tekbir dergi 12

40
OKUL, iŞ VE ÖZEL HAYATINIZI KOLAYLAŞTIRAN HAFTALIK KOMBiNLER DOĞU’NUN iNCiSi VAN SAYI 12 / KIŞ 2014 • TEKBİR’İN ÜCRETSİZ YAYINIDIR www.tekbir.com.tr Güzel düşün GÜZEL YAŞA ÖLÇÜSÜZ GÜZELLİK

Upload: metam-medya

Post on 08-Mar-2016

242 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

OKUL, iŞ VE ÖZEL HAYATINIZI KOLAYLAŞTIRAN

HAFTALIKKOMBiNLER

DOĞU’NUN iNCiSi

VAN

SAYI 12 / KIŞ 2014 • TEKBİR’İN ÜCRETSİZ YAYINIDIR

www.tekbir.com.tr

Güzel düşünGÜZEL YAŞA

ÖLÇÜSÜZ GÜZELLİK

Yaşasın Kış GeldiSoğuklardan korunmak için kat kat giyindiğimiz bu günlerde

alışveriş yapmak çok heyecanlı olabiliyor; bir anda deri eldiven-

ler, kürklü yakalar, kaşmir kazaklarla farklı bir tarza bürüne-

biliyoruz. Bu farklılığı daha keyifli hale getireceğiniz, alışveriş

yapmanın rahatlığını yaşayacağınız güzel bir bölüm hazırladık.

Mercek adını verdiğimiz bölümde adından da anlayacağınız

gibi kaban ve pardösülerimizi, tunik ve takımlarımızı sizin için

mercek altına aldık, en trend modelleri öne çıkardık. Ayrıca +44

bedenden oluşan kombinasyonlar, derslerden başını kaldıra-

mayan öğrencilerimize öğrenci kombinasyonları, toplantıdan

toplantıya koşturan çalışkan bayanlar için de iş kadını kombi-

nasyonları hazırladık. Okudukça keyif alacağınız yeni bir sayı

çıkardık sizlere. Gölü, kedisi, kalesi, müzesi, kilimi, inci kefali,

savat işlemeleri, oltu peyniri, Akdamar Adası ve ters laleleriyle

Doğu’nun İncisi Van şehrimiz hakkında ayrıntılı bilgiler verdiği-

miz gezi bölümümüzü çok beğeneceksiniz.

Dergimizin tarih bölümüne olan yoğun ilgi bizi teşvik etti ve bu

sayıdan itibaren tarihimizin mucitlerine de yer verdik; Modern

kimyanın kurucusu meşhur İslam alimi Ebu Musa Cabir Bin

Hayyan hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Sesi ve tavrıyla kısa bir süre içinde kendine özgü bir tarz oluştu-

rarak çok geniş bir hayran kitlesine sahip biri olarak tanıdığımız

Dursun Ali Erzincanlı ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Yo-

ğun temposunda bize de zaman ayırdığı için kendisine teşekkür

ediyoruz.

Kabanlarımızı çıkarıp, trenç kotlarımızı giyeceğimiz, ağaçların çi-

çek açıp, doğanın yeşereceği ilkbahar sayımızda görüşmek üzere.

Tekbir A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi Mustafa Karaduman

Genel Müdür ve Yönetim Kurulu ÜyesiCafer Karaduman

Yönetim YeriAtlas Cad. No: 18 Mahmutbey Bağcılar / İSTANBULTel: 0212 444 0 393

EditörMerve Mücaviroğlu Ayan

Moda EditörüEsra Karaduman Uzun

Yayın KuruluMuhammed KaradumanAbdullah Karaduman Abdurahman KaradumanEnes KaradumanHatice KaradumanPsk.Tuba Karaduman

Katkıda BulunanlarPsk. Dan. Esra KaradumanDr. Hafize ErkalFethiye İnal / Teknik DestekZuhal Deniz

Grafik TasarımMetam MedyaTel: 0216 344 54 18 www.metammedya.com

BaskıScala BasımTel: 0212 281 62 00

Reklam Satış PazarlamaMetam Medya

Tekbir Yaşam Dergisi, Tekbir Giyim San. ve Tic. A.Ş.’nin ücretsiz süreli kurumsal bültenidir.

Tekbir Yaşam Dergisi, Metam Medya tarafından hazırlanıp baskıya sunulmuştur. Dergide yayınlanan tüm yazı ve görseller izinsiz kullanılamaz. Tüm sorumluluk Metam Medya’ya aittir. Tekbir, bu dergide yer alan ürünler ve fiyatlarda değişiklik yapma hakkını saklı tutar.

Merve Mücaviroğlu AyanKurumsal İletişim Koordinatörü

®

Sayı: 12 • Kış 2014 • TEKBiR’in ücretsiz yayınıdır.

[email protected] adresinde öneri ve görüşlerinizi paylaşabilirsiniz. facebook/tekbirgiyim @tekbirgiyim

EDiTÖR’DEN ®

04 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

12/09/2013 tarihinde açılan Van Tekbir Mağazası bölgedeki tesettür giyim eksikliği nedeniye oldukça önem taşıyor. Van, Doğu Anadolu’nun en kalabalık ve en büyük ili olduğundan halk, alışveriş yapmak için bölge dışına çıkmıyor tam tersi

civar illerden ve ilçelerden Van’a alış veriş yapmak için gelen-ler çok oluyor. Van, geleneklerine bağlı bir halk yapısına sahip olduğu için Tekbir’in müşteri kitlesiyle örtüşmektedir.

TEKBiR VAN BAYiSi

Bayan giyim ve erkek giyim olarak hizmet verilen mağazada bayan giyimde, etekten gömleğe, eşarptan pardösüye, fera-ceden kabana, pantolondan tuniğe erkek giyimde, kabandan pantolona gömlekten takıma, kravattan kol düğmesine kadar tüm çeşitler bulunmakta.

Mağazanın giriş kısmı 330 metrekare, bayan giyim 150 met-rekare, asma kat erkek giyim olmak üzere toplamda 480 met-rekareden oluşmaktadır. Erciş, Çaldıran ve Başkale gibi büyük ilçelerde şube açmak hedefleniyor.

BiZDEN®

Kış 2013 • 05

Merhaba Kazım Bey; bize kendinizden bahseder misiniz?Her zaman içten ve samimiyim. Pozitif olduğum için olaylara iyi tara-fından bakarım. Bunun yanı sıra çok enerjik ve aktif biri olarak zoru başarmayı severim. Ekip ruhuna inanırım ayrıca inancım ve gerçek liderim bana güç verir.Aziz Bebe’nin hızla büyümesini neye bağlıyorsunuz?Dinamik ve genç ekibimizin her biri’ “yapacağım, yapabilirim’’ de-mektedir. Bizler inanarak gayret göstermekteyiz. Tüm bunları da ya-parak diri bir vücut tutmaktayız. Bayilik veriyor musunuz yoksa tamamı kendi şubeniz mi, kaç satış noktanız bulunmakta?Distribütörlük şeklinde yurt dışına veriyoruz. Kendimize ait yurt için-de 35 mağazamız bulunmaktadır. Yurt dışında Rusya da kendi temsil-ciliğimiz ve diğer ülkelerde 448 bayimiz bulunmaktadır. Aziz Bebe’nin gelecek hedefleri nelerdir?Hedefimiz profesyonel bir ortamda tüketicimize sağlıklı ve kullanabi-lir ürün üreterek ilk sıralara yerleşmektir. Mağaza sayımızı 100 çıkara-rak yurt içinde ve dışında tercih edilen bir marka olmaktır.Teşekkürler.

ÇOCUK GİYİM SEKTÖRÜNÜN ÖNCÜ İSMİ; AZiZ BEBE Aziz Bebe son zamanlarda hızla büyüyen mağazalarıyla dik-kat çekiyor. Bu büyümeyi Mağazalar Koordinatörü Kazım KARAŞİN ile görüştük.

BiZDEN ®

06 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

ARAŞTIRMALARLATEKSTiL VE PERAKENDEEylül ayında yayınlanmış olan derginin konusu; “Bu markayı boykot ediyoruz”, “Şu markadan hiçbir şey almayın”, “O mar-ka bize sahip çıktı”, “Bu marka faşist diğeri özgürlükçü…” Gezi Parkı olaylarıyla birlikte sosyal medyada hızla yayılan ve marka-ları taraf seçmeye zorlayan bu tutum, marka-siyaset ilişkisini de yeniden gündeme getirdi. Markaların siyasetle olan ilişkisinin sınırlarının nasıl olması gerektiğinin araştırması yapıldı. Dergi; “Markalar ülkede olup bitenlere göz yumup kendilerini apolitize mi etmeli yoksa ABD’deki örnekleri gibi saflarını mı seçmeli?” diye soruyor. Daha da önemlisi Türk halkının bu konuda ne dü-şündüğünü soruyor. Araştırmaya ait bazı ayrıntıları inceleyelim;

Marketing Türkiye Dergisi’nin Eylül 2013 ve Ekim 2013 sayılarında yapılan araştırmalarda firmamız hakkın-da bilgilere yer verilmektedir.

BASINDA TEKBiR®

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 07

Ekim ayında yayınlanan sayıda ise; Ali Saydam’ın “Perakende-de KPI (Temel Başarım Göstergesi) biraz da AVM’de ölçülür” başlıklı yazısında AVM’lerde en çok hangi markaların görülmesi istendiği ile ilgili bilgiler yer alıyor. Oranların değişebileceğini

ancak sıralamanın bu şekilde olduğunu belirten Saydam; marka-ları, kadın/erkek giyim, ayakkabı/çanta, spor giyim ve elektronik/beyaz eşya sınıflandırmalarında sunuyor. İşte sonuç;

BASINDA TEKBiR ®

YABANCI BASINAlmanya’da 24 saat yayın yapan haber kanalı N-TV, “Türkiye’de tesettür giyim ve Tekbir markasının başarısının sırrı” konulu bir haber için Yönetim Kurulu Başkanımız Mustafa KARADUMAN ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdi. Sektörle ilgili ay-rıntılı bilgiler alan Alman muhabir Nadja Kriewald, daha sonra da Tasarımcımız Esra KARADUMAN UZUN ile görüştü.

8 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

BASINDA TEKBiR®

İlklerin markası olan Tekbir, yerli ve yabancı basının ilgisini çekmeye devam ediyor. Son dönemde çıkan haberlerimizi daha yakından incelemek isterseniz bizi sosyal medyadan

takip edebilirsiniz.

10 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

BiZDEN®

iKiLi iŞ GÖRÜŞMESi32. yılı geride bırakan ve başarılarına her yıl bir yenisini ekleyen Tekbir, farklı ülkelerden gelen iş adamları ve iş kadınlarının tercih ettikleri markalar arasında yer alıyor.

GÜNEY AFRiKAİş adamlarının, eşleri ile birlikte şirketimizi ziyaret etmesi ile başlayan görüşmeler, Tekbir hakkında bilgilerin yer aldığı bir tanıtım filminin izlenmesi ile devam etti. Tekbir Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Karaduman’ın da katılım sağladığı ikili görüşmelerde olumlu sonuçlar alındı. Birlikte fabrikayı gezen ekip daha sonrasında birlikte yemek yedi.

ENDONEZYAİş adamlarının katıldığı bir dernekte yapılan ikili görüş-meler olumlu ve bir o kadar da renkli geçti. Slayt göste-risi ile başlayan toplantıda Endonezyalı iş adamlarının; ülkelerinde tekstil pazar payının yüksek olduğunu ve Tekbir markası altında ürünlerimizi satmak istedik-lerini, bizler ile çalışmaktan onur duyacaklarını ifade ettiler. Anlaşmanın imzalandığı toplantı ile Endonezya pazarına giriş için ilk adımlar atılmış oldu.

Değişen piyasa şartlarında müşterilerin istek ve beklentileri her şeyin önüne geçmiş durumda. Bu bağlamda müşterisini dinleyen bir marka olan Tekbir, sezon içerisinde düzenlediği kahvaltılarla müşterilerin nabzını tutmaya devam ediyor. Ürünleri yakından inceleyip, firma yetkilileri ve tasarımcılarla birebir görüşme ger-çekleştiren müşteriler; firmaların müşterilerle birebir görüşmele-rini çok samimi bulduklarını belirtmektedir.

MÜŞTERiLERiNi DiNLEYEN MARKA

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 11

ERKEK GiYiM ®

2013/2014 Sonbahar/Kış sezonunda yep-yeni bir koleksiyonla karşınızdayız. Tekbir Erkek ekibimiz bu sezon sizlere çok yönlü ve bol alternatifli bir koleksiyon hazırladı. Triko ve pantolonda tona ton ya da farklı renkler, ceket pantolonlu hazır kombinler, takım elbiselerde; düz, ekose ve kendin-den desenli kumaşlar, tek ve çift yırtmaç klasik ve slimfit takımlarımız sezona renk katıyor. Slimfit ve klasik tarzda gömlekler, tüm bu ürünlere kombin klasik ve casual seçim ayakkabılarla desteklenen Sonba-har-Kış koleksiyonu geniş ürün yelpazesiy-le göz dolduruyor. Kışlık kaban, palto ve montlar soğuk kış günlerinde sizleri ısıt-mak için mağazalarımızda bekliyor.

12 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

YAŞAM®

Etrafınızda kendini tanımak isteyip bunalıma giren pek çok kişi vardır eminim. Kendisini Kadir İnanır gibi mangal yürekli zanne-derken, Kemal Sunal gibi komik bir adam olduğu sonucuna erişen-ler acaba kendilerini nasıl hissediyorlardır? İnsanlar internet üzerin-den, gazete köşelerinden buldukları kişilik testlerini çözmekten kim olduğunu unutmak üzere. Kendini tanımak isteyen insanlar çoğu zaman bu amaçla hazırlanmış olan anket ve ölçeklere başvurmak-ta. Bu tür anket ve ölçekle yararlı bilgiler verebilecek olmalarına karşın tek başlarına belirleyici olmazlar. Özellikle gazetelerin pazar eklerinde ki Sevgiliniz “sizi ne kadar seviyor?”, “Annenize ne kadar bağlısınız?”, “Babanızdan ne kadar uzaksınız?”, “Eşiniz sizi aldatıyor mu?” gibi anketleri çözerek annenize, babanıza küsmeniz, eşinizi boşamanız gerekmez.

Eğer siz bir şehir olsaydınız neresi olurdunuz? Hiç düşündünüz mü? Ben baktım, soruları cevapladım. İstanbul çıktı. Ben şehir olsaymı-şım İstanbul olurmuşum. Daha neler var neler. Mesela “Bakalım hangi tahtanız eksik?”, “Siz futboldan ne anlarsınız?”, “Hangi aşk romanı yazarısınız?” gibi daha onlarca sizi size anlatan 10 sorudan oluşan sorularla kendinizi tanıyorsunuz. Tabii bütün bunlar kim ol-duğunuzla ilgili küçük ipuçları verebilir. Ama, testlerin birbiriyle olan tutarsızlığı kendinizi kaybetmenize neden olabilir.

Günlük burçları takip ettiğinizde kendiniz hakkında öğrendikleri-nizle bu testler sonucunda elde ettiğiniz bilgiler aynı düzeyde bilim-sel olmayan verilerdir. Bunun en büyük ispatı gazete ve dergiler için testler hazırlayan Dr. Nilgün Gedikoğlu’nun söyledikleri. Nilgün Gedikoğlu diyor ki; “10 yıldan fazla süredir hazırladığım testlerde,

aldığım psikiyatri eğitiminden yararlanıyorum. Sonucun doğruya en yakın çıkması için bir formül geliştirdim. “Bir test çözdüm ve artık kendimi tanıyorum”, olsa olsa bir şaka cümlesi olabilir. Test çözdüğü için hayatı değişen kimseye pek rastlanmamıştır. Ama eğer test, psikiyatri bilgisi olmayanlarca hazırlanmışsa sonuç yanlış yön-lendirici olabilir.”

Kendini tanıma aslında sanıldığından zordur. İnsanın kendi dav-ranışlarını objektif bir şekilde gözlemlemesini, yorumlamasını ve yorumlarının doğruluğunu hayattaki deneyimleriyle sınamasını, karşılaşacakları ile cesurca yüzleşebilmesini ve yaşadığı duygulara katlanabilmesini gerektirir. İnsan kendini tanıma sürecinde zaman zaman başkalarının değerlendirmelerini almalı ve bunları objektif bir şekilde değerlendirmelidir. Ayrıca diğer insanlar üzerinde bırak-tığı etkileri de takip etmesi kendisi hakkında bilgiler verir. Ben ki-mim ufkunun bayrak direğini bulmak oldukça zor. Bu zor yolculuk için cesaret gösterenler ve emek harcayanların ödülü daha nitelikli ve doyumlu insan ilişkileri kurmaktır. Nitelikli ve doyumlu insan ilişkileri kurabilmesi, insanın kendisini ve diğer insanları tanıması ile mümkün olabilir.

O kadar laf ettik, siz de okudunuz. Bari bir “10 soruda sen kimsin?” testi yapmadan sizi göndermeyeyim. Yalnız sonuçlar hakkında “bu kadar olur kardeşim, işte ben buyum” deseniz bile bu sadece bir ipucu, unutmayın. Soruları çözerken ne kadar ilginç oldukları da gözünüzden kaçmayacaktır eminim.

(Genç Dergide Yayımlanmıştır.)

10 Soruda SEN KİMSİN?Haz: Abdullah Karaduman

Başlığı okur okumaz yazıya göz attığınıza kalıbımı basarım. Çünkü kendini tanıma isteği, bütün insanların merak ettiği ve her insanda görülen bir olgu. İnsandaki bu merak kendisiyle ilgili bilmediklerini öğrenme dür-tüsünden ileri gelir. Bu heyecanlı bir süreçtir aslında. Korkuyla karışık bir merak duygusudur.

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 13

YAŞAM ®

1. Kendinizi ne zaman en iyi hissedersiniz?a. Sabahlarıb. Öğlenden sonra ve akşama doğruc. Gecenin ilerleyen saatlerinde

2. Nasıl yürürsünüz?a. Hızlı ve uzun adımlarlab. Hızlı ve kısa adımlarlac. Normalden yavaş ve etrafa bakınarakd. Yavaş ve başı eğike. Çok yavaş

3. İnsanlarla konuşurken…a. Kollarımı göğsümde katlamış olarak dururumb. Ellerimi sıkarımc. Bir veya iki elimi belime koyarımd. Konuştuğum insanlara dokunur veya ittiririme. Kulağımla oynar, çeneme dokunur veya saçımı düzeltirim

4. Dinlenirken nasıl oturursunuz?a. Dizler katlanmış ve bacaklar birbirine bitişik olarakb. Bacaklar çaprazlanmış olarakc. Bacaklarımı uzatarakd. Bir bacağımı altıma katlayarak

5. Çok hoşunuza giden bir şey olduğunda ne yaparsınız?a. Büyük bir kahkaha atarımb. Gülerim ama fazla sesli değilc. Bir kerelik gülerimd. Sessizce gülümserim

6. Bir sosyal etkinliğe katıldığınızda…a. Herkes sizi fark edecek şekilde gürültülü bir giriş mi yaparsınız?b. Sessiz bir giriş yapıp etrafınızda tanıdığınız birilerine mi bakınırsınız?c. Çok sessizce girip kimsenin sizi fark etmemesine mi gayret edersiniz?

7. Çok zor bir işe dikkatinizi vermişken rahatsız ediliyorsunuz. Ne yaparsınız?a. Bölünmeyi memnuniyetle karşılarımb. Aşırı derecede rahatsız olurumc. Belli olmaz. Bu iki uç arasında değişken davranışlar gösteririm

8. En çok hangi rengi seversiniz?a. Kırmızı veya portakal rengib. Siyahc. Sarı veya mavid. Yeşile. Koyu mavi veya morf. Beyazg. Kahverengi veya gri

9. Yatakta uyumadan önceki birkaç dakikada…a. Sırt üstü yatıp uzanırsınızb. Karnınızın üstüne yatıp uzanırsınızc. Hafif kıvrılmış olarak yan tarafınıza yatarsınız

d. Başınızı bir kolunuzun üzerine koyarsınıze. Başınızı yorganın altına kapatırsınız

10. Rüyanızda genellikle…a. Düşersinizb. Kavga eder veya tartışırsınızc. Birilerini veya bir şeyler ararsınızd. Uçar veya yüzersinize. Genelde rüya görmezsinizf. Rüyalarınız daima hoştur

İşte sonuçlar, cevabınızın karşısına gelen puanları toplayın.A B C D E F G

31- 40 PUAN: İnsanlar sizi mantıklı, ihtiyatlı, dikkatli ve pratik bi-risi olarak görürler. Sizi zeki, yetenekli ve hünerli ama alçak gönüllü olarak tanırlar. Çok hızlı arkadaşlık kurmayan, ama arkadaşlarına karşı çok sadık olan ve onlardan da aynı şeyi bekleyen birisiniz.

41-50 PUAN: İnsanlar sizi taze, canlı, çekici, eğlendirici, pratik ve daima ilginç birisi olarak görürler; her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. İnsanlar sizi ayrıca iyiliksever, düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahat-latan birisi olarak tanırlar.

51- 60 PUAN: İnsanlar sizi heyecan verici, havai, düşüncesiz ya-pıda, doğal liderlik özellikleri olan, her zaman doğru olmasa da hızlı karar veren birisi olarak tanırlar. Seni cesur, maceraperest birisi ola-rak tanırlar; her şeyi bir kez denemek isteyen, macera yaşamak için fırsatları kaçırmayan birisi.. Yaydığınız heyecandan dolayı insanlar sizinle aynı iş yerinde yaşamaktan zevk alırlar.

60 PUAN VE ÜZERİ: İnsanlar sana kırılgan bir eşya muamelesi yapıyorlar. Kibirli, bencil ve aşırı baskın birisi olarak görülüyorsun. İn-sanlar size hayranlık duyup sizin gibi olmak isteyebilirler ama size her zaman güvenmezler ve sizinle çok yakın ilişkide olmaktan kaçınırlar.

A B C D E F G

1 2 4 6

5 6 4 3 5 2

3 4 2 5 7 6

7 6 2 4

9 7 6 4 2 1

2 6 4 7 2 1

6 6 4 2

4 4 6 2 1

8 6 7 5 4 3 2 1

10 4 2 3 5 5 1

Puanınız

Toplam:

Merhaba, bu yazımda; insanın duyguları, düşünceleri, bilinçaltı dünyasının, kişinin hayatı üzerinde ne denli etkili olduğu konusu-nu paylaşmak istiyorum.

Hayatımıza giren olumlu veya olumsuz olaylar, kişiler, hiçbirisi tesadüf değil; duygularımız, düşünce ve arzularımız, korkularımız, nefretlerimiz yaşadıklarımızı ve yaşayacağımız şeyleri belirliyor. Biz farkında olsak da olmasak da…

Kendimiz hakkında düşündüklerimiz kendi gerçeklerimizi oluşturu-yor. Aklımıza gelen her düşünce, söylediğimiz sözler, geleceğimizi et-kiliyor. “Korktuğum başıma geldi” deriz, bunun sebebi korktuğumuz şeyin bilinçaltımızda yer ederek onu davet etmesindendir. Birisini devamlı düşünürseniz ilginç bir şekilde o kişi ile yolunuz kesişir çün-kü düşünce dünyanızda onunla bir bağ kurup kendinize çekersiniz.

Bağlantılarımız, ilişkilerimiz bizim aynalarımız. Kendimize çektik-lerimiz ya sahip olduğumuz özelliklerin ya da ilişkilere ait inanç-larımızın aynası oluyor. Patronumuz, memurumuz, iş arkadaşımız, eşimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız için de geçerli bunlar. Onların hayatımıza uyan yanları olmasaydı bizim hayatımıza girmezlerdi. Bu kişilerdeki hoşlanmadığımız şeyler ya yaptığımız ya yapmak is-tediğimiz ya da inandığımız şeylerdir genellikle.

İstemek; bilinç ile bilinçaltının belli bir amaç yönünde uyumlu etkileşimi ile olur. Bir şeyi can-u gönülden, içtenlikle ister ve iste-mekten vazgeçmezseniz onun gerçekleştiğini görürsünüz. Gerçek-leşmeyen arzularınızı inceleyecek olursanız tereddütlerinizin oldu-ğunu, acaba olur mu, benim için uygun mu, bu sonuç beni mutlu edecek mi gibi içten içe endişeler taşıdığınızı görürsünüz.

Vermek istemeseydi, istemeyi vermezdi yüce yaradan. Katıksız, tered-dütsüz ve olacağına inanarak isteyebiliyorsak istediğimizi verecektir her şeyin sahibi. Onun için iyilikleri, güzellikleri, sağlığı, mutluluğu, huzuru isteyin. İyi arkadaşlar, iyi bir eş, iyi çocuklar, huzurlu iş orta-mı, ihtiyaçlarımızı karşılayacak kazanç vs. listeyi uzatabilirsiniz.

Nasılsınız diye sorduğumuzda hemen hepimiz iyiyiz diye cevaplarız ki bu, kalıplaşmış ama çok güzel bir ifadedir. Bizim kadim kültürü-müzde olumsuzlukları değil olmasını istediğimiz iyi ve güzel şeyleri dile getirmek geleneği vardır.

Sonuç olarak yaşadığınız sıkıntıların ortadan kalkmasını, hasta-lıklarınızın iyileşmesini, hayatınızda iyilikler, güzellikler, mutlu-luklar olmasını mı istiyorsunuz? Anahtar sizin elinizde, olacağına inanarak dua edin...

Zihninizi olumlu düşünceler, sağlık, hu-

zur, iyi niyet kavramlarıyla doldurur-sanız hayatınızda mucizeler gerçek-leşeceğine inanabilirsiniz.

Güzel düşün, güzel yaşa!

Hazırlayan: Dr. Hafize Erkal

Kendimiz hakkında düşündüklerimiz kendi gerçeklerimizi oluşturuyor. Aklımıza gelen her düşünce, söylediğimiz sözler, geleceğimizi etkiliyor. “Korktuğum başıma geldi” deriz, bunun sebebi korktuğumuz şeyin bilinçaltımızda yer ederek onu davet etmesindendir.

14 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

YAŞAM®

“Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.”

Bediuzzaman Said Nursi

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 15

KOMBiNASYON ®

Ölçüsüz Güzellik grubu; hangi kiloda olursa olsun kendini iyi hissetmek isteyen 44-56 beden aralığındaki her yaştan bayana hitap etmektedir.

ÖLÇÜSÜZ GÜZELLİK

Sezonun vazgeçilmez renk ve desenlerini sizler için bir araya getirdik. Ölçüsüz Güzellik grubunda; tunik-pantolondan, etek-gömleğe, elbiseden kaftana, pardösüden Berceste’ye kadar tüm ürün gruplarına

yer vererek kendinizi daha iyi hissetmenizi ve aradığınızı bulmanızı sağlıyoruz.

Resmi geçecek bir iş gününde size eşlik edebilecek güzel ikili bir takım. Hem şık olacak hem de rahatlığınızdan

ödün vermemiş olacaksınız.

Okulda Pazartesi sendromu yaşamamak için rahat ve şık bir kombin

tercih edebilirsiniz.

ÖĞRENCi

KADINI

+ 44

Pazartesi

16 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

KOMBiNASYON®

Günümüz şartlarında herkes bir koşuşturma içerisinde biz de zamandan tasarruf etmeniz için işinizi kolaylaştırmak istedik. +44 bedenden oluşan kombinasyonlar, derslerden başını kaldıramayan öğrencilerimize öğrenci kombinasyonları,

toplantıdan toplantıya koşturan çalışkan bayanlar için de iş kadını kombinasyonları hazırladık. Alternatifleri için de sizleri mağazalarımıza bekliyoruz.

OKUL, İŞ VE ÖZEL HAYATINIZI KOLAYLAŞTIRAN KOMBİN ÖNERİLERİ

Haftalık Kombİn

Haz: Esra Karaduman Uzun

Yemek davetleri hoş sohbetle ya da gayet resmi geçebilir fakat siz kendinizi es geçmemelisiniz. Bunun için de nerde ne giydiğinizin önemi büyük. Sade bir yerde yenen yemek için seçilen

kıyafetle önemli bir davet için seçilen kıyafetin arasında fark olmalı.

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 17

KOMBiNASYON ®

iŞKADINI

iŞKADINI

+ 44

+ 44

Okuldaki sunumu kolaylaştıran en büyük etken sizin kendinizi iyi hissetmeniz olacaktır. Renklerin uyumu size bu hissi verecektir.

ÖĞRENCi

Salı

Çarşamba

ÖĞRENCi

Sıkıcı toplantılar ancak renklerin vermiş

olduğu güzel enerjiyle iyi geçer.

Düğün, nişan dedik mi herkesle şıklık yarışına gireriz. Bu kıyafetler size birer alternatif olabilir.

18 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

KOMBiNASYON®

Koyu sohbetlerin adresi ev gezmesi demektir. Bu da arkadaşlarla geçen en güzel vakit anlamına gelir. Bu güzel vakitlerinizde

sizi rahat ettirecek kombinler tercih etmelisiniz.

Arkadaşlarla cafede buluşulacaksa sade ama

şık olmak en iyisi.

Perşembe

Cuma

ÖĞRENCi

ÖĞRENCi

iŞKADINI

KADINI

+ 44

+ 44

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 19

KOMBiNASYON ®

Vizyondaki bir filme veya bir konsere gitmek haftanın yorgunluğunu atmaya yardımcı olacaktır. Kıyafetiniz de sizin gününüzün iyi geçmesinde

önemli bir rol oynayacaksa bu kombinlere bir gözatın deriz.

Alışveriş biz bayanlar için çok önemli bir iştir. Kendimizi tamamen alışverişe vereceğimiz için rahat olmalıyız. Bunun için önerimiz bir elbise ya da bir kaban olabilir. Genç olan

ve kendini genç hisseden bayanlar için ise bu ara trend olan etek pantolonlu bir kombin tercih edilebilir.

Cumar t e s i

Pazar

ÖĞRENCi

ÖĞRENCi

KADINI

iŞKADINI

+ 44

+ 44

MERCEK Sizler için her sezon bazı kıyafetleri mercek altına almaya karar verdik. Bu sayımızda tunik, kaban, pardesü ve takım adı altında etekli ceketli ve etekli gömlekli kombinleri ele aldık.

20 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

KOMBiNASYON®

TUNİK

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 21

KOMBiNASYON ®

GÖMLEK/ETEK

ETEK / CEKET

22 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

KOMBiNASYON®

KABAN

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 23

KOMBiNASYON ®

PARDESÜ

Murad Hüdâvendigâr’ın oğlu, dördüncü Osmanlı padişahı. Tahta çıkar çıkmaz Sırbistan bölgesindeki huzursuzlukları, ardından hal-ka zulüm yapan ve Osmanlılar’a baş kaldıran Anadolu Beylikleri’nin çıkardığı ayaklanmaları bastırdı. İzmir haricinde bütün Batı Anado-lu’yu Osmanlı idaresine kattı.

Yıldırım Beyazıd, bir kaç kere İstanbul’u da kuşatmış, bu maksatla Anadolu (Güzelce) Hisarı’nı yaptırmıştır. Fakat her defasında kuşat-mayı yarım bırakmak zorunda kalmıştır.

1396 Niğbolu zaferi tek başına Osmanlı’nın, Avrupa devletlerine kar-şı kazanılan en önemli savaşlardan birisidir. Bu zafer Batı dünyasının

yanı sıra doğuda da Osmanlı Türk Devleti’nin tanınmasına sebep olmuştur. Mısırda ki Abbasi Halifesi, Yıldırım Beyazıd’a gönderdiği tebrikte “Sultan-ı İklim-i Rum” diye hitap etmiştir.

Öte yandan Yıldırım’ın güneyde Fırat boylarına kadar genişlettiği fetih hareketi, Bizans’ın İstanbul Boğazı ve İzmit Körfezi’ni vurması üzerine yarım kaldı ve Yıldırım Beyazıd İstanbul’a dönerek tekrar kuşattı. Ancak bu sefer de doğuda Timur tehlikesi baş gösterdi. Yıl-dırım’dan öç almak isteyen Beylikler, Timur’a destek verdiler. Niha-yet Ankara Çubuk ovası çetin bir muharebeye sahne oldu. Esir dü-şen Yıldırım, 7 ay sonra bu esarete dayanamayarak 1403’de vefat etti.

YILDIRIM BEYAZID

24 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

TARiH®

1360 - 1403 / Saltanat 1389-1402Hazırlayan: Muhammed Karaduman

Modern kimyanın kurucusuEBU MUSA CÂBİR BİN HAYYANModern kimyânın kurucusu meşhûr İslâm âlimi. Tebe-i tâbiîn-dendir. İsmi Câbir bin Hayyân Abdullah el-Ezdî olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Horasanlı, Tuslu, Harrânlı ve Kûfeli olduğu söylenen Câbir’in âilesi hakkında çok az bilgi vardır. İslâm âleminde Sûfi, Av-rupa’da Al-Geber ismiyle şöhret buldu. Doğum târihi kesin olarak bilinmemekte ve yaklaşık 815 (H. 200) yılında vefat ettiği kabul edil-mektedir.

Aslen Türk olan Câbir bin Hayyan, Abbâsî Halîfesi Hârûn Reşîd’in sarayında yaşadı. Vezir Yahyâ bin Hâlid el- Bermekî’den himâye gör-dü. Asrının fen âlimiydi. Bütün İslâm âlimleri gibi, fen ilmini, İslâmî ilimlerle berâber okudu. Tıp, astronomi, matematik, felsefe, kimyâ ve zamanın diğer ilimlerinde yetişti.

Câbir bin Hayyân, Câfer-i Sâdık hazretlerinin derslerine devâm etti ve hizmetinde bulundu. Temel din ilimlerini öğrendi. İlmî araştır-malarda husûsî metodlar geliştirdi. O zamanda meşhûr olan simyâ (sihir ve büyücülerin, olması mümkün olmayacak şeyleri yapıyorlar gibi göstermeleri) ilminin bir fen ilmi olmadığını isbât edip, ondan ayrı olarak tecrübeye, analize ve matematiğe dayalı kimyâ ilmini kurdu. Böylelikle bugünkü modern kimyânın temelini atmış oldu.İlim öğretip birçok talebe yetiştiren Câbir bin Hayyân, eserlerinde yapmış olduğu ilmi ve fenni tecrübeleri, en ince ayrıntılarına varınca-ya kadar îzâh etti. Ulaştığı netîceleri son derece hassâsiyet ve dikkatle yorumladı. Bâzı mühim kimyevî maddelerin terkibini tesbit edip, açıkladı. Kimyâda kullanılabilecek bâzı metodlar ortaya koydu. De-neylerde kullanılacak âletlerin îmâli ve bunların kullanılış metodunu îzâh etti. Kimyâ ilminde kullanılabilecek hassas ölçü âletlerini yaptı.

Câbir bin Hayyân, maddelerin atomik yapısını gösteren orjinal tes-bitler yaparak, kimyevî reaksiyonlarda belli miktarların belirli mik-tarlarla reaksiyona girdiğini söyledi. Atom hakkında, ancak asırlar sonra anlaşılabilecek şu sözleri söyledi: Maddenin en küçük parçası olan “el-cüz’ü lâ yetecezzâ” da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilgin-lerinin söylediği gibi, bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom da parçalanabilir. Parçalanınca da öyle bir güç meydana gelir ki, bir anda Bağdât’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allahü teâlânın kudret nişânıdır.” Bu sözlerden asırlar sonra yapılan atom bombası, atıldığı şehirleri yerle bir etti.

George Sarton onu, “Orta çağların ilimler ansiklopedisi” olarak değerlendirmekte, şöhret ve tesirlerinin, 17. asra kadar devâm etmiş

olduğunu ifâde etmektedir. Gerçekten 17. asra gelinceye kadar kim-yâ bilimleri alanında onun seviyesine kimse çıkamamış, kimse onu gölgede bırakamamıştır. Doğu ve batı ilim dünyâsında ona denk ve onu aşan bir kimyâcı yetişmemiştir.

Kimyâ târihçisi Leclerc; Histoire de la Medicine Arabe adlı eserin-de, Câbir bin Hayyân’ı orta çağların tartışılamaz en büyük âlimi, ilmî otoritesi ve derinliği ile benzeri olmayan bir üstat, metodu ile yol gösterici olması bakımından büyük bir ilim teşvikçisi ve nihâ-yet modern kimyânın kurucusu ve tamamlayıcısı olarak değerlen-dirmektedir. İslâm âleminde, Ebû Bekr Râzî, İbn-i Sinâ, Mesleme el- Macrîtî, Fârâbî ve daha birçok bilgin, onun eserlerinin gölgesinde yetişip, olgunlaştılar.Modern araştırmacılar şöyle demektedirler; eğer Câbir bin Hayyân çağımız teknolojisini kullanarak aynı eserleri yazsaydı, modern so-nuçlara ulaşırdı. Maddenin en küçük parçasından araştırmaya baş-layarak, istediğine ulaşıyordu. Bununla berâber, dış gözlemlerinde tümden gelim metodundan da yararlandı. Yâni maddenin tabiî hâ-linden en küçük parçasına kadar inceleyerek sonuca vardı. Francis Bacon, bu metodu onun eserlerinden öğrenmiş, Dekart ise onu taklid etmiştir.

Onun metodunun esâsını, “mazbut müşâhede ve sağlam tecrübe” teşkil etmektedir. O, bu metodu ile hayal ve kuru faraziyelerle oyalan-mamış, gerçek anlamda bir ilmi çalışma ortaya koyarak çığır açmıştır.

Câbir bin Hayyân; tıb, astronomi ve mantık, felsefe, fizik, mekanik gibi ilim dallarında da çalışmalar yaparak bunlarla ilgili eserler verdi. Usturlâb hakkında yazdığı eseri gören âlimler, eserin bin bölümden meydana geldiğini ve akılları durduracak üsünlükte olduğunu kay-detmişlerdir.Yazdığı eserler, asırlarca İslâm medreselerinde okutulunca, Endülüs Müslümanları yoluyla Avrupa’ya geçti. İslâm dünyâsında ve Avrupa’da kimyâ ilminde Câbir çağının sonu bir türlü gelmedi. Öyle ki, Av-rupa’da bâzı kimyâger-ler, kabul görmesi için eserlerini ona mâl ede-rek, kendi eserlerine onun ismini yazdılar.

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 25

BiLiM ®

Hazırlayan: Muhammed Karaduman

Sesi ve tavrıyla kısa bir süre içinde kendine özgü bir tarz oluşturarak çok geniş bir hayran kitlesine sahip biri olarak tanıdığımız Dursun Ali Erzincanlı’yı bir de sizin ağzından dinleyebilir miyiz? Kimdir Dursun Ali Erzincanlı?

Türkçe derslerinde öğretmenimin bana bir metin okutmasını beklerdim hep, heyecanla. Okumayı çok seviyor, kendi sesimi du-yarken değişik bir duygu hissediyordum çünkü. Hatta parmağımı kulağıma kapatarak kendi iç sesimi -sanki radyodan televizyondan geliyormuş gibi- duyma denemeleri yapar ve sonra metni okurdum. Sonrasında Erzurum’da üç yıllık bir Kur’ân Kursu dönemimiz oldu. Kur’ân-ı Kerîm ile hemhâl olup hafızlık yapmaya gayret ettik, fakat ihtilâl dönemine denk gelmiş olması nedeni ile tam manası ile bi-tiremedik! O dönemlerde ‘İmam Hatip liseleri kapatılacak’ diye bir karar çıkmıştı yahut öyle bir söylenti vardı. Babam da; “Ben seni İmam Hatip okuluna yazdırmak için bir alt yapı olması niyeti ile kursa gönderdim. Okullar kapanmadan seni İmam Hatip lisesine yazdırayım” dedi ve beni liseye yazdırdı. Tabi üç yıl aradan sonra gittiğim için diğer çocuklardan büyüktüm ve o zamanlar sesim on-lara göre biraz daha kalındı. Sınıf başkanı seçileceği zaman beni seçerlerdi. Metin okumaları, gençliğe hitabe ve okuldaki müsame-relerdeki sunuculuk gibi vazifeler de bana verilmeye başlanmıştı. Orta ikinci sınıfa geldiğimiz vakit bir arkadaşım dereceye girmiş ve

ödüle lâyık görülmüş olan bir şiirini bana gösterdi. Şiire baktım ve içimden ‘Ben de yazarım’ dedim ve hemen eve giderek ilk şiirimi yazdım.

Peki neden şiir? Kendinizi bu kadar sevdirdiğiniz bu sanata, sizi çeken neydi?

Bazı şeylerin nedeni olmuyor. His diyelim veya içinden geleni yapmak. Ben ilkokulda metin okumayı çok severdim. İçimden, okumaya dayalı bu isteği her zaman hissettim. O zaman bu çekim alanını adeta doğuştan lütfedilen bir haslet olarak kabul ediyorum.

Söz konusu şiir olduğunda adınız geçince farklı bir yerde duruyorsunuz. Bu duruş nasıl çıktı ortaya? Sizi farklı yapan nedir?

Peygamber efendimizi (s.a.v.) konu alan şiirler okuduğum için çok özel bir konum oluştu. Herhangi bir şiir değil sadece efendimizi (s.a.v.) anan şiirler okudum. Konu farklı ve güzel olunca konum da özel ve güzel oluyor.

Hep sizin nefesinizden çıkan şiirlerin insanlara etkisini konuştuk, peki siz hangi şiirler ve şairlerden etkilenirsiniz?

Ben özellikle Necip Fazıl’dan etkilenmişimdir. Mehmet Akif Ersoy okudum. Fakat zenginlik olarak kaldı. Arif Nihat Asya da etkilen-diğim şairlerdendir. Bir de şairden ziyade şiirler vardır ve şiirlerin içinde cümleler vardır ki başlı başına şiirdir.

Size göre iyi ve güzel duyguların insanlara aktarılmasında şiirin etkisi nedir? Siz özellikle Hz. Muhammed’i (s.a.c.)anlattığınız şiirlerinizin et-kileriyle bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?

Efendimizin (s.a.v.)zamanında edebi dil hakimdi. Nerdeyse Efendimiz (s.a.v.) hariç tüm sahabe etkile-yici şiirin içinde olmuşlardır. Şiir bazen savaş başlatır, savaş bitirir-di. Ve şairler de savaş meydanla-rında şiirleriyle savaşırdı. Efendi-mizi (s.a.v.) şiirle anlatmak daha nahiv daha estetik oluyor.

DURSUN ALiERZiNCANLI

Efendimizin zamanında edebi dil hakim-di. Nerdeyse Efendimiz hariç tüm sahabe etkileyici şiirin içinde olmuşlardır. Şiir ba-zen savaş başlatır, savaş bitirirdi. Ve şairler de savaş meydanlarında şiirleriyle savaşır-dı. Efendimizi şiirle anlatmak daha nahiv daha estetik oluyor.

RÖPORTAJ®

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2013 • 27

Eserlerinizi icra ederken olmazsa olmazlarınız var mıdır?

Olmazsa olmazımız sadece mekanla ilgilidir. Mesela sadece me-kana Efendimizle ilgili program var diye gelenler olmalıdır, yoksa düğün, nikah, nişan gibi farklı sebeplerden dolayı bir araya gelen insanlara naat okumak , okuduğumuz şiirlerin muhtevasına karşı adapsızlık olur.

Toplumu en çok etkileyen sanat dallarından biri de kuşkusuz sinema. Bu alana daha fazla girmeyi düşünüyor musunuz?

Bir oyuncu olarak özel projelerde olmak isterim. Fakat beni daha çok yönetmenlik cezp ediyor. Mesela kısa filmler düşünüyorum.

Şiir, sinema ve tabi ki radyo… bu üçlüyü birer kelimeyle tanımlamanızı istersek bize neler söylersiniz?

Şiir sinemadaki profesyonellikle görsel değil de işitsel bir film yap-mak gibi geliyor. Şiir kulağa hitap ediyor. Radyo kulağa hitap et-mekle beraber an’ı yaşatıyor. Sinema, anlatmak isteğinizi hem göze hem kulağa hitap ederek kalbe ulaştırıyor.

Sizi yakından takip eden hayranlarınız ve özellikle şiire ilgi duyan gençler için tavsiyeleriniz nelerdir?

Öncelikle şiirle ilgilenen biri bilmeli ki, usta şairlerin şiirlerini okumakla başlar yolculuk, yavaş yavaş yazıya dönüşür önce oku-mak, çok okumak, çok okumak sonra da şiir yazmak. Yazdığınız şiiri saklayın ve bir ay sonra tekrar okuyun hala size güzel geliyorsa, o şiir başarılıdır.

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederken, Tekbir Yaşam oku-yucularıyla tesettür giyim ile ilgili görüş ve önerilerinizi paylaşır mısınız?

Elbette… Tesettür, setretmek; yani gizleme, örtme anlamındadır. Birinci adım: Allah’ın örtünmesini emrettiği yerleri örtmek. Sonra da ikinci adım: Yani tavır ve davranışları setretmek. Giyim şık ve temiz olmalı ve aynı zamanda ahlaken de tesettürlü olmalıyız. Konuşma üslubundan davranışlara kadar… Bize bakacak olan na-zarlara, cinsiyetimize ait özellikleri sunmamalıyız.

Ben de sizlere teşekkür ediyorum..

Peygamber efendimizi konu alan şiirler okuduğum için çok özel bir konum oluştu. Herhangi bir şiir değil sadece efendimizi anan şiirler okudum. Konu farklı ve güzel olunca konum da özel ve güzel oluyor.

RÖPORTAJ ®

BAŞIMIZIN TACI İPEK TUALLER

2013-14 Sonbahar Kış Eşarp koleksiyonu zengin desen çeşitleriyle sizlerin beğenisine sunuldu. Floral desenler, geometrik, leopar, ekose, etnik desenlerin yer aldığı koleksiyonda aradığınız trend renkleri bulabilirsiniz.

28 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

EŞARP®

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 29

EŞARP ®

Rahman; Arapça’da “reheme” kökünden gelmekte ve “acımak, esir-gemek, affetmek, şefkat göstermek, bağışlamak” anlamlarında kul-lanılmaktadır. Allah’ın Rahim sıfatı da merhamet kelimesi ile aynı kökten gelmektedir.

Bize hayatımızın her anında sunulan rahmet yağmurlarından sadece bir damlasını düşünmek bile insanı ucu bacağı olmayan ummanlara götüren bir yolculuk olmakta. Gelin “ Ya Rahim!” diyelim ve nefes almaya, soluk almaya başlayalım. Gelin düşünelim yokluğumuzu ve varoluş serüvenimizi. Gelin öyleyse dalalım bizde bu denize ve an-nemizin rahmine düştüğümüz ana ve sonrasına bakalım. Ve derin derin düşünelim; insanoğluna verilen en müthiş hasletlerinden olan sevgi, merhamet, şefkat gibi yüce duyguların hangi sebepler dahilin-de oluştuğunu ve akabinde de sadece kendi isminden bir cüz bahşe-den asıl Rahim olan Allah’ın sonsuz merhametinin nasıl olduğunu? Bir bakın bedeninizin uzantılarına izleyin kendinizi kendinizde ve derin bir nefes alın sonrasında….

Bizler, hayatımız boyunca sahip olduğumuz bedenle görür, işitir, nefes alır, yürür, koşar ve zevk alırız. Bedenimizi oluşturan kemik-ler, kaslar, damarlar, iç organlar mükemmel bir düzene sahiptir. Bu düzeni incelediğimizde ise, daha da şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşırız. Birbirinden farklı gibi görünen bu vücut parçalarının tamamı aynı malzemelerden oluşmaktadır. Bu malzeme hücredir.

Hücre, bir organın örneğin gözümüzün en küçük parçasıdır. Bir hüc-re o kadar küçüktür ki, bir milyon tane hücre bir araya gelse sadece bir iğne ucu kadar yer kaplar.

İnsan vücudunu oluşturan 60–70 kiloluk et ve kemik kütlesinin özü, insanın doğumundan 9 ay 10 gün önce tek bir hücrede toplanıp bir araya gelmiştir. Bu hücre, anneden gelen yumurta hücresiyle baba-dan gelen sperm hücresinin annenin bedeninde yani rahminde yani insanın oluşumu için bir mucizevi mekan olan feraset gözlüğüyle bakıldığında hemen ilk bakışta anlaşılan, insanın yavrusuna en güzel ve en konforlu bir mekanın Rahim olan Allah’ın annenin rahmine tek bir damlayı düşürmesiyle oluşur.

Rahim kadına bahşedilmiş büyük bir nimet. Geldiği hayatı değiş-tirecek, yön verecek, yönlendirilmesiyle ve eğitilmesiyle ya varlık alemini sevindirecek ya da zulüm edecek insanların yaratılmaya başlandığı yer. Biyolojik olarak anlatacak olursak rahim, kaslardan yapılmış sağlam bir duvara sahip içi boş bir organdır ve hacmi 50 gramdan fazla değildir. Rahmin bu büyüklüğü bir bebeğin büyümesi için elbette ki yeterli değildir. Bunun için rahmin yapısının değişme-si gerekir. Bu yüzden hamilelik boyunca rahmin hacmi giderek artar ve hamileliğin sonunda hacmi 1100 grama kadar ulaşır. Rahim bu özelliği sayesinde, annenin döllenmiş yumurtasının içinde büyüyüp gelişmesi, ve tam bir insan şeklinde dışarı çıkması için en uygun yer halini alır. Bundan başka kadının leğen kemiği boşluğunun tam or-tasında bulunması da döllenmiş yumurta için bir sığınak görevi görür ve gelişimi boyunca bebeği korur. Ve mübarek Kur’-an yine açıyor ufkumuzu ve buyuruyor ki; “Andolsun, biz insanı, süzme bir çamur-dan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.” (Müminun Suresi, 12-13)

ER-RAHİM’iN RAHiMDEKi MERHAMETi

Psk. Dan: Esra Karaduman

Bedenimizi oluşturan kemikler, kaslar, damarlar, iç organlar mükemmel bir düzene sahiptir. Bu düzeni incelediğimizde ise, daha da şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşırız. Birbirinden farklı gibi görünen bu vücut parçalarının tamamı aynı malzemelerden oluşmaktadır. Bu malzeme hücredir.

30 • KIŞ 2014 / TEKBiR YAŞAM

PSiKOLOJi®

Annenin vücudu nasıl yavrusunu öldürmez?İnsan vücudu içeriğinde var olan yabancı maddelere karşı hemen savunmaya geçen onu vücuttan biran önce atmak için bütün im-mun sisteminin çok mükemmel bir insan da şaşkınlık bırakacak şekilde denge ve uyum içinde çalışan bir savunma sistemine sahiptir. Vücuda gözle görülmeyen bir virüsün intikal etmesi halinde vücut olağanüstü bir hal ilan eder ve hemen reaksiyona geçer. Bu yaratı-lış sistemimizde bize verilmiş müthiş bir mekanizmadır. Evet gelin bir de rahme bakalım merhamet sahibinin izniyle vücut kendiyle bir simbiyoz halinde olan yabancı bir madde olan bebeğe nasıl bir hal sergileyecek. Rahmin içi annenin vücuduna ait olsa da, henüz doğmamış olan bebek, annenin vücudu için yabancı bir maddedir. Nasıl ki organ nakli olan hastalar için yabancı doku büyük bir teh-ditse, embriyonunda annenin savunma sistemi tarafından “yabancı” olarak tanınması ve tehdit unsuru olarak görülmesi gerekir. Çünkü gelişmekte olan embriyo genlerinin yarısını annesinden, yarısını ba-basından alır ve babadan gelen her türlü bileşenin annenin vücu-dunda “antijen” yani saldırgan olarak kabul edilmesi gerekir.

Bu sebep itibariyle bu durumun embriyoyu yok etmek üzere savunma sistemini harekete geçirmesi beklenir. Ancak annenin bağışıklık siste-mi kendi içindeki yabancı dokuyu -embriyoyu- reddetmez. Merhamet sahibi rahmi öyle kompleks yaratmış ve öyle bir şekilde insanın gözü-ne soka soka kendi varlığının delilini ve merhametinin ispatını akıllar önüne seriyor ki heyecanlanmamak mümkün değil. Ve bütün farklı olan şeylere savaş açan vücut bir istisna olarak cenine savaş açmaz; çünkü annenin kanındaki savunma sistemi elemanlarının bebeğin kanına geçmesine izin verilmez. Bu nedenle söz konusu elemanlar bebeği yabancı bir doku olarak görüp, onu yok edemezler.

Annenin savunma sisteminin bebeğe saldırıp onu yok etmemesi son derece şaşırtıcı bir olaydır. Gelişmekte olan embriyo gerçek-ten de annenin vücudunda yabancı bir madde gibidir. Vücutta sürekli devriye gezen savunma hücreleri, yabancı maddeleri yok etmek üzere yaratılmışlardır ve harekete geçmeden önce bunlar-la “tanışırlar”. Hücreler yabancı maddeleri tanımak için MHC (major histocompatibility complex) denilen molekülleri hücre zarlarında sergileyerek kullanırlar. Cenin hücrelerinde MHC mo-leküllerine rastlanmadığı için annenin savunma hücreleri tarafın-dan tanınmazlar. Fakat bu hücrelerde MHC moleküllerinin hiç bulunmaması, doğal öldürücü hücrelerin anormalliği fark etmesi-ne ve bu hücreleri yok etmesine yol açabilir. Bunun için de, ce-nin hücreleri “klasik olmayan” bir tür molekülü hücre zarlarında taşırlar: HLA G (insan lökosit antijeni G) *

Dolayısıyla annenin immun istemi ceninin HLA G’sini yabancı olarak algılamaz ve doğal öldürücüler de onu görmezden gelirler. Ama yine de bu tek başına yeterli değildir. Bu metodlardan başka kimyasal sinyaller de kullanılır. Plasenta, bir dizi kimyasal sinyal üreterek, annenin immun sistemine etki eder. İşte bu nedenden dolayı anne hamilelik döneminde enfeksiyonlara, mikroplara kar-şı da daha savunmasız olur.

Şüphesiz embriyonun annenin savunma hücreleri tarafından düş-

man olarak tanınmayacak bir sistemle yaratılmış olması bizim bu konu üzerinde derin bir soluk alıp düşünmemizi gerektiren insanı aciz bırakan yani bir mucizedir. Eğer bu istisna vücuda giren bir başka madde için yapılmış olsaydı, vücut hayati tehlikelerle karşı karşıya olurdu. Öte yandan eğer cenin için bu istisnai sistem, ya-ratılış olmasaydı, canlılığın devamı mümkün olmazdı. İşte insana verilen merhamet duygusunun kökünde bizim anne rahminde ki

tamamen merhametiyle kuşa-tılmış olan yerde oluşumumuz yatmaktadır. Ve biz insanlar da bunu ancak vicdanımız da yani bilinçaltımız da yaşarız da ruhumuz duymaz.

“O Allah ki, Yaratan’dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir.” (Haşr Suresi, 24)

* (Bea Perks, Andrew Coul-ton, “The Great Escape”, New Scientist, vol. 171, no. 2308, 15 Eylül 2001.)

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 31

PSiKOLOJi ®

32 • KIŞ 2013 / TEKBiR YAŞAM

Haz.: Abdurrahman Karaduman

DOĞUNUN iNCiSi

VANDOĞUNUN iNCiSi

VANGölü, kedisi, kalesi, müzesi, kilimi, kahvaltısı, inci

kefali, savat işlemeleri, otlu peyniri, Akdamar Adası ve ters laleleriyle Van...

Gölü, kedisi, kalesi, müzesi, kilimi, kahvaltısı, inci kefali, savat işlemeleri, otlu peyniri, Akdamar Adası

ve ters laleleriyle Van...

GEZi®

DOĞUNUN iNCiSi

VANDOĞUNUN iNCiSi

VAN

Kaya Çelebi CamiiKaya Çelebizade Koçi Bey tarafından 1660 yılında inşa edilme-ye başlanan Kaya Çelebi Camii, Koçi Bey’in idamı üzerine Cem Dedemoğlu Mehmet Bey tarafından tamamlanmıştır. Van’ın zengin tarihinde kendine yer edinen Kaya Çelebi Camii, bölge-ye gelen turistler tarafından ilk ziyaret edilen yerlerden biridir. Kaya Çelebi Camii’nin iç ve dış mimarisi sizi etkisi altına alacak. Tek şerefesi bulunan caminin kapı ve pencerelerindeki bitkisel ve geometrik süslemeler hayranlık kazanacak kadar büyüleyici. Van gezisine çıkmayı planlıyorsanız Kaya Çelebi Camii’yi mut-laka görmenizi öneririz.

Hüsrev Paşa CamiiHüsrev Paşa Camii’nin kitabesindeki bilgiye göre; 1567 yılında Van Beylerbeyi olan Köse Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan caminin yapımında; kes-me taş, tromp ve tuğla kullanılmıştır. Aynı zamanda iç mekanda bulunan çiniler hala göz doldurmaya devam etmektedir. İç me-kanda dikkat çeken diğer bir detay ise; kıble duvarının ortasında bulunan mihrap.

Adır AdasıVan Gölü’nün yüzölçümü büyük adalarından biri olan Adır Adası, Lim Adası olarak da adlandırılmaktadır. Adır Adası hem içerisindeki tarihi kilise ve manastırıyla hem de doğal güzelliğiyle görülmesi gereken yer-lerin başında geliyor. Özellikle bahar aylarında gidip görmenizi öner-diğimiz Adır Adası, çok sayıda martının kuluçka merkezi haline gel-miştir. Adanın doğasına sinen tarihi atmosferi mutlaka yaşamalısınız.

Bartholomeus KilisesiVan-Başkale’nin sınırlarında bulunan Albayrak Köyü’ndeki St Bart-holomeus Kilisesi, bölgede ender Hristiyan dini yapılarından biridir. St. Bartolomeus Kilisesi’nin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte; 3. yüzyılda yapıldığına dair görüşler bulunmaktadır. Şehrin göz dolduran yapıları arasında olup; turizme kazandırılması amaçla-narak restorasyon çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. Kilisenin du-varlarındaki süslemeleri orijinalliğini günümüze kadar korumuştur ve aynı zamanda şehrin turizm potansiyeli yüksek olan bir yapısıdır.

Erçek GölüBir set gölü özelliği taşır Erçek Gölü. Doğu Anadolu’nun güzellikleri arasındaki Erçek Gölü, Van Gölü’nün 30 kilometre doğusunda bulunur. Bu doğal güzelliğin yüzey alanı 114 km2’dir. Aynı zamanda Van Gö-lü’nden sonraki en büyük göl özelliğini taşımaktadır. Erçek Gölü’nün suyu sodalı ve tuzlu suya sahiptir. Bu doğal güzelliğin bir parçası olan bölge, her yıl Erçek Gölü Flamingo Festivali’ne ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’de yaklaşık olarak 450 kuş türünün 210’una ev sahipliği yapan Erçek Gölü’nün içinde hiçbir balık türü yaşamamaktadır. Van gezinizde Erçek Gölü’nü ziyaret edeceğiniz yerler arasına dahil edebilirsiniz.Çağ kalesi olan yapının birçok kalıntısı ise Osmanlı Devleti’ne bağlı Mahmudi Beyliği zamanında yapılmıştır. Çavuştepe Kalesi gibi tarihi Urartu dönemine uzanan Hoşap Kalesi, İran-Türkiye arasındaki yolda bulunmasından dolayı eski dönemlerde stratejik bir öneme sahiptir.

Hurkan KöprüsüŞehrin tarihine tanıklık etmiş yapıtlar arasında olup; hala kullanılmak-tadır. Sağlamlığıyla ve mimari görüntüsüyle göz dolduran Hurkan Köprüsü, Çatak ilçesinin yakınında bulunan Çatak suyu üzerindedir.

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 33

GEZi ®

Van KalesiVan Kalesi, Urartu Krallığı tarafından kütle halindeki taştan yaptırı-lan ve Urartu başşehri Tuşpa’yı kuş bakışı gören bir istihkam yapıdır. Van Gölü kıyısında olup, Van şehrine 5 km. uzaklıkta bulunan bu kale sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Yapı 1800 m uzunluğunda, 120 m. genişliğinde ve 80 m yüksekliğindedir. MÖ 9. yüzyılda Lutipri’nin

oğlu Sarduri tarafından M.Ö. 840 - M.Ö. 825 tarihleri arasında kurul-muştur. Çok sayıdaki bu tür istihkamlara şimdiki Ermenistan, Türkiye ve İran’da rastlanır. Bu tür yapılar yeryüzüne çıkmış kayalarda ve ya-maçların içinde yapılır. Genellikle yabancı ordulara karşı koymak için değil, bölge kontrolü için kullanılır. Van şehri eteklerindeki bu yapının harabeleri onun duvarlarının orta çağda yapıldığını destekler.

34 • KIŞ 2013 / TEKBiR YAŞAM

Van GölüVan Denizi olarak adlandırılan Van gölü, Nemrut Dağı’nın patlama-sı sonucu oluştuğu varsayılan bir göldür. Suyu tuzlu ve sodalıdır. Su seviyesi mevsime bağlı olarak yükselip alçalmaktadır. Gölde; Akda-mar, Çarpanak, Kuş ve Adır Adaları vardır. Kapalı bir havza olmakla birlikte suları buharlaşma sonucu kaybolmaktadır. Bu durum gölde tuz birikimine neden olmaktadır. Soda üretimi için önemli bir göl durumunda olup, akarsu ağızlarında bol miktarda balık yaşamakta-dır. Sadece dağlarda eriyen karlar gölü beslemektedir.

Van’da Muhakkak Yapılması Gerekenler Van kilimlerinden, keçe ve tiftikten dokunan çoraplarından ve savat (gü-müş) işlemeli el sanatları ürünlerinden satın alabilir, Ayanıs, Amik, Mol-lakasım ve Çitören sahillerinde yüzebilir, Erçek Gölü, Karasu Deltası ve Çarpanak, Adır Adalarında kuş gözlemciliği yapabilir, bıldırcın, ördek, tilki, keklik ve tavşan avlayabilir, Akdamar, Adır ve Reşadiye’de sualtı da-lışı yapabilir, Edremit, Gevaş ve Merkez Çarpanak açıklarında su kayağı yapabilir, Bahçesaray’da rafting yapabilir, dünyaca ünlü bir gözü mavi diğer gözü yeşil olan Van kedisini görebilir, otlu peynir, murtuğa, gül re-çeli, bal, kavut, cacık ve tereyağı ile enfes bir Van kahvaltısı yapabilir, Van Gölü’ndeki adaları gezebilir, zengin Van mutfağının enfes lezzetleri olan Kavurmalı Uşgun Ekşilisi, Keledoş, Sengeser, Kurut Aşı, Kurut Köftesi, Ciğer Köftesi, Tandır Balığı, Ayran Aşı, Kürt Köftesi, Ekşili, Yumurtalı Çiriş, Çiriş Pilavı, Ayva Yemeği, Helise, Çılbır, Borani ve Van Gölü’nden taze taze avlanan lezzetli İnci Kefalini afiyetle yiyebilirsiniz.

UlaşımKarayolu, havayolu ve demiryoluyla ulaşabileceğiniz Van, İstanbul’a 1637 km, Ankara’ya 1238 km, İzmir’e ise 1767 km uzaklıktadır.

KonaklamaBu ilimizde zevkinize ve bütçenize uygun her sınıfta otel bulabilirsiniz.

Akdamar AdasıVan gezinizde ilk görmeniz gereken yerler arasındadır Akdamar Adası. Van Gölü’nün en büyük adası olan Akdamar’da Ermeniler tarafından yapılan bir kilise bulunmaktadır. Adanın yüzölçümü 70.000 metrekaredir. Akdamar Adası’nın güzel bir efsanesi vardır. Adanın ismi de bu efsaneden gelmektedir. Bir zamanlar Ermeni keşişinin güzeller güzeli bir kızı varmış. Adı Tamara… Adanın ya-kınlarında çobanlık yapan bir gençle birbirlerine aşık olurlar. Genç çoban her gece Tamara’yla buluşmak için adaya yüzermiş. Tamara ise yerini belli etmek için fener yakarmış. Bir gün kızın babası bu aşkı öğrenmiş ve kızının çobanla nasıl buluştuğunu öğrenmiş. Bir gece yine kızı buluşmaya giderken babası da çıkmış arkasından. Genç çoban yüzerken keşiş elinde fenerle adanın kıyısından sü-rekli ışık vermiş. Farklı yerlerden ışık vermeye başlayınca genç ço-ban sürekli yüzerek gücünü yitirmiş. Yorulan çoban dibe çökmeye başlamış. Son sözleri ise Ah Tamara! olmuş. Tamara, sevdiğinin sesini duyunca babasının oyununa geldiklerini anlamış. Kendini atmış göle. İki genç boğularak ölmüş ama bedenleri Van Gölü’nde buluşmuş. Hikaye böyledir. Ahtamar olarak anılan böl-ge, Akdamar olmuş zamanla. Van gezinizde bu güzel efsanenin bahsedildiği Akdamar Adası’na gitmenizi öneririz.

Akdamar KilisesiVan’ın en göz dolduran manzaralarından birini sunar Akdamar Adası. Adanın içerisindeki Surp Haç Kilisesi ise adanın ismiyle anılmaktadır. Mimari açıdan gözlere hitap eden Akdamar Kilisesi, Kral I. Gagik’in isteği üzerine 915-921 yılları arasında inşa edil-miştir. Mimarı ise Manuel adlı bir kişidir. Akdamar Kilisesi aynı zamanda Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasındadır. Kilisenin dış cephesindeki bitki ve hayvan motifleri dikkat çekici detaylar arasında olup, bu mimari eser günümüzde müze olarak düzenlenmiştir. Van Gölü gezisinde görülmesi gereken yerlerin ilk sıralarında yer alan Akdamar Kilisesi, müze olarak ziyaretlerinizi bekliyor.

GEZi®

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2013 • 35

PSiKOLOJi ®

Haz.: Tuba Karaduman / Psikolog

DİL GELİŞİMİDil, insanı diğer varlıklardan ayıran bir iletişim ürünüdür. Dil gelişimi ise bir bireyin hayatında çok büyük rol oynamaktadır. Piaget’e göre dil, dünyayı temsil eden semboller sistemidir. Dilin gelişim aşamaları; doğum öncesindeki gelişim, doğum sonrasın-daki gelişim, bebeklik dönemindeki gelişim ve ilk çocukluktaki gelişim şeklinde başlar ve devam eder.

Çocukların dile karşı olan yakınlıkları oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Tüm kültürlerdeki çocukların hemen hemen hepsi ilk sözcüklerini 12-18 ay arasında söylemektedirler. Dört yaşına geldiklerinde ise çoğu cümle kurmaya başlarlar.

Dil gelişimi aşamasında öncelikle birinci aylarda iki veya üç heceli sesleri birbirinden ayırt ederler ve dile getirirler. Aynı zamanda bu dönemde diğer sesler ilgilerini çekebilir; duydukları sesin arayışına girebilirler. İkinci aylarında ise; bebeklerin ağla-ma sesleri farklılık göstermeye başlar. Hemen bunun akabinde ilerleyen aylara doğru Cıvıldama (Cooing), Heceleme (Babb-ling), Konuşmaya hazır olma ve ilk sözcükler eklenir.

Dil gelişimi her çocuk için çok önemlidir; bu aşamanın özellikle dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum ve dil gelişimi hak-kında genel bir bilgi paylaşımı yaptıktan sonra asıl değinmek istediğim konulardan birisi de 2.dil öğrenme durumudur. Bir çok ailenin çocuğu için bu girişimde bulunduğuna kanaat getirdik-ten sonra şunlara değinmek istedim.

Öncellikle çocukların dil gelişimi özellikle 6-7 yaşa kadar çok hızlı geliştiği için en verimli zaman dilimi bu yaş aralığındadır. Bu yaş aralıklarında bazı uzmanlar 2-3 dil öğrenebileceklerini vurgulamışlardır ve bu yaşlar içerisinde gerek ana okullarından gerekse evdeki özel eğitimden aldığı bakıma çok özen gösterme-miz gerekir. İyi bir bakıcı, iyi bir eğitmen ve güvenilir bir anao-kulunda bunlar sağlanabilir. Bunlara önem verdiğimiz kadar bir o kadar da önem vermemiz gereken başka bir konu daha var. Çocuğun bu duruma hazır olması lazım çünkü aksi bir durum-da çocuğun normal bir şekilde işleyen zihin ve dil gelişimi geri tepebilir ve elindeki en etkili olan iletişim aracı beyin ve dil fonksiyonlarına zarar verebilirsiniz.

İşte tam bu sırada iş ailelere düşüyor. Bebeklerimizin ve çocuk-larımızın gelişim süreçlerindeki tüm bakım ihtiyaçlarını karşıla-malıyız ki ileride başka bir sorunla karşılaşmayalım. Onlar için en doğru zaman için uzmanlardan yardım almalıyız. Baş vuraca-ğınız uzmanı önceden araştırmanız size artı sağlayacaktır. Diğer bir husus, çocukların ana dilini yaşıtlarıyla aynı seviyede etkin kullandığının analizi yapıldıktan sonra 2. dile başlamak doğru olacaktır. Birden fazla etkili öğrenme yöntemi bulunmaktadır; bunlardan birini bularak, uygulayarak veya teşvik ederek ço-cuğunuzun zamanının verimli geçmesini sağlayabilirsiniz. Hem bir çocuğun erken yaşta dil eğitimine başlaması sosyal yaşamanı olumlu etkilemesiyle eşdeğerdir.

Çocuğunuzun her zaman sağlıklı, bilinçli bir birey olmasını is-tiyorsanız; zamana, çevresine uyum sağlamasından yana iseniz veya hayata 1-0 önde başlamasını istiyorsanız. Lütfen! Çocuğu-nuzun dil gelişimini önemseyiniz.

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE GELİŞİM VE ZEKÂ TESTLERİNİN ÖNEMİBir çocuğun zihinsel gelişim geriliğini ve ya üstünlüğün, be-cerileri ve onların hangi seviyede olduğunu önceden gelişim ve zekâ testleri sayesinde saptamak mümkündür. Ayrıca testler sayesinde çocukların psiko-motor gelişimini de (fiziksel yapıda ve sinir kas işlevlerindeki değişim süreci) ölçüle bilinir. Okul öncesi dönemde ki çocuklarda gelişim testlerinin önemi zekâ testlerine oranla daha mühimdir.

Çocuğunuzun gelişim sürecinin ve yaş grubunun beklenen düzey-de olduğundan emin olmamızı sağlar. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan gelişim testleri “Danver 2 Gelişimsel Tarama Testi” ve “Ankara Gelişim Testi Envanteri (AGTE)”. Bu iki test çocuğa bakım veren kişi ile yapılır (anne ve ya bakım veren herhangi başka kişi). Her iki testin amacı çocukta; Dil Bilişsel, İnce Motor, Kaba Motor, Sosyal Beceri ve Öz Bakımı ölçmektir.

Zekâ testi yaptırılması için çocuğun yaşıtlarına göre geride ve ya ileride olduğunun izlen-mesi gerekmemektedir. Çocuğunuzun hangi IQ karakterine sahip olduğunu önceden bilmeniz eğitim hayatı açı-sından büyük önem taşımaktadır. Zekâ testleri yaşlara göre çeşitlilik göstermek-tedir. Okul öncesi çocuklarda yaygın ola-rak kullanılan test “Stanford Binet”. Test Performans ve Sözel olarak iki alt başlıkta yapılmaktadır.

Okul öncesi dönem çocuğun gelişimi ve zekâsını doğrudan etkileyen süreç olduğundan bu dönemi önemse-mekte fayda vardır. Aynı zaman-da çocuklarda ki farklılıkların net olarak ortaya çıktığı bu dönem, çocuklarda gelişim düzeyini ve zekâ durumunu saptayarak yetenekleri ve ilgileri doğrultu-sunda onları sağlıklı yönlendir-menizede yardımcı olması açı-sından son derece önemlidir.

36 • KIŞ 2013 / TEKBiR YAŞAM

BiZDEN®

BEŞAMEL SOSLU ISPANAKMalzemeler:1 kg ıspanak, 1 adet kuru soğan, 2 yemek kaşığı zeytinyağı, 3 yemek kaşığı pirinç, tuz, kırmızı biber

Beşamel sos için:3 yemek kaşığı tereyağı, 2 yemek kaşığı un, 2 su bardağı süt

Üzeri için:Rendelenmiş kaşar peyniri

Öncelikle pirinci yıkayıp üstünü geçecek kadar suyla haşlayıp suyu-nu süzün. Bir kenarda bekletin.

Yemeklik doğranmış soğanı zeytinyağında kavurun üstüne yıkayıp suyunu süzdüğünüz iri kıyılmış ıspanak ve haşladığınız pirinçleri ila-ve edin. Ispanak suyunu bırakıp çekene kadar kavurun. Tuzunu, biberini atın orta büyüklükte fırın kabına yayın.

Beşamel sosu için tereyağını eritin üstüne unu ekleyip kavurun. Soğuk sütü topaklanmaması için azar azar karıştırarak ilave edin. Kıvamı koyulaşana kadar karıştırarak pişirin. Beşamel sosu ıspanağı üstüne yayın. En üste kaşar peynirlerini serpiştirip 170 derece fırında üstü kızarana kadar bekletin.

İNCİRLİ, MUHALLEBİLİ PASTAMalzemeler:2 Yumurta, 1 çay bardağı şeker, 1 çay bardağı süt, 1/3 çay bardağı zeytinyağı, 1 çay kaşığı karbonat, 1-2 damla limon suyu, 1 çay kaşığı portakal kabuğu rendesi, 1 su bardağı un (yaklaşık)

Muhallebisi için:4 Su bardağı süt, 4 yemek kaşığı toz şeker, 2 yemek kaşığı un, 2 yemek buğday nişastası, 1 yemek kaşığı tereyağı

Tabanı için:400 gram kuru incir, 1 çay bardağı ceviz

Karamelli şerbeti için:1.5 Çay bardağı şeker, 1.5 çay bardağı su, çeyrek limon suyu

İlk olarak keki pişirin. Yumurta ve şekeri köpürene kadar çırptıktan sonra sıvı malzemeleri ve portakal kabuğu rendesini ekleyin. Karbo-nata bir kaç damla limon suyu sıkıp aktifleştirdikten sonra karışıma ilave edin. Son olarak unu ekleyip, karıştırın. Yağlanmış unlanmış tepsiye döküp, 180 derece fırında pişirin. (Karbonat yerine kabartma tozu da kullanabilirsiniz.) Pişen keki soğumaya bırakın, soğuduktan sonra tepsiden çıkarın. Tepsiyi yıkayıp, kurulayın. Daha sonra zey-tinyağı ile hafifçe yağlayın.

Başka bir tencerede karamelli şerbetini hazırlayın. Şekeri tencereye alıp, kısık ateşte eriyene kadar bekletin. Eridikten sonra suyunu ilave edin kaynamaya bırakın. Kaynadıkça şeker eriyecektir. Şeker eridik-ten sonra altını kapatıp limon suyunu ekleyin. Şerbetin içerisine küp küp doğranmış incirleri atın. İncirleri biraz çevirip, delikli kaşıkla ayrı bir kaba alın. İri dövülmüş cevizle karıştırıp tepsinin altına serin.

Muhallebisi için yağ hariç malzemeleri tencereye alıp karıştırıp, pi-şirin. Göz göz olunca altını kapatın. Tereyağını ekleyip, 5 dakika kadar mikser ile çırpın. İncirlerin üzerine muhallebiyi döküp, yayın.Daha önce pişirmiş olduğumuz keki, muhallebinin üzerine koyup, hafifçe bastırın. Kekin üzerini kürdanla bolca delin, özellikle orta kı-sımlarını. Şerbeti kekin üzerine dökün, yavaş yavaş şerbetin tamamı-nı çekecektir. Buzdolabında en az 2-3 saat, mümkünse 1 gece bek-letin. Servis yapmadan önce uygun bir kaba ters çevirip, dilimleyin.Keki için (32x26 cm’lik fırın kabı kullanıldı)

TEKBiR YAŞAM / KIŞ 2014 • 37

YEMEK ®

04 • Kış 2013

TEKBiR YAŞAM / .............

®

444 0 393

HEDiYENiZ BiZDENTekbir, sosyal medyada takipçilerinin gönlünü

fethetmeye devam ediyor.

Paylaş-Kazan yarışmalarımızın hızla devam ettiği Facebook ve Twitter platformlarında Tekbir

eşarp ve şal kullanmayan takipçi kalmayacak.

Sayfamızı takip edin, Paylaş-Kazan yarışmalarımıza katılmaya hak kazanın.

Paylaştıkça kazanın, kazandıkça paylaşın...

www.tekbir.com.trtekbirgiyim

@tekbirgiyim

www.tekbir.com.tr

facebook.com/tekbirgiyim twitter.com/tekbirgiyim