(turkce ekitap) - muazzez İlmiye Çığ - zaman_tuneli_ile_gecmiste_sumer'e_yolculuk (v2.1)

38
Zaman Tüneli İle Geçmişte Sumer'e Yolculuk Muazzez İlmiye ÇIĞ KÜLTÜR BAKANLIĞI Ç O C U K / E D E B İ Y A T

Upload: bahar-ciyiltepe

Post on 12-Mar-2016

273 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

ÇOCUK/EDEBİYAT KÜLTÜR BAKANLIĞI Muazzez İlmiye ÇIĞ Yazan: Resimleyen: Muazzez İlmiye ÇIĞ İbrahim TAPA KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI / 1520 Yayımlar Dairesi Başkanlığı Çocuk - Edebiyat - Dizisi / 134 - 6 © Kültür Bakalığı / 1993 ANKARA ISBN 975-17-1306-4 Yayımlar Dairesi Başkanlığı'nın 21.5.1993 tarih ve 928.1.1299 sayılı makam onayı gereğince ilk defa olarak 10.000 adet bastırılmıştır. V D. Fikri SAĞLAR Kültür Bakanı VI Muazzez İlmiye ÇIĞ Çiviyazıları Uzmanı VII 1 2 3 4 6 7 8 9 10 11 12 14 15 16 17 18 20 21

TRANSCRIPT

Page 1: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

Zaman Tüneli İle GeçmişteSumer'e Yolculuk

Muazzez İlmiye ÇIĞ

KÜLTÜR BAKANLIĞI

Ç O C U K / E D E B İ Y A T

Page 2: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI / 1520

Yayımlar Dairesi Başkanlığı

Çocuk - Edebiyat - Dizisi / 134 - 6

ZAMAN TÜNELİ İLEGEÇMİŞTE SÜMER'E

YOLCULUK

Yazan: Resimleyen:

Muazzez İlmiye ÇIĞ İbrahim TAPA

Page 3: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

© Kültür Bakalığı / 1993 ANKARA

ISBN 975-17-1306-4

Yayımlar Dairesi Başkanlığı'nın 21.5.1993 tarih ve928.1.1299 sayılı makam onayı gereğince ilk defa olarak

10.000 adet bastırılmıştır.

Hassoy MatbaasıANKARA

Page 4: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

1990'lı yıllar yalnız Türkiye toplumunda değil, tüm dünyacoğrafyasında da ilginç oluşumların ve onlara bağlı gelişme-lerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde Bakanlığımın politi-kasının özünü, demokratikleşme çabalarının toplumumuzdayaygınlaştırılması oluşturmaktadır. Çoğulcu, katılımcı, çağıyakalamış insanların ürünleri ile bütünleşmiş bir kültür politi-kası temellendirilmesi amaçlanmıştır.

İnsanlığın geçirdiği büyük dönüşümlerin ve değerlerinarkasındaki kavramlar "Kitap" ve "Okumak"tır. Ne görselliğingücü, ne de iletişimin durmak bilmeyen teknolojik gelişmeleri,bu iki kavramın insanlara özgü haz duygusu nedeniyle hiçbirzaman önemini yitirtemeyecek, özelliği ve önemi dünya dur-dukça sürüp gidecektir.

İnsanlar, günlük yaşama biçimleri, dünyadaki olumlu olum-suz gelişmeler, etkileşimler, olaylar, üzüntüler ve sevinçleriçinde düşünce üretip kendilerini yenileyecekler ve bu çabadanda hiçbir zaman vazgeçemeyeceklerdir.

Bütün bu somut gerçeklerin yanında, karşımızda fazladeğiştiğini söyleyemeyeceğimiz diğer bir somut gerçek var. Oda az okuyan bir toplum oluşumuz. 1992'yi KİTAP ve OKUMAyılı ilan ederek bu sorunun altında yatan nedenleri araştırmak,çözüm yollan aramak, etkinlikler yapmak, okuma konusunugündemde tutmak çabası içinde geçirdik. Kampanyalar yaptık,yarışmalar düzenledik. Kitaplarımızı ücretsiz verdik, tüm bu et-kinliklerimizi yine sürdüreceğiz.

1993 yılında "KİTAP SATIN ALIN... AYDINLANIN" diyerekikinci adımımızı atıyoruz. Yine kampanyalar, yarışmalar yoluy-la insanımızı kitaba ve kitap satın almaya yönlendirmekamacındayız.

Geniş ufukları olan, düşünen, düşündüğünü açıklayan,görsel iletişim araçlarının verdikleriyle yetinmeyen, kültürlü in-sanların yaşadığı özgür ve demokratik ortamı olan, geleceğin,2000'li yılların Türkiyesi için bu kavramların yerleştirilmesi çokönemli. Bunun sonunda kitabı isteme, sahip olma ve bundan

V

Page 5: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

haz duyma duygusunun yaygınlaştığı insanların Türkiyesi,okuyan, yazan Türkiye, düşlenenlerin gerçekleştiği Türkiye ola-caktır.

Bakanlığımız 1993'te gerek çalışmaları sırasındaki değer-lendirmeleri gerek Türkiye'nin her köşesinden gelen isteminyoğunlaşması nedeniyle baskı sayılarını yükseltti.

Toplumsal düşünce birikimimizi oluşturan, bu arada da ulu-sal kültürümüze katkıda bulunmuş olan ve fakat özel ya-yınevleri tarafından yayınlanmasında bilinen güçlükleri ya-şayan kitapları yayınlamaya devam edeceğiz. Böylece, ulusalkültür birikimimizi yalnızca bir koruma mantığıyla değil, gü-nümüz gereksinimlerini karşılayacak bir yaklaşımla ele almışolacağız.

Okumak ve yazmak; insanların insanca duygularının, kendikendisiyle yalnız kalabildiği tad alma ve haz duyma anlarınınyaşandığı tek alandır. İnsanlar, yaşanan bu anlarının sonucun-da dünyamızı süsleyen fikir ürünlerini ortaya koyuyor, yeteneklikişiler ortaya çıkıyor, hepimizin, ülkemizin, giderek dünyamızınmalı oluyor.

Bu gerçek ve bilinç içinde kitap ve okumak somutundabaşlattığımız girişimlerimizi 1993'te yine gündeme getiriyor"KİTAP SATIN ALIN... AYDINLANIN" diyoruz.

. Çoğulcu, katılımcı, demokratik yapılı, çağını yakalamış,ona içerden bakan kuşaklar olarak yetişmemizin gerçeği bu di-yorum ve buna içtenlikle inanıyorum.

D. Fikri SAĞLAR

Kültür Bakanı

VI

Page 6: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

ÖNSÖZ

İlkokul ve ortaokul çocukları için yazdığım buküçük kitapta amacım, bundan 4000 yıl önceyaşamış olan yaşdaşları ve hemen hemen aynıruhu taşıyan bir Sumerli çocuğun ağzından, Sümeryaşantısını ve kültürünü onlara eğlenceli bir şekildetanıtmaktır.

Büyük Atatürk, dilleri dilimize çok benzeyen veTürklerin anayurdu Asya topraklarından göç ettikleri-ne inandığı (bugün bu doğrulanmaktadır) Sumerlile-rin ve kültürlerinin ülkemizde tanınmasını ve bilin-mesini istiyordu. Ne yazık ki, bugüne kadar buyönde herkesin ilgisini çekecek bir çalışma yapıla-madı.

İlk kez; çok geç olmakla beraber, Atamızın çoksevdiği çocuklara, Çiviyazılı tabletler üzerinde en az50 yıldan beri yaptığım çalışmaların ürünlerindenuygun olanlarını özetle aktarmaya gayret ettim. Bubilgilerden birçoğu İstanbul Arkeoloji Müzelerininzengin Çiviyazılı Belgeler Arşivi'nde bulunan Sumer-lilerin yazdıkları belgelere dayanmaktadır.

Her konuda olduğu gibi, Sumerlilere ve onlarınyazısını kullanan milletlere büyük ilgi gösteren ve bualanda ülkemizde de bilim adamlarının yetişmesinisağlayan yüce Atamızı şükranla anıyorum.

Muazzez İlmiye ÇIĞ

Çiviyazıları Uzmanı

VII

Page 7: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

ZAMAN TÜNELİ İLE GEÇMİŞTE

SÜMER'E YOLCULUK

Size kendimi tanıtayım: Ben bir Sumerli çocuğum.Adım "Ludingirra", anlamı "Tanrının adamı". Adımısöylemek size zor gelirse, kısaca "Lu" diyebilirsiniz.Tam 14 yaşındayım. 6 yıldan beri okula gidiyorum.Eğer okulda her bilgiyi öğrenmek istersem, daha enaz 5 yıl okumam gerek. Boyum çok uzun değil, karasaçlı kara gözlüyüm ama derim kara değil. Zatenbizim halkımız hep kara gözlü, kara saçlı. Herhaldeonun için biz kendimize "karabaşlı" diyoruz.

Ben şimdi, yaşantımı, ülkemi tanıtmak için sizizaman tüneli ile geçmişe götüreceğim. Hoşunuza gi-deceğini umut ediyorum. Geçmiş zaman deyinceaklınıza ne gelir? Dün, geçen hafta, geçen ay, ge-çen yıl, geçen yüzyıl hepsi geçmiş zaman değil mi?Ama bizim yolculuğumuz çok daha eskilere uzaya-cak, hazır mısınız?

Yolculuğumuza içinde bulunduğumuz 20. yüz-yıldan çıkıyoruz. Bu yolculuğumuzda aynı topraklar-da birbirini ardınca yaşayan milletler, değişik şehir-ler, yakılan, yıkılan yerler, savaşlar, bir yerden biryere göçen insanlar görebilirsiniz ama biz vakitgeçirmemek için onlara hiç bakmayacağız, bakmaya

1

Page 8: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

da zamanımız yok. Yirminci yüzyıldan ışık hızı ile gi-diyoruz. 19. yüzyıl, 15. yüzyıl, 10. yüzyıl, birinci yüzyılve takvimimizin başı olan İsa'nın doğum gününe gel-dik bile. Yolumuza devam ediyoruz: İsa'dan önce(İ.Ö.) birinci yüzyıl, beşinci yüzyıl, onuncu yüzyıl,derken yirminci yüzyıla ulaşıverdik. İşte bu benimyaşadığım yüzyıl. Sizin çağınızdan hemen hemen 4bin yıl önce.

Geldiğimiz yer neresi, diye soracaksınız şimdi.Sizin ülkenize yakın Türkiye'nin güneydoğusundaIrak dediğiniz yer. Buradan iki büyük nehir geçip gü-neyde denize dökülüyor. Bunların adı Fırat ve Dicle,bizde onların adı "Buranum ve İdigna"dır. Siz burayaiki nehir anlamına gelen Mezopotamya diyorsunuz.İşte benim vatanım bu iki nehir arasında. Burayayüzyıllar boyu Sümer toprakları denmiş. Atalarımçok eski çağlarda buraya göç etmişler. Neden mi?Kendi ülkelerinde ağaçları, ormanları kesip bitirdikle-rinden yağmurlar yağmamış, büyük bir kuraklık baş-lamış, nehirler göller kurumuş. Ne tahıl ekebilmişler,ne hayvan besleyebilmişler. O yüzden binlerce insanhayvanları, çoluk çocukları ile kendilerine uygun birülke bulabilmek için yola çıkmışlar. Yollarda açlıktan,yorgunluktan, soğuktan hastalananlar, ölenler olmuşama yılmadan yürümüşler ve sonunda bir debakmışlar ki, bol suları ile iki nehir karşılarında akıp

2

Page 9: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

duruyor. Fakat kıyıları bütün bataklık. Bataklıktansonra gelen kısım da kupkuru. Kuruluktan ve sı-caktan topraklar yarık yarık olmuş. Hemen kadınerkek, çoluk çocuk kolları sıvamış ve hep birlikte ça-lışarak su yolları kanallar açmışlar ve böylece hembataklıklar kurumuş, hem de kuru toprak sulanmış.Şimdi ülkem yemyeşil. İstediğimiz her bitkiyi ye-tiştiriyor ve pek çok hayvan besliyoruz. Bu hayvan-ların sütünden, etinden besin olarak, yününden vederisinden giysi olarak yararlanıyoruz. Hepsi o kadarçok oluyor ki, tüketemiyoruz bile. Artanları verimsiztoprakları veya tembel insanları olan komşu ülkeleregönderiyoruz.

Bizim ülkemizde taş ve büyük ağaçlar yok, top-rağımızdan değerli madenler çıkmıyor. Onun için bizde o ülkelerden gönderdiklerimize karşılık evlerimizi,tapınaklarımızı, heykellerimizi yapmak için taşlar,ağaç kütükleri, süs eşyaları, kap kaçak yapmak içinde altın, gümüş, bakır gibi değerli madenleri alı-yoruz.

Benim doğup büyüdüğüm şehrin adı Nippur. Bu-rası baş tanrımızın yeri olduğu için çok önemlidir. Bi-liyor musunuz, bizim pek çok tanrı ve tanrıçamız var.Güneş, ay, yıldızlar, yer, gök, hava, su, yağmur, fır-tına, dağlar, nehirlerin hep tanrı veya tanrıçaları bu-lunuyor. Biz insanları denetlemekle görevli olan tan-

3

Page 10: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

rıçamız her zaman yanımızdadır. O, büyüklerin, an-ne ve babaların çocuklarına iyi davranmalarını, ço-cukların da onlara saygılı olmalarını, çevremizi koru-mamızı, başkalarına zarar vermememizi ister. İyiolanları ödüllendirir, fena olanları cezalandırır.

Bu tanrılarımız için yapılmış büyük evler, dahadoğrusu tapınaklar şehirlerimizin en büyük süsüdür.Onlar yüksek yerlere yapıldığından uzaktan çokgörkemli görünürler. Bazılarının yanında göğe değe-cekmiş gibi uzanan Ziguratlar bulunuyor. Bunlara birtür kule de diyebiliriz. Merdivenleri dışarıda söyle-diklerine göre tam 300 basamaklı imiş.

Ben bir kere tapınağın avlusuna girip bu merdi-venlerden çıkmaya başlamıştım. Birden arkamdansesler duydum, başımı çevirip bakınca bana, "inaşağı" diyerek bağıranları gördüm. Bir kabahat yap-tığımı anlayarak çok korkmuştum. Aşağı indiğimdeorada bekleyen tapınak personeli kolumdan tutup,"oraya çıkmanın yasak olduğunu bilmiyor musun?"diye biraz darılır, biraz hoşgörür bir sesle konuşuncakorkum geçmişti. Boynumu bükerek bilmediğimi söy-ledim ve özür diledim.

"Haydi buralarda gezinme, evine git" diye benikapıdan çıkardılar. Ben o kulenin üstündeki odayı dagörmek istiyordum. Oraya ancak din görevlilerindengökyüzünü inceleyenler çıkabilirmiş. Onlar yıldızların

4

Page 11: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)
Page 12: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

verdiği işaretleri okuyarak insanların geleceğini söy-lerlermiş. Çarşılarımızda gezmeyi çok seviyorum.Küçük iken annem veya babam giderken ben dehemen takılırdım onlara. Şimdi yalnız veya arka-daşlar ile gidiyorum. Neler yoktur çarşılarımızda!Bakırcılar, dericiler, çanak çömlek yapanlar, ku-maşçılar, altın, gümüş ve kıymetli taşlardan süs eş-yaları yapan kuyumcular her tarafı sarmıştır. Bunlararasında yazı satan yazıcı dükkanları da bulunuyor.Bunlardan birisi de benim babamın dükkanıdır. Bi-zim insanlarımız arasında yazı bilen çok az olduğuiçin mektup, senet, antlaşma yazdırmak isteyenleronlara gider ve gümüş karşılığında yazdırırlar.

Bazen arkadaşlarla Buranum (Fırat) nehri kıyısınagideriz. Orayı görmenizi çok isterim. Suyun üzerindebirçok kayık ve yelkenliler, bir kısmı Nippur'danbaşka şehirlere, bir kısmı da başka şehirlerden Nip-pur'a eşya taşır. Beni en çok ilgilendiren yük dolubüyük kayıkların insanlar tarafından kıyılardan ipler-le çekilmesi. Çeken insanlar sıcaktan kan ter içinde,omuzları öne doğru bükülü, bellerine geçirilmiş ha-latlarla ne kadar zor yürürler. Onlara çok acırım.Bunların çoğu savaş tutsaklarıdır.

Nehrin kıyısında deniz araçlarının yanaşması içinbirçok iskele var. Bu iskelelerin karşısındaki pazar-larda ne ararsanız bulursunuz. Satıcıların alıcı çağı-

6

Page 13: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

ran sesleri, alışveriş yapmaya gelen insanların gü-rültüleri uzaklara kadar yayılır.

Balıkçıların yanına gitmekten pek hoşlanmam, ni-ye mi, çünkü nehirlerden henüz tutulan koca kocabalıklar sudan çıktıkları için ölmek üzere oldukla-rından çırpınır dururlar. Onların o acı ile çırpınma-ları bana pek dokunur, sanki o acıyı ben çekiyormu-şum gibi olurum. Diğer taraftan babam satın alıp an-nem de pişirdiği zaman yemesine doyamam.

Şehrimizin tam ortasında kocaman bir park var.Onun da ortasından büyük bir su kanalı geçiyor. Oparkta oynamayı çok seviyorum. Hele çok sıcakgünlerde ağaçların altında serinlemek ne kadar iyioluyor.

Birkaç defa arkadaşlarla okuldan kaçıp o parkagitmiştik. Fakat birgün babam nasılsa okuldan kaç-tığımı duymuş. Parkta tam biz oyunun en heyecanlıyerinde iken gelip kulağıma yapışmaz mı? Az dahakorkudan altımı ıslatacaktım.

"Okuldan nasıl kaçar ve buralara gelirsin,utanmıyor musun?" diye gürleyerek iki tokat indirdi.Canım çok yanmıştı ama ağlamaya bile korktum."Yürü bakalım okula, seni oraya okuman için gön-deriyorum, sokaklarda sürtmen, parklarda oynamaniçin değil" sözleri ile durmadan azarlıyordu. Okulagidip beni öğretmene teslim edince bir dayak daha

7

Page 14: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

yiyeceğim zannetmiştim. Tir tir titriyordum. Öğret-men halime acımış olacak ki, dayak yerine okuldankaçmanın hem okulun disiplinine karşı gelmek, hemde derslerde arkadaşlarımdan geri kalmak olduğunuanlatarak bir daha yapmamam için benden söz aldı.Korkmuş ve utanmıştım. O günden sonra, hiç kaç-madım ve bundan sonra da kaçmayacağım kuş-kusuz.

Bizim annelerimiz ve babalarımız hep öğretmenesaygılı olmamızı, okulu sevmemizi söylerler. Öğret-menler kutsal kimselerdir bizim için. Sizce de öyledeğil mi? Bize okumayı yazmayı bütün bilgileri, bü-yük bir özveri ile öğreten onlar. Ama bazen onlarınbu değerini unutup arkalarından söylendiğimiz de ol-muyor değil.

Okul deyince, okula ilk başladığım gün geldi ak-lıma. O gün ne heyecanlı, ne korkulu idim bilemezsi-niz! Gideceğim gece uyuyamamıştım. Hiç adetim ol-madığı halde sabahleyin güneş tanrımız daha çık-madan bahçeye indim. Kölelerimizle birlikte tavukla-ra, diğer hayvanlara yem verdim. Annem okulda ye-mem için iki yuvarlak çörek hazırlamış. Babam dayazı yazmam için inceli kalınlı uçları üçgen kesilmişkamıştan kalemler yapmış. Hepsini bir torbaya ko-yup elime verdiler. Okula babam götürdü beni. Yoldagiderken, hep nasıl okuyacağım, nasıl yazacağım,

8

Page 15: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

arkadaşlarım iyi olacak mı, oyun oynayabilecek mi-yim, annemi, evi özleyecek miyim, diye düşündümdurdum. Okul tapınağın bulunduğu alanın içinde.Kapıdan büyük bir avluya girdik. Bir sundurma etra-fında odalar görünüyordu, kapıları kapalı hiç sesyoktu. İçimden "burası okulsa çocuklar nerede?" di-ye sordum. Meğer çocuklar bu odaların içinde imiş.Babam korkmayayım, diye biraz geç getirmiş beni.Bizi uzun boylu, şişmanca biri karşıladı. Okulun başıimiş. Onu görünce nedense içime bir korku geliverdi.Babam ona "İşte size söylediğim oğlum Ludingirra".Onu size veriyorum. Buradan her tür bilgiyi öğren-meden çıkarmazsınız. "Eti sizin kemiği benim" dedi.Bunun ne demek olduğunu bilmediğim için öyleşaşırmıştım ki. "Acaba benim etimi mi yiyecekler"diye aklımdan bile geçirdim. Sonradan babama bu-nun anlamını sordum. "İstediğiniz kadar dövebilirsi-niz, ama sakın kemiklerini kırmayınız" demekmiş.Karşıda elinde uzun kamışla dolaşan bir adam dahaduruyordu, "acaba çocukları bu kamışla mı dövü-yorlar?" diye düşündüm.

Okulun başı (biz ona Ummia diyoruz) elimdentuttu, başladık yürümeye. "Eyvah babamdan da ayrı-lıyordum. Kendimi öyle yalnız, öyle zavallı hissettimki, sanki annemi, babamı bir daha hiç göremeye-cekmişim gibi geldi. Ummia beni bir odaya sokarak

9

Page 16: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

öğretmene "İşte size yeni bir öğrenci, babası onuher bilgiyi öğrenmeden buradan çıkmamak üzere bi-ze getirdi" diye, beni bırakıp odadan çıktı. Çocuklaryerlere serilmiş hasır üzerinde dizlerinden kamıştanyapılmış altı düz küçük birer sepet ile oturuyorlardı.Öğretmen benim elime de bir sepet verdi ve köşededuran bir kil yığınını göstererek " oradan bir parça alve şuraya otur" dedi. Önde oturan çocukları sıkıştı-rarak bana bir yer açmıştı. Ben hemen bir topak yu-muşak kili alarak dizlerimin üstünde gösterilen yereoturdum. Otururken bir taraftan da göz ucu ile ço-cukları ve odayı gözlüyordum görünüşe göre odadaen küçük ben idim. Karşımızda yüksekçe bir oturmayeri, yanında duvara dayalı uzunlu kısalı, kalınlı in-celi kamışlar vardı. "Orası öğretmenin yeri olmalı,çocukları görebilmesi için yüksek yapılmış" dedimiçimden. Fakat o kamışlar bizi dövmek için mi idi?Birdenbire sanki hepsi vücuduma çarpmış gibi titre-dim. Ben bunları aklımdan geçirirken öğretmen yanı-ma gelerek "bak, kili böyle yapacaksın, kamışı daüzerine şöyle bastıracaksın" diye gösterdi. Kili ikiavucumun içine alarak elma gibi yuvarladım ve ikitaraftan bastırıverdim. Kenarları yuvarlak mercimekşeklinde birşey oldu. Öğretmen torbamdaki kamış-lardan birini seçerek kil üzerine bir kere bastırdı ve"haydi bunun gibi yapmaya başla" dedi. Ben büyükbir dikkatle kamışı onun gösterdiği gibi bastırmaya

10

Page 17: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

çalışıyordum. Her bastırılışta baş kısmı üçgen şek-linde bir çizgi çıkıyordu. Bir ara canım sıkıldı, başla-dım kili avucumun içinde yoğurmaya. Evvelâ yineyusyuvarlak yaptım, sonrada onu biraz yassıltarakayırdığım ve yuvarlak yaptığım küçük bir parçayıüzerine yapıştırdım. Kopardığım küçük bir kil par-çasını da ince uzun yaparak arkasına ekleyince a-yakları olmayan bir hayvana benzemişti. Pek hoş-lanmıştım bu işten, derken bizim öğretmen çı-kageldi. Elimdekini görünce birdenbire yüzü öyle'asılmıştı ki, nerede ise korkudan çişimi yapacaktım.Hemen "nerede yazın, neden yazmıyorsun?" diyeçıkıştı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Boynumu bük-tüm, acele kili daha önceki şekle soktum ve kamışlaaynı çizgileri yapmaya başladım. Güneş tanrımızyerin altına giderken bizi de evlerimize gönderdiler.Hepimiz elimizde, içinde henüz tam kurumamış,yazdığımız, sizin tablet dediğiniz, Dub'lar olan se-petlerde evimize yollandık. Ben büyük bir özlemlekendimi eve attım. Herkesin beni ne kadar meraklabeklediğini, tuttukları bir yığın soru yağmurundananladım. Kimi "okulda eğlendin mi?" kimi "çocuklarlaarkadaşlık edebildin mi?", kimi de "öğretmeni sevdinmi?" diye soruyorlardı. Aslında sokakta oynamakvarken akşama kadar kapanmak pek hoşuma gitme-mişti ama, hem birçok arkadaş edinmek, hem debirşeyler öğrenmek fena değil, diye kendimi avutu-yordum.

11

Page 18: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

İlk günden sonra o heyecanım ve acemiliğim ya-vaş yavaş geçmeye başladı. Yeni arkadaşların ol-muştu. 30 gün süren bir ay içinde üçü kutsal gün,üçü de dinlenme günü olmak üzere 6 gün evde ka-lıyorduk. Bu da benim okula özlemle gitmeme ne-den oluyordu. Yazıyı da daha bir hevesle yazmayabaşlamıştım. O sıkıcı düz çizgilerden sonra bu.ba. bi, tu. ta. ti, ab. ub. ib, tam. turn, tim gibi hece-ler yazılı, bizim dub dediğimiz kitabı verdiler elimize.Bu bizim alfabemizmiş. Bunları öğrendikten sonraerkek, kadın adlarından oluşan listeleri kopya etme-ye başladık. Bunlar yazımızı kolay öğretebilmek içinöğretmenlerimizin bulduğu bir yöntemmiş. Bu liste-lerden oluşan kitaplardan kısım kısım kopya ediyo-ruz. Bazen güç öğrenen çocukların dub'unun sol ta-rafına öğretmen güzel yazısı ile yazar, çocuklar daona bakarak güzel yazmaya çalışır. Biliyor musunuz,bizde yazı yazmak bir sanat sayılır ve bütün sanat-ların içinde en zor olanı denir. Yazı, sanatın babası,konuşmanın annesi imiş Sumerlilere göre.

Bundan yüzlerce yıl önce atalarımız yazmak iste-diklerinin resmini yaparak yazıya başlamışlar. Hemde taşlar üstüne! Bir taş üzerine resim yapmak kolaymı sizce? Kolay değil, değil mi? Sonraları çanak çöm-lek yaptıkları kil üzerine yazmayı denemişler. Kilbizim güneşimizin bol sıcağında çabuk ve çok iyi ku-

12

Page 19: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)
Page 20: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

ruduğundan yazı için çok elverişli bulunmuş, o za-mandan beri hep kil üzerine yazılıyor. Yazılacak ko-nuya göre büyük veya küçük bir kil parçası alınır, onadikdörtgen şekli verilir. Konu uzun ise onu sütunlarabölüyorlar. Onların içine 500-1000 satır yazılabiliyor.Biz onlara kitap diyoruz. Ben henüz onları yazacakdüzeyde değilim, daha çok yıl var öyle yazabilmemiçin. Yazı kil üzerine yazılmaya başlandıktan sonrayavaş yavaş değişmiş. Biliyorsunuz her istediğimiziresimle anlatamayız. Örneğin ayak demek istersekbir ayak resmi yaparız, ama gideceğim veya gidiyo-rum yazmak istersek resimle gösteremeyiz. Bununiçin resimlere bazı işaretler ekleyerek veya şimdi bu-rada size anlatmam uzun sürecek yöntemlerle ata-larımız yüzyıllar boyu çalışıp yazımızı her istediğimiziyazacak düzeye getirmişler. Ama yüzlerce yazıişareti öğrenmek zorunluğundayız. Üstelik bir işaretinde kaç türlü okunuşu var. O yüzden bizde okuyan çokaz. Benim okumaya hem hevesim, hem de yete-neğim var. Babası okumuş olan çocukların okula git-mesi zorunlu. Bunlar arasında fazla yeteneği olma-yanlar yazıyı biraz öğrenince ayrılıyorlar. Onlar çokküçük işlerde çalışabilirler. Okulun verdiği bütün bilgi-leri öğrenenler saraylarda, tapınaklarda, özel yerler-de yazıcı, yüksek memur olarak veya okullardaöğretmen, bilgin olarak çalışırlar ve çok saygı gö-rürler. Hatta onların şehirde ayrı mahalleleri ve bir de

14

Page 21: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

evleri vardır. Babam da yazıcı olduğundan biz de omahallede oturuyoruz. Çevremizi temiz tutmak zo-rundayız. Tanrılarımız da bizim temiz olmamızı ister.Okulda da temizlik önde gelir. Temiz olmayan ço-cuklar dayağı hak etmişlerdir. Aramızda verilen ödev-leri yapmayan, oturdukları yerde duramayan çocuklarvar. Öğretmen onlara kızdığı zaman bulunduğu yer-den, çocuğun uzaklığına uyacak kamışı alır, "küt" di-ye rastgele bir yerine vurur. Ödüm patlar bana da vu-racak, diye.

Fakat bir gün başıma neler geldi bilseniz. O güngaliba çok şanssız bir günümdü. Sokakta okula git-meyen bir arkadaşla karşılaşmıştım. Onunla konuş-maya başladık. Sonra da nasıl oldu ise oyuna dalı-vermişiz. Birdenbire geç kaldığımı anlayarak koşakoşa kan ter içinde okula gittim. Bir de baktım gelen-leri denetleyen öğretmen karşıda elinde sopası ile du-ruyor, kaçmama olanak yok. Hemen yakaladı beni."Niçin geç kaldın?" diye iki sopa indirdi kalçalarıma.Canım bir hayli yanmıştı. Onunla kalsa iyi. Oynarkenüstüm başım, ellerim kirlenmiş, kirlere bakan sorumluhemen, " ne bu halin, böyle okula gelinir mi?" diye birde o patakladı. İyice korkmuştum. Ders odasına giripyerime oturunca kalçalarımın acısından kımıldamayave yavaşça yanımdaki arkadaşıma durumu anlatma-ya başlamıştım ki, "neden rahat durmuyorsun, neden

15

Page 22: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

konuşuyorsun?" diye öğretmenin gürlemesi ile kamışsopası omuzuma "küt" diye indi. Öğretmen. o kızgın-lıkla "hemen yazını getir göreyim" dedi. Ben korkudantitremeye başladım. Her tarafım ağrıyordu. Öğretme-nin de dışarıda yediğim dayaktan haberi yoktu. Ya-vaşça kalkıp dubumu götürdüm. Yazılarıma şöyle birbaktı. "Nedir bunlar, hiç güzel yazmamışsın, sendenbu gidişle adam olmayacak" diye söylenerek yana-ğıma bir tokat indirmesin mi! Canım yanması bir tara-fa, arkadaşlardan çok utanmış, üzülmüş ve çok fazlakızmıştım. Öyle ya, bir kere sokakta oynayıp geç kal-makla bu kadar dayak yemek çok değil miydi?

Eve giderken kendi kendime, öğretmen "nasıl olsasen adam olmayacaksın" dedi, ben artık okula gitme-yeceğim diye karar verdim. Evde her zaman olduğugibi babam beni bekliyordu. Ağlayarak kollarınaatıldım ve olanları olduğu gibi anlattım. "Bir daha oku-la gitmeyeceğim" dedim. Babam çok anlayışlıdır.Okulun ve çocukluğun ne olduğunu biliyor. Bana "durhele, hemen karar verme. Gidip öğretmeninle konu-şayım, gönlünü alalım, sonra ne yapacağımızı dü-şünürüz" dedi. İkinci günü öğretmeni babam evimizedavet etti. Annem onun için şarabı, birası ile güzel birziyafet hazırladı. Yemekten sonra babam öğretmeninönünde ödevlerimi okuttu, güzel yazdığım yazılarımıgösterdi. Öğretmenden özür diletti bana. Özür dile-

16

Page 23: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

mek çok zor gelmişti, fakat yine de kabahatli olduğu-mu kabul ediyordum. O günden sonra bir daha so-kaklarda vakit geçirip okula geç kalmamaya son de-rece özen gösteriyorum. Öğretmenim de bana karşıdaha anlayışlı ve iyi oldu.

Okulda Sumerce konuşmayanlar da dayak yer.Şimdi siz bana sorabilirsiniz. "Sumer ülkesinde her-kes neden Sumerce konuşmasın?" diye.

Ülkemize çok çok eskiden, daha doğrusu yüzlerceyıl önce Akadlılar adındaki insanlar batıdan gelmeyebaşlamış. Bunlar yavaş yavaş ordumuza girip paralıaskerlik yapmışlar. Orada nasıl savaştığımızı öğren-mişler. Saraylara girip memur olmuşlar. Bir gün kral-larımızdan biri hastalanmış. Kralın yanında görevliolan Sargon adında biri bundan yararlanarak kralımızyerine geçivermiş. Ordularımızı eline almış ve kendi-sini bütün Sumer ülkesinin başı yapmış. Onun oğlu,torunu da kral olduktan sonra, yeniden bizim kralları-mız idareyi ellerine geçirmiş. Fakat Akad dili konu-şanlar çoğalmış. Onların ne tanrıları varmış ne dedinsel törenleri. Araba yapmayı bile bilmiyorlarmış.Hepsini bizden öğrenmiş bizim tanrılarımızı almışlar.Okuma, yazmadan da haberleri yokmuş. Onları daokullarımızda öğrenmişler. Ülkede çoğunluk bizimhalkımız olduğundan ve dinimizi de aldıklarından Su-merce öğrenmek zorunluluğunda kalmışlar. Bizler de

17

Page 24: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

onlarla birlikte yaşadığımızdan Akadca öğreniyoruz.Ama babam bizim evde Akadca konuşmamıza izinvermiyor. Sumerceyi unutacağımızdan, böylece Su-mercenin ortadan kalkacağından korkuyormuş. Eski-den ülkemizde biz çoğunluk iken, azınlık olmaya baş-lamışız, buna neden de kendi halkımız olmuş. Kralla-rımız "ben üstün olacağım" diye birbirleri ile üstünlüksavaşına girmişler. Güçleri bölünmüş. Bizde bir ata-sözü vardır: "Gücün azalırsa, düşmanı kapıda bulur-sun". Bundan komşu ülkeler yararlanıp üzerimizesaldırmışlar. Ülkemiz uygar ve çok zengin olduğu içinzaten kıskanıyorlarmış bizi. Öyle çok savaşlar olmuşki, son çağlarda. Düşmanlar büyük Sumer Devleti'ninson kralını tutsak yaparak kendi ülkerine götürmüşlerve bir daha ona ne olduğu duyulmamış. Bundansonra en aşağı bin yıllık Sumer Devleti parçalanmış.Şimdi iki ayrı krallık var. Benim kentim Nippur, İsinKrallığı'na bağlı. Ben bunları babamdan ve öğret-menlerimden öğreniyorum. Babam, "Nippur'da LarsaKralı'nın da gözü var. Eğer birgün Larsa Kralı güçle-nip İsin Krallığı da Nippur'u alırsa hiç şaşmam" diyor.Onun üzülerek "Artık bundan sonra bir daha büyükSumer Devleti kurulamaz. Akad'lar güçleniyor. Bizise gücümüzü yitirdik. Bir daha o eski gücümüzü top-layamayız" diye annemle konuştuklarını duyuyorum.

18

Page 25: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)
Page 26: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

Ben hiç savaş görmedim. Görmek de hiç istemiyo-rum. Büyüklerin anlattığına göre savaşlarda şehirle-rimiz, evlerimiz, o görkemli tapınaklarımız yanmış yı-kılmış. Onların onarılması çok uzun yıllar sürmüş.İnsanlar yiyecek, içecek bulamamış, açlıktan sokak-larda düşüp, düşüp ölmüşler. Hayvanlar bile yavrula-yamamış. Nedense nehirlerimizde su da kalmamış.Herşey çok pahalılaşmış. Birşey almak isteyen kar-şılığında verecek gümüş bulamamış.

Kendimizden birçok insanları, özellikle çocuklarıtutsak edip başka şehirlerde satmışlar. Evimizdenayrılıp başkalarının yanına gitmek, anne ve babamı-zı bir daha görememek ne acı değil mi? Fakat yenikralımız böyle tutsak olarak Nippur'dan götürülüp kö-le yapılanların özgürlüğünü vermiş. Onlar tekrar ev-lerine dönüyorlarmış. Bunun için şehrimizde büyükbir şenlik var.

Bu kralımız bir de eski kanunlarımız yerine, yenibir kanun kitabı yazdırmış. Artık yargıçlarımız suçişleyenleri bu kanuna göre yargılayacak.

Okulda Akadca öğrenmek bana çok zor geliyor.Çünkü bu dil bizim dilimizden çok başka. Yazımızıalan Akadlar, bizim yazı işaretlerine kendi dillerinegöre ad vermişler. Onun için yüzlerce işaretin Akad-ca okurken Akadca okunuşunu, Sumerce okurkenSumerce okunuşunu söylemek zorundayız. Bununhiç de kolay olmayacağını tahmin edersiniz.

20

Page 27: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

Bana matematik de zor geliyor. Hele çarpım tab-losunu öğreninceye kadar canım çıktı. O da o kadaruzun ki. Çok büyük sayıları birbiriyle çarpmamız ge-rekiyor. Daha hepsini öğrenemedim. Problemleriçözmek de kolay değil. Bir gün babama "neden bizematematik okutuyorlar sanki" dedim. Babam, "bununeden soruyorsun?" der gibi yüzüme baktı ve "bakoğlum, biliyorsun geçenlerde 5 koyun ile tarlamızdangelen 10 sila arpa sattım. Bir koyunun fiyatı 2 gingümüş, bir sila arpanın fiyatı da 1 gin gümüştü. Bun-ların hepsinden kaç gin gümüş alabileceğimi ancakmatematik ile hesap edebilirim. Onu alanın da benimkadar matematik bilmesi gerek. Bir ev, bir saray ve-ya bir tapınak yapılacağı zaman, onların yıkılmama-sı, sağlam yapılabilmesi için ne kadar yere ne kadaryükseklikte yapılacağı, kullanılacak malzemelerin öl-çüsü, fiyatları hep matematik ile hesaplanır. Bir tar-lanın yüz ölçümü bilinmeden nasıl satın alınır?Görüyorsun ya günlük yaşantımızda hep matematikile karşılaşıyoruz. Onun için sen bütün matematiğiyeterince öğrenmeye çalış" dedi. Düşündüm, baba-mın dediği doğru idi.

Okulda en çok sevdiğim ders tanrıçalarımızı, tan-rılarımızı, krallarımızı, tapınaklarımızı öven ilâhiler.Buna neden belki de şiir yazmayı sevmem. Fakatyazdıklarımı bir türlü beğenmiyor, biraz sonra kırıpkırıp atıyorum.

21

Page 28: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

İlâhileri asıl tapınakta dinlemeli. Çünkü orada çe-şitli çalgılar eşliğinde güzel sesli rahipler ve rahibe-ler, daha doğrusu din görevlileri törenlerde, özellikleyeni yıl törenlerinde söylerler. Her yıl gideriz o tö-rene. Çok eğlenceli olur. Bizim Dumuzi adında birçoban tanrımız var. Biliyor musunuz, onun adı sizintakviminizde Temmuz şeklinde ay adı olmuş. Bizdede bu isimde bir ay var ya! Bunun bizden size ulaş-tığından hiç haberiniz yok değil mi? İşte bu tanrımızyılda bir kere yer altı dünyasından çıkıp karısı aşktanrıçamızla evleniyorlarmış. Bunun nedenini anla-tan o kadar uzun hikâyesi var ki, burada anlatmamsizi sıkabilir. Onların birleştiği gün bizim yeni yılımızbaşlar. Ülkemize bereket gelir. Tahıllarımız, sebzeve meyvelerimiz çok bol olur. İnekler, koyunlar, ke-çiler yavrular, tavuklar, kazlar, kuşlar, balıklar bol yu-murtlarlar. Evlerimizde de o günlerde güzel yemek-ler yapılır, yumurtalar pişirilir.

Tapınakların içini görmeyin, insan doludur. Birderdi bir isteği olan, tanrıları kıvandırmak isteyenlerkoyun, sığır, kuş, balık, ekmek, süt, bira gibi ne var-sa kurban olarak tanrılarımıza sunarlar. Tapınağınbüyük salonunda tanrılarımızın heykelleri önündesunakları bulunur. Getirilenlerin çoğu veya konulabi-lecekleri bu sunaklara bırakılır. Sonra onları din gö-revlileri alır, tanrılarımız adına yerler.

22

Page 29: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)
Page 30: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

Tapınaklarda hastalara bakıp ilaç veren, iyi olma-ları için dualar okuyan özel rahipler var. Bir kere be-nim çok karnım ağrımıştı. Babam beni hemen tapı-nağa götürdü. Rahip "karnın nasıl, ne zamandan be-ri ağrıyor, kusuyor musunuz, yediğin yemekler ağzı-na geliyor mu?" gibi sorular sordu. Eliyle karnımınorasına burasına bastırdıktan ve ağrıyıp ağrıma-dığını sorduktan sonra babama birkaç bitki adı vere-rek "bunları bir arada kaynatın, bir gece dışarıda bı-rakın bu çocuğa yemeklerden sonra içirin" dedi. Birde dua okudu, içime giren hastalık cinlerinin benibırakıp gitmesi için. Evde söyleneni yaptılar. Hakika-ten kamımın ağrısı geçiverdi. Anneme "yapılan ilacıneden gece dışarıda bırakmamızı söyledi?" diye sor-dum. Çünkü merak etmiştim. O da "oğlum gece yıl-dızlar ilaca çabuk iyileştirme etkisi yapıyormuş, diyeduymuştum. Herhalde onun için" dedi.

Tanrılarımızın serüvenlerini anlatan hikâyeler ba-na çok ilginç geliyor. Fakat henüz onları okumuyo-ruz. Onların anlaşılması zor olduğu için daha sonrakiyıllarda okuyacakmışız. Yalnız merak ettiğim konula-rı babama soruyorum. O bana anlayacağım bir dilleaçıklamaya çalışıyor. Ben en çok neyi öğrenmek isti-yordum biliyor musunuz? İlk insan nasıl meydanagelmiş? Bir de büyüklerimiz tufandan söz ediyorlar-dı, onun niçin ve nasıl olduğunu. Bir gün öğretmene

24

Page 31: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

sordum bunları. O da: "Bunları öğrenmeniz, dahadoğrusu anlamanız için yaşınız küçük, okumayı da-ha iyi öğrendiğiniz zaman size onları okutacağız, fa-kat başka arkadaşlarınız da şimdiden öğrenmek isti-yorlarsa kısaca size anlatırım" dedi. Çocuklar hepbirden "istiyoruz, istiyoruz" diye bağrıştılar. Öğret-men bizim ilgimizden çok memnun olmuş olacak ki,hemen söze başladı: "İlk olarak dünyada yalnız çokbüyük ve derin bir su varmış. O bir tanrıça imiş. Tan-rıça bir dağ doğurmuş. Onu hava tanrısı ikiye ayır-mış. Biri gök tanrısı, diğeri yer tanrısı olmuş. Bunlar-dan birçok tanrı meydana gelmiş. Bu tanrılar kendi-lerine iş yapacak kimseler istemişler. Yer tanrıçasıbunun için, nehir kıyısından bir topak çamur almışonlardan insan şekilleri yapmış bilgelik tanrısı dacan vermiş, böylece biz insanların ataları olmuş. On-lar çoğalmaya başlamışlar. Çoğaldıkça ahlakları bo-zulmuş. Tanrılarımıza saygısızlık etmişler. Büyük,küçük tanımamışlar, hile hurdaya, birbirlerini aldat-maya başlamışlar. Buna kızan tanrılarımız da "şun-lara öyle bir tufan yapalım ki, hepsi yok olsun, nedirbunların birbirlerine ve bize yaptıkları!" demişler. Be-reket bizim bilgelik tanrımıza. O bu kararı duyunca,hemen tanrılarımıza saygılı insanları seven, hayvan-lara acıyan, kimseye fenalık yapmayan birisine tan-rılarımızın bu kararını gizlice bildirmiş ve bir gemi ya-parak her canlıdan birer çift içine almasını önermiş.

25

Page 32: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

O da söyleneni yapmış, gemiye girip kapısını kaparkapamaz bardaktan boşanırcasına yağmur başla-mış. 7 gün 7 gece durmadan yağan bu yağmurla yeryüzünde herşey sular altında kalmış. Yalnız gemi vegemidekiler bundan kurtulmuş. Sular biraz çekildik-ten sonra gemiden çıkmışlar. Tanrılara kurbanlarkesmiş, gemiyi yapıp insanları kurtaran Tanrılarımızda ona ölümsüzlüğü ödül olarak vermişler ve kendi-lerinin yaşadığı cennete göndermişler" diyerek öğ-retmenimiz sözünü bitirdikten sonra "hepsini anladı-nız mı?" diye sordu. Ben çok iyi anlamıştım. Anlama-sam size anlatabilir miydim? Benim en iyi tarafımanlatılanı can kulağı ile dinlemek, onu aklımda tut-mak ve birisi isteyince severek anlatmak galiba.

Hayvan masallarına bayılıyorum! İçlerinde ne gül-dürücü olanları var. Fakat onları okuyup bir hayvangörünce hemen onun bana veya yanındakine gülü-necek birşeyler söylediğini düşünüyor, başlıyorumkendi kendime gülmeye. Geçenlerde okuduğumakıllı keçinin kurnazlığını anlatan bir masal da çokhoşuma gitti. Masal şöyle:

Bir gün bir arslan cılız bir keçi yakalamış. Keçibakmış kurtuluş yok, arslan onu yiyecek! Hemen ak-lına bir kurnazlık gelmiş. Arslana:

"Beni bırak, benim etim yok, kemiğim çok, amasana bizim ağıldan etli, butlu şişman bir koyun vere-bilirim" demiş. Arslan etli koyunu duyunca biraz yu-muşamış ve "seni bırakayım ama önce bana adınısöyle. "Keçi; "aa! sen benim adımı bilmiyor musun?Benim adım "Sen akıllısın'dır" demiş. Arslanın aklıhep şişman koyunda olduğu için keçinin adının

26

Page 33: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)
Page 34: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

anlamına pek kulak asmamış ve "haydi çabuk ağılagidelim" demiş keçiye. Birlikte ağıla gelmişler. Keçiağılın kapısını açıp içeri dalar dalmaz kapıyı sımsıkıkapayarak arslana "adımı düşünmeden beni bıraktınya şimdi koyun değil ben sıskayı bile yiyemiyecek-sin" demiş. Arslan da ne kadar akılsız olduğunu dü-şünerek kuyruğunu kısıp gitmiş. Arslandan söz edin-ce küçük bir masal daha aklıma geldi. Arslan bir güntuzak çukuruna düşmüş. Tilki yukarıdan geçiyormuş.Onu görünce "vay arslanım pabuçların evde kalmış,buraya getireyim mi?" diye alayı basmış.

Sizi bu hikâyelerle sıktım mı acaba? Ama ne olurkızmayın bana. Bildiğimi anlatmaktan hoşlanıyorumdedim ya size!

Okulda öğrenecek çok bilgi var. Bakalım daha kaçyıl koşturacağım öğrenme peşinde? Fakat sonundaya bir yargıç, ya öğretmen, ya hekim, ya da sarayayazıcı olabilirim. Ah o günleri bir görebilsem.

Öğrenmekte güçlük çektiğim ve hiç de sevme-diğim (belki de sevmediğim için öğrenmek zor geli-yor bana) konu dağ, nehir, yer, taş, maden, bitki gibibirçok varlığın adlarını ve yazılışlarını ezberlemek.Bir de bunları yazarken başlarına nehir adı ise nehirişaretini, hayvan adı ise hayvan işaretini, bitki isebitki işaretini koymak gerek. Okuduğumuz kelimeninne tür olduğunu bildirmesi bakımından bunun yararıçok. Fakat hepsini birden akılda tutmak kolay değil.Kolay veya zor, ne yapalım, okulu bitirmemiz içinhepsini bilmeliyiz.

Yeni yeni mektup yazmasını öğrenmeye başladık.Komşuda bir teyze var, bunu duymuş gibi, bir gün

28

Page 35: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

başka şehirde olan oğluna mektup yazdırmaya banagelmez mi! Önce korktum, beceremem diye. Sonra"bu bir deneme olur benim için" dedim ve kabul et-tim. Fakat ne zormuş başkasının yerine mektup yaz-mak. O yazdırmak istediklerini doğru dürüst anla-tamıyordu. Söylediklerini toparlayıp yazıncaya kadarcanım çıktı. İsin şehrine mektupları götüren ulağayetiştirdik. Teyze buna pek sevindi. Karşılığında ba-na bir sepet hurma getirmiş hediye olarak.

Bilmem biliyor musunuz, suyu ve sıcağı bol olanbizim ülkede hurma ağacı pek çoktur. En önemlimeyvemizdir hurma. Üzüm bağlarımız da var, fakat

üzümü daha çok şarap yapmak için kullanıyorlar.Şarap deyince aklıma geldi, bizim su yerine bol bolbira içtiğimizi söylemedim size. Bira ağzı çamurlasıvanmış ve mühürlenmiş, destiler veya küçüklübüyüklü küpler içinde saklanır. Bu biralar ya kupalar-la veya içi boş kamışlarla içilir. Birkaç kişi konuşur-ken bir küpten kamışlarla içmek çok zevkli olur. Birayapan birçok yerlerimiz var. Bira evinde içmek ister-seniz karşılığında gümüş yerine arpa getirmenizgerek. Biliyorsunuz, bira arpadan yapılır.

Nerede ise size kahramanlarımızdan söz etmeyiunutacaktım. Çok çok eski çağlarda bizim sayılı kah-ramanlarımız varmış. "Kahraman" ne demek bilmembiliyor musunuz? Bizde ülkesi için kimsenin yapama-yacağı yararlı işleri başaranlara, denir. Büyüklerimizçocuklara onların hikâyelerini anlatır dururlar. Onla-rın yaşadığı çağlarda henüz yazımız yokmuş, buyüzden kendileri yazamam iş serüvenlerini. Fakatşairlerimiz ve ozanlarımız onların yaptıklarını destan

29

Page 36: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

haline getirerek törenlerde çalgılar eşliğinde şarkıolarak çalmış söylemişler. Böylece ağızdan ağızazamanımıza kadar gelmiş hikâyeleri. Ama şimdi ya-zımız çok geliştiği için kile yazılmaya başlanmış.

Bu kahramanlarımızın hikâyelerinden benim ençok sevdiğim kahraman Gılgamış ile onun candanarkadaşı Enkidu'nun ejderha öldürmeleri. Onu sizede kısaca anlatayım istiyorum. Siz de onu tanımışve böylece kendi isteği de yerine gelmiş olur.

Gılgamış, etrafında ölenleri gördükçe "bir gün bende öleceğim, adım, sanım yok olacak, kimse benihatırlamayacak. Ölmeden önce ülkeme öyle yararlıbir iş yapmalıyım ki, adım ağızlardan düşmesin,akıllardan çıkmasın" istemiş. O sıralarda odunları-mızın kesilip getirildiği uzak dağlardaki ormana birejderha girmiş. Kimseyi ormana bırakmıyor, geleniyutuyormuş. Gılgamış" o ejderi öldürür halkımı kur-tarır ve adımı da ölümsüz yapabilirim" diye kararvermiş. Hemen arkadaşı Enkidu'ya "Haydi gidip ocanavarı öldürelim" deyince Enkidu korkudan titre-meye başlamış ve "aman arkadaşım o ejderin dişlericanavar dişleri, yüzü aslan yüzü, sesi sel sularınınsesi gibi imiş. Gördüğünü bir lokmada yiyormuş. Bizonu nasıl öldürebiliriz, ne olur bu işten vazgeç, git-meyelim" diye yalvarmışsa da Gılgamış "korkma ar-kadaşım, ikimiz bir olursak başaramayacağımız biriş yoktur" demiş. Yanlarına başka arkadaşlar da bu-larak yola çıkmışlar. Dere tepe düz gidip 7 dağı aş-tıktan sonra ormana ulaşmışlar. Canavar onlarıngeldiğini daha uzaktan anlamış ve ormana sokma-mak için çeşitli yollara başvurmuş ama Gılgamış hiç

30

Page 37: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

birine önem vermeden tek başına gidip canavarıöldürmüş. Böylece halkımız ondan kurtulmuş vekahramanımızın adı da istediği gibi hiç unutulmamış;destanları ile yüzyıllar boyu süregelmiş. Bunları an-latmakla benden dörtbin yıl sonra gelen sizlere deonu tanıtmış ve dörtbin yıl daha yaşatmış oluyorum.Ona ve bana ne mutlu. Ah ben de ülkeme böyle ya-rarlı işler yapıp kahraman olarak adımı yaşatabil-sem!

Artık anlattıklarım yetişir değil mi? Ülkemi ve ken-di yaşamını biraz tanıtabildiysem ne mutlu bana. Siziyaşadığınız 20. yüzyıla götürüp ben yine çağımadöneceğim.

Hazır mısınız? Şimdi İ.Ö. 20. yüzyıldayız, gelece-ğe doğru yola çıkıyoruz. 15'inci yüzyıl, artık bizimhalkımız görünmüyor. 10. yüzyıl, birinci yüzyıl oldubile. Herkes bizim milletin adını unutmuş, fakat ya-zımız, dinsel törenlerimiz, hatta tanrılarımız bile sü-rüyor, hayret değil mi? Kitaplıklarımız, arşivlerimizsavaşlarda yakılan yıkılan yapıların altında kalmış.Hatta o görkemli şehirlerimiz bile yok olmuş. Artıkgelecek zamana doğru gidiyoruz.

Biz yolumuzu sürdürelim, 10. yüzyıl, 15. yüzyıl.Bu arada birçok yeni milletler, devletler, dinler çık-mış ortaya. Geldik 20. yüzyılın başına. Burada birazyavaşlayalım mı? Sizin ülkenizi düşmanlar sarmış.Savaşlar, savaşlar, ölenler, yaralananlar, aç kalan-lar, göç edenler. Aman tanrılarımız aynı bizim ülke-de anlatılanlar gibi. Yine şanslı imişsiniz, kahramanMustafa Kemal gelip aklı ve gücü ile düşmanlardankurtulmanızı sağlayarak Türkiye Cumhuriyetini kur-

31

Page 38: (Turkce Ekitap) - Muazzez İlmiye Çığ - Zaman_Tuneli_Ile_Gecmiste_Sumer'e_Yolculuk (v2.1)

du. Şimdi de kendisine Türklerin Atası anlamına ge-len Atatürk soyadını aldı.

Bunu almakta da çok haklı idi. Çünkü ülkenizinher yönüne düşmanlar girmişti. O korkmadan ortayaatılıp baş olmasaydı, düşmanlar topraklarınızı tümüile ellerine geçirip Türk ve Türklüğü ortadan kaldı-racaklardı. O tıpkı bizim kahraman Gılgamış gibiyapmıştı. Bizim ülkemizi de düşmanlar alacakmış; oçıkmış ve halkımıza "Ölsek bile özgürlüğümüz içinsavaşalım mı? Yoksa ölmemek için düşmanların bo-yunduruğuna girelim mi?" diye sormuş. Bütün genç-ler "Savaşalım, biz ölsek bile yurdumuz özgür olsun,en önemlisi yurdumuzun kurtulması, " diyerek savaş-mış, özgürlüğümüzü kazandırmışlar.

Biliyor musunuz, Atatürk biz Sumerlileri de Türkle-rin ilk ataları olabileceğini söyledi. Bu hiç yanlış değilgibi geliyor bana. Çünkü Atalarımız aynı topraklar-dan, aynı nedenlerle göç etmişler. Diliniz de dilimizeçok benziyor. Aynı soyun parçaları mıyız acaba?

Ben geçmişteyim onu araştıramam. Ancak sizaraştırıp kanıtlayabilirsiniz.

21. yüzyıla çok yaklaştık. Artık sizi bırakıp kendiçağıma dönüyorum. Siz ise yeni bir yüzyıla doğruyol alıyorsunuz. Ülkenizin elinizde kalmasını, bizimgibi olmamayı istiyorsanız çok çalışma, saygı, sevgi,barış tutumluluk ve doğruluk olsun amacınız. Ben-den size son öneri.

Size 21. yüzyılda mutluluklar dileriz.Hoşçakalın!

32