telekom sektöründe inovasyon

9
Telekom Sektöründe İnovasyon Ufuk Kılıç Bilişim Teknolojileri Sektörel Kalkınma Vizyonu Raporları 2009’un üçüncü çeyreğinde Türkiye’de teknoloji pazarında tek büyüyen kategorinin ‘telekomünikasyon’ olması sektörün küresel ekonomi ve rekabet ortamında taşıdığı önemi açıkça ortaya koyuyor. Telekomünikasyon sektörünü cazip yapan etmenlerin başında inovasyon olgusuyla olan güçlü ilişkisi geliyor. Genç, dinamik nüfusa ve yeterli bilgi birikimine sahip Türkiye’de ne yazık ki telekomünikasyon sektöründeki gerekli mevzuatların yürürlüğe girmesine rağmen serbestleşmenin yeterince derinlik kazanmaması ve sektördeki vergi yükünün çok ağır olması, AR-GE ve inovasyona dayalı yeterli yerli katkının yapılamamasına neden oluyor. Telekomünikasyon araçlarının ortaya çıkardığı yenilikçi etkinin yayılması da etki çok hızlı yayılıyor. “Yaratıcı Sınıfın Doğuşu” kitabının yazarı Richard Florida’ya göre inovatif girişimler “yaratıcı bir sınıf” oluşmasına neden oldu. Bu yeni sınıfın oluşumuyla birlikte telekomünikasyon sektörü yönetim yapısında değişikliğe gidildi. Yönetim eskiden statik, lineer ve organizasyonel bir süreçken, artık dinamik ve daha işlevsel bir süreç haline geldi. İş yapış biçimleri, müşteri- üretici ilişkileri yeniden tanımlandı. Telekomünikasyon araçlarıyla birlikte tüketicinin süreçle etkileşimi arttı, hatta sürecin bir parçası haline geldi. İşte tüm bu nedenlerden dolayı sektör yenilikçiliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyar oldu. Bu çalışma Telekomünikasyon sektöründe inovasyonun gelişimini Avrupa Birliği ve Türkiye’de yaşananları özetlemeyi amaçlamaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan araştırmalarda 1 milyar insanın güvenli içme suyuna, 2.6 milyardan fazla insanın temel sağlık hizmetlerine erişemediği dünyada, telekomünikasyon alanındaki büyüme ise oldukça dikkat çekici noktada. Dünya’da Mobil abone sayısı 5 milyara yaklaşırken, 198 ülkede 543 GSM/EDGE ağı ticari olarak faaliyet gösteriyor. 156 ülkede 3G ağı bulunurken, bunların yüzde 99′u 3,5G olarak da adlandırılan HSPA hizmeti sunuyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, yaklaşık 1 milyar insanın güvenli içme suyuna ulaşamadığı, 2,6 milyardan fazla insanın da temel sağlık korumasından yoksun yaşadığı dünyada, internet kullanıcı sayısı ise bu yıl başında hatırlayacağınız üzere 2 milyarı geçmişti. Türkiye’nin Telekomünikasyon tarafındaki karnesi, son yıllarda pek çok ülke gibi telekomünikasyon alanında çok önemli ilerlemeler kaydeden ve 62 milyon mobil, 17 milyona yakın sabit telefon abonesi bulunan Türkiye, özellikle mobil telefon kullanımında Avrupa Birliği ülkeleriyle yarışıyor.

Upload: ufuk-kilic

Post on 07-Dec-2014

1.841 views

Category:

Technology


0 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Telekom Sektöründe Inovasyon

Telekom Sektöründe İnovasyon

Ufuk Kılıç

Bilişim Teknolojileri Sektörel Kalkınma Vizyonu Raporları

2009’un üçüncü çeyreğinde Türkiye’de teknoloji pazarında tek büyüyen kategorinin

‘telekomünikasyon’ olması sektörün küresel ekonomi ve rekabet ortamında taşıdığı önemi açıkça

ortaya koyuyor. Telekomünikasyon sektörünü cazip yapan etmenlerin başında inovasyon olgusuyla

olan güçlü ilişkisi geliyor.

Genç, dinamik nüfusa ve yeterli bilgi birikimine sahip Türkiye’de ne yazık ki telekomünikasyon

sektöründeki gerekli mevzuatların yürürlüğe girmesine rağmen serbestleşmenin yeterince derinlik

kazanmaması ve sektördeki vergi yükünün çok ağır olması, AR-GE ve inovasyona dayalı yeterli yerli

katkının yapılamamasına neden oluyor.

Telekomünikasyon araçlarının ortaya çıkardığı yenilikçi etkinin yayılması da etki çok hızlı yayılıyor.

“Yaratıcı Sınıfın Doğuşu” kitabının yazarı Richard Florida’ya göre inovatif girişimler “yaratıcı bir sınıf”

oluşmasına neden oldu. Bu yeni sınıfın oluşumuyla birlikte telekomünikasyon sektörü yönetim

yapısında değişikliğe gidildi. Yönetim eskiden statik, lineer ve organizasyonel bir süreçken, artık

dinamik ve daha işlevsel bir süreç haline geldi. İş yapış biçimleri, müşteri- üretici ilişkileri yeniden

tanımlandı. Telekomünikasyon araçlarıyla birlikte tüketicinin süreçle etkileşimi arttı, hatta sürecin bir

parçası haline geldi.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı sektör yenilikçiliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyar oldu.

Bu çalışma Telekomünikasyon sektöründe inovasyonun gelişimini Avrupa Birliği ve Türkiye’de

yaşananları özetlemeyi amaçlamaktadır.

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan araştırmalarda 1 milyar insanın güvenli içme suyuna, 2.6 milyardan fazla insanın temel sağlık hizmetlerine erişemediği dünyada, telekomünikasyon alanındaki büyüme ise oldukça dikkat çekici noktada. Dünya’da Mobil abone sayısı 5 milyara yaklaşırken, 198 ülkede 543 GSM/EDGE ağı ticari olarak faaliyet gösteriyor. 156 ülkede 3G ağı bulunurken, bunların yüzde 99′u 3,5G olarak da adlandırılan HSPA hizmeti sunuyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, yaklaşık 1 milyar insanın güvenli içme suyuna ulaşamadığı, 2,6 milyardan fazla insanın da temel sağlık korumasından yoksun yaşadığı dünyada, internet kullanıcı sayısı ise bu yıl başında hatırlayacağınız üzere 2 milyarı geçmişti. Türkiye’nin Telekomünikasyon tarafındaki karnesi, son yıllarda pek çok ülke gibi telekomünikasyon alanında çok önemli ilerlemeler kaydeden ve 62 milyon mobil, 17 milyona yakın sabit telefon abonesi bulunan Türkiye, özellikle mobil telefon kullanımında Avrupa Birliği ülkeleriyle yarışıyor.

Page 2: Telekom Sektöründe Inovasyon

Geçen yıl mobil trafik miktarı 126 milyar dakikaya yükselen Türkiye’de, aylık mobil telefon ortalama kullanım süresini ifade eden MoU değerlerine bakıldığında, bu süre 218 dakika olarak gerçekleşti. Bu rakamla Türkiye, mobil kullanım süresinde Avrupa üçüncülüğüne yerleşti. Türkiye, özellikle internet kullanımında kırsal bölgelerde önemli ilerleme kaydetti. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) verilerine göre, kırsal bölgelerdeki hanelerde bilgisayar sahipliği, geçen yıl Türkiye geneli ve kentsel bölgelere paralel bir artış trendi izledi, 2004 yılında yüzde 4 seviyelerindeyken geçen yıl yüzde 24′e yükseldi. Geçen yılki verilere göre erkeklerde bilgisayar kullanım oranı yaklaşık yüzde 53 iken, kadınlarda yüzde 33′te kaldı. İnternet kullanan erkek oranı yaklaşık yüzde 52, kadın oranı ise yüzde 32′ye ulaştı. Türkiye’de 9.3 milyon genişbant erişim abonesi, 35 milyon internet kullanıcısı ve 22 milyon 3G abonesi hizmet alıyor. Özellikle de geçen sene Şanghay Zirvesi’nde “Daha iyi kentler, BİT ile daha iyi yaşam!” sloganıyla başlatılan görüşmeler kapsamında bu sene de geniş yelpazede müzakereler sürdürülmektedir. Bu arada 17 Mayıs Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü 2006 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 68 sayılı yenilenmiş kararı ile Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin (BİT) oluşturulması günü münasebetiyle 17 Mayıs tarihini Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü olarak ilan etmiştir. Bayramın tarihi 1865 yılının Mayıs 17 ‘den sonra Uluslararası Telekomünikasyon Birliği denen Uluslararası Telgraf Birliği oluşturulması günü ile ilgilidir. Bilgi teknolojileri ve iletişim alanında uzman kuruluş ITU’nun (Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ) kuruluş tarihi olan 17 Mayıs 1865, 1969 yılından bu güne, ITU Konseyi tarafından belirlenen önemli bir konu başlığı ile “Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü” olarak kutlanıyor. Dünya Telekomünikasyon ve Bilgi Toplumu Günü’nün başlıca amacı internet ve bilgi iletişim teknolojilerinin kullanımın toplumlara ve ülkelere sağladığı olanaklar ve dijital farklılığın giderilmesi konusunda bilgi düzeyinin artırılmasına katkı sağlamaktır. Bütün dünyayı rahatsız eden mevcut çevresel sorunlar yüzünden “yeşil teknolojiler”in çevresel açıdan daha temiz kentlerin oluşmasına katkı sağladığını artık herkes bilmelidir. Dünyada, özellikle Türkiye’de yaşanan iklim değişikliği, bunun sonucunda oluşan doğal afetlerle ilgili sorunların giderilmesinde “yeşil teknolojiler” in önemli rolünden dolayı, bu teknolojilerle ilgili araştırmaların yapılması kaçınılmazdır. Bu tarih artık tüm bilgisayar, elektronik, telekomünikasyon, endüstri mühendisleri ile birlikte bilgisayar programcıları, işletmecileri, internet sistem yöneticileri, web site tasarımcıları ve bilişim teknolojisiyle ilgili olan alanda faaliyet gösteren herkesin bayramı haline geldi. Özellikle de bu bayram bilgi yayımının internet gazeteciliğiyle yaygınlaştığı son dönemlerde haber yazan, okuyan, yayan, kısacası ekmeğini bu yolla kazanan herkese ithaf edilmektedir.

A) Avrupa’da Telekomünikasyon sektörü ve inovasyonun gelişimi Küresel mali krizin devam ettiği şu günlerde, devletlerde olduğu gibi ulusüstü yapılanmalar da krizi aşma konusunda telekomünikasyon sektörünün öneminin farkına varmış durumda. 2009 yılı içerisinde Avrupa Birliği’nde ortaya konulan Avrupa Ekonomik Kurtarma Planı, geniş bant altyapısı, Bilgi ve İletişim Teknolojileri hizmetleri ve sürdürülebilir telekomünikasyona ciddi önem atfediyor. Ayrıca Avrupa Birliği, Birlik çapında 2010 yılı sonunda yüzde 100 geniş bant yayılımı hedefiyle herkese internetin gelişimini gerçekleştirmeyi planlıyor.

Page 3: Telekom Sektöründe Inovasyon

Teknolojik gelişmeler ile eş zamanlı olarak dünya ticaretinde gözlemlenen serbestleşme ve rekabet artışı, telekomünikasyon sektörünün rekabete açılması için gerekli koşulları oluşturdu. 1980’li yıllardan başlayarak başta ABD ve İngiltere’de, 1990’lı yıllar boyunca ise kıta Avrupa’sı ülkelerinde telekomünikasyon sektöründe rekabetin yaratılması süreci yaşandı. Avrupa Birliği’nin temel felsefesi olan tek ve serbest pazar uyarınca, serbestleştirilen telekomünikasyon piyasaları, daha hızlı büyüme ve yeni teknolojilere daha çabuk adapte olabilme ve ayrıca kullanıcılara daha kaliteli hizmet sunabilme zorunluluğu ile karşı karşıya kaldı. Avrupa Birliği’nde telekomünikasyon piyasası, 1 Ocak 1998 tarihi itibariyle tam olarak liberalleştirildi.

Bununla birlikte, telekomünikasyon piyasasındaki hızlı değişim ile gelişen yeni hizmet ve altyapılar ile ortaya çıkan yeni sorunlar, söz konusu düzenlemelerin gözden geçirilmesi ihtiyacını doğurdu. Bu amaçla tüm elektronik iletişim ve yayın şebekelerini kapsayan Telekom Paketi 2002 yılında kabul edildi. 2003 yılında kabul edilen Telekom Paketleri ile sanayinin gelişimi, rekabetin güçlendirilmesi, büyümede artış, kamunun ve kullanıcıların yararının gözetilmesini sağlamaya yönelik yasal düzenleyici çerçeve ortaya konuldu.

2007 yılında hazırlanan ve 19 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Telekom Reform Paketi inovasyon açısından özel bir önem taşıyor. Bu paket, bilgi toplumunun bu öncü sektörünün çağımızın gereklerine uydurulması hedefi doğrultusunda, AB vatandaşlarının yaşadıkları ya da seyahat ettikleri üye devletlerde iletişim hizmetlerinden (sabit/mobil telefon, hızlı internet bağlantısı veya kablolu TV v.s.) daha iyi koşullarda ve daha makul fiyatlarla yararlanmalarını sağlamak ve AB düzeyinde tek bir Telekom pazarı yaratmaya yönelik olarak kurgulandı.

Avrupa Birliği çerçevesinde telekomünikasyon alanında yaşanan sürekli gelişimin temelinde Mart 2000’de açıklanan Lizbon Stratejisi yatıyor. Lizbon Stratejisi, Avrupa’nın 2010 yılına kadar dünyanın en rekabetçi ülkelerinden Japonya ve ABD'yi de geride bırakarak, dünyanın küresel rekabet düzeyi en yüksek ve bilgi temelli ekonomi olmasını hedefliyordu.

Bu bağlamda 2005 yılında kabul edilen i2010: Büyüme ve İstihdam için Avrupa Bilgi Toplumu Girişimi ne de değinmek gerekir. Bu girişim, dijital ekonominin geliştirilmesi hedefi çerçevesinde bilimde, inovasyon, girişimcilik ve yeni internet teknolojilerini destekleyen politikalar yoluyla daha hızlı sosyal kalkınma, istihdam ve refah sağlamayı amaçlıyor. Bu sebeple, üç “i” önceliğine dayanan (Information space, Innovation and Investment, Inclusion) girişimle “Tek Avrupa Bilgi Alanı” yaratılması, Yenilikçiliğe yatırımların teşviki ve Kapsayıcı Avrupa Bilgi Toplumu oluşturulması hedefleniyordu.

Avrupa Birliği’nin bilgi toplumu oluşturmayı hedef alan bu stratejisi inovasyonu da içinde barındırıyor. Birlik her ne kadar bu hedefi 2010 olarak belirlemiş olsa da görülen tablo yeterince iç açıcı olmadı. 2010 hedefinde son tarihe yaklaşılırken Komisyon ve üye ülkelerin hükümetleri stratejinin 2020’ye uzatılması kararını aldı. Böylece AB üyesi devletlerin 2020’ye kadar Avrupa’da çevre dostu, bilgi tabanlı ekonomiye öncülük etmeleri çağrısında yinelenmiş oldu.

2020 stratejisine ilişkin dört ana öncelik tanımlanıyor:

·Yenilikçilik ve bilgi: Sürdürülebilir büyüme bilgi ve teknoloji sayesinde mümkün olabilir diyen AB daha değerli bir ekonomiye sahip olmak üzere harekete geçiyor. “Hızla değişen dünyada fark yaratan şey hem ürünler hem de süreçlerde yenilikçiliktir” deniyor.

·Dışlanma ile mücadele: 2010’da işsizlikte çift basamaklı sayılara varılması karşısında Komisyon gücün insanlara devredilerek yeni iş kaynakları yaratılması önerisinde bulunuyor. "AB’nin daha çevre dostu, bilgi esaslı ekonomiye sahip olması yeni işleri tetikleyecek ve işsizliği azaltacak.” Çalışanların sistem dışı kalmamalarına sosyal uyumun parçası olmalarına özen gösterilecek.

· Çevre dostu büyüme: Doğal kaynaklarda artan enerji fiyatlarına ve rekabete Avrupalı iş sahiplerinin ayak uydurması gerektiğine dikkat çeken Komisyon hedeflerinin "kaynakların ve enerjinin daha etkin şekilde kullanımı, yeni çevre dostu teknolojilerin uygulamaya alınması, yeni iş imkanları ve hizmetler yaratılması, AB’nin çevre ve iklim hedeflerinin başarılması” olduğunu kaydetti.

·Dijital Avrupa: Komisyon, akıllı, modern ulaşım ve enerji altyapısının rekabeti artıracağına inanıyor.

Page 4: Telekom Sektöründe Inovasyon

Tek Avrupa Bilgi Alanı ile hedeflenen; Avrupa Birliği içinde bilgi toplumu ve medya hizmetlerinde açık ve rekabetçi tek pazarın oluşturulmasıdır. Bu çerçevede yenilikçiliğe yatırımın teşvik edilmesi önemli bir yer tutuyor. Tek Avrupa Bilgi Alanı ile Ar-Ge faaliyetlerinin teşvik edilmesiyle paralel olarak AB bilgi ve iletişim teknolojileri araştırma yatırımlarının yüzde 80 oranında artırılmasını ve bu hedef kapsamında özel sektörle işbirliğinin güçlendirilmesini öngörülüyor.

Öte yandan, Kapsayıcı Avrupa Bilgi Toplumu hedefi ile; toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı, daha kaliteli kamu hizmeti sunan (örneğin, e-sağlık veya e-ihale uygulamaları) ve yaşam kalitesini artıran (örneğin, akıllı ve temiz ulaşım sistemlerinin teşviki) bir bilgi toplumu ideali çerçevesinde tüm kesimlerin bilgi toplumunun imkanlarından faydalanmasını sağlamaya dönük eylemlerin pratiğe aktarılması da söz konusu.

Tüm bu gelişmeler Avrupa Birliği’nin Bilgi ve İletişim Teknolojilerine özel bir önem atfettiğini ortaya koyuyor. AB örneği gösteriyor ki,

Yasal düzenlemelerin teknolojik ilerlemeyi kolaylaştıracak şekilde

geliştirilmesi,

İnternete erişimde geniş bant ağlarının giderek yaygınlaşması vb. önlemlerle

bilgi ve iletişim araçlarının toplumsal yaşamın her alanına etki edecek hale

gelmesiyle yenilikçi bir bilgi toplumunun temelleri atılabiliyor.

Bu çerçevede, Dünya Ekonomik Forumu'nun bu yıl sekizincisini hazırladığı Küresel Bilgi Teknolojileri 2008–2009 Raporu'na değinmekte yarar var. Bu rapora göre AB ülkelerinden Danimarka, Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde (BİT) 134 ülke arasında üst üste 3. kez küresel rekabet gücü en yüksek ülke olmayı başarmış durumda.

BİT'i, kalkınma ve rekabet gücünü artırmada son derece etkin kullanan Danimarka, dünyanın en gelişmiş BİT mevzuatına sahip ülke. 100 kişi başına 36,33 genişbant internet abone oranı ile dünyada ilk sırada yer alan Danimarka, 10 bin kişi başına 346 MB/s bant genişliği ile de lider konumda. Rekabet gücü sıralamasında 2. sırada İsveç, 3. sırada ABD yer alırken, Finlandiya ve Hollanda ilk 10'a giren diğer AB ülkeler.

AB'nin yeni üyelerinden Estonya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti ve Litvanya'nın, BİT alanında ciddi atak yaptıklarının ve bu teknolojiler sayesinde piyasa ekonomisine daha kolay geçiş sağladıklarının belirtildiği raporda, Türkiye ise, rekabet gücü sıralamasında 61. ülke konumunda. 2006-2007 döneminde 52.; 207-2008 döneminde 55. sırada bulunan Türkiye’nin, bu yıl bir önceki yıla oranla 6 basamak gerilediği göze çarpıyor. (Turkcell Mayıs ayı AB bülteni)

B) Türk Telekomünikasyon sektöründe inovasyonun yeri

“Toplumsal gelişimin kaldıracı” olarak tanımlanan telekomünikasyon gerçekten de tüm dünyada hemen her sektörden daha önce ilerliyor ve toplumsal gelişime büyük katkı sağlıyor. Türkiye’de de durum farklı değil; Ar-Ge’ye ve inovasyona yatırım yapan en önemli sektörlerden biri telekomünikasyon. Ancak dışarıdan baktığımızda durumumuz pek de parlak görünmüyor. Avrupa’nın 5-6 yıl önce kullanmaya başladığı 3G’ye (3. Nesil) 2009 yılı içinde geçtik. Sabit hattın rekabete açılması adına gerekli yasal düzenlemeler hazırlansa dahi uygulamada değişen bir şey olamadı. Telekomünikasyonda vergilendirme sektörün bir başka kanayan yarası.

Tüm bu engellere rağmen 2009’un üçüncü çeyreğinde Türkiye’de teknoloji pazarında tek büyüyen kategori ‘Telekomünikasyon’ oldu. Telekomünikasyon sektörü üçüncü çeyreğinde 2.8 büyüyerek 792 milyon TL pazar elde etti. Telekomünikasyon sektörü tüm hareketliliğine ve zenginliğine rağmen uzun zamandır çözülemeyen sorunlarıyla boğuşmaya devam ederken, inovasyonun da hızında düşüş oldu.

Türkiye’de AR-GE ve inovasyona dayalı yerli tasarım ve üretim, maliyetlerdeki aşırı yükler nedeniyle gelişemiyor. Bu aşamada sektör ve devlet arasında uyum önemli. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi ağır vergi yükü, rekabetin yerleşmemesi vb. konular sorun teşkil ediyor. Halbuki Telekomünikasyon

Page 5: Telekom Sektöründe Inovasyon

sektöründe inovasyonun varlığının anahtarlarından biri de sektörde rekabetin eşit şartlarda yürütülmesi.

Turkcell Servis ve Ürün Yönetiminden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cenk Bayrakdar’a göre Ar-Ge yapabilecek insanlara altyapıyı, desteği ve vizyonu sunma konusunda da engellerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bayrakdar ekliyor:

“Türkiye’de çok nitelikli insan kaynağı var. Ancak, önemli olan nokta, bu nitelikli insan kaynağına Ar-Ge yapabilecekleri altyapıyı, desteği ve vizyonu sunabilmek. 2003 yılında Türkiye’nin ilk teknoloji öngörü projesi Vizyon 2023 TÜBİTAK önderliğinde gerçekleştirildi. Bu projenin çıktısı olan, Türkiye’nin uzun vadeli Ar-Ge ve teknoloji yol haritasının hayata geçirilmesi kritik önemli.

Ayrıca bu planın her yıl gözden geçirilerek, gelişme ve ihtiyaçlara göre revize edilmesi gerekiyor. Dünyada gelişmiş tüm ülkeler bu konuya önem veriyor ve teknolojik öngörü çalışmalarını sistematik olarak planlıyor, çıktılarını hayata geçiriyor ve düzenli olarak revize ediyorlar. Artık dünya, bilgi dünyası. Ülkelerin mevcut kaynaklarını göz önünde bulundurarak, dünyada en az bir alanda en iyi olmayı hedeflemesi ve bu alana yatırım yapması gerekiyor.

Özellikle bu alanda Ar-Ge destekleri girişimcilere ve Ar-Ge yapan şirketlere hızlı ve etkin bir şekilde aktarılmalı. Inkübasyon ve risk sermayesi altyapılarının da aciliyetle kurulması çok faydalı olur. Bazen dünyayı değiştiren fikirler hiç umulmadık yer ve kişilerden çıkabiliyor. Ar-Ge kaynaklarını aktarırken biraz daha fazla risk alınabilir. İnovasyon konusunda en ileri olan ülkeler arasında yer alan İsrail, 10 girişimden birinin başarılı olmasının son derece kabul edilebilir bir oran olduğunu savunuyor. Bazen öyle fikirler ortaya çıkıyor ki, 100 tane Ar-Ge projesini finanse edebiliyor.”(Bilgi Çağı)

Görüldüğü gibi yenilik yaratabilmenin temelinde sürekliliği sağlayacak politikaların belirlenmesi ve izlenmesi ile iç dinamiklerin geliştirilmesi geliyor. Bunun için de inovasyonu artırıcı teşvikler ve yasal çerçevenin yaratılması geliyor.

‘Modern Rekabet Stratejileri’ oluşturma konusunda dünyanın en önemli otoritesi olarak kabul edilen ve dünyanın önde gelen şirketlerine strateji danışmanlığı yapan Harvard Business School profesörlerinden Michael E. Porter, Turkcell sponsorluğunda gerçekleşen Liderler Konferansı’nda “Türkiye’nin dünya ekonomisinde rekabet gücü ve doğrudan yabancı yatırımlar odaklı” çalışmasının sonuçlarını açıkladı.

Porter, “Amacımız Türkiye’nin dünya ekonomisi içindeki rekabet gücünü ortaya çıkarmak ve bu gücü artırıcı öneriler geliştirmekti” diyerek şöyle devam etti: “ Ulusal rekabet stratejisinin geliştirmesi için Türkiye’de devlet ve özel sektör liderlerinin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Türkiye ekonomisi son yıllarda rekabetçilikte büyük tecrübe kazandı. Bunun en önemli nedeni ise ülkedeki rekabetin bugüne kadar hiç olmadığı kadar zorlu bir hale gelmesidir. İşte bu nedenle Türkiye’de devlet ve özel sektör işbirliği için yeni bir ruha ihtiyaç var. Türkiye’nin ekonomik geleceği için, devlet politikaları ve özel sektör yatırımlarının ortak bir vizyona sahip olması lazım. Bunun için de özel sektör öncülüğünde Ulusal ve Bölgesel Rekabet Konseylerinin kurulması gerekir.”

Prof. Porter tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Rekabet Gücü Ulusal Ekonomik Strateji ve İş Dünyasının Rolü” başlıklı raporundan satırbaşları şu şekilde:

Türkiye ekonomisi yakın geçmişte iyi bir performans gösterdi. Ekonomi politikalarındaki iyileşmeler, Türk şirketlerinin büyümesi için yeni fırsatlar yarattı.

Türkiye ekonomisinin rekabetçilik konusunda kendine has üstünlükleri var.Bunlardan bazılarını büyük iş gücü, girişimcilik geçmişi, önemli bir iç pazar olması, geniş coğrafyası ve kritik konumuyla dünyanın heterojen bölgelerine erişimi olması ve diğer gelişmekte olan ekonomilere nazaran kurumlarını daha kuvvetli oturtmuş olması diye sıralayabiliriz.

Page 6: Telekom Sektöründe Inovasyon

Türkiye ekonomisi geçmişte rekabetçilik konusunda çok iyi bir performans gösterdi, birçok güçlüğü aşarak ekonomisini bir üst seviyeye çıkardı ancak, bu seviyede yeni ve eskisinden daha zorlu güçlükleri yenmeye hazırlanması gerekiyor.

Bu güçlükleri de aşarak ekonomiyi daha da rekabetçi kılmak için, devlet ve özel sektörün yakın bir şekilde çalışacağı yeni bir işbirliği modeline ihtiyaç var.

Türkiye’nin ekonomik stratejisi üzerinde fikir birliği sağlamak çok önemli ve bunun için özel sektör öncülüğünde “Ulusal ve Bölgesel Rekabet Konseyleri” kurulması gerekir. Ekonomik kalkınma ajanslarının bu konuya katkısı büyük olacak.

Türk ekonomisi doğal olarak bölgesel ve endüstriyel kümeler etrafında organize oluyor. Bu anlamda, kümelenme çalışmaları son derece önemli ve desteklenmesi gerekir.

Coğrafi konumunun tüm potansiyelini kullanmak için komşu ülkeleri ile ekonomik koordinasyonu sağlamalı.

Porter’ın özetle söylediği şu: “Büyük bir potansiyeliniz var; bunun temel nedeni de coğrafi konumunuz; yer aldığınız bölge. Pek çok ülke, böyle bir coğrafi konuma sahip olabilmek ve ondan yararlanmak için canını verirdi! Ama siz, elinizin altındaki bu potansiyeli kullanabilecek misiniz? İşte esas mesele bu.”

Porter’a göre Türkiye’nin bir sıçrama yapabilmesi için anahtar kavramlar şunlar:

1) Stratejik düşünmek (olmazsa olmaz koşul)

2) Önce yakın çevremize ve bölgemize bakmamız

3) İş dünyasının birbirine kenetlenmesi

4) En iyi olmak değil, en özgün olmak

C) AB’ye uyumda Bilgi Toplumu, Medya faslı ve inovasyon

Türkiye, hem Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde hem de küresel değişimleri yakalama noktasında, telekomünikasyon sektöründe son yıllarda önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik süreci çerçevesinde "Bilgi Toplumu ve Medya" faslı, fasla ilişkin açılış kriterlerinin karşılanmış olması nedeniyle 19 Aralık 2008 tarihinde müzakerelere açılmıştır. Bununla birlikte, her ne kadar açılış kriterlerini karşılamış olsa da, telekomünikasyon sektörünün Avrupa Birliği'ne uyumunu içeren söz konusu başlık altında tartışılacak konularda ve küresel düzeydeki performans bağlamında Türkiye’nin daha fazla çaba sarf etmesi gerekmektedir.

Avrupa Komisyonu tarafından 5 Kasım 2008 tarihinde yayımlanan İlerleme Raporu’nda, Türkiye’nin Bilgi Toplumu ve Medya başlığı altında kaydettiği ilerlemeler ve gerçekleştirmesi gereken atılımlar sıralanmaktadır. Bu çerçevede, sabit ve genişbant piyasalarındaki rekabet düzeyinin yetersiz olması, şehir içi telefon hizmetinin serbestleşmesindeki aksaklık, iletişim hizmetlerinden alınan yüksek vergiler ve evrensel hizmet yükümlülüklerinin alanı ve uygulamasına ilişkin AB müktesebatına uyum, ihtiyaç duyulan ilerlemeler arasında yer almaktadır.

Öte yandan, 31 Aralık 2008 tarihinde kabul edilen ve Türkiye’nin AB müktesebatına uyum taahhütlerini takvimlendiren Üçüncü Ulusal Program’da Bilgi Toplumu ve Medya başlığı altında, söz konusu düzenlemelerin genel itibariyle 2009–2010 yılları arasında gerçekleştirileceği taahhüt edilmektedir. Böylelikle, elektronik haberleşme sektörünün liberalleşmesi, iyi işleyen bir rekabet ortamı yaratılması, bilgi ve iletişim alanındaki gelişmelere uyum sağlanması ve ilgili alanlarda altyapının ve hukuksal dayanakların tesisi hedeflenmektedir. Bu çerçevede, mevzuatın uyumu ve

Page 7: Telekom Sektöründe Inovasyon

uygulanması için gerekli kurumsal yapılanma için yaklaşık 8 milyon Euro düzeyinde bir finansman ihtiyacı belirlenmiştir.

Avrupa Politikaları Merkezi (Center for European Policy Studies-CEPS) adına, Prof. Andrea Renda, Dr. Selen Guerin ve Dr. Emrah Arbak tarafından hazırlanan "Bilgi Toplumu ve Medya" Başlıklı 10. Fasıl Hakkında Etki Değerlendirmesi raporunda söylenenler aslında telekomünikasyon alanında Avrupa’ya oranla durumumuzu çok güzel yansıtıyor.

Kasım 2009’da yayınlanan son raporda da elektronik haberleşme konusunda Türk mevzuatının AB hukuki çerçevesine uyumu açısından ilerleme kaydettiği belirtiliyor. İkincil mevzuatın kabul edilmesi ve uygulanmasının, çerçeve kanunun pazar üzerindeki etkisinin sağlanması açısından önemli olduğu belirtilmesine rağmen sabit telefon ve internet geniş bant pazarında rekabetin gelişmediği ve bu durumun düzenleyici yükümlülüklerin etkin biçimde uygulanması ihtiyacının doğduğu kaydediliyor.

Raporda doğrudan inovasyona atıf yapılmamasına rağmen, yenilikçi çalışmaların oranının düşük olmasını sektörün gelişimini engelleyen düzenlemelerin eksikliğine ya da etkin biçimde uygulanamıyor olmalarına bağlamak mümkün.

Raporda 2009 yılının Türkiye için 3G yılı olarak geçtiğine değiniliyor. Temmuz 2009’da kullanıma açılan 3G teknolojisi ile film, müzik gibi eğlence endüstrisinin yapı taşlarını oluşturan içeriklere yeni bir erişim kanalı açıldı. 3G ile özellikle UGC (user generated content) olarak adlandırılan kullanıcılar tarafından üretilen içerikler, facebook, myspace gibi sosyal ağ ortamları ve bunlarla bütünleşik çalışabilen mobil uygulamalar daha fazla önem kazanmaya başladı. Öte yandan, hızlı mobil internet, mobil ticareti desteklemek amacıyla geliştirilen teknolojiler ve bunların olanak tanıyacağı sponsorlu hizmetler, reklam, mobil ödeme ve ticaret, mesajlaşma ile müzik/video servisleri daha da gelişecek gibi görülüyor.

Ancak bu gibi hizmetlerin gelişmesi elbette kendi kendine olmuyor. Telekomünikasyon firmaları çok büyük yatırımlar yaparak yeni uygulama ve hizmetler geliştiriyorlar. Ancak devletten de bazı beklentileri var. Turkcell Servis ve Ürün Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cenk Bayrakdar “Milli politika oluşturmak açısından devletle sektör arasında daha yakın bir işbirliği ve ortak bir bakış açısı önemlidir.

Ar-Ge desteklerinin uygulanmasında yazılım sadece bir araç olarak kabul edilmemeli. Yani tekniğin bilinen durumunu geliştiren bir buluş, bilimsel literatürde geliştirme ya da araştırma (research) riski içermiyor olsa da, çalışmanın yazılım içermesi değer taşımalı. Sonuçta tüm diğer alanlarda verilen Ar-Ge destekleri gibi yazılım çalışmalarına verilen desteklerin artırılmasını bekliyoruz” diyor. Bayrakdar, yeni Ar-Ge destek yasalarında yazılıma özel bir yer verilmeye çalışıldığını söyleyen Bayrakdar, teknoloji serbest bölgeleri ile ilgili değişiklik taslağında seri üretimin vergiden muafiyeti düzenlemesinin aslında imalat sanayini hedeflese de yazılım sektörü için önemli olduğunu belirtiyor.

D) Ekonomik Kriz, Yenilikçilik ve Tersine Beyin Göçü

Uluslararası arenada faaliyet gösteren şirketlerde çalışmak ve yurtdışında yaşamak birçok kişinin hayali. Ancak bu şansı bir süre değerlendirdikten sonra yurda dönenler de yok değil. Özellikle 2008 yılı sonunda önce ABD ve İngiltere’de başlayan, daha sonra tüm dünyayı etkisi altına alan küresel mali krizin etkileri, kendi ülkeleri dışında çalışanların yurda dönmelerini sağladı.

Kriz döneminde özellikle araştırma ve geliştirmede uygun olanakları kullanarak yurt dışında görev yapan kişiler Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlarca sunulan hibe programlarından yararlanarak ülkelerine dönüyorlar.

TÜBİTAK 7. Çerçeve Programı (ÇP) Ulusal Koordinatörü Hüseyin Güler’in açıklamasına göre son iki yılda AB fonlarının sunduğu imkanları kullanarak Türkiye'ye dönme başvurusu 100’ü aşkın Türk bilim adamı var. Güler, ''Araştırmacıların Dolaşımı'' ya da ''Kişiyi Destekleme Özel Programı'' adlı program ile Avrupa'nın Ar-Ge insan kaynağının geliştirilmesi, beyin göçünün önlenmesi ve Avrupa'nın araştırmacılar için cazip hale getirilmesi amacını taşıdığını bildirdi.

Türkiye, yurt dışına kaptırdığı genç beyinleri, tersine beyin göçüyle ülkeye kazandırma yarışında, İsrail, İngiltere, İspanya ve Yunanistan'dan sonra 5. sırada yer aldı.

Page 8: Telekom Sektöründe Inovasyon

Programla, teknolojik olarak gelişmiş ABD, Kanada, Japonya gibi ülkelerde bulunan AB üyesi ülke vatandaşı araştırmacıların, Avrupa araştırma alanına kazanımının hedeflendiğini anlatan Güler, program sayesinde söz konusu ülkelerde belli süre kalan araştırmacıların 2-4 yıl arasında desteklendiğini kaydetti. Araştırmacıların dönecekleri ülkelere dair bir sınırlama olmamasına rağmen hibelerden faydalanan araştırmacıların büyük çoğunluğunun bulundukları ülkelerde bulunan ev sahibi kuruluşları tercih ettiğini dile getiren Güler, bu nedenle tercih edilen ülkelerin dağılımının özellikle yurt dışındaki araştırmacılarla irtibatın korunma düzeyini de gösterdiğini ifade etti.

İki yıl içinde 28 araştırmacının Türkiye'deki çeşitli üniversitelerden ve özel sektördeki kuruluşlardan kabul aldığını ve yurt içinde göreve başladığını kaydeden Güler, şu bilgileri aktardı: ''Türkiye 7. ÇP programlarının başlamasından bu yana Avrupa Birliğinde tersine beyin göçü aracını en iyi kullanan en iyi beş ülke arasında yer aldı. Kabul edilen araştırmacı sayısına göre Türkiye, İsrail, İngiltere, İspanya ve Yunanistan'dan sonra listede yer aldı. Listede İsrail, 14 ve 13 araştırmacının döndüğü iki üniversitesi ile dolaşım programından en çok yararlanan ülke oldu. Sabancı Üniversitesi ise listeye 7 araştırmacı ile dördüncü sıradan girdi. Bilkent, Yüksek Teknoloji ve Koç Üniversiteleri de 2'şer araştırmacı ile listenin 25., 26. ve 27. sırasında yer aldı.'' Güler, Türkiye'nin yalnızca bu rakamların 7. ÇP'de, 6. ÇP'den çok daha başarılı olduğunun ortaya koyduğunu, bu başarının gelecek yıllarda da artacağını gösterdiğini vurguladı. Türkiye'ye dönen araştırmacıların genellikle gençlerden oluştuğunu ve çoğunlukla ABD'den dönüş yaptığını belirten Güler, son çağrı sonuçlarına göre, ilk defa bir Türk şirketi olan Turkcell'in de bu fondan yararlandığını ve bir araştırmacının burada göreve başladığını dile getirdi.

Dünyada önemli işlere imza atmış, fark yaratan, başarılı çalışanlar her zaman odak alanımız olmaya devam edecek” diyor. Bugüne kadar Turkcell Teknoloji olarak yurtiçi ve yurtdışından 47 bine yakın iş başvurusu aldıklarını söyleyen Kocabaş, çalışanları vasıtasıyla iletilen başvuru sayısının son derece yüksek olduğunu dile getiriyor.

Kadrolarında şu anda 300’e yakın mühendisin bulunduğuna dikkat çeken Turkcell Teknoloji Araştırma ve Geliştirme A.Ş. Genel Müdürü Semih İncedayı ise “İstihdamı artırarak tam bir teknoloji üretim üssü haline gelmeyi planlıyoruz” diyor.

E) Telekomünikasyonda inovasyon için rekabette eşitlik Telekomünikasyon Türkiye’de diğer birçok sektöre kıyasla inovasyonun en çok görüldüğü sektör. Altyapı ve insan kaynağı olarak Avrupa’nın gerisinde olmadığımız bu sektörün gelişimi için önce vizyona daha sonra da gerekli bütçenin doğru şekilde finanse edilmesine ihtiyaç var. Geniş çaplı ve etkin bir inovasyon stratejisi için yalnızca özel sektörün çabaları yeterli olmuyor. Devlet politikalarının da bu yönde şekillenmesi, bu alanda yatırımların ve teşviklerin artması gerekiyor.

Burada kilit nokta rekabet. Rekabet deyince çok fazla operatörün olduğu, müşteriye farklı farklı hizmetlerin sunulduğu, düzenlemeler sayesinde herkesin rahat hareket edebildiği ve bir oyuncunun daha avantajlı durumda olmadığı bir ortamdan söz ediliyor. Bu konuda da Türkiye’de değişim yaşanıyor ancak ne sektörün ne de kullanıcıların istediği hızda değil.

Önümüzdeki yıllarda telekomünikasyon sektörünü ve inovasyonu bir arada duyacağımız konu başlıkları arasında mobil cihazlarda yapay zeka, augmented reality (dilimize “zenginleştirilmiş gerçeklik” olarak çevrilebilir), bölgesel servisler (Location Based Services) , semantik web gibi uygulamalar geliyor.

İleride daha sık duymaya başlayacağımız augmented reality, bir kamera ve bir işaret aracılığıyla, 3D dijital objelerin gerçek dünyada pozisyonlandırılması olarak tanımlanabilir. Augmented Reality ile

Page 9: Telekom Sektöründe Inovasyon

gazete, dergi, afiş, poster gibi basılı materyallere yerleştirilen kodlarla kullanıcıların mobil cihazları üzerinden daha çeşitli hizmetlere ulaşması sağlanıyor. İşte telekomünikasyon sektöründe yaşanan bu gelişme ile gerçek dünya ve dijital içerik birleşmiş oluyor.

Her ne kadar şu an bize daha çok bilgisayar ekranlarından hazırlanan ve görüntülenebilen bir pazarlama yöntemi olarak gözükse de asıl değerinin offline dünyada ve mobil arayüzlerde olacağını söylemek mümkün.

SONUÇ

Dünya çapında telekomünikasyon sektörü, yıllık cirosu ve sağladığı istihdam koşulları bakımından gittikçe artan bir öneme sahip olmasının yanı sıra Avrupa Birliği düzeyinde de özel bir öneme sahip olan bilgi toplumu yaratma hedefinin de anahtarı konumunda.

Telekomünikasyon sektörü, küresel krizden en az etkilenen sektörler arasında yer almasına rağmen, krizin sektöre ilişkin yatırımlar üzerinde yine de olumsuz bir etkisi oldu.

İşte bu sebeple, krizin sıkıntılarından kurtulmak ve uzun dönemli sürdürülebilir bir büyüme yakalamak için, hızla değişen telekomünikasyon sektöründe açık bir inovasyon modelinin uygulanması ve inovatif girişimlerin desteklenmesi bilhassa önem taşıyor.

www.ufukkilic.com.tr

Kaynakça:

GFK Türkiye http://www.gfk.com/gfkturkiye/

Bilgi Çağı http://www.bilgicagi.com/YaziDetay.aspx?ArticleID=2236

Digital Age (Kasım 2009 ) http://www.digitalage.com.tr/

http://europa.eu/rapid/searchAction.do

http://ec.europa.eu/information_society/eeurope/i2010/index_en.htm

http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/08/1397

World Economic Forum:

www.weforum.org/en/initiatives/gcp/Global%20Information%20Technology%20Report/index.htm