palaspandıras 23

32
1 PALASPANDIRAS 23

Upload: oguzcan-oenver

Post on 21-Jul-2016

231 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Meleklerin mahvı gurur, Şifaları utanç; En tatlısı o hazzın, pusuda Dikenlerinde pişmanlığın Bir sevgilim var mı benim Asil ve özgür, ‒ Daha asil olsun isterdim Beni seveceğine.

TRANSCRIPT

Page 1: Palaspandıras 23

1PALASPANDIRAS23

Page 2: Palaspandıras 23

2

İLETİŞİM İÇİN.

[email protected]@gmail.comtwitter.com/ppalaspandiras

twitter.com/heygiynasissuu.com/papafanzin

RALPH WALDO EMERSONÇeviri: Mahmut Sefa İpek

Page 3: Palaspandıras 23

3

Sfenks

O Sfenks ki uyuşuktur,Sarılıp bağlanmıştır kanatları,Kulağı ağırdır onunKuluçkaya yatmıştır üzerinde dünyanın –“Kim söyleyecek bana sırrımıAsırların sakladığı?– Kahini bekledim ben,Dalar ve uyuklarken onlar; –

Kaderi bu oğlanın,İnsanın bu anlamı;Bilinen meyvesi bilinmeyenin,Daedalian’ın planı;Uyuma dışında bir uyanmaUyanma dışında bir uykuÖlümü aşıyor hayatDerinin de derininde

Güneş ışığı kadar dikBiter palmiye;O fil ki bakınırGözü pek ve sakin;Güzel bir hareket içindeDeveran eder kanatları ardıç kuşunun,Yuvasının kibar yapraklarıŞakır senin sessizliğini

RALPH WALDO EMERSONÇeviri: Mahmut Sefa İpek

Page 4: Palaspandıras 23

4

Dalgalar ki arsızBir bakıma tatlıHoşnutça oynar meltemlerleBuluşur eski oyun arkadaşlarıSeyahat eden atomlarİlkel bütünlerSebatla çizer sebatla sürerHayat dolu kutuplarınca

“Deniz, dünya, hava, ses, sessizlik Bitki, dörtayak, kuşEfsunlu bir müzik veTek mabut tarafından –Her biri bezeniyorBeraberler halaGece maskelemiş o sabahıO buhar O tepe

“Kendinin annesi olan bebek Yıkanmış yatar keyif içindeSüzer kendi hesapsız saatiniO güneş ki oyuncağı onunTüm varlığın huzurunu cilalarBulutlar olmadan, gözünün içindeVe dünyanın toplamıYumuşak minyatür yalanlar içinde

“Ama insan siner ve utanırSıvışır ve perdeler;Süründürür ve delikten baktırırAldatır ve çalarDüşkün, melankoli,Kıskanç süzüşü etrafınıBir beceriksiz, bir yardakçı,O zehirledi bu toprağı

Page 5: Palaspandıras 23

5

Konuştu büyük anaSeyrediyor onun korkusunuŞivesinin tınısındaSoğuk ürpertmiş gök kubbeyi ‒“Kim koydu ilacı oğlumun bardağınaKim kurcaladı oğlumun ekmeğiniKim ola bu kederle ve delilikleBu oğlanın kafasına giren?” ‒

Duydum bir şair cevabıYüksek sesli ve neşeli,“Söyle tatlı Sfenks! senin ağıtlarınLatif şarkılardır bana.Kara sevda gizlenmiş altınaBu resimleri zamanın,Solar giderler yücelenAnlamının ışığı içinde.

“Bu canavar, bu yağmacı insanAşkıdır en iyisinin;Yarılır Ejderhanın mağarasıSarhoş Mübareğin ışıklarındanDoğanın Her Şeyi Unutturan IrmağıTransa geçiremez tekrar onu,Mükemmeli gören ruhun,Onun nafile arayan gözleri

“Fersah fersah Dalmalı İnsan’ın ruhu;Varmayacak bitimsiz menzilindeHiçbir amacınaBuldu mu bir kereDuyulmamış güzelliğiyleOnu çizen cennetleri Yeni cennetler içinElinin tersiyle iter eskiyi.

Page 6: Palaspandıras 23

6

Meleklerin mahvı gurur,Şifaları utanç;En tatlısı o hazzın, pusudaDikenlerinde pişmanlığınBir sevgilim var mı benimAsil ve özgür, ‒ Daha asil olsun isterdimBeni seveceğine.

Ezeli ve ebedi almaşAnda izler, anda uçarve ızdırabın, hazzın altında, ‒Haz ve ızdırap yatar.Aşk çalışır odağındaKalbi kabartan daima;Akan hızı güçlü nabzınGünün kıyılarına.

“Küt Sfenks! Kendine sakla beş duyunu Çapakla büyüyor senin görüşünSedefotu, mür ve kimyon Sfenks’e,Onun çamurlu gözlerini temizlemek içinYaşlı Sfenks ısırdı onun kalın dudaklarını, --Dedi ki, “Kim öğretti beni sana ismime varıncaya kadar?Ben senin ruhunum, koldaşın;Senin gözünün bakışıyım.

Page 7: Palaspandıras 23

7

Meleklerin mahvı gurur,Şifaları utanç;En tatlısı o hazzın, pusudaDikenlerinde pişmanlığınBir sevgilim var mı benimAsil ve özgür, ‒ Daha asil olsun isterdimBeni seveceğine.

Ezeli ve ebedi almaşAnda izler, anda uçarve ızdırabın, hazzın altında, ‒Haz ve ızdırap yatar.Aşk çalışır odağındaKalbi kabartan daima;Akan hızı güçlü nabzınGünün kıyılarına.

“Küt Sfenks! Kendine sakla beş duyunu Çapakla büyüyor senin görüşünSedefotu, mür ve kimyon Sfenks’e,Onun çamurlu gözlerini temizlemek içinYaşlı Sfenks ısırdı onun kalın dudaklarını, --Dedi ki, “Kim öğretti beni sana ismime varıncaya kadar?Ben senin ruhunum, koldaşın;Senin gözünün bakışıyım.

Senin sanatın cevaplanmamış soru,Senin usturuplu gözünü görebilecekDaima, sormuş ve sormuş;Ve her cevap birer yalan.Yani sorunu doğayla sor,Hadi sor, sen giyinmiş sonsuzluk;Zaman yanlış cevap.”

Kabarttı Sfenks neşesini,Ve artık taş üstüne çömelmedi;Mor bulut içine eridiYaldızlandı ayın içinde,Sarı alevin içine sivrildiSerpilen kızıl içinde olgunlaştıKöpüren dalgaların içine aktıMonadnoc’un üzerinde durdu

Binlerce ses yoluyla Söyledi evrenin yaşlı kadınını: “Kim söylemiş anlamımı, çoğundan birini Ki tüm benliğimin ustası olan.”

Page 8: Palaspandıras 23

8

sana

her kimsen sen, korkarım yürüyüşünü yürüyorsun düşlerin,korkarım o zannedilmiş gerçekler kayıp gidecekler altından ayaklarının ve el-lerinin,hatta şimdi bile savruluyor seni sen yapan şeyler, oyuncakların, seslenişin, evin, alışverişin, adetlerin, dertlerin, kostümün, çılgınlıkların, cürümlerin, uzaklara senden,beliriyor önümde asıl ruhun ve bedenin,öne çıkarak ilişkilerin dışına, ticaretin dışına, dükkanların, çalışmanın, çift-liklerin, giyimlerin, o evin, satın almanın, satmanın, yemenin, içmenin, acı çekmenin, ölmenin.

her kimsen sen, şimdi elimi üzerine yerleştiriyorum, şiirim ol benim, kulağına fısıldıyorum dudaklarım bitişik, çok kadın sevdim ve çok erkek, ama sevmedim senden iyisini.

ah ne üşengeçtim ve ahmak,sana doğrultmalıydım dosdoğru yolumu çok eskiden beri,kızışacaksam da yalnız sen, şakıyacaksam da yalnız seni.

Walt WhitmanÇeviri: Barış Özgür

Page 9: Palaspandıras 23

9

hepsini bırakacağım ve geleceğim ve sana ilahiler dizeceğim,seni kimse anlamadı, ama ben anlıyorum,kimse sana adil olmadı, sen bile adil olmadın kendine,kusurdan başkasını bulmadı sende kimse, yalnız ben kusur bulmuyorum sende,baş eğmenden başkasını beklememişti kimse senden, yalnız benim o sana baş eğdirmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen,yalnız benim o üzerine hiçbir efendi, sahip, daha iyi, tanrı yerleştirmeyen, ötesinde kendiliğinden kendinde bekleyenden.

ressamlar toplaşan topluluklarını çiziyorlar ve hepsinin merkez-figürünü,merkez-figürün başından altın renkli bir nur çemberi yayılıyor,ama ben bir sürü baş çiziyorum, altın renkli bir nur çemberi olmadan çizmiyo-rum ama hiçbir başı,elimden her bir kadının ve erkeğin beyninden tütüyor, sonsuza dek akarak parıltıları.

ah ne şarkılarını söyleyebilirdim heybetinin ve zaferlerinin!hiç bilmedin nesin, hayatın boyunca uyuklayıp durdun üzerinde kendinin,göz kapakların sanki kapalı çoğu zaman,her ne yaptıysan alaylarla döndü bak çoktan.(gürlüğün, bilgin, duaların, alaylarla dönmediyse, neyle döndü o zaman?)

Page 10: Palaspandıras 23

10

o alaylar sen değilsin,onların içinde ve arasında pusuya yattığını görüyorum senin,hiç kimsenin izlemediği yere kadar izliyorum seni,sessizlik, o masa, o çırpınan ifade, o gece, o her zamanki rutin, saklıyorsa da seni diğerlerinden ve kendinden, benden saklamıyor,o tıraşlı surat, o sarsak göz, o bulanık karmaşa, tedirgin etse de başkalarını, beni etmiyor,o şımarık kisve, o şekilsiz duruş, sarhoşluk, hırs, erken ölüm, ayırıyorum bunları bir kenara.

erkekte ve kadında sende karşılığını bulmamış hiçbir yetenek yoktur,erkekte ve kadında hiçbir erdem, hiçbir güzellik, sendeki kadar iyi değil,hiçbir atılganlık, hiçbir dayanıklılık, sendeki kadar iyi değil başkalarında,hiçbir haz beklemiyor başkalarını, seni bekleyene eşit olan.

bana gelince, hiç kimseye hiçbir şey vermiyorum, sana dikkatlice verdiklerim hariç,kimsenin zafer şarkılarını söylemiyorum, tanrının bile, daha erken söylediğimden zafer şarkılarını senin.

Page 11: Palaspandıras 23

11

her kimsen sen! sahip çık her fırsatta kendinin olana!bu doğunun ve bu batının gösterileri yavan kalıyor senin yanında,bu uçsuz bucaksız çayırlar, bu bitmez tükenmez nehirler, bunlar kadar uçsuz bucaksız ve bitmez tükenmezsin sen de,bu hiddet, elementler, fırtınalar, doğanın kıpırtıları, apaçık yok oluşun ıstırabı, osun sen hakim veya hakime haklarındaki,kendi hakkının doğadaki, elementlerdeki, acıdaki, tutkudaki, yok oluştaki hakimi veya hakimesi.

prangalar bileklerinden düşüyor, gevşemeyen bir elverişlilik buluyorsun,genç ya da yaşlı, kadın veya erkek, kaba, aşağı, reddedilmiş geri kalanlarca, her neysen sen duyuruyor o kendini,doğumdan, yaşamdan, ölümden, definden sağlanıyor o anlamlar, kısıtlanmadan hiçbiri,arasından öfkelerin, kayıpların, azmin, cehaletin, can sıkıntısının, her neysen sen seçiyor o kendi geçidini.

Page 12: Palaspandıras 23

12

Empathy

We broke into tearsWhen you said

You killed forty thousandElephants

To save South Rhodesian Grasslands

For we were well awareOf the cost

Of ammunition

Michael Goertzen

Page 13: Palaspandıras 23

13

Empati

Gözyaşlarına boğulduk Söylediğinde

Kırk bin fili Öldürdüğünü

Kurtarmak uğruna çayırlarınıGüney Rodezya’nın

Çok iyi biliyorduk çünküCephanenin

Maliyetini

Çeviri: Selcan Peksan

Page 14: Palaspandıras 23

14

CHRONOTOPE

Olağanın fabrika ayarlarına dönüyor ırk ve gamalı hatitalik bir cümleden astarlı bir alkış topluyor mobun sessizliğiBilançolarda bak her şey bir aryadan kırıntılarmönüde döşümde gezdirdiğim vivaldi, naftalin hüzünlerinde kışmenide düşümün sokakları Sade bir şamanla hayat buluyor ad benzeri bir hayat, uzaklar seslenince yalnızca kendinin duyabildiğikadar menzilin ham manevrasında dilediğiniz saltanatBen bu kokuyu biliyorum, bu korkudan aş eren posterdeki jelatinoracıkta müstakil bir evren sunuyor posterdeki eros Merhamet arayan şehirlerde sönüyor spreyin gösterdiği mutlak:Bütün uygarlık bir cankurtaran ulumasından ibaret Muhakkak isinin izinde sisli bir laboratuar gibidir cinselliğinilk tahlilde sıfır eraş kognitif tıkanmalarsonrasında animal reaksiyonu beşeriyetinbeden değil benden değil bu parolasını unutan barbar çocukhoroskop kılığında yoruldum maskenizi tanımlamaktanbugün bendensiniz yarın otobanlar sararır libidonuzda çaresiz.

Seyhan Kurt

Page 15: Palaspandıras 23

15

NAFİLE DAİRESEL HAREKET

yılların şişkinliğiylesevilen kişiye işkenceyi koca bir yük var üstümdeyüzünde tiksindiren yüzünün hayatiyetiyle zonklamasıkararım beğenmemeyebakarız birbirimize birazcık utanmayla bende ve sağdazonk zonk atan sinire bakıp üzerimde acı verici aşağılanmaya tahammülü beklerimşiddet ve ansızın gayza dönen en riyasız sevgiler buralardaonda ve sağda 600 yıl büyük şu toprak senin üzerindezavallılığın yüzünden zavallılığa mı alıştın ay kıyamam ne şeker şeysin sen öylene renk çorap giydin sen bu gece bu fantezi alanını küçülttüm.

iki kız kardeş sevdiğin kişi hasta diye haber gönderdilerelleri ayakları sargılarla bağlı yüzü bezle sarılmışnereye çıkıyorsun sana dışarı çık diye bağırmadandiğerlerini yanına almadan ne yapsam anlarsınbu esir edişimin bir sonu olmadığınıderin bir soluk alarak tutarak çığlığı içimdeciğerime çektim kenarıma çekilmedimbakire içine böyle girersem için dışına çıkacak başka nolsun bu fantezi alanını yamulttum

Page 16: Palaspandıras 23

16

defalarca defalarca yutkunarakyutarak etlerini ellerini aralayıp birazcık rahatlaman içindelik deşik damarlarını kusarak sakladığınıve eğilerek üzerine daha kısık bir sırıtışla her şey üst üste gelmedi mi paşam haplandık sen de yamuk görüyorsun yaşamak sorun oldugeri gideni reddettin vurdun çoluk çocuk zıvananı geride kalanı sorma tam bilemezler ama sen bu şiiri çok seversin bako burjuva kızların şekerli kokularını mançiz sanıp içine çekiyorsunsenin adın boşuna mı şair katili vezirden geliyorbizi hicvedenin götünü keseriz ha bizaraya bir kız girse bozulacak bu kardeşliğimizi bozamazsın.

ben sen de benim kadar kendini feda etmeyesin diye kendimi feda ettimbenim sertliğimi tatmamış olan benim nelere bulaştığımı bilemezsenin dara düşmeni hiç istemem. sen nafile dairesel harekete girmezsen (benim kontratımı imzalamazsan) mezarıma ağzında çiçeklerle gelmen gerektiğini anlayamazbana öyle iyi bir esir olamazsın.

ben artık şu şeylerle şu insanlarla kibirlerle hilelerlebu konuşmayla birlikte değilim.

Oğuzcan Önver

Page 17: Palaspandıras 23

17

Sesli Şiir ve Şair Sesi üzerine

Bir akşam yan koltukta açtığı sekmelerdeki haberleri bitirmeye çalışan arkadaşıma, -birkaç gün önce Efe ile okuduğumuz- Ahmet Güntan’ın Gölgeye hitap1 şiirini sesli okumaya kalkıştım. O şiiri sesli okumanın zor olduğunu biliyordum. Ama insanın aş ermesi gibi bir şey canının belli bir şiiri o anda okumak istemesi. (ve sesli) Arkadaşım ona yollamamı istedi. Kendi başına okuyacaktı. Hayır kendi başına okumayacaktı. Bekletecekti o maili bir süre. Şiirin o anda okunması gerekiyordu. Israr ettim. Çirkin bir ısrardı. Bilmiş bir ısrardı. Dinlediğine hiç pişman olmayacağının bilgisine sahip bir ısrardı.

(Bir yıl evvel İstanbul’da çeşitli yerlerde yapmaya çalıştığım, yapma fırsatını kolladığım şiir okuma akşamlarına dair iyi ve kötü anılarım vardı. Kötü anılar iyilerin önüne geçtiğinden uzun bir süredir bu etkinliğe kendi ajan-damda yer açamıyordum. Bir süredir de bunun üstüne düşünmüyordum, ta ki, New York’ta gerek barlarda, gerek küçük sanatçı atölyelerinde ya da mahalle kitapçılarında; sesli, her türlü katılıma açık, -ücretsiz- şiir okuma akşamları düzenlendiğini görene dek. Sadece New York’ta değil, kısa zamanda görebildiğim birçok eyalette de bu ‘akşam eğlenceleri’nden vardı. Yaygındı. Çok etkilendim. Yirmisekiz Mehmed Çelebi’nin Fransa seyahatleri sırasında düştüğü notlardaki hayret ve takdir, düzenlenen etkinlikler açısından benim notlarımda da görülebilirdi ama değinmek istediğim tam olarak bu değil. Bizde aslında başından beri olan, toplaşıp sesli şiir okuma adetinin aniden yok olmasına sebep olan neydi? 12 Eylül darbesi ve suikastlar ve katliamlar ve diyebilir miyiz? Peki, kalanlar için biraraya gelip şiir okumanın yerini ne aldı? Hashtaglerle sokağa dökülmek mi? )

Gölgeye hitap şiirini sesli okuma girişimimden bir gün sonra, (07.02.15) Mashable’da denk geldiğim bir yazı2 başka sorular sormama vesile oldu. Bu tesadüfün yarattığı yaptırıcı inançla, Amerikan şiir dünyasının her şeyi bir ke-nara bırakarak şiir okuma tekniklerine nasıl takılmış/asılmış olduğunu görme-miz ve kimi soruları kendimize yöneltebilmemiz için metni -akışı bozmayacak kimi kısaltmalarla- buraya taşımaya karar verdim.

1 Kontra fanzin sayı 52 http://mashable.com/2015/02/07/poet-voice/

Page 18: Palaspandıras 23

18

Neden şairlerin sesleri dayanılmaz şekilde sinir bozucu?Matt Petronzio

‘‘Ben üniversitedeyken, New York’un yukarı batı yakasında bir kafede salı akşamları tez hocam Catherine ile buluşurduk. Hocam, oturduğumuz küçük masada yeni yazdığı şiirleri bana sesli, tane tane okurdu. Bu, benim için bir şiirin nasıl duyulabileceğine dair bir çalışma; ritimlerdeki herhangi bir aksaklığı ya da satır sonlarını ve buna benzer şeyleri ayırt edebileceğim bir egzersizdi. (Ayrıca evet, tam da düşündüğünüz gibi, şairler siyah çayın etrafında toplaşıp ölümle ilgili şiirler okurlar.)

Sesli şiir okumaya özel bir gecede başladım. İki satır okumuştum ki, Catherine beni durdurdu.

‘Onu şiirmiş gibi okuma!’ dedi. ‘Benimle konuşur gibi oku.’ Diğer bir deyişle, normal insan gibi oku.

Farkında olmadan, bir ‘şair sesi’yle okuyordum. –kendi işlerini okurken çoğu şairin kullandığı, o yüce, hatta robotik sesle. Bu, biraz dramatik de olabilir, dayanılmaz şekilde performatif de. Bunun içinde şiiri aka-demik bir dile sürükleyerek onun müzikalitesini yokeden zorlatılmış ses değişiklikleri ve gereksiz durmalar var. Bu, şair çevrelerinde azgın bir virüs gibidir.

Bunun genellikle farkında olmadan yapıldığını söyleyebilirim. Peki, şairlerin yapmacık şair sesine eğilimli olmasında bilinçaltının ne gibi bir rolü vardır? Cevap, dilbilimde yatıyor olabilir.

Page 19: Palaspandıras 23

19

Biz, şiirleri bu şekilde okuyoruzdur çünkü diğer şairler bu şekilde oku-yordur –ve böylece istemeden öyle okunması gerektiğini öğreniyoruz. Georgetown Üniversitesi’nde dilbilim hocası Deborah Tennan ekliyor: ‘’Çağdaş şiir, konuşma diline yakın olduğundan, şairler tonlamalarını sınırlayıp onu ‘bir şiir’ gibi okuma ihtiyacı duyuyor… Çünkü sen diğerleri gibi duyulmak istiyorsun; yani kendini özleştirdiğin biri gibi … Ama şiirin nasıl bir ton istediğini düşünmüyorsun.’’

Şair Lisa Marie Basile geçen Eylül ayında Huffington Post’ta bununla ilgili çarpıcı bir tablo sunmuştu. ‘‘Şair sesi, kişinin büyük kusurlarını kusması olabilir. Bu tonu okuryazar belli bir çoğunluk kendine yakıştırıyor ve farkettirmeden, bizim sınıflarımıza, kitapçılarımıza, çevremize; beyaz erkek gücünün fikri ve beklentileriyle sokuldu. Şair sesi bugüne değin yeterince sorgulanmadı. Nedenini acilen düşünmek gerekir.’’

‘‘Ben senin için burada değilim. Bir performans sergiliyorum ve epey iyiyim.’’ Basile bu şekilde alıntılıyor. Birçok yönden kasıntı olan daha da kibirli oluyor ve bu nedenle o ses yanlış yönlendirmeye açık bir güç haline geliyor.

Page 20: Palaspandıras 23

20

Çağdaş şiir yazma ve okuma stillerine eğilen edebiyat dergisi SOUND, Marosa di Giorgio’nun ‘Morların Tarihi’ adlı şiirini Basile’in önce şair sesle sonra o olmaksızın seslendirdiği bir vidyo yüklemiş.http://soundlitmag.com/2014/03/28/call-for-poetry-voice/ Vidyonun ikinci kısmında, Basile’in nevi şahsına münhasır sesinde hala biraz yapmacıklık var ama daha az kendini beğenmiş.

Şair, bir şey olmaya zorlatılmamış kendi sesiyle, kendi cümleleri üze-rinde nasıl duracağını daha iyi çözebilir ve bu, şiire bambaşka bir güç, ekstra bir anlam katabilir – beklenen tonlamaların dışına çıktığınız anda bunu fark edersiniz.

Şair Dorothea Lasky bir röportajında ‘sesli şiir okurken gücümü ve hevesimi ortaya koyduğumu düşünüyorum.’ diyor. ‘Şiirimin muazzam bir hayvan gibi grotesk ve güzel olmasını istiyorum. Ben, şiirlerimin ben-den daha büyük ve daha güçlü olmasını istiyorum.’

Şair sesten zevk almak ya da ondan nefret etmek kişisel bir tercih ola-bilir. Ama Basile’e katılıyorum; şairlerin en azından neden o sese sahip olduklarını irdelemesi gerekir. Tamam, meselenin dilsel olduğu söylendi fakat bu bilgi bir işimize yarayacak mı?

Sevinç Çalhanoğlu

Page 21: Palaspandıras 23

21

Ebced Hesabıyla Savaş

İki sayı,tek olmakta ve çift olmaktaeşitseler ‘az’ındeğilseler ‘çok’unsahiplerinin yeneceğine inanırım.

Eşitlik her yöndeyse, sayıların çift olması halinde ‘savaşa çağıranın’ tek olması halindeyse ‘savaşı katılanın’savaştan galip ayrılacağını düşünürüm.

Fırat Demir

Page 22: Palaspandıras 23

22

maske düşürenin dostu olmaz

bu şiirin çekimleri sırasında -biri hariç- hiçbir canlıya -maalesef- zarar verilmemiştir.

artı sonsuz süper ego eksi sonsuz id çünkü bu böyledir amına koyim herkes hisseder bırakın lan milleti yemeyi facebook kafalılar kemik diyorum sesi diyorum pat çat çatort kottottorthoşttoçkt aklınızdan geçenler akıllardan geçti foyanız çıkar diye ürküyorsunuz, ürkmeyin, çıkacak size saygı duymayanları yok etmek istediniz azıcık nazik davranıldı, azıcık iyilik yaptınız hıh tamam, alt ettiniz sandınız, ulan siz var ya siz hepinmizin ciğerini biliyorum artı beyaz alter eksi kara persona ah keşke kendisizlik sevmek ve işte nekadaryatışabilinirses sıkı fıkıymış, sert ünsüz ki girişeyim köprülere monta bişey olsun acı var rocky acımak yok aparkatlar uçuşsun

Page 23: Palaspandıras 23

23

ah be memeler ne acayipti ve ne süt, bitti ve işte gamına koyayım tüm o bitişişlerin bitikliklerin bittiklerin bugün terbiyesizim hoyratım yatıştırılabilinemezbirbilinmez bugün saklambaç yerken kozmik olsaydıkçıydık vavzzz şırrakkkk perde bir şarkı yeni çıkmış fısıl çısıl kımıl fısh hısh shshsh akış feat. bilinç, öyle böyle değil uvshshshshhs fiona apple’ın i want you’da morlandığı gibi gibilenenler için:

yayayyaylıların ahohüfofovofu ile iletkenlik ilendi iyi iyi, içlere sığışıp ölümler kurgulatmaç baya iyi ne güzel alter egomuzsun sen intihar abi o son sonlanmaya başlamayacaktıkçılar için solo atıyoruz: ⁞ bulutlara koşarken dinlenecek şarkılar ya da şarkılaşırken tadılacak denizler harla sunar ⁞

Page 24: Palaspandıras 23

24

selfiex görünümlü ilgi alma müptelalarına kötürümlük duyucaz. anlıycaz onları, üzülücez kızıcaz onlara. selfiex’lereyse hep özenicez saygı duyu-caz, kıskanıcaz onları. yaşasın müntehirler. yaşansın her haller. şöyle de bi şey var, hiç mantıksız değil. işler öyle bi noktaya geldi ki. işte o noktada topluma faydalı olacak -topluma sokayım- cinayet resimleri çizmeyi tercih eden bi süperkahrol. bilirsin birkaç leş tipi tahtalıköy insanımsılık heyetine yollamak iyidir. hatta elzemdir de neyse. yaşasın iyigilcil planlar ve yaşansın iyi geceler. bu gece hangi şarkısın? has-tane odalarından kaçarkenki dimağ pırıllığıyla kebap rakı kür üçlüsü çekmek ve birtakım yatalaksızlıklar. kulak veya dil kesmiycez. bu bilgi bize kazandırmaz. kaybettirmez de. dünya yansa da üstüne işemesem diyorum bazen. ama bazı iyi insanlar var işte. onlar için itfaiyeci olurum dövüşürüm yaşarım. senaryolar beyinsel. beyinler durulsal keşkesel. kaç cihanda da huzursuz bazı ruhlar. bunu bişeye dönüştürerek bi-raz kok koklayabiliriz belki. o da biraz. o son psikiyatrsızlığa hiç git-meyecektik. miço olup sulara açılacaktık dasti. bu ne nebulukluk böyle. bu hepbenimleilgileninler bu göstermekiçinyaşamalar buken-dinibilmezlikler buinternetmeler busikimsonikpaylaşıklar bustrate-jikgündelikler bukolpa:)))))))’lar buhayatpazarlamadırcılar buney-apsankaçamamalar buüstünebulaştırmalar bumezarınıkazarkenyüzünegülmeler buyapaydelirişlerçağı bu bu bunlar herkesi yapay delirtecek. ama biz harbili delirenlerin hastası olucaz. yanımızdan geçecekler, sarılmak istiycez onlara, sarılamiycaz. arabaları dur-durup tirat atacaklar, sokak insanlarına surat surat bağıracaklar. yıkılsın tımarhaneler açılsın sinirler. günaydın. bugün ne renkler? gladyatörlerin astronomlarla atışması gibi bağıran kekler akışıyor yeryüzüstünde. gözler kısık, ateşte. kaloriferler robdöşambr içinde. yani insan bazen gerçekten lanet ediyor ğammınnna koyyim. gibi fokur fokur suikasti göndermeler. hoop elde var cep. ve deniz kumu. buyur burdan yakınalım. başlarken nerdeydik, tertemizim ciğerler ve beyinler ve tenler ve tırnaklar ve böbrekler ve göz altları ve diş sıkıları ne hale geldik. ben bu busuzlukla frontal lobumu yudum da geldim. çıkardım kafamı duvarlara tosladım da gidemedim. yani. tabii. haklı. evelyn mchale yani. just do it. ulan diyorum ben diyorum bu diyorum nöronların diyorum sinapsların diyorum koyuna diyorum amayım.

Page 25: Palaspandıras 23

25

⁞ bulutlara koşarken dinlenecek şarkılar ya da şarkılaşırken tadılacak denizler harla sundu ⁞ ğğğğfffff… zarartıcı hayvanları izledik terli zevkli doymuş şimdi ne yapsak da geleceği hicapsız geçmişlesek her yeni günde yeni bir isim yeni bir şehir ülke? aynalara çıksak ya da caddelere baksak da katman ezsek tezcanlı tezcanlı evrim geçiriversek de 15 milyar yıl sonraki halimizi bi görsek bunlar olmalı bunlar mantıklı problem bunların hala olamamışması olm çok sıkılıyorum lan bu -memeklerden -mamaklardan ne biliym bir kumru ordusu kurup fethe çıkamamaktan her meclisi lağvedip dünyayı kuzeyavrupalılaştıramamaktan bu-lutlara binip pike çekememek acı şu gün batımı renklerini yiyememek üzücü aynı anda diş fırçalatıp insanyayı ferahlatamamak yıpratıcı sincap fidesi ekip antivirüs yetiştirememek dev çıldırtıcı yakamoz içememek at olamamak kangurularla sekememek insan kalmak kalınmalıydı kalıntılandırılamamak boğuşuk zihni olduramamak icabında öldürememek kahretken yazıya çiziye ihtiyaç duymayan harbici umutsuzlar için çalıyoruz (morrissey vuhuğheğevvvvuğulamasıyla kezlerce): psikanalizler yalan söylemez ama psikanalizlerle yalan söylenir bebek what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğımuuuğvvuğuv what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğğğmmmmovovovvoğ ×2this was my fucking favourite poor altern but that’s itşimdi kendimi iyi hissetmem için kendime bazı yalanlar söylemek isterdimyazık ki bunlara inandıramayacak kadarım artık son kez şarkı girsin yoksa ölümler doğdu doğacak

Page 26: Palaspandıras 23

26

yazıya çiziye ihtiyaç duymayan harbici umutsuzlar için çalıyoruz (morrissey vuhuğheğevvvvuğulamasıyla kezlerce): psikanalizler yalan söylemez ama psikanalizlerle yalan söylenir bebek what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğımuuuğvvuğuv what happens in kafa stays in kafa gamına koyayığğğğğmmmmovovovvoğ ×2this was my fucking favourite poor altern but that’s itşimdi kendimi iyi hissetmem için kendime bazı yalanlar söylemek isterdimyazık ki bunlara inandıramayacak kadarım artık son kez şarkı girsin yoksa ölümler doğdu doğacak

kafasında çınlayan müziği asla volkanikleyemiyceğini bilen ve acısını ömrünce kahredecek ruhlar için çalamıyoruz: çok üzülüyoruz.

Çağrı Çığ Sığırcı

Page 27: Palaspandıras 23

27

dövüşkent

keçeliler güldürüsündemaymun okşuyorlartek nefeslik kır düğünümüşımartıp pakladınız bulvarın ismi kanavuntuların defninde panamçarpışırken tavan arasından rüzgar eserdibana kinini verödleklik dargeçitlerinin önünü kesip ekin bitlerini yoldum aklımınhücreme geri dönüyorum batı’nın yirmilikleri ıkınıyorçancının lifli kasları sızlanırken büyük göçmen rozetinde yayvan ağızlı katil sinekler emziriyorbel kemerinde mağribi bir sonun şallak yıldızıkırklanmış hırkalarımızla sobeleniyoruz, balya öbeklerinin derinine oturttuk ruh çatlaklarımızı, sirkat davasında aşı boyalı keşişleri soydular

Page 28: Palaspandıras 23

28

kaba etleri yarılmış, kolları, incecik bacaklarıdelik deşik bir sabahın körümotel avlusunun inci çiçekleri açtıkil taşından tapınaklar ördülerumut cerrahları akordeonu teperken kulakları inanmadan din’lerdi geceyle gündüzün alaşımınımirim, bu orkestralar, bu hapisli avlular onlarındırisis’in asasında mumyalanmış nilüferler, firuze bok böcekleridemetlenir saman yığınları içindenperi hastalıklı gecekondularınrahab’ına yürünürdü

söyle ne yapar ne ederyapayalnız bir ormankar günü boğazlanmak içingıdıklanmaz mı öğleüzeri yürek kapakçıklarıbir mahşer alayınınçilli şapkalarındailk sayfadan taranırken

Page 29: Palaspandıras 23

29

öz ezici yamaçların dehlizlerindeniçi çekilmiş kutsallıklar söktüm, avareşelimmakyajları kurumadan sığlıklarda yuvalanır kuru sıkıfetva uluyor dereler uyansın tabansızdır kitabımın satırlarımisket oyuğundan çiğ yetiştiriradam doğrar günaşırıpiyonsuz satrançtaen önden veziri asmışlar

gemiler savruk tayfaların üstünde yürüdükleri dev çarıklar olmasakim cesaret eder denizlerde toprağa basarmışçasınasakalını karartmayakainat benim uçurumumsaparmaklarımı fosforladım, yükseliyorumoysa her aşk kurtarılmayı bekleyen bir kahramanlıktı sen rehinleri oynadınyakalarını koklayıp üşüştün başlarınason defa öpüp ısırdın kalın çerçeveli gözlüklerinden

Kerem Advan

Page 30: Palaspandıras 23

30

basit makinalar

sürtünmeyi sıfır alalımyani yalnız yaşlanarak ölünür serviliyani teorik bir temenni dünyamız olsungönüllerin süs diye asıldığıeşlik ışıkları, haleler,seyir hikayleri, sülük tamlamalarıve bilgisi: toplu yalandan sızanınelverdiği sürtünmeyi sıfır alalımya da deriler çoktan takılmıştır tarağamutsuzlar karşısaldırıyaağlakları döverek başlamıştırve çiçeklere işenecektircephane kılınacaktır içkokularıhacim kaplayan yalana karşısaldırılardahepsi bunların ya dadişli çarklar mıdırgeç yapılmış tercihlerle boyanmış?

İsmayil Sakin

Page 31: Palaspandıras 23

31

Page 32: Palaspandıras 23

32