nasreddin hoca fikralari

165
Nasreddin Hoca'yı Nasıl Bilirdiniz? Müellif: Erdinç Babacan Dizgi – Tashih Erdinç Babacan Baskı – Cilt KARMAT (0212) 482 39 62 Nisan 2006 Kitabın Uluslararası Seri Numarası (İSBN): 975-00723-0-8 Eserin Tüm Hakları Erdinç Babacan'a aittir Yayımcı: ERDİNÇ BABACAN Telefon: (0216) 378 07 37 Faks: (0216) 378 13 11 [email protected] Orhanlıyolu Cad. No:28 Kurtköy / Pendik / İstanbul

Upload: gelresule

Post on 16-Jan-2015

8.601 views

Category:

Education


2 download

DESCRIPTION

www.gelresule.tr.gg Nasreddin Hoca fikralari.

TRANSCRIPT

Page 1: Nasreddin Hoca Fikralari

Nasreddin Hoca'yı Nasıl Bilirdiniz?

Müellif:Erdinç Babacan

Dizgi – TashihErdinç Babacan

Baskı – CiltKARMAT

(0212) 482 39 62

Nisan 2006

Kitabın Uluslararası Seri Numarası(İSBN): 975-00723-0-8

Eserin Tüm Hakları Erdinç Babacan'a aittir

Yayımcı:ERDİNÇ BABACAN

Telefon: (0216) 378 07 37 Faks: (0216) 378 13 [email protected]

Orhanlıyolu Cad. No:28 Kurtköy / Pendik / İstanbul

Page 2: Nasreddin Hoca Fikralari

ŞU BİZİM

NASREDDİN HOCA'MIZ

1208 - 1284

Erdinç BABACAN

Page 3: Nasreddin Hoca Fikralari

4 Erdinç Babacan

NASREDDİN HOCA

1208 yılında Sivrihisar'a bağlı Hortu köyünde doğ-muş, 1284'de Akşehir'de vefat etmiştir. Türbesi Akşe-hir'dedir. İlk tahsilini doğduğu köyde imam olan babası Abdul-lah Efendi'den yaptı. Daha sonra Sivrihisar ve Konyamedreselerinde ilim öğrendi. Tahsilini tamamladıktansonra babasının yerine köyünde imamlık yaptı. Buvazifeden başka kadı yardımcılığı ve medrese hocalığıda yapan Nasreddin Hoca, tasavvuf ilmini SeyyidMuhammet Hayrani'den öğrenmiştir. Nasreddin Hoca, ömrünü insanlara doğru yolugöstermeye hasretmiş, iyilikleri bildiren, doğruya sevkeden ve kötülüklerden sakındıran bir velîdir. Bu işi ya-parken kendisine has bir üslûp kullanmıştır. NasreddinHoca'nın üslûbu; "Doğruyu bildirirken, cemiyettekibozuk yönlerin düzeltilmesi için meseleyi halkın anlaya-cağı bir dil ile gayet manidar lâtifeler halinde kısaca dilegetirmesidir. Onun lâtifelerinden her biri hikmet ve ibret dolu birerdarb-ı mesel gibidir. Bu bakımdan onun adına uydurulanedep dışı ve nükteden uzak, bir takım fıkraların ona aitolmadığı meydandadır. Ancak, ilim sahibi ve bir evliyaolan böyle bir zatın, söz konusu sıradan basit fıkralarısöylemediği gayet açıktır. Nasreddin Hoca ile Timur Han ayrı asırlarda yaşamışve birbirlerini hiç görmemişlerdir. Fıkralardaki TimurHan tiplemesini, o devirdeki zâlim başka yöneticilerolarak algılamalıyız. Araştırmalar, Nasreddin Hoca'nınefsanevi bir kişi değil, on üçüncü asırda Selçuklulardevrinde yaşamış sâlih bir Müslüman olduğunu göster-mektedir.

Page 4: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 5

(Ocak 2004 deki ilk basımın önsözü) ÖNSÖZ Uzun yıllar, esas gayesinden saptırılmış, özüneçok yanlış ilâveler yapılmış, İslâmiyet ile hemenhemen alâkasız hale getirilmiş fıkraları, o şekliyleöğrenmiş ve anlatmıştım. Şimdi o cahil ve gafilzamanlarımda anlattığım fıkralar için VelîNasreddin Hoca'mızdan içtenlikle af ve helâllikdiliyorum. Erdinç BABACAN PENDİK - 05.1.2004

ERDİNÇ BABACAN 1940 yılında Gümüşhane’nin Torul ilçesindedoğdu. İlk ve orta eğitimini bu ilçede tamamladı.1958 yılında İstanbul Beyoğlu Ticaret Lisesi’ni,1962 yılında İstanbul İ. ve T. İ. AkademisiEndüstriyel İşletmecilik Bölümü'nü bitirdi. Nasreddin Hoca fıkralarının, en duyarlı olmasıgereken kişilerce dahi çok olumsuz anlatımlarınıfark edip, özel bir çalışma olarak bu düzenlemeleriyapmıştır.

Page 5: Nasreddin Hoca Fikralari

ÖNSÖZ

Nasreddin Hoca'mızı ve fıkralarını anlatan, yayın-lanmış bütün eserlerde, Nasreddin Hoca'mızın hayatı,kimliği, kişiliği ilmî olarak mükemmel bir şekildearaştırılmış, geniş ve düzgün anlatımlarla da okuyucuyasunulmuştur. Bu kültür hazinemizi bize ulaştıran zincirde birerhalka olan tüm emeği geçenlere şükranlarımızı sunmakgörevimiz olmalıdır. Kitaplarda, Nasreddin Hoca'nın ittifak edilen kimliğiyanında, gözlerden kaçan bir husus bizim gözümüzetakıldı. "Acaba bu fıkralar bizlere, bugünlere ulaşırkenhalk arasında nasıl değişikliklere uğradı!...Anlatılantarzdaki fıkralar Nasreddin Hoca'nın yaşam şekline,eğitimine, kimliğine uymakta mıdırlar?..." NasreddinHoca'nın EVLİYÂ sınıfından olduğu yayınlanmış herkitapta özenle belirtilmektedir. Lügatlerimize baktığımızda; «EVLİYÂ: (Velî sözcüğünün çoğulu) Veliler. Nef-sine değil, dâimâ Cenab-ı Hakk'ın rızâsına tâbî olmağaçalışan, ibâdet ve taatta, takvâ ve riyâzatta çok yüksekmertebelere ulaşıp Allah'ın (C.C.) mahbûbu ve karîbiolan büyük zâtlar.» olarak anlatıldığını görmekteyiz. Günümüzde, su kaynaklarının kirlenmiş olmalarıolgusu veya olasılığı göz önüne alınarak sular "fizikselve kimyasal arıtmalarla, anyonik ve katyonik iyon eşan-jörleriyle, aktif karbon filitrelerinden de geçirilip, bakte-riyolojik dezenfeksiyonu sağlanıp, PH sı da ayarlandık-tan sonra" ilgili kuruluşlarca içme hatta kullanma suyuolarak tüketime sunulmaktadır. Yayınlanmış tüm kitaplarda Nasreddin Hoca'nınEvliyadan olduğu tereddütsüz olarak belirtilmektedir. Ohalde bizlere düşen görev fıkraları Velîlerin vasıflarıfilitresinden geçirmekti. Biz bu eserimizde, özenle onuyapmağa çalıştık. Saygılarımızla 05,04,2006 Erdinç Babacan

Page 6: Nasreddin Hoca Fikralari

Değerli okuyucular, Ticari olarak iddiasız, ancak yıllardır yapılmaktaolan yanlış anlatımların düzeltilmesine vesile olabilmekiçin çok iddialı olduğum "Nasreddin Hoca'yı Nasıl Bilir-diniz?" adlı kitabımı görüşlerinize sunuyorum. Okullarımızda nerede ise her yıl mutlaka birNasreddin Hoca ödevi veriliyor ki; çok olumlu bir yak-laşımdır. Ancak kaynak kitaplarda genellikle Hoca'nınkimliği ile uyuşmayan birçok fıkralarla karşılaşan öğren-cilerimiz, hocalar ve velîler hakkında yanlış bilgiler edi-niyorlar. Nasreddin Hoca 1208 – 1284 yılları arasındayaşamıştır. Günümüze kadar yapılan tüm araştırmalarda,ilk yazılı metnin 16. yüzyıldan sonra ve 30 fıkralık birkitapçık olduğu, yâni ölümünden yüzyıllar sonra kalemealındığı görülmektedir. 1840 yılından sonra yazılaneserlerin sayıları ise yüzlercedir. Dolayısıyla geçen uzunzamanın tozlu raflarında kalan fıkraların temizlenipkullanılabilir duruma getirilmesi kaçınılmaz bir görevolarak ortada durmaktaydı. Kitabımın başında Nasreddin Hoca'nın bir sayfalıktanıtımını yeterli gördüm. Yayınlanmış ciddi eserlerdeçok değerli inceleme ve tanıtım yazıları var. Temmuz aylarının ilk haftalarında yapılmakta olanNasreddin Hoca şenliklerinde gönlüm istiyor ki, "değerlibir mümin, âlim, fâkih, hoca ve evliyâdan olan"Nasreddin Hoca, <menfaatçi, çıkarcı, aptal, bön adam,hırsız, edepsiz, hayâsız, münafık vb.> olarak toplumatakdim edilemesin. Şaştığım bir husus var; Nasreddin Hoca'nın şahsındaîmanlı kesim, kendisinin aşşağılandığını neden farkedemiyor? Bilmem derdimi anlatabildim mi? Değerli okuyucularımdan, Velî NasreddinHoca'mızın asli kimliği ile tanıtılması çabalarımayardımcı olmalarını arzu ediyorum.

Page 7: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 9

1 Kim Daha Büyük

Hoca’ya: - “Efendi” demişler, “padişah mı büyük, yoksaçiftçi mi ?”

- “Çiftçi büyük elbet” demiş Hoca ve eklemiş;“Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse pâdişahacından ölür.”

Öğüt: İnsanların kendileri gibi işleri detoplumun bir parçasıdır. Bir meslek grubununeksikliği, vücudumuzdaki bir uzvumuzun eksikliğigibidir. Değil mi ?

Page 8: Nasreddin Hoca Fikralari

10 Erdinç Babacan

2 Gönlüm razı olmadı

Nasreddin Hoca, kasabadan Kur’an-ı kerim,tefsir ve ilmihal gibi bazı kitaplar almış. Bir çuvalayerleştirmiş. Çuvalı sırtına almış, eşeğine binmişköyüne doğru gidiyor.

Yolda Hoca'yı görenler : - “ Bre Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın ?”diye sormuşlar.

- “Ne yaparsın” demiş Hoca, “zavallı hayvanzaten benim bütün kahrımı çekiyor. Kendi bindiğimyetmiyormuş gibi çuvalı da ona taşıtmağa gönlümrazı olmadı.”

Öğüt: Aslında her iki halde de eşeğin taşıdığıyük aynı. Olaylara yeteri kadar dikkatli ve inceleyicibir gözle bakmalı sonra tepkimizi ortaya koyma-lıyız. Çuvalın içindekilerin üzerine oturulabilir mi?

Page 9: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 11

3 Ya Tutarsa

Nasreddin Hoca azığını heybesine koyup yolaçıkmış. Öğlen vakti Akşehir gölü kenarında, birağacın altında oturmuş. Ekmeğini, zeytinini ve birçanak yoğurdunu gölgede keyifle yemiş. Yoğurtçanağını gölde çalkalarken birisi görüp sormuş.

- “Ne yapıyorsun Hoca ?”

-“Göle maya çalıyorum” demiş Hoca.

Adam üstelemiş : - “İlâhi Hoca, göl maya tutar mı hiç ?”

-“Ben de biliyorum tutmayacağını, ammaaa yatutarsa !...”

Öğüt: Bu söz 750 yıldır, bütün insanların hayâlhudutlarına hitab ediyor. Yaşantımızda, güzelörneklerden faydalanalım.

Page 10: Nasreddin Hoca Fikralari

12 Erdinç Babacan

4 Sesimin Arkasından Koşuyorum

Hoca ikindi ezanını okumağa başlamış. O sıradabazı komşuları evlerinin önlerinde birbirleriylekonuşuyorlar, sanki ezan sesini duymuyor gibidavranıyorlarmış. Aslında O komşular camiye depek sık gelmiyorlarmış. Hoca sesini biraz dahayükseltmiş, amma bakmış ki fark eden bir şey yok.O tarafa doğru koşmağa ve koşarken de ezanıokumağa devam etmiş.

O komşulardan birkaç kişi Hoca'ya bir şeyolduğunu düşünerek yanına koşuşup sormuşlar : - “Ne oldu Hoca Efendi, niçin koşarak ezanokuyorsun.?”

- “Sesimin nerelere kadar gittiğini merak ettimde; arkasından koşuyorum” demiş.

Öğüt: Ezanların insanları ebedi kurtuluşa çağır-dığını unutmayalım. Her an eksilmekte olan ömürsermayemizi en mükemmel şekilde kullanma gayre-ti içinde olalım.

Page 11: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 13

5 Hanımla Muhabbet Hoca bir gün karısına : - “Hatun” demiş, “Şu bizim komşu, çarıkçı,Mehmet ağanın adı neydi ?”

- “Kendin söyledin ya, efendi” demiş karısı,“Mehmet ağa.” - “Canım, dilim sürçtü işte... Ne iş yapardiyecektim.” demiş Hoca.

- “A efendi” demiş karısı, “kendin çarıkçıdemedin mi?”

- “Anlasana işte” demiş Hoca, “nerede oturuyordemek istedim.”

- “Efendi, bugün sana ne oluyor?” demiş karısı“Komşu” dedin ya...”

Hoca birden sinirlenmiş. - “Aman be karı... Seninle de bir türlükonuşulmaz ki!”

Öğüt : Sohbetler, basit konularla da kolaylıklaaçılabilirler. (örneğin: “Bu gün hava çok güzel” di-yene, “görüyorum kör değilim” denir mi ?) Sohbet-lerimizi sıcak ve faydalı konularda yoğunlaştırabi-lirsek kazançlı çıkarız.

Page 12: Nasreddin Hoca Fikralari

14 Erdinç Babacan

6 İnsanlar gibi düşünür

Nasreddin Hoca pazarda dolaşırken, birpapağanın on iki altına satıldığını görünce şaşıpkalarak yanındakilere sormuş: - “Bu kuş neden bu kadar para ediyor ?”

- “Bu papağandır” demişler, “konuşur.” Hoca doğru evine gitmiş. Hindisini koltuğununaltına alıp pazara getirmiş. - “Kaça hindi ?” diye sormuşlar.

- “On beş altın” demiş Hoca.

- “Bir hindi on beş altın eder mi ?” demişler.

- “Görmüyor musunuz !” demiş Hoca; “yumrukkadar papağanı on iki altına satıyorlar.”

- “Onun marifeti var, insan gibi konuşur. Yaseninki ne yapar ?” diye sormuşlar.

- “O düşünmeden konuşur” demiş Hoca ; “Buda insanlar gibi düşünür.”

Öğüt: Düşünmeden konuşanın, kendisine vediğer insanlara pek yararı olmadığı gibi, büyükzararları da olabilir. Konuşabilmek insanlara veril-miş büyük bir lütuftur. Düşünerek, idrak ederek konuşabilmek ise çokdaha büyük bir lütuftur. Olgun insanlar iyidüşünürler, faydalı konuşurlar.

Page 13: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 15

7 Bindiği dalı kesmesi

Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınarağacının üzerine çıkmış, elindeki balta ile bindiğidalı kesmeğe başlamış.

Görenler : -“Aman Hocam, bindiğin dalı kesiyorsun, düşe-ceksin!” diye bağırmağa başlamışlar.

Hoca kesmeğe devam ederek seslenmiş: -“Bu dalı kesenin yere düşeceğini hepiniz akılettiniz de, ben size yıllardır ahiretin dalı olan dünya-nızı keserseniz cehenneme düşersiniz diyorum,neden hâlâ akıl edemiyorsunuz!!!...”

Öğüt : Gerçek akıllı kişi, dünya işleriniplânlayıp ona göre hareket eden ve dünya işleriylemeşgul olurken, öldükten sonraki ahiret hayatı içinde hazırlık yapan insandır.

Page 14: Nasreddin Hoca Fikralari

16 Erdinç Babacan .

8 Oğlumun babası öldü de

Bir gün Nasreddin Hoca’yı siyah elbiseleriylegörenler:

- “Ne oldu Hoca efendi” demişler, “bu günkaralar giymişsin?”

- “Oğlumun babası öldü de ...” demiş Hoca,“O'nun yasını tutuyorum.”

Öğüt : Kültürümüze ve ahlâkımıza uygun herrenk ve model elbiseyi giyebiliriz. Tereddüt ettiğikonuları bilene danışmak akıllı insanın özelliğidir.

Page 15: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 17

9 Su dediğin böyle olur

Nasreddin Hoca bir yaz günü yolculuk ederken,öğle vaktine doğru bir hayli susar. İlerde bir gölgörür. Şöyle kana kana su içmeyi düşünerek gölünkenarına gelir, avucunu doldurur, hızla bir kaçyudum yutar; amma midesi bulanır, tükürmeğeçalışır. İlk defa karşılaştığı bir su olan Acıgöl'ünsodyum sülfatlı suyu midesini berbat etmiştir.

Hoca civarda aranırken küçük bir su kaynağınarastlar. Suyun tatlı su olduğunu anlayınca, önceağzını iyice çalkalar, sonra da kana kana su içer,Eşeğini de sular.

Şakır şakır dalgalanan Acıgöl'e şöyle bir bakar,su içtiği kaynaktan avucunu doldurarak gölünkenarına gelir;

- “Cimri zenginin zekâtsız malı gibi şişinipdurma!... Su dediğin böyle olur” diyerek avucunda-ki suyu şak diye gölün yüzüne savurur.

Öğüt : Yerinde ve zamanında yapılmışikramın küçüğü, büyüğü olmaz. Allah’ın rızasınıkazanmak için fırsatları iyi değerlendirelim.

Page 16: Nasreddin Hoca Fikralari

18 Erdinç Babacan

10 Birinin anası ağlayacak

Hoca'nın oğullarından biri yakın köylerin birin-de çömlekçilik yapıyormuş. Bir gün Hoca yanınagidince : - “ Baba, bütün paramı şu çömleklere yatırdım”demiş. “ Hava güneşli olurda zamanında hepsikurursa zengin olacağım. Ama yağışlı olursa anamağlayacak!” Hoca oradan ayrılıp başka bir köyde oturanbüyük oğluna uğramış. Oğlu : - “ Baba, varım yoğum şu tarlada, zamanındarahmet yağarsa zengin oldum gitti. Kuraklık olursaanam ağlayacak” demiş.

Hoca eve canı sıkkın dönmüş. Karısı : - “Hayrola efendi, yüzün neden asık” demiş. - “Benimki bir şey değil” demiş Hoca, “asıl Senkendi halini düşün. Yağmur yağsa da yağmasa dabizim oğlanlardan birinin anası ağlayacak”.

Öğüt : İşlerimizde gerekli tedbirleri öncedenalmağa, tesadüflerin etkilerinden olumsuz etkilen-memeğe dikkat edebilmeliyiz. Başarının bir sırrıçok çalışmaksa diğer bir sırrı da işimizin gerektir-diği tedbirleri zamanında almaktadır.

Page 17: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 19

11 Hamam bahşişi

Hoca bir gün hamama gider. Hamamcılaronunla hiç ilgilenmez, eski bir peştamal, yırtık birhavlu verirler. Hoca sesini çıkarmaz. Hamamdançıkarken uzatılan aynaya yüklüce bir bahşiş bırakır.

Bir hafta sonra aynı hamama geldiğinde, bu kezbüyük ikramlar görür, fakat çıkarken aksine pek azbir bahşiş bırakır.

-“Efendi” der hamamcılar, “gösterdiğimiz o ka-dar ilgiye, saygıya karşı bu kadarcık mı bahşişverilir?”

- “Bugün verdiğim, geçen haftanın bahşişiydi”der Hoca, “geçen hafta verdiğim de bugünkühizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik !”

Öğüt: Ecdat yadigârı hamamlarımızda, birkerecik bile olsa gidip yıkanalım, inceleyelim,sistemini sorup öğrenelim.

Page 18: Nasreddin Hoca Fikralari

20 Erdinç Babacan 12 Mevsimlerden yakınanlara Bir toplulukta soğuklardan yakınanlar olmuş.İçlerinden biri: - “Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez;kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar.” demiş. Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca : - “Öyle deme bre cahil, bak bahara kimsenin birşey dediği var mı?” demiş. Öğüt: Olayları bir bütün olarak değerlendi-rebilmek olgunluk belirtisidir. Dünyayı insanlariçin sonsuz güzelliklerde ve sonsuz bir ilâhi sanatlayaratan ve her an varlıkta tutan Rabbimize teşekküretmeyi, şükretmeyi unutmayalım. 13 Acemi bülbül Hoca bir gün, yol kenarındaki hayrat ağaç-lardan birine çıkmış, incir yemeğe başlamış. Ya-nından geçen bir yolcu seslenmiş: - “Hey ! Sen kimsin ? Ne yapıyorsun orada ?” - “Ben bülbülüm” demiş Hoca. Adam : - “Öyleyse öt bakalım” deyince, Hoca karga gibiacayip sesler çıkarmış. - “Bu ne biçim bülbül sesi yahu”, demiş adam.“Bülbül hiç böyle mi öter.” - “Ne yapalım” demiş Hoca, “acemi bülbül bukadar öter!”

Öğüt: Türk - İslâm kültürünün çok güzel birörneği olan vakıf müessesesini sevelim. Bizim de<bir dikili ağaç dahi olsa> bir vakfımızın olmasınaçalışalım.

Page 19: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 21

14 Saz çalması

Hoca'ya sormuşlar : - “Saz çalmayı bilir misin?”

- “Bilirim” demiş.

- “Buyur, çal bakalım” diyerek eline bir saztutuşturmuşlar. Hoca mızrabı almış, perdelerebasmadan tellere vurmağa, tuhaf sesler çıkarmağabaşlamış.

- “Saz böyle mi çalınır a Hoca?” demişler, “par-maklar perdeler üzerinde gezdirilir, mızrap tellere vuruldukça da sazdan makamlara göre ses çıkar.”

- “ Perdeleri bulamayanlar öyle çalar” demişHoca; “ Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum!Ne diye boşuna gezineyim.”

Öğüt: İnsanlarla konuşurken alâkasız, ilgisizsorular sormaktan kaçınalım. Eskilerimiz böyledavrananlara “münasebetsiz” derlerdi.

Page 20: Nasreddin Hoca Fikralari

22 Erdinç Babacan

15 Akıl sır ermiyor

Hoca'nın iki yüz akçe parası kaybolmuş.Bulunması için dua etmeye başlamış. O sıradaAkşehir'in zenginlerinden birinin bindiği gemi yol-da fırtınaya tutulmuş. “Eğer sağ salim memle-ketime varırsam Hoca'ya iki yüz akçe vereceğim”diye adakta bulunmuş. Adam kurtulup gelmiş,Hoca'yı bulup parayı vermiş. Hoca bir süre düşündükten sonra: - “Allah’ım bu ne dolambaçlı yol ! Bu parayı bennerede yitirdim, Sen bana nerede buldurdun ! ...İşine gerçekten de akıl sır ermiyor” demiş. Öğüt : Sebeplere sarılmayı hiç ihmal etmeye-lim. Denizde balık tutmayı bekleyen bir insanın, enazından denize atılmış bir oltası olmalıdır.

16 Mesele çatallaştı

Kasabalılar, Nasreddin Hoca’ya Kadı’dan ya-kınmışlar : “Kadı efendi çok menfaatçi bir adam.Aynı suça bazen beraat, bazen de çok ağır cezaveriyor. Hak hukuk tanımıyor, nereden menfaativarsa o taraftan oluyor. Münafık bir adamdır.Bundan nasıl kurtuluruz” demişler. Hoca durumu mülki amirlere bildirmişse de,onları pek inandıramamış. “Nasıl ispat edersin”demişler. Hoca'mız, Kadı efendinin tanımadığı bir müfet-tişin kendisine gönderilmesini ve beraberce Kadı'yı

Page 21: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 23

ziyaret etmelerinin yeterli olacağını mülki amire,(vali'ye) anlatmış. Kabul etmişler.

Kararlaştırılan günde müfettiş bey kasabaya,Nasreddin Hoca'nın konuğu olarak gelmiş.Kimliğini gizli tutarak, kasaba eşrafından beş altıkişiyle beraber kadı efendiyi ziyarete gitmişler.

Hoş beşten sonra, Hoca , Kadı efendiye : -“Efendi” demiş. “Kırda sığırlar yayılırken biralaca inek, -sanırım sizinki- bizim ineği karnındanboynuzlayıp öldürmüş. Buna ne gerekir ?”

- “Bunda sahibinin ne kabahati var ?” demişKadı, “hayvandan kan davası edilmez.”

Hoca sözünü değiştirmiş: - “Yok yok yanlış söyledim, bizim inek sizinkiniöldürmüş !”

Bunu duyan kadı efendi hızla yerinden kalkıp,raftaki Kanun kitabına uzanırken; - “Haa mesele şimdi çatallaştı, bakalım kara kap-lı kitap ne diyor?” demiş.

Öğüt : Mevki ve makamlar kimseye kalmaz.Eskilerimiz “mahkeme Kadı'ya mülk değil” derler. Aklımızı en iyi şekilde kullanıp, ömrümüzboyunca bütün işlerimizi en doğru şekilde yapmağagayret edelim.

Page 22: Nasreddin Hoca Fikralari

24 Erdinç Babacan

17 Ben küçük yangınlara karışmam Kasabanın en zenginlerinden olan Murat ağa,kendisinin çok akıllı olduğu için servet sahibiolduğunu sanırmış. Cumadan cumaya camiye gelirmiş. Camininyakınında, etrafı sağlam taş duvarlarla çevrili, için-de çok çeşitli meyve ağaçları olan büyük bir bahçeiçinde, üç katlı kocaman bir evi varmış. Süslü ve pahalı elbiseler giyer, gururla dolaşır-mış. Nasreddin Hoca'nın cuma vaaz ve hutbelerinidinledikten sonra, vaaz işine gelmiyorsa; -“Hoca, sen dünya işlerine karışma, din işi ayrı,dünya işi ayrı” der bilgiçlik taslarmış. Bir gün Murat ağa'nın evinde yangın çıkmış. Osırada cemaat öğlen namazından çıkmaktaymış.Murat ağa camiye doğru koşup, Nasreddin Hoca'yave cemaate hitaben: - “Aman Hocam yetişin! Evimden alevler çıkıyor.Şu yangını söndürelim” diye feryat eylemiş. Hoca sakin ve aldırışsız bir sesle: - “Bak komşu, Kırk yılda bir de olsa bugün seninsözünü dinleyelim. O yangın bizim asla karışma-mamızı istediğin bir dünya işidir. Hem meraklanma.Ev birkaç saat içinde kül olur ve yangın da söner.Ahrette, ateşten bir evde sonsuz yaşamaktan kork-mayan, senin gibi cesur, yiğit, zengin, akıllı bir ada-mın böyle ufak bir yangın için telâşı da ne demekolur!” demiş.

Öğüt: Kibir, gurur insanları yanlışdüşüncelere götürebilir. Hatta cehenneme bilegönderebilir. Kendimize zulüm etmeyelim.

Page 23: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 25

18 Bulmanın keyfi Nasreddin Hoca kasabanın pazarına gitmiş.Eşeğini bir yere bağlamış. Alış veriş yapmış. Dön-düğünde eşeğini bağladığı yerde bulamamış. He-men bir tellâl tutmuş. Şöyle bağırtmağa başlamış : - “Eşeğimi kim bulup getirirse, Semeriyle,yularıyla ve üstündeki her şeyle beraber eşeğimi onavereceğim.”

- “Hoca efendi” demişler, “eşeği bulana verecekolduktan sonra ne diye arıyorsun ?”

- “ Kaybolan şeyi bulmanın keyfini bilmezsinizsiz!” demiş Hoca;

“Eşeği bulup getirene mükâfat olarak o eşekyeter.”

“Gençliğimi bulup getirene bütün servetimi veri-rim.”

“Cenneti bulsam, canımı da veririm.”

Öğüt : Çalıntı mal haramdır. İnsanlar hayatlarıboyunca hoşgörülü , geniş düşünceli olmalılar. Ken-di zararımıza da olsa, başkalarının hukukunu da ko-ruyalım.

Page 24: Nasreddin Hoca Fikralari

26 Erdinç Babacan

19 İp olur Köylüler EYYÛB ismini, Eyip, İyip, iyp gibibozuk şekilde telâffuz ediyorlarmış. Bir gün Nasreddin Hoca vaazında: - “Ey Müslümanlar! Oğlunuz olursa adını sakınEyyûb koymayın. Halkın dilinde çokça söylenesöylene, incele incele İp olur” demiş. Öğüt : Güzel Türkçe’mizi çok sevelim. Onuen değerli bir varlığımızı korur gibi koruyalım. Türkçe’yi doğru dürüst konuşamayan, “Türk-çe’mizde asla yeri olmayan sesleri” kullanmadan,en basit meramını bile anlatamayan bir Türk, Ord.Prof. dahi olsa sizce ne kadar Türk tür ? 20 Belki ağaçtan öteye bir yol düşer Mahallenin çocukları Nasreddin Hoca’ya muzipbir şaka yapmak istemişler. Plânlarını kurmuşlar.“Hoca'yı ağaca çıkaralım. Pabuçlarını alıp uzakla-şarak biraz şaka yapalım” diye düşünmüşler.Hoca'nın yoldan geçeceği saatlerde, uçurtmalarınıbüyükçe bir ağaca taktırmışlar. Hoca’yı beklemeye başlamışlar. Hoca oradan geçerken de hemen etra-fını sarmışlar : - “Hocam uçurtmamız ağaca takıldı. Biz çıkıp kutraramadık. Bize yardımcı olur musunuz?” de-

Page 25: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 27 mişler. - “Hay hay” demiş Hoca. Ayakkabılarını çıkarıpsırt çantasına yerleştirmeye başlamış.

Çocuklar : - “Hoca efendi onları niye yanına alıyorsun?Ağaçta pabuçları ne yapacaksın ?” demişler.

- “Belli olmaz ki evlâtlarım” demiş Hoca; “Buiyiliğime karşı Rabbim, belki bana ağaçtan öteye biryol ikram eder.”

Öğüt: Akıl, akıldan üstündür demişler. Bazı-larının bizden daha iyi akıl edebileceklerini daimahatırımızda tutalım. Biz de davranışlarımızda zarafeti, efendiliği vegönül kırmamayı ilke edinelim. 21 Şu koca tasla Nasreddin Hoca , yeni öğrencilerine [molla-larına] dünya ve ahireti genel anlamı ile anlatmaya,kavratmaya çalışmış. “Ahiret hayatımızın tarlası dünya hayatımızdır.Burada kazanırken usulüne uyarsak orada dabiriktirmiş oluruz. Herkes önceden, buradan negönderdi ise orada karşılığını bulur. Hiç bir işimiz,amelimiz karşılıksız kalmaz.vs.” diye anlatmış. Bakmış mollalarda gevşeklik ve uyku hali var.Vakitte öğle yemeği vakti : - “Haydi çocuklar, ders tamam. Namazımızı kı-

Page 26: Nasreddin Hoca Fikralari

28 Erdinç Babacan

lar kılmaz hep beraber bizim eve etli pilav ve yoğurtyemeye gidelim” demiş. Hocanın evine gelmiş, salona doluşmuşlar. Ho-ca içeriye, Karısına seslenmiş; - “Hatun hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeyegeldik.”

İçerden Karısı : - “Aman efendi, Evde o kadar ne pirinç, ne et, neyağ ne de yoğurt var. Hatta o kadar yemeği pişire-bilmek için odun bile yok.” diye seslenmiş.

Hoca içeri gitmiş. Eline koca bir kazan, bir kep-çe, koca bir tepsi, büyük bir yoğurt bakracı ve birsürü kaşık alarak salona gelmiş. - “Kusura bakmayın çocuklar” demiş. “Eve yete-ri kadar et, pirinç , yağ, süt ve odun getirebilmişolsaydım, şu koca kazanla pişirip , bunlarla da sizle-re ikram edebilecektim” ! ...

Öğüt: Eskiler, “ne doğrarsan aşına, o gelirkaşığına” demişler. Bir şeyler ummak, beklemek için evvelden ge-rekli çalışmaları yapmamızın lüzumunu unutmama-lıyız. "Balık tutmak isteyen" bir insanın en azındansuya atılmış bir oltası olmalıdır. Yoksa hiç kimse sukenarında bekleyerek balığın çantasına girmesinibekleyemez.

Page 27: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 29

22 O zamanda ben bulunmadım Nasreddin Hoca, << işlerinin çokluğu, dünyatelâşeleri, hastalık, sağlık vs gibi >> çeşitli baha-nelerle ibadetten birçok zaman kaytaran birileri ilesohbet ediyormuş. Mazeretleri de bir sürü imiş. Birara söz yemekten, içmekten açılmış.

- “Bugünlerde canım bir helva yemek istiyor ki!”“bir türlü pişirip de yiyemedik.”demiş, NasreddinHoca.

- “O kadar zor bir şey mi helva pişirmek, aHoca” demişler.

- “Ne yapalım” demiş Hoca. “Şeker ve un bulun-du, tere yağı bulunmadı. Tere yağ ve şeker bulundu,un bulunmadı. Un ve tere yağ bulundu şeker bulun-madı.”

- “Hiç bir araya getiremedin mi bunları?” demiş-ler.

- “Hepsinin bir araya geldiği de oldu,” demişHoca. “Amma o zaman da ben bulunmadım.”

Öğüt : Atalarımız, “Bu günün işini yarına bı-rakma” demişler. Söz ancak öğüt dinlemesini bilenekâr eder.

Page 28: Nasreddin Hoca Fikralari

30 Erdinç Babacan

23 İkinizin arasında gidiyorum Nasreddin Hoca bir Kadı ile Bir tüccara yoldaşolmuş. Ortada Hoca, sağında Kadı efendi, solundaTüccar efendi, hem konuşuyorlar hem de yürü-yorlarmış. Hoca efendi yeri geldikçe yol arkadaş-larının yaşamları ve ibadetlerindeki gevşekliklerikonusunda söz dokundururmuş.

Makamına güvenip , kendini çok büyük bir adamsanan Kadı efendi , Hoca’ya: - “Sana da lâf yetişmez ki” demiş, “İstersen öylekurnaz kesilirsin ki , en yaman muzırları bile geridebırakırsın. İstersen yaban öküzünden daha şaşkıngörünürsün.”

- “Yok canım, abartıyorsun, bak ben haddimi na-sıl biliyor, muzırla yaban öküzünün arasında gidi-yorum.” demiş.

Öğüt: Atalarımız “Kişi kendin bilmek gibiirfan olamaz” demişler. Ne olduğumuzu ve neolacağımızı iyi düşünmemiz gereklidir. Gönülkırmak çok kolay, gönül adamı olmak ise çookçoook zordur. Gönül kırmamayı becerenlere ne mutlu !

Page 29: Nasreddin Hoca Fikralari

31 Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız

24 Ördek çorbası

Nasreddin Hoca erkenden yola koyulmuş. Ak-şam hava kararmadan gideceği köye varmak içinacele ediyormuş. Öğle vaktine yaklaşırken, bir pına-rın başında durup, hem namazını kılmak hem dekuru peksimetten ibaret olan azığını yemek istemiş. Pınara yaklaşırken, yaban ördeklerinin suda oy-naştıklarını görünce, “Şunlardan bir tanesini yakala-yıp kızartıp yesem diye düşünmüş.” Sessizceördeklere yaklaşmaya çalışırken, ördekler Hoca'yıfark edip uçmuş, kaçmışlar. Hoca pınarın başına oturmuş, çantasından peksi-metini çıkarmış, suya batıra batıra yemeye başla-mış. Oradan geçen bir yolcu :

- “Afiyet olsun Hocam” demiş, “ne yiyorsun ?”

Hoca, peksimetini suya batırırken : - “Ördek çorbası” demiş.

Öğüt: Konuşurken, gereksiz ve anlamsızkonuşmamağa dikkat edelim. Bakıp gördüğümüzdurumların çok belirgin yönlerini fark etmedenkonuşmayalım.

Page 30: Nasreddin Hoca Fikralari

32 Erdinç Babacan .

25 Buna değmiş, buna değmemiş

Nasreddin Hoca'nın Köylüsü, iri yarı bir delikan-lı olan Ali Can, sıcak bir yaz gününde ormana gidipodun hazırlamağa karar vermiş. Gittiği baltalık or-manda su yokmuş. Herkes heybesine bir testi sukoyar öyle gidermiş. Ali Can , “Su testisini taşıya-cağıma iki üç karpuzu taşırım, daha iyi olur. Nasılolsa dönüşte odunları sırtlayıp getireceğim. Birdetoprak testimi kırmadan geri getirmeye uğraşma-yayım” diye düşünmüş. Torbasına karpuzlarını ko-yup ormana gitmiş.

İşe koyulmadan evvel bir karpuz yiyeyim demiş. Karpuzu kesmiş. Beğenmemiş, bir kenara atmış.Öbür karpuzu kesmiş, o karpuz da çok hammış,kaldırmış atmış. Kızmış karpuzların üstüne işemiş.

Ormana gitmekte olan Nasreddin Hoca olayıgörmüş. Yanına yaklaşınca Ali Can'a : - “Delikanlı, ham da olsa o nimete işenmez,tövbe et. Nimeti vereni gücendirirsin !” demişse dedelikanlı öfkesini yenip tövbe edememiş.

Öğlen vaktine doğru, hem sıcaklardan hem deçalışmaktan dolayı iyice susamış. Etrafta su isteye-bileceği hiç kimse yok. Su yok. Varmış ham karpuz-ların yanına. “Ona değdi, buna değmedi” diye diye

Page 31: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 33

attığı bütün karpuzları yemiş. Son parçalardan biriniyemekteyken, ormanda işini bitirip, eşeğine odunla-rını yükleyip dönen Nasreddin Hoca ile tekrarkarşılaşmış. Hoca bir yenmiş karpuzların kabuk-larına ve birde Ali Can'a bakmış :

- “Suphanallah, bak Ali Can, becerip tövbeniyetiştiremedin. Rabbim ne kadar çabuk, senin çişinisana yedirdi! ...” demiş.

Öğüt: Büyüklerin tecrübelerini ve söyledik-lerini yabana atmayalım. Alican'ın edindiği butecrübeler, yaşlandıkça çokça artacaktır. O halde herşeyin tecrübesini üzerimizde yaşayıp birinci, yaniilk kafa olacağımıza, akıllı adamların yaptıkları gibi, <bizden evvelkilerin, binlercesinin akıllarınıda kullanıp> düşünen bininci kafa olalım.

(Ben yaşlılığı şöyle de tarif ediyorum.<<yaşlılık: Ömrün bereketli kullanılması hakkında,“hayat tecrübelerini gençlere aktarmak isteyenkişilerin sözlerini” hiç dikkate almayan gençlerin,Amerika’yı yeniden keşfetmek için harcadıklarıyıllarından sonra ulaştıkları istasyonun adıdır. >> )

Page 32: Nasreddin Hoca Fikralari

34 ErdinçBabacan

26 Söylediğine, söyleyeceğine... Köylünün biri, diğerinin kuzusunu çalmış, kesipyemiş. O da onun keçisini aşırmış, kesip yemiş.

Nasreddin Hoca olayı incelediğinde kimin neyaptığını fark etmiş.

Olayın kahramanları bir gün çayhanede oturu-yorlarken, keçinin sahibi keçisini övmeye başlamış: - “İki arşın tüyü vardı, gerdanı üç karıştı, başışöyleydi, gözleri böyleydi vs” diye hayvanını met-hediyormuş.

Keçiyi kesip yiyen bu abartmalar karşısında çoksıkılmış. Amma ne yapsın, adam susmak zorunda.

Nasreddin Hoca, keçiyi çalıp kesen adamadönmüş : - “Yahu, bu adam ne kadar atıp tutuyor. Şimdigit evine. Şu uyuz keçinin postunu getir de, bu adamsöylediğine, söyleyeceğine pişman olsun.”

Öğüt : Bir topluiğne değerinde bile olsa, hiçkimsenin bir malını kendisinin rızası olmaksızınalıp kullanmayalım. Bizden razı olmayanlar çoğal-dıkça, ahiretteki hesabımız da çok çok zorlaşır.Kendimizi “ahirette sopa yemek ve azarlanmaktan”burada fırsat elimizdeyken kurtaralım.

Page 33: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 35 27 Bu karanlıkta Nasreddin Hoca’nın bir konuğu gece yatısınakalmış. Adam zayıf inançlı biriymiş. Ben görmedi-ğime inanmam, Ahirete gidip gelen var mı? Görül-meyen şey bilinir mi? gibi şeyler dermiş. Hoca sabır göstermiş. Konuğunu incitmeden birşeyler anlatmağa çalışmışsa da konuk ikna olmu-yormuş. Yatma vakti gelince Hoca odaya iki yataksermiş. Birinde konuğu, diğerinde kendisi yatakla-rına girmişler. Hoca sağ tarafındaki mumu sön-dürmüş. Bir süre sonra Konuk; - “Hoca efendi, sağ tarafındaki mumu yakarmısın” deyince : - “Sen deli misin be birader” demiş Hoca, “buzifiri karanlıkta ben, sağ tarafımı nasıl bileyim!” Öğüt: Atalarımız “Kendi noksanını bilmekgibi irfan olamaz” demişler. Kendi noksanını bilen,öğrenmeye hazır bir kişidir. Ona öğretmeye vezaman harcamaya değer. “Kendini bilen, haddinibilir.” Demişler. “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol. Aslaikisinin arasında olan olma” öğüdünü unutmayalım. Acaba her gördüğümüze inanabilir miyiz?...Örneğin; Gökte gördüğümüz bütün yıldızların halenvar olduklarını söyleyebilir miyiz? Biz o varlıklarıbize gelen ışıkları ile bilebilmekteyiz. Bize ışığı üçmilyar yılda ancak gelebilen bir yıldız, iki milyar yılevvel çökmüş ve yok olmuşsa, Dünyamızda birmilyar yıl sonra yaşayacak olan insanlar, hâlâ dahao yıldızın var olduğunu göreceklerdir değil mi!...

Page 34: Nasreddin Hoca Fikralari

36 Erdinç Babacan

28 İpe un sermişler Komşusu Hoca'dan urganını ( yâni kalın ipini )istemiş. Hoca içeriye girip çıkmış. - “İp boş değil” demiş, “kadınlar üstüne unsermişler.” Komşusu: - “Bu nasıl iş efendi?” demiş, “hiç ipe un serilirmi?” - “Serilir” demiş Hoca, “vermeye gönlün olma-yınca ipe un da serilir.” Öğüt : Bir olumsuzluğu , bir tersliği bildirir-ken bizler de yumuşak bir tarzı kullanmayı becere-bilmeliyiz.

29 Gizlisi - açığı Bir kıtlık zamanında Hoca'yı çarşıda ekmekyiyerek giderken görenler : - “Hoca efendi, herkesin gözü önünde böyleekmek yemek ayıp değil midir?” demişler. - “Komşusu açken bol bol tıkınmanın gizlisiayıp olmazsa açıkta yapılanı ne diye ayıp olsun” de-miş Hoca, “ Komşusu açken tok yatmak, ya herzaman , her yerde ayıptır, ya da hiç ayıp değildir.” Öğüt :Bizler de etrafımızdakilerin ihtiyaçla-rına duyarlı olmağa çalışalım.

Page 35: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 37

30 Sen beğendin - ben doldurdum

Nasreddin Hoca , “İnsanlar nefislerinin istedik-lerini düşünmeden yapmamalıdırlar. Nefsinizin be-ğendiği her şey ahirette önünüze geldiğinde , ondankaçmak, kurtulmak isteseniz de kurtulamazsınız,”diye bir vaaz etmiş. Ertesi gün birkaç köylü arkadaşı ile beraber,kasabaya pazara gitmek üzere yola koyulmuşlar.Tabii o zamanın vasıtası, herkesin eşeği.

Yolda giderken konu yine nefsin istekleri negelmiş. Bir kısım köylüler : - “Ben nefsime zulmetmem. Nefsime hoş gelenşeyleri yaparım. Benim zevkimdir, hakkımdır” gibisavunmaları biraz da Nasreddin Hocayı kızdırmakiçin yapıyorlarmış.

Hoca, eşeklerinin yoldan daha evvel geçmişhayvanların pisliklerini koklamak için durduklarınıdeğerlendirmiş. Kokladığı pislikleri, hayvanınınyem torbasına doldurmağa başlamış.

Birkaç saat sonra bir çeşme başında molavermişler. Azıklarını çıkarıp yerlerken, eşeklerininbaşına da yem torbalarını takmışlar. NasreddinHoca'nın eşeği yem torbası boynuna takılanca kısabir süre güzelce koklayıp, sonra huysuzlanmağa ve

Page 36: Nasreddin Hoca Fikralari

38 Erdinç Babacan

kafasını hızla sallayıp torbadan kurtulmağa uğra-şınca :

- “Ne huysuzlanıp, torbadan kurtulmağa çalışı-yorsun?” demiş Hoca, “Sen beğendin, ben doldur-dum.”

Görenler: “Hocam bu çok yanlış. O hayvanbunu ne anlayacak.” dediklerinde, Nasreddin Hocataşı gediğine koymuş :

- “İnsanlar bir de kendilerine baksınlar!.. Budünyadan ahirete hazırladıkları çıkınlarındakilerkendilerine orada ikram edilince ne yapacaklar?”

Öğüt : Atalarımız bu konuda çok güzelsözler söylemişler. “Ne doğrarsan aşına, o gelirkaşığına.” “Ne ekersen onu biçersin.”

Aslında insan oğlu bir tek sözü dinlemediği içincennetten çıkarılıp, cennetin gölgesi durumundaolan dünyaya indirildi.

Emredilen sözleri dinleyenler tekrar cenneteçıkarılacak, söz dinlemeyenler ise cehenneme indi-rilecek.

Seçme şansı bizim; “İstediğin yeri seç, tamamen özgürsün !”

Page 37: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 39

31 Kazan doğurdu - kazan öldü Kasabada tefeci bir adam varmış. Başı sıkışanbirine para verirse getirdiği güne göre faizinihesaplayıp alırmış. Günün birinde bir komşusu bu tefeciden büyükkazanını emanet istemiş. Almış. İşini görmüş. İadeederken de içine bir küçük kazan koymuş. Sahibiemin olmak için sormuş. - “Bu tencere ne?” Komşusu; “Senin kazan doğurdu” deyincehemen sahiplenip tencereyi almış. Birkaç zaman sonra komşusu yine büyük kazanıemanet istemiş ve almış. Kazanın sahibi aradan on -on beş gün geçtiği halde kazanının geri gelmediğinigörünce, kazanını istemiş. - “Kazan öldü” diye bir cevap almış. Hiddet-lenmiş. Mahkemeye kadıya başvurmuş. O sıralarda N. Hoca , Kadı'lık görevi yapmakta imiş. Davalı ve Davacıyı dinledikten sonra : - “Senin kazan, doğuran kazan olduğuna göreölmesi de gerekir,” diye hükmetmiş. Adam hiddetle: - “Hiç kazan ölür mü kadı efendi ?” deyince: Kadı N.Hocamız cevabı yapıştırmış; - “ Doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne ne-den inanamıyorsun ? ...”

Öğüt: Kısa vadede kârlı, ancak uzun vadedebinlerce misliyle zararlı olan bir ticareti yapanınkârı nedir? İyi düşünelim. Karar kendimizindir.

Page 38: Nasreddin Hoca Fikralari

40 Erdinç Babacan

32 Döve döve helva yediriyorlar Konya çarşısındaki helvacı dükkânlarının vitrin-lerine iştahla bakan gariban adamın biri, bir dükkânsahibinden biraz helva sadaka olarak vermesiniistemiş. Dükkâncı vermemiş. Garibanın canı da çokhelva çekmiş. Dayanamayıp, dayak yemeyi de göze alarak başka bir helvacı dükkânına girmiş. Bir len-ger helvayı önüne çekmiş ve hızla atıştırmaya başla-mış.

Helvacı adamın üstüne yürümüş; - “Bre adam, sorup istemeden, parasını ödeme-den böyle helva yenir mi?” demişse de adamınaldırmayıp atıştırmayı sürdürdüğünü gören helvacı,adama sille tokat girişmiş.

Dükkânda tesadüfen bulunan Nasreddin Hocamüşterilere doğru dönüp: - “Şu Konyalı helvacılar ne iyi adamlar; parasıolmayan garibana bile döve döve helva yediriyor-lar.” demiş.

Öğüt: İmtihan dünyasındayız. İmtihan sorularıo kadar çok ki ! ... Ha gayret, sorulara yanıt bulma-ya çalışalım. Doğru cevaplar vermeye çalışalım.Artı hanemize bir şeyler, iyi puanlar koyalım. Hiçdeğilse eksi hanemizi doldurmaktan kaçınalım.

Page 39: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 41

33 Yalan olduktan sonra Köylünün birisi, diğer bir köylüden “10 kilebuğday alacağı olduğunu” iddia ediyormuş. Aslındaböyle bir alacağı yokmuş ama adam bir yalancı şahitbulup, mahkemeyi aldatıp, on kile buğdayı almayıplanlıyormuş. Yalancı şahit ararken Nasreddin Hoca“ben şahitlik yaparım” deyince adam pek sevinmiş.Öyle ya Hoca şahit olunca, Kadı efendi kolaylıklakarar verebilir. Mahkemede Kadı efendi Hoca’ya sormuş : - “Bu adamın şu adamdan on kile buğdayalacağı varmış. Ne diyorsun ?” Nasreddin Hoca ; - “Evet Kadı efendi. Bu adamın bu adamdan onkile arpa alacağı vardır” deyince adam atılmış; - “On kile buğday diyecekti, dili sürçtü herhal-de” demiş. - “Yalan olduktan sonra ha buğday, ha arpa . Nefark eder?” demiş Hoca.

Öğüt: Haksızlığı bile bile yapmak, insan-oğlunun dünya imtihanında çok büyük puanlarkaybetmesini sağlar. Kısa bir dünya hayatımız var.Küçücük menfaatlerimiz uğruna, sonsuz ahirethayatımız için çok büyük kayıplar vermeyelim.Akıllı insan bu tuzağa düşmemelidir. Allah c.c. yehiç bir şey gizli değil ki... ( Kile eski bir hacim ölçüsüdür. Bir kile 35 litredir. )

Page 40: Nasreddin Hoca Fikralari

42 Erdinç Babacan 34 Keçiyi içeri al Biri , Hocaya evinin darlığından, evindeki sıkın-tıdan bahsederek çare söylemesini ister. Hoca adamısükûnetle dinler : - “ Şimdi evine git. Keçiyi içeriye al” der. Adam , ertesi gün yine Hoca'ya gelir. - “Aman hocam keçiyi içeriye alınca sıkıntımazalacağına daha da arttı”.der. Hoca Adamı gene sükûnetle dinler ; - “ Şimdi evine git, tavukları da içeriye al” der. Adam, ertesi gün yine Hoca'ya gelir. - “Aman Hocam sıkıntım daha da arttı” der. Hoca gayet soğukkanlı olarak: - “Git ineğini de içeriye al” der. Adam ertesi gün yine Hoca'ya gelir. - “Aman Hocam, sıkıntıdan patlayacağım” der. Hoca istifini bozmadan : - “Bu akşam keçiyi evden çıkar” der. Ertesi gün Hocaya tekrar gelir, biraz rahatladık-larını anlatır. Hoca: - “ Bu gece tavukları da evden çıkar” der. Adam ertesi gün daha da rahatlamış olarak tek-rar gelir. Hoca : - “Şimdi evine git, ineği de evden çıkar ve evinibir güzel temizle” der. Adam denileni yapar ve çok rahatlamış birşekilde, ertesi gün yine Hocayı ziyarete gelir. Artık evi kendisine çok bol gelmektedir. Hocayateşekkürlerini sunar.

Page 41: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 43 Öğüt: Zamanımızda evlerimizi birçok eşya iledolduruyoruz.. Bazen evlerimizde, o kadar çok eşyaoluyor ki, bu fıkrayı bizlere anımsatıyor.

35 Enini boyuna uyduracaktı Akşehir'e gelen bir İranlı, sürekli palavra atar-mış. Bir gün: - “Bizim Isfahan'da Şahın iki yüz odalı, beş binarşın boyunda sarayları var.” diye söze başlamış,attıkça atmış. Dinleyenlerden biri de karşılık vermek istemiş. - “Bizim başkentimiz Bursa’da daha da büyüksaraylar var. Bir de kaplıca yapıldı ki, boyu beş binarşın...” Tam o sırada başka bir İranlı içeri girip ; - “Bursa'dan gelirem...” diye söze başlayınca : - “Eni de elli arşın” deyivermiş. - “Nasıl olur” diye karşı çıkmış İranlı, “eniboyuna uymadı.” Konuşmaları dinlemekte olan Nasreddin Hoca : - “Şu adam Bursa'dan gelmiş olmasaydı, buadam kaplıcanın enini boyuna bir güzel uydura-caktı” demiş.

Öğüt: İlkemiz, doğrular olsun. “Yalancınınmumu yatsıya kadar yanar.” demiş atalarımız. Yalancılık kişinin saygınlığını giderir.

Page 42: Nasreddin Hoca Fikralari

44 Erdinç Babacan

36 Bu ayağını kaldıracaksın

Nasreddin Hoca öğlen namazının sünnetinikılarken, önündeki cemaatten birinin paçasındaabdeste ( dolaysıyla namaza ) engel bir necasetgörüyor.

Farzı kıldırmak için mihraba doğru giderken,adama; - “Bu ayağını havaya kaldır. Tek bacağınınüstünde namaz kılacaksın” diyor.

Adam şaşkınlıkla : - “Neden? hocam” deyince :

Hoca , adama paçasındaki necaseti göstererek : - “Bak bu ayağının abdesti yok” diyor.

Öğüt: Yaptığımız bütün işlere gereken asgariözeni mutlaka gösterelim. Bir ihmal, bir olumsuzlukbirçok emeğimizi ziyan ettirebilir.

Page 43: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 45

37 Sahuru da yemezseniz

Nasreddin Hoca'nın, ailece oruç tutmayan birkomşusu varmış. Ama adam hep sahur yemeği ha-zırlattırır, çocuklarını da sahura kaldırır, hep bera-ber yerlermiş.

Sonunda karısı dayanamamış. Hocaya danışma-ya gitmiş; - “Bizde ne kocam, ne ben ne de çocuklardanoruç tutan kimse yok. Kocam ısrarla bana güzelyemekler yaptırıyor, hep beraber sahurda yiyoruz.Oruç tutmadığımıza göre ne diye her gece sahurakalkalım ?”

- “Öyle konuşma hanım” demiş Hoca , “namazkılmıyorsunuz, oruç tutmuyorsunuz, sahur dayemezseniz Müslümanlığınız nasıl belli olacak !”

Öğüt: Ahiret mutluluğuna götürecek bağlarıkuvvetlendirmeye çalışalım. Zayıf bir iplik gibi olanbağımıza, diğer iplikçikleri de eklemesini becerir-sek, güvenebileceğimiz sağlam bir halatımız olabi-lir.

Page 44: Nasreddin Hoca Fikralari

46 Erdinç Babacan

38 Tembellik edeceğine çift sür Nasreddin Hoca sabah namazını kıldırmış evinegelmiş, Hanımına : - “Hatun, ben azcık divanda uzanıp, sonra kalkıp çift sürmeye gideceğim, bir saat kadar sonrabeni kaldır.” Demiş. Bir saat sonra Hanımı arada bir Hocayaseslenmiş. Bakmış hoca tembellik ediyor : - “Efendi” demiş, “bugünkü uyuşukluğunlakaplumbağalar bile seni geçti.” Hoca hareketlenmiş, hazırlanmış, tarlayavarmış. İşe koyulmuş. Çift sürerken pulluğun önün-de bir kaplumbağa görmüş. Kımıldamadan öylecedurup duruyor. Devam etse kaplumbağayı canlıcanlı toprağa gömecek. Seslenmiş : - “Hey kaplumbağa” demiş, “bakıyorum burayabenden evvel gelmeyi becermişsin; Amma, öyletembellik edeceğine bana bak da çift sürmesiniöğren !” Öğüt : Zamanımızı tembellikle israf edersek,beğenmediğimiz gayrimüslimlere geçiliriz. Alaykonusu oluruz. Örneğin ; maraton koşusunakatılacak atletin rakiplerinden daha çok antrenmanyapabilmeye özen göstermesi gerekir. Yoksa:yarışta gülünecek kadar geride kalarak, herkesinmaskarası olur değil mi? Her konuda, “Tıpta, Edebiyatta, Sanatta, Fende,Dinde, Sporda ve her dalda, herkesle yarışacak,”seviyeli ve seciyeli insanlar yetiştirebilmeliyiz.

Page 45: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 47

39 Kıyamet ne zaman kopacak Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: - “Kıyamet ne zaman kopacak ?” - “Karım ölürse küçük kıyamet, ben ölürsembüyük kıyamet kopacak,” demiş. Öğüt: İnsanoğlu kendi yaşamının hesabınıkıyamette verecektir. Ölünce herkesin çalışması sonbulur. Kıyamet için hazır bekler. Ameli ne iseonunla mizana çıkacaktır. Dünyamızın ömrünün nezaman biteceğini merak etmek bize pek bir şeykazandırmaz. Geleceği muhakkak olan kendisonumuz için bizler ne hazırladık. Bizi ilgilendirensadece odur. Kadın ağırlıklı olarak kendisinin ve ailesininhesabını vermekle mükelleftir. Nasreddin Hocakendisi ve ailesinin mükellefiyetlerine ilâveten, imam olması dolaysıyla cemaati için de ayrıcahesaba çekileceğini belirterek, “Ben ölürsem büyükkıyamet kopacak.” diyor. 40 Mektubunuzu okur musunuz? Nasreddin Hoca, yazdığı mektupları eliylegötürür, kendisi okuduktan sonra alıcısına teslimedermiş. Bir gün, - “Efendi” demişler, “mademki mektup yazıyor-sun, ne diye onca zahmete katlanıp, gidip oradamektubunu sen okuyorsun ?”

Page 46: Nasreddin Hoca Fikralari

48 Erdinç Babacan

- “Ben gitmezsem okumazlar. Mektuba da yazıkolur. Baksanıza en önemli konu olan eceli hakkındasık sık mektup alan insanoğlu, o mektupları okuyormu? Son gününde nasılda şaşırıyor!..” Öğüt: Kendimizi iyi bir şekilde yetiştirelim.Çevremize ibretle bakıp, kâinat kitabındaki mektup-ları okumasını öğrenelim. “Hiç bilenlerle bilmeyen-leriniz bir olur mu?” emrini anlayalım.

41 Henüz uykum yok Nasreddin Hoca bir köye konuk olmuş. Yatsınamazını kılmışlar. Biraz hoşbeşten sonra, yatmazamanının geldiğini hatırlatmak için:

- “Hocam, insan neden esner?” demişler.

<Ev sahipleri Hoca'ya yemek çıkarmamış. Karnı daiyice acıkmış olan> Hoca: - “Ya açlıktan, ya da uykusuzluktan” demiş.Kendini zorlayıp esnedikten sonrada eklemiş!“Amma benim henüz uykum yok.” Öğüt: Atalarımız, “misafir umduğunu değil,bulduğunu yer” demişler. Konuklarımıza o anda nevarsa ondan ikram etmekte bir sakınca yoktur.İkramda bulunmak bizim Milli ve Dinî bir gelene-ğimizdir.

Page 47: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 49

42 İki Arşın Nasreddin Hoca Valiyi ziyarete gitmiş. Valininiki arşın ötesinde yer göstermişler. Oturmuş. Birazsohbetten sonra Vali sormuş : - “Hoca, Eşekle senin aranda ne fark var ?” Hoca hiç düşünmeden : - “İki arşın” deyivermiş. Öğüt: İnsanlık, makam ve mevkide değil, ki-şinin özündedir. Özümüzü güzel ve sağlıklı tutalım. 43 Hayvanlar kocaman mı? Nasreddin Hoca Konya'da gezerken büyük biryapı görmüş. Durmuş, yapıyı seyrederken binanınkapıcısı Hoca’ya sormuş : - “Efendi, ne diye öyle bön bön bakıyorsun?” - “Burası nedir? Anlamak istedim” demiş Hoca. Kapıcı, alay etmek için : - “Değirmen” demiş. Nasreddin Hoca soruvermiş : - “Bu değirmende çalışan hayvanlar da burasıkadar kocaman mı?” Öğüt: Alay etmek hem dinimizde yasaktır.Hem de ahlâk anlayışımızda ayıptır. Sakınalım. ( Not : Değirmenler, motorların icadındanevvel, Su kuvvetiyle veya Rüzgârla <yel değirme-ni>, veya hayvanların kuvvetiyle çalışırlardı. )

Page 48: Nasreddin Hoca Fikralari

50 Erdinç Babacan

44 Dostlar alışverişte görsün. Nasreddin Hoca ibadette ihlâsın önemini anlatır:“Huşu ile ibadetinizi yapın. Esas kâr ondadır. Yoksariya karışan ibadetle kâr değil, belki de zarar eder-siniz” diye vaazlarında anlatırmış. O kadar zahmetekatlanıyorsunuz kârlı çıkmalısınız dermiş.

Cemaattin kayıtsızlığı karşısında bu hususuçarpıcı bir misalle onlara anlatmak istemiş. Evlerden yumurtanın dokuzunu bir akçeye almış.Pazara götürüp, onunu bir akçeye satmış.

- “Bu ne biçim ticaret, Hoca !” demişler.

- “Bir öteki satıcılara bakın, bir de bana” demiş,“amacım kazanmak değil, yeter ki dostlar alışveriştegörsün.”

Öğüt: Dünya ticaretimizin sermayesi olanömrümüz eksilirken, ahiretimiz için de kazançlıçıkmak gerektiğini hiç unutmayalım.

Page 49: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 51

45 Boğazından yakalayacağım. Nasreddin Hoca çaydan su almak için testisinidaldırdığı sırada testi elinden kayıp derin suyundibini boylamış. Hoca yerinden kımıldamadan biran öylece kalakalmış. Oradan geçen bir tanıdığı sormuş: - “Ne bekliyorsun Hoca ?” - “Testi suya daldı da” demiş Hoca, “çıkınca boğazından yakalayacağım.” Öğüt: Basit bir işte bile, şaşırmamak için,gerekli dikkati göstermek gerekli. (Testi ördek değil ki suya daldığı yerden kafasınıtekrar sudan çıkarsın !)

46 Hanım uyan, Nasreddin Hoca, < komşu kadınların kendisinievlendirdiğini, karısının da hiç ses çıkarmadığını>rüyasında görürken uyanıvermiş. Yanında uyumaktaolan karısını dürtüp uyandırmış : - “Amma aldırışsız kadınsın yahu!” demiş, “kalk,komşu kadınlar beni evlendirip üstüne ortak getire-cekler, sen halâ susuyorsun.”

Öğüt: Her zaman zekâmızı en iyi şekilde, vetadında kullanalım.

Page 50: Nasreddin Hoca Fikralari

52 Erdinç Babacan

47 Sen de haklısın. Kadılık yaptığı sırada Nasreddin Hoca'ya biradam gelip başından geçen bir olayı anlatmış.Giderken sormuş : - “Haklı değil miyim Hocam ?”

- “Haklısın,” demiş Hoca.

Biraz sonra başka biri gelmiş, aynı olayı kendiyorumuna göre anlatmış. Sonra sormuş: - “Haklı değil miyim Hocam ?”

Ona da : - “Haklısın,” demiş Hoca.

Adam gittikten sonra karısı içerden seslenmiş : - “Efendi ikisine de haklısın dedin, birisi haksızolmalı değil mi ?” dediğinde;

- “Sen de haklısın Hanım” demiş Hoca.

Öğüt: Televizyonlardan bir futbol maçı nedenon altı kamera kullanılarak verilir? Tek yönden bakarak doğruyu bulduğunu sananancak kendisini aldatır.

Page 51: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 53

48 Ver cüppesini, al semerini

Nasreddin Hoca'nın köyünden bir adam,eşeğiyle bahçesine doğru giderken çalılıklarınönünde durmuş. Eşeğini de bir ağaca bağlamış.Abasını çıkarıp eşeğin semerinin üzerine koymuş.Abdest bozmak için kuytu bir yere gitmiş. O sırada birisi abayı alıp kaçmış. Adam geri döndüğünde abasının yerinde yellerestiğini görünce, eline bir sopa alıp, eşeğini hemacımasızca dövüyor, hem de kötü kötü söyleni-yormuş. O sırada bahçesine gitmekte olan NasreddinHoca olayı görmüş, Adama; - “Dur bakalım” demiş, “Ben şimdi ona gösteri-rim.” Hemen eşeğin semerini indirip yere koymuş.Yularını çözüp boynuna sarmış. Eşeğe kuvvetli birsopa yapıştırarak; - “Sana semer memer yok, getir sahibinin abası-nı, al semerini.” Demiş.

Öğüt: Hayvanları kullanırken onları suçsuzyere cezalandırmayalım. Ceza gerektiğinde de ölçü-sünü kaçırmayalım.

Page 52: Nasreddin Hoca Fikralari

54 Erdinç Babacan

49 Kimin içinin yandığı belli

Nasreddin Hoca'yı çok cimri komşularındanbirisi yemeğe çağırmış. Sofraya oturmuşlar. İki kişi-lik servis için ortaya dört adet zeytin, iki haşlanmışyumurta, bir tutam tuz, iki dilim ekmekle su getir-mişler. Yemeğin üstüne bir kaşık bal ikram etmeyidüşünen ev sahibi her nasılsa bal çanağını sofranınaltına koymuş.

Bunu gören Hoca, çanağı sofraya koyduğu gibibaşlamış ekmeksiz atıştırmaya.

Ev sahibi bakmış ki balı tükeniyor ; - “Hocam” demiş, “ekmeksiz yersen için yanar.”

Hoca aldırış etmeyip balı yemeye devam ederkenseslenmiş; - “Kimin içinin yandığı belli.”

Öğüt: İslâm’da kaide < yeyiniz, içiniz israfetmeyiniz> dir. Cimrilik ise çok kötü bir huy olarakanlatılmıştır. Ölçüyü kaçırmamaya her işimizde dik-kat edelim.

Page 53: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 55

50 Soyaçekim mi ?

Üç yıllık evli bir hanım hamile kalamamış. Kay-nanası ile kocası gelini ve gelinin anasını suçlayıpduruyorlar, sanki kabahatin gelinde olduğunu kesin-likle biliyorlarmış gibi her gün söyleniyorlarmış.

Bir gün kaynanası gelini almış, NasreddinHoca'ya götürmüş : - “Hoca efendi, gelinimin üç yıldır çocuğuolmuyor. Nerden bu aileden kız aldık! Muska mıyazarsınız? dua mı okursunuz? derdimize bir çarebulun” diye hiddetlice söylenmiş.

Hoca, üzüntü içinde olan geline dönmüş : - “Kızım, soyuna çekmiş olmayasın? Acaba ananda mı çocuksuzdu?”

Öğüt: İşin doğrusunu öğrenmeden kimseyisuçlamağa kalkmayalım. Sonra bize birisi çıkıp tasaçmaladığımızı Nasreddin Hoca gibi zarafetle söy-lemeyebilir.

Page 54: Nasreddin Hoca Fikralari

56 Erdinç Babacan

51 Allah’ın belâsı hükümdarsınız. Timur han, Anadolu’yu işgal ettiğinde halkabüyük zulüm etmiş, evlerini tarlalarını yakıp yıkmış,birçok kişiyi öldürmüş zalim bir Moğol’dur. Akşehir’e yerleştiğinde, şehrin ileri gelenlerin-den on beş kişiyi çağırtmış. Tek tek yanına almış ve; - “Ben adil miyim, zalim miyim ?” diye sormuş.“Adilsin” diyeni de, “zalimsin” diyeni de öldürtmüş. Ertesi gün tekrar on beş kişi göndermeleriniAkşehirlilere emretmiş. Büyük bir korkuya kapıl-mışlar. Nasreddin Hoca’ya koşmuşlar. Giden heyet-te bulunması için kendisini ikna etmişler. HeyetTimur Han'ın huzuruna varmış. Timur heyetinbaşındaki Nasreddin Hoca'ya sormuş : - “Söyle bakalım Hoca efendi ! Ben adil miyim,zalim miyim ?” Hoca hiç tereddüt etmeden ve kuvvetli bir seslecevap vermiş : - “Siz ne adilsiniz nede zalimsiniz. Siz yoldançıkmış, azıtmış bu millete Allah’ın gönderdiğibüyük bir belâsınız.” demiş. Timur Han bu cevaptan hoşlanıp heyettekileribağışlamış.

Öğüt : Suçu daima başkalarında aramak,kişilerin doğruyu görebilmesini engeller. Olaylarıbirçok açıdan inceleyebilme alışkanlığını edinelim.

Page 55: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 57

52 Deli deli aktığın için Sıcak bir yaz günü , Nasreddin Hoca yolculuğaçıkmış. Yol kenarındaki hayrat çeşmeden su içip,elini yüzünü yıkayıp biraz serinlemek ve Abdesttazelemek istemiş. Bakmış ki çeşmenin borusuna birodun parçası tıkalı. Odun ıslanıp şiştiğindenyerinden kolay çıkmıyor. Hoca epeyce uğraşmış,tıkaçı kuvvetle çekerek çıkarmış. Kenaraçekilmesine fırsat kalmadan, tazyikli bir şekildeborudan fışkıran su elbiselerini ıslatmış. Hocaçeşmeye şöyle bir bakarak söylenmiş; - “Anlaşıldı, anlaşıldııı! O kazığı böyle deli doluaktığın için ağzına tıkamışlar!” Öğüt : Aşırı davranışlarda bulunanların hâlide biraz bu çeşmeye benziyor, değil mi ?

53 Nasıl anlaşılıyor ? Afrika'dan yeni dönmüş birisi, oralarda kavuru-cu sıcaklar yüzünden insanların çırılçıplak gezdik-lerini anlatıyormuş. Hoca sözünü kesmiş : - “Pekii, oradakilerin hanımefendi mi, bey efendimi (insan) oldukları nasıl anlaşılıyor ?” Öğüt: Türlü çeşitli elbiseleri yalnız insanlargiyerler. Diğer varlıklar vücutlarının bir parçasıolan deri ve tüylerini isteklerine bağlı olarak değiş-tiremezler. Tesettürümüzün kıymetini bilelim.

Page 56: Nasreddin Hoca Fikralari

58 Erdinç Babacan 54 Kızına hoca bulacağına Bir gün Nasreddin Hoca'ya komşu kadınlardanbiri, - “Hoca efendi” demiş, “bizim deli kıza muskamı yazarsın, nefes mi edersin, ne yapacaksan yapsanda biraz akıllansa... Hiç sözümü dinlemiyor,densizlik edip duruyor.”

- “Hanım” demiş, Hoca: “Sen kızına hoca bula-cağına koca bul. Bak o zaman nasıl mum gibi olur!” Öğüt: İyi ve doğru teşhis edilen hastalık,kolay tedavi olur. Öyleyse önce doğru teşhis, sonratedavi... 55 Yanında eşek bulundursun ! Nasreddin Hoca, eşeğini mahkeme kapısınayakın bir yere bağlayıp pazara alışverişe gitmiş. Osırada kadı, hilekâr bir satıcıyı yargılamış, Merkebeters bindirerek şehirde dolaştırılma cezası vermiş. Suçluyu, kapının yakınındaki Hoca'nın eşeğinebindirip gezdirmeye başlamışlar. Hoca çarşı içindemübaşirin gezdirdiği suçlu adamı görmüş, ses çıkar-mamış. Mübaşir eşeği aldığı yere götürüp, aynışekilde bağlamış. Birkaç saat sonra Hoca ellerinde paketleri ileeşeğinin yanına doğru giderken, birde bakmış kiaynı suçluyu bir daha eşeğine ters bindirmek üzere-

Page 57: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 59

ler. Bu sefer müdahale etmiş. Suçluya dönüp yüksekçe sesle : - “Ya hilekâr esnaflıktan vaz geç, ya da yanındabir eşek getir” demiş. Öğüt: Selçuklularda ve Osmanlıda hilekârlarıhalkın görüp tanıması, bilmesi için <eşeğe ters bindirilerek şehirde gezdirilme cezası > verilirdi. Etkin ve neticesi alınan bir cezaydı. Günümüzdebu ceza yürürlükte olsa idi, çarşıda, pazarda eşeğinedüzgün binen kaç adam görebilirdik !... Birdüşünelim. 56 Kayıp Heybe Bulunmasaydı Nasreddin Hoca bir köyde misafirken heybesiniyitirmiş. Köylülere: - “Ya heybemi bulun, ya da ben yapacağımı bili-rim” demiş. Köylüler telaşlanmışlar. Arayıp taramışlar, hey-beyi bulup Hoca'ya getirmişler. Köyden ayrılırkende : - “Hocam” demişler, “heybeyi bulmasa idik neyapacaktın ?” Hoca şöyle bir elini sallayıp : - “Hiç” demiş, “evde eski bir kilim vardı, gidin-ce onu bozup heybe yapacaktım !” Öğüt: Haksızlığa uğrayanlara bir şeylerdenkorktuğumuz için değil, haksızlığın giderilmesi içinyardımcı olmalıyız.

Page 58: Nasreddin Hoca Fikralari

60 Erdinç Babacan

57 Hatim bile indiririm Nasreddin Hoca ve hanımı, diğer bir kasabadakiimam arkadaşlarına misafir olmuşlar. Ev sahibesihanım akıllı, güzel ahlâklı ve çok becerikliymiş.Evinin içini ve bahçesini imrenilecek kadar güzeltanzim etmiş. Mükemmel bir sofra hazırlamış.Yemişler, içmişler.

Eve döndüklerinde, konuşurlarken söz arasındakarısı, Nasreddin Hoca'ya : - “Benimle olurken, elimi tutarken besmeleçekiyorsun” demiş.

- “Tabii besmele çekeceğim, Allah'ın emridir”diye karşılık vermiş Hoca .

- “Amma arkadaşın imam efendi karısı ile yata-caksa, evvelâ bir Yasin okuyormuş” demiş karısı.

Hoca gülmüş; - “Ah Hanımcığım” demiş Hoca, “benim öylekarım olsa hatim bile indiririm.”

Öğüt: Atalarımız, < Yörük at yemini kendiarttırır> demişler. Kabahati, noksanlığı biraz da kendimizdearayalım.

Page 59: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 61

58 Minarenin mimarisi Nasreddin Hoca Konya'ya gidiyormuş. Yolda,Konya'ya gitmekte olan Sivrihisarlı bir hemşerisiylekarşılaşmış. Selâmlaşmışlar, birlikte yola koyulmuş-lar. Konya'ya yaklaşırlarken Sivrihisarlı adamyüksek minareleri görünce merakla sormuş. - “Hoca efendi, şu sivri yüksek minareleri acabanasıl yaparlar ?”

Hoca hafifçe gülümsemiş: - “Kuyuların içini dışına çevirirler, olur biter !”

Adam : - “ Nasıl çevirirler” diye sorunca ;

Hoca şöyle cevap vermiş : - “ Ben imamım, mimarların işine karışamam.”

Öğüt: Meraklı olmak, kişiyi araştırmayayöneltebilirse güzel bir şeydir. Bu yüzden "merak,ilmin yarısıdır." denilmiştir. Nasreddin Hoca bilmediği konuda konuşma-yıp, konunun uzmanı bilir demekle yetinmiştir.

Page 60: Nasreddin Hoca Fikralari

62 Erdinç Babacan

59 Görün bendeki feryadı

Nasreddin Hoca eşeğini yitirmiş. Birkaç kişiyleberaber eşeği aramağa çıkmışlar. Bu adamlar İslâmdışı yaşayıp, ihtiyarlayınca ibadetlerimizi yaparız,diyenlerdenmişler.

Hoca bir yandan eşeğini arar, bir yandan daneşeli neşeli türkü söylermiş.

- “Bu ne iş Hoca” demişler, “eşeğini yitirenadam neşeli türküler söyleyerek mi arar ?”

- “Sizin ihtiyarlıktaki umudunuz gibi benim deson umdum şu dağın ardında” demiş Hoca, “oradada bulamazsam, görün bendeki feryadı !”

Öğüt: Ömrümüzün çok uzun olacağına nasılgüvenebiliriz. Bu günün işini yarına bırakmayalım.

Page 61: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'nız 63

60 Ay da yerini buldu

Nasreddin Hoca akşam üzeri, su çekmek içinkuyunun başına varmış. Kuyuya kovasını sarkıtmış. O sırada küçük bir çocuk koşarak gelmiş. Suiçmek istemiş.

Hoca kovayı daldırırken, çocuk da kuyuya bakı-yormuş. Birden çocuk ay kuyuya düştü diye bağır-mağa başlamış.

Kovanın çengeli her nasılsa kuyuda bir yeretakılmış, çıkmıyor. Çocuk da Hoca’yla beraber ipeasılırken, çengel aniden kurtulmuş, beraberce sırtüstü yere düşmüşler.

Hoca yattıkları yerden çocuğa gökteki Ay'ıgöstererek; - “Şükürler olsun” demiş, “çok uğraştık ama,bak sonunda Ay da yerini buldu.”

Öğüt: Ulusumuzun geleceği olan çocukla-rımızı, onların mantıklarına uygun yaklaşımlarla vetatlılıkla eğitelim.

Page 62: Nasreddin Hoca Fikralari

64 Erdinç Babacan

61 Tarihi çağlardan kalma bir ahır dolusuöküz buldum. Nasreddin Hoca'yı <Ramazan ayında başlayıp,Kurban bayramına kadar > bir köyde imamlık yap-mak üzere, iki öküz bedel karşılığında razı etmişler. “Bize vakit namazlarını, teravihleri kıldır. Vaazet” demişler. Hoca kabul etmiş. Ramazan ayı boyunca teravihlerden evveldersler vermiş. Vaazlar vermiş. Sohbetler etmiş.Cemaate bir şeyler verebilmek için çırpınmışdurmuş. Kurban bayramı namazını kıldırmış. Kendiköyüne dönmek üzere cemaatle vedalaşırken,onların hallerine dikkatle bakmış. Görmüş ki “eskitas, eski hamam”. İlerleme nerdeyse hiç yok. Hattapazarlıklarındaki iki öküz yerine Hoca'ya sadece biröküz vermişler. Hoca evine dönmüş. Ahırda yeni öküzünübağlıyacak yeri hazırlıyorken, bir komşusu Hoca'yahoş geldine gelmiş. - “Hoş geldin Hocam. Oralarda neler yaptın,öküzü nerden buldun” deyince; Hoca : - “Orası bir hazine. Orada eski zamanlardan,tarihi çağlardan kalma koca bir ahır dolusu öküzbuldum” demiş. Öğüt: İnsanların mümeyyiz vasfı, yani domi-nant özelliği, anlamak ve idrak etmektir. Akılsahibi insan oğlu aklını kullanamazsa derecesi ahırıdolduranlardan farksız olur.

Page 63: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 65 62 Hayalimin kokusunu da alıyorlar Nasreddin Hoca'nın canı bol naneli, yoğurtluçorba istemiş. Şimdi sofraya gelse de kaşıklasamdiye düşünürken kapı çalınmış. Komşunun çocuğu elinde kâseyle gelip : - “Babamın selâmı var. Sizden biraz nâneli,yoğurtlu çorba istedi” demiş. Hoca gülümseyerek: - “Amma iş!” demiş. “Bizim komşular hayali-min de kokusunu alıyorlar!” Öğüt: Atalarımız birbirlerine ikramlardabulunmayı severlerdi. <Komşuda pişer, bize dedüşer> diye güzel bir atasözümüz vardır.Arkadaşınızın yanında, onun imrenebileceği bir şeyiyerken, az da olsa ikram etmeyi unutmamalısınız. 63 Kül pidesi ikram etseydiniz

Nasreddin Hoca konuk olduğu evde gece yatısı-na kalmış. Ev sahibi, bir şerbet sunduktan biraz dasohbet ettikten sonra bir odada hazırlanan yün yeryatağını göstermiş. Karnı aç olan Hoca; - “Sağ olun , amma biz böyle mükemmelyataklarda yatmaya alışmasaydık. Bunun yerine birkül pidesi verseydiniz, yarısını yatak yapıp yatsam,yarısını da üstüme örtüp mışıl mışıl uyusaydım”demiş. Öğüt: Allah c.c. ikram edenleri çok seviyor.Sizi de çok sevmesini istemez misiniz?

Page 64: Nasreddin Hoca Fikralari

66 Erdinç Babacan

64 Üç yüz değnek vurun Kolluk kuvvetleri sarhoş bir askeri Hüküm-dar’ın huzuruna getirip sormuşlar; - “Bu sarhoş askere ceza olarak ne emredersi-niz?” Hükümdar kükremiş, - “Üç yüz değnek vurun !” Hükümdarı ziyaret etmekte olan NasreddinHoca, cezayı duyunca kahkahalarla gülmeğe başla-mış. - “Ne gülüyorsun” diye bağırmış hükümdar. - “Hünkârım, ya siz sayı saymasını bilmiyor-sunuz, ya da hiç sopa yememişsiniz!” demiş Hoca. Öğüt: 100 değnekten fazla vurulan insan ölür.Ölüsüne mi değnek vuracaklar? Adaletle hükmet-mek zorundayız. 65 Bana ne - Sana ne Nasreddin Hoca çarşıda dolaşırken gevezeninbiri: - “Efendi, az önce nar gibi kızarmış bir tepsibaklava götürdüler,” demiş. Hoca aldırış etmeksizin ; - “Bana ne ?” demiş. - “Amma, baklava tepsisini sizin eve götürdü-ler” demiş geveze. Hoca terslemiş adamı; - “Sana ne ?”

Page 65: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 67

Öğüt: İlgisiz konularda gevezelik etmekinsanı zor durumlarda bırakabilir. Düşünerek konuş-maya özen göstermeliyiz.

66 İnşaallah ben geldim Bir akşam Nasreddin Hoca, karısına - “Hâtun, sağ salim yarına çıkarsam, hava yağ-murlu olursa oduna, açık olursa çift sürmeğe gide-ceğim” demiş. - “ İnşaallah de efendi” demiş karısı. - “ Aman karıcığım, ya o olacak, ya öteki” de-miş Hoca. Ertesi gün hava yağmurlu olmuş. Hoca da orma-na gitmek üzere eşeğiyle ormanın yolunu tutmuş.Yolda kasabaya doktora gitmekte olan bir komşu-suna rastlamış. Bir süre beraber yürümüşler. Ada-mın sancısı artmış, yürüyemez olmuş. Hoca hastayıeşeğine bindirmiş, kasabaya doktora götürmüş.Köyüne dönene kadar gece yarısı olmuş. Kapıyıçaldığında karısı,“Kim O” diye seslenince; - “Aç hanım, aç ! ... inşaallah ben geldim”demiş.

Öğüt: Hazırlıklarımızı yapıp, tedbirlerimizialdıktan sonra, Allah izin verirse ancak o işi yapa-bileceğimizi unutmayalım.

Page 66: Nasreddin Hoca Fikralari

68 Erdinç Babacan 67 Kazma kılıfı Köylülerden biri Konya'da ayakkabıcılar çarşı-sına gitmiş. Vitrinlere bakınırken çizmeler dikkatiniçekmiş. Hayatında ilk defa gördüğü bu çizmeleribeğenmiş. Bir çizme alıp ayağına giymiş, köyünegelmiş. Ayağındaki çizmeleri gösterip NasreddinHoca'ya sormuş; - “Bu nedir ?” - “Ne var bunu bilmeyecek” demiş Hoca, “Kaz-ma kılıfıdır.” Öğüt: Adam, Nasreddin Hoca’nın da kendisigibi çizmeleri ilk defa gördüğünü sanıyordu. Hoca'mız <Köylünün vücudunu kazma sapı,ayaklarını kazma, çizmelerini de kazma kılıfı>olarak değerlendirdi. Saygın olmak istiyorsak, saygılı ve edepliolmaya gayret edelim.

68 Yakamı zor kurtardım Nasreddin Hoca'ya sormuşlar; - “Hiç, bir hatuna <deli gibi > aşık oldun mu?” - “Vallahi, bir kere tam <deli gibi > aşık oluyor-dum, sebebin sahibini hatırlayıp yakamı zor kurtar-dım” demiş. Öğüt: İlâhi emirlere, hikmetlerini anlayama-sak da aynen uymaya çalışalım. Sebepler âleminde yaşıyoruz. Olayların arkasındaki gerçek sebeplerianlamaya çalışmalıyız. Sebeplere takılıp kalırsakcennetlere gidecek yolda boşuna zaman kaybederiz.

Page 67: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 69 69 İnsanların dünya serüveni Nasreddin Hocaya sormuşlar; - “İnsanlar ne zamana kadar böyle doğup yaşa-yıp ölecekler ?” - “Cennetle cehennem doluncaya kadar” diyecevap vermiş Hoca.

Öğüt: İnsanoğluna cennete veya cehennemegitmesi hususunda tam bir özgürlük verilmiştir.*Her ikisi de akıl sahipleriyle doldurulacak!...*Deliler cehennemden muaftır. 70 Damdan düşen halden anlar Nasreddin Hoca evinin damında biriken dizboyu karları sabah namazı sonrası kürümeye başla-mış. Bir ara dengesini kaybederek damdan düşüpbayılmış. Komşuları koşuşmuşlar. Birisi: “Çabuk bir doktor çağıralım .” Diğeri: “Aman bir kırıkçı bulalım.” Öbürü: “Sırtlanıp doktora götürelim” derken,kargaşada ayılan Hoca, acıyan belini tutarak; - “Bırakın münakaşayı. Çabuk bana daha evveldamdan düşmüş birini bulun” demiş.

Öğüt: “Bir ser encam, bin nasihatten evlâdır”diye bir atasözümüz var. (Bugünkü dilimizle,“Önemli bir deneyim, bin öğütten üstündür.”)Yaşadığımız olaylardan ders alalım.

Page 68: Nasreddin Hoca Fikralari

70 Erdinç Babacan

71 Tutunup çıkma diye Nasreddin Hoca bir sabah çok erken, damındakikarları kürüyormuş. Çişi gelmiş, bakmış etraftakimsecikler yok. Bir köşeye dizini koyup, damdanaşağıya koyuvermiş. Uzaktan birinin yola çıktığınıgörünce de hemen toparlanmış. Sevmediği, sırnaşıkbir adammış yoldan geçen.

Adam Hocaya seslenmiş: - “Niye yarıda kestin Hoca ?”

Hoca: - “Yaa, Kesmeyeyim de tutuna tutuna dama,yanıma çık, öyle mi ?” demiş. Öğüt: Kişilerle aramızda daima ölçülü biryakınlık olsun. Sırnaşıklar yakınlarını da bıktırırlar.

72 Cimri Subaşı'ya tazı köpeği Nasreddin Hoca cimri Subaşı'yı hiç sevmezmiş.Bir gün Subaşı Hoca'ya tazı ısmarlamış. - “Hoca efendi, senin tanıdığın çoktur. Bana birtazı bul. Tavşan kulaklı, karınca belli olsun.” Bir kaç gün sonra Hoca, tombul bir sokak köpe-ğinin boynuna ip takıp Subaşı'ya götürmüş.

Page 69: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasrettin Hoca'mız 71

Subaşı kızmış : - “Hoca efendi, ben senden ince belli tazı iste-dim, sen kocaman tombul bir sokak köpeği getir-din!” demiş. - “Merak buyurmayın” demiş Hoca. “Nasıl olsasizin yanınızda bir aya varmadan tazıya döner.” Öğüt: Bakımını üstlendiğimiz hayvanlara iyibakalım. Hayvanların da biz insanlar üzerindehakları vardır. ( Subaşı = Devrin emniyet amiri )

73 Hırsızın hiç mi kabahati yoktu ? Nasreddin Hoca'nın eşeği çalınmış. Bir tesellibeklediği dostları kabahati hep Hoca'da bulmuşlar. - “Ahırın kapısını kilitleseydin ya!...” - “Hiç tıkırtı da mı duymadın?” - “Eşeği sıkıca bağlamamışsındır...” Hoca bunları dinlemiş dinlemiş, sonundadayanamayıp; - “Eee, bütün kabahati bende buldunuz. Biraz dainsaf edin, hırsızın hiç mi kabahati yoktu !..” demiş.

Öğüt: Olayın çözümüne katkıdabulunmayacak gereksiz, faydasız konuşmalardankaçınalım.

Page 70: Nasreddin Hoca Fikralari

72 Erdinç Babacan

74 Ceviz ağacında kabak yetişseydi Bir yaz günü Nasreddin Hoca biraz serinlemekiçin ceviz ağacının gölgesine oturmuş. Biraz ilerde-ki kocaman helvacı kabakları gözüne ilişince, kendikendine:

- “Şu Allah'ın işine bak, otun üstünde koskocakabak yetişiyor, şu dalları yere göğe uzanmış, birevleklik yer tutan ceviz ağacının meyveleri ufa-cık!..” diye düşünürken, tam o sırada başına birceviz düşmüş.

- “Ah başım!” diyerek yerinden fırlamış Hoca,“Tövbe ya Rabbim, bir daha senin işine asla karış-mam! Ya ağaçta ceviz yerine kabak yetişseydi !...”demiş.

Öğüt: Allah'ın yaratışında kusur bulmağayeltenmemiz, hor ve hâkir bir hale düşmemizesebep olur. O, her türlü yaratmayı hakkiyle bilendir. Bakmasını bilen göz, düşünmesini bilen akıl içinetrafımızdaki her bir varlık ve olayda insanı hayret-ler içinde bırakan nice incelikler, sırlar ve hikmetlergizlidir.

Page 71: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 73

75 Kadı efendiye Hoca'nın rüşveti Nasreddin Hoca'nın Konya kadısından birmahkeme kararı alması gerekmiş. Ancak Kadı hergidişinde “bir kaç gün sonra gel” diye Hoca'yı atla-tıyormuş. - “Kadı, yiyici bir adamdır, rüşvet vermezsen işgördüremezsin” diye dostları Hoca'yı uyarmışlar. Hoca bir çömlek bal götürmüş ve hemen o günistediği kararı elde etmiş. Kadı o akşam balın tadına bakmak istemiş, amabir de ne görsün, çömleğin üstünde iki parmak balvar, dibi tezek dolu... Ertesi sabah mahkeme kollukçusuna: - “Nasreddin Hoca'yı bul bana getir. Kararda ba-zı bozukluklar olduğunu söylersin.” diye emretmiş. Hoca, mahkemede Kadı'nın önüne getirilmiş. Kadı kükremiş: - “Sen akşam yemeğinde bana bok mu yedire-cektin ?” - “Yoookk!... akşam yemeğinde değil” demişHoca. “ Sen o boku, kararı vermek için çömleğialırken yedin!...”

Öğüt : Allah ve Resulü rüşvet alanı da verenide lânetlemiştir. Sakın aldanmayalım.

Page 72: Nasreddin Hoca Fikralari

74 Erdinç Babacan

76 İşte Nasreddin böyle atar Kasabanın eşrafı ok atmaya giderken NasreddinHoca'yı da yanlarına almışlar. Sırasıyla herkeshedefe ok atmış. Kimi isabet ettirmiş, kimiettirememiş. Sıra Hoca'ya gelince - “Haydi Hoca seni de görelim” demişler. Hoca fırlatmış, ok hedefin çok uzağına düşmüş. - “İşte” demiş Hoca, “Sekban başı böyle atar.” İkinci ok da hedefi vurmamış.

Hoca bu kez de: - “Bizim Subaşı da böyle atar” demiş.

Üçüncü ok hedefe tam isabet edince göğsünükabartıp arkadaşlarına dönüp eklemiş: -“ İşte Nasreddin de böyle atar.”

Öğüt: Hocanın okçulukla ilgisi yok. İsabetettiremeyeceği için kendisiyle şakalaşmak istiyor-lar. Hoca zekâsını kullanarak onlara bu fırsatıvermiyor. Bizler de benzer durumlarda aklımızı kullanıpyanımızdakilerle sürtüşmemeyi becerebilelim.

Page 73: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 75

77 Erkek olan sözünde durur Hoca'ya yaşını sormuşlar, “kırk yaşındayım”demiş. Aradan birkaç yıl geçmiş. Yine yaşı sorulun-ca “kırk yaşındayım” demiş.

- “Nasıl olur Hoca efendi” demişler, “yıllar öncesorduğumuzda da kırk demiştin”

Hoca gülümseyerek: - “Erkek olan sözünde durur!...” demiş. Öğüt: Zamanı durdurmak istesek de elimiz-de değil. Her anını değerlendirmeyi amaç edinelim.

78 Evini tarlaya taşı Birisi, Hoca'ya - “Evim hiç güneş görmüyor” diye yakınmış. - “Tarlan görüyor mu?” demiş Hoca. - “Evet” cevabını alınca: - “Öyleyse” demiş, “Allah’ın güneşinden sakın-ma, evini tarlaya taşı.”

Öğüt: Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır.Bir işi yapacağımız zaman bilenlerine danışmalıyız.

Page 74: Nasreddin Hoca Fikralari

76 Erdinç Babacan

79 - Papazlarla hesap üstüne Dünyayı dolaşan üç bilgin papaz Akşehir'e deuğramışlar. Hocanın ününü duyunca kendisiyletanışmak istemişler. Akşehir ileri gelenlerinin dekatıldığı toplantıda Hoca, papazlarla tanıştırılmış.Yenilip içildikten, dereden tepeden konuşulduktansonra, Papazlardan biri Hoca'ya sormuş: - “Hoca Efendi, dünyanın ortası neresidir?” Hoca otlayan eşeğini göstererek: - “Eşeğimin şu anda sağ ön ayağının bastığıyerdir.” - “ Nereden belli ?” demiş papaz. - “İnanmıyorsanız ölçün !...” demiş Hoca. İkinci papaz: - “Peki Hoca efendi, gökte kaç yıldız vardır?”diye sormuş. - “Gökte eşeğimin tüylerinin sayısı kadar yıldızvardır?” demiş Hoca. - “Nasıl kanıtlarsınız ?” demişler. - “ İnanmıyorsanız sayın” demiş Hoca. Üçüncü papaz da : - “Benim sakalımda kaç kıl var?” diye sorunca; - “Eşeğimin kuyruğundaki tüyler kadar” diyecevap vermiş Hoca. - “Nereden bildin” dediklerinde, NasreddinHoca sesini yükseltip ciddileşerek; - “Ölçün dedim ölçmediniz. Sayın dedim say-madınız. Bir kıl bile fazla değil. Siz ise inanmıyor-sunuz. Bunu doğrulayalım. Bir kıl eşeğin kuyru-ğundan bir kıl da papazın sakalından çekelim. Böy-

Page 75: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 77 lece yanılmadan eşitliği görürüz” deyince papazlartartışmayı bırakıp gitmişler. Öğüt: Nasreddin Hoca, cevaplanmasıimkânsız olan sorulara, aynı mantıkla cevap veriyor. Aklını kullanan için bir çıkar yol buluna-bileceğini bizlere de gösteriyor. 80 - Hepsini sen yesene Nasreddin Hoca, < zengin, obur ve aç gözlü, >bir Akşehirli ile beraber Konya'ya gidiyormuş.Yolda acıktıkça yanlarındaki azıklarını çıkarıpyemeğe oturuyorlarmış. Hoca daha bir iki lokmayemeden, adam azığın hepsini mîdesine indiriyor-muş. Adam yolda sürekli kazanmaktan, yemekten,içmekten bahsediyormuş. Derken Konya'ya gelmiş-ler. Ekmeklerini yeni pişirmiş, bir yandan fırındançıkaran, bir yandan da mis gibi kokan ekmeklerivitrinine dizen bir fırıncının önüne gelmişler.Birlikte fırıncı dükkanına girmişler. Hoca, Fırıncıya ; - “Bu ekmekler senin mi?” diye sormuş. Fırıncı afallayıp, şaşkın şaşkın bakarak; - “Evet benim” deyince Hoca cevabı yapıştır-mış: - “Bu kadar misk gibi kokan, kızarmış sıcak ek-meğin var da ne duruyorsun, hepsini sen yesene !...” Öğüt: Kontrolsüz ateşin yangına dönüştüğügibi, ihtiraslarımız da kontrolden çıktığı zaman,Dünyamızı da Ahiretimizi de yakar.

Page 76: Nasreddin Hoca Fikralari

78 Erdinç Babacan

81 - İmanımı çaldırmamak için Bir gün Nasreddin Hoca'nın evine hırsız girmiş.Hoca hırsızı görünce yüklüğe saklanmış. Hırsız heryeri aramış. Bulduğu işine yarayacak şeyleri çuvalı-na doldurmuş. Bir ara yüklüğün kapısını da açınca Hoca ile gözgöze gelmiş. Şaşkınlıkla; - “Siz burada mıydınız!” diye kekelemiş.

Nasreddin Hoca sakin bir sesle hırsıza: - “Evimden çalacağın dünyalıkların bence fazlabir değeri yok. İmanımı çaldırmamak için kendimiburaya sakladım!...” demiş. Öğüt : İmansızların yolu cehenneme kadardır.Hırsızın yüklüğü arayacağı besbelli. Hoca çokçarpıcı bir şekilde hırsızı ikaz ediyor. Cennet yolcularına arkadaş olmaya gayret ede-lim. 82 Dünyada uyananların hâli Nasreddin Hoca’ya rüyasında 999 altın vermiş-ler. Hoca ; - “Şunu bin altın liraya tamamlayın da alayım,yoksa almıyorum” derken uyanıvermiş. Bakmış,altıncıklar da, onları verenler de ortalarda yok. - “Bu ne iş Ya Rabbi !” demiş. “Ahirette uyananher şeyini önünde hazır bulacakken, Dünyada uya-nan malının hepsini kaybediyor.”

Page 77: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 79 Öğüt: Ahiret sonsuz. Dünya ise rüya gibi kısa.Gaflet uykusundan aklımızı kullanarak sağlığımızvarken uyanalım. 83 - Orası karanlık Nasreddin Hoca, ahrete inanmayan ve hakikat-leri yanlış yerlerde arayanları bir örnek vererekuyarmayı düşünmüş. Evinin kapısının önüne çıkmış. Süpürülmüş,tertemiz yolun üstünde aranmağa başlamış. Onun bu hâli görenlerin dikkatini çekmiş. - “Ne arıyorsun Hoca efendi, yerde hiçbir şeygörünmüyor. Ne aradığını söyle de beraber araya-lım” demişler. - “Anahtarlarımı düşürdüm de, şöyle el kadardört tane birbirine zincirle bağlı anahtar” demişHoca. Soranlar iyice şaşırmışlar; - “Buralarda bir şey yok. Sen nerede yitirdinanahtarlarını ?” demişler. - “İçerde bodrumda” demiş Hoca. - “Öyleyse ne diye burada arıyorsun ?” demişler. - “İçersi karanlık, görünmüyor. Onun için, sizinCenneti meyhanelerde aradığınız gibi ben deanahtarları burada arıyorum” demiş. Öğüt: Hedefe ulaşmanın ilk şartı hedefibelirlemek ve o yolda çaba sarf etmektir. Kaybet-tiğimiz Cenneti yanlış yerde aramayalım.

Page 78: Nasreddin Hoca Fikralari

80 Erdinç Babacan

84 İzinli ehl-i kubur

Nasreddin Hoca, çok sıcak bir yaz günü mezarkazıyormuş. İşini bitirmek üzereyken çok terlemişgömleğini, fanilâsını çıkarmış. O sırada karşıdanatlılar sökün etmiş. Hoca'yı mezarın içinde çıplakadam olarak görüp seslenmişler. - “Bre adam, mezarda ne işin var?” - “Benim mezarım burası!..” demiş Hoca. “Bu-rada elbise vermiyorlar. Bugün izin günüm, birazseyre çıktımda!...” Öğüt: Ahiret bankasına geçer akçe parayatırabilirsek, orada çırılçıplak kalan adamın hâlinedüşmeyiz.

85 Pınar başında uyumuştum Nasreddin Hoca, Akşehir'den Konya'ya giderkenyolunun üstündeki köyde bir köylüye konuk olmuş.Yatma zamanı gelince adam; - “Hoca efendi, uykusuz mu yoksa susuz mu-sun?” diye sormuş. Adamın yemekten söz etmediğini gören Hocahiç bozuntuya vermeden; - “Buraya gelirken pınar başında bir güzeluyumuştum” demiş. Öğüt : İkram görmek istersek, ikram etmeyiöğrenmeliyiz.

Page 79: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 81 86 Yıldız yaparlar Aklı sıra Nasreddin Hoca'yla eğlenmek isteyenbiri Hoca'ya sormuş. - “Yeni ay girince eski ay'ı ne yaparlar ?” Nasreddin Hoca cevabı yapıştırmış ; - “Kırpıp, kırpıp yıldız yaparlar” demiş. Öğüt: Yâsin suresi 39. ayette, zamanı bilebil-memiz için ayın görüntüsünün değiştirildiği belir-tiliyor. Yoksa ay hep aynı ay. Biz de şakalı bir soru-ya, esprili güzel bir cevap verebilmeliyiz.

87 - Devenin kanadı olsaydı Bir gün Nasreddin Hoca caminin kürsüsündevaaz ederken ; - “Ey cemaat, şükredin ki Allah develerinizekanat vermedi” demiş. Cemaat duraklamış, develerimizin kanatları olsane güzel uçardık, ne hızlı giderdik, acaba Hocamızne demek istiyor” diye düşünürlerken cemaattenbiri: - “İyi olmaz mıydı Hocam ?” diye sorunca, - “Kanatları olsa develeriniz damlarınıza konar-lardı, damlarınız da başlarınıza yıkılırdı” demişHoca. Öğüt: Varlıklarda kusur aramayalım.Hikmetlerini anlamağa gayret gösterelim.

Page 80: Nasreddin Hoca Fikralari

82 Erdinç Babacan

88 Ramazanda buzlu hoşaf Sıcak bir yaz günü Nasreddin Hoca'yı iftaraçağırmışlar. Ortaya önce bir tencere soğuk hoşafgelmiş. Muzip ev sahibi eline bir kepçe almış,misafirlere ise birer tatlı kaşığı vermiş.

Ev sahibi kepçeyle her hoşaf içişinde : - “Oohhh , öldüüümm” diyormuş.

Hoca ile öteki davetliler ellerindeki küçücüktatlı kaşıklarıyla hoşafı içmeye çalışıyorlar, ama nehoşafın tadını alıyorlar, ne de susuzluklarını gidere-biliyorlarmış. Ortadaki hoşaf tenceresi de bitmeküzere:

Hoca dayanamayıp ev sahibine seslenmiş; - “Efendi” demiş. “Senin devamlı ölüp ölüpdirilmen bizleri çok üzüyor. Şu kepçeyi ver de seninyerine biraz da biz ölelim!...”

Öğüt: Ahlâklı ve edepli olmak, ölçüyü kaçır-mamak şartıyla yapılan esprili şakalar sıkıntılarımızıdağıtır, hayatımızı güzelleştirir.

Page 81: Nasreddin Hoca Fikralari

83 Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız

89 Aklın var sa göle kaç Nasreddin Hoca ormandan çalıçırpı toplayıpeşeğine yüklemiş. Arkadaşları ile buluşacağı yeregitmiş. Odundan dönen köylülerle buluşup, beraberceyola koyulmuşlar. Konuşuyorlarken biraz şakalı,biraz ciddi, Hoca’ya sorular da soruyorlarmış.

Birisi Hoca'ya: - “Biz cehenneme girmez, kaçar kurtuluruz.Ateşten kaçar suya gireriz. Hem sen nasıl olsa me-zara koyunca telkin veriyorsun, senin dediğini deryakamızı kutrarırız” derlermiş.

Hoca bakmış ki anlattıklarından gereği gibi dersalmıyorlar. Kendi eşeğinin sırtındaki çalılara birkibrit çakmış. Eşeğinin kulağına da “aklın varsagöle kaç” diye söylemiş.

Alevler yükselince köylüler heyecanla ; - “Aman ne yaptın Hocam, hayvan canlı canlı,cayır cayır yanacak” demişler.

Hoca gayet sakin ; - “Hiç merak etmeyin, eşeğin kulağına telkininiverdim!...” demiş. Öğüt: <Anlayana sivri sinek saz, anlamazadavul zurna az> demiş atalarımız. Anlayabilenler-den olalım İnşaallah.

Page 82: Nasreddin Hoca Fikralari

84 Erdinç Babacan

90 Onun her işi terstir Nasreddin Hoca'nın bütün gayretlerine rağmenkötü huylarından vazgeçiremediği bir yakını varmış.Namazdan sonra camiden çıkmakta olan cemaatedoğru bir çocuk koşarak gelmiş ve o adamın suyadüştüğünü haber vermiş.

- “Falanca kişi ırmak kenarında gezerken ırmağadüştü. Azgın sularla boğuşuyor” demiş.

Hoca birkaç arkadaşıyla birlikte koşarak ırmakkenarına gelmiş ve suyun geldiği tarafa doğru ilerle-meye başlamış.

Köylüler: - “Su öbür yana doğru akıyor Hocam” demişler.“Aşağıda aramak gerekmez mi?”

Hoca başını sallamış; - “Bu adamın ne aksi, ne ters biri olduğunu sizbilmezsiniz. Onun her işi terstir” demiş.

Öğüt: Kötü huylarında ısrar edenler, suyuntersine aktığını zannedenler kadar yanılgı içinde-dirler. Bilenlerin nasihatlerini doğru ve iyi yorumla-yalım ve faydalanalım.

Page 83: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 85

91 Ahirette onunla olma Nasreddin Hoca ormandan odun kesmiş, eşeğineyüklemiş, evine dönüyormuş. Yolda karşılaştığı münasebetsiz bir adam: - “Hoca'm iki arkadaş tıpış tıpış ne güzel gidi-yorsunuz!” demiş. Hoca cevabı yapıştırmış : - “Ah sen o kardeşinin tıpış tıpış yürüdüğünealdanma. Bazen inadı tutar çamura yatar, bazen mü-nasebetsiz adamlar gibi yerli yersiz anırır, bazen detırısa kalkar. Sakın heveslenip de ahirette onunlaberaber olma…” Öğüt : Biz insanlar yaşamımızın her anındansorumluyuz. Eşref-i mahlûk olarak yaratıldığımızıda unutmayalım. 92 - İnanmazsanız yıldızları sayın Nasreddin Hoca Konya'da vaaz ediyormuş. -“Ey Müslümanlar! bu şehrin havasıyla bizimşehrin havası birdir” diye söze başlamış. Cemaattekilerden biri sormuş: - “Nereden biliyorsun?” - “Akşehir’de ne kadar yıldız varsa, burada da okadar var. İnanmazsanız sayın!..” demiş Hoca. Öğüt : Gece, açık havalarda yıldızlı semalarıseyredelim. Hepsi çok büyük hızlarla hareket halin-

Page 84: Nasreddin Hoca Fikralari

86 Erdinç Babacan

de olmalarına rağmen hiç bozulmayan nizam veintizamı görüp yaratıcımızın güç, kudret ve san'atınıtefekkür edelim. ( Yıldızları değil de sadece bir-iki-üç diyesayıları saymaya başlasak, hiç uyumadan bir yılsaysak Dakikada 60 sayı saydığımızı öngörsek, X60dakika X 24 saat X 365gün = bir yılda ancak 31536 000 e kadar sayabiliriz. Biliyoruz ki sadeceSamanyolu galaksisinde yüz milyarlarca yıldız var.Uzayda da yüz milyarlarca galaksi var. İslâmiyetilme ve alimlere çok büyük değer veriyor. Bilerekinanın diyor. ) 93 Kurdun keyfini bozma Hoca, bir kış günü ormanda odun kesiyormuş.Odun kesmeye iyice dalmış. Bir aç kurt sessizce sal-dırıp, Nasreddin Hoca’nın yokuşun altında bıraktığıeşeğini yemiş, yokuş yukarı kaçmağa başlamış. Birisi uzaktan durumu görüp seslenmiş: - “Hoca yetiş! Kurt eşeğini yedi, kaçıyor!” Hoca bir eşeğin kemikleri çıkmış ölüsüne, bir deyokuş yukarı kaçmakta olan kurda baktıktan sonra: - “Boşuna yorulma efendi” demiş. “Olan oldu!Hiç olmazsa tok karnına yokuş yukarı kaçmayaçalışan kurdun keyfini bozma!” Öğüt: Olaylara farklı yönlerden bakıp değer-lendirmeyi öğrenelim. Bir futbol maçı TV.’lerden neden on iki hattadaha çok kamera ile verilmektedir ?

Page 85: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 87

94 İmamı Topal Timur ise Hoca bir gün Timur Han'ın adamlarından birinesorar: - “Kimin mezhebindensin ?”

Adam elini göğsüne götürüp kuvvetli bir sesle; - “Emir Timur'unnn” demiş.

Orada bulunanlardan biri seslenmiş: - “Hoca efendi, bir de peygamberini sor baka-lım!”

Hoca: - “İmamı Topal Timur olursa, başka bir şeysormaya gerek yok” demiş. Öğüt: Doğru önder ve imamlara uyalım.“Kılavuzu karga olanın burnu b...ktan çıkmaz”atasözümüzü unutmayalım.

95 Değerli mal sakız Bir gün Nasreddin Hoca'yı bir şölene çağırmış-lar. Davetliler beraberce sofra olarak kullanılanbüyük sinilerin etraflarına oturmuşlar. Yemeğe baş-lanırken bir davetli ağzında ki sakızı çıkarıp kocayemek sinisinin üst kenarına yapıştırmış.

Page 86: Nasreddin Hoca Fikralari

88 Erdinç Babacan

Hoca da sakızı sininin kenarından alıp adamınburnunun ucuna yapıştırmış. - “Hoca efendi” demişler, “sakızı koyacak başkayer bulamadın mı ?” Hoca başını sallamış: -“Ne olur ne olmaz! Bu adamın malı kıymetli-dir. Her zaman gözünün önünde bulunmalı !” Öğüt: Toplumda başkalarının hoş görmeye-cekleri davranışlardan kaçınalım. 96 Testi kırıldıktan sonra Nasreddin Hoca oğlunu çeşmeye gönderiyor-muş. Testiyi eline verdikten sonra yüzüne okkalı birtokat aşketmiş, ardından da: - “Sakın testiyi kırma” diye seslenmiş.

Bu durumu görenler : - “Ne yapıyorsun Hoca efendi” demişler, “çocuktestiyi kırmış değil ki... Hiç suçu olmayan çocuğune diye dövüyorsun ?”

- “Testi kırıldıktan sonra dayak neye yarar!”demiş Hoca. Öğüt: Büyüklerin uyarılarını dikkate alalım.Kendi aklını beğenip sadece ona uyan kişi, bilinen-leri yeniden keşfetmeğe uğraşıp kısıtlı ömürleriniziyan edenlere benzer.

Page 87: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 89 97 Kayışın neler çektiği Hoca öküzleriyle çift sürüyormuş. O sırada öküzleri sabana bağlayan kayışlardanbiri kopmuş. Hoca, kopan kayışın yerine sarığını bağlamış. Daha ilk asılışta sarık da kopmuş. Hoca sarığına dönmüş : - “Sarığım”demiş, “Kayışın neler çektiğini şim-di anladın mı ?” Öğüt: Anne ve babalar hayatın yükleriniçekerken, evlâtların olayları kolay zannettikleri gibi,sarık da başın üzerinde taşınırken, hiçbir zorlamagörmüyordu. Kişi mesuliyet alınca, o işin ne olduğunu ancakanlayabiliyor değil mi ? 98 Ay alıp sattığım yok Nasreddin Hoca Konya'da akşam namazındançıkmış, yatsıya kadar biraz çarşıda gezinmek iste-miş. Tanımadığı kellifelli bir adam gökteki yusyu-varlak aya bakıyormuş. Hoca yaklaşınca, adam seslenmiş: - “Efendi” demiş, “Bugün ay kaç?” - “Bilmem ki evlâdım” demiş Hoca, “Bu günler-de ay alıp sattığım yok.”

Öğüt: Ayın on dördü gibi bir tabirimiz vardır.Ay yusyuvarlak olduğunda on dördüdür. Kalıpkıyafetin yerinde olması yeterli değil, aklımızın dayerli yerinde olması gerekli.

Page 88: Nasreddin Hoca Fikralari

90 Erdinç Babacan

99 Körüğün havası

Nasreddin Hoca körüğü ile ateş yakar, içineböcek, fare vs. girmesin diye kullandıktan sonra kö-rüğün ağzını tıkayıp duvara asarmış.

- “Körüğün ağzını ne için tıkıyorsun Hoca?”diye sormuşlar.

- “Yaa!, tıkamayayım da içindeki onca havaboşa mı gitsin” demiş Hoca, “ben savurganlıktanhoşlanmam!”

Öğüt: Çok az düşünülse bile hikmeti anlaşı-labileceği için doğrudan cevabı lüzûmsuz görenHoca'mız, dolaylı bir cevapla savurganlığın iyi birşey olmadığını anlatıyor.

100 Tatlısız, böreksiz yer Nasreddin Hoca öğlen namazını kıldırıp evinegelmiş. Öbür camiden gelen bir cenaze alayı sokak-ta belirmiş. Cenazenin arkasından giden akrabalarıdövünüyorlarmış: - “Karanlık yerlere gidiyorsun! Gittiğin yerde neışık var, ne ateş!... Ne tatlı var, ne börek!...” Hoca, karısına : - “Hâtun, çabuk kalk kapıyı sürgüle! Bu cenazemutlaka bizim eve geliyor!” demiş.

Page 89: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 91

Öğüt: Atalarımız olan Adem ile Havvacennetteydi. Sınav için bir tek yasak emredilmişti.Söz dinlemediler ve Dünyaya indirildiler. Buradasabır sınavı soruları çoğaltıldı. *Söz dinleyenler cennetlerin balını böreğiniönünde bulacak. *Dinlemeyenler belki de ebediyen baldan, bö-rekten mahrum kalacak. Sınavı başaranlardan olalım. 101 Ceviz oynamaya çıkar Nasreddin Hoca'nın komşusu hamileymiş.Sancısı tutmuş ama bir türlü doğuramıyormuş.

Kadınlar Hoca'nın yanına gelip: - “Aman Hoca, dua mı olur, başka bir şey miolur, ne biliyorsan söyle de kadıncağızı kıvranmak-tan kurtaralım” demişler.

Hoca; - “Ben onun ilâcını biliyorum” diyerek bakkalakoşup biraz ceviz getirmiş. Orada bekleyen hanım-lara:

- “Şunları alın ve ortalığa dökün. Çocuk cevizle-rin sesini duyar duymaz oynamaya çıkar!” demiş. Öğüt: Uzmanlık isteyen konularda yardımistemek gerektiğinde, konunun uzmanlarındanyardım istenmelidir.

Page 90: Nasreddin Hoca Fikralari

92 Erdinç Babacan 102 Tanrı Misafiri Bir akşam Nasreddin Hoca'nın kapısı çalınmış.Hoca pencereden başını uzatıp seslenmiş: - “Kim o ?” Karanlıkta bir ses : - “Tanrı misafiriyim” diye karşılık vermiş. Hoca sesin sahibini tanımış. Evvelce görevyaptığı köyden, camiye hiç gelmeyen bir adam...! Hoca aşağı inip adamın elinden tutmuş, doğrucacamiye götürmüş : - “İşte aradığın yer” demiş, “Tanrı'nın evi bura-sı. İstediğin kadar konuk olabilirsin !” Öğüt: Tanrı misafiriyim diyerek kendineyatacak, barınacak yer arayan adam gibi,sıkıştığımız zaman değil, her zaman Tanrı'nınevinin yolunu bilenlerden olalım. 103 Dünyanın dengesi

Nasreddin Hoca'ya bir gün : - “Efendi” demişler, “sabah olunca insanlarınkimisi o yana, kimisi bu yana gider. Nedendir?” - “Hepsi aynı yöne gidecek olsa” demiş Hoca,“Dünyanın dengesi bozulur, devriliverirdi!”

Öğüt : Yaşam için çok çeşitli işleri, çokdeğişik yerlerde yapmakta olduğumuza dikkatedersek, Dünya nizamının dengesini fark ederiz.Hangi mesleği yapıyorsak onu en iyi şekildeyapanlardan olalım.

Page 91: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 93

104 İş kavuktaysa

Bir İranlı, memleketinden gelen mektubuHoca'ya vermiş: - “Hocam” demiş, “şunu bir okuyuver.”

Hoca bakmış, hem yazı okunaksız hem de Farsça. - “Bunu Farsça bilene okut, ben Farsça bilmem,yazı da okunaksız.” demiş.

İranlı kızıp köpürmüş : - “Başında değirmen taşı kadar kavukla şumektubu okuyamazsın ha!” diye söylenmiş.

Hoca hemen kavuğu çıkarıp İranlının başınakoymuş: - “İş kavuktaysa, buyur sen giy. Mektubu da senoku!” Öğüt: Her dilin kendine has kuralları vardır.Lâtin harfleri ile yazılan pek çok dil var. Biz hepsinigereği gibi,doğru olarak okuyabilir miyiz? Kafalarıniçiyle, dışındaki giysileri karıştırıp cahil İranlınınhaline düşmeyelim. 105 Belki ben de kaybolacaktım Nasreddin Hoca'yı davullu, zurnalı, çalgılı, içkilibir düğüne çağırmışlar. Gitmeğe de ikna etmişler.Gitmek üzere hazırlanmış, ama o sırada eşeğini yi-

Page 92: Nasreddin Hoca Fikralari

94 Erdinç Babacan

tirmiş. Eşeğini ararken, durmadan; - “Çok şükür, çok şükür” dermiş. - “ Neden şükrediyorsun Hoca?” diye sormuşlar. - “Üstünde bulunmadığıma şükrediyorum” demişHoca, “üstünde olsaydım, Allah korusun düğünde okalabalıkta, belki ben de kaybolup gidecektim.”

Öğüt : Kendi manevi yapımıza zarar vere-bilecek yerlerden uzak kalabilmesini becerebil-meliyiz. 106 Kardeş kavgası Bir gün Nasreddin Hoca evinde otururken kom-şularından biri telâşla kapıyı çalmış : - “Aman Hoca, Bizim evde karımla baldızım fenahalde kapıştılar, saç saça, baş başa dövüşüp duru-yorlar. Bir türlü ayıramadım. Yetiş, yardım et !...” Hoca sormuş : - “Kavga neden çıktı? Yaş meselesinden mi?” - “ Hayır” demiş komşusu, “başka bir konu yü-zünden...” Hoca elini şöyle bir sallayıp eklemiş : - “Öyleyse hiç telâşlanma evlâdım, yüreğiniserin tut. Şimdiye kadar iki kız kardeş barışmışlardırbile!”

Öğüt: Hanımların hassas oldukları yaşmeselesine gereksiz girmemeye özen gösterelim.

Page 93: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 95

107 Teke burcundanım Bir gün Nasreddin Hoca’ya, sanki çok lâzımmışgibi, - “Hangi burçtansın? Hoca” diye sormuşlar. - “Teke burcundanım” demiş Hoca. Etraftakiler : - “A efendi öyle bir burç yok ki...” deyince; Hoca şöyle cevap vermiş : - “Bana çocukluğumda oğlak burcundansındemişlerdi. Yıldızım hep oğlak kalacak değil a...Şimdiye kadar çoktan büyüyüp, teke olmuştur.” Öğüt : Gerçekle uzaktan yakından hiç birilgisi olmayan faldan uzak durunuz. (Keçi yavrusu demek olan erkek oğlak, büyüyünceteke diye adlandırılır.) 108 Zamane eşeği Sonradan gören zenginin biri gösterişli bir atsatın almış. Yolda eşeği ile giden Nasreddin Hoca'yıhızla geçmiş, uzaklaşmış. Sonra geriye dönüp atınıkoşturarak Hocanın yanına gelmiş ve küçümser birtavırla : - “Eşek nasıl gidiyor, Hoca” demiş. - “Zamane eşeği” demiş Hoca , “Atla gidiyor!” Öğüt: Soysuzu mal mülk hiç soylulaştırır mı, al-tın işlemeli semer vursan eşek yine eşektir. Kendi-mizi ancak eğitimle yüceltebileceğimizi hiç unutma-yalım.

Page 94: Nasreddin Hoca Fikralari

96 Erdinç Babacan

109 Cuma gününü bilmeyene Hoca gezmeğe gittiği bir kasabada Cuma nama-zını kılmış. Kalabalıkla beraber camiden çıkarkenyoldan geçen bir adam yanına yaklaşıp: - “Efendi” demiş, “bugün günlerden ne ?” - “Yabancıyım” demiş Hoca, “sizin günlerinizibilmem”. Öğüt: Cuma namazlarını kılmakla mükellefisek, kazası olmayan bu farzı mutlaka eda edelim. 110 İnsan gibi yapmağa bırakmadın ki Adamın biri bir yaz günü köy yolundan giderkençok susamış. Önünden geçtiği bostanda koca koca karpuzlarıgörmüş. Bir karpuz koparıp yiyerek hararetimigidereyim, diye düşünmüş. Bostana girmiş, birkarpuzun önüne çömelmiş. Tam gözüne kestirdiğikarpuzu koparacağı sırada bostanın bekçisi elindesopayla karşısına dikilip çıkışmış : - “Ne işin var burada?” Adam şaşkın, birazda korkmuş bir halde : - “Şey...” demiş, “sıkıştım da abdest bozuyor-dum.” Tesadüfen tam çömeldiği yerde taze kocaman birsığır pisliği varmış. - “Beni enayi mi sandın be adam” demiş bekçi,“o gösterdiğin sığır pisliği!”

Page 95: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 97

Olayı yoldan giderken gören Nasreddin Hoca,Bekçiye çıkışmış : - “Suç senin! Adamı, insan gibi yapmağa bırak-madın ki!” demiş. Öğüt: Destursuz bağa girmeyelim. İzin almakgüzeldir. Olayı yatıştıracak Nasreddin Hoca'larlakarşılaşamayabiliriz. 111 Gezerken başını unutmasın Akşehir'in zenginlerinden biri Hoca'yı evineçağırmış. Kararlaştırılan günde Hoca kalkıp gitmiş.Adam pencerenin önünde oturuyormuş. Hoca kapıyıçalıp ta: - “Efendi hazretlerini ziyarete geldim” dediğinde, - “ Evde yok” demişler, “dışarı çıktı.” - “Öyleyse çok selâm söyleyin efendiye” demişHoca, “bir daha dışarı çıkarken başını pencereninönünde unutmasın!” Öğüt : Verdiğiniz sözünüzde durmayı prensipedininiz ki saygın olasınız. 112 Züğürtlüğe alışacaksın Babasından kalan büyük bir mirası günah -sevap demeden har vurup harman savuran birisi,elinde avucunda hiç bir şey kalmayınca NasreddinHoca'ya dert yanmış : - “Hâlim çok kötü. Neredeyse dileneceğim.

Page 96: Nasreddin Hoca Fikralari

98 Erdinç Babacan

Derdime bir çar bul Hocam” demiş. - “Merak etme evlât” demiş Hoca, “yakında budertten kurtulacaksın.” Mirasyedi heyecanlanmış : - “Yine zengin mi olacağım, Hocam ?” - “Hayır evlâdım” demiş Hoca, “züğürtlüğe alışa-caksın. Ahret sermayeni de burada harcadın. Alışın-ca belki orada da çok sıkıntı çekmezsin.” Öğüt: Zamanımızı en iyi şekilde değerlen-direlim. Ömür sermayemiz kendi kendine bitiyor. 113 Kuyruksuz sıpa doğurmuş Nasreddin Hoca eve yorgun argın dönmüş, karı-sının pişirdiği bulgur pilâvını kaşıklayıp karnını do-yurmak için sofraya oturmuş ki tam o sırada komşu-nun çocuğu kapıyı çalmış: - “Efendi Hoca yetiş! Babam seni acele çağırı-yor !” Hoca kalkıp gitmiş. Meğer eşeği kuyruksuz sıpadoğuran komşu, bunun nedenini öğrenmek içinçağırtmış Hoca'yı... Biraz sonra Hoca evine dönün-ce karısı sormuş: - “Efendi, komşu seni niye çağırmış ?” Hoca biraz da canı sıkılmış bir halde : - “Bırak canım” demiş, “Kırk yılda bir karı kocabaş başa bulgur pilavı yiyecektik, komşunun eşeğikuyruksuz sıpa doğurmuş!” Öğüt: Kendimiz için bir şey isterken, karşı-mızdakini sıkmayalım.

Page 97: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 99

114 Doymak bilmeyen misafir Dostlarından biri Nasreddin Hoca'ya konukolmuş. Yeyip içmişler, tatlı tatlı söyleşmişler, gecegeç vakit yatacakları sırada konuk : - “Bizim eller bizim eller, yatarlarken üzüm yer-ler” demiş. Hoca bakmış ki yemenin içmenin sonu gelmeye-cek : -“Bizde öyle âdet yoktur, saklarlar da güzünyerler!” deyivermiş.

Öğüt: Oburluk sıhhatimize zarar verir. Kendi-mizi ihtiyacımız kadar besin tüketmeye alıştıralım.

115 Sağlığında beni dinlemezdi Nasreddin Hoca Sivrihisar'da imamlık yaparken,huysuz bir adam olan kasabanın subaşısı ile kavgaetmiş. Bir süre sonra da subaşı ölmüş. Hoca'dancenaze namazını kıldırmasını, telkinini vermesiniistemişler. - “Siz başka birini bulun” demiş Hoca, “sağlı-ğında beni hiç dinlemezdi. Üstelik benimle kavgalıiken öldü. Bakarsınız inat için gene sözümü tut-maz!” Öğüt: Sağlığımızda yapılan dinî ve ahlâkitavsiyelere kulak verelim.

Page 98: Nasreddin Hoca Fikralari

100 Erdinç Babacan

116 Hesap tamam olur Hoca yolda giderken adamın biri arkasındanyaklaşıp ensesine bir tokat atmış. Hoca kadıya baş-vurmuş. Meğer kadı bu adamın yakın dostuymuş.Onları barıştırmayı denemiş, ama başaramamış.

Mecbur kalan kadı: - “Haksız yere tokat vuranın bir akçe ceza öde-mesine karar verdim” demiş. Adama dönüp kaş gözişareti yaparak, “git bir akçe getir” diye emretmiş.

Adam gitmiş. Hoca da oturup akçenin gelmesinibeklemiş. Aradan uzun bir süre geçip de adamıngelmeyeceğini anlayan Hoca, önündeki kâğıdıokumağa çalışan kadıya yavaşça yaklaşıp ensesineiki tokat aşketmiş. Kadı efendiye bir akçe uzatmış,peşinden de eklemiş:

- “Benim işim var kadı efendi, İkindi namazınıkıldıracağım, şu bir akçe benden, bir akçe de getirenadamdan alırsın. Hesap tamam olur.”

Öğüt: Ancak, hakimlerin adil olduğu toplum-larda düzen ve huzur olur. Unutmayalım ki “Hak”Allah’ın adıdır.

Page 99: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 101

117 Allah versin Bir gün Nasreddin Hoca evinin damını aktarı-yorken kapı çalınmış. Hoca çatıdan kapıyı çalanaseslenmiş : - “Ne istiyorsun, buyur?” Kapıdaki adam : - “Biraz aşağı gelir misin?” demiş. Hoca inip kapıyı açmış. - “Ne istiyorsun?” - “Sadaka istiyorum” demiş adam. - “Yukarı gel” demiş Hoca. Beraber çatıya çıktıktan sonra adama dönerek: - “Allah versin” demiş. Öğüt : Nerede nasıl davranacağımızı daima iyidüşünelim. 118 Eşekten düşüşü Hoca bir gün eşeğini koştururken düşüvermiş.Çocuklar başına toplanmışlar. - “Aaa. Hoca eşekten düştü! Hoca eşekten düş-tü!..” Hoca şöyle bir silkindikten sonra kalkıvermiş. - “Güzel çocuklar, bilesiniz ki: eşeğe binen de,Dünyaya binen gibi mutlaka bir sebeple iner!”demiş. Öğüt: Dünyanın sırtından inmeden evvel,gideceğimiz yer için hazırlıklı olalım.

Page 100: Nasreddin Hoca Fikralari

102 Erdinç Babacan 119 Uykumu sokakta arıyorum Hoca gece yarısı sokakta geziniyormuş. O çağıngüvenlik görevlisi olan subaşı, kendisini görünce : - “Efendi!” demiş, “gece yarısı sokakta ne arı-yorsun?” - “Uykum kaçtı da... onu arıyorum” diye cevapvermiş Hoca. Öğüt : Görevlerimizi yaparken daima nazikolalım. 120 Yazı silgisi yatağan Şehrin amiri silâh taşımayı yasaklamış. Kötürastlantı, Hoca medreseye giderken kocaman yata-ğanıyla yakalanmış. Subaşı Hoca'nın cübbesininaltından yatağanı çıkarırken sormuş: - “Bu ne bu?” - “Ben” demiş Hoca, “bununla kitaplardaki, def-terlerdeki yanlışları kazırım.” Subaşı : - “İlâhi Hoca, benim bildiğim yanlışlar çakı ilekazınır. Hiç bu koca yatağanla yanlış yazılar kazınırmı?" diye sorunca: - “Sorma ağam” demiş Hoca, “bazen öyleyanlışlar oluyor ki bu bile az geliyor.”

Öğüt: Kitaplar, kalıcı eserler olduğundan,onlarda yapılan topluma zarar verecek yanlışlar kav-galara, hatta savaşlara bile sebep olabilirler. ( Not. Yatağan = Kılıç türü bir silâh. )

Page 101: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 103

121 İçinde ben de vardım Komşusu, Nasreddin Hoca'ya sormuş : - “Hocam, neydi sizin evdeki gürültü? Dün geceevinizin önünden geçerken paldır küldür bir sesduydum.” - “Hiç canım” demiş Hoca, “cübbem tahta mer-divenlerimizden aşağı yuvarlandı da...” - “Amma yaptın be Hocam. Cübbe o kadar gü-rültü çıkarır mı?” demiş komşusu. - “Sorma” demiş Hoca, “içinde ben de vardım.”

Öğüt: Küçük bir olayı büyütmeden, gülümse-terek anlatabilmeyi biz de başarabilmeliyiz.

122 Neden varmışız

Çocuklar Nasreddin Hocaya : - “Hoca efendi, Allah insanları niçin yaratmış?"diye sormuşlar. - “Yokuş çıkmak, borç ödemek, haddini bilmekve helâl kazanıp sonsuzluk yurdunda ev bark almakiçin evlâtlarım” diye cevap vermiş. Öğüt: Kazanma imkânımız elimizden alına-rak, kimsenin kimseye bir şey veremeyeceği o yeregötürüldüğümüzde geçer akçe paramız yoksa, iflâ-sın hakikisini yaşarız. Ahiret hayatımız için buradageçer akçe para biriktirelim. Gecekondu parası geti-rene saray vermezler.

Page 102: Nasreddin Hoca Fikralari

104 Erdinç Babacan

123 Kurt avında toz duman Hoca'yla yardımcısı İmad kurt avına çıkmışlar.İmad, bir kurt yavrusu yakalamak için ine dalmış.Tam o sırada anne kurt yetişmiş. Hoca, kurdu inegirerken kuyruğundan yakalamış. Kurt, Hoca'nınelinden kurtulmak için debelenmeye başlayınca,olup bitenlerden haberi olmayan İmad içerdenseslenmiş: - “Ne yapıyorsun Hoca Efendi! Ortalığı tozadumana boğdun !” - “Dua et de anne kurdun kuyruğu kopmasın!”diye bağırmış Hoca, “bir koparsa, asıl o zamangörürsün tozu dumanı !...” Öğüt: Becerebildiğimiz kadar <tedbirdekusur etmemeye> çalışmalıyız.

124 Odunları korkutmuşlar Nasreddin Hoca yemeği ısıtmak için ocağı yak-mak istemiş. Çıra, çalı-çırpı kullanmışsa da odunlarbir türlü tutuşmamış. Tutuşsun diye üfleyince külleruçuşarak üstünü başını berbat etmiş. Hoca elbiseleri daha fazla tozlanmasın, küllen-mesin diye odasına gitmiş, üzerine karısınınferacesini giymiş, başına hanımının başörtüsünütakmış gelmiş. O sırada kızışan odunlar bir üfleyişte

Page 103: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 105

yanmağa başlayınca; - “Anlaşıldı!.., anlaşıldı!..” demiş Hoca, “bizimkarılar odunların bile gözünü korkutmuşlar.” Öğüt: Herkesin kendi işinde daha becerikliolduğunu kabul edelim. 125 Piliçler yas tutarsa Müslümanlıkta olmayan bir âdeti mahalleliler,Hoca'nın ikazlarına rağmen yapmağa devam ediyor-larmış. Ölenin yakınları karalar giyip yas tutuyor-larmış. Hoca'nın tavuğu ölmüş. O da siyah bez parçala-rını delip ölen tavuğun piliçlerinin boğazlarına tak-mış. Komşuları sormuş : - “Bu piliçlerin hali ne, Hoca efendi?” - “Anneleri öldü de ..., karalar giyip yas tutuyor-lar!” demiş. Öğüt : Yeni kanunları kanun yapıcılar yürür-lüğe koyunca, eski kanunlar artık tatbik edilmez.Mahkemelerimiz Mecelle ile mi yoksa medenikanun ile mi yargılama yapıyor? Son kanun olanİslâmiyet yürürlükte olup diğerleri kaldırılmıştır. Ohalde ben eskisine uyacağım diyen kendisini aldatır. Dinimizi öğrenip yaşayalım.

Page 104: Nasreddin Hoca Fikralari

106 Erdinç Babacan

126 Eşeğe danışayım Nasreddin Hoca, eşeğini emanet alan komşusu-nun bağdan dönerken eşeğine merhametsiz davran-dığını uzaktan görmüş. Bir gün aynı komşusu, Hoca'dan gene eşeğiniistemiş. - “Biraz bekle” demiş Hoca, “bu sefer eşeğe birdanışıp geleyim." Ahıra girmiş, az sonra geri dönüp: - “Kusura bakma komşu!” demiş, “eşeğe danış-tım olmaz diyor. Başkasına verdiğin zaman benihem dövüyor hem de sana sövüyorlar!” dedi. Öğüt: Emanet aldığımız şeyleri özenlekullanalım. Hatta bedenimizin canımıza emanet olduğunuda unutmayalım. 127 Eşeğin sözüne mi inanıyorsun Cemaat sabah namazını kılmış camiden çıkar-ken birisi Hoca'ya: - “Hocam, bu gün sana lâzım değilse eşeğiniemanet istiyorum, pazara gideceğim” demiş. - “Hay hay” demiş Hoca, “gel al.” Adam: - “Hocam, gidip hanımıma söyleyeyim, ona görehazırlık yapsın. Bir saate kadar gelir alırım.” deyipgitmiş.

Page 105: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 107 Hoca evine gitmiş. Az sonra kapı çalınmış.Başka bir komşusu : - “Hocam, değirmene gideceğim. Bu gün eşeğinibana verir misin?” diye sormuş. - “Eşek yok” demiş Hoca. Hoca tam “eşek yok” dediği sırada ahırdan eşekanırmış. Adam: - “Eşek ahırda ya, Hocam !” deyince; - “Yahu sen benim sözüme mi yoksa eşeğinsözüne mi inanıyorsun ?” Öğüt: Tam kavrayamadığımız olaylarda,nezaketimizi koruyalım. 128 Timur Han'ın değeri Hoca ile Timur hamamda yıkanıyorlarmış.Timur sormuş : - “Hoca, bana kaç akçe değer biçersin?” - “Kırk akçe” demiş Hoca. Timur kızıp kaşlarını çatmış ; - “Bre Hoca, yalnız şu üstümdeki futa (peşta-mal) kırk akçe eder!” - “Ben de zaten futaya değer biçmiştim. Sizindeğerinizi ölçmek benim ne haddime! Hakim-imutlak olan Allah günü geldiğinde senin değerinine bir zerre eksik, ne bir zerre fazla, tam olarak sanabildirecek. Ben O'nun işine karışmam”demiş Hoca. Öğüt: İnsan başıboş bırakılmadığını hiçunutmamalıdır.

Page 106: Nasreddin Hoca Fikralari

108 Erdinç Babacan 129 Ölçmüş biçmiş gidiyor Bir tanıdığı Nasreddin Hoca'ya sormuş : - “Hoca, dünya kaç arşın?” Tam o sırada yanlarından bir cenaze geçiyor-muş. Hoca onu göstermiş: - “O'na sor! Bak, ölçmüş-biçmiş, gidiyor!..” Öğüt: Dünyamız hakkında bazı bilgileriöğrenelim. Çapını, ekvator üzerinden çevresini, içve dış yapısını, saatte kendi etrafında kaç kilometrehızla döndüğünü, Güneşin etrafında saatte kaçkilometre hızla döndüğünü, ve yörüngelerinde hiçhata yapıp yapmadıklarını araştıralım. Bu sayısızyıldızlar, kütleler uzayda nasıl intizamlı kalabiliyor.Bu sonsuz nizam-intizam kendi kendine, tesadüfenolabilir mi? Araştıralım. 130 Eşeğe ters binmesi : Birkaç arkadaşıyla birlikte eşeklerine binmişyolda giderlerken, Hoca geride kalmış. Arkadaşları : - “Olmaz, Hocam! siz önden gidin” demişler. Hoca öne geçmiş. Bu sefer sırtını arkadaşlarınadönmüş olduğu için rahatsız olmuş. Eşeğe tersbinmiş, konuşarak gidiyorlarmış. Görenler sormuşlar : - “A Hoca, eşeğe neden böyle ters bindin?” Hoca: - “Zaten çoğumuz bu dünyada böyle ters işleryaparız!” demiş.

Page 107: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 109 Öğüt: Arkadaş ve dostlarımızın kalbi incin-mesin, gönlü kırılmasın diye ufak tefek zorlukları,hataları sineye çekebilmeliyiz. 131 Helâda sakız çiğnenir mi ? - “Hocam, helâda sakız çiğnemenin bir mahzuruvar mıdır?” diye sormuşlar. - “Bu konuda bir hükme rastlamadım, ama çiğ-nememek daha iyidir.” Demiş Hoca. - “Neden?” diye üstelemişler. - “Eee” demiş Hoca, “Ağzınızda bir şeyçiğneyerek helâdan çıktığınızı görenler, oradan birşeyler alıp yediğinizi sanırlar.” Öğüt: Konuların aslını öğrenmeden, teferruatıile uğraşanlar, teferruata takılıp kalırlar.

132 Kıyametin alâmeti Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: - “Hocam, kıyametin alâmeti nedir?” - “Neme lâzım” demiş Hoca. - “Aman Hocam” demişler, “Sen de nemelâzımdersen kime sorup öğrenelim?...” - “Dedik ya neme lâzım diye” demiş Hoca.“Herkes neme lâzım derse, kıyamet alâmetidir! ...” Öğüt: Sağlıklı toplumlarda, toplumun prob-lemleri herkesi ilgilendirir. Çözüm için herkesinelini taşın altına koyması gerekir.

Page 108: Nasreddin Hoca Fikralari

110 Erdinç Babacan

133 Gökte misafir edilen ne yer Nasreddin Hoca, ramazan ayı boyunca vaazlaretmek, namazları, teravihleri kıldırmak üzere evineuzak bir köyde işe başlamış. Hoca'ya köyde bir odatahsis etmişler. Görevi kısa süreli olduğundan Hocaailesini getirmemiş, odasında tek başına kalıyormuş. Köyde vaaz ederken bir ara Hz. İsa'nın göğeçekildiğinden söz etmiş. Camiden çıkınca yaşlı birkadın yanına yaklaşıp : - “Hoca efendi” demiş, “Hz. İsa göğe çekildidedin, ama orada ne yeyip ne içtiğini anlatmadın!” - “Bre kadın” demiş Hoca, “günlerdir bu köyünmisafiriyim. Bir gün olsun misafirimiz ne yer neiçer demediniz de, gökte misafir edilen Peygam-berin ne yeyip ne içtiğini soruyorsun !” Öğüt : Misafirlerimizle ilgilenelim. İkram-larda bulunup Rabbimizin de rızasını kazanmağaçalışalım. 134 Karımı dövenin kızını döverim Nasreddin Hoca'nın karısı babasının evinegitmiş. Konuşurlarken babasını kızdırınca babakızına bir tokat atmış. Kadın eve gelince olup bitenleri Hoca'ya anlat-mış, Babasını şikâyet etmiş. Hoca, hanımının baba-sını şikâyet ettiğini işitince ayağa kalkmış, bir tokatda o vurmuş, peşinden de eklemiş:

Page 109: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 111

- “Git babana söyle, o benim karımı döverse bende onun kızını böyle döverim!” Öğüt: Anne ve babalarımıza karşı daimasevgi ve saygı gösterelim. Haksız bile olsalar onla-rın davranışlarını başkalarına şikâyet etmeyelim.

135 Dört ayaklı ördekler

Bir gün Nasreddin Hoca camide vaaz veriyor-muş. Cemaatten bir kısmının esnediğini ve birkısmının da uyukladığını fark edince, konuşmasınaşöyle devam etmiş: - “Bir sabah Akşehir'den dışarı çıkmıştım. Çayınkenarında dört ayaklı ördekler su içiyordu.” Dört ayaklı ördek sözünü işiten cemaat gözleriniaçarak Hoca'yı dikkatle dinlemeye başlamış. Bununüzerine Nasreddin Hoca : - “Yahu” demiş, “Siz nasıl adamlarsınız? De-minden beri size ciddi ciddi vaaz ediyorum, uyuklu-yorsunuz da, kuyruklu bir yalan uydurunca hepi-nizin gözleri dört açıldı!” 136 Gidince keçiye katran sür Günün birinde bir köylü, uyuz keçisini Hoca'yagetirmiş ; - “Şuna bir nefes ediver Hocam” demiş, “seninnefesin keskindir.” Hoca okuyup üfledikten sonra köylüye dönmüş :

Page 110: Nasreddin Hoca Fikralari

112 Erdinç Babacan - “Ben nefes ettim amma, sen yine de tedbirielden bırakma. Gidince keçiye katran sür.” Öğüt: Bilmediğimiz her şeyi, uzmanına danı-şarak yapmalıyız. ( Hoca efendi köylünün hatırını kırmıyor. Uyuzmikrobunun havasız yerde yaşamadığını ve ilâcınında katran olduğunu iyi biliyor.) 137 Samur gibi yumuşak şey Bir akşam çayhanede, sohbet sırasında ŞeyyatHamza, Nasreddin Hoca'ya; - “Behey Hocam” demiş, “bana başka bir hüne-rini gösterir misin?” - “Ere bir hüner yeter” demiş Hoca, “Seninhünerin varsa sen söyle !” - “Benim hünerim çook, olgunluğuma sonyook” demiş Şeyyat Hamza; “Her gece bu dünyadangeçer, göklere sarkar, Dünya'ya yukardan bakarım.Yerde gökte ne varsa görürüm!” Hoca " Aferin Hamza" demiş ve sormuş : - “O sırada eline samur gibi yumuşacık, sıcacıkbir şey dokunur mu ?” Şeyyad Hamza < Ben Hocayı onaylayayım ki oda beni onaylasın> diye düşünerek, heyecanla : - “Nasıl da bildin efendi!” demiş, “dokunur.” - “İşte o eline dokunan ‘samur gibi yumuşacık,sıcacık şey’ benim taşağımdır.” Öğüt: Gerçekler daima güçlüdür. Palavracılıkkişiyi çok zor durumlara düşürebilir.

Page 111: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 113

138 Eşeğin okuması Nasreddin Hoca Timur'la konuşurken eşeğiniövmüş: - “İstersem, okumayı bile öğretirim ona” demiş. - “Öyleyse öğret, Sana üç ay süre!” demişTimur. Bu buyruk üzerine Hoca eşeğini eğitmeye başla-mış. Yemini büyük bir kitabın yaprakları arasınakoyuyor, oradaki yem bitince diliyle sayfalarıçevirmesini öğretiyormuş. Hoca, üçüncü ayın bitimine üç gün kala eşeği açbırakmış. Tam üçüncü ay dolunca ortaya büyük bir kitapkonulmuş. İlk sayfasında, kocaman harflerle“Timur Han'ın huzurunda sakın anırma!”yazıyormuş. Eşek getirilmiş. Aç hayvan, kitabınsayfalarını birer birer diliyle çevirmiş. Bir şey bula-mayınca da oradakilere bakıp anırmağa başlamış. Timur; – “Acaib şey...” diye söylenmiş. “Bu eşek oku-duğunu anlamamış.” Hoca Timur'a dönmüş: - “İşte eşeğin okuması böyle olur. Bugünekadar yüzlercesini okuttum.” Öğüt: Okumaktan amaç öğrenip o bilgilerikullanabilmektir. Değil mi?

Page 112: Nasreddin Hoca Fikralari

114 Erdinç Babacan

139 Mavi Boncuk Kimdeyse... Nasreddin Hoca'nın iki karısı varmış. Aralarındakıskançlık, geçimsizlik başgösterince, her ikisine debirbirinden gizli birer mavi boncuk vermiş. Verir-ken de: -“Sakın bu boncuğu ortağına gösterme” demiş.Bir gün karıları yine tartışmışlar. Sonra da Hoca'yısıkıştırmışlar.

-“Çabuk söyle, hangimizi daha çok seviyor-sun?”

-“Mavi boncuklu gönlümün sultanıdır” demişHoca. “İkinizi de çok seviyorum”.

Hanımları içlerinden “Hoca beni daha çok seviyor”diyerekten gülümsüyerek işlerine dönmüşler. Öğüt: İdarecilik, yöneticilik bir san'attır.Faydasız tartışmaları "doğrulardan asla ödün verme-den" çözebilmeliyiz. Sorumlu olduğumuz en küçükbirimden, en büyük birimlere kadar şartların gerek-tirdiği çözümü ve yumuşaklığı gösterebilmeliyiz.

140 Parayı veren düdüğü çalar Nasreddin Hoca pazara gidiyorken, mahalleninçocukları kendilerine birer düdük getirmesiniHoca'dan istemişler. Olur demiş Hoca.

Page 113: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 115

Ancak, çocuklardan yalnız bir tanesi sipariş etti-ği düdüğün parasını vermiş. Akşam üstü Hoca pa-zardan dönerken çocuklar koşuşup düdüklerini iste-mişler. Hoca parayı veren çocuğa düdüğü uzatmış.Çocuk düdüğü öttürmeye başlamış. Diğer çocuklar, “Hani bizim düdüklerimiz”dediklerinde; -“ Parayı veren düdüğü çalar” demiş Hoca. Öğüt : İşlerimizin oluşması için gereklişartları yerine getirip, sonra olmasını beklemeliyiz.

141 Tersi bilinmez se Nasreddin Hoca'ya, “Burnun ne tarafta” diyealaylı ve aptalca bir soru sormuşlar. Hoca hiç kızmamış, ve hemen ensesini göster-miş. - “Tam tersini gösteriyorsun Hoca efendi” de-mişler. - “Bir şeyin tersi bilinmezse, doğrusu anlaşıl-

maz” demiş Hoca. Öğüt : Akılsızlar olmazsa; akıllılar, “akılları-nın değerini” bilebilir miydiler! Başkasını küçümsemek islâmiyette de, genel ah-lâkta da hoş görülmeyen bir davranıştır. Davranışlarımızın, sözlerimizin ahlâklı olması-na özen gösterelim.

Page 114: Nasreddin Hoca Fikralari

116 Erdinç Babacan 142 Ağız tadıyla Timurlenk, Akşehir'in ileri gelenleri ile tanış-mak için bazılarını yanına çağırtmış. Misafirlerineşerbet dağıttırmış. İlk defa Timur'un başlamasınıbeklemişler. Timur şerbetini içip bitirdiğinde,oradaki dalkavuklardan birisi “afiyet olsun” diyecekyerde, dili sürçerek “merhaba” deyivermiş. Timuradamın yüzüne ters ters bakınca, Hoca araya girmekgereğini duymuş; -“Efendim, bizim şehrin merhabası böyle ağıztadıyladır” demiş. Öğüt : Kolaylıkla düzeltebileceğimiz bir olum-suzluğu, sıkıntı büyümeden kapatabilirsek yanımız-dakileri de korumuş olabiliriz. <Timur han, zalimbir Moğoldur. Kan dökmekten hoşlanmaktadır.Nasreddin Hoca'mız konuyu kolaylıkla tatlıyabağlayarak kapatabilmiştir.> 143 Hakkını almış Nasreddin Hoca'ya Akşehir'in zenginlerindenbiri elli akçe vererek; -“Hocam bunu al, beş vakit namazında bana dadua et” demiş. Hoca paranın on akçesini geri uzatmış; - “Çoktandır sen sabah namazlarına kalkamıyor-muşsun. Sabah dualarından senin nasibin yok.Ancak diğerleri için verdiğini alabilirim. Ben hakımolmayan parayı alamam” demiş.

Page 115: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 117 Öğüt : Hoca'mız gayet anlaşılır bir şekilde,“namazda yapılacak duanın önemini ve zenginliğinnamaz konusunda kimseye ayırım sağlamadığını”belirtmektedir. İslâmiyeti iyi anlayanlar sabahnamazının faziletini bilip, istifade etmek için dikkatederler. 144 Bıraktığım yerde otluyorsun Nasreddin Hoca, insanların kendilerine söyle-nenleri, verilen öğütleri iyi dinlemeleri, devamlıolarak bir şeyler öğrenmeye çalışmaları ve ilimleriniarttırarak daha mükemmel yaşamaları gerektiğinicemaate anlatıyormuş. - “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” emriniunutmayınız diyormuş. -“Taklidi imandan tahkiki imana geçmek hermümin ve mümine için farzdır” diyormuş. Cemaattepek uyanış görememiş. Bir gün beraberce ormana gittiklerinde Eşekle-rini otlu bir düzlükte serbest bırakmışlar. Hocaeşeklere dönüp, -“Biraz burada otlayın. Sonra şu tarafa doğru gi-din, orada daha güzel otlar var. Sonra şuraya doğrugidin. Hem içecek su var, hemde dahada güzel otlarvar” demiş. İşlerini tamamlayıp eşeklerini almaya gitmişler.Bakmışlar ki eşekler ilk bıraktıkları yerde otlamağaçalışıyorlar. Hem karınlarını tam doyuramamışlar,hemde susuzlar.

Page 116: Nasreddin Hoca Fikralari

118 Erdinç Babacan

Hoca eşeklere çıkışmış; -“Sizlere o kadar nasihat edip yol gösterdim,halâ bıraktığım yerde otluyorsunuz! Yürüyün baka-lım, doğru ahırınıza” demiş.

Öğüt: İnsanlar “iki günü birbirine eşit olanziyandadır” uyarısını hiç unutmayarak kendisinidaima her konuda geliştirmelidir. Günün gelişenilmini öğrenip ondan faydalanmalı, yaptığı işlerdeyeni teknolojileri kullanmaya gayret etmelidir. Okulunu bitirdikten sonra hiç kitap okumayan,araştırma yapmayan kişilerin hâli, bırakılan yerdeotlayanlardan farksız olur. Değil mi?

145 YANGIN Karnı iyice acıkmış olan Nasreddin Hoca,aceleyle sıcak ve biberli tarhana çorbasına kaşığınıdaldırıp hızla ağzına atıp yutmuş. Hoca'nın ağzı, bo-ğazı çok yanmış. O da bağırarak yerinden fırlamış: - “ Savulun !.. Karnımda yangın var!” Öğüt : Hemen hemen herkes hayatında birkaçdefa sıcak çorbanın azizliğine uğramıştır. Hoca'mızacısını nasılda güzelce anlatıyor. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üflüyerek yermiş”diye değerli bir atasözümüz var. Çorbamızıkaşığımıza aldığımızda evvelâ sıcaklığına bakarız,değil mi?

Page 117: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 119

146 Düşüne girmemek Nasreddin Hoca, birkaç arkadaşıyla beraberTimur Han'ı ziyarete gitmiş. Biraz sohbet etmişler.İkram edilen şerbetleri içmişler. O arada Timur Hangece gördüğü rüyasını hatırlamış. Sipahilerini çağı-rıp onlara; -“Filân adamı çabuk bulup buraya getirin. Rüyam-da bana kötülük ettiğini gördüm. Şu önümdekiağaca asın onu!” diye emretmiş. Askerler hemen adamı bulup getirmeye gitmiş-ler. Nasreddin Hoca gitmek için Timur Han'dan izinistemiş. Timur Han: - “Ne acelen var Hoca efendi, Oturuyorduk”dediğinde: - “Han'ım, evime gidip pılımı pırtımı toplayıpAkşehir’den çok uzak bir yerlere acele gitmemgerekiyor. Gece sizin rüyanıza şu veya bu şekildegirip girmemek benim elimde değil ki? Sonra neolur ne olmaz,” demiş. Öğüt : Nasreddin Hoca, çok nazik bir şekildeTimur Han'ı uyararak, asılmasını emrettiği adamıkurtarmak istiyor. Gün gelir, 'güçlü ve her dediği yapılan bir insan'konumuna gelirseniz, sakın ola ki bencil davranıpgücünüzü kötüye kullanmayınız. Her insanın birâlem değerinde olduğunu hatırınızda tutunuz. Bili-niz ki günü geldiğinde, onu yaratan sahibi size müt-hiş bir hesap sorabilir.

Page 118: Nasreddin Hoca Fikralari

120 Erdinç Babacan

147 Kul taksimi Bir gün Hoca'nın yanına dört çocuk gelmiş.Torba içinde getirdikleri bir miktar cevizi Hocanınönüne koyup; - “Hoca Efendi, bu cevizleri aramızda bölüşe-meyip sana geldik. Sen paylaştır.” demişler. Hoca sormuş: - “Allah taksimi mi istersiniz, kul taksimi mi?” Çocuklar; - “Allah taksimi isteriz.” demişler. Hoca torbayı açmış. Çocuğun birine beş avuç,ikincisine üç avuç, üçüncüsüne iki tane, dördüncü-süne hiç vermemiş ve “Senin beş avuç ceviz verdi-ğim arkadaşına on ceviz borcun var” demiş. Çocuklar, - “Bu ne biçim paylaştırma Hoca Efendi” demiş-ler. Hoca, - “Eee, Allah’ın kullarını imtihan için taksimiböyle olur. O kimine çok, kimine az verir, kiminehiç vermez. Kul taksimi isteseydiniz, herkese eşitsayıda verecektim.” demiş. Öğüt : Dünyada her şey tek düze olsaydıçeşitlilik olmaz, monotonluk olurdu. Herkes Dünya-da kendisine sorulan imtihan sorularına en uyguncevapları bulmak zorundadır. Şartlarına göre, doğrucevapları verebilenler cennetteki sonsuz ikramlarakavuşacaktır. Cennet bedava değil ki!..

Page 119: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 121

148 Vade verebilirim Bir Akşehirli dostu, Nasreddin Hoca'dan birazvâdeyle on altın lira borç istemiş. - “Dostum, şu günlerde durumum müsait değil,para veremem. Ama ne kadar istersen, o kadar vâdeverebilirim!” demiş Hoca. Öğüt : İnsanların birbirlerinin ihtiyaçlarınıgörmeleri, sıkıntılarını gidermeleri, birbirlerineyardımcı olmaları hoş karşılanmaktadır. Verilensözün gerekleri de mutlaka yapılmalıdır. Hoca'nın olumsuz cevabı bile nasılda hoş, değilmi? 149 Oradan seni kurtaramayız Cemaatten çirkin sesli, musiki makam ve usû-lünden bîhaber bir adam minareye çıkıp ezanıokumaya başlamış. Nasreddin Hoca minareninaltında durup yukarıya seslenmiş: - “Evlâdım niye bağırıp duruyorsun? Öylesinedalsız budaksız, bilmediğin bir ağaca tırmanmışsınki... Şimdi seni kolay kolay kurtaramayız ordan!” Öğüt : Ezan okumaya heveslenmek güzel birarzudur. Ancak gerekli çalışmayı yapıp, eğitiminialanlar ezanı okumalılar. Nasreddin Hoca “Sen,Ormandaki dalsız budaksız uzun bir ağacın tepesinetırmananın bağırdığı gibi bağırıyorsun.” diyerekmüezzini ikaz ediyor.

Page 120: Nasreddin Hoca Fikralari

122 Erdinç Babacan 150 Güle güle giymene bak. Sivrihisar Kadı'sı arada bir içermiş. Bir günNasreddin Hoca öğrencileriyle kırlarda dolaşırken,su kıyısında sızmış yatmakta olan Kadı'yı görmüş.Cübbesi bir yanda, kavuğu, sarığı bir yanda. Hocacübbeyi sırtına, kavuğu başına giyip, sarığı da sarıpevine gitmiş. Ertesi gün, Kadı kendine geldiğinde, adamlarınabuyruk vermiş: - “Cübbemle sarığımı kimde görürseniz kendisi-ni yakalayıp yanıma getirin!” Az bir zaman sonra, mahkeme binasının önün-de, Kadı efendinin cübbesi ve sarığı ile dolaşanNasreddin Hoca'yı gören mahkeme kollukçusu,Hoca'yı yakaladığı gibi sürüklüyerek duruşma salo-nuna çıkarmış. Halk ta ne oluyor diye peşlerine düş-müş. Kadı kükremiş; - “Bre Hoca, o sırtındaki cübbeyle kavuğu nere-den buldun?” - “Dün öğrencilerimle birlikte dolaşmaya çık-mıştık. Derenin kenarında sızmış, körkütük sarhoş,temiz giyimli, efendi görünüşlü bir adam gördük.Cübbesi bir yanda, kavuğu bir yandaydı... Hırsızlarçalmasın diye düşünerek, cübbesi ile kavuğunu alıpgiydim. Kadı efendi, sahibini tanıyorsan söyle deverelim.” demiş. Kadı, kendini toparlamaya çalışarak yumuşakbir sesle; - “Nerden tanıyayım, sen güle güle giymenebak.” demiş.

Page 121: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 123 Öğüt : İçki içenleri cezalandıran Kadı efendi,içki yasağına kendisi uymuyor. NasreddinHoca'mız, Kadı Efendiye unutamayacağı bir dersveriyor. Kanunlar herkese eşit uygulanırsa adaletvardır. 151 Işığı gören dışarı fırlıyor Hoca'nın komşusunun hanımı hamileymiş. Gecesancısı tutmuş. Komşu hanımlar koşuşmuşlar.Ebe'yi çağırmış almış getirmişler. Biraz sonra ebe hanım içerden seslenmiş; - “Bir oğlunuz oldu!” Adam sevinmiş. Az sonra ebe yine seslenmiş; - “Bir de kızınız oldu!” Adam biraz şaşırmış. - “Aman Hocam, biz bu kış kıyamette ikizlerinasıl bakacağız?” derken, Ebe hanım - “Bir kızınız daha oldu” diye seslenince,Nasreddin Hoca: -“Aman ebe hanım, çabuk mumu söndür. Işığıgören dışarı fırlıyor. Yandı zaten bu gariban!”demiş. Öğüt : Ülkelerin geleceği, çocukların göre-ceği eğitime ve iyi yetiştirilmesine bağlıdır. Yarımyamalak eğitimli insanlarla, yani, küçükadamlarla, büyük işler başarılamaz. Bütün çocukların, bizim geleceğimiz olduğunuunutmayalım.

Page 122: Nasreddin Hoca Fikralari

124 Erdinç Babacan

Anne ve Babalarımız, Dünyaya gelmemiz içinsadece birer sebeptirler. Cansız bir et parçası olanCenin'e ruh, altıncı haftadan sonra Allah cc.Tarafından O ailede imtihan edilmek üzereverilmektedir. Bebek o andan itibaren, <cennet içinimtihan salonu olan> Dünyaya girmeye hakkazanmıştır. Gençlerimizin Üniversitelere girişsınavlarına katılabilmeleri için yıllarca sürençabalarını bir göz önüne getirelim

152 Yel Yiyorum Akşehirde tarlalarına doğru eşekleriyle giderler-ken, Nasreddin Hoca'ya bir yol arkadaşı “aç avu-cunu” diyerek şekerli leblebi unu ikram etmiş.Avucundakini yemeye çalışırken yel esmeyebaşlamış. Ağzına atmağa çalıştığı leblebi ununurüzgâr alıp uçuruyormuş. Yolda birisi onu öyle görüp sormuş. - “Efendi, ne yiyorsun?” - “Hiç” demiş Hoca, “rüzgâr böyle sürerse yelyiyorum.”

Öğüt : Bir işi yaparken şartların uygun olma-sına dikkat etmeliyiz. Yoksa en kolay olan, ağzımı-za hazır bir yiyeceği atmakta bile umulmadık güç-lüklerle karşılaşabiliriz.

Page 123: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu bizim Nasreddin Hoca'mız 125

153 Şalvarla Don Timurlenk, Akşehirlilere: - “En yürekli adamınız kimse yanıma yollayın,Ona yüksek ücretle, çok önemli bir görev verece-ğim” demiş. Akşehir’in delikanlılarından birkaç kişiyanlarına Nasreddin Hoca'yı da alarak beraberce<askerlerine hedef tahtasına ok atma talimiyaptıran> Timur Han'ın huzuruna gitmişler. Timur Han konuklarına hedef tahtasını göstere-rek; - “Yiğitleri sırayla deneyelim. Biriniz tahtanınönüne geçin” demiş. Bir yiğit mecburen tahtanın önüne gitmiş. Timurhan yiğite kollarını ve bacaklarını açmasını ve dim-dik öylece durmasını emretmiş. Okçularının birineişaret etmiş. Nişancı oku adamın bacaklarının ara-sından geçirmiş. Diğerine işaret etmiş. İkinci okcübbesinin kolunu delip geçmiş. Üçüncü ok ta ada-mın fesini delip geçmiş. Yiğidin hiç kımıldamadan dimdik durduğunugören Timur Han: - “Aferin, seni pek beğendim, yiğit adammışsın”demiş. Adamlarına dönerek: - “Bu yiğide yeni bir kaftan ve yeni bir fesverin” diye emretmiş. Adamın paçalarından sızan yaşlığı ve necasetigören Nasreddin Hoca, Timur Han'a dönerek: - “Han'ım, emrediniz birde şalvarla don ver-sinler. Zira yiğidinkinin kullanılacak hali kalmamış”demiş.

Page 124: Nasreddin Hoca Fikralari

126 Erdinç Babacan Öğüt : İnsanların canlarını korumaları, enönemli haklarından biridir. Hatta bu hakkımızıkorumamız hususunda Rabbilalemîn bizlere hememir hem de önemli ruhsatlar vermiştir. Zâliminkarşısında savunmasız bir halde kalmak ne kadaracıdır, değil mi? Zalimler kıyamete kadar daima var olacaklarınagöre, zulme uğramamak için çok çalışıp, hemkendimizi hem de toplumumuzu, koruyabilecek ilmîve teknolojik seviyeyi yakalamak zorundayız.Yoksa sadece yiğit olmak, çok üstün donanımı olanzalimin, canlı bir hedefi olunduğunda neyi ifadeeder ki? 154 Hepsinin tadı aynı Nasreddin Hoca bir gün Akşehir’deki bağındaniki sepet üzüm toplamış, eşeğine yüklemiş, evinedoğru geliyormuş. Mahallesine gelince çocuklaretrafını sarmışlar. - “Hoca efendi, şu üzümlerinin tadına bizdebakalım” diyerek üzüm istemişler. Hoca üzüm sepetinden, büyükçe bir salkımıeline almış. Birer parça kopararak bütün çocuklaradağıtmış. Çocuklar; - “Ne kadarda az verdin Hoca efendi”, diyesöylenmeye başlamışlar. - “Ha birkaç tane, ha bir sepet...” demiş Hoca,“Hepsinin tadı bir!” Öğüt : Her çocuğa bir salkım üzüm vermekistese, belki sepettekiler yetmeyecek. Bir şeyisterken ölçüyü kaçırmayalım.

Page 125: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 127

155 Tambur davasında

Nasreddin Hoca Akşehir’de kadılık yaparkenyanına birisi gelmiş: - “Çarşıdaki filânca adam tamburumu çaldı”diyerek davacı olmuş. Zanlı adam mahkemeyegetirilmiş. Kadı efendi zanlıya; - “Sen bu adamın tamburunu çalmışsın” demiş. -“Ben onun tamburunu çalmadım. Tamburbenim,” demiş adam; “Tanıklarım var.” Getirilen tanıklar, tamburun sahibinin davalı kişiolduğunu, kaç telli olduğunu ve bazı özelliklerinisöylemişler. Davacı: - “Bunların şahitliğini kabul etmem, demiş. Biridüğünlerde köçeklik eder, öteki şarkı söyler, üçün-cüsü...” Hoca davacının sözünü kesmiş: - “Be adam, tambur davasında bunlardan iyi ta-nık nerede bulunacak!..?” demiş.

Öğüt : O devirdeki hukuk kaidelerine görebazı meslekteki kişilerin, hilekârların, sahtekârların,yalancıların vs. şahitliği kabul olunmazdı. Davacışahitlerin o grupların birinden olduğunu kadı efen-diye hatırlatmak istiyor. Ancak dava tambur olunca,Hoca isabetli bir karar veriyor, değil mi? Her olayınkendine özel şartları olabileceğini daima gözönünde tutalım.

Page 126: Nasreddin Hoca Fikralari

128 Erdinç Babacan

156 Miraç merdiveni Birkaç bilgin papaz, Nasreddin Hoca'nın cevap-layamayacağını sandıkları bir soruyla, karşısına çık-mak istemişler. - “Hoca efendi” demişler. “Sana bir şey sormakistiyoruz. Peygamberiniz miraç için göğe nasılçıktı?” - “Nasıl çıkacak” demiş Hoca. “İsa Aleyhis-selâm göğün dördüncü katına çıkarılırken kurulanmerdivenden çıktı.” Öğüt : Miraç olayı insanlar için idraki çok zorbir olgudur. İsa Aleyhisselâm’ın göğün dördüncükatına çekilmiş olması da aynı şekilde ve anlaşıl-ması çok zor bir mucizedir. Göğün dördüncü katıacaba kaç milyar ışık yılı uzağımızdadır ! ... Evrenimizin boyutlarının yetmiş milyar ışık yılıolduğu ifade edilmektedir. Yani saniyede üç yüz binkilometre hızla giden bildiğimiz ışığın “Sitre-imünteha’ya”, evrenin dışına ulaşabilmesi bileyetmiş milyar ışık yılı gerektiriyor. Halbukimiraçta bu mesafe <yatağı soğumadandöndüğüne göre> çok kısa bir zamanda alındı.Ancak bu olay sonsuz bir güç-kudret ve ilim sahibiyaratanımız için son derecede kolay bir iştir. Maddenin hakikatini kavramak için zerreye vezerrenin de zerresine bakmak gerekiyor. Maddeninmolekülünün yapısını, sonra o molekülü meydanagetirmiş olan atomların yapısını incelediğimizde o

Page 127: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 129 minicik zerrelerin içine konulmuş çok büyük güçü,kudreti anlarız. Işık zerrelerinden ibaret olan elekt-ronların birer yörüngede durmadan döndüklerinigörürüz. Yavaşlamadan, hızlanmadan, sonsuz denecekbir zamandan beri atom çekirdeğinin etrafında bellibir yörüngede dönen bu elektronları kim çeviriyor? Birileri <kendi kendilerine dönüyorlar> diyeanlamsız bir ifade kullanıyorlar. Topacı çevirdiği-nizde sonsuza kadar dönüyor mu? Atomu meydana getiren eksi yüklü, artı yüklüve yüksüz parçacıkların yapıları ise çok daha hayretverici. Ortalarında yok denecek kadar küçük boyuttadört adet sonsuz enerjili kuant denen nur zerreciğivar. Çok uzağından plâzma gibi bir alanla çevrili.Bildiğimiz ışığın hızı saniyede üç yüz bin kilometreiken, ışığı meydana getiren kuant zerreciklerininhızı ışık hızından milyarlarca kat daha fazladır. İlâhi nizamı biraz kavramak isteyenler, günümü-zün fizik, kimya ve astronomi ilimlerinden fayda-lanmalıdırlar. Bilimsel dergileri, yayınları ve diğerimkânları kullanalım. (Örneğin; bir topluiğnenin başında altmış beşmilyar adet demir atomu var. Her bir atomda elliyedi parçacık var. Her bir parçacıkta dört adet kuantvar. Atomun çekirdeği, çapı bir metre olan bir küreolsa, en yakın elektronun yörüngesi yüz dokuz binmetre uzağından geçer. Kuant denen nur zerrecik-lerinin, dış plâzmalarına mesafesi de o kadardır.) Ancak ilme sarılırsak, ‘hiç tereddüdümüz kal-madan’ tahkiki bir îmana ulaşırız. “Allah’tan,hakkıyla ancak âlimler korkar” ayet-i kerimesindekiuyarıyı unutmayalım.

Page 128: Nasreddin Hoca Fikralari

130 Erdinç Babacan

157 Sen büyüksen... Timur Han'ın askerlerinin atları, Akşehirlilerintarlalarına girip ekinlere zarar veriyorlarmış.Nasreddin Hoca'dan rica etmişler. O da, TimurHan'ın yanına gidip Akşehirlilerin istekleriniiletmiş. Bir ara Timur ansızın sinirlenip; - “Bre Hoca, sen kim oluyorsun da benim gibidünyayı pençesine almış bir cihangire bunlarısöylüyorsun!” diye bağırmağa başlamış. Hoca hiç aldırış etmeden sakin sakin: - “Ne olacak canım” demiş. “Sen bu dünyadaçok büyük, cihangir bir hakansan, bende; içindehakanların bile yaşadığı küçük bir kasaba olanAkşehir'in imamıyım.”

Öğüt : Dünya makamları sonsuzluk yolculu-ğundaki insanoğlu için sadece bir imtihan sahasıdır.O meslekte o şartlarda neler yapabiliyoruz. Değerli şairimiz Cengiz Numanoğlu'nun "Rütbevar, yazılır mezar taşına. Zaman sellerinde aşınırgider. Rütbe var yazılır cennet arşına, sonsuzdansonsuza taşınır gider" mısraları hayatımızın amacınıne güzel ifade ediyor! “Siz hangi rütbeye sahip olmak istersiniz?”

Page 129: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 131

158 Çok şükür ... Nasreddin Hoca iri iri, sapsarı, mis kokulu ayva-ları bir sepete güzelce doldurmuş, götürüyormuş. Yolda bir Akşehirli selâm vermiş ve; - “Böyle nereye gidiyorsun, Hoca efendi?” diyesormuş. - “Timur Han'a armağan götürüyorum,” demişHoca. - “İncir götürsen daha iyi edersin,” demiş adam.“Baksana incirler ne kadar olgun ve güzeller, ayva-lar belki sert olabilir.” Hoca ayvaları bahçesine boşaltıp, itina ileincirleri toplayıp sepete yerleştirmiş. Timur Han'ınyanına varıp hediyesini sunmuş. Meğer Timur Han incirden hiç hoşlanmazmış.Hoca'nın incirleri kasden getirdiğini düşünerek,adamlarına buyruk vermiş. - “İncirleri teker teker şu adamın kafasına atın.” İncir yağmuruna tutulan Hoca, kafasına her incirvurduğunda: - “Oooh, çok şükür” dermiş. Timur: - “Bre Hoca” demiş. “Nedir bu? Kafanavuruldukça şükrediyorsun?” Hoca yine : - “Çok şükür çok şükür” demiş. “Ya dostumunsözünü dinlemeyip de ayvaları getirseydim! ...” Öğüt : Anadolu Selçuklu ve Osmanlıkültüründe; <<An beni bir kozla (cevizle), o daçürük çıksın>> diye bir atasözümüz vardır. Çürük

Page 130: Nasreddin Hoca Fikralari

132 Erdinç Babacan

bir cevize bile büyük değer veririz. Hediyeleşmekdinimizin bir tavsiyesidir. Bize verilen hediyeleredaima hoşgörüyle yaklaşalım. 159 Eşeğinin kaç ayağı var ! Nasreddin Hoca, Akşehir Gölü kenarındaki tar-lasına doğru giderken, ukalâ bir adam: - “Hoca Efendi, eşeğinin kaç ayağı var?” diyesormuş. Hoca inmiş, eşeğinin bacaklarını birer birer yok-ladıktan sonra: - “Dört ayağı var” demiş. - “Hocam” demişler, “Eşeğinin kaç ayağı oldu-ğunu bilmiyor muydun? Neden saydın?” Hoca gülümsemiş: - “Biliyordum bilmesine de, dün akşamdan beribakmamıştım. Belki çalınmıştır diye yeniden say-dım.” Öğüt : Böyle 'kaba ve hafif' bir soruylakarşılaşırsak kırıcı olmadan biz de ibretli cevaplarverebilmeliyiz. İslâmiyet’te usul, fasıkların getirdiğihaberlerin mutlaka incelendikten sonra değerlendi-rilmesini emreder. Ayrıca "eşeğinin kaç ayağı var" diye soran adambaşka bir olumsuzluğa mı işaret ediyordu? Eminolabilmek için Hoca'mız eşeğinin ayaklarını gözdengeçirmiş oldu. Hoca'mız bu arada, <hırsızların olmayacakhırsızlıkları yapabildiklerini > de îma ediyor.

Page 131: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 133

160 Karısını öpenin orucu ... Nasreddin Hocaya sormuşlar: - “Bir adam karısını öpse orucu bozulur mu?” Hoca gülümsemiş: - “Yeni evlenmişlerse bozulur. Aradan iki yılgeçmişse... Bakın onu bilmiyorum. Ama üç yıl geç-mişse ... bozulmaz.” Öğüt : Sevgimizi ilk günkü gibi yaşayabilmekkeşke elimizde olsaydı. Yaşadığımız her günümüzüdünya ve ahiret mutluluğumuz için olabildiğincedeğerlendirelim. 161 Turpu soymuşlar Muzip bir dostu, bir gün Hoca'ya : - “Şu avucumun içindekini bil, sana bir kayga-nalık vereyim” demiş. - “Biraz ipucu ver” demiş Hoca. - “İçi sarı, dışı beyaz, yuvarlakça bir şey” demişadam. - “Bildim bildim!” demiş Hoca. “Beyaz turpusoymuşlar, içine havuç koymuşlar.” Öğüt : Kaygana <un, yağ, tuz, peynir veyumurta> ile yapılan bir yemek. Nasreddin Hoca ipucu isterken peynir veyadiğer biri arasında bir tercih yapabilecekti. Bilme-ceyi soran o kadar çok açıkladı ki, “yumurta” diye

Page 132: Nasreddin Hoca Fikralari

134 Erdinç Babacan

cevap vermesi çok çocukça olacaktı. Eski mutfak kültürümüzden olan kayganayısever misiniz? Herhalde hayatında kaygana yememiş kişi yoktur. Dilimizi Öz Türkçeleştireceğiz diye, bin yıllıkkaygana'yı omlete çevirerek Türkçeleştirmişolduk! # 1994-95 lerde İznik'i geziyorduk. SadrazamÇandarlı Kara Halil Hayrettin paşanın kabrinin debulunduğu bir türbeye girdik. Yan yana iki kabirvardı. Mezar taşının üstüne Osmanlıca bir şeyleryazıyordu. İmam hatip lisesi bitirmişlerimiz dahil hiçbirimiz mezar taşlarını okumayı tam beceremedik.İznik surlarının kapısına geldiğimizde bir gurupYunanlı turistin, taşlara oyulmuş tarihi yazılarırahatça okuduğunu gördüğümüzde çok üzüldük.Atalarının iki-üç bin sene evvel kale duvarlarınıntaşlarına yazdığı yazıları okuyup anlıyorlardı. *Bizse dedemizin mezar taşını okuyama-yacak kadar zavallı idik. *Yunanlıları, Avrupalılar kökleri olarakgörüyorlardı. Haksız da değillermiş.# 162 El elin eşeğini... Bir gün subaşının eşeği kaybolmuş. Kasabalılarda hayvanı aramaya başlamışlar. Nasreddin Hoca'ya - “Sen de bağlara bakıver” demişler.Hoca hem arar hem de keyifli keyifli türkü söyler-miş. Görenler:

Page 133: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 135

- “Keyfin yerinde Hoca. Bağların arasında nearıyorsun” demişler. - “Subaşının eşeği kaybolmuş ta onu arıyorum”demiş. Birisi sormuş: - “Neşeli neşeli türkü söyleyerek eşek aranırmı?” - “Eee,” demiş Hoca. “El elin eşeğini türkü söy-leyerek arar.” Öğüt : “Ateş düştüğü yeri yakar” demişatalarımız. Subaşının eşeğini kurt yerse başkaları nekaybeder ki? Ancak Hoca'mız komşuluk vazifesiniyaparak eşeği aramakta kusur etmiyor. Unutmaya-lım, komşunun komşuda daima birtakım haklarıvardır.

163 Sarığım çocuklarla oyun oynuyor Nasreddin Hoca eşeğini koştururken sarığınıyere düşürmüş. Mahallenin çocukları yerden sarığıkapmışlar... Top gibi birbirlerine atarak oynuyor,döndürüp duruyorlarmış. Hoca, çocukların ellerinden sarığını kolay kolayalamayacağını anlayınca, bırakıp evine gitmiş. Karısı sormuş: - “Efendi, sarığın nerede?” - “Çocukluğu aklına geldi de...” demiş Hoca.“Çocuklarla oyun oynuyor.”

Page 134: Nasreddin Hoca Fikralari

136 Erdinç Babacan Öğüt : Sarık cansız bir şey. Elbette çocuklarlaberaber isteyerek oynayamaz. Nasreddin Hoca'mızsarığını çocukların elinden alabilmek için uğraşsa;çocuklarla beraber “top kapmaca” oynuyor görüntü-sünde olacaktı. Azarlayarak ellerinden alsa; Çocuk-ları incitecekti. Hoca sarığını çocuklara bırakarak,bir sarık için onları kırmadan evine döndü. Başından geçen olayı da kısaca hanımınaanlatmış oldu. Bizler de hoşgörülü olalım. 164 Almaya Alışıktır Nasreddin Hoca, Akşehir'in eşrafı ile beraberpiknik yapmak üzere bağlara gitmiş. Büyükağaçların altında yemeklerini, meyvelerini yemişler. Akşehir'in zenginliği ve cimriliği ile ünlüSubaşı'sı kalkmış. Bağda dolaşmağa başlamış. Biryandan ağaçların üzerindeki meyveleri koparıpyiyor, bir yandan da dallara bakıp olgun meyvearayarak yürüyormuş. Bastığı yerlere pek bakmadığından önündekibostan kuyusuna düşüvermiş. Kurtarın diye bağır-mağa başlamış. Subaşı’yı bostan kuyusundan çıkarabilmek içinkenardaki arkadaşları; - “Çabuk ver elini boğulacaksın!” diyerek elle-rini uzatmışlar. Çırpınmakta olan Subaşı kimseninelini tutmuyormuş. Hoca koşup gelmiş. Bir eliylekenardaki sağlam bir yere tutunarak, adama öbürelini uzatmış ve: - “Al elimi” demiş. Subaşı hemen Hoca'nın eline sıkı sıkıya

Page 135: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 137 tutunmuş ve bostan kuyusundan çıkarılmış. Diğer-leri biraz şaşkınca: - “ Subaşı neden hiçbirimizin elini tutmadı dasenin elini tuttu Hocam.” demişler. - “ O vermeye değil, almaya alışıktır,” demişHoca. “Siz ver elini dediniz, bense al elimi dedim!” Öğüt : İnsanlar kendi nefislerini terbiyeederek cimrilik hastalığından kurtulurlar. Çok zen-gin olmakla cimrilikten kurtulunamaz. İyi kişileri kendimize örnek alalım. Gerçi Subaşı, kuyu kenarında telâşa kapılıp,Sağlam bir yere tutunmadan, elini uzatanlardanbirinin elini tutsa muhtemelen onların da kuyuyadüşmesine sebep olacaktı.

165 Katır ters Nasreddin Hoca'nın kadılığı sırasında birkaç kişimahkemeye müracaat edip, komşularından çokçeşitli konularda şikâyette bulunmuşlar. Her konudada kendilerinin çok haklı, komşularının çok haksızolduğunu iddia ediyorlarmış. Dava konularından birinin keşfi için araziyegidilmesi gerekmiş. Davacılar Kadı hocamızabinmesi için bir katır getirmişler. Hoca katırın so-lundaki binek taşına çıkmış. Üzengiye sağ ayağınıkoyup, sıçrayarak hayvanın üzerine binmiş.Hoca'nın yüzü hayvanın kuyruk tarafına geldiğiiçin, görenler gülüşmüşler. - “Neden ters bindin?” Hocam demişler. - “Ben ters binmedim” demiş Hoca. “Bu hayvan

Page 136: Nasreddin Hoca Fikralari

138 Erdinç Babacan

ters!”

Öğüt : Hayvana ilk defa binenler, genellikleyanlış ayağını üzengiye koyarak, ters binme duru-muna düşerler. Burada Hoca'mız, hep kendilerini haklı görendavacılara da düşündürücü bir ders veriyor, değilmi?

166 Altı parmağım olsa Akşehir’in zenginlerinden biri, şehrin eşrafınaziyafet veriyormuş. Herkesin tabağına özenle kızar-tılmış birer tavuk konmuş. Yemeye başlamışlar.

Nasreddin Hoca tavuğu eliyle tutup iştahlı iştah-lı yerken, sofradaki kibar beylerden biri Hoca’ya lâfatmış; - “Hocam, neden beş parmakla yiyorsun?”

- “Altı parmağım olmadığı için”, demiş Hoca.

Öğüt : Hani hepimiz, kızarmış bir tavuğu,çatal bıçakla yemekten pekte hoşlanmayız. Parmaklarımız yağlansa da elimizle tavuk yeme-mizin tadı başka oluyor, değil mi? Her zaman, katı kaidelerle kendimizi bağla-maktan sakınalım.

Page 137: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 139

167 Bilmeyenler, bilenlerinizden öğrensin Nasreddin Hoca , şeytanın hilelerini kürsüdensıkça tekrarlayarak anlatırmış. Cemaatte uygulama-sını göremeyince, bir gün vaazına başlamadan öncecemaatine şöyle demiş; - “Ey cemaat, size şeytanın hilelerini bugün detekraren anlatmak istiyorum. Neler söyleyeceğimibiraz biliyor musunuz?” - “Hiç bilmiyoruz.” demişler. - “Siz hiçbir şey bilmeyince ben size ne söyleye-bilirim” demiş. Başka bir konuya geçmiş. Ertesi hafta kürsüye çıktığında yine aynı soruyusormuş; - “Biliyoruz” demişler. - “Siz bildiğinize göre benim size anlatmamagerek yok,” demiş ve yine başka bir konuya geçmiş. Hoca, bir hafta sonra kürsüden yine aynı soruyutekrarlamış. Cemaat kurnazlık ederek; bir kısmı “biliyoruz”,diğerleri “bilmiyoruz” demişler. - “Öyleyse, bilmeyenleriniz, bilenlerinizdenöğrensinler!” demiş ve yine başka bir konuyageçmiş. Öğüt : Şeytan, insanın dünya hayatındakiimtihanını kaybettirmek için durmadan çalışıyor. İnsanların apaçık düşmanı olan şeytanı tanıya-mayanların imtihanı kazanma şansları çok çok az. Bu imtihandan geçer not alabilenler cennetlerekonulacak. Alamayanlar cehennemden geçecekler. Akıllı insan böylesine önemli bir konuya ilgisizkalabilir mi?

Page 138: Nasreddin Hoca Fikralari

140 Erdinç Babacan

168 Azrail A.S. gelirse; Nasreddin Hoca’nın hanımı, diğer kadınlarabakarak, onlar gibi sürüp sürüştürmeye, kaşınarastık, yüzüne allık sürmeye başlamış. Hoca aşırıyagiden karısını ikaz etmiş. Bakmış Hanımı sözdinlemek istemiyor.

Bir gün Hanımına; - “Karıcığım, artık her gün sür sürüştür, güzelcesüslen. Yeni elbiselerini giy, yanımda öylece bu-lun.”

Hanımı hiç beklemediği bu söz karşısında; - “Aman efendi” demiş, “nasıl oldu da böylefikir değiştirdin!”

- “Sorma Karıcığım” demiş Hoca. “Bu günlerdekendimi hiç iyi hissetmiyorum. Ne olur ne olmaz,sen yanımda süslü püslü bulun ki, Azrail A.S. Gelir-se, benim yerime belki seni beğenir alır giderde,beni bırakır!”

Öğüt : Nasreddin Hoca, kendisini iyi dinle-meyen hanımını, Azrail A S ile korkutmaktadır. Bizlere müsaade edilen hususlarda aşırıya kaç-mamız hoş görülmemiştir. İfrat ve tefrit kötülen-miştir. Orta yolu bulmamız öğütleniyor.

Page 139: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 141 169 Gün görmedik yer... Hoca Konya’ya gidip dönmüş. Karısıyla konu-şuyorken söz arasında; - “Oralarda akça pakça karılar da çok.” deyiver-miş. Karısı alınmış; - “Onlar benim gibi sabahtan akşama kadargüneşin altında çalışıp durmuyorlar ki.” Hoca kendini tutamamış. - “Karıcığım, darılma ama ben senin gün yüzügörmedik yerlerini de bilirim!” demiş. Öğüt : Bazı insanlar çok alıngan olurlar. Hani“yağmur yağacak” dense “bana ördek mi dedin”diye alınırlar. Duyarsız olmak iyi değildir. Ancak fazla alın-gan olmak ta çok sıkıcı olabilir. 170 İçinde olmayın da... Nasreddin Hoca'ya sormuşlar; - “Cenazede tabutun önünden mi yürümeli,arkasından mı?” Hoca: - “İçinde olmayın da,” demiş. “Önünden de git-seniz olur, ardından da.”

Öğüt : Tabutun içindeki, biz de olabilirdik.Hesaba çekilmek üzere götürülen biz değilsek, iste-diğimiz yerden yürüyebiliriz. Şimdilik hava hoş! ...

Page 140: Nasreddin Hoca Fikralari

142 Erdinç Babacan

171 Peşin parayı görünce nasıl da gülersin

Adamın biri, bir arkadaşına epeyce borçlanmış.İşlerini bir türlü düzeltemediğinden borcunu daödeyemiyormuş. Alacaklı bir gün kendisini sıkıştı-rarak parasını istemiş. Borçlu sakin sakin anlatmayabaşlamış; - “Şu yolun kenarına çalı çırpı diktim... Koyun-lar buradan geçerlerken tüyleri çalılara takılacak.Çalıdaki tüyleri toplayacağım. Hanımım da eğiripiplik yapacak, ipliklerle kazak örecek, pazarda sata-cak. Ben de sana olan borcumu böylece ödeyece-ğim! ...” Alacaklı sinirinden acı acı gülmeye başlar. Ne-redeyse borçluya saldıracak. Konuşmaları işiten Nasreddin Hoca: - “Seni köftehor seni” demiş. “Peşin parayıgörünce nasıl da gülersin.”

Öğüt : Borç olarak aldığımız paraları ilkfırsatta ödemeliyiz. Ancak bazen öyle çok prob-lemler birbirini kovalayabilir ki, bütün gayretle-rimize rağmen, fıkradaki borçlunun umutsuzluğugibi hallere düşebiliriz. İslâmiyet’te zaruretedüşmüş olan bir mümini kurtarmak için bağışlamaktavsiye edilmektedir. Fıkrada Nasreddin Hoca'nınortalığı yatıştıracak bir üslûp kullandığı açıkça gö-rülmektedir.

Page 141: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu bizim Nasreddin Hoca'mız 143

172 Arapça değil mi ... Akşehirli bir adam, Arabistan’da iki yıla yakınkalmış. Haccını da yapmış, döndüğünde komşularıziyaretine gidip, merak ettikleri şeyleri soruyorlar-mış. Adam bilgiçlik taslayıp, öğrendiği kem kümArapça ile kendisini çok aşan konulara, tercümelereve tefsirlere girmeye kalkışıyormuş.

Bir gün Nasreddin Hoca'yla cemaatten birkaçkişi adamı ziyarete gitmişler. Adam hızını alamayıp,yanlışmanlış hadisleri söyleyip tercüme ediyormuş.Hoca'nın ses çıkarmadığını gören cemaat, adamınkısa zamanda Arapça’yı öğrendiğini sanmışlar.

Cemaatten birsi: - “Hocam, arkadaşımız ne güzel Arapça öğren-miş. Gitsek biz de öğrenebilir miyiz, Arapça kolaymıdır?” dediklerinde;

- “Arapça değil mi uydur uydur söyle,” demişHoca. Öğüt : “Kişi noksanını bilmek gibi irfanolamaz!” demiş atalarımız. Adam Hoca’nın sesçıkarmaması karşısında, tereciye tere satmağa kal-kanın haline düştü. Uzmanı olmadığımız konulardaihtiyatlı olmalıyız.

Page 142: Nasreddin Hoca Fikralari

144 Erdinç Babacan

173 Üzülmekte haksız mıyım ? Nasreddin Hoca'nın saliha bir kadın olan hanımıölmüş. Defnetmişler. Hayat devam ediyor, herkesişinde, gücünde. Bir ay sonra Hoca'nın eşeği deölmüş. Hoca bayağı sıkılmış, mahzun olmuş. Birgün çok düşünceli olduğunu gören arkadaşları; - “Hocam kaç gündür seni üzüntülü görüyoruz,nedendir?” demişler. - “Eşeğimin öldüğüne üzülüyorum,” demiş - “Hocam, hanımın öldüğünde bile bu kadarüzülmemiştin!” demişler. - “Hanımım öldüğünde daha cenaze akşamındaneş-dost hepiniz bana, <Hocam üzülme, ondan dahaiyisini bulur seni evlendiririz> diyordunuz. Eşeğimöleli bir ay oldu. Hiç biriniz çıkıp da, <Hocamüzülme sana daha iyi bir eşek alırız>” demediniz.

Öğüt : Dünya hayatı her insanın kendi imtihansahasıdır. İmtihanı kazanarak ahirete göçtüğünüsandığımız cennet yolcusu, salih-saliha kişiler içinpekte üzülmeyiz. Dünya hayatımızın devamı için kullandığımızaraçlardan, o günlerin otomobili olan eşeğin eksik-liği Hoca'nın hareketini kısıtlamaktadır. Fıkrada , herkesin, <kesesine dokunmayan konu-larda daha cömert> olduğu da belirtiliyor.

Page 143: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 145

174 Nesini kaçırdı Nasreddin Hoca'nın mahallesinde, dinsiz-imansız bir adam varmış. Bir gün çayhanede cema-atten biri, O Adamın, aklını kaçırdığını anlatmağabaşlamış. Hoca derin derin düşündükten sonra; - “ O Adamın aklı yoktu ki!... Acaba nesini ka-çırdı!...” demiş. Öğüt : İslâmiyet’e göre ancak akıl sahipleridindar olabilirler. Aklı olmayanlar mükellefdeğildirler. Şeytani hayat yaşayan dinsiz-imansız biradamın akıl namına kaybedecek nesi olabilir ki ? 175 Bağ evimizde kamp yapalım mı? Yaz günlerinden bir gün, Hoca'yla dostları,Akşehir’in biraz uzağındaki bağlarına gidip birkaçgün oralarda beraberce kalmayı konuşuyorlarmış.Oralarda geçirecekleri güzel günleri düşleyip, bolkeseden atıyorlarmış. - “Püryan edilecek kuzu benden.” - “Patlıcan dolması benim üzerime.” - “Baklava benden.” - “Börek benim üzerime.” Sıra Hoca'ya gelince, bütün gözler onun üzerineçevrilmiş. - “Bu ziyafetin sofra duaları da benim üzerime,”demiş Hoca.

Page 144: Nasreddin Hoca Fikralari

146 Erdinç Babacan

Öğüt : Sizce Nasreddin Hoca'nın katkısıdiğerlerinden az mı? "İkram edene teşekkür,Rabbimize şükür" etmeyi hiç bir işimizdeunutmayalım.

176 İğneye ipliği takınca... Hoca kızını gelin etmiş. Düğünden sonra damattarafı gelini ata bindirip götürmekteymiş. Epeyceilerlediklerinde Hoca arkalarından koşmaya başla-mış. Yaklaşınca seslenmiş. - “Durun, kızıma çok önemli bir diyeceğim var!” Durup beklemişler. Hoca yanına yaklaşınca kızı-nın kulağına; - “Kızım, dikiş dikerken iğneye geçirdiğin ipli-ğin ucunu düğümlemeyi sakın unutma! Sonra iplikçıkar, iğne elinde kalıverir!” demiş. Öğüt : Yaptığımız en küçük bir işin bilegerektirdiği tedbirleri zamanında almazsak, ortayahiç istemediğimiz olumsuzluklar çıkabilir. Mutfağında, tavada kızartma yapmakta olan bir hanımefendi, tavanın sapını sıkı kavramaz gevşektutar tava da düşer veya elinde ters dönerse nasılolumsuzluklarla karşılaşabileceğini bir düşünelim. Nasreddin Hoca "Kızım gittiğin aile ile sağlambir şekilde kaynaş" öğüdünü, "ipliğin ucunu düğümlemeyi sakın unutma diyerek" unutulmaya-cak bir şekilde <bizlere bile > tembihlemiş olu-yor.

Page 145: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 147 177 Çektirdim, kurtuldum Adamın biri Nasreddin Hoca'ya gelip; - “Gözüm çok ağarıyor Hocam. Bana bir nefesediver,” demiş. - “Geçenlerde benim de dişim çok ağırdı. Dişçi-ye gittim. Çektirdim kurtuldum. Sen de gözcüye git.Çektir, kurtul!” Öğüt : Gereksinim duyduğumuz çareleri, mut-laka uzmanından aramalıyız. Hocamız çareninyanlış yerde arandığında, insanı gözünden bileedebileceğini, çok çarpıcı bir şekilde belirtiyor. 178 Madem hepsi var... Hoca hâli vakti yerinde, namazdan oruçtanhabersiz Akşehirli bir bakkala girip sormuş; - “Sende un var mı ?” - “Var” demiş bakkal. - “Yağ var mı?” - “Var” demiş yine. - “Bal var mı?” Bakkal yine, “var” deyince; - “Be adam, mâdem hepsi var, ne diye helvayapıp yemezsin!” demiş Hoca Öğüt : İnsanlar varlıklarının değerini ancakonları kaybedince hüzünle fark ederler. Bizebahşedilen hayat nimetleri ile ne kadar güzel şeyleryapabileceğimizi ihtiyarlayınca idrak ederiz. Değerlişairimiz Cengiz Numanoğlu bir şiirinde"...Köşelerde miskin miskin beklerken, Nefırsatlar kaçmış...Farkında mısın? " diyesormaktadır. Aman fırsatları kaçırmayalım.

Page 146: Nasreddin Hoca Fikralari

148 Erdinç Babacan 179 Ye kürküm ye ! Nasreddin Hoca'yı bir şölene, ziyafete çağır-mışlar. Hoca günlük kıyafeti ile gitmiş. Kendisiylepek ilgilenen olmamış. Hemen evine gidip, en yenive gösterişli elbiselerini, üzerine de kürkünü giymiş.Davet edildiği ziyafet konağına tekrar gelmiş. Dahakendisini kapıda görür görmez, büyük bir hürmetgöstermişler. Yukarıya çıkarıp salonda baş köşeyeoturtmuşlar. En iyi yemekleri evvelâ ona ikram et-mişler. Hoca her ikram edilen şey önüne konduğunda,kürkünü yakasından özenle tutup, “ye kürküm ye”diyormuş. - “Hocam, bu nasıl iş, hiç kürk yemek yer mi?”dediklerinde; - “Ne yapalım, davet sahibi bunları kürkümeikram ediyor. Sonradan kürkümle aramda bir sorunçıkmasın diye ben de kürkümü uyarıyorum,” demiş. Öğüt : “Görünüşe aldanmamalı” diye bir ata-sözümüz var. Ancak insanoğlu toplumsal bir varlık.Gidilecek yere uygun elbiseler giymekte gerekmek-tedir. İlk intibâ görünüşle belirirse de, esas olanambalâjın içindeki şeyin değeridir. Taş parçasınamükemmel bir ambalâj yapmak, taşın değeriniarttıramayacağı gibi, altın veya pırlantaya basit birambalâj yapmak ta onun değerini düşüremez. Eski-ler, “zarfa değil, mazrûfa bak” derlerdi.

Page 147: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 149

180 Sen de nışadır sür ! Nasreddin Hoca'nın eşeğinin arkasında,kuyruğunun altında yara çıkmış. Yarası acıyanhayvan yürümekte zorlanıyormuş. Tecrübeli biradam, Hoca'ya eşeğin yarasının üzerine hafifçenışadır sürmesinin iyi geleceğini söylemiş. Hoca çarşıya vardığında, biraz nışadır satınalmış. Eşeğine binmiş evine dönerken, eşeğininyarasına nışadırdan biraz sürmüş. Canı yanan hay-van hızlı hızlı yürümeye başlamış. Hoca yolda bir hemşerisine rastlamış. Adam,yürümekte zorlanıyor eşeğinin arkasından yayanyürümeye çalışıyor, eşeğiyse boş gidiyormuş.

Hoca adama; - “Neden eşeğine binmiyorsun ?” demiş.

- “Sorma Hocam”, demiş adam. “Basur derdimazıttı. Ne hayvana binebiliyorum, ne de doğrudürüst yürüyebiliyorum. Bir çare bulmalıyım.”

- “Benim eşeğim de zor yürüyordu,” demişHoca. “Arkasına nışadır sürdüm. Yürüyüşü düzeldi.İstersen sana da vereyim. Arkana nışadır sür, baknasıl hızlanacaksın."

Öğüt : Sağlığımızın kıymetini bilip daimaşükredelim. Çareleri de doğru adreslerde arayalım.

Page 148: Nasreddin Hoca Fikralari

150 Erdinç Babacan

181 Topu topu iki soğan...

Nasreddin Hoca, bahçesine ektiği sebzeler için,fukaraların hakkını, yâni zekâtlık kısımları evvelin-den ayırırmış. Mahsuller yetiştiğinde o bölümlerdeyetişenleri hasat eder, yoksullara dağıtırmış. Bir gün bahçesine bakmağa gittiğinde, zekâtlıkbölümdeki yeni yeşillenen soğanlardan, eğilip iki ta-ne çekmiş. Toprağını silkelemek üzereyken, yakın-larına bir yıldırım düşmüş, müthiş bir gök gürültüsüduyulmuş. Hoca elindeki soğanları tekrar bahçeyedikerek; - “Şükürler olsun Ya Rabbi. İki soğan için nere-deyse cezalı duruma düşecektim. Sen benim aklımıbaşıma getirdin,” demiş.

Öğüt: Ameller niyetlere göredir. NasreddinHoca'mız fukaraların hakkını baştan ayırdığına göreartık o mahsuller sadece emaneten kendisinindir.Hoca'nın zekât niyetini melekler ilgili deftere he-men kaydetmişlerdi. Ayeti kerime ile “ahitlerinizdedurunuz” diye ikaz edilmekteyiz. Hem Müslüman-ların en önemli vasıflarından biri emaneti koruma-ları, emîn olmaları değil mi?

Page 149: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 151

182 Komşular Hoca'ya ; - “Yüz yaşındaki adamın, yirmi yaşındaki hanı-mından çocuğu olur mu?” diye sormuşlar. - “Yirmi beş - otuz yaşlarında komşuları varsaolur,” demiş. Öğüt : < Dere yatağına ev yapma, sel alır. Da-ğın tepesine harman yapma yel alır. İhtiyarlayıncaçok genç birini alma, el alır.> diye bir atasözümüzvar. Fıtrata uygun hareket edilmelidir.

183 Giysilerin ne yandaysa... Birisi Akşehir Gölü'ne girip boy abdestialacakmış. Nasreddin Hoca'ya sormuş; - “Abdest alırken ne yana döneyim? Kıbleyemi?” - “Elbiselerin ne yandaysa o yana dön,” demişHoca. “Yoksa hepsini çaldırır, çırılçıplak kalırsın!” Öğüt: Kişinin işlerini önem sırasına göre yap-ması gerekir. Farz dururken, müstehaplarla, küçükayrıntılarla, uğraşmanın yanlış olduğu gibi. Tedbirde kusur etmek daima zararlara sebepolabilir.

Page 150: Nasreddin Hoca Fikralari

152 Erdinç Babacan

184 Minarenin şerefesine hamam... Cemaatten biri, yatsı ezanını okumak içinminareye çıkmış. Kısık sesiyle, ezanı okumayabaşlamış. Sesini, ancak minarenin dibindekilerduyabiliyorlarmış. Adam ezanı bitirip, aşağıyaindiğinde, Nasreddin Hoca adama: - “Senin okuduğun ezanı burada biz zorla duy-duk. Sesinin zayıf olduğunu bilmiyor muydun?”demiş.

- “Hocam, dün hamama gitmiştim. Kimsecikleryoktu. Orada bir ezan okudum ki gümbür gümbürsesim çıkıyordu,” demiş adam.

- “Bir hayır sahibi çıkıp ta minarenin şerefesinehamam yaptırana kadar, Sen bir daha minarede ezanokuma,” demiş Hoca.

Öğüt : O zamanlar şimdiki gibi mikrofon veamplifikatörler icat edilmemiş. Gür sesli olan, usulve makam bilenler ezan okumaya çıkıyorlar. Hamamın yapısı dolaysıyla, orada ses ekolu vegür çıkıyor. “Her taş yerinde ağır” demiş atalarımız. 185 Kuşa benzemiş Kasabanın Subaşı'sı Bir leylek vurmuş. Leyleği

Page 151: Nasreddin Hoca Fikralari

153 Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız

tahnît etmek, yâni içini boşaltıp, kurutup, tekrardoldurarak rafına koymak istemiş. İçini boşalttığıleyleğin ayakta dengede durmasını sağlamayauğraşmış. Gagası ağır geldiğinden boynunu diktutturamıyor, ayağı çok uzun olduğundan ayaklarıüstünde durduramıyormuş.Çare düşünmüş; “Leyleğin gagası ne kadar da uzun” deyip gaga-sını keserek tavuk gagasına benzetmiş. “Bacakları da çok uzunmuş” diyerek onları dakesip kısaltmış. Tahnît işini tamamlayıp makamodasına getirip koymuş. Nasreddin Hoca bir ara Subaşı'yı ziyarete git-miş. Subaşı arkasındaki rafta duran tahnît edilmişleyleği göstererek; - “Bu nedir Hoca” dediğinde; - “Sizin o marifetli ellerinizde leylek bile kuşabenzemiş”, demiş. Öğüt: Hani bazı beceriksiz adamlar vardır. El-lerine güzelim malzemeleri alırlar, bir şeyler yapma-ğa çalışırlar. Her seferinde malzemenin şurasınıkeserler, burasını törpülerler, orasını kazırlar. Birdebakarlar ki o kocaman malzeme artık işe yaraya-mayacak boyutta kalmıştır. “Kocaman parçayı kuşkadar etmiştir.” Yaratıklarda hata aramak, kişinin kendi bilgi-sizliği ve cahilliğindendir. İnsanlar bilgilendikçeyaratıklardaki mükemmel dizaynı fark edip hayrankalmaktadırlar. Onları yaratan âlimdir ve her türlüyaratmayı hakkiyle bilendir. Fıtrattan habersiz Subaşının makamı onasaygınlık kazandırabilmiş mi dersiniz?

Page 152: Nasreddin Hoca Fikralari

154 Erdinç Babacan

186 Allah'ın rahmeti Hoca bir gün şakır şakır yağan yağmurdankorunmak için cübbesinin eteklerini toplamış, koşakoşa evine gidiyormuş.

Komşusu pencereden; - “Ne diye koşuyorsun Hocam, Allah'ın rahme-tinden kaçılır mı?” diye seslenmiş.

- “Kaçmıyorum” demiş Hoca. "Allah'ın rahmeti-ni çiğnememek için koşuyorum!”

Öğüt : Komşusu <Rahmet> kelimesini daranlamda kullanmış. Yağmur altında ıslanmakta olanNasreddin Hoca bir an evvel evine girmek zorundaolduğundan sözü kısa kesmiş. <Rahmet> Rahmânsıfatı ile Rabbil âlemin'in bizlere verdiği nimetlerintümünü ifade eder. Nimetleri ancak gereği kadarkullanırsak, tüketirsek bize yararlı olur. Meselâ suyu ihtiyacımız kadar içeriz. Bir kovasuyu içmemizin ne anlamı olabilir.

Soru yanlış da değil. Siz olsanız nasıl bir cevapverirdiniz? Bu kitabı okuduğunuza göre artık siz de<Nasreddin Hoca'nın torunu olduğunuzu> birgösterin bakalım.

Page 153: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 155

187 Timurlenk gibi dayı...

Akşehirlinin biri iyice yaşlanan, iş göremez hâlegelen eşeğini dağa götürüp serbest bırakmış. Kendi-ne yeni bir eşek almış. Birkaç gün sonra Timur Han avlanmağa gitmiş.Orada dağa bırakılmış olan eşeği görmüş. Aklına birhinlik gelmiş; - “Bana bu eşeğin sahibini bulup getirin. Eşeğide yanınıza alın, otağıma götürün,” demiş. Eşeğin sahibini bulup Timur Han'ın huzurunagetirmişler. Timur Han buyruk vermiş; - “Her gün buraya geleceksin. Eşeğin yemini,arpasını getireceksin. Tımarını yapacaksın. Çarşınıniçinden beraberce geçip, oradaki çeşmeden suyunuiçireceksin. Hayvan yürümekte zorlanırsa yardımedeceksin, sırtına alacaksın. Yoksa kellen gider”. Adam buyruğu yerine getirirken, Akşehir'inmaskarası haline gelmiş. Bazen eşeği sırtına almakzorunda kalıyor, kan ter içinde uğraşıyormuş. Çarşıdan birisi; - “Şu ehli keyif eşeğe de bak, suyayayan bile gitmiyor. Bense yıllardır bir eşek alama-dım.” diye seslenmiş. Olayı gören Nasreddin Hoca dayanamamış; - “O herhangi bir eşek değil. Timur Han gibi da-yısı var! Canı istediğinde istediği adama da biner,”demiş. Öğüt : <Bülbülün çektiği dili belâsı> diye birsöz var. Lâf atan adamın sözü Timur Han'ın kulağı-na gitse, o ehli keyif eşek belki kendisine de binecek. Lüzumsuz gevezelik edenleri uyaracak birNasreddin Hoca her zaman bulunamayabilir.

Page 154: Nasreddin Hoca Fikralari

156 Erdinç Babacan

188 Hırsız asla benden kaçıp kurtulamaz ! ...

Nasreddin Hoca'nın evine hırsız girmiş. Bir şey-ler çalmış, evden çıkmış kaçarken birisi fark edipiçeriye seslenmiş; - “Evinize giren hırsız şu tarafa doğru kaçıyor.Koşun yakalayalım.” Hoca pabuçlarını giymiş, dışarıya çıkmış, hızlamezarlığa doğru koşmağa başlamış. Arkasındanseslenmişler: - “Hocam yanlış tarafa koşuyorsun. Hırsız otarafa değil, şu tarafa doğru kaçıyor!” - “O tarafa doğru peşinden kovalasam belkiyetişemem. Mezarlığa gidip önünü keseceğim. Onuorada mutlaka yakalarım,” demiş. Öğüt : Bu Dünya'daki insanların hiçbir şekildekaçıp kurtulamayacakları zamanları, durakları var. *İlk durak mezarlık. Yâni kabir hayatımız. *İkincisi Arasat meydanında tüm insanlarıntoplanması. *Üçüncüsü İlâhi mahkeme. *Dördüncüsü mahkemenin hükmünün uygula-nacağı yerler ki, Ceza yerleri cehennemler, mükâfatyerleri ebedi Cennetler. **İlâhi mahkemede zerre miktarı bir şey gizlikalamayacak. Kişinin kendi uzuvları bile, kendisilehinde ve aleyhinde şahitlik edecek ve hak sahibinehakkı mutlaka verilecek. Nasreddin Hoca doğruyöne koşuyormuş değil mi?

Page 155: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 157

189 Zındığın kırk sorusu Gereksiz sorular sorup, gereksiz tartışmalarçıkaran bir zındık Akşehir'e gelmiş. - “Bu Şehrin en büyük âlimi ile görüşmek istiyo-rum” demiş. Nasreddin Hoca'nın yanına götürmüşler.

- “Efendi, size kırk soru soracağım. Bunlarınhepsine birden tek cevap vereceksiniz,” demişAdam.

Hoca aldırışsızca: - “Sor bakalım,” demiş. Adam kırk soruyu birbiri ardınca sıralamış. O'nucan kulağıyla dinleyen Hoca, soruların sonu gelincecevabını vermiş:

- “ Bilmem.”

Öğüt: Nasreddin Hoca'mız kırk soruya tekkelime ile cevap isteyen adama <bilmem> kelimesiile mantıklı ve kesin bir cevap veriyor. Çok gereksizkonuşmaların önünü, bazen <bilmem> deyip almakgerekir. Her art niyetli, abuk sabuk soruya mutlakacevap vermek zorunda değiliz ki ?

Page 156: Nasreddin Hoca Fikralari

158 Erdinç Babacan

190 Hanımından korkmayanlar ayağa kalksın... Nasreddin Hoca vaazında “annelerin evlâtları vekadınların kocaları üzerindeki haklarından” bahse-deceğini söylemiş.

- “Ey cemaat, içinizde karısından korkmayanlarayağa kalksın” demiş. Herkes ayağa kalkmış. Hocaşaşkın şaşkın bakınırken, cemaatten biri:

- “Hoca efendi, yalnız sen ayağa kalkmadın.Demek, karısından korkan tek kişi sensin!” demiş.

-"Çok haklısın", demiş Hoca. "Allah, salihakadınların kocalarına öyle mesuliyetler yüklemişki!, o sorumluluklarım aklıma gelince yerimdenkımıldayamıyorum."

Öğüt : Ebedi hayatın imtihanı için bu Dünya-dayız. Kadın, erkek her insan, hayatının her safhasıiçin imtihan sorularına cevap verecek. "Cennetanelerinizin ayakları altındadır" diye uyarılmak-tayız. Saliha bir kadın nasıl ki kocasının kendiüzerindeki haklarına son derece dikkat ediyorsa, hererkek de saliha karısının haklarına öylece dikkatetmelidir. Bu, erkeklerin cennet imtihanını kazan-ması için yüksek puanlı bir sınav sorusudur.Kalkanlar bu zor soruya doğru cevap verdikle-rinden nasıl o kadar emin olabildiler, dersiniz?

Page 157: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 159

191 Belânın Dişisi Timur Han, Akşehir'e bir erkek fil getirmiş.Bahçe ve tarlalarda serbestçe gezen fil, ekinlere çokfazla zarar veriyormuş. Timur Han'dan korkarakkimsenin dokunmaya cesaret edemediği bu filAkşehirlilerin başına belâ kesilmiş. Akşehirlilertoplanıp Nasreddin Hoca'ya gitmişler. - “ Hoca efendi, biz gidip Timur Han'a derdi-mizi anlatmaktan korkuyoruz. Ne olur, ne olmaz,yanlış bir şey söyleriz de başımıza iş açarız. Yarınsabah, bizimle beraber gel, sözcümüz ol, derdimizianlatalım” demişler. Ertesi gün on-on beş kişi buluşmuşlar. Hocaönde, diğerleri arkasında yola koyulmuşlar. Kimse-den çıt çıkmıyormuş. Nasreddin Hoca, Timur Han'asöyleyeceklerini büyük bir dikkatle kafasındatasarlıyormuş. Timur Han'ın otağına yaklaştığında,Nasreddin Hoca, peşinden gelenlere son talimatınıvermek için arkasına bakmış ki; hiç kimse yok.Meğer, hepsi korkudan birer ikişer savuşmuşlar. O sırada çadırının önüne çıkan Timur Han,Hoca'yı görerek yanına çağırmış. Biraz hoşbeştensonra Hoca'ya sebeb-i ziyaretini sormuş. - “Hünkâr'ım, Akşehirliler getirdiğiniz fili çoksevdiler. Hayvanın tek başına sıkıldığını görüyor-lar. Bir de dişisini getirmenizi rica etmek için benigönderdiler,” demiş Hoca. Timur Han bu sözlerden hoşlanmış; - “Akşehirlilere selâm söyle. İsteklerini yerine

Page 158: Nasreddin Hoca Fikralari

160 Erdinç Babacan

getireceğim,” demiş. Hoca Akşehir de, heyecanla kendisini bekle-mekte olanlarla karşılaşınca; - “Timur Han'ın size selâmlarını ve müjdelerinigetirdim. Belânın dişisi de geliyor,” demiş. Öğüt : Sizce, <kendileri için, zor bir göreviyapmak üzere> rica ile yola koyulanı yalnızbırakmak, cezasız kalmalı mıydı?

192 Kazlarınız tek ayaklı... Nasreddin Hoca, Timur Han'ı ziyarete gitmiş.Timur Han Akşehirlilerin yanlış işler yapmakta ol-duklarını anlatıyormuş. O sırada pencerenin kena-rında olan Hoca, dışarıya doğru bir bakmış kigüneşlenmekte olan kazlar tek ayakları üzerindeduruyorlar. Timur Han'a dönüp; - “Hayret, buradaki bütün kazlar tek ayaklı”deyivermiş. Timur Han, kazlara doğru, bastonunu hızlafırlatmış. Kaçışmağa başlayan hayvanlar iki ayağınıda kullanınca, Nasreddin Hoca sözü yapıştırmış: - “Timur Han'ın değneğini yeseydin, sen de dörtayaklı olurdun” demiş. Öğüt : Korku ve telâş insana yanlış işler yap-tırabilir. Emriniz altındakilerin doğru şeyler yapabil-mesini istiyorsanız, onlara güven ve zaman tanıma-lısınız.

Page 159: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 161

193 İyi görmek için

Nasreddin Hoca bir gece telâşla karısını uyan-dırmış:

- “Aman hanım, çabucak şu gözlüklerimi ver deuykum açılmadan gözüme takıp uyuyayım.”

- “A Efendi” demiş karısı. “Uykuda gözlüklerine yapacaksın?”

- “Güzel güzel rüyalar görüyordum. Kimiyerlerini seçemedim. Rüyama geri dönebilirsem,gözlüklerimle bir güzel seyredeceğim.”

Öğüt : Rüya olayı insan oğlunun çözmeye çokçalıştığı bir konudur. En kısa zaman diliminde ba-zen yıllar öncesine, bazen çok uzaklara gidilebil-mektedir. Uyanana kadar rüyalarımız sanki hakikiyaşamdan farksız olabilmektedirler. Rüyaların görü-lebilmesi için paraya da, araç gereçlere de ihtiyacı-mız yoktur. Gözlük sadece işin esprisi.

Page 160: Nasreddin Hoca Fikralari

162 Erdinç Babacan

194 Fincancı katırları Nasreddin Hoca kabir hayatını uzun uzunanlatmağa çalışmış. Mevta kabre konulduğunda,sorgu melekleri gelirler; “-Rabbin kim? -Dinin ne-dir? -Peygamberin kimdir? -Kitabın nedir? Ömrününerede ve nasıl harcadın?...”diye sual ederler.Burada ameli iyi olmayanlar bu sorulara bilse decevap veremezler. O zaman kıyamete kadar, hesap gününe kadar kendilerine kabirlerinde de azapedilir. Kabirler bizler için ya cennet bahçelerindenbir bahçe, ya da cehennem çukurlarından birçukurdur, diye anlatıyormuş. Cemaatten gözü pek, aklı az biri kendi kendinebir karar vermiş. “Gidip kazılmış bir kabrin içineakşamleyin girip yatayım. Ölü gibi dururum. Baka-lım sual melekleri gelipte bunları soracak mı ?” Yol kenarına yakın, kazılmış bir mezara giripyatmış. Ancak gece sabaha doğru bir gürültü, zilsesleri vs duyunca korkup ayağa kalkmış. Pazaraerkenden yetişmek için yola koyulan fincancılarınkatırları ürkmüş ve koşuşmaya başlamışlar. Taşıdık-ları fincanlar, tabaklar, vazolar da tuzla buz olmuş. Katırcılar adamı yakalamış; - “Kimsin, ne işin var burada? !” Adam şaşkın şaşkın kekeleyerek; - “Gece burada mezarda yattım. Münkir ve Nekirmelekleri mezarda ne soracak ve ne yapacaklar diyemerak ettim de...” demiş adam. Katırcılar adamı bir güzel döverken; - “İşte bunu sorup böyle de döveceklerdi!” demiş

Page 161: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 163

ve bayıltana kadar da dövüp bırakıp gitmişler. Evine dönerken, yolda o halde kendisini görenNasreddin Hoca merakla adama sormuş; - “Be adam! bu halin ne?” - “Sorma Hocam,” demiş adam. “Kabirde Mün-kir-Nekir neler soruyor ve sonra ne yapıyorlar diyemerak ettim de bu gece mezarlıkta yatmıştım” - “Peki neler duydun, neler gördün, Münkir -Nekir seni sorguladı mı? Sonra ne yaptılar?” demişHoca. - “Fincancı katırlarını ürkütmeseydim, hiç birşey yoktu” demiş adam.

Öğüt : Anlatılanları, derslerimizi iyi dinleyipöğrenmez sek, fincancı katırlarını ürkütenin hâlibazen bizim de başımıza gelebilir.

195 Ya kokusunu ne yapacaksın Hoca'nın yanında seslice yellenen biri, kabaha-tini örtbas edebilmek için ayağını tahtaya sürtmeyebaşlamış. Hoca gülümsemiş; - “Haydi sesini uydurdun diyelim. Ya kokusunune yapacaksın?”

Öğüt : Edepli olmaya özen göstermek kişininsaygınlığını arttırır.

Page 162: Nasreddin Hoca Fikralari

164 Erdinç Babacan

196 Ramazanın 49'u

Kameri takvime göre ramazan hilâli görününceoruca başlanır. Şevval ayı hilâli görününce bayramyapılır. Eskiden ayın ne zaman nerede görünebileceğidaha evvelinden, günümüzdeki gibi astronomik he-saplarla tam olarak bilinemezdi. Oruca başlamakiçin ve bayram yapmak için güvenilir kişiler rama-zan ayı hilâlini gözetlerlerdi. Bulutlu havalarda bugözlemleri yapmak bazen imkânsızlaşırdı. Şevvalhilâlini gözetlemek mümkün olmadığında bayramyapmak için ramazan ayı 30 gün kabul edilirdi. Nasreddin Hoca, gerektiğinde günleri şaşırma-mak için çömleğe her gün bir taş atarmış. Cema-atten muzip biri, bunu fark ederek gizlice çömleğetaş doldurmuş. Havanın bulutlu olduğu bir gündeHoca'ya; - “ Hocam bu gün ramazanın kaçı oldu?”diye sormuş. Hoca gidip çömlekteki taşları saymış. 149 çıkmış.Muzipliği fark edip geriye dönmüş: - “ Bugün ramazanın 49'u”, demiş. Muzip adam: - “ Aman Hocam, hiç ramazanın 49'u olur mu?”dediğinde; - “ Sen 49'una şükret, çömlek hesabına bakılırsa,bugün ramazanın 149'u !” demiş. Öğüt : Yâ sîn suresinin 39 uncu ayetindezamanımızı bilebilmemiz için ayın görüntüsünündeğiştirildiği belirtiliyor. Eski Romalılar ay takvi-mini kullanırlarken yılı 354 gün kabul etmişler.

Page 163: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 165

Farkları düzeltmek için üç yıla bir ay eklemişler vb..Güneş takviminde de sapmalar vardır. (bir yıl=365gün 5 saat 47 dakika 46 saniyedir.) Dört yılda birşubat ayına bir gün eklenir. Kalan küsüratlar için;<meselâ 4 ekim 1582 de takvimlerden 10 günsilinmişti.> yüzyıllar içinde bir zamanda düzelt-meler yapılır. Günümüz teknolojisinde <zaman>çok mükemmel bir şekilde hesaplanabilmektedir. Fıkrayı 13 üncü asrın olanaklarına göredüşünelim. 197 Sahibi ölmüş eşek Akşehir’in en iyi avcılarından biri, silâhınıkuşanmış, ava gitmiş. Her ava gidişinde birkaç tanekurt da vurmaktaymış. Akşam geç vakit olup taavcının dönmediğini öğrenen oğlu, komşularıylaberaber onu aramağa gitmiş. Ormanda bir araeşeğinin anırması duyulmuş. O tarafa doğrukoşuşmuşlar. Biraz ileride Avcının soğuk vücuduylakarşılaşmışlar. Baktıklarında birkaç saat evvel eceliile öldüğünü anlamışlar. Tüfeği de yanında hazırduruyormuş. Eşeğin sesinin geldiği tarafa doğrubakmışlar ki kurt sürüsü eşeği boğmuş yiyorlar. Hoca yapacak bir şey olmadığını görünce, eşeğihızla yemekte olan kurtlara doğru seslenmiş; - “Yeyin bakalım yeyin. Buldunuz sahibi ölmüşeşeği!” Öğüt : Avcı ölmeseydi, kurt sürüsü değileşeği yemek, yanına bile yaklaşamazdı. Avcı enazından birkaçını vurup öldürebilirdi.

Page 164: Nasreddin Hoca Fikralari

166 Erdinç Babacan

Değerli Nasreddin Hoca dostları, okurları; Büyük emek vererek 1982 yılından beriyaptığım çalışmaların bir ürünü olarak elinizdeki bukitap hazırlandı. Kitap 1994 yılında yayına hazırdı.1999 yılında, kasete alarak bir çok önemli kişilerehediye ettim. 2001 yılında Ramazan ayı boyunca birbölümü bir Gazete'de yayınlandı. İlk 138 fıkrayıancak mayıs 2004 de kitap olarak bastırabildim.Maddi menfaatsiz, tamamen amatör olarak. Birinci basımı hediye ettiklerimden [ki yaklaşık1000 (bin) adet] tenkitlerini rica ettim. Yazımhataları ki 'birkaç hatalı kelime yazımı + birkaçfıkrada satır atlanması, + 137. fıkradaki son kelime,ve fıkraların birkaçının bir sayfaya sıkıştırılmışolması' dışında, çok olumlu bulduklarını ve yeni birvizyon getirdiğini, çok iyi bir çalışma olduğunu vur-guladılar. Baskıya hazırladığım ikinci basımda, fıkralarındüzenlediğim bir bölümünü daha ekleyerek 197fıkrayı basmak mümkün oldu. Bu eseri sevdiklerinizin okumasını da istemezmisiniz? Meselâ; *Bir kilo tatlı götürmek yerine, birkaçsatırlık hatıra yazınız ve imzanız ile hediye edece-ğiniz, hiç eskimeyecek ve kitaplıklarda daimabulundurulabilecek, okudukça sizi hatırlayacakları,bu eseri götürmeye ne dersiniz ?

Page 165: Nasreddin Hoca Fikralari

Şu Bizim Nasreddin Hoca'mız 167

*Evinize yemeğe davet ettiğiniz dostlarınıza,<Kitaba birkaç satır yazınızla, tarih ve imzanızıatarak> unutulmayacak bir anı vermek istemezmisiniz? *Sünnet ve benzeri davetiyenizi bu kitabın ön içsayfasına yapıştırmağa ne dersiniz? Onlarca yıl hepanımsansın. *Kitap hediye eden kurumlar, kuruluşlar,(meselâ Belediyeniz) bunlardan bir miktar bastırıp,takdir ve teşekkür alan orta öğrenim öğrencilerinedağıtsa uygun olmaz mı? *Ticari firmalar promosyon vermekteler. Kendilogolarıyla, tanıtım yazılarıyla, reklâmlarıyla pro-mosyon olarak bu kitabı siparişlerine uygun olarakbize bastırıp dağıtsalar acaba nasıl olur. Sizler bu konuda yardımcı olur musunuz?Dikkatinizi herhalde çekmiştir. Nasreddin Hocaasli kimliğinde okuyucuya sunulmuştur. Fıkrala-rın mesajlarının daha iyi kavranabilmesi için çokkısa da olsa Öğüt bölümü eklenmiştir. Daha sonraki basımlarda daha dikkatli olmamızısağlaması açısından, tenkitlerinizi özenle değerlen-dirmek arzusundayız. Saygılarımızla Erdinç BABACAN Tlf. (0216) 378 0 737 GSM: 0536.939 0 450