telif kimi korur

11
s a n a t y a z ı l a r ı Grafik Tasarım Dergisi sayı: 38 * Eylül-Ekim 2010 TElİf Yasası Kİmİ Korur, YaraTıcısını mı, sahİbınİ mİ? * Köksal ÇİfTÇİ [email protected]

Upload: koeksal-ciftci

Post on 28-Mar-2016

251 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Bu makale, tellif yasası diye bilinen FSEK in üreten sanatçıyı değil, onu satın alan mal sahibini koruduğunu yasa maddelerini çözümleyerek kanıtlamaya çalışmaktadır.

TRANSCRIPT

Page 1: telif kimi korur

s a n a t y a z ı l a r ı

Grafik Tasarım Dergisi sayı: 38

*Eylül-Ekim 2010

TElİf Yasası Kİmİ Korur,

YaraTıcısını mı, sahİbınİ mİ?

*K ö k s a l Ç İ f T Ç İ

k o k s a l c i f t c i @ h o t m a i l . c o m

Page 2: telif kimi korur

TElİf Yasası Kİmİ Korur,

YaraTıcısını mı,

sahİbınİ mİ?

Köksal ÇİFTÇİ[email protected]

Page 3: telif kimi korur

Hep kuram hep kuram, o da bir yerekadar, aynı temayı işlemek bazen insandakabak tadı keyifsizliği yaratıyor. Kararımkesin, bu kez eski deyimle nafakamız, yenideyimle günlük ekmek paramız üstüne kafayoracağım ve hukuksal uygulamalardandoğan endişelerimi meslektaşlarımla pay-laşacağım.

Yaptığım bir tür dertleşme sayılsın.Sanırım 90’lı yılların ortalarıydı. Çevre

karikatürleri çizmekten hoşlanan çok yakınbir arkadaşım, Sincan Belediyesi’ne davaaçmış. Gerekçelerinde haklı. Çünkü sözkonusu kurum, arkadaşımın işlerinin kopy-alarını alarak belediye tanıtımında kullanmış:Broşür yapmış, el ilanı bastırmış, afiş ve bill-board olarak kent duvarlarına astırmış.

Ne izin alma, ne de emeğinin karşılığınıödeme söz konusu.

O yıllar, sinema ve müzik emekçilerinin1951’de oluşturulmuş Fikir ve Sanat EserleriKanunu’nun elden geçirilerek çağdaşlaştırıl-ması için çabalarını yoğunlaştırdığı yıllar.Herkes mevcut yasanın Avrupa Birliğidüzeyine çekilmesi yanlısı. Eğer yasa söyle-nen düzeye çekilirse yaşamını çizimlesürdüren bizler de bundan nasibimizi ala-cağız. Bu nedenle sinema ve müzik emekçi-lerine destek veriyoruz.

Değişiklik için 1983’te ilk olumlu adımatılmış, bazı maddeler değiştirilerek iyileştir-ilmiş. Önemli adım 1995’te atılıyor ve yenideğişiklikler yapılıyor. Bu, umut verici

gelişme. Nitekim, işin arkası geliyor ve 2001ve 2004 arasında mevcut yasada köklüdeğişiklikler yapılıyor. Son olarak 2008’de -bilgisayar suçları eklenerek- ceza yasalarıgüncelleniyor ve Avrupa Birliği’nin hukukdüzeyine ulaştırılıyor.

Yanılmıyorsam sözü edilen dava,1995’in estirdiği o umut rüzgarının etkisiyleaçılmış.

Kanıtlar toplanıyor, mahkeme dosyaharcı yatırılıyor, ücreti ödenerek avukat tutu-luyor, dilekçe yazılıyor, dava başlıyor.

Arkadaşımın içi rahat: Öyle ya, her şeyortada ve görsel. Kazanılması ne kadar sürerki!

Dava uzadı, 2000’li yıllara sarktı.Kısacası 2001’deki Avrupa Birliği’ne

uyum yenilemesi pek bir işe yaramadı ve(belki 35. maddenin ‘alenileşmiş eser’hükümleri işletildi) arkadaşım davayı kay-betti. Onca giderine bakılmaksızın, ondanmahkeme masrafını ödemesini istediler.Ödemiyor ve hapse atılacak olsa bile öde-meyeceğini söylüyor.

Bu olay bende dönüm noktası oldu veFikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na kuşkuylayaklaşır oldum. İş o boyuta geldi ki, ben artıkbu yasanın yaratıcı sanatçıyı değil, sanat es-erine şu veya bu yolla sahip olmuş mal sahib-ini koruduğuna inanmaya başladım.Yazacaklarıma bir göz atın ve doğru olup ol-madığına siz karar verin.

* 3

Telif Yasası Kimi Korur,Yaratıcısını mı, Sahibini mi?Köksal ÇİFTÇİ cif tc i@hotmail .com

Gi riş

Çizeri henüz 50 yaşında bile yokken mahkumederek yargıç ona, 70 yıl önce öldün, eserlerin kamu malı oldu, demiş oldu.

Page 4: telif kimi korur

İki noktanın altını çizmek isterim:1- Ara ara sözü edilen Fikir ve Sanat

Eserleri Kanunu maddelerine göndermeyapıyor olmam, konuyu hukuk açısındantartışıyorum anlamına gelmemeli. Bu yazı,bir sanat insanının kendisini ve meslek-taşlarını ilgilendiren yasa maddelerini değer-lendirişi olarak okunmalıdır. Şunu iyi bilirimki hukuksal inceleme bilimsel yöntem ister,bu da meslekten hukukçunun görevidir,benim gibi sanat eğitimi almış bir emekçinindeğil. Bu bakımdan haddimi aşmamaya ola-bilecek en yüksek özeni gösterdiğimin bilin-mesini isterim.

Bu nedenle hukuksal girişimde bulun-mak niyetinde olan sanatçıların, benimyazdıklarıma itibar etmemelerini, konuyumutlaka bir uzman hukukçuya taşımalarınıöneririm.

2- Aşağıda yazılanlarla kimseye olumluya da olumsuz bir telkinde bulunmakniyetinde değilim. Amacım kişilerin aklınıçelmek ve yasal haklarını kullanmaktan cay-dırmak değil, duruma ayna tutmak. Buyasayla hangi olanaklara sahip olduğumuzuve hangileri için yasanın yetersiz kaldığınıgöstermeye çalışmak.

Bu nedenle, hak kaybına uğradığınıdüşünen meslektaşlarımın -söylediklerimdehaklılık payı olsa bile- özgür iradelerini kul-lanak karar vermelerini isterim.

ıYasanın mantığı ve İşlerliğia- sanatçı ve sahiplikYasa koyucunun, ne denli iyi niyetli

olursa olsun, elinden başkası gelmez. Çünkükapitalist sistemde yaşıyoruz, yasaların dasisteme uygun hazırlanması gerekir. Yani sis-temle sanatçı arasındaki uyum, bu yasalarlasağlanır.

Sistem kapitalist olduğundan sanatsalüretimlere birer ticari mal gözüyle bakmazorunluluğu vardır. Telif kavramı da zatenpara konusunu içermektedir ve eserin kul-lanımından doğan sanatçı hakkını işaret eder.Bu yüzden bir sanat eserinin alım-satımıhakkında hüküm verebilmek için doğaldır kio eserin bir sahibinin olması gerekir. Mevcut

yasa da zaten ilk önce onu tespit ediyor.Bu bağlamda bizim Fikir ve Sanat Eser-

leri Kanunu’muz Madde 8’de der ki:‘Bir eserin sahibi onu meydana ge-

tirendir.’Fazla yol almadan araya gireyim. Hani,

Tanzimat’tan beri basın için ‘Matbuat kanundairesinde serbesttir, sansür edilemez.’ denir.Bu madde, Cumhuriyet döneminde ‘Basınhürdür, sansür edilemez’ diye yinelenerekyürürlükte tutulduğu halde basın tarihimiznasıl sansür tarihi olmuşsa, ‘Bir eserin sahibionu meydana getirendir.’ yasa maddesi debenzer kaderi paylaşmaktadır.

Şimdi konumuza geri dönelim:‘Bir eserin sahibi onu meydana ge-

tirendir.’ ifadesi -basın sansür edilemezifadesi gibi- ilk bakışta son derece koruyu-cuymuş gibi görünmektedir. Öyle ya, yasabir resmin, bir şarkının, bir senaryonunsahibi, onu yapan, besteleyen ve yazandır,diyor. Bundan daha açık bir ifade ve yasalkoruma olabilir mi?

Bundan kuşkuluyum.Yasa tümcesini yaşamın başka bir

alanına uygulayalım, bakalım nasıl birgörüntü verecek.

Yasa maddesi şöyleydi:‘Bir eserin sahibi onu meydana ge-

tirendir.’(Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Edisam,

2004. Ayrıca son değişiklikleri görmek için:http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/957.html)

Bu maddeyi şöyle değiştirmeyi deneye-lim:

‘Bir çocuğun sahibi onu doğurandır.’Bir anne için sanki çocuğu bir malmış

gibi onun sahibi olması kavramı beni rahatsızetti. Sizi de etmiş olmalı.

Bir anne, bir çocuğun yalnızca annesidir.Sanatçının eseri karşısındaki durumu da

böyledir. Yani, sanatçı, yarattığı eserin -tuhafgelebilir ama- annesidir, sahibi değil.

Bir başka türlü söylersek, annelik,doğayla uyumlu, insan merkezli, sahiplik isemeta merkezli bir tanımlamadır. Sistem,metayı muhatap almaktadır.

Sistem sanatçıyı sahiplik konumuna in-4

Özellikle ressam, yaptığı resmin ne kadar süresahibi kalabilir? Bir ay önce yaptığı eser ilksergide satılırsa ürün sahipliği bitmez mi?

N. Berberyan bu karikatürü 1876’da Hayal Der-gisi’ne çizdi, o yıl yayımcı Teodor Kasap yasaya

muhalefetten 3 yıllığına içeriye alındı.

Page 5: telif kimi korur

dirgedikten sonra ticaret hukukunu devreyesokmaktadır. Artık ortada bir sanatçı yoktur.Yapılan ticarette bir satıcı ve bir alıcı vardır.

Çağdaş sanat bazen birkaç sanatçının or-taklığıyla üretilmektedir. Bu nedenle bir es-erin birden fazla sahibi bulunmaktadır.

Yasa bu durumu da göz önüne almıştırve Madde10’da şöyle demiştir:

‘Birden fazla kimsenin iştirakiylevücuda getirilen eser ayrılmaz bir bütünteşkil ediyorsa, eserin sahibi onu vücuda ge-tirenlerin birliğidir.’

Madde 10’un devamını okuyalım vesanatçının taşındığı son noktayı görelim:

‘Birliğe adi şirket hakkındaki hüküm-ler (ticaret hukukuna gönderme kç) uygu-lanır.’

Yasa karşısında artık siz sanatçı değil, biraraya gelip ortaklık kurmuş küçük esnaf-sınız.

Bu indirgenme sizi hak kaybına götürür.Örnekleyerek açmaya çalşalım:Diyelim üç usta sermaye ve emeğini bir-

leştirerek ayakkabı üretimi atelyesi kurdu,adi ortak oldular. Ürettiklerini sattıklarındasorunları biter. Çünkü satılan ayakkabı giy-ildikçe gün gün eskir, ticari açıdan değer kay-bına uğrar, bir iki yıl sonra ise beş para etmezhale gelir.

Oysa birkaç sanatçı birleşip film yaparsave satarsa, film, alanın elinde gün gün ticarideğer kazanır. Eskimediği gibi yıllar içindefiyatı sürekli artar. En son antika olur ve kim-senin değer biçemeyeceği noktaya ulaşır.

Bu birbirine zıt iki disiplini aynıymışgibi algılayıp adi ortaklık düzeyinde çözmegirişimini ne hukukla, ne de akılla bağ-daştırabiliyorum. Bağdaştıran var mı,bilmem.

b- sanatçı sanatçı KalmalıSistem kapitalist ve yasalar sisteme

uygun yazılmak zorunda, bunu biliyoruz.Fakat, sistem değişikliği olmadan, bu sistemiçinde farklı tanımlama ve uygulama olamazmı? Ben olabileceği inancındayım. Örneğin,Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun az önceanılan 8. maddesi -yasa yapım tekniğine uy-

masa da- sistemi zorlamadan şöyle düzen-lenebilirdi:

‘Eser, sanatçının yaratısıdır. Yaratı ürünkonumuna indirgenemez. Nasıl bir annedünya var oldukça çocuğunun annesi olarakkalacaksa, eser de dünya var oldukçasanatçının yaratısı olmayı sürdürecektir.Eser, bu bağlamda satılamaz, sanatçınınizniyle ücret karşılığı el değiştirir; tıpkı birannenin oğlunu fabrikaya işçi vermesi gibi.Esere sahip olan, eseri yaratan sanatçıdandaha fazla hakka sahip olamaz. Satın alankişi, söz konusu eseri sanatçının istediğitarzda korumaya zorunludur. Satın alan kişieseri -ilk alımdan daha ucuz olmamak kay-dıyla- bir başkasına satabilir. Bu satışyapılırken mal sahibi sanatçının yazılı olu-runu almalıdır. İlk alımdan pahalıya satılanbu eserden yüzde on oranın altına düşmemekkaydıyla sanatçıya net pay verilir. Bedelbanka aracılığıyla yapılır. Vergiler sahibe aitolur. Bu hak, sanatçı ölene dek sürer. Mi-rasçılar ise eser her satıldığında yüzde beşoranının altına inmemek kaydıyla pay alırlarve ödeme yine banka aracılığıyla yapılır.Sanatçı sergi açacağı zaman sahip olan kişieseri yaratıcısına tartışmasız -ama geri almakkaydıyla- teslim eder. (17. madde bunadeğinmiş gibidir; şöyle: Eserin tek ve özgünolması durumunda eser sahibi, kendisine aitolan tüm dönemleri kapsayan çalışma vesergilerde kullanmak amacıyla, koruma şart-larını yerine getirerek iade edilmek üzereeseri isteyebilir.) Eser uygunsuz yerlere asıla-maz, çalınamaz, gösterilemez. Eserin özen-sizlik yüzünden zarar görmesi halinde sahip,sanatçıya o günkü piyasa bedelinin yarısınıöder.’

Aslında önerimizin yarısısı 2004 yılındatadil edilmiş 45. maddesiyle ve daha sonraBakanlar Kurulu Kararıyla yaşama geçir-ilmişe benziyor. Bu sevindirici, darısı öner-imizin diğer yarısının başına, diyelim.

2006’da çıkmış söz konusu kanun hük-mündeki kararnamenin içeriği özetleşöyledir:

‘MADDE 1 -(1) Mimari eserler hariçolmak üzere ..güzel sanat eserlerinin asıllarıile eser sahibinin kendisinin sınırlı sayıda 5

Hukuk gereği adi ortaklık yasasına tabi olarakçalışan iki insan grubu. Üstteki emekçiler

ayakkabı, alttaki emekçiler sinema üretiyorlar.

Page 6: telif kimi korur

meydana getirdiği veya ..eser sahibi tarafın-dan imzalanmış ..özgün eser olduğu kabuledilen kopyaları ile ..el yazısıyla yazılmışeserlerinin asıllarından biri, eser sahibi veyamirasçıları tarafından bir defa satıldıktansonra, koruma süresi içinde, bir sergide veyaaçık artırmada yahut bu gibi eşyayı satan birmağazada veya başka şekillerde satış konusuolarak el değiştirdikçe, bu satış bedeli ile birönceki satış bedeli arasında açık bir nispetsi-zlik bulunması halinde, her satışta, satışıgerçekleştiren gerçek veya tüzel kişi tarafın-dan eser sahibine, o ölmüşse ..yasal mi-rasçılarına ve eşine, bunlar da yoksa ilgilialan meslek birliklerine bedel farkı üzerindenaşağıda belirtilen oranlarda pay ödenir:

a) Birbirini takip eden iki satış arasındakifarkın % 50 ile % 100 arasında olması duru-munda farkın % 10'u.

b) Birbirini takip eden iki satış arasındakifarkın % 101 ile % 200 arasında olması du-rumunda farkın % 9'u.

c) Birbirini takip eden iki satış arasındakifarkın % 201 ve üzeri olması durumundafarkın %8'i.

(2) Bedeli 5000 YTL'yi aşmayan satışlarpay verme borcundan muaftır.’

Kaynak: http://www.resmi-gazete.org/

c-Parayı Koyan, sanatçının Önüne

GeçerTekli sahiplilikte alıcı/sahip, sanatçıyla

yüz yüzedir. Eğer arada menajer yoksa eserinbedeli -ressamda olduğu gibi- doğrudanyaratıcısının eline geçer. Bu daha az sorunlubir durumdur.

Birçok sanat dalında çoklu sahiplikesastır. Örneğin bir sinema eseri oluşturmakniyetindeyseniz, başka disiplinlerin ürettiğideğerlere gereksiniminiz var demektir.Senarist metni yazar, bir başkası diyalogyazar, yönetmen her şeyin başıdır, müzisyenözgün müzik besteler. Tümü toplanır ve tekbir sinema eseri oluşturulur. Bu nedenlesahipler de çokludur.

Söz konusu yasa, 9. maddesini bu önemlisorunu çözmek için ayırmış; şöyle:

‘Sinema eserinde; yönetmen, özgün

müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalogyazarı, eserin birlikte sahibidirler.’

Sanki tespit doğru da yasal tanımlamadabir eksiklik var gibi.

Biz, yönetmeni, senaryo yazarını vemüzik bestecisini önemsiyoruz. Listede ol-mayı hak ediyorlar. Bunlar bir film için ol-mazsa olmaz yaratıcılar. İyi de bu ortaklıktagerçek sanatçı olan oyuncu neden yok? Sanatyönetmeni sıradan set işçisi midir? Dekor-kostüm yaratıcısı marangoz-terzi olarak mıdeğerlendiriliyor? Kameraman şipşakçı mı?

Yasa koyucu şöyle düşünmüş olabilir:‘Kameraman yalnızca yönetmenin gös-

terdiği şekilde tespit yapar, bağımsızdavranış göstermesi, yönetmenin istemediğigörüntüyü çekmesi söz konusu olamaz.Oyuncu, yönetmen ne isterse onu oynamakzorundadır, keyfi, özgün hareket edemez.Dekor-kostümcü zaten hem senaryonungerektirdiği görseli uluşturur, hem de yönet-menin zihninde oluşan kostümü hazırlar,mekanı kurar. Bu durumda onlar yaratıcısanatçı değil, icracı sanatçı konumundadır-lar.’

Eğer böyle bakılacaksa senaristin vediyalog yazarının da yönetmen karşısındakikonumu oyuncuyla aynıdır. Kim, her senaryoyönetmen değişikliği olmadan yazıldığı gibiçekilmektedir, diyebilir? Diyaloglar yönet-men müdahalesiyle hep yeniden yazılmazmı?

Deniliyor ki, icracı sanatçılar 80.maddeyle koruma altına alınmışlardır.

FSEK’in söz konusu 80. maddesi yak-laşık 6 sayfa. Bu madde ağırlıklı olarakmüzikle ilgili icracılardan sözetmektedir. Altısayfada tek sözcükle bile oyuncudan bahisyoktur. Yani oyuncu, kameraman, sanatyönetmeni, dekor-kostümcü icracı sanatçıolarak bile koruma altına alınmış değildir.

Bu madde bile sanatçıdan çok, parayıkoyanı, yapımcıyı özenle koruma gayretiiçindedir.

İlginçir, sanatçı olmayan tek kişi deodur!

*Yönetmen, senarist ve müzisyene döne-

lim.6

Yasal mirasçılar, eser sahibi öldükten itibaren70 yıl telif alır. Bu miras genelde oğullar içinTimur Selçuk’ta olduğu gibi paradan öte bir

şeydir.

Sanatçının eserinin ikinci satışından pay al-masını öngören yasa yeterince koruyucu;karar bakana bırakılmamak kaydıyla...

Page 7: telif kimi korur

Yasa metnine bakan, hiç olmazsa buemekçilerin hakkının korunduğunu sanır.

Durum hiç de öyle değil.10. maddenin 2001 yılında aldığı ek, on-

ları bu haktan mahrum etmektedir veherkesin tepesine, parayı koyan yapımcıyıtaşımaktadır.

Söz konusu ek madde şöyle:‘Birden fazla kimsenin iştiraki ile

vücuda getirilen eser, ayrılmaz bir bütünteşkil ediyorsa bir sözleşmede veya hizmetşartlarında veya eser meydana getirildiğindeyürürlükte olan herhangi bir yasada aksiöngörülmediği takdirde birlikte eser üze-rindeki haklar eser sahiplerini bir araya ge-tiren gerçek veya tüzel kişi tarafındankullanılır.’

Kimdir bu gerçek ve tüzel kişi?Yasa bu konuda ayrıntıya girmemiş.

Fakat yasanın tümüne baktığınızda, dolaylıda olsa, karşınıza yine yapımcı çıkmaktadır.

D-birkaç ayrıntı DahaMadde 16’nın 2001’de eklenen bölümü,

gerçekten sanatçıyı korur nitelikte. Aynen aktarıyorum:‘Eser sahibi, kayıtsız ve şartsız olarak

yazılı izin vermiş olsa bile şeref ve itibarınızedeleyen veya eserin mahiyet vehususiyetini bozan her türlü değiştirilmelerimenedebilir. Menetme yetkisinden buhususta sözleşme yapılmış olsa bilevazgeçmek hükümsüzdür.’

Yasa, sanatçıyı sanatçıya karşın korurniteliktedir. Buna ben şapka çıkarırım.

Örneğin, bir genelev patronu bir şarkıcı-dan kendini saklayarak beste alsa ve onu iş-yerinde sürekli çalsa ne olur? Olasılıkla oşarkı ve şarkıcı bir süre sonra genelev şarkısıve şarkıcısı olmakla damgalanır.

Davaya bakmakla Fikri ve Sınai HaklarMahkemeleri görevli. Sanıldığından fazlasanatçı bu tarz mağduriyetler nedeniyle davaaçıyor ve büyük çoğunluğu kazanıyormuş.

Yasada baştan güçlü caydırıcılık hüküm-leri yok. Kişi suç işliyor, cezasını alıpparasını ödüyor ve suç işlemeyi sürdürüyor.

Damğalanmış bir sanatçının uğradığı

yaşamsal zararı hangi para telafi edebilir?*Madde 18 şöyle düzenlenmiş:‘Mali hakları kullanma yetkisi mün-

hasıran eser sahibine aittir.’İyi de diyelim kişi kitap yazdı. Bunun

yayımlanması, dağıtılması ve parasının tahsiledilmesi gerekiyor. Kaç yazar bunun altındankalkabilir? Mecburen yayımcıya gidecektir.Bilinir ki yayımcı bir sözleşmeyle neredeyseyazarın tüm mali haklarını elinden almak-tadır.

Bundaki suistimali önlemek için yasanındevamına ekleme yapılmış, şöyle:

‘Bir eserin yapımcısı veya yayımcısı,ancak eserin sahibi ile yapacağı sözleşmeyegöre mali hakları kullanabilir.’

Sözleşme yapmış bir sanatçı yukarıdakimetnin yayımcı için bir anlam ifadeetmediğini bilir. İmzayı atarsınız, kendinizipatronun merhametine bırakırsınız.

O size yüzde 10’un altında bir pay önerir.Aslında bu iyi bir orandır. Ne var ki ipleryayımcının elindedir ve size vereceği paranınmiktarını o keyfince belirler.

Konuyu, yaşanmış bir olayı ad vermedenaktararak örnekleyelim:

Ünlü bir yayımcı, yazarının adı ne-deniyle ortanın üstünde satış yapacağınıbildiği bir öykü kitabını basar. Kitap dağıtım-cıya verilmek üzere depoda beklerkenyayımcı yazarı çağırır ve ona eserinden 3 binadet bastığını ve kitabın 5 TL’den satışasunulacağını söyler. Bütün masrafları, vergipayını, dağıtımcı bedelini ve genel gider-lerini kitapların tümü satılmış gibi kazançtançıkarır, elde kalan paranın yüzde 10’unu birçek üstüne yazarak yazara uzatır. Yazar,söylenen sayıda basılmış kitabın 5 TL’liksatıştan tüm haklarını peşinen aldığını beyaneden sözleşmeyi imzalar.

Yazar ertesi gün çekini bozdurmak içinbankaya giderken semt kitapçısına uğrar veeserinin dağıtılıp dağıtılmadığını kontroleder. Eser dağıtılmıştır, fakat fiyatı yayım-cının söylediği gibi 5 TL değil, 10 TL’dir.

Elde Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu var.Hak kaybına uğrayan yazar bu yasanın hangimaddesi gereği dava açacak? 7

Yasa yönetmen, senarist, diyalog yazarı veözgün müzik bestecisini filmin ortak sahibi

sayıyor. Oyuncu, kameraman ve dekorcu nedenyok?

Bir ressam Kuş Ressamı, bir oyuncu TecavüzcüCoşkun, bir yazar da köy yazarı olarak anıldıve ömür boyu bu yakıştırmalarla yaşadılar.

Page 8: telif kimi korur

*Yine ünlü yayımcılarımızdan birisi için

şunlar söylendi:‘Kaldırım korsanlığı başlayınca dağıtım-

cıya yüzde 50 pay vermek yerine,yazarlarının kitaplarından fazla basarak kor-sana verdi.’

Rakiplerin çıkardığı bir söylenti olabilir,fakat hiç de mantıksız değil.

Yasa var ama içinde söz konusu yayım-cıyı engelleyecek yasa maddesi yok.

ııaçılan Davalar-alınan sonuçlara-Dava Kazanan sanatçı Var mı?Onca zamandır bu işlere kafa yorarım,

kulağım söylenenlerdedir, bugüne dek telifdavası açıp kazandığını belgeleyen tek birsanatçıya rastlamadım. Kazanan yok mudur?Bilemiyorum, belki vardır.

Girişte anlattım, bir arkadaşım dava açtıve kaybetti. Hem de olmayan bir gerekçeyle.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 27.maddesi açık ve net söylüyor:

‘Koruma süresi eser sahibinin yaşadığımüddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıldevam eder. ..Sahibinin (sanatçının denmekisteniyor kç) ölümünden sonra alenileşeneserlerde koruma süresi ölüm tarihindensonra 70 yıldır.’

Bu, şu demektir: Sanatçı, yaşadığı süreceeseri üstünde tam hak sahibidir. Ancakölümünün üstünden 70 yıl geçerse sanatçınıneseri kamuya mal olur ve hiç kimse bu eserinkullanımından pay isteyemez. Örneğin,Ömer Seyfettin öleli 90 yıl olmuş. Yasauyarınca yayımcılar 20 yıldır bu yazarıneserlerini kimseye pay ödemeksizinbasabilmektedirler.

Oysa arkadaşımın kaybetme gerekçesi,eserlerinin kamuya mal olmuş olmasıdır.Sanırım 35. maddenin ‘alenileşmiş eser’hükümleri işletilmek istenmiş. Tuhaf olan,arkadaşım yaşıyor ve henüz kendisi 70yaşında bile değil. Yaşayan bir kişinin eserinasıl kamuya mal olabilir, anlamış değilim.

Bir başka arkadaşımın karikatürlerleoluşturulmuş İstanbul haritasını bir konfek-

siyon firması izinsiz olarak eşarplara basmış.Dediler ki bu arkadaş dava açmış, kazanmış,10 bin dolar bedel almış. Duyunca merak-landım, bürosuna gittim. Dava açmadığını,firma yetkilileriyle konuştuğunu söyledi.Firma, eşarpları özel bir etkinliğe sun-duğunu, kabul ettirdiğini, para aldığını, eğerdava ederse işlerinin bozulacağını vekomitenin bu nedenle verdiği parayı geriisteyeceğini anlatarak kendisine sözü edilen10 bin doları hiç tartışmasız vermiş. Yani or-tada kazanılmış bir dava yok.

Bu yazıyı yarılamışken bir meslektaşımortak e-posta grubumuza bir ileti gönderdi.Yıllar önce çocuklar için oyuncak maketleryapmış, bir gazete bu maketleri promosyonolarak dağıtmış. Anlaşması olmayan birbaşka gazete, izin almaksızın ve telif öde-meksizin söz konusu maketleri alıp kullan-mış. Arkadaşımız gazete hakkında davaaçmış. Beş yılın sonunda davayı kazandığınımüjdeliyor. Ne var ki gazete ve yayın grubudavayı bir üst mahkemeye taşımış.

Dilerim üst mahkeme davayı onaylar.Bozarsa arkadaşımı bir 5 yıllık masraf vebekleme daha bekliyor.

Adliyeyle ilişkili bir tanıdığım,Kalem’deki raflarda duruşma sırasınıbekleyen 2001 yılından kalma davadosyaları gördüğünü söyledi!

Bunu da mahkemelerin yüküne verelim.b-mahkeme masrafları ne Tutar?Baştan söyledim, kimseye dava açıp aç-

maması konusunda telkinde bulunmuyorum.Yalnız gördüğüm kadarıyla sanatçıların pekçoğu, bir avukat tutarak ve savcılığa dilekçevererek sonuca gidilebileceği yanılgısı için-deler. Amacım bu konumda olan meslek-taşlarıma teknik bilgi vermek, yürürlüktekiyasayla kendilerini nelerin beklediğinibilmelerini ve hazırlıklı olmalarını sağlamak.

Saymaya başlayalım:1- Avukat tutacaksınız ve dava bitinceye

dek ona anlaşmanız doğrultusunda paraödeyeceksiniz. Yaklaşık 1000 TL ile işebaşlarsınız. Unutmayın, davalar en az 5 yılsürüyor, 10 yıl sürenini duymuşluğum vardır.

2- Davanın açılabilmesi için adliyeye8

Page 9: telif kimi korur

belli bir miktar para yatırmanız gerekmekte-dir. Yanılmıyorsam 10.000 TL’lik bir davanınbaşvurma harcı 183.28 TL. Buna bağlı olaraktanık dinlenmesi gerektiğinde kişi başına or-talama 25 TL ve bunların posta masraflarıiçin de bir o kadar ücret ödemeniz gerekmek-tedir. Bu da toplam yaklaşık 250 TL demek-tir.

(Aşağıdaki bağlantıyla siz de harç hesabıyapabilirsiniz:

http://www.hukuki.net/hesaplama/dava-masrafihesaplama.php)

3- Davanın ilerleyen aşamalarındayargıç, bilirkişi raporuna gereksinim duyar.Teknik konu olduğu için bu tür davalardagenellikle sizinle aynı sanattan biri ya dasanat eğitimcisi, hukukçu ve mali müşavirolmak üzere 3 bilirkişiye görev verilir. Herbilirkişinin aldığı ücret (2010 yılında) 500TL’dir. Bir rapor çıkması için 1500 TL paraödemeniz gerekebilir. Yargıç bilirkişiheyetinden ek rapor isteyebilir, bu da kişibaşı ortalama 100 TL’den 300 TL tutar.Bilirkişilere itiraz edilirse ve yargıç yenibilirkişiler tayin ederse hazırlıklı olun, tümbu masrafları sil baştan yapmanız gerekecek-tir.

4- Davanın görünen- görünmeyen pekçok masrafı olur. Bunun için de 5 yıl için bir500 TL ayırmanızda yarar var.

5- Eğer davayı kaybederseniz devlet siz-den ayrıca mahkeme masraflarını ve karşıtarafın ödediği avukat ücretini isteyecektir.

6- Davayı kazanırsanız zarara uğra-mazsınız, çünkü yaptığınız masrafıntamamına yakınını karşı taraf size öder.Avukatınızın ücreti buna dahildir. Ayrıcatalep ettiğinize yakın bir para da alabilirsiniz.Bazı davaların çok sembolik miktarlarlasonuçlandığını da unutmamanız gerek-memektedir.

Kısaca söylersek, dava açmak sizeuygun geliyorsa, risk etmeniz gereken endüşük miktar, toplam 3000-4000 TL arasın-dadır.

Buna ortalama 5 yıllık avukatlık ücretidahil değildir. Miktarını bir avukata sorupöğrenin, genel giderin üstüne ekleyin.

Belki moral bozucu ama gerçek bu.

Yasanın sizi koruduğuna inanıyorsanız,risk yok, korkmayın, davanızı açın.

ıııÇözüm Önermek olası mı?Bunun kesin çözümü sosyal devletten

geçer. Oysa günümüzde bu tür örgütlen-menin izi bile kalmadı. Onun için öneriler-imizi yeni sisteme göre oluşturmakzorundayız.

a-Yasalardaki Tanımlar DüzeltilmeliYukarıda değindik, başta Fikir ve Sanat

Eserleri Kanunu’nun 8. maddesindeki ‘bireserin sahibi onu meydana getirendir.’ tanımıhatalıdır ve sanatçıyı zora sokar durumdadır.

Eğer tanım vazgeçilmez ise sanatçınınsahipliğinin sınırları genişletilmelidir.Örneğin eser bir başkasına satılsa bile eserintasarruf hakkı yine sanatçıda kalmalıdır.Üçüncü kişiye satılan eserden sanatçı önemlibir pay almalıdır.

Girişte söylenenler burada da geçerlidir.b-Telif hakları İçin aykırı ÖneriBenim önerim kitap üzerinden olacak.

Bu öneri -sorunu çözecek öneme sahipgörülürse- bazı tadilatlarla diğer sanat dallarıiçin geliştirilebilir. Önerinin amacı, korsanıengellemek ve sanatçının telif hakkını işmahkeme aşamasına taşınmadan koruma al-tına almaktır.

Önerim genel hatlarıyla şöyle:1- Yayımcının tek taraflı hazırlayıp imza-

lattığı telif sözleşmesini bakanlık hazırlasınve bu sözleşmeye ek madde ekleme hakkıyalnızca sanatçıya ait olsun. Sanatçı, yayımcıve dağıtımcı ile birlikte üçüncü eşit ortakolsun. Yani elde edilen kazanç üç eşitparçaya bölünsün ve yayımcı, sanatçınınparasını ürün dağıtıma verildikten sonrabanka aracılığı ile ödesin.

2- Eserin kaç adet basıldığını, kaç ade-dinin satılabildiğini ve satışın sağlıklı hesap-lanabilmesini garantilemek için bakanlık,zorunlu kıldığı bandrolun içine kitabın veyazarın adını koyarak sorunu çözsün. Yürür-lükteki bandroller 10 Kuruştan satıyor.Amacı farklı. Kullanım ciddiyeti de yok. 9

Page 10: telif kimi korur

Kaldırım korsanındaki kitapta bandrolgördüm, nasıl aldığını sordum, ‘abi, bakanlıkbaşvuran herkese veriyor’ dedi. Örneğinyayımcı A kitabı için aldığı bandrolü B ve Ckitabı için de kullanıyor. Kitap adı ve yazaradı bu bandrol içine konmalı ve yayımcıyasayıyla verilmeli. Böylece bir kitap için alı-nan bandrolün bir başka kitap için kullanıl-masından alıkonulmalı. Yazar, hak takibiniburadan yapmalı. Yayıncı, örneğin 5 binbandrol aldıysa ve bunun 3 binini sattıysatakip bu bandroller üstünden elektronikolarak yapılmalı. Bakanlık hakem olmalı.Kim hangi kitap için ne kadar bandrol aldı,ne kadarını sattı, ne kadar banrol elinde kaldı,kolayca anlaşılabilir. Kimse kimseyi aldata-maz.

3- Kitaplara keyfi fiyat konması da ayrıbir sorun. Yayımcı, bastığı eserleri çoğun-lukla maliyet üstünden değil, kendimuhasebesi üstünden fiyatlandırıyor. Bunuönlemenin de basit bir yolu var. Bakanlıkşöyle bir caydırıcı yol izleyebilir. Der ki:Kitabı basan yayıncı maliyet kadar kar ko-yarak kitabı piyasaya sürerse ondan % 1vergi alacağım. Eğer maliyetin 1,5 katı etiketkoyarsa ondan % 10 vergi alacağım. Eğermaliyetin 2 katını koyarsa ondan % 30 vergialacağım. Eğer maliyetin 3 katını koyarsa %60 vergi alacağım. Eğer maliyetin 4 katınıkoyarsa % 80 vergi alacağım.

Böylece piyasada maliyet ve kazançarasındaki uçurum kaldırılmış, korsan önlen-miş olacaktır.

Peki maliyet, özellikle de baskı maliyetinasıl hesaplanacak?

Meslek yaşamımız boyunca hep yaptık,bunun çok basit ve tek yolu var: Matbaacıdanfiyat almak. Bunu herkes evinden, koltuğun-dan kalkmadan yapabilir. Herhangi bir mat-baanın telefonunu bulun, numarayı çevirin,fiyat almak istediğinizi söyleyin. Göre-ceksiniz ki matbaacı adınızı bile sormadanistediğiniz fiyatı verecektir. Sizin yapmanızgereken, bastırmayı düşündüğünüz kitabınkağıt kalitesini, boyutlarını, kaç renk basmakistediğinizi, cilt tercihinizi vs. söylemek.

Bunu herhangi bir bakanlık görevlisi ikidakika içinde sonuçlandırabilir.

Eğer önerdiğimiz türden ya da benzeribir ciddiyetle hazırlanırsa, sistemin değişme-sine gerek kalmadan, hazırlanan Fikir veSanat Eserleri Kanunu sizi korur. Bu haliylebu yasa ancak sermaye sahibini, yatırımcıyı,yapımcıyı korumaktadır.

sonuçNeşet Ertaş’ı beğenirim; hem en son ve

en güçlü halk ozanı, hem de hemşerimolduğu için. Ne zaman televizyona çıksa tümişlerimi bırakır, koltuğuma kurulur, onu izle-meye koyulurum. İnsan olarak da sıcak gelirbana.

Bir programda konuktu. Telif ve korsanyayın konusu açıldı. Eserleri izinsiz kul-lanılanların başında gelen bir sanatçı olarakbu konuda ne düşündüğü soruldu.

Kendince birkaç şey söyledi. Birkaç yılönceydi, sözcük sözcük anımsayamam amayaklaşık şuna benzer bir açıklama yaptı:

‘Birtakım avukatlar geldiler, bize noter-den yetki ver, senin eserlerini seslendirenler-den haklarını toplayalım, dediler. Hoşkarşılamadığımı söyleyerek reddettim. Biriçıkıp benim eserimi seslendiriyorsa, bu, onunbana değer verdiğini gösterir. Bu adamlığıyaptığı için ondan para istemek bana yakış-maz. Olsa olsa teşekkür ederim. Adamsonuçta çocuğunun sofrasına ekmekgötürmeye çalışıyor, bunda karınca kararıncabenim de payım oluyor, ne mutlu bana,hasetlik niye? Kaldı ki benim elim ayağımtutuyor, düğünlere çağrılıyorum. Eserlerimiçalıp söylüyor, insanları eğlendiriyor,karşılığında da üç beş, Allah ne verdiysealıyorum. Bu da bana fazlasıyla yetiyor.’

Ne zaman telif konusu gündeme gelseNeşet Ustanın bu tavrını anımsarım veAnadolu yaşamı gözümün önüne gelir,hüzünlenirim. Nereden çıktık, nereleresürüklendik diye hayıflanırım, içim sızlar. Budergide daha önce yayımlanan kuramsalyazılarda anlatmaya çalıştığım, insanın in-sanı köle etmesinden önceki paylaşımcıdüzeni ve üstünden binlerce yıl geçse bilehala bunun izlerini taşıyan toprağımın in-sanını özlerim.

Derler ki: 10

Page 11: telif kimi korur

‘Devir değişti, artık sistem telif yasasınınişlemesinden yana. Bunu yapmayan,emeğinin ardını kovalamayan aç kalır.’

Hepsi laf... Neşet Usta bu tavrıylaAvrupa Birliği’nin göbeğinde, Almanya’dauzun süre yaşadı, şimdi de İzmir’de yaşıyor.

Onun gibi başı dik olmaya özeniyorum.Onun için 2008’de yazdığım Tektanrılı

Dinlerde Resim ve Heykel Sorunu adlıyayımlanmış kitabıma şu uyarıyı koydum:

‘Öğretmenler ve öğrenciler okulkütüphanelerinde veya genel kütüphanelerdefotokopi ile çoğaltabilirler.’

Ebrularımın, karikatür çalışmalarımın vemakalelerimin yer aldığı bir internet sitemvar. Orada ise şu sözler yazılıdır:

"Gereksinimi olan herkes sitemdeki tümyazılı ve görsel malzemeyi adımı belirtmekkaydıyla benden izin istemeden alabilir,kişisel ya da ticari alanda kullanabilir."

(Bak: http://www.koksalciftci.net)Bunu, param değil, sevenim çok olsun

diye ve birileri evine ekmek götürürkenbenim de katkım olsun diye yapıyor, NeşetErtaş gibi erdemli adam olmak benim dehakkım diye düşünüyorum. İşe yaramak negüzel! Bu beni mutlu ediyor.

Peki neyle geçiniyorum?

Elbette ki sipariş üzerine ürettiğim vesonra da sitemde sergileyip herkesin kul-lanımına sunduğum işlerimin getirisiyle.

Genelde, bazen de hiç, durup dururken işüretmiyorum. Şimdiye dek ürettikleriminneredeyse tamamı -gazete ve dergilerdeolduğu gibi- sözleşme gereği birileri tarafın-dan satın alındı ve kullanıldı. Web sitemsatılan işlerden oluşturuldu.

Ücreti alınmış işten ikinci bir ücret bek-lemek vicdanımı rahatsız ediyor, hiçbir yasabeni zorlayamaz, bunu istemiyorum.

Peki ya satılmadığı halde üretilmiş işler?Benim de elimde sınırlı sayıda satıl-

mamış işler var. Onları ne web sitemde, nede bir başka yerde sergiliyorum. Saklıyorum.Böylece ciğeri önüne koyup kediden dokun-mamasını istemek gibi doğal yaşama aykırıbir davranışta bulunmuyorum. Bu sayede‘ciğerimi yedi, kediden şikayetçiyim’ diyemahkeme kapılarına koşmaktan kurtuluyo-rum.

Zaten mahkemede sanatçıyı koruya-mayan bir telif yasası beni bekliyor ve kedi-den yana...

Benim düşüncem basitçe böyle.Peki siz ne düşünüyorsunuz? Fikrinizi benimle paylaşır mısınız?

11