sevgİlİ okuyucular Şirayayınlarıolarak,bilinen ... · ama tam tersine kölelik daha kronik bir...

128
SEVGİLİ OKUYUCULAR Şi raYa yın la rıola rak,bi li nenvetek raredi len le rinöte sin debirşey ler söy le me yede vamedi yo ruz... Yıldıray Yılmaz

Upload: others

Post on 16-Feb-2021

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

  • SEVGİLİ OKUYUCULAR

    ŞiraYayınlarıolarak,bilinenvetekraredilenlerinötesindebirşeylersöylemeyedevamediyoruz...

    Yıldıray Yılmaz

  • H A M Z A Y A R D I M C I O Ğ L U

    kölelerefendilerve

  • 4

    KÖLELER VE EFEND İLER

    HAMZA YARDIMCIOĞLU

    © Bu kitabın tüm yayın hakları, ŞİRA YAYINLARI’na aittir.© Bu kitabın tüm yayın haklar ŞİRA YAYINLARI’na aittir.

    ŞİRA YAYINLARIREKLAM VE PRODÜKSİYON HİZ. TİCARET - YILDIRAY YILMAZErtem Sokak Nil Apt. No:2 D:3 Gayrettepe-İstanbulTel: 0 (212) 288 99 77 Faks: 0 (212) 274 56 13

    http:www.sirayayinlari.com

    e-mail: [email protected]

    POSTA ÇEK NO: 5870547

    ISBN: 978-605-4182-

    Yayıncı Sertifikası No: 12858

    GENEL YAYIN YÖNETMENİ: Yıldıray YılmazKAPAK TASARIM: Yıldıray Yılmaz

    DİZGİ: Şira YayınlarıBASKI CİLT:

    1. BASKI: MAYIS 2017

  • 5

    İ Ç İ N D E K İ L E R

    Önsöz: Hürriyet 7

    Giriş 11

    Tanrı Kral 15

    Köleler 21

    Efendiler 31

    İnsan Krallar 41

    Tanrı’nın Krallığı 53

    Köle Nasıl Yaratılır 73 Görünmez Zincirler 76 Kölelik Çarkının Dişlileri 93 Distopya: Derin Uyku 95

    Vergisiz Devlet 103

    Cennetin Anahtarı: Karat Sistemi 111

    Ütopya Tanrı’nın Krallığı 123

    Sonuç 127

    Yazar Hakkında 128

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    6

  • Ö N S Ö Z :

    H Ü R R İ Y E T

    Nice nice defalar, şehrin kapılarında ve ocaklarını-zın başında sizi, hürriyetinize tapmak üzere yere ka-panmış gördüm.

    Ve siz bu halinizle bir ceberut karşısında köleliğinisergileyen, kendilerini kesip biçtiği halde onu öven kö-leler gibiydiniz.

    İçinizde en çok hür yaşayanların hürriyetlerini birboyunduruk ve bir kelepçe gibi takındıklarını mabe-din korusunda ve kalenin gölgesinde gördüm.

    Ve yüreğim kanadı. Siz ancak o zaman hür olursu-nuz ki hürriyeti aramak arzusu dahi sizin için bir kayıtsayılır ve siz hürriyetten bir gerçekleşecek hedef diyebahsetmez olursunuz.

    Ne zaman günleriniz gailesiz ve geceleriniz ihti-yaçsız ve ıstırapsız geçmeye başlarsa o zaman hürri-yete kavuşmuş olursunuz.

    7

  • Daha doğrusu gaileler, ihtiyaçlar ve ıstıraplar ha-yatınızı kuşattığı halde, çıplaklık ve bağımsızlık içindeonlara üstün geldiğiniz zaman hür sayılırsınız.

    Fakat idrakinizin fecrinde, erişeceğiniz öğle vak-tine vurulan zincirleri kırmadıkça, gecelere ve gün-düzlere üstün gelmenize imkân mı var?

    Doğrusu şudur ki, sizin hürriyet dediğiniz şey,halkalarının en kuvvetlisidir.

    Sizin hür olmanız için benliğinizden bir takım par-çalar atmanız gerektir.

    Bu parçalar, adaleti gerçekleştiremeyen bir ka-nunsa, onu ortadan kaldırmanız gerekir. Çünkü o ka-nunu sizin alnınıza kendi eliniz yazmıştır.

    Fakat, kanun kitaplarını yakmakla, yahut bütündenizin suyu ile yargıçlarınınız alınlarını yıkamaklaonları ortadan kaldırmış olmazsınız.

    Şayet o parçalar, tahtından atmak istediğiniz birzalimse, onun ilk önce içinizde kurulmuş olan tahtınıyıkmaya bakınız.

    Çünkü, bir zalimin hür ve mağrur insanlara hâkimolabilmesi için, onların hürriyetinin temelinde birzulüm ve gururlarının kaynağın da bir leke bulunmasıgerekir.

    Şayet o parçalar, kurtulmak istediğiniz bir dertse,biliniz ki, o derdi kendi elinizle başınıza sarmışsınızdırve onu hiçbir kimse size yüklememiştir.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    8

  • Yahut o parçalar, kovalamak istediğiniz bir kor-kuysa, o korkunun yeri korkulanın eli değil, sizin kal-binizdir.

    Şüphe yok ki her şey, varlığınızın içinde yarı ya-rıya kucaklaşarak hareket ediyor, sevilen ve kaçınılanher şey!...

    Bütün bunlar ışıklar ve gölgeler gibi çifter çifter içi-nizde ötüp dolaşıyor.

    Gölgeler soluklaşmaya ve kaybolmaya başlayınca,geride kalan ışıklar başka bir ışığın gölgesi oluyor.

    Onun için, hürriyetiniz zincirlerini kaybettiğizaman, bizzat kendisi daha büyük bir hürriyetin zin-ciri oluyor.

    HALİL CİBRAN

    H Ü R R İ Y E T

    9

  • G İ R İ Ş

    Dünyada neden savaşların oluğunu ve bu gezege-nin, güzelliklerin yanında kötülüklerle de dolu birsahne olduğunu herkes düşünmüştür; sebebini sorgu-lamıştır. Aslında cevap basittir. İnsan, gücü ele geçiriphükmetmek ister. Çünkü böylece daha fazlasına sahipolacaktır.

    Halbuki hiçbir kişinin, diğer bir kişiye hükmet-meye hakkı yoktur.

    Bu durumda hükmedilen kişi köledir. Köleliğintemel tanımı budur. Bu durumda, hükmeden kişi veyakişilere de “efendi” denir.

    Gücü elinde bulunduranlar, güçsüz olanlara hak-sızlık eder. Tarih, bunu defalarca kez kanıtlamıştır.Devletler milletlere, şirketler çalışanlara, güçlüler güç-süzlere…

    11

  • Fakat bir kişi veya topluluk, diğer bir kişi veya top-luluğun insafına bırakılamaz. İnsanın insana tahak-kümü adil değildir.

    İşte bu gerçek, 1789’daki Fransız ihtilalini besleyenana motivasyondu. Fransa’daki monarşinin yıkılma-sından sonra, sıra diğer krallara gelmişti. Bu süreç bi-rinci dünya savaşına kadar devam etti. Döneminkrallıkları birer birer yıkıldı.

    Peki onların yerlerine ne geldi? “Demokrasi”adıyla maskelenen yeni bir krallık sistemi… Bu sefertek fark; toplumlar, köleliğinden kurtulmak için birasır mücadele ettikleri krallarını, artık kendi elleriyleseçiyorlardı. Ve böylece kendilerini özgür sanmayabaşladılar. Ama tam tersine kölelik daha kronik birhale gelmişti. Çünkü artık köle olduklarının bile far-kında değillerdi.

    * * *

    Devlet, topluma hizmet etmekle görevli bir ku-rumlar şebekesidir. İdeal bir düzende, bu kurumlarınidarecileri, sadece o kurumların idarecileridir; halkınidarecisi değillerdir. Görevleri halka hizmet etmektir;hükmetmek asla olmamalıdır. Aksi takdirde, rejimle-rin adına ne derseniz deyin, başlarındaki kişi, sonuçitibariyle kraldır. Yani efendiler hiyerarşisindeki“büyük efendi”. Vatandaşlar ise köle…

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    12

  • T A N R I K R A L

    13

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    14

  • T A N R I K R A L

    Girişte dikkat çekilen, kimsenin kimseye hük-metme ve hayatını yönlendirme hakkının olmayışı,yani “kral” kavramının reddedilişi, koskoca insanlıktarihi boyunca sadece 18. Yüzyılda mı düşünülmüştü?Daha öncesinde hiç kimsenin aklına bu gerçek gelme-miş miydi? Yüzlerce benzerinin olması gerekirken,neden tarih kitapları bu tür bir düşünsel harekettenbahsetmiyordu?

    Yıllarca ilahi metinleri ve dinler tarihini araştırmışbir yazar olarak, çok geç de olsa, sonunda maskelen-miş sarsıcı bir gerçeği fark ettim;

    Peygamberler diye tanıdığımız kişilerin, -onlarainanırsınız veya inanmazsınız ama- hepsi aynı şeyisöylemişti. Ve bu bilgi, geriye bıraktıkları kitaplarlabugüne kadar ulaştı. Onlar “Tanrı’dan başka kimsekral olamaz” diyordu.

    15

  • Tanrı’nın kral olması fikrine Yahudi ve Hıristiyan-lar bir nebze aşina olsa da Müslümanlar bunu du-yunca genelde şaşırır. Ama halbuki Allah’ın 99sıfatından biri “El Melik” yani kraldır.1 Tıpkı bir devletbaşkanı gibi… Bu ifade daha garip gelebilir amaKur’an’da Allah “Malik’ül Mülk” yani “Devletin Sa-hibi” şeklinde anılır.2 Mülk ve Melik kelimeleri aynıkökten gelir. Mülk devlet demektir, Melik ise devletinsahibi olan kraldır. Bütün ilahi metinlere göre köleleryani kullar, sadece Tanrı’ya aittir ve ondan başka her-hangi bir kimseye köle olmaları şiddetle yasaklanmış-tır. Bu, insanların özgürleşmesi anlamına gelir.

    Eski Ahit’te de Tanrı’nın krallığına birçok atıf var-dır. Onlardan biri şöyledir:

    “Veokrallarıngünlerinde,göklerinRabbisonsuzadeksürecekbirkrallıkkuracakveonunhâkimiyetibaşkabirkavmebırakılmayacak;ancakbukrallık-larınhepsinioyıkıpbitirecekvekendisiebediyenduracak.”3

    Yeni Ahit’te ise: “Tanrı’nın krallığı, bir kralın köle-lerle hesaplaşması ile mukayese edilir”4 gibi ifadelerleçoğu kez anılır. Özellikle kölelerin, krallarından veyaefendilerinden özgürleştirilmesiyle ilişkilendirilir.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    16

    1 Ta-Ha 114., Haşr 23., Nas 2. Ve Kamer 55. ayetlerde, Allah “melik” yani“kral” sıfatıyla anılır.2 Al-i İmran 26.3 Eski Ahit, Daniel 2:444 Matta 18:23

  • Kur’an’da ise defalarca kez Allah’ın hükümde or-tağı olmadığı söylenerek, bunun aksini uygulamanın“şirk” olacağından bahsedilir. Örneğin:

    “Kimse hükümde onun ortağı değildir.”5 ifadesi,çeşitli şekillerde defalarca kez vurgulanır. İbranilerinkralı olan Süleyman peygamberin bir duası okunur-ken bile, Hz. Süleyman’ın krallık yapmak zorunda kal-dığı için Allah’tan af dilemesi ve kendisinden sonrabaşka hiç kimseye bir hükümdarlık vermemesi için Al-lah’a yalvardığı aktarılır.6 Hz. Süleyman’ın, babası Hz.

    T A N R I K R A L

    17

    5 Kehf 266 Sad 35

  • Davut’un ve onlardan önce de kral Talut’un neden venasıl kral oldukları ise Eski Ahit’te detaylarıyla anla-tılmıştır. Buna göre İbraniler, Samuel peygambere yal-varmış ve ondan, Tanrı’nın kendilerine bir kralvermesi için dua etmesini istemişlerdir. Bunun üze-rine, istedikleri gerçekleşmiş fakat Tanrı tarafından ter-kedilmişlerdir.

    Beşeri kralın ve hiyerarşik sırada daha altta olandiğer efendilerin insanları köleleştirme yetkisi, bütünilahi metinlerce hükümsüz kılınmıştır.

    O yüzden bütün peygamberler, ilk olarak kendimemleketlerindeki diktatörlere mesajlarını tebliğ et-mişlerdir. Onlar, hükmeden krallar yerine, hizmeteden kurumları alternatif getiriyorlardı. Bu öyle güçlübir mesajdı ki, kölelerin, onları izlemesi kaçınılmazdı.Krallar ve onlardan beslenen diğer köle sahipleri bunugörebiliyordu. Bu yüzden peygamberlerin birçoğunasuikastler düzenlendi. Bazıları öldürüldü. Buna rağ-men, özgürlüklerini kazanmak için onları izleyen kö-leler sayesinde, bu olaylar tarihsel kayıtlarla günü-müze kadar ulaştı.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    18

  • K Ö L E L E R

    19

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    20

  • K Ö L E L E R

    Şeybe adında küçük bir çocuğun, bize tarihi kay-naklarla ulaşan hikâyesi, asırlardır maskelenen büyükbir gerçeği, daha net görmemizi sağlayacaktır.

    Şeybe, Arabistan’ın Yesrib şehrinde yaşayan, sekizyaşında yetim bir çocuktu. Mekke’de yaşayan zenginamcası Muttalib, onu kendi himayesine almaya kararvererek yaşadığı şehre getirdi. İnsanlar, Muttalib’eMekke sokaklarında elinden tutup beraber yürüdüğübu çocuğun kim olduğunu sordu. Rivayete göre “ço-cuğa nazar değmesinden korktuğu için” yeğeni oldu-ğunu söylemek yerine, “bu kölemdir” dedi. YaniArapça ifadesiyle “heze abdi”. Bu yüzden çocuğunadı o günden sonra “Abdulmuttalib” yani “Mutta-lib’in kölesi” olarak kaldı. Bugün bile biz onu Hz.Muhammed’in dedesi “Abdulmuttalib” olarak tanı-yoruz.

    21

  • “Abd” Arapçada “köle” demektir. “Heze abdi (bukölemdir)” ifadesi “ene rabbihi” (ben onun efendisi-yim) ile aynı anlama gelir. Rab kelimesinin anlamı“efendi”dir.

    Şeybe, aradan geçen yıllarla birlikte büyüdü ve 11oğlu oldu. Oğullarından üçünü, o dönemki Mekke’ninüç büyük tanrısına, yani Lat, Menat ve Uzza’ya adadı.

    Birine Abduluzza (Uzza’nın kölesi) ismini verdi.Biz bugün onu “Ebu Leheb” lakabıyla tanıyoruz.

    Diğerine Abdulmenat (Menat’ın kölesi) isminiverdi. Biz bugün onu “Ebu Talib” lakabıyla tanıyoruz.

    Bir diğerine de Abdullat (Lat’ın kölesi) isminiverdi.

    Ancak Hz. Muhammed peygamber olduktansonra, başında “abd” ifadesi olan isimler, sadece Al-lah’ın isim veya sıfatları olarak seçilmeye başlandı.Abdullah (Allah’ın kölesi), Abdurrahman (Rahman’ınkölesi), Abdurrahim (Rahim’in kölesi), Abdülmelik(Melik’in kölesi) vs.

    Abd (köle) kelimesinin fiil hali ibadettir (köleliketmek).

    İbadet edilen kişiye Arapça’da “rab”(efendi) denir.

    Kur’an’da “abd” ve “rab” ilişkisi, yani “köle” ve“efendi” ilişkisi sadece Allah ve onun yarattıkları ara-sında sınırlandırılır; Allah’tan başkasını “rab (efendi)”edinmek, yani başkasına “ibadet (kölelik etmek)” şid-detle yasaklanmıştır.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    22

  • K Ö L E L E R

    23

    Washington DC’de, Smithsonian Müzesi bünyesindeki Arthur M. SacklerGallery’de açılan Arabistan Yolları sergisinde sunulan İslam öncesi Araptoplumlarına ait heykelerden ve tapındıkları objelerden bazıları.Çoktan parçalanıp yok edildikleri düşünülen putlar, Araplar tarafındanitinayla muhafaza edilmiş, dahası Paris’te başlayıp Barselona, Berlin veSt. Petersburg gibi diğer büyük Avrupa şehirlerinden ve sonra KuzeyAmerika’da sergilendi.

  • Kur’an’ın ilk suresinde, yani Fatiha’da (açılışta)efendi ve köle ilişkisinin nasıl olacağı net bir şekildetarif edilmiştir. Buna göre Allah “Rabbul Alemin” yanialemlerin efendisidir ve “iyyake nabudu” (sadecesenin için köleleriz) denilerek7, Allah’tan başka kim-seye köle olunmaması gerektiği belirtilmiştir.

    Bu yüzden köle sahipleri Hz. Muhammed’i öldür-mek istemişler ve ona suikast yapmayı bile denemiş-lerdi.

    Kur’an’da aktarılan bir diktatör kıssasında, dikta-törün nasıl “rab” olarak tanımladığını görebiliriz. Okişi Firavun’du ve kölelerine “ene rabbukumul ala”(ben sizin büyük efendinizim)8 diyordu.

    Kur’an’da, Allah’ın yerine “rab” edinilenlerden“tağut” diye bahsedilir ve bu bağlamda çok çarpıcı ifa-deler karşımıza çıkar:

    “…’Allah’akölelikedin,tâğuttankaçının’diyeelçigönderdik.”9

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    7 Türkçe meallerde “köle” ifadesi yerine “kul” ifadesi tercih edilmiştirama zaten “kul” kelimesi eski Türkçede “köle” anlamına geliyordu. Tarihkitaplarından hatırlanacak ki Osmanlı zamanında halka “padişahın kul-ları” deniyordu. O dönemlerde “kul” kelimesine bugünkü gibi dini birmana yüklenmemişti. Köle ve kul aynı anlamdadır.8 Naziat 249 Nahl 36

  • “Sanaindirilene(Kur’an’a)vesendenönceindiri-lene (diğer ilahi metinlere) inandıklarını iddiaedenlerigörmüyormusun?Tâğutu tanımama-ları kendilerine emredildiği halde, onun kendi-lerine hükmetmesini istiyorlar.”10

    “Tâğut’tan, ona kölelik etmekten kaçınan veAllah’ayönelenleriçinmüjdevardır…”11

    Yeni Ahit’te Hz. İsa ile İbraniler arasında geçen il-ginç bir diyalog aktarılır. Hz. İsa onlara “gerçeği öğ-reneceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak”12 dedi.Onlar da cevap olarak “Biz hiçbir zaman kimseye kö-lelik etmedik. Nasıl oluyor da sen, ‘Özgür olacaksı-nız’ diyorsun?”13 dediler. Yani onlar köle olduklarınınbile farkında değildi. Tıpkı bizim gibi!

    Yeni Ahit’teki dört “İncil”in de anlattığı temelkonu, “Tanrı’nın krallığı” denilen ideal devlet mesele-sidir. Ama Hıristiyan ruhbanlar bunu hep öldüktensonra gidilecek cennette var olan bir krallık olarak yo-rumlamış ve kendi otoritelerini korumayı başarmışlar-dır. Ama burada öldükten sonra gidilen Cennet’tenbaşka, yeryüzünde de kurulacak bir cennetten net birşekilde bahsedilmektedir.

    K Ö L E L E R

    25

    10 Nisa 6011 Zümer 1712 Yuhanna 8:3213 Yuhanna 8:33

  • Okumadığı kitaplara inanan toplumlar, ruhbanlartarafından köleleştirilmeye mahkumdur. O kitaplar,insanları özgürleştirmeye yönelik olsa da.

    Hıristiyanlar kilise kurumu tarafından köleleşti-rildi. En güçlü oldukları Ortaçağ’da Engizisyon idare-sinin din adına insanlara ne büyük eziyetler yaptıklarımalumdur. Onlardan önce de Yahudiler Sanhedrin ta-rafından köleleştirilmişti. Müslümanlar ise Emevilerdöneminde köleleştirildi. Hz. Muhammed ölür ölmezliderlik kavgaları başlamıştı. Bu yüzden literatürde ilkfitne diye anılan Cemel ve Sıffin savaşları ve ardındanda Kerbela faciası gerçekleşti. Hz. Muhammed’in aile-sinden olan insanlar, ileride Emevi krallığı için tehditoluşturmasınlar diye öldürüldü. Şii ve Sünni ayrımıböyle başladı. Bugünkü mezhep savaşlarının tarihseltohumları böylece ekilmiş oldu. Hepsi güç içindi.

    * * *

    “Halife”nin kelime anlamı “sonradan gelen” veya“yerine geçen” demektir. Bir şeyin halefi varsa mut-laka selefi (öncesi) de olması gerekir. Peki siyasi an-lamda kullanılan “Halife”nin ne demek olduğunu hiçdüşündünüz mü? Bu ifade “Halife Resullulah”ın (An-lamı: Allah’ın elçisinin yerine geçen) kısaltılmış halidir.Uzun bir tamlama olarak kullanmak yerine, kısaca“Halife” ifadesi zaman içinde yer etmiştir. Orijinali“Halife Resulullah”tır. Yani İslam coğrafyasındaki

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    26

  • krallar, kendilerine “Allah’ın elçisinin yerine geçenkişi” sıfatını uygun görmüştür. Böylece onların kanun-ları dini birer hüküm yerine geçmiş olacaktır.

    Yeryüzünde köleliğin olmadığı, dolayısıyla hükü-metlerin ve hükümdarların ortadan kaktığı ve bu-günkü düzene alternatif olarak insanlara hizmet veadalet dağıtan bir devlet anlayışının getirilmesi gerek-tiğine dair bilgileri ilahi metinlerde görüyoruz. Üsteliksöz konusu devletin, dünya üzerinde mutlaka kurula-cağına dair bir iddiayı aynı metinlerde okuyoruz.Hatta bu devletin yapısal özelliklerine, işleyişine veekonomisine dair bilgilerin bile aktarıldığını görüyo-ruz.

    K Ö L E L E R

    27

  • E F E N D İ L E R

    29

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    30

  • E F E N D İ L E R

    Tarihsel kıssalar, bazen bir gerçeği ifade etmeninen basit yoludur…

    Rivayete göre14 Hz. İbrahim küçük bir çocukkenannesine sorar: “Benim rabbim kim?”

    Annesi “benim” diye cevap verir.

    Küçük İbrahim yine sorar: “Senin rabbin kim?”

    Annesi “baban” der.

    “Peki babamın rabbi kim?”

    “Nemrud”15 der annesi.

    İbrahim, “Nemrud’un rabbi kim?” diye sorunca,annesi korkar ve “sus!” der.

    31

    14 Sâlebî-Arais s.74, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1, s.1O615 Nemrud, Hz. İbrahim’in dönemindeki kraldır. Hz. İbrahim’in babasıise kralın adamlarından biridir.

  • Sonra kadın kocasına, olanları anlatıp “gördünmü? Halkın, dinini değiştireceği söylenen çocuk, işte,senin oğlundur!” der.

    Aktarılan hikayede, efendi kavramı ile efendilerhiyerarşisi gayet sade ve anlaşılır bir şekilde resmedil-miştir.

    Bir kişinin, diğer herhangi bir kişi üzerinde tahak-küm (hükmetme yetkisi) varsa, yetkiyi taşıyana“efendi” denir. Bir kölenin, efendisinden aldığı tali-matı yerine getirmemek gibi bir olanağı yoktur.

    Özgürlük, insanların meşru sınırlar içerisinde,yani başkasının özgürlük alanına dokunmadan her is-tediğini yapabilme hakkı değildir sadece. Aynı za-manda, istemediği hiçbir şeyi yapmama hakkı daözgürlüğün tanımı içerisindedir.

    Bu bağlamda günümüzdeki herhangi bir devletinkarar alıcı hükümet mensupları, vatandaşlarının efen-disidir. Örneğin devlet, vatandaşlarına askerlik veyabenzer bir kamu hizmeti şartı getiriyorsa ve bunu yap-mak istemeyen vatandaşlar da bu hizmeti yerine ge-tirmeye mecbur bırakılıyorsa, yukarıdaki özgürlüktanımından hareketle, bu örnekteki vatandaşların kö-leler olduğunu söyleyebiliriz.

    Örnekleri çoğaltalım...

    Devletler, harita üzerinde ülkelerinin etrafına si-yasi sınırlar çizmişse ve bu sınırların ötesine geçmekisteyen insanlar önce pasaport çıkartmak zorundaysa,yani devletlerinden seyahat için izin istemek zorun-

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    32

  • daysa, bu da onları köle yapar. Efendiler hiyerarşisininherhangi bir noktasında bulunan devlet yetkilisi ko-numundaki kişiler, uygun gördüğü vatandaşına pasa-port verir, uygun görmediğine vermez. Sonra vizedenilen başka bir süreç devreye girer, vs.

    Komünist devletler vatandaşlarına çalışma kam-pında kölelik yapma (Arapça ifadesiyle ibadet) mec-buriyeti getirir; kapitalist devletler bunun yerinekölelik hizmetini vergi olarak alır; feodal kabile efen-dileri (arazi sahibi ağalar) ise kabilenin köle mensup-larını tarlalarda çalıştırır.

    E F E N D İ L E R

    33

  • Her halükarda gücü (yani hükümet yetkisini, ka-pitali, araziyi veya ilgili ekonomi modelinde üretimindayanağı her ne ise) elinde bulunduranlar efendiler,onlara besin kaynağı sağlamak zorunda olanlar ise kö-lelerdir.

    Aslında krallar hariç herkesin köle olduğunu söy-leyebiliriz. Çünkü efendiler hiyerarşisinde kralın al-tında bulunan efendiler bile bir üstündeki kişininkölesidir. Kölelerin, efendilerinden aldığı talimatı ye-rine getirmeme şansı yoktur. O durumda işsiz kala-caklardır.

    Böylece açlık, evsiz kalma ve güvensiz bir yaşamgibi sorunlarla yüzleşeceklerdir. Bu üç sorun, köle üre-ticilerinin temel dayanaklarıdır ve sistemin devamıiçin sürekli diri tutulmak zorundadır. Aksi takdirdeköleler itaat etmeyi reddedeceklerdir. Köleleri itaatezorlayan diğer bir faktör de suni olarak üretilmiş borç-lar meselesidir ki bunlara ileride değineceğiz.

    Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da, kurulacağı ifadeedilen ve nasıl işleyeceği anlatılan Tanrı’ın Krallığıfikri, bilgi teknolojileri çağında büyük bir hızla ya-yılma potansiyeline sahiptir. Çünkü insanın doğası ge-reği, hiç kimse köle olmak istemez ve bütün insanlaraözgürlük vadeden alternatif bir sistem fikri dikkat çe-kicidir. Gerçek ve çarpıcı bilginin yayılışını durdurma-nın artık mümkün olmadığı ve kölelerin efendilerineezici bir sayı üstünlüğü olduğu günümüz dünyası,bilgi çağında büyük değişimlere gebedir.

    Bir kişiyi efendi yapan, diğer bir kişi veya kişiler

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    34

  • üzerindeki tahakküm yetkisidir. Halbuki hiç kimseninböyle bir hakkı yoktur. Özgürlük her insanın doğuştangelen hakkıdır. Herkes hayatını ilgilendiren konu-larda, başkasının hakkını gasp etmediği sürece, ne ya-pacağına ve ne yapmayacağına kendisi karar vermehakkına sahiptir. Diğer kişiler ona ancak tavsiye veyatelkinde bulunabilir. Herhangi bir şeyi yapmaya zor-layamaz ve özgürlüğü dahilinde olan bir eylemi ger-çekleştirmesine engel olamaz.

    Hiç kimsenin diğer bir kişiye hükmetme yetkisininolmadığı ve herkesin temel hak ve özgürlüklerinintesis edildiği bir adalet düzeninin, İlahi metinlerdetarif edildiğinden bahsetmiştik. Eski ve yeni Ahit’te busistem “Tanrı’nın Krallığı” veya “Cennet Krallığı”diye tarif ediliyor. Kur’an ise bu sistemin hayata geçtiğidönemi “Din Günü” (Yevmiddin) diye tanımlıyor vebu ifade defalarca kez ayetlerde anılıyor. Meallerde,anlaşılamadığı için çoğu zaman “Kıyamet Günü” diyeçevrilir ama “Kıyamet Günü” kavramı Kur’an’da “Yev-mil Kıyameh” diye geçer ve faklı bir kavramdır.“Kıyam” kelimesi “ayağa kalkma”, “ayaklanma” gibianlamlara gelir. Halbuki “Din Günü” kavramı, ayet-lere bakıldığında, tamamen Tevrat ve İncil’deki“Tanrı’nın Krallığı” anlatımlarıyla aynıdır. İlerleyenbölümlerle bu konuya ilişkin referansları göreceğiz vekonuyu daha da detaylandıracağız.

    Bu bağlamda, Fatiha Suresi Kur’an’ın bir özetidir.Bu süreye göre: Tek efendi (rab) Allah’tır; insanlarondan başka kimseye kölelik etmemelidir; din günü-nün sahibi/kralıdır (malikidir); İnsanların amacı, Din

    E F E N D İ L E R

    35

  • Günü istikametindeki yola yönlendirilmek olmalıdır;O güne ulaşılırsa herkes nimetler içinde olur; ondanuzak olanlar ise gazap ve bilgisizlik içindedir. Yanidiğer bir deyişle, gerçeği bilmeyen kölelerdir.

    Tanrı’dan başka rabler edinmek İslam literatü-ründe “şirk koşmak” demektir. “Şirk” kelimesi Arap-ça’da “ortak” anlamına gelir. “şirket” kelimesi de bukökene dayanır. Veya “teşrik-i mesai” yani “ortakmesai” anlamındaki tamlama da bu kelimeden türe-tilmiştir. Yani “şirk”in gerçek anlamı “ortak”tır.Kur’an’da bu kelime Allah’ın hükümde “ortağı” olma-dığı söylenirken geçer. Onun yerine herhangi bir kişihükümdarlığa “ortak” olarak koyulursa, bu kişilere“tağut” dendiğini söylemiştik. Tağut çoğul bir kelime-dir. Kökü, “haddi/yetkiyi aşmak” manasına gelen“tuğyan” fiilidir. Az önce değindiğimiz gibi, Tağut’akölelik etmek ise ayetlerde defalarca kez kınanmıştır.

    Bilgisizlik insanları köleliğe sürükler. Ne tezattırki insanları köleleştirmenin en etkili yollarından biridini kullanmak olmuştur hep. Söz konusu “din” oldu-ğunda, insanların çoğu aklını devre dışı bırakır ve ilahihakikatlere karşı kör olur. Statüko bunu iyi analiz et-tiği için, hükümdarlıkların propagandasına malzemeedilen kavramlar hep kutsiyet atfedilen kavramlar ol-muştur.

    Halbuki bir kavrama, bir kişiye veya bir nesneyekutsiyet atfedilmesi onu put yapar. Ve putlar insan ilehakikat arasına duvar örer. Hakikate teslim olmak,yani gerçek ile bütünleşmek, insanın bütün aidiyetle-

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    36

  • rini terk etmesini gerektirir. Bu, bazen bir dogmabezen de bir ideoloji olur. Halbuki din denilen kavrambile sadece bir araçtır. Gerçeğe ulaştırması beklenenbir araç... Ama ne zaman ki araçlar, amaçlara dönüşür;işte o zaman ortaya putlar çıkar ve insan, zihninin esiriolur. Öyle ki zihin dogma ile pas tutmuş ve kendi et-rafına çizilen sınırların ötesine geçmeye, yani analitikdüşünmeye bile cesaret edemez. Esaretin en büyüğüzihinde olandır. İnsan, özgürlüğe kavuşmak için öncezihnindeki esaret zincirlerini kırmalıdır.

    Bin yıllar boyunca, şirk kavramının tanımı, statükotarafından “Allah’tan başka tanrılara tapmak” şeklindeanlaşılmış ve yanlış yorumlanmıştır…

    Çünkü şirkin ne olduğu, kitleler tarafından anla-şıldığında, bütün kölelerin, efendilerine karşı kıyamedeceklerinin (ayağa kalkacağının) farkındaydılar!...

    Tarih boyunca peygamberler, şirki ortadan kaldır-mak için savaşmışlardı. Hiçbiri Tanrı’nın varlığına in-sanları ikna etmek için uğraşmamıştı. “Bir yaratıcı varmıdır, yok mudur?” gibi basit ve gereksiz bir tartışmaiçine girmemişti. Buna dair, hiçbir ilahi kitapta örnekyoktur. Bütün mesele “şirk koşmak” denilen köleliksistemini ortadan kaldırmaya yönelikti.

    E F E N D İ L E R

    37

  • İ N S A N K R A L L A R

    39

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    40

  • İ N S A N K R A L L A R

    Eski Ahit’in 1. Samuel kitabında ilginç bir hikayeanlatılır. Bu, Kur’an’ın Bakara Suresi’nde de dikkat çe-kilen bir hikayedir.

    İsrailoğulları Mısır’dan çıkıp Firavun’un köleliğin-den kurtulduktan sonra, nesiller boyunca bir krallarıolmadan yaşadılar. Bu döneme Hakimler dönemidenir. Bir devlet yapıları vardı ama bu sistemde krallarhükmetmiyor, onun yerine adalet hizmetini hakimlerveriyordu.

    Peygamber Samuel bir hakimdi. O yaşlandığındaoğulları adalet kurumunu işletiyorlardı. Ama yozlaş-mışlar ve rüşvete bulaşmışlardı. İbraniler, Samuel’egelip, hakimlerin rüşvet aldığını anlatmış ve hukuk-suzca kararlar verdiklerinden şikayet etmişlerdi. Sa-muel’e, artık yaşlandığı için onları denetleyemiyorolduğunu söylediler.

    41

  • Yani sistemin denetim mekanizması işlemiyorduve böylece problemler ortaya çıkıyordu. Problemi gi-dermek yerine sistem değişikliği kararı aldılar ve birkralları olsun istediler.

    Onlar bu taleplerini ilk defa Samuel’e karşı dile ge-tirmemişlerdi. Samuel’den önce de bir hakim ve birpeygamber olan Gideon’a krallık teklif etmişlerdi.Çünkü Gideon, onları düşmanlarının elinden kurtar-mış bir askeri komutandı aynı zamanda.

    Ona krallık teklif ettiklerinde, Gideon’un cevabıçok netti

    “Bensizekralolmam,oğlumdaolmayacak.Tanrısizinkralınızolsun.”16

    Yıllar sonra, bu sefer Samuel’in karşısındaydılarve ondan; Tanrı’ya, bir kral vermesi için dua etmesiniistediler. Samuel onların bu talebi karşısında öfke veüzüntüye kapıldı. Yaptıkları şeyin yanlış olduğunu on-lara izah etmeye çalıştı. Ama İbraniler kararlı ve ısrar-cıydı. Ve Samuel dua etti. Tanrı’nın Samuel’e cevabı iseşöyle oldu:

    “Krallarıolarakbeniinkarettiler.”17

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    42

    16 Eski Ahit, Hakimler Bap 8:2217 Eski Ahit, I. Samuel Bap 9:18

  • Tanrı’nın Samuel’e söylediği diğer bir söz ise şöyleaktarılır:

    “Kendiniziçinseçmişolacağınızkralınızyüzünden,feryatedeceksinizfakatogünRabsizecevapver-meyecek.”18

    Nihayetinde Tanrı, istediklerini onlara verir. Sa-muel Kitabı, Tanrı’nın İbranilere verdiği cevabı şu şe-kilde aktarır:

    “Samuel,kavminiMitspa’ya,Rabbetopladıveİs-railoğullarınadedi:İsrail’inTanrısıRabdiyorki‘İs-rail’iMısır’dançıkardımveMısırlılarınelindenvesizi sıkıştıranbütünkrallıklarınelindensiziazatettim.Fakatsiz,sizibütünbelavesıkıntılarınızdankurtaranTanrınızıreddedip,ona‘bizebirkralver’dediniz.”19

    Daha sonra Saul adında genç bir adam, Tanrı tara-fından seçilir ve Samuel’e bildirilir. Ve Samuel, Saul’üİbranilerin karşısına çıkarır. Aralarından, krallığınkendilerine verilmiş olmasını uman bir grup varlıklıadam hariç, halkın çoğunluğu Saul’ü sevinçle karşılar.

    İ N S A N K R A L L A R

    43

    18 Eski Ahit, I. Samuel Bap 9:719 Eski Ahit, I. Samuel Bap 10:17, 18, 19

  • Bakara Sure-si’nde Saul’den bah-sedilir fakat farklı birisimle, Talut adıylaanılır. Talut, İbranice“uzun boylu” anla-mına gelen bir lakap-tır. Kur’an, onunnasıl kral olduğunuşöyle anlatır:

    “Peygamberler ionlara, “Allah sizeTâlût’u kral kıldı”

    dedi.Onlar,“Obizimüzerimizenasılkralolabilir?Bizkrallığaondandahalayığız.Onazenginlikdeverilmemiştir”dediler.Peygamberlerişöylededi:“ŞüphesizAllahonusizinüzerinizeseçti,onunbil-gisinivecüssesiniartırdı.”Allah,devletinidiledi-ğine verir. Allah lütfu geniş olandır, her şeyibilendir.”20

    Kur’an, hikayenin devamında, onun Calut’un or-dularına karşı savaşmasından bahseder. Calut’un, Sa-muel kitabındaki ismi Golyat’tır. Bu kişi Filistordularının komutanıdır. Filist devleti İbranileri, köle-leştirmek istemektedir. Hatta çeşitli dönemlerde onları

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    44

    Samuel’in halkına seslenişininresmedildiği bir çalışma.

    20 Bakara, 247

  • köleleştirmiştir. Talut’un yani Saul’ün, Filist ordula-rına karşı yaptığı savaşta Hz. Davut peygamber de sa-vaşmış ve Calut’u, yani Golyat’ı öldürmüştür. Savaş-tan sonra kralın yanında çalışmaya devam etmiştir.

    Saul, krallığının ilk dönemlerinde halk tarafındançok sevilir ve desteklenir. Samuel kitabında, zamaniçerisinde Kral Saul’ün nasıl bir güç zehirlenmesi ya-şadığı ve ceberrut bir diktatöre dönüştüğü anlatılır.

    Hz. Davut, Calut’un ordularına karşı yapılan sa-vaştan sonra halkın gözünde bir kahramana dönüş-müştür ve aynı zamanda iyi huylu biri olduğu içinhalk tarafından çok sevilmektedir. Saul’ün yerine ge-çecek kralın Davut olduğu herkes tarafından öngörü-lebilmektedir. Ve Saul, Davut’u krallığı için bir tehdit

    İ N S A N K R A L L A R

    45

    Kral Saul ve Davut Peygamber’in resmedildiği bir çalışma.

  • olarak görmeye başlar. Hatta onu öldürmek için birkaçkere suikast düzenler. Ama her seferinde Davut, kaç-mayı başarır. Yanında bir grup firari askerle Filist top-raklarına gider ve orada yaşamaya başlar.

    En sonunda Saul (Talut) ölür. Herkes Davut’unkral olmasını istemektedir ama Davut İsrail toprakla-rına dönmez bile. Saul’un yerine oğlu İşboşet, kralolur. İşboşet’in krallığının ikinci yılında, diktatörlükaltında ezilmekte olan Yahudalıların ileri gelenleri, Hz.Davut’un yanına gelir ve “bizim kralımız sen ol” der-ler.21 Görülmektedir ki hala akıllanmamışlardır ve birkral istemektedirler. Tanrı’nın, insan krallar döneminegeçişte onlara söylediği sözleri hala ciddiye almamak-tadırlar. Davut’un önünde iki seçenek vardır. Ya onla-rın teklifini reddecek ve İşboşet’in krallığı altındaezilmelerine göz yumacaktır. Ya da onların kralı ol-mayı kabul edecektir.

    Böylece Davut, teklifi kabul eder. Hebron’a giderve orada meshedilme töreni ile kral ilan edilir.22

    O dönem İbranilerin devleti iki parçalı bir yapıdanoluşuyordu. Kuzey’de Yeruşelim (Kudüs) merkezli İs-rail meclisi ve Güney’de Hebron merkezli Yahudameclisi… Yahuda meclisinin Davut’un hükmüne gir-mesinden sonra, Yeruşelim’de hakimiyetini hala sür-dürmekte olan İşboşet, Davut’a ve taraftarlarına savaşaçtı. Güç için başlatılan bu savaşın kaybedeni İşboşet

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    46

    21 II Samuel, 2:1022 II Samuel, 2:3, 4

  • olmuştu. Çünkü onun adamları bile Davut’un safınageçmiş ve onun hakimiyeti altına girmişti.

    Davut ölüm döşeğindeyken, onun oğullarındanAdoniya kral olmak için heveslendi. Eski Ahit’in I.Krallar bölümünün ilk sayfasında anlatılan hikayeyegöre, Adoniya, devletin yöneticilerini ve komutanlarıbir araya toplayıp kendini kral ilan etti. Ve onlar Ado-niya’ya biat ettiler. Bu toplantıya kardeşi Süleyman’ıçağırmamıştı. Çünkü gücü garantilemek için onu öl-dürmeyi düşünüyordu. Fakat bütün bunlar olurkenbabası Davut henüz ölmemişti bile. İbraniler hala hük-

    İ N S A N K R A L L A R

    47

    Davut kral oluyor

  • medilmek istiyorlardı. Davut olanlardan haberdarolunca, hemen Hz. Süleyman’ı kral olarak meshetti veyeni kral Süleyman oldu. Adil bir kral olarak İbranilerigüttü. Çünkü onlar çobanlar tarafından güdülmek is-tiyorlardı.

    Hz. Süleyman’ın duasından daha önce bahsetmiş-tik. Tanrı’nın makamında oturduğu için Tanrı’dan afdilediğini ve kendisinden sonra kimseye krallık veril-memesini istediğini aktarmıştık. Hz. Süleyman öldük-ten kısa bir sonra İsrail krallığı ikiye bölündü ve

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    48

    Kral Süleyman

  • İbraniler ezilen, adaletten yoksun kalmış köleler olarakbir daha iflah olmadılar.

    Kur’an’da değinilen ve Eski Ahit’te detayları anla-tılan İbrani krallığının başlangıç hikayesi, insanlarıngüdülmek istemesinin ne kadar yanlış olduğuna dik-kat çeker. Çünkü insanlar koyun veya sığır değildir.

    Bütün savaşların temelinde güç ihtirası vardır.Tarih göstermiştir ki güç (iktidar) için insanlar kendikardeşlerini, çocuklarını, hatta kundaktaki bebeklerinibile öldürmüşlerdir. Ve onların daha fazla güç uğrunayaptıkları savaşlarda milyonlarca masum insan katle-dilmiş ve türlü işkencelere maruz kalmıştır. Ve köleliksistemi asırlarca devam etmiştir. Bütün bu problemle-rin önüne geçebilecek tek mekanizma ise adalet esa-sına dayanan bir sosyal düzendir.

    Adalet mülkün, temelidir!

    İ N S A N K R A L L A R

    49

  • T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    51

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    52

  • T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    Bir gün yeryüzünde, kralların, yani devlet başkan-larının veya hükümetlerin olmadığı; bunun yerinekamu hizmeti veren devlet kurumlarının olduğu birsistemin kurulacağına inanıyorum.

    “Tanrı’nın Krallığı” mottosuyla tarihin derinlikle-rine ekilmiş bu fikir, mutlaka kuvveden fiile dönüşe-cektir.

    “İsaonlarabirbenzetmedahaanlattı:‘GökselKral-lık,biradamıntarlasınaektiğihardaltohumunabenzer’dedi.‘Hardal, tohumlarınenküçüğüol-duğuhalde,gelişincebahçedekidiğerbitkilerinboyunuaşar,ağaçolur…’23

    53

    23 Matta İncili, 13:31, 32 / Luka İncili, 13:18, 19 / Markos İncili 4:30-34

  • Yukarı’da alıntı yaptığımız Yeni Ahit’te; Krallıkkavramı “Göksel Krallık”, “Cennetin Krallığı”(Kingdom of Heaven) veya “Tanrı’nın Krallığı”(Kingdom of God) şekillerinde geçer. Hıristiyanların,belki anlamını bilmedikleri halde, dualarında ve ayin-lerinde sürekli kullandıkları “Thy kingdom come!” cüm-lesi, yani “Krallığın gelsin!” yakarışı bile tek başınaHıristiyanlık inancının, diğer inanışlar gibi yeryü-zünde ideal düzenin tesisi için tasarlandığını gösterir.Hatta İncil’de Hz. İsa’nın, “öbür kentlerde de Tanrı’nınKrallığıyla ilgili Müjde’yi yaymam gerek çünkü bununiçin gönderildim.” dediği aktarılır.”24

    * * *

    Birazdan Tanrı’nın krallığına dair çok net bilgi veifadelerin, ilahi metinlerde nasıl geçtiğinin şaşırtıcı ör-neklerini vereceğiz. Ama öncesinde, bu fikrin sadecebu metinlerde değil, Pagan kültürlere bile nasıl ekildi-ğine, birkaç örnekle şahit olalım…

    Roma mitolojisinde Satürn, ‘Altın Çağ’da hükümsürmüş bir ‘Tanrı’dır. Altın Çağ, ‘Masumiyet Devle-ti’nin kurulduğu ve kimsenin işçilik yapmak zorundaolmadığı bir çağ olarak tarif edilir. Roma döneminde(M.Ö. I – M.S. IV), ‘Tanrı’ Satürn’ün doğum günü 17Aralık olarak kabul ediliyordu ve Saturnalia Bayramı

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    54

    24 Luka İncili, 4:43

  • olarak kutlanıyordu. O gün, Roma’daki Satürn Tapı-nağına sunaklar sunuluyor ve köleler ile efendileri bir-likte yemek yiyordu. Saturnalia bayramında, kölelerçalıştırılmıyordu. Beraber yemek yerlerken bile, yemekservisini efendileri yapıyordu.25 Bu bir ritüeldi. Dinleriköleliği yasaklıyordu ama buna rağmen köleci bir top-lumdular. Sembolik bile olsa, bu kadim bilginin far-kında olarak veya olmayarak Saurnalia günündeköleliği kaldırıyorlardı. O gün, kölelerin özgürlük gü-nüydü. Bu, Altın Çağ’a bir öykünmeydi.

    Altın Çağ’ın Hint mitolojisindeki karşılığı ise SatyaYuga’ydı. Bu ifadenin anlamı ‘Gerçeğin Çağı’dır. SatyaYuga’da köleler, hükümetler veya krallar yoktur. Kral-

    T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    55

    25 John F. Miller, “Roman Festivals,” The Oxford Encyclopedia of AncientGreece and Rome (Oxford University Press, 2010), s. 172

    Saturnalia Bayramı

  • lık, göklere aittir. Hint destanı Mahabarata’ya göreAltın Çağ’da “zengin fakir ayrımı olmaz ve kimseyekölelik yaptırılmaz.”26

    Hindu metinlerine göre27 Altın Çağ’ın temsili, dörtayak üzerinde duran bir boğadır. Devleti ayakta tutankuvvetler yozlaştıkça boğanın ayaklarından biri ha-vaya kalkar. Hintlilere göre son çağ, yani içinde bulun-duğumuz “Kali Yuga (Ahlaksızlık Çağı)” tek ayaküstünde duran bir boğa ile temsil edilir. Anlaşılmak-tadır ki gücü temsil eden boğanın dört ayağı, fiziktekidört temel kuvvetin, doğadaki dört elementin, hattabelki de mahşerin dört altılısının diğer bir sembolikuyarlamasıdır. Bu sembolizm, ileri medeniyetlerdeki,ideal devletin işleyişi anlayışında karşımıza çıkan dörtkuvvete (yasama, yürütme, yargı, medya28) yapılan birgönderme olabilir mi? Devlet mekanizmasındakitemel kuvvetler birleştikçe, yozlaşma ve baskı ortamı-nın ortaya çıktığını tarih bize defalarca kez ispatlamış-

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    56

    26 Donald A. MacKenzie, Indian Myth and Legend, The Gresham Publis-hing Co., 201427 Mahabharata, Santi Parva, Bölüm 227, Sri Kisari Mohan Ganguli Ter-cümesi, Digireads.Com Publishing28 Medya sadece nispeten ileri medeniyetlerde, devlet işleyişindekitemel kuvvetlere dahil edilir. Diğer kuvvetleri temsil eden kurumlar (ya-sama, yürütme, yargı) üzerinde bağımsız bir denetim mekanizması ola-rak çalışır. İdeal bir düzende yasama, yürütme, yargı ve medyadanoluşan dört kuvvet, birbirinden bağımsız olmalıdır. Bunları temsil edenkurumların hiç birinin, bir diğerine karşı hiyerarşik üstünlüğü olmama-lıdır. Bürokratik hiyerarşi, sadece bu kurumların kendi içlerindeki işleyişmekanizmalarında olabilir. Burada bahsedilen, kurumlar içindeki hiye-rarşi, kölelik sistemindekinden farklı bir özelliğe sahiptir. Bu farkı ilerle-yen bölümlerde inceleyeceğiz.

  • T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    57

    Kali Yuga Çağı’nı sembolize eden bir çalışma.

  • tır. Kuvvetler tek ele toplandığı zaman ise diktatörlük,yani kölelik ortamının en şiddetli hali ortaya çıkar.

    Görüyoruz ki tarih boyunca tüm toplumlar, kendiinanç sistemlerinin merkezinde, insanın insana hü-kümdar olmasını reddeden ve köleliğin yerine özgür-lük kavramını koyan bir fikri muhafaza etmişler. Vebilinçsizce, bu fikri “din” adı altında tabu haline geti-rerek, gerçeğin ne olduğunu sorgulamaktan kaçınmış-lar. İnsanın özgürleşmesi için önce zihnin özgürleş-mesi gerekir. Yargılamayan zihin zincirlidir. Bir kişi,olayları veya fikirleri yargılayıp, haklı bulduktan sonrakabul ederse, ancak o zaman farkındalık vuku bulur.Diğer türlüsü dogmaları meydana getirir.

    “Kafirlik29” kavramı, müşriklerin bir özelliği ola-rak Kur’an’da tanımlanmıştır. Kafirler, zannedildiğigibi dinsizler değildir. Kur’an’daki Kafirun Suresi’negöre, tam tersine, kafirlerin dini vardır fakat buna rağ-men Tanrı’dan başkalarına kölelik yapılmasını ısrarlasavunurlar. Onlar hem müşrik hem de dincidir.

    Kur’an’da “mülk”, yani “devlet” kavramı defalarcakez geçer. Melik olarak anılan kişi ise, mülkü idareeden kral veya devlet başkanıdır. Mülk ayetlerindeTanrı’nın Krallığına dikkat çekilir.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    58

    29 Kafirliğin kelime anlamı gerçeği gizlemektir. Sansür, karalama ve ger-çeği olduğundan farklı gösterme gibi kavramlar, “küfr” (kafirlik) kelime-sinin tanımına dahildir.

  • “…Allah sizin rabbinizdir.Mülk yalnız onundur.Ondanbaşkahiçbirilahyoktur.Ohaldenasılolu-yordadöndürülüyorsunuz?”(Zümer 6)

    “…MülkyalnızcaO’nundur.Allah’ıbırakıpdaken-disine yalvardıklarınız, bir çekirdek zarına bilemelikolamazlar.”(Fatır Suresi, 13)

    “O,göklerinveyeryüzününmülkü30 kendisineaitolandır.Çocukedinmemiştir.Mülkündehiçbiror-tağıdayoktur…” (Furkan Suresi, 2)

    İşteogünmülkAllah’ındır.O,insanlarınarasındahükmünüverir.(Hac Suresi, 56)

    “Hamd,çocukedinmeyen,mülkteortağıolmayan,zillettenkurtaracakbiryardımcıyaihtiyacıbulun-mayanAllah’amahsustur”deveO’nubüyüklükleileyücelt.(İsra Suresi, 111)

    Deki:“EymülkünsahibiolanAllah’ım!Senmülküdilediğineverirsin.Dilediğindendemülküçekeralırsın…”(Al-i İmran Suresi, 26)

    T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    59

    30 Bu ayete hem gökyüzündeki krallıktan, yani Cennet’ten, hem de yer-yüzü krallığından bahsettiği görülmektedir.

  • “…Suraüflendiğigündemülkonundur…”(Enam Suresi, 73)

    Ogünonlarortayaçıkarlar.OnlarınhiçbirşeyiAl-lah’agizlikalmaz.Bugünmülkkimindir?Tekolan,her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan Al-lah’ındır.(Mü’minSuresi,16)

    “GöklerinveyerinmülküAllah’ındır…”(Şura Suresi, 49)

    O,kendisindenbaşkahiçbirilahbulunmayanAl-lah’tır.O,mülküngerçeksahibi, kutsal,barışveesenliğinkaynağı,güvenlikveren,gözetipkoru-yan,aziz,cebbar,eşsizbüyüklüğüolanAllah’tır.Allah,onlarınortakkoştuklarındanuzaktır.”(Haşr Suresi, 23)

    “Göklerdekiveyerdekiherşey,mülkünsahibi,mu-kaddes,mutlakgüçsahibi,hükümvehikmetsa-hibiolanAllah’ıtespiheder.”(Cuma Suresi, 1)

    “GöklerdekiveyerdekiherşeyAllah’ıtespiheder.mülkyalnızcaO’nundur…”(Teğabun Suresi, 1)

    “Orada,görüncenimetlervebüyükbirmülkgö-rürsün.”(İnsan Suresi, 20)

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

  • Kur’an’da hem gökyüzünde kurulu olan hem deyeryüzünde kurulması istenen devletten “mülk” de-nilerek bahsedilir. Gökyüzündeki Cennet’ten bahsedi-lirken, özellikle “göğün mülkü” olarak ayrı ifadeedilir. Orada şirk, yani ortak koşma yoktur. Şirk yer-yüzündedir ve Kur’an’nın başından sonuna kadar, de-ğiştirilmesini istediği şey budur. Dünya’da kurulacakCennet’in, göğün Cenneti’nin bir şubesi gibi çalışmasıistenmektedir. Allah’nın mülkünde, Allah’tan başkakimse melik olmamalıdır. Talut, Davut ve Süleyman’ınkrallıklarını bu bağlamda ele almıştık. Onların nasıl veneden kral olduklarından bahsetmiştik. İbraniler, Tan-rının krallığına ihanet edip kendileri için insan krallaristemiş ve Tanrı’ya karşı günah işlemişlerdi…

    “Peygamberleri onlara, ‘Allah size Tâlût’umelikseçti’dedi.Onlar,“Obizimüzerimizenasılmelikolabilir?Bizmülkeondandahalâyığız.Onazen-ginlik de verilmemiştir” dediler. Peygamberlerişöyle dedi: “Şüphesiz Allah onu sizin üzerinizeseçti,onunbilgisinivecüssesiniartırdı.”Allahmül-künüdilediğineverir…”(Bakara Suresi, 247)

    “BizDavud’unmülkünügüçlendirdik…”(Sad Suresi, 20)

    “Süleyman,‘EyRabbim!Beniaffet!Banaverdiğinmülkü,bendensonrakimseyeverme!Şüphesizsenaffedicisin!’dedi.”(Sad Suresi, 35)

    T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    61

  • Eski Ahit’in Hakimler, I. Samuel ve I. Krallar bö-lümlerinde sadece Tanrı’nın kral olabileceğinin akta-rıldığından bahsetmiştik. Ayrıca Eski Ahit’in Yaremyabölümü, bap 46:18, 48:15 ve 51:57’de de Tanrı “kral”olarak anılır.

    Tevrat’ın Mısır’dan Çıkış bölümü, 19:6’da Tan-rı’nın Krallığı “Kahinler Krallığı” olarak anılırki bu bahsedilen dönem, daha önce incelediği-miz Hakimler Dönemi’dir. Çünkü Hakimleraynı zamanda “Kahinler” olarak da anılır. Tev-rat’ın aynı bölümünde, Tanrı, Kahinler Krallı-ğını “benim krallığım” diyerek anar:“…Siz benim için kâhinler krallığı, kutsalulus olacaksınız…”

    Tevrat’ın Mısır’dan Çıkış bölümünü, 15:18’deise “Rab sonsuza dek hükümdarlık edecek.”denir.

    Eski Ahit’in Mezmur (Zebur) bölümü, 47. Bap,7-8’de ise Tanrı’nın krallığından şöyle bahsedi-lir: “Tanrı bütün yeryüzünün kralıdır. Tanrıbütün milletlere hükümdarlık eder…”

    Zebur 145. Bap, 12-12’de ise; “(Sadık kulların)Krallığının zaferini anlatacaklar, iktidarınıkonuşacaklar. İnsanoğulları senin krallığınınzaferini ve görkemini bilsin diye.” denilir.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    62

  • Eski Ahit’in Daniel bölümü, Bap 2:44’te ise Tan-rı’nın krallığının yeryüzünde mutlaka kurulacağınadair bir vaad bulunur:

    “Ve o kralların günlerinde, göklerin Rabbisonsuza dek sürecek bir krallık kuracak veonun hâkimiyeti başka bir kavme bırakılma-yacak; ancak bu krallıkların hepsini o yıkıpbitirecek ve kendisi ebediyen duracak.”

    Yine Daniel bölümünü, Bap 7:18’de bu krallı-ğın hiç yıkılmayacağı söylenir: “Yüceler yüce-sinin azizleri, krallığa ulaşacak ve onusonsuza dek sürdürecekler.”

    Eski Ahit’in Yeşaya bölümü, bap 32:1’de “İştekral doğrulukla krallık yapacak, önderleradaletle yönetecek.” denilir ve devamında,33:22’de “Kralımız Rab’dir, bizi O kurtara-cak.” diye eklenir.

    Yeni Ahit’te ise Tanrı’nın krallığından onlarca kezbahsedilir ve onun göklerde olduğu gibi yeryüzündede kurulacağından bahsedilir. Bu krallıkla ilgili İncil-lerde anlatılanlar, hep benzetmeler şeklinde anlatıl-mıştır. Bunlara birkaç örnek şöyledir:

    T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    63

  • “İsaonlarabaşkabirbenzetmeanlattı:“GöklerinEgemenliği,birkadınınüçölçekunakarıştırdığımayayabenzer.Sonundabütünhamurkabarır.”İsabütünbunlarıhalkabenzetmelerleanlattı.Ben-zetmekullanmadanonlarahiçbirşeyanlatmazdı.”(Matta İncili: 13:33-34)

    Daha önce Tanrı’nın Krallığı’nın, ağaca dönüşerekbahçedeki diğer bütün bitkilerden daha büyük olan birtohum benzetmesiyle İncil’de geçtiğini söylemiştik.Burada ise hamuru kabartan bir maya benzetmesi ya-pılmaktadır. Aşağıda aktaracağımız örnek ise çokdaha dikkat çekicidir:

    “İsasözalıponlarayinebenzetmelerleşöyleses-lendi:‘GöklerinKrallığı,oğluiçindüğünşöleniha-zırlayan bir krala benzer. Kral31 şölene davetettikleriniçağırmaküzerekölelerinigönderdi,amadavetlilergelmekistemedi.Kralyinebaşkakölele-rinigönderirkenonlaradediki,‘davetlilereşunusöyleyin:Bakın,benziyafetimihazırladım.Sığırla-rım,besilihayvanlarımkesildi.Herşeyhazır,buyu-run şölene!’ Ama davetliler aldırmadılar. Biritarlasına,biriticaretinegitti.Öbürleridekralınkö-leleriniyakalayıphırpaladılarveöldürdüler.Kralöfkelendi.Ordularınıgönderipokatilleriyoketti,kentleriniateşeverdi.Sonrakölelerineşöylededi:

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    64

    31 Buradaki benzetmede kastedilen kralın, Tanrı olduğu açıktır. Köleleriise onun elçileri, davetliler de köle sahipleridir. Onları çağırdığı düğünTanrının krallığının yeryüzünde kuruluşudur.

  • ‘Düğünşölenihazır,amaçağırdıklarımbunalayıkdeğilmiş.Gidinyolkavşaklarına,kimibulursanızdüğüneçağırın.’Böyleceköleleryollaradöküldü,iyikötükimibuldularsa,hepsinitopladılar.Düğünyerikonuklarladoldu.(Matta İncili, 22:1-10)

    “Dünyakurulduğundanberisiziniçinhazırlanmışolankrallığımirasalın!”(Matta, 25:34)

    “İsa,Tanrı’nınKrallığı’nıduyurupmüjdeliyordu...İsaşubenzetmeyianlattı:‘Ekincininbiritohumek-meyeçıktı.Ektiğitohumlardankimiyolkenarınadüştü,ayakaltındaçiğnenipgöktekikuşlarayemoldu.Kimikayalıkyeredüştü,filizlenincesusuzluk-tankuruyupgitti.Kimi,dikenlerarasınadüştü.Fi-lizlerlebirliktebüyüyendikenler,filizleriboğdu.Kimiiseiyitoprağadüştü,büyüyünceyüzkatürünverdi.”(Luka İncili, 8:1, 8:5-8)32

    “İsaçevresinegözgezdirdiktensonraöğrencile-rine,‘Varlıklıkişilerin33 Tanrı’nınKrallığınagirmesiçokzorolacak!’dedi.”(Markos İncili, 10:23)

    T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    65

    32 Aynı ifadeler Markos İncili, 4:1-8’de ve Matta İncili 13:3-8’de de geçer.33 Buradaki “varlıklı kişiler” ifadesini “köle sahipleri” şeklinde yorumla-mamız da mümkündür. Çünkü Tanrı’nın Krallığı’nda kimse fakir değildir.Köleliğin reddedildiği bir sisteme en zor entegre olacak kişiler köle sa-hipleridir.

  • “Sonraİsaşöylededi:‘Tanrı’nınKrallığı,toprağatohumsaçanadamabenzer.Geceolur,uyur;gün-düzolur, kalkar. Kendisi nasıl olduğunubilmezamatohumfilizlenir,gelişir.Toprakkendiliğindenürünverir.Öncefilizi,sonrabaşağı,sonundadabaşağıdoldurantaneleriverir.Ürünolgunlaşınca,adamhemenorağıvurur.Çünkübiçmevaktigel-miştir.”34 (Markosİncili,4:26-29)

    “Krallığıngelsin.Gökteolduğugibi,yeryüzündedeolsun.”(Mattaİncili,6:10)

    Tanrı’nınKrallığı’nındünyaüzerindebirgünkuru-lacağı,Kur’an’dadakesinbirdillevaadedilir.Ogünise“dingünü(yevmiddin)”olaraktanımlanır.Arapça“yevm”kelimesi“gün”anlamınageldiğigibi“dönem”,“çağ”,“devir”anlamlarınadagelir.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    34 İncil’de geçen bu “olgunlaşıp başak veren filiz” benzetmesi ilginçtirçünkü Kur’an’da, Fetih Suresi’nde, Müslümanların İncil’de bahsedilenözelliklerine dikkat çekilerek, benzer ifadeler kullanılır: “(Müslümanla-rın) İncil’deki nitelikleri, filizini çıkarıp güçlendirmiş ve kalınlaşıp gövdesiüzerine dikilerek ekincileri sevindiren bitki gibidir.” (Fetih suresi, 29.ayet)

  • “Dingünününneolduğunuidrakedebilirmisin?Sonradingünününneolduğunu idrakedebilirmisin?Ogünkimsekimseyebirşeyiçinmelik35

    (kral)değildir.EmirsadeceAllah’ındır.”36 (İnfitarSu-resi17-19)

    “Dingünününmalikidir.”(Fatiha,4)

    “Deki:Sığınırım,insanlarınrabbine,insanlarınme-likine…”(Nassuresi,1-3)

    “Onlarmallarındabelirlibirhakbulunanlardır;is-teyenler vemahrumolanlar için.Onlardingü-nünütasdikeder.”(Mearicsuresi,24-26)

    T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    67

    35 Ayette din gününün ne olduğu iki kere arka arkaya sorularak, bu kav-rama vurguyla dikkat çekiliyor. Ardından gelen ayetin (Fecr, 19) Arapçametninde “melik” kelimesi geçmektedir ancak, meallerde güç yetirmekşeklinde çevrilir.36 Yukarıda aktardığımız ayetlerin öncesinde (Fecr Suresi’nin, 15. Aye-tinde), din günü, kötülerin Cehim denilen bir şeye yaslanacağı söyleni-yor. Cehim kelimesinin kesin anlamı bilinmemekle beraber,Cehennem’in yedi katından biri olduğu tahmin edilmektedir. Meal vetefsirlerde, kötülerin din gününde Cehim’e gireceği yorumlanır fakat buayette “girmek” (dehale) fiili yerine “yaslanmak” (yesale) fiili kullanıl-mıştır. Din gününü inkâr edenler, din gününde Cehim’e girmiyor; onayaslanıyorlar, yani eşiğinde duruyorlar şeklinde anlaşılıyor. Eğer din gü-nünü, ahirete ait bir kavram olarak kabul etsek bile, Furkan Suresi’nin2. Ayetinde geçen “göklerin ve yerin mülkü” ifadesinden de anlaşıldığıgibi göksel krallığın minyatür bir versiyonu olan dünyadaki krallığa aitbir kavram olarak da anlayabiliriz.

  • “GerçekmelikolanAllahyücedir…”(Ta-hasuresi,114)

    “OnlarSıddıklarmakamında,muktedirolanmeli-kinindindedir.”(Kamersuresi,55)

    Andolsunkibiz,Tevrat’tansonraZebur’dadayaz-dık:Şüpheyokkiyeryüzüne,salihkullarımvarisolacak.”(Enbiyasuresi,105)

    Buraya kadar dini metinlerde Tanrı’nın Krallığı ileilgili anlatımlara bazı örnekler verdik. Belki bunlaradair yaptığımız yorumlar arasında hatalı veya eksikolanlar da vardır, bilemeyiz. Ama binlerce yıl öncesin-den günümüze ulaşan bütün bu kayıtlarla ilgili şüphegötürmeyen sonuç şudur ki, hepsi, gökteki Cennet’teolduğu gibi Tanrı’nın yeryüzünde de bir krallığı ol-ması fikrinden bahsediyor. Ve yeryüzündeki bu sis-temde kralların, efendilerin ve kölelerin olmamasıgerektiğini söylüyor. Kitab-ı Mukaddes’te37 birçok kezkrallar için çoban benzetmesi yapılır. Onların yönettiğiinsanlar da koyundur. Yani bu durumda, krallar tara-fından yönetilen kişilerin “hayvanlar” gibi olduğu so-nucu doğar.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    68

    37 Kitab-ı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit’in bir kitapta toplanmış halidir.Eski Ahit’in ilk beş bölümü Tevrat’tır, geri kalanı diğer İbrani metinlerin-den oluşur. Zebur (Mezmurlar) da Eski Ahit’in içindedir. Yeni Ahit isedört İncil ve diğer Hıristiyan metinlerinden oluşur.

  • Bu bağlamda Kur’an’da da çarpıcı bir ifade karşı-mıza çıkar: “Bizi güt (raina)’ demeyin, ‘bize bak’deyin.”38 Arapça’da “davarlar, koyunlar, sürü, güdü-len hayvanlar” gibi anlamlara gelen “reaya” kelimesi,bu ayette kullanılan “rai”, yani “gütmek” fiilindengelir. Bu durumda, eğer güdülmek (rai olmak) isterse-niz, sürü (reaya) olmuş olursunuz. Türk Dil Kurumu-nun sözlüğünde ise “reaya” kelimesi için “birhükümdarın yönetimi altındaki halk” tanımı yapılmış-tır. (Yorumsuz!)

    Evet, ayette “raina” demenin yanlış olduğu anlatı-lırken, “bize bak (unzurna)” denilmesi gerektiği söy-leniyor. “Unzurna” ifadesindeki fiil “nazar”, yani“bakmak” fiilidir. Osmanlı zamanında, devlet bakan-lıklarına “nezaret” deniyordu. Devlet bakanlarına ise“nazır” deniyordu; yani “nazar eden” (bakan) kişi.Arapçada, bugün devlet bakanları için “vezir” keli-mesi kullanılır. Osmanlı’da başbakana da “vezir-iazam” deniyordu. Bunların hepsi, ayette geçen keli-meden türetilmiştir. İlgili ayette, çok açık şekilde dev-letin yürütme erkine dikkat çekildiği görülmektedir.

    İngilizcede devlet bakanı için kullanılan kelime“minister”dir. İngilizce sözlüklerdeki, “minister” ke-limesinin anlamı için; “attend” (bir işe bakmak), “takecare” (ilgi gösterip bakmak), “serve” (hizmet etmek)fiillerini yerine getiren kişi olarak açıklanır. Latincesi“ministre”dir. Avrupa dillerine de aynı şekilde geç-

    T A N R I ’ N I N K R A L L I Ğ I

    69

    38 Bakara, 104

  • miştir. Orta Çağ’da papazların, yardımcılarına “minis-tre” deniyordur. Onlar din hizmeti adı altındaki işlerebakıyordu. Protestan kilisesinde ise papazın bizatihikendisine “ministre” (bakan) deniyordu. Yürütme er-kini ifade eden kelimenin, Batı kültüründe de benzerşekilde evrildiğini görüyoruz.

    Bir insan, onurlu ve özgür bir şekilde yaşamak var-ken, neden yönetilmek istesin ki! Daha önce de dikkatçektiğimiz gibi; hem felsefi, hem de ahlaki olarak, birdevletin varlık sebebi yönetmek/hükmetmek değil,hizmet etmektir. O yüzden incelediğimiz metinlerinhükümetler, hükümdarlar veya krallar fikrini reddet-mesinin temelinde, evrensel bir etik değerler mekaniz-masının işlediğini analiz edebiliriz.

    Peki içinde yaşadığımız küresel kölelik sistemininalternatifi olabilecek sistem nedir? Bunu alternatifiniortaya koymadan önce, sistemin, hepimizi nasıl köle-leştirdiğine bir bakalım…

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    70

  • K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    71

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    72

  • K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    Modernizmin en büyük başarılarından biri, köle-lerin boynundaki zincirleri görünmez kılması ve ken-dilerini özgür sanmalarını sağlamasıdır…

    Dünya üzerindeki milyonlarca canlı türü arasında,üretim yapmadan hayatta kalamayacak tek tür insan-dır. En ilkel şekilde yaşayan avcı toplumlar bile avlan-mak için mızrak veya soğuktan korunmak için kıyafetgibi ürünleri üretmek zorundadır. Bu yüzden insanınolduğu her yerde ekonomi de vardır. İnsan zihnini kö-leleştiren siyasi ideolojiler, ekonomi modelleri üzerin-den kurgulanır. Örneğin, Kapitalizm’de üretim,sermaye (kapital) üzerinden kurgulanır. Bu durumdasermayeyi elinde bulunduranlar (bankerler) efendi;diğerleri de köleler olur.

    Komünizmde ise üretim komün (kapalı toplum,yani üretim veya tüketim için bir araya toplanmış ki-

    73

  • şiler) üzerine kurgulanır. Bu durumda o toplumu or-ganize edenler (bürokratik elitler) efendilerdir; geri ka-lanı da köleler olur. Köleler fabrikalarda veya işçikamplarında çalışmak zorundadır. Mal edinme, yaniözel mülkiyet39 hakları bile yoktur.

    Feodalizmde, üretim araziler ve hayvancılık üze-rine kurgulanır. Bu durumda arazi ve hayvan sahibiaşiret reisleri efendilerdir; diğer köylüler ise onlarıntarlalarında çalışan köleler olurlar.

    Örnekler çoğaltılabilir fakat bütün bu örneklerdekiortak nokta, gücün temerküz etmesi, yani belli mer-kezlerde toplanmasıdır. Güç ne kadar çok tekelleşirse,kölelik sistemi o kadar baskıcı ve şiddetli olur.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    74

    39 Daha önce “mülk” kavramının Kur’an’daki kullanımıyla ilgili örneklervermiştik. “M-l-k” kökünden gelen “mülk” kelimesini ayetlerde “devlet”anlamında kullanılır; fakat “milk” olarak okunursa “mal” anlamındadır.Türkçe’ye her ikisi de (mal ve devlet) “mülk” olarak geçmiştir. Ama Arap-çada “mülk” ve “milk” ayrıdır.

  • Gücün en belirgin şekilde karşımıza çıkışını, dev-letin aşırı yetkileri olarak görüyoruz. Tarih bize bunudefalarca kez ispatlamıştır. Kralınız ne kadar yetki sa-hibiyse, o kadar diktatör olur ve siz de o kadar çokköle olursunuz.

    Krallar ve hükümetleri, kölelik hizmetini geneldevergi olarak alırlar. Efendilerinize ödediğiniz para,sizin emeğinizi ve zamanınızı, yani özgürlüğünüzütemsil eder. Çünkü o parayı kazanmak için bunlarızaten harcamışsınızdır. Devlete zorunlu vergi vermeksizi devletin kölesi yapar.

    Burada “vergi almayan bir devlet, nasıl işleyecek?”sorusu akla gelebilir ama bu konuya ileriki sayfalardadeğineceğiz; şimdilik, vergisiz devlet modellerinin, şu

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    75

  • anda bile dünyada bazı örnekleri olduğunu ve hattabu örneklerin, dünyanın en zengin ülkelerinden bir-kaçı olduğunu söyleyelim ve kaldığımız yerdendevam edelim.

    Günümüz dünyasında tarihin en ağır kölelik si-temi yaşanıyor. Üstelik insanların neredeyse tamamıköle olduğunun farkında bile değil. Mevcut küreselpara sistemi, toplumları, aynı anda hem devletlerinhem de bankaların kölesi yapıyor. Bankalarla hiçbirilişkisi olmayan bir kişi bile farkında olmadan banker-lerin kölesi oluyor.

    Nasıl mı?

    G Ö R Ü N M E Z Z İ N C İ R L E R

    Sürekli hayatımızın içinde olan “para”, aslındapara değildir. Sadece biz öyle sanıyoruz. 1971 yılındanberi Dünya’da para kullanılmıyor.40 Onun yerine fiatpara sistemi denilen, -halbuki parayla hiçbir ilgisi ol-

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    76

    40 1971 yılında A.B.D.’de, Richard Nixon döneminde alınan bir kararla,fiat para sistemine geçildi. Buna göre, basılan paralar artık altın veyagümüş gibi değer ifade eden madenleri temsil etmeyecek; onun yerineAmerikan Hükümetinin iradesini temsil edecekti. Yani keyfi olarak, iste-nilen miktarda basılabilecekti. Nixon Shock denilen bu olay, bütün dünyapiyasalarını etkiledi ve artık günümüzde dünyanın tamamında kullanılanpara, hükümetlerin iradesine dayalı kağıt parçaları oldu. Ama küreselpara sisteminin yozlaşması daha eskilere dayanıyordu. Bu konuya da de-ğineceğiz.

  • mayan- değersiz kağıt parçalarının dolaşımda olduğubir düzene geçildi. Latince bir kelime olan “fiat”,“olsun” anlamına gelir. Birileri “para olsun” der vekağıt parçaları sihirli bir şekilde “paraya” dönüşür.Yani anlayacağınız, bütün sistem bir illüzyondan iba-rettir. Gerçekte, ortada para yoktur. Buna Türkçe’de“itibarî para sistemi” denir. İradeye dayalı olan bu“para” sisteminde, cebinizdeki kağıt parçaları mani-püle edilmeye müsaittir ve edilir. Yani değeri süreklidalgalanır. Böylece siz farkında bile olmadan, varlık-larınız elinizden akıp gider.

    Para, gerçekte harika bir buluştur. İnsan hayatınaçok şey katar. Onunla, sattığınız varlıklarınızın değe-rini depolayabilirsiniz. Mesela, ürettiğiniz 100 kilosütü cebinizde taşıyamazsınız veya ileride kullanmakiçin 1 yıl bekletemezsiniz ama onu paraya çevirip iste-diğiniz zamana kadar cebinizde taşıyabilirsiniz.

    Ama parayla sadece varlıklarınızı değil, harcadı-ğınız zamanın ve emeğin değerini de depolayabilir-siniz. Yani para, özgürlüğünüzü cebinizde taşımanızısağlayan bir araçtır. Bu bakımdan para, özgürlüğü-nüzün depolandığı yerdir. Onu sizden zorla (vergiolarak) veya sistemsel aldatmacalarla (kur dalgalan-maları, enflasyon, faiz, vs.) elinizden alan kişiler, siz-den özgürlüğünüzü almış olur. Böylece hükümetler veküresel finans elitleri, sizin efendiniz, siz de onlarınkölesi olursunuz. Sürekli çalışırsınız fakat hak ettiğinizbirikimi asla yapamazsınız. Kazandıklarınız belki sa-dece hayatta kalmanız için yeterlidir. Belki bir evinizbile yoktur. Bütün kazandığınız, özgürlüğünüz, gö-

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    77

  • rünmez kanallardan akıp gider. Fakat siz sistemin kö-lesi olduğunuzun farkında bile olmazsınız.

    Uykuda kalmanız için sistem size hep umut vade-der, sizi oyalayacak basit eğlenceler sunar. Bu öyle birsistemdir ki, insanları sadece görünür veya gizli efen-dilerinin kölesi yapmakla kalmaz; sistemin varlığınısürdürmesi için çalışan gönüllü birer nefer yapar. Çir-kini güzel, güzeli çirkin gösterir. Sisteme, tabulara,beyin uyuşturan ideoloji ve inançlara karşı gelenlerihain ilan edip taşlaması için motive eder. Beyni uyuş-muş köleler, açlıktan ağızları bile koksa, kendilerindengasp ettikleriyle saltanat süren diktatörlerini alkışlarlar.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    78

  • Onlar, itaat etmeyireddeden özgür zi-hinlere karşı kıskançve tahammülsüzdür.Onların da kendilerigibi köle kalmasınıisterler. Sistemin kur-gulayıcıları bunu iyibildikleri için, bu psi-kolojik mekanizma-ları kullanırlar.

    Küresel kölelik sistemine karşı bir alternatif kur-gulamak için, önce mevcut sistemin mekanizmalarınınnasıl işlediğini bilmek, yani onu tanımak gerekir. Öy-leyse gelin tanıyalım…

    Dünyadaki yıllık toplam mal ve hizmet üretiminin,yani reel üretimin değeri 60 trilyon dolarken, menkulkıymetler olarak işlem gören kağıtların toplam değeriyaklaşık 1.2 katrilyon dolardır.41 Yani gerçek üretimindeğerinin 20 katı. Öyleyse aradaki 800 trilyon dolarlıkfark -ki bu bir balondur ve sonunda patlayacaktır- ne-reden gelmişti? Ve kimler tarafından kontrol edilmek-tedir?

    Bu örnek bile tek başına, küresel finans sistemindebir şeylerin, korkunç bir şekilde yanlış olduğunun netgöstergesidir.

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    79

    41 AOL Media, Peter Cohan imzalı makale, 9 Haziran 2010

  • Şimdi konuyu sıfırdan ele alalım…

    Paranın icadından önce takas yapılıyordu. Ama buzor bir yöntemdi. Çünkü takasta her iki tarafın da birdiğerinin malını talep etmesi gerekiyordu.

    Diyelim ki:

    A kişisinin koyunu var ve eşekle takas etmekistiyor.

    B Kişisinin buğdayı var ve koyunla takasetmek istiyor.

    C kişisinin eşeği var ve buğdayla takas etmekistiyor.

    Bu durumda, bunlar arasından herhangi ikisi, biraraya gelerek asla takas yapamıyorlardı. Çünkü birisidiğerinin malını istiyor ama diğeri onun malını iste-miyor. Ancak üçü tesadüfen bir araya gelirse ve üçlübir anlaşma yaparlarsa mallar el değiştirebiliyordu.Ayrıca, her zaman takas edilecek malların değeri eşitde olmuyordu ve para üstü vermek gibi bir şansları dayoktu.

    Altın ve gümüş parçaları, tarihin birçok döne-minde ticarette takas ya da değişim için kullanıldı.Çünkü bunların kıymetli maden olarak takı gibi kul-lanımları da olduğu için değerleri vardı ve takas içinde bir “ara birim” görevi görüyordu. Ama yine de altınve gümüş parçaları tam anlamıyla para değildi. Çünkübu parçaların standart bir ağırlığı yoktu. Kayıtlı tarihinbize söylediğine göre, M.Ö. 7. yüzyılda, Lidyalılar pa-

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    80

  • K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    81

    Lidyalıların bastığı ilk paralardan örnekler.

  • rayı icat etti. Lildalılar, altın ve gümüş parçalarını biraraya getirip erittiler ve kalıplardan geçirerek standartbir hale getirdiler. Altın ve gümüş artık paraya dö-nüşmüştü ve ticaret ivme kazanmaya başlamıştı.

    O zamandan sonra binlerce yıl para olarak altın vegümüş kullanıldı. 19. Yüzyılda endüstri devrimi ileAvrupa’da ticaret hacmi çok büyümüştü. Altın vegümüş paralar yüksek miktarları bulunca hem dola-şımı hem de nakliyesi zor olabiliyordu; ayrıca bu iş-lemler güvenlik riskleri de taşıyordu. Bunu içinbankalar kendilerine teslim edilen altın ve gümüşekarşılık, yazılı kağıtlar veriyorlardı. Bu kağıtlar istenil-diği zaman tekrar altın ve gümüşe dönüştürülebili-yordu. İşte bunlar ilk kağıt paraydı ve böylece ticarettekağıt para kullanımı başlamış oluyordu.

    1913 yılına gelindiğinde Amerikan Merkez Ban-kası olarak bildiğimiz FED kuruldu ve şu an kullandı-ğımız fiat para sisteminin tohumları ekilmeyebaşlandı.

    O yıla kadar ABD’de gelir vergisi diye bir şeyyoktu. FED’in kuruluşuyla birlikte gelir vergisi yasasıçıkarıldı ve bankalarla hükümetlerin, köleler üzerin-deki gizli ve dolaylı ortaklığı kurulmaya başlandı.

    FED’in kuruluşundan önce Amerikan doları altınıtemsil ediyordu. Yani dolar, bir altın çekiydi. FED’inkuruluşundan sonra, bu yeni para sisteminin ilk za-manlarında, basılan paranın, hazinenin elindeki altınaoranı %100 olması gerekirken, altın oranı yasayla%40’a düşürüldü. Yani hazinede 100 birim altın varsa,

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    82

  • sanki 160 birim altın varmış gibi dolar basılabiliyordu.İlerleyen süreçte bu oran sıfıra indirilecek ve FED çıl-gınca para basacaktı. Böylece yaratılan enflasyonla,halkın eriyen alım gücü sihirli bir şekilde sistemi kur-gulayanların eline geçecekti.

    1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletinde,kölelik tarihinin en önemli olaylarından biri yaşandı.II Dünya Savaşı müttefiki olan 44 ülkenin temsilcileri-nin katılımıyla bir toplantı yapıldı ve Bretten WoodsAnlaşması denilen bir metin imzalandı. Buna göre;bütün katılımcı ülkelerin döviz rezerv birimi dolar ola-caktı. Doların kuru da “1 ons (31,1 gram) altın = 35Dolar” olarak sabit kabul edilecekti. Böylece ABD,dünyaya dolaylı yoldan dolar ihraç etmeye başladı.Dünya ülkeleri, hazinelerindeki dövizlerini dolar ola-

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    83

    Bretten Wııds anlaşmasının yapıldığı salon.

  • rak stokluyorlardı. Yani %40 oranda altına dayalı, %60oranda ABD’nin iradesine dayalı olarak basılan birpara birimini.

    1971’de ise ABD başkanı Richard Nixon idare-sinde, doların altınla bağı tamamen koparıldı. Artıkdolar %100 oranında ABD’nin iradesine dayalı basılanbir kağıt oldu. Bretten Woods anlaşması feshedildiama sistem fiili olarak uygulanmaya devam etti.Bugün hala, neredeyse bütün dünya ülkeleri, döviz re-zervlerini dolar olarak tutuyor. Ve bütün ülkeler ABDgibi fiat para basıyor. Ekonomileri daraldıkça piyasaya,krediyle borçlandırma yoluyla para sürüyorlar. Böy-lece enflasyon denilen durum ortaya çıkıyor ve halk-ların elindeki para eriyip gidiyor.

    Örneğin; bir ekonomide, dolaşımda 20 lira varsave o ekonomin toplam varlığı 10 kilo buğdaysa, buğ-dayın kilosu 2 liradır. Bu ekonominin üretim kapasi-

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    84

  • tesi artmadığı halde, siz 20 lira daha basıp piyasaya sü-rerseniz buğdayın kilosu 4 lira olur. Artık o ekono-mide 20+20=40 lira olmasına rağmen, ekonomibüyümemiştir; hala 10 kiloluk buğday değerindedir.Cebinde 2 lirası olan kişinin parası, yarı yarıya düşer;o parayla bir kilo buğday alabiliyorken artık sadeceyarım kilo alabilir.

    Bu yüzden merkez bankaları, ekonomideki üretimartarsa, piyasaları dengelemek için para basar. Amasadece ekonomi büyüdüğünde değil, bunu piyasalarıhareketlendirmek için de yaparlar. Çünkü güvensizlikortamı oluştuğunda insanlar para harcamak istemezve piyasalar durgunlaşır. Fakat üretim artmadığı haldepiyasaya iradi olarak sürülen fazladan her para, sizincebininizden görünmez bir el tarafından çalınmış öz-gürlüğünüzü temsil eder. Ve bu dengesizlik, günü-müzde devasa boyutlardadır.

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    85

  • 2008’deki küresel ekonomik kriz, dünyada bütünkralların çıplak olduğunu gösteren bir örnekti. ABD’deFED’in pervasızca piyasaya dağıttığı krediler, -ki bun-ların çoğunu mortgage kredileri oluşturuyordu- borçkağıtları olarak dünya borsalarında satılıyordu. Yanlışokumadınız: “borç” satılıyordu.

    Bu kağıtlar, dünya piyasalarında üzerlerine kâr ko-yularak elden ele geziyordu. Zaten olmayan bir para-nın alacağını temsil eden kağıtların sözde değeri dahada şişmişti. Ve sonunda devasa bir balon oluştu. Bu ka-ğıtlara harcanan paranın geri dönmeyeceği anlaşılınca,işler çoktan çığrından çıkmıştı ve balon patladı. Du-rumu kurtaralım derken daha fazla para bastılar. ABD,o güne kadar, tarihi boyunca bastığı paranın (800 tril-yon doların) beş katı fazla parayı (4 katrilyon dolar)2008 krizinden sonra birkaç yıl içinde bastı. Ama bu,aslında hiçbir şeyi düzeltmedi; yaptıkları şey, patlayan

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    86

  • balona, çaktırmadan yama yapıp, içine daha fazla üf-lemek oldu. Ve şu an hala karşılıksız para basmayadevam ediyor. Üstelik bu işi diğer büyük ekonomilerde yapıyor.

    Evrende hiçbir şey yoktan var olmaz veya vardanyok olmaz; dönüşür, bir halden diğer bir hale geçer.Bu, ekonomilerde de böyledir. Ekonomik krizler, hiperenflasyon, kur hareketleri ve bunun gibiler yüzündenkaybettiğiniz paranız/özgürlüğünüz başkalarının elinegeçer. 2 liranız olduğu halde, 10 kilo buğdayın 1 kilosusizinken, önce yarım kilo, sonra 100 gram, en sonunda1 gram sizindir. Dünyadaki para sisteminde şu an ya-şanan budur.

    FED’in işleyişi bugün dünyadaki herkesin hayatınıyakından ilgilendiriyor. O yüzden bu mekanizmayıanlamamız gerek.

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    87

  • Bu kuruluş, Amerikan devletine ait olmayan özelbir kuruluştur. Para basması için devlet FED’e tahvilverir. Tahvil ve bono, devletlerin borçlanma kağıtları-dır. FED de bunun karşılığında tahvil miktarı kadarpara basar ve dolaşıma sokar. Bunun yolu halka faizleverilen kredilerden geçer. İnsanların sırtına faizli borçyükü olarak binen hayali para, gerçeğe dönüşür.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    88

  • Çünkü artık bankaya ve dolaylı yoldan devlete çalışanve değer üreten köleler vardır. Devlet ve banka, elindegerçek para varmış gibi yaparak çalıştırdığı kölelerdenbeslenir. Yaptıkları iş sadece onların çalışmalarını kur-nazca organize etmekten ibarettir.

    Bir çoğumuz, “FED’in faiz artırımı yüzünden, do-ların değerinin arttığını” televizyonda duymuştur. Se-bebini merak ettiniz mi hiç? Aslında dolar artmaz,sizin paranızın değeri çalınır.

    Şöyle izah edelim:

    Devletler, tasarruflarının bir kısmını bono olarakhazinelerinde saklar. Bonoların, devletlerin borçlanmasenetleri olduğunu söylemiştik. Diyelim ki bir ülkeninhazinesinde 1 milyar dolarlık bono var. Yani ABD onabir sene sonra bu parayı ödemeyi taahhüt ediyor. Oesnada ABD’deki faiz oranı %2. FED faizi %3’e çıka-rırsa, bu sefer piyasaya sürdüğü yeni bonolar daha de-ğerli görülecek (ama aslında değeri değişmeyecekçünkü hala aynı para birimini temsil eden bonolardır)ve eski bono kağıtlarının piyasa değeri düşecek. Böy-lece %2’lik faiz döneminde 1 milyar dolar bonoyu ha-zinesine koyan ülke, kayba uğrayacak. Bu sefer kendibirikiminin değeri düşecek ve kendi para birimi dolarkarşısında erimiş olacak. FED’in faiz artırımında dolarkurunun artmasının sebebi budur. Aslında dolar art-maz, sizin “paranızın” değeri düşer; daha doğrusu, biryerden başka bir yere gider.

    İşte sistem bunun gibi akıl dışı mekanizmaları kul-lanarak çalışır.

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    89

  • Fiat para sistemi, kölelerin boynundaki görünmezzincirlerdir. Bağlı oldukları zinciri göremeyenler, ken-dilerini serbest sanır. Bağlı olduğunuz zincir ne kadaruzunsa, ancak o kadar uzağa gidebilirsiniz. Diğer birdeğişle ne kadar paranız varsa o kadar özgür olursu-nuz.

    Son yüzyılda, tarihte hiç olmadığı kadar büyük bircanavara dönüşen ve dünya halklarını esir alan, küre-sel gölgeler krallığının işleyiş mekanizmasından bah-settik. Kölelik sistemi binlerce yıldır, devam ediyorama daha önce hiç bu seferki kadar büyük olmamıştı.Onun bu büyüklüğü, aynı zamanda en zayıf noktası.Açgözlülüğü onu o kadar şişirdi ki, patlama noktasınagetirdi. Artık gereken şey, sadece kralların çıplak ol-duğunu kitlelerin görmesi...

    Az önce bahsettiğimiz finans balonu yakın bir za-manda, belki birkaç yıl içinde patlayacak ve dünya, in-sanlık tarihinin hiç görmediği kadar büyük birekonomik çöküş yaşayacak.

    Fiat para sistemini tarihte deneyen bütün ekono-miler, kaçınılmaz bir şekilde hiper enflasyon yaşaya-rak çökmüştür. 11. Yüzyılda, Çin’de Yuan hanedanlı-ğında; 12. Yüzyılda, İngiltere’de; 18. Yüzyıllarda, Fran-sa’da…

    Bugünkü sistem de miadını doldurdu ve hiper en-flasyona doğru koşar adım ilerliyor. Nitekim hiçbirhükümet, sonsuza dek karşılıksız para basamaz,çünkü çalışan insanların alım gücü veya kölelik dere-cesi, kritik sınırın, yani hayatta kalma sınırının altına

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    90

  • K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    91

  • K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    düştüğü zaman sistem kaçınılmaz olarak çöker; kaos meydana gelir.

    Daha önceki fiat para sistemi deneyimlerinin hepsi yereldi. Ancak şimdiki dünya çapında ve özellikle do-ların ortak döviz rezerv birimi olması yüzünden çark-ları iç içe geçmiş küresel bir sistem. Üstelik üflenen balon akıl almaz bir derecede büyük. Patladığı zaman bütün dünya bunun şokuyla birlikte büyük bir buhran yaşayacak. Ekonomi uzmanları, bu krizin nasıl ve ne boyutta gerçekleşeceğini, artık geri dönüşün olma-dığını, kitaplarında rakamlar ve formüller vererek is-patlıyorlar. Mevcut ekonomi modeli çöktüğünde, dünyada yeni bir model uygulanmaya başlanacak ve bu, büyük ihtimalle “enformasyonizm” olacak. Yani artık üretim, sermaye (kapital) üzerine değil, bilgi (en-formasyon) üzerine kurgulanacak. Teknoloji çağında bilgi teknolojilerini yönetenler, üretimi organize ede-cek.

    Küresel krizin patladığı o gün gelip, bütün kralla-rın çırılçıplak olduğu görüldüğünde, dünya köleleri için bir özgürlük şansı doğacak. Eğer bu şansı kulla-namazlarsa, bu sefer yeni efendiler bilgiyi elinde bu-lunduranlar olacak, diğerleri de muhtemelen çiplen-miş köleler…

    92

  • K Ö L E L İ K Ç A R K I N I N

    D İ Ş L İ L E R İ

    Köle yaratmanın en etkili yolunun insanları borç-landırmak olduğundan bahsetmiştik. Borcun sürekliolmasını sağlamak için bankalar bunu faiz adı altındauygular, devletler ise çeşitli vergiler adı altında sürdü-rür. Hem Yahudiler, hem Hıristiyanlar, hem de Müs-lümanlar için faiz yasaklı bir kavramdır. Kur’an’da faizdiye tercüme edilen kelime “riba”dır ve aslında sadecefaizi değil, her türlü haksız alacağı kapsayan bir terim-dir. Tarihte, fiat para sisteminin olmadığı dönemlerdeinsanlar faizli borçlarla köleleştiriliyordu.

    Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde, Kudüs’teki Süley-man Mabedi’nin avlusunda, faizle borç veren dinadamlarının tezgâhları vardı. İncil’de anlatılan bir hi-kayeye göre42 İsa Kudüs’e girdiğinde ilk işi Mabed’egidip oradaki faizci simsarların tezgahlarını devirmekve onları kovmak olmuştu. Böylece Yahudi din adam-ları Hz. İsa’yı yok etmek için yollar aramaya başladılar.Tıpkı Kureyş müşriklerinin faizin yasak olduğunusöyleyerek kölelik sistemine çomak sokan Hz. Mu-hammed’i öldürmek istemeleri gibi.

    “Tezgâh” ile “bank” aynı anlamdadır. Banka ke-limesinin kökeni buraya dayanır. Yunanca’da bankaya“trapeza” denir. Çünkü trapeza, tezgâh anlamına

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    93

    42 Markos, 11:15

  • gelir. Türkçe’de de bazen “banko” olarak kullanılan bukelime ile parklarda üzerinde oturduğumuz banklarda aynı köktendir. Hz. İsa, faizle insanları köleleştiren-lerin, simsarların tezgâhlarını veya diğer bir değişlebankalarını devirirken, bunu kölelik sisteminin hak-sızlığına karşı bir tavır olarak yapıyordu.

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    94

    İncil’de, Markos 11:15’de anlatılan, Hz. İsa’nın faizcilerin tezgahlarını de-virdiği anın resmedildiği bir çalışma.

  • Faiz, kölelik sisteminin çarklarındaki dişlilerdir.Kur’an’da ise “riba” ifadesiyle karşımıza çıkan bu kav-ram, faizinden başka, finans piyasalarında türev ürün-ler olarak işlem gören ve halkın zenginliğini(özgürlüğünü) finansçılara dolaylı yoldan aktaranbono, tahvil ve kredi alacaklarının satışından elde edi-len gelirleri de kapsıyordu. Çünkü havadan gelen hak-sız para manasındaydı.

    D İ S T O P Y A : D E R İ N U Y K U

    İnsan, doğası gereği açgözlü ve hükmetmeye me-raklı bir yaratıktır. Kur’an’da, Adem’in Cennet’ten ko-vuluşunda bile, Şeytan’ın ona devlet başkanlığıvadettiği anlatılır:

    “Böylece şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki:‘EyAdem!Sanasonsuzlukağacınıveebedibirmülkügöstereyimmi?”(Taha, 120)

    Mülkün Kur’an’da “devlet” anlamında kullanıldı-ğını görmüştük. Burada ağaç ifadesi de dikkat çekici-dir. Arapça metinde “ağaç” için kullanılan “şecera”kelimesi, belki saltanat edilecek bir “nesle” de gön-derme yapıyor olabilir. Şecera kelimesinin bir diğeranlamı da “soy” veya “nesil”dir. Ayrıca sembol bili-minde ağaç, devleti temsil eder.

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    95

  • Bu düşünceyi destekleyen diğer bir ayet ise şöyle-dir:

    “(Şeytan)dediki:“Rabbinizsadeceikimelekolursunuzveya (orada) ebedi kalanlardan olursunuz, diye buağaçtansizinikinizimenetti.”(Araf, 20)

    Bu ayette dikkat çekici olan “melek” kelimesidir. Arap-çada “melik” ve “melek” kelimelerinin yazılışı aynıdır. “E”veya “İ” harfi farkı, hareke denilen işaretlerle belirtilir.Kur’an’ın orijinal metninde hareke yoktur. Okumayı kolay-laştırsın diye Kur’an nüshalarına sonradan eklenmiştir.Araplar, yazıda hareke kullanmazlar, çünkü dili bildikleriiçin hangi kelimenin, hangi sesli harfle okunacağını bilirler.Harekeler, Arap olmayanlar için tasarlanmış bir sistemdir.Bu bakımdan Şeytan’ın insana devlet vadetmesini ve“MLK” kelimesini bir araya getirince, bağlam içinde ilginçbir durum ortaya çıkar. Burada ifade edilen “melik” değil,“melek” bile olsa, net olan şudur ki; Taha 120. Ayete göre,Şeytan Adem’e mülk, yani devlet vadetmiştir. İnsan, Şey-tan’ın bu teklifine aldanınca, ceza olarak Tanrı’nın krallı-ğından kovulmuştur. Böylece "inin birbirinize düşmanolarak" dendi ve Göklerin Krallığı’ndan kovuldular. Güçmücadelesinin olduğu yerde düşmanlık ve savaşlar hepolacaktır. Güç sadece Tanrı'ya ait olduğu takdirde savaşlaragerek kalmaz. Çünkü güç iktidar demektir ve beşeriyetinelinde her zaman kötülük doğurur. Hükümetlerin ve devletbaşkanlarının reddedilmesi bu yüzdendir.

    İnsanın hükümdarlık arzusu, kendini her yerde göste-rir. Yöneticiler, her zaman yönettikleri kitle üzerinde müm-kün olduğunca tahakküm sahibi olmak ister. Güçleri nekadar yetiyorsa, tahakküm etme arzularını o kadar uygu-

    K Ö L E L E R V E E F E N D İ L E R

    96

  • larlar. Teknolojinin bilimkurgu filmlerini aratmayacak birhızla ilerlediğini düşünürsek, bilgi çağında tahakküm araç-larının ne kadar etkili hale geleceğini tahmin edebiliriz.Acaba George Orwell’in 1984 romanında resmettiği türdenbir distopyaya doğru mu gidiyoruz, yoksa zaten o kâbusortamının içinde mi yaşıyoruz?

    1944 yılında, Bretten Woods’da, 1 ons (31,1 gram) altı-nın 35 dolar olarak belirlendiğinden bahsetmiştik. Bugünise (Mart 2017), 1 ons altının fiyatı 1235 dolar. Görüldüğügibi dolardaki değer kaybı 35 kat. Bu durum sadece Ame-rikalıları değil, kendi para birimlerinin değeri dolar kurunagöre belirlenen tüm dünya ülkelerini ilgilendiriyor. Özetlebu durum dünya insanlarının II. Dünya Savaşı’ndan beri35 kat daha fakirleştiği veya köleleştiği anlamına gelir.Şimdi şok edici iki örnek vermek istiyorum.

    Meşhur ekonomi uzmanı Mike Maloney’in “HiddenSecrets of Money” belgeselini seyrederken hayretle dinle-miştim. Maloney, oto yedek parça mağazasında çalışan ba-basının, 1960 yılındaki maaş bordrosunu gösteriyordu.Buna göre, o tarihte gelirleri 8300 dolar civarındaydı. Aynıtarihlerde, yaşadıkları Oregon şehrinde ortalama bir ev fi-yatının ise 7600 dolar civarında olduğunu eski ilanlardan

    K Ö L E N A S I L Y A R A T I L I R

    97

    George Orwell’in 1984 romanından resmedilen