sİmpozyum Özet kİtabi - bezmialem · olası ventilatör İlişkili pnömoni (olası vİp)...
TRANSCRIPT
1
SİMPOZYUM ÖZET KİTABI
ARALIK 2018
2
3
İçindekiler Sayfa No
Oturum 1: Ventilatörle İlişkili Pnömoniler 4-15
Oturum 2: Kan Dolaşımı ile İlgili Enfeksiyonlar 16-25
Oturum 3: Kateter İlişkili Üriner Sistem Enfeksiyonu 26-44
Oturum 4: Cerrahi Alan Enfeksiyonları 45-55
Oturum 5: Gerçek Yaşam Öyküleri 56-71
Sözlü Bildiriler
S1-S16 72-103
4
OTURUM 1: VENTİLATÖRLE İLİŞKİLİ PNÖMONİLER
Ventilatör İlişkili Pnömonide Tanimlar
Aslıhan Demirel,
İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji AD
Ventilatör ilişkili pnömoni (VİP): Mekanik ventilasyon (MV) solunum yetersizliği
olan ve kritik hastalığı olan hastalar için gereklidir. Yapılan çalışmalara göre her yıl
300.000’den fazla hasta mekanik ventilatöre bağlanmaktadır (1, 2). Bu hastalarda
ventilatör ilişkili pnömoni başta olmak üzere hayatı tehdit eden ciddi komplikasyonlar
gelişmektedir (3-5).
VİP; entübasyon sırasında pnömonisi olmayan, invaziv MV desteğindeki hastada
entübasyondan 48 saat sonra gelişen pnömonilerdir. Hastane kökenli pnömoniler
yoğun bakım ünitelerinde en sık görülen infeksiyon iken, mekanik ventilatöre bağlı
hastalarda en sık gelişen pnömoni VİP’dir (6-9). Entübe edilen hastalarda pnömoni
insidansı 4-21 kat artmaktadır. MV desteğindeki bir hastada VİP gelişme oranı ilk
haftada her gün %3, ikinci haftada gün başına %2, üçüncü hafta ve sonrasında %1
artmaktadır (10-12). Mekanik ventilasyonda olup pnömoni gelişmeyen hastalara göre
VİP gelişen hastalarda mortalite 2-2.5 kat daha fazladır. VİP’e atfedilen mortalite
oranı %20-50’dir (13). Erken tanı, hızlı ve uygun antibiyotik tedavisinin başlanması
prognozu belirgin ölçüde iyileştirmektedir. Tanı stratejisi için tam bir görüş birliği
olmayan VİPʼin doğru bir şekilde tanısını koymak zordur.
2013 yılından önce tanımlamalar VİP ile sınırlıydı. Ancak şu anda VİP için geçerli ve
güvenilir bir tanımlama yoktur ve hatta en yaygın kullanılan VİP kriterleri ne hassas
ne de spesifiktir. Bu sebeple 2013 yılında NHSN tarafından ventilatör ilişkili olay
(VİO) surveyans tanımı algoritması geliştirilmiştir (14).
5
Bu tanımlamalar:
-18 yaş üzerindeki hastalar için geliştirilmiştir.
-Klinik tanı ve tedavi süreçlerinde kullanılmak üzere hazırlanmamıştır. Sadece
sürveyans için kullanılırlar.
-Aralıklı pozitif basınçlı soluma (intermittent positivepressure breathing - IPPB),
nazal PEEP, CPAP, hypoCPAP gibi akciğer ekspansiyon gereçleri trakeostomi veya
endotrakeal entübasyon yoluyla (Ör. ET-CPAP) uygulanmadıkça mekanik ventilatör
olarak değerlendirilmez.
-Yüksek frekanslı ventilasyon veya “ekstrakorporeal” yaşam desteğine bağlı hastalar
VİO sürveyansı kapsamı dışında tutulmuştur.
VİO Tanımları:
1. Ventilatör İlişkili Durum (VİD) (Ventilatör-Associated Condution-VAC)
2. İnfeksiyona Bağlı Ventilatör İlişkili Durum (İVİD) (Infection-related
Ventilator-Associated Complication-IVAC)
3. Olası Ventilatör İlişkili Pnömoni (Olası VİP) (Possible VAP-PVAP)
Ventilatör İlişkili Durum (VİD): Hasta ≥2 gün süreyle stabildir ve ventilatör
ihtiyacındaki azalma dönemi (bazal stabilite ve iyileşme dönemi), hastanın günlük
minimum FiO2 veya PEEP değerlerinde azalma olması ile tanımlanır. Bunu takiben
aşağıdaki oksijenizasyonu gösteren kriterlerden EN AZ BİRİ olmalıdır: 1) Günlük
minimum FiO2 değerlerinde ≥2 gün süreyle aralıksız olarak ≥0.20 (20 puan) artış
olması 2) Günlük minimum PEEP değerlerinde ≥2 gün süreyle aralıksız olarak ≥3
cmH20 artış olması. (VİO sürveyansı için günlük minimum PEEP değerleri 0-5
cmH20 arasında eşdeğer olarak kabul edilmektedir.)
İnfeksiyona Bağlı Ventilatör İlişkili Durum (İVİD): MV’nin ≥3 gün
uygulanmasından sonra ve oksijenasyonun kötüleşmeye başlamasından önceki ve
sonraki iki gün içinde aşağıdaki kriterlerden ikisi de hastada bulunmalıdır: 1) Ateş >
38 °C veya < 36°C, VEYA WBC ≥ 12,000/mm3 veya ≤ 4,000/mm3 . VE 2) Yeni bir
antimikrobiyal ajanın başlanması ve ≥ 4 gün devam edilmesi
Yeni Antimikrobiyal İlaç: Mekanik ventilasyonun en erken 3. gününde olmak
koşuluyla VİO pencere döneminde yeni başlanan antibiyotiği tanımlar. Yeni olarak
kabul edilmesi için hastanın bu antimikrobiyal ilacı başlanmasından önceki iki gün
içinde almamış olması gerekir. İntravenöz, intramusküler, sindirim sistemi, solunum
sistemi yoluyla verilmiş olması gerekir.
6
Olası VİP: VİD ve İVİD kriterlerini karşılayan hastada, MV’nin ≥ 3 gün
uygulanmasından sonra ve oksijenizasyonun kötüleşmeye başlamasından önceki ve
sonraki iki gün içinde aşağıdaki kriterlerden BİRİNİN bulunması durumu; 1. Pürülan
solunum sekresyonu ( ≥1 örnek) VEYA 2. Balgam, ETA, BAL, akciğer dokusu veya
korunmuş fırça örneklerinde kültür pozitifliği (Normal solunum yolu/oral flora, miks
solunum yolu/oral flora vb. Candida türleri ve mayalar, KNS, Enterokok üremesi
hariç)
Pürülan solunum sekresyonu:
1. Akciğer, bronş veya trakeadan gelen sekresyonlarda 100’lük büyütmede ≥25
nötrofil ve ≤10 epitel görülmesi
2. Laboratuvar sonuçları semikantitatif ise yukarıdaki değerlere eşdeğer olması
Yüksek Olasılıklı VİP: VİD ve İVİD kriterlerini karşılayan hastada, MV’nin ≥3 gün
uygulanmasından sonra ve oksijenasyonun kötüleşmeye başlamasından önceki ve
sonraki iki gün içinde aşağıdaki kriterlerden BİRİ hastada bulunmalıdır:
1) Pürülan solunum sekresyonu (bir veya daha fazla örnekten – Olası VİP için
tanımlanmıştır) VE aşağıdakilerden biri I. Pozitif endotrakeal aspirat kültürü, ≥ 105
cfu/ml veya eşdeğer semikantitatif sonuç II.. Pozitif bronkoalveolar lavaj kültürü, ≥
104 cfu/ml veya eşdeğer semikantitatif sonuç III. Pozitif akciğer dokusu kültürü, ≥ 104
cfu/ml veya eşdeğer semikantitatif sonuç IV. Pozitif korunmuş fırça örneği kültürü, ≥
103 cfu/ml veya eşdeğer semikantitatif sonuç
VEYA
2) Aşağıdakilerden biri (pürülan sekresyon gerekliliği olmaksızın) I. Pozitif plevral
sıvı kültürü (örnek torasentezle veya göğüs tüpü yerleştirilirken alınmalıdır, sonradan
göğüş tüpünden alınan örnek kabul edilmez) II. Pozitif akciğer histopatolojisi III.
Legionella spp için test pozitifliği IV. İnfluenza virus, RSV, adenovirus,
Tanımlar:
Mekanik ventilasyon dönemi (episodu): Hastanın birbirini izleyen günler içinde her
günün en az bir kısmını mekanik ventilatöre bağlı olarak geçirdiği zaman dilimini
tanımlar
Aynı yatış süresi içinde mekanik ventilasyona en az bir takvim günü ara verilip tekrar
entübe edilerek yeniden mekanik ventilasyona başlandığında yeni bir mekanik
ventilasyon dönemi başlamış olur.
7
Positive end-expiratory pressure (PEEP): Ekshalasyon sonunda ulaşılan solunum
yolu basıncının atmosferik basınçtan yüksek olduğu solunum tedavisi tekniğidir.
Konvansiyonel MV uygulanan hastalarda PEEP, hastanın oksijenasyon ihtiyacına
göre ayarlanan parametrelerden biridir.
Fraction of inspired oxygen (FiO2 ): Ortam havasının FiO2 ’si 0.21 (%21)’dir. Tipik
olarak değer aralığı 0.30-1.0 arasındadır. Stabilite veya düzelme dönemini takiben
günlük minimum FiO2 değerlerinde aralıksız olarak ≥0.20 (%20) artış olması VİD
tanımını karşılayan ikinci kriterdir.
Bazal stabilite veya düzelme dönemi: Ventilatöre bağlanan hastada FiO2 ve PEEP
düzeylerinin bozulmaya başladığı günün hemen öncesinde, en az iki gün süreyle
stabil seyrettiği veya minimum günlük FiO2 ve PEEP değerleri açısından düzelme
seyri gösterdiği dönemdir.
Bazal stabilite veya düzelme döneminin 2. günündeki PEEP veya FiO2 değeri < bazal
stabilite veya düzelme döneminin 1. günündeki PEEP veya FiO2 değeri olmalıdır.
VİD tanısı konulabilmesi için karşılanması gereken temel koşuldur.
Olay Tarihi (Date of event) (VİO Tarihi): Bazal stabilite veya düzelme döneminin
ardından oksijenlenmenin en az 2 takvim günü sürecek şekilde bozulmaya başladığı
ilk takvim gününü tanımlar (FiO2 veya PEEP değerinin tanımdaki eşik değerin
üzerine çıktığı ilk takvim günü). VİO tanımı 14 gün için geçerlidir. Birinci gün
oksijenlenmenin bozulmaya başladığı gün (Olay tarihi) olarak kabul edilir. 14 günlük
dönem bitene kadar ikinci bir VİO rapor edilemez.
Tanı için beklenmesi gereken minimum süre: VİO tanısı için hastanın en az 2
takvim günü süreyle mekanik ventilatöre bağlı olması gerekir. MV’nin başladığı gün
1. gün olarak kaydedilir. Olay tarihi olarak kabul edilebilecek ilk gün MV’nin 3.
günüdür. VİO kriterlerinin tam olarak doldurulabileceği ilk gün ise MV’nin 4.
günüdür.
VİO Pencere Dönemi: Genellikle olay tarihi, olay tarihinin 2 gün öncesi ve 2 gün
sonrasından oluşan 5 günlük süreyi ifade eder. Olay tarihi, MV'nin 3. veya 4. günü
ise, MV'nin 3. gününden önceki günler tanım kapsamına dahil edilemeyeceğinden
pencere dönemi 3 veya 4 günlük süreyi kapsar.
Günlük Minimum PEEP Değeri: Günlük minimum PEEP değerinin en az bir saat
süreyle korunmuş olması şartı aranır. PEEP değerini saatte bir kez veya daha sık
monitörize eden ünitelerde bu kural daha standart bir şekilde uygulanabilir. PEEP
değerini bir saatten daha uzun aralıklarla monitörize eden ve kayıt altına alan
8
ünitelerde, o gün içindeki en düşük değer minimum PEEP değeri olarak kabul edilir.
En düşük PEEP değeri gün sonuna doğru saptanmış ve bir sonraki güne sarkacak
şekilde bir saatten uzun süre devam etmiş ise değerin ilk kayıt altına alındığı gün için
minimum PEEP değeri olarak kabul edilir.
Günlük minimum FiO2 değeri: Günlük minimum FiO2 değerinin en az bir saat
süreyle korunmuş olması şartı aranır. FiO2 değerini saatte bir kez veya daha sık
monitörize eden ünitelerde bu kural daha standart bir şekilde uygulanabilir. FiO2
değerini bir saatten daha uzun aralıklarla monitörize eden ve kayıt altına alan
ünitelerde, o gün içindeki en düşük değer FiO2 değeri olarak kabul edilir. En düşük
FiO2 değeri gün sonuna doğru saptanmış ve bir sonraki güne sarkacak şekilde bir
saatten uzun süre devam etmiş ise değerin ilk kayıt altına alındığı gün için minimum
FiO2 değeri olarak kabul edilir.
Geçerli Antimikrobiyal Günü (Qualifying Antimicrobial Day): VİO pencere
dönemi içinde başlanan yeni antimikrobiyal ilacın İVİK tanı kriterini karşılaması için
en az dört ardışık gün kullanılması gereklidir. Geçerli antimikrobiyal gün olarak kabul
edilmesi için yeni antimikrobiyal ilacın hastaya uygulandığı günler arasında bir
takvim gününü aşan boşluk bulunmamalıdır. Dört ardışık gün kriterinin aynı
antimikrobiyal ilaçla karşılanması şart değildir. VİO pencere dönemi içinde olmak
kaydıyla farklı antimikrobiyal ilaçlar da olabilir.
Tanı Bildirimi: Bir hastada bulunan kriterler birden fazla VİO tanımını karşılıyorsa
algoritmada daha ileri basamakta olan tanı bildirilir. Eğer hasta VİD ve İVİD
kriterlerini karşılıyorsa, İVİD olarak bildirilir. Eğer hasta VİD, İVİD ve Olası VİP
kriterlerini karşılıyorsa Olası VİP olarak bildirilir. Eğer hasta VİD, İVİD ve Yüksek
Olası VİP kriterlerini karşılıyorsa, Yüksek Olası VİP olarak bildirilir.
İnfeksiyonun Nerede Geliştiği Kararı (Atfedileceği Birim): VİD’in başladığı gün
hasta hangi serviste yatıyorsa, infeksiyon o servise atfedilir. Bir üniteden başka bir
üniteye nakil yapılan hastada nakil günü veya sonraki günde VİD gelişirse, olay nakli
yapan üniteye atfedilir.
Sekonder Kan Dolaşımı İnfeksiyonları: Kan kültüründe üreyen en az bir mo uygun
alınmış solunum yolu örneklerindeki etkenlerle aynı ise Olası ve Yüksek Olası VİP
için rapor edilebilir. Solunum yolu örnekleri VİO pencere döneminde alınmış
olmalıdır. Sadece pürülan sekresyon kriterinin olduğu ve kültürün alınmadığı Olası
VİP olgularında, 14 günlük süre içinde kan kültüründe pozitiflik varsa SKDİ rapor
edilmez.
9
Sadece histopatoloji kriterinin olduğu ve kültürün alınmadığı Yüksek Olası VİP
olgularında, kan kültüründe pozitiflik varsa, sekonder KDİ rapor edilmez. Solunum
yolu örnekleri, plevral sıvı veya akciğer dokusu kültürü yapılmış ancak
mikroorganizma ürememişse kan kültüründen üreyen mikroorganizma ile eşleştirme
yapılamayacağından sekonder KDİ rapor edilmez. Candida türleri veya
tanımlanamamış mayalar, KNSve enterokoklar kan kültürlerinden üretildiklerinde
Olası veya Yüksek Olası VİP’e sekonder olarak ilişki kurulamaz (plevral sıvı veya
AC dokusundan üretilmedikleri sürece).
VİO Sürveyansı: Pay (Numeratör): Tanı konulan VİO’lar. Payda (Denominatör):
Venilatör günü ve hasta günü. İnvaziv araç ilişkili infeksiyon sürveyansındaki yöntem
aynen geçerlidir. Elektronik veri kullanılacak ise en az üç ay süreyle manuel olarak
toplanan veriyle karşılaştırılmalı ve aradaki fark (+/-) %5’i geçmemelidir. Tüm
ventilatör günleri sayılmalıdır. MV’nin ilk 2 günü dahil. Hastanın günün bir kısmını
ventilatöre bağlı olarak geçirdiği uyandırma (Weaning) denemeleri dahil. APRV
modunda izlenen günler ayrıca kaydedilmelidir.
Veri Analizi
VİO hızı= (VİO sayısı/Ventilatör günü) x 1000 veya (VİO sayısı/MVE sayısı) x 100
VİD hızı= (VİD sayısı/Ventilatör günü) x 1000
İVİK hızı= (İVİK sayısı/Ventilatör günü) x 1000
OVİP hızı= (OVİP sayısı sayısı/Ventilatör günü) x1000
YOVİP hızı= (YOVİP sayısı/Ventilatör günü) x 1000
İVİK-plus hızı= (İVİK + OVİP + YOVİP sayıları/ventilatör günü) x 1000
Kombine OVİP ve YOVİP hızı= (OVİP + YOVİPsayıları /Ventilatör günü) x 1000
VİP tanısı koymada standardizasyonun hala etkili biçim de sağlanamamış olması ve
ideal tanı yönteminin bulunmaması klinisyenlerin işini zorlaştırmaktdır. Şüphelenilen
hastalarda uygun ampirik antibiyotik tedvisinin başlanması VİP tedavisinin en önemli
kısmını oluşturmaktadır. Tedavide enfeksiyon hastalıkları uzmanı ile birlikte
multidisipliner yaklaşım gerekmektedir. Klinisyenin üstüne düşen en büyük görev ise
risk faktörlerini akılda tutarak, koruyucu önemler ile VİP oluşumunu engellemektir.
VİP tanı ve tedavisinin idealize edilmesi için ek çalışmalara ihtiyaç vardır.
Referanslar
1. Kahn JM, Goss CH, Heagerty PJ, et al. Hospital volume and the outcomes of
mechanical ventilation. N Engl J Med 2006;355:41-50.
10
2. Wunsch H, Linde-Zwirble WT, Angus DC, Hartman ME, Milbrandt EB, Kahn
JM. The epidemiology of mechanical ventilation use in the United States. Crit
Care Med 2010;38:1947-53.
3. Esteban A, Anzueto A, Frutos F, et al. Characteristics and outcomes in adult
patients receiving mechanicalventilation: a 28-day international study. JAMA
2002;287:345-55.
4. Rubenfeld GD, Caldwell E, Peabody E, et al. Incidence and outcomes of acute
lung injury. N Engl J Med 2005;353:1685-93.
5. Kahn JM, Goss CH, Heagerty PJ, et al. Hospital volume and the outcomes of
mechanical ventilation. N Engl J Med 2006;355:41-50.)
6. Klompas M, Platt R. Ventilator-associated pneumonia–the wrong quality
measure for benchmarking. Ann Intern Med 2007; 147:803–805.
7. && Torres A, Niederman MS, Chastre J, et al. International
ERS/ESICM/ESCMID/ ALAT guidelines for the management of hospital-
acquired pneumonia and ventilator-associated pneumonia: Guidelines for the
management of hospitalacquired pneumonia (HAP)/ventilator-associated
pneumonia (VAP) of the European Respiratory Society (ERS), European
Society of Intensive Care Medicine (ESICM), European Society of Clinical
Microbiology and Infectious Diseases (ESCMID) and Asociacio´ n
Latinoamericana del To´rax (ALAT). Eur Respir J 2017; 50: pii: 1700582.
European guidelines as the main goal of this review.
8. Rochefort CM, Buckeridge DL, Tanguay A, et al. Accuracy and
generalizability of using automated methods for identifying adverse events
from electronic health record data: a validation study protocol. BMC Health
Serv Res 2017; 17:147.
9. Klompas M. Complications of mechanical ventilation–the CDC’s new
surveillance paradigm. N Engl J Med 2013; 368:1472–1475.
10. Pingleton SK, Fagon JY, Leeper KV. Patient selection for clinical
investigation of ventilatör-associated pneumonia. Criteria for evaluating
diagnostic techniques. Chest 1992;102(suppl):553-56.
11. Mayhall CG. Ventilatör-associated pneumonia or not? Contemporary
diagnosis. Emerg Infect Dis 2001;7:200-4.
11
12. Cook DJ, Walter SD, Cook RJ, et al. Incidence of and risk factors for
ventilatör-associated pneumonia in critically ill patients. Ann Intern Med
1998;129:433-40.
13. Melsen WG, Lancet Infect Dis 2013; 13:665-71 * Kollef MH, Infect Control
Hosp Epidemiol 2012;33: 250-6
14. Magill SS, Klompas M, Balk R, et al. Developing a new, national approach to
surveillance for ventilator-associated events. Crit Care
Med. 2013;41(11):2467–75. This is the full report of the VAE Surveillance
Definition Working Group; it provides a comprehensive description of the
rationale and process for developing and implementing VAE surveillance in
the CDC’s NHSN.
12
Ventilasyon Gereksinimi İlişkili Olmayan Ventilatör Parametre Değişiklikleri
Yapilan Olgu
Hayrettin Daşkaya,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anestezi ve Reanimasyon AD
Mekanik ventilasyon (MV), hemodinamik olarak kritik hastalar ve solunum
yetmezliği gelişen hastalar için kurtarıcı bir tedavi şeklidir. MV’ye bağlı hastalar ağır
komplikasyonlar ve ölüm açısından yüksek risk altındadır. MV’e bağlı hastalarda en
sık görülen komplikasyonlar arasında; VİP, sepsis, akut solunum sıkıntısı sendromu
(ARDS), barotravma ve pulmoner ödem bulunmaktadır. MV’ye bağlı hastalarda
gelişen solunum sistemi komplikasyonlarıyla ilgili sürveyans tanımları yakın zamana
kadar National Healthcare Safety Network programında VİP ile sınırlı olarak yer
almıştır. 2013 güncellemesiyle geliştirilen yeni yaklaşıma göre; MV’ye bağlı
hastalarda gelişen pnömoni, ARDS, atelektazi ve pulmoner ödem gibi -önlenebilir-
komplikasyonların tamamı VİO tanımı altında toplanmıştır. Yeni kriterlerle birlikte
daha objektif bir yaklaşım hedeflenmiştir (1).
Şekil 1: Ventilator-Associated Event (VAE) Protocol, January 2018
*https://www.cdc.gov/nhsn/pdfs/pscmanual/10-vae_final.pdf (Accepted; November
2018)
13
Yeni tanımda bazal iyilik halinden sonra gelişen FiO2 veya PEEP değerlerindeki
değişiklikler tanı kriterleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski kılavuz yaklaşımına
göre her ne kadar objektif bir yaklaşım olsa da bazı hastalarda bu veriler
doğrultusunda yapılan tanımlar doğru olmayabilmektedir. Kılavuzda oksijenlenmenin
bozulma göstergesi olarak FiO2 ve PEEP kullanılmıştır fakat klinik pratikte bazı
hastalarda oksijenizasyon bozulmadığı halde bu parametreler tedavi amacıyla
değiştirilebilmektedir. Dolayısıyla MV veya O2 gereksiniminde bir talep artışı
olmadığı halde bu hasta grupları VİO olarak tanımlanıp sürveyans takibinde veri
olarak kayd edilmektedir.
Toraks travması gelişmiş ve flail chest sonrası paradoksal solunum paterni mevcut
olan hastalarda iki alternatif tedavi yaklaşımı söz konusudur;
1. Cerrahi fiksasyon
2. Pnömotik fiksasyon uygulanmaktadır.
Örneğin bu hastalarda pnömotik fiksasyon amacıyla MV uygulandığında, normal
solunum paterni elde edilene kadar basınç değişklikleri (PEEP, PS, Pmax)
yapılabilmektedir. Söz konusu değişikliklerin nasıl yorumlanacağı tartışmaya açıktır.
Olgu
36y, Erkek
Toraksa nafiz künt travma (iş kazası)
İlk muayene;
Genel durumu orta, bilinç açık, oryante koopere GKS:15, vital bulgular taşikardi+
KTA:120/dk, normatansif, SpO2:%95, ss azalmış, fm: sol yan kotlarda çökme
mevcut, sol batın yan duvarda yaygın ekimoz+, sol pelvik kanatta hassasiyet+ ödem+
Radyoloji Torax BT: Sol hemitoraks 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10. Kostalarda yaygın
parçalı fraktürler mevcuttur (yelken göğüs?) klinik ve muayene bulguları ile birlikte
değerlendirilmesi önerilir. Sol hemitoraks AP çapı azalmış olup sol hemitoraks
anterior duvarı kompresedir. Vertebra korpus yükseklikleri korunmuş ve disk
mesafeleri tabiidir.
Hasta YBÜ ye alışından sonra yaklaşık 18h ekstübe ve maske O2 ile takip edildi.
Hastada flail chest mevcuttu ve bundan dolayı paradoksal solunum söz konusuydu.
Göğüs cerrahi ekibi cerrahi fiksasyon düşünmediğini belirterek pnömotik fiksasyon
önerdi. Hasta gelişinin 18. saatinde elektif orotrakeal entübe edilerek MV’e bağlandı.
İlk iki gün sedasyonla MV devam ettirilen hastaya 48 h sonrasında derin sedasyon ve
14
kürarizasyon uygulanarak tamamen kontrole modda ventilasyon uygulanmaya
başlandı. Bu süreç dahilinde ventilasyon parametreleri değişkenlik arz etmiştir (şekil
2).
Şekil 2: Hasta ventilasyon verileri
CDC’nin güncel klavuzu baz alındığında bu hasta 4. gün VİO olarak kayd edilmelidir.
Oysaki bu değişiklikler hastada pnömotik torax fiksasyonu amacıyla yapılmıştır.
Şekil 3: Hastanın geliş Toraks BT görüntüleri
FiO2:0.6PEEP:8cmH2O
• 1.gün
FiO2:0.6PEEP:8cmH2O
• 2.gün
FiO2:0.6PEEP.8cmH2O
FiO2:0.55PEEP:12cmH2O
4.gün
• 3.gün
15
Kaynak
1. İlker İnanç BALKAN, Bilgül METE, Recep ÖZTÜRK. Primer Kan Dolaşımı
İnfeksiyonu ve Ventilatörle İlişkili Pnömoni Olgu Tanımlarında
Güncellemeler. Yoğun Bakım Dergisi 2013;11(2):45-55
16
OTURUM 2: KAN DOLAŞIMI ENFEKSİYONLARI (KDE)
Kan Dolaşımı Enfeksiyonları
Tanımlar
İsmail Necati Hakyemez,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji
- Sağlık Hizmeti İlişkili Enfeksiyon (SHİE): Sağlık kurumunda hastaya sağlık
hizmeti sunumunda gelişen ve başvuruda var olmayan ya da kuluçka döneminde
olmayan enfeksiyonlardır. Kurumda sunulan hizmetle ilişkili olarak gelişen ancak
taburculuk sonrasında bulgu veren enfeksiyonlar ve ilgili sağlık kurumundaki
sağlık çalışanlarında meslekleriyle ilişkili olarak gelişen enfeksiyonlar da bu
kategoride ele alınır.
Temel koşul tespit edilen enfeksiyonun yatışta varolan enfeksiyon kriterlerine
uymaması ve olay tarihinin hastanın hastaneye yatışının 3. günü veya daha
sonraki günleri olması gerekir.
- Yatışta Varolan (YVO) Dönemi: Hastanın hastaneye yattığı gün (takvim günü),
yatıştan önceki iki gün ve yatıştan sonraki ilk günü kapsayan dönemdir.
- Yatışta Varolan Enfeksiyon: Bir enfeksiyon için olay tarihi YVO dönemine
denk geliyor ise o enfeksiyon "Yatışta Varolan Enfeksiyon" olarak kabul edilir.
- Olay Tarihi: Yedi günlük enfeksiyon pencere döneminde sağlık hizmeti ilişkili
enfeksiyonun bölgeye özgü tanı kriterini karşılamak için gerekli olan ilk öğenin
ilk kez saptandığı tarihtir.
- Enfeksiyon Pencere Dönemi (EPD): Bölgeye özgü enfeksiyon tanı kriterlerinin
tamamının karşılanması gereken 7 günlük dönemdir. Bölgeye özgü enfeksiyon
tanısı için kullanılan ilk pozitif diagnostik testin* alındığı tarih ile bu tarihten
önceki ve sonraki üç takvim gününü içerir (yedi günlük dönem).
• Diagnostik testler: Laboratuvar testleri, görüntüleme yöntemleri, girişim
ya da muayene, doktorun tanısı, tedavi başlangıcı
17
- 14 Günlük Tekrarlayan Enfeksiyon Zaman Aralığı: Olay tarihi birinci gün
kabul edilmek üzere takip eden 14 günlük dönemdir. Bu dönemde aynı tipte yeni
bir enfeksiyon kayıt altına alınamaz. Aynı tip enfeksiyona bağlı saptanan farklı
etkenler patojen olarak eklenir.
- Sekonder Kan Dolaşımı Enfeksiyonu Atfetme Dönemi: "Enfeksiyon Pencere
Dönemi" ve "14 Günlük Tekrarlayan Enfeksiyon Zaman Aralığı"nın
birleşiminden oluşur. Olay tarihine bağlı olarak 14-17 günlük bir dönemi kapsar.
- Sağlık Hizmeti İlişkili Enfeksiyon Transfer Kuralı: "Olay Tarihi" transfer
işleminin gerçekleştiği gün veya bir sonraki gün ise, bu enfeksiyon hastanın
transfer öncesinde bulunduğu servise veya sağlık kurumuna kaydedilir.
Taburculuk durumunda da transferler için geçerli bu kural aynen uygulanır.
- KDE’de tanı kriterlerinin tamamı EPD içinde karşılanmış olmalıdır.
Laboratuvar Tarafından Doğrulanmış Kan Dolaşımı Enfeksiyonu (LTD-KDE)
Tanı Tanı kriterleri
LTD-KDE 1 - ≥1 kan örneğinde kültür veya kültür dışı mikrobiyolojik testle bilinen
patojenin* tanımlanması
(*Campylobacter spp, Vibrio spp, EHEC, Salmonella spp, Shigella spp,
Yersinia spp, EPEC, Listeria spp, C. difficile HARİÇ)
VE
- Saptanan patojenin vücudun başka bir bölgesindeki enfeksiyonla ilişkisinin
olmaması
LTD-KDE 2
LTD-KDE 3
(<1 yaş)
- Belirti veya bulgulardan en az birinin bulunması
§ LTD-KDE 2: Ateş >38°C, titreme veya hipotansiyon
§ LTD-KDE 3: Ateş >38°C, apne, hipotermi veya bradikardi
VE
- Farklı zamanlarda* alınan ≥2 kan örneğinde ‘aynı cilt flora üyesi
mikroorganizmanın’ saptanması
18
(Corynebacterium (C. diphteriae dışı), Bacillus (B. anthracis dışı), KNS (S.
epidermidis dahil), S. viridans, Aerococcus, Micrococcus)
VE
- Saptanan patojenin vücudun başka bir bölgesindeki enfeksiyonla ilişkisinin
olmaması
* Aynı takvim günü içinde iki farklı zamanda (iki ayrı hazırlıkla alınmış) veya
birbirini izleyen iki takvim gününde alınmıştır
Mukozal Bariyer Hasarlı-Laboratuvar Tarafından Doğrulanmış Kan Dolaşımı
Enfeksiyonu (MBH LTD-KDE)
Tanı Tanı kriterleri
MBH LTD-
KDE 1
- ≥1 kan örneğinde kültür veya kültür dışı mikrobiyolojik testle sadece
intestinal patojen tanımlanması (Bacteroides spp, Candida spp, Clostridium
spp, Enterococcus spp, Fusobacterium spp, Peptostreptococcus spp,
Prevotella spp, Veilonella spp, Enterobacteriaceae)
VE
- Aşağıdaki kriterlerden en az birini karşılaması;
1. Son bir yılda allojenik hematopoetik kök hücre nakli (HKHN) olan
hastada yatış sırasında aşağıdakilerden birinin bulunması
a. Gastrointestinal Evre 3-4 graft versus host hastalığı (GVHH)
b. Pozitif kan kültürü alındığı gün dahil 7 gün öncesi ≥1 litre/24 saat
ishal
2. Nötropeni (EPD sürecinde en az 2 farklı günde mutlak nötrofil sayısı
veya total lökosit sayısının <500mm3 olması)
VE
- Saptanan patojenin vücudun başka bir bölgesindeki enfeksiyonla ilişkisinin
olmaması
MBH LTD-
KDE 2
- ≥2 kan örneğinde kültür veya kültür dışı mikrobiyolojik testle S. viridans
veya Rothia spp. saptanması ile LTD-KDE 2&3’deki semptom kriterinin
karşılanması
19
MBH LTD-
KDE 3
(<1 yaş)
VE
- Aşağıdaki kriterlerden en az birini karşılaması;
2. Son bir yılda allojenik hematopoetik kök hücre nakli (HKHN) olan
hastada yatış sırasında aşağıdakilerden birinin bulunması
c. Gastrointestinal Evre 3-4 graft versus host hastalığı (GVHH)
d. Pozitif kan kültürü alındığı gün dahil 7 gün öncesi ≥1 litre/24 saat
ishal
2. Nötropeni (EPD sürecinde en az 2 farklı günde mutlak nötrofil sayısı
veya total lökosit sayısının <500mm3 olması)
VE
- Saptanan patojenin vücudun başka bir bölgesindeki enfeksiyonla ilişkisinin
olmaması
Kan Dolaşımı Enfeksiyonu Tanısı Koyarken;
• SKİ-KDE sürveyansı için nereden alındığına bakılmaksızın tüm pozitif kan
kültürleri (Periferik ven, santral kateter vb.) değerlendirmeye almır.
• Kateter ucu kültürleri primer KDE tanımında yer almaz.
• Hastanın kendisinin enjeksiyonu sonrası KDE santral KDE kabul edilmez
• SK ilişkili KDE hızı: SK ilişkili KDE/SK günü x 1000
• Blastomyces, Histoplasma, Coccidioides, Paracoccidioides, Cryptococcus ve
Pneumocystis gibi genellikle toplum kökenli etkenler ve SHİE etkeni olmayan (ya
da nadiren olan) mikroorganizmalar herhangi bir SHİE tanımında etken olarak
kayıt altına alınmaz.
• LTD-KDE tanısında herhangi bir kan kültüründe patojen veya flora bakterisi tür
düzeyinde tanımlanmış ve eşlik eden kan kültüründe izole edilen etken sadece
cins düzeyinde belirtilmiş ise "cins düzeyinin aynı olması koşulu" ile iki
mikroorganizmanın aynı olduğu kabul edilir.
• İki etkenin aynı mikroorganizma olarak bildirilebilmesi için tür ve cins düzeyinde
tanımlanmış olması gerekir. Morfolojik özellikler veya antibiyotik duyarlılıkları
gibi diğer özellikler kullanılmaz.
20
Tablo 1. Farklı düzeyde tanımlanan mikroorganizmaların bildirilmesine dair örnekler
Kültür Sonucu Eşlik Eden Kültür Sonucu Bildirim
Koagülaz-pozitif stafilokok Staphylococcus aureus Staphylococcus aureus
Staphylococcus epidermidis Koagülaz-negatif stafilokok Staphylococcus epidermidis
Erıterococcus spp Erıterococcus faecium Erıterococcus faecium
Bacillus spp (B. anthracis dışı) Bacillus cereus Bacillus cereus
Streptococcus salivarus Streptococcus viridans Streptococcus salivarus
Sekonder Kan Dolaşımı Enfeksiyonu
- SHÎE'nin bölgeye özgü tanı kriterlerinden birini karşılamalı (pnömoni, üriner
sistem enfeksiyonu, CAE vb.)
VE
- Aşağıdakilerden biri gerçekleşmeli:
1. Sekonder KDE atfetme döneminde alınan kan kültüründen orijinal bölgedeki
enfeksiyon etkeni ile eşleşen en az bir mikroorganizma üretilmesi
VEYA
2. Kan kültüründen izole edilen mikroorganizma bölgeye özgü tanı kriterlerinden
biri olmalı ve kan kültürü EPD’de alınmış olmalı
- Not: Nekrotizan enterokolit (NEK) kriterlerinde bölgeye özgü örnek veya
mikroorganizma tanımı yoktur. Bir hasta iki NEK kriterinden herhangi birini
karşılıyor ve sekonder KDE atfetme döneminde alınan kan kültüründen LTD-
KDE patojenlerinden biri izole edilmiş ise veya aynı günde ya da birbirini izleyen
iki takvim gününde alınmış iki veya daha fazla kan kültüründen aynı cilt flora
üyesi izole edilmiş ise KDE, NEK'e sekonder kabul edilir.
21
Eşleşen Mikroorganizma
- İki örnekte de mikroorganizma cins ve tür düzeyinde tanımlanmış ise üreyen
mikroorganizmaların birebir aynı olması beklenir.
1. Örnek: Kan kültüründe E. cloaceae, intraabdominal örnekte E. cloaceae
üremesi: Eşleşen Mikroorganizma
2. Örnek: Kan kültüründe E. cloaceae, intraabdominal örnekte E. aerogenes
üremesi: Eşleşme Mikroorganizma Yok
- İki örnekten birinde mikroorganizma daha az düzeyde tanımlanmış ise üremelerin
birbirini tamamlayan nitelikte olması şartı aranır.
1. Örnek: Cerrahi yarada Pseudomonas spp üremesi, kan kültüründe P.
aeruginosa üremesi: Eşleşen Mikroorganizma
2. Örnek: Kan kültüründe Candida albicans üremesi, dekübit yarasının
kültüründe tanımlanmamış maya üremesi: Eşleşen Mikroorganizma
Santral Kateter İlişkili Kan Dolaşımı Enfeksiyonu (SKİ-KDE)
- Santral Kateter: İnfüzyon, kan alımı veya hemodinamik monitorizasyon için
kullanılan veya kalpte veya kalbe yakın bir yerde veya büyük damarlardan birinde
sonlanan kateterdir.
- SHÎE Sürveyans Sistemi'nde SKİ-KDE ve santral kateter günü bildirimi için kabul
edilen büyük damarlar: Aort, pulmoner arter, vena kava superior, vena kava
inferior, brakiosefalik venler, internal juguler venler, subklavyan venler, eksternal
iliyak venler, common iliyak venler, femoral venler, umbilikal arter/venler
- Bir kateterin santral kateter olarak kabul edilmesi için tanıma tam olarak uyması
gerekir.
- Sadece takılma bölgesine veya kateterin türüne göre karar verilmez.
- "Introducer" intravasküler kateter kabul edilir, ancak takılma bölgesine ve
kullanım amacına göre santral kateter de olabilir.
- "Pacemaker" telleri veya diğer lümenli olmayan aletler, kalpte veya büyük
damarda olmasına rağmen, infüzyon için kullanılmadığından santral kateter kabul
edilmemelidir.
22
- Ekstrakorporeal membran oksijenizasyonu (ECMO), arteriyel kateterler,
arteriyovenöz fistül, aretiyoveöz greft, intraaortik balon pompası, HeRO diyaliz
kateterleri santral kateter olarak kabul edilmez
- İnfüzyon: Kateter lümeninden kan damarına solüsyon verilmesidir. Devamlı
infüzyon (beslenme sıvılarının veya bazı ilaçların infîizyonu gibi) veya aralıklı
infüzyon (antimikrobiyal verilmesi, kan transfüzyonu gibi) olabilir.
- Umbilikal kateter: Yenidoğanda umbilikal arter veya vene takılan santral
kateterdir.
- Geçici santral kateter: Tünelsiz, implante edilmeyen kateterdir.
- Kalıcı kateter: Tünelli kateterler (tünelli diyaliz kateterleri dahil), implante edilen
(portlar dahil) kateterlerdir.
SKİ-KDE Tanımı
- Olay tarihinde, >2 takvim günü santral kateterli geçirmiş hastada gelişen LTD
KDE’dir.
- Kateterin takıldığı gün, birinci kateter günüdür. Santral kateteri olan hastada ise
yatışın birinci günüdür.
- SKİ-KDE’de santral kateterin olay tarihinde veya bir gün öncesinde kullanımda
olması şartı aranır.
- İki günden uzun santral kateterli hastanın kateteri çekilmişse olay tarihi çekildiği
gün veya sonraki gün olabilir.
- Yatışta implante edilmiş (port) kateteri var ve bu tek santral kateteri ise hastanın
kabul edildiği hastanede kateterin infuzyon veya kan alma amacıyla kullanıldığı
ilk gün, birinci kateter günü kabul edilir. Bu kateterlere bir kez erişim
sağlandıktan sonra kateter çekilene veya taburculuktan bir gün sonrasına kadar
SKİ-KDE tanısı konulabilir
- Santral kateteri çıkarılan bir hastaya bir takvim günü geçmeden yeni bir santral
kateter takılır ise kateter günü sayınıma kalman yerden devam edilir, ara verilmez.
Santral kateteri çıkarılan bir hastaya en az bir takvim gününü katetersiz olarak
geçirdikten sonra yeni bir kateter takılır ise bu kateterin takıldığı günden itibaren
santral kateter günü sayımına yeniden başlanır. Aradaki gün veya günler sayılmaz.
23
- Birden fazla santral kateteri olanlarda sadece bir santral kateterin kateter günü
hesaplanır.
- LTD KDE tanısı konulduğu gün (olay tarihi), hasta hangi ünitede yatıyorsa
enfeksiyon o üniteye aittir. Ancak hasta başka bir servise/YBÜ'ye veya başka bir
hastaneye transfer edilmiş ise "Transfer Kuralı"na uyulur.
- Hastanede yatarken diyalize girenlerda gelişen SKİ-KDE'ler yatmakta olduğu
ünite için kayıt altına alınır.
Kaynaklar:
1- Ulusal Sağlık Hizmeti İlişkili Enfeksiyonlar Sürveyans Rehberi, 2017
2- Bloodstream Infection Event (Central Line-Associated Bloodstream Infection and
Non-central Line Associated Bloodstream Infection), 2018
https://www.cdc.gov/nhsn/PDFs/pscManual/4PSC_CLABScurrent.pdf
24
Kateter İlişkili Kan Dolaşımı Enfeksiyonu Olgusu
İlker İnanç Balkan,
İÜC Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD
19 yaşında erkek hasta, konjenital Lafora hastalığına bağlı progresif jeneralize
myoklonik nöbetlerinin kontrol edilememesi ve status epileptikus nedeniyle
25.03.2018 tarihinde yoğun bakım birimine yatırılarak trakeostomi yolu ile mekanik
ventilatör desteğine alındı. Santral ven kateteri (SVK), foley sondası bulunan hasta
perkütan enterogastrostomi (PEG) yolu ile besleniyor, ortalama Glaskow koma skoru
(GKS) 10/15, hemodinamik parametreleri stabil seyrediyordu. Anti-epileptik tedavi
altında nöbetleri devam eden hastanın yatışının 8. gününde ateşi 400C’ye yükseldi.
Kan, idrar ve endotrakeal aspirat (ETA) kültürleri alınarak ampirik
piperasilin/tazobaktam başlandı. Kristalloid sıvı replasmanına yanıt vermediği için
noradrenalin (0.1 mcg/kg/dk) infüzyonuna geçildi. Yatışının 9. gününde ateşi devam
eden hastanın (perifer) hemokültürden alınan gram negatif sinyal nedeniyle,
genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) üreten bakteriler dikkate alınarak
tedaviye amikasin 1x1 gr eklendi. SVK’dan alınan kültürde üreme olmadı.
Amikasinin ilk dozundan birkaç saat sonra hastanın ateşi düştü. Kan
kültüründe karbapenem dirençli (meropenem MİK>32 mcg/mL) K. pneumoniae
(CRKp) izole edilen hastanın tedavisi meropenem 3x2 gr (3 saatlik infüzyon) +
amikasin şeklinde yeniden düzenlendi. İdrar kültüründe anlamlı üreme olmayan
hastanın ETA kültüründe karbapenem dirençli Pseudomonas aeruginosa (> 1 milyon
kob/mL) ve CRKp (> 1 milyon kob/mL) üredi. ETA gram incelemesinde bol lökosit
ve gram negatif basiller olmasına rağmen hastanın gaz değişim parametrelerinde
bozulma olmaması, dahası aynı ekstübe edilebilmesi nedeniyle ventilatör ilişkili olay
düşünülmedi. SVK’sı bulunan ve görünür başka enfeksiyon odağı saptanamayan
hastanın periferik kanından izole edilen CRKp kökeni “KİKDE” etkeni olarak
kaydedildi, SVK ise çıkarılmadı. Baktereminin dördüncü günü alınan kontrol kan
kültüründe üreme olmadı. Anti-bakteriyel tedavi 10. Günde kesildi.
On birinci günde hastanın ateşi tekrar yükseldi. Kan ve idrar kültürleri alınarak
meropenem + amikasin başlandı. Kan kültüründe metisiline dirençli koagülaz negatif
stafilokok (MRKNS) üredi ve tedaviye teikoplanin eklendi. Perifer kanından 10 saat
25
sonra kateterden alınan kan örneği de pozitif sinyal verince bu kez SVK çıkarıldı.
Teikoplanin tedavisinin birinci gününde hastanın ateşi düştü. Kateter ucu kültüründe
üreme olmadı (sıvı besiyeri ve semi-kantitatif agar plağı) ancak beşinci gün periferik
venden alınan kontrol kan kültüründe tekrar MRKNS üredi. Hastanın klinik
durumunda bozulma olmadığı için tedavi değişikliği yapılmadı, kan kültünde gram
negatif üreme olmadığı için ampirik başlanmış olan meropenem ve amikasin altıncı
günde kesildi. Teikoplanin tedavisinin 10. gününde alınan kontrol kan kültüründe
üreme olmadı. KİKDE sürveyansı açısından 14 günlük “Tekrarlayan Enfeksiyon
Zaman Aralığı” içinde MRKNS ile ikinci bir bakteremi olarak kayıt oluşturuldu.
Teikoplanin, kontrol kan kültürünün nihai sonucu beklenmeden, ilk 24 saatte pozitif
sinyal alınmadığı, hastanın klinik durumu ve akut faz belirteçleri iyi seyrettiği için 11.
günde kesildi.
Hasta, ilerleyen günlerde status epileptikus nedeniyle tekrar entübe edilerek
mekanik ventilatöre bağlandı. Nöbetlerin durdurulması için yurtdışından yeni kuşak
anti-epileptik ilaç (brivaracetam) getirtildi. PEG etrafında sızıntı saptanan hastaya
PEG revizyonu yapıldı. Revizyon girişimini izleyen günlerde tekrar ateşi yükselen
hastada bu kez Pseudomonas aeruginosa bakteremisi gelişti, on günlük
piperasilin/tazobaktam tedavisi ile bakteremi kontrol altına alındı. Hastada bakteremi
sırasında (veya öncesinde) SVK bulunmadığı ve bakteremi PEG revizyonu sonrası
geliştiği için olası odak “karın-içi” olarak kaydedildi. Daha önce bakteremi etkeni
olarak saptanan CRKp kökeninin de karın-içi odak ile ilişkili olabileceği düşünüldü.
Yatışının 78. günü genel durumu düzelen, mekanik ventilatör ihtiyacı kalmayan hasta
nöroloji kliniğine nakledildi.
26
OTURUM 3: KATETER İLİŞKİLİ ÜRİNER SİSTEM ENFEKSİYONLARI
Sağlık Bakımıyla İlişkili Üriner Sistem Enfeksiyonları Tanımlar
Sibel Bolukçu,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji AD
Sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonlar ilk kez Amerika Birlesik Devletleri’nde
“National Nosocomial Infection Survey”e (NNIS) katılan hastanelerde uygulanmak
üzere 1987 yılında “Centers for Disease Control” (CDC) tarafından bir dizi tanımlar
geliştirilmiş ve Ocak 1988’de uygulanmaya başlamıştır. Sağlık bakımıyla ilişkili
enfeksiyonlar “nozokomiyal enfeksiyonlar”, hastanın hastaneye yattığı sırada belirti
ve bulgusu olmayıp, hastaneye yatışı sonrasında gelişen enfeksiyonlardır. Genellikle
nozokomiyal enfeksiyonlar hasta hastaneye yattıktan 48-72 saat sonra ve taburcu
olduktan sonra 10 gün içinde gelişir. Lejyonella veya su çiçegi gibi inkübasyon süresi
uzun olan enfeksiyonlar için bu zaman çerçevesi uygun şekilde düzenlenir. Hastanede
yatan hastaların yaklaşık %12-16’sı yatışları sırasında üriner kateterizasyon uygulanır
ve bu hastalarda her bir gün için kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu riski %3-4
oranında artış gösterir.
Bazı mikroorganizmalar idrar yolu enfeksiyonu için kayıt altına alınmaz:
-Candida türleri veya tanımlanmamış mayalar
-Küf mantarları
-Dimorfik mantarlar
-Parazitler
Centers for Disease Control (CDC) belirlemiş olduğu kriterlere göre:
- Sağlık bakımı ile ilişkili üriner sistem enfeksiyonları üç başlık altında
incelenmektedir:
1. Semptomatik idrar yolu enfeksiyonu
1.a Kateter ilişkili idrar yolu enfeksiyonu (Kİ-İYE, Semptomatik İYE 1a)
1.b Kateter ilişkili olmayan idrar yolu enfeksiyonu (KİO-İYE, Semptomatik İYE 1b)
2. Semptomatik idrar yolu enfeksiyonu 2 (1 yaş ve altındaki hastada Kİ-İYE veya
KİO-İYE)
2. Asemptomatik bakteremik idrar yolu enfeksiyonu (ABİYE)
3. Üriner sistem enfeksiyonu
27
Semptomatik İdrar Yolu Enfeksiyonu (Semptomatik İYE)
*Başka bir nedenle açıklanamayan
**Foley kateteri olan hastada bu semptomlar kullanılamaz
28
Asemptomatik Bakteremik İYE (ABİYE)
LTD-KDE: Laboratuvar Tarafından Doğrulanmış Kan Dolaşımı Enfeksiyonu
Üriner Sistem Enfeksiyonu
29
Kaynaklar
1. CDC/NHSN Surveillance Definitions for Specific Types of Infections,
January 2018
2. T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. Ulusal Sağlık Hizmeti
İlişkili Enfeksiyonlar Sürveyans Rehberi, 1. Baskı, Ankara, Aralık 2017.
3. CDC Device-associated Module UTI. Urinary Tract Infection (Catheter-
Associated Urinary Tract Infection [CAUTI] and Non-Catheter-Associated
30
Urinary Tract Infection [UTI]) and Other Urinary System Infection [USI])
Events. January 2018.
31
Olgular Eşliğinde Kateter İlişkili Üriner Sistem Enfeksiyonları
Emel Azak
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
AD.
Üriner sistem enfeksiyonları en sık görülen sağlık bakımı ile ilişki enfeksiyonlardan
biridir. Bu enfeksiyonların yaklaşık %70-80'i üriner kateter ilişkilidir. Bir hastada her
üriner kateter günü için bakteriüri ve kandidüri riski %3 ile %7 oranında artarak 30
günde %100'e ulaşabilmektedir. Yatan hastalarda üriner sistem enfeksiyonu insidansı
1000 kateter gününde 1.4 - 1.7 arasında bildirilmektedir. Sağlık bakımı ile ilişkili
üriner sistem enfeksiyonları morbiditede artma, hastanede yatış süresinde uzama,
artmış maliyet ve mortalite ile sonuçlanmaktadır. Her yıl tahmini 13.000'den fazla
ölüm üriner sistem enfeksiyonu ile ilişkilidir.
Sağlık bakımı ile ilişkili üriner sistem enfeksiyonları üç başlık altında
incelenmektedir:
1. Semptomatik idrar yolu enfeksiyonu
1.1. Kateter ilişkili idrar yolu enfeksiyonu (Kİ-İYE, Semptomatik İYE 1a)
1.2. Kateter ilişkili olmayan idrar yolu enfeksiyonu (KİO-İYE, Semptomatik
İYE 1b)
1.3. Semptomatik idrar yolu enfeksiyonu 2 (1 yaş ve altındaki hastada Kİ-İYE
veya KİO-İYE)
2. Asemptomatik bakteremik idrar yolu enfeksiyonu (ABİYE)
3. Üriner sistem enfeksiyonu
İdrar yolu enfeksiyonu tanısı kriterleri değerlendirilirken; enfeksiyonun yatışta
varolan bir enfeksiyon olup olmadığı, enfeksiyon pencere dönemi, idrar yolu
enfeksiyonunun sağlık bakımı ile ilişkili olup olmadığı, tekrarlayan enfeksiyon zaman
aralığı, sekonder kan dolaşımı enfeksiyonunun varlığı, transfer kuralı
değerlendirilerek hastanın bulunduğu servis veya sağlık kurumu belirlenmelidir.
Yatışta Varolan Enfeksiyon: Hastanın hastaneye yattığı gün, yatıştan önceki iki gün
ve yatıştan sonraki ilk günü kapsayan dönemde gelişen enfeksiyondur.
Enfeksiyon Pencere Dönemi: İdrar yolu enfeksiyonu tanısı için kullanılan tanı
kriterlerinin tamamının karşılanması gereken yedi günlük dönemdir. İdrar yolu
enfeksiyonu tanısı için kullanılan ilk pozitif tanısal testin (idrar kültürü) alındığı tarih
ile bu tarihten önceki ve sonraki üç takvim gününü içerir.
32
Olay Tarihi: Yedi günlük pencere döneminde idrar yolu enfeksiyonuna ait tanı
kriterlerinden ilk öğenin (idrar yolu enfeksiyonuna ait belirti/bulgular veya idrar
kültürü) saptandığı tarihdir.
Tekrarlayan Enfeksiyon Zaman Aralığı: Olay tarihi birinci gün kabul edilerek
takip eden 14 günlük dönemdir. Bu dönemde aynı tipte yeni bir enfeksiyon kayıt
altına alınamaz.
Sekonder Kan Dolaşımı Enfeksiyonu Atfetme Dönemi: Enfeksiyon pencere
dönemi ve tekrarlayan enfeksiyon zaman aralığının birleşiminden oluşan dönemdir.
Olay tarihine bağlı olarak 14-17 günlük bir dönemi kapsar.
Hasta
günü
Yatışta
varolan
enfeksiyo
n
dönemi
İlk
tanısa
l test
Enfeksiyo
n pencere
dönemi
Belirti/
bulgula
r
Olay
tarih
i
Tekrarlaya
n
enfeksiyon
zaman
aralığı
Sekonder
kan
dolaşımı
enfeksiyon
u atfetme
dönemi
-2
-1
1
(Yatış
)
2
3 1 ü ü 1 1
4 2 2 2
5 3 3 3
6 ü 4 4 4
7 5 5 5
8 6 6 6
9 7 7 7
10 8 8
11 9 9
12 10 10
13 11 11
14 12 12
33
15 13 13
16 14 14
Hasta
günü
Yatışta
varolan
enfeksiyo
n
dönemi
İlk
tanısa
l test
Enfeksiyo
n pencere
dönemi
Belirti/
bulgula
r
Olay
tarih
i
Tekrarlaya
n
enfeksiyon
zaman
aralığı
Sekonder
kan
dolaşımı
enfeksiyon
u atfetme
dönemi
-2
-1
1
(Yatış
)
2
3 1 1
4 2 2
5 3 3
6 ü 4 ü ü 1 4
7 5 2 5
8 6 3 6
9 7 4 7
10 5 8
11 6 9
12 7 10
13 8 11
14 9 12
15 10 13
16 11 14
17 12 15
18 13 16
19 14 17
34
Bir sağlık bakımı ile ilişkili idrar yolu enfeksiyonu olgusu incelenirken öncelikle;
• Hastanın yatış tarihi,
• Foley kateter takılma tarihi, çıkarılmışsa foley kateterin çıkarılma tarihi,
• Hastanın yaşının 65 yaş üstü olup olmadığı,
• İdrar kültürü sonucu ve üreyen mikroorganizmanın koloni sayımı,
• İdrar yolu enfeksiyonuna ait belirti ve bulguların varlığı ve görülme tarihi,
• Kan kültürü pozitifliğinin varlığı ve tarihi belirlenmelidir.
Tüm bu soruların cevapları saptanan bilgileri içermeli, gizli kişisel bilgilere
yer verilmemelidir.
Olası Kİ-İYE (Semptomatik İYE 1a) tanısı için pozitif idrar kültürü sonrası
aşağıdaki adımlar izlenmelidir:
1. İdrar kültürünün tarihi belirlenmelidir.
2. İdrar kültürü tarihi baz alınarak yedi günlük enfeksiyon pencere dönemi
belirlenmelidir: İdrar kültürü öncesi üç gün, idrar kültürü günü ve idrar
kültürü sonrası üç gün olarak toplam yedi gün.
3. Pencere döneminde idrar yolu enfeksiyonu tanı kriterlerinin tamamının
karşılandığı belirlenmelidir. Tanı kriterlerinin tamamı karşılanıyor ise,
enfeksiyon olayı vardır. Yoksa, olay yoktur.
4. Takiben olay tarihi belirlenmelidir: Pencere döneminde idrar yolu enfeksiyonu
tanı kriterlerini karşılamak için gerekli ilk öğenin ilk kez saptandığı tarih.
5. Olay tarihinin yatışta varolan dönemde olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Yatışta varolan dönemde ise yatışta varolan enfeksiyon; bu dönemde
enfeksiyon yok ise sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyondur.
6. Sağlık bakımı ile ilişkili idrar yolu enfeksiyonu var ise sonraki adım kateter
ilişkili olup olmadığını belirlemedir. Foley kateterin takıldığı gün, birinci
kateter günü olmak üzere olay tarihinde, iki günden uzun süre (en az 3 takvim
günü) foley kateterli geçirilmiş olmalıdır veya foley kateterin olay tarihinde
veya bir gün öncesinde kullanımda olması gereklidir.
35
OLGULAR
OLGU 1:
Tarih Açıklama
25/1/18 38 yaşında erkek hasta, Serebrovasküler olay nedeniyle YBÜ'ye
yatırılıyor. Entübe edilip mekanik ventilatöre bağlanıyor. Santral
venöz kateter ve foley kateter takılıyor
26/1/18 Foley kateter takılı
27/1/18 Foley kateter takılı
28/1/18 Sabah foley kateter çıkarılıyor, öğlen sonra hastanın idrara çıkma
sıklığında artış oluşuyor
29/1/18 Foley kateter takılı,ateş yok
30/1/18 Foley kateter takılı, lökositoz gelişiyor
31/1/2018 İdrar kültüründe 100.000 koloni oluşturan birim (kob)/ml E. coli
ürüyor.
Tarih Hast
a
günü
Yatışta
varolan
enfeksi
yon
FC
gün
ü
İlk
tanıs
al
test
Enfeksi
yon
Pencere
Dönemi
Belirt
i/
bulgu
lar
Ola
y
tari
hi
Tekrarla
yan
enfeksiy
on
zaman
aralığı
Sekonde
r kan
dolaşımı
enfeksiy
onu
atfetme
dönemi
-2
-1
1/25/
18
1
(Yatı
ş)
Yatış
günü
1
1/26/ 2 2
36
18
1/27/
18
3 3
1/28/
18
4 4 1 ü ü 1 1
1/29/
18
5 5 2 2 2
1/30/
18
6 6 3 3 3
1/31/
18
7 7 ü 4 4 4
2/1/1
8
8 5 5 5
2/2/1
8
9 6 6 6
2/3/1
8
10 7 7 7
2/4/1
8
11 8 8
2/5/1
8
12 9 9
2/6/1
8
13 10 10
2/7/1
8
14 11 11
2/8/1
8
15 12 12
2/9/1
8
16 13 13
2/10/
18
17 14 14
Tanı: SİYE 1a/Kİ-İYE
37
OLGU 2:
Tarih Açıklama
12/4/18 47 yaşında kadın hasta, 38.5 °C ateş şikayetiyle yatırılıyor. Bir ay
önceki başvurusunda bası yarasında P. aeruginosa üreme öyküsü var.
İki gündür dış merkezde takılan foley kateteri mevcut.
13/4/18 Ateş yok, foley kateter takılı
14/4/18 Ateş yok, foley kateter talkılı
15/4/18 Foley kateter çıkarılıyor, idrar mikroskobisinde bol lölosit görülüyor,
idrar kültüründe 50.000 kob/ml ve P. aeruginosa ve 100.000 kob/ml
C.albicans ürüyor, ateş yok
18/4/18 38.5 °C ateş, idrar mikroskobisinde bol lölosit görülüyor, idrar
kültüründe 1000.000 kob/ml P.aeruginosa ve 100.000 kob/ml
C.albicans ürüyor
22/4/18 Kan kültüründe P.aeruginosa ve C.albicans ürüyor
Tari
h
Hast
a
gün
ü
Yatışt
a
varola
n
enfeks
iyon
F
C
gü
nü
İlk tanısal
test
Enfek
siyon
Pencer
e
Döne
mi
Beli
rti/
bulg
ular
Ola
y
tari
hi
Tekrarlay
an
enfeksiyo
n zaman
aralığı
Sekonder
kan
dolaşımı
enfeksiyonu
atfetme
dönemi
-2 1
-1 2
12/4
/18
1
(Yat
ış)
Yatış
günü
1 ü
38
13/4
/18
2
14/4
/18
3
15/4
/18
2 İdrar
kültürü:
50.000 P.
aeruginos
a,
100.000
C.
albicans
1 1
16/4
/18
3 2 2
17/4
/18
4 3 3
18/4
/18
5 İdrar
kültürü:
100.000
P.
aeruginos
a,
100.000
C.
albicans
4 ü ü 1 4
19/4
/18
6 5 2 5
20/4
/18
7 6 3 6
21/4
/18
8 7 4 7
22/4
/18
9 Kan
kültürü:
5 8
39
P.
aeruginos
a,
C.
albicans
23/4
/18
10 6 9
24/4
/18
11 7 10
25/4
/18
12 8 11
26/4
/18
13 9 12
27/4
/18
14 10 13
28/4
/18
15 11 14
29/4
/18
16 12 15
30/4
/18
17 13 16
1/5/
18
18 14 17
Tanı: SİYE 1b/KİO-İYE, sekonder kan dolaşımı enfeksiyonu, Etken: P. aeruginosa
40
OLGU 3:
Tarih Açıklama
5/8/18 68 yaşında, erkek hasta, miyokard infarktüsü tanısıyla Coroner
YBÜ'ye yatırılıyor. Santral venöz kateter ve foley kateter takılıyor.
6/8/18 Foley kateter takılı, idrar mikroskobisinde bol lölosit görülüyor, idrar kültüründe
100.000 kob/ml E.faecalis ürüyor.
7/8/18 Foley kateter çıkarılıyor
9/8/18 Ateşi var, idrar mikroskobisinde bol lölosit görülüyor, idrar kültüründe 100.000
kob/ml E. faecium ve 200 kob/ml P. aeruginosa ürüyor. Aynı zamanda kan
kültüründe P. aeruginosa ürüyor
10/8/18 Foley kateter takılıyor
15/8/18 39°C ateşi oluyor, idrar mikroskobisinde bol lölosit görülüyor, idrar kültüründe
100.000 kob/ml vankomisin dirençli E. faecium, 100.000 kob/ml vankomisin
duyarlı E. faecium ve 100.000 kob/ml C. albicans ürüyor.
Tarih
Has
ta g
ünü
Yat
ışta
va
rola
n
enfe
ksiy
on
FC g
ünü
İlk ta
nısa
l tes
t
Enfe
ksiy
on
Penc
ere
Dön
emi
Bel
irti/
bulg
ular
Ola
y ta
rihi
Tekr
arla
yan
enfe
ksiy
on
zam
an
aral
ığı
Seko
nder
ka
n do
laşı
mı e
nfek
siyo
nu
atfe
tme
döne
mi
-2
-1
5/8/18 1
(Yatış)
Yatış günü 1
6/8/18 2 idrar
kültürü
nde
100.00
0
kob/ml
E.faeca
lis
7/8/18 -
Hiçbirsemptomvebelirtiolmadığından,yatıştavarolanenfeksiyonukarşılamıyor
41
8/8/18 2 -
9/8/18 3 - İdrar
kültürü
nde:
100.00
0
kob/ml
E.
faeciu
m ve
200
kob/ml
P.
aerugi
nosa
Kan
kültürü
nde: P.
aerugi
nosa
ü
10/8/1
8
4 1
11/8/1
8
5 2
12/8/1
8
6 3 1
13/8/1
8
7 4 2
14/8/1
8
8 5 3
15/8/1
8
9 6 İdrar
kültürü
nde
ü ü 1 4
İdraryoluenfeksiyonutanıkriterlerinikarşılamıyor
Kİ-İYE1a,sekonderkandolaşımıenfeksiyonu,Etken:E.faecium
42
100.00
0
kob/ml
vanko
misin
dirençl
i E.
faeciu
m,
100.00
0
kob/ml
vanko
misin
duyarlı
E.
faeciu
m ve
100.00
0
kob/ml
C.
albican
s
16/8/1
8
10 7 2 5
17/8/1
8
11 8 3 6
18/8/1
8
12 9 Kan
kültürü
nde
Vanko
misin
4 7
43
dirençl
i E.
faeciu
m ve
C.
albican
s
19/8/1
8
13 5 8
20/8/1
8
14 6 9
21/8/1
8
15 7 10
22/8/1
8
16 8 11
23/8/1
8
17 9 12
24/8/1
8
18 10 13
25/8/1
8
19 11 14
26/8/1
8
20 12 15
27/8/1
8
21 13 16
28/8/1
8
22 14 1
7
44
OLGU 4:
Tarih Açıklama
2/3/18 AK, 72 yaşında erkek hasta, ensefalit tanısıyla Nöroloji YBÜ'ye
yatırılıyor
3/3/18 Ateş yok, foley kateter takılı
4/3/18 Ateş yok, foley kateter talkılı
5/3/18 38.1°C ateş, lökosit sayısı 14000/mm3, İdrar kültüründe 75.000 kob/ml E.
cloacae ve kan kültüründe E. cloacae ürüyor
Bu hastada asemptomatik bakteremik idrar yolu enfeksiyonu vardır.
a. Doğru
b. Yanlış
Cevap: Asemptomatik bakteremik idrar yolu enfeksiyonu kriterini karşılamıyor,
idrar kültüründe en az 100.000 kob/ml bakteri üremesi gerekiyordu.
KAYNAKLAR
1. Lo E, Nicolle LE, Coffin SE, Gould C, Maragakis LL, Meddings J, et al.
Strategies to prevent catheter-associated urinary tract infections in acute care
hospitals: 2014 update. Infect Control Hosp Epidemiol 2014; 35: 464-79.
2. Saran S, Rao NS, Azim A. Diagnosing Catheter-associated Urinary Tract
Infection in Critically Ill Patients: Do the Guidelines Help?. Indian J Crit Care
Med 2018; 22(5): 357–60.
3. CDC Device-associated Module UTI. Urinary Tract Infection (Catheter-
Associated Urinary Tract Infection [CAUTI] and Non-Catheter-Associated
Urinary Tract Infection [UTI]) and Other Urinary System Infection [USI])
Events. January 2018.
www.cdc.gov/nhsn/pdfs/pscmanual/7psccauticurrent.pdf
4. T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü. Ulusal Sağlık Hizmeti
İlişkili
Enfeksiyonlar Sürveyans Rehberi, 1. Baskı, Ankara, Aralık 2017.
45
OTURUM 4: CERRAHİ ALAN ENFEKSİYONLARI
Cerrahi Alan Enfeksiyonlari Sürveyans Tanimlari Kemik ve Eklem
Enfeksiyonlari
Gülay Okay,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji AD
Protez eklem enfeksiyonu tanımı:
• Fenotipik olarak aynı mikroorganizmanın ürediği 2 periprostetik kültür
pozitifliği, veya
• Eklem ile ilişkili sinüs traktı, veya
• Aşağıdaki minör kriterlerden üçüne sahip olmak:
-Serum CRP ve ESR artışı
-Sinoviyal sıvı lökosit sayısı artışı veya ++ lökosit esteraz test
-Sinovyal sıvı PNL yüzdesinde artış
-Periprostetik dokunun pozitif histolojik analizi
-Tek bir pozitif kültür
Protez eklem enfeksiyonu tanımında bazı hususlar:
-Özellikle virülansı düşük mikroorganizmalar (ör: P. acnes) ile olan PEE’unda klinik
olarak bu kriterler olmayabilir
-İdrar testlerinde kullanılan striplerle yapılan sinovyal lökosit esteraz testi hızlı bir test
olarak intraoperatif uygulanabilir
-Eklem aspirasyon sıvısının kanlı olarak geldiği vakalarda bu testi yapmadan önce
santrifüje edilmesi kolorimetrik testin güvenilirliğini artırmaktadır.
Gerekçeler
- Muskuloskeletal Enfeksiyon Derneğinin PEE tanımından uyarlanmış
- Eklem ile ilişkili sinüs traktı ve 2 kültür pozitifliği PEE’u için patognomoniktir ve
her ikisi de tek başına PEE’unu tanımlar
- Serum ESR ve CRP, PEE için sensitif ancak zayıf özgüllüğe sahiptir
- ESR ve CRP’nin birlikte yükselmesi, herbirinin tek başına yükselmesine göre daha
doğru bir prediktördür
- Sinovyal sıvı lökosit sayısı ve PNL yüzdesi PEE belirleyicisidir
- PEE için doğru prediktörlerdir, ara sıra aseptik eklem ağrılarında da yükselebilir
46
- Kurumlar arası farklılıklara rağmen perop dokunun histopatolojik incelemesinin
faydası gösterilmiştir
- Son çalışmalarda sinovyal sıvının lökosit esteraz testinin PEE için duyarlılık =% 81-
% 93 özgüllük =% 87-% 100
- Bir çalışmada, sinovyal sıvının 2-3 dakika boyunca dakikada 6,600 devirde
santrifüjlenmesinin eritrositleri ayırmaya ve kolorimetrik testlerin doğru bir şekilde
yapılmasını sağladığını göstermiş
- İntraartiküler pürülans önceden minör kriterdi. Ancak bazı protez tiplerinde doku
reaksiyonu ve korozyon etkisi ile oluştuğu ve subjektif bir değerlendirme olduğu için
minör kriterlerden çıkarılmış
Değerlendirmeler
• Preoperatif kültür negatifliği PEE şüphesini ortadan kaldırmamalı
• Eğer hastada persistan ağrı veya hareket zorluğu (sertlik) veya aşağıdakilerled
herhangi biri varsa yüksek ihtimalle PEE vardır:
-Yeni bir bakteriyemi
-Aynı eklemde multiple ameliyat
-PEE hikayesi
-İmmünkompromize bir durum olması
-IV ilaç kullanımı, psöriazis, venöz staz gibi cilt bariyerini etkileyen bir durum olması
-Yüzeyel cerahi alan enfeksiyonu olması
• PEE’yi düşündüren fizik muayene bulguları:
-Yaranın açılması
-Eklemde sıcaklık, kızarıklık veya şişlik
• PEE'yi düşündüren direk radyografik bulgular:
-Daha önce iyi sabitlenmiş protezde gevşeme belirtileri (özellikle postoperatif ilk 5 yıl
içinde görülen gevşeme),
-Protez komponentleri etrafındaki osteoliz veya kemik erimesinin, özellikle post-
operatif 5 yıldan daha kısa bir sürede görüldüğünde, aşınmaya bağlanamalıdır
-Subperiostal elevasyon
-Transkortikal sinüs traktı
-PEE da direk grafi genellikle normaldir
Akut PEE’u için ESR, CRP, PNL yüzdesi ve lökosit sayısı için eşik ne olmalıdır?
47
Aşağıda listelenen yaklaşık eşikler, en son ameliyattan 6 haftadan az bir süre sonra
elde edilen testler için geçerlidir:
-Akut PEE tanısında yararlı olmadığı için ESR için eşik belirlenememiştir
-CRP > 100 mg/L (dizve kalça)
-Sinovyal lök sayısı > 10,000 hücre/µL
-Sinovyal PNL yüzdesi > % 90
Kronik PEE’u için ESR, CRP, PNL yüzdesi ve lökosit sayısı için eşik ne olmalıdır
Aşağıdaki yaklaşık eşikler, en son ameliyattan 6 haftadan daha uzun bir süre
geçenlerde yapılan testler için geçerlidir:
-ESR > 30 mm/saat,
-CRP > 10 mg/L,
-Sinovyal lök sayısı > 3,000 hücre/µL
-Sinovyal PNL yüzdesi > % 80
SANTRAL SİNİR SİSTEMİ ENFEKSİYONU SÜRVEYANS TANIMLARI
• İntrakraniyal enfeksiyon
• Menenjit veya ventrikülit
• Spinal abse
İntrakraniyal enfeksiyon (beyin absesi, subdural veya epidural enfeksiyon,
ensefalit) için aşağıdaki kriterlerden biri olmalıdır:
1. Beyin dokusu veya dura kültüründe üreme
2. Ameliyat sırasında veya histopatolojik incelemede abse veya intrakraniyal
enfeksiyon bulguları
3. Başka nedenle açıklanamayan baş ağrısı, sersemlik, ateş (>38 C), fokal nörolojik
bulgular, bilinç değişikliği veya konfüzyon ile beraber aşağıdakilerden birinin olması:
• Abse veya beyin dokusunda mikroorganizma görülmesi
• Kan veya idrarda pozitif antijen testi
• Enfeksiyona ilişkin radyolojik bulgular
• Patojene özgü tanısal tek IgM titresi veya iki serum örneğinde IgG de 4 kat
artış
Menenjit ve ventrikülit tanısı için aşağıdakilerden biri olmalıdır:
1. BOS’dan mikroorganizma izole edilmesi
48
2. Başka nedenlerle açıklanamayan ateş (>38 C), baş ağrısı, ense sertliği,
meningeal belirtiler, kraniyal sinir belirtileri veya irritabiliteden birinin olması ve
aşağıdakilerden biri:
• BOS’da lökosit artışı, protein düzeyinde yükselme ve/veya glukozda düşme
• BOS gramında mikroorganizma görülmesi
• Kan kültüründe mikroorganizma izole edilmesi
• BOS, kan veya idrarda pozitif antijen testi
Patojene özgü tanısal tek IgM titresi veya iki serum örneğinde IgG de 4 kat artış
Menenjit olmaksızın spinal abse
BOS veya komşu kemik yapılarda tutulum olmaksızın spinal epidural veya subdural
boşluğun abse tanısı için aşağıdakilerden biri olmalıdır:
1. Abse kültüründe mikroorganizma izole edilmesi,
2. Ameliyat sırasında ya da histopatolojik incelemede spinal epidural veya
subdural boşlukta abse görülmesi
3. Başka nedenle açıklanamayan ateş (>38 C), sırt ağrısı, fokal hassasiyet,
radikülit, paraparezi veya paraplejiden biri ile beraber aşağıdakilerden birinin olması:
• Kan kültüründe mikroorganizma üremesi
• Spinal abseye ilişkin radyolojik bulgular
SAĞLIK BAKIMI İLİŞKİLİ VENTRİKÜLİT VE MENENJİT
Sağlık bakımı ilişkili ventrikülit ve menenjitlerdeki tipik semptom ve bulgular
nelerdir?
1.Yeni başlayan baş ağrısı, letarji, ve/veya mental durumdaki değişiklik, beyin-
omurilik sıvısı (BOS) şant enfeksiyonunu düşündürmektedir (güçlü, orta).
2. Cilt altı şant tüpü üzerindeki eritem ve hassasiyet BOS şant enfeksiyonunu
düşündürür (güçlü, orta derecede).
3.Ateş, başka bir açık enfeksiyon odağı yoksa, BOS şant enfeksiyonunu düşündürür
(zayıf, düşük).
4. Ventriküloperitoneal şantlı hastalarda peritonit semptom ve bulguları veya
abdominal hassasiyet, başka bir açık etyolojinin yokluğunda, BOS şant
enfeksiyonunun göstergesidir (güçlü, orta).
5. Ventriküloplevral şantlı hastalarda, plörit belirti ve bulguları, başka bir açık
etyolojinin yokluğunda, BOS şant enfeksiyonunun göstergesidir (güçlü, orta).
49
6. Ventriküloatriyal şantı olan bir hastada bakteriyeminin gösterilmesi, başka açık bir
bakteriyemi kaynağının yokluğunda, BOS şant enfeksiyonunun kanıtıdır (güçlü, orta).
7. Ventriküloatriyal şantı olan bir hastada glomerülonefritin gösterilmesi, CSF şant
enfeksiyonunu düşündürür (zayıf, düşük).
8. Eksternal ventrikül drenleri olan hastalarda yeni gelişen mental durum değişikliği,
enfeksiyonu düşündürür (zayıf, düşük).
9. Eksternal ventrikül drenleri olan hastalarda yeni gelişen ateş ve artmış BOS lökosit
sayısı enfeksiyonu düşündürür (zayıf, düşük).
Nöroşirurji veya Kafa Travması
10. Yeni başlayan baş ağrısı, ateş, meningeal irritasyon bulguları, nöbetler ve/veya
mental durumdaki kötüleşme, yakın zamanda travma veya beyin cerrahisi
geçirenlerde ventrikülit veya menenjiti düşündürmektedir (güçlü, orta derecede).
11. 11. Ateş, başka bir açık enfeksiyon kaynağının yokluğunda, yakın zamanda
travma veya beyin cerrahisi geçirenlerde merkezi sinir sistemi enfeksiyonunu
düşündürür (zayıf, düşük).
Sağlık bakımı ilişkili ventrikülit ve menenjitli hastalarda tipik Beyin Omurilik Sıvısı
Bulguları Nelerdir?
Hücre Sayısı, Glikoz ve Protein
13. BOS hücre sayımı, glukoz ve veya protein anormallikleri, sağlık bakımıyla ilişkili
ventrikülit ve menenjitli hastalarda enfeksiyon varlığı için güvenilir göstergeler
olmayabilir (zayıf, orta).
14. Normal BOS hücre sayımı, glukoz ve protein, sağlık bakımıyla ilişkili ventrikülit
ve menenjitli hastalarda enfeksiyonu güvenilir bir şekilde dışlayamayabilir (zayıf,
orta).
15. Negatif BOS gram boyası, özellikle daha önce antimikrobiyal tedavi almış olan
hastalarda enfeksiyon varlığını dışlamamaktadır (güçlü, orta).
Kültür
16. BOS kültürleri, sağlık bakımıyla ilişkili ventrikülit ve menenjit tanısını koymak
için en önemli testtir (güçlü, yüksek).
17. Enfeksiyon şüpheli BOS şantı veya dreni olan hastalarda ilk BOS kültürü
negatifse, Propionibacterium acnes gibi organizmaları tanımlamak için kültürlerin en
az 10 gün süreyle tutulması önerilir (güçlü, yüksek).
18. Enfeksiyon şüpheli hastalarda BOS şant veya dreni çıkarılırsa, kültüre
gönderilmesi önerilir (güçlü, orta derecede).
50
19. BOS şant veya dren enfeksiyon dışındaki endikasyonlarla çıkarılırsa, kültür
yapılması önerilmez (güçlü, orta derecede).
20. Ventriküloatriyal şant enfeksiyonlarından şüphelenilen hastalarda kan kültürleri
önerilir (güçlü, yüksek).
21. Ventriküloperitoneal ve ventriküloplevral şantlı hastalarda kan kültürleri
düşünülebilir (zayıf, düşük).
22. BOS pleositozu ve/veya hipoglikoraşi veya artmış hücre sayımı ve ventrikülit
veya menenjit için şüpheli klinik belirtiler olan hastalarda bir veya birden fazla pozitif
BOS kültürleri, BOS dren enfeksiyonunun göstergesidir (güçlü, yüksek).
23. Hastalarda BOS ve kan kültürleri, antimikrobiyaloterapi uygulanmadan önce
alınmalıdır; antimikrobiyal tedavi öncesi negatif bir BOS kültürü, sağlık bakımıyla
ilişkili ventrikülit ve menenjiti dışlamaz (güçlü, orta).
Nöroşirurji veya Kafa Travması
24. Pozitif bir kültür ve enfeksiyon belirtileri olan BOS pleositozu, sağlık bakımıyla
ilişkili ventrikülit veya menenjit (güçlü, yüksek) tanısının bir göstergesidir.
25. Hipoglikoraşi ve artmış BOS protein konsantrasyonları, sağlık bakımıyla ilişkili
ventrikülit veya menenjit tanısını düşündürmektedir (zayıf, düşük).
26. Normal BOS bulguları olan ve ateşi olmayan bir hastada, alınan birden fazla
kültürün sadece birinde kontaminan (örn., Koagülaz-negatif stafilokok) olarak kabul
edilen bir organizmanın üremesi, sağlıkla ilişkili ventrikülit veya menenjitin
göstergesi değildir.
27. Enfeksiyon bulguları ve BOS pleositozu olmayan hastalarda tek bir BOS
kültüründe çoklu mikroorganizma üremesi kontaminasyon olabilir (zayıf, düşük)
28. Staphylococcus aureus veya aerobik gram-negatif basil üreyen BOS kültürleri
enfeksiyon göstergesidir (güçlü, orta).
29. BOS kültüründe fungal bir patojen üremesi enfeksiyonun göstergesidir (güçlü,
orta).
Sağlık Bakımı İlişkili Ventrikülit ve Menenjit Şüpheli Hastalarda Görüntülemenin
Rolü Nedir?
34. Sağlık bakımıyla ilişkili ventrikülit ve menenjit şüphesi olan hastalarda (güçlü,
orta) nörogörüntüleme önerilmektedir.
35. Sağlık bakımı ile ilişkili ventrikülit ve menenjitli hastalarda gadolinyum artışı
manyetik rezonans görüntüleme ve difüzyon ağırlıklı görüntüleme önerilmektedir
(güçlü, orta).
51
36. Enfekte ventriküloperitoneal şant ve abdominal semptomları (örn., ağrı veya
hassasiyet) olan hastalarda, şant terminalindeki BOS lokalizasyonlarını tespit etmek
için batın ultrason veya bilgisayarlı tomografisi önerilmektedir (güçlü, orta).
Kaynak
1.CDC/NHSN Surveillance Definitions for Specific Types of Infections, 2018
2.Parvizi J, Gegrke T. Proceedings of the International Consensus Meeting on
Periprosthetic Joint Infection, 2013
3.Tunkel AR, Hasbun R, Bhimraj A et al. 2017 Infectious Diseases Society of
America’s Clinical Practice Guidelines for Healthcare-Associated Ventriculitis and
Meningitis, 2017
52
Olgular Eşliğinde Cerrahi Alan Enfeksiyonları: EVD ilişkili Enfeksiyonlar
Serkan Kitiş
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroşirurji AD
38 y erkek hasta dış merkez acil servise bilinç kaybı ile gidiyor. Orada yapılan beyin
BT de Subaraknoid kanama (SAK) tespit ediliyor, hastanın Glaskow Koma Skalası
(GKS) hızla 12’den 4’e düşünce entübe ediliyor. Hasta dış merkezden hastanemize
bilinç kapalı GKS:4 entübe şekilde geliyor.
Hasta acil servise geldiğinde acil şartlarda BT angioya alınıyor. Baziller tepede
yaklaşık 5mm boyutunda sakküler anevrizma, akut hidrosefali, intraventriküler
hematom, prepontin sisternde, bazal sisternlerde ve sylvian fissürlerde SAK ile
uyumlu hiperdens görünüm tespit ediliyor. Ardından hasta acil serebral anjiografiye
(DSA) alınıyor ve baziler tepede yaklaşık 3.2x5.4x7.2 mm boyutlu lobule konturlu,
posterosüperiora oryante, sol posterolateralde baby'si bulunan, sağ PCA orjini daha
belirgin olmak üzere her iki PCA orjininide ilgilendiren sakküler anevrizma izleniyor.
Hastanın akut hidrosefali kliniği ve radyoloji görünümü olması üzerine hasta DSA’ ı
yapıldıktan sonra acil ameliyathaneye alınarak Eksternal Ventriküler Drenaj (EVD)
takılıyor ve işlem sonrası hasta yoğun bakım ünitesine takip ve tedavi amaçlı
yatırılıyor. Hastaya Beyin Cerrahisi-Nöroradyoloji ortak kararı sonucu endovasküler
tedavi öneriliyor ve embolizan tedavi Nöroradyoloji tarafından yapılıyor. İşlemler
sonrası hasta yoğun bakım ünitesinde takip ediliyor.
Hastanın YBÜ takiplerinde ilerleyen günlerde GKS’si 8’e kadar çıkıyor, basit emir
almaya başlıyor. Hastanın radyolojik görüntülemelerinde kanamanın büyük oranda
resorbe olduğu, ventriküler dilatasyonun azaldığı görülüyor.
Hastanın yoğun bakım takiplerinde beyin cerrahisi enfeksiyon hastalıkları
konsültasyonları doğrultusunda takip ve tedavisi düzenlenirken, 10 günde hastanın
GKS skorunda düşme, pitoz ve dışa bakış kısıtlılığı gelişiyor. Kontrol beyin BT, MR
ve BT angio görüntülemeleri yapılıyor. MR da beyin sapı mezensefalon orta hattan
sağa uzanan ve süperiorda talamusa uzanan ve talamusta tutuluma neden olan
diffüzyon kısıtlaması gösteren akut dönem enfarkt alanı tespit ediliyor ve nöroloji ile
konsulte edilip hastanın tedavisi düzenleniyor. Bt angioda vasospazm bulguları tespit
ediliyor.
Aynı zamanda hastanın ateşleri de olması üzerine hastanın labratuar tetkikleri ve
kültürleri tekrar ediliyor. Hastanın normal seyreden CRP prokalsitonin değerlerinde
53
CRP(5,42) yükselmeye başlıyor. BOS gramında gram negatif çomak görülüyor, hücre
sayımında 975 lökosit mm/3, 415 eritrosit mm/3 görülüyor. Protein artmış(174)
glikoz düşmüş(5) olarak tespit ediliyor. EVD ilişkili menenjit düşünülerek ampirik
olarak meropenem 3x2 gr flk başlanıyor Bizim tarafımızdan da hastanın EVD si
değiştiriliyor. BOS kültüründe Enterobacter aerogenes üremesi oluyor. Hastanın
antibiyogram sonucu da gelince meropenem kesilip seftriakson 2x2 gr flk başlanıyor.
Takiplerinde kontrol kültürlerinde üremeleri olmuyor, CRP değerleri düşmeye
başlıyor. BOS hc sayısı düşüyor (20 lökosit/mm3, 7-8 eritrosit/mm3). Hastaya işlem
sonrası 2. haftada trakeostomi açılıyor. Hasta takiplerinde icp değerleri 20 nin
üzerinde seyrettiği için ve antiödem tedaviğe rağmen düşmediği için EVD ile BOS
boşaltılmasına devam ediliyor. EVD süresi dolduğunda değiştiriliyor ancak
takiplerinde BOS gelişi olmadığı görülüyor, kontrol BT de ventriküllerin slit olduğu
görülüyor. Hastanın ertesi gün yapılan kontrol incelemelerinde, ventriküler
dilatasyonun tekrar oluştuğu ve ventrikül içi kanama olduğu görülüyor. BOS gelişi
olmadığı için hastanın EVD si değiştirilip karşı tarafa alınıyor. Bu esnada yapılan
labratuar incelemelerinde BOS glukozunun düştüğü (13), proteinin arttığı (141),
CRP(4,95) nin tekrar yükseldiği görülüyor (780 lökosit/mm3, 340 eritrosit/mm3
görüldü). BOS kültüründe tekrar pseudomonas üremesi oluyor, Seftriakson kesilip,
kolistin 2x5 mg intratekal, cipro 2x400 mg flk ve fortum 3x2 gr flk başlanıyor
Ancak tedavi altında iken ve rutin BOS drenajları devam ederken hastanın GKS si 3
‘e düşüyor. Hastanın radyolojik incelemeleri değerlendirildiğinde hastada tekrar
kanama geliştiği ve herniasyon geliştiği görülüyor ve hasta yaklaşık 2. ayında
kaybediliyor.
EVD uygulaması gerek değişik etiyolojilere bağlı gelişen akut hidrosefalilerde ve
gerekse artmış ICP’ nin monitörizasyonu ve tedavisinde yaygın olarak
kullanılmaktadır. EVD yoluyla geçici BOS drenajı EVD ile ilişkili enfeksiyonlar
riskiyle karşı karşıyadır. EVD ile ilişkili enfeksiyonların insidansı literatürde % 0.8
ila% 22 arasında değişir. Bununla birlikte, EVD ile ilişkili enfeksiyonlar ciddi bir
komplikasyondur ve riskini en aza indirgemek için perioperatif veya genişletilmiş
antibiyotik profilaksisi kullanımını yönlendiren iyi bilinen bir protokol
bulunmamaktadır. EVD ile ilişkili enfeksiyonlar mortalite, morbidite, kalış süresi ve
maliyetlerini artırır; uzun süreli antibiyotik kullanımı gerektirir ve daha sonraki kalıcı
BOS drenajı ihtiyacını arttırmaktadır.
54
Protez Enfeksiyonları
Fatih Yıldız,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ortopedi ve Travmatoloji AD
Olgu 1:
Araç içi trafik kazası sonrası sağ kalça kırığı nedeni ile 1975 yılında ameliyat edilen
hastaya postrravmatik osteoartrit nedeni ile de 1992 de proksimal femur osteotomisi
yapılmış. Sağ koksartroz tanısı ile hastaya total kalça artroplastisi uygulandı ve işlem
sırasında yumuşak doku kültürü için örnek alındı, üreme olmadı. Postop 3. günde
taburcu edilen hasta postop 8. günde insizyondan az miktarda hemorajik drenaj
nedeniyle poliklinik başvurusu oldu. CRP: 41 mg/L. Postop 15. gün pürülan-
hemorajik drenaj olan hastada CRP: 104 mg/L olması üzerine irrigasyon ve
debridman yapıldı. İntraoperatif kültürde klebsiella üremesi nedeniyle enfeksiyon
hastalıkları tarafından hastaya meronem 3X1 gr IV tedavisi başlandı. CRP
takiplerinde artış görülmesi üzerine de teikoplanin tedaviye eklendi. İkinci haftada
CRP değerlerinin gerilemesine rağmen pürülan drenajın devam etmesi üzerine
hastaya tekrar irrigasyon ve debridman yapıldı. 4 gr teikoplanin ve 4 gr meronem 500
mg gentamisin içeren 40 gr kemik çimentosuna eklenerek lokal antibiyotik
konsantrasyonunun yükseltilmesi amacıyla antibiyotikli spacer uygulandı.
İntraoperatif kültürlerde klebsiella ya ek olarak enterococcus faecalis üremesi oldu.
Mevcut antibiyoterapi ile tedaviye devam edildi.
Olgu 2:
Medial kompartman osteoartriti tanısı ile 67 yaşındaki bir bayan hastaya medial
unikompartmantal diz artroplastisi (UDA) uygulandı. Hasta, ameliyat sonrası birinci
günden itibaren altıncı haftaya kadar desteksiz ve ağrısız olarak yürüyebiliyordu.
Postop 8. haftada, son 2 haftadır başlayan, dizde şişlik, ağrı ve kızarıklık şikayetleri
ile başvuran hastada ön-arka grafide tibial komponent etrafında osteoliz görüldü. Bu
sırada eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) 62 mm/saat ve C-reaktif protein (CRP) 5,2
mg/dl, sinovyal sıvıda lökosit sayısı 11000 ve %80,1'i parçalı idi. Ardışık alınan iki
sinovyal sıvı kültüründe de 15. gün sonunda üreme olmadı. İki aşamalı revizyon
planlandı. İntroperatif histolojide 5 PMNL/HPF görülmesi ve alfa-defensin testinin
negatif olması üzerine enfeksiyon tanısından uzaklaşılarak, gevşek komponentler
çıkartılıp, debridman sonrası çimentolu UDA uygulandı. İntraoperatif doku ve
sinovyal sıvı kültürlerinde de üreme olmadı. Üç aylık semptomsuz dönemden sonra
55
dizde ağrı, şişlik ve ısı artışı şikayetleri tekrar başladı. Direkt grafilerde tibial
komponent etrafında belirgin osteoliz görüldü. Her ne kadar intraoperatif doku
kültürleri, tekrarlayan sinovyal sıvı kültürleri ve alfa defensin-1 tesleri enfeksiyon
aleyhine sonuç verse de artmış ESR, CRP ve hastanın kliniği nedeniyle kültür negatif
PPE düşünülerek hastaya iki aşamalı revizyon uygulandı. Birinci aşamadan sonra
hasta dermatoloji bölümüne yönlendirilerek metal allerjisi için yama testi istendi.
Yama testinde nikel sulfat ve kobalt kloride karşı gecikmiş tipte hipersensitivite tespit
edildi. Yama tesi, krom ve titanyum metallerine karşı 2, 3, 4 ve 7. günlerde negatif
sonuçlandı. Bu test sonucu ile enfeksiyon ekarte edilerek metal allerjisi tanısı
konuldu. İkinci aşamada, sementli oksinyum femoral ve titanyum tibial komponentler
uygulandı. Takiplerde, hasta asemptomatikti ve radyolojik incelemelerde
komponentler etrafında osteoliz ya da gevşeme görülmedi.
56
OTURUM 5: GERÇEK YAŞAM ÖYKÜLERİ
Yapım-Onarım-İnşaat Çalışmaları ve Alınması Gereken Önlemler
Sibel Bolukçu,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji AD
Hastanede yapım-onarım çalışmaları öncesinde özetle
- Risk değerlendirmesi, yüksek riskli bölgelerin belirlenmesi,
-İnşaat alanı ile yüksek riskli hastaların bulunduğu bölgelerin arasındaki bağlantının
saptanması,
-Kontaminanlar ve lokalizasyonlarının belirlenmesi,
-Hastaların durgun su, rutubetli bölge ve toza maruziyetini azaltmak için pratik
önlemlerin alınması,
-Mekanik hava filtrasyonunun gözden geçirilmesi,
- Havalandırma sisteminin tipini ve potansiyel etkisinin belirlenmesi,
- Hava örneklemelerinin gerekliliği, kullanılacak metod ve sıklığını belirlenmesi,
- Bazal değerlendirme için örneklerin alınması,
- İnvaziv fungal hastalıklı olgular için aktif sürveyans,
- Sürveyans ölçümü olarak hedeflenen çevresel örneklerin alınması,
- İleri analiz için şüpheli salgınlardaki fungal izolatların saklanması,
- Sürekli ve düzenli denetimin yapılması,
- Kontrol listelerinin oluşturulması,
- Enfeksiyon kontrol önlemleri hakkında yüksek riskli hastaların eğitimi,
- Antifungaller de dahil olmak üzere antimikrobiyal yönetim programları uygulanması
gerekmektedir.
Yapım-onarım çalışmaları öncesinde aşağıdaki unsurları içeren bir ekip
oluşturulmalıdır:
• Enfeksiyon kontrol doktoru
• Mikrobiyoloji laboratuarı temsilcisi
• Hastane yönetimi temsilcisi
• Mühendislik birimi sorumlusu
• Transplantasyon, Onkoloji veya Yoğun Bakım birimleri temsilcileri
57
• Çalışan sağlığı görevlisi
• Temizlik işleri sorumlusu
• İnşaat işi sorumlusu
• Firma temsilcisi (mimar, mühendis veya proje sorumlusu)
İnşaat-Yenileme-Yıkım İşleminde Sınıflama
Sınıf A
Gözlemsel ve non-invaziv işlemler;
• Gözlem amaçlı kiremit/ çatı veya tavan kaplamasının kaldırılması (yaklaşık
olarak 1,5–2 m2 de 1 kiremit veya daha az ve <30 dk)
• Hasta odasında küçük su tesisat işleri (En fazla 1 hasta odasında, < 30
dakikalık çalışma ve su kaçağı varsa <1 litre)
58
Sınıf B
Küçük çaplı, minimal toz oluşturan, kısa süreli işlemler;
• Duvarların, çatının/ tavanın delindiği/kırıldığı ancak toz kontrolünün
sağlandığı küçük işlemler
• Havalandırma tamiratı
• Asma tavanın >1.5 m2 kaldırılması ve kablo döşeme vs. işlemin
yapılması
• Duvarlarda küçük bölgelerin badanası veya duvar kağıdındaki tamirat için
zımparalama
• Hasta odasında su tesisatı, (>2 hasta odası ve >30 dakika su tesisatına yapılan
girişimler, su kaçağı varsa >1 litre)
Sınıf C
Orta- ciddi düzeyde toz oluşturan, yıkım gerektiren, binaya ait sabit bölümlerin
(tezgah üstü, monte edilmiş dolaplar, lavabo gibi) yıkılmasını, kırılmasını,
sökülmesini gerektiren, tek bir iş gününde tamamlanamayacak işlemler;
• Duvarların badana/ duvar kağıdı kaplama öncesi zımparalanması
• Yer döşemelerinin kaldırılması
• Kiremitlerin kaldırılması ve aktarılması, çatı tamiratı
• Yeni duvar örülmesi
• Asma tavan üzerinde >1,5 m2 alanın açılmasını gerektiren kablo çalışması
• Büyük oranda yerden kablo döşenmesi
• Birden fazla hasta bakım odasında (>2 hasta odası), uzun süreli (her biri >60
dakika) su tesisatına yapılan girişimler
Sınıf D
Büyük yıkım, inşaat ve yenileme projeleridir.
• Çok sayıda (>3 gün) iş gününde tamamlanabilecek yeni inşaatlar
• Birden fazla hasta bakım alanında uzun süreli su tesisatına yapılan girişimler
ve su kesintisi mevcuttur
59
Yapım-onarım-inşaat çalışmaları sırasında risk değerlendirmesi
Kaynaklar
1- Australasian Health Infrastructure Alliance. Australian health facility
guidelines –part D: infection prevention and control: AHIA; 2012.
2- Sehulster L et al. Guidelines for Enviromental Infection Control in Health-
Care Facilities Recommendations of CDC and HICPAC;2003.
3- Chang CC et al. Int Med J. 2014;44(12b):1389-97
60
Hastanelerde Legionella Kontrolü
Bülent Durdu,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD
Lejyonellozis:
Giriş ve tarihçe:
Legionella cinsi bakteriler aerobik, gram negatif, fakültatif intrasellüler basiller olup
60’dan fazla tür ve 70’den fazla serovar tanımlanmıştır. En az 29 türün insanlarda
hastalık yaptığı gösterilmiştir. En çok hastalığa neden olan tür Legionella
pneumophila serogrup (SG) I’dir. L. pneumophila 15 serogrubtan oluşmaktadır.
Legionella spp. toplum kökenli ve hastane kökenli pnömoni etkenleri arasında yer
almaktadır. Sporadik olarak hastalık yapabileceği gibi salgınlara da neden olabilir.
Tipik olarak kontamine suların aerosolize formlarının inhalasyonu ile bulaşır. Etken
ilk defa 1976 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Philadelphia (Pensilvanya)
kentinde, Amerikan Lejyon kongresinde 182 kişinin hastalandığı bir pnömoni salgını
ile tanımlanmıştır. 1977 yılında Fraser ve ark. Lejyoner hastalığını tanımlamışlardır.
Tanımlamalar:
Legionellosis terimi Legionella cinsi bakterilerin neden olduğu tüm
enfeksiyonları tanımlamak için kullanılır. Lejyoner hastalığı ve Pontiak ateşi
Legionella spp’nin en sık neden olduğu hastalıklardır. Ekstrapulmoner
legionellosis terimi akciğer dışı nadir görülen legionella enfeksiyonlarını (selülit,
endokardit ve peritonit v.b.) belirtmek için kullanılmaktadır.
Çevresel rezervuar:
L. pneumophila ve diğer birçok lejyonella türünün büyük bir çoğunluğu göller,
akarsular ve yapay su rezervuarlarında yaşar. Planktonik olarak, biofilm tabakada
veya bir protozoa (amipler ve siliatlar) içerisinde yaşamını sürdürebilirler. Sıcaklığın
25-42 °C arasında olduğu durgun ve çökeltili sular bakterinin çoğalması için uygun
ortam sağlar.
61
Bulaşma yolu:
Kontamine sulardan ve topraktan kaynaklanan bakteri yüklü aerosoller ve
partiküllerin solunması ile bulaşır. İnsandan-insana ve laboratuvar kaynaklı bulaş
bildirilmemiştir.
Klinik:
Lejyoner hastalığı:
Ana bulgu ateş, öksürük ve nefes darlığıdır. Ortalama 2-10 günlük bir kuluçka
döneminden sonra ateş ve halsizlik ile başlar, öksürük ile devam eder. Fizik
muayenede ral olabilir. Akciğer radyolojisi non-spesifiktir ancak en yaygın bulgu tek
taraflı lobüler infiltrasyondur. (Tablo)
Tipik olmasa da bazı bulgular lejyoner hastalığında daha sık görülür. Bunlar:
● Bulantı-kusma ve diyare
● Hiponatremi
● Karaciğer enzim yüksekliği
● Yüksek C-reaktif protein seviyesi (>100 mg/L)
● β-laktam antibiyotiklere klinik cevapsızlık
Lejyoner hastalığı orta, ağır pnömoniye neden olur. Çalışmalarda %18-44 oranında
yoğun bakım takibi gerektiği bildirilmiştir. Nadiren ampiyem, akciğer apsesi ve ekstra
pulmoner komplikasyonlar gelişebilir.
Pontiak ateşi:
Akut kendi kendini sınırlayan ateşli bir kliniktir. Patogenezi tam anlaşılamamıştır.
Toksin ilişkili bir hastalık olduğu düşünülmektedir. Ateş, baş ağrısı, üşüme-titreme,
miyalji, ishal ve bulantı-kusma gibi non-spesifik belirtilerle seyreder. İnkübasyon
süresi kısadır (5 saat-3 gün).
Ekstrapulmoner lejyoner hastalığı:
Nadirdir ve genellikle immunsupresiflerde görülür. Etken sıklıkla L. pneumophila dışı
türlerdir. Vaka olarak bildirilmiş, yumuşak doku enfeksiyonları, kas iskelet sistemi
enfeksiyonları, miyokardit, perikardit, peritonit, piyelonefrit, beyin apsesi, menenjit,
cerrahi alan enfeksiyonları ve protez enfeksiyonları vardır.
62
*Tablo: Lejyoner hastalığı ve Pontiak ateşinin başlıca özellikleri
Özellikler Lejyoner Hastalığı Pontiak Ateşi
İnkübasyon 2–10 gün (nadiren 20 gün) 5 saat - 3 gün (24-48 saat)
Süre Haftalar 2-5 gün
Vaka/ölüm
%
Değişken; Nozokomiyal %40–80'e ulaşabilir Ölüm yok
Atak hızı Genel popülasyon % 0,1–5, Hastanelerde% 0.4–14 % 95'e kadar
Semptomlar • Genellikle non-spesifik
• Güç kaybı (asteni)
• Yüksek ateş
• Baş ağrısı
• Kuru öksürük
• Bazen kanlı (çizgisel) balgam
• Titreme
• Kas ağrısı
• Solunum güçlüğü, göğüs ağrısı
• İshal (% 25-50'si)
• Bulantı-kusma (% 10-30)
• Konfüzyon, deliryum gibi MSS bulguları
• Böbrek yetmezliği
• Hiponatremi (serum sodyum <131 mmol/L)
• Laktat dehidrojenaz seviyeleri> 700 ünite/ml
• Beta-laktam / aminoglikozidlere cevap vermeme
• Respiratuar örnek gram boyamasında nötrofil
varlığına rağmen organizma görülmemesi
• Grip benzeri hastalık
• Güç kaybı (asteni)
• Yüksek ateş ve titreme
• Miyalji
• Baş ağrısı
• Artralji
• İshal
• Bulantı-kusma (nadir)
• Dispne ve kuru öksürük
*World Health Organization. "Legionella and the prevention of legionellosis."
(2007).
Hastanelerde Lejyonella Kontrolü
Lejyoner hastalığının kontrolü için yapılması gerekenler, Sağlık Bakanlığı Türkiye
Halk Sağlığı Kurumu tarafından hazırlanan ve 13 Mayıs 2015 tarihli Resmi gazetede
yayımlanan 29354 sayılı “Lejyoner Hastalığı Kontrol Usul ve Esasları Hakkında
Yönetmelik” ile ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Buna göre:
63
● Yataklı sağlık kurum ve kuruluşlarından, vaka çıkmasa dahi yılda en az bir kez
olmak üzere katlardaki odaların sıcak su muslukları ve duş başlıklarından 100
yatağa kadar en az 5, ilave her 50 yatak için 1 su numunesi daha alınmalıdır.
● Doku-organ transplantasyon ünitesi, hematoloji, onkoloji servisi varlığında bu
birimleri de temsil edecek şekilde eşit aralıklarla yılda 2 kez rutin numune
alınmalıdır.
● Tesiste bulunması durumunda sıcak su tankı ve soğuk su tankı ile binaya giren
şebeke suyu deposundan en az ikişer numune, merkezi havalandırma sistemi
soğutma kulesi ve kondansatörü, buz makinesi, termal havuz, artezyen kuyusu,
artezyen su deposunun her birinden en az birer numune daha alınmalıdır.
● Yataklı sağlık kurumlarında, lejyonella kontrolü ile ilgili görevler, hastane teknik
servisi ve hastane yönetiminin aktif katılımı ile enfeksiyon kontrol komitesi
tarafından yürütülür. Konu ile ilgili görevlendirilen sorumlu personelin (teknik
servisten) isimleri İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilir.
● Konaklama biriminde lejyoner hastalığı vakası saptandığında veya su
numunelerinde lejyonella bakterisi ürediğinde, rehberde belirtildiği üzere,
öncelikle konaklama birimlerinin fiziki şartlarının bakterinin yaşaması ve
çoğalmasını engelleyecek şekilde düzenlenmesi gerekir.
● Bu kapsamda; tanklarda biriken tortu ve sedimentin süpürülüp temizlenmesi,
tesisatın tümü ile boşaltılıp doldurulması, soğutma kulelerinin ve depo iç
yüzeylerinin fırçalanarak biyofilm tabakasının kazınması, filtrasyon gibi
yöntemler uygulanır.
● Konaklama biriminde vaka veya numunelerde üreme tespit edilmesi durumunda
eradikasyon yönetemlerinden en az biri rehberde belirtildiği şekilde uygulanır. Bu
işlemler sırasında suyun kullanılmaması için (içme-kullanma) gerekli önlemler
alınır.
Dekontaminasyon yöntemleri:
a) Termal eradikasyon yöntemleri:
1) Yüksek ısıtma (superheating) yöntemi: Sıcak su tanklarındaki suyun sıcaklığı en
az 24 saat süresince 70°C’nin üzerine çıkarılır ve son kullanma noktalarında da
60°C’nin üzerinde olması sağlanır. Konaklama biriminin risk durumuna
(biyofilm, sediment ve kireç oluşumlarının derecesi, sistemin eskiliği ve benzeri) göre
“süperheating” süresi 72 saate kadar uzatılabilir.
64
2) Flushing: Tanklarda biriken tortu ve sedimentin süpürülüp temizlenmesi ve
tesisatın tümü ile boşaltılıp doldurulmasından sonra suyun uç noktalarda
60°C’ye ulaşmasından sonra, tüm musluklar ile duş başlıklarından en az 5-10 dakika
süreyle su akıtılması işlemidir.
3) Şok ısıtma: Sistemin belirli bir yerinde bulunan suyun aniden yüksek ısılara
(>88°C) çıkarılması ve ardından uygun miktarda soğuk su ile karıştırılarak kullanıma
verilmesidir.
b) Kimyasal eradikasyon yöntemleri:
1) Klorlama: Su klor düzeyinin son kullanma noktasında en az 2 saat, mümkünse 24
saat en az 3 ppm olacak şekilde yüksek konsantrasyonda klor (hiperklorinasyon)
uygulanmasıdır.
2) Dekontaminasyon işlemi: Ozon, Hidrojenperoksit veya Bakır-Gümüş İyonizasyon
uygulamalarından herhangi biri kullanılarak dekontaminasyon işlemi yapılmasıdır.
c) Radyasyon ile eradikasyon yöntemleri:
1) Ultraviyole uygulaması: Optimum sonuç için 40°C’deki suyun Ultraviyole (UV)
cihazı ile %100 transmisyon esası ile 254 nm UV dalga boyunda işleme tabi
tutulmasıdır.
Sürveyans:
● Lejyoner hastalığı vaka tanımına uyan olguların varlığında vaka sürveyansı
başlatılır.
● Vakalardan numune alınır ve laboratuvara gönderilir.
● Bildirimi zorunlu hastalık fişleri düzenlenir, Toplum Sağlığı Merkezi’ne (TSM)
bildirilir.
● Salgın kararı verilen durumlarda gerekli bütün önleyici tedbirler alınır (kapatma
dahil).
Vaka sürveyansı:
● Yataklı sağlık kurum ve kuruluşlarında vaka çıkması veya numunelerde üreme
tespit edilmesi durumlarında aktif sürveyans çalışmaları başlatılır.
● Bu kapsamda, legionella sorumlusu tarafından ilgili hekimlerden pnömoni tanısı
düşünülen hastaların lejyoner hastalığı yönünden de değerlendirilmesi istenilir.
Ayrıca, geriye dönük olarak vaka arama çalışmaları başlatılır.
65
Çevresel sürveyans:
● Lejyoner hastalığı bildiriminin herhangi bir sağlık biriminden yapılması veya
yapılan rutin çalışmalar kapsamında üreme olması durumunda Müdürlük/TSM
tarafından rehberde belirtilen algoritmaya göre hemen
çevresel sürveyans çalışmalarına başlanır.
● Çevresel sürveyans kapsamında yataklı sağlık kurumları ve diğer tüm konaklama
birimlerinde ilk, ikinci ve üçüncü incelemeler yapılır.
Lejyoner hastalığı klinik tanımlama:
● Klinik incelemede pnömoniye ait fokal bulgularla ve/veya radyolojik olarak
pnömoni bulgusuyla karakterize akut alt solunum yolu enfeksiyonu
[NOT: Uygun vaka seçimi ve epidemiyolojik ilişki açısından hastanın son 15 gün
içinde en az bir geceyi evinden başka bir yerde (otel, hastane v.b.) geçirip geçirmediği
sorulmalıdır.]
Tanı için laboratuvar kriterleri:
Destekleyici:
● Solunum yolu sekresyonları veya akciğer dokusunda; monoklonal reajenlerin
kullanıldığı DFA yöntemiyle bakterinin boyanarak gösterilmesi, ve/veya
● Çift serum örneğinde IFA veya ELISA ile Legionella türlerine karşı (Legionella
pneumophila SG1 hariç) antikor titrelerinin ≥4 kat arttığının gösterilmesi,
● Tek serum örneğinde IFA veya ELISA ile Legionella türlerine karşı antikor
titresinin ≥1/256 bulunması
Doğrulayıcı:
● Balgam, akciğer dokusu, plevral sıvı veya diğer klinik örneklerin kültürlerinde
Legionella bakterisinin izolasyonu,
● Legionella pneumophila SG1 için idrarda spesifik antijen saptanması,
● Çift serum örneğinde IFA veya ELISA ile L. pneumophila SG1’e karşı spesifik
serum antikor titrelerinin ≥4 kat arttığının gösterilmesi
Vaka sınıflaması:
Olası Vaka: Klinik tanımlama ile uyumlu ve destekleyici laboratuvar kriterlerinden
en az biri ile pozitif bulunan vaka.
Kesin Vaka: Klinik tanımlama ile uyumlu ve doğrulayıcı laboratuvar kriterlerinden
en az biri ile pozitif bulunan vaka.
66
Su numunesinde L. pneumophilia üremesi tespit edilen bir Üniversite
hastanesinde eradikasyon için yapılan işlemler:
550 yataklı bir üniversite hastanesinde, Lejyonella tarama için alınan örneklerden
4’ünde L. pneumophilia ürediği halk sağlığı laboratuvarı tarafından bildirilmiştir.
Hastanede lejyonella için görevlendirilmiş bir teknik eleman bulunmamaktadır.
Numune alımının takibi ve gelen sonuçların dosyalanmasını hastanenin iş güvenliği
birimi sağlamaktadır. Bunun üzerine hastanenin enfeksiyon kontrol komitesi aranarak
durumdan haberdar edilmiştir.
Enfeksiyon kontrol komitesi başkanının yönetiminde ilgili başhekim muavini,
enfeksiyon kontrol hekimi ve hemşireleri, başhemşire, makine mühendisi, teknik
servis sorumlusu, özel temizlik şirketi sorumlusu acil toplanarak “Lejyoner Hastalığı
Kontrol Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” dikkatle incelenmiş ve alınması
gereken kontrol önlemleri ve tedbirler hızlıca belirlenmiştir. Alınan kararlar üst yazı
ile yönetime de ayrıca iletilmiştir.
Buna göre:
1. Hastanedeki tüm duş başlıkları ve muslukların oluşan kireç ve kalıntılarının
giderilmesi için çalışma yapılması, üreme olan birimlerdeki muslukların uçları ve
duş başlıklarının değişiminin sağlanması kararlaştırılmıştır. (Temizlik firması).
2. Su tanklarında biriken tortu ve sedimentin süpürülüp temizlenmesi, tesisatın tümü
ile boşaltılıp doldurulması, depo iç yüzeylerinin fırçalanarak biyofilm tabakasının
kazınması, filtrasyonunun sağlanması kararlaştırılmıştır. (Teknik servis)
3. İlgili yönetmelikte geçen dekontaminasyon işlemlerinden hastanede uygulanması
mümkün olan işlem makina mühendisi ve teknik servis ile görüşülerek “Flushing”
ve “Hiperklorinasyon” işlemlerinin yapılmasına karar verilmiştir (Teknik servis).
Özellikle Flushing işlemi esnasında sıcak sudan kaynaklanması muhtemel
yanıkların önüne geçilmesi, hiperklorinasyona bağlı yan etkilerin yaşanmaması
için sağlık bakım hizmetleri müdürünün koordinasyonunda, teknik servis, destek
hizmetleri ve temizlik şirketi arasında eşgüdüm sağlanması ve gerekli tedbirlerin
alınması kararlaştırılmıştır.
4. Çalışanlar, hasta ve hasta yakınlarının ikinci bir uyarıya kadar şebeke suyunu
kullanmaması (içme, duş alma v.b.) için bilgilendirilmesi, bu amaçla sağlık bakım
hizmetleri müdürlüğünden yardım alınması kararlaştırılmıştır.
67
5. Tüm hekimlerin, lejyoner hastalığı klinik tanımlama kriterleri açısından
bilgilendirilmek üzere ana bilim dalı başkanlıklarına yazı yazılması
kararlaştırılmış (Enfeksiyon kontol komitesi). Son 20 gün içinde hastanede yatışı
olup taburcu edilen ve kontrole gelen hastalar da dahil olmak üzere “klinik
tanımlama” kriterlerine uyan vakaların çocuk hasta ise çocuk enfeksiyon, erişkin
ise erişkin enfeksiyon bölümlerine haber verilerek yönlendirilmesinin sağlanması
kararlaştırılmıştır.
6. Teknik servis sorumlusundan lejyoner hastalığının önlenmesine yönelik eğitim
almak üzere bir personel belirleyip bildiriminin yapılması kararlaştırılmıştır.
Alınan kararlar sorunsuz bir şekilde uygulamaya geçilmiştir. Flushing ve
hiperklorinasyon işlemleri gece yapılmıştır. Bir hafta sonra alınan kontrol su
numunelerinde üreme olmamıştır. Vaka sürveyansı amacıyla klinik tanıma uyan olgu
bildirimi yapılmamıştır.
Kaynaklar:
- World Health Organization. "Legionella and the prevention of legionellosis."
(2007).
- S.B. Lejyoner Hastalığı Kontrol Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik 2015
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/05/20150513-4.htm
- S.B. Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans Ve Kontrol Esasları Yönetmeliği 2007
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2007/05/20070530-9.htm
- https://www.uptodate.com/contents/microbiology-epidemiology-and-
pathogenesis-of-
legionella_infection?search=legionella%20pneumophila&source=search_result&s
electedTitle=3~12&usage_type=default&display_rank=3
68
Yenidoğan Yoğun Bakim Ünitesinde Enfeksiyon Kontrolü
Bilge Bayraktar,
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD
Yenidoğanlar özellikle de prematüre bebekler, Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde
(YYBÜ) kaldıkları süre boyunca enfeksiyon açısından yüksek risk taşırlar. Artan
risk, yenidoğanın bağışıklık sisteminin olgunlaşmaması, düşük gebelik haftası ve
doğum ağırlığı, hastalığın şiddeti, cerrahi ve vasküler kateterler gibi invaziv girişimler
nedeniyle ortaya çıkar. Yenidoğanlar, doğum öncesinde, doğum sırasında ve
hastanede kaldıkları süre boyunca bakterilerle kolonize olurlar. Ardından, deri
bütünlüğünün bozulması, nazal erozyon veya solunum sistemine travma nedeniyle
doku hasarı gibi birincil savunmalarda bir bozulma varsa, bu bakterilerle enfekte
olabilirler. Yenidoğanlar aynı zamanda bağırsak mukozasının azalmış geçirgenliği,
bağırsak florasının kaybı ve bakteriyel aşırı çoğalma nedeniyle bakteriyel
translokasyon için yüksek risk altındadırlar.
YYBÜ ekibi, global bakım sunumunu bilmeli, yayınlanmış bakım kılavuzlarını
kullanmalı, kalite iyileştirme çabalarından ve kanıta dayalı uygulamalardan haberdar
olmalıdır. Pratikteki uygulamaların ve enfeksiyonu önlemede gösterilen çabaların
temel unsurları aşağıdakilere dayanır:
* Yüksek düzeyde kanıta dayalı uygulamalar
* Her pratik uygulama için yazılı birim prosedürlerinin / protokollerinin /
kılavuzlarının standardize edilmesi
* Uygulamalarla ilgili eğitim
* Yenidoğanlara bakan tüm personelin uyum ve bilgisinin denetlenmesi
Yenidoğanlarda sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyonların (SBİE) azaltılmasında
aşağıdaki bakım kategorilerinin her birinin enfeksiyon riskini etkilemesi açısından
incelenmesi gerekir.
EL HİJYENİ, TIRNAKLAR VE TAKI:
Etkili el hijyeninin, YYBÜ’lerinde SBİE’ları azaltan kritik ve temel bir uygulama
olduğu gösterilmiştir. El hijyeni ile ilgili çalışmalar bakteri, virüs ve mantarlara karşı
etkili antimikrobiyal ajanların kullanılmasını destekler. İlk yıkama süresi üniteye göre
değişir, ancak el yıkama araştırmaları ellerin dekontamine edilmesi için 1- 2 dakikalık
yıkama süresinin yeterli olduğunu göstermiştir. Gözle görülebilir şekilde kirlenmemiş
69
eller alkol bazlı dezenfektanlar ile aynı sonucu daha kısa sürede elde ederek
temizlenebilir. Bir jelin güvenli bir şekilde kaç defa kullanabileceği kılavuzlarda net
değildir ve bu noktada YYBÜ'leri bir politika belirlemelidirler. Jel kullanımı için
önemli bir vurgu, jelin kirli eller için sabun yıkama yerine geçmemesidir.Tırnaklar
bakteri ve mantarları barındırabilir. Mevcut öneri tırnakların doğal olması ve 4
mm'den daha uzun olmamasıdır. Yüzükler, saatler ve bilezikler, YYBÜ’de,
mikroorganizmaların takıların altında kalması ve sabunlar veya jeller ile çıkarılması
zorluğu nedeniyle takılmamalıdır.
ORTAM
Çalışmalar, bazı organizmaların yüzeylerde uzun süre yaşayabildiğini göstermektedir.
En sık kan gazı makinesi, bilgisayar fareleri, telefon ahizeleri, çizelgeler, ventilatör
düğmeleri, kapı kolları, radyant ısıtıcı kontrol düğmeleri, hasta monitörleri kontamine
olur. Bu durum, hasta bakım alanlarının hemşire odaklı temizlik ihtiyacını
desteklemektedir. Hemşireler genellikle yatak başı ekipmanlarına veya kirli olmayan
bölgelere temas eder ve daha sonra hasta bakımına geri döner. Bu alanların silinmesi
kontaminasyonu azaltacaktır. Tüm enfeksiyon riski azaltma seçenekleri için temel
olan el hijyenidir. Ventilatörler, monitörler ve çizelgeler dahil olmak üzere tüm
bireysel hasta bakım cihazları, bakım sağlayıcılarını paylaşan bebeklere çapraz
bulaşma kaynağı olabilir.
CİLT BAKIMI
Yenidoğanların cildi asidik pH ile mikrobiyal invazyona karşı birincil bir bariyer
sağlar. Cildin asit mantosu, bakteriyel invazyona karşı koruyucudur. Cilt bütünlüğü
tek başına ikincil bir bariyerdir. Prematüre bebeklerin ciltleri ince ve immatür olduğu
için cilde yapıştırılan probların, flasterlerin çıkarılması sonucu epidermis bütünlüğü
bozulabilir. Cilt, mikroorganizmalar için önemli bir potansiyel giriş kapısı
olduğundan, cilt sağlığının ve bütünlüğünün korunması YYBÜ'nde enfeksiyon riskini
azaltmada önemlidir. Personelin cildin rolü ve bariyer işlevi konusunda eğitilmesi ve
daha sonra bu işlevi korumak için cilt bakımı uygulamalarını öğrenmesi gerekir.
Bu uygulamalar arasında, başlangıç banyosu ve verniksin arındırılmasının
geciktirilmesi, cildin asit mantosunu koruyan sabun kullanılması, tüm yapışkan
cihazların nazik bir şekilde çıkarılması, çok düşük doğum ağırlıklı bebeklerin seyrek
yıkanması, invaziv girişimler için standart bakım, basınç yaralarını önlemek için
yumuşak pozisyon yastıkları kullanımı, mümkünse yapıştırıcılar altında pektin bazlı
70
bariyerler kullanılması yer alır. Ciltte oluşan hasar, oksijen geçirgen şeffaf bezler veya
ince pektin kaplaması gibi kapatıcı bakteriyostatik materyallerle tedavi edilmelidir.
Yara bakımı bakım planları, yatak başı bakım planlarında yazılmalıdır.
HAVA YOLU BAKIMI
Solunum yolu, yenidoğanlarda bakteriyel, fungal veya viral kolonizasyon ve
enfeksiyon için bir giriş portalı olarak önemlidir. Solunum desteği gereken (sürekli
pozitif hava yolu basıncı veya entübasyon gibi) yenidoğanlarda enfeksiyon riski artar.
Son zamanlardaki çabalar, YYBÜ'de ventilatör ilişkili pnömonilerin sıklığını
azaltmıştır, ancak hala solunum yolu, enfeksiyöz ajanların kan dolaşımına girebileceği
bir organdır. Standardize bakım uygulamaları arasında entübasyon aletlerinin
hazırlanması, aspirasyon malzemelerinin yönetimi, ventilatör devrelerinin yönetimi,
tüm solunum cihazlarının temizlenmesi ve saklanması, tüm solunum uygulamalarının
gözden geçirilmesi ve standartlara uygunluğun denetlenmesi yer almaktadır.
Aspirasyon prosedürleri, açık kılavuzlara sahip olmalı ve salin kullanımını en aza
indirmeli, kateter kontaminasyonunu azaltmak için kapalı sistemler kullanılmalı ve
endotrakeal prosedürlerin, kateterin trakeaya girmesine izin vermeyen güvenlik
önlemlerine sahip olmasını garantileyecek aspirasyon yöntemlerinin izlenmesini
içermelidir. Entübasyon, aletlerin entübasyondan önce monte edildiğinde mümkün
olduğunca fazla steril kalmasını sağlayan ekipman hazırlama prosedürünü içermelidir.
Standart önerilen uygulamalar, aspirasyondan önce etkili el hijyeni, aspirasyon için
minimum SF kullanımı, yatağın başının yükseltilmesi, aspirasyon öncesi oral
salgıların temizlenmesi, kapalı aspirasyon sistemleri ve kolostrum sıvama ile ağız
bakımını içerir.
GASTROİNTESTİNAL SİSTEM VE ENTERAL BESLENME
Enteral beslemelerin ve besleme tüplerinin bakteriyel kontaminasyonu ve bu tür
kirlenmeden kaynaklanan komplikasyonlar literatürde bildirilmiştir. Enteral ürünlerin
kontaminasyonu, ishal, sepsis ve ölümle sonuçlanabilir. Amerikan Diyetisyenler
Derneği (ADA), Sağlık Hizmetlerinde Anne Sütü ve Formülanın Hazırlanması için
Kılavuz İlkeleri yayınladı. Bu rehberler, toplama, hazırlama ve uygulama sırasında
besin maddelerinin kontaminasyon riskini azaltan uygulamalara odaklanmaktadır.
Bebek, anne göğsünden ememezse ağzın küçük hacimli kolostrumla yıkanması
faydalı olur.
71
KATETER UYGULAMALARI
Geçtiğimiz on yıl boyunca, çoğu enfeksiyon riski azaltma stratejileri vasküler
girişimler üzerinde yoğunlaşmıştır. 2012 de CDC "İntravasküler Kateterle İlişkili
Enfeksiyonların Önlenmesi için Kılavuz" yayınladı.
1.Sağlık çalışanlarının intravasküler kateter endikasyonu, uygulamaları ve bakımı
konusunda eğitimleri
2. Kateterlerin hemen çıkartılması artık gerekli değildir.
3. Arter ve santral kateterlerin yerleştirilmesi için steril eldiven kullanımı.
4. Santral venöz kateter yerleştirilmesi sırasında maksimum bariyer önlemlerinin
alınması
5. Kateter takmadan önce % 0.5'ten fazla klorheksidin bazlı preparat ile cilt hazırlığı
6. Steril gazlı bez veya yarı geçirgen şeffaf pansuman ıslanırsa ya da gevşerse
değiştirilmeli. Antibiyotikli merhem kullanımı önerilmiyor.
7. Klorhekzidin emdirilmiş sünger pansumanlar 2 aydan küçük hastalarda kısa süreli
kateterlerde kullanılabilir
8. Rutin santral kateter ya da PICC önerilmiyor
9. Periferal arteriyal kateter takarken maske, bone, steril eldiven ve steril örtü
olmalıdır
10. Kan, kan ürünleri veya yağ emülsiyonları almayan hastalarda setleri 96 saatten
daha kısa sürede değiştirme. Kan ve lipit uygulama setleri ise günlük değiştirilmeli
11. Hastaneye özgü veya işbirliğine dayalı performans iyileştirme kullanılması
Sonuç olarak, YYBÜ’lerinde tüm çalışanlar ile birlikte enfeksiyon kontrol programı
oluşturmak, düzenli olarak sürveyans çalışmalarını takip etmek SBİE sıklığını önemli
oranda azaltacaktır.
72
SÖZLÜ BİLDİRİLER
S1- Türkiye’den Bildirilen Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Tanılı Hastalarının
Neden Olduğu Nozokomiyal Bulaş Olgularının Değerlendirilmesi
Doğan Barış Öztürk
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Zoonotik ve Vektörel
Hastalıklar Dairesi Başkanlığı, Ankara
Giriş-Amaç
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) ülkemizde 2003 yılından itibaren gözlenen,
kanamalarla seyreden, ölümlere sebep olabilen önemli bir hastalıktır. Genel olarak
hastalık endemik bölgede yaşayan çiftçilik ve/veya hayvancılıkla uğraşan insanlarda
kene teması sonrası bulaşmaktadır. Ancak özellikle sağlık çalışanlarına nozokomiyal
olarak bulaş olabilmektedir. Bu çalışmada, takip edilen KKKA vakalarının sebep
olduğu nozokomiyal bulaşlar irdelenmiştir.
Materyal-Metod
Yayınlar iki ulusal veri tabanı (http://uvt.ulakbim.gov.tr, http://www.turkmedline.net)
ve iki uluslar arası veri tabanı (www.ncbi.nlm.nih.gov, google scholar), kullanılarak
tarandı. Yabancı veri tabanlarında “crimean congo haemorrhagic fever, healthcare
worker, nosocomial, Turkey” Türkçe veri tabanlarında “Kırım Kongo Kanamalı
Ateşi, sağlık çalışanı, nozokomiyal bulaş, Türkiye” anahtar kelimeleri kullanıldı.
Olgularda bulaş yolu, proflaksi veya tedavi verilip verilmediği ve hastalığın seyri
havuz analizi yapılarak değerlendirildi.
Sonuç
Çalışmaya uygun olarak 5 çalışma dahil edildi. Bu çalışmalarda, 5 merkezde, toplam
10 dönemde, 47 kişide nozokomiyal bulaş olduğu bildirilmiştir. Bu olguların 44’ü
sağlık çalışanı iken, 2’si hasta bakımıyla ilgilenen hasta yakını, biri ise hasta ile aynı
odayı paylaşan başka hasta idi. Bulaş şekilleri irdelendiğinde 27 kişinin hasta
sekresyonları veya çıkartılarıyla direk temas ettiği (hasta bakımı veya cenaze işleri
sırasında), 5 kişide delici kesici alet yaralanması olduğu, 6 kişinin yakın temas veya
delici kesici alet yaralanması olduğu, 8 kişinin takip ettikleri hastaya CPR veya
aspirayon yaparken hastanın vücut sıvılarıyla temas ettiği, bir kişinin ise muhtemelen
aerosol yoluyla bulaş olduğu belirtilmiştir.
73
Bu 47 hastanın 22’sinde temas sonrası ribavirin proflaksisi verilmiş ve bunların
hiçbirinde KKKA gelişmemiştir. Kalan 25 hastanın 17’sinde KKKA gelişirken, 8
hastada KKKA gelişmemiştir. KKKA gelişen hastaların 15’inde ribavirin tedavi
olarak başlanmış, bu hastaların 2’si hayatını kaybetmiştir.
Tartışma
KKKA ülkemizde halen önemini koruyan önemli bir hastalıktır. Özellikle endemik
bölgede yaşayan hastaların muayenesinde veya tıbbi müdahale ederken evrensel
korunma önlemlerinin doğru bir şekilde kullanılması önemlidir. Yine temas sonrası
hastayı iyi değerlendirmek gerektiği ve ribavirin proflaksisinin faydalı olabileceği
düşünülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Kırım Kongo Kanamalı Ateş, Nozokomiyal Bulaş, Ribavirin
S2- BİR EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİNDE ÜRİNER
KATETERİZASYON ORANLARI
Emine İlay Şengül, Kübra Dilan Avcı, Müge Sönmezışık, Semra Karaman, Burak
Kızılçay, Zuhal Yeşilbağ, Sevtap Şenoğlu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştıma Hastanesi,
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, İstanbul
GİRİŞ ve AMAÇ: Hastanelerde yatan hastaların yaklaşık %25’ine yatış süresince en
az bir kez üriner sonda takıldığı tahmin edilmektedir. Üriner sonda kullanımının en
önemli komplikasyonlarından biri sağlık bakımıyla ilişkili üriner sistem infeksiyonları
(SBİÜSİ)’dır. Üriner sondaların gereksiz kullanımından kaçınılması SBİÜSİ’ nin
azaltılmasında önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada hastanemiz dahili ve cerrahi
kliniklerinde yatan hastalarda üriner sonda kullanım oranlarının ve endikasyonlarının
araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM: Hastanemiz dahili ve cerrahi kliniklerinde yatan hastalar ziyaret edilerek
bir günlük nokta prevelans çalışması yapıldı. Sonda kullanım oranları, süreleri,
endikasyonları kaydedildi. Sonda kullanım endikasyonları “Diagnosis, prevention,
and treatment of catheter-associated urinary tract infection in adults: 2009
International Clinical Practice Guidelines from the Infectious Diseases Society of
America” rehberine göre belirlendi. Yoğun bakım hastaları çalışmaya alınmadı.
74
BULGULAR: Çalışmaya alınan 347 hastanın 64’ünde (%18,4) idrar sondası
kullanımı vardı. Yaş ortalamasının 62,7±17.5 olduğu 64 hastanın %56’sı erkekti.
Hastaların %57,8’i cerrahi, %42,2’si dahili kliniklerde yatmaktaydı. İdrar sondası
kullanım oranı cerrahi kliniklerinde %17,3, dahili kliniklerde %20,1 olarak saptandı.
Sonda kullanımının cerrahi kliniklerden en sık Üroloji (%30,7) ve Genel Cerrahi
(%25), dahili kliniklerden ise en sık Kardiyoloji (%50) ve İç Hastalıkları (%41)
kliniklerinde olduğu görüldü. Göz Hastalıkları, Cildiye, KBB, Romatoloji,
Endokrinoloji ve Nöroloji kliniklerinde hastaların hiçbirinde sonda kullanılmadığı
tespit edildi. Ortalama üriner kateterizasyon süresi; tüm hastalarda 7,7 gün, cerrahi
kliniklerde 8 gün, dahili kliniklerde 7,3 gün olarak saptandı. Hastaların %70,3’ünde
idrar sondası kullanımı 7 günden azdı. İdrar sondası kullanım endikasyonları sıklık
sırasına göre diürez monitarizasyonu (%43,7), ürolojik veya genitoüriner sisteme
komşu yapılara cerrahi girişim sonrası (%12,5), akut idrar retansiyonu (%6,25), uzun
dönem hareketsiz kalması gereken hasta (%3,1) olarak saptandı. Hastaların
%34,3’ünde endikasyon dışı sonda kullanımı mevcuttu. Bu grup içerisinde %59,1 ile
en büyük oranı; idrar sondası kullanımının hasta bakımını kolaylaştırıcı faktör olarak
görüldüğü grubun oluşturduğu saptandı.
SONUÇ: Çalışmamızda üriner sonda uygulanan hastaların 1/3’ünde endikasyon dışı
sonda uygulandığı, bunların da yarıdan fazlasında sadece sağlık çalışanına kolaylık
sağlaması amacıyla sonda takılmış olduğu görülmüştür. Kateter ilişkili üriner sistem
infeksiyonlarından korunmada gereksiz sonda uygulamalarından kaçınmak ilk
basamağı oluşturmaktadır. Bu nedenle çalışmamızın sonuçları hastanemizde gereksiz
sonda uygulamalarını en aza indirmek amacıyla eğitim planlanması ve tüm kliniklerin
bu konudaki farkındalıklarının artırılması gerektiğini ortaya koymuştur.
75
S3- Kardiyak cerrahi operasyonlar sonrası gelişen cerrahi alan enfeksiyonlarının
risk faktörleri açısından değerlendirilmesi- tek merkez deneyimi
Zehra Çağla Karakoç
İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji
Anabilim Dalı, İstanbul
Amaç: Kardiyak cerrahi sonrası gelişen cerrahi alan enfeksiyonları (CAE); artmış
morbidite, mortalite, uzayan hastane yatışı ve artan maliyet ile beraber istenmeyen
komplikasyonlardan biridir. Literatürdeki sıklığı %2-10 arasında bildirilmektedir.
Çalışmamızda kardiyak cerrahi sonrası CAE gelişen hastaların risk faktörleri ve
mortaliteleri açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve yöntem: Çalışmamıza 2013-2018 (Ocak – Eylül) yılları arasında kalp
cerrahisi operasyonu olup, CAE gelişen 22 hasta alındı. Cerrahi alan
enfeksiyonlarının tanısı Amerika Hastalık kontrol Merkezi (CDC) kriterlerine göre
yüzeyel, derin ve organ-boşluk olarak tanımlanmıştır. Olguların demografik bilgileri,
komorbiditeleri, alışkanlıkları, operasyon öncesi yatış süresi, Staphyloccoccus aureus
taşıyıcılığı, American Society of Anestesiology (ASA) skoru, acil girişim, yapılan
operasyonların dağılımı, bilateral mamaria interna (BIMA) kullanımı, peroperatif kan
ve kan ürünü kullanılması, operasyon ve pompa süresi, profilaksinin süresi,
postoperatif hiperglisemik seyir (≥200 mg/dl), kanamaya bağlı revizyon cerrahisi,
intra-aortik balon pompası kullanımı, sternumun geç kapatılması, CAE etken olan
mikroorganizmalar ve antibiyotik duyarlılıkları, yıllık kardiyak cerrahi operasyon
sayıları, CAE belirlendiği tarih ve mortaliteleri hastane kayıtları ve enfeksiyon kontrol
komitesi sürveyans dosyalarından retrospektif olarak kaydedildi. Üreyen bakteri
türleri ve antibiyotik duyarlılıkları VITEK® 2 (bioMérieux, Marcy l’Etoile, Fransa)
otomatize sistemi ile tanımlandı. İstatistiksel veriler Excel programı kullanılarak
oluşturuldu.
Bulgular: Beş yıllık sürede toplam 792 hastaya kardiyak cerrahi operasyon yapılmış
olup bu hastaların 22’sinde CAE gelişmiştir. Yıllara göre CAE hızı %0.9-%4.1
arasında iken, ortalama hız %3.3 idi. Olguların 19’si (%86.3) erkek, ortalama yaşları
58.9 (2-80)’dur. Risk faktörlerinin değerlendirmesi Tablo 1’de özetlenmiştir.
Ortalama VKİ 30.2 olup, %45.4’si obez hastalardan oluşmaktaydı. Operasyonların
%63.6’sı koroner arter bypass cerrahisi olup, bir hasta dışında 21 hastanın operasyonu
elektif olarak yapılmıştı (Tablo 2). CAE %45.4 yüzeyeldi. Etken mikroorganizmalar
10 (%45.4) hastada gram-negatif bakteriler iken, sekiz (%36.3) hastada gram-pozitif
76
bakteriler olarak saptandı (Tablo 3). İnfeksiyona bağlı mortalite iki (%9) hastada
gerçekleşti.
Sonuçlar: Çalışmamızda tek merkezin CAE sonuçlarını paylaştık; CAE gelişimi
açısından en temel risk faktörlerinin yüksek ASA skoru, obezite, eşlik eden diyabet,
postoperatif hiperglisemik seyir ve peroperatif kan ve kan ürünü kullanımı olduğu
tespit edilmiş ve sonuçlarımızın literatürdeki genel sonuçlarla uyumlu olduğu
bulunmuştur.
S4- Yoğun Bakım Ünitelerinde İzole Edilen Gram Negatif Etkenlerde Üç Yıllık
Antimikrobiyal Direncin Değerlendirilmesi
Zeynep Şule Çakar
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Behiye Dede
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği, İstanbul
Giriş-Amaç
Çalışmamızda son üç yıl içerisinde hastanemiz yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ)
gelişen sağlık hizmeti ilişkili enfeksiyonlarda (SHİE) sıklıkla izole edilen Gram-
negatif bakterilerde saptanan genişlemiş spektrumlu beta laktamaz (GSBL) pozitifliği,
karbapeneme ve kolistine direncin irdelenmesi amaçlandı.
Materyal-Metod
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde
01.01.2015 - 31.12.2017 tarihleri arasında YBÜ'lerde 48 saat ve üzerinde yatarak
takip edilen hastalar değerlendirildi. SHİE tanısı, Türkiye Hastane Enfeksiyonları
Sürveyans Rehberi’ne göre aktif sürveyans ile konuldu. Ulusal Hastane
Enfeksiyonları Sürveyans Ağları’na (UHESA ve INFLINE) kaydedilen 132 hastadan
izole edilen Escherichia coli, Klebsiella pneumoniae, Pseudomonas aeruginosa ve
Acinetobacter baumannii suşları değerlendirmeye alındı. Bakterilerin identifikasyonu
VITEK-MS Biomerieux cihazıyla, antibiyotik duyarlılıkları ise VITEC 2 otomatize
sistemi kullanılarak belirlendi.
77
Sonuç
Hastanemizde YBÜ' lerinde takip edilen ve SHİE tanısı alan 132 hastadan elde edilen
izolatlar çalışmaya dâhil edildi (Tablo 1). İzolatlar karbapeneme direnç açısından
irdelendiğinde 2015, 2016 ve 2017 yıllarına göre direnç oranları sırasıyla; A.
baumannii’de %95,4, %86,9 ve %100, P. aeruginosa’da %20, %44,4 ve %0, K.
pneumoniae’de %12,5, %44,4 ve %50 saptandı. E. Coli’de ise üç yıllık dönemde
karbapeneme direnç saptanmadı. Suşlar GSBL üretimi açısından değerlendirildiğinde
sırasıyla, E. Coli’de %33,3, %75 ve %75, K. Pneumoniae’de %100, %88,8 ve %75
saptandı. Kolistine direnç ise sırasıyla, A. Baumannii’de %4,5, %0 ve %12,1, K.
Pneumoniae’de %25, %33,3, %0 olarak bulundu (Tablo 2).
Tartışma
Çalışmamızda SHİE etkeni olabilen Gram-negatif bakterilerde antimikrobiyal direnç
oranlarında özellikle A. baumannii ve K.pneumoniae suşlarındaki karbapeneme
dirençlerinde artış dikkati çekmektedir. Son iki yıl değerlendirildiğinde E.coli
suşlarında her dört izolatın üçünde GSBL pozitifliği saptandı. A. baumannii
suşlarında son yılda kolistine dirençdeki artış kaygı vericidir. Sonuç olarak YBÜ' inde
tespit edilen Gram-negatif etkenlerin antimikrobiyal direnç oranlarındaki artış tedavi
seçeneklerimizi sınırlandırmaktadır. Antibiyotiklerin akılcı kullanımı ve enfeksiyon
kontrol önlemlerine uyumun arttırılması ile direnç oranlarının düşürülmesi
amaçlanmalıdır.
78
S5- Hastanemizde Kalça Protezlerine Ait Cerrahi Alan Enfeksiyonlarının Üç
Yıllık Değerlendirmesi
Ayşe Serra Özel
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon
Hastalıkları Kliniği, İstanbul
Giriş:
Cerrahi Alan Enfeksiyonları (CAE) hastane infeksiyonları arasında ilk üç sırada yer
almakta olup hastalarda mortalite, morbidite, hastane kalış süresinde uzama ve
maliyet artışı sebebiyle önem arz etmektedir. Çalışmamızda hastanemizde kalça
protezi enfeksiyonu tanısı ile takip edilen olgularda saptanan etkenler ve antibiyotik
duyarlılıkları irdelenmiştir.
Materyal-metod:
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Ocak
2014- Aralık 2017 tarihleri arasında ortopedi servisinde kalça protez operasyonları
sonrasında gelişen enfeksiyonlar çalışmaya dahil edildi. Kalça protez enfeksiyonları
etken mikroorganizmalar ve direnç oranları retrospektif olarak değerlendirildi. CAE
tanıları, Türkiye Hastane Enfeksiyonları Sürveyans Rehberi’ne göre aktif sürveyans
ile konuldu. Veriler, Ulusal Hastane Enfeksiyonları Sürveyans Ağları’ndan (UHESA
ve İNFLİNE) elde edildi.
Sonuçlar:
Üç yılda ortopedi kliniğinde toplam 1609 kalça protez operasyonu yapılmış olup
42’sinde CAE gelişmiş olduğu görüldü. CAE hızı %2,6 idi. Hastaların 5’inde yüzeyel
CAE (hız % 0,3), 37’sinde derin CAE (hız % 2,3) saptandı (Tablo 1).
79
Tablo 1. 2014-2017 Yılları Arasında Ortopedi Servisi Kalça Protezi CAE Hızları
Cerra
hi
Girişi
min
Adı
Ameli
yat
Sayısı
C
AE
C
AE
hız
(%
)
Yüzey
el
enfeksi
yon
Yüzey
el
enfeksi
yon
hızı
(%)
Derin
enfeksi
yon
Derin
enfeksi
yon
hızı
(%)
Organ
enfeksi
yonu
Organ
enfeksi
yonu
hızı (%)
Kalça
protez
i
1609 42 2,6
1
5 0,31 37 2,3 0 0
CAE’ler etkenlere göre değerlendirildiğinde, 18’inde Gram-pozitif, 22’sinde Gram-
negatif suşlar mevcuttu. İki CAE’de etken tespit edilemedi. En sık izole edilen üç
etken Metilisine duyarlı Staphylococcus aureus (MSSA) (%25), Acinetobacter
baumannii (%15) ve Pseudomonas aeruginosa (%15) idi (Tablo2).
Tablo2. Etken Dağılımları ve Tüm Mikroorganizmalar İçinde Yüzdeleri
Toplam İzolat
Sayısı (N=40)
Mikroorganizma ismi Sayı (N) Yüzde (%)
Gram-pozitif
(N=18)
MSSA 10 25
Enterococcus spp. 3 7,5
MRSA 2 5
MRSH 2 5
Corynebacterium spp. 1 2,5
Gram-negatif
(N=22)
A. baumannii 6 15
P. aeruginosa 6 15
K. pneumoniae 4 10
E. coli 5 12,5
P. vulgaris 1 2,5
80
Gram-negatif etkenlerin direnç durumları irdelendiğinde, A. baumannii’nin tamamı
kolistine duyarlı idi. Karbapeneme direnç oranları ise A. baumannii’de %83,
P.aeruginosa’da %50, K. Pneumoniae’da %50 olup E. coli’de saptanmadı.
Genişlemiş spektrumlu betalaktamaz üretme oranları incelendiğinde, E. coli’de %60,
K. Pneumoniae’da ise %100 olduğu tespit edildi (Tablo 3).
Tablo 3. Gram Negatif Etkenlerin Direnç Paternleri
Gram Negatif
Etkenler
Sayı (N=21) GSBL(+) Karbapenem
direnci
Kolistin
Direnci
A. baumannii 6 5 (%83) 0
P. aeruginosa 6 3 (%50) 0
K.pneumoniae 4 4 (%100) 2 (%50) 0
E. coli 5 3 (%60) 0 0
Tartışma:
Kalça protezi CAE etkenleri incelendiğinde dirençli suşlarla olan enfeksiyon oranları
dikkati çekmektedir. Gram-pozitif etkenler için metilisine duyarlı suşlar yüksek
oranda olmakla birlikte (%25), metilisine dirençli suşların tüm etkenler içinde %10
gibi azımsanamayacak bir oranda olduğu görülmektedir. Protez enfeksiyonu
şüphesinde antibiyoterapi öncesi derin doku kültürü alındıktan sonra Gram-negatif
bakterilerdeki karbapeneme direnç oranlarının yüksek olması da göz önüne alınarak
ampirik tedavi bu doğrultuda başlanmalıdır.
Anahtar Kelimeler:
Cerrahi alan enfeksiyonu, kalça protezi, dirençli mikroorganizma
S6- Posterior Enstrümantasyon Yapılan Olgularda Gelişen Cerrahi Alan
Enfeksiyonları ve Sonuçlarımız
Serkan Kitiş
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakultesi Hastanesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi
Anabilim Dalı, İstanbul
Amaç: Posterior enstrümantasyon, spinal cerrahide önemli rol oynamaktadır.
Ameliyattan sonra görülen enfeksiyon sıklığı ise enstrümantasyon yapılan olgularda
çok daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, son üç yıl içinde kliniğimizde
81
spinal posterior enstrümantasyon (SPE) kullanılarak tedavi ettiğimiz 564 hastada
gelişen cerrahi alan enfeksiyonları retrospektif olarak değerlendirilerek
komplikasyonların yönetimi sunulmuştur.
Materyal-Metod: 2016-2018 tarihleri arasında SPE kulanılarak tedavi edilen 564
hasta ele alındı. Bu hastalardan primer enfeksiyon kaynaklı (spondilodiskit, abse)
hastaların kültür sonuçları dahil edilmedi. Onüç hastada cerrahi alan enfeksiyon
nedeniyle alınan kültür sonuçları kaydedildi.
Sonuçlar: 564 hastadan 13'ünde yara yerinden örnek alınmış ve kültür çalışılmış,
sekiz hasta (%1,4) enfeksiyon tedavisi almıştır. Onüç hastanın sekizi kadın ve beşi
erkekti. Ortalama yaş 67.3±8.1 (48-86)'di. En sık rastlanan preoperatif yakınma lokal
(bel-sırt-boyun) ağrı %100, ardından ekstremite ağrısıydı (%80.0). Oniki taburcu
edildikten sonra yara yerinde açılma/akıntı şikayeti ile tekrar yatırıldı; bir hasta ise
perop enfeksiyon şüphesi olduğu için örnek alınan hastaydı. Tekrar yatırılan
hastaların ortalama yatış süresi 2 gün ile 8 hafta arası değişmekteydi. En sık rastlanan
komplikasyon akıntıydı (12/13). Dokuz hastanın kültüründe üreme oldu, 1 tanesi
kontaminasyon olarak değerlendirildi. Dokuz hastada üreyen mikroorganizmalar
S.epidermidis (2), E.coli (1), Enterobacter cloacae (1), S.aureus (2), P.aeruginosa (2)
ve Acinetobacter baumannii (1) idi. Kontaminasyon olarak düşünülen bir hastada
akıntı yoktu ve ek bir tedavi gerektirmedi. Üremesi olan diğer sekiz hastadan yedisi
yara debridmanı, antibiyotik ve pansuman ile; bir hasta ise yara debridmanı,vida
çıkarılması, lomber drenaj uygulaması, antibiyotik, pansuman ve hiperbarik oksijen
tedavisi ile tedavi edildi. Hastalar 2 ila 8 hafta arası enfeksiyon durumlarına göre
yatarak tedavi aldılar.Beş hastada VAK kullanıldı. Tüm hastalar tam iyileşerek
taburcu edildi.
Tartışma ve Sonuç: Spinal cerrahide postoperatif enfeksiyon yüksek morbidite
taşıyan bir komplikasyondur. Rutin antibiyotik profilaksisinin yapıldığı cerrahi
sonrasında bildirilen enfeksiyon oranları bir metal kullanıldığında % 0,7-14 aralığında
bildirilmiştir. Postoperatif enfeksiyon riski, hasta ile mikroorganizma arasındaki
hassas dengeye bağlıdır. Bu komplikasyonla mücadelede nöroşirürji, enfeksiyon
hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji bölümlerinin katılacağı multidisipliner bir
dayanışma gereklidir.
Anahtar Sözcükler: Spinal cerrahi, Posterior enstrümantasyon, cerrahi alan
enfeksiyonları
82
S7- Postlarenjektomi farengokutanöz fistül: hazırlayıcı faktörler ve tedavi
Ömer Faruk Çalım
Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Kulak-Burun-Boğaz Hastalıkları ve
Baş-Boyun Cerrahisi AD, İstanbul
Amaç: Postlarenjektomi farengokutanöz fistüllerin etkenleri, hazırlayıcı faktörler ve
tedavisi değerlendirildi.
Materyal-metod: Total larenjektomi uygulanan 42 hasta (3 kadın, 39 erkek; ort. yaş
59±7) retrospektif incelendi. Hastalarda fistüle neden olabilecek faktörleri (yaş,
cinsiyet, ameliyat öncesi ve sonrası sarkopeni, anemi ve hipoalbuminemi, endokrin
bozukluk, kalp hastalığı, akciğer hastalığı, ameliyat öncesi trakeostomi, ameliyat
öncesi veya sonrası radyoterapi ve/veya kemoterapi, tümörün evresi ve yerleşim yeri),
yara kültürü ve antibiyogram sonuçları ile tedavi yöntemleri ve süreleri
değerlendirildi.
Sonuçlar: Dokuz hastada (%21.4) farengokutanöz fistül görüldü. Yara kültürü
incelemesinde 3 hastada Pseudomonas aeruginosa, bir hastada Corynebacterium
striatum, bir hastada Klebsiella oxytoca, birinde metisiline dirençli Staphylococcus
epidermidis üredi, iki hastada cilt florasıyla kontaminasyon düşünüldü ve bir olguda
üreme olmadı. İncelenen risk faktörlerinden ameliyat sonrası hemoglobin ve albümin
düzeylerinin düşük olması ve ameliyat öncesi radyoterapi anlamlı hazırlayıcı faktörler
olarak bulundu. Lokal pansuman, fasya grefti ve rotasyonel flep ile onarıldı.
Tartışma: Farengokutanöz fistül total larenjektominin en sık komplikasyonudur.
Yara kültürü antibiyogram sonucuna göre medikal tedavi düzenlenmeli ve cerrahi
tedavi planı yapılmalıdır. Ameliyat sonrası hemoglobin ve albümin düzeylerinin
düşük ve ameliyat öncesi radyoterapi olan hastalarda ameliyat sonrası bakımında
yakın takip ile multi sistemik yaklaşımı önermekteyiz.
Anahtar Sözcükler: Larenjektomi, farengokütanöz fistül, hazırlayıcı faktörler,
tedavi, sarkopeni
83
S8- Üçüncü Basamak Eğitim Araştırma Hastanesi'nde Kalça Protezi Uygulanan
Hastalarda Dört Yıllık Cerrahi Alan Enfeksiyon Hızları ve Risk Faktörlerinin
Analizi
Melda Türken, Bengü Tatar
SBÜ, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik Mikrobiyoloji
Giriş ve amaç: Eklem içi protez uygulamaları sık yapılan ve yaşlılıkta gelişen
dejeneratif eklem hastalıkları ya da travmalar sonrası eklemlerde hareket ve fonksiyon
kayıplarının tedavisinde kullanılan bir tedavi yaklaşımıdır. Protez eklemler
beraberinde protez eklem enfeksiyonlarını da gündeme getirmektedir. Gelişen
teknoloji ve cerrahi teknikler sayesinde son yıllarda protez enfeksiyon oranları
oldukça azalmıştır.
Protez eklem enfeksiyonları için tanımlanan hastaya ve operasyona ilişkin risk
faktörleri mevcuttur. İleri yaş, obezite, diabetes mellitus, steroid kullanımı, malignite
varlığı ve ASA skoru ≥ 3 olması vb hastaya ilişkin risk faktörleridir. Ayrıca eklemde
daha önce artroplasti geçirilmiş olması, artroplastinin kırık için uygulanması ve
eklemin türü gibi hastaya ilişkin yerel faktörlerde mevcuttur. Ameliyat süresi ≥ 3 saat
olması, yaranın kontamine ya da kirli olması ve sistemik antibiyotik profilaksisinin
uygun yapılmaması vb. operasyona ilişkin risk faktörleridir.
Çalışmamızda 2014 ile 2017 yılları arasında hastanemizde kalça eklem protezi
uygulanan hastalarda risk faktörleri ve cerrahi alan enfeksiyon hızları (CAE) analiz
edildi.
Materyal-Metod: Hastanemizde 2014-2017 yılları arasında kalça eklemi protezi
uygulanan hastaların demografik verileri ve operasyona ilişkin risk faktörleri
retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaş ve cinsiyet bilgileri ile operasyona ilişkin
risk faktörleri olarak tanımlanan ASA skoru, preoperatif yara durumu, operasyon
süreleri ve yapılan antibiyotik profilaksilerinin uygunluğu kaydedildi. Sonuçlar SPSS
v21 ile değerlendirildi. Protez uygulanan hastalarda CAE hızı = enfeksiyon sayısı/
hasta sayısı x 100 formülüyle hesaplandı.
Sonuç: Çalışmaya 301 hasta dahil edildi. Hastaların yaş ortalaması 68±14.3 yıldı.
Hastaların % 61.1’i kadındı. Operasyona ilişkin risk faktörleri olarak ASA skoru ≥3
olması %38.1, uygunsuz antibiyotik profilaksi %25.6, kontamine kirli yara varlığı
%16.3, operasyon süresinin ≥3 saat olması %45.1 olarak değerlendirildi (Tablo 1).
84
Uygunsuz antimikrobiyal cerrahi profilaksi, seçilen ajan uygun olup, süre
uygunsuzluğu mevcuttu. Dakika cinsinden operasyon sürelerinin median değeri 165
dakika saptandı (55-735 dk). Tüm kalça protezi uygulanan hastalarda CAE hızı %
2.33 saptandı. En fazla operasyon 2015 yılında (% 37.2') yapılmış ve %2.68 CAE
gelişmişti (Şekil 1).
Tartışma: Literatürde total kalça protezi uygulamalarında CAE insidansı % 1-5
civarında bildirilmiştir. Çalışmamızda, cerrahi proflaksi uyumunun yüksek olması
(%74.4), median operasyon süresinin 165 dk (<3 saat), hastaların %87.3'ünde temiz
yara saptanması gibi faktörlerin CAE hızının (%2.33) düşük olmasında etkili olduğu
görülmüştür.
Tablo 1: Kalça protez enfeksiyonlarında risk faktörleri
Risk faktörleri Hasta sayısı (n) Yüzdesi (%)
ASA Skoru ≥ 3 115 38,1
Uygunsuz antimikrobiyal
profilaksi
77 25,6
Kontamine ya da kirli yara 49 16,3
Operasyon süresi ≥ 3 saat 136 45,1
Şekil 1: Yıllara göre kalça protezi enfeksiyon hızları
85
Anahtar kelimeler: Kalça protezi, protez enfeksiyonları, cerrahi alan enfeksiyon
hızı, risk faktörleri
S9- ERİŞKİN YOĞUN BAKIM ÜNİTEMİZİN 3 YILLIK İNVAZİV ARAÇ
İLİŞKİLİ ENFEKSİYON HIZLARININ DEĞERLENDİRLMESİ
İnci YILMAZ NAKİR
SBÜ, Haseki EAH Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği,
İSTANBUL
AMAÇ: Sağlık hizmeti ile ilişkili enfeksiyonlar hastanede yatan hastaların en önemli
mortalite ve morbidite nedenlerindendir. Yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) santral
venöz kateter kullanımı, uzun süreli üriner kateterizasyon ve mekanik ventilasyon gibi
invaziv işlemlerin daha yoğun kullanımı sağlık hizmeti ile ilişkili enfeksiyon görülme
oranlarını 2-3 kat arttırmaktadır. Bu çalışmada, SBÜ Haseki Eğitim Araştırma
Hastanesi erişkin YBÜ 2015-2018 yılları arasında invaziv araçla ilişkili hastane
enfeksiyonu (İAİHE) hızları ve türleri, invaziv araç kullanma oranları (İAKO), etken
mikroorganizmaların dağılımları değerlendirilerek yıllar içindeki değişimlerini ulusal
ve uluslararası veriler ile kıyaslamak, enfeksiyon kontrol komitesinin çalışmalarını
değerlendirmek amaçlanmıştır.
GEREÇ- YÖNTEM: 01.01.2015-01.01.2018 tarihleri arasında hastanemizin erişkin
YBÜ’nde (18 Yatak 3.düzey) yatan hastalar Enfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından
prospektif olarak laboratuvar ve kliniğe dayalı aktif sürveyans sistemiyle takip edildi.
Yıllık invaziv alet oranları ve 1000 alet gününe düşen enfeksiyon hızları tespit edildi
ve üreyen mikroorganizmaların enfeksiyonlara göre dağılımı incelendi. Alet ilişkili
enfeksiyon tanıları Center for Disease Control and Prevention (CDC) kriterlerine göre
yapıldı.
BULGULAR: Erişkin yoğun bakım ünitesinde 3 yıllık sürede 1910 hasta yatışı ve
13.680 hasta günü takip yapılmıştır. 2015, 2016 ve 2017 yıllarında ventilatör ilişkili
pnömoni (VİP) hızı sırasıyla 11.1; 5.57; 4.71, invaziv araç kullanım oranları (İAKO)
0.79; 0.71; 0.6 olarak saptandı. Kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyon (Kİ-ÜSE) hızı
1.75; 1.55; 0.66 invaziv araç kullanım oranları (İAKO) 1; 0.99; 0.99 olarak saptandı.
Santral venöz kateter ilişkili kan dolaşımı enfeksiyon (SVKİ-KDE) hızı sırasıyla 6.37;
1.02; 1.83 invaziv araç kullanım oranları (İAKO) 0.62; 0.65; 0.56 olarak saptandı
86
(Tablo 1). İnvaziv araç kullanım oranının yıllar içinde benzer oranlarda seyretmiş
olduğu görüldü. Buna karşılık yıllara göre karşılaştırıldığında invaziv araç ilişkili
enfeksiyon hızlarında VİP, Kİ-ÜSE ve SVKİ-KDE olmak üzere her 3 grupta da
belirgin oranda azalma mevcuttu. Bu azalmanın YBÜ çalışanlarına yapılan
eğitimlerin sıklığındaki artış, el hijyeni gözlemlerinin arttırılmasına bağlı olabileceği
düşünüldü. İnvaziv araç ilişkili hastane enfeksiyonu etkenleri incelendiğinde en sık
Acinetobacter spp. tespit edilmiştir.
Tablo 1. Yıllara göre invaziv alet kullanımoranları ve enfeksiyon hızları
2015 2016 2017
İAKO İAİHE
HIZI
İAKO İAİHE
HIZI
İAKO İAİH
EHI
ZI
Kİ_ÜSE
1 1.75 0.99 1.55 0.99 0.66
VİP 0.79 11.1 0.71 5.57 0.6 4.71
SVKİ-KDİ 0.62 6.37 0.65 1.02 0.56 1.83
SONUÇ: YBÜ’lerinde İAİHE’larını azaltmak için el hijyeni, invaziv araç
kullanımının kısıtlanması, kateterizasyon başta olmak üzere asepsiye dikkat edilmesi
gibi enfeksiyon kontrol önlemlerine uyulması gereklidir.
ANAHTAR KELİMELER: İnvaziv araç, YBÜ, enfeksiyon hızı
87
S10- İkinci Basamak Yoğun Bakım Ünitesinde Gelişen Myroides spp. Pnömonisi
Olguları
Habibe Tülin ELMASLAR MERT¹, Cihan TAŞDEMİR²
1)Ardahan Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları
2)Ardahan Devlet Hastanesi Klinik Mikrobiyoloji
Amaç: Tekrar kullanılabilen tıbbi cihaz ve malzemelerin temizliği, sterilizasyonu/
dezenfeksiyonunda üreticilerin önerilerinin dışına çıkıldığında tıbbi hatalara neden
olduğunu vurgulamak.
Olgular:
Olgu 1: Yetmişiki yaşında kadın hasta. Yoğun bakım ünitesinde (YBÜ) kronik
obstruktif akciğer hastalığı ( KOAH) akut alevlenmesi nedeni ile entübe edilip
izlenen, inhaler bronkodilatatör tedavi, ampisilin-sulbaktam ve klaritromisin alan
hastanın yatışının 10. gününde genel durumu kötüleşti. Ateşi yükselen hastadan
kan, idrar ve endo-trakeal aspirat (ETA) kültürleri alınıp empirik parenteral
meropenem tedavisine geçildi. ETA kültüründe Myroides Spp.( piperasilin-
tazobaktam, ko-trimoksazol duyarlı, meropenem ve imipenem dirençli) üremesi
saptanınca, meropenem tedavisinin üçüncü gününde piperasilin-tazobaktam
tedavisine geçildi. Ancak üç saat sonra hasta kaybedildi.
Olgu 2: Altmışsekiz yaşında kadın hasta. Kalp yetmezliği tanısı ile hastaneye
yatışının dokuzuncu gününde YBÜ’ne alınıp noninvaziv mekanik ventilasyon
uygulandı. Yoğun bakıma yatışının üçüncü günü entübe edilen hastaya inhaler
bronkodilatatör tedavi başlandı. Yoğun bakım yatışının sekizinci gününde genel
durumu kötüleşen hastadan solunu yolu örnekleri alınıp piperasilin-tazobaktam
tedavisi başlandı. ETA kültüründe Myroides Spp. (piperasilin-tazobaktam, ko-
trimoksazol duyarlı, meropenem ve imipenem dirençli) üremesi oldu. Piperasilin-
tazobaktam tedavisi iki haftaya tamamlandı.
Bir hafta içinde iki hastanın endotrakeal aspirat örneklerinde aynı
mikroorganizmanın üretilmesi üzerine Enfeksiyon Kontrol Ekibi tarafından salgın
incelemesi başlatıldı. Ortak hizmet veren hemşire yada doktor saptanmadı. Ortak
ilaç kullanımı yoktu. Her iki entübe hastaya inhaler bronkodilatatör tedavi
uygulanırken aynı kapalı devre nebulizatör cihazının kullandığı fark edildi. Bu
cihazın tekrar kullanıma uygun olduğu; otoklavlanabildiği ancak yoğun bakım
personelince gluteraldehit solüsyonu ile dezenfekte edilmek istendiği, ihtiyaç
olana kadar aynı sıvı içinde bekletildiği öğrenildi. Cihazın haznesinde kalmış bir
88
miktar solüsyon olduğu dikkatimizi çekti ve buradan alınan örnek mikrobiyolojik
olarak incelendiğinde Myroides Spp.( piperasilin-tazobaktam, ko-trimoksazol
duyarlı, meropenem ve imipenem dirençli) üremesi oldu. Cihazın uygun şartlarda
otoklavlanarak kullanılması sağlandı. Yeni vaka gözlenmedi.
Sonuç: Tekrar kullanılabilen tıbbi cihaz ve malzemelerin üreticilerin önerileri
doğrultusunda temizlenmesi ve sterilizasyonu/dezenfeksiyonu sağlanmalıdır.
Uygulamalarda kural dışına çıkılması kolaylıkla hastane enfeksiyonlarına neden
olabilmektedir.
S11- Yoğun bakım ünitelerinde yatan hastalardan izole edilen gram negatif
basillerin karbapenem direncinin değerlendirilmesi
Esra Zerdali
SBÜ Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji Kliniği, İstanbul
Giriş ve Amaç: Sağlık bakımı ile ilişkili enfeksiyonlar hastalar için önemli bir
mortalite ve morbidite sebebidir. Yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) yatan hasta
grubunda daha sık invaziv girişim uygulanması, bu hastaların hastane yatış sürelerinin
uzun olması sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonların daha sık görülmesine sebep
olmaktadır. Gram-negatif basiller YBÜ’lerinde sıkça saptanan enfeksiyon etkenidir ve
artan direnç oranlarıda önemli bir sorun oluşturmaktadır. YBÜ’lerinde sıkça saptanan
etkenlerin ve bunların duyarlılık paternlerinin bilinmesi ampirik tedavi protokollerinin
geliştirilmesi ve morbidite/mortalite oranlarının azaltılması açısından önemlidir.
Bizde çalışmamızda hastanemiz erişkin YBÜ’lerinde (erişkin YBÜ, acil YBÜ, kalp
damar cerrahisi YBÜ) 2015, 2016 ve 2017 yıllarında sağlık bakımı ile ilişkili
enfeksiyon etkeni olarak kabul edilen Gram-negatif basillerin karbapeneme direncini
değerlendirdik.
Materyal-Metod: YBÜ’lerinde sürveyans çalışması sonuçları prospektif olarak
yapılmaktadır. Sürveyans bilgileri ve enfeksiyon tanıları Ulusal Sağlık Hizmeti İlişkili
Enfeksiyonlar Sürveyans Sistemi (USHİESS) tanı kriterlerine dayanılarak
kaydedilmiştir.
Sonuç: 2015, 2016 ve 2017 yıllarında 4310 hasta 28566 hasta günü takip edilmiştir.
YBÜ’lerinde sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyon tanısı alan hastaların kültürlerinden
toplamda 285 Gram-negatif basil izole edilmiştir. Bunlardan 109 tanesi Acinetobacter
89
baumanii/spp olup en çok ventilatör ilişkili pnömonide etken kabul edilmiştir.
YBÜ’lerinde tanı konulan sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonlar ve bunlarda etken
kabul edilen Gram-negatif basillerin dağılımı Tablo 1’de gösterilmiştir. Sağlık
bakımıyla ilişkili enfeksiyon oranlarında düşüşe rağmen maalesef bakterilerin direnç
oranında artış olduğu görülmektedir. Karbapeneme direnç incelendiğinde en çok
etken kabul edilen Acinetobacter baumanii/spp’nin direnç oranının %100’ü bulduğu
görülmüştür. İzole edilen Gram-negatif basillerin karbapeneme direncinin seneler
içindeki değişimi tablo 2’de gösterilmiştir.
Tartışma: Her hastane kendi etken ve direnç profilini saptayarak uygun ampirik
tedavileri belirlemelidir. YBÜ’lerinde gereksiz invaziv alet kullanımının önlenmesi,
izolasyon önlemlerine dikkat edilmesi, enfeksiyon önleme paketlerinin oluşturulması
ile enfeksiyonlar azaltılabilir. Bakterilerdeki artan antibiyotik direnci için gereksiz
antibiyotik kullanımını önlemek ve kültür sonuçlarına göre dar spektrumlu
antibiyotiği seçmek kilit rol oynadığı kanısındayız.
90
Tablo 1: Sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonlarda etken kabul edilen gram negatif
basillerin dağılımı
Sant
ral
venö
z
kata
ter
ilişk
ili
kan
dolaşı
m
enfe
ksiy
onu
Ven
tilat
ör i
lişki
li
pnöm
oni
Ürin
er
kata
ter
ilişk
ili
ürin
er
sist
em
enfe
ksiy
onu
Pr
imer
bakt
eriy
emi
Cer
rahi
gi
rişim
sonr
ası
geliş
en
men
enjit
m
enen
jit
Dek
übit
ülse
ri
Ürin
er
sist
em
enfe
ksiy
onu
Pnöm
oni
Cer
rahi
so
nras
ı
geliş
en
intra
abdo
min
al
enfe
ksiy
on
Acinetobacter
baumanii/ spp
10 67 6 18 2 3 1 1 1
Klebsiella
pneumoniae/s
pp
16 21 7 16 1 1
Pseudomonas
aeruginosa/
spp
11 34 4 10 1 1 1
Escherichia
coli
2 1 4 3 2
Serratia
marcescens/
spp
3 5 2
Proteus
mirabilis/spp
3 7 3 1 1
Enterobacter
cloacea/spp
3 2 3 1
Stenotrophom
onas
maltophilia
1 3 1
Morganella
morgagni
1
91
Tablo 2: Sağlık bakımıyla ilişkili enfeksiyonlarda etken kabul edilen gram negatif
basillerdeki karbapenem direnç oranları
2015 2016 2017
Karbapenem
dirençli etken
sayısı/ toplam
etken sayısı (%)
Karbapenem
dirençli etken
sayısı/ toplam
etken sayısı (%)
Karbapenem
dirençli etken
sayısı/ toplam
etken sayısı (%)
Acinetobacter
baumanii/ spp
37/47 (%78) 26/32 (%81) 30/30 (%100)
Enterobacter
cloacea/spp
3/6 (%50) 1/3 (%33) -
Klebsiella
pneumoniae/spp
16/26 (%61) 8/16 (%50) 15/20 (%75)
Pseudomonas
aeruginosa/ spp
21/33 (%63) 13/27 (%48) 7/11 (%63)
Escherichia coli 2/4 (%50) 0/5 (%0) 0/3 (%0)
Anahtar Kelimeler: YBÜ, gram negatif basil, karbapeneme direnci
S12- Beyin ameliyatları sonrası beyin absesi gelişen 8 olgunun tedavisi ve klinik
deneyimlerimiz
Erdinc Ozek
Bezialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi AD, İstanbul
Amaç:
Beyin absesi çeşitli enfeksiyöz etkenlerin travma, cerrahi sonrası ve enfeksiyöz
süreçlerin (infektif endokardit, diş absesi gibi) komplikasyonu olarak ortaya
çıkmaktadır.
Çalışmamızda beyin ameliyatı sonrası beyin absesi gelişen 8 olgu literatür eşliğinde
sunulmuştur.
92
Yöntem:
Çalışmada Eylül 2015-Kasım 2018 yılları arasında beyin ameliyatları sonrası gelişen
beyin absesi nedeni ile opere edilen 8 olgu retrospektif olarak incelenmiştir.
Hastaların yaşı, cinsiyeti, absenin lokalizasyonu, etken mikroorganizma ve takip
süreleri incelenmiştir.
Bulgular:
Çalışmada beyin absesi nedeni ile opere edilen sekiz olgunun, sekizi de kadın idi,
olguların yaş ortalaması 37,625 (13-54 yıl) idi. İki olguda abse frontal, üç olguda
temporal, iki olguda parieto-oksipital, bir olguda intra-ventriküler idi. Üç olguda
etken üretilemez iken iki olguda stafilokok, 2 olguda enterobakter, 1 olguda
pseudomans etken olarak belirlenmiştir. Sekiz olguda beyin ameliyatı sonrası gelişen
beyin absesi olmuştur, bu olgulardan beşi beyin tümörü ameliyatı sonrası, biri travma
nedeni ile kraniotomi yapılan olgu, biri geniş MCA enfarktı nedeni ile dekompresif
kraniotomi yapılan olgu ve bir olguda ventriküloperitoneal şant sonrası gelişmiştir.
Olguların beyin absesi olmadan önce ikisi acil şartlarda altı hasta ise elektif şartlarda
opere edilmiştir. Olguların ortalama takip süreleri 15,75 ay olarak tespit edilmiştir ve
iki olgu sepsis ve multi organ yetmezliği nedeni ile ölmüştür.
Tartışma :
Beyin abselerinin tedavisinde ilk seçenek cerrahi ve mümkünse etkene yönelik
antibiyoterapidir. Absenin kapsülü ile birlikte total çıkarılması etkin tedavi için ve
yeniden oluşmaması için gereklidir.
Sonuç:
Beyin abseleri uzun antibiyoterapi gerektiren mortalite ve morbiditesi yüksek bir
hastalık olduğundan önlenmesi tedaviden daha önemlidir.
93
S13- ANESTEZİ YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNDE YATAN HASTALARIN
ENDOTRAKEAL ASPİRAT ÖRNEKLERİNDEN İZOLE EDİLEN
BAKTERİLERİN DAĞILIMI: 7 YILLIK RETROSPEKTİF ANALİZ
Bilge Sümbül Gültepe
Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD. İstanbul.
Giriş-amaç: Hastane enfeksiyonları tüm dünyada önemli bir mortalite ve morbidite
nedenidir. Yoğun bakım üniteleri, hastane kökenli enfeksiyonların en sık görüldüğü
ve mortalitesinin en fazla olduğu bölümlerdir. Mekanik ventilasyon, trakeostomi,
kateter uygulanması gibi invaziv girişimler ve geniş spektrumlu antibiyotik kullanımı,
yoğun bakım ünitesinde dirençli patojenlerin ortaya çıkmasının önemli
nedenlerindendir. Çalışmamızda, hastanemiz yoğun bakımlarında mekanik ventilatöre
bağlı olarak tedavisi devam eden hastalardan alınan endotrakeal aspirat (ETA)
kültürlerinde saptanan mikroorganizmaların dağılımının irdelenmesi amaçlanmıştır.
Materyal-Metod: Bu çalışmada 2012- 2018 tarihleri arasında Bezmialem Vakıf
Üniversitesi Hastanesi Anestezi Yoğun Bakım Ünitelerinde yatan hastalardan alınan
ETA örneklerinin sonuçları geriye dönük olarak değerlendirildi. ETA örnekleri; steril
şartlarda, örnek almak için tasarlanmış özel kateterler kullanılarak, entübasyon
tüpünün içinden serum fizyolojik verilip aspire edilmesi yöntemiyle elde edildi.
Laboratuvarımıza gelen endotrakeal aspirat örnekleri; %5 koyun kanlı agar
(BectonDickinson, ABD) ve Eosin-Methylene Blue (EMB) agar (BectonDickinson,
ABD) ve çukulata agar (BectonDickinson, ABD) besiyerlerinin yüzeyine seyreltme
yöntemi kullanılarak besiyerinin dört kadranına steril standart özeler kullanılarak
inoküle edilmiştir. İnokülasyon işlemi yapılan besiyeri plakları 35±2°C’lik ısı
aralığındaki CO2 inkübatörde aerobik olarak 24-48 saat süresince inkübe edilmiştir.
Petrilerde bakteri üremesi görülen koloniler ileri identifikasyon için işleme alınmıştır.
Şusların bakteri identifasyonu VITEK MS MALDI-TOF (bioMérieux, USA) ve
VITEK® 2 Compac otomatize sistemi (Biomerieux, Fransa) sistemi kullanılarak
yapılmıştır.
Sonuçlar: Çalışma periyodu boyunca laboratuvara gönderilen toplam 4364 hastanın
ETA örneği değerlendirmeye alındı. Bu örneklerin 3350’sinde (% 77) üreme
saptanmıştır. Trakeal aspirat örneklerinde en fazla saptanan bakteri Pseudomonas
aeruginosa 920 (%21), Acinetobacter baumannii 847 (%19) olup, bunu Klebsiella
pneumoniae 460 (%11) , Staphylococcus aureus 319 (%7) ve diğerleri takip
94
etmektedir. Ayrıca Candida spp. 204 (%5) ve Escherichia coli 172 (%4) oranında
görülmüştür. Geriye kalan 418 (%10) ini ise diğer bakterilerden (Serratia marcescens,
Stenetrophomonas maltophilia, Streptococcus pneumoniae, Enterobacter cloacae
complex, Morganella morganii ssp morganii.) gibi değişik bakteri grubundan
oluşmaktadır.
Tartışma: Ventilatörle ilişkili pnömoni yoğun bakım ünitelerinde sağlık bakımıyla
ilişkili enfeksiyonların önemli bir nedenidir. Bu enfeksiyonlara yol açan etkenler
arasında Pseudomonas ve Acinetobacter gibi Gram-negatif nonfermentatif bakteriler
ilk sırayı almakta ve neden oldukları hastalıklarda mortalite ve morbidite oranları
oldukça yüksek seyretmektedir. Mikrobiyoloji laboratuvarının kendi yoğun bakım
ünitesinden izole edilen mikroorganizmaların hangi sıklıkta görüldüğünün belirli
aralıklarla takip etmesi klinisyenlerlin empirik antibiyotik tedavisi başlamasında
kolaylık sağlayacağı gibi seçilen tedavi rejimlerinin de uygun ve başarılı olmasını
sağlayacaktır.
Anahtar kelime: Endotrakeal aspirat, yoğun bakım, Gram-negatif bakteri.
95
2012
n(%)
2013
n(%)
2014
n(%)
2015
n(%)
2016
n(%)
2017
n(%)
2018
n(%)
Topla
m
Pseudomonas
aeruginosa
40
(%4,3
)
36
(%3,9)
55
(%5,
9)
118
(%12,
8)
245
(%58,
3)
249
(%27)
177
(%19,
2)
920
Acinetobacte
r baumannii
complex
41
(%4,8
)
68
(%8)
86
(%10
)
118
(%13,
9)
173
(%20,
4)
225
(%26,
5)
136
(%16)
847
Klebsiella
pneumoniae
ssp
24
(%2,6
)
26
(%5,6)
44
(%9,
5)
77
(%16,
7)
89 (%
19,3)
122
(%26,
5)
78
(%16,
9)
460
Staphylococc
us aureus
12
(%3,7
)
6
(%1,)
15
(%4,
7)
74
(%23,
1)
67
(%21)
87
(%27,
2)
58
(%18,
1)
319
Candida spp 1
(%0,4
)
17
(%8,3)
20
(%9,
8)
47
(%23)
27
(%13,
2)
47
(%23)
45
(%22)
204
Escherichia
coli
11
(%6,3
)
7 (%4) 8
(%4,
6)
24
(%13,
9)
21
(%12,
2)
40
(%23,
2)
61
(%35,
4)
172
Diğer 17
(%4)
13
(%3,1)
45
(%10
)
48
(%11,
4)
75
(%19,
2)
117
(%27,
9)
103
(%24,
6)
418
Üreyen
Sayısı
146
(%4,3
)
173
(%5,1
)
273
(%8,
1)
506
(%15,
1)
707
(%21,
1)
887
(%26,
4)
658
(%19,
6)
3350
Toplam
Kültür
Sayısı
208
(%6,4
)
268
(%6,1
)
430
(%9,
8)
712
(%16,
3)
976
(%22,
3)
1029
(%23,
5)
741
(%16,
9)
4364
96
S14- Kardiyak cerrahi sonrası sternum osteomyeliti ilişkili rekürren sternal yara
enfeksiyonu olgusu
Ahmet Bolukçu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Siyami Ersek Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp ve
Damar Cerrahisi Kliniği
Giriş
Sternal yara enfeksiyonları, açık kalp cerrahisi sonrası %1-4 insidans ile görülür ve
artmış morbidite, mortalite ve maliyet ile ilişkilidir [1]. Yüzeyel sternal yara
enfeksiyonları cilt, cilt altı doku ve pektoral fasyayı ilgilendirirken, derin sternal yara
enfeksiyonları periostiumu ve daha derinindeki dokuları tutan enfeksiyonlardır [2].
Yüzeyel sternal enfeksiyonların tedavisinde lokal yara bakımı ve intravenöz
antibiyotikler genellikle yeterlidir, ancak derin sternal enfeksiyonların tedavisinde
cerrahi debridman ve ayrıca sıklıkla otolog doku flebi gerekir [2].
Olgu
Kontrolsüz diyabetes mellitus (DM) ve kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH)
olan 77 yaşında bir erkek hasta stabil koroner arter hastalığı nedeniyle kliniğimizde
on-pump koroner arter bypass greft ameliyatı oldu. Hasta, postoperatif 6. günde
komplikasyonsuz olarak taburcu edildi, ancak postoperatif 10. günde sternal detaşman
nedeniye sternum revizyonu yapıldı (Figür 1). Bu operasyon sırasında mediastinit
tablosu yoktu, mediastenden ve yüzeyel dokulardan alınan kültürlerde herhangi bir
mikroorganizma üremedi. İkinci ameliyattan 3 ay sonra hasta sternal yara yerinde
akıntı ile başvurdu. Fizik muayene ve radyolojik incelemede sternumun sağlıklı
olduğu ve mediastinit tablosu olmadığı görüldü (Figür 2). Yüzeyel sternal yara
enfeksiyonu nedeniyle lokal debridman yapıldı. Debridman sonrasında alınan kültür
örneklerinde Candida albicans, metisiline dirençli Staphylococcus epidermidis ve
başka bir koagülaz negatif stafilokok (KNS) üredi (Figür 3-5). Antibiyogram
sonucuna göre 14 günlük daptomisin 1*500 mg iv ve flukonazol 1*400 mg iv ile
enfeksiyon tablosu kontrol altına alındı. Bundan sonra takip eden 6 aylık süreçte hasta
3 kez daha yüzeyel sternal enfeksiyon nedeniyle tedavi edildi. Tekrarlayan yüzeyel
enfeksiyonların kaynağının araştırılması amacıyla yapılan manyetik rezonans
görüntüleme (MRG), işaretli lökosit sintigrafisi ve kemik biyopsisi sonucunda sternal
osteomyelit saptandı. Hastaya sternal rezeksiyonu önerildi, ancak hasta bu girişimi
kabul etmedi. İlk ameliyatından yaklaşık 3 yıl sonra hala aralıklı akıntıları devam
etmekle birlikte herhangi bir sistemik semptomu olmaksızın takip edilmektedir.
97
Tartışma
Sternum osteomyeliti, kardiyak cerrahiden haftalar, aylar veya yıllar sonra görülen
nadir bir tablodur [3]. Genellikle sistemik bulgu vermez, hastalar sternal yara yeri
üzerinde bir sterno-kutanöz fistül ile prezente olurlar. Tanıda klinik bulgular, MRG ve
işaretli lökosit sintigrafisi değerlidir. Kesin tanı kemik biyopsisi ile konulur. Sistemik
antibiyoterapi ve lokal debridman tedavide sıklıkla yetersizdir ve olguların çoğunda
parsiyel veya total sternal rezeksiyon gerekir.
Kardiyak cerrahi sonrası gelişen sternal osteomyelitte, seçilmiş hasta
gruplarında, uygun iv antibiyoterapi ile kür sağlanabildiği bildirilmiştir [3]. Aynı
yazarlar, KNS kaynaklı osteomyelit olgularının medikal tedaviye diğer
mikroorganizmalara göre daha dirençli olduğunu da bildirmişlerdir [3]. Biz, KNS
dahil polimikrobiyal üremesi olan kendi olgumuzda etkenlere yönelik medikal
tedaviye rağmen iyileşme sağlamakta başarısız olduk. Bunun nedeninin, hasta
uyumsuzluğu nedeni ile iv antibiyoterapinin süresinin kısalığı olduğunu
düşünmekteyiz.
Sonuç
Açık kalp cerrahisi sonrası tekrarlayan ve iv antibiyoterapiye dirençli sternal yara yeri
enfeksiyonlarında, sternal instabilite olmasa dahi, altta yatan sebep olarak sternum
osteomyeliti akla gelmelidir.
Kaynaklar
1. Lazard HL, Salm TV, Engelman R, Orgill D, Gordon S. Prevention and
management of sternal wound infections. J Thorac Cardiocasc Surg.
2016;152:962-72.
2. Singh K, Anderson E, Harper JG. Overwiew and management of sternal
wound infection. Semin Plast Surg. 2011;25:25-33.
3. Tocco MP, Ballardino M, Masala M, Perozzi A. Post-sternotomy chronic
osteomyelitis: is sternal resection always necessary? Eur J Cardiothorac Surg.
2013;43:715-21.
98
S15- Kronik böbrek yetmezliği olan bir hastada koroner arter bypass greft
cerrahisi sonrası görülen dirençli sternal yara enfeksiyonu
Ahmet Can Topçu
Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği
Giriş
Derin sternal yara enfeksiyonları medyan sternotominin en korkulan
komplikasyonları arasındadır. Kardiyak cerrahi sonrası %0,5-6,8 insidans ile görülür
ve %7-35 hastane içi mortalite ile ilişkilidir [1]. Risk faktörleri arasında ileri yaş,
erkek cinsiyet, obezite, diyabetes mellitus, uzamış operasyon ve kardiyopulmoner
bypass süresi ve bilateral internal torasik arter (İTA) kullanımı vardır [2]. Ancak,
kronik böbrek hastalığı bağımsız bir risk faktörü olarak tanımlanmamıştır.
Olgu
Diyabetik kronik böbrek yetmezliği nedeniyle haftada 3 gün hemodiyalize alınan 57
yaşında bir erkek hasta, stabil koroner arter hastalığı sebebiyle kliniğimizde ameliyat
edildi. Hastaya sorunsuz 4-damar koroner arter bypass greftleme operasyonu yapıldı.
Sol inen koroner arterin bypass edilmesi amacıyla sol İTA arter flep olarak kullanıldı.
Hastanın yatış süreci diafragma elevasyonu ve pleural eüzyonun yol açtığı solunumsal
problemlerle komplike oldu ve postoperatif 13. günde sorunsuz olarak taburcu edildi.
Operasyondan 1 ay sonra sternum detaşmanı nedeniyle re-opere edildi. Sternum
revizyonu sırasında mediastinit tablosu olduğu görüldü. Alınan mediasten ve sternum
kültür örneklerinde metisiline dirençli Staphylococcus epidermidis üredi (Figür 1).
Hastaya iv daptomisin 1*500 mg ve aynı zamanda vakum yardımlı kapatma (vacuum-
assisted closure - VAC) tedavisi başlandı. VAC pansumanları klinik gerekliliğe göre
2 veya 3 günlük aralıklarla steril olarak değiştirildi. Birinci ve ikinci pansuman
değişimleri sırasında alınan yara yeri kültür örneklerinde Candida tropicalis de
eklendi ve tedaviye iv flukonazol 1*400 mg ilave edildi (Figür 6 ve 7). VAC ve iv
antibiyoterapiye kültürler negatif oluncaya kadar 16 gün devam edildi ve sternum
revizyonu sonrası 3. ayda yara tamamen kapatılarak hasta taburcu edildi.
Tartışma
Her ne kadar derin sternal yara yeri enfeksiyonları için bağımsız bir risk faktörü
olarak bildirilmemiş olsa dahi, kronik böbrek yetmezliği tüm enfeksiyonlar için
yüksek risk sebebidir [3]. Bu hastalarda dirençli mikroorganizmalar ve atipik etkenler
normal popülasyona göre daha sık enfeksiyon kaynağıdır [3].
99
Bizim hastamız, ileri yaş, obezite, bilateral İTA kullanımı, uzamış bypass
süresi gibi derin sternal yara enfeksiyonları için iyi tanımlanmış pek çok risk
faktörüne sahip olmamasına rağmen dirençli gram negatif bakteriyel ve fungal
enfeksiyonlar nedeniyle yatış süresi uzadı.
Sonuç
Kronik böbrek yetmezlikli hastalar derin sternal yara yeri enfeksiyonları açısından
yüksek risk grubunda olabilirler. Bu hastalarda sternal komplikasyonlar açısından
özellikle dikkatli olmak gerekebilir.
Kaynaklar
1. Filsoufi F, Castillo JG, Rahmanian PB, Broumand SR, Silvay G, Carpentier A,
Adams DH. Epidemiology of deep sternal wound infection in cardiac surgery. J
Cardiothorac Vasc Anesth 2009;23:488-94.
2. Borger MA, Rao V, Weisel RD, Joan Ivanov, Cohen G, Scully HE, David TE.
Deep sternal wound infection: risk factors and outcomes. Ann Thorac Surg
1998;65:1050-6.
3. Su G, Xu H, Riggi E, He Z, Lu L, Lindholm B, Marrone G, Wen Z, Liu X, Johnson
DW, Carrero JJ, Lundborg CS. Association of kidney function with infections by
multidrug-resistant organisms: an electronic medical record analysis. Sci Rep
2018;8:13372.
S16- Üreteral Stent Enfeksiyonları: Prospektif bir çalışma
L. Nilsun Altunal1, Ayşe Willke2, Onur Hamzaoğlu3 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon
Hastalıkları Kliniği, İstanbul 2Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji,
Kocaeli 3Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Kocaeli
Giriş-Amaç:
Endoürolojk girişimlerin artmasıyla beraber üreteral stent kullanımı ve buna bağlı
üriner sistem enfeksiyonu (ÜSE) artmaktadır. Çalışmamızda, üreteral stent takılan
hastalarda, ÜSE ve asemptomatik bakteriüri sıklığı, enfeksiyonla ilişkili komorbid
faktörlerin saptanması amaçlanmıştır.
100
Materyal-Metod:
Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’nde herhangi bir sebeple üreteral stent takılan, işlem
öncesi idrar kültüründe üreme olmayan hastalar stent çıkartılana kadar izlenmiştir.
Hastalar dizüri, ateş, yan ağrısı, bulantı, kusma gibi şikayetleri olduğunda hemen,
işlem sonrası bir şikâyeti olmasa bile 0-30 gün, 31-90 gün, 91-150 gün, 151-210 gün,
>210 gün aralıklarla stent takılı kaldığı sürece ÜSE açısından incelenmiştir.
Hastaların yaşı, cinsiyeti, altta yatan hastalıkları, üreteral stent takılma nedenleri, stent
kalış sürelerinin ÜSE gelişimi ile ilişkileri araştırılmıştır. Verilerin analizinde SPSS
13.0, student t test ve ki-kare kullanıldı, p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul
edildi.
Sonuç:
Çalışmaya alınan 60 hastanın 33’ü (%55) kadın, yaş ortalaması 49,1 idi. Stentin takılı
kaldığı ortalama süre 128 ± 77 gündü. Üreteral stent takılma sebebi sıklık sırasına
göre, ESWL (Extracorporeal shockwave lithotripsy) öncesi profilaktik, nefrolitiazise
bağlı hidronefroz ve sebebi bilinmeyen üreter darlığıydı. Takip süresi boyunca
hastalardan 11’inde (%18) ÜSE gelişti. Üreteral stentin takılı kaldığı sürenin
uzunluğu, kronik böbrek yetmezliği ve diabetes mellitus varlığı ÜSE gelişimi için
istatistiki olarak anlamlı risk faktörleri olduğu bulundu. Asemptomatik bakteriüri ise
11 (%18) hastada tespit edildi. ÜSE 11, asemptomatik bakteriüri 11 olmak üzere
toplam 22 mikroorganizma izole edildi. En sık izole edilen mikroorganizma
Escherichia coli (ÜSE %45, asemptomatik bakteriüri %64) idi. İzole edilen E. coli
‘lerde GSBL pozitiflik oranı %58,3 saptandı.
101
Table 1: Hastaların Özellikleri
Demografik Özellikler
Yaş (yıl) ortalama (min-max) 49,1 (20-86)
Cinsiyet (n, %)
Kadın 33 (%55)
Erkek 27 (%45)
Üreteral stentin takılı kaldığı süre (gün)
ortalama (min-max) 128 (26-334)
Üreteral stent takılma endikasyonu (n, %)
ESWL* öncesi profilaktik amaçlı 26 (%44)
Nefrolitiazise bağlı hidronefroz 17 (%28)
Diğer** 17( %28)
*ESWL: Extracorporeal shockwave lithotripsy
**Sebebi bilinmeyen nedene bağlı hidronefroz, genitoüriner maligniteye bağlı
üreteral obstrüksiyon, retroperitoneal fibrozise bağlı üreteral obstrüksiyon,
gastrointestinal maligniteye bağlı üreteral obstrüksiyon, gebeliğe bağlı üreteral
obstrüksiyon
102
Table 2: Üriner sistem enfeksiyonu risk faktörleri
Üriner sistem
enfeksiyonu
olan hastalar
Üriner sistem
enfeksiyonu
olmayan
hastalar
p
(n=11) (n=49)
Yaş aralığı
18 - 33 0 12
34 - 49 4 14 >0,05
50-64 4 16
≥ 65 3 7
Cinsiyet
Erkek 6 21
Kadın 5 28 >0,05
Üreteral stentin takılı kaldığı süre (gün) 206 110 0,03
Komorbid Faktörler
Diabetes mellitus 5 3 0,01
Hipertansiyon 2 3 >0,05
Kronik böbrek yetmezliği 3 2 0,03
Malignite 3 3 >0,05
Nefrolitiazis 7 36 >0,05
Üreteral stent takılma endikasyonu
ESWL* öncesi profilaktik amaçlı 1 25
Nefrolitiazise bağlı hidronefroz 6 11
Sebebi bilinmeyen nedene bağlı hidronefroz 1 6 >0,05
Maligniteye bağlı üreteral obstrüksiyon 3 3
Retroperitoneal fibrozise bağlı üreteral obstrüksiyon 0 2
Gebeliğe bağlı üreteral obstrüksiyon 0 2
103
Tartışma:
Üreteral stent takılan hastalar ateş dizüri gibi semptomlar açısından bilgilendirilmeli,
özellikle diabete mellius, KBY tanıları olan ve stentin uzun süre kalması planlanan
hastalar ÜSE açısından yakından izlenmeli.
Anahtar Sözcükler: Üreteral stent, üriner sistem enfeksiyonu, risk faktörleri