sultan alparslan anadolu İ.h.l. okul dergisi (yıl:2016 sayı:2)

88
YIL: 2 > SAYI: 02 SULTAN ALPARSLAN 40 OLMAYANA ÖZLEM YAZI> 38 PROF. DR. MÜRTEZA BEDİR RÖPORTAJ> 50 BU BAŞARI HEPİMİZİN SPOR> 32 BİR SOKAK KEDİSİNİ GÜNLÜĞÜ ÖYKÜ> Özel Dosya 18 DÜNYA GENÇLİĞİNE TAVSİYELER

Upload: sultan-alparslan-anadolu-imam-hatip-lisesi

Post on 01-Aug-2016

247 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

2015-2016 Sayı:2 İmtiyaz Sahibi Harun SÜMBÜL Okul Müdürü Genel Yayın Yönetmeni Berranur ÇELİK (11-C) Dergi Kurulu Davut KÖPRÜ (10-G) İsmail BELPINAR (10-G) Tayyip AYAR (10-G) Dilan KAYA (11-A) M. Furkan HANCIOĞLU (11-B) Rabia ALTUN (11-C) Ece BAL (11-D) Yusuf ANIK (11-E) Dilara HAZIROĞLU (11-I) Fotoğraf Sorumluları Buse KARANFİL (11-A) Berranur ÇELİK (11-C) İletişim Koordinatörü Burak SARUHAN (11-F) Okul Öğrenci Meclis Başkanı Koordinatör Öğretmen Harun İÇÖZ İletişim Telefon: 0212 539 52 60 Belgegeçer: 0212 539 53 60 Adres: Merkez Mah. Abdi İpekçi Cad. No 20 Güngören/İstanbul Web: www.sultanalparslanaihl.meb.k12.tr

TRANSCRIPT

Page 1: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

YIL: 2 > SAYI: 02

SULTAN

ALPARSLAN

40OLMAYANA ÖZLEM

YAZI>

38 PROF. DR.MÜRTEZA BEDİR

RÖPORTAJ> 50 BU BAŞARI HEPİMİZİN

SPOR>

32 BİR SOKAKKEDİSİNİ GÜNLÜĞÜ

ÖYKÜ>

Özel Dosya18 DÜNYA GENÇLİĞİNE TAVSİYELER

Page 2: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

İSTİKLAL MARŞI > 2015

SULTAN ALPARSLAN AİHL

İSTİKLAL MARŞI

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal... Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, “Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı, Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli, Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım,Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,Fışkırır ruhumücerret gibi yerden naaşım,O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

Mehmet Akif Ersoy

Page 3: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

GENÇLİĞE HİTABEEy Türk Gençliği!Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Mustafa Kemal Atatürk20 Ekim 1927

Page 4: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Yıl: 2016 Sayı:2

İmtiyaz SahibiHarun SÜMBÜL

Okul Müdürü

Genel Yayın YönetmeniBerranur ÇELİK (11-C)

Dergi KuruluDavut KÖPRÜ (10-G)

İsmail BELPINAR (10-G)Tayyip AYAR (10-G)

Dilan KAYA (11-A)M. Furkan HANCIOĞLU (11-B)

Rabia ALTUN (11-C)Ece BAL (11-D)

Yusuf ANIK (11-E)Dilara HAZIROĞLU (11-I)

Fotoğraf SorumlularıBuse KARANFİL (11-A)Berranur ÇELİK (11-C)

İletişim KoordinatörüBurak SARUHAN (11-F)

Okul Öğrenci Meclis Başkanı

Koordinatör ÖğretmenHarun İÇÖZ

İletişimTelefon: 0212 539 52 60

Belgegeçer: 0212 539 53 60Adres: Merkez Mah. Abdi İpekçi Cad. No

20 Güngören/İstanbul

Web:www.sultanalparslanaihl.meb.k12.tr

GÖREV BİLİNCİBurak SARIHAN / Okul Öğrenci Meclis Başkanı10ŞİİRAli DÜZENLİ 12-D / Berat Can İNAN 10-F11BAŞARI PSİKOLOJİSİAyşegül ATAR / 10-C14AŞKSümeyye Nur AYKÜL / 12-B16DERİNLİKDilara TÜRKMEN / 9-B20ÖĞRETMENLERİMİZMeryem YALÇIN / 9-A20ŞİİRSevgi KAYA / 9-A - Gülistan ŞAHİN / 9-A23KADININ KUTSİYETİAbdullah AYCİN / 12-A29BİR SOKAK KEDİSİNİN YALNIZ GÜNLÜĞÜDilara TÜRKMEN / 9-B32GALATA KULESİMerve SAYAR / 11-D35OLMAYANA ÖZLEMDilara OĞUZ / 11-D40ALLAH İNSANIN TEMİZ VE TESETTÜRLÜ OLMASINI İSTERElif BENEK / 12-E42NİYET ETTİM ALLAH RIZASI İÇİN…Merve SOMUNCU / 11-C43EMİNÖNÜNE YOLCULUKNisa ERMENEK / 11-D46KİTAPLAŞAN SOKAKLARMerve SAYAR / 11-D47ESARETFatma SERTKAYA / 11-C47HAYATIN RİTMİ: MÜZİKÖmer IŞIK / 12-A48PORTRE: ÖMER NASUHİ BİLMENŞeyda KOCADAĞ / 12-E52İYİ DÜŞÜNÜNEmine BAYEZİT / 10-A53İMAM HATİPLİYİMGamze Nur TAHAN / 9-A53SEVGİ VE SAYGISemih AKDOĞAN / 11-I56ÖLÜNCE UYANMAKSedanur CAN / 11-C65ÖLÜMÜ DÜŞÜNMEKFatma SERTKAYA / 10-C65ORTAOKULDAN LİSEYE…A. Sedat AKCA / 12-A68İNSANLAR VE HAYATLARBerna KAFTAR / 9-A68AİLENİZİN MÜZİSYENİ: BEETHOVENBahar ÇATKIN / 11-A69

YIL:

2 > SAYI: 02

SULTAN

ALPARSLAN

Page 5: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

04GÜNGÖREN

KAYMAKAMI

ZAFERORHAN

ZİYARET>

06GÜNGÖREN

BELEDİYE BAŞKANI

ŞAKİR YÜCELKARAMAN

ZİYARET>

07İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ

YUSUF KAHRAMAN

ZİYARET>

08OKUL MÜDÜR

HARUN SÜMBÜL

RÖPORTAJ>

Page 6: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

BAŞLARKEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

02 2016

HARUN SÜMBÜLSultan Alparslan

Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü

SUNUŞ

DEĞERLİ ARKADAŞLARIM, KIYMETLİ VELİLER,SEVGİLİ ÖĞRENCİLER…

Okulumuz idareci, öğretmen ve öğrencilerinin katkıları ile ikinci sayısı çıkarılan dergimizin

tüm okuyucularına önemli katkılarda bulunacağına inancım tamdır.Bir eğitim kurumunun sadece ders müfredatından ibaret değildir. Kurumu destekleyen dergi, gazete, sosyal ve kültürel etkinlikler de o kadar önemlidir. İnsan ve toplum eğitimi açısından büyük katkısı bulunan dergimize bakış açımız şudur: “Her dergi bir okuldur,” düsturundan hareket ederek, okuyucularımıza bir şeyler verme çabası içerisindeyiz.Özellikle öğrencilerimizin kendilerini ifade etme yeteneğini geliştirmede büyük katkısı olacağına inanıyorum. Bu dergide ilk yazılarını yazan gençlerimiz yarının yazarı, şairi, tiyatro veya sinema senaryo yazarı ve bir bilim adamı olacaktır. Dergimiz sayesinden şimdiden gençlerimiz kendilerini geliştirme fırsatı

bulmaktadır. Öğretmen ve öğrencilerimizin toplumun İslam Ahlakı ile olgunlaşmasında önemli katkıları olacağını düşünmekteyim.İyi niyetle yapılan her iş bir gün mutlaka bir sonuç verecektir. Peygamber efendimizin (s.a.v) hadisinde belirttiği gibi, “Ameller niyetlere göredir.” Dergiyi çıkarmaktaki amacımız okuyucularımıza imam hatip kültürü vermek; genç öğrencilerimize ise yazmayı, araştırma yapma yeteneğini kazandırabilmektir. Sultan Alparslan Anadolu İmam Hatip Lisesi, eğitimi, sosyal etkinlikleri, çıkardığı dergisi ile bulunduğu bölgeye ve ülkemize önemli katkılarda bulunacaktır. Dergimizin çıkmasında büyük emeği bulunan kıymetli öğretmen arkadaşlarıma ve öğrencilerime teşekkür eder, başarılarının devamını Yüce Mevla’dan dilerim. Tüm okuyucularıma saygı ve sevgilerimle…

Page 7: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Bismillahirrahmanirrahim.

Bismillah her hayrın başıdır. Bu sorumluluğu omuzlarımıza aldığımızda işe besmeleyle

başladık. Yüce Mevla’mız çıktığımız bu yolda hamdolsun yüzümüzü kara çıkartmadı. Şu anda elinizde okul dergimizin ikinci sayısı bulunmakta. İlk toplantımızdan derginin son yazısı olan bu satırları kaleme alana kadar geçen sürede, başta Okul Müdürümüz Harun SÜMBÜL olmak üzere maddi manevi her türlü desteği esirgemeyen herkese teşekkür etmek boynumuzun borcudur. Dergimizin içeriğini hazırlarken Kuran-ı Kerim’in inen ilk ayeti olan “Oku!” (Alak-1) emrini kendimizde düstur edindik. “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer-9) ayetinin penceresinden bakmak gerektiği noktasında hemfi kir olduk. Gerek toplantılarımızda yaptığımız beyin fırtınaları esnasında, gerekse büyüklerimizle yaptığımız istişareler sonucunda içeriği planladıktan sonra çalışmalarımız başladı. Amacımız, yaş ve statü farkı olmaksızın dergimizi okuyan herkesin kendinden bir parça bulmasıydı.

Bu sayede yerinde durmayacak ve kendimizi yetiştirme merdiveninde bir basamak daha çıkmış olacaktık. Allah’ın izniyle bu eserin hedefi mize yönelik atılan sağlam bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Bu sayımızda öğrenci arkadaşlarımız daha fazla yer alarak bizleri gururlandırdı. Kendilerini, kalemlerini kullanarak ifade eden, düşünen ve inandığı gibi yaşayabilen bu neslin ferdi olmak gurur verici. Seneye katılımın daha da artarak devam edeceğine olan inancımız ise tam. Allah’ın izniyle gelecek dergide görüşmek üzere.

Berranur ÇELİKGenel Yayın Yönetmeni

Page 8: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

04 > 052016

Erzurum, Hatay, Tekirdağ ve Samsun gibi birçok yerde görev yaptınız. Güngören’in bu yerlerden farkı var mı? Varsa nelerdir?Mutlaka farkı var. Çalıştığımız her yerin birbirleriyle aynı olması mümkün değil. Sekiz - dokuz ilçede çalıştım. Bunların her biri nüfus olarak, iklim olarak, kültür olarak farklı coğrafyada olan ilçeler. Güngören tabi bunların içinde en büyüğü. Gerek nüfus olarak, gerek sahip olduğu ekonomik güç olarak ve sosyal yapısı olarak ve Anadolu’nun her tarafından insanları içermesiyle farklı profi ldeki bir ilçe.

Bir yıl İngiltere’de dil eğitimi amaçlı kaldığınız öğrendik. İngilizce bir soru sormak istiyoruz. Do you think it is important to go abroad to learn English?* (*İngilizce Öğrenmek için yurt dışına çıkmanın gerçekten önemli olduğunu düşünüyor musunuz?)Yes, of course it’s very important to go to abroad for learning English. I give advice to the students to go somewhere in the World to see the sigthseeings. It is very important, diye bilirim.Görev gereği stajımızın bir parçası yurt dışında eğitim görmek. Gerek dil eğitimi gerekse yurt dışındaki idari uygulamaları yerinde görmek için 1990 yılında İngiltere’de kaldık. Bazı öğrenci arkadaşlarınız farklı okul projeleri

vesilesiyle yurt dışına çıkıyor. Sizin okula da aslında böyle bir proje tavsiye edebilirim. Hem ufukların açılması için, hem de dünyayı tanıma fırsatı yakalamış olursunuz. Küreselleşmenin bir parçasıyız. Dolayısıyla artık bir ülke vatandaşı olmaktan daha zıyada, dünya vatandaşı olabilme özelliklerine de sahip olmak lazım. Yani kendimizi ona göre donatmamız gerek. Burada da başta dil devreye giriyor. Dil eğitimi çok önemli. Günümüzde Arapça öğrenme fırsatınız da var. İngilizce dersleriniz zaten müfredatımızda. Bunları hiç ihmal etmeyin.

Bir zamanlar siz de bizler gibi öğrenciydiniz. O yıllara ait unutamadığınız, sizde iz bırakan bir anınız var mı?Anılar çok da, şimdi bu tarz sorulara cevap vermek zor. İlköğretimi Erzurum’da okudum. Erzurum’un şartları çok farklıydı. Özellikle kışın karlı ortamlarda nasıl yürüyerek okula gidip geldiğimi hatırlarım. Evimizde biraz uzaktı okula. O zamanlar fazla yapılaşma da yoktu. Yolda hep karşımıza köpek çıkardı. Kar yağıyor, tipi esiyor… Okuldan gelirsiniz, elleriniz buz kesilmiş. Hatırlarım, rahmetli annem hemen bir tasla soğuk su getirirdi. O buzlanması açılsın diye ellerimizi soğuk suya sokardık. Yoksa sıcağa yanaşırsanız sıkıntı olurdu. Bizim geçirdiğimiz o dönemdeki eğitime erişme şansıyla sizin şimdi sahip olduğunuz fırsatlar

Berranur ÇELİK 11-C /Burak Can KUTLUCA 11-F /Burak SARIHAN 11-F / İrem TURAN 12-B

RÖPORTAJ: GÜNGÖREN KAYMAKAMI ZAFER ORHAN

“SADECE HEDEF BELİRLEMENİZ BİR ŞEY İFADE ETMİYOR. BUNUN GAYRETİNİ GÖSTERMEZSENİZ KENDİNİZİ KANDIRMIŞ OLURSUNUZ.”

Page 9: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

çok farklı. Bunlar belki zorluk gibiydi ama hafızamda güzel anılar olarak yer etmiştir.

Kaymakam olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?Çocukluğumda bana sorduklarında nedense pilot olacağım derdim. Hevesten olsa gerek. Çünkü bizim dönemimizde öyle kendimize küçük yaşlarda çok hedef belirlediğimizi hatırlamıyorum. Bizi yöneltme konusunda ne ailelerimizin katkısı vardı nede çevremizin. Ama simdi sizler bilgilendiriliyorsunuz. Üniversiteye girdikten sonra artık kafama koymuştum. Kaymakam olmak istiyordum. Orda hedefi belirlemiştim ve sonunda bu hedefe de erişmek nasip oldu.Bu noktada sunu söylemek lazım, kendinize mutlaka bir hedef belirlemeniz şart. O hedefe kilitlenmek önemli ve o hedefe erişmenin gerekleri neyse bunları da fedakârlıkla, azimle gerçekleştirmek gerekli ki, belirlediğiniz hedefe ulaşa bilesiniz. Yoksa sadece hedef belirlemeniz bir şey ifade etmiyor. Bunun gayretini göstermezseniz kendinizi kandırmış olursunuz.

Görevinizle ilgili bir soru: Mesleğe başladığınızdan beri başınıza gelen, sizi etkileyen bir aniniz var mi?Mesleğe ilk olarak Sivas valiliğinde görevlendirilmiştim. Zamanla yol alıyorsunuz. Kurumlarla işleyiş nasıl oluyormuş onu görmeye başladık. Okullar size mesleğinizle ilgili her şeyi vermiyor. Belki bizim alanımız çok daha farklıdır ama size verilen teorik bilgilerle oradaki uygulamalar farklı. Yani yaşayarak, test ederek, deneyip yanılarak doğruları meslek içerisinde öğrenme şansınız oluyor. Ayrıca, o meslek içindeki daha tecrübeli insanların tecrübelerine başvuruyorsunuz, daha sonra tabi kendi kararlarınızı kendiniz üretmeye başlıyorsunuz. Bizim mesleğin en güzel yanı, hakla sürekli iç içe olmaktır. Makamınızda görüşürsünüz, sokağa çıkarsınız, köye gidersiniz, halkla iç içesinizdir. En mutlu tarafı da budur. Onlara hizmet edebildiğiniz, onların sorunlarını çözebildiğiniz, onlara bir katkı sağlayabildiğiniz ölçüde siz de mutlu olursunuz

Kaymakam ve vali olmak isteyen arkadaşlarımız var. Genç kaymakam adaylarına ne önerirsiniz? Olmak isteyen arkadaşlara sevdiğim için bu mesleği tavsiye ederim. İçinde zorlukları da çok olan bir meslektir. Her şeyden önce, dokuz tane ilçe dolaşmışız. Bunun yanı sıra bu arada vekaleten gittiğimiz yerler vardır. Yanı çok fazla yer dolaşıyorsunuz. Herhalde oğlum ilkokulu dört beş yerde okumuştur. Yani okul değiştirmiştir. Kızım da hakeza öyle. Ayrıca, sorumluluğu da çok ağır olan bir meslektir. Hukuki

sorumluluğu da öyledir, vicdani sorumluluğu da öyledir.Buna hazır olan insanlar için benim son derece tavsiye edeceğim bir meslektir. Bu meslek sayesinde Türkiye’nin her bölgesinde görev alırsınız. Birçok meslekte bunu elde etmeniz mümkün değil. Tabi bunun için ilgili bölümleri bitirmeniz gerekli. Böylece kaymakamlık sınavlarına başvurabilme hakkınız olur.

Tüm dünya gençliğine tek bir tavsiye vermeniz gerekse, ne önerirdiniz?İnsanlar olarak dünyayı birlikte paylaşıyoruz değil mi? Huzurlu bir dünya olsun, insanlar birbirini sevsin, saygı duysun, birbirlerinin hakkına hukukuna riayet etsin… Mutlaka farklı düşünceler olabilir insanlar farklı kültürlerden gelir ama ortak değerlere sahip çıkılırsa, huzurlu bir dünyada yaşama fırsatımız olur.

Okulumuz açıldığından beri beri kaymakam olarak görev yapmaktasınız. Okulumuzun gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?Burada 2012 yılında göreve başladım. Zaten okulunuzun ilk açılışı da o yıllara denk gelir. O günden bugüne geldiği noktaya baktığımızda öğrenci sayınızın hızla arttığını görürüz. Demek ki okula ilgi var. Bu tabi bizi sevindiriyor. Bizim de her zaman desteklediğimiz bir okul. Bu okulu bir an önce yerleşmesi, kendi temellerine oturması hususunda yardımcı olmuşuzdur. Kurumların başarısı içini dolduran insanlarla alakalı. Bu yapıyı da tabı sizler sırtlanıyorsunuz. Sizler başarılı olacaksınız ki bireysel olarak bu kurum da başarı çıtasını yükseltebilsin. Sizleri hazırlayan değerli öğretmenlerimiz o fedakarlığı, gayreti gösterecek. Sizler de onların gösterdiği o gayretlere gereken cevabı vereceksiniz ve inşallah o kurumu yukarıya taşıyacaksınız. Dört yıl gibi bir sure olmuş. Mutlaka çok büyük bir yol aldı ama alacak daha çok yol var. Bu da sizlerin başarısına bağlı. Özellikle mezunları bir yerlere yerleştirdiğimizde bu okulun öğrencilerinin albenisi asıl o zaman kendini gösterecek ve ona göre talep daha da artacaktır inşallah. Tüm okullarımız bizim için önemli ama imam hatip okullarının taşıdığı misyonun daha büyük olduğuna inanıyoruz. Bunun bu kurumlarda gerek eğitim gören, gerek bu kurumlara eğitim veren insanlar için daha fazla sorumluluk gerektirdiğini de düşünüyorum. Siz ne kadar iyi temsil ederseniz, o kadar hem bu okullara ilgi artar. “Helal olsun. Demek ki bu okullar böyle değerlere saygılı insanlar yetiştiriyor,” denilmesi lazım. Dolayısıyla bu anlamda sorumluluklarınız da büyük değerli arkadaşlar.

Page 10: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ZİYARET>

SULTAN ALPARSLAN AİHL

06 > 072016

Güngören Belediye Başkanımız Sayın Şakir Yücel Karaman’a teşekkür ziyaretinde bulunduk.

Okulumuza maddi manevi her anlamda yardımcı olan başkanımızı şahsen görüp sohbet edeceğimi öğrendiğimde çok sevindim. Sonuçta Güngören sakinleri tarafından seçilmiş, ilçemizin vizyonuna vizyon katan başkanımızı tanımayan yoktu. Ben ise şahsen sohbet etme şansı yakalamıştım.Öğretmenimizin eşliğinde arkadaşlarımızla birlikte Güngören belediye binasına giderken bir yandan da hangi konular hakkında konuşabileceğimizi istişare ediyorduk. Öğretmenimiz Pürlen Kaleli de değerli fi kirleriyle bize yön verdi. İçimizde biriken heyecanı dağıtmamıza da yardımcı oldu.Binaya girdiğimizde güvenlik görevlisi başkanımızın özel kaleminden gerekli onayı aldıktan sonra yukarı çıkmamıza izin verdi. Üst kata vardığımızda bir süre bekleme salonunda oturduk. Ne de olsa başkanımızı bekletmemek için erken gelmeyi uygun bulmuştuk. Çaylarımızı yudumlayarak beklemeye başladık.Randevu saatimiz geldiğinde başkanımızın Özel Kalemi

İrfan Bey bizi içeri davet etti. Başkanımız Şakir Bey bizi kapıda karşıladı. Birlikte başkanımızın makam odasına geçtik. Elimizi sıkıp bizlere hoş geldiniz dedi. Makam odasındaki oturma grubuna bizi buyur ettikten sonra hep birlikte oturduk.Halimizi hatırımızı sorduktan sonra geliş sebebimizi açıkladık. Nazik davranışımız ve ince düşüncemiz için bizlere çok teşekkür etti. Okuldan, eğitimin öneminden, Güngören’den, hayattan, yapılan çalışmalardan, ilçemizin ve biz öğrencilerin geleceği hakkında tatlı bir sohbette bulunduk.Söylemek istediği son bir şey olup olmadığını sorduğumuzda bizlere, “Tüm öğrencilerimizden beklentilerimiz büyük. Öğrencilerimiz kendilerini insanlığa faydalı olacak bir şekilde geliştirmeli ve yetiştirmelidir,” dedi.Kendisine teşekkür ediyor, hizmetlerinde kolaylıklar diliyoruz.

Berranur ÇELİK11-C

TEŞEKKÜR ZİYARETİ: ŞAKİR YÜCEL KARAMAN“TÜM ÖĞRENCİLERİMİZDEN BEKLENTİLERİMİZ BÜYÜK. ÖĞRENCİLERİMİZ KENDİLERİNİ İNSANLIĞA FAYDALI OLACAK BİR ŞEKİLDE GELİŞTİRMELİ VE YETİŞTİRMELİDİR.”

Page 11: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Yusuf Kahraman hocamız bizi kapıda karşıladı, içeri buyur etti. Kendi elleriyle çikolata ikram ettikten

sonra yerine geçti. Memleketlerimizi, gelecekte hangi mesleği istediğimizi ve İmam Hatipte okumaktan memnun olup olmadığımız sordu. Aklımızdan geçenleri söyledik. Sohbet teşekkür ziyaretine yakışır biçimde keyifli başladı. Müdürümüz bize İmam Hatipte okumanın faydalarından bahsetti.Sohbetin ilerleyen kısımlarında kendi hayatıyla ilgili sorular yönelttik. Bizlere hayatında çok önemli bir yer tutan öğretmeninden ve bu öğretmenine duyduğu sevgi ve saygı sebebiyle de öğretmenlik mesleğini seçtiğini anlattı. Bu öğretmeni hakkında, “Herkesin derdini dinleyen, yeri gelince arkadaş, yeri gelince babacan bir adam olan biriydi,” dedi. Konuşurken Hakk’ın rahmetine kavuşan bu hocasına ne kadar çok değer verdiğini görebiliyorduk.Eğitim hayatından bahsetti. İmam Hatipte okuduğundan, İstanbul Hukuk Fakültesini bırakıp öğretmenliği seçişinden, mesleğe başlayıp ilçe milli eğitim müdürü olana kadar geçen süreçleri anlattı.

Göreve başladığından beri İmam Hatiplerin sayısının arttığını söyledi. “İmam Hatipli aklını kolay kolay kiralamaz,” diyerek bizleri gururlandırdı.İnsanların imtihan için bu dünyaya gönderildiğini, insanın kendini eğitmek için ilim öğrenmesi gerektiğini vurguladı. İmam Hatipli bir karar verirken Kuran’a ve sünnete bakıp öyle karar verir, dedi. Zaman hızla geçti ve eğlenceli olduğu kadar bilgilendirici sohbetin sonuna geldik. Son olarak bir soru sormak istedik.Müdürüm, tüm dünya gençliğine tek bir tavsiye vermeniz gerekse, ne önerirdiniz?Şöyle cevapladı: “Doğru arkadaşla yola çıkıp önce kendini, sonra etrafını düzelten, iyileştiren insan olmayı tavsiye ederim.”Okul müdürümüzün müdürüyle tanışmak bizim için değişik bir tecrübe oldu. Zaman ayırdığı ve hoş sohbetiyle güzel zaman geçirmemizi sağladığı için kendisine teşekkür ederiz.Seyit Yasin BAŞ12-B

TEŞEKKÜR ZİYARETİ: İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ YUSUF KAHRAMAN“İMAM HATİPLİ AKLINI KOLAY KOLAY KİRALAMAZ.”

Page 12: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

08 > 092016

Okulumuzu beş yıl sonra nerede görüyorsunuz?Öncelikli olarak okulumuzun beş yıl sonra şuan ki durumunun en az iki katı bir yerde olacağını düşünüyorum. Buranın çok cazip bir okul haline geleceğini düşünüyorum. Neden? Ulaşımı her yere çok kolay olduğu, fi ziki imkanları iyi olduğu, yerleşim yerinin merkezinde yer alması ve spor salonu bulunması gibi nedenlerden dolayı. Şu anda dört yıldan bu yana çok ciddi bir yol kat ettik. İnşallah beş yıl sonra da okulumuz Güngören’in en cazip okulu olacak.

Okulumuzdaki engelli arkadaşlarımız için ne planlıyorsunuz?Engelliler bizim için önemli. Onlara özel sınıfl ar oluşturulmuştur. Bir sınıfı giriş kata yaptırdık. Her zaman engellilere bir iki sınıf ayrılır. Lise 1’de veya lise 3’de farklı sınıfl ar oluşturabiliyoruz. Sınıfa ulaşmaları engelsiz bir biçimde sağlanıyor. Öğrencilerimiz de genelde memnun kalıyorlar.

Okulumuzda Cuma namazı kılınıyor. Diyanet

İşleri, ruhsatsız yerde Cuma Namazı kılınmaz diye fetva vermiş. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?Bir ilahiyatçı olarak ben bu tür düşünceye katılmıyorum. Burası ruhsatsız bir yer değil. İmam hatip lisesidir. Mescidimiz de bu anlamda eğitim amaçlı hem de dışarıya ibadete açıktır. Dışarıdan herkes gelip burada namazını kılabiliyor. Mesela İzzet Ünver Lisesi öğrencileri ve öğretmenleri, tramvay görevlileri bile gelip burada kılıyor.

Mezun olan öğrencileriniz sizi ziyarete geliyor mu?Geliyor evet. Birçok okullarda çalıştım. Hepsinden bize ziyarete gelenler oluyor ve ayrıca kendi öğrencimden de okulumuzda öğretmen olanlar var.

Öğrencilerinizle ilişkileriniz nasıl?Öğrencilerimizle ilişkilerimiz benim açımdan iyi. Belki çok samimi bir hava olmuyor ama çalıştığımız çalışmalardan öğrencilerimiz bize memnuniyetini

Davut KÖPRÜ 10-G / Merve SOMUNCU 11-C / Sedanur CAN 11-C / Berranur ÇELİK 11-C

RÖPORTAJ: OKUL MÜDÜRÜMÜZHARUN SÜMBÜL

“MESLEĞİN HER NE OLURSA OLSUN KENDİNİ YETİŞTİRMEK GEREKİR. GERİ KALMAMAK GEREKİR. HATTA DURURSANIZ GERİ KALIRSINIZ.”

Page 13: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

bildiriyor. Öğrettiğimiz dualar için bize teşekkür edip hayır duası ediyorlar.

Mesleğinizle alakalı unutamadığınız bir anınız var mı?Unutamadığımız birçok anım var. Öğretmenliğimin ilk yıllarında düz lisede derse başlarken iki öğrenciye sure okutup derse başlıyordum ve böylece kontrollerini yapıyordum. Sınavları sıkı tutuyordum ama duaları, sureleri ezberleyen öğrenciye 100 veriyor, böyle teşvik ediyordum. Ben o zaman o kadar etkili olacağını düşünmüyordum. Bana gelen öğrencilerin hepsi diyor ki, hocam sizin öğrettiğiniz o dualarla ayakta duruyoruz. Hatta derdim ki onlara, “Beni kızdırsanız da, bana hakaret etmiş olsanız da affediyorum. Ama sureleri ezberlemeyenlerin öbür dünya da yakasına yapışacağım.” Şimdi beni ziyarete gelip onlara dua ezberlettiğim için teşekkür ediyorlar. Bunlardan birisi de çok değer verdiğim öğrencilerimden 3. bölge AK Parti milletvekili Mehmet Muş’tur.

Daha önce hangi okullarda, hangi branşlarda görev yaptınız?Ben Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ve Meslek Dersleri öğretmenliği yaptım. Gaziantep İmam Hatip Lisesi’nde Meslek Dersi öğretmenliği yaptım. Özellikle İstanbul Güngören’deki İMKB gibi bazı okullarda öğretmenlik ve idarecilik yaptım.

Başka meslek seçmeyi hiç düşündünüz mü?Hukukçu olmayı düşünürdüm. Aslında kazanıyordum fakat ihmal ettiğim için olmadı. Yeniden bir meslek seçmemi isteseler yine öğretmenliği seçerdim. Öğretmenlikten hiçbir zaman şikayetçi değilim. Öğretmenliğin içerisinde de en iyi bölümün ilahiyat olduğunu düşünüyorum. Çünkü her toplumda her mekanda her yerde ilahiyatçının yeri vardır. Dindar kişinin de, hiç inanmayanların da ilahiyatçılarla işi vardır. Bunlar bizim hayat tecrübemiz olduğu için hiç pişman değilim. İlahiyatı tavsiye ederim ama ilahiyatın yanında da bir hukuk okumayı isterdim.

Mesleğinizle ilgili gereken özellikler nelerdir?Mesleğin her ne olursa olsun kendini yetiştirmek gerekir. Geri kalmamak gerekir. Hatta durursanız geri kalırsınız. Şu anda, işte mesleğimin yirmi beşinci, yirmi altıncı yılındayım. Yine de ders yapıyorum arkadaşlarımla. Yani kendimizi yenilememiz gerekir alanımızda. Aksi halde kimse bizi ciddiye almaz. Aslında öğrenci çok akıllıdır. Bir dersten zayıf alır ama o dersin öğretmeninin dersi anlatıp anlatamadığını anlar. Anlar ve kendini yetiştiren ve yetiştiremeyen öğretmeni ayırt eder.

Öğrencilere meslek hayatı için ne tavsiye dersiniz?Sevdikleri bir mesleği seçmeleri gerekir. Mesleğine gönülden bağlanıp işini tam yapması gerekir. Bu bir haktır, vebaldir. Herkesin bir görevi vardır. Kimisi hizmetli olarak hizmet eder, kimisi müdür olarak, kimisi de başbakan ya da cumhurbaşkanı olarak. Ama herkesin bulunduğu yerin bir vebali ve sorumluluğu vardır. Bu yüzden işini en iyi şekilde yapması gerekir.

Müslüman bir genç nasıl olmalıdır?İslam dini konuşma dini değil yaşama dinidir. Müslüman adaletli, dürüst, ahlaklı, hakkaniyetli olmalıdır. Dışarıdan bakıldığında sadece Müslüman görünümlü değil, aynı zamanda Müslüman kimliğiyle yaşayan biri olmalıdır. Müslüman başkasının elinden ve dilinden emin olduğu kişi olmalıdır. Güvenilir olmalıdır. Dini yaşantısını tam ve düzgün yapmalıdır. Kesinlikle haksızlık yapmamalı, birinin hakkını ve hukukunu yememelidir. Bence İmam Hatip Lisesi öğrencisi aldı dini eğitimi yukarıda bahsettiğim özellikleriyle yaşantısına yansıtmalıdır.

Tüm dünya gençliğine tek bir tavsiyede bulunmanız gerekse, ne önerirdiniz?Kişi bir başkasıyla olan ilişkilerinde kendisi için istediğini başkası için de istemelidir, düsturuna binaen empati kurarak hayatını sürdürmelerini önerirdim.

Page 14: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 10 > 11

BurakSARIHANOkul Öğrenci Meclis Başkanı

GÖREV BİLİNCİ“GENÇLER DİK VE KARARLI DURDUKÇA BİZİ KİMSE YOLUMUZDAN ÇEVİREMEYECEKTİR.”

Hiçbir şey kalıcı olmayacağı gibi, benim başkanlığım da kalıcı değil. Bir öğretim yılı

boyunca amacım, okulumuzu dışarıya karşı en iyi şekilde temsil etmek. Öğrenci arkadaşlarımın oylarıyla geldiğim. Tek arzum, görevimi en iyi şekilde ifa etmektir. Bu öğretim yılında okul idaremizle beraber birçok faaliyeti başarıyla gerçekleştirdik. ‘Oku, düşün, uygula ve neticelendir’ düsturuyla çıktığımız bu yolda Okul Müdürümüz Sayın Harun Sümbül’ün bulunduğu katkılar ve özgüvenle bana vermiş olduğunuz bu görevi yerine getirmekteyim. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, “Gençler dik ve kararlı durdukça bizi kimse

yolumuzdan çeviremeyecektir.” Biz de bu amaç ve prensipler doğrultusunda, verilen görevi elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak hizmetlerimize devam ediyoruz. Bu ülkeye, bu millete pırıl pırıl insanlar yetişiyor Allah’ın izniyle. Sultan Alparslan Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde öğrenim gören tüm arkadaşlarımız imanlı, dürüst, ülkesine ve bayrağına saygılı idealist birer birey olarak mezun olacak ve ülkesine hizmet edecektir. Ben başkanlığım suresince bu ışığı tüm arkadaşlarım da gördüm. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.Sağlıcakla kalın.

Page 15: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

SiirAliDÜZENLİ12-D

20. yüzyıldı.Kurşunların havada uçuştuğu bir dönem,Binlerce insanın öldüğü bir dönem,Bir başkadır benim Çanakkale’m.

Düşman kapıda savuruyordu topları, Mermilerin çarpıştığı bir savaş, Bir tarafta kefereler, bir tarafta Osmanlı,Osmanlı için bir kader savaşıydı,Bir başkadır benim Çanakkale’m.

Dünyanın kalbi burada atıyordu,Bütün dünya, Osmanlıya kafa tutuyordu,Bir tarafta teknoloji, bir tarafta iman,Düşmanlar bu savaşı kazanacaklarını sanıyorlardı.

Osmanlı bir ferman yayınladı,Eli silah tutan her genci cenge çağırdılar,Çocuklar bile savaşmaya geldi,Bu vatanı kimseye vermeyelim diye, Bir başkadır benim Çanakkale’m.En sonunda savaş başlamıştı,Mermilerden asker, kafasını dışarıya çıkaramıyordu,Ama yine de kanlarının son damlasına kadar savaştılar.

Herkes bitti sanıyordu,Ama Anaların dualarıyla, Seyit’in kuvvetiyle, İçimizdeki imanla,Kovuyorduk vatandan kefereleri.

Savaş sona ermişti, Her iki tarafta binlerce ölü, Analar ağlıyordu, düşen kanlara,

Ey Anneciğim! Üzülme!Çünkü o şehittir,Ve şehidin yeri daima cennettir, Bir başkadır benim Vatanım!

Çareler çaresiz,Seni düşünmedikten sonra.Doğada senin varlığını,Sessizce fısıldar her şey.Aşk alnımıza usulca değdi,Dönüşümüz ancak sanadır.Adında sakla,Tüm gerçekliğimi.Teslimiyetim sadece sanadırEy Rahman…

ÇANAKKALE

TESLİMİYET Berat Can İNAN10-F

Page 16: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

12 > 132016

Mehmet Emin SÜSLÜİHL Meslek Dersleri Öğretmeni

Müslüman, yaşadığı her alanda Allah’ın (C.C) yanında olduğunu bilir. O’nu arar, O’nunla birlikte

yaşar, O’nun sevgisini, yakınlığını elde etmeye çalışır. Her Müslümanda bulunması gereken, aşağıda kaleme almaya çalıştığımız ahlâki özellikler, büyük İslâm ahlâkının ancak bir kısmını oluşturur. Bu ahlâk her türlü aşırılıktan arınmış dengeli bir ahlaktır. Müslüman aklı ile, iyi ve kötü ahlakı birbirinden ayırt edebilir. Burada bahsedilecek prensipler iyi bir Müslümanda bulunması gereken prensiplerdir. “Müslüman elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir,” buyuruyor sevgili peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.V). Öyleyse, “İyi bir Müslüman nasıl olmalı?” sorusuna cevap arayalım. İyi bir Müslüman; ibadetlerini yerine getirmeye özen gösterendir. Ancak İslâm, insanın sadece

ahiret hayatına yönelik bir şekilde yaşam sürmesini onaylamamakta; hem ahireti hem de dünyayı bir dengede tutmasını öğütlemektedir. Sonuçta insan bir toplum içinde yaşamaktadır ve o toplumun ahlâki yönden iyileşmesine katkı sağlamalıdır. İşte burada devreye ibadetlerin yanında toplumu güzelleştirecek, topluma örnek olunacak ahlâki davranışlar giriyor. İyi bir Müslüman; ne eliyle ne de diliyle kimseyi incitir. İsraftan da cimrilikten de kaçınır. Üzerine aldığı her türlü vazifeyi, en güzel şekilde yerine getirir. Başkalarına karşı asla kibirlenmez, büyüklük taslamaz. Verdiği sözü mutlaka tutar, her ne surette olursa olsun emanete hıyanet etmez. Zamanın kıymetini bildiği için her işini zamanında yapar ve üzerine aldığı işi bitirmeden rahatlamaz. Özü sözüne,

İYİ BİRMÜSLÜMANOLMAK“İYİ BİR MÜSLÜMAN MEDENİ, KÜLTÜRLÜ VE NAMUSLU BİR İNSANDIR.”

Page 17: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

içi dışına uygun ve dosdoğru olur. Yalan söylemez, yalan yere yemin etmez, yalancı şahitlik yapmaz, yalancılıktan nefret duyar. Her zaman doğruyu söyler. Her iyi işe destek olur, maddi ve manevi yardımda bulunur. İnsanlara iyiliği tavsiye eder, kötülüğe ve zulme asla yardımcı olmaz. Kin gütmez, kimseye haset etmez, herkese faydalı bir insan olmaya özen gösterir. İnsanları birbirine düşürecek her türlü söz ve davranışlardan kaçınır, dargınları barıştırmak için çalışmayı vazife bilir. Ana-babaya itaat eder, onların kalplerini kıracak en ufak sözlerde ve işlerde dahi bulunmaz. Temizliğe dikkat eder, beden ve ruh temizliğiyle herkese örnek olur. Sadece kendisi için değil tüm insanlar için dua eder. Hatalarından pişmanlık duyar. Güvenilir, fedakâr ve çalışkandır. Gıybet etmez, dedikodu yapmaz, zanda bulunmaz, haset etmez, insanların kusurlarını araştırmaz, onların hataların örter, görmezlikten gelir. Yalnız kendi kusurlarını görmeye ve onları iyileştirmeye çalışır. Başkasının kendisine yaptığı iyilikleri unutmaz. Hakkı ve adaleti gözetir. Güzel düşünüp güzel davranır. Kimse ile alay etmez, kimseyi küçük görmez, herkesle iyi geçinir, tevazu sahibi olur. Güzel söz konuşur, güler yüzlü olur, hayrı iyiyi ve güzeli tavsiye eder. Verdiği sözde durur, emanete hıyanet etmez. İyi ve güzel ahlak sahibi insanlarla arkadaşlık yapar, kötü kimselerle oturup kalkmaz. Küçüklere sevgi, büyüklere saygı gösterir. Komşularını incitmez, elinden geldiğince iyilik yapar. Bütün Müslümanları kardeş bilir. Karşılaştığı zorluklar karşısında ümitsizliğe düşmez, sabırlı olur. İyi bir Müslüman medeni, kültürlü ve namuslu bir insandır. Tahsil yapmış veya okuyarak kendisini geliştirmiş birisidir. Bilgisi becerisi her ne ise onu en güzel şekilde ortaya koyar. Olduğundan fazla görünmeye çalışmaz, üstünlük elde etmeye ihtiyaç duymaz. Övünmez, kendini büyük görmez. Nefsine hâkim olan, cahillere uymayandır. Bağırmadan, incitmeden sesini ayarlayarak konuşandır. Öfkelendiği zaman öfkesini yenendir. Boş söz ve faydasız işten yüz çevirendir. İyi bir Müslüman suç işlemez. Vatanını ve milletini sever, her bakımdan güzel ahlakı ile çevresine örnek olur. Her zaman yardımseverdir, ihtiyaç sahibi insanlara yardım eder. Komşularını incitmez, elinden geldikçe iyilik yapar. Birine haksızlık ettiği zaman özür diler. Komşusu açken kendisi tok duramaz. Her canlı ve cansız varlığa Allah Teâlâ’nın bir eseri, bir sanatı olması hürmetine saygı duyar. Herhangi bir şeyi uğursuz saymaz. Kötüye yormaz. Aksine her işten bir hayır çıkacağını düşünüp ümitli olur. Sözlerinde de iyimserlik, güven hâkimdir. Zorluğu görünce yılmaz, sabırlı davranışla bütün sıkıntılara katlanır. Gereğinden fazla konuşmaz. Dinlemesini bilir.

İyi bir Müslüman merhametlidir. Onun kalbi insanlara ve diğer canlılara karşı sevgi ve şefkat duyguları ile doludur. Peygamberimizin, “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz,” sözünü kendisine şiar edinir. İyi bir Müslüman cömerttir. Allah kendisine nasıl servet verdiyse o da bunun bir bölümünü fakirlere, yoksullara ve ihtiyaç sahiplerine vererek onların sıkıntılarını giderir. Böylece peygamberimizin, “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça gerçek iyiliğe elbette erişemezsiniz,” hadisine uygun davranmış olur. İyi bir Müslüman diğer insanları küçük görmez, onlara büyüklük taslamaz. Kendini yüksek gören, toplumda nefretle karşılanır ve sevilmez. Böylelerini Allah ta sevmez. Allah’ın sevmediği, insanların hoşlanmadığı kişi olmaktan sakınır. Kendisine yapılan bir kötülüğü bağışlamak, kusur işleyeni affetmek iyi bir Müslümanın özelliklerindendir. Dinimizin yasakladığı içki, kumar, hırsızlık, dolandırıcılıktan kaçınır… Yaşadığımız bu dünyada örnek insan, iyi bir komşu, iyi bir Müslüman olmak için üzerimize düşeni yapmalı, içimizde var olan güzel ahlakı, bütün güzellikleri dışımıza da yansıtmalıyız.

Page 18: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 14

Ayşegül ATAR10-C

BAŞARIPSİKOLOJİSİ“BAŞARININ BÜYÜĞÜ KÜÇÜĞÜ OLMAZ. NEYDE EMEK HARCAMIŞSAK ELBET O YOLDA KAZANMIŞ SAYILI-RIZ.”

Biz insanlar için başarmak güzel bir duygudur. Konu ne olursa olsun çabayla, gayretle elde edilen

başarı müthiş derecede insanı tatmin eder ve özgüven duygusu inşa eder. Peki, başarı elbet bizim için güzel bir duygu olmasına güzel de, biz bir şeyleri başarıyor muyuz? Şimdi bu yazıyı okuyan insanların birçoğu soruya cevap vermeden geçmiş olsa da ben cevap vereyim. Aslında başarıyoruz. Benim nereden bildiğimi merak ediyor olabilirsiniz. En basitinden söyleyeyim. Bu yazımı okuyorsanız ‘okumayı’ biliyorsunuz demektir. Bazen küçük gördüğünüz ve önemsemediğiniz bir şeyin aslında bir başkası için çok uzak olduğunu ve bazılarının bunlara sahip olmadığını unutmayın. Ayrıca

şunu da bilmemiz gerekir. Başarı ‘hop’ diye insanın ayağına gelmez. Bir şeyleri kazanmak istiyorsak ‘terlemek şart’.Başarının büyüğü küçüğü olmaz. Neyde emek harcamışsak elbet o yolda kazanmış sayılırız. Biz öğrencilerin şu zamanda başarı derdi ise ‘derslerdir’ aslında. Oysa hayatımızda başka alanlarda da başarılı olabiliriz. Bir çocuğun yüzündeki tebessümün sebebi olabiliriz. Ayrıca bunda ter akıtma gibi bir zorunluluğumuz da yok. Aslında bir şeyi başarmadan önce o işi ne kadar önemsediğimizde önemli bir konu olsa gerek. İlk önce istediğimizin ölçüsünü biliyor olmalıyız. Biz insanlar çabuk bıkan varlıklarız. Bu da isteğimizin düşük olmasından kaynaklanabilir. Çabucak olsun diye başladığımız konularda galip çıkmayı beklemeyelim bence.Ayrıca, başarmak istediğimiz bir alanda en iyisini örnek alabiliriz. Çünkü bunu yapmak insana, yani bizlere ‘özgüven’ kazandırır. Hayatımızda sahip olabileceğimiz en önemli unsursa ‘sabırdır’. Sabırlı olan bir insan denemekten asla vazgeçmez. Yaşı, alanı, zorluğu, başarı oranı her ne olursa olsun sürekli başarma eğilimine yöneliktir.Başarmak için zorluklarla mücadele şart. Bu da hayatımızın bir parçası. Nasıl ki bir ‘futbol’ oyununda iki takımda başarma hırsıyla oynuyorsa, biz insanların da hırsı olmalı. Tabi bu hırs dozunda kalmalı. Başarılı insanlara baktığımızda hayata yönelik planları olan, yani hedefi olan insanlar olduğunu görürüz. Ailemiz ve öğretmenlerimiz, bizi geleceğimize yetiştiren insanlar da hep bir şeyleri başarmak için ‘çaba’ gerektiğini söyler. Bunu hayatımız buyunca muhakkak duymuşuzdur.Bir şeyleri kazanmak ve kaybetmek bizim elimizde olduğuna göre, geleceğimiz için o küçük inşaatımızı tamamlayıp minik adımlarla geleceğimizdeki hayalin ‘hayatını’ yaşayabiliriz…

Page 19: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >201615

Ahmet TABAKDin Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni

Doğruluk insanın üzerinde düşünmesi gereken en önemli konulardan biri olmalı. Doğru olmak,

doğru söylemek doğru olanı yapmak kolay bir iş gibi gözükse de uygulaması hiç de kolay olmayan bir yaşam tarzıdır. Her şeyin sahteleştiği günümüzde doğru kalabilmek zor olsa gerek. Her insan her şeyin iyi ve güzel olmasını ister. Ama iyi ve güzel kavramlar kişiye göre değişebilen göreceli kavramlardır. Benim için iyi ve güzel olan bir başkası için kötü ve çirkin olabilir. Ancak dinimizin ortaya koyduğu doğruluk, doğru söz, doğru olanı yapma, doğru olan davranışa göre hareket etme ve benzeri davranışları iyi anlayıp uygulayabilirsek en azından doğruluk üzere olmaya çalışan inanlardan olabiliriz. Zira, Peygamberimiz, “Doğruluktan ayrılmayınız; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Gerçekten insan doğrulukla hareket etmeye devam ederse, Allah katında en doğru kimse olarak yazılır. Yalandan sakınınız. Çünkü yalan kötülüğe, kötülük ise cehenneme götürür. Gerçekten insan yalan söylemeye devam ederse Allah katında çok yalancı yazılır,” (Müslim, İman 62) buyurarak bizlere doğruluğun ne kadar önemli bir davranış olduğunu ifade etmektedir.Yaptığım iş ve görevim gereği yıllarca değişik türlerde yalancı insanlarla karşılaştım. Yalan sözler dinledim. Yıllar geçtikçe en ince yalanı bile anlayabilecek

seviyeye ulaştığımı düşünüyorum. Gördüklerim neticesinde anladığım şu ki, yalancılığın sonu her zaman hüsranla bitiyor. Çünkü insan bir konuda peş peşe ancak üç tane yalan cümle kurabilir, söyleyebilir. Dördüncü cümle yoktur veya çok nadirdir. Sonra gerçek mutlaka ortaya çıkar ve çıkıyor. Sonuç yalan söyleyen için yüzünün kızarmasıyla bitiyor. Buna defalarca şahit oldum. Böyle durumlar karşısında kimi zaman kızdım, kimi zaman üzüldüm. Bir şeyi anladım ki, bana göre yalancılık insanlığın en kötü davranışlarından biri. Onun için ben yalan konuşanı da, yalan söyleyeni de sevmiyorum.Resulullah efendimiz, Allah’tan kendisine doğru bir kalp ve doğru söyleyen bir dil nasip etmesini ister; namazlarından sonra şöyle dua edermiş: “Allah’ım her türlü hayırlı işlerimde senden kararlılık ve dayanma gücü vermeni istiyorum. Ve senden verdiğin nimetlerine şükretme ve sana güzel ibadet etme gücü vermeni isterim. Ve senden dürüst bir kalp ve doğruları söyleyen bir dil isterim. Senden hayırlı bildiğin şeyleri isterim. Bildiğin şeylerden sana sığınırım. Bildiğin hatalarından dolayı senden af dilerim.” (Buhari, Edeb’ül Müfret 140)Rabbim bizleri de bu duaya mazhar olanlardan eylesin. Amin.

“GÖRDÜKLERİM NETİCESİNDE ANLADIĞIM ŞU Kİ, YALANCILIĞIN SONU HER ZAMAN HÜSRANLA BİTİYOR.”

DOĞRULUKÜZERİNE

Page 20: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 16

Sümeyye Nur AYKÜL12-B

Aşk; söz olur, düşer kiminin kalbinden, kimine göre saçmalıktan başka bir şey değildir. Kimine göre

kalbin kan pompalamak dışında yapabildiği ve hayatı daha anlamlı kılan duyguların en özeli ve en güzelidir. Yalnızca yaşanmaya değer değil aşk… Yazılmaya, okunmaya ve anlatılmaya da değer. Herkes de bilir o kısacık üç harfi n içine neler sığdırabileceğini, insana neler yaptırabileceğini…

O değil midir ki; söz söz kaleme mürekkep olabilen, şiirlere ve romanlara en güzel anlamları getirebilen, şarkı olup dinlendiğinde yaş olup gözden akan, anıları canlandırıp sevdiğini getiren aklına… Yahut Mecnun olup çöllere düşüren, Aslı olup küllere döndüren de, destanlar yazdıran da yine o değil midir? Veysel Karani’nin aradığı aşk neydi? Şems’in Mevlana’yı araması nedendi peki? Ya Yunus Emre’nin güneşi Tapduk Emre için yaptıkları? Sezai Karakoç’a Monna Rosa’yı yazdıran mesela? Cemal Süreya’ya o dizeleri söyleten; Aşık Veysel’in, Aşık Reyhani’nin saza döktükleri nedir? Akif’e İstiklal Marşı’nın son kıtasını

tırnaklarıyla duvara kazıyarak yazdıran nedir?Bunca şairin, bunca ozanın yazdığı, söylediği şeylere ilham olabilen bu denli güçlü ve anlamlı bir duyguyu sıradanlaştırmak ahmaklıktır. Aşkın şöylesi böylesi olmaz. Zaten gerçek aşk, manevi olandır. Katıldığı her şeyi anlamlı kılandır.

Böyledir aşk.

Üç harfi n de ötesidir.

İster gerçek aşka aşık olun, ister kağıda, kaleme ya da aşka… Ama aşık olun. Kalbiniz her zamankinden farklı atsın bu sefer de. Korkmayın ondan, hatta bulduğunuzda sımsıkı sarılın ona. Çünkü kolay kolay bulunmaz kendileri ama bulduğunuzda, bir ömür yanı başınızdan ayrılmaz.Gerçek aşkı arayanlara…

AŞK“BUNCA ŞAİRİN, BUNCA OZANIN YAZDIĞI, SÖYLEDİĞİ ŞEYLERE İLHAM OLABİLEN BU DENLİ GÜÇLÜ VE ANLAMLI BİR DUYGUYU SIRADANLAŞTIRMAK AHMAKLIKTIR.”

Page 21: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >201617

Nilüfer AYDINFelsefe Öğretmeni

Karsımızdakinin zihninden geçenleri okuyabilmek ya da istediğimiz zaman ve mekana ışınlanabilmek

gibi bir gücünün olmasını kimler ister? Tabi ki hemen herkes. Eşimiz, arkadaşımız ya da rakibimizin bizimle konuşurken içinden geçenleri duyabilsek... Psikiyatriste hastası neler anlatır? Psikiyatrist hastasını dinlerken aklından neler geçer? Ya da, hastası kendini anlatırken kendine sakladıkları, gizledikleri nelerdir? Bir polis katili ararken neler hisseder? Bir katilin zihni nasıl işlediğini bilmek çok ilginç olurdu. Zamanda seyahat edebilsek… İstediğimiz zaman ve mekana, istediğimiz kişinin yanına ışınlanabilsek, peygamberimiz (sav), Hz. Mevlana ya da Yunus Emre neler söylemiş, nasıl yaşamış gözlemleyebilsek süper olurdu, öyle değil mi? Bütün bunları yapmak herkes için mümkün ve çok kolay desem? Ben bunları çok rahat yapabiliyorum. Alıyorum kahvemi elime, geçiyorum evimin en rahat ettiğim köşesine, Ahmet Gürbüz’ün ‘Hz. Muhammet ile Bir Saat Konuşmak’ kitabıyla peygamberimizi yani başımda, gönlümde hissediyor; Elif Şafak’ın ‘Aşk’ isimi kitabıyla Hz. Mevlana’nın yanı başına gidiyor; ‘Sofi ’nin Dünyası’ ile felsefe tarihinde geziyorum. İhsan Oktar Anar’ın ‘Amat’ adlı romanıyla

korsan gemisinde yaşananlara tanık oluyorum. Mustafa Ulusoy’un ‘Aynalar Koridorda Aşk’ adlı kitabıyla bir psikiyatrist ile hastası arasında geçenleri, psikiyatristin aklından geçenleri, hastaların neler yaşadıklarını, nasıl hissettiklerini öğreniyor; Funda Özlem Şeran’ın ‘Ecel’ adlı kitabında Ece ile cinlerin peşinde koşup ‘Marslı’ adlı romanda bir astronotla Mars’a gidip orada yaşıyorum. Polisiye romanlarda dedektifl erle katile ulaşacak ipuçlarını bulmaya çalışıyorum. ‘Bir Burun Anlatıyor’ kitabıyla günlük hayatta kokunun yaşamımızda yerini öğreniyorum. ‘Size bir sır vereceğim’ eserinde Mustafa Kaya suyla ilgili, evrenle ilgili, tarihimizle ilgili sırları benimle paylaşıyor.Kitaplar büyülü bir dünya bence. Onlarla farklı yaşantıların tanığı olup farklı zihinlere, farklı diyarlara seyahat edebiliyoruz. Psikolojiyle ilgili kitaplar okuyarak karsımızdakinin düşünce yapısını, beden dilini çözüp onlardan bir adım öne geçebiliriz. Edebi kitaplarla ruhumuzu, düşünce kitaplarıyla aklimizi besleriz. Doğru seçtiğimiz kitaplar, ruhumuzu, aklimizi, beynimizi kısacası ‘bizi’ aydınlatır. Işıklar içinde yaşamanız dileğiyle…

ZİHNİN DERİNLİKLERİNDE YOLCULUK

“BİR KATİLİN ZİHNİ NASIL İŞLEDİĞİNİ BİLMEK ÇOK İLGİNÇ OLURDU.”

Page 22: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖZEL DOSYA >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

18 > 192016

TÜM DÜNYA GENÇLİĞİNE TEK BİR TAVSİYEDE

BULUNMANIZ GEREKSE..? Sevgili arkadaşlar ve pek kıymetli okurlarımız. Dergimizin bu sayısında görüştüğümüz, fi kirlerine başvurduğumuz değerli büyüklerimize ortak bir soru yönelttik: “Din, dil ve ırk ayrımı gözetmeden, tüm dünya gençliğine tek bir tavsiyede bulunmanız gerekse ne önerirdiniz?” Birbirinden dikkat çekici pek çok cevap aldık. Öğütler bizim yaş gurubundakilerin bir kulağından girer, diğerinden çıkar gibi gelir. Ama aslında zihnimizin bir köşesinde yer eder bu cümleler. Toprağa atılmış bir tohum gibidir ve zamanı gelince fi lizlenecektir. O sebeple, şimdi burun kıvırdığımız cümleler, ileride kulağımızda çınlayan görünmez küpeler olabilir… Peki, siz tek bir tavsiyede bulunmanız gerekse, tüm dünyadaki yaşıtlarınıza neler tavsiye ederdiniz? Bunu hiç düşündünüz mü? Şimdi buyurun, hep birlikte cevaplara geçelim.

Berranur ÇELİKOkul Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

Page 23: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Zafer ORHAN (Güngören Kaymakamı)İnsanlar olarak dünyayı birlikte paylaşıyoruz değil mi? Huzurlu bir dünya olsun, inşanlar birbirini sevsin, saygı duysun, birbirlerinin hakkına hukukuna riayet etsin… Mutlaka farklı düşünceler olabilir insanlar farklı kültürlerden gelir ama ortak değerlere sahip çıkılırsa, huzurlu bir dünyada yaşama fırsatımız olur.

Şakir Yücel KARAMAN (Güngören Belediye Başkanı)Öğrenciler çok iyi çalışıp ülkenin ihtiyacı olduğu konularda, ülkeye en iyi şekilde yardım edebilmeli. İyi bir insan olmalı. Hangi bölümü okuyacaksanız, hangi sektörde görev alacaksanız o bölümde iyi olmalısınız. Öncelikle de kendinizi tanımalısınız. Geçmişinizi, kültürünüzü ve tarihinizi bilmelisiniz. İnsan zihni 30 yıl yaşar zaten. 30 yıldan sonra sıfırdan başlar hayata. Bu yüzden bilgilerinizi yenilemelisiniz. Yakın tarihi de başta olmak üzere tanımanız gerekir. Siz bizlerden daha iyi olmalısınız ki ülke ilerleyebilsin. “Sen gençsin gez toz,” denilmesi çok yanlıştır. Şimdi çalışıp sonra gezmeniz gerekir. Yabancı ülkelerde Japonya’da mesela en çok seyahat edenleri emeklileridir. Gençsiniz tabi ki gezin ama eğlenmek için değil, öğrenmek için gezin.

Yusuf KAHRAMAN (Güngören İlçe Milli Eğitim Müdür)Doğru arkadaşla yola çıkıp önce kendini, sonra etrafını düzelten, iyileştiren insan olmayı tavsiye ederim.

Murat BİNGÖL (Güngören İlçe Emniyet Müdürü)Şimdiki nesil teknolojiye çok fazla merak sarmış, kitap okumuyor ve eğitime karşı ilgisizler. Tek bir tavsiyem olacaksa onlara bu eksiklerinden dolayı çok fazla okumayı ve araştırmayı tavsiye ederim.

Yunus BIÇAKCI (Güngören İlçe Müftüsü)Müslüman olsun gayri Müslim olsun aklını sağlam bir düşünce üzerinde çalıştırdığı takdirde mutlaka herkes İslam dinini seçecektir. Dünyada insanların en büyük eksikliği, herkes de akıl var ama aklı gerektiği gibi çalıştıranların az olmasıdır.

Harun SÜMBÜL (Okul Müdürümüz)Kişi bir başkasıyla olan ilişkilerinde kendisi için istediğini başkası için de istemelidir, düsturuna binaen empati kurarak hayatını sürdürmelerini önerirdim.

Doç. Dr. Necdet NEYDİM (İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Bölümü Almanca Anabilim Dalı Başkanı) Birbirinize tahammül etmeyi öğrenin. Hoşgörünün aksine, tahammülde değişme beklentisi yoktur. Değişsen de değişmesen senin varlığını, kimliğini

sorgulayamam. Ama yok da edemem. O nedenle ben seni değiştirmeden saygı duyabiliyorsam -ki sevmek de zorunda değilim- o zaman bütün insanlar etrafındaki insanların varlığını olduğun gibi kabul edecektir. Zamanla daha huzurlu oluruz.

Hasan KARA (Sultanahmet Camii İmamı)Hiç bir işi yarım bırakmasınlar. Akıllarını kullandıkları zaman doğru yollu bulacaklardır.

Ayten CENGİZ (Güngören R.A.M. Müdürü)Kendinizi her anlamda yetiştirmeye çalışın.

Alican Saygı ORTACA (İthaki Yayınları Editörü)Yüzüklerin Efendisi’ni okusunlar.

Devrim KUNTER (Yazar ve Çizer)Gençliğinizi yaşayın! Zaten ne desem dinlemeyeceksiniz, bari dinleyeceğiniz bir tavsiye vereyim :)

Erdal DEMİRKIRAN (Yazar)BÜYÜK DÜŞÜNME, EN BÜYÜK DÜŞÜN! Düşünmek elinde olmayan bir şey. Zaten düşünürsün. Büyük düşünmek de, bir iki duyarsın bir yerden filan ama en büyük düşünmek başka bir şeydir. Rakipsiz kalırsın

Prof. Dr. Mürteza BEDİR (İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı)Zaten İslam din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın tüm dünyaya çoğulculuğu öğreten bir dindir. Dünyada farklı din farklı anlayışların yüzyıllarca aynı mahalleyi, aynı şehri, aynı köyü paylaşıp değişmeden aynı kalarak yüzyıllarca sürüp gittiği tek kültür medeniyet havzası İslam medeniyeti olmuştur. Bu İslam medeniyetine özgü bir şeydir. Avrupalılar kendilerini çoğulcu diye anlatırlar ama öyle değildirler. Tarih boyunca hiçbir zaman öyle olmadılar. Katolik dışında kimse yaşayamaz derlerdi. Yüzyıllarca böyle devam ettiler sonra Katolikliğin yanında Protestanlar yaşayabilirler dediler. 100 yıl savaştıktan sonra bunu anlayabildiler. Şimdi bütün dünyaya çoğulculuk dersi veriyorlar ama hala on yıl, yirmi yıl bir ülkeyi işgal ettiklerinde oranın dilini, dinin, dünyasını, her şeyini değiştiriyorlar. Burada İslam hiçbir şey ayırt etmeksizin, bütün insanlığa bir mesaj veriyor ve farklılığı saygıyla karşılayarak onları değiştirmeden bir arada yaşamayı öğretebiliyor onlara. Kendi iradeleriyle seçip İslam’a girmelerini istiyorlar. Ve tabi ki neyi tavsiye etmiş olduk? Kulluğa, Allah’ın rububiyetine tanımaya çağırmış olduk.

Page 24: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016

Işıkları yanıp sönen bir sokakta ilerlemeye başladım. Havanın soğukluğuna, sokağın

ıssızlığına aldanmadan yürüdüm. Hırkamın beni ısıtmayacağını bildiğim halde ellerimi cebime koydum. Dinlenmem, her şeyi boş vermem gerek, diyerek yürümeye devam ettim. Belki de böyle ıssız bir sokakta nereye varacağımı bilmeden öylesine yürüyordum.

Çoğumuz öğretmenlerimizi annemiz veya babamız olarak görürüz. Öğretmenlerimiz yürüdüğümüz bu uzun yola ışık tutar, yolumuzu

aydınlatırlar. Pek kıymetlerini bilmesek de onlar bizim her şeyimizdir. Kimi zaman sırdaşımız, hatta yakın bir dostumuz dahi olabilirler. Konuştuğumuz, gülüştüğümüz, her şeyimizi hiç çekinmeden paylaşabildiğimiz yakın bir dostumuz... Öğretmenlik diğer mesleklerden çok çok farklı bir meslektir. Öğretmen olmak sevgi gerektirir, sabır gerektirir. İşte bu yüzden onlar saygıyı, övgüyü hak eden insanlardır. Hayatımızda mutlaka unutamadığımız, örnek aldığımız, hiç ayrılmak istemediğimiz, kendisine daima hayranlıkla baktığımız bir öğretmenimiz olmuştur. Bize bu öğretmenler her şeyden önce ahlaklı olmayı öğütlemiş, saygıyı ve sevgiyi aşılamışlardır.Üzerimizdeki emeklerini unutmamalı, emeklerinin karşılığını başarımızla, ahlakımızla göstermemiz gerekir.

Kafamdaki düşünceler beni esir almış sanki. Aklımdan hiç çıkmayan o basit düşünceler işte... Düşündüğüm şeylerden olması gerek ki, bir damla yaş aktı. Tenim soğuk ve halsiz. Gözlerimden inen sessiz gözyaşlarına bazen anlam veremiyorum. Doğrusu neden böyleyim? Bu düşünceler beni nereye itiyor? Aklıma en basit soru geldi: Niye ben? Basit olmasına rağmen soruma cevap veremeyecektim. Yolun sonu derken evime gelip odamın kapısını açıtım, yatağıma uzandım. Düşündüm aklımdaki her şeyi… Evet, uyumam gerektiğini biliyordum. Göreceğim rüyadan habersiz gözlerimi kapattım. Rüyamda ıssız çorak bir yerin ortasında bulunan bir ağacın altında oturuyordum. Hava soğuktu. Ellerimi birbirine dolamıştım. Gözlerim etrafı inceliyor. Oturduğum ağaçların yaprakları yere düşüyor, ufak bir esintiyle havalanıp iniyorlardı. Etrafa bakıyordum kendimi her zamanki gibi uyuşuk hissediyordum. Çorak yerin sonuna doğru yürüyordum. Aşağıya bakılacak gibi değildi ürpertici bir yükseklik vardı. Adımlarımı her attığımda altımdaki taşlar teker teker aşağıya düşüyor ve kayboluyorlardı. Ayağımın kayması mı desem? Kendi isteğimle mi desem, bilmiyorum. Ama boşluğa kendimi bıraktım. Karanlık bir derinliğe kapılmıştım. Gözlerim yavaşça, bir daha açılmamak üzere kapandı.

“GÖZLERİMDEN İNEN SESSİZ GÖZYAŞLARINA BAZEN ANLAM VEREMİYORUM.”

“ÖĞRETMEN OLMAK SEVGİ GEREKTİRİR, SABIR GEREKTİRİR.”

20

Dilara TÜRKMEN9-B

Meryem YALÇIN9-A

DERİNLİK

ÖĞRETMENLERİMİZ

Page 25: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >2016

ŞİİR TADINDA BİR ÖDEV

Her dersin olduğu gibi Dil Anlatım dersinin de sevenleri ve sevmeyenleri muhakkak

vardır. Göreve başladığım ilk yıllarda ben de birçok meslektaşım gibi en önemli dersin kendi dersim olduğunu ve bu dersin herkes tarafından sevilmesi gerektiğini düşünmüştüm. Geçen yılların tecrübesi ve öğrencilerin, “Ama hocam toplamda şu kadar ders görüyoruz; hepsini nasıl yapalım?” isyanlarıyla işin doğrusu bu isyanı hala haklı bulmuyorum her dersin sevilemeyeceğini ya da en azından tüm konularının herkes tarafından sevilemeyeceğini kabullenmeye başladım. Kabullenme eşiğini geçtikten sonra ders içeriğini vermekle ilgili değişiklikler yapmaya karar verdim. Bu değişikliklerden biri de verdiğim ödevlerle ilgili oldu. Klasik ödevler vermek yerine ödevlerde öğrenci fi kirlerini işin içine koydum. Elbette ödevden alacakları not daha etkili olsa da bu yöntemin de ödevi istekle yapma oranında artış sağladığına inanıyorum. Verdiğim ödevlerden biri; 10. sınıf Dil Anlatım dersinde konuyla ilişkili olarak herkesten sevdiği bir şiiri yazıp o şiiri neden seçtiklerini açıklamalarını istedim. Gelen ödevleri okuduğumda çok mutlu oldum. Çünkü gördüm ki çoğu öğrencinin açıklaması çok içten olmuş. Sadece ödev yapmak için o şiiri seçtiklerini yazanlar da olmuş, gerçekten o şiiri hissederek açıklayanlar da. Ama en önemlisi hiç kimse açıklamayı başka bir yerden alıp kopyala yapıştır yapmamış. Herkes kendi cümlelerini kullanmış. İşte bu ödevi sınıftaki tüm öğrencilerin yaptığı 10-D sınıfından bazı örnekler:Samet Şahinduran (Nazım Hikmet’in ‘Yürümek’ şiirini seçmiş): Bu şiir benim hayat felsefem gibi bir şey. Örneğin “Arkandan çelme attıkların bilerek yürümek” beni çok etkiliyor.Mücahit Kalay (Orhan Veli’nin ‘Gün Olur’ şiirini seçmiş): Ben normalde pek şiir okumazdım. Kız kardeşim bana bu şiiri gönderdi. Bazı günler bu şiiri dinlerim. Bu şiirden

sonra başka şiirlere de merak uyandı bende. Mesela insan mutsuz olduğunda bu şiiri dinlemeli bence. Faik Uğur Kök (Yunus Emre’nin ‘İlim İlim Bilmektir’ şiirini seçmiş): Yunus Emre’nin en sevdiğim şiiridir. En güzel dörtlüğü ilk dörtlüktür…Emre Aydın (Necip Fazıl’ın ‘Anneciğim’ şiirini seçmiş): Bu şiir çok hoşuma gitti. Çünkü bana annemin ne kadar kıymetli olduğunu ve onu daha çok sevmemi hatırlatıyor.İbrahim Okan (Cahit Sıtkı’nın ‘Ölümü Düşünüyorum’ şiirini seçmiş): Ben bu şiiri dinlediğim zaman hayata bakış açım değişiyor. Çünkü bu şiirle hayatın değerini daha iyi anlıyorum ve hayat daha anlamlı oluyor. Hani diyor ya: bütün pencereler açık biri kapalı…Emre Yıldız (Aşık Veysel’in ‘Son Şiir’ şiirini seçmiş): Bu bana ayrılığı çağrıştırıyor. Kamyon şoförlüğü yapan babam uzaklardayken onun yolunu gözlediğimiz zamanları hatırlıyorum bu şiirle.Ozanhan Ekdi (Özdemir Asaf’ın ‘Seni Saklayacağım’ şiirini seçmiş): Şiirle aram olmadığı için en sevdiğim şiir de yok doğrusunu söylemek gerekirse. Ama bu şiiri sevdim…Mücahit İsmail Türk (Yılmaz Çelik’in ‘Vatana Şiir’ şiirini seçmiş): Bu şiir benim için anlam yüklü. Bazı sözleri tüylerimi diken diken ediyor.Aykut Görgülü (Can Yücel’in ‘Kuşlar Vardır’ şiirini seçmiş): Bu şiiri dinlerken sevdim. Okuyan adam çok etkileyici okumuş. Hoş ve akıcı bir şiir.Barış Yurt (Can Yücel’in ‘Bağlanmayacaksın’ şiirini seçmiş): Bu şiiri geçen dönem performans ödevi için ezberlemiştim. Hoşuma gitti, sözleri çok samimi geliyor…

“KLASİK ÖDEVLER VERMEK YERİNE ÖDEVLERDE ÖĞRENCİ FİKİRLERİNİ İŞİN İÇİNE KOYDUM.”

Sultan KARAGÜLLETürk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

21

Page 26: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 22 > 23

Hafta sonumu arkadaşlarımla geçirmek için annemden zar zor izin aldım. Cumartesi günü

bizim kızlarla buluşarak tramvaya bindik. Tramvayda bizi uzun bir yolculuk bekliyordu. Binen herkes kendine boş bir koltuk bulma telaşındaydı. Ben ise çoktan koltuğuma oturmuş Canan Tan’ın Piraye adlı kitabını okumaya başlamıştım. On dokuz duraktan sonra Gülhane Parkı’na ulaştık. Bu park, İstanbul’un Fatih ilçesinin Eminönü semtinde yer alan tarihi bir parktır. Alay Köşkü, Topkapı Sarayı ve Sarayburnu arasında yer alıyor. Parkın girişinde simit kestane mısır satan seyyar satıcılar kalabalığın keyfi ni çıkartıyordu. Çünkü kestane ve mısırın kokusu herkesi büyülüyordu ve bu da satıcıların işine geliyordu. Gülhane Parkı’nın ortasındaki yoldan ilerlemeye başladık. Park adeta hastalanmıştı ve çok yorgundu. Ağaçlar yapraklarını dökmüştü. Çiçeklerin de hiç keyfi yoktu. Parktaki çay bahçesinde oturarak kahvaltımızı yaptık. Çayların servisi bakır çaydanlıkta yapıldı. Çayın tadı ve kokusu normal çaylardan farklıydı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra sahile doğru indik. Denizdeki dalgaların sesi insana müthiş bir huzur veriyordu. Yolcu gemilerinin ardından uçuşan martılar ise bir kartpostalı andırıyordu. Park tam 163 dönümden oluşuyor. Parkın her yerini dolaşmak bizim için mümkün değildi. Parkın içinde bulunan, Bizanslıların Gotları yenmesi şerefi ne diktikleri Gotlar Sütununun yüksekliği 18.5 metredir. Sütunun başı korint üslubundaki kartal armasıyla süslüydü. Parkı ziyaret edenler bu sütun önünde hatıra fotoğrafı çekiyorlardı. Gülhane Parkı çok kalabalık ve görkemliydi. Park, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak kullanılırmış.

Bahçenin içinde sultanları bile baştan çıkaracak güzellikteki gül bahçeleri ve bir koru bulunurmuş. Türk tarihinde demokratikleşmenin ilk somut adımı olan Tanzimat Fermanı 3 Kasım 1839’da Abdülmecid döneminde bu parkta okunmuştur. Bundan dolayı fermana ‘Gülhane-i Hatt-ı Hümayun’ da denir. Burası İstanbul Şehremini (diğer bir deyişle belediye başkanı) Operatör Cemil Paşa (Cemil Topuzlu) zamanında cennet bahçesini andıran bir park haline getirildi. Parkın tam ortasında iki yanı ağaçlı yol geçer. Bu yol yaz aylarında birçok turistin de ilgisini çekmesiyle birlikte mahşer yerini aratmayan bir kalabalık oluşturuyor. Boğaza doğru kıvrılarak inen yokuşun hemen sağında Aşık Veysel’in heykeli vardır. Parkın Sarayburnu kısmında ise Cumhuriyet’ten sonra dikilen Atatürk’ün ilk heykeli bulunur. Bu heykelin mimarı Avusturalyalı Kriper’dir. Latin alfabesi ilk kez bu parkta halk ile tanınmıştır. Atatürk’ün naaşı Ankara’ya gönderilirken İstanbul’daki son tören parkın Sarayburnu kısmında yapıldı.Park uzun yılar boyunca ilgisizlikten dolayı kötü ve harap bir şekle bürünen park 2003 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilerek eski görkemli günlerini aratmayacak bir duruma getirildi. 25 Mayıs 2008’de parkın içindeki Has Ahırlar binasında İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi açılarak park günümüzdeki son halini almıştır. Buraya kadar gelmişken tarihin ilk sokağından başlayıp camileri de ziyaret ederek gezimizi burada tamamladık.

Dilan ÇİÇEK11-D

Bahçenin içinde sultanları bile baştan çıkaracak

GEZİ YAZISI:GÜLHANE PARKI“PARK ADETA HASTALANMIŞTI VE ÇOK YORGUNDU. AĞAÇLAR YAPRAKLARINI DÖKMÜŞTÜ. ÇİÇEKLERİN DE HİÇ KEYFİ YOKTU.”

Page 27: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

HATIRLA DOSTUM

Hatırla dostum ne zaman görüştük en son?Ne zaman içtik bir çayı, bir kahveyi?Sen söyle ne zaman şans kapıyı çaldı?Günler aydınlandı, sabahlar akşam oldu, aksamlar sabah…Derdimi en son kim dinledi?Ya sen dinledin ya da ıssız sokaklar.Bak bir görsen buraları, kıyıları, nehirleri…Aynı sana benzettim safl ığını.Burası, bu kış çok soğukHele sen yokken bu darmadağın kalbim.Neredesin dostum neredesin...

HÜZÜN

Yutkundum;Hava soğuk, yüreğimde inceden bir sızı,Aklımı kaybetmişim, düşünmeyi unutalıYürüyorum bilmediğim duygularlaBildiğim sokakları.

Yutkundum iki defa…Yanımdan geçenler,Gülen, ağlayan,Hüzne sığınan...Birçok insan var bu sokaklarda. Söyleyin, içi-dışıNedendir herkesin hep başka?

Yutkundum üç defa…Herkeslerde bir acı, bir sızı…Bu gülmelerin,Bu kalem tutuşların,Bu kaldırma bakışlarınArkasında kim bilirNe dertler saklı…

Yutkunamadım...Bu sefer tutamadım gözyaşlarımı.Yüzüm ıslanarak devam ediyorum,Sokağın son kaldırımlarını. Bu insanlar diyorum,Acaba anladılar mı,Yolun başından beri ağladığımı?

Sevgi KAYA9-A

Gülistan ŞAHİN9-A

Siir

Page 28: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

24 > 252016

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?Çorum ili Alaca İlçesi doğumluyum. İlkokulu kendi köyümde okudum. İmam hatip lisesini Yozgat’ta okudum. Erzurum İslami İlimler Fakültesi’nden mezun oldum. Mezun olduktan sonrada müftü olarak göreve başladım. Burası on üçüncü görev yerim ve görevime devam ediyorum.

Cami, cemaat ve toplumla ilgili ne gibi mesajlar geliyor, şikayet ve istekler size ulaşıyor mu? Halkımızın bir takım istekleri, şikayetleri ve takdirleri oluyor. Ama genellikle şikayetler daha fazla oluyor.

Ne gibi?Çoğunlukla ezan sesinin çok yüksek oluşu veya müezzinin sesinin güzel olmayışından şikayetçi olurlar. Bazen de görevlilerin görevleriyle alakalı şikayetler gelir.

Güngören’de kaç kişi ile bu görevi yürütüyorsunuz?

Şimdi bizim iki türlü hizmet sahamız var. Biri Camilerimiz diğeri ise, Kuran kurslarıdır. Şu anda bizim toplam görevli sayımız toplam 147 kişidir.

Müftülük olarak halka eğitici öğretici ne gibi faaliyetleriniz var?Halka yönelik olarak Camilerimiz ve Kur’an kurslarımızda eğitim olarak faaliyetlerimiz bulunmaktadır. Cami dersleri, Camilerde Kur’an öğretimi, Kur’an kurslarında çocuklara, gençlere, kadınlara ve erkeklere dini eğitim verilmekte, isteyenlere hafızlık eğitimi verilmektedir. Ancak genç neslimize yeteri kadar ulaşamıyoruz. Sayıları bize göre az da olsa, Kuran kurslarında ve hafızlık eğitimlerinde gençler var. Son zamanlarda ise imam hatip liseleri, imam hatip ortaokullarında D kursu dediğimiz kuran kursu açıyoruz. Zaman zaman sabah programlarımızda yapılan etkinliklerde gençleri topluyoruz. Camide bir takım imamlarımız çok güzel faaliyetler yapıyor. Gençleri çok etkiliyorlar. Onlara eğitim veriyorlar.

İsmail BELPINAR 10-G / Davut KÖPRÜ 10-G / Tayyip AYAR 10-G

RÖPORTAJ: GÜNGÖREN İLÇE MÜFTÜSÜ YUNUS BIÇAKCI

“GENÇLER CAMİYE GELDİĞİ ZAMAN YAŞLILAR KENDİLERİNE YER BULMAKTA ZORLANDIKLARINI GÖRMESİ LAZIM.”

Page 29: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Güngören’e iletmek istedikleriniz nelerdir?Güngören’de aslında birlik beraberliğimiz güzel ama camiye devam eden genç sayımız oldukça az. Onun için gençlerin camiye gelmesini istiyoruz. Özellikle okul öğrencilerini bekliyoruz… Mesela sekiz adet imam hatip ortaokulu, üç tanede imam hatip lisesi var. Ama bu öğrencilerin de yeteri kadar camiye geldiklerini düşünmüyoruz. Sadece bu öğrenciler camiye zaman zaman devam etmiş olsalar diğer gençlere çok güzel örnek olacakları kanaatindeyim. Çünkü bizim cemaatimiz ekseri yaşlı olduğu için, genç nesil çok nadir bulunuyor. Halbuki gençler camiye geldiği zaman yaşlılar kendilerine yer bulmakta zorlandıklarını görmesi lazım. Güngören’de Cami sayımız az, öğrenci sayısı oldukça fazla, keşke öğrenciler camilere devam edebilseler, yani en azından Cuma günleri devam edebilseler halkta büyük bir teveccüh olur. İşte biz imam hatiplilerden bunu bekliyoruz. Çevrede ki diğer gençlere örnek olması. Mesela Cuma günleri toplu camiye gelinmesi yeterince örnek olur. Çünkü namaz her şeyin başıdır. Dinin direğidir. Namaza devam edilmesi gerekiyor.

Güngören de kaç tane cami var? Yapımı devam eden cami var mı?Şu anda 47 cami ve mescit var. 3 caminin inşaatı devam ediyor. İnşaatı devam eden bu camilerin, inşaatı tamamlanan katlarında namaz kılınıyor.

Engelli vatandaşlarımızın ibadetlerini kolaylaştırmak için camilerimizde çalışmalar yapılıyor mu?Engelli vatandaşlarımızın rahatlıkla ibadetlerini yapabilecekleri camilerimiz var. Bazı mescitlerimiz ise engelliler için uygun değil. Camilerimizde kadınlar için de özel mekanlar bulunmaktadır. Fakat kadın cemaat genellikle Ramazan ayında camiye gelmektedirler.

Müftülüğün sosyal alanda çalışmaları var mı?Tabi ki sosyal faaliyetlerimiz var. Aile ve dini danışmanlık bürosu faaliyetleri var. Sevgi evlerinde faaliyetlerimiz var. Kutlu doğum faaliyetlerimiz var. Camiler haftası ile ilgili çalışmalarımız var. Diğer günlerde de zaman zaman faaliyetlerimiz bulunmaktadır. Konferans tipi faaliyetlerimiz var. Bazen gezi tipinde faaliyetlerimiz var. Kur’an kurslarımızın sosyal faaliyetleri bulunmaktadır.

Bizim gibi imam hatip öğrencilerine önerileriniz nelerdir? İmam hatip bir marka isimdir. İslami şuur ortaya koyan bir anlamdır. Bu şuura İmam Hatip öğrencilerinin layık olması gerekir. İmam hatipli çalışkandır, azimlidir, gayretlidir ve fedakardır. Her sahada görev yapmaya hazırdır. İmam hatip deyince sadece imam olacak kişiler

akıllara gelmemelidir. Bugün imam hatipli her sahada görev yapmaktadır. Onun için İmam hatipli mutlaka dinin temel kurallarını iyi öğrenmelidir. Çevre ve halk ile diyalogu iyi olmalıdır. Cami ve cemaat ile diyalogu çok iyi olan imamların tecrübesinden faydalanmalıdır. Eğer imam hatipliler kendi içlerine kapalı olurlarsa bulundukları yerin dışına çıkamazlar. Onun için açık olacak cesaretli olacak. Cami faaliyetlerinde aktif olacaklar ki çevreye de örnek olsunlar. Bir imam hatipli kendisine bir hedef koymalı. Mesela üniversite imtihanlarında en fazla puanı ben alacağım demeli. Kendisini de bilgi ve çalışkanlık noktasında üstün görmelidir. Kendini asla aşağı görmemelidir. Bu şekilde mutlaka başarılı sonuçlara ulaşılacaktır.

Tüm dünya geneline seslenecek olsanız (Müslim gayrimüslim) ayıt etmeden nasıl bir mesaj vermek istersiniz?Rabb’ül-alemin Kur’an’ da mesaj olarak zaten veriyor. Önce insanın bizzat kendisinin kim olduğunu ve aklını nasıl kullanması gerektiğini Kur’anı kerimde mesaj olarak ortaya koyuyor. Müslüman olsun gayri Müslim olsun aklını sağlam bir düşünce üzerinde çalıştırdığı takdirde mutlaka herkes İslam dinini seçecektir. Dünyada insanların en büyük eksikliği, herkes de akıl var ama, aklı gerektiği gibi çalıştıranların az olmasıdır.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?Size bu gelişinizden dolayı teşekkür ediyorum. Allah hepimizi İslam’a hizmette daim eylesin.

Page 30: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 26 > 28

Ömer Faruk GÜLTEKİNİHL Meslek Dersleri Öğretmeni

DİN EĞİTİMİ“HAYATIMIZ, SADECE DÜNYAYA YÖNELİK ARZU VE İSTEKLERLE SINIRLI HALE GELMİŞ DURUMDA.”

Günümüz, bilim ve teknoloji noktasında büyük gelişmelerin, ilerlemelerin yaşandığı bir dönem

olarak nitelenebilir. Ancak buna rağmen insanlığın aradığı huzuru ve mutluluğu tam olarak bulabildiğini söyleyemeyiz. Her yerde terör, şiddet, zulüm, yalan ve hilenin; kısaca insanın ruhunda derin yaralar açan her türlü kötülüğün hakim olduğunu görüyoruz. Bugün, insanlar arası ilişkilerin yara aldığı, aile içi iletişimin kopma noktasına geldiği ve birçok aile dramlarının yaşandığı, ümidimiz ve geleceğimiz olan çocukların, gençlerin çeşitli suçlara saplandığı ve ahlakının giderek bozulduğu bir zamanda yaşıyoruz. Üzülerek ifade etmek gerekirse hayatımız, sadece dünyaya yönelik arzu ve isteklerle sınırlı hale gelmiş durumda. Gazetelerde, televizyonda veya internette basit bir tarama yapıldığında karşılaşılan veriler bile insanı dehşete düşürmeye yetiyor. Kadınların başına gelenler, şiddete maruz kalmaktan öldürülmeye kadar uzanıyor. Şiddet ve savaş mağdurları ya da organları için kesilip satılan çocuklar… Özenilmiş hayatların arkasından koşan gençler… Hayatta kalabilmek için verdikleri mücadeleyle Suriye, Irak ve benzeri ülkeler… Bir yanda, açlıktan kaburgaları sayılan Afrikalı çocuklar ve diğer tarafta yolda yürüyemez hale gelmiş obezler… Bencilliğin aklı ve kalbi öldürdüğü bir zamanda bulunuyor insanlık. İnsanın kalbine sıkıntı veren bu manzaralardan çıkış için tek ümit ışığı, inanç ve güzel ahlak prensipleridir. Bunalım çağını yaşayan insanlar, huzur ve mutluluğu İslam’ın getirdiği bu prensipleri uygulayarak bulacaktır. Bu nedenle, başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlığın İslam’ı, dolayısıyla Hz. Peygamber’i yeniden keşfetmeye ihtiyacı vardır.

Gençlerimizde Din Eğitimi Nasıl Olmalı?Kur’an’da, “Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezler olarak çıkardı,” (Nahl, 78.) buyrularak insanın öğrenme ve terbiyeye olan ihtiyacı dile getirilir. Mesela hayvanlar dünyaya gelmelerinden kısa bir süre sonra hayat şartlarına uyum gösterirken, insan bir-iki senede ancak ayağa kalkabilir. Kendini idare edebilecek bir seviyeye ancak on beş yaşından sonra gelir. Hayatı boyunca da öğrenmeye muhtaçtır. Buna dayanarak, İslami kaynakların hemen hepsinde şu ortak görüş dile getirilir: “Çocuk anne ve babasının yanında bir emanettir. Tertemiz kalbi, her

türlü şekil ve nakıştan uzak, kıymetli, bozulmamış bir cevherdir. Her türlü şeye kabiliyetli olduğu gibi, kendisine verilen her şeyi almaya da yatkındır. Eğer çocuk iyiliğe alıştırılır, güzel şeyler öğretilirse iyilik üzere büyür. Dünya ve ahirette mutlu olur.” Peygamberimiz (SAV), insanın bu özelliğini şu hadisiyle dile getirmiştir: “Her doğan mutlaka İslam fıtratı üzere doğar. Sonra anne-babası onu Yahudi, Hristiyan ve Mecusi yapar…” (Buhari, Cenaiz, 80.) Başka bir hadisinde, “Babanın evladına güzel terbiyeden daha iyi bir hediye veremeyeceğini,” (Müstedrek, 4:263.) bildirerek, terbiyenin insan hayatındaki yerini vurgulamıştır. Peygamberimiz (SAV), çocuğun hayır üzere yetiştirilmesi halinde yine hayır üzere yaşayacağını, dünya ve ahirette mesut olacağını beyan etmektedir. Çocuğu hayır üzere yetiştirmenin yolu da, çocuğa doğduğu andaki safi yetini, güzel ahlak ve salih amel istikametinde devam ettirmesini temin edecek hayat prensiplerini benimsetip kazandırmaktır. Bu prensipler de, en mükemmel şekliyle İslam’da mevcuttur. Kur’an ve Sünnet, baştan sona insanı sonsuz kemal mertebelerine yüceltecek esaslardan ibarettir. Bunun içindir ki, çocuğun babası üzerindeki haklarından biri, kendisine Kur’an eğitimi verilmesidir. Günümüzde çocukların, ruh sağlıkları yerinde ve insanî vasıfl ara sahip olarak yetişmeleri için daha fazla çaba sarf edilmektedir. Artık çocuğun dünyasına girilmiş, onun ruhunun gerçek zenginliği anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün çocuğun geçirdiği gelişim evreleri bilinmekte ve eğitim bu evrelerin özelliğine göre düzenlenmektedir. Eğitim yöntemleri, araç, gereç ve malzemeleri de yeniden ele alınmakta, değiştirilmekte ve geliştirilmektedir. Çocuk sanki yeniden keşfedilmektedir. Dünyada yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiğini ve sağlam bir kişiliğin temelinin ilk çocukluk yıllarında atılabileceğini göstermiştir. Böylece çocuklara verilecek bilgilerin içinde bulundukları yaş grubunun özelliklerine, ihtiyaçlarına ve kapasitelerine uygun

Page 31: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

“ÇOCUKLAR, TEMİZ VE BEYAZ BİR LEVHAYI ANDIRAN RUHLARINA GÜZEL ŞEYLERİN, İYİ AHLAKIN VE DİNİ HAKİKATLERİN TELKİNİNE MUHTAÇTIR. ONLARIN KÖTÜLÜKLERDEN UZAK, İYİLİKLERE MEYİLLİ YETİŞTİRİLMELERİ, BU DİNİ TERBİYEYİ DAHA KÜÇÜK YAŞTAN İTİBAREN RUHLARINA SİNDİRMEKLE MÜMKÜNDÜR. “

düşmesi sağlanmaktadır. Çocukların dini gelişimi konusunda yöntemler geliştirilmekte, eğitici durumunda olanların, küçüklerin dini gelişiminden haberdar olması, hangi yöntemin din eğitiminde yararlı, hangi yöntemin dini gelişimi tahrip edici olduğu ortaya konmaya çalışılmaktadır. Ülkemizde, din eğitimi ve öğretimi alanında bu türden çalışmaların epeyce gecikmiş olduğunu söyleyebiliriz. Din eğitimi, çoğu zaman yön verici öğütler, emir ve yasaklar, söyletilmesi ve ezberlenmesi gereken kurallar bütünü olarak ele alındığından, karakter gelişimine beklenen olumlu tesiri yapamamaktadır. Çocuklara erken yaşta din hakkında bilgi verilmez gerekçesiyle din öğretiminin ileriki yaşlara ertelenmesi doğru değildir. Din farklı motiflerine ayrılmalı, din öğretimi, öğrencilerin kavrayışını göz önünde bulundurarak, yıllara göre programlanmalıdır. Böylece öğrenciler, her geçen yıl dinin bütünü hakkında biraz daha doğru bilgi sahibi olacaklardır.Çocuğun gelişim düzeyine uygun olmayan, ilgi ve ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir program, yalnızca öğretimi başarısız kılmakla kalmaz, aynı zamanda çocuğun gelişimini de büyük ölçüde etkiler. Din eğitimi çocuklara küçük yaşta verilmelidir, bunun yapılmaması durumunda istemediğimiz sonuçlar ortaya çıkacaktır. Bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir iman dersi alamazsa, sonradan İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alması çok zorlaşacaktır. Âdeta gayr-i müslim birisinin İslâmiyet’i kabul etmesi gibi olacak, dine yabancı kalacaktır. Özellikle, anne ve babasını da dinden uzak bir yaşayış içinde görse dine daha da yabancı kalır. Bu da tamiri çok güç sonuçlar

doğurur. Bundan dolayı, çocuğun eğitimine, küçüklüğünde kuvvetli bir iman dersi verilerek başlanmalıdır. Ayrıca, din ve ahlak eğitimi verilirken, öğretilen şeylerin fiili olarak yaşanması da büyük önem taşımaktadır. Çünkü hal dili dediğimiz yaşayarak gösterme, sözle verilen derslerden çok daha etkilidir. Sözle anlatılanların hayata geçirilmesi, eğitimden beklenen sonuçların alınma şansını kuvvetlendirir. İslâmiyet, çocuğun aile içindeki dini ve ahlaki eğitimi konusunda işi oluruna bırakmayan bir anlayışa sahiptir. Bu anlayışın ışığında, çocuğa verilmesi gereken terbiyede nasıl bir tutum takip edilmesi gerektiğini şöyle ifade edebiliriz: Anne ve babanın yedi yaşına gelen bir çocuğa namaz gibi farzlara alıştırmak için teşvik etmesi konusunda Peygamber Efendimizin hadisleri vardır. Buradaki “teşvik” ifadesinden çocuğa verilen ilk ve esas terbiyenin telkinle ve şefkatle yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Fakat babanın ve özellikle annenin, çocuğa gösterdikleri şefkatte ölçülü olmaları gerekir. Çocuğa karşı duyulan şefkatin hiçbir zaman onun şımartılmasına ve terbiye konusunda başıboş bırakılmasına sebep olmamalıdır. Çünkü bu durum, çocuğa kötü ahlak ve alışkanlıklar kazandırabilir. İslam’da din ile ahlak iç içedir. Bu nedenle dini eğitimin yanında, küçük yaşlardan itibaren çocuğa iyi bir ahlak eğitiminin de verilmesi gereklidir. Çocuklarımıza Kur’an’ı öğretirken sadece okumasını değil, aynı zamanda onun nasıl bir kitap olduğunu, nelerden bahsettiğini ve hangi gerçekleri bize ders verdiğini de anlatmalıyız. Böylece, Kur’an’a karşı hürmet ve muhabbeti kalbinde ve ruhunda uyandırmalıdır. Çünkü

Page 32: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 28

çocuğa Kur’an öğretmek ifadesi, genel anlamda onlara dinini, ahlâkını öğretmeyi içine alan bir eğitim ve öğretim sistemini ifade etmektedir. Çocuklar, temiz ve beyaz bir levhayı andıran ruhlarına güzel şeylerin, iyi ahlakın ve dini hakikatlerin telkinine muhtaçtır. Onların kötülüklerden uzak, iyiliklere meyilli yetiştirilmeleri, bu dini terbiyeyi daha küçük yaştan itibaren ruhlarına sindirmekle mümkündür. Adalet, doğruluk, cömertlik, sözünde durmak, alçak gönüllülük, sabır, şükür, edep… gibi güzel davranışlar çocuğa sevdirilmeli; zulüm, yalan söylemek, alay etmek, kibir, iftira, çekememezlik… gibi kötü davranışlardan uzak tutulmalıdır. Görüldüğü gibi, çocuk terbiyesinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus, çocuğa gerçek bir iman, ahlak ve fazilet duygusunun verilmesidir. Bu şekilde yetiştirilen bir çocuk, hem dünya hem de ahiret saadetini kazanacaktır. Eğitim bilimi, aileyi çocuğun eğitiminde etkili olan kurumların başında sayar. İlk eğitimin ailede verildiği ve ilk öğretmenlerin anne-baba olduğu görüşünü kabul eder. Bu açıdan anne ve babanın çocuğa karşı bazı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluk özellikle çocuğun maddi ve manevi hayatını ilgilendiren alanlarda kendisini göstermektedir. Burada yerine getirilmesi gereken en önemli sorumluluk, dini ve ahlâki terbiyedir. Bunun anne ve babaya hem bir hak hem bir sorumluluk olarak yüklenmiş olması, İslâm’da çocuk terbiyesine verilen önemin en açık delilidir. Çocuğun doğumundan sonra belli dönemlerde, anne ve baba tarafından bazı terbiye telkinlerine tabi tutulması gerekir. Evlerimizde daima Kur’an sesi yükselmeli, okunmalı, dinlenmeli. İman hakikatleri terennüm edilerek huzur solunmalıdır. Çocuklar böyle bir manevi atmosfer içerisinde büyümelidir. Çocuk hak ve hakikati görmeli, güzelliklere şahit olmalıdır. Anne-baba başta olmak üzere diğer büyükler sadece sözle değil, yaşayışlarıyla da İslam’ın güzelliklerini sergileyerek çocuklara güzel örnek olmalıdırlar. Söylenenler ve yapılanlar birbiriyle uyumlu olmalıdır.

Bu hususta ilk öğretmen olan anneler, çocukların başta 0-6 yaş dönemi olmak üzere her dönemde onların göz, kulak ve kalplerine yönelik olumlu uyarılar almalarını sağlamalıdırlar. Sonuç olarak, insana ve topluma zarar veren davranışlarla, toplumdaki ahlaki sorunlar arasında yakın bir bağ vardır. Aile yapısını ve kamu düzenini bozan, toplumun temellerine ve moral değerlere zarar veren, toplum barışını dinamitleyen, zulüm, haksızlık, kan davası, gasp, soygun, şiddet, intikam, içki, kumar, hırsızlık, kin beslemek, yetim malı yemek, yalan, fuhuş, gıybet gibi davranışlar çağımızın temel sorunlarıdır. Oysa İslam’ın en başta gelen hedefl erinden birisi, toplum huzurunun korunmasıdır. Hz. Peygamber, hayatı boyunca zulmün yerine adaleti, düşmanlığın yerine kardeşliği, sürtüşmenin yerine dayanışmayı getirmiştir. Toplumda barışın hâkim olmasını hedefl emiştir. Doğruluk, adalet, güven, nezaket, hoşgörü, cömertlik gibi ahlaki davranışlarıyla ve sevgi, şefkat ve merhamet dolu aile hayatıyla tüm insanlığa örnek olmuştur. Bunun için örneğimiz, modelimiz bellidir: Hz. Peygamber (SAV). Bugün dünyada insanların %15-20’si aşırı beslenirken, %20’si orta derecede, %50’si yetersiz beslenmektedir. Geriye kalan %10 ise açlık sınırının altındadır. Öte yandan Allah Resulü, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir,” buyurmaktadır. İşte insanlığa güzel bir model… Bugün dünya, İslam’ın insaniyete getirdiği güzellikleri aramaktadır. Çünkü onun mesajı evrenseldir. O, tüm insanlığa huzur ve saadetin, barış ve kardeşliğin, iyilik ve yardımlaşmanın yollarını göstermiştir. Bugün, Hz. Peygamberin ortaya koyduğu eşsiz ahlak prensiplerine, her zamankinden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu sebeple onun hayatını öğrenmek ve uygulamak en büyük görevimiz olmalıdır.

Page 33: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >2016

Allah (cc) katında her insan eşittir. Sevgili arkadaşlar, erkek ve kadın bir elmanın iki yarısı gibidir. Nasıl bir elma bütün ise erkek ve kadın da bir bütündür. Cahiliye

dönemindeki zamanda daha yeni doğmuş kız çocukları utanç kaynağıydı. Ama elhamdülillah şuan kızlara verilen değer arttı. Artık onlar bir utanç kaynağı değil olması gerektiği gibi eşit birer gurur kaynağıdır.Kadın denince aklıma akarsu gelir. Akarsuya benzetirim kadınları, çünkü akarsu çok yumuşaktır ama yerine göre de en sert kayaları bile ezip geçecek güce sahiptir. Kadınlar başımızın tacı gönlümüzün sultanıdır. Kadınlar güneştir. Etrafını hep aydınlatır ve kalplerimizi ısıtır.Onlar her alanda başarılıdır. Örneğin, eskiden, “Kadından şoför mü olur?” diyenler şimdi kendilerinden utanıyordur. Cinsiyet ayrımı yapmadan, her birimizin Adem babamız ve Havva anamızdan geldiğini düşünerek birbirimize eşit davranmalıyız. İnsana insan olduğu için değer vermeliyiz. Yaratılanı yaratandan ötürü sevmeli, saygı göstermeliyiz. Kadına çok değer veren dinimizin yüz yıllar boyunca hüküm sürdüğü bu topraklarda kurulan devletimizin, kadınlara ilk yasal ve sosyal haklar tanıyan devletlerden olması da manidardır.Günümüzde, kadın-erkek ayrımı yapmak makul bir tavır değildir. Ancak bu, onlara vereceğimiz değeri göstermeyeceğiz anlamına da gelmemektedir. Bir kişiyi övmek, diğerlerini aşağılamak demek değildir. Bu açıdan bakarsak, toplumun eşit yarısını yüceltmek, toplumu bir bütün olarak yüceltecektir.Sevgili okuyucular, kadınlar vefakar ve fedakardır. Onlar tüm Türk toplumlarının, kurtuluş savaşının cefakar Türk kadınlarıdır. Onlar ki bu vatan için kağnılarla cephane taşıyan yiğit kadınlardır.Daha söylenebilecek o kadar çok şey var ki…Evet arkadaşlar. Gördüğünüz gibi kadının kutsiyetini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır.Yaşasın fedakar kadınlar ve onların değerini bilen erkekler!

29

Abdullah AYCİN12-A

KADININ KUTSİYETİ“GÜNÜMÜZDE, KADIN-ERKEK AYRIMI YAPMAK MAKUL BİR TAVIR DEĞİLDİR. ANCAK BU, ONLARA VERECEĞİMİZ DEĞERİ GÖSTERMEYECEĞİZ ANLAMINA DA GELMEMEKTEDİR.”

Page 34: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

30 > 312016

7 Mart Pazartesi öğleden sonra Fizik öğretmenimiz Metin AYDIN ile birlikte Güngören

İlçe Emniyet Müdürü Murat Bingöl’ü ziyarete gittik. Bizi giriş bölümünde karşılayan emniyet görevlisi abiler okuldan geldiğimizi öğrenince Müdür Beyin odasına yönlendirdiler bizi. Müdür Bey Güngören ilçe haritasının birkaç versiyonunun bulunduğu, toplantı ve makam masası yer alan iki bölümlü büyükçe bir oda da hoş geldiniz dediler bize. Ufak bir tanışma faslından sonra, dergimiz için sorularımızı kendilerine yönlendirdik

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?1974 Gaziantep doğumluyum. Polis koleji ve Polis akademisi mezunuyum. İlk görev yerim Mersin iliydi. Sırasıyla Karakol Amirliği, Asayiş Şube Amirliği yaptım. Şark görevini ise 2005 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde terörle mücadele amiri olarak yaptım. 2008 yılında İstanbul’a tayin edildim. Çeşitli ilçelerde görev yaptım şimdi ise Güngören ilçesindeyim.

Mesleğinizin iyi ya da kötü yönleri nelerdir?

Tabi ki her meslekte olduğu gibi iyi ve kötü yönler var. En çok hoşuma giden yönü; Dışarıya çıktığımızda insanların büyük bir çoğunluğunun bize güven duyması ve itibar etmesidir. Ben mesleğimi sevdiğim için kötü yönü demeyelim de zorlukları diyelim geri kalanına. Fedakârlık isteyen bir meslek, ailenden uzak kalıyorsun bazen, çocuklarınla geçireceğin vakti mesleğinde görevin için kullanıyorsun. Bizim işimiz diğer memurluklar gibi değil; saati belirli değil mesela. O nedenle zor ve gerçekten çok fedakarlık isteyen bir meslek.

Güngören’deki asayişini artıracak projelerinizi var mı? Varsa nelerdir?Geldiğimiz günden beri Güngören’deki asayişi sağlıyoruz. Çok büyük toplumsal bir olay yaşanmadı. Burada daha çok ev ve iş yerlerinde hırsızlık olayları yaşanıyor. Bunun sebeplerinden bir tanesi ilçenin Esenler, Bağcılar, Zeytinburnu, Bahçelievler, Bakırköy ile çok yakın olması. Bu ilçelerden gelip hırsızlık yapanlar var. Güngören kayıtlı kişilerde çok hırsızlık olaylarına rastlamadık. Bu nokta da ekiplerimizi duyarlı

İsmail BELPINAR 10-G / Enes ARSLAN 11-E / Berranur ÇELİK 11-C / Musa TEKE 12-B

RÖPORTAJ: GÜNGÖREN İLÇE EMNİYET MÜDÜRÜ MURAT BİNGÖL“POLİSLİK FEDAKÂRLIK İSTEYEN BİR İŞ OLDUĞU İÇİN HERKES BU İŞİ YAPAMIYOR.”

Page 35: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

hale getirdik. Bazı suç haritalarımız var onlara bakıp tedbirler alıyoruz. Son yıllarda özellikle bankalarda kapkaç olaylarına çok sık rastlanıyordu. Merter iş merkezi olduğu için bankadan yüklü miktarda para çekenler var. Bu tür durumlarda kapkaç olayı riski olduğu için bankalar ve muhtarlarla görüştük, broşür dağıttık ve halkı bilgilendirdik. Ve böylece bu tür olaylarla da pek karşılaşmamayı başardık.

Polis olmak isteyen arkadaşlara önerileriniz?Polislik fedakârlık isteyen bir iş olduğu için herkes bu işi yapamıyor. Polisliği sadece bir meslek olarak görüp yapmaya çalışmak çok zor. Nitekim üniversite mezunu olup iş bulamadığı için mecburen polisliği meslek edinen arkadaşlarımız var. Bunlar meslekte pek başarılı olamıyorlar maalesef. O yüzden polisliğe

sadece bir iş olarak bakmak doğru değil, sevmek de gerekiyor.

Yunus polis olmak için neler gereklidir?Fiziki yeterlilik ve motosiklet ehliyeti şart. Bunun dışında da bu iş için ferdi yeteneğiniz önemlidir.

Güngören’den memnun musunuz? Buradaki vatandaşlar, İstanbul’un diğer semtlerine göre daha çok Anadolu insanı ağırlıklı. Bundan dolayı buraya ilk geldiğimde beni çok ziyarete gelen oldu. Bu da benim çok hoşuma gitti. Polis ve halkın arasında bu şekilde samimi bir ortamın olması güzel... O yüzden genel olarak memnumum.

Keyifli bir sohbetten sonra hem kendileriyle hem diğer emniyet çalışanlarıyla fotoğraflar çektirdik. Bize emniyet içerisindeki gezintimiz sırasında da eşlik ederek yardımcı oldular. Bize zaman ayırdıkları için kendilerine tekrar tekrar teşekkür ediyoruz.

Page 36: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 32

12.02.2016Soğuğun hakim olduğu günlerden biri. Ara ara sıra kar, bazen de yağmur yağıyor sanki üstüme. İnadına ve sertçe… Bu mevsimde yuva bulmayı çok isterim. Sadece kendim için değil, diğer canlıları da sert kıştan korumak için. Bana zarar verecek bir canlı görsem de korkmuyorum. Bu soğukta herkes kendi derdinde çünkü…

13.02.2016Sabahları daha soğuk oluyor sanki. Bir de bir yerlere yetişmeye çalışan, kokuşturanlar yok mu… Biri ezecek diye en kuytu yerlere gitsem de bulanlar olmuyor mu sanki? Bir çocuk görüyorum Ya kaçıyor korkarak ya da korkutarak kaçırıyor beni.

14.02.2016Bugün beni ürperten bir sessizlik var. Kış gittiğinde yüzünü göstermeye başladı. Ne yapacağım acaba..? Ama ilk defa bir şey oldu. Bugün başka kediler de geldi yanıma hiçbir şey sormadan. Hiç bakmadan soğuğa, oyunlar oynadık hayata aldırmadan. Bir gün böyle bir şey yapacağım hiç aklıma gelmezdi. Kendi halimde kimsesiz yaşarken

hayat bana da güldü.15.02.2016Yine arkadaşlarım gelmiş. Saban beni onlar uyandırdı. Soğuk bir güne sıcacık sevgiyle gözlerimi açmak bütün günümü iyi geçirmemi sağladı. Tüm gün birlikteydik. Öyle ki, akşam olunca birer birer dağıldılar. Aniden bir kalabalık oluverdi. Küçük çocuklar çıkmış, heyecanla bir şeyler konuşuyor, koşa koşa ilerliyorlardı. Bazılarıyla bana takılmayı istediler herhalde. Ne istersiniz ki bu küçücük ve evsiz-halsiz kediden. Sıcak bir yer dururken ayrılmak zorunda kaldım… Orada uyuya kalmışım.

16.02.2016Başka bir yerde gözlerimi açtım. Buna aldırmadan eski yerime gidiyordum. Arkadaşlarım yoktu. Bekledim… Bekledim… Soğuk hissedilir olmuştu artık. Mutsuzluk beni titretiyordu. Soğuktu. Ne kötü bir gündü bu… Tek başıma dinlenmek için çok güçlü olmam gerekiyordu. Güçsüzlük beni altüst etti. Yine aynı saatte çocuklar çıktı. Bu sefer bana dokunmadılar. Çıkardığım acı dolu sesleri fark etmemiş olmalılar. Titreyerek uyumaktan başka çarem yoktu…

17.02.2016Tek başıma geçirdiğim bir gün daha başlıyordu. Düşünmek artık yapacağım bir şey, işe yaramaz olanaksızlıklara ulaşıp hayallere kapılacağım ve kendimi üzeceğim bir şey… Soğuğa artık dayanamıyorum sanki. Gözlerime bakıp içi kan ağlayanlar görüyorum. Bir kişi de az bir süreliğine ısıtamaz mı beni?..

18.02.2016Artık başka bir yere gitmeye karar verdim. Sabahın erken saatlerinde dar sokaklardaki yaşamıma veda ettim… Yola çıktım. Her sabah gördüğüm insanları tekrar gördüm. Acı dolu bir anımsama yaşadım sanki. Yolun sonuna geldiğim ve duraksadım… Ne yapacağını bilmeyen bir çaresizdim. Geri döndüm ve bu hayata bu şekilde katlanmak zorunda olduğumu anladım.

BİR SOKAK KEDİSİNİN YALNIZ GÜNLÜĞÜ“KENDİ HALİMDE KİMSESİZ YAŞARKEN HAYAT BANA DA GÜLDÜ.”

Dilara TÜRKMEN9-B

Page 37: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

MEMURUMUZ YARDIMCILARIMIZ

İDARİ KADROMUZ VE ÖĞRETMENLERMİZ

Page 38: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 34

Kelime anlamı olarak küçük (cüce) anlamına gelen Yunan kökenli bir kelimedir. Nano, milyarda

bir küçüklükte olan maddeler için kullanılmaktadır. Dünya ile bir futbol topunu karşılaştırdığımızda Nano boyutu daha doğru ifade etmiş oluruz.Peki, nanoteknoloji nedir? Maddelerin atomlarını kontrol etmek ve kontrol edilen bu atomları istenilen maddeye göre dizmek ve farklı madde türleri oluşturmaktır. Daha basit anlatacak olursak, elmas ve kömür madenlerinin her ikisinin de yapısında Karbon (c) atomu vardır. Birini diğerine göre değerli kılan şey, atomik dizilişidir. Nanoteknoloji sayesinde doğru dizilim gerçekleştirilebilirse, elmas gibi değerli taşlar üretilmesine olanak sağlanmış olur.Nanoteknoloji atomik yapıda olduğundan, günlük yaşantıda kullanılan elektronik eşyalar (cep telefonu, bilgisayar… vb) tıp alanında görüntüleme aygıtları ve küçük cerrahi aletler nanoteknoloji sayesinde üretilmektedir.İlerleyen yıllarda planlanan bazı nanoteknolojik araç ve gereçlerden bahsedecek olursak: Demirden daha hafi f çelikten daha sağlam malzemeler; kirlenmeyen hatta kendi kendini temizleyen, yanmayan, su geçirmeyen kıyafetler; insan vücudunda cerrahi işlem

yapabilecek modern nano robotlar tasarlanmaktadır. En büyük çalışmaları kozmetik sanayii yapmaktadır.Üretilmiş nano teknolojik ürünler saymakla bitmez. Bunların içerisinde ‘Yılın icadı’ olarak adlandırılan ve Google’ın geliştirdiği Google Glass’tan bahsetmek isterim. Google Glass, nonoteknoloji ile üretilmiş bir gözlüktür. Bu gözlüğün normal gözlüklerden birtakım farkları vardır. Bu gözlük internet bağlantısına sahip, fotoğraf ve kamera özelliği olan ve bulduğu sonuçları gözlük camına aktaran (ve daha birçok özelliğe sahip) bir gözlüktür.Türkiye’de yapılan nanoteknoloji çalışmalarını genel olarak TÜBİTAK ve Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma merkezi (UNAM) tarafından sağlanmaktadır.Sanayi devrimi 18. ve 19. yüzyılda buharlı makinelerin üretimiyle başlamış, 20. yüzyılda elektrik ve elektronik alanında gelişme göstererek devam etmiştir. Bu gelişmeler 21. yüzyılda ise nanoteknolojik çalışmalarla devam edecektir. Türkiye sanayi inkılabını 18. ve 19. yüzyılda yeteri oranda takip edememiş olsa da, nanoteknoloji çalışmaları iyi takip edilirse dünyanın gelişmiş ülkeleri arasında yerini alacaktır.

NANOTEKNOLOJİ“NANOTEKNOLOJİ ÇALIŞMALARI İYİ TAKİP EDİLİRSE ÜLKEMİZ DÜNYANIN GELİŞMİŞ ÜLKELERİ ARASINDA YERİNİ ALACAKTIR.”

Abdussamet GÜNGÖRFizikÖğretmeni

Page 39: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >201635

Ufak bir gezintiye çıkmıştım. Ulaşmak istediğim yer Galata Kulesiydi. Pek çok yol vardı Galata’ya

çıkan. Fakat ben Taksim-Beyoğlu İstiklal Caddesinden yürüyerek, o dar sokaklardan geçerek ulaşmayı tercih etmiştim. Galata’ya giden yolun havası başka hissettiriyordu insana.Her defasında farklı bir heyecanla yürüyerek varma, bir hoşnutluk hissettiriyordu kendimde.Her bir sokağın havası farklıydı. Esnaf dükkanları tarih kokuyordu. Yolları farklıydı, eski taşlardan olması geçmişi anımsatıyordu.İlk durağım Taksim oldu. Daha sonra İstiklal Caddesinden, ışıl ışıl olan caddesinden ilerlemeye başladım. Gezerek geçtiğim bu cadde oldukça kalabalıktı. Sokak sanatçılarını söylemeden geçemeyeceğim. Ayrı bir hava katıyordu. Gezintime devam ediyordum. Caddenin sonuna doğru bir sokaktan ayrılmıştım ve Galata’ya giden sokaktan ilerliyordum. Gözlerim bir sağa, bir sola bakıyordu. Nereye bakabileceğimi şaşırmıştım. Küçük dükkanlar vardı sokağın her iki tarafında. Esnafl ar bile değişik gelmişti ilk gördüğümde. Etnik bir havası vardı adeta...Bir ara kendimi kaptırmışım, bir anda Galata Kulesi çıkmıştı karşıma. İlk baktığımda fark edemediğimden, şöyle bir kafamı kaldırdığımda gözlerim parlamıştı.Galata Kulesini çok severdim. İstanbul’un en sevdiğim tarihsel mekanı bu olsa gerek. Tek isteğim Galata Kulesine çıkıp, bu eşsiz manzaraya şahit olmaktı. Vakit kaybetmeden Kuleye çıkmak için sıraya girdim. Sıraya girerken Kuleyi daha yakından görme fırsatı yakaladım. Taşlarına dokundum. Daha yakından bakılınca insan bir düşünüyor, onca şeye rağmen yıkılmamasını. 1500 yıl önce gemiciler için Fener Kulesi yapılmış. Daha sonra başka biri eline geçirmiş. Esirler için zindan yapmış. Başka biri Yangın Kulesi yapmış. Yangın habercisi iken iki kez cayır cayır yanmış, yine

yıkılmamış. Birisi gelmiş rasathane yapmış. Deprem habercisi iken, iki deprem görmüş, yine yıkılmamış. Bir fırtına çıkmış kubbesi uçmuş. Beş savaş görmüş, on beş hasar almış. Yıkılmamış.Bu kadar etkileyici olması, insanda böyle bir şaşkınlık gösteriyordu. Daha sonrasında Galata Kulesi’nin içi, ayrı bir aydınlık uyandırmıştı içimde. Biletimi alarak asansöre doğru ilerledim. Uzun katlar çıkarak asansörden indim. Galata Kulesi’ne çıkmak için geri kalan katı ahşap merdivenlerden çıkarak devam ettim. Merdivenlerin tarihi bir etkisi vardı. Yukarıya çıktığımda bir restoranla karşılaştım. Daha sonra Kulenin dışına çıkmak için kapıya yöneldim. Kapı oldukça eski ve bir o kadar da ağırdı. Dışarı çıktığımda büyük bir merakla etrafa bakınmaya başladım. İstanbul ayağımın altındaydı adeta. Büyüleyiciydi.Eşsiz bir manzaraya sahipti. Her açısı bir başka güzellikti. Her sokaktan Galata’ya giriş var gibi görünüyordu. Çevresinde dolanmak bir o kadar güzelken biraz da zordu. Oldukça dar bir alandı. Manzara görkemliydi. Biletimin arkasında yer alan tarihçe kısmına göz gezdirmiştim. İstanbul’un en eski ve güzel kulelerinden biri olduğu yazıyordu.“Bizans imparatoru Anastasius Oilosuz tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak ahşaptan inşa ettirilmişti. 1348’de Cenevizliler tarafından İsa Kulesi adıyla yığma taştan yeniden yapılmıştır. 1453’de İstanbul fethedildiğinde Türklerin eline geçen Galata Kulesi yerden 66.90 metre ve deniz seviyesinden 140 metre yüksekliktedir. Çapı 8.95 metre ve duvar kalınlığı 3.75 metredir.”Sahiden etkileyiciydi. Daha sonrasında tarihi merdivenlerden inerek Galata Kulesi’ne çıkma, tanıma planımı tamamlamış oldum. Bu güzel eserin, eşsiz manzaranın şahitlerinden olmuştum.

GALATA KULESİ“BİR ARA KENDİMİ KAPTIRMIŞIM, BİR ANDA GALATA KULESİ ÇIKMIŞTI KARŞIMA. İLK BAKTIĞIMDA FARK EDEMEDİĞİMDEN, ŞÖYLE BİR KAFAMI KALDIRDIĞIMDA GÖZLERİM PARLAMIŞTI.”

Merve SAYAR 11-D

Page 40: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

36 > 372016

İçinde bulunduğumuz yüzyılda inovasyon ve teknolojik gelişmeler ülkelerin uzun vadeli

ekonomik kalkınması için en önemli unsurlar olarak kabul edilmektedir. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yıllık olarak yayımlanan, ülkelerin verimliliği ve rekabet gücü açısından kritik veriler içeren Küresel Rekabet Endeksi Raporunda üst sıralarda yer alan ülkelerin ekonomik kalkınmalarında teknoloji ve inovasyonun önemli yer tuttuğunu görülmektedir. Örneğin Almanya, Fransa, Japonya ve A.B.D’de uzun vadeli ekonomik büyüme önemli oranda inovasyon sayesinde gerçekleşmektedir. İnovasyon yatırımlarını istikrarlı biçimde destekleyen ülkeler arasında İsviçre, Singapur ve ABD en ön sıralarda yer alırken Türkiye 140 ülke arasında 51. sırada yer almaktadır. İnovasyon ve teknolojik gelişmeler üniversiteler, araştırma merkezleri, özel sektör ve kamu kuruluşlarının etkileşimi içerisinde gelişmektedir. İnovasyon ve teknolojik gelişim için için en önemli gereksinim nitelikli iş gücüdür. O halde inovasyon ve teknolojik gelişme ülkenin eğitim sistemi ile doğrudan ilgilidir.

Amerika Ulusal Yöneticiler Birliği’ne göre günümüzde yeni global ekonomik düzende rekabet edebilmek için ülkeler bilgi ve beceri ile donanmış

nitelikli işgücüne gereksinim duymaktadır. Ülkeler ancak, mantıklı düşünme ve problem çözme becerisine sahip, yaratıcı düşünceleri olan, yenilikçi, mucit bireyler yetiştirebilirler ise inovatif kapasitelerini artırabilirler. Sayılan bu özelliklere sahip bireyler yetiştirmenin yolu ise öncelikle anaokulundan ortaöğretim son sınıfa kadar (K-12) geliştirilen eğitim programlarında fen, teknoloji ve matematik eğitiminin niteliğinin ile mümkün olabilir. Bir ülkenin inovasyon ekonomisinin gelişimi ve sürdürülebilirliğinin birinci bileşeni genç nesli Fen-Teknoloji-Matematik-Mühendislik iş gücü içerisine çekmek ve onlara Fen-Teknoloji-Matematik-Mühendislik işgücünün gerektirdiği yeterlilikleri ve standartları kazandırmaktır. Bu bağlamda genç nesillerin nitelikli Fen-Teknoloji-Matematik-Mühendislik Eğitimi alması onları 21. yüzyılın gerekli becerilerine sahip bireyler olmasını sağlayacak, inovasyonun gelişimine katkı sunarak ülke ekonomisinin rekabetçi gücünü artıracaktır.

İNOVASYON VE NİTELİKLİ FEN-MATEMATİK EĞİTİMİ

“ÜLKELER ANCAK, MANTIKLI DÜŞÜNME VE PROBLEM ÇÖZME BECERİSİNE SAHİP, YARATICI DÜŞÜNCELERİ OLAN, YENİLİKÇİ, MUCİT BİREYLER YETİŞTİREBİLİRLERSE KAPASİTELERİNİ ARTIRABİLİRLER.”

Ahmet ELBİSTANLIKimya Öğretmeni

2006 57 42

2009 75 40

2012 65 40

2006-2012 Türkiye’nin PISA Sıralaması

Yıl Katılan ÜlkeSayısı

Türkiye’ninSıralaması

Page 41: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Ülkemizde TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi) tarafından yayımlanan TSV 2023 (Türkiye’nin Stratejik Vizyonu 2023) belgesinde bu konu üzerinde durulmuştur. Raporda Fen ve Matematik insan merakının eseri olan bilgi kümesi, teknoloji ise bu bilgilerden hareketle güvenli ve müreff eh bir yaşamın temini amacıyla kurgulanmış olan mekanizmalar olarak tanımlanmış Fen, Matematik ve Teknoloji arasındaki bütünleşmenin ülke sorunlarını çözmede ne denli önemli olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca temel bilimler insan bilgisinin geliştirilip genişlemesine katkıda bulunurken bilim uygulamaları, mühendislik ve teknolojik gelişmeler ülke koşullarının iyileşmesine ve toplumun gelişmesine katkı sağlamaktadır. O halde temel bilimler, teknoloji ve mühendislik birlikte bireyin ve toplumun doğal dünyayı anlamasını, doğal dünya ilişkilerin uyumlu ve başarılı olmasını sağlar.

Sonuç olarak 21. yüzyılda ekonomik kalkınmanın itici gücünün inovasyon ve teknoloji olduğu ve bu alanlarında ancak kaliteli Fen ve Matematik eğitimleri gelişebileceği gerçeği düşünüldüğünde ülkemizin bu konuda önemli sorunları olduğu açıktır. İnovasyon ve teknolojik gelişim odaklı Fen ve Matematik eğitimi için eğitim bilimcilerin, bilim insanlarının, politika yapıcıların, yatırımcıların, öğretmenlerin, ebeveynlerin ve toplumun fi kir birliğine varması ve işbirliği içerisinde olması uluslararası rekabetin üst düzeyde olduğu günümüzde kaçınılmaz bir hal almıştır. Özellikle son yıllarda genç kuşakların inovasyon becerilerini geliştirmek ve onları 21. Yüzyılın rekabetçi dünyasının gerektirdiği becerilerle donatmak amacıyla Fen ve Matematik eğitimi başta ABD olmak üzere birçok ülkede devlet politikası haline gelmiştir. Ülkemizin Fen -Matematik eğitimindeki durumu ve ekonomik kalkınmada inovasyon yatırımlarının oranı düşünüldüğünde ilköğretimden kademesinden yükseköğretim kademesine kadar inovasyon becerilerini artırıcı nitelikli Fen ve Matematik eğitimine gereksinim duyduğu çok açıktır.

Page 42: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

38 > 392016

Okulunuzun diğer ilahiyatlardan bir farkı var mıdır?Bir kere üniversite olarak Türkiye’nin ilk üniversitesidir. Üniversite deyince akla İstanbul Üniversitesi gelirdi, şimdi de hala öyledir. İlahiyat ilk kurulduğunda üniversite içindeydi ama 1933’de kapatıldı bir daha 1990’lara kadar maalesef arada kesinti var. Ama 1990’lardan sonra tekrar faaliyete geçti. Şimdi artık tekrar Türkiye’nin en önemli ilahiyatlardan biri haline geldi. Konum olarak, kadim İstanbul’da yer alıyor. İstanbul’un merkezinde ki bir fakülte. 1990’lardan sonra olmasına rağmen çok hızlı gelişti, çok hızlı büyüdü. Yüz elli civarında öğretim kadromuz var. Birçok program aynı anda yürütüyoruz. İlahiyat, 2. öğretim, uluslararası ilahiyat, uzaktan eğitim, İngilizce ilahiyat, Din Kültürü öğretmenliği gibi birçok programı aynı ayında yürütüyoruz.

Öğrencilere sunulan imkanlar nelerdir?Öncelikle iyi bir eğitim. Bunu yanı sıra öğrencilerimize oldukça özgür, kendilerini bulabilecekleri ortamlar sağlamaya çalışıyoruz. Bunun dışında üniversitemizin ilk kurulduğundaki ismini verdiğimiz Daru’l Fünun adlı bir vakfımız var. Vakıf üzerinden hazırlıktan başlayarak hem burs programları hem de yurt dışı destekleme programlarımız var. Mesela hemen hemen tüm masrafl arını karşılayarak başarılı olanları Arap ülkelerinde eğitim almaya gönderiyoruz. Bunun yanında üniversitenin uluslararası yaptığı

antlaşmalarla karşılıklı öğrenci değişim programları çerçevesinde öğrencilerimizi yurtdışına gönderip onları ekonomik olarak destekliyoruz.

İlahiyat mezunu olan bireyle İslami İlimler mezunu olan birey arasında fark var mıdır?Sadece İslami İlimler yok. Mesela Din Bilimleri Fakülteleri, Uluslararası Din Bilimleri Fakülteleri gibi değişik adlar var ama hemen hemen hepsi aynı programı uyguluyor ve tamamen aynı haklara sahip. Sadece adları değişik. Fakültelerinin niteliği hocalarının niteliği ile ilgilidir. Yani hocaları hangi ilgi alandaysalar, fakülte de o alanda ağırlıkla katkı verir. Bizim fakültede yirmiden fazla anabilim dalı var. Onların her birinde yeterli hoca olduğu için daha kolektif, daha bütün bir kaliteye sahip.

İlahiyatta en önemli faktörler nedir?Siz herhangi bir disiplini öğrenmek için gelmiyorsunuz. Daha farklı misyon yüklenerek geliyorsunuz. İnsanlara hakkı ve hakikati öğretecek, var oluşu anlamlandıracak bir alan ilahiyat. Dolayısıyla en önemli faktör ne oluyor? Bilgili olmak ve aynı zaman da o bilgiyi insanların var oluşsal anlamda hayatlarını anlamlandırmalarını sağlamak. İlim, amel, ihsan üçgeninde bir eğitim veriyoruz esas olarak.

Yusuf Can ÇUNGUR 11-B / Berranur ÇELİK 11-C / Esra Nur BAŞ 11-D / Sebahattin YILMAZ 11-F

RÖPORTAJ: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANI PROF. DR. MÜRTEZA BEDİR

“İNSANLARA HAKKI VE HAKİKATİ ÖĞRETECEK, VAR OLUŞU ANLAMLANDIRACAK BİR ALAN İLAHİYAT.”

Page 43: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

İlahiyat okuyan herkes hafız olmak zorunda mıdır?Keşke... Tabi hafızlık zor bir şey. Mümkünse ilahiyata gelmeden bitirmek lazım Kur’an eğitimini. Çünkü burada çok daha ileri düzeyde başka şeyler öğreniyorsunuz. Kur’an’ın yön verdiği bütün ilimler dünyasına gireceksiniz. Dolayısıyla Kur’an-ı bilmek işin abc’ si gibidir. Çünkü hafızlık zor bir şey. İnşallah ilerde eğitim sistemimizi buna göre tasarlayıp ortaokul ve lisede hafızlıklarını bitirip öyle ilahiyata getirmeyi umuyoruz inşallah.

Müftü olmak için İlahiyat Fakültesi’ndeyken neler yapmalıyız?İlk önce iyi bir ilahiyat mezunu olmak lazım. Ama sadece müftü olunmak için gelinmiyor ki ilahiyat fakültesine. Müftülükte önemli bir makamdır. Bu alanın en üstü müftü değildir. Bunun yanında hem diyanetin değişik alanlarında görev alınabilir, hem de akademik alanda görev alınabilir. Özel olarak müftü olmak istiyorsanız bir kere ilahiyatı iyi okumak gerekiyor. Sonra birde diyanetin kendi içerisindeki bir meslek içi eğitim süreçleri var. Haseki Eğitim Kurumları dediğimiz bir kurum var. Orda biraz daha ileri bir eğitime dönüştürülüyor ya da bir yüksek lisans doktora yapıp oradan da müftü olabiliyorsunuz.

İlahiyat fakültesinde verilen bilgiler müftülük için yeterli mi?Müftüyü ideal olarak koymuşsun oraya öle mi? Peki, güzel, iyi diyorsun ki: İslami bilgi alanında en üst müftüdür. Müftü de din alanında en yeni, en son bilgilere sahip; yeni sorular karşında Müslümanlara rehberlik eden, çözümler üreten kişi anlamında, âlim anlamında diyelim. Müftü derken bunu kastediyorsun öyle mi? Bunu kastediyorsan, ilahiyat fakültesinde ki bilgiler yeterli değildir. Bu lisans eğitimi, temel eğitim. Bir yere kadar yeter. Temel eğitimin daha ileriye taşımak için altyapıyı kurma gibi fonksiyonu var. Öğrenci yeterince ilgi ve alaka gösterirse bizim burada ki imkanlarımız onu geliştirmek için yeterli ama öğrencinin ilgi duyması ve beş yılda verilen programı hakkıyla alması gerekir. Ondan sonra yüksek lisans, doktora veya diyanetin hizmet içi eğitim akademilerinde kendisini yetiştirip kendisini geliştirmesi gerekiyor. Alandaki bilgisini daha ileriye taşıması gerekiyor.

İlahiyat Fakültesi’ni bitirenlerin iş bulma imkanları nelerdir?Bu programda esas amaç İslam’ı iyi temsil eden, dünyada sağlıklı biçimde İslam’ın mesajını insanlara iletecek insan yetiştirmek. Bunun yanında belirli mesleklere yönelikte formasyon kazandırmayı da hedeflemektir. Diyanet işleri başkanlığında ciddi

anlamda iyi yetişmiş elaman açığı var. Bunun yanında öğretmenlik ciddi ihtiyaç biliyorsunuz. Bunun dışında iyi bir insan iyi insan yetişmiş olduktan sonra her alanla, her yerde, başka mesleklerde de görevler yapılabilir. Şimdi yeni alanlar açılıyor mesela aile rehberlik birimlerinde muhtemelen dini görevlere ihtiyaç olacak. Ama daha önemlisi İngilizce İlahiyat. Türkiye’nin yeni gelişen konumu sebebiyle yurtdışında çok ciddi anlamda ihtiyaç var.

Diğer İslam ülkelerinde bulunan İslami Bilimler Okullarını ile kıyaslarsak, Türkiye’deki İlahiyatları nasıl görüyorsunuz?Ben hemen hemen doğu batı Avrupa ülkelerinin hepsini gezdim. Oradaki ilahiyat, İslami ilimler ve diğer alanlardaki eğitimlerini gezdim gördüm. Hem de islam dünyasındaki eğitim kurumlarını yakından görme fırsatım oldu. Şöyle söyleyeyim: Üniversite olarak zaten İslam dünyasında eğitim Türkiye iyi bir konumda. Bizimle ancak belki İran rekabet edebilir ama İslam dünyası açısından biz iyi bir konumdayız. Amerika ve Avrupa Müslümanlar şu anda kendilerine eğitim kurumları oluşturmaya çalışıyorlar ve Türkiye’nin tecrübesini önemsiyorlar. Türkiye ile çok iyi diyalog kurabiliyorlar. Başka yerlerle bu kadar diyalog kuramıyorlar. Türkiye’den besleniyorlar bu önemli bir şey ve Türkiye’den bu anlamda büyük bir beklenti içerisindeler. Bu da ilahiyatların Türkiye’de iyi bir konumda olduğunu gösteriyor ama elbette yeterli değil. Daha da geliştireceğiz daha da ileri gideceğiz.

Din, dil ve ırk ayrımı gözetmeden Tüm dünya gençliğine tek bir tavsiye vermeniz gerekse, ne önerirdiniz?Zaten İslam din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın tüm dünyaya çoğulculuğu öğreten bir dindir. Dünyada farklı din farklı anlayışların yüzyıllarca aynı mahalleyi, aynı şehri, aynı köyü paylaşıp değişmeden aynı kalarak yüzyıllarca sürüp gittiği tek kültür medeniyet havzası İslam medeniyeti olmuştur. Bu İslam medeniyetine özgü bir şeydir. Avrupalılar kendilerini çoğulcu diye anlatırlar ama öyle değildirler. Tarih boyunca hiçbir zaman öyle olmadılar. Katolik dışında kimse yaşayamaz derlerdi. Yüzyıllarca böyle devam ettiler sonra Katolikliğin yanında Protestanlar yaşayabilirler dediler. 100 yıl savaştıktan sonra bunu anlayabildiler. Şimdi bütün dünyaya çoğulculuk dersi veriyorlar ama hala on yıl, yirmi yıl bir ülkeyi işgal ettiklerinde oranın dilini, dinin, dünyasını, her şeyini değiştiriyorlar. Burada İslam hiçbir şey ayırt etmeksizin, bütün insanlığa bir mesaj veriyor ve farklılığı saygıyla karşılayarak onları değiştirmeden bir arada yaşamayı öğretebiliyor onlara. Kendi iradeleriyle seçip İslam’a girmelerini istiyorlar. Ve tabi ki neyi tavsiye etmiş olduk? Kulluğa, Allah’ın rububiyetine tanımaya çağırmış olduk.

Page 44: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 40 > 41

Baban giderse;Başı dumanlı dağın giderAtan gider, sırtın giderçınar ağacın gider yaslanacak yer bulamazsın…Baban giderseDarda sana yetişen elin giderAklın gider, canın giderŞu dağlanmış yüreğindeÇocuk kalan yanın giderBaban giderseÖpülecek elin giderBayram gider…

-Can YÜCEL

Olm��an�Özl��

Page 45: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

GEÇER ELBET EFENDİM. BAZISI DELER GEÇER. BAZISI PARÇALAR GEÇER. AMA MUTLAKA GEÇER.

İnsan hayatının yarısını hayatta olmayanlar kaplar. Hayatta olanlarsa asla gidenlerin yerini dolduramaz. Ufak bir çocuğun babasına karşı duyduğu özlem o çocuğun her evresinde boy gösterir. Yani babasıyla kuramadığı her diyalog için aslında çocuğun içinde fırtınalar kopar. Babasız büyüyen bir çocuk için mutluluk, suyun içindeki bir damla gibidir. Yani o su damlasını bulmak ne kadar imkansızsa, o çocuk için de mutlu olmak öyle imkânsızdır. Çünkü hep eksiktir... Hayatında sevdikleri olsa bile kahramanı asla yanında olmayacaktır.

Bir çocuğun babası giderse, öpülecek eli, çocuk kalan yanı gider... İmrenerek bakar diğer çocuklara. Hatta isyan eder. Yeri gelir ağlar ama kimse görmez bunu. Sonra da onun ne kadar olgun biri olduğundan bahsederler. Aslında o olgun değil, eksiktir. Çünkü yanlışlarını bile savunacak babası yoktur.İşte o çocuk gün geçtikçe büyüyor. Babasıyla paylaşacağı şeyler ondan daha hızlı büyüyor. Belki de babası olmadığı için, içinde büyüttüklerini ancak kağıda dökebiliyor. “Kocaman oldum babam. Benimle

beraber acılarım, dertlerim de büyüyor. Aslında hiç güzel değilmiş büyümek, sen yokken yanımda. Şimdi filmimizi geri sarsam; yaşanmışlıklarını, kalp kırıklıklarımı alsan ve beni yeniden büyütsen.” İşte bunlar babasız büyüyen gencin ağzından yazılan şeyler belki de.

İtiraf etmek gerekirse, hiç gücü yoktur babasız büyüyen birinin. Ama çok güzeldir babalı hayaller. Şimdi anlıyorum ama noktası konulmuş; babasının hayatının, onun da hayallerinin. Bitmiş işte en güzel hikayesi. Ve o kaybettikleri arasında en çok çocukluğunu özledi. O saf, temiz hallerini. Varlığı, yokluğu bilmeyen ve tüm hayatını bir çikolata kadar seven hallerini.

Gece rüyamda seni görmediğimde sol yanım yine yetimliğime ağlıyor baba. Sol yanım yine çok acıyor baba. Yine de unutabiliyor insan, yaşamanın mutlak gerçek olduğunu bildiğinden. Oğuz Atay’ın da dediği gibi: “Geçer elbet efendim. Bazısı deler geçer. Bazısı parçalar geçer. Ama mutlaka geçer.”

DilaraOĞUZ11-D

Page 46: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 42 > 43

Elbette herkes giydiği kıyafetin rahat olmasını ister. Fakat rahat kıyafet giymek için Allah’ın

emirlerini de göz ardı etmemek gerekir. Çünkü dinimizde rahatlıktan önce İslam şartları gelir. Her ne kadar kadın ön planda tutulsa da bu konu hakkında konuşurken kız-erkek ayrımı yapmamak lazım. Kadının tesettürü önemli olduğu kadar erkeğe de düşen sorumlulukta vardır. Dinimizde helal-haram olarak ayrılan insanın bölgeleri vardır. Açıkça söylemek gerekirse erkekler için bu, göbek bağı ve dizi arasıdır. Diğer bölgeler haram olarak sayılmaz. Kadınlarda ise el, yüz ve ayakları hariç tüm bölgelerin açık tutulması Allah tarafından haram olarak belirlenmiştir. Konuya geniş açıdan bakacak olursak din karşıtı grupların topluma kazandırdığı modernlik anlayışı büyük boyutlara ulaştı ve gün geçtikçe artmaktadır. Bir kadın el, yüz ve ayakları hariç diğer bölgeleri örtmek için vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde giymesi gerek, ayrıca dikkat çekici elbiselerden kaçınmalıdır.Tesettür mümin kadının güvenliğin sağlar. Gerek Kur’an gerekse Hz. Peygamberin hadislerinde kadının nasıl giyinmesi gerektiği açıkça ifade edilmiştir. “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle; onların özgür ve iff etli tanınması ve eziyet görmemesi için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır ve çok esirgeyendir.” Ahzab süresinin 59. ayetinde belirtiği gibi Allah tesettür konusunda Müslüman kadınlara büyük sorumluluk yükler.Mümin kadını yaratırken diğer insanlardan ayıran en önemli özelliği tesettürdür. Allah kadını yaratırken iff etini korumasını istemiştir. Bu yüzden mümin kadınlar diğer ibadetlerini yaparken Allah’ın rızasını gerçekten kazanabilmek için tesettürü göz ününde tutması gerekir. İnsanın kişiliği ve titizliği kıyafetinden belli olur. Tesettürlü olan kadın Allah’a karşı olan korkusunu, Allah’a karşı ne kadar saygılı olduğunu gösterir. Günümüzde birçok yerde insanları duymuşsunuzdur. Ön yargılı davranan insanlar, insanı görüntüsüyle yargılar. Fakat bu yanlış bir düşüncedir çünkü insanın iç dünyası, o kişiyi tanımadan bilinmez. İnsanları tanıyarak kişiliğini öğrenebiliriz

ve sonrasında giydiği kıyafet onun kendi sorunudur. Buna Allah’tan başka kimse karışamaz.Temizliğe gelecek olursak. Bildiğimiz gibi temizlik imanın yarısıdır. Sizce imanın yarısını kazanmak için kim çabalamak istemez? Tabi ki de tüm mümin insanlar ister. Her ibadetin başında temizlik gerekir. Örneğin; Kur’an okumak ve namaz kılmak için kişinin abdestli olması lazım. Ayrıca namaz kılan kişi temiz olup kıyafetlerinin ve namaz kılınacak yerin temiz olması gerekmektedir. Şunu bilmenizi isterim ki, gerçek anlamda namaz kılan insan her zaman temizdir, çünkü o kişi hep abdest alıyordur.Kısacası insanın temeli sağlam olmalı. Mümin bir insan temiz ve tesettürlü olduğu sürece kıldığı namaz, okuduğu Kur’an, tuttuğu oruç ve ettiği tavaftan şüphe edilmez. İnsan bunları tam anlamıyla yaptıktan sonra Allah işini rast getirir, doğru yoldan ayrılmadığı sürece yaşadığı evde huzur ve bereket olur. Niyet ettiği istekleri gerçekleşir ve kötü durumlardan muaf tutulur. Ayrıca bunlar karşılıksız, sadece Allah rızası için yapılmalı ve gösteriş yapmaktan kaçınılmalıdır. Her insan duaya ve Allah’ın yardımına muhtaçtır. Fakat yapılan ibadetlerin ve Allah’ın emirlerini yerine getirerek karşılık bekler gibi Allah’a istekleri sunmak yanlış bir düşüncedir. Çünkü Allah’ın izni olmadan hiçbir şey gerçekleşmez veya insanın istekleri belki de ona hayırlı olmayan şeylerdir. Her durumda Cenab’ı Hak’ka Hamd-u Sena’da bulunmak gerekir. Herkesin bildiği gibi dünya fani ve sonludur, sonsuz olan ahirettir ve değişmeyen tek şey kefendir. Hala cebi yok, beyaz ve tek parça. İnsanın yarın ne olacağı belli olamaz. Böyle olduğu gibi nefse hoş gelen şeylerin insanı küfre götürdüğü, Allah yolunda uzaklaştırdığı bilinmelidir. Bu yüzden yapılacak olan Allah rızası düşünerek nefsi terbiye etmek ve diğer dünyayı düşünerek her konuda Allah’ın yolundan çıkmamalıyız.Unutmayalım Allah’ın istediği bir kul olabilmenin başında temizlik ve tesettür gelir ve bu gibi emirleri gerçekleştirmek çok zor değil tamamen insanın kendisine bağlı. Şimdi var mısınız Allah’ın sevdiği bir kul olmaya?

ALLAH İNSANIN TEMİZ VE TESETTÜRLÜ OLMASINI İSTER“İNSANLARI TANIYARAK KİŞİLİĞİNİ ÖĞRENEBİLİRİZ VE SONRASINDA GİYDİĞİ KIYAFET ONUN KENDİ SORUNUDUR. BUNA ALLAH’TAN BAŞKAKİMSE KARIŞAMAZ.”

ElifBENEK12-E

Page 47: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Günümüz tesettür anlayışı o kadar farklı ki sokağa çıktığımda kadınlarımızın birçoğunun tesettürü

sadece başlarını örtmek olarak algıladıklarını görüyorum. Kuran’ı Kerim’de yüzümüz, el ve ayak bileklerimiz harici her tarafımızın kapalı olması, çok dar olmayacak bir şekilde, vücut hatlarımız belli olmayacak bir şekilde giyinmemiz gerektiği söyleniyor. Fakat günümüzde Müslümanlıkta tesettürden çok, Süslümanlıkta tesettürün ilerlediğini görüyoruz. Eskiden hiçbir yerimiz belli olmayacak şekilde giyinirken, şimdi giyinmiş olduğumuzu zannedip Allah katında çıplaklığa bürünüyoruz.Bunun bir de sosyal medya tarafı var.Sosyal medya günümüz gençlerinin hayatında olmazsa olmaz şeylerden bir tanesi haline gelmiş durumdadır. Tesettür sınırı Allah’u Teala (c.c.) tarafından bizlere Kuran yoluyla anlatılmışken, günümüz tesettürü yeni yeni modalar çıkarmaya başlamıştır. Vücut hatlarımızı belli edecek şekilde pantolonlar, kıyafetler ve elbiseler... Allah’u Teala (c.c.) bizlere böyle mi emretti ey Müslüman kız kardeşlerim? Dar bir şekilde giyinip de gezin, dolaşın, mankenlik yapın diye mi farz kıldı bu tesettürü sorarım size! Güzel görüneyim diye tesettüre büründüğünü sanıp çıplak gezmek sizce çok hoş bir davranış mıdır? Bizler Allah’ın emirlerini böyle mi yerine getireceğiz?

Böyle mi kulluk yapacağız Allah’u Teala’ya. Sosyal medyada tesettür adına onlarca sayfa bulunmaktadır ve biz genç Müslümanlar bunlara uyarak tesettürlü olduğumuzu sanıyoruz.Tesettür sadece başını kapatmak değildir. Manken olmak için mi kapandın ey Müslüman kardeşim. Allah farz kıldı diye kapanmadın mı? Ne çabuk unutuyoruz ‘ne için ve kim için’ kapandığımızı. O sayfadaki modellere göre giyinerek kapanmış olduğumuzu sanmayalım. Allah’u Teala (c.c.) bizlere Kuran’ı Kerim’i süs olsun diye değil, onu okuyup bizlere farz olanı doğru bir şekilde uygulamamız için gönderdi.Sosyal medya ya değil, Kuran-ı Kerim’e yönelelim. Sosyal medyadaki gibi giyinmeyi daha doğrusu giyindiğinizi sanıp Allah katında çıplak olmayı bırakıp Kuran-ı Kerim’e göre hakaret edelim ve ona uyarak doğru giyinip yaşamayı sürdürelim. Bizleri sosyal medya değil, Kuran-ı Kerim kurtaracak cehennem azabından. Sosyal medya tesettürü yönetmesin. Kuran-ı Kerim tesettürü yönetsin.Sorarım size ey tesettürlü Müslüman kardeşlerim, Allah’ın emrine mi yoksa nefsimizin emrine mi itaat ediyoruz?Cevabınız Allah’ın emriyse eğer, ‘Süslüman’ bir tesettürlü değil, Müslüman bir tesettürlü olun...

NİYET ETTİM ALLAH RIZASI İÇİN…“GÜNÜMÜZDE MÜSLÜMANLIKTA TESETTÜRDEN ÇOK, SÜSLÜMANLIKTA TESETTÜRÜN İLERLEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ.”

Merve SOMUNCU11-C

Page 48: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

44 > 452016

15 Mart 2030 saat 10:27 Dünya Sonsuz Barış Hedefiniz var. Bu tarihi belirlemek kasten neyi simgeliyor? Bir tek o gün boşum diye bir espri yapabiliriz burada.:)Sana desem ki eve kaç dakikada gidersin buradan?

Yarım saat diyelim.Yarım saatte gidersin değil mi eve? Buradan gitsen, efendime söyleyeyim, nasıl hesapladın bunu?

Trafiğin durumunu göze alarak, arabanın hızını...Birçok plan yaptın değil mi? Bende mesela buna benzetiyorum. Oturdum işler tamamen kötü gitse en kötü ihtimalle ben ne zaman savaşı durdurabilirim diye (kendime) sordum hesapladım tek tek. Karşıma 15 Mart 2030 çıktı yani bu matematik işi. Elimdeki şartlarla dünyadaki insanların neredeyse tamamının barış canlısı olduğunu da biliyoruz. Dünyada yirmi tane ya da elli tane toplasanız kötü adam çıkar. O derece kötü adam yani insanları öldürelim savaşalım diyen. Bunların dışında şöyle bir şey de var; Kötüler neden başarılı olurlar?Sen hiç 3 kişinin organize olarak yaşlıyı karşıya geçirdiğini gördün mü? Ama kötüler ne yapıyor? Adam oturuyor, düşünüyor, kusursuz plan yapıyor.

Yakalanırsa cezası var. Ama iyilik yaparken birini öldürsen bile niyetin iyiydi cezası yok. Onun için benim yapmak istediğim şey iyileri organize etmek. Yani bu bir organizasyon işidir. 15 Mart 2030’u hesaplarken iyileri ne kadar zamanda organize edebilirim diye sordum onun cevabını aldım.

Yerim Seni ÖSS, Cehennemin Dibine Git, Sadece Başbakan Okusun, Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım, Sadece Aptallar Günde 8 Saat Uyur, İflas Etmenin Yolları, Bütün Kadınlar Aptal Sen Hariç, Allah’a Borç Veren Adam…

İsmail BELPINAR 10-G / Buse KARANFİL 11-A / Berranur ÇELİK 11-C / Halil İbrahim KIZILDAĞ 12-B

RÖPORTAJ: ERDAL DEMİRKIRAN“BÜYÜK DÜŞÜNME, EN BÜYÜK DÜŞÜN!”

Page 49: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Kitaplarınızın isimleri böyle vurucu seçmenizin sebebi nedir? Bunun aslında bir sebebi yok desem kimse inanmaz bana ama gerçekten bir sebebi yok. Yani uykuyla ilgili bir kitap yazsalar, buna insanlar ne isim verebilir? “Az uyumanın yolları?” “Çok uyumayın!” İnsanlar bunu der. Ben de Dünyanın En Akıllı İnsanıyım. Diyorum ki Sadece Aptallar Günde 8 Saat Uyur. Kitabın içeriği bu ve kitaptaki en etkili cümleyi kitabın adına koyuyorum. Bir felsefenin yaklaşımın bizi de inandırması lazım. Ben insanları var etmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum.

İnsanın kendini gerçekleştirebilmesinin aşamalarını üç cümleyle özetleyebilir misiniz?Karar verilmeliPlan yapılmalıHarekete geçilmeli Dört aşama olursa, bir de vazgeçmemeli

Yazınızı, kitaplarınızı, okurken insan sizinle sohbet ediyormuş gibi hissedip yer yer

güldürüyorsunuz. Özgeçmişinizi okurken 1995-1997 arasında radyo programı, stand-up yaptığınızı öğrendik. Bu tecrübelerimizin kaleminize nasıl faydası olur?Zaten bunları yazmak için kullandım. O seminerler, o stand-uplar, o radyo şovları hepsinin uzantısı zaten bunlar. Benim amacım yazmak zaten. Anlattıkça gelişiyorsunuz.

Dünya gençliğine tek bir tavsiye vermeniz gerekse ne tavsiye ederdiniz? BÜYÜK DÜŞÜNME, EN BÜYÜK DÜŞÜN! Düşünmek elinde olmayan bir şey. Zaten düşünürsün. Büyük düşünmek de, bir iki duyarsın bir yerden filan ama en büyük düşünmek başka bir şeydir. Rakipsiz kalırsın. Bütün rakipler yok olur en büyük düşündüğün zaman. Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım. Dostoyevski de iyi bir adam yani. Benden iyi yazma ihtimali yok. Dostoyevski ‘Kafa’ kitabımı okusaydı kitap yazmaktan vazgeçerdi. İdamdan Sonra Ölümden Önceki o anı anlatan dehşet bir kitap.

Page 50: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 46 > 47

Bugün günlerden Cumartesi. Tatil olduğu için mutlu uyandığım günlerden. Havanın güzel olmasını

fırsat bilip keşfe çıkmayı düşünüyorum. Güneşli bir günde İstanbul’u gezmek, güzel yerlerini hatırlamak için Eminönü’ne gitmeye karar verdim. Bunun için tramvaya bindim. Duraklar bitmek bilmiyordu. Nefes almakta bile zorlandığım tramvaydan sonunda inince yüzüme çarpan mis gibi deniz havası ve burnuma gelen balık kokuları beni kendime getirdi. “İşte,” diyorum, “asıl hayat burada.” Kalabalık insan seslerinin arasında gelen martı çığlıkları sadece Eminönü’nde olabilir diyorum. Farklı insanların aynı şeyleri yapmasını izliyorum ve ben de herkes gibi önce boğaz manzarasını izlemeye koyuluyorum. Bir yandan da insanı dinlendiren ve huzur veren martı seslerini dinliyorum. Tekneden gelen mis gibi balık ekmek kokusu çoktan etrafı sarmış ve huzur sadece onu yemek için bekliyor. Ben de mis gibi balık ekmek kokusunu içime çekerken kendimi balık ekmek yerken buldum. Yerken düşündüğüm tek şey neden bu kadar tercih ediliyor diye de düşündüm. Balık ekmeği bu kadar meşhur yapan, boğaz manzarasıyla birleşmesidir. Balık ekmek yerken boğazı, Galata kulesini izlemek gerçekten insana huzur veriyor. Bu yüzden de balık ekmek bu kadar meşhur olmuş bence. Bunlar olmasa zaten bu kalabalık, kokular, simitçiler, kestane satan adamlar ve daha birçok güzel şey çoğu yerde var. Manzara olmasaydı Eminönü diğer yerlerden farklı olmazdı.Eminönü çok fazla insanın bir arada olmasını sağlayan bir yer. İstanbul’un önemli yerlerinden. Kalabalıktaki insanların farklı kültürde olması, değişik tarzda insanların bir arada olması ve bu insanların sadece kendi dünyasını yaşaması; yani kiminin sadece gezmesi, kiminin güzellikleri gözlemleyip fotoğrafl arını çekmesi, kiminin iş koşuşturması içinde olması gözden kaçmıyor. Bir diğer tarafta gözüme boğaz manzarasını izleyen insanların olmasıydı,

bazıları ise orada balık tutuyorlardı. Bunların hepsini yapabilmek için bir yerin olması ve bizim bu güzel yerlerde bulunmamız gerçekten çok güzel. Ben de bu güzel manzarayı izliyorum. Martıların uçuşu, denizdeki dalgalar, sesler insanı huzurlu yapıyor. Galata kulesini ve camileri gözlemek güzel. Bu güzellikleri her defasında beğeniyorum.Bana göre İstanbul’un en güzel ve gezmeye değer yeri Eminönü çünkü insanı mutlu ediyor ve ayrı bir havası var. Birisine İstanbul’u gezemeye götüreceksem eğer, ilk yer olarak buraya kesinlikle getiririm. Bu arada en çok içimi ısıtan şey, küçük çocukların yediği simitlerden bölerek martılara vermesiydi.İnsanları ve manzarayı seyrettikten sonra baharat kokularının geldiği turistlerin gözde yeri olan Mısır Çarşısı’na uğradım. Renkli renkli, çok tatlı ve güzel gözüken lokumlardan tatmayı ihmal etmedim. “Ne kadar güzel,” diyorum, “bizim yiyeceklerimizin seçilmesi, turistlerin Türk lokumunu sevmesi de Mısır Çarşısı’nın ekonomisini arttırıyor.” Meydandaki kalabalık burada sürüyordu. Mısır Çarşısı’nda çeşitli baharat, şekerlemeler, kuru yemişler ve hediyelik eşyalar satılmaktadır. Bir gelin gibi süslenmiş tezgâhlar insanların gözünü oldukça alıyor. Gözünüze takılmaması mümkün değil.Güzel kokularla dolu olan, süslü çarşıyı bitirdikten sonra avlusu güvercinlerle dolu Yeni Cami’yi görüyoruz. Yeni Cami de kılınan namazlardaki cemaat sayısı fazladır. Çünkü bu cami ibadete açık ve insanlar yararlansınlar diye inşa edilmiştir. Caminin girişindeki güvercinlerle büyük, küçük herkesin yem atması gözden kaçmıyor. Avlusunda şeker dağıtan insanları da görüyoruz. Burada da herkes kendi halinde. Fotoğraf çekmen, ibadet etmek gibi çeşitli işlerle uğraşan kalabalık bir insan topluluğu var. Bu çıktığımız gezide, kalabalık topluma karışarak gezimi sonlandırdım.

Nisa ERMENEK11-DEMİNÖNÜNE

YOLCULUK“KALABALIKTAKİ İNSANLARIN FARKLI KÜLTÜRDE OLMASI VE BU İNSANLARIN SADECE KENDİ DÜNYASINI YAŞAMASI GÖZDEN KAÇMIYOR.”

Page 51: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Kitaplarla dolu bir hayat içerisinde olmanın zamanıydı. Dostlarımızı rafl arımıza

yerleştirmenin vakti.Kitaplarla vakit geçirmenin, hayatımıza kazandırdığı değeri anlaşılması gerekti belki de…Kimsenin veremeyeceği mutluluğu kitaplarda bulabilmekti bazen mutluluk.Kelimelerle, cümlelerle arkadaş olmanın en güzel zamanıydı. Sokakların kitaplaşmasıydı en güzel hayal. Hayallerimize yerleştirilmesiydi.Her bir sokak buram buram kitap kokmalı…Baktığımız her sokakta kitaplarla meşgul olan insanlar görmeli.Zamanların harcandığı tek şey kitaplaşan sokakların

başları olmalıydı. Havada uçuşan küçük fısıldayışlar. Kitaplarla dolu her bir sokak…Hayali bile bu kadar güzelken, gerçekleşmesi için derin nefesler vermemize sebepti.Düşünsenize, her bir sokağın başında farklı bir kitapla tanışıyorsunuz.Arkadaşlarımız çoğalırmışçasına.Bizlere güzel hisler vermekle bitmiyor, insanların artık sokakta bile olsa meşgul olacağı saatlerin, dakikaların değer kazanmasıydı.Bu küçük umutlar dahi olsa bile hayal etmesi ve umutla beklenmesi güzel şey.“Belki de mutluluğun bir kelimede, bir cümlede saklanmasıydı.”

Nasrettin Hoca bir gün yolda yürürken karşısına bir grup genç çıkmış. Gençler tamamen tek bir

noktaya odaklandığı için hocayı fark etmemişler. Tam çarpışacakları sırada Nasrettin Hoca geri çekilmiş. Bu durum onu bir hayli üzmüş. Geleceğin umutlarının durumu hiç de iç açıcı değilmiş. Zira esir alınmışlar. Hem de ellerindeki o küçük makineler tarafından. Bir şey yapması gerektiğini düşünmüş. Onlarla iletişime geçmenin çok zor olduğunu bildiğinden onların diliyle konuşmaya karar vermiş. Nasrettin hoca onda numarası olan tüm geçlere aynı mesajı iletmiş. Ailelerinin kaza geçirdiğini, hastanede olduklarını yazmış mesajında. Gençler belki bu tuhaf makineye sahip olduktan sonra pek görmedikleri aileleri için endişelenmişler. Nasrettin hoca herkese aynı mesajı attığından tanıdığı tüm gençler hastane kapısında

nefes nefese bekliyormuş. Nasrettin hoca hafi fçe tebessüm ettikten sonra, “Ya çocuklar ailelerinizi kaybettiğinizi sandınız, belki de aramızda ailesinin son zamanlarda yüzüne bakmayanlar bile vardır. Peki, sizce buna değer miydi? Ailelerinize gerçekten bir şey olsaydı onları bu kadar ihmal ettiğiniz için hiç mi suçluluk hissetmeyecektiniz?” Gençler bir an düşünüp hak vermişler. Aralarında elbette bu söze kulak asmayanlar olmuştur. Ama kurtarılan bir genç, belki bir devlet, belki bir insan olarak hazineye eklenecektir.

Merve SAYAR11-D

Fatma SERTKAYA11-C

KİTAPLAŞAN SOKAKLAR

ESARET

“HER BİR SOKAK BURAM BURAM KİTAP KOKMALI…”

“GELECEĞİN UMUTLARININ DURUMU HİÇ DE İÇ AÇICI DEĞİLMİŞ. ZİRA ESİR ALINMIŞLAR.”

Page 52: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 48

Bir şarkıdır çeşit çeşit duyguyu yaşatan. Yine bir şarkıdır seni senden alıp çok uzaklara

götüren. Yine bir şarkı olur geçmişten ders alıp geleceğe baktıran. Yine bir şarkıdır birlik ve beraberliği uyandıran. Bazen derdine teselli olur bazen mutluluğuna sebep. Öyledir ki müzik hayatın her anında insanı etkiler. Çünkü müzik hayatın bir parçasıdır. Hem de olmazsa olmaz parçası. Müziğin tarihi çok eskilere dayanır. Müzik insanoğlunun ilk yaradılışın zamanından beri vardır. Dil kabiliyetinin daha gelişmediği bebekleri incelediğimizde onların da belli ritimsel kalıplarda sesler çıkarttıklarını görürüz.Müzik insanın hayatının doğuşundan beri sahip olduğu bir yetidir. Günümüzde yaygınlaşan teknoloji ile beraber müzik hayatımızda çok farklı şekil almıştır. Ritimlerin en güzel şekilde düzenlenip ortaya nice dinlemeye doyulmayan eserler çıkmıştır. İnsanoğlu ne kadar geliştiyse, müzik de o kadar ilerlemiştir. Çünkü müzik insanı anlatır, hayatı anlatır. Bazı ritimler vardır ki insan beyninin işlevini hızlandırdığı saptanmıştır. Müziğin insan ruh ve aynı zamanda dolaylı olarak beden sağlığına olan etkisi gözle görünür niteliktedir.Müziğin dili kalptir. Kalbe dokunur önce müzik. Kalp işitir, kalp duyar. Nice güzel eserler ağızdan değil kalpten dökülen sözlerden oluşmuştur. Kalbin derinlerinden çıkan sözler, kulağın hoşnutluğunu kazanan bir ritim ile birleştiği an çıkar beste, güfte, nağme. Her çıkan eserde kalp dile gelir, kulak söze...

Aynı Neşet Ertaş’ın ‘Gönül Dağı’ adlı eserinde söylediği gibi. Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez. Kalbin dile gelişinin örneklerinden biridir. Kalpten kalbe yolculuğu müzikle geçiririz. Müzik asırlardır gelişip çeşitli hallerini almıştır ve hala da almaya devam etmektir. Çünkü müziğin kaynağı hayattır. Hayatın her karesi ritimlerle doludur. Bazen bir arabanın korna sesidir bu ritim, bazen kuşların sesinin eşliğinde şırıl şırıl akan suyun sesidir Müzik. Hayatın ritmidir Müzik. Yaradanın bir lütfu olan müziğin bilmediğimiz onlarca faydası vardır.Son olarak Şems Tebrizi’nin bir sözü ile bitirmek istiyorum, “Musikinin ritminde bir sır saklıdır; eğer onu ifşa etseydim dünya alt üst olurdu.”

“KALP DEDİĞİN ATIYOR ZATEN. MARİFET RİTMİ DEĞİŞTİREBİLMEKTE...”

ÖmerIŞIK12-AHAYATIN

RİTMİ: MÜZİK

Page 53: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Okul dergimizin ikinci yılı ve ikinci sayısı için benden yazı yazmam istendiğinde çok mutlu

oldum. İlk sayıda “Matematik Üzerine Şirin Bir Yazı” başlıklı yazımın çok beğenildiğini düşünüp matematik konulu bir başka yazı yazmanın heyecanıyla elbette yazarım dedim. Ancak karşımdaki öğrencim, “Matematik konulu olması şart değil konu serbest,” dediğinde kısa bir şokla karışık şaşkınlıktan sonra tebessüm ederek, hımm kem küm vs. diyerek içimden de, “Demek ki matematik konusu tirajı olumsuz etkiledi,” dedim ve başladım konu düşünmeye. Ve intikamımı bu yazıyla almaya karar verdim. Yaşasın kötülük! :) Buyurun, okumaya devam edin lütfen. Memnuniyet garantilidir. Beğenmezseniz bir daha yazmam söz. Konumuz gençlerin karakteri; Birçok kötülüğe henüz tanık olmadıkları için her şeyin kötü tarafından çok iyi tarafından bakarlar. Henüz çok aldatılmadıkları için de başkalarına kolayca güvenirler. Yaşamları anılarla değil, daha çok beklentilerle geçer. Çünkü beklenti geleceği, anıysa geçmişi gösterir. İyimserliğe yatkınlıkları yüzünden kolayca aldatılırlar. Sert huy ve umuda yatkın olmaları onları yürekli yapar, sertlik korkuyu önler umut ise güven yaratır. Öfkeli genç korku hissetmez, iyilik beklentisi bizi güvenli yapar. Umutlu mizaçları kendilerini büyük şeylere layık diye düşünmelerini sağlar. Faydalı şeylerden çok soylu işler yapmayı yeğlerler. Yaşamları akıldan çok moral duygusuyla düzenlenir

adeta. Zira akıl faydalı olanı seçmeye götürürken, moral iyilik soylu olanı seçmeye götürür. Arkadaşlarına ve dostlarına yaşlılardan daha düşkündürler çünkü zamanı başkalarıyla geçirmekten hoşlanırlar. Aşırı sever, aşırı nefret ederler, her şeyi aşırı ve ateşli bir biçimde yaparlar. Hata işte bundan gelir. Başkalarına kötü davranırlarsa bu onlara gerçekten zarar vermek için değil, onları küçük gördükleri içindir. Eğlenceye düşkündürler, bu yüzden de hazırcevaptırlar. Hazırcevaplılık da ‘terbiyeli küstahlıktır’ zaten. Gençlerin karakteri işte böyledir der üstad Aristoteles... Yazının sonunu Halil Cibran’ın ‘Ermiş’ adlı eserinden bir alıntı ile bağlayalım.

BİZE EVLATLARDAN BAHSETSizin diye bildiğiniz evlatlar gerçekte sizin değildirler,Onlar kendini özleyen Hayat’ın oğulları ve kızlarıdır.Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi asla,Onların vücutlarını çatabilirsiniz ama canlarını asla, Hayat ne geriye gider nede geçmişle ilgilenir, Sizler, evlatların birer canlı ok gibi fırlatıldıkları yaylarsınız,Yayı gerenin elinde seve seve bükülün,Çünkü oku atan o güç, Uzaklaşan okları sevdiği kadar elindeki sağlam yayı da sever.

BUNU SİZİSTEDİNİZ!“OKUMAYA DEVAM EDİN LÜTFEN. MEMNUNİYET GARANTİLİDİR.”

İlhan ADIMMatematik Öğretmeni

Page 54: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

SPOR >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

50 > 512016

“GENÇLERİMİZİN YETENEKLERİNİ KEŞFEDİP ONLARI GELECEĞE SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE BİREYLER OLARAK KAZANDIRMAK İÇİN BURADAYIZ.”

İzzettin ŞAHİN Beden Eğitimi Öğretmeni

BUBAŞARI HEPİMİZİN

Sultan Alparslan Anadolu İmam Hatip Lisesi 2015-2016 Eğitim Öğretim Yılı Beden Eğitimi

dersinin spor başarı öyküsü.Öncelikle Beden Eğitimi ve Spor derslerinin öğrencilere nasıl daha çok sevdirebiliriz ve onların başarısını sporla daha nasıl arttırabiliriz düşüncesiyle yola çıktık.Öğrencilerimizin yeteneklerini geliştirme ve yeni beceriler öğrenmek için spora katılım gösterdikleri bilinmektedir. Gençler eğlence ve zevki spora katılım için temel sebep olarak belirtmektedirler. Spor, sağlıklı olmak çeşitli kas gruplarını çalıştırması ve derslerinde motivasyonu arttırıcı etkilerinden dolayı birçok faktör gençleri spora katılımlarını motive etmektedir. Biz öğretmenler olarak bu gençlerimizin yeteneklerini keşfedip onları geleceğe sağlıklı bir şekilde bireyler olarak kazandırmak için buradayız.2015-2016 eğitim-öğretim yılında okulumuz olarak birçok branşta faaliyetler gerçekleştirdik.2015 Kasım ayından itibaren il ve ilçe düzeyinde

birçok branşta müsabakalar katıldık ve hala müsabakalar 2.dönemde de kesintisiz olarak devam etmektedir. Okulumuz olarak Futsal-Basketbol-Güreş-Voleybol-Futbol branşlarında yarışmalara katıldık.lçemizde yapılan liseler arası futbol turnuvasında yenilgi olmadan fi nale çıktık. Finalde Güngören Anadolu Lisesi’ni 3-1 yendik ve ilçe şampiyonu olduk. Güreşte İstanbul 2.cisi olan öğrencimiz var. Yine güreşte Türkiye 3.lüsü olan öğrencimiz bu okuldan çıkmıştır. Basketbol ve Voleybol turnuvalarında grup maçlarında gruplara kalamadan elendik. Futsal il müsabakaları halen devam edilmektedir.Okulumuz Beden Eğitimi öğretmenleri Gürkan Aras ve İzzetin Şahin olarak istekli ve özveri çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu önemli başarılarda emeği geçen herkese teşekkür eder; okulumuz olarak bütün sporcularımızı gönülden kutlarız.

Page 55: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Gürkan ARASBeden Eğitimi Öğretmeni

SAĞLIKLI BİR GELECEK İÇİN SPOR YAPIYORUZ

Beden Eğitimi ve Spor dersi bireylerin gizli güçlerini ve yeteneklerini ortaya çıkaran önemli bir araçtır. Bunun yanı sıra sportif aktiviteler bireyde fi ziksel ve zihinsel olarak gelişimine katkıda bulunur.

Ayrıca bu ders ile her öğrenci (sporcu) hareket kabiliyetini en üst seviyeye çıkarır. Bu sebepten dolayı okulumuzda Beden Eğitimi derslerini bu öğrencilerimizin psikometri gelişimlerine katkıda bulunacak şekilde planlarız.Okulumuz Eğitim Öğretim yılı içinde tüm takım sporlarında yarışmalara katılmış olup birçoğunda dereceye girmiştir. Ayrıca bireysel sporlarda başta Atletizm olarak üzere etkinliklerde yerini almıştır.

Güngören Ligi Futbol 1.si

Page 56: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 52 PORTRE

Türkiye Cumhuriyeti’nin 5. Diyanet İşleri Başkanı, fıkıh ve tefsir âlimi

olan Ömer Nasuhi Bilmen, 1883 yılında Erzurum’un Salasar Köyünde doğdu. Arapça ve Farsçayı da çok iyi bilirdi. Birçok öğrenci yetiştiren Bilmen, hayatının sonuna kadar ilmi çalışmalarını sürdürmüştür. Büyük İslam İlmihali ve Kuran-ı Kerim Tefsiri ve Türkçe Meali Alisi gibi pek çok esere imza atmıştır. 12 Ekim 1971’de İstanbul’da hakkın rahmetine kavuşan Bilmen, Edirnekapı sakızağacı Şehitliğine defnedilmiştir.

Şeyda KOCADAĞ12-E

ÖMER NASUHİ BİLMEN KİMDİR?

Kar

akal

em ç

alış

ma:

Şey

da K

OC

AD

Page 57: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >201653

Hayat bazen bir bilmece, bazense büyük bir bulmacadan ibarettir. Bazen karşınıza öyle

bulmacalar çıkar ki içinde kaybolursunuz. Hayat bazen yürümemizi bazense koşmamızı ister. Seçimini bize bırakıyor. Hedefi ne kestirmeden koşarsan çabuk ve hızlı ulaşırsın. Ama uzun yoldan koşarsan hedefi ne; Çok yorulursun, bir an nefesin kesilir. İşte o an, “Her şeyin bitti,” dediğin andır. Hayır! Her son yeni bir başlangıçtır. Her yükseldiğimiz basamak birer mertebedir. Öncelikle hedefi mize ulaşmak için elimizden geleni yapmalıyız ki hedefi mize ulaşırken başarıyı taşıyabilelim. Günümüzde, çoğu öğrencinin içlerinde istek olmadığı için, hedefl eri olmadığı için mücadele etmiyorlar. Gelecekteki yaşamlarına ışık tutulmadığı için ders çalışmıyorlar. Hedefl erini, hayallerini, umutlarını ve geleceklerini bir karanlık odaya mahkum ediyorlar. Ve o karanlık odayı aydınlatmamak üzere kapatıyorlar. Oysaki ailenin babası ne zorluklarla, o soğuk ve yağmurlu

günlerde ağzından çıkan buharlarla, ellerini birbirine ovuşturup simit satmaya çalışan baba, çocuğunu okutmaya çalışır. Ben o babanın ak düşmüş saçlarına değil, ağlamaktan şişmiş gözlerine değil, simit satmaktan üşüyüp çatlamış ellerine değil... Ben o, küçük bedendeki, küçük yürekteki kocaman kalbine hayran oldum. Peki, o çocuk ne yapıyor? Gençliğine aldanıp zamanını, bir daha geri dönülmeyecek tekrarı olmayacak zamanını boşa harcıyor. O, zamanını sıcacık bir havada hızla eriyen bir buz gibi eritiyor. Fark etmeden, gözlerini açmamak üzere kapatıyor. En çok da kızdığım öfkelendiğim şey o babanın verdiği emek, yaptığı fedakarlıkların sırf çocuğum okusun diye oluşu… O çocuğun, ailesinin emeklerini boşa çıkarma gibi bir hakkı yok.Yepyeni bir sayfa açın. Yeniden doğun hayata tıpkı bir güneş gibi. İmkansız diye bir şey yoktur. Pişman olmayın, çünkü pişmanlıklar geçmişte kalır. Geçmişte kalan hiçbir pişmanlığın anlamı yoktur.

Ben imam hatip öğrencisiyim.Her gün yollarda tekrar tekrar dönüp baktığınız o tesettürlü öğrencilerden biriyim. İmam Hatip Lisesini

bitirdikten sonra sadece hoca veya imam olurlar diye çocuklarınızı göndermediğiniz o okulda okuyorum. Evet, imam hatipliyim ve sizden öndeyim yani sizden ayrıcalıklıyım. Çünkü bizim koridorlarımızda Kuran-ı Kerim sesleri yankılanır, tenefüs saatlerimiz namaz vakitlerine göre ayarlanmıştır. Efendimiz ne güzel söylemiş: “Sizin en hayırlınız Kuran-ı öğrenen ve öğretendir.” Biz de efendimizin yolundan giden ümmetindeniz.Ben İmam Hatipliyim. Kuran-ı Kerim aydınlatır yolumu.Ben İmam Hatipliyim farklıyım, öndeyim

Emine BAYEZİT10-A

Gamze Nur TAHAN9-A

İYİDÜŞÜNÜN

İMAM HATİPLİYİM

“GENÇLİĞİNE ALDANIP ZAMANINI, BİR DAHA GERİ DÖNÜLMEYECEK TEKRARI OLMAYACAK ZAMANINI BOŞA HARCIYOR.”

“BİZİM KORİDORLARIMIZDA KURAN-I KERİM SESLERİ YANKILANIR.”

Page 58: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

54 > 552016

Kendinizden ve yayınevindeki görevlerinizden kısaca bahseder misiniz? Ben Alican Saygı Ortanca. İthaki Yayınları’nın kurgu editörüyüm. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin İngilizce Öğretmenliği ve eşzamanlı olarak Karşılaştırmalı Edebiyat bölümlerinden mezun oldum. İthaki’de çalışmaya 2013 yılında stajyer olarak başladım. Zaman içerisinde adım adım yükselerek bulunduğum konuma geldim.Yayınevinin kurgu editörü olarak çeviri roman ve öykülerle ilgileniyorum. Bu türdeki kitapların bulunması, telif haklarının alınması, sözleşme takibi, doğru çevirmen ve redaktörle çalışılması, kitabın kapağı için fi kirler üretmek, arka kapak ve anıtım yazısı yazmak gibi çok katmanlı işlerin yürümesinden sorumluyum.Tabii ki bunlar benim ilgilendiğim kısımlar. Yurtdışında birkaç farklı sıfatta bulunan editörün gerçekleştirdiği işleri kadromuz çok geniş olmadığından kısıtlı iş gücüyle yürütmemiz gerekiyor. Örneğin yurtdışından telif haklarını almak alım editörünün, kitapları doğru çevirmenle buluşturmak koordinatörün görevi.

Bir de benim mesul olmadığım ama yayınevimizin Türkçe edebiyat editörlerinin gerçekleştirdiği yaratıcı editörlük kısmı var. Türkçe eser üzerinde, metnin daha doğru ve sağlıklı hale gelmesi için yazarla birebir çalışmak ve kitabı okuyucuya en iyi şekilde ulaştırmak amaçlanıyor bu çalışma şeklinde. Yani anlayacağınız editör asla tek bir işle sınırlı kalmıyor. Çok yönlü ve adanmış olmak gerekiyor.

Bu mesleği siz mi seçtiniz, o mu sizi seçti?Aslında ikisi de. 2013 yılında Barcelona’da Erasmus yaparken kendime, kitaplara ve fi lmlere fazlasıyla zaman ayırdım. Zaten bir edebiyat öğrencisi olduğum için yolumun bir şekilde yayıncılıktan geçeceğini düşünüyordum. Hummalı bir okuma nöbetinden sonra bu işlerin mutfağında olmak istediğime karar verdim. Türkiye’ye döndükten sonra, staj başvurusu usulünü öğrenmek üzere uzun yıllardır yayıncılık sektöründe çalışan yakın bir aile dostumuzla görüştüm, o da bana ülkenin en iyi yayınevlerinden birkaç tanesinde staj görüşmesi ayarlayabileceğini söyledi. Yayınevlerinin isimlerini sayarken, “Eğer

İTHAKİ YAYINLARI EDİTÖRÜ: ALİCAN SAYGI ORTACA

“EDİTÖR ASLA TEK BİR İŞLE SINIRLI KALMIYOR. ÇOK YÖNLÜ VE ADANMIŞ OLMAK GEREKİYOR.”

Tayyip AYAR 10-G / Berranur ÇELİK 11-C / Rabia ALTUN 11-C / Ramazan ÖZER 12-B

Page 59: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

fantastikle ilgileniyorsan İthaki’yle görüşebilirsin,” dedi. O anda hangi yayıneviyle görüşeceğime karar verdim. Staj görüşmem ayarlandı, ufak çaplı bir mülakat/görüşmeye gittim ve o gün bu gündür İthaki’deyim. Ben ona gitmek istedim, o da bana kollarını açtı.

En sevdiğiniz edebiyat türü nedir?Bilimkurgu.

Peki fantastik ve bilimkurgu türleri arasında seçim yapmanız gerekse?Tabii ki bilimkurgu.

Sizce fantastik edebiyat gençlere ne katıyor?Aslında bunu fantastik edebiyatla sınırlamamak gerek. “Edebiyat ne katıyor?” daha doğru bir soru olabilir. Ancak ille de fantastik üzerinden ilerleyeceksek benim paragraflar yazsam anlatamayacağım şeyi ünlü İngiliz yazar G. K. Chesterton şu şekilde özetlemişti: “Peri masalları çocuklara, ejderhaların var olduğunu öğretmez. Çocuklar ejderhaların var olduğunu zaten bilirler. Peri masalları, ejderhaların da alt edilebildiğini öğretir.”Peri masalları yerine fantastik edebiyat koyduğumuzda sanırım vermek istediğim cevap tamamlanıyor.

Mesleğinizle ilgili bir soru daha: Yazarlık mı daha zor ve zevkli yoksa editörlük mü?Kesinlikle editörlük. Asla kalıplara sıkışıp kalmamanız ve dolayısıyla sürekli olarak farklı pencerelerden bakmaya teşvik ettiği için.

Size ilham olan kitap hangisiydi?Tek bir kitap (seri) söylemek gerekirse Yüzüklerin Efendisi.

Yayın sektöründe çalışmak isteyen hatta yazar olmak isteyen arkadaşlarımız var. Biz gençlere ne önerirsiniz?Okumak ve yazmak. Bıkmadan, usanmadan her gün oturup yazmak ve okumak bu kariyeri isteyenlere yardımcı olabilir. Vakit meselesinin de açıkçası çok problem olduğunu düşünmüyorum. Okumak isteyen her yerde okur, yazmak isteyen gerekli fedakârlıkları yazıp o kağıdı doldurmaya başlar.

Peki mesleki alışkanlıkla sorularımızdan bazılarını düzeltme ihtiyacı hissettiniz mi? :)Kısmen. :)

Tüm dünya gençliğine tek bir tavsiyede bulunmanız gerekse, ne önerirsiniz?Yüzüklerin Efendisi’ni okusunlar.Bize zaman ayırdığınız, hoş sohbet ve güler yüzümüz için teşekkür ederiz.Asıl düşüncelerime değer verip benimle konuştuğunuz için ben teşekkür ederim.

Page 60: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 56

Günümüzde sevgi ve saygının azalması nedeni ile bu yazıyı yazma gereği duyuyorum. Sevgi ve saygı çok önemlidir. İnsanlar bu özelliklere doğuştan sahiptir. Karakterimizi yansıtırlar. Bunlar olmadan hiçbir iş yolunda gitmez, kötülükler artar.Bir atasözü ile inceleyelim:“Say beni sayayım seni.”Bu atasözünde bahsedildiği üzere her şey karşılıklıdır. Biz sevgi, saygı gösterirsek karşımızdakiler de bizi önemseyip aynı karşılığı verecektir. Bulunduğumuz çevrede sevgi ve saygı neredeyse yok olmaya yüz tutmuştur. Toplu taşıma araçlarında gençlerin yaşlılara ve engellilere yer vermemesi buna bir örnektir.Saygı kayığına binmeden sevgi denizi geçilmez. Saygının ve sevginin olduğu yerde şiddet de zulüm de

olmaz. Bu konu hakkında Yunus Emre şöyle demiştir:Maharet güzeli görebilmektir.Seçmenin sırrına erebilmektir,Cihan alem herkes bilsin ki şunu;En büyük ibadet sevebilmektir.

Bu konu hakkında Hazreti Mevlana ise şöyle demiştir:“Saygı ve sevginin bir arada bulunduğu toplumlar uzun ömürlü olur ve hiçbir zaman kargaşa içine düşmez. O toplumda saygı ve sevgi ne zaman kaybolur ise o zaman o toplum çöker.”Ünlü düşünürlerinde bahsettiği gibi saygı ve sevgi birdir. Bunlardan içinde bulundurmayanlar kötülüğe daha yatkındır.

“SAYGI KAYIĞINA BİNMEDEN SEVGİ DENİZİ GEÇİLMEZ.”

Semih AKDOĞAN11-ISEVGİ VE

SAYGI

Page 61: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >201657

Gerek okul derslerine gerekse sınavlara hazırlanan öğrencilerin ders çalışma saatlerini

kendileri için en verimli saatlerde olması çok önemlidir. Verimli saatlerde yapılacak ders çalışma eylemleri, diğer zamanlara göre hem daha zevkli hem de akılda kalıcı olacaktır.Günün hangi saatlerinde çalışırsanız daha çok verim elde edersiniz? Bu durumu birkaç istisna dışında genel bir ifadeyle açıklayabiliriz.Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki, zihinsel aktiviteler için günün en verimli zamanı sabah saatleri. Akşam zamanında uyumuş ve uykusunu almış bir beden, sabahın ilk ışıklarıyla ders çalışmaya başlayabilir.Düşünsenize, günün yorgunluğu ya da stresi yok, sabahları yeniden başlatılan bir bilgisayar gibi daha hızlı ve canlı çalışır zihinler.Bilimsel araştırmalardan ziyade kendim de bir zamanlar sabah erken saatlerde ders çalışma alışkanlığı edinmiş ve kendi çapımda başarıyı yakalamış biri olarak, ders çalışma saatleri konusunda

karar verememiş öğrencilerimize sabah saatlerinde ders çalışmalarını öneriyorum. Sabahları ders çalışmak gününüzün geri kalanını huzurlu geçirmenize de yardımcı olur. Şöyle ki, sabahın erken saatlerinde yani kahvaltıdan birkaç saat önceden başlarsanız çalışmaya, planınızda yer alan ödevlerin büyük çoğunluğunu sabah erkenden kalkıp yaptığınız için, o gün için zihninizi meşgul edecek ‘ders çalışmadım’ endişesi olmayacak.Hem sabahtan ders çalışmış olduğunuz için huzurlu olacak, hem de o gün varsa dersten sonra yapacağınız sosyal aktivitelere, ders çalışmış olmanın huzur ve mutluluğu ile katılabileceksiniz. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte sıcak bir çay ya da başka bir içecekle ders çalışmaya başlayın.Biz denedik gördük. Siz de deneyin. Ders çalışmaktan alacağınız hazzı anlatmaya kelimeler yetmez. Anlatılmaz yaşanır diyoruz ve sizlere de Rehberlik Servisi olarak sabahın erken saatlerini ders çalışma saatiniz olarak belirleyin kârlı çıkın diyoruz.

“O GÜN İÇİN ZİHNİNİZİ MEŞGUL EDECEK ‘DERS ÇALIŞMADIM’ ENDİŞESİ OLMAYACAK.”

Muhammet Ali ALMARehber Öğretmen

DERS ÇALIŞMALIAMA NE ZAMAN?

Page 62: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

58 > 592016

Her yılın bize kattıkları ve bizden götürdükleri vardır. Benim için bu yılın çok farklı olduğundan

bahsedeceğim. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ilk göz ağrım olan okulumuzu ve öğrencilerimizi çok özledim:)Bu yıl askerlik durumundan dolayı aranızda bulunamadım. Vatani görevimi Şırnak Uludere Uzungeçit Çok Programlı Anadolu Lisesinde asker öğretmen olarak yapmaktayım. Yani geçen yıl okulumuzda yaptığım mesleğimi bu yıl vatanımızın bir başka köşesinde yapıyorum. Benim için inanılmaz bir tecrübe olduğunu söylemeliyim. Size buralardan

ve buralarda nasıl bir yaşamın akıp gittiğinden birazcık bahsetmek istiyorum. İnsan bazı şeylerin kıymetini elde etmişken anlayamıyor. Yokluğuyla karşılaştığı zaman kıymeti daha iyi anlaşılıyor. İşte o zaman daha çok şükrediyor insan. Her şeye, her imkana daha doğrusu imkansızlığa rağmen mutlu olmayı başarabiliyor. İlk geldiğim günü unutamam mesela. Uçakla iki saatlik bir yolculuktan sonra köye ulaşmam için dört saat daha yolumun olması ve üç araç değiştirmek zorunda olmam beni ilk zamanlar korkuttu ve üzdü. Şimdi ise alıştık ve daha kötülerinin de olduğu düşünüp

“İNSAN BU HAYATA BİR DEFA GELİYOR VE BİR DEFA ÖLECEĞİZ. BU YAŞAMIMIZI KORKARAK GEÇİRMEK YA DA İSTEDİĞİMİZİ İMKANLAR DAHİLİNDE YAPARAK YAŞAMAK BİZİM ELİMİZDE.”

Tarık KILIÇBeden Eğitimi Öğretmeni

GURBETTEN SELAMLAR

SULTAN ALPARSLAN AİHLSULTAN ALPARSLAN AİHLSULTAN ALPARSLAN AİHL

Page 63: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

şükrediyoruz buradaki öğretmenler olarak:)Köye geldiğimizde köyün küçük olmasının verdiği sıcak bir ortamla karşılaştım. Dere kenarına kurulmuş küçük bir köyün sıcaklığını özlemiştim belki de. Her şey çok güzeldi ilk başlarda ya da ben öyle görmek istiyordum. Zaman geçtikçe etrafımdaki eksiklikleri ya da kusurları görmeye başladım. Hele bir de kış tam anlamıyla geldiğinde hayat tamamen durmuş gibiydi. Bir hafta boyunca dünyadan habersiz bir şekilde yaşamak zorunda kaldık. Elektriğimiz ve sularımız kesildi. Boyum kadar kar yağdığı zaman daha önce kış mevsimini yaşamadığımı düşündüm . Bu kadar imkansızlıklar içinde tabi ki moralinizi yüksek tutmanız zor oluyor.Zaman geçiyor ve her geçen gün daha da kötüye gidiyordu. Öğretmenler arasında konuştuğumuzda da herkesin aynı düşüncelere sahip olduğunu fark ediyordum. İkinci üçüncü yılı olan öğretmenler, “Alışırsınız bu duruma biz de ilk başlarda böyleydik,” diyordu. Kabullenmek en kolayıydı tabi. Ama bir şeyler yapılabilirdi. En azından ben öyle düşünüyordum. İnsanların güzel vakit geçirmesini sağlayabilirdim. Biraz da olsun buradaki imkansızlıklardan uzaklaşmalarını sağlayabilirdim. Evet, ben bir beden eğitimi ve spor öğretmeniydim ve mesleğimden bu konuda faydalanabilirdim. Öyle de yaptım. Doğa sporlarına uygun bir yerdeydi köyümüz ve ilk başta en basitinden küçük doğa yürüyüşleri düzenledim. Doğal kaynak suların olduğu yeşilliklere yürüyüp oralarda piknik yapmaya başladık hafta sonları :)Onları yavaş yavaş doğaya, spora çekerken daha değişik sportif faaliyetlerimden de bahsediyordum. Bisikletle İstanbul’dan Muğla’ya gittiğimi anlattığımda ve burada da küçük turlar yapabileceğimizi söylediğimde nasıl şaşırdıklarını ve heyecanlandıklarını gözlerinden anlayabiliyordum. Tabi ki herkes benim gibi düşünmüyordu. Sıkıntılı bir bölgede olduğumuzdan bahsedenler bu işin tehlikeli olduğundan dem vuranlar da oldu. Tabi ki kimseyi zorlamadım ama biz inançlı insanlarız. İnsan bu hayata bir defa geliyor

ve bir defa öleceğiz. Ve bu yaşamımızı korkarak geçirmek ya da istediğimizi imkanlar dahilinde yaparak yaşamak bizim elimizde. Olacak olan evde otururken de olabilir sonuçta. Ve sonunda bir kişiyi (bu kişi de okulumuzun müdürüydü) ikna etmiştim bisiklet almaya :) İkna edişimin hemen sonrasında da kendi bisikletimi kargolatmıştım memleketten. 2 kişilik küçük bisiklet grubumuzu kurmuştuk ve köydeki tüm öğretmenlere grubumuza katılabileceklerini duyurmuştuk :)Artık hafta sonları gelsin bir an önce bisikletlerimize binip diğer köylere turlar düzenlemek istiyorduk. Oradaki meslektaşlarımızı da ziyaret ediyor, grubumuza davet ediyorduk. Şu an altı kişilik bir grup olduk arkadaşlar. Tam olarak istediğim sayı olmasa da bu bile beni mutlu etti. En çok beni mutlu eden de iki-üç yıldır burada görev yapan öğretmenler, “Biz bunu şimdiye kadar neden düşünemedik? İyi ki yaptık böyle bir şey,” dediklerinde oldu. Bahanelere sığınmak kolaydı ve artık biz zor olan yolda ilerliyoruz. Hayatta hep böyledir arkadaşlar. İstediğiniz her şeye bahaneler bulabilirsiniz. Ya da her şeye rağmen başarabilmenin tadına varabilirsiniz. Asıl önemli olan da budur zaten. İşte o zaman gerçek mutluluğa, iç huzurunuza ulaşmış olacaksınız. :)Unutmamamız gereken bir nokta da spor ile çoğu olumsuzluklarımızdan kurtulabiliriz. Hayata pozitif bir bakışımız olabilir. Girdiğim her sınıfta ilk söylediğim cümlelerimle yazımı bitirmek isterim:Hepimizin bir spor kültürü olmalı arkadaşlar. Spor dediğimizde illa ki aklımıza takım sporları ya da çok ileri seviye bir bireysel sporlar gelmesin. Günde 30 dakikalık yaptığınız yürüyüş de sizin için bir sportif faaliyet olabilir. Herhangi bir branşı ya da etkinliği düzenli bir şekilde yaptığınızda kendinizdeki farkı hem siz hem de çevreniz fark edecektir. Hayatınızda sporun hep olması dileğiyle hoşça kalın :)

Page 64: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

60 > 612016

Öncelikle merhabalar. Sizi “Seyfettin Efendi” adlı çizgi roman serinizle tanıdık.

Çok da başarılı bulduk. İnternette konuyu araştırırken Seyfettin Efendi hakkında pek çok bilgi edindik. Çizgi roman çıkartmak ekip işidir. Böyle bir eser için Büyük bir ekibimiz olması gerekir. Bu serinin oluşmasında sizin payınız yüzde kaç?Genel yük bende ama farklı yazar-çizerlerle Seyfettin Efendi maceraları yapıyoruz. Ayrıca son okumalara yardımcı olanlar, editörler (İlke Keskin, Emre Taşkıran),balonlama (Yusuf Ulaş Tüfekçiler) ve grafi k tasarım (Elif Kut) gibi gizli kahramanlarımız da var.

Bu kadar iş yükü sizi yormuyor mu?Biraz yorucu oluyor aslında ama yapmayı sevdiğim bir iş, olumlu tepkiler aldığım için de devam ediyorum.

Örnek vermek gerekirse, mesela bir sayfada kaç saatlik emek var diyebiliriz?Günde bir sayfa çizebiliyorum bu da sekiz saatlik bir çalışma demek. Tabii yazım, düzeltme, balonlama vs. eklenince bir sayfa üzerindeki çalışma süresi daha uzun.

Çizer olmak isteyen arkadaşlarımız var. Onlara yön vermesi açısından soruyoruz. Hayal gücünün önemi nedir? Hayal gücünüzü

nasıl geliştirebiliriz?Doğal örneklerden çalışmak (örneğin bir uzay yaratığı için mikroskobik bir canlıdan esinlenmek) bu işin ilk aşamasıdır diyebilirim. Farklı objeleri ya da yaratıkları birleştirmekte (Pegasus ya da Chimera örneğin) eskiden beri kullanılan bir yöntemdir. Bu tip çalışmaları yaparak ilerleme kaydedebilirsiniz.

Nelerden ilham alıyorsunuz?Çizim açısından daha çok çizerlerden (Frank Frazetta, Simon Bisley ilk aklıma gelenler). Hikaye olarak ise her şeyden: Öykü, fi lm, gazete haberi, hatta yaşadığım bir olay.

Hayalimizdeki kurgusal mekanları ve canlıları nasıl gerçekçi bir şekilde çizebiliriz?Gerçekçi çizmek için öncelikle bakarak çizmek gerekiyor.

RÖPORTAJ: DEVRİM KUNTERDavut KÖPRÜ 10-G / Rabia Dilan KAYA 11-A / Buse KARANFİL 11-A / Yusuf ANIK 11-E / Elif BENEK 12-E / Merve ALİM 12-E / Şeyma KURBETOĞLU 12-E

“ZORLUKLAR DAHA ÇOK ÇİZEREK VE ÇALIŞARAK AŞILABİLİYOR ANCAK.”

Page 65: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Çok denk gelmediğiniz bir objeyi ya da canlıyı önce hayalden sonra da bakarak çizerseniz sonuçların çok farklı olduğunu görürsünüz. Tabii sürekli çizdiğiniz bir objeyi zamanla bakmadan, hayalden de çizebilmeye başlarsınız.

Düşleyip de kağıda dökemediğiniz bir şey oldu mu? Bu duruma düşen arkadaşlarımız var. Düşündüklerini kağıda aktaramadıklarını söylüyorlar.Tabii, oluyor mutlaka. Bu tip zorluklar daha çok çizerek ve çalışarak aşılabiliyor ancak. Bazen bir ifadeyi çizemediğimde üzerinde uğraşmaktansa yeniden çizmenin daha doğru olduğunu farkettim.

Karakterlerin yüz oranları hep aynı. Bunu çizmek zor değil mi?Aslında öncesinde bir etüd çalışması yapılır karakter tipini oturtmak için. Ben hikaye içinde çizerek o tipi oturtmaya çalışıyorum, kitapta olmayan ilk çizdiğim Seyfettin Efendi’nin tipi oldukça değişiktir aslında.

Hangi program ve ekipmanları kullanıyorsunuz? Bunların başarıya olan katkısı ne?

Photoshop ve tablet kullanıyorum. Dijital platformda çalışmak yer ve zaman kazandırıyor.

Alaylı mısınız yoksa mektepli mi?Çizgi roman konusunda alaylıyım diyebiliriz. Üniversiteyi Marmara Güzel Sanatlar İç mimarlık bölümünde okudum.

Tüm dünya gençliğine tek bir tavsiye vermeniz gerekse, ne önerirdiniz?Gençliğinizi yaşayın! Zaten ne desem dinlemeyeceksiniz, bari dinleyeceğiniz bir tavsiye vereyim. :)

Zaman ayırıp bizlerle ilgilendiğiniz için çok teşekkür ederiz Ben teşekkür ederim.

Page 66: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

62 > 632016

Sabahın soğuk ayazında yağmur damlaları çarpıyordu buğulu cama. Önce küçük yavaş

yavaş sonra ardında alacaklı var gibi bir hızla yağmaya başladı. Uyanalı çok olmuştu. Bulutların arkasına saklanan güneş gibi kıvrıldı ve yorganın altına saklandı. Gözlerini kapattı. Yağmurun cama vuruşlarını dinledi. Çocukluğunun sokaklarında gezindi. Yağmur sonrası toprak kokusunu çekti içine. Bir genç göründü köşe başında. Uzun boylu, beyaz tenli, siyah saçlı, saçlarının önü yukarı doğru kalkıp sola yatmış, gözleri ela hayır hayır buğulu yeşil. İnce uzun parmakları üşümüş, ceplerinden sıcaklık umuyordu. Ayakları birini bekleyen insanların sabırsızlığıyla, gitmek ve kalmak arasındaki kararsız çizgide oyalanıyordu. Henüz on yedi yaşındaydı Yasemin. Orta boylu, hafi f toplu, gece gibi simsiyah saçlı bir genç kız. Saçlarını tek belik halinde örüp beline doğru bırakırdı. Ürkek ceylanlar gibi bakan iri, siyah gözleri harelendi, boğazı düğümlendi genç kızın, kalbi ağzında atıyordu sanki, bugün de aynı yerdeydi. Gözleri gözlerine değdi bir an ya da öyle sandı... Her sabah elleri ceplerinde vurdumduymaz bir edayla köşeden dönerdi. O döndüğünde yerinden fırlayacakmış gibi atan kalbiyle birlikte yerinden fırlardı Yasemin. Ama o gün farklıydı sanki. Gencin adımları ona doğru yönelmişti birden. Zaman durmuştu, saçlarını uçuşturan rüzgar esmiyor, dalda yaprak kıpırdamıyordu. Gözlerini kapattı, açtığında tek hareket eden oydu. - Yasemin! Yasemin!sesiyle irkildi genç kız. Sesin geldiği yöne doğru döndüğünde beyaz tenli, ela gözlü kendisinden üç beş santim daha uzun zayıfça bir kızın sarı saçlarını rüzgarda savurarak kendisine doğru koştuğunu gördü. Sınıf arkadaşı, sıra arkadaşı, en yakın arkadaşı Zehra’ydı. Zehra Yasemin’in arkasına doğru eğilerek konuştu: - Kenan abi ben de senin yanına gelecektim. Annen komşuya gidecekmiş. Anahtarı gönderdi,

diyerek anahtarları uzattı. Kenan: - Tamam. Sağ ol ya çıkarken unutmuşum. Seni görünce annem yine sana vermiştir, diye düşünmüştüm. Doğru düşünmüşüm, diyerek güldü. Okula mı? Zehra: - Evet, Yasemin’le birlikte gidiyoruz bu arkadaşım Yasemin. Yasemin, Kenan abi de bizim komşumuz aynı okuldayız, görmüşsündür üst sınıfta. - Memnun oldum, dedi Kenan yüzünde tebessüm, yeşil gözlerinde harelerle eğilerek. - Ben de, diyebildi genç kız. O ana kadar nefesini tuttuğunu ciğerlerini yakan oksijeni hissettiğinde anladı. Demek ismi Kenan’dı. Yeşil gözleri gözlerinin içinde kendisiyle konuşmuştu.Hem de Zehraların komşusuydu oysa kaç kere gitmişti, onlarda kalmıştı, oralarda hiç görmemişti Kenan’ı. Yan yana yürümenin verdiği sarhoşlukla konuşulanları duymuyordu bile. Gözleri birbirine değince utandı Yasemin, başını önüne eğdi. Sınıfa giderken garip bir şekilde gülümsediğini hissetti Kenan. Her sabah istisnasız görüyordu genç kızı. Bazen hızlı bazen yavaş ama kendinden emin bir yürüyüşü vardı. Saçlarının örgüsüne inat yanağından bir bukle düşmüştü bugün. Uzun kirpiklerinin aralanışıyla simsiyah bir kuyuya düşer gibi olmuştu genç adam. Başını sallayarak kafasındakileri dağıtmaya çalıştı, çalan zil de düşüncelerini dağıtmasına yardımcı oldu adeta. Zamanla hep birlikte okula gidip gelmeye başlamışlardı. Rüzgarlı, soğuk bir sonbahar akşamına doğru eve dönerken Yasemin, bir gölgenin yanında kendisiyle beraber ilerlediğini fark etti. Uzun boylu bir erkeğe aitti gölge. Arkasını döndüğünde Kenan ile göz göze geldi. Işıl ışıl parlayan, rengarenk iklimler sunan, hayat dolu yeşil gözleriyle: - Merhaba, dedi Kenan.Yasemin şaşkın bir vaziyette :

“BİR ŞEY KOPTU YÜREĞİNDEN GENÇ ADAMIN, BİR TAŞ YUVARLANDI UÇURUMDAN, ACI BİR ÇIĞLIK YÜKSELDİ, KİMSELER DUYMADI.”

Hacer ÖZGENTürk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

İLK AŞK

Sınıfa giderken garip bir şekilde gülümsediğini

- Tamam. Sağ ol ya çıkarken unutmuşum. Seni görünce annem yine sana vermiştir, diye düşünmüştüm. Doğru düşünmüşüm, diyerek güldü.

Page 67: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

- Merhaba, diye karşılık verdi.Dalında kalma, zamana direnme mücadelesinden vazgeçen bir yaprak düşerken yere Kenan avucunu açtı ve yaprağın havada kavisler çizerek yumuşakça eline yerleşmesini seyretti. - Bir yaprak ağaçtan düşerken yakalarsan aşık olacaksın derler, dedi Kenan, önce yaprağa sonra Yasemin’e bakarak. - Nasıl yani? Kenan biraz eğildi Genç kızın uzun kirpiklerinden süzülerek simsiyahderin gözlerinde kendisine bir yer ararcasına oyalandı gözleri ve sözlerini tekrar etti: - Bir yaprak ağaçtan düşerken yakalarsan aşık olacaksın derler. birden elini tutu Yasemin’in ve kaldırdı. Elinin içinde ürkek bir kuş gibi titreyen Yasemin’in avucuna bıraktı yaprağı. Bir kararsızlık dalgası geçti genç adamın gözlerinden, kendi hareketlerine şaşırdı. Ne söyleyeceğini bilemeden kekelercesine: - Şey... Benim gitmem lazım görüşürüz, diyerek acele adımlarla ayrıldı yanından.Oysa çoktan aşık olmuştu genç kız. Yeşil gözleri kirpiklerinde asılı kalmıştı. Neye baksa nereye dönse o vardı her şeyde ve her yerde. Aradan yıllar geçmişti Kenan üniversiteyi kazanıp gitmişti şehirden. Yasemin ile Zehra da ayrı ayrı şehirlere gitmişlerdi. Tatillerde görüşüyorlardı. Bazen Kenan’ı da görüyordu Yasemin. Köşe başında bekleyen haliyle aynı dildeydi hala yüreği. Yine Zehralara gittiği bir gün Kenan’ı evden çıkarken gördü. Heyecanlandı, kalbi deli gibi atmaya, elleri terlemeye başladı. Çünkü bu sefer Kenan da görmüştü onu. Kenan şaşkın bir halde ne öne ne geriye gideceğini bilemeden olduğu yere çakıldı kaldı. Haberini alıyordu ama uzun zaman sonra ilk kez görmüştü Yasemin’i. Onu gerçekten sevmiş miydi? Bu kadar yoğun muydu duyguları ona karşı. Kaçtığını sandığı bu duygulardan kaçamamıştı işte. Karşısındaydı Yasemin tüm gerçekliğiyle. Güzel, genç bir kadın olmuştu. Gözleri bütün yıldızlardan parlak bir şekilde umutla gözlerine kenetlenmişti. Bir şey koptu yüreğinden genç adamın, bir taş yuvarlandı uçurumdan, acı bir çığlık yükseldi, kimseler duymadı. - Kenan! diye seslenen heyecanlı bir ses duydu içeriden genç kadın. Öne doğru attığı adım havada kaldı. Söyleyecek ne çok sözü vardı. Bir çığlık koptu derinlerden ansızın, bir kuş kanat çırpmış gibi, bir cam yere düşmüş gibi, can evi vurulmuş gibi... Kimseler duymadı, sessizliğin içinde yankılandı ses. Kadının kimsesizliği gibi, sevgisizliği gibi, söyleyemedikleri gibi. Saçları kıvrım kıvrım döküldü omuzlarından. Birer

birer uçtu can kuşları. Bir inci düştü adamın avuçlarına sıcak ve yumuşak. Kocaman kocaman açıldı gözleri adamın, dudakları jilet. Sonra içeriden dalgalı saçları, yuvarlak yüzü olan güzel bir kadın geldi, elini tuttu Kenan’ın. Yatağın içinde biraz daha büzüldü ve telefonun sesiyle irkildi genç kadın. - Alo!Arayan annesiydi: - Kuzum nasıl oldun? Daha iyi misin? - İyiyim annem. Sen nasılsın? - Uyuyor muydun? Nasıl oldun diye aradım. Bugün dışarı çıkma da yat, dinlen. İlaçlarını da al. Çok yoruluyorsun yavrum, dikkat et kendine. Havalar soğumuştu. Akşam biraz kırgınlık vardı üzerinde annesiyle konuşurken. Annesinin endişeli sesinden daha birçok nasihat dinledi genç kadın. Bir an gözleri doldu, bir burukluk hissetti, burnunun direği sızlamak böyle bir şeydi herhalde. Özlemişti. Sesine yansımasından korktu. - Tamam annem. Öpüyorum selam söyle herkese. - Allah’a emanet ol. Öptüm yavrum. Havalar soğuk üzerini de sıkı giyin. Hastalanınca insan daha da hassas mı oluyordu ne? Telefonu kapattı, yorganı başına çekti, gözlerini tekrar yumdu. Az önceki hayale dönmeye çalıştı sonra vazgeçti. Zaten çoktan vazgeçmemiş miydi? Ne kadar olmuştu görmeyeli üç yıl mı, beş yıl mı belki daha fazla. Yüzünde acı bir gülümsemeyle: -Off ! diyerek yataktan kalktı. Çıplak ayaklarıyla önce banyoya gitti yüzünü yıkadı. Sonra mutfağa geçti. Çaydanlığı koydu ocağa, radyoyu açtı. Yapılacak çok işi vardı. Kafasında işleri sıralarken birden olduğu yerde kaldı. Tesadüf müydü? Azeri bir ses doldurdu mutfağı “Senin eşkin meni düşürdü dile. Neçe aşık olur bülbüller güle...” Hüznü, sessizliği, yalnızlığı arttı genç kadının. Radyoyu kapattı ve bir şeyler mırıldandı: - Seni sevdim diye küstüğüm şarkılar var benim. Pencereyi açtı, pazar sabahının sessizliğini dinledi. Bir kere daha açmıştı katladığı kalbini ve sürekli katlanıp açılan bir kağıt gibi yine paramparça ellerindeydi. Yorulmuştu artık hiç gelmeyecek olanı beklemekten. Azat etmek için yüreğinden, ellerini uzattı pencereden. Yağmur damlaları ellerinden akıp süzülürken acısını, paramparça ilk aşkını alıp götürüyordu sanki. Yüreği hafi fl edi genç kadının gözlerinde iki damla yaş, dilinde iki hece...

Page 68: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 64

Yüce Allah’ın (c.c.) ‘Alîm’ sıfatının insandaki görünümü olan ilim; Allah’ın insanlara verdiği en

önemli bir nimet ve onu diğer canlılardan ayıran ve üstün kılan bir özelliktir. Yüce Allah Kur’an’da, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer,9) ayetiyle, ilim sahibi olanların her zaman üstün olacağını buyurmuştur. Peygamberimiz de (sav) Müslümanların ilme önem vermelerini birçok hadislerinde buyurmuş, bu konuda güzel uygulamalar yaparak ümmetine örnek olmuş ve bir hadisinde Müslümanları şöyle uyarmıştır: “Ya öğreten ol ya da öğrenen, ya ilmi dinleyen ol ya da ilmi seven. Sakın beşincisi olma, helâk(yok) olursun.” İlim sahibi olmak, okumakla olur. Yüce Allah Kur’an’da, “Oku! Yaratan Rabbinin adıyla (oku)!” (Alâk,1) buyurur. Her insan, hem kendi geleceği hem de ailesine ve topluma faydalı bir kişi olmak için küçük yaşta okumaya başlar ve hayatının sonuna kadar devam edecek olan bir çeşit ilim yolculuğuna çıkar. Bu yolculukta bir hedef belirlemek, bu hedefe ulaşmak için bir plan yapmak ve bu planı uygulayarak belli bir başarı elde etmek, her ilim yolcusunun üzerinde düşünmesi ve dikkat etmesi gereken önemli bir konudur. İmam hatip lisesinde okuyan bir öğrenci olarak kendi adımıza şahsi hedefi miz; iyi bir insan, ilim sahibi bir Müslüman, başarılı bir gelecek elde etmiş kişi olmaktır. Ailemiz adına hedefi miz, onlar için hayırlı ve başarılı bir evlat olmak, onlara sevgi ve saygıda kusur etmemektir. İçinde yaşadığımız imam hatip camiası ve Müslüman toplum adına hedefi miz, ülkemizdeki ve dünyadaki tüm Müslümanların ve insanların huzur

ve barış içinde yaşamalarını sağlayacak, mümkünse dünya çapında, değilse ülkemiz ve İslam dünyası çapında başarılı, yetkili ve söz sahibi olan bir kişi olmaktır. Bu hedefl ere ulaşmak ve başarılı olmak için ailemizin, öğretmenlerimizin ve sosyal çevremizin desteği ve yardımları kadar kendimizin gayreti, isteği, fedakarlığı ve planlı çalışması çok büyük önem taşımaktadır. Yüksek hedefl eri ve büyük başarıları elde etmeyi düşünerek önce çok çalışmalı, sonra Allah’a dua etmeli, Allah’a güvenmeli ve O’ndan yardım istemeliyiz. Ayrıca gerek çevremizde bulunan başarılı arkadaş ve kişilerin bilgi ve birikimlerinden, gerekse tarihte herhangi bir konuda başarılı olmuş Müslüman kişilerin tecrübelerinden her fırsatta yararlanmak için onları takip etmeli, onların başarı hikayelerini ve hayatlarını okumalı ve onlara benzemek, onlar gibi olmak hatta onları geçmek için gayret göstermeliyiz. Tüm öğrencilerimizin ve Müslümanların, güzel hedefl ere ulaşmalarını, hayırlı isteklerinin yerine gelmesini ve başarılı olmalarını Yüce Allah’ın nasip etmesini diliyor, çalışmaktan ve duadan yorulmayan kişilerden olmamızı Allah’tan niyaz ediyorum.

“İLİM SAHİBİ OLMAK, OKUMAKLA OLUR. YÜCE ALLAH KUR’AN’DA, “OKU! YARATAN RABBİNİN ADIYLA (OKU)!” (ALÂK,1) BUYURUR.”

Yaşar TEKİNİHL Meslek Dersleri Öğretmeni

İLİMDE HEDEFVE BAŞARI

Page 69: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >201665

“İNSAN ÖNCE ÖLÜMÜ ANLAYABİLMELİ, ZATEN İNSAN ANLAMADIĞI ŞEYİ NASIL KABULLENİR Kİ?”

Ölümü kabullenmek zordur. Her kayıpta içimizden farklı şeyleri kaybettiğimizi görürüz.

Babamız öldüğünde kaya gibi sırtımızı dayadığımız bir dağın çöktüğünü hissederiz, annemiz öldüğünde ise içimizdeki çocuğun ve çocukluğun ölümünü de yaşarız. Onlarla yaşadığımız hatıraları, güzellikleri toprağın altına göndeririz. İlk günler, haftalar hatta aylar boyunca bunu kabullenemeyişimiz de vardır. Alışamayız bu duruma. Fakat ölüm tüm çıplaklığıyla yanı başımızda duruyor. Allah (c.c), “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır,” diye buyurmuştur. Bu yüzden insan önce ölümü anlayabilmeli, zaten insan anlamadığı şeyi nasıl kabullenir ki?

Bir de insanlarımız nedense mezar taşlarına makamlarını ve yaşamda nerelere geldiklerini yazarlar. Halbuki ahirette bunun ne yararı vardır bilmiyorum. Allah zaten her şeyden haberdardır, eceli geldiğinde hiç kimse erteleyemez. Allah yaptıklarınızdan ve yapacaklarınızdan her daim haberdardır. Bu nedenle her zaman hayata ve gerçekliğe bu gözle bakmalıyız: İnsanları kırmamalıyız, dargınlıklara küslüklere hayatımızda yer vermemeliyiz. Yaptığımız en büyük hata ise iki saniye sonramızın garantisi yokken ölmeyecekmiş gibi yaşamaktır. Peygamber Efendimiz, “İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar,” buyurmuştur.

Güllerin sarardığı, masmavi gökyüzünün karardığı, umut dolu, sevinç dolu hayallerle şu

manasız dünyaya bağlanan koca yürekli kalpler… Bir gün kırmızılığını yitirip umutsuzca yok oluşunu bekler. Küçücük bir embriyo iken nasıl olurda şuan can buldu? Kardeşim doğdu bugün. Göz kapaklarını daha açmadı. Dünyada onu bekleyen zorlukları biliyormuş gibi. Bu insanlar neden bu kadar mutlu ki? Doğan çocuğun sanki hiç sonu gelmeyecek gibi seviniyorlar. Annem acı çektiği halde gülümsüyor. Halbuki onun sorumluluğu artıyor. Onun bir çocuğu daha var. Daha fazla yorulacak, daha fazla kasılacak. Belki de ben çok karamsarımdır.Bir gün öleceğimi bilsem dünyaya gelmezdim. Belki de bunun için bebekler düşünemiyorlardır. Çocuklar günün birinde bu hayattan göçüp gideceklerini bilseler, büyürler miydi acaba? Büyürlerdi bence. Ya da büyümek zorunda olduklarını düşünürlerdi.

Aslında, çocuklar eğer bu kadar derin düşünüyor olsalardı ya da geçmişteki anne babamızın çocukluğu düşünseydi, belki de şu an ben olmazdım. Hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz, çünkü hiçbir şeyin sonu yokmuş gibi geliyor bize. Çevremizdeki insanların duygularını umursamıyoruz. Çünkü onların hep yanımızda olacaklarını düşünüyoruz.Bunları okuyunca kendinize baktınız mı?Nerede olduğunuzu şu an düşünüyor musunuz? Ben simdi on yedi yaşındayım ve yolun çeyreğindeyim. Ölüme yaklaşıyorum. Var olduğuma göre, düşünüyorum da. Öleceğimi biliyorum ve buna engel olamıyorum. Çünkü ölüm bizim bildiğiniz gibi son değil. Aslında başlangıçtır.Ölüme aşk gözüyle baksaydık belki de herkes ölüm günü için hazırlanırdı. Allah’a olan aşk, Allah’a kavuşmaktır aslında: Bizin son bildiğiniz ölüm.

Sedanur CAN11-C

FatmaSERTKAYA10-C

ÖLÜNCE UYANMAK

ÖLÜMÜ DÜŞÜNMEK“ÇEVREMİZDEKİ İNSANLARIN DUYGULARINI UMURSAMIYORUZ. ÇÜNKÜ ONLARIN HEP YANIMIZDA OLACAKLARINI DÜŞÜNÜYORUZ.”

Page 70: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

66 > 672016

Rehberlik Araştırma Merkezi nedir?İlçe düzeyinde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleriyle özel eğitim hizmetlerinin yürütülmesini sağlayan milli eğitim bakanlığına bağlı olarak hizmet veren kurumlardır. Güngören rehberlik ve araştırma merkezi 2006 yılında Gençosman İMKB Çok Programlı Anadolu Lisesi giriş katında kurulmuş, 2015 yılında ise Tozkoparan Orta Okulu giriş katına taşınmıştır.

Rehberlik Araştırma Merkezi’nin kurulma amacı nedir?Eğitim-öğretim kurumlarındaki rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesine ilişkin çalışmalarla, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitsel tanılama ve değerlendirmesi ile bu bireylere yönelik rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerini yürütmek amacıyla açılmıştır.

RAM’da ne gibi faaliyetler yapılmaktadır? Merkez ne gibi birimlerden oluşmaktadır?Kurumumuzun işleyişi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri Bölümü ile Özel Eğitim Hizmetleri Bölümü olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.

Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri Bölümü, ilçedeki tüm rehber öğretmenlerle koordinasyon halinde hizmetlerini yürütür. Bir program dahilinde rehberlik servislerini ziyaret eder, hizmetler ile ilgili konularda servis elemanları ve okul yönetimine rehberlikte bulunur. Okul Yöneticileri, sınıf ve branş öğretmenlerinin de bilgi ve becerilerini artırıcı hizmet içi eğitimler düzenler. Şubat döneminde okul müdürlerine ‘Bütünleştirme Uygulamaları’ eğitimi, branş öğretmenlerine de Şubat ayında ‘Ergenlikte İletişim’ olarak hizmet içi eğitimler düzenlenmiş ve sertifi kalandırılmıştır.Rehber öğretmenlerimizin mesleki yeterliliklerinin artırılması, iletişiminin güçlendirilmesi ve karşılaşılan sorun alanlarına yönelik çözüm odaklı projeler hazırlıyoruz. Bu yıl ‘Rehberiz Hep Birliğiz’ projemizle ilçe içindeki rehber öğretmenlerimizle her ay bir araya gelerek hem iletişim ve koordinasyonu sağlıyoruz hem de ortak politikalar üretmeye çalışıyoruz. Öğrencilerin yönelebilecekleri üst öğrenim kurumları, iş alanları ve mesleklere ilişkin bilgileri kapsayacak, onların çeşitli alanlardaki gelişimlerini destekleyecek yayınlar hazırlayıp bunları öğrencilerimizin hizmetine sunuyoruz. “Hangi Meslek Lisesi” yayınımıza web

RÖPORTAJ: GÜNGÖREN REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRÜ AYTEN CENGİZ

“GENELİN ‘İYİ’ KABUL ETTİĞİ MESLEKLERDEN ZİYADE SİZ GENÇLERİN MUTLU OLACAĞINIZ VE YETENEĞİNİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ MESLEĞİ SEÇMENİZİ

TAVSİYE EDERİM.”

Dilek AKSOY 10-I / Berranur ÇELİK 11-C / Emine ORDU 11-D

Page 71: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

sayfamızdan ulaşabiliyorsunuz.Özel Eğitim Hizmetleri Bölümü olarak, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden uyumsuzluk, gelişimde gerilik, öğrenme güçlüğü ve okul başarısızlığı, çeşitli bedensel engeller gibi nedenlerle bize başvuran danışanları kabul ederek, onları inceliyoruz ve gerekli hizmeti veriyoruz. İncelenen öğrencilerle ilgili Resmi Okul Tedbiri, destek eğitim ve özel eğitim okulu ya da sınıfı gibi yerleştirme tedbirlerini alabiliyoruz.Aile eğitimleri düzenliyoruz. Ailelerin hem eğitsel anlamda, hem davranış anlamında hem de yasal süreçleri ve hakları konusunda bilgilendirilmesini sağlıyoruz.Özel eğitim sınıflarımızı ziyaret ederek özel eğitim sınıfı öğretmenlerimizle koordineli bir şekilde çalışıyoruz.

Bu mesleği seçme sebebiniz nedir?Eğitim sistemimiz içinde oldukça küçük bir kesimin arzu ettiği mesleğe ulaştığı düşünülürse ben bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü tesadüf eseri gerçekleşen bir durum değildi. Her mesleğin kendine has bazı gerektirdiği kişilik özellikleri var bence. Öncelikle psikoloji eğitimini isteyerek aldım

ve daha sonra Felsefe Grubu öğretmenliğini bitirdim. Hem öğretmen hem de psikolog olarak çalışmak istedim. Bunu yapabildiğim için mutluyum. Mutlu olduğum bir mesleği icra ediyorum.

Biz gençlere Rehber öğretmen olmayı tavsiye eder misiniz? Neden?

Genelin ‘iyi’ kabul ettiği mesleklerden ziyade siz gençlerin mutlu olacağınız ve yeteneğiniz olduğunu düşündüğünüz mesleği seçmenizi tavsiye ederim. Sonuçta bu sonradan yaşam biçimimiz oluyor. Şimdiden ilgi duyduğunuz alanları belirleyin ve sizi tanıyan insanlarında sizin özelliklerinizle ve karakterinizle ilgili verdikleri ipuçlarını kaçırmayın.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?Teşekkür ediyorum böyle güzel bir girişimde bulunduğunuz için. Derginizin nice sayılarını görmenizi diliyorum.

Tüm dünya gençliğine bir tavsiyede bulunmanız gerekirse ne tavsiye ederdiniz?Kendinizi her anlamda yetiştirmeye çalışın.

Page 72: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRENCİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 68 > 69

“EMİN OLUN, LİSE ÇOK HIZLI GEÇECEK...”Sevgili dokuzuncu sınıfa giden kardeşlerim.Bunu size liseyi bitirmek üzere olan bir abiniz

olarak yazıyorum.Ortaokul nasıl geçti? Hızlı? Sürükleyici? Ya da yavaş… Emin olun, lise çok hızlı geçecek...Bunu gözünüzde şöyle canlandırabilirim: Bir an liseye kadar öğrencilik hayatınızı göz önüne getiriniz. Çok fazla şey yaşamışsınız gibi geliyor değil mi? Ama bunu bir dakika gibi kısa bir zamanda düşündünüz.Hızlı olmasın yanı sıra kimilerine göre üzücü, sıkıcı ya da mutlu, eğlenceli geçebilir. Eğer üzücü ve sıkıcı bir şekilde geçiyorsa sabredin, çünkü “Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara-2/153) Eminim sınıfınızda okula eğlence, şamata, gır gır ya da vakit geçirmeye gelmiş olanlar vardır. Bu tür kişilerle arkadaşlık etmeyin ya da mümkünse mesafeli olmaya çalışın, çünkü bu sizin başarınızı düşürmek başta olmak üzere davranışınızı ve ahlakınızı bozabilir.Bu tür kişilere yönelen dostlarınız

var ise onları bu yoldan kurtarmaya gayret edin.Son sözlerime geçmeden önce lise hayatını ortaokuldan ayıran bazı temel kurallardan bahsetmek isterim. Bunlar;1) Devamsızlık2) Disiplin suçları3) Öğretmenlere karşı davranışlarınız.Bunların en geneli olan devamsızlık sizin lise hayatınızın bitmesine neden olabilir çünkü sınıra yaklaştığınızda sorun yaşayabilirsiniz. Bunu önlemek için mümkün olduğu kadar az devamsızlık yapmaya özen gösterin.Değerli zamanınızı bu kısa sözlerimi okumaya ayırdığınız için teşekkür eder, lise hayatınızın başarılı ve bereketli geçmesini dilerim. Her şey gönlünüzce olsun. Esen kalın

Hayat ilk önce bembeyaz bir sayfada çizgilerle başlıyor. Anlamsız uzantısı olmayan ama sanki

tanyeli ağarması gibi huzur tattırabilen çizgiler... Sonra elimize gelen ilk boyayla engellere rağmen boyamaya çalışıyoruz. Üşeniyor muyuz, yoksa hiç bilmediğimiz renkleri kullanırken taşırmaktan mı korkuyoruz?Buna rağmen biz hür olmayı seviyoruz. Bizleri mutlu eden şeyin bitmesini istemiyoruz. Buna rağmen sonsuz olmadığını bildiğimiz halde hiç bitmeyeceğini sanıyoruz. Bizler hatalarımız olsa da kabullenmeyi öğrendik. Minik ellerle büyük hayatları çizmeyi öğrendik. Biz bu hayatta yalnızlığın ellerini tutup hayatın sadece bir kaç cümleden ibaret olduğunu öğrenip sendeleyerek

yürüdük.Hatalarımızı kabul ediyoruz ama düzeltmeden yolumuza devam ediyoruz.Her solukta anın tadını çıkarmayı seviyoruz.Bizler mantığımızı, kalbimizi biliyoruz.Boya kullanmayı sevmiyoruz çünkü insanların ne renk olduğunu hala çözemiyoruz.Her şeyi kusurlu yapıyoruz ama çıkarlarımız için her şeyin en iyisini yapıyoruz. Özgürlüğümüz için can yakmayı biliyoruz.Biz insana doğruyu öğretmedikleri için yanlışı doğru biliyoruz.

A. Sedat AKCA12-A

Berna KAFTAR9-A

ORTAOKULDAN LİSEYE…

İNSANLAR VE HAYATLAR“MİNİK ELLERLE BÜYÜK HAYATLARI ÇİZMEYİ ÖĞRENDİK.”

Page 73: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Ludwig van Beethoven 1770 yılında Almanya’da dünyaya geldi. Beethoven’ın babası Johann da

saray müzisyeniydi. Henüz dört (4!) yaşındayken ilk piyano dersini babasından aldı. Babası katı bir insan olduğundan çocuğunu çok zorluyordu. Dört buçuk (4.5!) yaşındayken ve parmakları bile piyanoya yetişmeyen bir çocukken bazen piyano üstünde gözyaşına boğuluyordu. Kimse tahmin edemese bile çocuğun geleceği belliydi.Babasından ilk müzik eğitimini aldıktan sonra dokuz (9!) yaşındayken 1779’da Christian Gottlob Neef ile çalışmaya başladı. İlk bestesi on üç (13!) yaşındayken 1783’te hocasının yardımıyla yayımlandı. Annesinin vefatından sonra Beethoven Viyana’ya taşındı ve ölümüne kadar orada yaşadı. 1794’e dek Viyana aristokrasisi içindeki müzik aşıklarına saraylarda ve özel toplantılarda çaldı. 1795 yılına kadar halka açılmamıştı. Başta bir piyanist ve öğretmen olarak duyurdu adını ve kısa zamanda üne kavuştu.1798 yılında, yirmi sekiz (28) yaşında işitme problemi yaşadı. Bu tarihten itibaren 21 yıl boyunca insanlarla iletişim kuramadı Ancak 1819 yılına geldiğinde insanlarla yazışarak iletişim kurmaya başladı. Bu 21 yıl boyunca çekilen yalnızlık derin acılar yaşamasına sebep oldu.Beethoven tüm senfonilerini işitme probleminden

sonra yazması büyük dikkat çekmiştir. Beethoven ömrü hayatı boyunca hiç evlenmemişti.Kardeşi ile 1826’da yaptığı tatil dönüşünde siroz hastalığına yakalanmış, yataktan kalkamamıştır. 26 Mart 1827’de hava iyice soğumuştu. Yağmur yağarken Beethoven’ın odası birden şimşek ışığıyla aydınlanmış ve ünlü bestekar gözlerini ebediyete kapamıştı. 30.000 kişinin katıldığı cenaze töreninin ardından Wahring mezarlığına defnedildi. 1888’de ise naaşı viyana merkez mezarlığına aktarıldı. Kendisinin bestelediği Ay Işığı Sonası ve Türk Marşı’nı çok beğendim Dinlemenizi tavsiye ederim...

“KENDİSİNİN BESTELEDİĞİ AY IŞIĞI SONASI VE TÜRK MARŞI’NI ÇOK BEĞENDİM DİNLEMENİZİ TAVSİYE EDERİM...”

Bahar ÇATKIN11-A

AİLENİZİN MÜZİSYENİ: BEETHOVEN

Page 74: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 70 > 73

RÖPORTAJ: İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ÇEVİRİBİLİM BÖLÜMÜ ALMANCA ANABİLİM DALI BAŞKANIDOÇ. DR. NECDET NEYDİM

“SADECE KONUŞUYOR OLMANIZ, SADECE KENDİNİZİ İFADE EDİYOR OLMANIZ O DİL BİLDİĞİNİZİ GÖSTERMEZ. KÜLTÜREL ART ALANA DA HAKİM OLMAK GEREKİR.

EZBER SADECE HAFIZA İŞİDİR. KENDİ KÜLTÜRÜNÜZÜ İYİ TANIMAZSANIZ, TÜRKÇE KONUŞUYOR OLMANIZ, TÜRKÇEYİ BİLDİĞİNİZİ GÖSTERMEZ.”

Buse KARANFİL 11-A / Semih AKDOĞAN 11-I / Aleyna PEHLİVAN 11-I / Halil İbrahim KIZILDAĞ 12-B

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

NECDET NEYDİM:1955 yılında Ödemiş’te doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini Ödemiş’te İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu Almanca Bölümünü bitirdi. Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu (1979–1981), M. E. B. İstanbul Yabancı Diller Yüksek Okulu (1980–81), İ. Ü. Basın Yayın Yüksek Okulunda (1983–88) ve Devlet Konservatuarında (1990–1995) öğretim görevlisi, İ.Ü. Yabancı Diller Bölümünde (1985–2003) okutman olarak çalıştı. Yüksek lisansını Edebiyat Fakültesinde Çeviri Kuram ve Uygulamaları Anabilim Dalında tamamladı (1992–96).

Necdet Neydim’in Almanca’dan yaptığı şiir çevirileri pek çok dergide yayımlandı. Alman ve Avusturya Çocuk Edebiyatı yazarlarından çeviriler yaptı. Münih Uluslararası Gençlik Kütüphanesinde üç ay araştırmalarda bulunan Necdet Neydim’in Çocuk ve Gençlik Edebiyatına dönük şiir, öykü, roman ve araştırma kitapları bulunmakta.

Alman Dili Eğitimi Çeviri Kuram ve Uygulamaları Bilim Dalında 2000 yılında doktorasını tamamlayan Necdet Neydim, 2003 yılından beri Almanca, İngilizce ve Fransızca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dallarında kültür derslerinin yanı sıra Metin İnceleme, Metin Yazarlığına Giriş, Karşılaştırmalı Edebiyat, Yazılı Anlatım, Karşılaştırmalı Dilbilgisi, Biçem Söylem Çözümlemesi, Çeviribilim Alanları, Terimbilgisi, Temel Çeviri Becerileri, Formasyon, dersleri vermiş ve vermektedir.

Neydim, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde iki yıl Çocuk Edebiyatı ve Çeviri Çocuk Edebiyatı; Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Çeviri Bölümü Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalında bir yıl Karşılaştırmalı Edebiyat ve Çeviride Özel Alanlar Edebiyat dersleri verdi.

ÇIKEDAD’ın (Çocuk ve İlkgençlik Kültürü ve Edebiyatı Araştırmacıları Derneği) kurucu başkanı ÇAM (Çocuk Araştırmaları Merkezi) kurucusu, Çocuk Hakları Koalisyonu kurucularından, Çocuk İhmal İstismarını Önleme Platformu Medya Grubu kurucularından, ÇGYD (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği) yönetim kurulu üyesi, TÇYOV (Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı) yönetim kurulu üyesi.

Page 75: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Merhaba.Merhabalar hepiniz hoş geldiniz öncelikle. Hakikaten üniversitede bu alana heves eden arkadaşlarla birlikte olmak çok heyecan verici.

Bize kendinizi tanıtır mısınız diye sormayacağız, çünkü öz geçmişinize bakarak gayet başarılı bir eğitim öğretim hayatınızın olduğunu gördük. Okurlarımızda zaten bu röportajın başında bu bilgilere ulaşmış olacaklar. Bu sebeple daha evrensel bir soru soracağım. Neden yabancı dil öğrencisisiniz ve yabancı dil okumanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyor musunuz? Neden yabancı dil öğrencisiyim? Aslında onun hikayesi ilginçtir. Ben özel okulda okumadım. İzmir’in Ödemiş ilçesinde okudum. Ve oradan İstanbul’a geldim. Benim yalnız şanslı olan yanım iyi bir Almanca hocamın olmasıydı. Çok sevecen birisiydi ve Almancası iyi olan 4-5 arkadaş olarak bize her akşamüstü okuldan çıktıktan sonra ders verirdi. Öyle bir yolculuk oldu. Ayrıca ben fen mezunuyum yani lisede fenden mezun oldum. Ama edebiyat keyfim vardı, dilden hoşlanıyordum. Almanca üzerinden hayatın devam etmesi benim tek başına İstanbul’a gelmiş bir insan olarak ve ondan sonra üniversite bittikten sonrada hayatımı sürdürebilmem açısından dil bilmem çok işe yaradı. Ayrıca sayısal mezunu olmuş olmam da yararlı oldu. Üniversite bittikten sonrada Almanca, Matematik, Fizik, Kimya dersleri verdim. O da benim hayatı sağlam sürdürebilmem için müthiş avantajlarımdandı.

Siz Almanca eğitim gördünüz. Şu anda lise çağında yabancı dil ağırlıklı eğitim gören öğrencilerin büyük bir kısmı İngilizce eğitim görüyor. Hatta Almanca eğitim görecek bölümü bile İngilizce sorusu çözerek kazanıyor. Bir dili diğerinden ötekileştirmek için sormuyoruz. Gerek İngiliz ve Amerikan, gerek de Alman kültürüne hakim biri olduğunuzu yaptığınız çalışmalardan öğrendik. Bizim merak ettiğimiz şey, dilin kültürle olan ilişkisi. Bu ikisi arasındaki ilişki nedir?Öncelikle iyi bir yabancı dil, iyi bir ana dil gerektirir. Yani dilin kültürle olan ilişkisi dediğimiz zaman siz

kendi ana dilinizi ve dilinizin gelişmesini sağlayan ona güçlü bir art alan sağlayan bir şeyde o dilin içerisinde olan kültürel birikimdir. Sadece konuşuyor olmanız sadece kendinizi ifade ediyor olmanız dil bildiğinizi göstermez. Dil sizin doğumunuzdan itibaren gelişim süreci içerisinde çevreden etkilendiğiniz gülüşünüzdür, bedensel hareketinizdir, kültürel anlamda gösterdiğiniz tepkilerdir ve bunları ifade edebilme etme biçiminizdir. Her dilin kendi içerisinde yatan kültürel art alan çok farklı şeyler içerir. Yani siz kendi kültürünüzü iyi tanımazsanız, Türkçe konuşuyor olmanız, Türkçeyi bildiğinizi göstermez. Bütün kültürel art alanını güçlü bir biçimde bilmeniz gerekir. O zaman o bilgi birikimi sizin farklı kültürleri, farklı dilleri tanıma, öğrenme, keşfetme merakınızı da arttıran bir şeydir. Bütün bunları becerebildiğiniz zaman yani farklı alanlara, farklı dünyalara, farklı kültürlere gittiğiniz zaman siz dünyayı keşfetmiş olursunuz.

Akranlarımızın çok büyük bir kısmı dil öğrencisi değil. O sebeple kendi dilimize yani Türkçeye odaklı bir soru yöneltelim. Pek çok kültürü bilen biri olarak, az önceki sorumuzla ilişki kurmanız gerekirse, biz gençlerin Türkçeye, kelime ve gramer yapısı açısından hakim olması sizce ne kadar önemli.Gramer bilgisi sizin düzgün cümle kurmanızı sağlayabilir ama o düzgün cümle dediğiniz şey estetik bir cümle olmayabilir. Çok kelime biliyorum ve benim dilim zengin, düzgün cümle kuruyorum ben dili çok iyi konuşuyorum diyemezsiniz. Yani şöyle söyleyelim bir araba kullanmanın nasıl olduğunu bilirsiniz. Ama arabanın direksiyonuna geçtiğiniz zaman onu kullanamazsınız. O bir reflekstir. Dil de bir reflekstir. Dil sizin bütün biriktirdiklerinizdir. Yani siz konuştukça, kendinizi ifade ettikçe, duyduklarınızı anlamaya çalıştıkça ve o sözcükleri biriktirip siz de ifade etmeye başladıkça gelişen bir şey. Sermayenizi kullanabilmeniz gerekir. Dil kullanabildiğiniz bir şeydir. Siz yazmayı, konuşmayı, paylaşmayı, okumayı, ritmi seveceksiniz. Dil bir ritimdir çünkü dil bir müziktir. Yani iyi bir dil kendi içinde müziktir, ritimdir ve bütün bunları kendi içinde taşır. Tekrar söylüyorum ezberlemekten söz etmiyorum. İçselleştirmekten söz

Page 76: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

RÖPORTAJ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 70 > 73

ediyorum. Ezber sadece bir hafıza yeteneğidir. Oysa içselleştirmek dediğiniz zaman siz onu hayatınızın bir parçası yapmış olursunuz. Ve kullandığınız zaman tadına varırsınız.

Karamsar bir tablo çizmek istemeyiz. Yine de, akranlarımızın büyük bir kısmının kitap okumadığını söyleyebiliriz.Aslında ben orda gençlere ve çocuklara haksızlık yapmak istemiyorum. Aslında o biraz yetişkinlerin kendine hesap vermemek için ötekileri suçlamak kolaycılığı diye düşünüyorum. Şimdi evet yani çocukların okumadığı iddiası diye bir şey var ama her sene okuduğunuz bitirmek zorunda kaldığınız en az 4-5 tane test kitapçığı oluyor değil mi? Üstelik kalın kitaplar. Peki siz onları okuyor musunuz? O k u y o r s u n u z . Her satırını okuyor musunuz? O k u y o r s u n u z . Her soruyu çözüyor musunuz? Çözüyorsunuz. Peki ben size okumuyorsunuz diyebilir miyim? Hayır, diyemem. Ben sizin bütün hayatınızı yani ergen genç döneminizi sadece o test çözmelerle işgal edersem ve sizi onlara yöneltirsem ve onlardan başka bir hayat size sunmazsam ben size nasıl okumuyorsunuz diyebilirim ki? Almanya’daki sistemle öğrenciler 19 yaşında liseyi bitirirler. Hemen üniversiteye alınmazlar. Sistem onlara şunu söyler: “Hemen seni üniversiteye almıyorum. Hangi ülkeye gidersen git orda çalış, gez, dolaş, ne yapıyorsan yap, bana bir birikimle gel yani sosyalleş bir yerde çalış, bir şeyin üretimine katıl, insanları gör bunları yap ondan sonra gel üniversiteye.” Yani siz o testlerle boğulmuş bir hayatın içerisinde okumak…Edebiyat okumuyor dersek o zaman adını koymuş oluruz. Şiir, hikaye, deneme, roman yoksa, keyif de yoktur. Hayatın anlamı da yok demektir.Bizde okumaya yönlendiren Türkçe derslerinde genellikle kitap listesi veriyor, çocuklar bunları gidin

okuyun diyorlar. Okuduğunuz metinin size ana fi kri sorulur, sadece ana fi kri sorulan kitap okunmuş kitap demek değildir. Kızların daha fazla kitapla haşir neşir olduğu bir süreç var. Bu aslında daha önceden de böyledir. Çünkü kızlar zeka yapısı itibariyle daha erken olgunlaşır ve gelişir. Erkekler biraz daha geç olgunlaşan vatandaşlardır.

Mütercim tercümanlık alanında (Çeviribilim de diyebiliriz) akademik eğitim almak isteyen yabancı dil öğrencileri var. Bu bölümü

seçmek isteyen arkadaşlarımızın olmazsa olmaz üç ana kriteri ne olmalı?Biz bir kere dil puanıyla alıyoruz. Dilinin iyi olması lazım. Az önce tartıştığımız konu okuma kültürüne gerçekten sahip olmaları gerekir. Bütün donanımınızla gelmeniz lazım. Yola çıkacaksanız gereklerini yerine getirmeniz gerekir. Eğitim sürecinde her zaman eksiklikler t a m a m l a n a b i l i r ama eğitim süreniz de uzar. Öncelikli kural dil. İkinci kural okumaktır. Onun dışında yapmak istediğiniz şeyden v a z g e ç m e d i ğ i n i z

sürece yaparsınız.

Bu bölümü kazana öğrencilerin kendi alanlarıyla ilgili yabancı dillere tamamen hakim olduklarını söylemek doğru olur mu?Tamamen hakim olduklarını söylemek doğru değildir. Ben bile tamamen hakim değilim. Böyle bir iddiada bulunamam çünkü dil o kadar geniş ufka sahip bir alan ki yani uzmanlık alanı denilen şeyler ortaya çıkar.Okurlarımızın röportaj öncesi kısımda gördüğü üzere, “Çocuk ve İlk gençlik Kültürü ve Edebiyatı Araştırmacıları Derneği, Çocuk Araştırmaları Merkezi, Çocuk İhmal İstismarını Önleme Platformu Medya Grubu, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği” gibi çocuk ve gençlere

Page 77: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

yönelik pek çok oluşuma önayak olmuşsunuz. Her ne kadar kendimizi çocuk olarak görmek istemesek de, bu bizi çok sevindirdi. Gençliğe verdiğiniz bu önemin kaynağı nedir?Bütün hayatımı adadığım alan çocuk ve gençlik alanı. Gece yattığım zaman işte onunla ilgili ne yaparım şeklinde düşünceler aklımda oluyor. Yani kendimi övmek içinde söylemiyorum ama bu bir tutku. Sevmediğiniz bir şeyi yapmamak gerekir. Bu benim severek yaptığım bir alan.Benim yalnız muzur bir yanım var. Konuşmayı severim. İnsanlarla iletişim kurmayı severim. Böyle olunca da öğrencilerim bana pek çok şey anlatmaya başladılar. Dertlerini dinlerken ben bu alanda ne yaparım soruları oluşmaya başlayınca ilk Çocuk Edebiyatı çevirisiyle başladım. Çünkü bizim çocuk edebiyatımız tamamen didaktik bir edebiyattır. Yani hala değerler sistemini içermesi gerekir. İlkokullarda kitap seçimleri bu yönde yapılırdı. Hep şunu düşünürüm: “Yalan söyleme,” demek için yalan söylenmeyen bir kitap yazmak gerekmez. O zaman ne yaparsınız? Sadece siz yalan söylemezsiniz. Ama çocuk ya da genç için eğer bir okuma süreci gerçekleşecekse onların hayatına dokunan metinlerin olması çok daha önemlidir. Çocuk ve gençlik için üniversitede de bir araştırma merkezi kurmak istiyoruz. Bunu gerçekleştirirsek yoğun bir çalışma içine gireceğiz.

Dergimiz için fantastik eser veren iki yazar büyüğümüzle bir editör ve birde çizer abimizle röportaj yaptık. Sizin de genç edebiyatından uzak olmadığınızı öğrendiğimizde sevindik. Çocuk ve Gençlik Edebiyatı İnceleme Araştırma ve Eleştiri Dergisini internet sitesinde fantastik edebiyatı üzerine kaleme aldığınız bir makalenize denk geldik. Fantastik edebiyatı yere göğe sığdıramadığınızı gördük. Aynı makalede dünyaca en ünlü fantastik eserlerden biri olan Yüzüklerin Efendisinden bahsedilmiş. Tolkien’in yarattığı ve Batı Kültürüyle ve Medeniyetiyle iç içe olan bu hayali dünyanın tüm okura tanıdık geldiğini söylemişsiniz. Kendi kültürünüzün bir unsuru olarak Tepegöz’ün ise aynı insanlara maalesef

tanıdık gelmediğini yazmışsınız. Türkiye yavaş yavaş kendi kültürel özünü kaybediyor mu?Bu metnin bütününde bir yanlış anlaşılma var. Tepegözün ve Tolkien’in değinildiği bölüm İsmet Berkan’dan alıntıdır. Köşe yazısında bunlardan söz ediyordu. Ben fantastik edebiyat çalışmasında daha derinine bakarsanız makalenin fantastiğin edebiyata yönelme açısından önemli işlevlerinin olduğunu ama fantastiğin hem olumlu yanları olduğu gibi hem de kültürel sapmalara yol açabilecek bir takım yan etkilerinin olabileceği konusunda kaygılarımı belirttim orada. O önemli bir noktadır. Fantastik, evet. Çünkü fantastiğin hoş yanı şudur: Fantastik edebiyat gerçekliği gerçek üstüne taşır. Siz gerçek hayatta karşılaşmaktan korktuğunuz şeyleri gerçeküstü düzlemde imgelerle görürsünüz, karşılaşırsınız ve korkmadan onların içerisinde dolaşırsınız. Fantastik edebiyatın özel ve güzel yanı budur ama fantastik edebiyatta sizin bilinçaltınızda çok başka şeyler de sokulabilir. Mesela fantastik masallardan çıkmıştır. Masallarında mesela sorgulanmaksızın benimsenen rol modelleri vardır.

Tüm dünya gençliğine tek bir tavsiyede bulunmanız gerekirse ne önerirdiniz?Birbirinize tahammül etmeyi öğrenin. Hoşgörünün aksine, tahammülde değişme beklentisi yoktur. Değişsen de değişmesen senin varlığını, kimliğini sorgulayamam. Ama yok da edemem. O nedenle ben seni değiştirmeden saygı duyabiliyorsam -ki sevmek de zorunda değilim- o zaman bütün insanlar etrafındaki insanların varlığını olduğun gibi kabul edecektir. Zamanla daha huzurlu oluruz.

Zaman ayırdığınız için ne kadar teşekkür etsek az. İnşallah arkadaşlarımızdan bazıları öğrenciniz olma şansını yakalarlar. :)İyi olur. Beklerim. :)

Page 78: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 74 > 76

“Ölüm ne kadar ciddi ve gerçekse, hayat da o kadar ciddi ve gerçektir.Ve o hayatın iki yüzü vardır. (…)Biri sana bakar.Diğeriyse,zaten sensindir.”-Muammer DEREBAŞI

Hafi f bir çınlama… “Baba?.. Babacığım?!” Sessizdi çığlığım. Yutamadığım, soğuk bir his parçasıyla tıkalıydı boğazım. Ciğerlerime çekemezsem hayatı, nasıl

haykırabilir, beni muhafaza edene sesimi nasıl duyurabilirdim? Beni hissedebilse; hissettirebilsem varlığımı herhangi bir duyusuna, her zamanki gibi sarmaz mıydı beni güçlü kollarıyla? Haykırıyorum kendimce. Ses tellerim titreyemiyor bile. Gözlerimin buğusu görüşümü bulandırmazdan, şuurum yitip gitmezden evvel anlıyorum. Bu onu son görüşüm. Toprak zemin beni kucaklıyor usulca. Hafi f bir çınlama… …ve uyanıyorum. Dizlerim karnımda, ellerim ise kenetlenmiş birbirine. Boğazım kurumuş. Terden yüzüme yapışmış saçlarımı düzeltiyorum. Hıçkırıklarım seyrelirken doğuyor güneş penceremden içeri.

Harun İÇÖZİngilizce Öğretmeni

YİTİK HAYAT

“SIRF BU YÜZDEN HİÇ DOĞMAMIŞ OLMAYI YEĞLEDİM

BİR ÖMÜR. YAŞAMI BANA SORANIN OLMAYIŞI DA YÜKÜMÜ HAFİFLETMEYE YETMEDİ.”

Page 79: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Uyuyamam artık. Kalkıyorum. Soğuk bir duş ve basit bir kahvaltı sonrası sokaklara bırakıyorum kendimi. Bugün bile her aklıma düştüğünde yakar yüreğimi. Nasıl bir yaradır ki yıllara meydan okuyor. Her daim genç. Simsiyah. Bembeyaz. Taptaze. Nicedir girmiyordu rüyalarıma. Bir haftadır her gece görür oldum. Uykuyu hak etmediğimi düşünüyor olmalı bir tarafım. Babama sahip çıkamadım çünkü. Tam yirmi bir yıl geçti. Yedi yaşındaki bir kız çocuğu olmak benim suçum değildi; ama suçlu bendim işte. Sırf bu yüzden hiç doğmamış olmayı yeğledim bir ömür. Yaşamı bana soranın olmayışı da yükümü hafifletmeye yetmedi. Saatlerce yürüdüm. Düşündüm. Babamla birlikte yitirdiğim hayatı; sahip olamadığım her bir şeyi, içimde dolduramadığım o hasreti, pişmanlığı, güvene ve sevgiye olan açlığımı düşündüm. Kaldırım taşları ayaklarımın altından, binalar ise geçiyordu yanımdan. Derken, bir anda, sahile çıkan o sokağın başında buldum kendimi. Toprak zemin parmaklarımın arasında. Ayaklarım her nedense yarı çıplak. Yol boyunca dizilmiş dükkânlardan onlarca insan çıkacak birazdan. “Neden?” Görmek için. Ama hiçbir şey yapmayacaklar. Sadece bakacaklar. “Babanın zamansız gidişi mi, yoksa onsuz yaşamak zorunda kalışın mı içini kemiren?” O benim her şeyimdi. Küçüktüm. Çaresiz. Güçsüz… Elimden ne gelirdi? Hiçbir şey! Ama suçlusu benim. O aptal oyuncakla oynamasaydım yaşıyor olurdu. O daracık sokakta yerde sere serpe yatmıyor olurdu, anlıyor musun?! Bir de o insanlar var… Topunun canı cehenneme! “Ne oluyor anlatsana.” Tam önümde küçük bir kız çocuğu elinde çemberiyle koşuyor. Babasıyla almışlar bu oyuncağı. Çok seviyor. Çemberi önünde, değneği elinde... Güneşe doğru koşuyor. Babasına doğru sürüyor çemberini. Ne kadar güzel kullandığını göstermek istiyor. Etrafı net seçemiyor. Işıktan gözleri yanıyor, yaşarıyor. “Nereden biliyorsun? Hem, kim bu çocuk? Tanıyor musun ufaklığı?” Hayır tanımıyorum! Sadece biliyorum işte. Beni görmüyor. Babasına odaklanmış, başka bir şeye baktığı yok. “Adamı görebiliyor musun peki?” Elbette. Ondan gözümü ayırdığım yok ki! “Ne oluyor şimdi, anlatsana.”

Adam yere yığılıyor. Küçük, oyuncağını bırakıp, dışarı çıkıp babasına koşuyor. Çığlık atmak istiyor, başaramıyor. İnsanlar… Dükkânlardan insanlar çıkıyor. Yardım etsenize! Ne duruyorsunuz?! “Sakin ol. Çocuk nereden çıkıyor dedin?” Oyuncağından! “Nasıl, anlatır mısın?” Bilmiyorum! Çıkıyor işte içinden!.. “O küçük oyuncak çemberin içinden nasıl çıkıyor anlatır mısın?” Bilmiyorum. Çıkıyor işte! Çıkıyorlar! Çık! Çık kafamın içinden! Hafif bir çınlama… …ve uyanıyorum. Yatağımda yalnızım. Boğazım kurumuş. Terden yüzüme yapışmış saçlarımı düzeltiyorum. Hıçkırıklarım seyrelirken, güneş giriyor odamdan içeri. O anda, fark ediyorum sandalyede oturanı. Babamı. Sevinç çığlığı atıp sarılıyorum boynuna. Defalarca öpüyorum. O ise sakin, sarıyor beni güçlü kollarıyla. Özlemiyle yanıp tutuştuğum güven duygusu ile sakinleşiyorum. Akan gözyaşlarımın dizginleri artık huzurun elinde. “İyi misin?”İyiyim babacım. Sen varsın ya… Yeter bana. Öylece sarılıyoruz. Lülelerim, babamın parmakları arasında eğleşiyor. Kirli sakallar batıyor alnıma konan her bir öpücükle. Yedi düvele meydan okuyabilirim o yanımdayken. Adı mâlum olan o histen… Beni ne kadar çok özlediğini söylüyor. Susuyorum sadece. Gözlerinin içine bakıp gülümsüyorum. Neden sonra ayağa kalkıyor ve beni pencereye götürüyor. Göstermek istediği bir şey olduğu açık. Arka bahçeye bakar pencerem. Bir iki ağaç, bakımsız çimler ve birkaç parça çöp… Farklı ne olabilir ki? Tülü aralıyor. Gördüğüm şey… Gerçek olamaz. Kaçmak istiyorum, bırakmıyor elimi. İçimi ısıtan bir sesle teskin ediyor: “Korkma. Ben yanındayken asla...” Kabul ediyorum dinginliği. Artık korkuya yer yok hayatımda. Babam var nasıl olsa. Yine de isteksiz, kaçamak bakışlar atıyorum. Küçük kare bir pencereymiş meğer. Pencere gibi, odam da farklılaşıyor yavaşça: Daha siyah ve daha kesif bir hal alıyor. “Ne görüyorsun, söyler misin?” İtiraz etme zamanı geçtiğinden beri odamda değilim, bunu anlıyorum. Kokusu bile değişik buranın… Küçük bir kız çocuğu görüyorum. Birine, babasına doğru koşuyor. Elindeki oyuncağını

Page 80: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

ÖĞRETMEN >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 74> 76

çeviriyor bir yandan. Ortalık tenha. Kimseler yok. “O çocuğu anlat bana.” Deniz meltemi saçlarını savuruyor. Tıpkı ufuktaki bayrağa yaptığı gibi… Parmak arası bir sandalet giymiş. Ayak parmakları arasındaki kum taneciklerini hissediyor… “Başka?” Kız, babasına doğru koşuyor. Çemberini sürüyor bir yandan. Güneş ışığı gözlerini alıyor. Yaklaşınca, babası yere devrilecek. Kız çemberinden çıkıp babasının yanına gidecek ve bayılacak. Dükkânlardan gelenler ise hiçbir şey yapamayacak! “Nereden biliyorsun?” Biliyorum işte. Kaç kere gördüm. Kaç kere yaşadım tahmin bile edemezsin… Elimden tutuyor babam. Karanlık odadan çıkıyor, meskûn merdivenlerden iniyor ve sokağa varıyoruz. Kalabalık, çocukla adamın etrafını sarmış. Sessizler. Geldiğimizi görünce önümüzden çekiliyorlar. “Bak,” diyor babam. “Dikkatle bak.” Sonra elimi bırakıyor ve bir iki adım geri çekiliyor. Yerde baygın yatan kızda artık gözüm. Tanıdık bir siması var. Küçüklük fotoğrafl arımdan fırlamış gibi. O yaşlardaki ben gibi. Küçüklüğüme bakıyorum sanki… Derken yerde baygın yattığı halde yaşlanıyor, genç bir kız halini alıyor. Büyüyor daha da. Ben oluyor sonra. Aynaya bakar gibi hissediyorum. Ama farklı. O yerde. Baygın. Korkuyorum. Arkama bakıyorum, kimseyi göremiyorum. Yerde yatan babası ise, babam, babam oluveriyor. Ağırlık boğazımda bitiyor. Yutamıyorum. Babam yerde. Ben yerdeyim. Başım dönüyor. Geriye sendeliyorum. Bir şey belime çarpıyor. Dönüp bakıyorum. Beyaz bir araba… Gerçeği o anda idrak ediyorum.

“Çemberin içinden nasıl çıkılır anlatır mısın?” Çember değil!.. O bir araba. Az önce benim sürmekte olduğum araba… Nefes alamamaya başlıyorum. Nemli havayı reddediyor benliğim. Gözlerim kararıyor. Bayılmadan evvel tattığım o gerçeği kavrama anı ise her nedense huzur veriyor. Hafi f bir çınlama… …ve uyanıyorum. Gözlerimin aksine, boğazım kurumuş. Öyle bitkin, öyle hissizim ki, başucumdaki doktor kılıklı adamı görünce tepki bile veremiyorum. Sadece elindeki ucu çatallı demir parçasına odaklanabiliyorum. Yaydığı hafi f çınlama sesi soluyor, yok oluyor. Sonra annem geliyor başucuma. Saçlarımı düzeltiyor. Terden birbirine yapışmış saç tellerim, alnımdan ayrılmamakta ısrarlı. “Nasılsın yavrum?” diye soruyor. “Nasıl hissediyorsun?” Cevap veremiyorum. Uyuşukluk… “Hastamızı rahat bırakalım da dinlensin,” diyor doktor. Sesi hemen tanıyorum. Kâbuslarımda bana sorular soran o lanet ses… “Hipnoza direnci kırmak için verdiğimiz ilacın etkisinden çıkması zaman alır. Gelin odama geçelim. Hemşiremiz, ilacın etkisi geçene kadar kızınıza refakat edecek.” Sis perdesi dağıldıkça kafamdaki bulmacanın anahtar cümlesi de çıkıyor açığa. Babam öldüğünden beri bu psikiyatri kliniğinde yatıyorum. Geçen mayıs ayının son haftası, yirmi sekiz yaşına bastığım gün… …Babamı öldürdüğüm gün.

(Mühür Edebiyat Dergisi 40. Sayı)

Page 81: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

KİTAP OKUMA LİSTELERİNDEN BIKTIK! (AMA BU LİSTE FARKLI :)BU KİTAPLARI BİZ OKUDUK, ARAŞTIRDIK VE BEĞENDİK. GENÇLERE YİNE BİZ GENÇLER ÖNERDİK. DERS İÇİN YA DA NOT ALMAK İÇİN DEĞİL, ZEVK ALMAK İÇİN OKUYACAK KİTAP ARIYORSANIZ, BU LİSTEYE GÖZ ATIN DERİZ. ÇEŞİTLİ TÜRLERDE GÜZEL KİTAPLARI BİR ARAYA GETİRDİK.

Kuran-ı Kerim (Türkçe Meali)Vahiy Gönderen: Allah-u Teala (c.c.)Vahiy Alan: Hz. Muhammet (s.a.v.)Kitap Haline Getirten: İlk Halife Hz. EbubekirKitap Halindeki Kuran-ı Kerim’i Çoğalttıran: Üçüncü Halife Hz. Osman

Hedef Kitle: (Bu satırları okuyan sen dahil ey okur!) Tüm insanlık“Elhamdülillah Müslümanım,” diyen her iman sahibi kişi, bizzat Allah-u Teala tarafından biz kulları için indirilen Yüce Kitabı okumalıdır. İmam Hatip Lisesi öğrencileri olarak öncelikli vazifemiz Kuran-ı Kerim’i anlamak ve emirlerini hayatımıza geçirmektir. Bu noktada tüm arkadaşlarıma ve büyüklerime kutsal kitabımızın Türkçe Tercümesini (Mealini) okumasını tavsiye ediyorum. (İsmail AYAR 10-G)

Hz. Muhammed’in Yaşam ÖyküsüFatih OKUMUŞTimaş Yayınları

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Mısır el-Ezher Üniversitesi mezunu Fatih Okumuş, Türki-ye’de ilk kez genç okurlara özel olarak peygamber efendimizin hayatını roman şeklinde kaleme aldı. Peygamberimizin hayatını akıcı ve temiz bir anlatımla yazmış. Rahat okunuyor ve sıkılmadan Hz. Mu-hammed’in hayatını bir çırpıda okuyorsunuz. Diğer kitaplardan farkı, bizim için kaleme alınmış olması. Peygamberimizi gençlere, gençlerin diliyle anlatıyor. Ders kitabı tadında sıkıcı kitaplardan bıkanlar için ideal. (Dilara HAZIROĞLU 11-I)

Müslümanım Diyen Bir İnsan Niçin Namaz Kılmak İstemezFeyzullah BİRIŞIKKarınca Polen Yayıncılık

Kitabın kapağındaki yazıyı okuyunca dikkatimi çekti. Sayfayı çevirip giriş bölümünü okuyunca yazar bizlere yani gençlere namazın önemini, en önemlisi de devlet dairesinde çalışanlardan, öğrencisinden çalışanından, işsizinden, ev hanımından ve toplumun hemen hemen her kesiminden namaz kılmama sebepleri hakkında bilgi veriyor. arka kapakta namaz kılmama sebeplerini okuyunca yaptığınız hata-ların farkına varacaksınız. Okuyup merak ettiniz mi hiç? Merak ettiyseniz eğer, kitabı alıp okuyun ve içindekiler hakkında merakınızı giderip, bilgi sahibi olup, yaptığınız hataların farkına varıp o hatayı bir daha yapmamak üzere o hatadan dönün. (Ece BAL 11-D)

SimyacıPaulo CoelhoCan Yayınları

Altı çizile çizile okunması gereken muhteşem bir hikaye. Roman, yüreğinde çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için bir klasik kimliği kazanmıştır. Simyacı, İspanya’dan kalkıp Mısır Piramitlerinin etekle-rinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago’nun masalsı yaşamının felsefi öyküsüdür. Aşk, macera, gizem, heyecan, aksiyon, felsefe, huzur… Simyacı’yı okumak, herkes uykudayken şafak vakti güneşin doğuşunu beklemektir. (M. Furkan HANCIOĞLU 11-B)

Page 82: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

EĞLENCE >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

2016 77>79

Uçurtma AvcısıKhaled HOSSEİNİEverest Yayınları

Çok sadık bir çocuk olan hasan ve çok sevdiği aynı zamanda da hizmetçisi olduğu emirin hayatını anlatan kitap: İnsanın vicdanıyla yüzleştiği şaheser bir yapıttır. İşgal altındaki Afganistan’da zor zamanlarında yaşanan olaylar, dostluğun kıymetini ve sadakatin ne kadar değerli bir ölçüt oldu-ğunu okuyucularına gösterir. Mübalağa etmiyorum. Okuduğum en güzel kitaptı diyebilirim. Çünkü okuyucuyu hiç sıkmayan ve bir o kadar da iç hesaplaşmalarla sanatçının üslubunu en güzel şekilde dile getiren bu kitabı herkesin bence okuması gerekir. (Yusuf ANIK 10-E)

Yüreğim Seni Çok SevdiCanan TANDoğan Kitap

Bu kitabı tavsiye üzerine bir arkadaşımdan almıştım iyi ki almışım gözlerime sancılar girse de bir türlü elimde düşüremediğim, severek okuduğum hâlâ daha sevdiğim bir romandır. Şimdiye kadar okuduğum belki de en güzel kitaplarda biri. Ben kendimden bir şey bularak, ağlayarak okudum. Kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Herkese tavsiye ederim. (Rabia ALTUN 11-C)

EyvallahHikmet Anıl ÖZTEKİYakamoz YAYINLARI

Edebiyat hocamızın tüm sınıfa önerdiği “eyvallah” adlı kitap ilk başta dikkatimi çekmemesine rağmen, okuyan arkadaşlarımın da tavsiye etmesi üzerine, kitabı okudum. Kitap genellikle hayatın düzeni ile ilgili olması dikkatimi çekti, okudukça okuyasım geldi. Sonunun gelmesini hiç istemediğim bir kitap haline geldi. Bana bu kitabı önerdiği için edebiyat hocama ve arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ediyorum. (Davut köprü 10-G)

Yüzüklerin Efendisi (Üçleme)J. R. R. TOLKİENMetis Yayınevi

Dünya ikiye bölünmüştür, denir Tolkien’ın yapıtı söz konusu olduğunda: Yüzüklerin Efendisi’ni okumuş olanlar ve okuyacak olanlar. Yüzüklerin Efendisi yirminci yüzyılın en çok okunan yüz kitabı arasında en başta geliyor; bilimkurgu, fantazi, polisiye, çok satanlar ya da ana akım demeden, tüm edebiyat türleri arasında tartışmasız bir önderliğe sahip. Bir açıdan bakarsanız bir fantazi romanı, başka bir açıdan baktığınızda, insanlık durumu, sorumluluk, iktidar ve savaş üzerine bir roman. Bir yolculuk, bir büyüme öyküsü; fedakarlık ve dostluk üzerine, hırs ve ihanet üzerine bir roman. (Ber-ranur ÇELİK 11-C)

ÇalıkuşuReşat Nuri GÜLTEKİNİnkilap Yayınevi

Yeni başlayanlar için sabır ve umut dersleri… Fransız Lisesi mezunu Feride adındaki başkahraman nişanlısı tarafından aldatılınca İstanbul’dan Anadolu’ya gidip önce küçük bir köyde, sonra çeşitli şehirlerde öğretmenlik yapmaya başlar. İdealist bir öğretmen olması kadar deli dolu kişiliği de insan-ların dikkatini çeker, dedikodulara maruz kalır. Yılmaz. Kurtuluş savaşının izleri her yerde görülmek-tedir. Bağımsız bu kızın toplumsal hayatta karşılaştığı sorunlar, karşısına dikilen engeller, aşk acısı… Kitabın çoğu günlük şekline yazılmış. Dili çok hafif. Elinizden bırakamayacaksınız. (Buse KARANFİL 11-A)

Page 83: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

BAKALIM KAÇINI BİLİYORSUNUZ

· Hayatınızdaki problemlerden kaçmanın en iyi yolu müzik dinlemektir. (Köpek kovalarken bunu demeye ne dersiniz?) · Türk kuvvet ve zekasının yenmediği ve yenemeyeceği güçlük yoktur. (Öte

yandan, oturduğu yerden başarıya ulaşan tek canlı tavuktur! Tembelliğe bahanemiz yok…) · Vücudunuz aynı anda Adrenalin, Dopamin, Serotonin, Oxytocin ve

Vasopressin hormonlarını salgılarsa bir ayıya bile aşık olabilirsiniz. (Hmmm… Nedeni şimdi anlaşıldı! :) · Düzenli olarak çikolatalı süt tüketen öğrencilerin sınav performansı genelden 5

puan daha fazladır. · Yapılan araştırmalara göre ülkemizdeki insanların en mutlu olduğu gün Cuma

günüdür. · Birinin size bakıp bakmadığını anlamak için esneyin, karşı taraf da esniyorsa

gözleri üzerinizde demektir. (Sınavda kopya çekmeden önce denemeli :) · HAMBURGER sözcüğü Almanya’nın Hamburg şehrinden geliyor. Bu

yiyeceği Amerika’ya Alman göçmenleri tanıtmış. (Gerçi İnegöl köftesinin yerini tutmaz ama, yine de bilin istedik.) · Her 1 milyar insandan yalnızca 1 kişi 116 yaşına kadar yaşayabilmektedir. · Dünya üzerindeki arazilerin sadece % 1’i kadınlar üzerine tapuludur. · Gülmek için 14 kas, somurtmak için 43 kas hareketi gereklidir. · İnsanın tüm kanının emilmesi için 1 milyon 200 bin sineğin aynı anda

ısırması gerekir. · Papağan ve tavşan kafasını çevirmeden arkasını görebilir. · İnsan hayatı boyunca ortalama 20 kilogram ölü deri döker. (Evdeki tozların

büyük kısmını bu ölü deriler oluşturur. Cidden.) · · Kaplanların sadece tüyleri değil, derileri de beneklidir. · İnsan beyninin yüzde 80’i sudur. · Sırtüstü uyuyabilen tek canlı insandır. · Filler günde ortalama 2 saat uyur. · Fareler inanılmaz bir hızda ürer. Bir çift fareden 1.5 yıl içinde 1 milyon fare elde

edilebilir. · 1900 yılında ortalama yaşam süresi 47 yıldı. · Dünya nüfusunun neredeyse yarısı, hayatlarında hiç telefon görüşmesi

yapmadı. · Bir salyangozun diş sayısı ortalama 25.000 adettir. (Dişçi masrafını bir

düşünün!) · Bir insan, ömrünün 3 yılını tuvalette geçirir. (Akıllı cihazlarla tuvalete

girenlerinkini ikiyle çarpmak gerek…) · İleriye doğru bir adım atmak için 54 farklı kasın harekete geçmesi gerekir.

(Oysaki sınıfta kalmak için tek bir kasını kıpırdatmaya bile gerek yok!) · Öksürüldüğünde, ağızdan çıkan havanın hızı 100 kilometreye yakındır.

(Saatte 70-100 km arasında hızla esen rüzgarlara ‘kuvvetli fırtına’ denir. Çatılardan kiremit uçurur, dalları ve elektrik tellerini kopartır bunlar.) · Sivrisineğin vızıltı sesi Fa notasıdır. (Bunu okuyanların hepsi

notaları içinden saymıştır. Arkadaşınıza sorun!) · Kurbağalar bir garip kusar. Midelerini ağızlarından dışarı çıkarıp,

ön ayakları ile temizledikten sonra içeri geri sokarlar. · Devekuşlarının gözleri beyinlerinden büyüktür. · Japon balıkları gözlerini kırpmaz. Çünkü göz kapakları yoktur. · Uyanık olduğunuz zamanın onda birini gözleriniz kapalı

geçirirsiniz. · Birbirini seven iki insan, birbirlerinin gözlerine bir süre baktıktan

sonra kalpleri aynı ritimde atmaya başlar. · Mavi gözlü tüm insanların genleri, 10 bin yıl önce Karadeniz

kıyılarında yaşayan bir insana dayanır. (O kişi bu geni nereden aldı, asıl bunu sormalı!)

Page 84: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

OKUL ETKİNLIKLERİ >

SULTAN ALPARSLAN AİHL

80 > 812016

18 mart Çanakkale konulu program Kick Box Avrupa 2’ncisi Muhammer Can KUTLU

Boğaziçi Üniversitesi Gezisi Erdal Demirkıran semineri

Çanakkale Gezisi

Boğaziçi Üniversitesi Gezisi

İslam bilim ve teknoloji tarihi müzesi ziyareti

Çekilen fotolar kontrol edilirkenMehter Takımımız Öğretmenler kahvaltısı

SULTAN

ALPARSLAN

Page 85: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

Güngören Ligi Futsal 2.ncisi

Marmara Üniversitesi Gezisinden

Okul ôğrenci meclis başkanı seçimi

Uygulama mescidinde cuma namazı

10 Kasım dolmabahçe sarayı ziyareti

itfaiye tatbikat

Kutludoğum haftası etkinliğimiz

Mehter takımımız

Kutludoğum haftası etkinliğimiz

Marmara Üniversitesi Gezisinden

Okul ôğrenci meclis başkanı seçimi

Uygulama mescidinde cuma namazı

Page 86: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

İLK MEZUNLARIMIZ>

SULTAN ALPARSLAN AİHL

82 > 832016

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İLK MEZUNLARIMIZ

İLK MEZUNLARIMIZ

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İLK MEZUNLARIMIZ

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk M

ezun

larım

ız

İlk M

ezun

larım

ızİlk

Mez

unla

rımız

SULTAN ALPARSLAN AİHLİlk M

ezun

larım

ız

SULTAN ALPARSLAN AİHL

İlk Mezunlarımız

ilk Mezunlarımız

ilk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk MezunlarımızİL

K M

EZU

NLA

RIM

IZİlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk M

ezun

larım

ız

İlk Mezunlarımız

İlk M

ezun

larım

ız

İlk Mezunlarımızİlk MezunlarımızSULTAN ALPARSLAN AİHLİlk MezunlarımızSULTAN ALPARSLAN AİHLİlk Mezunlarımız

12-C

12-A

İlk Mezunlarımız12-B

Page 87: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İLK MEZUNLARIMIZ

İlk M

ezun

larım

ız

İlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk MezunlarımızİL

K M

EZU

NLA

RIM

IZİlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk Mezunlarımızİlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımızİlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ

İlk Mezunlarımızİlk Mezunlarımızİlk Mezunlarımızİlk Mezunlarımızİlk Mezunlarımız

İLK

ME

ZUN

LAR

IMIZ12-D

12-EİL

K M

EZU

NLA

RIM

IZ

12-F

Page 88: Sultan Alparslan Anadolu İ.H.L. Okul Dergisi (Yıl:2016 Sayı:2)