tÜrkİye ermenİstan İlİŞkİlerİ · türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak...

22
BİLGE ADAMLAR STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY RAPOR NO: 25 İSTANBUL 2011 TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

Upload: others

Post on 16-Jan-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

BİLGE ADAMLAR

STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

BİLGE ADAMLAR KURULU

RAPORU

Hazırlayan:

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

RAPOR NO: 25

İSTANBUL

2011

TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

Page 2: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY RAPOR NO: 25 OCAK 2011

Page 3: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU

Hazırlayan:

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

BİLGESAM YAYINLARI

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi

Wise Men Center For Strategic Studies

Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:10

Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36

Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye

Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93

Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6

A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye

Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90

www.bilgesam.org

[email protected]

Copyright © OCAK 2011

Bu yayının tüm hakları saklıdır.

Yayın Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin

izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz.

Page 4: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

BİLGE ADAMLAR KURULU

Başkan

Salim DERVİŞOĞLU (E. Oramiral)

Başkan Yardımcıları

İlter TÜRKMEN (E. Bakan/Büyükelçi)

Sami SELÇUK (Prof. Dr. / Yargıtay Onursal Başkanı)

Kurul Üyeleri

Kutlu AKTAŞ (E. Bakan/Vali)

Özdem SANBERK (E. Büyükelçi)

Oktar ATAMAN (E. Orgeneral)

Necdet Yılmaz TİMUR (E. Orgeneral)

Sabahattin ERGİN (E. Koramiral)

Nur VERGİN (Prof. Dr.)

Orhan GÜVENEN (Prof. Dr.)

Ali KARAOSMANOĞLU (Prof. Dr.)

Sönmez KÖKSAL (E. Büyükelçi)

Güner ÖZTEK (E. Büyükelçi)

İlter TURAN (Prof. Dr.)

Çelik KURTOĞLU (Prof. Dr.)

Ersin ONULDURAN (Prof. Dr.)

Page 5: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya
Page 6: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

SUNUŞ

Dünya’daki ve yurt içindeki gelişmeleri takip ederek geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak; Türkiye’nin ikili ve çok taraflı uluslararası ilişkilerine ve güvenlik stratejilerine, yurt içindeki siyasi, ekonomik, teknolojik, çevresel ve sosyo-kültürel problemlerine yönelik bilimsel araştırmalar yapmak; karar alıcılara milli menfaatler doğrultusunda gerçekçi, dinamik çözüm önerileri, karar seçenekleri ve politikalar sunmak Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM)’nin kuruluş amaçları arasında yer almaktadır.

BİLGESAM, Bilge Adamlar Kurulu’nun ilk toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, yukarıda aktarılan amaçları gerçekleştirmek üzere, çeşitli konularda raporlar hazırlamaktadır. “Türkiye-Ermenistan İlişkileri” başlıklı rapor bu amaçlar doğrultusunda BİLGESAM Kafkasya Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY tarafından hazırlanmış ve 17 Aralık 2010 tarihli 9. Bilge Adamlar Kurulu Toplantısı’nda görüşülmüştür. Bilge Adamlar, toplantıda kurul üyelerinin gerekli gördüğü düzeltme ve eklemelerle birlikte çalışmanın Bilge Adamlar Kurulu Raporu olarak yayınlanmasına karar vermiştir. Rapor, Bilge Adamlar Kurulu’nun yaptığı değerlendirmeler ışığında BİLGESAM Güvenlik Araştırmalar Uzmanı Bilgehan EMEKLİER tarafından gözden geçirilmiş, gerekli düzeltme ve değişiklikler metne aktarılmıştır. “Türkiye-Ermenistan İlişkileri” başlıklı rapor http://www.bilgesam.org/tr adresinden yayınlanmaktadır.

Raporun Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki olumlu sürece katkı sağlaması temennisiyle; çalışmaya öncülük eden Bilge Adamlar Kurulu Başkanı E. Oramiral Salim DERVİŞOĞLU’na ve diğer kurul üyelerine, belgeyi hazırlayan Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY’a, Bilge Adamlar Kurulu’nun uygun gördüğü gerekli düzeltme ve değişiklikleri metne aktaran Bilgehan EMEKLİER’e ve raporu yayına hazırlayan Eren OKUR’a teşekkür ederim.

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

BİLGESAM Başkanı

Page 7: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya
Page 8: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

1

TÜRKİYE-ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ

GİRİŞ

Dünyanın en önemli ama bir o kadar da sorunlu bölgelerinin kesişme noktasında bulunan Türkiye, dış politikasının bir süreklilik unsuru olarak çok yönlü ve aktif bir politika izlemeye çalışmaktadır. Kuramsal ve söylemsel boyuttaki temelleri Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine dayanan çok boyutlu ve proaktif dış politikanın en somut izdüşümlerini Cumhuriyet’in ilk döneminde oluşturulan Sadabat Paktı ve Balkan Antantı’nda görmek mümkündür. Hem ülke içinde hem de bölgesel ve küresel sistemde bir barış ve istikrar çemberi oluşturmayı hedefleyen bu dış politika yaklaşımının bir devamı olarak Türkiye günümüzde de bir taraftan, komşularıyla sıfır sorun anlayışıyla problemlerini diyalog yoluyla çözmeye çalışarak bölgesel çatışma alanlarında aktif bir rol oynamakta; diğer taraftan da bölge ülkeleri arasındaki ekonomik ve kültürel yakınlaşmayı teşvik edici adımlar atmaktadır.

Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan yeni uluslararası sistemin dinamik yapısının uygun zemini sağlamasıyla Türkiye, teorik perspektifte oluşturduğu proaktif ve çok boyutlu dış politika anlayışını coğrafi alt sistemler olan Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya jeopolitiğinde ve dünyanın diğer önemli bölgelerinde pratiğe dökme imkânı bulmaktadır. Başka bir ifadeyle Soğuk Savaş sonrası büyük bir değişim-dönüşüm geçiren sistemin dinamik yapısı alt sistemlere de yansımakta ve bu dinamizmin etkisiyle Türkiye kuramsal çerçevedeki dış politika parametrelerini özellikle yakın coğrafyasında uygulamaya geçirebilmektedir.

Balkanlarda 1990’lı yılların başında yaşanan kanlı savaştan sonra bir daha anlaşamaz denilen Sırbistan ve Bosna Hersek ile oluşturulan üçlü mekanizma; Ortadoğu’da İsrail’in barışı değil çatışmayı seçtiğini belli etmesine kadar sürdürülen Suriye-İsrail, İsrail-Filistin görüşmelerindeki aktif rol; Ankara tarafından daha önce önerilen Kafkas İşbirliği ve İstikrar Paktı’nın Ağustos 2008’de yaşanan Rusya-Gürcistan savaşından sonra bir kez daha gündeme getirilmesi; İran’ın nükleer dosyası hakkında sorunun çatışmayla değil diplomasi yoluyla çözülmesi konusunda Brezilya ile birlikte gösterilen çabalar; Rusya, Suriye ve Yunanistan ile vizelerin karşılıklı kaldırılması; Suriye, Ürdün ve Lübnan ile serbest ticaret bölgesi oluşturulmasına yönelik ilk adımların atılması; Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi yolunda izlenen yol haritası ve bunun gibi diğer hamleler, Türkiye’nin izlemeye çalıştığı pro-aktif ve çok boyutlu dış politika yaklaşımının somut izdüşümleri olarak gösterilebilir.

Bütün bu sayılan bölgeler arasında Kafkasya; Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya arasında bir geçiş noktasında yer almakta ve hem bu özelliği hem de dünyanın önemli enerji havzalarına

Page 9: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

2

yakınlığı sebebiyle stratejik bir konumda bulunmaktadır. Tarih boyunca büyük güçlerin nüfuz mücadelesinin alanı ve eski ulaşım-ticaret yollarının kesişim noktası olarak jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik önemini hiç yitirmeyen Kafkasya günümüzde de Ortadoğu’dan sonra dünyanın en zengin enerji kaynaklarının bulunduğu Hazar Denizi havzasına yakın olması sebebiyle gündemdedir. Günümüzde bölgenin, Hazar Denizi ve Orta Asya’dan çıkartılan petrol ve doğalgazın dünya pazarlarına ulaştırılması için yapılan uluslararası enerji boru hatlarının geçiş güzergâhında olması ve Asya ile Avrupa arasındaki uluslararası kara ve demiryolu ulaşım ağlarından bazılarının bu bölgeden geçmesi dünyanın ilgisini buraya çekmektedir.

Kafkasya sahip olduğu zengin doğal kaynaklarının, jeopolitik konumunun ve jeostratejik öneminin yanı sıra; çok dilli, çok etnikli ve çok kültürlü yapısından kaynaklanan kendine has sorunlarıyla uluslararası ilişkilerin acil gündem maddelerinden birisi haline gelmiş durumdadır. Kafkasya’nın karmaşık yapısından kaynaklanan dondurulmuş ya da çözülemeyen sorunları etnik gruplar ve ülkeler arası çatışmalara, sosyo-ekonomik sorunlara ve bölgesel istikrarsızlığa sebep olmaktadır. Bu olumsuz tablo sonucunda ortaya çıkan bölgesel istikrarsızlık Kafkas ülkelerini ve Kafkasya ile tarihsel, kültürel, siyasi ve ekonomik bağları bulunan diğer ülkeleri doğrudan etkilemekte, aynı zamanda üçüncü güçlerin müdahalesine zemin hazırlamakta ve böylece çözümü zaten zor olan sorunları daha da çözülemez ve karmaşık bir hale getirmektedir.

Bütün bu faktörler bir araya getirildiğinde, bölgeye komşu ve bölge ile tarihi, kültürel, siyasi ve ekonomik bağları bulunan Türkiye’nin Kafkasya üzerinde dikkatle durması ve Kafkaslara yönelik dış politikasına özel önem vermesi gerekmektedir. Türkiye coğrafyasıyla, ekonomik potansiyeliyle, kültürüyle ve siyasi yapısıyla Kafkasya bölgesinde aktör bir ülkedir. Laik ve demokratik sistemi, bölge ile uzun tarihsel geçmişi, kültürel birikimi, Batılı çağdaş değerleri ve güçlü ekonomisiyle Türkiye Kafkasya için önemli bir model oluşturmaktadır. Coğrafik konumu itibariyle Türkiye, Kafkasya ülkeleri için batıya ve onun değerlerine açılımın bir çıkış noktasıdır. Aynı şekilde Kafkasya Türkiye açısından Orta Asya ve doğuya açılımın kapısıdır.

Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya bölgesi özelinde henüz istenilen sonucu vermediği yegâne ülke Ermenistan’dır. Türkiye-Ermenistan ilişkileri genel anlamda Türkiye’nin Kafkasya politikasının doğal olarak bir parçasıdır. Türkiye’nin yakın komşusu ve Güney Kafkasya bölgesinin önemli bir üyesi olarak Ermenistan’ın bu politikanın dışında bırakılması düşünülemez. Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin hiçbir iyileşme olmadan yerinde sayması veya gerilemesi Türkiye’nin sadece bölgesel değil küresel dış politikasını olumsuz manada etkilemekte ve Ankara’nın kendi etrafında bir barış kuşağı oluşturma politikasının inandırıcılığını sorgulamaya açık hale getirmektedir.

Page 10: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

3

Süreç

Türkiye, Ermenistan daha bağımsızlığını ilan etmeden önce Moskova Büyükelçisi Volkan Vural’ı ikili ilişkileri geliştirme yollarını görüşmek üzere Nisan 1991’de Ermenistan’a göndererek Erivan ile iyi ilişkiler kurma iradesini ortaya koydu. Bu ziyaret aynı zamanda Ermenistan’a Türk tarafından yapılan ilk en üst düzey ziyaretti. Bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı 16 Aralık 1991’de hiçbir ön koşul ileri sürmeksizin ilk tanıyan ülkelerden birisi Türkiye idi. Karadeniz’e kıyısı olmamasına rağmen Ermenistan 25 Haziran 1992’de imzalanan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’ne Türkiye tarafından kurucu üye olarak davet edildi.

Türkiye, Ermenistan’ı 16 Aralık 1991 tarihinde tanımakla birlikte diplomatik ilişki kurmadı ancak, Batılı ülkelerden Ermenistan’a gönderilen insani yardımların ülkesinden geçmesine izin verdi. Hatta Türkiye, bağımsızlıktan sonra ekonomik açıdan zor duruma düşen Ermenistan’a bizzat kendisi de insani yardım gönderdi. Türkiye’nin bu yaklaşımında belirleyici olan etkenler arasında Ermenistan ile ilişkilerini geliştirerek Orta Asya ile doğrudan bağlantı kurma ve dünya Ermeni diasporasının uluslararası arenada önüne çıkarttığı zorlukları bertaraf etme düşüncesi öne çıkmaktaydı. Ayrıca, Ermenistan ile kurulacak ilişkiler yoluyla Erivan’ın Rusya’nın etkisinden uzaklaştırılması ve Dağlık Karabağ sorununun çözümünde daha etkin olunması amaçlanıyordu.

Ermenistan açısından, Batı dünyası ile doğrudan bağlantı kurmak ve ekonomik olarak gelişme sürecine girmek için en akılcı yol Türkiye ile ilişkilerini geliştirmekti. Bu yüzdendir ki, Ermenistan’ın ilk devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan yönetimi ilk yıllarda Türkiye ile ilişkileri normalleştirmekten yana idi. Ancak Türkiye-Ermenistan ilişkileri, Erivan yönetimine baskı yapan milliyetçi çevrelerin etkisiyle daha ilişkilerin kurulmaya başlandığı ilk anlardan itibaren bir türlü normalleşme sürecine giremedi. 23 Ağustos 1991’de kabul edilen Bağımsızlık Bildirisi’nin 11. maddesinde Ermenistan’ın, soykırımın uluslararası alanda kabul edilmesi için sürdürülecek çabaları destekleyeceği ifade edilmekteydi. Her ne kadar bu ibare 1995’te kabul edilen Ermenistan Anayasası’nda yer almasa da, anayasanın giriş bölümünde “Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesinde yer alan ulusal arzularını tanıyarak” ifadesinin yer alması Türkiye tarafından uzun vadede tazminat ve toprak taleplerinin gündeme geleceği şeklinde yorumlandı. Anayasanın 13. maddesinin 2. paragrafında ise Türkiye topraklarında bulunan Ağrı Dağı’nın devlet arması olarak kabul edildiği belirtildi. Daha da önemlisi Ermenistan Parlamentosu’nun Şubat 1991’de, çok taraflı bir antlaşma olan ve aynı zamanda Türkiye-Ermenistan sınırını da düzenleyen 1921 tarihli Kars Antlaşması’nı tanımadığını açıklamasıydı. Bütün bunlar ister istemez ilişkilere olumsuz yansıdı.

Türkiye’nin 1992 baharında aldığı, Ermenistan’ın iki ülke arasındaki sınırı tanıdığını yazılı bir şekilde bildirmediği sürece Ermenistan ile diplomatik ilişki kurmayacağı yönündeki karar bu gelişmelere verdiği bir tepkiydi. Azeri-Ermeni savaşı ve Dağlık Karabağ’daki durumun 1993 yılına doğru Ermenistan’ın lehine dönmesi üzerine iki ülke ilişkileri tamamen kesildi. Türkiye, Azerbaycan topraklarının %20’sinin Ermenistan tarafından işgal edilmesi üzerine ambargo uygulamaya başladı ve kara-hava sınırlarını Ermenistan’a kapattı. 1988 yılında başlayan

Page 11: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

4

Ermeni-Azeri çatışmalarının şiddetlenerek Şubat 1992’de Hocalı katliamına neden olması üzerine Türkiye, Nisan 1993’de Ermenistan hududunu tamamen kapattı. Söz konusu çatışmalar neticesinde çoğu Azeri 30 bin kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 1 milyon Azeri de başka yerlere göç etmek zorunda kaldı.

Ancak daha sonraları iki ülke arasındaki ilişkilerde bazı iyileşmeler de görüldü. İstanbul-Erivan arasındaki hava koridoru Türkiye tarafından 1995 yılında tekrar ulaşıma açıldı. Vize şartları kolaylaştırılarak charter uçaklarının haftanın belirli günlerinde sefer yapmasına izin verildi. Ermenistan’a yönelik yine bir iyi niyet girişimi olarak Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki Ermeni kültür ve sanat eserleri restore edilmeye başlandı. Ancak, Robert Koçaryan’ın 1998 yılında iktidara gelmesiyle birlikte soykırımın uluslararası boyutta tanınması konusunun Ermenistan dış politikasının önceliği haline getirilmesi ilişkileri yeniden gerginleştirdi.

2000’li yıllara girildiğinde iki ülke arasındaki ilişkiler; Ermeni diasporasının, her iki ülkedeki milliyetçi çevrelerin, kamuoyu baskısının ve üçüncü tarafların müdahalelerinin sonucu oluşan statükonun sınırları içerisine hapsedilmiş bir hale geldi. Ermenistan’ın Türkiye ile ilişkilerini soykırım iddialarının Ankara tarafından resmi olarak kabul edilmesine, Türkiye’nin ise Ermenistan ile ilişkilerini Dağlık Karabağ’ın işgaline son verilmesine bağlaması statükoyu iyice kuvvetlendirdi. Bu durum hem Türkiye hem de Ermenistan’a olumsuz olarak yansıdı. Doğu’dan Azerbaycan, Batı’dan ise Türkiye tarafından ambargo uygulanan Ermenistan’ın ekonomisi her geçen gün kötüye gitti. Kafkasya bölgesinde planlanan ve uygulamaya konulan ulaşım ve enerji nakil hatları projelerinde Ermenistan hep dışarıda bırakıldı ve yalnızlaştı. Soykırım iddialarının Ermeni diasporasının çabalarıyla çeşitli ülkelerin parlamentolarında kabul edilmesi Türkiye’yi uluslararası arenada zor durumda bıraktı.

Günümüze gelindiğinde, Türkiye’nin son yıllarda daha sık dile getirdiği, çevresinde barış kuşağı oluşturma ve komşularla sıfır sorun politikasının yansımaları Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde de görülmeye başlandı. İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini engelleyen unsurların açıkça tartışılması amacıyla iki ülkenin Dışişleri Bakanları ile Dışişleri yetkilileri arasında önceleri kapalı kapılar ardında sürdürülen bir diyalog süreci başlatıldı. Ancak, iki ülke arasındaki görüşmelere ivme kazandıran en büyük etken Ağustos 2008’de yaşanan Rusya-Gürcistan savaşı oldu. Savaş sonrasında Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu tekrar gündeme geldiğinde Türkiye’nin Ermenistan’ı bu platform içerisinde görmek istediğini açıklaması Ankara’nın bölgede Erivan’ı dışlamak istemediğini göstermesi bakımından önemli bir işaret oldu. İlk zamanlarda kapalı kapılar ardında ve kamuoyunun dikkatinden uzak yürütülen görüşmeler Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü 6 Eylül 2008 tarihindeki Ermenistan-Türkiye futbol karşılaşmasını birlikte izlemek amacıyla Erivan’a davet etmesiyle gün yüzüne çıktı. Serj Sarkisyan’ın bu daveti üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, iki ülke futbol milli takımları arasındaki karşılaşmayı izlemek için Erivan’a gitti. Ardından Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın daveti üzerine 14 Ekim 2009’daki rövanş maçını izlemek için Türkiye’ye geldi.

Page 12: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

5

Bu ziyaretlerle başlayan “futbol diplomasisi” işe yarayacak mı yaramayacak mı konusu hararetli bir şekilde tartışılırken, 22 Nisan 2009 tarihinde iki ülke arasındaki ilişkilere dair bir yol haritası açıklandı. Ardından, 31 Ağustos 2009 tarihinde İsviçre’nin gözetiminde Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşmeyi öngören “İlişkilerin Geliştirilmesi Hakkındaki Protokol” ve “Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol”ün parafe edilmesiyle ilişkiler daha ileri bir seviyeye geldi.

“Diplomatik İlişkilerin Kurulmasına Dair Protokol”de açıkça belirtildiği üzere, iki ülke arasındaki mevcut sınırın uluslararası hukukun ilgili antlaşmalarında tarif edildiği şekliyle karşılıklı olarak tanındığı kabul edilmekteydi. Aynı protokolde her iki ülke de iyi komşuluk ilişkileri anlayışıyla bağdaşmayacak herhangi bir siyaset izlemeyeceklerine dair taahhütlerini yinelemişlerdi. Öte yandan “İlişkilerin Geliştirilmesi Hakkındaki Protokol” ile her iki ülke de, bölgesel ve uluslararası uyuşmazlık ve çatışmaların uluslararası hukuk ilkeleri ve normları temelinde barışçı şekilde çözümlenmesi hususundaki taahhütlerini tekrarlamışlardı. Ayrıca, her iki ülke de iki halk arasında karşılıklı güven tesis edilmesi amacıyla, mevcut sorunların tanımlanmasına ve tavsiyelerde bulunulmasına yönelik olarak, tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız bilimsel incelemesini de içerecek şekilde bir diyalogun uygulamaya konulmasını kabul etmişlerdi.

Protokoller 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ve Ermenistan Dışişleri Bakanları tarafından İsviçre’nin Zürih kentinde düzenlenen törende imzalandı. Protokoller zorlu diplomatik sürecin habercisi olacak şekilde tarafların birbirlerinin törendeki konuşma metinlerine itirazlarıyla gecikmeli de olsa imzalandı. Söz konusu protokoller bu aşamadan sonra ülkelerin parlamentolarına getirilecek ve burada onaylandıktan sonra yürürlüğe girecekti. Ermenistan yasalarına göre protokollerin önce anayasaya uygunlukları açısından denetlenmesi için Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekiyordu. Ermenistan Anayasa Mahkemesi 12 Ocak 2010’da protokoller hakkındaki kararını açıkladı. Kararda protokollerin Ermenistan Anayasası’na uygun bulunduğu açıklanırken, gerekçeli kararda ise bazı maddelerin Ermenistan Anayasası ve Anayasa’nın atıfta bulunduğu 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirgesi ile çelişemeyeceği ifade edildi. Ermenistan bu kararla birlikte sınırların açılması için Türkiye’nin ileri sürdüğü Dağlık Karabağ şartını kabul etmediğini, ortak sınırı tanımadığını, kendilerine göre “soykırımın” kesin ve tartışılmaz olduğunu, protokollerde kastedilen Ortak Tarih Komisyonu’nun kurulamayacağını bir anlamda ilan etmiş oldu.

Türk Dışişleri Bakanlığı karara “Söz konusu kararda, protokollerin lafzına ve ruhuna aykırı önkoşullar ve kısıtlayıcı hükümlerin zikredildiği tespit edilmiştir. Bu yaklaşım tarafımızdan kabul edilemez” açıklamasıyla tepki gösterdi. Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararından sonra, kapalı kapılar ardında sürdürülen diplomatik görüşmelerle başlayan, futbol diplomasisi ile hız kazanan, yol haritası ile kararlılık sergileyen ve imzalanan protokollerle bir üst aşamaya geçen Türkiye-Ermenistan ilişkilerindeki normalleşme süreci tıkandı. Şu anda protokoller iki ülkenin parlamentolarında askıya alınarak süresiz olarak beklemeye bırakılmış durumdadır.

Page 13: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

6

Değerlendirme

Protokoller Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişkinin kurulmasını ve ortak sınırın açılmasını öngörmekteydi. Topraklarının beşte biri Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan için, Ermenistan’ın ambargo altında tutulması hem işgal edilen toprakların geri alınması hem de Dağlık Karabağ sorununun çözülmesi yolunda Erivan’a siyasi, ekonomik ve psikolojik baskı kurmak yolunda geliştirilmiş yegâne politika idi. Türkiye’nin protokolleri onaylaması Azerbaycan kamuoyunda, Bakü tarafından yaklaşık 20 yıldır uygulanan bu politikanın netice alınamadan iflas edeceği endişesini uyandırdı. Bu nedenle Azerbaycan’da Türkiye’ye karşı yoğun bir tepki ve protesto süreci başladı. Söz konusu tepkiler, protesto mitingleri ve Rusya ile yakınlaşma politikalarından Türkiye’ye satılan doğalgaz fiyatının artırılacağı söylemlerine kadar geniş bir yelpazeye yayıldı.

Azerbaycan’ın, işgal ve Dağlık Karabağ sorununun çözümünü aşama aşama değil de Ermenistan’ın kesin bir askeri veya politik mağlubiyeti sonucu bir hamlede olabilecek bir çözüm olarak algılaması, Türkiye’nin çözüm arayışlarına verdiği dozajı yüksek ve fazlasıyla duygusal tepkinin en önemli sebebi oldu. Azerbaycan’dan yükselen tepkiler üzerine Türkiye’den üst düzey heyetler Bakü’ye ziyaretler gerçekleştirdiler. Dağlık Karabağ işgali sona ermeden sınırın açılmayacağına ve diplomatik ilişki kurulmayacağına dair açıklamalarda bulundular. Şimdilerde Ankara-Bakü ilişkilerinde ihtiyatlı bir bekleyiş havası sürmektedir. Yaşanan bu gelişmeler sık sık dile getirilen dostluk ve kardeşliğe dair sloganlara rağmen Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde ciddi bir siyasi diyalog eksikliği olduğuna işaret etmiştir.

Protokoller Ermenistan’da da oldukça sert tartışmalara sebep oldu. Ermeni diasporası, muhalefet, milliyetçi çevreler ve bu çevrelerle bağlantılı medya organları protokolleri ciddi bir şekilde eleştirdiler. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan çıktığı yurtdışı gezilerinde Ermeni diasporasının protesto ve tacizleriyle karşılaştı. Tepkiler üzerine, imzalanan protokollerin Karabağ ya da soykırımdan vazgeçmek anlamına gelmeyeceğine dair diaspora ve iç kamuoyuna yönelik beyanatlar birbirini izledi. Protokollerde Azerbaycan’ın gösterdiği tepki üzerine Türk yetkililer tarafından Bakü’ye Karabağ sorunu çözülmeden sınırların açılmayacağına dair garanti verilmesi Ermenistan tarafından ön şart olarak kabul edilerek protokollerin onay süreci donduruldu. Ermenistan, protokolleri onaylayabileceğini ama bunun ancak Türkiye onayladıktan sonra olabileceğini belirtti.

Türkiye’de protokollerin imzalanması sonrasında Hükümet ve Dışişleri Bakanlığı muhalefet tarafından oldukça sert bir şekilde eleştirildi. Medya, akademisyenler, siyasiler arasında ve kamuoyunda yaşanan tartışmalar Türkiye’de de bu konuda kafaların bir hayli karışık olduğunu ortaya koydu. Yapılan eleştiriler genel olarak, protokollerin açık bir şekilde yazılmamış olması; acil bir neden yokken üzerinde baskı oluşturma pahasına Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkileri düzeltmek için gereğinden fazla istekli olması; protokollerde iki ülke arasındaki sınırı da düzenleyen çok taraflı Kars Anlaşması’nın açıkça zikredilmemesi; işgal altındaki bölgeler ile Dağlık Karabağ’dan çekilme taahhüdünün protokollerde yer almaması; Ermenistan ile yakınlaşma derken işgal sona ermeden ve Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden

Page 14: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

7

diplomatik ilişki kurularak ve sınır açılarak Azerbaycan’ın kaybedileceği; aslında Ermenistan için asıl meselenin sözde soykırımın tanınması olduğu ve bu nedenle Ermenistan’ın normalleşme yolunda ciddi adımlarla değil de sonuçsuz görüşmelerle sözde soykırımın yüzüncü yılı 2015’e kadar Türkiye’yi uluslararası arenada mahkûm etmek istediği gibi noktalarda düğümlenmekteydi.

Netice olarak, protokollerin süresiz olarak parlamentolarda bekletilmesiyle birlikte normalleşme süreci bitirilmedi ama ciddi sekteye uğrayarak bir anlamda donduruldu diyebiliriz. Türkiye’nin önce kapalı kapılar ardında başlattığı, daha sonra protokollerle uluslararası kamuoyuna duyurarak bu konuda ne kadar kararlı olduğunu gösterdiği barış diplomasisi şimdilik hız kaybetmiş görünüyor. Türkiye’nin çabalarına rağmen şimdilik donmuş ya da tıkanmış olarak önümüzde duran bu politikanın en önemli getirisi, başta Minsk Grubu olmak üzere 1992 yılından beri etkili çözümler üretememiş olan uluslararası kamuoyunun dikkatini Dağlık Karabağ ve işgal edilmiş topraklar konusuna çekmek oldu. Söz konusu sorunun uluslararası platforma taşınmasında Türkiye’nin istekli olması ve girişimleri de önemli bir rol oynamıştır. Aynı şekilde Minsk Grubu’nun son yıllardaki aktif çalışmaları ve Rusya’nın Azeri ve Ermeni tarafları çeşitli vesilelerle aynı masa etrafında bir araya getirmesi bu kapsamda olumlu neticeler olarak değerlendirilebilir.

Türkiye ile Ermenistan aynı konuda farklı beklentilerle bir diğerinin atacağı adımı beklemekteler. Ermenistan ön şart olmaksızın diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve sınırın açılmasını beklemektedir. Türkiye ise bundan sonraki adım olarak Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından çekilmesini ve Dağlık Karabağ sorununda çözüm yönünde irade ortaya koymasını beklemektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgalini müteakip 1993 yılı içinde aldığı 822, 853, 874 ve 884 sayılı kararlar bu konuda Türkiye’nin elini güçlendirmektedir. Kararlar Azerbaycan’ın ve bölgedeki diğer devletlerin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı gösterilmesi gerektiği ve güç kullanarak toprak kazanmanın kabul edilemez olduğunu belirtmektedir. 853 ve 884 sayılı kararlar Azerbaycan’a ait olan toprakların işgal edilmesini kınamaktadır. 822, 853 ve 884 sayılı kararlar ise özellikle işgal edilen bölgelerdeki işgalci güçlerin geri çekilmesini talep etmektedir.

Türkiye ile Ermenistan arasındaki protokollerin önemi sadece iki ülke arasındaki ilişkileri ilgilendirmesi yönüyle değil, Ankara’nın etki ve nüfuz alanı olan Kafkasya ve Karadeniz havzasında sorunların tasfiye edilmesi yolunda atılan ciddi bir adım olması yönüyle de büyük önem arz etmektedir. Türkiye’nin genel anlamda komşularla sıfır sorun ve etrafında bir istikrar kuşağı oluşturma hedefinin ve özel anlamda Kafkaslarda izleyeceği etkili bir dış politikanın başarıya ulaşması yolundaki tek engel Ermenistan ile olan ilişkiler olarak görünmektedir. Kafkasya’da yaşanan sorunlar Türkiye’nin bölgeye yönelik siyasi, ekonomik ve enerji boyutlu dış politika açılımlarını zora sokmaktadır. Türkiye’nin Ermenistan ile sorunlarını çözüm yolunda atacağı her adım aynı zamanda bölgesel güç olarak Kafkaslardaki konumunu daha da güçlendirecektir.

Page 15: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

8

Bölge ülkeleri ile yaşadığımız her sorun Kafkasya politikamıza kayıp olarak yansırken, bölgede daha fazla inisiyatif almalarına sebep olmalarından dolayı Rusya gibi ülkelerin kazanç hanesine yazılmaktadır. Bilindiği üzere Rusya, Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya arasında çok önemli bölgesel bir aktördür. Bu nedenle Rusya faktörünü göz ardı eden bir çözüm önerisi söz konusu olamaz. Üstelik Rusya ve Ermenistan arasındaki güvenlik anlaşmasının geçtiğimiz günlerde 25 yıllığına uzatılmış olması ve bu anlaşmanın Ermenistan topraklarında bir tümen Rus askerinin konuşlandırılmasına imkân tanıması, hem Rusya’nın bölgedeki hareket serbestisini arttırmakta hem de “Türkiye-Ermenistan arasındaki sorun Rusya’sız çözülemez” savını daha geçerli hale getirmektedir. Ancak Rusya Federasyonunu da göz önünde bulundururken, Rusya’nın “yumuşak karnı” olan Kuzey Kafkasya coğrafyasındaki Çeçen, Çerkez, Abhaz v.s gibi çok çeşitli etnik kimlikleri, Rusya’nın bu etnisitelerle olan ilişkisini ve bu bölgedeki istikrarsızlığı da hesaba katmak durumundayız. Dolayısıyla Kuzey Kafkasya jeopolitiğindeki çok çeşitli sosyolojik yapı, Güney Kafkasya’daki sorun alanlarını da etkileyebilmekte ve genelde Kafkas coğrafyasındaki ilişkileri çok bilinmeyenli bir denklem haline getirebilmektedir.

Güney Kafkasya’da yılların kemikleştirdiği bir statüko ve bu statükoyu savunan taraflar bulunmaktadır. Ancak Kafkaslarda ciddi bir değişim-dönüşüm geçekleştirilmek isteniyorsa öncelikli olarak bu statükonun üzerine gidilmesi gerekmektedir. Azerbaycan’ın işgal edilen toprakları geri almak ve Dağlık Karabağ sorununun çözümü yolunda izlediği tek politika olan “ekonomik ambargo” politikası geçen 20 yıla yakın sürede istenen sonucu vermemiştir. Protokollerin onay sürecini Dağlık Karabağ sorununun çözülmesine bağlamakla Türkiye bir anlamda kendi eliyle süreci zora sokmuştur. Uluslararası sistemin egemen aktörleri, kökeni çok eskiye dayanan ve özel olarak ele alınması gereken bir sorun olan Dağlık Karabağ sorununu Türkiye’nin tek başına çözmesine müsaade etmeyeceklerdir. Zaten Türkiye’nin bu sorunu tek başına çözme gücü de yoktur. Protokollerin onaylanması, bu kadar karmaşık bir sorunun bir hamlede çözüleceği anlamına gelmemektedir.

Aynı şekilde, protokoller onaylandı diye Ermenistan ve Ermeni diasporasının soykırım iddialarından vazgeçmelerini beklemek de gerçekçi değildir. Çünkü bu konu özellikle diaspora Ermenileri açısından milli kimliğin bir ögesi haline gelmiş durumdadır. Ayrıca sözde soykırım diasporanın varlık nedenini oluşturmaktadır. Dolayısıyla diaspora Ermenileri ile Ermenistan’da yaşayan Ermenileri bu anlamda birbirinden ayrı tutmak gerekir. Ermenistan Ermenileri ile diaspora Ermenilerinin optimizasyonları farklıdır. Örneğin diaspora Ermenileri, bulunduğu ülkelerde sahip oldukları ekonomik ve siyasi imkanları sözde soykırımı istismar ederek muhafaza etmektedirler. Zira soykırım iddiaları diasporanın mevcudiyetini ve meşruluğunu güçlendirmektedir. Bu nedenle Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi Ermenistan’daki Ermeniler açısından anlaşılabilir bir durumdur fakat diaspora ilişkilerin iyileşmesini istemeyecektir. Kısacası, Ermenistan Ermenileri ile diaspora arasında çok ciddi bir tutum farklılığı vardır ve önümüzdeki süreçte ilişkilerin seyri açısından bu farklılık dikkatle göz önünde bulundurulmalıdır. Olaya Türkiye açısından bakıldığında ise soykırım iddialarının kabul edilmesi gerçekçi olmaz. Bu yüzden ilişkiler soykırıma indirgenirse hiçbir mesafe alınmadan görüşmeler tıkanır, hatta daha geriye gider. Yapılması gereken Ermenistan’ın Türkiye ile ilişkilerinde soykırım iddialarını geri plana atmasıdır.

Page 16: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

9

Eylül ayı başında Azerbaycan'ın Ermeni işgali altında bulunan topraklarındaki cephe hattında çıkan çatışmada 3 Ermeni ve 2 Azeri askeri öldü. Cephe hattında önceki aylarda da ateşkes ihlalleri olmuş, bazı Ermeni ve Azeri askerleri hayatını kaybetmişti. Ateşkes ihlallerinin yapılmaması konusunda Minsk Grubu eş başkanları Rus İgor Popov, Fransız Bernard Fassier, Amerikalı Robert Bradtke tarafları uyardılar. Güney Kafkasya’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanacak bir savaş, sadece bu iki ülkeyi değil, Türkiye ve Rusya’yı da karşı karşıya getirebilir ve etkisi çok geniş bir alana yayılacak olan topyekûn bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir.

Güney Kafkasya’da yeni bir savaşın risklerini almak ve sonuçlarına katlanmak çok pahalıya mal olacaktır. Yapılması gereken öncelikle Ermenistan’ı Dağlık Karabağ’ın dışında işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilmeye zorlamak, sonrasında Dağlık Karabağ sorununu zamana yayarak BM ve Minsk Grubu gözetiminde çözüme ulaştırmaya çalışmaktır. Dağlık Karabağ dışında işgal altındaki bölgelerin tamamının ya da bir kısmının Azerbaycan’a geri verilmesi; buna karşılık Azerbaycan’ın Karabağ’ın tümü üzerinde askeri seçeneği tamamen dışlaması olası mutabakat zeminini oluşturabilir. Karabağ’ın hukuki statüsü ve “kaçkınların” geri dönüşü bundan sonraki görüşmelerin esas konuları olacaktır. Bu noktada en önemli şey, Türkiye’nin sorunun çözümü için yaklaşık 20 yıldır süren çıkmazın yerine Ermenistan’ın güvende hissetmesini sağlayacak bir yumuşama politikasının çok daha yararlı olacağı ve sürecin bu şekilde ilerlemesi gerektiği konusunda Azerbaycan’ı ikna etmeye çabalamasıdır.

Minsk Grubu’nun ve Rusya’nın çabalarıyla Azerbaycan ve Ermenistan liderleri birçok kez bir araya gelmişlerdir. Her ne kadar zaman zaman Azerbaycan tarafından sorunun gerekirse savaş yoluyla çözüleceğine dair açıklamalar yapılsa da, taraflar arasında yapılan görüşmelerde sıkça dile getirilen “yenilenmiş” Madrid Prensipleri’nin yakın gelecekte sorunun çözümü için hareket noktası olacağı düşünülmektedir. Yenilenmiş Madrid Prensipleri hâlihazırda taraflarca tartışılmakta, iki taraf da en az tavizle en fazla kazanç elde edebilmenin yollarını aramaktadırlar. Madrid Prensipleri, önümüzdeki zaman diliminde de sorunun çözümü için tartışılmaya devam edecektir. Son zamanlarda Azerbaycan’ın bu yönde bir çözüme daha sıcak baktığı, Ermenistan’ın ise Dağlık Karabağ dışında işgal ettiği bazı bölgelerden ya da tamamından çekilmeye hazırlandığı şeklinde bilgiler verilmektedir.

Burada Türkiye’yi ilgilendiren birincil konu protokollerin akıbetinin ne olacağı konusudur. Kapalı kapılar ardında başlayan, futbol diplomasisi, yol haritası ve nihayetinde protokollerle Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde çıta tedricen yükseltilmiştir. Bu aşamadan sonra soykırım iddiaları ya da Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle protokollerin feshedilmesi Türkiye’ye daha fazla baskı yapılması neticesini verecektir. Zaten gönülsüz olarak, ekonomik, siyasi ve konjonktürel şartların zorlamasıyla masaya oturan Ermenistan bu bahane ile Türkiye’nin daha en baştan çözümsüzlüğü istediği yönünde propagandaya başlayacaktır. Eğer işgal ettiği bölgelerin bir kısmından ya da tamamından çekilirse ya da sınırı resmi olarak tanıdığını açıklarsa Türkiye de beklettiği protokolleri parlamentonun gündemine almalı ve gereğini yapmalıdır. Ancak, Ermenistan bu şekilde bir yol izlemezse, aynen Ermenistan Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi de protokollerin onaylanmasına

Page 17: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

10

dair Dağlık Karabağ sorununun çözümüne, sınırların tanınmasına ve tarafların birbirlerine karşı hiçbir gerekçeyle düşmanca kampanyalar yürütmemesine atıfta bulunan bir tavsiye kararı alarak protokolleri bekletmeye devam edebilir.

Daha önce de değindiğimiz gibi, Ermeni diasporası ve Ermenistan 2015 yılında sözde soykırımın 100. Yılı anmaları için hazırlıklar yapmaktadırlar. Türkiye’nin Ermenistan ile yakınlaşma ve ilişkileri normalleştirme çabasının başarıya ulaşması, diasporanın 100. Yıl anma faaliyetlerinin zeminini de sorgulamaya açacağından dolayı diaspora normalleşme girişimlerine şiddetle karşı çıkmaktadır. Buna karşılık Türkiye önümüzdeki 5 yıl içerisinde bu çabalarını sonuca ulaştırmak yoluyla diasporanın planlarını tam olarak gerçekleştirmesini engellemelidir. Bunun yolu süreci bitirmek değil aksine kararlı ama dikkatli bir şekilde yürütmeye çalışmaktır.

Güven Arttırıcı Önlemler

Bu bağlamda Ermenistan ile başlatılan diyalog süreci devam ettirilmelidir. İki ülke arasında imzalanan protokoller diyalog ve uzlaşı zemininin sağlanabilmesi adına tarihi önemdedir. Protokollerin parafe edilmesiyle sürecin hukuki boyutuna nokta konulmuştur. Bundan sonra siyasi süreç başlamıştır ve söz konusu politik süreçte iki ülke açısından “güven arttırıcı önlemler”in alınması çok büyük bir önem arz etmektedir. Güven arttırıcı önlemler geliştirilirken bazı ilkelerin göz önünde bulundurulması bu önlemlerin çerçevesinin belirlenmesi bakımından faydalı olabilir. Söz konusu ilkeler şu şekilde sıralanabilir:

İki ülke arasında alınacak önlemlere faaliyetlerle en basitlerinden başlamak,

Güven arttırıcı önlemleri adım adım geliştirmek,

Açık ve samimi olmak,

Her iki tarafta da bağımsız kişi ve kurumlarla çalışmak,

Görüş farklılıklarını dikkate almak,

Tarihsel olumlu ortak noktalara öncelik vermek,

Faaliyetler için çeşitli formatları öngörmek,

Faaliyetlerden verim alındığında ve olumlu gelişmeler söz konusu olduğunda faaliyetlere üçüncü taraflardan da (Azerbaycan, Gürcistan) katılımcı davet etmek.

Türkiye ve Ermenistan’ın dikkatle üzerinde durması gereken güven arttırıcı önlemler ise şu şekilde sıralanabilir:

Vilayetlerin yetkili olduğu sınır geçişleri; Sınır resmen açılmadan Ermeni plakalı kamyonların Gürcistan ve İran üzerinden Türkiye’ye

girişlerine izin verilmesi,

Bayramlar ve Yortular gibi özel zamanlarda veya belirli olaylarda sınır geçişlerine izin verilmesi,

Page 18: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

11

Sınıra mücavir köylerde yaşayanların düzenli biçimde sınır geçişlerine izin verilmesi,

Ayrıca şu anda sınır makamları sürekli temas halindeler ve bunun sürdürülmesi önemli.

Eğitim alanında;

Ermeni öğrencilere Türk Üniversitelerindeki öğrenimleri süresince burs verilmesi,

Üniversitelerin öğretim üyeleri ve öğrencilerinin değişimini esas alan bilimsel ve kültürel anlaşma yapılması,

Türk Üniversitelerinde (Doğu Anadolu illerinin bazı üniversitelerinde) Ermeni Dili ve Edebiyatı Bölümü kurulması ve bu dil eğitimi için Ermeni Üniversiteleri ile işbirliği yapılması,

Türk-Ermeni sorunlarının ayrıntılı analizine olanak sağlayabilecek ve bu konuda araştırmacı yetiştirmeyi hedefleyecek taraf ülkelerin üniversiteleri arasında yapılacak ikili anlaşmalara dayanarak ortak doktora programlarının açılması ve karşılıklı tez izleme jürilerinin oluşturularak eğitimin sürdürülmesi.

İletişim alanında; Değişik konularda Türk ve Ermeni uzmanların katılımları ile televizyon ve diğer medya

organlarında tartışma programlarının düzenlenmesi,

Belirli konular hakkında Türk ve Ermeni tarafların ortak açıklamaları.

Sosyo-kültür, turizm alanında ve iş girişimleri çerçevesinde; Erivan’da Yunus Emre Vakfı’nın bir merkez açması,

Ani’nin bir kültür merkezine dönüştürülmesi,

Ani köprüsünün Türkiye ve Ermenistan tarafından tamir edilmesi,

Sınırların geçişi konusunda ortak bir mekanizma oluşturulması,

Ermenistan’dan gelecek ziyaretçilere günlük izin verilmesi,

Özel sektör firmaları arasında işbirliği kurulma imkânlarının araştırılması ve bu arayışların devam ettirilmesi.

İşbirliği konusunda başka bazı fikirler; Aras nehri konusunda ve nehir etrafında araştırmaların yapılması,

İnsani konularda işbirliği yapılması,

Özel hava yolu şirketleri tarafından Erivan’a tarifeli uçuşların başlatılması,

Dünya Ticaret Örgütü’nde işbirliği imkânlarının araştırılması,

Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’ın katılımı ile ortak futbol turnuvalarının düzenlenmesi,

Page 19: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

12

Ermenistan’a giden Azerilerin pasaportları yerine ayrı bir kâğıda giriş tamponunun vurulması şeklinde yapılan uygulamanın Türkiye sınırını geçen Ermenilere de yapılması,

Türkiye’de eğitim gören Ermeni öğrencilere uzun vadeli vize verilmesi.

Mevcut işbirliği formatları: Deprem konusundaki işbirliği şu anda yürürlüktedir,

Düşünce kuruluşlarındaki araştırmacılar ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri aracılığıyla iki toplum arasında çeşitli işbirliği modelleri geliştirilmektedir. Bu anlamda ikili ilişkilerin geliştirilmesinde sivil toplum kuruluşları önemlidir. Yine aynı şekilde büyükelçiler arasında temaslar devam etmektedir. Ayrıca akademik alanda üniversiteler ve rektörler arasında buluşma ve temaslar sürmektedir. Kültür alanında da ortak sinema platformu ve karma orkestra gibi bir takım ortak kültürel faaliyetler gerçekleştirilmektedir,

Bu ortak faaliyetlerin genişletilmesi ve uygun iletişim politikaları ile görünürlük kazandırılması önemlidir.

Resmi düzeyde ele alınabilecek konular; Ermeni kamyonlarının Türkiye’ye girişi,

Ermeni ürünlerinin Türkiye’ye girişi,

İki ülke arasında para transferleri imkânının araştırılması,

Parlamento üyeleri arasında temasların başlatılması,

AB ile işbirliği konularında deneyim paylaşılması.

Page 20: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

13

SONUÇ

Türkiye ve Ermenistan arasındaki bu güven arttırıcı önlemler paketi uygulanmaya çalışılırken, iki ülkenin eş güdüm içerisinde davranmasına dikkat edilmelidir. Başka bir ifadeyle, protokollerin iki ülkenin iyileşme sürecine kattığı dinamizm ve ivme, karşılıklı ve senkronize adımlar atılarak yapılmalıdır.

Diğer taraftan, Ermenistan lehine alınacak güven arttırıcı önlemler Azerbaycan lehine atılacak adımlarla desteklenmelidir. Türkiye, Ermenistan ile olan ilişkilerinde Azerbaycan’ı da göz önünde bulundurmak durumundadır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorun “Azerbaycan’a rağmen” anlayışıyla çözülemez. Zira tarihi ve kültürel bağlar, uluslararası enerji ve ulaşım hatları göz önüne alındığında Türkiye için Kafkaslarda öncelikli ülke hiç şüphesiz Azerbaycan’dır.

Ancak bunun yanın sıra, komşularıyla sıfır sorun yaklaşımı ile çevresinde bir güvenlik ve barış kuşağı oluşturarak diplomatik manevra gücünü ve alanını genişletmek isteyen Türkiye’nin “ya Azerbaycan ya Ermenistan” deme lüksü yoktur, aksine “hem Azerbaycan hem Ermenistan” yaklaşımı çıkarları gereğidir. Azerbaycan'ın itirazları nedeniyle Ermenistan ile başlayan yakınlaşma girişimleri sonlandırılırsa hata yapılmış olur. Ermenistan’ın işgal ettiği bölgelerden çekilmesi, Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişkinin kurulması ve sınırın açılmasıyla Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinde eş zamanlı bir iyileşme mümkün olabilecektir. Türkiye–Ermenistan ve Azerbaycan–Ermenistan ilişkilerinin eşzamanlı olarak iyileşmesi kısa ve orta vadede Kafkaslarda çatışma potansiyelini önemli ölçüde azaltacaktır.

Page 21: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya

Türkiye-Ermenistan İlişkileri

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

14

Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 1972 yılında doğdu. 1994 yılında Hacettepe Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Yüksek Lisansını 1999 yılında Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Tarih Bölümü'nde "20. Yüzyıl Türk-Rus İlişkilerinde Aktüel Problemler" konusunda tamamladı. Doktorasını 2005 yılında “1990’lı yıllarda Türkiye-Rusya İlişkilerindeki Aktüel Problemler” Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. 1996–2006 yılları arasında Nijniy Novgorod Devlet Dilbilimi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Doktorasını tamamladıktan sonra 2005–2006 yılları arasında Nijniy Novgorod Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi Bölgesel Araştırmalar Bölümü’nde de öğretim görevlisi olarak görev yaptı. 2005–2007 yılları arasında TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Rusya (Moskova) temsilciliği görevinde bulundu. Şubat 2007'de Moskova Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği tarafından "Nijniy Novgorod Devlet Dilbilimi Üniversitesi Türk Kültür Merkezi'nde yaptığı güzel çalışmalar ve Türk eğitimci profilinin en güzel şekilde yansıtılmasına ilişkin gösterdiği başarılar nedeniyle" TC Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşekkür Belgesi ile ödüllendirildi. 2007 yılında akademik çalışmalarını tamamlayarak Rusya'dan ayrıldı. Temmuz 2007-Ocak 2008 tarihleri arasında İngiltere'nin Leicester şehrinde İngilizce eğitimi aldı. Şubat 2008-Ağustos 2009 tarihleri arasında BİLGESAM (Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi) araştırma koordinatörü ve proje yöneticisi olarak çalıştı. Halen Rusya masasında uzman olarak çalışmaktadır. Eylül 2009'dan itibaren İstanbul Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü'nde Yrd.Doç.Dr. olarak çalışmaya başlamıştır. Türkiye-Rusya ilişkileri üzerine hazırlanmış raporları, yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış makaleleri, Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda bir kitabı bulunmaktadır. İyi derecede Rusça ve orta derecede İngilizce bilmektedir.

Page 22: TÜRKİYE ERMENİSTAN İLİŞKİLERİ · Türkiye’nin yukarıda değindiğimiz yakın ve uzak çevresinde izlediği barışı sağlamaya yönelik yapıcı politikalarının Kafkasya