türk ve yunan romanları, kadınları ve İlişkileri / genese ... · türk ve yunan romanları,...

25
Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-Oluşum Saturday, 01 May 1999 02:00 Herkül Millas: Fransa’da 'Genese-Oluşum' dergisine yayınlanmıştır (Mayıs/Ağustos1999) Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri Türk-Yunan ilişkileri denilince genellikle akla tarihsel bir boyut da içeren siyasal ilişkiler gelir. Bu, her iki ülkede ilişkilerle ilgili yayımlanmış yüzlerce yazıdan ve televizyon ve radyolarda hemen her gün duyulan demeç ve konuşmalardan kolaylıkla saptanabilr. Arada kültürel ilişkilere de değinilir; siyasal amaca ve vurgulanmak istenen siyasal mesaja göre, taraflar kimi zaman 'çarpıcı' benzerlikleri, ki bu benzerliklerin iki tarafın, uluslar düzeyinde, dost olması gereğini gösterdiği kabul edilir, kimi zaman da 'uzlaşmaz' farkları vurgularlar, ki bunların da iki tarafın bir arada yaşayamayacağını gösterdiği kabul edilir. Burada siyasal alanla doğrudan ilişki kurmadan, iki ulusun 'kadın' konusu çerçevesinde 'öteki'ni nasıl algıladığına değinilecektir. Bu yazının hazırlanması için araştırılan ilişkilerin, gerçek insanların yaşamış olduğu kadın-erkek ilişkileriyle bir ilgisi yoktur. Türk ve Yunanlılar'ın erkekli/kadınlı ilişkileri, edebiyat metinlerinin ve temelde romanların içinden incelenmiştir. Amaç ilişkilerin kendileri değil, bu ilişkilerin nasıl algılandığıdır. Yani bu yazı bir imaj çalışmasıdır: Yunan ve Türkler 'öteki(nin) kadını(nı)' ve dolaylı olarak 'öteki'nin karşısında kendini nasıl gördüğü temel konudur. [1] Bulgular toplam 150 Türk ve Yunanlı yazarın 400'ü aşkın romanı ve öykü ve anı kitaplarıyla birlikte 500'ü aşkın kitabının incelenmesindendir. Temelde, 1870-1997 yıllarının Türk romanları ve 1834-1997 yıllarının Yunan romanları Incelenmiştir. Kadın, kadın erkek ilişkileri, aşk gibi konular bu kitapların bir kısmında temel bir konu olarak belirmekte, kimilerinde ikincildir. Burada, kadın ve cinsellik konusuyla sınırlı kalarak, özet olarak temel anlayışlar ele alınacaktır. * Yunan Roman ve Öyküsünde Müslüman/Türk Kadını 1 / 25

Upload: others

Post on 09-Oct-2019

44 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Herkül Millas:  Fransa’da 'Genese-Oluşum' dergisine yayınlanmıştır (Mayıs/Ağustos1999)

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri

Türk-Yunan ilişkileri denilince genellikle akla tarihsel bir boyut da içeren siyasal ilişkiler gelir. Bu, her iki ülkede ilişkilerle ilgili yayımlanmış yüzlerce yazıdan ve televizyon ve radyolarda hemenher gün duyulan demeç ve konuşmalardan kolaylıkla saptanabilr. Arada kültürel ilişkilere dedeğinilir; siyasal amaca ve vurgulanmak istenen siyasal mesaja göre, taraflar kimi zaman'çarpıcı' benzerlikleri, ki bu benzerliklerin iki tarafın, uluslar düzeyinde, dost olması gereğinigösterdiği kabul edilir,  kimi zaman da 'uzlaşmaz' farkları vurgularlar, ki bunların da iki tarafın birarada yaşayamayacağını gösterdiği kabul edilir. Burada siyasal alanla doğrudan ilişkikurmadan, iki ulusun 'kadın' konusu çerçevesinde 'öteki'ni nasıl algıladığına değinilecektir.

Bu yazının hazırlanması için araştırılan ilişkilerin, gerçek insanların yaşamış olduğu kadın-erkekilişkileriyle bir ilgisi yoktur. Türk ve Yunanlılar'ın erkekli/kadınlı ilişkileri, edebiyat metinlerinin vetemelde romanların içinden incelenmiştir. Amaç ilişkilerin kendileri değil, bu ilişkilerin nasılalgılandığıdır. Yani bu yazı bir imaj çalışmasıdır: Yunan ve Türkler 'öteki(nin) kadını(nı)' vedolaylı olarak 'öteki'nin karşısında kendini nasıl gördüğü temel konudur. [1]

Bulgular toplam 150 Türk ve Yunanlı yazarın 400'ü aşkın romanı ve öykü ve anı kitaplarıylabirlikte 500'ü aşkın kitabının incelenmesindendir. Temelde, 1870-1997 yıllarının Türk romanlarıve 1834-1997 yıllarının Yunan romanları  Incelenmiştir. Kadın, kadın erkek ilişkileri, aşk gibikonular bu kitapların bir kısmında temel bir konu olarak belirmekte, kimilerinde ikincildir. Burada,kadın ve cinsellik konusuyla sınırlı kalarak,  özet olarak temel anlayışlar ele alınacaktır.

*

Yunan Roman ve Öyküsünde Müslüman/Türk Kadını

1 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Edebiyat türü olarak roman, ulusçu ideolojiyle eş zamanlıdır. Yunan ve Türk romanları da,karşılıklı olarak, buna işaret eder gibi 1830'lu ve 1870'li yıllarda ortaya çıkmıştır. Ancak Yunanromanları, Yunan ulusçu ideolojisinin Yunan toplumu içinde yerleşmesinden sonra ve yeniulus-devletin sistemli eğitimi sonucunda bu ideolojinin kabul görmesiyle birlikte gelişirken, Türkromanı Türk ulusçu devletinin ve anlayışının oluşmasından önce ortaya çıkmıştır. Buna ekolarak Yunan toplumu ve romanı, 'ulusal kimlik' ve 'öteki' konusunda, etnik yapı gereği deolarak,  çeşitlilik sergilemez belli bir konsensüs etrafında odaklanırken, Türk, tarafı 'öteki'konusunda bir çeşitlilik göstermektedir. Bundan dolayı da Türk romanı üstünde daha fazladurulacaktır.

Yunan romanında 'yönetici' konumunda olan yada tarihsel bir çerçevede ele alınan 'Türkler'genel olarak olumsuzdur: yeniçeriler, askerler, kadılar, ağalar vb. olumsuz kimselerdir,Yunanlı'yı ezen, kaba, acımasız ve kültürsüz kimseler olarak sergilenirler. Somut kimseler ise,yani adlarıyla bildiğimiz mahalledeki komşu, çocukluk arkadaşı vb. olumlu yada 'normal'kimseler olarak belirirler. Birinciler, ulusal kimliğin oluşmasında simgesel bir rol üstlenmiş gibidir;ikinciler, genel olumsuz Türk imajını  yok edemeyen bir gerçeklik gibi. [2] Ancak Yunanedebiyatı bir bütün olarak ele alındığında, 'soyut' ve simge gibi resmedilen 'yönetici' Türkler'ekıyasla, 'halk' sayılan, sıradan kimseler olan  ve dolayısıyla olumlu da sayılan, sivil mesleksahibi  Türkler sayıca daha azdır.[3]

Türk kadınları ise genellikle olumlu yada kusur ve erdemli yanlarıyla 'normal'  kimselerdir.Genelde güzeldirler. Türk kadını Yunan romanında anne, kapı komşusu, bir Türk'ün haremindeköle/cariye olarak ortaya çıkar. Türk kadını 'sert' Türk erkeğinin aksine yumuşak huyludur. Bukadın 'yönetici' sınıfının içinde sayılmaz, 'halk'tır. Dolaylı olarak Türk kadın 'doğulu' olarak dasergilenir; daha içe dönüktür, mistik bir yanı vardır, duyguludur ve sezgi gücü güçlüdür. Buözellikler Batı dünyasında yaygın olan 'oryantalist' anlayışla çakışmaktadır. Türk (Osmanlı,Müslüman) kadın genellikle romantik bir çerçeve içinde gizemli 'Doğulu'dur.

Türk kadını bu romanlarda kimi zaman bir Türk erkeğinin kurbanı gibi sergilenir, haremdeaşktan ve özellikle 'özgürlükten' mahrum yaşar. Hristos Hristovasilis'in (1861-1937) 'Leyla' adlıöyküsünde örneğin, 'Türk erkek, kadını hayat arkadaşı olarak değil bir köle olarak görür'demektedir ama öksüz Leyla'yı evlat edinen ağayı olumsuz gösterirken, karısı Nuriyeyi şefkatli,Leyla'yı olumlu gösterir. Yunanistan'da ünlü bir yazar sayılan Aleksandros Papadyamandis'in(1851-1911) Hristos Millionis(1885) adlı uzun öyküsünde Türk ağa, kadıyla işbirliği ederek  Millionis'in vaftiz ettiği kızı zorlaharemine kaçırır. Bu haremde kadınlar 'özgür' değildir, dolayısıyla mutsuzdurlar. Türk ağa ile

2 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Türk kadın ayırımı belirgindir. Kostis Palamas'ın  (1859-1943) Delikanlının Ölümü(1887) adlı kitabındaki 'Yeldeğirmeninin Sonu' adlı öyküde Türk ağa Yunanlıyı öldürüp karısınıkaçırır.

Türk kadını kimi zaman da Yunanlı'nın  kurbanı olur. St. Ksenos'un 1852 yılında yayımlanan ve1821 Yunan İhtilali'ni konu edinen Yunan Ihtilalinin Kadın Kahramanı adlı romanında örneğin,Yunanlılar'ın Türk halkına karşı nasıl kıyımlarda bulundukları anlatılmakta ve bu davranış'Yunanlılar'ın tarihinde kara bir leke' olarak yerilir. Bu bağlamda 'hanım'ların ırzına geçildiği deanlatılır (192). [4] Türkkadına karşı aynı vahşet savaş karşıtı bir yazar sayılan Stratis Mirivilis'te (1890-1969) de açıkçagörülür. Kırmızı Kitap'ta (1952) 'Ateş Çiçeği' adlı öyküsünde Makedonya'da 1905 yıllarında ulusal çarpışmalardaYunanlılar'ın Türk kadınlarına nasıl tecavüzde bulundukları çarpıcı bir biçimde anlatılır.

Türk kadınının konumunu göstermek için Türkçe'ye çevrilmiş yapıtlardan örnekler de verilebilir.Viziinos'un  (1848-1896) 'Kardeşimin Katili Kimdi?' adlı öyküsünde, çocuklarının başına gelenaksilikler Yunan ve Türk anneyi birbirine yaklaştırır; iki annenin yakınlığı etnik farklardanetkilenmez. Venezis'in (1904-1973) Numara 31328 (1931) başlıklı romanında da Türk kadınıYunanlı ere acır, ona bir ana gibi yardım eder ve roman kahramanı genç de ona Türkçe olarak'ana' der (Millas 1998: 96).

Ancak Türkler  ve Yunanlılar arasındaki aşk ve cinsel ilişkiler konusu gündeme geldiğinde,roman  ve öykü ile belirlenen edebiyatın ulusçu özü  kuşku bırakmayacak biçimde belliolmaktadır. [5] Üç konuda iki ülke edebiyatında farklar ve farklı ulusal algılamalar, tersyorumlar, çatışma görülmektedir. Bu alanlar a) Irza geçme olayları, b) fahişelerin hangi ulustançıktığı, c) kadın erkek ilişkilerinde hangi yanın erkek hangi yanın kadın rolünü üstleneceğidir.

Yukarıda da belirtilmiş olduğu gibi Yunan romanında Türkler Yunan kadınlarına sürekli gözdiker, onları zorla kaçırır ve ırzlarına geçerler. Yunan kadınları ise (ilerde Türk 'ulusçu'edebiyatında göreceğimizin aksine) fahişe değildir; iki ulusun kadınları bu konumdakarşılaştırılmak gerektiğinde de -  ama bu 'karşılaştırma' Yunan romanında çok seyrektir -fahişeler Türk kadınlarıdır. Örneğin Yorgos Theotokas'ın (1905-1966) Argo Gemisi (1936) adlıYunanistan'da çok ünlü kitabında ulusal gıpta, kıskançlık ve taraflılığın cinsellikle ortaya çıktığıgörülebilir: Türk Istiklâl Savaşının sevincini kutlayan İstanbullular arasında 'sokaklara dökülenfahişeler' de görülür (171).

3 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

En çarpıcı ulusal fark (yada bir bakıma ulusal benzerlik) kadın erkek ilişkileri konusunda ve aşkalanındadır.  İncelenmiş olan Yunan roman ve öykülerde onlarca Yunan-Türk erkek-kadınilişkisiyle karşılaşılmıştır. Bunlar ulusal bir konsensusla belirlenmiş gibi bütünüyle  tek yanlıişlemiştir: erkek Yunandır, kadın Türktür. Şimdiye kadar bunun tersine, yani (Yunan roman veöyküsünde) Yunanlı bir kadının bir Türk erkeğini sevdiğine rastlanmamıştır. Türk romanındadurum tam tersidir; Yunan kadını Türk'ü sever. [6]

Oysa böyle bir olay, yani bir Yunanlı (yada Ortodoks/Grekofon/Rum) bir kadının, kendi isteğiylebir Türk'e (yada Osmanlı'ya/Müslüman'a) varması yada onunla evlenmesi yada onu sevmesi,hem pratikte görülen bir olaydır hem de, konumuz açısında daha önemlisi, Yunan dilindekiedebiyatta ve ulusçu dönem öncesinde doğal karşılanan ve rastlanan bir olaydır. [7] İki örnekleyetinilecektir.

Yunanca halk dilinde ağızdan ağza geçerek yaşamış olan ve nihayet yazılı edebiyata da geçmişolan Bizans dönemi epik şiirlerinde ünlü bir kahraman, sekizinci yüzyılda yaşamış olan DiyenisAkritas'tır. Kelime anlamı 'uç beyi' anlamına yakın olan 'Akritas',  Arap/Müslüman saldırılarınakarşı savaşmış bir halk kahramanıdır. Ama köken olarak baba tarafından Müslüman/Arap'tır;'di-yenis' de bunu ifade etmektedir: iki-soylu (Dimaras, 23). Yani ulus öncesi dönemde, 'bizden'olan bir kahramanın köken ve soy açısından 'karışık' olması, anlaşılan, gizlenmesi yadaunutulması gereken bir sorun oluşturmuyordu. Ancak gene de bir özellik dikkati çekmektedir.Efsaneye göre Diyenis'in annesini kaçıran Amir, kızın erkek kardeşleri tarafından zorlanınca,sevdiği kadından ayrılmamak için  din değiştirir ve Hristiyan olur. Bu tema, yani din değiştirip'bizden' bir kadınla evlenme olayı, özellikle çağdaş Türk edebiyatında sık bir biçimde karşımızaçıkmaktadır.

İkinci örnek, Tepedelenli Ali Paşa'nın (1744-1822) çevresiyle ilgilidir. Evli ve soylu bir kadın,kira-Frosini, Ali Paşa'nın oğlu Muhtar'a aşık olur. Ama Muhtar'ın karısı kocasıyla kira-Frosini'ninilişkisini Ali Paşa'ya duyurur ve paşa bu kadını on altı tane başka soylu kadınla birlikte,uygunsuz davranışları nedeniyle Yanya'nın gölünde boğdurur. Bu olay Yunan halk edebiyatındaetnik bir içerikten arındırılmış olarak 'kadın' ve 'aşk' yanıyla ele alınır ve şiirlerde bu özelliğiylegörülür. Halk şiirlerinde kira-Frosini ölüme giderken bile Muhtar Paşa'yı görmek istediğini söyler.

Ulusçu dönemin ürünleri olan romanlarda ise, Yunanlı bir kadının bir Türk'e aşık olduğugörülmez. Görülen, Türk kadınlarının Yunan erkeklerine aşık olduklarıdır. Türkçe'ye de çevrilmişolan romanlardan bir örnek, Kazantzakis'in Kaptan Mihalis'idir. Nuri Bey'in karısı Emine HanımKaptan Mihalis'i sever; sonra başka bir Yunanlı'yla kocasını aldatır. Bu kadın dinini değiştirip

4 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

'serbest' olmak ister. Türk romanlarında da bu olayın öteki yüzüne rastlanır. Ama Türkedebiyatındaki Yunan/Rum kadını, Yunan edebiyatındakine Türk kadınına kıyasla çok dahaçeşitlilik ve renklilik içerir.

*

Türk Roman ve Öyküsünde Yunan/Rum Kadını

Osmanlı Dönemi Yazımı

Osmanlı döneminde yazılmış romanlarda, herhalde 'ulusal bilinç' yeterince belirmemişolduğundan, Yunan/Rum kadını oldukça dengeli bir biçimde ve ulusal yanı vurgulanmadansergilenir. Bu kadınlar genel olarak  iyi ve kötü yanlarıyla 'normal' yada olumlu kimselerdir.Şemsettin Şami'nin (1850-1904) Taaşuk-i Tal'at ve Fitnat (1872) romanında (Hristiyan)'madamalar' edepli kadınlar olarak övülür (34). Ahmet Mithat'ın (1844-1912) bütün romanlarındaHristiyan ve Rum kadınlarına karşı bir saygı ve beğeni sezilir; bütün kahramanları 'insan'yanlarıyla belirmekte ve 'ulusal' yanları vurgulanmamaktadır. Özellikle Henüz Onyedi Yaşında(1881) adlı romanındaki kötü yola düşen Rum kızı, aslında çok iyi bir insandır. Ahmet Bey onukurtarır, bir Rum genciyle evlendirir. Kötü eve düşmesi ise ekonomik nedenlerdendir (125). Jön Türk(1910) romanında rastlanan ve evin işlerini gören Kiryaku ve Despina Türk eve sahiplerininsaygısını kazanmış kadınlardır (115).[8]Halit Ziya Uşaklıgil'de de  (1866-1945) aynı yaklaşım görülür. Örneğin Aşk-ı Memnu'da(1900) Türk çocuklarını büyüten Katina ve Emma olumlu kimselerdir (34. 125, 305). AhmetRasim'in (1864-1932) Güzel Eleni'si (1891) 'bayağı ahlâklı'bir kadındır. Normal ve olumlu Rum kadınları örnekleri çoktur ancak bu dönemin romanlarındaiki din ve iki etnik gurup arasında aşk ilişkilerine rastlanmaz.[9]

5 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Ulusçu Anlayış ve Yazımı

1912 yılı Türk roman ve öyküsünde ulusçu söylem açısından bir dönüm noktası sayılabilir. [10]Bu dönemden başlayarak, cinsellikle ilgili olan konumuz açısından  metinlerde başlıca şuözellikler gözlenir:

1) Türk kadınının Yunan/Rum erkeğine sevgi göstermemesi ve aşık olmaması bütün Türkedebiyatında olduğu gibi bu dönemde de sürdürülmektedir.

2) Yunan/Rum kadını artık ulusal bir çerçeve içinde 'düşman'  olarak algılanır. [11]

3) Yunan kadını ahlak açısından da aşağı bir kimseye dönüşür. Yunan kadını genellikle 'hafifmeşrep' hizmetçi yada fahişedir. İlginç olan fahişelerin Rumlar'dan çıkması değil, Rumkadınların fahişe olmalarıdır.

4) Yunan kadını Türk erkeğinin cinsel çekiciliğine aşırı bir düşkünlük sergiler. Yunan kadınlarıTürk erkeklerine aşık olurlar, 'kendi' erkeklerini terk ederler.

4) O denli yaygın olmamakla birlikte yeni olan başka 'cinsel' bir özellik, Yunan erkeklerinin dearada pasif eşcinsel olarak sergilenmeleridir.

Ömer Seyfettin (1884-1920), Halide Edip (1882-1964) ve Yakup Kadri'nin (1889-1974) bütüneserleri göz önüne alındığında (yaklaşık 30 roman ve on öykü kitabı),  Yunan kadınıyla ilgiliolarak ortaya çıkan tablo şudur: 'tarafsız' sayılabilecek kimi değerlendirmeler dışında buyazarlar 36 kez Yunan kadına değinmişler ve her seferinde bu kadınlar 'olumsuz' kimselerolarak değerlendirmişlerdir. Bu yazarların roman ve öykülerinde 'öteki' kadınla ilgili olarak bir tekolumlu değerlendirme görülmez; bu kadınlar fahişe, cinsel açıdan çekici ama ahlaksız ve Türkdüşmanıdırlar. [12] Bu oranlar sonraki yıllarda da sürdürülür. Peyami Safa'nın (1899-1961),Ahmet Hamdi Tanpınar'ın (1901-1962), Tarık Buğra'nın (1918-) romanlarında Yunan/Rumkadını bu konumdadır [13] . Bütün bu yazarlarda bir tek 'olumlu' hatta

6 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

'normal' Yunan kadını, örneğin bir anne, normal bir meslekte çalışan biri, bir Yunan/Rum aile, biröğrenci vb.  yoktur. Yunan kadınına olumsuz bakan yazarların listesi çok uzundur. Buradabirkaç örnekle yetinilmiştir. [14]

Tarık Buğra'da, ama başka yazarlarda da, özel bir durum sayılan 'olumlu Rum kadınları' görülür:bu kadınlar genellikle Türk erkeklerine aşık olurlar, ve romanın bir yerinde din, isim ve safdeğiştirerek 'bizden' olurlar. Bu Rum kadınlarının olumlu yanları Türklük'ü ve İslamıseçmeleridir. Peyami Safa'nın Noraliya'sı (Matmazel Noraliya'nın Koltuğu: 1949) böyle birkimsedir. Etnik özelliklerini kaybettikleri oranda beğenilen 'Yunan/Rum roman kahramanlarına'gerçekten olumlu algılanan 'öteki'nden ayırmak için 'safça olumlu' (naively positive) terimi kullanılmıştır. Yunan edebiyatında da 'safça olumlu' olan Türkler pek çoktur. Örnek olarakViziinos'un MoskofSelim' ianımsatılabilir; Türkler'i kötülediği oranda iyidir. Tarık Buğra'nın Osmancık(1983) romanında olumlu Rum kadınları, Zoe, Holofira ve Evdoksiya,  Türk erkeklerine aşıkolanlardır. Birini kötü Rumlar öldürür, biri Sanıye, ötekisi Nilüfer olur İslam'ı seçerek. Bu'Türkleşme/İslamlaşma' motifi, yaygındır ve olaylara 'sınıfsal' bir açıdan bakan Orhak Kemal gibiyazarlarda da görülür: Gâvurun Kızı'nda(1959) romanın sonunda Evdoksiya Kâmran'a 'Türklüğüne ve dinine kabul eder misin?' diye sorar ve 'saf' değiştirir (91). Kısaca söylendiğinde, ulusçu yazarlarda Yunan kadını yaahlaksızdır yada değilse Türk olmayı seçer.[15]

Yakup Kadri ve Atilla İlhan'da Yunan kadını Yunanistan'ın kendisi gibi de algılanır; bu kadınlarlayatılırken Yunanistan'la yatılır gibidir. Hüküm Gece'sinde (1927) Despina Ahmet Kerim'eYunanlılar'ın İstanbul'u nasıl alacaklarını küstahca anlatır; Ahmet de kadını 'çıplak pazularından yakalayıp'yere yuvarlar ve onunla yatar (97). Sırtlan Payı(1974) adlı romanda fahişe Kalyopi ile olumlu bir kimse olan Ferid, iki ulus gibi, karşı karşıyagelirler. Birlikte yatarlar: Binbaşı Ferid'Osmanlı yatağanı gibi, yalın sert, kadının içine girdi, garip şey, altında o an boylu boyuncauzanmış yatanın, Yunanistan olduğunu sandı'(82).

7 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Bu yazarlar Yunan erkeklerini her fırsatta Türk kadınlarına tecavüz eden insanlar olarakresmederler. Kimi sahneler korkunçtur. Yakup Kadri'nin Milli Savaş Hikâyeleri'nde küçükkızların ırzına bile vahşice geçilir. Yunan askerlerinin saldırısı ve Türk tarafının savunması sankibu konu için yapılır[16]. Özellikle popüler romanlarda bütün bu vahşet daha çarpıcı bir biçimde dile getirilir. ErcümentEkrem Talu (1886-1956), Turhan Tan (1896-1939), Abdullah Ziya Kozanoğlu (1906-1966) gibiyazarların romanlarında her olay ve değerlendirme daha da abartılarak verilmektedir. Irzageçmeleri Rumlar  'fıtraten müsait' (yaradılıştan uygun) oldukları için de yaparlar. (Kan ve İman, 1922, 47). Turhan Tan ise Rum kızı almanın ve gebe bırakmanın 'yılanı gebe etmekten'de kötü olduğunu anlatır (Gönülden Gönüle, 1931, 47). İslamcı yazar Raif Cilasun (1940-) ise Onlar Olmasaydı(1986) romanında çok aşırı olumsuz ifadelerden başka Yunan erkeğinin Türk kadınınadokunmasını bir tür tabu gibi ifade eder: 'Nasıl olur da bir gâvur, orospu da olsa bir Türk kadına dokunabilir?'(256).

Ancak dikkat edilmesi gereken, aynı dönemdeki Türk erkek yazarlar ile Türk kadın yazarlararasında bir farkın bulunduğudur. Yunan imajı pek değişmese de Halide Edip, Samiha Ayverdi(1906-1993) ama özellikle popüler romanlar yazan Muazzez Tahsin Berkand (1900-1984),Kerime Nadir Azrak (1917-1984) Mebrüre Sami Koray ( 1910-1970) gibi yazarlar Yunan kadınıkonusunda farklı bir konumdadırlar. Popüler kadın yazarlar genellikle 'ulusal' konularlailgilenmemişlerdir; dolayısıyla yapıtlarında Yunan yoktur. Batılı kadınlar ise, göründüklerinde,'normal' kimselerdir. Halide Edip ise Yunan imajını romanlarında alabildiğinde olumsuz çizerkenkadın konusunda ilginç bir konumdadır. Irza geçme olaylarının ayrıntılarına fazlagirmemesinden başka, Vurun Kahpeye (1926) romanında Yunan subayı Damyanos'un, Aliye'yeaşık olduğunu, bu yolda vatanına bile ihanet etmeye hazır olduğunu ama sonunda Türkkadınına elini süremediğini okuyoruz. Bu bayan yazarın romanlarında Yunan kadınların da Türkerkeklerine aşık oldukları pek görülmez.

Ulusçu ideolojinin belirgin olduğu yazarlarda iki özelliğe daha dikkat etmek gerekir. BirincisiYunanlı kadınların Türk erkeklerine cinsel açıdan aşırı düşkünlükleri ve ikincisi, bu özellikledolaylı olarak ilgili görünen Yunan erkeğinin efemine yanı yada cinsel açıdan güçsüzlüğüdür.Ulus anlayışının egemen olduğu romanlarda Yunan/Rum kadının Türk erkeklerine hayranlıkduyması öylesine yaygın, öylesine alışılmıştır ki bu durumun tuhaf yanı sezilmiyor bile. Yukarıdaadı geçmiş olan bütün erkek yazarların romanlarında Yunan kadının Türk erkeğine hayranlıkduyması, 'kendi erkeğini' terk edip Türk'e varması en doğal davranıştır. Bu eğilim, duyguların ensaf bir biçimde dile getirilen popüler romanlarda hiç gizlenmeden açığa vurulur: 'Bir Türk'ün

8 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

karısı olmak ... mazhariyettir'diyecektir Rum kızı, Turhan Tan'ın romanında (Gönülden Gönüle, 88). Elena 'işte erkek böyle olur'diyecektir Türk erkeği için Feridun Fazıl Tülbentçinin romanında (Osmanoğlular, 1949, 17).

Bu eğilim Yunan/Rum'a anlayış, sempati hatta sevgiyle bakan yazarlarda da görülür. ÖrneğinYılmaz Karakoyunlu'nun İstanbul'daki azınlıklara karşı uygulanmış ve '6/7 Eylül' (1955) diyebilinen olayları anlatan Güz Sancısı (1992) romanında bütün gayrimüslim kadınlar Türkerkeklerine onlarla karşılaşır karşılaşmaz hemen ve tutkuyle aşık olurlar.[17]Türkiye ve Yunanistan halkları arasında kardeşliği sağlamayı amaçlayan Ertuğrul Aladağ'ınSekene, Türkleşmiş Rumlar/Dönmeler (1997) adlı kitabında da aynı temayı görüyoruz. Atina'dan Türkiye'ye turist olarak gelen YunanlıMaria on-onbeş dakika içinde Ali'ye içi ısınır, bindiği motosikletinde hemen ensesine bir deöpücük kondurur (99); 'oysa' diyecektir genç bayan, 'Atina'daki erkek arkadaşının motosikletine bindiğinde hiç bu kadar heyecanlanmazdı'.

Yunanlı erkekler de arada pasif eşcinsel yada cinsel açıdan kadınları tatmin etmeyen kimselerolarak belirlerler. Zaten Yunan kadınları bu yüzden Türk erkeklerini tercih eder gibidirler; yadabu tercihlerini açıkça dile getirirler. Yakup Kadri'nin Hüküm Gecesi'nde Beyoğlu'nda 'yüzüpudralı, dudakları boyalı Rum gençler adeta kaldırım fahişeleri gibi bir yukarı bir aşağı dolaşıpmüşteri arıyorlardı'(73). Tarık Buğra'nın Osmancık'ında Türk erkeği 'kadını kendisine bağlayan bir pınar'ken, Rum erkeğinin soyunda, cinsellikkonusunda bir 'ilgisizlik' vardır (157). Küçük Ağa'da Niko, Salih'in karşısında 'kız gibi birşey'dir, 'kız çocuğu güzelliği' taşır (10). Ercüment EkremTalu gibi popüler romancılarda bu tema çok kullanılır: 'Geceleri Beyoğlu'nun kaldırımlarında müşteri kovalayan şâbb-ı emred gâvur oğlanları'görülür (Kan ve Iman, 37).[18]Türk kadın yazarlarda bu tema görülmez. İlginç olan, Yunan romanında cinsel sapık anlamında

9 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Türkler sergilendiğinde bu kez de aktif eşcinsel olarak sergilenirler. Örneğin Kazantzakis'inIsa'nın Yeniden Çarmıha Gerilişiadlı romanında Yeniçeri Ağası böyle bir kimsedir. Venezis'in Numara 31328romanında iki erkek çocuğu Türkler tarafından cinsel tecavüze uğrayacaklarından endişelidirler(Millas: 1998, 81).[19]

İnsancıl (ve sınıfsal) Yaklaşım

Ancak Türk romanının bütünü yukarıda anlatıldığı gibi değildir. Olaylara 'sınıfsal' yada 'insancıl'bir açıdan bakan yazarlar, ulusçu ideolojiden uzaklaştıkları derecede, 'öteki'ni, yani Yunan'ı dafarklı algılamışlar ve göstermişlerdir. Bu tür yazar pek çoktur, ancak burada, iki nedenden, buyazarlara ve roman ve öykülerine kısaca değinilecektir: birincisi, bu yazarlarda Yunan kadınıulusçu yazarlarda olduğu gibi sık gündeme gelmez, ikincisi, Yunan kadını gündeme geldiğindede çarpıcı bir özellik sergilemez. Burada kısaca 'insancıl' diyeceğimiz bu yazarlar, yaklaşıkolarak 1950'li yıllarda görülmeye başlanır ve sayıları hızla artarak günümüze kadar görülürler.

Bu yazarlar 'öteki' kadın konusunda 'Osmanlıcı' yazarları da anımsatır: Yunan/Rum kadınıgenellikle 'normal'dir, yani Türk kadınları gibi iyi ve kötü yanlarıyla belirirler. Cumhuriyetdöneminde böyle bir anlayışı dile getiren yazarların öncüsü herhalde Reşat Nuri Güntekin'dir(1889-1956). Bütün romanlarında 'öteki' kadın aleyhine en ufak bir saldırı eğilimi izlenmez.Yunan/Rum kadınla sınırlı kalındığında, örnek olarak,  Ateş Gecesi (1942) anımsatılabilir. Buromanda Milas kasabasındaki Rum kadınları sevimli, dürüst, akıllı, güzel, çalışkan, kısacaolumludurlar. Bu romanda, belki de Türk edebiyatında tek kez iki olay, ve aynı anda,  görülür: a)Kemal Bey Rum kızına sokulur, ilişki kurmak ister, ancak Rum kızı cinsel konularda namusluolduğundan bu Türk erkeğine yüz vermez; ve b) üstelik  Türk erkeğinden daha 'kuvvetli olduğu için'ona 'elinin tersiyle hürmetlice bir şamar'da atar (177). Harabelerin Çiçeği'nde de (1953), Süleyman Kemal ile Maryanti'nin romantik aşkını okuyoruz. 1926 yılındayazılmış olan Akşam Güneşi'nde de, ermiş bir kimse olan Nazmi Bey en doğal bir biçimde annesi Rum olan çocukları evlatedinir, Türk kızları Rum gençlerle arkadaşlık ederler (112, 140-151).

10 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Bu tür 'normal' yada olumlu Yunan kadın örnekleri çoktur. Sabahattin Ali'nin (1907-1948)'Çirkince' adlı öyküsünde (Sırça Köşk-1947) Rum köyündeki erkekli kadınlı herkes olumludur. Orhan Kemal'in (1914-1970) Baba Evi'nde (1949) Eleni,özellikle siyasal alanda ilerici yanıyla örnek bir genç kızdır. Avare Yıllar'da da (1950) 'Rum kızı Eleni' yeniden hatırlatılır, sevilmiş güzel dürüst bir kız olarak  (124).

Bu alanda Sait Faik Abasıyanık (1909-1954) özel bir konumdadır. Yunan/Rum kadınına sevgive hayranlıkla yaklaşmıştır: 'Öteki' kadın yürekli, içten pazarlıklı olmayan, cinsel isteklerini açıkseçik ve kararlı bir biçimde açığa vuran kimsedir. Kendisinin açığa vurmadıklarını, gizlediklerinibu kadın gerçekleştirir gibidir. Onun için bu yazarda fahişeler bile sevimlidir, hatta özgürlüksimgesi gibidir. Ama en önemlisi Sait Faik ne zaman bir Rum fahişeden söz etse, her seferindeyanına mutlaka bir de Türk fahişe yerleştirir. Bunun böylesine sistemli yapılmış olması yazarınbilinçli bir kararıyla açıklanabilir. Ancak Sait Faik bütün yapıtlarında beş-altı Rum fahişeden sözederken aynı zamanda hepsi de olumlu yada 'normal' olan yirmiye yakın aile ve çocuk sahibiRum kadından da söz eder. [20]

'Insancıl' metin örnekleri çoğaltılabilir ancak yeni bir şey söylenemez. Bir çok Türk yazar Yunanlıkadını 'insan' olarak algılamıştır, ulusal bir stereotip olarak değil. Bu yazarların birkaçı anılabilir:Haldun Taner, Necati Cumalı, Salim Şengil, Nezihe Meriç, Ayla Kutlu, Nedim Gürsel, TurgutÖzakman, Alev Alatlı, Mehmet Eroğlu, Demir Özlü, Sevgi Soysal, Feride Çiçekoğlu ve dahabirçokları. Bu yazarlar Yunan/Rum kadınına karşı sempati (ve herhalde empatiyle)yaklaşmışlardır. Özellikle N. Meriç'in Topal Koşma'sı (1956), T. Özakman'ın Korkma İnsancıkKorkma (1993), A.Alatlı'nın Yaseminler Tüter Mi Hâla?(1984), M. Eroğlu'nun Issızlığın Ortasında(1978) gibi romanlarda Yunan kadını en başta 'insan' kimliğiyle, ikincil olarak da ulusal kimliğiyleama yine bir 'yakınlık' duygusu içinde anlatılmıştır.

Sevgi Soysal/Sabuncu (1936-1976) ise Türk edebiyatı içinde çok özel bir konumdadır. Rumlarkonusundaki duyarlılığının yanısıra, yazar Türk romanı içinde ilk kez bir Türk kızı ile,Yunanistan'ı öven bir Rum gencini öptürür. Yürümek (1970) romanında Aleko adındaki Rumgenci ile Ela birbirini sever; bu kız tarafını rahatsız eder. Ela daha sonraları, Türk olan kocasını, Gökçeada Rumları'na karşı devletçe uygulanan baskıları görmezlikten geldiği için terk eder. Buözel erkek-kadın/Rum-Türk ilişkisine yeniden değinilecektir.[21]

11 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Türkiye'de 'Azınlık'ların  Romanı

Sınırlı da olsa Türk edebiyatında bir tür 'azınlık' kimliği belli olan bir roman türü vardır. [22]Örneğin kimilerine göre 'ilk Türk romancısı' sayılan Evangelinos Misailidis'in (ölümü 1980) Seyreyle Dünyayı(1872) romanında Ortodoks Hristiyan Karamanlı kimliği bellidir. Özel bir alfabe ile belli birTürkofon cemaate seslenen bu romanında ise çeşitli etnik ve din gruplarının kadın-erkekilişkileri konusunda belirgin bir özellik görülür.[23]Misaylidis'in romanında aşk konusunda görülen, Müslüman/Osmanlı kadınlarınınOrtodoks/Hristiyan erkekleri sevdikleridir: bir hanım bir 'gâvura meyl-ü muhabbet eyler'(500) örneğin.

Gayrimüslim azınlıklardan kimseler 1923-1966 yılları arasında Türkçe olarak romanyayınlamamışlardır. Bu uzun suskunluktan sonra Zaven Biberyan'ın (1921-1985) Yalnızlar(1966) romanında aynı tema işlenir: Ermeni bir genç, Türk bir kızla ilişki kurar ve bu yüzden deTürk erkek gençlerce öldüresiye dövülür. Mario Levi'nin (1955-)  bu kez de Bir Şehre Gidememek(1990) kitabında bir Türk erkek ile bir  Yahudi kızın aşk bağının drama dönüştüğünü okuyoruz(67). Böyle bir aşk toplumca kabul görmemektedir. Madam Florides Dönmeyebilir(1990) öyküler kitabında da Rum kadınlar sevimli ve olumludur. Nihayet Kriton Dinçmen'in(1924-)Symphonia Kakophonica'sında (1992) genç bir papazı seven Mehpeyker'i hüsranla sonuçlanan aşkını görüyoruz 'HiçliğinBallad'ı adlı öyküde.

Yani yüzlerce Türk romanı ve öyküsü içinde hemen hiç görülmeyen 'bir Türk kadının birHristiyan erkeği (yada Rum erkeği) sevmesi' motifi, altı-yedi kitabı geçmeyen 'azınlık'edebiyatında dört ayrı kitapta gündeme gelir. [24] Hepsinde ise sonuç felakettir, dramdır,acılara neden olur. Burada Yunan edebiyatında görülen etnik guruplar arasındaki cinsel ilişkidenfarklı yoruma dikkat edilmelidir: Yunan edebiyatında Yunan'ı seven Türk kadınları felaketeneden olmazken, Türkiye'deki 'azınlık' edebiyatında bu ilişki iyi sonuçlanmaz.

*

12 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Bazı Sonuçlar ve Türk-Yunan Ilişkileri

Etnik iki gurubun, Yunan ve Türk ulusunun romanları incelenip 'öteki' taraf için söylenenlerebakıldığında, kimlik, ulusal algılamalar, tarihsel yorumlar, ikili ilişkilere bakış açısı, bütün bunlarıiçeren kimi ulusal özelliler vb. görülebilir. Bu yazıda yalnız 'kadın' ve 'cinsellik'le sınırlıkalınmıştır. Yine de bir dizi 'sonuç' elde edilmiş sayılabilir. Bunlar kısaca şunlardır:

1- Iki ulusun roman/öyküleri arasında, en başta, bir tarihsel devre farkı egemendir. Yunanromanları, Yunan ulusu, devleti ve ulusal minimum konsensüsü oluştuktan sonra yazılmayabaşlandığından yada başka nedenlerden de,  Yunan yazımında 'öteki' durumunda olan (Türkve) Türk kadın konusunda çarpıcı farklı yaklaşımlar görülmez. Türk erkeğinin aksine Türkkadını, 'öteki'nin kadını olmakla birlikte, sıradan halkla birlikte, 'tehlike' ve 'tehdit' oluşturmayan,genellikle suya sabuna dokunmayan, günü geldiğinde Yunanlı bir erkeğe aşık da olabilen'normal', ama kimi zaman 'safça olumlu', arada 'ulusunun Doğu özellikleri'ni taşıyan bir kadındır.

Türk romanında Yunan/Rum kadını konusunda 'çok seslilik' vardır. Bu çok seslilik, çağdaşanlamda, çok sesliliğin hoşgörüyle karşılandığı bir çevredeki değişik görüşler anlamındadeğildir; ulus içinde temel bir konuda, 'öteki' konusunda bir konsensüsün oluşmamasının birsonucu olarak vardır. Bir imparatorluk düşü taşıyan Osmanlıcı yazarlar, devlet sınırları içindetek bir etnik gurup isteyen ve 'öteki'leri düşman olarak algılayan 'ulusçular' ve nihayet dahaçağdaş bir anlayışla 'öteki'ne farklı bir ulus, ama aynı zamanda 'sınıfsal' yada 'insan' yanını dagörerek yaklaşanlar vardır. Bu farklı anlayışlar Türk edebiyatının içinde farklı ve aşılmazbölmelere neden olmuştur: dönem dönem bir kesim ötekini yok saymaya dek varmıştır. Kimizaman Osmanlı miras, kimi zaman dinci gelenek, kimi zaman marksist edebiyat susturulmuşyada yok varsayılarak okul kitaplarından çıkarılmışlar, hatta kovuşturmalara uğramışlar yada'desteklenmemişlerdir'. Yunan edebiyatında böyle bir bölünme, iç savaş döneminde kısa birsüre dışında (1945-1955) pek olmamıştır. [25]

2- Türk edebiyatında 'azınlık' sayılan insanların, sınırlı da olsa Türkçe olarak ortaya koyduklarıromanlar vardır. Yunanistan'da bu olayın karşıtı yoktur. Bu roman/öykülerin 'kadın' konusunda,geri kalan bütün Türk edebiyatından ayrı bir konumda olduklarını yukarıda görmüştük. Bu etnikgrupların kadın ve kadın-erkek ilişkileri algılamaları kendilerine özgüdür ve Müslüman/Türkçoğunluktan ayrı bir söylem geliştirmişlerdir: 1- Erkek bir Rum (yada Ermeni vb.) bir Türkkadınla cinsel ilişki kurabilmekte; 2- ancak bu ilişkinin sonucu hoş değildir, sorunludur.

3- Eşcinsellik konusunda da önemli bir fark vardır. Türk (erkek) ulusçu yazarlar, olumsuz

13 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

göstermek istedikleri erkek Yunanlı'yı pasif eşcinsel olarak çizerken, Yunanlı yazarlar Türk'eaktif eşcinsel rolünü daha yakışık bulmaktadırlar. Bunun nedenlerini bulmak bu yazınınsınırlarını fazlasıyla aşmaktadır. Neden, Türk tarafının belki 'erkek özellik'lere daha fazla değervermesi yada pasif eşcinsellik Türk toplumunda fazlasıyla olumsuz olması yada 'kadın' gibiolmak 'çok kötü' sayılması olabilir. Ya Yunanlı yazar neden Türk toplumundaki erkekleri aktifeşçinsel görmektedir? Acaba Türk tarafına böyle bir özellik yakıştırdığında aynı sayıda Türk'ü'pasif' kılarak hepsini kötülediğinden mi? Yoksa 'Greek way' diye bilinen cinsel ilişkiyi 'öteki'neaktarma isteğinden mi?

4- Türk romanında farklı olan, (erkek ulusçu) Türk yazarların,  Yunanlı kadını Türk erkeklerinehayranlık duyup onlara büyük bir tutkuyla varan kadınlar olarak sergilemeleridir. Bu tema farklıiçerikte ve söylemlerle hep gündemdedir ve arada en 'insancıl. 'sol' yada 'çağdaş' yazarlarda dadile getirilir. Yunan edebiyatında Türk kadınları Yunanlı erkeklerle ilişki kurarlar; ancak Türkedebiyatında bu ilişki ulusal bir dava gibi dile getirilir: Yunanlı kadın cinsel yada etnik nedenleryüzünden kendi Yunan erkeğini terkeder ve Türk erkeği tercih eder. Seçimi erkekler arasındadeğildir, etnik özellikler sergileyen erkekler arasındadır. Bu bağlamda Türk romanlar 'siyasal'dır.

5- Bu farklardan başka Türk ve Yunan romanları arasında kadın konusunda önemli benzerliklerde görülür. Her iki taraf da 'kendi' kadınlarını 'öteki'nin erkeği ile ilişki kurdurmaz. Bütünromanlarda toplam olarak iki etnik grup arasında yüzlerce kadın-erkek ilişkisi görülmesinerağmen, doğal olarak cinsel taciz ve ırza tecavüz dışında, 'biz'den bir kadının 'öteki' erkekle ilişkiiçine girdiği görülmez. [26] Bu yasak yada 'tabu', yazarlarca büyük bir titizlik ve tutarlılıklauygulanır. Yunan ulus devleti kuruluşundan sonra bu kuralı bozanlar, Yunan romanındasaptanmamıştır. Türk romanında kuralı bozan, zaten farklı bir etnik grub kimliği taşıyan 'azınlık'yazarları ve anne tarafından Alman olan Sevgi Soysal'dır.

6- Görülen şu ki, 'öteki' kadının: a) gündeme ve genellikle 'olumsuz' olarak daha sık geldiği, b)'biz'i daha çok sevdiği, aşık olduğu, tercih ettiği ve c) din ve isim değiştirip 'biz'den olmaya kararverdiği durumlar, 'ulus' kaygıları taşıyan, ulus sorunlarını birinci planda gören yazarlarınmetinlerinde görülmektedir. Bir yorum şu olabilir: 'Kadın' Türk ve Yunanlı'nın siyasal ve askeriçatışmasında doğrudan yer almaz, izleyici yada 'ganimet' gibidir. Hatta bir yerde mücadeleninamacı gibidir; ele geçirilmesi ise yenilginin doğrulanması anlamını taşır. Kavganın sonundakadının kimin 'elinde kalacağı' önemlidir Erkek söyleminin egemen olduğu bu alanda, 'kadın'hakem rolü de oynar. Hangi tarafın, güç açısından üstün, âdil, toprak ve yönetim konusundahak kazanmış olduğuna kadın karar verir gibidir. 'Biz'i tercih etmesi - ve kadın olduğundan bunucinsel bir içerikte dile getirir - 'biz'im eylemlerimizi ve genel tutumumuzu doğrular gibidir. Yunankadının  Türk'ü tercihi (yada tersi) 'biz' tarafın tasvibi, haklanması mesajını taşır. (Erkekler de'safça olumlu' olarak göründüklerinde de aynı işlevi görürler).

14 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

Yani 'öteki' kadının 'biz'i sevmesi motifi, yalnız ulusal bir temelde 'erkek' olarak pohpohlayıcı birgurur, kişiliğimize güven  ve tatmin sağlamıyor, aynı zamanda ulus olarak haklanma anlamınında, bir meşruiyetin de  kanıtı gibidir. Örneğin Türk erkeğinin, Yunan kadının karşısında sık sık,ağır başlı, güvenilir, âdil, dengeli vb. gibi sergilenmesi de bu anlamadır. Herhalde bütün Türk veYunan romanları içinde 'öteki' kadınına 'kötü' davranmış 'biz'den birini bulmak çok zordur. Eğervarsa, hemen yanında mutlaka bu kötülüğü telafi eden 'gerçekten bizden olan' bir erkek belirir.

Yani 'kadın' motifi, her toplumda egemen cinsellik anlayışının dışında, bir siyasal mücadelede,egemenliğe hak kazanma ve siyasal meşruiyet  simgesine dönüşür gibidir. [27] Ve en önemlisi,bu, henüz bilinç düzeyine de erişmemiştir

7- Erkeğin 'biz'den, kadının 'öteki'nden olması herhalde yalnız siyasal nedenlerle açıklanamaz.Siyasete ve 'ulus' paradigmasına en az önemi veren yazarlarda bile etnik gruplar arasındakikadın-erkek ilişkilerinin aynı seyri izlemesi ilginçtir ve bu çarpıcı benzerlik Türk-Yunan ilişkileriaçısından düşündürücüdür. Ne de 'bilgi yetersizliği', 'yanlış bilgilendirme', 'ulusçu kışkırtmalar',cinsel alanda görülen bu algılamaları ve mitosları açıklamaya yeterlidir. Tüm bir (ulusal) toplumiçinde, kişiler arasında var olan ideolojik, dinsel, sınıfsal, felsefî farkların ötesinde 'biz'im kadının'öteki' erkeğe 'verilmemesi'nin daha geniş bir anlamı da vardır: bir 'kimlik' boyutu taşır gibidir. Bukarşılıklılık benzerliği Iki ayrı ulusun/cemaatin, toplumsal inanç düzeyinde,  varlığını kanıtlarlargibidir. 'Biz' ve 'öteki', ifadesini kadında bulur gibidir. Ilişkiler 'kadın' endeksli de olmaktadır.Dinsel yada ulusal kimlik bu 'kadın' ekseni etrafında da kendini belli eder.

Cinsellik olayına bu açıdan bakıldığınında 'egemenlik' boyutundan başka bir de 'kimlik' boyutuedinmektedir. Belki çok eskilere, tabuların egemen olduğu dönemlere dek uzanan cemaat ve'biz' kimliği, 'öteki'nin kadınında aşılmaz sınırını bulmaktadır.

Bu durumda, ve 'roman' ve genel olarak edebiyat olayının, dış dünyanın gerçekliğiyle ilişkiliolduğu oranda, Türk-Yunan ilişkilerinin en derin ve kompleks yanına erişilmiş olmaktadır:'egemenlik' ve 'meşruiyet'  sorunlarının, ulusal güvensizliğin ve kaygılarının yanısıra, kimlikleilişkili sorunlarına. Siyasal vb. sorunların çözümü için gerekli sağduyu ise, bu 'tabu'ları aşmakkadar zor olduğu görünmektedir. 'Kadınımızı' 'öteki'ne büyük sıkıntılara düşmeden 'verebilecek'duruma gelindiğinde, (bu arada 'erkek toplum' da geride bırakılmış olacaktır), herhalde siyasalvb. sorunlara dengeli bir biçimde eğilebilecek düzeye de gelindiği düşünülebilecektir.

***

15 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

[1] Buradaki bulgular, 1998 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 'TürkEdebiyatında Yunanlı'nın Imajı, Karşılaştırılmalı Bir Yöntemle Ulusçuluk ve Kimlik Sorunları'başlıklı Siyaset Bilimi doktora tezi olarak savunulan bir çalışmanın yan ürünüdür. Bknz: Türkve Yunan Romanlarında Öteki ve Kimlik, İstanbul: İletişim, 2005.

[2] Bu konuda ayrıntılı bir inceleme için bkz: H. Millas, Ayvalık ve Venezis, Yunan EdebiyatındaTürk Imajı , Istanbul: Iletişim 1998. Ayrıcabkz. Millas 1998b.

[3] Jacovides-Andrieu'ya göre 'sivil' Türkler 19. yüzyıl romanında hemen hemen bütünüyleeksiktir. Bu doğru değildir; hemen bütün Yunan romanlarında bir-iki 'normal' ve halktan sayılanTürk bulmak olanaklıdır.

[4] Parantez içinde sayfa numarası verilmektedir. Bibliografya'da kitabın künyesibelirtilmektedir.

[5] Ulusal/ulusçu/etnik (milli/milliyetçi/yurtsever, vb.) gibi sözcüklerin kullanımı 'ulus' olgusunaiçinden çıkılmaz bir karışıklık getirmektedirler. Burada 'ulusçu' dendiğinde, ulus kavramınıntoplumsal bir ideoloji olarak benimsenmesi sonucunda ortaya çıkan anlayıştır. Barışçı yadasaldırgan bir ideoloji olması, yani ulusçuluğun konjonktürel görünümleri 'ulusçu' anlayışın özünüdeğiştirmez. 'Ulusçuluk/nationalism' bir paradigmadır; ve bir başka paradigmanın, dinci,ümmetçi, emperyal, yerel vb. bir paradigmanın yerini almıştır. Ulusçuluğun gözdendüşmesinden sonra oluşturulan 'ulusal/milli' gibi terimler birer 'euphemisme'dir ve kullanımlarıylaamaçlanan, olumsuz çağrışımların bertaraf edilmesidir. 'Ulusçuluk' bir 'ulusal bilinç' taşımakla,bir 'ulusla özdeşleşme' olarak da algılanabilir; bu durumda 'ulusal/ulusçu' ayırımı da gereksiz ve anlamsız olmaktadır.

[6] Bu konudaki inceleme yaygınlaştırıldığında herhalde sürpriz bir Türk-Yunan/erkek-kadınilişkisine rastlanabilir.  Ancak, ilerde de gösterileceği gibi, bu, genel ve çok yaygın eğilimikanıtlayan istisna olacaktır. Dikkat edilmesi gereken başka bir nokta (karşılıklı olan) 'aşk' ve'sevgi' ile zorbalığın, yani kız kaçırma, ırza geçme, zorla alıkoyma gibi ilişkilerin birbiriyle

16 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

karıştırılmamasıdır. Bu bağlamda ve ulusal söylem söz konusu olduğunda, tecavüz eden,zorbalık eden,  Yunan edebiyatında hemen her zaman Türk, Türk edebiyatında her zamanYunanlı'dır.

[7] 'Yunan' ve 'Türk' edebiyatı terimlerine açıklık getirilmelidir. 'Ulusal bilinç' ve 'ulusallık' bir ırk,soy, dil, 'kültür' sorunu değil de tarih içinde göreli olarak son dönemlerde ortaya çıkan birtoplumsal inanç olduğuna göre binyıllara uzanan bir ulusal edebiyattan söz etmek ne anlamagelmektedir? Ulusçu paradigma içinde bu konuda bir sorun yoktur: muhayyel ulusun yanısırapekâlâ muhayyel bir de edebiyatı olabilir. Ancak tutarlılık amaçlandığında herhalde 'Türkçe' ve'Yunanca' dile getirilmiş bir edebiyattan söz etmek daha anlamlıdır.

[8] Ahmet Mithat ile daha sonraları ulusçu edebiyat anlayışı içinde yazmış olan HalikarnasBalıkçısı arasında bir karşılaştırma için bkz: H. Millas, 'Avrupa Birliği, Ahmet Mithat veHalikarnas Balıkcısı', Toplumsal Tarih, Istanbul, Mayıs, 1996. Halikarnas Balıkçısı'nınromanlarında Yunanlı kadın ve daha genel olarak Batılı kadın olumsuzdur.

[9] (Ortodoks Hristiyan) Karamanlılar cemaatinin yazarlarından Evangelinos Misailidis'in (?-1890) bu dönemde kaleme alınmış olan Seyreyle Dünyayı (1872) romanında farklı dinselcemaatlerden insanların aşkını konu edinir. Bu konuya aşağıda değinilecektir.

[10] Geçiş dönemi yazarları olarak Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) ve Ömer Seyfettin(1884-1920) gösterilebilir. Örneğin H. Rahmi'nin 1912 yılında yayınlamış Sevda Peşinderomanında Rum kızlar Heybeli Adası'nda sevimli ve dürüstken (73), 1920 yılındaki Kadınlar Vaazı kitabındaki 'Ada Vapurunda' öyküsünde Rum bayan saygısız ve şımarıktır. Ömer Seyfettin deRumları 'umumhaneler' işleterek zengin olduklarını yazar Efruz Bey'de (203). Ayrıca bkz: H.Millas, 'Türk Edebiyatında Yunan/Rum Imajı, Ömer Seyfettin',Kebikeç Dergisi, Ankara Sayı 3, 1996.

[11] Türk edebiyatında Yunan-Rum ayırımı hiç yok denecek kadar önemsizdir. Yunan veRum'un imajı tüm yazarlarda hemen her zaman uyum içindedir. Bundan sonra 'Yunan/Rum'kadınları terimi yerine 'Yunan' terimi kullanılacaktır.

17 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

[12] Bkz: H. Millas, ‘The Image of Greeks in Turkish Literature: Fiction and Memoirs’,  Oil onFire?- Textbooks, Ethnic  Stereotypes and Violence in South-Eastern Europe, Hahnsche Buchhandlung, Hannover, 1996. Yazarların roman/öyküleri ile anılarını içerenmetinleri, Yunan'ın imajı açısından önemli ve ilginç farklılıklar sergiler. Örneğin anı kitapılarındaona annelik etmiş olan olumlu Eleni'den söz eden Halide Edip'in romanlarında Eleni adındafahişeler görüyoruz. Bu konuya burada değinilmiyecektir.

[13] Burada, yer darlığı nedeniyle, olumsuz Yunan kadınının hangi çerçevede ve ne tür birsöylemle ele alındığı ayrıntılı olarak gösterilmeyecektir. Yalnız Yunan kadınının fahişe oluşunuırksal nedenlere yoran ve 'ulusal sürekliliği' bütün Yunan ulusuna yakıştıran yazarlar da vardır.Örneğin Tarık Buğra 'büyük orospular yetiştiren ırk'tan, 'tarihin her devrinde kalleş orospularyetiştiren Yunanistan'dan  söz eder (Ibiş'in Rüyası: 230 ve Siyah Kehribar: 151). Bu ırksalanlayış popüler romanlarda daha sık görülür

[14] Bu 'ulusçu' yazarlarda Yunan erkeği de olumsuzdur. Bu tür olumsuz ve 'karşı' söylemyalnız edebiyatla ve romanla  sınırlı değildir. Yunan ve Türk söyleminde 'öteki' söz konusuolduğunda çok yaygındır. Özellikle ulus kavramına ve ulusal kaygılara önem veren kimselerdebu ulusal anlayış daha da belirgindir. Ozanlar, sinemacılar, tarihçiler, politikacılar, gazetecilervb. bu söylemi bilinçli ama daha çok bilincinde olmadan tekrarlarlar. Ancak bu alanlar konumuzdışında kalmaktadır. Okul kitapları ve tarihçilik konusunda peşin yargılar için bkz: Millas: 1998cve 1994.

[15] Güzin Dino'nun bir cümlesinin 'dekonstrüksyonu' bu anlayışı başka bir açıdan orayakoymaktadır: 'birinci evre romanlarında o gün için uygunsuz denebilecek kadın tipleri yaMüslüman olmayan azınlıklardan seçilmiştir... yada özgür bir yaşantı sürdüren Müslüman birTürk kadını konu alınmış ise bu ancak... bir fahişe olabilir' (99). Yaniuygunsuz kadın azınlıklardansa 'normal' kadındır, Türkse ancak fahişe olabilir! Gerçekte birincievre romanlarında görülen ise çok basittir: uygunsuz kadınlar hem Hristiyanlar'dan hem deMüslümanlar'dan seçilirdi.

[16] Bu söylem yalnız edebiyatla ve romanla  sınırlı değidir. Yunan ve Türk söyleminde çokyaygındır. Özellikle ulus kavramına ve ulusal kaygılara önem veren kimselerde ise bu ulusalanlayış daha da belirgindir. Ozanlar, sinemacılar, tarihçiler, politikacılar, gazeteciler vb. busöylemi bilinçli ama daha çok bilincinde olmadan tekrarlarlar. Ancak bu alanlar konumuz dışındakalmaktadır. Okul kitapları ve tarihçilik konusunda peşin yargılar için bkz: Millas: 1998c ve 1994.

18 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

[17] Bu konuda ayrıntılı bir tanıtma yazısı için bkz: H. Millas, 'Tarihle İlgili bir RomanınEleştirisi', Toplumsal Tarih, İstanbul, Nisan 1994.

[18] Türk roman ve öyküsünde yaklaşık 1912'den sonra ulusçu ideolojiyi dile getiren yazarlarBeyoğlu'nu da, özellikle cinsel açıdan 'olumsuz' gösterirler. Peyami Safa bu temayı romanbaşlığı da yapmıştır: Fatih Harbiye.  Beyoğlu'nu olumlu gösteren yazarlar ise hemen herzaman ulusçu ideolojiden belli bir uzaklıkta kalmış yazarlardır (örneğin Reşat Nuri Güntekin,Sait Faik, Orhan Kemal, Demir Özlü ve daha birçokları).

[19] Yunanistan'da erkek eşcinsel ilişkiyi belirtmek için,  imalı bir biçimde, 'Othomaniko Dikeo',yani 'Osmanlı hukuğu' terimi kullanılır ve bu tür ilişki dolaylı olarak Türklerle ilişkili gösterilir. Batıdünyası aynı ilişki için 'Greek way" derler.

[20] 'Sait Faik ve Rumlar' çok geniş bir konudur ve bu alanda ayrı bir yazının yayınlanmasıplanlanmıştır.

[21] İncelenmiş olan roman ve öyküler içinde tek bu romanda bir Türk kızı/kadını, kendiisteğiyle bir Yunanlı'yla, öyle sınırlı da olsa cinsel ilişki kurmaktadır. İncelenmemiş başkametinlerde böyle bir ilişki bulmak mümkün olabilir. Örneğin oyun alanına baktığımızda Türkedebiyatında böyle bir olaya ikinci kez rastlanmaktadır. Ali Neyzi'nin Damdakiler (1989)şiir/oyununda 1920'lerde bir Anadolu köyünde bir Türk kızı bir Rum genciyle sevişir ve çocuksahibi de olur.

[22] Yunan edebiyatında bu biçimde nitelenebilecek romanlar yada öyküler saptanamamıştır.

[23] Bu konuda bkz: Millas: 1996d ve 1998b.

[24] Sevgi Soysal'da rastlanan özel Rum-erkek/Türk-kadın ilişkisi de, bu bağlamda yeni biryoruma olanak vermektedir. Sevgi Soysal anne tarafından Alman'dır ve bu kimliği TantaRosaadlı eserinde belirgindir.

19 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

[25] Türkiye'de 'İslami', 'milliyetçi', 'sol' kitaplar, özellikle yaklaşık on yıl öncesine kadar ayrı ayrıkitapevlerinde satılırdı. Nazım Hikmet ile Peyami Safa'yı, hele Hekimoğlu İsmail'i aynıkitapevinde bulmak bugün de sürpriz sayılır. Yunanistan edebiyatında böylesine kesin bir'bölünme' görülmez. Bununla ilgili olarak Türk romanının Yunan romanına göre daha 'siyasal'olduğu da söylenebilir. Dolayısıyla 'öteki' de Türk romanında daha 'siyasal'dır.

[26] Bütün yapıtlar içinde E. Aladağ'ın Sekene, Türkleşmiş Rumlar / Dönmeler, kitabı çok özelbir konumdadır: Türk erkekle Rum kadın arasında cereyan eden kız kaçırma ve ırza geçmeolayları 'aşk' olarak gösterilirler (13, 22 vb.).

[27] Başka bir çalışmada bu 'siyasal' projenin, 'kadın' dışında başka motiflerle de desteklendiğigösterilmiştir (Bkz: Millas 1998b.).

BIBLİYOGRAFYA

(Burada,  metin içinde gönderme yapılan yapıtlar; parantez içinde ise ilk yayın yılıverilmektedir.)

- Ahmet Mithat (1844-1912) Henüz Onyedi Yaşında, Vakit, İstanbul, 1943  (1881);  Jön Türk ,Oğlak, İstanbul, 1995 (1910).

- Ahmet Rasim (1864-1932).  Güzel Eleni, Arba, İstanbul, 1988 (1891).

20 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

- Aladağ, Ertuğrul, Sekene, Türkleşmiş Rumlar / Dönmeler, Marenostrum / Belge, İstanbul,1997.

- Biberyan, Zaven (1921-1985). Yalnızlar , Öncü, İstanbul, 1966.

- Buğra, Tarık (1918-). Siyah Kehribar, Ötügen, İstanbul, 1991 (1955); Küçük Ağa, Ötüken,İstanbul, 1989 (1963); Ibiş'in Rüyası,Ötüken, İstanbul, 1980 (1970). Osmancık, Ötüken, İstanbul, 1987 (1983).

- Cilasun, Raif (1940-). Onlar Olmasaydı, Kitsan, İstanbul, 1986.

- Dimaras, K. İstoria tis Neoellinikis Logotehnias (Çağdaş Yunan Edebiyatı Tarihi), Ikaros, Atina,1987.

- Dinçmen, Kriton  (1924-). Symphonia Kakophonica, Iletişim, İstanbul, 1992.

- Dino, Güzin. Türk Romanının Doğuşu, Cem, İstanbul, 1978.

- Güntekin, Reşat Nuri (1889-1956). Akşam Güneşi, İnkilap ve Aka, İstanbul, 1970 (1926); AteşGecesi, İnkilap ve Aka, İstanbul, 1970 (1942); Harabelerin Çiçeği, İnkilap, İstanbul, 1994 (1953).

- Gürpınar, Hüseyin Rahmi (1864-1944). Sevda Peşinde, Atlas, İstanbul, 1984 (1912);  KadınlarVaizı, Özgür, İstanbul, 1995 (1920).

21 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

- Hristovasilis, Hristos (1861-1937). Apo Ta Hronia tis Sklavyas (Kölelik Yıllarından), Pella,Atina, 1987 (1910-1920).

- Ilhan, Attilâ. Sırtlan Payı, Bilgi, Ankara, 1974.

- Jacovides-Andrieu, A.O. 'La Personnage du Turc dans le Litterature Greque de 19eme siecle',Mayıs 1968da CERI'nin Paris, Le Difference Greco-Turc kolokyumunda sunulan bildiri.

- Karaosmanoğlu, Yakup Kadri (1889-1974). Hüküm Gecesi, Iletişim, İstanbul 1987 (1927).

- Kazantzakis, N. O Kapetan Mihalis (Kaptan Mihalis), Kazantzakis, Atina, 1981 (1953).

- Ksenos, Stephanos (1821-1894). I Irois tis Elinikis Epanastaseos (Yunan Ihtilalinin KadınKahramanı ), Sideri, Atina, 1940 (1852).

- Levi, Mario (1955-). Bir Şehre Gidememek, Afa, İstanbul, 1993 (1990);  Madam FloridesDönmeyebilir , Afa,İstanbul, 1990.

- Misailidis, Evangelinos (ölümü 1980).  Seyreyle Dünyayı, Cem, 1988 (1872).

-  Millas, H. ‘Türk  Edebiyatında Yunan Imajı: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’, Toplum ve Bilim,İstanbul, Kış 1991.

22 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

------. Yunan Ulusunun Doğuşu, Iletişim, İstanbul, 1994.

------. 'Güz Sancısı', Toplumsal Tarih, İstanbul,  Nisan 1994b.

------. ‘The Image of Greeks in Turkish Literature: Fiction and Memoirs’, Oil on Fire?- Textbooks,Ethnic  Stereotypes and Violence in South-Eastern Europe,  Hannover: Hahnsche Buchhandlung, 1996.

------. Türk Edebiyatında Yunan/Rum Imajı, Ömer Seyfettin', Kebikeç Dergisi, Ankara, Sayı 3,1996b.

------. 'Avrupa Birliği, Ahmet Mithat ve Halikarnas Balıkçısı', Toplumsal Tarih, İstanbul, Mayıs,1996c.

------. 'The Worldviews of Christians and Muslim Turkophones: A Comparison through LiteraryTexts of the late 19th Century', The Howard Gilman Uluslararası Konferansta bildiri,Bursa/Izmir/Ankara, 23 Hazitan- 1 Temmuz 1996d.

-----. Ayvalık ve Venezis, Yunan Edebiyatında Türk Imajı, İstanbul, Iletişim, 1998.

-----. Türk Edebiyatında Yunanlı’nın Imajı, Karşılaştırmalı Bir Yöntemle     Ulusçuluk ve KimlikSorunları , yayınlanmamış doktora tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,1998b.

------, 'Türk Ders Kitaplarında Yunanlılar; Bütünleştirici bir Yaklaşım', Tarih Eğitimi ve Tarihte'öteki' Sorunu , Tarih VakfıYurt, İstanbul 1998c.

23 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

- Mirivilis, Stratis (1890-1969). Kokino Vivlio ( Kırmızı Kitap), Estia, Atina, 1976  (1952).

- Orhan Kemal (1914-1970). Baba Evi, Varlık, İstanbul, 1974 (1949); Avare Yıllar, Varlık,İstanbul, 1950; Gâvurun Kızı, Izmir Matbaası, 1959.

- Ömer Seyfettin (1884-1920). Efruz Bey, Bilgi, İstanbul, 1988 (1919).

- Palamas, Kostis (1859-1943), O Thanatos tu Palikariu (Delikanlının Ölümü), Estia, Atina, 1972(1887).

- Papadyamandis, Aleksandros (1851-1911). Hristos Millionis, Apanda-Giovanis, Atina 1972(1885).

- Şemsettin Sami (1850-1904).  Taaşuk-i Tal'at ve Fitnat , Ankara Ün. 1964 (1872).

- Tan, Turhan (1896-1939). Gönülden Gönüle, Ağah Sabri, İstanbul, 1931.

- Talu, Ercüment Ekrem. Kan ve Iman, Kültür ve Turizm  Bakanlığı, 1989  (1922).

- Tülbentçi, Feridun Fazıl (1912-1950). Osmanoğlular , Inkilap, İstanbul, 1949.

- Uşaklıgil, Halit Ziya (1866-1945). Aşk-ı Memnu, Inkilâp, İstanbul 1987 (1900).

24 / 25

Türk ve Yunan Romanları, Kadınları ve İlişkileri / Genese-OluşumSaturday, 01 May 1999 02:00

- Viziinos, Yeoryios (1848-1896). To Amartima tis Mitros mu ke Alla Diigimata (Annemin Günahıve başka Öyküler ), Estia, Atina, 1991 (1883-1895).

***

25 / 25