pdf için tıklayınız

347

Upload: dodieu

Post on 28-Jan-2017

388 views

Category:

Documents


27 download

TRANSCRIPT

Page 1: PDF için tıklayınız

58

Page 2: PDF için tıklayınız

Nisan, Ağustos ve Aralık Aylarında Yayımlanan Uluslararası Hakemli Dergi

International Peer Reviewed Journal Published in April, August and December

A t a t ü r k K ü l t ü r M e r k e z i D e r g i s i S a y ı 2 010

J o u r n a l o f A t a t ü r k C u l t u r e C e n t e r I s s u e 2 0 1 0

5858

ISSN

:101

0-86

7-X

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİHYÜKSEK KURUMU

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ

ATATÜRK SUPREME COUNCIL FOR CULTURE, LANGUAGE AND HISTORYATATÜRK CULTURE CENTER

Page 3: PDF için tıklayınız

TÜBİTAK / ULAKBİM, SBVT (Sosyal Bilimler Veri Tabanı)tarafından dizinlenmektedir.

Atatürk Kültür Merkezi Dergisi

Page 4: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi Dergisi

Yıl / Year: Aralık 2010Sayı / Issue: 58

Kurucusu / Founder Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı (1913-1993)

Sahibi / Owner on behalf of Atatürk Atatürk Kültür Merkezi Culture Center adına Başkan Prof. Dr. Osman Horata

Editörler / Editors Doç. Dr. Recep Boztemur (ODTÜ) Uzm. Şebnem Ercebeci (AKM Uzmanı) Uzm. Suzan Gür (AKM Uzmanı) Uzm. Alim Yanık (AKM Uzmanı)

Yazı İşleri Müdürü / Journal İmran Baba Administrator

Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Hakkı Acun (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan (TOBB ETÜ) Prof. Dr. Nihat Boydaş (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Nurettin Demir (Başkent Üni.) Prof. Dr. Melek Dosay-Gökdoğan (Ankara Üni.) Prof. Dr. Önder Göçgün (Pamukkale Üni) Hakem Kurulu / Referees Board Prof. Dr. Hakkı Acun (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Seçil Karal Akgül (ODTÜ) Prof. Dr. Şerif Aktaş (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Mustafa Aşkar (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan (TOBB ETÜ) Prof. Dr. Nihat Boydaş (Gazi Üniversitesi) Doç. Dr. Recep Boztemur (ODTÜ) Prof. Dr. Menderes Çoşkun (Süleyman D. Üni.) Doç. Dr. Birten Çelik (ODTÜ) Prof. Dr. Nurettin Demir (Başkent Üni) Prof. Dr. Bekir Deniz (Akdeniz Üniversitesi) Doç. Dr. Nermin Şaman Doğan (Hacettepe Üni.) Yard. Doç. Dr. R. Gülin Öğüt Eker (Hacettepe Üni.) Yard. Doç. Dr. Cafer Gariper (S. Demirel Üni) Prof. Dr. Önder Göçgün (Pamukkale Üni) Prof. Dr. Melek Dosay-Gökdoğan (DTCF) Prof. Dr. Kenan Gürsoy

Page 5: PDF için tıklayınız

Prof. Dr. Osman Horata (AKM Başkanı) Prof. Dr. Esin Kâhya Doç. Dr. Levent Kayapınar (İzzet Baysal Üni.) Prof. Dr. Ali İhsan Kolcu (Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Ramazan Korkmaz (Ardahan Üni.) Prof. Dr. Kazım Yetiş (İstanbul Üniversitesi) Prof. Dr. Emine Yılmaz (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Berin Yurdadoğ Yönetim Yeri / Managing Office Ziyabey Caddesi No: 19 06520 Balgat-Ankara, TURKEY Telefonlar / Telephones +90 312. 284 34 25 - 45

elmek [email protected] web / web www.akmb.gov.tr

Süreli Yayın Dört Ayda Bir Çıkar

Abone İşleri / Subscription Mehmet Alkan +90 312. 284 34 41 Belgegeçer (Faks): +90 312. 284 34 23

Posta Çek Numarası 212938

ISSN 1010-867-X

Kapak Tasarımı / Cover Design Grafiker® Ltd. Şti.

Sayfa Tasarımı / Page Design Grafiker® Ltd. Şti. 1. cadde 1396. sokak No: 6 06520 (oğuzlar mahallesi) Balgat-Ankara tel +90 312. 284 16 39 Pbx faks +90 312. 284 37 27 elmek [email protected] web www.grafiker.com.tr Baskı Yeri ve Tarihi / Press House and Date Grafiker® Ofset Kazım Karabekir Caddesi Ali Kabakçı İşhanı 85/3 İskitler-ANKARA / +90 312. 384 00 18 Ankara, 12 Ocak 2011 / Ankara, 12 January 2011

Not: Makalelerdeki görüşlerin sorumluluğu yazarına aittir. Yazıların yayın hakkı merkezimize

devredilmiş sayılır. Bu devir sanal ortamda yayımlanmayı da kapsar.

Page 6: PDF için tıklayınız

İÇİNDEKİLER / CONTENTS

Şinasi Acar Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi 1-18

The Secret of the Kuran in the Topkapı Palace

Hakan Aanameriç Türk Kızılayı’nın (Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti)

Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri

(1912-1922) 19-44

Book and Library Services of the Turkish (Ottoman)

Red Crescent Society for War Prisoners (1912-1922)

İsmail Akbal / Türkiye Büyük Millet Meclesi’nde

Taner Aslan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti 45-76

The Opposition of Trabzon M.P. Ali Şükrü Bey

in the First Grand National Assembly of Turkey

İhsan Sabri Balkaya Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına

Mizahî Yaklaşımlar 77-92

Humorous Approaches in the Minber Paper to

1918 Events

Halit Çal 1192 Numaralı 1696-1716 Tarihli Hurufat

Defterine Göre Yunanistan’daki Türk Mimarisi 93-242

Turkish Architecture in Greece according to the

Records of the 1192 No Hurufat Defter of 1696-1716

Mustafa Güneş Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy 243-254

A Prosody (Aruz) Master: Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Özmen Hatay-Erzin Başlamış Köyünden

Derlenen Bitki Adları 255-268

The Plant Names compiled from Erzin’s Başlamış

Village in Hatay

Canan Parla Kemah Mengücek Gazi Kümtesi’ne

İkonografik Yaklaşım 269-290

The Iconographic Approach to the Mengucek

Gazi Tomb in Kemah

Page 7: PDF için tıklayınız

Hafize Şahin / Gündelik Yaşam ve Toplumsal Hayat S. Dilek Yalçın Çelik Perspektifinden Bir Mikro Tarih Denemesi: Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış 291-312 A Micro History Essay from the Perspective of Daily and Social Lives: A Glance at the 19th Century İstanbul Streets from Şinasi’s Pen

Suzan Gür / Merkezimizden Haberler 313-338 Şebnem Ercebeci / Ömer Çakır

Erdem Yayın İlkeleri / Publication Policy 339

Page 8: PDF için tıklayınız

ÖZÖzellikle celî (büyük) yazılarda ketebesiz (imza) bir hattın hangi hattata ait olduğunu tanımak ve belirlemek çok zordur. Çünkü her hattat yazarken tüm dikkatini, yazısının, hocasından öğrendiği ve yürekten inanıp belleğine kazıdığı en iyi kalıba uymasına verir ve hattının bu en ideal güzelliğe yaklaşmasına çalışır. Ancak –sayıları çok az da olsa– imzasız bir yazının hangi hattata, dahası o hattatın hangi dönemine ait olduğunu tanıma ve belirlemede şaşılacak derecede hüner sahibi olan üstatlar görülmüştür. Bu hususa hatta ilişkin makale ve kitaplarda hiç değinilmediği gibi, hüner sahibi bu üstatların bu belirlemeyi nasıl yapabildikleri konusunda -bugüne değin- üniversitelerin ilgili bölümlerinde herhangi bir tez çalışması da yapılmış değildir.

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde -Kanûnî’ye ithaf edilmiş- eşsiz güzellikte bir Kurân bulunmaktadır. Hat otoriteleri bu mushafın hattatı konusunda anlaşmazlık içindedirler. Makalede bu mushaf ele alınarak imzasız yazıların nasıl tanınabileceğine ilişkin kimi ipuçları sunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: İmzasız yazıların hattatının belirlenmesi, Abdullah bin İlyas, Abdullah Amasî, Abdullah Kırımî, Muhiddin Amasî, Hüseyin Hüsameddin Efendi, Şeyh Hamdullah.

ABSTRACTThe Secret of the Kuran in the Topkapı Palace

It is a very difficult to determine the name and the period of an unknown calligrapher’s work if it does not have a signature. In the art of calligraphy and especially in the celî scripts the calligrapher imitates basically the ideal forms. While writing every calligrapher fully concentrates on the form he has learned from his master which he whole heartedly believes uses the best form in achieving the ideal beauty. On the contrary in the past, even though very few in number, there are calligraphers very skilled in spotting the name and the period of the

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

Şinasi ACAR*

* Y.Müh., Anadolu Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Öğretim Üyesi, ESKİŞEHİR, e-posta: [email protected]

Page 9: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

258

2010artisan. But there are no basic studies on how they achieve this skill. This is not studied in books, papers and in the universities and there is no known research made on this subject.

At the Topkapı Palace Museum in Istanbul there is a very preciously written Koran with a beautiful calligraphy, decoration and binding presented to the Sultan Suleiman the Lawmaker. Concerning this Koran the calligraphy authorities are in conflict in identifying the name of a known calligrapher of the period from the signature (ketebe) of the manuscript. In this paper the above mentioned subject is studied in detail and some clues are derived to give an end to this conflict.

Key Words: Determining the calligraphers from their style, Abdullah bin İlyas, Abdullah Amasî, Abdullah Kırımî, Muhiddin Amasî, Hüseyin Hüsameddin Effendi, Sheikh Hamdullah.

Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde E.H.58 envanter numarasıyla kayıtlı, eşsiz güzellikte bir mushaf bulunuyor. Mushaf 25x16,5 cm bo-yutlarında olup 477 yapraktır. Her sayfası is mürekkebi ve harekeli ne-

sihle 11 satırlı olarak yazılmıştır. Kanunî Sultan Süleyman için Abdullah bin İlyas eliyle Hicrî 930 (Milâdî 1523/24) yılında yazılmış ve Nakkaş Bayram bin Derviş Şîr (Öl. 1554) tarafından tezhip edilmiştir. Zahriye sayfalarında pek gü-zel iki müzehhep levha vardır. İki serlevha (başlık) sayfası ve sonundaki iki ma-dalyon da aynı güzellikte tezhip edilmiştir. 16. yüzyıl klasik tezhip üslûbunun olağanüstü güzel bir örneğini oluşturan bezemeler, desen ve renk uyum-larıyla ve motiflerin istiflenmesindeki üstün başarıyla dikkat çekmektedir. Miklep, şemse, köşebent ve kenar kitâbeli vişneçürüğü deri cildi de dahil ol-mak üzere, her şeyiyle eşsiz güzellikte ve çok değerli bir eserdir.

Mushafın sonundaki ilk madalyonun metni şöyledir :Sadaka-llahu'l-azîm ve bellâğa rasûluhu'l-kerîm. Ketebtü hazâ'l-mushaf'il-münzel min-er-Rahman li-resm-i hizâne-ti sultân bin sultân Sultân Süleymân Hân bin Selîm Hân halledallahu mülkehu ve saltanatehu (Ulu Allah doğruyu söyledi ve yüce elçisine iletti [vahyetti]. Allah tarafından indirilmiş bu musha-fı [Allah onun devletini ve saltanatını sürekli kılsın] sultan oğlu sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ın gönlüne ithaf için yazdım).İkinci madalyonun içinde Ve vaka'el-ferâğe min hidmeti tenmîkıhi bi-hüsn-i av-nillah ve tevfîkıhi ala yed-i ahvec-un nâs Abdullah bin İlyâs afa anhumâ bi-rabb-in nâs fî dâr-il-feth-i Kostantıniyye hamâhâ-llahu te’âla bi-vücûd-i mâlikhê an-il be-liyye, sene selasîn ve tis’a-mie (Ve Allah’ın yardımı ve onun başarısıyla bu güzel yazım hizmetinin tamamlanması –Allah onları bağışlasın– halkın güçsüzü İlyas oğlu Abdullah eliyle –yüce Allah sahibinin mevcudiyetini belâ ve kederden korusun– fetih diyarı İstanbul’da gerçekleşti, yıl 930) ve bu madalyonun alt çıkıntısında Zehebehu Nakkaş Bayram bin Derviş Şîr (Onu Derviş Şîr oğlu Nakkaş Bayram tezhip etti) yazmaktadır.

Page 10: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

3582010

Resim 1- Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki Abdullah bin İlyas ketebeli mushafın serlevha (başlık) sayfaları

Page 11: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

458

2010

Resim 2- Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki Abdullah bin İlyas ketebeli musha-fın son sayfaları

Mushafın hattatı İlyas oğlu Abdullah kimdir? Nesih yazısının tarzından, hattatın Şeyh Hamdullah ekolüne mensup bulunduğu anlaşılmaktadır. Os-manlı döneminde yazılmış biyografik kaynaklarda Abdullah bin İlyas adlı bir hattattan söz edilmez. Demek ki bu hat ustası, adı Abdullah olmakla birlik-te, daha çok mahlasıyla tanınmış bir hattattır. Bu zâtın Abdullah Kırîmî oldu-ğunu söyleyenler olduğu gibi, Abdullah Amâsî olduğunu iddia edenler de var-dır. Eldeki verilere göre konuyu araştırıp irdeleyerek mantıklı bir sonuca var-maya çalışacağız.

1) Kanunî, babası Yavuz Selim’in ölümüyle 1520’de tahta geçer. Ve üstat Şeyh Hamdullah’ı (1429-1520) huzuruna davet ederek kendisine bir mushaf yazmasını teklif eder. Şeyh, çok yaşlandığını beyan edip (ki o tarihte 91 ya-şındadır ve bu görüşmeden iki üç ay sonra vefat eder) özür dileyince, ken-disine bir hattat tavsiye etmesini ister. Şeyh, dayızâdesi Muhiddin Amâsî’nin adını verir. Muhiddin Amâsî’nin, Amasya’dan gelerek İstanbul’da yazdığı bu mushafın nerede olduğu bilinmemektedir.

Page 12: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

5582010

Resim 3- Mushafın ketebe madalyonu

Page 13: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

658

2010Değerli araştırmacı Uğur Derman Kanunî Devrinde Hat San’atımız adlı ma-

kalesinin bu eserle ilgili dipnotunda, Muhiddin Amâsî’ye ait mushafın ne-rede bulunduğunun belirlenemediğinden, ancak Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde Abdullah bin İlyas adlı bir hattatın Kanunî için yazdığı 930 tarihli enfes bir mushaf bulunduğundan söz ettikten sonra, aynen; “Bir kay-nağa göre Abdullah Amâsî olduğu rivâyet edilen ve Şeyh’in de akrabası olan bu hat üstâdıyla Muhittin Amâsî adı, acaba ikiyüzelli yıl sonrasına ait kay-naklarda mı karıştı? Hüküm vermek doğrusu güç…” demektedir.1

Abdullah bin İlyas ketebeli mushafın Muhiddin Amâsî’ye ait olma olasılığı çok düşüktür; esasen kendisinin baba adı da İlyas değil, Celâl’dir.

2) Meydan Larousse’daki Abdullah Kırımî maddesinde, bu mushafın Abdullah Kırımî’ye ait olduğu söylenmekte, dahası metin içinde “Buradaki ketebesin-den babasının adının İlyas olduğu öğrenilmektedir” ifadesi yer almaktadır.

Abdullah bin İlyas, Abdullah Kırımî olabilir mi? Abdullah Kırımî’nin Hicrî 999’da (Milâdî 1591) öldüğünü biliyoruz ama, kaç yaşında öldüğünü bilmiyo-ruz. Gelibolulu Âlî, kendisinin Kanunî döneminde saray kâtiplerinin başı olduğu-nu söylüyor. Müstakimzâde de “Sultan Selim Han döneminde ortaya çıktığını” yazıyor ki bu Selim’in Yavuz Selim olması gerekir (Zira kastettiği 2. Selim olsay-dı, daha önceki padişah Kanunî döneminde “kâtiplerin başı” olarak çalışan biri için herhalde böyle demezdi). Demek ki Kırımî, Yavuz Sultan Selim’in hüküm-darlığı zamanında (1512-1520) tanınmaya başlamıştır. O dönemde hattatların genel olarak 80-100 yıl arası uzun bir ömür sürdükleri dikkate alınırsa, çok zayıf bir olasılık olarak bu mushafı Kırımî’nin yazmış olması düşünülebilir (Mushafın yazılış tarihi Hicrî 930’da 10 ile 30 yaşları arasında olmalıdır). Ama, mesleğin-de çok yeni sayılabilecek bir dönemde Kanunî için mushaf yazmış olması, pek de benzeri görülmüş bir uygulama değildir. Peki, ketebesini neden “Abdullah-ül Kırımî” olarak değil de “Abdullah bin İlyas” diye yazmıştır? O tarihte henüz “Kırımî” mahlasını almamış olduğu, bu nedenle imzasını “İlyas oğlu Abdullah” diye yazmış olduğu düşünülebilir. Ama, bütün bunlar pek zayıf olasılıklardır.

3) 1987-88 yıllarında Washington, Chicago ve New York’da açılan Osman-lı sergileri için Esin Atıl tarafından hazırlanan The Age of Sultan Süleyman the Magnificent (Muhteşem Sultan Süleyman Dönemi) adlı İngilizce kataloğun söz konusu mushaftan bahsedilen 45.sayfasında “Abdullah bin İlyas adının bir tek bu eserde bulunduğu”ndan söz edilmektedir.

4) Prof. Muhittin Serin Hattat Şeyh Hamdullah adlı kitabında, Hüseyin Hüsa-meddin Efendi’nin Amasya Tarihi adlı eserine dayanarak Abdullah Amâsî’nin Abdullah bin İlyas olduğundan bahisle, bu mushafın Abdullah Amâsî’ye ait olduğunu yazmaktadır.

1 Bkz. Antik & Dekor dergisi, Sayı 29, sayfa 29-30.

Page 14: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

7582010

Abdullah bin İlyas, Abdullah Amâsî olabilir mi? Abdullah Amâsî’nin kaç yılın-da ve kaç yaşında öldüğünü bilmiyoruz. Nefeszâde, kendisinin Şeyh Hamdullah’la çağdaş olduğunu; yazıda kendine özgü yeni bir tarz yarattığını; Hicrî 888’de (Milâdî 1483) iyi yazdığını; 80 yıl yaşadıktan ve nice güzel eserler verdikten son-ra öldüğünü yazıyor. Şeyh’in Hicrî 926’da vefat ettiğini biliyoruz. Hicrî 930 tari-hini taşıdığına göre, bu mushafı Abdullah Amâsî ölümünden hemen önce yaz-mış olabilir. Ama, bu tarihte çok yaşlı olduğu kesindir. Ölümüne yakın ve çok yaşlandığı bir tarihte, bu derece sağlam bir yazıyla bu mushafı yazmış olması, gerçekten önemli bir olaydır. Bu arada -Hicrî 926’da- Şeyh’in, mushaf yazması için Kanunî’ye neden Abdullah Amâsî’yi değil de Muhiddin Amâsî’yi tavsiye et-tiği sorusu akla gelmektedir. Ve ketebesini neden “Abdullah Amâsî” olarak değil de “Abdullah bin İlyas” diye yazmıştır? Bu sorulara hemen yanıt vermek zordur.

5) Hattatlar hakkında yazılmış eserlerde Abdullah Amâsî’ye ilişkin bilgiler çok yetersizdir. En geniş bilgiye –bir tarih kitabında– Abdizâde Hüseyin Hüsa-meddin Efendi’nin 12 ciltlik Amasya Tarihi adlı eserinde rastlıyoruz2. Hüsamed-din Efendi onikinci cildin 10, 11 ve 12.sayfalarında Hattat Abdullah Efendi için aynen şöyle yazıyor (Parantez içindeki ifadeler, metindeki kimi eski sözcükleri açıklamak ve bir iki eksik sözcüğü tamamlamak için tarafımızdan eklenmiştir):

Abdullah Efendi - Hattat : Amasyalıdır. İlyas bin Ali mahdûmu (oğlu) olduğu kendi imzâsından anlaşıldı. Hattın yedi üstâdlarından biridir. Tercemesi (biyografisi) yukarıda yazılan hattât-ı meşhûr (ünlü hattat) Bağdâdîzâde Abdullah ve Sûfî Yahya çelebilerden temeşşuk ederek (ça-lışarak) üstâdlarına tefevvuk edecek bir mahâret gösterdi (hocalarını geçecek bir ustalık kazandı).Şeyhü'l-Hattâtîn Amasyalı Hamdullah Efendi’nin mu’âsırı (çağda-şı) olan bu hattat, yalnız Amasya’da değil, bütün cihânda tanınmış olan üstâdlardan oldu. 891 tarihinde (Milâdî 1486’da) yazdığı “Sûre-i En’âm”, Şehîd Ali Paşa Kütüphânesi’ni tezyîn eden âsâr-ı nâdiredendir (süsleyen nâdir eserlerdendir). Bu sûrenin sonunda “Ketebehu’l-fakîr Abdullah bin İlyas el-Amâsî” diye yazılıdır.“Tezkiretü’l-Hattâtîn”de üstâdıyle (hocasıyla) birleştirilmiş olarak yazılmış-dır. Üstâdı “Abdullah bin Hasan” ve kendisi “Abdullah bin İlyas”dır. Her ikisi-nin adı “Abdullah” olduğundan, bir zannedilmiştir. Zamanları da bir değildir.Amasya Vâlisi Sultan Ahmed bin Sultan Bâyezîd-i Sânî (Sultan 2.Bâyezid oğlu Sultan Ahmed’in) mu’allim-i hattı olup mukbil ve mükrem (hat

2 Bu eserin ilk dört cildi 1327-30 yılları arasında İstanbul’da eskiyazıyla basılmıştır. 5.cilt ka-yıptır. 6…12.ciltler elyazması olarak şu anda Amasya Belediyesi’nin elindedir. Ancak, birkaç yıl önce emanet olarak Süleymaniye Kütüphanesi’ne bırakılmış ve bu sırada tamamı mikrofil-me kaydedilmiştir. Bir süre önce Amasya Belediyesi’nce 1.cildi yeni harflerle de yayımlanmış olup tüm ciltlerin basımı için çalışmalar sürdürülmektedir. Telif hakkı Amasya Belediyesi’ne ait olan eserin onikinci cildinin 10, 11 ve 12.sayfalarındaki bilgilerden yararlanmamıza izin ve-ren belediye yetkililerine -başta Halûk N.Tanrıyar olmak üzere- içtenlikle teşekkür ederim.

Page 15: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

858

2010hocası olup mutlu ve itibarlı) olarak yaşadı. 911’de şehzâdegânın hi-tan düğününde ber-hayât olduğu (şehzâdelerin sünnet düğününde ha-yatta olduğu) Münîrî Efendi’nin mecmu’asında [yazılıdır], târîh-i vefâtı (ölüm tarihi) anlaşılamadı. Habîb Efendi “Hat ve Hattâtân” adlı eserinde diyor ki : “Üstâd Abdul-lah Amâsî - Cemâl ve Celâl’in dayılarıdır. Üstâdında ihtilâf olunmuşdur (hocasında uyuşmazlık vardır). Müşârünileyh kalemi cezm-i kat ede-rek (adı geçen, kalemi [değişik bir tarzda] keserek) kendüye mahsûs bir şîve ihtirâ’ eyleyüp (kendine özgü bir şive icat edip) seksende vefât et-mişdir. Masâhif ve âsâr-ı sahâif tenmîkına muvaffak bir hattat olduğu muhakkakdır (güzel mushaflar ve [çeşitli] elyazması eserler yazmayı ba-şarmış bir hattat olduğu kuşkusuzdur)”.Bu ibâre arasında “Seksende vefât etmişdir” diye kaydedilmesi sehve mübtenîdir (yanılgıya dayanmaktadır). Bundan, Abdullah Efendi’nin 880’de vefât ettiği anlaşılır. Halbuki müşârünileyhin kitâbesi (adı geçenin yazıları) ve Münîrî Efendi’nin kaydı, bunun sehv (yanlış) olduğunu göstermekdedir. Bununla berâber Habîb Efendi (aynı eserinin) “Mustafa Dede bin Şeyh Hamdullah” tercemesinde (biyografisinde) diyor ki: “Pederinden mücâz ise de, zamân-ı hayâtında kemâl-i dekaayık-ı hatdan istifâdesi müyes-ser olmadığından Abdullah Amâsî’den telemmüz eyledi” (babasından icâzet almış ise de, onun yaşamında hattın inceliklerini tam öğreneme-diğinden Abdullah Amâsî’ye öğrencilik etti). Ve sonunda “Vefâtı kırk ya-şında iken 946’dadır” diyor. 946’da kırk yaşında vefât eden bu zâtın 906’da doğduğu anlaşılır ki, 880’de vefât eden bir zâtdan telemmüz etmesine imkân yokdur. Her-halde üstâd-ı müşârünileyh (adı geçen üstat) “Abdullah Efendi”[nin] 920’de vefât ettiği pek muhtemeldir.

Görüldüğü gibi Hüseyin Hüsameddin Efendi, Abdullah bin İlyas’ın Abdul-lah Amâsî olduğunu -büyük ölçüde- kendisinin Şehit Ali Paşa Kütüphanesi’nde bulunan 891 tarihli En’âm’ındaki ketebesine dayandırmaktadır. Bu kütüpha-nedeki eserler, günümüzde Süleymaniye Kütüphanesi bünyesindedir. Söz konusu eser 2777 M numarasıyla kayıtlıdır ve ketebesi şöyledir (Oysa Prof. Muhittin Serin –daha önce sözü edilen– “Hattat Şeyh Hamdullah” adlı kita-bında bu esere kayıtlarda rastlanmadığını yazmıştır) :

Ketebehu ed’af-ül ibâd Abdullah bin İlyâs hâmid(en) lillahi te’âla ala ni’amihi ve musalli(yen) ala nebiyyihi Muhammed(in) ve âlihi-t tayyibîn et-tâhirîn (Nimetleri için yüce Allah’a şükrederek ve O’nun peygambe-ri Muhammed ile iyi ve temiz soyuna dua okuyup selâm ederek bunu -kulların en zayıfı- İlyas oğlu Abdullah yazdı).

Görüldüğü gibi ketebede el-Amâsî mahlasına rastlanmadığı gibi, 891 tarihi de bulunmamaktadır. Bunun nedenini bilmiyoruz (Şehit Ali Paşa Kütüphanesi’nde, Abdullah bin İlyas ketebeli ikinci bir En’âm da bulunmamaktadır). Ancak, Hü-sameddin Efendi’nin çalışkan ve titiz bir tarihçi olduğunu biliyoruz. Bu eser-

Page 16: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

9582010

le “Abdullah bin İlyas” imzalı en azından ikinci bir eser daha bulunduğu tesbit edilmiş olmaktadır (Oysa Esin Atıl, daha önce sözü edilen katalogda bu ismin yalnızca bir eserde bulunduğunu yazmıştır). En’âm, Yakut’tan epey farklı yeni bir üslûpla ve biraz reyhânî izleri taşıyan güzel bir nesihle yazılmıştır.

Resim 4- Şehit Ali Paşa Kütüphanesi’ndeki Abdullah bin İlyas ketebeli En’âm-ı şerîf’in un-van sayfaları ile ketebesinin bulunduğu son sayfası

Page 17: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

1058

2010Hüseyin Hüsameddin Efendi, Topkapı Sarayı’ndaki Abdullah bin İlyas ke-

tebeli mushaftan hiç söz etmemektedir; herhalde ondan haberdar değildir.Bu bilgiler ışığında Abdullah bin İlyas’ın, Abdullah Amâsî olma olasılığı

artmaktadır. Herhalde Abdullah Amâsî’nin elimize ulaşabilen eserlerini in-celeyip karşılaştırarak daha kesin bir yargıya sahip olabiliriz. Ancak, bura-da bir parantez açarak yazıların karşılaştırılmasında dikkat edilmesi gereken hususları kısaca ele almak istiyoruz.

*Yazı ustası hattatlar, yaşamın bütün zevkini çalışmakta bulmuş çilekeş ki-

şilerdir. Aynı zamanda sabır, feragat ve tahammül öğrenimiyle geçen uzun tahsil sürecinde -kalemin sırrına vâkıf olarak ustalık mertebesine ulaşmak-la birlikte- nefislerini de terbiye etmiş ve belirli bir ruh nizâmından geçmiş olurlar. Yazı, üzerinde yıllarca kafa yorup çalışarak, binlerce kez meşk ede-rek elde edilmiş ve çalışa çalışa kazanılmış bir ezbere dayanır. Elin ezberden çizdiği harfler emek, bilgi, göz nuru ve çileyle yoğrulmuştur.

Ketebesiz bir yazının hangi hattata ait olduğunu tanımak ve belirlemek ne denli zorsa, bu belirlemede göz önüne alınacak ölçütleri (kriterleri) saymak da o denli güçtür. İmzasız bir yazının hangi hattata, dahası o hattatın hangi dönemine ait olduğunu tanıma ve belirlemede şaşılacak ölçüde hüner sahi-bi olan, örneğin Necmeddin Okyay (1883-1976) gibi üstatların, bunu nasıl ya-pabildiklerine ilişkin bir inceleme, bugüne dek yapılmamıştır.3 Elbet bu be-lirlemede o hattatın yazısını çok yakından tanımak, çok iyi incelemiş olmak ve taklîd4 ede ede karakter özelliklerini ezberlemiş bulunmak gerekir. Hattat-lar tarafından çok iyi incelenen ve pek çok kez taklîd edilerek karakter özel-likleri ezberlenen Şeyh Hamdullah yazıları, buna örnek gösterilebilir. Ama, onlarca ünlü hattat için böyle bir birikime sahip olmak, ancak olağanüstü bir yetenek, keskin bir zekâ, çok kuvvetli bir hâfıza, fevkalâde dikkatli bir göz ve yoğun ve kusursuz bir sezgi gücüyle mümkün olabilir. Bu meziyetlere sa-hip olmak da kuşkusuz her kula nasip değildir. Bu yüzden yazı tarihinde -iyi hattatlar arasında bile- bu alanda başarılı olanların sayısı pek azdır.

3 Bildiğimiz kadarıyla hatta ilişkin makale ve kitaplarda bu hususa hiç değinilmediği gibi, bu-güne değin üniversitelerin ilgili bölümlerinde bu konuda herhangi bir tez çalışması da yapıl-mış değildir. Makale yazarının, imzasız yazıları tanıma ve belirleme konusunda hiçbir iddiası söz konusu değildir. Yalnızca, bu hususun bugüne değin hiç ele alınmamış olmasını ciddî bir eksiklik saydığı için -konuya mühendisçe yaklaşarak- kimi ipuçları yakalamaya çalışmıştır.

4 Yazıda ilerlemenin en önemli unsurlarından biri, eski üstatların yazılarının büyük bir dikkatle in-celenmesidir. Taklîd yazı, sahte yada kopyası çıkarılmış yazı değildir. Hat sanatında önemli bir yeri vardır. Hattat, karşısına aldığı yazıyı belleğine geçirip eliyle kâğıda aynısını yazar. Öyle ki iki yazı üst üste konulsa, tıpatıp aynı olduğu görülür. Çok zor bir beceridir. Hattatlar taklit yazıları-nı imzalarken yalnızca kendi imzalarını attıkları gibi, kimileyin nakalehu (onu nakletti) diyerek kimden naklen yazdıklarını da belirtirler. Büyük hattatlar dahî bu tarzda eserler vermişlerdir.

Page 18: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

11582010

Ancak buna karşın, iki yazıyı karşılaştırmada yine de yapılabilecek bir şey-ler vardır: Yazarken her hattat tüm dikkatini, yazısının, üstâdından öğrendiği ve yürekten inanıp belleğine kazıdığı en iyi kalıba uymasına verir ve hattının bu en ideal güzelliğe yaklaşmasına çalışır. Nesih gibi ince yazılar çoklukla bir kalemde yazılır ve genellikle tashih edilmezler. Cim, ayın ve ha’ların karınları, ye’lerin çanakları, tı ve zı’ların elifleri, her hattatta az da olsa değişiklik göste-rir. Kalem kalınlığı arttıkça tashih yapmak zorunlu hale gelir. Sülüs ve sülüs celîsinin harekeleri5 ile öteki işaretlerinin, yazıldıkları kalemin üçte biri kalın-lıkta olması esastır. Bu işaretlerin estetik olarak yazılmaları da kimi usûl ve kurallara bağlı olmakla birlikte –pek fazla düşünmeden ve tashihsiz yazıldık-ları için– yazana özgü bir karakter taşırlar; yani bunlar her hattatta birazcık farklı olur. Çünkü harekeler yazının yüreğinde yer almaz; fazla önemsenmez, hızla çizilir ve hep yinelenir. Bu nedenle denilebilir ki hattatların belli bir ka-lıbı taklit etmeden bir çırpıda (ceffelkalem) yazdıkları harflerin ve işaretlerin kendine özgü çizimleri –âdeta gizli bir imza gibi– onları ele verir.

İki yazıyı karşılaştırmada en emin ve kolay yol, aynı metni karşılaştırmaktır. Örneğin, ketebesi bilinen bir mushafla ketebesiz bir mushafın yazılarını kar-şılaştırırken, aynı âyetlerin yazılarını mukayese etmek büyük kolaylık sağlar.

*Bu hususlar göz önüne alınarak yapılan karşılaştırmalarda, öncelikle şu iki

sonuca varıyoruz :a) Abdullah bin İlyas ketebeli her iki kitaptaki nesih yazıların aynı elden

çıktığı kesindir. Harekeler, sözcük sonlarındaki kef’lerin hemzeleri, mim ve vav’ların formları tıpatıp aynı karakterdedir.

5 Arap “elifbâ”sında (alfabesinde) okumayı kolaylaştırmak için kullanılan ve hareke denilen okutma işaretleri -daha çok- sessiz harflerin “kısa sesli” olarak nasıl okunacağını gösterir :• Fetha veya üstün : Kısa a ve e arası okutur ve harfin üstüne konulan küçük bir eğik çizgiyle

gösterilir.• Kesre veya esre : Kısa i okutur ve harfin altına konulan küçük bir eğik çizgiyle gösterilir; ka-

lın sessizlerde kimileyin ı da okutur.• Zamme veya ötre : Kısa u okutur ve harfin üstüne konulan, Latin alfabesindeki virgüle ben-

zer bir işarettir; Türkçe’de kimileyin ü, o ve ö de okutur.• Cezm veya cezim: Sükûn (durma) işaretidir ve harfin üstüne konulan minik bir çemberle

gösterilir.• Tenvin : Arapçaya özgü bir yazım özelliği olup sözcüğün an, in veya un ile sonlanması duru-

munda n’den önce gelen kısa sesi gösteren harekenin (fetha, kesre veya zamme) çift olarak konulmasıyla (iki fetha, iki kesre veya iki zammeyle) gösterilir.

Ek olarak, üstüne konulduğu sessiz harfin çift okunacağını gösteren ve Latin alfabesindeki w’ye benzer (ama bitişik iki v’den çok, bitişik iki u gibi olan) şedde işareti kullanılır.

Bunların dışında, yerine göre harfin üstüne ve altına konulan ve onun biraz uzun okunacağı-nı gösteren “çekme” ya da “uzatma” işareti med; yazılıp da okunmayan veya kimileyin okunup kimi zaman okunmayan hemze-elif üzerine konan vasıl (ulama) işareti sıla; harf ve hareke ola-rak kullanılan hemze işaretleri bulunmaktadır. Celî yazılarda ayrıca noktasız harflere konulan işaretler ve tezyînî işaretler (süs işaretleri) kullanılır.

Page 19: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

1258

2010b) Ketebeli mushaflarındaki yazıları karşılaştırıldığında, Abdullah bin

İlyas’ın, Abdullah Kırımî olma olasılığının söz konusu olmadığı görülmekte-dir. Yazılar tamamen farklı karakterdedir.

6) Abdullah Amâsî’nin günümüze ulaşabilen imzalı eserleri6 şunlardır :a) Süleymaniye Kütüphanesi’nde Murakka’ât 10’da kayıtlı Nesr-ül leâlî li-Ali-

yyil âlî (Yüce Ali’den saçılan inciler) adlı eseri :19,3 x 14,3 cm boyutlarında olup 34 yapraktır. Her sayfası beş satır nesih

hatla yazılmış olup cedvel ve durakları tezhiplidir. Ketebesinde Ketebe hâzihi'l-kelimâti'l-aliyye Abdullahi'l-Amâsî min telâmîz Celâleddini'l-Amâsî (Bu yüce sözleri Celâleddin Amâsî öğrencilerinden Abdullah Amâsî yazdı) sözleri bulunmak-tadır; tarihi yoktur. Bu ketebeye göre hocası Celâl Amâsî’dir.

Resim 5- Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki Nesr-ül leâlî li-Ali-yyil âlî adlı elyazması kita-bın ketebe notu

6 Prof. Muhittin Serin Hattat Şeyh Hamdullah adlı kitabının 22 ve 23.sayfalarında Topkapı Sa-rayı Müzesi Kütüphanesi’nde YY.946 katalog numarasıyla kayıtlı Vâsiyetnâme adlı elyazma-sı eserin de Abdullah Amâsî’ye ait olduğunu yazmaktadır. Bu eser Hicrî 997 (Milâdî 1588/89) tarihlidir ve Abdullah Amâsî’ye ait olması olanaksızdır (Bu denli uzun yaşamış olması düşü-nülemez). Esasen ketebedeki ikinci ad ayın ve sat harfleriyle yazılmıştır ve herhalde başka bir hattata ait olmak gerekir.

Page 20: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

13582010

Resim 6- Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki Nesr-ül leâlî li-Ali-yyil âlî adlı elyazması kitabın unvan ve son sayfaları

Page 21: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

1458

2010Ketebe notu, metnin sonundaki –bu maksatla ayrılmış– boşluğa değil de,

o yerin arkasındaki cedvelsiz bir sayfaya yazılmıştır. Ve ketebe notu tasdik formunda ve anlamında da yazılmamıştır (İfadesi, sanki metni yazan yazmış gibidir). Yahut tasdik anlamında yazılmıştır da, kimin tasdik ettiği nedense belirtilmemiştir. Ayrıca, ketebe notundaki yazıyla metin yazısı –ilgisi yok de-nebilecek ölçüde– birbirinden ayrı karakterdedir. Oysa günümüzde yayım-lanmış kimi kitapların yazarları, bu nota dayanarak hocasının Celâl Amâsî olduğunu yazmışlardır.

Bu eser Hz. Ali’nin vecîzelerini (hikmetli güzel sözlerini) içermektedir. Her vecîzenin altına, daha küçük harflerle onun Türkçe karşılığı da yazılmıştır. Rık’a-ta’lik karışımı bir karakter gösteren bu küçük yazılar, Abdullah Amâsî gibi bir büyük hattatın yazamıyacağı ölçüde başarısızdır. “Acaba Türkçe kar-şılıkları başkası yazmış olabilir mi?” diye düşünülebilir. Ancak, genel hava-sı itibariyle metin yazısının Abdullah Amâsî yazısına benzediğini söylemek mümkündür.

b) Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde H.2300 numarada kayıtlı kıt’alar arasında 46.sırada yer alan sülüs kıt’ası :

Ketebesi Meşakahu-l abd-ül fakîr Abdullah-ül Amâsî’dir (Onu yoksul kul Amas-yalı Abdullah yazdı). Bu kıt’anın yazısı sülüs olduğundan ve elimizde Abdul-lah bin İlyas ketebeli bir sülüs yazı bulunmadığından karşılaştırma yapamı-yoruz.

c) Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde YY.172 numarada kayıtlı nesih “Mevlid-i Şerîf”i :

Hicrî 920 tarihli olup ketebesi şöyledir : Ketebehu-l fakîr-ül eynî Abdullah-ül Amâsî, sene 920 (Onu, zamanının yoksulu Abdullah Amâsî yazdı, yıl 920 [Milâdî 1514]).

Mevlid-i Şerif, Amâsî’nin Şeyh tavrını benimsediği son dönemlerinde ya-zılmıştır.

d) İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Kütüphanesi’ndeki 2431 kata-log numaralı murakka’a içinde Yâkut, Şeyh Hamdullah, Karahisârî, İsmail bin Ali, Mustafa Eyyûbî, Hâfız Osman, Derviş Ali gibi ünlü hattatların çe-şitli boy ve tipte kıt’aları bulunmaktadır. Kimi ketebesiz kıt’aların altına yada yanına –büyük olasılıkla bu zengin murakka’ayı toplayan kişi tarafın-dan– kimin hattı olduğuna dair not düşülmüştür. İçindeki bir nesih kıt’anın sol yanına da “Abdullah-ül Amâsî” yazılmıştır. Bu ketebesiz kıt’a, bir Kurân sayfasıdır.

Page 22: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

15582010

Resim 7- Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki Abdullah Amâsî ketebeli Mevlid-i şerîf. Resimde eserin ketebesinin de yer aldığı son sayfası görülüyor.

Page 23: PDF için tıklayınız

Ş i n a s i A C A R

1658

2010

Resim 8- İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Kütüphanesi’ndeki, kenarında Abdullah-ül Amâsî yazılı kıt’a

Abdullah Amâsî kuşkusuz büyük ve önemli bir hattattır. Ama, ne yazık ki eli-mize ulaşabilen imzalı yazıları bu denli azdır. Ekrem Hakkı Ayverdi, Fâtih Devri Hattatları ve Hat Sanatı adlı eserinde, kendisi hakkında “Eğer Şeyh Hamdullah’ın

Page 24: PDF için tıklayınız

Topkapı Sarayı’ndaki Mushafın Gizi

17582010

her türlü mukayese fevkındeki kudretli üslûbunun doğduğu asra tesadüf et-meseydi, daha büyük bir mevki tutardı denilebilir” diye yazmaktadır.

* * *Yukarıda sözü edilen ve karşılaştırmaya konu olan eserlerdeki bütün yazı-

ların, dönemin hat karakterine uygun yazılar olduğu görülmektedir. Öte yan-dan Abdullah Amâsî’nin, hatta –kendine özgü– yeni bir tarz yaratmak için yaşamı boyunca ciddî bir arayış içinde olduğu ve yazısını zaman içinde sü-rekli geliştirdiği gözlemlenmektedir. Bu nedenle Abdullah Amâsî’nin günü-müze ulaşabilmiş çok az sayıdaki imzalı yazılarıyla Abdullah bin İlyas ketebeli iki eser arasında yapılan karşılaştırmalarda yüzde yüz kesin bir sonuca var-mak mümkün olamamakla birlikte, Hüseyin Hüsameddin Efendi’nin belirt-tiği şekilde,7 her iki imza sahibinin aynı kişi olduğu kanaatine varılabilmek-tedir. Bir başka deyişle, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde E.H.58 en-vanter numarasıyla kayıtlı bulunan mushaf, çok büyük bir olasılıkla Abdul-lah Amâsî tarafından yazılmıştır ve onun –hayranı olduğu– Şeyh Hamdullah yolunda iyice ilerlediği son demlerine ait olduğu kuşkusuzdur.

KaynaklarAtıl, Esin, The Age of Sultan Süleyman the Magnificent, National Gallery of Art, Washington

1987.Ayverdi, Ekrem Hakkı, Fâtih Devri Hattatları ve Hat Sanatı, İstanbul Fetih Derneği neşriyatı

/ 12, İstanbul Matbaası, 1953.Habîb Efendi, Hat ve Hattâtân, Ebüzziya Matbaası, İstanbul 1305 (Milâdî 1888).Hüseyin Hüsameddin Efendi, Amasya Tarihi, Cilt 12 (Bkz. Dipnot 2).Meydan Larousse, “Abdullah Kırımî” maddesi, Cilt 1, Sayfa 20.Mustafa Âlî (Gelibolulu), Menâkıb-ı Hünerverân, (Neşreden İbnülemin Mahmud Kemâl),

Matbaa-i Âmire, İstanbul 1926. Hattatların ve Kitap Sanatçılarının Destanları, (Sadeleştiren Dr. Müjgân Cunbur), Kültür

Bakanlığı Yayınları/499, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1982.Müstakimzâde Süleyman Sa’deddin Efendi, Tuhfe-i Hattâtîn, (Neşreden İbnülemin Mahmud

Kemâl), Türk Tarih Encümeni Külliyatı/12, Devlet Matbaası, İstanbul 1928.Nefeszâde, İbrahim, Gülzâr-ı Savâb, (Tashih ve tertib eden Kilisli Muallim Rıfat), Güzel

Sanatlar Akademisi neşriyatı, İstanbul 1939.Serin, Muhittin, Hattat Şeyh Hamdullah, Kubbealtı neşriyatı / 29, İstanbul 1992.Suyolcuzâde Mehmed Necîb, Devhatü’l-Küttâb (Tertip ve tashih eden Kilisli Muallim

Rıfat), Güzel Sanatlar Akademisi neşriyatı / 16, İstanbul 1942.

7 Ancak, ölüm tarihini kestirirken H.Hüsameddin Efendi de yanılmıştır. Herhalde makale konusu mushafı görmemiştir. Bu mushafı Hicrî 930’da tamamladığına göre, Abdullah Amâsî 920’de değil, 930’dan birkaç yıl sonra vefat etmiş olabilir.

* Konuya ilişkin destek ve yardımları için, başta değerli hattat Hüseyin Gündüz olmak üzere, Sü-leymaniye Kütüphanesi eski müdürü Nevzat Kaya, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi eski müdürü Gülendam Nakipoğlu, İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi Kütüphanesi yetkilileri ile değerli dostlar Muammer Ülker ve Bahâeddin Doğramacı’ya içtenlikle teşekkür ederim.

Page 25: PDF için tıklayınız
Page 26: PDF için tıklayınız

ÖZHilal-i Ahmer Cemiyeti, Mecrûhîn ve Marzâ-yi Askeriyeye İmdad ve Muâvenet Cemiyeti1 adıyla Dr. Abdullah Bey ve Ömer Paşa öncülüğünde 11 Ha-ziran 1868’de kurulmuş, sonradan bilinen adını almıştır. Ancak, Sırbistan-Karadağ (Hersek İsyanı, 1875-1877), 93 Harbi (Osmanlı-Rus Savaşı, 1877-1878) ve Teselya (Osmanlı-Yunan Savaşı, 1897) Savaşla-rında kuruluş amacına hizmet edecek kadar etkinlik gösterememiştir. Hilal-i Ahmer Cemiyeti (HAC), nizamnamesinde belirtilen yardım faa-liyetlerine tam anlamıyla Trablusgarp (1911-1912) ve I. ve II. Balkan sa-vaşları (1912-1913) ile birlikte başlamıştır. Bu dönemde hem askerle-re hem de sivil halka, başta temel sağlık hizmetleri olmak üzere, barın-ma ve beslenme gibi gereksinimlerinin karşılanmasında önemli görev-ler üstlenmiştir. OHAC, 1863’te kurulan Kızılhaç ile birlikte, savaş, do-ğal afet ve hastalık gibi durumlarda asker ve sivillere insani yardım fa-aliyetleri gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda, dünyanın en eski sosyal yardım kuruluşlarından biri olma özelliği de taşımaktadır. Sosyal yar-dım kapsamında asker ve felaketlerden etkilenmiş sivil halkın yanı sıra özellikle savaşlarda esir düşen askerler de ele alınmıştır. Savaş esirleri de tutuldukları yerlerde bu tür yardımlardan faydalanma hakkına sahip olmuşlardır. Bu bağlamda çalışmada Balkan savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında OHAC’ın hem yaralı ve hasta hem de esir askerlerin yapmış oldukları kitap taleplerinin karşılanması, savaş sıra-sında halk eğitiminin ve temel eğitimin sürdürülmesi için yapmış oldu-ğu kitap kampanyaları ve eğitici yayın taleplerinin karşılanması konu-sundaki faaliyetleri Türkiye Kızılay Derneği Arşivi’nden (TKDA) alınan belgeler ile birlikte ele alınarak örneklerle incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Kızılay, Osman-lı Hilal-i Ahmer Cemiyeti ve kütüphane hizmeti, savaş esirleri, hasta veesirlere kütüphane hizmeti.

* Yrd. Doç. Dr., Ankara Üniversitesi DTCF öğretim üyesi, ANKARA, e-posta: [email protected] 1 Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım ve Destek Cemiyeti.

Türk Kızılayı’nın (Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti) Savaş Esirlerine

Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

Hakan ANAMERİÇ*

Page 27: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

2058

2010ABSTRACT

Book and Library Services of the Turkish (Ottoman) Red Crescent Society for War Prisoners (1912-1922)

The Red Crescent Association (Mecrûhîn ve Marzâ-yi Askeriyeye İmdad ve

Muâvenet Cemiyeti)2 was founded by Dr. Abdullah Bey ve Ömer Paşa

on June 11, 1868. However, it was not very efficient in the Serbia-

Montenegro War (the Herzegovina Rebellion, 1875-1877), the 93

War (the Ottoman-Russian War, 1877-1878) and Thessalia War (the

Ottoman-Greek War, 1897) The Red Crescent Association (HAC) started

its activities in the proper sense in Tripoli (1911-1912) and 1st and 2nd

Balkan Wars. In these periods, it undertook important missions such

as health services, Food and housing for both soldiers and the general

public. OHAC have been making humanitarian aid for soldiers and

civilians in wars, natural disasters and diseases with the Red Cross,

which was founded in 1863. In this respect, it is one of the oldest social

relief associations in the world. In the social relief context, not only

the soldiers and the civil public affected by the disasters, but also the

captured soldiers in the wars were taken care of. The prisoners of war

have also had the right of taking use of this kind of aids. This studu wil

examine the activities of OHAC in providing books and educational

publications to the wounded, sick and war prisoner soldiers. The

study also examines the OHAC activities of book campaigns for the

basic education during the Balkan Wars, the 1st World War and the

Independence War. Through the records from the archives of the

Turkish Red Crescent Association (TKDA).

Key Words: Ottoman Red Crescent Society, Red Crescent, Ottoman

public services, war prisoners, library services for patients and war

prisoners.

Giriş

OHAC, ilk olarak 1877’de (1294) hazırlanan ve daha sonra birçok defa değişiklik yapılan “Hilal-i Ahmer Cemiyeti Esas Nizamnamesi”nde dernek, milli bir kurum olsa da hizmetleri ve amacı ile uluslara-

rası bir hayır kurumu olarak tanımlanmaktadır (Alpman 1987: 14, Çapa 1989: 11-12). 1911’de Trablusgarp Savaşı’nın başlamasıyla yenilenen OHAC Nizamnamesi’nde de aynı ifadeler kullanılmıştır (Hilal-i Ahmer… 1911: 1). OHAC’ın kuruluşundan beri göz önünde bulundurduğu en temel unsur “tarafsızlık”tır.

2 Help and Support for Wounded and Sick Soldiers Association.

Page 28: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

21582010

OHAC’ın savaş ve afetlerde genel olarak vermiş olduğu sosyal yardımlar şunlardır:•Temel sağlık hizmetlerinin verilmesi,•Hastane kurulması,3

• İlaç ve tıbbi malzeme sağlanması,•Yiyecek ve içecek dağıtılması (aşhane, çayhane vb.),•Barınma olanaklarının ve bunun için gerekli malzemelerin sağlanması,•Eşya yardımı yapılması (giyecek, ev eşyaları, ısınma gereçleri vb.),•Halk eğitimi çalışmalarının yapılması,•Esir ve yaralı askerlerin çeşitli gereksinimlerinin karşılanması.OHAC, XIX. yüzyılın sonlarından itibaren özellikle Osmanlı coğrafyası da-

hilinde aktif rol almaya başlamış ve bu yüzyılın son çeyreğinde yaşanan si-yasi ve ekonomik çekişmelerin sonucu olan savaşlarda asker ve sivillere çeşitli sosyal yardımlarda bulunmaya başlamıştır. Bu savaşların en büyü-ğü ve dünyada önemli siyasi ve ekonomik değişimlere neden olan I. Dün-ya Savaşı’dır. Milliyetçilik, liberalizm, emperyalizm, Balkanlar üzerinde si-yasi hakimiyet kurma çabaları gibi genel nedenlerden dolayı başlayan sa-vaş, kısa sürede tüm Avrupa’ya ve Uzak Doğu’ya yayılmıştır. Osmanlı Dev-leti de dönemin genel siyasi ve ekonomik koşulları içerisinde savaşa katı-lan diğer devletler gibi hem XIX. yüzyıl başındaki savaşlarda almış olduğu mağlubiyetleri telafi etmek, siyasi üstünlüğünü geri kazanmak ve kaybettiği topraklarını geri almak hem de yeni dünya düzeninde yerini almak amacıy-la 30 Ekim 1914’te bu savaşa dahil olmuştur. Dört yıl süren bu savaşta mil-yonlarca insan hayatını kaybetmiş, sakat kalmış, hem galip hem de mağ-lup ülkelerde büyük ekonomik ve siyasi buhranlar yaşanmıştır. OHAC sa-vaş süresince özellikle de savaşın birincil aktörleri olan askerlere başta sağ-lık hizmetleri olmak üzere insani yardım faaliyetlerini sürdürmüştür. Ancak yakın dönemde araştırmaya açılan Türk Kızılay Derneği Özel Arşivi ve daha önce yapılan bazı akademik çalışmalarda OHAC’ın farklı sosyal yardımlar da yaptığı belirlenmiştir. Bunlardan en dikkat çekici olanları I. Dünya Sava-şı sırasında Osmanlı kuvvetlerine esir düşmüş Fransız, İngiliz ve Rus asker-leri ve çeşitli cephelerde Müttefik Kuvvetler tarafından esir alınan Türk as-kerlerine kitap yardımı yapması, Kurtuluş Savaşı’nda yurtiçinde salgın has-talıklara karşı halkın bilinçlendirilmesi için OHAC’ın yayımladığı eserler-den istenilen merkezlere gönderilmesi ve savaş nedeniyle kapanmış okul-

3 En önemlileri İstanbul’da Darülfünun, Galatasaray, Gureba, Taksim, Çağlayan, Kadırga ve Da-rüşşafaka hastaneleridir. Bunların çoğu okul olan kurumların içinde hizmet vermişlerdir.

Page 29: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

2258

2010larda eğitimin yeniden başlatılması için kitap kampanyaları düzenleme fa-aliyetleridir.

OHAC’ın Kitap ve Kütüphane HizmetleriOHAC’ın 1911-1912 yılları ara-sı süren Trablusgarp Sava-şı esnasında bölgede önem-li faaliyetler üstlenmiş oldu-ğu bilinmektedir. Hatta der-neğin çeşitli kaynaklarda özel-likle Derne bölgesinde, baş-ta Mustafa Kemal Paşa da ol-mak üzere, kuvvet komutanla-rıyla iletişim ve koordinasyon içerisinde oldukları vurgulan-maktadır. OHAC savaş bölge-sindeki çalışmalarını sürdü-rürken Anadolu’da da sosyal yardımlarına devam etmek-tedir. Bu döneme kadar OHAC, yapmış olduğu sosyal yardımlarla özellik-le Balkan savaşları sonrasında Balkanlardaki ve Osmanlı devletinin diğer bölgelerindeki halk tarafından büyük destek ve saygı görmüştür. OHAC’ın sosyal yardım faaliyetlerinin sadece savaş ve afet bölgelerinde değil, dev-letin okullarında da tanıtılması ve çocukların bu konuda bilgilendirilmele-ri için Maarif Nezareti’nin dikkat çekici bir girişimi olduğu görülmektedir. Maarif Nezareti’nden 4 Muharrem (1)336 (3 Aralık 1913) tarihinde OHAC’a gönderilen tezkirede okullarda okutulacak olan kıraat (okuma) kitaplarında OHAC’ın “mekasıd-ı ulviyyesi hakkında fıkrat derc ve idhal itdirilmesi”4 hak-kında bilgi verilmesi ve kitaplar içinde çeşitli bölümler ayrılması Meclis-i Maarif tarafından kabul edilmiştir. Böylelikle, OHAC’ın sosyal yardımlaşma kurumu olarak, halk özellikle de çocuklar arasında resmi yollarla tanıtılması hız kazanmış olmaktadır (Belge 1).

I. Dünya Savaşı ile beraber OHAC’ın sosyal yardım faaliyetleri Galiçya’dan Mısır’a kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Savaş süresince hem Osman-lı devleti hem de müttefik devletler çeşitli cephelerde çok sayıda esir al-mışlar ve bunları savaş sonuna kadar savaş dışında tutmak amacıyla çe-şitli kamplarda toplamışlardır. Savaş süresince Osmanlı orduları, başta Kutü’l-Amare’de olmak üzere çeşitli cephelerde çok sayıda İngiliz, Fransız

4 Amaçları ile ilgili bilgi verilmesi ve bu bilgilerin yaygınlaştırılması.

Kızılay ekibi, Derne’de birliklerin kumandanı Binbaşı Mustafa Kemal Bey ile birlikte (1912)

Page 30: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

23582010

ve Rus askerini esir almış ve Anadolu’nun çeşitli şehirlerine5 nakletmiştir. Buna karşın yine çeşitli cephelerde de birçok Türk askeri müttefik devletlere esir düşmüştür. TKDA’dan alınan belgelerde, çeşitli yerlerde tutulan esirle-rin OHAC ve Amerikan Büyükelçiliği aracılığıyla talep ettikleri kitaplar ile il-gili bazı dikkat çekici belgelere rastlanmıştır.

1 Ağustos 1333 (14 Ağustos 1916) tarihli posta kartında, Malta’da esir bu-lunan Şevket Bey’in Hilal-i Ahmer Usera Komisyonu aracılığıyla Darülfü-nun Kütüphanesi Müdiriyet-i Umumiyesi’nden istediği kitaplardan bahse-dilmektedir. Darülfünun’un Hukuk Şubesi’nden mezun olan Şevket Bey, yak-laşık 20 aydır tutuklu bulunduğu Malta’daki St. Clements Kalesi’nde zama-nını daha verimli kullanmak amacıyla okul kütüphanesinde bulunan Mecel-le ve Usul-ı Hukukiye ve Cezaiye Şerhleri adlı kitaplardan birer tane istemektedir (Belge 2).

18 Ramazan 1335 (8 Temmuz 1917) tarihli belgede, İngiliz sömürgelerin-den Hindi Çin’de bulunan esir Mülazım Hüseyin Hasan Efendi’nin istedi-ği kitapların gönderilmesi ile ilgili Hariciye Nezareti’nin (Dışişleri Bakanlı-ğı) girişimi konu edilmiştir. Belgede sözü edilen esir askerin istediği kitap-ları içeren bir ekten bahsedilmektedir. Ancak, belgenin ekine ulaşılamamış-tır (Belge 3).

Esir askerlerin OHAC’dan kitap talebiyle ilgili bir diğer dikkat çekici bel-ge ise; 2 Eylül 1917 tarihli mektuptur. Birmanya’da6 Tadmiyo (Thayed Myo) esir kampında tutuklu bulunan ve mektuptan büyük olasılıkla Basra’da esir alındığı anlaşılan Piyade Mülazım-ı Evveli Osman Şefik, 3 yıldır esir bulun-duğu bu kamptaki sıkıntısını mektubunun ilk satırlarında “Atalet ve lak lak ile geçen esaretin üçüncü senesinde tesbihatta bulunuyorum…!” şeklinde ifade etmekte ve çok kötü günler geçirdiğini belirterek İstanbul’daki karde-şi ve arkadaşlarından Almanca - Fransızca dilbilgisi kitapları ve sözlükler is-temektedir. Ancak OHAC’ın bu konuda yardımcı olamadığından ve bu du-rumun giderilerek OHAC’ın aracılık yaparak istediği kitapların göndermesi-ni, hatta OHAC’ın da kitap bunların dışında kendisine kitap göndermesini istemektedir. Bu isteğini de yine mektubunda “…İşte ben bu zavallı günle-rimi kitapların sahifeleri arasına gömmek istiyorum…” ifadeleriyle dile ge-tirmektedir (Belge 4).

5 Bursa, Yozgat, Ankara, Kastamonu, Afyonkarahisar, Belemedik (Pozantı - Adana) ve Konya.

6 Günümüzde Myanmar. Thayed Myo’da daha sonraki yıllarda burada vefat etmiş Türk askerle-ri için bir şehitlik yapılmıştır. Şehitlik kitabesinin Türkçe kısmında, “Birinci Dünya Savaşı’nda Irak, Suriye, Filistin ve Arabistan cephelerinde Osmanlı ve İngiliz orduları arasındaki çarpış-malar sırasında İngilizlere tutsak düşerek Burma’ya getirilen ve burada vefat eden aziz Türk askerlerinin anısına” ifadeleri yer almaktadır.

Page 31: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

2458

2010Türk esirlerin doğrudan OHAC’dan veya OHAC’ın aracılığıyla çeşitli ku-

rumlardan ve ailelerinden istedikleri kitapların yanı sıra, Osmanlı ordula-rı tarafından esir alınmış ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tutulan yabancı esirlerin de benzer istekleri ve gereksinimleri olmuştur. Savaş sırasında her iki tarafın da esirleri OHAC’ın sosyal yardımlarından bu şekilde faydalana-bilmişlerdir. Özellikle İngiliz ve Fransız esirler, OHAC ve Amerikan Büyükel-çiliği aracılığıyla giysinin yanı sıra kitap isteğinde de bulunmuşlardır. Ancak kitaplarla ilgili bir ön incelemenin de yapıldığı bazı belgelerden anlaşılabil-mektedir. Bu incelemenin bir sansür kurulu tarafından yapıldığı ve kitapla-rın bir kısmının veya tamamının reddedildiği görülebilmektedir. Belgeler-den anlaşıldığı üzere bazı durumlarda ise; OHAC’ın esir ailelerin gönderdi-ği çeşitli içerikteki paketleri dağıtma görevini de üstlendiği görülmektedir.

14 Ağustos 1916 tarihli İngilizce mektupta Kutü’l-Amare’de esir düşmüş olan Yüzbaşı A. T. Stewart’a büyük olasılıkla ailesi tarafından gönderilen ko-lilerin ulaştırılması ile ilgili OHAC’a yapmış olduğu başvuru yer almakta-dır. İngilizce mektup ve ekindeki kısmın tercümesinde, Ankara’da bulunan esir askere OHAC aracılığıyla birinde kitap diğerinde de çamaşır bulunan 2 koli gönderildiği belirtilmektedir. Ancak söz konusu esirin Ankara’da değil Kastamonu’da tutulduğu hastanelerden yapılan araştırma sonucu anlaşıl-dığı ve kolilerin yine OHAC aracılığıyla Kastamonu’ya iletilmesi mektuptan anlaşılamayan, ancak söz konusu subayın ailesinden biri olabileceği tahmin edilen biri tarafından rica edilmektedir (Belge 5 ve 6).

Diğer bir dikkat çekici yazışma, İstanbul’daki Amerikan Elçiliği ile OHAC ara-sında 28 Aralık 1916 tarihli belgedir. Amerikan Elçisi, Abram I. Elkus7 tarafın-dan OHAC’a gönderilen bu belgede, Yozgat’ta tutuklu bulunan İngiliz Yarbay C. J. Coventry’e gönderilen kitapların sansürden geçemediği bu nedenle de iade edilmesi istenmektedir. Yazıya verilen cevapta, gönderilen kitaplar içinde Türk düşmanlığı yapanların var olduğu bu nedenle de C. J. Coventry’e iletilme-sinde sakınca olduğu, Matbuat Heyeti İngilizce Sansür Memuru Samizade Sü-reyya Bey tarafından belirtilmektedir. Belgenin tarihinin 28 Aralık 1916 tarihli belgede belirtildiği gibi, 25 Aralık 1916 olma olasılığı yüksektir (Belge 7 ve 8).

Anadolu’daki yabancı esirlere kitap gönderilmesi ile ilgili diğer belgeler, yine Amerikan Büyükelçiliği imzalıdır. 12 Ocak 1917 tarihli belgede gönderilen mektupta, sansürden geçen kitapların Belemedik’de (Pozantı-Adana) tutulan Fransız esrilere iletilmesi talebi yer almaktadır. Mektupta, gönderilen kolide kitapların olduğu belirtilmektedir. Mektubun üzerindeki notta ise; “Pozantı İs-tasyonu vasıtasıyla Belemedik’de Toros İnşaat Kıtaatı Kumandanlığı’na” ifa-

7 Abram Isaac Elkus, (1867-1947). Amerika Birleşik Devletleri’nin 21 Temmuz 1916 - 29 Mayıs 1917 tarihleri arası İstanbul’daki son büyükelçisidir.

Page 32: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

25582010

desi yer almaktadır. Bu ifade, söz konusu kitapların dağıtılmak üzere incele-meye alındığını göstermektedir. 15 Ocak 1917 tarihli diğer belgede yine Ame-rikan Büyükelçiliği OHAC’dan, 5 koli kitabın sansürden geçtikten sonra taşıyı-cılar (kurye) vasıtasıyla çeşitli yerlerde tutulan İngiliz esirlere ulaştırılması is-temektedir. Son belge ise; 18 Ocak 1917 tarihlidir. Bu belgede, yine OHAC’ın aracılık yaptığı ve görevlendirdiği taşıyıcılar ile İzmit’te bulunan İngiliz çavuş Morris Crisford’a üç Fransızca dilbilgisi kitabı ve bir Fransızca-İngilizce söz-lük; Belemedik’te bulunan ve Mariotte Denizaltısı8 mürettebatından Fransız esir Charles Fournier’ye bir İngilizce dilbilgisi kitabı iletilmesi, Amerikan Büyükel-çisi Abram I. Elkus imzasıyla istenmektedir (Belge 9, 10 ve 11).

Bu belgelerden (No. 2-11) de anlaşılacağı üzere, OHAC’a iletilen kitap ko-lileri yerlerine ulaşmış ve yeni istekler de OHAC’a çeşitli makamlarca ile-tilmiştir. Bu bağlamda OHAC, I. Dünya Savaşı süresince hem Türk hem de Müttefik Orduların esirleri için kendisine düşen görevi olumlu bir biçimde yerine getirmiştir denilebilir. Bu noktada, OHAC’ın sosyal yardım anlayışı içinde, her ne koşulda olursa olsun bireylerin en temel gereksinimlerinden biri olan “kitap”ın, insanların yaşamında ne denli önemli bir konumda oldu-ğu da ortaya konulabilmektedir.

OHAC’ın savaş yıllarındaki bu dikkat çekici sosyal yardım faaliyetlerinin yanı sıra halk sağlığının korunması ile ilgili faaliyetlerinin de olduğu bilin-mektedir. Bu faaliyetlerini söz konusu konuda hem kendi hem de diğer ku-rumlar tarafından basılmış kitapların çeşitli düzeylerdeki okulların kütüp-hanelerine kazandırılması, konuyla ilgili kitaplara yönelik bağış toplanma-sı gibi yöntemlerle yapıldığı bilinmektedir. Bilindiği gibi savaşlar sırasında en fazla can kaybına neden olan durumlardan biri de salgın hastalıklardır. Bu nedenle özellikle Balkan savaşları ve I. Dünya Savaşı’nda yüz binlerce as-ker ve sivil hayatını kaybetmiştir. OHAC, bu durumdan mümkün olduğunca çok insanı uzak tutmak ve en azından salgın hastalıklardan korunma yolları-nı anlatmak amacıyla çeşitli yayınlarla destek sağlamıştır. Bu faaliyetleri ile ilgili olarak TKDA’da dikkat çekici bazı belgelere erişilmiştir. OHAC bu faali-yetlerinin dışında ayrıca, eğitimin devamlılığının sağlanması amacıyla ders kitapları gönderilmesi ve OHAC tarafından veya başka kurumlarca basılmış yayınların ilgili bölgelere veya isteyenlere gönderilmesi de yer almaktadır.

2 Teşrin-i Sani 1332 (15 Kasım1916) tarihli, Priştine Cemiyet-i İslamiye ve Belediye Azası’ndan OHAC’ın genel merkezine gönderilen bir dilekçe-

8 27 Temmuz 1915’te Çanakkale’de denizaltı ağlarına takıldıktan sonra, Çimenlik Kalesi’nden açılan ateş sonucu batırılmıştır. Tüm mürettebat kurtulmuş ve esir alınarak savaş sonuna ka-dar tutulmuştur. 5 Aralık 1919’daki Fransız Resmi Gazetesi’nde kaybı açıklanmış, uzun yıllar Çimenlik Kalesi’nin yakınlarında karada kalmış, daha sonra sökülmüş ve bir kısmı da Nara’da askeri bölge içerisinde bir iskelenin altına temel olmuştur.

Page 33: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

2658

2010de, Priştine’de savaş dolayısıyla dört yıldır kapalı olan ilkokullarda özellikle okuma öğreten kitapların (kıraat) yokluğu nedeniyle eğitimin aksadığı ve bu tür kitapların gönderilmesi isteği belirtilmektedir. İstenilen kitaplar arasın-da Yeni Usul-ı Talim-i Kıraat, Sarf-ı Osmani, Küçük Tarih-i İslam, Elifba-yı Osmani, Malumat-ı Ahlakiye ve Medeniye adlı ilk okul kitapları bulunmaktadır. Söz ko-nusu okullar için listede yer alan kitaplardan toplam 1.030 adet istenmiştir. Yine aynı makam tarafından OHAC genel merkezinden 29 Teşrin-i Sani 1332 (12 Aralık 1916) tarihinde yine aynı gerekçeyle bu sefer medrese öğrencile-ri için bir miktar kitap daha istemiştir. Bu kitaplar arasında Usul-ı Tahrir, Yeni Usul-ı Hesab Dersleri, Hesab, Osman-ı Sani, Anadolu gibi toplam 2.290 kitap yer almaktadır (Belge 12 ve 13). Daha sonraki yazışmalardan ise kitapların gön-derildiği ve ücretinin banka aracılığıyla OHAC’a ödendiği görülmektedir.9

OHAC’ın benzer konularda yapmış olduğu girişimler bazen de olumsuz kar-şılanmaktadır. Bunun ile ilgili erişilen belgeler arasında en dikkat çekici olanı, 19 Şevval 1335 (8 Ağustos 1917) tarihli ve Maarif-i Umumiye Nezareti tarafın-dan gönderilen yazıdır. OHAC tarafından 1 Ağustos 1333 (1 Ağustos 1917)’de söz konusu bakanlığa gönderilen yazıda, çeşitli ülkelerde tutuklu bulunan Os-manlı esirlerinin “terbiye-i maneviyelerini” ve bilgilerini artırmalarını sağla-mak amacıyla Maarif-i Umumiye Nezareti bünyesinde hazırlanan Telif ve Ter-cüme Kütüphanesi10 adıyla yayınlanan kitaplardan ve Darülfünun dergilerin-den masraflarının bir bölümünün Maliye Nezareti tarafından bir bölümünün de eserleri basan matbaalarca karşılanarak yeterli miktarda gönderilmesi ta-lep edilmiştir. Ancak bu talep söz konusu bakanlıkça reddedilmiştir (Belge 14).

OHAC, salgın hastalıklarla ilgili hazırlamış olduğu kaynak kitapları da ta-lep eden çeşitli yerleşim merkezlerine göndermiştir. Ancak, TKDA’da bulu-nan belge, bu yardımların o tarihlerde Osmanlı-Türk sınırları dışında kalmış merkezlere de gönderildiğini kanıtlamaktadır. 31 Ağustos 1336 (31 Ağustos 1920) tarihli belgede Dobruca’daki Hacıoğlu Pazarcık Sancağı11 Müftülüğü, OHAC’dan basmış olduğu halk sağlığı ile ilgili levha, tablo ve cetveller ile çeşitli kitaplar talep etmektedir. Sancak Müftüsü Celil Fehim Bey tarafından istenen kitaplar arasında OHAC Salnamesi, OHAC Nizamname-i Esasisi, Yusuf

9 Bu belgeler için ayrıca bakınız. “Talep edilen kitapların teslim alındığı ve tutarın bankaya ya-tırıldığı hakkında.” (10 Haziran 1917). TKDA, Kutu No. / Belge No. 74 / 84, (10 Haziran 1333); “Priştina Medresesi talebesi için gönderilen kitapların teslim alındığına dair.” (1 Eylül 1917). TKDA, Kutu No. / Belge No. 74 / 86, (1 Eylül 1333).

10 Buradaki “kütüphane” ifadesi, bir yayınevi tarafından belirli bir konuda ve benzer fiziksel özel-liklere sahip kitaplardan oluşan bir diziyi ifade etmektedir.

11 Günümüzde Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan ve adı Dobriç olan il merkezi. Bu il merke-zi, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Bulgar yönetimine girmiş, 1912-1940 yılları arası Ro-manya topraklarına dahil olmuş, 1940’tan sonra tekrar Bulgaristan sınırları içerisinde yer almıştır.

Page 34: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

27582010

Akçura Bey’in Raporu, OHAC Sergi katalogları yer almaktadır. Bunun yanı sıra “sıhhiye-i umumiye” ile ilgili levha, tablo ve kitaplardan gönderilmesi isten-mekte, kitapların yeni kurulan Kütüphane-i İslamiye’ye konulacağı, levhala-rın ise Mekteb-i İslamiye’ye verileceği belirtilmektedir (Belge 15).

Bu hizmetlerle ilgili dikkat çekici bir diğer belge, Ertuğrul (Bilecik) Sancağı’nın Ankara’daki OHAC Murahhaslığı’na özellikle bulaşıcı hastalıklardan korunma ve alınması gereken önlemler ile ilgili kitap talebinin yer aldığı 7 Mart 1338 (7 Mart 1922) tarihli belgedir. Belgede OHAC’ın yayınlamış olduğu intani (mikro-bik) hastalıklar, frengi, verem ve tifüs ile ilgili yayınlanmış en son kitaplardan ve şemalardan, bulaşıcı hastalıklardan korunma ve acil yardım ile ilgili en son yayınlanmış tıbbi kitaplardan 1’er düzine talep edilmektedir (Belge 16).

SonuçOsmanlı devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğu kadar dünyanın da önemli sosyal yardımlaşma kurumlarından biri olan Kızılay’ın (OHAC) geniş bir yelpazeye yayılan sosyal yardımları, burada verilen örneklerle, bilinen-den daha farklı alanlarda da hizmet verdiğini göstermektedir. Özellikle sa-vaş zamanlarında, savaş koşullarından etkilenen ve erişilebilen herkese çe-şitli hizmetlerin Kızılay tarafından götürüldüğünü ortaya koymaktadır. Çe-şitli kişi ve kurumlara yapılan bu hizmetlerde, herhangi bir ayrımın yapılma-dığı, belgelerden de anlaşılmaktadır. Ancak çalışma kapsamında örnekle-ri verilen OHAC’ın sosyal yardım hizmetlerdeki seçicilik ve/veya aksamalar, sadece devletin resmi kurumlarının olağanüstü durumlarda almış olduğu önlemler ışığında, kurumların zarar görmemesi ve olağanüstü durumlardan faydalanılmaması amacıyla, belirli süreler içerisinde gerçekleştirilmiştir.

Kızılay’ın hem tutsak askerlere hem de gereksinimi olan eğitim kurum-larına yapmış olduğu kitap / kütüphane hizmetleri, kurumun, diğer kişi ve kurumlar arasında bir aracı / köprü olma özelliğini de ortaya koymaktadır. Bu durum yukarıda belirtilen tarafsızlık kavramını da güçlendirir nitelikte-dir. Ülkelerinden binlerce kilometre uzaklıkta, ülkeleri için çarpışırlarken esir düşen askerlerin zamanlarını daha verimli geçirme, dünyadaki gelişme-lerden haberdar olma, yeni bilgiler edinme, içinde bulundukları belirsiz du-rum ve yetersiz yaşam koşullarını bir an olsun unutma amacıyla yaptıkları istekler genellikle olumlu karşılanmıştır. Belki içlerinden bazıları isteklerini alamadan vefat etmiş olabilirler, ancak en azından istekleri dikkate alınmış ve gerekli bağlantılar sağlanarak kendilerine ulaşılmaya çalışılmıştır.

Söz konusu belgelerden, Kızılay’ın belki de çok az bilinen veya hiç bilin-meyen bir yönü (hizmeti) ortaya konulmaya çalışılmıştır. Uluslararası bir sosyal yardım kurumu olan Kızılay’ın bu hizmeti, ülkemizin kitap ve kütüp-hane tarihinin de dikkat çekici bir yönünü göstermektedir. Kızılay tarafından gerçekleştirilen bu hizmet, ne kadar kötü durumlar ve olumsuzluklar içinde

Page 35: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

2858

2010olunursa olunsun, insanların okumak için her türlü çabayı gösterdiklerini de kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Kızılay’ın da yine aynı koşullarda bu tür istekleri de yerine getirdiği bir gerçektir. Zaten Kızılay’ın amacı, her nerede görülür ise, hiçbir ayrım yapmaksızın insanın acısını önlemeye veya hafiflet-meye çalışmak, insanın hayatını ve sağlığını korumak, onun kişiliğine say-gı gösterilmesini sağlamak ve insanlar arasındaki karşılıklı anlayışı, dostlu-ğu saygıyı, işbirliğini ve sürekli barışı getirmeye uğraşmaktır. Kızılay, ihtiyaç anında dayanışmanın, ıstırap anında eşitliğin, savaşın en kızgın anında in-sancıllığın, tarafsızlığın ve barışın simgesidir.

KaynaklarAlpman, Hülya (1987), Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kuruluşundan Balkan Savaşı Sonuna Ka-

dar), Ankara: Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü (Yayımlanma-mış Yüksek Lisans Tezi).

“Ankara’da bulunan A. T. Stewart’a iki koli kitap vs. gönderildiği ve teslim edilmesi ta-lebi”. (14 Ağustos 1916). TKDA, Kutu No. / Belge No., 666 / 258.

“Belemedik’teki esir Fransız askerlere ulaştırılacak kitap paketi hakkında”, (12 Ocak 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 684 / 204, (12 Janvier 1917).

Çapa, Mesut (1989), Kızılay (Hilal-i Ahmer) Cemiyeti (1914-1925), Ankara: Ankara Üni-versitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü (Yayımlanmamış Doktora Lisans Tezi).

“Halk sağlığı ile ilgili tablo ve kitapların gönderilmesi hakkında”, (31 Ağustos 1336), TKDA, Kutu No. / Belge No., 73 / 157, (31 Ağustos 1336).

Hilal-i Ahmer Cemiyeti Nizamname-i Esasi Layıhası (1911), İstanbul: Hilal Matbaası.“Hilal-i Ahmer’in hastalık ve sağlık sorunları hakkında yazı ve kitap azlığı nedeniyle

almış olduğu tedbirlere adı geçen sancağın yardımcı olabileceğinin sancağın elindeki kitapların listesiyle birlikte bildirildiği belge”, (28 Şubat 1922), TKDA, Kutu No. / Belge No., 39 / 42, (28 Şubat 1338).

“Hind-i Çin’de esir Mülazım Hüseyin Hasan Efendi’nin istediği kitaplar”, (8 Temmuz 1917). TKDA, Kutu No. / Belge No., 195 / 21, (18 Ramazan 1335 - 8 Temmuz 1333).

“İngiliz tutsak Morris Chrisford ve Fransız tutsak Charles Fournier’ye ait kitapların ken-dilerine ulaştırılması talebi hakkında”, (18 Ocak 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 684 / 222, (18 Janvier 1917).

“Malta’da esir Şevket’in hukukla ilgili kitap gönderilmesi talebini içeren kartpostal”, (14 Ağustos 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 677 / 63, (1 Ağustos 1332).

“Mekteplerde okutulacak okuma kitaplarına Hilal-i Ahmer’ın yararlılıklarına dair konu-lacak fıkralar hakkında”, (3 Aralık 1913), TKDA, Kutu No. / Belge No., 191 / 40, (4 Muharrem 1332 - 20 Teşrin-i Sani 1329).

“Piyade Mülazım-ı Evveli Osman Şefik’in esaretten sıkıldığı için İstanbul’daki ailesin-den kitap talebi”, (2 Eylül 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 908 / 142.

“Priştina’da İslam mekteplerinin dört senden beri kapalı olduğu ve ilkokullarda oku-tulan kitaplar bulunmadığı için gerekli olan kitapların gönderilmesi hakkında”, (15 Kasım 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 350 / 3, (2 Teşrin-i Sani 1332).

Page 36: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

29582010

“Savaş tutsağı İngiliz subaylara ulaştırılmak üzere yollanan beş koli kitap hakkında”, (15 Ocak 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 684 / 203, (15 Janvier 1917).

“Telif ve Tercüme Dairesi tarafından neşrolunan kitaplar ile Darülfünun memuaların-dan yeterli sayıda bedelsiz tesliminin mümkün olmadığına dair”, (8 Ağustos 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No. 195 / 24, (8 Ağustos 1333).

“Yarbay C. J. Coventry’e yollanan kitapların sansüre takılması üzerine tutuklulara yol-lanıp sansürden geçmeyen tüm kitapların geri yollanması talebi hakkında”, (28 Aralık 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 642 / 201, (28 Decembre 1916).

“Yozgat’taki İngiliz esirlerinden Miralay Koventri (Coventry)’ye ait kitapların Türk düş-manlığı hakkında olması sebebiyle mahsurlu görüldüğü”, (21 Aralık 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 642 / 168, (8 Kanun-ı Evvel 1332).

Belgeler

Belge-1 “Mekteplerde okutulacak okuma kitaplarına Hilal-i Ahmer’ın yararlılıklarına dair konulacak fıkralar hakkında”, (3 Aralık 1913), TKDA, Kutu No. / Belge No., 191 / 40, (4 Muharrem 1332 - 20 Teşrin-i Sani 1329)

Page 37: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

3058

2010

Belge-2 “Malta’da esir Şevket’in hukukla ilgili kitap gönderilmesi talebini içeren kart-postal”, (14 Ağustos 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 677 / 63, (1 Ağustos 1332)

Page 38: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

31582010

Belge-3 “Hind-i Çin’de esir Mülazım Hüseyin Hasan Efendi’nin istediği kitaplar”, (8 Temmuz 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 195 / 21, (18 Ramazan 1335 - 8 Temmuz 1333)

Page 39: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

3258

2010

Belge-4 “Piyade Mülazım-ı Evveli Osman Şefik’in esaretten sıkıldığı için İstanbul’daki ailesinden kitap talebi”, (2 Eylül 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 908 / 142.

Page 40: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

33582010

Belge-5 “Ankara’da bulunan A. T. Stewart’a iki koli kitap vs. gönderildiği ve teslim edil-mesi talebi”, (14 Ağustos 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 666 / 258.

Page 41: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

3458

2010

Belge-6 “Ankara’da bulunan A. T. Stewart’a iki koli kitap vs. gönderildiği ve teslim edil-mesi talebi”, (14 Ağustos 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 666 / 258.

Page 42: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

35582010

Belge-7 “Yarbay C. J. Coventry’e yollanan kitapların sansüre takılması üzerine tutuklu-lara yollanıp sansürden geçmeyen tüm kitapların geri yollanması talebi hakkında”, (28 Aralık 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 642 / 201, (28 Decembre 1916).

Page 43: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

3658

2010

Belge-8 “Yozgat’taki İngiliz esirlerinden Miralay Koventri (Coventry)’ye ait kitapların Türk düşmanlığı hakkında olması sebebiyle mahsurlu görüldüğü”, (21 Aralık 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 642 / 168, (8 Kanun-ı Evvel 1332).

Page 44: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

37582010

Belge-9 “Belemedik’teki esir Fransız askerlere ulaştırılacak kitap paketi hakkında”, (12 Ocak 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 684 / 204, (12 Janvier 1917).

Page 45: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

3858

2010

Belge-10 “Savaş tutsağı İngiliz subaylara ulaştırılmak üzere yollanan beş koli kitap hakkında”, (15 Ocak 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 684 / 203, (15 Janvier 1917).

Page 46: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

39582010

Belge-11 “İngiliz tutsak Morris Chrisford ve Fransız tutsak Charles Fournier’ye ait ki-tapların kendilerine ulaştırılması talebi hakkında”, (18 Ocak 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No., 684 / 222, (18 Janvier 1917).

Page 47: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

4058

2010

Belge-12 “Priştina’da İslam mekteplerinin dört senden beri kapalı olduğu ve ilkokul-larda okutulan kitaplar bulunmadığı için gerekli olan kitapların gönderilmesi hakkın-da”, (15 Kasım 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 350 / 3, (2 Teşrin-i Sani 1332).

Page 48: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

41582010

Belge-13 “Priştina’da İslam mekteplerinin dört senden beri kapalı olduğu ve ilkokul-larda okutulan kitaplar bulunmadığı için gerekli olan kitapların gönderilmesi hakkın-da”, (15 Kasım 1916), TKDA, Kutu No. / Belge No., 350 / 3, (2 Teşrin-i Sani 1332).

Page 49: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

4258

2010

Belge-14 “Telif ve Tercüme Dairesi tarafından neşrolunan kitaplar ile Darülfünun me-mualarından yeterli sayıda bedelsiz tesliminin mümkün olmadığına dair”, (8 Ağustos 1917), TKDA, Kutu No. / Belge No. 195 / 24, (8 Ağustos 1333).

Page 50: PDF için tıklayınız

Türk Kızılayı’nın Savaş Esirlerine Kitap ve Kütüphane Hizmetleri (1912-1922)

43582010

Belge-15 “Halk sağlığı ile ilgili tablo ve kitapların gönderilmesi hakkında”, (31 Ağustos 1336), TKDA, Kutu No. / Belge No., 73 / 157, (31 Ağustos 1336).

Page 51: PDF için tıklayınız

H a k a n A N A M E R İ Ç

4458

2010

Belge-16 “Hilal-i Ahmer’in hastalık ve sağlık sorunları hakkında yazı ve kitap azlığı ne-deniyle almış olduğu tedbirlere adı geçen sancağın yardımcı olabileceğinin sancağın elindeki kitapların listesiyle birlikte bildirildiği belge”, (28 Şubat 1922), TKDA, Kutu No. / Belge No., 39 / 42, (28 Şubat 1338).

Page 52: PDF için tıklayınız

ÖZTürkiye’de, Büyük Millet Meclisi’nin ilk yıllarında gerek bireysel gerek-se örgütlü muhalefetin önemli isimlerinden birisi Ali Şükrü Bey olmuş-tur. Mekteb-i Fünûn-u Bahriye Mektebi mezunu, Donanma Cemiyeti kurucusu, Milli Kongre üyesi ve son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Trabzon mebusu olan Ali Şükrü Bey, Birinci TBMM’ne Trabzon mebu-su olarak girmiştir. Şükrü Bey, Meclis’te muhalif kimliğiyle öne çıkmış-tır. Meclis’in hemen hemen her oturumunda şiddetli eleştirilerde bu-lunarak hükümeti zor durumda bırakmıştır. Misak-ı Milli kararlarında, düzenli ordunun kurulmasında, başkumandanlık kanununun uzatılma-sında, istiklal mahkemelerinin uygulamalarında, saltanatın kaldırılma-sında, Lozan Konferansı’nda muhalif tavır sergilemiştir. Onun bu mu-halif tavrı Topal Osman Ağa tarafından öldürülmesine yol açmıştır. Bu çalışma, Birinci TBMM’de muhalefetin önder ismi olan Ali Şükrü Bey’i ve onun muhalif hareketini konu edinmiştir.

Anahtar Kelimeler: Ali Şükrü Bey, Birinci Meclis’te muhalefet, Türk Kur-tuluş Savaşı.

ABSTRACTThe Opposition of Trabzon M.P. Ali Şükrü Bey in the

First Grand National Assembly of TurkeyAli Şükrü Bey was an important figure for both organized and indivi-dual opposition in the first Turkish GNA assembled in 1920. Gradua-ted from the School of Navy Sciences, having served in the Balkan War, being one of the founders of the Donanma (Navy) Association and A member National Congress, and elected to the last Ottoman Parlia-ment From Trabzon, Ali Şükrü Bey was also the Trabzon representative in the first Grand National Assembly of Turkey. Şükrü Bey was promi-

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

İsmail AKBAL* - Taner ASLAN**

* Yrd. Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi ve Siya-set Bilimi Bölümü, e-posta: [email protected]

** Yrd. Doç. Dr., Aksaray Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabi-lim Dalı, AKSARAY, e-posta: [email protected]

Page 53: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

4658

2010nent with his opposing character in the Assembly. At almost every ses-sion, he rigorously criticized the government, leaving it in a very diffi-cult position. His opposition was particularly observed in the Misak-ı Milli decisions; in the abuses of the Independence Courts, in the for-mation of a regular Army, in extending the power of law identifying Commander in Chief, in the abolition of the Sultanate, and in the Lau-sanne negotiations. This opposing attitude finally led him to be killed by Topal Osman Aga. The main focus of this study is Ali Şükrü Bey, an opposition leader in the first GNA.

Key Words: Ali Şükrü Bey, Opposition in the Turkish GNA, Turkish Liberation War.

Giriş

Genel bir kavram olarak muhalefet, “bir görüşe, bir tutum ve davranı-şa karşı olma durumu, aykırılık; karşı görüşte, tutumda insanlar top-luluğu; karşıtlık” gibi temelde aynı anlamı içeren değişik kelimelerle

açıklanırken; bunu yapanlar da, yani “uymaz, karşıt, aksi fikirde olanlar”, mu-halif kelimesiyle karşılanmaktadırlar (Türkçe Sözlük 1995: 1039). Bu anlamda muhalefet, en küçük birim olan aileden başlamak üzere toplumsal yaşamın her düzeyinde ve her döneminde gözükmektedir. Çünkü temelinde sosyo-ekonomik çıkar ya da salt değer çatışmalarının yattığı görüş ve tutum fark-lılıklarından kaynaklanmaktadır. Muhalefet, kuramsal düzeyde veya pratikte yalnızca fikir uyuşmazlığıyla sınırlı kalmayıp, bu anlaşmazlık yüzünden eylem düzeyinde ortaya çıkabilecek çatışmacı hareketleri de kapsamaktadır. Kısaca muhalefet kavramı, hem düşünsel açıdan olumsuz bir eleştiriyi hem de bunu uygulamada gerçekleştirmek için girişilen hareketleri göstermektedir.

Siyasal muhalefet kavramı ise muhalefet kavramının siyasal perspektif içinde ele alınmasıdır. Muhalefet olgusu ve muhalifler kendi çevrelerinden çıkıp var olan toplumsal ve ekonomik yapıyı, siyasal rejimi ve onun somut ögelerini hedef aldıkları, bulardan birine, bir kaçına ya da hepsine yöneldik-leri andan itibaren kavramın siyasi niteliğe büründüğü açıkça gözlenir.

Osmanlı devletinin son yüz yılında, uzun yıllar İslamcı sosyal ve siyasal bir geçmiş ile yaşayan daha sonra da Batıcı düşünceleri benimseyen aydınların zamanla kafası karışmış, ilk başlarda “Genç Osmanlılar” daha sonra da “Jön Türkler” adı altında, hem çağdaş ve geleceğe yönelik bir anayasa talebi ile hem de birtakım İslamcı özellikler taşıyan bir siyasal muhalefet hareketi ge-lişmiştir. Bu hareket 1876’da ilk yazılı anayasanın yürürlüğe sokulmasıyla ilk somut sonuca ulaşmıştır. Kanun-i Esasi ile birlikte ilk parlamento faaliyete geçmiş ve İstanbul’da yapılan iki dereceli seçim ile, taşrada da vilayet mec-lisleri yoluyla, Mebusan Meclisi temsilcileri belirlenmiştir. İlk mecliste, bü-yük toprak sahipleri, din adamları, devlet memurları ve eşraftan oluşan üye-

Page 54: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

47582010

ler oldukça dağınık ve bireysel muhalefet örnekleri sergilemişlerdir. Meclis-te belirli görüşler etrafında gruplaşmalar olmamış; fakat Müslim-Gayri Müs-lim ayrışması ve Müslümanlar içinde de ilerici-tutucu ayrışmaları görülmüş-tür (Goloğlu 1970: 19-39). Aslında meclisteki bu ilk muhalefet hareketi pek olgunlaşamamış; hatta olgunlaşma fırsatı bulamadan II. Abdülhamit’in Rus Savaşı’nı bahane ederek meclisi kapatmasıyla son bulmuştur. Böylece ilk kez çok kısa süreliğine olsa da mecliste temsil edilme olanağı bulan muha-lefet tekrar meclis dışına çıkarılmıştır.

Siyasal muhalefetin yeniden ortaya çıkması I. TBMM’nin kurulmasından sonraya rastlamaktadır. Mecliste Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini des-tekleyen ve benimseyen otoriter, kurucu rasyonalist I. Grup ya da Anado-lu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve bunun karşısında Mustafa Ke-mal Paşa’nın liderliğini ve onun otoriter devletçi yönetim tarzını hazmede-meyen, saltanata gönül bağı olan, İslamcı, hilafet yanlısı ve kısmen de Enver Paşa taraftarı İkinci Grup arasında çok çetin tartışmalar yaşanmıştır. Nihaye-tinde I. TBMM’nde muhalefeti temsil eden II. Grup’un muhalefeti derli top-lu, siyasal yönden belirli bir fikir etrafında toplanmış, tutarlı, planlı bir ha-reket olmamakla beraber, savaş döneminin olağanüstü şartları altında libe-ral, ademi merkeziyetçi çizgiye yakın etkin bir muhalefet hareketidir. Bu mu-halefet hareketinin öncülüğünü ve liderliğini de Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey yapmıştır. Ancak Ali Şükrü Bey II. Grup’un önderliğini yaparken hem ör-gütlü bir muhalefet tarzı sergilemiş hem de tamamen II. Grup’tan farklı bi-reysel muhalif hareketler sergilemiştir. Bu çalışma, TBMM’de muhalefetin önder ismi olan Ali Şükrü Bey’i ve onun muhalif hareketini konu edinmiştir.

1. TBMM Öncesi Ali Şükrü BeyAli Şükrü Bey, denizci bir ailenin ilk çocuğu olarak (Çoker 1995/III: 923; Mısı-roğlu 1978: 18) 1884 yılında İstanbul’un Kasımpa şa semtinde dünyaya gel-miştir (Özel 1991: 103). Babası Trabzon’un Vakfıkebir kazasına bağlı Şarlı (Beşikdüzü) nahiyesi eşrafından Reiszâde Hacı Hafız Ahmet Efendi’dir. Ço-cukluk yıllarını, kendisinden üç yaş küçük olan kardeşi Mehmet Şevket1 ile birlikte geçiren Ali Şükrü Bey, ilköğrenimini tamamlayınca (1313/1897) ba-bası tarafından, Heybeliada Bahriye Mektebi’ne yazdırılmıştır. Döneminin gözde eğitim kuruluşları arasında olan bu okulun Ali Şükrü’nün üzerinde çok büyük etkisi olmuştur. Millî sorunlara karşı duyduğu derin ilgi ve tartışmaya çok müsait yönü bu yıllarda ortaya çıkmaya başlamıştır (İstikbal, 1339: 881).

Ali Şükrü Bey, Bahriye Mektebi’ni bitirdikten sonra, ailesi tarafından 1903 yılında denizcilik eğitimi için İngiltere’ye gönderilmiş ve 26 Şubat 1904 ta-

1 Katı İttihatçılardan, Donanma Cemiyeti ve Karakol Cemiyeti üyesidir.

Page 55: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

4858

2010rihinde ise Mekteb-i Fünûn-u Bahriye’nin güverte bölümünden Bahriye Erkân-ı Harbiye Mülâzımı (Bahriye Kurmay Teğmeni) olarak mezun olmuş-tur (Çoker 1994: 11-62). Heybetnüma Okul Gemisi’nde güverte mühendisliği eğitiminden sonra çeşitli gemilerde ve gambotlarda görev yapmıştır. Rütbe-si, 29 Ekim 1905 tarihinde, kurmay üsteğmenliğe yükseltilen Ali Şükrü Bey, 3 Eylül 1907’de Mesudiye Zırhlısı seyir subay yardımcılığına atanmıştır. Daha sonra da Bahriye Erkân-ı Harb Reisliğinde görevlendirilmiştir.

19 Temmuz 1909’da Etibba-i Mülkiye Kulübü’nde toplanan, toplumun çe-şitli tabakalarını temsil eden ve aralarında Ali Şükrü Bey’in de bulunduğu 28 kişi ‘Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti’ni kurmuştur. İlk ida-re heyeti içerisinde yer alan Ali Şükrü Bey, daha sonra Cemiyet’in ikinci baş-kanı olmuştur (Özçelik 2000: 11-12). Ali Şükrü Bey Donanma Cemiyeti’nin kuruluşundan kapanışına kadar (8 Şubat 1919), dönemin önemli şahsiyet-leriyle birlikte yönetim kurulunda görev yapmıştır. Bu şahsiyetler arasında Bahriye Nazırı Cemal Paşa, Dâhiliye Nazırı Talat Paşa (daha sonra sadra-zam) gibi devlet erkânı yanında, mesleğinde öne çıkmış tüccar, doktor, gaze-teci ve ilim adamları da vardı. Bu yüksek heyet arasında Ali Şükrü Bey daima aktif olmuş, alınan kararlarda, yapılan uygulamalarda söz sahibi olmuştur. Aynı zamanda Donanma dergisinde yazılar yazmaya başlamıştır.2 Derginin yayın kararında ve yayınını sürdürmesinde Ali Şükrü Bey’in önemli katkıları olmuştur. Onun Donanma Cemiyeti’ndeki bu olağanüstü gayretleri Tevhid-i Efkâr’da şöyle yer almıştır:

“Ali Şükrü Bey bütün mesaisini kuvvetli bir Türk donanması vücuda ge-tirilmesini temine hasretmiş ve bu hususta erkân-ı mü him mesinden olduğu mülga Donanma Cemiyeti’nde çok çalışmıştı… Donanma mec-muasında ve matbuatta donanmamız ve tarih-i bahriyemiz hakkında pek çok neşriyatta bulunmuştur.” (“Ali Şükrü Bey’in Tercüme-i Hali”, Tevhid-i Efkar, 31 Mart 1923).

27 Nisan 1911’de Yüzbaşı olan Ali Şükrü Bey, Sultaniye ve Orhaniye ge-mileri ile Yarhisar Torpidosu ve Nevşehir Gambotu’nda seyir subaylığı yap-mıştır (Çoker 1995/III: 923). Bu arada Donanma Cemiyeti adına nakliye ge-mileri satın almak üzere tüccardan Mânizâde Hacı İbrahim Efendi ile 1911 Mayısında Avrupa’ya gönderilmiştir. Avrupa’dan, her biri otuz iki bin İngi-

2 Mart 1326/1910 tarihinde Donanma-yı Muavenet-i Milliye Cemiyeti tarafından yayınlanan Do-nanma dergisi kendisini ‘Musavver, tarihi, fenni, edebi mecmua’ olarak tanıtmaktadır. Deniz-lerde Türk gücünü temsil edecek bir donanmaya sahip olmanın şartlarını sağlamaya çalışan Donanma Cemiyeti tarafından yayınlanan dergi, 49. sayısından itibaren yayını haftalık ola-rak sürdürmüştür. Yazarları arasında Abdullah Cevdet, Ahmet Rasim, Ali Şükrü Bey, Mehmet Rauf ve Cenap Şehabettin gibi isimlerin bulunduğu dergi, Teşrinisani 1333/Kasım 1917 tari-hinde 149. sayısı ile yayın hayatını tamamlamıştır (Hacıfettahoğlu 2003: 24-25).

Page 56: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

49582010

liz Lirasına Reşit Paşa3 ve Mithat Paşa gemileri ile on bir bin İngiliz Lirası-na Giresun adlı gemiyi satın almışlardır. Gemilerin satın alınmasında teknik konular Ali Şükrü Bey tarafından, malî konular ise İbrahim Efendi tarafın-dan yürütülmüştür.4 Gemiler teslim edilene kadar İngiltere’de kalan Ali Şük-rü Bey, Liverpool’da İngiliz Deniz Hukuku Profesörü Zibel’den ders almıştır. Bu arada Liverpool Times’ta yazdığı makaleler ile İtalyanların Trablusgarp’ı iş-galini protesto etmiştir (Mısıroğlu 1978: 19). Türkiye’ye dönüşünde Deniz Müzesi’nde çalışmaya başlamış ve burada görevli iken askerlikten istifa et-miş; fakat Balkan Savaşı sebebiyle istifası kabul edilmemiştir. Balkan Savaşı sona erdikten sonra, 13 Haziran 1914 tarihinde istifası kabul edilmiş ve fiili askerlik görevinden ayrılmıştır.5 Ali Şükrü Bey’in çok sevdiği askerlik mesle-ğinden istifasına İttihat ve Terakki yönetiminin askerliğe siyaset karıştırma-sının sebep olduğu söylenmektedir (Mısıroğlu 1978: 20; Çoker 1995: 924).

I. Dünya Savaşı’nda ticari gemilerimiz önemli kayıplar vermiş-ti. Romanya’nın elinde satılık veya kiralık gemilerin olduğunun bilinmesi üzerine Donanma Cemiyeti yönetimi, ticari gemi ihtiyacını bir ölçüde telâfi edebilmek amacıyla bu gemilerin satın alınması kararı alınmıştır. 11 Hazi-ran 1918 tarihinde verilen bu karar doğrul tusunda Ali Şükrü Bey ve İnşaat Mühendisi Hafızî Bey Romanya’ya gönderilmiş, Ro man ya’ dan bir gemi ile bir römorkör satın alarak yurda dönmüşlerdir (Özçelik 2000: 172-173). Bu arada Çanakkale Savaşlarında şiddetle ihtiyaç duyulan torpiller de Donan-ma Cemiyeti tarafından temin edilmiştir.6 Cemiyet’in bu konudaki faaliyet-leri Özçelik tarafından şöyle anlatılmaktadır:

“Bu mesele için Ali Şükrü Bey ve Avni Bey Berlin’e gönderilmişler ve harbin ortaya çıkardığı binbir türlü zorluğa rağmen bu serseri torpil-lerin (mayınlar) ‘mevadd-ı infilâkiyeleri ve iptidaiyesini’ getirmeyi ba-

3 Ali Şükrü Bey’in şehadetinden sonra cenazesini İnebolu’dan Trabzon’a onun satın aldığı bu Reşit Paşa Vapuru götürmüştü.

4 Vakit 31 Mart 1923; Geniş bilgi için bkz. Özçelik 2000: 161-165.

5 Vakit gazetesinin 31 Mart 1923 tarihli sayısında; “Ali Şükrü Bey bu sırada kolağalıktan istifa et-miş, fakat harp sebebiyle istifası kabul olunmayarak, nihayet Balkan Harbi esnasında tekaüt edilmiştir.” 3 Nisan tarihli İstikbal gazetesi ise, istifasının kabul edilmediğini belirttikten son-ra; “Balkan Harbi’nde gözlerinden malûliyetine binaen tekaüde sevk edilmiştir.” ifadesine yer vermektedir. Ancak, Fahri Çoker tarafından resmi kayıtlar esas alınarak hazırlanan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan Deniz Harp Okulumuz adlı eserinde askerlik gö-revinden istifaen ayrıldığı kaydedilmektedir.

6 Ali Şükrü Bey’in ölümünden sonra İstikbal’de yayınlanan yazıda bu konuyla ilgili olarak; “Har-bi Umumi’de yine Donanma Cemiyeti tarafından Almanya’ya mayın fünyelerinin kaçırılması için izam edilmiş buradaki vazifesini bihakkın ifa ederek, Çanakkale taarruzunda müttefikle-rin adem-i muvaffakiyetine merhumun Almanya’dan hayatını tehlikeye koyarak Romanya’nın müşkülatı hududundan kaçırmaya muvaffak olduğu mayın fünyeleri sebep olmuştur.” denil-mektedir. İstikbal, 31 Mart 1923.

Page 57: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

5058

2010şarmışlardır. Bu torpiller bahriyeli bir Türk tara fından ve yapılan tec-rübeler neticesi Avrupa’dan satın alınanlardan daha mükemmel ol-duğu anlaşıldıktan sonra Bahriye Nezaretine verilmiştir. Bu torpiller-le Çanakkale’de meydana getirilen mayın tarlaları, düşman donanma-sının Marmara’ya girmesine müsaade etmemiştir.” (Özçelik 2000: 175)

Mondros Mütarekesi’nden sonra ülkenin kurtuluşu için yürütülen çalış-malar içerisinde en önde geleni 1918 Kasımında kurulan ‘Millî Kongre’ idi. Bu kuruluş, gerek ülke içinde gerekse dışarıda memleketin menfaatlerini sa-vunmak için büyük çaba göstermiştir. Kuruluşun en aktif mensuplarından birisi de Ali Şükrü Bey idi.

Aynı şekilde Karakol Cemiyeti ile de ilişkisi olan Ali Şükrü Bey, bir yandan yayınlanacak beyanna me lerin ve broşürlerin yazılması ve hazırlanmasında bizzat görev almış, metinlerini İngilizceye çevirmiş, diğer yandan da bunları kendisine ait matbaada gece sabahlara kadar gizlice basarak, gönderilecek yerlere ulaştırmıştır (İstikbal, 31 Mart 1923)

2. TBMM Çalışmalarında Ali Şükrü BeyKarakol Cemiyeti’nin bütün faaliyetlerinde aktif rol alan Ali Şükrü Bey, İstanbul’dan Anadolu’ya yapılan silah ve cephane sevkiyatının sağlanma-sında büyük çaba göstermiştir. İlyas Sami Bey ve Binbaşı Osman Bey ile birlikte Trabzon’a gitmiş ve örgütlenme faaliyetlerine katılmıştır (Kalkava-noğlu 1957: 18). Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Trabzon mebusu ola-rak katılmış olan Ali Şükrü Bey, İstanbul’un işgali üzerine Ankara’ya geçerek TBMM’nin açılışında hazır bulunmuştur.

Sebilürreşad dergisinin başyazarı Mehmet Akif Bey (Ersoy) ile birlikte Ankara’ya gelen ve Meclis çalışmalarına katılan Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, Meclis’te bulunduğu süre içerisinde birçok kanun teklifinde bulunmuş-tur. Bunlar arasında yasalaşanlardan en önemlileri ‘Men’i Müskirat ve Millî Muhafız Müfrezesi’ yasalarıdır.

2.1. ‘Millî Muhafız Müfrezesi Teşkili’ KanunuGeyve ve Taraklı civarında meydana gelen ayaklanmaların bastırılması-na çalışıldığı günlerde ilk toplantısını yapan TBMM, iç isyanların yarattığı tedirginlik neticesinde sert tedbirlere başvurma gereği duymuştur. Çünkü Ankara’nın ve TBMM’nin güvenliği özel önem arz etmekteydi. Bu güvenliği sağlamak için Meclis’ten ‘Hıyanet-i Vataniye Kanunu’ ve ‘Millî Muhafız Müf-rezesi Kanunu’ çıkartılmıştır.

İstanbul’da son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde yaşadığı tecrübeye da-yanarak Meclis’in güvenliğini sağlamanın en doğru yolunun özel bir bir-lik oluşturulmasından geçtiğini düşünen Ali Şükrü Bey, bu düşüncesini bir önerge haline getirerek Meclis Başkanlığına sunmuştur. Önerge, TBMM’nin

Page 58: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

51582010

29 Nisan 1920 tarihli gündeminin 7. maddesinde “Trabzon Mebusu Ali Şük-rü Bey’in Millî Muhafız Müfrezesi teşkiline dair takriri” başlığı altında yer alarak Yozgat Mebusu Feyyaz Ali Bey tarafından okunmuştur:

“Halkımızın cehaleti ve düşmanların pek mel’anetkârane olan iğfalâtı dikkat nazarına alınınca Meclis’in her an eli altında kuvvetli ve hiçbir veçhile iğfalleri imkân dahilinde bulunmayan bir müfrezenin vücudu lâ-büddür (lâzımdır) zannederim. Binaenaleyh her mebus tarafından daire-i intihabiyelerinden (seçim bölgesinden) 5 ilâ 10 nefer imanlı zat celbi suretiyle bu tarzda bir ‘Millî Muhafız Müfrezesi’ teşkilini teklif ede-rim.” (TBMM, GCZ, 1/149)

Ali Şükrü Bey’in teklifi diğer milletvekillerince de son derece dikkate değer bulunduğundan başkanın “Müdafaa-i Milliye’ye gönderelim” sözlerine kar-şılık salondan “hay hay” sedalarının yükseldiği tutanaklarda yer almaktadır. Nihayetinde bu öneri Meclis tarafından ittifakla kabul edilmiştir.

2.2. Men-i Müskirat KanunuMuhafazakar hatta mutaassıp bir yapıya sahip olan Ali Şükrü Bey, ani sos-yal değişimlerden yana değildi7. Üstelik dindar bir yapıya sahip olduğu için, din kurallarının istisnasız uygulanmasından yana idi. O, Millî Mücadele’de başarının halka ve askere dini motifler yanında millî motiflerin verilmesi ve milli ruhun uyandırılması ile gelebileceğini savunuyordu (TBMM, GCZ, 3/182). Ona göre İslam dinine göre haram ve her türlü kötülüğün nedeni olan içkinin yasaklanması gerekliydi. Bu yüzden daha Meclis açılalı beş gün olmuştu ki, Ali Şükrü Bey, Meclis Başkanlığına sunduğu kanun teklifinde, her türlü alkollü içkinin yapımının, memlekete sokulmasının, satılmasının ve kullanılmasının kesinlikle yasaklanmasını, bu yasağa uymayanların ceza-landırılmasını önermekteydi (Çoker 1994: 127).

Kemal Zeki Gençosman Devlet Kuran Meclis isimli kitabında ülkenin işgaller ve iç isyanlar gibi hayatî önemi haiz büyük sıkıntılar içinde bulunduğu bir sırada milletvekillerinin Meclis’te “koyun vergisi, fes yerine kalpak giyilme-si, yarı açık yerlerde karı oynatanların geçici olarak kürek cezasına çarptırıl-ması” gibi önemli olmakla birlikte sırasını beklemesi gereken kanun teklifle-ri vermelerini anlayamadığını belirtmektedir:

“Bunlardan biri de Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in verdiği ‘İçki Yasa-ğı Konulması’ hakkındaki kanun teklifi oldu… Ali Şükrü Bey’in önerisi şuydu: Dinimizce haram sayılmış olan içki içmenin, halkımız arasında çok yaygın hale gelmesinden doğan fenalıklar, felâketler sayılamayacak

7 Velidedeoğlu onun için “Kadınların cemiyet içinde vazife almalarını kabul etmez ve diğer ho-calarla birlikte Meclis’in muhafazakar mebuslarını etkileyen bir kişilik sergilerdi.” demektedir. (Velidedeoğlu 1990: 145).

Page 59: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

5258

2010kadar çok tehlikeli ve tahrib edicidir. Dinleri yasaklamadığı halde mil-letini bu belâdan özel bir kanunla kurtarmış olan Amerika Birleşik Dev-letleri, cidden takdire ve örnek alınmaya değer. Çok cahil olduğu için içki hususunda had ve hudut bilmeyen, bu yüzden de her gün ocak sön-dürücü felâketlere uğrayan memleketimiz halkını bu müthiş belâdan kurtarmak için aşağıdaki maddelerin kanun haline getirilmesini teklif ederim: 1) Osmanlı ülkesinde her çeşit içkinin yapılması, ithali, satışı ve kullanılması kesin surette yasaktır. 2) İçki yapanlar, ithal edenler ve satanlardan yakalanacak olan içkinin beher okkası için elli lira para ce-zası alınır ve içkilere el konulur. 3) İçki içtiği görülenler ya ‘haddi şer’î’ ile edebe getirilir ve yahut elli liradan iki yüz liraya kadar para cezasıyla cezalandırılır. 4) Bu kanunun onaylanması ve yayınlanmasıyla beraber mevcut içkiler toplanarak yok edilir.” (Gençosman 1981: 27-28)

Kanun teklifi kürsüden okunmuş hatta bazı cezalandırıcı maddeler alkış-lanmış, sonra da usulen ilgili encümenlere gönderilmesi oylanırken Kas-tamonu Mebusu Sabri Bey’in sesi duyulmuştur. “İvedilik kararı da alın-sın, zira önemlidir!”. Böylece öteki kanunlardan önce görüşülmesi de ka-bul olunmuştur. Mebuslarca önemli görülen kanun teklifi Adalet, Sağlık, Maliye ve Şer’iye komisyonlarına gönderilmiştir. Adalet Komisyonu, tek-lifi ülkenin içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurarak, şartlar normale döndüğü bir zamanda görüşülmek üzere reddetmiş ve diğer ko-misyonlara havale etmiştir. Maliye Komisyonu da devlet gelirleri açısın-dan öneriyi yerinde bulmamıştır. Sağlık Komisyonu ve Şer’iye Komisyo-nu, tahmin edilebileceği gibi şiddetle önerinin arkasında olmuşlardır (Ço-ker 1994: 128).

Öneri komisyonlarda görüşüldükten sonra 12 Temmuzda tekrar Meclis gündemine alınmıştır. Önerinin görüşülmesi esnasında Maliye Vekili Hakkı Behiç Bey, devlet gelirleri ve bu sektörden geçimini sağlayan halk kesiminin gelirleri açısından önerinin reddini istemiştir. Daha sonra söz alan Saruhan Mebusu Şevket Bey ve Ferit Bey (Tek), Hakkı Behiç Bey’i destekleyen bir ko-nuşma yapmışlardır. Ferit Bey, kanunun muvazene-i milliye (bütçe) komis-yonundan geçmediğini, anlaşmaya dayalı bir resmin kaldırılması söz konu-su olduğu için önerinin bu komisyonda görüşülmesi gerektiğini ileri sür-müştür. Bunun üzerine önerinin görüşülmesi 12 Ağustos tarihli oturuma er-telenmiştir. 12 Ağustos tarihli oturumda söz alan Haydar Bey, içkinin yasak-lanamayacağını söyleyerek şer’iye komisyonunun raporunu şiddetle eleştir-miştir. Bu sözler Meclis’te gürültülere ve bazı mebusların protestolarına ne-den olmuştur. Tartışmaların büyümesi üzerine önerinin görüşülmesi 13 Ey-lüle ertelenmiştir. Bu tarihteki görüşmelerde söz alan yeni Maliye Vekili Fe-rit Bey, böyle bir yasanın uygulanmayacağını söyleyerek önerinin şiddetle

Page 60: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

53582010

karşısında olduğunu söylemiştir. Bu arada kendisine cevap veren Ali Şükrü Bey ile sert bir tartışmaya tutuşmuşlar, hakarete varan söz düellosu olmuş-tur (Çoker 1994: 129-130). Olayın canlı şahitlerinden Hıfzı Veldet Velidede-oğlu, bu tartışmanın ayrıntılarını şöyle anlatmaktadır;

“Meclis açılalı dört ay olmuştu. Böyle bir yasağa karşı olanlar vardı. Özel-likle Maliye Bakanı Ferit (Tek) Bey çok uzun, açık yürekli, açık sözlü, her-kesin anlayacağı dilde bir konuşma yaparak böyle bir yasanın uygula-ma olanağı bulamayacağını, buna polis yetişmeyeceğini, birçok evin giz-li meyhane olacağını, oysa bütçenin paraya gereksinmesi olduğunu, bu-nun Amerika’da bile uygulanamayacağını, Bolşevik Rusya’da da yasak-lanma düşünülmüş ise de uygulama olanaksızlığı yüzünden vazgeçildi-ğini uzun uzun anlattı. Kendisiyle Ali Şükrü Bey arasında çok sert ve ha-karete varan söz düellosu oldu. Sarıklı hocalar kürsüye doğru yürüdüler. Aslında çok kibar, nazik ve yumuşak bir zat olan Ferit Bey hiç korkmadı, yılmadı, hepsine gerekli yanıtları verdi. Ben dinleyici locasına çıkan mer-divenin tahta basamağında Ferit Bey’e bir şey olacak diye üzülüp titriyor-dum... Ferit Bey’e bir şey olmadı.” (Velidedeoğlu 1990: 92-93)8

Bu kısa kargaşadan sonra kanun maddelerinin görüşülmesine geçilmiş, Ferit Bey’in engelleme girişimlerine rağmen yasa çoğunluğun oyuyla çıkmış ve 22 numaralı yasa olarak Düstur’daki yerini almıştır (Açıksöz, 30 Eylül 1336: 82; Gençosman 1981: 29).

3. Dönem TBMM’nde Ali Şükrü Bey MuhalefetiMüdafaa-i Hukuk Grubu’nun kurulmasının ardından muhalefetteki İkinci Grup içerisinde yer alan ve grubun önemli önderlerinden biri olan ve he-men hemen her konuda söz alan Ali Şükrü Bey, Meclis’in en çok konuşan mebusları arasında yer almış ve 19 Ocak 1923’te çıkardığı Tan isimli gaze-te ile de İkinci Grup’un sözcülüğünü üstlenmiştir.9 Meclis’in her oturumun-

8 Velidedeoğlu, yasaya karşı olan mebusların IV. Murat dönemini hatırlayan şiirler söyledikleri-ni anlatmakta ve bir tane de örnek vermektedir: “Humler şikeste, cam tehiy, yok vücud-ı mey; ettin esir-i kahve bizi hey zemâne hey.” Yani “Küpler kırılmış, kadehler kırılmış, kadehler boş, içkiden eser yok; hey zemâne, bizi kahvenin esiri kıldın.” (Velidedeoğlu 1990: 144-145).

9 I. BMM’nde bir muhalefet grubu olarak ortaya çıkan İkinci Grubun görüşlerini yaymak amacıy-la 18 Ocak 1923’te Ankara’da “Yolumuz” başyazısıyla Tan adıyla bir gazete yayınlanmaya baş-lamıştır (“Yolumuz”, Tan, 18 Ocak 1923, 1). Gazetenin sahibi Ali Şükrü Bey, müdür-ü mesulü de İbrahim Hıfzı Bey idi. Cumartesi günleri dışında her gün yayınlanan gazete, Ali Şükrü Bey Matbaası’nda basılıyordu. Tan’da başyazılar imzasızdır. Ancak, İkinci Grubun ağır toplarının yazılarına rastlamak mümkündür. Ali Şükrü Bey, Hüseyin Avni Bey, Selahattin Bey (Mersin), Mehmet Şükrü (Afyon), Şükrü (Canik), Cemal Paşa (Isparta), Ahmet Nafiz (Canik), Abdülkadir Kemalî Bey (Kastamonu), Abdürrahim Dursun’un (Çorum) yazıları vardır. Ali Şükrü Bey’in öl-dürülmesinden sonra 8 Nisan 1923’te son sayısını çıkarmış ve böylece toplam 68 sayı çıkar-mayı başarabilmiştir. Gazetenin 61-67. sayıları TBMM Kütüphanesi’nde diğer sayıları da Mil-li Kütüphane’de bulunmaktadır. 1, 44, 45, 47 ve 48. sayıları eksiktir (Tunçay 1981: 61).

Page 61: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

5458

2010da şiddetli eleştirilerde bulunarak hükümeti zor durumda bırakan Ali Şük-rü Bey, Meclis’te dışişleri, irşad, anayasa, millî savunma, millî eğitim ve iç tüzük komisyonlarında görev yapmıştır. Meclis’te 37’si gizli oturumlarda ol-mak üzere 183 konuşma yaptığı ve 6 adet soru önergesi verdiği tespit edil-miştir (Çoker 1994: 924).

I. Dönem TBMM’nin en hareketli muhalif şahsiyeti olan Ali Şükrü Bey, hakimiyet-i milliye prensibine uygunluk altında ve Mustafa Kemal Paşa’nın önderleşmesini ve tek adam olmasını önlemek amacıyla, heyet-i vekile’nin teşekkülü, başkomutanlık kanununun uzatılması, İstiklal mahkemelerinin devamının gereksizliği, saltanatın kaldırılması, Halk Fırkası ve Lozan Antlaş-ması bağlamında hükümetin dış politikasını eleştirmiştir. Çalışmanın bun-dan sonraki kısmında, Ali Şükrü Bey muhalefeti kronolojik bir sıralamayla verilecektir.

3.1. Meclis Egemenliği Bağlamında Heyet-i Vekile’nin Teşekkülüne Muhalefet

Ali Şükrü Bey, Meclis çalışmalarına katıldığı ilk gün, ileri de ne kadar muha-lif bir tutuma sahip olacağını icra vekilleri heyetinin (bakanlar kurulu) seçi-minde göstermiştir.

1 Mayıs 1920 günü Meclis İkinci Başkanı Celalettin Arif Bey’in savunduğu heyet-i vekile âzalarının (bakanlar) Meclis tarafından tek tek seçilmesi tekli-fine karşı Ali Şükrü Bey, heyet-i vekile reisinin (başbakan) icra vekillerini biz-zat seçmesi gerektiğini, çağdaş dünyadaki uygulamaların da bu yönde oldu-ğunu, aksi takdirde icra vekilleri reisinin vekillerin icraatından sorumlu tutu-lamayacağını savunmuştur. Ona göre kuvvetler ayrılığı prensibine de mut-laka uyulmalı, yasama ile yürütme ayrılmalı idi. Siyasî ve idarî tarihimiz açı-sından önem taşıyan bu müzakere TBMM Genel Kurulu tarafından tek tek oylanmış ve seçilmesi uygun bulunarak kanunlaşmış, fakat sonradan bunun sakıncaları ortaya çıkmış ve değiştirilerek bugün uygulanan şekle dönüştü-rülmüştür (Hacıfettahoğlu 2004: 90-91).

Ali Şükrü Bey’in önerisi günümüzde bazı yazarlar tarafından art niyetli ola-rak yorumlanmış, meclis başkanı ve aynı zamanda da icra vekilleri heyeti re-isi (başbakan) olan Mustafa Kemal Paşa’yı hedef aldığı iddia edilmiştir. Bu yazarlardan Kemal Zeki Gençosman, İhtilâl Meclisi adlı kitabında tartışmaları yorumlayarak şöyle demektedir:

“Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey, tartışmaya başka bir taraftan giri-yor, vekilleri başkanın yani Mustafa Kemal Paşa’nın seçmesini istiyor-du. Sebebi şuydu: ‘Bu tarzda intihap etmelidir ki, kendisini (yani başka-nı) mes’ul edebilelim. Biz kendileriyle çalışamayacak olan arkadaşları-mızı kendimiz verecek olursak, İcra Vekilleri Heyeti Reisini nasıl sorum-lu tutabiliriz?’” (Gençosman 1980: 136-137).

Page 62: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

55582010

Ali Şükrü Bey konuşmasında, Meclis’in egemenliği konusunda da son de-rece keskin sözler sarfetmiştir. Ona göre, “Meclis milleti temsil etmektedir; reşittir, hiç kimsenin vesayeti altına giremez ve yetkisinden vazgeçemez.” (TBMM, GCZ, 9/285). Başka bir konuşmasında da “Hâkim olan Meclis’tir; her şeyi yapar.” diyerek Meclis’in gücünü vurgulamıştır (TBMM, GCZ, 27/47).

1 Temmuz 1922’de icra vekillerinin yetki ve görevlerinin tespiti amacıyla Meclis’te bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyonun görevi icra vekillerinin seçilmesi hususunda bir teklif getirmekti. Komisyon 6 Temmuz 1922’de tek-lifini sunmuş ve Meclis’te aynı gün görüşülmeye başlanmıştır. Bu teklifle, İcra Vekilleri sadece Meclis Başkanı tarafından değil, Meclis encümen üye-lerinin kendi aralarında anlaşarak aday göstermeleri usulü getirilmekteydi. Yani vekiller, Meclis’e sunulacak adaylar tarafından meclis genel kurulunca seçilecekti (TBMM, GCZ, 21/283).

Bu teklife en sert eleştiri yine Ali Şükrü Bey’den gelmiştir. Ali Şükrü Bey, teklifin sadece şeklini değiştirerek eski halini muhafaza ettiği aday gösterme yönteminin, Meclis’in hiçbir şekilde sınırlanamayacak haklarından biri olan serbest seçim hakkını sınırladığını ve böylece hâkimiyet-i milliyenin ihlal edildiğini söylemiştir. Aday gösterecek kurul, yetkisini zaten kendisi seçen Meclis’ten alıyordu ve bu nedenle Meclis, vekillerini doğrudan seçmelidir:

“Bu Meclis burada toplanmış ve tabi buraya millet tarafından gönde-rilmiştir. Milletin bütün umur ve hususatını tedvir için kendisinde bir kudret görmüş ve işe başlamıştır. Binaenaleyh Meclis reşittir. Mec-lis vasiye muhtaç ise o vasiliği kim yapabilecek ise onu getirip buraya oturturuz. Binaenaleyh, amme-i müsliminin bütün umurunu tedvir et-mek selâhiyetini nefsinde gören bir meclis nasıl olurda alelâde bir inti-hap yapmak için ben reşit değilim desin? Bendeniz diyorum ki, hakimi-yeti milliyenin hakiki mefhumunu şu he yet bile tamamıyla tatbik ede-mez. Nerede kaldı ki bu heyetin içinden seçilmiş olan beş on kişiden mürekkep ve daha ufak bir zümreye bunun verilmesi… Zannederim ki bu hakimiyeti milliyeyi ikinci defa olarak bir defa daha takyit etmek de-mektir.” (TBMM, GCZ, 21/285-286).

Mebusların dokunulmazlık haklarının da en hararetli savunucusu Ali Şük-rü Bey olmuştur. Ona göre basit suçlardan dolayı mebusluk düşürülmeme-li, bu tür suçlamalara muhatap olan mebuslar mebusluk dönemi bittikten sonra yargılanmalıdırlar (TBMM, GCZ, 4/7-8).

3.2. Kuva-yı Milliye Taraftarlığı Bağlamında Düzenli Orduya MuhalefetAli Şükrü Bey, düzenli orduya karşı Kuva-yı Milliye’yi daha doğrusu milis-çete teşkilatını savunmuştur. Askerî ve mülkî idarenin elindeki silahları iyi kullanamadığını, düzenli ordunun çok fazla üzerinde durulduğunu, komuta-nın yeterince var olduğunu, fakat askerin olmadığı yerde komutana da ih-

Page 63: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

5658

2010tiyaç olmadığını iddia etmiştir. 13 Temmuz 1920’deki bir konuşmasında bu konuda şunları söylemiştir:

“Memleketin zabit ve ihtiyat zabiti olarak mevcut olan zabitanı zanne-derim ki iki milyonluk bir ordu içindir. Bu gün askerin birçok ihtiyat zabitanı vardır (Gürültüler). Kolorduların mevcudu vardı, vesaire idi. Fakat bugün bendeniz zannediyorum ki, bugünkü mevcudumuz belki yüzde biri kadardır. Mesela 14. Kolordu Komutanlığı var, kumandanı var, erkân-ı harbiyesi var, fakat neferi yok... Şimdiye kadar Müdafaa-i Milliye’nin harb-i sağir teşkilatını icra etmesi lazım gelirdi ve bunlar geri kalmışlardır...” (TBMM, GCZ, 2/299-300).

9 Ağustos 1920 tarihli Meclis görüşmelerinde de Ali Şükrü Bey, kendin-den önce konuşanların düzenli ordu lehinde konuştuğunu belirterek, ülke-nin coğrafi şartlarını dikkate alarak çete savaşlarına yönelinmesini savun-muştur. Ali Şükrü Bey, konuşmasına çete savaşında İngilizlere karşı başa-rı sağlamış İrlanda örneğiyle devam etmiş ve İrlanda üzerinde İngiltere’nin tam hâkimiyet kuramamasının nedeninin çete savaşları olduğunu söylemiş ve konuşmasını şu sözlerle tamamlamıştır:

“Kıtaat-ı muntazamaya lüzum yoktur demiyorum. Bu yapılmakla bera-ber, çete muharebatı yapacak yirmi otuz kişilik müf re zelere ihtiyaç var-dır ki, bunları düşmanın arkalarına atmak düşmanı mütemadiyen taciz etmek şartıyla birçok şeyleri kazanırız.” (TBMM, GCZ, 3/145).

Nihayetinde Ali Şükrü Bey’in ilk zamanlar doğrudan düzenli orduya kar-şı çıktığını, ancak zamanla bu karşı çıkışın tamamen olmasa da kısmen or-tadan kalktığını, düzenli ordunun yanında milis-çete teşkilatının da bırakıl-ması gerektiği bir görüşe bırakmıştır. Ali Şükrü Bey’in buradaki muhalif tu-tumunun temelinde eski Teşkilat-ı Mahsusa mensuplarının emrinde kulla-nılan milis-çete teşkilatının iktidar paylaşımında kullanılmak istenmesin-den kaynaklanmaktadır. Daha sonra Enver Paşa’yı Anadolu’daki hareketin liderliğine taşımak isteyecek ve bu konuda somut girişimlerde de buluna-cak olan İttihatçı kesimin en büyük silahı bu çetelerdi. Bunlar arasında Yah-ya Kahya Çetesi Trabzon’da konuşlanmış ve yaklaşık 3.000 silahlı milisten oluşmaktadır. Enver Paşa’nın Anadolu’ya geçme girişimlerinde baş aktör Yahya Kahya ve çetesidir. Özellikle düzenli orduya katılmak istemeyen Yah-ya Kahya’nın hakları savunulmak için bu muhalefet gerçekleşmiştir.

3.3. Meclisin Yetkilerinin Gasp Edilmemesi Bağlamında Başkumandanlık Kanunu’nun Uzatılmasına Muhalefet

Yunanlıların nisan ayında Dumlupınar, temmuz ayında Kütahya ve Eskişehir’de elde ettikleri başarılar İtilaf Devletleri arasında büyük sevinç ya-ratmıştı. Bu zaferlerin Büyük Millet Meclisi’ne yansımaları da oldukça farklı olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’ya karşı daha kongreler döneminde başlayan

Page 64: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

57582010

muhalefet, düşman tehlikesinin Ankara yakınlarına gelmesiyle sertleşmeye başlamış (Ünsal 1999: 72-73). Meclis’te hararetli tartışmaların yanında İs-met Bey aleyhinde de oldukça etkili propagandalar yürütülmüştü. Bu propa-gandaların yapılmasında da en önemli pay Refet Bey’e aitti. Refet Bey zaten kırgındı. Ali Fuat Paşa’dan boşalan Garp Cephesi Komutanlığını beklemiş; fakat bu görev İsmet Bey’e verilince çok kırılmıştı. İsmet Bey de Refet Bey’in kendisine yardımcı olmadığından şikayetçi idi (Günaydın 8 Aralık 1977). Za-manın canlı şahitlerinden İsmail Hakkı Bey (Tekçe), İsmet Bey’e kırgınlığını her şekilde belirtmekten çekinmeyen Refet Bey’in Eskişehir-Kütahya savaş-larındaki bozguna onun idaresizliğinin ve becerisizliğinin yol açtığını ileri sürdüğünü ve bir kısım milletvekillerini alttan alta kışkırttığını, Mustafa Ke-mal Paşa’nın da İsmet Paşa’yı hatalı görerek “İsmet hata etti, cepheyi bu ka-dar boş bırakmamalıydı. Gerilla savaşıyla yurt savu nu la mazdı.” dediğini ak-tarmaktadır (Günaydın, 1 Aralık 1977).

Bu arada Kazım Karabekir Paşa da Refet Bey gibi İsmet Paşa’nın başarısını yadırgıyordu. Çünkü onun, zamanında Ankara’nın en büyük destekçisi olan bir komutan olması se bebiyle her şeyin kendisine danışılmasını istiyordu ve bu yüzden çok kaprisli bir adam haline gelmişti. Eskişehir yenilgisi üzerine İttihatçı milletvekillerinin etkisinde kalarak Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun bir parti programı olarak kalmasını istiyordu. Daha da ileri giderek “İnkılâp yapmak isteyen bir azınlığın karşısında koskoca bir millet çoğunluğu” ol-duğu tehdidini ileri sürerek adeta hasımmış gibi davranmaya başlamıştı. Tekçe’nin anlattığına göre, Mustafa Kemal Paşa bunları duyunca adeta çılgı-na dönüyordu (Günaydın, 11 Aralık 1977). Bu arada Enverciler de zaten Mus-tafa Kemal Paşa’yı yıpratma çabasına girmişlerdi. Kütahya-Eskişehir bozgu-nuyla kozlar onların eline geçmişti. Yenilgiden Mustafa Kemal Paşa’yı so-rumlu tutan muhalifler “Kâzım Karabekir Paşa başa geçsin; Fevzi Paşa (Çak-mak) başa geçsin” propagandaları yapmaya başlamışlardı (Günaydın, 9-10 Aralık 1977).

Mustafa Kemal Paşa, Meclis’teki bu ortamı görünce 4 Ağustos 1921’de bir önerge vererek ‘Ordunun maddî ve manevî gücünü süratle artırmak, sevk ve idaresini bir kat daha güçlendirmek için TBMM’nin yetkisini kullanmak şar-tını ileri sürerek, üç ay için başkumandanlık görevini yüklenebileceğini’ söy-lemişti. Bazı milletvekilleri “Olmaz! Başkumandanlık Meclis’in manevî kişili-ğinde saklıdır; ancak başkumandan vekili olabilir” iddiasında bulunmuşlar-dı. Onlara göre, başkumandan yalnızca padişahtır; bu yüzden yalnızca baş-kumandan vekili yetkisi verilebilirdi. Birinci Dünya Savaşı’nda Enver Paşa da başkumandan vekili olarak bu yetkiden faydalanmıştı. Öyleyse Mustafa Kemal Paşa bu yetkiyi asaleten alamazdı (Günaydın, 12 Aralık 1977). Musta-

Page 65: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

5858

2010fa Kemal Paşa’nın başkumandanlığına karşı çıkanlar Hüseyin Avni Bey, Ziya Hurşit Bey, Ali Şükrü Bey ve Sinop Mebusu Hakkı Hami beylerin önünü çek-tiği İkinci Grup idi. Sadi Borak’ın anlattıklarına göre eleştirileri, orduyu ren-cide edecek, hatta saldırı gücünden yoksun olmasından memnunluk duyu-lacak boyutlara ulaşmıştı (Borak 1977).

Ali Şükrü Bey de başkumandanlık kanununa Sakarya Savaşı öncesi ola-ğanüstü şartlar nedeniyle destek olmak zorunda kalmış ve Meclis’in bir-çok yetkisinin başkumandana devredilmesini kabullenmişti. Fakat, Sakarya Savaşı’ndan sonra fikrinde değişiklik olmuştu (TBMM, GCZ, 3/311). Musta-fa Kemal Paşa’nın hâlâ başkumandanlık yetkisini kullanmasına razı olmak-la beraber, Meclis’in yetkilerini üzerinde bulundurmasını kabul etmemekte idi (TBMM, GCZ, 3/319-320). Rauf Orbay, Ali Şükrü Bey’in ve muhalefetin bu konudaki görüşünü şöyle özetlemektedir:

“Mustafa Kemal Paşa, meclis reisi dolayısıyla devlet reisi durumunda bulunurken bir de başkumandanlık yetkileriyle techiz edilirse başımı-za diktatör kesilecektir. Ordunun kumandanları, erkân-ı harbiye-i umu-miye Reisi vardır. Mustafa Kemal de devlet reisi olarak bunların amiri sayılır. Bir de başkumandanlık diye ayrı ve olağanüstü yetki ile kendi-sini so rumsuz, mutlak amir vaziyetine sokamayız.” (Kandemir 1965: 64)

Bu düşüncelerinden dolayı Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, başkuman-danlık kanununun uzatılmasına taraftar değildi. Bu konuda Meclis gizli otu-rumunda yaptığı konuşmada Mustafa Kemal Paşa’nın yetkisini Meclis’e devretmesini istemiştir:

“Görüşüme göre hala başkumandanlığa gerek vardır. Zaten hiçbir ordu başkumandansız olamaz. Başkumandanlık gereklidir ve başkumandan-lıkta bildiğiniz gibi makamdır. Şahıs ile ayakta duran bir kurum değil-dir. Bendenizce Reis Paşa hazretlerinin de başkumandanlıkta kalma-sı ge rek lidir. Onu geri çekmemiz, başka birisini onun yerine getirme-miz, onun işini başkasına vermemiz doğru değildir... Başkumandanlık Kanunu’nda, ikinci maddenin kuvvetlendirilmesindeki amaç; dar bir za-manda Meclis’in kanun çıkarırken uyguladığı resmi işlemlerden geçe-rek, olağanüstü tedbirler almak için, gerekli kanunları çıkaramayacağın-dan dolayı, başkumandanın acil görev karşısında, bir an önce işe başla-ması ve bir iş yapabilmesi için, Yüksek Meclis böyle bir yetkiyi vermiş-tir. Tehlike yine vardır, belki daha fazladır. Fakat bugün bizim burada, ordunun ihtiyacı için gerekli kanunları yapmaya vaktimiz vardır. O za-man vaktimiz yoktu... Efendiler, bugün o vaziyette değiliz, bunu almak-la güvensizlik etmiş olmayız. Meclis artık zorunlu kaldığı bir zamanda geçici olarak vermiş olduğu yetkiyi geri almalıdır.” (TBMM, GCZ, 3/320).

Ali Şükrü Bey’in başını çektiği İkinci Grup, başkumandanlığın gerekli ol-duğunu ama Meclis’in verdiği yetkiyi geri alıp, yasama işlevinin ve deneti-

Page 66: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

59582010

minin işler hale gelmesi gerekliliği üzerinde duruyordu. Kısacası olay yet-ki sorunuydu. Ali Şükrü Bey de “Başkumandan Paşa Meclis’e gelsin, ikinci maddeye artık gerek kalmamıştır desin.” önerisini sunmuştur (TBMM, GCZ, 3/320). Bunun üzerine muhalefet, Ziya Hurşit Bey’in girişimiyle 17 imzalı, ikinci maddenin iptali için bir teklif vermiş, fakat büyük bir çoğunluğun oyu ile reddedilmiştir (TBMM, GCZ, 3/330-331).

3.4. Hukukun Üstünlüğü İlkesinden Hareketle İstiklal Mahkemelerine Muhalefet

Ali Şükrü Bey, istiklal mahkemelerini dönemin şartları gereği gerekli mahke-meler olarak görür. İhtilal ve savaş zamanlarında dünyanın her tarafında bu tür mahkemeler kurulmuştur. Ona göre bu tür mahkemeler normal mahke-melerden farklı olarak birtakım şekil ve merasimi bir kenara bırakarak ace-le karar verdikleri için isyan ve ihtilal dönemlerinde gereklidir (TBMM, GCZ, 2/109). Fakat, hukukun üstünlüğü ilkesine mülki ve askeri bütün devlet kurum-larının riayet etmeyebileceğini, olağanüstü yetkilerin yanlış kullanılabilece-ğini düşünen Şükrü Bey, bu yüzden istiklal mahkemelerine endişe ile bak-mıştır. 22 Eylül 1920’deki ‘İstiklal Mahkemeleri İntihabatı’ görüşmelerinde yaptığı konuşmada bu endişelerini dile getirmiştir:

“Bizim arkadaşlarımızın istiklal mahakiminde yapacak ol duğu işler mülkiye ve askeriye ceza kanunlarına istinat ediyor, sonra vicdanları-na. Kısmen esasa istinat ediyor. Zannediyorum bu tarzda cürüm mah-kemeleri bu memlekette şimdiye kadar teşekkül ve teessüs etmemiştir. Bu itibarla ben dahi ürküyorum ve bu ürkmekten mütevellit kendimin mesuliyeti mane viyemi düşündüm ve arkadaşlarımızın üzerine alacağı ağır yükü düşünmekle beraber rey verdim, istinkâf etmedim. Fakat pek korkarak rey verdim. Öteden beri yapılan suiistimalâttan müteessir ol-duğumuz için, yine askerin eline verir isek, suiistimal ederler diye kork-tuğumuz içindir ki bunu bu şekle ifrağ ettik. Cenab-ı Hakkın emri veçhi-le emaneti ehline vermek lazım gelir...” (TBMM, GCZ, 4/242).

Ali Şükrü Bey, istiklal mahkemelerinin aleyhinde bulunanların bu mahke-melerin kaldırılmasını değil, geçici olarak tatil edilmesini istediklerini söy-lemiş ve “İstiklal muhakimi sadece firariler için yani firarın önünü almak için kurulmuştur. Eğer başından itibaren bu maksattan ayrılmayıp da ka-nuna sonradan yapmış olduğumuz bir ek ile belli olmayan birçok görevi de kendisine vermeseydik, ihtimal ki bugün ‘istiklal mahkemesine lüzum var-dır, yoktur’ meselesi söz konusu olmazdı” demiştir. O, yakalanan eşkiyanın hızlı bir şekilde yargılanabilmesi gerekçesine dayanarak istiklal mahkeme-lerinin kurulamayacağını, eğer yargı mekanizması hızlı çalışmıyorsa, istiklal mahkemesi yerine o bölgedeki mahkemelerin sayısının artırılmasını öner-miştir. Üstelik hıyanet-i vataniye suçlarına istiklal mahkemeleri yerine bida-

Page 67: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

6058

2010yet mahkemelerinin bakmasını önermiş ve bu mahkemelerin sayısının ar-tırılarak istiklal mahkemelerinin yerini almasının iyi olacağını belirtmiştir (TBMM, GCZ, 3/613-615). Ayrıca olağanüstü durumlara ait olan bu mahke-melerin siyasetin önüne bir engel olduğunu da ifade etmiştir (TBMM, GCZ, 3/612-614). Bir başka konuşmasında da istiklal mahkemelerinin kararlarını eleştiren Ali Şükrü Bey, tek şahitle insanların asılmasının yanlış olduğunu söylemiş ve bu konuda Adliye Vekili Refik Şevket Bey ile atışmıştır (TBMM, GCZ, 27/440-441).

3.5. Saltanatın Kaldırılması Karşısındaki Tutumu ve Hilafet Hakkındaki GörüşleriMudanya Mütarekesi’nin imzalanmasından ve yürürlüğe girmesinden son-ra Sadrazam Tevfik Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya 17 Ekim 1922 tarihin-de bir telgrafla başvurarak, kazanılan zaferle Ankara ile İstanbul arasın-da ikiliğin ortadan kalktığını, başlayacak olan Barış Konferansı’na İstan-bul ile Ankara hükümetlerinin ayrı ayrı çağrılacaklarının bilindiğini, iki hü-kümetin farklı görüşlerde bulunması halinde bundan yararlanacak olan İngiltere’nin ‘halifeliğin koruyucusu’ rolüne bürüneceğini, bu yüzden ön-ceden görüşüp anlaşmaları ve bir strateji belirlemeleri gerektiğini söyle-yerek Ankara’dan buluşma talebinde bulunmuştur (Atatürk 1999/III: 1830-1831). Mustafa Kemal Paşa bu telgrafa verdiği yanıtta, Türkiye devletinin şekil ve niteliğinin Amasya’da belli olduğunu, Türkiye’nin mukadderatı-na el koyan ve bundan sorumlu olan hükümetin TBMM hükümeti olduğu-nu ve başlaması yakın olan Barış Konferansı’nda Türkiye’yi ancak TBMM hükümetinin temsil edeceğini açık ve net bir şekilde söylemiştir (Atatürk 1999/III: 1832). 27 Ekim 1922’de beklenen konferans çağrısı yapılmış ve İs-tanbul ile Ankara hükümetleri ayrı ayrı davet edilmişlerdir. İtilaf Devletle-ri bununla bir ikilik çıkartarak bundan istifade etmeyi amaçlamıştır (Ata-türk 1999/III: 1834). Ankara’ya yapılan tebliğde ilk defa TBMM hükümeti ta-biri kullanılmıştır.

Bundan sonra bir kez daha Ankara’ya başvurma gereği duyan Sadrazam Tevfik Paşa, 29 Ekim 1922 tarihli telgrafta, İstanbul’un da konferansa katıla-cağını, bu yüzden birlikte hareket edilmesi ve önceden görüşüp strateji be-lirlenmesi talebini yinelemiştir (TBMM, GCZ, 1922: 24/270; Koçak 1977: 86-87; Tarih IV, 1934: 123). Bu telgrafı dikkate almayan TBMM hükümeti, Fran-sa, İtalya ve İngiltere devletlerinin temsilciliklerine daveti kabul ettiğini ve delegelerini göndereceğini, ayrıca İstanbul hükümetinin çağrılmış olması-nın kendilerini ilgilendirmediğini bildirdi (Atatürk 1999/III: 1834-1836). Her ne kadar İstanbul’un kendilerini ilgilendirmediğini söylese de Avrupalıla-rın önüne bu şekilde çıkmak istemeyen Ankara hükümeti, Tevfik Paşa’nın İs-tanbul hükümetinin görüşmelere katılma ısrarını yenilemesinden sonra sal-

Page 68: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

61582010

tanatın kaldırılmasının zorunlu olduğu kanaatine varmıştı. Bunun üzerine Rıza Nur ve arkadaşlarının hazırladığı bir takrirle saltanat ve hilafetin ayrıl-ması ve saltanatın ilgası Meclis’e önerilmiştir.10

Görüşmeler sırasında kurulan din işleri komisyonundaki müzakerelerde ‘saltanat ve hilafetin ayrılmaz bir bütün’ olduğu iddialarının ortaya atılma-sı üzerine söz alan Mustafa Kemal Paşa, Osmanoğullarının Türk milletinin egemenliğine ve hürriyetine zorla el koyduğunu, şimdi de milletin ayaklana-rak bu egemenliği yeniden ele geçirdiğini belirttikten sonra, komisyona şu şekilde hitap etmiştir:

“Bu bir oldubittidir. Söz konusu olan millete egemenliğini bırakacak

mıyız, bırakmayacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele basit bir gerçeği

tespitten ibarettir. Bu ne olursa olsun yapılacaktır. Burada toplananlar,

Meclis ve herkes meseleyi tabii bulursa sanırım uygun olur. Yoksa yine

gerçek usulüne göre tespit edilecektir. Fakat belki birtakım kafalar kesi-

lecektir.” (Atatürk 1999/III: 1834-1836).

TBMM ikinci başkanı Dr. Adnan (Adıvar) Bey’in başkanlığında toplanan Meclis’in ikinci oturumunda, ‘takrir’ okunup oya sunuldu ve saltanat ‘ekse-riyeti azime’ oyu (oy çokluğu) ile kaldırılmıştır.11 1 Kasım 1922’de Meclis’te yapılan oylamada saltanatın kaldırılmasında tek çekimser Sivas’taki Üçün-cü Kolordu’nun eski komutanı Çolak Selahattin Bey, tek muhalif de Lazistan Mebusu Ziya Hurşit Bey idi. Oylama öncesinde Ziya Hurşit Bey ısrarla söz istemiş, kendisine söz verilmeyince oldukça sinirlenmiş ve oylama sonucu açıklanır açıklanmaz “Ben muhalifim, ittifakla değil, ekseriyetle kabul edil-

10 Meclis’in 30 Ekim 1922’de 120. toplantısı ve 3. oturumunda meclise verilen takrir; “1- Osmânlı devleti otokrasi sistemiyle beraber münkariz olmuştur. 2- Türkiye devleti namıyla genç, dinç, millî halk hükümeti esasları üzerine müesses Büyük Millet Meclisi hükümeti teşekkül etmiş-tir. 3- Yeni Türkiye hükümeti, münkariz Osmânlı devleti yerine kaim olan hudud u millî dahin-de yegâne vâristir. 4- Teşkilât-ı Esasiye Kanunu ile hukuk u hükümranî milletin nefsine veril-diğinden, İstan bul’daki padişahlık madum ve tarihe müntekildir. 5- İstanbul’da meşru bir hü-kümet mevcut olma yıp İstanbul ve civarı da Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Binaenaleyh ora-ların umur u idaresi de Bü yük Millet Meclisi memurlarına tevdi edilmektedir. 6- Türkiye hü-kümeti, hakk-ı meşru olan makam-ı hilâfeti esir bulunduğu ecnebiler elinden kurtara caktır.”, GCZ, 1922/24: 269, 292-293.

11 Madde 1- Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’yla Türkiye halkı, hukuk u hâkimiyet ve hükümranîsini mümessil-i hakikîsi olan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin şahsiyet-i manevîsinde gayr-i kabil-i terk ve tecezzi ve ferağ olmak üzere temsile ve bilfiil istimale ve irade-i milliyeye isti-nat etmeyen hiçbir kuvvet ve heyeti tanımamaya karar verdiği cihetle Misak-ı Millî hu dutları dahilinde Türkiye Büyük Millet Meclisi hü kümetinden başka şekl-i hükümeti tanımaz. Bina-enaleyh, Türkiye halkı hâkimiyet-i şahsiyeye müstenit olan İstabul’daki hükümeti 16 Mart 1336’dan itiba ren ve ebediyyen tarihe müntakil add eylemiştir. Madde 2- Hilafet, Hanedan-ı Al-i Osmân’a ait olup halîfeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tara fından bu hanedanın ilmen ve ahlâken erşad ve aslah olanı intihab olunur. Türkiye devleti, makam-ı hilâfetin istinatgahı-dır.” GCZ, 1922/24: 314.

Page 69: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

6258

2010miştir.” şeklinde oturduğu yerden bağırmıştır (TBMM, GCZ, 24/315). Musta-fa Kemal Paşa’nın saltanatın kaldırılması kararını Kazım Karabekir Paşa’ya, Refet Paşa’ya, Rauf Bey’e ve Ali Fuat Paşa’ya çok zor kabul ettirdiğini söyle-miştir (Atatürk 1999/III: 911-921).

İstanbul hükümetinin ve padişahın savaş boyunca izlediği politika kendi sonunu hazırlamıştır. Meclis’in hilafet ve saltanatı kurtarma amacına rağ-men padişahın açıkça Ankara hükümetine cephe alması ve İtilaf Devletle-rinin istekleri doğrultusunda hareket etmesi, ideolojik düzeyde saltana-ta bağlı olanların bile savunma dayanağını ortadan kaldırmıştır. Saltanat ve hilafet makamlarına olan saygı ve sevgisini hiçbir zaman gizlemeyen Ali Şükrü Bey (Ağaoğlu 1964: 132), TBMM’nin şekil ve mahiyetine dair kanun teklifinin görüşülmesi sırasında Meclis’in görev ve yetkilerini belirleyen bi-rinci maddeye “hilafet ve saltanatın, vatan ve milletin istiklal ve istihlâsı te-min edilinceye kadar” kaydının ilavesini önermişti. Ona göre Meclis’in ye-nilenmesi ve ikinci dönem seçimlerinin yapılması birinci maddede belirti-len amacın gerçekleştirilmesine bağlı olmalıydı (TBMM, GCZ, 3/289-292). Ali Şükrü Bey’in önerisiyle bu ilave yapılmıştı. Fakat yine aynı Ali Şükrü Bey, padişahın söz konusu tutumundan dolayı, saltanatın kaldırılması lehinde oy kullanmak zorunda kalmıştı.

Ali Şükrü Bey, saltanatın kaldırılmasını hiçbir zaman doğru bulmamış ve fırsat buldukça eleştirmiştir. Gizli celsede yaptığı bir konuşmada üstü ka-palı olarak saltanatın kaldırılmasını eleştirmiş ve “Teceddüt gayet muhik ve doğru olsa da, acaba zamanı mı idi? Harp zamanında ıslah edilmek ve yapıl-mak doğru mu idi.” diyerek tepkisini dile getirmiştir (TBMM, GCZ, 25/173).

Hilafet hakkındaki görüşlerine gelince, sonuna kadar hilafet taraftarıdır. 25 Kasım 1922’de Meclis’te yaptığı konuşmada: “Din kuvveti ve İslamiyet’e dayanan teşkilat-ı esasiyemiz tek sarsılmaz gücümüzdür. Müslümanız, hali-feye her suretle bağlıyız, merbutuz.” diyerek saltanatın kaldırılmış olmasına rağmen siyasi tercihini ortaya koymuştur. Bu sözler üzerine Meclis’te gürül-tüler yaşanmış, karşılıklı atışmalar olmuştur (TBMM, GCZ, 25/82). Dindarlığı ile tanınan Ali Şükrü Bey, matbaası aracılığıyla din propagandası yapanla-ra da yardım etmiştir. Örneğin, matbaasında Said Nursi’nin Mustafa Kemal Paşa’ya karşı yayınladığı Hübbab isimli bildiriyi basmış (Mısıroğlu 1978: 33, Kandemir 1964: 192-195); ayrıca Afyon Mebusu İsmail Şükrü Bey’in (Çelika-lay) hükümetin halifeye değil de halifenin hükümete emir vermesi gerektiği iddiasında bulunan ‘Hilafet-i İslamiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ isim-li tebliğini de Ocak 1923’te basmıştır (Çelikalay 1993). Ali Şükrü Bey’in yeni bir devletin teşekkülü döneminde bu tür muhalif tutum sergilemesi, muha-liflik sınırını zorladığını göstermektedir.

Page 70: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

63582010

3.6. Halk Fırkası ve Yunus Nadi MeselesiSavaşın kazanılması ve saltanatın kaldırılmasından sonra 7 Aralık 1922’de Mustafa Kemal Paşa basına verdiği bir demeçte, barış sağlanınca halkçılığa dayanan ve halk fırkası adını taşıyacak olan bir siyasi parti kurma kararında olduğunu söylemiştir (Atatürk 1999/III: 718). Bu açıklamanın hemen önce-sinde İzmir Mebusu Yunus Nadi Bey, 26 Kasım 1922’de, Yenigün gazetesinde “Yeni Bir Cidal Devri” başlıklı makale yazmıştı. Yunus Nadi, saltanat ve hila-fet makamı aleyhinde ağır ithamların yer aldığı bu makalesinde, hâlâ bun-ları savunan ve isteyenlerin bulunduğunu söylüyor ve onları tehdit etmek-ten de geri durmuyordu:

“Hal böyle iken bu memlekette sultan ve padişah isteyen sefil ruhlar bulunabildiğini farz ettirecek bazı emare ve alametler eksik değildir. Biz biliriz ki onlar kendi kanları içinde boğulacaklardır. Bize diyecekler bu-lunabilir ki: Hani yahu hürriyet ve serbesti? Millet emrediyor ki bu işte hürriyet ve serbesti yoktur. Kokmuş ve muzır fikirlere serbest gezmek ve serbest söyleyebilmek mesağı yoktur. İsterse onu söylemek ihtiyacın-da bulunacaklar. Büyük Millet Meclisi azasından bulunsunlar!... O mü-barek ve mesut gün, uzakta veya yakında, şundan en kat’i surette emin olalım ki, milletin hâkimiyetini en kat’i surette takarrür edinceye kadar önümüzde yeni bir safha, belki bugün içinde bulunduğumuz yeni bir ci-dal safhası vardır.” (Nadi 26 Kasım 1922)

Bu makaleye İkinci Grup’tan sert eleştiriler gelmiş ve olay Meclis günde-mine taşınmıştır. Yine bütün meseleler gibi bu olayı da Meclis’in üstünlü-ğüne ya da hâkimiyet-i milliyeye bir saldırı olarak değerlendiren ve muha-lefet temalarını bunun üzerine oturtan muhalifler, Yunus Nadi’nin yargılan-masını ve mebusluktan istifa etmesini öneren iki adet takrir vermişlerdir. Özellikle ikinci takrir Yunus Nadi hakkında ağır ifadeler taşıyordu. Bu arada Birinci Grup da kendi arasında toplanarak bu meseleyi bir Yunus Nadi me-selesi olmaktan çıkarıp grup meselesi haline getirmiştir. Grubun önde ge-len isimleri Yunus Nadi ile birlikte hareket edeceklerini ilan etmişlerdir (Kı-lıç Ali 1955: 73).

29 Ocak 1923’te başlayan Meclis görüşmelerinde ilk olarak söz alan Hüse-yin Avni Bey, Yunus Nadi’nin kabadayılık usulüyle Meclis’i baskı altına al-mak ve mebusları tehdit etmek amacıyla bu makaleyi yazdığını söylemiş ve arkasından Yunus Nadi’ye hitap ederek: “Efendi! Büyük Millet Meclisi hiç-bir tazyik altında değildir. Büyük Millet Meclisi isterse padişahı da getirir.” demişti. Bunun üzerine birçok mebus “Katiyen getiremez.” diye karşılık ver-mişlerdi. Bu arada Ali Şükrü Bey de ayağa kalkarak “İsterse getirir… Ha-kim Meclis’tir, her şeyi yapar.” diyerek Hüseyin Avni Bey’e destek vermiştir. Bu arada Birinci Grup’tan bazı mebuslar “Padişah propagandası yapıyorsu-

Page 71: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

6458

2010nuz.” diyerek karşılık vermişler ve bir anda Meclis’in havası elektriklenmiştir (TBMM, GCZ, 27/47-51).

Ali Şükrü Bey, basın ve fikir özgürlüğü olmayan ülkelerin hiçbir şekilde ge-lişemeyeceği gibi mevcut durumu da koruyamayacağını; fakat “Yazı yazar-ken ülkenin yüksek çıkarlarının da düşünülmesi gerekir.” diyerek eleştirile-rine devam etmiştir. Barış Konferansı’na çağrıldığımız bir dönemde “Kan dökülecek, memleket kana boğulacak, yeni bir cidal devri açılacak.” tarzın-da, üstelik Meclis’i tehdit edecek şekilde yazı yazmanın barışa ulaşmayı ön-leyecek kasıtlı bir davranış olarak görülebileceğini de ileri sürmüş ve Yu-nus Nadi’ye dolaylı olarak vatan haini yaftasını yapıştırmıştır (TBMM, GCZ, 27/50). Nihayetinde makalede suç unsuru olup olmadığı 25 Mart 1923 tarihli Meclis gizli oturumunda makale tekrar ele alınmış ve yapılan oylamada suç unsuru olmadığı çoğunluğun oyuyla kabul edilmiştir.

3.7. Dış Politika ve Lozan Görüşmeleri Konusunda Muhalefet Ali Şükrü Bey, dış politika konusunda Meclis’teki en aktif mebuslardan bi-risiydi. Öyle ki Meclis’teki en uzun konuşmalarını hep dış politika hakkında yapmış ve hükümetle bu konuda genelde ters düşmüştür.

Ona göre, Sevr Antlaşması’nın imzalanmasında en büyük rol İslam ve Türk düşmanı olarak nitelendirilebilecek olan İngiltere’nindir. Bu yüzden Sevr yırtılıp atılması gereken bir antlaşmadır (TBMM, GCZ, 2/15-16). Aynı şekilde Ankara Antlaşması’na da karşı çıkmıştır. Misak-ı Millî’den taviz ve-rildiğini düşündüğü için bu antlaşmanın imzalanmasına karşı çıkmış ve bu konuda hükümeti sert bir şekilde eleştirmiştir (TBMM, GCZ, 2/93). Aslın-da Ali Şükrü Bey, Misak-ı Millî’de çizilen sınırları da yeterli görmemekte-dir. Ona göre Misak-ı Millî’deki sınırlar, Mondros Mütarekesi imzalandığı zaman ordularımızın bulunduğu sınır olmalıydı (TBMM, GCZ, 4/134). Onun Misak-ı Millî anlayışına göre İslam ülkeleri yabancıların işgali altında ola-maz. Mekke ve Medine de dahil olmak üzere bütün Arap ülkeleri Türkiye’nin ilgi alanı içerisindedir. Millî Mücadele boyunca onun Misak-ı Millî yakla-şımları hep bu doğrultuda olmuştur (TBMM, GCZ, 26/9). 16 Ekim 1921 ta-rihli Meclis gizli oturumunda, Misak-ı Millî’ye taraftar olmadığını da söyle-miştir: “Bugün ortada bir Misak-ı Millî meselesi vardır. Bendeniz Osman-lı Meclis-i Mebusanı’nda vaziyetin ıztırarı karşısında kabul mecburiyetinde kaldığım bir vesikadır. Yoksa ben bu millî vesikayı kabul taraftarı değilim. Bu benim kabul edebileceğim asgarî metaliptir. Fakat ne yapalım ki, vaziyet-i umumiye-i cihan arzumun hilâfına o vesikayı kabule mecbur etti.” (TBMM, GCZ, 2/349)

Ali Şükrü Bey’in, dış politika alanında hükümete yönelik en ağır eleştirile-ri Lozan Sulh Konferansı hakkında olmuştur. İlk olarak Lozan’a gidecek he-

Page 72: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

65582010

yetin kimlerden oluşacağı konusunda hükümetle anlaşmazlığa düşmüştür. Ali Şükrü Bey’in de dahil olduğu İkinci Grup, delegelerin Meclis tarafından seçilmesini isterken, hükümet de doğal olarak kendisi seçmek istemiştir. Bunun üzerine Lazistan Mebusu Ziya Hurşit Bey ve arkadaşları, Lozan Sulh Konferansı’na gidecek delegelerin Meclis tarafından seçilmesine yönelik bir önerge vermişlerdir. 2 Kasım 1922’de Meclis gündemine alınan bu önerge reddedilmiş ve delegeler heyet-i vekile tarafından seçilmiştir.

Lozan Konferansı’nın kesintiye uğraması sonrasında, 7 Şubatta Lozan’dan ayrılan İsmet Paşa, 21 Şubatta Meclis’e gelerek konferans hakkında beyanat vermiştir (Cebesoy 1957: 233). Beyanatın arkasından, İkinci Grup tarafından eleştiri yağmuru başlamıştır. Bu eleştiriler karşısında İsmet Paşa tekrar kür-süye gelerek “Ya barış! Ya da savaş!” tercihiyle muhalifleri baş başa bırak-mıştır.

Muhalefetin önde gelen ismi Ali Şükrü Bey, başarısızlık olarak nitelen-dirdiği Birinci Lozan görüşmelerinde hükümeti sert bir şekilde eleştirmiş-tir. O, hükümetin Lozan görüşmelerinde Meclis’ten gizli işler çevirdiği gö-rüşündedir. Konferans tutanaklarının, protokoller ve proje metinlerinin Meclis’ten gizlenildiğini iddia etmektedir (TBMM, GCZ, 3/129). Ayrıca hükü-meti, Meclis’i ‘ya harp! ya sulh!’ tercihi ile baş başa bıraktığı için eleştirmek-tedir. Ona göre ülkeyi ‘harp ya da sulh’ noktasına getiren sadece Türk dele-gasyonunun beceriksizliğidir. Lozan’da yanlış siyaset takip edildiği için bu duruma gelindiğini, inisiyatifin ve üstünlüğün sürekli Lord Curzon’a bırakıl-dığını iddia etmektedir. Ona göre, ne Lord Curzon’un projesindeki şartlar-la bir barış antlaşması imzalanabilir ne de savaşa razı olunabilir; yapılması gereken yeni bir delegasyon heyetiyle en başından işe başlamaktır (TBMM, GCZ, 4/130-139).

Ali Şükrü Bey’in en ağır eleştirilerinden birisi de Musul meselesinde ol-muştur. Musul’un dörtte üçünün elde edilmesi imkânı varken bunun başa-rılamadığını söylemiş ve Misak-ı Millî’ye dahil olan Musul’un kaybedildiğini ısrarla vurgulamıştır: “Musul’u bir sene sonraya bırakmak, bir Mısır yapmak demektir. Binaenaleyh, neticede gaip etmek demektir. Bu da Girit gibi gide-cektir.” (TBMM, GCZ, 4/133-135).

Ali Şükrü Bey’e göre, toprak tavizi vermek Misak-ı Millî’ye ihanet anlamına gelmektedir. Fakat bunun ötesinde Ali Şükrü Bey’in ve muhalefetin güttü-ğü amacın siyasi rejim sorununu yeniden gündeme getirmek olduğunu gör-mekteyiz. Çünkü, Mustafa Kemal Paşa, barışı imzalarsa daha da güçlenecek ve belki de muhalefetin sonu gelecekti. Muhalefet, savaş halinin devamını da isteyemeyeceğine göre, tek yol Mustafa Kemal Paşa’nın iktidarını sars-maktı. Bu yüzden İkinci Grubun önde gelen isimlerinden Trabzon Mebusu

Page 73: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

6658

2010Ali Şükrü Bey, Lozan görüşmelerindeki başarısızlığı doğrudan doğruya Mus-tafa Kemal Paşa’nın iç politikadaki başarısızlığına bağlamaktaydı:

“Dünyada en büyük muvaffakiyet vahdettir. İnkar ede mez si niz ki üç ay-dan beri memleketin içine bir nifak tohumu ekilmiştir. Efendiler, sulhu temin etmiş mi idik? Efendiler, Misak-ı Milli’yi elimize almış mı idik? Efendiler, askerimiz terhis olunmuş mu idi? Efendiler, teceddüdat ga-yet doğru ve muhik olsa da acaba zamanı mı idi? Harp zamanında ıslah edilmek yapılmak doğru mu idi?... Şimdiye kadar çektiğimiz felaketle-ri düşünelim ve bu felaketler itibarıyla hiç ol maz sa bizim yapacağımız, şu millete velev ki iki senecik için olsun bir sulh-u sükun ve refah temin edelim. Bunu yapmadan yapılmak istenen köklü ve cezri esaslı tebed-dülat payidar olamaz.” (TBMM, GCZ, 3/1255-1256)12

Ali Şükrü Bey’in önderliğinde muhalefet Lozan delegasyonuna yönelik sert eleştirilerine devam ediyordu. Görüşmeler oldukça hararetli geçiyor, her gün gece yarılarına kadar devam ediyor ve Lozan delegasyonu sürek-li beceriksizlikle suçlanıyordu. Hatta bir ara Trabzon Mebusu Hafız Meh-met Bey tarafından hükümet istifaya bile çağrılmıştı (Cebesoy 1957: 276). Görüşmelerin son günü olan 6 Mart 1923 günü gizli celsede Mustafa Ke-mal Paşa’nın muhaliflere sert bir şekilde çıkışması, arkasından da Ali Şük-rü Bey’in müdahale etmesi sonucunda Meclis bir anda birbirine girmiş ve Mustafa Kemal Paşa eli cebindeki silahında olmak üzere Ali Şükrü Bey’in üzerine yürümüştü. Meclis’teki bu kavga ortamını oturumu yöneten Ali Fuat Bey şöyle anlatmaktadır:

“Mustafa Kemal Paşa Meclis’te konuşurken hava oldukça gergindi. O konuşuyor, sözü kesiliyor, o cevaplıyordu. Paşa sözlerini tamamladık-tan sonra Ali Şükrü Bey ‘Ben de söyleyeceğim’ demesi üzerine Gazi Paşa hiddetli bir tavırla; -- Bir haftadır söylüyorsunuz, memleketi za-rardide ediyorsunuz, maksadınız nedir? dedi ve kürsüden inerek, elleri cebinde olduğu halde, asabi bir şekilde Ali Şükrü Bey’in üzerine yürü-dü... Bu arada herkes Meclis’in ortasında birbirine bağırmakta olan me-busların etrafında toplanmıştı. Ali Şükrü Bey ‘kimseyi ithama hakkınız yoktur’ diye bağırıyor ve Sinop Mebusu Hakkı Hami Bey de ‘Meclis’te emniyet yok mudur? Feryadını basıyordu… Müzakereler çok ehemmi-yetli ve ciddi bir hal almıştı. Müdahalelerim artık tesirini göstermiyor-du... Riyaset kürsüsünün önünde birinci ve ikinci grup azalarından çok sinirlenmiş olanlar karşı karşıya gelmiş ve adeta iki muhasım cephe teşkil etmişler, birbirlerini itham ve tehdit ediyorlardı. Bu halin biraz daha devamı müessif hadiselere sebep olacaktı. Hatta birbiri aleyhi-

12 Ömür Sezgin, Ali Şükrü Bey’in “Memleketin içine bir nifak tohumu ekilmiştir” sözünden kastı-nın saltanatın kaldırılması ve halk fırkasının kurulacağına dair Mustafa Kemal Paşa’nın beya-natları olduğunu söylemektedir (Sezgin 1984: 123).

Page 74: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

67582010

ne tabanca ve saire istimaline kadar varacaktı. İntizamı iade maksadıy-la Meclis emniyet memurlarını çağıramazdım. Çünkü müzakereler giz-liydi... Ne yapabilirdim? Derhal riyaset çanını her iki tarafın ortasına at-tım ve şaşkınlıktan istifade edip müzakereleri tatile muvaffak oldum…” (TBMM, GCZ, 4/176; Cebesoy 1957: 287-288).

Bundan sonra müzakereler biraz daha sakin geçmiştir. Birinci Grup müza-kerelerin oylanıp bir an önce sonuçlandırılmasını; İkinci Grup ise Lozan he-yetinin değiştirilmesi için müzakerelerin devamını istiyordu. Bu arada Saru-han Mebusu Reşat Bey bir takrir vermişti. Takrirde, Lozan heyetine ve onla-rın Barış Konferansı’na sunduğu projeye sonuna kadar destek veriliyor, İti-laf Devletleri bu projeyi kabul etmezse harp durumu öngörülüyordu. Ayrıca Musul konusunda da heyet-i vekilenin verdiği izahat tatmin edici bulunu-yor, barış görüşmelerinin devamı için heyet-i vekilenin Lozan delegasyonu-na tam yetki vermesi öngörülüyordu (Cebesoy 1957: 289).

Güvenoyu durumuna sokulan takrir, İkinci Grup’un tüm itirazlarına rağ-men oya konulmuş ve kabul edilmiştir. İkinci Grup, Meclis Başkanlığını pro-testo ederek oylamaya katılmamıştır. Oylamaya katılmayanların sayısı 60 kişi civarında idi. Bu arada Birinci Grup’tan da 14 aleyhte oy çıkmıştır (Ce-besoy 1957: 294-295).

4. Siyasal Bir Cinayetle Son Bulan MuhalefetLozan müzakerelerinden üç hafta sonra, 27 Mart 1923 Salı gecesinde, İkin-ci Grup önderlerinden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, birdenbire ortalıktan kaybolmuştu. Ali Şükrü Bey’in kardeşi Şevket Bey (Doruker), olaydan iki gün sonra İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf Bey’e gelerek abisinin aniden orta-dan kaybolduğunu haber vermişti. Rauf Bey bu kayboluş olayını şöyle an-latmaktadır:

“Bir gün Millî Müdafaa Vekili Kazım Paşa (Özalp) ile Deniz Yarbayı Şev-ket Bey (Doruker) yanıma geldi ve ‘Beyefendi ağabeyim kayıp!’ diye ağ-lamaya başladı. Ağabeyi Ali Şükrü Bey’in üç gündür yani Martın 27. günü salı akşamından beri eve gelmediğini söyledi. Soruşturmuşlar, araştırmışlar bulamamışlar. En son Karaoğlan Çarşısı’nda kahvede otururken, Giresunlu Osman Ağa’nın Muhafız Bölüğü Kumandanı Mus-tafa Kaptan ile beraber kalkmış ve birlikte gitmişler. Ondan sonra gö-ren olmamış.” (Kandemir 1965: 106).

Ali Şükrü Bey’in ortalıktan kaybolduğu haberi Meclis’te şok etkisi yarat-mıştı. Ali Şükrü Bey iki gün geçmesine rağmen hala bulunamamış ve nerede olduğuna dair herhangi bir ipucu da elde edilememişti. Olay hemen Meclis kürsüsüne taşınmış ve Ali Şükrü Bey’in siyasî bir saldırıya uğramış olabile-ceği değerlendirmeleri yapılmaya başlanmıştı. Meclis’te o günkü havayı Kı-lıç Ali şöyle anlatmaktadır:

Page 75: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

6858

2010“O sabah Meclis’e geldiğim zaman manzara pek hazin idi. Heyet-i

umumiyede büyük bir heyecan vardı. Mebuslar bu gaybubeti siyasi bir

şekilde tasvir ederek Ali Şükrü Bey’in şimdiye kadar bulunamamasın-

dan dolayı bir yandan şiddetle hükümeti tenkid ediyorlar, diğer yan-

dan da, ‘Bu gaybubet siyasî ise, demek ki bu memlekette herhangi bir

fikrin serdarı ölecektir’ diye imalı beyanatta bulunuyorlardı.” (Kılıç Ali

1955: 89)

29 Mart 1923 günü Meclis kürsüsünden ilk sözü alan Hüseyin Avni Bey (Ulaş) oldukça ateşli bir konuşma yapmış ve Ali Şükrü Bey’in siyasî bir sal-dırıya maruz kalmış olabileceği ihtimali üzerinde durmuştur:

“Ey Kabe-i millet!... Sana da mı taarruz? Ey milletin mukaddesatı!...

Sana da mı taarruz?... Bu hâkimiyet mukaddestir, milletin namusudur,

vekilleri milletin ağzıdır, kalemidir. Bu namusa tecavüz eden eller kı-

rılsın... Ali Şükrü’ye tecavüz eden, milletin namusuna tecavüz etmiştir.

Bu namussuzlar yaşamamalı... Kahrolmalı!... Ali Şükrü Bey’in basit bir

kaza veya herhangi bir tecavüze maruz kalmış olmasını isterdim. Ya Al-

lah göstermesin, siyasî bir taarruza uğramış ise?... Demek ki bu mem-

lekette herhangi bir fikrin serdarı yaşamayacaktır, ölecektir!. Efendiler!

Vekil-i mesullerimiz buraya çıkmalı ‘Biz namuslu adamlarız… Biz bu ci-

nayeti ortaya çıkaracağız. Müsebbibi herhangi şahıs olursa olsun on-

ları kahredeceğiz, kanunun kudreti önünde diz çöktürecek, gebertece-

ğiz’ demelidirler. Bunu söylemezlerse namussuzdurlar efendiler.” (Ce-

besoy 1957: 296)

Hüseyin Avni Bey’in konuşması ile Meclis’in zaten gergin olan havası bi-raz daha gerilmiş ve adeta bir barut fıçısı halini almıştır (Cebesoy 1957: 296). İkinci Grup üyeleri gerginliği sürekli tırmandırmıştır. Yahya Galip Bey (Kargı) söz alarak “Hepimizi öldürseler de bu millet yine sesini duyuracak-tır. Bu millet on misli vekil bulur, yüz misli mebus getirir.” (TBMM, GCZ, 28/229-230) demiş; daha sonra kürsüye, tam bir provakötör olan Ziya Hur-şit çıkmıştır. Konuşmasında bu olayı Yahya Kahya cinayetiyle ilişkilendir-miştir:

“Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda vukua gelen bir suikast mese lesini hatırlamamamız imkânı var mı? Yine bu Meclis’te, burada, bu me sele yüzünden uzun uzadıya ne kadar çekişmeler, dedikodular oldu. Kıyametler koptu, unuttunuz mu? Hatta bir sürü tahkikat yapıl-mıştı. Hükümetin, kışlaların yanında, karşısında güpegündüz saat dört buçukta üç yüz kurşun atılmak suretiyle yapılan suikastin faillerini, ka-tillerini, o zaman da Hükümet Reisi bulunan Rauf Beyefendi, vaatler-de bulundukları halde neden yakalamadılar? Neden adalete vermedi-ler? Neden hala bekliyoruz ve kim bilir daha ne kadar bekleyeceğiz? Bu mudur adalet?” (TBMM, GCZ, 28/230-231).

Page 76: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

69582010

Ziya Hurşit gibi daha birçok mebus da bu olayı Yahya Kahya’nın öldürül-mesiyle ilişkilendirmişti.13 31 Mart 1923 gününe kadar Ali Şükrü Bey’in bu-lunamaması Meclis’te olduğu kadar kamuoyunda da derin etkiler bırakmış-tı. Bu olay yakın zamanda işlenen suikastlerin ardından herkeste yine bir su-ikast endişesi yaratmış; herkes birbirine “Acaba bir siyasi cinayete mi kurban gitti?” diye sormuştur. Kamuoyu cinayeti İttihat ve Terakki’nin gazeteci cina-yetlerine yani Cemiyet’in Hasan Fehmi, Ahmet Samim gibi muhalif gazeteci-leri öldürme geleneğine bağlamaktadır. Bu arada muhalif basın da olayı iyi-ce parmağına dolamıştır. Özellikle Hüseyin Cahit (Yalçın) yaylım ateşi açmış; hatta peşin hükümler vermiştir (Borak 1962: 203). Trabzon’daki İttihatçılar da İstikbal aracılığıyla “Trabzon’u katillerden intikam almayacak kadar hissiz mi zannettiler?” diyerek intikam naraları atmışlardır (İstikbal, 1 Nisan 1923: 879).

Ali Şükrü Bey’i en son görenlerden biri de Enver Behnan Şapolyo idi. Şa-polyo olayların gelişimini şöyle anlatmaktadır:

“O zamanki gazetecilerin toplandığı yer, Karaoğlan’daki Merkez Kıraat-hanesi idi. Ali Şükrü de nargile içmek için buraya gelirdi. Ben Çarşamba günü saat dört sıralarında kıraathaneye gelmiştim. Ali Şükrü Bey nar-gile içiyor, Sabri Ethem’in ‘Ismarlama Mücahitler’ adlı makalesini oku-yordu. Ben de yanlarına oturdum. Biraz sonra İleri gazetesi muhabir-lerinden Muhsin adındaki gazeteci de halkaya dahil oldu. Çok geçme-den kahvenin kapısında Çankaya muhafızlarından olan Topal Osman’ın adamı Mustafa Kaptan göründü. Ali Şükrü Bey ‘geliyorum’ diyerek dı-şarı çıktı. Ben de arkalarından çıktım. Her ikisi de balık pazarına doğru gittiler. İki gün sonra gazetesine gittiğim zaman Sabri Ethem ‘Ali Şükrü tagayyüb etti’ dedi. Ben de Mustafa Kaptan’la gittiğini söy ledim. ‘Öyle ise bunu gazeteye yaz’ dedi. Ben de yazdım. İşte bu zaman BMM’nde kı-yamet koptu.” (Şapolyo1969: 203-204)14.

Bütün şüpheleri üzerinde toplayan Topal Osman Ağa’nın adamı Mustafa Kaptan yapılan sorgulamasında, salı günü akşamı Ali Şükrü Bey ile birlikte yürüdüklerini ve Osman Ağa’nın evine gittiklerini, fakat Osman Ağa’yı evde bulamayınca oradan ayrıldıklarını ve bir daha kendisini görmediğini söyle-miştir (İstikbal, 8 Nisan 1923: 885). Bu arada Topal Osman Ağa sorguya çekil-mek istenmiş fakat hiçbir yerde bulunamamıştır.

13 Rauf Bey, “Bazı müfrit muhalifler, olayı hükümetin daha evvel ki bir hadisede olduğu gibi bu işi de örtbas edeceğinden çekindiklerini açıkça söylüyorlardı. Daha evvel olduğunu iddia et-tikleri hadise, Trabzon Kayıkçılar Reisi Yahya Kahya’nın katillerinin hala meydana çıkarılama-ması idi.” demektedir (Kandemir 1965: 107).

14 Şapolyo’nun ifadelerini İstikbal de doğrulamaktadır. İstikbal isim vermese de Şapolyo’dan biri-si diye söz etmekte ve Tan Matbaası’na giderek ihbarı yapanın o olduğunu söylemektedir (İs-tikbal, 14 Nisan 1923: 890).

Page 77: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

7058

2010Soruşturma bütün deliller şüpheleri Topal Osman Ağa’nın üzerinde yo-

ğunlaştırıyordu. Soruşturmayı yürüten Jandarma Teğmen Kemal Bey, Ali Şükrü Bey’in cesedine, uzun araştırmalardan sonra Topal Osman’ın evinin 500 metre yakınında, Gökdere mevkiinde tesadüfen ulaşmıştır. Ceset daha sonra Mehye Köyü’ne götürülmüştür. Cesetten anlaşıldığına göre ayakları ip ile bağlanmış ve kafasına sert bir cisimle vurulmuştu. Ayrıca cesedin elinde sandalye hasırları ve boğazında iki adet ip vardı (İstikbal, 8 Nisan 1923: 885).

Elde edilen deliller ve tutukluların ifadeleri neticesinde cinayet şöyle ger-çekleşmişti: Mustafa Kaptan, Ali Şükrü Bey’i kahvehaneden dışarı çağırmış ve kendisine Topal Osman Ağa’nın çok hasta olduğunu ve kendisiyle görüş-mek istediğini söylemiştir. Bunun üzerine Ali Şükrü Bey ile birlikte Topal Osman Ağa’nın evine gitmişler ve ikram edilen kahveyi içerken arkadan ge-len iki kişi ellerindeki iplerle onu boğmuşlardır (İstikbal, 14 Nisan 1923: 890).

Cinayeti Topal Osman Ağa’nın işlediği kesinleşince Mustafa Kemal Paşa Muhafız Birliği Komutanı İsmail Hakkı Bey’e (Tekçe) Topal Osman Ağa’yı ölü ya da diri ele geçirmesi için kesin emir vermiştir (Kılıç Ali 1955: 92). İs-mail Hakkı Bey yaptığı araştırma sonucunda, Topal Osman Ağa’nın Ayrancı Bağları’nda Papazın Köşkü denen bir yerde, yanında yüz kadar adamıyla tes-lim olmaya niyetli olmadığını ve savunma tedbirleri aldığını tespit etmiş-tir. Topal Osman Ağa’nın saklandığı köşk Çankaya’ya hakim bir yer olduğu için zorunlu olarak bazı tedbirlerin alınması da öngörülmüştür. Çünkü To-pal Osman Ağa, üzerine asker gönderen Mustafa Kemal Paşa’ya da kızgındır ve köşke saldırması ihtimal dahilindedir (Borak 1962: 207). Mustafa Kemal Paşa, eşi Latife Hanım, Yaveri Salih Bey ve Rauf Bey İstasyon’daki Kalem-i Mahsusa’nın bulunduğu eski Karargâh binasına götürülmüşlerdir.15

İsmail Hakkı Bey, 1/2 Nisan 1923 gecesi gerekli tedbirleri aldıktan sonra Topal Osman Ağa’ya teslim olması çağrısında bulunmuş, fakat cevap ala-mayınca askerlerine ateş emri vermiştir. Yarım saat süren bir çarpışmadan sonra 12 adamı ölen ve kendi de yaralanan Topal Osman Ağa, hastaneye sevk edilirken yolda ölmüştür.16 Teslim alınanlar da bir süre tutuklu kaldık-

15 Yaver Salih Bozok Bey’in oğlu Cemil Bozok, anılarında Mustafa Kemal Paşa’nın köşkü terk et-mesinin çok yerinde bir karar olduğunu, çünkü ertesi gün geldiklerinde köşkün üst katının kur-şunlarla delik deşik olduğunu söylemektedir (Bozok 1985: 116-117). Ayrıca Feridun Kandemir de köşkün Topal Osman Ağa tarafından kurşunlandığını söylemektedir (Kandemir 1965: 111) .

16 Kılıç Ali 1955: 93. Sadi Borak, adamlarını çarpışmaya ikna etmek için Topal Timur vari bir hi-leye başvurduğunu söylemektedir. Güya, Meclis Muhafız Kıtası etraflarını sarınca, askerle-rine kendilerini çembere alan askerlerin Atatürk’e isyan ettiklerini söylemiş, bunun üzerine adamları çarpışmaya girmiş (Borak 1962: 207). Topal Osman Ağa ve adamları nihayetinde bir Teşkilat-ı Mahsusa çetesiydi. Bu tür çetelerde, çete mensupları liderlerine öylesine bağlıdır-lar ki, kendi kardeşini bile liderleri için vurabilirlerdi. Bunun için Topal Osman Ağa’nın böyle bir hileye başvurmasına hiç gerek yoktu. Adamları Atatürk’e değil doğrudan kendisine bağlıy-

Page 78: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

71582010

tan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle terhis edilerek Giresun’a gönde-rilmişlerdir (Tekçe 2000: 38). Bu arada Topal Osman Ağa’nın öldürülmüş ol-ması muhalifleri tatmin etmemiş olacak ki, Sinop Mebusu Hakkı Hami Bey ve arkadaşlarının önerisi ile Topal Osman Ağa’nın cesedi ibret-i alem için mezarından çıkartılıp Meclis kapısında asılarak teşhirine karar verilmiştir. Oylamaya katılmayanlara karşı, cinayet ortağı denileceği belirtilerek baskı yapılmış ve karar oy birliği ile çıkmıştır (TBMM, GCZ, 28/308). Daha sonra-ki oturumda Lazistan Mebusu Necati Bey, Ali Şükrü Bey’in eşi ile çocukları-na para yardımı yapılmasını ve çocuklarının devlet tarafından yatılı okulda okutulmasını içeren bir kanun teklifi vermişti. TBMM’nin 16 Nisan 1923 ta-rihli oturumunda gündeme alınan kanun teklifi maliye komisyonunun maz-batasında benimsendiği bildirilmiştir.17 Bu karara göre Ali Şükrü Bey’in eşi Emine Hanım’a bir defalık yardım olmak üzere 3.000 Lira verilirken çocuk-ları Baha, Suha ve Sena’nın da reşit olduklarında kullanılmak üzere her biri için bankaya 5.000 Lira yatırılması ve parasız okutulmaları benimsenmiş-tir (TBMM, GCZ, 29/229). Yapılan oylamada 89 teklif lehinde oy çıkarken, 39 aleyhte oy çıkmış; fakat görüşme yeter sayısına (161) ulaşılamadığı için bir sonraki oturumda tekrar oylanmasına karar verilmiştir (TBMM, GCZ, 29/227-229). Fakat bu oturum Birinci Meclis’in yaptığı son toplantı olmuş, Ali Şük-rü Bey’in ailesine maddi yardım yapılmasına ilişkin kanun Meclis’ten çık-mamıştır.

Öldürülmesi siyasi bir mesele haline gelen Ali Şükrü Bey’in cenazesi Trabzon’a getirildikten sonra Trabzon muhalefeti adeta çılgına dönmüş, si-yasi gösteri ve propagandaların başlıca nedeni olmuştu. Yaklaşık olarak yirmi bin kişinin katıldığı cenaze törenine, Amerikan torpidosu komutanı Mülazım Lolberi ile Rus konsolosu katılmış; ayrıca Amerikan torpidosu cenaze töreni-ne on bir pare top atışıyla iştirak etmişti (İstikbal, 11 Nisan 1923: 888). Cenaze töreninde yapılan konuşmaların hepsi hiddet ve intikam hisleriyle doluydu. Özellikle Barutçuzâde Faik Ahmet Bey’in cenaze töreninde yaptığı konuşma-da Ankara’yı hedef alan ağır sözler olduğunu Nebizâde Hamdi söylemektedir:

“Bütün Trabzon rıhtıma dökülmüştü. Vapurla rıhtım arasında yüz lerce sandal. Doğrusu ben de dehşete kapıldım… Sonra cenazeyi Beledi-ye Meydanı’na naklettik. Meydanda Trabzon İttihat ve Terakki Başka-nı Hacı Ahmet Barutçu’nun oğlu Faik Ahmet Barutçu çektiği nutuk-ta sık sık ‘Çankaya katilleri’ diye bar bar bağırıyordu. Bununla Topal Osman’ın Ali Şükrü’yü öldürüşünün Çankaya’nın emriyle olduğunu kastediyordu.” (Ülkümen 1994: 38)

dılar ve ondan başkasından da emir almazlardı. Buna Atatürk de dahildi.

17 Komisyonda 3 ret oyuna karşılık 4 kabul oyuyla bu karar alınmıştır (TBMM, GCZ, 29/227) .

Page 79: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

7258

2010Cenaze töreninden sonra da olaylar durulmamış, İstikbal aracılığıyla Mus-

tafa Kemal Paşa’yı hedef alan ağır makaleler yayınlanmıştı. Gazetenin sahi-bi ve başyazarı Faik Ahmet Barutçu ile yazar kadrosundan eski Trabzon Vali-si Hamit Bey, Mustafa Kemal Paşa’yı ve Çankaya’yı hedef alan, ağır ve haka-ret dolu sözler içeren yazılar yayınlamaya devam ediyorlardı.18 Özellikle Ha-mit Bey’in 4 Nisan 1923 tarihli, İstikbal’de yayınlanan bir başyazısı, Mustafa Kemal Paşa’yı hedef alan ağır sözlerle doluydu:

“Açılan ağızları kapatmak tarikiyle istihsali garaza yeltenen Os man’ın (Topal Osman Ağa) kirli ellerine arz-ı iftikar eden bi çâ re ler bilsinler ki millet, istiklal-i haricisi kadar hürriyet-i da hiliyesine de aşıktır. İcab ederse bu uğurda daha birçok Ali Şükrüler feda ederek karşısına di-kilecek, her hırsı kıracak, her duzahı (cehennemi) yırtacak ve nihayet Kemal’in (Namık Kemal) ruhunu şâd edecektir. Ne mümkün zulm ile bidâd ile imha-yı hürriyet; Çalış idraki kal dır muktedirsen ademiyet-ten…” (İstikbal, 4 Nisan 1923: 882)

9 Nisan 1923 tarihli İstikbal’de de doğrudan söylenmese de dolaylı olarak Mustafa Kemal Paşa cinayetin işlettiricisi olarak suçlanmıştır:

“Esasen şehid-i mazlum ile katil Osman arasında bir nispet yoktur. Topal Osman, her ne kadar Meclis-i Mebusan Muhafız Bölüğü Kumandanlığı’na getirilmiş bulunsa da nihayet bir uşaktır ve onda daima bir uşak ruhu ya-şamıştır. Hatta bu mev kiye kadar yine bir u şak gibi getirilmiştir. İş bu halde iken bunun efendisi kimdir?” (İstikbal, 9 Nisan 1923: 886).

Büyük Zafer’in kazanılması, Yahya Kahya’nın öldürülmesinden sonra olu-şan sert havayı biraz yumuşatmış olsa da Ali Şükrü Bey’in Topal Osman Ağa tarafından öldürülmesi Trabzon-Ankara ilişkilerini kesme noktasına getir-miştir. Cenaze töreninden iki gün sonra Trabzon Muhafaza-i Hukuki Milliye Cemiyeti Heyet-i Merkeziye’si Ankara’daki merkez ile ilişkilerini kesme ka-rarı almıştır. Bu durum karşısında Ankara, Trabzon’a tahkik heyeti gönder-miştir. Tahkik heyeti, Ankara ile ilişkilerini tekrar normale dönüştürmesi için TMHC ile uzun görüşmeler yaptıysa da bir sonuç alamamış; İstikbal aracılı-ğıyla Ankara aleyhindeki yayınlarına devam etmiştir. Bu durum karşısında Ankara, Heyet-i Merkeziye’ye görevden el çektirmiştir.

SonuçTBMM’nin kurulduğu ilk zamanlarda her mebus kendi inançlarını serbestçe savunabiliyor ve hiçbir gruba bağlı kalmıyordu. Çünkü ne parti vardı ne de gruplar. Meclis üyeleri içinde ilk defa ulusal düzeyde iktidar sahibi olan bu yepyeni üyeler siyasi parti disiplini içinde olmayıp, adeta yalnız kendilerin-

18 “Trabzon’da Faik Barutçu denen avukat ki, Atatürk’ün ölümünden sonra İnönü’nün ilk millet-vekillerinden birisi olmuştur. Katil Çankaya’da başlıklı yazılar yazıyordu.” (Atay 1998: 340).

Page 80: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

73582010

den sorumlu bireyler gibi davranıyorlardı. Bu da ister istemez koyu bir böl-gecilik, hizipçilik gibi gelişmelere yol açıyor ve çeşitli siyasal kamplaşma-ları ortaya çıkarıyordu. Bireysel davranış tarzının bir sonuç vermediğini gö-ren herkes, bağımsız mücadele etmekten vazgeçip bazı hizipleri ve grupları meydana getirmiştir: Bunların en önemlileri Birinci Grup olarak da bilinen Müdafaa-i Hukuk Grubu ve İkinci Grup idi. Müdafaa-i Hukuk Grubu Mustafa Kemal Paşa’yı tutarken; İkinci Grup muhalefeti temsil ediyordu. İkinci Gru-bun en önemli önderlerinden birisi de Ali Şükrü Bey idi.

Ali Şükrü Bey’in önderlik ettiği İkinci Grub, zamanla muhalefeti sertleş-tirmiş ve bu sert muhalefet çoğu zaman Meclis’i işlemez hale getirmiştir. İkinci Grubun ısrarla üzerinde durduğu ve mücadelesini yaptığı konular, hakimiyet-i milliye prensibine uygunluk altında, Mustafa Kemal Paşa’nın önderleşmesini ve tek adam olmasını önlemek amacıyla, heyet-i vekilenin teşekkülü, başkomutanlık kanununun uzatılması, istiklal mahkemelerinin devamının gereksizliği, saltanatın kaldırılması, Halk Fırkası ve Lozan Ant-laşması bağlamında hükümetin dış politikası idi.

Ali Şükrü Bey’in en sert muhalefet konusu dış politika idi. Dış politikadaki eleştirilerin de toprak tavizi konusunda yoğunlaştığını görmekteyiz. Ali Şük-rü Bey’e göre, toprak tavizi vermek Misak-ı Millî’ye ihanet anlamına gelmek-tedir. Fakat bunun ötesinde onun güttüğü amacın siyasi rejim sorununu yeniden gündeme getirmek olduğunu görmekteyiz. Çünkü, Mustafa Kemal Paşa, barışı imzalarsa daha da güçlenecek, iktidarını sağlamlaştıracak ve belki de muhalefetin sonu gelecekti. Muhalefet, savaş halinin devamını da isteyemeyeceğine göre, tek yol Mustafa Kemal Paşa’nın iktidarını sarsmaktı.

Ali Şükrü Bey’in muhalefeti bağlamında, ulusal direnişçilerin benimse-diği hakimiyet-i milliye kavramının, salt “inkılapçı” grup diye adlandıra-bileceğimiz Mustafa Kemal Paşa ve yakın arkadaşlarının tekelinde olma-dığını, tam tersine “muhafazakarlar” da dahil olmak üzere çeşitli görüşte-ki grupların hem uzlaşması ve birlikte hareket etmesini sağlayan bir araç hem de çatışmanın temelindeki ana tema olduğunu görmekteyiz. Mesela, I. TBMM’nde Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına karşı yapılan muhalefet hareketlerinde, özellikle de Ali Şükrü Bey muhalefetinde, ilk hareket nokta-sı hep hakimiyet-i milliye kavramı olmuştur. Gerek heyet-i vekilenin teşki-linde olsun, gerekse başkomutanlık kanununun uzatılmasında olsun, aslın-da bütün muhalif hareketlerin temel dayanak noktası hep hakimiyet-i mil-liye ve meclisin üstünlüğü kavramları olmuştur. Muhalefet bütün tezlerini hakimiyet-i milliyenin ihlali varsayımı üzerine kurmuştur. Aslında bu konu-daki varsayımlar I. TBMM’nde iki farklı görüşün, fiili gruplaşmaların ortaya çıkmasındaki temel etkendir.

Page 81: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

7458

2010I. TBMM döneminde Ali Şükrü Bey muhalefetinin ortaya çıkmasındaki bir

başka etken de, iktidar odağındakilerin Batı tipi yeni bir devlet yanlısı olma-larından kaynaklanmaktadır. Ali Şükrü Bey’in gönlünde, hala eski devlet dü-zenine bağlı kalmak taraftarlığı yatmaktadır. Ali Şükrü Bey, eski devlet düze-nini savunan ve Batıcılığa karşı çıkan düşüncelerinin Meclis’teki sözcüsü ol-muş ve konuşmalarında bu düşüncelerini açıkça ifade etmekten hiçbir za-man kaçınmamıştır.

Ali Şükrü Bey muhalefetini temelinde, belki de en önemlisi diyebilece-ğimiz nedenlerden birisi de, temsilcisi olduğu Trabzon vilayetinin siyasal tercihleri yatmaktadır. Ali Şükrü Bey’in de İttihatçı geçmişi bilinmekle bir-likte, gerek bölgesel milliyetçilik duygularını yoğunlukla hissetmesi gerek-se siyasal çevresi onu muhalif tavra yöneltmiştir. Trabzon vilayeti, Erzurum Kongresi’nden bu tarafa hep Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki yeni ikti-dara muhalif olmuş ve Anadolu’da Millî Mücadele’nin liderliği konusunda Mustafa Kemal Paşa’nın karşısında yer alıp Enver Paşa’yı desteklemişler-dir. Donanma Cemiyeti kurucularından ve Karakol mensubu olan muhafaza-kar ve mutaassıp Ali Şükrü Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğine, salta-natın kaldırılmasına, istiklal mahkemelerine, Lozan Konferansı çerçevesin-de TBMM’nin dış politikasına karşı çıkmış ve eleştirmiştir. Özellikle, dış po-litikadaki muhalefetini, olası bir barış antlaşması neticesinde Mustafa Ke-mal Paşa’nın iktidarını pekiştireceği düşüncesi ile Musul konusunda yoğun-laştırmış ve Lozan’da Misak-ı Millî’den ödün verildiğini ısrarla vurgulaya-rak Mustafa Kemal Paşa’nın iç politikada başarısızlığını vurgulamış ve bu-rada Mustafa Kemal Paşa’nın dış politikasını istikrarsızlaştırmak amacı güt-müştür. Amaç, her halükarda Mustafa Kemal Paşa’nın iktidarını sarsmak ve onun liderliğini engellemektir. Çünkü bütün muhalefet gibi Ali Şükrü Bey de kendi geleceğini düşünmektedir. Eğer Mustafa Kemal Paşa liderliğini sağ-lamlaştırır ise muhalefete gelecekte pek şans tanımayacak ve temsil olana-ğı sunmayacaktır.

Demokrasilerde muhalefetin önemi, siyasal sistem içerisinde iktidarda temsil edilmeyenlerin düşüncelerini aktarması ve onların taleplerinin söz-cüsü olmasıdır. Bu yüzden siyasal iktidarlar muhalefete tahammül göster-melidirler. Birinci Meclis uygulamasında da bu tahammülün Ali Şükrü Bey muhalefetine karşı tam olarak gösterilemediğini görmekteyiz. Bu taham-mülsüzlük doğrudan iktidar tarafından değil Meclis içindeki ve dışındaki ke-simlerden kaynaklanmıştır. Bu durumdan Ali Şükrü Bey gibi değerli muha-lifler canlarını kaybederek bedel öderken iktidar odağındaki Mustafa Kemal Paşa da zarar görmüştür. Çünkü, Sivas Kongresi’nde yemin ettirdiği bir gele-neğin hortlatılması, onun suçlamaların odağına itmiş, ayrıca devrimler ko-nusunda gecikmesine neden olmuştur. Eğer Ali Şükrü Bey gibi, retoriği, bil-

Page 82: PDF için tıklayınız

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey Muhalefeti

75582010

gi birikimi güçlü muhaliflere tahammül gösterilse ve yaşasalardı belki de si-yasal iktidar daha sağlıklı bir gelişim çizgisi sergileyecekti.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, I. Meclisten günümüze kadar olan süreçte, si-yasal muhalefet konusunda, Türkiye’nin siyasal kültürünün hem muhalif oluşumların varlığını sağladığını hem de muhalefete karşı bir tahammül-süzlüğü içerdiğini görmüş bulunuyoruz.

Kaynaklar1. Süreli YayınlarAçıksözCumhuriyetGünaydınİstikbalTanTevhid-i EfkârVakitYenigün

2. Gizli Celse ZabıtlarıTBMM, GCZ, C 1 / 2 / 3 / 4 / 11 / 27 / 21 / 25 / 26 / 27 / 28 / 29.

3. Kitap ve Makaleler“Ali Şükrü Bey’in Tercüme-i Hali”, Tevhid-i Efkar, 31 Mart 1923.“Aziz Kurban/İlk Şehit Mebus”, İstikbal, 31 Mart 1923.“Büyük Şehit Ali Şükrü Bey’in Tercüme-i Hali”, İstikbal, 3 Nisan 1339.“General İsmail Hakkı Tekçe’nin Anıları”, Günaydın, 1 Aralık /8 Aralık / 9-10 Aralık / 11

Aralık / 12 Aralık 1977.“Hadise-i Şehadet Karşısında”, İstikbal, 9 Nisan 1923.“Yolumuz”, Tan, 18 Ocak 1923.Ağaoğlu, Samet (1964), Kuvayı Milliye Ruhu, İstanbul.Atatürk, Mustafa Kemal (1999), Nutuk, C I-III, Ankara: T.T.K. Yay.Atay, Falih Rıfkı (1998), Çankaya, İstanbul: Bateş Yay.Borak, Sadi (10-18 Kasım 1977), “Başkomutan ve Karşısındakiler”, Cumhuriyet.Borak, Sadi (1962), İktidar Koltuğundan İdam Sehpasına, İstanbul: İstanbul Kitabevi.Bozok, Salih Cemil (1985), Hep Atatürk’ün Yanında, İstanbul: Çağdaş Yay.Cebesoy, Ali Fuat (1957), Ali Fuat Cebesoy’un Siyasi Hatıratı, İstanbul: Vatan Neşriyat.Çelikalay, İsmail Ş. (1993), Hilafet-i İslamiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstanbul: Bedir.Çoker, Fahri (1773), Deniz Harp Okulumuz 1773, Ankara: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Yay.Çoker, Fahri (1995), Türk Parlamento Tarihi 1919-1923, C 3, Ankara: TBMM Yay.Gençosman, Kemal Zeki (1980), İhtilâl Meclisi, İstanbul.Gençosman, Kemal Zeki (1981), Devlet Kuran Meclis, İstanbul: Hür Yay.Goloğlu, Mahmut, Millî Mücadele Tarihi 3, 1920, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.Hacıfettahoğlu, İsmail (2003), Ali Şükrü Bey/Emperyalizme Karşı Bir Hürriyet Kah ra manı,

Ankara: Atlas Yay.

Page 83: PDF için tıklayınız

İ s m a i l A K B A L - T a n e r A S L A N

7658

2010Kalkavanoğlu, İlyas Sami (1957), Millî Mücadele Hatıralarım, İstanbul: yy.Kandemir, Feridun (1964), Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal Arkadaşları ve

Karşısındakiler, İstanbul: Yakın Tarihimiz Yay.Kandemir, Feridun (1965), Hatıra ve Söylemedikleri ile Rauf Orbay, İstanbul: Yakın Tarihi-

miz Yay.Kılıç Ali (1955), Kılıç Ali Hatıralarını Anlatıyor, İstanbul: Sel Yay.Koçak, Cemil (1977), “Siyasî Tarih”, Çağdaş Türkiye Tarihi (içinde), C IV, İstanbul: Cem

Yayınevi.Mısıroğlu, Kadir (1978), Ali Şükrü Bey, İstanbul: Sebil Yay.Nadi, Yunus (26 Kasım 1922), “Yeni Bir Cidal Devri”, Yenigün.Özçelik, Selahattin (2000), Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti, Ankara.Özel, Sabahattin (1991), Milli Mücadele’de Trabzon, Ankara: T.T.K. Yay.Sezgin, Ömür (1984), Türk Kurtuluş Savaşı ve Siyasal Rejim Sorunu, Ankara: Birey ve Top-

lum Yay.Şapolyo, Enver Behnan (1969), Türk Gazetecilik Tarihi ve Her Yönüyle Basın, Ankara.Tarih IV, (Türkiye Cumhuriyeti) (1934), Türk Tarihi Tedkik Cemiyyeti, Maarif Vekaleti Yayı-

nı, İstanbul: Devlet Matbaası. Tekçe, İsmail Hakkı (2000), Emekli General İsmail Hakkı Tekçe’nin Anıları, (Yay Haz: Hasan

Pulur), İstanbul: Kaynak Yay.Tunçay, Mete (1981), Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931),

Ankara: Yurt Yay.Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yay, C,II, Ankara, 1995, s.1039Ülkümen, Hamdi (1994), Hümanist Atatürk, İstanbul: Çağdaş Yay.Ünsal, Yavuz (1999), Atatürk, İmparatorluktan Milli Devlete, Ankara: T.T.K. Yay.Velidedeoğlu, Hıfzı Veldet (1990), İlk Meclis-Millî Mücadele’de Anadolu, İstanbul: Sel Yay.

Page 84: PDF için tıklayınız

ÖZMinber gazetesi 1 Kasım 1918 günü yayın hayatına başlamıştır. 1918 ön-cesi ve sonrası, Osmanlı devleti, ülkesi ve milleti için sıkıntılı bir dönem-dir. Bu süreçte yaşananlar Osmanlı basının gündemini oluşturmuştur. Minber de diğer basın organları gibi siyasî, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel meseleleri sayfalarına taşımıştır. Minber gazetesi yaklaşık iki ay-lık yayın hayatında, eleştirel bir bakış sergileyerek muhalif bir yayın poli-tikası gütmüştür. Gazetenin bu politikasında sahibi Ali Fethi Okyar ve or-tağı Mustafa Kemal Atatürk’ün katkısı olduğunu söylemek mümkündür.

Basın ve edebiyat dilinde bir diğer anlatım yolunun da mizah olduğu bilinmektedir. Minber gazetesinde “Arı” takma adlı yazar, “Karikatür” kö-şesinde günün olay ve gelişmelerini oldukça ilginç benzetmelerle dolu hikayemsi kısa ve özlü yazılarla dile getirmiştir. Bu çalışmada 30 Ekim 1918 öncesi ve sonrası Osmanlı devletinin içinde bulunduğu durumun, mizahî bir yaklaşımla nasıl ele alındığı ortaya koyulmaktır. Mizahın, ta-rihi anlama, algılama ve özümsemede nasıl etkili olabileceği, tarihe na-sıl ışık tutabileceği gösterilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Minber gazetesi, mizah, hiciv, tarih, Mondros Müta-rekesi, Osmanlı devleti, karikatür.

ABSTRACTHumorous Approaches in the Minber Paper to 1918 Events

The Minber paper took up in press life on 1st of November in 1918. The period after and before 1918 was a troubling process for the Ottoman Empire and for it’s public. The events in this period became the agen-da of the Ottoman press. Just like others did, the Minber also dealt with political, economic, cultural and social issues. During it’s nearly two months life, the Minber set out an opposite view by peresenting a sati-rical approach. It is possible to say that Ali Fethi (Okyar) – the owner of

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar*

İhsan Sabri BALKAYA**

* Bu makale, Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi, “Gülmenin Arkeolojisi ve Medya Mizah Olgu-su” konulu Ulusal İletişim Kongresi’nde (13-15 Mayıs 2010) bildiri olarak sunulmuştur.

** Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü Sos-yal Bilgiler ABD, ERZURUM, e-posta: [email protected]

Page 85: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

7858

2010the paper- and his partner Mustafa Kemal (Atatürk) contributed to the approach of the paper.

It is known that humor is another way of expression in press and li-terary language. A writer called the Bee expressed the things and deve-lopments of the day with short and succint articles around interesting smiles and narrative tellings in caricature column. This study will try to indicate how the events before and after 1918 were evaluated with an humorous approach. It also tries to indicate how humor and satire are effective in understanding, percepting and assimilating humour’s un-derstanding history.

Key Words: Minber Paper, Humor, Satire, History, Mondros Truce, Ot-toman Empire, Caricature.

Giriş

Minber gazetesinin yayın hayatı kasım 1918’de başlamış, 21 Aralık 1918’de de sona ermiştir. Minber gazetesi 51 günlük yayını ile, II. Meşrutiyet dönemi basın hayatındaki yerini almıştır. Minber ga-

zetesinin dikkat çeken iki özelliği vardır. İlki yayın hayatına başladığı kasım 1918 yılı, diğeri de gazetenin sahip ve ortağı.

Minber, Mondros Mütârekesi’nin imzalandığı 30 Ekim 1918’in hemen erte-si günü yayın hayatına başlamıştır. Bu tarih, Osmanlı devleti, ülkesi ve Türk milleti için tahmin edilemeyen yeni bir tarihî dönemin başlangıcını oluş-turması bakımından fevkâlede önemlidir. Minber gazetesi, Osmanlı devle-tinin başkenti İstanbul başta olmak üzere, ülkenin her yerinde siyasî, sos-yal, iktisadî ve askerî karmaşıklıkların yaşandığı bir süreçte, muhalif bir ya-yın politikası ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Bir başka ifadeyle, Minber gaze-tesinin Osmanlı İmparatorluğu’nun can çekiştiği, meşrutiyet idaresi yöneti-cilerinin, yönetim anlayışının ciddi bir şekilde sorgulandığı, ülkenin dört bir taraftan işgale uğradığı bir zaman diliminde yayına başlaması, onu önemli kılan birinci etken olmuştur.

Minber gazetesini önemli kılan diğer özellik de gazetenin sahibi ve orta-ğı olan şahsiyetlerdir. Minber gazetesinin sahibi, Meclis-i Mebusan millet-vekili, Mondros Mütârekesi’ni imzalayan Ahmet İzzet Paşa hükûmetinin da-hiliye nazırı ve aynı zamanda Hürriyetperver Avam Fırkası kurucusu Ali Fet-hi (Okyar) Bey’dir. Mustafa Kemal bu gazeteye 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldikten sonra bir miktar parayla ortak olmuştur.1 Mustafa Kemal’in orta-

1 Fethi Tevetoğlu, “Atatürk’le Okyar’ın Çıkardığı Gazete Minber”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergi-si, c. V, S: 134, (Kasım, 1988), s. 185, İhsan Sabri Balkaya, Ali Fethi Okyar 1880-1943, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2005, s. 80-81, Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul 2004, s.169-170.

Page 86: PDF için tıklayınız

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar

79582010

ğı olduğu Minber, çok yakın silah ve mücadele arkadaşı olan Ali Fethi Bey’in sahibi olduğu bir basın organı olarak tarihteki yerini önemle korumaktadır.

Minber gazetesi, günlük ve iki sahife olarak yayımlanmıştır. Kısaca ifade et-mek gerekirse gazetede hemen hemen her konuda yazılara rastlamak müm-kündür. Mondros Mütârekesi’nden Wilson prensiplerine, İttihat Terakki’den Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na uzanan siyasî çekişmelere, Osmanlı hükûmetleri ve politikalarından işgal devletlerinin politikalarına, basın yayın hayatında-ki çekişmelerden sansüre uzanan her konuda fikir ve düşüncenin yazıldığını görmek mümkündür.2

Minber gazetesinde günün önemli tarihî olayları mizah diliyle ayrı bir ince-likte sunulmuştur. Zaman zor bir zaman, devlet zorda, yöneticiler zorda, fi-kir ve düşünce adamları zorda, ekonomi ve sosyal hayat, toplumsal yapı her şey zorluklar içerisinde… Böylesine hassas bir yapıyı mizahî bir anlayışta dile getirmek oldukça maharet istemektedir. İşte bu mahirane yeteneği Min-ber gazetesinin birinci sahifesinde sol alt köşesinde, Karikatür başlığı ve Arı imzasıyla görmek mümkündür.

Karikatür başlığı altında yazar konuları çizerek değil, yazarak dile getirmiş-tir. Bu yazılar oldukça kısa ve özlü yazılardır. O günkü ülke ve millet mese-leleri çeşitli benzetme, hikâyeleştirme hatta ve hatta bir film veya tiyatro sahnesi oluştururcasına mizansenleştirilmiştir. Ele alınan her konuda çe-şitli mizahî yaklaşımlar ustalıklı bir şekilde kullanılmıştır. Yazarın Arı takma adını rastgele değil özellikle ve bilinçli olarak seçtiği anlaşılmaktadır. Yani konular arı iğnesi inceliğinde ve hassasiyetinde ele alınmaya çalışılmıştır.

Bu çalışmada siyasî, ekonomik, tarihî, toplumsal birçok konuyu içeren ka-rikatür yazıları, içeriklerine göre başlıklar altında, ele alınmaya çalışılacaktır. Tarih ve mizah yan yana getirilerek mizahın, tarihi anlama ve algılamamız-daki rolünün ne olabileceği veya ne olduğu örnekleriyle ifade edilmeye ça-lışılacaktır. Böylece Minber gazetesinde yer alan o günün mizah anlayışıyla, mizahın geleceğe nasıl bir ışık tutabileceği imkanı sağlanacaktır.

1. Karikatür Köşesinde Tarih ve Mizah Minber gazetesindeki Karikatür köşesinde o gün olduğu gibi bugün de tarih açısından hiçbir şekilde önemini kaybetmeyen gelişmeler ele alınmış ve ol-dukça etkili bir şekilde mizahlaştırılmıştır.

Bu tarihî gelişmelerin başında hiç şüphesiz Mondros Mütârekesi gelmek-tedir. Osmanlı devletinin I. Dünya Savaşı’nı kaybeden devlet olarak imza-ladığı oldukça ağır şartlar içeren 24 maddelik bu mütareke metni,3 Osman-

2 Erol Kaya, Mustafa Kemal Atatürk’ün Gazetesi Minber, Ebabil Yayınları, Ankara 2007, s. 1-23.

3 Dursun Ali Akbulut, Çöken Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2003, s. 134-136.

Page 87: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

8058

2010lı devletinin ve Türk milletinin varlığını ve bağımsızlığını tamamen orta-dan kaldıracak içerik zenginliğine sahiptir. Bu 24 madde ile İngiltere, Fran-sa, İtalya ve ABD Osmanlı coğrafyasını istedikleri gibi parçalama ve paylaş-ma imkanına kavuşmuşlardı. Osmanlı başkenti İstanbul, hükümet ve padi-şah kontrol altına alınmış, ordular terhis edilmeye başlanmış, azınlıklar her bir taraftan silahlı eylemlere başlamış, savaşın getirdiği ekonomik yoksulluk daha da vahim bir şekil alarak devam etmeye başlamıştır.

Mondros Mütârekesi’nin bu içeriği, 26 Kasım 1918 tarihli Minber’de Kari-katür köşesinde şöyle kurgulanmıştır:

“- Geçende bir tiyatroda halk toplanmış sahnedeki hokkabazı seyredi-yorlardı.- Hokkabaz:- Ne sihirdir, ne keramet, el çabukluğu marifet dedikten sonra, bir elin-deki siyah değnek ile diğer elindeki küçük siyah bir şapkanın içine dışı-na vurarak boş olduğuna halkı temin eyledikten sonra değneği bıraktı. Ve kolunu sıvayarak şapkanın içerisine soktu. Oradan birçok şeyler çı-karmağa başladı.İçinden kanaryası ile bir kuş kafesi, dumanları tüten bir kase çorba, mumu yanmakta olan koca bir kağıt fener, daha neler neler çıkarıyor-du…Halk alkışlamağa başlayınca bir zat arkadaşının kulağına yaklaşa-rak şu surette konuştular:- Artık bunlara şaşacak zaman geçti.- Neden? Böyle bir şapka içerisinden bu kadar şey çıkarmak marifet de-ğil mi?- Canım şimdi ondan daha mühimlerini yapıyorlar, bunlar eskidi.- Nasıl?- Öyle ya bak incecik bir mütârekenâme kağıdından neler neler çıkarı-yorlar. Onun maddelerini salladıkça içinden müsellah (silahlı) asker-ler, zırhlılar, işgaller daha neler neler dökülür. Hatta mütârekenâmeyi yapanlar şaşıyor, tatbik edenler tekrar tekrar okuyor yine sırrına âna… olamıyor. Bu da marifet değil mi?”4

Böylece Mondros’u hazırlayanların büyük bir sihirbazdan daha marifetli oldukları, daha kurnaz fikirler taşıdıkları ve mütârekenin nasıl bir belge nite-liğine sahip olduğu mizahî bir tarzda anlatılmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden devletler başta olmak üzere dünya dev-letlerinin gündemini meşgul eden diğer bir konu ise kasım 1916’da ABD Başkanı seçilen Woodrov Wilson’un, ABD’nin I. Dünya Savaşı’na girmesiyle yayımladığı 14 maddelik bildiridir.5 Özellikle milletlerin bağımsızlığı ve top-

4 Minber, 21 Safer 1337, 26 Teşrinisani 1334-26 Kasım 1918, Salı, No: 25.

5 H. Berke Dilan, Siyasî Tarih 1914-1939, Alfa Yayınları, İstanbul 1998, s. 36-37.

Page 88: PDF için tıklayınız

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar

81582010

rak bütünlüğünü koruyucu maddesiyle dikkatleri üzerine çeken bildiri, Min-ber gazetesinde alaycı bir yaklaşımla şu şekilde ele alınmıştır:

“Akvamın (milletlerin) istiklâline (bağımsızlık) pek meraklı olan bir zat (şahıs-kişi) Wilson prensiplerinin yetmiş iki buçuk millete tatbiki heve-siyle geçende kulağı delik bir zata!- Wilson prensipleri suret-i umumiyede (genel olarak) ne zaman tatbik olunacak? diye sual etmesi üzerine o zatta;- Nüfus-ı umumiye-i beşer (dünya nüfusu) dörtte birine indiği zaman cevabını almıştır.”6

Özellikle sömürgeci devletlerin boyunduruğundan kurtulacaklarına veya onların bağımsız devlet vaatlerine inananların büyük umutlar bağladıkları Wilson prensiplerinin uygulanma olasılığının ne kadar imkânsız ya da uy-gulamanın çok ağır faturalar ödemeye muhtaç olduğu açık bir şekilde ifa-de edilmiştir. Wilson prensiplerinin ancak, dünya nüfusunun dörtte üçü-nün yok olması durumunda uygulanabileceği vurgulanıp alay konusu hali-ne getirilmiştir.

I. Dünya Savaşı devam ederken, Osmanlı devletini İttihat ve Terakki Par-tisi hükûmeti yönetmekteydi. Bu hükûmetin başbakanı Talat Paşa, Harbiye Nazırı Enver Paşa ve Bahriye Nazırı Cemal Paşa idi. Bu üçlü hem partinin hem de devletin yönetimini ellerinde bulunduruyordu. 4 Şubat 1917’de Ta-lat Paşa’nın kurmuş olduğu hükûmet 13 Ekim 1918 günü istifa etmek zorun-da kalmıştır.7 Mondros Mütârekesi’nden hemen sonrada Talat, Enver ve Ce-mal paşalar 2/3 Kasım 1918 günü Almanların U-170 Denizaltısı ile ülkeyi terk etmişlerdir.8 1918’in Kasım ayının İstanbul gündemine bir bomba gibi dü-şen bu kaçış, medyanın da birinci sıradan haber ve yorumlarını oluşturmuş-tur. İstanbul basınının ele alıp haber ve yorum yaptığı bu konu Minber ga-zetesinde de işlenmiştir. Diğer konularda olduğu gibi bu konuda da mizahî yaklaşım oldukça dikkat çekicidir. Devleti savaştan savaşa sürükleyen ve dö-nülmez bir sona götüren bu iradenin sahiplerinin ülkeyi terk edişleri olduk-ça ilginç bir benzetmeyle şöyle tablolaştırılmıştır:

“Emlâk anahtarlarıBugünkü karikatürüm hakikaten resimdir. Fakat resmi aynen naklede-mediğim için size anlatacağım:Bu resim Enver Paşa’nın firar ettiği akşam olduğunu anlatan karanlıkça bir manzarayı gösterir. Bir rıhtım kenarı ve rıhtıma doğru sokulmuş bir Ganbot hayal meyal fark olunur. Ganbotun burun tarafında ayakta En-

6 Minber, 6 Rabiulevvel 1337, 10 Kanunuevvel 1334, 10 Aralık 1918, Salı, No: 39.

7 Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi, İstanbul 2001, s. 444,461.

8 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1993, s. 8.

Page 89: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

8258

2010ver Paşa duruyor. Yüzü gayet hiddetli, canı sıkılmış olduğu çehresinin çizgilerinden belli bir hâlde. Beri tarafta rıhtım üzerinde biri, ufak yük-lü beygirin yularından tutmuş duruyor. Beygirin üzerinde gayet iri yüz-lerce anahtar yükletilmiş olduğu görünüyor. Resmin altındaki yazılara gelince; Enver Paşa kemal-i hiddetle (tam bir kızgınlıkla) beygiri tutan adama hitaben şöyle bağırıyordu:- Canım ben emlâkı beraber götürmüyorum ya! Bunları neye getirdin?- Efendim emir etmişsiniz.- Hayır ben buradaki emlâkın değil Avrupa’daki kofrufuretlerin anahtar-larını istemiştim.”9

Bugün dahi üzerine çok konuşulan ve yazılan bu kaçış meselesi karikatür yazarı tarafından görüldüğü gibi ilginç bir şekilde eleştirilmiştir. Yalnız tasvi-rin oldukça ağır kaçtığını da söylemek gerekir. O günün şartlarında ve psiko-lojisinde çok ciddi bir kızgınlık ve asabiyetle yazılmış olma ihtimali fazladır.

Minber’de tarihî olaylar bazen insan aklını zorlayacak şekilde mizahlaştı-rılmıştır. Yani o gün olduğu gibi bugün de önemini koruyan hadiseler unu-tulmayacak bir şekilde zihinlere kazılmaya çalışılmıştır. Bu da mizah ve tari-hin birbiriyle nasıl örtüştürülebileceğini göstermesi bakımından önemlidir.

2. Karikatür Köşesinden İstanbul Basınına BakışII. Meşrutiyet’in 23 Temmuz 1908’de ilanı ile Osmanlı devletinde gizli yü-rütülen özgürlükçü ve liberal hareketler açığa çıkmaya başlamıştır. Birden fazla parti kurulmaya başlandığı gibi, dernekler ve sivil toplum kuruluşları-nın da sayısı artmıştır. Bu özgürlük havasının belki de en fazla teneffüs edil-diği yer basın kuruluşları olmuştur. Meşrutiyet basını rahat bir nefes almış ve herkes artık istediği gibi fikir ve düşüncelerini yazmaya ve dile getirmeye başlamıştır. Ancak, İttihat ve Terakki Partisi’nin devlet yönetiminde etkinli-ği ve söz sahipliği arttıkça basındaki bu özgürlüğün daraldığı da görülme-ye başlanmıştır.10 Yani ittihatçılar önceden II. Abdülhamit yönetimini eleş-tirdikleri basına karşı uygulanan sansürcü ve kontrolcü anlayışı kendileri de yavaş yavaş uygulamaya başlamışlardır. Bu durum 1918 Haziranında sansü-rün kaldırılmasına kadar devam etmiştir.11

9 Minber, 20 Safer 1337, 25 Teşrinisani 1334, 25 Kasım 1918, Pazartesi, No: 24.

10 Tarık Zafer Tunaya, “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Re-jimine Geçiş”, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme, (Editör; Ersin Kalaycıoğlu, Ali Yaşar Sa-rıbay), Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul 2007a, s. 312, ” Hâkimiyet-i Siyasiye ve Milli Egemenlik: Türkiye’de Siyasal Rejim Meşruluğunun Dayandığı Temeller”, Türkiye’de Politik Değişim ve Mo-dernleşme, (Editör; Ersin Kalaycıoğlu, Ali Yaşar Sarıbay), Alfa Aktüel Yayınları, İstanbul 2007b, s. 208-209.

11 Erik Jan Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, (Çeviren: Nüzhet Salihoğlu), Bağlam Yayınları, İs-tanbul 1995, s. 112.

Page 90: PDF için tıklayınız

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar

83582010

Mondros Mütârekesi sonrası ise durum değişmiştir. İttihatçılar gitmiş on-ların yerini muhalifleri ve İstanbul’daki işgal devletleri almıştır. Bu yeni yö-netim, Talat Paşa hükûmetinin savaşı kaybetmiş olmasının bir sonucu ola-rak kaldırmış olduğu sansürü genel olmasa da aralıklarla uygulamıştır.12 Minber gazetesi de kısa yayın hayatında bundan nasibini almıştır. Gazete in-celendiğinde sansürün izlerine rastlamak mümkündür. Bu durum gazetenin baş makalesinde görüldüğü gibi “Karikatür” başlığı ile yazılan köşede de ya-şanmıştır. Büyük bir ihtimalle, Arı mahlası ile yazan ve oldukça sivri bir dille mizahını yansıtan yazarın bazı yazılarına izin verilmemiştir.

Minber gazetesinde bu yaşanan şartlar mizahlaştırılarak o günkü basının durumu yansıtılmaya çalışılmıştır. Ayrıca basında görülen karşılıklı yazar kavgaları, genel yazılarla yapılan polemiklerdeki kavgacı üslûp ve dil de ele alınan konular arasındadır. 29 Kasım 1918 tarihli Karikatür köşesinde, 1918 basının üslûbu Gazete Lisanı başlığı ile şöyle ifade edilmeye çalışılmıştır:

“Bir refikim (arkadaş) diyor ki;Geçenlerde Karaköy’den çıkıyordum iki kişinin yüksek sesle konuştuk-larını ve biraz sonra sözlerini daha yüksek perdelere çıkararak adeta kavgaya başladıklarını gördüm. Ve anladım iş biraz sonra dayağa mün-cer ( dönüşecek, sonuçlanacak) olacak.Halbuki bunların biraz ilerisinde bir polis memuru arkasını dönmüş duruyordu. Taaccüble (şaşakalmak, şaşırarak) baktım. Şu zatın şu kav-gayı men (engelleme) etmesi mümkün olmaz mı diye düşündüm. Bu-nun üzerine polisin yanına yaklaşarak aramızda şu muhavere (karşılık-lı konuşma) cereyan etti:- Polis efendi zannediyorum ki sizin bir vazifenizde zabıta-i maniliktir (şehir güvenliğini sağlamak). Şurada iki kişinin deminden beri kavga ettiklerini işitiyorsun da niçin men etmiyorsun? Herhalde müdarebele-rini (vuruşma, dövüşme) bekliyorsun?- Efendim kavga nerede? Ben hiçbir şey duymadım. İşitsem men eder-dim.- Nasıl? İşitmiyor musun? İşte arkanızda ta kulağınızın dibinde kavga ediliyor.Polis efendi başını çevirip de kavga edenleri görünce- Ha bunlar kavga mı ediyorlar? Ben deminden beri işitiyordum ama onları yüksek sesle gazete okuyorlar zannettim.”13

Yukarıdaki benzetme ile 1918’in basınındaki kullanılan dilin ve üslûbun nasıl ve hangi seviyede içeriğe sahip olduğunu tahmin etmek mümkündür.

12 Alan Palmer, Son Üç Yüz Yıl Osmanlı İmparatorluğu, (Çeviren: Belkıs Çorakçı Dişbudak), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2002, s. 248.

13 Minber, 24 Safer 1337, 29 Teşrinisani 1334, 29 Kasım 1918, Cuma, No: 28.

Page 91: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

8458

2010Sansür konusu ise yine çok alaycı bir şekilde 3 Aralık 1918 tarihli Minber’de

Karikatür köşesinde Akşam Gazeteleri ve Sansür küçük başlığı ile şöyle mizah-laştırılmıştır:

“Havadis-i yevmiyeye (günlük haberler) pek meraklı olduğu için akşam gazetelerini kemal-i telaşla bekleyen bir zat dün akşam gazetelerin sam vurmuş gibi alacalı çıktığını görünce bir gazete muharririnin sürümü çoğaltmak için not yerleri bırakmayı düşündüğüne mal etmiş ise de bir hiddet rast gelen bir arkadaşı kendisine hakikati anlattığında araların-da şu muhavere cereyan eder.- Bak gazeteler ne güzel düşünmüş not yerleri de bırakıyorlar.- Onlar not yerleri değil, sansür gölgeleri- Ne demek?- Sansür muzır (tehlikeli, zararlı) gördüğü yerleri çıkarmış.- Hayır öyle olsa idi İspanyol nezlesi diye yarım sahifelik yeri bırakır mı idi? Bu gün ondan daha muzır müstevli (yayılan, işgal eden) bir şey var mı?”14

Yazar sansürü öylesine alaya almıştır ki sansür edilmiş gazete sayfaları, samyeli vurmuş ekin, okuyucuya not yazmaları için koyulmuş boşluklar gibi oldukça ilginç benzetmelerle dikkatlere sunmuştur.

Yine II.Meşrutiyet basınının karşılıklı sataşma, taciz ve saldırıya dayanan yayın anlayışı çok farklı bir benzetmelerle ele alınmıştır. 15 Kasım 1918 ta-rihli Minber gazetesinin Karikatür köşesinde Müsabaka başlığı ile konu şöyle mizahlaştırılmıştır:

“Daima her şeyden büyük bir iktidar arayan müsabakalara (yarışma) pek meraklı bir zat gördüm. Umum gazetecilere yeni bir müsabaka açı-yorum bakalım büyük müsabakayı kim kazanacak dedi.Ve ber-vech-i âtî (aşağıdaki) müsabaka şeraitini (şartlar) okudu; ‘Hiç kimseye ta’riz (sözle dokundurma, sataşma) etmeden katiyen hissiyat-tan bahsetmeden gazetesini imal edipte 500 nüsha satabilen gazeteci-ye gayet mühim ve kıymetli bir mükafat verilecektir’15 Yazar aynı konuyu 18 Kasım 1918 tarihli Minber gazetesinin Karikatür köşesinde Hücum başlığı altında aşağıdaki şekliyle ortaya koymaya ça-lışmıştır:“ Yeni terhis olan ihtiyat zabiti (yedek subay) arkadaşım elindeki geniş bir kağıdın üzerine kapanmış bir çok rakamlar yazarak bozarak uğraşı-yordu. Ne ile meşgul bulunduğunu sordum:- Bir hücum planı hazırlıyorum. dedi.- Canım artık ne yapacaksın? demekliğim üzerine başını kaldırdı;

14 Minber, 28 Safer 1337, 3 Kanunuevvel 1334, 3 Aralık 1918, Salı, No: 32.

15 Minber, 10 Safer 1337, 15 Teşrinisani 1334, 15 Kasım 1918, Cuma, No: 14.

Page 92: PDF için tıklayınız

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar

85582010

- Hayır hücum harp için değil. Bu çıkaracağım bir gazete ismidir. Etra-fında rast gelene hücum daha doğrusu halkın 40 parasına hücum pla-nıdır dedi.”16

Böylece II. Meşrutiyet’in basın dünyasındaki gazete sayfalarına yansıyan yazı dilinin kavgacı, hakaret edici, şahsiyet ve kişiliklere dokunan bir içerikte olduğu, bunun da gazete satışında olumlu bir etki yarattığı dile getirilmiştir.

Her iki anlatımda da 1918 basınının tek ama tek hedefinin gazete satışı-nı artırarak para kazanmak olduğu, bunun da gazetelerin yayınlarında biri-lerine sataşarak, saldırarak, hücum ederek gerçekleşeceğine inandıkları vur-gulanmaktadır. Hatta gazete ismi olarak Hücum ismi kullanılırsa daha etkili olacağı benzetmesiyle durum daha da vahimleştirilmiştir.

23 Kasım 1918 tarihli Karikatür köşesinde basının para kazanması mese-lesi yine gündeme taşınmıştır. Eskiden harp zenginlerinin oturduğu gazino-larda şimdi gazete sahipleri, başyazarlar ve yazı işleri müdürlerinin oturma-ya başladığı yazılarak para kazanma meselesine vurgu yapılmıştır. Aynı yazı içerisinde gazinoda bir araya gelen yazı işleri ve gazete idare müdürlerinin harcama yapmaktan kaçındıkları, tek düşüncelerinin daha fazla satmak ve para kazanmak olduğundan yakındıkları dile getirilmiştir. Yine Karikatür kö-şesinde; bir gazetenin yazı işleri müdürünün kendi idare sorumlusunun, ha-beri yapılan şahısların fotoğraflarının koyulmasından dolayı sıkıntı çıkarttı-ğı ve bu durumu önceden fotoğraf klişeleri hazırlayarak habere uygun fotoğ-raflar koyup çözdüğü mizah konusu edilmiştir. İdare müdürü kendisini de “Canım zaten şimdiye kadar altındaki yazılar olmazsa günlük gazetelerde-ki klişelerinin hangisini asıl sahipleri bile tanıyabilir ki?”17 diyerek savunma-sı, o gün için resim koyma işinin nasıl bir yük olduğunu ve bundan kurtul-manın çok zekice bir çözümle gerçekleştirildiğini görmek mümkündür. An-cak burada halk hatta habere konu olabilecek şahıslar bile dikkatsizlik, ilgi-sizlik ve cehaletle suçlanmıştır. Aynı zamanda böyle bir zafiyetten faydalan-manın normal karşılandığı vurgulanmıştır.

3. Karikatür Köşesinden Osmanlı Hükûmetleri ve Siyasetlerine Bakış Osmanlı devletinde vatandaşın devlet yönetimine katılması 23 Aralık 1876’da Meşrutiyet’in ilanı yani Kanun-ı Esasî’nin yürürlüğe girmesi ile baş-lamıştır. 17 Mart 1877’de ilk oturumunu yaparak açılan Meclis-i Mebusan’da vatandaşın oyları ile seçilmiş milletvekilleri burada padişahın yanında dev-let idaresinde yer sahibi olmaya başlamıştır. Ancak bu durum kısa sürmüş ve padişah yetkilerine dayanarak 13 Şubat 1878’de, Osmanlı-Rus Harbi’nin

16 Minber, 13 Safer 1337, 18 Teşrinisani 1918, 18 Kasım 1918, Pazartesi, No: 17.

17 Minber, 18 Safer 1337, 23 Teşrinisani 1918, 23 Kasım 1918, Cumartesi, No: 22.

Page 93: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

8658

2010yarattığı durumu bahane ederek parlamentoyu dağıtmıştır.18 23 Temmuz 1908’de ikinci defa meşrutiyet ilan edilince meclis yeniden açılmış ve hal-kın temsilcileri seçimle tekrar anayasal haklarını kullanmaya başlamıştır. Bu dönem aynı zamanda birden fazla partinin de kurulmaya başladığı dönem olmuştur. Çok partili hayatın ilk tecrübelerinin kazandığı bu süreç aynı za-manda oy almak için halkın huzuruna çeşitli program ve vaatlerle çıkılmaya başlandığı ilk dönem olma özelliğini de taşımaktadır.

Minber’de vaatlerle halktan oy alma girişiminde nasıl bir mantık ve amaç güdülerek siyaset yapıldığı, bu günlere ışık tutarcasına şu şekilde dile geti-rilmiştir:

“-Evet birader düşünüyorum başka yapacak bir iş yok. Bu defa mebus-luğa namzetliğimi koyacağım.- Programınızı düşündünüz mü?- O kolay, çünkü, mebus programı demek sonra hakikaten takip edece-ği şey demek değildir. O zaman halkın en ziyade istediği şey ne ise on-ları anlamlı ve öylece ilan etmelidir. Mesela benim programım şimdi-lik şöyle olacaktır;Memur maaşatı (maaşları) her vakit altın olarak verilmeli, vesaiti nak-liye (ulaşım) fiyatları tenzil (indirim) edilerek İstanbul’un bir ucundan diğer ucuna kadar on paraya, tramvay ve boğazın bir başından diğer ba-şına kadar 20 paraya vapur olmalı. Unun okkası beş, şekerin iki, ekme-ğin bir kuruşu geçmemeli vesaire….”-Hakikaten bu suretle bir program çok rey kazanır. Fakat mebus oldu-ğun vakit ne yapacaksın?- O kâmilen başka şimdi onu söylersem senin de mebus olacağın gelir.- Nasıl?- Mebus olunca azizim hangi parti kuvvetli ise o taraftan olursun . Par-ti biraz hücuma uğrar ve bir iki gaf yaparsa yani şayet zayıflarsa güya o gaflarda senin reyin yokmuş gibi itiraz eder ve partiden çıkarsın. Ya yeni bir isim bularak ayrı bir şey yaparsın yahut diğer bir kuvvetli partiye in-tisap (girmek, bağlanmak) edersin.- Anladım çok iyi şey etmiş.”19

1918’in siyaset anlayışı bu şekilde yerildiği gibi bu sancılı ve sıkıntılı dö-nemin bir başka özelliği olan sık sık bakanların ve hükümetlerin değişme-si de ele alınmıştır. Osmanlı devletinde, 1914 Kasım ayından 1922 Kasım ayına kadar on bir hükümetin kurulduğu düşünülürse, siyaset ve hükü-met işlerinin nasıl bir çıkmaz içerisinde olduğunu anlamak mümkün ola-caktır. Minber’in Arı takma adlı yazarı bu konuları da gündeme taşımaktan

18 Zürcher, age, s. 36-37.

19 Minber, 10 Rabiulevvel, 1337, 14 Kanunuevvel 1334, 14 Aralık 1918, Cumartesi, No: 43.

Page 94: PDF için tıklayınız

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar

87582010

geri durmamıştır. 4 Aralık 1918 tarihli gazete de Nazır Beyin Sadakası başlı-ğı altında:

“Öteden beri bir köşe başını bekleyen dilenciye haftada bir kere 40 para vermeği itiyat (alışkanlık) eden bir zat geçenlerde nazır olur. Ve yine otomobilini durdurarak her zamanki gibi 40 para vermeğe devam edin-ce dilenci bir gün;- Velinimet! Siz nazır olmazdan evvelde 40 para veriyor idiniz, hiç artır-madınız! deyince nazır bey de;- Hanım dur bakalım! Bizim nazırlıklar pek tuhaf. İlk ay terakki maaş diye zam olunan miktar ikinci ayı bitirmeden de ipimizi kesiyorlar. Bir şey anlamağa kalmıyor ki!... demiş.”20 Bu hükümet ve üyelerinin deği-şimi konusu 2 Aralık 1918 tarihli gazetede Mahalle Kahvesinde başlı-ğı ile;“- Gazetelere bakarsak kabine yeniden değişecekmiş. - Buda sinema gibi ne kadar çabuk değişiyor. - Fena değil ben mahzun (hüzünlü) olmuyorum. - Neden? - Çünkü, böyle giderse hepimize birer kere nazır olmak sırası gelecek. Ve işte o vakit tam musavvat (eşitlik) tatbik edilmiş bulunacak…”21 şek-linde dile getirilmiştir.

II. Meşrutiyet döneminin iktidar partisi İttihat ve Terakki’nin 1 Kasım 1918’de toplanan olağanüstü kongresinde; İttihat ve Terakki feshedilerek bütün var-lığı ile yeni kurulacak olan Teceddüt Fırkası’na devri kararlaştırılmıştır.22 Bu gelişme ve değişme ise bir başka mizah konusu olmuştur. İki arkadaş arasın-da geçen bir konuşma şekliyle konu şöyle sunulmuştur:

“- Birader İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ismi Teceddüt olmuş bundan bir şey anlamadım. Eşhası (şahıslar) aynı olduktan sonra isim tebdilin-den (değiştirme) acaba faide nedir? Yoksa Teceddüt’ten maksat yeni baştan işe başlamak mı? Hatta Enver Paşa’nın bir zamanki Resne dağ-larına mukabil Kafkasya dağlarına gidiyorum demesi onun için mi?- Hayır bunların hiçbirisi değil. Bizim an’anat-ı (gelenekler) kadime-i (eski, geçmiş) milliyemizden resiyy (ısrarla, inatla devam eden) vardır. Bir çocuğun hastalığı uzun sürer ve artık tedavisinden kat’i ümit edilir-se o vakit en son çare olarak ismi değiştirilir.Hakikaten de çok kere bunun faidesi görülerek çocuk şifâyâb (şifa bul-mak) olur.”23

20 Minber, 29 Safer 1337, 4 Kanunuevvel 1334, 4 Aralık 1918, Çarşamba, No: 33.

21 Minber, 27 Safer 1337, 2 Kanunuevvel 1334, 2 Aralık 1918, Pazartesi, No: 31.

22 Osman Selim Kocahanoğlu, İttihat-Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılanması ( 1918-1919), Temel Yayınları, İstanbul 1998, s.24.

23 Minber, 2 Rabiulevvel 1337, 6 Kanunuevvel 1334, 6 Aralık 1918, Cuma, No: 35.

Page 95: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

8858

2010Bir devre damgasını vurmuş olan bir siyasî teşkilatın, kamuoyunda hak-

kında oluşmuş kötü imajın silinmesi için isim değiştirme girişimi, gelenek-sel bir hastalıktan kurtulma inancıyla bağdaştırılarak anlatılması oldukça dikkat çekicidir.

4. Karikatür Köşesinden Osmanlı Ekonomik, Sosyo Kültürel ve Hukukî Yapısına Bakış

Uzun süren savaş yılları, zaten çökmüş olan Osmanlı ekonomisini ve sosyal yapısını iyiciden iyiceye olumsuz etkilemiştir. Gerek savaş yıllarında gerek-se savaştan hemen sonra kıtlık, yokluk, fakirlik, adam kayırma, geçim sıkın-tısı, hayat pahalılığı, askerî ve sivil iaşe ve buna benzer toplumsal sorunlar sınırı aşmıştır.24 Bu durum ister istemez o günkü basının da sayfalarına ta-şınmıştır.

Minber gazetesinin Karikatür köşesinde de ekonomik ve toplumsal sorunlar mizah ve hicvin karışımıyla ele alınmıştır. 5 Aralık 1918 tarihli Minber gazete-sinde Merkepler Arasında başlığı ile mevcut savaş sonrası gıda sıkıntısı aşağı-daki gibi karikatürize edilerek ortaya konulmuştur:

“Hayvanatın da kendisine mahsus işaret ile konuştuklarına kani olan bir zat geçen gün diyordu ki;-Köprüden geçiyordum orada duran bir yük arabasına koşulmuş bir merkep ile onun karşısında serbest duran diğer merkep nazarı dikka-timi celb (toplamak, çekmek) etti. Dinledim hakikaten biri yan gözle li-mandaki gemileri görünce üst dudağını kaldırarak gülümser bir vaziyet-te diğeri ile ber-vech-i âtî (aşağıdaki şekilde) konuşuyordu; - Gemilere bak galiba birçok erzak ve buğday gelmiş! - Bundan bize ne! İnsanlara yarar. - Hayır…o vakit arpa ile saman bize kalır da…”25

Bir tür fabl yapılarak hayvanların dilinden 1918 Osmanlı devletinin top-lumsal sorunları dile getirilmiştir. Özellikle savaş sırasında ve sonrasında gıda ihtiyacı o kadar hat safhaya çıkmıştır ki hayvanlar bile buğday ve diğer yiyecek maddelerinin gelmesine sevinmiştir. Çünkü hayvanların yiyecekleri bile insanlar tarafından tüketildiği günler yaşanmıştır.

30 Kasım 1918 günlü Minber gazetesinde Karikatür köşesinde Adak başlığı altında bu ekonomik şartlar içerisinde özellikle de memurun içler acısı du-rumunun çok farklı bir mizahla dile getirildiği görülmektedir. Konu iki vatan-daş arasında geçen bir konuşma olarak şu içerikte hazırlanmıştır:

24 İlhan Tekeli, Selim İlkin, Cumhuriyetin Harcı 2, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2004, s.1-26.

25 Minber, 1 Rabiulevvel 1337, 5 Kanunuevvel 1334, 5 Aralık 1918, Perşembe, No: 34.

Page 96: PDF için tıklayınız

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar

89582010

“Askerlerin terhisini duyan ihtiyar bir valide yanındaki kadına,- Ah eğer Ahmet’im bir haftaya kadar gelirse, Tezveren Dede’ye bir okka zeytin yağı adağım oluversin diyiverdi. Oradan geçen bir zat da ihtiyar kadının kulağına eğilerek,- Valide, Tezveren Dede’yi bırak iki memura yarımşar okka patates ada daha çabuk gelir dedi.”26

Aynı konu, Minber gazetesinin 7 Aralık 1918 tarihli sayısında iki tramvay bi-letçisi arasında geçen şu konuşma şekliyle dile getirilmiştir:

“- Duydun mu, tramvay ücretler iki misli oluyormuş?!- Hayır, fakat bunu bana değil tramvay aksiyonu sahiplerine müjdele.- Neden? Fiyatların artması halinde bizim anafor yevmiyeler de iki mis-li olacak demektir.”27

Halkın fakirliği ve geçim sıkıntısı yanında kadın hakları ile ilgili olarak da çok dikkat çekici bir yaklaşımın sergilendiğini Karikatür köşesinde görmek mümkündür. İki kadın arasında geçen bir konuşmayla olay kurgulanmıştır. 11 Aralık 1918 tarihli sayıda İki Kadın Arasında başlığı ile şöyle yazılmıştır:

“- Hemşire işittiniz mi erkekler nasıl gezeceklermiş? - Hayır işitmedim, nasıl? - Yaz günleri tozdan muhafaza için yüzlerine peçe koyacaklarmış. - Aman ne âlâ belki o vakit musavvat (eşit) olsun diye bizden peçeyi kaldırırlar.”28

İttihat ve Terakki iktidarında Osmanlı modernleşmesinin bir parçası olan kadın hakları konusunda da önemli adımlar ve değişimler gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Eğitim öğretim hakkından başlayıp çalışma ve medeni hakları içeren adımlar arasında giyim ve kuşamda yer almıştır.İstanbul’da çarşaf ve peçe devam etmekle beraber, kadınlar çoğu kez peçelerini örtmüyorlardı.29

Karikatür köşesinde ele alınan konulardan biri de hapishanelerle ilgilidir. Hapishanelerden firarların yaşandığı ve kanunların tam manasıyla uygulan-madığı konusu, İki Serseri Arasında başlığı altında gündeme taşınmıştır. Du-rum şöyle karikatürize edilmiştir:

“-Peki senin dediğin gibi yapalım. Tutalım, soyalım, keselim ama…!-Ne var? Korkuyor musun?-Hayır korkmadığımı biliyorsun. Yalnız tutulur da deliğe tıkılırsak diye düşünüyorum. Sonra paraları nerede yiyeceğiz?-Korkma görmüyor musun şimdiki hapishanelerde kimin kaldığı var ki! Elbet biz de kaçarız.”30

26 Minber, 25 Safer 1337, 30 Teşrinisani 1334, 30 Kasım 1918, Cumartesi, No: 29.

27 Minber, 3 Rabiulevvel 1337, 7 Kanunuevvel 1334, 7 Aralık 1918, Cumartesi, No: 36.

28 Minber, 7 Rabiulevvel 1337, 11 Kanunuevvel 1334, 11 Aralık 1918, Çarşamba, No: 40

29 Akşin, age, s. 457,458.

30 Minber, 14 Rabiulevvel 1337, 18 Kanunuevvel 1334, 18 Aralık 1918, Çarşamba, No: 47

Page 97: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

9058

2010SonuçGirişte de belirtildiği gibi, Minber gazetesi, Mondros Mütârekesi’nden he-men sonra yayımlanmıştır. Yayın hayatı kısa sürmüş olmasına rağmen, özel-likle gazetenin sahipleri ve izlediği muhalif politikalarla dikkatleri üzerine çekmiştir. Bütün olarak ele alınıp incelenmeyen Minber gazetesinin sade-ce Karikatür köşesindeki mizahî yaklaşımlar irdelenmeye çalışılmıştır. Kısa ve oldukça ilgi çekici bu yazıların yazarının kim olduğu ne yazık ki belirlene-memiştir.

Karikatür köşesinin Arı takma adlı yazarının kim olduğu tespit edileme-miş olmakla beraber, Meşrutiyet dönemini iyi bilen ve olayları yakinen ta-kip eden bir aydın olduğunu söylemek mümkündür. Yazarın aynı zamanda İttihat ve Terakki yönetimine muhalif olduğu gibi ondan sonraki hükümet ve yönetimlere de karşı olduğu yazılarından anlaşılmaktadır.

Minber gazetesinin Karikatür köşesinde ele alınan konular ince bir zeka ürünü olan mizahın tatlı bir kıvamında değerlendirilmeye çalışıldığı anla-şılmaktadır. Bazen anlatımlardaki yakıştırmaların, benzetmelerin dozunun kaçtığına da şahit olmak mümkündür. Bunun da 1918 yılının özellikle de ekim ve kasım aylarındaki yaşanan olaylardan devletin, hükûmetin ve mille-tin içinde bulunduğu atmosferden kaynaklandığını söylemek mümkündür.

Devrin siyasî, sosyal, kültürel, hukukî, ekonomik ve toplumsal durumu, eleştirel bir yaklaşımla tiyatro veya film sahnelerine büründürülerek anla-tılmaya çalışılmıştır.

Bir gazete köşesinde günün gelişmeleri karşısındaki duygu ve düşünce-lerin bir yansıması olarak kabul edilebilen “Arı” mahlası ile yazılanlara bu gün itibariyle baktığımızda, tarihin anlaşılmasında ve aktarılmasında miza-hın önemli bir katkısının olduğu söylenebilir.

Bu mizahî yaklaşım aynı zamanda tarih eğitiminde de kullanılabilir. Tarihî olayların anlatımında, anlama ve algılanmasında mizahın, bir yöntem ola-rak önemli katkısının olabileceğini de söylemek mümkündür.

Yukarıdaki başlıklar altında sıralanan örnekler, bir tarafıyla 1918 yılı bası-nındaki mizah anlayışı ve mizah dilini ortaya koyarken, çok karmaşık bir ta-rihi döneme de ışık tutmaya çalışmıştır.

Kaynaklar Minber, 10 Safer 1337, 15 Teşrinisani 1334, 15 Kasım 1918, Cuma, No: 14. 13 Safer 1337, 18 Teşrinisani 1918, 18 Kasım 1918, Pazartesi, No: 17. 18 Safer 1337, 23 Teşrinisani 1918, 23 Kasım 1918, Cumartesi, No: 22. 20 Safer 1337, 25 Teşrinisani 1334, 25 Kasım 1918, Pazartesi, No: 24. 21 Safer 1337, 26 Teşrinisani 1334, 26 Kasım 1918, Salı, No: 25. 24 Safer 1337, 29 Teşrinisani 1334, 29 Kasım 1918, Cuma, No: 28.

Page 98: PDF için tıklayınız

Minber Gazetesinde 1918 Olaylarına Mizahî Yaklaşımlar

91582010

25 Safer 1337, 30 Teşrinisani 1334, 30 Kasım 1918, Cumartesi, No: 29. 27 Safer 1337, 2 Kanunuevvel 1334, 2 Aralık 1918, Pazartesi, No: 31. 28 Safer 1337, 3 Kanunuevvel 1334, 3 Aralık 1918, Salı, No: 32. 29 Safer 1337, 4 Kanunuevvel 1334, 4 Aralık 1918, Çarşamba, No: 33.

1 Rabiulevvel 1337, 5 Kanunuevvel 1334, 5 Aralık 1918, Perşembe, No: 34. 2 Rabiulevvel 1337, 6 Kanunuevvel 1334, 6 Aralık 1918, Cuma, No: 35. 3 Rabiulevvel 1337, 7 Kanunuevvel 1334, 7 Aralık 1918, Cumartesi, No: 36. 6 Rabiulevvel 1337, 10 Kanunuevvel 1334, 10 Aralık 1918, Salı, No: 39. 7 Rabiulevvel 1337, 11 Kanunuevvel 1334, 11 Aralık 1918, Çarşamba, No: 40. 10 Rabiulevvel, 1337, 14 Kanunuevvel 1334, 14 Aralık 1918, Cumartesi, No: 43. 14 Rabiulevvel 1337, 18 Kanunuevvel 1334, 18 Aralık 1918, Çarşamba, No: 47.Akbulut, Dursun Ali (2003), Çöken Devlet, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ankara: Atatürk

Araştırma Merkezi, s.134-136.Akşin, Sina (2001), Jön Türkler ve İttihat ve Terakki İstanbul: İmge Kitapevi, s. 444,461.Atay, Falih Rıfkı (2004), Çankaya, İstanbul: Pozitif Yayınları, s. 169-170.Balkaya, İhsan Sabri (2005), Ali Fethi Okyar 18810-1943, Ankara: Türk Tarih Kurumu Ya-

yınları, s. 80-81. Dilan, H. Berke (1998), Siyasi Tarih 1914-1939, İstanbul: Alfa Yayınları, s. 36-37.Kaya, Erol (2007), Mustafa Kemal Atatürk’ün Gazetesi Minber, Ankara: Ebabil Yayınları, s.

1-23. Kocahanoğlu, Osman Selim (1998), İttihat -Terakki’nin Sorgulanması ve Yargılanması (1918-

1919), İstanbul: Temel Yayınları, s. 24.Palmer, F. Alan (2002), Son Üç Yüz Yıl Osmanlı İmparatorluğu, (Çeviren: Belkıs Çorakçı

Dişbudak), İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, s. 248.Sarıhan, Zeki (1993), Kurtuluş Savaşı Günlüğü I, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları,

s. 8.Tekeli İlhan, Selim İlkin (2004), Cumhuriyetin Harcı 2, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversi-

tesi Yayınları, s. 1-26.Tevetoğlu,Fethi (1988), “ Atatürk’le Okyar’ın Çıkardığı Gazete Minber”, Atatürk Araştırma

Merkezi Dergisi, C. V, S. 134, (Kasım, 1988), s. 185. Tunaya, Tarık Zafer (2007a) “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Büyük Millet Meclisi

Hükümeti Rejimine Geçiş”, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme, ( Editör: Er-sin Kalaycıoğlu, Ali Yaşar Sarıbay), İstanbul: Alfa Aktüel Yayınları, s. 312

Tunaya, Tarık Zafer (2007b), “Hâkimiyet-i Siyasiye ve Milli Egemenlik: Türkiye’de Si-yasal Rejim Meşruluğunun Dayandığı Temeller”, Türkiye’de Politik Değişim ve Mo-dernleşme, (Editör; Ersin Kalaycıoğlu, Ali Yaşar Sarıbay), İstanbul: Alfa Aktüel Yayınları, s.208-209.

Zürcher, Erik Jan (1995), Milli Mücadelede İttihatçılık, ( Çeviren:Nüzhet Salihoğlu), İstan-bul: Bağlam Yayınları, s. 112.

Page 99: PDF için tıklayınız

İ h s a n S a b r i B A L K A Y A

9258

2010

Ek-1. Minber gazetesinden örnek bir nüsha

Page 100: PDF için tıklayınız

ÖZHurufat defterleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde bulunmaktadır. Vakıflara yapılan imam, hatip, cüzhan, mütevelli, nazır, ferraş gibi gö-revlilerin yanı sıra çok az da olsa Bosna Hersek’teki Hristiyanlar için knez (yönetici), basmacılar reisi, süvaribaşı gibi atamalarının kayde-dildiği defterlerdir. 17. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına ka-dar olan süreyi kapsarlar. 81 sayfalık defterde 1833 adet kayıt vardır. Kayıtlarda 122 merkez ve bağlı köylerindeki vakıf eserler hakkında bil-giler vardır. Bunların çoğu Balkanlardaki Osmanlı şehir ve köyleriyle ilgilidir. Edirne, İstanbul, Gelibolu, Tekirdağ, Kıbrıs gibi merkezlerle ilgili kayıtlar da görülebilmektedir. 1833 kaydın 968 tanesi günümüz Yunanistan’ındaki Osmanlı şehirleri hakkındadır. Toplam 122 merkezin 24 tanesi bugünkü Yunanistan sınırları içindedir. Yapılar bakımından incelediğimizde kayıtlarda 18 yapı türünde 519 yapı belirledik. Kayıtlar-da ağırlık % 77 oran ile cami-mescitlerdedir. Tekkeler % 7 ve okullar % 5 ile ikinci ve üçüncü sırayı almaktadır. Ancak Yunanistan’la ilgili 240 va-kıf belirleyebildik. Kayıtlardan Yunanistan’daki köykasabalarda 47 ma-halle adı, 144 köy adı, 24 tane kasaba adı belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yunanistan, hurufat defteri, vakıf, mimari.

ABSTRACTTurkish Architecture in Greece according to the

Records of the 1192 No Hurufat Defter of 1696-1716The hurufat records may be reached at the archives of the ‘Vakıflar Ge-nel Müdürlüğü’ (the General Directorate of Foundations). These are the records kept for appointments of the clergy (imam, cüzhan, müte-velli, nazır and ferraş), and to a lesser extent also for the appointments of the members of the ruling groups (knez, head of basmacılar, süvari-

1192 Numaralı 1696-1716 Tarihli Hurufat Defterine Göre Yunanistan’daki Türk Mimarisi*

Halit ÇAL**

* Bu makale 2007 yılında Macaristan’da düzenlenen Türk Sanatları Kongresinde bildiri olarak sunulmuştur. Yayın aşamasında sayfa sınırlama getirilmesi ve bu araştırmanın asıl kullanıla-cak olan kısmının ek listeler olması yüzünden araştırmamızı kongre kitabında yayımlama yo-luna gitmedik.

** Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi, e-posta: [email protected]

Page 101: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

9458

2010başı) for the Christian population in Bosnia-Herzegovina. The defters co-vers a period from the beginning of the 17th century to the early 20th century. There are 1833 citations in the 81-page defter. The records provide information on foundations in 122 centers and their constitu-ent villages. Most of the records are related to Ottoman cities and vil-lages in the Balkans. Also, records on such centers as Edirne, İstanbul, Gelibolu, Tekirdağ and Kıbrıs can be found. 968 out of a total of 1833 registrations deal with Ottoman cities in Greece. 24 out of 122 centers are currently in today’s Greece. In the records, we have identifed 519 buildings of 18 different types of structures. The majority of the regist-rations (77 per cent) is about the mosques and mescits. 7 percent of the records are about the tekkes and 5 per cent about the schools. We could identify only 240 foundations in Greece. The records reveal names for 47 districts (mahalle), 144 villages and 24 towns in Greece.

Key Words: Greece, hurufat defteri, foundations, Turkish architecture.

Hurufat defterleri, Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde bulunmakta-dır. Vakıflara yapılan imam, hatip, cüzhan, mütevelli, nazır, ferraş gibi görevlilerin yanı sıra çok az da olsa Bosna Hersek’teki Hıris-

tiyanlar için knez (yönetici), basmacılar reisi, süvaribaşı gibi atamalarının kaydedildiği defterlerdir. 17. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına ka-dar olan süreyi kapsarlar. İstanbul arşivlerindeki benzer nitelikteki defterle-re cihat defterleri adı verilmişken1 VGM arşivindekilere, defterlerdeki kazalar harf sırasına göre dizildiklerinden hurufat defterleri adı denilmiştir.

Bu defterlerin hangi amaçla yazıldığı ve Osmanlı devlet düzeni içindeki yeri için M. Alkan ayrıntılı bilgiler vermiştir.2

Bir kaç cümlelik kısa bilgiler halinde, hangi göreve kimin neden atandığı, ne kadar ücret aldığı belirtilmiştir. Bu açıdan bakıldığında bir bilgi zenginli-ği ve çeşitliliğinden söz edilemez.

Ücretleri belirtmesi bakımından iktisadi tarih, atamaların neden yapıldı-ğını göstermesi ve yapılardaki görevleri ortaya koyması açısından sosyal ta-rihimiz için incelenmesi gereken kaynaklardır.

Tarihçiler için vakıf, sanat tarihçiler için yapı adlarını öğrenebilmek bakı-mından son derece önemlidirler. Çok az çeşit bilgi edinebilmemize karşılık, kayıt tutulan tarihler itibarıyla başka hiçbir kaynaktan bu kadar çok yapı be-lirlenememektedir. Bu bakımdan bir dönem veya şehir çalışanlar için vaz-

1 Ayverdi 1982 : 4.

2 Alkan 2006.

Page 102: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

95582010

geçilmez belgelerdir. Kayıt tutulan tarihlerde yeni yapılan camileri, cami-ye çevrilen mescitleri, tamir edilen yapıları, daha önceki tarihlerde yapıldı-ğı bilinen binaların bu tarihlerde kullanılıp kullanılmadığını bu kayıtlardan öğrenebiliyoruz. Bu bilgiler bir yapıyı tarihlemede bazen en önemli veri ola-bilmektedir.

Bu önemleri bilindiği için, tarihçi ve sanat tarihçilerinin araştırmaların-da hurufat defterlerinden zaman zaman faydalandıklarını biliyoruz. Buna karşılık bu defterler hakkında ayrı bir çalışma yapılmamıştır.3 Değerli araş-tırmacı E.H. Ayverdi bunlardan 1674 tarihli Parekende Cihat Defterini ese-rinde kullanmıştır.4 VGM. deki fihrist yeterli değildir. Fihristte gösterilen-lerden daha çok sayfada aranılan kazalarla ilgili kayıtlar bulunabilmekte-dir.

81 sayfalık defterde1833 adet kayıt vardır. Kayıtlarda 122 merkez ve bağlı köylerindeki vakıf eserler hakkında bilgiler vardır. Bunların çoğu Balkanlar-daki Osmanlı şehir ve köyleriyle ilgilidir. Edirne, İstanbul, Gelibolu, Tekir-dağ, Kıbrıs gibi merkezlerle ilgili kayıtlar da görülebilmektedir.

Bakabildiğimiz örnekler itibarıyla Türkiye’deki şehirler için tutulan kayıtlar daha düzgündür. İlgili kayıtlar hep o şehrin başlığı altında yazılmıştır. Fark-lı yıllara ait defterlerden ilgili kaza başlıkları bulunduğunda bütün kayıtla-ra ulaşılabilmektedir. Bu defterde ise aynı sayfada bazen on ayrı kaza ile il-gili kayıtlar vardır.

Defterde sadece kaza başlıkları ve altında kayıtlar yazılmıştır. Bir nu-maralama yoktur. Aranılan bilgiye kolayca ulaşabilme ve kontrol edile-bilirliği sağlamak için bütün kayıtlara birer numara verdik. Bu defterden Bulgaristan’daki şehirler hakkındakiler için hazırladığımız makalede oldu-ğu gibi burada da defterin bütünü için yaptığımız numaralamaya bağlı kal-dık. Böylece kullandığımız bilgiler ile defterin bütünü arasındaki bağlantı-yı ve daha sonra defterin bir bütün olarak ele alınması durumunda bu def-terden hazırladığımız makaleler ile defterin tamamında bağlantının kopma-masını hedefledik.

Defter, kayıtların tarihi bakımından da düzgün değildir. 169. kayıta kadar herhangi bir tarih yoktur. 170. kayıttan önce ilk tarih olan Ramazan 1108 / M. 1696 yılı yazılmıştır. Önceki kayıtlar muhtemelen bir kaç yıl daha eski ta-rihlere aittir. Ancak bir belgemiz olmadığı için 1 - 169. kayıtları da 1696 ta-

3 Bu konuda ilk müstakil çalışma tarafımdan yapılmıştır : Bulgaristan ve Küre hurufat defterle-ri için H. Çal (2001a ; 2001b) ; Daha sonra Kılcı’nın (2003) Develi ve Alkan’ın (2006) Adana hu-rufatları hakkındaki yayınlarını biliyoruz.

4 Ayverdi 1982 : 4.

Page 103: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

9658

2010rihli kabul ettik. Ayrıca 216. kayıtta Muharrem H. 1110 tarihi, 363. kayıtta H. 1112 tarihi başlamaktadır. Arada olması gereken H. 1111 tarihi yazılmamış-tır. Aynı durum H. 1113 - H. 1115 , H.1120 - 1122 yılları için de geçerlidir.

Defterdeki kazalardan bugün Yunanistan sınırları içinde kalanları ayır-dık. Kazalara bağlı köyler sonradan başka merkezlere bağlanmış hatta baş-ka ülke sınırları içinde kalmış olabilir. Ancak mevcut şartlarda bunu ayı-rabilme imkanımız olmadığı için böyle bir çalışma yapmadık. Sadece E.H. Ayverdi’nin eserindeki dizinden aynı olabilecek köy adlarına işaret etmek-le yetindik.

1833 kayıtın 970 tanesi günümüz Yunanistan’ındaki Osmanlı şehirleri hak-kındadır. Araştırmacıların yararlanabilmesi için ana metin ekte verilmiştir (3. Ek). Bu kayıtlardaki toplam 122 merkezin 26 tanesi bugünkü Yunanistan sınırları içindedir:

KazaKayıt Sayısı

KazaKayıt Sayısı

Bereketli 2 Rodos 1

Çağlayık 2 Sarıgöl 1

Demirhisar (Siderokastron) 3 Selanik (Thessaloniki) 9

Dırama 24 Serfiçe (Serviya) 1

Ferecik (Pere) 2 Siroz (Serre) 12

Florine 1 Yanya (Yoanninon) 85

Gümilcine (Komotini) 3 Yenice 6

İstanköy 1 Yenice Karaağaç 2

Karaferye (Veria) 19 Yenice Karasu (Yenisea) 87

Kavak 4 Yenice Vardar (Gianitsa) 204

Kavala 6 Yenişehir (Larisa) 483

Kesriye (Kastorya) 5 Zihne (Nea Zihni) 1

Mekri (Marki) 1

Resmo 1

Toplam 970

Yunanistan’la ilgili 970 kaydın % 51’i Yenişehir merkez ve köylerindeki va-kıf eserler hakkındadır. Aynı yapı hakkında çok sayıda kayıt olduğundan yapı sayısı toplam kayıt sayısından çok daha azdır. Yenice Vardar kazası % 21 ile ikinci sırayı almaktadır.

Yapılar bakımından incelediğimizde kayıtlarda 18 yapı türünde 520 yapı belirledik.

Page 104: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

97582010

Türlerine Göre Yapılar:

-Cami + mescit 400 -İmaret 10 -Mektep + muallimhane 25

-Dükkan 3 -Kale 7 -Muvakkithane (Saat Kulesi ?) 1

-Değirmen 9 -Kervansaray 2 -Sebil 3

-Ev 1 -Köprü 2 -Suk 3

-Hamam 2 -Mahkeme 4 -Tekke + zaviye 37

-Han 5 -Medrese 2 -Türbe 5

Toplam : 520

Suk terimi açık ve kapalı çarşılar için kullanılabilmektedir. Balkanlar için açık çarşı olma ihtimali daha güçlüdür. Yine Osmanlıda genellikle ayrı bir mahkeme binası yoktur. Kadının konağı veya cami bu işlevi de karşılar. An-cak tam emin olamadığımız için her ikisini de bir yapı türü olarak aldık. Saat kulesi olarak açık bir ifade yoktur. Ancak 819. kayıtta Gazi Evrenos Bey mebna (binası) olan saat ve şiddet-i şitaiyede münkali (kış şiddetinden kö-künden yıkılması) ifadeleri muvakkithane içinde, bina yıkıldığından içinde-ki saatin tahrip olmasını veya doğrudan saat kulesini düşündürmektedir. 820. kayıtta aynı saat tamircisinden muvakkithanede görevli diye bahse-dilmesi muvakkithane ihtimalini güçlendirmektedir. Ancak az da olsa saat kulesi olma ihtimali düşünülebilir. Kayıtlarda ağırlık % 77 oran ile cami-mescitlerdedir. Aynı köydeki mescit ve cami kayıtlarını ayrı yapılar olarak ka-bul ettik. Bunların aynı yapı olmaları mümkündir. Yine aynı merkezde bazen açık adı ile bazen de sadece cami olarak gösterilenleri küçük de olsa aynı yapı olmama ihtimalini düşünerek ayrı yapılar olarak düşündük. Yani gerçek cami sayısı belirttiğimizden daha az olabilir. Tekkeler % 7 ve okullar % 5 ile ikinci ve üçüncü sırayı almaktadır.

Kaza Merkezlerine Göre Yapılar:

Bereketlü 2 Kavak 2 Siroz 4

Çağlayık 2 Kavala 3 Yanya 34

Demirhisar 3 Kesriye 3 Yenice Karaağaç 2

Drama 22 Mekri 1 Yenice Karasu 66

Ferecik 1 Resmo 1 Yenice Vardar 65

Florine 1 Rodos 2 Yenişehir 283

Gümilcine 3 Sarıgöl 1 Yenice 3

İstanköy 1 Selanik 6 Zihne 1

Karaferye 8 Serfiçe 1

Toplam 520

Page 105: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

9858

2010Kayıtlardaki bazı ifadelerden doğrudan veya dolaylı olarak bir kısım cami-

mescitlerin yeni yapıldıkları anlaşılmaktadır. İnşa tarihleri yazılmadığı için bunlarda kayıt tarihi inşa tarihi olarak kabul edilmiştir :

Kaza Adı Kasaba - Köy Adı

Yeni İnşa Edilen

Mescitten Camiye Çevrilen

Tamir Edilen

Kayıt Tarihi

Kayıt Nu.

Çağlayık Mescidli Osman Bey Mescidi 1714 1588

Yanya Yusuf Ağa Camisi 1704 591

Yenice Karasu Yassıviran Mescit 1705 622

Yenice Karasu Kesedüz Şeyh İbrahim

Camisi 1698 261

Yenice Karasu Ada Cami 1706 815

Yenice Karasu Asruve ? Mescit 1706 822

Yenice Karasu Hakanlı Sefer Halife

Camisi 1708 935

Yenişehir Tırnova Halil Beşe Mescidi 1698 212

YenişehirMurat Ağa Camisi’nde Mektep

1708 873

Yenişehir Hasanbaba …şah Mescidi 1713 627

Yenişehir Macunlu Seyyid İbrahim Camisi 1713 1244

Yenişehir Çarşıda Cami 1713 1241

Yenişehir TırnovaHüseyin Paşa Mescidi

1714 1316

Yenişehir Bali Mektebi 1706 750

11 caminin yeni inşa edildiği, 2 mescidin minber konularak camiye çev-

rildiği, 1 mektebin ise tamir edildiği anlaşılmaktadır. Yenişehir Tekkeli Aşık mahallesindeki Rukiye Hatun Mescidi’nin Şeyh Mahmut Efendi Zaviyesi’ne dönüştürüldüğünü düşündüren bir ifade vardır (960. kayıt). Ancak Rukiye Hatun bina eylediği zaviye (959. kayıt) ifadesi işi biraz karıştırmaktadır. İkisi-nin aynı yapı olma ihtimali daha fazladır.

Page 106: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

99582010

Osmanlının bugünkü Yunanistan sınırlarında kalan topraklarındaki mi-marisi hakkındaki çalışmalar son derece azdır. En önemli eser merhum Ek-rem Hakkı Ayverdi’ye aittir. Daha sonra yapılan araştırmaların hiç birisi bu-nun ötesine geçememiştir. Ayverdi rahat bir arazi çalışması imkanı veril-mediği için eserlerin çoğunu görememiştir. İnceleyebildiği eserleri çok iyi bir arşiv araştırmasıyla destekleyerek kitabını hazırlamıştır. Arşiv belgeleri-nin yanı sıra Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Semavi Eyice, Machiel Kiel, O. Aslanapa ve Y. Halaçoğlu’nun makalelerini tarayarak bir yapı listesi oluş-turmuştur. Tahrir defterlerinin yanı sıra Cihat Defterlerinden yararlanmış-tır. Bu defterler sonradan Hurufat Defterleri adını almıştır. Değerlendirme-ye çalıştığımız Hurufat Defteri merhum Ayverdi’nin inceleyemediği defter-lerden birisidir. Bu bildiride asıl olarak yapmak istediğimiz, yapılarla ilgili sonuçları elde etmektir. Bu yüzden Hurufat Defterinden elde ettiğimiz liste-yi Ayverdi’nin listesi ile karşılaştırdık. Belirttiğimiz gibi Ayverdi listesini ha-zırlarken diğer kaynakları da taradığı için bu liste mevcut en kapsamlı lis-tedir. Ayverdi’nin arşiv kaynaklarının bazıları incelediğimiz defterden daha eski, bir kısmı da daha sonraki tarihlidir. Kendi listemizi bununla karşılaş-tırdığımızda, her iki liste de de olan yapıların bir bölümünün belge tarihi-miz olan 1696-1716 yıllarında varlığını devam ettirdiği, bir kısmının Ayverdi Listesindeki tarihten daha önce de var olduğu, çok azının da incelediğimiz kayıtların yazılması sırasında yeni yapıldığı veya tamir edildiği ortaya çıktı (bkz. 1. Ek Yapı Listesi).

Bazı kayıtlar adı belirtilmeden, Çavuş Mahallesi Mescidi gibi sadece yapı türü olarak kaydedilmiştir. Bunları ve Kara Dereli Köyü ve Kara Dere Köyü gibi birbirine yakın isimleri de eş kabul ettiğimiz halde 520 yapıdan 218 ta-nesi E. H. Ayverdi listesinde yoktur. Arşiv belgelerini çalışanların yakından bildiği üzere yer adlarını doğru okumak zor bir iştir. Burada bazı yer adları-nı doğru okuyamadığımızı kabul etsek bile yeni eklenen yapı sayısı oldukça fazladır.

ŞehirVakıfSayısı

ŞehirVakıfSayısı

ŞehirVakıfSayısı

Ferecik 1 Kavala 2 Yenice 1

Demirhisar 1 Kesriye 2 Yenice Karasu 4

Drama 1 Selanik 5 Yenice Vardar 21

Gümilcine 1 Serez 6 Yenişehir 159

Karaferye 7 Yanya 30

Toplam 241

Page 107: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

10058

2010Yapı türlerinde olduğu gibi vakıfların sayısını belirlemede de sadece açık-

ça birbirlerinden farklı olanları eledik. Mesela Yenişehir Fenar’da Hamza Bey Vakfı ve Hamza Bey nukud Vakfı olmak üzere 2 kayıt adı geçmektedir. Bunların aynı vakıf olmaları mümkündür. Ancak kesin bir ayırım yapama-dığımız için bu tür vakıfları ayrı kabul ettik. Aynı şekilde Yenice Vardar’daki Gazi Evrenos Bey Vakfı ile Gümilcine’deki Gazi Evrenos Vakfı, Gazi İsa Bey Vakfı ile Hacı İsa Bey Vakfı muhtemelen aynıdır. Yine emin olamadığımız için ayrı vakıflar olarak kabul ettik (Bkz. 2. Ek Vakıf Listesi).

Bu kayıtlarda adı geçen yapıların hemen hepsinin bir vakfı olmalıdır. An-cak Yunanistan’la ilgili 241 vakıf belirleyebildik. Bunlardan 98 tanesi (% 41) nukud yani para vakfıdır. Diğer vakıfların büyükçe bir kısmında vakıf türü yazılmamıştır. Bunların diğer arşiv belgelerinden türünü araştırmayı tarihçi meslektaşlarımıza bıraktık. Adının çok geçmesi ve görevlilerine verdiği üc-retin yüksekliği ile Gazi Evrenos Bey Vakfı önde gelmektedir. Yenişehir açık farkla en çok vakıf olan merkezdir. Yine bu deftere kayıtlı Bulgaristan’daki 82 vakıftan 11 tanesinin para vakfı olmasına karşılık Yunanistan’daki para vakıf-larının oranının yüksekliği dikkat çekicidir.

1 Göreve 1 Kişi Tayini 2 Göreve 1 Kişi Tayini

Görev Sayı Görev Sayı Görev Sayı

Abkeş (sucu) 1 Müezzin-i evvel 35 Aşırhan - mütevelli 1

Anbarcı 2 Müezzin-i salis 1 Cüzhan – noktacı 1

Bakraçdar 1 Mütevelli 127 Duaguy - tarifhan 1

Basmacılar reisi 1 Nakip 2 Hatip - devirhan 1

Cabi 26 Nazır 35 Hücrenişin – cüzhan 1

Cuma müezzini 4 Noktacı 1 İmam - hatip 43

Çerağcı 2 İmam - cüzhan 1

Darülkurra 1 Salahan 2 İmam - muallim-i sıbyan 1

Ders-i am 7 Sirac-ı minare 1 İmam - mütevelli 6

Dersiye 2 Sebilci 2 Katip - cabi 1

Duaguy 33 Ser mahfil 1 Kilari - buğdaycı 1

Ekmekçi 1 Su yolcu 1 Muallim - mütevelli 1

Etmek 3 Süvaribaşı 1 Müderris - şeyh 1

Ferraş 7 Şem’i kandil 1 Müezzin - kayyum 3

Gendüm-i güb 1 Şeyh 25 Müezzin - muarrifhan 1

Hafız-ı kurra 1 Tarifhan 1 Mütevelli - nazır 2

Halife 4 Talim-i sıbyan 1 Saatçi - cüzhan 1

Hatip 78 Tekkenişin 1 Sebilci - mütevelli 1

Page 108: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

101582010

Hekim 1 Temcidhan 1 Ser nazır - mütevelli 1

İmam 166 Türbedar 4 Şeyh - mütevelli 1

İmam-ı evvel 13 Vaiz 9 Şeyh - imam 3

İmam-ı sani 10 Vekilharç 2 Toplam 73

Katip 19 Zakir 1 3 Göreve 1 Kişi Tayini

Kayyum 28 Zaviyedar 4 İmam – hatip - şeyh 1

Kilari 1 Zaviyenişin 1 Katip – cabi - aşırhan 1

Meremmetçi 1 Kuran okuyucular 2

Muallim 21 Aşırhan 3 4 Göreve 1 Kişi Tayini

Muallim-i sıbyan 5 Cüzhan 114Şeyh – imam – hatip - muallim

1

Muarrif 2 Devirhan 13 1

Muhzır 1 İhlashan 3

Muhzır başı 4 Mülk-amme 1

Mutemet 2 Nebehan 2

Muvakkit 1 Yasinhan 6

Müderris 2 Yasin-Mülk 1

Müezzin 54 Yasin-ihlas-fatiha 3

Hatm-i şerif 2

Toplam 914 Genel Toplam 990

970 kayıttaki 970 tayinde görevlilerde meslek belli iken 61 kayıtta meslek-ler yazılmamıştır. 970 kayıtta 990 görevli tayini yapılmıştır. İmam, mütevelli, müezzin ve hatiplik en çok atama yapılan mesleklerdir. Birden fazla göreve bir kişi atamanın, bir göreve bir kişi atamaya oranı % 8.30’dur. Aynı dönem için bu oran Bulgaristan’da % 22 idi.5

Görevleri türlerine göre sınıflarsak şöyle bir tablo çıkıyor :

Dini Meslekler

İdari Meslekler

Hizmet Meslekleri

EğitimMeslekleri

SağlıkMeslekleri

Duaguy 33Basmacılar reisi

1 Anbarcı 2 Darülkurra 1 Hekim 1

İmam 189 Cabi 26 Bakraçdar 1 Dersiam 7

Hatip 78 Katip 19 Çerağcı 2 Dersiye 2

Kur’an okuyucular

148 Kayyum 28 Ekmekçi 1Hafız-ı kurra

1

Müezzin 90 Meremmetçi 1 Ferraş 7 Halife 4

5 Çal 2001a : 224.

Page 109: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

10258

2010Salahan 2 Muhzırbaşı 4 Kilari 1 Muallim 27

Sermahfil 1 Mutemet 2 Muvakkit 1 Müderris 2

Tarifhan 3 Mütevelli 127 Noktacı 1 Şeyh 25

Temcidhan 1 Nakip 2 Saatçi 1 Vaiz 9

Zakir 1 Nazır 35 Sirac-ı minare 1

Suyolcu 1 Sebilci 2

Süvaribaşı 1 Sucu 1

Tekkenişin 2 Şem’i kandil 1

Vekilharç 2 Türbedar 4

Zaviyedar 4

546 251 30 78 1

Toplam: 906

Tarihçiler tarafından görevlilerle ilgili yapılan sınıflamalar genellikle Os-manlı devlet düzeni içindeki yerine göre yapılmaktadır. O düzen ile bugün-kü yapı arasındaki farktan dolayı bu yapı, tarihçiler dışında da tam anlaşı-lamamaktadır. Bu yüzden sınıflamayı bugünkü yapıya uygun yapmayı dene-dik. Ancak o zamanki meslekler ile bugünküler her zaman tam örtüşmemek-tedir. Bu yüzden kesin bir sınıflama yapabildiğimizi de söyleyemeyiz. Mese-la Şeyhleri eğitim grubuna koyduk, ancak dini gruba koymak da mümkün-dür. Karışıklık olmaması için yukarıdaki rakamlara birden fazla görevliler da-hil edilmemiştir. Tablodan görüleceği üzere dini meslekler ile vakıf idareci tayinleri ağırlıklıdır.

Günlük Ücret

Tayin Sayısı

Günlük Ücret

Tayin Sayısı Günlük Ücret Tayin Sayısı

Hasbi 29 9 2 Vazife-i muayyene 2220.5 26 10 19 1 akçe 1 hıml buğday 11 136 12 11.5 12 13 12 121 14 12.5 2 15 4 Yıllık Ücret Tayin Sayısı3 63 16 1 Senede 1 hıml buğday 14 30 20 2 Senede 1 keyl buğday 14.5 1 25 3 Senede 1200 akçe 15 35 35 1 Senede 5 keyl dakik 15.5 1 40 1 Senede 500 akçe 26 12 45 1 Senede 1 kile buğday 27 3 70 18 10 100 1

Page 110: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

103582010

Görevlilere ödenen ücretler itibarıyla baktığımızda 751 kayıtta ücretler belirtilmiştir. Bunlardan 222 tanesinde (% 29.56) tanesinde verilen ücretin miktarı belli değildir. Günde 1 akçe alanların oranı % 18, günde 2 akçe alan-ların oranı % 16, 3 akçe alanların oranı % 8, günde 10 – 100 akçe alanların oranı % 4’tür. Esasen bunlar daha çok vakıf yöneticileridir. Günde 10 akçe-den fazla alanlar hep Gazi Evrenos Bey Vakfı görevlileridir. Cüzhan, duaguy gibi görevliler genelde 1-3 akçe ücret alırken bu vakıfta 10-25 akçe almakta-dırlar. Mütevellilerin aldığı günde 70-100 akçe gerçekten çok yüksek rakam-lardır ve Gazi Evrenos Bey Vakfının zenginliğini göstermektedir.

Oranı az olmakla beraber, birden fazla görevin bir kişiye verilerek daha fazla ücret alma yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Akçalızade Camisi’nde Abdurrahman 4 görevden günde 9.5 akça (679.kayıt), Siroz’da Ali 2 görev-den 6 akça (86,87. kayıtlar), Yanya’da Mehmet 2 görevden 6 akça (147-148. kayıtlar), Yanya’da Memişah 4 görevden 8 akça ve miktarı bilinmeyen bir gündelik almıştır (152-155. kayıtlar). Bunların yanı sıra Kavak’ta Hacı Ab-durrahman Camisi’nde İsmail Halife 2 görevden yarım akça almaktadır (603. kayıt)

Görevlileri türlerine göre ayırıp bunları aldıkları ücretlere göre değerlen-dirdiğimizde bir ayırım ortaya çıkmıyor. Hemen her meslek grubunu her üc-ret sınıfında görebiliyoruz. Günde 1 akçe alanlarda imam, hatip, Kur’an oku-yucular gibi dini hizmetler grupları, sucu, temizlikçi gibi hizmetli grupları, mütevelli, nazır gibi vakıf idarecileri yer almaktadır. Aynı grupları günde 3, 5 akça veya daha fazla ücretlerde de bulabiliyoruz. Bulgaristan ile ilgili kayıt-lardan eğitim kadrosunun daha çok ücret aldığını biliyoruz.6

Kayıtlardan Yunanistan’daki köy-kasabalarda 47 mahalle adı, 144 köy adı, 24 tane kasaba adı belirlenmiştir :

Mahalle Köy SayısıKasaba-Nahiye Sayısı

Bereketlü

Çağlayık 1 2

Drama 9

Ferecik

Florine 1

Gümilcine 1

İstanköy

Karaferye

6 Çal 2001a: 224.

Page 111: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

10458

2010Kavak 1

Kavala

Kesriye

Mekri 1

Resmo

Rodos

Sarıgöl 1

Selanik 1 2 3

Serfiçe

Siroz 2

Şehirköy

Yanya 2 1 2

Yenice Karaağaç

Yenice Karasu 5 44 3

Yenice Serabad

Yenice Vardar 2 11 1

Yenişehir 36 67 15

Toplam 47 144 24

Görevlinin İsteği Normal İdari İşlem Görevlinin Kusuru

İfade Şekli Sayı İfade Şekli Sayı İfade Şekli Sayı

Ahar dirliğe süluk 11 Başka yerde görevli 1 Azli icap itmez iken görevliyi azlettirmek

2

Celay-ı vatan 5 Beratın zayi 17 Azli mucip olmağla 2

Fariğ 32 Bi-berat 18 Efal-i kabiha 1

Hacca gitmek 1 Fevt 415 Fasık 1

Hüsn-ü rızasıyla 46 Firar 2 Gadr itmek 25

İhtiyacı olmamağla

1 İskan olunmağla 1 Heva ve hevesinde 4

Kasr-ı yed 11 Lazım olmağla 9 Hizmette kusur 6

Pir ve alil 10 Mahlulundan 8 Hıyaneti zahir 9

Rızasıyla 50 Muattal 2 Kadir olmamağla 6

Müceddeden 9 Hilaf-ı inha 11

Mürd 1 İtlaf itmekle 1

Mührü kayıtsız 1 Mal-ı vakfı telef 5

Olmamağla 26 Maniatü’l cem 1

Page 112: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

105582010

Şehit 1 Na ehil 8

Başka yere tayin 5 Su-i hali olmağla 1

Tecdid-i berat 104 Şekavet 1

Terk-i hidmet 25 Tekasül 1

Zam 2

Toplam 165 657 83

Gruba girmeyenler = Ref : 14

Genel Toplam : 920

Aynı kayıtta birden fazla görevin bir kişiye verilebildiği görülmektedir. İmamlık ile hatiplik ayrı tayinlerdir. Ancak sonuçta bir kişi tayin edildiği için bu tür kayıtları tek tayin olarak kabul ettik.

Görevli tayinlerini yapılış sebeplerine göre üç başlıkta topladık. En yaygın olanı normal idari işlemlerdir (% 71.4). Buradaki ifadelerden birbirine çok yakın olanları tek başlıkta ele aldık. Bu grupta ve bütün tayinlerde en fazla görevlinin ölümü dolayısıyla atama yapıldığını görüyoruz.

İkinci olarak kendi isteğiyle görevini bırakanların yerine yeni yapılan tayin-lerdir. Oranı % 17.9’dur. Buradaki kasr-ı yed ifadesi çok açık değildir. Ancak ge-nellikle bu gruptaki diğer ifadelerle beraber de kullanıldığından buraya aldık.

Üçüncü grupta ise görevlinin kusuru sonucu idarenin görevden almasını görüyoruz. Oranı % 9’dur. Bu oran Bulgaristan’daki atamalarda % 6 idi.7 Os-manlı idari düzeninde bir görevli öldüğünde yerine çocuklarının tayin edilme-si hukuki bir kural olarak kabul edilmiştir. Vakıf görevlisi öldüğünde vakıf mü-tevellisi veya kadı ile işbirliğine giderek başka kişilerin bu görevlere kendileri-ni tayin ettirdiklerini görüyoruz. Belgelerde kadı ile dil birliği gibi sebep bildir-me çok azdır. Daha çok “ … bir tarik ile berat itdürüp” diye açıklama yapılmak-tadır. Ölen görevlinin çocuklarının şikayet etmesi durumunda görev tekrar on-lara verilmektedir. Diğer sebepleri ise mesleki yetersizlik ve vakıf gelirlerini kö-tüye kullanmak olarak sınıflayabiliriz. Bazen adı konmadan da bu tür ele geçir-meler olduğu anlaşılıyor. Mesela Yenişehir’de 1706 yılında Mısri Seyyid Yusuf beş ayrı vakıftan görev almıştır. Bu tayinlere sebep olarak bir tanesinde ölüm, 2 tanesinde görevin muattal olması, bir tanesinde ihtiyacı olmama ve bir ta-nesinde uzaklaştırma gösterilmiştir. Mısri Seyyid Yusuf’un Yenişehir bürokra-sisinde etkili bir kişi olduğu ve bu görevleri zorlamayla aldığı düşünülebilir.

Ref (uzaklaştırma) terimi genellikle sebebi ile beraber kullanılır. Yeni ata-maya gerekçe olarak sadece bu terimin yazıldığı kayıtları tasnifimize soka-madık.

7 Çal 2001a : 224.

Page 113: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

10658

2010KaynaklarAlkan, Mustafa, (2006), “Türk Vakıf Tarihi Araştırmaları Açısından Hurufat Defterleri:

Adana Örneği”, XV. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Tebliğler, (Büyük Anado-lu Oteli 11- 16 Eylül), Ankara.

Ayverdi E. Hakkı, (1982), Avrupa’da Osmanlı Mimari Eserleri Bulgaristan, Yunanistan, Arna-vudluk, 4. C. İstanbul.

Bıçakçı, İsmail, (2003), Yunanistan’da Türk Mimari Eserleri, İstanbul.Çal, Halit, (2001a), “1192 Numaralı 1697-1716 Tarihli Hurufat Deftrerine Göre

Bulgaristan’da Türk Mimarisi”, Balkanlarda Kültürel Etkileşim Ve Türk Mimarisi Uluslararası Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 221-286.

Çal, Halit, (2001b), “Hurufat Defterlerine Göre 19. Yüzyılda Küre Kazası“, Prof. Dr. Zafer Bayburtluoğlu Armağanı Sanat Yazıları, Kayseri, 125-166. s.

Çam, Nusret, (2000), Yunanistan’da Türk Eserleri, Ankara.Halaçoğlu, Yusuf, (1974), “Teselya Yenişehir’i Ve Türk Eserleri Hakkında Bir Araştır-

ma”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, 2-3, İstanbul, 89-100.Kılcı, Ali, (2003), “Hurufat Kayıtlarına Göre 18-19. Yüzyıllarda Develi Vakıfları”, Bütün

Yönleriyle Develi Sempozyumu, Develi, 339-346, 629-649.Sarınay, Yusuf, (2003), 167 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Rum-ili Defteri (937/1530), I, Baş-

bakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara.

Page 114: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

107582010

1. E

K :

YA

PI L

İSTE

Sİ (

Kaz

alar

alf

abet

ik s

ıray

a, k

azal

ard

aki y

apıl

ar d

a ya

pı t

ürü

ne

göre

diz

ilm

işti

r)

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Ber

eket

Day

çe

Der

viş

Cam

isi

Yo

kC

ami

1714

16

8775

Ber

eket

Day

çe

Der

viş

Mu

alli

mh

anes

iY

ok

Mu

alli

m-

han

e17

14

1663

74

Çağ

layı

k

Mec

idli

M

esci

t, m

üce

dd

eden

Yo

kC

ami

1714

Osm

an

Bey

1588

70

Çağ

layı

k

Boy

nukı

zıllı

Ko

çuo

ğlu

Osm

an b

in K

oçu

M

esci

di

Yo

kC

ami

1714

16

9976

Dem

irhi

sar

P

ervi

zir

H

acı A

li C

amis

iY

ok

Cam

i17

14

1500

66

Dem

irhi

sar

K

eviş

C

ami v

akfı

Yo

kC

ami

1714

16

6174

Dem

irhi

sar

V

eter

ina

D

uru

suh

an H

atu

n V

akfı

H

amam

Yo

k. 1

530

yılı

nd

a b

u k

öyd

e K

amer

şah

Su

ltan

Zav

iyes

i var

.: S

arın

ay s

.5.

Ham

am17

10

976

45

Dır

ama

.

Cam

i

Cam

i17

14M

ust

afa

Bey

1617

71

Dır

ama

.

Cam

i

Cam

i17

14

1620

72

Dır

ama

B

elan

C

ami

Ayv

erd

i :20

1’d

eki B

alab

an

yü’n

de

2 ca

mi k

ayıt

lı.

1530

yıl

ınd

a B

elan

i Kö

yü v

ar:

Sar

ınay

s.1

39.

Cam

i17

14

1610

, 16

1271

Dır

ama

B

elan

M

esci

tA

yver

di :

201’

dek

i Bal

aban

K

öyü

’nd

e 2

cam

i kay

ıtlı

Cam

i17

14H

alil

H

oca

1611

71

Dır

ama

D

ereb

aşı

C

ami

Yo

kC

ami

1714

Ah

met

1406

62

Dır

ama

D

ırah

eşte

M

ahm

ut

Paş

a C

amis

iA

yver

di :

292

’de

Dır

aheş

te

yü C

amis

i var

. C

ami

1714

Mah

mu

t P

aşa

1512

, 15

1367

Dır

ama

D

ırah

eşte

A

li B

eşe

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

14

1570

, 15

7770

Page 115: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

10858

2010D

ıram

a

Ed

irn

ecik

C

ami

Ayv

erd

i : 2

02’d

e E

dir

nec

ik

yü’n

de

cam

i kay

ıtlı

.C

ami

1714

15

9170

Dır

ama

E

dir

nec

ik

Mes

cit

Yo

k. 1

530’

da

Ed

irn

ecik

var:

Sar

ınay

s.1

39.

Cam

i17

14E

bu

bek

ir

Bey

1571

70

Dır

ama

E

dir

nec

ik

İbra

him

Beş

e M

esci

di

Yo

kC

ami

1714

15

9270

Dır

ama

Il

ıca

C

ami v

e va

kfı

Ayv

erd

i : 2

03’t

e Il

ıca

yü’n

de

cam

i kay

ıtlı

.C

ami

1714

Öm

er b

in

İlya

s16

2172

Dır

ama

Il

ıca

M

esci

tY

ok

Cam

i17

14

1615

71

Dır

ama

K

ard

a…

Rec

ep Ç

avu

ş C

amis

iY

ok

Cam

i17

14

1509

67

Dır

ama

K

oli

şne

?

Cam

iY

ok

Cam

i17

14

1613

71

Dır

ama

K

üçü

k …

M

esci

tA

yver

di :

203

’te

çükk

öy’

de

2 ca

mi v

ar.

Cam

i17

14

1560

69

Dır

ama

K

üçü

k-kö

y

Hac

ı Zü

lfik

ar B

ey C

.Y

ok

Cam

i17

14

1511

, 15

8767

Dır

ama

R

aces

te

Cam

iY

ok

Cam

i17

14

1510

? **

*67

Dır

ama

Y

enic

e

Cam

iY

ok

Cam

i17

14

1614

71

Dır

ama

C

ami

Bıç

akçı

: 67

’de

Yıl

dır

ım (

Esk

i-A

tik)

Cam

isi o

lab

ilir

Cam

i17

14

1619

72

Fere

cik

Ş

eyh

zad

e G

azi S

üle

yman

P

aşa

Cam

isi

Mev

cut.

Kil

ised

en ç

evri

lme.

A

yver

di :

206

’da

; Bıç

akçı

: 86

gün

üm

üzd

e A

yaso

fya

Kil

ises

i C

ami

1714

14

9266

Flo

rin

e

Yak

up

Bey

M

ahal

lesi

Y

aku

p B

ey C

amis

iY

ıkıl

mış

. Ayv

erd

i : 2

08’d

e ad

ı va

r.Ta

rih

i Yo

k. 1

530

yılı

nd

a va

r: S

arın

ay s

.5C

ami

1714

13

2359

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 116: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

109582010

mil

cin

e

Cam

i (G

azi E

vren

os

Vak

fı)

Mev

cut

(Bıç

akçı

: 14

8) ;

Çam

95

-119

’da

mil

-cin

e’d

e 11

ca

mi a

yakt

a. E

vren

os

Bey

İm

aret

i mev

cut.

153

0 yı

lın

da

16 c

ami v

ar: M

VR

-167

-I s

.5

Cam

i

90

7

mil

cin

e

Ceb

eli

M

esci

tA

yver

di :

225

’te

Ceb

elli

yün

de

2 ca

mi k

ayıt

lı; B

ıçak

çı

:169

Cam

i17

14

1695

76

mil

cin

e

Mes

cit

(Gaz

i Evr

eno

s B

ey V

akfı

nd

an)

Ayv

erd

i : 2

20’d

e G

azi E

vran

os

Bey

Mes

cid

iC

ami

1714

12

9756

İsta

nkö

y

Cam

i-i A

tik

1892

’de

yen

ilen

miş

am :1

41)

; Ayv

erd

i : 2

33’t

e va

rC

ami

1714

16

9676

Kar

afer

ye

Ali

Çel

ebi M

esci

di

Ayv

erd

i: 23

3. 1

795

yılı

nd

a ca

miy

e çe

vril

miş

Cam

i

56

6

Kar

afer

ye

A

yşe

Hat

un

C.

Ayv

erd

i :23

3’te

ad

ı var

Cam

i16

96,

1714

55

, 14

636

Kar

afer

ye

Caf

erza

de

Ali

Çel

ebi

Mes

cid

iA

yver

di :

233

. 167

5 ‘d

e ca

miy

e çe

vril

miş

. 179

5 yı

lın

da

kayı

tlı.

Cam

i17

14

1468

64

Kar

afer

ye

Hac

ı Kar

agö

z M

esci

di

Ayv

erd

i 233

: 167

5 ta

rih

li k

ayd

ı va

r. 1

530

yılı

nd

a m

evcu

t:

Sar

ınay

s.5

.C

ami

1714

13

47,

1465

60, 6

4

Kar

afer

ye

Sin

an B

ey C

amis

iA

yver

di :

233

’tek

i Çel

ebi S

inan

B

ey M

esci

di o

lmal

ı. 15

30

yılı

nd

a m

evcu

t: S

arın

ay s

.5.

Cam

i17

14

1404

62

Kar

afer

ye

Tuzc

u S

inan

Mes

cid

iA

yver

di :

234

. 166

8 ve

179

5 ta

rih

li k

ayıt

ları

var

. 153

0 yı

lın

da

mev

cut:

Sar

ınay

s.5

.C

ami

1714

13

2759

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 117: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

11058

2010

Kar

afer

ye

Ah

met

Bey

Zav

iyes

i

Ayv

erd

i 235

. 167

5 ta

rih

li k

ayd

ı va

r. 1

530

yılı

nd

a M

ehm

et B

ey

ve T

uzc

u S

inan

Bey

zav

iyel

eri

mev

cut:

Sar

ınay

s.5

.

Zav

iye

1714

13

4059

Kar

afer

ye

Meh

met

Çel

ebi Z

aviy

esi

Ayv

erd

i 235

. 167

5 ta

rih

li k

ayd

ı va

r. 1

530

yılı

nd

a M

ehm

et B

ey

Zav

iyes

i mev

cut:

Sar

ınay

s.5

.Z

aviy

e17

14

1466

64

Kav

ak

Bek

tim

ur

H

acı A

bd

urr

ahm

an

Cam

isi

Yo

kC

ami

1714

, 17

14,

15

96,

1624

, 16

3071

, 72

Kav

ak

Bek

tim

ur

C

ami

Yo

kC

ami

1714

16

3272

Kav

ala

A

hm

et E

fen

di C

amis

iA

yver

di:

236.

167

4 ta

rih

li H

acı

Ah

met

Bey

C. v

ar.

Cam

i17

14

1669

74

Kav

ala

K

ale

Mev

cut

Kal

e17

14

1646

73

Kav

ala

K

aled

e İb

rah

im P

aşa

Cam

isi

Mev

cut,

kil

isey

e çe

vril

miş

am:1

91 ;

Bıç

akçı

: 22

2) ;

Ayv

erd

i:236

. Kan

un

i dö

nem

i. 16

74-5

‘te

kayı

tlı.

Cam

i17

14

1646

, 16

68,

1697

73, 7

4,

76

Kes

riye

S

ult

an S

üle

yman

Cam

isi

Ayv

erd

i :23

9. E

vliy

a Ç

eleb

i’de

adı v

ar.

Cam

i17

14

1662

74

Kes

riye

Su

ltan

Meh

met

Han

C

amis

i

Yık

tırı

lmış

(B

ıçak

çı :

236)

; A

yver

di:

239.

162

9’d

a o

nar

ılm

ış. 1

674’

te k

ayıt

lı.

Cam

i17

14

1627

72

Kes

riye

K

asım

Bab

a Z

aviy

esi

(şeh

ir d

ışın

da)

Yık

tırı

lmış

(B

ıçak

çı :

236)

; A

yver

di :

239.

Evl

iya

Çel

ebi’d

e ad

ı var

. 163

8 ve

178

5 yı

llar

ınd

a ka

yıtl

ı.

Zav

iye

1714

16

2872

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 118: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

111582010

Mek

ri

O

vacı

k

Osm

an E

fen

di C

.Y

ok

Cam

i17

14

1658

74

Res

mo

C

ami

Ayv

erd

i : 3

19’ d

a 5,

219

’da

10

cam

i ad

ı var

. Çam

: 70

-71’

de

Res

mo

’da

mev

cut

6 ca

mi v

ar.

Cam

i17

14H

acı

Mu

sa

Paş

a17

7081

Ro

do

s

Nar

enc

Kal

e dı

şınd

aC

ami-

i Ati

kY

ok

Cam

i17

14

1694

76

Ro

do

s

Nar

enc

Yo

kK

ale

1714

16

9476

Sel

anik

A

star

cı H

acı M

ust

afa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

56’d

a A

star

Mes

cid

i. 17

27 y

ılın

da

var

Cam

i17

14

1481

64

Sar

ıgö

l

Ku

larc

a

Cam

iY

ok

Cam

i17

14

1704

76

Sel

anik

Bu

ğdan

Bay

kın

C

ami

Ayv

erd

i : 2

71C

ami

1714

15

5069

Sel

anik

Kel

eme-

riye

Turh

anlı

H

acı C

afer

Cam

isi

Yo

k. A

yver

di:

232’

de

Ho

r-p

uşt

a ka

zası

nd

a Tu

rhan

yü v

arC

ami

1714

14

7364

Sel

anik

Tara

kçı

Mes

cit

Yo

k (S

elan

ik’t

e 15

30 ‘d

a 27

m

esci

t va

r S

arın

ay s

.5)

Cam

i17

14

1476

64

Ser

fiçe

Z

aviy

eA

yver

di :

288

’de

2 te

kke

1 za

viye

ad

ı var

dır

.Z

aviy

e16

98

306

17

Sir

oz

K

op

riyo

ve

Cam

iA

yver

di :

285

’te

Ko

pe-

rno

va

yü’n

de

cam

i var

.C

ami

1714

15

2968

Sir

oz

K

eziş

te

Cam

iY

ok

Cam

i17

14

1538

68

Sir

oz

S

elçu

k S

ult

an C

amis

i

Ayv

erd

i : 2

78. S

elçu

k S

ult

an’ın

i Ged

ik A

hm

et P

aşa

oğl

u

Meh

met

Bey

Cam

isi o

lmal

ıdır

, h

arap

den

ilm

işir

.

Cam

i17

14

1719

77

Sir

oz

İm

aret

Ayv

erd

i : 2

78. S

elçu

k S

ult

an

küll

iyes

inin

par

çası

dır

. Mev

cut

değ

il. 1

530

yılı

nd

a E

vren

os

Bey

İmar

eti v

ar: S

arın

ay s

.5.

İmar

et17

14S

elçu

k S

ult

an13

35,

1438

59, 6

3

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 119: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

11258

2010Y

anya

A

li A

ğa C

amis

iA

yver

di :

294

. Evl

iya

Çel

ebi’d

e ad

ı yaz

ılı.

Cam

i17

12

1177

52

Yan

ya

Bal

i Bey

Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

94. E

vliy

a Ç

eleb

i’de

adı y

azıl

ı.C

ami

1703

47

624

Yan

ya

Bal

i Ket

hu

da

Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

94. a

dı v

arC

ami

1698

, 17

03

287,

47

516

, 24

Yan

ya

Beh

ram

Paş

a C

amis

iA

yver

di :

294

’de

adı v

ar.

Cam

i17

06

700

33

Yan

ya

Cam

iA

yver

di :

293-

295’

te 4

2 ca

mi

adı v

ar.

Cam

i16

98,

1713

Ali

Ağa

330,

12

4518

Yan

ya

Cam

iA

yver

di :

293-

295’

te 4

2 ca

mi

adı v

arC

ami

1703

Yu

suf

Ağa

558

27

Yan

ya

Cam

iA

yver

di :

293-

295’

te 4

2 ca

mi

adı v

arC

ami

1708

Meh

met

A

ğa92

542

Yan

ya

Feth

iye

Cam

isi

Mev

cut

(Çam

: 369

) ; A

yver

di :

29

4’d

e ad

ı var

.C

ami

1698

21

113

Yan

ya

Meh

met

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

94’d

e ad

ı var

.C

ami

123

7

Yan

ya

Mes

cit

( H

acı İ

lyas

V

akfı

’nd

an)

Ayv

erd

i : 2

94’t

e H

acı İ

lyas

C

amis

i kay

ıtlı

.C

ami

1703

Meh

met

A

ğa55

927

Yan

ya

Fe

thiy

eM

ust

afa

Efe

nd

i Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

94. E

vliy

a Ç

eleb

i’de

adı y

azıl

ı.C

ami

1706

, 17

12,

1708

71

4, 6

, 86

9,

1127

,

4, 3

4,

39, 5

1

Yan

ya

teve

lli O

sman

Çav

Mes

cid

iA

yver

di :

295

’te

Osm

an Ç

avu

ş C

amis

i var

.C

ami

1696

11

8,

138

7

Yan

yaK

rem

yeS

ofu

lar

O

sman

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

95. 1

768

yılı

nd

a ka

yıt

var.

Cam

i16

98

250

14

Yan

ya

Sin

an S

ub

aşı C

amis

iA

yver

di :

295

’te

var

Cam

i17

08

57,

911

6, 4

1

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 120: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

113582010

Yan

ya

Su

ltan

Bay

ezid

Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

95’t

e ad

ı var

.C

ami

1714

13

0957

Yan

ya

Yu

suf A

ğa C

amis

iA

yver

di :

295

’te

1582

tar

ihli

o

ldu

ğu y

azıl

ıdır

.C

ami

1698

, 17

02,

1704

232,

44

1,

442,

58

5,

586,

59

1

13, 2

3,

28, 2

9

Yan

ya

Zev

ayle

ye C

amis

i A

yver

di :

295

’de

Zev

adiy

e C

amis

i var

Cam

i

53

Yan

ya

Yu

suf A

ğa V

akfı

ev

Yo

kE

v17

06

726

34

Yan

ya

Kaç

ak H

anı

Yo

kH

an17

12

1119

51

Yan

ya

Han

Ayv

erd

i : 2

96’d

a B

ebr

Paş

a H

anı,

Mu

rat

bin

Osm

an A

ğa

Han

ı, K

apla

n P

aşa

Han

ı diy

e 3

han

ad

ı var

.

Han

1712

11

7652

Yan

ya

Tah

ta H

anı

Yo

kH

an17

13

1248

54

Yan

ya

Ali

Paş

a İm

aret

i

Ayv

erdi

: 29

3’te

Ali

Paşa

M

esci

di’n

den

Evl

iya

Çel

ebi’

nin

söz

etti

ği y

azar

; Ç

am: 3

73’te

adı

be

lirti

l-m

eyen

bir

imar

et m

evcu

t.

İmar

et16

98

297

17

Yan

ya

Nar

da

H

isar

ı

Nar

da

His

arı

Ayv

erd

i : 2

97’y

e gö

re E

vliy

a Ç

eleb

i’de

adı g

eçer

.K

ale

1699

34

719

Yan

ya

Yan

ya M

ahke

mes

iY

ok

Mah

ke-

me

1698

, 17

04

133,

25

1,

589

7, 1

4,

28

Yan

ya

Hoc

a Şü

krül

lah

Med

rese

siA

yver

di :

295

’de

adı v

ar.

Med

rese

1698

21

813

Yan

ya

Yu

suf A

ğa

Mu

alli

mh

anes

iY

ok

Mu

alli

m-

han

e16

98

215

13

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 121: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

11458

2010Y

anya

S

ıbya

n M

ekte

bi

Ayv

erd

i : 2

95-2

96’d

a sı

bya

n

mek

teb

i ola

bil

ecek

6 y

apı a

vard

ır.

Sıb

yan

M

ekte

bi

1696

Bal

i Bey

526

Yan

ya

Türb

e E

min

e H

atu

n

vakf

ınd

anA

yver

di :

296

’da

4 tü

rbe

adı

var.

Türb

e17

12

1129

51

Yan

ya

lfik

ar A

ğa T

ürb

esi

Ayv

erd

i :29

6. E

vliy

a Ç

eleb

i’de

adı v

ar.

Türb

e16

96

2, 3

4

Yan

ya

Meh

met

Ağa

Zav

iyes

iA

yver

di :

296

’dak

i zav

iyel

er

aras

ınd

a ad

ı yo

ktu

r.Z

aviy

e17

06

802

36

Yan

ya

Sin

an Ç

eleb

i Zav

iyes

iA

yver

di :

296

’da

adı v

ar.

Zav

iye

1703

47

724

Yan

ya

Nar

da

His

arı

Ş

eyh

Üry

ani Z

aviy

esi

Ayv

erd

i : 2

99’d

aki z

aviy

eler

ar

asın

da

adı Y

okt

ur.

Zav

iye

1699

34

719

Yan

ya

Zav

iye

Ayv

erd

i 296

’da

10 t

ekke

-zav

iye

adı v

ar.

Zav

iye

1698

Gaz

i E

vren

os

331

18

Yan

ya

Zav

iye

(Cam

i ku

rbu

nd

a)A

yver

di 2

96’d

a 10

tek

ke-z

aviy

e ad

ı var

.Z

aviy

e16

98

330

18

Yen

ice

M

usa

lar

K

urt

Bal

i Cam

isi

Yo

k. A

yver

di:3

15’t

e K

ard

içe’

ye

bağ

lı M

usa

lar

yü v

ar.

Cam

i16

98

336

18

Yen

ice

Kal

e d

ışın

da

İbra

him

Bey

Vak

Kal

e17

03

463

23

Yen

ice

H

atic

e H

atu

n T

ürb

esi

Yo

kTü

rbe

1714

12

9556

Yen

ice

Cam

iC

ami

1715

Mer

can

E

f.18

1283

Yen

ice

Kar

aağa

ç

Dav

ut

Bey

A

laad

din

Su

ltan

Cam

isi

Yo

kC

ami

1706

82

537

Yen

ice

Kar

aağa

ç

Osm

anlı

C

ami

Yo

kC

ami

1708

Turh

an

Ço

rbac

ı90

140

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 122: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

115582010

Yen

ice

Kar

asu

Ceb

elS

agir

D

ebra

n

Cam

iA

yver

di :

230’

da C

ebel

na

hiye

sine

bağ

lı Sa

gir K

öyü

Has

an b

in Ö

mer

Cam

isi o

labi

lir.

Cam

i17

08A

hm

et

Ho

ca89

440

Yen

ice

Kar

asu

Çem

reİl

han

Tur

Ali

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

01’d

eki D

ur

Ali

Cam

isi o

lab

ilir

.C

ami

1701

39

421

Yen

ice

Kar

asu

İske

teB

oza

nse

rli

H

acı H

üse

yin

Cam

isi

Yo

kC

ami

1712

11

2051

Yen

ice

Kar

asu

İske

teC

edit

D

ervi

ş B

eşe

Mes

cid

iA

yver

di :

301

’de

Ced

it K

öyü

va

r.C

ami

1698

34

219

Yen

ice

Kar

asu

İske

teE

mir

Te

kkes

i

Mes

cit

Ayv

erd

i : 2

23’t

e E

mir

Tek

kesi

K

öyü

var

.C

ami

1706

71

134

Yen

ice

Kar

asu

İske

teİm

avlu

?

Cam

iY

ok

Cam

i

17

811

Yen

ice

Kar

asu

İske

teK

orb

ilan

C

ami

Yo

kC

ami

1705

60

129

Yen

ice

Kar

asu

İske

teM

ahm

utl

u

Hac

ı Meh

met

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

02’d

e M

ahm

atlı

K

öyü

Cam

isi o

lab

ilir

; B

ıçak

çı :

203’

tead

ı var

.C

ami

1703

, 17

04,

1705

541,

56

2,

563,

61

8

27, 2

8,

30

Yen

ice

Kar

asu

İske

teM

algi

rir

C

ami

Ayv

erd

i : 3

02’d

e M

alkı

rıt

Cam

isi v

ar.

Cam

i

33

4

Yen

ice

Kar

asu

İske

teM

izan

Osm

an A

ğa C

amis

iA

yver

di :

223

’de

Miz

anlı

kayı

tlı.

Bıç

akçı

: 20

3’te

Do

lu

Meh

met

Ağa

Cam

isi a

dı v

ar.

Cam

i17

05

617

30

Yen

ice

Kar

asu

İske

te

B

eykı

zı M

esci

di

Yo

kC

ami

1710

97

345

Yen

ice

Kar

asu

A

da

C

ami m

üce

dd

eden

Ayv

erd

i : 3

01’d

e ay

rıca

3 c

ami

adı v

ar.

Cam

i17

06

815

37

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 123: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

11658

2010Y

enic

e K

aras

u

Ad

a

Mes

cit

Ayv

erd

i : 3

01’d

e ay

rıca

3 c

ami

adı v

ar.

Cam

i

Öm

er

Çel

ebi

324

Yen

ice

Kar

asu

A

rpac

ık ?

M

esci

tY

ok

Cam

i17

03

474

24

Yen

ice

Kar

asu

A

sru

ve ?

M

esci

t m

üce

dd

eden

Yo

kC

ami

1706

Pir

ve

Bay

ram

822

37

Yen

ice

Kar

asu

A

ydın

-o

bas

ı

Sar

ı Mu

staf

a C

amis

iY

ok

Cam

i16

96

125,

12

67

Yen

ice

Kar

asu

C

edit

M

esci

tA

yver

di :

301

’de

Ced

it K

öyü

va

r.C

ami

1703

54

227

Yen

ice

Kar

asu

C

edit

M

esci

tYo

k. A

yver

di:2

25’te

Güm

icin

e’ye

ba

ğlı C

edit

Köy

ü ca

mis

i var

.C

ami

1714

Mu

staf

a D

ede

1792

82

Yen

ice

Kar

asu

D

aniş

-m

end

li

Osm

an Ç

avu

ş C

amis

iY

ok

Cam

i17

04

319,

58

428

Yen

ice

Kar

asu

E

yneh

anlı

C

ami

Ayv

erd

i : 3

01’d

e ad

ı var

.C

ami

1696

, 17

08Tu

r A

li

Bey

54,

898

6

Yen

ice

Kar

asu

G

öyn

ükl

ü

Nas

uh

Beş

e M

esci

di

Ayv

erd

i : 2

26-2

27’d

e C

ebel

ve

İske

çe’y

e b

ağlı

2 G

öyn

ük

var.

Cam

i17

06

725

34

Yen

ice

Kar

asu

H

akan

Cam

iY

ok

Cam

i17

08S

efer

H

alif

e93

543

Yen

ice

Kar

asu

H

alif

eler

M

esci

tA

yver

di :

226

’da

mil

cin

e’d

e H

alif

e K

öyü

Mes

cid

iC

ami

1706

74

634

Yen

ice

Kar

asu

H

oca

lar

M

esci

tA

yver

di :

301

’de

cam

i var

.C

ami

1712

11

7252

Yen

ice

Kar

asu

İs

kete

C

ami

Ayv

erd

i: 30

1-30

2’d

e İs

kete

-yü

’nd

e 4

cam

i var

sad

ece

Çın

ar

Cam

isi k

alm

ış (

Bıç

akçı

: 193

)C

ami

1696

Top

al

Meh

met

B

ey30

4

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 124: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

117582010

Yen

ice

Kar

asu

K

araç

eleb

i

Ab

du

rrah

man

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

02,

1708

43

8,

885

23, 4

0

Yen

ice

Kar

asu

K

arag

öz

M

esci

tY

ok

Cam

i17

03,

1713

515,

12

7926

, 55

Yen

ice

Kar

asu

K

erd

is

Cam

iY

ok

Cam

i17

08S

abir

e H

anım

912

41

Yen

ice

Kar

asu

K

ervi

z ?

C

ami

Ayv

erd

i: 30

2’d

e K

erev

iz K

öyü

C

amis

i kay

ıtlı

Cam

i17

03

530

27

Yen

ice

Kar

asu

K

esed

üz

C

ami (

ced

ded

en)

Yo

kC

ami

1698

Şey

h

Ah

met

261

15

Yen

ice

Kar

asu

K

orb

ilan

M

ust

afa

Bey

Cam

isi

Yo

kC

ami

1704

58

328

Yen

ice

Kar

asu

K

oyu

n

Beh

ram

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

02’d

e ka

yıtl

ıC

ami

1702

42

522

Yen

ice

Kar

asu

K

urs

ara

?

Beh

ram

Bey

Cam

isi

Yo

k, K

oyu

n K

öyü

nd

eki i

le a

ynı

ola

bil

ir.

Cam

i17

06

761

35

Yen

ice

Kar

asu

M

ente

şeli

?

M

ahm

ut

Mes

cid

i

Ayv

erd

i :30

7’d

e Y

enic

e V

ard

ar’a

bağ

lı M

ente

şeli

K

öyü

’nd

e M

ust

afa

Çav

Cam

isi v

ar.

Cam

i17

06

743

34

Yen

ice

Kar

asu

M

izan

Yu

suf E

fen

di C

amis

iA

yver

di :

223

’de

Miz

anlı

kayı

tlı.

Cam

i17

05

619

30

Yen

ice

Kar

asu

M

ürs

elli

H

acı M

ust

afa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

02’d

e M

ürs

elli

ve

rsel

li-i

Sag

ir d

iye

iki k

öyd

e ik

i cam

i var

.C

ami

1702

42

222

Yen

ice

Kar

asu

M

üse

llim

H

acı M

ehm

et C

amis

iA

yver

di :

302

’de

slim

ola

bil

ir.

Cam

i

15

610

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 125: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

11858

2010Y

enic

e K

aras

u

Okç

ula

r

Meh

met

Ho

ca C

amis

iA

yver

di :

302

’de

kayı

tlı

Cam

i17

03

517

26

Yen

ice

Kar

asu

O

kçu

lar

C

ami

Ayv

erd

i : 3

02’d

e ka

yıtl

ıC

ami

1705

61

630

Yen

ice

Kar

asu

O

sman

vi-

ran

C

ami

Ayv

erd

i : 3

02’d

e ka

yıtl

ıC

ami

1706

69

033

Yen

ice

Kar

asu

P

azar

Cam

iA

yver

di :

302

’de

Paz

arye

ri

mev

kiin

de

cam

i var

.C

ami

142

10

Yen

ice

Kar

asu

S

agır

kaya

H

acı A

li C

amis

iY

ok

Cam

i17

06

769

35

Yen

ice

Kar

asu

S

agir

H

acı A

li C

amis

iY

ok

Cam

i17

06

728

34

Yen

ice

Kar

asu

S

aram

C

ami

Yo

kC

ami

1716

Beh

ram

B

ey18

18,

1819

83

Yen

ice

Kar

asu

S

aru

han

Ali

Paş

a C

amis

iA

yver

di :

315

’te

Kar

diç

e’ye

b

ağlı

Sar

ıhan

lar

yü v

ar.

Cam

i17

05

621

30

Yen

ice

Kar

asu

S

ilan

?

Div

anı ?

S

eyfi

Bey

Cam

isi

Yo

kC

ami

1706

71

534

Yen

ice

Kar

asu

S

usı

ğırı

C

ami

Ayv

erd

i : 3

03’d

e ka

yıtl

ı.C

ami

1698

Süle

yman

Ç

eleb

i23

013

Yen

ice

Kar

asu

Y

ahya

Mes

cit

Ayv

erd

i : 2

75’t

e S

idre

ka-p

ısı’n

a b

ağlı

Yah

yalı

yü ‘n

de

Sin

an B

ey v

e S

üle

y-m

an B

ey

Cam

iler

i var

.

Cam

i

50

Yen

ice

Kar

asu

Y

assı

vi-r

an

Cam

i mü

ced

ded

en

min

ber

Ayv

erd

i : 3

03’t

e Y

assı

öre

n

yü’n

de

cam

i kay

ıtlı

Cam

i17

05

622

30

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 126: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

119582010

Yen

ice

Kar

asu

Y

assı

vi-r

an

Mes

cit

Ayv

erd

i : 3

03’t

e Y

assı

öre

n

yü’n

de

cam

i kay

ıtlı

Cam

i16

98

229

13

Yen

ice

Kar

asu

Y

enic

eli

M

esci

tY

ok

Cam

i17

13N

asu

h11

8852

Yen

ice

Kar

asu

C

ami

Ayv

erd

i:300

’de

7 ca

mi a

dı v

ar.

Cam

i

Mu

sah

ip

Mu

staf

a P

aşa

264

Yen

ice

Kar

asu

İl

yas

Bey

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

00’d

e C

ami-

i Ati

k ad

ıyla

kay

ıtlı

.C

ami

1698

, 17

10

214,

31

0,

962

13, 1

7,

44

Yen

ice

Kar

asu

İl

yas

Bey

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

06

744

34

Yen

ice

Kar

asu

M

ahm

ut

Efe

nd

i Cam

isi

Yo

kC

ami

1714

17

5479

Yen

ice

Kar

asu

Hac

ı Has

anM

esci

tY

ok

Cam

i16

97H

acı

Has

an19

612

Yen

ice

Kar

asu

Çav

Mes

cit

Yo

kC

ami

1703

Turh

an

Bey

494

25

Yen

ice

Kar

asu

şa

Efe

nd

i ?M

esci

tM

esci

tY

ok

Cam

i17

05

647

31

Yen

ice

Kar

asu

Nas

uh

çaM

esci

tY

ok

Cam

i17

06

861

38

Yen

ice

Kar

asu

Kar

aağa

çM

esci

tA

yver

di :

319

’da

kayı

tlı

Cam

i17

08

891

40

Yen

ice

Kar

asu

M

usa

hip

Mu

staf

a P

aşa

Cam

isi

Mev

cut

(Ayv

erd

i : 3

00’ d

e ka

yıtl

ı) ;

Çam

: 16

3.C

ami

1706

73

134

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 127: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

12058

2010Y

enic

e K

aras

u

Ç

avu

şTa

yyib

e H

atu

n M

esci

di

Yo

kC

ami

1698

33

518

Yen

ice

Kar

asu

M

eske

pçe

?

To

pal

Meh

met

Bey

C

amis

iA

yver

di :

302

’de

İske

te

yü’n

de

görü

yor.

Cam

i17

02,

1710

, 17

14

444,

44

4,

1775

23, 4

5,

81

Yen

ice

Kar

asu

K

oca

Mu

staf

a P

aşa

İmar

eti

Ayv

erd

i: 30

0’d

e ad

ı var

.İm

aret

1703

, 17

05

493,

62

7,

642

25, 3

0,

31

Yen

ice

Kar

asu

A

tik

Mu

staf

a P

aşa

İmar

etA

yver

di :

300

’de

kayı

tlı.

İmar

et17

05

648

31

Yen

ice

Kar

asu

İs

mai

l Ağa

Tek

kesi

Ayv

erd

i : 3

01’d

e ad

ı var

. 153

0 yı

lın

da

Der

viş

İvaz

Zav

iyes

i var

: S

arın

ay s

.5.

Tekk

e17

12

1099

50

Yen

ice

Var

dar

.

Cam

iY

ok

Cam

i17

13B

ali

Su

baş

ı12

5054

Yen

ice

Var

dar

B

abal

ar

Cam

iA

yver

di:

306’

da

2 C

ami v

ar.

Cam

i16

96

168

11

Yen

ice

Var

dar

B

abal

ar

C

ami

Ayv

erd

i: 30

6’d

a 2

Cam

i var

.C

ami

1699

35

819

Yen

ice

Var

dar

Fo

tya

M

emi Ş

ah B

ey C

amis

iA

yver

di :

306

’da

kayı

tlı

Cam

i17

06

742

34

Yen

ice

Var

dar

G

ost

elip

?

Mes

cit

har

ap o

lmağ

laY

ok

Cam

i17

14

1549

69

Yen

ice

Var

dar

H

isar

lık

C

ami

Ayv

erd

i : 3

06’d

a H

isar

Bey

K

öyü

var

.C

ami

1710

94

343

Yen

ice

Var

dar

K

amd

ıç-

ova

Cam

iY

ok

Cam

i16

98

248

14

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 128: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

121582010

Yen

ice

Var

dar

Kap

an-p

akı

C

ami

Yo

kC

ami

1698

31

217

Yen

ice

Var

dar

K

asap

Cam

iA

yver

di:2

03’t

e D

ıram

a K

ırla

r K

öyü

Kas

aplı

yü C

amis

i var

.C

ami

1705

59

929

Yen

ice

Var

dar

K

ılar

at ?

M

esci

tY

ok

Cam

i17

03A

hm

et50

726

Yen

ice

Var

dar

M

asla

r ?

C

ami

Yo

kC

ami

1703

Hac

ı M

emi

523

26

Yen

ice

Var

dar

O

vah

or

C

ami

Yo

kC

ami

1713

Meh

met

B

ey12

6855

Yen

ice

Var

dar

Y

ayla

da

C

ami

Yo

kC

ami

1713

11

8552

Yen

ice

Var

dar

Y

ayla

da

A

bd

i Bey

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

03’t

e ad

ı var

Cam

i16

96,

1716

29

, 18

304,

84

Yen

ice

Var

dar

A

cem

Kad

ı Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

03’t

e ad

ı var

Cam

i16

98

320

17

Yen

ice

Var

dar

A

li Ç

eleb

i Mes

cid

iA

yver

di :

304

’te

Ali

Çel

ebi

Cam

isi v

ar.

Cam

i17

12

1155

51

Yen

ice

Var

dar

A

yas

Bey

Cam

isi

Yo

kC

ami

1698

25

214

Yen

ice

Var

dar

B

adiy

eli C

amis

iY

ok

Cam

i17

12

1167

52

Yen

ice

Var

dar

B

adra

lı (

Bav

erd

i ?)

Mu

staf

a B

ey C

amis

iA

yver

di :

304

’de

adı v

ar.

Cam

i16

98,

1712

26

7,

309,

11

54

15, 1

7,

51

Yen

ice

Var

dar

B

ura

k B

ey C

amis

iA

yver

di :

304

’te

adı v

ar.

Cam

i17

06

809

36

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 129: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

12258

2010Y

enic

e V

ard

ar

Cam

iA

yver

di:

303-

305’

te 2

0 ca

mi

adı v

ar.

Cam

i16

98…

Bey

272

15

Yen

ice

Var

dar

C

ami

Ayv

erd

i: 30

3-30

5’te

20

cam

i ad

ı var

Cam

i17

14İs

a B

ey13

1257

Yen

ice

Var

dar

Ç

eleb

i Meh

met

Bey

C

amis

iA

yver

di :

304

’te

adı v

ar.

Cam

i17

06

713

34

Yen

ice

Var

dar

G

azi A

hm

et B

ey C

amis

iM

evcu

t, h

arap

Ayv

erd

i: 30

3’te

ad

ı var

, par

çası

kal

mış

; Ç

am:3

84..

Cam

i17

03,

1711

, 17

15

508,

10

58,

1060

, 18

08

26,

49,8

3

Yen

ice

Var

dar

G

azi E

vren

os

Bey

Cam

isi

(Cam

i-i K

ebir

i)A

yver

di :

304

’te

adı v

ar.

Cam

i

1701

, 17

06,

1712

, 17

16

393,

72

2,

798,

80

0,

812,

81

6,

820,

11

62,

1823

, 83

2,

1152

, 72

1,

814

21, 3

4,

36, 3

7,

51, 8

3,

84, 5

1,

34

Yen

ice

Var

dar

G

azi E

vren

os

Bey

İmar

eti

Mes

cid

iY

ok

Cam

i16

96,

1706

11

0,

811

36

Yen

ice

Var

dar

G

azi İ

sa B

ey C

amis

iA

yver

di :

304

’te

adı v

ar. 1

530

yılı

nd

a m

evcu

t: S

arın

ay s

.5.

Cam

i17

14

1806

82

Yen

ice

Var

dar

H

acı M

ust

afa

Cam

isi

Yo

k. A

yver

di:3

04’t

eki B

adra

Mu

staf

a B

ey C

amis

i ola

bil

ir.

Cam

i17

06

824

37

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 130: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

123582010

Yen

ice

Var

dar

İs

a B

ey M

esci

di

Gaz

i İsa

Bey

Cam

isi o

lab

ilir

.C

ami

1698

31

3,

314

17

Yen

ice

Var

dar

M

ehm

et B

ey C

amis

iA

yver

di :

305

’te

adı v

arC

ami

1703

52

927

Yen

ice

Var

dar

M

esci

tA

yver

di:

303-

305’

te 2

0 ca

mi

adı v

arC

ami

1714

Ali

Ç

eleb

i13

1958

Yen

ice

Var

dar

M

esci

tA

yver

di:

303-

305’

te 2

0 ca

mi

adı v

arC

ami

1714

Gaz

i İsa

B

ey17

60,

1799

80, 8

2

Yen

ice

Var

dar

M

esci

tA

yver

di:

303-

305’

te 2

0 ca

mi

adı v

arC

ami

1716

18

2583

Yen

ice

Var

dar

M

usa

Bey

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

05’t

e ad

ı var

Cam

i17

10,

1712

96

6,

1157

44, 5

1

Yen

ice

Var

dar

M

ust

afa

Bey

Cam

isi

Yo

k. A

yver

di:3

04’t

eki B

adra

Mu

staf

a B

ey C

amis

i ola

bil

ir.

Cam

i17

03

534

27

Yen

ice

Var

dar

S

ukd

a m

esci

t Y

ok

Cam

i17

08M

usa

B

ey93

743

Yen

ice

Var

dar

S

un

ull

ah H

oca

Cam

isi

Yo

kC

ami

1710

94

543

Yen

ice

Var

dar

Ü

veys

Bal

i Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

10

961

44

Yen

ice

Var

dar

Ç

eleb

i Meh

met

Bey

Vak

değ

irm

enY

ok

Değ

ir-

men

1702

40

221

Yen

ice

Var

dar

G

azi A

hm

et B

ey

Vak

fın

dan

değ

irm

enY

ok

Değ

ir-

men

1713

12

7255

Yen

ice

Var

dar

A

li B

ey V

akfı

kkan

ları

Yo

kD

ükk

an

99

7

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 131: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

12458

2010Y

enic

e V

ard

ar

Gaz

i İsa

Bey

Vak

fın

dan

d

ükk

anY

ok

kkan

-la

r17

01

371

21

Yen

ice

Var

dar

H

acı M

ehm

et H

anı

Yo

kH

an17

08H

acı

Meh

met

937

43

Yen

ice

Var

dar

G

azi E

vren

os

Bey

İmar

eti

(İm

aret

-i A

mir

e)A

yver

di :

304

’te

adı v

ar.

İmar

et

1701

, 17

03,

1705

, 17

06,

1714

Gaz

i E

vren

os

388,

52

8,

511,

54

7,

551

610,

61

1,

771,

80

5,

811,

14

90,

1791

21 2

6,

,27,

29

,35,

36

, 66

Yen

ice

Var

dar

H

acı İ

sa İm

aret

iA

yver

di :

304

’te

adı v

ar.

İmar

et17

01

387

21

Yen

ice

Var

dar

İm

aret

İm

aret

1711

Rec

ep

Çel

ebi

1047

, 10

4848

Yen

ice

Var

dar

İm

aret

İm

aret

1714

12

9656

Yen

ice

Var

dar

R

ecep

Çel

ebi İ

mar

eti

Ayv

erd

i : 3

05’t

e ad

ı var

, Evl

iya

Çel

ebi s

öz

etm

işİm

aret

1711

10

2947

Yen

ice

Var

dar

S

ukd

a K

erva

nsa

ray

K

erva

n-

sara

y17

14

1777

81

Yen

ice

Var

dar

K

öp

prü

1714

Hac

ı M

ust

afa

1777

81

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 132: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

125582010

Yen

ice

Var

dar

H

acı M

ust

afa

Vak

fın

dan

prü

, ker

van

sara

y

prü

-ke

rvan

-sa

ray

1702

41

422

Yen

ice

Var

dar

A

cem

Kad

ı Vak

fıY

ok

Mah

ke-

me

1696

, 17

03

110,

53

57,

8,

27

Yen

ice

Var

dar

G

azi E

vren

os

Bey

M

ual

lim

han

esi

Yo

kM

ual

lim

-h

ane

1712

, 17

16

1164

, 18

2251

, 83

Yen

ice

Var

dar

S

aat

nka

li o

lup

tam

iri

Yo

kM

uva

k-ki

than

e17

06E

vren

os

Bey

819

37

Yen

ice

Var

dar

Su

kda

mes

cit (

Hac

ı M

ehm

et H

anı g

alle

sind

en)

Yo

kS

uk

1708

Mu

sa

Bey

937

43

Yen

ice

Var

dar

S

ukd

a K

erva

nsa

ray

S

uk

1714

17

7781

Yen

ice

Var

dar

Hac

ı M

ust

afa

Kad

iri T

ekke

siA

yver

di :

306

’dak

i Şey

h

Mu

staf

a E

fen

di K

adir

iye

Tekk

esi o

lmal

ıTe

kke

1713

12

6354

Yen

ice

Var

dar

M

ehm

et E

fen

di T

ekke

siY

ok

Tekk

e17

13

1272

55

Yen

ice

Var

dar

G

azi E

vren

os

Bey

rbes

iM

evcu

t d

eğil

Ayv

erd

i : 3

06Tü

rbe

1698

, 17

03,

1706

, 17

12,

1716

315,

53

1,

531,

79

7,

804,

80

6,

808,

85

6,

1153

, 11

63,

1821

17,2

7,

36, 3

8,

51, 8

3

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 133: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

12658

2010Y

enic

e V

ard

ar

Kir

mas

i Zav

iyes

iA

yver

di :

305

’te

Ker

em E

si

Zav

iyes

i kay

ıtlı

Zav

iye

1712

11

0150

Yen

ice

Var

dar

M

ura

t E

fen

di Z

aviy

esi

Yo

kZ

aviy

e

10

37

Yen

ice

Var

dar

Çın

arlı

Şey

h İb

rah

im E

fen

di

Zav

iyes

iA

yver

di :

305

-306

’dak

i zav

iyel

er

aras

ınd

a yo

ktu

r.Z

aviy

e

70

6

Yen

ice

Var

dar

Ş

eyh

İsm

ail E

fen

di

Zav

iyes

iY

ok

Zav

iye

1713

12

6154

Yen

ice

Var

dar

Ş

eyh

Mu

rat

Zav

iyes

iY

ok

Zav

iye

1703

, 17

04

510,

56

526

, 28

Yen

ice

Var

dar

Z

aviy

eA

yver

di:

305-

306’

da

5 te

kke

adı v

ar.

Zav

iye

1708

Şey

h

Mu

rat

Efe

nd

i88

640

Yeni

ceşe

hir

Aya

dO

rdu

lu

Hac

ı Ah

met

Cam

isi

Yo

kC

ami

1702

39

921

Yen

işeh

irB

üyü

k K

eser

li

Bey

ler

Meh

met

Ho

ca M

esci

di

Ab

llat

if E

fen

di n

uku

d

vakf

ıY

ok

Cam

i17

12

1115

51

Yen

işeh

irB

üyü

k-ke

serl

iK

eser

li

Ali

Bey

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

15’t

e K

este

rli

yü’n

de

Tezk

irec

i Ali

Efe

nd

i C

amis

i var

.C

ami

1699

35

619

Yen

işeh

irB

üyü

k-ke

serl

i

Ti

mu

rhan

? M

esci

di

Ayv

erd

i : 3

13’t

e va

r.C

ami

1701

36

319

Yen

işeh

irC

um

a

M

esci

tA

yver

di:

313’

te A

li Ç

avu

ş C

amis

i var

.C

ami

M

ahm

ut

Yen

içer

i21

4

Yen

işeh

irC

uma

kasa

bası

Cam

i, A

li Ç

avu

ş n

uku

d

vakf

ınd

anA

yver

di :

313

’te

Ali

Çav

Cam

isi v

ar.

Cam

i17

12

1159

51

Yen

işeh

irFe

nar

C

edit

Akç

alız

ade

Cam

isi

Yo

kC

ami

1705

67

933

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 134: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

127582010

Yen

işeh

irFe

nar

Gal

os

- A

lasu

n

Cam

iA

yver

di :

314

’te

var.

Cam

i17

11Fi

rdev

s-za

de

1039

, 10

7048

, 49

Yen

işeh

irFe

nar

Cam

iA

yver

di:

314’

te F

ener

’da

4 ca

mi a

dı v

ar.

Cam

i17

13H

amza

B

ey12

4754

Yen

işeh

irFe

nar

Mac

un

lu

Cam

i mü

ced

ded

enY

ok

Cam

i17

13S

eyyi

d

İbra

him

1244

54

Yen

işeh

irFe

nar

Cam

i-i K

ebir

Ayv

erd

i : 3

14’t

e Fe

ner

’de

6 ca

mi v

ar.

Cam

i17

14H

amza

B

ey17

8882

Yen

işeh

irFe

nar

Hac

ı Ham

za B

ey C

m.

Ayv

erd

i : 3

14’t

e K

ale’

de

Cam

i17

05,

1706

60

8,

759

29, 3

5

Yen

işeh

irFe

nar

Ham

za B

ey C

amis

iA

yver

di :

314

’e g

öre

Evl

iya

Çel

ebi’d

e va

r.C

ami

887

Yen

işeh

irFe

nar

D

ebb

ağla

rH

acı İ

lyas

Mes

cid

iY

ok

Cam

i

1699

, 17

05,

1706

, 17

10

349,

62

6,

631,

68

8,

970,

97

1,

999

19, 3

0,

33, 4

5,

46

Yen

işeh

irFe

nar

Mes

cit

Ayv

erd

i: 31

4’te

Fen

er’d

a 4

cam

i ad

ı var

Cam

i17

13S

inan

Ç

avu

ş11

8952

Yen

işeh

irFe

nar

Sin

an Ç

avu

ş M

esci

di

Yo

kC

ami

1706

, 17

12

740,

75

8,

1109

34, 3

5,

50

Yen

işeh

irFe

nar

-

Kes

erlü

Has

an

Bab

a

Mes

cit

ced

ded

enY

ok

Cam

i17

13 Ş

ah

Hat

un

1227

53

Yen

işeh

irG

alo

sA

lasu

nE

skih

isar

Cam

iA

yver

di :

314

’te

var.

Cam

i17

11S

ola

k A

li

Bey

1072

, 12

8349

,55

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 135: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

12858

2010Y

eniş

ehir

Gal

os

Ala

sun

Esk

ihis

arFi

rdev

szad

e M

ehm

et

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

14’t

e sa

dec

e kö

y ad

ı var

.C

ami

101

7

Yen

işeh

irG

alo

sA

lasu

n

So

lak

Ali

Bey

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

14’t

e sa

dec

e kö

y ad

ı var

.C

ami

1698

27

015

Yen

işeh

irG

alo

sD

ere

C

ami

Ayv

erd

i : 3

13’t

e D

erel

i Kö

Cam

isi v

ar.

Cam

i16

98H

ayd

ar

Bey

203

12

Yen

işeh

irG

alo

s

G

alo

s K

ales

i dış

ınd

a ca

mi (

leb

-i d

erya

da)

.

Yık

ılm

ış. A

yver

di :

314

’te

Kal

e d

ışın

da

seyi

n B

ey C

amis

i va

r.C

ami

1697

, 16

98H

üse

yin

Ç

orb

acı

191,

22

712

, 13

Yen

işeh

irG

alo

s

K

aled

e S

ult

an S

üle

yman

C

amis

ind

e m

ekte

pYı

kılm

ış. G

olos

’taki

büt

ün

eser

ler y

ıktı

rılm

ıştı

r (B

ıçak

çı: 1

19C

ami

1713

11

8452

Yen

işeh

irG

alo

s

K

aled

e H

acı Ş

aban

M

esci

di

Yo

kC

ami

1701

39

621

Yen

işeh

irG

alo

s…

.

Mes

cit

Ayv

erd

i: 31

4’te

Go

los’

ta 4

cam

i ad

ı var

.C

ami

1716

Fatm

a H

atu

n18

3184

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

i

H

üsey

in Ç

avuş

Cam

isi

Nuk

ud-u

aka

rat-

ı mev

kufe

Yıkı

lmış

. Ayv

erdi

: 31

4’te

Kal

e dı

şınd

a H

üsey

in A

ğa C

amis

i var

.C

ami

1702

43

723

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

i

H

üse

yin

Ço

rbac

ı Cam

isi

Vak

fı (

Aşı

k K

ales

i h

aric

ind

e)

Yık

ılm

ış. A

yver

di :

314

’te

Kal

e d

ışın

da

seyi

n A

ğa C

amis

i il

e ay

nı o

lmal

ıC

ami

1696

seyi

n

Ço

rbac

ı24

, 24

04,

14

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

i

K

ale

har

icin

de

Cam

iYı

kılm

ış. A

yver

di :

314’

te K

ale

dışı

nda

Hüs

eyin

Bey

Cam

isi v

ar.

Cam

i17

05H

üse

yin

Ç

orb

acı

604

29

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

i

S

ult

an S

üle

yman

Han

C

amis

iY

ıkıl

mış

. Ayv

erd

i : 3

14’t

e va

r.C

ami

1698

23

714

Yen

işeh

irG

alo

s n

ahiy

esi

Ust

uru

klu

?

Fatm

a b

int-

i Ab

du

llah

M

esci

di

Yo

kC

ami

1698

24

2,

280

14, 1

5

Yen

işeh

irK

ard

içe

Ku

ba

C

ami n

uku

du

Yo

kC

ami

1702

45

423

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 136: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

129582010

Yen

işeh

irK

ard

içe

rmen

e

tfu

llah

Ağa

Cam

isi

Yo

kC

ami

1705

66

4,

671

32

Yen

işeh

irK

ard

içe

A

yas

Cam

i-i A

tik

Ayv

erd

i : 3

14’t

e ad

ı var

.C

ami

1702

, 17

10

426,

10

1522

, 47

Yen

işeh

irK

ard

içe

A

yas

Cam

iA

yver

di :

314

’te

Kar

diç

e’d

e 7

cam

i var

.C

ami

1711

Ali

Bey

1067

49

Yen

işeh

irK

ard

içe

E

min

Cam

i-i A

tik

Ayv

erd

i : 3

15’t

e ad

ı var

.C

ami

1713

Ali

Bey

1201

52

Yen

işeh

irK

ard

içe

K

ara

Dan

işm

ent

Cam

iA

yver

di :

314

’tek

i Meh

met

E

min

Bey

Cam

isi o

lab

ilir

.C

ami

1713

11

8752

Yen

işeh

irK

ard

içe

K

arac

aC

ami

Ayv

erd

i : 3

1’te

Kar

acav

iran

K

öyü

’nd

e va

r.C

ami

1697

, 17

14M

ehm

et

Yen

içer

i

189,

19

2,

1774

12, 8

1

Yen

işeh

irK

ard

içe

Kas

ım Ç

avu

ş C

amis

iA

yver

di :

314

’te

kayı

tlı.

Cam

i16

98,

1704

, 17

10

283,

28

4,

571,

57

3,

574,

10

14

16, 2

8,

47

Yen

işeh

irK

ard

içe

Hac

ı Öm

er M

esci

di

Ayv

erd

i : 3

14-3

15’t

e K

ard

içe’

de

7 ca

mi v

ar.

Cam

i17

05,

1706

59

8,

741

29, 3

4

Yen

işeh

irK

ard

içe

H

oca

seyi

n Ç

avu

ş M

esci

di

Yo

kC

ami

1710

10

0246

Yen

işeh

irK

ard

içe

Y

ayla

kİb

rah

im Ç

eleb

i Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

12

1143

51

Yen

işeh

irK

ard

içe

M

ehm

et

Ho

caM

esci

tA

yver

di:3

14’t

e M

ehm

et A

ğa

Cam

isi o

lab

ilir

. C

ami

H

acı

Öm

er46

Yen

işeh

irK

ard

içe

Ç

avu

şM

esci

tA

yver

di:3

14’t

e ka

yıtl

ıC

ami

1696

Fatm

a H

atu

n47

Yen

işeh

irK

ard

içe

Y

ayla

kM

esci

tY

ok

Cam

i16

96A

li B

ey49

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 137: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

13058

2010Y

eniş

ehir

Kar

diç

e

Yay

laM

esci

tY

ok

Cam

i17

13D

ivan

e İb

rah

im12

3454

Yen

işeh

irK

ard

içe

Y

ayla

kM

esci

tY

ok

Cam

i17

13İb

rah

im12

4954

Yen

işeh

irK

ard

içe

Ku

ba

Ö

mer

Bey

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

02,

1706

43

2,

686

22, 3

3

Yen

işeh

irK

aru

nca

?

A

yaş

Ali

Bey

Cam

isi

Yo

kC

ami

787

Yen

işeh

irK

eser

lüB

alcı

lar

M

esci

tA

yver

di :

313

’te

Du

rak

Su

fi

Mes

cid

i ile

ayn

ı ola

bil

ir.

Cam

i16

98,

1711

Bal

i22

5,

1037

13

Yen

işeh

irK

eser

lüH

isal

ıkar

M

esci

tA

yver

di:3

14’t

e H

isar

lık

yü’n

de

cam

i var

.C

ami

1711

Kam

e-re

dd

in10

5648

Yen

işeh

irK

eser

lüH

isal

ıkar

Y

aku

p Ç

eleb

i Mes

cid

iY

ok

Cam

i16

98,

1699

28

5,

354

16, 1

9

Yen

işeh

irN

ar

C

ami

C

ami

1713

12

5854

Yen

işeh

irPl

atm

ane

?H

isar

Meh

met

Efe

nd

i Mes

cid

iA

OM

E 3

14’t

e H

isar

lık

Cam

isi v

ar.

Cam

i

18

4

Yen

işeh

irS

ahra

Bal

tala

r

Hız

ır Ç

avu

ş C

amis

iY

ok

Cam

i17

12

1100

50

Yen

işeh

irS

ahra

tlü

ce

Cam

iA

yver

di:

316’

da

Su

luca

var.

Cam

i17

12A

kçal

ızad

e M

ehm

et

Dai

1093

50

Yen

işeh

irS

ahra

Yaz

ıcıl

ar

Hac

ı İsa

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

06

710

34

Yen

işeh

irS

ahra

Cam

i içi

n n

uku

d v

akıf

Yo

kC

ami

1712

10

9450

Yen

işeh

irTı

rno

vaH

acı

Öze

rler

?

seyi

n B

eşe

Cam

isi

Yo

kC

ami

1698

23

314

Yen

işeh

irTı

rno

vaK

arad

ere-

li

Cam

i içi

n n

uku

d v

akıf

Ayv

erd

i: 31

5’te

Kar

ader

e K

öyü

va

rC

ami

1712

10

8550

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 138: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

131582010

Yen

işeh

irTı

rno

vaM

usa

lar

M

emi C

amis

iY

ok

Cam

i17

12

1108

50

Yen

işeh

irTı

rno

vaM

usa

lar

Y

ahya

Efe

nd

i Cam

isi

Yo

kC

ami

1712

11

4551

Yen

işeh

irTı

rno

vaS

ami

İl

yas

Ho

ca M

esci

di

Yo

kC

ami

1705

66

032

Yen

işeh

irTı

rno

va

C

ami

Ayv

erd

i:318

’de

6 ca

mi v

ar.

Cam

i

10

77

Yen

işeh

irTı

rno

va

So

fula

rC

ami (

Hal

eti H

atu

n v

azı

min

ber

)Y

ok

Cam

i17

13H

acı

İbra

him

1276

55

Yen

işeh

irTı

rno

va

C

ami A

hm

et Ç

orb

acı

vakf

ıA

yver

di:

316’

da

Tırn

ova

’da

4 ca

mi v

ar.

Cam

i17

14V

ezir

H

üse

yin

P

aşa

1793

, 17

9482

Yen

işeh

irTı

rno

va

C

ami i

mam

ına

meş

ruta

zhan

lık

için

nu

kud

va

kıf

Ayv

erd

i: 31

6’d

a Tı

rno

va’d

a 4

cam

i var

Cam

i17

13

1213

53

Yen

işeh

irTı

rno

va

Cam

i-i A

tik

Hal

il B

eşe

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

02,

1705

44

3,

632

23, 3

0

Yen

işeh

irTı

rno

vaK

azak

Kar

aem

mio

ğlu

Mes

cid

iY

ok

Cam

i

89

7

Yen

işeh

irTı

rno

vaK

arac

avi-

ran

M

esci

d-i

Ati

kA

yver

di :

314

’te

Kar

acav

iran

K

öyü

’nd

e ca

mi v

ar.

Cam

i16

98

329

18

Yen

işeh

irTı

rno

va

M

esci

tA

yver

di:

316’

da

Tırn

ova

’da

4 ca

mi v

arC

ami

1698

21

213

Yen

işeh

irTı

rno

vaK

arac

avi-

ran

M

esci

tA

yver

di:

314’

te k

ayıt

lıC

ami

1705

Mu

sa66

832

Yen

işeh

irTı

rno

va

H

üsey

in Ç

orba

cı m

esci

de

min

ber v

e m

inar

e ek

lem

işG

alo

s K

ales

i Hü

seyi

n Ç

orb

acı

Cam

isi o

lab

ilir

.C

ami

1714

seyi

n

Paş

a13

13,

1316

58

Yen

işeh

irTr

atar

Büy

ükke

serli

M

usa

Efe

nd

i Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

03

487

24

Yen

işeh

irTu

ravb

ay

ynü

klü

Hac

ı Bal

i Cam

isi

Ayv

erdi

: 22

6’da

Güm

ilcin

e C

ebel

K

öyün

de G

öynü

klü

Köy

ü va

rC

ami

1698

26

415

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 139: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

13258

2010Y

eniş

ehir

Yen

ice

Sar

ıcal

ar

Mu

sa H

alif

e C

amis

iY

ok

Cam

i

13

99

Yen

işeh

irY

enic

e V

ard

arA

li F

akih

ler

A

li F

akih

ler

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

13’t

e va

r.C

ami

1710

95

744

Yen

işeh

ir

….

C

ami i

çin

nu

kud

vak

ıf

Cam

i17

12

1084

49

Yen

işeh

ir

….

M

esci

t

Cam

i17

06

834

37

Yen

işeh

ir

…..

M

esci

t

Cam

i17

10

988

45

Yen

işeh

ir

Ali

Fak

ih

İske

nd

er E

fen

di C

amis

iA

yver

di :

313

’te

Ali

Fak

ihle

r K

öyü

Cam

isi v

ar.

Cam

i17

03,

1706

, 17

10

470,

76

5,

983

24, 3

5,

45

Yen

işeh

ir

Bah

çele

r

Eb

ub

ekir

Beş

e M

esci

di

Yok.

Ayv

erdi

: 224

’te G

ümilc

ine’

de

Bağ

çeli

Köy

ü C

amis

i var

.C

ami

1698

30

317

Yen

işeh

ir

yük

Kes

erlü

C

ami

Yo

kC

ami

1708

İsa

Bey

926

42

Yen

işeh

ir

yük

Kes

erlü

Bab

a O

rtas

ıM

esci

tY

ok

Cam

i17

08Ş

eyh

N

uh

933

43

Yen

işeh

ir

yükk

e-se

rli

H

üse

yin

Ho

ca M

esci

di

Yo

kC

ami

1699

35

219

Yen

işeh

ir

yükk

e-se

rli

M

usa

Yaz

ıcı M

esci

di

Yo

kC

ami

1703

55

427

Yen

işeh

ir

Cu

ma

C

ami

Ayv

erd

i : 3

13’t

e A

li Ç

avu

ş C

amis

i var

.C

ami

1698

24

714

Yen

işeh

ir

Der

eli

C

ami

Ayv

erd

i : 3

13’t

e D

erel

i Kö

Cam

isi v

ar.

Cam

i16

98,

1712

29

0,

1169

17, 5

2

Yen

işeh

ir

Der

eli

E

vre

Mes

cid

iA

yver

di :

313

’te

Der

eli K

öyü

C

amis

i var

.C

ami

1710

94

443

Yen

işeh

ir

Der

eli

Türk

men

ler

Mes

cit

Yo

kC

ami

1711

10

7149

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 140: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

133582010

Yen

işeh

ir

Der

eli

Türk

men

ler

Öm

er M

esci

di

Yo

kC

ami

1712

11

0450

Yen

işeh

ir

Do

ğan

H

abib

e H

atu

n M

esci

di

Yo

kC

ami

1706

69

933

Yen

işeh

ir

Fen

ar

Cam

iA

yver

di :

314

’te

Fen

ar’d

a 6

cam

i var

.C

ami

1698

Bo

zak

? B

ey32

517

Yen

işeh

ir

Hac

ı H

alil

ler

M

esci

t ve

nu

kud

vak

ıfY

ok

Cam

i17

14

1311

57

Yen

işeh

ir

Has

an

Bab

a

Cam

iA

yver

di :

314

’te

ayn

ı kö

yde

mek

tep

var

.C

ami

1710

, 17

13H

acı

Mu

staf

a99

7,

1228

53

Yen

işeh

ir

Has

an

Bab

a

Gaz

i Öm

er B

ey C

amis

iY

ok

Cam

i17

06

706

33

Yen

işeh

ir

Has

an

Bab

a

Gaz

i Tu

rhan

Bey

- G

azi

Öm

er B

ey C

amis

i

Ayv

erd

i : 3

14’t

e H

asan

Bab

a K

öyü

’nd

e m

ual

lim

han

e va

r.

311.

s.d

a Tu

rhan

Bey

’in b

ir

köye

cam

i yap

tırd

ığı y

azıl

ı.

Cam

i16

99

361

19

Yen

işeh

ir

His

arlı

ca

Mu

staf

a Ç

eleb

i Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

15’t

e H

isar

lık

yü’n

de

Cam

i kay

ıtlı

.C

ami

1698

21

9,

231,

25

713

, 15

Yen

işeh

ir

His

arlı

-ka

rdı

C

ami

Ayv

erd

i : 3

15’t

e H

isar

lık

yü’n

de

Cam

i kay

ıtlı

.C

ami

1698

Ali

E

fen

di

333

18

Yen

işeh

ir

His

arlı

-ka

rdı

C

ami

Ayv

erd

i : 3

15’t

e H

isar

lık

yü’n

de

Cam

i kay

ıtlı

.C

ami

1711

Hac

ı Bey

1059

49

Yen

işeh

ir

His

arlı

-ka

rdı

E

bu

bek

ir M

üte

vell

i M

esci

di

Ayv

erd

i : 3

15’t

e H

isar

lık

yü’n

de

Cam

i kay

ıtlı

.C

ami

1706

77

935

Yen

işeh

ir

Kar

ader

e

Cam

i hü

dd

amı i

çin

n

uku

d v

akıf

C

ami

1713

11

8252

Yen

işeh

ir

Kar

alar

İneo

ğlu

Kar

a H

asan

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

15’t

e K

aral

ar K

öyü

C

amis

i var

Cam

i17

06

753

35

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 141: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

13458

2010Y

eniş

ehir

K

aran

su

Rıd

van

Bey

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

02

456

23

Yen

işeh

ir

Kay

a

Öm

er B

ey M

esci

di

Yo

kC

ami

1706

68

733

Zih

ne

K

arlı

kova

E

min

Mu

staf

a M

esci

di

Yo

kC

ami

14

0362

Yen

işeh

ir

Kaz

aklı

Kaz

aklı

Mes

cit

Yo

kC

ami

1714

17

6480

Yen

işeh

ir

Kaz

anla

r

Dem

irci

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

05

652

31

Yen

işeh

ir

Kaz

anla

r

Mes

cit

Yo

kC

ami

1705

65

131

Yen

işeh

ir

Keç

ili

M

ahm

ut

Çel

ebi C

amis

iA

yver

di :

228’

de K

eçili

, 302

.s.d

a K

eçile

r kö

yü’n

de c

ami v

ar.

Cam

i17

05

630

30

Yen

işeh

ir

Ker

li

Cam

iA

yver

di :

315

’te

Ker

emli

K

öyü

’nd

e ca

mi v

arC

ami

1714

12

9256

Yen

işeh

ir

Kes

erli

İs

a B

ey C

amis

iY

ok.

Ayv

erd

i : 3

15’t

e K

este

rli

yü v

arC

ami

1699

35

319

Yen

işeh

ir

Kes

erli

Bey

liM

esci

tY

ok

Cam

i16

98

305

17

Yen

işeh

ir

Keş

ani

H

acı H

asan

Cam

isi

Yo

kC

ami

1706

77

835

Yen

işeh

ir

Ko

rucu

M

usa

C

ami (

Kad

ı Mu

slih

idd

in

Efe

nd

i Vak

fı)

Ayv

erd

i : 3

15’t

e K

uru

ağaç

K

öyü

’nd

e K

adı M

usl

i-h

idd

in

bin

Öm

er C

amis

i C

ami

254

Yen

işeh

ir

lele

r

Cam

iA

yver

di :

315

’te

ayn

ı kö

y-d

e A

hm

et A

ğa C

amis

i var

Cam

i17

13

1217

53

Yen

işeh

ir

Ku

ba

M

esci

t n

uku

d v

akfı

Yo

k.C

ami

1702

45

523

Yen

işeh

ir

Ku

ruçe

r-yo

su ?

C

ami

Yo

kC

ami

K

adı

Mus

lihid

-di

n E

f.48

Yen

işeh

ir

Man

tara

la ?

K

afta

ni H

üse

yin

Ağa

C

amis

iY

ok

Cam

i16

98

245

14

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 142: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

135582010

Yen

işeh

ir

Mat

ran

ka ?

K

azal

ı ? H

üse

yin

Ağa

C

amis

iY

ok

Cam

i17

06

843

38

Yen

işeh

ir

Men

enes

li

Hac

ı Mu

rat

Mes

cid

iY

ok

Cam

i16

98

291

17

Yen

işeh

ir

Mu

sala

r

Mes

cit

Ayv

erd

i : 3

15’t

e M

ehm

et

Efe

nd

i Cam

isi v

arC

ami

1708

Kar

a V

eli

895

40

Yen

işeh

ir

Osm

anp

ı-n

arı

H

acı Y

ahya

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

15’t

e ka

yıtl

ı.C

ami

1706

70

4,

847

33, 3

8

Yen

işeh

ir

Osm

an-

pın

arı

M

ehm

et E

fen

di M

esci

di

Yo

kC

ami

1710

10

1747

Yen

işeh

ir

Ret

keşl

i

Cam

iY

ok

Cam

i17

14

1795

, 17

9682

Yen

işeh

ir

Sah

ra ..

A

li B

ey M

esci

di

Yo

kC

ami

1712

11

5851

Yen

işeh

ir

Sar

ıhan

lar

H

asan

So

fu C

amis

iA

yver

di :

315

’te

Meh

met

Ho

ca

Mes

cid

i var

.C

ami

1703

55

5,

556

27

Yen

işeh

ir

Sar

uh

an-

lar

C

ami

Ayv

erd

i : 3

15’t

e M

ehm

et H

oca

M

esci

di v

ar.

Cam

i16

98H

asan

S

ufi

205

12

Yen

işeh

ir

Sar

uh

an-

lar

M

esci

t A

yver

di :

315

’te

Meh

met

Ho

ca

Mes

cid

i var

.C

ami

1698

20

612

Yen

işeh

ir

So

fula

r

Hac

ı Şey

h C

amis

iY

ok

Cam

i17

05

661

32

Yen

işeh

ir

Su

baş

ı

Bah

aye?

Oğl

u C

amis

iA

yver

di :

316

’da

Su

baş

ı Kö

Cam

isi v

ar.

Cam

i17

02

430

22

Yen

işeh

ir

Su

baş

ı

Cam

iA

OM

E 3

16.s

.da

var.

Cam

i17

06,

1708

84

9,

850,

88

3,

38, 3

9

Yen

işeh

ir

Su

baş

ı

Cih

an H

oca

Mes

cid

iA

yver

di :

316

’da

Su

baş

ı Kö

Cam

isi v

ar.

Cam

i17

02

397

21

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 143: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

13658

2010Y

eniş

ehir

S

ub

aşı

C

ami h

üd

dam

ı içi

n

nu

kud

vak

ıfA

OM

E 3

16.s

.da

var

Cam

i17

06

851

38

Yen

işeh

ir

Su

ngu

r

Mes

cit

(Mak

tul İ

bra

him

P

aşa

Vak

fın

dan

)Y

ok

Cam

i17

10

967

44

Yen

işeh

ir

Su

niç

e

Cam

iA

yver

di :

242’

de L

ivad

ya

kzas

ına

bağl

ı Sus

niçe

Köy

ü va

r.C

ami

1708

86

839

Yen

işeh

ir

Tırn

ova

C

ami-

i Ati

kA

yver

di :

316

’da

diğ

er a

Bu

rakl

ı Has

an A

ğa C

amis

i.C

ami

1705

64

531

Yen

işeh

ir

Tırn

ova

So

fula

rH

acı İ

bra

him

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

16’d

a va

r.C

ami

1705

, 17

06,

1712

, 17

13,

1714

634,

63

5,

702,

11

14,

1222

, 15

19

31, 3

3,

50, 5

3,

67

Yen

işeh

ir

Tırn

ova

H

asan

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

16’d

a ad

ı var

.C

ami

1705

62

930

Yen

işeh

ir

Tırn

ova

H

acı İ

bra

him

Mes

cid

iA

yver

di :

316

’da

Hac

ı İb

rah

im

Cam

isi i

le a

ynı o

lab

ilir

.C

ami

1710

, 17

12

972,

11

5145

, 51

Yen

işeh

ir

Tırn

ovi

C

ami h

üd

dam

ı içi

n C

anı

Hat

un

vak

fıA

yver

di:3

16’d

a Tı

rno

va’d

a 6

cam

i ad

ı bel

li.

Cam

i17

10

993

46

Yen

işeh

ir

Tırn

ovi

C

ami h

üd

dam

ı içi

n H

acı

İbra

him

vak

fıA

yver

di:3

16’d

a Tı

rno

va’d

a 6

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1710

99

346

Yen

işeh

ir

Tırn

ovi

C

ami i

mam

ı içi

n n

uku

d

vakı

fA

yver

di:3

16’d

a Tı

rno

va’d

a 6

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1710

99

346

Yen

işeh

ir

Toga

n

Naz

ır M

ust

afa

Çav

Cam

isi

Ayv

erd

i : 2

75’t

e S

idre

kap

ısı’n

a b

ağlı

Do

ğan

cı K

öyü

var

am

a ca

mil

er fa

rklı

.C

ami

1705

61

430

Yen

işeh

ir

Top

uzl

ar

Mes

cit

Ayv

erd

i : 3

16’d

a To

pu

zlar

K

öyü

’nd

e 3

cam

i var

.C

ami

1712

11

5651

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 144: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

137582010

Yen

işeh

ir

Vel

iler

S

eyyi

d A

li M

esci

di

Yo

kC

ami

1712

11

0550

Yen

işeh

ir

Yah

şile

r

rüvv

et H

anım

M

esci

di

Ayv

erd

i : 3

16’d

a Y

ahşi

ler

yün

de

Cam

i kay

ıtlı

.C

ami

1710

10

0846

Yen

işeh

ir

… C

amis

i Çel

ebi

Meh

met

Efe

nd

i Vak

Cam

i17

11

1054

48

Yen

işeh

ir

Te

kkel

i Ati

k…

. Mes

cid

i

Cam

i17

06

865

38

Yen

işeh

ir

Ab

lazi

z C

amis

iA

yver

di :

308

’de

Ab

lazi

z E

fen

di C

amis

i ile

ayn

ı ola

bil

ir.

Cam

i17

02

429

22

Yen

işeh

ir

H

atip

Ab

lazi

z M

esci

di

Ayv

erd

i : 3

08’d

e A

bd

ül-

aziz

E

fen

di C

amis

i var

.C

ami

1706

83

637

Yen

işeh

ir

H

atip

Ah

met

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

08’d

e H

atu

ncu

k M

ahal

lesi

nd

e A

kçal

ızad

e A

hm

et A

ğa C

amis

i var

Cam

i16

98

337

18

Yen

işeh

ir

Ah

met

Efe

nd

i Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

08’e

re E

vliy

a Ç

eleb

i’de

var.

182

7’ d

e m

evcu

t (H

alaç

oğl

u :9

3)C

ami

1698

32

217

Yen

işeh

ir

Akç

alız

ade

Hac

ı Ah

met

A

ğa C

amis

iA

yver

di :

308

’de

var.

182

7’d

e m

evcu

t (H

alaç

oğl

u :9

3)C

ami

1696

, 16

97,

1713

Akç

alı-

zad

e A

hm

et

Ağa

188,

77

0,

1255

12, 3

5,

54

Yen

işeh

ir

Beh

ram

Ağa

Cam

isi

Yo

kC

ami

1706

77

035

Yen

işeh

ir

Bo

yacı

Sef

er Ş

ah

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

06

762

35

Yen

işeh

ir

H

atu

ncu

k ce

dit

Cam

iA

yver

di :

308’

de a

ynı m

ahal

lede

ki

Akç

alız

ade

Cam

isi o

labi

lir.

Cam

i17

06,

1708

Akç

alız

ade

Ahm

et A

ğa86

4,

936

38, 4

3

Yen

işeh

ir

K

arac

aC

ami

Ayv

erd

i : 3

10’d

a K

arac

a E

vhad

lı C

amis

i var

.C

ami

1704

Meh

met

B

eşe

566

28

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 145: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

13858

2010Y

eniş

ehir

Tekk

eli

Ced

itC

ami

Yo

kC

ami

1708

Meh

met

Ç

eleb

i90

040

Yen

işeh

ir

Cam

iA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

li.

Cam

i17

06

862

38

Yen

işeh

ir

Cam

iA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1706

Gaz

i H

asan

B

ey86

338

Yen

işeh

ir

Cam

iA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1708

Akç

alız

ade

Ahm

et A

ğa92

442

Yen

işeh

ir

Cam

iA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1711

10

7849

Yen

işeh

ir

Cam

iA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1713

Bek

çiza

de

Öm

er A

ğa12

7155

Yen

işeh

ir

Cam

iA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1714

12

8856

Yen

işeh

ir

M

ura

t A

ğaC

ami v

e ca

mid

e m

ekte

pA

yver

di :

310

’dak

i Mu

rad

Ağa

C

amis

i ola

bil

ir.

Cam

i16

98,

1708

Mu

rat

Ağa

Fa

tma

Hat

un

328,

87

318

, 39

Yen

işeh

ir

Cam

i-i S

uk

Tezk

irec

i Ali

E

fen

di N

uku

d v

akfı

Ayv

erd

i : 3

09’a

re 1

827

tari

hli

har

itad

a va

r.C

ami

1714

17

6680

Yen

işeh

ir

Çö

lmek

çi C

amis

i A

yver

di :

309

’dak

i Çö

mle

kçi

Cam

isi i

le a

ynı o

lab

ilir

Cam

i17

06

716

34

Yen

işeh

ir

R

amaz

an-ı

at

ikÇ

öm

lekç

i Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

09’d

a ka

yıtl

ı.182

7’d

e m

evcu

t (H

alaç

oğl

u: 9

3)C

ami

1713

, 17

15

1242

, 18

0954

, 83

Yen

işeh

ir

H

atu

ncu

uka

dar

İbra

him

Ağa

M

esci

di

Yo

kC

ami

1710

, 17

12

1010

, 11

4646

, 51

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 146: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

139582010

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Dem

irza

de

Mes

cid

iA

yver

di :

309

’da

var.

Cam

i16

98,

1712

25

5,

1083

15, 4

9

Yen

işeh

ir

Du

han

izad

e S

eyyi

d A

li

Vak

fın

dan

Bay

rakl

ı Cam

iA

yver

di :

308

’de

kayı

tlı.

Cam

i17

06

730

34

Yen

işeh

ir

S

eyyi

d

Ho

caE

bu

bek

ir C

amis

iA

yver

di :

310

’dak

i Sey

yid

Ho

ca

Mes

cid

i ola

bil

ir.

Cam

i17

06

751

35

Yen

işeh

ir

Em

ir M

esci

di (

Yeğ

en-l

i H

acı İ

bra

him

Vak

fı)

Yo

kC

ami

45

Yen

işeh

ir

Fatm

a H

atu

n C

amis

i A

yver

di :

309

’da

kayı

tlı.1

827’

de

mev

cut

(Hal

aço

ğlu

:93)

Cam

i17

06

842

37

Yen

işeh

ir

Gaz

i Has

an B

ey C

amis

iA

OM

E 3

09’d

a va

r. 1

717’

de

vakı

f yap

ılm

ış.

Cam

i17

06,

1710

78

7,

788,

98

536

, 45

Yen

işeh

ir

Gaz

i Tu

rhan

Bey

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

11’d

e ka

yıtl

ıC

ami

1713

ezzi

n

Meh

met

1243

54

Yen

işeh

ir

Hac

ı Beh

ram

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

09’d

a ka

yıtl

ı.C

ami

1698

, 17

08

220,

90

713

, 41

Yen

işeh

ir

Ç

avu

şlar

Hac

ı İly

as M

esci

di

Yo

kC

ami

1703

56

127

Yen

işeh

ir

C

abaz

lar

Hac

ı İly

as M

esci

di

imam

ları

için

nu

kud

Yo

kC

ami

1706

78

436

Yen

işeh

ir

Hac

ı Ram

azan

Mes

cid

iY

ok

Cam

i16

98

281

15

Yen

işeh

ir

Has

an B

ey C

amis

iA

yver

di:

309’

dak

i Gaz

i Has

an

Bey

Cam

isi o

lab

ilir

.C

ami

1711

10

3648

Yen

işeh

ir

Kad

ı Mu

slih

idd

in E

fen

di

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

08’d

e va

r.18

27’d

e m

evcu

t (H

alaç

oğl

u :9

3)C

ami

1711

10

5348

Yen

işeh

ir

Kuy

ucub

aşı M

usta

fa A

ğa

Mes

cidi

dah

ilind

e m

ekte

pY

ok

Cam

i17

06

764

35

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 147: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

14058

2010Y

eniş

ehir

Deb

bağ

lar

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i17

06

838

37

Yen

işeh

ir

D

ebb

ağla

rM

esci

tA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1714

Hac

ı İl

yas

1291

56

Yen

işeh

ir

E

min

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i16

97B

alık

çı

Osm

an19

012

Yen

işeh

ir

E

min

ler

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i17

06

790

36

Yen

işeh

ir

H

üsa

m

Ho

caM

esci

tA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1708

87

239

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i16

98D

emir

-za

de

204

12

Yen

işeh

ir

S

ofu

lar

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i17

12H

acı

Süle

yman

1087

50

Yen

işeh

ir

Te

kkel

iM

esci

tA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1713

Hab

ip

İbra

him

1270

55

Yen

işeh

ir

Te

kkel

i Aşı

kM

esci

tA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

1714

Bo

yacı

S

efer

Ş

ah17

6880

Yen

işeh

ir

Te

kyel

i Ati

kM

esci

tA

yver

di:3

07-3

11’d

e 78

cam

i ad

ı bel

liC

ami

204

Yen

işeh

ir

Te

kyel

i C

edit

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i17

14A

bd

ull

ah

Efe

nd

i17

6780

Yen

işeh

ir

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i

Yu

suf

Çav

174

Yen

işeh

ir

Mes

cit

Ayv

erd

i:307

-311

’de

78 c

ami

adı b

elli

Cam

i17

11

1065

49

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 148: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

141582010

Yen

işeh

ir

H

üsa

m

Ho

caM

esci

tte

mu

alli

mh

ane

Ayv

erd

i : 3

12’d

e Y

eniş

ehir

’de

4 m

ual

lim

han

e va

r.C

ami

1706

sam

H

oca

830

37

Yen

işeh

ir

Mo

nla

Mes

cid

iY

ok

Cam

i16

98

271

15

Yen

işeh

ir

Mu

har

rem

Paş

a C

amis

i (H

acı M

usa

Ağa

V

akfı

nd

an)

Ayv

erd

i : 3

14’e

re E

vliy

a Ç

eleb

i’de

var.

182

7’ d

e m

evcu

t (H

alaç

oğl

u :9

3). A

lasu

n

yü’n

de

ola

rak

1718

ve

1819

llar

ınd

a ka

yıtl

ı (B

ıçak

çı :

13)

Cam

i

11

47

Yen

işeh

ir

Mu

rad

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

10’d

a va

r.18

27’d

e m

evcu

t (H

alaç

oğl

u :9

3)C

ami

1698

23

514

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Mu

rat

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

10’d

aki M

ura

d A

ğa

Cam

isi o

lab

ilir

.C

ami

1702

, 17

03,

1708

, 17

10,

1712

,

457,

48

9,

492,

92

7,

996,

11

11,

1136

, 11

37

23, 2

5,

42, 4

6 50

, 51,

Yen

işeh

ir

Mu

slih

idd

in C

amis

i içi

n

Nak

ibü

l hac

Ali

Efe

nd

i n

uku

d v

akfı

AO

ME

308

’dek

i Kad

ı M

usl

ihid

din

Cam

isi i

le a

ynı

ola

bil

ir.

Cam

i17

06

783

36

Yen

işeh

ir

Mu

staf

a A

ğa V

akfı

, Öm

er

Ağa

Cam

isi

Ayv

erd

i : 3

10’d

a va

r.C

ami

1703

49

025

Yen

işeh

ir

D

ebb

ağla

rM

üd

erri

s Y

ahya

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

13

1207

53

Yen

işeh

ir

Öm

er A

ğa C

amis

iA

yver

di :

310

’da

var.

Cam

i16

98

243,

30

214

, 17

Yen

işeh

ir

Öm

er B

ey C

amis

i (H

atic

e bi

nt-i

Yah

ya V

akfı)

Ayv

erd

i : 3

10’d

a va

r ; 1

827’

de

mev

cut

(Hal

aço

ğlu

:93)

Cam

i17

06

844

38

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 149: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

14258

2010

Yen

işeh

ir

Ruk

iye

Hat

un M

esci

di

(Şey

h M

ahm

ut E

fend

i Za

viye

si o

lmuş

) iç

in Ş

erif

Efe

ndi v

e A

yşe

Han

ım

bint

-i A

li nu

kud

vakf

ı)

C

ami

1710

96

044

Yen

işeh

ir

Seh

erle

r C

amis

iY

ok

Cam

i17

13

1240

54

Yen

işeh

ir

Sey

yid

Ho

ca M

esci

di

dd

amı i

çin

vak

ıfA

yver

di :

310

’da

adı v

ar.

Cam

i17

08

896

40

Yen

işeh

ir

Su

kun

da

Cam

iA

yver

di :

309

’da

Çar

şı C

amis

i va

r.C

ami

1713

Zeyn

ulla

h12

4154

Yen

işeh

ir

Su

kun

da

Saa

t C

amis

i18

27’d

e m

evcu

t (H

alaç

oğl

u

:93)

Cam

i17

06

770,

83

235

, 37

Yen

işeh

ir

Şey

h A

bd

üla

ziz

Cam

isi

Ayv

erd

i: 30

8’d

eki A

bd

üla

ziz

Efe

nd

i Cam

isi v

eya

311.

s.d

aki

Şey

h C

amis

i ola

bil

ir.

Cam

i17

02

417,

42

822

Yen

işeh

ir

S

ofu

lar

Şey

h C

amis

iA

yver

di:

311’

de

adı v

ar.1

827’

de

mev

cut

(Hal

aço

ğlu

:93)

Cam

i17

05

606

29

Yen

işeh

ir

Şey

h H

asan

Efe

nd

i C

amis

iA

yver

di :

311

’de

ki Ş

eyh

Cam

isi

ola

bil

ir.

Cam

i17

06

767

35

Yen

işeh

ir

H

atip

Taş

Ham

za M

esci

di

Ayv

erd

i : 3

11’d

e va

r.C

ami

1706

70

333

Yen

işeh

ir

Teti

mm

e M

esci

di

Yo

kC

ami

1702

42

322

Yen

işeh

ir

Tezk

irec

i Ali

Efe

nd

i V

akfı

nd

an S

ürm

eli C

ami

Ayv

erd

i : 3

10’d

a va

r.C

ami

1714

17

5680

Yen

işeh

ir

Türb

eli C

ami h

üd

dam

ı iç

in A

li E

fen

di n

uku

d

vakf

ı

Ayv

erdi

: 31

1’e

göre

Evl

iya

Çel

ebi’d

e Tü

rbe

Cam

isi v

ar.

1827

’de

mev

cut

(Hal

açoğ

lu :9

3)C

ami

1710

96

844

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Yah

ya K

apan

Mes

cid

iY

ok

Cam

i17

11,

1713

Hac

ı R

amaz

an10

69,

1214

49, 5

3

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 150: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

143582010

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Yem

eni K

apan

ı Hac

ı R

amaz

an M

esci

di

Nu

kud

uY

ok

Cam

i17

06

739

34

Yen

işeh

ir

R

amaz

an-ı

A

tik

bey

de

Hat

un

Mes

cid

i H

acı M

ehm

et v

akfı

nd

anY

ok

Cam

i17

06

707

33

Yen

işeh

irK

eser

lüB

üyü

k K

eser

Sal

ih E

fen

di (

Kad

ı) V

akfı

d

eğir

men

mah

sulü

nd

enY

ok

Değ

ir-

men

1708

, 17

12,

1713

87

1,

1142

, 11

80

39, 5

1,

52

Yen

işeh

irC

um

aFi

lib

e

Asi

yab

(E

şraf

Bey

Vak

fı)

Yo

kD

eğir

-m

en16

98

249

14

Yen

işeh

irFe

nar

-

Cu

ma

Hat

ice

Vak

fı a

siya

bY

ok

Değ

ir-

men

17

13

1225

53

Yen

işeh

irK

ard

içe

Dav

ud

zad

e A

li E

fen

di

Aka

r ve

Asi

yab

ıY

ok

Değ

irmen

17

03

552

27

Yen

işeh

irTı

rno

vaTa

tar

A

siya

b g

alle

sin

den

Yo

kD

eğirm

en

1712

Rab

ia

bin

t-i

Öm

er P

ş.10

8650

Yen

işeh

ir

Kar

neş

?

Asi

yab

(N

azır

Meh

met

Ç

avu

ş V

akfı

)Y

ok

Değ

irmen

1696

, 16

98

85,

154,

15

5,

259,

10

Yen

işeh

ir

Sek

ola

?

Hac

ı Ali

Efe

nd

i Asi

yab

ıY

ok

Değ

irmen

16

99

350

19

Yen

işeh

irK

eser

M

ahm

ut

Ded

e V

akfı

d

ükk

anla

rY

ok

Dük

kanl

ar17

05

656

31

Yen

işeh

irK

ard

içe

Vak

ıf H

amam

ıA

yver

di :

315

’e g

öre

Evl

iya

Çel

ebi’d

e Tü

rbe

Cam

isi v

ar.

Ham

am

10

47

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Yem

eni K

apan

ı Y

ok

Han

1706

73

934

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 151: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

14458

2010

Yen

işeh

ir

Gaz

i Bu

rak

Bey

İmar

eti

Ayv

erd

i : 3

09’d

a ka

yıtl

ı.İm

aret

1701

, 17

13

367,

37

0,

1251

, 12

73

21, 5

4,

55

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

i

H

üse

yin

Ço

rbac

ı Cam

isi

Vak

fı (

Kal

esi h

aric

ind

e)A

yver

di :

314

’te

adı v

ar.

Kal

e17

05

609

29

Yen

işeh

ir

İneb

ahtı

Kal

esi

AO

ME

248

’e g

öre

Evl

iya

Çel

ebi’d

e va

r.K

ale

634

31

Yen

işeh

irFe

nar

Mah

kem

eY

ok

Mah

kem

e

95

7

Yen

işeh

ir

Mah

kem

eY

ok

Mah

kem

e17

14

1287

56

Yen

işeh

irÇ

atal

ca

M

edre

seY

ok.

Ayv

erd

i : 3

13’t

e kö

yün

ad

ı var

.M

edre

se17

06

790

36

Yen

işeh

irK

eser

lüH

asan

B

aba

Ç

aker

Ağa

Mek

teb

iA

yver

di :

314

’te

ayn

ı kö

y-d

e Ç

akır

Ağa

Mek

teb

i var

.M

ekte

p17

06

712

34

Yen

işeh

ir

Der

eli

Eym

ürl

erM

ekte

pY

ok

Mek

tep

1714

12

8956

Yen

işeh

ir

Der

eli

Türk

men

ler

Mek

tep

için

nu

kud

vak

ıf

Mek

tep

1712

10

8850

Yen

işeh

ir

Do

ğan

cı-

bo

ğazı

L

aren

del

izad

e H

acı

Ab

lbak

i Ağa

V

akfı

nd

an M

ekte

p

Yo

k. A

yver

di:

314’

te k

öyü

n

adı v

ar.

Mek

tep

1706

74

534

Yen

işeh

ir

Eke

lcan

lu

Fazl

ı Ho

ca M

ekte

bi

Yo

kM

ekte

p17

02

405,

40

621

, 22

Yen

işeh

ir

Has

an

Bab

a

Mek

tep

Ayv

erd

i : 3

14’t

e Ç

akır

Ağa

M

ekte

bi i

le a

ynı o

lab

ilir

.M

ekte

p17

05

667

32

Yen

işeh

ir

Tırn

ovi

C

ami c

ivar

ınd

a m

ekte

p

mu

alli

m-i

sıb

yan

için

n

uku

d v

akıf

M

ekte

p17

10

993

46

Yen

işeh

ir

Bal

i … M

ekte

bi h

arap

o

lmağ

laY

ok

Mek

tep

1706

75

035

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 152: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

145582010

Yen

işeh

ir

llü

Mek

tep

Yo

kM

ekte

p16

96,

1712

86

, 11

387,

51

Yen

işeh

ir

R

amaz

an-ı

A

tik

Hac

ı Meh

met

Mek

teb

i Y

ok

Mek

tep

1706

70

733

Yen

işeh

ir

Mu

rat

Ağa

Cam

isi’n

de

mek

tep

Yo

kM

ekte

p17

08

Şeyh

leym

an

Efe

ndi

ibn-

i Şa

ban

873

39

Yen

işeh

ir

Nas

ip ?

Ali

Çel

ebi

Mek

teb

iY

ok

Mek

tep

1698

26

815

Yen

işeh

ir

Kız

ılağ

rükl

er z

iraa

t ey

led

iği

mer

a

Mer

a17

04

570

28

Yen

işeh

irFe

nar

Gal

os

- A

lasu

n

Cam

i ku

rbu

nd

a m

ual

lim

han

e

Ayv

erd

i : 3

14’t

e H

ayd

ar B

ey

Cam

isi a

vlu

sun

dak

i mek

tep

o

lab

ilir

.

Mu

alli

m-

han

e17

11

1070

49

Yen

işeh

irG

alo

s

M

ual

lim

han

eA

yver

di:

314’

te H

ayd

ar B

ey

Cam

isi a

vlu

sun

da

mek

tep

ka

yıtl

ı

Mu

alli

m-

han

e17

16

1831

84

Yen

işeh

irK

ard

içe

H

oca

Mu

alli

mh

ane

Ayv

erd

i: 31

5’te

kay

ıtlı

Mu

alli

m-

han

e17

11E

min

e H

atu

n10

6649

Yen

işeh

irK

aru

nca

?

Bey

Mu

alli

mh

anes

i (E

min

e H

atu

n V

akfı

)Y

ok

Mu

alli

m-

han

e

79

7

Yen

işeh

irK

eser

lüD

amak

H

asan

B

aba

M

ual

lim

han

eY

ok

Mu

alli

m-

han

e17

08,

1713

Çak

er

Ağa

923,

12

2842

, 53

Yen

işeh

ir

Gar

ikçe

M

ual

lim

han

eY

ok

Mu

alli

m-

han

e17

12

1095

50

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 153: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

14658

2010

Yen

işeh

ir

Tırn

ova

So

fula

r

Hac

ı İb

rah

im

Cam

isi y

akın

ınd

a H

acı S

üle

yman

M

ual

lim

han

esi

Yo

kM

ual

lim

-h

ane

1705

, 17

06,

1713

63

3,

702,

12

2233

, 53

Yen

işeh

ir

Mu

alli

mh

ane

Ayv

erd

i : 3

12’d

e Y

eniş

ehir

’de

4 m

ual

lim

han

e va

r.M

ual

lim

-h

ane

1698

Fatm

a H

atu

n22

1,

222

13

Yen

işeh

ir

R

amaz

an-ı

A

tik

Mu

alli

mh

ane

Ayv

erd

i : 3

12’d

e Y

eniş

ehir

’de

4 m

ual

lim

han

e va

r.M

ual

lim

-h

ane

1706

Su

ltan

H

atu

n84

838

Yen

işeh

ir

Y

eğen

zad

eS

ebil

Yo

kS

ebil

1715

Mu

staf

a Ç

eleb

i18

1383

Yen

işeh

ir

S

aman

-p

azar

ıS

ebil

han

e H

acı Ü

veys

b

in Ö

mer

vak

fıY

ok

Seb

il17

13

1212

53

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Mu

rat

Ağa

Cam

isi S

ebil

iY

ok

Seb

ilh

a-n

e17

10

996

46

Yen

işeh

ir

Su

kun

da

Saa

t C

amis

iA

yver

di :

310

’a g

öre

Evl

iya

Çel

ebi’d

e va

r.S

uk

1706

77

0,

832

35, 3

7

Yen

işeh

ir

Has

an

Bab

a

Tekk

eY

ok

Tekk

e

Has

an

Bab

a17

511

Yen

işeh

irFe

nar

sam

Efe

nd

i Tü

rbes

i H

üd

dam

ı içi

n Ş

adu

man

H

atu

n v

akfı

Yo

kTü

rbe

1712

11

3351

Yen

işeh

irFe

nar

Zav

iye

Yo

kZ

aviy

e16

96R

abia

Htn

596

Yen

işeh

irFe

nar

Zav

iye

Yo

kZ

aviy

e

17

611

Yen

işeh

irG

alo

s

K

aled

e H

acı Ş

aban

Z

aviy

esi

Yo

kZ

aviy

e16

98,

1701

, 17

05,

321,

36

8,

641,

67

8

17, 2

1,

31, 3

3

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 154: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

147582010

Yen

işeh

irG

alo

s

Z

aviy

eY

ok

Zav

iye

1702

Hac

ı Ş

aban

427

22

Yen

işeh

irK

eser

lüH

isar

lı-

kard

ı

Der

viş

Ali

Efe

nd

i Z

aviy

esi

Yo

kZ

aviy

e17

04

569

28

Yen

işeh

irK

eser

lüB

üyü

k K

eser

lüO

bae

bes

iK

arab

aş Ş

eyh

Meh

met

Z

aviy

esi

Yo

kZ

aviy

e17

06

852

38

Yen

işeh

irK

eser

lüB

üyü

kke-

serl

i

Zav

iye

Yo

kZ

aviy

e16

98,

1699

Has

an

Ded

e14

1,

362

9, 1

9

Yen

işeh

ir

Dan

H

amu

rlu

Bab

a Z

aviy

esi

Yo

kZ

aviy

e17

06

777

35

Yen

işeh

ir

Der

eli

Z

aviy

eY

ok

Zav

iye

1708

Şey

h V

eli

922

42

Yen

işeh

ir

Ab

lfet

tah

Efe

nd

i Z

aviy

esi i

çin

Fat

ma

Hat

un

nu

kud

vak

fıY

ok

Zav

iye

1706

77

035

Yen

işeh

ir

S

ofu

lar

Em

a ?

Zav

iyes

iY

ok

Zav

iye

1706

69

133

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Ram

azan

Efe

nd

i Zav

iyes

iA

yver

di :

312

’de

var.

Zav

iye

1705

64

931

Yen

işeh

ir

Te

kyel

i C

edit

Şey

h H

asan

Efe

nd

i Z

aviy

esi (

Tep

ebaş

)A

yver

di :

312’

deki

Şey

h K

arab

Has

an E

fend

i Zav

iyes

i ola

bilir

.Z

aviy

e17

13

1281

55

Yen

işeh

ir

S

araç

lar

Zav

iye

Ayv

erd

i : 3

12’d

e Y

eniş

ehir

’de

14 z

aviy

e va

r.Z

aviy

e17

10A

rnav

utza

-de

zev

cesi

986

45

Yen

işeh

ir

Te

kkel

i Aşı

kZ

aviy

eA

yver

di :

312

’de

bu

mah

alle

de

2 za

viye

var

.Z

aviy

e17

10R

uki

ye

Hat

un

959

44

Yen

işeh

ir

H

atu

ncu

k A

tik

Zav

iye

şeyh

ve

dd

a-m

ı iç

in n

uku

d v

akfı

Ayv

erd

i : 3

12’d

e Y

eniş

ehir

’de

14 z

aviy

e va

r.Z

aviy

e16

96,

1710

Rab

ia

Hat

un

153,

10

0310

, 46

Yen

işeh

ir

H

atu

ncu

k A

tik

Rah

ime

Hat

un

Nu

kud

V

akfı

(H

asan

Efe

nd

i Z

aviy

esi)

Ayv

erd

i : 3

12’d

e H

asan

Bab

a Z

aviy

esi o

lab

ilir

.Z

aviy

e17

06

841

37

Yen

işeh

ir

Te

kkel

i Aşı

kR

uki

ye H

atu

n Z

aviy

esi

Ayv

erd

i : 3

12’d

e va

r.Z

aviy

e 17

10

998

46

Kaz

aN

ahiy

eK

öyM

ahal

leYa

pı A

Dur

umu

Tip

iT

arih

iB

ani

Sır

a N

uD

efte

r sf

. nu.

Page 155: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

14858

2010

2. E

K :

VA

KIF

LİS

TES

İ

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

1D

emir

his

arK

eviş

Cam

i vak

fıV

akıf

1714

1661

74

2D

ram

aIl

ıca

Cam

i ve

vakf

ıV

akıf

1714

1621

72

3G

üm

ilci

ne

Gaz

i Evr

eno

s V

akfı

Vak

ıf16

96, 1

714

90, 1

297

7, 5

6

4K

araf

erye

Ayş

e H

atu

n V

akfı

Vak

ıf17

1413

2959

5K

araf

erye

Kır

k S

inan

Bal

i Vak

fıV

akıf

1714

1625

72

6K

araf

erye

Lam

bu

zad

e M

ehm

et Ç

eleb

i Vak

fıV

akıf

1714

1462

, 152

164

, 67

7K

araf

erye

Per

van

e V

oyv

od

a V

akfı

Vak

ıf17

1414

64, 1

467

64

8K

araf

erye

Yak

up

Bey

Vak

fıV

akıf

1714

1324

59

9K

araf

erye

Zah

ide

Hat

un

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1415

9771

10K

araf

erye

Zah

ide

Hat

un

vak

fıV

akıf

1714

1609

71

11K

aval

aA

hm

et A

ğa V

akfı

Vak

ıf17

1416

8675

12K

aval

aH

acı A

hm

et n

uku

d v

akfı

(K

ale

dah

ilin

de)

Nu

kud

1714

1646

73

13K

esri

yeA

bd

ülb

aki V

akfı

Vak

ıf17

1416

29, 1

660

72, 7

4

14K

esri

ye

(Kas

tory

a)S

ult

an M

ehm

et H

an C

amis

i nu

kud

va

kfı

Nu

kud

1714

1627

72

15S

elan

ikH

üse

yin

Beş

e n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1714

1604

71

16S

elan

ikTo

pal

Meh

met

Bey

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1416

0671

17S

elan

ikİs

hak

Paş

a V

akfı

V

akıf

1714

1409

62

18S

elan

ikK

ala-

i B

ala

Rab

ia H

atu

n V

akfı

Vak

ıf17

1414

7564

19S

elan

ikŞ

eyh

Ala

add

in k

ızı A

yşe

Hat

un

ve

Kız

ı Fa

tma

Hat

un

Vak

ıfla

rıV

akıf

1714

1480

64

20S

iro

zE

bu

bek

ir A

ğa n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1714

1726

77

Page 156: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

149582010

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

21S

iro

zD

emir

taş

Efe

nd

i Vak

fıV

akıf

1714

1539

68

22S

iro

zH

acı E

bu

bek

ir A

ğa V

akfı

Vak

ıf17

1415

20, 1

726

67, 7

7

23S

iro

zM

ehm

et A

ğa V

akfı

Vak

ıf17

1413

5260

24S

iro

zS

elçu

k S

ult

an V

akfı

Vak

ıf17

1413

6160

25S

iro

zS

elim

e H

atu

n V

akfı

Vak

ıf17

1413

33, 1

440

59, 6

3

26Y

anya

Ali

ye, A

yşe,

Ali

ye H

atu

nla

rın

aka

r ve

n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1712

1091

50

27Y

anya

Ali

Ağa

Vak

fıV

akıf

1706

866

38

28Y

anya

Ali

Paş

a V

akfı

Vak

ıf16

98, 1

705

246,

663

14, 3

2

29Y

anya

Ali

ye H

atu

n V

akfı

Vak

ıf16

9833

418

30Y

anya

Ars

lan

Bey

Vak

fıV

akıf

1696

44

31Y

anya

Ayş

e H

atu

n V

akfı

Vak

ıf17

0675

535

32Y

anya

Ayş

e S

eras

er H

atu

n n

uku

d V

akfı

Nu

kud

1706

698

33

33Y

anya

Ayş

e V

akfı

Vak

ıf17

0458

728

34Y

anya

Cam

i Vak

fıV

akıf

1713

1245

54

35Y

anya

Em

ince

Vak

fıV

akıf

1705

666,

670

32

36Y

anya

Bal

i K

eth

ud

aE

min

e H

atu

n n

uku

d V

akfı

Nu

kud

1708

874

39

37Y

anya

Em

ine

Hat

un

Vak

fıV

akıf

1701

, 17

02,

1706

, 17

12, 1

713

381,

411

, 828

, 112

8,

1236

21, 2

2, 3

7,

51, 5

4

38Y

anya

Em

ine

Hat

un

vak

fıV

akıf

1712

1129

51

39Y

anya

Hac

ı İly

as V

akfı

’nd

anV

akıf

1703

559

27

40Y

anya

Hac

ı Oru

ç A

ğa V

akfı

Vak

ıf16

96, 1

713

7, 1

239

4, 5

4

Page 157: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

15058

2010

41Y

anya

Has

an A

ğa V

akfı

Vak

ıf16

9610

27

42Y

anya

Has

an A

ğay-

ı Ced

it n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1696

105

7

43Y

anya

Meh

met

Ağa

Vak

fıV

akıf

1696

, 169

868

, 117

, 143

, 144

, 22

8, 2

696,

7, 1

0,

13, 1

5

44Y

anya

Meh

met

Ağa

Vak

fın

dan

Vak

ıf16

9653

45Y

anya

…M

ehm

et Ç

eleb

i Vak

fı H

anN

uku

d17

1211

7652

46Y

anya

Meh

met

Efe

nd

i Vak

fıV

akıf

1705

650

31

47Y

anya

Mu

staf

a E

fen

di V

akfı

Vak

ıf16

9823

414

48Y

anya

Mu

staf

a E

fen

di V

akfı

nd

anV

akıf

1698

211

13

49Y

anya

Oru

ç A

ğa N

uku

d V

akfı

Nu

kud

1705

603

29

50Y

anya

Oru

ç A

ğa V

akfı

Vak

ıf16

97, 1

704

187,

588

11, 2

8

51Y

anya

Feth

iye

Raz

iye

Hat

un

Vak

fıV

akıf

1704

592

29

52Y

anya

Sag

ir H

asan

Ağa

Ced

it v

e A

tik

vakı

flar

ıV

akıf

1706

685

33

53Y

anya

Sin

an Ç

eleb

i nu

kud

vak

fıN

uku

d16

961

4

54Y

anya

Bo

luTo

pal H

acı M

usta

fa V

akfı

Vak

ıf17

0679

236

55Y

anya

lfik

ar A

ğa V

akfı

Vak

ıf16

96, 1

706

5, 7

084,

33

56Y

eniş

ehir

Hac

ı Meh

met

Nu

kud

vak

fıN

uku

d17

0673

634

57Y

enic

eK

ale

har

icin

de

İbra

him

Bey

Vak

fıV

akıf

1703

463

23

58Ye

nice

Var

dar

Ace

m K

adı V

akfı

Vak

ıf16

96, 1

701,

17

03, 1

708,

17

14,

109,

110

, 111

, 18

2,

369,

512

, 535

870

7, 1

1, 2

1,

26, 2

7, 3

9

59Ye

nice

Var

dar

Ali

Bey

Vak

fı d

ükk

anla

rıV

akıf

1696

997

60Ye

nice

Kar

asu

Ati

k M

ust

afa

Paş

a İm

aret

-Cam

i Vak

fıV

akıf

1705

648

31

61Ye

nice

Var

dar

Bad

erel

i Mu

staf

a B

ey v

akfı

nd

anV

akıf

1714

1310

57

62Ye

nice

Var

dar

Bed

red

din

Mu

staf

a M

ülk

Vak

fıV

akıf

1703

550

27

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

Page 158: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

151582010

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

63Ye

nice

Var

dar

Bu

jen

Hat

un

Vak

fıV

akıf

1710

954

44

64Ye

nice

Var

dar

Bu

rak

Bey

Vak

fıV

akıf

1706

855

38

65Ye

nice

Var

dar

Çel

ebi M

ehm

et B

ey V

akfı

değ

irm

enV

akıf

1702

402

21

66Ye

nice

Var

dar

Ded

e H

acı v

e G

azi E

vren

os

Bey

Vak

fıV

akıf

1705

665

32

67Ye

nice

Var

dar

Gaz

i Ah

met

Bey

Vak

fıV

akıf

1698

, 171

2,

1713

, 171

631

8, 1

144,

127

2,

1826

17, 5

1, 5

5,

83

68Ye

nice

Var

dar

Gaz

i Evr

eno

s B

ey V

akfı

Vak

ıf

1696

, 16

97,

1698

, 17

01,

1703

, 17

06,

1710

, 17

11,

1712

, 17

13,

1708

, 17

14, 1

716

41, 4

2, 7

4, 7

5, 7

7,

197,

198

, 260

, 466

, 46

7, 4

82, 4

84, 4

91,

495,

538

, 795

, 796

, 79

9, 8

01, 8

07, 8

17,

818,

827

,915

, 518

, 51

9, 5

53, 5

21, 1

780,

17

81, 8

93, 1

304,

96

3, 9

64, 9

84, 1

024,

10

25, 1

17, 1

829,

76,

11

2, 2

09, 3

89, 4

72,

506,

723

, 908

, 159

5,

1782

, 178

3, 1

833,

85

4, 1

057,

772

, 12

93, 1

294,

129

5

26, 7

, 12,

15

,24,

25,

27

,36,

37,

41

40,

56,

57

, 81

69Ye

nice

Var

dar

Gaz

i İsa

Bey

Vak

fın

dan

kkan

Vak

ıf17

0137

121

70Ye

nice

Var

dar

Hac

ı İsa

Bey

Vak

fıV

akıf

1696

, 17

02,

1703

, 17

06, 1

714

28, 4

12, 7

05, 4

68,

1801

4, 2

2, 3

3,

24, 8

2

71Ye

nice

Var

dar

Hac

ı Meh

met

Han

ı gal

lesi

nd

enV

akıf

1708

937

43

72Ye

nice

Var

dar

Hac

ı Mu

staf

a V

akfı

nd

an k

öp

rü,

kerv

ansa

ray

Vak

ıf17

0241

422

Page 159: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

15258

2010

73Ye

nice

Var

dar

Kas

apla

rH

acı Ö

mer

Bey

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

0350

926

74Ye

nice

Var

dar

İske

nd

er B

ey V

akfı

Vak

ıf16

96,

1703

, 171

451

, 540

, 180

424

, 27,

82

75Ye

nice

Var

dar

Kat

ip M

ehm

et B

ey V

akfı

Vak

ıf17

1417

57, 1

778,

177

880

, 81

76Ye

nice

Kar

asu

Ko

ca M

ust

afa

Bey

İmar

eti V

akfı

Vak

ıf17

0346

423

77Ye

nice

Kar

asu

Ko

ca M

ust

afa

Paş

a V

akfı

Vak

ıf17

0564

631

78Ye

nice

Kar

asu

Meh

met

Çav

Vak

fıV

akıf

1711

1076

49

79Ye

nice

Var

dar

Mem

i Şah

Bey

Vak

fıV

akıf

1701

, 171

039

2, 9

5321

, 44

80Ye

nice

Var

dar

Mu

staf

a va

kfı

Vak

ıf17

1418

0282

81Ye

nice

Var

dar

Rec

ep Ç

eleb

i Vak

fıV

akıf

1705

615

30

82Ye

nice

Var

dar

Yaz

ıcı M

ehm

et B

ey V

akfı

Vak

ıf17

03, 1

714

533,

175

527

, 79

83Y

eniş

ehir

Ab

di b

in M

ehm

et n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1708

890

40

84Y

eniş

ehir

Ab

lfet

tah

Efe

nd

i Zav

iyes

i içi

n F

atm

a H

atu

n n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1706

770

35

85Y

eniş

ehir

Fen

arA

bd

ülk

erim

Çav

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

0893

843

86Y

eniş

ehir

Ab

llat

if E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1710

, 17

11, 1

713

969,

987

, 105

1, 1

259

44, 4

5, 4

8,

54

87Y

eniş

ehir

yük

Kes

erli

Bey

ler

Ab

llat

if E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1712

1115

51

88Y

eniş

ehir

Ah

met

Bey

nu

kud

vak

fıN

uku

d16

9830

817

89Y

eniş

ehir

Ah

met

Bey

Vak

fıV

akıf

1711

1075

49

90Y

eniş

ehir

Ah

met

Çav

Nu

kud

Vak

fıN

uku

d17

0566

232

91Y

eniş

ehir

Ah

met

Çav

Vak

fıV

akıf

1708

, 171

089

9, 9

9040

, 46

92Y

eniş

ehir

Tırn

ova

Ah

met

Ço

rbac

ı vak

fıV

akıf

1714

1793

, 179

482

93Y

eniş

ehir

Fen

arA

hm

et P

aşa

Nu

kud

Vak

fıN

uku

d17

0682

337

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

Page 160: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

153582010

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

94Y

eniş

ehir

Akç

alız

ade

Hac

ı Ah

met

Ağa

nu

kud

V

akfı

Nu

kud

1708

, 171

493

2, 1

307,

175

242

, 57,

79

95Y

eniş

ehir

Akç

alız

ade

Hac

ı Ah

met

Ağa

Vak

fıV

akıf

1706

, 170

872

7, 7

35, 9

0534

, 41

96Y

eniş

ehir

Gal

os

Ala

sun

Ali

Ağa

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1110

3848

97Y

eniş

ehir

Kay

aA

li B

ey V

akfı

mer

Bey

Mes

cid

i h

üd

dam

ı içi

n)

Vak

ıf17

0668

733

98Y

eniş

ehir

Cu

ma

Ali

Çav

Nu

kud

Vak

fıN

uku

d16

98, 1

712

292,

332

, 115

917

, 18,

51

99Y

eniş

ehir

Ku

ba

Ali

Çav

Nu

kud

vak

fıN

uku

d17

0243

322

100

Yen

işeh

irA

li E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1710

968

44

101

Yen

işeh

irA

lim

e b

int-

i Der

viş

Nu

kud

vak

fıN

uku

d16

96, 1

713

152,

127

510

, 55

102

Yen

işeh

irA

lim

e H

anım

Vak

fıN

uku

d16

9658

6

103

Yen

işeh

irA

lim

e, H

üm

a, F

atm

a h

anım

ları

n v

akfı

Vak

ıf16

9935

519

104

Yen

işeh

irTı

rno

vaTa

tar

Asi

yab

gal

lesi

nd

enV

akıf

1712

1086

50

105

Yen

işeh

irA

yşe

bin

t-i A

li B

ey n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1698

295

17

106

Yen

işeh

irA

yşe

Hat

un

Vak

fıV

akıf

1703

543

27

107

Yen

işeh

irBü

yükk

eser

liA

yşe

Hat

un

Vak

fıV

akıf

1703

554

27

108

Yen

işeh

irK

ardi

çeB

ahtg

iray

Vak

fıV

akıf

1706

837

37

109

Yen

işeh

irB

ıyık

lı ..

Efe

nd

i Vak

fıV

akıf

1716

1827

83

110

Yen

işeh

irB

ıyık

lı A

hm

et B

ey C

edit

ve

Ati

k n

uku

d

vakı

flar

ıN

uku

d17

1312

1953

111

Yen

işeh

irB

ıyık

lı A

hm

et V

akfı

Vak

ıf17

1110

7749

112

Yen

işeh

irTı

rno

vaS

ofu

lar

Cam

i (H

alet

i Hat

un

vaz

ı min

ber

)V

akıf

1713

1276

55

113

Yen

işeh

irTı

rno

viC

ami c

ivar

ınd

a m

ekte

p m

ual

lim

-i

sıb

yan

için

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

1099

346

114

Yen

işeh

irS

ub

aşı

Cam

i hü

dd

amı i

çin

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

0685

138

Page 161: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

15458

2010

115

Yen

işeh

irK

arad

ere

Cam

i hü

dd

amı i

çin

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

1311

8252

116

Yen

işeh

irTı

rno

vaK

arad

erel

iC

ami i

çin

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

1210

8550

117

Yen

işeh

ir…

.C

ami i

çin

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

1210

8449

118

Yen

işeh

irS

ahra

Cam

i içi

n n

uku

d v

akıf

Nu

kud

1712

1094

50

119

Yen

işeh

irTı

rno

viC

ami i

mam

ı içi

n n

uku

d v

akıf

Nu

kud

1710

993

46

120

Yen

işeh

irK

ardi

çeK

ub

aC

ami n

uku

du

Nu

kud

1702

454

23

121

Yen

işeh

irTı

rno

viC

anı H

atu

n v

akfı

Vak

ıf17

1099

346

122

Yen

işeh

irK

ardi

çeÇ

akır

bey

zad

e H

acı A

li E

fen

di N

uku

d

Vak

fıN

uku

d16

9662

6

123

Yen

işeh

irÇ

eleb

i Meh

met

Efe

nd

i Vak

fıV

akıf

1711

1054

48

124

Yen

işeh

irTa

tar

Çer

kes

Ali

Paş

a n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1710

, 171

199

4, 9

95, 1

050

46, 4

8

125

Yen

işeh

irD

atar

lı ?

Zad

e H

acı İ

bra

him

Vak

fıV

akıf

1702

413

22

126

Yen

işeh

irK

ardi

çeD

avu

dza

de

Ali

Efe

nd

i Aka

r ve

Asi

yab

ıV

akıf

1703

552

27

127

Yen

işeh

irK

emen

li ?

Dav

utz

ade

Has

an B

eşe

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1211

2551

128

Yen

işeh

irD

avu

tzad

e V

akfı

Vak

ıf17

1098

946

129

Yen

işeh

irD

uh

aniz

ade

Sey

yid

Ali

Vak

fıV

akıf

1706

730

34

130

Yen

işeh

irE

kmek

çiza

de

Ah

met

Paş

a n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1711

1052

48

131

Yen

işeh

irE

ğlü

tlü

Eli

f Vak

fıV

akıf

1711

1040

48

132

Yen

işeh

irE

min

Mu

staf

a Ç

eleb

i nu

kud

vak

fıN

uku

d17

0676

035

133

Yen

işeh

irK

arun

ca

? E

min

e H

atu

n V

akfı

Vak

ıf16

9679

7

134

Yen

işeh

irE

mir

Mes

cid

i (Y

eğen

li H

acı İ

bra

him

V

akfı

)V

akıf

1696

45

135

Yen

işeh

irC

um

aFi

lib

eE

şraf

Bey

Vak

fıV

akıf

1698

249

14

136

Yen

işeh

irE

ymen

Hat

un

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1210

9650

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

Page 162: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

155582010

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

137

Yen

işeh

irG

alo

s U

stu

rukl

u

?Fa

tma

bin

t-i A

bd

ull

ah M

esci

di

Nu

kud

1698

242,

280

14, 1

5

138

Yen

işeh

irFa

tma

bin

t-i M

anav

Hac

ı Ah

met

nu

kud

va

kfı

Nu

kud

1712

1147

51

139

Yen

işeh

irFa

tma

bin

t-i Y

azıc

ı Has

an E

fen

di

Nu

kud

vak

fıN

uku

d16

9615

210

140

Yen

işeh

irFa

tma

Hat

un

Cam

isi n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1706

842

37

141

Yen

işeh

irFa

tma

Hat

un

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

06, 1

712

770,

114

135

, 51

142

Yen

işeh

irFa

tma

Hat

un

Vak

fıV

akıf

1706

716

34

143

Yen

işeh

irS

arıh

oca

Fatm

a H

atu

n V

akfı

Vak

ıf17

03,

1710

, 17

11, 1

712

485,

989

, 105

5, 1

148

24, 4

6, 4

8,

51

144

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

iG

alo

s K

ales

i nah

iyes

ind

eki c

amil

er,

mes

citl

er v

s h

ayra

ta m

eşru

ta v

akıf

Vak

ıf17

0243

623

145

Yen

işeh

irG

azi B

ura

k B

ey V

akfı

Vak

ıf17

0560

729

146

Yen

işeh

irG

azi H

asan

Bey

Vak

fıV

akıf

1706

, 170

873

4, 8

9734

, 40

147

Yen

işeh

irH

acı A

bd

ülg

affa

r n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1713

1226

53

148

Yen

işeh

irH

acı A

hm

et b

in H

acı M

ehm

et,

nad

zad

e M

ehm

et E

fen

di,

nad

zad

e n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1708

921

42

149

Yen

işeh

irH

acı A

hm

et o

ğlu

Ab

du

lvah

ap n

uku

d

vakf

ıN

uku

d17

1211

3251

150

Yen

işeh

irH

acı A

hm

et o

ğlu

Ab

du

lvah

ap v

akfı

Vak

ıf17

1211

1250

151

Yen

işeh

irK

ardi

çeH

acı A

li E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1705

653

31

152

Yen

işeh

irH

acı A

li E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1713

1260

54

153

Yen

işeh

irH

acı A

li E

fen

di V

akfı

Vak

ıf16

9834

419

Page 163: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

15658

201015

4Y

eniş

ehir

Hac

ı Beh

ram

Cam

isi h

üd

dam

ı içi

n

vakı

fV

akıf

1708

907

41

155

Yen

işeh

irH

acı H

asan

Rec

ep b

in H

acı H

asan

V

akfı

Vak

ıf17

1010

1146

156

Yen

işeh

irK

eser

lüH

isar

lıkar

dıH

acı H

asan

Vak

fıV

akıf

1705

681

33

157

Yen

işeh

irH

acı İ

bra

him

Aka

rı V

akfı

Vak

ıf17

1010

0146

158

Yen

işeh

irK

emen

li ?

Hac

ı İb

rah

im n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1712

1124

, 112

551

159

Yen

işeh

irTı

rno

viH

acı İ

bra

him

vak

fıV

akıf

1710

993

46

160

Yen

işeh

irH

acı İ

bra

him

Vak

fıV

akıf

1696

121

7

161

Yen

işeh

irK

emen

li ?

Hac

ı İb

rah

im V

akfı

Vak

ıf17

1211

3151

162

Yen

işeh

irH

acı İ

dri

s va

kfı

Vak

ıf17

1311

9052

163

Yen

işeh

irH

acı İ

lyas

bin

Hay

ran

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

0890

441

164

Yen

işeh

irD

ebba

ğlar

Hac

ı İly

as M

esci

di i

çin

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

1097

0, 9

9945

, 46

165

Yen

işeh

irC

abaz

lar

Hac

ı İly

as M

esci

di i

mam

ları

için

nu

kud

Nu

kud

1706

784

36

166

Yen

işeh

irD

ebba

ğlar

Hac

ı İly

as M

esci

di ş

em v

e b

erra

tlar

ı iç

in n

uku

dN

uku

d17

1097

145

167

Yen

işeh

irH

acı İ

lyas

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1312

2, 1

235

7, 5

4

168

Yen

işeh

irH

acı İ

lyas

Vak

fıV

akıf

1696

, 170

812

27

169

Yen

işeh

irH

acı K

aya

Vak

fıV

akıf

1710

989

46

170

Yen

işeh

irR

amaz

an-ı

A

tik

Hac

ı Meh

met

vak

fıV

akıf

1706

707

33

171

Yen

işeh

irH

acı M

usa

Ağa

Vak

fıN

uku

d16

96,

1702

, 170

623

, 86,

424

4, 7

, 22

172

Yen

işeh

irH

acı M

usa

Ağa

Vak

fıV

akıf

1696

114

7

173

Yen

işeh

irH

acı M

usl

ı nu

kud

vak

fıN

uku

d16

9829

317

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

Page 164: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

157582010

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

174

Yen

işeh

irH

acı R

ecep

Vak

fıV

akıf

1711

1041

48

175

Yen

işeh

irS

aman

-p

azar

ıH

acı Ü

veys

bin

Öm

er v

akfı

Vak

ıf17

1312

1253

176

Yen

işeh

irH

adım

Yu

suf A

ğa V

akfı

Vak

ıf16

96, 1

711

85, 1

055

7, 4

8

177

Yen

işeh

irH

adim

Yu

suf A

ğa n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1706

762

35

178

Yen

işeh

irK

emen

li ?

Hal

e Fa

tma

Hat

un

Nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1211

2551

179

Yen

işeh

irFe

nar

Kar

diç

e n

ahiy

esi

Ham

za B

ey n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1696

, 16

98,

1701

, 171

3

345,

116

, 374

, 123

7,

1246

7, 1

9, 2

1,

54

180

Yen

işeh

irFe

nar

Ham

za B

ey V

akfı

Vak

ıf16

96,

1705

, 170

622

, 613

, 813

4, 3

0, 3

7

181

Yen

işeh

irTı

rno

vaH

ane

Hat

un

vak

fın

dan

Vak

ıf17

1097

245

182

Yen

işeh

irS

ucu

lar

Han

yeri

ava

rızı

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1010

0746

183

Yen

işeh

irH

atic

e bi

nt-i

Yah

ya V

akfı

Vak

ıf17

0684

438

184

Yen

işeh

irD

erel

üm

?

Hat

ice

Hat

un

Vak

fıV

akıf

1706

793

36

185

Yen

işeh

irFe

nar

-

Cu

ma

…H

atic

e V

akfı

asi

yab

Vak

ıf17

1312

2553

186

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

iH

üsey

in Ç

avuş

Cam

isi N

ukud

-u a

kara

t-ı

mev

kufe

Nu

kud

1702

437

23

187

Yen

işeh

irG

alo

s K

ales

iH

üse

yin

Ço

rbac

ı Cam

isi V

akfı

(A

şık

Kal

esi h

aric

ind

e)V

akıf

1696

, 170

524

, 240

, 609

4, 1

4, 2

9

188

Yen

işeh

irK

abil

Ağa

Nu

kud

Vak

fıN

uku

d17

0348

124

189

Yen

işeh

irK

adı M

usl

ihid

din

Efe

nd

i Vak

fıV

akıf

1713

1216

53

190

Yen

işeh

irK

oru

cu

Mu

saK

adı M

usl

ihid

din

Efe

nd

i Vak

fıV

akıf

1696

254

Page 165: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

15858

2010

191

Yen

işeh

irK

emen

li H

acı İ

bra

him

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1413

1858

192

Yen

işeh

irD

oğa

ncı

-b

oğa

zıL

aren

del

izad

e H

acı A

bd

ülb

aki A

ğa

Vak

fıV

akıf

1706

745

34

193

Yen

işeh

irL

eyle

k H

acı M

ahm

ut

Efe

nd

i Vak

fıV

akıf

1696

, 170

343

, 465

5, 2

4

194

Yen

işeh

irK

eser

lüM

ahm

ut

Ded

e V

akfı

kkan

lar

Vak

ıf17

0565

631

195

Yen

işeh

irD

oğa

nM

akb

ul Y

usu

f Çel

ebi n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1708

914

41

196

Yen

işeh

irS

un

gur

Mak

tul İ

brah

im P

aşa

Vakf

ıV

akıf

1710

967

44

197

Yen

işeh

irM

ehm

et A

ğa N

ukud

Vak

fıN

uku

d17

0354

927

198

Yen

işeh

irM

ehm

et A

ğa V

akfı

Vak

ıf16

9936

019

199

Yen

işeh

irM

ekek

çi ?

Zad

e n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1699

357

19

200

Yen

işeh

irM

ekek

çiza

de

Öm

er A

ğa V

akfı

Vak

ıf17

01,

1702

, 170

637

7, 4

31, 7

3221

, 22,

34

201

Yen

işeh

irD

erel

iTü

rkm

en-

ler

Mek

tep

için

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

1210

8850

202

Yen

işeh

irH

isar

lıkar

dıM

emi A

ğa V

akfı

Vak

ıf17

0139

121

203

Yen

işeh

irH

isar

lıkar

dıM

emi Ç

eleb

i Nu

kud

Vak

fıN

uku

d17

0352

026

204

Yen

işeh

irFe

nar

- K

eser

lüH

asan

B

aba

Mes

cit

ced

ded

enN

uku

d17

1312

2753

205

Yen

işeh

irFe

nar

Mes

cit

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1311

8952

206

Yen

işeh

irK

ub

aM

esci

t n

uku

d v

akfı

Vak

ıf17

0245

523

207

Yen

işeh

irH

acı

Hal

ille

rM

esci

t ve

nu

kud

vak

ıfN

uku

d17

1413

1157

208

Yen

işeh

irM

ura

t A

ğa C

amis

i im

amla

rı iç

in v

akıf

Vak

ıf17

0348

925

209

Yen

işeh

irM

uslih

iddi

n E

fend

i Vak

fıV

akıf

1702

398

21

210

Yen

işeh

irM

ust

afa

Ağa

Vak

fıV

akıf

1703

490

25

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

Page 166: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

159582010

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

211

Yen

işeh

irN

aip

zad

e A

hm

et E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1710

989

46

212

Yen

işeh

irN

akib

ül h

ac A

li E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1706

783

36

213

Yen

işeh

irK

arn

eş ?

Naz

ır M

ehm

et Ç

avu

ş V

akfı

Vak

ıf16

96, 1

698

85, 1

54, 1

55, 2

59,

10

214

Yen

işeh

irG

alo

sA

lasu

nN

uku

d V

akıf

Nu

kud

1711

1042

48

215

Yen

işeh

irÖ

mer

Ağa

nu

kud

vak

fıN

uku

d16

96, 1

698

140,

265

9, 1

5

216

Yen

işeh

irR

abia

bin

t-i M

ust

afa

Nu

kud

Vak

fıN

uku

d17

04, 1

713

590,

117

929

, 52

217

Yen

işeh

irR

abia

Hat

un

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1312

8155

218

Yen

işeh

irH

atu

ncu

k A

tik

Rah

ime

Hat

un

Nu

kud

Vak

Nu

kud

1706

, 171

384

1, 1

282

37, 5

5

219

Yen

işeh

irK

eser

lüB

üyü

k K

eser

lüS

alih

Efe

nd

i (K

adı)

Vak

Vak

ıf17

08,

1712

, 171

387

1, 1

142,

118

039

, 51,

52

220

Yen

işeh

irS

aln

evi A

hm

et Ç

avu

ş V

akfı

Vak

ıf17

0893

443

221

Yen

işeh

irS

eyyi

d H

oca

Mes

cid

i hü

dd

amı i

çin

va

kıf

Vak

ıf17

0889

640

222

Yen

işeh

irS

inan

Bey

Nu

kud

Vak

fıN

uku

d17

0138

421

223

Yen

işeh

irFe

nar

Sin

an Ç

avu

ş N

uku

d V

akfı

Nu

kud

1706

719

34

224

Yen

işeh

irR

amaz

an-ı

at

ikS

ult

an H

atu

n e

şyay

-ı m

evku

fesi

Vak

ıf17

13, 1

715

1242

, 180

954

, 83

225

Yen

işeh

irFe

nar

Şad

um

an H

atu

n v

akfı

Nu

kud

1712

1133

51

226

Yen

işeh

irB

üyü

k K

eser

lüŞ

atır

Mu

staf

a n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1708

887

40

227

Yen

işeh

irŞ

erif

Efe

nd

i ve

Ayş

e H

anım

bin

t-i A

li

nu

kud

vak

fı)

Nu

kud

1710

960

44

228

Yen

işeh

irTa

bza

nza

de

Hac

ı Ah

met

Nu

kud

Vak

fıN

uku

d17

0352

226

229

Yen

işeh

irTe

zkir

eci A

li E

fen

di n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1706

, 17

12, 1

714

770,

117

0, 1

315,

17

6635

, 52,

58,

80

Page 167: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

16058

2010

230

Yen

işeh

irTe

zkir

eci A

li E

fen

di V

akfı

Vak

ıf17

1417

5680

231

Yen

işeh

irTu

ğraz

ade

Mu

slı n

uku

d v

akfı

Nu

kud

1705

596

29

232

Yen

işeh

irTu

rhan

Bey

ve

Öm

er B

ey V

akfı

Vak

ıf17

1618

1483

233

Yen

işeh

irK

ardi

çeV

akıf

Ham

amı

Vak

ıf16

9610

47

234

Yen

işeh

irY

arıc

ı Has

an E

fen

di V

akfı

Vak

ıf17

1098

946

235

Yen

işeh

irY

eğen

li H

acı İ

bra

him

nu

kud

vak

fıN

uku

d17

1312

5754

236

Yen

işeh

irY

eğen

li H

acı İ

bra

him

Vak

fıV

akıf

1696

, 17

13, 1

714

44, 1

256,

177

65,

54,

81

237

Yen

işeh

irS

araç

lar

Yem

eni K

apan

ı Hac

ı Ram

azan

Mes

cid

i N

uku

du

Nu

kud

1706

739

34

238

Yen

işeh

irY

un

us

Çel

ebi V

akfı

Vak

ıf17

1098

946

239

Yen

işeh

irH

atu

ncu

k A

tik

Zav

iye

şeyh

ve

dd

amı i

çin

nu

kud

va

kfı

Nu

kud

1696

, 171

015

3, 1

003

10, 4

6

240

Yen

işeh

irN

uku

d17

0674

935

Sır

aK

aza

Nah

iye

Köy

Mah

alle

Vak

ıf A

Tür

üT

arih

iD

efte

rdek

i Sır

a N

u.S

ayfa

Nu.

Page 168: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

161582010

3. EK1192 NUMARALI HURUFAT DEFTERİNDE YUNANİSTAN İLE İLGİLİ KAYITLAR

(DEFTERİN ASLINDA KAYIT NUMARASI OLMAMASINA KARŞILIK KUL-LANMA KOLAYLIĞI BAKIMINDAN DEFTERDEKİ BÜTÜN KAYITLARA NU-MARA VERİLMİŞTİR. BURADA İSE KAYITLARI KAZA ADLARININ ALFABE-TİK SIRASINA GÖRE DİZDİK. ANCAK KAYNAK METİNLE UYUMU BAKIMIN-DAN HER KAZANIN KAYITLARINDA BU NUMARALARI DA EKLEDİK).

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

1663 Bereketlü

kazasına tabi Dayçe ? nam karyede vaki merhum Derviş Muallimhanesi’nde yevmi iki akçe ile muallim-i sıbyan olan Esseyyid Ömer fevt ve yerine sulbi oğlu Esseyyid Hasan mahaldir deyü naibi Abdulbaki arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 74

1687 Bereketlükazasına tabi Dayçe ? nam karyede vaki merhum Derviş ? Camii’nde yevmi bir akçe ile hatip olan Seyyid Hasan beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 75

1588 Çağlayık kazasına tabi Mescidli ? nam karyede Osman Bey müceddeden bina eylediği mescid-i şerifte yevmi bir akçe ile imam olan Veli beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 76

1699 Çağlayık

kazasına tabi Boynukızıllı nam karyede Koçuoğlu mahallesinde vaki merhum Osman bin Koçu nam müteveffa mescidinde yevmi nim akçe ile imam olan Fazlı Halife vefat ve yerine Recep Halife mahaldir deyü kadısı Osman arzıyla

1714 70

976 Demirhisar

tabi Veterne ? kasabasında Durusuhan Hatun vakf idüp gallesini ahali-i karyenin bedel-i nüzul ve avarızına şart etdiği hamamın yevmi iki akçe ile mütevellisi Hoca Ahmet’in canibi vakfa hıyaneti olmağla ref ve yeri Şeyh Halil’e kadısı Seyyid Mehmet arzıyla inayet buyruldu.

1714 74

1500 Demirhisarkazasına tabi karye-i Pervizir’de vaki Elhac Ali Cami-i şerifinde yevmi dört akçe ile imam ve hatip olan Hüseyin bin Mustafa tecdid-i berat ricası buyruldu.

1710 45

1661 Demirhisar

kazasına tabi Keviş nam karyede vaki cami-i şerif evkafı mahsulünden almak üzre yevmi bir akçe ile imam ve hatip olan Hasan fevt ve yerine Osman Halife mahaldir deyü naibi Abdurrahman arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 66

1406 Drama

kazasına tabi Derebaşı dimekle maruf karyede merhum Ahmet nam kimesne bina eylediği camide yevmi bir akçe ile imam ve hatip olan Ali beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 62

1509 Drama ?kazasına tabi Karda ?nam karyede Recep Çavuş Camii’nde yevmi nim akçe ile kayyum olan Ahmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 67

Page 169: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

16258

2010

1510 Dramakazasına tabi Draheşte ? nam karyede vaki cami-i şerifte yevmi iki akçe ile müezzin olan Mustafa bin Mahmut beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 67

1511 Dramakazasına tabi Küçükköy’de vaki Elhac Zülfikar Bey Camii’nde yevmi iki akçe ile hatip olan Mehmet Halife beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 67

1512 Drama

kazasına tabi Draheşte ? nam karyede Mahmut Paşa bina eylediği cami-i şerifte yevmi bir akçe ile imam olan Rıdvan ibn-i Mahmut fariğ olup ve yeri Çelebioğlu Osman’a tevcih ve berat-ı şerif ricası buyruldu.

1714 67

1513 Drama

kazasına tabi Draheşte ? nam karyede Mahmut Paşa Cami-i şerifinde yevmi bir akçe ile hatip olan Rıdvan ibn-i Mahmut cihet-i mezbureden kasr-ı yed itmekle yerine oğlu Hasan mahaldir deyü berat ricası buyruldu.

1714 67

1560 Dramakazasına tabi Küçük ? nam karyede mescid-i şerifte yevmi nim akçe ile imam olan Mehmet yedinde beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 69

1570 Dramakazasına tabi Draheşte (?) nam karyede Ali Beşe bina eylediği mescid-i şerifte ber vech-i hasbi kayyum olan Mehmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 70

1571 Dramakazasına tabi Edirnecik nam karyede Ebubekir Bey bina eylediği mescid-i şerifte yevmi bir akçe ile imam olan Abdülbaki beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 70

1577 Dramakazasına tabi Draheşte ? nam karyede merhum Ali Beşe Mescidi’nde yevmi bir akçe ile müezzin olan Mehmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 70

1587 Dramakazasına tabi Küçükköy ? nam kasabada vaki Hacı Zülfikar Camii’nde yevmi nim akçe ile kayyum olan Recep beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 70

1591 Dramakazasına tabi Edirnecik nam karyede vaki camide yevmi bir akçe ile kayyum olan Ömer beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 70

1592 Dramatevabiinden Edirnecik nam karyede vaki merhum İbrahim Beşe Mescidi’nde yevmi nim akçe ile imam olan Ahmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 70

1610-Drama (medine-i)

kazası muzafatından Belan ? nam karyede vaki cami-i şerifte yevmi bir akçe vazife ile kayyum olan Hasan beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 71

1611- Dramakazasına tabi Belan ? nam karyede vaki müteveffa Halil Hoca bina eylediği mescid-i şerifte imam olan Mehmet beratın yevmi bir akçe tecdid ricası buyruldu.

1714 71

1612 Dramakazasına tabi Belan ? nam karyede vaki cami-i şerifte yevmi bir akçe vazife ile müezzin olan Ömer beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 71

1613 Dramakazasına tabi karye-i Kolişne vaki cami-i şerifte yevmi iki akçe vazife ile imam ve hatip olan Ahmet beratın tecdid buyruldu.

1714 71

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 170: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

163582010

1614 Dramamuzafatından karye-i Yenice’de vaki cami-i şerifte nim akçe ile müezzin olan Hasan beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 71

1615 Dramakazasına tabi karye-i Ilıca ? nam mahallesinde vaki mescid-i şerifte yevmi iki akçe vazife ile imam olan Mustafa beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 71

1617 Dramakazasına tabi ........................... nam karyede vaki Mustafa Bey bina eylediği cami-i şerifte yevmi bir akçe ile müezzin olan Mustafa beratın tecdid buyruldu.

1714 71

1618 Drama okunamadı 1714 72

1619 Dramakazası cami-i şerifte yevmi iki akçe vazife ile hatip olan Mehmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 72

1620 Dramakazasına tabi .................. nam karyede vaki cami-i şerifte yevmi iki akçe vazife ile müezzin olan Ahmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 72

1621 Dramakazasına tabi Ilıca (Eylence) ? nam karyede vaki Ömer bin İlyas’ın bina ve vakf eylediği cami-i şerifte yevmi iki akçe vazife ile Hüseyin beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 72

1492 Ferecik

merhum Şeyhzade Gazi Süleyman Paşa Camii’ne yevmi iki akçe ile müteyakkız-ı şem ve bir akçe ile perdedar olan Mustafa Halife fevt ve yerine Ahmet bin Mehmet mahaldir deyü kadısı Halil arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 76

1690 FerecikElhac İbrahim Ağa vakfının yevmi altı akçe ile cabisi olan Halil bin Hasan beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 66

1323 Florinekazasına muzaf Yakup Bey mahallesi nam karyede vaki merhum Yakup Bey’in camiinde yevmi bir akçe ile imam ve hatip olan Ahmet Halife beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 59

90 (Gümilcine)

Yenice Vardar’da Gazi Evronos evkafı mülhakatından olup Gümilcine’de vaki camiinde bir akçe vazifesiyle cüz-i şerif tilavet iden Yusuf fevt yerine Mustafa bin Salih mütevellisi Süleyman arzıyla berat.

1696 7

1297 (Gümilcine)

Yenişehir’de vaki Evrenos Bey evkafının Gümilcine’de vaki mescid-i şerifinde yevmi altı akçe ile imam olan Ahmet fevt yerine işbu sulbi oğlu Mehmet mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzlarıyla berat virilmiştir.

1714 56

1695 Gümülcine’ye

tabi Cebellü nam karyede vaki merhuman İbrahim ve Mehmet nam kimesneler bina eyledikleri mescid-i şerifte yevmi iki akçe ile imam olan Elhac Mustafa beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 76

1696İstanköy’de

Cami-i Atik’te vaiz olan Şeyh Salih bin Hüseyin beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 76

1324 Karaferye

muzafatından Yakup Bey evkafı kurasından olup Duşani ? ve Kavvaslar ? nam karyelerin vakıf-ı mezburun vakfiye-i mamul bihasında yevmi ikişer akçe ile nezareti Florine kadılarına meşruta olmağla hala Florine kadısı. (yok) beratın tecdid ricası buyruldu.

1696 6

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 171: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

16458

2010

1327 Karaferye’demerhum Tuzcu Sinan Mescidi’ne yevmi iki akçe ile müezzin olan Ali beratın tecdid ricası buyruldu.

1696 6

1329 Karaferye’devaki merhume Ayşe Hatun evkafına yevmi bir akçe ile mütevelli olan Ali Halife beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 59

1340 Karaferye’de

Ahmet Bey Zaviyesi’nde Şeyh Halil meriz olup uhdesinden gelmeğe adem-i kudreti olmağın sulbi oğlu İbrahim mahaldir deyü kadısı Abdülkerim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 59

1347 Karaferye’de

merhum Elhac Karagöz Mescidi’nde yevmi iki akçe ile müezzin olan Abdullah fevt ve yerine Zekeriya bin Mehmet mahaldir deyü kadısı Abdülkerim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 59

1404 Karaferye’de

merhum Sinan Bey Camii’nde medine-i mezburede hala me’zun bi’l-ifta olan Ebubekir Efendi vakfından yevmi bir akçe ile hatip olan Mahmut beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 59

1462 Karaferye’de

merhum Lambu ? zade Mehmet Çelebi vakfından yevmi iki akçe ile cüzhanlığı Ahmet bin Abdülgani Mustafa bin Mehmet’e kasr-ı yed idüp kadısı Abdülkerim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 60

1463 Karaferye’de

merhume Ayşe Hatun Camii’nde yevmi bir buçuk akçe cüzhanlığı Ahmet bin Abdülgani Mustafa bin Mehmet’e kasr-ı yed idüp kadısı Abdülkerim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 62

1464 Karaferye’de

merhum Pervane Voyvoda vakfından yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Mustafa bin Hasan fevt ve yerine sulbi oğlu Ahmet bin Mustafa mahaldir deyü kadısı Abdülkerim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

1465 Karaferye’de

merhum Elhac Karagöz Mescidi’nde yevmi iki akçe ile kayyum olan Hüseyin bin Mahmut fevt ve yerine Mehmet bin Mahmut mahaldir deyü kadısı Abdülkerim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

1466 Karaferye’demerhum Mehmet Çelebi Zaviyesi’nde şeyh olan Bektaş Halife meşihatını Ali bin Ahmet’e fariğ ve mahaldir deyü kadısı Mehmet Salih arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

1467 Karaferye’dePervane Voyvoda vakfından yevmi bir akçe ile cabi olan Hasan bin Mustafa cibayetini Ahmet bin Mustafa’ya fariğ ve Abdülkerim mahaldir deyü berat ricası buyruldu.

1714 64

1468 Karaferye’de

merhum Caferzade Ali Çelebi Mescidi’nde yevmi bir akçe ile kayyum olan Mehmet kayyumluğuna Mahmut bin Ali’ye fariğ ve kadısı Mehmet Salih arzıyla mahaldir deyü berat ricası buyruldu.

1714 64

1521 Karaferye’de ?

merhum Lambozzade Mahmut Ağa’nın vakf eylediği eczay-ı şerifeden yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Abdurrahman kıraata adem-i kudreti olmağla Mustafa Halife mahaldir deyü mütevellisi Ali arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 172: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

165582010

1597 Karaferye’de

merhume Zahide Hatun nukud-ı mevkufesinden ruhıçün huzurda tilavet olunmak üzre yevmi bir akçe ile Yasin-i şerifhan olan Yahya Halife cihet-i mezbure beratın zayi itmekle naibi Mehmet arzıyla sahipten berat ricası buyruldu.

1714 64

1609- Karaferye’de

Merhume Zahide Hatun vakfından yevmi bir akçe ile mütevelli olan Yahya mal-ı vakf-ı mezburı ekl itmekle ref yerine Ömer mahaldir deyü naibi Ali arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 67

1625 Karaferye’de

Merhum Kırk Sinan Bali vakfından yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Abdülgani bin Hüseyin fevt ve yerine Ahmet bin Ali mahaldir deyü kadısı Mehmet Salih arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 71

55 Karaferye’demerhume Ayşe Hatun Cami şerifinde vazife-i muayyene ile hatip olan Ahmet beratın tecdid eylemiştir.

1714 71

56 Karaferye’demerhum Ali Çelebi Mescidi’nde yevmi üç akçe ile imam olan Abdurrrahman beratın tecdid eylemiştir.

1714 72

1596 Kavak

kazasına tabi Bektimur ? nam karyede vaki merhum Elhac Abdurrahman Camii’nde yevmi nim akçe ile imam olan Mehmet hüsn-i ihtiyarıyla fariğ ve yerine İsmail Halife müstehaktır deyü naibi Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 72

1624 Kavak

kazası muzafatından Bektimur nam karyede vaki Elhac Abdurrahman Camii’ne vakf olan tarlanın hums mahsulünden almak üzre yevmi bir akçe ile mütevelli olan Yahya bin ( boş) hüsn-i ihtiyarıyla tevliyet-i mezbureyi cami-i mezburu tamir itmek üzre Mustafa nam kimesneye fariğ olmağla naibi Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 71

1630 Kavak

kazasına tabi Bektimur nam karyede vaki merhum Elhac Abdurrahman Cami-i şerifinde yevmi nim akçe ile cüzhan olan Elhac Abdülnebi hüsn-i ihtiyarıyla fariğ olup yerine İsmail Halife mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 72

1632 Kavak

kazasına tabi Bektimur nam karyede vaki camide yevmi nim akçe ile cüzhan Mustafa fevt ve yerine İsmail mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 72

1646 Kavala

Kalesi dahilinde Elhac Ahmet’in nukud-ı mevkufesinden yevmi otuz akçe vazife Yasinhan on akçe kendüye .... ......... zevcesi Raziye Hatun’a bade vefatiha Kale-i merkumede İbrahim Paşa Camii’nde bade’s salati’s zuhr yevmi ikişer akçe ile on beş nefer kimesneler birer cüz-i şerif tilavet ideler deyü vakfiye-i mamulu’n bihasında mastur olmağın mezbur Raziye Hatun fevt ve yerine yevmi iki akçe vazife ile Ali bin Mehmet mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 73

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 173: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

16658

2010

1680 Kavala

Kalesi’nde sakin ashab-ı hayratdan Elhac Ahmet vakf eylediği nukudundan yevmi otuz akçe vazifesin hayatta oldukça kendüye ? bade vefatihi zevcesi Raziye Hatun’a bade vefatiha Kale-i mezburda vaki merhum İbrahim Paşa Camii’nde bade salati’z zuhr yevmi iki akçe ile onbeş nefer salih ve kıraata kadir kimesneler birer cüz-i şerif tilavet eyleye deyü şart eylediği vakfiye-i mamul bihasına mastur olmağla mezbure Raziye Hatun vefat itmekle yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif tilavetine Mustafa bin Hasan mahaldir deyü naibi İbrahim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 74

1669 Kavala’daAhmet Efendi Camii evkafına yevmi bir akçe ile nazır olan Hüseyin bin Bayram tecdid-i berat ricası buyruldu.

1714 74

1668 Kavala ‘da

vaki merhum İbrahim Paşa Camii’nde Osman Ağa vakfından almak üzre eyyam ve leyali-i mübarekede yevmi bir akçe ile zakir olan müezzin Osman fevt ve yerine Mehmet Halife mahaldir deyü naibi İbrahim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 75

1686Kavala’da (Medine-i)

Ahmet Ağa evkafından olup ba’de salati’z zuhr yevmi bir akçe vazife ile noktacı olan Yahya bin Mehmet tecdid-i berat ricası buyruldu.

1714 75

1697Kavala ‘da (Kale)

İbrahim Paşa Camii’nde vazifesini dizdar Elhac Ahmet evkafından almak üzre yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Yahya bin Mehmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 76

1627 Kesriye’de

vaki merhum ve mağfurun leh Sultan Mehmet Han Camii’nde vaki nukud-ı mevkufeye mütevelli olan Mustafa pir ve alil olup eday-ı hıdmete iktidarı olmamağla ref ve yerine Ahmet Halife mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 72

1628 Kesriye

haricinde merhum Kasım Baba Zaviyesi’nde vazife-i muayyene ile zaviyenişin olan Ali Dede na ehil olmağla yerine Ahmet Dede mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 72

1629 Kesriye’de

merhum Abdülbaki mütevellisi olan Abdullah fasık ve facir ve vakfına muhin ve sair bi’l fesat olmağla ref yerine Hasan nam kimesne mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 72

1660 Kesriye’de

vaki merhum Abdülbaki Efendi evkafına meşrutiyet üzre senede beş yüz akçe ile mütevelli ve her sabah vakıfın ruhıçün bir Yasin tilavetçün senede kezalik beş yüz akçeye meşrutiyet üzre Yasin-han olan Abdullah’ın yedinde beratı olmamağla berat ricası kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1714 74

1662 Kesriye’de

vaki merhum Sultan Süleyman Camii’nde vazife-i muayyene ile imam olan Elhac Bayram ? pir ve alil ve hıdmet-i imameti edaya iktidarı olmadığı ecilden sulbi kebir oğlu Mustafa mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 74

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 174: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

167582010

1658 Mekri

kazasına tabi Ovacık nam karyede vaki Osman Efendi Camii’nde hatip olan Süleyman Halife fevt ve yerine sulbi oğlu Mehmet Halife mahaldir deyü kadısı Abdülaziz arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 74

1770 Resmo

Resmo’da vaki Elhac Musa Paşa bina eylediği cami-i şerifte kadimden sarrac-ı minare olmayup hıdmet-i mezbure ziyade ehemm ve elzem evkaf-ı merkumenin müsaadesi olmamağla sarrac-ı minare mütevellisi olan müteveffa-yı mumaileyhin sulbi oğlu İbrahim Bey’e yevmi üç akçe vazife ile

1714 81

1694 Rodos’atabi Narenc ? Kalesi haricinde Cami-i Atik’te yevmi yedi akçe ile vaiz olan Şeyh Salih bin Hüseyin beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 76

1704 Sarıgöl ......

kazasına tabi Kularca nam karyede vaki camide yevmi bir akçe ile imam ve nim akçe ile hatip olan Ali Hoca fevt ve yerine Hüseyin mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 76

1409 Selanik’temerhum İshak Paşa evkafı kurasından yevmi on akçe ile duaguy olan Ömer Halife beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 62

1473 Selanik’te

Kelemeriye nahiyesine tabi Turhanlı nam karyede vaki Elhac Cafer Camii’nde yevmi iki akçe ile imam ve iki akçe ile hatip olan Abdülbaki fevt ve yerine Ali bin Hasan mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

1475 Selanik

mülhakatından Kala-i Bala’da merhume Rabia Hatun vakfına mütevelli olan Şeyh Mehmet celayı vatan eyledi deyü hilaf-ı inha ile Abdullah alıp gadr itmekle ref ve yerine mezbur Şeyh Mehmet yedinde olan tevliyet beratı mucebince ibka olunmak babında kadısı Mehmet Aziz arzıyla berat ricası buyruldu

1714 64

1476 Selanik’te

Tarakçı mahallesi mescidi imamı olan Eyüp imamet-i mezbureden kasr-ı yed ve yerine Ahmet bin Bali mahaldir deyü kadısı Ahmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

1480 Selanik’te

vaki merhum Şeyh Alaaddin kızı Ayşe Hatun ve mezbure Ayşe Hatun kızı Fatma Hatun evkaflarına mütevelli olan Mehmet bin Hasan fevt ve evlad-ı vakıftan Şeyh Mehmet dailerine tevcih olunmuşken ba ferman-ı ali Gümilcine’de iken cela-yı vatan itdi deyü Abdullah nam kimesne hilaf-ı inha ile kadıdan arz alıp cihatına taarruz itmekle mezbur Abdullah ref ve tevliyeteyn-i mezbureteyn Şeyh Mehmet’e ibka olunmak babında kadısı Mehmet Aziz arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

1481 Selanik’te

Astarcı Elhac Mustafa Mescidi’ne yevmi yedi akçe ile imam olan Ömer bin Ali hacc-ı şerife gitmekle yerine sulbı oğlu Abdurrahman mahaldir deyü mütevellisi Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 64

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 175: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

16858

2010

1550 Selanik’e

tabi Boğdan nahiyesine tabi Baykın nam karyede cami-i şerifte vazife-i muayyene ile hatip olan İsa fevt ve yerine Mehmet nam kimesne mahaldir deyü kadısı Ahmet Efendi arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 69

1604Mahruse-i Selanik’te

vaki Hüseyin Beşe’nin nukud-ı mevkufesinden yevmi beş akçe ile mütevelli olan Yahya beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 71

1606 Selanik’teMerhum Topal Mehmet Bey nukud-ı mevkufesine katip olan Yahya beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 71

306 Serfiçe’de

merhum Alemşah nam sahibü’l hayrın bina eylediği zaviyenin zaviyedarı olan Şeyh İbrahim hüsn-i ihtiyarıyla Mevlana Eşşeyh Hasan Halife’ye feragat idüp yerine.......... arzıyla berat virilmiştir.

1698 17

1333 Siroz’da merhume Selime Hatun vakfına nazır olan Abdullah beratın tecdid buyruldu.

1714 59

1335 Siroz’davaki merhume Selçuk Sultan bina eylediği İmareti’nde nakip olan Elhac Abdülkadir beratın tecdid buyruldu.

1714 59

1352 Siroz’da

merhum Mehmet Ağa vakfından vazife-i muayyene ile mütevelli olan Fatma Hatun tevliyet-i mezbureden kasr-ı yed ve yerine Abdülbaki mahaldir deyü kadısı İbrahim arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 60

1361 Siroz’davaki merhume Selçuk Sultan vakfından almak üzre duaguy olan Mehmet beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 60

1438 Siroz’davaki merhum Selçuk Sultan bina eylediği İmareti’nde nakip olan Elhac Abdülkadir beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 63

1440 Siroz’damerhume Selime Hatun vakfına nazır olan Abdullah beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 63

1520 Siroz’da

merhum Elhac Ebubekir Ağa vakfından yevmi bir akçe ile ecza-i şerif tilavet iden Şerif Halife fevt ve yerine Ebubekir mahaldir deyü mütevellisi kaimimakamı Elhac Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 67

1529 Siroz’atabi Kopriyove ? nam karyede vaki Camide yevmi bir akçe ile imam ve hatip Ömer fevt ve yerine Şaban nam kimesne mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 68

1538 Siroz’a

tabi Kezişte ? nam karyede camide imam ve hatip olan Şaban ahar-ı diyarda tavattun itmekle Murat nam kimesne mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu..

1714 68

1539 Siroz’daDemirtaş Efendi vakfına yevmi dört akçe ile mütevelli olan Mustafa fevt yerine Ali mahaldir deyü kadısı İbrahim arzıyla berat ricası buyruldu..

1714 68

1719 Siroz’da

merhume Selçuk tabe serahanın cami-i şerifinde yevmi iki akçe ile duaguy olan Ömer fevt ve yerine Ali mahaldir deyü mütevellisi Hasan arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 77

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 176: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

169582010

1726 Siroz’da

merhum Ebubekir Ağa’nın nukud-ı mevkufesinden yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet idüp yevmi bir akçe ile dahi ecza-ı şerifehan duacısı olan Hasan pir ve alil olmağla yerine oğlu Pir Mehmet mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 77

1 Yanya’da

vaki Sinan Çelebi vakf eylediği nukud ve akaratın dokuz akçe ile mütevellisi olan İsmail kendi heva ve hevesinde olmağla ref yerine Sunullah mahaldir deyü nazırı Hasan arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

2 Yanya’da

vaki Zülfikar Ağa Türbesi’nde şeyh olan Ahmet kendi heva ve hevesinde olup ahar kazada naip olmağla ref yerine Sunullah mahaldir deyü nazırı Ali arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

3 Yanya’da

vaki merhum Zülfikar Ağa Türbesi’nde vazife-i muayyenesiyle türbedar olan Osman terk-i hıdmet itmekle yeri hali kalmağın yerine Sunullah mahaldir deyü nazırı Ali arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

4 Yanya’da

vaki Arslan Paşa evkafından almak üzre bir mütevelli lazım olmağla vazife-i muayyene ile mütevelli olmağa Süleyman mahaldir deyü nazırları Arslan ve Ahmet arzlarıyla berat virilmiştir.

1696 4

5 Yanya’da

vaki Zülfikar Ağa vakfından olmak üzre mütevelli lazım olmağla vazife-i muayyene ile mütevelli olmağa Resul nam kimesne mahaldir deyü nazırları Arslan ve Ahmet arzlarıyla berat virilmiştir.

1696 4

6 Yanya’da

müteveffa Mustafa Efendi Cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile kayyum olan Murat fevt yerine sulbi oğlu Ahmet mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

7 Yanya’da

müteveffa Elhac Oruç vakfından almak üzre yevmi üç akçe ile birer cüz-i şerif tilavet iden Mehmet nam kimesne terk-i hidmet itmekle yerine Ebubekir mahaldir deyü mütevellisi Ömer arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

52 Yanya’davaki merhum Bali Bey’in bina eylediği mektepte vazife-i muayyene ile muallim-i sıbyan olan Seyfullah fariğ yerine Monla Mehmet mahaldir deyü inayet-i berat virilmiştir

1696 6

53 Yanya’da

vaki Zevayleye Cami-i şerifinde Mehmet Ağa vakfından tayin olunan vazife ile müezzin olan Memi fevt yerine sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat virilmiştir

1696

57 Yanya’da

merhum Sinan Subaşı cami-i şerifinin mütevellisi olan Seydullah ? hevasına tabi bazı kimesnelerle mal-ı vakfı telef ve zayi itmekle ref yerine Mehmet mahaldir deyü nazırı Hasan arzıyla berat virilmiştir.

1696 6

68 Yanya’da

merhum Mehmet Ağa vakıf mahsulunden almak üzre yevmi bir akçe duaguy ve tarifhan ? olan Hasan fevt yerine sulbi oğlu İbrahim mahaldir deyü kadısı Ömer arzıyla berat virilmiştir.

1696 6

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 177: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

17058

2010

102 Yanya’daHasan Ağa vakfının ber vech-i hasbi mütevellisi olan İbrahim fevt yerine İbrahim bin Mehmet inayet

1696 7

105 Yanya’daHasan Ağay-ı Cedid nukud-ı mevkufesine mütevelli İbrahim fevt yerine Mustafa naibi Eseyyid Elhac Sunullah

1696 7

117 Yanya’damerhum Mehmet Ağa vakfı cabisi olan Ali ahar dirliğe süluk idüp yerine İsa mahaldir deyü nazırı Ömer arzıyla buyruldu

1696 7

118 Yanya’damerhum Osman Çavuş Mescidi’nde vazife-i muayyenesiyle müezzin olan Kılıç kendi rızasıyla fariğ olup yerine sulbi oğlu İbrahim mahaldir deyü nazırı Osman arzıyla buyruldu

1696 7

123 Yanya’damerhum Mehmet Ağa Camii’nde vazife-i muayyene ile katip olan Mehmet terk-i hidmet itmekle yeri hali kalmağın yerine Seydullah ? .................. inayeten berat virilmiştir.

1696 7

133 Yanyamahkemesinde muhzırbaşı olan Mehmet pir ve alil olub yeri hali kalmağın yerine Hüseyin nam kimesne mahaldir deyü naibi Abdurrahim arzıyla berat virilmiştir.

1696 7

138 Yanya’da

vaki Mütevelli Osman Çavuş Mescidi’nde vazife-i muayyene ile imam olan Süleyman fevt yerine sulbi oğlu Ahmed’e mahaldir deyü kadısı naibi mevlana Abdürrahim arzıyla berat virilmiştir.

1696 7

143 Yanya vaki merhum Mehmet Ağa vakfının cabisi olan İsa kendü heva ve hevesinde olmağla ref yerine Sinan mahaldir deyü evladdan nazırı Ali arzıyla berat virilmiştir

1696 10

144 Yanya’damerhum Mehmet Ağa evkafına vazife-i muayyene ile katip ve cüzhan ve aşırhan olan Ali fevt yerine Osman mahaldir deyü nazırı Ali arzıyla berat virilmiştir.

1696 10

187 Yanya’da (?)

vaki merhum elhac Oruc Ağa vakfından vazife-i muayyene cüzhan olan Ebubekir terk-i hıdmet idüp yerine İlyas mahaldir deyü mütevellisi Abdullah ? arzıyla berat virilmiştir cemaziyelahir 109

1697 11

211 Yanya’da

vaki müteveffa Mustafa Efendi vakfından almak üzre vazife-i muayyene ile Fethiye Camii’nde müezzin olan Derviş Mehmet fariğ yerine Şerif Halife mahaldir deyü naibi Ali arzıyla berat virilmiştir. Şevval 109

1698 13

215 Yanya’daYusuf Ağa Muallimhanesi’nde muallim olan Hasan Halife fevt yerine Ali Halife sulbi oğlu olmağla mahaldir deyü naibi Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

218 Yanya’davaki Hoca Şükrüllah Medresesi’ne vazife-i muayyene ile müderris olan Eşşeyh Ahmet şehiden fevt yerine sulbi kebir oğlu Ataullah’a inayet berat virilmiştir.

1698 13

228 Yanya’da

vaki merhum Mehmet Ağa vakfından vazife-i muayyene ile cabi olan Ömer ahar tarike salik olmağın yerine mahaldir deyü vakf-ı mezbur nazırı Hasan arzıyla Ali’ye berat virilmiştir.

1698 13

232 Yanya ‘daYusuf Ağa Camii’nde şeyh olan Hasan fevt yerine İbrahim inayeten berat virilmiştir.

1698 13

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 178: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

171582010

234 Yanya’da

merhum Mustafa Efendi evkafının nazırı olan nam (isim yok) kimesne mütevelli ile yekdil olup mal-ı vakfı telef itmeleriyle mezbur nazır ref olunup yerine erşed-i evladdan Arslan mahaldir deyü naibi Mustafa arzıyla

1698 14

246 Yanya’damerhum Ali Paşa vakfının nazırı olan Mustafa olmağla ref yerine evlad-ı vakıftan Ömer mahaldir deyü naibi Mustafa mahaldir deyü arz mucebince berat virilmiştir.

1698 14

251 Yanyamahkemesinde muhzırbaşı olan Hüseyin fevt yerine Mustafa mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 14

269 Yanya’damerhum Mehmet Ağa evkafının cabisi olan Ali terk-i hıdmet itmekle yerine Hasan mahaldir deyü mütevellisi İsa arzıyla berat

1698 14

287 Yanya’da

merhum Bali Kethuda Camii’nde talim-i sıbyan itmek üzre iki akçe ile meşrutiyet üzre bir akçe ile cüzhan ve bir akçe ile cüzhan olan Mehmet nam kimesneye mahaldir deyü naibi Hasan arzıyla berat

1698 15

297 Yanya’damerhum Ali Paşa İmareti’nde şeyh olan Esseyyid Mehmet beratın tecdid eylemiştir.

1698 16

330 Yanya’da

Ali Ağa bina eylediği cami kurbunda vaki zaviyede vaiz olan Şeyh Hasan kendi hüsn-i ihtiyarıyla Mehmet nam kimesneye ferağ itmekle vazife-i muayyenesiyle mahaldir deyü naibi Mehmet Ebul’ayn arzıyla

1698 17

331 Yanya’da

Gazi Evrenos bina eylediği zaviyede vazife-i muayyene ile şeyh olan İsa Efendi hüsn-i rızasıyla oğlu İbrahim dailerine kasr-ı yed itmekle mahaldir deyü naibi Mehmet Ebulayn ? arzıyla

1698 18

334 Yanya’da

Aliye Hatun vakfından Ayşe Hatun vakıfe-i mezburenin vakfiyesi şartı mucebince vazifeye mutasarrıfe olan müteveffiye olmağla mahaldir deyü İlyas nam kimesneye inayeten berat

1698 18

347 Yanya

sancağında Narida (?) Hisar’ı dahilinde Şeyh Üryani Zaviyesi kurbunda odaların ber muceb-i şart yevmi iki akçe vazife ile hücre nişin ve cüzhanı olan Ali firar idüp yerine Bali nam kimesne mahaldir deyü meşrutiyet üzre nazırı olan Seyfullah arzıyla berat

1698 18

381 Yanya’da

dimekle marufe Emine Hatun vakfından üç akçe vazife ile babası Mehmet mahlulundan yasinhan olan Hüdaverdi Halife mutasarrıf olduğu üzerinde mukayyed olup lakin beratı olmamağla inayeten buyruldu.

1699 19

411 Yanya’damüteveffiye Emine Hatun eczasından bir cüz-i şerif tilavet iden Hasan fevt yerine sulbi oğlu Mehmed’e mahaldir deyü mütevellisi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1701 21

441 Yanya’da

Yusuf Ağa Cami-i şerifinde yevmi üç akçe ile Cuma müezzini ve iki akçe ile tarifhan olan Hüseyin fevt yerine sulbi oğlu Memişah mahaldir deyü mütevellisi İbrahim arzıyla berat virilmiştir

1702 22

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 179: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

17258

2010

442 Yanya’daYusuf Ağa Camii’nde yevmi vazife-i muayyene kayyum Hüseyin fevt yerine sulbi oğlu Memişah mahaldir deyü mütevellisi İbrahim arzıyla berat.

1702 23

475 Yanya’da

merhum Bali Kethuda Camii’nde imam olan Osman pir ve ihtiyar olamağla rızasıyla oğlu Mehmet Halife’ye feragatı nazırı hasbi Mehmet arz itmekle buyruldu.

1702 23

476 Yanya’daBali Bey Camii’nde üç akçe ile imam olan İsmail rızasıyla oğlu Abdülemin Halife’ye feragat idüp berat virildi.

1703 24

477 Yanya’da

merhum Sinan Çelebi Zaviyesi ser nazır ve mütevelli olmayup muhtac olmağla zaviye-i mezbur malından tamir ve termim itmek üzre evlad-ı vakıftan Abdülhalim nazır ve mütevelli olmak üzre berat

1703 24

558 Yanya’daYusuf Ağa bina eylediği Camii’de hasbi müezzin olan Abdulaziz rızasıyla karındaşı Mustafa’ya mütevelli arzıyla kasr-ı yed buyruldu.

1703 24

559 Yanya’da

Mehmet Ağa vakf-ı izdiyadından bina eylediği mescid-i şerife Elhac İlyas vakfından muayyene ile hatip Hüdaverdi fevt oğlu Abdürreşid’e mütevelli arzıyla buyruldu. 1117

1703 27

585 Yanya’daYusuf Ağa Camii’nde şeyh olan İbrahim terk-i hıdmet itmekle yerine Mehmet mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla buyruldu.

1703 27

586 Yanya’da

Yusuf Ağa Camii’nde yevmi bir akçe ile duaguy olan Kuba ? Çavuş fevtinden mutasarrıf iken beratın zayi itmekle müceddeden berat ricasıyla mütevellisi arzıyla buyruldu.

1704 28

587 Yanya’da

merhume Aliye Hatun evkafı ribhinden almak üzre Sadriye kızı Ayşe’nin Sadriye oğulları Abdülaziz ve Abdurrahim talim içün şart eylediği yevmi iki akçe halifelik vazifesi hali olmakla Memşah ? mahaldir deyü evlad-ı vakıftan nazırı Abdurrahim arzıyla buyruldu.

1704 28

588 Yanya’daOruç Ağa evkafından mütevelli olan Hayrullah ? Efendi kendi hüsn-i rızasıyla sulbi oğlu Mustafa’ya kasr-ı yed naibi Ahmet arzıyla buyruldu.

1704 28

589 Yanya’da

mahkemesinde muhzırbaşı olagelmeğin bundan esbak berat-ı şerif ile muhzırbaşı olan Mustafa terk-i hıdmet etmekle yerine Kara Ali mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla buyruldu.

1704 28

591 Yanya’da

Hasan Ağa vakf-ı atiki zevayidinden almak üzre Mevlana Şeyh İbrahim ders-i am tayin olunup karındaşı Yusuf Ağa Camii’nde tedris şartıyla mütevellisi arzıyla buyruldu.

1704 28

592 Yanya’daFethiye mahallesinde Raziye Hatun ruhuna bir cüz-i şerif tilavet Mehmet fevt yerine diğer Mehmet inayet ricasına buyruldu.

1704 29

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 180: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

173582010

603 Yanya’da

Oruç Ağa nukud-ı mevkufesinin hasbi nezareti mahalle ahalisine meşrut iken nezarete tekasül üzre olmalarıyla hasbi Hüseyin Halife’ye müceddeden berat ricasıyla kadı naibi Mustafa arzıyla buyruldu

1704 29

650 Yanya’da

merhum Mehmet Ağa vakfından evlada meşruta olan vazifeden yevmi beş akçeye mutasarrıf olan Fatma fevt yerine evlad-ı evlad-dan Hur ? nam kimesne naip Ali arzıyla.

1705 29

663 Yanya’daAli Paşa evkafından 4 akçe ile cüzhan olan Seyyid Mustafa fevt yerine karındaşı oğlu Esseyyid Abdurrahman’a inayeten berat virilmiştir.

1705 31

666 Yanya’da Emince (?) evkafından üç akçe ile cüzhan olan Mehmet rızasıyla fariğ yerine oğlu Mehmet Ebul Mu’in mütevellisi Ahmet arzıyla berat.

1705 32

670 Yanya’daEmince evkafından üç akçe ile türbedar olan Mehmet rızasıyla fariğ yerine oğlu Mehmet Ebul Mu’in mahaldir deyü mütevellisi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 32

685 Yanya’damerhum Sağir Hasan Ağa’nın vakf-ı atikinin ve vakf-ı cedidinin nazırı olmayup lazım olmağla ber vech-i hasbi Esseyyid Mehmet Halife’ye berat.

1705 32

698 Yanya’daAyşe Seraser nam Hatun’a kırk dört bin akçe vakfına Seraser kimesne mütevelli iken hiyaneti zahir olmakla ba arz-ı naip ref Mehmet Emin’e berat.

1706 33

700 Yanya’daBehram Paşa Camii’nde hasbi imam olan İdris rızasıyla karındaşı Ali’ye kasr-ı yed itmeğin mucebince berat buyruldu.

1706 33

708 Yanya’daZülfikar Ağa vakfından bir akçe ile musallada ıydeyn ? Seyyid Mehmet rızasıyla ba arz-ı naip sulbi oğlu Seyyid ...... berat.

1706 33

714 Yanya’daMustafa Efendi Camii’nde muayyene ile hatip İsa Halife rızasıyla ba arz-ı naip İbrahim Halife’ye ferağı mucebince berat buyruldu.

1706 33

726 Yanya’da Yusuf Ağa vakfı olan hane bir akçe ile mütevelli Ahmet Efendi’nin hıyaneti zahirdir deyü ba arz-ı kadı evlad-ı vakıfdtan Fatma Hatun’a berat.

1706 34

755 Yanya’daAyşe Hatun vakfına mütevelli İlyas Halife’nin azli mucip değil iken Mehmet Emin’e tevcih olmağla ba arz-ı nazır ref ve mezbur İlyas’a berat.

1706 34

792 Yanya Bolu ?

kasabasında ashab-ı hayratdan Topal Elhac Mustafa kendi ruhıçün vakf eylediği üç ihlas-ı şerif ve valideyni ruhıçün beher yevm üç ihlas-ı şerif ve zevcesi ruhıçün üç ihlas-ı şerif vakf-ı şart idüp ber muceb-i şart-ı vakıf Murad Halife feragat İsmail Halife üzerinde iken ahardan Yusuf nam kimesne bir tarik ile berat itdürüp mezbura gadr itmekle ref olunup gerü mezbur İsmail Halife mahaldir deyü kadısı İsmail Halife arzıyla buyruldu.

1706 35

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 181: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

17458

2010

802 Yanya’da

merhum Mehmet Ağa Zaviyesi’nin şeyhi mutasarrıf iken ahardan diğer Mehmet hilaf-ı inha bir tarikle alup bana hüsn-i rızasıyla fariğ oldu deyü berat itdirmekle ref olunup yine Eşşeyh Mehmet kemakan ibka ve mukarrer kılınmak ba muayyene meşrutiyet üzre nazırı olan Hüseyin arzıyla buyruldu.

1706 36

828 Yanya’daEmine Hatun vakfından bir cüz-i şerif mahlul olmağla müstehakkinden İlyas Halife’ye mütevellisi mehmet arzıyla buyruldu.

1706 36

866 Yanya’davaki merhum Ali Ağa vakfından yevmi beş akçe vazife ile mutasarrıf olan .......... ve Fatma fevt yerine evladdan evladı Neslihan nam Hatun nazırı Ömer arzıyla tevcih olundu.

1706 37

869 Yanya’daMustafa Efendi’nin Fethiye mahallesinde vaki camiinde kayyum olan Ali tecdid-i berat eylemiştir.

1706 38

874 Yanya

mahallatından Bali Kethuda mahallesi sakinlerinden merhume Emine Hatun’un nukud-ı mevkufesinin naziresi olmamağın lazım ve mühim olmağla vakıfe-i mezburenin Sadriye kızı Fatma binti Mehmet Ağa nam hatun mahaldir deyü ber vech-i hasbi yedinde olan hüccet-i şeriyesi mucebince tevcih olunmuştur.

1708 39

911 Yanya’da

vaki müteveffa Sinan Subaşı Cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile mütevelli olan İlyas terk-i hıdmet itmekle yerine mahaldir deyü nazırı Abdullah arzıyla Mustafa Halife’ye tevcih olunmuştur.

1708 39

925 Yanya

kasabasında vaki merhum Mehmet Ağa bina eylediği cami-i şerifte ba’d-e eday-ı salat-ı zuhr ecza-i şerif tilavet eylemek şart ve tayin eylediği üzre cüzhanlar noksan olmamak içün bir noktacı lazım olmağın nezaretim hasebiyle ve yevmi iki akçe vazife ile Mehmet bin Oruç mahaldir deyü nazır arzıyla müceddeden berat virilmiştir.

1708 41

1091 Yanya’da

Aliye ve diğer Aliye ve Ayşe nam hatunların akar ve nukud-ı evkafından evkaf-ı mezburun ekseri nukud olmağla raci ve telef olup bir nazır lazım ve mühim olmağla ber vech-i hasbi Abdülaziz’e tevcih

1708 42

1119 Yanyakurbunda Kasım Ağa şart eylediği Kaçak Hanı’na ecnebiden Elhac Ali mutasarrıf olmağın ba arz-ı mütevelli ref evladdan Mehmet’e berat.

1712 50

1127 Yanya’daFethiye mahallesinde Mustafa Efendi Camii’nde üç akçe ile kayyum Ali fevt ba arz-ı nazır oğlu Osman’a berat buyruldu.

1712 51

1128 Yanya’daEmine Hatun vakfından üç akçe ile türbedarı olan Mehmet Ebulmuin fevt yeri ba arz-ı naip Mehmet Muhyiddin’e berat.

1712 51

1129 Yanya’daEmine Hatun vakfından üç akçe ile türbesi’nde cüzhan Mehmet Ebulmuin fevt yeri ba arz-ı naip karındaşı Ömer’e berat.

1712 51

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 182: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

175582010

1176 Yanya

kurbunda ................ nam karyede Mehmet Çelebi ile ............. vakf olan hanın gallesi Hasan Efendi’ye ve evladına meşrut iken Kasım almağın ba arz-ı naip Kasım ref yine Hasan Efendi’ye ibka ve berat.

1712 51

1177 Yanya’damerhum Ali Ağa Camii’nde meşrutiyet üzre nazır ve mütevelli Ömer fevt yeri ba arz-ı naip Ayşe Hatun’a tevcih buyruldu.

1712 52

1236 Yanya’da

vaki merhume Emine Hatun vakfından almak üzre yevmi üç akçe ile beher ruz bir Yasin-i şerif ve üç ihlas-ı şerif tilavet iden İlyas hevasına tabi olup ............ olmayup Abdullah mahaldir deyü nazır Mustafa arzıyla inayet buyruldu.

1712 52

1239 Yanya’da

vaki merhum Elhac Oruç Ağa vakfından almak üzre vazife-i muayyene ile cüzhan olan Ebubekir fevt mahlulundan yerine Ahmet mahaldir deyü mütevellisi Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1245 Yanya’da

vaki merhum Ali Ağa bina eylediği cami-i şerif vakfının tevliyet ve nezareti evlada meşrut iken nisvan taifesinden Ayşe nam Hatun evladdan değil iken hilaf-ı inha ile alup evlad-ı vakıftan İsmail mahaldir deyü kadı naibi Yusuf arzıyla.

1713 54

1248 Yanya

kurbunda vaki merhum Mehmet Ağa Tahta? Hanı dimekle maruf hanın evladiyet ve meşrutiyet üzre mutasarrıf olan Mehmet mutasarrıf iken ahardan Ali hilaf-ı inha tagallüben zabt idüp gadr itmeğin yine Mehmet’e nazır Kasım arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1309 Yanya’da

vaki merhum ve mağfurun leh Sultan Bayezid tabe seranın cami-i şerifinde medine-i mezburda mütemekkin meremmetçi tahrir ve tayin olunan Nikola veledi Zoto nam zımmi mürd olmağın yerine işbu Anastas nam neccar ehil olup Kadı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1713 54

250 Yanya

sancağında Kremye ? kazasına tabi Sofular nam karyede merhum Osman Ağa Camii’ nde vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan Mehmet Halife kadısı Mehmet arzıyla müceddeden berat virilmiştir

1714 57

336 Yenice

kazasına tabi Musalar (?) nam karyede Kurd Bali Camii-i şerifinde yevmi üç ile akçe müezzin ve kayyum olan Hüseyin firağından sulbi oğlu Ali Halife’ye mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet Efendi arzıyla berat

1698 18

463 YeniceKalesi haricinde İbrahim Bey vakfının mütevellisi olan Fazlullah tecdid-i berat etmiştir.

1703 23

1293 Yenice

Evrenos Bey evkafından ber vech-i meşrut vazifeye mutasarrıf olan Yusuf fevt yerine işbu evladdan Hatice Hatun’a mütevellileri Mustafa ve Süleyman Bey’in arzlarıyla onüç akçeye mutasarrıfe olmak üzre berat virilmiştir.

1714 56

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 183: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

17658

2010

1294 Yenice’de

vaki Evrenos Bey evkafından olmak üzre evladiyet üzre vazifeye mutasarrıfe olan Yusuf fevt sulbiye kızı Ümmü Hatun ondört akçesi mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzlarıyla berat virilmiştir.

1714 56

1295 Yenice’de

vaki Evrenos Bey evkafından almak üzre yevmi yirmi beş akçeye mutasarrıfe olan Hatice Hatun fevt merhumenin vazife-i mezburesinin dört akçesi vakıf-ı merkumun ruhuna türbeyi şerifinde Yasin-i şerif tilavet eylemek üzre işbu Mustafa Halife’ye mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzlarıyla berat virilmiştir.

1714 56

1812 Yenice

kazası nevahisinden Varçar ? vakfı kasabasında vaki Mercan Efendi bina eylediği camide yevmi üç akçe ile hatip olan Ahmet fevt yeri naibi İbrahim arzıyla oğlu Ömer Halife tevcih buyruldu.

1715 82

825Yenice Karaağaç

kazasına tabi Davud Bey nam karyede Alaaddin Sultan Cami-i şerifinde imam ve hatip olan Hasan Halife fevt yerine Osman Halife mahaldir deyü naibi Hüseyin arzıyla buyruldu.

1706 37

901Yenice Karaağaç

kazasına tabi Osmanlı nam karyede vaki merhum Turhan Çorbacı bina eylediği cami-i şerifin hasbi hatibi olan Abdullah fevtinden sulbi oğlu Mustafa Halife’ye mahaldir deyü naibi Hüseyin arzıyla berat.

1708 40

26 Yenice Karasu

kasabasında Musahip Mustafa Paşa bina eylediği cami-i şerifte yevmi beş akçe ile müezzin olan Elhac İbrahim bi-berat olmağla naibi Mehmet Emrullah arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

30 Yenice Karasu

kazasına tabi İsketye nam karyede merhum Topal Mehmet Bey bina eylediği camide yevmi iki akçe ile müezzin olan Elhac Hasan fevt yerine sulbi oğlu Abdurrahim mahaldir deyü naibi Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

32 Yenice Karasu

kazasına tabi Ada nam karyede Ömer Çelebi bina eylediği mescid-i şerifde yevmi nim akçe ile imam ve hatip olan Hüseyin bi berat olmağla naibi Mehmet Emrullah arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

33 Yenice Karasu

kazasına tabi İskitye nahiyesinde Malgirir (?) nam karyede vaki camide hasbi müezzin ve kayyum olan Ali fevt yerine Ömer mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

50 Yenice Karasukazasına tabi Yahyalı nam karyede vaki mescid-i şerifte iki akçe ile imam olan Ömer fevt yerine yerine Ahmet mahaldir deyü naibi Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1696

54 Yenice Karasukazasına tabi İnehanlı nam karyede Tur Ali Bey’in bina eylediği camiide yevmi iki akçe ile hatip olan Mahmut oğlu Halil beratın tecdid eylemiştir.

1696 6

125 Yenice Karasu

kazasına tabi Aydınobası ? nam karyede Sarı Mustafa Camii’nde vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan Ali cela-yı vatan itmekle yeri hali kalmağın yerine Şaban Halife naibi Şeyh Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 7

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 184: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

177582010

126 Yenice Karasu

kazasına tabi Aydınobası (?) nam karyede merhum Sarı Mustafa Camii’nde bir akçe ile hatip olan Türkmen Ali cela-yı vatan itmekle yerine Hüseyin Halife mahaldir deyü naibi Şeyh Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 7

142 Yenice Karasu

kazasına tabi Pazarlı nam karyede vaki Cafer Efendi bina eylediği cami-i şerifde yevmi bir akçe ile müezzin olan Musa fariğ olup yerine Recep Halife mahaldir deyü naibi Derviş Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1696 10

156 Yenice Karasu

kazasına tabi Müsellim nam karyede vaki müteveffa Elhac Mehmet Camii’nde yevmi bir akçe ile hatip olan Mehmet Halife rızasıyla kasr-ı yed idüp yerine Şaban Halife mahaldir deyü naibi.

1696 10

178 Yenice Karasukazasına tabi İsketye (?) nahiyesinde İmavlu (?) nam karyede cami-i şerifde bir akçe ile kayyum olan Ahmet beratın tecdid eylemiştir.

1696 11

196 Yenice Karasu

kasabası mahallatından Elhac Hasan mahallesinde Elhac Hasan bina eylediği mescid-i şerifde nim akçe ile imam olan Hüseyin fevt yerine Ahmet mahaldir deyü naibi Şerif Mehmet Ali arzıyla gurre-i cemaziyelevvel 109

1697 12

214 Yenice Karasukasabasında İlyas Bey Camii’nde bir akçe ile devirhan Ahmet fevt yerine yerine sulbi oğlu Halil mahaldir deyü naibi İbrahim arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

229 Yenice Karasu

kazasına tabi Yassı (?) viran nam karyede vaki mescid-i şerifde yevmi nim akçe vazife ile imam olan Ali fevt olup yerine mahaldir deyü diğer Ali ‘ye naibi Şeyh Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

230 Yenice Karasu

kazasına tabi Susığırı ? nam karyede merhum Süleyman Çelebi bina eylediği cami-i şerifin yevmi iki akçe ile imamı olan Mustafa fevt olup yerine mahaldir deyü Ömer’e naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

261 Yenice Karasu

kazasına tabi Kesedüz (?) nam karyede Eşşeyh Ahmet müceddeden bina eylediği cami-i şerifin imam ve hatibi olmamağla yevmi iki akçe vazife ile Osman Halife’ye mahaldir deyü kadısı naibi şeyh Mehmet arzıyla berat

1698 15

310 Yenice Karasukazasında İlyas Cami-i şerifinde yevmi bir akçe ile hatip olan Hüseyin Halife fevt yerine Ahmet Halife mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat

1698 17

319 Yenice Karasu

kazasına tabi Danişmendli nam karyede merhum Osman Çavuş Camii’nde üç akçe ile hatip olan Emrullah fevt yerine Mehmet Halife ibn-i Hüseyin mahaldir deyü naibi Şeyh Mehmet arzıyla

1698 17

335 Yenice Karasu

Çavuş Mahallesinde Tayyibe Hatun Mescid-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam olan Hüseyin Halife fevt olmağla yerine diğer Hüseyin bin Ömer Halife mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat

1698 18

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 185: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

17858

2010

342 Yenice Karasu

muzafatından İsketye nahiyesinde Cedid nam karyede Derviş Beşe Mescidi’nde imam olan Süleyman fariğ yerine İbrahim Halife naibi Ahmet arzıyla berat. Vazife yevmi bir akçedir

1698 19

394 Yenice Karasunevahisinden Çemre nahiyesinde İlhanlı nam karyede Tur Ali Camii’nde nim akçe vazifesiyle kayyum olan Yusuf fevt yerine Ebubekir naibi Ahmet arzıyla

1701 21

422 Yenice Karasukazasına tabi Mürselli nam karyede Elhac Mustafa Mescidi’ nde imam olan Mustafa fevt yerine Mehmet Halife’ye naibi Halil arzıyla berat

1702 22

425 Yenice Karasu

kazasına tabi Koyun nam karyede Behram Ağa Camii’nde imam olan Ahmet Halife ibn-i Abdullah iki senedir mefluç ve sahib-i firaş olmağla rızasıyla Mehmet bin Ali’ye fariğ olmağla mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1702 22

438 Yenice Karasukazasına tabi Kara Çelebi nam karyede Abdurrahman Mescidi’ne imam olan Hızır beratın tecdid eylemiştir.

1702 23

444 Yenice Karasukazasında sakin (?) kasabada Topal Mehmet Bey Camii şerifinde hasbi müezzin Mehmet fevt yerine İsmail mahaldir deyü kadısı .......... berat virilmiştir.

1702 23

464 Yenice Karasukazasında vaki merhum Koca Mustafa Bey İmareti vakfının yevmi sekiz akçe ile süvari başısı olan Hasan Ahmet tecdid-i berat eylemiştir..

1703 23

474 Yenice Karasukazasında Arpasuk (?) Arpacık ? nam karyede mescid-i şerifde imam olan Ali fevt yerine Mehmet Halife’ye inayet buyruldu.

1703 24

493 Yenice Karasukazasında Mustafa Paşa evkafı İmareti’nde yevmi bir akçe ile katip olan Halil bin Ahmetfevt olmağla naibi Mehmet ilamıyla Ferit ibn-i Salih olmuştur berat.

1703 25

494 Yenice Karasu

mahallatından Çavuş mahallesinde Turhan (?) Bey bina eylediği mescidde nim akçe ile imam olan Hüseyin Halife ahar cihete salik naip Abdullah arzıyla Halil bin Kasım nam kimesneye berat.

1703 25

501Yenice Karasu’da

Cami ve mesacitlerin imam ve hatipleri üzerlerine ser eimme olan Ahmet tecdid-i berat eylemiştir.

1703 25

515 Yenice Karasu

muzafatından Karagöz nam karyede vaki mescidde nim akçe ile imam olan İslam Halife fevt ve yerine kaza-i mezbur naibi Mehmet ilamıyla sulbi oğlu Hasan nam kimesneye tevcih ve berat virilmiştir.

1703 26

517 Yenice Karasukazasına tabi Okçular nam karyede Mehmet Hoca Camii’nde hatip olan Mehmet Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1703 26

530Yenice Karasu’da

Kerviz ? nam karyede Elhac Ali bina eylediği Camii’nde hasbi imam ve hatip Osman fevt Şerif’e inayet buyruldu.

1703 27

541Yenice Karasu’da

Mahmutlu nam karyede Hacı Mehmet Camii’nde müezzin Süleyman’a tecdid buyruldu...

1703 27

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 186: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

179582010

542Yenice Karasu’ya

tabi Cedid nam karyede mescidde nim akçe ile imam İbrahim fevt Ahmet bin Osman Halife’ye naip Mehmet arzıyla buyruldu.

1703 27

562 Yenice Karasukazası muzafatından İsketye nahiyesine tabi Mahmadlu nam karyede Elhac Mehmet Camii’nde imam ve hatip olan Mustafa Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1704 28

563 Yenice Karasukazasına tabi İsketye nahiyesinde Humarlı (?) nam karyede Hacı Mehmet Camii’nde kayyum olan Ahmet Halife tecdid-i berat.

1704 28

583 Yenice Karasu

kazasına tabi Korbilan ? nam karyede Mustafa Bey Cami-i şerifinde yevmi nim akçe ile müezzin olan Hüseyin fevt yerine Mehmet bin Mustafa mahaldir deyü naibi Esseyyid Halil arzıyla buyruldu fi gurre-i şehr-i Şaban 1116

1704 28

584 Yenice Karasukazasına tabi Danişmend nam karyede Osman Çavuş Camii’nde yevmi üç akçe ile hatip olan Ali Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1704 28

601 Yenice Karasu

kazası muzafatından İsketye nahiyesine tabi Korbilan ? nam karyede cami-i şerifde yevmi bir buçuk akçe ile imam ve hatip olan Ali fevt yerine sulbi oğlu Ahmet Halife mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla buyruldu.

1705 29

616 Yenice Karasukazasına tabi Okçular nam karyede cami-i şerifde imam ve hatip olan Mehmet fevt yerine Ahmet Halife ibn-i Hasan mahaldir deyü naibi Şeyh Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

617 Yenice Karasu

kazası muzafatından İsketye nam karyede Mizanlı’da Osman Ağa Camii’nde hatip olan Mustafa Halife fevt yerine Ahmet Halife mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

618 Yenice Karasumuzafatından Mahmadlı nam karyede Elhac Mehmet Camii’nde müezzin olan Süleyman Halife fevt yerine Ahmet Halife’ye naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

619 Yenice Karasumuzafatından Mizanlı nam karyede Yusuf Efendi Camii’nde imam olan İbrahim Halife fevt yerine Mustafa Halife’ye berat virilmiştir.

1705 30

621 Yenice Karasu

kazasına tabi saruhanlı nam karyede Ali Bey Camii’nde imam ve hatip olan Süleyman bin Ali fevt yerine Halil bin Abdullah mahaldir deyü naibi el Hac Hüseyin arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

622 Yenice Karasu

kazasına tabi Yassıviran nam karyede müceddeden minber vaz olunan mescid-i şerifde hatip olan Ahmet Hocaya mahaldir deyü naibi Esseyyid Fazlullah arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

627 Yenice Karasukazasında Koca Mustafa Paşa İmareti’nde ferraş olan Ahmet tecdid-i berat eylemiştir.

1705 30

642 Yenice Karasu

kazasında Koca Mustafa Paşa İmareti’nde yevmi dört akçe ile ekmekçi olan Ahmet cela-yı vatan itmekle yerine Molla Mehmet mahaldir deyü naibi Fazlullah arzıyla berat virilmiştir.

1705 31

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 187: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

18058

2010

646 Yenice Karasu

kasabasında Koca Mustafa Paşa evkafından yevmi sekiz akçe ile duaguy olan Elhac Derviş fevt yerine tarik-i Kadiriye’den Eşşeyh Mehmet mahaldir deyü naibi Esseyyid Fazlullah arzıyla berat virilmiştir.

1705 31

647 Yenice Karasu

kasabasında Müşa ? Efendi mahallesinde mescid-i şerifin vazife-i muayyene ile evkat-ı selasede imamı olan Hüseyin kasaba-i mezburda merhum Mustafa Paşa Camii’nde evkat-ı cumada imameti olup maniatü’l cem olmağla ref yerine Molla Derviş bin Osman mahaldir deyü naibi Esseyyid Fazlullah arzıyla berat virilmiştir.

1705 31

648Yenice Karasu’da

merhum Mustafa Paşay-ı Atik İmaret ve Cami-i şerif evkafından almak üzre yevmi sekiz akçe ile meşihat hıdmetine mutasarrıf olan Elhac Derviş fevt yerine Eşşeyh Mehmet El Kadiri mahaldir deyü naibi Esseyyid Fazlullah arzıyla berat.

1705 31

690Yenice Karasu’ya

tabi Osman Viran nam karyede vaki camiide bir akçe ile imam ve hatip Mustafa fevt ba arz-ı hal oğlu Ebubekir berat

1706 33

711Yenice Karasu’ya

tabi İsketye nahiyesinde Emir (?) Tekyesi nam karyede vaki mescidde bir akçe ile imam Mehmet fevt ba arz-ı naip Ahmet Halife’ye berat.

1706 34

715Yenice Karasu’ya

tabi Silan (?) divanı (?) ............................. nam karyede vaki Seyfi Bey Camii’nde bir akçe ile hatip Mustafa fevt ba arz-ı hal oğlu Hüseyin Halife’ye berat.

1706 34

718Yenice Karasu’da

üç akçe ile suyolcu Osman bin Mehmet ‘ten ref olunmuşken ba arz-ı naip mezbur Osman’a ibkaya berat.

1706 34

725Yenice Karasu’da

Göynüklü nam karyede Nasuh Beşe Mescidi’nin imamı olmamağla ber vech-i hasbi ba arz-ı hal Ahmet Halife’ye berat buyruldu.

1706 34

728Yenice Karasu’ya

tabi Sagir karyede Hacı Ali Camii’nde bir akçe ile kayyum Hasan Halife fevt ba arz-ı naip oğlu Osman Halife’ye berat.

1706 34

731Yenice Karasu’da

Musahip Mustafa Paşa Camii’nde üç akçe ile kayyum Mehmet beratın tecdid buyruldu.?

1706 34

743Yenice Karasu’ya

tabi Menteşeli (?) nam karyede merhum Mahmut Mescidi’nde bir akçe ile imam olan Mustafa fevt ba arz-ı naip Ali bin Hüseyin’e

1706 34

744Yenice Karasu’da

İlyas Bey Camii’nde bir akçe ile müezzin Mehmet fevt ba arz-ı naip Ömer bin Mustafa’ya berat.

1706 34

746Yenice Karasu’ya

tabi Halifeler nam karyede vaki mescidde bir akçe ile imam Ramazan fevt Hüseyin Halife’ye berat.

1706 34

747Yenice Karasu’da

..................ab-keşi olmamağla ber vech-i hasbi Ramazan Halife’ye berat.

1706 34

761Yenice Karasu’ya

tabi Kursara (?) nam karyede Behram Bey Camii’nde bir akçe ile imam Mehmet cela-yı vatan itmekle ba arz-ı naip Hüseyin Halife’ye berat

1706 35

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 188: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

181582010

769Yenice Karasu’ya

tabi Sagirkaya nam karyede Hacı Ali Camii’nde iki akçe ile müezzin ve muayyene ile imam Mustafa fevt ba arz-ı naip İbrahim Halife’ye berat.

1706 35

815 Yenice Karasu

kazasına tabi Ada nam karyede müceddeden bina olan cami-i şerifde iki akçe ile bir imam lazım ve mühim olmağla Mustafa mahaldir deyü naibi Ebubekir arzıyla buyruldu.

1706 37

822 Yenice Karasu

kazasına tabi Asruve ? nam karyede Pir ve Bayram nam kimesneler müceddeden bina eyledikleri mescid-i şerifde bir imam lazım ve mühim olmağla Hasan Halife mahaldir deyü naibi Ebubekir arzıyla buyruldu.

1706 37

861 Yenice Karasu

kazası mahallatından Nasuhça mahallesinde vaki mescid-i şerifin yevmi bir akçe vazife ile imamı olan Mehmet fevt yerine diğer Mehmet mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 38

885 Yenice Karasukazasına tabi Kıralı ? nam karyede merhum Abdurrrahman Mescid-i şerifinde nim akçe ile imam olan Hızır Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1708 40

891 Yenice Karasu

kazası mahallatından Karaağaç mahallesinde vaki mescid-i şerifte yevmi nim akçe vazife ile imam olan Hasan Halife fevt olup yeri mahlul olmağla Mustafa bin Süleyman mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat.

1708 40

894 Yenice Karasu

kazası muzafatından Cebel nahiyesine tabi sagir Debran (?) nam karyede vaki ashab-ı hayratdan Ahmet Hoca bina eylediği cami-i şerifinin müezzini olmamağla Mehmet daileri mahaldir deyü Kadı Şeyh Mehmet arzıyla tevcih olunmuştur.

1708 40

898 Yenice Karasu

muzafatından ................ nam karyede merhum Tur Ali Bey bina eylediği Cami-i şerifte yevmi bir akçe vazife ile müezzin olan Ahmet Halife fevt olup mahlul olmağla yerine Veli Halife ibn-i Hızır mahaldir deyü naibi Şeyh Mehmet arzıyla berat.

1708 40

912 Yenice Karasu

kazasına tabi Kerdis ? nam karyede vaki Sabire Hatun bina eylediği cami-i şerifte yevmi bir akçe vazife ile üç vakit imam olan Mehmet bin Recep tecdid-i berat eylemiştir.

1708 41

935Yenice Karasu’da

Hakanlı nam karyede vaki Sefer Halife bina eylediği cami-i şerifte nim akçe vazife vakıf-ı mezbur imam olmak üzre naibi Halil arz itmeğin mucebince müceddeden tevcih olunmuştur.

1708 43

962Yenice Karasu’da

İlyas Bey Camii’nde yevmi bir akçe ile cüzhan Halil fevt yeri naibi İsmail arzıyla Ali bin Mehmet’e inayet buyruldu.

1710 44

973 Yenice Karasumuzafatından İsketye kasabasında Beykızı Mescidi’nin yevmi üç akçe ile imam Halil fevt yeri naibi Ahmet arzıyla Hasan bin Ahmet’e inayet buyruldu.

1710 45

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 189: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

18258

2010

974 Yenice Karasumuzafatından İsketye nam kasabada Topal Mehmet Bey Camii’nin yevmi bir akçe ile kayyumu Ali fevt yeri naibi Ahmet arzıyla Ahmet’e inayet buyruldu.

1710 45

1076Yenice Karasu’da

Mehmet Çavuş vakf eylediği .............. vazife-i muayyenesiyle olup tecdid-i berat olunmak arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

1099 Yenice Karasukazasında vaki İsmail Ağa Tekyesi’nde zaviyedar olan Mehmet bila veled fevt olup yeri mahlul olmağla yerine Hacı Mustafa inayet buyruldu.

1712 50

1120Yenice Karasu’ya

tabi İsketye nahiyesinde Bozenserli ? nam karyede Elhac Hüseyin Camii’nde iki akçe ile imam ve hatip olan Esat Halife fevt ba arz-ı naip Mehmet’e berat buyruldu.

1712 51

1172Yenice Karasu’ya

tabi Hocalar nam karye mescidinde birbuçuk akçe ile imam Seyyid Ali fevt yeri Halil Halife inayeten berat.

1712 52

1188 Yenice Karasu

kazasına tabi Yeniceli nam karyede Nasuh bina eylediği mescid-i şerifinde yevmi nim akçe vazife ile imam olan Hasan atik beratın getürüp tecdid eylemiştir.

1713 52

1279 Yenice Karasu

kazasına tabi Karagöz nam karyede vaki merhum Elhac Hamza bina eylediği mescid-i şerifte yevmi bir akçe ile imam olan İslam fevt olup sulbi oğlu Mehmet Halife’ye kadısı naibi Mustafa arzıyla inayet buyruldu.

1713 55

1754 Yenice Karasu

kasabasında vaki merhum Mahmut Efendi Cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam ve hatibi olan Şeyh Ali fevt yerine sulbi oğlu iş bu Ömer dailerine kadısı Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1714 79

1775 Yenice Karasukazasına tabi Meskepçe ? nam karyede Topal Mehmet Bey Camii’nde yevmi üç akçe ile vaiz olan Halil fevt olup Mehmet’e tevcih olunmuştur.

1714 81

1792 Yenice Karasu

kazasına tabi karye-i Cedid nam karyede Mustafa Dede bina eylediği mescitte yevmi nim akçe ile imam olan İbrahim fevt yeri beş seneden mütecaviz imamet iden Ali’nin yedinde beratı olmamağla müceddeden yedine berat inayet buyruldu.

1714 82

1818 Yenice Karasu

muzafatından .............. nam karyede ve Behram Bey bina eylediği camide yevmi iki akçe ile hatip olan Ebubekir hüsn-i rızasıyla Ali Halife’ye feragat itmekle naibi İbrahim arzıyla tevcih buyruldu.

1716 83

1819 Yenice Karasu

muzafatından Saram ? nam karyede Behram Bey bina eylediği camide yevmi iki akçe ile imam olan Ebubekir hüsn-i ihtiyarıyla Hasan Halife’ye feragat itmekle naibi İbrahim arzıyla tevcih buyruldu.

1716 83

27Yenice Vardar’da

vaki Gazi Evrenos Bey vakfı izdiyadından yevmi beş akçe ile duaguy olan Koçuzade Mehmet fevt yerine Esseyyid Ömer mahaldir deyü evladdan mütevellileri Mustafa ve Mehmet arzlarıyla berat virilmiştir.

1696 4

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 190: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

183582010

28Yenice Vardar’da

müteveffa elhac İsa Bey evkafından vazife-i muayyene ile baş katip olan İsmail fariğ yerine sulbi oğlu Mustafa mahaldir deyü nazırı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

29 Yenice Vardar

yaylağında müteveffa Abdi Bey’in camiinde yevmi iki akçe ile imam olan Hüseyin fevt yerine sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü kadısı Esseyyid Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

41Yenice Vardar’da

medfun merhum Gazi Evronos Bey’in evkafı gallesinden üç akçe duaguy vazifesine müceddeden mutasarrıf olan Mahmud mahaldir deyü evladdan mütevellileri Mehmet ve Mustafa arzlarıyla berat virilmiştir.

1696

42Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos Bey’in evkafı izdiyadından yevmi altı akçe vazife ile duaguy vazifesine müceddeden mutasarrıf olmak üzre Hacı İsmail muhaldir deyü evladdan mütevellileri Mehmet ve Mustafa arzlarıyla berat virilmiştir.

1696

51Yenice Vardar’da

vaki merhum İskender Bey’in vazife-i muayyene ile vakf tevliyeti elhac Gazi Evrenos Bey’in ebnasına meşruta olup bu ana değin ebna-i mezbur mütevelli olmuş iken hariçden Mustafa hilaf-ı inha bir tarik ile kendüye berat itdürüb mezbur kendi rızasıyla ebnay-ı mezburdan Ahmet’e fariğ olup meşrutiyet üzre tevliyet-i mezkureye evladdan mütevellileri Mustafa ve Mehmet arzlarıyla berat virilmiştir.

1696 6

70Yeni Vardar’da

Çınarlı mahallesinde merhum Şeyh İbrahim Efendi Zaviyesi’nde şeyh ve mütevelli olan ber vech-i hasbi şeyh ve mütevelli olan Hasan beratın tecdid eylemiştir.

1696 6

74Yenice Vardar’da

Gazi Evronos ruhıçün beher yevm amme-i şerif tilavet üzre beş akçe vazife ile Ömer bin Ahmet’e mütevellileri Süleyman ve Yusuf arzıyla

1696 7

75Yenice Vardar’da

Gazi Evronos evkafından yevmi on akçe vazife duaguy Osman mütevellisi Süleyman arzıyla

1696 7

76Yenice Vardar’da

Gazi Evronos ruhıçün yevm-i hamis ve isneynde birer Mülk ve amme-i şerif Mehmet’e on akçe vazife ile mütevelliler Süleyman ve Yusuf arzıyla.

1696 7

77Yenice Vardar’da

Gazi Evronos evkafından dört akçe vazifeye mutasarrıf olan Abdülkerim fevt yerine Osman’a mütevelliler Mustafa ve Mehmet tezkire mucibince.

1696 7

99Yenice Vardar’da

Ali Bey vakfının dekakini dört akçe vazifesiyle cabisi olan Mustafa’ya ahardan Mustafa gadr itmekle ref mezbur Mustafa’ya ibka mütevellisi İskender arzıyla.

1696 7

103Yenice Vardar’da

Eşşeyh Murad Efendi Zaviyesi’nde şeyh olan Derviş Ali fevt yerine Eşşeyh Mustafa kadısı Mustafa arzıyla

1696 7

109Yenice Vardar’da

Acem Kadı vakfının iki akçe vazifesiyle mütevellisi olan Mehmet fariğ yerine Mustafa kadısı Mustafa arzıyla

1696 7

110Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos İmareti mescid-i şerifin üç akçe vazifesiyle kayyum olan Mehmet fariğ yerine Kurd Ahmet mütevellisi Süleyman arzıyla

1696 7

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 191: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

18458

2010

111Yenice Vardar’da

mahkemesinin muayyen katibi olmamağla Mustafa’ya kitabet beratı virilmişdir kadısı Mustafa arzıyla

1696 7

112Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos evkafından nahiyesinde vazife-i muayye-nesinden maada altı akçe vazife ile cabisi olan Hasan fariğ yerine oğlu Ömer mütevellisi Süleyman arzıyla

1696 7

168 Yenice Vardar

kazasına tabi Yabalar (?) nam karyede cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan Ahmet fevt yerine diğer Ahmet mahaldir deyü kadısı Sadık arzıyla berat virilmiştir.

1696 11

182Yenice Vardar’da

merhum Acem Kadı evkafının yevmi bir akçe ile mütevellisi olan Yusuf fevt yerine Mehmet Halife mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 11

183Yenice Vardar’da

merhum Abdi Bey ecza-i şerifesinin yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Hüseyin Halife fevt yerine Sadeddin mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 11

197Yenice Vardar’da

medfun Hacı Gazi Evrenos Bey evkafı izdiyadı almak üzre yevmi on akçe ile duaguy olan Ahmet fevt yerine Süleyman bin Mehmet mahaldir deyü mütevellileri Mustafa ve Ahmet arzlarıyla berat virilmiştir. Rebiülahir 109

1697 12

198Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey’in evkafından yevmi on akçe ile hesleyali-i mübarekede huzurunda bir yasin-i şerif ve üç ihlas-ı şerif ve bir fatiha-i kübra ? tilavet iden Ahmet fevt yerine evlad-ı ulemadan Süleyman bin Mehmet mahaldir deyü mütevellileri Mustafa ve Mehmet arzlarıyla berat virilmiştir.

1697 12

209Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos evkafından medine-i Gümilcine sakinlerinden Sunullah bin Abdullah nam kimesneye yevmi üç akçe hasbi vazife tayin olunup mütevellileri Mustafa ve Mehmet arz itmeleriyle berat virilmiştir. Ramazan 109

1698 12

248 Yenice Vardarmuzafatından Kamdıç Ovası nam karyede cami-i şerifde yevmi bir akçe ile imam ve hatip olan Ali fevt yerine oğlu Ömer Halife inayeten berat virilmiştir.

1698 14

252Yenice Vardar’da

merhum Ayas Bey Cami-i şerifinde imam olan İbrahim nam kimesne itibar olunmağla ref olunup yerine Mehmet mahaldir deyü kadısı Yakub arzıyla berat virildi

1698 14

260Yenice Vardar’da

merhum Elhac Gazi Evrenos Bey evkafına yevmi beş akçe vazife ile ders-i am olan Abdullah hüsn-i ihtiyarıyla İsmail’e feragati mütevellileri Mustafa ve Mehmet arzlarıyla berat virilmiştir.

1698 15

267Yenice Vardar’da

Baverdi ? Mustafa Bey Camii’nde hatip olan Esseyyid Ali fevt yerine Ahmet mahaldir deyü kadısı Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

272Yenice Vardar’da

.................... Bey bina eylediği cami-i şerifde imam ve şeyh olan Esseyyid Ali fevt yerine Mehmet mahaldir deyü mütevellisi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 192: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

185582010

309Yenice Vardar’da

merhum Bedrevi ? Mustafa Bey Camii’nde vazife-i muayyene ile imam v e cami-i mezbura muttasıl merhum mezburun bina eylediği zaviyede şeyh olan Esseyyid Ali fevt olup yerine tarik-i Halvetiyeden pir ü ihtiyar ve her vechile istahkak-ı nümayan olan Eşşeyh Mehmet nam kimesneye ciheteyn-i mezkureteyn kadı-ı sabık zamanında yedine arz virilmişken medine-i mezburda Acem Kadı Mescidi’nde imam olan diğer Mehmet Halife’nin imameti hala üzerinde olduğundan maada sikat-i sahihu’l kelimat ihbarları ile iktida-i menaf ? su-i hali olduğu zahir iken hilaf-ı mana ve mütevelli-i vakf arzıyla mukaddem ciheteyn-i mezkureteyn üzerine berat itdirmekle gadr eylemeğin mezkur diğer Mehmet Halife ref ve yerine eş- Şeyh Mehmet mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1698 17

312 Yenice Vardar

kazasına tabi Kapanpakı (?) nam karyede cami-i şerifde yevmi üç akçe ile hatip olan Hüseyin Hoca fevt yerine oğlu İsmail Halife mahaldir deyü kadısı Yakup arzıyla berat

1698 17

313Yenice Vardar’da

merhum Elhac ve Elgazi İsa Bey Mescidi’nde vazife-i muayyene ile kayyum olan Elhac Mustafa tarik-i hacc-ı şerifde vefat itmekle oğlu Süleyman’a mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat

1698 17

314Yenice Vardar’da

merhum Elhac İsa Bey Camii’nde vazife-i muayyene ile bir cüz-i şerif tilavet iden Mustafa rızasıyla fariğ yerine Hüseyin mahaldir deyü mütevellisi Yusuf arzıyla berat

1698 17

315Yenice Vardar’da

merhum Elhac Gazi Evrenos Bey Türbesi’nde bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Mustafa fevt yerine oğlu Ömer mahaldir deyü meşrutiyet üzre mütevellileri olan Süleyman ve Mehmet arzlarıyla

1698 17

318Yenice Vardar’da

Gazi Ahmet Bey vaz eylediği ecza-yı şerifeden yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Elhac Mustafa fevt yerine yerine oğlu Ömer halife mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat

1698 17

320Yenice Vardar’da

Acem Kadı Camii’nde yevmi üç akçe ile imam olan Mehmet Halife ahar dirliğe süluk ve hüsn-i ihtiyarıyla Mustafa Halife kasr-ı yed itmekle kadısı Mustafa arzıyla berat

1698 17

346 Yenice Vardarkasabasında Abdi Bey eczasından yevmi bir akçe vazifeye ecza tilavet iden Lütfullah fevt yerine Mehmet mütevellisi İskender arzıyla berat

1699 19

358 Yenice Vardarkazasına tabi Babalar nam karyede cami-i şerifde vazife-i muayyenesiyle imam ve hatip olan Ahmet fevt yerine Mehmet mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla

1699 19

369Yenice Vardar’da

Acem Kadı vaz eylediği babası ruhıçün cüzhan olan Hüseyin fevt yerine Mehmet mütevelli Mehmet arzıyla

1701 21

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 193: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

18658

2010

371Yenice Vardar’da

Gazi İsa Bey evkafı olan dekakinin vazife-i muayyenesiyle katibi olan Derviş Halife fevt yerine Mustafa kadısı Mevlana Mustafa arzıyla berat

1701 21

387Yenice Vardar’da

Elhac İsa İmareti’ne vazife-i muayyenesiyle kilari olan Yunus kasr-ı yed yerine Mustafa mütevelli Yusuf arzıyla

1701 21

388Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos İmareti’nde üç akçe vazifesiyle ferraş Recep fariğ yerine İsmail mütevellisi Yusuf arzıyla

1701 21

389Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos vakfından on beş akçeye mutasarrıf olan Ali mahlulundan altı akçe ile Mustafa’ya berat mütevelli Yusuf arzıyla

1701 21

392Yenice Vardar’da

Memişah Bey evkafında hasbi mütevelli olan Hüseyin fevt yerine Ali kadısı Mustafa arzıyla

1701 21

393Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Camii’nde sermahfil Abdülbaki fariğ yerine oğlu Mehmet mütevellileri Mehmet ve Mustafa arzıyla

1701 21

402Yenice Vardar’da

Çelebi Mehmet Bey vakfı olan değirmenin bir akçe vazifesiyle cabisi olan Ahmet fevt yerine Abdülkadir kadısı Mustafa arzıyla berat

1702 21

412Yenice Vardar’da

Elhac İsa Bey evkafından bir cüz-i şerife Ali fevtinden mutasarrıf olan Mehmet mutasarrıf iken ahardan Abdullah alup gadr itmekle ref geri mezbur Mehmet’e inayeten berat virilmiştir.

1702 22

414Yenice Vardar’da

merhum elhac Mustafa evkafından olup gallesi yine merhum mezburun evkafından olan cisrin tamir ve termimine sarf olunduktan sonra fazlası ebnay-ı utekasına meşrut olmağla medine-i mezburun sukunda bir kıta karbansarayın evkaf-ı mezburun ebnay-ı utekasından olup meşrutiyet üzre ber vech-i iştirak mütevelliler olan Ali ve Mustafa nam karındaşlardan mezbur Ali fevt yerine mezbur Mustafa’ya mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1702 22

466Yenice Vardar’da

medfun merhum Gazi Evrenos Bey’in evkafından yevmi on akçe vazifeye evladiyet ve meşrutiyet üzre mutasarrıf olan Seyyid Yahya tecdid-i berat eylemiştir.

1703 24

467Yenice Vardar’da

medfun merhum Gazi Evrenos Bey’in ruhıçün beher yevm aşr-i şerif tilavet iden Ömer bin Ahmet tecdid-i berat eylemiştir.

1703 24

468Yenice Vardar’da

merhum İsa Bey vakfının katibi olan Eyüp kendi rızasıyla Elhac Ali’ye kasr-ı yed itmekle mütevellisi İskender arzıyla buyruldu.

1703 24

472Yenice Vardar’da

vaki merhum Gazi Evrenos evkafından yevmi 15 akçe duaguy vazifesine mutasarrıf olan Ali tecdid-i berat eylemiştir.

1703 24

480Yenice Vardar’da

Terki ? nahiyesinde cabi olan Hasan beratın tecdid buyruldu.

1703 24

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 194: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

187582010

482Yenice Vardar’da

vaki el Hac Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi on akçe vazifeye mutasarrıf olan Mehmet fevt yerine evladdan Ali Bey ber vechi iştirak mütevelli olan Mehmet Bey ...... arzıyla ...... buyruldu.

1703 24

484Yenice Vardar’da

vaki Elhac Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi kırk akçe evlada vazifey-i muayyeneye mutasarrıf olan İskender rızasıyla fariğ yerine yine evladdan olmak üzre Ali Bey ber vech-i iştirak mütevellileri olan Yusuf Bey ve Süleyman Bey arzlarıyla buyruldu.

1703 24

491Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey vakfından yevmi on akçe ile darülkurra olan Hafız beratın

1703 25

495Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi kırk beş akçe ve gallenin fazlasına meşrut ve İskender mahaldir deyü tecdid.

1703 25

506Yenice Vardar’da

vaki Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi yirmi akçe evlad vazifesine mutasarrıf olan Yusuf fevt yerine evlad olmak üzre Ali Bey ber vech-i iştirak mütevellisi olan Yusuf Bekir ve Süleyman arzlarıyla buyruldu.

1703 25

507 Yenice Vardar’da

Kılarat (?)nam karyede vaki Ahmet nam sahibü’l hayrın bina eylediği mescidde salahanlık eda olunmak içün ahali-i kaza-i mezbur iltimasıyla naip olan Sadeddin arz itmeğin berat ve izn virilmiştir.

1703 26

508Yenice Vardar’da

elhac ve Gazi Ahmet Bey Camii’nin bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Mehmet fevt yerine Abdulbaki nam kimesneye kadısı Elhac Hüseyin arzıyla tevcih ve berat

1703 26

509 Yenice Vardar

kazasına tabi Kasaplar nam karyede vaki Hacı Ömer Bey nukuduna mütevelli fevt ve yeri kadı naibi Sadeddin ilamıyla bir akçe ile Şeyh Mehmet nam kimesneye tevcih ve berat

1703 26

510Yenice Vardar’da

Şeyh Murat Zaviyesi’ne şeyh olan Şeyh Mustafa beratın tecdid eylemiştir.

1703 26

511Yenice Vardar’da

medfun Gazi Evrenos Bey’in medine-i mezburede bina eylediği imaret-i amiresinde yevmi beş akçe vazife ile ferraş olan Elhac Mehmet fevt oldukta sulbi oğlu var iken ahardan Mehmet zi kudret kimesnelere müntesip olmağla bir tarik ile berat itdürüp gadr itmekle ref olunup mezbur Elhac Mehmet’in sulbi oğlu Ahmet’e berat virilmiştir.

1703 26

512Yenice Vardar’da

medfun merhum Acem Kadı vakfının tevliyeti evlad u evladına meşrut iken ecnebiden Mustafa kadı ile yekdil olup kendi üzerine itdürüp evlad u vakıfdan iş bu rafi-i ... ubudiyet evlad u vakıfdan Ömer kullarına Mustafa ref’inden berat virilmiştir.

1703 26

518Yenice Vardar’da

Evrenos Bey vakfından izdiyada yevmi sekiz akçe vazifeye mutasarrıf olan İskender beratın tecdid eylemiştir.

1703 26

519Yenice Vardar’da

Evrenos Bey’in vakfından onbeş akçe vazifeye mutasarrıf olan Ahmet beratın tecdid eylemiştir.

1703 26

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 195: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

18858

2010

521Yenice Vardar’da

Evrenos Bey’in Selanik’te kura-i mevkufesinin gallesinden yevmi beş akçe vazifeye duaguy olmak üzre tecdid-i berat eylemiştir.

1703 26

523Yenice Vardar’da

Maslar ? nam karyede vaki merhum Elhac Memi bina eylediği cami-i şerifinde yevmi bir akçe vazifeyle hatip olan Davut Halife fevt olup yeri hali olmağla Hüseyin dailerine tevcih olunmuştur.

1703 26

528 Yenice Vardarkazasında vaki Gazi Evrenos Bey’in İmareti’nde bir akçe ile anbarcı Ahmet fevt Mustafa’ya inayet buyruldu.

1703 27

529Yenice Vardar’da

merhum Mehmet Bey Cami-i Şerifinde bir akçe ile devirhan Seyyid Ali fevt Mustafa’ya inayet ricasına buyruldu.

1703 27

531Yenice Vardar’da

Evrenos Bey Türbesi’nde buçuk akçe ile hatimü’l Kur’an olan (isim yok) fevt Mustafa’ya inayet buyruldu.

1703 27

532Yenice Vardar’da

medfun olduğu Türbesi’nde bir akçe ile cüzhan Ali Bey hüsn-i ihtiyarıyla Mustafa Çelebi’ye kasr-ı yed idüp mütevellisi arzıyla buyruldu.

1703 27

533Yenice Vardar’da

vaki merhum Yazıcı (?) Mehmet Bey vakfına yevmi bir akçe vazife ile ............... nazırı olup ahardan Abdullah berat itdürüp yine Abdulbaki Halife’ye tevcih olunmuştur.

1703 27

534Yenice Vardar’da

merhum ......... Mustafa Bey Cami-i Şerifinde imam ve şeyh olan Mehmet Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1703 27

535 Yenice Vardarmahkemesinde katip olan Mustafa tecdid-i berat eylemiştir.

1703 27

538Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey’in vaz eylediği ecza-i şerifinden bir akçe ile cüzhan Mehmet hüsn-i ihtiyarıyla Mehmet Şeyhi dailerine feragat mütevellileri Süleyman ve Yusuf arzlarıyla buyruldu.

1703 27

539Yenice Vardar’da

Abdi Bey vaz eylediği ecza-i şerifden bir akçe ile cüzhan Mustafa hüsn-i ihtiyarıyla Şeyh Mehmet’e feragat kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1703 27

540Yenice Vardar’da

İskender Bey vaz eylediği eczay-ı şerifden bir akçe ile cüzhan Abdülbaki hüsn-i ihtiyarıyla Şeyh Mehmet’e kadısı Hasan arzıyla buyruldu.

1703 27

544Yenice Vardar’da

Abdi Bey vakfının bir akçe ile katibi İsmail namüs-tahak olmağla ref Şeyh Mehmet’e inayet buyruldu.

1703 27

547Yenice Vardar’da

Evrenos İmareti’nde ........... olup Ahmet hilaf olmağla gadr idüp Mehmet’e ibka buyruldu.

1703 27

550Yenice Vardar’da

merhum Bedreddin Mustafa mülk-ü vakıfına senevi bir kile buğday ile nazır olan Recep ref Şeyh Mehmet’e inayet buyruldu.

1703 27

551Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos İmareti’nde anbari olup hüsn-i rızasıyla bir akçe ile Mustafa’ya fariğ ve inayet buyruldu.

1703 27

553Yenice Vardar’da

Evrenos Bey vakfından yirmibeş akçe ile cabi olan Hasan tecdid-i berat buyruldu.

1703 27

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 196: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

189582010

565Yenice Vardar’da

Şeyh Murat Efendi Zaviyesi’nde Şeyh Seyyid Mustafa Halife ricasıyla bazı kimesneler ve Halife tecdid ricasına buyruldu.

1704 28

599 Yenice Vardar

Kazasına tabi karye-i Kasaplı ? cami-i şerifinde yevmi iki akçe ile hatip olan Hüseyin bin Osman hidmet-i hitabetde kusuru ve ahalisi şikayet itmekle ref yerine Hasan Halife mahaldir deyü kadısı Abdullah arzıyla buyruldu.

1705 29

610Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey İmareti’nde çeraği olan Elhac Abdülbaki rızasıyla kasr-ı yed yerine oğlu Ali’ye mütevelli arzıyla.

1705 29

611Yenice Vardar’da

Evrenos Bey İmareti’nde ferraş olan Elhac Abdulbaki rızasıyla kasr-ı yed yerine oğlu mütevellileri arzıyla.

1705 29

615Yenice Vardar’da

Recep Çelebi vaz eylediği ecza-i şerife mutasarrıf olan Elhac Mustafa fevt yerine Mehmet Halife’ye mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

665Yenice Vardar’da

medfun Dede Hacı ve Gazi Evrenos Bey evkafının musakkafatı olmayup kura ve mezari olup vakf-ı mezburenin zevayidinden yevmi onbeş akçe ile evlad vazifesine mutasarrıf olan Ayşe binti Mustafa tecdid

1705 32

705Yenice Vardar’da

Hacı İsa eczay-ı şerifinden bir cüz tilavet iden Hacı Ahmet fevt ba arz-ı naip sulbi oğlu Mehmet Halife’ye berat.

1706 33

713Yenice Vardar’da

Çelebi Mehmet Bey Camii’nde muayyene ile hatip olan Ahmet fevt ba arz-ı naip Şeyh Mehmet’e berat.

1706 34

721Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos Camii’nde sekiz akçe ile imam Ahmet fevt ba arz-ı mütevelli sulbi oğlu Mustafa Halife’ye berat.

1706 34

722Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos Bey Camii’nde beş akçe ile ders-i am Ahmet fevt ba arz-ı mütevelli sulbi oğlu Mustafa Halife’ye berat.

1706 34

723Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos evkafına meşrutiyet üzre evladdan on beş akçeye mutasarrıf İbrahim bin Ali beratın tecdid.

1706 34

742Yenice Vardar’da

Natiye ............. nam karyede Memi Şah Bey Camii’nde bir akçe ile imam ve hatip Mehmet’in azli mucip olmağla ba arz-ı kadı Şeyh Ali’ye berat

1706 34

771Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos İmareti’ne dört akçe ile gendüm-i güb olan İbrahim fevt ba arz-ı mütevelli Mehmet’e berat.

1706 35

772Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos evkafından beş akçe ile duaguy Mehmet fevt ba arz-ı mütevelli Ahmet Halife’ye berat buyruldu.

1706 35

780Yenice Vardar’da

................ 36

795Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey evkafından ber vech-i hasbi vazifeye mutasarrıf olan Abdülbaki rızasıyla fariğ yerine Mustafa mahaldir deyü iştirak meşrutiyet üzre mütevelliler Mustafa ve Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 36

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 197: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

19058

2010

796Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi üç akçe duaguy vazifesine mutasarrıf olan Abdülkerim fevt yerine Hüseyin mahaldir deyü mütevelliler Mustafa ve Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 36

797Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey Türbesi’nde yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Abdülbaki rızasıyla fariğ yerine Mustafa mahaldir deyü mezburan arzlarıyla buyruldu.

1706 36

798Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey Cami-i Şerifinde devirhan olan Esseyyid Abdülbaki fevt yerine Mustafa mahaldir deyü mezburan arzlarıyla buyruldu.

1706 36

799Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey vakfından yevmi üç akçe duaguy vazifesine mutasarrıf olan Mehmet rızasıyla fariğ yerine Ali mahaldir deyü mezburan arzlarıyla buyruldu.

1706 36

800Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey Cami-i şerifinde yevmi iki akçe ile müezzin olan Derviş fevt yerine sulbi oğlu Mustafa mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1706 36

801Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey evkafından Yasin-i şerif tilavet iden Ahmet fevt yerine sulbi oğlu Ali Halife mahaldir deyü mütevellisi olan Mustafa ve Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 36

803Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey Cami-i Şerifinde devirhan olan Esseyyid Ali rızasıyla sulbi oğlu Esseyyid Hasan mahaldir deyü meşrutiyet üzre mütevellisi olan Süleyman ve Mehmet arzlarıyla buyruldu.

1706 36

804Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey Türbesi’nde bir akçe bir cüz-i şerif tilavet iden Yusuf fevt yerine sulbi oğlu Mustafa mahaldir deyü meşrutiyet üzre mütevellisi olan arzıyla buyruldu.

1706 36

805Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey İmareti’nde şeyh-i İmaret olan Esseyyid Ali rızasıyla fariğ yerine sulbi oğlu Esseyyid Hasan mahaldir deyü mütevellisi Süleyman ve Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 36

806Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey Türbesi’nde bir cüz-i şerif tilavet iden Esseyyid Ali fevt olup yerine Hasan mahaldir deyü mütevelliler olan mezburan arzıyla buyruldu.

1706 36

807Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi altı akçe ile duaguy olan Ali bi-berat olmağla müceddeden mahaldir deyü mütevellisi olan Mustafa ve Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 36

808Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey Türbesi’nde hafızu’l kurrası olan Abdülbaki fevt yerine Mustafa mahaldir deyü iştirak üzre mütevelliler olan Mustafa Mehmet arzlarıyla buyruldu.

1706 36

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 198: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

191582010

809Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey evkafından Burak Bey Cami-i şerifinde devirhan olan Şeyh Mustafa fevt yerine Hasan mahaldir deyü mütevellisi mezburan arzıyla buyruldu.

1706 36

811Yenice Vardar’da

merhum elhac Gazi Evrenos Bey İmareti mescidi-i şerifinde imam olan Esseyyid Ali fevt olup yerine sulbi oğlu Esseyyid Hasan mahaldir deyü iştiraken evladiyet ve meşrutiyet üzre mütevelliler olan Mustafa Mehmet arzlarıyla buyruldu.

1706 36

812Yenice Vardar’da

merhum Elhac Gazi Evrenos Bey Camii’nde ders- i am olan Abdullah tecdid-i berat itmiştir.

1706 36

814Yenice Vardar’da

Elhac Evrenos Bey Camii’nde devirhan olan Mehmet fevt yerine Abdullah mahaldir deyü evladiyet üzre mütevellisi olan İsa arzıyla.

1706 37

816Yenice Vardar’da

merhum Elhac Gazi Evrenos Bey Cami-i şerifinde imam olan Abdülkerim fevt yerine Abdullah mahaldir deyü evladiyet ve meşrutiyet üzre mütevellileri olan Mustafa ve Mehmet arzlarıyla buyruldu.

1706 37

817Yenice Vardar’da

merhum Elhac Evrenos Bey evkafından salahan olan Ali fevt yerine oğlu Ahmet mahaldir deyü evladiyet üzre mütevelliler olan Süleyman ve Mehmet arzlarıyla buyruldu.

1706 37

818Yenice Vardar’da

merhum Elhac Gazi Evrenos Bey evkafından bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Hüseyin fevt yerine Ahmet mahaldir deyü evladiyet üzre mütevellileri olan Mustafa ve Mehmet arzlarıyla buyruldu.

1706 37

819Yenice Vardar’da

merhum Evrenos Bey mebna olan saat şiddet-i şitaiyede münkali’ olup bir vecihle tamiri kabul eylemek saat-i mezburda saatcı olan Eşşeyh Abdullah ehl-i ilm ve fakirü’l hal olmağla yevmi isneyn ve hamisde bir sure-i Yasin ve sair eyyamda bir sure-i Mülk tilavet itmek üzre evladiyet üzre mütevellileri olan Süleyman ve Yusuf arzlarıyla buyruldu.

1706 37

820Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Camii’nde muvakkit olan Eşşeyh Abdullah vazifesi şey’i kalil olmağla zevayidden yevmi iki akçe muvakkitlik vazifesine zam olmak üzre mahaldir deyü mütevellileri olan Süleyman ve Yusuf arzlarıyla buyruldu.

1706 37

824Yenice Vardar’da

Elhac Mustafa Cami-i şerifinde iki akçe ile imam-ı mütevelli olan Elhac Mustafa fevt olup yerine Hüseyin Halife mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 37

827Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey evkafından meşrutiyet üzre yevmi on akçe vazifeye Mehmet fevtinden ve yevmi yirmi akçeye Yusuf fevtinden ve yevmi kırk akçe Yusuf ve İskender kasr-ı yedinden evlad-ı vakıftan mutasarrıf olan Ali rızasıyla fariğ yerine evlad-ı vakıftan Mustafa’ya yevmi yetmiş akçe ile tevcih olunup bi’l-fiil Rumili kadıaskeri olan alemü’l ulemai’l mütebahhirin mevlana Mahmut eda mallahu teala umrehu ve devletehu hazretlerinin işaretleriyle tevcih olunduğu bu mahalle berat virildi.

1706 37

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 199: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

19258

2010

854Yenice Vardar’da

Gazi İsa Bey vaz eylediği ecza-yı şerifeden vazife-i muayyene ile bir cüz tilavet iden Bali Halife fevt yerine sulbi oğlu Mustafa Halife mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 38

855Yenice Vardar’da

Burak Bey vaz eylediği ecza-yı şerifeden yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Bali fevt yerine sulbi oğlu Mustafa Halife mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla buyruldu.

1706 38

856Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos Bey evkafından türbe-i şerifinde yevmi bir akçe ile cüzhan olan Bali fevt yerine sulbi oğlu Mustafa Halife mütevellileri Mustafa ve Ali arzıyla buyruldu.

1706 38

870Yenice Vardar’da

vaki merhum ve mağfurun leh Acem Kadı vakfının yevmi iki akçe vazife ile mütevellisi olan Mustafa Halife tevliyet-i mezbureyi iş bu bais-i rak Elhac Mustafa dailerine hüsn-i ihtiyarıyla ferağ ve kasr-ı yed itmekle yerine mezbur Elhac Mustafa her vechile layık ve mahal ve müstehak olmağın ferağından yerine kadısı Mehmet arzıyla tevcih olundu.

1708 39

886Yenice Vardar’da

vaki merhum Eşşeyh Murat Efendi bina ve vakf eylediği Zaviye’de yevmi bir akçe vazife ile şeyh Esseyyid Mustafa fevt olup yeri hali kalmağla evlad-ı vakıftan Ahmet Halife’ye kadısı Mehmet arzıyla tevcih olundu.

1708 40

893Yenice Vardar’da

Evrenos vakfından cüzhan Mehmet mahlulundan oğlu Ahmet’e mütevellisi arzıyla berat.

1708 40

908Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos vakfından dört akçe ile devirhan Mehmet mahlulundan oğlu Ahmet mütevelli Mehmet ve Süleyman arzıyla berat.

1708 41

915 Yenice Vardar

kazasında medfun ceddim merhum Elhac Gazi Evrenos Bey evkafının teviyeti evladiyet ve meşrutiyet üzre Mustafa Bey ile ber vech-i iştirak üzerimizde iken mezkur Mustafa fevt yerine evlad-ı vakıftan diğer Mustafa Bey’e yetmiş akçenin otuz beş akçesi vakfıçün baki kalan otuz beş akçenin yevmi on beş akçesi müteveffay-ı mezburun yetim oğlu Süleyman ve yevmi on akçesi oğlu Durhan’a mahaldir deyü mütevellisi Ali arzıyla tevcih olundu.

1708 41

916Yenice Vardar’da

vaki merhum Gazi Evrenos Bey evkafından yetmiş akçeye mutasarrıf olan Mustafa yetmiş akçeden dört akçesine Ahmet rızasıyla ? fariğ mahaldir deyü mütevellisi Ali arzıyla berat.

1708 41

917 Yenice Vardar

kazasında medfun ceddimiz merhum Elhac Gazi Evrenos Bey evkafının tevliyeti evladiyet ve meşrutiyet üzre ber vech-i iştirak üzerinde iken Mustafa fevt yerine diğer Mustafa’ya mahlul olan yetmiş akçenin otuz beş akçesi vakıfmande olup on akçesini yine evlad-ı vakıftan Ayşe Hatun’a mahaldir deyü mütevellisi Ali arzıyla berat.

1708 42

920Yenice Vardar’da

vaki merhum Gazi Evrenos Bey evkafından evladiyet ve meşrutiyet üzre cabisi olan Ahmet fevt yerine Hüseyin’e mahaldir deyü mütevelli Ali arzıyla berat.

1708 42

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 200: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

193582010

937 Yenice Vardar

sukunda vaki Musa Bey bina eylediği mescid-i şerifte müceddeden bir hatip ve devirhanlık için Elhac Mehmet bina ve vakf eylediği hanın gallesinden almak üzre yevmi bir buçuk akçe Recep Halife’ye mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla tevcih olmuştur.

1708 43

943Yenice Vardar’a

tabi Hisarlık (?) nam karye cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile hatip olan Seyyid Ömer fevt olmağla yeri kadısı Mustafa arzıyla ? …. Halife’ye inayet buyruldu.

1710 43

945Yenice Vardar’da

Sunullah Hoca Camii’nde yevmi iki akçe ile cüzhan Ahmet Halife fevt yeri kadısı Ahmet Halife arzıyla Ahmet bin Hüsrev’e inayet buyruldu.

1710 43

953Yenice Vardar’da

Memi Şah Bey vaz ettiği eczay-ı şerifeden yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Sadeddin fevt yeri kadısı Mustafa arzıyla Şeyh Mehmet’e inayet buyruldu.

1710 44

954Yenice Vardar’da

Bujen Hatun vaz eylediği eczay-ı şerifeden yevmi bir akçe ile bir cüz tilavet iden Sadeddin fevt yeri kadısı Mustafa arzıyla Şeyh Mehmet’e inayet buyruldu.

1710 44

958Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey vakfından almak üzre yevmi üç akçe duaguy vazifesine mutasarrıf Musa hüsn-i rızasıyla Hacı Ahmet nam kimesneye kasr-ı yed itmekle ber vech-i iştirak mütevelli Mustafa ve Mehmet arz itmeleriyle inayet buyruldu.

1710 44

961Yenice Vardar’da

Üveys Bali Mescidi’nin vazife-i muayyene ile imam ve mütevellisi Sadi Halife fevt yeri kadısı Mustafa arzıyla Süleyman’a inayet buyruldu.

1710 44

963Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey vaz eylediği eczay-ı şerifeden yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Sadeddin fevt yeri mütevelli-i vakıf Mustafa ve Ali arzlarıyla oğlu Süleyman’a inayet buyruldu.

1710 44

964Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi bir akçe duaguy vazifesine mutasarrıfe Hatice Hatun hüsn-i rızasıyla veled-i manevisi Hasan’a kasr-ı yed eylemeğin vakf-ı mezburun ber vech-i iştirak mütevellileri Mustafa ve Ali arz itmeleriyle inayet buyruldu.

1710 44

966Yenice Vardar’da

Musa Bey Camii’nde yevmi dört akçe ile hatip Sadeddin fevt yeri kadısı Mustafa arzıyla Ahmet Halife’ye inayet buyruldu.

1710 44

984Yenice Vardar’da

merhum Gazi Evrenos Bey evkafından yevmi yüz akçeye mutasarrıf olan Mustafa ve yevmi yirmi akçe duaguy vazifesine mutasarrıf olan Mehmet fevt olmalarıyla vazifeleri evlad-ı vakıftan Mehmet bin İskender yerine evladdan ber vech-i iştirak mütevelli-i vakf Mustafa ve Süleyman arzlarıyla inayet buyruldu.

1710 45

1024Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey evkafı mahsulunden ...... yüz altmış akçeye mutasarrıf Yusuf fevt vazife mahlulundan yevmi beş akçeye Mustafa ? ber vech-i meşrutiyet mütevelliler Süleyman ve Mustafa arzlarıyla berat.

1711 47

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 201: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

19458

2010

1025Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey evkafından ber vech-i evladiyet yevmi yüz altmış akçeye mutasarrıf Yakup fevt mahlulundan yevmi beş akçe ile ders-i am olan Elhac İsmail’e ber vech-i iştirak mütevelliler Süleyman ve Mustafa arzlarıyla

1711 47

1029Yenice Vardar’da

Recep Çelebi İmaret-i amiresinde yevmi beş akçe ile imaret şeyhi olan Mehmet Halife fevt yerine diğer şeyh Mehmet’e mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1711 47

1047Yenice Vardar’da

vaki merhum Recep Çelebi nam bina eylediği İmareti’nde yevmi üç akçe vazife ile ferraş olan Mehmet fevt olup Mustafa mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1711 48

1048Yenice Vardar’da

vaki merhum Recep Çelebi bina eylediği İmareti’nde yevmi iki akçe vazife ile çerağcı olan Mehmet fevt olup Mustafa mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1711 48

1057Yenice Vardar’da

ceddim Gazi merhum İsa Bey evkafından ba-berat mütevellisi olduğum hasebiyle vakf-ı mezburdan (........................ ................ .................)

1711 48

1058Yenice Vardar’da

vaki meşrutiyet üzre mütevelli olduğu merhum Gazi Ahmet Bey Cami-i şerifinde yevmi üç akçe vazife ile meşrutiyet üzre Yasinhan olan Hüseyin fevt olup Ahmet mahaldir deyü mütevellisi Mehmet arzıyla inayet buyurldu.

1711 49

1060Yenice Vardar’da

vaki merhum Gazi Ahmet Bey Cami-i şerifinde yevmi bir akçe vazife ile cüzhan olan Mehmet fevt olup Osman mahaldir deyü mütevellisi mehmet arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

1101Yenice Vardar’da

Kirmasi (?) Zaviyesi’nde şeyh olan Ahmet fevt yeri ba arz-ı kadı Abdulvahhab’a berat

1712 50

1117Yenice Vardar’da

Elhac Gazi Evrenos Bey evkafı izdiyadından ba arz-ı mütevelli üç akçe ile Mustafa’ya müceddeden berat.

1712 51

1121Yenice Vardar’da

Gazi Elhac Evrenos Bey evkafından beş akçe ile muhasebe katibi Ali fevt yeri sulbi oğlu Mustafa Halife’ye berat.

1712 51

1144Yenice Vardar’da

Gazi Ahmet Bey vakfı olan ecza-yı şerifeden bir cüz mahlul olmağla ba arz-ı mütevelli vakf-ı mezbur Hüseyin Mustafa Halife’ye berat.

1712 51

1152Yenice Vardar’da

Hacı Gazi Evrenos Cami-i Kebiri’nde dört akçe ile devirhan Ahmet fevt yeri ba arz-ı kaim-makam-ı mütevelli oğlu Sadık Mehmet’e berat.

1712 51

1153Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Türbesi’nde bir akçe ile cüzhan Ahmet fevt yeri inayeten Haydar Halife’ye berat.

1712 51

1154Yenice Vardar’da

Baverdi Mustafa Bey Camii’nde muayyene ile hatip Ahmet fevt ba arz-ı mütevelli Sadık Mehmet Halife’ye berat.

1712 51

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 202: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

195582010

1155Yenice Vardar’da

Ali Çelebi Mescidi’nin iki akçe ile mütevellisi Ahmet fevt yeri ba arz-ı kadı sulbi oğlu Sadık Mehmet Halife’ye berat.

1712 51

1157Yenice Vardar’da

Musa Bey Camii’nde iki akçe ile müezin Hasan Halife rızasıyla ba arz-ı kadı İsmail’e ferağı mucebince berat.

1712 51

1162Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Camii’nde dört akçe ile devirhan Mehmet fevt yeri ba arz-ı mütevelli Ömer Halife’ye berat.

1712 51

1163Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Türbesi’nde bir akçe ile cüzhan Mehmet fevt yeri ba arz-ı mütevelli Ömer Halife’ye berat.

1712 51

1164Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Muallimhanesi’nde dört akçe ile muallim Mehmet fevt yeri ba arz-ı mütevelliyan Yahya Halife’ye berat.

1712 51

1166Yenice Vardar’da

Abdi Bey evkafından bir akçe ile cüzhan Mehmet fevt yeri inayeten Ömer Halife’ye berat.

1712 52

1167Yenice Vardar’da

Badiyeli ? Camii’nde bir akçe ile cüzhan Mehmet fevt yeri Mustafa Halife’ye inayeten berat buyruldu.

1712 52

1185 Yenice Vardar

Yaylağında vaki merhum Abdi Bey bina eylediği cami-i şerifte yevmi iki akçe ile imam ve üç akçe ile hatip olan Elhac Mehmet fevt olup Mehmet mahaldir deyü kadısı Abdülkadir arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1221Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey evkafının yevmi beş akçe ile duacı olup bundan akdem kadısı Abdülkadir arzıyla bin yüz yirmi beş muharremi gurresinden Mehmet ....... ..... berat olup mutasarrıf iken berat zayi olmağın müceddeden berat virilmiştir.

1713 53

1250 Yenice Vardar

kazasına tabi ........................ nam karyede merhum Bali Subaşı bina eylediği Cami-i şerifte yevmi üç akçe ile imam ve hatip olan Recep kendi rızasıyla Mehmet Halife’ye kasr-ı yed idüp kadısı Abdülkadir arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1261Yenice Vardar’da

vaki Kadiriler Zaviyesi’nden Şeyh İsmail Efendi Zaviyesi’ne yevmi beş akçe ile mecalis-i mübarekede va’z eylemek şartıyla medine-i mezburede sakin zümre-i ulemadan Mehmet Halife mahaldir deyü mütevelliler evladiyet ve meşrutiyet üzre olan Mustafa ve Süleyman arzıyla berat.

1713 54

1263Yenice Vardar’da

vaki Elhac Mustafa mahallesinde Şeyh Mustafa bina eylediği Kadiri Tekyesi’nde şeyh olan İsmail fevt olup yerine sulbi oğlu Derviş Mustafa mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1713 54

1268 Yenice Vardar

kazasına tabi Ovahor ? nam karyede Mehmet Bey bina eylediği cami-i şerifin imamı olmayup Ali Halife mahaldir deyü yevmi üç akçe ile ile imam ve yevmi iki akçe ile hatip olmak üzre kadısı Mustafa arzıyla inayet buyruldu

1713 55

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 203: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

19658

2010

1272Yenice Vardar’da

medfun merhum Gazi Ahmet Bey evkaf-ı mevkufelerinden ............. nam kasabada sagir değirmenliği icaresinden yevmi iki akçe ile Mehmet Efendi Tekyesi’nde müezzin olan Mehmet fevt olup diğer Mehmet mahaldir deyü mütevellisi Mehmet arzıyla inayet.

1713 55

1296Yenice Vardar’da

merhum ve mağfurun leh Gazi İsa Bey bina eylediği imaret-i amiresinde yevmi iki akçe vazife ile bakraçdar olup lakin yedimde beratım olmayup bi berat mutasarrıf olduğum ecilden sahib-i arz-ı hal Mustafa’ya berat virilmiştir.

1714 56

1304Yenice Vardar’da

Evrenos vakfından yevmi bir akçe ile duaguy İsmail fevt yerine oğlu Mustafa inayet buyruldu.

1714 57

1310Yenice Vardar’da

vaki Badereli ? Mustafa Bey vaz eylediği ecza-i şerifelerinde senevi bir kile buğday vazife ile bir cüz-i şerif tilavet iden Esseyyid Hasan bin Esseyyid Ali fevt olup yerine işbu Şeyh Mehmet kadı arzıyla berat virilmiştir.

1714 57

1312Yenice Vardar’da

İsa Bey bina eylediği Cami-i şerifinde vazife-i muayyenesiyle cüz-i şerif tilavet iden İsmail fevt yerine işbu Şeyh Ahmet mütevellisi arzıyla berat-ı atik beratı virilmiştir.

1714 57

1319Yenice Vardar’da

medfun Ali Çelebi Nebe’ eylediği mescid-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam ve imama meşruta yevmi bir akçe cihet-i tevliyet mutasarrıf olan Sadık Mehmet fevt yerine işbu Mehmet Halife’ye kadısı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1714 58

1490Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos İmareti’nde yevmi dört akçe ile ferraş olan Elhac Abdülbaki bi-berat olmağla mütevellisi Mustafa arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 66

1549Yenice Vardar’da

Gostelip ? nam karyede mescid-i şerifde imam olan Veli eday-ı hıdmet itmeyüp mescid-i şerif harab olmağla mezbur ref ve yerine Ali Halife mahaldir deyü naibi Osman arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 69

1595Yenice Vardar’da

Vaki Gazi Evrenos evkafından (okunmuyor) 1714 70

1755Yenice Vardar ‘da

vaki merhum Yazıcı Mehmet Bey vakfına yevmi bir akçe ile katip olan Seyyid Hasan fevtinden mutasarrıf olup lakin yedimde beratım olmayup sahib-i arz-ı hal Şeyh Mehmet dailerine berat virilmiştir.

1714 79

1757Yenice Vardar’da

medfun Katip Mehmet Bey’in evkafında yevmi dörder akçe kitabet mutasarrıf olan Hasan fevt yerine iş bu Mehmet dailerine kadı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1714 80

1760Yenice Vardar’da

medfun Elhac ve Gazi İsa Bey bina eylediği mescid-i şerifte ruhıçün eczay-ı şerife vazife-i muayyene ile mutasarrıf olan İsmail fevt yerine iş bu Mehmet dailerine kadı Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1714 80

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 204: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

197582010

1777Yenice Vardar’da

Elhac Mustafa Nbina eylediği cisrin tamirine sarf olunduktan sonra fazlası ebnay-ı utekasına vakf ve şart eylediği medine-i mezbure sukunda vaki karbansarayın evladı utekadan mütevellisi Mustafa fevt yeri evlad-ı utekadan Bayezid ve Salih’e kadısı Mustafa arzıyla berat olundu.

1714 81

1778Yenice Vardar’da

Katip Mehmet Bey vakfının yevmi dörder akçe ile katibi olan Şeyh Mehmet hüsn-i rızasıyla katip Mehmet’e fariğ olduğu kadısı mevlana Mustafa arz itmeğin berat virildi.

1714 81

1779Yenice Vardar’da

Katip Mehmet Bey eczay-ı şerifesinden yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Abdülbaki pir olmağla sulbi oğlu Mustafa Halife’ye fariğ olduğu kadısı mevlana Mehmet arz itmekle berat virildi.

1714 81

1780Yenice Vardar’da

Evrenos Gazi evkafından yevmi on akçe duaguy vazifesine mutasarrıf Mustafa cihet-i merkumdan yevmi beş akçesini Abdülbaki’ye kasr-ı yed eylediği ber vech-i meşrutiyet mütevellileri Mustafa ve Süleyman arz itmeleriyle berat.

1714 81

1781Yenice Vardar’da

Evrenos Gazi evkafından yevmi on akçe duaguy vazifesine mutasarrıf Mustafa Halife vazife-i merkumenin yevmi beş akçesi Ahmet Halife’ye fariğ olduğu ber vech-i meşrutiyet mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzlarıyla berat.

1714 81

1782Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos evkafının yevmi beş akçe ile muhasebe katibi olan Mustafa hüsn-i rızasıyla İbrahim’e kasr-ı yed etdiği ber vech-i meşrutiyet mütevellileri Mustafa ve Süleyman arz itmeleriyle berat virildi

1714 81

1783Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos evkafının kadimi emekdarlarından Ahmet kesirü’l- iyal olmağla vakf-ı mezburun müceddeden yevmi beşer akçe vazife ber vech-i meşrutiyet mütevellileri Süleyman ve Mustafa arz itmeleriyle berat virildi

1714 81

1791Yenice Vardar’da

medfun Gazi Evrenos Bey’in medine-i mezburda bina eylediği imaretinde yevmi beş akçe ile ferraş olan Ahmet yedinde atik beratı inayet buyruldu.

1714 82

1799Yenice Vardar’da

Gazi İsa Bey bina eylediği mescitte vazife-i muayyene ile imam olan İsmail fevt yeri kadı Şeyh Mehmet arzıyla sulbi oğlu Elhac Mustafa’ya tevcih buyruldu.

1714 82

1801Yenice Vardar’da

vaki İsa Bey vakfının yevmi bir akçe ile muhasebe katibi olan İsmail fevt yeri sulbi oğlu Mustafa Halife’ye inayet buyruldu.

1714 82

1802Yenice Vardar’da

vaki merhum .................... Mustafa vakf eylediği eczadan senede bir keyl buğday ile bir cüz-i şerif tilavet iden İsmail fevt yeri sulbi oğlu Mustafa Halife’ye inayet buyruldu.

1714 82

1804Yenice Vardar’da

İskender Bey ecza-i mevkufesinden yevmi bir akçe ile cüzhan olan İsmail fevt yeri kadısı Şeyh Mehmet arzıyla sulbi oğlu Elhac Mustafa’ya tevcih buyruldu.

1714 82

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 205: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

19858

2010

1805Yenice Vardar’da

Abdi Bey vakf eylediğ eczadan yevmi bir akçe ile cüzhan olan İsmail fevt yeri kadısı Şeyh Mehmet arzıyla Mehmet Halife’ye tevcih buyruldu.

1714 82

1806Yenice Vardar’da

vaki Gazi İsa Bey Camii’nde yevmi iki akçe ile mutemet olan Elhac Ahmet fevt yeri kadısı Esseyyid Mehmet ............... arzıyla sulbi oğlu Yakup Halife’ye tevcih buyruldu.

1714 82

1808Yenice Vardar’da

Gazi Ahmet Bey Camii’nde vazife-i muayyene ile hatip olan İsmail fevt yeri oğlu Mustafa’ya berat-ı atiki mucebince inayet buyruldu.

1715 83

1821Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Türbesi’nde yevmi bir akçe ile cüzhan olan İsmail fevt yeri İbrahim’e meşrutiyet üzre mütevellisi olan Mustafa arzıyla tevcih.

1716 83

1822Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Muallimhanesi’nde yevmi sekiz akçe ile dersiam olan İsmail fevt yeri Mustafa’ya meşrutiyet üzre mütevellisi Mustafa arzıyla tevcih buyruldu.

1716 83

1823Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Camii’nde yevmü’l isneyn ve hamiste yevmi sekiz akçe ile tilavet-i Yasin ve sair eyyamda yevmi sekiz akçe ile sure-i Mülk tilavet iden Şeyh Abdullah pir ve ihtiyar olmağla hüsn-i ihtiyarıyla Hacı Ahmet’e fariğ olup meşrutiyet üzre mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzıyla tevcih buyruldu.

1716 83

1824Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey vakfından almak üzre yevmi on akçeye mutasarrıf olan Mehmet fevt yeri oğlu Yusuf’a meşrutiyet üzre mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzıyla tevcih buyruldu.

1716 83

1825Yenice Vardar’da

Ali Çelebi bina eylediği mescitte yevmi iki akçe ile imam ve bir akçe ile mütevelli olan Mehmet’in azli icap ider hali yoğiken ahardan Ali nam kimesne alup mezbure gadr itmekle kadısı Şeyh Mehmet arzıyla tevcih buyruldu.

1716 83

1826Yenice Vardar’da

Gazi Ahmet Bey vakfından yevmi iki akçe ile tarifhan olan İsmail fevt yeri oğlu Mustafa’ya mütevelli Abdi arzıyla tevcih buyruldu.

1716 83

1829Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey vakfından olmak üzre yevmi beş akçe ile duaguy olan Ömer fevt yeri İsmail’e mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzıyla buyruldu.

1716 83

1830Yenice Vardar’da

................ vaki Abdi Bey Camii imam ve hatip olan Mehmet üç mahalde hıdmeti olmağla .............................................. Şeyh Mehmet’e buyruldu.

1716 84

1832Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos Bey Camii’nde yevmi beş akçe ile dersiam olan İsmail fevt yeri oğlu Mustafa’ya inayet buyruldu.

1716 84

1833Yenice Vardar’da

Gazi Evrenos vakfından on beş akçe duaguy vazifesine mutasarrıf olan Hasan ? yeri yevmi beş akçe ile Şeyh Mehmet’e mütevellileri Mustafa ve Süleyman arzıyla tevcih buyruldu.

1716 84

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 206: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

199582010

399 Yeniceşehir’deAyad ? kazasına tabi Ordulu ? nam karyede Elhac Ahmet Camii’ne imam ve hatip Ali terk yerine İbrahim naip Mustafa arzıyla.

1702 21

17 Yenişehir’de

mütevefa Yusuf Çavuş bina eylediği mescid-i şerifte yevmi üç akçe vazife ile imam olan Mehmet fevt yerine sulbi oğlu Musa mahaldir deyü kadısı Mehmet Mehdi ? arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

18 Yenişehir

kazası muzafatından Platmane ? nahiyesine tabi Hisarlu nam karyede vaki Mehmet Efendi Mescidi’nde yevmi iki akçe ile imam olan Ahmet fariğ yerine İshak mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

19 Yenişehir’de

vaki müteveffa Akçalızade Ahmet Ağa vakfından müteveffanın camiinde yevmi üç akçe ile ders-i am olan Mehmet fevt yerine sulbi oğlu Musa mahaldir deyü kadısı Mehmet Mehdi arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

20 Yenişehir’de

vaki Tekyeli Atik mahallesinde müteveffa Boyacı Sefer Şah bina eylediği mescid-i şerifte vazife-i muayyene ile imam olan Elhac Abdurrahim fevt yerine Abdullah bin Mahmut mahaldir deyü naibi Osman arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

21 Yenişehir’e

muzaf kasaba-i Cuma’da Mahmut yeniçeri bina eylediği mescid-i şerifte vazife-i muayyene ile imam olan Ali fevt yerine Recep mahaldir deyü naibi İsmail arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

22 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Fenar’da vaki müteveffa Hamza Bey nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile katip olan Abdullah bi-berattır kadısı Hasan arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

23 Yenişehir’de

vaki müteveffa Elhac Musa Ağa vakf eylediği nukud galle-i ber muceb-i şart-ı vakıf vazife-i muayyeneye mutasarrıfe olan Emine bint-i Hüseyin bi-berat olmağla kadısı Esseyyid Yakup arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

24 Yenişehir

kazasına tabi Aşık ? ............... Kalesi haricinde leb-i deryada vaki Hüseyin Çorbacı bina eylediği Camiin evkafı dükkanların icaresinden almak üzre leyle-i mübarekede ? Yasin-i şerif ve leyle-i isneynde sure-i Mülk tilavet itmek üzre yevmi dört akçeye mutasarrıf olan Mustafa fevt yerine oğlu İbrahim mahaldir deyü naibi Abdüllatif arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

25 Yenişehir’de

vaki müteveffa Kadı Muslihiddin Efendi vakfı gallesinden medine-i mezbure tabi Korucu Musa nam karyede vaki cami-i şerifte kable salatı’l Cuma bir akçe ile aşirhan olan Mustafa diyar-ı ahara tavattun itmekle yerine Abdulbaki mahaldir deyü kadısı Hüseyin arzıyla berat virilmiştir.

1696 4

43 Yenişehir’de

vaki merhum Leylek elhac Mahmud vakfından yevmi beş akçe duaguy vazifesine mutasarrıf olan Ömer fevt yerine diğer Ömer bin Ahmet mahaldir deyü mütevellisi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1696

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 207: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

20058

2010

44 Yenişehir’de

vaki merhum Yeğenli elhac İbrahim vakfından yevmi iki buçuk akçe ile ihlashan olan Mustafa fevt yerine Ömer Ahmet mahaldir deyü mütevellisi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1696

45 Yenişehir’de

Emir Mescidi’nde Yeğenli elhac İbrahim vakfından yevmi üç akçe ile imam olan Mehmet fevt yerine sulbi oğlu Zeynelabidin mahaldir deyü mütevellisi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1696

46 Yenişehir

kazasına tabi Kasaba-i Kardiçe’de Mehmet Hoca mahallesinde vaki Hacı Ömer bina eylediği mescid-i şerifte müezzin-i sani olmak Halil bin Abdi kendi vakf eylediği akçe gallesinden bir akçe ile müezzin olmağa mahaldir deyü kadısı Ataulllah Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696

47 Yenişehir

kazasına tabi Kasaba-i Kardiçe mahallatından Çavuş mahallesinde vaki Fatma Hatun bina eylediği mescid-i şerife yevmi bir akçe ile müezzin olmağa elhac Ahmet mahaldir deyü naibi Ömer arzıyla berat virilmiştir

1696

48 Yenişehir

kazasına tabi Kuruçeryosu (?) nam karyede vaki merhum Kadı Muslihiddin Efendi bina eylediği camiide yevmi bir akçe ile Cuma müezzini ve iki akçe ile aşırhan ve bir akçe ile tarifhan olan Mehmet fariğ yerine sulbi oğlu Hüseyin mahaldir deyü kadısı Emrullah arzıyla berat virilmiştir.

1696

49 Yenişehir

muzafatından tabi Kasaba-i Kardiçe Yaylak mahallesinde vaki merhum Ali Bey bina eylediği mescid-i şerifde vazife-i muayyene ile imam olan İsmail fevt yerine sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü naibi Ömer arzıyla berat virilmiştir

1696

58 Yenişehir’de

vaki merhume Alime nam sahibetü’l hayrın nukud-ı mevkufesinden yevmi iki akçe ile cüzhan olan Mahmut yerine kadısı Emrullah arzıyla Esseyyid Mehmed’e berat virilmiştir.

1696 6

59 YenişehirFenarda Rabia Hatun bina eylediği zaviyenin zaviyedarı olan Eşşeyh Esat fevt yerine Eşşeyh Ahmet mahaldir deyü inayet buyruldu.

1696 6

62 Yenişehir’e

muzaf kasaba-i Kardiçe’de merhum Çakır ? Beyzade elhac Ali Efendi’nin kasaba-i mezburda hane-i avarıza vakf eylediği nukud-ı mevkufe bir akçe ile mütevelli olan Ferhat bin Derya fevt yerine Hızır bin Ömer kadısı naibi Ömer mahaldir deyü berat virilmişdir.

1696 6

78 Yenişehir’deKarunca (?) kasabasında Ayaş mahallesinde Ali Bey Camii’nde bir akçe vazifesiyle hatip olan Abdullah fariğ yerine Süleyman’a inayet buyruldu.

1696 7

79 Yenişehir’de

Karunca (?) ‘da Emine Hatun vakfından almak üzere vazife-i muayyenesiyle ................. ? Bey Muallimhanesi’nde muallim olan Süleyman’a zayiinden berat virilmiştir inayet.

1696 7

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 208: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

201582010

84 Yenişehir’deKeserlü nahiyesinde Hasan Baba nam karyede üç akçe vazifesiyle muallim olan Ebubekir fevt yerine imam Mehmet naibi Abdullah arzıyla berat

1696 7

85 Yenişehir’de

Nazır Mehmet Çavuş ? ................. asiyabı mevkufu gallesinden bir akçe ile cüzhan ve Hadım Yusuf Ağa vakfı gallesinden üç akçe ile katip olan Ali kendi rızasıyla diğer Ali’ye naibi Abdullah arzıyla buyruldu

1696 7

86 Yenişehir’deGüllü Mekteb’in iki akçe ile muallim ve Elhac Musa Ağa vakfı gallesinden iki akçe üç ihlas tilavet iden Ali kendi rızasıyla diğer Ali’ye naibi Abdullah arzıyla buyruldu.

1696 7

88 Yenişehir’etabi Fenar kasabasındaHamza Bey Camii’nde imam ve hatip ve şeyh olan Şeyh Mehmet fevt yerine oğlu Ataullah naibi Abdülbaki arzıyla.

1696 7

89 Yenişehir’emuzaf Tırnova nahiyesine tabi Kazaklı ? nam karyede Kara Emmioğlu Mescidi’nde vazife-i muayyenesiyle imam olan Ali Hoca terk yerine Mustafa naibi Hasan arzıyla

1696 7

95 Yenişehir’deFenar nahiyesi muhzırbaşısı Hızır fevt yerine Mustafa naibi Osman arzıyla

1696 7

101 Yenişehir’e

tabi Galos nahiyesinde Alasun karyesinde Eski Hisar nam mevzide Firdevszade Mehmet Camii’nde vazife-i muayyenesiyle hatip olan İbrahim terk yerine elhac Ramazan naibi Osman arzıyla

1696 7

104 Yenişehir’etabi Kasaba-i Kardiçe’de vakıf hamamın vazife-i muayyenesiyle mütevelli olan Hasan fevt yerine Hızır bin Ahmet naibi Abdullah arzıyla

1696 7

107 Yenişehir’deTırnova kasabasında cami-i şerifde müezzinbaşı olan Elhac Ahmet fevt yerine sekiz akçe ile Abdülfettah naibi Ali arzıyla berat

1696 7

114 Yenişehir’de

Hacı Musa Ağa gallesinden iki akçe vazifesiyle medine-i mezburede Muharrem Paşa Camii’nde vaiz olan Mahmut fevt yerine dersiyelik ile İsmail bin Veli’ye naibi Abdurrahman berat buyruldu

1696 7

116 Yenişehir’de

Fenar kazası muzafatından Kardiçe nahiyesinde Hamza Bey nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyenesiyle mütevelli olan İbrahim ........... nefer olunmağla yerine Hüseyin naibi Abdullah arzıyla berat

1696 7

121 Yenişehir’demerhum elhac İbrahim vakfına yevmi iki akçe ile nazır olan Esseyyid Abdülbaki fevt yerine sulbi oğlu Esseyyid İbrahim mahaldir deyü kadısı Emrullah arzıyla berat virilmiştir.

1696 7

122 Yenişehir’de

Elhac İlyas vakfının meşrutiyet üzre yevmi on akçe ile nazırı olan Esseyyid Abdülbaki fevt yerine sulbi oğlu Esseyyid İbrahim mahaldir deyü kadısı Emrullah arzıyla berat virilmiştir.

1696 7

139 Yenişehir

muzafatından Yenice nahiyesinde Sarıcalar nam karyede vaki Musa Halife Camii’nde vazife-i muayyene ile imam olan Hüseyin fevt yerine Ali mahaldir deyü naibi Abdülfettah arzıyla berat virilmiştir.

1696 9

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 209: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

20258

2010

140 Yenişehir’de

merhum Ömer Ağa vakf eylediği nukuddan yevmi iki akçe ile bir hatm-i şerif tilavet iden Mehmet fevt yerine sulbi oğlu Süleyman mahaldir deyü kadısı Emrullah arzıyla berat virilmiştir.

1696 9

141 Yenişehir

kazası muzafatından Keserlü nahiyesinde Büyük Keserlü nam karyede vaki merhum Hasan Dede bina eylediği Zaviyede imam-ı sani olmağa Ömer bin Muslu mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.Vazife-i muayyene ile zaviye-i mezburede merkumun oğlu Ali bin Muslu mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 9

152 Yenişehir’de

merhume Fatma binti Yazıcı Hasan Efendi nukud-ı mevkufesinden almak üzre yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden ve Alime binti Derviş sahibetü’l hayrın nukud-ı mevkufesinden yevmi birbuçuk akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Ali bin Halil fariğ yerine sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü kadısı naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 10

153 Yenişehir’deRabia Hatun bina eylediği zaviyede yevmi bir akçe ile zaviyedar olan Şeyh Esad fevt yerine Şeyh Ahmet mahaldir deyü inayeten berat virilmiştir.

1696 10

154 Yenişehir’de

merhum nazır Mehmet Çavuş vakf eylediği Karneş (?) .................... nam karye toprağında vaki asiyabın vazife-i muayyene ile cabisi olan Es Seyyid Hasan ibn Ahmet eday-ı hıdmet itmeyüp vakf-ı mezbure zararı olduğı ecilden Esseyyid Mahmut bin İhtiyarüddin nam kimesne fariğ olub mezbur dahi Yahya Efendi Zaviyesi’nde zaviyedar olup bir vech ile eday-ı hıdmet idemediği ecilden vakfa külli zararı olmağla ref olunup yerine Ali bin Mustafa mahaldir deyü mütevellisi Ali arzıyla berat virilmiştir.

1696 10

155 Yenişehir’deYenişehir’de merhum Nazır Mehmet Çavuş vakf eylediği asiyabın vazife-i muayyene ile aslah-ı evladından mütevelli olan Ali beratın getirip tecdid-i berat eylemiştir

1696 10

175 Yenişehir

kazasına tabi Hasan Baba karyesinde merhum Hasan Baba bina eylediği tekyede şeyh olan elhac Mehmet mahlulundan mutasarrıf olan sulbi oğlu Mahmut mutasarrıfken ahardan Mustafa dahl itmekle ref olunup feri mezbure ibka inayetenberat virilmiştir.

1696 11

176 Yenişehir

Fenar kazasına tabi merhum Ömer Bey bina eylediği zaviyeye Hasan Baba Tekyesi’nin tekyenişini olan Mustafa yedinde olan beratın zayi itmekle inayeten beravat virilmiştir.

1696 11

188 Yenişehir’de

vaki Akçalızade merhum Ahmet Ağa bina eylediği cami-i şerifte vazife-i muayyene ile imam-ı evvel olan Esseyyid Musa fevt yerine Mustafa bin Ramazan mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir. Cemaziyelevvel 109.

1697 12

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 210: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

203582010

189 Yenişehir’de

Kasaba Kardiçe mahallatından Karaca mahallesinde merhum Mehmet Yeniçeri bina eylediği cami-i şerifde yevmi dört akçe ile hatip olan Elhac Mehmet fariğ yerine Elhac Ali mahaldir deyü naibi İbrahim arzıyla berat virilmiştir.

1697 12

190 Yenişehir’de

Emin mahallesinde vaki Balıkçı Süleyman bina eylediği mescid-i şerifde vazife-i muayyene ile imam olan Mehmet bin Ömer fariğ yerine Osman bin Abdülkerim mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1697 12

191 Yenişehir

kazasına tabi nefs-i Galos haricinde leb-i deryada vaki merhum Hüseyin Çorbacı bina eylediği cami-i şerifde yevmi iki akçe ile mütevelli olan Hasan fevt yerine İbrahim bin Mustafa mahaldir deyü naibi Mustafa arzıyla cemaziyelevvel 109

1697 12

192 Yenişehir’de

kasaba-i Kardiçe merhum Mehmet Beşe Karaca mahallesinde bina eylediği camide yevmi iki akçe ile hatip olan Elhac Mehmet fevt yerine Ahmet bin Ömer mahaldir deyü naibi Osman arzıyla berat virilmiştir.

1697 12

203 Yenişehir’de

Galos (?) nahiyesi tevabiinden Dere nam karyede Haydar Bey bina eylediği cami-i şerifde vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan Elhac Mehmet fariğ yerine Ahmet bin Yusuf mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat virilmiştir. Ramazan 109

1698 12

204 Yenişehir’de

Saraçlar mahallesinde vaki Timurzade bina eylediği mescid-i şerifde yevmi üç akçe ile imam olan Ahmet fariğ yerine karındaşı Abdülvahap mahaldir deyü kadısı Mehmet El Ensari Efendi arzıyla berat virilmişdir 109

1698 12

205 Yenişehir

kazasına tabi saruhanlar nam karyede merhum Hasan Sufi bina eylediği cami-i şerifde vazife-i muayyene ile hatip olan Salih fevt yerine Hüseyin bin İbrahim mahaldir deyü kadısı Süleyman Efendi arzıyla berat virilmiştir. Ramazan 109

1698 12

206 Yenişehir’de

Saruhanlar nam karyede vaki merhum nam (isim yazılmamış) kimesne bina eylediği mescid-i mezbura vazife-i muayyene ile imam olan Salih fevt yerine Hüseyin bin İbrahim mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat virilmiştir. Ramazan 109

1698 12

212 Yenişehir

kazasına muzaf kasaba-i Tırnova‘da vaki merhum Halil Beşe bina eylediği mescid-i şerifde vazife-i muayyene ile müezzin olan bani-i mezburun oğlu İbrahim Halife bi berat olmağla kadısı Süleyman Efendi arzıyla berat virilmiştir Şevval 109

1698 13

219 Yenişehir

kazasına tabi Hisarlıca nam karyede Mustafa Çelebi (?) Camii’nde vazife-i muayyenesiyle imam ve hatip olan İbrahim fevt yerine Ali bin Ömer mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 211: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

20458

2010

220 Yenişehir’de

merhum Elhac Behram Cami-i şerifinde yevmi bir akçe vazife ile muaarif olan Eşşeyh Ahmed hüsn-i ihtiyarıyla fariğ olup yerine sulbi kebir oğlu Esseyyid Mehmet mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

221 Yenişehir’de

merhume Fatma Hatun bina eylediği muallimhanesinde vazife-i muayyenesile halife olan Abdülvahap bi berat olmağla mahaldir deyü kadı naibi Hasan arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

222 Yenişehir’de

merhumeFatma Hatun bina eylediği muallimhanesin-de vazife-i muayyenesiyle muallim-i sıbyan olan Abdul-lah bi berat olmağla mahaldir deyü kadı naibi Hasan ar-zıyla berat virilmiştir.

1698 13

225 Yenişehir

kazasına mülhak Keserlü nam nahiyeye tabi Balcılar nam karyede merhum Bali nam sahibü’l hayrın bina eylediği mescid-i şerifin imamı olmamağla imamete Ömer’in istihkakı olmaktan naibi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

227 Yenişehir

kazasına tabi Galos Kalesi haricinde vaki merhum Hüseyin Çorbacı bina eylediği cami-i şerifin akarat-ı mevkufesinden yevmi iki akçe ile mütevelli olan İbrahim tevliyet-i mezbureye hüsn-i ihtiyarıyla evlad-ı vakıftan Ali’ye fariğ ve mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

231 Yenişehir

kazasına tabi Hisarluca nam karyede Mustafa Çelebi Cami-i şerifin imam ve hatibi olan İbrahim fevt yerine yerine Ali mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat virilmiştir.

1698 13

233 Yenişehir

kazası muzafatından Tırnova nahiyesine tabi Elhac Özerler ? ............... nam karyede Hüseyin Beşe Camii’nde hatip olan Ahmet fevt yerine sulbi oğlu Esseyyid Ali mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 14

235 Yenişehir’de

merhum Murad Ağa Camii’nde yevmi iki akçe ile hatip olan Mehmet bin Yusuf rızasıyla fariğ yerine Ali bin Halil mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 14

237 Yenişehir

kazasına tabi Galos Kalesi’nde merhum Sultan Süleyman Han Camii’nde yevmi üç akçe ile kayyum olan Hasan Veledeş ? ................... fevt yerine Hüseyin bin Mehmet mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 14

240 Yenişehir

kazasına tabi Galos Kalesi haricinde leb-i deryada merhum Hüseyin Çorbacı Camii vakfının mütevellisi olan nam kimesne emval-i vakfı ekl itmekle bir hasbi nazır lazım gelmeğin Mustafa’ya inayeten

1698 14

242 Yenişehir

kazası muzafatından Galos nahiyesine tabi Usturuklu (?) ............... nam karyede merhume Fatma binti Abdullah Mescidi’nde nukud-ı mevkufenin senede bin ikiyüz akçe ile mütevelli olan Halil fevt yerine Mehmet bin Mustafa mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 14

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 212: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

205582010

243 Yenişehir’deÖmer Ağa Cami-i şerifinde Cuma müezzini lazım ve mühim olmağla bir buçuk akçe ile Osman bin Ömer’e mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat virilmiştir.

1698 14

245 Yenişehir

kazasına tabi Mantarala (?) .......................... nam karyede Kaftani Hüseyin Ağa Camii’nde vazife-i muayyene ile hatip olan Süleyman beratın zayi itmekle yerine mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat

1698 14

247 Yenişehir

kazasına tabi Cuma nam karyede cami-i şerifin iki akçe ile müezzini olan Mustafa bin Süleyman fevt yerine Ahmet bin Abdi mahaldir deyü mütevellisi Elhac Mustafa arzıyla berat virilmiştir.

1698 14

249 Yenişehir

kazasına muzaf Cuma nahiyesinde Filibe nam karyede merhum Eşraf Bey (?) vakfı olan asiyabın senevi beş keyl dakik vazife ile mütevellisi olan Hatice binti Ömer nam hatun fevt yerine Hızır bin İbrahim mahaldir deyü kadısı es - Seyyid Mahmut arzıyla.

1698 14

255 Yenişehir’deTimurzade dimekle maruf mescid-i şerifin müezzin-i evveli olan Hasan fevt olup yerine Abdülbaki mahaldir deyü kadı naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

257 Yenişehir

kazasına tabi Hisarluca nam karyede merhum Mustafa Çelebi cami-i şerifinde imam ve hatip olan İbrahim fevt olup yerine Ali mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

259 Yenişehir’denazır Mehmet Çavuş asiyab-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile cabi olan Esseyyid Mahmut kendi rızasıyla fariğ yerine Yahya mahaldir deyü kadısı Süleyman arzıyla

1698 15

264 Yenişehir

kazasına tabi Turavbay mahallatından Göynüklü mahallesinde merhum Hacı Bali Camii’nde vazife-i muayyenesiyle hatip olan Osman rızasıyla fariğ yerine Mahmut mahaldir deyü kadısı Seyyid Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

265 Yenişehir’deÖmer Ağa nukud-ı mevkufesine yevmi birer akçe vazife ile cabi olan Osman rızasıyla fariğ yerine oğlu Abdulkerim mahaldir deyü naibi Hasan arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

268 Yenişehir’deNasip ? Ali Çelebi Mektebi’ne müceddeden muallim olan Esseyyid Mehmet mahaldir deyü naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

270 Yenişehirkazasına tabi Galos nahiyesinde Alasun (?) nam karyede Solak Ali Bey Camii’nde müezzin olan Hüseyin fevt yerine Ali mahaldir deyü naibi Elhac Ahmet arzıyla berat

1698 15

271 Yenişehir’deMonla Mescidi dimekle maruf mescidde imam olan Elhac Mustafa fevt yerine Mehmet mahaldir deyü naibi Abdullah arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

279 Yenişehir

muzafatından Galos nahiyesine tabi Alasun (?) nam karyede Eski Hisar nam mevzide vazife-i muayyene ile hatip olan Halil Halife terk-i hıdmet itmekle ref yerine naibi Ahmet arzıyla berat

1698 15

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 213: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

20658

2010

280 Yenişehir

muzafatından Galos nahiyesine tabi Estoruklu (?) ....................... nam karyede merhume Fatma Hatun Mescidi’nde imam olan Abdurrahman cela-yı vatan itmekle ref yerine İbrahim Halife mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 15

281 Yenişehir’de

merhum Elhac Ramazan nam sahibü’l hayrın mescidinde vazife-i muayyene ile imam-ı evvel ve imam-ı sani nukud-ı mevkufesine mütevelli olan Elhac Mustafa fevt yerine Abdülkerim Halife kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat.

1698 15

283 Yenişehir

muzafatından Kardiçe nam kasabada merhum Kasım Çavuş Camii’nde vazife-i muayyene ile hatip olan Ömer Halife ahar dirliğe süluk itmekle yeri hali kalmağın yerine oğlu Mehmet mahaldir deyü naibi Esseyyid Muharrem arzıyla

1698 17

284 Yenişehir

muzafatından Kardiçe‘de merhum Kasım Çavuş Camii’nde vazife-i muayyene ile imam olan Ömer ahar dirliğe süluk idüp hali kalmağın yerine oğlu Mehmet Halife mahaldir deyü naibi Esseyyid Muharrem arzıyla berat

1698 16

285 Yenişehir

muzafatından Keserli nahiyesine tabi Hisarlıkardı nam karyede merhum Yakup Çelebi nam sahibü’l hayrın mescidinde imam-ı sani olmak müceddeden Ali Hoca mahaldir deyü naibi Mustafa arzıyla berat

1698 16

289 Yenişehir’devaki eimmenin muhtarları olan Elhac Abdurrahman bin Sefer fevt yerine Elhac İsmail bin Hasan kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 16

290 Yenişehir

kazasına tabi Derelü nam karyede cami-i şerifin iki akçe ile muarrifi olan Nasuh bin Mustafa fevt yerine Mehmet bin Ömer kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat virilmiştir

1698 17

291 Yenişehir

kazasına tabi Menenesli (?) ................... nam karyede Elhac Murat Mescidi’nde iki akçe ile imam olan Şaban Halife fariğ yerine oğlu Abdülaziz mahaldir deyü kadısı Ataullah Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 17

292 Yenişehir

kazasına tabi Kasaba-i Cuma’da merhum Ali Çavuş nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile nazır olan İsmail fevt yerine oğlu Yahya mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1698 17

293 Yenişehir’de

merhum Tuğra ? Elhac Muslı nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Hasan fevt yerine Ahmet bin Muslı kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1696 15

295 Yenişehir’demerhume Ayşe binti Ali Bey nukud-ı mevkufesine altı akçe ile nazır olan İbrahim fevt yerine kızı Ayşe kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat virildi.

1698 17

302 Yenişehir’de............. zade Ömer Ağa Camii’nde vazife-i muayyene ile imam olan Mahmut fevt yerine oğlu Ahmet mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet

1698 17

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 214: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

207582010

303 Yenişehirkazasına tabi Bahçeler nam karyede Ebubekir Beşe Mescidi’nde imam olan Salih Halife rızasıyla fariğ yerine Esseyyid Muharrem arzıyla berat virilmiştir.

1698 17

305 Yenişehir’deKeserlü’de Beyli ? mahallesinde mescidde yevmi dört akçe vazife-i muayyene ile imam ve hatip ...... yerine mahaldir deyü .............. arzıyla

1698 17

308 Yenişehir’demerhum .......... Ahmet bey vakfı nukud-ı mevkufesine muayyenesiyle mütevelli Veli tecdid-i berat itmekle yedine berat virilmiştir.

1698 17

321 Yenişehir’deGalos’da Elhac Şaban Zaviyesi’nde vazife-i muayyene ile imam olan Yahya kendi hüsn-i ihtiyarıyla Hasan Halife’ye mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla berat

1698 17

322 Yenişehir’de

Ahmet Efendi Camii’nde yevmi bir buçuk akçe ile imam olan Zeynullah fevt yerine Feyzullah olup beratı var iken hilaf-ı inha ahara virmekle Hasan refinden yine Feyzullah mezbura ibka olunmağla inayeten berat virilmiştir.

1698 17

325 Yenişehir

muzafatından Fenar’da Bozak (?) Bey bina eylediği camiide vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan Şeyh Mehmet pir-ü fani olmağla eda-i hıdmete iktidarı olmamağla yerine sulbi oğlu Abdullah ahara kasr-ı yed itmekle mahaldir deyü naibi Abdullah arzıyla berat

1698 17

328 Yenişehir’de

Murad Ağa mahallesinde Murad Ağa bina ve yine ? Fatma Hatun bina eylediği camide imam-ı evvel olan Elhac İsmail müsin ? ihtiyar ve amel-i mania olmağla hüsn-i ihtiyarıyla sulbi oğlu Abdullah’a mahaldir deyü vazife-i muayyenesiyle kadısı Esseyyid Zülfikar arzıyla berat.

1698 18

329 Yenişehir

muzafatından Tırnova nahiyesinde Karacaviran nam karyede mescid-i atikde vazife-i muayyene ile imam olan Halil Hoca fevt yerine sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü nahiye naibi Hasan arzıyla berat

1698 18

332 Yenişehir

nevahisinden Cuma nam kasabada Ali Çavuş nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile nazır olan Mehmet nezaret hıdmetinde kusuru olmağla yerine Abdullah mahaldir deyü nahiye naibi Mustafa arzıyla

1698 18

333 Yenişehir’de

Hisarlıkardı nam karyede Ali Efendi’nin bina eylediği camiide yevmi 3 akçe ile hatip olan Osman Halife pir ve alil olup hüsn-i ihtiyarıyla Ömer Halife’ye fariğ ve kasr-ı yed itmekle mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla berat

1698 18

337 Yenişehir’de

Hatip mahallesinde Cafer ? damadı Ahmet Ağa Camii’nde yevmi üç akçe vazife ile imam olan Abdullah bin Hasan kasr-ı yedinden sulbi oğlu Ahmet Halife’ye mahaldir deyü naibi Abdülbaki arzıyla berat

1698 18

344 Yenişehir’deHacı Ali Efendi vakfından beş akçe ile yasinhan olan Elhac Mustafa fevt yerine Musa nazırı İbrahim arzıyla

1698 19

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 215: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

20858

2010

345 Yenişehir’e

tabi Fenar’da merhum Hamza Bey nukuduna mütevelli olan İbrahim Dede’nin azli icap itmez iken ahardan Mehmet bin İsa gadr ve mezbur İbrahim naibi Ahmet arzıyla ibka berat vazife-i muayyenedir

1698 19

349 Yenişehir’de

Debbağlar mahallesinde Elhac İlyas Mescidi’nde vazife-i muayyenesiyle imam olan Elhac Mehmet fevt yerine müteveffa-i mezburun karındaşı Elhac İsmail mahaldir deyü kadısı Mevlana Seyyid Mehmet arzıyla berat

1699 19

350 Yenişehir’de

Sekola ? nam karyede Elhac Ali Efendi Asiyabı’ndan senede bir hıml hınta vazife ile bir cüz-i şerif tilavet iden Esseyyid Mustafa fevt yerine Musa bin Sinan nazırı İbrahim arzıyla

1699 19

352 Yenişehir

kazasında Büyükkeserlü karyesinde Hüseyin Hoca Mescidi’nde iki akçe ile imam olan Hüseyin fevt yerine Hasan bin Elhac Mehmet mahaldir deyü kadısı Mevlana Hasan arzıyla berat

1699 19

353 Yenişehirkazasında Keserlü nam karyede İsa Bey Camii’nde bir akçe ile imam olan İskender fevt yerine Ahmet mahaldir deyü kadısı Mevlana Süleyman arzıyla berat

1699 19

354 Yenişehir

kazasına tabi Hisarlıkardı nam karyede Yakup Çelebi Mescidi’nde müceddeden imam-ı sani olan Ali Halife ibni Ahmet yevmi bir akçe ile Mevlana Esseyyid Mehmet arzıyla berat

1699 19

355 Yenişehir’de

merhume Alime ve Fatma ve Hüma nam sahibatü’l hayrın evkafından yevmi iki akçe vazifesiyle cüzhan olan Abdülbaki alil olmağla fariğ yerine Abdullah mahaldir deyü kadı naibi Abdülbaki arzıyla berat

1699 19

356 Yenişehir’de

Büyük Keserlü nahiyesinde nefs-i Keserlü’de Ali Bey cami-i şerifinde Cuma müezzini olmayup ber vech-i hasbi İsmail mahaldir deyü kadı naibi Esseyyid Ahmet arzıyla berat

1699 19

357 Yenişehir’de

merhum Mekekçi (?) zade nukud-ı mevkufesi gallesinden yevmi iki akçe vazifesiyle cüzhan olan Abdülbaki fariğ yerine Abdullah mahaldir deyü kadı naibi Abdülbaki arzıyla berat

1699 19

360 Yenişehir’de

Mehmet Ağa evkafından almak üzre Hasan Baba ruhıçün yevmi iki akçe vazifesiyle bir cüz-i şerif tilavet iden Mahmut terk-i hıdmet yerine müezzin Mustafa mütevellisi Elhac Abdullah arzıyla berat

1699 19

361 Yenişehir’de

Hasan Baba karyesinde Gazi Turhan Bey ve Ömer Bey Camii’nde vazife-i muayyenesiyle imam ve hatip olan Ahmet fevt yerine Mehmet meşrutiyet üzre mütevellisi Elhac Mustafa arzıyla berat

1699 19

362 Yenişehir’de

Keserlü nahiyesinde Büyük keserlü nam karyesinde Hasan Dede bina eylediği zaviyede imam ve şeyh olan Hasan Halife fevt yerine Mehmet naibi Ahmet arzıyla berat vazife-i muayyenesiyle

1699 19

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 216: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

209582010

363 Yenişehir’de

Büyük Keserlü nahiyesinde Timurhan (?) Mescidi’nde imam Mehmet tecdid-i berat. Abdüllatif ferağından ........ olan hususdur ki mezbure ibka şod. Fi gurre-i şaban 112

1701 19

367 Yenişehir’de

Gazi Burak Bey İmareti’nde vazife-i muayyenesiyle kilari ve buğdaycı olan Hasan Baba mahlulundan mutasarrıf iken ahardan Hüseyin gadr idüp mezbur ref ve mezbur Hasan’a kemakan ibka şod.

1701 21

368 Yenişehir’deGalos Kalesi dahilinde Elhac Şaban Zaviyesi’ne bir müezzin lazım olmağla Mevlana İbrahim müceddeden vazife-i muayyenesiyle kadı naibi Mustafa arzıyla berat

1701 21

370 Yenişehir’deGazi Burak Bey imaretinde yevmi beş akçe vazife ile mutemed olan Sunullah tecdid-i berat eylemişdir.

1701 21

374 Yenişehir

kazasına tabi Fenar kasabasında vaki Hamza Bey nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyenesiyle mütevelli olan Elhac Ömer bin Musa fariğ olup yerine İbrahim bin Abdullah naibi Abdullah arzıyla

1701 21

377 Yenişehir’deMekekçizade Ömer Ağa’nın evkafından meşrutiyet üzre yevmi dört akçe vazifeye mutasarrıf olan Hatice Hatun tecdid-i berat eylemiştir.

1701 21

384 Yenişehir’de….. Bey nukuduna mütevelli olan Ahmet’in hiyaneti zahir olmağla ref yerine Abdülvahap naibi Abdullah arzıyla

1701 21

391 Yenişehir

kazasına tabi Yenişehir kazasına tabi Hisarlıkardı nam karyede merhum Memi Ağa eczasından iki akçe vazife bir cüz-i şerif tilavet iden Mustafa fevt yerine Veli naibi Abdullah arzıyla

1701 21

396 Yenişehir’e

tabi Galos nahiyesinde dahil-i kalede Elhac Şaban Mescidi’nde vazife-i muayyenesiyle müezzin İbrahim ahar karyede imam ve hatip olmağla ref yerine Yusuf bin Ömer naibi Abdullah arzıyla

1701 21

397 Yenişehir’etabi Subaşı nam karyede vaki Cihan Hoca Mescidi cami olmağla üç akçe ile hitabet ibtidadan Elhac Mustafa naibi Abdullah

1702 21

398 Yenişehir’de

Muslihiddin Efendi evkafından olmak üzre meşrutiyetiylr yevmi sekiz akçe ile müezzin olan Seyyid Hasan bin Mustafa üzerinde olup ...... olmağla ferman sadır olup atik beratı mucebince tecdid olunduğu .......

1702 21

405 Yenişehir

kazasına tabi Ekelcanlu ? nam karyede merhum Fazlı Hoca Mektebi’nde muallim-i sıbyan olan Ali Halife fevt yerine sulbi oğlu Ebubekir Halife’ye mahaldir deyü naibi Mehmet Bahaeddin arzıyla berat virilmiştir.

1702 21

406 Yenişehirkazasına tabi Ekelcanlu ? nam karyede Fazlı Hoca Mektebi’nde imam olan Ali Halife fevt yerine oğlu Yusuf mahaldir deyü naibi Mehmet Bahaeddin arzıyla berat

1702 22

413 Yenişehir’deDatarlı ? zade Elhac İbrahim akar-ı mevkufesine mütevelli olan Ahmet rızasıyla fariğ yerine Mahmut bin Abdülaziz inayeten berat

1702 22

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 217: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

21058

2010

417 Yenişehir’demerhum Şeyh Abdülaziz Camii’nde imam olan Mehmet bin Elhac Hasan rızasıyla fariğ yerine Mustafa Halife’ye naibi Abdullah arzıyla berat

1702 22

423 Yenişehir’deTetimme Mescidi’nde imam başı olan Mahmut fevt yerine Ömer bin Şaban mahaldir deyü naibi Abdullah arzıyla berat virilmiştir.

1702 22

424 Yenişehir’deElhac Musa Ağa vakf eylediği nukudun mevkufesinden almak üzre duaguy olan (isim yok) fevt yerine İbrahim bin Mehmet’e mütevellisi Mehmet arzıyla berat

1702 22

426 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Kardiçe’de Ayas mahallesinde cami-i atikde imam olan Ahmet bin Emirşah cahil ve na müstehak olmağla ref ve yerine Şeyh Ali mahaldir deyü kadısı Mehmet Arif arzıyla berat virilmiştir.

1702 22

427 Yenişehirkazasına tabi Galos Kalesi sükkanından merhum Elhac Şaban bina eylediği zaviyede şeyh olan Mehmet fevt yerine İbrahim’e inayeten berat

1702 22

428 Yenişehir’deŞeyh Abdülaziz Camii’nde imam olan Kündereki ? Mustafa fevt yerine diğer Mustafa’ya kadısı Mehmet Arif arzıyla berat

1702 22

429 Yenişehir’deAbdülaziz Camii’nde müezzin olan Ahmet fevt yerine Mehmet mahaldir deyü inayeten berat.

1702 22

430 Yenişehirkazasına tabi Subaşı nam karyede Bahaye ? oğlu Camii’nde imam ve hatip olan Mustafa’nın ef’al-i kabiha olmağla ref yerine Mustafa kadısı Mehmet Arif arzıyla

1702 22

431 Yenişehir’deMekekçizade vakfına nazır olan Hasan fevt yerine Hüseyin inayeten berat virilmiştir.

1702 22

432 Yenişehirkazasına tabi Kardiçe nahiyesine tabi Kuba (?) nam karyede Ömer Bey Mescidi’nde cabi olan Mehmet fevt yerine Mustafa’ya inayeten.

1702 22

433 Yenişehir

muzafatından Kuba (?) nam karyede Ömer Bey Mescidi’nde Ali Çavuş vakf eylediği nukudun mütevellisi olmayup müceddeden Hacı Mustafa’ya kadısı Hüseyin arzıyla berat.

1702 22

436 Yenişehir

kazasına tabi Galos Kalesi nahiyesinde cevami ve mesacid ve sair hayrata meşrut olan evkafın nazırı olmayup lazım ve mühim olmağla merhum Sultan Süleyman Camii’nde imam hatip olan Eşşeyh İbrahim nazır olup naibi Ahmet arzıyla.

1702 23

437 Yenişehir

kazası muzafatından Galos Kalesi sükkanından Hüseyin Çavuş Camii’nde nukud-ı akarat-ı mevkufesine mütevelli olan Ali terk-i hıdmet itmekle yerine İbrahim Halife’ye mahaldir deyü naibi Osman arzıyla berat virilmiştir.

1702 23

443 Yenişehir

kazasına tabi Tırnova’da Cami-i Atik mahallesinde Halil Beşe ? Mescid-i şerifinde vazife-i muayyene ile imamı İbrahim fevt yerine Mehmet bin Murtaza mahaldir deyü kadısı Hasan arzıyla berat virilmiştir.

1702 23

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 218: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

211582010

454 Yenişehir

kazasına tabi Kardiçe nahiyesinde Kuba’da (?) vaki cami-i şerifin nukud mütevellisi olan Mustafa bin Ömer ahar diyara gitmekle yerine Osman bin Musa Halife mahaldir deyü naibi Osman arzıyla berat virilmiştir.

1702 23

455 Yenişehirkazasına tabi Kuba’da mescid-i şerifde nukud mütevellisi olan Mustafa bin Ömer itlaf itmekle yerine Osman Halife’ye naibi Osman arzıyla berat.

1702 23

456 Yenişehirkazasına tabi Karansu’da (?) vaki Rıdvan Bey Mescid-i şerifinde müezzin olan Ahmet fevt yerine oğlu Hüseyin naibi Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1702 23

457 Yenişehir’deSaraçlar mahallesinde vaki Murat Ağa Cami-i şerifinde imam olan Abdülbaki kendi hüsn-i rızasıyla oğlu Mehmet kasr-ı yed itmekle inayeten berat virilmiştir.

1702 23

465 Yenişehir’de

Leylek Elhac Mahmut Efendi vakfının nukudu gallesinden yevmi on akçe zevcesi Hatice’ye meşruta olup fevtinden sonra beş akçesi medine-i mezburede Bayraklı Cami-i şerifinde vaziye dört akçesi cami-i mezburda sakabiye-i kar ve bir akçesi sakaya verile deyü tayin olunup mezbure Hatice vefat itmekle beş akçe vaziye mahlule olmağın Şeyh Ahmet bin Mehmet mahaldir deyü kadısı İbrahim arzıyla buyruldu.

1703 24

470 Yenişehirkazasına tabi Ali Fakılar nam karyede İskender Efendi Cami-i şerifinde hatip olan Ahmet fevt olup yerine oğlu İbrahim mahaldir deyü kadısı İbrahim arzıyla buyruldu.

1703 24

481 Yenişehir’de

vaki Kabil Ağa vakfı nukuduna vazife-i muayyenesiyle mütevelli olan Mustafa bi berat mutasarrıf olmağla arzı mucebince Ahmet’e tevcih alınup yedine berat virildi.

1703 24

485 Yenişehir’deSarı ? Hoca mahallesinde merhume Fatma Hatun vakfına yevmi bir akçe ile cabi olan Mehmet mahlulundan Bayram’a virilmiştir müceddeden ?

1703 24

487 Yenişehir’deTratar ? nahiyesinde Büyük Keserlü nam karyede Musa Efendi ? Mescidi’ne hasbi müezzin olan Ali fevt olmağla Osman naip Abdullah arzıyla berat virilmiştir.

1703 24

489 Yenişehir’deMurat Ağa Camii’nde imam olanlara meşruta mevkufe bir akçe vazife ile mütevellisi olmayup kadı arzıyla Ahmet bin Tahir Mehmet’e tevcih olunmuştur.

1703 25

490 Yenişehir’de

Mustafa Ağa nam sahibü’l hayrın vakfı gallesinden yevmi iki buçuk akçe ile Ömer Ağa Camii’nde imam-ı sani olan Mustafa imamet-i mezbureden hüsn-i rızasıyla Mehmet bin Osman nam kimesneye kadısı İbrahim ilamıyla berat virilmiştir.

1703 25

492 Yenişehir’deMurat Ağa Camii’nde imam-ı evvel olan Ahmet bin Elhac Hüseyin hüsn-i rızasıyla Ahmet bin Elhac Mehmet’e ferağ kadısı İbrahim ilamıyla berat virilmiştir.

1703 25

496 Yenişehir’e tabi ....... altı akçe ile hatip olan tecdid-i berat. 1703 25

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 219: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

21258

2010

520 Yenişehir

kazasına tabi Hisarlıkardı nam karyede vaki merhum Memi Çelebi nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesinden yevmi iki akçe vazife ile mütevelli olan Veli Halife’ye vakıf-ı mezbur Veli Çelebi tevliyet-i mezbure uhdesinden gelmeğe kadir olmayup kasr-ı yed ve li ebeveyn karındaşı olup erbab-ı istihkakdan Mehmet Halife ibnü’l mezbur vakıf Memi Çelebi’ye hüsn-i rızasıyla fariğ olmağın vazife-i mezbure vazife-i mezburesiyle Mehmet Halife’ye tevcih olunmuştur.

1703 26

522 Yenişehir’deTabzanzade? Elhac Ahmet’in nukud-ı mevkufesine beş akçe ile mütevelli Mehmet Halife beratın zayi itmekle zayiinden naibi Ahmet arzıyla buyruldu.

1703 26

543 Yenişehir’de

Ayşe Hatun vakfından Meryemşah Hatun’a bir akçe tayin idüp ba’de ve fatiha mustahkıkine verile şart olunmağla es Seyyid Mehmet bin Ahmet’e kadısı Şerif arzıyla buyruldu.

1703 27

549 Yenişehir’de

vaki Hasan Baba ............. Mehmet Ağa nukud-ı mevkufesine yedi akçe ile nazır Esseyyid Mehmet hüsn-i ihtiyarıyla evlad-ı vakıftan Mehmet’e naibi Abdullah arzıyla buyruldu.

1703 27

552 Yenişehirkazasına tabi kasaba-i Kardiçe Davudzade Ali Efendi akar ve asiyabı mevkufelerine mütevelli olan Mustafa tecdid buyruldu.

1703 27

554 Yenişehir’de

Büyük Keserlü nam karyede Ayşe Hatun vakfından bir akçe ile Musa (?) Yazıcı Mescidi’nde imam-ı sani Mehmet bin Hamza fevt sulbi oğlu Mustafa kadısı Şerif arzıyla buyruldu.

1703 27

555 Yenişehirkazasına tabi Sarıhanlar nam karyede Hasan Sofu (?) Camii’nde muayyene ile imam Hüseyin bin İbrahim fevt sulbi oğlu Mehmet’e kadısı Şerif arzıyla buyruldu.

1703 27

556 Yenişehirkazasına tabi Sarıhanlar nam karyede Hasan Sofu (?) Camii’nde muayyene ile hatip Hüseyin bin İbrahim fevt sulbi oğlu Mehmet’e kadısı Şerif arzıyla buyruldu.

1703 27

561 Yenişehir

mahallatından Çavuşlar mahallesinde Hacı İlyas Mescid-i şerifine muayyenesiyle imam olan İsmail fevt olup yerine diğer Elhac İsmail mahaldir deyü kadısı Mevlana Mehmet arzıyla buyruldu.

1703 27

566 Yenişehir’demerhum Mehmet Beşe Karaca mahallesinde cami-i şerifte altı akçe ile hatip Ahmet Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1704 28

569 Yenişehir

kazasına muzaf Keserlü nahiyesine tabi Hisarlıkardı nam karyede Derviş Ali Efendi Zaviyesi’nin imamı olmayup lazım olmağla hasbi Mehmet bin Mahmut mahaldir deyü naibi Ömer arzıyla buyruldu.

1704 28

570 Yenişehir’deKızılağaç’da yörükler ziraat eylediği meraya mutasarrıf olan Mustafa beratın tecdid eylemiştir.

1704 28

571 Yenişehir’deKardiçe Kasım Çavuş Cami-i şerifinde imam olan Mehmet Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1704 28

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 220: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

213582010

572 Yenişehir’deKardiçe ‘de Kasım Çavuş Camii-i şerifinde hatip olan Mehmet Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1704 28

573 Yenişehir’deKardiçe’de Kasım Çavuş Camii’nde müderris ve şeyh olan Ahmet bin Ömer beratın tecdid eylemiştir.

1704 28

574 Yenişehir’deKardiçe’de ...... Mustafa .......Kasım Çavuş ...... ....... mütevelliyesi olan Afife beratın tecdid eylemiştir.

1704 28

590 Yenişehir’de

merhume Rabia binti Mustafa nam sahibü’l hayrın kızkarındaşı oğlu Mehmet Halife’ye cüz-i şerif tilavet içün vakf eylediği nukudun mütevellisi olmamağla bir mütevelli lazım olmağla ber vech-i hasbi Abdurrahman Halife ibn-i Ahmet mahaldir deyü kadısı Şerif arzıyla buyruldu.

1704 29

596 Yenişehir’de

Tuğrazade merhum Muslı nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesinin tevliyeti aslah-ı evladına olana meşrut olmağla ecanipden mutasarrıf olan Ahmet ref yerine vakfiye mucebince evladdan Rabia nam hatuna mahaldir deyü kadısı Mevlana Mehmet zide Fazluhu arzıyla buyruldu.

1705 29

598 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Kardiçe’de vaki merhum Elhac Ömer Mescid-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam olan Ahmet fevt yerine Hüseyin Halife mahaldir deyü kadı naibi Abdullah arzıyla buyruldu.

1705 29

604 Yenişehir

mülhakatından Galos Kalesi haricinde Hüseyin Çorbacı nam sahibü’l hayrın Cami-i şerifi evkafından yevmi 2 akçe ile duaguy olan Mehmet fevt yerine oğlu Hasan Halife mahaldir deyü naibi Osman arzıyla buyruldu.

1705 29

606 Yenişehir’de

Sofular (?) mahallesinde Şeyh Cami-i Şerifinde hatip olan Hasan na ehil maye cüz bissala kıraata kadir olmayup cemaat kendüden istikrah üzre olmağın Veli Halife’ye inayet buyruldu.

1705 29

607 Yenişehir

kazasında Gazi Burak Bey vakfı gallesinden almak üzre yevmi bir akçe ile bir hımıl buğdaya mutasarrıf olan Süleymen fevt yerine Sunullah bin Derviş mahaldir deyü meşrutiyet üzre mütevellisi Mustafa arzıyla buyruldu.

1705 29

608 Yenişehir kazasına tabi nefs-i Kasaba’da Fenar’da merhum elhac Hamza Camii’nde muallim olan Hüseyin fevt yerine Hasan Halife inayet buyruldu. ...

1705 29

609 Yenişehir

kazasına tabi Galos Kalesi haricinde leb-i deryada merhum Hüseyin Çorbacı Cami-i akarat-ı mevkufesine evladiyet üzre mütevelli olan Ali bin Mustafa tecdid-i berat eylemiştir.

1705 29

613 Yenişehir

kazasına tabi Kasaba-i Fenar’da Hamza bey evkafının tevliyeti evlad-ı utekaya meşruta olup ber muceb-i şart-ı vakıf Elhac Ömer mutasarrıf iken ahardan hilaf-ı şart-ı vakıf İbrahim nam kimesne alup gadr itmekle ref olunup geri merkum Elhac Ömer’e ibka ve mahaldir deyü naibi Abdullah azrıyla berat virilmiştir.

1705 30

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 221: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

21458

2010

614 Yenişehir

kazasına tabi Togan nam karyede Nazır Mustafa Çavuş Camii’nde katip ve cabi olan Ahmet bin Mahmut fevt yerine diğer Ahmet Halife ibn-i Mustafa’ya mahaldir deyü kadısı Şerif arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

626 YenişehirFenar mahallatından Debbağlar mahallesinde Elhac İlyas Mescidi’nde imam olan Hüseyin Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1705 30

629 Yenişehirmuzafatından Tırnova nam karyede Hasan Ağa Camii’nde cabi olan Ali Halife tecdid-i berat eylemiştir.

1705 30

630 Yenişehir

kazasında Keçili nam karyede Mahmut Çelebi Camii’nde imam ve hatip olan Mehmet fevt yerine İbrahim bin Ahmet mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

631 Yenişehir

Fenar mahallatından Debbağlar mahallesinde Elhac İlyas Mescidi’nde imam olan Elhac İsmail fevt yerine Hüseyin bin Selim mutasarrıfken ahardan İsmail bin Veli bir tarikle alup gadr itmekle ref gerü merkum Hüseyin’e ibka ve inayeten berat

1705 30

632 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Tırnova ‘da Halil Beşe Mescidi’nde imam olan Mehmet bin Murtaza fariğ yerine Esseyyid Hüseyin Halife ibn-i Taceddin mahaldir deyü kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

633 Yenişehir

muzafatından Tırnova’da Sofular mahallesinde Elhac İbrahim Cami-i kurbunda Elhac Süleyman Mektebi’ne mevkufe nukud-ı akarın vazife-i muayyene ile talim-i sıbyan olan Mustafa bin İsa na ehil ve vakfı zayi ve telef itmekle ref yerine Ali Halife mahaldir deyü naibi Mehmet Ramazan arzıyla berat virilmiştir.

1705 30

634 Yenişehir

muzafatından Tırnova mahallatından Sofular mahallesinde Elhac İbrahim Camii’nde imam olan Mustafa Halife ba ferman-ı ali İnebahtı Kalesi’ne tayin olunup ciheti mahlul olmağla Elhac Mustafa’ya naibi Mehmet Ramazan arzıyla.

1705 31

635 Yenişehir

muzafatından Tırnova ‘da Elhac İbrahim Camii’nde hatip olan Mustafa Halife’nin şekaveti zuhur itmekle nefy olunup yerine Esseyyid Hüseyin Halife’ye naibi Mehmet Ramazan arzıyla berat.

1705 31

641 Yenişehir

kazasına tabi Galos Kalesi’nde Elhac Şaban Zaviyesi’nde şeyh ve imam olan Halil fevt yerine oğlu Yahya Halife’ye berat virilüp üzerinde iken ahardan İbrahim Halife alup gadr itmekle ref ve gerü Yahya Halife’ye kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 31

645 Yenişehir

kazası muzafatından Tırnova’da Cami-i Atik’te yevmi dokuz akçe ile ser müezzin olan Abdulfettah rızasıyla fariğ yerine sulbi kızı oğlu Mehmet Halife’ye mahaldir deyü naibi Mehmet bin Ramazan arzıyla berat virilmiştir.

1705 31

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 222: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

215582010

649 Yenişehir’deSaraçlar mahallesinde Ramazan Efendi Zaviyesi’nde ......... şeyh olan Seyyid Mehmet kendi rızasıyla oğlu Seyyid Ahmet’e fariğ kadısı Mehmet arzıyla.

1705 31

651 Yenişehir’deKazanlar nam karyede mescid-i şerifinde imam olan Mustafa fevt olup yerine Musa mahaldir deyü naibi Ahmet arzıyla buyruldu.

1705 31

652 Yenişehir’deKazanlar mahallesinde Demirci Mescidi’nde imam olan Nuri fevt yerine oğlu İsmail mahaldir deyü inayet.

1705 31

653 Yenişehir

nevahisinden Kardiçe nahiyesinde Hacı Ali Efendi avarızı eküne vakf ettiği nukuda mütevelli olan ........ kendi rızasıyla İsa nam kimesneye fariğ kadı naibi Ömer arzıyla buyruldu.

1705 31

656 Yenişehir’deKeserlü nahiyesinde Mahmut Dede vakf eylediği dekakin mütevelli olmayup lazım olmağla Kazım nam kimesne

1705 31

660 Yenişehir

muzafatından Tırnova’ya tabi Sami nam karyede İlyas Hoca Mescidi’nde yevmi bir buçuk akçe ile imam olan İlyas Halife fevt olup yeri oğlu Mustafa’ya kadısı naibi Mevlana Ali arzıyla buyruldu.

1705 32

661 Yenişehir’deSofular mahallesinde Hacı Şeyh Camii’nde vazife-i muayyenesiyle imam olan Abdurrahman fariğ, yerine oğlu Mehmet’e kadısı Mehmet arzıyla buyruldu.

1705 32

662 Yenişehir’de ......... Ahmet Çavuş nukuduna mütevelli olan Veli bin Abdurrahman rızasıyla fariğ yerine oğlu Mehmet kadısı Mehmet arzıyla buyruldu.

1705 32

664 Yenişehir’e

muzaf Kardiçe nahiyesine tabi Sürmene nam karyede Lütfüllah Ağa Camii’nde şeyh, imam ve hatip ve muallim olan Eyüp bin Abdurrahman rızasıyla fariğ yerine oğlu Molla Hüsrev’e hayatında kendü badehu vefat mezbur Molla Hüsrev’e mahaldir deyü naibi Abdullah arzıyla berat.

1705 32

667 Yenişehir

kazasına tabi Hasan Baba nam karye mektebi’nde vazife-i muayyene ile muallim-i sıbyan olan Ebubekir fevt yerine oğlu Mustafa Halife’ye ma-haldir deyü kadısı Ahmet arzıyla berat virilmiştir.

1705 32

668 Yenişehir

kazasına muzaf Tırnova nahiyesine tabi Karacaviran nam karyede Musa bina eylediği mescid-i şerifte iki akçe ile imam olan Mustafa rızasıyla oğlu İsa Halife’ye fariğ olmağla naibi Esseyyid Mustafa arzıyla berat.

1705 32

671 Yenişehir

kazasına muzaf kasaba-i Kardiçe nahiyesine tabi Sürmene (?) nam karyede Lütfullah Ağa Camii’nde cabisi olan Abdülkadir ahar yere nakl olmakla yeri hali kalmağın yerine Hüsrev mahaldir deyü naibi Ömer arzıyla berat virilmiştir.

1705 32

678 Yenişehirkazasına tabi Galos nam Kal’a’da Şaban Zaviyesi’nde vazife-i muayyene ile Şeyh Yahya Şeyh İbrahim’e fariğ olup kadısı Sunullah arzıyla buyruldu.

1705 33

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 223: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

21658

2010

679 Yenişehir

Fenar Hatun cedid mahallesinde Akçalızade Camii’nde yevmi üç akçe ile müezzin ve birbuçuk akçe ile temcidhan ve dört akçe ile cüzhan bir akçe ile devirhan olan Abdurrahim Halife’ye tecdid-i berat virildi.

1705 33

681 Yenişehirkazasına tabi Keserlü nahiyesinde Hisarlıkardı nam karyede Hacı Hasan vakfının nazırı Muhyiddin Muslu Çelebi’ye fariğ olup naibi Mehmet arzıyla buyruldu.

1705 33

686 Yenişehirmuzafatından Kardiçe nahiyesinde Kaya nam karyede Ömer Bey Mescidi’nde cabi Mustafa tecdid buyruldu.

1706 33

687 Yenişehirmuzafatından Kaya nam karyede Ömer Bey Mescidi hüddamına Ali Çavuş vakf eylediği nukudun hasbi mütevellisi Hacı Mustafa tecdid buyruldu.

1706 33

688 Yenişehir

Fenar’da Debbağlar mahallesinde Hacı İlyas Mescidi’nde muayyene ile imam Hüseyin bi vech ref olunmağla lede’l imtihanı ibka ve mukarrer olup berat buyruldu.

1706 33

691 Yenişehir’deSofular mahallesinde Ema ? Zaviyesi’nin kırk seneden berü şeyhi olmamağla ba arz-ı kadı iki akçe ile Şeyh Hüseyin’e berat buyruldu.

1706 33

699 Yenişehir’etabi Doğan nam karyede Habibe Hatun Mescidi’nde imam Ahmet üzerinden Mehmet hilaf-ı inha almakla ba arz-ı kadı ibka berat.

1706 33

702 Yenişehir’deTırnova’da Hacı İbrahim Camii kurbunda Hacı Süleyman Muallimhanesi’nin muallimi Mustafa hıdmette iken Ali almağla ba arz-ı kadı ibka ve berat buyruldu.

1706 33

703 Yenişehir’deHatip mahallesinde Taş Hamza Mescidi’ne muayyene ile imam Süleyman üzerinden tevcih Mustafa almağla ba arz-ı kadı mezbur Süleyman’a ibka berat.

1706 33

704 Yenişehirkazasına tabi Osman Pınarı nam karyede Hacı Yahya Camii’nde hasbi imam Ahmet fevt ba arz-ı kadı Mustafa Halife’ye berat buyruldu.

1706 33

706 Yenişehirkazasına tabi Hasan Baba nam karyede Gazi Ömer Bey Camii’nde dört akçe ile müezzin Mustafa’nın yeri hali olmağla ba arz-ı kadı ref ve Abdülbaki Halife’ye berat.

1706 33

707 Yenişehir

mahallatından Ramazan atik mahallesinde Zübeyde Hatun Mescidi’ nde imam ve Hacı Mehmet Mektebi’nde muallim olmamağla Hacı Mehmet vakfından dört akçe ile imam ve üç akçe ile muallim olmak üzre ba arz-ı kadı Hacı Şerif Halife’ye berat buyruldu.

1706 33

709 Yenişehirmuzafatından Galos Kalesi dahilinde muayyene ile muallim-i sıbyan İbrahim fevt ba arz-ı naip Mustafa Efendi’ye berat

1706 34

710 Yenişehirmuzafatından Sahra nahiyesinde Yazıcılar nam karyede Hacı İsa Mescidi’nde bir akçe ile imam Ali fevt ba arz-ı naip İbrahim’e berat.

1706 34

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 224: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

217582010

712 Yenişehir’etabi Keserlü nahiyesine tabi Hasan Baba nam karyede Çaker Ağa Mektebi’nde bir akçe ile muallim Mustafa’nın su-i halini naip arz itmekle Abdülbaki’ye berat.

1706 34

716 Yenişehir’deFatma Hatun vakfiyesinde meşrut Çölmekçi Camii’nde müezzin-i salis Mehmet Halife ola deyü şart itmekle ba arz-ı kadı mezbur Mehmet Halife’ye berat.

1706 34

719 Yenişehirmuzafatından Fenar’da Sinan Çavuş nukuduna mütevelli Mehmet fevt ba arz-ı naip Çaker nam kimesneye berat.

1706 34

727 Yenişehir’de Akçalızade Hacı Ahmet Ağa evkafından iki akçe ile müezzin Abdurrahim bin Elhac Hasan tarik-i hıdmettir deyü ref ba arz-ı kadı Mısri Seyyid Yusuf.

1706 34

730 Yenişehir’deDuhanizade Seyyid Ali vakfından Bayraklı Camii’nde iki akçe ile nebehanlık muattal olmağla ba arz-ı kadı Mısri Seyyid Yusuf’a berat.

1706 34

732 Yenişehir’deMekekçizade Ömer Ağa vakfı olan eczadan iki akçe ile cüzhan Hüseyin fevt ba arz-ı kadı Mısri Seyyid Yusuf’a berat.

1706 34

733 Yenişehir’deHacı Musa evkafından üç akçe ile ihlashan Ahmet ‘in ihtiyacı olmamağla ba arz-ı kadı ref Mısri Seyyid Yusuf’a berat.

1706 34

734 Yenişehir’deGazi Hasan Bey evkafından muayyene ile cüzhanlık muattal olmağla ba arz-ı kadı Mısri Seyyid Yusuf’a berat.

1706 34

735 Yenişehir’de Akçalızade Ahmet Ağa vakfından muayyene ile cabi Mustafa tarik-i hıdmettir deyü ba arz-ı nazır Şaban bin Hüseyin’e berat.

1706 34

736 Yenişehir’de Hacı Mehmet nukudu gallesinden sekiz akçe ile vaiz Hacı Ebubekir ........... ba arz-ı kadı Osman bin Abdülkerim’e berat.

1706 34

739 Yenişehir’deSaraçlar mahallesinde Yemeni Kapanı Hacı Ramazan Mescidi nukudunun mütevellisi Abdülkerim fevt ba arz-ı kadı Ahmet Halife’ye berat.

1706 34

740 Yenişehir’etabi Fenar’da Sinan Çavuş Mescidi’nde üç akçe ile cüzhan Hasan Halife beratın zayi itmekle ba arz-ı naip berat.

1706 34

741 Yenişehir’e tabi Kardiçe’de Hacı Ömer Mescidi’nde muayyene ile imam Mehmet na ehil olmağla ba arz-ı naip ref Hüseyin Halife’ye berat.

1706 34

745 Yenişehir’de

Larendeli (?) zade ......................... Hacı Abdülbaki Ağa vakfından Doğancı Boğazı nam karyede vaki mektebin on akçe vazifesinden beş akçesi harap olmağla mal-ı vakıfdan mektebine zam olunup Muallim Ali Efendi’ye berat buyruldu. Ba arz-ı kadı ........ Efendi.

1706 34

749 Yenişehir’de

kesik çıkmış bakılacak ..................... yirmi akçe dersiye için olan dört yüz kuruştan maada nukud-ı mezbureye mütevelli olan Veli Halife tarik-i hıdmettir deyü ba arz-ı kadı ref ve Ali Halife’ye berat buyruldu.

1706 35

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 225: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

21858

2010

750 Yenişehir’deBali ........... Mektebi harap olmağla tamir olundukda muallim olmamağla ba arz-ı kadı Ali Halife’ye dört buçuk akçe ile berat.

1706 35

751 Yenişehir’de

Seyyid Hoca Mahallesinde vaki Ebubekir Camii’nin muayyene ile müezzin-i evveli Abdülbaki ve muayyene ile kayyumu Mustafa tarik-i hıdmettir deyü ba arz-ı kadı Abdullah bin Elhac Salih’e berat.

1706 35

753 Yenişehir

nevahisinden .................. nahiyesine tabi Karalar nam karyede İneoğlu mahallesinde Kara Hasan Camii’nde muayyene ile hatip Ali fevt ba arz-ı kadı Şeyh Mehmet bin Hasan’a berat buyruldu.

1706 35

758 Yenişehir’deFenar’da vaki Sinan Çavuş Mescidi’nde muayyene ile imam olan Mehmet fevt ba arz-ı naip oğlu İsmail’e berat buyruldu.

1706 35

759 Yenişehir

muzafatından Fenar’da Hacı Hamza Bey Camii’ne meşrut olan eczadan bir akçe ile cüzhan ve sair veche mutasarrıf Mehmet bin Mustafa fevt ba arz-ı naip sulbi oğlu Ahmet’e berat buyruldu.

1706 35

760 Yenişehir’deEmin Mustafa Çelebi nukuduna mütevelli olan Veli bin İbrahim tarik-i hıdmettir deyü ba arz-ı kadı Süleyman Halife’ye berat buyruldu.

1706 35

762 Yenişehir’de

Hadim Yusuf Ağa nukud-ı gallesinden iki akçe ile cüzhan ve Boyacı Sefer Şah Mescidi’nde bir akçe ile kayyum İbrahim Abdullah Halife’ye ferag ba arz-ı kadı berat buyruldu.

1706 35

764 Yenişehir’deKuyucubaşı Mustafa Ağa Mescidi dahilinde olan mektepte dört akçe ile halife Abdurrahman’ın beratı zayi olmağla ba arz-ı kadı berat buyruldu.

1706 35

765 Yenişehir’etabi Ali Fakih nam karyede vaki İskender Efendi Camii’nde muayyene ile hatip Yusuf fevt ba arz-ı kadı Şeyh Ahmet’e berat.

1706 35

767 Yenişehir’deŞeyh Hasan Efendi Camii’nde muayyene ile hatip olan İsmail Halife oğlu Mehmet Halife’ye ferağ ba arz-ı kadı berat buyruldu.

1706 35

770 Yenişehir’de

Tezkireci Ali Efendi medine-i mezburede Saat Camii hüddamına vakf olan nukudun gallesinden on akçe vaiz Fatma Hatun nukudundan Behram Ağa Camii’nde on akçe dersiye ve on akçe Abdülfettah Efendi Zaviyesi’nde dersiye ve sair vezaife Şeyh İbrahim Efendi mütevelli tayin ba arz-ı kadı berat buyruldu.

1706 35

777 Yenişehir’etabi Dan (?) nam karye kurbunda Hamurlu (?) Baba Zaviyesi’nde şeyh olan Yusuf fevt ba arz-ı kadı İbrahim Dede’ye berat.

1706 35

778 Yenişehir’deKeşani (?) nam karyede Hacı Hasan Camii’nde muayyene ile hatip Muslu fevt ba arz-ı kadı Abdülkadir Halife’ye.

1706 35

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 226: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

219582010

779 Yenişehir’etabi Hisarlıkardı nam karyede Ebubekir Mütevelli Mescidi’nde bir akçe ile imameti Mehmet fevt ba arz-ı naip Mehmet Halife’ye berat.

1706 35

783 Yenişehir’de

nakibel- hac Ali nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesinin beher yevm bade’l asır Muslihiddin Camii’nde iki akçe ile nebehan olan Esseyyid Mehmet bi-berat olmağla mahaldir deyü kadısı İbrahim arzıyla müceddeden berat buyruldu.

1706 36

784 Yenişehir

mahallatından Cabazlar mahallesinde Elhac İlyas Mescidi’nde imam olanlara mescid-i mezburda mevkufe olan nukudun tevliyeti dahi meşruta olmağın ahardan Elhac İsmail nam kimesne alup ref olunup Hüseyin Halife mahaldir deyü kadısı Sunullah arzıyla buyruldu.

1706 36

787 Yenişehir’de

Gazi Hasan Bey Cami-i şerifinde cüzhan olan Mehmet bin Nasuh beratını zayi itmekle zayiden berat-ı şerif virilmek iştiraken mütevellileri olan Ayşe ve Hatice arzlarıyla buyruldu.

1706 36

788 Yenişehir’de

Gazi Hasan Bey Cami-i Şerifinde altı müezzin-i evvel iki cüzhan ve iki devirhan ve üç etmeğe mutasarrıf olan Mehmet bin nasuh rızasıyla sulbi oğlu İbrahim mahaldir deyü kadısı evladiyet ve meşrutiyet üzre mütevelliler olan Ayşe ve Hatice arzlarıyla.

1706 36

790 Yenişehir’de

vaki Eminler mahallesi Mescidi’nde vazife-i muayyene ve meşrutiyetle imam olan Osman Halife Çatalca kasabasında vaki medresede müderris olmağla kendi rızasıyla fariğ olup yerine mahaldir deyü derkenarı mucebince inayeten berat virildi.

1706 36

793 Yenişehir

kazasına tabi Derelüm (?) .................... nam karyede vaki merhume Hatice Hatun nam sahibü’l hayrın vazife-i muayyenesile vakf ve tayin eylediği bir cüz-i şerifin mutasarrıfı olmayup mahlul olmağla Hasan bin Mustafa’ya ba arz-ı kadısı Mustafa buyruldu.

1706 36

813 Yenişehirmuzafatından kasaba-i Fenar’da Hamza Bey evkafına mütevelli olan Hacı Ömer kendi rızasıyla fariğ yerine İbrahim Halife naip Abdullah arzıyla.

1706 37

823 Yenişehir

Fenar’da Ahmet Paşa nukud-ı musakkafatına cabi olan Esseyyid Mustafa Bey hıyaneti olmağla ref olunup yerine mütevelli Mustafa arzıyla diğer Esseyyid Mustafa bin Esseyyid İhtiyarüddin Halife’ye buyruldu.

1706 37

830 Yenişehir’de

Hüsam Hoca mahallesinde bina eylediği mescid-i şerifte muallimhanede vakf-ı mezburun nukud-ı mevkufesi gallesinden vazife-i muayyenesiyle mektep halifesi olan Abdurrahman na ehil olmağla ref yerine Mehmet bin Ali’ye kadısı meşrutiyet üzre mütevellisi olan Esseyyid Ömer arzıyla buyruldu.

1706 37

832 Yenişehirsukunda Saat Cami-i şerifinde hatip olan Mehmet fevt yerine oğlu Abdullah Halife mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1706 37

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 227: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

22058

2010

834 Yenişehir

kazasına tabi ................ nam karyede mescid-i şerifte vazife-i muayyenesiyle imam olan Ali Halife terk-i hıdmet olmağla kadısı Mustafa arzıyla Elhac Mehmet’e mahaldir deyü buyruldu.

1706 37

836 Yenişehir’deHatip mahallesinde Abdülaziz Mescidi’nde imam olan Mustafa fevt olup yerine mahaldir deyü Esseyyid Mehmet kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1706 37

837 Yenişehir’deKardiçe nahiyesinde vaki Bahtgiray vakfı olan İbrahim mal-ı vakfı telef itmekle yerine el-Hac mahaldir deyü naip Ahmet arzıyla buyruldu.

1706 37

838 Yenişehir

mahallatından Debbağlar mahallesinde merhum Elhac İlyas bina eylediği mescid-i şerifin vazife-i muayyenesiyle Elhac İsmail fevtinden berat-ı alişan ile imam olan diğer İsmail bin Veli dailerinin hıdmette kusuru olmayup istihkakı nümayan iken ahardan Hüseyin nam kimesne imamet-i mezbureyi mütevelli arzıyla üzerine berat itdirüp mezbur İsmail dailerine cefa itmekle imamet-i mezkurede mezburan münazaa üzre iken mezbur Hüseyin fevt olmağla mezbur İsmail bin Veli dailerine vazife-i muayyenesiyle tevcih olundu.

1706 37

841 Yenişehir’de

Hatuncuk ?Atik mahallesinde Rahime Hatun nukudundan bir Yasin-i şerif şerif tilaveti Hasan Efendi Zaviyesi’nde şeyh olanlara meşruta Şeyh Abdurrahman mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1706 37

842 Yenişehir’deFatma Hatun Camii’nde imam-ı sani olanlara yirmi iki bin akçenin tevliyetin şart itmekle Ali Halife kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1706 37

843 Yenişehir’deMatranka (?) nam karyede Kazalı ? Hüseyin Ağa Camii’nde imam ve hatip olan İbrahim beratın zayi itmekle kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1706 38

844 Yenişehir’de

merhume Hatice bint-i Yahya nam sahibetü’l hayrın evkafından medine-i mezburede Ömer Bey Camii’nde imam-ı sani olan Hafız Mehmet fevt yerine Hüseyin bin Mustafa mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla buyruldu.

1706 38

847 Yenişehir’de

Osman Pınarı nam karyede merhum elhac Yahya Cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam olan Mustafa bin Ahmet fevt olup yeri hali olmağla Mustafa bin Osman mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla buyruldu.

1706 38

848 Yenişehir’de

Ramazan Atik mahallesinde vaki merhume Sultan Hatun bina eylediği muallimhanede muallim-i sıbyan olan Yusuf Halife ibn-i Mehmet hıdmet-i mezkureden kasr-ı yed itmekle hüsn-i rızasıyla Hasan Halife bin Abdülbaki’ye feragat itmekle mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla inayet buyruldu.

1706 38

849 Yenişehir

kazasına tabi Subaşı nam karyede vaki camiin yevmi bir akçe ile müezzini olan İsmail bin Mehmet cihet-i tezinden hıdmet kesir vazifesi kalil olmağla hüsn-i ihtiyarıyla diğer İsmail bin Mehmet’e feragat ve mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla.

1706 38

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 228: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

221582010

850 Yenişehir

kazasına tabi Subaşı nam karyede vaki cami-i şerifin vazife-i muayyene ile imamı olan Musa bin Şaban eday-ı hıdmet itmeyüp cemaat kendüden istikrah itmekle yerine İsmail bin Mehmet mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla buyruldu.

1706 38

851 Yenişehir’de

Subaşı nam karyede vaki cami-i şerif hüddamına mevkufe nukudun mütevellisi olan Musa bin Şaban mal-ı vakfı itlaf itmekle yerine Mehmet bin Şaban mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla buyruldu.

1706 38

852 Yenişehir

nevahisinden Keserlü nahiyesinde nefs-i Büyük Keserlü’de Obaebesi dimekle maruf mevzide Karabaş Şeyh Mehmet Zaviyesi’nde imam-ı evvel olan Şaban Halife fevt yerine bir akçe vazifesiyle sulbi oğlu Mustafa Halife’ye tevcih olunduktan sonra ahar Mehmet Halife müdahale itmekle yine huzur-ı şerde mezbur Mustafa Halife’ye feragat itmekle naibi Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1706 38

862 Yenişehir’de

Gazi Hasan Bey bina eylediği cami-i şerifte yevmi altı akçe ile kayyum ve dört akçe ile şem’i kandil ve iki akçe ile cüzhan ve üç akçe etmeğe mutasarrıf olan Hasan bin Abdullah fevt yerine diğer Hasan bin İbrahim mahaldir deyü mütevellisi Ayşe ve Hatice arzlarıyla.

1706 38

863 Yenişehir’de

Gazi Hasan Bey bina eylediği cami-i şerifte on iki akçe vazife ile hatip ve iki akçe vazife ile cüzhan ve iki akçe ile devirhan ve dört akçe etmeğe mutasarrıf olan Ahmet fevt yerine Abdurrahman bin Ahmet mahaldir deyü mütevellisi Ayşe ve Hatice arzlarıyla.

1706 38

864 Yenişehir’de

Hatuncuk ? Atik mahallesinde Akçalızade Elhac Ahmet Ağa bina eylediği cami-i şerifin vakfı gallesinden yevmi bir akçe ile imam-ı evveli olan Mustafa bin Elhac Ramazan fevt sulbi oğlu Abdullah Halife’ye kadısı Abdulbaki

1706 38

865 Yenişehir’de

vaki Tekkeli Atik mahallesinde merhum ............. Mescidi dimekle maruf mescid-i şerifin vazife-i muayyenesiyle imam-ı evveli olan Mehmet bin Ali fevt Zekeriya bin Mustafa dailerine tevcih olundu.

1706 38

868 Yenişehir

kazasına tabi Suniçe nam karyede vaki cami-i şerifin yevmi iki akçe vazife ile imamı ve yine yevmi iki akçe vazife ile hatibi olan Elhac Süleyman fevt olup Ali bin Mehmet’e mahluldur deyü kadısı Abdülbaki arzıyla tevcih olundu.

1708 39

871 Yenişehir

muzafatından Keserli nahiyesinde Büyük Keserlü nam karyede vaki Salih Efendi nam sahibü’l hayrın vakf eylediği değirmen mahsulüne ber vech-i iştirak duaguy olmak üzre Mehmet Ahmet nam karındaşlar mutasarrıflar iken mezbur Mehmet fevt olup Hüseyin’e mütevelli Mustafa arzıyla tevcih olundu.

1708 39

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 229: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

22258

2010

872 Yenişehir’de

Hüsam Hoca mahallesinde vaki merhum Kapucıbaşı Kürd Mustafa Ağa nam sahibü’l hayrın bina eylediği mescid-i şerifte vazife-i muayyene ile imam ve muallim-i sıbyan olan Ali Halife ibni Ahmet alil olup hıdmet-i merkumenin icrasına kadir olmamağla Mehmet Halife ibni Süleymen kasr-ı yed ve hüsn-i rızasıyla mollası Abdülbaki arzıyla tevcih olunup yedine berat virildi.

1708 39

873 Yenişehir’de

vaki sulehadan olan Eşşeyh Süleyman Efendi ibn-i Şaban medine-i mezkurede vaki merhum Murat Ağa nam sahibü’l hayrın bina eylediği cami-i şerifte kendi malıyla ihdas ve bina eylediği odada talibine hasbi tedris ve meşihata talip ve salik olmağın hıdmet-i mezkure kendüye kadısı Abdülbaki Efendi arzıyla tevcih olunup yedine berat-ı şerif virildi.

1708 39

883 Yenişehir

kazasına tabi Subaşı karyesinde vaki cami-i şerifin vazife-i muayyene ile imam ve hatibi olmayup nice seneden berü imamet ve hitabet cihetleri mahlule olmağın Musa bin Şaban’a kadısı şerif arzıyla tevcih olundu.

1708 39

887 Yenişehir

kazasına tabi Büyük Keserlü nam karyede vaki merhum Şatır Mustafa nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesine yevmi üç akçe vazife ile mütevelli olan Ali bin Ahmet fevt olup tevliyeti hali kalmağla Esseyyid Mehmet bin Esseyyid Hızır mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla tevcih olundu.

1708 40

890 Yenişehir’de

vaki merhum Abdi bin Mehmet nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesine bir mütevelli nasb olunmak mühim olmağla yine vakıf-ı mezburun evladından Ehliiman nam hatuna kadısı Abdulbaki arzıyla berat.

1708 40

895 Yenişehir

kazasına tabi Musalar (?) nam karyede merhum Kara Veli bina eylediği mescid-i şerifin yevmi bir akçe vazife ile imamı olan Mustafa fevtinden mahlul olmağla sulbi oğlu Hüseyin’e kadısı İdris arzıyla tevcih olunmuştur.

1708 40

896 Yenişehir’de

vaki merhum Seyyid Hoca Mescidi hüddamına mevkuf nukudun yevmi üç akçe vazife ile mütevellisi olan Ahmet bin Osman uhdesinden gelmeğe kadir olmadığından maada mescid-i mezbur imamı Mehmet Halife kendüden müşteki olmağın İbrahim Halife bin Ahmet mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla tevcih olunmuştur.

1708 40

897 Yenişehir’de

vaki merhum Gazi Hasan Bey evkafının vazife-i muayyene ile cabisi ? olan Esseyyid Recep cibayeti mezkureyi hüsn-i rızasıyla sulbi oğlu Esseyyid Mustafa kasr-ı yed idüp mahaldir deyü mütevelliyeleri Hatice ve Ayşe arzlarıyla tevcih olunmuştur.

1708 40

899 Yenişehir’de

vaki merhum Ahmet Çavuş vakfının hasbi nazırı olan Esseyyid Mehmet bin Mustafa fevt olup mahlul olmağla yerine Abdurrahman bin Musa mahaldir deyü mütevellisi Veli arzıyla berat.

1708 40

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 230: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

223582010

900 Yenişehir’de

vaki Tekyeli Cedidmahallesinde merhum Mehmet Çelebi bina eylediği Cami-i şerifin yevmi üç akçe vazife ile hatip olan Mustafa ? fevt olup mahlul olmağla sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla berat.

1708 40

904 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac İlyas bin Hayran nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Veli İbrahim’in yedinde müteaddid evkaf tevliyetleri olup her birini ruyette acz ve kusurunu mukarrer olmağla vakf-ı mezbur tevliyeti mezbur Veli üzerinden ref olunup tevliyet-i mezkure vazife-i muayyenesiyle Hasan bin Mustafa daileri mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla berat.

1708 41

905 Yenişehir’de

vaki merhum Akçalızade Hacı Ahmet Ağa nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Veli ibn-i İbrahim tevliyet-i mezbureden kasr-ı yed idüp hüsn-i rızasıyla Mehmet Şerif mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla berat.

1708 41

907 Yenişehir’de

vaki Elhac Behram Cami-i Şerifi hüddamına mevkufe nukudun vazife-i muayyene ile mütevellisi olan İdris bin Mehmet tevliyet-i mezbure uhdesinden gelmeğe kadir olmadığından gayrı gaybet ile mal-ı vakf tatil idüp galle-i vakf-ı mezburdan mürtezikaya bir akçe vasıl olmayup vücuh ile azlini mucip hıyaneti zahir ve kendiden teşekkiler olup refinden Hasan Halife’ye mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla tevcih olundu.

1708 41

914 Yenişehir

kazasına tabi Doğan nam karyede vaki merhum Makbul Yusuf Çelebi nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Mehmet bin Sunullah alil ve esir-i firaşolmağla tevliyet-i mezbure uhdesinden gelmeğe kadir olmamağla ref yerine mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla Abdullah Halife ibn-i Mehmet’e tevcih olunmuştur.

1708 41

921 Yenişehir’de

vaki merhuman Münad ve Elhac Ahmet bin Elhac Mehmet ve Münadzade Mehmet Efendi nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufelerine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Mehmet Halife ibn-i Mustafa tevliyetleri umuruna ru’yete kadir olmadığından gayrı vakfeyn-i mezbureyn mallarına izaat itmekle ref olunup yerine diğer Mehmet Halife mahaldir deyü kadısı Mehmet Emin arzıyla tevcih olmuştur.

1708 42

922 Yenişehir

kazasına tabi Dereli nam karyede vaki merhum Şeyh Veli Efendi bina eylediği Zaviyede vazife-i muayyene ile şeyh olan Osman bin Ebubekir fevt yerine li- eb er karındaşı İsmail Halife’ye mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet arzıyla tevcih olmuştur.

1708 42

923 Yenişehir

kazasına tabi Keserlü nahiyesinde Damak ? ............ Hasan Baba Karyesi’nde Çaker Ağa bina eylediği Muallimhanesi’nde talim-i sıbyan olan Mustafa Halife’nin refinden yerine Abdülbaki’ye tevcih ve mezkur Abdülbaki talim-i sıbyana kadir olmamağla refinden yerine mezbur Mustafa Halife’ye naibi Ahmet arzıyla tevcih olundu.

1708 42

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 231: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

22458

2010

924 Yenişehir’de

vaki merhum Akçalızade Elhac Ahmet Ağa bina eylediği Cami-i şerifte vazife-i muayyene ile imam-ı evvel olan Mesut bin İsmail ahar dirliğe süluk eylediğinden imamet hali kalmağla ref olunup yerine Elhac Abdullah mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla tevcih olmuştur.

1708 42

926 Yenişehir

kazasına tabi Büyük Keserlü nam karyede vaki merhum İsa Bey’in bina eylediği Cami-i şerifte yevmi üç akçe vazife ile imam olan Ali bin Ahmet fevt olup mahlul olmağla yerine sulbi oğlu Ahmet Halife mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla berat şod.

1708 42

927 Yenişehir’de

vaki merhum Murat Ağa Cami-i şerifinin imam-ı sanisi olan Hammal ? ............. Ahmet Halife’nin hıdmet kesir vazife kalid olmağla leyali-i mübarekede ikad olunduktan sonra fazla kalan şem-i asel yed-i mütevelli ile furuht olunup altmış guruşa baliğ olmağla meblağ-ı mezburun bir sene ribhinden hasıl olan dokuz guruş mezbur Hasan Halife’nin vazifesine zam olunmak babında kadısı ve naibi İsmail arzıyla berat şod.

1708 42

931 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac İlyas nam sahibü’l hayrın yevmi beş akçe ile cabisi olan Veli bin İbrahim nam kimesnenin hiyaneti zahir olmağla refinden Hasan bin Mustafa’ya mahaldir deyü kadısı Esseyyid Mehmet Emin arzıyla tevcih olmuştur.

1708 42

932 Yenişehir’de

vaki merhum Akçalızade Elhac Ahmet Ağa’nın nukud-ı mevkufesi gallesinden yevmi iki akçe vazife ile bir cüz-i şerif tilavet iden Abdurrahim Halife ibn-i Elhac Hasan terk-i hıdmet itmeyüp kusuru yoğiken Mısri Esseyyid Yusuf Halife cihet-i mezbureyi hilaf-ı inha bir tarikle üzerine berat itdürüp mezkur Abdurrahim Halife’ye külli gadr itmekle kemakan ibka ve mukarrer olmağ içün naibi İsmail arzıyla tevcih olmuştur.

1708 42

933 Yenişehir

kazasına tabi Büyük Keserlü’de Baba Ortası mahallesinde vaki Şeyh Nuh bina eylediği mescid-i şerifte yevmi iki akçe ile imam-ı evvel olan Mustafa terk-i hıdmet itmekle refinden Mehmet Halife’ye mahaldir deyü naibi Esseyyid Mehmet Emin arzıyla tevcih olmuştur.

1708 43

934 Yenişehir’de

vaki merhum Salnevi Ahmet Çavuş vakf ve galle-sinden yevmi üç akçe vazife ile nazır olan Esseyyid Mehmet fevt yerine Esseyyid Mustafa mahaldir deyü kadısı Abdülbaki arzıyla tevcih olmuştur.

1708 43

936 Yenişehir

mahallatından Hanecik Cedid mahallesinde vaki merhum Akçalızade Elhac Ahmet Ağa bina eylediği Cami-i şerifte vazife-i muayyene ile imam-ı sani olan İsmail bin Mesut fevt yerine sulbi oğlu Mesut mahaldir deyü kadısı Mustafa arzıyla tevcih olunmuştur.

1708 43

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 232: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

225582010

938 Yenişehir

muzafatından Kasaba-i Fenar sükkanından merhum Abdülkerim Çavuş evladlarına vakf eylediği nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevellisi olan Baltacı Mehmet fevt yerine yine evlad-ı merkumdan Abdülbaki’ye mahaldir deyü naibi Ali arzıyla tevcih olmuştur.

1708 43

944 Yenişehir’e

tabi Derelü (?) nam karyede vaki Evre Mescidi şerifde vazife-i muayyene ile imam olan Mehmet bin Ebubekir fevt yeri kadısı Seyyid Mehmet Emin arzıyla Nasuh Halife bin Mustafa’ya inayet buyruldu.

1710 43

957 Yenişehir

muzafatından Yenice Vardar nahiyesine tabi Ali Fakihler nam karyede Ali Fakihler Camii’nin vazife-i muayyene ile hatibi Ahmet fevt yeri Hasan Halife ibn-i Mehmet’e kadısı naibi Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1710 44

959 Yenişehir’de

Tekyeli Aşık mahallesinde Rukiyye Hatun bina eylediği zaviyede yevmi beş akçe ile imam Ahmet bin Ramazan hüsn-i rızasıyla Seyyid Mehmet bin Seyyid Hasan’a kasr-ı yed eylemekle mütevellisi Ahmet arz itmeğin inayet buyruldu.

1710 44

960 Yenişehir’de

merhume Rukiyye Hatun Mescidi olup Şeyh Mahmut Efendi zaviyesi dimekle maruf zaviyeye mezbur Şeyh Mahmut Efendi’nin oğlu Şerif Efendi ve ashab-ı hayratdan Ayşe Hanım bint-i Ali vakf itdikleri nukudun vazife-i muayyene ile mütevellisi Ahmet bin Ramazan fevt yeri kadısı Seyyid Mehmet arzıyla İbrahim Halife ibn-i Mustafa’ya inayet buyruldu.

1710 44

967 Yenişehir

kazasında Sungur ? ............. nam karyede Maktul İbrahim Paşa evkafından almak üzre yevmi iki akçe ile mescid-i şerifte imam Hasan bin Mehmet beratın zayi itmekle kadısı Seyyid Mehmet Emin arzıyla müceddeden berat inayet oldu.

1710 44

968 Yenişehir’de

................ Ali Efendi’nin Türbeli Camii hüddamına vakf eylediği nukudun meşrutiyet üzre vazife-i muayyene ile cabisi Yusuf kaza-ı aharda sakin olup cibayet umurunu görmekte acz ve kusuru olmağın hüsn-i rızasıyla Hüseyin bin Ahmet’e kasr-ı yed itmekle kadısı Seyyid Mehmet Emin arz itmeğin inayet buyruldu.

1710 44

969 Yenişehir’de

merhum Abdüllatif Efendi vakfiyesinde vakf eylediği nukudun yevmi 3 akçe ile nezareti medine-i mezburede reis’ül-eimme olanlara şart itmekle reis’ül eimme olan el Hac İsmail mutasarrıf kimesne memalik-i mahrusede ................

1710 44

970 Yenişehir’de

Debbağlar mahallesinde Elhac İlyas Mescidi’ne mevkufe nukudun mütevellisi ve mescid-i mezburun imamı olan Hüseyin bin Selim fevt yeri sulbi oğlu İbrahim’e kadısı Seyyid Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 45

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 233: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

22658

2010

971 Yenişehir’de

Debbağlar mahallesinde Elhac İlyas Mescidi’nde evkaf-ı müteferrikadan mücdemi olup mescid-i mezburun şem ve beratlarına meşruta nukudun yevmi bir akçe ile mütevellisi Hüseyin fevt yeri sulbi oğlu İbrahim’e kadısı Seyyid Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 45

972 Yenişehir’e

tabi Tırnova’da Elhac İbrahim Mescidi’nde müezzin olup Hane Hatun vakfından yevmi dört akçeye mutasarrıf olan Mehmet fevt yeri Ali ibn-i Elhac Ahmet’e kadısı Seyyid Mehmet Emin arzıyla.

1710 45

983 Yenişehir’e

tabi Ali Fakihler nam karyede .................. mahallesinde merhum İskender Efendi Camii’nin vazife-i muayyene ile hatibi Ahmet bin Ramazan fevt oldukda Hasan bin Mehmet bir tarikle alup Hasan’ı mezburun adem-i istihkakı zahir olmağın kadısı Esseyyid Mehmet Emin arzıyla mezburun refinden ve diğer Hasan bin Yusuf’a inayet buyruldu.

1710 45

985 Yenişehir’de

Gazi Hasan Bey Camii’nde vazife-i muayyene ile tarifhan olan ve yerine yevmi iki akçe etmeğe mutasarrıf olan Hüseyin Hoca fevt yeri Ali Hoca’ya ber vech-i evladiyet ve meşrutiyet vakıf müteveliliyeleri Ayşe ve Hatice arzlarıyla inayet buyruldu.

1710 45

986 Yenişehir’de

Saraçlar mahallesinde Arnavutzade zevcesi bina itdiği zaviyede vazife-i muayyene ile imam olan Mehmet bin Mustafa fevt yeri Abdulvahap ibn-i Elhac İsmail’e kadısı mevlana Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 45

987 Yenişehir’de

merhum Abdüllatif Efendi nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevelli iken Mehmet bin Muslu fevt yeri Ahmet bin Elhac İsmail’e kadısı Mevlana Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 45

988 Yenişehir’de................ nam karyede vaki mescidin vazife-i muayyene ile imamı Ömer bin ...........

1710 45

989 Yenişehir’de

merhum Naipzade Ahmet Efendi nukud-ı mevkufesinden yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif ve Yarıcı Hasan Efendi vakfından yevmi bir akçe ile bir cüz-i şerif ve Fatma Hatun vakfından yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif ve Hacı Kaya vakfından yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif ve Davutzade vakfından yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif tilaveti ve Yunus Çelebi vakfının vazife-i muayyene ile tevliyeti mahlule olmağın Abdulvahap ibn-i Elhac İsmail kadısı Esseyyid Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

990 Yenişehir’deAhmet Çavuş vakfından vazife-i muayyene ile nazırı Abdurrahim bin Veli beratın zayi itmeğin mütevelli-i vakf Veli arzıyla berat virildi.

1710 46

991 Yenişehir’e

tabi Musalar nam karye camiinin imam ve hatibi olmamağla kadısı Mevlana Mehmet Emni arzıyla Ahmet bin Hüseyin’e vazife-i muayyene ile inayet buyruldu.

1710 46

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 234: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

227582010

992 Yenişehir’debasmacı taifesinin reisleri Hasan bin İbrahim beratın zayi itmekle kadısı Mevlana Esseyyid Mehmet Emin arzıyla zayiden berat virildi

1710 46

993 Yenişehir

kazasına tabi Tırnovi’de Elhac İbrahim bina eylediği camiin hüddamına vakf eylediği nukudun ve yine cami-i mezburun hüddamına meşruta merhume Canı Hatun’un nukud-ı mevkufesinin ve yine cami-i merkum imamına meşruta cüzhanlığa mevkufe nukudun ve yine cami-i mezbur civarında mekyepte muallim-i sıbyana meşruta nukudun mütevellisi Elhac Ahmet medine-i mürtezika talepleriyle meclis-i şerde hesapları görüldükte evkafa gadri zahir ve azli lazım gelmekle ref ve yeri erbab-ı istihkaktan Hüseyin Halife’ye vazife-i muayyeneleriyle naibi Yusuf arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

994 Yenişehir’e

tabi Tatar nam karyede Çerkes Ali Paşa nukud-ı mevkufesinden yevmi bir buçuk akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Yarıcızade Mustafa fevt yeri Mehmet Halife kadısı mevlana Abdülbaki arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

995 Yenişehir’e

tabi Tatar nam karyede Çerkes Ali Paşa’nın nukud-ı mevkufesi gallesinden yevmi iki akçe ile sure-i Mülk tilavet iden Yarıcızade Mustafa fevt yeri Esseyyid Ahmet bin Mustafa kadısı Mevlana Abdülbaki arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

996 Yenişehir’de

Saraçlar mahallesinde Murat Ağa Camii’nde vaki sebilhanede yevmi iki akçe ile sebilci olan İdris onbeş seneden beri terk-i hıdmet itmekle Osman bin Ataullah’a kadısı mevlana Esseyyid Mehmet arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

997 Yenişehir’e

tabi Hasan Baba nam karyede Turhan Bey ve Ömer Bey bina eyledikleri camiide vazife-i muayyene ile müezzin Abdülbaki hüsn-i rızasıyla Mustafa’ya kasr-ı yed mütevellisi Abdülkadir arzıyla berat.

1710 46

998 Yenişehir’de

Tekkeli Aşık mahallesinde Rukiyye Hatun Zaviyesi’nin vazife-i muayyene ile imamı Ahmet fevt oldukta Mehmet nam kimesneye tevcih olunup lakin mezbur na ehil olmağla ref yeri Abdullah bin Ahmet’e kadısı mevlana Esseyyid Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

999 Yenişehir’de

Debbağlar mahallesinde Hacı İlyas Mescidi’nde vazife-i muayyene ile müezzin ve yevmi iki akçe ile mescid-i mezbur hıdmetine meşruta nukudun mütevellisi Abdullah bin Hacı Musa fevt yeri İsmail bin Yusuf’a kadısı mevlana Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

1001 Yenişehir’de

.............. Hacı İbrahim’in akar-ı mevkufesiyle yevmi beş akçe ile mütevelli Seyyid Mustafa terk-i hıdmet itmekle ref yeri Hasan bin Ali’ye kadısı mevlana Mehmet Emin arzıyla.

1710 46

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 235: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

22858

2010

1002 Yenişehir (?)

muzafatından Kardiçe nahiyesinde Hoca mahallesinde değirmenler nehri kenarında Hüseyin Çavuş Mescidi’nin imamı Süleyman fevt yeri oğlu Ali’ye kadı naibi Elhac Hüseyin arzıyla.

1710 46

1003 Yenişehir’de

Rabia Hatun Hatuncuk-ı Atik mahallesinde bina eylediği zaviyenin şeyh ve hüddamına vakf eylediği nukudun vazife-i muayyene ile mütevellisi olan Şeyh Ahmet fevt yeri Mustafa bin eş- Şeyh Ahmet’e kadısı Seyyid Mehmet Emin arzıyla .

1710 46

1007 Yenişehir’de

Sucular ?....................... mahallesi Hanyeri avarızına mevkufe nukudun mütevellisi olmamağla Elhac Mehmet bin Hasan’a vazife-i muayyene ile kadısı mevlana Mehmet Emin arzıyla berat virildi.

1710 46

1008 Yenişehir’e

tabi Yahşiler nam karyede merhume Mürüvvet Hanım’ın Mescidi’ nin yevmi bir akçe ile imamı Süleyman bin Sefer fevt yeri Ali bin Mehmet’e kadısı mevlana Esseyyid Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 46

1010 Yenişehir’de

Hatuncuk mahallesinde Çukadar İbrahim Ağa Mescidi’nin vazife-i muayyene ile imamı olan Suhte Osman fevt yeri Mustafa bin Ebubekir’e kadısı mevlana Esseyyid Mehmet Emin arzıyla.

1710 46

1011 Yenişehir’de

Elhac Hasan Recep bin Elhac Hasan evlad-ı evlada vakf eylediği musakkafatın mütevellisi olan ................... tevliyeti ber vech-i hasbi Abdürrahim bin Elhac Hasan’a kadısı Seyyid Mehmet Emin arzıyla berat.

1710 46

1014 Yenişehir’e

tabi Kasaba-i Kardiçe’de Kasım Çavuş Camii’nin vazife-i muayyene ile hatibi Salih bin Ömer fevt yeri babası Ömer bin Mehmet’e kadısı mevlana Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 47

1015 Yenişehir’etabi Kardiçe’de Ayas mahallesinde cami-i Atik’te vazife-i muayyene ile imam olan Şeyh Ali tecdid-i berat eyledi.

1710 47

1017 Yenişehir’e

tabi Osman Pınarı nam karyede Mehmet Efendi Mescidi’nin yevmi iki akçe ile imamı Süleyman bin Mustafa fevt yeri Ahmet bin Taşkın’a kadısı mevlana Seyyid Mehmet Emin arzıyla inayet buyruldu.

1710 47

1036 Yenişehir’de

vaki Hasan Bey Cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam-ı evvel olan Seyyid İbrahim külliyen terk-i hıdmet idüp azli lazım olmağın Yusuf Halife mahaldir deyü mütevelliler Hatice ve Ayşe arzlarıyla berat virilmiştir.

1711 48

1037 Yenişehir’e

tabi Balcılar nam karyede vaki merhum Bali bina eylediği mescid-i şerifte vazife-i muayyene ile ba - berat-ı şerif imam olan Ömer Halife ibn-i Ali’nin imamet-i mezkure uhdesinden gelmeğe kadir olduğu zahir iken ahardan Mehmet bin Ali hilaf olmağın mezbur refinden Ömer üzerine kadı Esseyyid Abdullah Efendi hazretlerinin arzıyla berat virilmiştir.

1711 48

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 236: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

229582010

1038 Yenişehir’e

mülhaka Galos nahiyesine tabi Alasun nam karye derya kenarı olup muhafaza için ashab-ı hayratdan Ali Ağa nam vakf eylediği on bin akçe ve sair muhafaza için vakf olunan hasbi ? ....................... mütevelli nasp olunmak mühim olmağla filan mahaldir deyü naibi Osman arzıyla berat virilmiştir.

1711 48

1039 Yenişehir

Fenar’a muzaf Galos nahiyesine tabi Alasun nam karyede ashab-ı hayratdan merhum Firdevszade bina eylediği cami-i şerifte vazife-i muayyene ile hatip olan İbrahim Halife rızasıyla Mustafa Halife’ye kasr-ı yed idüp naibi Osman berat virilmiştir.

1711 48

1040 Yenişehir

kazasına tabi Eğlütlü ? ......................... nam karyede merhume Elif nam sahibü’l hayrın cüz-i şerif tilavetine meşrut ve tayin olan Ahmet bin Muslu fevt olup diğer Ahmet üzerine itdürüp lakin kıraatına kadir olmayup Mehmet bin Abdullah mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah Efendi arzıyla berat virilmiştir.

1711 48

1041 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac Recep nam sahibü’l hayrın vakfının mütevellisi olmamağla Abdurrahim hilaf idüp ref olunup Mehmet İsmail mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdulah Efendi arzıyla berat virilmiştir.

1711 48

1042Yenişehir’e tabi

Galos nahiyesine tabi Alasun nam karye derya kenarı muhafaza için vakf eylediği akçe ile iki müstakim adam nazır tayin olunmak mühim olmakla Abdülkadir Abdülaziz mahaldir deyü naibi Osman arzıyla berat virilmiştir.

1711 48

1050 Yenişehir

kazasına tabi Tatar nam karyede vaki merhum Çerkes Ali Paşa nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesi galle-i vakfı karye-i mezbure-i Tatar’da muallim kimesneye meşruta olan yevmi üç akçe ile galle-i vakf-ı mezburdan yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Abdullah fevt olup Esseyyid Yusuf mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 48

1051 Yenişehir’de

vaki merhum Abdüllatif Efendi nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Ahmet bin .İsmail’in vakfa hıyaneti mukarrer olup Hasan mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 48

1052 Yenişehir’de

vaki merhum Ekmekçizade Ahmet Paşa nam sahibü’l hayrın nujud ve musakkafat-ı mevkufelerine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Mustafa fevt olup Hasan Halife mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 48

1053 Yenişehir’de

vaki merhum Kadı Muslihiddin Efendi Cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam-ı sani olan Mustafa fevt olup sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 48

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 237: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

23058

2010

1054 Yenişehir’de

vaki merhum Çelebi Mehmet Efendi vakfından almak üzre ............ cami-i şerifinde yevmi altı akçe vazife ile hatip olan Mustafa fevt olup sulbi oğlu Esseyyid Ahmet mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah Efendi arzıyla inayet buyruldu.

1711 48

1055 Yenişehir’de

vaki merhum Hadim Yusuf Ağa vakfının yevmi beş akçe vazife ile nazırı Fatma kadın vakfından yevmi iki akçe vazife ile Yasinhan Mustafa mutasarrıf iken fevt olup sulbi oğlu Mehmet mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla.

1711 48

1056 Yenişehir

Fenar muzafatından Keserlü nahiyesine tabi Hisarlıkardı nam karyede vaki Kamereddin ? .................. nam sahibü’l hayrın bina eylediği mescid-i şerifte ber vech-i hasbi müezzin olan Ahmet fevt yerine sulbi oğlu İbrahim mahaldir deyü kadısı Abdullah arzıyla

1711 48

1059 Yenişehir

kazasına tabi Hisarlıkardı nam karyede merhum Hacı Bey bina eylediği cami-i şerifin vazife-i muayyene ile imamı olan Elhac Mustafa tarik-i Hacc-ı şerifte fevt olup sulbi oğlu Ahmet mahaldir deyü kadısı Sunullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

1065 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac Çukadar İbrahim Ağa bina eylediği mescid-i şerifte şart-ı vakıf üzre .................... vazife-i muayyene ile imam-ı evvel ve sanisi olup mescid-i mezburda imam-ı sani olan Mustafa Halife hıdmetinde kanaat itmeyüp imam-ı evvel olan Süleyman fevtinden imam-ı evvelinin hıdmetini dahi hilaf-ı inha bir tarikle üzerine itdürmekle tasarruf hilaf-ı şart olduğu beyyin ? .................. olmağın ref olunup Sinan Halife mahaldir deyü vazife-i muayyenesiyle kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

1066 Yenişehir

kazasına tabi Kardiçe mahallatından Hoca mahallesinde vaki merhume Emine Hatun bina eylediği Muallimhane’de vazife-i muayyene ile muallim-i sıbyan olan Mehmet bin Süleyman babası fevtinden mutasarrıf olduğu muallimlik beratın zayi itmekle ciheti zayiden mezbur Mehmet’e kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldı.

1711 49

1067 Yenişehir

kazasına tabi Kardiçe mahallatından Ayas mahallesinde vaki merhum Ali Bey bina eylediği Cami-i şerifin vazife-i muayyene ile hatibi olan Mehmet bin Süleyman mutasarrıf olduğu beratı zayi olmağla zayiden berat virilmiştir kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

1069 Yenişehir’de

Saraçlar mahallesinde vaki merhum Yahya Kapan dimekle şehir Elhac Ramazan nam sahibü’l hayrın bina eylediği mescid-i şerifte vazife-i muayyene ile kayyum olan İsmail terk-i hıdmet ve ahar diyara gidüp cemm-i gafir ihbarıyla ref olunup Mehmet mahaldir deyü kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 238: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

231582010

1070 Yenişehir’de

Fenar’a mülhak Galos nahiyesine tabi Alasun n nam karyede ashab-ı hayratdan merhum Firdevs zade bina eylediği cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam ve cami-i mezkur kurbunda ? muallim olan İbrahim hüsn-i rızasıyla imamet ve muallimlik Hüseyin Halife feragat idüp kadısı naibi Osman arzıyla inayet buyrulmuştur.

1711 49

1071 Yenişehir’de

mahallatından Dereli ? nam karyede Türkmenler mahallesinde vaki mescid-i şerifte vazife-i muayyenesiyle imam olan Ahmet fevt olup Mehmet bin Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

1072 Yenişehir

kazası muzafatından Galos nahiyesine tabi Alasun nam karye sükkanından iken bundan akdem müteveffa olan sahibü’l hayrat Solak Ali Bey bina eylediği cam-i şerife mukaddema vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan Halil Halife kendi rızasıyla Ali Halife’ye fariğ olup kadısı naibi Hüseyin arzıyla inayet buyruldu.

1711 49

1075 Yenişehir’devaki Ahmet Bey vakfından yevmi bir akçe vazife ile cüzhan olan Hüseyin bin Mehmet fevt olup Hasan bin Mehmet inayet buyruldu.

1711 49

1077 Yenişehir’de

vaki merhum Bıyıklı Ahmet vakfından yevmi iki akçe vazife ile bir cüz-i şerife mutasarrıf olan Hüseyin bin Mehmet fevt olup yerine Mehmet mahaldir deyü inayet buyruldu.

1711 49

1078 Yenişehir’de

vaki merhum Akçalızade Elhac Ahmet bina eylediği Cami-i şerifte ruhıçün tilavet olunan eczay-ı şerife yevmi iki akçe vazife ile cüzhan olan Hüseyin bin Mehmet fevt olup Hüseyin Halife’ye inayet buyruldu.

1711 49

1083Yenişehir’de vaki

Saraçlar mahallesinde Timurzade Mescidi’nde vazife-i muayyene ile imamı olan Ahmet hüsn-i ihtiyarıyla Hasan Halife’ye kasr-ı yed idüp naibi Abdullah arzıyla tevcih buyruldu.

1712 49

1084 Yenişehir’de

vaki ................ nam karyede ......................... bina eylediği cami-i şerifin nukud-ı mevkufesine mütevelli olan Ahmet fevt yerine mahaldir deyü naibi Abdullah Ahmet arzıyla cami-i mezburun ................ Ahmet Halife’ye tevcih buyruldu.

1712 49

1085 Yenişehir

muzafatından Tırnova nahiyesine tabi Karadereli nam karyede merhum Hüseyin Yarıcı bina eylediği cami-i şerifin nukud-ı mevkufesine yevmi iki akçe ile müezzin olan Hüseyin fevt yeri mahal deyü naibi Abdullah arzıyla Abdülaziz Halife’ye tevcih buyruldu.

1712 50

1086 Yenişehir

nevahisinden Tırnova nahiyesine tabi Tatar nam karyede vaki Rabia binti Ömer Paşa nam sahibü’l hayrın asiyab-ı mevkufesi gallesinden yevmi birbuçuk akçe ile cüzhan olan Ali fevt yeri naibi Abdullah arzıyla Mehmet’e tevcih şod.

1712 50

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 239: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

23258

2010

1087 Yenişehir’de

Sofular Mahallesinde vaki Elhac ............. dimekle maruf .............. Elhac Süleyman bina eylediği mescide vazife-i muayyene ile imam olan Veli Halife imamet-i mezburu hüsn-i rızasıyla Osman Halife’ye feragat itmekle naibi Abdullah arzıyla tevcih buyruldu.

1712 50

1088 Yenişehir

kazasında Derelü nam karyede Türkmenler mahallesinde vaki vazife-i muayyenesi ile mektepte muallim olan mekteb-i mezburun nukuduna mütevelli olan Halil fevt yeri naibi Abdullah arzıyla Hüseyin Halife’ye tevcih buyruldu.

1712 50

1093 Yenişehir

kazasına tabi Sahra nahiyesinde Sütlüce nam karyede Akçalızade Mehmet Dai bina eylediği Cami’de yevmi üç akçe ile kayyum olan Ali fevt yeri naibi Mehmet Rıza arzıyla Ahmet Halife’ye tevcih buyruldu.

1712 50

1094 Yenişehir

kazasına tabi Sahra nahiyesinde Akçalızade Mehmet Dai bina eylediği Cami-i şerifin nukud-ı mevkufesine yevmi dört akçe ile mütevelli olan Ali fevt yeri naibi Mehmet Rıza arzıyla tevcih buyruldu.

1712 50

1095 Yenişehir

muzafatından Garikçe (?) nam karyede Mühürdar Hasan Ağa bina eylediği Muallimhane’de yevmi bir akçe ile muallim olan İsa’nın beratı olmamağla müceddeden berat virilmiştir.

1712 50

1096 Yenişehir’de

Abdülbaki Ağa zevcesi dimekle maruf Eymen ? ............... nam Hatunun nukud-ı mevkufesine .................. mütevelli olanların izn-i hakim ile muhasebeleri görülüp bir hasbi nazıra muhtac olmağla Ali’ye inayet buyruldu.

1712 50

1100 Yenişehirmuzafatından Sahra nahiyesine tabi Baltalar ? nam karyede Hızır Çavuş Camii’nde üç akçe ile imam Mehmet fevt yeri ba arz-ı naip oğlu Hasan’a berat.

1712 50

1104 Yenişehir’etabi Dereler nam karyede Türkmenler mahallesinde Ömer Mescidi’ nde dört akçe ile imam Mehmet rızasıyla İbrahim Halife’ye ferağ ba arz-ı naip berat.

1712 50

1105 Yenişehir’etabi Veliler nam karyede Seyyid Ali Mescidi’nde muayyene ile imam Esseyyid Elhac Mahmut pir olmağla ba arz-ı kadı oğlu Esseyyid Ali’ye ferağ ve berat

1712 50

1108 YenişehirFenar’a tabi Tırnova nahiyesinde Musalar nam karyede Memi Camii’nde bir akçe ile hatip Mahmut fevt yeri ba arz-ı naip Hasan Halife’ye berat.

1712 50

1109 Yenişehir’etabi Fenar’da Sinan Çavuş Mescid-i şerifinde muayyene ile imam olan İsmail Halife .......................... ba arz-ı naip Ahmet Halife’ye berat buyruldu .

1712 50

1111 Yenişehir’deMurat Ağa Camii’nde iki akçe ile hatip Ali fevt yeri Eşşeyh Ahmet Efendi’ye berat.

1712 50

1112 Yenişehir’deElhac Ahmet oğlu Abdulvahhap vakfından bir cüze mutasarrıf Ali fevt yeri Ahmet Halife’ye berat.

1712 50

1114 Yenişehir’emuzaf Tırnova’da Elhac İbrahim Camii’nde imam .............................................

1712 50

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 240: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

233582010

1115 Yenişehir

muzafatından Keserli Kebir mahallatından Beyler mahallesinde Mehmet Hoca Mescidi’nde Abdullatif Efendi nukudundan iki akçe ile imam Mehmet rızasıyla ba arz-ı naib-i kadı mucebince Ömer Halife’ye berat.

1712 51

1124 Yenişehir’de

Kemenli ? ................ Elhac İbrahim nam sahibü’l hayr nukudundan beş akçe ile duaguy vazifesine mutasarrıf Mehmet bin Abdi fevt yeri ba arz-ı kadı oğlu İsmail’e berat.

1712 51

1125 Yenişehir’de

Kemenli ? Elhac İbrahim nam sahibü’l hayrın nukudundan iki akçe ile bir cüz ve Davutzade Hasan Beşe nukudundan bir akçe ile bir cüz ve Hale Fatma Hatun nukudundan bir akçe ile hafız-ı ecza olan Mehmet bin Abdi fevt yeri oğlu Hüseyin Halife’ye ba arz-ı kadı berat buyruldu.

1712 51

1131 Yenişehir’deKemenli (?) Elhac İbrahim evkafı nazırı olan Mehmet bin Abdi fevt yeri ba arz-ı kadı sulbi oğlu Hasan Halife’ye berat.

1712 51

1132 Yenişehir’deElhac Ahmet oğlu Abdulvahap vakf eylediği nukudun muayyene ile gallesinden tilavet-i Kur’an iden Ali fevt yeri inayeten Ahmet Efendi’ye berat.

1712 51

1133 Yenişehir’emuzaf Fenar’da Hüsam Efendi Türbesi hüddamına vakf iden Şaduman Hatun bir akçe ile türbedarı Hüseyin fevt yeri ba arz-ı naip oğlu Ali’ye berat.

1712 51

1136 Yenişehir’deMurat Ağa Camii’nde beş akçe ile kayyum ve üç akçe ile müezzin Ahmet Halife fevt yeri inayeten berat-ı atiki mucebince İbrahim Halife’ye berat buyruldu.

1712 51

1137 Yenişehir’deMurat Ağa Camii’nde muayyene ile hatip Ali fevt ba arz-ı kadı Hüseyin Halife’ye berat.

1712 51

1138 Yenişehir’deGüllü (?) dimekle maruf mektepte muayyene ile muallim Ali fevt ba arz-ı kadı Hasan Halife’ye berat.

1712 51

1141 Yenişehir’de

Abdülbaki Ağa zevcesi Fatma Hatun nukud-ı mevkufesine meşrutiyet üzre muayyene ile Abdülmümin Efendi’nin hıdmetde kusuru yoğiken ahardan Ali Sipahi ba arz-ı kadı ref mezbur Abdülmümin Efendi’ye ibka ve berat buyruldu.

1712 51

1142 Yenişehir

muzafatından Büyük Keserlü nam karyede Salih Efendi vakfı olan değirmen mahsulünden ber vech-i iştirak duaguy olmak üzre mutasarrıflar Ahmet ve Hüseyin iken Hüseyin fevt olmağın hissesi diğer Hüseyin’e inayeten berat buyruldu.

1712 51

1143 Yenişehir’etabi Kardiçe’de Yaylak mahallesinde İbrahim Çelebi Mescidi’nde iki akçe ile imam İbrahim fevt yeri ba arz-ı kadı Mustafa’ya berat.

1712 51

1145 Yenişehir’emuzaf Tırnova’da nahiyesine tabi Musalar nam karyede Yahya Efendi Camii’nde nim akçe ile hatip Hüseyin bin Mahmut fevt yeri ba arz-ı naip Hüseyin Halife’ye berat.

1712 51

1146 Yenişehir’deHatuncuk-ı Cedid mahallesinde Çukadar İbrahim Ağa Mescidi’nde muayyene ile imam Mustafa bin Kara Ebubekir fevt yeri ba arz-ı kadı Ömer bin Osman’a berat.

1712 51

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 241: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

23458

2010

1147 Yenişehir’deFatma binti Manav Elhac Ahmet nukud-ı mevkufesine muayyene ile mütevelli Muslihiddin Efendi fevt yeri ba arz-ı kadı Ali Halife ibn-i Mehmet’e berat.

1712 51

1148 Yenişehir’deFatma Hatun musakkafatı mevkufu gallesinden muayyene ile nazır olan Muslu Efendi fevt yeri ba arz-ı kadı Ali Halife ibn-i Mehmet’e berat.

1712 51

1151 Yenişehir’etabi Tırnova’da Elhac İbrahim Mescidi’nde bir akçe ile mütevelli Ömer bi berat olmağın inayeten berat.

1712 51

1156 Yenişehir’etabi Topuzlar ? nam karyede .................. Mescidi’nde muayyene ile müezzin Mehmet fevt yeri ba arz-ı naip Zülfikar Halife’ye berat.

1712 51

1158 Yenişehir’etabi Sahra-yı ............. nam karyede Ali Bey Mescidi’nde muayyene ile imam olan Hasan Halife rızasıyla ba arz-ı naip Ali Halife’ye ferağı mucebince berat.

1712 51

1159 Yenişehir’e

tabi kasaba-i Cuma’da Ali Çavuş nukud-ı mevkufesinden muayyene kasaba-i mezbur camiinde şeyh olan Ahmet rızasıyla ba arz-ı kadı Hüseyin Halife’ye ferağı mucebince berat.

1712 51

1169 Yenişehir’e

muzaf Dereli (?) nam karye camii’nde muayyene ile müezzin olan Ali bin Hüseyin fevt olduktan ecnebiden Hasan bin Mehmet almağın ba arz-ı kadı refinden müteveffay-ı mezburun oğlu Hüseyin Halife’ye berat

1712 52

1170 Yenişehir’deTezkireci Ali Efendi nukudundan muayyene ile Yasinhan Ali fevt yeri ba arz-ı kadı Mehmet Halife’ye berat.

1712 52

1179 Yenişehir’de

merhume Rabia Hatun İbnet-i Mustafa Efendi nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesine yevmi iki akçe vazife ile nazır olan Yusuf fevt olup Abdülvahap bin Ahmet mahaldir deyü kadısı Hamit arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1180 Yenişehir

kazasına muzaf Büyük Keserlü nam karyede vaki merhum Salih Kadı nam sahibü’l hayrın evlad-ı evladına şart ve tayin ve vakf eylediği asiyab kadimden bu ana gelince vakıf-ı müşarünileyhin evladları tarafından meşrutiyet üzre zabt olunagelüp Mustafa Halife ibn-i Hüseyin evladı .................. olduğu sika sahihatü’l - kelimatü’n cemm-i gafir ihbarıyla oğlu Hüseyin Halife’ye nısıf hissey-i mezbur iken Hüseyin refinden Mustafa Halife dailerine kadısı Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1182 Yenişehir

kazasına muzaf Karadere nam karyede vaki cami-i şerif hüddamına mevkufe nukuddan vazife-i muayyene ile mütevelli olan Ahmet üzerine ber vech-i hasbi Elhac İbrahim müstakim olduğu ihbar itmeleriyle kadısı Ahmet Efendi arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1184 Yenişehir

kazasına muzaf Galos Kalesi dahilinde vaki merhum Sultan Süleyman Han tabe serahu bina eyledikleri cami-i şerifte olan mektepte vazife-i muayyene ile muallim-i sıbyan olan Elhac Mustafa hıdmet-i mezkurede kusuru olmayup ahardan ehliyet olmayan Ahmet bin Abdullah Efendi ecnebiden ve cemi kesir ihbarlarıyla Elhac Mustafa dailerine kadı Mehmet Efendi arzıyla ibka olunmuştur.

1713 52

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 242: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

235582010

1187 Yenişehir

kazası muzafatından Kasaba-i Kardiçe’de Kara (?) ............... mahallesinde vaki Mehmet ................ bina eylediği cami-i şerifte yevmi bir akçe vazife ile kayyum ve yevmi iki akçe vazife ile aşırhan ve mütevelli olan Mustafa fevt olup sulbi oğlu Hızır Halife’ye mahaldir deyü kadısı naibi Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1189 Yenişehir’de

Has ?.............. .. kasaba-i Fenar sükkanından merhum Sinan Çavuş kasaba-i mezbure derununa bina vakf eylediği mescid-i şerifin nukud-ı mevkufesine bi’l-fiil vazife-i muayyene ile mütevellisi olan Hasan Dede fevt olup Abdurrahim mahaldir deyü kadısı naibi Ömer arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1190 Yenişehir’de

merhum elhac İdris ( Üveys ? ) nam sahibü’l hayrın musakkafat-ı mevkufuna vazife-i muayyene ile mütevelli olan Yusuf tevliyet-i mezbureye yirmi seneden berü mutasarrıf olup beratı zayi olmağla kadısı mevlana Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1201 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Kardiçe’de Emin (?) .............. mahallesinde vaki merhum Ali Bey bina eylediği Cami-i Atik’te yevmi bir akçe vazife ile hatip olan Mehmet fevt olup sulbi oğlu Hasan mahaldir deyü kadısı naibi Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 52

1207 Yenişehir’de

Debbağlar mahallesinde vaki Müderris ? ........................ Yahya (?) mescid-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam olan Ahmet fevt olup Ali Halife ibni Mehmet mahaldir deyü kadısı Habid Efendi arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1212 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac Üveys bin Ömer nam kimesnenin Saman Pazarı’nda sebil haneye mevkufe musakkafat gallesinden muayyene ile mütevellisi ve sebilci olan Kara Yusuf bin Abdullah fevt olup Ali Halife mahaldir deyü kadısı mevlana Hamit arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1213 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Tırnova’da merhum Elhac İbrahim bina eylediği cami-i şerif imamına meşruta cüzhanlığa mevkuf nukuduna yine hasbi mütevelli olan Mustafa’nın azli lazım ve la-büdd olmağın ref olunup Hüseyin mahaldir deyü kadısı naibi Mehmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1214 Yenişehir’de

vaki Saraçlar Mahallesinde Yahya Kapan Mescit dimekle maruf mescid-i şerifin muayyene ile imamı ve mütevellisi olan Ahmet bin Salih rızasıyla Elhac Mehmet bin Halil’e kasr-ı yed idüp kadısı Abdülbaki arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1216 Yenişehir’de

vaki merhum Kadı Muslihiddin Efendi nam kimesne nukud ve akar ve musakkafat-ı mevkufelerine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Abdülbaki fevt olup Mehmet bin Yusuf mahaldir deyü kadısı Şerif arzıyla berat virildi.

1713 53

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 243: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

23658

2010

1217 Yenişehir

kazasına tabi Köleler (?) .............. nam karyede vaki cami-i şerifte vazife-i muayyene ile hatip olan İbrahim fevt olup Osman Halife mahaldir deyü kadısı Mevlana Hamid arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1219 Yenişehir’de

vaki merhum Bıyıklı Ahmet Bey nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufe cedide ve atikasına vazife-i muayyene ile mütevelli olan Hasan pir ve alil olup cümle mürtezikanın muhtarı olan İskender mahaldir deyü kadısı mevlana Cemal ................... arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1222 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Tırnova’da vaki Elhac İbrahim Cami-i şerifi kurbunda merhum Elhac Süleyman Bey bina eylediği muallimhanede muallim olan Abdül..................... hüsn-i rızasıyla Abdülbaki Halife’ye kasr-ı yed idüp kadısı naibi İsa arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1225 Yenişehir

Fenar kazasına tabi Cuma nahiyesinde ............... nam karyede vaki merhume Hatice nam sahibetü’l hayrın gallesine kırka Evhadlu ...................... ......... nam karyenin avarızına vakf ve şart etdiği asiyab-ı mevkufesine mütevelli tayin itmeyüp İbrahim mahaldir deyü vazife-i muayyene ile kadısı naibi Mehmet arzıyla.

1713 53

1226 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac Abdulgaffar nukud-ı mevkufesine yevmi iki akçe ile katip olan Abdullah fevt olup sulbi oğlu Elhac Mehmet terk ? idüp hıdmete kadir iken ahardan Mehmet alup gadr itmeğin yine Mehmet’e babası fevtinden ve mezbur refinden kadısı Hamid arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1227 Yenişehir

Fenar kazasında Keserlü nahiyesinde Hasan Baba nam karyede vaki ..........şah nam sahibetü’l hayrın müceddeden bina eylediği mescid-i şerife Ahmet Halife yevmi bir akçe ile imam nasb olunup kadı naibi Mehmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1228 Yenişehir

kazasına tabi Hasan Baba nam karyede vaki merhum Elhac Mustafa bina eylediği cami-i şerifin hüddamı ile muallimhane .................... vazife-i muayyene ile mütevelli olan Elhac Mustafa fevt olup sulbi oğlu Hüseyin mahaldir deyü kadısı Mevlana Hamit arzıyla inayet buyruldu.

1713 53

1233 Yenişehir’demütemekkin Yahudi taifesinden otuz altı seneden beri mezarlarını ? *******

53

1234 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Kardiçe’de Yayla mahallesinde vaki merhum Divane İbrahim ? bina eylediği mescid-i şerifte yevmi iki akçe ile imam olan İbrahim fevt olup mahlulundan Elhac Mustafa Halife mahaldir deyü kadısı Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1235 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac İlyas nukud-ı mevkufesi gallesinden yevmi beşbuçuk akçe ile üç cüz-i şerif tilavet iden Esseyyid İbrahim ve Esseyyid İsmail fevt olup mahlulundan yerine Ali Halife mahaldir deyü kadısı mevlana Hamid arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 244: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

237582010

1237 Yenişehir

muzafatından kasaba-i Fenar’da vaki merhum Hamza Bey’in nukud-ı mevkufesi gallesinden almak üzre vazife-i muayyene ile hekim olan Ahmet mucib-i şart-ı vakıf terk itmeğin ref olunup Mehmet’e kadısı naibi Ömer arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1240 Yenişehir’de

vaki Seherler ? ...................... Cami-i şerifinde yevmi altı akçe ile müezzin olan Mehmet fevt olup sulbi oğlu Mahmut her vechle mahaldir deyü kadısı mevlana Hamid arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1241 Yenişehir

sukunda vaki İmarlı ? ................ havlusunda bina eylediği cami-i şerifte yevmi iki akçe ile kayyum olan Zeynullah fevt olup yerine Ahmet mahaldir deyü mütevellisi Mustafa arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1242 Yenişehir’de

Ramazan-ı Atik mahallesinde vaki Çömlekçi Cami-i şerifinde merhume Sultan Hatun eşya-i mevkufe gallesinden vazife-i muayyene ile mütevelli olan Abdullah fevt olup Mehmet mahaldir deyü kadısı mevlana Hamid arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1243 Yenişehir’de

bina ve vakf eylediği merhum Gazi Turhan Bey Cami-i şerifinde vazife-i muayyene ile müezzin olan Mehmet fevt olup yerine İbrahim mahaldir deyü mütevellisi Abdülkadir arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1244 Yenişehir

Fenar kazasına tabi Macunlu ? .................. nam karyede ............. cami-i şerif olmayup Seyyid İbrahim kendi malından bina idüp yevmi bir akçe ile Musa Halife’ye hitabet inayet buyruldu.

1713 54

1246 Yenişehir

kazasına tabi Fenar kasabasında merhum Hamza Bey nukud-ı mevkufesine tevliyeti vazife-i muayyene ile evlad-ı utekaya meşruta olmağla evlad-ı utekadan İbrahim mutasarrıf iken azli icap ider hali yoğiken ahardan Mehmet bir tarikle berat idüp ? gadr itmeğin yine mezbur Mehmet ref olunup İbrahim dailerine kadısı mevlana Hamid arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1247 Yenişehir’e

tabi Fenar’da Hamza Bey bina eylediği Cami-i şerifte nezaret vazifesi hıdmetinde olan Ali hıdmet-i mezbure hiyaneti zahirdir deyü ref olunup Ömer mahaldir deyü mütevellisi Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1249 Yenişehir

muzafatından Kardiçe mahallatından Yaylak mahallesinde vaki merhum İbrahim bina eylediği mescid-i şerifin mütevellisi olan İbrahim fevt olup yerine Elhac Mustafa mahaldir deyü kadısı naibi Ahmet arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

1251 Yenişehir’e

muzaf Fenar kazasında vaki merhum Elhac Burak Bey İmareti’nde vekilharc olan İbrahim fevt olup yerine Mehmet Halife mahaldir deyü kadısı naibi Ömer arzıyla inayet buyruldu.

1713 54

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 245: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

23858

2010

1255 Yenişehir’de

vaki merhum Akçalızade Elhac Ahmet Cami-i şerifine yevmi iki akçe ile ruhıçün bir cüz-i şerif tilavet iden Hüseyin bin Mehmet fevt olup yerine karındaşı Abdullah Halife mahaldir deyü berat virilmiştir.

1713 54

1256 Yenişehir’de

vaki merhum Yeğenli Elhac İbrahim nam sahibü’l hayrın vakfının vazife-i muayyene ile nazırı olan Hasan bin Mehmet fevt olup yerine karındaşı Abdullah Halife mahaldir deyü inayet berat virilmiştir.

1713 54

1257 Yenişehir’de

vaki merhum Yeğenli Elhac İbrahim nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesi gallesinden almak üzre yevmi beş akçe ile duaguy olan İsmail Halife fevt yerine karındaşı Abdullah Halife mahaldir deyü inayet berat.

1713 54

1258 Yenişehir’e

tabi Nar kasabasında vaki merhum Hamza Bey nam sahibü’l hayrın bina eylediği cami-i şerifte vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan İdris kendi hüsn-i ihtiyarıyla Hasan Halife’ye kasr-ı yed mahaldir deyü kadısı naibi Mehmet arzıyla berat.

1713 54

1259 Yenişehir’de

vaki merhum Abdüllatif Efendi nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesi gallesinden yevmi üç akçe ile bir sene vakf-ı mezbur mütevellisi olanların vakt-i baharda muhasebelerini görmek üzre reisü’l eimme olanlara meşruta ve cümle kimesne muhtarı olan Ahmet diğer Ahmet hilafına inha ........... olmağla ref olunup yerine Ahmet mahaldir deyü kadısı Hamit arzıyla berat virilmiştir.

1713 54

1260 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac Ali Efendi’nin nukud-ı mevkufesi gallesinden almak üzre yevmi beş akçe ile Yasin-i şerif tilavet iden Derviş Mehmet fevtinden Ali bin Yusuf’a olunup mutasarrıf iken fevt olup yerine sulbi oğlu Abdurrahman mevcut iken ahardan Mehmet hilaf-ı inha bir tarikle alup külli gadr itmeğin ref mezbur Abdurrahman mahaldir deyü kadısı Hamit arzıyla berat.

1713 54

1270 Yenişehir

mahallatından nefs-i Tekyelü mahallesinde vaki merhum Habip İbrahim bina eylediği mescid-i şerifine muayyene ile imam-ı sani olmak üzre müceddeden Mehmet Halife mahaldir deyü kadısı naibi İsmail arzıyla berat buyruldu

1713 55

1271 Yenişehir’de

vaki merhum Bekçizade Ömer Ağa bina eylediği Cami-i şerifte vazife-i muayyene ile cüzhan olan Mustafa hüsn-i ihtiyarıyla diğer Mustafa kadısı Esseyyid Abdullah arzıyla inayet buyruldu.

1713 55

1273 Yenişehir’etabi Fenar kasabasında Hacı Burak Bey İmareti’ne vekilharc olan İbrahim fevt olup Mehmet mahaldir deyü inayeten berat virilmiştir.

1713 55

1275 Yenişehir’de

vaki merhum Alime binti Derviş nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene mütevelli lazım olmağla Veli mahaldir deyü kadısı Mevlana Hamid arzıyla inayet buyruldu.

1713 55

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 246: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

239582010

1276 Yenişehir

kazasına tabi Tırnova mahallatından Sofular mahallesinde merhum Elhac İbrahim mescit olmak üzre bina idüp badehu mezbure Haleti Hatun vaz-ı minber Nebe’ eylediği cami-i şerifte yevmi beş akçe ile mütevelli olan Mehmet fevt Elhac Ahmet mahaldir deyü naibi Abdülkadir arzıyla.

1713 55

1281 Yenişehir’de

Tekyeli Cedid mahallesinde vaki merhum Tepebaş dimekle eş Şeyh Hasan Efendi Zaviyesi’nde merhume Rabia Hatun nukud-ı mevkufesi gallesinden muayyene ile imam ve bir cüz-i şerif tilavet iden Mehmet fevt Abdurahman mahaldir deyü kadısı mevlana Hamid arzıyla inayet.

1713 55

1282 Yenişehir

mahallatından Hatuncuk Atik mahallesinde vaki merhume Rahime Hatun nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile mütevelli olan Ömer fevt olup mahlulundan Abdurrahman mahaldir deyü kadısı mevlana Hamit arzıyla inayet buyruldu.

1713 55

1283 Yenişehir

nevahisinde Galos nahiyesine tabi Alasun nam karye mahallatından Eskihisar mahallesi dahilinde vaki Mehmet Çelebi’nin bina eylediği Cami-i şerifte bundan akdem vazife-i muayyeneleri müezzin ve muarrifhan olan Mustafa fevt olup sulbi kebir oğlu Mahmut’a naib olan Süleyman arzıyla berat virilmiştir.

1714 55

1287 Yenişehir

mahkemesi küttabından işbu Esseyyid Abdülbaki daileri fenn-i sakku kitabetde mahir ve kütüb-i fıkhıyyeden mesail-i şeriyye istihracına kadir olup ketb-i sükuk ve sicillatda her umuru kemakan yedine berat virilmiştir.

1714 56

1288 Yenişehir’de

vaki merhum Elhac Ebubekir nam sahibü’l hayrın bina eylediği cami-i şerifte vazife-i muayyene ile müezzin ve kayyum olan Ahmet bin Abdullah fevt yerine işbu Ahmet bin Halil kadısı Hamid arzıyla berat virilmiştir.

1714 56

1289 Yenişehir

kazasına tabi Derelü nam karyede Eymirler ?.............. mahallesinde vaki mektepte vazife-i muayyene ile muallim-i sıbyan olan Mustafa bin Abdülbaki fevt yerine işbu Osman Halife bin Mehmet vazife-i muayyenesiyle kadısı Hamid arzıyla berat virilmiştir.

1714 56

1291 Yenişehir’de

Debbağlar mahallesinde vaki merhum Elhac İlyas nam sahibü’l hayrın bina eylediği mescid-i şerifte vazife-i muayyene ile imam olan Abdullah Halife ibn-i Mehmet imamet-i mezbureden kasr-ı yed idüp her vechile mahal müstehak olan işbu diğer Abdullah bin Mehmet dailerine kadısı arzıyla berat virilmiştir.

1714 56

1292 Yenişehir’e

kazasına tabi Kerli ? nam karyede vaki cami-i şerifte vazife-i muayyene ile imam ve hatip olan lakin yedimde olan beratımız zayi olup zayiden arzıhal ile Hacı Hüseyin Halife berat virilmiştir.

1714 56

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 247: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

24058

2010

1303 Yenişehir’e

muzaf kasaba-i Kardiçe mahallatından Karaca mahallesi sükkanından iken bundan akdem merhum sahibü’l hayr Yeniçeri Mehmet nam sahibü’l hayrın mahalle-i mezburda bina eylediği cami-i şerifte yevmi iki akçe ile tarif cihetine mutasarrıf olan Ömer bin Mustafa fevt ve hıdmeti hali kalmağın yerine yine vazife-i mezkure ile erbab-ı istihkaktan işbu arz-ı ubudiyet Ahmet daileri her vechle müstehak olmağın kadısı Ömer arzıyla beratı virilmiştir.

1714 57

1307 Yenişehir’de

vaki Akçalızade Elhac Ahmet Ağa sahibü’l hayrın vakfının nukud-ı mevkufenin dört nefer cabisi olup Abdullah bin Abdullah fevt yerine işbu Ali bin Mehmet mütevellisi arzıyla berat virilmiştir.

1714 57

1311 Yenişehir

kazasına tabi Hacı Haliller nam karyede vaki mescid-i şerifinde vazife-i muayyene ile imam ve nukud-ı mevkufeden mütevelli olan Mehmet fevt yerine işbu Yusuf Halife bin Hasan kadısı Hamid arzıyla berat virilmiştir.

1714 57

1313 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Tırnova’da vaki merhum Hüseyin Paşa bina eylediği mescid-i şerif etrafında cami olmamağla mevcut olan cemaat-ı müslimin salat-ı Cuma idemeyüp mezbur mescid-i şerifte Ahmet Çorbacı kendi malıyla müceddeden minare ve minber içün taraf-ı Sultaniden izn içün Kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1714 58

1315 Yenişehir’de

vaki merhum Tezkireci Ali Efendi vakf ettiği nukudun gallesinden yevmi üç akçe vazife ile sure-i Nebe tilavet iden Elhac Sinan fevt yerine işbu sulbi oğlu Mehmet dailerine kadı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1714 58

1316 Yenişehir

kazasına tabi Tırnova’da vaki mukaddema merhum Hüseyin Paşa bina eylediği mescid-i şerifde Ahmet Çorbacı kendi malıyla minare ve minber vaz idüp izn-i hümayun ve kıraat-ı hatip içün vazife-i muayyene ile işbu Elhac Mustafa bin Ahmet dailerine kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1714 58

1318 Yenişehir’de

vaki merhum Kemenli ? Elhac İbrahim sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesi gallesinden vazife-i muayyene ile nazır olan Hüseyin bin Hüseyin fevt yerine işbu Ahmet bin Ömer vazife-i muayyenesiyle kadısı Hamid arzıyla berat virilmiştir.

1714 58

1519 Yenişehir’e

muzaf Tırnova’da Sofular mahallesinde merhum Elhac İbrahim Camii’nde Hasan Çavuş vakfından almak üzre yevmi dört akçe ile müezzin olan Mehmet firar itmekle yerine Ali nam kimesne mahaldir deyü naibi Hüseyin arzıyla berat ricası buyruldu.

1714 67

1752 Yenişehir’de

vaki merhum Akçalızade Elhac Ahmet Ağa nam sahibü’l hayrın nukud-ı mevkufesine vazife-i muayyene ile dört nefer cabi nasp olup Abdülkadir bin Abdurrahman fevt yerine cabi iş bu Mehmet dailerine el mütevelli Veli arzıyla berat virilmiştir.

1714 79

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 248: PDF için tıklayınız

Yunanistan’daki Türk Mimarisi

241582010

1756 Yenişehir’de

vaki merhum Tezkireci Ali Efendi Sürmeli ? Cami-i şerifi hüddamına vakf eylediği nukudun gallesinden yevmi üç akçe ile devirhan olan Elhac Sinan fevt yerine sulbi oğlu iş bu İsmail dailerine kadısı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1714 80

1764 Yenişehir

kazasına tabi Kazaklı ? nam karyede vaki mahalle-i Kazaklı mescid-i şerifinde yevmi iki akçe vazife ile imam olan Musa fevt yerine iş bu sulbi oğlu Esseyyid Veli dailerine kadı Mehmet arzıyla berat virilmiştir.

1714 80

1766 Yenişehir’de

vaki Tezkireci Ali Efendi Cami-i Suk dimekle mütearif cami-i şerifte mevkufe nukuduna vazife-i muayyene ile mütevelli olan Veli hüsn-i rızasıyla fariğ Hasan bin Mehmet dailerine kadısı Hamid arzıyla berat virilmiştir.

1714 80

1767 Yenişehir’de

vaki Tekyeli Cedid mahallesinde Abdullah Efendi bina eylediği mescid-i şerifte bir buçuk akçe vazife ile müezzin olup lakin bi berat olmağla sahib-i arz-ı hal Yahya’ya berat virilmiştir.

1714 80

1768 Yenişehir’de

Tekyeli Aşık mahallesinde vaki merhum Boyacı Sefer Şah nam Nebe’ eylediği mescid-i şerifte vazife-i muayyene ile imam olan Abdullah’ın kasr-ı yed inden iş bu diğer Abdullah’a kadı Mehmet arzıyla.

1714 80

1774 Yenişehir’e

muzaf kasaba-i Kardiçe mahallatından Karaca mahallesi sükkanından iken vefat iden Mehmet Yeniçeri bina eylediği cami-i şerifte yevmi iki akçe vazife ile Cuma müezzini Ömer fevt yerine iş bu Ahmet dailerine kadı Ömer arzıyla berat virilmiştir.

1714 81

1776 Yenişehir’deYeğenli Elhac İbrahim vakfından almak üzre beş akçe duaguy vazifesine murasarrıf Ahmet fevtinden Abdülbaki’ye ba arz-ı kadı tevcih virilmiştir.

1714 81

1788 Yenişehir

muzafatından kasba-i Fenar’da vaki merhum Hamza Bey bina eylediği Cami-i Kebir’de ............. Kur’an Mustafa fevt yeri sulbi oğlu İbrahim’e kadısı Ahmet arzıyla berat.

1714 82

1793 Yenişehir

kazasına tabi Tırnova’da Vezir Hüseyin Paşa bina eylediği cami-i şerifin ashab-ı hayrattan Ahmet Çorbacı vakfından almak üzre vazife-i muayyene ile hatip Elhac Mustafa hüsn-i rızasıyla kadısı Abdurrahman arzıyla Mehmet Halife’ye kasr-ı yed itmekle tevcih buyruldu.

1714 82

1794 Yenişehir

kazasına tabi kasaba-i Tırnova’da Vezir Hüseyin Paşa bina eylediği camiin Ahmet Çorbacı vakfından almak üzre ve muayyene ile imam olan Mehmet Halife bi- berat olmakla kadısı Abdurrahman arzıyla müceddeden tevcih buyruldu.

1714 82

1795 Yenişehir

kazasına tabi Retkeşli ? nam karyede vaki camiin vazife-i muayyene ile hatibi olan Elhac Ebubekir fevt yeri kadısı Mehmet arzıyla sulbi oğlu Ali Halife’ye tevcih buyruldu.

1714 82

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 249: PDF için tıklayınız

H a l i t Ç A L

24258

2010

1796 Yenişehirkazasına Retkeşli ? nam karyede cami-i şerifin imamı olan Elhac Ebubekir fevt yeri kadısı Mehmet arzıyla sulbi oğlu Veli Halife’ye tevcih buyruldu.

1714 82

1809 Yenişehir ‘de

Ramazan-ı Atik mahallesinde vaki Çömlekçi Camii’nde vazife-i muayyene ile imam olan Ahmet Halife Moraviyü’l asl olup ba ferman-ı ali vatanına iskan olunmağla cihet-i mezburu hüsn-i rızasıyla Mehmet Halife’ye feragat itmekle kadısı Abdurrahman arzıyla tevcih.

1715 83

1813 Yenişehir’de

Yeğenzade mahallesinde Mustafa Çelebi bina eylediği sebilhanede vazife-i muayyene ile sebilci olan Elhac Ahmet fevt yeri kadısı Abdurrahman arzıyla Yusuf bin Abdullah’a tevcih buyruldu.

1715 83

1814 Yenişehir’de

Turhan Bey ve Ömer Bey evkafı gallesinden almak üzre yevmi on sekiz akçeye mutasarrıf olan Doğanköylü Hasan Ağa oğullarının ve kızlarının yedlerine evladiyet ve meşrutiyet üzre mütevellisi Hatice ve Ayşe ve Mustafa’nın tezkiresi mucebince yedlerine berat virilmiştir.

1716 83

1827 Yenişehir’de

vaki merhum Bıyıklı ? ............ Efendi’nin evkafından yevmi iki akçe ile bir cüz-i şerif tilavet iden Hasan fevt yeri karındaşı Abdullah Halife’ye berat-ı atiki mucebince tevcih buyruldu.

1716 83

1831 Yenişehir

muzafatından Galos nahiyesinde ............... nam karyede Fatma Hatun bina eylediği mescitte vazife-i muayyene ile imam ve muallimhanede vazife-i muayyene ile muallim olan Mehmet Moravi olup iskan olunmağla yeri diğer Mehmet’e Galos naibi Mehmet arzıyla tevcih buyruldu.

1716 84

1403 Zihnekazasına tabi Karlıkova? nam karyede Emin Mustafa Mescidi’ne yevmi nim bir akçe ile müezzin olan Mustafa beratın tecdid ricası buyruldu.

1714 62

Kayıt Sıra

Kaza Kayıt Tarih Sayfa

Page 250: PDF için tıklayınız

ÖZVIII. yüzyılda Arap edebiyatında doğan aruz, başta İran edebiyatı olmak

üzere İslâm edebiyatlarında kullanılmaya başlandı ve İslâmiyet’in ka-

bulünden sonra da Türk şiirinde yer aldı.

Mehmet Âkif Ersoy, çocukluğundan itibaren özellikle şiire meraklı

olan bir insandır. Onun, şiir dünyasını besleyen en güçlü damarlardan

birisi de divan şiiri geleneğidir. Çocukluğundan itibaren klâsik edebiyat

geleneği içerisinde yetişen Mehmet Âkif’in şiirlerinde, şekil açısından

eskiye ait pek çok unsur ve özellik bulunur. Şair, bütün şiirlerini divan

edebiyatı nazım şekillerini kullanarak aruz vezni ile yazmıştır.

Sağlam bir anlatım, aruz vezninin Türkçeye başarıyla uygulanmış ol-

ması ve hikâye üslubunu çok sevmesi gibi konular, Mehmet Âkif’in şii-

rinin en belirgin özelliklerini gözler önüne serer. Önemli bir kısmı man-

zum hikâyelerden oluşan Safahat adlı şiir kitabı, bir yönüyle modern

bir mesnevi veya manzum bir roman olarak da kabul edilir.

Mehmet Âkif Ersoy, son devirde Türk şiirinde aruzun başarıyla uygu-

lanabileceğini şiirleriyle açıkça göstermiştir. Aruz, Mehmet Âkif’in şiir-

lerinde Türkçe ile en güzel şekilde bağdaşmıştır.

Anahtar Kelimeler: Türk şiiri, aruz, Mehmet Âkif Ersoy.

ABSRACTA Prosody (Aruz) Master: Mehmet Akif Ersoy

Prosody (aruz), born in the Arab literature in the 8th century, was used

in Islamic literature, especially the Iran literature. After the conversi-

on of the Turks to Islam in the 10th century, it also took its place in the

Turkish poetry.

Mehmet Âkif Ersoy, beginning from his childhood, had a particu-

lar interest in poetry. One of the strongest assets of his poetry was the

Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy

Mustafa GÜNEŞ*

* Yrd. Doç. Dr., Dumlupınar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat Bölümü, e-posta: [email protected]

Page 251: PDF için tıklayınız

M u s t a f a G Ü N E Ş

24458

2010divan tradition. Having been raised in tradition of classical literatu-re, Âkif’s poems carries many components and features of the past in terms of form.

The poet wrote all of his poems with aruz, by using the shape of ver-ses of the divan literature. Certain characteristics of Mehmet Âkif’s po-etry are his solid expression, successful adaptation of aruz to Turkish language and adorement of the narrative style. Mostly consisted of narratives written in verses, Mehmet Âkif’s book, Safahat is accepted, in a way, as a modern masnavi or a novel written in verses.

Mehmet Âkif clearly showed with his poems that the aruz could be successfully implemented to the Turkish poetry. Mehmet Âkif’s poems proves that aruz is compatible with Turkish language.

Key Words: Mehmet Akif Ersoy, Turkish poetry, prosody (aruz).

İnsanoğlu, tarih boyunca sözünü unutulmaktan kurtarmak ve şiire yük-lediği manaların daha kalıcı olabilmesi için vezin ve kafiyeye başvur-muştur. Bunun için Latin, Yunan, Arap ve İran şiiri gibi eski şiirler, hep

ölçü ile söylenerek, ritme ayrı bir önem verilmiştir. Böylece, şiirin dizele-ri arasında bir terazi oluşturulup birbirine denk düşen ritmik sözler, yan yana getirilerek şiirde musiki meydana getirilmek istenmiştir. (Pala 2003: 64-65)

Çocukluk döneminden itibaren şiir meraklısı olan Mehmet Âkif’in, şiir dünyasını besleyen en güçlü damarlardan birisi de divan şiiri geleneğidir. Çocukluğundan itibaren klâsik edebiyat geleneği içerisinde yetişen Meh-met Âkif’in şiirlerinde, şekil açısından eskiye ait pek çok unsur ve özellik bulunur.

Şair, bütün şiirlerini divan edebiyatı nazım şekillerin istifade ederek aruz vezni ile yazmıştır. İslâmî dönem Türk şiirine ait pek çok unsurun, Mehmet Âkif’in eserlerine ayrı bir değer kazandırdığı ve geniş halk kitleleri tarafından beğenilerek okunmasını sağladığı söylenebilir. Bu yazıda, öncelikle Mehmet Âkif’in şiirlerinin can damarlarından birisi olarak kabul edilen ve divan şiiri-nin önemli bir unsuru olan aruzun doğuşu, gelişimi ve şair, aruz ilişkisi üze-rinde durulacaktır.

VIII. yüzyılda Arap edebiyatında doğan aruz vezni, zamanla başta İran edebiyatı olmak üzere çeşitli İslâm edebiyatları tarafından benimsendi. İslâmiyet’in kabulünden sonra da Türk edebiyatında bir şiir ölçüsü olarak kullanılmaya başlandı. (İpekten 2005: 140)

Bir şiir ölçüsü olarak önce İran edebiyatını geniş çaplı etkisi altına alan aruz vezni, daha sonra Afganistan, Hindistan ve Orta Asya edebiyatlarına yansımıştır. X. yüzyıldan itibaren İslâm kültür ve medeniyetinin etkisi altın-

Page 252: PDF için tıklayınız

Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy

245582010

da kalan Türk şairleri, hece vezninin yanında aruzu da kullanmaya başladı. (İpekten 2005: 131)

İran halkı, İslâmiyet’in yayılması sürecinde, Abbasiler zamanında ülkeleri-ne gelen Arap bilim, kültür ve edebiyatını kabullenmek zorunda kaldı. Sasa-niler devrinin ileri düzeydeki kültürüne, dinin ve siyasetin de etkisiyle Arap kültürü egemen olmuş; bu arada Arap şiiri nazım şekilleri ve şiir ölçüsü de İran edebiyatına yerleşmiştir. Daha önce İran’da kullanılan nazım şekilleri ve şiir ölçüleri de Sasaniler devrindeki yerlerini yavaş yavaş Arap nazım şe-killerine ve aruz ölçüsüne bırakmıştır.

Gazneliler döneminde, eski şiirdeki âhenk ölçülerinde olan bazı değişik-liklerle, Arap aruzundan farklı yeni bir aruz sistemi ortaya çıkmıştır. Arap ve İran aruzları arasındaki ilk ve en önemli ayrılık, Araplar beyti birim olarak al-dıkları halde İran’da mısraın bir bütün olarak benimsenmesi ve taktiin hep mısra üzerinde yapılmış olmasıdır. (İpekten 2005: 138)

İmam Halil adlı tanınmış bir Arap gramercisi ve musiki bilgini tarafından sistemleştirilen aruzun, develerin yürüyüşünden, demircilerin sistematik çekiç vuruşundan veya kadınların çamaşır yıkarken kullandıkları ritimli tok-mak sesinden ilham alınarak çıktığı görüşü yaygındır.

İslamî dönem Türk edebiyatından önce, Türk milletinin yüzyıllar boyu kul-landığı nazım şekli ve şiir ölçüsü vardı. Bu zamana kadar Türkçe şiirler, dört-lükler hâlinde ve hece sayısına dayanan milli bir nazım ölçüsüne göre söy-leniyordu. XI. yüzyıldan başlayarak İslam kültür ve edebiyatı, İran kültür ve edebiyatını etkilediği gibi, Türk edebiyatını da etkisi altına almaya başladı. Bu dönemde, Türkçe şiirlerde, bir yandan İslâm öncesi Türk edebiyatı nazım şekli olan dörtlük (koşma) ve hece ölçüsü kullanılmaya devam ederken di-ğer yandan da İran’da uzun denemeler sonunda gelişip yerleşen aruz ölçü-sü, Türk şiirinde kullanılmaya başlandı.

Farsça ile Arapça arasında hece yapısı açısından önemli bir fark olmama-sına rağmen İranlılar, aruzu bazı değişiklikler yaparak Araplardan almışlar-dır. Türkler ise aruzu İran’dan çok az değişiklik yaparak aldılar. Türkçede, hece yapısının aruza uymaması ve uzun sesli hece bulunmayışı sebebiyle, aruzla birlikte Arapça ve Farsça kelimeler de Türk şiirine yoğun bir şekilde girmeye başladı.

Hecelerin kapalılık ve açıklık temeline dayanan aruz vezninin, şiire kattığı en önemli değerin âhenk olduğu söylenebilir. Şiirde, âhenk olmadan onun etki ve şiirselliğinden bahsetmek mümkün olmaz. Şiirde, âhengi sağlamak için hecelerin sayı ya da niteliklerini esas alan birtakım ölçüler kullanılır. Türk şiirinde, aruz ve hece olmak üzere iki ölçü kullanılmıştır. Hece ölçüsü, mısralardaki hece sayısının eşitliğine, aruz ölçüsü de hecelerin açık veya ka-palı oluşu esasına dayanmaktadır. Ölçünün, şiirdeki temel işlevlerinden bi-

Page 253: PDF için tıklayınız

M u s t a f a G Ü N E Ş

24658

2010risi de ritmi sağlamaktır. Ölçü aracılığı ile düzenli ses oluşumları elde edile-rek şiire müzik ögesi katılmış olur. (Saraç 2009:101)

Şiirin estetik yönünü sağlayan husus, fert veya cemiyetle ilgili aynı duygu, hayal ve düşünceyi yaşamış olanların ifadelerindeki heyecan uyandırıcı gü-zelliklerdir. Bu güzellik, âhenk, hayal, form ve bu üç öğenin temeli olan dil un-surlarının kullanılma başarısı olarak değerlendirilir. (Tural 2004: 228)

Şiiri, düz yazıdan ayıran en önemli özelliklerden birisi de âhenktir. Âhenk, kelimelerin akıcılığı, kulakta güzel bir etki bırakacak şekilde bir araya geti-rilmesi; sözün ses yapısının çeşitli yollarla etkileyici bir şekilde düzenlen-mesidir. Divan şiiri, aruzun da katkısıyla âhenk yönü çok güçlü bir şiir dili-ne sahip olmuştur. Onun bu özelliği dolayısıyla, okuyucu veya dinleyici, ba-zen anlamını bile kavramadan, bu şiirin cazibesine kapılarak etkisi altında kalır. (Saraç 2009: 16)

Vezin olmadan, klasik bir metni tam olarak hissedebilme şansına sahip olamayız. Çünkü şiirin nerelerden bölümleneceği, bize karşımızdaki metin-de belirtilmemiştir. Aruzu, sadece bir âhenk unsuru olarak görmemeli, aynı zamanda şiiri doğru okuma ve anlama unsuru olarak da kabul etmeliyiz. (Çapan 2008: 64)

Ritim ve âhengi ortaya çıkaran aruz ölçüsü, XV. yüzyıldan sonra Türk şii-rine iyice yerleşmiş ve bundan sonra da başarılı bir biçimde kullanılmaya başlanmıştır. XVI. yüzyılın başında ise aruzun kullanılmasında hiçbir güç-lük kalmamış ve önceki yüzyıllardaki aksaklıklar, büyük ölçüde ortadan kalk-mıştır.

Aruz, bu yüzyılın Fuzûlî, Hayâlî, Bâkî gibi büyük şairlerinin elinde hata-sız ve ustaca kullanılan, bir şiir ölçüsü haline gelmiştir. Bu sonucun alınma-sında, eğitimde şiir bilgisi ve aruza yer verilmesi, şiir dünyamızın önde ge-len isimlerinin aruzla yazmaları ve geniş halk kitlelerine seslenen bazı man-zum dini eserlerin de bu ölçüyle yazılmış olmasının etkili olduğu söylenebi-lir. Dolayısıyla, divan şiirini ayakta tutan ve ona can veren en büyük damar-lardan birisinin de aruz olduğu söylenebilir.

Aruz, Türk şiirinde başarılı bir şekilde kullanılırken bir kısım şairler de “aru-zun Türkçeye uymadığı, bu ölçüyle hatasız şiir yazmanın zor olduğu” şeklin-deki görüşlerin haklılığını ifade eden bazı fikirler ileri sürmüşlerdir. XVI. yüz-yılda, aruzu ustalıkla kullanan Fuzulî bile Türk dilinde şiir söylemenin zor ta-raflarını dile getirmiştir. Aruzun kolaylıkla kullanıldığı XVII. yüzyılda da aynı düşüncede olan bazı şairlerin bulunması oldukça ilginçtir.

Tanzimat’tan sonra da bu düşünceyi savunanlar olmuş ve Türkçenin kısa seslerini karşılayabilmek için yeni kalıp yapma denemelerine girişilmiştir. Son dönemde ise Tevfik Fikret, Yahya Kemal ve Mehmed Âkif gibi şairler,

Page 254: PDF için tıklayınız

Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy

247582010

aruzla başarılı Türkçe şiirler yazılabileceğini şiirleriyle göstermişlerdir. Cum-huriyet döneminde, aruza ilgi gittikçe azalmıştır. Günümüzde aruz, divan şi-iri incelemeleri için gerekli nazım bilgisi olarak önemini hâlâ korumaktadır. (Saraç 2007: 202).

Türk milletinin her yönüyle takdirini kazanmış realist bir fikir ve sanat ada-mı olarak Mehmet Âkif, Türk gençliğinin kendi öz değerlerini benimseyip millî düşünmesine kapı aralayan insanlardan birisidir. Şahsiyeti ile eserle-ri arasında sıkı bir bağ olan millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy sayesinde, on yıllar boyunca kendi öz pınarımızın coşkun akan şiir suyundan içerek ferah-ladığımız söylenebilir. Bu ferahlamada, şairin şiirinin temel özelliklerinden birisi olan aruzun da etkili olduğu bilinir.

Türk dilinin, en güzel ve en çok sevilen eserlerinden biri olan Safahat’ın şairi Mehmet Âkif, düşünce ve kültür dünyamızda özellikle şu yönleriyle öne çıkan bir isimdir: “İnanmış bir insan ve samimi bir müslüman olarak Meh-met Âkif, millî mücadeleye aktif olarak destek veren İstiklâl Marşı şairi Meh-met Âkif ve şair olarak Mehmet Âkif.” (Tural 2004: 227)

Şair, bütün şiirlerini divan edebiyatı nazım şekillerin istifade ederek aruz vezni ile yazmıştır. Üslup ve dil, zaman zaman akademik ve felsefîdir; zaman zaman da tamamen halka yöneliktir. İşte bu tavır, Âkif’in eserlerine orijinali-te kazandırmış, eserlerinin geniş halk kitleleri tarafından beğenilerek okun-masını sağlamıştır. (Coşkun 2009: 547- 559)

Mithat Cemal, Mehmet Âkif’in aruzu hakkında şu görüşleri ileri sürer: “ Esastan çok, şeklin şiirini aradı; Akif’te şekil, hüviyettir. Bizim için cansız olan şeyler, onun dünyasında canlıdır. Onun sanatını, aruz hülasa ediyor-du. Şiirden ziyade nazmı seviyordu. Aruz, onun gözünde anonim bir şiirdi.”

(Kuntay 1986: 291)Mehmet Âkif’in eserleri, gücünü büyük ölçüde düşünceden, bünyesinde

barındırdığı fikirlerden alır. Tasvir, tahkiye, konuşma sentaksı, sağlam kom-pozisyon ve aruzun Türkçeye başarıyla uygulanması onun sanatının karak-teristik yanlarını kurar. Bu özellikler, Mehmet Âkif’in yazdıklarını çoğu kez, saf şiir yapmaya yetmez. Çünkü o, şiiri bir araç olarak görür; söylemek iste-diği sosyal ve siyasî düşünceleri taşıyıcı, etkili ve kuvvetli ifade etmeye yara-yan vasıtaya dönüştürür. Bu da onun sanatını, estetik düzlemden uzaklaştı-rır. Kendisinde, doğuştan beri var olan şiir cevherini iradesiyle susturması-na yol açar. (Gariper vd. 2009: 155)

Halk kültürü malzemesi olarak kalıplaşmış ifadelerin özünde bulunan öl-çülü sesler, ses tekrarları ve kafiyeler, şiir dilinde anlatım gücünü artırmada büyük rol üstlenir. Deyimler, atasözü, dua ve beddua gibi kalıplaşmış söz-ler olduğundan, kuruluş yapılarının bozulmaması gerekir. Bu yapı bozuldu-ğu zaman, kalıplaşmış ifade özelliğini kaybeder. Şiir dilinde de olsa bu yapı

Page 255: PDF için tıklayınız

M u s t a f a G Ü N E Ş

24858

2010değiştiğinde, deyim ve atasözünün ifade ettiği anlamın kaybolacağı düşü-nülür. (Göde 2009: 110).

Mehmet Âkif’in, mümkün olabildiği ölçüde, yukarıda zikredilen bu yapıyı bozmadan, kalıplaşmış ifadeleri, şiirlerinde başarı ile kullandığı söylenebi-lir. Şairin, aruz gereği bazı mısralarında, kalıplaşmış ifadeyi bölerek veya ke-limelerin yerini değiştirerek mecburen kullandığı da görülür.

Mehmet Âkif, Osmanlı coğrafyasının birçok yerine giderek oraları tanıma fırsatı bulmuş ve bundan dolayı buralarda konuşulan şive ve ağızlara iyice hâkim olmuştur. Türkçeyi, aruzla tamamen barıştırma başarısının altında yatan önemli noktalardan birisinin de, bu husus olduğu söylenebilir.

Mehmet Âkif’in bahsi geçen üç tarafından birisi olan şairliğini etkili kı-lan, onu iz bırakanlar safına katan, temel sebeplerden birisi de aruzu kul-lanmadaki üstün başarısıdır. Bu başarı, bir anda ortaya çıkan bir sonuç de-ğildir. Âkif’in çocukluğundan itibaren şiirle meşgul olup iyi aruz eğitimi al-dığı bilinir. Âkif’in, aruz eğitimini erken yaşlarda almış olmasının şiir dün-yası ve aruzu başarıyla kullanımı üzerinde önemli katkılarının olduğu söy-lenebilir.

Zamanının bütün ilimlerini öğrenen Fuzûlî, “İlimsiz şiir, esası (temeli) yok duvar olur ve esassız duvar sonunda bî-îtibar olur (yıkılır).” (Mermer 1983: 44) der. Bu bağlamda Mehmet Âkif, aruz ilmini çok erken yaşlarda tahsil etme şansına sahip olan nadir insanlardan birisidir. Mehmet Âkif, öğrenmiş olduğu aruz bilgisini, içine hapsetmemiş, bu ölçüyü (aruzu) mil-letinin dili ve kültür değerleriyle yoğurarak şiirini oluşturma yoluna git-miştir. Âkif’in şiirini, kalıcı hâle getiren ve değerli kılan temel unsurlar ara-sında, şairlik yeteneği kadar aruz veznini iyi kullanmış olması da gösteri-lebilir.

Fuzûlî’ye göre, şiir yeteneği insana Allah tarafından ezelde verilmiştir. Al-lah, mevzun (vezinli) kelâma önem vermiş ve insanoğlunu güzel sözden hoşlanan bir tabiatta yaratmıştır. Şiir, bir ilim olup insanın olgunluğunun bir sonucudur. İnsanoğlu, şiir ve güzel söz sayesinde herhangi bir masraf et-meden mutlu olur, önemli kazanımlar elde eder ve şiirle kendi adını ölüm-süz hale getirebilir. (Doğan 1997: 19-21)

Mehmet Âkif’in sanatı, şairliği ve Safâhât’ıyla ilgili olarak, kendisi daha ha-yattayken bazı yazılar kaleme alındı. Bunlardan birisi Ömer Seyfettin’e aittir. Ömer Seyfettin, 30 Eylül 1919 tarihli İfhâm gazetesinin edebî ilavesine yazdı-ğı “Edebi eserin eskisi yenisi olmaz, önemli olan güzel olmasıdır” konulu bir makalede şu görüşlere yer verir:

“Şair, ruhunda ilahi bir ateş, bir ihtiras olan kişidir. Şiir, bizi zapt etme-li, ruhumuzda olan bir kuvveti, bir hassasiyeti bize ilkâ etmelidir… Şii-ri, bu şekilde anlayanlar için, Acem aruzu ile yazanlar arasında bugünün en büyük

Page 256: PDF için tıklayınız

Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy

249582010

Şairi Mehmet Âkif’tir. Safâhât’ta umman gibi bazen dalgalanan, bazen sa-kin, fakat son derece muhteşem duran bir ruhun akislerini görürüz. Sü-leymaniye Kürsüsünde, itiraz kabul etmez bir şaheserdir. Ben, İttifak-ı İslam taraftarı bir milliyetperver olmadığım halde, ne vakit bu şâheseri okusam heyecanım değişir; İttifak-ı İslam taraftarı bir ütopist (hayal-perest) oluveririm. Bu şair, ilâhî ihtirasında son derece samimîdir. Hiç yapmacığı falan yoktur.” (Düzdağ 1996: 190)

Mehmet Âkif, sanat, sanat içindir görüşüne hiç katılmadı. Ona göre şiir, el-bise ve hatta gıda gibi olmalıydı. İnsanı ve onunla ilgili olan her türlü bi-reysel ve toplumsal gerçekleri göz önünde bulundururarak okuyucunun dikkatine sunmanın gerekliliğine inanmıştı. Mehmet Âkif’in, hayal peşin-de koşmadan bizzat gördüğü ve gönülden inandığı olayları, şiirleştirdi-ği bilinir.

Mehmet Âkif Ersoy, divan, tekke, halk (Anadolu ağzı), medrese, Tanzimat, Servet-i Fünun, ev ve hatta sokak Türkçelerini, en ince ayrıntılarına varınca-ya kadar bildiği için Türk şiirinde, aruzun kullanılışını zirveye taşıyan birkaç şairden birisi olma başarısını gösterdi. Türkçeyi bu kadar ayrıntısıyla bildi-ği için kelime bulmakta zorlanmadı. Bunun için aruzu, Türkçe ile en iyi kay-naştıran şairlerden birisi olarak Türk edebiyatı tarihindeki ayrıcalıklı yerini almış oldu.

Mehmet Âkif Ersoy, yazılarında, konu ve üslup olarak her şeyden evvel Osmanlı’yı düşündü. Mümkün olduğu kadar, halka bir şeyler vererek onla-rı, içinde bulundukları iç açıcı olmayan vaziyetten kurtaracak uyarıcı eser-ler meydana getirdi. Bunun için onun, şöyle dediği bilinir: “Memleketin aklı başında olan evlâdı bize yan bakmaz da yardım edecek olursa neden Osmanlıların millî, hakikî, insanî bir edebiyatı vücûda gelmesin?” (Düzdağ 1996: 187)

Mehmet Âkif Ersoy’un aruz veznini kullanması ile ilgili olarak Mithat Cemal’in tespitleri şöyledir:

“Mehmet Âkif, aruzun Mimar Sinan’ıdır. Aruzun mimarı olarak Âkif tek-tir. Aruzla, yüz katlı binalar kurar. Âkif’den evvel, hiç kimse, bu derece ayağa kalkan bir nazmın sayısız katlarından ufuklara bakmadı. Aruzun içine derunî bir aruzun musikisini soktu. Güftesini bırakın; onun bazı şiirleri beste olarak da eserdir. Mehmet Âkif Ersoy’dan önce aruz, üs-tüne üç tel geçirilmiş bir tahta gibiydi. Mehmet Âkif, bu tellerle uyuyan ihtizazları, bir rüyayı, yakalayamayacağına korkan sihirli ellerle, saat-lerce, aylarca, hatta senelerce arıyordu. Ve nazmı, yalnız onun şahsına mahsus bir musiki âleti idi. Bunu, yalnız o, bütün vücudunu parmakla-rına toplayan ellerle çaldı. Şahsi bir aruzu vardır; kıymetleri ve kusur-larıyla şahsî bir aruz. Birçok manzumelerinde nazmından doğan hayat, nazmını unutturacak kadar coşkundur. Şairliğinin şuursuz hiçbir tarafı

Page 257: PDF için tıklayınız

M u s t a f a G Ü N E Ş

25058

2010yoktur. Mehmet Âkif, vakayı yazmadan evvel onu yaşıyordu. Yazdığı, şii-re döktüğü her olayı, önce kendisi iliklerine kadar hissedip yaşardı. Bel-ki de onun şiirini etkili kılan en önemli unsurlardan birisi de budur...” (Düzdağ 1996: 195-196)

Muallim Nâcî, Tevfik Fikret, Yahya Kemal, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Meh-met Âkif Ersoy gibi şairleri göz önüne aldığımızda, Türk edebiyatı, Batı ede-biyatının etkisi altına girdikten sonra da aruz ile bağını koparmamıştır. Şair-ler, yeni arayışlar içinde koşarken aruzu yeni ifade teknikleri için yine âhengi sağlayan bir ölçü olarak kullanmayı sürdürmüşlerdir. Aruz, Âkif’in şiirlerinde Türkçe ile en güzel şekilde uyum sağlamış, günlük dil bile aruzla ifade edilir hale gelmiştir. (Saraç 2009: 102)

Aruz ölçüsünün Arapça ve Farsça gibi yabancı kelimelerin yardımları ol-madan da Türkçe şiirlerde başarıyla uygulanabileceğini, son devirde Tevfik Fikret, Mehmet Âkif ve Yahya Kemal gibi şairler, şiirlerindeki uygulamalarıy-la kanıtlamışlardır. (İpekten 2005: 141)

Aruz, Mehmet Âkif’in şiirlerinde Türkçe ile en güzel şekilde bağdaşmış-tır. (Saraç 2007: 204). Mehmet Âkif’in yaşadığı zamanda, zirve bir noktada iken Klasik Türk şirininin ölçüsü aruzun bir taraftan da son demlerini yaşa-dığı veya can çekiştiği de söylenebilir. Mithat Cemal’in, aruzun son demleri-ni yaşadığı bu dönemde Mehmet Âkif’i, aruzla, resim yapan bir adam olarak va-sıflandırması oldukça ilginçtir.

Mithat Cemal, Mehmet Âkif’in şiirinde kullandığı aruz vezninin de yardı-mıyla yapmış olduğu şiirsel resimle ilgili şu değerlendirmeyi yapar: “Naz-mının çizgileri, renkleri, noktaları var. Evet, noktaları! Çünkü bazen çok uzun yazan Âkif, bazen de, güzelliğin bir noktadan ibaret olacağını bilir. Hasta şiirinde, saç kelimesiyle, nokta gibi tek darbeli bir veremli çocuğun bütün yüzünü şöyle çizer: “Uzamış saç gibi kirpiklerinin her birisi.” (1986: 271-273)

Mithat Cemal, Mehmet Âkif Bey’in aruzunu, kıymetleri ve kusurlarıyla şahsî bir aruz olarak kabul eder. Mahalle, ev ve sokak tabirleriyle lakırdı üs-lubunu her yere sokmuş olmasını, aruzunun kusurlu taraflarından birisi ola-rak kabul eder (1986: 286-296). Mehmet Âkif Ersoy’un meşhur Seyfi Baba şi-irindeki şu mısraları, onun günlük konuşma dili olarak Türkçenin aruzla im-tizacını göstermesi bakımından görelim:

Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,

Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfi Baba

—Ihlamur verdi demin komşu… Bulaydık şunu, bir…

—Sen otur, ben ararım…

—Olsa içerdik, iyidir…(Ersoy 2009: 144)

Page 258: PDF için tıklayınız

Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy

251582010

Mithat Cemal, başka bir değerlendirmesinde de Âkif’in aruzu hakkında şunları söyler: “Geçen nesil, aruzun iki şairini verdi: Fikret ve Âkif. Bu iki şair, aruzun orkestrasyonunu yaptılar. Onlara gelinceye kadar, Türk nazmında me-lodide vardı, armonie yoktu. Özellikle Âkif, Abdülhak Hamid’in büyük velvelesi-ni bıraktı.” (Kuntay 1986: 286)

Safahat Şairi Mehmet Âkif Ersoy’un aruzu kullanmadaki başarısı ile ilgili olarak daha pek çok edebiyat tarihçisi ve şairin değerlendirmesi vardır. Bun-lardan bazılarını şu şekilde özetleyebiliriz:

Mehmet Âkif Ersoy’un aruzunu, hârikalı bin bir marifet gösteren kartala benzeten Balıkesirli Hasan Basri Çantay, İsmail Habib Sevük ve Süleyman Nazif’in Mehmet Âkif’in aruzu hakkındaki düşüncelerini şöyle zikreder: “Aru-zu, artık kimse ondan daha ziyade tabiîleştirecek değildir. Mısralarını aru-zun içine, zarfına sımsıkı tetâbuk etmiş bir mazruf gibi yerleştiriyor. Bir ma-rangoz kakması gibi muhkem bir intibak! Kelimeler, mısraa mıhlanmış sa-nıyorsun! Çok sağlam bir şiir.” (İsmail Habib). “Hz. Davud’un elinde demir neyse Safahat Şairi Mehmet Âkif’in elinde, kelime ve aruz da odur. (Süley-man Nazif)” (1966: 77).

Aruzun zirveye yükselmesinde Mehmet Âkif’in büyük katkısı olmuştur. Onun İstiklal Marşı’nda da aruz ölçüsü kullanmış olması, çok isabetli bir ter-cih olarak kabul edilebilir. İstiklal Marşı’nda kullanılan “fe‘ilâtün / (fâ‘ilâtün) / fe‘ilâtün /fe‘ilâtün / fe‘ilün (fa‘lün)” kalıbı ilk dönemlerde kullanılan bir ka-lıp olup Mehmet Âkif tarafından çok sevilmiştir. Ayrıca bu kalıbın, Mehmet Âkif’in üslubuna en uygun bir kalıp olduğu bilinir.

Mehmet Âkif’in Safahat’ta kullandığı on iki aruz kalıbı içinde özellikle dört tanesini çok sevdiği ve en başarılı şiirlerini de bu vezinleri kullanarak yazdı-ğı söylenebilir. (Şafak 2010: 232)

Millî marşımızın ölçüsü aruz olmakla birlikte, günümüzde neredeyse aruz-la şiir yazmak tarihsel bir olgu haline gelmek üzeredir. Estetik zevki yüksel-miş kişilerin, şiir okumak istediklerinde Safahat’ı okuduklarını söylemek de pek mümkün değildir. Artık, ders müfredatlarımızda olmasına rağmen za-yıf altyapı yüzünden, bütün kademelerde aruz öğretimiyle ilgili çeşitli prob-lemler yaşamaktayız.

Aruzun anlaşılmasında, iyi şairlerden örnek vermek yerine, aruzun az ku-surlu veya hiç kusursuz kullanıldığı örnekleri ön plana çıkarmanın daha isa-betli bir tercih olduğu söylenebilir. Yahya Kemal ve Mehmet Âkif’in şiirleri, bunun için güzel ve isabetli bir tercih olabilir (Saraç 2008: 24). Ayrıca aruz kalıplarıyla tıpatıp örtüşen meşhur beyit, atasözü, tekrarlar ve İstiklâl Mar-şı gibi unsurları, aruz öğretiminde kullanarak yeni nesli, şiirin âhengiyle bu-luşturabiliriz. Mesela, “Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem” ifa-

Page 259: PDF için tıklayınız

M u s t a f a G Ü N E Ş

25258

2010desiyle İstiklâl Marşı (Pala 2003: 81) mısralarının aruz açısından örtüştüğü (fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün) söylenebilir.

Şiirlerinin hepsini aruzla yazan Mehmet Âkif, aslında hece veznine karşı değildir. Bu konuda, yakın arkadaşı Hasan Basri Çantay’ın şu hatırasını nak-ledelim:

“Kadıköy’de Şark Musiki Cemiyeti karşısındaki bir evde oturuyordum. Tedavi altında idim. Üstat, Üsküdar’daki evinden her gün kalkar, yaya olarak ziyaretime gelirdi. Bir gün ona, aruz ve hece ile yazdığım şiirle-rimden okudum. Tevazu sahibi, kibar bir insan olduğu için beğendi. Amacım, hece karşısındaki düşüncesini öğrenmekti. Üstada şöyle de-dim: Bizim gibi acezeye de hece vezni yakışır. Hemen şöyle karşılık ver-di: Hayır, hayır, vezin bir ölçüdür. İş, ölçüye intibak edebilmekte ve şiir yazmaktadır. Ben, hece vezniyle çok güzel eserler okudum. Aruzu be-ceremeyenler, parmak hesabına kalkıyor, birçoğunun yazdıkları şiir ol-maktan uzak düşüyor. Yunus Emre, ne kadar güçlü bir hece şairidir. O âşık, yüreği yanık adamın, o koca Türk’ün birçok şiirleri hafızamdadır. Son zamanlarda, hece vezniyle şiir yazan bazı gençler var, başarılı ola-cak gibi görünüyorlar. (1966: 79)

Hikemî şiiri çok seven Mehmet Âkif, çocukluk çağından itibaren aruz vez-niyle yazılmış olan şiir odaklı klâsik Türk edebiyatının lirik tarafından dai-ma beslendi. Gençlik yıllarında Ziya Paşa’yı okuyarak ona benzer bir şekil-de bazı Eski Türk edebiyatı nazım şekilleriyle (terkib-i bend ve terci-i bend) şiirler yazdı.

Bahsi geçen Klasik Türk edebiyatı şairlerinin yanında İranlı büyük şair Şeyh Sadi’den etkilendi. Şeyh Sadi’nin hikâye ağırlıklı hikemi anlatımı, Meh-met Âkif’e Türk ve İslâm toplumunun aksayan ve İslâm’ın özüne uymayan davranış şekillerini dile getiren bir şiir dünyası olarak yansıdı.

İyi bir tasvir yeteneği, konuşma ve hikâye üslubunu şiirlerinde kullanmış olması, sağlam bir anlatım ve aruz vezninin Türkçeye başarıyla uygulanmış olması gibi konular, hikâye üslubunu çok seven Mehmet Âkif’in şiirinin en belirgin özelliklerini gözler önüne serer.

Bütün bu özellikler, onun aruzlu şiirlerinin bir kısmını saf şiir yapmaya yetmese de şiirlerinin önemli bir bölümü (Leylâ, Gece, Secde, Hicran, Bül-bül, Çanakkale Şehitleri, Kahraman ordumuza ithaf ederek Safahat’ına alma-dığı İstiklal Marşı vb.) daima Türk edebiyatının şaheserleri arasında anılma-ya devam edecektir.

Mehmet Âkif’in, hayatının son yıllarında, içinde bulunduğu ruhî ve sosyal şartların etkisiyle Mısır’da yazmış olduğu bazı şiirleriyle (Gece, Secde, Hic-ran) Klasik Türk edebiyatında yoğun olarak ele alınan tasavvufî düşünceye kapı aralamış olması da oldukça ilginçtir.

Page 260: PDF için tıklayınız

Bir Aruz Ustası Olarak Mehmet Âkif Ersoy

253582010

KaynaklarCoşkun, Menderes (2009), “Mehmet Âkif’in Şiir Anlayışı ve Şiir Seviyesine Yükselmiş

Manzumeleri”, Uluslararası Mehmet Âkif Ersoy Sempozyumu Bildiriler Kitabı, C.2, 1. bs. Burdur: s.567-562, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Yay.

Çantay, Hasan Basri 1(966), Âkifnâme (Mehmed Âkif), 1.bs. İstanbul: Ahmet Sait Matba-ası.

Çapan, Pervin (2008), “ Eski Türk Edebiyatı Meseleleri”, Eski Türk Edebiyatı Çalıştayı Bildi-riler Kitabı, 1. bs. (Haz. Ali Fuat Bilkan vd.) Ankara: s. 61-64, Grafiker Yay.

Doğan, M. Nur (1997), Fuzûli’nin Poetikası, 1.bs. İstanbul: Kitabevi Yay.Düzdağ, M. Ertuğrul (1996), Mehme Âkif Ersoy, 3. bs. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yay. Ersoy, Mehmet Âkif, (1979), Safahat, (M. Ertuğrul Düzdağ,), 12. bs. İstanbul: İnkılap ve

Aka Yay.Ersoy, Mehmet Âkif (2009), Safahat, (Haz. A. Vahap Akbaş), 1.bs. İstanbul: Beyan Yay. Gariper, Cafer (2009), “Kendi Şiir Anlayışının Dışına Düşmüş Bir Şair: Mehmet Âkif’in

Poetik Görüşleri Işığında Sanatına Bir Bakış”, Uluslarası Mehmet Âkif Ersoy Sem-pozyumu Bildiriler Kitabı, C. 1, Burdur: s. 145-156, Mehmet Akif Ersoy Üniversi-tesi Yay.

Göde, Halil Altay (2009), “Mehmet Akif’in Şiirlerinde Halk Edebiyatı Unsurlarından Kalıplaşmış Sözler”, Uluslarası Mehmet Âkif Ersoy Sempozyumu Bildiriler Kitabı, C. 1, Burdur: s. 307-318, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Yay.

İpekten, Haluk (2005), Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, 7. bs. İstanbul: Dergâh Yay.

Kuntay, Mithat Cemal (1986), Ölümünün 50. Yılında Mehmet Akif Ersoy Hayatı-Seciyesi-Sanatı-Eserleri, 1.bs. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yay.

Mermer, Ahmet (1983), Eski Türk Edebiyatı XVI- XVII. Yüzyıl, 1. bs. Konya: Selçuk Üniver-sitesi Eğitim Fakültesi Yay.

Pala, İskender (2003), “Aruz Üzerine Düşünceler ve Teklifler”, Akademik Divân Şiiri Araş-tırmaları, 1. bs. İstanbul: s. 61-81, L&M Yay.

Saraç, Yekta (2007), Klasik Edebiyat Bilgisi, Birim- Ölçü- Kafiye, 1. bs. İstanbul: 3 F YaySaraç, Yekta (2008), “Edebi Bilgiler ve Edebi Sanatların Öğretimi”, Eski Türk Edebiya-

tı Çalıştayı Kitabı, 1. bs. (Haz. Ali Fuat Bilkan vd.) Ankara: s.23-27, Grafiker Yay.Saraç, Yekta (2009), Eski Türk Edebiyatına Giriş, 1. bs. Eskişehir: Anadolu Üniversite-

si Yay. Şafak, Yakup, “Mehmet Âkif ve Aruz” http://www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdfdergi/s5/13.

pdf (13 Ağustos 2010).Timurtaş, Faruk K. (1995), “Muallim Nâcî ve Lügatı” Lûgat-ı Nâci, İstanbul: s.5-16, Çağ-

rı Yay. Tural, Sadık (2004), Edebiyat Bilimine Katkılar I, 1. bs. Ankara: Yeni Avrasya Yay.

Page 261: PDF için tıklayınız
Page 262: PDF için tıklayınız

ÖZBitki adlarıyla ilgili kelimeler, Hatay-Erzin Başlamış köyünden derlen-miştir. Bu kelimeler aynı zamanda, Erzin ve Dörtyol çevresini de tem-sil etmektedir. Her bitkinin Türkiye genelinde, değişik sayıda farklı ad-ları, her adın farklı değişkeleri bulunabildiği için bitki adları derlenir-ken, mutlaka Latince karşılıklarıyla derlenmelidir. Bu sözlükteki Latin-ce bitki adlarını, bazı bitki adları bir yana bırakılırsa, Botanikçi Sayın Doç.Dr. Necattin Türkmen tespit etmiştir. Ayrıca, derlenen kelimeler, Derleme Sözlüğü, Turhan Baytop’un Türkiye Bitki Adları Sözlüğü ve Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ü ile karşılaştırılmıştır. Bitki adları, genel kul-lanıma hitap ettiği için, tam çevriyazıyla değil kısmen normalleştirilmiş biçimleriyle tespit edilmiştir. Sözlüğün sonuna, kullanım kolaylığı sağ-layabilmek için, Latinceden yerel bitki adlarına karşılıkları içeren bir di-zin de eklenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Hatay-Erzin Başlamış, bitki adları, Latince bitki ad-ları, bitki adları ve değişkenleri, söz derleme.

ABSTRACTThe Plant Names compiled from Erzin’s Başlamış

Village in HatayThe words for plant names have been collected from Başlamış villa-ge in Hatay-Erzin region. The names also represent the characteristics of the region around Erzin and Dörtyol. Since each plant has various names in Turkey, plants names must be compiled together with the-ir Latin versions. The Latin versions of the plants in this dictionary, ex-cept few were compiled by the Botanist Necattin Türkmen. Besides, the words collected were compared with those in the Derleme Sözlüğü (Dicti-onary of Compiled Words) and Türkçe Bitki Adları Sözlüğü (Turkish Dictionary of Plant Names) of Turhan Baytop and Turkish Language Institute’s Turkish Dic-tionary. As the plant names were widely used by the general public, they

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

Mehmet ÖZMEN*

* Prof. Dr., Ç.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi, e-posta: [email protected]

Page 263: PDF için tıklayınız

M e h m e t Ö Z M E N

25658

2010are compiled and used in partially normalized form, not in the trans-lated forms. To provide easy usage of the dictionary, an indexcontai-ning Latin names of the local plants have been also added to the end.

Key Words: Hatay-Erzin Başlamış, plant names, plant names in Latin, plants’ names and variables, word compilation.

Bitki adlarıyla ilgili kelimeler, Hatay-Erzin Başlamış köyünden derlen-di. Hatay-Erzin Başlamış köyü çevresiyle sınırlı olan bu küçük sözlük-te kullanılan verilerin, aynı zamanda, Erzin ve Dörtyol çevresini de

temsil ettiğini ayrıca belirtelim. Bitki adlarıyla ilgili kelimeler, ne kadar teferruatlı tanımlanırsa tanım-

lansın, Latince adları belirlenmediği sürece müspet bir sonuca varılması mümkün değildir; zira, her bitkinin Türkiye genelinde, değişik sayıda fark-lı adları, her adın farklı değişkeleri bulunabilmektedir. Sorun bununla da bitmemekte, değişik bitkilere aynı ad verilebildiği gibi, bir bitkinin onlar-ca alt türü de bulunabilmektedir. Bunun için, biz de, doktorasını, Erzin yöresi bitki örtüsü üzerine yapmış olan Botanikçi Sayın Doç.Dr. Necattin Türkmen’den yardım istedik. Hatay-Erzin-Başlamış köyü yöresinden derle-diğimiz ve fakülteye getirdiğimiz bitki örneklerini, Sayın Doç.Dr. Necattin Türkmen, sabırla, inceledi ve bitkilerin Latince adlarını belirledi. Biz de bu küçük sözlükte bu Latince verileri kullandık. Bitkilerin Latince adları ortaya çıkınca, bu bitkileri, Derleme Sözlüğü, Turan Baytop’un Türkiye Bitki Adları Söz-lüğü, Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlük’ü ve diğer kaynaklarla karşılaştıra-bilme imkânını bulduk. Dolayısıyla, bazı süs bitkileri, tarla bitkileri ve seb-zeler dışındaki bitkilerin Latincelerinin tespitiyle ilgili emekler, Sayın Ne-cattin Türkmen’e aittir ve yardımlarından dolayı kendisine teşekkür borçlu-yum. Ayrıca, bitkileri tanımama ve yerel adlarını bilmeme rağmen, yanlışlı-ğa düşmemek için, 1939 Hatay-Erzin Başlamış doğumlu Sait Özmen’in ta-nıklığına da başvuruldu.

Bu sözlüğün tamamı hem Derleme Sözlüğü ile hem Turan Baytop’un Türk-çe Bitki Adları Sözlüğü ile hem de Türkçe Sözlük’le karşılaştırıldı. Özel bir alanla ilgili kelimeleri ele alan bu sözlükten, konuyla ilgili uzmanların daha iyi ya-rarlanabilmeleri için, madde tanımlamalarından sonra, Derleme Sözlüğü (DS), Turan Baytop’un Türkiye Bitki Adları Sözlüğü (TB), Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü (TS) ve diğer bazı kaynaklarla yapılan karşılaştırmalara da yer verildi. Derleme Sözlüğü’nde bulunmayan kelimeler için tanımlamadan sonra “Derle-me Sözlüğü’nde yok” (Y), Baytop’ta bulunmayan kelimeler için de, Baytop’ta yok (Y) denildi. Böylece, klasik sözlük biçiminin dışına çıkılmış oldu; ancak,

Page 264: PDF için tıklayınız

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

257582010

okuyucuya ve incelemecilere, değişik kaynakları bir arada görme ve karşılaş-tırma olanağı da sağlanmış oldu.

Bu sözlüğün bazı maddelerinde de görülebileceği gibi, Latincelerinin bi-linmesine karşın, bazı bitkilerin tanımında ve genelleşmiş isimlerinde fikir birliğine varılamadığını, kaynaklar arasında farklılıklar bulunduğunu da be-lirtelim. Bu tür farklılıklara, ilgili maddelerde değinilmiştir.

Bitki adlarını, sözlükten, Türk dili uzmanları dışındaki uzmanların ve di-ğer ilgililerin de yararlanabileceği düşüncesiyle, yörede kullanılan söyleniş-leriyle tam olarak tespit etmek yerine kısmen normalleştirilmiş biçimleriyle tespit ettiğimizi belirtelim. Bununla birlikte, kelime başı ḳ- > ġ- değişiklik-leri korundu; örneğin, “kamalak, karaçalı, karadal, karamık, kıral, kızılbacak, kızlar dikeni, vb.” kelimelerde, “gamalak, garaçalı, garadal, garamık, gıral, gı-zılbacak, gızlar tikeni, vb.” biçimleri tercih edildi.

Sözlüğün sonuna, kullanım kolaylığı sağlayabilmek düşüncesiyle, Latin-ceden yerel bitki adlarına karşılıkları içeren bir dizin de ekledik.

Kelimelerat çıtlığı - Cichorium intybus: Hindiba. // DS, Y // Hindiba: Cichorium. Cichorium

intybus -Hindiba, Yabani hindiba, Baytop, 134. at yarpızı - Mentha longifolia: Naneye benzer, yaprakları hafif tüylü bir ot // DS,

Y // Nane-Mentha. Mentha longifolia -İt nanesi, Tüylü nane, Baytop, 213. azgan - Calicotome villosa: İlkbaharda sarı çiçekler açan dikenli bir çalı. // azgan

“Dikenli, bol ve ufak sarı çiçekli bir çeşit bitki.”, DS I, 438. // Baytop,Y.bañraz - Fagus orientalis: Kayın.// banraz “Kayın ağacı.” DS II, 522. // Kayın

ağacı- Fagus. Fagus orientalis- Doğu kayını, Bağnaz, Baytop, 164bostan otu- Heliotrophium europareum: Siğil otu. // bostan otu “1. Bahçelerde,

pırasa aralarında yetişen bir çeşit ot. 2. Semizotu.” DS II, 732. // Siğil otu-Heliotropium. Heliotropium europareum: Siğil otu, Boz ot, Baytop, 243.

bozağan - Cistus creticus: Maki içerisinde yetişen ve eflâtun renkli çiçek-ler açan bodur çalı (bk. yağlıcak). // DS, Y // Pamuk otu-Cistus. Cistus creticus-Karağan, Karağı, Karahan, Karah, Baytop, 221-222.

boz boruk - Gonociytus angulatus: İki üç metre yükselebilen, ince, uzun ve şiş benzeri yaprakları olan, katır tırnağına benzer bir çalı // bozboruk otu “Dağlarda yetişen ve yem olarak kullanılan bir yabanıl ot.”, DS II, 750. // Baytop, Y.

boz gulak - Centauria ptosimopappa: Beyaza çalan yeşil yapraklı, birkaç dal üzerine yükselen, 80-100 cm yüksekliğinde bir çalı // bozkulak “Çiçek-li, bir çeşit ot.” DS XII, 4463. // Baytop, Peygamber çiçeği genel adı al-tında, Centaurea’nın 13 değişik alt türüne yer vermiş; ancak, Centauria ptosimopappa’ya yer vermemiştir, Baytop, 225.

Page 265: PDF için tıklayınız

M e h m e t Ö Z M E N

25858

2010boz ot - Themeda triandra: Tarım arazisi olmayan yerlerde ve makilik ve sey-

rek ormanlık yerlerde yetişen, 15-20 cm. yükselebilen, bir metre kadar yükselebilen ip gibi ince saplar üzerinde tohumları bulunan çok yıllık bir ot. // bozot “Bir çeşit ot.” DS II, 752. // Baytop, Y.

cin darı - Panicum milliaceum: Taneleri bitkinin başında salkım hâlinde olan mısır.” DS III, 977. // darı: Buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bit-ki, akdarı (Panicum milieceum), TS, 2005, 475; cin darısı / cin mısırı: Bir tür, ufak taneli mısır, cin darısı, TS, 2005, 371-372.

çakal otu - Inula viscosa: Yaprakları sarıya çalan yeşil renkte olup dallar üze-rinde sıralanan, sarı çiçekli bir ot. // DS, Y // Andız otu-Inula helenium. Inula viscosa-Zimbit, Zimerit, Zinebit, Baytop, 31-327.

çakır tikeni - Centaurea calcitrapa: İlkbaharda yeşeren, Haziran ayına doğru maviye çalar bir renk alan, dikenli bir ot // DS, Y // Çoban kaldıran-Centaurea calcitrapa. Eş anl. Timur dikeni, Baytop, 75 // çakırdiken: “May-danozgillerden, hekimlikte kullanılan bir bitki, deveelması Arctium to-mentosum.” TS, 2005, 384.

çem - Hyparrhania hirta: Bor, ekilip biçilmeyen yerlerde biterek zemini kap-layan, fazla uzamayan, bir tür sert çimen. // çem “1. Zararlı otlarla dolu yer. 2. Çayır, çimen” DS III, 1127. // Sipçik-Hyparrhenia hirta, Bay-top, 244.

çoban çırası - Alyssum murale: Kırlarda olan ve halılık denen otun tohum bağlamış ve kurumuş hâli (bk. halılık), // çoban çırası I “Kuşkonmaz denilen bitki.” DS III, 1254. // Kevke-Alyssum corsicum, Baytop, 173.

dağdağan - Celtis australis: Kışın yapraklarını döken, bezelye büyüklüğün-de sert çekirdekli ve siyaha çalan kahverengi meyvesi olan ağaç, dardağan, çitlembik ağacı. // dağdağan /daan /dadagan / dagu / da-ğağan/ dağam/ dağan/ dağım/ dağın/ dağum/ dahan/ dardağan/ daradahan/ dargın/ dargun/ darun/ dav/ davin/ davum/ davun/ doğdoğan/ doğum “1. Çitlembik ağacı ve meyvesi. 2. Kömürü çok kuvvetli olan bir ağaç. (...)” DS IV, 1324. // Çitlembik-Celtis Türlerine verilen gelen ad.. Cel-tis australis-Çitlenbik. Eş anl. Çıtlak, Çıtlık, Çitemek, Çitemik, Çitlenbek, Ilıç. C. Tournefortii-Dağdağan. Eş anl. Dadağan, Dardahan, Davılga, Davin, Da-vum, Doğdoğan, Doğun, Baytop, 74. // dardağan: 1. Palmiye cinsinden bir ağaç (Milium effusum). 2. Bu ağacın çitlembik büyüklüğünde, sert çekirdekli tatlı yemişi.”, TS, 2005, 474. // çitlembik: 1. Kara ağaçgil-lerden, düz kabuklu, kerestesi sert ve dayanaklı bir ağaç, çıtlık, me-lengiç (Celtis). 2. Bu ağacın mercimekten büyük, yuvarlak, buruk lez-zette meyvesi, TS, 2005, 440).

dalgara: bk. Garadal.

Page 266: PDF için tıklayınız

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

259582010

deli şıfan - Avena sterilis: Ekinlerin içinde biten yabani yulaf. // DS, Y // Bay-top, Y.

delitütün - Nicotiana rustica: Ovularak toz hâline getirilen yapraklarının içe-risine, sertlik derecesini düşürmek için, dibekte dövülerek veya de-ğirmende öğütülerek toz hâline gerilen bedeni ve sapları karıştırıl-dıktan sonra sigara olarak içilen, çok sert bir tütün çeşidi. // delitü-tün “Yalnız Gaziantep’te yetişen, nikotini çok bol olduğu için sigara yapılamayan bir çeşit tütün.” DS IV, 1413 // Delitütün-Nicotiana rus-tica, Baytop, 87.

demirçik - Carpis orientalis: Gürgen. // demir ağacı /demirağaç/demircik “Dişbu-dak ağacı” DS IV, 1417. // Gürgen-Carpinus türlerine verilen genel ad. Carpinus orientalis-Ak gürgen, Baytop, 125.

demirdelen - Asparagus acutifolius: Kuşkonmaz. // DS, Y // Kuşkonmaz-Asparagus officinalis, Tilkişen-Asparagus acutifolius. Eş anl. Acı ot, Dikenli acı ot, Kırgın otu, Yabanî kuşkonmaz, Baytop, 190-191, 267.

doñuz buturağı - Xanthium strumarium: Pıtrak. // domuzbıtırağı / domuzpıtrağı / doñuzbıtırağı “Uçları iğne gibi dikenli bir çeşit bitki, xanthium strumari-um compositae.” DS IV, 1555. // Pıtrak-Xanthium. Xanthium strumarium-Büyük pıtrak, Domuz pıtrağı, Kıstik, Baytop, 226.

doñuz çiğdemi - Gladiolus italicus: Şerit biçiminde yaprakları, bir sap boyun-ca dizili eflatunumsu pembe çiçekleri ve kökünde fındık büyüklüğün-de soğanı olan bir ot // DS, Y // Karga soğanı- Gladiolus. G. italicus, Bay-top, 160-161).

doñuz kesmesi - Rhamnus alaternus: Dişisinin, küçük ve vişne rengi meyve-leri olan, yapraklarını yaz kış dökmeyen bir ağaç. // DS, Y // Ala cehri-Rhamnus. Rhamnus alaternus, Baytop, 27-28.

ebelik - Rumex conglomeratus: Yaprakları şerit şeklinde olup yere yayılan ve yenebilen bir ot, lâbada. // ebelik “1. Yabanî pancar. 2. Uzunca yas-sı yapraklı, sapının dip tarafı kırmızı ve ekşi tatta, yenlebilen bir kır bitkisi. 3. Tütüne benzeyen bir bitki. 4. Ebegümeci. 5. Yaralara sarı-lan ve yarayı yumuşatmaya yarayan geniş yapraklı bitki.” DS V, 1654. // Lâbada-Rumex Eş. anl., Avelik, Develik, Düvelik, Ebelik, Efelek, Efelek otu, Evelek, Evelik, Everek, Geğeş, Ilıbada, Ilıbıdı, İlabada, İlebada, İlibada, Klibade. R. conglomeratus-Lâbada, Baytop, 195.

gafgırt - Centaurea catanoica: Geniş yapraklı, ortasından çıkan çiçeği diken-li ve eflâtuna çalar pembe renkte olan çok yıllık bir bitki // DS, Y // Peygamber çiçeği-Centaurea cyanus. Baytop’ta, bu ad altında 13 alt türe yer verilmiş; ancak, Centaurea catanoica’ya yer verilmemiştir, Bay-top, 225.

Page 267: PDF için tıklayınız

M e h m e t Ö Z M E N

26058

2010gamalak - Cedrus libani: Sedir, katran ağacı. // gamalak “1. Bir cins çam ağa-

cı. 2. Katran ağacı, DS VI, 1905. // Sedir-Cedrus libani, Eş.anl. Hamalak, Kamalak, Katran ağacı, Toros sediri, Baytop, 239.

garaçalı - Paliurus spina-christi: Kara çalı, sert dikenli bir çalı // karaçalı I “Bö-ğürtlen.” DS VIII, “2640; karaçalı “Dikenli bir ağaç” DS XII, 4533. // Karaçalı-Paliurus spina-christi. Eş anl. Çalı dikeni, Çatlı dikeni, Çeşmezen, İsa dikeni, Kara çatlı, Karadiken, Kışla dikeni, Kunar, Sıncan dikeni, Sincan dike-ni, Baytop, 154. // karaçalı: Hünnapgillerden, kurak yerlerde yetişen, çiçekleri altın sarısı renginde, dikenli bir bitki, çalı dikeni (Paliurus spi-nos) TS, 2005, 1076.

garadal - Fraxinus ornus: Dişbudak // karadal “Sağlam olduğu için kazma, ke-ser vb. araçlara sap yapmakta kullanılan koyu renkli bir cins ağaç.” DS VIII, 2641. // Dişbudak-Fraxinus excelsior ve diğer Fraxinus türlerine veri-len ad. Eş anl. Demir ağacı, Demircik, Suvarmılık, Baytop, 92.

garamık - Rhamnus punctatus: Cehri, // karamık “Saçma büyüklüğünde mey-veleri olan dikenli bir bitki, çalı.” DS VIII, 2650 // Cehri-Rhamnus petio-laris. Eş anl. Altın ağacı, Boya dikeni, Cehni, Cehil, Çehri, Çihri., Baytop, 58 // cehri: Kök boyasıgillerden, meyve, kabuk veya odunundan güzel kır-mızı renk elde edilen bir kök (Rhamnus infectorius), TS, 2005, 355.

geyik sırası - Laser trilobum: Dağlarda yetişen ve tohumları kimyona benze-yen bir baharat, sıra, dağ kimyonu, kefe kimyonu // sıra “Kimyon ve buna benzer kokulu bir ot.”DS X, 3614; // Kefe kimyonu-Laser trilobum. Eş anl. Dağ kimyonu, Sıra, Baytop, 167, 242.

geliç - Sorghum hapelense: Daha çok sulak yerlerde olan, kökleri derinlere gi-den ve çabuk yayılan, şerit yapraklı bir ot, kanyaş. // geliç “Ayrık otu cinsinden, zehirli, kökü derinlere kadar giden boğumlu bir çeşit ot.” DS VI, 1977. // Kanyaş-Sorghum hapelense. Eş anl. Ganyaş, Ganyaşı, Gan-yeş, Ganyeşi, Ganyeşil, Kanyaşı, Baytop, 152.

gelineli - Papaver: Gelincik, kırmızı renkte çiçek açan, yenilebilir nitelikte bir ot. Çiçeğine “hüddüdü” denir // gelineli “Gelincik çiçeği.” DS VI, 1980 // Gelincik-Papaver. Eş anl. Alvala, Atrıgülü, Aş otu, Börek otu, Çaplançanak, Düğmeli ot, Gagaç, Gelincik mancarı, Gelineli, Gelin gülü, Gelinkadın, Gelin otu, Gündüz gülü, Gülgülü, Hüddüdü (Dörtyol), İbiççe, İbibitce, İbifidce, Kah-ma, Kahmacık, kakma, Kangılız, Kapçık, Kapçık otu, kapıncak, Kapırcak, Ka-purcak, Karagöz, Karakazancık, Köpeklolosu, Malaşa, Titregızım, Tultuk, Mü-mülü, Vıccı vıccı, Yordanlı, Baytop, 113) (bk. hüddüdü).

gındıra - Imperata cylindrica: Sert ve şerit yapraklı, yapraklarının ucu dikensi bir çeşit ot // kındıra “Sulu yerlerde biten ince uzun yapraklarının ke-narları keskin, ucu dikenli gibi, koyu renkli bir çeşit çayır otu.” DS VIII, 2808 // Baytop, Y.

Page 268: PDF için tıklayınız

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

261582010

gıral - Robinia pseudoacacia: Akasya ağacı // gıral ağacı “Akasya ağacı” kıral “Akasya ağacı” DS VI, VIII, 2052, 2814 // Akasya-Robinia pseudoacacia. Eş anl. Beyaz salkım, Salkım ağacı, Baytop, 24.

gızılbacak - Amaranthus retroflexus: Tilkikuyruğu, bedeni kızılımtırak renk-te geniş yapraklı bir ot // kızılbacak “Yemeği yapılan kökle gövde arası turuncu olan bir çeşit yaban otu, kır pancarı.” DS VIII, 2863 // Tilkikuyruğu-Amaranthus türlerine verilen genel ad. A. retroflexus:, Bay-top, 266.

gızlar tikeni - Ruscus aculeatus: 25-50 cm boyunda, sert ve uçları dikensi yap-raklarını yaz kış dökmeyen, kırmızı ve nohut büyüklüğünde meyveleri olan bir bitki. // DS, Y. // Tavşan kirazı- Ruscus aculeatus. Eş anl. Emir, Fare dikeni, Herdemtaze, Sıçan dikeni, Tavşanmemesi, Tavşan topuğu, Yabani mersin, Baytop, 262.

goca darı - Zea mays: Mısır.gökçe tiyrek - Mercurialis annua: Yer fesleğeni // DS, Y. // Yer fesleğeni- Mer-

curialis annua. Eş. anl. Parten, Parşen, Baytop, 1994, 285.habilimisgin - Clemaytis vitalba: Ak asma, çalıların üzerine tırmanan, sal-

kım hâlinde beyaz çiçekler açan, bir tür sarmaşık // DS, Y// Ak asma-Clematis türlerine verilen genel ad, C. vitalba- Peçek, Baytop, 24.

halılık - Alyssum murale: Kırlarda yetişen, tohum bağlamış ve kurumuş hâline çoban çırası denen, beyaza çalan yeşil renkte ve küçük yaprakları olan sarı çiçekli bir ot (bk. çoban çırası) // DS, Y. // Kevke-Alyssum corsicum, Baytop, 173.

har - Lauru nobilis: Defne // har “Defne” DS VII, 2282. // Defne –Laurus nobilis. Eş anl. Har, Nehtel, Tahnan, Tefrün, Tehnel, Tenel, Tenhel, Teynel, Baytop, 86.

hartlap - Arbutus adrachne: Kaygan ve kızıl gövdeli, kışın yapraklarını dökme-yen, nohut büyüklüğünde yenilebilir nitelikte kırmızımtırak turuncu renkli meyvesi olan ağaç, koca yemiş, sandal ağacı, // hartlap “1. Ak gürgene benzer meşe ağacı. 2. Koca yemiş ağacı ve meyvesi.” DS VII, 2296 // Koca yemiş-Arbutus unedo. Arbutus andrachne-Hartlap, Sandal ağa-cı, Baytop, 180.

hüddüdü - Papaver. Gelincik (Papaver) bitkisinin kırmızı renkli çiçeği (bk.ge-lineli)

it üzümü - Solanum nigrum: Beyaz çiçekli, siyah ve yuvarlak meyveli bir ot //itüzümü “(...) Bahçe kenarlarında biten tırtıllı, baharat şeklinde mey-ve veren bir bitki.” DS VII, 2570 // İt üzümü-Solanum nigrum. Eş anl. Bambil otu, Bambul otu, Girit otu, İtboncuğu, Köpekmemesi, Köpek üzümü, Kuş üzümü, Stifno, yaldıran. Baytop, yapraklarının Bodrum ve çevresin-de, haşlandıktan sonra salata olarak yendiğini söylemektedir; ancak derleme yaptığımız yörede yenmemektedir. Baytop, 145.

Page 269: PDF için tıklayınız

M e h m e t Ö Z M E N

26258

2010kernip - Lagenaria siceraria: Bir yıllık, geniş yapraklı, otsu, tırmanıcı bir bitki,

su kabağı. İnce uzun saplı, geniş gövdeli olan meyvesi kurutulduktan sonra, sapı ucundan kesilmek suretiyle su kabı veya gövdesinden ağız açılarak maşrapa olarak kullanılır // kernep / kernaba / kernib / kernip “Su kabağı” DS VIII, 2756 // su kabağı -Lagenaria siceraria. Eş anl. Alavırt, Ala-vur, Alavurt, Baytop, 249 // su kabağı: Kabakgillerden, altbölümü şiş-kin, birçok yerlerde kurutulup su kabı olarak kullanılan bir tür asma kabağı, kantar kabağı (Lagenaria vulgaris), TS, 2005, 1817.

kirez - Cornus: Kızılcık // kirez “kiraz” DS VIII, 2877. // Kızılcık-Cornus. Eş anl. Beyaz kızılcık, Çalı kızılcığı, Çum, Eğren, Ergen, Eyir, Güren, Kevren, Kıran, Kıren, Kiren, Şefit, Zağal, Zavrak, Zoğal, Zonğal, Zoval, Zuğal, Zuhal, Zuval. Cornus mas-Erkek kızlcık, Baytop, 176 // Kızılcık: Kızılcıkgillerden, yap-rak açmadan çiçeklenen iri gövdeli bir ağaç (Cornus mas). 2. Bu ağacın güzün olgunlaşan, kırmızı, tek çekirdekli, reçeli ve şerbeti yapılan, bu-ruk bir tadı olan yemişi, TS, 2005, 1177.

kömeç - Malva neclecta: Ebe gümeci // kömeç “Ebegümeci.” DS VIII, 2956. // Ebe gümeci-Malva: Ebe gümeci türlerine verilen genel ad, Malva neclecta-Küçük ebe gümeci, Baytop, 97).

körmen - Allium scorodoprasum: Bahçelerde yetişen, pırasaya benzer, yenile-bilir bir ot // körmen “1.Çiğ olarak yenilen sarmısağa benzer bir çe-şit yaban otu, yaban sarmısağı. 2. Dağlarda yetişen rengi hafif ye-şil yaban soğanı.” DS VIII, 2967 // Allium-Sarımsak [yabanî], Allium scorodoprasum-Taş sarımsağı, Köpek sarımsağı, Baytop, 237).

küllük çiçeği - Geranium: Sardunya // DS, Y; // sardunya: Çoğunlukla pembe çiçekler açan, sardunyagillerden bir bitki (Geranium), TS, 2005, 1703.

küncü - Sesamum indicum: Susam. // küncü / künci /küncük /kündüç, künlü, DS VIII, 3036 // Susam- Sesamum indicum Baytop, 252. // susam: 1. Susam-gillerden, sıcak bölgelerde yetişen küçük bir bitki (Sesamum indicum), 2. Bu bitkinin küçük, sarımtırak tohumu, TS, 2005, 1821.

küşne - Vicia ervilia: Burçak // küşne: Burçak, DS, VIII, 3052. // Burçak-Vicia (Le-guminosa) türlerine verilen genel ad. Vicia ervilia-Kara burçak, Köşne, Kuş-ne, Küşne, Baytop, 54. // burçak-Baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi, Vicia ervilia; küşne: hlk. Kara bur-çak, TS, 2005, 1288.

leylim - Citrus limonum: Tatlı veya ekşi limon // leylim “Tatlı limon.” DS, IX, 3075. // Limon: Turunçgillerden, 3,5 metre yükseklikte, kışın yaprakla-rını dökmeyen, beyaz çiçekli bir ağaç, (Citrus limonum), TS, 2005, 1309.

mazı - Quercus infectoria: Mazı meşesi // mazı “Meşe ağacı ve meyvesi.” DS IX, 3145. // Quercus infectoria-mazı meşesi, Baytop, 207).

Page 270: PDF için tıklayınız

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

263582010

mengilik - Datura stramonium: Boru çiçeği. 100-120 cm boyunda, geniş yap-raklı, çiçekleri huni biçiminde ve beyaz olan otsu bir bitki // mengi-lik “Bir çeşit ağılı ot” DS IX, 3163 // Datura stramonium-Boru çiçeği, Eş anl. Abızambak, bau zambak, Bostan karanfili, Büyü otu, Cin otu, Kokar ot, Kokar otu, Sihirbaz otu, Şeytan elması, Şeytan otu, Tatala, Tatula, Tatüle, Yele-şik. Baytop, 50. Baytop, kitabına, Datura-innoxia’nın Hatay-Dörtyol’dan çektiği fotoğraflarını koymuştur).

mezdeği (< mezdeki)-Abies cilicica: Köknar / mezdeği /mezda “Kozalakların-dan sakız çıkarılan ladin ağacı.” DS IX, 3175 // Köknar-Abies, türlerine verilen genel ad. Abies cilicica-Adana köknarı, Baytop, 184.

öküzlük - Daphne sericea: Dafne, yaprakları zeytin yaprağına benzeyen, ancak daha büyük olan, kışın yapraklarını dökmeyen, pembemsi beyaz çi-çekli, 75-80 cm boyunda, zehirli bir bitki // DS, Y // Dafne-Daphne türle-rine verilen genel ad. Daphne sericae: Tavuk çiçeği, Baytop, 80.

pellempüs - Sambucus nigra: Mürver, 3-4 m. boyunda, birleşik yapraklı, beyaz çiçekli bir ağaççık // [pellempüs “Çeşitli bitkilerden çıkarılan kokulu reçine.” DS IX, 3424 // Mürver-Sambucus nigra. Eş anl. Kara mürver, mele-sir, Mındar ağacı, Mindiriç, patlak, Patlangaç, Patlangıç, Pastlangoz, Patlangıç, Patlavuç, Patlayak, Şişni, Yalangoz, Yalankoz. Sambucus ebulus: Ayı otu, Cüce mürver, Hikimana, Kımçırık, Livor, Mürver otu, Patpatik, Pellempüs (Dörtyol), Purtlak, Sultan otu, Şahmelek otu, Şahmelik, Şahmelik otu, Telligelin, Yabani mürver, Yer mürveri, Yivdim, Yivdin, Baytop, 211].

pırnal - Phillyrea latifolia: Kışın yapraklarını dökmeyen, ovalımsı yapraklarının kenarında hafif tırtıllar olan, yumru köklü bir maki bitkisi, çalı // DS. Y; Baytop, Phillyrea latifolia için // Kesme-Phillyrea latifolia: Kışın yaprağı-nı dökmeyen ve 5 m kadar yükselebilen bir ağaççık. Akdeniz bölgesin-de yaygındır. E. Anl.: Akça kesme, akçe kesme.” demiştir. Baytop, Quarcus ilex için ise “Çalı meşesi, Karagan, Pırnal meşesi, Pırnar meşesi” açıklamasını yapmıştır. Baytop,1994, 172, 207, 226. // Türkmen’e göre, Pırnal “Phill-yrea latifolia”, Baytop göre ise, Quarcus ilex’tir.

püren - Erica manipuliflora: Eflâtun renginli küçük çiçekleri olan, küçük yaprak-lı, süpürge yapmakta da kullanılan çalı // püren “Süpürge otu.”DS IX 3498 // Süpürge otu-Erica türlerine verilen genel ad. Erica manipuliflora-Piren, Süpürge çiçeği, Baytop, 252.

püsü guyruğu - Seteria viridis: İnce şerit yapraklı, kedi kuyruğu biçiminde kü-çük pürçeği olan bir ot // DS, Y. // Baytop, Y.

sakızlık - Pistacia terebinthus: Menengiç, maki içerisinde yetişen, boyu 3-4 metreye kadar yükselebilen, kışın yaprağını döken, kırmızı mercimek büyüklüğünde ve salkım hâlindeki meyvesinin hamı pembeye çalan kırmızı, olgunu tirşe mavisine yakın renkte olan, Antep fıstığı aşısı da

Page 271: PDF için tıklayınız

M e h m e t Ö Z M E N

26458

2010yapılabilen ağaç, // sakızlık “Çitlembik de denilen, mercimek büyüklü-ğünde meyveleri burukça, fıstık tadında bir çeşit sakız ağacı.” DS IX, 3519. // Menengiç-Pisticia terebinthus, Baytop, 205.

sarılcan - Cotinus cogyrea: Pamuklu sumak. // DS Y // Cotinus cogyrea-Pamuklu su-mak. Bu türün kökleri Sarı kök veya Sarı odun adı altında ipliği sarı renge boyamak için kullanılır. Eş. Anl. Boyacı sumağı, Sarı boya, Sarı can, Sarı yaprak, Baytop, 249-250) // Türkmen, Peruk ağacı dendiğini de belirtmiştir.

sarmaşık - Hedera helix: Duvar sarmaşığı, ağaçlara, kayalara ve duvarlara tır-manan, koyu yeşil yapraklarını kışın dökmeyen bir bitki // sarmaşuk “sarmaşık” // DS X, 3547. // Hedera helix: Duvar sarmaşığı, Baytop, 95.

sincer - Smilax aspera: Sarmaşık gibi tırmanan, kışın yaprağını dökmeyen bir tür diken // zıncan / zincan / zincer “ Bir çeşit dikenli çalı.” DS XI, 4371. // Smilax: Silcan. Eş anl. , Çıtırgı, Kara silcan, Melevcan, Zılcan, Zıncan, Zırmılak, Zincan, Zincer, Baytop, 243-244.

sütleğen - Sonchus oleraceus: Eşek marulu // sütlên / sütlengeç / sütligen / süt-lüğen / sütlüğan vb. “ Sütleğen” DS X, 3726. // Eşek marulu-Sonchus ole-raceus. Eş. anl. Eşek gevreği, Eşek marulu, Kundrul, Kuzu gevreği, Ku-zukürkü, Süt otu, Baytop, 103.

sütleğen - Euphorbia helioscopia: Sütleğen // sütlên / sütlengeç / sütligen / süt-lüğen / sütlüğan vb. “ Sütleğen” DS X, 3726; Sütleğen- Euphorbia türle-rine verilen genel ad. E. Helioscopia: Seher otu, Zehir otu, Baytop, 253.

şıfan - Avena sativa: Yulaf // şifan / şıfan “Yulaf” DS X, 3776. Erzin *Dörtyol-Hatay’dan şifan olarak derlenmiş). // yulaf: 1. Buğdaygillerden, en çok hayvan yemi olarak yetiştirilen otsu bitki (Avena sativa). 2. Bu bitkinin tanesi. TS, 2005, 2198.

şiş boruk - Spartium junceum: Katır tırnağı //boruk I “Dağlarda yetişen, koku-lu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan çalı, ot.”. // boruk II “1. Ka-tırtırnağı. 2. Zehirli bir ot.” DS X, 741 // Katırtırnağı: Spartium junceum. Eş. anl. Katırtırnağı, Borcak, Borcah, Boruk, Kuş çubuğu, Baytop, 162.

tesbi - Styrax officinalis Kışın yapraklarını döken, yuvarlak ve fındık büyüklüğün-deki meyvelerinin içinde tespihe benzer sert kabuklu çekirdeği olan çalı, ayı fındığı // tesbi / tespi “Yaylalarda yetişen bir ya da iki metre bo-yunda, boz yapraklı, fındıktan biraz büyük meyvesi olan ve çekirdekle-rinin içindeki ak madde sabun gibi kullanılan bir çeşit çalı.”. tesbihlik “Ayıfındığı ağacı, styrax officinalis.” DS X, 3895-3896. // Ayı fındığı: Styrax officinalis. Eş. anl. Çakıldak, Tesbi, Tesbih ağacı, vb.; Baytop, 1994, 37).

tetiri - Rhus coriaria: Sumak ağacı // tetirli / tetre / tetri “Somak denilen bitki-nin yaprağı.” DS X, 3900. // Sumak-Rhus coriaria. Eş anl. Derici suma-ğı, Mavru, Tadım, Tatari, Tahri, Tetere, Tetiri, Tetri, vb., Baytop, 1994,

Page 272: PDF için tıklayınız

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

265582010

249-250; sumak: Antepfıstığıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, ka-buğu hekimlikte, yaprakları dericilikte kullanılan bir ağaç (Rhus coria-fia), TS, 2005, 1819.

tırık - Quercus coccifera: Kerestesi suya dayanıklı ve sert, yapraklarının kenar-ları dikenli olan meşegillerden bir ağaç, kermes meşesi, kızıl meşe, // DS, Y // Quercus coccifera: Kermes meşesi, Kızıl meşe, Baytop, 207.

todun - Saccharum ravennue: Ok kamışının kenarları keskin, ucu dikensi sivri, sert yapraklı bitkisi // tobuk /todun “Çorak yerlerde biten bir çeşit ot.” DS X, 3943; Baytop Y.

topulcan - Juncus acutus: Bataklıklarda ve sazlıklarda yetişen, yaprakları tel şeklinde ve uçları dikensi olan otsu bitki // topulcan “Sulak yerlerde yetişen bir çeşit ot.” DS X, 3965; Baytop, Y.

tossak - Buxus sempervirens: Şimşir ağacı // tossak “İşlenmeye elverişli, kaşık yapılabilen bir çeşit ağaç.” DS X, 3973. // Şimşir-Buxus sempervirens. Eş. anl. Cımcır, Şümşür, Baytop, 258.

üçgül - Trifolium: Değişik türleri olan, tarlalarda ve bahçelerde yetişen yaba-ni yonca // üçgül / üçgülotu / üçkulak, üçlüce / üçyaprak. “Yabanıl yonca.” DS XI, 4056. // Yonca-Trifolium türlerine verilen genel ad. Eş.anl. Tirfil, Üçgül. Baytop, 288.

yemişgen - Crataeugus monogyna: Küçük ve kırmızı yemişi olan dikenli bir ağaç // yemişen / yemişgen / yemişken / yemşen “1. Kırmızı, ufak yemişleri olan, dikenli yabanıl bir ağaç.”. (...) 2. Alıç.” DS XI, 4242 // Alıç-Crataeugus türlerine verilen genel ad. Eş anl. Alış, Aloş, Aluç, Eloç, Geyik dikeni, Ha-lıç, Haluç, Kızlar yemişi, Kuş yemişi, Yemişen, Yemişken, Yemşen. Ekseri tür-lerinin meyveleri yenir. C. monogyna-Enişen, Geyik dikeni, Gırgat, Keçi alı-cı, Kırmızı alıç, Kocakarı yemişi, Öküzgöbeği, Öküzgötü, Sürdülük, Yemişen, Ye-mişgen, yemişken, yemşen. Baytop, 29). Baytop, C. Monogyna’nın meyvele-rinin yenmediğini belirtmiştir. Oysa, bizim tespit ettiğimiz yemişgen’in meyveleri yenir.

zamzalak - Melia azaderach: Çiçekleri leylâk renginde, meyveleri, nohut bü-yüklüğünde ve sarı renkli olan ağaç // zanzalak / zamzalak “1. Akasya. 2. Tespih ağacı.” DS XI, 4348. // Yalancı tespih ağacı-Melia azaderach. Eş anl. Hint leylağı, Şeytan zeytini, Tesbih ağacı, Baytop, 280).

Latince-Türkçe DizinAbies cilicica: MezdekiAllium scorodoprasum: KörmenAlyssum murale: Çoban çırası, Halılık’ın kurumuş hâliAlyssum murale: Halılık, çoban çırasının taze hâliAmaranthus retroflexus: Gızılbacak

Page 273: PDF için tıklayınız

M e h m e t Ö Z M E N

26658

2010Arbutus adrachne: HartlapAvena sativa: Yulaf Avena sterilis: Deli şıfanAsparagus acutifolius: DemirdelenBuxus sempervirens: TossakCalicotome villosa: Azgan Carpis orientalis: DemircikCedrus libani: GamalakCeltis australis: DağdağanCentaurea calcitrapa: Çakır dikeniCentaurea catanoica: GafgırtCentauria ptosimopappa: Boz kulak Cichorium intybus: At çıtlığı Cistus creticus: Bozağan Citrus limonum: Tatlı veya ekşi limonClemaytis vitalba: HabilimisginCornus: KirezCotinus cogyrea: SarılcanCrataeugus monogyna: YemişgenDaphne sericea: ÖküzlükDatura stramonium: MengilikErica manipuliflora: PürenEuphorbia helioscopia: SütleğenFagus orientalis: Bañraz Fraxinus ornus: Dalgara, bk. garadalFraxinus ornus: Garadal, bk. dalgaraGenarium: Küllük çiçeği Gladiolus italicus: Doñuz çiğdemiGonociytus angulatus: Boz borukHedera helix: SarmaşıkHeliotrophium europareum: Bostan otuHyparrhania hirta: ÇemImperata cylindrica: GındıraInula viscosa: Çakal otu Juncus acutus: TopulcanLagenaria siceraria: KernipLaser trilobum: Geyik sırasıLauru nobilis: Har Malva neclecta: Kömeç

Page 274: PDF için tıklayınız

Hatay-Erzin Başlamış Köyünden Derlenen Bitki Adları

267582010

Melia azaderach: ZamzalakMentha longifolia: At yarpızı Mercurialis annua: Gökçe tiyrekNicotiana rustica: DelitütünPaliurus spina-christi: GaraçalıPanicum milliaceum: Cin darıPapaver: GelineliPisticia terebinthus: SakızlıkPhillyrea latifolia: PırnalQuercus coccifera: TırıkQuercus infectoria: MazıRamnus punctatus: GaramıkRhamnus alaternus: Doñuz kesmesiRhus coriaria: TetiriRobinia pseudoacacia: GıralRumex conglomeratus: EbelikRuscus aculeatus: Gızlar tikeniSaccharum ravennue: TodunSambucus nigra: PellempüsSesamum indicum: SusamSeteria viridis: Püsü guyruğuSmilax aspera: SincerSorghum hapelense: GeliçSolanum nigrum: İt üzümüSonchus oleraceus: SütleğenSpartium junceum: Şiş borukStyrax officinalis: TesbiThemeda triandra: Boz ot Trifolium: ÜçgülXanthium strumarium: Doñuz buturağı (< doñuz bıtırağı)Vicia ervilia: Burçak

Kaynaklar

Baytop, Turhan (1994), Türkçe Bitki Adları Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları: 578, An-

kara.

Derleme Sözlüğü I-XII, Türk Dil Kurumu Yayınları-Sayı: 211-211/12, Ankara 1963-1982,

Eren, Hasan, 1999, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, 1. Baskı, Ankara.

Türkçe Sözlük 1-2, 2005, 10. Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları: 549, Ankara.

Page 275: PDF için tıklayınız
Page 276: PDF için tıklayınız

ÖZGünümüzde yapılan araştırmalar, evrenin oluşumunu ve yaradılışını açık-lamaya yönelik düşünce ve inanç sistemlerinin, bilinen en eski zaman-lardan bu yana değişerek, dönüşerek sürekliliklerini koruduklarını göster-mektedir. Toplumların en zor değişen gelenekleri arasında bulunan ölüm ritüellerinin içerdikleri kültürel devamlılıklar, dönüşümler, değişkenlik ve kopukluklar en iyi olarak mezar mimarisinde gözlemlenmektedir.

Bu çalışmada, Orta Çağ Türk mezar mimarisinin önemli örneklerin-den Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’nde, özel olarak bani, sanatçı ya da adına yapıldığı kişinin, genel olarak toplumun bilinç düzeyinde bu-lunan kozmolojik temelli inanç ve düşünce sistemlerinin mimariye na-sıl biçim verdiği gösterilmeye çalışılmıştır. Kümbetin mimari içeriği-nin açıklanması, bir yandan yapının tasarım özelliklerinin açıklanması-nı diğer yandan sanat ve mimarlık tarihimizde iz bırakan Orta Çağ Türk dünyasının içinde bulunduğu kültürel ortama ve bu ortamı hazırlayan kültürel geçmişe odaklanılmasını gerektirmiştir.

Kümbetin cephe tasarımında, kareden gelişen altın kesit dikdörtge-nine dayanan altın oranın kullanıldığı tespit edilmiş, yapının gövde ve cenazelik mekânının geometrik kurgusu ile cephelerini çevreleyen şe-ritlerle portalinde bulunan bezemelerine, 12. yüzyıl sonu, 13. yüzyıl ba-şında Orta Çağ İslam dünyasında geçerliliğini koruyan İslam öncesi Türk kozmolojisinin biçim verdiği gösterilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kemah, Mengücek Gazi, kümbet, kozmoloji, orta destek, altın oran, altıgen.

ABSTRACTThe Iconographic Approach to the Mengucek Gazi Tomb in Kemah

Current studies show that systems of thinking and faith elaborating on the creation of universe evolved and changed since the known ancient times yet preserved its sustainability. One of the most difficultly chan-

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

Canan PARLA*

* Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi, Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi, ESKİŞEHİR, e-posta: [email protected]

Page 277: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

27058

2010ging traditions of societies is the ritual for dead. These changes, if any, cultural persistence, transformations and interruptions are best obser-ved in the tomb architecture of a society.

In this article one of the best examples of the medieval Turkish tomb architecture, the tomb of Mengücek Gazi in Kemah is examined. The ar-ticle focuses specifically on its patron, its artist, the person the tomb was made for, and the society’s awareness of cosmological beliefs and thinking systems which actually shaped the architecture in general. The tomb’s architectural accounts also force us to concentrate on design fe-atures and also focus on the cultural medium of medieval Turkish world with its past which left prominent traces throughout the history.

The features of the tomb’s facade reveal that the tomb was designed with golden ratio based on golden rectangle, which was developed from an initial square. The building’s main geometric body and design of the corpse space as well as its portal decorations along with surrounding stripes show the existence of pre-Islamic Turkish cosmological influen-ce which was well maintained in the medieval Islamic world by the end of 12th century and the beginning of the 13th century.

Key Words: Kemah, Mengücek Gazi, tomb, cosmology, central sup-port, golden ratio, hexagon.

Melik Gazi ve Mengücek Gazi adlarıyla anılan, Anadolu Türk mimari-sinin özgün mezar yapılarından olan kümbet, Erzincan-Kemah’ta, güneyinde bulunan Behram Şah Türbesi ile birlikte Fırat Nehri’nin

kollarından Karasu’nun batı yamacında, yüksek kayalık düzlükte yer almak-tadır. Yıkılan üst bölümleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1958 yılın-da onarılmış, günümüze gelemeyen prizmatik külâhının yerine ahşap kuru-luşlu sac kaplı yeni bir örtü yapılmıştır.1

Resim 1. Genel görünüş Resim 2. Mengücek Gazi Kümbeti doğu cephe

1 O. C. Tuncer (1986), Anadolu Kümbetleri 1-Selçuklu Dönemi, Ankara: Güven matbaası, s. 107.

Page 278: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

271582010

İnşa ve bani adı veren kitabesi2 bulunmayan sekizgen prizma gövdeli, iki katlı kümbetin cephelerinde, üçü özgün dört kitabe bulunmaktadır. Porta-lin kapı lentosunun üstünde bulunan kitabede, “Her nefis ölümü tadıcıdır” (III/158) ayeti,3 cenazelik mekânının kapısı üzerindeki taşa, sonradan kazın-dığı düşünülen, iki satırlık Farsça kitabede ise, “Dünya durdukça o, Men-gücek Gazi tarafından aydınlanacaktır” metni yazılıdır.4 Kuzeydoğu cephe-nin çökertme yüzeyinin üst kısmında bulunan sanatçı kitabesinden, Kuzey İran’da bulunan Taber kentinden olan İbrahim oğlu Ömer’in kümbeti inşa ettiği anlaşılmaktadır.5 Kuzey cephenin “mimar ibn-i Sây Şeyh’ûl-Meşayih Sehmûd-Din Sevre” biçiminde okunan6 kitabesinin baniye ait olabileceğine,7 mimar sözcüğünün ise, “be imaret(e)” biçiminde okunabileceğine işa-ret eden8 görüşler bulunmaktadır. Başka yapısı bilinmeyen İbrahim oğlu Ömer’in, özellikle kümbetin tuğla örgü ve bezemelerinde Büyük Selçuklu kümbet mimarisine ait geleneklere bağlı kaldığı9 ileri sürülmektedir.

Mescit katının duvarlarına yazılan iki ayrı metinden Arapça olanında, “Me-lik, alim, adil, teyid olunmuş, mansur, muzaffer, din ve dünyanın yardımcısı, İslam ve Müslümanların koruyucusu Selçukoğulları ve Mengüceklilerin iftiha-rı, Ebu’l-feth Selçukşah bin Behram Şah bin Davud bin İshak, o, Mengüceklile-rin kardeşi idi. Allah ona rahmet ve mağfiret eylesin ve onu cennet bahçesin-de iskan etsin” denilmektedir.10 Farsça olan diğer metinde, “Âlim, âdil, dünya-yı koruyan cihangir, Erzurum, Erzincan, Kemah ve Diyarbakır vilayetleri ile ka-lelerini fetheden, kâfirlerin ciğerini yakan, eli kılıç tutan, himayekâr olan pa-dişahın öncü arslanı, ilâhi nazarla mahfûz olan Mengücek Gazi, Allah ruhuna

2 Ali Kemâli (1992), Erzincan Tarihi, Coğrafi, Toplumsal, Etnografi, İdari, İhsai İnceleme Araştırma Tec-rübesi, İstanbul:Kaynak Yayınları, s. 210’da, Behram Şah Türbesi’nin günümüze gelemeyen ki-tabe yerinde bulunan izleri, “Behramşah oğlu Selçukşah” biçiminde okunmuştur. Ayrıca bkz., T. Özgüç (1962), “Mengücüklere ait bir Türbe”, Milletlerarası Birinci Türk Sanatları Kongresi, Anka-ra 19-24 Ekim 1959, Kongreye Sunulan Tebliğler, s. 326.; Z. Bayburtluoğlu (1993), Anadolu’da Selçuklu Dönemi Yapı Sanatçıları, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, s. 68.’de, Ali Kemâli’ye dayanılarak Behram Şah Türbesi’nin Selçukşah adına, Mengücek Gazi Kümbeti’nin, Selçuk-şah tarafından 12. yüzyıl sonu-13. yüzyıl başlarında Mengücek Gazi adına yaptırıldığı ileri sü-rülmektedir.

3 H. Önkal (1996), Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 1996, s. 50.

4 Ali Kemalî, age, s. 209.

5 Z. Sönmez (1989), Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basıme-vi, s. 162.

6 Z. Bayburtluoğlu (1993), age,1993, s. 268.

7 H. Önkal (1996), age, s. 51.

8 Z. Bayburtluoğlu (1993), age, 1993, s. 268-269; Hakkı Önkal (1996), age, s. 51.

9 Z. Sönmez (1989), age, s. 162.

10 Ali Kemalî (1992), age, s. 208-209; H. Önkal (1996), age, s. 47, 50.

Page 279: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

27258

2010ebedi bir istirahat, sükûn ve karar versin ve kalbini büyük mağfireti ile nurlara garketsin ve onu cennetinde iskân etsin” denilmektedir.11

Mengücek Gazi Kümbeti’nin alt katında bulunan cenazelik mekânı, dıştan ve içten sekizgen, üst katında bulunan mescit mekânı, dıştan sekizgen içten daire planlıdır. Orta destekli cenazelik mekânı, aynalı basık kemer profilli dö-ner tonoz, mescit mekânı, duvarlara oturan kubbe ile örtülüdür (Çizim:1-2, 5).

Çizim 1: Alt kat planı Çizim 2: Üst kat planı

Kubbe dıştan prizmatik külâh içerisine alınmıştır. Her iki mekânın da ka-pıları doğu cephe eksenlerinde bulunmaktadır. Mescidin penceresi yoktur. Cenazelik mekânının kuzeybatı tonozunun başlangıcına açılan yamuk bi-çimli bir mazgal pencere, cepheye kare biçiminde yansımaktadır. Cenaze-lik ve mescit mekânlarının duvarları sıvanmış, cenazelik mekânının tuğla ör-güsünün derzleri bezemeli12 orta desteği ile tonozu sıvanmadan bırakılmış-tır (Resim:3). Mescit mekânının güney kesiminde üç temsili sanduka bulun-makta, cenazelik mekânının orta desteğine, içinde Mengücek Gazi’ye ait ol-duğu sanılan mumyanın bulunduğu bir sanduka dayanmaktadır. Cenazelik bölümünün toprak üstünde kalan bölümü, kümbetin oturtmalığını oluştur-maktadır. Cenazelik mekânının tonoz başlangıcına kadar kaba yontu taş ile örülen duvarları, cepheye yansıdıkları üst bölümlerde kesme taş kaplama-

11 Ali Kemâli (1992), age, s. 209; Hakkı Önkal, age, s. 51.

12 Ö. Bakırer (1981), Selçuklu Öncesi ve Selçuklu Dönemi Anadolu Mimarisinde Tuğla Kullanımı, C.I-II, Ankara: ODTÜ Yayınları, C.I, s. 239’de, Orta desteğin, kırmızı tuğla topraklı dikdörtgen biçimli tuğlalarla aralarda, beyaz alçı harçla doldurulan derzler bırakılarak düz örgü tekniğinde örül-düğü anlatılmaktadır. Ayrıca, orta desteğin yatay derzlerine ince-yatay çizgilerin kazındığı, dü-şey derzlerine merkezlerinde daire biçimli küçük bir halkanın bulunduğu, kesişen iki çizgiden oluşan “X” biçimli bezemelerin kalıpla basıldığı belirtilmektedir. Derz bezemeleri için ayrıca bkz., age, C. II, şekil 12.

Page 280: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

273582010

lıdır. Cenazelik mekânının orta desteği ve tonozu, mescit mekânının duvar-ları ve kubbesi tuğla örgülüdür. Kümbetin oturtmalığı kılıcına yerleştirilmiş bir sıra tuğla ile sonlanmaktadır. Cepheler, bu tuğla sırasının üstünden, enli düz şeritlerle ters “U” biçimli çerçevelenerek çökertilmişlerdir. Cephe yük-sekliklerinin ¾’lük alt bölümü, iki yan ve üstten eğimli ve enli birer şeritle ters “U” biçiminde sınırlanarak ikinci kez çökertilmiş, çerçeve şeritlerinde iki ayrı düzenlemeye sahip özgün tuğla bezemelerin bulunduğu farklı örgü tür-leri kullanılmıştır (Resim:2, 4-5).

Resim 3. Orta Destek Resim 4. Portal Alınlığı Resim 5. Çerçeve Şeridi Derz Bezemesi

Kümbetin kademeli şeritlerle geriye çekilen portaline iki yandan dörder ba-samaklı birer merdiven koluyla çıkılarak ulaşılmakta, merdiven sahanlığının altından portal ekseninde bulunan dikdörtgen biçimli basit bir kapıyla cena-zelik mekânına girilmektedir. Portalin, eşkenar dörtgen ve daire biçimli bi-rer atlamalı yerleştirilmiş kesme tuğlalardan oluşturulmuş bezemeli sivri te-ğet kemeri, alt ve üstte ikişer tuğla ile sınırlanan zar biçimli birer başlığa otur-maktadır. Başlıkların tuğla sıraları arasında, kemer yüzeyinin bezemeleri daha küçük boyutlarda tekrarlanmıştır (Resim:4, Çizim:3). Portal alınlığı, ince ve düz tuğla silmelerin birbiri içerisinden geçirilmesiyle oluşturulmuş geometrik geçmelerle bezenmiştir. Düzgün altıgen temeline dayanan13 alınlık bezemesi-nin geçmeleri, ortada altı kollu yıldız motifi oluşturmaktadır. Altı kollu yıldı-zın merkezi ile portal kemer kilidi ve kemer köşeliklerine özgününde firuze çi-niden birer çanağın yerleştirildiği günümüze gelen izlerden anlaşılmaktadır.14

Cephelerin çökertme yüzeyleri, genişletilmiş orta derzli boz renkli tuğla topraklı kare biçimli,15 cephe yüzeylerini çevreleyen eğik şeritler ise, aynı cins ve boyutta tek tuğlalarla aralarda toprak karışımlı alçı harç üzerine be-zemeli yatay derzler bırakılarak örülmüşlerdir.16 Şeritlerin derz bezemeleri birbirlerinden farklı iki kompozisyona sahiptir. Bezeme kompozisyonların-

13 Ö. Bakırer (1981), age, C.II, şekil 84-85’de iç içe geçen daireler vasıtasıyla oluşturulan bu deko-rasyonun üretiliş biçimi gösterilmektedir.

14 Ö. Bakırer (1981), age, C.I, s. 240.

15 Ö. Bakırer (1981), age, s. 237.

16 Ö. Bakırer (1981), age, s. 238, ayrıca bkz., age, C.II, şekil 24 a.

Page 281: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

27458

2010dan birinin derz yüzeyi üç eşit bölüme ayrılmıştır. Bu kompozisyonun, or-tasında dört düğümlü halka ile çevrelenmiş daire biçimli bir madalyon bu-lunmaktadır. Madalyonun iki yanında, kare çerçevelere alınmış, çukur bıra-kılmış bir merkezden çıkarak çerçevenin köşelerine doğru genişleyerek uza-nan, eş kollu birer haç motifi bulunmaktadır. (Resim:5). Harç üzerine kalıp-la basılmak suretiyle oluşturulmuş diğer bezeme kompozisyonunda, bazıla-rı tek, bazıları iç içe iki daireden oluşan ortadaki madalyonu iki yanlarından sınırlayan çok sayıda çivi motifi bulunmaktadır (Çizim: 4).17

Çizim 3. Alınlık Bezemesi Çizim 4. Çerçeve Şeridi Derz Bezemesi(Bakırer, 1981, II, şek. 86) (Bakırer, 1981, II, şek. 24 b)

Cephe genişliği (3.59 m.) temel alınarak portal cephesi üzerinde yapılan geometrik araştırmalarda, AB kenarı, portal cephesinin en dışta bulunan çö-kertme yüzeyinin üst kenarı ile çakışan ABCD karesinden gelişen altın ke-sit dikdörtgenlerinin varlığı tespit edilmiştir. ABCD karesi, dört yandan al-tın kesit dikdörtgenlerine tamamlandığında ABLM altın kesit dikdörtgeni ile yan cephelerin, çizim düzlemindeki izdüşümlerinden geçen ACFH ve BDEG altın kesit dikdörtgenleri elde edilmiştir (Çizim:6). ABLM altın kesit dikdört-geninde AB kenarının üzerinde bulunduğu hat, cephelerin çökertme yüzey-lerinin üst sınırından, LM kenarının üzerinde bulunduğu hat ise, çökertme yüzeylerin alt sınırını belirleyen kılıcına tuğla sırasının alt kotundan geç-mektedir. ACFH ve BDEG altın kesit dikdörtgenlerinin, EG ve FH kenarların-dan geçen doğru parçalarının, dıştan sekizgen planlı kümbetin, ön cephenin çizim düzlemine taşınan güneydoğu ve kuzeydoğu cephelerinin dış kenarla-rını belirleyen düşey hat ile çakıştığı görülmüştür.

17 Ö. Bakırer (1981), age, s. 237-238.

Page 282: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

275582010

Kümbetin rahatlıkla çapraz tonoz ya da kubbe ile örtülebilecek küçük öl-çekli cenazelik mekânı, örtüsünün ayrıca bir destekle takviye edilmesini ge-rektirmemektedir. Orta destek, sekizgen bir alana kurulan mekânın merkezi-ni kullanım dışına atarak, mekâna sekiz köşeli halka planlı bir tünel görün-tüsü vermektedir. Mekân içinde, sadece öne ya da arkaya dönülerek başlatı-labilen hareket yanlara doğru çok sınırlıdır. Mekânın karanlık ve tünele ben-zer halkalı yapısı, bu mekânı ziyaret eden ve kapıdan gelen ışığı kullanan ki-şiyi, bir yandan orta desteğin etrafında dönerken diğer yandan, gözü ile ze-minden duvarlara, duvarlardan tonoza, tonozdan orta desteğe, orta destek-ten zemine bağlanan spiraller oluşturarak çemberler çizmek suretiyle tara-yarak algılamaya zorlamaktadır. Ziyarete açık olmayan bu mekânın, başlan-gıcı ile bitişi birbirine kavuşan halkalı tünel biçimli, döngü içeren kuruluşu, dördüncü boyuta kuvvetle vurgu yapmaktadır (Resim:2; Çizim:1,5).

Çizim 5. A-A Kesiti Çizim 6. Portal Cephesi ve Altın Kesit Dikdörtgeni

Sanduka boylarının orta destekle duvarlar arasındaki mesafeye yakın ölçü-lerde oluşları, yerleştirilişlerinde sorun yaratmakta, sanduka sayısı birden faz-la olduğunda, mekânın işlevsel olarak kullanımı daha da zorlaşmaktadır. Bu ve benzeri olumsuzluklar, sekiz köşeli halka biçimli plan şeması ile orta destek-ten çıkarak duvarlara kavuşan şemsiye biçimindeki tonoz örtüsünün birlikte-liğinden doğan mekân düzeninin tercih edilişini, statik ve teknik nedenlere ya da sadece bir beğeniye bağlamaya imkân vermemektedir. Ziyaretçilere açık ol-mayan cenazelik mekânının yatay ve düşey düzlemde döngü içeren kuruluşun-

Page 283: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

27658

2010da, fiziksel gerçekliğe eklenen algıya hitabeden bir işlevselliğin bulunduğu ile-ri sürülebilir. Nitekim, orta desteklerin, malzeme ya da tekniğe bağlı bir açık-lamasının olmadığı belirtilerek, bu desteklerin, değişen kültür ve zamana rağ-men sürekliliğini koruduğu anlaşılan çok eski kozmik imgelerden Kutup Yıldı-zı18 ve kozmik eksenle19 ilişkili olduğuna değinen açıklamalar bulunmaktadır.

Anadolu’da, Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’nden başka 1220 yılı civa-rına tarihlenen cenazelik mekânları orta destekli iki mezar yapısı daha bu-lunmaktadır. Amasya Halifet Gazi Türbesi’nin orta desteği dikdörtgen;20 Niksar Kırkkızlar Kümbeti’ninki sekizgen kesitlidir.21 Orta destekli cenaze-lik mekânlarına, Azerbaycan sınırları içerisinde bulunan dört mezar yapı-sında daha rastlanmaktadır. 1147-1148 tarihli Meraga Kırmızı Kümbeti’nin orta desteği kare,22 12. yüzyıl sonu-13. yüzyıl başına tarihlenen Duzal Türbesi’ninki sekizgen,23 1187 tarihli Nahcivan Mümine Hatun Kümbeti’ninki ongen,24 12. yüzyıl sonuna tarihlenen Nahcivan Gilan II Türbesi’ninki sekiz-gen kesitlidir.25 Meraga Kırmızı Kümbet’in daha az döngü içeren kare plan-lı cenazelik mekânının dört parçalı tonozu oldukça statik ve belirginken, di-ğer kümbetlerin çokgen planlı cenazelik mekânlarında, kenar sayısı arttıkça döngü hareketinin ve duygusunun kuvvetlendiği görülmektedir.

Kümbetin adına inşa edildiği kabul edilen Mengücek Gazi’nin ölüm tarihi bilinmemektedir. Tarihi kaynaklara dayanılarak, 1118 tarihinde ölmüş ola-bileceğine hükmedilmekte,26 kümbetin mimari özelliklerinin, 1118 yılı son-rasına işaret etmesine ve günümüze gelemeyen 1191 tarihli bir vakfiyeden, mescit mekânının duvarlarına kopya edilen metinlere dayanılarak kümbe-tin 1191 tarihi civarında inşa edilmiş olabileceği üzerinde durulmaktadır.27

18 O. C. Tuncer (1986), age, s. 361.

19 T. Yazar (2001), “Alt Katı Ortasında Ayak Bulunan Türbeler Üzerine İkonografik Bir Yaklaşım”, I. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi Bildiriler, C.II, s. 457-460.

20 O. Arık (1967), “Erken Devir Anadolu-Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri”, Anadolu (Anatolia), XI, s. 67.

21 O. C. Tuncer (1986), age, s. 244.; ayrıca bkz., T. Cantay (1979-1980), “Niksar Kırk Kızlar Kümbe-ti”, Sanat Tarihi Yıllığı, IX-X, s.83-105.

22 A. Godard (1934), “Les monuments de Maragha”, Société des études Iraniennes et de l’art Persan, S.9, s. 3-6; S. Kemal Yetkin (1959), İslam Mimarisi, Ankara 1959, s. 151.

23 T. Yazar (2001), agm., s. 457.

24 O. C. Tuncer (1986), age, s. 21.; S. K. Yetkin (1959), age, s. 153.

25 T. Yazar (2001), agm., s. 458.

26 F. Sümer (1990), Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, s. 3; N. Sakaoğlu (2005), Türk Anadolu’da Mengücekoğulları, İstanbul: Yapı Kredi Yayın-ları, s. 44.

27 Ö. Bakırer, age, C.I, s. 236.; O. Cezmi Tuncer, age, s. 110’da Erken dönem Türk beyliklerinin 12. yüzyılın başında Anadolu’da tutunma savaşı verdiklerine dikkat çekilmekte ve Mengücek Gazi Kümbeti’nin bu yüzyılda inşa edilme olasılığının oldukça zayıf olduğu belirtilmektedir.

Page 284: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

277582010

Kümbetin en geç Kemah’ın Anadolu Selçuklular tarafından alındığı 1227 yılı öncesinde, Mengücek Gazi ya da onun soyu adına inşa edilmiş olabileceği genel kabul görmektedir.28

Mengüceklerin Divriği’de bulunan Şahin Şah adına 1196 yılında inşa edil-miş Sitte Melik Kümbeti’nin kitabesinde gazi ve şehid sıfatlarıyla anılan,29 1071 Malazgirt Savaşı’na katılan emirler arasında bulunan30 Mengücek Gazi, Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın kendisine ıkta olarak verdiği Erzincan ve Kemah dolaylarında 1072-1074 tarihleri arasında beyliğini kurmuştur.31 Sonsuz, ölümsüz, ebedi anlamlarına gelen Mengü32 kelimesinden türetil-miş iddialı adı, soyundan gelenlerin kullandıkları lakaplar, Selçuklu ve Men-gücekli hanedanları arasındaki akrabalık bağları ile Selçuklu sultanlarının, Mengücek hanedanına gösterdiği saygı dikkate alınarak, Mengücek Gazi’nin Horasanlı bir Oğuz soylusu olduğu kabul edilmektedir.33 Asker, komutan ve beylik kurucusu kimliklerini taşıyan, Mengücek Gazi’nin, 80 yıl ömür sürdü-ğü varsayılarak 1038 yılı civarında doğmuş olabileceği düşünülebilir. Bu ta-rih, yaklaşık olarak ünlü felsefeci İbn-i Sînâ’nın (öl.1037) öldüğü, İran’a yer-leşen Selçukluların 1040 yılında Gazneli Mesud’u yenerek bölgeye iyice ha-kim oldukları ve Büyük Selçuklu devletini kurdukları döneme rastlar. Men-gücek Gazi, Gazneli, Karahanlı ve Büyük Selçuklu devletlerinin de içinde yer aldığı, Çin’den İspanya’ya kadar geniş bir alana yayılan İslam uygarlığının, özellikle İbn-i Sînâ’nın34 (980-1037) yaşadığı tarihlerde gelişimin doruk nok-tasına tırmandığı bir dönemde dünyaya gelmiştir. Hakkında fazla bilgi bu-lunmayan Mengücek Gazi’nin, Büyük Selçuklu emirlerinden olduğunun bi-linmesi, kendisinin, Büyük Selçuklu hanedanının içerisinde bulunduğu dö-nemin bilim dünyasına ve devlet yönetimine karşı aldığı tavra erken yaşlar-dan itibaren tanık olduğunu ve dönemin kültürel ortamının bizzat içinde bulunduğunu göstermektedir. Bu dönem, İslâm Dünyası’nın bilim adam-

28 O. C. Tuncer (1986), age, s. 109.

29 F. Sümer (1990), age, s. 2.

30 İbni Bibi (1996), El Evamirü’l-Ala’iye Fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçık Name) I, Çev.: Mürsel Öztürk, An-kara: T.C. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Başkanlığı Basımevi, s. 7,12.

31 N. Sakaoğlu, age, s.36-38.

32 Mahmud el-Kâşgarî (2007), Dîvânü Lugâti’t-Türk, Çev.: Serap Tuba Yurteser ve Seçkin Erdi, İs-tanbul: yaylacılık Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti., s. 343.

33 N. Sakaoğlu (2005), age, s. 44.

34 S. H. Nasr (1985), Üç Müslüman Bilge, Çev.: Ali Ünal, İstanbul: İnsan Yayınları, s.57-58’de, Fârâbî’den (870-950) büyük ölçüde etkilenen, İbn-i Sînâ’nın bir yandan metafiziğe kaydığı, di-ğer yandan Taoist anlayışa yaklaştığı çalışmalarında Doğu yönünün, ışık ya da saf form dün-yasını, Batı yönünün ise, gölgeler ya da madde dünyasını sembolize ettiği, maddî dünyada sı-kışan insan ruhunun, kendisini kozmosa yönlendirecek ve kurtuluşa götürecek, bir rehberin yardımına ihtiyaç duyduğunun iddia edildiği belirtilmektedir.

Page 285: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

27858

2010ları, zengin kitaplıkları, sosyal ve kültürel tesisleri ile Batı dünyasında ün saldığı,35 İslâm dinini kabul eden Türk toplumlarının, eski kültür ve gelenek-lerini İslâm aşısı ile harmanladıkları dönemdir.

İslâm dünyasının ilk gerçek felsefecisi olarak kabul edilen, insan zihninin evreni anlama ve kavrama yetisine sahip olduğu kanısını taşıyan Fârâbî,36 ge-ometri ve astronomi bilimlerinin temeline inmeye çalışmış, din ile felsefeyi bütünleştirmeye yönelmiş, kendisinden sonra gelen İbn-i Sînâ’yı etkileyerek adetâ onun manevî hocası olmuştur.37 E. Esin, gezegen ve yıldızların felekle-rinin küresel olduğunu, insan hayatının ise bir çizgiye benzediğini ifade eden Fârâbî’nin, iki boyutlu biçimlerle üç boyutlu formların kozmolojik anlamları üzerinde duran çalışmalarının, Orta Asya mimarisindeki biçimlere atfedilen kozmik mekân ve zaman kavramlarıyla ilgili olabileceğine değinmektedir.38

Yusuf Has Hacib’in, Malazgirt Savaşı’nın arifesinde 1067-1070 yılla-rı arasında yazdığı, Sümerlerde olduğu gibi hükümdarın yönetme yetkisi-ni Tanrı’dan aldığına değinen,39 Kutadgu Bilig40 adlı eseri, Mengücek Gazi’nin

35 A. Sayılı (1990), “IX., X. ve XI. Asırlar ve İslâm Dünyası Uygarlığında Önemli Katkısı Olan Kal-burüstü Bazı Düşünürler ve Bilim Adamları”, Kutadgu Bilig ve Fârâbî, Uluslararası İbn Türk, Hârezmî, Fârâbî, Beyrûnî ve İbn Sînâ Sempozyumu Bildirileri, Ankara 9-12 Eylül 1985, Ankara:Başbakanlık Bası-mevi, s. 12-13.; E. Esin (1985), Türk Kültür Tarihi İç Asya’daki Erken Safhalar, Ankara:Atatürk Kül-tür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, s. 38-39.

36 S. H. Nasr (1985), age, 24-25’de, Aristo’nun en büyük yorumcusu ve izleyicisi olan Horasan’ın Vasic kasabasında doğan Fârâbî’nin, gençliğinde mantık ve felsefe çalışmak için Bağdat’a git-tiği, oradan Harran’a geçerek Yuhanna İbn Heylan’ın öğrencisi olduğu, daha sonra Bağdat’a dönerek 941 yılında Hemdani’lerin Halep’teki sarayına girdiği ve Platon ile Aristo’nun görüş-lerini birleştirmeye çalıştığı belirtilmektedir.

37 A. Sayılı (1990), agm., 1985, s.17-18.

38 E. Esin (1985), agm., s. 40’da, Gök kubbenin Kutup Yıldızı etrafında dönerek gece, gündüz ve mevsimleri değiştirdiğini düşünen Fârâbî’nin, vahdet-i vücûd nazariyesine yaklaştığı ve As-samâu’l-ûla olarak adlandırdığı en yüksek göğün, Kutup Yıldızı’nın bulunduğu gök olduğu ile-ri sürülmektedir.

39 M. Türker-Küyel (1990), “Kutadgu Bilig ve Fârâbî”, Uluslararası İbn Türk, Hârezmî, Fârâbî, Beyrûnî ve İbn Sînâ Sempozyumu Bildirileri, Ankara 9-12 Eylül 1985, s. 220-223’de, eserin, Tengriciliğe ve Atalar ruhuna inanç temelinde Kut kavramı yardımıyla, Fârâbî’nin felsefesi çerçevesinde, an-laşılabileceğine dikkat çekilmektedir. Ayrıca, herhangi bir varlığı olgunluğa ulaştıran sebep olan Kut’tan yani Tanrı’dan çıkıp Evren-Toplum ve İnsan’ı dolaştıktan sonra tekrar Kut’a dö-nüş hareketini, kutlanma hareketini anlattığı belirtilmektedir.

40 Yusuf Has Hacib (2006), Kutadgu Bilig, Çev.: Reşid Rahmeti Arat, İstanbul:Kabalcı Yayınevi, s 92-93’de, Tanrı, yağız yer ile mavi göğü, Güneş ile Ay’ı, gece ile gündüzü, zaman ile zamâneyi ve mâhlûkları yarattı (B13/3), s.110-111’de, Dünya için Güneş ve Ay’ı aydınlattı, Evreni (felek) yarat-tı durmadan döner; Onunla birlikte hayat da durmadan devreder (B22/125-126), s. 312-313’de, Evren anasından doğup adı verilince yolcu olarak zamane atına biner, gündüzü bir adım olur, gecesi bir adım, bu at onu ölüme götürür, benzini soldurur, bu dünya bir konak, mezarın ikin-ci konaktır; bundan sonraki ilk konak öteki dünyadır (B112/1388-1390), s. 332-333’de, Ruh uçup gidince vücut boş kalır; ruhun nereye gittiğini ancak Tanrı bilir. Ey devletli, onun yeri yürekler-dedir; Onun yükselmesi mutluluk, inmesi fekakettir. Şüphesiz, ona ikisinden biri nasip olur; O ölümsüz, uzun ve ebedi bir hayat sürmeye başlar (B/120/1524-1527), denilmektedir.

Page 286: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

279582010

de içinde bulunduğu dönemin kültürel yapısını çok iyi yansıtmaktadır. Müs-lüman dünyasının dilinin Arapça olduğu, Farsçanın kendini yeni yeni du-yurmaya başladığı tarihlerde, biri Uygur harfleriyle yazılmış ikisi Arapça, üç nüshası bulunan, Kutadgu Bilig’in bir yandan Türkçenin Müslüman dünyanın edebi dili olarak kabulüne diğer yandan, Müslümanlığın evrensel bir dine dönüşmesine yardımcı olduğu ileri sürülmektedir.41

Yusuf Has Hacib’in hocası olduğu ileri sürülen42 İbn-i Sînâ’nın, temellen-dirdiği insan aklının ruhsal gerçeklenme arayışında, melekler tarafından ay-dınlatıldığını ileri sürdüğü melekler bilimi ile doğu felsefesi, daha sonra Suhreverdi’nin 1186 yılında ortaya koyduğu İşraki felsefesinin ana dayanağını oluşturmuştur.43 İşrâkî felsefede de İbn-i Sînâ’da olduğu gibi ışığa bağlı olarak doğu yönüne önem verilmiş, cennetin bu yönde bulunduğu varsayılmıştır.44

İbn-i Bibi, Selçuklu Sultanı olan II. Kılıç Arslan’ın oğlu Niksar Meliki Berkyarukşâh’ın, Sühreverdi’nin görüşlerini benimseyerek, konuya yönelik tüm sembol ve işaretleri kavradığını belirtmektedir.45

12. yüzyılın başlarında vefat eden Mengücek Gazi’nin, Suhreverdi’nin 1186 yılında kaleme aldığı İşraki felsefesini bilmesine imkân yoktur. Öte yandan, ikinci kuşaktan torunu II. Kılıç Arslan’ın kızı İstemi Hatun ile evli olan Beh-

41 J. P. Roux (1995), Türklerin Tarihi Büyük Okyanus’tan Akdeniz’e İki Bin Yıl, Çev.: Aykut Kazancıgil, İstanbul: Doğan Yayın Holding A.Ş. s. 139.

42 A. Terzioğlu (1984), “Şimdiye Kadar Bilinmeyen Bir İbn-i Sînâ Portresi ile Yeni Bulunan Bazı Belgeler ve Son Araştırmalar Işığı Altında İbn-i Sînâ’nın Türklüğü Meselesi”, İbni Sînâ Çevresinde Türk Kültürü, Uluslar arası İbni Sînâ Sempozyumu Bildirileri, 17-20 Ağustos 1983, Ankara:Başbakanlık Basımevi, s. 32-33’de İbn-i Sînâ’nın Yusuf Has Hacib’in hocası olduğu; M. Türker-Küyel, agm., s. 219-234’de Yusuf Has Hacib’in, İbn-i Sînâ vasıtasıyla Fârâbî’nin etkisinde kaldığı belirtil-mektedir.

43 S. H. Nasr (1985), age, s. 57-58.

44 O. Turan (1984), Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul: Nakışlar Yayınevi, s. 218, 247, dpn.31’de, İran’ın Suhreverd köyünde doğan Şihabüddin Yahya ibn Habeş ibn Emirek es-Suhreverdi (1153-1191), Anadolu’ya gelerek Anadolu Selçuklu ve Artuklu saraylarında konuk edilmiş, Pertevnâme adlı eserini Anadolu Selçuklu meliki Berkyarukşâh, “Elvâh ul-İmâdiye” adlı eserini Harput Artuklu hükümdarı İmâdeddin bin Kara Arslan (1185-1203) adına yazdığı be-lirtilmektedir.; S. H. Nasr (1985), age, s.86-89, 104’de, Suhreverdi’nin ruh ile ilgili görüşle-ri şöyle özetlenmiştir: Her ruhun meleki alanda bir ön varlığının bulunduğunu kabul eden Suhreverdi’ye göre, bu varlık bedene girerken, ruh ya da bedenin ölümsüz melekî çekirdeği olan iç merkezi iki parçaya ayrılır. Parçalardan biri gökte kalır, diğeri beden zindanına iner. Bu yüzden insan ruhu dünyada daima mutsuzdur. Gerçekte diğer yarısını, göksel özünü aramak-tadır. Melekî yarısıyla birleşip göksel durağını yeniden elde edinceye kadar kurtuluş ve mutlu-luğa eremeyecek, kozmik dehlizin yollarında sürdürdüğü gezintiyi sona erdiremeyecektir. Ona göre, bedenleri gökler, gökleri ruhlar, ruhları çeşitli düzeylerdeki melekler ve melekleri de tüm kainata hakim olan Işıklar Işığı yönetir. Ruhun ölümden sonraki durumu, bu hayatta ulaştı-ğı bilgi ve ahlâki temizliğinin derecesine bağlıdır. Hayatta iken kutsallık ve aydınlığı kazanmış olan bilge, hakim, arif ve velilerin ruhları, bedenlerinden ayrıldıktan sonra melekler aleminin bile üstüne çıkıp Yüce Işığa yakın olmanın güzelliğini yaşarlar.

45 İbni Bibi (1996), age, s. 44.

Page 287: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

28058

2010ram Şah46 ile oğlu Selçukşah’ın, İstemi Hatun ve kardeşi Berkyarukşah vası-tasıyla İşraki felsefesini tanıdıklarına hükmedilebilir.

Sühreverdi’nin İşrâki hikmetini yazdığı tarihlerde, Azerbaycan’da yetişen Genceli şair Nizami, (öl.1213-1214), Erzincan’a gelerek, Mahzen-i Esrar (Sırlar Hazinesi) isimli eserini Mengücekli hükümdarı Behram Şah’a sunmuştur.47 Behram Şah’ı, altı bucağın, yedi feleğin, riyasız padişahı, dokuz dairenin merkez noktası olarak över. Ayrıca, “…zamane sana mühür ve saltanat, rüzgâr Süleyman tahtı verdi, Tanrı sana gençlik ve mülk bağışladı ve seni mülkünde bağımsız ve adaletli kıldı, hem kılıç hem külâh sahibisin, yedi kat gök cevherinin bir hokkası, sekiz cennet, senin bayrağının bir parçasıdır…” biçiminde övgüsünü sürdürür.48 Nizami’nin, yer, gök ve canlıların yaradılışı-na yer verdiği, var oluşa ve ölüme değindiği simgeci bir anlayışla yazılmış bu eseri, dönemin kozmolojik temelli inanç ve düşüncelerini günümüze ak-tarmaktadır.

Dönemin inanç ve düşünce sistemlerinin Mengücek Gazi Kümbeti’nin fi-ziksel yapısına biçim verip vermediğinin tespiti, oldukça kapsamlı ve uzun soluklu bir çalışmayı gerektirdiğinden bu çalışmada, daha ziyade çok eski dönemlerden süzülüp gelerek ve dönemin kültürel ortamında yer kozmo-lojik temelli inançlara odaklanılmaya çalışılmıştır. İslâm öncesi dönemde, Eski Türklerin, kâinatın örneği olarak kabul ettikleri kubbeli çadırlarını, dört yöne dikkat ederek, kapısı doğuya bakacak biçimde kurdukları, ölen Alp’in ruhunun belireceğini düşündüklerinden, astrolojik ve kozmolojik inançları-na uygun olarak inşa ettikleri mezar yapılarını da ölünün evi olarak kabul et-tikleri için kubbeli çadır biçiminde inşa ettikleri bilinmektedir.49 Kubbeli ça-dırlara benzeyen kümbet ve türbelerin inşası, Karahanlı ve Büyük Selçuklu-larda olduğu gibi değişik Türk devletlerinde ve Anadolu toprakları üzerinde kurulan erken dönem Türk Beylikleri, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönem-lerinde de sürdürülmüştür. Bu yapıların mumyaların muhafazası için yapıl-

46 N. Sakaoğlu (2005), age, s.185’deki Mengüceklilere ait soy tablosunda Behramşah’ın II. Kılıç Arslan’ın kızı İstemi Hatun ile evli olduğu gösterilmektedir.

47 İbni Bibi (1941), Anadolu Selçukî Devleti Tarihi, Çev: M. Nuri Gencosman, Ankara: Uzluk Basıme-vi, s. 37.

48 Nizami (1964), Mahzen-i Esrar, Çev.: M. Nuri Gencosman, Ankara: Ankara Üniversitesi Basıme-vi, s. 35,37.

49 E. Esin (1985), age, s. 3-4; Emel Esin (2001), Türk Kozmolojisine Giriş, İstanbul: Kabalcı Yayıne-vi, s. 39’da, Eski Türklerin, kâinatı silindir gövdeli kubbeli bir çadıra ya da üstünde çadır veya şemsiye bulunan, birinin Güneş’i diğerinin, Ay’ı temsil ettiği iki tekerlekli bir arabaya benzet-tikleri, yeryüzünü denizde yüzen dört veya sekiz köşeli bir düzlük, gök yüzünü kubbe biçimin-de düşündükleri, dört asıl, dört ara yön ve merkezde olmak üzere dokuz saraya bölünen gök kubbenin merkezinde Gök Tanrı’nın sarayının bulunduğu Kutup Yıldızı’nın yer aldığını tasav-vur ettikleri belirtilmektedir.

Page 288: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

281582010

mış cenazelik mekânları, mumyalama geleneğinin İslâmiyetin kabulünden sonra da terk edilemeyerek sürdürülmesinin50 tabii sonucu ve kümbet ve türbelerin iki katlı inşasının başlıca nedenidir. Anadolu’ya Müslüman olarak gelen Türklerin, eski adet ve geleneklerini korudukları, Sultanların ve halkın özellikle ölüm gibi kaçınılamaz olaylarda, eski matem usullerine uydukları görülmektedir.51

Cenazelik katlarında orta destek bulunduğu bilinen yedi kümbetin de, 12. yüzyıl ile 13. yüzyıl arasına tarihlenmeleri, çok yönlü bileşenleri bulunan bu zaman diliminin siyasi ve kültürel ortamı ile yakından ilişkilidir. Kâinatın çadır biçiminde tasavvur edildiği bir Uygur (745-1212) metninde, bu çadırın ortasında, ana ve ara yönleri belirten sekiz köşeli bir ağaç sütuna benzeyen, yedi cevherli desteğin, sular üstünde yüzen, dört köşeli bir düzlük biçimin-de olduğu düşünülen dünyayı desteklediğinin anlatılması,52 Yakut Türkleri-ne ait gökte yaratılmış ilk insanı konu alan Ersoğut destanında geçen orta desteğe işaret eden ifadeler, orta destekli cenazelik katlarının ortaya çıkış-larında kozmolojik temelli eski Türk inanışlarının rol oynadığını düşündür-mektedir. Ersoğut destanının konumuzla ilgili bölümü şöyledir:

“Dünyamız Yakutlarca, sekiz köşeli imiş, yerin ortası ise, sarı göbek-li imiş, Dünyanın göbeğinde bir de ağaç var imiş, bu ağaç büyük imiş, göklere çıkar imiş, bu ağacın her yanı, Tanrı’dan hep süslüymüş. Ka-bukları, kütüğü, tıpkı som gümüşlüymüş, Ağacın gövdesinden, bir usa-

50 O. Turan (1947), “Selçuklu Devri Vakfiyeleri I. Şemseddin Altun-Aba Vakfiyesi Ve Hayatı”, Bel-leten, XI/42, s. 197-211’de, II. Rükneddin Süleymanşah devrinde düzenlenen 1202 tarihli Şem-seddin Altun-aba Vakfiyesinde, yoksulların kefenlenme, mumyalanma ve gömülme masrafları için tesis edilen vakıflardan bahsedilmesinin, sadece sultanlarla devlet adamların değil, hal-kın da mumyalandığını göstermesi açısından önemi büyüktür.

51 O. Turan (2006),“Ortaçağ Türkiyesi’nde Türkler ve Yerliler”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döne-mi Uygarlığı I., Ankara: Desen Ofset A.Ş., s.467-471’de, 1219 yılı Aralık-1220 Ocak ayında ger-çekleştirilen I. İzzeddin Keykavus’un cenaze töreninde, I. Alâeddin Keykubad ve devlet adam-larının yas işareti olarak külâhlarını çıkarttıkları, Selçuklu sultanları ve beylerinin cenaze alay-larında eski yuğ (matem) merasimlerinde olduğu gibi başlarını açtıkları, elbiselerini tersine çevirerek giydikleri, saçlarını kestikleri, atlarının eğerlerini tersine yerleştirdikleri anlatılmak-ta ve bu usullere Mevlâna’nın da uyduğu belirtilmektedir.

52 E. Esin (1985), age, s.41; Ü. Erginsoy (1978), İslam Maden Sanatının Gelişmesi (Başlangıcından Ana-dolu Selçuklularının Sonuna Kadar), İstanbul: Kültür Bakanlığı yayınları, s. 173’de, Yedi cevhe-rin (maden) birlikte kullanılmasının erken dönem Anadolu Beylikleri’nde de görülen köklü bir gelenek olduğunu gösteren, yüzeyine, yedi gezegenin sembolü işlenmiş bir Artuklu ayna-sı tanıtılmaktadır. Kitabesinde, 1153 tarihinde bir Artuklu prensesi için yedi madenin alaşı-mından imal edildiği belirtilmektedir. Kitabede ayrıca, “Bu uğurlu ayna, ağız felcini iyileştire-cek, doğum sancılarını ve bütün ıstıraplarını dindirecektir” denilmektedir. Yedi ayrı madenin, yedi gezegenle ilişkilendirilerek kullanılması, aynanın tılsım gücünün arttırılmasına yönelik bir çaba olarak değerlendirilmektedir. Orta Çağ İslam dünyasında altınla Güneş, gümüşle Ay, bakırla Venüs, kurşunla Satürn, kalayla Jüpiter, demirle Mars, civa ile Merkür ilişkilendirilmek-tedir.

Page 289: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

28258

2010re akarmış, Bu kutsal suyun rengi altın gibi parlarmış - Ağacın budak-ları ta göklere uzanırmış - Gören sanırmış sanki, dokuz kollu şamdan-mış!...Ağacın tepesinden bir usare çıkarmış, Köpük, köpük kaynayıp, sarı renkte akarmış. Bu ağacın yanına hiç kimse gidemezmiş. Bundan içenler ise, açlık hissedemezmiş. Bu sudan içebilen, artık mes’ut olur-muş. Her şeye erişirmiş, Tanrıdan kut bulurmuş, İlk insanın atası, bur-da yaratılınca, hayatı elde edip, tadını da alınca, Hemen ağacı görmüş koşup altına gitmiş, kanıp bu sudan içmiş, hayatı elde etmiş. Bu ağacın zirvesi, ta göklere erermiş, Göklerin üç katına, ulaşıp da delermiş!...” 53

Bahaeddin Ögel, Ersoğut destanına göre, yer ve göğün birer göbeğinin bu-lunduğunu, göğün göbeğinin cennetten başka bir şey olmadığını, cennet ile hayat ağacının, göğün doğu yönünde yer aldıklarını belirtmektedir.54 Erso-ğut destanına dayanarak, Mengücek Gazi Kümbeti’nin cenazelik mekânının sekizgen planının55 dünyayı, sekizgen kesitli orta desteğinin ise, dünya ağa-cını simgeleyebileceği ileri sürülmüştür.56

Yeri ve göğü destekleyen bir destek ve hayat ağacı motifleri ile beslenen kozmik eksen kavramıyla ilişkilendirilen kutsal merkez simgeciliği57 etrafında gelişen kümbetin cenazelik mekânına, yaşam, ölüm ve ölüm ötesi ile ilgili koz-molojik temelli inanç ve tasavvurların biçim verdiği görülmektedir. Türk top-lumlarının kozmolojik anlayışında, gökyüzünün kozmik düzeninin, dünyada tekrarlandığı inanışının bulunduğunu gösteren söz konusu Uygur metninde geçen yedi cevherli orta destek ile Ersoğut destanında geçen her tarafı Tan-rı tarafından süslü olarak yaratılmış ağaç teması, Mengücek Gazi Kümbeti’nin cenazelik mekânının orta desteğinin derzlerine baskı tekniğinde yapılan süslemelerini açıklamaktadır. Kimsenin giremeyeceği ve göremeyeceği bu mekânın orta desteğindeki derz süslemelerinin, yeri ve göğü destekleyen koz-molojik destek ve her yanı Tanrı tarafından bezenmiş hayat ağacı ile cenazelik mekânının orta desteğini özdeşleştirmek amacıyla yapıldıkları açıktır.

Altay toplumlarında, konutların çatılarına açılan baca deliğinin, gök ve yer katlarına geçit verdiğine, ölülerin Kutup Yıldızı’na bağlı olarak bazen kuzey, bazen batıda ikâmet ettiklerine, Yakutlar’da ise, sekizinci gök ile ilişkilendiri-

53 B. Ögel (1993), Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar) I, Ankara: Türk Tarih Kuru-mu Basımevi, s. 100.

54 B. Ögel (1993), age, s.101.

55 A. Schimmel (1988), Sayıların Gizemi, Çev.: Mustafa Küpüşoğlu, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, s.170-171’de, Kadim Babil’de, sekiz sayısının, Tanrıların tapınağın sekizinci katında oturduk-larına inanıldığı için Tanrıların sayısı olarak kabul edildiği, Müslüman inancında, sekiz cenne-tin bulunduğu, Yahudi ve Hristiyanlarda sekiz sayısının, şans işareti olarak algılandığı, sün-net, vaftiz ve dirilişin sekiz sayısıyla bağlantılı görüldüğü belirtilmektedir.

56 T. Yazar (2001), agm., s. 460.

57 M. Eliade (1992), İmgeler Simgeler, Ankara: Gece Yayınları, s. 21-27.

Page 290: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

283582010

len ölülerin ikametgâhının kuzeyde bulunduğuna inanılmaktaydı.58 Fal bilgi-lerinin bulunduğu bir Türkçe metinde, Gök Kapısı olarak adlandırılan uğurlu bir kapının kuzeybatı yönünden açıldığı yazılıdır.59 Emel Esin, bu bilgiye dayana-rak Türklerde gök/yukarı yönün kuzeybatı yönüyle ifade edildiğini ileri sürmek-te ve Kutup Yıldızı’nın çevresinde yıl boyunca dönerek yıllık takvimi belirleyen Yedi Hanlar adı verilen Yitiken (Büyük Ayı) Takım Yıldızı’na ait yıldızların hü-kümdar ailesi ile etrafındaki kişilere benzetildiğini belirtmektedir.60 Gök Türk kitabeleri, Tengri-Kan (Tanrı Han) olarak anılan Gök Tanrı’nın, aynı zamanda hükümdar olarak düşünüldüğünü göstermektedir. Gök Türk ve Uygur kağanla-rının gökte varlık bulmuş sayılmaları, kendilerini göğe ait kıldığından, ölmüş atalarının göksel ruhlar arasında yer aldıklarına, kağanlar ile soylarından ge-len kimselerin ruhlarının göğe, Gök Tanrı’nın mekânı olan Kutup Yıldızı yönü-ne, Yitiken Yıldız takımına doğru uçtuklarına inanılmaktaydı.61

Çadırların tepesinde bulunan ve Gök Kapısı olarak adlandırılan dumanın dı-şarıya çıkması açık bırakılmış delik, Altay toplumlarının ritüellerinde Gök Tanrı ile ilgili olmakta, çadırın ortasında bulunan kayın ağacını kullanan Şaman’ın, gökyüzüne kurban edilmiş bir atın ruhuyla birlikte her katta bir tur yaparak spiral biçimde yatay ve düşey olarak dönmek suretiyle bu delikten yükselerek göğe çıktığına inanılmaktadır.62 Proto Türk sayılan Chou dönemi (MÖ 1059-249) sonundan itibaren, Türk inanışları arasında dönen varlıklar arasında yer aldığı kabul edilen insan ruhunun, biri yeraltına giden diğeri göğe uçmaya ça-lışan iki yönü bulunduğuna,63 insan kaderinin, Gök Tanrı ve yer-su ruhlarının bahşettiği Kut’a göre belirlendiğine inanıldığı tespit edilmiştir.64

Kozmolojik veriler, Mengücek Gazi Kümbeti’nin döngü içeren halkalı tünel biçimli cenazelik mekânının, dönen varlıklar arasında bulunan, spiral hare-

58 R. Stein (2001), Le Monde en Petit Jardins en Miniature et Habitations dans la Pensée Religieuse d’Extréme-Orient, Paris: Flammarion, 178-181.

59 W. Bang-A. Von Gabain (1929-1934), Türkische Turfan Texte, C.I, Berlin:Verl der Akad der Wiss, s. 13’deki satır 143-144.; R. Stein (2001) , age,189-190’da, Tibet ve Çin’de gök merkezi için, gök desteği ve gök kapısı ifadelerinin kullanıldığı belirtilmektedir.

60 E. Esin (1985), age, s.28-30, 41.

61 E. Esin (1985), age, s. 59.

62 R. Stein (2001), age, s.183., s. 200’de, değişik gök kapısı temaları ile karşılaşılan taoist mistik dolaşım ve ruh çağırma ritüellerinde, ruhun yolculuğuna güneyden başladığı, burada kendi-sine yol gösteren taoist bilge ile karşılaştığı, daha sonra kapı koruyucularının açtıkları kapı-dan geçerek göğün dokuzuncu katına çıkarak Yüce Tanrı’nın sarayına girdiği ve oradan saf gök merkezini seyrettiğinin kabul edildiği; s. 205’de, Gök ve Yer Kapıları konusunu ele alan araş-tırmaların, ruhun spiral biçimli hareketlerle göğe çıktığının kabul edildiğini ortaya koydukları belirtilmektedir.

63 E. Esin (1985), age, s. 51.

64 E. Esin (1985), age, s. 3.

Page 291: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

28458

2010ketler yaptığına inanılan ruh için özel olarak tasarlandığına işaret etmekte-dir. Cenazelik mekânının yeraltı, yeryüzü ve gökyüzünü simgesel olarak bağ-layan orta desteği, dünya ekseni ile özdeşleşen merkez simgeciliği65 ve mer-kez simgeciliğinden gelişen göğe yükseliş66 simgeciliği ile yakından ilişkili-dir. Sekizgen köşesi ile dünyayı simgeleyen planı, cenazelik mekânının orta destekten açılıyormuş izlenimi veren, gök kubbeyi simgeleyen, döngü içeren şemsiye biçimli tonozu ve mekânın, kişileri etrafında dönmeye zorlayan orta destekli kuruluşu, Eski Türklerin kainat tasavvurlarına uygundur.

Diğer yandan, orta destek, çatı ya da çadırın örtüsünde bırakılan delikle ilişkilendirilen, kuzeybatı yönünde bulunduğuna inanılan, Gök Kapısı tema-lı inanışlar, Mengücek Gazi Kümbeti’nin cenazelik mekânının orta destek-li kuruluşunda ve bu mekânın kuzeybatısına açılan tek mazgal penceresinde yankılanmaktadır. Kümbetin başka penceresinin bulunmayışı, Gök Kapısı’nı simgeleyen bu pencerenin, bilinçli olarak gök kubbeyi simgeleyen tonozun başlangıcına ve kuzeybatıya inşa edildiğini göstermektedir. Cenazelik ve mescit mekânların kapılarının doğu yönünde67 bulunması, kümbeti sembo-lik olarak cennet ile ilişkilendirerek bir anlamda cennete açmaktadır. Mescit mekânının duvarına, Mengücek Gazi’nin ilâhi nazarla gözetildiğinin yazılma-sı ve Allah’tan onu, cennetinde iskân etmesinin istenmesi de, yukarıdaki sa-tırlarda değinilen Gök Türk kitabelerindeki metinlerin içeriğiyle uyumludur.

Cenazelik mekânının, Gök Tanrı’nın gökyüzünün göbeğinde bulunan Ku-tup Yıldızı’nda yer aldığı düşünülen dokuz68 bölümlü gök sarayı ve cennetle ilişkili yaşam, ölüm ve ölüm sonrası ile ilişkili çok katmerli imge ve simge-lerle yüklü olduğu açıkça anlaşılan kümbetin, portal cephesinde de simge-sel bir dilin kullanıldığı gözden kaçmamaktadır. Firuze çinili bir çanakla vur-gulanan merkezinde altı kollu yıldız motifinin bulunduğu düzgün altıgenle-re69 dayanan geometrik geçmeli portal alınlık bezemesi bunlardan en göze

65 R. Stein (2001), age, s.192.

66 M. Eliade (1992), age, s. 27-33.

67 O.C. Tuncer (1981), “Doğu Yönünün Türk Kültüründeki Yeri ve Mezar Mimarimize Etkisi”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, C.II, s. 915-919.

68 K. Crictchlow (1995), Islamic Patterns, an Analytical and Cosmological Approach, Slovenia: Thames and Hudson, s. 60’da, İbn-i Sînâ’nın dokuz sayısını cennet ve akılla ilişkilendirdiği belirtilmek-tedir.

69 A. Schimmel (1998), age, s.135’de, İlk erkek (2) ve ilk dişi (3) sayının çarpımı olan geometrinin nokta, çizgi ve üçgen ile ifade edilen tüm düzlemsel şekillerini özetleyen, ideal kapalı yapı ola-rak kabul edilen küpü belirleyen 6 sayısı, mükemmel olduğu için Tanrı’nın dünyayı altı günde mükemmelleştirdiğinin ileri sürüldüğüne değinilmiştir. s.137’de, Orta Çağ İslam gizemcileri-nin, dünyayı içinde hapis oldukları kübik bir mağara olarak algıladıkları, Hermetik gelenekte, biri yukarı diğeri aşağı doğru iç içe geçmiş iki üçgenden oluşan altı kollu yıldızın makro koz-mosu temsil ettiği belirtilmiştir.

Page 292: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

285582010

çarpanıdır. Divriği Ulu Camii’nin kuzey portalinin alınlık bezemesi ile Beh-ram Şah adına Erzincan’da kesilmiş bakır sikkede yer alan portrenin altıgen yüzeyi, Mengüceklilerin düzgün altıgen biçimini kullandıkları diğer eserleri-dir. Daire içine alınmış altıgen, yaradılışın altı günüyle ilişkili tutulduğun-dan mükemmeliyet anlamına gelmekte ve cenneti sembolize etmektedir.70 Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıkta mükemmelliğin sembolü71 olarak kabul edilen, 3+3 biçiminde 6 sayısına bağlanan birbirine eşit iki üçgene sa-hip altı kollu yıldız ise, mükemmel denge anlamına gelmektedir.72

Portalin, üç semavi dinin mensuplarınca mükemmellik simgesi olarak ka-bul edilen düzgün altıgenlere dayanan geometrik geçmeli bezemesinde, bir yandan birbirleri içerisinden geçen diğer yandan, geçmenin merkezinde bu-lunan tek altıgene köşelerinden halkalanan, yarım altıgen motifleri ile yedi mükemmel biçime vurgu yapılmaktadır. Bu kompozisyonla yedi yıldız ya da gezegen simgelenmekte, merkezdeki belirgin altıgen motifinin tam ortasın-da oluşan altı kollu yıldız motifi ile kozmosun mükemmel dengesine vur-gu yapılmaktadır. Kümbetin simgelerle yüklü mimari kuruluşu ve bezeme-leri Behramşah adına kesilen sikkelerden birinde altıgen madalyon içerisi-ne alınmış portre ile birlikte değerlendirildiğinde, portalin alınlık bezemesi-nin, hükümdarı simgeleyen Kutup Yıldızı ile hükümdar ailesini simgeleyen, Kutup Yıldızı ile bağlantılı Yitiken takım yıldızına işaret etme ihtimali kuv-vetlenmektedir.

Portal kemerinin yüzeyi ile başlıklarında bulunan eşkenar dörtgen ve da-ire motiflerinin birer atlamalı dizilişinden oluşan bezeme örneğine, Anka-ra Arslanhane Camii minaresinin şerefe altında bulunan çini bezeme kuşa-ğında ve St. Petersburg Hermitage Müzesi’nde sergilenen, Sasani ya da geç Sasani dönemine tarihlenen Magier Kalesi’nin tasvirinin bulunduğu, Azer-baycan Dağlık bölgesinden ele geçirilmiş 13. yüzyılda imal edilmiş bir gü-müş tabakta da rastlanmaktadır. Kozmolojik ve astrolojik içerikli bezemele-rin çevrelendiği, Ay tapınağı olabileceği düşünülen bir başka yapının daha tasvir edildiği gümüş tabakta, kale kapısı tasvirinin üst kısmında eşkenar dörtgen ve daire motifleri sıralanmakta, tabağın üst kısmında ayrıca, daire biçimli Güneş ve Ay tasvirleri bulunmaktadır.73 Tabağın tarihi, ele geçirildi-ği bölge ve Sasani kalesi tasvirinde yer alan eşkenar ve daire biçimli beze-

70 K. Critchlow (1995), age, s.159.

71 K. Critchlow (1995), age, s.58.

72 K.Critchlow (1995), age, s.150’de simgesel olarak sonsuz potansiyele sahip olan altı kollu yıl-dız biçiminin yukarıya bakan ucu ile insanlığı gökyüzüne doğru yönlendirirken, aşağı bakan ucu ile düşüncelere işaret ettiği belirtilmektedir.

73 I. Lars Rigbom (1963), “Die Burg Der Magier”, Beitrage Zur Kunstgeschichte Asiens, In Memoriam Ernst Diez, İstanbul: Baha Matbaası, s. 288-300.

Page 293: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

28658

2010meler, Mengücek Gazi Kümbeti’nin içinde yer aldığı kültürel coğrafyaya dik-kati çekmektedir. Dairelerin Güneş’i74 baklava ya da eşkenar dörtgenlerin, dört ana yön, dört mevsim, toprak, su, ateş ve hava gibi dört unsur vasıta-sıyla evreni sembolize ettikleri üzerinde durulmuştur.75 Portal yüzeyinin, bi-rer atlamalı daire ve eşkenar dörtgen motiflerinin tekrarından oluşan beze-me kuşağında, Güneş ve evren simgesi bulunabilirse de, 13. yüzyıla tarihle-nen gümüş tabak, daire ve eşkenar dörtgen motiflerinin tekrarından oluşan bezeme kuşağının daha başka anlamlarının olabileceğine işaret etmektedir.

Bologna ve Avar Türklerinin bakiyesi oldukları kabul edilen Sekellere ait ya-zılı metinlerde ve Gök Türklere atfedilen Türkçe yazılmış Talas I metninde bu-lunan eşkenar dörtgen biçimli harfin,76 Güneş’in (Kün) eşi Ay anlamına gelen Eki sözcüğünün karşılığı olarak okunması,77 konumuz açısından önemlidir. Za-manla anlamını kaybeden eşkenar dörtgen biçimi ile gerçekten Ay anlatılmak istenmişse, yanındaki daire biçimiyle Güneş simgelenmiş olmalıdır. Bu kabule dayanarak, kümbetin portal kemer yüzeyi ile başlıklarını, Arslanhane Camii mi-naresinin şerefe altını ve Azerbaycan’da ele geçirilen gümüş tabağın kale tasvi-rini bezeyen daire ve eşkenar dörtgenlerin, en yüksek dereceli parlaklığı simge-leyen hükümdar sembolü Kün-Ay simgesi78 oldukları ileri sürülebilir. Kün-Ay simgesinin kullanıldığının anlaşılması, diğer yandan da beylik kutu olarak kul-lanılan bu sembolün, Mengüceklilerin soy kurucusu Mengücek Gazi’nin dam-gası olarak kümbette yer aldığını ileri sürmeye imkân vermektedir.

Kümbetin cephelerini çevreleyen tuğla şeritlerin derzlerinde bulunan, iki farklı süslemeden, iki yandan çivilerle sınırlanmış, iç içe iki ve tek daire mo-tifli olanı, Türk, Moğol ve Sibirya halklarında bulunduğu tespit edilen, uğur-

74 E.Esin (1972), “KÜN-AY”…, s. 314’de Güneş ve Ay’ın dairevi biçimlerinin bulunduğu, s. 315’de Güneş’in genellikle alp ve hükümdar sembolü olduğu, Kün kelimesinin hem Güneş hem gün manasına geldiği ve ortasında tek nokta olan daire biçimiyle gösterildiği, aynı biçimde resme-dilen dolunayın ise Güneş’den ayırt edilebilmesi için etrafına iki çizgi çizildiği belirtilmektedir. Ayrıca bkz., B. Karamağaralı (1993), “İç içe Daire Motiflerinin Mahiyeti Hakkında”, Sanat Tarihin-de İkonografik Araştırmalar, Güner İnal’a Armağan, Ankara: Bizim Büro Basımevi, s.249-261.

75 N. Şaman (1993), “Konya Sadreddin Konevi Camii, Mihrap Süslemesi”, Sanat Tarihinde İkonog-rafik Araştırmalar, Güner İnal’a Armağan, Ankara: Bizim Büro Basımevi, 1993, s. 443.

76 H. N. Orkun (1994), Eski Türk Yazıtları, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Ya-yınları, s. 620-623, 659, 681.

77 H. Tarcan (2006), Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı Resmi Tarihin Çöküşü, İstanbul: Töre Yayın Grubu, s. 210, 218.

78 E. Esin (2003), Orta Asya’dan Osmanlıya Türk Sanatında İkonografik Motifler, İstanbul: Pamuk Of-set, 61’da Kün-Ay sembolünün. proto-Türk sayılan Choulardan beri en yüksek derece parlak-lık ve töre verici mertebeye erişildiğini gösteren bir simge olarak hükümdarların parlaklık sim-gesi olarak kullanıldığı belirtilmektedir.; E. Esin (1972), “KÜN-AY”…, s. 336-337’de, Güneş ve Ay’ın Uygurlarda kut sembolü olduğu, Kün-Tengri, Ay-Tengri ve Kün-Ay Tengrinin bulunduğu, Kün-Ay’ın beylik kutu olduğu belirtilmektedir. Kün-Ay sembollerinin hükümdar damgaların-da, kozmik şahsiyetlerin taçlarında kullanıldığı anlatılmaktadır.

Page 294: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

287582010

lu sayılan kehanete dayanan inanç, dikkate alındığında anlam kazanmakta-dır. Kutup Yıldızı’nı belirten bir altın çivinin gökyüzüne dikildiği ve gökyüzü-nün sınırlarının bozulmamasını sağlamak amacıyla ayrıca, gökyüzünün, de-mir çivilerle çevrelenerek79 korunduğu yolundaki bu inanış, kümbeti çevre-leyen tuğla şeridin çivi motifleri bulunan derz bezemelerinde yankılanmak-tadır. Daire biçimli madalyonların Güneş’i, iç içe iki daireli madalyonların Ay’ı,80 çivi motiflerinin ise gökyüzünü sınırlayan, evrenin düzeninin bozul-mayacağına olan inancı pekiştiren demir çivileri simgeledikleri açıktır. Bu bezemenin kümbeti çevreleyen tuğla şeritlerin derzlerinde alması, koruyucu tılsım olarak işlenmiş olabileceklerine kuvvetle işaret etmektedir.

Cepheleri çevreleyen tuğla şeritlerden diğerinin derzlerinde bulunan, kü-çük kare çerçeveler içerisine alınmış eş kollu haç motifleri ile iki yanların-dan sınırlanan dört81 düğümlü halkaları bulunan daire motiflerinden oluşan düzenlemede (Resim:5), dört düğümlü dairelerin, dört evresi belirtilmiş Ay sembolü olarak zaman döngüsüne vurgu yaptıkları ileri sürülebilir. Kare içi-ne alınmış eş kollu haç motiflerine Büyük Selçuklulara ait Rıbât-ı Mâhi ile Rıbât-ı Şerif (1114-1115) yapılarında rastlanmaktadır.82 Kül Tigin Anıtı’nın tepesindeki gök ejderinin boynunda ve Uygur Bayrağı’nda yer alan haç mo-tifinin Chou devrinde gökyüzünün, Uygurlarda dört yönün sembolü olarak kullanıldığı bilinmektedir.83 Kümbetin cephelerini çevreleyen tuğla şeridin, kare içine alınmış birer haç motifi arasında bulunan dört düğümü Ay simge-li derz bezemelerinin, kozmik zamana, yeri ve göğü kapsayan zaman döngü-süne işaret ettikleri kabul edilebilir.

Mengücekli hanedanının ve beyliğinin kurucusu adına, başlangıcından bi-tişişine kadar tamamen kozmolojik inanç ve düşüncelere dayandırılarak inşa edildiği anlaşılan kümbetin, cenazelik mekânına orta destek vasıtasıyla ka-tılan döngü hareketi ve dördüncü boyuta vurgu yapan zaman olgusu, günü-müz astro-fizikçilerinin başlıca konuları arasında bulunmaktadır. Kozmosun

79 R.Stein (2001), age, s.190.

80 E. Esin (1972), agm., s.315 de, Daire biçiminde resmedildiğinde Güneş’ten farkını belirtmek için Ay’ı simgeleyen dairenin iki çizgi ile çevrelendiği belirtilmektedir.

81 A. Schimmel (1998), age, s.99-102. Pisagorcular, kare biçiminden yola çıkarak 4 sayısını ideal sayı olarak kabul etmişlerdir. Antik dönemde ve Orta Çağ’da 4 sayısı, dünya ve düzenin sem-bolü kabul edilmiş, ruhsal düzen imgesi olarak dört ana yönü gösteren mandalarda ve sana-tın her alanında kullanılmıştır. İlk insanlar Ay’ın hilal, büyüme, dolunay ve küçülme biçimin-de birbirini tekrarlayan dört aşamasını gözlemleyerek 4 sayısının Ay ile ilişkisini tespit etmiş-lerdir. Asya, Avrupa ve Maya kozmolojilerinde, dört yön ve dört rüzgâr, yaşamın bütünü için gerekli koordinatları sağlamaktadır.

82 M. Cezar (1977), Türklerde Şehir ve Mimarlık, İstanbul: Baha Matbaası, s. 206’daki Resim:168, s. 210’daki resim:174, s. 212’daki resim:176.

83 E. Esin (1972), agm., s. 314.; A. Schimmel, age, s.100’da, Hristiyanlıkta kare içine alınan haçın Hz. İsa’nın gücünün simgesi olarak kullanıldığı belirtilmektedir.

Page 295: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

28858

2010taklidi olarak inşa edilen mimari yapılara, toplumların, mitolojileriyle sem-bolik dünyalarının beraberce dini karakter verdiğini ileri süren Stein’e göre, mimari yapıların, bilerek ve isteyerek dini karakterli inşa edilmesinde, Gök tapınağı tasavvurunun dünyamıza aktarılma düşüncesi rol oynamaktadır.84

Kozmolojik temelli mimari kuruluş ve bezemeleri bulunan kümbette ay-rıca, Öklid’in temellendirdiği büyük parçanın küçük parçaya oranının, bütü-nün büyük parçaya oranına eşit olduğu durumda elde edilen altın oran85 ve bu orana bağlı kareden gelişen altın kesit dikdörtgeninin bulunması tesa-düf olmamalıdır. Eski Türklerin İslâm aşısı yapılmış, kozmolojik anlayışları-nı, Güneş ve Ay teması üzerine kurmak ve Kün-Ay sembolizmine dayandır-mak suretiyle günümüze aktaran Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı eserinin müneccimlere değinen bölümünde şöyle demektedir:

“…yıl, ay ve günlerin hesabını bunlar tutar, ey kudretli insan, bu hesap çok gereklidir. Bunu öğrenmek istersen hendese (geometri) okumalı-sın, bundan sonra sana hesap kapısı açılır… Bir de Öklid’in kapısını iyi-ce çal. Gerek dünya işi, gerek ahret işi olsun, inan ki bilge bunları birbi-rinden hesap ile ayırarak zapt eder. Hesap bozulursa dünya ve ahret işi de onunla birlikte bozulur...”86

Kutadgu Bilig’in Öklid’in çalışmalarının öğrenilmesi yönündeki tavsiyesi-nin tutulduğunu gösteren, kümbetin doğu cephesini biçimlendiren altın ke-sit dikdörtgeni de, Mengücek Gazi ile ardıllarının içinde bulundukları kültü-rel ortamdan kaynaklanan kozmik temelli inanç ve düşüncelerin kümbet mi-marisine olabildiğince yansıtılmaya çalışıldığını teyit etmektedir.

Sonuç olarak, Tanrı’nın bahşettiği Kut vasıtasıyla beyliğini kuran Mengü-cek Gazi adına inşa edilen Mengücek Gazi Kümbeti’ne, Mengücekli haneda-nının, içinde bulunduğu kültürel ortamdan beslenen yaşam, ölüm ve ölüm sonrasına yönelik İslam aşısıyla harmanlanmış, eski kozmolojik tasavvurla-rın biçim verdiği ileri sürülebilir.

KaynaklarAli, Kemalî (1992), Erzincan Tarihi, Coğrafi, Toplumsal, Etnografi, İdari, İhsai İnceleme Araştır-

ma Tecrübesi, 2. Baskı, İstanbul: Kaynak Yayınları. Arık, Oluş (1967), “Erken Devir Anadolu-Türk Mimarisinde Türbe Biçimleri”, Anadolu

(Anatolia), XI, s.57-117.Bakırer, Ömür (1981), Selçuklu Öncesi ve Selçuklu Dönemi Anadolu Mimarisinde Tuğla Kullanı-

mı I-II, Ankara: ODTÜ. Yayınları.Bang, J. Wilhelm, Gabain, Annemarie von (1929-1934), Türkische Turfan Texte I, Berlin:

Verl der Akad der Wiss.

84 R. Stein (2001), age, s. 170-171.

85 Mehmet Suat Bergil (1988), Doğada/Bilimde/Sanatta Altın Oran, İstanbul: Met/er Matbaası, s. 11.

86 Yusuf Has Hacib (2006), age, s.55.

Page 296: PDF için tıklayınız

Kemah Mengücek Gazi Kümbeti’ne İkonografik Yaklaşım

289582010

Bayburtluoğlu, Zafer (1993), Anadolu’da Selçuklu Dönemi Yapı Sanatçıları, Erzurum: Ata-türk Üniversitesi Yayınları.

Bergil, M. Suat (1988), Doğada/Bilimde/Sanatta Altın Oran, İstanbul: Met/er Matbaası.Cantay, Tanju (1979-1980), “Niksar Kırk Kızlar Kümbeti”, Sanat Tarihi Yıllığı, IX-X, s. 83-105. Cezar, Mustafa (1977), Türklerde Şehir ve Mimarlık, İstanbul: Baha Matbaası.Critchlow, Keith (1995), Islamic Patterns, an Analytical and Cosmological Approach, 2. Baskı,

Slovenia: Thames and Hudson. El-Kâşgarî, Mahmûd (2007), Dîvânü Lugâti’t-Türk, Çev.:Serap Tuba Yurteser ve Seçkin

Erdi, İstanbul:Yaylacılık Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Eliade, Mircea (1992), İmgeler Simgeler, Çev: Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara: Gece Yayınları. Erginsoy, Ülker (1978), İslam Maden Sanatının Gelişmesi (Başlangıcından Anadolu Selçuklula-

rının Sonuna Kadar), İstanbul:Kültür Bakanlığı Yayınları. Esin, Emel (1972), “KÜN-AY” (Ay-Yıldız motifinin proto Türk Devirden Hakanlılara Ka-

dar İkonografisi)”, VII. Türk Tarih Kongresi, C.I, s. 313-361.Esin, Emel (1985), Türk Kültür Tarihi İç Asya’daki Erken Safhalar, Atatürk Kültür, Dil ve Ta-

rih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara.Esin, Emel (2001), Türk Kozmolojisine Giriş, İstanbul: Kabalcı Yayınevi. Esin, Emel (2004), Orta Asya’dan Osmanlıya Türk Sanatında İkonografik Motifler, İstanbul:

Kabalcı Yayınevi. Godard, Andre (1934), “Les monuments de Maragha”, Société des études Iraniennes et de

l’art Persan, S. 9, s. 1-22. İbn Bibi (1941), Anadolu Selçukî Devleti Tarihi, Çev.: M. Nuri Gencosman, Ankara: Uzluk

Basımevi. İbn Bibi (1996), El-Evamirü’l-Ala’iye Fi’l-Umuri’l-Ala’iye (Selçık Name) I, Çev.: Mürsel Öz-

türk, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Milli Kütüphane Başkanlığı Basımevi. Karamağaralı, Beyhan (1993), “İç içe Daire Motiflerinin Mahiyeti Hakkında”, Sanat Ta-

rihinde İkonografik Araştırmalar, Güner İnal’a Armağan, Ankara: Bizim Büro Basıme-vi, s. 249-270.

Nasr, Seyyid Hüseyin (1985 a), Üç Müslüman Bilge, Çev.: Ali Ünal, İstanbul: İnsan Ya-yınları.

Nasr, Seyyid Hüseyin (1985 b), İslâm Kozmoloji Öğretilerine Giriş, Çev: Nazife Şişman, İs-tanbul: İnsan Yayınları.

Nizami (1964), Mahzen-i Esrar, Çev.: M. Nuri Gencosman, Ankara: Ankara Üniversite-si Basımevi.

Orkun, Hüseyin Namık (1994), Eski Türk Yazıtları, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dili Kurumu Yayınları. No.529

Ögel, Bahaeddin (1993), Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar), C.I, Anka-ra: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Önkal, Hakkı (1996), Anadolu Selçuklu Türbeleri, Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yük-sek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını.

Özgüç, Tahsin (1962), “Mengücüklere Ait Bir Türbe”, Milletlerarası Birinci Türk Sanatları Kongresi, Ankara 19-24 Ekim 1959, s. 325-327.

Ringbom-Lars, Ivar (1963), “Die Burg Der Magier”, Beitrage Zur Kunstgeschichte Asiens, In Memoriam Ernst Diez, İstanbul: Baha Matbaası.

Page 297: PDF için tıklayınız

C a n a n P A R L A

29058

2010Roux, Jean-Paul (1995), Türklerin Tarihi Büyük Okyanus’tan Akdeniz’e İki Bin Yıl, Çev: Galip

Üstün, 4. baskı, İstanbul: Doğan Yayın Holding A.Ş. Sakaoğlu, Necdet (2005), Türk Anadolu’da Mengücekoğulları, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Sayılı, Aydın (1990), “IX., X. ve XI. Asırlar ve İslâm Dünyası Uygarlığında Önemli Katkı-

sı Olan Kalburüstü Bazı Düşünürler ve Bilim Adamları”, Kutadgu Bilig ve Fârâbî, Uluslararası İbn Türk, Hârezmî, Fârâbî, Beyrûnî ve İbn Sînâ Sempozyumu Bildirileri, An-kara 9-12 Eylül 1985, s. 11-22.

Schimmel, Annemarie (1998), Sayıların Gizemi, Çev.: Mustafa Küpüşoğlu, İstanbul: Ka-balcı Yayınevi.

Sönmez, Zeki (1989), Anadolu Türk-İslam Mimarisinde Sanatçılar, Ankara: TTK Basımevi. Sümer, Faruk (1990), Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara: Türk Ta-

rih Kurumu Basımevi. Stein, Rolf A (2001), Le Monde en Petit Jardins en Miniature et Habitations dans la Pensée Reli-

gieuse d’Extréme-Orient, Paris: Flammarion. Şaman, Nermin (1993), “Konya Sadreddin Konevi Camii, Mihrap Süslemesi”, Sanat Ta-

rihinde İkonografik Araştırmalar, Güner İnal’a Armağan, Ankara: Bizim Büro Basıme-vi, s. 433-456.

Tarcan, Halûk (2006), Tarihin Başladığı Ön-Türk Uygarlığı Resmi Tarihin Çöküşü, İstanbul: Töre Yayın Grubu.

Terzioğlu, Arslan (1984), “Şimdiye Kadar Bilinmeyen Bir İbn-i Sînâ Portresi ile Yeni Bulunan Bazı belgeler ve Son Araştırmalar Işığı Altında İbn-i Sînâ’nın Türklüğü Meselesi”, İbni Sînâ Çevresinde Türk Kültürü, Uluslar arası İbni Sînâ Sempozyumu Bil-dirileri, 17-20 Ağustos 1983, Ankara:Başbakanlık Basımevi, s. 29-50.

Tuncer, Orhan Cezmi (1981), “Doğu Yönünün Türk Kültüründeki Yeri ve Mezar Mima-rimize Etkisi”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, C.II, s. 915-919.

Tuncer, Orhan Cezmi (1986), Anadolu Kümbetleri 1-Selçuklu Dönemi, Ankara: Güven Mat-baası.

Turan, Osman (1947), “Selçuklu Devri Vakfiyeleri I. Şemseddin Altun-Aba Vakfiyesi ve Hayatı”, Belleten, XI/42, s. 197-221.

Turan, Osman (1984), Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, 2. Baskı, İstanbul: Nakışlar Yayınevi.

Turan, Osman (1993), Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, 3. Baskı, İstanbul: Boğaziçi Ya-yınları.

Turan, Osman (2006), “Ortaçağ Türkiyesi’nde Türkler ve Yerliler”, Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı I., Ankara: Desen Ofset A.Ş., s.467-471.

Türker-Küyel, Mübahat (1990), “Kutadgu Bilig ve Fârâbî”, Uluslararası İbn Türk, Hârezmî, Fârâbî, Beyrûnî ve İbn Sînâ Sempozyumu Bildirileri, Ankara 9-12 Eylül 1985, s. 219-230.

Yazar, Turgay (2007), Nahcivan’da Türk Mimarisi (Başlangıcından 19. Yüzyılın Sonuna Kadar), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Yazar, Turgay (2001), “Alt Katı Ortasında Ayak Bulunan Türbeler Üzerine İkonografik Bir Yaklaşım”, I. Uluslar arası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi Bildiriler, C. II, s. 457-460.

Yetkin, Suut Kemal (1959), İslam Mimarisi, Ankara: Doğuş Ltd. Şti. Matbaası. Yusuf Has Hacib (2006), Kutadgu Bilig, Çev.: Reşid Rahmeti Arat, İstanbul: Kabalcı Ya-

yınevi.

Page 298: PDF için tıklayınız

ÖZŞinasi, yeni aydın tipinin bir örneğidir ve Tasvir-i Efkâr’da yazdığı ma-kalelerde 19. yüzyılda İstanbul’da yaşanan değişimi ayrıntılı olarak ele alır. İstanbul’un sokaklarında gördüklerinden şehrin mimarisinde kul-lanılan ahşap malzemeye dair pek çok konuyu yazılarında işleyen Şina-si, Avrupa’da gördüğü gibi bir şehir görüntüsü arzular ve çağın gerek-tirdiği gibi bir gündelik yaşamı tasavvur eder. 19. yüzyıl İstanbul sokak-larına bakan ve gördüklerine ilişkin değerlendirmeler yapan Şinasi, so-kakların aydınlatılması ve genişletilmesi, muhtaçlara yardım, dilenci-ler, sokak köpekleri gibi şehri bütünleyen unsurların üzerinde ayrıntılı bir biçimde durur. Asya ve Avrupa’yı birleştiren ve dünya şehirlerinden biri olan İstanbul’un sokaklarının aydınlatılması ve temizlenmesi hak-kında öneriler sunmaya çalışır; ancak Tanzimat’ın düalist yapısının bir yansıması olarak önerileri genelde var olanı gözden geçirmekle sınırlı kalır. Şinasi’nin makalelerinden hareketle 19. yüzyıl toplumsal hayatı-na İstanbul sokaklarından bakmaya çalışacağımız bu yazıda, dönemin bakış açısını, şehir yaşamındaki kaçınılmaz değişimi ve Batılı olmak is-teyen ancak bağlı olduğu değerlere de sırtını dönemeyen bir aydının sı-kışıp kaldığı çıkmazı göstermek istiyoruz. Bu yazı sayesinde teoride ta-savvur edilenlerin pratiğe dökülebilmesinin ne kadar zor olduğunu bir kez daha anladığımızı tekrar etmek isteriz.

Anahtar Kelimeler: Şinasi, 19. yüzyıl İstanbulu, gündelik ve toplumsal hayat, sokaklar, aydınlatma, dilenci, köpek.

Gündelik Yaşam ve Toplumsal Hayat Perspektifinden Bir Mikro Tarih Denemesi:

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

Hafize ŞAHİN* - S. Dilek YALÇIN ÇELİK**

* Hacettepe Üniversitesi Dil Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜDİL), Türk Dili Okutmanı, e-posta: [email protected]

** Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi, e-posta: [email protected]

Page 299: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

29258

2010ABSTRACT

A Micro History Essay from the Perspective of Daily and Social Lives: A Glance at the 19th Century

Istanbul Streets from Şinasi’s PenŞinasi is a model of the new intellectuals, and he wrote in his articles, published in Tasvir-i Efkâr, the 19th century changes in Istanbul. Having written about from what he saw in the streets to the wooden materials used in city’s architecture, he reflects his imagination of a city on Eu-ropean model, and a daily life according to the requirements of the age. Taking a glance at the streets of İstanbul and making the assessments about what he has seen, he focuses on the lightening and widening of the streets, assistance to those in need, beggars, stray dogs in detail. He makes suggestions for street lightening and cleaning in İstanbul, one of the well-known world cities, situated between Asia and Europe; but his proposals reflect the Tanzimat dualism and his suggestions do not come to life, and remain as his observations. In this study, we attempt to take a look at the 19th century social life at the streets of İstanbul via Şinasi’s articles. We believe, this would reflect the worldview of the era, the re-quirements of the age, the inevitable changes in the city. We also try to show the intellectual difficulty of Şinasi, who wanted to be Modernized on the one hand, but who could not leave aside his traditional values, on the other. We would like to express once more by this study that we understood well how difficult it is to put those theoretical into practice.

Key Words: Şinasi, 19th century Istanbul, daily and social life, streets, street lightening, beggar, dogs.

Giriş

XIX. yüzyıl pek çok açıdan değişimin yaşandığı bir dönemdir. Osman-lı İmparatorluğu, bu dönemde resmî kurumlarda olduğu gibi toplum-sal hayatta, kültür ve eğitim… alanında da yüzünü Batı’ya dönmeye

çalışmıştır. Kendini yenilemek için önce askerî alanda düzenlemeler yapmış, sonrasında amaca tam olarak ulaşamasa da resmî kurumlara, hukuk ve eği-tim alanlarına, ekonomik değerlere, sosyal yaşama ilişkin birtakım düzenle-melere gitmiştir. Tüm bu düzenlemeler gerçekte Tanpınar’ın ifadesiyle “bir medeniyet dairesinden başka bir medeniyet dairesine” geçişten başka bir şey değildir. Çünkü Tanzimat insanı, bu değişim süreci içerisinde Tanzimat’ın ilânıyla birlikte Batılı ülkeler gibi yaşamak, oradaki Batılı yaşayışı algılamak istemiştir. Doğa bilimlerindeki yenilikleri yakalamaya çalışmış, siyaseti sor-gulamış, geleneksel kültüründe bir farklılık yaratma çabası gütmüş, gündelik yaşam biçimini yeniden gözden geçirmiş, özetle insanın toplum içerisindeki bütün değerlerini yeniden farklı bir bakış açısıyla ele almıştır.

İslâm medeniyetinden Batı medeniyetine geçişte toplumsal yaşamı ilgi-lendiren her konuda Batılılaşılmaya çalışılmış, çağdaşlaşmak için Batı’yı

Page 300: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

293582010

taklit etmek gerektiğine inanılmıştır. Ancak XVIII. ve XIX. yüzyıllar boyun-ca toplum düzenine, yönetime ve hukuka yansıyan bir düalite/ikilik de hep var olmuştur (Ortaylı 2005: 167). İki çeşit mahkemenin, iki çeşit okulun ve iki çeşit memur sınıfının olması demek, iki zıt görüşün birbiriyle çatıştığı bir toplum sistemi anlamına gelmektedir (Ortaylı 2005: 182). Sonuç olarak top-lumsal hayatın hemen her alanında tam bir sonucu ulaşılamamakta, dola-yısıyla, belirlenmiş, sınırları konulmuş standart bir uygulamadan söz etmek mümkün olamamaktadır. Öyleyse, XIX. yüzyılda Osmanlının merkeziyetçi bir yapılanmaya gitmesi (Ortaylı 2006: 176) çağın koşulları gereğince kaçı-nılmazdır. Merkeziyetçi yapılanmanın temeli ise hukuk, eğitim, askerî yapı-lanma gibi devlet kurumlarında standartlaşmayı gerektirir. XIX. yüzyıl impa-ratorlukların çağının sona erdiği ve ulus-devlet anlayışının ortaya çıktığı bir dönemdir ve Osmanlı, bu yüzyılda kaçınılmaz olarak kurumsal yapılanması-nı sadece gözden geçirmekle kalmamış, uygulamada da bu yeni dünya dü-zenine ayak uydurmaya çalışmıştır. 1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunname-si bu uygulamalar için bir olarak örnek verilebilir.

Merkeziyetçi yapılanma Osmanlıda laikleşme sürecinin de başlangıcı (Or-taylı 2006: 176) olacak ve bu siyasî-sosyal yapılanmanın sonucunda ise Şi-nasi gibi laik-ulusçu (Ortaylı 2006: 256) bir aydın yetişecek ve kendisinden sonrakiler için örnek teşkil edebilecektir.

Batı’yı gören ve orayı anlamaya çalışan Osmanlı aydını, gezip gördük-leri ülkelerdeki gibi bir yaşamı kendi ülkesinde her türlü alanda yeniden kurmaya çalışmıştır. Zaten gittikleri Batı ülkelerinde sanata, kültüre, şehir plânlamasına, bilim ve teknikteki ilerlemelere… ait edinilen ayrıntılı bilgiyi devlet adına gözlemleyerek aktarmışlardır (Kaplan, Enginün ve Emil 1974; Serçe 2007: 35). Şinasi de bir Osmanlı aydını olarak edebiyat alanında teori-de ve pratikte yenileşmeye önderlik ettiği gibi sosyal yaşamı ilgilendiren gü-nün konularını da gazetedeki yazılarında ele almıştır.

Bu dikkatin temelinde Şinasi’nin devlet memuru olarak Fransa’ya ikti-sat, fen gibi alanlarda öğrenim görmek amacıyla gitmiş olması, Fransızca-Arapça-Farsça gibi hem Doğu hem de Batı dillerini bilmesi, tercüme yapa-bilecek bir donanımı olması gibi özellikler aranmalıdır. Şinasi, Batılılaşma sürecinin, bizde edebiyat yoluyla gerçekleşmesine önderlik etmiş birisidir. Gerek yayımladığı gazetelere yazdığı makalelerle ve gerekse meydana getir-diği edebî türlerde, kişiliğinde topladığı yeni aydın tipinin hayata bakışını yansıtmıştır. Gazete, Tanzimat döneminde ortaya çıkarttığı yeni insan tipi-nin kendini gerçekleştirmesinin de bir aracı olmuştur.

Tercüman-ı Ahval ilk özel gazetedir ve bu gazeteyi Şinasi ile Agâh Efendi 1860 yılında çıkarmaya başlar. Gazetede Şinasi’den başka Ahmet Vefik Paşa, Ziya Paşa, Refik Bey gibi isimler de yer aldılar. Gazete adından da anlaşıla-

Page 301: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

29458

2010cağı üzere halkı bilgilendirme esasına dayanır. Telgraf sisteminin gelişmiş olması, haberlerin daha çabuk yayılmasını sağladığı için kısa zamanda ga-zetenin yayını pazar günleri haftada bir kereden, salı, perşembe ve pazar ol-mak üzere üç kereye çıkarılmıştır. Bundan halkın kısa zamanda gazeteyi na-sıl benimsemiş olduğu anlaşılmaktadır (Ebüzziya 1997: 191).

Şinasi Tercüman-ı Ahval’den bir süre sonra ayrılır, ancak Tercüman-ı Ahval, Türk toplumsal yaşamında Batılı anlamda gazeteciliğin başlangıcı olarak ta-rihteki yerini alır. Tasvir-i Efkâr’ı 1862’de tek başına çıkarmaya başlar. Ziyad Ebüzziya, Şinasi’nin gazete çıkarmak için imtiyaz alışını belgelerle sunar ki bu aynı zamanda o dönemde gazetenin çıkış serüveni hakkında önemli bil-giler içermektedir:

“Bu belgelerle o devirde bir gazete çıkarmak için dilekçenin verilmesin-den itibaren cevap alana kadar bu müracaat üzerinde geçen işlemler şunlardır: 1. Dilekçe Maarif Nezareti’ne veriliyor; 2. Maarif Nazırı bunu Meclis-i Maarif-i Umumiye’ye havale ediyor; 3. Meclis-i Maarif müzake-reden sonra vardığı kararı, mazbata ile Maarif Nazırı’na bildiriyor; 4. Bu karar uygun ise, Maarif Nazırı bir yazı ile bunu Sadrazam’a takdim edi-yor; 5. Sadrazam, fikrini almak üzere, bu tezkere ile eklerini ‘Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’ye havale ediyor; 6. Meclis-i Vâlâ müzakere ve kararın neticesini Sadrazam’a bildiyor; 7. Bu karar uygun ise Sadra-zam, Hünkâr’ın iradesini almak üzere, Baş Mabeyincilik makamına tez-kere yazıyor ve yazısına da dilekçeyi, Maarif Nazırının yazısını, Meclis-i Maarif’in ve Meclis-i Vâlâ’nın mazbatasını ekliyor; 8. Baş Mabeyincilik, Sadaret tezkeresini, ekleriyle birlikte Hünkâr’a arzederek müsbet veya menfi iradesini yani buyruğunu alıyor; 9. Bu irade Baş Mabeyincilik ta-rafından Sadaret’in arz tezkeresinin altına, derkenar denilen bir not ile yazarak, icabına göre hareket olunmak üzere, Sadrazam’a bütün evrakı ile birlikte iade ediyor; 10. Sadrazamlık bu evrakı arşivine kaldırıyor ve dilekçeyi yazanın neticeyi bildirir tezkereyi dilekçe sahibine veriyor. İs-tek red edilmişse yapılacak bir şey yoktur. Kabul olunmuşsa, bu son tez-kere, ‘gazete çıkarma imtiyazı’ yani müsaadesidir.” (Ebüzziya 1997: 201).

Bu tarihte henüz bir basın kanunu olmadığını hatırlatan Ziyad Ebüzziya, gazete çıkarmak için nasıl bir yol izleneceğinin belirli bir nizama bağlanmış olmamasını da açıklar ki verdiği bilgiler, Şinasi’nin gazete macerasını anlat-ması kadar Türk modernleşmesinin bir vasıtası olarak gazetenin Türk basın tarihine ilişkin bilgileri de içerir (Ebüzziya 1997: 200).

Şinasi’nin Tasvir-i Efkâr’ı, Türk basınının ortaya çıkmasını sağlayan bir mek-tep olmuş ve Namık Kemal gibi Türk düşünce ve sosyal yaşamında önemli isimlerin yetişmesini sağlamıştır.

Şinasi’nin Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkâr gazetelerinde yayımlanan yazı-ları, Fevziye Abdullah Tansel tarafından hazırlanarak, külliyatının dördüncü

Page 302: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

295582010

kitabı olarak 1960 yılında Dün-Bugün Yayınevi tarafından Makaleler IV adıyla yayımlanmıştır. Makaleler yeniden ve tekrar gözden geçirildiğinde XIX. yüz-yıl gündelik hayatı ve toplumsal yaşamına ait birçok detayın olduğu görül-müştür. Bugüne kadar Şinasi’nin bir Osmanlı aydını kimliği, şair yönü ve ti-yatro yazarlığı, Tanzimat edebiyatı içerisindeki yeri, gazeteciliği gibi konu-lar üzerinde durulmuş, makalelere gündelik yaşam perspektifinden bakıl-mamıştır. Oysa Tasvir-i Efkâr’da yayımlanmış dört makale bu açıdan önem-li ipuçları barındırmakta ve dikkate değer bulgular içirmektedir. Bu makale-ler şöyle sıralanabilir:

a) “XVIII. Bend-i Mahsus Seele Hakkındadır” (Dilencilerin Kaldırılma ve Himaye Meselesi)1

b) “XXI. Tophane’nin Muhterik Olan Müşir Dairesine Dair Mülahazat-ı Ta-rihiye” (Tophane Müşir Dairesi’nin Yanması ve Tarihçesi)

c) “XXII. İnfak-i Muhtacin” (Muhtaçlara Yardım)d) “XXIV. Bend-i Mahsus İstanbul Sokaklarının Tenviri ve Tathiri Hakkın-

dadır” (Sokakların Aydınlatılma ve Temizlenmesi Meselesi)Fevziye Abdullah Tansel tarafından hazırlanan bu kitap dışında Bedri Mer-

mutlu (2003), Şinasi’nin Tasvir-i Efkâr’da yayımlanmış yazılarının dökümünü verdikten sonra “Altıncı Dairenin Çalışmaları Üzerine Mülâhaza” başlıklı bir makalesinden söz eder.

Şinasi’nin Sokaktaki İnsana BakışıSokak, oradaki insanı, o şehri, o ülkeyi, dolayısıyla ülkede yaşayan bireyi yansıtan toplumsal bir alandır. Bir sokağa bakınca görülenler/görünenler tarihî, sosyolojik, coğrafî, psikolojik pek çok bilgiyi de farkında olmaksızın yansıtır. Sokağa nereden bakmak istersek, dahası neyi araştırıyorsak oradan bakabiliriz. Bu makalede, Şinasi’nin sokakta neler gördüğünü, gündelik ya-şam ve toplumsal hayat perspektifinden değerlendirmek istiyoruz. Burada Şinasi’nin makalelerinden yola çıkarak sokakla, sadece İstanbul sokaklarını kast etmekteyiz.

Şinasi, Batılılaşmanın bir gereği olarak sokakların da modernize edilmesi gerektiğine inanıyordu. Uzun yıllar Avrupa’nın önemli şehirlerinden birinde yaşayan Şinasi, o yıllarda Paris kültürünü ve büyük kent zevkini tatmıştı. Eser-lerinde bu kente duyulan hayranlıktan ziyade eleştirel bir bakış açısından ora-dan alınması gerekenler, dolayısıyla ülkemizde büyük bir kente yaklaşımda, İstanbul sokaklarının yeniden nasıl düzenlenmesi gerekliliğinin altı çizilir.

XIX. yüzyıl her alanda olduğu gibi İstanbul sokaklarındaki görüntülerin değiştiği bir dönemdir. Bu değişme sürecinde ihtiyaçtan kaynaklanan kimi

1 Makalelerdeki numaralar kitaptaki numaralandırmadır.

Page 303: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

29658

2010zorunluluklar olmakla birlikte aynı zamanda Batı kentleri temel alınarak çe-şitli düzenlemeler de yapılmıştır. Sokaklardan yansıyanlar ele alınıp ince-lendiğinde Türk toplumunun yaşadığı değişim görülebilir.

Şinasi’nin sokaklarda gördüğü insanlar arasında dilenciler, sadaka isteyen insanlar ve sakatlar ilk sırayı alır.

Şinasi, bir sosyal bir mesele olarak dilencileri “XVIII. Bend-i Mahsus Se-ele Hakkındadır” adlı yazısında ele alır. Bu yazıda dilenci kavramını ve yar-dım, sadaka, yardım kurumları ve bu kurumların işlevleri gibi konuları ma-saya yatırır.

Makalenin kısalığı Şinasi’nin anlatmak istediklerini daha da derinleştir-mesini ve yoğunlaştırmasını sağlamıştır diyebiliriz. Makalenin başlangıcın-da sözü edilenler, yazarın hangi noktadan konuya baktığını göstermektedir. Aynı zamanda Şinasi’nin beklentilerinin neler olacağına dair de okura bir fi-kir verir:

“Salâtin-i sâlife-i Osmaniye’nin hasâyis-i asriyesinden bâzılarının tec-didine rağbet ve himmet-i cenab-i padişahî kevkebe-i salatanatına ait olan cihetlerinde görülen âsar-ı fi’liye ile müberhen olduğundan, menafi’-i umumiyeye müteallik bulunan cihetlerinden birinin tabiat-i zamaneye göre ihya ve tevsie ihtiyacından bahse cesaret ederiz.” (Şi-nasi 1960: 70).

Şinasi, geçmiş Osmanlı padişahlarından itibaren sadaka dağıtma konu-sundaki gelenekleşmiş bazı alışkanlıkların yenilenmesi gerektiğinin altını çizer. Toplumun yararına olacak bir durumun tabiat-i zamaneye (zamanın ge-rektirdiğine) göre yeniden hayata kavuşturulması, canlandırılması önemli-dir. Şinasi’nin bu sözleri, daha başından itibaren eskiden beri var olanın aynı şekilde devam etmesinin gereksizliğini vurgularken zamanın şartlarına göre bir yenileşmeye gidilebileceğini göstermektedir.

Şinasi, yazının sonrasında, medenî milletlerin temelinin birbirine yardım esasına dayandığını dile getirir. Heyet-i içtimaiye (cemiyet toplumu) birbirine yardım etmelidir. Bu zaten toplumun birinci görevidir.

“Binaenaleyh esas medeniyeti hikmet üzerine mübtenî olan memleket-lerde seelenin müstehakları esbab-ı mütenevvia ile ıkdar olunur ve ci-billiyet, veyahut terbiyet-i rediesi iktizasınca istihsal-i teayyuşta tabiî olan meşak-u mihenden kaçınarak bu yola sulûk edenler dahi men’ ile kâr-ü kisbe icbar kılınur ki şu suret hem umumun şanını nakiseden hi-mayeye ve hem de efradı zilletten vikaye eylediğinden, ciheteyne dahi bir nev’ merhamettir.” (Şinasi 1960: 72).

Görünen o ki Şinasi, selenin (dilencilerin) medenî milletlerde olduğu şekil-de bizim toplumumuzda da yer almasını ister. Yani dilencilik bir nevi orta-dan kalkmalıdır. Bunun olabilmesi için Şinasi’nin önerisi şudur: Kötü alış-

Page 304: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

297582010

kanlıkla bu yola girmiş olanlar olabileceği gibi dert ve sıkıntı gibi sebepler yüzünden de dilencilik yapanlar bulunabilir. Nedeni her ne olursa olsun ona göre dilenciler, çalışmaya mecbur edilebilir. Çünkü böylelikle umumun (hal-kın) şanını eksilten bu görüntü ortadan kalktığı gibi dilenciler de bu aşağılık durumdan kurtulurlar. Şinasi, dilencilerin sayısının böylesi bir çözüm yolu ile azalacağına inanır ve idaresi istiklâl üzere olan memleketlerde tecrübe edilmiş bir öneri olarak dilencilerin sayısını azaltmak için bu tarzda bir uygulama ya-pılabileceğini öne sürer.

Şinasi her ne kadar tecrübe edilmiş yani denenmiş bir formül sunsa da bu uygulamanın bizim toplumumuzda dilencileri ortadan kaldırmak için pra-tikte pek de faydalı olması söz konusu olamamıştır. Dilenciler modern dün-ya şehirlerinde sokağı çirkinleştirmesine rağmen, bizde Osmanlı klâsik dö-neminde, şehrin, sokağın bir parçası olarak algılana gelmiştir. Bu klâsik dö-nem yapılanmasından, İslâm dininin hayata aksetmesine kadar karmaşık ve çeşitli bağlantılarla açıklanabilir. Kaldı ki, hayatında hiç çalışmamış, sadece yardımla hayatını sürdürmüş insanların birdenbire çalışmasını beklemek de iyimserlikten öte bir şey değildir.

Şinasi’nin bu konuyu ele almasının nedenleri tartışılabilir. Belki başka bir Osmanlı aydınının İngiltere’de dilenmenin yasak olduğunu görmesi gibi (Serçe 2007: 73) İngiltere’de dilencilik yapılamadığı için dilencilik yapmaya vesile ara-yanların ellerine birer tangırdı alıp kapı kapı gezmesi gibi (Serçe 2007: 117-118) Şi-nasi de Fransa’da dilencilerin sokakta müzik yaparak para toplamalarına ta-nık olmuş bulunabilir. Yazılardan anlaşıldığı kadarıyla Şinasi’nin dilencile-rin nasıl bir işte çalışabilecekleri gibi önemli bir soruyu cevaplandırmaması, bir öneride bulunmamasına rağmen bir düzenleme istemesi dikkati çekiyor.

Pekiyi bu mümkün müdür? Yani, Avrupa’da olduğu gibi böylelikle dilenci-lerin sayısı azaltılabilir mi? Şinasi, dilencilerin çalışma alanlarıyla ilgili öne-risini netleştirmediği için bu konudaki çözüm önerisi açıklığa kavuşamıyor.

Bununla birlikte dilencilik ve toplumsal hayat açısından üzerinde durulan bir konu da sadaka meselesidir. Şinasi, sıkıntılar ve maddî zorluklar nede-niyle bu yola girenlerle çalışmaktan kaçarak dilenmeyi tercih edenlerin ay-rılması gerektiğini vurgular. Çünkü esasen hakiki ihtiyaç sahiplerine sada-ka ve bahşiş vermenin İslâmiyet’in şer’î ve mer’î (esasen ihtiyac-ı hakikî ashabı-na tesadduk ve ihsan şer’î ve mer’î) hükümlerinden olduğu gözden uzak tutulma-malıdır.

Şinasi, Batı’da olduğu şekilde bir uygulamayı önermesine rağmen, çözüm yollarından birisi olan sadaka vermenin dinimizde de makbul olduğunu söy-lemesiyle Tanzimat döneminin tipik değerlerinden düalizme gitmiş oluyor. Sadakanın yani yardım etmenin temellendirmesini ancak İslâmiyet’le yap-

Page 305: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

29858

2010mış bulunması dikkat çekicidir. Gerçek ihtiyaç sahipleriyle dilencilik yapan ya da sadakayı dinen hak etmemesine rağmen alan kişileri ayırmak müm-kün olabilir mi? Şinasi sadakanın nasıl verilebileceğine dair bir şey söylemi-yor, ancak sadakayı hak etmeyenlerin de aldığını ifade ederek bir genel tes-pitte bulunuyor.

Dilenciler ya da ihtiyaç duyan kişileri topluma kazandırabilmek için sa-daka dışında bulunan çözüm yolları şöyle açıklanabilir: Şinasi, bu konuda devlet eliyle gerçekleştirilen kimi yardım kurumlarını sıralar. Acizler (yar-dıma muhtaç insanlar) için tabh-hâne (yemekhane, aşevi), imaret (hayır için yemek verilen yer) ve dâr-üş-şifa (sağlık yurdu) yapıldığından bahse-der. Gurebâ Hastanesi’nin bu gibi yardım binalarının en sonuncusu oldu-ğunu söyler.

Şinasi, sadaka verme dışında tüm bu kurumlar açılmakla birlikte hayli za-mandan beru hayrat-ı kadime-i mezkûrenin birtakımı vaz’-ı tebiîsinden çıktığını (Şi-nasi 1960: 73) gözlemler. Dilencilerin çoğalmasının nedenini de halkın cö-mertçe sergilediği tutuma bağlar. Bu sebeple Doğu’dan ve Batı’dan birçok evsiz barksızlar / hâne-berdûşlar / serseriler devamlı İstanbul’a gelmektedir.

Şinasi sonuçta iki tespit daha yapmaktadır: Birincisi yardım kurumlarının tabiî halinden çıktığı, bozulduğu meselesidir. İkincisi Doğu’dan ve Batı’dan İstanbul’a dilenci akını olduğu gerçekliği. Ancak yardım kurumlarının nasıl yapılandırılacağı, dilenci akınının nasıl engellenebileceği hakkında bir şey söylemiyor.

Şinasi, dilencilerden sonra sakatların (alillerin) da sokağı görsel olarak bozduğunu belirtir. Sakat insanların sokaklara dökülerek özellikle yol üstle-rinde hastalığı, zilleti sergilemeleri; yoksulluğun, miskinliğin göstergesi ha-line gelmiştir. Hulâsa-i kelâm, ahval-i meşrûhanın islâhı, fevk-al gaye arzu olunur me-vaddandır (Sözün özü açıklanan durumların düzeltilmesi son derece arzu edi-len hükümlerdir / kanunlardır). Pekiyi Şinasi yazısının sonunda tespitleriyle ilgili hangi çözüm önerilerini sunuyor?

“Şöyle ki seelenin müstehakları ile gayr-i müstehakları birbirinden bi’t-tefrik, zaruretsiz bu kâra sulûk edenler hakkında memnuiyet-i şer’iyyenin icrası bir tedbir-i kâfi, müstehakîn için dahi eyalâta nümune olmak üzere evvel be-evvel İstanbul’dan başlanılarak hayrât-ı kadime-nin vaz’-i aslîsine irca’ olunması gerek devair-i resmiyeden mukannen ve gayr-i mukannen bu yolda verilemekte olan bunca ihsan ve sadaka-tın bir suret-i muntazamaya konulması ve bundan böyle erbab-ı hayr taraflarından tahsis ve i’tâ olunmak me’mul-i kavî bulunan vakf ve iane-lerin kabul kılınması maksada kâfil olabilir.” (Şinasi 1960: 74).

Şinasi, dilenciliği hak edenlerle etmeyenlerin ayrılmasını, ihtiyacı olmadı-ğı halde bu yola girenlerle ilgili de memnuiyet-i şer’iyyenin (dinî hükümlerin)

Page 306: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

299582010

yerine getirilmesi gerektiğinin alınması yeterli bir tedbir olduğunu belirtir. Hayrât-ı kadimenin vaz’-i aslîsine dönmesini, İstanbul’dan başlanılarak mukan-nen ve gayr-i mukannen yani kanunlaşmış ve kanun dışı olarak verilen bunca ihsan ve sadakatın muntazam bir şekle konulmasını ister. Ancak böylelikle ha-yır sahiplerinin tahsis ettiği, bağışladığı vakf ve ianeler, onların da kuvvetle is-tediği gibi amaca hizmet eder.

Görülüyor ki Şinasi, yine var olanların yeniden düzenlenmesini istiyor. Bir düalizm. Aslında bu sadece Şinasi’nin değil dönemin bütün yapısında gö-rülmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, askerî ıslahatlar da bu düzenlen-meler arasında sayılabilir. Nizam-ı Cedid ordusu kurulur, ancak Yeniçeriden de bir türlü vazgeçilemez, daha doğrusu bir türlü eski yapı ortadan kaldırı-lamaz. Şinasi’nin çözüm önerilerini de bu bağlamda değerlendirmeliyiz. O hayrât-ı kadimenin vaz’-i aslîsine dönmesiyle her şeyin düzeleceğine inanır, za-ten İslâmiyet de hak etmeyenlerin dilenmesini men etmiştir. Şinasi’ye göre bir düzenlemeyle, bir suret-i muntazamaya konulmayla işler eski haline döne-cektir.

Şinasi, böyle söylese de gerçekten XIX. yüzyılda bir düzenlemeyle – na-sıl bir düzenleme yapılmalı Şinasi hiç bahsetmese de – her şey eski haline dönebilir mi? Bu mümkün mü? Tanzimat aydınının gözden kaçırdığı şey, bu yüzyılda klâsik yapılanmanın bozulduğudur. Evet, Osmanlının kuruluşun-dan itibaren güçlenen bir vakıf sistemi ve dinî hükümlerin uygulanmasıyla elde edilen bir başarı vardır; ancak çağ anlayışı değişmiştir.

Şinasi’nin “İnfak-i Muhtacin” (No:187, 10 ZA 1280)2 makalesi, dilenciler hakkındaki “Bend-i Mahsus Seele Hakkındadır” (No: 147, 11 C 1280) ma-kalesinin devamı niteliğindedir. İki yazı arasındaki süre, yaklaşık 146 gün-dür, Hicri takvime göre de beş aya yakın bir zaman geçmiştir. Şinasi, yazısı-nın ilk paragrafında esbâb-ı maişetin tahsili için insan evvelkinden ziyade zihnen ve be-denen çalışmağa mecbur olmak hasebiyle ifadesiyle insanın çalışarak hayatını ka-zanmasına dair inancını dile getirir. Bu nedenle dilencilerin durumunun da düzenlenmesi konusunu vurgulayarak ilk yazısına atıfta bulunur. İlk yazısı-nın yayınlanmasından sonra Ramazan ayı içinde bir komisyonun kurularak Bâb-ı âli’de konuyla ilgili toplantılar yapılmıştır. Bu olumlu bir gelişmedir. Şinasi’ye göre, toplanan komisyonun girişimleri umulduğu neticeleri verir-se, devlet sayesinde dilenmekten kurtulan bu âcizler vakitlerini padişaha dua etmekle geçireceklerdir. Muhtaçlara yardım zaten İslâmiyet’te terki caiz olmayan, yapılması gerekli hükümler arasındadır (Şinasi 1960: 91-93).

2 Makalelerdeki numaralandırma Bedri Mermutlu’nun çalışmasındandır. Hicri takvimde ZA Zil-kade, C Cemaziyelahir ayına tekabül etmektedir.

Page 307: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

30058

2010Şinasi’nin 1863’te yayımlanan bu yazısından evvel de dilenciler meselesi-

nin devletin gündeminde olduğunu söyleyebiliriz: “19. yüzyıl bürokratı yenilikçiliği siyasi düstur olarak benimsemişti. Her sorunun çözümü için öne sürülen teklifler ‘ asr-ı Tanzimat veya hâsin-i Tanzimat iktizasınca’ gibi bir deyişle başlıyordu. (…) Bürokrasinin mer-keziyetçilik eğilimi bazen gülünç boyutlara ulaşıyordu. 1854’te İstanbul dilencilerinin başına bir dilenciler kethüdası tayin edildi (sele kethüdası) ve dilenciliğin bu yolla kontrol edileceği düşünüldü.” (Ortaylı 2006: 145).

Şinasi’nin ilk yazısı yankı bulmuştur ve kurulan komisyon da bunun bir de-lilidir, zaten muhtaç insanlara yardım etmekten kaçmak İslâmiyet’te de ya-saktır. Şinasi’nin önerisinin bu kadar hızla cevap bulmasının altında yatan neden şudur: Kaldı ki bekası ile pâydâr olduğu sunuf-ı teb’asının fukarasını ıkdâra sarf-ı himmet, bir devletin sadaka-i ferr-ü şükuhudur (Şinasi 1960: 92-93). Kısacası sosyal bir devletin devamlılığı tebaasının fukara kısmının geçimini sağlama-sıyla olanaklıdır, bu çabası da o devletin parlaklığının, ışığının sadakasıdır.

Allah yolunda infak etmek deyimi Kur’an’da da sık sık geçmektedir (Yahya 2002: 419-421) ve Şinasi’nin infak-i muhtacîn açıklaması da İslâmiyet’in kural-larındandır.

Sonuç olarak Şinasi, sokaktaki insana bakarken genellikle dilencileri, sa-katlığını ve kusurunu öne çıkartan kişileri görür ve onları eleştirir. Gerçek-ten yardıma muhtaç olanlar ile olmayıp bu işi kendisine bir geçim yolu ola-rak alanları ayırmak gerekmektedir. Samimi olarak ihtiyacı olanlara ve dilen-cilikten vazgeçenlere devlet kurumları ile destek olurken, halk İslâmiyet’in kuralları çerçevesinde sadaka vererek sokakları bu kirlilikten kurtarmalıdır. Şinasi’nin tespitleri yerindedir ve Batılı bir bakışı yansıtır. Bununla birlikte çözüm önerileri arasında bir düalizme düşmüş Doğu kültüründen getirdiği-miz alışkanlıkları yeni düzenlemeler içerisine katmıştır.

Şinasi’nin Sokaktaki Nesnelere ve Mekâna BakışıŞinasi, “Bend-i Mahsus İstanbul Sokaklarının Tenviri ve Tathiri Hakkındadır” adlı makalesinde, İstanbul sokaklarının aydınlatılması ve temizlenmesi mese-lesini işler. Bu yazı, Şinasi’nin yazılarının metin şeklinde verildiği tüm makale-leri arasındaki en uzun yazıdır. Bu anlamda da ayrı bir önemi bulunmaktadır.

1. Sokakların Aydınlatılması Meselesi:Yazı, konu olarak sokakların nasıl aydınlatılacağı meselesini ele almaktadır. Konuya ilişkin düşüncelerini halka aktaran yazar, dönemin aydınlatma sis-temi hakkında bilgi verir ve İstanbul’da aydınlatma için yeni uygulamanın başlatıldığı bir pilot alandan bahseder.

İstanbul için böyle bir şehr-i şehir ne kadar tahsin ve tathir ve ne kadar tezyin ve ten-vir olunsa şayestedir diyen Şinasi, bu olumlu ve güzel uygulamalar sonunda

Page 308: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

301582010

İstanbul’u zamanemizde Asya’nın akl-ı pîrânesi Avrupa’nın bikr-i fikri ile izdivac et-mek için bir haclegâh olmuştur diye tanımlamaktadır. Şinasi, izdivaç sözcüğüyle Doğu ve Batı’yı bir noktada birleştirmek ister: Akıl. İstanbul’da, Asya’nın hik-met dolu düşüncesi Avrupa’nın akılcı düşüncesi ile bir senteze ulaşmıştır.

“Şinasi bu kaynaşmayı izdivac terimiyle renklendirmektedir. İzdivac eşit şartlar ve haklar düşüncesini çağrıştırmakta daha elverişli bir benzetme ise de sonuç yine iki medeniyet dünyası arasındaki ‘fusion’ olayı olmak-tan çıkmamaktadır. Batı medeniyetine bir din gibi sarılmış olan Şinasi’nin bir fusion’dan beklentisinin ne olabileceğini kestirmek güçtür. Çünkü iki yarı medeniyet gerçekten birleşebilirse, ortaya yeni bir medeniyet çıka-caktır ve bu medeniyet önceki iki medeniyetten de ayrı bir medeniyet ola-caktır. Şinasi’nin böyle bir şeyi amaçladığından emin değiliz. Böyle bir şeyi amaçlamış olsa bu yeni medeniyetin tanımını ve şartlarını vermesi de gerekecekti. Böyle bir işaret Şinasi’de yoktur.” (Mermutlu 2003: 291).

Bu bakış açısından ve Şinasi’nin yazılarından hareketle şehrin aydınlatma işi şu temel düşünce etrafında ele alınabilir:

Şinasi yazısında, Tasvir-i Efkâr’ı takip edenlerin hatırlayacağı üzere payi-taht sokaklarının aydınlatılacağına dair alınan resmî karardan bahseder. Bu karar onun dünya görüşü ile yakından ilgilidir. O nedenle konuyla ilgili resmî yazıyı aynen gazetesinde yayımlar. Yazıya göre:

a. Sokakların kandil ile aydınlatılmasının medeniyetin ve gelişmişliğin bir göstergesi olarak gaz yakılıncaya kadar padişahın iradesiyle devlet hizmetinde bulunan kimselerin ve halkın fener yakmalarının kendi iyi-liklerine olduğu, bunun da Meclis-i Vâlâ-yi Ahkâm-ı Adliyenin kararları arasında yer aldığı bilgisi bulunmaktadır.

b. Ayrıca, halka kapısı önünde kandil yakma izni de verilmiştir. Kendi ar-zusuyla kandil yakanlar tahsin ve takdir olunacaktır.

c. Şehremaneti (Belediye), esnaf kethüdalarının tembihi üzerine dükkân sahipleri iki [dükkân arası]3 uzaklık hesaba katılarak kırk elli adım me-safede kandil yakmaları icap etmektedir.

d. Sonuncu olarak da fenerlerin umumisinin bir tarzda ve görüntüde ol-ması için zaptiye tarafından verilmiş örneğe uygun olarak herkesin fe-ner yaptırması lazımdır (Şinasi 1960: 99-100).

Bu yazı, sokakların aydınlatılmasının gelişmişliğin bir göstergesi olarak devlet tarafından da kabul edildiğini göstermekte ve devletin bunun için na-sıl bir uygulama yapacağı hakkında halkı bilgilendirmektedir. Burada kandil ve fener kavramları dikkatimizi çekmelidir. Ayrıca kapı önlerinde yakılacak fenerlerin bir örnek olması hakkındaki yaptırım da önemlidir.

3 Bu ifade yazıda olmayıp sadece bizim tarafımızdan eklenmiştir.

Page 309: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

30258

2010Gaz yakılıncaya kadar denildiğine göre aydınlatmanın genellikle fenerle

olduğunu anlıyoruz. Fenerin o günkü yaşamdaki yerine kısaca bir göz atalım:“IV. Murat fenersiz sokağa çıkanları ‘bilâ aman katlettiğinden’, on yılda

binden fazla ‘erazil makulesi [ reziller türünden olanlar ]4 katledilmiş’

diye tarihlerde yazar. Zaten yatsıdan sonra sokakta kalmak için mazeret

gereken bu yıllarda hava karardıktan sonra dışarısının kalabalığının de-

vam ettiği, hatta canlandığı tek zaman Ramazan’dı. Çocukların eğlen-

cesi de, yaşlı, saf veya şaka kaldırır cinsinden birini gördüler mi feneri-

ni kapıp kaçmaktı. Görülen tepkiye göre parola verilir, köşe bucak sak-

lanılır, gizlenilen yerden çıkılmayıp fenersiz kalan koca adamın seyrine

bakılırdı. Ondan sonra da çete, ‘Bakkalda üzüm/Fenerde gözüm/Bakkal-

da kursak/Feneri vursak’ tekerlemesini söyleyerek sokaklarda koşturur-

du.” (Emiroğlu 2002:145-146)

Aydınlanma için önce meşale sonra da yağ lâmbası kullanılmıştır. Lâmba sözcüğü Eski Yunancada ve Latincede aynıdır ve Avrupa ile Yakın Doğu’da da ortaktır. Yağ lâmbasında kükürtlü zeytinyağı yakılır ve papirüsten yapılır. VII. yüzyıl itibariyle kandiller yaygınlaşmıştır ve kandilde balmumu, hayvan yağı mumlar yakılmıştır. Kandillerde donyağı, balmumu 1700’lere kadar kul-lanılmıştır. İspermeç mumu ışığı parlak ve kokusu az olmakla beraber fabri-ka üretimiydi ve eti haram hayvan yağından üretildiği için mutaassıplar di-reniş gösteriyorlardı. Avrupa’da gaz lâmbası modeli Fransız Kimyacı Anto-ine Lavoisier’le temeli atılmış, Léger, Alstroemer ve Argand’ın katkılarıyla gaz lâmbası büyük ilerleme kaydetmiştir. William Murdock havagazının ay-dınlatmada kullanılmasını benimsemiş ve ilk kez 1802’de bir donanma ge-cesi düzenlemiştir. 1860’larda sokaklar ve evler gazla aydınlatılmaya baş-lanmıştır (Emiroğlu 2002: 141-143). 1860’larda Avrupa’da bunlar yaşanırken Türk toplumunda yaşananlar şöyledir:

“Türkiye’de ilk havagazı Dolmabahçe Sarayı’nda kullanıldı ve bunun

için Dolmabahçe Gazhanesi yapıldı. Bu gazhaneyi İngilizler geniş ızga-

ralar yerleştirerek, yalnızca İngiliz kömürü kullanılabilecek tarzda yap-

mışlardı. İkincisi Kuzguncuk’ta kuruldu. Saraylar 1853’te, üretim fazla-

sıyla Grand Rue de Péra 1856’da aydınlatıldı, 1870’lerden itibaren be-

lediyeler aydınlatmayla görevlendirildi. 1880’lerde belediyelere bağlı

gazhaneler yaygınlaşmış ve artan tüketimle oluşturdukları tehlike göz

önüne alınarak şehir dışlarına taşınmaya başlanmıştı. İstanbul sokak-

larının havagazı lâmbalarıyla aydınlatılması için 1891’de Fransız Char-

les George’un kurduğu Kadıköy Gaz Şirketi’ne elli yıl için imtiyaz veril-

di.” (Emiroğlu 2002: 143-144)

4 Kudret Emiroğlu’nun kitabında böyle yer almaktadır.

Page 310: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

303582010

Tanzimat aydını gecenin gündüze eş olduğu Avrupa’daki şehir yaşamını görmüştür: Bir Osmanlı aydını Londra’daki şehrin gece aydınlatılması ko-nusunda şunları demektedir: Tiyatro içinde yağ yakmak adetleri olmadığından ve bütün kandiller gaz ile tutuşturulduğundan gece midir, gündüz müdür karıştırıp vakti-mi kaybetme derecesine geldim (Serçe 2007: 35). Bu sözler bir hayranlığın ifade-si olmakla birlikte değişen Avrupa kültür şehirlerinin yeni yaşamını da bize yansıtmaktadır. Dolayısıyla İstanbul için de gazla aydınlanmak artık bir ge-reksinim halini almıştır.

Aslında bütün bu gelişmeler, Osmanlının kendini gözden geçirdiğini ve yeniden yaşamı yapılandırmak istediğini gösteriyor; ancak yapmak istedik-lerini yapabileceği bir donanımı olmadığı için Osmanlı Batı’dan yardım al-mak zorunda kalıyordu. Bir örnek vermek gerekirse, İngilizlerin Dolmabah-çe Gazhanesi’ni sadece İngiliz kömürünün kullanılabilecek tarzda yapması boşuna değildir.

Şinasi’nin yazısında söz ettiği, İstanbul sokakları ileride Galata ve Beyoğlu gibi gaz ile tenvir olununcaya kadar (1960: 100) ifadesinden bu semtlerin daha önce gazla aydınlatılmaya başlandığını, bununla birlikte birçok semtte bu uygu-lamaya geçilemediğini anlıyoruz. Hanelerin önünde nasıl kandil yakılaca-ğı hakkında resmî yazının bilgilendirmesi de henüz gazla İstanbul’un bütün semtlerini aydınlatmanın imkânsız olduğunu sezdiriyor. 1864’te yayımlanan bu yazıdan önce, Beyoğlu / Grand Rue de Péra 1856’da aydınlatılmaya baş-lanmıştır (Emiroğlu 2002: 143). Yani sekiz senedir Galata ve Beyoğlu gazla aydınlatılmaktadır. Pekiyi önceliğin bu semtlere verilmesinin altında yatan nedenler nedir? Galata, Asya ve Avrupa’nın birleştiği stratejik bir noktada-ki dünyanın en büyük doğal limanlarından biri olan Haliç’le bölgesel ilişkisi bakımından tarih boyunca önemini korumuştur (Çöl 2009: 682). Galata Os-manlı döneminde,

“ayrı kadılık olarak idare edilmiştir. Ancak kadı hükümlerinin Galata Voyvoda’sına bildirilmesi, buradaki üniversal yapının sadece dini ve ti-cari anlamda kalmadığı idari açıdan da gerek esnafa, gerekse tüccarla-ra farklı uygulamalar, hatta imtiyazlar verildiğinin göstergesidir. (…) Galata’nın gerek Bizans, gerekse Osmanlı İmparatorlukları içinde ay-rıcalıklı statüde oluşu hatta bir anlamda örnek konumda olması tari-hi süreçte zengin ticaret zeminine bağlanabilir. (…) Osmanlı dönemin-de Galata’da yönetici sınıfın konutları mevcut değildir. Yabancı tüccar konutları, yabancı elçilik binaları Osmanlı askeri yapılanmasına eşlik edecektir. Bölgede askeri yapılanmanın ön plânda tutulması sadece li-manın önemli ticari potansiyeline bağlanamaz. Galata aynı zamanda İstanbul’un savunma ve korunmasında tehlikelerin akıllıca kontrolü-nün sağlanacağı noktadır. (Çöl 2009: 692-693)

Page 311: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

30458

2010Buradan da anlıyoruz ki Galata, Osmanlı döneminde hem ticarî hem de

askerî açıdan gündelik hayatta diğer semtlerden daha önemli bir merkezdi. Halil İnalcık’ın makalelerinde de Galata için Frengistan ifadesine rastlıyo-ruz. Bu ifade semtin kozmopolit yapısını yansıttığı gibi Batılılaşmaya da işa-ret ediyor. Avrupa hayranlarına, bu dönemde, lakap olarak isimlerinin önü-ne Frenk sıfatının yakıştırıldığını biliyoruz. Semtin de burada yaşayan ya-bancılardan dolayı böyle adlandırılmış olması muhtemeldir. Beyoğlu da bu bağlamda değerlendirilebilir:

“Tarihi yarımadanın ve Haliç’in karşısında öteden beri Pera adıyla anıl-mıştır. Hemen bitişiğinde bulunan Galata’nın ilk çağlara uzanan tarihi ile birlikte, Pera daha çok elçilikler semti olarak gelişmiştir. Elçiliklerin bölgeye yerleşmesinden sonra 17 ve 18. yüzyıllarda bu elçiliklerin etkin odak noktaları olarak yabancıları çevrelerine çekmiş ve kısa süre için-de bu yapıların çevrelerinde mahalleler oluşmuştur. Elçilikleri, Kilise-leri, Sinagogları ile Rum, Ermeni ve Musevi Levantenler Beyoğlu’nun batılı anlamda ilk burjuvaları olarak Avrupai bir yaşam tarzını bölgeye taşımışlardır.19. yüzyılın ikinci yarısında gelindiğinde gerek fiziksel, gerekse sosyal yapısı ile Batı Avrupa kentlerinden farksız olan Beyoğlu hala düzenli bir belediye örgütüne sahip değildir. Osmanlı’da başlayan Modernleş-me sürecinde; 1856’da kurulan İntizam-ı Şehir Komisyonu’nun 14 Be-lediye dairesine ayırdığı İstanbul içinde Beyoğlu/Pera, Galata bölgesi-ni içeren 6. Daire, bu dönemde ilk belediyecilik örneklerinin sergilen-diği dairedir.”5

Jeopolitik konumu ve sosyal yaşamdaki durumundan dolayı Galata ve Beyoğlu’nun gazla aydınlatılan semtler olduğunu görüyoruz. İstanbul’daki bu gelişme, İzmir gibi diğer büyük şehirlerce de örnek alınmıştır (Mermut-lu 2003: 521).

Galata ve Beyoğlu dışında ahalinin de hane önlerinde kandil yakması resmî tembihnamede yer almaktadır. Şinasi, muktedir olanların hallerine göre mesarifinin tesviyesine ve müteferriât-ı sairesine nezaret etmek için hiç olmazsa her bir mahallede müntehabât-ı ahaliden mürekkep bir idare-i mahsusa teşkil olunmaya mü-tevakkıftır sözleriyle masraflarının devlet tarafından karşılanacağını, bunun için ahaliden seçilmiş bir komisyon oluşturulması gerektiğini söyler. Böyle-likle aydınlatma işi kolaylaşacaktır (Şinasi 1960: 101). Şehir modern bir gö-rünüme kavuşacaktır.

Diğer yandan caddeler ve sokakların aydınlanmasıyla birtakım faydalar sağlanır. Şinasi bunları tek tek yazısında sayar: Öncelikle muzır kişiler hayal

5 http://www.ercankesal.com/detay.asp?article_id=5

Page 312: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

305582010

gibi gözden kaybolamazlar, zabıta onları aydınlıkta kolayca yakalar. Sonra, ahali birbirini ziyaret edebilir ve dükkânlar da açık olacağı için ticaret artar. Aniden ışık lazım olsa, şüpheli durumlar ışığın sayesinde kolaylıkla atlatılır. Bir de şehrin ışıl ışıl olmasının letafeti, resmî donanma gecelerinin6 aydın-lığına yakın bir güzellik sunar. Şehrin aydınlatılmasını istemeyenler – eğer varsa – ancak fesat kişiler olabilir (Şinasi 1960: 103). Bu demektir ki sokakla-rın aydınlatılması sadece modern bir görünüm için değil aynı zamanda şeh-rin asayişi için de gereklilik arz etmektedir.

Şinasi, kandil yerine fener yakılmasının gerekli olduğunu ancak bunun so-nucunda çıkabilecek durumlara karşı da tedbirli olunmasını iki tecrübey-le somutlaştırmak ister. Bunlardan birincisi, İstanbul’da çıkan yangınlardır. Tophane’de Sormagir’de Rebi’-ül evvel ayının on beşinci gecesi çıkan yan-gın da bunlardan biridir. Şinasi’nin evi de Sormagir’le Taksim arasındadır (Ebüzziya 1997: 21). Su’-i kasd eseri olduğunun melhuz olması sözleriyle Şinasi bu yangının kasıtlı çıkarıldığına işaret eder (Şinasi 1960: 101), orada otur-duğu için mahallede olan bitenden haberdardır diyebiliriz. Bunun üzerine Tophane’yle aynı civarda olan Firuz-Ağa mahallesinin Sıra-serviler’den aşağı olan sokağına fener vaz’olunmuştu diyerek fenerin, kasıtlı bu tür hareketleri önleyebi-lecek bir önlem olduğunu hatırlatır ve Cağaloğlu semtinde de daha mükem-mel bir komisyon oluşturulduğunu söyler.

Cağaloğlu, 1870’lerden sonra Türk basınının merkezi haline gelmiş Eminönü’nün önemli bir ilçesidir. Abdülaziz döneminde demiryollarının ve Sirkeci Garı’nın yapılması Eminönü’ne farklı bir canlılık kazandırmıştır. Sir-keci, Topkapı Sarayı’na yakındır ve Bâb-ı âli’nin hükümet konağı merkezinin iskelesidir:

“1569’da Demirkapı’dan başlayıp Bahçekapı’ya kadar uzanan yangında semtin Yahudi Mahallesi bütünüyle yanmış, kapı ve çevresindeki surlar 1865 yangını ve sonra da yol genişletme çalışmaları sırasında yıktırıl-mıştır. Eminönü ilçesinin Cağaloğlu semti Evliya Çelebi’nin belirttiği-ne göre, Osmanlı döneminde Ekabir Saraylarının bulunduğu bir semt-ti. Bunda semtin saraya yakın oluşunun önemli payı olmalıdır.”7

Fener, yangın çıkaracak kişiler için caydırıcı bir önlem olabilir, ancak Os-manlıda yangınların çıkması ve binaların bir anda kül olması sadece fener yakmakla önlenemez. Osmanlıda devlet binaları dışındaki pek çok binanın ahşap olması da yangınların kolayca çıkmasına neden olur. Osmanlı aydını,

6 donanma gecesi: Bayramlarda, sevinçli günlerde bayrak, ışık kullanılarak, havai fişek atılarak yapılan şenlik, donanma, donanma şenliği.

(http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&ayn=bas&kelime=donanma%20gecesi).

7 http://tr.wikipedia.org/wiki/Emin%C3%B6n%C3%BC,_Fatih

Page 313: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

30658

2010Londra’da ahşap binaların nadir olduğunu görmüş, taş ve tuğladan yapılan kârgir/kâgir diye adlandırılan sağlam binaların çıkan yangınlara karşı daha dayanaklı olacağını tecrübe etmiştir (Serçe 2007: 68).

2. Sokakların Yeniden Düzenlenmesi, Yollar ve Kârgir BinalarBöylece sokakların ışıklandırılması konusu genişlemekte, sokakların yeni bir mimarî anlayışla düzenlenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. XIX. yüzyılda Osmanlı şehirlerindeki binalar ahşaptan yapılmaktaydı. Sık sık çıkan yan-gınlar evlerle ve kurumlarla birlikte özel eşyaların, evrakların yok olmasına neden oluyordu. “Şinasi’nin XXI. Tophane’nin Muhterik Olan Müşir Dairesi-ne Dair Mülahazat-ı Tarihiye” (Tophane Müşir Dairesi’nin Yanması ve Tarih-çesi) yazısı, kârgir / kâgir yapının inşaatta artık neden gerekli olduğunu açık-lar. Tophane Müşir Dairesi 12 Şubat 1864’te yanmıştır. Şinasi bu dairenin neden yandığını binanın yapısını bir mimar gibi ayrıntılı açıklamalarla akta-rır. Dairede bulunan bütün evrak da yanıp kül olmuştur. Bina yeniden yapı-lacak ve yeniden yapılacak bu binanın etrafındaki ahşap binalar tehlike arz ettiği için yıktırılacaktır (Şinasi 1960: 84). Şinasi, bunu fırsat bilerek Topha-ne Meydanı’nda yapılabilecek bir düzenlemeden bahseder:

(…) intizamsız tahta dükkânlar yeni binanın önüne tesadüf edece-ğine mebnî, bunların dahi ya bütün bütün imhası, veyahut Tophane Meydanı’nın şenliğine sekte gelmemek için nesak-ı vâhit üzere kârgir ve muntazam bir surette inşası (Şinasi 1960: 88).

Sokaktaki binaların kârgir yapı şekline dönüştürülmesi düzenleme için ye-terlilik göstermez. Yolların da değişen ihtiyaca göre düzenlenmesi lâzımdır. Şinasi yolların genişletilmesinin İslâmiyet’te tedbir-i menzil8 bahsinde geçtiğini belirterek yolların cevdet-i havayı celbeder surette olması gerektiğini hatırlatır. Şina-si, zaten yolların genişletilmesini dinimiz de emrediyor diyerek tezini des-teklemek ister. Hatta Fatih ve Süleymaniye camilerinin etrafındaki sokakla-rın genişliğini de buna bağlıyor. Yolların darlığını, halkın ev yapmada ser-best bırakılmasına bağlar ve 1839’da Beyoğlu’nda çıkan yangından sonra sokakların genişletilmesi hakkında çıkan nizam ittihazının (kanunun) umu-mileştirildiğini ve o gün için uyulması gerekli bir hal aldığını belirtir (Şina-si 1960: 104-105).

Şinasi 1839 kararlarına atıfta bulunur: 1839 (1255) kararlarıyla dörder zira9 genişliğinde yaya kaldırımları yapılmış ve at arabalarının gidip gelebilece-

8 tedbir-i menzil: Ev idaresi (Fevziye Abdullah Tansel’in makalede bu tamlama için düştüğü not, s.104).

9 zira: 1. El, kol uzunluğu. Yirmi dört parmak uzunluğu. 2. Arşın. 3. Bir kolun dirseğinden orta parmak ucuna kadar uzunluk ölçüsü. (75-90 cm. kadar) (http://www.osmanlicaturkce.com/?k=zira&t=)

Page 314: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

307582010

ği on, on beş zira genişliğinde bir meydan düzenlenerek yaya kaldırımlarına ağaçlar dikilmiş ve çıkmaz sokak bırakılması engellenmiştir. Böylelikle şeh-rin kendi kendine değil de plânlı bir şekilde büyümesi sağlanmak isteniyor (Mermutlu 2003: 511).

Tanzimat aydını, sokakların genişletilmesini ekonomiyi teşvik edici bir un-sur olarak görüyor ve bu konuda adımlar atılabilmesi için İstanbul’da çıkan büyük yangınları değerlendiriyordu (Emiroğlu 2002: 439). Avrupa’da ticare-tin gelişmesi ve tekerlekli araçların sokaklara girebilmesi ihtiyacından do-ğan bu düzenlemeler, aynı zamanda Fransız İhtilali’yle başlayan devrimler sürecinde askerî bir nitelik kazanarak merkeziyetçi modern devletin ideolo-jik yansıması haline gelmiştir. Osmanlıda ise şehirlerin Batılı anlamda mo-dernleşmesi, sokakların genişletilmesi, kaldırım ve kanalizasyon sisteminin kurulması Tanzimat’la birlikte başlar (Emiroğlu 2002: 439). Her ne kadar Şi-nasi, dinimizin de sokakların geniş olmasını belirttiğini ifade etse de ger-çek anlamda şehir düzenlemesi çağın kaçınılmaz bir gereksinimidir. Batı’da böyle demek yerine, Şinasi Doğulu bir temellendirmeyle yolların düzenlen-mesinin öneminden bahsetmiştir.

Sokakların genişletilmesiyle yangınlar daha kolay söndürülebilecektir. Dönemin başka bir Osmanlı aydını, Londra’da mahallelerde yangın için su-yolları olduğunu ve tulumbacıların yanmaz kıyafetler, başlarına bir tas ve ateşe dayanıklı bir zırh giydiklerini söyler. Ayrıca, hortumları kösele ve me-şinden değildir; özel dokumadan dikiş yerleri gömme lastikle, özenle yapıl-mış yelken bezindendir (Serçe 2007: 68-69). Londra’da sokaklarda çeşme ol-mamasına şaşıran Osmanlı aydını, herkesin hanesinden nefis suyun akma-sını sağlayan (Serçe 2007: 48) bu suyollarının şehirleşmenin bir unsuru ol-duğunu görmüştür.

Şinasi, Tasvir-i Efkâr gazetesinin No: 23, 20 RE 1279 sayısında Havadis-i Dâhiliye başlığı altında Altıncı Daireyle ilgili gelişmeleri ve sokakların yeni-den düzenlenmesi konusunu tekrar ele alır.

Altıncı Daire, dönemin ticaret ve iş merkezi olan Galata-Beyoğlu sem-tinde yer alır ve Osmanlı’da “Altıncı Daire-i Belediye” adıyla ilk belediye-nin kurulduğu yerdir. Bu daireye özel gelir kaynakları ayrıldığı gibi başkan-ları da levantenlerden10 ve hariciye memurlarından seçilirdi (Ortaylı 2006: 164).

10 Özellikle Tanzimat sonrasında büyük liman kentlerinde yoğunlaşan ve ticaretle uğraşan, Hris-tiyanlara verilen ad, tatlı su Frengi (http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&ayn=bas&kelime=levanten)

Page 315: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

30858

2010

http://www.beyoglu.bel.tr/download/Beyoglu_Dergisi_Ekim_2007.pdf)

Böylesine stratejik bir önemi sahip olan Altıncı Daire hakkındaki yazı-sında Şinasi bu bölgede yapılacak olan ıslahat / düzenlemeler hakkında halkı bilgilendirir. Öncelikle belediye civarındaki ve ana cadde üzerinde-ki yolların genişletilmesinin gerekliliğinin altı çizilir. Altıncı Daire-i Beledi-ye dâhilinde kâin mahallerde usul-u cedîde icabınca bâz-ı ıslahat icra olunmuş olmak-tan nâşi buna dair meşhudat u mesemmuât vâkıanın ber-vech âti beyanına ibtida olu-nur sözleriyle başlayan yazıda, Karaköy Kapısı denilen mevkide yolların dar olduğunu (üç arşın iken) belirtir. Belediyenin aldığı karar ile yollar ge-nişletilecektir. Bunun için yol kenarındaki mülk sahipleri sakağa yeteri ka-dar yer ayıracaklar ve bundan sonra kaldırımlar döşenecektir. Benzer bi-çimde Galata’nın Sandıkçılar civarında da yollar beş arşın iken, burası iş-lek bir cadde olduğundan genişletme faaliyetlerine girişilecektir, yol on beş arşın genişleyecektir. Bununla da yetinilmeyecek, yolların kenarında-ki dükkân ve mağazalar da kârgir yapıya dönüştürülecektir. Yazıda benzer örnekler tek tek verilmektedir. Yine Galata Mevlevihanesi civarında Yük-sek Kaldırım, Beyoğlu’nda İngiliz Sefareti civarındaki sokaklar, Galatasa-ray yanında Ağa Hamamı Sokağı ile Yeni Çarşı, Tophane Kapısı civarı, Ka-raköy Köprüsü, Azap Kapısı’na kadar olan cadde yeni düzenlemelerin ya-pılacağı yerlerdir. Bunun için devlet emlâk sahiplerine belirli bir miktarda istimlâk parası verecektir.

Caddelerin genişletilmesi gibi cadde kenarlarındaki dükkânların da mo-dern bir şekilde düzenlenmesi, çağdaş bir kent görüntüsüne dönüştürülme-si artık bir gerekliliktir. Şinasi bu noktada düzenlemelerin Avrupa kentlerin-de olduğu gibi yapıldığının altını çizmektedir.

Avrupa’nın mamur şehirlerinde olduğu misüllü daire-i mezkûre dâhilinde bulunan kasab ve sebzevatçı ve balıkçılara mahsus olmak üzere bir çarşının inşası ve esnaf merkumenin el-yevm caddelerde vâki müteaffin dükkânlarına bedel orada bahriyenin icâr-ı senevîsi üç bin-den altı bine kadar olmak üzere muntazam dükkânlar binası müsem-

Page 316: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

309582010

mim bulunmuş olmakla daire-i belediyenin ikdam vezâifinden olduğu veçhile şehrin istimlâk nezâfeti ve ahaliyenin hıfz-ı sıhhati hakkında bir hüsn-i tedbir ittihaz kılınmıştır. (Şinasi 1279: 2)

Cadde ve sokaklara ait düzenlemeler ile yeni yapılanmalar İstanbul’un çehresini değiştirmekte, buraya bir Avrupalı kent görünümü vermektedir.

3. Sokakların Temizliği, Köpeklerin DurumuSokakların temizliği meselesini ele alan Şinasi, bu konuyu köpeklerin şehir-den uzaklaştırılması merkezinde ele almıştır. Şinasi, sokaklara çöp döküldü-ğünü söylerse de bunun nedeni de sokak köpekleridir.

Şinasi’ye göre 1839 kararları sokakların görüntüsünü etkilemiştir. Bu bağ-lamda bir intizamdan bahsedilebilir, ancak sokakların temizliğini en fazla köpekler engellemektedir. Zaten dinimizce de murdar olduğu için köpekler evin dışında bırakılmıştır. Köpeklerin sokakta yaşayıp çoğaldıklarını söyle-yen Şinasi, fayda ve zararlarını karşılaştırır. Köpeklerin sokaklara dökülen müzehrefatı (süprüntüler, döküntüler) ortadan kaldırdığını fayda olarak gö-renler olsa bile müzehrefatı sokağa dökmenin zarurî olmadığının altını çizer. Ölüsüyle sokaklara saçılacak zararların dirisinden daha fazla olduğunu, so-kak ortasında düello yapmalarını, havlamalarını ve saldırmalarını da yine so-kak köpeklerinin zararları olarak sayar. Köpeklerin gece bekçiliğinden imdat umanları eleştirir ve belediyenin zaten daimi olarak elinden geldiği kadar görevini yaptığını söyler. Sokak ortasında yatmaları, yanlışlıkla üzerlerine basılınca ısırmaları da cabasıdır. Nasuh Paşa zamanında köpeklerin kaldırıl-ması gündeme gelmiş, ancak bu gerçekleşememiştir. (Şinasi 1960: 105-108).

Şinasi, XIX. yüzyıl Paris’ini görmüştür. Avrupa şehirlerindeki uygulama bizdekinden çok farklıdır. Örneğin Londra’da değil sokaklarda köpeklerin yaşaması evdeki köpeklerden bile vergi alınmaktadır (Serçe 2007: 86). Şina-si, şehirleşmenin bir gereği olarak artık köpeklerin sokaklarda yaşamasını XIX. yüzyılda doğru bulmaz ve zararlarını tek tek saymakla onların hiçbir fay-dalarının olmadığını göstermek ister. Şinasi, yine çağın gereği olan bu dü-zenlemenin temelinin zaten atıldığını Nasuh Paşa (1020-1023) zamanında-ki eski bir girişim olduğunu ve çoktan köpeklerin uzaklaştırılması gerektiği-ni hatırlatır. Şinasi sokakların köpeklerden arındırılması için bazı öneriler-de bulunur:

“Bizce ehven ve esheli şudur ki limandan kalkıp Marmara ve Karadeniz’in iki taraflı civar sahillerine giden, veyahut mahsusen ta’yini icabeden kayıklarla bir daha avdetleri kaabil olamayacak kadar uzak mahallere bırakılmaları kifayet eder ve eğer kesretlerine hale ge-tirmek mültezem ise birtakımı Rumeli ve dier takımı Anadolu yakası için olmak üzre dişisi erkeğinden tefrik olunmalıdır. Ahalî-i kurâ’nın bekcilik hizmetinde daima köpek kullanıldığına nazaran, bunlar şe-

Page 317: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

31058

2010hirden âlâ oralarda esbab-ı teayyüşleri olan şeyleri köy ve kendlerde

daha ziyade ve her zaman hazır ve âmade bulacakları vâreste-i iştibah-

tır. Bu suret, sair büyük şehirler için dahi bir misal ittihaz olunabilir.”

(Şinasi 1960: 109)

Bu sözleriyle Şinasi, köy ve kentin birbirinden farklı yaşam tarzları oldu-ğunun altını çiziyor. Köyde köpek beslenebilirken, şehirlerde köpeklerin de-netimsiz olarak sokaklarda çoğalmasını da şehir yaşamının düzenini bozan bir unsur olarak değerlendiriyor. Ayrıca, sokağa çöp dökmenin zarurî olma-dığını söylüyor, ancak çöpleri kimlerin ve nasıl toplayacağı sorusunu yanıt-layamıyor.

Şehirli yaşayış biçimine geçerken kırdaki gibi hareket etmek mümkün de-ğildir, ancak 20.yüzyıl başı İstanbul’u gibi henüz kırla karışık olan bir şehirde bugünkü megapollerdeki gibi hareket edilmesini de (Pinguet 2009: 9) bekleyemeyiz.

Osmanlıda, İstanbul’daki sokak köpeklerinin itlaf meselesi sık sık günde-me gelmiş eski bir meseledir. İtlaf fikri ise II. Mahmut döneminde (1808-1839) ortaya atılmıştır. İngiliz tebaasından birinin köpeklerin saldırısına uğ-raması, İngilizlerle diplomatik ilişkilerin bozulmasının istenmemesi gibi ne-denlerle bir ferman çıkarılır. Ancak, bunun bir etkisi olmaz. Üstelik Rusya’yla yapılan savaştaki başarısızlık nedeni de bu karara bağlanır. Abdülaziz (1861-1876) zamanında da benzer bir durum yaşanır. Bu kez alınan kararın uygu-lanmasını ise çıkan bir yangın engeller. İstanbul’un sokak köpekleri ancak II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden ve Jön Türklerin yönetimi ele alma-sından bir yıl sonra gerçekleşir ve hızla şehir köpeklerden arındırılır. Rem-linger, 1932’de Mercure de France’de yayımladığı makalesinde 1910’daki itlafa şöyle değinir: “Köpeklerin itlafında ahlak ve hijyenin hiçbir rolü olmamıştır. Sokaklardaki varlıkları tuhaf bir biçimde eski Türk düzeninin simgesi olarak görüldü.” (Pinguet 2009: 10-18).

Pinguet’in kitabından dönemin gazetelerinde yayımlanmış ve fotoğrafçı-lar tarafından çekilmiş bazı resimler aşağıda yer almaktadır:

Page 318: PDF için tıklayınız

Şinasi’nin Kaleminden XIX. Yüzyılda İstanbul Sokaklarına Bakış

311582010

1850’de köpekler için bir vergi konulmuş ve hayvan hakları ile ilgi-li düzenlemeler gündeme gelmiştir (Pinguet 2009: 96). Ancak yabancıların İstanbul’daki köpek itlafı için sundukları öneriler hiç de insancıl olmamıştır. Örneğin, Pasteur Enstitüsü Müdürü Remlinger’in şehrin dışında hayvanla-rın yağını işleyecek bir atölye kurulması gibi (Pinguet 2009: 15).

Köpeklerin büyük şehirlerde nüfuslarının zaman zaman arttığı bir gerçek, Pinguet’in İstanbul’un Köpekleri adlı çalışması sayesinde, köpeklerin nüfusu-nun azaltılması konusunda hem ülkemizde hem de dünyanın öbür şehirle-rinde uygulanan çözümlerin insanî olmadığını görüyoruz. Gerçekçi bir yak-laşım olarak hayvanların kısırlaştırılmasını salık veren yazar ve ekolojik den-ge açısından konunun gözden geçirilmesinin altını çiziyor.

Sonuç XIX. yüzyıl Türk toplum yaşamında önemli bir dönemeçtir. Şinasi, Batılı ol-mak isteyen ancak bağlı olduğu değerlere de sırtını dönemeyen bir aydın profilini yansıtır. Değişim için saptamalarda bulunur, dikkate değer sapta-malardır bunlar. Akılcı bir bakış açısından süzülerek gelirler. Ancak çözüm yolu için bulduğu öneriler ya yetersizdir, durumlar saptanarak sabitleştiril-miştir ya da çözüm yolları konusunda genellikle İslâmî değerlere bağlı kal-mıştır.

Örneğin Şinasi, şehrin sokaklarının ışıl ışıl, pırıl pırıl olmasını ister; ancak bunun nasıl olması gerektiği konusunda pratikte uygulanabilir çözümler su-namaz. Şinasi’nin yazıları, tespitler ve Türk toplumunun geçirdiği tarihsel arka plânı sergilemesi bakımından önemlidir. Günümüzde bile ışıklandır-manın ya da kanalizasyon sisteminin olmadığı yerleşim alanlarını düşünür-sek şehirleşme konusunda plânlı ve programlı hareket edememenin sosyal yaşantının bir parçası halline geldiğini fark ederiz.

Page 319: PDF için tıklayınız

H a f i z e Ş A H İ N - S . D i l e k Y A L Ç I N Ç E L İ K

31258

2010Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Şinasi, Tanzimat döneminin önemli aydın-

larından birisidir. Onun büyüklüğü, sadece XIX. yüzyılda yeni Türk edebiya-tının ve gazeteciliğinin temellerini atmasında yatmaz. O, şehirli bir aydın olarak çevresine bakan, toplumsal hayatı Batılı gibi kavramış, şehrini güzel-leştirmek ve imar etmek isteyen bir Tanzimat aydınıdır. Saptamaları doğ-ru ve akılcıdır. Yazılarıyla dönem içerisinde dikkatleri çeker ve bir kamuoyu oluşturur. Ele aldığı konular üzerinde tartışmalar oluşur. Ancak çözüm yol-ları söz konusu olduğunda tam bir sonuca ulaşılamaz. Doğu ile Batı’nın sen-tezini ister ama bir düalizm yaratmaktan öteye geçemez. Hayalleri, düşleri ve dilekleri ile devrin gerçekleri arasında sıkışıp kalır.

KaynaklarÇöl, Nilgün (2009), “XVI. Yüzyıla Kadar Galata’da Kentsel Dokuyu Etkileyen Faktörler”,

Turkish Studies, IV, 3, 681-695.Ebüzziya, Ziyad (1997), (Hazırlayan: Hüseyin Çelik), Şinasi, İstanbul: İletişim Yayınları. Emiroğlu, Kudret (2002), Gündelik Hayatımızın Tarihi, Ankara: Dost Kitabevi. Faroqhi, Suraiya (Çeviren: Elif Kılıç) (2002), Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam, İstan-

bul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.Kaplan, Mehmet, İnci Enginün ve Birol Emil (1974), Yeni Türk Edebiyatı Antolojisi I. İstan-

bul: Edebiyat Fakültesi Yayınları.Mermutlu, Bedri (2003), Sosyal Düşünce Tarihimizde Şinasi, İstanbul: Kaknüs Yayıncılık.Ortaylı, İlber (2006), İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul: Alkım Yayınevi.Parlatır, İsmail (2004) Şinasi, Ankara: Akçağ Yayınları, 1.baskı.Parlatır, İsmail ve Nurullah Çetin (2005), Şinasi Bütün Eserleri. Ankara: Ekin Kitabevi.Pinguet, Catherine (2009), (Çeviren: Saadet Özen), İstanbul’un Köpekleri, İstanbul: YKY.Serçe, Erkan (2007), Bir Osmanlı Aydınının Londra Seyahatnamesi, İstanbul: İstiklal Kita-

bevi.Şinasi (1960), (Hazırlayan: Fevziye Abdullah Tansel), Makaleler IV, Ankara: Dün-Bugün

Yayınevi.http://tr.wikipedia.org/wiki/Hicri_Takvim#Hicri_takviminin_12_ay.http://www.osmanlicaturkce.com/?k=beyn&t=http://www.ercankesal.com/detay.asp?article_id=5http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&ayn=bas&kelime=levantenhttp://www.mimdap.org/w/?p=2372http://tr.wikipedia.org/wiki/Emin%C3%B6n%C3%BC,_Fatihhttp://www.beyoglu.bel.tr/download/Beyoglu_Dergisi_Ekim_2007.pdf)

Page 320: PDF için tıklayınız

Romanya ve Türkiye Kültürel İlişkilerinde Yeni Perspektifler Çalıştayı

Atatürk Kültür Merkezi, Babeş-Bolyai Üniversitesi, Türk ve Orta Asya Çalışmala-

rı Enstitüsü’nce ortaklaşa düzenlenen “Romanya ve Türkiye Kültürel İlişkilerinde

Yeni Perspektifler” konulu Çalıştay, Romanya’nın seçkin üniversitelerinden biri

olan Babeş-Bolyai Üniversitesi’nde 26 Ekim 2010’da yapıldı.

Çalıştayla Türkiye’deki Balkanoloji ve Romanya’daki Türkoloji çalışmalarının

genel bir değerlendirmesini yapmak ve geleceğe dönük yeni perspektifler belir-

lemek amaçlanmıştır.

17 Nisan 2008’de Ankara’da Dimitri Kantemir Romen Kültür Merkezi ile gerçek-

leştirilen toplantıda Atatürk ve Iorga dönemindeki kültürel ilişkiler ele alınmıştır.

Bu toplantıyla ise, Atatürk ve Iorga sonrasına ağırlık verilerek 20. asrın değerlen-

dirilmesi tamamlanmıştır.

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

Suzan GÜR*

* Atatürk Kültür Merkezi Uzmanı.

Page 321: PDF için tıklayınız

31458

2010

S u z a n G Ü R

Çalıştay Babeş-Bolyai Üniversitesi’nde Atatürk Kültür Merkezi, Babeş-Bolyai Üniversitesi, Türk ve Orta Asya Çalışmaları Enstitüsü’nce ortaklaşa hazırlanan çalıştay ile 15 bilim insanını bir araya getiren, Türkiye ve Romanya arasındaki kültürel ilişkileri irdeledi.

Çalıştayın açış konuşmasını Babeş-Bolyai Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. And-rei Marga yaptı. Prof. Dr. Marga, Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk’le ilgili, Romanya olarak besledikleri iyi duyguları ifade ederek, Türkiye ile ilişkilerini her alanda ge-liştirmek istediklerini söyledi ve Türkiye’den bilim adamlarını ülkelerinde ağırla-maktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Atatürk Kültür Merkezi Başkanı Prof. Dr. Osman Horata da konuşma yaptı. Prof.

Dr. Horata Romanya’nın seçkin bir üniversitesinde bulunmaktan duyduğu mem-

nuniyetle başladığı konuşmasında; “Hepimizin hayatının önemli bir kesitine ev sahipliği yapan 20. yüzyıl, diplomasi ve bilim dünyasının olayların hızına erişmekte güçlük çekti-ği bir asır oldu. İmparatorluklardan ulus devletlere geçişin, ardından gelen iki dünya savaşının ve asrın sonlarında Sovyetlerin dağılmasının yol açtığı sarsıntılar, uluslararası dengeleri bütünüyle alt üst etti. Bu sarsıntılardan, ülkeler arasındaki bilimsel ve kültürel ilişkiler de büyük ölçüde nasibini aldı.” dedi.

Page 322: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

315582010

Atatürk Kültür Merkezi Başkanı, içinde bulunulan sürecin yani 21.asrın eşiğinin, yaşanan bu büyük şoklardan sonra yıkılan ve atılan köprülerin yeniden kurma ça-balarının yoğunlaştığı bir dönem olduğunu ifade ederek;

“Fakat doğal olarak bu süreçte, ilişkiler daha çok siyasi ve ekonomik alanlarda yoğunlaşmış, bilimsel ve kültürel ilişkiler gündemde yeterin-ce yer bulamamıştır. Bu toplantımız da, bu konudaki eksikleri gider-meye dönük, mütevazı fakat anlamlı bir çaba olarak değerlendirilme-lidir.” dedi.

Türkiye ve Orta Asya Çalışmaları Enstitüsü Başkanı Tasin Gemil’in konuşmasıy-la açış konuşmaları sona erdi.

15 Bilim insanının katıldığı çalıştay 2 oturumda gerçekleştirildi. I. Oturumda Bildiri konuları;• Romanya ve Türkiye’de Akademik ve Kültür Enstitüleri Arasındaki İlişkiler• Türkiye’de Balkan ve Romanya Çalışmalarının Geçmişi ve Bugünü• Romanya’da Geçmişten Günümüze Türkoloji Çalışmaları ve Türkoloji Ensti-

tüleri• Romanya İle Türkiye Arasındaki Tarihsel-Kültürel İlişkilerII. Oturumda Bildiri konuları;• Romanya ve Türkiye arasındaki Akademik ve Kültürel İlişkilerin Geleceği ve

Beklentiler• Türkiye’de Balkan ve Romen Araştırmalarının Geleceği İçin Öngörüler

Page 323: PDF için tıklayınız

31658

2010

S u z a n G Ü R

• Romanya’da Türkoloji ve Türkiye Araştırmalarının Geliştirilmesi İçin Öneriler• Romanya ve Türkiye’de Kültür Araştırmaları İçin Ortak Bir Gelecek Programı

Oluşturulabilir mi?• Eğitimde Öğrenci ve Akademisyen Değişim Olanakları• Sanat ve Edebiyat, Felsefe, Din ve İnanç Çalışmalarında Ortak Projeler Oluş-

turma Olanakları • İki Ülkenin Eğitim Kurumları Arasında Ortak Diploma Programları• İki Ülke Üniversiteleri Arasında Ortak Yüksek Lisans Programları• Türkiye’de Romen/Balkan Enstitüsü Kurulması Olanakları• Romanya’da Türkoloji Araştırmalarının Geliştirilmesi• Ortak Yayın ve Ortak Süreli Yayın Olanakları, Kütüphaneler Arasında Kitap

Değişimi• Akademisyenler Arasında Karşılıklı İşbirliği ve Yayın OlanaklarıÇalıştay Prof. Dr. Osman Horata ve Prof Dr. Tasin Gemil’in kapanış konuşmala-

rıyla sona erdi.

Uluslararası Türk Halı ve Düz Dokumaları (Kilim, Cicim, Zili, Sumak) Sempozyumu

Atatürk Kültür Merkezi, Akdeniz Üniversitesi, Alanya Belediyesi ve Alanya Ticaret

Odası Başkanlığı’nın ortaklaşa düzenledikleri Uluslar arası Türk Halı ve Düz Do-

kumaları (Kilim, Cicim, Sumak) Sempozyumu 1-4 Kasım 2010’da Alanya Özel Gü-

zel Sanatlar Akademisi Belediye Konservatuarı’nda gerçekleştirildi. Kongre hava-

sında geçen sempozyum, halı konusunda uluslar arası düzeyde bilim dünyasını

buluşturdu.

1 Kasım Pazartesi günü Saat 9.30’da yapılan açılış ile sempozyum çalışmala-

rı başladı. Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir

Deniz’in açış konuşmasıyla başlayan sempozyumda, Alanya Ticaret ve Sanayi

Odası Başkanı Kerim Aydoğan, Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu, Alan-

ya Kaymakamı Hulusi Doğan konuşma yaptılar. Prof. Dr. Bekir Deniz yaptığı ko-

nuşmada halı ve kilimin merkezi Alanya’da böyle bir sempozyum düzenlemenin

ne kadar anlamlı olduğunu ifade etti. Alanya Ticaret Odası Başkanı Kerim Ay-

doğan ise halılarımızın pazar payının % 3’lere düştüğünü ifade ederek, bu konu-

da devlet politikası oluşturularak, yeni bir çıkış gerçekleştirilmelidir dedi. Alan-

ya Kaymakamı Hulusi Doğan Alanya’nın dokumacılıktaki önemine dikkat çekerek,

Alanya’nın yılda 24 ton ipek üretimiyle Türkiye’de Diyarbakır’dan sonra üçüncü sı-

rada olduğunu ve 10 köyde ipek dokumacılığı yapıldığını söyledi.

Atatürk Kültür Merkezi Başkanı Prof. Dr. Osman Horata yaptığı açış konuşma-

sında;

Page 324: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

317582010

“Bu sempozyum, kaybolmaya yüz tutan fakat Türkler olarak hayata nak-şettiğimiz en kalıcı desenlerden biri olan el sanatlarımızla ilgili, değer-li araştırmacıları bir araya getirmektedir. Sempozyumda, halı ve kilime yansıyan kültürel zenginliğimiz dört gün boyunca ele alınacaktır.” dedi.

İnsanların hayata nakşettikleri desenlerin, ona kazandırdıkları anlam ve derinli-ğin zemin ve zamana göre farklılıklar arz ettiğini ifade eden Prof. Dr. Horata şun-lar söyledi:

“Türkler, istikrarlı, büyük birliktelikleri, hayata karşı duruşları ve hayata kazandırdıkları derinlik bakımından yerkürenin sayılı milletlerinden bi-ridir. Bu derinliği, halı ve kilim etrafında oluşturduğumuz kültürel biri-kimde de görmek mümkündür. Halıya ve kilime akseden desenler, alın teri, göz nuru ve hayal gücü sa-dece kirkiti tutan insanın değil, binlerce yıllık geçmişe sahip Türk Ata-nın evlatlarının eli ve alın teridir yani ruhudur. O, bizim insanımızın, bizim kültürümüzün sadece renge ve malzemeye bakışını değil haya-ta bakışını da aksettirir. Kısacası halı ve kilimin, atkısından, çözgüsün-den, ilmiğinden, motiflerinden, renklerinden, bu topraklarda yaşayan insanların sevdasını okuyabiliriz. Kaderin yer kürenin farklı kesitlerine savurduğu Türkler arasındaki ortak ruh, binlerce kilometrelik mesafe-ye ve geçen zamana karşılık, hâlâ halı ve kilimin desenlerinde saklıdır. Kültürel mirasımızın ne yazık ki piyasa ekonomisinin insafına terk edil-diği günümüzde, bu büyük mirasa bu gözle bakmak, yozlaşmasına ve

kaybolmasına müsaade etmemek ve bu görkem-li mirası gelecek kuşakla-ra aktarmak için gereken gayreti göstermek zorun-dayız.”

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe’nin konuşmasıyla açı-lış tamamlandı. Prof. Dr. Kurtcephe bir medeniyetin zenginliğinin kültürel öğe-lerden oluştuğunu ve üniversitelerin kültürel mirası hayata geçirmekte üst-lendiği rolün ne kadar önemli olduğun-dan söz etti.

Açılış töreninde Türk Ezgileri ile Piyano ve Şan Dinletisi gerçekleştirildi.

Atatürk Kültür Merkezi tarafından ha-

zırlanan Prof. Dr. Oktay Aslanapa belge-

selinin gösterimi yapıldı. Türkiye’nin

ilk sanat tarihçilerinden Prof.Dr. Ok-

tay Aslanapa’ya Atatürk Kültür Merkezi

Page 325: PDF için tıklayınız

S u z a n G Ü R

31858

2010Başkanı Prof. Dr. Osman Horata tara-

fından “Atatürk Kültür Merkezi Hizmet

Ödülü” takdim edildi.

Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanat-

lar Fakültesi’nce hazırlanan “Türk Halı

ve Düz Dokumaları” isimli serginin de

açılışı yapıldı. Sergide;

- Bardız Kilimleri Yrd. Doç. Dr. Ayşe

Aslıhan ERGÜDER-Yusuf PARLAK

- Antalya ve Çevresi Halı-Kilim, Düz

Dokuma ve yaygıları ve Etnografik

Malzemeler

- Cemal PALAMUTÇU Koleksiyonu

- Abdullah KARAOĞLU Koleksiyonu- İsmet SAZ Koleksiyonu- Hakan TAZECAN Koleksiyonu- Mehmet Sağgün Koleksiyonu- Tokat Kalıp Yazma Baskısı/Hüse-

yin ER

sempozyum katılımcılarının ve Alanyalıların beğenisine sunuldu. Sergi, Alanyalı-larca Alanya Özel Güzel Sanatlar Akademisi Belediye Konservatuarı’nda 1-4 Ka-sım 2010 tarihleri arasında gezildi ve beğeni topladı.“Türk Halı ve Düz Dokumaları (Kilim, Cicim, Zili, Sumak” konulu Sempozyumun oturumları 1 Kasım Pazartesi günü başladı ve 3 Kasım Çarşamba günü akşamına kadar, üç ayrı salonda ve eş zamanlı olarak gerçekleştirildi ve 36’sı yurt dışından 120 bilim insanı tarafından bildiri sunuldu.

3 Kasım Çarşamba günü 17.30’da kapanış oturumu yapıldı ve Sonuç bildirgesi Prof. Dr. Selçuk Mülayim tarafından hazırlandı ve okundu. Kapanış oturumunda Prof. Dr. Bekir Deniz, Prof. Dr. Örcün Barışta, Prof. Dr. İsmail Öztürk, Doç. Dr. Ga-lina Mişkiniene ve Doç. Dr. Bayram Akça sempozyumla ile ilgili görüşlerini ifade ettiler. Prof. Dr. Örcün Barışta konuşmasında Atatürk Kültür Merkezine teşekkür ederek sempozyumu aşan kongre düzeyinde bir toplantı olduğunu söyledi. Ayrıca bir ders niteliğindeki konuşmasında Prof. Dr. Barışta;•Halı konusunda bir veri tabanı hazırlanmalıdır. Bu taban için önce kayıt sis-

teminde kullanılan gözlem fişleri elden geçirilmeli ve bir örnek seçilmelidir. O gözlem fişleriyle oluşturulacak veri tabanından bulgulara ve değerlendirme ile sonuca ulaşılmalıdır.

•Sempozyuma sunulan bildiriler bir hakem heyeti tarafından incelendikten sonra basılmalıdır.

dedi.

Page 326: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

319582010

Doç. Dr. Bayram Akça sempozyumu değerlendirerek• Tarihçi gözüyle bir halı terminolojisi oluşturulmalıdır.• Halı konusunda bir atlas hazırlanmalıdır.• Bu sempozyum geleneksel hale getirilmelidir.

dedi.Prof. Dr. İsmail Öztürk ise sunulan konularda tekrarlar olduğunu ve yayımlan-

mış konulardan bilgi aktarımı yapıldığını ifade ederek, bildirilerde kontrol etme-den alıntılar yapıldığını dile getirdi. Sunumu yapılan bildirilerde başlık ile içerik arasında uyuşmazlık olduğunu söyledi. Prof. Dr. Öztürk’te bir komisyon kurula-rak makalelerin incelenmesini ve incelendikten sonra basılmasının sağlanması-nın yararlı olacağını belirtti.

Kapanış oturumu Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bekir Deniz’in konuş-masıyla sona erdi. Prof. Dr. Deniz 120 bildirinin sunulduğu sempozyumda alınan ve ilgili Bakanlık, Kurum ve kurulumlara iletilmesi düşünülen kararları şöyle duyurdu:•Türk Halı ve Düz Dokumacılığı (Kilim, Cicim, Sumak, Zili) hergün gerilemek-

tedir; kaybolma noktasına gelmiştir.•Türk Halı ve Düz Dokumacılığını (Kilim, Cicim, Sumak, Zili) eskiden olduğu gibi

bir meslek olarak devam ettirilmesi; istihdam alanları yaratılması gerekmektedir.•Anadolu’da Halı ve Düz Dokuma yapan yerler araştırılmalı, bu merkezlerde

Halıcılık ve Düz Dokumaları geliştirmek için desen, boya çalışmaları yapılma-lı ve buradaki dokuyuculara dokuma siparişleri verilmelidir.

•1970’li yıllarda Dünya halı ticaretinde ilk sırada yer alan Türk Halıcılık Sanatı yeniden canlandırılmalıdır.

•Üniversitelerde Halıcılık Enstitüleri kurularak, her üniversite yöresiyle ilgili araştırma ve üretim yapılmalıdır.

Page 327: PDF için tıklayınız

S u z a n G Ü R

32058

2010

•1970-1990 yılları arasında Kültür Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı gibi kurumlarca açılmış bulunan halıcılık kurslarında çalışan elemanlar üniversitede de ilgili kadrolara alınmalı ve bu-ralarda istihdam edilerek üretime katkıda bulunmalıdır.

•Üniversitelerde kurulan Halıcılık Enstitüleri köylerde veya şehirde halı doku-mayı bilenlere ısmarlama yoluyla halı dokutulmalı ve bu halılar da devlet ku-rumlarına satılmalıdır.

Page 328: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

321582010

•Devlet kurumları misafirlerine halı hediye etmeli; piyasada halı ihtiyacı orta-ya çıkmalı, dokuyan ve alıcılar teşvik edilmelidir.

Ayrıca şu kararlar da alındı:•Halı Sempozyumu iki yılda bir Alanya’da yapılacaktır.•Uluslararası Halı Sempozyumu 21 Haziran 2011’de Sn Petersburg’da gerçek-

leştirilecektir. •Atatürk Kültür Merkezi tarafından ilk sayısı 1997’de çıkan ve 4 sayı yayımla-

nan Arış (Halı Dokuma ve İşleme Sanatları) Dergisi yeniden yayımlanmaya başlayacaktır.

Prof. Dr. Bekir Deniz tarafından Atatürk Kültür Merkezi Sekreteri İmran Baba’ya teşekkür belgesi verildi.

Sempozyum 4 Kasım Çarşamba günü Alanya Kalesi ve Alanya çevresindeki Sel-çuklu Kervansaraylarına yapılan gezi ile sona erdi.

Atatürk Kültür Merkezi’nden Prof. Dr. Oktay Aslanapa’ya “Hizmet Ödülü”

Alanya’da 1-4 Kasım 2010’da yapılan Uluslararası Türk Halı ve Düz Dokumala-rı (Kilim, Cicim, Zili, Sumak) Sempozyumu’nda, Türkiye’nin ilk sanat tarihçilerin-den Prof. Dr. Oktay Aslanapa’ya Atatürk Kültür Merkezi’nce “Atatürk Kültür Mer-kezi Hizmet Ödülü” verildi. Hizmet ödülü Prof. Dr. Osman Horata tarafından tak-dim edildi. Takdimden önce Atatürk Kültür Merkezi tarafından hazırlanan Prof. Dr. Oktay Aslanapa belgeselinin gösterimi yapıldı. Prof. Dr. Oktay Aslanapa’nın 96 yıl-lık hayatının çarpıcı bir şekilde anlatıldığı belgeselle, Türkiye’de sanat tarihi çalış-malarının doğuşu hakkında kısa bir değerlendirme yapıldı.

Ödülü aldıktan sonra ders niteliğinde bir konuşma yapan Prof. Dr. Oktay Asla-napa Türkiye’de sanat tarihi çalışmalarının geçmişten günümüze nasıl bir seyir izlediğini anlattı. Kendisinden tez alan 24 doktora öğrencisinin şimdi profesör olduğunu ve Türk sanatı ile ilgili artık binlerce çalışma ve yayının olduğunu an-latan Prof. Dr. Aslanapa kat edilen yol ile ilgili duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Oktay Aslanapa 17 Aralık 1914 yılında Kütahya’nın Aslanapa ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve ortaöğreniminin ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden Tarih, Felsefe ve Coğrafya Lisanslarıyla mezun oldu. Milli Eğitim Bakanlığı imtihanı-nı kazanarak Türk ve İslam Sanatı ihtisası yapmak üzere Almanya’ya gönderildi. Dok-torasını Viyana’da tamamlayan Oktay Aslanapa Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni kurulmuş olan Sanat Tarihi bölümüne asis-tan olarak atandı. 1948’de “Osmanlılar Devrinde Kütahya Çinileri” teziyle Doçentlik imtihanını verdi. 1960 yılında Profesör ve Sanat Tarihi Kürsüsü Başkanı oldu. 1963’te Türk ve İslâm Sanatı Kürsüsü’nü kurdu. Genç Cumhuriyetin öncü isimlerinden, ki-tapları ve makaleleri sanat tarihçilerinin ilk başvuru kaynakları arasında yer alan As-lanapa, yüzlerce öğrenci yetiştirmiş seçkin bir araştırmacıdır. 1960 yılından itibaren

Page 329: PDF için tıklayınız

S u z a n G Ü R

32258

2010yaptığı Türk Sanatı kazıları ve Türk Sanatı araştırmalarının gelişmesine büyük kat-

kıda bulunmuştur. Bu kazılar sayesinde bir çok gizli kalmış Selçuklu ve de Osman-

lı eserini gün ışığına çıkartmış ve kazı sonuçlarını Türk ve Dünya kamuoyuna duyur-

muştur. Anadolu sınırları içerisindeki mimari eserlerin kataloglanmasında en önem-

li adımı oluşturan Türk Sanatı kitaplarının yanı sıra, yurtdışındaki Türk eserlerinin ta-

nınması yolunda da önemli hizmetler vermiştir. Osmanlı Devrinde Kütahya Çinileri, Ka-

raman Devri sanatı, Türk Sanatı, Türk ve İslam Sanatı, Selçuklu ve Osmanlı Halıları, Anadolu’da

Türk Çini ve Keramik Sanatı, Anadolu’da İlk Türk Devri Mimarisi, Turkish Art and Architecture,

Osmanlı Devri Mimarisi, Mimar Sinan, Kırım ve Kuzey Azerbaycan’da Türk Eserleri adlı kitap-

ları Sanat Tarihçilerinin temel başvuru kaynaklarındandır. Kitap, makale ve ansiklo-

pedi maddeleri olmak üzere yüzü aşkın Türkçe ve yabancı dilde yayını vardır. Diyar-

bakır Artuklu Sarayı, İznik Çini Fırınları, Kayseri Keykubadiye Sarayı ve Van Ulu Ca-

mii gün ışığına çıkarttığı eserlerdendir. Türk Halısının Bin Yılı adlı kitabında Türk halı-

sının geçmişten günümüze kadar olan macerasını gözler önüne sermiştir. Oktay As-

lanapa 1946 yılından emekli olduğu 1982 yılına kadar üniversitedeki görevini sürdür-

müştür. O, yaşlanmayan ve de öğretme aşkıyla çarpan yüreği sayesinde hala öğren-

cileriyle beraber olmakta, bilgi görgü ve tecrübesini katıldığı dersler, seminerler ve

konferanslarla paylaşmaktadır. Fakültedeki derslere katılmakta ve tezlere danışman-

lık yapmaktadır. 96 yaşında olan Kültür adamı Aslanapa hâlâ Türk mimarisi ve sana-

tına katkısını sürdürmektedir. Bilim ve bilgi dolu nice yıllara….

Page 330: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

323582010

Yeniden “Arış”

Yunus Emre tapınanda yüz koymuş, Karacaoğlan saz çalanda diz koymuş, Köroğlu dört nala geçmiş iz koymuş, ARIŞ’ında erenlerin yönü var YETİK OZAN

Halı, düz dokuma ile işlemelerin oluşturduğu objeler ihtiyaç ve süs eşyası olarak kullanılmasının yanı sıra, ekonomiye katkısı, ülkemizin kültürünü tanıtması açı-sından el sanatlarımızın en önemli örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Geçmiş ile günümüz arasındaki bağın kurulmasında rol oynayan, yüzyıllardır geçerliliğini sürdüren,Türk kültürünün geniş yelpazesi içinde yer alan bu sanat dalları değişik kültür ortamlarına girmesine rağmen toplumumuz içerisinde de-ğişmez yerini tarih boyunca korumuştur.

Türk el sanatları içerisinde önemli bir yere sahip olan halı ve düz dokuma yaygılar Türklerin semboller dünyasını, estetik duyarlılığını, gelenek ve göreneklerini kısaca kültürünü yansıtmaktadır. Bu sebeple, Türk halı, düz dokuma, kumaş ve işlemeleri-miz bir yandan ülkemizin tanıtımındaki ve ekonomisindeki yerini muhafaza ederken diğer yandan da geçmiş nesillerin duygu, düşünce ve ihtiyaçlarının bizlere ulaştırıl-masında aracı görevi görmektedir. Kısacası halılarımız, düz dokumalarımız, kumaş ve işlemelerimiz geçmiş ile gelecek arasında kurulan köprülerdir.

Halı, dokuma, kumaş ve işleme sanatlarımız sadece sanat tarihine değil, diğer bilim dallarına da inceleme, araştırma konusu olabilecek kadar zengin bir hazi-neye sahiptir. Bu sebeple dokuma ve işleme ürünleri kimyagerinden sosyologu-na, halkbilimcisinden edebiyatçısına, felsefecisinden tekstil mühendisine, bilim ve kültür tarihçisine kadar herkesin ilgi alanına girmektedir.

Bu yüzden Türk halı sanatı bir yandan bilimsel yönüyle ön plana çıkarken, di-ğer yandan ülkemizin tanıtımı ve ekonomisindeki yerini korumaktadır. İktisadi de-ğerinin yanı sıra giderek artan bir ticari potansiyele sahip olması, farklı çevrelerin, Türk halısını sahiplenmek konusundaki isteğini arttırmıştır. Son yıllarda Türk ha-lısının siyasi nedenlerle Ermeni ve Rumlara mal edilmek istendiği, bu doğrultuda Avrupa ve Amerika’da birkaç dilde yayın yapıldığı bilinmektedir. Bu tür problem-

* Sanat Tarihçisi, Atatürk Kültür Merkezi Uzmanı.

Şebnem ERCEBECİ*

Page 331: PDF için tıklayınız

32458

2010

Ş e b n e m E R C E B E C İ

lere ek olarak, ortak bir halı termino-

lojisinin oluşturulamaması, ülkemiz-

deki halı merkezlerinin belirlenmesi-

nin tamamlanamamış olması, bu ko-

nudaki sözlük ihtiyacının giderileme-

mesi gibi belli başlı bilimsel eksiklik-

ler dikkati çekmektedir.

Bunun yanı sıra ticari kaygının ön

plana çıkması ile halıların teknik,

renk ve desenlerinde yöre özellikle-

rinden uzaklaşılması, dolayısıyla gi-

derek yoğunlaşan yozlaşma, farklı ku-

rumların birbirinden habersiz olarak

hayata geçirdikleri eğitim programla-

rı, Türk halıcılığının içinde bulundu-

ğu çıkmazı ortaya koymaktadır. Ayrı-

ca Londra’da HALI adlı bu konu ile il-

gili bir derginin yıllardır yayımlanma-

sından dolayı Niçin böyle bir dergiyi

Türkiye’de çıkaramıyoruz? sözünden hareketle halı ile ilgili problemlerin çözümüne katkıda bulunmak ve halı sanatımıza uluslararası platformda bilimsel yollardan sa-hip çıkmak ve Türk halılarını sahiplenme çabalarına bir cevap vermek amacıyla, Ata-türk Kültür Merkezi Başkanlığı ülkemizde eksikliği hissedilen bir süreli yayının ger-çekleştirilmesi rolünü gönüllü olarak üstlenmiştir.

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı olarak ilk kez yayın hayatına geçirilen Arış’ın ke-lime anlamını bir kez daha hatırlatacak olursak; yaygı ve sergi olmak üzere yapılan dokumalarda istar yahut gerik yahut gergeç adı verilen özel bir aletin işlevini yerine ge-tirmek üzere boyuna, uzunlamasına gerilen iplere verilen addır. Kısacası halı ve do-kumaların temelini oluşturan iplerdir Arış…

Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde yayımlanan derginin 1. sayısı Mart 1997’de yayımlanarak Türk Kültürünün hizmetine sunulmuştur. Türk halı kültürü-nü ve halı sanatını uluslararası platformda tanıtmayı ve sektör sorunlarını günde-me getirip, çözüm alternatiflerinin tartışılacağı bir ortam oluşturmayı hedefleyen Arış bu amaca ulaşmış,Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan dergi, üniversiteler, kütüphaneler, müzeler,genel müdürlükler, oteller, elçilikler, galeriler, sektör ku-ruluşları, kültür dernekleri ve müzayede salonlarındaki yerini almıştır. Yayınlanan makalelerin büyük bir bölümü özgün araştırmalardır. Güncelliğini hala korumak-tadır. Makalelerin yanı sıra özellikle halı ve dokumalarımız ile ilgili sergi, sem-pozyum ve müze haberlerine de yer verilmiştir. 2. sayısı Ağustos 1997’de, 3.sayı-

Page 332: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

325582010

sı Aralık 1997’de, 4.sayısı da Nisan 1998 ‘de çıkan Arış, hedeflenen ama-ca ulaşmış kısa zamanda Türk kültür tarihindeki yerini almıştır. Dört sayı yayımlanan Arış’ın çeşitli nedenler-den ötürü yayın hayatına ara veril-miştir.

Atatürk Kültür Merkezi Başka-nı Prof. Dr. Osman Horata’nın, 1-4 Kasım 2010’da Alanya’da yapılan “Uluslararası Türk Halı ve Düz Do-kumaları (Kilim, Cicim, Sumak)” Sempozyumunu açış konuşmasın-da “Kültürel mirasımızın ne yazık ki piyasa ekonomisinin insafına terk edildiği günümüzde, bu büyük mi-rasa bu gözle bakmak, yozlaşmasına ve kaybolmasına müsaade etmemek ve bu görkemli mirası gelecek ku-şaklara aktarmak için gereken gayre-ti göstermek zorundayız” sözünden hareketle, halı ve dokumalarımızın önemi vurgulanmış, sonuç bildirge-sinde alınan kararla Arış dergisinin yeniden yayın hayatına kazandırıl-ması müjdesi verilmiştir.

1998’de 4. sayıdan sonra yayın ha-yatına ara verilen Arış dergisi yeni yayın ve danışma kurulu ile bera-ber yepyeni bir anlayışla 2011 yılın-da Atatürk Kültür Merkezi’nin süre-li yayınları arasında yerini alacaktır.

Buna göre; Mart ve Kasım ayların-da yılda iki defa yayınlanmasına ka-rar verilen hakemli dergi Arış’ta ma-kalelerin 400-600 kelime arasında İngilizce özetleri de verilecektir. Edi-törlüğünü Prof. Dr. Hakkı Acun’un yapacağı derginin sorumluları ve ku-rulları aşağıdaki şekilde oluşturul-muştur.

Page 333: PDF için tıklayınız

32658

2010

Ş e b n e m E R C E B E C İ

Sahibi / Owner on behalf of Atatürk Kültür Merkezi

Atatürk Culture Center adına Başkan

Prof. Dr. Osman Horata

Editörler / Editors Prof. Dr. Hakkı Acun

Editör Yardımcıları/ Assistant Editors Doç. Dr. Gül Tuncel

Uzm. Şebnem Ercebeci

Yazı İşleri Müdürü / Journal İmran Baba

Administrator

Yayın Kurulu / Editorial Board Prof. Dr. Bekir Deniz (Akdeniz Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Öznur Aydın (Akdeniz Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Emine Koca (Gazi Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Fatma Koç (Gazi Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Nuran Say (Gazi Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Nalan Türkmen (Marmara

Üniversitesi)

İngilizce Özetler / English Summaries Dr. Kemal Reha Kavas

Danışma Kurulu /Referees Board Prof. Sibel Arık (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dilek Alpan (Mimar Sinan Üniversitesi)

Prof. Günay Atalayer (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Hamza Gündoğdu (Atatürk Üniversitesi)

Prof. Dr. Zahide İmer (Gazi Üniversitesi)

Prof. Dr. Recai Karahan (Yüzüncü Yıl Üniversitesi)

Prof. Dr. Selçuk Mülayim (Marmara Üniversitesi)

Prof. Dr. Elvan Özkavruk Adanır

(Dokuz Eylül Üniversitesi)

Prof. Aydın Uğurlu (Mimar Sinan Üniversitesi)

Prof. Nuray Yılmaz (Dokuz Eylül Üniversitesi)

Prof. Dr. Kübra Aliyeva (Azerbaycan Bilimler

Akademisi)

Prof. Dr. Kuandık Eralin (Hoca Ahmet Yesevi

Uluslararası Türk Kazak Üniversitesi)

Halı, düz dokuma, kumaş, giyim kuşam ve işleme sanatları ile ilgili makalelerin

yayınlanacağı Arış’ın bu konudaki boşluğu doldurmaya devam edeceği inancıyla 5.

sayısı ile beraber yeniden yayın hayatında yerini alacağını duyururken konu ile ilgi-

li makalelerinizi Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı’na ya da [email protected]

adresine göndermenizi bekliyor, Arış’a yeni yayın hayatında yol açıklığı diliyoruz.

Page 334: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

327582010

Anadolu Yunus’tur Şiir Günleri

Atatürk Kültür Merkezi ve Afyonkarahisar Sandıklı Kaymakamlığı işbirliğiyle 13-15 Mayıs tarihleri arasında uluslar arası “Anadolu Yunus’tur” adıyla “Şiir Günleri” dü-zenlendi. Sandıklı’da gerçekleştirilen söz konusu faaliyete başta Azerbaycan ol-mak üzere yurt içi ve yurt dışından toplam 40 şair davet edildi.

13 Mayıs Perşembe günü Afyonkarahisar Valisi Haluk İmga, Sandıklı Kayma-kamı Samet Ercoşkun, Sandıklı Belediye Başkanı İsmail Elibol, kentin ileri gelen bürokratları, öğrenci ve öğretmenlerinden oluşan bir kortej, şehir meydanında bir yürüyüş gerçekleştirdi ve daha sonra etkinliğin açış konuşmaları yapıldı.

Öğleden sonra saat 14.00’da Park Otel konferans salonunda Zelimhan Yakup, Ramin Karayev ve Azer Abilov’un katılımıyla gerçekleştirilen “Yunus Emre: Sev-giye Adanmış Bir Hayat” konulu bir panel düzenlendi. Aynı günün akşamı Üskü-dar Musiki Cemiyeti’nce Yunus Emre’nin ilahilerinden oluşan bir konser verildi.

Yunus Emre Türbesi ziyareti

* Atatürk Kültür Merkezi Uzmanı.

Ömer ÇAKIR*

Page 335: PDF için tıklayınız

32858

2010

Ö m e r Ç A K I R

14 Mayıs Cuma günü ilçenin çeşitli okullarına giderek edebiyat sohbetlerine katı-lan şairler daha sonra Yunus Emre’nin kabrini ziyaret ettiler. Aynı günün akşam sa-atlerinde Park Otel’de başlayan şiir dinletisine kalabalık bir davetli topluluğu katıl-dı. Dinletinin ardından Kültür Bakanlığı sanatçıları türküleriyle şölene katılıp, Ela-zığ Belediyesi Kürsübaşı Korosu konseri ve halk oyunları ekibinin gösterileriyle de gün sona erdi.

Etkinliğin son günü yine Park Otel’de, Sandıklı Kültür Varlıkları Koruma ve Ya-şatma Derneği’nden “Yaren Gecesi” ve halk oyunları gösterisinin ardından Esat Kabaklı’nın muhteşem konseriyle “Anadolu Yunus’tur Şiir Şöleni” son buldu.

Şölene Zelimhan Yakup, Ramin Karayev, Azer Abilov, Ali Akbaş, Abdullah Satoğ-lu, Yahya Akengin, İsmet Bora Binatlı, M. Nuri Parmaksız, İlter Yeşilay, Rıza Akde-mir, Rıdvan Çongur, Ali Ayçil, Zafer Acar, Bahdiyar Aslan, Çulpan Zaripova Çetin, Bahattin Karakoç, Yasin Mortaş, İbrahim Yavuz, Talat Ülker, İmdat Avşar, Hanifi İs-pirli, Yahya Bayar, Harun Yavruoğlu, Mehmet Emin Ulu, Mehmet Kara, Ahmet Ot-man, İsmail Özmel, Fazıl Ahmet Bahadır, Muharrem Kubat, İsmail Göktaş, Mine Bahçeci, Şükrü Kaçar, Günerkan Aydoğmuş, Bedrettin Keleş Timur, R. Mithat Yıl-maz, Hadi Önal, Gazi Özcan, Yurdal Demirel, Mevlüt Uluğtekin, Yılmaz Ali Akçeke ve Levent Topludal adlı şairler katılıp, Esat Kabaklı, Hasan Öztürk ve Zülfü Demir-taş da sazlarıyla şölene eşlik etti.

Atatürk’ten Soğuk Savaş Dönemine Türk-Rus İlişkileri Çalıştayı

Merkezimiz, Atatürk Araştırma Merkezi işbirliği ve Rusya Federasyonu Ankara Bü-yükelçiliği desteğiyle 14-15 Mayıs 2010 tarihleri arasında Ankara’da “Atatürk’ten Soğuk Savaş Dönemine Türk-Rus İlişkileri” konulu bir Çalıştay düzenledi.

Ankara Milli Kütüphane salonlarında gerçekleştirilen Çalıştay, 14 Mayıs Cuma günü açılış töreniyle başladı. Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Cez-mi Eraslan, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Vladimir Ivanovsky ve Türkiye Cumhuriyeti Moskova Büyükelçisi Halil Akıncı’nın konuşmalarından sonra “Ata-türk Dönemi Türk-Rus İlişkileri” konulu bir belgesel sinevizyon gösterimi yapıldı. Açılış törenini takiben, yine Milli Kütüphane sergi salonunda “Türk-Rus İlişkileri” konulu bir fotoğraf sergisi katılımcıların ilgisine sunuldu.

22 Bilim insanının katıldığı Çalıştay dört oturumda gerçekleştirildi. Çalışta-yın öğleden sonra yapılan I. oturumu Prof. Dr. Ali Birinci ve Dr. Alexander Vi-tol başkanlığında gerçekleştirildi. Söz konusu oturumda sırasıyla, Rusya Büyü-kelçilinden Prof. Dr. A. Alexander Kolesnikov, “Atatürk Dönemi Türk-Rus İlişkileri-nin Araştırılmasında Metot ve Historiyografi Sorunları”; Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selami Kılıç, “Türk-Rus İlişkilerinin Doğuşu: Brest Litovks Antlaşması”; Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Enstitüsü’nden Seregery Karitskiy, “Türk-Rus Diplomatik İlişkilerinin Kuruluşu”; Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Saime Yüceer, “Atatürk Dönemi (1919-1938) Türk-Rus İlişkilerinin Siyasi Boyutu”

Page 336: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

329582010

Çalıştay açılış töreninden bir kare

ve Kırgız-Rus Üniversitesi’nden Dr. Alexander Pilöv de, “Enver Paşa ve 1920-30’lu Yıllarda Türk-Rus İlişkileri” başlıklı bildirilerini sundular.

Aynı salonda gerçekleştirilen II. oturum Prof. Dr. Osman Horata ve Prof. Dr. A. A. Kolesnikov başkanlığında gerçekleştirildi. Bu oturumda Türk Tarih Kurumu Başkanı Ali Birinci, “Türk-Rus İlişkilerinde Meçhul Bir İsim: Dr.Fuat Sabit”; Türk-Kazak Üniversitesi’nden Dr. Tacibayev Raşid İbrahimoğlu, “Türkiye ve Sovyet-ler Birliği Arasındaki Kültürel İlişkiler”; İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emi-ne İnanır, “Türk Sinemasında Rus Etkisi (1920-1940)”; İstanbul Üniversitesi’nden Yard. Doç. Dr. Gönül Uzelli, “Lidya Arzumanova Krassa’nın Türk Balesine Katkı-ları”; Türk İşbirliği Kalkınma İdaresi Başkanlığı’ndan Yard. Doç. Dr. İhsan Çomak, “Komünist Doğu Emekçileri Üniversitesinin Faaliyetleri ve Türkiye Sektörü” baş-lıklı bildirilerini sundular.

Çalıştay, 15 Mayıs Cumartesi günü Milli Kütüphane’nin bir başka salonun-da devam etti. Sabah 09.30’da başlayan III. oturum Prof. Dr. Cezmi Eraslan ve Doç. Dr. A. Sotniçenko başkanlığında gerçekleştirildi. Söz konusu oturuma, Anka-ra Üniversitesi’nden Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan, “İsmet İnönü’nün Rusya Gezisi”; Türk Tarih Kurumu’ndan Dr. İlyas Kamalov, “1920-30’lu Yıllarda Türk-Rus Ekonomik İlişkileri”; Moskova Devlet Üniversitesi’nden Dr. İrina Svistunova, “İlmi Alanda Türk-Rus İlişkileri” ve St.Petersburg Doğu El Yazmaları Enstitüsü’nden Dr. Alexander Vi-tol da “Lev Troçki ve Türkiye” başlıklı bildirileriyle katıldılar.

Atatürk’ten Soğuk Savaş Dönemine Türk-Rus İlişkileri Çalıştayı’nın son ve IV. oturumu Prof. Dr. Temuçin Faik Ertan ve Dr. Alexander Pilov başkanlığında ger-

Page 337: PDF için tıklayınız

33058

2010

Ö m e r Ç A K I R

çekleştirildi. Bu oturumda sırasıy-la Yeditepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Saray, “II.Dünya Savaşı Sı-rasında Türk-Rus İlişkileri”; Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yavuz Aslan, “Atatürk’ten Soğuk Savaş Dönemine (1920-1947) Türk-Rus İlişkileri” ve St. Petersburg Üniversitesi’nden Doç. Dr. Alexander Sotniçenko da “Atatürk’ün Ölümünden Sonra Türk-Rus İlişkileri” başlıklı bildirilerini sundular.

Her bir oturumun ardından yapı-lan tartışmalar ve genel değerlen-dirme sonucu St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nde düzenlenecek çalışta-yın diğer ayağında buluşma temenni-siyle toplantı sona ermiştir.

III. Oturum’dan bir kare: Svistunova, Ertan, Vitol ve Kamalov

Page 338: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

331582010“Türk Kültüründe Ağrı Dağı” Eser Tanıtım Toplantıları

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı’nca 2009 yılında basımı gerçekleştirilen Türk Kültüründe Ağrı Dağı adlı eserin tanıtım toplantılarının ilki 20 Mayıs 2010 tarihin-de Iğdır’da yapıldı.

Merkezimiz ve Iğdır Üniversitesi Rektörlüğü işbirliğiyle Iğdır Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen tanıtım paneli Iğdır Üniv. Rektörü Prof. Dr. İbrahim Hakkı Yılmaz’ın açış konuşmasıyla başladı. Daha sonra Iğdır Üniv. Rektör Yard. Prof. Dr. Hüseyin Zengin’in başkanlığında yapılan toplantıya İstanbul Üniv, Edb. Fak. Öğr. Üyesi Prof. Dr. Oktay Belli, Atatürk Üniv., İkt. İd. Bil. Fak. Öğr. Üyesi Doç. Dr. Kerem Ka-rabulut ve Sağlık Bil. Ens. Müdürü Turgut Öcal konuşmacı olarak katıldılar.

Iğdır Kültür Sarayında düzenlenen panelde konuşan Iğdır Üniv. Rektörü Prof. Dr. İ. Hakkı Yılmaz, “Ağrı Dağı dünyaca tanınan bir dağdır. Üniversitemiz bünye-sinde Ağrı Dağı Araştırma Merkezi kurma çalışmalarını başlattık. Türk Kültüründe Ağrı Dağı kitabı büyük bir emeğin eseridir. Ağrı Dağı hakkında söylenen sözler ar-tık yazıya dökülmüştür. Iğdır’ı günümüzle gelecek arasında ilmi bir köprü haline getirmeye çalışıyoruz.” dedi. Iğdır Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Zengin’in yönettiği panelde Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Marabulut ise,

“Ağrı Dağı’nın Önemi” konulu konuşmasında, Ağrı Dağı’nın turizme açılması ge-rektiğini, dünyaca tanınan bu kutsal dağın turizme açılmasıyla birlikte Türkiye’nin turizm payının yüzde yüz artacağını belirtti.

Iğdır’da gerçekleştirilen toplantıdan bir kare: Öcal, Zengin, Belli ve Karabulut

Page 339: PDF için tıklayınız

33258

2010

Ö m e r Ç A K I R

Iğdır Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Enstitüsü Müdürü V. Turgut Öcal da, “Türk Edebiyatında Ağrı Dağı” konulu sunumunda Ağrı Dağı üzerine binlerce şiir yazıl-dığını, efsanesinin kitaplaştırılıp filminin yapıldığını, gerek halk edebiyatı ve ge-rekse divan edebiyatında Ağrı Dağı’na yer verildiğini söyledi.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Çağ Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Oktay Belli’de şunları söyledi:

“Anadolu’nun en yüksek ve görkemli yükseltisi olan Ağrı Dağı yüzlerce yıldan beri söylencelere ve kutsal kitaplara konu olmuştur. Semavi din-lerin kutsal kitapları olan Kur’an, Tevrat, ve İncil’de “Nuh Tufanı” ola-yı ile konu olarak günümüze kadar kutsallığını sürdürmektedir. Bugün Türkiye, Azerbaycan ve İran’da yaşayan Türkler, Ağrı Dağı’nı bilmekte, Ağrı Dağı için şiirler bile yazmaktadırlar. Urartulular Ağrı Dağı’nın “Dağ-lık Ararat”, Ermeniler “yüksek dağ” anlamına gelen “Masis”, İranlılar, Nuh’un Dağı anlamına gelen “Kuh-i Nuh”, Araplar ise Büyük Ağrı’ya “Cebelü’l-Haris” demişlerdir. Türkler ise “Ağr” veya “Eğri dağ” demişler bu “Ağrı Dağı” olarak telaffuz edilmiştir. Hazırladığımız Türk Kültürün-de Ağrı Dağı konulu kitapta bilim insanları her yönüyle Ağrı Dağını an-latmıştır. “Söz gider yazı kalır” sözü ile bu eser ortaya çıkmış ve gele-cek kuşaklara miras olarak kalacaktır. Atatürk Kültür Merkezi’ne ve Iğdır Üniversitesi’ne teşekkür ederim”

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığınca 2009 yılında basımı gerçekleştirilen Türk Kültüründe Ağrı Dağı adlı eserin tanıtım toplantılarının ikincisi 21 Mayıs 2010 tarihin-

Ağrı’da gerçekleştirilen toplantının açılış töreninden bir kare

Page 340: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

333582010

de Ağrı’da yapıldı. Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Nezahat Çeçen konferans salo-nunda gerçekleştirilen toplantıda konuşan Rektör Yard. Prof. Dr. Abdulhalik Karabu-lut, Türk Kültüründe Ağrı Dağı isimli eserin tanıtım toplantısının Üniversitelerinde ya-pılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek “Umarım bu tanıtım toplantısı ile Ağrı Dağı ve Ağrı ilimiz ülkemizde ve dünyada gerektiği konuma kavuşacaktır” dedi.

Oturum başkanı ve Ağrı İbrahim Çeçen Üniv. Meslek Yüksekokulu Müd. Yard. Doç. Dr. Faruk Kaya’nın açılış konuşmasının ardından A.İ.Ç.Ü Eğitim Fakültesi De-kan Yardımcısı Doç. Dr. Yusuf Çetin konuşmasında; Bilim dünyasının gözünün Ağrı Dağı üzerinde odaklandığını, bu sebeple Ağrı Dağı’nın gündemde kaldığını ve kal-maya devam edeceğini, bu eserle birlikte kültür envanteri olmamasına rağmen inanç turizmi merkezi olan Ağrı ilimizin dünyadaki yeri ve öneminin artmasına kat-kı sağlayacağını belirtti. Çetin’i müteakip, Doç. Dr. Kerem Karabulut ve Prof. Dr. Ok-tay Belli söz aldılar.

Konuşmalardan sonra Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Budak katılım-cılara toplantı anısına birer plaket takdim etti. Ardından Nezahat Çeçen konfe-rans salonunda tüm katılımcılara bir kokteyl verildi.

Merkezimizce her iki toplantı için Üniversitelerin önde gelen yetkililerine Türk Kültüründe Ağrı Dağı kitabı hediye edildi.

Page 341: PDF için tıklayınız

33458

2010

Ö m e r Ç A K I R

Doğumunun Yüzüncü Yılında Uluslararası Cahit Sıtkı Tarancı Sempozyumu

Atatürk Kültür Merkezi ve Dicle Üniversitesi Rektörlüğü edebiyatımızın önem-li isimlerinden biri olan Cahit Sıtkı Tarancı’yı doğumunun 100. yılında uluslar arası bir sempozyumla gündeme taşıdı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Diyarba-kır Valiliği’nin de desteklediği sempozyum 7-9 Ekim 2010 tarihleri arasında şairin doğduğu Diyarbakır’da gerçekleştirildi.

Dicle Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenen sempozyum açılış töreni saygı duruşu ve İstiklal Marşı’mızın okunuşuyla başladı. Daha sonra Sempozyum Tertip ve Düzenleme Kurulu Başkanı ve Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü Başkanı Doç. Dr. Kemal Timur sempozyumun hazırlık sü-reci hakkında bilgi verdi. Sempozyumun açılışında konuşan Atatürk Kültür Merke-zi Başkanı Prof. Dr. Osman Horata, Tarancı`nın gücünü, yazdığı şiirlerden aldığını söyleyerek, onun şiirlerindeki, barış ve hoşgörü temasına dikkat çekti. Dicle Üni-versitesi Rektörü Prof. Dr Ayşegül Jale Saraç, Tarancı`nın şiirlerinden dizeler oku-yarak onun geleceği gören ve insan sevgisi yüksek bir şair olduğunu vurguladı. Di-yarbakır Valisi Mustafa Toprak da konuşmasında her kentin bir kimliği bulundu-ğuna dikkat çekerek, “Diyarbakır`ın kimliği de Cahit Sıtkı Tarancı`dır.” dedi. Sem-pozyuma katılan Tarancı`nın 98 yaşındaki kuzeni Reşit İskenderoğlu ise şairle ilgi-li anılarını anlatarak, “Bıraktığı eserler onun ne kadar hoşgörülü olduğunu kanıt-

Dicle Üniv. Rektörü Saraç ve Merkezimiz Başkanı Horata açılış töreninde

Page 342: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

335582010

lıyor. Halkın içinde, onların özlemlerini şiirlere yansıtan bir kişiliği vardı. Memleket İsterim şiiri bunun en çarpıcı örneğidir” dedi.

Açılış töreninden sonra Sempozyumun ilk oturumuna geçildi. Başkanlığını Bartın Üniversitesi Rektörü Ramazan Kaplan’ın üstlendiği bu oturumda sırasıy-

Sempozyumun ilk oturumundan bir kare: Uludağ, Karataş, Kaplan, Özmen ve Göçgün

Kapanış oturumundan bir kare: Karataş, Özmen, Göçgün, Horata, Kaplan ve Yetiş

Page 343: PDF için tıklayınız

33658

2010

Ö m e r Ç A K I R

la, Prof. Dr. Kemal Özmen, “Cahit Sıt-kı Tarancı ve Fransız Şiiri”; Prof. Dr. Ön-der Göçgün, “Fenomenolojik Açıdan: Cahit Sıtkı Tarancı’nın Yaşanılan Ânı Esas Alan Şiir Sanatı”; “Prof. Dr. Turan Karataş, “Her Okurun Şairi: Cahit Sıt-kı Tarancı” ve Yard. Doç. Dr. Mehmet Emin Uludağ da “Bir Şiirlik Vatan Şai-ri Cahit Sıtkı Tarancı” başlıklı bildirile-rini sundular.

Öğleden sonra yapılan oturumlar eş zamanlı olarak üç salonda gerçekleşti-rildi. İki gün süren sempozyuma, top-lam 93 bildiri sahibi davet edildi.

Sempozyum oturumları sonunda dinleyicilerle bildiriler hakkında soru-cevap tarzı tartışmalar yapıldı. Ayrıca bilim insanlarına Atatürk Kültür Mer-kezi Başkanlığınca hazırlanan birer “Katılım Belgesi” takdim edildi. Top-lam on dokuz oturumda tamamlanan sempozyum Prof. Dr. Osman Hora-ta, Prof. Dr. Ramazan Kaplan, Prof. Dr. Kâzım Yetiş, Prof. Dr. Kemal Özmen,

Prof. Dr. Turan Karataş ve Prof. Dr. Önder Göçgün’ün katılımıyla gerçekleştirilen kapanış ve değerlendirme konuşmalarıyla sona erdi.

Uluslararası Zeki Velidi Togan ve Türk Kültürü Bilgi Şöleni

Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın Türklük Bilimi üzerine yaptığı araştırmaları tanıt-mak, ilgili bilim kuruluşları ve bilim insanları arasında işbirliği sağlamak, yeni araştırmalarla bilgi evrenimizi zenginleştirmek amacıyla Atatürk Kültür Merkezi, TÜRKSOY Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü ve Tarih Bölü-mü işbirliği ile, 13-15 Ekim 2010 tarihleri arasında Afyonkarahisar’da “Uluslarara-sı Zeki Velidi Togan ve Türk Kültürü Bilgi Şöleni” düzenlendi.

Uluslararası Z. V. Togan ve Türk Kültürü Bilgi Şöleninin öğleden sonraki prog-ramı, Atatürk Kongre Merkezi Kocatepe Salonu, Tınaztepe Salonu ve Çiğiltepe Sa-lonunda eş zamanlı olarak gerçekleştirildi. oturumlarla devam etti. Oturumların

Page 344: PDF için tıklayınız

Atatürk Kültür Merkezi’nden Haberler

337582010

ardından Belentepe Salonunda “Prof. Dr. Zeki Velidi Togan Çalış-tayı” ile Erkmentepe Salonunda “Alparslan Çalıştayı” eş zamanlı olarak yapıldı.

Bilgi Şöleninin ikinci gün prog-ramı ise Afyon Anemon Hotel’de gerçekleştirildi. Aynı anda, fark-lı salonlarda toplam 9 oturumun gerçekleştirildiği ikinci gün prog-ramının sonunda, Türk dili ve kültürü araştırmaları sorunları-nın tartışıldığı “Kaşgarlı Mahmut Çalıştayı” ile “Bilgi Şöleni Değer-lendirme Toplantısı” olmak üze-re iki çalıştay düzenlendi. Ardın-dan Prof. Dr. Ahmet Bican Ercila-sun, Prof. Dr. Tuncer Baykara ve Prof. Dr. Sübidey Togan’ın konuş-macı olarak katıldığı değerlendir-

me oturumu yapıldı.

“Uluslararası Zeki Velidi Togan ve Türk Kültür Bilgi Şöleni”, 15 Ekim 2010 Cuma

günü, konuklara Afyonkarahisar’ın tarihi ve kültürel yerlerinin gezdirilmesinin ar-

dından sona erdi.

Türk Kültüründe Taşlar, Hakkı Acun, 120 sayfa,

2010, Ankara.

Bu kitapta, taşlarla ilgili inançlar çerçevesinde,

Türk-İslam kültüründeki taşla ilgili inançlar ve iş-

levleri ele alınmıştır. Bunun yanı sıra eski kültürü-

müzdeki taşla ilgili yaygın olan inanışlara da deği-

nilmiştir. Kitabın amaçlarından biri de Türk mima-

risinin şehircilik ve sokak dokusu ile kültürümüzün

incelik ve zarafetinin de bir göstergesi olan taşların

tanıtılması ve korunup kollanarak gelecek nesille-

re aktarılmasıdır.

Yeni Çıkan Yayınlarımız

Page 345: PDF için tıklayınız

33858

2010

Ö m e r Ç A K I R

Başlangıcından Cumhuriyet Dönemine Kadar Türk-lerde Resim, Seyfi Başkan, 276 sayfa, 2010, Ankara.

Bu kitap; Türklerin bilinen tarihleri boyunca orta-ya koyduğu plastik ve estetik yaratıcılıkları, sadece kronolojik projeksiyonu ile değil, tür ve teknik özel-likleri bakımından da değerlendiren geniş kapsamlı bir Türk resim sanatı tarihini sunmaktadır. Bu kitap-ta, Türk insanının çeşitli tarihî dönemler ve coğraf-yalarda görülen plastik ve estetik yaratıcılığın; onun da ötesinde tasvir dünyasının, bilinen ilk örneklerin-den, Cumhuriyet Türkiye’sinin güncel ve çağdaş sa-nat repertuvarına değin panoraması seçkin örnek-lerle gözler önüne serilmeye çalışılmıştır.

Kukli Mehmetbey Vakfiyesi, Raif Vırmiça, 166 say-fa, 2010, Ankara.

Bu eserde, Kukli Mehmet Bey’in ve o dönemde ol-duğu kadar bugün de, Prizren (Kosova) için büyük değer taşıyan vakfiyesi trankribe edilmiş, günümüz Türkçesine aktarılarak bir değerlendirme yapılmış-tır. Tarihi bir şahsiyet olan Kukli Mehmet Bey gibi hayırsever bir zat hayatı ve kişiliğiyle tanıtılarak, Zinova’daki vakfiyesiyle ilgili ayrıntılı bilgiler sunul-muştur. Eser sayesinde bugüne kadar Kukli Mehmet Bey’le ilgili cevapsız kalan sorulara cevap aranarak önemli bir eksiklik giderilmeye çalışılmıştır.

XV.-XVII. Yüzyıllar Rus Edebiyatında Türkler, Tel-man Caferov, 128 sayfa, 2010, Ankara.

Natig Abdullayev’in Rusçadan çevirdiği bu eser, Telman Caferov’un eski Rus Edebiyatı’nın ilk dö-nemleri ile ilgili araştırmalarının devamı olma ni-teliğini taşımaktadır. Kitapta, Doğu Slavların edebi abideleri, edebi-tarihi kaynakları, Türk-Slav ilişkileri ve komşuluğu bağlamında incelenmektedir. Kitap-ta, eski Rus Edebiyatının önemli örneklerinden olan İstanbul’un Türkler Tarafından Fethi Hakkında Hikâye, Mehmet Sultan Hakkında Hikâye, Kazan Tarihi, Azak Hak-kında Hikâyeler, Moskova Rusyası’nın Osmanlı Türki-yesi ve Safavi Devleti ile ilişkilerini yansıtan seya-hatname ve sefaretnameler tahlil edilmektedir.

Page 346: PDF için tıklayınız

339582010

ERDEMAtatürk Kültür Merkezi Dergisi

Yayın İlkeleri

Atatürk Kültür Merkezi tarafından yayımlanan Erdem, bilim, kültür ve sanatla ilgili, özgün, bilimsel makalele-re yer veren, uluslararası hakemli bir dergidir. Nisan, Ağustos ve Aralık aylarında olmak üzere yılda üç sayı ya-yımlanır. Yayımlanacak yazıların bilimsel araştırma ölçütlerine uyması, alana bir yenilik getirmesi, başka yer-de yayımlanmamış olması şartı aranır. Bilimsel bir toplantıda sunulmuş bildiriler, yayımlanmamış olmak şar-tıyla kabul edilebilir.Yazıların Değerlendirilmesi• Erdem’e gönderilen yazılar, yayın kurulunca dergi ilkelerine uygunluk açısından incelenir. İlkelere uygun bu-lunanlar, iki hakeme gönderilir. Hakem raporlarından biri olumlu, diğeri olumsuz ise üçüncü bir hakem be-lirlenir. Yazarlar, hakemlerin önerilerini dikkate alırlar; fakat katılmadıkları hususlara itiraz etme hakkına sa-hiptirler.• Yayımlanmasına karar verilen yazılar sayfa düzenlemesi yapıldıktan sonra pdf fortamıyla yazarlara gönderilir. Yazar son okumayı yapar ve gerekli düzeltmeleri çıktı üzerinde göstererek dergiye geri gönderir.• Raporlar beş yıl süreyle saklanır.• Yazılardaki görüşlerin sorumluluğu yazarlarına aittir.• Yayımlanan yazılar için telif ödenir. Telifi ödenen yazının yayın hakları Atatürk Kültür Merkezi’ne devredilmiş sayılır. Bu devir, sanal ortamda yayımlanmayı da kapsar.• Yayımlanmayan yazılar iade edilmez.• Her yılın sonunda yıllık dizin hazırlanır ve sonraki yılın ilk sayısında yayımlanır. Yayın Dili• Erdem’in dili Türkçedir. Ancak başka dillerde yazılmış makalelere de yer verilebilir. Dergiye gönderilecek ya-zıların akademik dil kullanımıyla ilgili her türlü kusurdan arınmış olması gerekir. Yabancı dildeki yazıların bir anadili konuşurunca kontrol edilmesi önerilir.Yazım Kuralları ve Sayfa Düzeni• Yazılar A4 boyutunda (29.7x21 cm) kâğıda, MS Word veya MS Word uyumlu programlarla yazılmalıdır. Yazı karakteri olarak Times New Roman kullanılmalıdır. Yazılar 10 punto ve 1.5 satır aralığıyla yazılmalıdır. Sayfa ke-narlarında üçer cm boşluk bırakılmalı ve sayfalar numaralandırılmalıdır. Yazılar 25 sayfayı geçmemelidir. Özel fontlar kullanılmamalı, transkripsiyon işaretleri varsa, editörlük yapılabilecek şekilde belirtilmelidir. Makalede yer alan görsel malzemenin metinden ayrı olarak da, dosyalar halinde (JPG, TİFF gibi bilgisayar formatında) ek-lenmesi ya da orijinallerin yollanması gerekir.• Yazarın adı, soyadı büyük olmak üzere koyu, adresler ise normal harflerle yazılmalı; yazarın görev yaptığı ku-rum, haberleşme ve e-posta adresi belirtilmelidir.• En fazla 150 sözcükten oluşan, 9 puntoyla yazılmış Türkçe ve İngilizce özler, özlerin altında genelden özele doğru en az 4, en çok 8 sözcükten oluşan anahtar kelimeler verilmelidir.• Başlıklar kalın harflerle yazılmalıdır. Uzun yazılarda ara başlıkların kullanılması okuyucu açısından yararlıdır. Ana başlıkların, 1., 2., ara başlıklar, 1.1., 1.2., 2.1., 2.2., şeklinde numaralandırılması tavsiye edilir. Ana baş-lıkların tümü (ana bölümler, kaynaklar ve ekler) BÜYÜK İNCE HARFLERLE veya daha büyük puntoyla Kalın Kü-çük Harflerle yazılmalıdır. Ara ve alt başlıkların ise sadece ilk harfleri büyük yazılmalıdır. • Metin içindeki vurgulanması gereken ifadeler, eğik harflerle gösterilir, kalın karakter kullanılmaz. Hem eğik hem kalın veya hem eğik hem “tırnak” içinde vermek gibi çifte vurgulama yapılmaz.• Doğrudan alıntılar tırnak içinde verilir. Alıntılar 5 satırdan fazla olduğunda, paragraf girintisinden bir cm içe-riden başlatılmalı ve bir punto küçük yazılmalıdır.• Yazımda, özel durumlar dışında, TDK Yazım Kılavuzu esas alınır.Kaynak Gösterimi• Dipnot ve kaynakların yazımı konusunda, yöntem bakımından kendi içinde tutarlı olması, gazete, dergi ve ki-tap adlarının eğik ince, makale başlıklarının ise “tırnak” içinde, düz olarak yazılması ve sonda “kaynakların” ayrı-ca verilmesi kaydıyla yazarların tercihleri dikkate alınmakla birlikte; metin içindeki göndermelerin, yazarın so-yadı, yayın yılı ve gönderme yapılan sayfa olmak üzere parantez içinde aşağıdaki şekilde yazılması, dipnotların açıklamalar ve ek bilgiler için kullanılması önerilir:(Köprülü 1932: 120). Cümle içinde yazar adı geçmiş ise parantezde tekrarlanmasına gerek yoktur: Köprülü (1932: 10). eserinde...; “Tanpınar (1976: 120), şunları yazar...”Birden fazla yazarlı yayınlarda yazarlar metin içinde şu şekilde yazılır: (Öztürk vd. 2002).• Ulaşılabilir kaynaklarda ikincil kaynak kullanımından kaçınılmalıdır.• Bir yazarın aynı yılda yayımlanmış birden fazla yayını (1980a, 1980b) şeklinde gösterilir.• İnternet adreslerinde, parantez içinde tarih belirtilir.• Kaynaklar metnin sonunda, yazarların soyadına göre alfabetik olarak aşağıdaki şekilde yazılmalı; eserin ya-yınevi ve makalelerin sayfa aralıkları belirtilmelidir. Atıf yapılmayan çalışmalara Kaynaklar kısmında yer ve-rilmemelidir.Cunbur, Müjgân (1987), “Atatürk ve Milli Birlik”, Erdem, C.3, S. 7, s. 1-11.Ergin, Muharrem (1991), Dede Korkut Kitabı II, 2. bs. Ankara: TDK Yay.Öztuna, Yılmaz (2000), Türk Mûsıkisi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Ankara: AKM Yay.Dört ve daha fazla yazarlı yayınlar:Deny, Jean vd. (1959), Philologiae Turcicae Fundamenta I, Wiesbaden: Steiner Verlag.

Page 347: PDF için tıklayınız

34058

2010

ERDEMJournal of Ataturk Culture Centre

Publication Policy

Erdem, published by Ataturk Culture Centre, is an international, refereed journal that publishes original, scientific articles on science, culture and art. It is published thrice a year in April, August and December. The articles should be in accordance with scientific research criteria, original and not have been published elsewhere. Symposium papers may be accepted for publication if they are not published before.Conditions for Publication • The articles sent to Erdem are examined by the Editorial Board in terms of publication criteria. The articles that are in accordance with the publication criteria are sent to two referees. If one of the referee reports is positive and the other is negative, the article is sent to a third referee. The authors take referee suggestions into consideration but they have the right to oppose to the points they do not agree.• The articles accepted for publication are sent to the authors in pdf format after their page setup is done. The author reads the article for proof and makes necessary corrections on the print-out and sends it back.• Referee reports are kept for 5 years.• The ideas are under the author’s responsibility.• The authors are paid for their articles, and the copyright for published articles resides with Ataturk Culture Centre and this includes the publication of the article on the net.• Unpublished articles are not returned to authors.• Yearly index is prepared at the end of each year and is published in the first issue of the new year.Language• Erdem is published in Turkish. However, articles in languages other than Turkish may also be published. The articles sent to the journal shoud be free of language defects and should be in harmony with academic language use. It is recommended that the articles in foreign languages are checked for proof by native speakers.Principles of Typing and Page Setup• Articles should be written on A4 paper (29.7x21 cm.) and the required format is MS Word for Windows. Text should be written in Times New Roman font, 10 sized, 1.5 spaced throughout. Leave margins of 3 cm. from left and right and number all pages. Articles should not exceed 25 pages. Special fonts should not be used and if there are signs of transcription, they must be pointed out for editing.• The name and surname of the author should be written in bold letters (surnames should also be capitalized), addresses in normal letters, and the author’s affiliation , address and e-mail should be stated.• Abstracts in both Turkish and English, not exceeding 150 words, 9 sized, and a minimum of 4 or a maximum of 8 keywords, from the general to the specific, should be written.• Titles should be written in bold letters. It is better to use headings. Numerate headings as 1., 2., and subheadings as 1.1., 1.2., 2.1., 2.2.. All main headings should (parts, bibliography, appendix) either be written in CAPITAL NORMAL LETTERS or Bold Small Letters. Only the first letters of headings and subheadings should be capitalized.• The parts to be stressed in the text should be in italics, not bold. Both italics and bold or italics or “quotation marks” cannot be used at a time to stress.• Qoutations are written in quotation marks. Indent qoutations that exceed 5 lines 1 cm from the paragraph indent and write in 9 sized letters.• TDK Yazım Kılavuzu is to be taken as the basis for spelling except for special occasions.Bibliography• As long as the names of books and journals are written in italic/normal newspaper, letters, names of articles in “quotation marks”and “Bibliography” is given at the end of the article and footnotes and bibliography are given consistently throughout, authors’ preferences in terms of giving footnotes and bibliography are accepted. It is suggested that when it is necessary to indicate a source within the text, the surname of author, year of publication and page number should be included in parentheses as exemplified below and it is better to use the footnotes for further explanation and information:(Köprülü 1932: 120). If the name of the author is used in the sentence, there is no need to mention it in parantheses: Köprülü (1932: 10) in his work….; Tanpınar (1976: 120) says…”If the publication has more than one author, it is mentioned in the text as (Öztürk vd. 2002).• Avoid using secondary sources if you can reach primary sources.• If more than one publication of the same author published in the same year are referred to, give them as (1980a, 1980b).• Websites should be cited with the dates in parantheses.• Bibliography should be given at the end of the article. Bibliographical information is to be ordered in accordance with an alphabetical order of the surnames as exemplified below, and publisher of the works and page numbers of the articles should be stated. Works, that are not referred to in the text, should not be cited in the Bibliography.Cunbur, Müjgân (1987), “Atatürk ve Milli Birlik”, Erdem, C.3, S. 7, s. 1-11.Ergin, Muharrem (1991), Dede Korkut Kitabı II, 2. bs. Ankara: TDK Yay.Öztuna, Yılmaz (2000), Türk Mûsıkîsi Kavram ve Terimleri Ansiklopedisi, Ankara: AKM Yay. Works with four or more than four authors:Deny, Jean vd. (1959), Philologiae Turcicae Fundamenta I, Wiesbaden: Steiner Verlag.