri, İnce Matbaası, Balıkesir 1984.

Page 350: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 350/373

334

DÖNMEZ, İbrahim Kâfi, “Yetim”, İ.A., c. XIII, s. 401-402.

DÖNMEZER, Sulhi; Kriminoloji, Beta Yayınevi, İstanbul 1994.

DÜZBAKAR, Ömer; “ Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri” , İ.Ü. Fen-

Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 4, S. 5, 2003/2, s. 97-108.

 _______________; “Osmanlı Toplumunda Çok Eşlilik: 1670–1698 Yılları

 Arasında Bursa Örneği”, OTAM, Sayı 23/ Bahar 2008, s. 85-100.

 _______________; “İslam-Osmanlı Hukukunda Hırsızlık Suçu: 16-18.

Yüzyıllarda Bursa Şer’iye  Sicillerine Yansıyan Örnekler”, Türkiye Sosyal

Araştırmalar Dergisi, Sayı 5, Ağustos 2005, s. 79-105.

Ebu Abdullah Muhammed İbn Batuta Tanci; İbn Batuta Seyahatnamesi,

çev. A. Sait Aykut, YKY, İstanbul 2000.

Ebu Bekir-i Tihrani, Kitâb-ı Diyarbekriyye, (Ter. Mürsel Öztürk), Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara 2001.

Ebu’l-ulâ Mardin, “Kadı”, İ.A., c. VI, Milli Eğitim, s. 582-584.

EKEN, Galip; “19. Yüzyıl Mardin Vakıfları Üzerine”, Türkiyat AraştırmalarıDergisi, sayı: 20, s. 233-253.

ERDOĞAN, Mehmet; Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Neşriyat,

İstanbul 2005.

ERGENÇ, Özer;  Osmanlı Klasik Dönemi Kent Tarihçiliğine Katkı: XVI.

 Yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara Enstitüsü Vakfı Yayınları, Ankara 1995.

Page 351: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 351/373

335

 _____________;  XVI. Yüzyıl Sonlarında Bursa, TTK Yayınları,  Ankara

2006. 

 _____________; “XVIII. Yüzyılda Osmanlı Taşra Yönetiminin Mali Nitelikleri”,

Journal of Turkish Studies, C.10, 1986, s. 87-96.

 ____________; “Osmanlı Şehirlerinde Esnaf Örgütlerinin Fiziki Yapıya

Etkileri”, İslam Geleneğinden Günümüze Şehir ve Yerel Yönetimler, 

Editör: V. Akyüz, S. Ünlü, İlke Yayınları, İstanbul 1996.s. 407-417.

 ____________; “XVIII, Yüzyılda Osmanlı Ticaret ve Sanayi Hayatına Dair

Bazı Bilgiler”, Belleten, Ankara 1988, cilt III, s. 551-533.

 _____________; "1580-1596 Yılları arasında Ankara ve Konya

Şehirlerinin Mukayeseli İncelenmesi Yoluyla Osmanlı Şehirlerinin

Kurumları ve Sosyo Ekonomik Yapısı Üzerine bir Değerlendirme,

Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1973.

ERGENE, Boğaç; Local Court, Provencial Society and Justice in the

Otoman Empire, Brill-Leiden-Boston 2003.

ERKAL, Mustafa; Sosyoloji (Toplum Bilimi), Der Yayınları, İstanbul 1995.

ERKAL, Mehmet; ”Cizye”, DİA, cilt. 8, s. 42-45.

ERKEK, Mehmed Salih; “Şer’iye Sicillerine Göre XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında

Mardin’de Hukukun Uygulanışı”, I. Uluslar arası Mardin Tarihi

Sempozyumu Bildirileri, İstanbul 2006.

ERPOLAT, M. Salih; “ Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyılda Mardin

Sancağı’ndaki Aşiretler ” , Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu, İstanbul

2006, s. 447-466.

Page 352: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 352/373

336

ERSOY, Osman; “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, AÜDTCFD, 

XXI/3-4 (1975).

ERTEN, Hayri; Konya Şer’iye Sicilleri Işığında Ailenin Sosyo-Ekonomik

ve Kültürel Yapısı (XVIII. Yüzyılın İlk Yarısı),  Kültür Bakanlığı Yayınları,

 Ankara 2001.

Evliya Çelebi; Seyahatname, Haz: Mümin Çevik, Üçdal Neşriyat, İstanbul

1986, cilt 3-4.

EYİCE, Semavi; “Bedesten”, DİA, İstanbul, 1992, s. 304-311.

FAROQHI, Suraiya; Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, Tarih Vakfı

Yayınları, İstanbul 2002.

 _______________; Osmanlı Dünyasında Üretmek, Pazarlamak,

 Yaşamak, çev: Gül Çağalı Güven-Özgür Türesay, Yapı Kredi Yayınları,

İstanbul 2003.

 _______________; “Crisis and Change, 1590-1699”, in An Economic and

Social History of the Ottoman Empire, 1300-1914, ed. Halil İnalcık with D.

Quataert, Cambridge: Cambridge University Press, 1994. s. 412-636.

FEKETE, L.; “XVI. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendisinin Evi”, çev. SadrettinKaratay, Belleten, XXIX/115-116, 1965, s. 615-638.

GENÇ, Mehmet; Osmanlı  İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, Ötüken

Neşriyat, İstanbul 2009.

 ____________; “ İltizam”, DİA, XXII, İstanbul 2000, s. 154-158.

Page 353: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 353/373

337

GERBER, Haim; “Social and Economic Position of Women, in an Otoman

City, Bursa 1600-1700”, IJMES, XII/3 (1980), s. 231-244.

GİBB, Hamilton Alexander Rosskeen, DAVİES, C. Colin; “Naib”, İ.A., C. IX, s.

50-51.

GİDDENS Anthony; Sosyoloji, Ayraç Yayınevi, Ankara 2000.

GÖKALP, Ziya; Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler , Kaynak

Yayınları, Haziran 2009.

GÖKMENOĞLU, Hüseyin Tekin; İslam'da Şahsiyet Hakları, Türkiye Diyanet

Vakfı Yayınları, Ankara 1996.

GÜLER, Ali; “İlk Yazılı Türkçe Metinlerde Aile ve Unsurları”, Sosyo-Kültürel

Değişme Sürecinde Türk Ailesi, cilt I, Ankara 1992, s. 69-81.

 __________; Türkiye’deki Gayri Müslimler, Sosyo-Ekonomik Durum

Analizi, Genelkurmay Basım Evi, Ankara 1996.

GÜLER, İbrahim; “XVIII. Yüzyılda Osmanlı Esnaf ve Zanaatkârları ve

Sorunları Üzerine Gözlemler”, Muğla Üniversitesi SBE Dergisi, 2000, cilt1,

sayı 2, s. 121-158.

GÜMÜŞ, Ercan; “ XVI. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla Kadar Mardin İdaresinde Milli

 Aşireti ve Aşiretin Nüfuz Mücadeleleri”, Uluslararası Mardin Tarihi

Sempozyumu Bildirileri, İmak Ofset Basım Yayım, İstanbul 2006, s. 815-

830.

GÜNDÜZ, Tufan; Anadolu’da Türkmen Aşiretleri, Yeditepe Yayınevi,

İstanbul 2010.

Page 354: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 354/373

338

GÜNEL, Aziz; Türk Süryanileri Tarihi, Oya Matbaası, Diyarbakır 1970.

GÜNEŞ, Hüseyin Haşimi; Abdüsselam Efendi Mardin Tarihi Adlı Kitabın

Önsözü, İmak Ofset Yayın Basım, İstanbul 2007.

GÜRAN, Tevfik; 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı Üzerine Araştırmalar , haz.

Muhittin Salih Eren, Eren Yayıncılık, İstanbul 1998.

 ____________;“Tarım Politikası (1839-1913)”, Osmanlı Ansiklopedisi, C.

V, (1999), s. 306.

GÖRGÜN, Şanal; Hukukun Temel Kavramları, Siyasal Kitabevi, Ankara

1994.

GÖYÜNÇ, Nejat; XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, TTK Yayınları, Ankara

1991.

 _____________; “Evliya Çelebinin Mardin ve Yöresi Hakkında Yazdıkları”,

Marmara Üniversitesi Türklük Araştırmaları Dergisi,  Sayı: 4 (1989), s.

225-227.

HALAÇOĞLU, Yusuf; “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru, Adana

Sicilleri”, TD, 30 (1976), s. 99-108.

 __________________; XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda DevletTeşkilatı ve Sosyal Yapı, TTK yayınları, Ankara 1998.

 __________________; XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân

Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, TTK yayınları, Ankara 1997.

 __________________; Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme (Menziller), 

PTT Genel Müdürlüğü yayınları, Ankara 2002.

Page 355: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 355/373

339

HEYD, Uriel; “Eski Osmanlı Ceza Hukukunda Kanun ve Şeriat” , Ankara

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, çev. Selahaddin Eroğlu, Ankara, cilt

26, s. 633-640.

Hoca Sadredettin Efendi; Tacü’t-Tevarih, Haz. İsmet Parmaksızoğlu, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999, C. IV.

HOURANİ, Albert. Habib; “The Islamic City in the Light of Recent Reserach”,

The Islamic City, ed. A. H. Hourani- S. M. Stern, Oxford 1970, s. 1-24.

HÖKELEKLİ, Hayati; Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,

 Ankara 2001.

İBN, Cübeyr; Endülüs’ten Kutsal Topraklara, Selenge Yayınları,  İstanbul

2003.

İBN, Haldun; Mukaddime, haz. Süleyman Uludağ, Dergâh Yayınları, İstanbul

2009.

İBN, Kemal; Tevârih-i Âl-i Osman, (VII. Defter Tenkidli Transkripsiyon),

Haz. Şerafettin Turan, Ankara 1957.

İLGÜREL, Mücteba; “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, TD, 28-29

(1975), s. 123-125.

 ________________; “Osmanlılarda Eşkıyalık Hareketleri”, DİA, cilt XI,

İstanbul 1995, s. 467-468.

 _________________; “ Yeniçeri” , İ.A., cilt XIII, s. 385-395.

İlmihal II, İslam ve Toplum, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara 2006.

Page 356: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 356/373

340

IMBER, Colin; Şeriattan Kanuna, Ebussuud ve Osmanlı’da İslami Hukuk,

Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2004.

 ___________; “Kadınlar, Evlilik ve Mülkiyet: Yenişehirli Abdullah’ın Behcetü’l-

Fetâvâ’sında Mehir”, Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları, Editör:

Madeline C. Zilfi, İstanbul 2000, s. 77-101.

İNALCIK, Halil; “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, AÜDTCF

Dergisi, C.1, S.2, Ankara 1942, s. 89–96.

 ____________; “15. Asır Türkiye İktisadi ve İçtimai Kaynakları”, İktisat

Fakültesi Mecmuası, 15 (1-4 ve 153-4): 51-75.

 ____________; “Centralization and Decentralization in Ottoman

 Adminstration”, Studies in Eighteeth Century Islamic History, ed. T. Naff

and R. Owen, London 1977, pp. 27-52.

 _____________; “Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Tarihiyle İlgili Belgeler:

Bursa Kadı Sicillerinden Seçmeler: III: Köy Sicil Terekeleri” Belgeler ,

XV/19, Ankara 1993, s. 23-167.

 ____________; “Mahkeme”, İ.A., C. VII, Milli Eğitim, s. 149-151.

 ___________; Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ (1300-1600), çev.

Ruşen Sezer, İstanbul 2003.

 ___________; “Cizye (Osmanlılarda Cizye)”, DİA, cilt 8, S. 45-48.

 ___________; Osmanlı İmparatorluğu’nun Sosyal ve Ekonomik Tarihi:

1300-1600, Eren Yayıncılık, İstanbul 2000.

Page 357: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 357/373

341

 ___________; “Military and Fiscal Transformation in the Ottoman Empire,

1600-1700”, Archivum Ottomanicum, VI , Louvain, 1980.

 ___________; “Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluş ve İnkişafı Devrinde

Türkiye’nin İktisadi Vaziyeti Üzerinde Bir Tetkik Münasebetiyle” Belleten, cilt

XV, sayı 60, Ankara 1951, s. 629-690.

İNANÇ, Veli; “Osmanlı Devletinde Yetimlerin Sosyal Haklarının Korunması”,

Savaş Çocukları ve Öksüzler, Editörler: Emine Gürsoy-Aylin Koç, İstanbul

2003, s. 19-22.

İPŞİRLİ, Mehmet; “Sosyal Tarih Kaynağı Olarak Şer’iye Sicilleri”, Tarih ve

Sosyoloji Seminerleri (28-29 Mayıs 1990 ), Bildiriler , İstanbul 1991, s. 157-

162.

JENNİNGS, R. C. ; “Women in Early 17. Century Ottoman Judicial Records-

the Shari’a Court of Anatolian Kayseri”, JESHO (1975 ), 18: 53-114.

 _________________; “Zimmis in Early 17. Century Ottoman Judicial

Records-the Shari’a Court of Anatolian Kayseri”, JESHO (1978), 21: 225-93

 _________________; “The Legal Position of Women in Kayseri, a LargeOttoman City, 1590-1630” International Journal of Women’s Studies 

(1980), 3: 559-82.

 _____________;“ Kadı Court and Legal Procedure in 17th Century Otoman

Kayseri”, Studia Islamica, XLVIII (1978).

Page 358: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 358/373

Page 359: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 359/373

343

Kâtip Ferdi, Mardin Mülük-i Artukiye Tarihi, Kitabeleri Vesair Vesaik-ı

Mühimmiye, Neşr: Ali Emîrî, İstanbul 1939.

Kevser Kâmil Ali-Salim Öğüt; “Çok Evlilik”, DİA, C. XVIII.

KILIÇ, Orhan; “17. Yüzyıl Mardin Tarihinden İki Kesit: Gayrimüslim Nüfus ve

Kale Teşkilatı”, Makalelerle Mardin, C. I, İstanbul 2007, s. 415-428.

KOÇAK, Zülfiye; “Şer’iyye Sicillerine Göre XVII. Yüzyılda Ayntab ve

Çevresinde Gayrimenkul Satışları (1600-1650)”, History Studies, Volume

2/2 2010

KOÇU, Reşad Ekrem; Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Ankara

1967.

KÖPRÜLÜ, Fuad; “Vakıf Müessesi ve Vakıf Vesikalarının Tarihi Ehemmiyeti”,

Vakıflar Dergisi, S. 1, Ankara 1938, s. 1-6.

KURT, Abdurrahman; “Dini Kaynakların Çokeşliliğe İlişkin Görüşleri ve

Osmanlılarda Çok Eşlilik”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

C. 8, S. 8, 1999, s. 183-214.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat S.; “Osmanlı İktisadi Yapısı”, Osmanlı Devleti

Tarihi, ed: E. İhsanoğlu, İstanbul 1999, s. 565-567.

MENEKŞE, Ömer; XVII  ve XVIII. Yüzyılda Osmanlı Devletinde Hırsızlık

Suçu ve Cezası, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1998.

MANTRAN, Robert; 17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul, Kurumsal-

İktisadi- Toplumsal Tarih Denemesi, çev. M. Ali Kılıçbay-Enver Özcan, ciltI-II, Ankara 1990.

Page 360: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 360/373

344

MAYDAER, Saadet; “Klasik Dönem Osmanlı Toplumunda Boşanma (Bursa

Şer’iye Sicillerine Göre)”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

cilt 16, sayı 1, 2007.

MISTANOĞLU, Nurhan; “Kırşehir’de XIX. Yüzyılın Sonlarında Sosyo-Kültürel

Bakımdan Ailenin Genel Özellikleri (1875 – 1900)”, Selçuk Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21 / 2009.

Milli Ahmet Feyzullah; Mardin İli Millizade Ailesi Özgeçmişi ve Soyağacı, 

(Daktilo Metni), İstanbul 1993.

MİNORSKY, V.; “Mardin”, İ.A., C. VII, Milli Eğitim, s. 317-322.

Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları, Editör: Madeline C. Zilfi,

Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2000.

MUMCU, Ahmet; Osmanlı Devleti’nde Rüşvet, İnkılâp Yayınevi, İstanbul

1985.

NASIROĞLU, Mehtap; Seyyahların Gözüyle Mardin ve Çevresi,

Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Şanlıurfa 2010.

NEDKOFF, Boris Christoff; “Osmanlı imparatorluğunda Cizye (Baş Vergisi)”,çev. Şinasi Altundağ, Belleten VIII/32 (1944), s. 599-622.

NİEBUHR, Carsten; Travels Through Arabia, and Other Countries in The

East, C. II, London 1792.

OLİVİER, Guillaume Antoine; Türkiye Seyahatnamesi, çev. Oğuz Gökmen,

C. 2, İstanbul 1991.

Page 361: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 361/373

345

ONGAN, Halit; Ankara Sicilleri I-II, Ankara 1974.

ORHONLU, Cengiz; Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşiretlerin İskânı, Eren

Yayıncılık, İstanbul 1987.

ORTAYLI, İlber; “Osmanlı Kadısı- Tarihî Temeli ve Yargı Görevi”, Ankara

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, XXX/1-4 (Ankara 1977), s.

119-128.

 _____________; “Osmanlı Toplumunda Aile”, Osmanlı İmparatorluğunda

İktisadi ve Sosyal Değişim, Turhan Kitapevi, Ankara 2004.

“Osmanlı Öncesi İle Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf ve

Ekonomi Semineri”: 9-10 Mayıs, 2002: Bildiriler,  İstanbul Üniversitesi

Tarih Araştırma Merkezi 2003.

ÖKSÜZ, Melek; On Sekizinci Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon, Toplum-

Kültür-Ekonomi, Serander Yayınları, Trabzon 2006.

ÖZBAY, Rahmi Deniz; “17. Yüzyılda İltizam Sisteminde Peşin Mukataa

Satışlarından Malikane Uygulamasına (1656-1658)”, Uluslararası 7. Bilgi,

Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, s. 2108-2125.

ÖZCAN, Tahsin; “Osmanlı Yetiminin Hamisi: Eytam Sandıkları”, Yoksulluk I-

III  (31 Mayıs-1 Haziran 2003 tarihlerinde Deniz Feneri Derneği tarafındandüzenlenen Yoksulluk Sempozyumu’na sunulan bildiri), Deniz Feneri

Yayınları, cilt III, İstanbul 2003.

ÖZCOŞAR, İbrahim; Merkezileşme Sürecinde Bir Taşra Kenti Mardin,

Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, Mardin 2009.

Page 362: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 362/373

346

 _________________; “13 Mahalle 7 Cemaat (19. Yüzyıl Mardin’de

Cemaatler Arası Sosyal Uyuma Örnekler)”, I. Uluslararası Sosyal

Araştırmalar Sempozyumu (EUSAS ), (20-22 Nisan, Erciyes, 2006).

 ________________; GÜNEŞ, H., DİNÇ, F.; 235 Nolu Mardin Şer’iye Sicili

Belge Özetleri ve Mardin, İstanbul 2007.

 _______________; Bir Yüzyıl, Bir Sancak, Bir Cemaat, Mardin

Süryanileri, Beyan Yayınları, İstanbul 2008.

ÖZDEĞER, Hüseyin; 1463–1640 Yılları Bursa Şehri Tereke Defterleri,

Yeni Zamanlar Sahaf Yayınları, İstanbul 1988.

ÖZDEMİR, Rıfat; XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara, Kültür ve Turizm

Bakanlığı yay., Ankara 1986.

 _____________; “Tokat’ta Ailenin Sosyo-Ekonomik Yapısı (1771–1810)”,

Belleten, C. LIV, S. 211, Ankara 1990. s. 993-1052.

ÖZEL, Oktay; “Osmanlı Demografi Tarihi Açısından Avarız ve Cizye

Defterleri”, Osmanlı Devletinde Bilgi ve İstatistik, ed. Halil İnalcık-Şevket

Pamuk, DİE yay., Ankara 2001.

 ___________, ÇETİNSAYA, Gökhan; “Türkiye’de Osmanlı Tarihçiliğinin Son

Çeyrek Yüzyılı: Bir Bilanço Denemesi”, Toplum ve Bilim, Sayı: 91 (Kış2001-2002), s. 8-38.

ÖZER, Ahmet; Doğu Anadolu’da Aşiret Düzeni, Boyut Yayınevi, İstanbul

1990.

ÖZMEN, İsmail; Vesâyet Hukuku Davaları, Yetkin Basımevi, Ankara 1996.

Page 363: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 363/373

347

ÖZKAYA, Yücel; “Anadolu’daki Yeniçerilerin Düzensizliği İle ilgili Belgeler ve

İzmir’de Yeniçeriliğin Kaldırılması Hakkında Bir Belge”, AÜDTCF Dergisi, cilt

XXIII, sayı 1-2, Ankara 1966. s. 75-92.

 _____________;XVIII. Yüzyılda Osmanlı Kurumları ve Osmanlı Toplum

 Yapısı, Kültür Bakanlığı yayınları, Ankara 1985.

 _____________; “XVIII. Yüzyılda Çıkarılan Adaletnamelere Göre Türkiye’nin

İç Durumu”, Belleten, Ankara 1974, cilt XXXVIII, sayı 151. s. 454-458.

 _____________; “XVIII. Yüzyılın Sonlarında Tevzi Defterlerinin Kontrolü”, 

SÜEFD, sayı 1. s. 135-155.

 _____________; Osmanlı İmparatorluğunda Ayanlık, TTK yayınları,

 Ankara 1994.

ÖZKURT, Nevin Ünal; “İslam Ceza Hukukunda Kadın”, Ankara Üniversitesi

Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 56, Sayı 2, Ankara 2007. s. 83-95.

ÖZSOY, Osman; “Osmanlı Toplumunda Mahalleliler Arası Münasebetler”,

Türk Dünyası Araştırmaları Tarih ve Kültür Dergisi, sayı 144, 1998. s. 59-

62.

ÖZTÜRK, Said;  “Askeri Kasama Ait 17. Asır İstanbul Tereke Defterleri

(Sosyo-Ekonomik Tahlil )”, OSAV, İstanbul 1995.

 ___________; “Osmanlı’da Çok Evlilik”, Türkler, Yeni Türkiye Dergisi, cilt

21, Ankara 2002.

ÖZTÜRK, Nazif; “Toplum-Devlet İlişkilerinde Vakıfların Yeri”, II. Vakıf HaftasıTebliğleri (3-9 Aralık 1984), Ankara 1985, s. 32-35.

Page 364: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 364/373

348

ÖZVAR, Erol; Osmanlı Maliyesinde Malikâne Uygulaması,  Kitabevi yay.,

İstanbul 2003.

PAKALIN, M. Zeki; Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,  cilt II,

MEB yayınları, İstanbul 1993.

 _______________; “Cizye”, Osmanlı Tarihi ve Deyimleri Sözlüğü, cilt I,

MEB yayınları, İstanbul 1993.

 _______________; “Tevzi Defteri”, Tarih Deyimleri Sözlüğü, cilt III, MEB

yayınları, İstanbul 1993.

 _______________; “Levend”, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri

Sözlüğü, cilt II, MEB yayınları, İstanbul 1993.

PAMUK, Şevket; “Money in the Ottoman Empire, 126-1914” in An

Economic and Social History of the Ottoman Empire, 1300-1914, ed.

Halil İnalcık with D. Quataert, Cambridge: Cambridge University Press, 1994,

p. 945-985.

 _____________; “Osmanlı Devleti’nin İç Borçlanma Kurumlarının Evrimi

1600-1850”, Osmanlı Maliyesi Kurumlar ve Bütçeler , cilt I, Osmanlı

Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, İstanbul 2006. s. 27-38.

 _____________; Osmanlı İmparatorluğunda Paranın Tarihi, Tarih Vakfı

Yurt yayınları, İstanbul 2003.

PARMAKSIZOĞLU, İsmet; İbn-i Batuta Seyahatnamesinden Seçmeler” 

Milli Eğitim Bakanlığı yayınları, İstanbul 1993.

Page 365: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 365/373

349

PİRENNE, Henri; Ortaçağ Kentleri, Kökenleri ve Ticaretin Canlanması,

çev. Şadan Karadeniz, İletişim Yayınevi, İstanbul 1990.

POLO, Marco; Geziler Kitabı, çev. Ömer Cemal Güngören, Yol yayınları,

İstanbul 1985.

SAMİ, Semseddin; Kâmus-ı Türkî , Çevik Matbaacılık, İstanbul 1989.

SARI, Serkan; “Tereke Kayıtlarına Göre XVIII. Yüzyılda Mardin’de Sosyal-

İktisadi Hayat”, I. Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İmak

Ofset Basım Yayım, İstanbul 2006.

SAVAŞ, Saim; “Fetva ve Şer’iye Sicillerine Göre Ailenin Teşekkülü ve

Dağılması”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, cilt II, T.C.

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayını, Ankara 1992. s.504-547.

SCHACHT, Joseph; İslam Hukukuna Giriş,  çev. Mehmet Dağ-Abdülkadir

Şener, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi yayınevi, Ankara 1977.

SAHİLLİOĞLU, Halil; “1683-1740 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu Hazine

Gelir-Giderleri” VIII. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, cilt II, Ankara 1989.

s.1383-1406. 

 _________________; “Akçe”, TDVİA, Cilt II.

SESTİNİ, Domenico; Viaggio Da Constantinopoli A Bassora, Paris 1786.

SEVİLGEN, Nazmi; Anadolu Kentleri, cilt I, Ankara 1959.

SHAW, Stanford J.;Osmanlı İmparatorluğu ve Modern TÜrkiye,  çev.

Mehmet Harmancı, E yayınları, İstanbul 1994.

Page 366: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 366/373

350

SOYKAN, Tankut; Osmanlı İmparatorluğunda Gayrimüslimler , Ütopya

Kitapevi, İstanbul 2000.

STRECK, M.; “Kale”, İ.A., C. VI.

ŞAHİN, İlhan; “Tımar Sistemi Hakkında Bir Risale”, İ.Ü. Ed. Fak. Tarih

Dergisi, sayı 32 (1979).

ŞAHİN, Gürsoy; “XVII. Yüzyılın Sonlarında Afyonkarahisâr’da Eşkıyalık

Hareketleri”, Afyonkarahisar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Dergisi, cilt V, sayı 1, Haziran 2003. s. 111-125.

ŞİMŞEK, Mehmet; Süryaniler ve Diyarbakır , Chiviyazıları yayınevi, İstanbul

2003.

TABAKOĞLU, Ahmet; “Osmanlı Toplumunda Aile” Sosyo kültürel Değişme

Sürecinde Türk Ailesi, cilt I s. 92-96.

 __________________; Türkiye İktisat Tarihi, Dergah yayınları,  İstanbul

1998.

 __________________; Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi, 

Dergah yayınları, İstanbul 1985.

 __________________; “İmdâdiyye”, TDVİA., cilt. II.

TAN, Altan; Turabidin’den Berriye’ye, Aşiretler, Dinler, Diller, Kültürler ,

Nubihar yayınları, İstanbul 2011.

TANKUT Gönül; “Osmanlı Şehrinde Ticari Fonksiyonların Mekânsal

Dağılımı”, VII. Türk Tarih Kongresi Bildirileri, Ankara 1970, cilt II.

Page 367: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 367/373

351

TAŞ, K. Z. , ÖZCOŞAR, İ., GÜNEŞ, H., GÜRHAN, V.; 195 Nolu Mardin

Şer’iye Sicili Belge Özetleri ve Mardin, İmak Ofset Basım Yayın, İstanbul

2006.

TAŞ, Hülya; XVII. Yüzyılda Ankara, TTK yayınları, Ankara 2006. 

 _________; “Osmanlı Mahkemesindeki  “Şühûdü’l-Hâl” Nasıl

Değerlendirilebilir?”, Bilig, Kış/2008. S. 25-44.

TAVERNİER, Jean Baptiste; XVIII. Asır Ortalarında Türkiye Üzerindenİran’a Seyahat, çev. Ertuğrul Gültekin, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul

1980.

TEKDAL, Danyal; 208 Numaralı Mardin Şer’iye Sicili, Metin

Transkripsiyonu ve Değerlendirme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Diyarbakır 2009.

THEVENOT, Monsieur De; The Travels of Monsieur de Thevenot into the

Levant, London 1687.

TOK, Özen; Kayseri Kadı sicillerindeki Yaralanma ve Ölüm vakalarıyla İlgili

Keşif Raporları (1650-1660), Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 22,

Yıl: 2007/1.s. 327-347.

TUŞ, Muhiddin; “Kayseri Tereke Defterleri Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk

Üniversitesi Sosyal Bilimler  Enstitüsü Dergisi, 4/1999.s. 157-191.

TÜRKDOĞAN, Orhan; “Türk Ailesinin Genel Yapısı”, Sosyo Kültürel

Değişme Sürecinde Türk Ailesi, cilt. I, T.C. Başbakanlık Aile Araştırma

Kurumu, Ankara 1992.

Page 368: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 368/373

352

“Türk Kültürü ve Ahilik”, XXI. Ahilik Bayramı Sempozyumu Tebliğleri: 13-

15 Eylül 1985, Kırşehir 1986.

UBUCİNİ, M. A.; Osmanlı’da Modernleşme Sancısı, Timaş yayınları,

İstanbul 1998.

UDEH, Abdülkadir; Mukayeseli İslam Hukuku ve Beşeri Hukuk,  çev. Ali

Şafak, Rehber yayınları, Ankara 1991.

UĞUR, Yunus; “Mahkeme Kayıtları (Şer’iye Sicilleri): Literatür

Değerlendirmesi ve Bibliyografya”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi,

cilt I, sayı I, 2003, 305-344.

ULUÇAY, M. Çağatay; XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Saruhan’da Eşkıyalık ve

Halk Hareketleri, İstanbul 1955.

Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Editörler: İbrahim

Özcoşar- Hüseyin H. Güneş, İmak Ofset Basım Yayım, İstanbul 2006.

Uluslararası Ömerli/Ömeran Sempozyumu,  Editörler: Ercan Gümüş-

Veysel Gürhan, Kent Işıkları, İstanbul 2012.

UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı; “Şer’î Mahkeme Sicilleri” Ülkü Mecmuası, cilt

IV, sayı 29, Ankara 1935, s. 365–368. ______________________; Osmanlı Tarihi, cilt IV/2, TTK yayınları, Ankara

2002.

 ______________________; İlmiye Teşkilatı, TTK yayınları, Ankara 1961.

ÜÇOK, Coşkun; "Osmanlı Kanunnamelerinde İslam Ceza Hukukuna Aykırı

Hükümler", Ankara Hukuk Fakültesi Mecmuası,  cilt: III, sayı:l, İstanbul1946. s. 48-73.

Page 369: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 369/373

353

ÜLKEN, Hilmi Ziya; “Vakıf Sistemi ve Türk Şehirciliği”, Vakıflar Dergisi, sayı

9, s. 13-37.

ÜNAL, Mehmet Ali; XVI. Yüzyılda Güneydoğu Anadolu’da Timar Tevcihleri

Uluslararası Mardin Tarihi Sempozyumu Bildirileri, İmak Ofset Basım

Yayım, İstanbul 2006, s. 279-297.

WEBER, Max; Şehir, Modern Kentin Oluşumu, edit: Don Martindale-

Gertrud Neuwirth, çev: Musa Ceylan, Bakış yayınları, İstanbul 2000.

YARGI, Mehmed Ali; “Günümüzdeki Mehr Uygulamaları ve İslâm Hukuku

 Açısından Değerlendirilmesi”, İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi/Journal

of Islamic Law Studies, Sayı:8, s. 259–270.

YEDİYILDIZ, Bahaeddin; “Vakıf”, İ.A., cilt 13.

 ___________________; “Müessese-Toplum Münasebetleri Çerçevesinde

XVIII. Asır Türk Toplumu ve Vakıf Müessesi”, Vakıflar Dergisi,  sayı XV,

 Ankara 1982. s. 23-53.

 ___________________; “Vakıf Müessesinin XVIII. Asır Türk Toplumundaki

Rolü”, Vakıflar Dergisi, sayı XIV, Ankara 1982. s. 1-27.

 _________________; “Türk Vakıf Kurucularının Sosyal Tabakalaşmadaki

Yeri 1700-1800”, Osmanlı Araştırmaları, cilt III, İstanbul 1982. s.143-164.

YILDIRIM, Ömer; “Omeriyan ve Çevresindeki Aşiretler Hakkında

Düşünceler”, Uluslararası Ömerli-Ömeryan Sempozyumu Bildirileri, Kent

Işıkları, İstanbul 2012.

Page 370: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 370/373

354

YILDIZ, Sevcan; “Mardin Şehir Dokusu ve Mimari Yapı”, Makalelerle

Mardin, cilt II.  Ekonomi, Nüfus, Kentsel Yapı, İmak Ofset Basım Yayım,

İstanbul, 2007. s. 233-245. 

YILMAZÇELİK, İbrahim; XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840), 

TTK yayınları, Ankara 1995.

YÜCEL, Yaşar; “Osmanlı İmparatorluğunda Desantralizasyona Dair Genel

Gözlemler”, Belleten, XXXVIII/152, Ankara 1974. s. 657-707.

Page 371: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 371/373

355

ÖZET

Gürhan, Veysel, XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri, Doktora Tezi, Ankara,

2012.

XVIII. Yüzyıl Mardin tarihini ortaya koymaya çalışan bu tez esas

olarak Osmanlı mahkeme kayıtlarını kaynak olarak ele almıştır. Şer’iye

sicilleri XVI. yüzyılın başlarından olmak üzere XIX. yüzyılın son çeyreğinekadar Osmanlı mahkemelerinde tutulan kayıtları muhteva etmektedir.

Mahkemedeki kâtipler tarafından, el yazıları ile tutulan bu defterler

kendilerine özgü bir defteroloji içermektedir. Son elli yıl içerisinde Osmanlı

klasik dönemi ile ilgili şehir tarihi araştırmacılarının sıklıkla başvurduğu bir

kaynak olma özelliğini gösteren şer’iye sicilleri, adli-hukuki bilgiler verdiği

kadar idari işleyişten, sosyal hayata, hatta ekonomik duruma dair hayati

bilgiler vermektedir.

Mardin kendine has mimari yapısı, bünyesinde bulundurduğu farklı

kültür ve etnik unsurları ile incelemeye tabi tutulmuş farklı bir kenttir. Kentte

yaşayan Müslüman nüfus kadar gayrimüslim nüfusun bir birleriyle hoşgörü

içerisinde yaşamaları bu tezde yer alan konulardandır.

Bu çalışma Mardin’e kendine özgü bir uslup kazandıran mimarisi ile

şehirdeki idari sosyal ve ekonomik faktörleri incelemeyi amaçlamaktadır.

Daha fazla açmak gerekirse Ortaçağ ve Osmanlı klasik dönemi Mardin’i için

bugüne kadar yapılmış tespitlerin XVIII. yüzyılda hangi oranda devam ettiği,

yeni olgu ve değişimlerin ortaya çıkıp çıkmadığı, İstanbul, Bağdat ve

Diyarbekir gibi güç merkezlerinden uzak olmasına rağmen halkın buralardaki

olaylardan nasıl etkilendiği, Osmanlı Devleti’nin genelindeki problemlerin

yerele nasıl yansıdığı ve Mardin’de yaşayan halkın sosyo-ekonomik durumu

ortaya çıkarmak bu tezin amaçlarını oluşturmaktadır.

Bu araştırmanın bir diğer sebep ise XVIII. yüzyılda iyice su yüzüne

çıkan merkezi yönetim ile yerel aileler arasındaki güç ilişkilerini incelemek ve

Page 372: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 372/373

356

bu ailelerin toplumsal ve siyasi hayatta yer alma mücadelelerini Mardin

özelinde inceleyerek Osmanlı Tarihi’nin bu yüzyılına katkıda bulunmayı

amaçlamıştır. Yerel tarih araştırmalarının en önemli özelliklerinden biri olan

genel çerçeveye dair sunulan iddiaları-verileri bir tür test etme imkânını

bulduğumuz bu çalışmada, Mardin’in her dönemine damgasını vuran aşiret

olgusunu göz ardı etmeden, bu sosyal örgütlenmenin şehir tarihine katkılarını

ortaya çıkarmaktadır.

Anahtar Sözcükler:

1- Osmanlı İmparatorluğu

2- Şehir

3- Mardin

4- Aşiret

5- Cemaat

Page 373: XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

7/24/2019 XVIII. Yüzyılda Mardin Şehri

http://slidepdf.com/reader/full/xviii-yuezyilda-mardin-sehri 373/373

357

ABSTRACT

Gürhan, Veysel, City of Mardin in the 18th  Century, PhD Thesis,

 Ankara, 2012.

This thesis that tries to introduce the 18 th  century history of Mardin

utilized the Ottoman court records principally as a source. The registrations

of the religious court contain the records kept in the Ottoman courts from the

beginning the 16th century to the last quarter of the 19th century. These books

handwritten by the clerks in the court contain a sui generis book-keeping

style. The registrations of the religious court that have come to be a source

referred by the urban history researches regarding the Ottoman classical era

within the last fifty years provide, in addition to the judicial-legal one,

information about the administrative structure, social life, and even

economical condition.

Mardin is a different town studied through its unique architecturalstructure and different cultural and ethnical factors it has in its structure.

Living in the town with tolerance by the Muslim population and non-Muslim

population is among the topics handled within this dissertation.

This study aims at delving into the architecture that provides Mardin

with a unique style and the social and economical factors within the province.

In a broader sense, the ratio of continuation of the determinations heretofore

conducted for the Mardin of the Middle Age and the Ottoman classical era in

the 18th century, whether new changes have occurred, the fact that how the

people were affected by the events in the region despite the distance from

the power centres like Istanbul, Bagdad, and Diyarbakir, the fact that how the

problems encountered in the generality of the Ottoman Empire were reflected

to the locality and the revelation of the social and economical status of the