villa marie saint-barth - vora villa s · evinde yer alan l’hôtel marrakech, sahibi ... uzanan...

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

2018-0616_TURKCELL_PLATINUM_ALEM_DERGISI_ALTBANT_28x2cm.pdf 4 09/08/2018 09:57 C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

2018-0616_TURKCELL_PLATINUM_ALEM_DERGISI_ALTBANT_28x2cm.pdf 3 09/08/2018 09:57

Tasarım harikası oteller

Kimi bohem şıklığıyla ön plana çıkıyor, kimiyse fütüristik çizgileriyle hayal gücünün sınırlarını

zorluyor. Dünyanın en iyi tasarım otelleri listesine adını yazdıran 14 oteli keşfe çıkıyoruz.

Berin SOMAY – [email protected]

‘Maison et Hôtels Sibuet’ grubunun dokuzuncu oteli olan Villa Marie Saint-Barth, Saint-Barthélemy Adası’nda, Flamands Beach manzarasına karşı konumlanıyor. Sibuet ailesinin üyesi Fransız iç mimar Jocelyne Sibuet’nin Hindistan, Endonezya, Fas, Pakistan, Peru ve Tunus seyahatlerinden ilhamla tasarladığı otelde, Sibuet’nin aynı seyahatlarden kızıyla beraber topladığı dekoratif parçalar yer alıyor. Bu özel villa, ‘François Plantation’ adıyla başka bir otel olarak hizmet verdiği zamanlarda begonvillerle tropikal sarmaşıklar arasında

adeta kaybolmuş ve uzun süre bakımsız kalmış. Ancak Jocelyne Sibuet, şimdi Villa Marie’ye ev sahipliği yapan bu yapının çok özel olduğunu dile getiriyor. Sibuet’nin Villa Marie için aldığı ilk parça, Jaipur seyahati esnasında rastladığı kakma çekmeceli bir sandık olmuş. Sandığın sarı, turkuaz, siyah ve gri renklerinden 40 adet satın alan Sibuet, bir kitapta gördüğü ananas figürlü ‘West Indies’ masalarından da yaptırmayı ihmal etmemiş. Misafirlerinin çıplak ayakla dolaşabilecekleri otel, ‘bohem şık’ bir ambiyans yaratıyor.

Villa Marie Saint-BarthGustavIa

SEYAHAT

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


SEYAHAT

Art Nouveau’nun kalbinde yaşayan Sir Savigny Hotel, birçok edebiyatçı, sanatçı, moda tasarımcısı ve girişimcinin yanı sıra, meşhur Charlottenburg Sarayı’na da ev sahipliği yapan Charlottenburg’da yer alıyor. 1893 yılında inşa edilen bu 44 odalı lüks otel, soğuk metaller, rahat deri kaplamalar ve ahşap detaylar ile dikkat çekerken; dekorasyondaki modern dokunuşlar Art Nouveau’nun karakteristik özelliklerini tamamlıyor. Geleneklerin yeniliklerle buluştuğu otelde, Amsterdamlı iç mimar Saar Zafrir’in tasarladığı yüksek tavanlı odalar, Zafrir’in dahiyane hayal gücünü ve zevkini başarıyla yansıtırken; vintage halılar ve özel yapım mobilyalar şık dekorasyonu tamamlıyor. Otelin bahçesi ise güneşin keyfini çıkarabilmeniz için ideal bir ortam yaratıyor.

Çekici görünüşü ile Hotel Omm’un kireçtaşından yapılma dış cephesinin her bir bölümü, aynı bir kitabın sayfaları gibi geriye doğru sıyrılarak ferah odaları açığa çıkarıyor. Mimar Juli Capella’nın eseri olan işlevsel otelin açılı pencereleri, çevredeki istenmeyen manzaraları kamufle ederken, güneş ışığının girişine olanak vererek odaların aydınlık olmasını sağlıyor. 91 odaya açılan siyah kauçuk kaplı koridorlar sesi emerken, koridor boyunca devam eden ışık tüpleri fütüristik bir atmosfer yaratıyor. Abartı süslemelerden kaçınarak doğal malzemeler kullanan iç mimarlar Sandra Tarruella ve Isabel López’in basit çizgilerle tasarladıkları Hotel Omm, renk ve hacim arasındaki dengeyi başarıyla yakalıyor. Odağına konfor ve işlevselliği alan otelde mobilyaların modüler olmasına ve hafif malzemelerden üretilmesine dikkat edilmiş.

Hotel Omm Sir Savigny HotelBarselona Berlİn

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


İtalya’nın kalbindeki Umbria’da 3.000 hektarlık doğal bir rezervin içinde konumlanan Eremito, Umbria’ya özgü manastırları andıran mimarisiyle ‘nostaljik’ ve ‘tarihi’ bir lüks vadediyor. Yöreye ait hem yeni hem de eski malzemelerden inşa edilen bu yenilikçi ve sürdürülebilir yapı, eski manastır hücrelerini çağrıştırıyor. WiFi, telefon veya televizyon olmadığı için tamamen sakin bir atmosfere sahip olan Eremito, spa alanındaki ısıtmalı taş havuzu ve buhar odası ile misafirlerini sessizlikle baş başa bırakıyor. Terk edilmiş bir evin üzerine, taş üstüne taş konarak inşa edilen Eremito’nun ortaya çıkması dört yıl sürmüş ve 13. yüzyıla ait eski taş işçiliğine sadık kalınarak 130 bin taş kullanılmış. Dışarıdan geleneksel bir görünüşe sahip olan otel, aslında oldukça teknolojik ve sürdürülebilir bir yapıya sahip.

EremitoParrano

SEYAHAT

Singapur gibi uluslararası bir şehirde, gerçek anlamda ‘Singapurlu’ bir otel deneyimi sunan The Warehouse Hotel, Robertson Quay kıyılarındaki 1895 yılından kalma ikonik bir ‘depo’nun dönüştürülmesi ile hayata geçirilmiş. Özel olarak tasarlanan mobilyalardan lokal esintili yemeklere, çağdaş sanat eserlerinden otelin kendi rehber kitaplarına kadar, farklı ve ilgi çekici unsurları bir araya getiren otel, tasarım dilini de içinde bulunduğu ve depo olarak kullanıldığı süre

zarfında gizli toplantılara, yeraltı faaliyetlerine ve likör distilasyonlarına şahit olmuş binaya borçlu. Ödüllü grafik tasarım ajansı ‘Asylum’ tarafından titizlikle restore edilen bina, panjurlu pencereleri, kornişleri, çarklar ve kasnakların süslediği lobisi, yüksek tavanları ve üçlü çatısıyla dikkat çekiyor. 37 odalı The Warehouse Hotel’de, binanın bazı orijinal detayları muhafaza edilmiş veya güncellenerek yeni bir işleve kavuşturulmuş.

The Warehouse HotelsİnGaPur

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


1863 yılında bir kulübe olarak inşa edilen otelin binası, ‘The Oyster Lodge’ ismiyle deniz feneri olarak kullanılıyormuş. 1952 yılında Ken ve Kay O’Connor kardeşlere satılan kulübe, önce bir restorana dönüştürülmüş; 1954 yılındaysa The Oyster Box Hotel adıyla otel olarak hizmet vermeye başlamış. 2006 yılında tekrar satışa çıkarılan mülkün o zamanki sahibi Wayne Reed, otelin The Oyster Box geleneklerini sürdürebilecek bir aile tarafından devralınmasını istemiş ve The Oyster Box’ın yeni sahipleri, Stanley ve Bea Tollman olmuş. Her ne kadar binaya 1950’li yıllarda ufak tefek mimari müdahalelerde bulunulsa da, Tollmanların vizyonuyla restore edilen The Oyster Box Hotel, eski görkemli günlerine kavuşmuş. Otelin 86 odası, süiti ve villası, ‘evden uzaktaki eviniz’ mottosuyla tasarlanmış.

The Oyster Box HotelumhlanGa

SEYAHAT

Güneşin ağarttığı evleri, mavi kubbeli kiliseleri ve dar sokakları ile bilinen Santorini’de lüks ve gelenekselliği buluşturan Vora, adanın kayalıklarına konuşlanan lokasyonu ile nefes kesici Ege manzarasını karşısına alıyor. Denize yüksek bir mevkiden bakan Vora, kayalıklara oyulmuş özel villalardan oluşuyor. Konumu itibariyle iş makinelerinin ulaşımı oldukça zor olduğu için dört yıl boyunca insan gücüyle inşa edilen otel, doğayla uyum içerisinde tasarlanmış. Özel yapım mobilyaların, bej ve grilerden oluşan bir renk paletiyle tamamlandığı otelde, ilham verici tasarımlarıyla tanınan Atina merkezli K-Studio’nun imzası bulunuyor. Havuzlu özel terasları ile dikkat çeken Vora’nın dış mekan tasarımı, mükemmel Santorini manzarası ile bütünleşiyor.

Vora VillassantorInI

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


SEYAHAT

Yemyeşil üzüm bağlarıyla çevrili olan bu görkemli otel, Iseo Gölü ve Alp Dağları manzarasıyla Milano’nun hemen dışında, gözlerden uzak bir lokasyonda konumlanıyor. Bu sarmaşık kaplı, somon renkli, ‘terra-cotta’ kiremitli villanın, kırsal şıklığı başarıyla yansıttığı şüphesiz. Şehre yakın oluşu, zarif iç mekan dekorasyonu ve Michelin yıldızlı restoranıyla uzun tatiller, birkaç günlük kaçamaklar, kutlamalar ve düğünler için vazgeçilmez bir ortam yaratan L’Albereta Relais & Chateaux, aynı zamanda birinci sınıf spa’sıyla da ön plana çıkıyor. Cam kaplı duvarları ve botanik baskılı mobilyalarıyla dikkat çeken giriş holü, şömineli bir orman evi ile krem renklerin hakim olduğu bir kahvaltı salonuna açılıyor. Otelin yer aldığı villanın sahibi, 57 oda ve süitin dekorasyonunu tasarımcı kızına emanet etmiş ve odaların birçoğu da yakın zamanda yenilenmiş.

Olga Polizzi tarafından dekore edilen Hotel Savoy, 80 odasıyla çağdaş İtalyan stilini başarıyla yansıtıyor. Altı ay kapalı kaldıktan sonra yepyeni bir tasarımla geçtiğimiz aylarda kapılarını tekrar açan Hotel Savoy’un yenilenen dekorasyon hikayesi, bir Pucci eşarptan alınan ilhama dayanıyor… Son moda görüntüsüyle adeta yeniden doğan Hotel Savoy, kapısından içeri girdiğiniz an beş metrelik yüksek tavanıyla dikkat çekiyor. Bembeyaz lobide en canlı tonlarıyla öne çıkan Pucci’nin karakteristik renkleri, aynı zamanda özel yapım mobilyalar, yastıklar ve hatta Luca Pignatelli’nin sanat eserlerinde bile karşımıza çıkıyor.

Hotel Savoy

L’Albereta Relais & Chateaux

Floransa

erBusco

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


SEYAHAT

Londra’nın önde gelen tasarım otelleri arasında yer alan Café Royal, David Chipperfield Architects’in imzasını taşıyor. Çağdaş bir tarz ve tarihi doku arasında mükemmel bir denge kuran Hotel Café Royal’in modern ve sofistike odaları, taş ve bakır gibi klasik detaylarla zenginleştirilmiş. Café Royal’in geçmişten gelen kendinden emin havası, büyük bir incelikle minimalist anlayıştaki odalarına yansıtılmış. Misafir banyolarındaki Carrara mermerinden yapılma küvetleriyle de beğeni toplayan otelin lobisine adım attığınız an, kendinizi tasarımın büyüsüne kaptırmanız mümkün. Lobiyi tasarlayan Piero Lissoni, Vistosi imzalı Murano camından yapılma dev bir avize kullanarak misafirlere görkemli bir karşılanma alanı yaratmış.

Multidisipliner tasarım ofisi Antonio Citterio Patricia Viel tarafından tasarlanan Mandarin Oriental, Milan, Mandarin otellerinin zengin kimliğini Milano’ya özgü detaylarla buluşturuyor. Klasik bir Milano stilini güçlü dekoratif öğreler ve yoğun renklerle birleştiren otel, Citterio’nun tasarım anlayışını da başarıyla yansıtıyor. Dört tarihi binanın renovasyonunu merkezine alan Mandarin Oriental, Milan projesi, Piero Portaluppi, Giò Ponti, Asnago e Vender gibi İtalyan tasarım ustalarından ilhamla yaratılmış.

Proje mimarlarını zorlayan şeylerden biri de, her biri farklı özelliklere sahip 18. yüzyıldan kalma bu dört binanın kendi kimliklerini kaybetmeden bir bütün içerisinde birleştirilmesi olmuş. 1930 ve 1940’larda Milano’daki evlerde oldukça yaygın olarak rastlanan renklerle kategorilere ayırma geleneği, otelde farklı fonksiyonlara sahip odaların değişik renklere boyanmasıyla devam ettirilmiş. Kırmızı, yeşil ve sarı tonları otelin girişini süslerken, barın dekorasyonunda siyah ve beyaz teması tercih edilmiş.

Mandarin Oriental, Milan

Hotel Café Royal

mİlano

londra

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


SEYAHAT

Madridli tasarımcı Jaime Hayón’un İspanya’nın geçmişi üzerinden görsel bir yolculuk yaşatmak üzere Arap ve Fas’a özgü detayları kullanarak tasarladığı Barceló Torre de Madrid, 1957 yılında inşa edilen bir binanın içinde yer alıyor. Şehrin çeşitliliği ve zenginliğini otelin tasarımına da yansıtan Hayón, geleneksel mimari unsurları mücevher tonlarındaki renkler, heykeller ve sanat eserleriyle birleştirmiş. Misafirlerin lobide şapka takan zebra desenli devasa bir ayı heykeli tarafından karşılandığı oteldeki birçok mobilya ve ışık fikstürü, Hayón’un Fritz Hansen, &Tradition, Gubi, Arflex, Cassina ve BD Barcelona gibi markalarla yaptığı iş birliklerinin ürünü. Gün ışığından bolca faydalanan odalarda ise yine Hayón’un imzasını taşıyan ‘Monkey’ masalar, ‘Catch’ sandalyeler ve ‘Palette’ masalar dikkat çekiyor.

19. yüzyıldan kalma Fas’a özgü bir ‘Riad’ evinde yer alan L’Hôtel Marrakech, sahibi Jasper Conran’ın elegan zevkini yansıtıyor. Restorasyonunda lokal işçilikle geleneksel malzemelerin kullanılmasına dikkat edilen oteldeki yemyeşil bahçe, otelin en iyileri arasında yer alıyor. Yerden tavana kadar uzanan Fransız pencereleriyle adeta bir ‘Zuber’ duvar kağıdını andıran yemek salonunun yanı sıra, antika mobilyalar, çeşit çeşit kumaşlar ve Conran’ın kişisel koleksiyonuyla yaratılan ev havası da dikkat çekiyor. Sıcak akşamlarda büyük cam kapıların avlu bahçesine açıldığı L’Hôtel Marrakech’te, bahçedeki çeşmeden gelen su sesi ve bitkilerin kokusu odaları dolduruyor.

L’Hôtel MarrakechBarcelo Torre de Madridmarakeşmadrİd

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K


SEYAHAT

1925 yılında Robert T. Lyons tarafından yemyeşil Gramercy Park’ın karşısına inşa edilen bu zarif ‘Renaissance’ oteli, döneminin önde gelen sanatçıları, tasarımcıları ve edebiyatçılarının favori adresleri arasında yer alıyordu. New York’un simgelerinden biri haline gelen Gramercy Park Hotel, 2000’li yılların başında minimalist mimar John Pawson tarafından tekrar ele alınarak 21. yüzyıla yakışır şekilde yeniden tasarlandı. Amerikalı ressam Julian Schnabel’in de boya ve fırça darbelerini duvarlarında taşıyan otelin 190 odasında ikinci el ve özel yapım mobilyalar, kadife perdeler, deri berjerler ve David Salle, Robert Mapplethorpe, Jean-Michel Basquiat gibi büyük sanatçıların orijinal eserleri yer alıyor.

Gramercy Park Hotelnew York

villa marie saint-barth - vora villa s · evinde yer alan l’hôtel marrakech, sahibi ... uzanan...

Documents